DÖNEM: 23 CİLT: 73 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
125inci
Birleşim
29 Haziran 2010 Salı
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğanın, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Adıyaman Milletvekili Şevket
Kösenin, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, son günlerdeki
aşırı yağışlar nedeniyle kiraz üreticileri ve
çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, yağmur ve dolu nedeniyle
Çay ve Sultandağı bölgesindeki kiraz üreticilerinin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, yağışlar ve dolunun
Tokat ili Kazova bölgesinde verdiği zarara ve tarım sigortasına
ilişkin açıklaması
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarının giderilmesine ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, yağışlar ve dolu
nedeniyle çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ve
Abdülkadir Akcanın yaptığı gündem dışı
konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanının Mecliste bulunmaması
nedeniyle cevap vermediğine, Mersinin Erdemli ilçesinde kadastro
çalışmaları nedeniyle çiftçilerin tarlalarının
ellerinden alınmasına ilişkin açıklaması
5.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, son günlerdeki
yağışlardan zarar gören Denizlideki çiftçilerin
sorunlarına çözüm üretmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, çiftçilerin, sulama birlik ve kooperatiflerinin
elektrik borç ve faizlerinin silinmesine ilişkin açıklaması
7.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, çiftçilerin faiz kıskacında
bulunduklarına ve son yağışlardan dolayı yaşanan
afetlere karşı tarım sigortasının ürün bazında
yaptırılmasına ilişkin açıklaması
8.- Devlet
Bakanı Faruk Çelikin, kendisinin yürütmekte olduğu Roman ve Alevi
vatandaşlarla ilgili açılım çalışmalarına
ilişkin açıklaması
9.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Devlet Bakanı Faruk Çelikin, Alevi
vatandaşlarla ilgili çalıştaya Milliyetçi Hareket Partisinden
katılım olmadığına dair ifadelerine ilişkin
açıklaması
10.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Devlet Bakanı Faruk Çelikin, tasarıdaki
açılım eksikliğini muhalefeti suçlayarak gidermeye
çalıştığına ilişkin açıklaması
11.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Devlet Bakanı Faruk
Çelikin, Alevi vatandaşlarla ilgili çalıştaya Barış
ve Demokrasi Partisinden katılım olmadığına dair
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Endonezya
Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyononun, Genel Kurula hitaben
konuşma yapma isteğine ilişkin duyuru
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin,
kot kumlama işinde çalışan işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/793)
2.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Erzurum (H)
Tipi Cezaevi yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/794)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, kadınların
çalışma hayatında karşılaştığı
ayrımcı uygulamaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795)
4.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, medyada kadına
karşı ayrımcı yaklaşımın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/796)
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, İsviçre Türkiye Parlamentolararası Dostluk
Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1244)
2.- Almanya
Federal Meclisi Dilekçe Komisyonu tarafından Almanyaya resmî bir ziyaret
için davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu Heyetinin
davete icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1245)
D) Önergeler
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, (2/496) esas numaralı Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/224)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/465) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 29/6/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
VIII.-
SÖYLEVLER
1.- Endonezya
Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyononun, Genel Kurula hitaben
konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
X.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, kuruyemiş ithalatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1066) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
yakacak yardımlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1162) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, KİT yönetim kurulu üyelerinin
gelir vergisi ödemelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1163) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, fosforik asit ithaline ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1180) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, imar tadilatlarına ve meslek
odalarının tutumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1181) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
6.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, yerel yönetimlerin harcamalarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1199) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbuldaki bir bina inşaatına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1211) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
8.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Davostaki Gazze Panelinin moderatörüne
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1224) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, çeklerle ilgili kanunun Türk Ceza
Kanununa uyumlaştırılmasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1227) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
10.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir işletmenin bir vergi düzenlemesinden
yararlanıp yararlanmadığına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1254) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
11.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbulda kamu hizmetine ayrılan
alanların imar değişikliğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1255) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Karabağın işgaliyle
yurtlarından ayrılanlara yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1275) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
13.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir milletvekili hakkındaki iddiaya
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1276) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
14.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, sosyal yardımların seçim
malzemesi yapıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1281) Cevaplanmadı
15.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sanat
ve meslek eğitimi kursları ihalesine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1282) Cevaplanmadı
16.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Gazze için yapılan bağışlara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1283) Cevaplanmadı
17.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Aydında seçim çalışmaları
sırasında bir çocuğun hırpalandığı
haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1287)
Cevaplanmadı
18.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, seçim çalışmalarına ve
ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290)
Cevaplanmadı
19.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir gazeteciye ait olduğu iddia edilen
günlüklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1293)
Cevaplanmadı
20.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir
ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1294)
Cevaplanmadı
21.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, NATO Genel Sekreterliği konusundaki tutuma
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1306) Cevaplanmadı
22.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, ekonomik sorunlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1307) Cevaplanmadı
23.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, seçimlerle ilgili
açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1318) Cevaplanmadı
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507)
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, kamu yararına
çalışan derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/14075)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Şeker Fabrikası
lojmanlarının mülkiyet durumuna ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/14622)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Balıkesir-Dursunbeydeki maden
ocağının tekrar faaliyete geçirilmesine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/14624)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, kırmızı et ve domuz eti
üretim ve tüketimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/14699)
5.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, tıbbi malzemeler konusundaki bir
tebliğe ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/14712)
6.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vandaki kayıt dışı
istihdama ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/14714)
7.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, kayıt dışı istihdama
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/14715)
8.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Mersinde sosyal yardım alan kişilere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/14718)
9.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, Rusyaya beyaz et ihracatına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/14788)
10.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Libyadaki müteahhit alacaklarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/14789)
11.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, bir kamu kampının kiralanmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/14791)
12.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, sahte evrak kullanılarak ilaç
alındığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/14989)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.04te açılarak beş oturum yaptı.
Çankırı
Milletvekili Nurettin Akman, Kore Savaşının 60ıncı
yıl dönümüne,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, Kütahya
Tavşanlı Garp Linyitleri İşletmesi Müessese
Müdürlüğünde yaşananlara,
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, tarım ve ithal mısır
atığı sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Kore Savaşına katılan
kahraman ordumuza, şehit ve gazilerimize,
Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın Garp Linyitleri İşletmesi Müessese
Müdürlüğüne ilişkin yaptığı gündem dışı
konuşmasına,
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Garp Linyitleri İşletmesi Müessese
Müdürlüğü hakkında yaptığı gündem dışı
konuşmasıyla ilgili Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının
açıklamada bulunmamasına,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Niğdeli bir vatandaşın
arabasının arka camında bulunan Türk Bayrağıyla
gezmesinin engellenmesine,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, mısır üreticilerinin desteklenmesine,
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, GDOlu ürünlere ve biyoetanol
atığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Van Milletvekili
Özdal Üçer ve 19 milletvekilinin, madde
bağımlılığı sorununun
araştırılarak (10/789),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, pamuk sektöründeki
sorunların araştırılarak (10/790),
Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 27 milletvekilinin,
üniversite mezunu işsizlerin sorunlarının
araştırılarak (10/791),
BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın, yolsuzluk sorununun araştırılarak yolsuzlukla mücadele için (10/792),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
5inci
sırasında bulunan, İller Bankası Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve
İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
(1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan Karayolları Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20
Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı: 499) üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık
oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
6ncı
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı:
507) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul
edildi, verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaş, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Cumhurbaşkanıyla ilgili sözleri nedeniyle,
Konya
Milletvekili Atilla Kart, Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordunun
konuşmasında isminden bahsetmesi nedeniyle,
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordunun,
konuşmasında isminden bahsetmesi nedeniyle,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Diyanet İşleri
Başkanlığının dinin siyasete alet edilmemesi konusunda
herhangi bir görüşüne rastlamadığına ilişkin,
Birer
açıklamada bulundular.
507 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının görüşmeleri
sırasında verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından, grupların uzlaşmaları
üzerine ve diğer işlerde de komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, 29 Haziran
2010 Salı günü, saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 21.23te son
verildi.
|
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
Harun TÜFEKCİ |
|
|
Bingöl |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No:168
II.-
GELEN KAĞITLAR
28
Haziran 2010 Pazartesi
Rapor
1.-
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı ve Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin; Cumhurbaşkanlığı Seçimine
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa
Komisyonu Raporu (1/787, 2/62) (S. Sayısı: 527) (Dağıtma
tarihi: 28.6.2010) (GÜNDEME)
Sözlü
Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, uzman erbaşların özlük
haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2113) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatın hayvancılık
destekleme kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2114)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, İzmir-Alsancak Limanına
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2115)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
4.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, bir mahallenin
aydınlatılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2116) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Kars yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2117)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, memurlarla ilgili bir düzenlemeye ilişkin
Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/2118)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, tren raylarının yenilenmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2119)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, memurlarla ilgili bazı düzenlemelere
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) sözlü soru
önergesi (6/2120) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, yazılı soru önergelerinin
cevaplandırılmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/15100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
2.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, TBMM onur ve üstün
hizmet ödüllerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/15101) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2010)
3.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, Türkmenistanda işçi olarak çalışan
Türklerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15102) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, sel ve don afetlerinden dolayı
çiftçilerin uğradıkları maddi kayıplara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15103)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
5.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Sakarya-Akyazıda fay hattı
yakınındaki yapılaşma yasağının
daraltılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15104) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
6.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, KPSS sonuçlarına göre yapılan
yerleştirmelerle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15105) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
7.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkındaki bir ücret uygulamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15106) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
8.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, nükleer santral ihalesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15107)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
9.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, Sivas Valisinin bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15108)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
10.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, İznik Belediyesine tahsis
edilen bir arazinin tahsis amacının değiştirileceği
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15109) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
11.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, sağlık
alanında taşeron firmalar üzerinden personel alımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15110)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
12.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bazı internet sitelerine erişim
yasağı konulmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15111) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/06/2010)
13.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bir terör kurbanının
cenazesine katılıma ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15112) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/06/2010)
14.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, milyoner sayısına ve kredi
borçlarını ödeyemeyenlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15113) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/06/2010)
15.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin görevlendirdiği bazı
muhabirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15114) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
16.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, TMSFnin bir medya grubunu satış
ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15115) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
17.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Bigadiç Belediyesine
verilen çöp kamyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15116) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
18.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, TOKİnin
bazı arazileri alım-satımıyla ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15117)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
19.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Abhazyaya yönelik politikaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15118)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
20.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik çerçevesindeki uygulamalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15119)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
21.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Anayasa Mahkemesi
Başkanının TRT Genel Müdürünü ziyaret ettiğine yönelik
haberlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15120) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
22.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir arama motorunun
bazı sayfalarına erişimin engellenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15121)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
23.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Suudi
Arabistandan para girişi iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15122) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2010)
24.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Türkiye Kalkınma Bankasının denetlenmesiyle
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15123) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
25.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun, Samandağ Kaymakamı hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15124) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, vergi ve prim
borçları olan spor kulüplerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15125) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2010)
27.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, Denizli Santral Garajına yönelik projeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)
28.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Bilgi Üniversitesinin
işten çıkardığı kişilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15127)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)
29.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Türkoğlu ilçesinde
yapılacak cezaevine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15128) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/06/2010)
30.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Bahçesarayda meydana geldiği iddia
edilen bir olaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15129) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
31.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir cezaevindeki sohbet
hakkı uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15130) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2010)
32.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15131)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
33.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15132)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
34.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizli-Merkezdeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15133)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
35.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15134)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
36.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15135)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
37.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, BAĞ-KUR emeklilerinin
aylıklarına yönelik düzenleme çalışmalarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15136) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
38.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, destek primi kesintisi
uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15137)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
39.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, emekli aylıklarından
kesilen üyelik aidatlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15138)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
40.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vanda İşsizlik Sigortası
Fonunun kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15139)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
41.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, iş müfettişlerinin Adanadaki denetim
ve teftişlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
42.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, Yalovadaki yeni tersane
bölgesine ve tersanelerdeki iş kazalarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15141) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
43.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, şube müdürü ve şef kadroları için
yapılan sınavla ilgili bazı iddialara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15142) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)
44.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15143) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2010)
45.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalya Orman Bölge Müdürlüğünün Sarısu
Mesire Alanı ile ilgili soruşturmasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15144)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
46.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, İşsizlik Sigortası Fonunun
kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/15145) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
47.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bazı bankaların
merkezlerinin İstanbula taşınmasına ve arsa
alımlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/15146) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
48.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada yatırım programına
alınan projelere ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/15147) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/06/2010)
49.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yatırım programına
alınıp bitirilememiş projelere ilişkin Devlet
Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/15148)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
50.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada projelendirilip bitirilemeyen
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/15149) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/06/2010)
51.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyede yatırım programına
alınan projelere ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/15150) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2010)
52.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15151) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
53.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15152) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
54.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15153) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
55.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15154) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
56.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizli-Merkezdeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15155) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
57.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, BOTAŞIN organize sanayi
bölgelerine geriye dönük borç çıkarmasına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15156)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
58.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, bazı madencilik faaliyetlerine ve verilen
cezalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15157) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2010)
59.- Aydın
Milletvekili Recep Tanerin, Emniyet Teşkilatı personelinin özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15158)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
60.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, 18 yaşından küçüklere sigara
satışının engellenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15159)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
61.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, takoğraf cihazlarından
dolayı kesilen cezalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15160) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
62.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, pasaport alımındaki harç ve
ücretlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15161) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
63.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki mikro kredi uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15162) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
64.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, fındık toplayacak
işçilerle ilgili bir habere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15163)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
65.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Diyarbakır-Eğilde meydana
geldiği iddia edilen bir olaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15164)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
66.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van İl Emniyet Müdürü ve
Yardımcısı haklarında soruşturma açılıp
açılmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15165)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
67.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Çaldıranda bir kişinin ölümüne yönelik
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15166) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
68.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumdaki bir karakolun
kaldırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15167) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2010)
69.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, haklarında soruşturma ve dava
açılan yerel yönetim mensuplarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15168)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
70.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir yol yapımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15169)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
71.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bingölde yapılan TOKİ
konutlarının arıtma tesislerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15170)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
72.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankaradaki toplu ulaşıma
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15171) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)
73.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı beldelerin sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15172) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
74.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, köylülere konut alanı
verilmesinde yaşanan sorunlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15173) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/06/2010)
75.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bazı kariyer görevlerdeki kadın
ve erkek çalışan sayısına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15174)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
76.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, Merkez Teşkilatındaki
bazı yöneticiler hakkındaki inceleme ve soruşturmalara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15175) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
77.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, otistik çocukların eğitim ve
öğrenimlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15176) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
78.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, toplumsal cinsiyet algısına
yönelik eğitim çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15177)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
79.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, bir olayda mağdur olan çocukların
rehabilitesine ve YİBOların sorunlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15178)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
80.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, okulların bazı giderlerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15179) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
81.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, meslek lisesi öğrencilerine ödenmesi
gereken ücrete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15180) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/06/2010)
82.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, obeziteye yönelik önlemlere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15181)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
83.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir okulda deney sırasında
meydana gelen patlamaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15182) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/06/2010)
84.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, terörle mücadelede alınması
gereken bazı önlemlere ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15183) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
85.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, askerlik tecilindeki bazı
uygulamalara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15184) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)
86.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Donatım Bölge Müdürlüklerinin
lağvedilmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15185) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
87.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, Osmaniyedeki acil sağlık
hizmetlerinde çalışan personele ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15186)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
88.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Ayvalıktaki ambulans
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15187) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/06/2010)
89.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, obeziteye yönelik önlemlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15188)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
90.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bingöldeki hastanelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15189)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
91.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, çiftçilerin kredi borçlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15190) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
92.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, anız yakma yasağına
uyulmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15191) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
93.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta yaşanan dolu afetine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15192) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
94.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, hayvan yetiştiricilerinin
sorunlarına ve et fiyatlarına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15193)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)
95.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Ispartada afet mağduru kiraz
üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15194) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/06/2010)
96.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, bazı GDOlu ürünlerin ithaline ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15195) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)
97.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Siirt bağlantılı bazı
yolların durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15196) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
98.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, bazı minibüslerin araç
muayenesinde yaşanan soruna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15197)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
99.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Muş-Solhan yolunun yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15198) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
100.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Solhan-Bingöl yolunun yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15199) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
101.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bingöl-Erzincan yolunun bakımı ve
yenilenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15200) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/06/2010)
102.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bazı internet sitelerine
erişimin engellenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15201) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/06/2010)
103.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantep İl Müftülüğünün ilan
panosundaki bir yazıya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/15202) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2010)
104.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, müze ve ören yerlerinin
ücretsiz ziyaret edilmesindeki farklı uygulamalara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/15203)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
105.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, icra takibindeki kişilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15204)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Diyarbakır Göğüs Hastalıkları
Hastanesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13839)
2.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, Mersin
Üniversitesi Tıp Fakültesinde çalışanlara
yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13841)
3.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünün
cihaz ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13842)
4.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafakın, İzmir Aliağada yapılan
kirli deniz suyu tahliyesiyle ilgili ihaleye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13853)
5.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadına yönelik şiddet konusundaki
yasal düzenlemelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13871)
6.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadına yönelik şiddet konusundaki
çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13872)
7.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, üniversitelerde yaşanan bazı olaylara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14608)
8.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mertin, Küçükçekmece Nükleer Araştırma
Merkezinin deprem riskine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14609)
9.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, öğrenciler arasında kötü
alışkanlıkların artışına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14611)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, İstanbul Boğazında
yapılacak üçüncü köprünün güzergahına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14613)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, özelleştirme gelirlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14614)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Şeker Fabrikası
lojmanlarının mülkiyet durumuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14615)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bazı şeker
fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14617)
14.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, sendika
üyeliği nedeniyle işten çıkarılanlara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14623)
15.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bir fabrikadaki işten
çıkarmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14625)
16.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, iş kazalarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14626)
17. -Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, işçilere yönelik vergi
düzenlemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14627)
18.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, çocuk
yuvalarına ve sevgi evlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma
Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14630)
19.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, kadın istihdamına yönelik
projelere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/14631)
20.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, yapı ve alanların
özürlülerin erişebilirliğine uygun hale getirilmesine ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/14632)
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ismi değiştirilen köylere eski
isimlerinin verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14633)
22.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14634)
23.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14635)
24.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14636)
25.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlinin bazı ilçelerindeki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14637)
26.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizli-Merkezdeki yatırımlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14638)
27.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, Hayata Dönüş Operasyonuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14639)
28.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, Muğlada yaşanan
olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14640)
29.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, bir internet sitesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14641)
30.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda
görev yapan polislere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14642)
31.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, Hakkâride polisin yaptığı
çeşitli müdahalelere yönelik iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14643)
32.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursa-Merkezdeki oto galerilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14644)
33.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Doğanbey TOKİ
konutlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14645)
34.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursa Büyükşehir
Belediyesinin Hazineye olan borcuna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14646)
35.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Adanadaki trafik kazalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14647)
36.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Jandarma Er Eğitim Tabur
Komutanlığının taşınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14648)
37.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Nusaybin Belediye Meclisinin
aldığı iddia edilen bir karara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14649)
38.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Ankaradaki kent içi ulaşım
projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14650)
39.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, uyuşturucu
kaçakçılığı ile mücadeleye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14651)
40.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Hatay-Samandağdaki fişleme
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14652)
41.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, Hatay-Samandağdaki
fişleme iddialarının araştırılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14653)
42.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, ödül verilen öğretmenlerin sendika
üyeliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14654)
43.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bazı ilçelerdeki taşımalı
eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14655)
44.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Çaldıran ilçesinde eğitim ve
öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14656)
45.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Muradiye ilçesinde eğitim ve
öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14657)
46.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, Yalovadaki bir mahallenin okul
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14658)
47.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Diyarbakıra ayrılan eğitim
bütçesine ve bazı eğitim sorunlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14659)
48.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, okullardaki Roman çocukların tespit
edileceği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14660)
49.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, bir beldedeki lise ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14661)
50.- Aydın
Milletvekili Recep Tanerin, Şırnak Anadolu Lisesi yönetimiyle ilgili
bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14662)
51.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, Osmaniye İl Milli Eğitim
Müdürlüğünün okullardan para toplamasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14663)
52.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, yatılı ilköğretim bölge
okullarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14664)
53.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, bir yatılı ilköğretim bölge
okulundaki iddiaların soruşturulmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14665)
54.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Siirtteki taciz iddialarının
soruşturulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14666)
55.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, yatılı ilköğretim bölge
okullarının kadrolarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14667)
56.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, öğretmen alımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14668)
57.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, İstanbul İl Milli Eğitim
Müdürlüğünün bir yazısına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14669)
58.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Parasız Yatılılık ve
Bursluluk Sınavını kazanan öğrencilerin durumuna
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14670)
59.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Muş-Ağrı yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14681)
60.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Devlet Denetleme Kurulunun
TİB hakkında hazırladığı rapora ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14682)
61.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, karayolu
taşımacılığında aranan belgelere ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14683)
62.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, tır sürücülerine tehlikeli
madde taşıma eğitimi verilmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14684)
63.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursa güney çevre yoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14685)
64.- Mersin Milletvekili
Akif Akkuşun, Mersindeki bir yol yapımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14686)
65. -Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, yolcu treni seferlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14687)
66.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, İstanbul Boğazında yapılacak
üçüncü köprünün güzergahına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14688)
67.- Aydın
Milletvekili Recep Tanerin, yabancı sermayeye ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/14689)
68.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Yüzüncü Yıl Üniversitesi
öğrenci yurtlarında yaşanan olaylara ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi
(7/14691)
69.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Şeker Fabrikası
lojmanlarının mülkiyet durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14692)
29
Haziran 2010 Salı No:169
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/900) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.06.2010)
2.-
Vatansızlığın Azaltılmasına Dair Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/901) (İçişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2010)
Teklifler
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın; Türk Ceza Kanununda ve
Basın Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/722) (Anayasa ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.05.2010)
2.-Tokat
Milletvekili Hüseyin Gülsünün; Milli Eğitim Temel Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/723)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.06.2010)
3.- Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun; Köye Yönelik Hizmetler Hakkında Kanun ve
İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/724) (İçişleri; Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2010)
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun; 2919 Sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/725)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.06.2010)
5.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/726)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.06.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 Milletvekilinin,
kot kumlama işinde çalışan işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/793) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.04.2010)
2.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 Milletvekilinin, Erzurum H
Tipi Cezaevi yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/794)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.04.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, kadınların
çalışma hayatında karşılaştığı ayrımcı
uygulamaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/795) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.04.2010)
4.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 Milletvekilinin, medyada kadına
karşı ayrımcı yaklaşımın
araştırılarak yolsuzlukla
mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/796) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2010
29 Haziran 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Yahya
Doğana aittir.
Buyurun
Sayın Doğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğanın,
Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
YAHYA DOĞAN
(Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocuk
Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
30 Haziran 1921
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bazı üyelerinin de
girişimiyle Ankarada bir Himayei Etfal Cemiyeti kurulmuştur.
Kuruluşunda gazi Meclisimizin üyelerinin de çok büyük çabası
olmuştur ve bugün Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu olarak bilinen
kuruluşumuz geçen yıllar içerisinde ülkemize çok büyük hizmetlerde
bulunmuştur.
Esasen Türk
milletinin özünde merhamet vardır, özellikle çocuklara, yetimlere büyük
merhamet vardır. Nitekim savaş yıllarının zor
şartlarında yetim kalmış, öksüz kalmış çocuklara
bakmak için Himayei Etfal Cemiyeti kurulmuştur. Bu arada Kâzım
Karabekir Paşayı da rahmetle yâd etmek zorundayız. 1919da zor
şartlarda, yetim kalan çocukları toplamış ve askerî
okullarda yetiştirerek memlekete, millete faydalı insanlar olmasını
sağlamıştır. Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin öncülüğünde kurulan ve ülkenin geleceğiyle ilgili
belirsizlik sürerken hayırlı bir kararla kurulmuş olan Himayei
Etfal Cemiyetinin daha sonra Çocuk Esirgeme Kurumuna dönüşmesi son derece
önemli bir gelişme olmuştur.
Sosyal hizmetler,
üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir alandır. Çünkü toplumun
sıkıntılı olabilecek bir sahasıyla ilgilenmektedir.
Bilgi, beceri, uzmanlık isteyen bu alanda Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu gibi yılların tecrübesine sahip olan bir
kuruluşumuzun olması bizler için bir şanstır.
Dün
savaşların getirmiş olduğu tehditleri yaşayan çocuk ve
gençlerimiz bugün de başka tehditler altındadır. Uyuşturucu
kullanımından tutun da diğer tehditlere kadar ülkemizde toplumun
yapısını tehdit etmektedir. Bu aynı zamanda milletimizin
geleceğine yönelik bir tehdittir. Çünkü bu millet asırlarca
değerlerini koruyarak var olmuştur.
Muhterem
arkadaşlarım, bir süre önce Uyuşturucu ve Uyuşturucuyla
Mücadele Komisyonu kurulmuş idi, çok hayırlı bir
çalışma yapmıştır ve bu çalışmalar bir kitap
hâlinde yayımlanmıştır. Yüce Meclisimizden ve
Hükûmetimizden temennimiz, bu çalışmanın yürürlüğe girmesi
ve takibinin yapılması olacaktır. Nitekim bu yönde bazı
çalışmaların olduğunu görmekten mutluyuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aile bu milletin mayasının
karıldığı temel değerdir, bu değeri
kıskançlıkla korumalıyız.
Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu, gençlere ve çocuklara verdiği hizmetlerin
yanı sıra yaşlı ve özürlülere yönelik de hizmetler
vermektedir, sosyal yardım hizmetleri verilmekte, kadın ve aileye
yönelik, toplum için çok önemli çalışmalar yürütülmektedir. Evlat
edindirme, koruyucu aile gibi sıcak bir yuva özlemi çeken
çocuklarımız titizlikle seçilmiş, güvenli ve emin ellere teslim
edilmektedir. Yoksulluk nedeniyle çocuklarından ayrılmak,
çocuklarını devlete emanet etmek zorunda kalmış ailelere
destek olunmakta, onların çocuklarıyla bir arada yaşamaları
için gerekli yardımlar yapılmaktadır, yaşlılara ve
özürlülere yönelik çalışmalar da övgüye değerdir.
Bugün geldiğimiz
noktada ülkemizde çağdaş uygulamalarla Avrupa Birliği
müktesebatına uygun olarak sosyal güvenlik, sosyal hizmet ve sosyal
yardımların daha etkin bir biçimde yapılabilmesine yönelik
olarak kamu reformu, yerel yönetimler reformu ve sosyal hizmet ve sosyal
yardım temel kanunu çalışmalarıyla arayışlar
sürdürülmüştür.
Özürlü
vatandaşlarımıza yönelik devrim niteliğindeki evde
bakım hizmeti kapsamında 240 bin civarında özürlüye evinde
bakım yapılmakta ve bunun ücreti ödenmektedir. Evde bakım
yaklaşımı aile kurumunun güçlendirilmesi bakımından da
oldukça önemli bir sosyal hizmet politikasıdır.
Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurumsal bakım
standartlarını son birkaç yılda tamamen yenilemiştir. Bu
kapsamda kuruluş bakımında kalan çocuklarımızın
ev ve aile sıcaklığı hissedebilmeleri, toplumsal
yaşamı ve komşuluk ilişkilerini yaşayarak
öğrenebilecekleri 4 veya 6 çocuğun bir arada kaldığı
çocuk evleri uygulamasına geçilmiş olup, Türkiye genelinde iki yüz on
iki çocuk evi açılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YAHYA DOĞAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çocuk evleri
uygulaması sosyal hizmetler tarihimizde ve kurum bakımı
yaklaşımında dünyaya örnek olabilecek bir uygulamadır.
Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumunun Gümüşhanede yapmış olduğu
çalışmaları da teşekkür ve takdirle
karşılıyoruz. İlimizde bir çocuk yurdu bulunmaktadır.
Bunun yanında 48 kişilik rehabilitasyon merkezi önümüzdeki ay
açılacaktır. Huzureviyle ilgili alt yapı
çalışmaları tamamlanmış olup yapımı için
önümüzdeki yılın yatırım programına alınması
ve yapılması çalışmasına başlanacaktır.
İki adet çocuk evi hizmete açılacak olup önümüzdeki ayda,
şehrimizde 900 özürlüye evde bakım hizmeti sunulmaktadır.
Bütün bu
çalışmalardan dolayı Hükûmetimize çok çok teşekkür ediyor,
saygılar sunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Gündem
dışı ikinci söz, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın
Şevket Köseye aittir.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mevsimlik tarım işçilerinin sorunları üzerine gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, buraya gelmeden iki saat önce Güvenparkta, ülkemizde,
yaklaşık olarak, hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışan 10
bin civarında usta öğreticisinin sorunları vardı, eylemleri
vardı. Ben de bir grup milletvekili arkadaşımla birlikte
onların yanındaydım. Sayın Başbakanımızın
ve iktidarın vermiş olduğu sözü bir an önce yerine getirmesini
kendilerinden rica ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, sayıları 1,5 milyonu aşan mevsimlik tarım
işçileri hangi ürünün hasat zamanıysa o bölgeye gidip, sosyal
güvenceden yoksun, çok düşük ücretlere talim ederek, sağlık
koşullarından uzak bir şekilde çalışmak zorunda
kalmaktadırlar. Doğduğu yerde, yaşadığı
yerde doyuramadığınız, topraksız ya da çok az
toprağa sahip bu insanlarımız üç kuruş ekmek parası
kazanabilmek için bugünlerde yine yollara düştüler. Şüphesiz,
mevsimlik tarım işçiliği, özellikle yoksulluğun fazla
olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yoğunlaşmaktadır.
Her yıl kamyon kasalarına doldurularak Egeye üzüm ve zeytin,
Çukurovaya pamuk, Karadenize fındık ve çay toplamaya giden bu
insanlarımız âdeta karın tokluğuna gün doğumundan gün
batımına kadar çalıştırılmaktadırlar. Bu
durum modern dünyaya ve Türkiyeye uyarlanmış bir kölelik düzenidir.
Ne yazık ki, iktidar bu kölelik düzenini, mevsimlik tarım
işçilerini görmezden gelmektedir. İktidar ne çalışma
saatleri ne sosyal güvence ne ücret politikası ne de güvenlik konusunda
kılını bile kıpırdatmamaktadır. AKP
İktidarı bu insanların barınma, temiz suya ulaşma, yol
güvenliği gibi sorunları yokmuş gibi davranmaktadır;
gittikleri yerlerde ikinci sınıf insan muamelesi görmelerine,
potansiyel terörist gibi algılanmalarına seslerini
çıkarmamaktadırlar, hatta kimi yerlerde devlet güçlerince etnik
kökenleri nedeniyle güvenlik sorunu olarak
sınıflandırılmakta, kent sınırlarından içeri
bile sokulmamaktadırlar. Unutmamalıyız ki bu muameleye maruz
bırakılan insanlar bizim insanlarımızdır, bu ülkenin
yoksul bırakılmış insanlarıdır.
Değerli
arkadaşlar, yoksul olmak, karınlarını doyurmak adına
bu köle düzenine boyun eğmek bu insanların suçu değildir.
Yaşadıkları yerde karınlarını doyurmalarına
fırsat verilmemesi nedeniyle bu insanlar kamyon kasalarında binlerce
kilometre yol gidip boğaz tokluğuna çalışmak zorunda
kalmaktadırlar. Bunları görmezden gelerek bir de bu insanlara
gittikleri yerlerde potansiyel terörist muamelesi yapılması
kabullenilecek bir durum değildir. Eğer bu, devlet eliyle
yapılıyorsa, durum daha da vahim bir hâl almaktadır. Tüm bunlar,
açıkça ötekileştirme politikalarıdır. Bunların önüne
geçilebilmesi bir zorunluluktur, yani devlet olmanın, iktidar olmanın
gereğidir.
Mevsimlik
tarım işçisi aileler çocuklarını da beraberlerinde
çalışma bölgelerine götürdüklerinden, çocuklarının da
eğitim görme şansı azalmaktadır. Hasat mevsimi bahar
aylarında başladığı ve son baharın ilk
aylarında sona erdiği için, okul dönemlerinde bu çocuklar da
tarlalarda çalışmaktadırlar. Bu konuda Millî Eğitim
Bakanlığınca yapılan çalışmalar sorunun
boyutları karşısında tatmin edici sonuçlara
ulaşmamaktadır. Eğitimsizlik, yoksulluk çemberinin
devamını sağlayan en temel unsurlardan birisidir.
Mevsimlik
tarım işçiliği ülkemizin kanayan bir yarasıdır. Bu
yurttaşlarımız sosyal haklarına ve sosyal güvenceye
kavuşturulmadan, devlet tarafından haklarını almaları
sağlanmadan, mevsimlik tarım işçilerine devlet görevlilerinin bakış
açısı değiştirilmeden bu yara kanamaya devam edecektir.
Çözüm olarak söylüyorum, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde kamu yatırımları artırılarak istihdam
sağlanması gerekmektedir. Kendi ilim Adıyamanda alternatif ürün
yetiştirilmeden tütün yok edildikten sonra neredeyse nüfusun yüzde 30u
mevsimlik tarım işçisi konumuna getirilmiştir. Bunun tek
sorumlusu mevcut AKP İktidarıdır.
Değerli
arkadaşlarım Üç tane kayısı için işçilere ateş
açtı. 1 ölü, 2 yaralı. Bu, Malatya Doğanşehir ilçesinde
olmuştur, mevsimlik tarım işçisi, adam çalışmaya
gitmiştir, yapılan çalışmanın neticesinde kavga
çıkmıştır. Bu tabloların artık sizin
İktidarınızda son olmasını diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu insanlar, mevsimlik tarım işçisi
insanlarımız bizim de en değerli
yurttaşlarımızdır, ucuz iş gücü kaynağı
değildir artık bu insanlar. Böyle algılandığı
sürece, sosyal devlet ilkesi ve eşitlik ilkesi hayata geçirilmediği
sürece bu sorunun altından kalkmak da mümkün olmayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu sorunun çözümü
için mevsimlik tarım işçilerinin haklarını güvence
altına alacak yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Yine
bu işçilerimizin çocuklarının eğitim haklarından
yararlanmaları da sağlanmalıdır diyorum, ulaşım
ve barınma koşullarının iyileştirilmesi konusunda da
önemli önlemler de alınması gerekir ve bu sorunun çözümünde en önemli
olan unsur ise köylülerin doğduğu topraklarda,
yaşadıkları topraklarda doymalarının
sağlanması gerekir.
Bu duygularla
hepinize tekrar en derin, içten saygılarımı sunuyorum. (CHP ve
BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Gündem
dışı üçüncü söz, son yağışlar ve kiraz
üreticisinin içinde bulunduğu durum hakkında söz isteyen
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcana aittir.
Buyurun
Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın,
son günlerdeki aşırı yağışlar nedeniyle kiraz
üreticileri ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
son günlerde gerçekleşen aşırı yağışlar ve
başta bugünlerde hasadı yapılan kiraz ve vişne
üreticilerinin içinde bulunduğu durum olmak üzere çiftçilerimizi bekleyen
sorunları dile getirmek amacıyla söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi Anadolunun güney coğrafyasında
mayıs ayı ve haziran başında hububat hasadı
tamamlanmış ve neredeyse hasat bittikten sonra, çiftçi büyük ölçüde
malını tüccara teslim ettikten sonra âdeta çiftçiyle alay edercesine
taban fiyat ilan edilmiştir. İlan edilen taban fiyat, üretim maliyeti
göz önüne alındığında çiftçiyi tatmin etmekten oldukça uzak
iken Anadoluda hasat henüz başlamış durumdadır.
Hasadın henüz başında olduğumuz Batı ve Orta
Anadoluda yaklaşık on beş gündür devam eden
yağışlar hasat aşamasına gelmiş hububatı
yatırmaya, çürütmeye başlamıştır. Bu sonuç rekolteyi
ciddi şekilde etkileyecektir. Bu durumda zaten yetersiz olan taban fiyata
üretim kaybı da eklenince çiftçinin üretim masraflarını
karşılayamaz hâle geleceği, tarım kredi kooperatiflerine ve
başta Ziraat Bankası olmak üzere bankalara olan borcunu
ödeyemeyeceği aşikârdır.
Yağışların
zarar verdiği bir başka üretim alanı da endüstri bitkisi, mesela
tütündür. Tütünde yağışlara bağlı olarak şu anda
yoğun ve yaygın bir şekilde mavi küf hastalığı
salgınıyla üretici karşı karşıyadır.
Bugünlerde
hasadı yapılan zirai ürünlerin başında meyve olarak kiraz
gelmektedir. Değerli milletvekilleri, bahar başında Anadoluda
çok ciddi bir don yaşanmış, bu donda kayısı ve
bademler en üst seviyede etkilenmiş, öteki meyveler ise daha az ve kiraz
meyvesi hemen hemen hiç etkilenmemiş idi. Yaşanan dondan etkilenen
çiftçilere vergilerinde, ödemeleri gereken kredilerin geri ödenmesinde
kolaylık sağlama ihtiyacı olduğunu Hükûmet de görmüş,
bu doğrultuda sınırlı da olsa adımlar
atılmıştır fakat yağan bu yağmurlar hasat
aşamasına gelmiş kirazın sapının meyve gövdesine
bağlandığı yerde çatlamasına neden olmaktadır.
Zaten bu durum çatlayan kirazların ciddi olarak albenisini azaltmakta ve
raf ömrünü de kısaltmaktadır. Dalında bir iki gün veya daha
fazla yağmur yiyen kirazda bu çatlama kaçınılmaz hâle
gelmektedir. Tüccar, ihracatçı, pazarlamacı çatlamış olan
kirazı almamaktadır. Bu hâliyle üretici Keşke don olsaydı
da ben bahçeme bakım masrafı yapmasaydım, gübre atmasaydım,
ilaç kullanmasaydım, daha az sulama parası ödeseydim. diye
yanıyor yakınıyor. Şimdi, bu masrafların
yapımı sırasında edindiğim borçlarımı
tarım kredilere, bankalara ödeyemiyorum; ilaççıya, gübreciye
verdiğim çeki, senedi karşılayamayacağım ve icra
gelecek. diye çiftçi düşünmeye başlamış durumdadır.
Bir başka
sıkıntılı durum da yağışlardan etkilenmemek
için çiftçinin kirazını hızla toplamasının
yarattığı durumdur. Hallerde ve alım merkezlerinde fazlaca
biriken kiraz nedeniyle tüccar Bu kadar malı alamam, işleyemiyorum,
ihracat çekmiyor. gibi bahanelerle alımda nazlanmaktadır. Bu defa
çiftçi Al, yeter ki al, kaça alırsan al. demekte ve malını yok
pahasına satmak durumunda kalmaktadır. Mesela 2,5 liraya satmaya
başladığı kirazı, bugünlerde yağmur nedeniyle
hızla toplanan kirazı, 1-1,5 lira arasında almakta tüccar nazlanmaktadır.
Bu nedenle,
değerli milletvekilleri, bir şeylerin yapılması
gerekmektedir. Her şeyden önce, bu kiraz, tütün ve öteki endüstri
bitkilerinden, ekilmiş olup yağışlardan olumsuz etkilenen,
hububatı çürüyen ve rekolte kaybı yaşayan çiftçilerimizin
durumlarını tarım il ve ilçe müdürlüklerine derhâl ve zaman
kaybetmeden tespit ettirmek, ardından tarım kredilere ve bankalara
olan borçları en az bir yıl erteleyerek yeniden
yapılandırmak zorunludur.
İkincisi
ise, önümüzdeki dönemi ve kışı geçirebilmeleri için, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Destek Fonundan bu amaçla geliştirilecek
bir proje kapsamında bu çiftçilerimiz mutlaka desteklenmelidir.
Münhasıran, kiraz üreticilerimizin kendi aralarında kurdukları
kooperatifleri desteklemek veya kurulmamış kooperatifleri,
kooperatifleştirmeyi hızlandırmak, bu doğrultuda desteklemek
üzere, var olan kooperatiflerle birlikte desteklemek suretiyle, kendi
ürünlerinin kendileri tarafından işlenip, ambalajlanıp, muhafaza
edilerek ve kendileri tarafından pazarlanacak şekilde bir
altyapıya kavuşmalarını sağlamak zorundayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, Hükûmetin hâlihazırda
uyguladığı bir, desteklemeye değer, takdire değer
uygulaması var. Bu uygulama ne? Ambalajlama için, boylama için, depolama
için başvuranlara yüzde 50 destek vermekte. İşte bu desteği
alıp tesislerini kuranlar, çiftçinin ödediği vergiyle bu destekleri
yüzde 50 mertebesinde almış olanlar, tüccar olarak çiftçinin
karşısına geçmekte, şimdi onların vergisiyle
kurdukları tesise mal almada nazlanmaktadır.
Bu nedenle,
başta kooperatiflere ve üretici birliklerine olmak üzere, bu
desteklemelerin tamamını hibe olacak şekilde
karşılamak üzere, Hükûmetin bir program geliştirip, ambalajlama,
depolama ve boylamayı kooperatiflerin kendilerinin yapmasını
sağlayacak şekilde bu desteği sürdürmek zorundayız diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akcan.
60ıncı
maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır, şimdi onları
yerine getireceğim.
Sayın
Ünlütepe
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin,
yağmur ve dolu nedeniyle Çay ve Sultandağı bölgesindeki kiraz
üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Milletvekilimize katkıda bulunmak istiyorum.
Cumartesi günü
Çay ve Sultandağı bölgesini ziyaret ettim. O bölgelerdeki kiraz
üreticilerinin mağduriyetini bizzat gördüm. Yağan yağmur ve
dolu, kiraz üretiminde yüzde 50ye yakın, üretimin kalitesini
düşürmüş durumdadır. Kiraz satılmamaktadır.
İhracata dönük kirazın fiyatı bugün 200 kuruştur. Sanayi
tipi kirazın fiyatı geçen yıl 130 kuruşken şimdi 80
kuruştur. Açıkçası, üretici bu dönem yaptığı
gübreleme, ilaç, elektrik ve sulama giderlerini, ayrıca tarım
krediden aldığı kredileri ödeyemeyecek bir durumdadır. Bu
konuda Hükûmetin kiraz üreticilerinin üzerine giderek, onların sorununu
çözmesi gerekmektedir.
Ayrıca,
yapılması gereken işlemlerden birisinin de, bu bölgedeki
tarım kredi kooperatiflerine olan borçların öncelikle ertelenmesi ve
Hükûmetin belirli alanlarda destek çıkması gerektiği
kanaatindeyim.
Bu duyguları
paylaşıyorum ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Doğru
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
yağışlar ve dolunun Tokat ili Kazova bölgesinde verdiği
zarara ve tarım sigortasına ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yağışlar
ve dolu büyük zararlar vermiştir Anadolunun birçok yerinde. Bu zarar
neticesinde ne kiraz kalmış ne meyve kalmış ne domates
kalmış, hatta ürün bile kalmamıştır. Bunların
örneği Tokat ili Kazova bölgesinde Güryıldız,
Büyükyıldız, Emirseyit, Söngüt gibi köylerdir. Buralarda afet tespit
komisyonları çalışmalarını tamamlamış ve
tespitlerini yapmıştır. Burada istenen şey tarım
sigortasının olup olmadığı noktasıdır, ancak
çiftçilerimizin büyük çoğunluğunda da tarım sigortası
yoktur. Bizim bölgeler için söylüyorum: 400 tane çiftçiden 2 tanesinde
tarım sigortası vardır. Dolayısıyla, sigorta
olmadığı için, zararlarının tespitinde veyahut
alacakları konusunda büyük sorunlar yaşanmaktadır. Bütün
çiftçilerimiz Hükûmetten bu konuda ilgi beklemekte, bunun çözümünü
beklemektedirler.
Bunu ifade etmek
istedim, teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yaman
3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yamanın, mevsimlik
tarım işçilerinin sorunlarının giderilmesine ilişkin
açıklaması
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Köseye mevsimlik tarım işçilerinin dramıyla ilgili katkı
sunmak istiyorum.
Bilindiği
gibi bu dram, ne yazık ki ülkemizde her yıl süregelmekte ve
yaşanmaktadır. Burada, tabii ki bu illere çalışmaya
gidenlerle ilgili dram başta valiler ve kaymakamlar olmak üzere mülki
idare amirlerinin ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının gerekli önlemleri zamanında
almamasından kaynaklanıyor. O nedenle buradan sesleniyorum,
başta bölge valileri ve ilçe kaymakamları olmak üzere: Geçmiş
dönemlerde bilhassa Orduda yaşanan ve zamanın valisi Kemal Yazıcıoğlu
adıyla bilinen yasa dışı ve keyfî uygulamalara
gitmemelerini, bunlarla ilgili valilik kararnamelerinin düzenlenerek
bunların barınma, eğitim, sağlık sorunlarıyla
ilgili ilin olanakları ölçüsünde gerekli düzenlemeleri şimdiden
yapmalarını ve ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bunu bir yasal kurala bağlayarak
gerekirse kendi örgütlerini bu konuda kanalize ederek her yıl yaşanan
bu dramla ilgili insanca çalışma, insanca yaşama
ortamını hazırlamalarını diliyorum. Bu konunun takipçisi
olacağımızı, buradan, bu çalışmaya giden
halkımıza duyuruyor, herkese saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
yağışlar ve dolu nedeniyle çiftçilerin
yaşadığı mağduriyete ve Abdülkadir Akcanın
yaptığı gündem dışı konuşmaya Tarım ve
Köyişleri Bakanının Mecliste bulunmaması nedeniyle cevap
vermediğine, Mersinin Erdemli ilçesinde kadastro
çalışmaları nedeniyle çiftçilerin tarlalarının
ellerinden alınmasına ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, bugün, Türkiyenin hemen birçok ilinde, mesela sabahleyin
yaşanan bir aşırı yağış ve dolu
tahribatıyla Yozgat ilinin birçok ilçesinde, ama inanıyorum ki birçok
ilinde aşırı yağışlardan dolayı çiftçilerin
mağduriyeti yaşanmaktadır, afet yaşanmaktadır.
İşte, Sayın Abdülkadir Akcan Afyonkarahisardaki kiraz
üreticilerinin sorunlarını konuştular. Biraz önce Yozgattan
gelen telefon gerçekten orada çok sayıda çiftçinin mağdur
olduğunu söylüyor. Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru
aynı şekilde, diğer arkadaşlarımızın da
söyleyecekleri var ama ne hazindir ki, ne acıdır ki burada Hükûmetin
Sayın Tarım Bakanı yok! Gündem dışı bu
konuşmanın yapılacağı,
Başkanlığınızca Sayın Bakanlara iletilmiş
olması lazım, Sayın Bakanın da gelip burada cevap vermesi
lazım ama yani Hükûmet Türkiyede değil.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) İşi yok, siz konuşacaksınız
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Evet, biz konuşacağız ama yani sonuçta
Türkiyeyi bu millet adına yönetmekle sorumlu olan Hükûmetin gelip burada
cevap vermesi gerekiyor. Bunu milletime şikâyet ediyorum.
Bir başka
şey: Mersinin özellikle Erdemli ilçesinde kadastro
çalışmaları sonucunda çiftçinin tarlasının elinden
alınmasının ötesinde ürünü elinden alınıyor!
Tapuları iptal ediliyor ve çiftçi, yıllardır ektiği,
sürdüğü tarla hazineye geçti diye hem mahkemeye veriliyor hem ürünü
elinden alınıyor. Çiftçinin üzerinde bugün bu Hükûmetin
yürüttüğü bir zulüm devam ediyor. Buna karşı bu Hükûmetin burada
bir cevabının olması lazım ama maalesef Hükûmet bu konuda
millete ve milletin vekillerine karşı saygısızca, cevap
verme gerekliliğini de duymuyor. Bunu kınadığımı
ifade ediyor, saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN
- Sayın Ayhan
5.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, son
günlerdeki yağışlardan zarar gören Denizlideki çiftçilerin
sorunlarına çözüm üretmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Son
yağışlardan dolayı, bölgemde münhasıran tütün olmak
üzere tarım üretimi olumsuz etkilenmiştir. Dolayısıyla
tütün, üzüm, hububat, nohut, fiğ ve yonca üretiminde bulunan çiftçiler,
şimdiden büyük problemlerle karşı karşıya
kalmışlardır. Zaten hububatta açıklanan fiyatlar
yetersizdir. Bütün ilçelerde aynı durum söz konusu olmakla birlikte Güney
ve Kale ilçesi ile Karaköy beldesinde çiftçilerin problemleri -Denizlinin- çok
büyüktür. Çiftçi perişandır. Ödeme problemi vardır. Soruna çözüm
üretmek için acilen tedbir geliştirilmesi gerekmektedir. Şimdiden
probleme çözüm üretilmediği takdirde problem giderek büyüyecektir. Bunu
belirtmek için söz aldım.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Ergin
6.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, çiftçilerin,
sulama birlik ve kooperatiflerinin elektrik borç ve faizlerinin silinmesine
ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de çiftçinin
durumu üzerinde kısa bir konuşma yapacağım.
