DÖNEM: 23 CİLT: 73 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
126ncı
Birleşim
30 Haziran 2010 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.-İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, son günlerde artan terör olaylarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, GDOlu ürünlerle ilgili
mevzuat değişiklikleri ve uygulamalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, bölücü terör örgütünün
saldırılarına ilişkin açıklaması
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokat ili Erbaa ilçesinde yetiştirilen tütün
ürününe ve tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, tütün üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
4.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğde ilindeki çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, 30 Haziran Emekliler Gününe ilişkin
açıklaması
6.- Niğde
Milletvekili Muharrem Selamoğlunun, Niğdeli çiftçilerin elektrik
borçlarına ilişkin açıklaması
7.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Rize Belediye
Başkanının sarf ettiği iddia edilen sözlere ilişkin
açıklaması
8.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, sözlerini yanlış değerlendirdiğine
ilişkin açıklaması
9.- Devlet
Bakanı Faruk Çelikin, Konya Milletvekili Atilla Kartın, Put Adam
kitabı ve Rabıta örgütüne ilişkin sözleri nedeniyle
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, yakın
tarihimizde yaşanmış bazı toplumsal olayların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/797)
2.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 25 milletvekilinin, boşanma davalarındaki
artışın nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/798)
3.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 29 milletvekilinin, yatılı
ilköğretim bölge okullarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/799)
4.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 21 milletvekilinin, üniversite
hastanelerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/800)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/692) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30/6/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- (10/788) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30/6/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/762) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30/6/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
4.- Gündemdeki
sıralama ile 524, 506 ve 525 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, şahsına ve grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz
Demirin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Konya Milletvekili Atilla
Kartın, AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- İç
Tüzükün 60ıncı maddesine göre yerinden yapılacak
açıklamalarda söz süresinin bir dakikayla
sınırlandırılması ve bir milletvekilinin söz talebinin
yerine getirilmediği nedeniyle Oturum Başkanının tutumu
hakkında
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.05te açılarak altı oturum yaptı.
Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl
dönümüne,
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, mevsimlik
tarım işçilerinin sorunlarına,
Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan, son günlerdeki aşırı
yağışlar nedeniyle kiraz üreticileri ve çiftçilerin
sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe, yağmur ve dolu nedeniyle Çay ve
Sultandağı bölgesindeki kiraz üreticilerinin mağduriyetine,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, yağışlar ve dolunun Tokat
ili Kazova bölgesinde verdiği zarara ve tarım sigortasına,
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarının giderilmesine,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, yağışlar ve dolu nedeniyle
çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ve Abdülkadir
Akcanın yaptığı gündem dışı konuşmaya
Tarım ve Köyişleri Bakanının Mecliste bulunmaması
nedeniyle cevap vermediğine, Mersinin Erdemli ilçesinde kadastro
çalışmaları nedeniyle çiftçilerin tarlalarının
ellerinden alınmasına,
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan, son günlerdeki yağışlardan zarar
gören Denizlideki çiftçilerin sorunlarına çözüm üretmek gerektiğine,
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, çiftçilerin, sulama birlik ve kooperatiflerinin
elektrik borç ve faizlerinin silinmesine,
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, çiftçilerin faiz kıskacında
bulunduklarına ve son yağışlardan dolayı yaşanan
afetlere karşı tarım sigortasının ürün bazında
yaptırılmasına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, kot kumlama
işinde çalışan işçilerin sorunlarının (10/793),
Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Erzurum (H) Tipi Cezaevi
yönetimine yönelik iddiaların (10/794),
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, kadınların
çalışma hayatında karşılaştığı
ayrımcı uygulamaların (10/795),
Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, medyada kadına
karşı ayrımcı yaklaşımın (10/796),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, İsviçre Türkiye Parlamentolararası Dostluk
Grubunun kurulmasına,
Almanya Federal
Meclisi Dilekçe Komisyonu tarafından Almanyaya resmî bir ziyaret için
davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu Heyetinin davete
icabetine,
İlişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmının 370inci sırasında yer
alan (10/465) askerlik hizmeti sırasında meydana gelen ölüm
olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
29/6/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi,
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun,
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
(2/496), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Genel Kurulu
ziyaret eden Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyonoya
Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Genel Kurula
hitaben konuşma yapması 29 Haziran 2010 tarihli 125inci
Birleşimde kabul edilen Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang
Yudhoyono, Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.
Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe, AK PARTİ Grubunca aday gösterilen Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan seçildi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan
(6/1066),
19uncu (6/1162),
27nci (6/1180),
28inci (6/1181),
30uncu (6/1199),
35inci (6/1211),
37nci (6/1224),
38inci (6/1227),
44üncü (6/1254),
45inci (6/1255),
50nci (6/1275),
51inci (6/1276),
Esas
numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi; soru sahiplerinden Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Tokat Milletvekili Reşat Doğru da cevaplara
karşı görüşlerini açıkladılar.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/833,
1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanarak, birinci bölümün 9uncu maddesine kadar kabul edildi.
Devlet
Bakanı Faruk Çelik, kendisinin yürütmekte olduğu Roman ve Alevi vatandaşlarla ilgili
açılım çalışmalarına,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Devlet Bakanı Faruk Çelikin, Alevi
vatandaşlarla ilgili çalıştaya Milliyetçi Hareket Partisinden
katılım olmadığına dair ifadelerine,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısında, Alevi açılımıyla ilgili bir husus
olmadığına, Devlet Bakanı Faruk Çelikin tasarıdaki
açılım eksikliğini muhalefeti suçlayarak gidermeye
çalıştığına,
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık, Devlet Bakanı Faruk Çelikin
Alevi vatandaşlarla ilgili çalıştaya Barış ve
Demokrasi Partisinden katılım olmadığına dair
ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
30 Haziran 2010 çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşime
|
Meral AKŞENER |
|
Başkan
Vekili |
|
Bayram ÖZÇELİK Gülşen
ORHAN |
|
Burdur Van |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 170
II.- GELEN KÂĞITLAR
30 Haziran 2010 Çarşamba
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye
Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve
İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/902) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.06.2010)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Arap Devletleri Ligi Arasında Türkiyede Bir
Misyon İhdas Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/903) (Plan ve Bütçe; Adalet ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.2010)
3.-
Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar
Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye İlişkin Hava
Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/904) (Adalet; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.2010)
Teklifler
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/727)
(İçişleri; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.06.2010)
2.- Antalya
Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 Milletvekilinin; 5902
Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile 6802 Sayılı Gider Vergileri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/728) (İçişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.6.2010)
Raporlar
1.- Devletlerin
Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/351) (S.
Sayısı: 528) (Dağıtma tarihi: 30.6.2010) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Kore Cumhuriyeti
Enformasyon ve Haberleşme Bakanlığı Arasında
Enformasyon ve Haberleşme Teknolojileri (EHT) İşbirliği
İçin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/358) (S. Sayısı: 529) (Dağıtma tarihi:
30.6.2010) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke
Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü
İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 530)
(Dağıtma tarihi: 30.6.2010) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/409) (S. Sayısı:
531) (Dağıtma tarihi: 30.6.2010) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY)
Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/423) (S. Sayısı:
532) (Dağıtma tarihi: 30.6.2010) (GÜNDEME)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/784) (S.
Sayısı: 533) (Dağıtma tarihi: 30.6.2010) (GÜNDEME)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı
(TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı: 534)
(Dağıtma tarihi: 30.6.2010) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 Milletvekilinin, yakın
tarihimizde yaşanmış bazı toplumsal olayların
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/797) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.04.2010)
2.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 25 Milletvekilinin, boşanma
davalarındaki artışın nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/798) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2010)
3.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 29 Milletvekilinin, yatılı
ilköğretim bölge okullarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/799) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2010)
4.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 21 Milletvekilinin, üniversite
hastanelerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/800)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2010)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Ankara Sincan Devlet
Hastanesinde yaşanan bir olaya ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13925)
2.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Antalyadaki hastanelerin
ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13926)
3.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir beldedeki sağlık
ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13927)
4.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir kanser ilacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13928)
5.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, üniversite hastanelerine yapılan ödemelere ve
sağlıktaki finansmana ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14003)
6.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklareli Devlet
Hastanesinin ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14004)
7.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Ardahan Devlet Hastanesinde yaşanan
bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14005)
30 Haziran 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN : Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126ncı
Birleşimini açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, son günlerde artan terör
olayları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın
Kamil Erdal Sipahiye aittir.
Buyurun Sayın Sipahi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gerçekten çok büyük bir uğultu
var Genel Kurulda.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahinin, son günlerde artan terör olaylarına ilişkin gündem
dışı konuşması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
AKPnin yedi buçuk yıllık iktidarı sonucunda
gelinen nokta, bölücü terörün iktidardan aldığı cesaretle
ülkenin her yerinden şehit haberlerinin geldiği, anaların her
gün daha fazla feryat ettiği ve terörün tekrar Türkiye'nin bir
numaralı sorunu olduğu bir ortamdır.
2002de bitme aşamasında bir terör olgusu devralan AKP
döneminde, 2002de terör örgütünün yurt içindeki katilleri yok
sayılabilecek miktardaydı.
Rakamlarla sabittir. Ülkenin her yerinde huzur ve güvenlik tesis
edilmişti. Bölgedeki vatandaş devletin yanında yer
almıştı. Diğer bölgelerdeki insanımız ise
neredeyse terörü unutmuş, huzur içindeydi. Kuzey Irak unutulmuş,
aşiret reisleri haddini bilir hâldeydi.
AKP döneminde terör olayı sayısı ve aziz
şehitlerimizin sayısı her yıl artarak günümüze
gelindiğinde olay sayısı 10 misli, şehit sayısı
17 misli çoğalarak bugünlere gelinmiştir. Vahim tablo iktidarın
eseridir. 2002de 6 olan -ki geçici köy korucuları dâhil 10- şehit
sayısı 171e çıkmıştır, olay sayısı
164ten 1.602ye çıkmıştır. Bu yıl yani 2010un ilk
altı ayında şehit sayımız 72dir. Bunun vebali AKP
İktidarıdır.
6 Nisan 2009da Mecliste Amerikan Başkanının
talimatıyla tohumu atılan açılım, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül tarafından 9 Mayıs 2010da Güzel şeyler olacak.
diyerek başlatılmıştır. Açılımın
bilançosu 6 yiğit polisimiz, 15 geçici köy korucusu ve 117 Mehmetçik olmak
üzere toplam 138 aziz şehittir. Bu 138 vatan evladının vebali
açılımdır, İyi şeyler olacak. diyenlerindir, AKP
Hükûmetidir. Bu açılımın adı PKK
açılımıdır, ihanet açılımıdır.
Açılım eşittir 9 Mayıs 2009 tarihli Amerikan
talimatıdır, PKK ile Haburda ispatlanan iş birliğidir,
İmralıdaki katilin 17 Haziran 2009 tarihli yol
haritasıdır, aşiret reislerinin tehdit dolu tavsiyeleridir ve
tabii terörist karşılama törenleridir.
PKK açılımının son aşaması Anayasa
değişikliğidir. AKPnin Anayasa değişikliği bu
açılımın beceremediği, yetersiz kaldığı
yerlerin doldurulması ve devlete, millete, ülkenin bölünmez
bütünlüğüne, bunlar için mücadele eden Mehmetçike son darbenin
vurulmasıdır. Açılımla Anayasa değişikliği
arasındaki ilişkiyi bizzat Başbakan
açıklamıştır. 17 Nisan 2010da Kanal 24te Sayın
Başbakan AKPnin Anayasa değişikliği, açılım
projemizin önemli bir parçasıdır. Açılım kapsamında
atacağımız adımların önünü açıyor, altyapısını
hazırlıyor... Söylenen bu. Yani açılımın tahrip
ettiği Türkiye'ye Anayasa değişikliği ile son darbe
vurulmaktadır.
Gelinen vahim ortamda olağanüstü hâl önerdik Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Yıktıklarınızı bu yolla tamir
etmeye çalışalım. dedik; siz ve yandaşlarınız
feryat etmektesiniz. Anayasanın 120nci maddesi Kurulan hür demokratik
düzen ve temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın
şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya
şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde
bozulması hâllerinde süresi altı ayı geçmemek üzere OHAL ilan
edebilir. demektedir. Bunun daha ötesi sıkıyönetim ve savaş
hâlidir. OHAL, olağanüstü yönetim usullerinin en hafifi ve sivil idarenin
yönetiminde olan bir düzendir. Şu anda belirli bir bölgede kamu düzeni
ciddi bir şekilde sarsıntıdadır. Yaşama hürriyeti,
seyahat hürriyeti ağır tehdit altındadır. Yaygın
şiddet hareketlerinin ise belirtisi değil, bizzat kendisi
ortadadır.
On beş yıl uygulanan olağanüstü hâli Milliyetçi
Hareket Partili koalisyon birçok ilde kaldırmıştır, AKPye
sadece son iki ildeki OHALi kaldırmak düşmüştür. OHALden AKP
bu kadar rahatsızsa Anayasa değişikliğinde bu konuyu
gündeme getirebilirdi. Sebep olunan yaygın şiddet hareketlerinin iç
savaşa, ayaklanmaya, parçalanma safhasına gelmesi mi beklenmektedir,
merak ediyoruz. OHAL başarılı olmasa 2002de terör nasıl
bitme aşamasına gelirdi? Başarısız olan OHAL
değildir, Mehmetçik değildir, sizden öncekiler değildir, AKP
Hükûmetidir.
Evet, Şemdinli ilçesine gitmek kahramanlık olmuş da
haberimiz yokmuş. Biz terörle mücadelenin hiçbir safhasında bu
kahramanları hiçbir yerde görmedik. Terörle mücadelenin gerçek
kahramanları sayenizde hapishanelerde çürümekte. Herhâlde PKKyla birlikte
o kahramanlardan intikam alınmakta. Birisi buyurmuş, Silahlı
kuvvetlerin arkasındayız. demiş. Doğru, kendi ordunuzu
arkadan vurmak için arkasındasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp ayıp, şu ifadelere
bak! Komutanlık yaptın, ayıp!
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) - Sanki asit kuyuları
yalanlarını, kazdıkça kemik fışkırıyor
soytarılıklarını unuttuk. Bunlara neden cevap vermediniz,
Mehmetçike neden sahip çıkmadınız ve bunu iddia edenlerle neden
kol kola girdiniz?
Çukurambar tiyatrosunu, kozmik büro ortaoyununu, TRTde orduya saatlerce
iftira ve kin kusan cinsiyeti belirsiz hahamların yol
arkadaşlarını unuttuk sanıyorsunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) Kendi ordusunun belgeli mühimmat
kamyonunu Yakaladık. diye devlet televizyonunda isteri
çığlıkları atan hayâsızları unuttuk zannediyorsunuz.
Terörle mücadele kahramanlarını, Ermeni gibi, Rum gibi kinle
sorgulayanları unuttuk zannediyorsunuz. Hiçbirisini Milliyetçi Hareket
Partisi unutmadı, yüce Türk milleti unutmadı.
Millî kültür özürlü bakan Çanakkaleye Hektor heykeli
dikecekmiş, hem de
Yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp, ayıp! Komutanlık
yaptın!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
Gündem dışı ikinci söz tütün üreticileri ve
sorunları hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit
Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ürün düşünün, ekimi serbest
satışı yasak. Altını çiziyorum, ekimi serbest satışı
yasak. Değerli arkadaşlar, bu ülkede eğer serbest rekabet varsa,
çiftçi istediği ürünü ekebiliyorsa
Ekimini serbest
bırakıyorsunuz ama satacağı zaman köylü, gerek köylüye
gerekse tütün satan, sarmalık tütün satan tüm dükkânlara 5 milyar ceza
veriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bazı yöreler
vardır, ekmeği buradan. Adıyaman, Adıyamanın
Çelikhanı, Malatyanın Kurucaovası, Doğanşehiri;
ekmeği buradan bunların. Çoluk çocuk çalışıyorlar,
aile ekonomisi
Artık bu ürünü ekiyorlar. Ürünü ekiyor ama bir kere,
sigara fabrikaları kapandı, sigara fabrikalarında baykuşlar
ötüyor artık; Bitlis, Adana, Malatya, Tokat, artık, baykuşlar
ötüyor. Satarken bir de bunları biliyorsunuz-
sattığınız şirkete verdiniz bu malları.
Satıyorsunuz, üretim yapmayacağı besbelliydi. Burada bas bas
bağırdık. Tokat Sigara Fabrikasına makine getirdiniz.
Kardeşim, burayı özelleştirin de bu adamlar burayı
kapatacak. dedik, inanmadınız. Tokatı sattı bu
şirket, parayı aldı cebine koydu, diğer fabrikalar duruyor.
Artık, bu fabrika bu yöreden tütün almıyor. Bu yörenin insanları
ektiği tütünü sadece o yörede sarmalık sigara saran insanlara satmak
zorunda. Yani dudak zevki sarmalık olan insanlar var, sarmalık
tütünden sarmak istiyorlar. Küçük küçük
dükkânlarda bunu satan insanlara bile ceza veriyorsunuz.
Bu nedenle, Türkiye'de bir ürünü serbest
bırakıyorsanız bunun mutlaka satışı serbest
olmalı. İnsanlar o küçük dükkânlarında korkarak tütün
satıyorlar. Polis, kolluk kuvvetleri gidip ceza yazıyor. Kolluk
kuvvetlerine ben burada sitem etmek istemiyorum çünkü onlara bir görev
vermişsiniz ama o insanları da zor durumda bırakıyorsunuz;
gidiyorlar görüyorlar, rafında 10 kilo tütün var, 15 kilo tütün var, 5 bin
lira ceza yazıyorlar ve o tütüne el koyuyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bu soruna mutlaka çözüm
bulmamız lazım. Kanun teklifimiz var. Mutlaka, kendi ihtiyacı
için, kendi bahçesinde ürettiğini, kendi tarlasında ürettiğini
götürüp eğer Adıyamanda, Malatyada küçük küçük dükkânlarda teslim
ediyorsa
Belgeli teslim ediyor, yani üreticiden teslim alsın ama maalesef
ceza yazıyorlar. Hem 10 kilo tütün olan bir dükkânda 5 bin lira ceza
yazılır mı arkadaşlar? Ben bunu gene söylüyorum, kolluk kuvvetlerine bu
konuda bir şey söylemeye hakkım yok ama Tütün ve Alkol Piyasası
Kanununda olduğu için bu köylüye, bu esnafa 5 bin lira ceza yazmak
hepimizin yüreğini yaralıyor.
Değerli arkadaşlarım, üretim serbestse
satış serbest olmalı. Türkiye'nin bugünkü ekonomik
politikasında üretimi serbest olan bir malın satışı
nasıl yasak olur? Hepinize soruyorum.
Yine aynı şekilde, biliyorsunuz, bir tarihlerde birileri
bastırdı, haşhaş ekimini yasak ettik. Biz haşhaş
ekmek istiyoruz, devletin kontrolünde, nereye satacağımızı
da biliyoruz, kime satacağımızı da biliyoruz. Yasal olarak
ilaç ham maddesinin en pahalı ürünü arkadaşlar haşhaş.
Dünyada bir tek belli ülkelere izin veriyorlar. Türkiyede çok küçük bir iki
bölgede -Konyada, Afyonda- izinli olarak ektiriliyor ama bizim
toprağımız çok verimli bir haşhaş, çok kaliteli bir haşhaş
üretiyor. Yine kontrollü olsun, pazarını biz bulalım, biz
pazarını buluruz, devletin kontrolünde olsun, Toprak Mahsullerinin
kontrolünde olsun ama bize izin verin, biz haşhaş ekmek istiyoruz.
Çok kaliteli haşhaşımız var ama izin vermiyorsunuz ve
dünyanın en pahalı, ilaç ham maddesinin en pahalı bir ürünü. Çok
iyi para ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
ama birileri kendi
köylüsüne ektiriyor. Amerikan efendisi sana yasaklıyor. Ve ilaç ham
maddesine bakın arkadaşlar, ne kadar dünyada haşhaş üretimi
var, ne kadar ilaç ham maddesinde
İlla kötü olarak yorumlamayın. Biz
haşhaş ekmek istiyoruz, devletimizin kontrolünde, devletimizden izin
istiyoruz ve çok büyük katma değeri var, çok pahalı bir mal,
köylümüzün ekmeği, Türkiye'nin ekmeği. Bu nedenle, arkadaşlar,
bu konuda da hepinizden
Biz bu konuda özellikle tütün ekicilerinin
-Adıyamanda, Çelikhanda, Malatyada, Doğanşehirimizde tütün
ekicilerinin- bu sorununu çözmek zorundayız. O zaman
Sigara
fabrikalarında baykuşlar ötüyor artık, onlar almıyor, Türk
tütünü almıyor arkadaşlar, bu köylümüz piyasaya satmak zorunda. Ben,
hepinizin, ekmek için, o köylünün ekmeği için, çoluk çocuğunun
ekmeği için bu konuyu bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu
Gündem dışı üçüncü söz, GDOlu ürünlerle ilgili
mevzuat değişiklikleri ve uygulamaları hakkında söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoya aittir.
Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, GDOlu ürünlerle ilgili mevzuat
değişiklikleri ve uygulamalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, son dönemde, kısaca
GDO olarak bilinen genetiği değiştirilmiş organizmalarla
ilgili mevzuatta birtakım düzenlemeler yapıldı.
Hatırlarsınız, 26 Ekim 2009 sabahı Resmî
Gazete önümüze geldiğinde, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının GDO ile ilgili bir yönetmelik
yayımladığını gördük. Yönetmelik, GDO ile ilgili
beklentilere cevap vermedi fakat kamuoyunda yaşanan sert
tartışmalar, kısmen, gerçek gündemi sulandırmaya yetti, bir
şekliyle de AKP açısından da başarılı oldu.
Tabii, aceleyle doğru iş yapmak mümkün değildi, yanlış
yapıldı.
Bize göre, bu yönetmelikle, GDOlu ürünlerin ülkeye girişi
serbest bırakılıyordu, ülkemiz GDOlu ürünlerin pazarı
oluyordu ancak Sayın Bakan, bu yönetmelikle GDOlu ürünlerin ülkeye
girişinin yasaklandığını, şimdiye kadar bu
ürünlerin serbestçe ülkeye girdiğini söylüyordu. Sanki Sayın Bakan bu
ülkede Tarım Bakanı değildi, sanki Sayın Bakan beş
yıldır bu ülkede Tarım Bakanlığı yapmıyordu.
Hatırlarsınız, o günlerde bütün TV
kanallarında, bilen bilmeyen, bu konuyu tartıştı veya
tartıştığını zannetti. Biz, bu yönetmeliğin
yanlış olduğunda ısrar ettik. GDOlu ürünlerin henüz
risklerinin bütünüyle ortadan kaldırılmadığını,
insan sağlığı ve çevre sağlığı
açısından risklerinin olduğunu söyledik, hâlâ da söylüyoruz.
Bu arada, yönetmelik mahkemelik oldu, birkaç defa
değiştirildi. Nihayet, Bakanlık, tepkileri
göğüsleyemeyince, 20 Kasım 2009 tarihinde, ithalatı yapılan
GDOlu ürünlerde daha önce binde 9 olan GDO eşik değerini sıfıra
çekti ve böylece GDOlu ürün girişi yasaklanmış oldu.
Bu arada, yönetmelikten önce tonu 450-500 dolar olan soya
fiyatları 800-900 dolara çıktı. Yem fiyatları arttı,
besici zarar gördü. Et fiyatları arttı, tüketici zarar gördü. Ancak,
gündem, GDOlu ürünler oldu. Habur unutuldu. Orada Başbakanın
İyi şeyler oluyor. dediği Haburda, aslında hiç de iyi
şeyler olmadığı, adaletin, yargının ayaklar
altına alındığı, devletin hâkiminin terör örgütü
militanlarının ayağına gönderildiği
tartışmaları unutturuldu. Görev ifa edilmişti; gündem
değişmiş, Habur unutulmuş, Başbakan
rahatlamıştı. Yandaşlar stoklarındaki yem ham
maddelerini satmış, kasalarını doldurmuşlardı.
Artık, normal gündeme dönülebilirdi.
2004 yılında hazırlanan Biyogüvenlik Kanun
Tasarısı Meclise sevk edildi. Kanunun görüşüldüğü günlerde
gıda ve yemlerde GDO eşik değeri sıfırdı. Bunun
kanunda da ifade edilmesini istedik. Bu ülkeye GDOlu ürün girmesine izin
vermeyeceğini söyleyen Sayın Bakan sesini çıkartmadı. GDO
için eşik değerle ilgili düzenleme bu kanunda yer almadı. Bu
karar, çıkarılacak yönetmeliğe, kurulacak olan kurulun
kararına bırakıldı. Hatırlayacağınız
gibi uzun tartışmalar sonunda kanun kabul edildi ve 26 Mart 2010
tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kurul oluşturuldu,
bilimsel komiteler oluşturuldu. Sonunda 28 Nisan 2010 tarihinde
Bakanlık GDOlu ürünlerle ilgili yönetmelikte yeni bir
değişiklik yaptı ve GDOlu ürünlerin tüketim izinlerini AB
mevzuatına bağladı. Yani, 26 Ekim 2009a geri döndük.
Bakanlığa göre GDOlu olmayan, bize göre GDOlu oldukları
konusunda hiçbir şüphemizin olmadığı mısırlara
giriş izni verildi. Şimdi bu ürünler alışveriş
merkezlerinin her köşesinde, hatta sokaklarda bardak bardak satılıyor.
Bu GDOlar, GDOlu ürünler yemeklerimize giriyor, kimseden çıt yok. Yaklaşık
bir ay bekledim. Televizyon televizyon gezenlerden çıt yok. Sayın
Bakan şimdi de Ne yapalım kardeşim, Kurul böyle karar verdi,
bilimsel komite böyle karar verdi. Siz bilime inanmıyor musunuz? diyecek
ve olayı kapatacak.
Değerli milletvekilleri, bütün bunlar bir senaryo idi,
Sayın Bakan bu konuda rolünü iyi oynadı, biz de bu filmi seyrettik.
Sayın Bakanı ve bu senaryoda rol alanları kutluyorum,
alkışlıyorum ama Sayın Bakana tekrar sesleniyorum: Bu iş
yanlıştır. Bu karar ile ülkemiz GDOlu ürünlerin pazarı
yapılmıştır. Bundan bu ürünleri yiyen insanımız
zarar görecektir, çiftçimiz zarar görecektir. Alınan bu yanlış
kararı düzeltin, sözünüzün arkasında hiç olmazsa bir sefer durun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) - Sayın milletvekilleri,
değinmek istediğim diğer konu et ithalatıdır.
Sayın Başbakan et ithalatı ile et fiyatlarının
düşürüleceğini ifade ettiğinde, biz, bunun çözüm
olmayacağını, aksine et spekülatörlerinin
iştahını kabartacağını söyledik. Nitekim öyle
oldu, et fiyatları tekrar artmaya başladı, şimdi ithalat
miktarını artırıyorsunuz. Bu, çözüm değildir. Bu, AB
çiftçisini desteklemek demektir. Yine söylüyoruz: Çözüm yeri besiciyi
desteklemektir. Gelin, uzun vadeli bir planla kendi çiftçimizi destekleyelim.
Çözüm budur diyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
60ıncı maddeye göre pek kısa söz talepleri
vardır, şimdi onları vereceğim.
Buyurun Sayın Uslu.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslunun, bölücü terör örgütünün saldırılarına ilişkin
açıklaması
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bölücü terörün yaktığı ihanet ateşi ve hain
saldırılar gün geçtikçe daha çok evladımızı hedef
alır hâle gelmiş ve yurdumuzun her ocağından feryatlar
yükselmektedir. Ne yazık ki sancılı ve acılarla dolu süreç
devam etmektedir. 19 Hazirandaki saldırıda 11 Mehmetçikimiz
şehit olmuştur ve bu şehitlerimizden 2si, Mustafa Kayın ve
Oğuz Yelken Edirnelidir. Yurdumuzun her yanında yükselen
feryatların dinmesi için İktidar bir an önce gereğini
yapmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Doğru
2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokat ili Erbaa ilçesinde yetiştirilen tütün ürününe ve
tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Tütün, ülkemizin en önemli üretimlerinden biridir. Tokat ili Erbaa
ilçesinde sarı elmas ismi de takılmış olan bu ürün
maalesef tamamen yok olmakta ve çiftçi de küstürülmektedir.
Yüz elli yıldan beri tütün üretimi ülkemizde
yapılmış, ancak, yabancı tütün üreticileri ve sigara
kartellerine yenilmiştir. Sonuçta sigara fabrikaları
satılmış, üretici özel sektörün insafına terk edilmiştir.
Sigara fabrikaları kapatılmayacak, işçiler mağdur
edilmeyecek. diyenlerin tam tersi olmuş, sigara fabrikaları
kapanmış, işçiler de mağdur olmuştur.
Tütün başka bir ürünün zor yetiştiği kıraç,
susuz arazide yetişmektedir. Kıraç arazide de başka üründen
tütün geliri kadar gelir elde edilmemektedir. Bundan dolayı da çiftçinin
mağdur olmaması için Hükûmetçe tekrar konu gündeme getirilmeli,
üretim konusunda yeni kararlar alınmalıdır. Alınmazsa
üretim bitecek, çiftçi kaybedecek, ülkemiz de önemli bir geçim kaynağı
ve ihraç ürününü kaybedecektir diyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Köse
3.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Kösenin, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Malatya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Aslanoğlunun tütün
ekimi ve üreticilerinin sorunları hakkında yapmış
olduğu konuşmanın tamamına katılıyorum.
Benim seçim bölgem olan Adıyamanın özellikle merkez ve
Çelikhan ilçemizde tütünden başka hiçbir ürün yetişmiyor Sayın
Başkanım. Alternatif ürün yetiştirilmeden tütün ekiminin
yasaklanması bu bölgede yaşayan 29 bin ailenin, yaklaşık
150 bin insanın aç kalmasına sebep olmuştur. Ve neticede, dün
Mecliste yaptığım konuşmaya göre, bunların çoğu
mevsimlik tarım işçisi konumundadırlar.
Şimdi, Adıyamanda Philip Morris şirketi adına
bazı firmalarla sözleşme imzalandı, tütün ekimi için. Fakat, 2,6
TLye kilo başına fiyat biçilmiştir. Devlet ise 4,6 liraya
alıyordu. Buna benzer, başka ülkelerde, devletler destekleme primi
adı altında prim vermektedir, en az yüzde 50 civarında. Bu
konuda Hükûmetin en azından bu köylülere destekleme primi adı
altında bir destek vermesini diliyor, daha doğrusu bir
açılım yapmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İnan
4.- Niğde Milletvekili Mümin
İnanın, Niğde ilindeki çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Çiftçilerimizin, Türkiye genelinde olduğu gibi, Niğdede
de çok büyük sorunları hâlâ devam etmektedir. Özellikle son günlerde
yaşanan dolu ve sel felaketlerinden, yağışlardan
dolayı Türkiye genelinde ve Niğdedeki bütün çiftçilerimize
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Niğdemizin ve Türkiyedeki birçok çiftçimizin yıllardan
beri devam eden elektrik sulama borçlarıyla ilgili problemleri hâlâ devam
etmektedir ve ne yazık ki bir çözüm hâlâ vatandaş tarafından
beklenmesine rağmen Hükûmet bu konuda bir çözüm adımı
atmamaktadır.
Diğer taraftan geçen hafta da dile getirmemize rağmen
Niğdede içme suyu kesik olan yaklaşık elli tane köy ve
kasabamız bulunmaktadır. Sayın Sağlık Bakanı
konuyla ilgileneceğini söylemesine rağmen bugüne kadar bir adım
atılmamıştır ve o köylerde su olmamasından dolayı
salgın hastalıkların baş gösterme tehlikesi vardır ve
bunun sorumluluğu başta Sayın Sağlık Bakanıma ve
Hükûmete aittir. Dolayısıyla bunu bir kez daha hatırlatmak
isterim. Diğer taraftan bu köylerin su borçları çok fazla
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Vural
5.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, 30 Haziran Emekliler Gününe ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün 30 Haziran Emekliler Günü. Gerçekten hayatının
büyük bir bölümünde ülkemizin refahı ve büyümesi için çalışan,
kalkınmamızda çok önemli katkıları olan emeklilerimize
ayrılan bugünün gerçekten kutlu ve mutluluk içerisinde geçirmelerini talep
etmek isterdim ancak emeklilerimizin her gün sıkıntıları
artıyor, yoksulluk ve ızdırap içindeler, bir gün dahi olsa
huzur, mutluluk ve refah kelimelerine hasret kalmış durumdalar.
Yani böyle bir Emekliler Günü nasıl kutlanır doğrusu
bilemiyorum, ama emeklilerin bugününü kutlayabilmesi için kendilerini idame
ettirecek bir emeklilik maaşına ve emekliler arasında bu
farklılıkların giderilmesine ihtiyaç var. Bugüne kadar devletine
ve milletine hizmet etmiş emeklilerimiz ne zaman insanca yaşamaya ve
yoksulluğun pençesinden kurtulmaya başlarsa o zaman biz de Emekliler
Gününü gönül rahatlığıyla kutlayabiliriz. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak tüm emeklilerimize Allah yardımcıları olsun
diyorum, müreffeh, mutlu, ev kirası, yakacak parası düşünmeden
geçen günler temenni ediyoruz.
Söz verdiğiniz için teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Selamoğlu
6.- Niğde Milletvekili
Muharrem Selamoğlunun, Niğdeli çiftçilerin elektrik borçlarına
ilişkin açıklaması
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Sayın Başkanım, Sayın
İnanın da söylediği gibi evet Niğdede yıllardır
süren, çiftçilerimizin bir elektrik borçları sorunu var. Bu on iki-on üç
yıllık olan, süregelen bir borç. İktidarlarımız
döneminde 2003 yılında ve 2005 yılında bu borçların
faizlerinin tamamı silinmiş, peşin ödemeleri takdirde yüzde 35
de ana paralarından silinmiş, ama buna rağmen 9 bine yakın tarımsal sulama
abonelerimizden 1.500 kişi hâlen borçlarını ödememekte
diretiyorlar. En sonunda 2009 yılında tekrar bu insanların
mağduriyetinin giderilmesi hususunda faizlerinde bir indirim ve
borçlarının da otuz altı aya kadar
yapılandırılmaları sağlanmıştır.
Hükûmetimiz olarak bu çiftçilerimize gereken her türlü kolaylığı
gösteriyoruz. Şu anda da özelleştirmeden dolayı köylerimizdeki
elektrik borçlarından dolayı içme sularında bir kesintiler söz
konusu oldu. Geçen hafta da görüşmemiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın genel kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutacağım.
Şimdi okutacağım ilk Meclis
araştırması önergesi beş yüz kelimeden fazla olduğu
için önergenin özeti okunacaktır, ancak önergenin tam metni tutanak
dergisine eklenecektir.
Buyurun:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, yakın tarihimizde
yaşanmış bazı toplumsal olayların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/797) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin son kırk yılında
yaşanmış, 1971-12 Mart Muhtırası, 30 Mart 1972
Kızıldere katliamı, 1977-Kanlı 1 Mayıs, 16 Mart 1978
Öğrenci Katliamı, 17 Nisan 1978 Malatya Olayları, 1978
yılı 16 Mayıs Piyangotepe olayı, 19 Aralık-25
Aralık 1978 Maraş Katliamı, 1980'de Çorum Katliamı, 12
Eylül 1980 Darbesi, 1993 tarihinde 33 askerin öldürülmesi, 1993 Sivas ya da
Madımak Katliamı, 22 Ekim 1993 Lice Katliamı, 12 Mart 1995 Gazi
Katliamı, 1996 Güçlükonak Katliamı, 19 Aralık 2000 Hayata
Dönüş Operasyonu (19 Aralık Katliamı), Diyarbakır Cezaevi
ya da Diyarbakır Askeri Cezaevi Vahşeti, Gözaltında
kayıplar, Kuşkulu Ölümler, Arka planı
aydınlatılmamış cinayetler, Faili meçhuller,
Boşaltılmış köyler...için, Anayasa'nın 98'inci,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
29.04.2010
1) Şerafettin Halis (Tunceli)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sevahir Bayındır (Şırnak)
20) Sırrı Sakık (Muş)
(x) (10/797) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
Gerekçe Özeti:
Türkiye'nin son kırk yıllık tarihi, büyük insan
hakları ihlallerine, karanlıkta kalmış katliamlara vb.
trajik olaylara tanıklık etmişti.
Ancak yaşanan çoğu olaylar üzerindeki sis perdesi
kalkmamış, bazıları tamamıyla karanlıkta
kalmıştır.
Dolayısıyla, failleri bilinmediği, ya da bilinip de
yargı önüne çıkarılmadığından olaylar zincirine
yeni halkalar eklenmiştir.
Bunun sonucu olarak toplumun barış içinde bir arada
yaşamasının güveni kırılmış, her an benzer
olayların yaşanacağı kaygısı
oluşmuştur.
Yıllardır yaşanan olaylar üzerine gidilmemiş,
olayların gerçek yüzü aydınlatılarak arkasındaki
karanlık güçler kamuoyunca öğrenilememiş ve failler
yargılanmamıştır.
Bu olaylardan bazıları sıralanırsa;
1971-12 Mart Muhtırası, 30 Mart 1972 Kızıldere
katliamı, 1977-Kanlı 1 Mayıs, 16 Mart 1978 Öğrenci
Katliamı, 17 Nisan 1978 Malatya Olayları, 16 Mayıs 1978
Piyangotepe olayı, 19 Aralık-25 Aralık 1978 Maraş
Katliamı, 1980'de Çorum Katliamı, 12 Eylül 1980 Darbesi, 1993
tarihinde 33 askerin öldürülmesi, 1993 Sivas ya da Madımak Katliamı,
22 Ekim 1993 Lice Katliamı, 12 Mart 1995 Gazi Katliamı, 1996
Güçlükonak Katliamı, 19 Aralık 2000 Hayata Dönüş Operasyonu (19
Aralık Katliamı), Diyarbakır Cezaevi ya da Diyarbakır
Askeri Cezaevi Vahşeti, Gözaltında kayıplar, Kuşkulu
Ölümler, Arka planı aydınlatılmamış cinayetler, Faili
meçhuller, Boşaltılmış köyler...
Yukarıda özetlenerek verilmiş olaylar üzerine gidilerek
karanlıkta kalmış yanlarının
aydınlatılması, sorumluların kamuoyuna
tanıtılması, suçluların yargılanması,
demokrasinin gereği olarak karşımızda bir görev ve
sorumluluk olarak durmaktadır.
Son kırk yıllık zaman diliminde yaşanan bu
olayların araştırılarak aydınlatılması için
TBMM bünyesinde bir "Araştırma Komisyonu"nun
kurulmasının gereğine inanmaktayız.
2.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçın ve 25 milletvekilinin, boşanma davalarındaki
artışın nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/798)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Boşanma davaları ile ilgili bir soru önergesine
verilmiş olan cevaba göre son yıllarda ülkemizde boşanma
davalarının sayısının hızla
arttığını görmekteyiz.
Her boşanma davasından sonra ortaya çıkan
bölünmüş aile yapıları ve onlardan doğan sorunlar, arada
kalan çocuklar, millet olarak toplum yapımızı da olumsuz
etkilemektedir. Dünya milletleri arasında aile mefhumuna en fazla önem
veren bir millet olarak, önem verdiğimiz bu değerin korunabilmesi,
sağlıklı bir toplum yapımızın devamının
sağlanması, ve bu davaların en mağduru
çocuklarımızın gerek ruhsal gerek fiziksel gelişimlerinin
bozulmasının önüne geçilmesi adına, gittikçe sayısı
artan boşanma davalarına yol açan gerek sosyal gerekse ekonomik
nedenlerinin araştırılması, sonuçlara göre gereken
önlemlerin alınması için Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Rıdvan Yalçın (Ordu)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Cumali Durmuş (Kocaeli)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Recep Taner (Aydın)
6) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
7) Kürşat Atılgan (Adana)
8) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
9) Mustafa Enöz (Manisa)
10) Hasan Özdemir (Gaziantep)
11) Süleyman Lâtif Yunusoğlu
(Trabzon)
12) Ahmet Bukan (Çankırı)
13) Yılmaz Tankut (Adana)
14) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
15) Akif Akkuş (Mersin)
16) Hamza Hamit Homriş
(Bursa)
17) Cemaleddin Uslu (Edirne)
18) Ahmet Orhan (Manisa)
19) Hüseyin Yıldız
(Antalya)
20) Osman Durmuş (Kırıkkale)
21) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
22) Mustafa Kalaycı (Konya)
23) Metin Ergun (Muğla)
24) Beytullah Asil (Eskişehir)
25) Mithat Melen (İstanbul)
26) Mehmet Ekici (Yozgat)
Gerekçe:
Boşanma davaları ile ilgili bir soru önergesine verilen
cevaptaki verilere göre, ülkemizde 2002 yılında 153.409, 2003
yılında 185.414, 2004 yılında 156.450, 2005
yılında 156.577, 2006 yılında 154.945, 2007
yılında 159.017 adet hukuk mahkemelerinde açılmış
boşanma davası bulunmaktadır. Yani beş yılda bir
milyon aile dağılma noktasına gelmiştir.
İlgili bakanlığın önergeye, vermiş
olduğu cevapta 2008 ve sonrasının verileri
olmadığını belirtse bile 2002-2007 yılları
arasındaki boşanma davaları rakamlarını incelediğimizde,
toplum yapımızın gelecekte ciddi bir tehlikeyle karşı
karşıya olduğunu görmekteyiz.
Ailelerdeki boşanmaların, çocuklar üzerinde
yarattığı olumsuz etkilerin yanı sıra bu
olumsuzlukların toplum yapımıza da etkisi olumsuz
olmaktadır. Bu olaylardan kuşkusuz en fazla çocuklarımız
etkilenmektedir. Son yıllarda yine artan suçlu çocuk sayısı da
bozulan yuvaların olumsuz sonuçlarından biri olarak göze
çarpmaktadır.
Günlük yaşantımızın içinde kimi zaman dilenen
bir çocuk olarak, kimi zaman trafiğin en sıkışık en
tehlikeli yerlerinde, yağan yağmura, kara rağmen, soğuktan
titreyen elleriyle mendil satmaya çalışarak, karşımıza
çıkan çocuklarımın büyük bir kısmının anne ve
babalarının ayrıldıkları, çocukların ya ortada
kaldıkları veya boşanma sonucu geliri olmayan anneyle beraber
kaldıkları anlaşılmaktadır. Bir çok nedenlerle suç
işleyen çocuklarımızın da maalesef anne babası
ayrı çocuklar olduklarına üzüntü ile şahit olmaktayız.
Boşanma sonucu öncelikle anne sevgi ve şefkatine muhtaç
çocuklar anneye verilmektedir. Nafakaya hükmedilse de boşanmaların
çoğunlukla ekonomik sebeplerle olduğundan nafaka
alacağının tahsili mümkün olmamaktadır.
Ülkemizde işsizliğin yoğun yaşanıyor
olması ve kadınlar için iş bulmanın daha güç olması
nedeniyle, boşanmış kadınlar kendisi ve çocuğun
geçimini sağlayamamakta, hem kendisini ve hem de çocuğunu olumsuz
şartların içine sürüklemektedir.
Devlet süratle hem aile birliğinin devamı ve hem de
boşanmış çiftler ve öncelikle kadın ve çocuklar
bakımından gerekli önlemleri tespit edip hayata geçirmelidir.
Boşanmaların en önemli nedeni geçim zorluğu ve
işsizlik olarak karşımıza gelecekse, devletimiz öncelikle
aile reisi olan işsizler için ayrı bir program çerçevesinde çözümler
geliştirmelidir. Aksi halde sosyal maliyet her geçen gün ahlaki
yozlaşma, artan terör ve asayişsizlik olarak karşımıza
çıkacaktır.