Geçtiğimiz
hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda bir kısım kurumların
borçlarının takasıyla ilgili bir yasa tasarısı
görüşüldü, orada bir kısım kurumların
borçlarının, elektrik borçlarının affı gündeme geldi
ve bize dağıtılan bir belgede de çiftçilerin, sulama
birliklerinin, sulama kooperatiflerinin ve bireysel çiftçilerin 1,8 katrilyon
lira, bugünkü parayla 1,8 milyar lira faiziyle birlikte elektrik borcu
biriktiği belirtilmişti. Biz bunun üzerine, sulama kooperatifleri ve
sulama birliklerinin elektrik borçlarının faizlerinin silinmesi ve
borçların taksitlendirilmesiyle ilgili değişik önergeler verdik
fakat maalesef çiftçinin durumunu görmemekte bilhassa ısrarlı olan
Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar ve ilgili bakan bu önergeler
yanında yer almadı ve çiftçilerin bu derdinin çözümü maalesef
bulunmadı.
Bugün -şunu
da özellikle söyleyeyim ki- tarım konusunda iki gündem dışı
konuşma varken Tarım Bakanının burada
olmayışını da şiddetle kınıyorum, eseflerimi
bildirmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
7.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
çiftçilerin faiz kıskacında bulunduklarına ve son
yağışlardan dolayı yaşanan afetlere karşı
tarım sigortasının ürün bazında yaptırılmasına
ilişkin açıklaması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de yüce
Parlamentonun dikkatini Hükûmetin birtakım uygulamalarına çekmek
istiyorum: Tarımsal üretim âdeta vazgeçilir hâle geldi ve üretmek mümkün
olmaz hâle geldi. Çiftçiler faiz kıskacı içerisinde, hele hele ki
yabancı bankaların bütün köyleri âdeta rehin aldığı
bir duruma gelmiştir.
Aydında da
yağışlarla ilgili, en önemli ürünlerimizden olan incirinden
tutun çilek ve kiraz üretimine varıncaya kadar birtakım afet
kapsamında ürünler vardır ve politika olarak, Sayın Tarım
Bakanının rakamsal büyüklüklerde Türk çiftçisinin çok desteklendiğini
ifade etmesi yerine, Hükûmetin, çiftçinin üretimini bilhassa tabii afetlere
karşı garanti altına alacak tarım sigortasını
direkt çiftçi adına ürün bazında yaptırmasında çok büyük
fayda vardır. Üretimi önce garanti altına almak gerekir.
Dikkati çekmek
istedim. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang
Yudhoyononun, Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteğine
ilişkin duyuru
BAŞKAN -
Ülkemizi ziyaret etmekte olan Endonezya Cumhurbaşkanı Sayın
Susilo Bambang Yudhoyono, 29 Haziran 2010 Salı günü, bugün, Genel Kurula
hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.
Bu hususu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Cemil Çiçek, gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan
sorulardan 1, 19, 20, 27, 28, 30, 35, 37, 38, 44, 45, 50, 51, 54, 55, 56, 59,
61, 62, 63, 69, 70 ve 75inci sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini
sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır ve 19 milletvekilinin, kot kumlama işinde
çalışan işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/793)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Silikozis
hastalığına yakalanmış ve silikozis tehdidi
altındaki tüm işçilerin tespit edilip, kot kumlama işinde
çalışan işçilerin yaşadıkları
mağduriyetlerin tespiti ve acil olarak giderilmesi için Anayasanın
98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik
(Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Kot taşlama;
kotların beyazlatılması, eskitilmiş görüntüsü verilmesi
için kumun kuru hava kompresörleriyle kotların yüzeyine tutularak
aşındırılması işlemidir. Bu işlem
sırasında solunan tozlar akciğerde silikozis
hastalığına yol açmaktadır. Kumun özü olan silisyum, ciddi
hastalıklara yol açacak bir maddedir. Silikojenin solunması sonucu
tozların akciğeri işlevselleştirmesi sonucu oluşan
hastalığın tedavisi yok ve ölümle sonuçlanmaktadır.
Türkiye'de kot
taşlama işinde çalışan yaklaşık 10 bin işçi
bulunmakta, fakat bu işçilerden yalnızca 500 kişinin
tanısı konmuş durumda. Yani 500 kişi silikozis nedeniyle
ölüm riski altında yaşamaktadır. Bugüne kadar bir çok işçi
silikozis hastalığı nedeniyle hayatını
kaybetmiştir. Meslek hastalığı olarak geçen silikozis
hastalığı için Meslek Hastanelerinde tedavi olması
gerekmektedir.
Kot atölyelerinde
günde ortalama 12 saat çalıştırılan işçiler, gerekli
iş güvenliğinin sağlanmaması, sigortasız olarak
çalışmaları sonucunda silikozis hastalığına
yakalanmış ve hayatını kaybetmiştir. Çalışma
hayatında üretim sürecinde bulunmalarına rağmen kayıt
dışı tutulmaları nedeniyle sigortalı olmadıkları
için mevcut sosyal güvencelerden yararlanamamaktadırlar. Sağlık
durumu kötüleşen ve ölümü bekleyen çok sayıda da silikozis
hastası bulunmaktadır. Kot kumlama işinde işçilerin, 6
aylık çalışma yapmış olması bile bu
hastalığa yakalanmalarına neden olabilmektedir. Kot kumlama
işçilerinde, 20'li, 30'lu yaşlarda bile çok ileri vakaların
bulunduğu bilinmektedir. İlerlemiş hastalığın
şu anda bilinen bir tedavisi bulunmamaktadır.
Sosyal güvenlik
hakkı; Anayasa ile devlet güvencesi altına alınmış en
temel insan haklarından biridir. Anayasanın 49. maddesinde herkesin
çalışma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ve devamla
60. maddesi uyarınca da devletin sosyal güvenliği sağlayacak tüm
tedbirleri almakla yükümlü olduğu açıkça düzenlenmiştir. Buna
rağmen; işçiler kot taşlama atölyelerinde sigortasız
çalıştırılmış ve sosyal güvenlik haklarından
mahrum bırakılmışlardır.
Genellikle
Doğu ve Güneydoğu'dan gelen ve Türkiye'ye sığınan,
oturma ve çalışma izni olmayan, kaçak
çalıştırılan başka uyruklu işçilerin kot kumlama
işinde çalışmış oldukları ifade edilmektedir.
Sadece Bingöl'ün Karlıova ilçesinin, Taşlıçay ve Toklular
köylerinde, neredeyse her evde bir silikozis hastası bulunduğu
belirtilmektedir. Ayrıca, Sinop, Tokat, Bingöl, Diyarbakır, Siirt,
Erzurum, Zonguldak ve Çorum'da da kot kumlama işinde
çalışıp memleketlerine dönen çok sayıda işçinin
bulunduğu ifade edilmektedir. Sadece Erzurum, Kars ve Bingöl'de binin
üzerinde Silikozis hastası kot işçisinin bulunduğu ve Batman,
Muş, Bitlis ve Diyarbakır'daki hasta sayısının da
eklendiğinde sayının 2.000'i bulacağı tahmin
edilmektedir. Ayrıca, hastalığı henüz teşhis
edilmemiş ya da yanlış teşhis edilmiş işçiler
olduğu için silikozis hastalarının sayısı tam olarak
bilinememektedir.
Türkiye'nin henüz
20li yaşlardaki bu genç insanların bile bile ölüme gönderildiği
bu vahim duruma dur demesi gerekmektedir. Bu nedenle, kot taşlama
işleri yapılan ruhsatlı ruhsatsız tüm iş yerlerinin
denetlemesinin yapılması, kot kumlama işinde
çalışmış olan işçilerin sosyal güvenlik kapsamına
alınmasının sağlanması ve gerekli yasal düzenlemelerin
acil olarak yapılması gerekmektedir. Bu sebeple kot kumlama
işinde çalışan işçilerin yaşadıkları
mağduriyetlerin tespiti ve acil olarak giderilmesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi bünyesinde bir Araştırma Komisyonu kurulması
gerekmektedir.
2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19
milletvekilinin, Erzurum (H) Tipi Cezaevi yönetimine yönelik iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/794)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuoyunda
adı sık sık hak ihlalleri ile gündeme gelen, Erzurum H Tipi
Kapalı Cezaevi'nde vuku bulduğu belirtilen; işkence, kötü
muamele ve insanlık dışı uygulamaların
araştırılması ve bu uygulamalarda sorumluluğu bulunan
kamu görevlilerinin olaylardaki sorumluluklarının tespit edilmesi
amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması" açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Pervin Buldan (Iğdır)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik
(Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Erzurum H Tipi
Kapalı Cezaevi hak ihlalleri nedeni ile sürekli gündeme gelmektedir. Bu
cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler, tutuklu ve hükümlü
yakınları ve avukatları tarafından çok sayıda
şikâyet dile getirilmektedir. Bu uygulamaların; Kürtçe
konuşanlara ceza verilmesi, Kürtçe yayınların cezaevine
sokulmaması, mevcut kitapların tamamına yakınının
cezaevi yönetimi tarafından toplatılması, kütüphanenin
kapatılması, yemeklerin kötü olması, spor alanlarının
olmaması, keyfi olarak verilen disiplin cezaları, işkence ve
kötü muamele şeklinde olduğu belirtilmektedir. Tutukluların
ifadelerine göre, cezaevi yönetimi tarafından infaz koruma
memurlarından altışar kişilik gruplar
oluşturulmuştur. Bu gruplar tutuklulara kaba dayak atmakta, kötü
muamelede bulunmakta ve Metris Cezaevi'nden geldiklerini belirterek
tutukluları tehdit etmektedirler. Hasta tutuklu ve hükümlülerin
tedavilerinin yapılmadığı, doktorların sık
sık değişmesi nedeni ile yapılan tedavilerin de
aksadığı tutuklu ve hükümlülerin en çok şikâyetçi
oldukları konular arasında yer almaktadır. Diyetin kendileri
için hayati önem arz ettiği hasta tutuklulara diyetli yemekler
verilmemektedir. Hasta tutukluların diyetin uygulanabileceği
cezaevlerine sevk istemleri ise yapılan bütün başvurulara rağmen
tamamen sonuçsuz kalmaktadır. Tutuklu ve hükümlüler, Adalet
Bakanlığı tarafından yayınlanan 45/1 numaralı
genelgenin ya hiç uygulanmadığını ya da 1 saat gibi
kısa bir süre ile
sınırlandırıldığını belirtmektedirler.
Koridorlardan geçerken tutuklu ve hükümlülerin birbirleri ile
selamlaşmalarının dahi engellendiği belirtilmektedir.
Yılın 8 ayının kış şartları ile
geçtiği Erzurum "H" Tipi Cezaevi'nde, tutuklu ve hükümlüler için
kapalı spor salonu bulunmamaktadır. Bu nedenle tutuklu ve hükümlüler,
hapis ortamında spor yapmak hayati önem taşımasına
rağmen, yılda sadece 4 ay, haftada bir buçuk saatlik süreyle spor
yapabilmektedir. Tutuklu ve hükümlüler cezaevinin fiziksel
koşullarının da tüzük ve genelgelerde tarif edilen standartlara
sahip olmadığını belirtmektedirler. Eski tip cezaevi olan
ve sonradan mimari yapısı değiştirilerek "H" tipi
yüksek güvenlikli cezaevine dönüştürülen Erzurum H Tipi Cezaevi'nde,
hücrelerin havalandırması bulunmamaktadır. Pencereler ise
olması gereken standartların dörtte biri küçüklüğündedir.
Tutuklu ve hükümlülere verilen sıcak su ise çok sınırlı
miktarda olduğundan sadece duş alımında
kullanılmaktadır. Bu nedenle çamaşırların yıkanması
ve diğer temizlik ihtiyaçları için sıcak su tedariki
yapılmamaktadır. Cezaevinde saç kesim yerinin bulunmaması nedeni
ile tutuklu ve hükümlülerin saçları koridorlarda kesilmektedir. Erzurum
"H" Tipi Cezaevi'nde bulunan tutuklu ve hükümlülerin büyük
çoğunluğu Kürt kökenlidir. Ancak bu tutuklu ve hükümlülerin ana
dillerinde iletişim kurmaları engellenmekte, Kürtçe konuşanlara
çeşitli cezalar verilmektedir. Bunun yanı sıra Kürtçe
yayınların cezaevinde bulundurulması kesin bir şekilde
yasaklanmıştır. Hapishanedeki kitap ve yayınların
tamamına yakınının hapishane yönetimi tarafından
toplatıldığı belirtilmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin
Erzurum "H" Tipi Cezaevi'nde uğradıkları bütün bu
haksız uygulamalar karşısında Erzurum Cumhuriyet
Başsavcılığına ve İnfaz Hakimliği'ne
yaptıkları bütün başvuruların sonuçsuz
kaldığı tarafımıza iletilmiştir. Türkiye'de
bulunan bir cezaevinde, bunca hukuksuz ve insanlık dışı
muamelenin uygulanmakta olması bir hukuk devleti açısından kabul
edilemez bir durumdur. Bu nedenle, Erzurum "H" Tipi Kapalı
Cezaevi'nin fiziksel koşullarının yerinde görülmesi, sürekli
gündeme gelen işkence ve kötü muamele uygulamalarının
araştırılması ve bu uygulamalarda sorumluluğu
bulunanların tespit edilmesi fayda sağlayacaktır.
3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19
milletvekilinin, kadınların çalışma hayatında
karşılaştığı ayrımcı uygulamaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/795)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
kadının çalışma hayatında
karşılaştığı sorunların ve ayrımcı
uygulamaların araştırılması ve tespit edilmesi, bu
konuda kapsamlı bir raporun hazırlanması, bulguların bu
konuda ilerleme sağlanması için gerekli yasal ve fiili düzenlemelerin
yapılabilmesinde kullanılabilmesi amacıyla Anayasanın
98inci, İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
28.04.2010
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Çalışan
kadının sorunları Türkiye'de yaşanan kadın
sorunlarından ayrı düşünülemez. Yakın zamanda, basına
çalışma hayatında cinsiyetçi uygulamalarını
çarpıcı bir şekilde gösteren bir olay
yaşanmıştır. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesi'nde görev yapan iki kadın hamilelikleri sırasında
istifaya zorlanmış ve işten
çıkarılmıştır. Hamileliği süresince birçok kez
istifaya zorlanan Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası
(Dev-Sağlık İş) üyesi Fatma Baytar, 26 Mart 2010 günü
işten çıkarılmıştı. Sağlık ve Sosyal
Hizmet Emekçileri Sendikası üyesi Sibel Yetkin ise bu olaydan
yaklaşık bir ay önce, doğum iznine ayrılmak üzereyken
istifaya zorlanmıştı. Yaşanan bu olay, çalışma
hayatında yaşanan cinsiyetçi ve kadınlara yönelik eşitsiz
uygulamaları bir kez daha gündeme getirmiştir. İş
Kanunu'nun 5. maddesinde düzenlenen "Eşit Davranma" ilkesi
gereğince; "İşveren iş sözleşmesi
yapılmasında, şartların oluşturulmasında,
uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle
doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz" maddesi
olmasına rağmen maalesef uygulamada farklı sonuçlar ortaya
çıkmaktadır. İş Kanunu'nun 18. maddesinde ise düzenlenen
"Hamilelik, doğum gibi nedenler iş akdinin feshi için geçerli
neden oluşturmaz" ifadesi net bir şekilde görülmektedir.
Türkiye'de
TÜİK verilerine göre kadın istihdamı %29 iken, tekstil,
sağlık, ev içi hizmetlerde çalışanları büyük bir
kısmı kadınlardan oluşmaktadır. Çoğunlukla
sigortası olmadan, sosyal ve çalışma hakları gasp edilerek,
çalışan kadınlar ise çalışma sürelerinde kadın
oldukları için pek çok ayrımcı uygulamalara maruz
kalmaktadır. Kadına toplum tarafından yüklenen
"anne"lik görevi, çalışan kadınlar için engelleyici
olarak görülmektedir. İşe alımlarda "üç yıla kadar
doğum yapmayacağım" ifadelerinin olduğu
sözleşmeler imzalatılarak, kadınların çalışma
hayatına katılımları
koşullandırılmaktadır. Şirketlerde terfi ve
yükselmelerde, kadınların yükselmesinin önü kesilmektedir.
Şirketlerde bulunması gereken kreşlerin olmaması,
kadınların iş hayatında büyük zorluklar
yaşamasına neden olmaktadır. Türk Mühendisler Odası,
iş ilanlarındaki ayrımcı maddelere dikkat çekerek özellikle
mühendislik ilanlarında kadın mühendislerin daha ilanda elenerek
"bay eleman arıyoruz" denmektedir. Kadın mühendisler
çoğunlukla satış gibi bölümlere yönlendirilirken, üretimde ve
teknik işlerde kadınların olmasına izin verilmemektedir. Elektrik
Mühendisleri Odası'nın kadın mühendisler üzerine
yaptığı çalışmada, mühendislerin sadece %10'unun
kadın olduğu, kadın mühendislerin erkek mühendislerle aynı
eğitimi almalarına rağmen daha düşük ücretle
çalıştırıldığı ortaya konmuştur.
Kadın iş erkek işi ayrımı kadınların
istihdamı önündeki büyük bir engel olarak durmaktadır.
TÜRK-İŞ'in
yapmış olduğu çalışmada, kadınların
çalışma hayatında uğradıkları
ayrımcılık türleri şu şekilde belirtilmiştir;
ücret ayrımcılığı, işe alımda ve işten
ayrılmada/çıkarmalarda uygulanan ayrımcılık, terfi ve
yükselmelerde ortaya çıkan ayrımcılık ve işyerinde
mobbing, taciz ve kadına yönelik şiddet. Tüm bu konuları içeren
verilerin ve bulguların olmaması, bu konuda devletin yapmış
olduğu kapsamlı bir araştırmanın olmaması ise
büyük bir eksikliktir. Türkiye'nin de taraf olduğu ILO sözleşmesinde,
eşit değerlerdeki işler için erkek ile kadının
eşit ücret alması gerektiği vurgulanmaktadır. Yine
aynı sözleşmede, çalışma hayatındaki ırkçı
cinsiyetçi tüm ayrımcı uygulamaların kaldırılması
yönünde öneriler bulunmaktadır. Türkiye'de kadının
çalışma hayatında karşılaştığı
sorunların ve ayrımcı uygulamaların
araştırılması ve tespit edilmesi, bu konuda kapsamlı
bir raporun hazırlanması, bulguların bu konuda ilerleme
sağlanması için gerekli yasal ve fiili düzenlemelerin
yapılabilmesi için kullanılması amacıyla bir meclis
araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.
4.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19
milletvekilinin, medyada kadına karşı ayrımcı
yaklaşımın araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/796)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Medyanın
kadına karşı ayrımcı yaklaşımının
tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması ve medyada toplumsal
cinsiyet eşitliğine dayalı yaklaşımın esas
alınması amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104
ve 105inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Ayla Akat Ata (Batman)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın
Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'nin de
aralarında bulunduğu pek çok ülke Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne taraf
olarak, cinsler arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi
için kadınlar ile erkeklerin toplumdaki geleneksel rollerinde bir
değişikliğe ihtiyaç bulunduğunu kabul etmiştir.
Sözleşme kapsamında, her iki cinsten birinin
aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya
kadın ve erkeğin kalıplaşmış rollerine
dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün
uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak
amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış
kalıplarını değiştirmesi sorumluluğuna yer
verilmiştir. İlgili sözleşme bağlamında taraflara
yaşamın her alanında kadına karşı ayrımcılığın
önlenmesinde ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin
sağlanmasında büyük sorumluluklar düşmektedir.
Günümüzde kitle
iletişim araçları egemen kültürün içselleştirildiği ve
cinsiyetçi ideolojinin meşrulaştırıldığı
alanlardan biri haline gelmiştir. Kitle iletişim araçları
toplumun kültürel ve sosyal yapısının belirlenmesinde, toplumsal
yargıların değişiminde ya da yeniden üretiminde göz
ardı edilemeyecek bir öneme sahip bulunmaktadır.
Avrupa Konseyi
tarafından, yayıncılık alanında ortak ilkelerin
belirlenmesi amacıyla oluşturulan ve Türkiye'nin de taraf olduğu
"Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi program hizmetlerinin
sunuş ve içerik bakımından tüm unsurlarının insan
onuruna ve diğer insanların temel haklarına saygılı
olması gerektiği esasına içermektedir. Uluslararası alanda
yapılan mevzuatların yanı sıra ülkemizde de
yayıncılık alanında birtakım düzenlemeler
yapılmış, bu kapsamda 3984 Sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun
ile, insanların cinsiyet vb. nedenlerle
aşağılamayacağı, kınanamayacağı,
kadına karşı şiddetin ve
ayrımcılığın teşvik edilemeyeceği
açıkça belirtilmiştir. Yine Radyo ve Televizyon
Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik
kapsamında da reklamların ırk, cinsiyet ve milliyet
alanlarında ayrımcılık içeremeyeceğine yer
verilmiştir.
Kitle
iletişim araçları arasında yer alan görsel medyanın hem
yaygınlığından hem de hızlı bilgi
akışı sağlama özelliğinden dolayı, toplumsal
cinsiyete dayalı rollerin değişiminde ya da yeniden üretiminde
önemli bir etkisinin bulunduğu yapılan araştırmalarla da
ortaya konmuştur. Toplumda egemen olan cinsiyetçi bakış
açısını pekiştiren, kadınlık rollerine
ilişkin egemen tanımları üreten, kadınlığı
belli imge ve yaşam tarzları içine hapseden medya metinlerinde
baktığımızda kadınlar; kendi bedeni ve hayatı
üzerinde söz sahibi olamayan, anne, eş, cinsel şiddete maruz kalan,
zavallı, korunmaya muhtaç, ahlaki değerlerin ölçütü, soy sürdürme
aracı gibi farklı biçimlerde topluma sunulmaktadır. Nitekim
"İlköğretim Öğrencilerinin Toplumsal Cinsiyet
Algıları" konulu araştırma sonucuna göre,
çocukların, toplumsal cinsiyetle ilgili algılarının, geleneksel
kadın-erkek rollerine paralel olduğunu göstermektedir. Medya
kanalıyla topluma sunulan programların, yayınların,
bireylerin yetişmelerindeki ve yaşam biçimlerini belirlemelerindeki
etkisi dikkate alındığında, kadınlık-erkeklik
rollerine ilişkin kurgulamalarla, kadınların eşitsiz
konumları yeniden üretilmekte ve böylelikle toplumsal hafıza da
korunmaktadır.
Medyanın
kadına karşı ayrımcı yaklaşımının
tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması ve medyada toplumsal
cinsiyet eşitliğine dayalı yaklaşımın esas alınması
amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci
Maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğince yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde, İsviçre Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1244)
28/06/2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca,
İsviçre Parlamentosu ile TBMM arasında parlamentolararası
dostluk grubu kurulması hususu Genel Kurulun tasvibine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğerini
okutuyorum:
2.- Almanya Federal Meclisi Dilekçe Komisyonu
tarafından Almanyaya resmî bir ziyaret için davet edilen Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu Heyetinin davete icabetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1245)
24/06/2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dilekçe
Komisyonu Heyeti, Almanya Federal Meclisi Dilekçe Komisyonu tarafından
resmi bir ziyaret için Almanyaya davet edilmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/465) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
29/6/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi
29.06.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 29.06.2010 Salı günü (Bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Bengi
Yıldız
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 370 inci sırasında yer alan 10/465 Askerlik
hizmeti sırasında meydana gelen ölüm olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 29.06.2010 Salı
günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisinin lehinde, ilk söz, Van
Milletvekili Sayın Fatma Kurtulana aittir.
Buyurun
Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kışlalardaki şüpheli ölümler üzerine verdiğimiz önergeye
ilişkin söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kürtlerin,
demokratik bir ülkede kendi kültürleriyle özgür bir hayat sürme talebi, ne
yazık ki yıllardır resmî tarihte söylendiği biçimiyle kanla
bastırılmaktadır. Farklılığın kendini
yaşatma talebinin akıbeti olan kanla bastırma geleneği,
seksen yıllık cumhuriyet tarihinde sürekli devrede tutulmuştur.
Tarihte Kürtlerin
demokratik bir ülkede eşit koşullarda yaşamak istemeleri
dış güçlerin kışkırtması olarak bugüne
aktarılırken, Kürtlerin nasıl darağaçlarında
sallandırıldıkları yıllarca bir kahramanlık
destanı gibi anlatıldı.
Bugüne
geldiğimizde ise Kürtlerin inkâr ve asimilasyon politikalarına
karşı isyanı, hâlâ yüz yıl önceki mantıkla
dış güçlerin kışkırtması olarak görülmekte.
Eşit ve özgür bir şekilde yaşama taleplerine karşı
Kökünüzü kazırız. söylemleri devam etmektedir. Kürtlere bu ülkede
değil eşit koşullarda yaşamak, hayatta kalma hakkı
bile tanınmamıştır.
Cumhuriyet tarihi
boyunca Kürtlerin eşit koşullarda yaşama talebi devleti
öfkelendirdi, hükûmetleri olmadık yöntemleri kullanmaya itti; Kürtlerin
üzerine tanklarla, toplarla gidildi, köyleri yakıldı, yerlerinden
sürüldüler, çocukları, yaşlıları, gençleri sokak
ortasında öldürüldü, katilleri ise yargılanmadı bile. Ancak bu
ülkede, bütün baskılara rağmen Kürtler siyaset yapmakta ısrar
etti, sürekli kapalı tutulan demokratik siyaset kanallarını
zorladı ve büyük bedeller ödedi. Demokratik siyasetin önünü kapatanlar ise
her dönem olduğu gibi yine devrede oldu ve demokratik siyaset yapma
taleplerimize karşı acımasız bir baskı başlattı.
Partimiz kapatıldı, milletvekilliklerimiz düşürüldü, belediye
başkanlarımız, parti çalışanlarımız
cezaevine konuldu. Hükûmetin samimi olduğunu umarak silahlarını
bırakıp gelen Habur grubu ise elleri kelepçelenerek tutuklandı.
Çocuklar, herkesin gözü önünde kafalarından dipçiklerle linç edilip,
yaşlarından çok cezalara çarptırılarak zindanlara
kapatıldı. Kürtlerin yaşadığı bu hâl, OHAL
değil midir?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu yöntemlerin
kullanılmasıyla varılan yer ise daha fazla gözyaşı ve
daha fazla kan oldu. Başından beri yaptığımız uyarıları
dikkate almayan, manipüle ederek bizi bölücülükle suçlayanlar, Tekeli
Karakolunda incecik çocukların, gencecik çocukların toprağa
düştüğü, tabutlara konduğu yerde Askerî mevzide nasıl
durulur? polemiği çıkararak kan ve gözyaşı üzerinden bir
mevzi tutma yarışı içine girdiler. Bu tutumun
yıllardır hâkim olduğu ülkede gerçekler ötelendi, sahte
gündemler yaratıldı Kürt sorununu çözerim. diyen daha fazla kan
dökerek adını böyle yazdırdı tarihe. Yıllardır
varlığını koruyan Kürt sorunu âdeta bir sorunlar
yumağı hâline geldi. Çözümsüzlükteki kör yürüyüş, Kürt olan
herkesin bir tehlike olarak görülmesi algısını oluşturdu.
Bu algı, elbette her yerde olduğu gibi kışlalarda da hayat
buldu.
Türkiyede, her
yıl, kışlalarda onlarca Kürt asker şüpheli bir şekilde
hayatını kaybetmekte, ölümlerin ise intihar olduğu iddia
edilmektedir. Ailesine İntihar etti haberi verilen askerler ise, daha
bir gün öncesinden ailesiyle görüşen, ailesinden para isteyen, izinden
yeni dönen ya da birkaç gün sonra izne çıkacak olan askerlerden
oluşmaktadır.
Durum böyle
olunca, asker aileleri, askerî yetkililerin iddialarını doğru
bulmamakta, aynı gün ya da bir gün öncesinden konuştukları,
gelecek planları yapan çocuklarının nasıl olur da kendi
canına kıydıklarını anlamakta zorlanmaktadırlar.
Askerî yetkililer
tarafından intihar, kaza ya da kaza kurşunu sonucu öldüğü iddia
edilen birçok ölüm davasının AİHMe götürüldüğü ve
Türkiyenin çoğu zaman bu davalardan mahkûm edildiğini söylemekte
fayda var.
8 Mart 2001de,
Dersimde görevli iken yatakhanesinde başından vurulmuş
şekilde bulunan ve yapılan soruşturma sonucunda intihar
ettiği bildirilen Mustafa Bekerin davası AİHMe
taşınmış ve AİHM, intihar açıklamasını
gerçek dışı bulmuştur.
İntihar ya
da kaza kurşunu sonucu hayatını kaybettiği söylenen
askerlerin otopsi raporlarında da ailelerin şüphelerine
haklılık kazandıracak sonuçlar ortaya çıkmakta ve bu
sonuçlar kamuoyuna yansımaktadır.
Ayrıca,
bazı aileler, bu tür ölümlerde otopsi yapılmasına bile izin
verilmediğini, otopsi yapılsa dahi otopsi raporunun askerî
yetkililerce kendilerine verilmediğini iddia etmektedirler.
Meydana gelen
ölüm olaylarında etkin bir soruşturma yürütülmediği gibi, bu
konuda nasıl önlem alınacağına dair tartışmalar
yürütülmemekte, ölümler çoğu zaman kamuoyundan gizlenmektedir.
Gaziantep 5.
Zırhlı Tugay Komutanlığında askerlik yapan Serhat
Yıldızın ailesine 19 Şubat akşamı
hayatını kaybettiği haberi verilmişti. Aileye verilen
bilgiye göre Serhat Yıldız, akşam saatlerinde intihar ederek
yaşamına son vermiş. Askerî yetkililerce ölüm sebebinin intihar
olduğu öne sürülmüşse de Serhat Yıldızın ailesi ve
yakın çevresi ölümün intihar olmadığını iddia ederek,
haber karşısında dehşete kapılarak tepki
göstermişlerdir.
6 Nisan 2009da,
Sakaryada, Adapazarı 1. Motorlu Piyade Tugayında askerlik yaparken
intihar ettiği söylenen Van Çatak doğumlu Adil Şipal'ın
ailesinin, daha önce çocuklarının öldürüleceğine dair Çatak
İlçe Jandarma Komutanlığına dilekçe ile başvurduğu
ortaya çıkmıştı. Aynı şekilde, bu yıl 9
Nisan tarihinde Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde 3. Zırhlı
Tugayda askerlik yapan Erdi Alkan adlı asker yatağında ölü
bulunmuştu. Ağrı Doğubeyazıt doğumlu olduğu
söylenen askerin ailesine askerî yetkililerin, ölüm nedeni hakkında
çelişkili bilgilerde bulunduğu öne sürülmüştü. Son günlerde ise
şüpheli asker ölümlerinde bir artış
yaşandığı görülmekte ve ailelere askerî yetkililer
tarafından çelişkili ifadelerde bulunulmaktadır.
Bu ciddi iddialar
karşısında bile Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül,
şüpheli ölümler hakkında kamuoyuna ve asker ailelerine bugüne kadar
herhangi bir açıklama yapma gereği duymamıştır.
Verdiğimiz soru önergeleri de geçiştirilerek,
soruşturmaların devam ettiği ifade edilmektedir. Serhat
Yıldız, Erdi Alkan, Hasan Çakır, İdris Çiftçi, Şaban
Koçak, Nurettin Altunay ve daha geçen hafta Van Başkalede askerlik
yaptığı kışlada intihar ettiği söylenen
Diyarbakır doğumlu Mehmet Çavdar son iki ay içinde şüpheli bir
şekilde hayatını kaybeden askerlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir düşünür Gerçeğe kapılarımı
kapattım ama pencereden içeri girdiklerini gördüm. demişti.
Yıllardır bu gerçeğe kapısını kapatanlar
artık bu gerçeği öteleyerek yürünmeyeceğini görmelidirler.
Kürtlerin kimlik hakkı, ana dil hakkı, kültürel ve sosyal
hakları verilerek demokratik siyaset kanalları açılmalı,
yerel yönetimler güçlendirilmelidir.
Sorunlarımızın
bu temelde çözülebileceğine olan inancımla, önergemizi
destekleyeceğinizi umarak saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurtulan.
Barış
ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili
Sayın İbrahim Yiğit. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
AK PARTİ
olarak bütün amacımız, demokrasiyi geliştirmek, toplumun refah
düzeyini yükseltmek, toplumsal barışı sağlamak ve bunun
yanında da devletin kurumlarını demokratikleştirmek.
Yalnız, toplumsal barışı sağladığımız
zaman da diyeceğiz ki: Bu ülkede tüm yaşayan
yurttaşlarımızın barış içerisinde bir arada
yaşamalarını sağlamaktır. Bunun için de devletin
görevi, insan haklarına, insan onuruna yaraşır bir yaşam
düzeyi sağlamaktır.
Şimdi,
verilen önerge, çok ciddi ve hassas bir konu. Bunun içinde daha önce
verilmiş Meclis araştırma önergeleri vardır.
Danışma Kurulu Meclis gündemini tamamlamıştır.
İleride görüşülmesi gereken bir konudur.
Bu konuda
şunu söylemek istiyorum
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yiğit.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
AYLA AKAT ATA
(Batman) Başkanım lehte vardı.
BAŞKAN Tek
aleyhte verilmişti bana, onun için
Sadece Sayın Kurtulan
verilmiş isim olarak onun için
Kim
konuşacak?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Şerafettin Halis
BAŞKAN
Buyurun.
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de verilmiş olan önergenin lehinde konuşmak istiyorum.
Tabii, otuz
yıldır ülkemizde, insan yaşamına ve insan
yaşamının insana dair tüm alanlarda acılar üreten bir
savaş var, otuz yıllık bir savaş. Belki savaş derken
Neyin savaşı? diyenler oldu bugüne kadar, Bunun neresi
savaş? diyenler oldu ama biz, Kurtuluş Savaşında
zorlamalı rakamlarla 30 bin insanın yanında, 41 bin küsur
insanın öldürüldüğünü düşünürsek buna savaş dememenin bir
nedeni ve anlamı yok.
Daha geçen gün
bir gazetede yayınlandı. Kaynak: Genelkurmay
Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve
Emniyet Genel Müdürlüğü. Yaşamını yitiren
yurttaşlarımızın sayısı 41.828. Bunlardan 6.653ü
asker ve polis yani gencecik insanlar. Tabii, bu savaş, insan
yaşamı ve insan emeği üzerinde yürüyor. 40 bin insanın
yaşamını verdiği bu savaşta, 4 bin köy
boşaltılmış, 3 milyon insan göç ettirilmiş, 300 milyar
dolara mal olan nakdî bedeline karşılık ekonomiye dolaylı
ve direkt darbelerini de hesaplamak mümkün gibi görünmüyor.
Tabii,
savaş, her şeyden önce, Mustafa Kemalin dediği gibi eğer
bir halkı tehdit etmiyorsa cinayettir. Bugün gencecik insanların
ölümüne neden olan bu savaşa, neden öldürdüklerini, neden öldürüldüklerini
bilmeyen bu gencecik insanların cinayetine tanıklık ediyoruz ve
bu tanıklığı ederken de ne yazık ki yine bu siyasi
mercilerde, siyasi makamlarda hamaset nutukları atılıyor ama hamaset
nutukları atanlar, kimin çocukları üzerinde nutuk
attıklarının farkında olmasalar gerek ki alabildiğine
yarış içindeler. Bu kürsüde sormuştum ben: Bugüne kadar kaç
tane bakanın, kaç tane büyük iş adamının, kaç tane
diplomatın ve kaç tane generalin çocuğu bu savaşta
yaşamını yitirdi? Hiç. Cevabını ben vereyim.
Yine bu kürsüde
söylemiştim. En fazla kanın akıtıldığı
90lı yıllarda Genelkurmay Başkanının oğlu
diskoteklerde, gece eğlencelerinde bulunurken aynı saatlerde dağ
başlarında gencecik çocuklar öldürülüyordu. Yine o dönemin
Başbakanının çocuğu su altı komandosu olarak terhis
edilmişti ve bunu da bütün gazeteler yazmıştı.
Bugün kan
akıyor, savaş insanlığı çürütüyor, ahlakı
çürütüyor, erdemi çürütüyor. Tabii, insanlık ve erdem çürüdükçe de biz de
bundan, birinci derece sorumlu olanlar, nasibimizi alıyoruz ve böyle
olunca da savaşın olduğu yerde bütün yasalar susar,
savaşın yasaları boy verir ve savaşın yasaları
daha çok nasıl insan öldürürümü esas aldığından kendi
koymuş olduğu savaş kurallarına ve yasalarına da
uymaz. İşte bundandır ki ölen gencecik çocuklar, sadece cephe
çatışmalarında ölmüyor, çatışmalarda ölmüyor. Askerde,
bugüne kadar, bulunduğu çatışma gerisi alanlarda ölen yüzlerce
kuşkulu ölüm var. Basına yansıyan yüzün üzerindeki ölümü biz otuz
sayfalık araştırma önergesi olarak vermiştik ve
bunların tek tek, nasıl öldürüldüklerini, ailelerine nasıl haber
edildiklerini anlatmıştık.
Tabii, öldürülen
ya da kuşkulu ölen bu gencecik insanların ailelerine muhtelif
cevaplar, çelişkili cevaplar veriliyor. Nedir bu cevaplar?
Yıldırım çarptı, ranzadan düştü, intihar etti, kaza
kurşunu, bomba patladı vesair. Tabii böyle olunca da
inandırıcılığını daha da yitirir duruma
geliyor.
Biraz önce,
benden önce konuşan arkadaşım birkaç örnek verdi. Ben de dikkatinize
sunmak için birkaç örnek daha vermek istiyorum: Serhat Yıldızdan
bahsetti, Sivaslı bir asker; intihar deniyor, kurşun arkadan,
sırtından giriyor ve göğsünden, göğsünü parçalayarak
çıkıyor; nasıl intiharsa aklımız ermiyor. Yine Burhan
Güzelaydın adlı bir asker, otopsi raporunda iç organları
parçalanmış, çok kuşkulu bir şekilde intihar deniyor.
Mehmet Karataş adlı bir asker, askerî cezaevinden hastaneye
götürülüyor ve hastanede her ne hikmetse yine intihar ediyor. Sait Özdemir
adlı asker intihar olarak ailesine sunuluyor ama yine her ne hikmetse
altı kurşunla intihar etmiş olduğu görülüyor. Yine
Feyzullah Işık adlı asker, karnından vuruldu
iddiasıyla ailesine bildiriliyor. Ama biz bunların hepsinin kuşkulu
olduğunu biliyoruz, hepsinin -intihardan ziyade- öldürüldüğünü
biliyoruz. Hadi diyelim ki intihardır, o zaman şöyle sormak
lazım: Bu gencecik çocuklar niye intihar ediyor? Terhislerine üç ay
beş ay kala, terhislerine üç hafta beş hafta kala, hatta üç beş
gün kala neden intihar ediyorlar? Bunun da mutlaka soruşturulması
gerekiyor.
Bu
savaşı durdurmanın yol ve yöntemi bizim ellerimizdedir, güç bu
Meclistedir, çözüm bu Meclistedir.
Ben bu duygularla
sizleri selamlıyorum ve konuğumuz olduğu için de
konuşmamı kısa kesmek durumunda kaldım.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halis.
Barış
ve Demokrasi Partisinin önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri reddedilmiştir.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
D) Önergeler
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun,
(2/496) esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/224)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/496 esas
numaralı Kanun Teklifim, süresi içinde ilgili komisyonda
görüşülmediğinden İçtüzüğümüzün 37. maddesi gereğince
doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz
ederim. 01/04/2010
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
BAŞKAN
Sayın Serdaroğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; korsan taksilerle ilgili önergem hakkında söz aldım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uzun süredir içinde bulunduğumuz ekonomik kriz
ortamında toplumun tüm kesimleri ekonomik darboğaz içinde
yaşamını devam ettirmeye çalışmaktadır. Taksici
esnafımız ekonomik sorunlarının yanı sıra
başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizde korsan taksiler nedeniyle
büyük mağduriyet içindedirler. Korsan taksilerin sayıları o
kadar artmıştır ki taksici esnafının kazancı
yüzde 50 oranında düşmüştür.
Değerli
milletvekilleri, ülke genelinde 75 bin, sadece İstanbulda ise 18 bin
taksi hizmet vermektedir. 35 bin şoför yasal plakasıyla
faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadır. Yurt sathına
yayılmış olan korsan taksiler özellikle İstanbulda cirit
atmaktadır. Sektördeki dengeler altüst olmuş, İstanbulda taksi
plaka fiyatları bile yarı yarıya düşmüştür. Devlete
vergi vermeyen, hiçbir ticari yükümlülüğü bulunmayan korsanlar,
şirketleşmeye kadar işi büyütmüşlerdir; âdeta, bu vesileyle,
yeni bir sektör oluşturmuştur.
Taksici
esnafını isyan noktasına getiren bu kişi ve kişiler,
şirketler, o kadar rahattırlar ki iş yerlerine ve evlere kadar
ücret tarifelerinin bulunduğu kartvizit ve broşürleri
dağıtmaktadırlar. Âdeta çığ gibi büyüyen korsan
taksiler, artık, şoför esnafının sabrını
tüketmiştir.
Değerli
milletvekilleri, korsan taksiler yakalandıkları takdirde, mevcut
yasaya göre, 537 lira ceza ile 5 gün trafikten men edilmektedir. Bu cezalar
caydırıcılıktan o kadar uzaktır ki, korsan taksiler
aralarında havuz oluşturarak, bu cezaları ve otopark ücretlerini
karşılamaktadırlar.
İşte,
teklifimle cezalar artırılmakta, korsan taksinin ilk yakalanması
durumunda 2 bin, tekrarında ise 3 bin lira para cezası; yine, ilk
seferde 3, ikinci seferde ise 6 ay trafikten men cezasının uygulanmasını
amaçlamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifim bir yıldır komisyonda beklemektedir
ancak teklifimin ardından, İstanbul eski Valisi Muammer Güler, Devlet
Bakanı Sayın Egemen Bağış ve Sayın Başbakan,
taksici esnafına korsan taksiciliğin bitirileceğine dair kesin sözler
vermişlerdir. Üzülerek ifade edeyim ki, AKP İktidarı hep söz
vermiş ama bu sözler hiçbir zaman yerine getirilmemiştir. 2009
yılının son günlerinde eski Vali Muammer Güler, taksici
esnafını çağırarak, Başbakan Erdoğanın
İstanbulda korsan taksi sorununu bitireceğim, İstanbulda
kısa süre içinde korsan taksi kalmayacak. sözünü iletmiştir. Sonuç,
korsan taksiciler hâlâ orada cirit atıyor.
Yine, 2010
yılı içinde, Şirvan Restoranda İstanbul Taksi ve
Şoförler Odası yöneticileriyle bir araya gelen Devlet Bakanı
Sayın Egemen Bağış bakın ne diyor: AB yolundaki bir
ülkede korsan taksicilik olmaz. Demokrasiyi ve dünya etik
standartlarını benimsemiş bir hükûmetin korsan taksiye göz
yumması abesle iştigaldir. demiştir. Dememiş midir?
Demiştir.
Buyurun, bu, Sayın
Bakan Egemen Bağış ve ifadeleri de burada değerli
milletvekilleri.
Peki, sonuç:
Taksici esnafının mağduriyeti hâlâ devam ediyor.
Taksicilerin bir
başka sorunu ise can ve mal güvenliğidir. Üç kuruş için
katledilen taksicilerimizi buradan rahmetle ve minnetle anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben size sonucu söyleyeyim: Sekiz yıllık AKP
İktidarı toplumun tüm kesimlerine verdiği sözleri ya unuttu ya
da yerine getiremedi. Aslında AKPnin buna benzer pek çok
tavrını gördükten sonra bundan sonra vereceği sözlere inanmak,
kusura bakmayın, Sayın Bakan Egemen Bağışın
ifadesiyle abesle iştigaldir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, büyük bir iyi niyetle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum. Konuğumuz da geldi, hızlıca
tamamlarsanız sevinirim.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla)
toplum kesimlerimizin yaşadığı
sıkıntılara İktidarın dikkatini çekip, çözüm
yollarını gösterip kanun teklifleri ve öneriler veriyoruz ama
İktidar bizim bu teklif ve önerilerimizi, dolayısıyla toplumun
çaresizlik çığlığını maalesef duymazdan ve
görmezden geliyor. Kamyoncu esnafının sorunları hakkında
verdiğimiz araştırma önergesini, esnafın vergi
borçlarına yapılandırma getiren kanun teklifimizi de gündeme
almayan AKP İktidarı, esnafın vergi borcunu dikkate almazken
Mecliste teşkilat yasa tasarıları görüşmelerinde gece
yarısı önergeleriyle kendi belediyelerinin hazineye olan katrilyonluk
borçlarını affetmekle, onların üzerini örtmekle meşguldü.
Ama Sayın İktidar, unutmayın, büyüklere bakmaktan, küçük diye
görmezden geldiğiniz taksicisinden kamyoncusuna, esnafından
çiftçisine, memurundan emeklisine, yoksulundan işçisine, sorunlarına
çare olamadığınız işte bu insanlar sizi
sandığa gömecek diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
VIII.- SÖYLEVLER
1.- Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang
Yudhoyononun, Genel Kurula hitaben konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Endonezya
Cumhurbaşkanı Sayın Susilo Bambang Yudhoyono Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahinin refakatinde şu anda
Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz
adına hoş geldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulun bugünkü birleşiminde alınan karar
gereğince, konuşmalarını yapmak üzere Endonezya
Cumhurbaşkanı Sayın Susilo Bambang Yudhoyonoyu kürsüye davet
ediyorum.
Buyurun
Sayın Cumhurbaşkanı.
ENDONEZYA
CUMHURBAŞKANI SUSILO BAMBANG YUDHOYONO -
Bismillâhirrahmanirrahim.
Selâmün-aleyküm
ve rahmetullahu ve berekâtu.
Sayın
Başkan, Sayın Hanımefendi Meclis Başkanı,
saygıdeğer milletvekilleri, hanımefendiler, beyefendiler; benim
için bugün burada bulunmak ve sizlere, siz saygıdeğer Meclis
üyelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyelerine hitap
etmek büyük bir onur vesilesidir. Bugün burada
sizlerin karşısında bulunmakla ne kadar büyük bir
memnuniyet duyduğumu ve onur duyduğumu söylememe imkân yok.
İslam tarihi
içerisinde Türkiye her zaman parlamenter sistemi kabul etmiş olan, 1876
yılında kabul etmiş olan ilk ülkedir. Türk Parlamentosu ve Türk
Parlamentosunun seçilmiş üyeleri, kendi demokrasinizin bel kemiğini
teşkil ettiği kadar aynı zamanda da halkın hükümranlığını
temsil etmektedirler ve bu saygıdeğer platformda, bu tarihî bina
içerisinde ben büyük Türk milletinin kalp atışlarını
hissettiğimi söyleyebilirim. Ben Türkiyeye geldiğimde Türk milletine
olan saygılarımı ifade etmek ve her iki ülke arasındaki ilişkileri
de derinleştirmek ve daha geniş bir alana yaymak amacını
beraberimde taşıyordum. Beraberimde büyük bir heyetle geldim. Heyetim
içerisinde bakanlar, milletvekilleri, resmî yetkililer, iş adamları
ve gazeteciler bulunuyor. Ama bunun da ötesinde, beraberimde 235 milyon
Endonezyalının sıcak selamlarını, dostluk
duygularını ve iyi niyetini sizlere getirdim. (AK PARTİ, CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
Bu kısa
zaman içerisinde hepimiz ülkeniz güzelliğinden etkilendik,
insanlarınızın sıcaklığından ve toplumunuzun
kaydettiği gelişmeden çok etkilendik.
Türkiye ve
Endonezya her zaman çok iyi dostlar olmuşlardır. Bu yıl
içerisinde bizler aramızdaki diplomatik ilişkilerin
altmışıncı yılını kutluyoruz. İşte
bu sebepten dolayı, bu vesileyle ben de aranızda bulunuyorum. Ama
ilişkilerimiz esasında uluslararası modern sistemin
kurulmasından çok daha öncesine, yüz yıllar öncesine
dayanmaktadır. Sizin de bildiğiniz gibi Kanuni Sultan Süleyman
döneminde şu anda Endonezyanın Açe ili olarak bilinmekte olan
sultanlıkla ilk ilişkileri tesis etmiştir ve o dönemin siyasi,
güvenlik, ekonomik ve sosyokültürel alanlarında derin ilişkiler tesis
edilmiştir. Açeyle geliştirilmiş olan bu yoğun dostluk o
dönemin sultanı Sumatra Paşayla kendisinin karşısında
mücadele ettiği kolonier güçlerle sömürge güçleri arasında
gelişmiş olan bir ilişkidir ve sizin de bildiğiniz gibi son
derece yetkin özgürlük savaşçıları bu çerçevede Osmanlıdan
gelerek yardımcı olmuşlardır. Bunlardan bir tanesi bir
kadın amiral olarak Batılı güçlerle Malakka Körfezinde son derece yoğun mücadelelere
girişmiştir. İşte Açede böylesine ilginç bir derin
dostluğun kökleri atılmıştır ve sizin de
bildiğiniz gibi Orta Doğunun özelliklerini de taşıyan
karakteristik özellikler orada bırakılmıştır.
İşte o dönemden bu yana Osmanlı uzmanları, bizim
atalarımıza diğer silahları ve topları, tüfekleri
inşa etmemiz ve üretmemiz konusunda bizlere bildikleri becerileri
aktarmışlardır ve koloni güçlerine, sömürge güçlerine karşı
mücadele etmemizi sağlamışlardır ve Endonezya halkının
bir parçası hâline gelmişlerdir. Bugün Açede gururla bir konut
projesi ve bir cami ay ve yıldız amblemlerini, Türk amblemlerini
taşır şekilde yükselmektedir ve toplumlarımızda
rehabilitasyon çalışmalarına tsunami sonrasında katkı
sağlanmıştır, 2004 Aralık ayında 150 bin
Endonazyalının hayatını kaybettiği tsunami
felaketinden sonra gelen yardımlar çerçevesinde. Bizler Türk Hükûmetine ve
Türk halkına bütün bu yaptıklarından ve desteklerinden dolayı,
doğal afet zamanlarında gösterdikleri katkılardan dolayı
minnettarız.
Türkiye, bu
çerçevede, gördüğünüz gibi, tarihimizin, kültürümüzün, özgürlük için
mücadelemizin ve aynı zamanda ulusumuzun kuruluşunun derinlerinde çok
eskilerden bu yana her zaman yanımızda olmuştur.
Dolayısıyla Türkiye ve Endonezya her zaman zafer ve umutsuzluk
anlarında beraberce mücadele etmiş iki millettir. Endonezya yüz
yıllar boyunca batılı güçler tarafından sömürge olarak
kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğuysa
dünyanın en yüce imparatorluklarından bir tanesiyken daha sonra
yenilgiyi tatmış ve zayıflamış, parçalara
ayrılmıştır ama 20nci yüzyılda hem Endonezya hem de
Türkiye tekrar bir ulusal yeniden doğuş yaşamışlar,
tekrar milliyetçiliği keşfetmişler, kucaklamışlar ve
daha sonra modern siyasi kavramlarla yani demokrasiyle, seçimlerle, hukukun
üstünlüğü ve anayasal hükûmet kavramlarıyla, cumhuriyetle
tanışmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti 1923
yılında kurulurken Endonezya Cumhuriyeti ise
bağımsızlığını 1945 yılında ilan
etmiştir. Bugün itibarıyla hem Türkiye hem de Endonezya artık
dönüşümünü tamamlamış milletlerdir. Türkiye kendi bölgesinde
önde gelen oyunculardan bir tanesi, son derece kuvvetli bir küresel oyuncudur.
Modern demokrasisiyle, dinamik ekonomisiyle, takındığı
tavırlar ve kendi halkının becerileriyle, sadece doğal
kaynaklarını kullanarak değil ama bütün bu yetkinlik ve
değerleriyle de çok önemli bir bölgesel güç olarak ortaya
çıkmaktadır. Sanayileşen ekonomisi ve güçlü tarım
temeliyle, bir ülkenin sahip olabileceği en iyi kombinasyona sahiptir.
Türkiye Asyayla, özellikle Orta Doğu ve Avrupa arasında önemli bir
köprü görevi görmektedir, Batı ile İslam dünyası arasında
bir köprü görevi görmektedir ve her iki dünyanın da en olumlu, en iyi
değerlerine sahip olmaktan faydalanmaktadır.
Diğer
taraftan bakacak olursak, Endonezya dünyanın üçüncü büyük demokrasisi
olarak dünya üzerindeki en büyük Müslüman nüfusa sahip bir ülkedir. Bizler
Güneydoğu Asyadaki en büyük millet ve en büyük ekonomi olarak yer
alıyoruz. Demokrasimiz istikrarlı, canlı ve dinamiktir. Halkımız
çoğulculuk ve toleransın uygulandığı bir ortamda
yaşamaktadır. Milletimiz her zamankinden daha bütünleşmiş
vaziyettedir. Endonezya ASEANın kurucu üyelerindendir, son derece dinamik
ve etkin bir örgüt olarak çalışmaktadır ve dünyanın en
başarılı bölgesel örgütlerinden birisi olarak
adlandırılmaktadır. Tıpkı Türkiyede olduğu gibi,
Endonezya da G20nin aktif üyelerinden bir tanesi olarak uluslararası
ekonominin karar verme mekanizması içerisinde yer almaktadır.
Bizler şu
anda artık tarihten gelen bağlarımızla beraber bu noktaya
geldik. Peki, bundan sonra ne olacak? Nasıl, Türkiye ve Endonezya 21inci
yüzyılda birbirleriyle ilinti ve ilişki kuracaklar? Artık bizler
ilişkilerimizi böylesine zorlu, kritik dönemlerde yeniden
şekillendirmeli ve özünü belirlemeliyiz. Her iki ülkemiz de artık
kendi sahip olduğumuz değerlerimiz, varlığımız ve
kendimize has özelliklerimizi kullanarak kendi zamanımızın
zorluklarıyla baş etmek için mücadele etmeliyiz. Görüyoruz ki,
artık arkamızda çok ciddi bir nüfus var. Türkiye ve
Endonezyanın nüfusu birleştiğinde 310 milyon kişiye
ulaşıyoruz. Her iki ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası ve
satın alma paritesine bakacak olursak, 1,833 trilyon Amerikan
dolarına tekabül ediyor. Doğal kaynaklarımız sonsuz ve
bunun da ötesinde halkımızın dinamizmi ve diplomatik
ağırlımız ve topluluklarımızın
sağladığı bir etki alanı mevcut. Tüm bunlar dikkate
alınıldığında çok daha fazlasını yapabilir
ve çok daha fazla şeyi başarabiliriz. İşte bu yüzden
ülkelerimiz özellikle siyasi güvenlik alanında, ekonomik kalkınma
alanında, ticaret ve yatırım ve de turizm alanında
yakın bir iş birliği başlatmışlardır. Bugün
askerî ve savunma sanayisi alanında bir iş birliği
anlaşmasını imzaladık. Ayrıca ikili ticaret
toplamımız 2008 yılı sonu itibarıyla 2 milyar Amerikan
dolarına ulaştı ve bugünkü hedefimiz de yıllık 5
milyar Amerikan doları tutarında bir ticaret hacmine ulaşmak ve
ben inanıyorum ki bizler bu rakamı da aşabiliriz çünkü bu
aslında oldukça alçak gönüllü bir rakam ve ekonomilerimizin gerçek
potansiyelini yansıtmamakta.
Bizler eğitim
alanında da iş birliğimizi güçlendiriyoruz. Özellikle teknik
iş birliği anlamında iki ülkenin rekabet edebilirliğini
geliştirecek çalışmaları dört gözle beklemekteyim. Bu
çalışmalar kapsamında pazar erişimi ve standartlara uyum
konusunda eğitim verileceği gibi özellikle akademisyenlerin,
eğiticilerin ve öğrencilerin değişimleri de
sağlanacak. Bizler Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin TİKAnın
Jakartadaki bölgesel ofisiyle ilgili yaptıkları çalışmalardan
ve yürüttüğü plandan memnuniyet duymaktayız çünkü doğru zamanda
gerçekleştirilmekte bu çalışmalar. Endonezya yakın zamanda
daha geniş kapsamlı uluslararası kalkınma iş
birliği için tabiri caizse kapılarını açtı ve biz de
konsolosluğumuzu kısa sürede İstanbulda açma niyetindeyiz.
İlgili bakanlarımız yoğun bir çalışma içerisinde,
özellikle imalat, sanayi, altyapı, inşaat, madencilik, enerji ve
özellikle yenilenebilir enerji ve hizmetler alanında iş birliği
çalışmalarımızı geliştirmeye devam etmekteler.
Endonezya
dünyanın jeotermal kaynaklarının yüzde 40ına sahip ve
bizler bunun sadece yüzde 4,2sini kullanmaktayız. İşte bu,
Türkiye için bir yatırım fırsatı oluşturmakta çünkü
Türkiye bu enerji formunu gerektiği şekilde değerlendirecek
teknolojiye sahip. Ben ilgili bakanlarıma verdiğim talimatta
özellikle madencilik alanında da Türkiyeyle iş birliği
imkânlarını araştırmalarını söyledim.
Bakanlarımızın görevi, doğal kaynaklarımız
arasındaki bu eşleştirmeyi sağlamak ve yine Türkiyenin
sanayi ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapı oluşturmak.
Özellikle devlet
televizyon kanalları arasındaki program değişimiyle ilgili
imzalanan mutabakat zaptı neticesinde ümidimiz,
insanlarımızın sosyal eğitim alanında etkili bir
iş birliği ortaya koymak. Bizler Endonezyada biliyoruz ki, Türk
televizyonu gerçekten de çok önemli bir kültürel etkiye sahip, özellikle Orta
doğunun tamamında ve Güney Avrupanın belli bölümlerimde. Bizim
kendi senaryo yazarlarımız da özellikle Müslümanlarla ilgili hikâye
ve temalara modern bir açıdan yaklaşmakta ve bu bağlamda iki
tarafın da birbirinden öğrenebileceği çok şey olduğuna
inanıyorum.
Ekselansları,
hanımefendiler ve beyefendiler; elbette ikili ilişkilerimiz ve
iş birliğimiz için çok güzel bir başlangıç yaptık ama
şunu da çok iyi biliyorum ki, şu an yaptığımızdan
daha fazlasını yapabiliriz. Biz iş birliğimizde daha
hızlı ve daha önemli bir büyümeyi ummaktayız ve iş
birliği kapsamında da elbette zamanımızda
yaşadığımız küresel zorlukları da ele almalı
ve Türkiye ve Endonezya bu zorlukların çözümüne yardım
sağlamalı.
Şimdi
Türkiye ve Endonezya arasındaki iş birliği
ortaklığının genişletilmesi ve sinerjiye
kavuşturulması gereken alanları özetlemek istiyorum: Her
şeyden önce dünya ekonomisinin reformu, medeniyetler arasındaki
uyumun geliştirilmesi, demokrasinin geliştirilmesi,
çatışmaların, anlaşmazlıkların çözümü ve
özellikle acil önem taşıyan küresel konuların çözümüne
katkı sağlamak. Dünya ekonomisine bakacak olursak bilmekteyiz ki,
dünya ekonomisinin ekseni, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan
ülkelere doğru kaymakta. İşte bu yüzden G20nin kurulması
gerekiyordu çünkü G7 artık kendilerini ve insanlığın geri
kalanını, özellikle son dönemdeki küresel ekonomik krizden kurtarmaya
yetecek durumda değillerdi. İşte bu yüzden, gelişmekte olan
dünya da, özellikle büyümekte olan ekonomiler de, özellikle bu çözümün bir
parçası olmak durumunda ve dünyadaki ekonomik karar alma
mekanizmalarının bir parçası hâline gelmeli. Bizler, artık
G20 dünyasında yaşamaya alışmalıyız. Yeni bir
dönem var, farklı bir dönem ve Türkiye ve Endonezya da bu yeni dönemde
yeni sorumluluklara ve üstlenecekleri yeni rollere sahipler.
Ben, Sayın
Başbakan Erdoğanla da son G20 zirvesinde beraber çalışma
ayrılacağına sahip oldum ve bu toplantıda dünyanın en
büyük ekonomileri, özellikle toparlanma sürecini daha da güçlü hâle getirmek
için bazı tedbirler üzerinde karar kıldılar ki böylece 2008 ve
2009 krizlerinden toparlanma mümkün olabilsin. Tabii bunu yaparken önemli olan,
bazı ülkelerin mali konsolüdasyon ihtiyaçlarıyla diğer ülkelerin
mali ihtiyaçları arasındaki dengeyi koruyabilmek. Gerek Türkiye
gerekse Endonezya G20de yapıcı bir rol oynamaktalar ve bizler
uluslararası mali kuruluşlarla ilgili reform süreçlerinde de önemli
bir rol oynuyoruz ve mali konsolüdasyonla ekonomik teşviklerin
sürdürülmesi arasındaki hassas dengenin korunması için de güçlü
savunucular olarak üzerimize düşeni gerçekleştiriyoruz ki böylece
küresel ekonomik toparlanma daha kalıcı olabilsin.
Yine gördük ki,
özellikle kalkınmaya yönelik, en az gelişmiş ülkelere
aktarılacak mali kaynakların da korunması gerekiyor.
Dolayısıyla reform sürecinin sürdürülmesi ve G20 içindeki
gelişimin devam etmesi için gereken yardımı
sağlamalıyız. Korumacılığa
başvurmamalı, açık ticarete bağlı çalışmalar
yapmalıyız. Ayrıca çok taraflı kurumların da
geliştirilmesi lazım. Çünkü söz konusu kurumlar, özellikle
kalkınma süreçlerinde ve bin yıl kalkınma hedeflerine
ulaşılmasında hayati bir önem taşımaktalar.
Torontoda
üzerinde mutabık kalınan tüm yapıcı tedbirlerin takibinin
yapıldığından emin olmalı ve tekrar, önümüzdeki
kasımda, Seulde bir araya geldiğimizde süreçleri beraberce takip
etmeliyiz. En son yaşanan küresel mali krizde, bazı gelişmekte
olan ekonomiler pek çok diğer ülkeye göre güçlerini ortaya koydular, çok
daha hızlı toparlanarak. Endonezya, 2009 yılında yüzde
4,5luk bir ekonomik büyüme gösterme şansına sahip oldu, Çin ve
Hindistandan sonra Asyadaki en hızlı büyüyen üçüncü ülke olarak.
Şimdi
zorluğumuz da şu: G20 dünyası her zaman
aradığımız faydaları bize sağlayabilecek mi yani
adil ve bütün ülkeleri kapsar nitelikte? Yani buradan neyi kastediyoruz? G20,
refahı ve ekonomik demokrasiyi tüm dünyaya yayabilmeli. Kalkınma
açıklarını, ülkeler arasındaki, en gelişmiş
ülkelerle gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki
uçurumları kapayabilmeli. Özellikle milletler camiasının, tüm
ulusların bin yıl kalkınma hedeflerine, 2015
yılını ve ötesini de kapsayacak şekilde
ulaşmasına katkı sağlamalı. Umuyorum ki G20, aynı
zamanda sıfır yoksulluk hedefine insanlığın 21inci
yüzyılın sonunda ulaşmasına yardımcı olur.
Ekselansları,
hanımefendiler, beyefendiler; Endonezya ve Türkiye'nin beraber
çalışabileceği bir diğer alan da demokrasinin
geliştirilmesi. 20nci yüzyılda gerçekleşen en önemli
gelişmelerden biri demokrasinin dünyaya yayılmasıydı. 1974
yılında 40 demokratik ülke vardı, 2009 yılında ise bu
sayı 119a çıktı. Dünya hiçbir zaman için bu kadar çok fazla
sayıda demokrasi görmemişti ve Türkiye ve Endonezya da bu küresel
eğilimin parçaları oldular.
Türkiye,
demokratikleşme anlamında bir öncü ülke, ilk parlamentosunu
yaklaşık yüz elli yıl önce seçmiş bir ülke olarak.
Endonezya ise 20nci yüzyıldaki üçüncü demokrasi dalgasına
katılan son ülkelerden biri, 1999da bunu gerçekleştirmiş
olarak. Gerek Türkiye gerek Endonezya kendilerine has demokrasiyi, kendi
ülkelerindeki yapılara dayalı bir demokrasiyi geliştirdiler,
elbette deneme ve yanılmanın zorluğu süreçlerinden de geçerek
ama neticede canlı bir demokrasi evrildi, insanların tamamıyla
sahiplendiği. Hiç kimse bizim demokrasilerimizin dışarıdan
empoze edildiğini söyleyemez. Hem Türkiye hem Endonezya dünya genelinde
demokrasiyi geliştirme noktasında önemli faydalar sağlayacak
ülkeler.
Ancak
inanıyorum ki bizler demokrasi ihracatı yapmıyoruz. Bizim
yapabileceğimiz, kendi örneklerimizin gücüyle liderlik sağlamak yani
demokrasinin iyi yönetişimi sağlayabileceğini kanıtlamak ve
demokrasinin sosyoekonomik kalkınmanın faydalarını
gerçekleştirebileceğini kanıtlamak. Bizim demokrasi için en
güçlü mesajımız, sadece kendi performansımızla diğer
ülkelere aktarılabilir. Elbette içten diyalog ve deneyimlerin
paylaşımı da çok yardımcı olacaktır bu süreçte.
İşte bu yüzden Bali Demokrasi Forumu Endonezya tarafından 2008
yılında organize edildi. Hükûmetler arası bu Forum, özellikle
Asya bölgesindeki politik gelişimle ilgili deneyimlerin ve en iyi
uygulamaların paylaşımına imkân vermekteydi. Elbette bu
süreçte kimse birbirine parmak göstermemekte, kimse birbirini suçlamamakta,
eleştirmemekte, kimse bir öğretmen veya vaiz rolü oynamamakta, bizler
birbirimizin başarılarından ders çıkarmakta,
hatalarından ders çıkarmakta ve daha sonra kendi durumumuza neler
uygulanabilir bunu belirlemekteyiz.
Bu çerçevede
bizler, hem Türkiyede hem de Endonezyada, bir anlamda demokrasi ile
kalkınmanın birbiriyle uyumlu ve bir arada olamayacağına
dair teorinin geçerli olmadığını gösterdik. Yani bir
zamanlar şöyle düşünülürdü: Kalkınmakta olan ülkelerde ya yüksek
ekonomik kalkınma olacak ve az demokrasi olacak ya da daha fazla demokrasi
ama daha az ekonomik kalkınma olacak fikri vardı. Ama bizler
gösterdik ki, biz demokrasi ile kalkınma arasında bir tercih yapmak
zorunda değiliz. Esasında Endonezyanın son on iki yıl
içerisinde göstermiş olduğu demokratik dönüşüm süreci hem
demokrasinin hem de ekonomik kalkınmanın beraber olabileceğini
göstermektedir ve bizler, her ikisini de başarmış ülke örnekleri
olarak karşınızdayız. Aynı zamanda medeniyetler
arasındaki uyumun da geliştirilmesi konusunda fark yaratan ülkeleriz.
İnsanlar,
bütün yüzyıllar içerisine bakacak olursak, öylesine bir dönem
yaşadılar ki, bütün medeniyetler beraberce barış içerisinde
yaşayabiliyordu ama görüyoruz ki, geçmişte medeniyetlerin
çatıştığı zamanlar da oldu ama bu bizim
geleceğimiz olmamalı. İnanıyorum ki, 21inci yüzyıl
bir anlamda medeniyetlerin birbirini anladığı ve bir küresel
bilincin oluştuğu, çok kültürlülüğün bütün dünya geneline bir
küresel eğilim olarak yayıldığı bir yüzyıl
olacaktır. Türkiye ve Endonezya bu eğilimin geliştirilmesi için
öncü olabilecek ülkeler olacak konumdadırlar. Çünkü her iki millet de
barışçıl, hoşgörüye sahip, dinamik Müslüman nüfusa
sahiptirler ve aynı zamanda açıklık değerine,
çoğulculuk ve hoşgörü değerlerine sahiptirler. Bizler hem köprü
görevi gören ülkeler olacağız hem de İslam ile Batı
dünyasını birleştiren ülkeler olabileceğiz, bu
konumdayız. Her iki ülkenin de dünya üzerindeki
aşırıcılıkla mücadele edecek önemli konumları
vardır.
Bu çerçevede,
Endonezya olarak bizler her zaman diyaloğa inanan bir ülke olduk. Bizler
kendi içimizdeki çeşitliliği, inançları, inanç
çeşitliğini, kültürel ve etnik çeşitliliği bir görüş
birliği ve konsensüs yaratma ortamı olarak düşündük. Bu
çerçevede inançlar arası ve kültürler arası diyalogla
bağlantılı faaliyetler organize ettik ve sivil toplum olarak
aynı zamanda medyamız ve basınımızla bu konu üzerine
eğildik. Aktif bir şekilde Medeniyetler İttifakı Projesi
içerisinde Birleşmiş Milletlerde Türkiyenin başı
çektiği bu projede de yer aldık ve bu çerçevede Türkiye ile
Endonezyanın iş birliğine, bölgesel diyaloğa, inançlar ve
medeniyetler arası bu diyaloğa katkı sağlamak istiyoruz ve
bütün İslam Konferansı Örgütünün de bu çerçevede
çalışmasını istiyoruz ve Mekke Deklarasyonunun ruhunun da
muhafaza edilmesini istiyoruz.
İş
birliği yapacağımız dördüncü alana bakacak olursak,
anlaşmazlıkların çözümü alanının ortaya
çıktığını görmekteyiz. Gerçekten de dünya üzerinde pek
çok çatışmanın olduğu doğrudur, bunların
çözümlendiği de doğrudur ama hâlen çözümlenmemiş olanlar da pek
çoktur. Bunlardan en uzun za-mandır devam edeni Filistin meselesidir ve
bir insani trajediye artık dönüşmektedir. Bu çerçevede, her an
patlayabilecek bir bomba olarak ve bu bölgeyi tehdit eden kanlı bir
çatışmaya dönüşmüş bir problemdir bu. En son Mavi
Marmaraya karşı gerçekleştirilen bu saldırı da
tehdidin boyutunun ve bu tehlikenin boyutunun ne kadar ciddi olduğunu
göstermektedir. Bizler, hayatını kaybetmiş 12 Türk
vatandaşına, İsrail askerî saldırısı neticesinde
Mavi Marmarada, insani yardım götüren bu gemide hayatını
kaybedenlere rahmet diliyoruz ve sizin acınızı
paylaşıyoruz. 12 Endonezyalı da saldırı sı-rasında
aynı gemide bulunmaktaydı; esasında, Endonezya
halkının Filistin halkına göstermiş olduğu
anlayış ve sempatinin bir yansıması olarak orada
bulunuyorlardı. Türkiyenin bu anlamdaki çabalarını
destekliyoruz ve uzun dönemdir bu acıları çeken komşumuza yardımcı
olan çabalarınızı destekliyo-ruz. Bu gemide bulunan 12
Endonezyalı güven içerisinde, 2si kötü şekilde yaralanmış
olsa da artık Endonezyaya döndüler ve Türkiyeye de bu alanda
gösterdiği destekten dolayı çok teşekkür ediyoruz. Biz, bu suç
unsuru teşkil eden faaliyeti ve agresyonu, İsrail tarafından
işlenmiş bu saldırgan davranı-şı
kınıyoruz ve adalet adına tarafsız ve şeffaf bir
soruşturmanın bu saldırıya karşı yürütülmesi
gerektiğini düşünüyoruz. İsrail de Gazze şeridine yasa
dışı uyguladığı bu ambargoyu
kaldırmalıdır (Alkışlar) ve aynı zamanda,
diğer bütün işgal altındaki topraklardaki uygulamasını
da kaldırmalı ve bu insani krize son vermelidir; uluslararası
hukuku ihlal etmeye son vermeli, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararlarına uymalıdır ve Filistinde yasa dışı
olarak inşa etmeye devam ettiği yerleşim yerlerini
durdurmalıdır. Bizler, Filistinin pozisyonunu destekliyoruz ve bu
anlamda yürütülen barış görüşmelerini de destekliyoruz ve bunun
içerisinde, Filistinlilerin, aynı zamanda, uluslararası anlamda
garanti edilecek sınırlar içerisinde İsraillilerle yan yana iki
devlet olarak yaşamaları için gerekli olan süreci de destekliyoruz.
Bu çerçevede çabalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz ve
aynı zamanda, Filistin yetkililerinin ve vatandaşlarının
kapasitesini geliştirmek için programlar yürütmeye devam edeceğiz ve
neticede, Filistin, kendi devletini kuracak güne geldiğinde,
hükümranlık ve bağımsızlık haklarını
uygulayabilmesi için bir kapasite geliştirmesine yardımcı olmaya
çalışacağız. 2013 itibarıyla, bizler, bin Filistin
vatandaşının ve resmî yetkilisinin bu çerçevede
eğitilmesini hedefliyoruz.
Son olarak,
21inci yüzyıldaki ilişkilere bakacak olursak, Türkiye ile Endonezya
arasında beraber çalışacağımız pek çok alan var,
küresel ölçekte konular bunlar. Nükleer silahsızlanma, doğal afetler,
terör, enfeksiyöz hastalıklarla mücadele ve pek çok diğeri. Bütün
bunlar, aynı zamanda, iklim değişikliği, küresel zorluklar
olarak beraber çalışabileceğimiz alanlar. Türkiye gibi Endonezya
da elinden gelenin en iyisini yaparak uluslararası camiaya iklim
değişikliği konusunda yardımcı olmaya ve
sürdürülebilir kalkınmasını sağlamaya devam etmektedir ve
Türkiye'nin bu anlamda enerji alanında gerçekleştirdiği reformu
alkışlıyoruz, büyük takdirle karşılıyoruz ve
iklim değişikliğine dair yeni ulusal stratejisini büyük bir
takdirle karşılıyoruz. Biz de, Endonezya olarak, karbon
emisyonlarımızı 2020ye kadar yüzde 26 oranında
azaltmayı taahhüt etmiş bulunuyoruz, kendi
kaynaklarımızı kullanarak bunu yapmayı amaçlıyoruz.
Uluslararası destek aldığımız takdirde
emisyonlarımızı yüzde 41 oranında azaltabilecek
durumdayız. Eminim ki, G20 içerisindeki savunuculuk çabalarıyla ve
ortaya konulacak yeni inisiyatiflerle ve diğer forumlardaki çabalarla
beraber imkânlarımızı birleştirerek daha iyi bir dünya
vizyonunu beraberce ortaya koyabiliriz. Bütün bu inisiyatifleri en iyi
şekilde ortaya koyduğumuz takdirde kuvvetli bir yumuşak güç
teşkil etmiş olacağız ve eğer 20nci yüzyıl bu
sert gücün yüzyılı oldu ise ve -iki dünya savaşı yaşandı-
milyonlarca ölümle neticelenen çatışmalar yaşandıysa
21inci yüzyıl da yumuşak güçlerin yüzyılı
olmalıdır. Milletlerin, artık, çatışmaları uyum
içerisinde çözdüğü, birbirine bağlandığı, iş
birliği içerisinde iyi niyetle imkânlarını ortaya koydukları
ve ulusların çeşitliliklerinden ve farklılıklarından
zenginlik ortaya koydukları bir yüzyıl olacaktır ve
insanoğlu için başarılarını en üst makamlara
çıkartabildiği, yoksulluğu ortadan
kaldırdığı, önyargıyı ortadan
kaldırdığı bir yüzyıl olacaktır ve biliyorum ki
beraber çalıştığımızda, az az da olsa insan
ırkının geleceği için çok büyük bir fark yaratabiliriz ve
bu farkı yaratmak için hep beraber, el ele verelim.
Çok teşekkür
ederim. (Ayakta alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Yudhoyono.
Sayın milletvekilleri,
Endonezya Cumhurbaşkanı Sayın Susilo Bambang Yudhoyono Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahinin
refakatinde Genel Kuruldan ayrılmaktadır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler (Devam)
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun,
(2/496) esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/224) (Devam)
BAŞKAN
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alma
önergesi üzerinde şimdi söz sırası İstanbul Milletvekili
Sayın Atila Kayaya aittir.
Buyurun
Sayın Kaya. (MHP sıralarından alkışlar)
ATİLA KAYA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
teklifinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu teklifle dile getirilen husus, yani korsan taksicilikle
mücadeleyle ilgili düzenlemeyi öngören husus, özellikle, İstanbul
taksicilerini, taksi esnafını yakından ilgilendiren bir sorundur
ve bu yönüyle de İstanbul taksicilerinin, taksi esnafının
kanayan bir yarası olmaya devam etmektedir.
Teklifin
gerekçesinde de belirtildiği gibi, değerli milletvekilleri,
İstanbulda yaklaşık 18 bin civarında ticari taksi
bulunmaktadır ve bu taksilerde 35 bine yakın insanımız da
istihdam edilmektedir. Ancak, bu korsan taksicilik, sayı itibarıyla,
yasal ticari taksilerin sayısına ulaşmış, hatta
aşmış bulunmaktadır. Yani, bir taraftan, vergisini ödeyen,
kanunlara saygılı ama aynı zamanda da çok zor şartlar
altında hayatını devam ettiren taksici esnafımız -ki
özellikle AKPnin uyguladığı ekonomi politikaları
neticesinde alt gelir grubuna mensup sosyal kesimler açısından her
geçen gün ağırlaşan hayat şartlarını da dikkate
aldığımızda- kanunlara saygılı, vergisini ödeyen
bu taksici esnafımızın yanında, hiçbir ticari
sorumluluğu olmayan, vergisini ödemeyen ve çok rahat bir şekilde bu
korsan taksi faaliyetlerini icra eden bir kesim bulunmaktadır.
Dolayısıyla,
bu kanunla getirilmek istenen düzenlemeyle, bu korsan taksicilerle ilgili
birtakım yaptırımları -ki, bugün itibarıyla yetersiz
kalan, bunları engelleme noktasında yetersiz kalan
yaptırımları- daha da ağırlaştıran ve bir
anlamda caydırıcı olan bir tekliftir. Dolayısıyla, bir
nebze de olsa, belki bu korsan taksiciliği ortadan kaldırmasa da bunu
en aza indirebilecek yaptırımları içermektedir.
Dolayısıyla, bu yönüyle, İstanbuldaki taksici
esnafının dört gözle beklediği bir kanundur, bir tekliftir.
Onun için, bu
teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine alınmasını ve
bir an önce yasalaşmak suretiyle; ki, özellikle burada bir hususa
dikkatlerinizi çekmek istiyorum:
Değerli
milletvekilleri, daha önce, çeşitli taksi esnafımızın
şikâyetleri üzerine bu konuyu defalarca mülki amirler nezdinde gündeme
getirmiş olmamıza rağmen, maalesef, bu konu geçiştirilmekte
ve gereken tedbirler alınmamakta, gereken ehemmiyet bu konuya
verilmemektedir. Dolayısıyla da bundan cesaret alan korsan taksiciler
her geçen gün biraz daha kurumsallaşmış bir yapı kazanmak
suretiyle bu faaliyetlerini devam ettirmektedirler. Dolayısıyla bu
teklifin gündeme alınması ve bir an önce kanunlaşmasıyla bu
hususun önüne geçilecek ve namusuyla, alın teriyle ekmeğini kazanma
mücadelesi veren taksici esnafımızın, biraz önce ifade
ettiğim gibi, sorunlarının çözümüne bir katkı
sağlayacaktır diyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(MHP ve CHP
sıralarından Kabul edilmiştir sesleri)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Yok efendim, yok.
BAŞKAN
Sayacağım
14 burada var, 22
kişi de burada var; reddedilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O zaman karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama
istemediniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama istememize gerek yok. Anayasanın 96ncı maddesi
kesin.
BAŞKAN
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Avni Doğan aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Cemil Çiçek, gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan
sorulardan 1, 19, 20, 27, 28, 30, 35, 37, 38, 44, 45, 50, 51, 54, 55, 56, 59,
61, 62, 63, 69, 70 ve 75inci sıralardaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
Şimdi bu
soruları sırasıyla okutuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz ben bu konuda bir
şey söyleyeyim.
Şimdi,
İç Tüzükümüzün 98inci maddesine göre sorular önce bakan tarafından
cevaplandırılır, arkasından milletvekili o cevaba
karşı bir cevap verir, sonra bakan da ona karşı bir cevap
verir. 98inci madde bu şekilde yani aynen bu şekildedir. Şimdi,
maalesef, bizim sorduğumuz soruları
Bakın, şurada benim on
bir tane sorumu birden cevaplandırıyorlar ve şimdi Divan Kâtibi
orada bunları gır gır gır okuyacak, benim soruda ne
sorduğum da anlaşılmayacak. Yani onu da özellikle rica ediyorum.
BAŞKAN
Yok, yavaş okutacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ayrıca sizden rica ediyorum, her sorumuza Bakan Bey cevap
verdikten sonra biz düşüncelerimizi söyleyelim efendim. Zaten İç
Tüzükün 98inci maddesi bu. Yani, açarsanız, diyor ki: Bakanın
cevap vermesi üzerine ilgili soru sahibi yerinden kısa bir açıklama
yapabilir. Bu açıklama üzerine de bakan, tekrar, beş dakikayı
geçmemek üzere cevap verebilir. E, şimdi, on bir tane soruyu birden
cevaplandıracak, siz bana bir dakika süre vereceksiniz. O zaman sorunun
bir anlamı kalmaz ki efendim. Gerçekten, İç Tüzükün o hükmünü
usulüne göre uygularsanız daha sağlıklı olur efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Zaten uygulanıyor. Sonunda, aynı şey,
herkese söz veriliyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, yani, on bir soruya
iki dakikada ben niye cevap vereyim?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Uygulamada herkes konuşuyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
İç Tüzük hükmü açık.
BAŞKAN
Soruları okutuyorum:
X.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
kuruyemiş ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1066) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Tüm
Kuruyemiş Sanayicileri ve İşadamları Derneği
(TÜKSİAD), Türkiye'de yıllık 210 bin ton kuruyemiş
tüketildiğini belirterek, kişi başına tüketimin 3
kilogramı bulduğunu ifade etmektedir. Ülkemizdeki bu büyük pazar
başta Çin olmak üzere bir çok ülkenin iştahını
kabartmaktadır.
Bu bilgiler
ışığında;
1. Çin'den 20 bin tonu ayçiçeği
çekirdeği olmak üzere toplam 40 bin ton kuruyemiş ithalatı
yapılmış mıdır? Yapılmış ise bu ithalat
hangi dönemde yapılmıştır?
2. Kuruyemiş ithalatında belli bir
sınırlama var mıdır? Yerli üreticilerimizi korumak
amacıyla sınırlama getirmeyi düşünüyor musunuz?
3. Çerezlik ayçiçeği çekirdeği ve
yer fıstığına başka ürünlerde olduğu gibi prim
vermeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmanız var
mıdır?
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin yakacak yardımlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1162) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Sayıştay
denetçileri tarafından yapılan denetlemeler sonucunda, Ankara
Büyükşehir Belediyesi tarafından dağıtılan
yaklaşık 39 milyon YTL'Iik yakacak yardımının kimlere
dağıtıldığının ve
dağıtılanların yoksul olup olmadıklarının
belirlenemediği, adı geçen belediye yetkililerince yapılan
usulsüzlüklerle ilgili cevabın bir yıldır verilmediği
yönünde yazılı basında çıkan haberlerle ilgili olarak;
1. Hükûmetinizce
yapılan bir işlem var mıdır? Var ise ne
aşamadadır?
2. Ankara
Büyükşehir Belediyesince yapılan bu yardımların Yardım
Yönetmeliğine aykırı olduğu, Belediye Meclisince kabul
edilerek yürürlüğe sokulan Yönetmeliğin de Sayıştay
görüşü alınmadan hazırlandığı iddiaları
doğru mudur? Doğru ise söz konusu Yönetmelik geçerli ve hukuki midir?
3.
Yardımları alanlara ve yardımların
ulaştırıldığına ilişkin belgelerin
sunulamaması durumunda kamu zararı nasıl telafi edilebilecektir?
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
KİT yönetim kurulu üyelerinin gelir vergisi ödemelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1163) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına bağlı KİT'lere
atanan Yönetim Kurulu Üyelerinin, bu üyelikten elde ettikleri ek gelirden
dolayı ödemeleri gereken Gelir Vergisini önce Maliyeye
yatırdıkları, sonra da kurumlarından bu vergileri geri
isteyip aldıkları yönündeki iddialarla ilgili olarak;
1.
Kurumların bu iadeye hukuki dayanak oluşturmak için Yönetim Kurulu Üyelerine
yeni bir bordro yaptıkları doğru mudur?
2. Doğru ise
2008 yılında bu uygulamanın kamu bütçesine oluşturduğu
ek yük ne kadardır? Devletimiz bu yolla ne kadar vergi kaybetmektedir?
3. Bu
uygulamanın önüne geçilmesi için hangi tedbirler alınmış
veya alınmaktadır?
4. 2008
yılında kaç kişi KİT Yönetim Kurulu Üyeliği
yapmış ve bunlara bu görevlerinden dolayı ne kadar ücret
ödenmiştir?
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
fosforik asit ithaline ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1180) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülkemizde son bir
yılda gübre fiyatlarında %300'lere varan
artışlarının, gübrenin hammaddesi olan "fosforik
asidin" belirli kişi veya kuruluşlarca ithal edilebiliyor
olmasından ve gübredeki KDV'nin yüksekliğinden
kaynaklandığı yönünde haberler ulusal basında ve medyada
geniş yer almıştır. Bu konuyla ilgili olarak;
1. Türkiye'de
fosforik asit ithalatı yapma izni olan kaç kişi veya kuruluş
bulunmaktadır?
2. Bu kişi
veya kuruluşlar 2007 ve 2008 yıllarında ne kadar fosforik asit
ithal etmişlerdir?
3. Fosforik Asit
ithalatçıları arasında kabine üyesi Bakanlarımız ile
birinci veya ikinci derecede akrabalık bağı bulunanlar var
mıdır? Varsa bunların toplam ithalattaki payları
nasıldır?
4. Gübredeki
KDV'nin düşürülmesine yönelik bir çalışmanız var
mıdır?
5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, imar
tadilatlarına ve meslek odalarının tutumuna ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1181) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygı
ile arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
İmar
yasası ve Belediye yasalarına aykırı olarak usulsüzce
yapılan imar tadilatlarının her gün Gazete ve Televizyonlarda
tartışıldığı bir ortamda,
1. AKP
İstişare ve Değerlendirme Toplantısının
kapanışında Belediye çalışmalarının Meslek
Odaları tarafından engellendiği iddianızın somut
örneği var mıdır?
2. TMMOB ve
bağlı Meslek Odalarının kent yaşamını
ilgilendiren konularda görüş belirtmesi, bilimsel ve teknik olarak
yanlış gördüğü kararlara karşı dava açmasını
neden suç ve ayıp olarak görüyorsunuz?
3. Yasaları
görmezlikten gelerek, Belediye Meclis çoğunluğu ile kent
yararına olmayan imar tadilatları yapan Belediye yönetimleri kent
suçu işlemiş olmuyor mu?
6.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, yerel
yönetimlerin harcamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1199) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Yerel yönetimler
Türk kamu yönetiminin önemli bir parçasıdır ancak 2008 yılı
içerisinde yerel yönetimlerin harcamalarında büyük bir artış
gözlemlenmiştir.
Buna göre;
1) Yerel
yönetimlerin 2008 yılı harcama rakamları nedir? Bu
rakamların kalem bazında dağılımı nedir? 2007
yılı rakamları ile
karşılaştırıldığında harcamalardaki
değişim oransal olarak nedir?
2) Bu rakamlara
bakıldığında etkin bir yerel yönetim
anlayışının yerleştiğini iddia edebilmek mümkün
müdür? Öyle ise neden hala vatandaşları belediyecilik hizmetlerinin
aksaması ve yerine getirilmemesi hususlarındaki şikâyetleri
devam etmektedir?
7.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, İstanbuldaki
bir bina inşaatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1211) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.27.01.2009
Kamer
Genç
Tunceli
1- Halen bölgede
yürürlükte olan imar planına uygun mu?
2-
İnşaat ruhsatı ve inşaat onaylı mimari projesi var
mıdır? Var ise tarih ve sayısı nedir?
3- İmar
mevzuatına aykırı yapılmakta ise sorumlular hakkında
herhangi bir soruşturma var mıdır? Neden mühürlenmemiştir?
8.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Davostaki Gazze
Panelinin moderatörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1224) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 03.02.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Davos'taki Gazze
Paneli'ni yöneten moderatör David Ignatius;
1- Daha önce
Türkiye'ye gelip sizinle veya sizin dış politika
başdanışmanınız Ahmet Davutoğlu ile
görüşmüş müdür? Görüşmüş ise bu görüşmelerde Türkiye
dış politikasının, uluslararası arenada terörist ilan
edilen Hamas ve Taliban'ın artık birer şer ekseni olmayıp
istikrar ekseni olduğu yolunda bu gazeteciye bir telkini olmuş
mudur?
2- Moderatörün
İsrail yanlısı bir kişi olarak bilinmesine rağmen
panel yöneticisi olarak neden kabul ettiniz?
3- Davos'taki
panel sonrasında Peres'in size açtığı telefonda kendisinden
bir nevi özür dileme anlamını ifade eden benim tavrım size
değildi moderatöre idi dediniz mi?
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
çeklerle ilgili kanunun Türk Ceza Kanununa
uyumlaştırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1227) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçekin cevabı
03.02.2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın,
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. Alim
Işık
Kütahya
Çek
Yasasındaki cezaların yeni TCK'ya uydurulmasının son tarihi
olan 31.12.2008 günü geçtiği için bu tür cezaların hükümsüz
olacağı, görülmekte olan 760 bin dolayındaki davanın
düşeceği ve 2000 kadar hükümlünün de serbest kalacağı
yönündeki basına da yansıyan haberler kamuoyunda büyük tedirginlik ve
yankı uyandırmıştır. Bu konuyla ilgili olarak;
1. Basına
yansıyan haberler doğru mudur? Doğru ise niçin zamanında
gerekli tedbirler hükümetinizce alınmamıştır?
2. Gecikmenin
sorumluları kimlerdir? Bunlar hakkında herhangi bir işlem
yapılmış mıdır?
3. Teşekkül
etmiş çek suçlarının cezalarının ortadan
kalktığı ve yeni yasa çıksa bile geriye
işlemeyeceği iddiaları doğru mudur? Doğru ise ortaya
çıkan fiili durum ve alacaklı mağduriyeti nasıl giderilecektir?
4. Hükümetinizce
bu konuda yürütülen bir çalışma var mıdır?
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, bir
işletmenin bir vergi düzenlemesinden yararlanıp
yararlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1254) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
10.02.2009
Kamer
Genç
Tunceli
25.11.2008 günü
kabul edilen 5810 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
değişiklik yapan kanuna son dakikada gurup üyelerinizin verdiği
korsan bir önerge ile 4760 Sayılı ÖTV Kanununda yapılan
değişiklikle getirilen muafiyet ve daha önce yapılan ÖTV
tarhiyatlarına sağlanan aftan;
1- Oğlunuz
ve gelininizin % 50 ortak olduğu ve İstanbul Atatürk Havalimanı
Serbest Bölge içinde bulunan Cihan Kamer işletmesi de
yararlanmış mıdır? Yararlanmış ise kaç lira
yararlanmıştır?
2- Adı geçen
işletmeye bu kanunun yürürlüğünden evvel ikmalen veya resen
salınan cezalı ÖTV var mıdır? Varsa miktarı nedir? Bu
yasayla çıkarılan aftan yararlandırılmış
mıdır?
11.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, İstanbulda
kamu hizmetine ayrılan alanların imar değişikliğine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1255) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 10.02.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Son mahalli
idareler seçimleri ile seçilen İstanbul Anakent Belediye
Başkanlığı'nca daha evvelki yıllarda yeşil alan,
okul, park, bahçe, cami alanı
gibi kamu
hizmetlerine ayrılan yerlerden;
1- İmar
planındaki amaçları değiştirilerek konut ve ticaret
alanlarına dönüştürülen gayrimenkul sayısı kaç tanedir?
Bunların sayısının beş bin civarında olduğu
doğru mudur?
2) Bu suretle
imar değişikliğine uğrayan taşınmazların
eski ve yeni sahipleri kimlerdir?
3) Yine bu
taşınmazların eski vergi değerleri ile imar
tadilatlarından sonraki vergi değerleri kaç liradır?
12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Karabağın işgaliyle yurtlarından ayrılanlara
yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1275) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Karabağ'ın Ermenilerce işgalinden sonra 1 milyonun üzerinde
Azerbaycan Türkü çok zor şartlar altında Bakü ve çevresinde
yaşamaktadır. Daha önceki hükümetler döneminde bu mahzun insanlara
Kızılay ve TİKA marifetiyle yardımlar yapılmıştı.
58, 59, 60. hükûmetler döneminde yardım yapılmış
mıdır? Yapıldıysa miktarı ne kadardır?
13.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, bir milletvekili
hakkındaki iddiaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1276) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 24.02.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Akfırat'ın
eski belediye başkanının oğlu Enes Yıldız;
Jandarmada verdiği ifadede babasının yeniden göreve dönmesi için
hâlen İstanbul Milletvekili olan Mehmet Sekmen'e 60 Bin YTL verdiğini
öne sürmüştür.
1) Bu iddia
doğru mudur?
2) Bu iddia ile
ilgili milletvekiliniz hakkında soruşturma açmayı düşünüyor
musunuz?
3) Bu
milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılıp
gerek bu gerekse daha önceki iddiaların
araştırılmasını düşünüyor musunuz?
14.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
sosyal yardımların seçim malzemesi yapıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1281)
Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Uzunca bir
süredir devlet olanakları kullanılarak, hazır olan tesis ve
yapım açılışlarını yapmak gerekçesiyle,
Yurt genelinde
katıldığınız iktidarı öven siyasi mitinglerden
birisi de 1 Mart 2009 Pazar günü, seçim bölgem Gaziantep'te
yapılmıştır.
1) Miting günü ve öncesi 27-28 Mart günleri
Şehitkamil ve Şahinbey metropol ilçelerinde "Nakit
Yardımı" adı altında Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakfınca her aileye 250 TL.
dağıtılması tesadüf müdür?
2. Tatil günü
olmasına rağmen cumartesi ve pazar günleri mahallelerdeki devlet
okullarında ailelere yapılan "Nakit
Yardımının" toplam miktarı ne kadardır, kaç
aileye dağıtılmıştır?
3. Nakit
yardımı yapılan aileler, miting günü mahallelerinden otobüslerle
mitinge katılmak için toplanmış mıdır?
4. Devlet
olanakları kullanılarak yapılan yardımlarla, mitinglerinize
katılımın artırıldığı bir seçim
ortamını eşit, etik ve demokratik kurallara uygun buluyor
musunuz?
15.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin sanat ve meslek eğitimi kursları
ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1282)
Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 03.03.2009
Kamer
Genç
Tunceli
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi sanat ve meslek eğitimi kursu (İSMEK)
açmaktadır.
Bu ihalelere 2004
yılından beri hep aynı şirketlerde ortak olan veya bu
şirkette ortak olmakla beraber isim değiştiren şirketler
katılmıştır.
Örneğin
2006da Beyaz Holding bünyesinde Atlas Pazarlama Şirketi, 2007de Merkezi
Eğitim ve Organizasyon Şirketi (%75 Beyaz Holding), 2008de Etkin
Eğitim ve Organizasyon Limitet Şirketi (Beyaz Holding)dir.
Beyaz Holding
ortakları Mustafa Çelik, Zekeriya Kahraman, Aykut Zahid Akman, Mehmet
Gürkan, İsmail Karahandır.
2006-2008 yıllarında
bu kişilere 200 trilyon lira ödendiği belediye
kayıtlarından anlaşılmıştır. .
Bu ihaleleri alan
şirketin ortaklarından Zekeriya Kahramanın oğlu .
oğlunuzla bacanaktır. Diğer ortak Zahit Akman ise RTÜK
Başkanıdır.
1- Bu ihalelerin
çok yüksek fiyatlarla bu şirketlere verilmesinde sizin bir telkininiz
olmuş mudur?
2- İhaleleri
alan şirketlerin çalıştırdığı personel
sayısı 1.000 civarında olduğu hâlde, firmalar fazla para
almak için 3.800 personel çalıştırdığı gibi
işlem yaptıkları söylenmektedir. Bu doğru mudur? Doğru
ise bu konuda ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz? Bu
konuda mali denetim yapılmış mıdır?
3- Bu işten
dolayı İstanbul Belediyesinin Maliyeye altı trilyon vergi borcu
olduğu hâlde, 20 Şubatta dört trilyon
yatırıldığı hâlde, kalan iki trilyon
ödenmemiştir. Ne zaman ödenecektir?
4- Personel
şişirilmesinde belediyenin kaybı ne kadardır?