Boşanma davaları sadece çocuklarımızın
mağduriyeti ile de kalmamakta, çoğu zaman basından ve
çevremizden takip ettiğimiz kadarıyla ekonomik veya diğer
nedenlerden kaynaklanan boşanma davalarının cinnetlere ve
intiharlara da yol açtığı ayrı bir acı gerçek olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Toplumun en temel birimi olan ailelerimizde yapının bu
şekilde bozulması, sağlıksız bir toplumun
oluşmasına neden olmaktadır.
Millet olarak en fazla değer verdiğimiz, ailelerin
bölünmesinin durdurulması, sonuçları itibariyle olumsuz etkilenen
çocuklarımızın mağdur olmalarının engellenmesi ve
sağlıklı bir toplum yetiştirilmesi adına, ülkemizde
yaşanan boşanma davalarındaki artışın
nedenlerinin araştırılması, sonuçların tespiti ve
önlemlerin alınması için Anayasamızın 98 ve içtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
3.- Adana Milletvekili Nevingaye
Erbatur ve 29 milletvekilinin, yatılı ilköğretim bölge
okullarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/799)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO)
olarak adlandırılan eğitim kurumlarında öğrencilerin,
eğitimcilerin ve ailelerin yaşadığı sorunların
araştırılması ve anayasal bir hak olan eğitim
hakkının en yüksek verimde nasıl kullanılabileceğinin
tartışılabilmesi için TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Nevingaye Erbatur (Adana)
2) Tayfur Süner (Antalya)
3) Hüsnü Çöllü (Antalya)
4) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) İsa Gök (Mersin)
7) Abdullah Özer (Bursa)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
10) Ali Koçal (Zonguldak)
11) Ali Arslan (Muğla)
12) Çetin Soysal (İstanbul)
13) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
14) Selçuk Ayhan (İzmir)
15) Şevket Köse (Adıyaman)
16) Tansel Barış (Kırklareli)
17) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
18) Abdurrezzak Erten (İzmir)
19) Fevzi Topuz (Muğla)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Akif Ekici (Gaziantep)
22) Erol Tınastepe (Erzincan)
23) Sacid Yıldız (İstanbul)
24) Atila Emek (Antalya)
25) Mustafa Özyürek (İstanbul)
26) Yılmaz Ateş (Ankara)
27) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
28) Bülent Baratalı (İzmir)
29) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
30) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
Gerekçe:
Ülkemizde, kırsal kesimde okulu bulunmayan, köy ve köy
altı yerleşim birimlerinde bulunan 6-14 yaş arası
çocukların ilköğretim hizmetlerine kavuşturulmasını
sağlamak amacıyla Yatılı İlköğretim Bölge
Okulları (YİBO) okulları kurulmuştur. YİBOlar, nüfusu
az, dağınık, okulu bulunmayan veya ilköğretim hizmetlerinin
götürülemediği yerleşim yerlerindeki zorunlu öğrenim
çağındaki öğrencilerin parasız yatılı,
çevresindeki öğrencilerin gündüzlü olarak eğitim-öğretim
gördükleri ilköğretim okullarıdır. Buna göre yatılı ve
pansiyonlu ilköğretim kurumlarında okuyan öğrencilerin;
barınma, beslenme, tedavi ve ilaç giderlerinin tamamı devlet
tarafından karşılanır. Ayrıca, bu öğrencilere
kanunda ön görülen miktar kadar da harçlık verilir.
Yatılı İlköğretim Bölge Okulları, 222
sayılı İlköğretim ve Temel Eğitim Kanununa göre
hazırlanan "Yatılı İlköğretim Bölge
İlkokulları Yönetmeliği"nin 1. maddesindeki
"Çeşitli sebeplerle henüz bir ilkokul açılmamış olup,
birbirine yakın birkaç köyün bulunduğu yerlerde veya evleri ve ev
grupları dağınık olan köylerde gündüzlü, yatılı,
pansiyonlu bölge okulları açılır" hükmü gereğince planlanarak
açılmaya başlanmıştır.
2008-2009 öğretim yılında tüm Türkiye çapında
204.919 işi kapasiteli, 58.222 kız öğrenci ve 92108 erkek
öğrenci olmak üzere toplam 150.330 öğrenciye hizmet veren 589
Yatılı İlköğretim Bölge Okulu bulunmaktadır.
Bu okullarda eğitim gören çocuklarımızın
yiyecekleri, giyecekleri, ders kitapları, defterleri,
harçlıkları, ders araç ve gereçleri ile her türlü giderleri devlet
tarafından karşılanmaktadır.
Eğitime erişmenin kişisel gelişimin
sağlanması ve toplumsal kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi,
dolayısıyla ülkemizin önemli sorunlarından olan kadına
karşı şiddet, erken yaşta evlilik, çocuk istihdamı
gibi sorunların çözümünde de önemli rolü olduğu
düşünüldüğünde YİBO'ların büyük bir problemin çözümünü
kolaylaştırıcı bir rol oynadığı
görülmektedir.
Ancak son günlerde ardı ardına yaşanan kimi olaylar
YİBO'larda kalan, ailesinden uzakta yaşayan, devlet koruması ve
sorumluluğu altında yaşayan çocuklarımızın
barınma ve eğitim görme alanları ve imkânları konusunda
kamuoyunda endişe yaratmıştır. YİBO'larda sunulan
hizmetlerin ve sağlanan güvenliğin en üst düzeyde ve yüksek kalitede
sağlanıp sağlanmadığının
araştırılması bir anlamda TBMM'nin de sorumluluğu
altındadır.
Dolayısıyla YİBO'larda öğrencilerin hangi
şartlar altında barındığı ve eğitim
gördüğünün araştırılması, öğrencilerin
sorunlarının gerekirse yerinde incelenebilmesi, öğrencilerle yüz
yüze görüşülmesi, velilerin ve eğitimcilerin görüşlerinin
alınması, uzmanların önerilerinin dinlenmesi
YİBO'ların daha kaliteli hizmet verebilmesi için şarttır.
Yukarıda özetlenen sebeplerle, YİBO'ların fiziki
şartlarının incelenebilmesi, öğrencilerinin
sorunlarının ve ihtiyaçlarının
araştırılabilmesi, son günlerde YİBO'lara ilişkin olarak
artan adli vakaların sebeplerinin tartışılabilmesi ve
sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin uzmanlar eşliğinde
görüşülebilmesi amacıyla bu araştırmanın
açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
4.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız ve 21 milletvekilinin, üniversite hastanelerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/800)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde sağlık hizmetlerinin verildiği yerler,
Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastaneler, özel
sağlık kuruluşları ve üniversite hastaneleridir. Üniversite
hastaneleri aynı zamanda eğitim-araştırma hizmetlerinin
verildiği, akademik çalışmaların
yapıldığı, sağlık hizmeti sunumunda görev alacak
kişileri de yetiştiren ve bilimsel yaklaşımı temsil
eden kurumlardır. Yani, aslında üniversite hastaneleri
sağlık hizmetinin sağlıklı bir şekilde
yürütülmesini sağlayan kurumlardır.
Üniversite hastanelerinin dört asli görevi vardır. Bunlardan
birincisi öğrenci ve asistan eğitmek, ikincisi bilim insanı
yetiştirmek, üçüncüsü bilimsel araştırma yapmak, en sonuncusu
ise hasta bakmaktır. Fakat son yıllarda yapılan düzenlemeler her
ne kadar çok iyi gibi gözükse de, yurttaşların üniversite hastanesi
de dahil dilediği hastaneye başvurabilmeleri, üniversite
hastanelerinin ana fonksiyonlarını yerine getirmesini
engellemektedir. Hastaların dilediği hastaneyi seçme özgürlüğü
elbette olmalı. Fakat bu uygulamalar üniversite hastanelerinin olmazsa
olmazı öğrenci-uzman-bilim insanı yetiştirme ve bilimsel
araştırma yapabilmenin önüne geçmemelidir.
Üniversite hastaneleri son yıllarda çıkarılan yasa
ve yönetmelikler nedeniyle oldukça sıkıntılı günler
geçirmektedirler. Mali sıkıntılar ve personel yetersizliği
bu sorunların başında gelmektedir. 5947 Sayılı Tam Gün
Yasası döner sermayeden yapılan harcamaları daha da
arttıracaktır. Bu ise akademik kadrolara olan talebin
azalmasına, böylece eğitim misyonu yüklenmiş üniversitelerde
kalifiye öğretim üyesi sayısında belirgin bir düşüşe
neden olacaktır. Üniversite hastaneleri mevcut hastalara bakacak fiziksel
ve maddi kaynaklara sahip değillerdir. Üniversite hastanelerinin
birikmiş borçlarının 1.2 milyar lira olduğu yetkili
kişiler tarafından da açıklanmıştır. Üniversite
hastanelerinin bu borçları da göz ardı edilmemelidir. Eğer bu
yük azaltılmazsa ileride üniversite hastanelerinin mali
yapısının çökmesinin yanı sıra kaliteli asistan ve
bilim insanı yetiştirmek de imkânsızlaşacaktır.
Nöbet ücretleri dahil tüm giderlerin döner sermayeden
karşılanmasının bu çöküşte önemli payının
olmasının yanı sıra, SUT fiyatlarındaki düşüklükte
bu çöküşü hızlandıracak diğer faktördür. Oysaki üniversite
hastanelerinin tek gelir kaynağının Sağlık Uygulama
Tebliği (SUT) kaynaklı hizmetler olduğu
unutulamamalıdır. O nedenle üniversite hastanelerinin mevcut
borçları ve giderleri göz önünde bulundurularak bazı giderlerinin
genel bütçe kaynakları ile ödenmesi bu yükü biraz olsun hafifletecek bir
yöntem olabilir. Aksi taktirde üniversite hastaneleri bütçeden pay,
Sağlık Bakanlığı'ndan da kaynak alamadıkları
için tüm yatırım harcamalarını kendi kaynakları ile
yaptığından çökecek ve ihtiyaçlara cevap veremez hale
geleceklerdir.
Üniversite hastanelerinin önemli bir diğer sorunu da bütçe
yetersizliği bahane edilerek kamu tarafından geri ödemelerde aksama
olması, bu nedenle tıbbi malzeme ve diğer mal
alımlarında sıkıntı yaşanmasıdır.
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) bazı önemli ameliyatların
tamamını veya bir kısmını karşılamaması
nedeniyle bu hastanelerde sağlık hizmetlerinde aksamalar meydana
gelmektedir. Yıllardır Sağlık Reformu adı altında
yapılmaya çalışılan tüm bu düzenlemeler ne yazık ki
üniversite hastanelerini giderek güçsüzleştirmiş ve çökme
noktasına getirmiştir.
Yapılacak yeni düzenlemelerle üniversite hastanelerinin mali
durumunun düzeltilmesi, hizmet kalitesinin korunması, daha da iyileştirilmesi
ve üniversite hastanelerinde yaşanan sorunların tespit edilerek
kalıcı çözüm yollarının bulunması amacıyla
Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün
104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Akif Ekici (Gaziantep)
4) Hulusi Güvel (Adana)
5) Atila Emek (Antalya)
6) Şevket Köse (Adıyaman)
7) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
9) Erol Tınastepe (Erzincan)
10) Abdullah Özer (Bursa)
11) Mustafa Özyürek (İstanbul)
12) Yılmaz Ateş (Ankara)
13) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
14) Ahmet Küçük (Çanakkale)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
18) Bülent Baratalı (İzmir)
19) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
20) Ensar Öğüt (Ardahan)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/692) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30/6/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30.06.2010 Çarşamba günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Bengi
Yıldız
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 577 inci sırasında yer alan 10/692 tutuklu ve
hükümlülerin sağlık hizmetlerinde yaşadıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşülmesinin, Genel Kurulun
30.06.2010 Çarşamba günlü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Grup
önerisinin lehinde Sayın Akın Birdal, Sayın Hamit Geylani;
aleyhinde Sayın Yılmaz Tunç, Sayın Tayfun İçli.
İlk söz, Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın
Birdala aittir.
Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından
alkışlar)
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; cezaevlerinde bulunan hasta mahkûmların durumlarına
ilişkin verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Adalet Bakanlığının resmî
açıklamalarına göre, Mayıs 2010 tarihi itibarıyla
cezaevlerinde 119.394 kişi bulunmaktadır. Bunun 60.029u hükümlü, yani
cezaları kesinleşmiş kişilerden oluşmakta, 59.365
kişi de tutuklu statüsündedir ama ne yazık ki, bizde biliniyor,
tutukluluğun cezaya dönüştüğü ve ünlü hukukçu Faruk Eremin
Gecikmiş adalet, adalet değildir. sözü hepimizce
anımsanır ve bilinir. Şimdi, bir buçuk-iki yıl
yatırıyorsunuz, örneğin yaklaşık on beş
aydır bizim belediye başkanlarımız ve siyasetçilerimiz
içerideler, şimdi 18 Ekime duruşma günü verildi. Yaklaşık
on sekiz ay
Ki düne kadar neyle suçlandıklarını da
bilmiyorlardı. İddianame hazırlandı ve şimdi 18 Ekimde
duruşmaya çıkacaklar.
Şimdi, cezaevlerindeki fiziki koşulların ne
olması gerektiğinin referansı belli. Türkiye Cumhuriyeti
devleti, Birleşmiş Milletler tutuklu ve hükümlülere uygulanması
gereken minimum standart kurallar ile Avrupa Konseyinin tutuklu ve hükümlülere
uygulanması gereken minimum standart kurallarını kabul
etmiştir ve bunu da hukukuyla içselleştirmesi ve buna göre düzenleme
yapması gerekirken, ne yazık ki, bu kanayan yara bir türlü iyileştirilememiş
ve Türkiye cumhuriyet tarihinde her zaman cezaevleri ikinci bir cezaya
dönüşmüş ve giderek de tutuklu ve hükümlülerin bedensel ve ruhsal
yeteneklerini yitirmesine neden olmuştur. Nitekim, bu doğrultuda,
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarına
ilişkin, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları
İnceleme Komisyonuna gerekse İnsan Hakları Derneğine
yoğun başvurular yapılmıştır. Başvuran
mahkûmların pek çoğu, sürekli tedavi gerektiren ve ölümcül sonuçlara
yol açabilecek hastalıklara yakalanmış olan tutuklu ve
hükümlülerdir. Cezaevi ve Adalet Bakanlığının
işleyişindeki bürokratik gecikmeler, cezaevinin bulunduğu ilde
bulunan hastanenin o hastalığı tedavi için yetersiz oluşu
gibi nedenler bu sorunları daha da artırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeterli
önlem alınamaması sonucu yaşanmış trajediler var son
birkaç yıldır. Örneğin, kanser hastası ve yetmiş yedi
yaşında olan Ali Çekin, 31 Temmuz 2008 tarihinde Siirt Cezaevinde
tedavisi yapılmadığı için yaşamını
yitirmiştir. Tutuklu ve hükümlülerin gerek yaşamları gerekse de
sağlıkları, demokratik bir devletin, hukuk devletinin
sorumluluğu altındadır. Özgürlükleri devletçe
sınırlanan tutuklu ve hükümlülerin bu haklarının devletçe
güvence altına alınması ve eksiksiz karşılanması
gerekmektedir. Bu konuda, ülkemizin de taraf olduğu, Birleşmiş
Milletler, Avrupa Birliği gibi kuruluşlarca
hazırlanmış pek çok uluslararası sözleşme vardır.
Örneğin, bunlardan biri olan Birleşmiş Milletler Kişi
Hakları ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 10uncu
maddesi birinci bölümünde Özgürlüğünden yoksun
bırakılmış olan herkese insanca ve insan
kişiliğinin niteliğinden gelen onuruna saygı gösterilerek
davranılır. diyor. Oysa, bize sıkça yapılan başvurulardan,
cezaevi sürgünlerinin yeni bir işkenceye dönüştüğünü görüyoruz;
ring araçlarında saatlerce bir yerden bir yere götürülüyor, havasız,
susuz. Sonra, yine, son günlerde, cezaevlerinde yine kabul edilmiş 45/1
sayılı genelgenin günlük konjonktüre göre
sınırlandırılması sonucu uygulanmıyor,
sınırlandırılıyor ve buna yapılan itirazlarda da
işkenceyle ve baskıyla karşılaşılıyor.
Nitekim, son, Tekirdağ F Tipi Cezaevinde bu örnekler görülmektedir.
Şimdi, yine bu yaşananlardan ötürü açlık
grevlerinin başlaması söz konusu. Gerçekten neden insan
haklarına dayalı bu düzenlemeler yerine getirilmiyor? Neden ikinci
bir kez cezalandırılıyor? Bunun
karşılığı ne yazık ki yok.
Cezaevlerinde hasta mahkûmların yaşadıkları
konusunda birkaç örnek vermek istiyorum: Örneğin, Gülazer Akın,
Nurettin Soysal, Halil Güneş, Abdülsamet Çelik ve Taylan Çintay;
bunların durumu çok ağır. Geçtiğimiz günlerde Güler Zereyi
yitirdik. Demokratik kamuoyu, ısrarla ve inatla Bırakın,
tedavisi dışarıda görülsün, ailesinin yanına gönderilsin.
dedi. En sonunda, demokratik kamuoyunun baskısı sonucunda, iş
işten geçtikten sonra Güler Zere bırakıldı ve evinde de
geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirdi.
Şimdi, böyle bir demokratik devlet olur mu? Böyle bir hukuk
devleti olur mu? Yani eğer bu yasalara göre gerçekten bir suç
işlemişse cezasını yatar, çıkar ama onun onuruna
bağlı, insan haklarına dayalı düzenleme yapmak demokratik
hukuk devletinin yükümlülüğü altındadır. Devlet, öldüren
değil yaşatan olmalıdır.
Şimdi, örneğin, Taylan Çintay, mesane kanseridir, bunu
kaç kez dile getirdik. Yani örneğin, İnsan Hakları İnceleme
Komisyonuna Abdülsamet Çelik, Taylan Çintay, Halil Güneşe ilişkin
başvurularımız oldu. Yani dostlar alışverişte
görsün! Bir heyet oluşturuluyor, gidiliyor ve öncesinden de haber
veriliyor her ne kadar habersiz gidildiği söyleniyorsa da. Örneğin,
pikeler değişiyor falan ve ertesi gün heyet gittikten sonra pikeler
yine toplanıyor! Arkadaşlar, böyle bir şey olmaz. Ve bakın,
şu anda 119-120 bine yakın insan
Gerçekten, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, bu sorunların çözümünü sağlamalı ve denetimini de yapmalıdır.
Taylan, örneğin, defalarca ameliyat olmuştur ancak cezaevi
koşullarında tedavisi sürdürülememektedir, hastanede kötü muameleyle
karşılaşmaktadır, karşı
çıktığı zaman da disiplin cezası verilmektedir. Yani
itiraz etmeyeceksiniz, biat edeceksiniz. İtiraz ettiğiniz zaman,
ailenizle görüşemiyorsunuz, iletişim araçlarından
yararlanamıyorsunuz, ikinci bir defa cezalandırılıyorsunuz.
Böyle bir şey olmaz!
Abdülsamet Çelik, kan kanseridir ve kendisini Sayın Adalet
Bakanının izniyle, geçtiğimiz günlerde Sincan F Tipi Cezaevinde
ziyaret ettim. Arkadaşlar, şimdi, bu arkadaşın, çok
yakın, gerçekten tedaviye gereksinmesi var ve hijyenik koşullarda bu
ring, gönderilmesi, götürülmesi falan gerekiyor, kan uyumu sağlayamadı
ama sekiz saat ring aracında bekletiliyor. Böyle bir şey olur mu!
Ondan sonra, yine örneğin, Abdülsamet Çelik için Ankara Üniversitesi
Tıp Fakültesi ve Numune Hastanesi tarafınca verilmiş Tahliye
edilmesi gerekir. raporları var ama bu raporların, bürokratik
prosedürün nasıl işlediğini biliyorsunuz ve o işlerken de
hasta her geçen gün yaşamını yitiriyor.
Kemal Özelmalı adlı mahkûm yirmi dört yıldır
cezaevinde, Wernicke Korsakoff hastalığına tutulmuştur yani
bellek kaybına uğramış ve tek başına
yaşamını sürdürememektedir; hastalığının
ilerlemesi sonucu geçici tahliye edilmiştir ancak doktor muayenesine
unutkanlık sonucu iki gün geç gittiği gerekçesiyle tekrar cezaevine
alınmıştır ve onun üzerinde Cezaevinde kalamaz, ceza
ehliyeti yoktur. yönünde raporu olmasına karşılık, şu
anda infazı yakılmıştır ve Adana Cezaevindedir.
Nisan ayı içinde, İzmir 2 no.lu F Tipi Cezaevinde,
Mehmet Kılınçın Nasıl intihar etti. denilmesine
karşın, Sayın Adalet Bakanının yanıtı da
öldürülmesinin bir ifadesidir, itirafıdır ve intihara yol
açıcı zorlama ve dayatmalar var.
Şimdi, bugünkü gazetelerde var sayın milletvekilleri,
Abdullah Akçay, on dört yaşında girdiği cezaevinde on yedi
yaşında kan kanseri olmuş, durumu ağır, tedaviye
yanıt vermiyor, ailesi Tek isteğimiz yanımızda ölsün,
vedalaşabilelim. diyorlar. Adli tıp, cezaevinde
kalamayacağı yönünde rapor vermiş ancak bir türlü bürokratik
işlemler bitirilemiyor ve son derece insani bir istek yerine
getirilemiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Adli
Tıp Kurumu, hastalıkları saptama ve tahliye etme konusunda
yanlı ve siyasi gerekçelerle davrandığının kamuoyuna
da yansımış olan birçok örneği var. Hastaneye sevkler
ambulanslarla değil ring araçlarıyla yapılmaktadır.
Hastanelerin mahkûm koğuşları tedavi yapılmaya uygun
değildir. Gerek Cumhurbaşkanlığı gerek adli tıp
gerekse de cumhuriyet başsavcılıkları hastalıktan
ötürü tahliye işlemlerini çok geciktirmektedirler. Artık,
hastalığının geri dönüşü olmayan hastaların hiç
olmazsa ailesi ve yakınlarıyla beraber olması gibi son derece
insani bir istem bile dikkate alınmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AKIN BİRDAL (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkan, bitiriyorum.
Cezaevlerinde bulunan bütün yurttaşlarımızın
sağlığının sağlanmasından ve gerekli
tedavilerinin gecikmeden yapılmasından devlet birinci derecede
sorumludur. Bu sorumluluk hiçbir şekilde ertelenemez ve hiçbir gerekçeye
sığınılamaz. Devlet buna ilişkin önlemleri almak ve
gerekli koşulları sağlamak zorundadır çünkü söz konusu olan
cezalandırma değil, insan sağlığı ve yaşam
hakkıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında
işin başına dönersek bu bir demokrasi sorunudur ve Kürt
sorununun demokratik çözümsüzlüğünün de çok önemli sonuçlarından
biridir. Gelin, toplumsal barış için operasyonları
durduralım, silahları susturalım ve genel bir ayrımsız
af çıkaralım. Böyle barış başlar. Buna ruhen ve
psikolojik olarak da hazırlanmış olunur ve istenilen Türkiye
özlemine de böyle kavuşulabilir.
Bu umutla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Önerinin aleyhinde Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz
Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin cezaevlerinde bulunan
tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetlerinden
yararlanamadığı, sürekli tedavi olması gerekenler için bu
olanağın sağlanamadığı, bu durumdaki tutuklu ve
hükümlülerin durumunun araştırılması ve yeterli
sağlık hizmeti almalarının önündeki engellerin
saptanması, tedavi gerekçesiyle tahliye edilebileceklerin tespiti için,
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü gündemine alınmasına
ilişkin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 57, 71 ve
115inci maddeleri ile Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzükün 94üncü
maddesinde, hükümlü ve tutukluların sağlık hizmetlerinden
nasıl faydalandırılacağı hususları
ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu yasal düzenlemeler
çerçevesinde, hükümlü ve tutukluların ilk muayene ve tedavi hizmetleri
ceza infaz kurumlarında verilmekte, ileri tetkik, tedavi ve rehabilitasyon
gerekenler devlet hastanelerine, daha ileri sağlık hizmeti gerekenler
ise üniversite hastanelerine sevk edilerek tedavileri yapılmaktadır.
Hükümlü ve tutukluların sağlık sorunlarıyla ilgili gerekli
tüm tetkik ve tedavilerin özenle yerine getirilmesi, özgürlüğünden yoksun
olmayan her vatandaşın yararlanabildiği sağlık
haklarından ve hizmetlerinden hükümlü ve tutukluların da yararlanması
hususunda Adalet Bakanlığımız oldukça hassas davranmakta ve
bu yönde gerekli tedbirleri alarak bu konuda tıbbi gereklilik ve mevzuata
uygun hareket edilmesini özenle takip etmektedir.
Araştırma önergesinde iddia edilen, cezaevlerindeki
koşulların hükümlü ve tutuklular aleyhine giderek
ağırlaştığı yönündeki eleştirilere
katılmak mümkün değildir. Son yıllarda, cezaevlerinin fiziki
yapılarının iyileştirilmesi hususunda önemli
çalışmalar yapılmıştır ve
yapılmaktadır. Barış ve Demokrasi Partisinin (10/692)
sayılı Araştırma Önergesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminde bulunmaktadır. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yoğun gündemi itibarıyla, öncelikli olarak çıkarılması
gereken kanun tasarı ve teklifleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulu tarafından belirlenmiştir. Araştırma önergesinin
bugünkü gündeme alınması, yasalaştırılması
planlanan önemli kanun tasarı ve teklifleriyle ilgili gündemin
aksamasına neden olacağından Barış ve Demokrasi
Partisinin grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
Önerinin lehinde, Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.
(BDP sıralarından alkışlar)
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; anılan araştırma önergesinin lehine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, cezaevleri bu ülkenin kanayan
yarası olmaya ne yazık ki devam ediyor. İnsan hak ihlallerinin
en çok yaşandığı alanların başında
cezaevleri gelmektedir. Oysaki cezaevleri bir ülkenin, insan hak ve hukuku
alanında yaşanan gelişmelerin aynası gibidir. Ne yazık
ki Türkiye geçmişten bugüne hak ihlalleri bakımından kötü bir
karneye sahip olmuştur. Özellikle cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri
uluslararası alanlara da taşınmış ve ülkemizin
imajı zedelenmiştir.
AKP İktidarıyla birlikte ciddi bir artış da
cezaevlerinde kalanların sayısında olmuştur. Cezaevleri
artık dolup taşmakta, mahkûmlar yemekhanelerde bile, hatta aynı
yatakta birkaç kişi yatmak zorunda kalıyor. Tutuklu kapasitesine
ilişkin istatistikler cumhuriyet tarihinin en yüksek sayısına
ulaştığını göstermektedir. 1980 darbesinde dahi
doluluk oranı bu kadar olmamıştı. Şu an 120 bini
aşkın tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde olumsuz koşullarda
yaşamaya devam etmektedir.
Ancak yaşanan bu olumsuz tabloya rağmen, Hükûmet çareyi
yeni cezaevlerini inşa etmekle
Herhâlde yandaş müteahhitleri
çoğaltmaya yönelik bir hamlesi söz konusu. Oysaki yapılması
gereken, gerekçesiz ve keyfî bir şekilde artan tutukluların önüne
geçmek üzere yasal düzenlemeleri yapmaktır. Bu anlamda Ceza Yargılama
Yöntemi Yasasının bu tutuklamayı düzenleyen 100üncü maddesinin
evrensel hukuk normları çerçevesinde değiştirilmesi kendisini
dayatmakta ve kaçınılmaz bir duruma gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, özellikle son dönemlerde siyasi
tutuklu ve hükümlülerin kaldığı tüm cezaevlerinden çok
sayıda şikâyet mektupları gelmektedir, sanırım
çoğunuza da iletilmiş durumdadır. İnsan hakları
kurumlarına yapılan yoğun başvurular da cezaevlerinde
yaşanan sorunların hangi aşamaya geldiğini çıplak bir
şekilde ortaya koymaktadır. Tutuklu ve hükümlüler cezaevleri
idaresinin hukuk dışı, kötü muamelesine günaşırı
maruz kalmaktadırlar. Bu kötü muameleler içinde gardiyanların fiziki
saldırıları da söz konusu olup en son örneğini Engin Ceber
olayında tüm kamuoyuyla birlikte yaşadık ve bu, Türkiye'nin
hukuka ve insan haklarına olan inancının bir tablosunu
sergilemekte. Ayrıca, yasal olarak kendilerine tanınan birçok hak da
yine cezaevleri idaresi ve güvenlik birimleri tarafından ellerinden
alınmaktadır.
Birçok cezaevinde haftada on saat olması gereken sosyal
faaliyet hakkı ayda altı yedi saatle
sınırlandırılmıştır. Yine bu sosyal
faaliyetlerin 9-10 kişilik gruplar hâlinde yapılması gerekirken
tutuklular bu haktan da yoksun bırakılmaktadırlar.
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere, keyfî uygulamalar
neticesinde, haklarında toplatma ve yasaklama kararı
olmadığı hâlde, kendilerine gazete, dergi, kitap gibi kültür,
sanat ve iletişim araçları da verilmemektedir. Hâlen de
yakınlarıyla telefonda ana dili olan Kürtçe veya başka bir ana
dille konuşma yasakları yer yer devam etmektedir. Oysaki ana dilin
yasaklanması, en büyük insan hakları ihlallerinden bir tanesi olup bu
sistemin de en büyük ayıbıdır. Bu ayıptan bu ülkenin
kurtulması gerekir.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerindeki koşullar,
tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkını âdeta ortadan
kaldırmaktadır. İdarenin keyfî olarak verdiği disiplin
cezaları, tutukluların hapis içinde hapis yaşamalarına
neden olmaktadır; sürekli verilen hücre cezaları, iletişim
cezası, sosyal faaliyetlere katılmama cezası, televizyon
izlememe gibi cezalar. İnsanın en doğal hakları disiplin
cezalarıyla geri alınmaktadır. Verilen disiplin cezaları,
cezaevlerinde kalanların yaşamsal tüm haklarını ortadan
kaldırmaktadır.
Ayrıca telefonla görüşmeme cezası neticesinde, bir
bakıma aileleri de cezalandırmak oluyor. Tutuklu ve hükümlülerin
hekime erişim hakkı da çok ciddi bir boyutta
kısıtlanmıştır. Ölüm noktasında bulunanların
tedavileri o hastalığa uygun hastanelerde
yapılmadığı gibi, demin Sayın Birdalın da söz
ettiği gibi, ring araçlarıyla hastaneye götürülürken
hastalığın dozu daha da yükselmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin
ailelerinin bulunduğu kentteki cezaevlerine sevk istemleri ise ya
cevapsız kalmakta ya da gerekçesiz bir şekilde reddedilmektedir. Bu
da ailelere reva görülen bir başka ceza.
Daha yeni elimize bir mektup geçti, demin grup başkan vekilim
bana iletti, Kırklareli F tipi cezaevinde Habip Çiftçi adındaki bir yurttaşın
-ki ailesi de orada- hiçbir gerekçe gösterilmeden sevki Erzurum Cezaevine
yapılmıştır. Böylece ailesinin ilişkisinden
koparılmış ve aileye de ek bir ceza verilmiş
durumdadır. İşte bu nedenlerden dolayı yıllardır
ailesini hiç görmeyen çok sayıda tutuklu ve hükümlü söz konusudur, sürgün
sevkleri ise keyfî bir şekilde devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, anayasal güvence altında
bulunan sağlıklı yaşam hakkı, ne yazık ki insani
yaşam boyutunda sağlanamamaktadır. Oysaki sosyal devletin
gereği olarak tutuklu ve hükümlülerin tıbbi bakım alma
hakları devletçe güvence altına alınmalı ve uygulamada
karşılaşılan tüm engeller
kaldırılmalıdır. Temel insan haklarından biri olan sağlıklı
yaşama hakkı, diğer insanlardan ayırt edilmeksizin tüm
tutuklu ve hükümlülere de eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve
nitelikli bir biçimde sunulmalıdır.
Ne acıdır ki 2009 ve 2010 yılları
cezaevlerinde sağlık sorunlarının artık ölümlere kadar
vardığı ve yetkili makamların bu konuda sessizliğini
sürdürdüğü yıllar olarak hafızalarımızda
kalmıştır. İnsan hakları kurumlarına ulaşan
başvurulara göre, tutuklu ve hükümlülerin tıbbi bakıma
erişim hakları ciddi bir şekilde engellenmektedir. Doktor
tarafından gerekli muayene yapılmadığı gibi, onur
kırıcı hadiselerin de yaşandığı zaman zaman
tespit edilmiştir. Değerli arkadaşlar, uluslararası
standartlarda, cezaevinde sağlanan tıbbi bakım hizmetinin
cezaevi dışındaki olanaklarla eşit olması
gerektiği öngörülmektedir. Oysaki Türkiyedeki cezaevlerinde sağlanan
tıbbi bakım hizmeti yok denecek kadar az, hatta bazı hastalar
bilinçli olarak ölüme terk edilmektedirler. Ölümcül hastalıklardan
kaynaklı infazların durdurulmasına ilişkin talepler, aylar
geçmesine rağmen adli tıp kurumlarına sevkleri yapılmamakta
ve cezaevlerinde ölümleri beklenmektedir. İnsan hakları
kuruluşlarının tespitlerine göre, başta kanser olmak üzere
ağır hastalıklarla mücadele eden 40ın üzerinde tutuklu ve
hükümle cezaevlerinde ölümü beklemektedir. Bu tutuklu ve hükümlülerin derhâl
tahliye edilerek tedavilerinin ailelerin yanında ve istedikleri
hastanelerde yapılması da kaçınılmazdır. Bunlar
arasında, demin yine Sayın Birdalın saydığı,
Halil Güneş, Güleser Akın, Taylan Çintay, Nurettin Soysal, Abdulsamet
Çelik, bunları çoğaltabiliriz, bunlar tipik örnekler ve
hastalıkları gerçekten de ölüm noktasına erişmiş olan
hastalardır ve Güler Zere olayında olduğu gibi bu kişiler
için de artık daha fazla geç kalınmamalıdır, bu
feryadı herkes en yüksek sesle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Sağ olun
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, kısaca özetlediğimiz bu
nedenler bu ülkenin gerçekleri, bu gerçeklerle yüzleşmenin zamanı
gelmiş geçmiştir. Büyük Hukukçu ve Değerli Hocamız rahmetli
Profesör Faruk Eremin dediği gibi suçluyu bile kazarsanız
altından insan çıkar.
Bu derin anlamla ve özgürlüğe uzanan bir hukuki düzenlemeyle
insana insan değeri verilmesi dileğiyle, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Önerinin aleyhinde son söz Eskişehir Milletvekili Sayın
Tayfun İçliye aittir.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde söz
aldım. Bu usuli bir söz, yani aslında içerik olarak bu öneriye
karşı değilim, bunu özellikle belirtiyorum, altını
çiziyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede tutuklu ve
hükümlülerin sağlık hizmetlerinde yaşadığı
sorunlar çok çok önemli sorunlar.
Değerli arkadaşlarım, uluslararası
sözleşmelere göre, Anayasamıza göre ve Ceza Kanunumuza göre
cezanın bir tanımı vardır, eğer bir suçlu suç
işlediyse Anayasada ve ceza kanunlarında belirtilen suçu çeker. Bunun
dışında, işkenceye dönüşen, insan haysiyetiyle
bağdaşmayan hiçbir muameleye ister tutuklu ister hükmü
kesinleşmiş olan hükümlü maruz bırakılamaz. Bu, hem
uluslararası evrensel sözleşmelerde hem de Anayasamızın
17nci maddesinde de açık olarak ifade edilir: Hiç kimse insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye, cezaya maruz
bırakılamaz.
Tutuklu ya da hükümlü, yakalandıktan sonra, tutuk ve
cezaevine konduktan sonra yasalarda belirtilen cezaları çeker,
sağlık hakkından mahrum bırakılamaz.
Değerli arkadaşlarım, sağlık hakkı,
yaşam hakkı kutsal bir haktır. Hangi siyasi düşünceye sahip
olursak olalım, siyasi düşünce ayrımı yapmaksızın
tutuk ve cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülere karşı
yapılan bu olaya karşı durmamız lazım ve bu
olayın araştırılması lazım.
Benden önce lehe söz alan arkadaşlar, birtakım
insanlardan söz ettiler, sağlık haklarından mahrum edildiği
için yaşamlarını yitiren ya da sıkıntıda olan
insanlardan bahsettiler. Hatırlasınız, geçtiğimiz
yıllarda, ben, özellikle Kuddusi Okkırın ismini ifade ettim, o
zaman isim günceldi. Ergenekon davasında, Ergenekon terör örgütü diye
adlandırılan örgütün kasası olarak adlandırılan bir
kişinin cezaevinde hangi muamelelere maruz kaldığını ve
öldükten sonra belediye tarafından nasıl defnedildiğini burada
ifade etmiştim.
Değerli arkadaşlarım, dediğim gibi, yaşam
hakkı kutsal bir haktır, sağlık hakkı kutsal bir
haktır. Burada siyasi düşünce ayrımı
yapılmaksızın bunları açıklıkla ortaya koymak
lazım. Ama birazdan oylama yapılacak ve Barış ve Demokrasi
Partisinin grup önerisi reddedilecek, AKPli arkadaşların
getirdiği grup önerisi kabul edilecek.
Şimdi, AKPnin, yeri gelmişken şunu da ifade
edeyim, grup önerisinde üç tane kanunun temel kanun olarak görüşülmesi
isteniyor. Değerli arkadaşlarım, artık kuralsızlık
burada egemen oldu. Artık, o zaman bütün kanunları bir temel kanun
olarak getirelim. 15 maddelik temel kanunu AKP süratle çıkartalım
diye -yürürlük ve yürütme maddesini çıkartırsanız 13 maddedir-
burada temel kanun olarak getiriyor.
Ben tabii, buradan ana muhalefet partisine özellikle seslenmek
istiyorum: Anayasa Mahkemesine bu olay götürüldüğü zaman bu meselenin
öncelikle bu kanunların iptal meselesi olarak dillendirilmesini rica
ediyorum çünkü İç Tüzükümüzün 91inci maddesine göre hangi kanunların
temel kanun olarak görüşüleceği çok açık bir şekilde ifade
edilmiş. Siz aklınıza gelen kanunu, 12 maddelik, 13 maddelik
kanunu burada temel kanun olarak getirip iki bölüm hâlinde görüştürürseniz
bu Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine çok açık aykırılık
teşkil eder.
Dün Sayın Başbakanın grup
konuşmasını dinledim, grup konuşmasında aklımda
kalan üç konu var. Birincisi, Sayın Başbakanın -çok veciz bir
söz- Elinde çekiç olan, herkesi çivi gibi görür. sözü. Şimdi, onun ne
anlama geldiğini, nasıl algıladığımı
anlatacağım ama şimdi, burada sayısal üstünlük elinde
bulunan AKP buradaki herkesi çivi gibi görüyor yani gücü elinde bulunduruyor,
elinde çekiç var, Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Muhalefetin bütün
görüşleri reddediliyor. Birazdan da Barış ve Demokrasi
Partisinin bu araştırma önergesi çekici elinde bulunduran AKP
tarafından reddedilecek ve AKPnin kendi görüşü burada kabul
edilecek.
Değerli arkadaşlarım, bu veciz söz aslında
siyasi iktidarı, devlet gücünü elinde bulunduran ve bu
sınırsız güçle keyfî hareket edenleri tanımlayan bir sözdür
çünkü siyasi iktidarın elinde sınırsız bir güç vardır
ve karşısındaki muhalefeti çivi gibi görür, medyayı çivi
gibi görür, yargıyı çivi gibi görür, köylüyü çivi gibi görür,
işçiyi çivi gibi görür ve bunun uygulamalarını geçmişte
gördük. Gözünü toprak doyursun. diyen kim bu ülkede? Bu ülkenin
Başbakanı, siyasi iktidarı elinde bulunduran güç. Ananı da
al git. diyen Sayın Başbakan, siyasi iktidarı elinde bulunduran
güç. Medyaya her grup konuşmasında -medyayı eleştirebilirsiniz
ama- Yahu, sen ne yapıyorsun? gibi -edep, terbiye, tırnak içinde
söylüyorum- birtakım eleştirileri yönelten de Sayın
Başbakan. Başka? Anayasa Mahkemesi aykırı karar verdi diye
Anayasa Mahkemesini eleştiren de elinde çekici bulunduran güç, siyasi
iktidar. Danıştay iptal kararı verdiği zaman
Danıştayı da eleştiren Sayın Başbakan. Onun için,
burada aklımda kalan bu Elinde çekiç olan, herkesi çivi gibi görür.
sözünden sonra, dün Sayın Başbakanın aklımda kalan
başka bir sözü hakkında görüşlerimi belirtmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Başbakanın dünkü AKP grup toplantısında söylediği
Olağanüstü hâli biz kaldırdık. sözü, bundan bir hafta önce de
yine Sayın Başbakan tarafından AKP Grubunda dile
getirilmişti. Ben umut ediyordum ki Sayın Başbakana grup
konuşma metnini hazırlayan arkadaşlar hatalarını fark
etsinler, bir ülkenin Başbakanına ikinci kez gerçek
dışı beyanda bulundurmasınlar ama dün yine hayretle
dinledim ve Sayın Başbakan Olağanüstü hâli biz
kaldırdık. diye gerçekle bağdaşmayan bir ifadede bulundu.
Değerli arkadaşlarım, şimdi elimde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tutanakları var, tarih 19 Haziran 2002, 115inci
Birleşim.
Bakın, Meclis Başkan Vekili diyor ki:
Başbakanlığın bir tezkeresi var
(3/1116)
sayılı Tezkere. Bu tezkere, Başbakanlıktan 17 Haziran 2002
tarihinde çıkıyor. Bakın, tezkereyi size okuyorum:
Hakkâri ve Tunceli illerinde 30 Temmuz 2002 günü saat 17.00den
geçerli olmak üzere olağanüstü hâlin kaldırılması.
Neymiş? 30 Temmuz 2002 gününde, yani 57nci Hükûmet iktidardayken,
merhum Ecevitin Başbakanlığında Hükûmet 30 Temmuz 2002de
olağanüstü hâli kaldırmış.
Hangi illerde değerli arkadaşlarım? Hakkâri ve
Tunceli illerinde. Peki, Diyarbakır ve Şırnak illerinde ne zaman
kaldırılmış? Hükûmet tezkeresi 30 Temmuz 2002 günü saat
17.00den geçerli olmak üzere dört ay sonra kaldırılmasına karar
vermiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarında, burada, hepsi
ayrıntılı olarak ifade ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, ısrarla Sayın
Başbakan Olağanüstü hâli biz kaldırdık. diyor. Bu
tarihte, diyebilirsiniz ki AKP yoktu. Hayır, AKP kurulmuştu.
Bakın, AK PARTİ -öyle diyelim- Grubu adına kim konuşuyor?
Dengir Mir Mehmet Fırat.
Zamanım çok kısa, çok ayrıntılarına
giremeyeceğim, ama Sayın Fırat, konuşmalarında
Anayasanın 119uncu maddesinden girmek suretiyle birtakım
değerlendirmelerde bulunuyor ve Hükûmetin iki ilde olağanüstü hâli
kaldırmasının çok olumlu olduğunu söyleyip, diğer iki
ilde de dört ay sonra kalkacak olmasını da olumlu bulduktan sonra,
ama Hükûmet tezkeresinde son olarak ifadesinin
bulunmadığını ifade ediyor.
Değerli arkadaşlarım, olağanüstü hâli
kaldıran Bakanlar Kuruludur ve Millî Güvenlik Kurulundan görüş
aldıktan sonra Bakanlar Kurulu kararı burada okunur ve siz
değerli milletvekilleri tarafından onaylanır.
Bu derece açık hüküm var iken, Sayın
Başbakanın ısrarla her iki grup toplantısında
Olağanüstü hâli biz kaldırdık. demesi, en hafif kelimeyle
-tırnak içinde yani öyle diyeyim- bu işi bilmemektir -çekici elinde
bulunduran var ya- halkı, herkesi çivi gibi görmektir. Siz halkı çivi
gibi görüyorsunuz ve gerçekleri saptırmak suretiyle üst üste iki grup
toplantısında heybetli olarak kükrüyorsunuz. Bu doğru bir
iş değildir.