16.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Gazze için
yapılan bağışlara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1283) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 03.03.2009
Kamer
Genç
Tunceli
1- Filistin (Gazze) için bu güne kadar kaç
lira bağış toplanmış ve ne kadar, kime ve hangi
vasıta ile ödenmiştir?
2- Geçenlerde
İbo-Shov tarafından televizyonda yapılan ve Filistin'e
yardım programına katılan Futbol Federasyonu Başkanı
500 milyar bağışta bulunmuştur. Bu parayı cebinden mi
yoksa Federasyon bütçesinden mi ödenmiştir? Federasyondan ödenmiş ise
bu yasalara uygun mudur?
17.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Aydında
seçim çalışmaları sırasında bir çocuğun
hırpalandığı haberlerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1287) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 13.03.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Seçim
çalışmalarınız sırasında Aydın'da
"Allah cezanızı seçimde verecek." diyen 13 yaşındaki
genci, güvenlik görevlilerinizin seçim otobüsüne aldığı ve
tarafınızdan bu çocuğun boynunun
sıkıldığı ve boynunun arka sağ yanında 6
adet 5-
1- Bu olay
doğru mudur?
2- 13
yaşındaki bu çocuğun boynundaki sıyrıklar kimin
tırnaklarıyla oluşmuştur?
3- Hangi hak ve
yetki ile zorla bu çocuğu otobüsünüze aldınız ve güvenlik
görevlilerine tartaklattınız?
18.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, seçim
çalışmalarına ve ekonomik sorunlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Başbakan
olarak sonunda sizinde var olduğunu kabul ettiğiniz ekonomik krizin
derinleştiği, sanayi üretiminin düştüğü, işsizlik
artış sıralamasında OECD ülkeleri arasında 2.
sırada yer aldığımız bir ortamda yerel seçimlere
giderken;
1. Partinizin
mitinglerinde söylediğiniz Yiğidin kuru soğana muhtaç edilmesi
iktidarınızın uyguladığı ekonomik
olumsuzluğun sonucu değil midir?
2.
Söylemlerinizde "Hükümeti ile barışık yerel yönetimler
işbaşında olursa sorunlarınız daha çabuk
çözülür." ifadeniz seçmenlere baskı ve tehdit değil midir?
3. Seçim bölgem
Gaziantep'te çek ve senetlerini ödeyemediği için ekonomik bunalıma
düşen bir esnafımızın tabanca ile intihar ettiği
günlerde, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet
Şimşek'in AKP'nin seçim bürolarını açmasını,
devlet protokolü ve belediye başkan adayları ile birlikte seçim
gezilerinde bulunmasını devlet ciddiyet ve sorumluluğu ile bağdaştırıyor
musunuz?
19.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, bir gazeteciye ait
olduğu iddia edilen günlüklere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1293) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 18.03.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Tempo 24
adlı internet sitesinde yapılan yayında, Cumhuriyet Gazetesi
Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'a ait olduğu iddia edilen darbe
günlükleri yayınlanmış ve çok geniş bir şekilde
Türkiye'deki bütün görsel ve yazılı basında yer
almıştır.
1) Bu günlüklerin
Mustafa Balbay'a ait olduğu nasıl ve hangi delillerle
kanıtlanmaktadır?
2) Günlüklerde
yer alan ifadelerin, günlüklerde adı geçen kişilere ait olduğu
hangi delillerle kanıtlanmaktadır?
3) Halen tutuklu
bulunan Mustafa Balbay'ın bu konudaki ifadesi alınmış
mıdır?
4)
Bilgisayarlarda yazılı metinlerin bir kısmını veya
tamamı değiştirilerek yerine yeni metinler ilave etme
olanağı olduğuna göre, bu günlük ve konuşmalarda adı
geçen kişilere yapılanları benimsiyor musunuz?
5) Halen
açıklanmamış iddianamede yer alan bu günlükler kimler
tarafından basına sızdırılmıştır?
Sorumlular hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?
20.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1294) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 18.03.2009
Kamer
Genç
Tunceli
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi İstanbul'da Ayazağa 500 araçlık halk
otobüsü (garaj dahil) ihalesi yapılmış ve bu ihaleye 56 milyon
760 bin liraya İstanbul Halk Otobüs İşletmeleri ile Macar Ortaklığı
almış olmasına rağmen sizin bu ihaleyi Albayraklar'a verin
talimatı üzerine ihalenin tekemmül etmediği söylenmektedir.
1) Bu olaylar
doğru mudur?
2) Bu ihale
bugüne kadar neden sonuçlanmamıştır?
3) Bu ihalenin
Albayraklar'a verilmesi konusunda İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığından bir isteminiz oldu mu?
21.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, NATO Genel
Sekreterliği konusundaki tutuma ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1306) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 06.04.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Daha önce
Danimarka Başbakanı Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği'ne (ROJ
TV.) yayınları ile ülkesinde yayınlanan karikatürlerde yüce
Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'e yapılan hakaretlere karşı
çıkmaması ve hatta desteklenmesini gerekçe göstererek açık ve
net karşı çıktınız.
1- Ne
değişti de bu muhalefetinizden dönerek onay verdiniz.
2-
Verdiğiniz bu onayla Türkiye Cumhuriyetini küçük düşürmediniz mi?
İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?
3- Hangi
kazanımlar sağlanarak, daha önce Devlet adına
yaptığınız açıklamalardan ve kararlardan dönerek bu
kararı verdiniz, olayda şahsi çıkarlar var mıdır?
22.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1307)
Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
29 Mart Yerel seçimleri
nedeniyle, seçim bölgem Gaziantep'te sürdürdüğüm seçim
çalışmaları sırasında,
Halkımızın
büyük çoğunluğunun kredi kartı borcunu ödeyemediklerini,
Esnafımızın Çek-Senet baskısı altında zor günler
geçirdiğini belirledim.
1.
Halkımızın büyük çoğunluğunun ay sonunu
getiremediği, 1.5 Milyon kredi kartı mağduru olduğu bir
gerçek iken,
Mevduat faizinin
% 12 olduğu günümüzde kredi kartlarında % 62 olan faiz
oranının indirilmesi, ödemeleri kolaylaştırıcı
bir faktör değil midir?
2. Kredi
kartı borcunu ödeyemeyenler ve icraya verilmiş olanlar için, toplam
borçların 24 ay taksitlendirilmesini ve bu taksitlendirme süreci içinde
faiz oranının makul orana düşürülmesini düşünüyor musunuz?
3. Ülkemizde
yaşanan ekonomik krizin iç piyasayı ve küçük
Esnafımızı etkilediği bir gerçek iken, ekonomik krize
karşı satın alma gücünü artırmak ve tüketiciye nakit
sağlamak için emeklilerimize ve çalışanlarımıza iki
maaş tutarında hediye çeki verilmesini düşünüyor musunuz?
23.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının,
seçimlerle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1318) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
07.04.2009
Av.
Rıdvan Yalçın
Ordu
Soru:
Doğu ve
Güneydoğu Anadolu da seçimlerinin tehdit altında
yapıldığını beyan etmektesiniz ki, bir
bakanınız da benzer şikâyetlerde bulundu;
Bu itibarla;
Ülkenin bir
bölümünde seçimlerin tehdit altında yapılmasını engellemek
ve seçmen iradesinin özgürce sandığa yansıtacak güvenliği
ve asayişini sağlamakla görevli organ ya da organlar kimlerdir?
Yapıldığını
ifade ettiğiniz tehdit aynı zamanda bir suç olduğuna göre,
tehdit edenler kimlerse onlara karşı yasal işlem başlatılmış
mıdır? Suç duyurusunda bulunulmuş mudur?
Seçimin tehdit
altında yapılmasını önleyemeyen bu organlar hakkında
bir işlem düşünülmekte midir?
Bu durumdan
başbakan olarak sorumluluğunuz olduğunu düşünmekte misiniz?
Açıklanmasını
arz ederim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Size otuz dakika
süre vereceğim, tamamlarsanız o kalan süreyi de tekrar ek sorulara
ayıracağım.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilk soruda, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması isteniyor; diğer sorular,
değerli milletvekillerimiz tarafından Sayın Başbakana
yöneltilmiş hususlardır. İlgili kurumlardan elde ettiğimiz
bilgiler çerçevesinde bu sorulara cevap vermeye
çalışacağım.
Birinci soru,
Sayın Hasan Çalışın sorusudur. Çinden 20 bin tonu
ayçiçeği çekirdeği olmak üzere çerezlik bir kısım
ithalatın, kuruyemiş ithalatının yapılıp
yapılmadığı... Kuruyemiş ithalatında belli bir
sınırlama var mıdır ve çerezlik ayçiçeği
çekirdeği ve yer fıstığına başka ürünlerde
olduğu gibi prim vermeyi düşünüyor musunuz? diye üç soru var. 2010
yılı İthalat Rejimi Kararı çerçevesinde, çerezlik
ayçiçeği ithalatında yüzde 27, Antep fıstığı
ithalatında yüzde 43,2; yer fıstığı ithalatında
yüzde 32,4; badem ithalatında yüzde 43,2; ceviz ithalatında yüzde
43,2 oranında gümrük vergisi uygulanmaktadır. Belirlenmiş olan
bu oranlar Dünya Ticaret Örgütü tarife taahhütlerimizin en yükseğidir. Öte
yandan, 2008 yılı dış ticaret istatistiklerine göre,
çerezlik olan ayçiçeklerinde toplam 17 bin tonluk ithalat
gerçekleştirilmiş olup söz konusu ithalatın 3,4 tonluk
kısmı Çinden gerçekleşmiştir. Tarımsal destekler,
Tarım Kanunu gereği, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığıyla diğer ilgili kurum ve kuruluşların
temsilcilerinden oluşan Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu
tarafından, ülkemizde arz açığı olan ve stratejik
açıdan önemli ürünlerle ilgili yapılan değerlendirmelerin
neticesinde belirlenmektedir.
Sayın
Başbakana yöneltilen sorularla ilgili olarak ilk soru Sayın Alim
Işıkın sorusudur. Büyükşehir Belediyesi tarafından
yapılan yardımlarla ilgili olarak -özü bu- üç tane soru var.
Yapılan yardımlar, yönetmeliğe uygun olarak
yapılmaktadır ve bu konuyla ilgili hazırlanmış bir
yönetmelik var. 5393 sayılı Belediyeler Kanununun 14üncü maddesinde
belirtilen sosyal yardımlara ilişkin yönetmelik olup mali hükümleri
içeren bir yönetmelik olmadığı için de Sayıştaydan
herhangi bir mütalaa alınmamıştır. Yardım yönetmeliği
Sayıştay Başkanlığının talebi üzerine de bu
ilgili kuruma gönderilmiştir. Yapılan yardımların kimlere
yapıldığı ve nasıl teslim edildiğine dair
belgeler herhangi bir kurum tarafından resmî olarak da talep
edilmemiştir. Söz konusu belgeler belediyelerimizin arşivlerinde
mevcut olup yasalar çerçevesinde resmî olarak talep edilen bilgi ve belgeler
böyle bir talep vuku bulduğunda kendilerine gönderilecektir. İlginize
saygıyla arz ediyoruz.
Yine Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına bağlı KİTlere atanan yönetim
kurulu üyeleriyle ilgili olarak, bir kısım, dört tane sorusu var. Bu
sorularla ilgili olarak şunu söylemek mümkün: Kamuda yönetim ve denetim
kurulu üyeliklerinin ücretleri, kurum içinden atananla kurum
dışından atananlar arasında eşitsizlik
yaratılmaması amacıyla Yüksek Planlama kararlarıyla net
ücret olarak belirlenmektedir. Oluşacak vergileri kamu kuruluşu
karşılamakta ve merkezî bütçeye aktarmaktadır.
Dolayısıyla devlet bütçesine herhangi bir yük gelmemektedir. Bordro
düzenlemesi de mevzuat gereğidir. 2008 yılında özelleştirme
programında bulunan kuruluşlarda 161 kişi yönetim kurulu
üyeliği yapmış olup net ücret ödemesi toplam 3 milyon
liradır.
Yine Sayın
Alim Işıkın fosforik asitle ilgili olarak gübre fiyatlarında
yüzde 300lere varan artışların, gübrenin ham maddesi olan
fosforik asidin belirli kişi ve kuruluşlarca ithal edildiği ve
gübredeki KDVnin yüksekliğinden kaynaklandığından bahisle
dört tane soru sormuştur.
Birinci olarak:
Türkiye'de yıllar itibarıyla değişmekle birlikte 2007
yılında 69, 2008 yılında 73 firma tarafından fosforik
asit ithalatı yapılmıştır.
Bu firmalar
tarafından 2007 yılında 241.841 ton ve 107 milyon 959 bin 605
dolar, 2008 yılında 224.683 ton ve 327 milyon 222 bin 085 dolar
karşılığı ithalat gerçekleştirilmiştir.
Fosforik asit
ithalatı serbest olup 2010/5 sayılı Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının Denetimine Tabi Ürünlerin İthalatına
Dair Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği uyarınca Tarım
ve Köyişleri Bakanlığından kontrol belgesi uygunluk
yazısı alan tüm firmalar tarafından ithalat
yapılabilmektedir.
Dört: Fosforik
asit gümrük birliğine konu olup bu kapsamda Avrupa Birliği
ülkelerinden gerçekleştirilen ithalatta gümrük vergisi oranı yüzde
5,5tur. Diğer taraftan fosforik asit için tahsil edilen KDV oranı
yüzde 18dir.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz, İmar Yasası ve
Belediyeler yasalarına aykırı olarak usulsüzce yapılan imar
tadilatlarının her gün gazete ve televizyonlarda
tartışıldığından bahisle bazı
değerlendirmeler ve meslek odalarının açmış
olduğu davalarla ilgili olarak bir kısım değerlendirmeleri
söz konusu edip bununla ilgili sözlü soru sormuştur Sayın
Başbakandan.
3194
sayılı İmar Kanunuyla planların hazırlanması ve
yürürlüğe konulması yetkisi belediyelere verilmiştir. Bu
çerçevede, belediyelerin imar planlarının tadilatı konusunda
yaptıkları iş ve işlemlerden belediyeler sorumlu olup
başka bir kuruluşa bu konuda yetki verilmemiştir. Türkiye Mimar
ve Mühendis Odaları Birliği ve bağlı meslek
odalarının görüş belirtmesi, bilimsel ve teknik olarak
yanlış gördüğü kararlara dava açması doğaldır.
Esasen belli idari işlem ve eylemler dışında her konuda
idarenin eylem ve işlemiyle ilgili dava açılabilecektir. Bu anayasal
haktır. Bundan şikâyet etmek de mümkün değildir ancak her konu
tartışılabildiği gibi dava açma hakkı da eğer
usulüne uygun ya da yerinde kullanılmıyorsa -bunların hepsi de-
bir değerlendirme, bir tenkit konusu yapılabilir. Esas
itibarıyla yapılan değerlendirmeler, açıklamaların da
bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. Tabiatıyla, meslek
odalarımız da davaları açarken hukuki, kamu yararına,
planlama ilke ve esaslarına aykırı olma gibi somut gerekçeler
yerine, yol gösterici ve işin neresinde yanlışlık varsa
bunları ortaya koyan açıklamalar tarzında bu konu gündeme
gelebilirse elbette değerlendirmeleri yapmak da daha doğru
olabilecektir.
Nitekim bu
konularla ilgili açılmış davalar var mıdır?
Vardır. Sadece otuz dakikada bu soruya cevap vermek dahi mümkün
değil. Çünkü birçok yerde bir taraftan onay verilip ondan sonra da dava
açılmış pek çok konu vardır. Bununla ilgili arzu ediliyorsa
somut örnekleri de verme imkânımız var. Nitekim Ankara
Büyükşehir Belediye Meclisinin 2/9/2008 gün ve 2331 sayılı
Kararıyla bir değişiklik gündeme gelmiş, bu Meclisçe
onaylanmış, sonra oda vizesine gitmiş, o da 8 Ekim 2008
tarihinde onaylamış, arkasından aynı konuyla ilgili olarak
da dava açıldığı ilgili belediyesince bildirilmiştir.
Demek ki bir taraftan onay, öbür taraftan da dava açılabilmektedir.
Yanlış mıdır doğru mudur, o ayrı bir
tartışma konusudur. Somut örnek istendiği için bunu vermiş
oluyorum.
Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın Hasan Özdemir, Yerel yönetimler Türk kamu
yönetiminin önemli bir parçasıdır ancak 2008 yılı
içerisinde yerel yönetimlerin harcamalarında büyük bir artış
gözlemlenmiştir. diyor ve bununla ilgili rakamları soruyor.
Yerel
yönetimlerin 2008 yılı toplam harcamaları, 2007 yılına
göre yüzde 17 artışla, 46 milyar liradır. Bu rakamlara
muhasebat.gov.tr adresinden de ulaşılabilir.
Ayrıntılarına ilişkin tabloyu da Sayın Milletvekilimiz
arzu ederse, kendisine takdim edebiliriz.
Sayın
Milletvekilimiz, soru önergesinde, vatandaşların belediyecilik
hizmetlerinin aksaması ve yerine getirilmemesi yönünde şikâyetçi
olduğunu genel bir ifadeyle iddia etmektedir; örnek vermemiştir,
belge vermemiştir, yer de belirtmemiştir. Dolayısıyla
bunlara somut cevap vermek
Ve ilgili hangi belediyeyi kastediyorsa oradan
cevap alamadığımız için ancak genel bir değerlendirme
yapabiliyoruz.
AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, yerel yönetimleri de kapsayan 5018 sayılı
Kanunla, kamu mali yönetiminde, kaynakların kullanılmasında
etkinliği, verimliliği, şeffaflığı ve hesap
verilebilirliği esas alan yeni bir anlayış getirilmiştir.
Yerel yönetimde etkinliği tesis etmek üzere, 5393 sayılı Belediye
Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302
sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve 5355 sayılı
Mahallî İdare Birlikleri Kanunu çıkarılmıştır.
Ayrıca, yerel yönetimlere ayrılan kaynakları artırmak
üzere, 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
yürürlüğe konulmuştur.
Ülkemizde
gelişme arttıkça, demokrasi yerleştikçe belediyecilik
anlayışı ve insanların yerel yönetimlerden beklentilerinde
de zaman içerisinde değişiklik meydana gelmekte ve ihtiyaçlar
çeşitlenmektedir. Elbette ki vatandaşlar sürekli olarak daha fazla ve
daha kaliteli hizmet talep edeceklerdir. Dolayısıyla bundan
dolayı belediye harcamalarının artması kadar da tabii bir
şey yoktur. Bütün mesele, bu harcamaların doğru yapılması
ve usulüne uygun yapılmasıdır. Demokratik rejimlerde eğer
yapılan bu işlerde bir yanlışlık varsa, yasalara uygun
olsa bile, eğer bunun doğru olmadığı tarzında bir
kanaat varsa, tabiatıyla bunları değiştirmenin yolu da
seçimlerdir. Nitekim, Türkiye, beş yılda bir seçim yapmak suretiyle,
beğenmediği belediyeleri de değiştirmektedir.
Sayın Kamer
Gençin, İstanbulda
İstanbul
Kâğıthane ilçesi Emniyet Evleri Mahallesi Büyükdere Caddesi 304
pafta, 1947 ada, 91 parsele, 8 Eylül 1995 tarihinde onaylanan 1/1.000 ölçekli
uygulama imar planı kararları ve plan notları doğrultusunda
onaylanan 22/9/2006 tarih ve 2006/7779 sayılı mimari projeye
istinaden 22/9/2009 tarih ve 3/72 sayıyla yapı ruhsatı,
ardından 22/2/2008 tarih ve 1/29 sayılı tadilat ruhsatı
verilmiştir. Söz konusu yer 4708 sayılı Yasa çerçevesinde yapı
denetim şirketi ve Kâğıthane Belediyesi tarafından
denetlenmektedir. Anılan yere ilgili yapı denetim
firmasının uygunluk raporlarına dayanılarak temel ve temel
üstü vizeleri verilmiştir. 4708 sayılı Yapı Denetimi
Hakkında Kanun çerçevesinde inşaatın yapımı devam
etmektedir.
Kâğıthane
ilçesi 304 pafta, 1947 ada, 34 parsel sayılı yer, 12/2/2006 tarihli
Kâğıthane 1/5.000 ölçekli ikinci revizyon nâzım imar
planında (f) sembollü 1/1.000 ölçekli, 8 Eylül 1995 tarihli uygulama imar
planı yapılanma şartları ile 1/5.000 ölçekli 10 Ekim 1996
tarihli İstanbul Metrosu güzergâhı planı şartları
geçerli alan lejantında kalmaktadır.
Ayrıca, 8
Eylül 1995 tarihli 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında 1947 ada, 34
parsel sayılı yer E:2,5 yapılanma şartlarıyla ticaret
alanında kalmaktadır. Söz konusu plan notlarında Ticaret
bölgesindeki yapı adalarında irtifa serbesttir. Ön, yan ve arka bahçe
mesafeleri 600 metredir. Blok ebatları serbesttir. Bodrum katlar
inşaat emsaline dâhil değildir. Plan onama sınırı
içerisindeki tüm parsellerin emsali net alan üzerinden 2,5tir. hükümleri yer almaktadır
ve yapılan inşaatın bu esaslara göre
yapıldığı ifade edilmektedir.
Yine Sayın
Kamer Gençin Sayın Başbakandan, Davostaki Gazze Panelini yöneten
moderatör David Ignatiusla ilgili sorduğu üç tane soru var. Bu
kişinin daha evvel Türkiyeye gelip, o tarih itibarıyla politika
başdanışmanı olan Sayın Davutoğluyla
görüşüp görüşmediği soruluyor. Görüşmüş ise, bu
görüşmelerde Türkiye dış politikasının uluslararası
arenada terörist ilan edilen Hamas ve Talibanın artık birer şer
ekseni olmayıp istikrar ekseni olduğu yolunda bu gazeteciye bir
telkini olup olmadığı, moderatörü İsrail yanlısı
bir kişi olarak bilinmesine rağmen panel yöneticisi olarak neden
kabul ettiği, Davostaki panel sonrasında Peresin
açtığı telefonda kendisine bir nevi özür dileme anlamına
gelen Benim tavrım size değildi, moderatöre idi. tarzında bir
sözü sarf edip etmediği sorulmaktadır.
Bu gazeteci
görevi gereği ülkemize gelmiş ve çeşitli makamlarla da
görüşmesi olmuştur. Soruda belirtilen hususa ilişkin ülkemizin
resmî tutum ve görüşü de bilinmektedir. Davos
toplantılarının panel konuları ve
katılımcıları bu toplantıyı tertip eden
organizasyonun sekreteryası tarafından belirlenmektedir. Sayın
Başbakanın katıldığı söz konusu panelin
moderatörü de bu şekilde, yönetim tarafından belirlenmiştir.
Sayın Başbakanımızın İsrail
Cumhurbaşkanı Şimon Peresle telefon görüşmesi
hakkında zamanında, Dışişleri Bakanlığı
ve Başbakanlık olayın hemen akabinde zaten basın yoluyla
gerekli açıklamayı da yapmıştır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın sorusu Çek Yasasıyla
ilgilidir, o tarih itibarıyla. Bilindiği gibi sonradan düzenleme
yapıldı bu konularda. Çekle ilgili olarak
Türk Ceza Yasasına
uydurulmasının son tarihi olan 31/12/2008 günü geçtiği için bu
tür cezaların hükümsüz olacağı, görülmekte olan 760 bin
dolayındaki davanın düşeceği ve 2 bin kadar hükümlünün de
serbest kalacağı yönündeki basına da yansıyan haberler
kamuoyunda büyük tedirginlik ve yankı uyandırmıştır.
diyor. Bu basına yansıyan haberler doğru mudur? Doğru ise
niçin zamanında tedbirler alınmadı? Gecikmenin sorumluları
kimlerdir? Bunlar hakkında ne işlem yapılmıştır?
Teşekkül etmiş çek suçlarının cezalarının ortadan
kalktığı ve yeni yasa çıksa bile geriye
işlemeyeceği iddiaları doğru mudur? Hükûmetinizce bu konuda
yürütülen bir çalışma var mıdır? diyor.
Geriye dönük
olarak şunları söylememiz mümkün: 14/12/2009 tarihli ve 5941
sayılı Çek Kanununda 3167 sayılı Kanuna, göre bir
farklı görüş değişikliği olmuş, sadece çek
keşide eden ile çek hamillerine değil genel olarak piyasayı,
ticaret dünyasını ve kamuyu koruyan hükümler de öngörülmüştür.
5941 sayılı Kanunda, üzerinde yazılı bulunan düzenleme
tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde çekin ibrazında
karşılıksızdır işlemi yapılmasına
sebebiyet veren kişinin cezai sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk
eskiden olduğu gibi çek bedeli kadar değil çekin
karşılıksız kalan miktarı kadar olacaktır. Çek
karşılığını ilgili banka hesabında
bulundurmakla yükümlü olan kişi çek hesabının sahibidir. Çek
hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde bu tüzel kişinin
mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının
üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim
organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler çek
karşılığının ilgili banka hesabında
bulundurmakla yükümlüdür. Çek hesabı sahibi gerçek kişi kendisi
adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya
vekil olarak tayin edemeyecektir. Sistemin etkin bir şekilde
işletilebilmesi bakımından soruşturma aşamasında
çekin karşılıksız kalmasına sebebiyet veren kişi
hakkında koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağı kararı verilebilecektir.
Hamiline
düzenlenecek çeklerde hamiline çek defteri yapraklarının
kullanılması gerekecek ve bu çek yapraklarının üzerinde
hamiline ibaresi matbu olarak yer alacaktır. Bir tacir, ticari
işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde ancak tacir çeki
kullanabilecektir. Tüzel kişi adına çek düzenleyen gerçek
kişinin ad ve soyadı düzenlenen çek üzerinde açıkça
yazılacaktır. Bu düzenlemelerle çeke olan güven artacak ve kayıt
dışı ekonominin kayıt ve denetim altına
alınması sağlanmış olacaktır.
3167
sayılı Kanuna 18 Şubat 2009 tarihinde kabul edilen 5838
sayılı Kanunla eklenen, üzerinde yazılı keşide
tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının 31
Aralık 2009 tarihine kadar geçersiz olmasına yönelik hükümdeki süre,
ekonomik hayatta girdiği olumlu yansımalar dikkate alınarak 5941
sayılı Kanunla 31/12/2011 tarihine kadar
uzatılmıştır. Geçici maddeyle 1 Kasım 2009 tarihi baz
alınarak Karşılıksız çek keşide etmek suçundan
haklarında soruşturma veya kovuşturma
başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm
olan kişilerin şikâyetçiyle ödeme konusunda anlaşmaya
varmaları veya çekin karşılıksız çıkan
miktarını ödeyeceğini taahhüt etmeleri durumunda, anlaşmada
öngörülen veya taahhütnamede belirtilen süre kadar soruşturma veya
kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının
ertelenmesine ve durdurulmasına karar verilmesi hükmü getirilmiş
bulunmaktadır.
Sayın Kamer
Gençin bir başka sözlü sorusu: 25/11/2008 günü kabul edilen 5810
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
değişiklik yapan kanuna son dakika, grup üyelerinizin verdiği
korsan bir önergeyle 4760 sayılı ÖTV Kanununda yapılan
değişiklikle getirilen muafiyet ve daha önce yapılan ÖTV
tarhiyatına sağlanan aftan, bir oğlunuz ve gelininizin yüzde 50
ortak olduğu ve İstanbul Atatürk Havalimanı serbest bölge içinde
bulunan Cihan Kamer işletmesi de yararlanmış mıdır?
Yararlanmışsa kaç lira yararlanmıştır? Adı geçen
işletmeye bu kanunun yürürlüğünden evvel ikmalen veya resen
salınan cezalı ÖTV var mıdır, varsa miktarı nedir? Bu
yasayla çıkarılan aftan yararlandırılmış
mıdır?
Bu konuyla ilgili
olarak Maliye Bakanlığından gelen bir şeyde, soru
önergesinde yer alan kişi ve ortaklarla ilgili hususlara Vergi Usul
Kanununun Vergi mahremiyeti başlıklı 5inci maddesinde yer
alan hükümler nedeniyle cevap verilmesinin mümkün bulunmadığı
ifade edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Bakan, Vergi Usul Kanununun 5inci maddesiyle ilgisi
yok.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Cevap öyledir
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Yani bu kaçamak. Vergi Usul Kanununun 5inci maddesinde vergi
muamele ve işlemleri
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Ben cevapları
vereyim, tekrar konuşacağız zaten.
Şimdi,
Sayın Gençin bir başka sorusu: Son mahallî idareler seçimleriyle
seçilen İstanbul Anakent Belediye Başkanlığınca daha
evvelki yıllarda yeşil alan, okul, park, bahçe, cami alanı gibi
kamu hizmetlerine ayrılan yerlerden imar planındaki amaçları değiştirilerek
konut ve ticaret alanlarına dönüştürülen gayrimenkul sayısı
kaç tanedir? Bunların sayısının 5 bin civarında
olduğu doğru mudur? Bu suretle imar değişikliğine uğrayan
taşınmazların eski ve yeni sahipleri kimlerdir? Yine bu
taşınmazların eski vergi değerleri ile imar
tadilatlarından sonraki vergi değerleri kaç liradır? deniliyor.
İlgili
belediyeden gelen cevap: 3194 sayılı İmar Kanununun 8/b ve 5216
sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun 7/b maddeleri
gereğince herhangi bir parselde imar planı değişikliği
yapılabilmesi için ilgili parselin 1/5.000 ölçekli nâzım imar
planı ve bu plana uygun ilçe belediyelerinin onayı sonrasında
İstanbul Belediye Meclisince onaylanmış 1/1.000 ölçekli uygulama
imar planı olması gerekir. 1/1.000 ölçekli planı olmayan
parselde uygulama yapılamaz. Aynı parseli ilgilendiren 1/5.000
ölçekli nâzım imar planı değişikliğinin ve onu takip
eden 1/1.000 ölçekli uygulama imar değişikliğinin planlama
sürecinde bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir.
Dolayısıyla planlama süreci dâhilinde değerlendirildiğinde
1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliklerinin genel
itibarıyla 1/5.000 ölçekli nazım imar planı
değişikliklerinin ilgili mevzuat gereği yapılması zorunluluğu
getirilmektedir.
5216
sayılı Kanun ile Büyükşehir Belediyesi yetki
sınırları genişletilmiş ve sorumluluk alanı 183
bin hektardan, 3 kat artırılarak 534 bin hektara
çıkmıştır. Konu bu kapsamda değerlendirildiğinde,
Nisan 2004-Şubat 2009 yılları arasında toplam 1.508 adet
1/5.000 ölçekli nâzım imar planı değişikliği kabul
edilmiştir. Kabul edilen plan değişikliklerinin 880 adedi kamuya
ilişkin yeşil alan, okul, sağlık tesisi vesaire, 617 adedi
özel mülkiyete ilişkin alınan imar planı değişikliği
kararlarından oluşmaktadır. Bu süre içerisinde 473 adet 1/5.000
ölçekli nâzım imar planı değişiklik teklifi
reddedilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesince kentin
ihtiyaçları, değişimi, gelişimi açısından
değerlendirilerek karar alınmıştır. Bu
değişiklikler neticesinde yasal mevzuat gereği Nisan
2004-Şubat 2009 yılları arasında 736 adet kamu ve 663 adet
özel olmak üzere ilçe belediye meclislerince kabul edilen toplam 1.430 adet
1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği
Büyükşehir Belediye Meclisince kabul edilmiş, 158 adet 1/1.000
ölçekli uygulama imar planı değişikliği ise
reddedilmiştir.
Tokat
Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğrunun sorusu:
Karabağın Ermenilerce işgalinden sonra 1 milyonun üzerinde
Azerbaycan Türkü çok zor şartlar altında Bakû ve çevresinde
yaşamaktadır. Daha önceki hükûmetler döneminde bu mahzun insanlara
Kızılay ve TİKA marifetiyle yardımlar
yapılmıştır. 58, 59 ve 60ıncı Hükûmetler
döneminde yardım yapılmış mıdır?
Yapıldıysa miktarı nedir?
Değerli
milletvekilleri, bu tip yardımlar tabiatıyla ilgili ülkelerle
görüşerek, talep vukuunda ve onların taleplerinin
imkânlarımız ölçüsünde karşılanması şekliyle
sürdürülmektedir. Nitekim bu dönem zarfında da bazı hizmetler oradaki
kardeşlerimize götürülmüştür. Bunlardan bazılarını
burada müsaade ederseniz ifade etmek istiyorum.
Birincisi, 149
No.lu Ağdam Göçmen Okuluyla ilgilidir. Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim
Bakanlığı bizden Ağdam Tahsil Şubesine bağlı
149 No.lu Ağdam Göçmen Okulunun onarımını tarafımızdan
istemiştir, bu tarafımızdan gerçekleşmiştir.
İkincisi,
Sabirabat Saatli bölgesinde bulunan kaçkın ailelere yardım edilmesi
-ifadeleri oradan alarak söylüyoruz- Sabirabat Saatli bölgesinde bulunan
kaçkın ailelerin iskan edildikleri çadır kampına yiyecek,
giyecek, ilaç gibi temel ihtiyaç maddelerinden oluşan gerekli imkân
verilmiştir. 8 ve 9 Mart 2007 tarihleri arasında ayrıca 400
aileye bu ihtiyaçlar dağıtılmıştır, talep
vukuunda da bunlar dağıtılmaya devam ediliyor. Hasret Yolu Esir
ve Rehin Alınmış Kişilere bilgisayar odası
kurulması talep edilmiş, TİKA Başkanlığı
destekleriyle Azerbaycan Cumhuriyetinde faaliyet gösteren Karabağ
ihtilafı döneminde esir ve rehin alınmış kişiler ile
onların aile üyelerine yönelik eğitim, sosyal ve insani yardımda
bulunan Hasret Yolu Esir ve Rehin Alınmış Kişilere
Yardım İçtimai Birliği tarafından esir ve rehine
alınmış kişilerin aile üyelerinin sosyal ve insani
sorunlarının hafifletilmesi, çocuklarının eğitim
durumlarının iyileştirilmesi, istihdamlarına katkı
sağlanması amacıyla bilgisayar odası kurulmuş ve talep
edilen hususlar tarafımızdan karşılanmıştır.
Yine,
Karabağ kaçkınlarına bilişim sektöründe meslek edindirme
kursları açılması bizden istenmiş 2008 yılında,
TİKA Başkanlığı desteğiyle Dağlık
Karabağ bölgesiyle Ermenistandan göç etmiş kimsesiz çocuklara meslek
edindirmek ve üretime katkıda bulunmalarını sağlamak
amacıyla bilgisayar öğretilmesi ve bilgisayar temini, bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla bizden talepleri
olmuş, bunların tamamı karşılanmış,
kendilerine de ders vermek üzere, o zaman bizden istenen iki eğitmen var,
bu eğitmen de görevlendirilmiştir.
Savaş gazisi
kadınlara geçim merkezi kurulması istenmiş bizden. Yine,
TİKA Başkanlığıyla Azerbaycanda faaliyet gösteren
Savaş Gazisi Kadınlara Sosyal Yardım İçtimai Birliği
tarafından Karabağ savaşında şehit olmuş asker
eşlerinin maddi durumlarının ve içinde
yaşadıkları olumsuz sosyal koşulların
iyileştirilmesi amacıyla gerçekleştirilmesi düşünülen geçim
hizmeti merkezi kurulması bizden istenmiş, bununla ilgili ekipman da
dâhil tarafımızdan karşılanmıştır.
Yine, savaş
mağduru ailelerin çocuklarına bilgisayar kursu açılması ve
bununla ilgili merkez kurulması istenmiş. Bununla ilgili olarak da
yine TİKA Başkanlığı tarafından gerekli hizmet ve
katkı verilmiştir.
Sayın Kamer
Gençin, Akfıratın eski Belediye Başkanının
oğlu Enes Yıldız, jandarmada verdiği ifadede
babasının yeniden göreve dönmesi için hâlen İstanbul
Milletvekili olan Mehmet Sekmene 60 bin YTL ödediğini öne sürmüştür.
Bu iddia
doğru mudur?
Bu iddiayla
ilgili milletvekiliniz hakkında soruşturma açmayı düşünüyor
musunuz?
Bu
milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılıp
gerek bu, gerekse daha önceki iddiaların
araştırılmasını düşünüyor musunuz? diye bir
sorusu var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
İki dakika süre veriyorum, tamamlarsanız
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Hemen bitiriyorum
Sayın Başkan.
Akfırat eski
Belediye Başkanı ve arkadaşları hakkında yürütülmekte
olan soruşturma sırasında, soru önergesinde adı geçen
şahsın 10/1/2009 tarihinde jandarma tarafından ifadesine
başvurulduğu, babasıyla ilgili birçok bilgi vermekle beraber
doğrudan babasının göreve iadesi için soru önergesinde adı
geçen milletvekiline 60 bin YTL verdiğine dair bir beyanı
bulunmadığı, bu sebeple adı geçen milletvekili
hakkında 20/3/2009 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildiği
Dolayısıyla iddiayla
ilgili olarak delil olmaması sebebiyle adı geçenin
dokunulmazlığının kaldırılması yönünde bir
talep de mevcut değildir. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 6/4/2009 tarih 2900/444
sayılı yazılarıyla bu bilgi bize
ulaşmıştır. Bunu da Değerli Milletvekilimizin
bilgisine sunmuş oluyoruz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Genç,
şimdi, size dört dakika süre verdim.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Efendim, tabii,
biraz önce Sayın Bakanın yaptığı
açıklamaların büyük bir kesimi çok alçak bir sesle söylediği
için pek anlaşılmadı.
Birinci sorum
Bu
Kilerin
Efendim, bu
Davostaki Gazze Paneliyle ilgili, biliyorsunuz, bu tamamen bir
tezgâhtır. Biliyorsunuz, bu Gazzeye İsrail saldırıp da
birçok insanı öldürünce Saadet Partisi İstanbulda bir miting
yaptı. Bu mitingde tabii büyük bir insan kalabalığını
topladı buraya. Bunun üzerine, ne yapalım, ne yapmayalım diye
buna karşı AKP bir tedbir düşündü. Orada tuttular, hiç gerek
yokken Davosta bir panel düzenlediler. Panel, Türkiye ile İsrail
arasında. Şimdi, Türkiye ile İsrail arasında panel
düzenlenmesini gerektiren hiçbir neden yokken işte böyle bir tezgâh bir
panel düzenlendi. O moderatör arkadaş da gelmiş, daha önce
görüşmüş burada, Türkiyede bazı kişilerle, terkin de
edildi. Ondan sonra işte orada One minute demek suretiyle işte
İsraile biz kafa tuttuk. diye kendi seçmen kitlesinde bir avantaj
sağlamak üzere böyle bir panel düzenlendiğini, daha önce de bunu
belirtmiştim.
Şimdi,
efendim, burada Serbest Bölgeler Kanunu müzakere edilirken AKPli
milletvekilleri, her zaman yaptıkları gibi bir korsan önerge
verdiler. Bu korsan önergede 4760 sayılı ÖTV Kanununda bir
değişiklik yaparak serbest bölgelerde mücevherat ticareti yapan
kişilere ÖTV muafiyetini getirdiler. Sonra araştırdık ki bu
serbest bölgede Tayyip Beyin ortak olduğu Cihan Kamer işletmesi bir
faaliyette bulunuyor ve o zaman geçmişe de af getirdiler.
Şimdi
soruyoruz Bakana, diyoruz ki: Kaç lira affedilmiş kendisinin
borçlarından? Bundan yararlanmış mı? Şimdi bize
diyorlar ki: Vergi Usul Kanununun 5inci maddesine göre vergi mahremiyetine
giriyor. Efendim, Vergi Usul Kanununun 5inci maddesi şunu diyor: Vergi
muamele ve işlemleriyle uğraşanlar inceleme sırasında
edindikleri sırları açıklamayacaklar. Maalesef, AKP
İktidarı bunun çok arkasına sığınıyor.
Şimdi, burada vergi mahremiyeti yok. Bizim söylediğimiz, burada Tayyip
Beyin oğlu ne kadar ÖTVden yararlanmış, ne kadar
affedilmiştir? Bir siyasi partinin genel başkanının, bir
başbakanın oğlu eğer özel bir kanunla özel aftan
yararlanmışsa bunu açıklamak Vergi Usul Kanununun 5inci
maddesindeki vergi mahremiyetine girmiyor. Bu tamamen
Böyle bir
şemsiyeyle kaçıyorlar.
Soruyoruz,
Doğal gazın fiyatı ne kadar? diyoruz. Efendim,
uluslararası tahkimden bahsediyorlar. Yani maalesef böyle suistimale
müsait olan şeylerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Doğru
Bir dakika
süreniz var.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Azerbaycanın
toprağı olan Karabağ ve etrafındaki yedi şehirde
Ermenistan işgali devam etmektedir. Burada yaşayan insanlar 1
milyonun üzerindedir. Azerbaycanın çeşitli yerlerinde, çok zor
şartlar altında yaşamakta ve Ne zaman öz toprağımıza
döneceğiz? diyerek heyecanla o günü beklemektedirler. Ancak, dünyadaki
bütün sivil toplum kuruluşları ve devletler, maalesef, bu işgale
duyarsız kalmakta ve hiçbir tepki de göstermemektedirler. Bu durum çok
üzücüdür. Konu Türkler olunca dünyanın aldığı tavır,
her zaman olduğu gibi, duyarsızlık, görmemezliktir. Ancak, biz
Türkiye Türkleri olarak bu şekilde yapamayız. Kardeşlerimizin
karşılaştığı bu haksız, yanlış
durumu dünyaya tekrar tekrar anlatmalı, onlara maddi yardımlar dâhil,
her tür desteği sağlamalıyız.
Yapılan
yardımların artırılarak devam ettirilmesi gerektiğini
söylüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
Yedi dakika süre
veriyorum size, tamamlarsanız sevinirim, yani ekleme
yapmayacağım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Başta da
ifade etmeye çalıştım, değerli milletvekillerimizin
Sayın Başbakana sorduğu soruları biz şu şekilde
burada cevaplıyoruz: Eğer Cemil Çiçek olarak doğrudan benim
görev alanıma giren hususlar olursa benim gerekli bilgilere ulaşarak
ve sorumluluğumda da olduğu için daha ayrıntılı cevap
verme imkânım oluyor. Eğer başka bakanlıkların veya
kuruluşların görev alanına giriyorsa bu gelen soruları
ilgili kuruluşlardan soruyoruz, gelen cevap çerçevesinde biz burada
cevaplandırma yapıyoruz. Takdir edersiniz ki bir kısım
sorulara çok ayrıntılı cevap vermek gerekecektir. O ise
elimizdeki metin açısından mümkün olmuyor. O zaman da
yanlış bilgi verip Meclise saygısızlık olur. Onun
için, sorunun soruluş tarzında İç Tüzüke aykırı bir
yan olmayabilir ama bazı sorular var ki bunlar doğrudan ilgili bakana
sorulmuş olsa belki bugün arkadaşlarımızın kendi
yönlerinden muğlak bulduğu, Yeterli cevap gelmedi. tarzındaki
serzenişlerini bir ölçüde ortadan kaldırma imkânımız
olabilir diye düşünüyorum.
Sayın
Gençin burada sorduğu soruların bir kısmı Maliye
Bakanı tarafından cevaplandırılabilir. Mesela deniliyor ki:
Vergi Usul Kanununun 5inci maddesi gizlilik hükmünü içeriyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tayyip Beyin ailesi olduğu için soruyoruz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Doğrusu bunu,
benim burada bir değerlendirme konusu yapmam doğru olmaz. Maliye
Bakanına tekrar sorulabilir, bunun tartışması
yapılabilir ama şunu da görmemiz lazım: Biz yasaları
yaparken genel ve eşit düzenlemeler olarak yapıyoruz. Eğer
insanlara bir hak tanınıyorsa, bir imkân tanınıyorsa burada
şunun oğlu olması, bununla kan bağının
olması, eğer orada istisna hükümlerini koymuyorsak, yasalarda
bunları istisna dışında tutmuyorsak bunlarla ilgili bir
tartışmayı bence çok doğru bulmam. Çünkü bu, artık
işin siyasi bir değerlendirmesidir, siyasi tartışma
konusudur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Mücevherata muafiyeti niye getirdiniz? ÖTVyi ekmekten
alıyorsunuz da mücevherattan niye almıyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Kaldı ki
şunu da kabul etmemiz gerekir: Hepimizin görevi yani milletvekilleri
olarak değil, tüm Türk vatandaşları olarak hepimizin görevi, ne
yapıyorsak yasalara uygun hareket etmektir. Eğer yapılan iş
yasalara uygunsa, yasalara aykırı bir yanı yoksa bunun ötesinde
bir değerlendirme bence siyasi bir değerlendirme olur, verilecek
cevap da siyasi olur. Hâlbuki bizden sorulan soru teknik bir sorudur.
Doğrudur yanlıştır, bunu tartışabiliriz,
münakaşa konusu yapabiliriz ama Vergi Usul Kanununun 5inci maddesine
atıf yapılarak bu soru bu şekilde
cevaplandırılmış olmaktadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Öyle değil Sayın Bakan, ben de maliyeciyim, vergi
mahremiyeti o değil!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Diğer konu,
yine siyasi değerlendirme konusudur. Davos toplantılarının
nasıl yapıldığını biliyoruz. Orada yönetimin
nasıl gerçekleştiğini, gündemin nasıl belirlendiği
belli. Böyle olunca da soruda dile getirilen hususlar, tarafımızdan
belirlenecek veya karar verilecek hususlar değil. Siz, o
toplantıları o çerçevede ya kabul edersiniz ya etmezsiniz, ya
katılırsınız ya da katılmazsınız ya da daha
sonraki toplantılara katılmak istiyorsanız
şartlarınızı da önceden söylersiniz, Şunları
göreyim, ondan sonra katılırım. diyebilirsiniz. Nitekim zaten
belli bir süreden beri de, geçen sene bu toplantılara Türkiye olarak biz
bir katılımda bulunmadık, oradaki toplantıların ortaya
koyduğu tablo sebebiyle.
Şimdi,
Azerbaycanla ilgili olarak Sayın Reşat Doğruya teşekkür
ediyorum. Şundan hepimizin emin olması lazım: Bu Karabağ
meselesi, sadece Azerbaycanın meselesi değil, hepimizin meselesidir.
Kıbrıs meselesi gibi o da bizim millî davamızın bir
parçasıdır. Emin olun ki biz muhataplarımızla
konuşurken Türkiye içindeki meseleler, o ülkeyle Türkiye arasındaki
ilişkilerin ya-nında mutlaka vurgu yaptığımız,
gündeme getirdiğimiz iki konu var. Bunlardan bir tanesi Kıbrıstır,
öbürü de Karabağ sorunudur. Maalesef, dünyada böyle bir çifte standart
vardır. Söylediğiniz doğrudur. Eğer oradaki insanlar Türk
olmasaydı, bizden bir parça olmasaydı, yer yerinden oynardı. Biz
de bunu gündeme getirmeye çalışıyoruz, dünyanın adalet
terazisinde de böyle bir eksiklik ve bozukluk vardır. Bunu hep beraber
gündeme getirmeliyiz, getiriyoruz. Nitekim dış komisyonlara giden
arkadaşlarımız da inanıyorum ki fırsat buldukça, imkân
buldukça bu konuyu gündeme getirirler ve getirmelidir.
Biz bütün Türk
cumhuriyetleriyle çok yakın bir iş birliği içerisindeyiz. Bütün
Hükûmetler bu konuda birbiriyle yarış içerisinde olmalıdır.