Yine, Sayın Başbakanın-üç konudan aklımda
kalan, zaten üç konu var- grup toplantısında -G20 zirvesinde
söylediği sözler- G20 zirvesinde bankaların sermaye yeterlilik
rasyolarının yükseltilmesinin de ele
alındığını, Türkiye'nin G20 ülkelerine göre çok
avantajlı olduğunu söylüyor ve övünüyor.
Sayın Başbakan hem olağanüstü hâl hem terörle mücadele
konusunda nasıl işine geldiği gibi olayları yorumluyorsa,
bankaların rasyolarının yükseltilmesi meselesinde de gerçekleri
halktan gizlediği, daha doğrusu, gerçek ifadeyle, 2001
yılında 57nci Hükûmet döneminde alınan kararların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
daha sonra nasıl Türkiye'nin kriz ortamına
sürüklenmediğinin, o altyapının nasıl sağlam
kurulduğunun en somut göstergesi. Ama Sayın Başbakan
bunları ifade etmiyor, diyor ki: Amerika başta olmak üzere birçok
ülkede -Yunanistan- bankalarda çok büyük ciddi sıkıntılar
olmasına rağmen, biz bunu yaşamadık.
Sayın Başbakan, bunu yaşamadıysanız
aynı olağanüstü hâli kaldıran 21nci Dönem Parlamentonun o
konuda nasıl emeği varsa, terörü sıfır noktasına
düşüren kararları alan 57nci Hükûmetin nasıl iradesi ortada
varsa, işte burada da 57nci Hükûmetin ve 21inci Dönem Parlamentonun çok
büyük emeği vardır. Şunu söyleyebilirsiniz siyasi olarak:
Bunlar bunlar yapılmıştır; biz üstüne şu kadar
taş koymuşuzdur. Bunu söylersiniz, öperiz
başımızın üzerine koyarız ama geçmişi
reddediyorsunuz. İstatistiki bilgileri istediğiniz gibi, halka
istediğiniz gibi anlatmaya çalışıyorsunuz. Çünkü elinizde
çekiç var. Çünkü sizin yandaşınız olan medya var ve sizin
baskılarınızdan çekinen belirli bir medya grubu var. Bu çekici
artık bırakmanın zamanı geldiğini şahsım
olarak düşünüyorum ve beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İçli.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
2.- (10/788) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30/6/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30.06.2010 Çarşamba günü (bugün)
yaptığı toplantısında, Siyasi Parti Grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/788 esas numaralı, Ülkemizdeki
özelleştirme uygulamalarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 30.06.2010 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde Sayın Mehmet Serdaroğlu,
Sayın Mustafa Özyürek; aleyhinde Sayın Veysi Kaynak, Sayın Bekir
Bozdağ.
İlk söz, önerinin lehinde Kastamonu Milletvekili Sayın
Mehmet Serdaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Çok Değerli
Başkanım, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi hakkında söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde özelleştirme,
altını çizerek ifade ediyorum ki, 1984 yılında, kamuya ait
yarım kalmış tesislerin tamamlanması veya yerine yeni bir
tesis kurulması amacıyla başlamıştır.
Özelleştirme, yönteminden rayiç bedel ve değerine, alıcıların
yerli-yabancı olmasından istihdam tartışmalarına,
gelirlerin bütçeye yama yapılmasından yolsuzluk ve yandaşlara
yok pahasına peşkeş çekildiği iddialarına kadar her
zaman güncelliğini korumuştur. Ancak, ülkemizde özelleştirme
uygulamaları yeterince incelenmemiştir.
Değerli milletvekilleri, uygulanan özelleştirme
politikalarının en sakıncalı yönü ne pahasına olursa
olsun anlayışıyla hareket edilerek Babalar gibi satarım.
mantığıyla keyfî davranılmasındadır.
Yerli-yabancı ayrımı iyi yapılmadan, stratejik
özelliklerine bakılmadan yapılan özelleştirmeler çok daha büyük
sorunları beraberinde getirmiştir. Stratejik tesislerin özellikle
yabancılara satışı ise başlı başına bir
araştırma konusu olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar gerçekleştirilen
özelleştirme uygulamalarıyla toplam 38,7 milyar dolar gelir elde
edilmiştir. Bu rakamın 4,6 milyar doları 85-89 yılları
arasında, 3,3 milyar doları 2000-2002 yılları arasında
elde edilirken, AKP İktidarı döneminde ise 2003-2010
yılları arasında çok önemli ve stratejik değeri olan
tesisleri de içine alan 30,7 milyar dolarlık özelleştirme
yapılmıştır. Bu satış rakamı ile
övünmektesiniz. Oysa bu rakam sadece Türk Telekomun olması gereken gerçek
değerdir.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarının
yarattığı sanal gündem maddelerinden fırsat buldukça
teğet geçebildiğimiz ekonomi, ülkenin aslında gerçek gündemidir.
Ekonomi gündeme geldiğinde, sekiz yıldır tek başına
iktidar olan Hükûmet, hâlâ 2002 yılı ve öncesiyle kıyaslamalara
devam etmekte, 2002 çukurunda debelenip durmaktadır. Sizin hatanız,
2010la 2002nin, 2002yle ondan önceki yılların arasındaki
farkı göremeyişinizdir. Dilinize doladığınız o
bakkal dükkânı gibi açılan bankalara biz el koyduk ve Fona devrettik
ve bunun maliyeti 20 milyar dolardır. Siz ise bu bankaları, Telekom satışında olduğu
gibi, değerinin çok altında, 17-18 milyar dolara sattınız.
Aslında olması gereken değer bunun iki katıdır ve
tahsil ettiğiniz paranın akıbeti de maalesef belli
değildir. Buradan samimiyetle ifade ediyorum ki iktidarımızda,
bankaların satışı, Telekomun satışı,
Balıkesir SEKAnın satışı bile sizi Yüce Divana
göndermeye yetecektir. İşte Anayasa değişikliğindeki
gizli amacınız da Yüce Divandan kurtulmanın yolunu
yapmaktır.
Değerli milletvekilleri, ekonomi politikasını,
sıcak para, borçlanma ve satıp savma mantığıyla
yürüttüğünüz özelleştirme gelirine bağlı
sacayağına oturttunuz. AKP İktidarı döneminde yapılan
bir iki özelleştirme uygulamasına da huzurlarınızda dikkat
çekmek istiyorum: Bunlardan biri Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmesi.
diye adlandırılan Türk Telekomun yüzde 55inin Lübnanın
Başbakanı Haririnin ailesinin olan Oger firmasına 6,5 milyar
dolara satışıdır. Sayın Başbakanın Türk-Arap
İşbirliği Toplantısında Sevgili Kardeşim
Haririyi de çok özel olarak selamlıyorum. demesi fevkalade
anlamlıdır.
Bu özelleştirme hakkında iddia ve tesadüfler silsilesini
medyada ve çeşitli iddianamelerde yer alan ifadelerle kısaca
anlatmaya çalışacağım. Başbakan Sayın
Erdoğan 15-16 Haziran 2005 tarihinde Lübnana ziyarette bulunuyor. Bu
ziyarette, özelleştirmeden sorumlu Maliye Bakanı Sayın Unakıtan
da bulunuyor. Lübnan ziyaretinin hemen ardından, iki gün sonra, 17 Haziran
2005 tarihinde Lübnanlı Oger firması ile Sayın
Başbakanın dostu Berlusconinin desteklediği Telekom İtalya
yani TIM, ortaklık kurduklarını Özelleştirme İdaresine
bildiriyorlar. On üç gün sonra da bu ortaklık Telekom hissesini
kazanıyor.
Dikkat çekici diğer bir tesadüf ise Sayın
Başbakanın bu ziyaretinin öncesinde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının, ortak bildirme süresinde uzatıma
gitmiş olmasıdır. Bu nasıl özelleştirme diye insan
gerçekten düşünmeden yapamıyor.
Bu ihalenin süreci ve yaşananlar madalyonun bir yüzünü
oluştururken madalyonun diğer yüzünü ise 6,5 milyar dolarlık
satış bedeli oluşturmaktadır. Güçlü altyapısıyla,
yeniliğe açık teknolojisiyle, 20 milyona yakın abonesiyle
Telekom gibi dev bir operatöre biçilen bu değer ne kadar gerçekçidir?
Buna, vereceğim örnek ile siz karar verin. Telekom, 17 milyon abonesinden
ayda 170 trilyon, yılda 2 katrilyon, bir başka ifadeyle yılda
1,5 milyar dolar sabit ücret geliri elde ediyor. Yani Telekom sadece dört
yıllık sabit ücret gelirine satılmıştır
değerli milletvekilleri. Diğer önemli büyük ve esas gelirleri de bu
hesabın içinde yoktur. Nitekim, alan firma ihale bedelinin tamamını
birinci yılın sonunda ödemiştir. Şimdi, bu işten kuşkulanmayalım
da ne yapalım?
Bu ve benzer özelleştirmeleri Türkiye Büyük Millet
Meclisi araştırmayacak da neyi
araştıracağız? Bakın, bizden 2,5 kat küçük olan Yunan
Telekomu 11 milyar dolara satılmıştır. Buna göre, bizim
Telekomumuzun 28-30 milyar dolar etmesi gerekirken
Değerli milletvekilleri, diğer dikkat çeken bir
özelleştirme örneğini de huzurlarınıza getirmek istiyorum.
Bu da Balıkesir SEKAnın satışıdır. Bu fabrika 10
Haziran 2003 tarihinde 1 milyon 100 bin dolara -yine Sayın
Başbakanın, yakınlığıyla bilinen- Albayraklara
satıldı hem de Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının kendi yaptırdığı
değer tespitinin ellide 1ine, satıldı. Açılan dava sonucu
hukuka aykırı satış tespit edilip kamuya iadesine karar
verildi ancak bu karar bugüne kadar uygulanmamıştır. 1.800 dönüm
arazi, 201 lojman, 2 üretim tesisi, 2 sosyal tesisiyle değerinin ellide
1ine 1 milyon 100 bin dolara satılan Balıkesir SEKA için 50 milyon
dolar yurt dışı kredisi kullanıldığını
ve bu krediyi kullananı biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim. Bu krediyi
kullanan da, bu fabrikayı ellide 1 fiyatına babalar gibi satan da
tesadüfe bakınız ki Sayın Kemal Unakıtan. İnsaf edin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu satışı da mı
araştırmasın?
Değerli milletvekilleri, hangi birini örnek verelim
şaşırıyoruz. Tekel özelleştirmesine de kısaca
değinmek istiyorum. AKP Hükûmeti Tekeli önce üçe böldü. Alkollü içkiler
bölümünü 2003 yılında 292 milyon dolara bir gruba sattı.
Satıştan yaklaşık üç yıl sonra bu grup şirketi 3
katından fazla bir meblağa, yani 950 milyon dolara yabancı bir
gruba sattı. Bu da mı araştırılmasın?
Ardından, Tekelin sigara fabrikaları ve markaları
ise 2008 yılında British American Tobaccoya -BATa-
satıldı. Bu satış yapılırken de
çalışanlara yaprak tütün işletmelerinin kapatılmayacağı
sözü verildi ancak işletmeler kapatıldı ve işçilerin
anası da bugün ağlıyor.
TÜPRAŞ; PETKİM, limanlar ve benzeri
özelleştirmelere ise hiç değinmedim. Bu üç örnek, yapılan
diğer özelleştirmelerin aynasıdır.
Değerli milletvekilleri, işte tüm bu ve bunlara benzer
nedenlerle ülkemizdeki özelleştirme uygulamalarının
araştırılması mutlaka gerekmektedir.
Yaptığınız özelleştirmelerden şüphe
duymuyorsanız, doğruluğuna, dürüstlüğüne
inanıyorsanız ve kendinize de güveniyorsanız önergemize lütfen
destek veriniz. Aksine, yine, ret oyu kullanırsanız, kamuoyunca dile
getirilen şaibelerin, iddiaların ve tesadüflerin altında
kalırsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Gelin, önergemize destek verin.
Destek verin ki iddialar gerçeklerin üzerine çıkmasın. Destek verin
ki akrabalar, yandaşlar iktidarlara yanaşmasın. Destek verin ki
kimse kimseyi karalamasın. Destek verin ki aklar, karalar belli olsun
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Önerinin aleyhinde, Sayın Veysi Kaynak sözü Sayın Recai
Berbere devretmiştir.
Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde özelleştirme uygulamalarıyla ilgili Meclis
araştırma komisyonu kurulması konusundaki öneri üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Meclis araştırma komisyonu kurulması
konusunda Sayın Milletvekilimizin konuşmalarını dinlerken,
sanki özelleştirme uygulamaları AK PARTİ döneminde
başlamış veya AK PARTİ döneminde özelleştirme
uygulamaları için farklı farklı yöntemler uygulanmış
ya da özelleştirme uygulamalarını yapanlar daha önceki
Özelleştirme İdaresi bünyesinde çalışan bürokratlar veya
heyetler, ekipler değilmiş, dışarıdan ithal
edilmiş, onlar tarafından yapılmış gibi bir üslupla
eleştiriler getirildi.
Gerçekten, evet, AK PARTİ döneminde özelleştirmeler daha
farklı yapıldı ancak bu farklılığın
-bazılarının altını çizmek istiyorum özellikle- en
önemli özelliklerinden bir tanesi, bütün bu özelleştirmelerin hepsi
şeffaf bir şekilde, kamuoyunun önünde, hatta bir kısmı
televizyon ekranlarından canlı yayınlanarak
yapılmıştır.
RECAİ YILDIRIM (Adana) Balıkesir SEKA nasıl
yapıldı?
RECAİ BERBER (Devamla) - Evet, fark budur. Bu
özelleştirmelerin hepsinde sadece Özelleştirme İdaresinin
çalışanları değil, o konunun uzmanı danışman
firmaların da çalışmaları sonucunda hazırlanan ekspertiz
değerleri baz alınmış
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Hariri ile otel odalarında
niye görüştünüz? Önce inkâr ettiniz, sonra kabul ettiniz.
RECAİ BERBER (Devamla) -
ve Özelleştirme
İdaresinde ihaleyi yapan ile bu değerleri takdir edenler
arasında hiçbir irtibat sağlanmamış, bu emsal bedellerin
altında gelen teklifler de hep iptal edilmiştir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Siz 3 milyon dolara
sattınız, alan adam 25 milyon euroya sattı.
RECAİ BERBER (Devamla) - Özelleştirme İdaresinin
bütün uygulamaları hem yargıya açıktır hem de biraz önce
söylediğim gibi kamuoyunun önünde şeffaf bir şekilde
yapılmıştır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Tabii, tabii,
kılıfını iyi ayarlıyorsunuz.
RECAİ BERBER (Devamla) - Her şeyden önce
Özelleştirme İdaresinin yapmış olduğu ihalelere giren
firmaların, çok değişik kollardan gelen firmaların bu
özelleştirme ihaleleriyle ilgili olarak daha sonra herhangi bir
itirazları olmamıştır, olan birkaç tanesiyle ilgili olarak
da yargı kararları önümüzdedir, bunlarla ilgili olarak Telekom da
dâhil olmak üzere -biliyorsunuz izne
tabidir- Danıştay onayıyla yargı kararları tamamen
sağlanmıştır. Şimdi, sanki özelleştirme
uygulamalarıyla ilgili olarak AK PARTİ döneminde farklı bir
uygulama yapılmış gibi bir çizgi burada anlatıldı.
Ben, biliyorsunuz daha önce Ereğli Demir Çeliğin Yönetim
Kurulu Başkanlığını yaptım, özelleştirilen
bir kurumumuz. Özelleştirilen derken, blok satışı, hisse
satışı yoluyla yapıldı. Aynı kurum ve aynı
hisse oranıyla 1994 yılında yine bir hükûmetimiz
tarafından, hem de daha sonra, şu anda Türkiyeye bile girmesi söz
konusu olmayan, yargı takipleri olan bir gruba 300 milyon dolara
satılıyordu ve iptal edildi yargı tarafından, 300 milyon
dolar.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Araştıralım, onu da
araştıralım. Niye korkuyorsunuz?
RECAİ BERBER (Devamla) - Peki, Erdemir aradan geçen bu süre
sonunda kaça satıldı arkadaşlar? Sadece yüzde 45 hissesi, yüzde
48 hissesi 3 milyar dolara, yani 6 milyar dolara. Yani, düşünebiliyor
musunuz
ŞENOL BAL (İzmir) Tencere dibin kara, seninki benden
kara.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) 30 milyar dolarlık
Telekom'u 11 milyar dolara sattınız.
RECAİ BERBER (Devamla) - Ben şunu merak ediyorum:
Eğer bu değerler konusunda itirazları varsa, itirazı
olanlar o sektörden birkaç kişiyle görüşürler,
danışırlar, bilgi alırlar, ondan sonra itiraz ederler ama
benim anladığım kadarıyla genel olarak hepsiyle ilgili
böyle bir yaklaşım var.
Bakın, önümüzdeki günlerde mali kural gelecek ve Plan ve
Bütçe Komisyonunda -burada takdirle anıyorum- iktidarıyla
muhalefetiyle Türkiye'nin artık maliye politikalarıyla ilgili olarak
bir konsensüs sağlanıyor. Nedir bu? Artık Türkiyede kim iktidar
olursa olsun maliye politikalarında önümüzdeki dönemi görebilecek bir
kurallarla işletilsin ve bunun da kuralı mali kural.
ŞENOL BAL (İzmir) İktidarınızda kural
var mı?
RECAİ BERBER (Devamla) Bakın, bunu 1/1/2011den
itibaren yürürlüğe girmek üzere -Plan ve Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum- neredeyse konsensüsle
sağladık. Şimdi aynı şeyin özelleştirme için de
olması lazım. Bugün Parlamentoda benim bildiğim kadarıyla
özelleştirmeye karşı olan hiçbir parti yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hiçbirimiz değiliz.
RECAİ BERBER (Devamla) O zaman, özelleştirme
uygulamalarıyla ilgili olarak da ferdî olarak herhangi bir şey varsa
bununla ilgili olarak yargı yolu açık, tarafların hepsi
yargıya gidebiliyor. Dolayısıyla konsensüs
sağlanmış, özelleştirmelerin mutlaka yapılması
gerektiğine inanmış olan Parlamentodaki milletvekillerinin
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Araştıralım o
zaman.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Araştırmaya el
kaldırın.
BAŞKAN Sayın Yıldız
RECAİ BERBER (Devamla)
bir araştırma komisyonu
kurulması konusundaki, ben, yaklaşımını
anlayamıyorum, bir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Destek ver, destek ver.
Araştırmadan niye korkuyorsun?
RECAİ BERBER (Devamla) İkincisi, daha önemlisi,
özelleştirme uygulamaları AK PARTİ döneminden önce
gerçekleştirilenlerin, şunu bilmenizi istiyorum, Özelleştirme
İdaresinin masraflarının finansmanında
kullanılmıştır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Şimdi de
Başbakana uçak almakla geçiriyorsunuz, bu daha kötü.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) 35 milyar dolar nereye
harcandı?
RECAİ BERBER (Devamla) Özelleştirme İdaresi bir
kurumu satmıştır, ondan elde ettiği geliri başka
kurumlarının açıklarında kullanmıştır.
İlk defa 2002 yılından bu yana, bakın, 2009
yılına kadar Özelleştirme İdaresinin gelirleri artık
kendi giderleri için, diğer kurumların masraflarını,
açıklarını kapatmak için değil, doğrudan doğruya
hazineye aktarılmıştır.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Tabii, tabii, cari
açığa gidiyor.
RECAİ BERBER (Devamla) Hayır, cari açık
demeyelim.
Bakın, ben size şunu söyleyeyim: Eğer bu sekiz yıllık AK
PARTİ İktidarı döneminde Türkiye'nin kamu borçlarının
bu kadar düşmesinde, 1 puan bile düşmesinde Özelleştirme
İdaresinin katkısı olmuşsa, ki benim dediğim burada 20
milyar dolardır
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Onun için 225 milyar dolardan
500 milyar dolara çıktı borcumuz!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bu hikâyeleri geç! Abdüllatif Şener
niye istifa etti, onu bir söylesene Sayın Berber?
RECAİ BERBER (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi ben şunu söylemek istiyorum: Ekonomiyi bilen herkes
iyi bilir ki eğer Türkiye bu özelleştirmelerle
(MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Abdüllatif Şener niye istifa etti,
bana onu bir anlatın.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
RECAİ BERBER (Devamla) Lütfen
MEHMET GÜNAL (Antalya) Onu bir söylesene!
RECAİ BERBER (Devamla) - Ben teknik olarak söyleyeyim
MEHMET GÜNAL (Antalya) Her şey düzgün de niye istifa
etmiş?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Berber
BAŞKAN Sayın Günal, Sayın Yıldız
RECAİ BERBER (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, Özelleştirme İdaresiyle
yaptığımız özelleştirmeyle bir taşla biz
Neler
yaptığımızı söyleyeyim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Özelleştirme İdaresi
Başkanı neden mahkemelik oldu, hangi konuda? Onları bir söyle!
RECAİ BERBER (Devamla) Bakın, eğer
Özelleştirme İdaresi bu başarılı uygulamaları
yaptıysa, bunun sonucunda sadece özelleştirilen kurumların
rehabilitasyonu, yeni yatırımları ortaya
çıkmamıştı. Bugün TÜPRAŞ, bugün PETKİM
milyarlarca dolarlık yatırım yapıyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) SEKA var mı SEKA?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) SEKA nerede hani? Hani SEKA nerede
şimdi?
RECAİ BERBER (Devamla) Telekomun son iki yılda
yaptığı yatırım 2 milyar doları geçmiştir.
Rakamlara bakın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Son üç yılda ödediği vergi ne
kadar? Ne kadar vergi ödemiş?
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) Maliyede
kayıtlı.
RECAİ BERBER (Devamla) Şimdi ben size şunu da
söyleyeyim: Aynı zamanda Türkiye bugün Avrupa Birliği üyesi
MEHMET GÜNAL (Antalya) Daha önce 2,5-3 ödüyordu, şimdi kaç
ödüyormuş?
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) Türk Telekomdan kim
kazandı Sayın Vekilim?
MEHMET GÜNAL (Antalya) İki yıllık vergisine
aldılar!
RECAİ BERBER (Devamla) Değerli arkadaşlar,
herhâlde gazete okuyorsunuz, ekonomi sayfalarını takip ediyorsunuz,
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bile, bugün İtalyanın bile,
İspanyanın bile daha altında bir ülke riskimiz var.
ŞENOL BAL (İzmir) Zorlamayın!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Milletin ekonomisini biz takip
ediyoruz, siz kendi ekonominizi takip ediyorsunuz!
RECAİ BERBER (Devamla) - Lütfen
Türkiye'nin, sadece kendi
devlet borcu değil, özel sektörün bile yurt dışı kredi
alırken ülke riski, ondan dolayı ödediği fatura yılda 20
milyar dolar azalmıştır. Buna dikkati çekiyorum, 20 milyar dolar
önemli bir rakamdır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Berber, ne kadar faiz
ödediniz iktidarınız döneminde?
RECAİ BERBER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 1 puan
düştüğü zaman bizim riskimiz, dikkat edin, Türkiye'nin kamu-özel
toplam dış borcunun aşağı yukarı yıllık
bazda maliyeti 15-20 milyar dolar azalır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ödediğiniz faizler ne kadar
oldu?
RECAİ BERBER (Devamla) - Eğer siz özelleştirme
gelirleri, özelleştirme çalışmaları sonucunda ortaya
çıkan bu ekonomik tabloyu görmüyorsanız
Siz buradan
görmeyebilirsiniz, dışarıdan bakanlara bir sorun; Türkiyeye
dışarıdan bakanlara, dünyadaki yatırımcılara bir
sorun, deyin ki: Türkiyede son yedi yılda ne değişti?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Onlar için iyi, onlara güzel!
RECAİ BERBER (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
eğer bu kurumlar kamunun elinde kambur olarak devam etseydi, bu
açıklar bütçeden finanse edilmeye devam etseydi bu
dışarıdaki yatırımcılar hâlâ Türkiyeye gelmezdi.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Niye 500 milyar dolar
borcunuz? Para nereye gitti o zaman?
RECAİ BERBER (Devamla) - Bakın ben size sadece şunu
söyleyeceğim: Devletin yatırım yaptığı alanlara
özel sektör girmez, devlet tamamını karşılayamasa bile
Bakın, Erdemir toplam yassı üretiminin, Türkiyede çelik üretiminin
sadece yüzde 35ini, 40ını karşılıyor, yüzde
60ı ithal ediliyor ama Erdemir devlet tarafından finanse edilir,
sübvanse edilir diye kimse Türkiyeye yassı çelik yatırımı
yapmadı yirmi yıl boyunca, ama özelleştirildi, şu anda bir
kurum tarafından yönetiliyor biliyorsunuz, OYAK tarafından, ona da
kimse itiraz etmiyor, ne kadar başarılı yönetiliyor ayrı
bir konu, ama şunu söyleyeyim: O günden bu yana Türkiyede
aşağı yukarı 10 milyon ton kapasiteli, özel sektör
tarafından yassı çelik yatırımı yapıldı.
Bunu niye görmüyorsunuz? Bunlar yapar mıydı bunu? Yapmazdı,
yapamazdı.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sen niye
araştırmıyorsun?
ŞENOL BAL (İzmir) Biz de Araştıralım
diyoruz.
RECAİ BERBER (Devamla) - Çünkü karşısında
devlet varken, o devlet zarar etme pahasına o işletmeyi yürütüyorsa
kimse o yatırımı yapmaz. Bugün İskenderundan,
Osmaniyeden
Osmaniyedeki arkadaşlar bilir, daha geçen gün 1 milyar
dolarlık, bir özel sektör şirketimizin yassı çelik
yatırımının açılışını yaptık
hem de bu kriz ortamında. Eğer bunlar olabildiyse
özelleştirmenin bu ülkeye en büyük katkısı budur. Aksi takdirde
siz devlet olarak
(MHP sıralarından gürültüler)
ŞENOL BAL (İzmir) Araştıralım.
RECAİ BERBER (Devamla) - O zaman, merak ediyorum,
Sümerbankın ayakkabı, ondan sonra kumaş
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
RECAİ BERBER (Devamla) -
ondan sonra konfeksiyon üretim
tesisleri devam etseydi, devam etseydi bunlar
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Ayakkabı, kumaş falan
yok, pijamalı satış var otel odalarında.
RECAİ BERBER (Devamla) Dolayısıyla değerli
arkadaşlar, devlet, hangi parti bugün iktidar olsa siz de biliyorsunuz ki
bu özelleştirmeler olacak ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RECAİ BERBER (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
önemli olan bu özelleştirmeler sonucunda hem
özelleştirilen kurumlara hem toplumumuza hem ekonomimize ne kadar
katkı ve fayda sağlanmış lütfen biraz daha makro
bakalım.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Evet, araştıralım.
RECAİ BERBER (Devamla) - Ondan sonra da bireysel olarak
herhangi bir işletmenin özelleştirilmesinde herhangi bir sorun varsa
onunla ilgili olarak da yargı yolu açık, herkes gidebilir, siz de
gidebilirsiniz, taraflar da gidebilir.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) - Bedava verin daha çok
katkısı olur, bedava verin!
RECAİ BERBER (Devamla) - Ve nitekim bugüne kadar yargıya
gitmiştir ve gidenlerle ilgili
kararların hepsi de olumludur.
Dolayısıyla böyle bir araştırma önergesi
verilmesini, açıkçası bütün Meclis, milletvekillerinin konsensüs
sağladığı bir konuda araştırma önergesi veriliyor
olmasını hayretle karşılıyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Berber.
Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa
Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin önergesinin
lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, benden önce konuşan
Değerli Arkadaşımız Recai Berber dedi ki: Bizim
uygulamalarımızın hepsi çok şeffaf, onun için bu
eleştirilerin haklılık payı yok.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, AKP iktidara
geldiği günden beri en büyük tartışmalar özelleştirmeler
konusunda yapılmıştır. Hepiniz
hatırlayacaksınız, o zamanki Genel Başkan
Yardımcısı veya Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şenere bağlıyken özelleştirmeler, Sayın
Başbakanla, Hükûmetle uyuşmazlığa düşülmüş ve
Sayın Şener Başbakan Yardımcılığı
görevini yürütmesine rağmen, özelleştirmeler ondan alınıp
Maliye Bakanına bağlanmıştır ve Maliye Bakanı
açıkça ifade etmiştir ki Ben babalar gibi satarım. Babalar
gibi satmak için böyle kurala filan gerek yok, onun için her türlü cumhuriyet
eseri ne yazık ki babalar gibi satılmıştır. Babalar
gibi sattığınız o eserleri yaratanlara bir şükran
duygusu ifade etseniz ya, hayır onu da yapmazlar.
Atatürk döneminden başlayarak son ana kadar yapılan
bütün yatırımların altında imzası olan herkesi AKP
burada çok açıkça suçlamıştır, siciline laf etmiştir,
söylemedik laf bırakmamıştır. Kim bunlar? Bunlar sata sata
tüketemediğiniz eserleri yaratan insanlar.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, çok şeffaf
ihalelerden birisi, biliyorsunuz, TÜPRAŞın yüzde 14,76lık
hissesinin satışıdır. Hiç kimseye haber verilmeden, hiç
kimseye duyurulmadan TÜPRAŞın yüzde 14,76lık hissesi Ofere
satılmıştır. Daha sonra bunun farkına
varılmış, bunun üzerine Petrol-İşin
açtığı davalar sonucunda bu satış iptal
edilmiştir. Bu satışın şaibeli olduğu, bu
satışın şeffaflığa uyulmadan
yapıldığına dair mahkeme kararları vardır. Bu,
AKPnin uygulamalarının yani şeffaf özelleştirme
yapılmadığının mahkeme kararına
bağlanmış misalidir.
Değerli arkadaşlarım, özelleştirme meselesinde
Sayın Berber dedi ki: Her parti özelleştirme yapar. Her parti
özelleştirme yapabilir ama bunun sınırı var. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak programımızda da açıkça ifade ettiğimiz
gibi stratejik kuruluşların özelleştirilmesine
karşıyız.
RECAİ BERBER (Manisa) Erdemiri kamulaştırırsınız
gelince artık!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Orada
kamulaştırılması gereken olursa
kamulaştırmayı da yaparız. Mesela daha önceki
konuşmalarımızda da ifade ettik, Eğer Ziraat
Bankasının ve Halk Bankasının hisselerini satarsanız,
özellikle yabancılara satarsanız, Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında bu hisseleri tekrar biz devletleştireceğiz çünkü
Ziraat Bankası tarım sektörüne hizmet vermek için kurulmuş bir
bankamızdır, Halk Bankası esnafa hizmet vermek üzere
kurulmuş bir bankamızdır, bunların özelleştirilmesine
biz karşıyız. dedik ve özelleştirdiğiniz takdirde de
bunu tekrar kamulaştıracağımızı daha önce ifade
ettik.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, TÜPRAŞ gibi,
enerji KİTleri gibi KİTlerin kamu
ağırlığının mutlaka korunması lazım.
Şimdi, siz Babalar gibi satarız. mantığıyla, mesela
Et Balığı ne yaptınız? Özelleştirdiniz ama
şimdi ne yaptınız?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kim? Kim özelleştirdi?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Önce özelleştirdiniz, ondan sonra
tekrar açtınız
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bak bakalım, kim
özelleştirmiş.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) -
ve bütün şeylerini
sattınız, kombinalarını sattınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kim sattı?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi de et ithalatı
konusunda ona yetki veriyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kim sattı, kim?
AHMET YENİ (Samsun) Bir kere, bilginiz yok. O tarihe bir
bakın. Bilginiz bile yok orada. Et Balığı kim
satmış?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlarım, mantığınız belli. Bütün
KİTleri, özellikle tarımdaki şeyleri kim satıyor?
Şeker fabrikalarını kim satıyor?
AHMET YENİ (Samsun) Tekelin kararını kim verdi,
kim, özelleştirmeye? Petrol Ofisi
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
TÜPRAŞı önce Rus firmasına kaça sattınız?
AHMET YENİ (Samsun) Petrol Ofisinden bahset.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Arkasından açılan dava
sonucunda çok daha yüksek bir bedele satıldı da bir miktar hazine
para kazandı.
Değerli arkadaşlarım, özelleştirmelerde,
dediğim gibi
Elbette özelleştirme yapılabilir, elbette
bazı işletmeler kamuda olacak, bazıları özel sektörde
olacak ama siz konuya ideolojik bakıyorsunuz. Siz, kamu sermayesine
düşmanca tavır takınıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Aynaya bakarak söylüyorsun Mustafa
Ağabey.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Oysa biz rasyonel bakıyoruz,
pratik bakıyoruz. Diyoruz ki bir işletme stratejikse onu, kamu
ağırlığını koruyalım ama onun
dışındaki, diyelim ayakkabı fabrikasıysa, diyelim
basma fabrikasıysa onları özel sektör işletebilir. Bu konularda
AKPnin ideolojik yönden olaylara bakması gerçekten büyük sorun
yaratmıştır, büyük sıkıntı
yaratmıştır.
Değerli arkadaşlarım, özelleştirme niçin
yapılır? Özelleştirme daha verimli çalışması için
yapılır, yeni yeni yatırım yapması için
yapılır, istihdam yaratması için yapılır ama siz,
özelleştirdiğiniz bütün kuruluşlarda istihdamı
azalttınız, insanları sokağa attınız,
insanları işsiz bıraktınız. Tekel uygulamaları
hepimizin gözü önünde. İşçilerin o şanlı direnişinde
bütün Türkiye öğrendi ki özelleştirme demek, insanların
işsiz kalması demek veya 4/C gibi bir kölelik düzenine mahkûm
olması demektir. Sizin yaptığınız özelleştirmenin
esası budur, özü budur.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın
Berberin dediği gibi çok şeffaf uygulamalar yaptıysanız,
çok doğru uygulamalar yaptıysanız geliniz, bu önergeyi kabul
ediniz. Bunları ne kadar şeffaf yaptınız, hangisinde
usulsüzlük var, hangisini doğru düzgün yaptınız, bunları
teker teker inceleyelim, koyalım.
Değerli arkadaşlarım, satıyorsunuz ve
sattığınız paraları bütçeye gelir yazarak
harcıyorsunuz. Oysa bu eserlerin yerine yeni yeni eserler koymanız
lazım. Pek çok kuruluşun sadece arsası kaldı,
arsasını da ona buna sattınız. Oysa buralarda
çalışan insanlar vardı ve o insanlar evlerine ekmek götürüyorlardı.
Şimdi bu insanlar sokakta, bu insanlar işsiz veya bu insanlar 4/C
dediğiniz kölelik düzenine mahkûm. Öyleyse sizin özelleştirme
uygulamanız istihdam yaratmadı, aksine insanları
işsizliğe mahkûm etti. Sizin özelleştirmeniz verimliliği
artırmadı, kârlılığı artırmadı, sizin
özelleştirmeniz Türkiyedeki ekonomik değerleri, eserleri birer birer
ortadan kaldırdı.
Değerli arkadaşlarım, daha önce de bahsedildi, bu
Türk Telekom özelleştirmesinde 2005 yılında özelleştirme
yaptınız, Haririlere sattınız ama bir süre sonra yüzde 30
olan kurumlar vergisini yüzde 20ye indirdiniz. Eğer şeffaf bir
uygulama yapıyor olsaydınız, eğer devletin
çıkarlarını, kamunun çıkarlarını düşünüyor
olsaydınız önce kurumlar vergisini indirirdiniz veya indireceğinizi
ilan ederdiniz, ondan sonra Türk Telekomun özelleştirmesini
yapardınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Şimdi, ihaleye giren insanlar
fizibilite yaparken neyi hesap edecekler? Kurumlar vergisinin oranı nedir,
ben ne kadar kurumlar vergisi ödeyeceğim? Doğal olarak yüzde 30a
göre, kurumlar vergisinin yüzde 30 olduğuna göre hesaplarını
yaptılar, ona göre teklif verdiler, daha sonra yüzde 20ye düşürdünüz
ama bunu Haririler biliyordu, bunun buraya geleceğini biliyordu, onun için
onlara kaldı ve büyük bir çıkarı, büyük bir farkı
onların cebine aktarmış oldunuz.
Değerli arkadaşlarım, AKPnin özelleştirme
sicili bozuktur. AKP özelleştirmede bırakınız
şeffaflığı, onu bunu himaye etmiştir. Değerli
arkadaşlarımız anlattı, SEKA uygulamaları ortada,
TÜPRAŞın mahkemede kesinleşmiş kararları ortada ve
bütün özelleştirmelerde ne yazık ki yolsuzluk var ve
özelleştirmeler insanları işsiz bırakmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Ben bu önergenin kabul edilmesini
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Önerinin aleyhinde, son söz, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir
Bozdağa aittir.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MHP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, özelleştirme uygulamaları, Türkiyede
özelleştirmenin başladığı günden bugüne kadar
tartışılagelmiştir. Tartışıldı,
Doğru yapılıyor, eğri yapılıyor. dendi ama
Türkiye bu yoldaki mesafeyi ağır aksak aldı, başka
ülkelerin aldığı gibi almadı. Vaktinde özelleştirme
yapılabilse, değerinde ve değerinin üstünde satılacak pek
çok işletme maalesef vaktinde özelleştirmesi
yapılamadığından değerini kaybetmiş ve Türkiye bu
yönüyle, milyarlarca, 1 milyar değil, 10 milyar değil, 100
milyarlarca dolar zarar etmiştir. Örneğin Telekom vaktiyle
özelleştirilebilmiş olsaydı, mobil telefon yokken, cep telefonu
yokken, hatta Türkiyenin köylerinde, şehirlerde, mahallelerinde,
evlerinde bile telefon yokken -o zaman gazetelerin de yazdığı
itibarıyla büyük rakamlar, yani 40 milyar dolarlar bir değerden
bahsediliyordu- özelleştirilebilseydi ne olurdu ve zamanında
özelleştirilemedi, Türkiyenin kayıplarını ortaya
koysanız, acaba bunun değer artışıyla
hesaplasanız bu özelleştirmenin zamanında Türkiyede
yapılmamasının bu ülkeye kaybı nedir? Özelleştirmeye
direnenler, yaptırtmayanlar mı bu memleketin ali menfaatlerine hizmet
etmişlerdir, yoksa bunu yapmak isteyenler mi?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bunu da araştıralım
Bekir Bey.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, bugün cep telefonu
herkeste var. Telekomun bu Tsinin sadece özelleştirmesinin kıymeti
nerededir, bir bakmak lazım. Ama bir şeye daha bakmak lazım. O
da şu: Siyasi partilerin bu noktadaki sicillerine de bakmak lazım.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sicilde büyük kayıp
yaparsınız. Sicilinizde hiç iyi bir şey yok.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Çünkü, özelleştirme söz
konusu olduğu zaman muhalefette başka iktidarda başka
konuşmalar olduğu da bir gerçek. Ben şimdi bakıyorum, 20
Ekim 1991 ile 25 Aralık 1995 arasına. İktidarda CHP -yani SHP
sonra CHP oluyor- DYP ile koalisyon hükûmeti var. Bu koalisyona da
dışarıdan MHPnin desteğini hepimiz biliyoruz. Neler
özelleştirilmiş diye bir baktığımızda sizlerle
paylaşmak istiyorum. Niğde Çimento Fabrikası, İskenderun
Çimento Fabrikası, Gaziantep Çimento Fabrikası, Trabzon, Denizli,
Çorum, Sivas, Ladik, Şanlıurfa, Bartın, Aşkale ve
Adıyaman çimento fabrikaları olmak üzere 12 adet çimento
fabrikası özelleştirilmiş.
AHMET YENİ (Samsun) Stratejik mi bunlar?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yani stratejik mi bilmiyorum.
Onu da takdirlerinize bırakıyorum.
Şimdi, arkasından Karabük Demir ve Çelik
İşletmeleri dâhil değişik işletme ve tesis olmak üzere
13 adet özelleştirme yapılmış. Karabük Demir Çelik
İşletmesi stratejik mi değil mi? Şimdi
kamulaştıracaklarmış, bilmiyorum, özelleştirdiler. Ne
zaman kamulaştıracaklar, merakla bekliyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) İşçilere verildi,
işçilere. Orada çalışan işçilere verildi Karabük.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Öte yandan, YEMSANa ait
Bakın, çiftçiyle ilgili boyutu var. YEMSANa ait, bakıyorsunuz,
Çaycuma, Adıyaman, Korkuteli, Samsun, Acıpayam, Bursa,
Çankırı, Devrekani, Elâzığ, Göksun, Yatağan, Konya
Birinci Yem, Konya İkinci Yem, Kızıltepe, Adapazarı,
Erzurum, Siirt, Diyarbakır, Tatvan, Tunceli, Van, İstanbul,
Kırklareli, Hilvan ve Muş yem fabrikaları olmak üzere tam 25
adet yem fabrikası özelleştirilmiş. Çiftçi dostları ya,
hepsini özelleştirmişler!
ALİM IŞIK (Kütahya) Kütahya Şeker
Fabrikasından da bahset Bekir Bey.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, bakıyorsunuz,
neredeyse Türkiye'nin tamamı.
Bakın, bir başka şey
Daha bitmedi, daha bitmedi,
biraz daha var, o da şu: SEKe ait (Süt Endüstri Kurumu)
bakıyorsunuz, Afyon, Amasya, Eskişehir, Siverek, Trabzon, Yüksekova,
Burdur, Çankırı, Lalahan, Balıkesir, Bayburt, Adana, Erzincan,
Sinop, Erzurum, Havza, Yatağan, İzmir, Çanakkale, Muş, Sivas,
Aksaray, Adilcevaz
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Hayvanlar yemsiz mi
kalmış özelleşmiş de yem fabrikaları?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Elâzığ, Bolu,
İstanbul, Çorum, Devrek, Diyarbakır, Adıyaman ve Kastamonu
işletme ve tesisleri olmak üzere 31 adet SEKe ait kurum
özelleştirmiş, işletme. Bunlar çiftçiyle alakalı mı?
Türkiye'nin neredeyse her ilinde, her yerde var, özelleştirme
yapılmış.
ALİM IŞIK (Kütahya) Et Balık Kurumundan bahset
Bekir Bey.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Bozdağ, o
iktidarlar hem yapmış hem özelleştirmiş. Siz ne
yaptınız, özelleştirdiniz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Et Balık Kurumundan
bahsedildi. Şimdi, Et Balık Kurumuna bakıyorsunuz, Afyon,
Malatya, Suluova, Elâzığ, Kars, Şanlıurfa, Tatvan, Bayburt,
Bursa, Kastamonu ve Ağrı et kombinaları olmak üzere 11 adet et
balık kombinası da özelleştirilmiş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kim özelleştirmiş?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Öte yandan, bunları,
CHPnin de iktidar ortağı olduğu DYP-SHP-CHP Koalisyon dönemi
ÜNAL KACIR (İstanbul) Üç beş gün arayla!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Karabük Demir ve Çelik İşletmeleri AŞ, MEYSU AŞ,
GİMAT TAŞ, TOE (Türk Otomotiv ve Endüstri) AŞ, NİMSA
AŞ, Havaalanları Yer Hizmetleri AŞ, ERSAN (Erzincan Gıda)
AŞ, KÜMAŞ AŞ, Sümerbank AŞ. Sümerbankı kim
özelleştirmiş, bakın. KÖYTAŞ AŞ, Tarım Makineleri
Sanayi AŞ ve TESTAŞ Aydın tesisleri olmak üzere 11 adet yer de
yine özelleştirilmiş.
AHMET YENİ (Samsun) Bize bir şey
bırakmamışlar!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ayrıca TURBANa ait Kemer
Marina ve Çeşme otelleri, 2 adet, özelleştirilmiş.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Hariri ile görüşülmesine
karşıyız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Baktığınız
zaman 105 adet işletme ve tesis özelleştirilmiş. Bunların
içerisine özelleştirme kararı alınan işletme ve tesisler
dâhil değil.