Çünkü, netice itibarıyla orayla tarih bağımız var, kültür
bağımız var, menfaat bağımız da var. Böyle olunca
da hem Azerbaycanla hem diğer Türk cumhuriyetleriyle geçmişe
kıyasla çok daha fazla yakın bir ilişki içerisindeyiz. Esasen,
bu ülkelerde meydana gelen bir kısım siyasi olaylar da konunun
üzerine daha fazla gitmemizi, daha fazla üzerinde durmamızı
gerektirmektedir. Nitekim, en son gelişmeler Kırgızistanda
yaşanıyor. Zaman oldu, Türk cumhuriyetlerinin kendi aralarında
bir kısım sıkıntılar var, bunları
buluşturmak, barıştırmak, münasebetlerini dostça
götürmelerini temin etmek de dâhil, maddi, manevi her türlü katkıyı
bugüne kadar verdik, bundan sonra da vermeye devam ederiz, bu bizim
görevimizdir, karşılık beklemeksizin. Onu da yeri gelmişken
ifade edeyim. Bazen, Türkiye olarak biz üzerimize düşeni fazlasıyla
yapıyoruz ama bazen de oradan aynı ilgiyi görmediğimizde kendi
içimizde bir değerlendirme konusu yapalım. Bununla ilgili de pek çok
somut örnekler var ama şimdi bir tartışma
kapısını da bu manada açmak istemem ama Azerbaycan en
yakın, bize de komşu Türk Cumhuriyeti olması hasebiyle, onlara
karşı ilgimiz hiç şüphesiz daha da fazladır. Bu
yaşanan trajik olaylar sebebiyle. Bizden ifade ettiğim hususlar talep
edilmiştir. Çok şükür, bugün, Azerbaycanın imkânı bir
beş, on sene evveline nazaran daha fazladır, özellikle gelirleri
artmıştır, petrol fiyatlarındaki, doğal gaz
fiyatlarındaki artışlar sebebiyle Azerbaycanın millî geliri
de artmıştır, Dolayısıyla, eskiye nazaran bize
talepler daha az olabilir ama Türk cumhuriyetlerinden ne talep geldiyse biz
bunların hepsine, bütün cumhuriyet hükûmetleri gibi biz de olumlu
baktık, olumlu bakmaya çalışıyoruz, elimizden gelen
desteği siyaseten de ekonomik olarak da başka alanlarda da verdik,
vermeye devam ediyoruz.
Bu
fırsatı verdiğiniz için Sayın Doğru size de çok
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan
sorulardan 1, 19, 20, 27, 28, 30, 35, 37, 38, 44, 45, 50 ve 51
cevaplandırılmıştır, diğer sorular gündemde
kalmaya devam edecektir.
Alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1nci sırada
yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
4üncü
sırada yer alan, Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, 633
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlunun 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde, tasarının maddelerine geçilmesi kabul
edilmişti.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila
12nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptana aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Kaptan.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
görüşülmekte olan Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
birinci bölümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
arkadaşlarım, Diyanet İşleri
Başkanlığının 633 sayılı Kuruluş Kanunu
1965 tarihlidir, yani bundan kırk beş yıl önce
çıkarılmıştır. Bu Yasanın bazı maddeleri
üzerinde yapılan değişikliklerin 1979 yılında Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra bu konuda yeni bir yasal
düzenleme yapılmamıştır. Onun için de aradan geçen otuz bir
yıllık süre, Diyanet İşleri Başkanlığı
açısından son derece sıkıntılı ve sorunlu
geçmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal
kararının doğurduğu boşluğun yanında otuz
bir yıllık gelişmeler nedeniyle ortaya çıkan yeni
ihtiyaçlar karşısında kurumun genişlemesi, büyümesi,
personel sayısının artması, gereken düzenlemelerin
yapılmamış olması yeni bir yasal düzenlemenin
yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Gerek Anayasa
Mahkemesi kararının yarattığı bu boşluğun
doldurulması gerekse geçen süre içinde ortaya çıkan yeni
ihtiyaçların karşılanması için yasal bir düzenlemeye
ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle, biz bu düzenlemeyi olumlu buluyoruz ve
destekliyoruz.
(x)
507 S. Sayılı Basmayazı 25/6/2010 tarihli 124üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığının inanç dünyamızda hoşgörü
ortamının geliştirilmesine yönelik tüm
çalışmalarına gerekli katkıyı sağlama
düşüncesinde olduğumuzu öncelikle belirtmek isteriz. Mustafa Kemal
Atatürkün kurduğu laik ve çağdaş cumhuriyetin tüm
değerlerinin ve kurumlarının titizlikle korunmasını,
her din, mezhep ve inanç grubundan yurttaşlarımızın inanç
ve ibadet özgürlüğünün güvence altına alınmasını,
camiler ve diğer ibadet yerlerine siyasetin sokulmamasını önemli
görüyoruz. İnanç ve mezhepleri dışlamadan ama onları da bir
din gibi görmeden, din ve inanç özgürlüğüne saygı gösterilmesini de
önemli görüyoruz. Bir cumhuriyet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığımızın,
tüm inanç ve mezheplerin taleplerine duyarlılık ve eşitlik
içinde yaklaşmasını sağlayıcı tarzda
yapılanmasını arzu ediyoruz. Bu yapılanmada Alevilerin de
temsiline imkân verilmelidir. Bu tasarı, birçok konuda olumlu düzenlemeler
getirmekle birlikte, hem kamuoyunun hem de Diyanet İşleri
Başkanlığı çalışanlarının
beklentilerini karşılamaktan uzaktır.
Sayın
milletvekilleri, tasarının bir felsefesi açısından
bakıldığı zaman, kurumsal yapıya ilişkin
değişiklikler zayıf kalmıştır.
Ağırlıklı olarak, Diyanet İşleri
Başkanlığında din hizmetleri sınıfında
çalışan personelin özlük haklarını artırma
amacına yönelmiştir. Din hizmetleri sınıfının
kamunun diğer alanlarında çalışan personele kıyasla
geride kalmış olan özlük haklarının iyileştirilmesi
şarttır. Ancak, Hükûmet tasarısında, Diyanet
İşleri Başkanlığında din hizmetleri
sınıfı dışında başta genel idare hizmetleri
sınıfında çalışanlar olmak üzere 6 bin
civarındaki personelin özlük haklarında herhangi bir iyileştirme
ve düzenlemeye gidilmemişti. Komisyondaki yoğun eleştirilerimiz
üzerine, din hizmetleri sınıfının dışında
kalan personelin özlük haklarında da belli ölçüde bir iyileştirmeye
gidilmiştir. Özlük haklarını artırabilmek amacıyla,
tasarıyla birçok yeni unvan ihdas edilmiştir. İhdas edilen unvanların
birçoğunun kamu personel rejiminde olmaması nedeniyle kamu
yönetiminde sorunlara yol açması kaçınılmazdır.
Sayın
arkadaşlarım, ihdas edilen kadrolarda, uzmanlaşmanın
gerekleri yerine özlük hakları ön plana
çıkarılmıştır. Tasarıda hizmet
artışının gerektirmediği yeni yapılanmalar
istenirken yurt dışı kadrolar, kadro
karşılığı sözleşmeli personel maaşı,
genel müdürlük düzeyinde yeniden örgütlenme gibi yeni hizmet ve fonksiyonlar
talep edilmemektedir. Örneğin geçen sene Konyanın Taşkent
ilçesine bağlı Balcılar beldesinde yeterince denetlenmeyen,
Diyanet teşkilatına bağlı olmayan bir Kuran kursu
binasında gaz patlaması sonucu, yatılı eğitim alan 17
çocuğumuzun feci şekilde öldüğüne kamuoyu büyük bir üzüntü ve
infialle tanık olmuştur. Bu tür olayların yeniden
yaşanmaması için bu tasarıda Diyanet İşleri
Başkanlığının merkez ve taşra
teşkilatının üstlenmesi gereken yeni görevler, yetkiler ve
yaptırımlar yer almamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; tasarının birinci
bölümünde Diyanet İşleri Başkanlığının
kuruluşu ve merkez teşkilatına ilişkin yapı
belirlenmiştir. Ancak buna paralel olarak taşra teşkilatı
için de bir cetvel oluşturulması mümkünken oluşturulmamıştır.
Başkanlığın
kadro sayısının belirlenmesinde daha önceki yıllarda
Hacettepe Üniversitesine yaptırılmış olan norm kadro
çalışmalarından yararlanılıp
yararlanılmadığı belli değildir. Kurumun bu konuda
ciddi bir çalışmasının olabilmesi için kurumda bir norm
kadro çalışmasının yapılmasına ihtiyaç
vardır.
Diyanet
İşleri Başkanının ve başkan yardımcılarının
görevleri, yetkileri, görev süreleri belirlenirken başkan
yardımcılarının görev sürelerinin Başkanın görev
süresiyle sınırlı tutulması gibi bir örnek kamu yönetimi sistemimizde
bulunmamaktadır. Başkan yardımcıları, Başkan
değişiminde kurum belleğinin bir sonraki döneme
aktarılması görevini üstlenebilirler. Onun için başkan
yardımcılarının görev sürelerinin Başkanın görev
süresiyle sınırlı olduğuna dair düzenlemenin yeniden gözden
geçirilmesinde yarar vardır.
Birinci bölümde
ayrıca Başkanlığın hizmet birimleri olan merkez ve
taşra teşkilatının hizmet birimlerinin görev ve yetkileri
belirlenmiştir. Taşra teşkilatıyla ilgili düzenlemeler,
personelin nitelikleri, değişik makamlara atama ve görev süresi
konusundaki yer değiştirmeleri, Diyanet İşleri
uzmanlarının ve uzman yardımcılarının,
müfettiş ve müfettiş yardımcılarının atama
usulleri gibi hususlar da düzenlenmiştir.
Sayın
arkadaşlarım, Diyanet İşleri
Başkanlığımız, cumhuriyetimizin ilk
yıllarından beri, dinimizin temel hükümlerinin ve mukaddes
kitabımız Kur'an-ı
Kerimin aslına uygun olarak öğrenilmesi ve öğretilmesinde,
dinimizin kötü amaçların elinde kontrolsüz bir silah gibi
kullanılmasının önlenmesinde önemli görevler
yapmıştır. Örneğin, 1926 yılında, Yüce Atatürkün
isteğiyle, Diyanet İşleri
Başkanlığımız, rahmetli hemşehrimiz
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazıra Kur'an-ı Kerimi tefsir
ettirmiştir. Atatürkün gerekli parayı bizzat kendi cebinden
ödediği bu tefsir, İslam âlemi bilginleri arasında bugün hâlâ
bir referans kitabı niteliğini korumaktadır. Diyanet
İşleri eski Başkanlarımızdan rahmetli Ahmet Hamdi
Aksekinin hizmetlerini de bu arada saygıyla anmak istiyoruz.
Yine bu
tasarıda Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulunun görev ve
yetkileri içinde sayılan hatalı ve noksan olarak basılan Mushaf
ve cüzler ile sesli ve görüntülü Kur'an-ı Kerim
yayınlarının toplatılması ve imha edilmesinin mahkeme
kararıyla yapılmasının düzenlenmesini olumlu
buluyoruz. Diyanet İşleri
Başkanlığımızın bu mahkeme kararına uyma
konusundaki yaklaşımının, tavrının, yüksek
mahkeme kararları karşısında Ulemaya sorunuz. diyen
Sayın Başbakana da örnek olmasını tavsiye ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin uzun zamandır açılım adı
altında yürüttüğü ama bir türlü ne olduğu anlaşılmayan
çalışmalarından birisi olan Alevi açılımıyla
ilgili olarak tasarıda bir düzenlemenin bulunmaması Hükûmetin bu
konuda samimi olmadığını göstermektedir.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın
Beytullah Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım.
Gecesini
gündüzüne katarak güzel yurdumuzun en ücra köşelerinde bu aziz milletin
bekası ve aydınlanması adına görev yapan Diyanet
İşleri Başkanlığının güzide
mensuplarına şükranlarımı sunuyorum. Görevlerini
tamamlayıp emekliliğe ayrılmış görevlilerimize
sağlık, sıhhat içerisinde yuvalarında uzun bir ömür
diliyorum, Hakka yürüyen mensuplarına da rahmetler diliyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, din görevlisi, sosyal alanı kuşatmalı ve sosyal
kesimlerin hepsine ulaşmalı. Toplumda sosyal problemler varsa, insan
hakları ihlalleri varsa, çevre bilinçsizliği varsa, ticaret
ahlakı yoksa, suç oranları çocuklarımıza kadar inmişse,
terör tırmanıyorsa, insanlar birbirine karşı sevgi ve
saygısını yitirmeye başlamışsa, yani ne kadar
sosyal sorun varsa din görevlilerinin elini taşın altına
koyması ve bu konuda gerekli çalışmayı yapması
gerekmektedir. Üzülerek ifade ediyorum ki maalesef bu tespitlerin hepsi bugün
ülkemizde mevcuttur. İşte bugün görüştüğümüz bu yasa
tasarısı din görevlilerimizin elini taşın altına
koymasına vesile olur. Geleceğimiz için bu hususu çok önemli buluyorum.
Çünkü son
günlerde terör ve şiddet ivme kazanarak artmaktadır. Ülkemiz acı
ve gözyaşından başka bir sonucu olmayacak şiddet
ortamına sürüklenmek istenmektedir. Kardeşliğin ve
dostluğun en köklüsünü, acının ve yıkımın da en
şiddetlisini bilen bu coğrafyanın insanları, şiddet
ortamında, kaybedenin, Anadoluda yüzyıllardır birlikte
yaşayan et ve tırnak gibi birbirine geçmiş milletimizin
olacağını bilmelidir. Bu kanlı senaryo bugünümüzü ve
geleceğimizi karartmaktadır. Milletimizi kutuplaşmalara yönelten
her türlü şiddete karşı duruş, tek çözüm olarak önümüzde
durmaktadır. Kendi çıkarları için Türkiye'nin önüne engel
koyanların, Türkiyeyi sistemli olarak dış merkezlere
bağımlı kılanların tasfiye edilmesiyle, onların
sahip olduğu egemen konumların ortadan kalkmasıyla Türkiye'nin
önü büyük ölçüde açılmış olacaktır. Türk insanı,
kendisini sömüren, gelişmesini engelleyen, Türkiyeye 20nci
yüzyılı kaybettiren mevcut zihniyet ve onun kuşatmasından
kurtulmadan güçlü Türkiyeyi oluşturmak mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz ve ülke insanımız iletişim ve teknolojideki
gelişmelerin de etkisiyle hızlı bir şekilde gelişmekte
ve değişmekte. Ülke insanımızın bilgi seviyesi sürekli
olarak yükselmektedir. Okuryazar oranımız yüzde 90ları
geçmiş, zorunlu temel eğitim sekiz yıla çıkmış,
lise ve yükseköğrenimini bitiren sayısı çoğalmış,
yurt dışında öğrenim görenlerin sayısı yüz
binlerle ifade edilmeye başlanmıştır, master, doktora
yapanlarda ciddi anlamda artış yaşanmaktadır. Bilgi
seviyesi yükselen toplumumuzun fikrî seviyesinin de yükseleceği,
düşünce derinliğine ve çeşitliliğine meylin
artacağı tabiidir.
Ülkemizde
demokrasinin gelişme sürecinin bir gereği olarak düşünceyi ifade
etme özgürlüğünün daha da yaygınlaştırılması
çalışmaları da sürdürülmektedir.
Ülkemizin dünya
ülkeleriyle ilişkileri sadece siyasi, ekonomik ve askerî alanlarla
sınırlı kalmamakta, sosyal ve kültürel alanlara da
taşmaktadır. Yurt dışında milyonlarca
insanımız yaşamaktadır. Her yıl on milyonlarca turist
ülkemizi ziyaret etmektedir.
Ulaşım
ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, insanımızı,
yabancı kültürlerle yüz yüze getirmiştir. İnternet yoluyla ülke
ve dünyadaki gelişmeler anında takip edilebilmektedir.
Milletimizin
sosyal yapısı, insanımızın kişisel seciyesinden
daha çabuk değişebilmektedir. Üstelik, sosyal yapı, kişisel
değişmeleri hızlandıran bir faktör rolünü
oynamaktadır.
Toplumumuz klasik
bir sosyal yapının genel karakteristik çizgilerini korumakla beraber,
bazı değişmelere de maruz kalmaktadır. Son zamanlarda Türk
ailesi küçülme yönündeki temayülüyle bir değişim sancısı içerisine
girmiştir. Aile dün dede, nine, oğullar, gelinler ve torunlardan
oluşurken, bugün anne, baba ve çocuklardan oluşmaya
başlamıştır.
Tek
başına yaşamak yaygınlaşmaktadır. Kuşaklar
arasındaki anlayış farkı ve hatta çatışması
hızlanmıştır. Aile bölünmeleri ve boşanmalar gözle
görülür bir şekilde artmıştır. Ailenin temel
taşını oluşturan nikâh, ciddi sorunlarla karşı
karşıya kalmıştır. Geleneksel toplum
yaptırımı her geçen gün etkisini yitirmektedir.
Bütün bunlara
bağlı olarak toplumu oluşturan kesimler bir taraftan
çeşitlenirken, diğer taraftan farklılaşmaktadır.
AKPnin sekiz yıla yaklaşan iktidarındaki köylü ve çiftçiyi yok
etme politikası başarılı olmuş, kırsal kesimden
kentlere hızlı bir göç yaşanmaktadır. Uygulanan
yanlış politikalarda ısrar edilmesi sonucu bu göç bugün de
artarak devam etmektedir.
İfade
ettiğim bu değişme ve gelişmelere maruz kalan ülkemiz,
böyle bir tecrübeyi yaşayıp başarı ile sonuçlandırmak
zorundadır. Bütün bunlar, din hizmetlerinin yeniden ele alınıp
geliştirilmesi gereğini açıkça hatırlatmakta, hatta zaruri
kılmaktadır. Burada da öncelikli görev teşkilat
yasasını görüştüğümüz Diyanet İşleri
Başkanlığına düşmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kamu vicdanında ve kamuoyunda Diyanet İşleri
Başkanlığına duyulan güven ve itibara karşılık
genel idare içerisinde hak ettiği konuma
ulaştırılamadığı, siyasetin kaygan zemininden
etkilenen hükûmetlerin taraflı
tutumları sebebiyle de Anayasa ve kanunların kendisine verdiği
görevleri layıkıyla yerine getiremeyen bir algı mevcuttur.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapısı ile
Başkanlık, Türkiye'nin gündemini sağlıklı bir
şekilde takip edemeyecek, gerektiğinde dinî ve millî konularda
fikrini beyan ederek, yıkıcı, bölücü ve millî kültürü zedeleyici
akımlara karşı etkili tedbirler almakta yetersiz ve gerilerde
kalacaktır. Türkiye, küreselleşen yeni dünya sürecine,
kalkınmış, dünya devleti olmaya hazır, birlik ve dirlik
problemini aşmış bir devlet olarak girmek zorundadır. Bütün
bu nedenlerle umuyorum ve temenni ediyorum, yapılacak düzeltmeler,
verilecek önergelerle görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı
bütün bu meseleleri çözmemize, bu sıkıntıların
giderilmesine yardımcı, vesile olur.
Değerli
arkadaşlarım, maddelere geçildiğinde vereceğimiz
önergelerle, aşağıdaki konuşma sürem nedeniyle kısaca
özetleyeceğim kamuoyu algısını düzeltme yönündeki
çalışmalarımızı destekleyeceğinizi ummak
istiyorum.
Diyanet
İşleri Başkanlığı ülkenin en ücra köşelerine
kadar temsilci bulundurma imkânına sahip bir kurumumuzdur. Türk toplumu da
din hizmetlerine ve din görevlilerinin faaliyetlerine açık ve isteklidir.
Bu durum Türkiyede yaygın din eğitimi ve öğretimi için bir
fırsattır. Ancak, bu imkânların Diyanet İşleri
Başkanlığınca gereği gibi bugüne kadar
kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Vaaz ve
hutbeler konusunda da çağın gereklerine ve halkın
ihtiyaçlarına çare olunamamış, camiler ve görevlileri yeterli
oranda devreye sokulamamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEYTULLAH ASİL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Diyanet
İşleri Başkanlığının her türlü siyasi
görüşün üzerinde kalarak görev yapması Anayasanın amir
hükmüdür. Ancak, kamuoyundaki hâkim kanaat, Diyanete siyasi iktidarların
baskı yaptığı yönündedir. Bu da Diyanete olan güvene gölge
düşürmekte ve hizmetlerine şüpheyle bakılmasına yol
açmaktadır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, yasa tasarısının ülkemize,
insanımıza, Diyanet camiasına hayırlar getirmesi
temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asil.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit
Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Geylani.
BDP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Yasa
Tasarısının birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, din ve inanç özgürlüğü ulusal ve uluslararası belge
ve düzenlemelerle koruma altına alınmış temel insan
haklarından biridir. Bu hak doğası gereği temel insan
hakları olan düşünce ve ifade özgürlüğü, özel yaşam,
eğitim hakkı, ayrımcılık yasağı, örgütlenme
özgürlüğü ve daha da sayabileceğimiz doğrudan doğruya ve
diğer haklarla ilintilidir. Ne yazık ki Türkiyede diğer temel
insan hakları alanında yaşanan sorunlar din ve inanç
özgürlüğü alanında da çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. En
basitinden başörtü sorunu bu ülkenin en büyük ayıplarından
biridir. Yine başta Aleviler olmak üzere farklı din ve
inançların ibadethane ve din adamı konusunda
yaşadığı sorunlar da uluslararası alana bile
taşınan sıkıntılardandır.
Dinî Özgürlükler
Komisyonunun 2009 raporunda Türkiyede din ve inanç özgürlüklerine yönelik
ciddi sıkıntıların devam ettiği tespiti yer
almıştır. Raporda Türk Hükûmetinin laiklik yorumuna dayanarak
dini kontrol altına alma girişimi ve dini kamusal alan dışında
bırakma çabası, ülke yurttaşlarının birçoğunun
dinî özgürlüklerinin ciddi biçimde ihlal edilmesiyle sonuçlanıyor.
denilmektedir. Yine rapordan ayrıca dinî özgürlükleri ihlal edenlere
azınlıktaki Aleviler ve gayrimüslimlerin yanı sıra
çoğunluktaki Sünnilerin de dâhil olduğu belirtilirken, Türkiyenin
Lozan Antlaşmasının getirdiği yükümlülüklere rağmen
dinî azınlık gruplarına yasal statü
tanınmadığı, gayrimüslim cemaatlere mülk sahibi olma, din
adamlarını eğitme ve dinî eğitim verme hakkı da
verilmediği vurgulanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi 1924 Anayasasında Devletin dini
İslamdır. ibaresine yer verilirken, 1928de bu cümle Anayasadan
çıkarılmış ve 1937de ise aynı yasa maddesinde Türkiye
devletinin laik olduğu ibaresi eklenmiştir.
Bakınız,
Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiyede
varlığı, konumu, yetkisi, devletle, İslamla ve laiklikle
ilişkisi, yaptıkları, yapamadıkları, personel ve
bütçe gibi pek çok yönüyle -çoğu ve bazı müftülerin, imam ve
diğer din görevlilerinin- en çok tartışılan kurumların
başında gelmektedir. Bu tartışmanın kaynağı,
devletin kendisini laik olarak tanımlaması ve Diyanetin devlete
bağlı bir kurum statüsüyle çalışıyor
olmasıdır.
Geçmişe
baktığımızda şeyhülislamlığın
kaldırılmasıyla eşzamanlı olarak 1924te kurulan
Diyanet İşleri Başkanlığının 1982
Anayasasındaki statüsünü düzenleyen 126ncı maddesinde bu kuruma
milletçe bütünleşme ve dayanışmayı amaç edinme görevi
verilmiştir. Ama ne yazık ki
Peki, bu kurumun toplumsal
barışa, 72 milyon yurttaşımızın tüm haklar
alanında ve eşitlik temelinde birlik ve beraberliğine
katkısı var mı, varsa da ne kadar yol almıştır
bugüne kadar? Ancak, ne yazık ki kurum, bu gerekli amacı hiçbir zaman
gerçekleştirememiştir ve gerçekleştirilmesi anlamında da
herhangi ciddi bir kalıcı adımı atması öngörülmüyor ve
bunu göremiyoruz. Çünkü bu kurumun bugünkü statüsü özgürlükçü bir laik
yorumuyla uyumlu olmaktan oldukça uzaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede de devletin dinî yaşamdan tamamen çekilerek bu
alanı özerk ya da bağımsız kurumlar
aracılığıyla yapılması
tartışılmalıdır artık. Bence bu
tartışmanın zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.
Bakınız,
İngilterede bireyler dinlerinin gereklerini bireysel ya da toplu olarak
kamusal ve özel alanda özgürce yerine getirirler. Devlet hiçbir dine ve dinî
kuruma yardım etmemekte ancak bazı binaların bakım ve
onarımı için mali destek sağlamaktadırlar. Dinî örgütler
ise yardım dernekleri statüsüne sahip oldukları takdirde vergi
muafiyetlerinden yararlanabilmektedirler. Rusyada ise çoğulcu bir dinsel
ve toplumsal yapı teşvik edilmektedir. Rusya Anayasasının
28inci maddesine göre bireysel ve toplu ibadetler serbesttir. 19uncu maddeye
göre ise dinî tercihler arasında herhangi bir ayrım
yapılmamaktadır. Fransada devlet dinî uygulamalara saygılıdır
ancak devlet, dinleri resmen kabul etmez, kamu eğitiminde dinî bir mezhebe
yer verilmez, dinî cemaatler dernekler şeklinde örgütlenebilirler. Bu
derneklere vergi indirimi sağlanmaktadır. Örneklerle de anlatmaya çalıştığımız
gibi gerçekten laik olan ve toplumu demokrasi, hukuk kuralları içinde
özgürce yaşatmaya çalışan rejimlerde Diyanet İşleri
Başkanlığı gibi herhangi bir kurum bulunmamaktadır.
Yanlış anlaşılmasın, biz bu kurumun
kaldırılması gerektiğini savunmuyoruz ancak bu kurumun
mevcut hâliyle demokrasiyle ve din, inanç özgürlüğüyle
bağdaşmadığını, dolayısıyla bu kurumun
en azından bütün inançlara ve görüşlere eşit mesafede yer
almasını ve her anlamda siyasetten uzak kalması için yeniden
düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, tarihsel olarak -demin de söyledik- şeyhülislamlıkla
birlikte Diyanet İşleri Başkanlığına uzanan
çizgide bir kurumun var olması, bu kurumun başarılı,
doğru, demokrasi ve insan haklarına uygun bir yapılanma
içerisinde olduğunu göstermez. Zira bu yapılanma, insan hak ve
özgürlüklerine, vicdan, din, inanç özgürlüğüne, laikliğe,
demokrasiye, eşitliğe ve adalete birçok anlamda
aykırılıklar teşkil etmektedir. Ayrıca bu kurum,
Sünni, Şafii, Hanefi, Alevi, inançsız ve Müslüman olmayan tüm
yurttaşların vergilerinden pay almasına rağmen,
çoğunlukta oldukları için sadece Sünnilere hizmet vermesi hukuka,
adalete, vicdana ve inanç özgürlüğüne aykırı olduğunu
belirtiyoruz. Örnek verilen ülkelerde olduğu gibi, devlet her dine ve her
mezhebe karşı eşit mesafede durmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, toplumda empati, hoşgörü ve çoğulcu
anlayışın yaygınlaşması ve hâkim olması
sivil toplum anlayışının koşullarından en
önemlisidir. Bu nedenle, toplumun tüm kesimlerine hitap edecek bir Diyanet
İşleri Başkanlığının oluşturulması
kaçınılmaz olmuştur ancak bundan önce yapılması
gereken öncelikli mesele, Türkiyedeki hak ve özgürlükleri evrensel
standartlara çıkarmak ve sivil, çoğulcu bir toplumun
kapısını aralamaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HAMİT
GEYLANİ (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hak ve
özgürlüklerinin olmadığı bir ülkede din ve inanç
özgürlüğünden söz etmek olanaksızdır. Bu nedenle farklı
dinî yorumlara inanan Müslümanlara da hitap eden bir Diyanetin yanı
sıra, Alevi mezhebine, Süryanilere, Yahudilere, Hristiyanlara ve tüm dinî
gruplarına din hak ve özgürlüklerini sağlamak
amaçlanmalıdır. Bu nedenle, devletin bağımsız ve kendi
ekonomik finansmanına sahip bir dinî teşkilatın kurulması
doğru olacaktır. Tıpkı askerî vesayet altında bir
demokrasi olamayacağı gibi hukuk devleti gerçekleşmeyeceği
ve ifade özgürlüğünün sağlanamadığı bir düzende de,
tasarıda da görüldüğü gibi, mevcut hâliyle konulan bir Diyanet
İşleri Başkanlığı din ve vicdan özgürlüğü de
laik devlete sığınamaz. Tüm temel hak ve özgürlüklerin hiçbir
şekilde kısıtlanmadığı, bütün kimliklerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMİT
GEYLANİ (Devamla) -
dillerin, kültürlerin ve inançların kendilerini
ifade edebileceği bir ülke dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Ahmet Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu itibarla yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti devletinin her noktasında, her karesinde, köyünde,
mezrasında, şehrinde, mahallesinde, beldesinde halkıyla iç içe,
beraberce yaşayan, sosyal, kültürel ve dinî görevlerini en güzel şekilde
yerine getiren Diyanet mensuplarını burada saygıyla
selamlıyorum ve kendilerini kutluyorum, tebrik ediyorum; yüzyıllarca
ülkemizin her karış toprağında büyük hizmetler
vermektedirler. Onlar, geceleri karanlıkta, gündüzleri ise güneşin
alnında görevlerini yerine getirmekte. Dolayısıyla bu dinî
görevlerini ve sosyal, kültürel görevlerini yerine getirirken pek çok da
zorluklarla karşı karşıya gelmişler ve o
zorlukları da milletiyle beraber, halkıyla beraber,
vatandaşıyla beraber aşmışlardır. Bunun
yanında öğretmenlerimiz de imamlarımız da müftülerimiz de
birer, o bölgelerde kanaat önderleri olmuşlar. Dolayısıyla hem
bu Diyanet mensubu kardeşlerimi hem de öğretmen kardeşlerimizi
tebrik ediyoruz, kutluyoruz, onların görevlerinde üstün
başarılar diliyoruz.
Diyanet mensubu
kardeşlerimiz bu görevlerini ifa ederken vatandaşıyla el ele,
omuz omuza olmak suretiyle onun düğününde, cenazesinde, onun ölümünde,
doğumunda, onun her türlü sosyal faaliyetlerinde beraber olmuşlar ve
onların birer derttaşları olmuş ve onların hizmetinde
olmuşlar. Âdeta Diyanet mensubu kardeşlerim halkımızın
birer emniyet supaplarıdır. Dolayısıyla onlara
yapılacak olan her türlü hizmet bizim için büyük bir zevktir, onurdur.
İnşallah o onuru hep beraber paylaşırız.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere cumhuriyetimizin en köklü
kurumlarından birisi olan Diyanet İşleri
Başkanlığı laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi
görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe
dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek görevini yerine getiren
anayasal bir kurumdur. Ancak ulaştığımız bu teknoloji
çağında mevcut kurumsal yapı ihtiyaçlara cevap veremez hâle
gelmiş. Bu itibarla, bu yapının daha dinamik olması için
her türlü gayret sarf edilmiştir.
Diyanet
İşleri mensubu bir kardeşiniz olarak da söyleyebilirim, otuz
yıl önce başlamış olduğum bu kurumdaki görevimde
şu konuşulurdu değerli milletvekilleri: Evet, devasa bir kurum
ve bu kurumun bir kanunu var ama artık bu kanun bu kurumu
kaldırmıyor. Yirmi beş-otuz yıllık geçen bu süre
zarfı içerisinde hep bunlar konuşuldu ama garip bir tecelli
değil, güzel bir tecelli, yine benim de içerisinde bulunduğum Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 23üncü Dönem siz değerli Meclis üyelerine nasip
olmuştur. Buna katkıda bulunan tüm milletvekillerimizi, ben, burada,
katkılarından dolayı tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, her din mezhep ve inanç grubundan
yurttaşımızın inanç, ibadet ve özgürlüğünün güvence
altına alınması için her türlü çabayı göstermeliyiz.
Diyanet İşleri Başkanlığının, inanç dünyamızda
hoşgörü ortamının geliştirilmesine yönelik tüm
çalışmalarına gerekli katkıyı sağlama
düşüncesinde olduğumuzu yürekten ifade ediyorum.
Kurum
personelinin özlük haklarında artışa gidilirken din hizmetleri
sınıfında görev yapan personel ve diğer sınıflardaki
personel arasındaki ayrım da ortadan kalkmakta ve din hizmetleri
sınıfındaki personelin özlük haklarındaki artış
oranı ile diğer personelin özlük haklarında da bir
iyileştirme söz konusudur.
Değerli
milletvekilleri, bugüne kadar yeni bir kanun çıkarılmadığından
Başkanlığın çalışmalarının yasal
dayanaktan büyük oranda yoksun kaldığını söylemiştim.
Bu geçen otuz bir yıllık süre zarfında yasal boşluklar ve
hantal yapı, kurumu, maalesef günün ihtiyaçlarına tam cevap veremez
hâle getirmişti. Teşkilat yapısı bir türü yerine
oturtulmamış ve kırk yılı aşan bir sürede Diyanet
İşleri Başkanlığı kadro sayısı 25
binlerden bugün 100 binlere ulaşmıştır. İşte bu
ortamda kurumdan yeterli performans beklemek de mümkün olmamakta idi.
Başkanlık,
yurt içinde ve yurt dışında yürüttüğü hizmetler
bakımından önemli gelişmeler kaydetmiştir. Sadece Türkiye
Cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde Diyanet
mensuplarımız hizmet yapmamışlar, diğer ülkelerde
yaşayan Türk vatandaşlarımıza, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarımıza da hizmet etmeye
başlamıştır. Türki devletlerden Avrupadaki ülkelerimize,
hatta Amerikaya kadar diyanet mensubu kardeşlerimiz gitmek suretiyle
orada dinî görevlerini yapma ve yaptırma, öğretme konumuna
gelmişlerdir. Birçok bakanlık, kamu kurum ve kuruluşundan daha
büyük bir teşkilata sahip olan Diyanet İşleri
Başkanlığımız, 1965 yılında merkez
teşkilatı, hizmet birimleri, daire başkanlığı ve
şube müdürlüğü şeklinde
teşkilatlandırılmış olup, bu yapıyla, günümüzde
yürütülmekte olan görev ve hizmetlerin etkin ve verimli şekilde
sürdürülmesi mümkün olmamaktadır. Yasal boşluklar söz konusudur. Din
hizmetlerini yürüten personel ciddi sıkıntılar yaşamakta
idi, sosyal ve özlük hakları noktasında da çağın gerisinde
kalmıştı. İşte çıkaracağımız bu
kanun tasarısıyla bu boşluklar doldurulacak ve Diyanet mensubu
kardeşlerimiz biraz daha rahat bir ortama kavuşacaklar. Din
İşleri Yüksek Kurulu uzmanlığı, uzman vaiz, başvaiz,
uzman imam-hatip, başimam-hatip ve başmüezzin şeklinde kariyer
meslek yapılanmasına gidilmesi suretiyle kariyer sahibi hâline
gelecekler.
Geçen zaman
içinde Başkanlık teşkilatında ve yürütülen hizmetlerde
değişiklik ve gelişmeler olmuş, yeni ihtiyaçlara göre yeni
birimler oluşturulmuştur. Bu kanun hükmünde kararnameyle değiştirilecek
iki madde yeni şeklini aldığında, uzun süredir teşkil
edilemeyen Din İşleri Yüksek Kurulu teşkil edilebilecek ve
Başkanlık hizmet ve faaliyetlerindeki önemli bir aksaklık da izale
edilmiş olacaktır.
Diyanet
İşleri Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyetinin
hoşgörü, samimiyet ve barış yüzüdür. Bu nedenle, bu kurumu en
modern ve en çağdaş bir şekilde yapılandırmak
zorundayız. Bu yapılandırmayı da inşallah bugün
gerçekleştireceğiz.
Diyanet
işleri ve Başkanlığına bakış
tarzımız
Din gerçeğini ve Diyanet mensubu gerçeğini kabul
ederek bakarsak, o zaman gerekli çözüme kavuşturmuş olabiliriz. Din
gerçeğini ve Diyanet mensubu gerçeğini eğer göz ardı ederek
bakarsak kendi içerimizde çelişkiye düşeriz. Onun için, Türkiyede ve
dünyada bir din gerçeği vardır, bu din gerçeğinden de hiçbir
zaman kaçmamız mümkün değildir. Dolayısıyla, çözümlerimizi
de din gerçeğini göz önüne alarak çözmeliyiz. Nitekim, Meclisimizde bugün,
diğer siyasi gruplarımızla ve parti gruplarımızla
beraber bunu gerçekleştiriyoruz.
Evet, Diyanet
teşkilatının kuruluşundan bu tarafa emeği geçmiş
tüm Diyanet mensubu kardeşlerime ben buradan teşekkür ediyorum,
ahirete göçmüş olanlar için de rahmet diliyorum, aileleriyle birlikte
sağlık, sıhhat ve afiyet içinde hayatlarını
geçirmelerini diliyorum.
Diyanet
İşleri Başkanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının öncelikle bir ihtiyaç
hâline dönüştürülmesini ve bu kanunun ülkemize, milletimize hayırlar
getirmesini temin eder, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koca.
Tasarı
hakkında şahısları adına ilk söz Düzce Milletvekili
Sayın Celal Erbaya aittir.
Buyurun
Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CELAL ERBAY
(Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 507 sayılı kanunun birinci bölümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin bugün
en baskın özelliklerinden biri, sadece nüfusta ve tezahür dünyasında
değil, gündelik hayatın ve beşerî ilişkilerin birçok
alanında İslamın hissedilir şekilde var
olmasıdır. Bu tespit için sokağa, mahalleye, hayata nazar etmek
yeterlidir ancak bu nazar başka hiçbir Müslüman ülkede rastlanmayacak bir
denge ve huzura da tanıklık edecektir. Gerçekten de ülkemizde var
olan dinî hayat, farklılıkları zenginlik kabul etmede,
geçmişin mirası ile çağın dinamizmini
sağlıklı bir şekilde buluşturmada, dinî bilgide
yenilenmeyi, davranışlarda samimiyeti, dindarlıkta ahlakiliği
öne çıkarmada emsalsiz örnekler sunmaktadır.
Şüphesiz bu
noktaya erişmede Diyanet İşleri
Başkanlığının rolü asla göz ardı edilemez.
Avrasya coğrafyasından tarihte birçok acı ve tatlı
hatırayı paylaştığımız yakın
komşularımıza kadar, Balkanlar, Kafkasya, Rusya soydaş ve
akraba topluluklarından, Afrikanın içlerine kadar geniş bir
alanda özgün, güvenilir, donanımlı ve yol gösterici bir dinî
tecrübeyi temsil eden bağlılık ve vefa
karışımı bir duyguyla kendisine yönelen bu dünyaya bilgi ve
hizmet sunan Diyanet İşleri Başkanlığı,
Avrupadaki insanımız için sadece bir din hizmetinin değil,
âdeta bir kimlik ve özüyle varoluş mücadelesinin de adıdır.
Başkanlığın dış dünyadaki temsil gücü ve
etkinliği, kurumsal inisiyatifin yanı sıra tarihten bu yana
milletimizin bu coğrafyalara götürdüğü hizmet ve ülkemizin
dışarıda sahip olduğu önem ve irtibatla da
bağlantılı bir husustur.
Yurt
dışından, özellikle de İslam ülkelerinden
bakıldığında Diyanet, Müslümanlıkla modern
hayatın, laikliğin, demokrasinin birbiriyle
yarıştırılmadan ve karşı karşıya
getirilmeden ahenk içerisinde yaşatılabileceğini, 21inci
yüzyıl dindarlığının sahih dinî bilgiyi,
barış ve hoşgörüyü esas alarak bidat ve taassuptan uzak biçimde
inşa edilebileceğini gösteren önemli ve kendine özgü bir örnek olarak
görülür. Bugün, başta yakın ve civar komşularımız
olmak üzere birçok İslam ülkesinde üzülerek izlediğimiz kaos
ortamı bizlere Diyanet İşleri Başkanlığı
gibi bir kurumun ne anlama geldiğini yeterince anlatmaktadır
sanırım. Çevresine din konusunda sağlıklı bilgi ve
hizmet sunması ölçüsünde rehberlik, saygınlık ve otorite yönü öne
çıkan Diyanet teşkilatı, ülkemizde, kamuoyunun, dinî bilginin,
gündelik dindarlığın, hatta geleceğin şu veya bu yönde
oluşumunun baş sorumlusu veya umudu olarak algılanır.
İyi günde, kötü günde, birlik ve beraberliğin, acıyı,
umudu, coşkuyu paylaşmanın en bilinen, milletin merkezle ve
devletle buluşması için açılan ana yol ve köprülerden biridir
Diyanet İşleri kurumu.
Diyanet
İşleri Başkanlığı, toplumu din konusunda
doğru bilgiyle aydınlatma görevinin ayrılmaz parçası olarak
İslamı doğru anlamanın yolunun, Kuran ve Peygamber
Efendimizin sahih sünnetini anlamaktan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
CELAL ERBAY
(Devamla)
ve bu iki temel kaynağın bilgisini ahlaki sorumluluk
olarak hayatımıza yansıtmaktan geçtiğini her platformda
ısrarla vurgulamaktadır çünkü dinin iyi
anlaşılmadığı yerde bidat ve hurafenin, törelerin,
çıkar ilişkilerinin, dinle şöhret ve servet kazanmanın dinî
bir zemin bulması ve burada kökleşmesi kaçınılmaz olur.
Avrupa
Birliğine üyelik ve küreselleşme sürecinin hız kesmeden
sürdüğü ve bizi yarınlara hazırlanmaya zorladığı
şu günlerde, keşke, popüler kültürün bütün değerleri
buharlaştıran rüzgârlarından, kontrolsüz dünyevileşmenin
yok edici girdabından, büyük kavramlarla ve iddialı biçimde
yaptığımız sığ tartışmalardan,
kendimizi merkez alan öz yargı ve incitici tavırlardan kurtulabilsek,
öz güvenimizi kazanıp yaşadığımız eski tecrübeleri
ve seksen beş yıllık
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ERBAY
(Devamla)
son tecrübeyi sağlıklı biçimde değerlendirip
iyi yaptıklarımızı geliştirip eksikliklerimizi
tamamlayabilsek, 21inci yüzyılı kendimizce ve öz
yararlarımıza hizmet eder tarzda inşa edebilsek.
İnşallah,
bu düzenlemenin, bu arzulananın gerçekleşmesine yardımı
olacağı düşüncesiyle hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erbay.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Durdu Özbolat. (CHP sıralarından
alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 507 sıra sayılı kanunla ilgili
olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesile ile hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
507 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Diyanet İşleri
Başkanlığında önemli düzenlemelere gidiliyor. Diyanet
İşleri Başkanlığının Kuruluş Kanunu
1965 tarihlidir ancak Yasanın bazı maddelerinde yapılan
değişiklikler 1979 yılında Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir. Ne hikmetse bu iptal işleminden
sonra oluşan boşluğu doldurmak için otuz bir yıldır
hiçbir çalışma yapılmamıştır.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, 1979'dan 2010 yılına kadar dünyada olup
biteni bir gözlerinizin önünden geçirin. Diyanet İşleri Başkanlığı,
her dönemde bu ülkenin en çok konuşulan, en çok tartışılan
kurumlarından birisi olmuştur ama bu kurumla ilgili olarak 1979'da
yapılması gereken düzenlemeler 2010 yılına kalmıştır.
Bu otuz bir yıllık sürenin sekiz yılı da AKPnin hükûmette
olduğu yıllardır. Galiba bu boşluk birilerinin işine
gelmiştir, bunun başka hiçbir izahı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, Büyük Atatürk, 3 Mart 1924 tarihinde, din hizmetlerini
politikanın dışında ve üstünde tutmak amacıyla Diyanet
İşleri Başkanlığını kurmuştur.
Cumhuriyetimizin bu seçkin kurumu, aynı zamanda laik, çağdaş
cumhuriyetin değerlerini koruyacak, her din, mezhep ve inanç grubundan tüm
yurttaşlarımızın inanç ve ibadet özgürlüğünün de
güvencesi olacaktır. Camilere ve ibadet yerlerine de siyasetin girmesine
engel olacak, inanç ve ibadet dünyamıza hoşgörüyü egemen
kılacaktır. Bu kadar büyük sorumluluklar yüklediğimiz bir
cumhuriyet kurumu, bu kurumun çalışanlarının maaş ve
özlük sorunlarının düzenlenmesi, iyileştirilmesiyle ilgili
çalışmalara tabii ki her türden katkıyı
sağlayacağız, sağladık da. İlgili
komisyonların çalışmalarına, bunlarla ilgili tutanaklara
bakılırsa Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin sorumlu
muhalefetin gereğini nasıl yerine getirdikleri görülecektir.
Kurumun personel
sayısı resmî verilere göre 81.851dir, bütçesi ise 2 milyar 652
milyon 818 bin TLdir, bir önceki yıla oranla artışı yüzde
8,44tür. Kuruma bağlı cami sayısı 80.636dır.
Öğretime açık Kuran kursu sayısı 8.164tür. Bu kurslara
devam eden kursiyer sayısı ise 273.876dır.
Kurumun
yumuşak karınlarından birisi Kuran kurslarıdır.
Şimdi, ben, burada, milletin kürsüsünden soruyorum: Bu kursların
tamamı Diyanet İşleri Başkanlığına
bağlı mıdır? Bu kursların denetimi yeterince
yapılabilmekte midir? Bu kursların giderlerinin tamamı Diyanet
İşleri Başkanlığınca mı
karşılanmaktadır?
Sayın Bakan,
geçen yıl, Konyanın Taşkent ilçesine bağlı
Balcılar beldesindeki bir Kuran kursunda patlama oldu. O feci kazada tam
18 evladımızı kaybettik. O kurs Diyanet İşleri
Başkanlığına mı yoksa başka bir kuruma mı
bağlıydı? Denetimini kim yapıyordu? Daha doğrusu
denetim yapılıyor muydu? Bu kursun yetkilileriyle ilgili Konya 2.
Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava devam ediyor ancak kaza
esnasında Kuran kursu olarak hizmet veren kurum, kazadan sonra, mahkemede
İngilizce kursuna dönüşmüş. Bunu da bilgilerinize sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben bu Meclisin Alevi kökenli milletvekillerinden birisiyim.
Ülkemde tahminî olarak ne kadar Alevi vatandaşımızın
yaşadığını merak ediyorum. Bunu, devletimin Diyanetten
sorumlu Bakanından duymak istiyorum. Ayrıca, bu
vatandaşlarımdan devletin ne kadar vergi aldığını
da merak ediyorum. Toplanan bu vergiden Diyanet İşleri
Başkanlığına ne kadar pay
aktarıldığını da merak ediyorum. Aktarılan bu
paydan ne kadarının Alevi vatandaşlarımızın inanç
ve ibadet kurumlarına, bu anlayışı tanıtmak için
yapılan yayın ve araştırmalara
harcandığını da merak ediyorum.
Sayın
Başbakan sayesinde son bir yılda sözcük
dağarcığımızın başına
Açılım kelimesi oturdu, açılımla yattık,
açılımla kalktık. Kürt açılımı dedi,
altını dolduramadı, memleket kan gölü. Alevi
açılımı dedi, Alevileri birbirine düşürdü, somut hiçbir
adım atılmadı. Sırada diğer açılımların
yaratacağı sıkıntılar var. Kanun
tasarısını baştan sona dikkatle okudum,
açılımı bırakın, o süreçte ortaya çıkan
tartışmaları dahi anımsatacak bir not, bir cümle
bulamadım.
Tasarının
olumlu tarafları yok mu? Tabii ki var. Zaten komisyonlarda çok titiz bir
çalışma sergileyen arkadaşlarım madde madde
değerlendirmeler yapmışlar. Merak edenler tutanaklara
bakabilirler. Otuz bir yıllık bir ayıbı ortadan
kaldırmaya çalışıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
DURDU ÖZBOLAT
(Devamla) Bu, başlı başına bir olumluluktur ancak eksik
noktalar, yanlışlar her zaman yaptığınız gibi
doğrularınızdan daha fazla değerli arkadaşlarım.
Kanunla kurumu, deyim yerindeyse yeniden tanımlıyorsunuz, yeni uzmanlık
alanları oluşturuyorsunuz. Bunların arasına inanç ve mezhep
grupları ile ilgilenecek birilerini de koymak çok mu zor? Yok mu bu
konularda yetişmiş elemanlarınız?
Geçici madde 14
ile 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesinde yer
alan sınırlamalara tabi olmaksızın, 2010 yılı
içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığına ait
boş kadrolara 5000 adet açıktan atama yapılabilir. deniyor.
İnsaf, 5 bin adet açıktan atamayı neye göre seçeceksiniz? Hangi
kadrolarda boşluk var? Var mı, yoksa seçim yatırımı
mı? Yine aynı kanun çerçevesinde 25'i merkez, 208'i taşra olmak
üzere 233 kadroyu iptal ediyorsunuz. 439'u merkez, 9.828'i taşra, 7'si
yurt dışında olmak üzere 10.274 yeni kadro tahsis ediyorsunuz.
Yani epey yandaşı kayıracaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURDU ÖZBOLAT
(Devamla) Ancak sizlere şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar,
gidicisiniz. Cumhuriyet Halk Partisinin ayak sesleri her yerde duyulmaya
başladı. Bize çok iş bırakıyorsunuz ama bütün bu
işlerin üstesinden geleceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, camilerin aydınlatma, elektrik giderleri
dışındaki ısıtmaya ve soğutmaya harcanan elektrik
ücretleri dernekler veya cami cemaatleri tarafından karşılanmaktadır.