Bakıyorsunuz, buralarda 18.939 çalışan var.
Bunlardan 6.244ünün nakil hakkı var, 13.329unun da nakil hakkı yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bekir Bey, biz özelleştirmeye
karşı değiliz, yolsuzluk yapıldığını
iddia ediyoruz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bu 13.329 kişiden
5.638inin iş akdi feshedilmiş, diğer kısmı da
işletmede kalmış, kapının önüne konulmuş.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Önergeyi
okumamışsın herhâlde.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Özelleştirilmiş, siz
de kapının önüne koyun!
AHMET YENİ (Samsun) Biz onlara işbaşı
yaptırdık.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Peki, öte yandan
bakıyoruz, gündeme alınmasını isteyen
arkadaşlarımızın da iktidarda olduğu dönemde neler
olmuş. DSP, ANAP, MHP koalisyon iktidarı döneminde Türkiye
özelleştirmeden vazgeçmiş mi diye merak ettiğimde bir de
bakıyorum
ALİM IŞIK (Kütahya) Oferden bahset, Oferden!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, Abant ve Bolu Çevre
ve Turizm AŞ özelleştirilmiş. Deniz Nakliyat Ticaret AŞ,
Türkiyenin uluslararası anlamda deniz nakliyatında olan tek kurum,
stratejik mi değil mi bilmiyorum. Onu size emanet ediyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) - Size emanet etmeyelim de
başkasına emanet etmekte mahzur yok.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Güven Sigorta Ticaret AŞ,
Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi
Petrol Ofisi AŞ, stratejik mi
arkadaşlar? TÜPRAŞı satıyorsunuz, stratejik
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bizde yolsuzluk yok!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Petrol Ofisi AŞ
Başkaları satarsa stratejik olmuyor ama AK PARTİ satarsa hemen
stratejik oluyor. Anlamak zor. TÜSTAŞ Sınai Tesisler AŞ
İskenderun Demir ve Çelik AŞ, stratejik mi arkadaşlar? Niye
sattılar?
AHMET YENİ (Samsun) Geri alacaklarmış!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Geri alacaklarsa onu
bilmiyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Yolsuzluk yok, yolsuzluk!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi, ÇELBOR Çelik Çekme
Boru AŞ, efendim ORÜS Çine İşletmesi, TZD Manisa Wp Kükürt
İşletmesi
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Önergeyi okumamış.
Özelleştirmeye karşı olan mı var?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Öte yandan, Et Balık
Kurumuna ait Sivas, Burdur, Eskişehir ve Gaziantep et kombinaları
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hepsini araştıralım
Bekir Bey.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) İmarsız
sattığınız arsaları konuşalım.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi SEKAyı
konuşuyorlar ya, SEKAya ait Bolu ve Dalaman işletmeleri ile
TDİnin Marmaris ve Dalaman limanları olmak üzere 19 adet
işletme ve tesisin özelleştirildiğini görüyoruz. Bunun içerisine
ve daha da
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Onların hepsini Cemil
Çiçek sattı!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Affedersiniz, 19 değil,
144 tane
19unu saydım, diğerleri dâhil. Hepsini saymıyorum,
vaktinizi almayacağım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hepsini araştıralım
Bekir Bey.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) 144 tane işletme ve tesis
özelleştirilmiş, tam 11.497 tane çalışan
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Onları da
araştıralım.
BAŞKAN - Sayın
Yıldız
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
mağdur olmuş.
Bunlardan 3.466sının nakil hakkı var, nakledilmiş,
diğerlerinin bir kısmı kamuda kapının önüne
konmuş, diğer bir kısmı da devralan şirkette
çalışmaya devam etmiş ama ortada başka
sıkıntılar var. Özelleştirmeyi yapmak istiyorlar,
Anayasada sıkıntı var. Onun için bu Anayasadaki
sıkıntıyı da aşmak lazım. Anayasa
değişikliğine hiç kimse güç yetiremedi uzunca bir zaman. Özal
çok istedi, olmadı, başka iktidarlar istedi, olmadı. Bir
bakıyoruz 13/8/1999 tarih ve 4446 sayılı Kanun
RECAİ BERBER (Manisa) İyi yapmışlar yani.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi Bunları
araştıralım. diyorlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Ama bir şey
daha söyleyeceğim ve bitiriyorum
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ne var bunda Bozdağ?
BAŞKAN - Sayın
Yıldız
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
O da şu: Değerli milletvekilleri, bizim dönemimizde
özelleştirmeler açık yapılmıştır, şeffaf
yapılmıştır, canlı yayınlarda milletin gözü
önünde yapılmıştır. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
İlk defa milletin gözünden kaçırılmadan özelleştirme
yapılan dönem AK PARTİ dönemidir.
Ben, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, şimdi,
tabii, Sayın Bozdağ önergeyi okumamış. Özelleştirme
uygulamalarında yapılan yanlışlıkların
araştırılması ve sonuçlarının
araştırılması. Yani bundan daha tabii bir şey olur
mu? Milletimizin sahip olduğu bu varlıkların özelleştirilme
yönteminin ve sonuçlarının sorgulanmasını millet yapmayacak
da kim yapacak? Dolayısıyla araştıralım diyoruz.
Sayın Bozdağ, sanki özelleştirmelere karşı bir önerge
verilmiş gibi sunmuş. Ben, Sayın Bozdağın o önergeyi
okumasını tavsiye ediyorum. Okuduktan sonra zannederim bir özür borcu
olacaktır.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Özelleştirmeye
karşı olduğunuzu söylüyorsunuz zaten.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kim söylüyor?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım,
Sayın Grup Başkan Vekili Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarından
söz etti, ortada bir yanlış bilgi var, grubumuza yanlış bir
saldırıda bulundu. Ona cevap vermek istiyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
MUHARREM İNCE (Yalova) Kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, bir ağızdan
bağırırsanız hiç kimseyi duyamam. Teker teker
Ben sizi dinledim, grup başkan vekillerini de
dinleyeceğim, ondan sonra bakacağız.
Evet, buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
benim ifadem şöyleydi: SeHaPe daha sonra CeHaPe oldu ya, ben o
birleşmeden mütevellit
94ün sonu, 95te zannedersem, CeHaPe oldu,
birleştiler, onu ifade ederek söyledim.
BAŞKAN Evet, onu izledim ben.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yoksa 91den itibaren CeHaPe
demedim. SeHaPe, birleşen CeHaPe
BAŞKAN Ben onu izledim, evet.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yoksa bir şey yok efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, biz 1923ten
bu yana hiçbir zaman CeHaPe olmadık.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Olur mu efendim? 95te
Sayın Baykal
MUHARREM İNCE (Yalova) Biz hep CeHePeydik.
BAŞKAN Ha, pardon
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler; alkışlar!)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Erdal İnönüden sonra
Sayın Başkanım
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
Sayın Grup Başkan Vekili...
BAŞKAN Sayın İnce, buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika, ben dinleyeyim sizi. Şimdi,
Sayın Bozdağ
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
BAŞKAN Muhterem arkadaşlarım, duyabilmem için,
hepinize söylüyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
BAŞKAN Müsaade buyurun, sözümü bitireyim.
Şimdi, Beyefendi dedi ki
ÜNAL KACIR (İstanbul) Halk Partisi derken halkın
hası mı dersin hesi mi dersin?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Türkçe imla kılavuzu edinin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Helk Partisi mi denir, Halk Partisi
denir.
BAŞKAN Vallahi herkes konuşuyor, şimdi ara
vereceğim, Sayın Kacır siz birbirinizle konuşun.
MUHARREM VARLI (Adana) Yağlamamışlar,
gacırdıyor orada.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım,
1980den sonra Cumhuriyet Halk Partisi sadece 54 günlük bir seçim hükûmetinde
görev aldı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Elhamdülillah.
MUHARREM İNCE (Yalova) Oysa Sayın Bozdağ,
Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı özelleştirmelerden söz
etti. Bu konuda grubumuza sataşılmıştır. Kısaca
bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce, buradan veririz.
Sataşmadan söz aldınız ama buradan
(CHP sıralarından
alkışlar)
Üç dakikaya bir dakika eklemeyeceğim, ona göre.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bozdağın, her zaman olduğu gibi,
AKPnin her zaman yaptığı gibi (AK PARTİ
sıralarından AK PARTİ sesleri, gürültüler) cumhuriyet
tarihiyle ilgili saplantıları var, saptırmaları var.
Şimdi, bakınız, 1987den 2002ye gelene kadar
yapılan özelleştirme miktarı 3-5 milyar dolar -tam
rakamlarını da söyleyebilirim- sizin yaptığınız
ise, sizin yaptığınız özelleştirme ise 33 milyar
dolar, yani sizden önceki bütün iktidarların
yaptığının
AHMET YENİ (Samsun) Yok pahasına, bedava
sattınız.
MUHARREM İNCE (Devamla) Onlar 3 milyar dolar, siz 33 milyar
dolar yaptınız.
AHMET YENİ (Samsun) Siz bedava sattınız, bedava.
RECAİ BERBER (Manisa) 1 liraya sattınız, 1 lira.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu yetmedi, bir de Türkiye'nin
borcunu 2 katına çıkardınız, artı
Şimdi, bakın, Telekomun taksiti ne kadar? 1,3 milyar
dolar. Telekomun geçen yılki kârı ne kadar? 2 milyar dolar. Yani,
siz 1,3 milyar dolar taksitle sattınız. Yılda 2 milyar dolar kâr
eden bu.
Şimdi, Karabükü örnek veriyor. Beyler, sayın
milletvekilleri, Karabük, Ofere, Haririye satılmadı, oradaki
işçilere satıldı, işçilere! Siz de Tekeli işçilere
satsaydınız da görseydim ben! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz,
Tekelin ilgili bölümünü 292 milyon dolara sattınız, alan kişi
dört ay sonra 900 milyon dolara sattı
OKTAY VURAL (İzmir) Kârlı.
MUHARREM İNCE (Devamla)
600-800 milyon dolar kâr etti
oradan. Siz neyin örneğini veriyorsunuz?
HASAN ANGI (Konya) Kurumlar vergisi.
MUHARREM İNCE (Devamla) Kurumlar vergisi, Telekomu
satarken yüzde 30du, sattıktan sonra yüzde 20ye düştü. Bütün
bunları biliyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İşi biliyor bunlar,
işi.
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz Karabükte olduğu gibi,
Tekeli de aynı mantıkla özelleştirmiş olsaydınız,
buna itirazımız yok bizim. Siz, Tekel işçilerini o
kışın ayazında suların içine gömdünüz ama davetiye
göndermek için, özelleştirmeye davet için helikoptere binip özel davetiye
götürdünüz. Bunları yaptınız. Oferle görüştüm., önce
Görüşmedim., öğleden sonra Görüştüm. diyen siz değil
misiniz? Sizin dostunuz Hariridir, sizin dostunuz Oferdir. Cumhuriyet Halk
Partisinin dostu Karabükteki işçilerdir, Tekeldeki işçilerdir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, hangi
sataşmaya cevap verdi?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, izin
verirseniz
Sayın Grup Başkan Vekili konuşurken hem
saplantı içinde olduğumu ifade etti hem de grubumuza
BAŞKAN Buyurun, size de üç dakika süre veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
şahsına ve grubuna sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; benim söylediğim şey gayet
açıktı, net şeyler söyledim, net de ifadelerde bulundum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Balıkesir SEKAdan da
bahset!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Esasında, burada
konuşulurken hani cevap verme noktasında sıkıntı
olduğunda, işte başka konulara gidilir, Şu şöyle
olmadı mı, bu böyle olmadı mı
Ya, alan burası!
Şimdi, öbür alanlardan bahsederek, buradaki konuyu başka bir yere
götürerek haklı bir noktaya getiremezsiniz. Onun için ben net söyledim,
açık açık şeyler söyledim. Dedim ki CeHaPe iktidar
Sayın
Grup Başkan Vekilinin CeHaPenin ne zaman CeHaPe olduğundan haberi
var mı yok mu, bilmiyorum, onu kamuoyu takdir edecektir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ne demek o?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ama bir şey daha
söyleyeceğim, o da şu: Bir, özelleştirmeler bizim dönemimizde
net, şeffaf yapılmıştır. İki, işçi dostu
biziz.
AHMET BUKAN (Çankırı) Gocunacak bir şey yoksa
evet deyin geçin.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bizden önce, bugüne kadar,
özelleştirme her defasında yapılmış, kamuya nakil
hakkı olanlar nakledilmiş, nakil hakkı olmayanlardan
emekliliği gelen emekliye ayrılmış, bakiyesi ya
kapının önüne konmuş veyahut da çalışmak isterse devralan
şirkette bırakılmış. Bütün, bugüne kadar
yapılmış özelleştirmelerin tamamında,
iktidarların kapının önüne koyduğunu biz 4/C kapsamına
aldık. İlk defa ekmeği biz verdik (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) hem de eskiden, 1991den bu yana
özelleştirme mağdurlarına ekmeği biz verdik.
OKTAY VURAL (İzmir) Atma Recep, din kardeşiyiz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Verdiğiniz ekmeği
başa mı kakıyorsunuz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Onun için, herkes, kimin kimin
dostu olduğunu gayet iyi biliyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz dışarı
attınız, biz içeri aldık.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) AK PARTİ özelleştirme
yaptı mı falanın menfaatine, başkası özelleştirme
yaptı mı başkasının menfaatine
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Bozdağ,
çarpılacaksın yalan söylerken, çarpılacaksın!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bu büyük bir
çarpıtmadır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bekir Bey, sen
futbolcu musun?
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Efendim, konuya ilişkin
kısa bir açıklama yapacağım izin verirseniz.
BAŞKAN Hangi konuya ilişkin?
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Bu özelleştirmeyle ilgili.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekiliniz cevap verdi.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Özelleştirmeyle ilgili
BAŞKAN Bakın, böyle bir usulümüz yok. Yani bir
sataşma, bir bilgi düzeltmesi söz konusuysa Sayın İnce talep
etti, ben de kendisine kürsüden söz hakkı tanıdım.
Dolayısıyla ben, milletvekillerinin konuşmalarına son
derece toleranslı davranan, bilgi aktarımına dikkat eden bir
Başkan Vekiliyim ama yani böyle bir usul yok.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Yine tutanaklara girmesi
açısından, Sayın Bekir Bozdağ Özelleştirme
sonrasında işsiz kalanları ilk defa biz geçirdik. dedi, bunlar
doğru şeyler değil. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, 4/C
kanununda var.
BAŞKAN Şimdi, bitirsin Sayın Vural, ne olur
OKTAY VURAL (İzmir) Yani 1.800 tane işçiyi kadroya
geçiren kararnamede bizim imzamız vardır. Alın, burada, bu
yönetmelikte. 25 Nisan 2002de yayımlanmış yönetmelik
vardır. Milletvekillerine doğru bilgi vermek lazım. Siyaset için
her şey yapılmaz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla, doğru
bilgiyi verin. İşte burada, belgesi burada.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla, düzeltmiş
olduk.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Günal, buyurun, siz girmişsiniz.
Nedir konu?
MEHMET GÜNAL (Antalya) 60ıncı maddeye göre çok
kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum
BAŞKAN Şimdi, bakın, aynı şeyi
Sayın Ünsal söyledi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sataşma değil.
BAŞKAN Hayır, sataşmadan bahsetmiyorum.
Hangi konuda bir ek bilgi vereceksiniz?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Küçük bir açıklamada
bulunacağım. 60a göre çok kısa bir açıklama
BAŞKAN Şimdi, bakın, böyle bir usul yok. Yani
aynı şeyi Sayın Ünsal söyledi. Bakın, grup başkan
vekili
Yani böyle bir usulümüz yok.
III.-YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı, peki.
Öneriyi oylarınıza sunacağım ve aynı
zamanda da toplantı yeter sayısını arayacağım.
Sayın Vural, Sayın Günal, Sayın Şandır,
Sayın Özensoy, Sayın Serdaroğlu, Sayın Uslu, Sayın
Yıldız, Sayın Paksoy, Sayın Özdemir, Sayın İnan,
Sayın Işık, Sayın Homriş, Sayın Taner, Sayın
Çelik, Sayın Doğru, Sayın Tankut, Sayın Ergun, Sayın
Kumcuoğlu, Sayın Akçay, Sayın Durmuş.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/788) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30/6/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.47
BAŞKAN : Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 126ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- (10/762) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30/6/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
30.06.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 30.06.2010 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri :
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren
gemiye yaptığı saldırı olayı hakkında);
(10/762) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurul'un, 30.06.2010 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi lehinde
Sayın Hüseyin Pazarcı, Sayın Mehmet Şandır; aleyhinde
Sayın Mehmet Nil Hıdır, Sayın Cemal Yılmaz Demir
konuşacaklar.
Lehinde ilk söz Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin
Pazarcıda.
Buyurun Sayın Pazarcı.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bir hata oldu sanıyorum, benim ismim verilmişti.
HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) Sayın Şükrü
Elekdağ ve Hüseyin Pazarcı şeklinde verildi diye
BAŞKAN Yanlış olmuş o zaman. Ben, elimdekini
okudum.
Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yanlışlıkla olmuş, kusura bakmayın.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İsrailin insanlık
dışı saldırısının siyasi ve hukuki
açılardan değerlendirilmesi ve Hükûmetin bu alandaki
sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirdiğinin incelenmesi
amacıyla yüce Meclise Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
sunulmuş bulunan araştırma önergesi hakkında konuşmak
amacıyla söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, İsrail Silahlı
Kuvvetlerinin 31 Mayıs 2010 Pazartesi günü çoğunluğu Türklerden
oluşan otuz iki ülke vatandaşının bulunduğu Gazzeye
insani yardım amaçlı gemi konvoyuna karşı yapmış
olduğu saldırı sonucunda 8i vatandaşımız 9 Türk
ölmüş ve çok sayıda insan yaralanmıştır. Bu konuda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin oy birliğiyle kabul ettiği ve
İsraili şiddet ve nefretle kınayan deklarasyonu özetle şu
dört noktayı öngörmektedir:
1) Hükûmet, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden
İsraili kınayan bir karar çıkartmalı ve
Birleşmiş Milletlerin, bu saldırının tüm yönlerinin
araştırılması amacıyla bağımsız bir
soruşturma komisyonu kurmasını sağlamalıdır.
2) İsrail Hükûmeti Türkiyeden resmen özür dilemeli ve
saldırının mağdurlarına tazminat ödemelidir.
3) Türkiye İsraile karşı millî ve
uluslararası yargı yollarına başvurmalıdır.
4) Hükûmet, Türkiyenin İsraille siyasi, askerî ve ekonomik
ilişkilerini gözden geçirmeli ve bu alanda gerekli etkin önlemleri
almalıdır.
Sayın Başbakan yaptığı açıklamalarla
bu hususlarda gerekenin yapılacağını ve Türkiyenin ve
mağdur vatandaşlarımızın çıkar ve
haklarının en etkin biçimde korunacağını söyledi ve
kesin, en kesin ifadelerle Türkiyenin onuruna sahip
çıkacağını taahhüt etti, hatırlayacaksınız.
Ancak olayın üzerinden bir ay gibi uzun bir süre geçmiş
olmasına rağmen, bu dört noktanın hiçbirinde en ufak bir
ilerleme kaydedilmemiştir. İsrail özür dilemeyi reddetmiştir.
Hükûmet, Birleşmiş Milletler tarafından tarafsız ve
bağımsız bir uluslararası araştırma komisyonu
kurulmasını da sağlamakta âciz kalmıştır.
İsrail kendi iç araştırma komisyonunu kurmuş ve Amerika
İsrailin tutumunu desteklemiştir.
Hükûmet olayın sorumlularının nasıl
cezalandırılacağı konusunda bir yol haritası
oluşturmakta tam bir şaşkınlığa düşmüştür.
İsrail ile askerî, siyasi ve ekonomik ilişkiler alanında da
alınacak tedbirler hususunda da Hükûmet ne yapacağını
bilmez bir durumda bocalayıp durmaktadır.
Hükûmetin övünmekte üstüne yoktur değerli
arkadaşlarım. Türkiyenin bölgesel ve küresel bir aktör konumuna
eriştiği safsatasını diline pelesenk etmiştir fakat
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden bir kınama kararı
dahi çıkarmayı başaramamıştır.
Güvenlik Konseyinden karar çıkartılamayınca,
zevahiri kurtarmaya yarayan Başkanlık açıklaması yöntemine
başvurulmuş fakat Başkanlık açıklamasında da
İsrail kınanmamıştır. Buna rağmen Sayın
Başbakan ve Dışişleri Bakanı, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi tarafından İsraili kınayan bir
açıklama yapıldığını iddia etmişlerdir. Bu
gerçek dışıdır, kesinlikle doğru değildir.
Bu konuda Güvenlik Konseyi Başkanlık
açıklamasının Türkçeye yapılan tercümesinde yer alan ifade
aynen şöyledir: Konsey en az 10 sivilin yaşamını
kaybetmesine ve çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan eylemi
kınar. Olaylarda hayatını kaybedenlerin ailelerine
başsağlığı diler. Ancak, bu metinde bilinçli bir
tercüme hatası vardır. İngilizce orijinal metindeki eylemler
sözcüğü Türkçeye eylem olarak tercüme edilerek İsrailin eyleminin
kınandığı izlenimi yaratılmak istenmiştir, oysa
orijinal İngilizce açıklama metninde eylemler kınanmak
suretiyle kınama hem İsraile hem İsrailli komandoların hem
de Mavi Marmarada direnç gösteren yolcuların eylemlerine teşmil
edilmektedir. Sonuç olarak, Hükûmet büyük bir başarı olarak ilan
ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğinden
İsrail vahşetinin kınanması için dahi
yararlanamamıştır.
Şimdi, İsrailin yaptığı hukuk
dışı kanlı saldırıya gelelim. Değerli
arkadaşlarım, uluslararası hukuk açısından açık
denizlerde seyreden bir gemiye ancak korsanlık, köle ticareti,
uyuşturucu kaçakçılığı ve korsan yayın
yapılması durumlarında yapılan müdahaleler meşru
sayılabilir. İsrail komandoları Mavi Marmara gemisine
saldırıda bulunarak uluslararası hukuku ihlal etmişlerdir.
Ayrıca, ellerinde ateşli silahlar olmayan insanlara ateş ederek
öldürmek meşru müdafaa koşullarını ortadan
kaldırır. Bu itibarla gemide dirençle karşılamış
olsalar bile bu durum İsrail askerlerinin ateş açarak onları
öldürmelerini hiçbir şekilde meşru kılmaz.
Belirttiğimiz bu hususlar, değerli
arkadaşlarım, tartışma götürmez. Ancak bu soruna
ilişkin kriz yönetimi açısından Hükûmetin çok ciddi bir
yetersizlik sergilediği de göze çarpmaktadır. Hükûmet,
kıstasları hukuken saptanmış olan devlet
sorumluluğunun icaplarını yerine getirememiştir. Zira, Mavi
Marmaranın hareketinden önce İHH Vakfı yetkilileri Filistine
insani yardım ulaştırmanın yanında bir de
ablukayı kırma hedeflerinin olduğunu övünerek yüksek sesle
açıklıyorlardı, medya da bu açıklamaları
yayınlıyordu. Öte yandan, 27 Mayıs tarihinde İsrail ordusu,
insani yardım konvoyunun Gazze ablukasını kırmaya
teşebbüs etmesi hâlinde müdahale edeceğini
açıklamıştı.
Ayrıca, İsrail, diplomatik kanallardan Ankarayla temasa
geçerek yardım konvoyunun engelleneceğini duyurmuş, bunun
ardından Amerikanın Ankara Büyükelçisi de Türk makamlarını
bu konuda uyarmıştı.
Bu gelişmeler üzerine Mavi Marmarayla yolculuğun ciddi
riskler taşıdığını kavrayan Hükûmet, kendi
partisinden olan milletvekillerinin gemiye binmelerini sakıncalı
görmüş ve engellemiştir. Ancak bu durumun ciddiyetine rağmen
Hükûmet, vatandaşlarımızın yolculuğa
katılmalarında bir sakınca görmemiştir.
Milletvekillerinin gemiye binmelerinin Hükûmet tarafından
engellenmesinin nedeni, illegal davranışları
dolayısıyla hiçbir bedel ödememeye alışmış olan
İsrailin bu gibi hâllerde sert ve şiddetli müdahalelerde
bulunması ve orantısız güç kullanması
olasılığından kaynaklanıyordu. Belittiğimiz bu
hususlar, Mavi Marmaradaki kişilerin yaşamlarına yönelen ciddi
risk ve tehditlerin mevcut olduğunu ve Hükûmetin de bu konuda tam bir
bilgi sahibi olduğunu ortaya koymaktadır.
Uluslararası hukuk ve içtihat, değerli
arkadaşlarım, böyle durumlarda devlet sorumluluğu uyarınca
hükûmetlerin şöyle hareket etmelerine amirdir:
1) Hükûmet, risk ve tehditlerin mevcudiyet ve teşhisi
hususunda asgari bir basiret ve öngörü göstermelidir.
2) Hükûmet, yaşamları risk ve tehdit altında olan
kişileri korumak için elinden gelen her türlü önlemi almak
mecburiyetindedir.
Bu durumda, Hükûmetin, devlet sorumluluğu ilkesi
uyarınca yardım konvoyundaki gemilerinin yolculuklarını bir
çatışmaya kesinlikle yol açmayacak ve hayat kaybını
önleyecek şekilde yapmaları için tüm önlemleri almasını
gerektirirdi ancak Hükûmet bu önlemleri almamıştır.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) - İsraile diyecek hiçbir
şeyiniz yok mu?
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Bu önlemlerin
başında Mavi Marmara ile diğer gemilerin rotalarının
çatışmaya meydan vermeyecek şekilde çizilmesi ve bundan
İsrail makamlarının bilgi sahibi olmasının
sağlanması gerekmekteydi.
İkinci önlem de bir müdahale hâlinde gemi
yolcularının silahlı güçlere kesinlikle direniş
göstermekten kaçınmalarının güvence altına
alınmasıydı. İHH Vakfı yetkilerinin Hükûmet bize yola
çıkmadan önce hiçbir uyarıda bulunmadı. yolundaki
açıklamaları Hükûmetin ciddi bir krizin baş gösterdiği
koşullarda sorumluluklarını yerine getirmeyerek vahim sonuçlara
yol açtığını ortaya koymuştur. Sonuçta Hükûmetin
devlet sorumluluğu çerçevesinde görevlerini yerine getirmemiş
olması iki felaketin gerçekleşmesine yol açmıştır. Bu
felaketlerden birincisi 8i vatandaşımız 9 Türkün ölümü ve çok
sayıda kişinin yaralanmasıdır. İkinci felaket ise Türk
Hükûmetinin, dış politikasını İHH Vakfının
ellerine teslim etme gafletinde bulunarak kontrol ve iradesi
dışında olaylara sürüklenmesidir.
Değerli arkadaşlarım, devlet sorumluluğunun
ihlal edildiği bir diğer alan da Mavi Marmaranın
yolcularına can emniyeti sağlayacak donanımda olmaması
nedeniyle Türk Bayrak İdaresinden yolcu gemisi emniyet sertifikası
alamamasından dolayı Komordan sertifika sağlaması ve Komor
bandırası çekmesidir.
Bu hususta bir hususu belirtmek istiyorum: Sayın
Başbakanımız Torontoda 28 Haziranda yapmış
olduğu bir açıklamada Mavi Marmara gemisine Türk bandıralı
gemi diyerek çok büyük bir hata yapmıştır. Bu ifadelerini
birkaç kere tekrarlaması bunun bir sürçülisan
olmadığını ortaya koyuyor. Bu kadar önemli bir konuda Türk
Başbakanının dosyasına hâkim olmaması endişe
vericidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Amacı insani
yardım olan İHH Vakfının, yolcularının can
güvenliğine en ufak bir duyarlılık göstermeden gemiyi 600
yolcuyla uluslararası sefere çıkarması sorumsuzluğun muhakkak
daniskasıdır. Bu duruma bile bile göz yuman Hükûmet de bu
sorumsuzluğa ortaktır. Bu sorumsuz tutum Türkiye'nin hukuki tezlerini
olumsuz yönde etkileyebilir. Zira, hâlâ Türk sicil kaydını muhafaza
eden Mavi Marmaranın Komor Bayrağıyla birlikte Türk
Bayrağı da çekmiş olması tartışmalı bir
durum yaratabilir çünkü Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku
Sözleşmesinin 92nci maddesi iki veya daha fazla devletin
bayrağı altında seyreden bir geminin, tabiiyetsiz bir gemi gibi
işlem göreceğini öngörür. Aynı sözleşmenin 110uncu
maddesinde de Geminin tabiiyetsiz olduğundan şüpheleniliyorsa,
barış zamanında dahi gemiye müdahale hakkı doğar.
deniliyor.
Değerli arkadaşlarım, açıklamalarından
anlaşılacağı üzere, İsrailin insanlık
dışı saldırısının siyasi ve hukuki yönleri
yanında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
devlet sorumluluğu açısından
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Özellikle ilk nazarda dahi AKP Hükûmetinin fahiş
hataları ve yeteneksizliği nedeniyle 9 sivilin ölümünde ve çok
sayıda insanın yaralanmasında ciddi sorumluluğu olduğu
ortaya çıkmaktadır.
Bunlara ilaveten Birleşmiş Milletlerden kınama
kararı ile bir uluslararası araştırma komisyonunun
kurulması kararının çıkarılmamış olması
bir züldür. Başvurulacak yargı yolları ve İsraile
karşı alınacak önlemler konusunda da Hükûmet, tabii
şaşkınlık içindedir.
Bu görüş ve düşüncelerle tüm bu konuların
incelenmesini sağlayacak bir Meclis araştırması
açılmasını yüksek takdirlerinize sunarım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.
Grup önerisinin aleyhinde ilk söz, Muğla Milletvekili
Sayın Mehmet Nil Hıdır buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen 9/6/2010 tarih ve (10/762) esas numaralı
Araştırma Önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 31 Mayıs 2010 gece yarısı
İsrailin saldırısına uğramış olan, ancak
hiçbir art niyet taşımadan Gazzede ambargo altında hayat
mücadelesi veren yaşlı, genç, çocuk, kadın 1,5 milyon
Filistinliye sadece yardım amacıyla yola çıkmış Türk
ve diğer ülke mensubu yardımsever insanların tamamını
gönülden selamlıyor, şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı, yaralılara da tekrar acil
şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, adı geçen öneride ortak
duygularımız dile getirilmekte, İsraili şiddet ve nefretle
kınayan Türkiye Büyük Millet Meclisi deklarasyonuna atfen İsrail
devleti bir kez daha kınanmaktadır.
Gazzeye uygulanan ablukanın meşru
olmadığı, İsrailin en kısa zamanda Filistin
topraklarından çekilmesi gerektiği, Gazzeye yapılacak insani
yardımın hiçbir şekilde engellenemeyeceği, Mavi Marmaraya
yapılan saldırının insanlık suçu olduğu,
uluslararası deniz hukukuna da aykırı olduğu, Birleşmiş
Milletlere üye ülkelerin birbirine olan hukukunun bu saldırıyla ihlal
edilmiş olduğu, orantısız güç kullanılarak
silahsız, masum sivillere saldırıldığı ve
insanlık suçu işlendiği hususları ortak kanaatimizdir.
Ancak, öneride iddia edilen Hükûmetin yetersiz
kaldığı gibi birtakım iddialar asılsız ve eksik
bilgilerden kaynaklanmaktadır.
Meclis araştırması olayı zamana
yayacağı için olumsuz neticeler doğuracağı
inancındayım. Oysa, bu tür olaylarda diplomatik girişimlerin çok
daha kısa zamanda netice vereceğini bir kez daha vurgulamak isterim.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Kamu Diplomasisi
Koordinatörlüğünün hazırlamış olduğu ve Hükûmetin bu
olaydan sonra attığı adımlar ve aldığı
tedbirlerle ilgili 36 başlıkta toplanmış olan
işlemleri buradan siz değerli milletvekili
arkadaşlarımıza arz etmek istiyorum:
31 Mayıs günü, saldırının
yapıldığı gün, Sayın Başbakanımız dünya
liderleriyle yoğun bir telefon diplomasisi yaptı. Banki Moon, Barak
Obama, Vladimir Putin, Angela Merkel gibi dünyanın sayılı
liderlerinden 15 tanesiyle görüşme yaptı.
Türkiye'nin de telkinleriyle Birleşmiş Milletlerden Avrupa
Birliği Dışişleri Bakanlığına,
İngiltereden Rusyaya kadar birçok ülke Gazze üzerindeki
kuşatmanın kaldırılması çağrısında
bulundu.
Sabahın erken saatlerinden itibaren Tel Aviv Büyükelçimiz
İsrailli yetkililerle görüşmelere başladı.
İsrail Büyükelçisi Dışişleri
Bakanlığımıza çağrılmak suretiyle, Büyükelçiye
şiddetli protestomuz iletildi. Başbakanlıkta kriz masası
oluşturuldu.
Yine Millî Savunma Bakanımız İsrail Millî Savunma
Bakanını arayarak, gelişmelere ilişkin izahatta
bulunmasını istedi.
Dışişleri Bakanlığımız
tarafından bir basın açıklaması yapılmak suretiyle,
tüm dış temsilciliklerimize bulundukları ülke ve örgütler
nezdinde girişimde bulunarak saldırının kınanmasının
sağlanması talimatı verildi.
Yine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Türkiyenin
tezlerini anlatan bir konuşma yapmak suretiyle, Amerika Birleşik
Devletleri Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ABD Ulusal
Güvenlik Danışmanı Sayın Jones ile yapılan
görüşmelerde telefon diplomasisi ile olayın dünya nezdinde
kınanması istendi.
İsrailde bulunan Genç Millî Futbol
Takımımızın karşılaşması iptal
edilerek, futbol takımı geri çağrıldı. Türkiye ile
İsrail arasında planlanmış olan 3 askerî tatbikat iptal
edildi.
Yine Dışişleri Bakanlığında,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İslam Kalkınma
Örgütü, Avrupa Birliği üyeleri ve diğer üyelerin büyükelçilikleri ve
daimî temsilcilerine yönelik ayrı gruplar hâlinde bilgilendirme
toplantıları düzenlendi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine acil
toplantı çağrısı yapıldı ve Konseyden İsrailin
saldırısını kınayan bir Başkanlık
açıklaması yayınlandı.
İslam Kalkınma Örgütü Bakanlar Konseyinin
olağanüstü toplantı yapması çağrısında bulunuldu.
İslam Kalkınma Örgütü, aynı gün İsraili kınayan bir
açıklama yaptı. TelAvivdeki Büyükelçimiz istişareler için geri
çağrıldı.
İkinci gün, yani 1 Haziran 2010 günü NATO Genel Sekreteri ile
görüşüldü ve NATO Konseyinden saldırıyı kınama
kararı çıkartıldı.
Yine yardım konvoyunda bulunanların İsrailden
tahliyesi kapsamında 16 kişi tarifeli uçakla geri çağrıldı,
Türkiyeye getirildi.
Saldırıda yaralananların ülkemize transferi için
Genelkurmay Başkanlığımızın ve Sağlık
Bakanlığımızın tahsis ettiği üç uçak
İsraile gönderildi.
Birleşmiş Milletler Cenevre İnsan Hakları
Komisyonunda yardım gemilerine saldırı olayını ele
alan bir oturum düzenlenmesi sağlandı. Oturumda oylanan karar
tasarısı 47 üyenin 32 tanesinin olumlu oyuyla kabul edildi ve karar
tasarısında saldırı şiddetle kınanırken
İsrailin uluslararası kurumlarla iş birliği içerisinde,
gözaltına alınan ve yaralanan isimler hakkında bilgi vermesi ve
olaya ilişkin soruşturma başlatması istendi.
2 Haziran 2010 günü yani olayın üçüncü günü Sayın
Başbakanımızın AK PARTİ grup toplantısında
yaptığı konuşmada kararlı bir dille Türkiye'nin
pozisyonunu ortaya koyması, uluslararası kamuoyuna seslenmesi ve
işlenen insan hakları ihlalinin Başbakanımızın
konuşmasıyla dünya basınında yer alması ve bütün bu
konuşmaların İngilizceye, Fransızcaya ve Arapçaya tercüme
edilerek uluslararası kamuoyu oluşturulmasının
gerçekleşmesi sağlandı.
Sayın Başbakanımızın
başkanlığında üçüncü gün, güvenlik zirvesi toplandı.
Başbakanlık Başdanışmanı Profesör Doktor Nabi
Avcı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı, Manisa Milletvekilimiz Hüseyin Tanrıverdi ve
Filistin Dostluk Grubu Başkanı Sayın Zeyid Aslan
hayatını kaybeden vatandaşlarımızın
cenazeleriyle, yaralıları ve tutukluları teslim almak üzere
İsraile gitti. Bu noktadan itibaren -önemle altını
çizeceğimiz, zira, bir kısım köşe yazarlarının
altı aydan önce salıverilmelerinin mümkün olmadığını
itiraf etmeleri ama- bütün yardım gönüllülerinin, yaralıların ve
ölülerin hiçbir şart olmadan Türkiye'ye gönderilmesi için İsraile
yirmi dört saat süre verildi ve süre dolmadan İsrail Türkiye'nin bu
talebini yerine getirdi.
1i İrlandalı olmak üzere toplam 19 kişi Hava
Kuvvetleri Komutanlığımızın ve Sağlık
Bakanlığımızın ambulans uçaklarıyla Ankaraya ve
İstanbula getirildi.
Adalet Bakanlığı, yardım gemilerine
saldırıyla ilgili olarak iç ve dış uluslararası hukuk
açısından inceleme başlattı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yardım filosuna yönelik
saldırıyı kınayan bir deklarasyon yayınladı.
Deklarasyon, üç dilde, bütün dünya basınının bilgisine sunuldu.
Ulusal ve uluslararası basında -temasa geçilerek-
saldırıyı kınayan yazıların
yayınlanması, televizyonlarda oturumların yapılması
sağlandı.
3 Haziran 2010, olayın dördüncü günü, aralarında üçüncü
ülke vatandaşlarının da bulunduğu toplam 490 kişi üç
yolcu uçağıyla İstanbula getirildi. Kafileyi, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent
Arınç ve beraberindeki heyet İstanbulda karşıladı.
Enerji Bakanımız Sayın Taner Yıldız,
İsrail ile ilişkiler normale dönmeden Manavgat suyu ve diğer
projelerin askıya alınacağını açıkladı.
Yardım gemilerinde bulunan farklı ülkelerin
vatandaşları ve kendi vatandaşlarımızla TRT
aracılığıyla mülakatlar yapılarak şahitlikler
kayıt altına alındı. Saldırıda yaralanan
vatandaşlarımızla TRT, özel mülakat yapmak suretiyle yaşananları
kayıt altına aldı.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Siz niye gitmediniz?
MEHMET NİL HIDIR (Devamla) - Yardım gemilerinde bulunan
vatandaşlarımız ve farklı ülkelerin
vatandaşlarından Türkiyeye getirilenlerin tamamının adli
tıpta sağlık taramaları yapılarak ilgili bilgiler
kayıt altına alındı.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Siz niye gitmediniz?
MEHMET NİL HIDIR (Devamla) - Saldırı
sırasında hayatını kaybeden, 1 Türk asıllı ABD
vatandaşı olmak üzere, 9 vatandaşımızın
cenazeleri yolcu uçaklarıyla İstanbula getirildi. Kimlik tespitinden
sonra cenazeler ailelerine, milletimizin bağrına teslim edildi.
Hayatını kaybeden 9 kişinin otopsi işlemleri
tamamlandı ve ölümlerin ateşli silahla hiçbir karşılık
vermeye fırsat olmadan, tepeden ateş edilerek ölüme sebebiyet verildiği
tespit edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET NİL HIDIR (Devamla) -
8 Haziran 2010 tarihinde İstanbulda düzenlenecek olan CICA Asya
İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler
Konferansına İsrailin katılımı iptal edildi ve dün,
askerî amaçlı İsrail uçaklarının Türk hava sahasından
geçmelerine izin verilmedi.
Yine, Birleşmiş Milletler nezdinde araştırma
komisyonu kurularak olayın dünya kamuoyu gündemine getirilmesi, gündemde kalması
sağlanmış oldu.
Değerli arkadaşlarım, bunların
dışında, Başkanlığını Ankara
Milletvekilimiz Sayın Aşkın Asanın yaptığı
Akdeniz Parlamenter Asamblesinden kınama yazısı, yine
Başkanlığını Ankara Milletvekili Sayın Zeynep
Dağının yapmış olduğu Avrupa- Akdeniz
Parlamenter Asamblesinden kınama yazısı,
Başkanlığını Mevlüt Çavuşoğlunun
yapmış olduğu Avrupa Parlamentosundan kınama
yazısı 470 evet, 56 hayır oyuyla kabul edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sadece selamlayın lütfen, bu, ikinci bir
dakika
MEHMET NİL HIDIR (Devamla) Asya Parlamenter Asamblesinden
kınama yazısı çıkartıldı.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu
yapılanların, Hükûmetimizin ve Sayın
Başbakanımızın bu konuda yetersiz
kalmadığının, yapılması gereken tüm iş ve
işlemlerin günü gününe, sabır ve kararlılıkla takip
edildiğinin en büyük işareti olduğunu sizlere arz etmek
istiyorum.
Bu sebeple, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen
önergenin aleyhinde olduğumu bilgilerinize arz etmek istiyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Siz niye gitmediniz Sayın
Milletvekilim, siz niye gitmediniz?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu
Danışma Kurulu grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım.
Grup önerisinin konusu, bildiğiniz gibi, İsrailin
Gazzeye insani yardım götüren gemiye yaptığı saldırı olayı konusunda bir
Meclis araştırma komisyonunun kurulmasını talep etmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de bu önergenin
lehinde oy vereceğiz çünkü gerçekten, bu konunun milletin gündeminden
düşürülmemesi, Meclisin gündeminden düşürülmemesi,
unutturulmaması gerektiği kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri, konuşan arkadaşlarımız
olayı sizlere hatırlattılar. 31 Mayıs 2010 tarihinde,
pazartesi günü sabaha karşı İsrail uçakları, Gazzeye
insani yardım götürmek amacıyla uluslararası sularda seyreden
Türk ve yabancı bandıralı gemilere ağır silahlarla
saldırıda bulundu, 9 vatandaşımız hayatını
kaybetti, 60 insan da yaralandı.
Aslında dün burada bir başka şeyi de öğrendik
Sayın Endonezya Cumhurbaşkanının konuşmasında,
ölen Türk vatandaşı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
sayısının 12 olduğunu söyledi. Buna iktidar partisi grubunun,
Hükûmetin bir açıklık getirmesi lazım. Türkiyeden bilgi mi
saklanıyor ya da Sayın Cumhurbaşkanı mı
yanlış bilgilendirildi? Tutanaklara geçen bu rakam ya düzeltilmeli ya
teyit edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, olayı doğru
tanımlamak lazım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz ilk günden,
Sayın Genel Başkanımız, bu konuda hemen bir basın
açıklaması yaparak öncelikle İsraili bu insanlık
dışı saldırıdan dolayı kınadık.
Gerçekten olay, hiçbir şekilde kabul edilemez ve unutturulamaz bir
insanlık suçu. Olay, çok doğrudan Türk milletine
saldırıdır, Türkiye Cumhuriyeti devletine
saldırıdır ve olayın sonunda bana göre bu Parlamento,
Meclisimiz, tüm siyasi partiler ve milletimiz, tüm sivil toplum kuruluşları
çok uzun zamandan bu yana hasret kaldığımız bir ortak
duruş sergileyerek bu olaya karşı çıktı. Türkiye Büyük
Millet Meclisi de birlikte, bir gün sonra bu olayı kınayan -tüm grup
başkan vekillerinin imzasıyla- bir kınama kararı da
yayınladı.