1) Aydın
gibi, sıcaklığın 40 derecenin üzerinde olduğu illerde,
özellikle teravih ve cuma namazları gibi uzun süren ibadetlerde, klima
çalıştırılmadan nasıl ibadet yapılabilecektir?
2) Her cuma günü
hocanın hutbesini o haftaki camide toplanacak yardım konularına
ayırmasını nasıl karşılıyorsunuz?
3) Elektrik
dağıtım işleri özelleştirildiğine göre,
yarın borcunu ödemediği için camilerin elektrikleri kesilirse
vicdanen rahatsız olmayacak mısınız?
4) Elektrik
paralarını ödememenizin altında, camilerle birlikte cemevlerinin
de elektriklerini ödememe isteği yatıyor olabilir mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1) Sayın
Bakan, her yıl, hac organizasyonu kapsamında, Diyanet
İşleri personeli kaç kişi görevli olarak hacca gönderilmektedir?
Bu görevlendirmelerde hangi objektif kriterler uygulanmaktadır?
Görevlendirilecek imam-hatiplerin belirlenmesinde müftülüklerde siyasi
etkilerin öne çıktığı iddiaları doğru mudur?
2) Hâlen vekil
imam olarak görev yapan kaç imam hatip bulunmaktadır? Bu tasarı ile
vekil imamların tamamına kadro verilebilecek midir?
3) Kütahya ilinde
eksik olan imam-hatip, müezzin ve Kur'an kursu öğretmenlerinin
atamaları ne zaman yapılabilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı 110
bin civarında personel olmasına rağmen, yurt dışı
müşavir ve ataşeliklerine üniversitelerden öğretim üyelerinin atandığını
görüyoruz. Bugüne kadar bu görevlere kaç öğretim üyesi
gönderilmiştir?
Diyanet
İşleri Başkanlığında en çok eleştirilen,
tenkit edilen konu, hac organizasyonu. Bu yasa tasarısının bu
eleştirileri ortadan kaldıracağını düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bunlar, imam arkadaşların soruları.
İmam ve
müezzin arkadaşlar, çabalarıyla, Diyanet Vakfının en zengin
vakıflar arasında yer almasına sebebiyet vermişlerdir.
Müftülüklerin dinî görevleri yanında zengin bir vakfın da tabii
başkanı olmasının müftülerimizin de zaman zaman çizgi
dışına çıkmasına vesile olduğu tespit
edilmektedir. Görevleri itibarıyla ve Vakıftaki usulsüzlükler
noktasında kaç müftü hakkında soruşturma
açılmıştır ve açılan bu soruşturmaların da
kaç tanesi mahkemeye intikal etmiştir?
İki: Diyanet
Vakfının yönetimini müftülüklerden alarak profesyonel bir yönetime
kavuşturmayı düşünüyor musunuz?
Üç: Bu yasayla
merkezde başta Başkan olmak üzere personele yüzde 40 civarında
zam yapıldığı, taşra personeline de yüzde 5
civarında zam öngörüldüğü ifade edilmektedir. İmamlar soruyor:
Allah adaleti ve iyiliği emreder. sözüyle bu bağdaşıyor
mu? Din görevlileri için yapılan hac sınavında ücret
alınmakta. Bundan vazgeçiliyor mu?
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
din hizmetleri sınıfından olmayan görevlilerin emeklilik ve
maaş artışı için yurt dışına
atandığı iddia edilmektedir. Bu doğru mudur?
Son sekiz
yılda yurt dışına din hizmetleri görevi için kaç din
hizmetleri sınıfından din görevlisi, kaç genel idari hizmetler
sınıfından görevli, kaç müftü, kaç üst düzey bürokrat bu amaçla
görevlendirilmiştir?
Ceza ve
tutukevlerinde sunulan din hizmetleriyle ilgili protokolün geliştirilmesini,
hastane ve huzurevlerinde din hizmeti sunmak için ilgili kurumlarla protokol
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, köyde, beldede, mahallede en büyük yükü çeken imam ve müezzinlere
özlük hakları konusunda, maaş artışı konusunda bu
kadar cimri davranmanızın nedeni nedir?
Ayrıca,
cemevini neden ibadethane kabul etmek için yasal düzenleme yapmıyorsunuz?
Bazı Kuran
kurslarında Atatürk ve cumhuriyet karşıtı eğitimler
yapılıyor. Bunun için herhangi bir yaptırımınız
var mı?
Ayrıca,
Madımak konusunda sizin bir çalışmanız vardı. Bunda
somut bir noktaya varıldı mı?
Alevi köylerine
cami yapılmasında neden ısrar ediliyor ve Hükûmetin
açılım adı altında yürüttüğü çalışmalar bu
tasarıya neden hiç yansımamış? Hâlbuki bunu büyük
şeylerle kamuoyuna sunmuştunuz ama tasarıya
baktığımızda bunu göremiyoruz.
Bu tasarı
gerekli bir tasarıdır, hayırlı olsun ama bu işin
gerçek emektarları, bu işin gerçek mihmandarları özlük
haklarında ihmal edilmiştir. Bunun önergelerle düzeltilmesi
gerektiğini savunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bu tasarıyla Başkanlık üst yönetimi ile din hizmetleri
sınıfında çalışan personele iyileştirme
sağlanırken Başkanlık merkez ve taşra
teşkilatının bel kemiğini oluşturan genel idare,
yardımcı hizmetler, teknik hizmetler gibi yerlerde çalışan
personele özlük hakları ve mali konularda bir iyileştirme
getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu durum söz konusu Diyanet
çalışanlarına bir haksızlık değil midir? Bu
tasarı çerçevesinde bu adaletsizliği nasıl gidermeyi planlıyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, son yıllarda, hacı
eşyasının yurda getirilmesi için, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve
PTTnin oluşturduğu bir şirketler birliği kuruldu.
Hacı eşyasının nakil ekibinde bazı
bakanlıkların müsteşar, müsteşar
yardımcıları ile bazı genel müdürlerin de
görevlendirildiği bilinmektedir. Bunların kendilerinden ek gösterge
itibarıyla düşük olan Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından görevlendirilmesi mevzuata
aykırı değil midir? Diyanet İşleri
Başkanlığında şube müdürü olan bir kişinin
müsteşara ekip başkanlığı yapması mevzuata uygun
mudur? Söz konusu müsteşar, müsteşar yardımcıları ve
genel müdürler hacı eşyası taşıma işinde fiilen
görev yapmışlar mıdır? Bu görevlendirmelerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, milletimiz hayırseverdir ve kıt
imkânlarına rağmen hayırlı hizmetlere hep destek
olagelmiştir ancak milletimizin bu örnek, güzel vasfı istismar
edilmeden, istisnai olması gereken yardım toplama faaliyeti
genelleştirilmeden ve milletimizin kendi camisini ve hayır
kurumlarını yapma hasleti yıpratılmadan
yapılmalıdır. Bu faaliyette Camiye, Kur'an kursuna
yardım! diye bağırmak zorunda bırakılan din
görevlilerimizin kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Bu
görüntülerin ön plana çıkması, yüce dinimize zarar vermeye yönelik
planlı ve kasıtlı kampanyalara da maalesef malzeme konusu
yapılmaktadır. Bu itibarla bu faaliyetlere bir sistem getirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan
uzun zamandan beri Alevi açılımından bahsediyor. Alevi
açılımından neyi kastediyor, şimdiye kadar ne kadar bir yol
alınmış, onu bir açıkça söylesin. Bu milleti bu kadar
kandırmanın bir anlamı yok.
Geçen gün,
Madımak Otelini müze yaparsak Başbağları da yaparız
Efendim, tabii Başbağlarda da masum insanlar öldürüldü. O masum
insanları öldüren kişileri şiddetle ve nefretle de
kınıyoruz. Yani Başbağlar
Ayrıca
Diyanet İşleri Başkanlığının geçen gün bir
beyanatı var, diyor ki: Efendim, ne laikler laikliğimizi
beğeniyor ne de Müslümanlar Müslümanlığımızı
beğeniyorlar. Peki, bununla ne kastediyor? Yani Diyanet İşleri
Başkanlığı, biz laikliği terk edelim de İslam
dinine mi dönelim diyor? Bu, herhâlde bu anlama geliyor. Bunu bir
açıklarlarsa memnun olurum efendim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sondan
başlayalım. Bu cümle biraz sürçülisan oldu herhâlde, Kamer Beyin
ifade ettiği Laikliği bırakalım, Müslümanlığa
mı, İslama mı dönelim? bakış açısı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Müslümanlığı terk etmeyeceğimize göre
laikliği mi terk edeceğiz?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Hayır, birisi bir sistem meselesi, diğeri
inanç meselesi; birini direkt olarak ilgilendiren bir konu. Bir
karışıklık olduğu inancındayım.
Madımak,
Başbağlar konusu bizim bir ifademiz değil ama bu olayların
ardı ardına gelmesi bir provokasyon olduğunu açık bir
şekilde ortaya koyuyor. Bunlarla ilgili, Meclis, umuyorum, önümüzdeki süre
içerisinde bir araştırma komisyonu kuracak. Bu gelinen noktada
geçmişteki bu karanlık noktaların aydınlatılması
açısından önemli olacağı inancındayım.
Alevi
çalıştaylarıyla ilgili birkaç kez açıklama yaptım.
Geçen de burada geneli üzerinde -cuma günü- konuşurken de söyledim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Milleti kandırıyorsunuz
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Çok net şeyler var, somut
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hiçbir şey yok, hiçbir şey
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Bakan, siz Genel Kurula konuşun.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Somut şeyler var. Bundan rahatsız
olmayın. Türkiye'nin meselelerini çözüyor isek bundan hepimizin iftihar
etmesi gerekiyor. Çalıştaylarda ne konuşulduysa, ne tespit
edildiyse, ne söz verdiysek o sözümüzün arkasındayız. Onlar da bir
bir gerçekleşiyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Cemevlerinin elektrik parasını bile
vermiyorsunuz!
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Ayrıca, yardım toplamayla ilgili,
arkadaşlarımız bunun bir sisteme bina edilmesini ifade ettiler.
Doğru ifade ediliyor. Din görevlilerinin bu işlemin içerisinde
bulunmaması şeklindeki görüş de saygıdeğerdir. Bununla
ilgili zaten derneklerimiz gerekli çalışmaları yapıyorlar
ama bence şu andaki üzerinde çalıştığımız,
teknolojiden de istifade ederek, mümkün mertebe insan unsurunu
dışarıda bırakacak şekilde bir
çalışmanın yapılabileceğini de rahatlıkla
söyleyebilirim.
Camilerdeki bu ve
benzeri hizmetlerin görülmesi sivil inisiyatif tarafından, elektrik ve su
paralarının karşılanması ağırlıklı
olarak sivil inisiyatif tarafından gerçekleştiriliyor. Bunun
cemevleriyle bir araya getirilmesini ben doğru bulmuyorum. Yani böyle bir
talepten dolayı bu şekle dönüşüyor gibi bir yaklaşım
doğru değildir.
Yurt
dışındaki, yanılmıyorsam, vekil imamlarla ilgili bir
sayı istendi. Şu an devam eden, vekilliği hâlen devam eden 1.743
vekil imam var, toplam boş kadro 12.500. Kadro talebimiz oradan
kaynaklanıyor. Bir taraftan, az önce bir soru geldi, hiç ihtimal
vermediğimiz, varsa böyle bir şey öncelikle milletvekili
arkadaşlarımızın gerekli bilgilendirmeleri yapması
gerekiyor, yok Cumhuriyet karşıtı program, propaganda
çalışmaları şeklinde. Bunların Diyanet İşleri
Başkanlığı uhdesinde olması kesinlikle mümkün
değildir, böyle bir örnek gösterilemez. Böyle bir şey varsa hep
birlikte bunun üzerine gitmemiz gerekiyor. Mustafa Kemal Atatürkün kurmuş
olduğu ilk kurumlardan biri olan Diyanet teşkilatına böyle bir
haksızlığı yani burada sözel anlamda bir soru çerçevesinde
bile yapılmasını ben şahsen doğru
bulmadığımı ifade ediyorum. İşte bu
olumsuzlukların giderilmesi açısından 12.500 kadronun mutlak
surette Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından
bu kadroların doldurulup, bu hizmetlerin devletin denetimi, gözetimi
altında sunulmasında büyük yarar olduğu herhâlde müşterek
kanaatimizdir.
Yurt
dışında görevlendirilen öğretim üyeleriyle ilgili sorunuz:
5 öğretim üyesi görevlendirilmiş bulunuyor.
Hacla ilgili
olarak gönderilen
Son hac vesilesiyle görevli olarak 2.100 görevli
görevlendirildi. Ayrıca, 450 kişiyle birlikte 2.550 kişi
görevlendirilmiştir. 450si kafile başkanı olarak görev yapan
arkadaşlarımız.
Bunun
yanında, gerçekten sayısal anlamda çok önem ifade eden sorular var.
Bu sorularla ilgili de yazılı cevap vermemizin doğru
olacağı inancındayım.
Müftülerle ilgili
soruşturma soruldu. Bugüne kadar, 2009 yılı itibarıyla
Teftiş Kurulunca 450 tahkikat yapılmış olup, 2 müftü
hakkında usulsüzlükle ilgili soruşturma yapılmıştır.
Şu anda not
alabildiğim ücret artışlarıyla ilgili de, bu temel yasa, bu
teşkilat yasası çerçevesinde adaletli bir ücret artışı
gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. Buradaki sıkıntı
yeni ihdas edilen kadrolarla ilgilidir. Bunu dikkate
aldığınızda
Yani, genel müdürlük yok Başkanlık
bünyesinde. Yedi genel müdürlük ihdası söz konusu. Tabii ki bu, ücretlerde
sanki merkezî anlamda taşraya göre bir farklılık gibi
algılanıyor ama yeni bir yasadır. Yeni kadro ihdaslarından
dolayı bu farklılığa bu çerçevede bakmanın daha
doğru olacağı inancı içerisindeyim.
Tabii, kamu
personeli açısından bütün olarak bakmamız gerekiyor.
Yapılan artışlarda -diğer kamu görevlileri de yine bu
ülkenin insanları- bu artışlarda bu anlamda da bir adaletin
gözetilmesinde yarar var.
Sayın
Başkanım, müsaadenizle, diğer soruları yazılı
olarak cevaplandıracağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Birleşime
20.55e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.00
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
507 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa, o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde
üç önerge vardır. Sırasıyla okutuyorum. En aykırı
olanı işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 1inci maddesinde yer alan bir Devlet
Bakanı vasıtasıyla kullanabilir. ibaresinin bir Devlet Bakanına
devredebilir. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır M.
Akif Paksoy |
|
Antalya Mersin Kahramanmaraş |
|
Reşat
Doğru Beytullah
Asil |
|
Tokat Eskişehir |
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının çerçeve 1inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 2nci maddesinin birinci cümlesinin
Başkanlık, merkez, taşra ve yurt dışı
teşkilatlarından oluşur şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Osman Kaptan Enis Tütüncü
Malatya Antalya Tekirdağ
M. Ali Susam Hüsnü Çöllü Atila Emek
İzmir Antalya Antalya
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 1. maddesinin ikinci fıkrasının
başına gelmek üzere Diyanet İşleri
Başkanlığı yönetim bakımından
Başbakanlığa bağlıdır. İbaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi
Yıldız Osman
Özçelik İbrahim
Binici |
|
Batman Siirt Şanlıurfa |
|
Hamit
Geylani Ayla
Akat Ata Sırrı
Sakık |
|
Hakkâri Batman Muş |
|
Nuri
Yaman |
|
Muş |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) - Sayın
Başkanım, 633 sayılı Kanunun 1inci maddesinde bu amaca
hizmet eden ifade yer aldığından katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız. (BDP sıralarından
alkışlar)
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 507 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 1inci maddesi
hakkında Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini sunmak
üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Diyanet
İşleri Başkanlığının kuruluş amacı
dini, resmî ideolojinin ve Türk milliyetçiliğinin emrine koymaktır.
Şu andaki uygulama ve yapılanma Osmanlı İmparatorluğundaki
din devleti yerine devletin dinini ikame etmektedir. Her iki düşünce
biçiminde de din ve vicdan özgürlüğünden bahsedilemez. Her iki
şekilde de bir dayatma vardır. Birincisinde din adına her
alanı düzenleme söz konusudur, ikincisinde ise dinin nasıl
yaşanacağına devlet karar veriyor. Her ikisinde de
insanın yoktur, her ikisinde de
Allah ile kul arasına girme söz konusudur.
Diyanet
İşleri Başkanlığı Türkiyedeki dillere ve
mezheplere eşit uzaklıkta mıdır? Hayır değildir.
Hâlbuki demokratik ve laik devlet olarak tanımlanan Türkiye
Cumhuriyetinin diyanetinden sorumlu bir kurum öyle olması lazım.
Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı, dil olarak
Türkçeyi tek dil olarak görüp imam ve hatipleri öyle yetiştiriyor,
hutbeleri bu dilde okutuyor. Türkiyede milyonlarca Kürt Türkçe bilmediği
hâlde, imam-hatipler ve imamlar, Kürtlerin yaşadığı
köylerde, illerde, ilçelerde Türkçe vaazlarda bulunuyor, hutbe Türkçe
okutuluyor.
Kuran-ı
Kerimin Hucurât Suresinin 13üncü Ayeti, Abdülbaki
Gölpınarlının çevirisiyle: Ey insanlar, şüphe yok ki biz
sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi aşiretler ve
kabileler hâline getirdik tanışın diye. Şüphe yok ki Allah
katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız en fazla
çekineninizdir. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, her şeyden
haberdardır.
Elmalılı
Hamdi Ey insanlar, doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden
yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve
kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve
en üstününüz ondan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah
bilendir, her şeyden haberdar olandır. şeklinde mealini
çevirmiş.
Cenabı
Allahın Kuranda bizleri kavim kavim yarattığını ve
bunu birbirimizi tanımamız için yaptığı buyrulur.
Türkiyeyi yönetenler ve Diyanet İşleri
Başkanlığı bu buyruğun gereğini yapıyor mu?
Türkiyedeki farklılıkları tanıyor mu? Kürtleri
tanıyor mu? Diyanet İşleri Başkanlığı bugüne
kadar kaç hutbesinde Kürtlerin de bir kavim olduğunu söylemiştir?
Sizce Cenabı
Allahın verdiği bir dili yok saymak, asimile etmek, o dilde ibadetin
yolunu açmamak İslam dini ile bağdaşır mı? Ama
şunu hatırlıyoruz: 1996 yılında Diyanet
İşleri Başkanlığının katkılarıyla
müftülüklere gönderilen bir kitapta Kürtlerin şeytan soyundan geldiği
tespiti yapılmıştı. Diyanet İşleri
Başkanlığının Kürtlerden bahsettiği herhâlde
nadir olaylardan birisi de budur.
İslam dini
farklı kimliklerin bir arada yaşamasının çimentosu
olmalıdır. Bunun için de bu din adına düşünce üretenlerin,
vaaz verenlerin farklılıkları tanıması lazım,
hutbelerinde halkların kardeşliğini işlemesi lazım.
Bugün toplumun bu kadar kutuplaşmasında Diyanet İşleri
Başkanlığının nasıl bir rolü vardır?
Farklı dil ve kültürlerin kardeşliğini mi işliyor yoksa tek
dil, tek kültür, tek mezhep fikrini mi işliyor? Camiden çıkan
Müslümanın hoşgörü, şefkat, tahammül fikriyle donanması
gerekirken birçok yerde camiden çıkanların büyük bir öfkeyle
gösterilere katıldığını görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Teşekkürler Başkan.
Camide
Müslümanlara hangi vaazları veriyorsunuz? Diyanet İşleri
Başkanlığının İslam dininin itikat, ibadet ve
ahlak esaslarıyla ilgili işlerini yürütmek, dinî soruları
cevaplandırmak ve dinî konularda mütalaa vermek gibi görevleri olduğu
belirtilmektedir. Mesela biz Diyanet İşleri
Başkanlığına soruyoruz: Dinimize göre Şeyh Saitin,
Seyit Rızanın ve Said Nursinin mezarlarının
olmaması, devletçe bilinmeyen bir yere defnedilmeleri, bu zatların
ailesinin ve sevenlerinin dua edebilecekleri bir mezar taşını
bulamamalarını İslam dinine göre nasıl yorumluyorsunuz?
Mesela öldürülen
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı PKKlilerin açılan tek bir çukura
onlarcasının defnedilmesini İslam dinine göre nasıl
yorumluyorsunuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Sayın Başkan, selamlamak için
BAŞKAN
Şimdi, hiç böyle bir usul yok ama gerçekten selamlayın.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, gerçi önerge görüşmesi
ama bir konuyu düzeltmek durumundayım
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Bu ülkede başbakanlarımızı,
bakanlarımızı astık ama sonunda, onların o
şeylerini iade eden mezarlar, anıt mezarlar yaptık.
Biz de Türkiyede
gerçekçi bir barışın sağlanması, toplumun
barışması için, adını andığım zatların
mezarlarının bulunmasının bir devlet borcu, devletin
geçmişiyle yüzleşmesi gibi bir sorun olduğunu düşünüyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyeti saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan bir bilgiyi düzeltecek.
Buyurun.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Efendim, teşekkür ederim.
Şimdi, tabii
ki, hatiplerin kürsüde ne konuşacağıyla ilgili bir şey
söylememiz doğru değil, takdir kendilerinindir fakat bazı
ifadelerimiz de bilgiye dayanmalı.
Şimdi,
Diyanet İşleri Başkanlığı köklü bir kurum,
gelenekleri oturmuş, geniş bir coğrafyada hizmet veren ve hassas
konu olan din konusuyla ilgili bu hizmeti çok dikkatli bir şekilde sunmaya
çalışıyor. Sizin okuduğunuz ayeti kerime ve benzeri birçok
hadis ve ayetler hemen hemen her hafta cuma günü tekrar ediliyor.
İnsanların bir tarağın dişleri gibi olduğunu
hemen hemen her sohbette
Burada bir cümle
oldu Sayın Başkan, onun yanlış, kayıtlara geçmemesi
açısından
Efendim, birileri bilmem nereden geliyor gibi bir ifade
içeren bir kitabın Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından dağıtıldığı ifadesi, yani kabul
edilebilir bir şey değil. Bunu söylerken, böyle bir şey varsa
gerçekten, bu hepimizi bağlar, hepimizi ilgilendirir, bunun gereğini
yapmak gerekir ama tam nasıl dediniz, anlayamadım.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Yanlış anlaşıldım Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) - Kürtler şeytandan gelmektedir. Bunu Diyanet
İşleri Başkanlığının
dağıttığını söylemek ve kürsüden söylemek
Milletimiz bizi izliyor. Bu doğru bir ifade değil. Böyle bir
şeyi kullanabilirsiniz ama elinizde delil vardır, kitabı
alırsınız, şu kitap, şu kişi tarafından,
şu kurum tarafından dağıtılmış dersiniz, bu
hepimiz için son derece önemli bir bilgidir ve gereği
yapılmalıdır ama koskoca bir kurumu bu şekilde yüzeysel,
delillendirmeden karalamaya kalkmak son derece yanlıştır
diyorum.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Hemen söyleyeyim Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Müsaade edin.
Eğer varsa
bilginiz almaya hazırız, gereğini yapmaya hazırız ama
yoksa, ben istirham ediyorum gereğini yapınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Bakanım, bu basına da yansıdı,
kitaplara konu oldu. Sayın Mehmet Altanın şu anda Kürtler
Şeytan Soyundan mı Geliyor? diye bir kitabı var. Abdulhaluk
Çayın 1996 yılındaki kitabında bunları yazıyor
ve bu da Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından bütün müftülüklere öneriliyor ve gönderiliyor.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sonra birbirinizle konuşup hâlleşin, siz bir bilgiyi düzelttiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet yani, sataşma mı bu, nedir?
BAŞKAN
Hayır, bir bilgi düzeltmesi şeklinde söylemişti Sayın
Bakan.
Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının çerçeve 1inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 2nci maddesinin birinci cümlesinin
Başkanlık, merkez, taşra ve yurt dışı
teşkilatlarından oluşur şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Enis
Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bu önergeyi biz
ifadedeki bazı yanlış anlamalara neden olacak, ki bu
düzeltmeleri gündeme getirmek için verdik ama kabul edilmedi.
Bundan
yararlanarak, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
tasarının tümü üzerinde geçen hafta konuşan, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşan Sayın Hamzaçebinin o
konuşmasına gönderme yaparak olayın felsefi boyutunu, bizim
Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumumuzun felsefi boyutunu işlemeye
çalışacağım.
Öncelikle
Sayın Hamzaçebiye teşekkür ediyorum. Gerçekten İslamın
esasının ahlak ve adalet olduğunu çok güzel bir şekilde
dile getirdiler ve ayrıca özgürlüğün, eşitliğin,
kardeşlik kavramlarının özünün de yine İslamiyette
bulunduğunu çok güzel bir şekilde anlatmaya
çalıştılar. Şimdi bu konuşmanın altında
yatan felsefi boyutu sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Eğer bu beş dakikalık sürede bunu paylaşamaz isem daha
sonraki önergelerde konuşmamı sürdürmeye gayret edeceğim.
Neden
paylaşmak istiyorum? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede inanç dünyasında yaşanan sıkıntıların
temelinde, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak inanıyoruz ki tarihin
derinliklerinden süzülmüş, toplumun tümünü kucaklayacak olan inanç,
felsefe ve kültür zenginliklerimizin yeterince kavranamamış olması
yatmaktadır. Bu nedenledir ki halkımızın bir bölümünün
kafası karıştırılmıştır ve
halkımızın bir bölümü değişik cemaatlerin etkisi
altına girerek özgür birey, özgür yurttaş, eşit yurttaş
kimliklerini zedeleme noktalarına düşmüşlerdir.
Bütün toplumu
kucaklamakta olan felsefe, inanç ve kültür birikimiyle neyi kastetmek
istiyorum, neyi vurgulamak istiyorum? Tabii ki Anadolu hümanizması,
Anadolu felsefesi ve onun düşünce açılımlarını
kastetmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolu hümanizması
düşünce akımı, bilindiği gibi önce insan tezini
geliştirmiştir, insana hizmetin en büyük ibadet olduğu
anlayışını benimsemiştir, insanın
yüceliğinden yola çıkarak dayanışmanın,
barışın, özgürlüğün, hoşgörünün anlamı ve
değeri ortaya konulmaya çalışılmıştır, hem
de 13üncü yüzyıl Orta Çağ Anadolusunda, 13üncü yüzyıl Orta
Çağ dünyasında.
Yine Anadolu
hümanizması düşünce akımında, öteki dünya yerine daha çok
bu dünyanın sorunlarının ve değerlerinin aklın
üstünlüğü anlayışıyla ön plana
çıkarıldığı görülmektedir. Aklın üstünlüğü
ışığında kadının değeri ve
saygınlığı, özgürlük, toplumsallığa
açılım, çalışma yaşamının düzenlenmesi gibi
konularda çağını ve coğrafyasını çok aşan
düşünceler ortaya atılmıştır ve
tartışılmıştır. Şöyle bir
anımsayalım 13üncü yüzyılı: Bu düşünce
akımındaki tartışmalar üç semavi dini iç içe
geçirmiştir, bir araya yaklaştırmıştır. Dincilik,
ırkçılık ve cinsiyet ayrımı neredeyse
aşılmıştır. Ne zaman
aşılmıştır? 750-800 yıl önce, bu topraklarda.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; işte bu düşünce ve
tartışmalar Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumunu
oluşturmuştur. İslamiyet yorumunu oluşturmuştur
derken, yanlış anlaşılmasın, hemen bir açıklamada
bulunmak istiyorum. Şu ana kadar İslamın yüz dolayında
yorumu yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi Anadolu ve Rumeli
İslamiyet yorumudur ve temelinde de Anadolu hümanizması, Anadolu
felsefe sistemi yatmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yorum,
örneğin İranda ya da herhangi bir Arap ülkesinde
yapılmış çok sayıda İslamiyet yorumundan oldukça
farklıdır ve kanımızca, İslamiyetin bugün de
değerini aynen koruyan, hatta artıran en güzel ve yaşanan en
güzel yorumudur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın
başında da belirttiğim gibi, Türkiyede inanç dünyasında
yaşanan sıkıntıların temelinde, herhâlde, tarihimizin
derinliklerinden süzülmüş, toplumun tümünü kucaklayacak olan felsefe ve
kültür zenginliklerimizin yeterince kavranamamış olması
yatmaktadır.
Kısaca
şunu söylemek istiyorum: Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumunun
değerlerini Türkiyede, ülkemizde egemen kılmaya
çalışmalıyız. Bu bağlamda, öncelikle Hacı
Bektaş Veliyi, Mevlânâyı, Ahi Evreni, Yunus Emreyi, Şeyh
Bedreddini, Şeyh Edebaliyi, Şeyh Galibi, yine Anadolu
hümanizmasının felsefecilerini aynı anda, bir arada
kucaklamalıyız ve bu konuda, öyle sanıyorum ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim
burada Diyanet
İşleri Reisliğine çok büyük bir görev düşmektedir. Biz
Türkiyede yaşayan insanlar olarak, bu ülkenin yurttaşları
olarak, Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumunu bu ülkede ne kadar iyi
anlatabilirsek, ne kadar iyi bir şekilde özümsetebilirsek, öyle sanıyorum
ki kardeşlik, barış, özgürlük, dayanışma bu
topraklarda çok daha güzel bir şekilde yerleşecektir, Türkiye, tüm
İslam âlemine ve çağdaş dünyaya o kadar güzel örnek
oluşturacaktır.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 1inci maddesinde yer alan bir Devlet
Bakanı vasıtasıyla kullanabilir. ibaresinin bir Devlet Bakanına
devredebilir. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, yüce heyetinizi ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 1inci madde merkez, taşra ve yurt
dışı teşkilatlarını ve yetkiyi düzenliyor. Bu,
tabii ki, sadece sonunda, personelle ilgili kısımlar geldiği
zaman ve bir de atamayla ilgili maddemiz var; onun dışında
Sayın
Başkanım, ben çok fazla gürültü hissediyor gibiyim ama
(AK
PARTİ sıralarından Yok, yok sesleri)
Arkadaşlarımız can kulağıyla
Konsantrasyonum bozuldu,
arkadaşlar biraz sohbet ediyor gibi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Teşekkür ederim.
Çünkü bu madde
Teşkilat kısımları daha sonra başka yerde, bir iki
yerde geçecek ama özlük haklarıyla ilgili konuşma
şansımız ancak son maddede, o da geçici düzenlemelerde var.
Burada bu çerçevede birkaç hususa değineceğim ama bu
söyleyeceklerimiz -geneli üzerine konuşurken de belirtmiştim- teknik
birtakım detaylarla, personelle ilgili birtakım adaletlisizliklerle
ilgili.
Burada hiç
tartışılmaması gereken din ve Diyanet kurumu maalesef
kamuoyunda çok tartışılıyor. Burada bizim
amacımız kurumun görevlerini ve dinî konuları
tartışmak değildir, olmamalıdır. Biz, burada, tam
tersine, dinin anlatılması, öğretilmesi, daha iyi bir
şekilde güzel ahlakı ve -1inci maddesinde de, bu kanunun, burada
geçmeyen, amaç olarak belirtilen, Diyanet İşleri
Başkanlığının kuruluş amacı olarak
belirtilen çerçevede- toplumun ahlaklı bir şekilde, huzur içerisinde,
refah içerisinde yaşamasını söylüyoruz. Dolayısıyla
burada
Arkadaşlarımız
gürültü yok diyor ama hâlâ ısrarla sohbet eden
arkadaşlarımız var, güzelce dinleyenler de var. Bakın
BAŞKAN
Sayın Günal, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, Hatip gürültünüzden rahatsız olup konuşamıyor.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani bir şey varsa duyamıyorum.
BAŞKAN -
Konuşmak istiyorsanız lütfen dışarı çıkıp
çay için.
Buyurun
Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Söyleyeceklerim
önemli şeyler, onun için söylüyorum, tekrar bir daha dönemeyeceğiz.
Şimdi ahlaklı, iyi bir toplum, huzurlu bir toplum için din
eğitimi önemlidir dedik.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Doğru.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Arkadaşlarımızı ilgilendirmiyor olabilir ama
biz yine de söyleyeceğiz.
Dolayısıyla,
öncelikle personeldeki adaletsizliklerin giderilmesi lazım ki, en önce bu
kurumun etkin bir şekilde bize din eğitimi, ahlak eğitimi
verebilmesi için personeldeki sıkıntıların giderilmesi
gerekiyor. Şimdi, bakıyoruz 110 bin civarında kadro var,
yanlış hatırlamıyorsam 81.400 civarında falan da
camimiz olması lazım, arkadaşlarımızın
verdiği bilgilere göre. Burada, şimdi, merkezde 439, taşrada da
9.828, yurt dışında 7 olmak üzere toplam 10.274 tane daha kadro
ihdas ediyoruz.
Sayın
Bakanım, işte, kadro yetersiz, tekrar vekil imamlarla ilgili
konuştuk, az önce, diğer hususları da konuştuk, iptal
ettiğimiz 233ü çıkardığımız zaman 10.041 tane
yeni kadro veriyoruz. Dolayısıyla, bu kadar kadro yeni veriyoruz, 110
bin kişi de var, ama onların kendi arasındaki adaleti temin
etmede problemler yaşıyoruz. Söylemeye
çalıştığımız şeyin özeti budur.
Tabii ki, eldeki
imkânlar nispetinde yapıyoruz ama başka yerlerde yine kadrolar
verdik; geçen hafta öğretmenlerle ilgili, emniyetle ilgili birtakım
şeyler de verdik. Burada şöyle bir şey var: Merkez
teşkilatı ile taşra teşkilatı arasında, bazı
arkadaşlarımız algılamadan dolayı tabii ki,
Merkezdeki kadro sayısı belli, genel müdür olacak sayı belli
ama burada bir adaletsizlik var. diyorlar. Sayın Bakanımız
konuşurken buna değindi, Düzeltildi. dedi ama söylediği,
yüzde
Son bir
adaletsizlik de burada değişik sözleşmeli kadrolar var,
sözleşmesiz kadro var, bir de vekâleten yürüten
arkadaşlarımız var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aynı
işi yapanlar arasında ayrım var, değişik şeyler
yapmışız. Şu anda sıkıntımız var.
diyor ama Sayın Bakandan rica ediyoruz, Maliye Bakanımızla biraz
daha görüşsün. Bence, bu vesileyle -1979da iptalden beri duruyor, bir
daha, bir daha kanunun çıkması uzun zaman alıyor- bu
adaletsizliği de topyekûn giderelim diyorum.
Bir de son bir
şey: Yine madde içerisinde yurt dışı teşkilatı
diye de geçiyor ama onunla ilgili burada bilgi yok. O konuda da teşkilatta
büyük sıkıntılar var. Yapılan düzenlemeyle, teşkilat
dışından da yurt dışı müşavirliklere
görevlendirme yapılması öngörülüyor. Tabii yıllardır
teşkilatta çalışmış, emek vermiş ve nitelikli
olan arkadaşlarımız dururken, teşkilat
dışından bu müşavirliklere görevlendirme
yapılmasının da adaletsizliğe yol açacağı
söyleniyor. Ben bu çerçevede, 1inci maddeyle ilgili olarak, teşkilat
içerisinde, personel arasındaki -sözleşmeli, sözleşmesiz,
diğer personel arasındaki- adaletsizlikleri giderme yolunda 1inci
maddeden tekrar bir uyarı yapmak istedim. İnşallah, yeri
geldiğinde, o maddelerde bu adaletsizlikler giderilir, daha hak ettiği
bir şekle gelir.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 2 üzerinde üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 sıra sayılı Tasarının çerçeve 2 nci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 3
üncü maddesindeki etkin ve verimli ibaresinin etkin ve verimli bir
şekilde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali
Rıza Öztürk Metin
Arifağaoğlu Necla
Arat |
|
Mersin Artvin İstanbul |
|
Enis
Tütüncü Şevket
Köse |
|
Tekirdağ Adıyaman |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 2. maddesi
1. fıkrasında geçen
hedef ve performans kriterlerini ibaresinden
sonra gelmek üzere kurumun diğer çalışanları ile birlikte
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nuri
Yaman Sırrı
Sakık Hamit
Geylani |
|
Muş Muş Hakkâri |
|
İbrahim
Binici Osman
Özçelik |
|
Şanlıurfa Siirt |
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 2'nci maddesine bağlı 3.
maddenin başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Beytullah
Asil |
|
Antalya Mersin Eskişehir |
|
Reşat
Doğru Recep
Taner M. Akif
Paksoy |
|
Tokat Aydın Kahramanmaraş
|
Başkan
Madde 3 - Diyanet
İşleri Başkanı, Başkanlığın görev ve
hizmetlerini mevzuata uygun olarak planlamak, yürütmek ve denetlemekle
görevlidir.
Başkan; 50
yaşını doldurmuş, en az dört yıllık dinî
yükseköğrenim mezunu, Diyanet İşleri
Başkanlığına bağlı teşkilatlarda en az il
müftülüğü seviyesinde görev almış veya Teşkilatta en az
beş yıl çalışmış ve ilahiyat alanında en az
doçentlik unvanına sahip olumlu sicil almış ve
başarılı çalışmaları Sicil Raporları ile tespit
edilmiş kişiler arasından, en fazla beş yıl süre ile
Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile atanır. Bir kimse ikinci kez Başkan
olarak atanamaz.
Başkanın
bulunmadığı hâllerde, Din İşleri Yüksek Kurulu
Başkanı, onun da bulunmadığı hâllerde görev
itibarıyla en kıdemli Başkan Yardımcısı
Başkana vekâlet eder.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Taner konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Taner. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP TANER
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, 1920
yılında, Ankarada kurulan Meclis Hükûmetince bakanlık olarak
kurulmuş ve 1923te kurulan cumhuriyet döneminde bu statü devam
etmiştir. 3 Mart 1924 tarihinde, din hizmetlerinin politikanın
dışında ve üstünde tutulması gereğinden hareketle,
Atatürkün emriyle Diyanet İşleri Reisliğine dönüştürülen
birimin başına 1/4/1924 tarihi itibarıyla, millî mücadelenin
önemli şahsiyetlerinden, uzun yıllar Ankara Müftülüğü görevinde
bulunan Börekçizade Mehmet Rıfat Hoca Efendi getirilmiş ve en yüksek
devlet memuru maaşı kendisine verilerek bakanlara verilen
kırmızı plaka kendisine tahsis edilmiştir, ayrıca
protokoldeki yeri de bu özelliklere göre yeniden düzenlenmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı, makam olarak Türk milleti
tarafından önemsenen ve saygı duyulan makamların
başında gelmektedir. Bu makamın millî ve manevi değerlerin
ağırlığı altında, onu hissedebilecek
kişilerce doldurulması gerekliliktir.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Diyanet İşleri
Başkanlığının otuz yıldır olmayan
kuruluş kanununun düzenlenmesine destek vermekteyiz ama Milliyetçi Hareket
Partisi Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlunun vermiş
olduğu vekil imamların kadroya alınmasına dair teklifinin
kanun metninin başlığında yer almasına rağmen,
içeriğinde yer almamasını, vereceğimiz vekil imamların
kadroya alınması önergesine destek vererek düzelteceğinizi
umuyoruz.
Yine, Diyanet
İşleri merkez teşkilatı ile taşra teşkilatı
arasındaki adaletsizliği, özellikle genel idari hizmetlerinde,
yardımcı hizmetlerde ve teknik hizmetlerde çalışan
personelin özlük haklarıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partili komisyon
üyelerince verilen önergelerin bu düzenleme içinde yer bulamamasını
ve de alt komisyonda kabul gören dört yıllık yüksekokul
şartının üst komisyonda sadece dinî yüksekokul şartı
hâline getirilmesinden dolayı da din görevlilerimiz adına üzgünüz.
Değerli
milletvekilleri, konu Diyanet İşleri olduğuna göre, bir
başka önemli meseleyi de gündeme taşımakta fayda olduğu
kanaatindeyim. Bildiğiniz gibi 28 Şubat postmodern darbesinin
neticesinde 1997-1998 öğretim yılında kesintisiz sekiz
yıllık eğitim sürecine geçilmesi ve 20/8/1997 tarih 23086
sayılı Kur'an Kursları Yönetmeliğinin Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmesi ile temel eğitimi bitirmeden yaz Kur'an
kurslarına gitme ve temel eğitimi bitirmeden Kur'an kurslarına
gitme yasaklanmış idi. Yaz Kur'an kursları dâhil tüm kurs
alacakların yaş sınırı on beş yaş
seviyesine, yani sekiz yıllık eğitimin neticesine
alınmış idi. 2000 yılında yapılan Kur'an
Kursları Yönetmeliği ile o dönemin şartları içinde on
beş olan yaş sınırı on iki yaşa indirildi. O
günlerde on iki yaş sınırını yüksek bulanlar, yaş
sınırının kaldırılması gerektiğini
savunanlar sekiz yıldan beri iktidarda olmalarına rağmen, ilgili
Yönetmelikte 2002 ve 2005 yıllarında 2 kere düzeltme
yapmalarına rağmen, yaş sınırını maalesef
korumuşlardır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde Kur'an öğrenimi haricinde resim kursuna, bale
kursuna, spora, yabancı dil kurslarına, müzik kurslarına
gitmekte veya Türkiyede yaşayan azınlık çocuklarının
kendi dinlerini öğrenmek için kiliselere, sinagoglara gitmelerinde bir
yaş sınırlaması olmamasına rağmen, nüfusunun
yüzde 99unun Müslüman olduğu söylenen bir ülkede
çocuklarımızın dinini öğrenmek için on iki yaşına
kadar beklemesinin veya hafız olmak için on beş yaşını
beklemelerinin doğru olduğu kanaatinde değilim. Diyanet Kanununun
düzenlenmesi gündeme geldiği andan itibaren bir kısım medyada,
yapılacak değişiklikle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, buyurun.
RECEP TANER
(Devamla) -
on iki yaş sınırının
kaldırılacağı yönünde haberler çıkmasına
rağmen, bu kanuni düzenlemede böyle bir şey görememekteyiz. Tabii,
2007 yılında, elli yıldır faaliyette olan, kendi
okuduğu Kasımpaşadaki Piyale Paşa Kur'an Kursunu
yıktıranların veya 28 Şubatın sembol
komutanlarına danışmanlık görevi verenlerin
samimiyetlerinden şüphe duymaktayız.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemede yapılacak olan geçici maddelerde, 21
Haziran tarihi itibarıyla faaliyete geçen yaz Kur'an kurslarındaki
yaş sınırının kaldırılmasını,
Millî Eğitime bağlı tüm kurslarda olduğu gibi Kur'an
kurslarında da 15 öğrencilik sınırın 10 öğrenciye
indirilmesini, ayrıca, Millî Eğitim ve diğer kurumlardaki
4/Bliler gibi Diyanette çalışan imam hatip veya Kur'an kursu
öğreticisi 4/Blilere ek ödeme ve ek ders ücreti ödenmesini sizlerden
talep etmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle, önergemize desteğinizi
bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Taner.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 2. maddesi 1. fıkrasında geçen
hedef ve performans kriterlerini ibaresinden sonra gelmek üzere kurumun
diğer çalışanları ile birlikte ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
M.
Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
M. NURİ
YAMAN (Muş) Osman Özçelik konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak
tanımlanır. Laiklik kavramının doğru tarif edilmesi
hâlinde, Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunun
gerçekten laik bir devlet yapısına uygun olup olmadığı
rahatlıkla anlaşılacaktır. Türkiye, laiklik fikrini
Fransadan almıştır. Fransadan alınan laiklik
kavramı, daha sonra özgün bir hâl almış ve âdeta, alternatif bir
anlayış olarak kamuoyuna benimsetilmeye
çalışılmıştır. Fransada kilise ile burjuvazi
arasındaki çekişmelerden doğan laiklik kavramı, kilisenin
katı Katolik anlayışının, hoşgörüsüz, özgür
düşünceye kapalı ve özgür düşünce ürünü fikirleri,
politikaları cezai müeyyidelere tabi tutması üzerine, burjuvazinin
ruhban sınıfı yerine iktidarda hâkim olması üzerine, çok
uzun süren kanlı çatışmalar sonrasında laiklik
düşüncesi gelişmiş.
Bugün Fransada
devletin herhangi bir resmî dini yoktur, bütün dinlere eşit mesafede ve
saygılı yaklaşmakla birlikte resmî bir devlet dini yoktur;
eğitimde, kamu kurumlarında, kamunun eğitiminde dinî kurumlara
yer verilmemektedir.
Yine,
İngilterede herhangi bir dine özel bir ayrıcalık
tanınmamakta, din görevlileri, dinle ilgili kurumlar dernek ve vakıf
statüsünde çalışmakta ve devlete vergi vermekten muaf
tutulmaktadırlar.
Gerçek laik ve
toplumu hukuk ve demokrasi kuralları içinde özgürce yaşatmaya
çalışan ülkelerde Diyanet İşleri
Başkanlığı gibi bir kurum yoktur. Bu tür kurumlar insan hak
ve özgürlüklerine, vicdan, inanç özgürlüğüne, demokrasiye,
eşitliğe, adalete ve laikliğe aykırı kurum olarak
değerlendirilmektedir.
Türkiyede
Diyanet İşleri Başkanlığı çok köklü bir anayasal
kurumdur ve bugün 110 bini aşan personeliyle, birçok bakanlıktan daha
büyük bir bütçeye sahip olmasıyla, hatta orta ölçekli bir devlet bütçesine
sahip olmasıyla gelişmiş bir kurumdur. Bu nedenle, böyle bir
kurumun lağvedilmesi söz konusu değildir. Ancak bu kurumun
demokratikleşmesi ve gerçek anlamda laik bir kurum ve laik devletin bir
kurumu hâline gelmesi çalışmasını yapmak zorundayız.
Laik ülkelerde
devletin dini yoktur. Devlet herhangi bir dine bağlı olmaz; din,
devlet yönetiminde etkili olmaz. Yine aynı şekilde, laik ülkelerde
hiçbir devlet dine müdahale etmez, dini serbest bırakır.
Türkiyede durum
farklıdır. Türkiyede laiklik anlayışı, resmî devlet
ideolojisinin, Diyanet İşleri Başkanlığı ve
kurumun tamamı üzerinden resmî devlet ideolojisinin
propagandasının yapılması ve bu anlayışın
kitlelere yayılması propaganda aracına dönüştürülmek
istenmektedir, zaman zaman bunu görüyoruz.
Peki, resmî
devlet ideolojisinin yapısı nedir? Resmî devlet ideolojisi
tekçidir, tek tipçidir. Türkiyede resmî devlet ideolojisi
inkârcıdır, yani demokratik değildir, dolayısıyla laik
değildir, özgürlükçü değildir. Tek tip devlet
anlayışında tek millet vardır Türkiyede, o da Türk
milletidir. Yine, tek dil vardır, o da Türkçedir. Tek din vardır, o
da İslamdır, hatta tek mezhep vardır, o da Hanefi mezhebidir.
Oysa Türkiyede, bu anlayışın dışında, çok
kültürlü bir toplumsal yapıya sahip olmamız nedeniyle, bu ülkede
Hristiyanlar yaşamakta, bu ülkede Museviler yaşamakta, bu ülkede
Aleviler yaşamakta, bu ülkede Ezidıler yaşamakta. Yine, bu
ülkede 20 milyon Kürtün büyük bir çoğunluğunun Müslüman ve
İslamın da Şafii mezhebine mensup insanlar
olduklarını biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OSMAN
ÖZÇELİK (Devamla) - Bütün bunlar göz ardı ediliyor, bütün bunlar
dışlanıyor ve kendi inançlarını özgürce
kullanmalarının önünde engeller teşkil ediliyor. Devletin resmî
ideolojisine uygun bir inanç mekanizmasına tabi
kılındıklarını ve bu anlamda bir asimilasyona tabi
tutulduklarını görüyoruz. Oysa bunlar, devletin
kanunlarının kendilerine yükseldiği bütün sorumlulukları
yerine getiren, askerliğini yapan, vergisini veren ve bütün
vatandaşlık yükümlülüklerini yerine getiren insanlardır. Bunların
dışlanarak, bunların inanç özgürlüğünün
kısıtlanarak asimilasyona tabii tutulması demokratik ülkelerde
kabul edilebilir bir şey değil, yine laiklikle hiçbir ilgisi yoktur.