Değerli milletvekilleri, olayın üzerinden
yaklaşık bir ay geçti. Şimdi burada, sizin huzurunuzda
milletimizin hislerine tercüman olarak, onun adına soruyorum: Sayın
iktidar partisi sözcüsü, yapılanları anlattı, Kınadı,
kınadı, o kınadı, bu kınadı diye. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin hukukunu savunmak, korumak sorumlusu
olan siyasi iktidarın bu olay karşısında
yaptıklarını yeterli buluyor musunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Hukukumuz korundu mu?
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, korunmadı.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Sayın Başbakanın bu
olaydan sonra ifadesi var: Sonuçlarına katlanırlar. diyor. Hangi
sonuca katlandı İsrail, özür diledi mi?
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Kınandı ya Başkanım,
yetmez mi, kınanmış işte!
METİN ERGUN (Muğla) İsrail kınandı
mı?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Sayın Başbakan
Yardımcısı Yetti artık, sabrımız
taştı. diyor. Ne yapıldı? Hükûmetin bir kararı var,
diyor ki: Ulusal ve uluslararası yargıya müracaat edilecek. Edildi
mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - İsrail özür dilemek mecburiyetinde
bırakıldı mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Milletim adına soruyorum.
Hükûmeti ve iktidar partisi grubunu milletime şikâyet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu konuyu geçiştiremeyiz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli kırılma
noktasındayız. Askerimizin başına çuval geçirilmesi
karşısında gösterilen aymazlığı burada
gösteremezsiniz. Burada, doğrudan, bir devlet, uluslararası hukuku da
çiğneyerek Türkiye Cumhuriyeti devletine saldırmıştır
ve Türk milletine saldırmıştır; 9 veya 12
insanımızın hayatına mal olmuştur. Bunu böyle nutukla
nasıl geçiştirebiliriz? Bunu böyle iç politika malzemesi yaparak
nasıl geçiştirebilirsiniz? Buna hakkınız var mı? Yapılanlardan
tatmin olduğunuza, yeterli olduğuna inanıyor musunuz? Bunu milletimize
anlatabilir misiniz?
Tekrar ediyorum: Bu ülkenin savunulmasından, bu devletin
hukukunun korunmasından, insanımızın can güvenliğinden
milletimiz adına sorumlu olan siyasi iktidar olarak, Hükûmet olarak
Türkiyeye karşı yapılmış bu saldırı
karşısında bu yaptıklarınızı yeterli
bulabilir misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) Sükût ikrardan gelir.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakın ilk günden şunu söylemişim, ben konuşmuşum yine
burada: Bugün acımız var. demişiz ayın 1inde,
olayın hemen aynı gününde. Bu acının üzerinden Hükûmete
yüklenmeyi çok gerekli görmüyoruz ama gerçekten cevabı verilmesi gereken
sorular var, bu cevapları lütfen millete veriniz. dedik. Ne
yaptınız arkadaşlar? Bugün bir siyasi partimiz diyor ki: Bu
olayla ilgili Hükûmeti sorgulamıyoruz- milletimizin ve devletimizin
hukukunu korumak adına bir araştırma komisyonu kuralım
Meclis olarak ve bu konuyu süreklilik kazanacak şekilde sahiplenelim. Ümit
ederim ki bunu bir gündem oyalaması olarak algılamazsınız
ve bu komisyonun kurulmasına, sembolik de olsa bu komisyonun
kurulmasına kendi şahsi vicdanlarınızın gereği oy
verir ve böyle bir komisyon kurup dünyaya ilan ederiz, deriz ki: Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak, millet olarak ve Parlamento olarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak biz bu olayda bir emrivakiyi kabul etmeyiz.
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, temsil
ettiğimiz milletin gücüne inanmamız lazım, bu devletin gücüne
inanmamız lazım. Bu devlete, böyle, hiçbir hukuki dayanağı
olmadan saldırabilmeye kimsenin cesareti olmamalı. Bu
saldırılar da cevapsız kalmamalı ama bunu bu millet
adına siyasi iktidar öncülüğünde yapmalıyız. Bunu
geçiştiremezsiniz değerli arkadaşlar. Tekrar ediyorum: Olay
vahim. Olay -cumhuriyet tarihinin en önemli- devletimize karşı bir
devlet tarafından uluslararası hukuk çiğnenerek dünyanın
gözü önünde yapılmış bir saldırıdır. Bundan daha
önemli bir mesele var mı? Ama bir ay geçti, bu bir ay içerisinde,
zannediyorum çok sayıda da soru önergesi verilmiş olmasına
rağmen, Hükûmetten nutuktan başka bir şey duymuyoruz
değerli arkadaşlar.
Uluslararası bir komisyon kurulması istendi,
kurdurulabildi mi? Önemli sonuç bu. İsrailin özür dilemesi istendi
-bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Hükûmetin talepleri-
sağlanabildi mi? Sağlanamıyorsa, gelin, Parlamento olarak bu
meseleyi sahiplenelim, Hükûmetin de arkasında duralım ama
milletimizin ve devletimizin hukukunun çiğnenmesine bu sıralarda
oturarak göz yumamayız, buna hakkımız yok değerli
arkadaşlar. Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu grup
önerisi çok isabetli olmuştur.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim de var bir araştırma
önergemiz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bizim de bir araştırma
komisyonu kurulsun anlamında önergemiz var. Eğer bu
duyarsızlığı gösterirseniz her gün Meclisin
açılışında bu konuyu konuşmaya mecbur
kalırız, her gün bu grup önerisini sürekli getiririz buraya ve
iktidar partisi olarak ayıbınız olur. Gelin, birlikte, tenkit
için söylemiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
nasıl bildirinin altına
birlikte imza attık, bu komisyonun kurulmasına da birlikte oy
verelim, sembolik de olsa bu komisyonu kuralım. Olay belli,
araştıracağımız hususlar belli,
varacağımız sonuç da belli, Türkiyeye
saldırılmıştır, Türk milletine
saldırılmıştır. İnsanlık önünde,
uluslararası camiada hukukumuzu savunmanın kararlılığını
ortaya koyalım. Bunu yapmazsak değerli arkadaşlar, Allah indinde
de sorumlu oluruz, millet indinde de, gelecek nesiller indinde de sorumlu
oluruz.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak teklif ediyoruz
Bir
partinin vermiş olması önemli değil, bugün Cumhuriyet Halk
Partisi verdi, yarın biz veririz. Kabul etmezseniz bir gün sonra tekrar veririz.
Ve bunu unutturmamak mecburiyetindeyiz. Milletimize saldırının
bu kadar kolay olmadığını dünya âleme göstermek
mecburiyetindeyiz. Sürekli soru önergeleri veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım,
bitiriyorum.
Birçok arkadaşımızın verdiğini biliyorum.
Ben de verdim. Diyoruz ki: Yani bu Marmara gemisi ve diğer gemileri ne
zaman geri alacağız? İsraille hangi bağlamda
ilişkileri kestiniz? Elçiyi geri gönderecek misiniz? Nedir? Milleti
bilgilendirin en azından. Yani böyle laf olsun diye, nutuk olsun diye
Yetti artık! dediğiniz ne değerli arkadaşlar? Sayın
Başbakan, Sayın Dışişleri Bakanı, sayın iktidar
partisi grubu, bu Yetti artık! kelimesinin içeriği ne? Yani kartondan
kahramanlık gösterisi mi? Biz buna ne sizi layık görüyoruz ne
Türkiyeyi ne Türk milletini layık görüyoruz.
Bu milletin askerinin başına çuval geçirilirken
gösterilen aymazlığı burada gösteremeyiz. Gelin bu önergeyi
kabul edin, bu komisyonu kuralım. Bugün kurmazsanız yarın
kuralım. Danışın büyüklerinize ama bu komisyonu mutlaka
kuralım.
Bilgilerinize sunuyorum. Oy vereceğinizi ümit ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz Samsun
Milletvekili Sayın Cemal Yılmaz Demirde.
Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CEMAL YILMAZ DEMİR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; İsrailin Gazzeye
insani yardım götüren filoya yapmış olduğu
saldırıya ilişkin Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis
araştırması açılması hakkındaki teklifi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Konuşmama geçmeden önce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi üç yılı aşkın bir süredir
Gazzede yaşayan 1,5 milyondan fazla insana uygulanan insanlık
dışı ambargonun bir kez daha dünya kamuoyunun gündemine gelmesi
ve kaldırılması için gerekli çalışmaların
yapılabilmesi amacıyla altı gemiyle otuz altı farklı
ülkeden 700 yolcunun oluşturduğu insani yardım filosu Gazzeye
doğru yola çıkmıştı. Yolcuların arasında
farklı ülkelerden milletvekilleri, çok sayıda medya mensubu,
sanatçı, aydın, yazar, insan hakları aktivistleri, sivil toplum
örgütlerinden temsilciler, çocuk ve kadınlar, ayrıca 10 bin tonu aşkın yardım
malzemesi bulunmaktaydı. Konvoyu oluşturan yolcuların ve
yardımların ağırlıklı kısmı
ülkemizdendi. Konvoy kadirşinas halkımızın yoğun
ilgisine ve desteğine mazhar oldu.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; birçok siyasi parti temsilcisi milletvekillerimiz,
sivil toplum kuruluş temsilcileri Sarayburnunda demirli bulunan Mavi
Marmara gemisini hareketinden önce ziyaret ederek ambargoya dikkat çekti ve
konvoya desteklerini ifade etti. Tüm dünyanın desteğini arkasına
alan konvoyla ilgili muhalefet partilerinden maalesef İsrailin terörist
saldırısına kadar herhangi bir mesaj almak mümkün olmadı,
milletçe bu yardım konvoyunu destekleyen herhangi bir
mesajlarını da duyamadık.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) - Siz niye binmediniz gemiye Sayın
Demir?
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Siz niye binmediniz Beyefendi?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Romatizmalarınız mı
vardı da binmediniz gemiye?
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Bu insan hakları
ihlalleri sadece AK PARTİnin sorunu mu, sizin hiçbir sorumluluğunuz
yok mu?
OKTAY VURAL (İzmir) Biz sorumluluğumuzu yerine
getirmesini biliriz!
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Her seferinde buradaki
milletvekilleri yardım konvoylarına katıldılar. Siz
müracaat ettiniz, size Gitmeyin dediler mi? Böyle bir şey mi var?
OKTAY VURAL (İzmir) Sen bizi suçlayacağına
İsraili suçla! İsraili suçla
Sen bizi suçlayacağına
İsraili suçla!
BAŞKAN Sayın Hatip
OKTAY VURAL (İzmir) Ne haddin var senin! Sen İsraili mi tutuyorsun!
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Size Gitmeyin diyenlere söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Hatip, siz Genel Kurula hitap edin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen beni suçlayacağına
İsraili suçla!
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Lafınızı
bilerek konuşun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Siz niye gitmediniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Sen İsraillileri mi tutuyorsun?
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Gitmek istediniz de elinizden
tutan mı oldu, engel çıkaran mı oldu?
OKTAY VURAL (İzmir) Sen beni suçlayacağına
İsraili suçla!
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Sen İsraili suçla!
BAŞKAN - Sayın Vural
Sayın Vural
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Böyle bir konuda
OKTAY VURAL (İzmir) Sen hangi hakla bizi suçluyorsun?
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla)
hamasetle siyaset
yapmayın.
OKTAY VURAL (İzmir) Siyaseti yapan sizsiniz. Bundan bile
siyaset üretecek kadar alçalıyorsunuz be!
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Bu, milletçe ittifak etmemiz
gereken bir konudur. Burada insan hakları ihlali var. Tüm
insanlığın sorunudur bu, sadece AK PARTİ'nin değil,
hepimizin sorunudur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Elbette, kim bunun aksine bir şey
söylüyor? İnsafsızlık yapmayın be! Kim söylüyor bunun
aksini? Bundan bile rant elde ediyorsunuz.
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Dünyanın dört bir
yanında milyonlarca insan canlı yayınlardan bu filoyu takip
ederken
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) 9 sorum var.
OKTAY VURAL (İzmir) One minutele olmuyormuş, öyle
mi?
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla)
vicdan sahibi bütün
insanlık, hangi dine mensup olursa olsun dualarını filoyla
birlikte Gazzeye göndermekteydi.
OKTAY VURAL (İzmir) Kan üzerinden siyaset üretiliyor. Yalan
yanlış bilgilerle geliyorsun burada İsrailin tarafını
tutuyorsun be!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
anlaşılmıyor ki.
BAŞKAN Ben de anlamıyorum.
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Bunlarla birlikte
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Duyamıyoruz
OKTAY VURAL (İzmir) Bizi eleştiriyor, İsraili
savunuyor ya!
BAŞKAN Ben de anlamıyorum, ne yapalım?
Söylüyoruz
Hep beraber bağırıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, lütfen
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla)
filoda çocuklar için oyun
parkı, yaralı ve hastalar için tıbbi malzemelerin yanı
sıra açıkta, yıkıntılarda ve çadırlarda
yaşayan binlerce insan için ev, çocuklar için okul demek olan inşaat
malzemeleri bulunuyordu.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Milletvekili olarak niye
binmediniz gemiye?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Gemileri siz mi gönderdiniz? Cevap
ver, cevap!
BAŞKAN Sayın Yıldız, lütfen
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) 31 Mayıs sabahı gün
ağarmadan İsrail Hükûmeti hukuksuz bir şekilde sürdürdüğü
ambargonun durdurulması için uğraşan insanlığa
terörist yüzünü bir kez daha gösterdi.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Bir uçak da mı
kaldıramadınız oraya?
BAŞKAN Sayın Çelik, lütfen
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Yazık!
BAŞKAN Sayın Çelik, lütfen
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Beyefendi, Sayın
Başbakanın Davostaki çıkışı için Diplomatik
teamüllere aykırı. diyen ve Türkiyeyi dış dünyadan
koparıyor bu çıkışlar. diyen sizlersiniz, şimdi
savaş uçağı göndermekten bahsediyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Yalan atıyorsun, yalan
atıyorsun! Sayın Başkan, yalan söylüyor!
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Sadece, insani yardım
taşıyan
OKTAY VURAL (İzmir) Bunu ispat edemezsen sen müfterisin!
BAŞKAN Sayın Vural
Sayın Vural
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla)
içinde silahsız, sivil
yolcuların bulunduğu
OKTAY VURAL (İzmir) One minute dedikten yarım saat
sonra İsrail Cumhurbaşkanına ricacı olan sizsiniz be! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Vural
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Sayın Başkanım,
eğer bu laf atmalara ve yalanlara, iftiralara cevap vereceksek biz
meramımızı anlatamayız. Lütfen
(MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Ne yapabilirim? Ne yapabilirim?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) - Yalanı sen
söylüyorsun!
OKTAY VURAL (İzmir) Orası iftira yeri değil,
doğru bilgileri ver. Yalan yanlış bilgilerle milleti
aldatıp kandırıyorsunuz be! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) Buna müsaade etmemeniz
gerekir. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Peki.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati 16.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.46
BAŞKAN : Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 126ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde
konuşmasını tamamlamak üzere Samsun Milletvekili Sayın
Cemal Yılmaz Demiri kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Dört dakika on dört saniyeniz kalmıştı ama beş
dakika veriyorum size, buyurun.
CEMAL YILMAZ DEMİR (Samsun) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; kaldığım yerden devam ediyorum.
Bu saldırıda bir saatin içerisinde tamamı ülkemiz
vatandaşı 9 kişi hayatını kaybetmiş, 50nin
üzerinde yardım gönüllüsü ise yaralanmıştır. Bu vesileyle,
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
İşkence bununla bitmemiş, yaralılar da dâhil
olmak üzere herkes kelepçelenmiş, insani olmayan koşullarda, zorla
İsrailin Aşdot Limanına götürülmüş, hapsedilmiş,
sorgulanmıştır. Kişisel eşyalar ve malzemeler talan
edip çalınmıştır. Hapis süresince ve havaalanından
sınır dışı işlemleri yapılırken,
yardım gönüllülerinin tamamı, insanlık dışı
uygulamalara maruz kalmış, havaalanında onlara meydan
dayağı atma cüretini gösteren İsrail askerleri komutanları
tarafından herkesin gözü önünde kutlanmıştır. Ardından
Mavi Marmara baskınını gerçekleştiren askerlere İsrail
Savunma Bakanlığı tarafından kahramanlık
madalyası verilmiştir.
Dünya halkları, hükûmetler, İsrail Hükûmetinin bu
terörist, işgalci, insanlık dışı ve uluslararası
hukuku da hiçe sayan tavrına daha fazla sessiz kalmamalıdır,
kalamaz. Aksi takdirde İsrailin tüm bu uygulamaları
desteklenmiş olacaktır. İsrail Hükûmeti konvoy organizatörlerini
terörizmle ve kışkırtmacılıkla suçlamaya
çalışmaktadır. İnsani yardım filosunun
bileşenleri olan altı sivil toplum kuruluşunun her biri
bulundukları ülkede saygın, dünya çapında faaliyetlere imza
atmış kurumlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle
İHH İnsani Yardım Vakfı yüce Meclisimizin onur ödülüyle
taltif ettiği, dünyanın 120 ülkesinde faaliyet gösteren,
kadirşinas halkımızın yardımlarını ihtiyaç
sahiplerine ulaştıran bir köprüdür. Filo yetkilileri insanlığın
vicdanının ortak sesi olduklarını şu ifadeleriyle net
bir biçimde ortaya koymuşlardır: Bir gün İsrail halkı
insani yardıma muhtaç bir hâle gelir, ambargo altında ezilir ise biz
o gün de onlar için bu ambargoyu kırmak adına yine filolarla
karşı çıkar, elimizden gelen her şeyi yaparız.
İnsani yardım filosunun maruz kaldığı
saldırı, aynen Gazzeye uygulanan ambargo gibi insanlığa
karşı işlenmiş bir suçtur. Bugün bu yaşananlara
şahit olanlar, gelecek nesillere ve insanlığa karşı bu
ambargonun şeklinin değişerek devam ettirilmesinin önünde
durmalı ve tamamen ortadan kaldırılmasıyla ilgili tüm
sorumluluklarını yerine getirmek adına her türlü insani çaba
devam etmelidir. Şu iyi bilinmelidir ki bu olay ve sonucunda İsrail
Hükûmeti açık denizde uluslararası deniz hukuku kurallarını
çiğnemiştir, İsrail silahsız, masum, sivil insanlara
saldırmıştır ve öldürmüştür. Tüm insanlığa
karşı işlenmiş bu suçların ve tüm sorumluların
cezalandırılması gerekmektedir. Tüm bu yaşananlardan sonra
hedef şu olmalıdır: İsrail özür dilemeli, tazminat ödemeli
ve Gazzeye uygulanan ambargo kaldırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgeye
birçok defa giden bir milletvekili olarak önce bir durum tespiti yapmak
istiyorum. Dünyanın en kalabalık yerleşimine sahip bu küçük
coğrafyada sıkışıp kalmış 1,5 milyon
insanın 900 bini mültecidir. Bu insanlar, kişilerin veya
kurumların değil tüm milletimizin hassasiyet üzerine eğilmesi
gereken topluluklardır ve bu hassasiyet tüm siyasi tercihlerin de üzerinde
olmalıdır. Bizler de burada yaşanan dramı ve insanlık
ayıbını siyasi polemikten ve tartışmalardan uzak
tutmalı ve siyasi malzeme konusu yapmamalıyız.
Bugün İsrail cezaevlerinde Filistinli 11 bin civarında
esir olup, ayrıca bunların içerisinde çok sayıda seçilmiş
milletvekili de bulunmaktadır.
Sayın Başbakanımızın artık bir dünya
sloganı olan Davostaki one minute çıkışını çok
sert bulanlar, ne gariptir ki, yardım filosunun maruz
kaldığı saldırı sonucunda neden savaş gemileri
göndermediğimizi, bu saldırıyı neden savaş sebebi
saymadığımızı sormaktadırlar.
Her iki olayda takındığımız tavır
bir partinin tavrı değil, Türk milletinin, Türk devletinin asil
duruşunun tavrıdır. Sayın
Başbakanımızın dediği gibi, tüm dünya
sırtını dönse biz Gazzeye sırtımızı
dönmeyeceğiz, Gazze halkının her platformda sesi
olacağız, kulağı olacağız, tıpkı
diğer mazlum milletlere gösterdiğimiz hassasiyetlerde olduğu
gibi. Yüzyıllardır ecdadımızın diğer mazlum
milletlere göstermiş olduğu ilgi ve yardım, yine bu büyük
milletin ecdadına olan vefasıdır.
Grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, hatip,
oturumdan önce, grubumuza da dönerek, ki sataşma konusu olan konularda,
yanlış bilgilerle Meclise bilgi vermiştir. Dolayısıyla
onları, tutanaklara girmesi açısından düzeltmek istiyorum,
grubumuzu itham eden.
BAŞKAN Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Üç dakika süre veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demirin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Burada, hepimiz, bu İsrailin saldırgan tutumu ve bu
saldırgan tutumu karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hep beraber, birlikte kararlı duruşunu ortaya koymamız
gerekirken, yani böyle bir konuda muhalefeti suçlayarak bundan bir amaç
umulmasını doğrusu çok yadırgadığımı
ifade etmek istiyorum.
Arzu edilen nedir? Arzu edilen şudur: Bu gemiler oraya
yardıma gittiği zaman 9 vatandaşımızın ölümüne
yol açan olaylar hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi el atsın. Bu
konuda, Hükûmetin, gerekirse, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon var,
bu komisyon bu arzuları dile getirmektedir diye, bir bakıma Türkiye
Büyük Millet Meclisinin daha önce hep beraber, birlikte
imzaladığımız bu iradesini takip ettiğini gösterelim.
Bakın, burada şunu söylüyor: Neler yapılması
gerektiğini söylüyoruz. İmza edenler kim? Suat Kılıç, AKP
Grup Başkan Vekili; Sayın Kemal Anadol, CHP; MHP Grup Başkan
Vekili Oktay Vural ve BDP Grup Başkan Vekili.
Değerli arkadaşlarım, burada, biz, bu
sonuçları sorgulamayacağız da denetlemeyeceğiz de ne
yapacağız? Yani İsrailin, kendi başına kurduğu
soruşturma komisyonuyla kamuoyunu yönlendirmesine terk edelim.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Ne alakası var?
OKTAY VURAL (Devamla) Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
konuyu takip etmelidir. Bu konu, İsrailin inisiyatifine ya da merhametine
ya da pazarlamasına terk edilmemelidir. Gelin, hep beraber, birlikte
komisyonu kuralım, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak taahhüt
ettiğimiz bu bildiri doğrultusunda neler yapıldığını
tespit edelim.
İki konu son derece yanlış. Doğrusu çok
yadırgadım. Bu Parlamentoda Gazzede olan bitene içi yanmayan kimse
yoktur ve bugün, Gazzeye yardım götüren yardım örgütünün
başkanları da tüm siyasi partilerden yardım edildiğini
ifade etmiştir. Şimdi, burada Samsun Milletvekili kalkıp
Gazzeye yardım götüren gemileri desteklemediniz. demek suretiyle, sanki
bu coğrafya içerisinde, bu Mecliste milletvekillerinin böyle bir
yardımın gitmesini istemediğine ilişkin bir kanaat
uyandırmıştır. Bu doğru değil.
Bakın, Meclisin kararında diyor ki: Gazzeye yönelik
insanlık dışı abluka ve ambargonun derhal
kaldırılması lazım. Ha, biz, sivil toplum örgütlerinin
yaptığı bu girişimden siyasi rant elde etmek isteyenler
değiliz. Onları ileri sürüp, sonra sütre gerisine çıkıp,
önce katılacağım deyip sonra reddedenlerden değiliz.
Dolayısıyla, bir sivil toplum girişimiyse bunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMAL YILMAZ DEMİR (Samsun) Kim onlar? Önce
katılacağız deyip sonra reddeden kim?
BAŞKAN Üç dakikaydı. Üç dakika dedim,
tamamladınız Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) Peki Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL YILMAZ DEMİR (Samsun) Her seferinde biz gittik, yine
gideceğiz. MHPden de arkadaşları bekliyorum, CHPden de
bekliyorum. Hepimizin ortak sorunu. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Toplantı yeter sayısı
istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, Sayın Elekdağın söz talebi vardı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
işleme geçtiniz efendim.
BAŞKAN Sayın Elekdağ, yoklamayı
yapayım, ondan sonra söz vereyim, çünkü görmedim ben orada.
Yoklama talebi vardır.
Sayın Çelik, Sayın Özkan, Sayın Vural, Sayın
Bal, Sayın Yıldız, Sayın Torlak, Sayın Uslu,
Sayın Sipahi, Sayın Homriş, Sayın Paksoy, Sayın Taner,
Sayın Doğru, Sayın Tankut, Sayın Yalçın, Sayın
Kumcuoğlu, Sayın Uzunırmak, Sayın Kaptan, Sayın Baratalı,
Sayın Günday, Sayın Arifağaoğlu.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Bu arada, yoklama olurken, Sayın Elekdağ
siz sisteme girmiştiniz, yoklamadan sonra söz vereceğim de, nedir
konu?
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Efendim, bu
konuda konuşacağım. Sayın iktidar sözcüsü bir hususta
beyanda bulundu -doğru olmayan bir beyan- o konuda
konuşacağım efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
devam eden işlem bitmeden bir işlem yapılmaz efendim burada.
BAŞKAN Hayır hayır, ben sadece sordum. Vakit
kazanmak için Sayın Bozdağ, şahsi olarak niçin girdiğini
sordum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama talebi olmadan
söz talep edildi Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ama bir işlem bitmeden
başka bir işlem
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Hayır.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bunu bitirir, ondan sonra
yapılır.
BAŞKAN İşlem yapmıyorum, sadece bir soru
sordum.
Yoklama bitsin
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Yoklama yapıyoruz Sayın Elekdağ, ben
sadece ne olduğunu sordum size.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul)
60ıncı maddeden söz istiyorum.
BAŞKAN - Hele bitsin yoklama.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ama yoklama sonucunu
açıkladıktan sonra söz verirseniz olmaz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Ama daha oylamaya sunmadım ki.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, Sayın Elekdağ yoklama talebi olmadan söz
istemiştir, sisteme girmiştir. Ben bizzat yanına gittim,
Konuşacağımız bir konu var mı? dedim. Ben sisteme
girdim. dedi. Şimdi, isteyen
BAŞKAN Benim itirazım yok, ben onu görmedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, isteyen herkese söz veriyorsunuz. Şimdi, yoklama bittikten
sonra
BAŞKAN Vereceğim, ben Sayın Elekdağa
vereceğim söz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ama sonucu
açıkladıktan sonra Sayın Elekdağa söz vermenizin hiçbir
anlamı yok efendim.
BAŞKAN Şimdi toplantı yeter sayısına
bakacağız, oylamayı yapmıyorum. Sayın Elekdağa
söz vereceğim, ondan sonra da oylama yapacağım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
oylama geçince bir daha yoklama istenirse ne olacak?
BAŞKAN Oylamaya geçmedim, yoklama yapıyorum sadece.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
Sayın Bozdağ, bir şey mi var?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
şimdi, Sayın Elekdağın söz hakkı baki ancak devam
eden işlem bittikten sonra
Oylamayı yapın sonra konuşsun,
aksi takdirde oylamaya geçtiniz siz. Oylamaya geçerken yoklama istendi,
dolayısıyla bu işlem bittikten sonra söz hakkını
BAŞKAN - Peki.
Sayın Hamzaçebi, anlaştık mı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Hayır efendim,
izin verirseniz ben
BAŞKAN - Zaten, ben
şimdi 60ıncı maddeye göre istenen sözlere bir dakikalık
bir süre veriyorum. Sehven -benim görmemem nedeniyle- Sayın
Elekdağın sisteme girdiğini göremedim, bir
yanlışlık oldu. Şimdi bunu düzeltip kendisine de söz
vereceğim. Dolayısıyla, bir itiraz oradan var, bir itiraz sizden
var. Vereceğim söz, bir dakikalık bir söz hakkı var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Elekdağın söz talebi, Sayın Vuralın söz talebi
kapsamında bir söz talebidir. Yani, sadece onu 60ıncı maddeyle
sınırlı olarak tutmayın. İktidar sözcüsü
BAŞKAN - Hayır
ama Sayın Elekdağın bana söylediği, sisteme girdiği
için 60ıncı maddeye göre
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkanım, usulünüz hakkında İç Tüzüke göre söz istiyorum,
usulünüzün doğru olmadığı konusunda tartışma
açılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam, usul
tartışması da açarız da, ben şimdi şu meseleyi
çözmek açısından sordum size.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Peki, usul
hakkında tartışmayı açacaksanız siz
BAŞKAN Ha, peki, tamam, o zaman ben şimdi
yoklamayı tamamlayayım, ondan sonra usul hakkında
tartışma açacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/762) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
30/6/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre yerinden yapılacak açıklamalarda söz
süresinin bir dakikayla sınırlandırılması ve bir
milletvekilinin söz talebinin yerine getirilmediği nedeniyle Oturum Başkanının
tutumu hakkında
BAŞKAN - Evet, usul
tartışması açıyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Lehinde
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Aleyhinde istiyorum
efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkan, lehinde
istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi, aleyhinde. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun Gazze olayı olarak isimlendirebileceğimiz
olaylar konusunda Meclis araştırması açılması yönünde
bir önergesi vardı. Bu önergenin Danışma Kurulu tarafından
gündeme alınması yönündeki talebimizin uygun görülmemesi üzerine,
bugün Sayın Şükrü Elekdağ bir konuşma yaptı burada. Bu
konuşma üzerine -yine önergenin lehinde ve aleyhinde olmak üzere- siyasi
parti gruplarını temsil eden arkadaşlarımız
görüşlerini açıkladılar. Tabii ki önergeyi gündeme alıp
almamak Genel Kurulun takdirinde olan bir şey, Meclis
araştırmasının açılmasına karar verip vermemek
Genel Kurulun takdirinde olan bir şey. Önergeyi görüşürken burada Sayın
Başkanın gayet demokratik bir şekilde yönettiği bu oturumda
bütün siyasi parti grupları görüşlerini ifade ettiler. Onun
dışında, söz almak isteyen bütün arkadaşlarımıza
yine Sayın Başkan gayet demokratik bir şekilde, İç Tüzük
hükümlerine uygun olarak söz verdiler. Bütün bunları çok güzel, çok olumlu
davranışlar olarak değerlendiriyorum. Bu bağlamda,
Sayın Şükrü Elekdağın konuşmalara, özellikle iktidar
partisini temsil eden arkadaşımızın yaptığı
konuşmaya yönelik olarak yapacağı katkı veya ortaya koyacağı
eleştiriler bir dakikalık bir konuşma süresiyle
sınırlandırılınca usul hakkında söz alma
ihtiyacı duydum ama işin esası şudur değerli
arkadaşlar:
Mavi Marmara gemisiyle başlayan
ÜNAL KACIR (İstanbul) İç Tüzükün hangi maddesine
uymadı Başkan?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Efendim?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hangi maddeye uymadı
Başkan? Usul hakkında. diyorsunuz ya!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Söyledim, bakın,
söyledim. Sizin görüşünüz var ise çıkar burada ifade edersiniz.
Bakın, bir dakikayla sınırlandırma yönündeki
Sayın Başkanın tutumu, diğer parti gruplarını
temsil eden arkadaşlarımıza gösterdiği tutumdan,
toleranstan farklı olduğu için söz aldım ama işin
esası şudur değerli arkadaşlar:
Gazze olayında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti sınıfta
kalmıştır. Bu olayda herkes kaybetmiştir; Amerika
Birleşik Devletleri kaybetmiştir, İsrail kaybetmiştir,
Birleşmiş Milletler kaybetmiştir, Türkiye Cumhuriyeti
kaybetmiştir, herkes kaybetmiştir, kazanan yoktur. Sayın
Dışişleri Bakanımız, stratejik derinliğin
dehlizlerinde kaybolurken burada kazanan olmamıştır. Belki
kazanan, sadece ve sadece, o gemide yolculuk eden
vatandaşlarımızdı. Dünyaya bir insanlık dersi
verdiler. Hükûmetin yaptığı, sadece bunu insanlığın
vicdanına havale etmek oldu. İktidar partisi sözcüsü, herkesin,
Amerika Birleşik Devletlerinin kınandığını
söyledi. Birleşmiş Milletlerin aldığı bir kınama
kararı yoktur, varsa gelip söyleyin. Siz kendi kendinize oturmuşsunuz
burada, Amerika Birleşik Devletlerini
kınamışsınız, hiçbir işe yaramaz. Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinden bir kınama kararı
çıkartamamışsınız. Üstelik, bu kadar yüksek perdeden
konuştuğunuz hâlde, bu yüksek perdeli konuşmanızın
arkasında duramayıp, Amerikaya daha sonra milletvekili olan
danışmanınızı göndermişsiniz Amerikayla
aramızı bulun. diye. O zaman peki niye adım attınız?
Yaptığınız tek şey, Hükûmetin yaptığı
tek şey, bu işi vicdana, insanlığın vicdanına
havale etmek oldu. Vicdan güzel bir şeydir ama vicdanlar,
insanlığın vicdanı, insanların vicdanı bu sorunu
çözemez, vicdanlar bu radikalliği taşıyamaz. Vicdanlardan
radikal kararlar çıkmaz, radikal kararları hükûmetler alacaktır.
Radikal konuşabilirsiniz ama iş radikal karar almaya gelince
alamıyorsanız o zaman konuşmanızı çıkıp
tartacaksınız, ölçeceksiniz. Hem burada Gazze olayı nedeniyle
yine bütün herkesi, muhalefet partilerini bile eleştiren konuşmalar
yapacaksınız hem de Gelin, bu konuda bir Meclis araştırma
komisyonu kuralım. önerisini içeren masum bir önergeye hayır oyu
vereceksiniz.
Parlamento bir araya geldi, bütün siyasi partiler bir araya geldi,
bir bildiri yayınladı. Bu bildirinin bile arkasında değil
iktidar partisi grubu. Ben bugün onu gördüm. Bildirinin arkasında
değil, bildirinin arkasında ise yapılacak iş bu önergeye
evet demek olmalıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın
lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz, burada, samimi olmayan bir iktidar partisi tavrı gördük.
Buna şaşırmıyoruz, birçok olayda bu tavrı görüyoruz.
Bu vesileyle bu görüşleri ifade etme ihtiyacı duydum.
Sayın Başkana söz verdiği için teşekkür ediyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, tabii
Sayın Elekdağın yerinden söz isteme talebinin, bizim yoklama
talebimizle aynı ana geldiği için, gerçekten gözden kaçmış
olduğunu Sayın Başkan ifade etti. Dolayısıyla bu bir
yönetim tercihi değil, doğrudan doğruya, mevcut gergin ortam
içerisinde bir uygulama sonucudur. Dolayısıyla böyle bir konuda
Başkanın tutumunun doğru olduğunu düşünüyorum.
Kaldı ki netice itibarıyla Parlamentoda, maalesef,
milletvekilleri olarak, zannederim buradaki bütün milletvekilleri, aslında
bu araştırmanın yapılmasını gönülden istiyor, bu
konuda İsrailin bu hatalarını yüzlerine vurmayı ve
Gazzeye yardım götüren vatandaşlarımızın
arkasında olduğunu bu araştırma önergesiyle ortaya koymak
istiyor ama ne kadar konuşursak konuşalım, anlaşılan o
ki parmaklar aleyhte kalkacak. Gönül isterdi ki bugün bu
araştırmayı yapalım. Neden? Çünkü Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu olarak sizlerin oylarıyla kabul ettiğimiz bir
bildiri var, diyor ki:
Türkiye, İsrail'e karşı millî ve uluslararası
yargı yollarına başvurmalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Hükûmetinden İsrail ile
siyasi, askerî ve ekonomik ilişkilerimizi gözden geçirmesini ve gerekli
etkin önlemleri almasını beklemektedir, insanlık
dışı abluka ve ambargonun derhal
kaldırılmasını beklemektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece bildiri yayınlayan bir
yer olamaz. Bu iradesinin arkasında olup olmadığını o
gün oylarınızla desteklemişseniz bugün de Meclis
araştırma komisyonu kurmak suretiyle bunların takipçisi
olmamız lazım, yoksa, bu Meclisin etkinliği nasıl
sağlanacak değerli milletvekilleri? Bütün bunları
oylarınızla kabul ettiniz. Şimdi, oylarınızla, bu
yaptığınız bildiriye Ben takip etmeyeceğim.
anlayışını ortaya koymak doğru değildir. Meclis
olarak bu konuyu hep beraber, birlikte değerlendirelim. Bu konuda
şüphe yoktur ki asıl sorumlu İsraildir. Bu İsrailin elini
güçlendirmeyelim. Gelin, Parlamentoda bütün partilerin oy birliğiyle
Bu
bildiriye imza koyan partiler gibi sizler de araştırma komisyonuna
üye vereceksiniz, çoğunluk da sizlerde.
Değerli arkadaşlarım, bunda birbirimizden korkacak
bir şeyimiz yok, bu milletin saklayacak bir şeyi de yok. Âdeta, bu
konuda sorumluların bulunmaması için bu çabanın sarf edilmesini
doğru bulmuyoruz. O bakımdan, araştırma önergesi bence
gündeme alınmalıdır. Bunları biraz önce sataşma
münasebetiyle yaptığım konuşmanın kesilmesinden,
süremin yetmemesinden dolayı ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, AKP Grubu adına
konuşan Hatibin bir diğer yanlışı da Davosta
Sayın Başbakanın o çıkışını
desteklemediniz, diplomatik teamüllere aykırı. dediğini
söyledi. Külliyen yalan. Sayın Başbakana orada yapılan muameleyi
Türk milletine yapılmış bir hakaret kabul ettiğimizi ifade
ettik ama orada one minute dedikten yarım saat sonra İsrail
Cumhurbaşkanına Benim tavrım size değildir. denmesini de
yadırgadık. One minutetan sonra bugün öğreniyoruz ki üç tane
askerî tatbikat planlanmış bizim haberimiz yok. Bir taraftan one
minute diyoruz, öte yandan da onlarla saman altından su yürütür gibi bu
ilişkileri sürdürüyoruz. Bunları sorgulamak bizim
hakkımızdır ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına
yapılan bir muameleyi doğru görmediğimizi söyledik.
Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada bu Gazzeye
yardım götüren insani yardım filosunu siyasileştirmek ve bunun
üzerinden siyaset üretmek insani yardım kavramına ters. Bu durumda
size sorarlar, madem öyle siyasileştiriyorsunuz, sorarlar: Adam gibi
gönderseydiniz ya gemilerinizle birlikte filoları, devlet olarak
arkasında olsaydınız ya! (MHP sıralarından
alkışlar) Niye sivil toplum örgütlerini böyle sürüyorsunuz? diye
söylerler. Bunlar, yanlış söylemlerdir. Sivil bir girişimdir. Bu
sivil girişimi, bu şekilde siyasileştirmek, siyasi rant elde
etmek için kullanmak, ondan sonra da kalkıp burada açıkçası bu
konuda muhalefeti suçlamak. Yaptın mı adam gibi yapacaksın,
duracaksın. Biz ne isterdik biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Adam gibi yapıyoruz da, bunu
adam gibi anlayanlar olsun!
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
OKTAY VURAL (Devamla) - O yardım gemisinin oraya
ulaşmasını ve oradaki 9 vatandaşımızın bugün
aileleriyle birlikte olmasını isterdik. Bundan başka dileği
olan var mı?
ŞENOL BAL (İzmir) Memnunlar onlar.
OKTAY VURAL (Devamla) - O 9 insan aileleriyle birlikte değil
şu anda. Peki, bunun sorumluluğu
Neden caydırıcı
olamadık, neden engelleyemedik? Hepimizin o canları korumamız
gerekmiyor mu? Bunun hesabını sormamız gerekmiyor mu?
O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
araştırma önergesinin gündeme alınmasının, birlikte
imzaladığımız bildiri istikametinde bir
kararlılık olacağını ve bu konuda da Türk milletinin
ve devletinin menfaatleri doğrultusunda Meclisin hareket edeceğinden
de hiçbir şüphem olmadığını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Sayın Başkanın tutumunun lehinde söz aldım.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ
aleyhte söz istediler.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ünal Bey, oradan
duyulmuyor, buraya gel de buradan laf at!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Güzel paslaşma oluyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Oradan duyulmuyor,
buraya gel!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Güzel paslaşılıyor
buradan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, İsrail Silahlı Kuvvetlerinin Mavi Marmara
gemisine yaptığı insanlık dışı
saldırının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde
görüşülmesinde, maalesef Türk Hükûmeti, Türkiye Cumhuriyetinin ve
mağdurların hakkını ve hukukunu
savunamamıştır, bu konuda yeterlilik gösterememiştir.
İsrailin suçu teşhir edilmemiştir. İkincisi: Aynı
zamanda, uluslararası, tarafsız bir sorgulama komisyonu
kurulması da sağlanamamıştır.
Bunun ötesinde, aynı zamanda, İsrail
kınanmamıştır. İktidar partisi sözcüsü buradan
konuşurken biraz önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
tarafından İsrail kınandı. dedi. Bu doğru değildir,
bu gerçek dışıdır. Güvenlik Konseyi Başkanlık
açıklaması İsraili kınamamıştır. Orijinal
açıklama metni İngilizcedir değerli arkadaşlarım.
İngilizce metinde aynen şu ifadeler yer almaktadır: Konsey, bu
bağlamda 10 sivilin ölümüne ve birçok kişinin yaralanmasına yol
açan eylemleri kınar ve olaylarda hayatını kaybedenlerin
ailelerine başsağlığı diler. Şimdi, burada
görüleceği üzere İsrail kınanmamaktadır. Ölümlere ve
yaralanmalara yol açan eylemler hem İsrailli askerleri hem de gemideki
direnişçileri kapsamaktadır. O bakımdan eylemler ifadesi
konularak bu şekilde bir anlam verilmiştir açıklama metnine.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, beni bu konuda
rahatsız eden bir husus var, eminim bu görüşüme
katılacaksınız. Ben Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devletin
hükûmetinin tahrif edilerek tercüme yapılmış bir metne dayanarak
İsrailin kınandığını iddia etmesini doğrusu
millî gururumuzu rencide edici bir hareket olarak görüyorum ve şunu
düşünüyorum: Sayın Başbakan bu gerçeği bilse, ben eminim,
böyle bir tercüme tahrifatına dayanarak İsrailin kınandığını
iddia etmekten vazgeçecektir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, her milletvekilinin
görüşlerini ifade edebilmesi için yoğun bir gayret içindeyim. Ancak
daha önce de ifade ettiğim gibi Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerinde Sayın Elekdağın sisteme girerek İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre pek kısa söz istemelerine rağmen,
yoklama talebi yapıldığı için, bu talebi sehven göremedim
ancak yoklama işlemine başladığımız için söz
verme imkânı da kalmamıştı. Bu nedenle, tutumumda bir
aykırılık bulunmamaktadır.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
benim lehte söz talebim vardı.
BAŞKAN Aaaaa!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tutumunuzun lehinde talebim
vardı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Biliyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Geri çekti.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hayır, geri çekmedim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Oturum
kapanmıştır, konuşamazsınız!
BAŞKAN Peki, lehte, buyurun Sayın Bozdağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Elekdağı demin konuşturmadınız Sayın Bozdağ,
aynı şeyi siz yapıyorsunuz şimdi! Aynı şeyi siz
yapıyorsunuz şimdi! Yakışıyor mu!
Yakışıyor mu!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Elekdağa söz verdirmediniz! Yakışıyor mu Sayın
Bozdağ!
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen! Çok rica
ediyorum!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) ...sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Yakışıyor mu Sayın Bozdağ, yakışıyor
mu!
BAŞKAN Bakın, çok rica ediyorum!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Meclis
Başkanının
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Oturum
kapanmıştı! Yakışıyor mu ona!
BAŞKAN Kapanmadı. Lütfen, rica ediyorum! Lütfen, rica
ediyorum!
Sayın Bozdağ,
buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Başkanlık
Divanının
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Demin Sayın
Elekdağı konuşturmadınız!
BAŞKAN Ben Sayın Elekdağa söz vereceğimi
söylemiştim. Esas 60ıncı madde üzerinden çıktı
tartışma.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkanım, Beyefendiye söylüyorum, Beyefendiye
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, Sayın
Elekdağın söz talebiyle ilgili çıkmadı. Sataşma
üzerine istenmemişti, 60ıncı maddeye göre sisteme girdi,
Sayın Hamzaçebiyle aramızda olan anlaşmazlık onun
üzerinden çıktı. Doğru mu efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Doğru.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanının tutumu
lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Grup önerisi üzerinde görüşmeler bitip oylamaya
geçildiği sırada yoklama talebinde bulunuldu, bu sırada da
Sayın Elekdağın İç Tüzük 60a göre söz talebi oldu ama
Divanın bunu görmediği anlaşıldı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Bozdağ, aynı sırada talep yapılmadı, daha önce
yapıldı. Yapmayın!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, yoklama talebine
başlandığı için, başlanan işlem bittikten sonra
Başkanlık Divanı bu sözü kullandırabilir. Zaten Başkan
da bu sözü kullandıracağını, Sayın Elekdağ
yerinden söz talebinde bulunduğu için İç Tüzük 60a göre söz
vereceğini ifade etti. Buna rağmen Sataşma var. diye
Sayın Grup Başkan Vekili 69a göre söz verin. dedi. Hâlbuki,
Sayın Vekil, 69a göre değil, 60a göre söz istedi.
Dolayısıyla burada Başkanlık Divanının tutumu
doğru bir tutumdur, İç Tüzüke uygun bir tutumdur. Ben bunu ifade
etmek istedim.
İkinci husus: Tabii, Mavi Marmara gemisiyle ilgili
yaşananlar hususunda burada pek çok değerlendirmeler
yapıldı, herkes bu vesileyle Hükûmeti eleştirmek için bunu da
bir vesile ittihaz etti.
Tabii, hepimiz ve herkes biliyor ki Mavi Marmarada yaşanan
olay ve o gemide bulunan kişiler sadece Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarından ibaret değildi, dünyanın değişik
ülkelerinden Gazzede yaşanan insanlık dramına, Filistinde
yaşanan olaylara dünyanın dikkatini çekmek isteyen gönüllü
insanlardan oluşuyordu. Tabii onların da tabi olduğu,
vatandaşı olduğu ülkeler vardı.
İnsanlık dışı saldırı vuku
anından itibaren hakkın ve haklının sesi olan tek hükûmet
var, o da Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetidir. Bütün kurum ve organlarıyla
Hükûmet bu noktada konması gereken tavrı koymuştur. Başta
Sayın Başbakan, yurt dışı seyahatindeydi, seyahatini
kesti döndü. Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent
Arınçın başkanlığında bir zirve toplandı,
bu krizi yönetmek üzere çalışmalarına devam etti ve arkasından,
Türkiye, İsraille olan ilişkilerini gözden geçirme kararı
aldı, büyükelçiyi geri çağırdı. Bakıyorsunuz, spor
müsabakaları orada, takımımız orada, iptal edildi. Türkiye
ile İsrail arasında yapılması öngörülen üç tane askerî
tatbikatın iptal edildiğini görüyoruz. Bu konuda
insanlığın vicdanının sesi olan, insanlıktan yana
tavır koyan hükûmet Türk Hükûmetidir, en üst düzeyde, en üst perdeden
tavır konmuştur.
Sadece Türkiyede değil, Birleşmiş Milletler
Konseyini de acil toplantıya çağırarak Konseyden İsrailin
saldırısıyla alakalı bir başkanlık
açıklaması almış, kınama mahiyetinde bir
açıklamayı temin etmiştir. Öte yandan, İslam
Konferansı Örgütü Bakanlar Konseyine olağanüstü toplantı
çağrısında bulundu ve burada da bir kınama kararı
çıkarılmıştır. Öte yandan, NATO Genel Sekreteriyle
görüşülerek NATO Konseyinden saldırıyı kınama
kararı alınmıştır. Öte yandan, yine hem
milletvekillerimizin hem de Hükûmetimizin çalışmaları neticesi,
Akdeniz Ülkeleri Parlamenterler Asamblesinden, Avrupa Akdeniz Ülkeleri
Parlamenterler Asamblesinden, Avrupa Parlamentosundan, Asya Parlamenterler
Asamblesinden, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesinden ve buralardan
kınama kararları yayınlanması temin edilmiş ve
Türkiyenin tavrı sadece kendi tavrı değil, uluslararası
toplumu ve dünya ülkelerini de bu tavra ortak etme noktasında
çalışmalar yapmış, bütün dünya ülkelerini ve
uluslararası toplumu İsrailin ortaya koyduğu terör
karşısında tek ses olmaları için en yoğun çabayı,
en yoğun gayreti gösteren ülke Türkiye, en yoğun çabayı gösteren
hükûmet Türk Hükûmeti ve onun Başbakanı, AK PARTİ Genel
Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğandır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bitiriyorum.
Eğer burada bir değerlendirme yapılacaksa,
İsraile karşı tavır konup Türk Hükûmetinin elini
güçlendirmek, Hükûmeti insanlıktan yana, insanlığın
vicdanından yana, haksızlığın
karşısında koyduğu tavırdan dolayı
alkışlamak, takdir etmek lazım.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Bu dediklerinize inanıyor
musunuz? Ne yaptınız İsraile?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Yoksa bunu vesile ederek
Hükûmeti eleştirmek, Hükûmeti bu yaptıklarının altında
ezmek gibi bir düşünce olursa o da iyi niyetli bir yaklaşım
olmaz.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) 9 can gitti, 9 can!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
Tutumumda bir değişiklik yoktur.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
4.- Gündemdeki sıralama ile
524, 506 ve 525 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
30/6/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30.06.2010 Çarşamba günü (bugün)
yaptığı toplantıda, siyasi parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Yozgat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler Kısmında yer alan 524, 506 ve 525
sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın 5, 6 ve 7 nci sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
524, 506 ve 525 Sıra Sayılı Kanun Tasarılarının
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
524 Sıra Sayılı
Dışişleri Bakanlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/892)
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki
Madde
Sayısı
1. Bölüm 1-18 18
2. Bölüm 19-27 15
(Geçici
Madde 1,2,3,4,5,6)
Toplam
Madde Sayısı: 33
506 Sıra Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi
(1/845, 1/884, 2/701)
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki
Madde
Sayısı
1. Bölüm 1-2 9
(Ek
Madde 125, 126, 127,
128,
129, 130, 131, 132)
2. Bölüm 3-8 6
Toplam
Madde Sayısı: 15
525 Sıra Sayılı
Mali Kural Kanun Tasarısı(1/891)
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki
Madde
Sayısı
1. Bölüm 1-7 7
2. Bölüm 8-15 12
(Madde
9a bağlı 1. ve 2. fıkralar;
Madde
10a bağlı 1. ve 2. fıkralar;
Madde
11e bağlı 1. ve 2. fıkralar;
Madde
12ye bağlı 1. ve 2. fıkralar)
Toplam
Madde Sayısı: 19
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde
konuşacaklar: Sayın Ahmet Yeni, Sayın Bekir Bozdağ.
Aleyhinde: Sayın Oktay Vural, Sayın Kamer Genç.
İlk söz, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yenide.
Buyurun Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan 524, 506 ve 525 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 5, 6 ve 7nci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül edilmesini talep etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, biz milletvekilleri olarak,
milletimize verdiğimiz sözleri zamanında ve tam olarak
gerçekleştirmek istiyoruz ve bunun için çalışıyoruz.
Milletin beklentilerine cevap verecek, kurum ve kuruluşları
rahatlatacak tasarı ve teklifleri sizlerin de katkılarıyla
kanunlaştırmak istiyoruz. Aksi takdirde, gözü Mecliste olan,
kendileriyle ilgili problemlerin çözülmesini bekleyen
insanlarımızı hayal kırıklığına
uğratmış oluruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
çalışma bizleri elbette yoracak, yormalı da çünkü
yorulmayanların, alnı terlemeyenlerin, taşın altına
elini koymayanların millete verecek cevabı olamaz.
Diğer taraftan, şunu da belirtmeliyim ki, burada
yaptığımız bir fedakârlık değil, sorumluluğun
ifasıdır, aldığımız oyun hakkını
vermektir. Çalışma, azim ve gayretimizi takdir ederek, milletin
menfaatini gözeterek önerimize evet demenizi bekliyoruz.
Mustafa Kemal Atatürkün işaret ettiği Dinlenmemek
üzere yola çıkanlar asla yorulmazlar. ilkesini Halka hizmet Hakka
hizmettir. duygusunu paylaşmanızı ümit ediyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Halk nerede halk? Halk nerede
bu yasalarda? Emekli nerede, çiftçi nerede, elektrik borçluları nerede?
AHMET YENİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, sekiz yıldır
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında yüce milletimizin
menfaatine olan birçok kanun çıkardık. Bizim hedefimiz 73 milyon
milletimizin refahı, huzuru, güvenliği, mutluluğu, birlik ve
beraberliği olmuştur
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Emekli nerede? Bugün Emekliler
Günü.
AHMET YENİ (Devamla) ...ülkemizi medeni ülkeler seviyesinin
üzerine çıkarmak, insanımızı hak ettiği imkânlardan
istifade ettirmektir, ülkemizi dünyada sözü geçen bir ülke hâline getirmektir,
ekonomimizi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokmaktır.
Milletin hak ve hukukunu en iyi bir şekilde koruyoruz ve
korumaya devam edeceğiz. Yüce milletimizi mutlu ve memnun ettiğimiz
içindir ki dört seçimdir
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Tabii, tabii, tabii
Çok, çok,
çok
Çiftçi borç altında inliyor.
AHMET YENİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, dört
seçimdir Türkiyede 1inci parti olmaya devam ediyoruz, inşallah
önümüzdeki seçimlerde de aynen bu yola devam edeceğiz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Tabii, tabii, tabii
Bu hayali
görmeye devam et, bu rüyayı görmeye devam et sen. Sen o hayalden uyanma
hiç.
BAŞKAN Sayın Ağyüz, lütfen
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Doğruları söylemiyor
efendim.
BAŞKAN Oturduğunuz yerden söylemeyin.
AHMET YENİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim yaklaşık sekiz yıldır iktidar
süresince ortaya koyduğumuz başarılar hiçbir dönemle gerçekten
kıyaslanamaz ama nereden nereye geldiğimizin
hatırlatılması da mutlaka zaman zaman gündeme geliyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Halk yoksul, yoksul!
AHMET YENİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, 2002den
önce seksen senede Türkiyede
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sen inanıyor musun bu söylediklerine?
AHMET YENİ (Devamla) 2002de Türkiye'nin IMFye borcu 23,5
milyar dolarken bugün AK PARTİ İktidarında 7,1 milyar dolara
düşmüştür. İş adamı olan milletvekillerime de
duyuruyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) 30 milyar dolar
özelleştirme var, 30 milyar dolar, kabul edeceksin! Seni otur diye
seçmiyorlar!
BAŞKAN Sayın Ağyüz, lütfen
AHMET YENİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002de Milliyetçi Hareket Partisi, DSP ve ANAP döneminde
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Oturan boğalar ordusu
BAŞKAN Sayın Ağyüz, Sayın Ağyüz,
lütfen
AHMET YENİ (Devamla)
batan veya bir şekilde
batırılan bankaları konuşmak istemiyoruz ancak biraz evvel
diğer milletvekillerinin sözcüleri bunu burada ifade ettiler. Biz
milletimize söz verdik. AK PARTİ İktidarında batan veya
batırılan bankalardan
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ya, her zaman aynı
şeyi söylemek zorunda mısın, biraz değişik şeyler
söyle ya!
BAŞKAN Sayın Ağyüz, rica ediyorum, lütfen...
AHMET YENİ (Devamla)
ve sahiplerinden tahsilat yapıp
sizlerin yollarını yapacağız, susuz köy
bırakmayacağız dedik ve çok şükürler olsun da bunu
gerçekleştirdik. TMSF aracılığıyla bu batan
bankalardan ve şahıslardan da alacaklarımızı tahsil
ettik ve etmeye devam ediyoruz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) 750 milyon dolar ne oldu
ATVye verilen?
AHMET YENİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002 yılında yani 22nci Dönemde milletvekili
seçildiğimde Samsundan Ankaraya yedi saatte geliyorduk,
ulaşıyorduk. Seksen yılda, Samsun-Ankara -Türkiye'nin her tarafı
böyle ama, ben Samsundan bahsetmek istiyorum- arasında iki şerit
vardı
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Ahmet Ağabey, yapma Allah
aşkına!
AHMET YENİ (Devamla)
iki şerit, bir geliş, bir
gidiş, ama biz yedi yılda, değerli milletvekilleri, bu yolun
yanına iki şerit daha ekledik, bundan hep beraber mutlu olmamız
lazım.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Hangi proje senin söylesene? Sekiz
yılda hangi proje sizin!
AHMET YENİ (Devamla) Yani yol kilometresini ikiye
katladık ve şimdi, hep beraber Karadenize giden milletvekilleriyle
birlikte, Ordu dâhil olmak üzere, tüm milletvekili arkadaşlarımla
huzur içerisinde, mutluluk içerisinde, sevdiklerimize kazasız belasız
daha rahat bir şekilde ulaşıyoruz.
Karadeniz otoyolu, Sarpa kadar muhteşem tünelleriyle
birlikte AK PARTİ döneminde tamamlandı.
Değerli milletvekilleri, Samsundan Bafraya duble yol
çalışması, evet, o da senelerce iki şeritten gittik geldik
ama, şimdi onun yanına iki şerit daha ekledik. Yani tüm
faaliyetlerimiz Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde ikiye katlandı.
Şimdi, sadece orası mı? Samsun, Bafra, Alaçam,
Yakakent, Sinop üzerinden inşallah İstanbula
ulaşacağız.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Bir tane projeniz var mı Allah
aşkına söyle!
AHMET YENİ (Devamla) Bugün Alaçam yolu üzerinde beş
yüzün üzerinde kamyon çalışıyor ve inşallah, bu sene sonuna
kadar da bu yolu tamamlamış olacağız.
Değerli milletvekilleri, özellikle bugün Samsunla
alakalı da söylemek istiyorum, hastaneler, eğitim araştırma
hastanesi
Sayın milletvekilleri, bizim, en çok, hep beraber
sıkıntı yaşadığımız olay, doğudan
batıdan, kuzeyden güneyden, hastalarımızın Ankaraya gelip
eğitim ve araştırma hastanelerinden istifade etmeleri
noktasındadır. Artık şimdi Karadenizden Ankaraya hasta
gelmeyecek. Niye gelmeyecek? Eğitim ve araştırma hastanesini
inşallah bu yaz açıyoruz.
Ta, dağlardan helikopterle hastalarımızı
hastanemize getiriyoruz şimdi. Samsunumuzda ve Türkiye'nin her
tarafında helikopterler var, uzak yollara gitmek için iki tane de uçak
var. Özel sektör hastanelerinin önlerini açtık ve bu şekilde hizmet
devam ediyor.
Diğer taraftan organize sanayi bölgeleri, gıda organize
sanayi bölgesi, tersanedeki çalışmalarımız ve çok modern
bir kent hâline getirdiğimiz Samsunda artık eylül, ekim
aylarında, inşallah, hafif raylı sistemimizi de açıyoruz ve
orada halkımıza huzur içerisinde seyahat imkânı da
sağlamış olacağız.
Sadece bu konuda değil, ayrıca beş
yıldızlı üç tane otel inşaatı da yakında
başlıyor.
Bunu niye anlatıyorum size? Artık Gaziantepten,
Türkiye'nin her tarafından, yurt dışından Samsunumuza
gelmenizi de bekliyoruz, otelimizde de sizi ağırlamış
olacağız.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Biraz da Deniz Fenerine gel.
AHMET YENİ (Devamla) - Samsun, Karadenizin incisi ve bölge
ülkeleri arasında da gerçekten çok güzel bir şehir hâline geldi.
Sizleri Samsuna da davet ediyorum, Samsunu da görmenizi bekliyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim şimdi bu arada, bugün
zaten görüşmekte olduğumuz Diyanet İşleriyle ilgili kanun
var, diğer kanunları da bir sıralamaya koyduğumuz an,
inşallah, bunları çıkardıktan sonra da temmuz
ortalarında hep beraber tatile çıkmış oluruz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Abbas yolcu!
AHMET YENİ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, tabii
bunları çıkaramazsak, sizlerin de desteğinizi bekliyoruz,
olmazsa, temmuz, ağustos, eylül boyunca çalışmaya da devam
edeceğiz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sizi yolcu edeceğiz!
AHMET YENİ (Devamla) - Çünkü, milletimiz bizden iş
bekliyor, aş bekliyor, çalışma bekliyor. Biz çok çok
çalışmak zorundayız.
Evet, destek bekliyorum ve hepinize sevgiler, saygılar
sunuyorum.
RECEP TANER (Aydın) Kaç kişi varsınız?
Etrafına bir baksana Ahmet Bey.
AHMET YENİ (Devamla) - Arkadaşlarımı davet
edeceğim.
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeni.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz
İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vurala aittir
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bugün Danışma Kurulu, hem AKPnin hem CHPnin hem
BDPnin hem bizim önerilerimizle toplandı, maalesef, bir uzlaşma
sağlanmadı. Gerçekten, zannederim, çoğunluk partisinin
milletvekilleri de kendi gruplarının sürekli yeni öneriler getirmesi
karşısında hayrete düşmüşlerdir. Ne zaman ne
görüşeceklerini bilmiyorlar, ne zaman gideceklerini bilmiyorlar, yani
doğrusu Kuzu kuzu Meclise gelsinler, çalışacağız.
diyenlerin hangi sırça köşklerde nasıl tatil
yaptığını da ibretle seyrediyoruz.
Milletvekilleri çalışma itibarıyla tatile
çıkmak isteyen milletvekilleri değil. Yani bu dönemde
vatandaşlarıyla birlikte olmak istiyor ve Türkiyenin meselelerini
orada algılayacak ki, Parlamentoda onların sesi ve sözcüsü olsun.
Vatandaşa gitmezse, vatandaşın yanına gitmezse burada
gündeme gelen kanun tasarı ve tekliflerin esiri olur. O bakımdan,
milletvekillerinin açıkçası bu şekilde
çalıştırılması ve milletin gündeminin Meclisten
kaçırılmasını son derece yanlış görüyorum.
Evet, neyle karşılaşacağımızı
bilmiyoruz. Bugün Diyanet İşleri biterse değerli
milletvekilleri, AKPnin grup önerisine göre Dışişleri
Bakanlığının teşkilat kanununu görüşeceğiz.
Ya böylesine önemli bir kanunla ilgili bugün daha Danışma Kuruluna
sabah giderken haberimiz oluyor. Şimdi bitseydi hemen görüşmeleri
başlayacaktı. Neymiş? Dışişleri
Bakanının dış programı varmış; Meclisi
kendisine göre ayarlayacak. Bunun için bu görüşmeleri yapıyoruz.
Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? Bir hafta
sonra gelsin Dışişleri Bakanı. Yani burada, Parlamentoda
illaki kendisinin istediği bir zamanda Parlamentonun onun için toplanmasını
istemesi, parlamenter seçilmemiş bir kimsenin, milletin oylarıyla
seçilmemiş bir kimsenin nezaketsizliği olarak gördüğümü de ifade
etmek istiyorum. Bu, buradaki insanlar milletin oyuyla geldi. Ben gideceğim
yurt dışına, toplayın bakalım şu Meclisi, benim
kanunu görüşelim. Ben de olmak istiyorum. Bizim de haberimiz yok,
kimsenin haberi yok. Ee, şimdi böyle oldubittilerle Meclisin
çalıştırılması doğru değil. Biz önerimizi
yaptık. Bu Parlamentoda eğer gerçekten
Daha önce söylediniz 1
Temmuzda tatil olması için bunları yapacağız dediniz,
bitimine kadar karar aldınız; sonuç ortada. Şimdi, 16 Temmuza
kadar getirdiniz. 16 Temmuz değil, ramazan boyunca da biz
çalışmaya hazırız. Gocunacak neyimiz var? Milletimizin
önerilerini elbette getireceğiz. Yani biz gidip otel lobilerinde
hazırlanmış önergelerin peşinde değiliz ki,
milletimizin sıkıntılarını, dertlerini dile
getireceğiz elbette, tekliflerini dile getireceğiz. Biz buraya
milletin sesi ve sözcüsü olalım diye gönderildik.
Dolayısıyla, bugün AKPnin yaptığı grup
önerisi maalesef Mecliste milletvekillerinin bu kadar yoğun bir
çalışma dönemini rahatlatacak seviyede değil. Eğer
gerçekten bu konuda bir çalışma programı yapıp Hükûmetin
acil gördüğü birtakım konular varsa -bunları söyledik, bizim
itiraz ettiğimiz birtakım konular var- bunları dönem
başında yapın, istediğiniz gibi belirlersiniz. Ancak bu
sıkışık dönemde gelin hep beraber, birlikte belli bir
gündemle toplanalım ve onun üzerinde tartışalım. Mali
kural, Gelir Vergisi Kanunu gibi gerçekten, Hükûmetin, idarenin önemli
gördüğü birtakım konular vardır, bunları burada
aciliyetinden dolayı, piyasalar açısından faydalı
görebilirler, bunları görüşebiliriz ama birtakım kanunları
Milletvekilleri sıkıştı. Ya, bir an önce tatile
çıkmak için, iyisi mi konuşmadan bunları geçelim. diye bir
anlayışla sayın bakanların bu taleplerde
bulunmalarını yanlış görüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu Mecliste sağlıklı bir tartışma ortamı
olmasını istiyoruz. Bakın, saat altıya yirmi var
değerli arkadaşlarım.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Sayenizde!
OKTAY VURAL (Devamla) İşte, sayenizde, dediğiniz
gibi. Bekir Beye bakarak Milletvekili Sayenizde! diye söylüyor; haklı
yani ne diyeyim.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Hayır, ben size
bakıyorum. Size bakıyorum size, Bekir Beye filan bakmıyorum.
OKTAY VURAL (Devamla)
Yani haklı, elbette sayelerinde. Aslında doğru düzgün
olsaydı, bugün burada beş saatten bu yana gereksiz bir
tartışma olmayacaktı.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Oktay Bey, size
bakıyorum, size.
OKTAY VURAL (Devamla) Evet, sayelerinde, çok isabet buyurdunuz.
Gerçekten, AKP Grubunun bu önünü bile göremeyen yaklaşımları ve
Sayın Milletvekili de şikâyet ediyor elbette, şikâyet etmesinde
haklı ama şikâyetlerinizi müdüriyetinize bildirin, müdüriyetinize
bildirmenizde fayda var.
Ve bu konuda, özellikle de beş saatten bu yana, gerçekten, bu
Parlamentoda tartışma zeminini, bir müzakere zeminini ortadan
kaldıran bir üslup. Herkes bu Meclisi ve milleti dikkate
almalıdır. Bu Meclis ve milletvekilleri kuzu değildir, iradesi
vardır. Bakanın isteğine göre ya da şunun isteğine
göre, istediği zaman, aç kapa yapan, parmak kaldıran milletvekilleri
olmadığını göstermek gerekiyor. O bakımdan, biz, AKP
Grubunun yaptığı bu öneriyi
Yarın ne geleceğini de
bilmiyoruz. Yarın bizim de grup önerilerimiz gelecek.
Bugün dedik ki: Anlaşalım. Gerçekten bu konuda bir
anlaşma zemini olabileceğini düşünüyoruz. Yani aylardan bu yana
salı günleri denetim yapmıyoruz. Bu araştırma önergelerinin
ön görüşmelerini yapalım. Partiler, hangi araştırma
önergelerinin ön görüşmelerini yapmak istediğini bildirsin ve bir
takvim dâhilinde bunları görüşelim. Siz de önceliğe almak
istediğiniz kanunlar varsa bunları bildirin. Bu kanunlarda görüşmemiz,
önergelerimiz
Bizler bunları yapmak için buraya geldik, gerektiği
zaman her türlü önergeyi veririz, gerekli konuşmayı da yaparız ama gelinen bu noktada,
gerçekten İç Tüzükü ihlaller söz konusu.
Bakın, değerli milletvekilleri, on beş maddelik bir
kanun var, temel kanun hâline dönüştürüyorsunuz. Bunu yapmaya
hakkınız var mı ya? Bunu yapmaya hakkınız var mı
sizin? Yani, 91inci madde uyarınca, kapsamlı bir
değişiklik öngörmeyen, bazı üniversitelerin kurulmasıyla
ilgili bu tasarı ve teklifi temel kanun olarak gündeme getirmeniz, Bu
Meclisin, milletin sesini ve sözünü kesmek istiyoruz. Millet dinlemesin, millet
farkına varmasın. demek için bunu sağlıyorsunuz ama
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan oluyorsunuz. Hiç,
hesabınız kitabınız uymadı, gruptaki hesap ve kitap
uymadı ve bu yönüyle bakıldığı zaman, gerçekten
Yani
böyle bir kanun temel kanun olarak getiriliyor ve kabul ediyoruz. Bunun neresi
temel kanun? Ha, bunu ne yaparsınız değerli milletvekilleri?
Mecliste hiç kimse üniversite kurulmasına karşı değil.
Derseniz ki: Biz bu iradeyi kötüye kullanmak istemiyoruz. o zaman
yapalım; gelin, tümünde görüşelim, ikişer maddede de
milletvekilleri konuşsun, bir organizasyon yapalım beraber, birlikte
bunu düzenleyelim. dedik ama çoğunluk iradesi; biraz sonra temel kanun
olacak. Aranızda hiçbir diyalog, hiçbir uzlaşma yok. Ne zamandan beri
biz bu diyalog ve uzlaşmayla Meclisin
çalıştırılması gerektiğini söyledik ama maalesef,
çoğunluk iradesi Benim çoğunluğum var, bunları geçireceğiz
İşte geçiremediniz. Bitimine kadar karar aldınız,
yapamadınız. Olmaz. Bu milleti dikkate alacaksınız.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclisin
çalışmasını istiyoruz. Eğer gerçekten bir
çalışma takvimi öngörüyorsanız açık ve net bir şekilde
bu görüşlerinizi bize getirin, hangi kanunlar acildir onları gündeme
getirin ve milletvekillerinin yeni bir çalışma dönemine
hazırlık yapması için bu kanunlarla ilgili bir görüşme
takvimi hazırlayalım, muhalefet olarak da bizim isteklerimiz var,
bunları kabul edelim ve böylelikle, hiç olmazsa bu dönemde
sağlıklı bir çalışma olur. Ama Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Türkiye'nin bu kadar sıkıntısının
olduğu bir dönemde, ekonomik, sosyal, siyasal
sıkıntıların olduğu bir dönemde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin sürekli açık olmasının da büyük faydalar
içerdiğini düşünüyorum. Millet hiç olmazsa burada dinlesin. Burada
kendi dertlerini anlatanları dinlemesinde ve Meclisin çözüm yolları
aradığını da bilmesinde büyük fayda var. O bakımdan,
biz çalışmaya hazırız ama siz, tatile çıkmak için önce
1 Temmuz dediniz, sonra 16 Temmuza uzattınız, biraz daha öne çekelim
diye ifade ediyorsunuz. Hep beraber, birlikte bir uzlaşma olursa Meclisin
bu çalışma takvimini düzenlememiz mümkün olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
OKTAY VURAL (Devamla) - Dolayısıyla, muhalefet
partilerinin bu konuda endişelerini dikkate alacak ve Meclisin
sağlıklı bir çalışma ortamını temin
edebileceği belli konularda bir araya gelerek çözüm üretmesini bilmeliyiz
değerli arkadaşlarım. Ama bugün çoğunluk iradesiyle bir
dayatma; olmaz, yapamazsınız, yaptırmayız.
Elimizi uzatıyoruz, bu uzattığımız eli
hiç tutmadınız, her zaman aksine karar aldınız ve tablo
burada işte, tablo burada. O bakımdan, grubun da açıkçası,
sayın bakanların sürekli olarak Benim kanunum önemli, benim kanunum
önemli. diyerek onlara bu talepleri dile getirmesi karşısında,
değerli çoğunluk partisinin grup yöneticilerinin de lütfen
milletvekillerinin taleplerini ve yaklaşımlarını dikkate
almaları gerektiğini söylüyorum. Bu Meclisin iradesi
milletvekillerinin iradesiyle oluşur, onların istek ve
arzularının, onların çalışma konusundaki
yaklaşımlarının dikkate alınmasının, ona
öncelik verilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
AKP grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımı
ifade ediyorum, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde Yozgat
Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclisimizin çalışma takvimini
belirlemek üzere AK PARTİ Grubunun verdiği öneri üzerinde
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Meclis İç Tüzüğüne göre Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 1 Temmuz itibarıyla tatile girmesi gerekiyor, Ekimin 1ine
kadar olan süre için. Biz bu tatil vaktini öngördüğümüzden,
yaklaşık -tam şeyini bilemiyorum ama- bir ay kadar önce 5 grup
başkan vekili arkadaşımızla beraber muhalefet partimizin
değerli grup başkan vekillerini ziyaret ettik. CHPden Sayın
Hamzaçebi o zaman seçilmemişti Sayın Muharrem İnce ile beraber,
Sayın Anadol vardı; MHPden Sayın Şandıra gittik ve
BDPden de Bengi Yıldız Beyle görüştük ve bu süre içerisinde
görüşülmesi gereken kanun tasarı ve teklifleriyle ilgili kendilerine
bir liste verdik ve bunu verirken de şunun altını
açıklıkla çizdik: Bu listede olan kanun tasarı ve teklifleri bir
uzlaşma zemini bulunursa ancak çıkabilir ama eğer bir
uzlaşma zemini olmazsa bunların belirlenen sürede
çıkamayacağını biz de biliyoruz. Bu nedenle, biz,
bunların üzerinde konuşalım, tartışalım, hatta
gerekirse haricî komisyonlar kuralım ve bir uzlaşma zemini bulup ona
göre Meclisimizi çalıştıralım istedik; onlardan habersiz
değil, onların bilgileriyle, onların görüşleriyle bunu
yapalım dedik. Hatta, o arada Maden Kanunuyla ilgili eleştiriler
vardı. Haricî bir komisyon kuruldu ve Maden Kanunuyla ilgili gruplar arası
bir uzlaşma da temin edildi, ona göre Mecliste bir görüşme
yapıldı, gitti. Ama, daha sonraki gelişen süreçlerde bizim tabii
bu konuşmalarımız hayata geçmedi çünkü bir kanun iki hafta
sürdü, Kooperatifler Kanunu. Tabii, daha önce, Anayasa görüşmelerinden
önce de başlayan bir kısmı vardı. Bu sefer, tabii, bitim
şeklinde iki haftalık bir çalışma oldu. Ondan da beklenen
fayda temin edilemedi.
Şimdi, biz, yine, bugün gruplarımızla
görüşerek, daha önce de görüşme talebinde bulunarak bir uzlaşma
zemini yapalım ve bu tasarılarla ilgili konuları, teklifleri
değerlendirelim, Meclisimizin mümkünse 1 Temmuzda, eğer mümkün
olamıyorsa en erken zamanda tatile gitmesi konusunda elimizden geleni
yapalım; birtakım öncelikler var, Hükûmetin talepleri var,
Türkiye'nin beklentileri var, bunları birlikte değerlendirelim
istedik. Muhalefet grup başkan vekilleri de değerlendirme konusunda
olumlu yaklaşımlarda bulundular ama maalesef neticeyi alma
noktasında başarılı olamadık. Bundan sonra da
kendileriyle bundan sonraki süreçle ilgili görüşmeleri
yapacağız. Umarım, bir uzlaşma zemini oluşur,
oluşursa da Genel Kurulu daha erken tatile sokma imkânı bulabiliriz.
Burada bir hususun da altını çizmek istiyorum, o da
şu: Tabii, Dışişleri Bakanlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının bugün
gündemin ön sıralarına çekilerek görüşülmesini gündeme getirdik.
Tabii, ben, Danışma Kurulunda da ifade ettim,
Dışişleri Bakanımız, bu kanunu önemsiyor,
teşkilat kanunu; kanun görüşmeleri sırasında da Genel
Kurulda olmak arzusunda bulundu. Kendisinin takvimine
baktığımızda, Genel Kurulun takvimine
baktığımızda Sayın Bakanın burada bulunma
ihtimali yok. Yani ayın 1inde, 2sinde eğer görüşme
imkânımız olursa olabilir ama onun dışında burada
bulunma ihtimali yok. Sayın Bakanın böyle bir talebi oldu. Biz,
nezaket içinde olan bu talebi bugün Danışma Kurulunda siyasi
partilerimizin gruplarına ilettik, nezaketen böyle bir talep var, gruplar
eğer anlaşır, kabul ederlerse bu talep çerçevesinde bir
görüşme yapılır. Biz kanunlar görüşülürken ilgili bakan
burada olmadığında eleştiriyoruz. İlgili bakan konuya
hassasiyet gösteriyor, önem veriyor ve gruplardan da bu noktada bir
anlayış beklediğimizi, eğer bir mutabakat olursa uygun
olacağını söyledik ve bu çerçevede öne çekme talebini dile
getirdik ama bu, eleştiri konusu oldu. Bu arada bir uzlaşma
arayışı tekrar görüşüldü. Biz o arayışın
devamından yanayız. Umarım bundan sonraki süreçte tekrar
görüşeceğimiz konuları görüşüp, eğer bir çözüme
kavuşturabilirsek, bir mutabakat zemini oluşturabilirsek Meclisin
çalışmalarını hem daha hızlı, daha verimli hâle
getirebiliriz hem de kısa sürede tatile gitme imkânı bulabiliriz ama
bazı kanunlar var onları mutlaka görüşmemiz gerekiyor, 16
Temmuza kadar umarım biter, belki daha erken biter ama
görüşemediğimiz takdirde ondan sonra da çalışma ihtimali
olabilir. Onun için, biz, bu ihtimalleri hem ortadan kaldırmak hem de bu
süreci bir anlaşmayla bitirmek istiyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Bozdağ, tatil
ihtiyacımız yok, Ağustos ve Eylülde de çalışalım.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Anlaşmaya yanaşmayan sadece
biz değiliz. Beraber anlaşırsak bu işi yapabileceğiz,
bütün gruplar anlaşabilirsek bu işi yapabileceğiz. Umarım
bundan sonraki süreçte böyle bir zemin olur diye düşünüyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
aleyhinde son söz Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençe aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Efendim Sayın Şandır?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bir şey söyleyecektim ama
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Grubunun verdiği grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Bugün 30 Haziran Emekliler Günü. AKPnin sefalete ve ölüme sevk
ettiği emeklilerin yine de bu gününü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün öğretmen tayinleriyle
ilgili bir haber geldi, bizim Tunceliye 18 yeni öğretmen tayin
edilmiş, 93 tane öğretmen alınmış. Geçmişte de bu
öğretmen açığı vardı yani AKP Hükûmeti özellikle
Tuncelide eğitimi bitirmek için özel bir çaba içinde ama siz ne kadar
çaba sarf ederseniz sarf edin Tunceli halkı yine de sizin
anladığınız anlamda, gördüğünüz seviyede bir yere gelmez.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biraz önce burada
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bir araştırma önergesi
reddedildi. Bunun anlamı nedir? Şimdi, yarın İsrail diyecek
ki: Benim orada Mavi Marmara gemisine yaptığım
saldırının araştırılması için Türkiye Büyük
Millet Meclisi bir araştırma önergesi verdi, bu reddedildi.
Dolayısıyla demek ki burada bizim bir kabahatimiz yok. Bunun
anlamı bu. Şurada atılan adımlar, verilen kararların
anlamı nedir onu bir bilmemiz lazım.
Şimdi, biraz önce Bekir Beyi dinledik. Ya Bekir Bey, size
gelinceye kadar bu Meclis bu durumda değildi.
Bakın, şurada, Hükûmet sıralarında bir tane
adam var mı? Var mı burada bir adam? Var mı arkadaşlar?
Yani böyle bir Hükûmet olur mu ya? Meclis sabahleyin, saat birde
açılmış saat altıya kadar bir tane bakan yok burada. Bu,
size ve bu Parlamentoya karşı bu Hükûmetin gösterdiği en büyük
saygısızlıktır. Şimdi, yani hükûmet diye bir şey
yok. Tayyip Erdoğan bir çıkıyor
Tayyip Erdoğan kadar
gerçek dışı konuşan,
başarısızlıklarını başarı diye gösteren
ben kimseyi görmedim. Ya, şimdi, Amerikaya gitmeden önce Amerikanın
yetkili kişisi Türkiye hakkındaki düşüncelerini söyledi. Sonra
gitti Tayyip Bey, Obamayla görüşecekti, tam bir saat on beş dakika
Obama bunu orada bekletti. Maç seyrediyorum, o kimdir, orada beklesin. dedi.
AHMET YENİ (Samsun) Sen orada mıydın? Her
şeyin yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ya, haysiyetli bir hükûmete, devletini
koruyan haysiyetli bir kişiye karşı böyle bir muamele
yapılır mı arkadaşlar?
AHMET YENİ (Samsun) Hep yalan konuşuyorsun, yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, ondan sonra görüştü, diyor
ki: İşte, Obamayla
şunları konuştuk, bunları konuştuk. Vallahi de yalan,
billahi de yalan!
AHMET YENİ (Samsun) Bak, bak, bak!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, yalan konuşuyor.
AHMET YENİ (Samsun) Senin konuştukların yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) - Peki, yani eğer doğru
olsaydı, Amerikanın ilgili, orada daha önce beyanat veren
kişisi böyle der miydi arkadaşlar?
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, böyle bir şey
olmaz. Edebe, ahlaka, haysiyete aykırı bir konuşma yapıyor
kürsüdeki hatip.
BAŞKAN Sayın Genç
AHMET YENİ (Samsun) Temiz konuşmaya davet edin.
SUAT KILIÇ (Samsun) Haysiyetten, edepten, adaptan, ahlaktan
yoksun bir konuşma yapıyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, efendim, bakın, onun
verdiği beyanatlara göre, kimse, Amerikalı bunu teyit etti mi?
Hayır. Efendim, çıkmış gitmiş
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, uyarmayacak
mısınız?
BAŞKAN Uyardım efendim. Siz
bağırdığınız için duymadınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, Amerikaya yalvarıyor Tayyip
Erdoğan: Ya bu Mavi Marmara gemimizi versin. diyor.
AHMET YENİ (Samsun) Temiz konuşmaya davet etmeniz
lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN Ettim Sayın Yeni.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu şimdi Mavi Marmara
Sen kendi
gücüne güvenmiyorsan, arkadaş, gidip de başkalarına güvenme.
SUAT KILIÇ (Samsun) Zoruna mı gitti, rahatsız mı
oldun!
KAMER GENÇ (Devamla) Kendi gücüne güvenemiyorsan, gidip
başkasının gücüne güvenerek celallik, yiğitlik yapma!
Ha diyordu ki: Askerlik yan gelip yatma yeri değil. Biz
şimdi Tayyip Beyden öğrendik, meğer askerlik gidip de orada
korkudan iki seksen uzanma yeriymiş!
AHMET YENİ (Samsun) Vay anasını!
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Başbuğ da mı
korkuyor, Genelkurmay Başkanı da mı korkuyor?
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, benim muhatabım siyasidir.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) O zaman askerî konularda
konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) Orada Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı gidip de o mevzide öyle yaşarsa, o bir daha
uzanırsa o Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı değil
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Askerî konularda konuşma!
AHMET YENİ (Samsun) Askerleri mi eleştiriyorsun
şimdi de?
KAMER GENÇ (Devamla) Korkaklar bu memlekette
başbakanlık yapamaz. Yiğitlik var yahu!
AHMET YENİ (Samsun) Genelkurmay Başkanına laf
söylüyorsun şimdi, haberin yok!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen git o zaman!
AHMET YENİ (Samsun) Genelkurmay
Başkanlığı açıklama yaptı Başbakanla ilgili.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen git! Korkudan
gidemezsin sen oraya!
AHMET YENİ (Samsun) Tunceli Milletvekili, kaç sefer mevziye
gittin?
KAMER GENÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, şimdi
burada Meclisin kapanmasından bahsediyorlar. Biz istiyoruz ki Meclis
açık olsun.
Bakın, Tayyip Bey çıkıyor diyor ki: Efendim, ne zaman
bu memlekette hayırlı bir iş yapsak, memleketi
kalkındırsak, büyük işler yapsak, yolumuzu kesiyorlar. Yahu
Tayyip Bey, senin Türkiye'nin dış borcunu aldığın
nokta ile bugünkü nokta ortada. Yaptığın yatırım ile
aldığın nokta ortada. İşsizliğe çare bulunan bir
tane fabrika yaptın mı kardeşim? Dış borcu nereden
nereye getirdin? Diyor ki: Anayasa yaptık, demokratik hak ve
özgürlüklerin standartlarını yükselttik. Yahu değerli
milletvekilleri, aklı olan, izanı olan, biraz hukuk bilgisi olan
kişi, getirilen o Anayasanın Yüksek Hâkimler ve Savcılar
Kuruluyla Anayasa Mahkemesinin düzenlenmesine ilişkin hükümlerin tamamen
bir dikta anayasası olduğunu görür. Devlet
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yalancı!
KAMER GENÇ (Devamla) Yalan söyleyen sensin. Senin daha
aklın öyle şeylere ermez, aklın ermez, aklın ermez öyle
Şimdi bakın arkadaşlar
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yalan söylüyorsun!
Okumamışsın bile Anayasayı.
KAMER GENÇ (Devamla) Hâkimler ve Savcılar Kurulunu
getirdiniz mi? Hâkimler ve Savcılar Kurulunu Adalet
Bakanlığına bağladınız mı? Burada hâkimler
hakkında soruşturma yapma iznini siz Adalet Bakanına verdiniz
mi? İş bitti
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bu da yalan, iyice
oku, iyice oku.
KAMER GENÇ (Devamla) -
hukuk devleti ortadan kayboldu.
Arkadaşlar, aklı erenler bunu bilir. Dolayısıyla Hâkimler
ve Savcılar Kurulunun Başkanı Adalet Bakanı ve hâkimler ve
savcılar hakkında soruşturma izni vermek Adalet Bakanına
ait. Bugün görüyoruz işte birçok hâkim ve savcı hakkında
şikâyet var fakat sırf sizin lehinize olduğu için, o bir
kısım AKPnin âdeta lehine hareket ettikleri için onlarla ilgili en
ufak bir soruşturma yok.
AHMET YENİ (Samsun) - Belgen var mı elinde, belge? Yalan
konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, şimdi bir de Anayasa
Mahkemesi
Anayasa Mahkemesine ferdin başvuru hakkını
getirdiniz. Vatandaşlar anlasın çünkü bütün radyolar, televizyonlar,
basın sizin borazanınız gibi bunu methediyor. Yahu ey
vatandaş, bakın, Anayasa Mahkemesine 17 kişiyi atıyorlar.
Bunların içinde yarısından
fazlası hukukçu değil. Kimi atayacak? RTÜKe sizin atadığınız gibi
Abdullah Gül getirecek kendi yandaşlarını atayacak.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Cumhurbaşkanı
diyeceksin, terbiyeli konuş, terbiyeli konuş!
KAMER GENÇ (Devamla) Getirecek kendi yandaşlarını
atayacak. Hukukçu olmayan
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Cumhurbaşkanı
diyeceksin! Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı!
KAMER GENÇ (Devamla) - Senin aklın ermez öyle şeylere.