O nedenle, bizim arzuladığımız gerçekten laik bir Türkiye
yaratmaktır. Din, hiçbir şekilde devlet işlerine
karışmayacak, devleti yönlendirmeyecek ama devlet de dine müdahale
etmeyecek, din kendi kuralları çerçevesinde gelişmesini
sağlayacak ve bütün inanç grupları kendi düşüncelerini, inançlarını
özgürce kullanabileceklerdir. İşte gerçek laiklik budur. Bizim
arzuladığımız, gerçek laikliktir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 sıra sayılı Tasarının çerçeve 2 nci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 3
üncü maddesindeki etkin ve verimli ibaresinin etkin ve verimli bir
şekilde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Enis
Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Tütüncü.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yine ibarenin
daha anlaşılabilir kılınması amacıyla
vermiştik, reddedilecek, öyle anlaşılıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, az önceki felsefi
açılımına izin verirseniz devam etmek istiyorum çünkü
olağanüstü önemde Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuyu görüyoruz.
Şimdi, Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumundan söz ettik. Dünyadaki
100 dolayındaki İslamiyet yorumundan biri olarak bu yorum dört
kaynaktan beslenmiş. Birinci kaynak, Maveraünnehir, Horasan ve
Azerbaycandan göçlerle hızlanarak Anadoluya gelen tasavvuf ve
düşünce akımlarıdır.
Bu akımlar,
değerli milletvekilleri, Hanefiliğin üçüncü kuşak âlimlerinden
sayılan ve akıl ile dini birleştirmeye çalışan
Semerkantlı Matüridinin kelam anlayışıyla
yoğrulmuştur. Dikkatinizi çekiyorum.
Ve daha sonra
Farabî ile İbni Sinanın özellikle eski Yunan felsefesini, yani
Platonculuğu, Aristotelesçiliği ve Yeni Platonculuğu İslam
düşüncesiyle bağdaştırmaya çalışan
düşüncelerinden esinlenmiştir ve aynı zamanda bu tasavvuf ve
düşünce akımları Türklerin İslamdan önce benimsedikleri
Şamanizm, Zerdüştilik, Budizm, Maniheizm, Mazdekilik, Musevilik, Hristiyanlık
gibi çok sayıda dinsel ve kültürel kalıntıları içeriyordu
ve bu akımlar içinde, bu tasavvuf ve düşünce akımları
içinde özellikle Yesevilik ve onun en güçlü kolu olan Haydarilik ön plana
çıkıyordu Anadoluya gelirken.
İkinci
kaynak, Anadoluda tarih öncesi başlayan on binlerce yıllık
dönemde gelişen inanç, kültür ve değer yargısı
sistemleridir. Göçler Anadoluya gelirken Anadoluda böylesine muhteşem
bir inanç, kültür ve felsefe birikimi vardı.
Anadolu
hümanizmasına katkı bağlamında özellikle Pythagoras,
Platon/Eflatun, Aristoteles ve Stoacılık felsefeleri içinde
yoğrulmuşlar ve milattan sonra 2nci yüzyılda Yeni Eflatunculuk
felsefe sistemini kuran ünlü felsefeci Plotinosun Varlıkta birlik, yani
İbni Arabînin, biraz sonra söz edeceğim Muhyiddin İbni
Arabînin Vahdedi vücut felsefesi temelinde bu Anadoludaki felsefe
akımları Hristiyanlığın ve Museviliğin kendine
özgü tasavvufunu oluşturmuştu.
Üçüncü kaynak,
Orta Doğudan Anadoluya nüfuz eden tasavvuf ve düşünce
akımlarıdır. Yani ne kadar zengin, ne kadar muhteşem bir
İslamiyet yorumuna sahip olduğunu anlatmak istiyorum. Bunun
kıymetini bilmek mecburiyetindeyiz Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri.
Üçüncü akım:
Sümer, Mezopotamya, Irak, Suriye ve Mısır kültürlerinin
altyapısında yükselen, İslamiyet ile birlikte, özellikle
İmamı Azam Ebu Hanifenin fıkıhçı, içtihatçı,
hoşgörülü tartışma anlayışında
şekillenmiştir. Daha sonraki yıllarda İslami tasavvuf anlayışlarının
güçlenmesiyle birlikte söz konusu akımlar, Beyazıdi Bestami ve
Hallacı Mansur gibi mutasavvıfların yorumlarıyla da
yoğrulmuştur.
Anadoluya gelen
bu tasavvuf ve düşünce akımlarından iki tanesi ön plana
çıkmıştır. Bir tanesi Vefaîlik, -ki Ahi Evren Vefaîdir-
diğeri de Sühreverdîlik. Dede Garkın, Ahi Evren, Geyikli Baba, bir
arada, bu tasavvuf ve düşünce akımlarının temsilcileridir.
Dördüncü kaynak,
Mağripten, yani Endülüs ve Kuzey Afrikadan gelen İslam tasavvuf
anlayışının düşünce sistemidir. Bu sistem, Yeni
Eflatunculuk felsefesi, yani varlık birliği
ışığında şekillenmiştir; Muhyiddin İbni
Arabînin vahdeti vücut, yani Ekberiyye tasavvuf okulunda ise en yüksek
noktasına ulaşmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Tamam Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işte, Anadolu felsefesi ve
hümanizması, bu dört farklı akımlardaki düşünce, inanç,
kültür sistemlerinin bir sentezi olmuştur ve bu sentezi en iyi söyleyen
Ahmed Yesevî şöyle demiştir:
Sünnet
imiş, kâfir de olsa incitme sen
Huda
bizardır katı yürekli gönül incitenden,
Allah şahit,
öyle kula hazırdır Siccin (Cehennem),
Bilginlerden
duyup bu sözü söyledim işte.
Diyanet
İşlerinin bu muhteşem felsefeye, bu muhteşem İslam
yorumuna çok daha fazla önem verilmesinin kaçınılmaz olduğunu
bir daha vurguluyorum.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Hepinizi tekrar
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 2yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 3te dört
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 3üncü maddesi
ile değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 4üncü
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Enis
Tütüncü |
|
Trabzon Malatya Tekirdağ |
Başkanın
vereceği görevleri yapmak ve Başkana karşı sorumlu olmak
üzere en fazla üç Başkan yardımcısı atanabilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3
üncü maddesi ile değiştirilen 633 sayılı kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Bekir
Bozdağ Ahmet
Yeni Abdurrahman
Arıcı |
|
Yozgat Samsun Antalya |
|
Ali
Koyuncu Ertekin
Çolak |
|
Bursa Artvin |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının Başkan Yardımcıları
başlıklı 3üncü maddesinin 1. paragrafının sonuna
aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır M.
Akif Paksoy |
|
Antalya Mersin Kahramanmaraş |
|
Beytullah
Asil Reşat
Doğru Alim
Işık |
|
Eskişehir Tokat Kütahya |
Diyanet
İşleri Başkan Yardımcıları, Başkan
tarafından verilen görevleri düzenler ve yürütür.
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 3. maddesi sonuna aşağıdaki
fıkra eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Başkan
vekili kurumsal işleyişiyle ilgili kararlarda Başkanın onayını
almak zorundadır.
|
Sırrı
Sakık İbrahim
Binici Osman
Özçelik |
|
Muş Şanlıurfa Siirt |
|
Akın
Birdal Hamit
Geylani Nuri
Yaman |
|
Diyarbakır Hakkâri Muş |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, din ve vicdan özgürlüğü İkinci Dünya Savaşından
sonra uluslararası belgelerde temel insan hakları ve özgürlükleri
kapsamında değerlendirilen önemli bir haktır. Ve yine Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kuruluş yasası olan 24 Temmuz 1923 Lozan
Anlaşmasında da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına bu din
ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen ve uluslararası sözleşmelerden
önce hayata geçirilen önemli bir düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenlemenin
içeriğiyle ilgili size aynen ilgili maddeden bilgiler sunduktan sonra bu
maddenin bir temel insan hakkı olan din ve vicdan özgürlüğünün
Anadolu coğrafyasında bilhassa Kürtlerin yoğun olarak
bulunduğu bölgelerde önündeki engelin nasıl
uygulandığı hakkında da örnekler vermek istiyorum.
Bu yasal
düzenleme Lozan Anlaşmasının 39uncu maddesinin dördüncü
fıkrasında aynen şöyle der: Herhangi bir Türk uyruğunun
gerek özel gerekse ticari ilişkilerinde din, basın ya da her
çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında
dilediği dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama
konulamaz. demektedir. Bu, önemli bir insan hakkıdır.
Yine aynı
maddenin beşinci fıkrasında Devletin resmî dili
bulunmasına rağmen Türkçeden başka bir dil konuşan Türk
vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak
kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar
sağlanacaktır. hükmünü taşımaktadır. Bakın
gördüğünüz gibi daha uluslararası kurallara geçmeden önce bu devletin
temel kuruluş yasasında önemli insan hakları, din ve vicdan
özgürlüğü, dil, ana dil kullanma özgürlüğü yıllar önce
yasalarımıza geçmiştir ve yine 2004 tarihindeki
Anayasamızın 90ıncı maddesinin
değiştirilmesinde de temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemelerin
iç hukukla çelişmesi hâlinde uluslararası bu tür düzenlemelerin iç
hukuktan önce geleceğini düzenleyen bir hükümdür. Gönül isterdi ki şu
anda görüşülmekte olan Diyanet İşleri
Başkanlığının bu yasasının düzenlenmesinde
Kürt coğrafyasındaki Türk vatandaşlarımızın, o
insanlarımızın anlamadıkları, hiçbir şekilde
yorumlayamadıkları bir dille oralarda Kuran-ı Kerimin mealini,
oralarda verilen vaazın anlamını anlamadıkları bir
dilde öğrenmemiş olmalarıydı. Ne yazık ki hepinizin de
o coğrafyada gördüğünüz gibi orada sadece Türkçe vaazlar verilmekte
ve hadisler Türkçe olarak orada dile getirilmektedir. Bu, temel insan haklarının çiğnenmesi
demektir.
Diliyorum ve
umuyorum bu Diyanet İşleri Başkanlığının
kuruluş ve görevleriyle ilgili yasa öyle görülüyor ki bu Meclisten
çıkacak; şimdiden hayırlı uğurlu olsun diyorum. Ancak
burada Sayın Bakanıma ve Diyanet İşleri
Başkanının değerli yöneticilerine bilhassa bu
değindiğim konuda Kürt coğrafyasında yaşayan o
insanlarımızın tek kelime Türkçe bilmediğini de bilerek
-bunu gözlemleriyle de gidip incelemeleri durumunda- bu insan haklarının
ihlalinin giderilmesini, bu konuda düzenlemelerle Diyanet İşleri
Başkanlığının çıkaracağı iç
yönetmelikleriyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) -
iç düzenlemeleriyle gidermeleri ve oradaki o
vatandaşlarımızın kendi din ve vicdan özgürlükleriyle
ilgili kendi dinlerinin anlamını anlayacakları ana dillerinde
Kuran-ı Kerimin -bu konudaki mealini de çok değerli bir din bilgini
olan ve bundan yıllar önce Diyanet İşleri Başkanlığına
da sunulan- Sayın Abdullah Varlının Kuran-ı Kerimin
mealinin Kürtçe bu bölgelerde, yoğunluğu Kürt vatandaşların
bulunduğu camilerde Kuran-ı Kerimin Kürtçe mealinin o halka
anlaşılır bir şekilde verilerek, çiğnenmekte olan bu
insan haklarının bu coğrafyada hayata geçirilmesini diliyor ve
çıkacak olan yasanın hayırlı, uğurlu olması
dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yaman.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının Başkan Yardımcıları
başlıklı 3üncü maddesinin 1. paragrafının sonuna
aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
Diyanet
İşleri Başkan Yardımcıları, Başkan
tarafından verilen görevleri düzenler ve yürütür.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
OKTAY VURAL
(İzmir) Alim Işık
BAŞKAN
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, önergemizde özellikle başkan
yardımcılarının görevlerinin yürütülmesiyle ilgili hüküm
ilavesi önerilmekte. Niye kabul edilmediği tabii, Sayın Bakanın
ve Komisyonun takdiri. Ancak başkan yardımcılarının
Diyanet İşleri Başkanıyla birlikte görev süresinin sona
erdirilmesi konusu orada yılların birikimine sahip birçok
bürokratın yok sayılması anlamına gelir. Başkanın
göreviyle beraber başkan yardımcılarının görevlerinin
sona erdirilmesi diyanet camiasında bu konuda uzmanlaşmış
birçok insanın yok sayılması anlamına gelir. Bu konuda
mutlaka sürenin üç yıl, dört yıl gibi ya da Başkan süresiyle
kısıtlandırılması hükmünün kaldırılması
gerekiyor. Ancak, en az on yıl süre Diyanet İşleri
Başkanlığında çalışmış, birikimli
kişilerin bu görevlerde bulundurulması daha anlamlı bir
düzenleme olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, sorular kısmında Sayın Bakana birkaç soru
yöneltmiştim. Bu sorular şu anda Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde çalışan binlerce
insanımızın merakla beklediği sorular. Kendisine
sorduğumuz soruya verdiği cevap 1.743 vekil imam var. dedi ama
bunların kadroya atanıp atanmayacağı bölümünü boş
bıraktı. Tekrar soruyorum Sayın Bakanım: Bu düzenlemede
şu anda görevleri başında bulunan 1.743 adet olduğunu ifade
ettiğiniz vekil imamlar kadrolu hâle getirilecekler mi, görev sürelerinin
karşılığı olan kadro derece ve kademelerine
atanacaklar mıdır? Dolayısıyla bu konuda bizim
vereceğimiz önergemizi destekleyecek misiniz?
İkincisi,
her yıl hac organizasyonu kapsamında Diyanet İşleri
personeli olarak hacca gönderilen ve son yıl 2.552 kişi olduğunu
ifade ettiğiniz kişiler arasındaki imam-hatiplerin nasıl
seçildiği ve bunların gönderilmesinde ne tür kriterlerin
uygulandığı konusunu cevaplamadınız ve ben Anadoluda
birçok insanın, yirmi yıllık, yirmi beş yıllık
imam-hatip dururken üç beş yıllık, sekiz yıllık
imamın, sesinin güzel olmasından dolayı hacca gönderildiği
yönündeki şikâyetler aldım. Müzik yarışması değil
burası, dinî bilgi birikiminin ve emeğinin öne
alınacağı bir düzenleme gerekiyor. Bu konuda mutlaka objektif
kriterlerin ele alınması gerekiyor.
Bir diğer
konu, Sayın Recep Taner de dile getirdi, bugün halk eğitim
merkezlerinde üç beş kişi ihtiyaca binaen kurs kapsamında
değerlendirilerek kurslar açılırken, Kuran kurslarında
minimum on beş kişi aranması uygulamada Anadolunun birçok
köyünde, kasabasında Kuran kursunun açılamayacağı
anlamına gelir. Lütfen, bu sınırlamanın mutlaka
kaldırılması gerekir; beş
on aralığında bir değere çekilebilir, hatta mümkün
olsa da hiç bu sınırlamayı yapmasak.
Bir diğer
konu, Türkiye Diyanet Vakfı hesabına yatırılan hac ve umre
gelirlerinin nasıl harcandığı konusu birçok şaibeli söylemlere
yol açmaktadır. Burada mutlaka bir düzenleme gerekir. Ya
Başkanlık hesabına aktarılması ya da grubumuzun
önerisinde olduğu gibi, eğer uygun görülürse bir döner sermaye
kapsamında bunların değerlendirilerek Diyanet İşleri
personeline belli miktarda dağıtılması gerekir diye
düşünüyoruz.
Bir başka
konu, özel seyahat acentelerine hac kontenjanının verilmesi
uygulaması ve bu düzenlemede bunun hükme bağlanması, bugün
Anadolunun birçok ilinde yaşanan birçok dedikoduyu, şaibeyi çok daha
büyük noktalara taşıyacaktır. Bu konuda, 20 kişilik
hacı adayını bulan din görevlisine 1 kontenjanın
verildiği ya da başka türlü ödüllendirmelerin
yapıldığı iddialarının yer aldığı
Türkiyede yeni iddialar gündeme gelebilecektir.
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİM
IŞIK (Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu özel seyahat
acentelerine hac kontenjanlarının ihtiyaç olması hâlinde,
Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaç
duyması hâlinde verilmesi yönünde bir değişiklik daha doğru
olacaktır, yoksa Anadolunun birçok bölgesinde bu konudaki
sıkıntılar daha da artacaktır diyor, önergemizin kabulünü
takdirlerinize sunarak hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3
üncü maddesi ile değiştirilen 633 sayılı kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 3üncü maddesi
ile değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 4üncü
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
Başkanın
vereceği görevleri yapmak ve Başkana karşı sorumlu olmak
üzere en fazla üç Başkan yardımcısı atanabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Enis Tütüncü
OKTAY VURAL
(İzmir) İkisi aynı mahiyette nasıl oluyor? İkisi
aynı mahiyette. dediniz de.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, bu önergemizin gerekçesi, başkan
yardımcılarının görev sürelerinin Başkanın görev
süresiyle sınırlı tutulmasının doğru
olmadığına yöneliktir. Böyle bir örneğin sistemimizde
olmadığına inanıyoruz.
Şimdi ben az
önceki konuşmamı sürdürmeye çalışacağım. Anadolu
felsefesi ve insancılığı ile bunun yarattığı
dünya görüşünün evrensel boyutları ne yazık ki dünya felsefe
sisteminde ve insanlık tarihinde henüz yeterince fark edilebilmiş
değildir. Bu zenginliğimizi, bu üstünlüğümüzü, bu güzelliğimizi
dünyaya bir an önce anlatmalıyız, öğretmeliyiz.
Bakınız,
Yunus Emre çağımıza da damgasını vurmuş
dizeleriyle sekiz yüz-sekiz yüz elli yıl önce nasıl seslenmiş
insanlığa, hümanizma anlayışına bakınız:
Dünya benim rızkımdır, halkı kendi halkımdır.
13üncü yüzyıl Avrupasını düşününüz,
anımsayınız, engizisyon mahkemeleriyle, insanların
akıl almaz işkencelerle katledildiği bir zaman kesiti. Genç
kızların, kadınların içine cadı girmiş
suçlamalarıyla meydanlarda yakıldığı bir zaman sürecinde
Yunus Emre Dünya benim rızkımdır, halkı kendi
halkımdır. diyor.
Bizim İslam
yorumumuzda önce insan ve sevgi anlayışı ön plandadır,
insana hizmetin en büyük ibadet olduğu görüşü benimsenmiştir,
insan ve sevgi temelinde dayanışmanın, barışın,
özgürlüğün ve hoşgörünün değeri dile getirilmiş, gerçek
dünyanın ve yaşamın güzellikleriyle mana derinlikleri
anlatılmaya çalışılmıştır.
Bakınız,
Mevlânâ nasıl seslenmiş: Ey Allahı arayan,
aradığın sensin.
Hacı
Bektaş Veli nasıl seslenmiş: Benim Kâbem insandır.
Yunus Emre
nasıl seslenmiş: Bir kez
gönül yıktın ise,/ Bu kıldığın namaz değil/
Yetmiş iki millet dahi,/ Elin, yüzün yumaz değil.
Yine Mevlânâ
seslenmiş: Gel, gel yine, her neysen, kimsen, yine gel;/ Kâfirsen,
ateş ve putseversen yine gel./ Girmez ki umutsuzluk
dergâhımıza.../ Yüz tövbeni bozsan bile gel, sen yine gel.
Ve Şeyh
Edebaliyi biliyoruz: Ey oğul, insanı yaşat ki devlet
yaşasın.
Bizim
inancımızda Allahtan korkmak yerine Allahı sevmek esas
alınmıştır. Arapların yorumunda Allah korkusu
egemendir. Allah sevgisi ile insan sevgisi bütünleştirilerek bir arada
yaşanmıştır. İnsanlığın mutluluğa
ancak ve ancak bu yolla erişebileceğine, mutluluk ile sevinci ancak
bu dünyada sevgi pınarında tadabildiğine
inanılmıştır. Cennet cennet dedikleri,/ Birkaç köşkle
birkaç huri/ İsteyene ver onları/ Bana seni gerek seni. Ve Yunus
Emre yine: Yaradılmışı severiz Yaradandan ötürü.
Bilginin önemi
son derece önemsenmiştir. Ne demiş biliyor musunuz Hacı
Bektaş Veli: Düşünce karanlığına ışık
tutanlara ne mutlu. Yine Hacı Bektaş Veli demiş ki:
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Yine Mevlânâ
demiş ki: Bilgiyle uyumak bilgisiz ibadet etmekten
hayırlıdır.
Aklın ve
özgürlüğün önemi son derece önemli. Ne demiş özgürlük konusunda
Mevlânâ biliyor musunuz: Ayran kasem önümde durdukça/ Vallahi kimsenin
balını düşünmem/ Azıksızlık ölümle
kulağım bursa bile/ Özgürlüğü kulluğa satmam ben.
Ve Şeyh
Bedreddin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Yine Orta
Çağ karanlığında dinsel dogmalara karşı
akıl, us ön plana çıkarılmaya
çalışılmıştır. Aklın üstünlüğü
bağlamında, insan yeteneği ile insana verilen olanakların
gerçek boyutlarda değerlendirilmesi gerektiği savunulmuştur ve o
dönem Anadolusunda, katı dinsel dogmaları aşmaya
çalışan önemli düşünsel açılımlara
ulaşılmıştır.
Bakınız,
Şeyh Bedreddin şöyle demiş: İlahi irade dahi ancak bir
insanın yeteneğinde olanı Allahın dilemesi demektir.
Yoksa, o insanın yeteneğinde olmayanı Allahın istemeye
yetkisi yoktur. Ve yine demiş ki: İbadetin koşulu ve
kuralı yoktur. Allah her türlü ibadeti kabul eder.
Evet, nasıl
muhteşem bir felsefe ve hümanizma anlayışı temelinde bir
İslamiyet yorumuna ve anlayışına sahip olduğumuzu bir
daha görelim ve bu güzellikleri, üstünlüğümüzü bütün dünyaya ayrıntılı
bir şekilde anlatalım. (Alkışlar)
Başkan- Diğer önerge
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yürütülmekte olan
hizmetlerin aksamaması ve devamlılığın
sağlanması amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun bir
düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Sayın
Başkanım, çerçeve 3üncü maddenin ilk cümlesinde yer alan
başlığıyla birlikte ifadesinin buradan
çıkarılmasını istiyoruz. Ayrıca, madde başlığındaki
Başkan yardımcıları: ifadesinin de aynı şekilde
çıkarılmasını istiyoruz. Bu teknik düzeltmeyi böylece
yapmış oluyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu nasıl redaksiyon?
BAŞKAN Bu
düzeltme ve kabul edilen önerge doğrultusunda madde 3ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 4te üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 sıra sayılı Kanun tasarısının çerçeve 4
üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen Süresi biten üyeler, yeniden
atanabilir ibaresinin Bir kişi en fazla iki kez Din İşleri
Yüksek Kurulu Üyesi olarak atanabilir şeklinde
değiştirilmesini, beşinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
a) İslam
Dininin temel bilgi kaynaklarını ve metodolojisini, tarihi
tecrübesini ve güncel talep ve ihtiyaçları dikkate alarak dini konularda
karar vermek, görüş bildirmek ve dini soruları cevaplandırmak.
|
Ahmet
Yeni Abdurrahman
Arıcı Ali
Koyuncu |
|
Samsun Antalya Bursa |
|
Ertekin
Çolak Nusret
Bayraktar |
|
Artvin İstanbul |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 4. maddesinin 1. fıkrasından
sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Aday Tespit
Kurulunca tespit edilen üyelerden en az üçü, ilahiyat fakültesi öğretim
üyelerinden atanacaklardan ise en az biri iyi derecede Kürtçe bilenler
arasından seçilir."
|
Nuri
Yaman İbrahim
Binici Osman
Özçelik |
|
Muş Şanlıurfa Siirt |
|
Hamit
Geylani Akın
Birdal Sırrı
Sakık |
|
Hakkâri Diyarbakır Muş |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 4üncü maddesine bağlı 5.
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Beytullah
Asil |
|
Antalya Mersin Eskişehir |
|
Hasan
Çalış Mümin
İnan Yılmaz
Tankut |
|
Karaman Niğde Adana |
|
Hüseyin
Yıldız |
|
Antalya |
"Madde 5-
Din İşleri Yüksek Kurulu, Başkanlığın strateji ve
politikalarını belirlemek, amaçlar oluşturmak üzere yapılan
çalışmaları değerlendirmek ve karara bağlamakla görevli
en yüksek karar ve danışma organı olup; 21 üyeden oluşur.
Din
İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri, tüzükte belirlenen usul ve
şartlara uygun olarak Aday Tespit Kurulunca seçilirler.
Din
İşleri Yüksek Kurulu Üyelerinin görev süresi 5 yıldır.
Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Üyeliklerin herhangi bir sebeple
boşalması halinde, aday tespit kurulunca seçilen üye
atandığı üyenin süresini tamamlar.
Din
İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri, kendi arasından bir Başkan ve
bir Başkan Vekili seçerler. Başkan ve Başkan Vekilliğine
yeniden seçilmek mümkündür.
Din
İşleri Yüksek Kurulunda, bu maddede sayılan görevlerin yerine
getirilmesinde Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanı ve Din
İşleri Yüksek Kurulu uzman yardımcısı istihdam edilir.
Din
İşleri Yüksek Kurulu uzman yardımcılığı
yarışma ve yeterlik sınavlarının şekil ve uygulama
esasları ile Din İşleri Yüksek Kurulu uzman ve uzman
yardımcılarının çalışma usul ve esaslarına
ilişkin diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir.
Din
İşleri Yüksek Kurulu'nun idari işlerini yürütmek üzere, Kurul
başkanlığına bağlı bir Genel Sekreterlik kurulur.
Genel Sekreter, Genel Sekreterlik personelinin sicil ve disiplin amiridir.
Genel Sekreterlik çalışmaları ile ilgili hususlar yönetmelikle
düzenlenir. Genel Sekreter, Din İşleri Yüksek Kurulunun görüşü
alınarak Başkan tarafından atanır."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
Buyurun
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Din İşleri
Yüksek Kurulu Başkanlığının oluşturulmasıyla
ilgili 4üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede
Diyanet İşleri Başkanlığının strateji
belirleme, en yüksek karar ve istişare, değerlendirme organı
niteliğinde kurulmuş bulunan Din İşleri Yüksek Kurulu bu
alanda ilmî özerklik ve bağımsızlık özelliğine sahip
bir kurul olarak kabul edilmektedir. Anayasamızda belirlenen laiklik
ilkesi doğrultusunda her türlü siyasi görüş ve düşüncelerin
dışında kalarak, milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinen prensipler doğrultusunda çalışacak
olan bu Kurul, Türk toplumunun bu alandaki ihtiyaçlarını giderecek en
üst organdır.
Bu nedenle, Din
İşleri Yüksek Kurulunun bilimsel çalışmaları ile idari
ve bürokratik işlerinin birbirinden ayrılarak Kurulun bilimsel
özerkliğine uygun olarak, memurlarla ilgili işler ile idari
işlerin yürütülmesinde genel sekreterlik -yardımcı birim olarak-
kurulması amaçlanmıştır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, İslam dininin amacı,
insanları barış, huzur ve hoşgörü ortamında bir arada
tutmaktır. Bunun sağlanması, İslamın doğru
öğretilmesine, doğru anlatılmasına ve doğru
anlaşılmasına bağlıdır. Dinin doğru
anlaşılması ve anlatılması da ancak iyi
yetişmiş elemanlarla, dinin siyasi ve ideolojik
yaklaşımın dışında düşünülmesiyle mümkündür.
Biz, dinin herkes tarafından öğrenilmesini, doğru bir
şekilde yaşanılmasını, din ve vicdan hürriyetinin
sağlanmasını hedeflemekteyiz, bunun için Diyanet
İşleri Başkanlığının doğru
yapılanmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Diyanet
İşleri Başkanlığı, ülkenin en ücra
köşelerine kadar temsilci bulundurma imkânına sahip bir kurumumuzdur.
Türk toplumu da din hizmetlerine ve din görevlilerinin faaliyetlerine açık
ve isteklidir. Bu durum, Türkiye'de yaygın din eğitimi ve
öğretimi için bir fırsattır ancak bu imkânların bugüne
kadar Diyanet İşleri Başkanlığınca gereği
gibi kullanıldığını söylemek mümkün değildir.
Mesleği benimsememiş, yaptığı işi ülkü
noktasına getirememiş, sadece geçimini sağlamanın yolu
olarak görmüş görevlilerin bulunması da din hizmetlerinin gereği
gibi yerine getirilmesini engellemektedir. Diyanet İşleri
Başkanlığının merkez ve taşra
teşkilatlarında görev yapan personelin bulundukları görevlere
uygun şartları taşıyıp
taşımadıkları, tayinleri ve görevlendirilmeleri sürekli
tartışılagelmiştir çünkü bu görevlilerin atanmasında,
genel olarak, personelin zekâ, kabiliyet, ilmî kariyer, yetişmişlik,
plan ve proje sahibi olması, hamleci ve ileriye dönük düşünceler
taşıması yönünden kriterler aranmamıştır. Cami
görevlilerinin atanmasında da mekân, cemaat, cemaatin bilgi seviyesi,
çevre ve diğer faktörler göz önünde tutulmamıştır.
İnşallah,
şu gün çıkarmakla uğraştığımız bu
teşkilat yasasının bu tür olumsuzlukları gidermesi
temennisiyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asil.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 4. maddesinin 1. fıkrasından
sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Aday Tespit
Kurulunca tespit edilen üyelerden en az üçü, ilahiyat fakültesi öğretim
üyelerinden atanacaklardan ise en az biri iyi derecede Kürtçe bilenler
arasından seçilir."
M.
Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Din
İşleri Yüksek Kurulu, çok önemli görevler yapacak bir kurul olarak
kanunda tespit edilmiştir. Bu nedenle, Din İşleri Yüksek
Kurulunda Kürtçe bilen din adamlarının yer almasının
doğru olduğunu düşünüyoruz. Kürtlerin, 40 milyon nüfusuyla, Orta
Doğuda, İslam dininin en sadık halkı olduğu
bilinmektedir. Yine, Kürtler, İslamın doğru öğrenilmesi,
doğru öğretilmesi konusunda birçok eğitim kurumları
açmış tarih içinde, medreseler açmış ve çok büyük din
adamları yetiştirmiştir. Melaye Cizirî, Ahmedi Hani ve Saidi
Nursi, Saidi Kürdi gibi din bilginleri bu çağa damgalarını
vurmuş önemli din bilginleridir. Bunlar Kürt medreselerinden
yetiştiler. Bugün hâlâ çok derin dinî çalışmalar yapan,
İslam dinini en iyi şekilde öğrenme ve öğretme çabası
içinde olan Kürt din adamları var; bunlar Suriyede, Irakta,
İranda, Mısırda din eğitimi alıyorlar ve dinin
doğru öğrenilmesi için büyük bir çaba içindeler. Yine, bugün,
ilahiyat fakültelerinde Kürtçeyi iyi bilen din adamları, öğretim
üyeleri var. Bunlara Din İşleri Yüksek Kurulunda mutlaka yer
verilmesi lazım.
İslam
dininin temel kaynağı, kutsal kitap Kuran-ı Kerimdir. Dinin
doğru öğrenilmesi Kuran-ı Kerimin iyi ve doğru
öğrenilmesiyle mümkündür. Böylece, dinin hurafelerden, batıl
inançların çarpık etkilerinden kurtarılması, korunması
Kuran-ı Kerimin doğru öğrenilmesiyle mümkündür. Malum,
Kuran-ı Kerimin dili Arapçadır ve bin dört yüz yıl önceki
Arapçadır. Bugün, yaşayan Arapça dilini çok iyi bilenler bile bin
dört yüz yıl önceki Arapça dilini kolayca çözemiyorlar,
anlayamıyorlar. Bu nedenle, Arapçada bile Kuran-ı Kerimin
tefsirleri ve mealleri yayımlanmaktadır. Nitekim, Türkçede de
Kuran-ı Kerimin doğru öğrenilmesi, doğru
algılanması amacıyla Kuran-ı Kerimin Türkçe tefsirleri ve
mealleri yayımlanmaktadır.
Kürtler,
diğer halklar gibi, kutsal kitaplarını kendi dillerinde
öğrenme hakkına sahiptirler. Bu, bir hak olduğu gibi, dinin
doğru öğrenilmesi bakımından da ayrıca dine hizmetin
bir gereğidir. Dinde milliyetçilik ve ırkçılık yoktur.
İslam dini birleştiricidir. İslam dini
ayrıştırıcı değildir,
barışçıdır. Dinin doğru öğrenilmesi hâlinde
barışa da büyük katkı sağlanacağı bilinmektedir.
Diğer Kitab-ı Mukaddes İncil,
(x) Müjde adıyla Kürtçeye
çevrildi ve Kitabı Mukaddes Şirketi İncili bedava
dağıtırken, milyonlarca İncili bedava
dağıtırken ne yazık ki Diyanet İşleri
Başkanlığımız Kur'an-ı Kerimin Kürtçe mealini
yayımlamak üzere oluşturduğu komisyonun
çalışmalarına ara verdi, son verdi. Neden çok açık
şekilde kamuoyuna açıklandı. Daha önceki konuşmamda
belirttiğim gibi, Diyanet İşleri
Başkanlığının resmî devlet ideolojisinin hizmetine
sunulması gayretlerinin bir sonucu olarak Kur'an-ı Kerimin Kürtçe
mealinin yayımlanması millî birlik ve bütünlüğe zarar
vereceği gerekçesiyle yasaklandı, o komisyon lağvedildi.
Şimdi, Kur'an-ı Kerimin İngilizce mealleri, Fransızca
mealleri, Rusça mealleri yayımlanıyor da burada yaşayan 20
milyon insanın, üstelik İslam dinine en sadık, Salâhaddin Eyyubî
gibi bir büyük komutanı yetiştirmiş, İslam dinini
Batının saldırılarından korumuş bir
kahramanın evlatlarının kendi diliyle Kur'an-ı Kerimi
öğrenmelerinin millî birlik ve bütünlüğü engelleyeceği veya
bozacağı gerekçesiyle böyle bir komisyonu lağvetmek doğru
değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OSMAN
ÖZÇELİK (Devamla) Bu nedenle, mutlaka Kur'an-ı Kerimin Kürtçe
mealleri Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından, yetkili ve yetkin makamların katkılarıyla,
bilim adamlarının katkılarıyla Kürtçe çevirisi
yapılmalı, meali yayınlanmalı ve
dağıtılmalıdır. Bu, millî birlik ve beraberliğe
zarar vermez; tam aksine, barışa ve birbirimize hoşgörüyle
bakmamıza delalet eder, bunu bekliyoruz. Diyanet İşleri
Başkanlığının bütün birimlerinde Kürtçe bilen din
adamlarının bulunmasının yine aynı amaca hizmet
edeceğini düşünüyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özçelik.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
(x) Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir
dille bir kelime kullanıldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 sıra sayılı Kanun tasarısının çerçeve 4
üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen Süresi biten üyeler, yeniden
atanabilir ibaresinin Bir kişi en fazla iki kez Din İşleri
Yüksek Kurulu Üyesi olarak atanabilir şeklinde
değiştirilmesini, beşinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
a) İslam
Dininin temel bilgi kaynaklarını ve metodolojisini, tarihi
tecrübesini ve güncel talep ve ihtiyaçları dikkate alarak dini konularda
karar vermek, görüş bildirmek ve dini soruları cevaplandırmak.
Ahmet
Yeni (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Ne
yapalım?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurula bir
dinamizm kazandırılması amaçlanmaktadır.
Bunun
yanında, (a) bendinde yapılan değişiklikle de, bent
metninin kurulun hizmet alanıyla ilgili olarak daha
anlaşılır bir şekilde yeniden düzenlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5 üzerinde
iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının Çerçeve 5 inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan süresi sona erenler ibaresinin süresi sona
eren başkan ve üyeler olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Necla
Arat Enis
Tütüncü Fevzi
Topuz |
|
İstanbul Tekirdağ Muğla |
|
Osman
Kaptan Kamer
Genç |
|
Antalya Tunceli |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının çerçeve 5. maddesiyle
değiştirilen 633 sayılı kanunun 6. maddesinin (d) bendinin
madde metninden çıkarılmasını, madde
başlığındaki ve metnindeki Mushafları İnceleme
ve Kıraat Kurulu ibaresinin Mushafları İnceleme ve Tefsir
Kurulu olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Beytullah
Asil |
|
Antalya Mersin Eskişehir |
|
Reşat
Doğru Hasan
Çalış Mehmet
Akif Paksoy |
|
Tokat Karaman Kahramanmaraş |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 507 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi dinin herkes tarafından doğru öğrenilmesini,
doğru bir şekilde yaşanmasını, din ve vicdan
hürriyetinin sağlanmasını hedeflemekte, bu hedefe
ulaşabilmek için Diyanet İşleri Başkanlığının
yeniden yapılandırılmasını kaçınılmaz kabul
etmektedir. Ancak böylesine önemli bir konunun ilgili kesimler ve akademik
çevrelerce yeterince tartışılmasına imkân
verilmemiştir. Komisyon aşamasında da muhalefetin
katkısı maalesef yeterince dikkate alınmamıştır.
Ülkemizde pek çok
yerleşim biriminde camiler ya cami cemaati ya da hayırseverler
tarafından yapılmıştır. Ancak bazı camilere kadro
verilmediği için ya hizmet sunulamamakta ya da Diyanet İşleri
Başkanlığı hedefleri doğrultusunda hizmet
sunulamamaktadır. Bu ihtiyaç giderilmeli ve daha sonra da ihtiyaçlar göz
önüne alınarak cami yapım, bakım ve kadro durumu
düzenlenmelidir.
İmam, vekil
imam, lise mezunu imam, üniversite mezunu imam, yeni düzenleme ile
sözleşmeli personel uygulaması problemlere sebep olmakta, yeni
problemleri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle imam ve müezzin kadrolarının
peyderpey yüksekokul olacağı bir program yapılmalıdır.
Lise mezunu imamlara YÖK ile iş birliği yapılarak
yükseköğrenim tamamlama programı fırsatı verilmelidir.
Vekil imamlara imam kadrosu verilmeli, 4/Bli çalışan din
görevlilerine de aynı şekilde bu konunun çözümlenmesi noktasında
da, asil kadroya geçilmesinde de destek olunmalıdır. Ayrıca,
vekil imamlıkla ilgili olarak yeterlik belgesi istenmesine de son
verilmeli, daha önceki dönemlerde vekil imamlık yapmış
olanların hepsi kadroya alınmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, sözleşmeli personel uygulamasının ortaya
çıkardığı problemleri Sağlık
Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve
diğer kuruluşlarda yaşıyoruz. Bu uygulamanın Diyanet
İşleri Başkanlığında da uygulanması herhâlde
doğru olmayacaktır. Din görevlilerimizin özlük hakları
iyileştirilmelidir çünkü bu personel -toplumda sözü dinlenen, örnek
alınan- halkın huzur içinde yaşaması için çok önemlidir.
Nasihat ve davranışlarıyla olumlu bir profil çizen din görevlileri
yaşadıkları toplumun huzur ve güvenine çok önemli katkılar
sağlamaktadır. Ehil personelin olduğu camiler âdeta eğitim
kurumu gibi hizmet vermektedir. Bu kadar önemli bir görevi yapan
insanların özlük hakları iyi olmalı, toplumun bütün kesimlerince
kabul edilmeli. Din görevlilerimizin böyle önemli görevleri yerine
getirebilmesi için, camilerimizin de siyasetten uzak tutulması, meslek içi
eğitimle kendilerini yenilemeleri önemlidir. Ancak tasarıyla
Başkanlık personeli ve din hizmetleri sınıfının
özlük hakları iyileştirilirken, genel idare hizmetleri,
yardımcı hizmetler, teknik hizmetler gibi alanlarda yetersiz
iyileştirme yapılması, muhalefetin önerilerinin dikkate
alınmaması da düşündürücüdür.
Sayın
milletvekilleri, diğer bir önemli konu da: Hacca gitmek isteyen
vatandaşlarımız kurada çıkmadığı için çok
uzun süre bekliyorlar. Bu konu giderek önemli bir sıkıntı hâline
geliyor. Bu konu ya Suudi Arabistan ile yapılacak çalışmayla
çözülmeli ya da belirli bir plan dahilinde isteyen herkesin gecikmeli de olsa
gideceği bir otomatiğe bağlanmalıdır.
Yurt
dışında yaşayan Türklerin ve çocuklarının din
hizmetleri ihtiyacı giderek hem alan olarak hem de ihtiyaç olarak
büyümektedir. Gelecek on yılları dikkate alan programlar
yapılmalıdır. Program Batı Avrupada kısmen
giderilmiştir ancak Diyanet İşleri Başkanlığının
bıraktığı boşluk gönüllü kuruluşlarca
doldurulmaktadır. Bu ise bazen önemli problemlere sebep olabilmektedir.
Ama vatandaşlarımızın yeni yaşamaya başladığı
ülkelerde ciddi problemler vardır. Balkanlar ve Türk dünyasının
bu alanda ihtiyaçlarına yardımcı olunmalı ama yeni yeni
ihtiyaçlar da yardım programlarıyla giderilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, Türk cumhuriyetlerinde Diyanet İşleri
Başkanlığının çeşitli faaliyetleri vardır,
ilahiyat fakülteleri ve din müşavirlikleri bulunmaktadır ancak bu
bölgelere daha aktif şekilde yaklaşılması gerekmektedir
çünkü yıllarca bir baskı rejimiyle
karşılaşmış bulunan bu insanlara dinî öğretim,
dinî eğitim yapılması gerekmektedir. Bu konuda Diyanet
İşleri Başkanlığına görev düşmektedir.
Bakın, bugün
Kırgızistanda çeşitli olaylar olmaktadır.
Kırgızistanda Özbekler ve Kırgız Türkleri arasında
çok ciddi olayların olduğunu hep beraber biliyoruz. İşte,
bu aşamada Türkiye Cumhuriyeti devletine çok önemli görevler
düşerken, bu görevlerin en önemlileri başta Diyanet İşleri
Başkanlığına düşmektedir. Diyanet İşleri
Başkanlığı olarak Kırgızistana
Başkanımızın başkanlığında veyahut da
yardımcılarının başkanlığında önemli
bir heyeti gönderebiliriz. Oralarda göndermiş olduğumuz heyet
nasihatlerde bulunabilir, oradaki kardeşlerimizin kardeşliği
noktasında da çok önemli konuşmalar yapabilirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu noktada da
Diyanet İşleri Başkanlığımızdan görev
alması noktasında yani bir inisiyatif kullanması noktasında
da beklentimiz vardır. Yani Kırgızistana şu anda
olayların durulmuş olduğu veyahut olayların
yatışmış olduğu anlatılmaktadır ama oradaki
kin tohumları durmakta, insanların birbirlerine
bakışları yani çok farklı şekilde olmaktadır. Bu
aşamada da işte Diyanet İşleri
Başkanlığımızdan bir heyetin buraya gönderilmesini biz
bekliyoruz.
Bu noktada da
Sayın Bakandan bir talimat vermesini bekliyor, önergemizin kabulünü
bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının Çerçeve 5 inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan süresi sona erenler ibaresinin süresi sona
eren başkan ve üyeler olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Enis
Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Tütüncü.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Osman Bey, bir tanesine de katıl ya!
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katıldık,
katıldık.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hangisine katıldın?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Akif Hamzaçebi Beyin
önergesine
BAŞKAN
Sizin imzanız olana katılmış.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Öyle mi?
BAŞKAN
Evet, öyle dedi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Osman Bey, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önergeler
üzerinde son konuşmamı yapmaya çalışacağım
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Aynı
açılımı sürdürmeye çalışıyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Enis Bey, siz de mi açılım
yapıyorsunuz? Açılım yapıyorsunuz değil mi?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Tabii.
Şimdi, bu
Anadolu felsefesi ve onun hümanizması, şunu demiştik, dünyada
şu ana kadar yapılmış 100 dolayındaki İslamiyet
yorumunun bir tanesi. Bunu bilelim. Ben, Profesör Doktor Sayın Mehmet
Aydına geçen dönem Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu anlatırken kabul
ettiğini, katıldığını söyledi ve şöyle bir
soru sordum: Sayın Bakan, bu yoruma Türkiye Müslümanlığı
diyebilir miyiz? dedim. Evet, diyebiliriz. dedi.
Şimdi,
burada muhteşem bir toplumsallığa açılım var.
Bakınız, Şeyh Bedrettin ve Börklüce Mustafa ne demiş:
Kimsenin kimseyi baskı altına almaya, özgürlüğünü ortadan
kaldırmaya ya da kısıtlamaya yetkisi yoktur. Aile kurumu da bu
hâliyle doğaya aykırıdır. Kadın erkeğin
tutsağı değildir, özgür insandır. Bu özelliği
dolayısıyla onun da kendi istenciyle mal mülk sahibi, ortak olma
hakkı vardır, dilediği gibi davranmasında bir sakınca
yoktur.
Kadının
değeri ve saygınlığı konusunda yine 13üncü
yüzyılda bakınız Mevlânâ ne demiş: Kadın
Allahın ışığıdır, sevgili değil. O
sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil. ve
Hacı Bektaş Veli de o zaman Kadınlarınızı
mutlaka okutunuz. demiş ve hepimiz şunu anımsayalım: Yine
bu felsefenin, İslam anlayışının toplumsal
yaşama, ekonomik yaşama çok güzel açılımını
yapmış olan Ahi Evrenin eşi Fatma Bacı o zaman Anadolu
Kadınlar Birliğini, yani Bacıyanı Rumu kurmuş ve bu
birlik dünyada çağının çok ilerisindeki bir
insancıllık anlayışını Moğol
istilasında yanmış, yıkılmış Anadoluda
sahipsiz kalan kadınlara, kızlara sahip çıkarak
göstermiştir.
Bir de mizahi
boyutu var bizim anlayışımızın, Nasreddin Hoca mizahi
boyutu oluşturuyor. Çok sayıda örnek verebilirim ama şunu
söyleyeyim: Birkaç papaz Hocaya gelmiş, demiş ki: Efendi, sana bir
şey sormak istiyoruz, Peygamberiniz miraç için göğe nasıl
çıktı? Hoca sakalını sıvazlamış,
birazcık düşündükten sonra Nasıl çıkacak, sizin
Peygamberiniz göğün dördüncü katına çekilirken kurulan merdivenden
çıktı. demiş.
Şimdi, bu
felsefenin derinliği olağanüstü zengin, yani konuşmamın
başında söylediğim gibi, İlk Çağ Anadolu-Yunan
felsefesine dayanan kökleri var. Homerostan mesela bazı dizeler
söyleyebilirim. Homeros, Truvanın ünlü kahramanı Hektorun ölümünü anlatırken
diyor ki:
Uçtu canı
gövdesinden yollandı Hadese,
Gücünden,
kaderinden koptu, gençliğine ağlaya ağlaya.
Homeros,
İsadan bin beş yüzyıl önce, canın bedenden uçtuğunu
söylüyor.
Ondan iki bin
yedi yüzyıl sonra, yine Anadoluda yaşamış olan bir
başka ozan Koca Yunusta da can bedenden uçuyor:
Can bedenden
uçunca,
Menziline
göçünce,
Benim canım
bir kuştur,
Kim gövdem
kafesidir.
Anadolu felsefesi
20nci çağa ve günümüze de damgasını vurmuş.
Bakınız Tevfik Fikret ne demiş:
Toprak -yani, dünya- vatanım,
Nevi beşer
milletim,
İnsan insan
olur ancak,
Buna izanla
inandım.
Yine, Mehmet Akif
Ersoy özgürlük bağlamında demiş ki, biliyoruz:
"Ben ezelden
beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi
çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım."
Nazım Hikmet
şöyle söylemiş:
"Ebede set
çeken zulmeti deldim,
Aşkı
içten duydum, arşa yükseldim.
Kalpten
temizlendim, huzura geldim,
Ben de müridinim,
işte Mevlânâ."
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ve yine şunu
demiş Nazım Hikmet:
"Yok edin
insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim.
Yaşamak bir
ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi
kardeşçesine,
Bu hasret
bizim."
Ve Mustafa Kemal
şöyle seslenmiş: Bağımsızlık ve özgürlük benim
karakterimdir. Ve yine şunu söylemiş: İnsanlar arasında
kin ve hırs denilen olumsuz duyguları boğmak, öldürmek gerekir.
Onun yerine, insan denen varlığın büyüklüğü fikri ve bu
büyüklüğü sevmek esası konulmalıdır.