Bırak şimdi
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Saygı diye bir şey yok. Bir
de CHP Grubu adına konuşuyorsun. CHPye yazık CHPye
KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın arkadaşlar, şimdi siz
bazı şeylerin farkında değilsiniz. Şimdi, bugüne kadar
Abdullah Gül, dün atadığı kişiler var arkadaşlar,
atadığı kişiler var, getirdi Anayasa Mahkemesinde, ondan
sonra, kıdemsiz bir kişiyi, raportördü, getirdi hülle yoluyla bir
yere müsteşar yardımcılığına atadı, otuz gün
sonra getirdi. Nereye getirdi? Anayasa Mahkemesinin yedek üyeliğine ve bu
adam kırk iki yaşında. Yarın da bu Anayasa halk
oylamasında kabul edildiği takdirde bu asil üye olacak. Kırk
ikiyle altmış beş arasında aşağı yukarı
yirmi yedi sene orada Anayasa Mahkemesi
üyeliğini yapacak.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca da şimdi
öyle bir, Anayasa Mahkemesini, kuruyorsunuz ki siz iktidardan düşseniz
dahi on iki sene Anayasa Mahkemesi tamamen sizin bir şubeniz oluyor. Bunu
vatandaşlar öğrensin. Bakın, Anayasa oylamasında halk gelip
oy kullanmasın diye, okullar 13 Eylülde açılıyordu, getirdiniz
bir hafta ertelediniz. Bunların hepsi bu Anayasa oylamasında
vatandaşların oy kullanmaması için
kullandığınız tezgâhlardır. Bunları yani niye
tezgâhları kabul etmiyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, şimdi, Tayyip Bey aslında
Meclisin kapanmasını istiyor çünkü Meclis açık kaldığı
zaman burada birtakım olaylar dile gelecek, istemiyor. Peki, şurada
getirdiğiniz kanunlar temel kanun. Bakın, açın bakalım bu
91inci maddede temel kanunun amacı bu mudur? Diyanet İşleri Başkanlığıyla
ilgili bir kanun var burada, 7nci maddesi tam sekiz sayfa. Değerli
milletvekilleri, sekiz sayfalık kanun yazılmış, bir madde
ama içinde neler yok ki! Artık devletin personel sistemi yok ediliyor,
hukuk sistemi yok ediliyor. Okumuyorsunuz, kimse okumuyor.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Deme ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Okumuyorsun.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Sen kendi adına konuş!
KAMER GENÇ (Devamla) Anayasayı okudun mu, Anayasayı?
Anayasaya getirdiniz, bir hüküm koydunuz. Efendim, Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun şu anda, üç sene sonra görevi sona eren, Yargıtaydan ve
Danıştaydan gelen üyelerin yerine hemen seçim yapıyorsunuz. En
basit akıl sahibi olan insan böyle bir Anayasa yapmaz. Anayasada hüküm
var, diyor ki: Hâkimler ve savcıların aylık ve ödenekleri kanunla
düzenlenir. Sen getirmişsin, Anayasada otuz bin ek gösterge
koymuşsun. Niye? Senin, efendim, Adalet Bakanlığı
Müsteşarın bundan aşağı yukarı yararlansın
diye. Böyle geçersiz, bu kadar hakikaten tutarsız bir yasama
yapılmaz. Anayasayı doğru dürüst incelemediniz.
Şimdi, getirdiğiniz kanunlar da, efendim, hep temel
kanun. O zaman İç Tüzüke bir hüküm koyun arkadaş, deyin ki: Meclisi
feshettik. Bunun anlamı Meclisi feshetmek demek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Bir kanun maddesi getirdiniz, torba kanun
getirdiniz, ondan sonra kırk iki maddeyi bir maddede
değiştirdiniz.
Şimdi, arkadaşlar, AKPnin -artık, son görünen olay
şu- dış politikası tamamen dinî önceliklerle öne
alınmaktadır. Yabancılar diyor ki, herhâlde bu AKP Hükûmetinin
bir gizli ajandası var, bunu biz söylemiyoruz, yabancılar
satıyor. Batı basınında diyor ki: Türkiye ulusal
çıkarlarını daha çok ideolojik ve dinsel prizmadan bakarak tanımlamaktadır.
Biz söylemiyoruz.
Şimdi, arkadaşlar, bakın, Musevilerle tarih
boyunca, Osmanlı Devleti zamanında ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
bizim bir düşmanlığımız yoktu, dostluğumuz
vardı ama durup dururken bir sorun çıkardınız. Biz
şimdi, İsrailin yaptığı katliamı elbette ki
kınıyoruz ama yani şimdi, esas bunun sorumlusu, oraya Tayyip
Erdoğan yandaşlarını, aile efradını toplayıp
da Brezilyaya eğlenmeye gidiyor, ondan sonra da, hadi bakalım, Mavi
Marmara gemisi, git. Böyle bir sorumsuzluk olur mu?
AHMET YENİ (Samsun) Sen kimden yanasın, kimden?
KAMER GENÇ (Devamla) - O gün İskenderunda
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) İsrailden yana mısın?
KAMER GENÇ (Devamla) -
6 asker yaralanıyor, umurunda
değil.
AHMET YENİ (Samsun) Kimden yanasın sen?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Brezilyaya bir Başbakan
eğlenmeye gitmez.
KAMER GENÇ (Devamla) Niye gitti?
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Sayın Başkan Brezilyaya
bir başbakan eğlenmeye gitmez.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)- Sayın Başkan
BAŞKAN Grup Başkan Vekiliniz gereğini yapacak.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, benim sözümü de
kestiniz.
BAŞKAN Ben verdim, bir dakika ek süre verdim. Ne olur,
lütfen Sayın Genç, Allah rızası için
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Şandır, siz Sayın Gençten evvel
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, tutanaklara
geçmesi açısından söylüyorum: Evet, Sayın Bekir Bozdağ
bizleri ziyaret etti. Bir liste getirdi, daha sonra o liste değişti,
tekrar bir liste getirdi, bir uzlaşma arayışı içerisinde
olduk ama biz de kendilerine şartımızı söyledik. O
konuları, ikimiz arasında bir görüşme olduğu için burada
konuşmuyoruz ama Sayın Bozdağ konuşmasında sanki
uzlaşmayan bizmişiz gibi
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hayır efendim, hayır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
muhalefet partileriymiş gibi
bir görüntü oluşturdu. Buna hakkı yok. Niye
uzlaşılmadığını biz açıklamayalım,
kendileri açıklasın ama gerçekten, bu Mecliste uzlaşmayı
başaramayan İktidar Partisi, bu tutanaklara böyle geçsin. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bozdağ
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
konuşan Hatip, Grup Başkanımız
BAŞKAN Onun için söz vereceğim size de, ben,
ayrıca Sayın Şandırın şeyine bir söz ilave
ettiniz, onun için dedim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hayır, Sayın
Şandırla ilgili, grup başkan vekillerimizle alakalı
konuşmaların detayıyla ilgili ben bir bilgilendirme
yapmadım, genel olarak, sadece genel şeyler üzerinde durdum, özele
girmedim. Zaten Sayın Vural da benzer konuları açıkladı.
Yani bir şey yok.
BAŞKAN Anladım, tamam.
Buyurun, üç dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii her defasında, işin doğrusu,
kürsüye geldiğimde, böyle, sataşmadan söz aldığımda,
işte, İç Tüzükün hükümlerini hatırlatıp yani Bu kürsüyü
bu ifadelerle, efendim, yıpratmamak, kirletmemek lazım.
Dediğimde emin olun hicap duyuyorum. Ben, şimdi, Sayın Genç
burada konuştu, konuşmalarıyla ilgili, dinliyorum, dinlerken yüzüm
kızarıyor. Ben bilemiyorum başkalarının yüzü
kızarıyor mu kızarmıyor mu ama ben emin olun
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Niye? Çok güzel konuştu.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bak, çok net söylüyorum,
dinlerken öyle ifadeler kullanıyor ki o kullandığı hâlde ben
utanıyorum. Onun için, o ifadelere aynıyla cevap vermeye benim
ahlakım da, eğitimim de, seviyem de hiç müsait değil, öyle bir
cevap da vermeyeceğim, onu milletimizin takdirine bırakıyorum.
Ama bu kürsüde konuşurken de tabii gerçekleri de söylemek lazım.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, yaptığı hizmetler
ortada, millete verdiği sözler ortada, yaptıkları ortada,
sözünün arkasında duran ve sözünün gereğini yapan bir Başbakanla
Türkiye karşı karşıyadır. Onun içindir ki 3
Kasımın arkasında 28 Mart 2004, onun arkasında 22 Temmuz
2007, onun arkasında da en son 29 Mart 2009 seçimlerinde milletin
kantarında tartılmıştır, sözünün eri mi değil mi.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Geçti o günler, geçti o
günler. Hodri meydan.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Millet her defasında sözünün
eri demiş, notunu vermiş göndermiş. İşte manzara bunun
ispatıdır. Onun için yönetme yetkisini ona vermiş,
güvendiği için, sözünde durduğuna inandığı için o
yetkiyi ona vermiş.
Bir şeyi daha söylemek istiyorum. Brezilya seyahatiyle
ilgili
Sayın Başbakan geziyor, Hükûmet geziyor. Niye geziyor?
Türkiyenin her yerde sözü olsun, nüfuzu artsın, itibarı olsun diye
geziyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Eğlenmek için
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bugün Türkiye eğer
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin geçici üyeliğine 150den
fazla üyenin oyuyla seçildiyse bunun eseridir, bu emeğin eseridir ama düne
kadar Türkiyenin büyükelçiliği olmayan, konsolosluğu olmayan ülkeler
vardı, gidemiyorduk, bizim adımızı bile bilmiyorlardı.
Şimdi her yerde ay yıldızlı al bayrağı dalgalandırıyorsa,
Başbakan dalgalandırıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Onun için, bakın, Türkiyenin -her zaman konuşuluyor,
söyleniyor, bir kez daha söyleyeceğim; o da şu- ihracat
rakamlarına baktığınızda, 35 milyar dolar
civarında bir ihracatla, Türkiye krizin olduğu dönemde dahi 102
milyar dolarla kapatmış, daha 136 milyar dolara eriştiği de
oldu krize rağmen.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İthalat kaç, ithalat?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi, peki, bu kadar
hükûmet geçti, 57 tane hükûmet geçti, 57sinin toplamı, yılları
saymıyorum, 35 milyar dolar, sekiz yıllık AK PARTİ
İktidarının krize rağmen ortaya koyduğu ihracat 102
milyar dolar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bu, yatarak olmuyor, işte
Türkiyenin menfaatini Brezilyada, dünyanın dört bir yerinde arayarak
oluyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Babalar gibi
sattınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Güvenlik Konseyinin geçici üyeliğini
almak için tam 75 trilyon lira Türkiye bütçesinden para harcadılar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Her şeyi attığı
gibi, bunu da atıyor.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- Gündemdeki sıralama ile
524, 506 ve 525 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761)
(S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlunun; 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507)
(x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde tasarının birinci bölümündeki
8inci maddesi kabul edilmişti.
(x) 507 S. Sayılı
Basmayazı 25/6/2010 tarihli 124üncü Birleşim Tutanağına
eklidir.
9uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 Sıra Sayılı
Tasarının çerçeve 9uncu maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 10uncu maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan üç katına kadar ibaresinin iki katına
kadar olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Atilla
Kart |
|
Trabzon
Malatya
Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 9. maddesi 2. fıkranın madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
İbrahim
Binici Sırrı
Sakık Hamit
Geylani |
|
Şanlıurfa
Muş
Hakkâri
|
|
Osman
Özçelik Nuri
Yaman Hasip
Kaplan |
|
Siirt
Muş
Şırnak |
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 9uncu
maddesinin Atama başlığından sonra gelen 2.
paragrafı ile son iki paragrafının madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır M.
Akif Paksoy |
|
Antalya
Mersin
Kahramanmaraş |
|
Beytullah
Asil Reşat
Doğru |
|
Eskişehir
Tokat |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Otuz bir yıldan beri beklenen bir kanunu görüşüyoruz. Bu
kanun iyice tartışılıp Meclise getirilse daha iyi
olacaktı, ancak yine de gelmesinden memnun olduğumuzu ifade ediyor ve
destekliyoruz; milletimize hayırlı olması temennisinde bulunmak
istiyorum.
Türklerin İslam dinini kabul etmeleri dünya tarihinde önemli
bir dönüm noktasıdır. Türkler İslamiyete girdikten sonra
bayraktarlık yapmışlar, her ile, her gittikleri yere ilâhi
kelimetullahı götürmüşlerdir. Türkler İslam
dünyasının korumacılığı görevlerini üzerine
almış ve lider konuma gelmişlerdir. Gazneli Mahmut
vasıtasıyla Hindistana kadar uzanmış, Osmanlılar
tarafından Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının en ücra
noktalarına kadar ulaşmışlardır. Türkler
İslamiyeti kendileri için millî din olarak kabul etmişler, bütün
benlik ve samimiyetleriyle bu dine sarılarak, 11inci yüzyıldan
itibaren, İslam dünyasının bütün düşman kuvvetlerine
karşı korunması işini tek başına
yüklenmişlerdir.
Büyük İslam âlimi İmam Gazali, dünyada
tanınmış büyük İslam düşünürü Mevlânâ Celâleddin Rûmî,
Peygamberimizin sözlerinin toplandığı Sahih-i Buhârî
Kitabını yazan Muhammed Buhârî Türktür. Peygamberimize
İstanbulun fethi müjdelenmiş ve İstanbulun fethi Fatih Sultan
Mehmete nasip olmuştur. Milletimiz Peygamberimizin övgüsüne mazhar
olmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; din
görevlilerine çok önemli görevler düşmektedir. Din görevlileri kürsüden
siyaset yapmamalı, İslam dininin ana temellerini
anlatmalıdır. Din görevlileri cemaatle daha fazla ilgilenmek için
cami dışına mutlaka çıkmalıdır. Siyasete
karışmayan din görevlileri çok etkili olmaktadır. Din
görevlileri dinin güzelliklerini ön plana çıkararak, saygı ve
merhamet duygularını hissettiren hem bilgi verici hem de duygulara
hitap edici bir din oluşturarak konuşmalı ve yaşamalıdır.
Sayın milletvekilleri, il ve ilçelerimizde müftülüklerce
yurtlar açılıyor, bunları önemsiyoruz, önemli hizmetler
yapılıyor. Ancak, ayrıca, bununla beraber pansiyonlu din
eğitim merkezleri kurularak buna yasal statü tanınmalı,
buralarda kalan öğrencilere ilk, orta, yükseköğrenimini aynı
anda tamamlama imkânı sağlanmalıdır. Yaz Kuran
kursları açılması, yürütülmesi çalışmaları
yapılmalı, yaş oranı düşürülmelidir.
Sayın milletvekilleri, din görevlilerinin görevlerini
yapabilmeleri için cami yanlarına lojmanlar yapılmalıdır.
Cami yapımında lojman mecburiyeti getirilmelidir. Lojman imkânı
olmayanlara kira desteği sağlanmalıdır.
AKPnin iktidarda olduğu 19/6/2003 tarihinde Hükümetçe
İmar Kanununda bir değişiklik yapılarak cami kelimesi
ibadethane olarak değiştirilmiştir. Değiştirilen bu
kelime kilise ve havra gibi yerlerin çoğalmasının önünü
açmıştır. Başta büyük şehirler olmak üzere bütün il ve
ilçelerde binlerce ev kilisesi açılmıştır. Bununla birlikte
misyonerlik faaliyetleri de büyük bir hız kazanmıştır. Bu
kanun değiştirilmeli, tekrar eski hâline yani cami
yapılır şekline getirilmelidir.
Mülkiyeti Diyanetin dışında bulunan bütün camiler
Diyanete devredilmelidir. Personelin eğitim seviyesinin yükseltilmesi,
mesleki bilgi birikimlerinin artırılması çok önemlidir.
Ayrıca din görevlilerinden yüksekokul bitirenler mutlaka Diyanette
değerlendirilmeli, vermiş oldukları emeğin de
karşılığını almalıdırlar.
Ayrıca, kurum içi nakillerin puan sistemine göre
yapılması uygun olur görüşündeyiz. Herkes ileriki yıllarda
nereye geleceğini bilecektir. Yıllarca köyde, uzak yerlerde
kalıp da merkeze gelmek isteyen çok değerli din görevlileri
vardır, bunlar göz ardı edilmemelidir.
Ayrıca, vekil imamların ve 4/Bli çalışan din
görevlilerinin sorunları mutlaka çözülmelidir. Vekil imamlar fedakâr
şekilde çalışmakta ve özlemle asli kadroyu beklemektedirler. Bu
insanların özlemleri giderilmeli ve asli kadroya da
alınmalıdır.
Diyanet teşkilatında görevli din görevlilerinin en
önemli sorunlarının başında yargısız infazlar
gelmektedir. Köyde çalışırken köy muhtarı veya dernek
başkanı, yalan yanlış bir olayla ilgili olarak görevlileri
şikâyet ediyorlar. Konu iyice araştırılmadan, personelin
yaşadıkları göz önüne alınmadan, personel dinlenmeden karar
verilmemelidir.
Köylerde çalışan imamlar devletin oradaki
temsilcileridir. Kendileri her hareketinden sorumlu olmalı ve devletimizi
de orada temsil etmelidirler. Müfettişler, şikâyetlerde muhtarı
görevden alamıyoruz, bari din görevlisini görevden alalım gibi bir
düşünce içerisinde olmamalıdırlar.
Sayın milletvekilleri, bir diğer önemli konu da,
kullanmış olduğumuz cep telefonlarıyla ilgili baz
istasyonlarıyla ilgilidir, kenar mahalleler başta olmak üzere,
camilerin minarelerine konulmaktadır. Kanunlar Camiler ibadethane
dışında başka bir amaçla kullanılamaz. diyor ancak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakiak ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
REŞAT DOĞRU (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
camilerde yaz Kuran kursları açılıyor, çocuklar
ders görüyor, bu da Baz İstasyonları Yönetmeliğine
aykırıdır.
Ülkemizde kaç minarede baz istasyonu vardır? Bunu
öğrenmek istiyoruz. Ayrıca, alınan paralar da nereye
kullanılıyor? Vatikanın kararıyla kiliselere bile baz
istasyonu konulması yasaktır. Türkiye Diyanet İşleri
Başkanlığı olarak baz istasyonlarının sökülmesini
düşünüyor musunuz diye de değerli yetkililere sormak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, her din görevlisi olan kişi,
dinin her konusunu iyice bilmek durumundadır, her verdiği bilgiyi
ayet ve hadislerle anlatmalı, yorumların yorumlarından
kaçınmalıdır. Cuma hutbelerinin her caminin görevlilerince
hazırlanması ve onların müftülerce kontrolünden sonra halka
sunulması uygulamasına geçilmelidir. Bu durum din görevlisini
araştırmaya, çalıştırmaya yönlendirir. Merkezî cuma
hutbelerinden vazgeçilmelidir ancak illerde müftüler tarafından da tam ve
mutlak kontrol edilmesi gerekir.
Sayın milletvekilleri, bir diğer konu olarak da, Türk
dünyası ve dış Türklerle ilgili din hizmetlerinin de önemli bir
şekilde yürütülmesini biz arzu etmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) -
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.22
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN : Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 126ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
507 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 9uncu maddesi üzerinde verilen diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 9. maddesi 2. fıkranın madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici (Şanlıurfa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yıldız. (BDP
sıralarından alkışlar)
BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 507 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesi hakkında söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı
yasasıyla ilgili tartışıyorken, bugün basına
düşen bir haberle ilgili sayın Meclisi bilgilendirmek gereğini
duyuyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinin Rize Belediye Başkanı
Halil Bakırcı Kürt sorununun çözümü için ahlak dışı,
hukuk dışı bir öneride bulunuyor. Efendim, güneydoğuda
ikinci eş çok yaygın. Bu bizim kültürümüzde de var. Bu bölgelerden
evlilik veya hısımlıkları artırarak devletin de
teşvikiyle sorunların aza ineceğine ve çözüleceğine
inanırım. diye açıklama yapıyor. Birincisi, bu
açıklama, bölge insanına bir hakarettir, ayrımcı bir
yaklaşımdır ve suçtur. İkincisi, kadın-erkek
eşitliğine aykırıdır. Üçüncüsü, demokratik, laik
devlet düzeninin temeline dinamit koymadır. Derler ya Dervişin fikri
neyse zikri de odur. Sizce bu fikri yeni mi Sayın Başkanın?
Hayır ama AKP, bu zihniyetteki birinin Rizede belediye başkanı
olmasında sakınca görmüyor çünkü benzer düşünceleri perdeleyerek
savunuyor. Bu zat ise perdelemeden, açıkça söylüyor.
Buradan, başta AKPnin kadın vekilleri olmak üzere tüm
kadın vekillere, demokratlara, sivil topluma seslenmek istiyorum: Siz bu
yaklaşımı görmezden mi geleceksiniz? Bunun takipçisi olmayacak
mısınız? Yandaş medya bunu haber değeri olan bir
açıklama olarak görmedi. Siz de böyle mi değerlendiriyorsunuz? AKP
Hükûmeti, İçişleri Bakanı, savcılar, siz bu konuda ne
düşünüyorsunuz? Gereğini yapacak mısınız? Diyanet
İşleri Başkanlığı, siz nasıl görüyorsunuz bu
açıklamayı? Dinen caiz midir bu söylem?
İşte, AKP İktidarı, Kürt sorununu bu
şekilde çözüyor; bir bakanı, sınırı 10-
Dün, Diyanet İşleri
Başkanlığının tüm müftülüklere gönderdiği,
tavsiye ettiği, Kürtlerin şeytan soyundan geldiği tezini içeren
Abdulhalûk Çayın kitabından söz ettim. Sayın Bakan ve Diyanet
yetkilileri itiraz ettiler. Şimdi, bu kitabı Sayın Bakana
vereceğim. Meclis kütüphanesinden aldım, ilgili sayfasını
da işaretledim ve Sayın Bakana ve Diyanet İşleri
yetkililerine sunacağım.
Yine bu kitap üzerine ve Diyanet İşleri
Başkanlığının o zamanki tavsiyesi üzerine, Sayın
Mehmet Altanın, o makaleyi de içeren Kürtler şeytan soyundan
mı geliyor? Kitabını da Sayın Bakana ve Diyanet
İşleri yetkililerine sunacağım. Yine İnternete
girdiğinizde bu konuyla ilgili çokça makaleye rastlarsınız ama
AKPli arkadaşlarımızı bunun bir siyasi değerlendirme
olmadığına ilişkin inandırmak için de Yeni Şafak
gazetesinin Sayın Mehmet Altanla o dönemde yaptığı
röportajı içeren belgeyi de Sayın Bakana ve ilgili yetkililere
sunacağım.
Şimdi, esas, Sayın Bakana sormak istediğim şu:
Dün akşam bu konuşmayı yaptıktan sonra, bölgenin birçok il
ve ilçesinden bana telefonlar açtılar, Bu kitap bizim müftülüğün de
kütüphanesinde vardır. dediler ve o dönemde tavsiye üzerine gelmiş.
Diyanet yetkilileri ve Sayın Bakan eğer bundan rahatsızlarsa,
lütfedip bir yazı yazarlarsa, bunun hangi tarihte, nasıl
gittiğini ve kütüphanelerinde olup olmadığına ilişkin
bilgi alabileceklerini düşünüyorum. Bu konuda Sayın Bakanı
bilgilendirme gereğini duydum.
Tabii bu evlilikler meselesine gelmişken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BENGİ YILDIZ (Devamla) Sayın milletvekilleri, Türkiyede
bin yıldan beri bir arada yaşıyoruz ve iç içe geçmişiz.
Şu anda, Barış ve Demokrasi Partisi sırasında oturan 5
milletvekili arkadaşımızdan -benimle 6- baktım, 3ümüzün
eşi Türk kökenli arkadaşlarımız. Türklerle Kürtlerin böyle
bir meselesi yok. İç içe geçmişlik, kardeşlik farklı bir
şey, bir aile içerisinde kardeşlerin birbirinin hakkına,
hukukuna saygı göstermesi farklı bir şey, devletin de bu
hakkı ve hukuku gözeten şefkatli bir baba olması da ayrı
bir mesele. Dolayısıyla, Sayın Belediye Başkanının,
herhâlde Türkiyedeki bu gerçeklikten haberi yok ki bu gerçekliği ikinci
evlilikle pekiştirme gereği duyuyor. Bunu da buradan belirtmek
istiyorum ve Yugoslavyada, Bosnalılarla o tarihte veriler- yüzde 30la
yüzde 40 arasında evlilikler gerçekleşti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BENGİ YILDIZ (Devamla)
ama bu orada olan biteni
engellemeye yetmedi. Dolayısıyla, farklı bir çözüm önerisi,
demokratik bir çözüm önerisi getirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Karar yeter
sayısı istiyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, İç Tüzük
60a göre oylama öncesinde kısa bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Rize Belediye Başkanının sarf
ettiği iddia edilen sözlere ilişkin açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun) Saygıdeğer Başkanım,
öncelikle söz imkânı verdiğiniz için size ve Divana teşekkür
ediyorum.
Sayın Hatip, yaptığı konuşma
sırasında, Rize Belediye Başkanına atfedilen
açıklamalara temas etmiştir. Hemen ifade etmek isterim: Rize Belediye
Başkanı, sözlerinin kastettiği amacın
dışında farklı bir mecraya taşındığı
açıklamasını ilk açıklama olarak gündeme getirmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kuma önerisi, kuma önerisi.
SUAT KILIÇ (Devamla) Dinleyin lütfen.
Hısımlıklar artarsa hasımlıklar
azalır. demek istediğini beyan etmiştir. Onu hemen
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
- İkinci eş diyor ama.
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar, ifade ediyorum.
Bu ilk açıklaması, AK PARTİ Genel Merkezi
tarafından yeterli bir açıklama olarak görülmemiştir ve bugün
itibarıyla AK PARTİ Genel Merkez Yerel Yönetimler
Başkanlığımız, Rize Belediye Başkanının
sarf ettiği iddia edilen sözlerin tüm boyutlarıyla incelenmesi ve
araştırılması amacıyla inceleme sürecini derhâl
başlatmıştır. Bu ülkede Türkler, Kürtler ve bütün unsurlar
bir arada, Türkiye Cumhuriyetinin millî birliği, beraberliği
istikametinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ (Devamla) Sayın Başkanım,
tamamlasaydım cümlemi.
BAŞKAN Anlaşıldı ama. Gereğini
yapmışsınız.
SUAT KILIÇ (Devamla) Peki efendim.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Bu söylemler sözde.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
Pratiğini göreceğiz, pratiğini.
SUAT KILIÇ (Samsun) Arkadaşlar, inceleme
başlatıldı.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162,
2/443) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN - Evet, karar yeter sayısı istendi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, önergemiz var
efendim.
SUAT KILIÇ (Samsun) Bu önerge oylanıyor, sizinkine gelmedi
daha.
BAŞKAN Önergeyi oyluyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Efendim, karar yeter
sayısı istemiştik.
BAŞKAN Onu da söyledim, birbirinizle konuştuğunuz
için fark etmediniz.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 Sıra Sayılı
Tasarının çerçeve 9uncu maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 10uncu maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan üç katına kadar ibaresinin iki
katına kadar olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 9uncu maddeyle ilgili olarak tarafımızdan verilen
önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığının yeniden
yapılandırılmasını tartışırken Diyanet
bünyesindeki temel sorunların konuşulması ve yönetim
anlayışının sorgulanması gerekmektedir.
Şu sorular mutlaka cevaplandırılmalı,
açıklık kazandırılmalıdır:
Diyanet İşleri Başkanlığı,
Kur'anın özüne uygun bir şekilde öğrenilmesini bugüne kadar
neden başaramamıştır?
Hem personel yapılanması ve hem de ekonomik olarak genel
bütçe imkânlarının üstünde destek verilmesine rağmen, dinî
değerlerimizi belli kişi ve grupların istismar etmesine ve
çıkar sağlamasına neden seyirci kalınmaktadır? Bu
süreç neden devam etmektedir?
Diyanet, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının tümüne
ve tüm inançlara adalet ve eşitlik içinde neden hitap etmemektedir?
Değerli milletvekilleri, Türkiyede artık muhtelif
cemaatlerde cemaatin başındaki imam efendinin kitapları
dışında kitaplar okunmuyor. Her cemaat, her tarikat, her dinî
grup kendisine göre öğreti geliştiriyor. Her biri Kuranın özü
dışında ayrı bir meal geliştiriyor. Bu meal
dışında başka bir şey okunmuyor, öğretilmiyor.
Bir cemaat bir meal hazırladığında kırk bin, elli bin,
altmış bin bastırıldığını ve
dağıtıldığını görüyoruz. Her mürit bu
basılanları okumak zorunda kalıyor. Bu gruplar
özgürleştirici değil, tabi olma, parçalanma ve kutuplaşma
misyonunu yerine getiriyor. Oysa Kuranın Hazreti Peygambere Dinini
fırkalara ayıranlarla senin alakan olamaz. dediği,
uyardığı bilinmektedir.
Şüphesiz ki Diyanet İşleri yapılanmasında
da değerli, sorumluluk sahibi görevliler vardır. Bu kişiler
hiçbir çıkar beklemeden, hizmet ve hayır amacıyla
çalışmaktadırlar. Ancak ve maalesef bu kişilerin
sayısının giderek azaldığı ve genel yapı
içinde de etkili olamadıkları bilinmektedir.
Yaptığımız ve bundan sonra da yapacağımız
eleştiri ve değerlendirmelerde bu anlayış ve sorumluluğa
sahip olan kamu görevlilerini tenzih ettiğimizi özellikle ifade ediyorum.
Din eğitiminde de geldiğimiz noktada Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarıyla birlikte kayıt dışı
bir yapılanmanın organize bir hâle geldiğini görüyoruz.
Bakın değerli milletvekilleri, 1 Ağustos 2008 tarihinde
Konyanın Taşkent ilçesi Balcılar kasabasında bir patlama
yaşandı. Neydi o patlama? O patlamanın olduğu bina
kasabanın dışında olan ancak yerleşim birimlerine
bitişik olan bir mesafedeydi. 70-
Bakın, bu süreçte ne yaşandı: Türkiye
Cumhuriyetinin Türk Ceza Kanunu yetmiş dokuz yıl görev yaptı,
hizmet verdi, uygulaması yapıldı. 261inci maddede kanuna
aykırı eğitim yapan kurumlar hakkında altı aydan iki
seneye kadar hapis cezası ve burada yasa dışı bir
şekilde eğitim veren öğretmenlerin
cezalandırılması, işletme sahiplerinin
cezalandırılması hükmü mevcut idi. Yetmiş dokuz yıl
uygulandı bu. 1 Haziran 2005 tarihindeki yasa değişikliğinde
de bu cezanın üç yıla çıkarılması düzenlemesi
vardı ama bu aşamadan sonra Sayın Başbakan devreye girdi,
26 Mayıs 2005 tarihinde Kaçak Kur'an kursları diye bir ifade olamaz.
Kur'an öğrenilir. Kur'anı öğrenmeye kimse suç ifadesi
kullanamaz. diye bir beyanda bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) Bu noktada kaçak Kur'an kursları
yapılanmasının yanlışlığını ifade
eden bir sermaye grubu başkanına da, temsilcisine de Daha fazla
konuşma, yoksa sana dinsiz derler. dedi.
Hemen ifade edeyim değerli milletvekilleri: Kur'an
eğitimine karşı olan kimse yok. Bir istismara sebebiyet vermemek
için söylüyorum. Bunun istismarına tenezzül etmeyelim. Biz, ehil ve yetkin
olmayan kimselerin eğitim vermesine karşı olduğumuzu ifade
ediyoruz.
Aslında, bu yanlışlığı, yapılan
vahim yanlışı, AKP İktidarı zamanında
yaratılan bu iklimi geçen dönemde Millî Eğitim Komisyonu
Başkanı olan İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç da
açıkladı ve itiraf etti. Yapılan bu yasal düzenlemenin
doğru olmadığını, bunun çok ağır sonuçlar
yaratacağını ifade etti ama bu iklim iktidarın himayesinde,
yani kayıt dışı yapılanma ve eğitim verilmesi
iktidarın himayesinde ve teşvikinde daha güçlü bir şekilde, daha
organize bir şekilde devam ediyor.
Bu yapılanmanın yanlış olduğunu, bu tür
yapılanmalara bundan böyle fırsat verilmemesi gerektiğini bir
kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Sayın Başkanım, bir teknik düzeltme yapmak istiyoruz.
3üncü maddede Başkan yardımcılarının
görevini süresiz hâle getirmiştik. O münasebetle çerçeve 9uncu maddenin
üçüncü fıkrasında geçen Görev süresi sona eren Başkan
yardımcısı ifadesindeki Başkan
yardımcısının çıkarılmasını talep ediyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) O ancak önergeyle olur Sayın
Başkan, böyle bir düzeltme olmaz ki, önergeyle yapsınlar.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Konu tamamen teknik bir düzeltmedir, önceki düzeltmeye paralel bir düzeltmedir.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tamam Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam mıdır?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Tamam efendim.
BAŞKAN Düzeltilmiş hâliyle madde 9u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 10da dört önerge vardır, sırasıyla
okutacağım ve en aykırısından başlayarak
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 10.
maddesinin sondan ikinci paragrafının madde metninden
çıkarılmasını; son paragrafındaki yönetmelikle
ibaresinin tüzükle olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Beytullah
Asil Mehmet
Şandır |
|
Antalya Eskişehir Mersin |
|
Reşat
Doğru Recep
Taner M. Akif
Paksoy |
|
Tokat Aydın Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 10. maddesi 1. fıkrası sonuna
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Diyanet İşleri uzman ve Diyanet İşleri uzman
yardımcısı olarak istihdam edileceklerden 1/3 kadarı yasada
belirtilen niteliklere haiz iyi derecede Kürtçe bilenlerden seçilir. Bu
şekilde alınan uzmanlardan 1/3 kadarında ise yasanın bu
maddesinin a) bendinde gösterilen koşul aramaz.
|
Nuri
Yaman Hasip
Kaplan İbrahim
Binici |
|
Muş Şırnak Şanlıurfa |
|
Sırrı
Sakık Osman
Özçelik Hamit
Geylani |
|
Muş Siirt Hakkâri |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.
Önergeleri birlikte işleme alacağım ve istemleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 10 uncu maddesi ile yeniden düzenlenen 633
sayılı kanunun 11 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
|
Bekir
Bozdağ Ahmet
Yeni Abdurrahman
Arıcı |
|
Yozgat Samsun Antalya |
|
Ali
Koyuncu Ertekin
Çolak |
|
Bursa Artvin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 Sıra Sayılı
Tasarının çerçeve 10uncu maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 11inci maddesinin dokuzuncu (sondan bir
önceki) fıkrasının Tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Atilla
Kart |
|
Trabzon Malatya Konya |
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Kart
konuşacaklar.
BAŞKAN Önce Sayın Kart, sonra Sayın Yeni
konuşacak.
Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığının 2006 yılı Faaliyet Raporunda
şöyle bir değerlendirme yapılıyor: Raporda, personel
giderleri dışında bütçe kalemlerinin yetersizliğini telafi
etmek için zaman zaman bütçe dışı mahallî kaynaklara
başvurulduğu ancak bu yola sıkça başvurulmasının
Başkanlığımızın ve devletimizin kamuoyundaki
itibarı açısından bazı olumsuzluklar
doğuracağı gayet yerinde bir şekilde tespit ediliyor. En
son aldığımız bilgilere göre, tarafımıza
ulaşan bilgilere göre Diyanet İşleri
Başkanlığının kadrolu personel sayısı 100
bine ulaşmış durumdadır, sözleşmeli ve vekil
personelle birlikte bu sayının 130 binin üstünde olduğu
bilinmektedir. Ayrıca bu sayıya Diyanet İşleri
Başkanlığı çalışanları tarafından idare
edilen vakıf, dernek, memur sendikaları, özel okul ve öğrenci
yurtlarıyla bu insanların yönetiminde etkili oldukları ekonomik
işletmeleri de eklediğimiz zaman Diyanet teşkilatıyla
söylem ve eylem birliği içinde olan insanların
sayısının 100 binleri aşıp milyona
ulaştığını görüyoruz. Kabul etmek gerekir ki bu
muazzam bir güçtür, bu büyük bir güçtür. Takdir edersiniz ki böyle bir gücün
mutlaka yasal denetim altında olması gerekir.
Şunu görüyoruz: Kaynakların yerinde kullanılıp
kullanılmadığının değerlendirilmesi bir tarafa,
Diyanet yapılanmasında kamu yönetiminin diğer alanlarına
yatay geçiş olarak Diyanet personeli yapılanmasının bir araç
olarak kullanıldığını görüyoruz, âdeta bir yöntem
olarak kullanıldığını görüyoruz. Diyanet personeli
için hiçbir şekilde ayrımcı bir anlayış ve
saplantının içinde değiliz. Bu personelin kendi eğitim ve
uzmanlık alanında değerlendirilmesi gereğinden söz
ediyoruz. Bu personeli kendi eğitim ve uzmanlık alanı
dışında değerlendirdiğiniz zaman yeni görev
yaptıkları alanda başarılı olmaları söz konusu
olamaz. Belli bir aşamadan sonra o kurum, yeni görev yapılan kurum
kaçınılmaz olarak işlevini kaybediyor ve o kurumun yerine
getirmekle sorumlu olduğu kamu hizmeti verimliliği düşüyor.
Bunu, bugün, bu dönemde, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarının sekiz yıllık uygulamalarında
aşağı yukarı her alanda görüyoruz, her alanda bunun
yarattığı tahribatı yaşıyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığının
hizmetlerinde, hizmet yapılanmasında, hizmet
anlayışındaki bir diğer vahim hususa dikkatinizi çekmek
istiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığının 2006
yılında yayınlamış olduğu bir resmî yayında
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarıyla organik ilişkiler
içinde olan, Almanyadaki faaliyetlerinde bazı yolsuzluk ve usulsüzlüklere
bulaştığı ve bazı kurumlara usulsüz para
aktarılmasında aracılık ettiği yargı
kararlarıyla sabit olan Deniz Feneri Derneğinin reklamını
yapmaktan kaçınmadığını görüyoruz değerli
milletvekilleri.
Hemen somut olarak ifade ediyorum, bakın, 2006 yılı
içinde Diyanet adına ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Diyanet
İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Dairesi
Başkanlığı adına yayınlanan toplam otuz iki
sayfalık Kurban Rehberi isimli kitapçıkta, broşürün iç ve
dış kapakları dâhil olmak üzere, dört sayfada Deniz Feneri
Derneğinin reklamı yapılmıştır. Bu broşürden
belki de yüz binlercesi müftülükler kanalıyla Türkiye çapında halka
dağıtılmıştır.
Burada hemen şu ifade edilebilir: Bu broşür Deniz Feneri
Derneği tarafından bastırılmıştır, maliyeti
adı geçen dernek tarafından karşılanmıştır,
bu sebeple adı geçen derneğin reklamının yapılmasında
herhangi bir kötü niyet yoktur denebilir ya da Diyanete ekonomik anlamda bir
yük getirilmesi söz konusu değildir, denebilir. Ancak böyle bir
açıklamanın hiçbir tutarlı tarafının
olmadığını hemen ifade edeyim çünkü Diyanet
Başkanlığının emrinde Türkiye Diyanet Vakfı gibi
bir vakıf var, bu vakfın da son derece gelişmiş matbaa
tesisleri var, ayrıca da ekonomik işletmeleri var. Yani Diyanet
Başkanlığı söz konusu broşürü ücretsiz olarak bu
işletmeye bastırma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) -
kendi bünyesinde bu broşürü
bastırma ve dağıtma imkânına her zaman için sahiptir çünkü
Türkiye Diyanet Vakfı da Deniz Feneri Derneği gibi vekâlet yoluyla
kurban kesip bağış kabul etmekte ve üstelik Deniz Feneri Derneğinden
farklı olarak bu işten kazanmış olduğu paraların
tamamını Diyanet İşleri Başkanlığı
personelinin çocuklarına burs olarak vermektedir. Çocuklara burs olarak
gitmesi gereken bu harcamaların Deniz Feneri Derneğinin reklamı
için kullanıldığını görüyoruz. Diyanet
İşleri Başkanlığı bu yolla Deniz Feneri Derneğinin
reklamını yapmayı tercih etmiştir. Bu, kamu yönetiminde,
devlet yönetiminde parti memuru, cemaatin memuru yapılanmasını
organize bir hâle getirmenin doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur
ve maalesef bu İktidarın temel karakteristik özelliklerinden birisidir.
Bunu da bu vesileyle bir kez daha ifade ediyor ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
Sayın Yeni, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 507 sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi hakkında verdiğim
önergeyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kurumların işlerini zorlaştıran en temel unsur
çalışmalarını dayandırabilecekleri kuruma ait bir
kanuni dayanağın olmamasıdır. Bu durum kurumların
verimli ve sistematik bir işleyişle hareket etmelerini
engellemektedir. 1935ten günümüze kadar Diyanet İşleri
Başkanlığının kuruluş ve görevleriyle ilgili
çeşitli hukuki düzenlemeler gerçekleştirilmiş ancak
bunların bir kısmı Anayasa Mahkemesi tarafından, bir
kısmı da yeni çıkan kanunlarla bazı hükümleri yürürlükten
kaldırılmıştır. Buna karşılık, Diyanet İşleri
Başkanlığının yürüttüğü görevin önemi her geçen
gün artmakta, hizmet alanı genişlemektedir. Aynı zamanda,
gelişen teknolojiye paralel olarak Başkanlığın hizmet
çeşitliliği de artmıştır. Anayasa Mahkemesinin 1976
tarihli iptal kararının oluşturduğu boşluğu
giderme, merkez teşkilatına ilişkin yapının
belirlenmesi ve bu sayede çalışmaların hukuki zemin içerisinde
yürütülmesi açısından bu tasarı çok önemlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
insanımızın dinî vecibelerini doğru bilgilere dayanarak
öğreneceği en güvenilir merci Diyanet İşleri
Başkanlığıdır. Diyanet İşleri
Başkanlığının bu görevini sağlıklı bir
şekilde yürütmesi için günümüz teknolojik gelişmelerine uygun bir
şekilde hareket etmesi gerekmektedir. Bu sebeple, tasarıda, toplumu
aydınlatmak amacıyla basılı, sesli ve görsel
yayınların yapılması için döner sermaye işletmesinin
kuruluşu önerilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarı çok sayıda yenilik içermektedir. Diyanet İşleri
Başkanının görev süresi beş yıl ve iki kereyle
sınırlandırılmaktadır. Din İşleri Yüksek
Kurulu üyelerinin görev süreleri beş yıla indirilmekte,
Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu oluşturulmakta ve
atanacaklarla ilgili kriterler getirilmektedir. Hatalı basılan
Kur'an-ı Kerimlerin mahkeme kararıyla toplatılmasına zemin
hazırlanmaktadır. Bu, yıllardır üzerinde bir düzenleme
yapılamamış olan bir uygulamadır.
Yine, bu tasarıda, ilk defa, İslam dinine mensup
farklı dinî yorum çevreleri, dinî ve kültürel oluşumlarla ilgili
düzenlemeler yapılmıştır.
Bu bakımdan, bu tasarı, Adalet ve Kalkınma
Partisinin sorunların üzerine nasıl cesaretle gittiğinin en
açık göstergelerinden biridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet
İşleri Başkanlığının en önemli görevlerinden
biri de hac ve umre hizmetleridir. Hac ve umre hizmeti ibadet yönüyle birlikte
uluslararası bir seyahat özelliği taşımaktadır.
İnsanların ibadetlerini sağlıklı ve güven içerisinde,
uzman kişiler rehberliğinde yerine getirmesi çok önemlidir. Bu
sebeple, bu tasarıda hac ve umre hizmetleriyle ilgili temel hükümler yer
almaktadır.
Tasarının, başta Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline ve tüm milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeni.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 10. maddesi 1. fıkrası sonuna
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Diyanet İşleri
uzman ve Diyanet İşleri uzman yardımcısı olarak
istihdam edileceklerden 1/3 kadarı yasada belirtilen niteliklere haiz iyi
derecede Kürtçe bilenlerden seçilir. Bu şekilde alınan uzmanlardan
1/3 kadarında ise yasanın bu maddesinin a) bendinde gösterilen
koşul aramaz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu önergemizin içeriği çok açık.