31 Ağustos
1922 tarihinde Mustafa Kemal, Dumlupınar Meydan Muharebesi
alanını geziyor. O savaşın korkunç manzarası
karşısında Mustafa Kemal arkadaşlarından kopuyor,
gözlerinden yaş ve dudaklarından şu sözler dökülüyor:
Zavallı insanlık! Ne gerek vardı buna?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Mustafa Kemal
Anadolu felsefesini, Anadolu insancıllığını ve
dolayısıyla Türkiye ve Anadolu-Rumeli İslamiyet yorumunu, insan
sevgi ve bilgi temelindeki yorumunu son derece güzel bir şekilde
yakalamıştır ve başarısının altında da
bu yorumu kavramış olması ve bu yorum sayesinde Anadolu
insanıyla gönül bağını kurması gerçeği
yatmaktadır.
Son olarak
Sayın Başkan, yineliyorum konuşmamın başında
söylediğimi: Türkiyede inanç dünyasında yaşanan
sıkıntılarımızın temelinde inanıyoruz ki
tarihin derinliklerinden süzülmüş, toplumumuzun tümünü kucaklayacak olan
inanç, felsefe ve kültür zenginlerimizin yeterince kavranamamış
olması yatmaktadır. Bu nedenledir ki halkımızın bir
bölümünün kafası karıştırılmıştır,
değişik cemaatlerin etkisi altına girerek özgür birey, eşit
yurttaş kimliklerini zedeleme noktalarına düşmüşlerdir.
Buna imkân vermeyelim, insanımıza, özgürlüğümüze,
değerlerimize hep birlikte sahip çıkalım.
Hepinize tekrar
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 6da iki
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinin düzenlediği 633 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinin 1 numaralı alt bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (ı)
bendinin (4) numaralı alt bendinden sonra gelen ikinci fıkranın
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Enis
Tütüncü Necla
Arat |
|
Malatya Tekirdağ İstanbul
|
|
Harun
Öztürk Hüseyin
Pazarcı Ali
Rıza Öztürk |
|
İzmir Balıkesir Mersin |
ı) Cami ve
mescitleri ibadete açmak, yönetmek, ibadet ve irşat hizmetlerini yürütmek,
cemevlerinin inşaat, bakım ve onarım gibi
ihtiyaçlarını gidermek
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin a) Din Hizmetleri
Genel Müdürlüğü başlıklı fıkrasının 4üncü
ve 9uncu bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, 8. ve 10uncu fıkralarının madde
metninden çıkarılmasını; b) Eğitim Hizmetleri Genel
Müdürlüğü başlıklı fıkrasının 3. ve 5.
bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
aşağıdaki 6. bendin eklenmesini; g) Rehberlik ve Denetim
Başkanlığı başlıklı
fıkrasının başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Beytullah
Asil |
|
Antalya Mersin Eskişehir |
|
Mümin İnan Yılmaz Tankut Hüseyin
Yıldız |
|
Niğde Adana Antalya |
a) Din Hizmetleri
Genel Müdürlüğü
4) Radyo ve
televizyon kurumları ve diğer yayın kuruluşları ile
işbirliği yaparak toplumu din konusunda aydınlatmak.
9) Müftülük ve
camilerin müştemilatında okuma salonları açmak ve bunlarla
ilgili işleri yürütmek.
b) Eğitim
Hizmetleri Genel Müdürlüğü
3) Kurân-ı
Kerimin usulüne uygun olarak okunması ve kıraat ilmi ile ilgili
faaliyetlerin yapılması.
5)
Başkanlık personelinin, Başkanlığın görev
alanı ile ilgili konularda bilgisini artırmak ve
uzmanlaşmasını sağlamak amacıyla Diyanet Akademisi
açılması için Yüksek Öğretim Kurumu ile işbirliği
yapmak.
6) Personelin
Başkanlığın görev alanı ile ilgili konularda hizmet
içi eğitim yoluyla bilgisini artırmak ve uzmanlaşmasını
sağlamak amacıyla eğitim merkezlerinde programlar uygulamak ve
yurtdışına bu amaçla personel göndermek.
g) Rehberlik ve
Teftiş Başkanlığı
633
sayılı Kanunun 9. maddesi aşağıdaki şekliyle
devam etmeli ve diğer fıkralar madde metninden
çıkartılmalıdır.
Teftiş
Kurulu, müfettiş sıfat ve niteliklerini taşıyan bir
başkanın yönetimi altında müfettiş ve müfettiş
yardımcılarından kurulmuştur. Müfettişler,
kuruluşun bütün işlerini Başkan adına teftiş ederler,
hizmeti ve hizmetlileri denetler, soruşturma yaparlar.
Teftiş
Kurulunun yetki ve çalışma usulleri bir tüzükle düzenlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Günal.
Sayın
milletvekilleri, lütfen daha sessiz hareket edelim.
Buyurun
Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu madde üzerine söz aldım çünkü geneli üzerinde
konuşurken size bahsettiğim hususların tamamı burada yine
torba kanun mantığı gibi hepsi bir maddeye
sıkıştırılmış durumda. Burada bu birimlerin
ana hizmet birimleri, yardımcı hizmet birimleri, danışma ve
denetim birimleri olarak ayrı ayrı sınıflandırılıp
her birinin de ayrı maddeler hâlinde düzenlenmesi gerekiyordu. Maalesef tamamı
bir madde içerisinde, uzunca bir madde şeklinde
sıkıştırılmış durumda.
Değerli
arkadaşlarım Her gelen teşkilat kanununda aynı sorunu
yaşıyoruz. diye söylemiştim. Kamu personel rejiminde köklü bir
reform yapamadığımız için unvanlarla ilgili de, yine bugün
arkadaşlarımız diğer uzmanlarla ilgili de Plan Bütçeye
geri çekelim. diye, Tekrar tek tipleştirelim. diye -doğru bir
yaklaşım olarak söylüyorum ama- yukarıda
yapamadığımız şeyi geri çekme konusunda
çalışma yapıyorlar. Bu her kanunda
Bu teşkilatlar belli,
birimler belli, yani yapılması gereken belli. Bunların da
yasaya, Anayasaya ve İç Tüzüğe uygun bir şekilde
yasalaşmasının sağlanması gerekiyor. Şimdi,
buraya bakıyorsunuz, söylediğimiz şeyler tek maddede, bu kadar
uzun önergenin içerisinde arkadaşlarımız okurken bile iki üç
defa duraladılar. Neden? Çünkü iç içe girmiş birçok alt madde var ve
birim var. Baktığınız zaman da bunun içinden çıkmak
mümkün değil. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Eğitim Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğü, hepsi de
uzun uzadıya, ayrıntılı şekilde, ayrı maddelerde
ele alınması gereken şeyler, maalesef burada dikkate
alınmamış. Hem Sayın Bakanın hem sizlerin hem de Başkanlık
Divanının da dikkatlerine sunuyorum çünkü kanun yapma tekniği
açısından da, ayrı bentler olarak düzenlenmesi gerekiyordu.
Aynı zamanda 3046nın lafzına da, ruhuna da uygun değil.
Ayrıca,
burada, arkadaşlar, başka bir şey daha var: Yönetim Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü ve yine
3046da ancak teşkilatının çok yaygın olduğu
belirlenen Millî Eğitim Bakanlığında personelle ilgili
genel müdürlük var. Hadi onu geçtik, Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
yardımcı hizmetlerle ilgili genel müdürlük kurulamaz diyor.
Burası İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı
şeklindeydi. Arkadaşlarımız sonra Destek Hizmetleri Daire
Başkanlığı yapmıştı, sonra nereden
hasıl olduysa genel müdürlük olarak teşkilatlanması ortaya çıkmış.
Söylemeye
çalıştığımız şey, bunların hepsinin
ayrı ayrı görevlerinin, yetkilerinin -genel müdürlüklerin- ayrı
maddeler hâlinde belirlenmesi gerektiği ve özellikle de buradaki Yönetim
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün de genel müdürlük olarak değil daire
başkanlığı şeklinde düzenlenmesi gerekiyordu.
Yine, teftiş
kuruluyla ilgili madde var ama burada da Rehberlik ve Denetim
Başkanlığı olarak arkadaşlarımız
getirmişler. Teftişlerin hepsinde zaten rehberlik esastır,
sonradan teftiş ibaresini maddeye eklettirdik ama hâlen daha teftiş
kurulunun içeriğiyle ilgili düzenlemeler maalesef yönetmelikle düzenlenmesi
öngörülmüş. Biz bunun orijinalinde olduğu gibi bir tüzükle
düzenlenmesini -çünkü teftişin ağırlığı
açısından oradaki uygulama esaslarının, usullerin,
çalışma usullerinin bir yönetmelikle düzeltilmemesi gerektiğini-
tüzüğün en azından Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe
girdiğini bildiğimiz için orada da teftiş kurulunun
ağırlığının hissedilmesini ve kurum içerisindeki
görevlerini -çünkü yurt dışı birimi var, yurt içi var, hac, umre
işleri var- kurumu birtakım tartışmaların
dışında tutabilmek için de teftiş fonksiyonunu en iyi
şekilde yerine getirerek şeffaflık içerisinde
çalışması gerektiğini düşünüyoruz.
Dolayısıyla bu madde kurumun bütün teşkilatını
içerdiği için bu hususları da arkadaşlarımızın
kanunun kabul edilmesinden önce bir defa daha gözden geçirmesini, bunların
da ayrı şekilde 3046ya uygun olarak, devlet teşkilatı
esasına uygun olarak da yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Bu çerçevede
önergemizin kabulünü ve bu hususun da yeniden dikkate alınmasını
istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 507 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinin düzenlediği 633 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinin 1 numaralı alt bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (ı)
bendinin (4) numaralı alt bendinden sonra gelen ikinci fıkranın
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
ı) Cami ve
mescitleri ibadete açmak, yönetmek, ibadet ve irşat hizmetlerini yürütmek,
cemevlerinin inşaat, bakım ve onarım gibi
ihtiyaçlarını gidermek
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sayın Hükûmet ve komisyon Katılmadılar. Neye
katılmadıklarını size arz edeyim. Sayın Bakan, bundan
sonra açılım maddesini ağzınıza almayın. (CHP ve
BDP sıralarından alkışlar) Çünkü açılımda size
gelen konuların en başında tek konu cemevleri konusuydu.
Değerli
arkadaşlarım, hoşgörüyü ve sevgiyi
Burada hep birlikte bu
yasanın çıkması için hepimiz destek veriyoruz. Ülkedeki tüm
insanların, ülkedeki herkesin Yüce Allaha yalvarması için burada hep
birlikte bu kanuna tüm gruplar destek veriyor ama ülkeyi kucaklamanız
lazım. Onun için benim Sayın Bakandan ricam, bir daha
açılımın asını ağzına almaması. Neden?
Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığına da, üç
beş kelime de onlara etmek istiyorum.
İlk
milletvekili olduğum sekiz yıl önceden beri, her bütçede, her Plan ve
Bütçe Komisyonunda, özellikle cemevleri konusunda ve verdiğim soru
önergelerinde ve yazdığım şeylerde tek verdikleri cevap
şuydu: Cemevleriyle ilgili, Diyanet İşleri teşkilat
kanununda olmadığı için -altını çiziyorum, Diyanet
İşleri teşkilat kanununda olmadığı için- elektrik
bedelini ödeyemiyoruz. İşte, size teşkilat kanunu. Diyanet
İşleri Başkanlığı, bu ülkede yaşayan
herkesin Diyanet İşleri
Başkanlığısınız. Herkesin, bu ülkede kim
yaşıyorsa, hepimizin anayasal bir kurumusunuz. Bu ülkede yaşayan
herkesin ibadet sorununa çözüm bulmalısınız. Bu ülkede
yaşayan herkese yardımcı olmalısınız. Bu ülkede
yaşayan, sinagogun, kilisenin, havranın elektrik bedelini ödeyen
devlet ama cemevlerine gelince Vallahi ödeyemeyiz. diyorlar.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Camilerin de ödemiyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yok öyle bir şey ya.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Var, var, var, var
Öyle bir şey var. Var, var,
var
Yukarıda var. Var kardeşim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sen eskide kalmışsın.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Eskide kalmamışım.
Daha dün, geçen
hafta cuma günü kanun geldi, kanun, elektrik bedelleriyle ilgili.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yok öyle bir şey.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Var kardeşim.
Hepsinin elektrik
bedelini ödüyor.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Tek kuruş ödemiyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ödüyor kardeşim.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Su parasını bile ödüyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) İbadethane saydığı
Sinagogu,
kiliseyi, havrayı ibadethane sayıyor. Eğer istiyorsanız
kanunu size göndereyim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kanun burada çıkıyor, yukarıda
çıkmıyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Kanunu göndereyim size istiyorsanız.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kanun burada çıkıyor ya, yukarıda
çıkmıyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, bu ülkede yaşayan
Bu ülkenin
Plan ve Bütçe Komisyonunda, enerji KİTleriyle ilgili kardeşim, geçen
cuma günü geldi, yine aynı önergeyi verdik, yine reddettiler cemevleriyle
ilgili.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Tanımıyor ki cemevini.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Şimdi, Sayın Bakan, açılım
yapıyoruz diye ortaya çıktığınızda size gelen en
temel konulardan biri buydu ama maalesef, her ne hikmetse, Komisyonda da
aynı tavrı gösterdiniz. Arkadaşlar, bu ülkede yaşayan,
Allahına yalvaran herkes, bu ülkenin, Allahına yalvarsın, bu
ülkede birlik beraberlik için herkesin inancına hepimiz saygı
duymalıyız ama Diyanet İşleri
Başkanlığı da bu ülkede kim yaşıyorsa onların
ibadetlerini, Allaha yalvarmalarını temin etmek görevidir. Bugüne
kadar hep cevap verdiniz Diyanet İşleri
Başkanlığı. Teşkilat Kanunumuzda yoktur.
Arkadaşlar, Teşkilat Kanunu burada, alırsınız,
işte
Niye reddediyorsunuz? Alırsınız Teşkilat
Kanununa. Biz önergemizde şunu söylüyoruz, önergemizde diyoruz ki:
İbadethanelerin
İbadete açılmasın ama cemevlerinin de
tadilat, tamirat gibi işlerine
Sizin de göreviniz, bunu yapmak göreviniz
diyor başka bir şey söylemiyoruz. Ama ne hikmetse, niye kabul
etmiyorsunuz, niye Teşkilat Kanununuza koymuyorsunuz bilemiyorum.
Sayın Bakan,
Diyanet İşleri Başkanlığının görevi bu
ülkede yaşayan herkesin Diyanet İşleri
Başkanlığı olmalıdır. Hangi inançta, hangi dinde
olursa olsun Diyanet İşleri Başkanlığının
herkesin ibadetini, yüce Allaha yalvarmasını temin etmek en temel
görevidir ama her ne hikmetse bunu yapmıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülke bizim, bu ülkenin değerleriyle,
inançlarıyla birliğe, beraberliğe ihtiyacı vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Özellikle inanç konusunda ülkenin birlik,
beraberliği için Diyanet İşleri
Başkanlığının en temel görevi olmalıdır ve
bu temel görev de bu ülkede hangi inançta olursa olsun yüce Allaha kim
yalvarıyorsa onlara her türlü yardım etmek, herkese saygı duymak
Diyanet İşleri Başkanlığının görevidir.
Bu nedenle
Sayın Bakan, benim size dostça tavsiyem, bundan sonra
açılımın asını ağzınıza almayın.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.03
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
507 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
7nci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 7. maddesi 1. fıkrasında geçen
İl ve ilçe kuruluşlarının başında birer müftü
bulunur ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kürt nüfusunun
çoğunlukta bulunduğu il ve ilçelerde yasada belirtilen koşullara
haiz iyi derecede Kürtçe bilen müftüler atanır.
|
İbrahim
Binici Hamit
Geylani Akın
Birdal |
|
Şanlıurfa Hakkâri Diyarbakır |
|
Nuri
Yaman Osman
Özçelik Sırrı
Sakık |
|
Muş Siirt Muş |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 7inci maddesine bağlı 8.
maddenin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır M.
Akif Paksoy |
|
Antalya Mersin Kahramanmaraş |
|
Beytullah
Asil Reşat
Doğru |
|
Eskişehir Tokat |
Taşra
Teşkilatı:
Madde 8- Diyanet
İşleri Başkanlığının Taşra
Teşkilatı, İl Müftülükleri ve İlçe Müftülüklerinden
oluşur.
İl ve ilçe kuruluşlarının
başında birer müftü bulunur. Müftü, ilinde, ilçesinde Diyanet
İşleri Başkanlığını temsil eder. İl
Müftülüleri doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığına,
İlçe Müftülükleri İl Müftülüklerine bağlıdır.
5442
sayılı İl İdaresi Kanunu hükümleri saklıdır.
İl
Müftülüklerine bağlı İl Teftiş Kurulu ve Müdürlükler
kurulur. İlçe Müftülüklerinde de Müdürlükler kurulabilir. İl
Teftiş Kurulunun görev ve yetkileri ile İl Müfettişlerinin
göreve alınma ve yetiştirmesine ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir.
Eğitim
Merkezleri, Hizmet içi Eğitim Dairesi Başkanlığı
bünyesinde merkeze bağlı Taşra kuruluşlarıdır.
Eğitim Merkezlerinin çalışma usul ve esasları ile
diğer hususlar Yönetmelik ile düzenlenir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Paksoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 507 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, grubum ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Din,
şüphesiz hem fertlerin hem de toplumun vazgeçemeyeceği sosyal bir olgudur.
Şayet din doğru bir şekilde anlaşılmaz ise
birtakım kaosların oluşması kaçınılmazdır.
Bu kaos hem fertleri hem toplumu, hatta diğer toplumları da
etkileyebilir. Haçlı seferleri, reform dönemi Avrupasındaki mezhep
savaşları, günümüze kadar uzanan çeşitli çatışmalar
hep bu kaosun ürünüdür. Bu manada Diyanet, dinî alanın tanziminde, dinin
doğru olarak öğretilmesinde kuruluşundan bu yana çok önemli
görevler ifa etmiştir, bana göre çok da başarılı olmuştur.
Laiklik ilkesi
bağlamında Diyanetin ifa ettiği görevle ilgili bir
kısım tenkitler yapılmaktadır, bu tenkitler yapılmaya
da devam edilecektir ancak şahsen ben, Diyanet İşleri
Başkanlığının mevcut yapısının
güçlendirilerek devamından yanayım. Türkiye Cumhuriyeti
kuruluşundan bu yana yukarıda zikrettiğimiz manada bir kaosa
düşmemişse bunda Diyanetin çok tenkit edilen yapısının
önemli olduğunu iddia ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Diyanet Kanununda 1976 yılında bir kısım
düzenlemeler yapılmış, bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesince 1979
yılında iptal edilmiştir. Bu tasarının genel
gerekçesinde, Anayasa Mahkemesinin iptaliyle oluşan boşluğu
doldurarak kurumu günün şartlarına adapte etmenin hedeflendiği
görülüyor. Ancak bu tasarı amacı tam olarak gerçekleştirmekten
uzaktır. Tasarının önemli bazı maddelerinde eksiklikler
bulunmakta olup soru işaretleri giderilememiştir. Burada görev yüce
Meclise düşmektedir.
Arkadaşlarımız,
Komisyonda, dinî yüksek ihtisas merkezlerinin yerine Polis Akademisi ve Adalet
Akademisi benzeri bir diyanet akademisinin kurulmasını önerdiler.
Diyanet akademisinin kurulmasının fevkalade faydalı
olacağını düşünüyoruz.
Ayrıca,
teftiş birimi Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına
dönüştürülmektedir. Mevcut yasalarımızda ve uygulamada
teftiş kurullarının yetki ve çalışma usulleri tüzükle
düzenlenmektedir. Hâlbuki bu tasarı bu hususu yönetmelikle
düzenlemektedir. Teftiş kurulunun bütün birimleri denetlediği dikkate
alınarak çalışma usul ve esaslarının sık
değiştirilmemesi, tüzük ile düzenlenmesi müfettiş güvencesi
açısından önem arz etmektedir.
Murakıplık
müessesinin kaldırılması da yanlıştır. Bunun
yerine tıpkı Millî Eğitim Bakanlığında
olduğu gibi illerde teftiş kurullarının kurulması ve
murakıpların burada görevlendirilmesinin günümüzde bir ihtiyaç
olduğunu düşünüyorum.
Bu tasarı,
gündeme gelince çok sayıda imam adayı arkadaşımız beni
aradı. 4/B ile atama bekleyen imam adayı
arkadaşlarımız, Maliye Bakanlığında bulunan 5 bin
kadronun mübarek ramazan ayından önce vize edilmesini talep ediyorlar.
Zaten 2004 yılından bu yana yapılan alımlardaki hatalardan
dolayı bir tarafta kadrolar boş kalmış, diğer tarafta
atanmayı bekleyen kardeşlerimiz boş kalmıştır.
Bunun da ötesinde, din görevlisi bekleyen cemaatimiz mağdur olmuştur.
Çünkü bu arkadaşlarımızın yeterlik ve KPSS süreleri dolmak
üzeredir. Bu süre dolduktan sonra kadroların vize edilmesi, atama bekleyen
arkadaşlarımızı tekrar KPSS ve yeterlik
şartlarıyla karşı karşıya getirecektir. Belki de
birçok arkadaşımız bu şartları kaybedecektir. Bu
arkadaşlarımızın çoğunluğu evlidir,
çocukları vardır, iaşelerini teminde çok müşkül
durumdadırlar. Ayrıca, ramazan ayında din görevlisi
ihtiyacı da göz önünde bulundurulduğunda, bu kadrolara bir an önce
atama izni verilmesi büyük önem taşımaktadır.
Yüce Meclis vekil
imamlara kadro hakkı verecek, atama bekleyen imam arkadaşlarımız
da Hükûmetten 5 bin sözleşmeli personel atama izninin müjdesini
bekliyorlar. Yeterli KPSS puanı ve yeterlikleri bulunan imam
kardeşlerimize de maliyede bekleyen kadro izni verilirse, adil bir
uygulama olur diye düşünüyorum.
Din adamları
topluma hakkı, doğruluğu, adil olmayı tavsiye eden
insanlardır. Bunları yapmakla yükümlü insanlar adaletsizliğe
uğrarlarsa, bu insanların adalet inancı zedelenirse toplum da
büyük zarar görecektir diyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Paksoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 7. maddesi 1. fıkrasında geçen İl ve ilçe
kuruluşlarının başında birer müftü bulunur
ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Kürt nüfusunun
çoğunlukta bulunduğu il ve ilçelerde yasada belirtilen koşullara
haiz iyi derecede Kürtçe bilen müftüler atanır.
Sırrı Sakık (Muş) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi selamlıyorum.
Aslında
biraz önce Mevlüt kardeşim buradan seslendi, dedi ki: Açılım diyorsunuz
yani açılımın neresindeyiz? Aslında işinizi
kolaylaştıracak değişiklikler yapıyoruz ama siz
hayatın her alanında kapalısınız yani Kürtlere
kapalısınız, Alevilere kapalısınız, Romanlara
kapalısız. Şeklen bir şey yapmaya
çalışıyorsunuz ama hiçbir şey yapmıyorsunuz. Ne yapmak
istiyorsunuz? Bütün halkları Türkleştirelim, Türk yapalım, bütün
farklı inanç gruplarını Sünnileştirelim, solcuları
sağcılaştıralım. Ee, ne yapalım? Diyaneti
iktidarın arka bahçesi yapalım. Şimdi, yıllardır
Diyanet iktidarın arka bahçesi ve gerçekten bu önerge de, eğer siz
açılımdan A harfini kapmışsanız bu sizin
işinizi o kadar kolaylaştırır ki. Nedir? Ne diyoruz? Ülke
nüfusunun yüzde 25-30u kadarı Kürt vatandaşlardan oluşmakta ve
bu nüfusla ilgili ilçelerde din hizmetlerinin Kürtçe bilen müftüler eliyle
yürütülmesi. Peki, bu size ne zarar verir? Yani Kürtler Kürtçe dillerini,
inançlarını ifade etse Allah aşkına sizin ne
kaybınız olur?
EYÜP AYAR
(Kocaeli) Kürtten müftü olmaz diye bir şey yok.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yok da niye Kürtçe
Yani bir dil yok mu? Sizin diliniz yok mu? Siz
kendi dilinizle kendinizi ifade etmiyor musunuz? Ediyorsunuz, buna saygı
duyuyoruz. E, diğer halkların diline, kültürüne niye saygı
göstermiyorsunuz? Demek ki siz sorunları gerçekten çözmek istemiyorsunuz.
Bakın,
Sayın Bakanımız, mesela Alevi açılımıyla ilgili
görevli bir bakanımız. Sayın Bakanımız, Romanlarla
ilgili açılımda görevli. Peki, bir iki örnek: Alevi sorununu kimlerle
çözmeye çalıştınız? Kimi davet ettiniz? Biz bütün olup
bitenleri gördük. Nerede katliamlar gerçekleşmişse ve bu katliamlarda
aktör rol alan insanları Alevi açılımında siz o
çalıştaya davet ettiniz Sayın Bakanım. Biz dostça
söylüyoruz. Yani siz Alevilerle ilgili eğer küçük bir adım
atacaksanız Alevilerin kanaat önderleri vardır,
inandıkları, değer verdikleri insanlar vardır. Ben ezbere
konuşmuyorum.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ezbere konuşuyorsun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Hayır, ezbere konuşmuyorum. Onlarca isim verebilirim
çünkü gelen arkadaşlar o isimleri, orada
AGÂH KAFKAS (Çorum)
Ben de sana buradan isim verebilirim. Kim davet edildiyse, kim varsa
hepsinin
SIRRI SAKIK
(Devamla) İşte, bakın, ben Kahramanmaraşta, Sivasta,
nerede, Alevi katliamına karışmış şahsiyetlerin
otele nasıl davet edildiğini biliyorum.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sorunların çözülmesinden bu kadar korkmayın ya, rahat olun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Keşke çözebilseniz, keşke yürekli olsanız sizin o
yüreğinizden öperiz ama şeklen sunup hiçbir şey yapmamayı
çözüm olarak bize sunmamalısınız.
Şimdi,
Romanlarla ilgili çalışmalarınız vardı. Vallahi,
Isparta mıydı, Manisa mıydı, net hatırlamıyorum,
siz de gittiniz. Oraya gelen bütün arkadaşlar
Roman kardeşlerimizin
ellerinde çalgıları, çalıyorlardı, çocukları
kucaklarında, sizi dinlemiyorlar, bilmiyorlar ne, ama siz Kürt
açılımını yok etmek için onu yan yana oluşturuyorsunuz
ve sonra o insanlar ne yapıyordu? Çalgı çalıyor, çocuklar
bağırıyor, sizi dinlemiyorlar. Siz birden
şaşırdınız Sayın Bakanım. Isparta
diyeceğinize, Ey Sivaslı hemşehrilerim. falan
Gerçekten
Türkiye bu noktada. Eğer siz -Kürt açılımı-
açılımla ilgili ciddi bir adım atacaksanız yanına
Roman açılımını koyduğunuzda böyle felaketlerle
karşılaşırsınız. Onun için, gerçekten bir
şey yapacaksınız yürekli bir şekilde yapın.
Biraz önce dedim:
Yürekli bir açılım yapın, sizin yüreğinizden öpelim.
Gerçekten Alevilerle, Kürtlerle, bu halkın bütün renklerini hayata
geçirin, gereğini yapın, biz sizi baş tacı ederiz ama
hiçbir şey yapmadan, adını Açılım. adını
Buradaki farklılıkların hayata geçmesi için talepler. olarak
sunarsanız, bu talepler geri döner; geri dönünce sadece siz
kaybetmiyorsunuz, bu ülkede yaşayan bütün insanlarımız
kaybediyor ve biz bunu hak etmiyoruz. Bu ülkede yaşayabilmenin bedelini
ağır bir şekilde ödememeliyiz yani dillerimizle, kültürlerimizle,
inançlarımızla ilgili hepimizin kendimizi özgürce ifade etmemiz
gerektiğini söylüyoruz. Bu da bir lütuf olarak topluma
sunulmamalıdır. Yani bu, her vatandaşın en demokratik
hakkıdır. Bu hakkın yerli yerine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım. Hemen bitiriyorum.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Vekil imamları söyle.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sana gelen telefonları da söyle.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Otururken, emin olunuz, onlarca telefon aldık. Kimler
arıyordu? Vekil imamlar arıyordu: Ne olursunuz, İktidara da
söyleyin, Sayın Bakanımıza da söyleyin, biz imamlarız,
hepinizin en son gelip teslim olacağınız o musalla
taşının başında biz bekliyoruz. Biz faniyiz,
öleceğiz, hepimiz gideceğiz, onlara da teslim olacağız.
Onlar, sizi, bizi yıkayacaklar ve sonra bir Fatiha okuyacaklar. Gelin, bu
imamlarımızın, bu vekil imamlarımızın bir an önce
bu mağduriyetlerini giderin, giderelim hep birlikte. Bu da bir lütuf
değildir, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Eğer en son
liman musalla taşıysa bu taşın sahiplerine karşı
son görevinizi yerine getirin.
Teşekkür
ediyorum, iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanın 60ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi
vardır.
Buyurun
Sayın Bakan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Devlet Bakanı Faruk Çelikin, kendisinin yürütmekte
olduğu Roman ve Alevi vatandaşlarla ilgili açılım
çalışmalarına ilişkin açıklaması
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
İki
arkadaşımızın burada, özellikle Hükûmetimizin yürütmekte
olduğu açılımlarla ilgili değerlendirmeleri oldu. Tabii ki
yönetim makamında olanların sabır ve tahammülleri son derece
önemlidir ama benim açımdan kişisel olarak, Bakan olarak, Hükûmet
olarak çok önem arz etmeyen değerlendirmelerdir ama halkımız
açısından yanlış bilgilendirme, doğru bilgilendirmeme
gibi bir durum karşısında ister istemez söz almak durumunda
kaldım.
Bakınız,
benim yürüttüğüm, benim uhdemde yürüyen iki açılım var, iki
önemli kronik sorunun çözümü var. Bunlardan bir tanesi, Roman
vatandaşlarımızla ilgili çalışmadır. Şu anda
sekiz bin konut ihale aşamasında, bazı konutların ihalesi
yapıldı, önümüzdeki günlerde temelleri atılıyor,
hızlı bir şekilde, bir yıl içerisinde de bu konutlar
tamamlanacak. Belediyelerimiz, valilerimiz, ilgili sivil toplum
kuruluşları bu konuda gerekli bildirimleri yaptıkça
hızlı bir şekilde bu vatandaşların şehirlerdeki
bu çöküntü alanlarından kurtarılıp sağlıklı
yaşam koşullarına kavuşturulmalarıyla ilgili çalışmalarımız
hızla devam ediyor, fiilî olarak da devam ediyor, proje olarak da devam
ediyor, zihniyet olarak da devam ediyor.
Alevi
açılımıyla ilgili ve Alevi vatandaşlarımızın
talepleriyle ilgili de burada, politik amaçla bu konunun ele
alınmamasını ben birkaç defa Meclis kürsüsünden ifade ettim. Bu
konu son derece hassas bir konudur, önemli bir konudur. Alevi
çalıştaylarına Cumhuriyet Halk Partisinden, AK PARTİden,
Milliyetçi Hareket Partisinden, Barış ve Demokrasi Partisinden
milletvekili arkadaşlarımızı davet ettim ben ama
katılmadı milletvekili arkadaşlarımız. Keşke
katılsaydınız, keşke görüşlerinizi orada ifade
etseydiniz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakanım, katillerimizle yan yana nasıl
gelelim?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız, biz sizlere o tutanakları
şimdi vereceğiz. Verdiğimiz zaman -herkesin- kimlerin
görüşünün olduğunu orada göreceksiniz ama sizlerin orada görüşü
olmayacak. Bu, bizim noksanımız değil, bu,
katılmayanların noksanıdır diye ifade ediyorum.
Peki,
geldiğimiz nokta nedir? Geldiğimiz nokta çözüm noktasıdır.
Şimdi, çözüm noktasına gelmişken Sayın Aslanoğlu
şunu soruyor, şu önergeyi veriyor: Cemevlerinin inşaatı,
bakımı, onarımı gibi ihtiyaçlarını gidermeyi
yasaya koyalım. diyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Evet.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Aslanoğlu, cemevi diye bir
şey var mı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ne demek? Yok mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Var mı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) İnkâr mı ediyorsun?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Cevap vereyim, bakın
Bakınız,
bunlara artık Aleviler inanmıyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Neye inanmıyorlar?
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz de tamamlayın sözünüzü.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Neye inanmıyorlar?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, cemevlerinin
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Neye inanmıyorlar ya?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız, cemevlerinin statüsü yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ne demek? İnkâr mı ediyorsunuz?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız, işte, böyle ucuz
yaklaşırsanız olmaz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ama, inkâr ediyorsunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Cemevlerinin statüsü yok.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Hayır hayır, Sayın Bakanın bu konuda
cevabı var mı?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız, müsaade eder misiniz. Bakınız,
cemevlerinin statüsü yok.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Nasıl cemevini inkâr edersiniz!
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Olmayan bir şeye diyorsunuz ki inşaat
yapalım. Biz diyoruz ki cemevine statüyü verelim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Verelim!
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Statüyü kazandıralım, sonra bunu
konuşalım diyorum.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) İşte yasa, koyalım.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Siz, olmayan bir şeye bir şey verin
diyorsunuz.
İkincisi
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Zamanıdır Sayın Bakanım,
zamanıdır!
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız, ikincisi, bu konuları,
lütfen, politik malzeme değil, burada bütün siyasi gruplarla birlikte
çözmemiz gerekiyor. Ben, bu çalışmaların neticesini sizlere
getireceğim. Siz her ne kadar çalıştaylara
katılmadıysanız da ben bu neticeleri getirip, sizlerle
paylaşıp, sizlerle birlikte bir çözüme ulaşmamızın
doğru olacağı inancı içerisindeyim. Eğer bu işi
politize ederseniz, o zaman ben çıkıp öyle sorular sorarım ki
bunun cevabını veremezsiniz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) İstediğin soruyu sorabilirsin!
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Soruyorum: Cemevleri var idiyse kim tarafından,
ne zaman kapatıldı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Bakan, ne demek istiyorsunuz?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Böyle şey olabilir mi? Böyle bir soru
sorulabilir mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Açıkça sor, açıkça!
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız, böyle bir soru
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Açıkça sor, kapalı sorma! Açık sor,
açık!
BAŞKAN
Sayın Bakan, tamamlayın lütfen.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız, ben cevabını da
veriyorum, müsaade edin. Türkiye Cumhuriyeti
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kim kapatmış, söyleyin.
BAŞKAN
Sayın Bakan, 60ıncı maddeye göre aldınız söz.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kim kapatmış Sayın Bakan? Niye
söylemiyorsunuz?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Türkiye Cumhuriyeti
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Soruyu atıp çekilmeyin! Yapmayın, kim
kapatmış söyleyin!
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Yani, şimdi
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Size diyorum ki değerli arkadaşlar, bu
konulardaki hassasiyetlerimiz aynı. Bunu, bakınız, bir politik
malzeme konusu yapmayalım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) İnkâr ediyorsunuz.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Cemevlerinin statüsüyle ilgili şu anda hukuk
komisyonu çalışıyor. Adalet Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısının
Başkanlığında, hukuk mevzuatımızda nasıl yer
almalıdır, bu konu üzerinde çalışılıyor. Din
kültürü, ahlak bilgisiyle ilgili komisyon son aşamaya gelmiş
bulunuyor. Madımak istimlak edilmiş,
kamulaştırılmış durumdadır. Bunlar, bizden Alevi
vatandaşlarımızın talepleri olarak bize yansıyan
hususlardır ve benzeri konulardır, Sivas olaylarının,
Maraş olaylarının, Çorum olaylarının
aydınlatılmasıyla ilgili bizden talepleri, onu da
araştırma komisyonu olması için getirdik.
Şimdi,
bunları
Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk
devletidir. Devletimizin temel, ana kurumlarından bir tanesi Diyanet
İşleri Başkanlığıdır. Biz Diyanet
İşleri Teşkilat Yasasını görüşüyoruz. Bu noktada
bu konunun, bu hassas konunun farklı bir şekilde buraya
getirilmesini, takdim edilmesini ben doğrusu şık bulmuyorum.
Geliniz, katkı sağlayınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sekiz senedir aynı şeyi söylüyorsunuz
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
Bağırma sesleri)
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Geliniz, katkı sağlayınız,
sonuca geldiğimiz bu konuyu çözelim ve milletin önünden bu kronik sorunu
kaldıralım diyorum. Desteğinizi bekliyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sonuna kadar
Getir.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) O zaman teşekkür ediyorum. O zaman yapacağımız
değerlendirmelerde hassasiyet önemlidir efendim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Devlet
Bakanı Faruk Çelikin, Alevi vatandaşlarla ilgili çalıştaya
Milliyetçi Hareket Partisinden katılım olmadığına dair
ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, çalıştaylarla ilgili
milletvekillerine davet yapıldığını,
gelinmediğini, Keşke görüşleri ifade edilseydi... Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konudaki görüşlerimizi kamuoyuna ve
Sayın Bakan geldiği zaman görüşlerimizi rahatlıkla ifade
ediyoruz. Dolayısıyla zannederim bu görüşlerimizden kendileri de
haberdardırlar. Bunları her platformda dile getiriyoruz.
Dolayısıyla bu konuda görüşlerimiz iletilmiştir. Bunu arz
etmek istedim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
10.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Devlet
Bakanı Faruk Çelikin, tasarıdaki açılım eksikliğini
muhalefeti suçlayarak gidermeye çalıştığına
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Bakan bir önerge üzerine bizim
grubumuzdan bir arkadaşımızın yaptığı
konuşma üzerine bir değerlendirmede bulundu.
Temelde
desteklediğimiz bir tasarıdır Diyanet İşleri
Başkanlığı Teşkilat Kanunu Tasarısı ama
doğal olarak, yapıcı bir muhalefet anlayışı
içerisinde bu tasarıyı iyileştirmeye çalışıyoruz,
eksikliklerini dile getiriyoruz. Arkadaşlarımız
konuşmalarında Sayın Bakanın Alevi açılımı
olarak yürüttüğü faaliyetlerin bu tasarının neresinde
olduğunu söylediler. Bunu ben de tasarının tümü üzerinde
yaptığım konuşmada ifade ettim. Bu çerçevede bu
eksikliği gidermeye yönelik olarak Sayın Aslanoğlu bir önerge verdi.
Şimdi önergede yapılan öneriye karşılık olarak
Sayın Bakanın vermiş olduğu cevap, doğrusu bizim bu
tasarıya yaklaşımımızla hiç bağdaşmadı.
Cemevlerinin statüsü yok ki statü verelim. diyor. Şimdi, konu buraya
nasıl geldi, ben bunu anlayabilmiş değilim.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Siz yoktunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Arkadaşlarımız iyi niyetle burada bir
öneri yapıyor, bu tasarıyı iyileştirmeye
çalışıyoruz, Sayın Bakan bu tasarıdaki
açılım eksikliğini muhalefeti suçlayarak gidermeye
çalışıyor. Bunu doğrusu ben
yakıştıramadım.
Bunu bilgilerinize
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, ben çok kısa bir
şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Çok
uzattınız demin, yapmayın.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Tartışma değil
BAŞKAN
Şimdi ben maddelere geçeyim, sonra
Birbirinizle konuşun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
11.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Devlet Bakanı Faruk Çelikin, Alevi vatandaşlarla
ilgili çalıştaya Barış ve Demokrasi Partisinden
katılım olmadığına dair ifadelerine ilişkin
açıklaması
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben biraz önce dile getirdiğim Alevi Çalıştayı
ile ilgili Sayın Bakanıma söyledim, o Alevi
Çalıştayına davet edilen birçok şahsiyet, geçmişte
Kahramanmaraştan Sivasa, Çoruma kadar birçok katliamda imzası
olanlardır. Açılımın, Çalıştayın bunlarla
olamayacağını söyledim, kamuoyu da bunları biliyor. Ben
dostça bir uyarıda bulundum. Gerçekten öyle bir şey
yapacaksanız, katillerle mağdurları yan yana
oturtmamalısınız.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Öyle bir şey olmadı.
SIRRI SAKIK
(Muş) İsimlerini size bildiririm.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507)
(Devam)
BAŞKAN
8inci madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 8. maddesi 1. fıkrasının
sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Başkanlıkta
görev alacak personelin seçiminde kanunda belirtilen niteliklere sahip
olanlardan ayrıca iyi derecede Kürtçe bilenlere belli oranda kontenjan
ayrılır."
|
Osman
Özçelik Akın
Birdal İbrahim
Binici |
|
Siirt Diyarbakır Şanlıurfa |
|
Sırrı
Sakık Hamit
Geylani Nuri Yaman |
|
Muş Hakkâri Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 8inci maddesine bağlı 9.
maddenin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır M.
Akif Paksoy |
|
Antalya Mersin Kahramanmaraş |
|
Ahmet Duran
Bulut Reşat
Doğru Beytullah
Asil |
|
Balıkesir Tokat Eskişehir |
Madde 9-
Başkanlık personelinde, 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununda belirtilen genel şartlar ile atanmalarında dinî
öğrenim yapmış olma şartı arananlar için ayrıca
itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam Dininin
esaslarına uygunluğunun çevresinde bilinir olması"
şeklindeki ortak niteliğin bulunması şarttır.
Başkan, Din
İşleri Yüksek Kurulu Başkan ve üyeleri, Başkan
Yardımcısı, Genel Müdür, Teftiş Kurulu Başkanı,
Başmüfettiş, Müfettiş, Müfettiş Yardımcısı,
Genel Müdür Yardımcısı, Strateji Geliştirme
Başkanı, Daire Başkanı, Mushafları İnceleme
Kurulu Başkanı ve üyeleri, Din İşleri Yüksek Kurulu Uzman;
ve uzman yardımcısı, Eğitim Merkezi Müdürü, Şube müdürü,
il ve ilçe müftüsü, il müfettişi, müdür ve vaizlerin, dini yüksek
öğrenim gerektirmeyen görevler hariç en az dört yıllık dinî
yüksek öğrenim mezunu olması gerekir. Ancak, hizmet gereği dini
yüksek öğrenim mezunu olması gerekmeyen hallerde, en az dört yıllık
yüksek öğrenim mezunları arasından atama yapılabilir.
Bu maddede
belirtilenler dışındaki personelde görevin gerektirdiği
öğrenimi yapmış olma şartı aranır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ahmet Duran Bulut.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarı hakkında vermiş olduğum
önerge üzerine konuşacağım.
Diyanet
İşleri Başkanlığının böyle bir
tasarıyı kazanmış olmasının hem teşkilata
hem çalışanlarına hem milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Denildi mi bir yerin adına Türk beldesi/
Gözüm al bayrak arar, kulağım ezan sesi. Bu millet,
bayrağın inmemesi, ezanın dinmemesi için Niğboluda,
Dumlupınarda, Çanakkalede çok büyük bedeller ödedi. Bunlar bizim manevi
dünyamızı oluşturdu. Bu manevi dünyamızın
karargâhı olan Diyanetin bu tasarıya kavuşması, içinde
bulunmuş olduğu birçok güçlüğü, zorluğu
başarmasına, alt etmesine yol açmış olacak.
Türk milleti
tabii ki bu manevi dünyasının yeni nesillere aktarılması,
bu hizmetin herkese en iyi şekilde verilmesi konusunda Diyanet
İşleri Başkanlığının yönetenlerinin,
çalışanlarının kendi saygınlıkları
oranında bu kurum saygınlık kazanır. Bu kurumun yönetiminin,
yöneticilerinin, çalışanlarının yaşamış
oldukları, savunmuş oldukları inancın gereğini yerine
getirmeleri gerekmektedir; yani adaletli davranmaları gerekir; yani Ben
gelmedim kavga için, benim işim sevi için/ dostun evi gönüllerdir, ben
gönüller yapmaya geldim. diyen, yaratılanı Yaradandan ötürü
hoş gören, insanlar arasında ayrım gözetmeyen, sadece kendi
insanını değil, bütün milleti savunan, bütün millete hizmetleri
verirken adaletten şaşmayan bir anlayışa sahip olması
gerekmektedir.
Diyanet
İşleri Başkanlığımız Türkiyede din
görevlerini yürütürken, ülkede birçok camide Diyanet İşleri
Başkanlığının görevlisi bulunmamaktadır. Çünkü
neden? Diyanet İşleri Başkanlığını
sıçrama noktası olarak görmekte, oradan sürekli başka
bakanlıklara transfer yapılmaktadır. Ben Diyanet
İşleri Başkanlığına sorduğumda, dikkatinizi
çekmek istiyorum, orada birçok kuruma, mesela değerli milletvekilleri,
Devlet Bakanlığına 115 kişinin gitmesine muvafakat
verilmiş, İçişleri Bakanlığına
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Ne zaman?
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) 2002 yılından 2009 yılına kadar.
İçişleri
Bakanlığına 289 kişi
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Niye rahatsız oluyorsunuz ki?
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) Şunun için rahatsız oluyorum: Ben Balıkesirliyim.
Balıkesirde 79 camide din görevlisi yok. Dolayısıyla din
görevlisi olmadığı için oralarda, o camiler çeşitli
cemaatlere teslim edilmiş durumdalar. Devletimin, Diyanet
İşlerimin oradaki yetkilisi, görevlisi bulunmamakta. Her kurum,
sorumlu olduğu kurumu, oradaki görevleri yerine getirmesi gerekmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığına 931 kişinin geçmesine
muvafakat verilmesi için önce kendi personelini o görevlerde bulundurması
gerekmektedir. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığına göreve
gelmek isteyenler için bizim idaremiz KPSS denen bir sınav uyguluyor,
oraya insanlar bu hukuk içerisinde giriyorlar. Ama bakanlıklar arası
transferde kolaylık olduğu için, diğer insanlar sırada
beklerken, oradaki arkadaşım, daha kolay oraya geçme imkânına sahip
oluyor. Bu, iş arayan, iş bekleyen kişiler arasında
adaletsizliğe yol açıyor.
Ayrıca,
değerli milletvekilleri, bu Başkanlık hac işlerini de
yürütmektedir. Hac işlerini yürüten Diyanet İşleri
Başkanlığına -hacca giden vatandaşlara iki bavul, iki
valiz veriyorlar ve bu valizlerin Çin malı olduğunu ben tespit ettim-
sordum: Bu ülkede valiz üreten firmalar varken,
Başbakanlığın Yerli malı kullanın genelgesi
varken, siz, neden, Doğu Türkistanda Müslüman Türklere eziyet yapan, cefa
çektiren Çin malını alıyor da Çin işçisine iş
imkânı, fabrikatörüne para kazandırıyorsunuz, benim ülkemden
neden almıyorsunuz diye sorduğumda, Diyanet İşleri
Başkanlığından bana verilen cevap
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) Vermiş olduğumuz Çin malı valizlerden bugüne kadar
herhangi bir şikâyet gelmemiştir. Verilen cevap bu. Hassasiyeti,
yerli ürünleri değerlendirmek, almak hassasiyetini bir kenara
bırakıyor, ürünün sağlamlığını bize
bildiriyor.
Bu
Başkanlık, bizim başkanlığımız. Diyanet
İşleri Başkanlığı hepimizin savunduğu, A, B,
C, D partili ayırmaksızın hepimizin. Ama eğer bu kuruma
güven bu toplumda sarsılırsa -bu yöneticileridir bunu sarsan- ondan
sonra bu milletin güveni kalmaz o kuruma, ondan sonrasını siz
düşünün. Büyük vebal taşımaktadırlar. İşe
duygusal bakmak yerine, Allah rızası için adımlarını
atmalıdırlar.
Demin soru
önergeleri vermiştim, sormuştum Sayın Bakana, yazılı
olarak cevap vereceğini söylediler. Başka bakanlıkların
müsteşarlarına görev verip, taşıyıcı
komisyonlarında görev vermek, onların ücretsiz oraya gitmelerini,
ayrıca harcırah almalarını sağlamak gibi duygusal
konulara Diyanet İşleri Başkanlığının
bilhassa izin vermemesi gerekir.
Bu duygularla,
yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 8. maddesi 1. fıkrasının sonuna
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Başkanlıkta
görev alacak personelin seçiminde kanunda belirtilen niteliklere sahip
olanlardan ayrıca iyi derecede Kürtçe bilenlere belli oranda kontenjan
ayrılır."
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülke nüfusunun
yüzde 25-30 kadarı Kürt vatandaşlardan oluşmaktadır.
Kürtlerin büyük bölümü dindar Müslümandır. Diğer devlet
kurumlarında olduğu gibi Diyanet İşleri
Başkanlığında görevlendirilmeleri demokrasinin eşitlik
ilkesi ve toplumsal barış açısından bir zorunluluktur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 8i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 30 Haziran 2010
Çarşamba günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.56