Aslında din işleri, diyanet işleri, inanç
özgürlüğü tüm yurttaşlarımızın anlayacağı
dilde olmak zorunda ve Türkiyede sayıları 20 milyonu aşkın
Kürt yurttaşımız olduğu için de kendi dillerini bilen
uzmanların bu alanda çalışmasının doğru
olacağına inanıyoruz.
Ben, dün Cizredeydim. Dün 29 Hazirandı ve eski
Şırnak Milletvekili Sevgili Orhan Doğanı kaybedişimizin
yıl dönümüydü. Orada, anmada on binlerce insan vardı ve 5 tane din
adamı orada Kürtçe mevlit okudular. Asırlardır bizde Kürtçe
mevlit okutulur ve böyle bir geleneğimiz vardır. Diyanetin bu konuda
ayrımcılık yapmadan bunu uygulaması gerektiğini
düşünüyorum çünkü devletin dini olmaz, devletin mezhebi olmaz.
İnsanlarımızın doğuda yaşayanları
Şafiidir, batıda yaşayanları Hanefidir, farklı
mezheplerden olan, Alevi olan insanlarımız da var, farklı diller
de var. O zaman, inanç özgürlüğünü herkesin anlayacağı dilde
yapmak lazım. Bekliyorum Diyanet İşleri
Başkanlığından: Kürtçe, Kuranın mealini ne zaman
yayınlayacaksınız? Onun cevabını da istiyorum.
Değerli milletvekilleri, benim elimde, gelen onlarca faks ve
mektup var, bu özellikle alınacak 5 bin kadroyla ilgili, vekil imamlar,
Diyanet personeli
İnanın, demin ara verildi 5 tane telefon
aldım ve buradan bu konuyu
4/B olayı var burada, yeterlilik
sınavı var, dört ay askerlik var, on sekiz ay askerlik var. Bütün bu
sorunları vicdani bir çözüme kavuşturmak için parti
gruplarının en azından samimi davranması gerektiğini
düşünüyorum. Buna bir çözüm bulun. Binlerce insanı aldınız
görev yaptılar, bekliyorlar; yani ayrım yapmadan bu
insanlarımıza bir çözüm bulmak gerekir diye düşünüyorum.
Yine değerli arkadaşlar, doğrusu
şaşkınım. Rize Belediye Başkanının
yaptığı açıklama tüylerimizi ürpertiyor. Metres
tutacağınıza kuma alın. diyor. Yüce Meclisin değerli
milletvekilleri ve bütün gruplara sesleniyorum: Eğer kuma olayına,
çıkardıkları medeni kanunlar, anayasalara rağmen sıcak
bakılıyorsa bir şey diyeceğim yok. Eğer Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruyorsak Diyanet
İşleri Başkanının buna yanıt vermesi gerekiyor.
En başta da partinin Genel Başkanının yanıt vermesi
gerekiyor ve bütün parti gruplarını da bu konuda gerçekten kuma
kafa anlayışına karşı tavır almaya
çağırıyorum. Yani kadın milletvekillerimizi öncelikle
çağırıyorum ki, burada yürekli sesler çıktı.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanımıza buradan teşekkür ediyorum. Yine bizim Eş
Genel Başkanımız sesini çıkardı ve ses vermeliyiz, güç
vermeliyiz. Cins ayrımcılığına, özellikle etnik
ayrımcılığa, aşağılamaya karşı dik
duruş göstermemiz gerekiyor. Bu ülkemizin insanlarının buna
ihtiyacı var ve bu konuda çağrıda bulunuyoruz, tüm Meclis
gruplarının bu konuda bir açıklama yapması gerekiyor.
Sayın Bakan, samimi olarak soracağım: Müftüler
ajanlık yapar mı? İmamlar ajan olur mu? Vaizler ajan olur mu?
Diyanette çalışan personele ajanlık yaptırmak, istihbarat
toplattırmak, istihbarat elemanı gibi çalıştırmak
doğru mudur, doğru değil midir? Hepinizin vicdanen bu konuda
dikkatinizi çekmek istiyorum.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde -elimde bir genelge var,
okuyacağım- İçişleri Bakanlığı Toplumla
İlişkiler Daire Başkanlığı, 8/12/2006, 2008, en
son 2010da göndermiş ve dağıtım il müftülüklerine. İl
müftülüklerine dağıtılan gizli eylem planında Bölücü
faaliyetleri izleyin. var. Arkasından çok gizli kaydıyla Eylem
planı uyarınca dört ayda bir rapor gönderin
Sayın Bakan,
Sayın Diyanet İşleri Başkanı; Diyanet İşleri
bu konuda rapor gönderdi mi daha önce? Gönderildiyse istihbarat
çalışması din adamlarının, din vicdan
özgürlüğünün kapsamı içine giriyor mu? Bir şey daha
soracağım Sayın Bakanıma: 2010 bütçesini
görüştüğümüz zaman yine dikkatimi çeken, tüyler ürpertici bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Diyanet İşlerinin bütçe sunuş
kitapçığında Trakyaya ve Güneydoğuya Diyanet
İşlerinin özel personel göndermesi gerekir. diye bir
yazılı cümle geçiyordu, Trakyaya ve Güneydoğuya özel personel
gönderilmesi diye. Benim tüylerimi ürpertti. Ne demek isteniyor? Yani Trakya
ile Güneydoğunun diyanetlerinde bir sorun mu var, bölgelere ayrı bir
uygulama getiriliyor, oraya ayrı personel, özel personel gönderiliyor?
Yani oraya giden personel Trakyalıları, hepsini daha dindar mı
edecek veya Güneydoğudakileri? Güneydoğudakilerin veya
Trakyadakilerin, diğer bölgelerdeki insanların dinî inançları
konusunda bir ayrım yapmak doğru mudur? Bu yanlıştır.
Arkadaşlar, bu ayrımcılığa da
karşı çıkmamız gerekiyor ve yüce Meclisi bu konuda da
duyarlılığa çekiyorum, Sayın Bakandan da açıklama
bekliyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 10.
maddesinin sondan ikinci paragrafının madde metninden
çıkarılmasını; son paragrafındaki yönetmelikle
ibaresinin tüzükle olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Taner. (MHP
sıralarından alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Diyanet
İşleriyle ilgili kanun tasarısının 10uncu maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında
söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken
Bugünün
Emekliler Günü olması münasebetiyle emeklilerimiz için bu kanun
düzenlemesinde de bir şeyleri görmek isterdik. En azından, emekli
olan din görevlilerinin, bu yeni düzenlemeyle getirilen yeni unvanlara göre
artırılan mali haklardan yararlandırılmasının
yolu açılabilirdi ama ne yazık ki bu düzenlemede de emeklilerimiz
unutulmuştur. Emeklileri unutan bugünün bürokratları ve
görevlilerine, yarın, kendilerinin de emekli olacaklarını
hatırlatmak isterim.
Yine, emeklilerin genel olarak durumuna
baktığımızda da yüzde 80inin açlık
sınırı altında, kalanlarının da yoksulluk
sınırı içinde olduğunu görmekteyiz. 16ncı büyük
ekonomiden bahsedenlerin, açlık sınırının 818 TL
olduğu günümüzde ortalama emekli maaşı 700-750 lira
arasında olduğundan, emeklilerden bahsedecek hâlleri herhâlde yok.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz
madde, Diyanet İşlerinin uzman ve müfettişliklerini düzenleyen
maddesidir. Bu maddedeki yönetmelik ibaresinin tüzük olarak
değiştirilmesi gerektiğini, zira, müfettişlerin görev,
yetki ve sorumluluklarının tüzükle düzenlenmesinin daha uygun
olacağını düşünmekteyiz. Ayrıca, otuz beş olan
yaş sınırının otuza düşürülmesinin, bunun
yanında, müfettişliğin, bir kariyer mesleği olması
sebebiyle atama yoluyla doldurulmasının da doğru
olmayacağını görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
düzenlemede görmek isteyip de göremediğimiz veya eksik bulduğumuz
yönlerden de kısaca bahsetmek istiyorum. Zira, olumlu kısımları
gerek iktidar partisi milletvekilleri ve gerekse Sayın Bakan yeterince
izah etmekteler. Bu düzenlemede mesela şunları da yapabilir miydik:
1) On beş-yirmi yıldır şube müdürlüğü
yapanlar tasfiye edileceğine keşke doğrudan uzmanlık
kadrolarına atanabilselerdi.
2) Bu düzenlemeye kadar uzmanların sicil amirliğini
yapan şube müdürlerinin imtihanla uzman olmalarının
yanlışlığı keşke düzeltilebilseydi.
3) Yıllardır din hizmetlerini denetleyen
murakıplık sistemini kaldırarak denetimi camilerin cemaatlerine
ve özellikle tarikat mensuplarına keşke
bırakılmasaydı.
4) Murakıplık görevini yüklenecek olan vaizlerin asli
görevleri irşat görevi olmasına rağmen denetim görevi keşke
bunlara bırakılmasaydı.
5) İllerde teftiş kurulları oluşturularak,
yetki ve görev alanları netleştirilerek murakıplar bu kadrolara
atanabilseydi.
6) Diyanet Başkanlık Merkezinde
çalışanların özlük ve mali imkânları geliştirilirken
din hizmetini sunan ve uygulayan taşrada görev yapan il, ilçe müftüsü,
müftü yardımcıları ve diğer çalışanların mahrum
edildiği haklar keşke verilseydi.
7) 110 bin kadronun 108 bini taşrada
çalıştığı hâlde yani yük taşra
teşkilatlarında olduğu hâlde merkezde görev yapan personele
yüzde 20 ile yüzde 45 arasında artış yapılırken aynı
işi yapan taşradaki personele yüzde 5 ile yüzde 20 arasında
artış yapılmasaydı, hiç olmazsa Diyanette adalet yerini
bulsaydı, kul hakkı yenmeseydi.
8) Dört yıllık yüksekokul mezunu kurs
öğreticilerine öğretmenlik unvanı verilebilseydi.
9) Din hizmetleri sınıfında çalışan din
görevlileri arasında diploma ayrımı yapılarak aynı
işi yapmalarına rağmen farklılık
yaratılmasaydı.
10) Kurban derilerine tamah edilerek keşke din görevlilerinin
ağır olan yüklerine kurban kesim sorumluluğu da getirilmeseydi.
11) Birçok bakanlıkta olduğu gibi Bakanlığımızın
akçeli işlerinin başında gelen hac ve umre işleriyle ilgili
bir döner sermaye işletmesi kurulabilseydi de manevi
ağırlığı olan bu kurum akçeli işlere
bulaştırılmasaydı.
12) Yedi gün yirmi dört saat, doğumdan ölüme görevli olan din
görevlilerimize bu döner sermayeden keşke pay verilebilseydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RECEP TANER (Devamla) Teşekkür ederim.
13) Din hizmetlerinin ifasında en büyük katkıyı
sağlayan genel idare hizmetleri, teknik, sağlık ve
yardımcı hizmetler sınıfındaki
çalışanların da hakları verilebilseydi.
14) Hafta tatili ve resmî tatil günlerinde görev yapan cami
görevlilerine bir ek ücret verilebilseydi.
15) 4/B statüsünde çalışan sözleşmeli personel ve
vekil imamlara kuruluş kanununun hatırına, bir defaya mahsus
olmak üzere, keşke kadro verilebilseydi.
Bunları daha artırabiliriz ama inşallah, bir
kısmı verilecek önergelerle düzeltilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; düzenlemenin
ülkemize, milletimize ve tüm Diyanet çalışanlarına
hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Taner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 11 üzerinde iki önerge var, sırasıyla okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığı
Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı yasa
tasarısının 11. maddesindeki vaizler, imam-hatip ve
müezzin-kayyımlar, Kur'an kursu öğreticileri, eğitim
görevlileri ifadesinde eğitim görevlileri ifadesinin
Başkanlığın tüm eğitim görevlileri olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Metin
Arifağaoğlu Tayfur
Süner |
|
Malatya Artvin Antalya |
|
Şevket
Köse Atilla
Kart Atila
Emek |
|
Adıyaman Konya Antalya |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 11.
maddesinin Vaizler, İmam-Hatip ve Müezzin-Kayyımlar, Kuran Kursu
Öğreticileri, Eğitim Görevlileri başlıklı metninin 3.
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve tasarıya ekli cetvellerden (2)
Sayılı Liste- Diyanet İşleri Başkanlığı-Taşra-ihdas
edilen kadrolar bölümünde paralel düzenlemenin yapılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır M.
Akif Paksoy |
|
Antalya Mersin Kahramanmaraş |
|
Beytullah
Asil Reşat
Doğru Akif
Akkuş |
|
Eskişehir Tokat Mersin |
Toplam Vaiz, Kuran Kursu Öğreticisi, İmam-Hatip ve
Müezzin-Kayyım kadro sayısı içinde, Baş Vaiz, Baş
Kuran Kursu Öğreticisi, Baş İmam-Hatip ve Baş Müezzin
oranı % 10, Uzman Vaiz, Uzman Kuran Kursu Öğreticisi, Uzman
İmam-Hatip oranı % 20dir. Bakanlar Kurulu bu oranları bir katına
kadar artırmaya yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Daha önce açıklanan tasarılarda ki oranlar teklif edilen
oranlardır. Din Görevlilerinin meslekte yükselmelerini ve kariyer
yapmalarını sağlayacak olan da budur. Kadro
sayısının yüzde olarak arttırılması din
görevlileri arasında bir heyecana ve çalışma azmine sebep
olacağından hizmette verimlilik de artacaktır. Oranların
tasarıdaki gibi az olması hâlinde hiçbir din görevlisi
yükseleceğine inanmamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı
Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı yasa
tasarısının 11. maddesindeki vaizler, imam-hatip ve
müezzin-kayyımlar, Kur'an kursu öğreticileri, eğitim
görevlileri ifadesinde eğitim görevlileri ifadesinin
Başkanlığın tüm eğitim görevlileri olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Aslanoğlu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Diyanet
teşkilatımızın tüm kadrolarının tamam
olması, özellikle dinî konularda açık, şeffaf, herkesi
aydınlatması bu ülkede hepimizin görevidir. Buna hiçbirimizin itirazı
olamaz, yeter ki açık, şeffaf, yansız, tarafsız, herkesin
inancına saygı duyan bir Diyanet İşleri
Başkanlığı ve bunun tüm kadroları
oluşmalıdır. Tabii, özellikle mesleki yeterlilik konusunda
teşkilatın mutlaka mesleki yeterliliği olanları
seçeceğini ve bunları alacağını düşünüyorum.
Ancak, Başkanlığa KPSS sınavı dışından,
açıktan atamalar yapılıyor. Bu açıktan atamalardan sonra,
belli bir süre sonra bu açıktan atanan personel -altını
çiziyorum, KPSS sınavı dışında- başka kurumlara
gidiyor.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde açık,
şeffaf bir KPSS sınavı var. Bu ne zaman
başlamıştır? KPSS sınavında her bakanlık,
her kamu kurumu ve kuruluşu belli puanlara göre insan alıyor. O gün,
girdiği tarihte X bakanlığının puanı daha
yüksekse KPSS sınavına göre X bakanlığına giremiyor
ama dönüyor, örneğin, diyelim teşkilatımızın
ihtiyacı var, daha düşük puanla teşkilatımıza giriyor.
Bir süre sonra bu arkadaşımız, bir yatay geçiş çıkartıyor,
Ben şu bakanlığa geçeceğim. diyor.
Bir kere, tabii, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun da belli bir şeyi var ama bir de şu var arkadaşlar: O
gün o bakanlığa müracaat etseydi o bakanlığa o puanla
giremeyecekti. Diyanet İşleri Başkanlığımıza
daha düşük puanla girip bir yıl sonra, o düşük puanla, yatay
geçişle bir başka bakanlığa geçmesi ne haktır ne
adalettir. Böyle bir hak ve adalet olamaz. O zaman, bir
başkasının hakkını ve adaletini şey yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, Diyanet
İşleri Başkanlığımızın tüm
kadroları asli kadro olmalıdır yani özellikle vekil
imamların, diğer tüm öğreticilerin kadrosu
tamamlanmalıdır. Buna hiçbirimizin itirazı yoktur ama kimse
Diyanet İşleri Başkanlığını bir basamak
yapıp başka bakanlığa gitmenin yolu yapmamalıdır.
Mesleki yeterliliği, mesleki kariyeri ve bir şekilde Diyanet
İşleri Başkanlığının ihtiyacı için
girmişse ve KPSS sınavında düşük puan almasına
rağmen, bir başka kuruma geçişte, o gün o bakanlığa
gittiği zaman daha yüksek puan vardı ama Diyanet İşleri Başkanlığını
kullanıp bir başka kuruma daha düşük puanla gitmenin yolu
aranmamalıdır. Başkanlık bu uygulamayı kesmelidir,
varsa eğer bu Başkanlıkta bu uygulama. Yani, Diyanet
İşleri Başkanlığı teşkilatı hakikaten
her türlü dinî bilgiye, her türlü şeffaflığa açık bir kurum
olmalıdır, bir başkanlık olmalıdır. Hiç kimse
Diyanet İşleri Başkanlığını yatay
geçişin bir yolu olarak kullanmamalıdır. Önce, bu kurumda
çalışan insanların hakikaten inancıyla, vicdanıyla bir
başkasının hakkını yememesi gerekiyor.
Bu nedenle, özellikle, bunun çok açık ve net olarak bilinmesi
lazım. Diyanet İşleri Başkanlığının
oraya giren herkes, oradaki mesleki kariyerini ve mesleki becerisini en iyi
şekilde icra etmeli. Ama örneğin doktor olmuş, girerken doktor
değil; avukat olmuş, girerken avukat değil; başta başka
bir meslek grubuna geçmek istiyorsa en tabii, en anayasal hakkıdır
bunun. Ama devletin başka bir kurumuna, yine devletin KPSS
sınavı içinde, her türlü, yeni bir sınava girer o hakkı
kazanır gider. Ama ben avukat oldum diye düşük puanla girdiğim
bir KPSS sınavıyla, bir başka kuruma avukat olarak geçmemeliyim.
O zaman bir başka avukatın hakkını yiyorsun.
Değerli arkadaşlarım, bu konu hassas bir konu,
özellikle kamuoyunda bu konuda, geçtiğimiz süreçte çok yaygın
söylentiler oldu. Ben buna inanmak istemiyorum ve bir kez daha bu konuda
kamuoyunun duyarlılığını, bu konuda kamuoyunun Diyanet
İşleri Başkanlığına olan inancının
zedelenmemesi lazım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 11i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12de dört önerge vardır, sırasıyla okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 12 nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
633 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri aşağıdaki
şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
"Seyahat acentelerine tahsis edilecek kontenjan oranı
Bakanlar Kurulu'nca belirlenir ve bu orana göre tespit edilen sayı seyahat
acentelerince kullanılmak üzere topluca verilir. Gerektiğinde bu
acentelerden hizmet satın alınabilir."
|
Bekir
Bozdağ Celal
Erbay Ahmet
Yeni |
|
Yozgat Düzce Samsun |
|
Safiye
Seymenoğlu Özlem
P. Türköne |
|
Trabzon İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 12. maddesi 1. fıkrası sonuna
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Başkanlık Merkez Hizmet Birimlerinde görevli
personel ve birinci derecedeki akrabaları; hac ve umre seferleri
düzenleyen seyahat şirketleri ile Başkanlığın hac ve
umre ibadetinin gerçekleşmesinde hizmet satın aldığı
şirketlerle ticari bir ilişki içine giremezler."
|
Osman
Özçelik Bengi
Yıldız Akın
Birdal |
|
Siirt Batman Diyarbakır |
|
Hamit
Geylani Şerafettin
Halis Hasip Kaplan |
|
Hakkâri Tunceli Şırnak |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri
birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 Sıra Sayılı
Tasarının çerçeve 12'nci maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 13'üncü maddesinin madde
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Atilla
Kart |
|
Trabzon Malatya Konya |
"Hac ve umre Döner Sermaye İşletmesi
Madde 13- Hac ve umre ibadetlerinin usulüne uygun bir şekilde
sağlık ve güvenlik şartları içinde ifası
amacıyla, Başkanlıkça hac ve umre seferleri düzenlenir. Her
türlü denetim ve gözetim yetkisi Başkanlıkta olmak üzere (A) grubu
seyahat acentelerine hac kontenjanı verilir. Başkanlıkça
düzenlenen hac ve umre seferlerinde 1618 sayılı Seyahat Acenteleri ve
Seyahat Acenteleri Birliği Kanununun 4 üncü maddesinde sözü edilen
işletme belgesi aranmaz.
a) Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve
Umre Döner Sermayesi İşletmesi adıyla ana sermayesi
500.000.000.00 (beşyüz milyon Türk Lirası) TL. olmak üzere, bir döner
sermaye kurulmuştur.
b) Hac ve umre hizmetlerinin alım-satım,
ulaşım, ihale, muhasebe ve mali işlemleri ile her türlü ithalat
ve ihracat işleri Hac ve Umre Döner Sermayesince yapılır.
c) Hac ve Umre Hesabı'ndan hac ve umre hizmetleri,
Başkanlığın yurtiçi ve yurtdışındaki
faaliyetleri ile dinî nitelikli diğer hizmet ve faaliyetlere sarf
edilebilir.
ç) Hac ve Umre hizmetlerinin yerine getirilmesi ile ilgili yurtiçi
ve dışında her türlü harcama, alım-satım vb.
işler döner sermaye işletmesince yapılır.
d) Döner sermaye, bu hizmetleri ücret veya bedel
karşılığı yapar. Toplanan ücret veya bedeller Diyanet
İşleri Başkanlığı Merkezinde oluşturulan
döner sermaye işletmesinde toplanır.
e) Hac ve umre hesabı döner sermaye işletmesince
açılır.
f) Döner Sermayenin her türlü gelirleri kurumlar vergisinden ve
işlemleri vergi, resim ve harçtan yurtdışı
harcamalarında döner sermaye belge düzeninden muaftır.
g) Döner sermaye işletmesi, her türlü alımda 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine tabi
değildir.
ğ) Diyanet işleri Başkanlığında
görevli personel (işçiler hariç) Maliye Bakanlığının
uygun görüşü üzerine Diyanet İşleri Başkanı
tarafından personelin kurum çalışmalarına
katkısı, sorumluluğu, kadro unvanı ve derecesi gibi
kriterlere göre belirlenecek miktarda aylık maktu fazla mesai ücreti döner
sermaye gelirlerinden ödenebilir.
h) Döner sermaye gelirlerinden, hac dairesinin hizmetlerini
aksatmamak ve yatırım programı ile ilişkilendirilmek
kaydıyla Diyanet İşleri Başkanlığınca
belirlenen miktar; genel bütçe ödeneği ile devam etmekte olan kurum ve kuruluşun
bina projelerinin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri için
harcanmak üzere ilgili saymanlığa aktarılabilir.
ı) Döner sermaye işletmesi süreklilik arz eden hizmet
alımları ile maliyeti yüksek ve ileri teknoloji ürünü olan
cihazların hizmet alımı yoluyla temini veya kiralanması
için döner sermaye kaynaklarından, gelecek yıllara yaygın
yüklenmelere girişebilir.
i) Döner sermaye döviz cinsinden hesap açabilir. Hacı
adaylarının yanlarında para taşıma riskine
karşı Suudi Arabistan'da mudilere ödeme yapmak üzere emanet
hesabı açabilir. Emanet hesabında yapılacak işlemler için
binde 2'yi geçmemek üzere ücret alınabilir.
j) Döner sermaye faaliyetlerinin gerektirdiği giderler ile
Diyanet İşleri Başkanlığının mevzuatla
belirlenen görevleri ile ilgili harcamalar döner sermayeden yapılabilir.
k) Başkanlık, merkezde kurulacak Döner Sermaye
Müdürlüğü ve muhasebesi vasıtası ile döner sermayelerin
hareketlerini takip eder. Döner sermayenin işletilmesinden hasıl
olacak karlar, her yıl sonunda döner sermayeye iade edilir.
l) Döner sermaye işletmesi faaliyet alanı,
çalışma usul ve esasları, muhasebe usulleri hac ve umre
hesabının oluşturulması bu hesapta yer alan tutarların
harcanması, hac ve umre hizmetlerinin yürütülmesi Bakanlıklar
arası Hac ve Umre Kurulu ile Hac ve Umre Komisyonunun kuruluş görev
ve yetkilerine dair esaslar ve diğer mali hususlar Maliye
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlar
Kurulunca çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.
m) Kanunun yayımı tarihinden önce, Diyanet
İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı
adına açılmış hac ve umreye ilişkin her türlü banka
hesabı ve mevcut para döner sermaye işletmesine
aktarılmış sayılır."
Diğer önergedeki imza sahipleri:
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Beytullah
Asil |
|
Antalya
Mersin
Eskişehir |
|
Reşat
Doğru Mustafa
Kalaycı Mehmet Akif
Paksoy |
|
Tokat
Konya
Kahramanmaraş |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Şandır, kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Kalaycı
konuşacak efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 12nci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Bakan, öncelikle, ben bir konuya gireceğim: Vekil
imam-hatipler meselesi. Umuyorum ki tüm arkadaşlarımıza da
aynı şekilde bunların yaşadığı
mağduriyetler, bu konudaki bilgiler gelmektedir. Gerçekten, bu sorunu bu
tasarıda çözmemiz gerekmektedir Sayın Bakan. Bu
arkadaşlarımız umutla bekliyor, merakla bekliyor; Olacak
mı? Olacaksa nasıl olacak, hangi şartlar aranacak? sürekli
bizlere bu konuları soruyorlar. Sizin bu konuda Hükûmet olarak bir irade
ortaya koyduk. diye bir açıklamanız oldu. Hâlbuki, Sayın Bakan,
Hükûmet tasarısında bu konuda bir hüküm yok. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak verdiğimiz kanun teklifi, biliyorsunuz, Plan ve Bütçe
Komisyonunda tasarıyla birleştirildi ancak kadro ihdası ve
altı ay içinde bu arkadaşlarımızın bu kadrolara atanmalarını
öngören hüküm maalesef tasarıya sizlerin oylarıyla eklenmedi.
Komisyon toplantılarına başlamadan önce siz bu konuda olumlu
yaklaştınız aslında ama maalesef bir oyalama içerisinde
oldunuz. Diyanet teşkilatında haksızlığın,
adaletsizliğin esamisinin bile olmaması gerekir. Madem teşkilat
kanunu düzenliyoruz, o hâlde Diyanet çalışanlarının
sıkıntılarına çözüm getirmemiz gerekmektedir. Sadece vekil
imam-hatipler değil mağdur olan. 4/Bli imamlar, müezzin
kayyımlar ve Kur'an kursu hocaları, fahri öğreticiler, bu
arkadaşlarımızın da sorununu halletmemiz gerekir; aynı
görevi yapan kadrolu arkadaşlarına göre hem ücret yönünden hem de
özlük hakları bakımından büyük farklılıklar
bulunmaktadır. Bu eşitsizliktir, haksızlıktır, bu
haksızlığı giderelim, bunun yeri de Türkiye Büyük Millet
Meclisidir, önümüzde de bir fırsat vardır, teşkilat
tasarısı görüşülüyor, bu konulara çözüm getirelim diyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte
olduğumuz madde hac ve umre hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin
hususları düzenlemektedir. Hac ibadeti İslamın temel
esaslarından biridir, hem mal hem de beden ile yapılan ibadettir. Hac
ibadeti, insana çok büyük bir manevi haz vermesinin yanında yerine
getirilmesi bakımından birtakım zorlukları da
taşımaktadır.
Hac ve umre gelirleri mutlaka şeffaf olmalıdır. Bu
alanda çok büyük sıkıntılar bulunmaktadır. Bu maddede yine,
hac gelirlerinin vergiden muaf tutulması ve kamu parası
sayılmaması, her türlü şaibeye açık düzenlemelerdir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, her türlü dedikodu ve
şayialardan uzak tutulmalıdır. Buna fırsat ve imkân
verilmemesi için gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır. Bunun
için, Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bünyesinde, hac ve umre
döner sermaye işletmesi mutlaka kurulmalıdır. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak vermiş olduğumuz önerge, bu konuyu düzenlemektedir.
Hac ibadeti, kesinlikle bir istismar aracı olarak
kullanılmamalı, birilerinin bu ibadet üzerinden rant veya fahiş
gelir elde etmeye çalışması kesinlikle engellenmelidir. Hac,
objektif, şeffaf ve hukuki kurallara göre yapılmalı, şu
anda olduğu gibi, diğer İslam ülkelerine göre en pahalı hac
organizesi olmaktan da kurtarılmalıdır. Hac ve umre ücretlerinin
düşürülmesi için mutlaka gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu
konuda Diyanet İşleri Başkanlığına görev verilmesini
teminen tasarıya hüküm konulmalıdır.
Plan ve Bütçe Komisyonunda, tasarı görüşmelerinde,
Türkiyede hac ücretlerinin yüksek olduğu, bu miktarın
düşürülmesi gerektiği gündeme gelmiş ve bu konuda, AKP
Balıkesir Milletvekili Değerli Arkadaşımız Ali Osman
Sali Bey önerge vermiştir ve Milliyetçi Hareket Partili üyeler olarak biz
bu önergeyi destekledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Bizim verdiğimiz desteğe rağmen, Hükûmetin
katılmaması ve bazı arkadaşların katılmaması
nedeniyle bu önerge reddedildi.
Değerli arkadaşlarım, sadece ücretlerin
pahalılığı değil, aynı zamanda, bu uçak
tekelinin, hava yolu tekelinin de mutlaka kaldırılması
gerekmektedir. Bugün hava yollarına mecbur edilen hacı adayları
fahiş fiyatlarla âdeta soyulmaktadır, kara yoluyla hac ve umreye
gidilebilmesinin önü açılmalıdır. 1940larda gemiyle hacca
gidilirken bugün neden gidilemiyor? Medine-Hicaz demir yoluyla Osmanlı
hacı taşımıştır. Şimdi bu yollar neden
kullanılmıyor? Bu konularda mutlaka gerekli düzenlemeler
yapılmalı diyorum.
Tasarının başta Diyanet
teşkilatımıza, ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Kart
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddede ve önergede, Diyanet
kadrolaşması, Rabıta ilişkisi ve bunun günümüze
yansımaları konusunda birtakım değerlendirmeler yapmak
istiyorum.
Ülkemizde Rabıta olarak bilinen kuruluşun tüzüğünde
temel amaç şöyle düzenleniliyor, şöyle ifade ediliyor: Laik
sistemleri yıkmak ve İslamın Suudi Arabistandaki yorumunu
bütün İslam ülkelerinde hâkim kılmak. Rabıtanın hedefi bu
şekilde özetleniyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet
Vakfının bu kuruluşla bağlantılarını gösteren
maalesef bulgular mevcuttur. Vakfın en önemli ve prestijli eserlerinden
birisi olan Kuran-ı Kerim ve Açıklamalı Meali isimli eseri
hazırlayanların Suudi Arabistanla yakın ve organik
ilişkiler içinde olduğu gelişmelerle ortaya çıkıyor.
Bu eserde ileri sürülen görüşler, radikal İslam yanlısı
Vehhabî öğretisi tarafından da benimsenmiş durumdadır.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinin
ağırlıklı olduğu bu isimler siyasi iktidar
tarafından da her bakımdan korunmaktadır. İktidara
yakın gazetelerde köşe yazarlığı yapmakta ve devlet
yönetiminde, bürokraside üst düzey görevler yapmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, bu değerlendirmeleri elbette
gelişigüzel bir şekilde yapmıyoruz. Bunlar son derece ciddi
iddialar ama dayanakları olduğunu bilmenizi istiyorum.
Bakın, sözünü ettiğimiz bu mealin, heyet adına, bu
meali hazırlayan heyet adına hazırlanan, yazılan ön sözünde
ne deniyor: Başlangıçta Dünya İslam Birliğinin talebi
üzerine hazırlanan ve ilk baskısı 1982 yılında
gerçekleştirilmiş olan bu meal
şeklindeki sözlerden bu eserin
Rabıtanın talebi üzerine hazırlandığı
anlaşılmaktadır.
Eserin sipariş verilerek hazırlandığı
yılların, Uğur Mumcu tarafından dile getirildiği
üzere
Sayın Başkan, Hükûmet sıralarından
konuşma, buradan konuşma
Lütfen, dikkatinize sunuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
ATİLLA KART (Devamla) Eserin sipariş olarak
hazırlandığı yılların, Uğur Mumcu
tarafından dile getirildiği üzere, Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından Avrupaya gönderilen personelin
ücretlerinin Rabıta tarafından ödendiği yıllara isabet
etmesi herhâlde bir tesadüf olarak kabul edilemez.
Bu eserin dağıtım aşamasından önce
Rabıta tarafından da onaylandığı ve uygun
görüldüğü anlaşılıyor. Merhum Uğur Mumcunun
tespitlerine göre, 12 Eylül döneminde Rabıta örgütünün parasıyla
devletin yurt dışına gönderdiği tespit edilen din
adamlarının önemli bölümü -isimlerini istiyorsanız
açıklayabiliriz- bugün Diyanet kurumunda, kamuda ve medyanın kilit
noktalarında görev yapmaktadır.
Öte yandan, bu isimlerin ünü Türkiye
sınırlarını da aşmış ve elbette
yadırganmayacak bir şekilde, Suudi Arabistana kadar
ulaşmıştır. Bu itibarla, bu isimlerin görüşlerinin
Suudi Arabistandaki radikal İslam yanlısı Vehhabî öğretisi
tarafından da benimsendiğini yine, yeri gelmişken ifade
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakıyoruz, tüm bu sürecin
içinde, bu işin içinde de tıpkı Avrupaya gönderilen Diyanet
personeli maaşlarının Rabıta tarafından ödenmesi
işinin içinde olduğu gibi dönemin Diyanet İşleri
Başkanı ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti
Başkanı, 22nci Dönem İstanbul Milletvekili Sayın Tayyar
Altıkulaçın olduğunu görüyoruz. O kadar ki Tayyar
Altıkulaç, Diyanet İşleri Başkanlığından
emekli olduktan sonra Türkiye Diyanet Vakfına bağlı olarak
İstanbulda İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM)
adıyla kurulan kuruluşun başına geçiyor ve başta
Rabıta tarafından Kuran meali yazma konusunda kendisine görev
verilen kişiler olmak üzere pek çok kişiyi bu kuruluşun
bünyesine alıyor. İSAM, hâlen başta İslam Ansiklopedisi
olmak üzere bazı bilimsel çalışmalar yapmakla meşguldür ve
en muteber metin yazarları da yine konuşmamın bir bölümünde
atıfta bulunduğum isimlerden oluşuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, hiçbir polemiğin içinde
değilim, hiçbir demagojinin içinde olmayacağım ancak
şunları ifade etmem gerekiyor: Başbakan ve
Cumhurbaşkanının Suudi ailesiyle özel ve yakın
ilişkileri ve ayrıca Arap sermayesinin belli bir bölümünün kayıt
dışı bir şekilde Türkiyeye intikali de göz önüne
alındığında, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
demokrasiyi ve cumhuriyeti hedef aldığına
inandığımız bu çalışmalara karşı her
zamanki kararlı davranışımızı, duruşumuzu ve
takibimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, oylamadan önce
Grup
Başkanımıza yönelik aslı astarı olmayan, hayal mahsulü
birtakım ithamlarda bulunmuştur. Çok kısa olarak,
sataşmadan
Kürsüden olabilir, yerimden de olabilir
BAŞKAN Buyurun, kürsüye gelin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Üç dakika süreniz var.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Konya Milletvekili Atilla Kartın, AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Herkesin sabırsızlıkla bir an önce
kanunlaşmasını beklediği bir tasarıyla ilgili her
fırsatta cevap hakkımızı kullanmak arzusunda doğrusu
değiliz. Ama bu kürsüden karambole getirmek suretiyle, fırsat bu
fırsat, bu arada zaten Meclis çalışmaları
olabildiğince hızlı sürsün anlayışını da
biraz istismar ederek, maalesef, aslı astarı olmayan, iftira
boyutunun da çok ötesinde, hakaret kastının da çok çok ötesinde
ağır ithamlarda bulunulmaktadır. Bazen ses tonunun düşük
olması, söylenen sözlerin ağırlığını
maalesef ortadan kaldırmamaktadır. İftiralar ağır ve
yanlış, sureti katiyede yanlış.
Değerli arkadaşlar, defalarca ifade ettik.
Anayasanın 2nci maddesinde tadat edilen cumhuriyetimizin temel
niteliklerine ilişkin yaklaşımlar sadece bir siyasal parti
savunduğu zaman güç kazanmıyor. Demokrasi, laiklik, laik cumhuriyet,
sosyal hukuk devleti, herkes müdafaa ettiği zaman çok daha güçlü, çok daha
içselleştirilmiş, çok daha sonsuza kadar yaşatılır
değerler olarak varlığını muhafaza ediyor.
Buraya ikide bir gelip, bu konular üzerinden, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanına yönelik olarak, Hükûmetimize yönelik olarak, Sayın
Cumhurbaşkanımıza yönelik olarak, AK PARTİ Grubuna,
milletvekillerimize, parti örgütümüze yönelik olarak sarf edilen ve hukuk
dışılık, demokrasi dışılık, laiklik
kavramının dışında tanımlanmak gibi vurgular
içeren sözler külliyen yalandır, yanlıştır diyemiyorum
yanlıştır zaten ama iftira olması hasebiyle külliyen
yalandır. Ne Sayın Başbakanımızın ne de
Sayın Cumhurbaşkanımızın ne Suudi Arabistan
Kralıyla ne de başka bir ülkenin devlet başkanıyla bu
milletin, bu devletin menfaatlerine aykırı hiçbir dostluğu,
hiçbir özel birlikteliği söz konusu değildir. Ama bu ülkenin
Başbakanı ve Cumhurbaşkanı tarafından son
yıllarda kararlı ve kuvvetli bir şekilde geliştirilmekte
olan ikili ilişkilerden, devletler arası, liderler arası dostluk
ilişkilerinden, Türkiyenin gücünün, Türk milletinin gücünün her
coğrafyada her dönem olduğundan daha kararlı bir şekilde
vurgulanıyor olmasından rahatsızlık duyuyorsanız, bunu
da açıkça ve ayrıca ifade edin.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bu ülkenin
Başbakanı, Hükûmeti, Bakanlar Kurulu üyeleri ve bu çatının
altında milletvekili olmanın şerefini üzerinde taşıyan
her bir milletvekili bu milletin ve bu devletin menfaatlerine aykırı
hiçbir tavır ve davranışın içinde olamaz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, Hatip
konuşmasında yalan beyanda bulunduğuma dair
değerlendirmeler yaptı. Son derece dikkatli bir üslupla birtakım
iddiaları dile getirdim, bunları Hatibin konuşması
karşısında somutlaştırmak gereğini duyuyorum.
Kısa bir söz talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Üç dakikanız var.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Konya Milletvekili Atilla
Kartın, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, sözlerini
yanlış değerlendirdiğine ilişkin açıklaması
ATİLLA KART (Konya) Değerli milletvekilleri, soyut
ifadelerle kimseyi karalamak gibi bir arayışın içinde
değilim, böyle bir tenezzülün içinde hiçbir zaman olmadım.
Bakın, Rabıta ilişkilerinden söz ediyorum,
bunların, 1982lerde başlayan bu ilişkilerin günümüze
yansımalarından söz ediyorum. Bunlara karşı tavır
konulması gereğinden söz ediyorum. Bunlara karşı tavır
koyuyorsanız elbette saygı duyarım ama bunlara karşı
tavır konulmuyorsa bu ilişkileri elbette sorgulayacağız.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) Biraz önce söylediğin cümleleri
söylesene.
ATİLLA KART (Devamla) Rabıta ne yapıyor? Ne
yapmış Rabıta? Put Adamı yazmış. Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusunu, demokrasinin temelini atan önderin devrimlerini
yıkmayı hedefleyen Sanem Adamı yazmış, Put
Adamı yazmış. E, bu ilişkileri müsaade buyurun da
sorgulayalım.
Ondan sonra ne diyoruz? Sayın Cumhurbaşkanı ve
Sayın Başbakanın Suudi Ailesinden aldığı
hediyeleri soruyoruz. Bunları iki yıldır, üç yıldır
muhalefete mensup milletvekilleri onlarca soru önergesiyle sordu, basın
bunları günlerce yazdı. Bunlara neden cevap verilmiyor? Bunlara cevap
verilmesi gerekir. Çünkü orada, o hediyeler Sayın
Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanın
şahsına verilmiyor değerli milletvekilleri, onların o
sıfatları sebebiyle veriliyor. Bu sebeple, bu ilişkiler
sorgulanmaya muhtaç ilişkilerdir.
Ayrıca, şu da biliniyor ki: Suudi kaynaklı olarak
ya da Körfez kaynaklı olarak 15 milyar dolar seviyesinde kayıt
dışı bir paranın Türkiyeye geldiğine dair ciddi
iddialar var, somut iddialar var.
AHMET YENİ (Samsun) - Belgen var mı belgen? Yalan
konuşuyorsun!
ATİLLA KART (Devamla) - Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Hamzaçebi, 46 ton altından söz etti.
SUAT KILIÇ (Samsun) - Bakan yalanladı.
ATİLLA KART (Devamla) - Bunlara cevap vermeyecek misiniz,
kamuoyunu bilgilendirmeyecek misiniz?
SUAT KILIÇ (Samsun) Verdi Bakan, cevabını verdi,
Maliye Bakanı cevabını verdi. Dinle!
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Bakan, hiçbir somut
açıklama getirmedi
AHMET YENİ (Samsun) - Getirdi, anlamadınız.
ATİLLA KART (Devamla) -
soyut ve genel ifadelerle
değerlendirme yaptı.
Onun için, değerli milletvekilleri, bunların
sorgulanması gerektiği düşüncesiyle, bu konuda kamuoyunun
bilgilendirilmesi gerektiği düşüncesiyle, Hükûmete yönelik
kuşkuların giderilmesi gerektiği gerekçesiyle
AHMET YENİ (Samsun) Kuşku yok. Sizde kuşku var,
sizde.
ATİLLA KART (Devamla) -
bunları anlatacağız,
anlatmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz üç dakika, buyurun.
9.- Devlet Bakanı Faruk
Çelikin, Konya Milletvekili Atilla Kartın, Put Adam kitabı ve
Rabıta örgütüne ilişkin sözleri nedeniyle açıklaması
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, otuz bir
yıldır bütün Diyanet camiasının, milletimizin
beklediği bir yasa tasarısını görüşüyoruz ve bu
çerçevede bazı konuların gündeme gelmesi saygıdeğer, yalnız
bunun ölçüsünün olması da son derece önemli, çünkü Diyanet kurumu gerçekten
sıradan bir kurum değil. Diyanet kurumu hem cumhuriyetle
yaşıt bir kurum, aynı zamanda çok geniş bir coğrafyada
hizmet sunan bir kurum, bunun yanında da her gün hizmet sunduğu bütün
coğrafyada, geniş coğrafyada, dünyada itibarı artarak devam
eden bir kurum. Eleştirilerin de bu çerçevede, bu özelliklerini dikkate
alarak yapılmasında yarar var düşüncesindeyim.
Burada birkaç husus belirtildi, Put Adam kitabından
bahsedildi. Bu, Suudi Arabistanda değil Mısırda basılan
bir kitap. Bağlantılı eleştiriler olduğu için
söylüyorum.
Diğeri, Konya Taşkent Balcılar kasabasında
sözü edilen yer Kur'an kursu değil ve bir öğrenci yurdu ve Diyanet
teşkilatıyla hiçbir ilgisi yok. Buna rağmen
ATİLLA KART (Konya) Ben de aynı şeyi söyledim
Sayın Bakan, ben de aynı şeyi söyledim.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Hayır efendim,
yani ifade edilenleri söylüyorum.
Buna rağmen, Taşkentteki bu durum üzerinde gerekli
soruşturmalar, gerekli müfettişler gerekli incelemeleri
yapmışlardır, basında yer aldığı
şekliyle.
Ayrıca Kur'an-ı Kerimin bütün dil ve lehçelere
çevrilmesi bizim de yoğun bir şekilde üzerinde
çalıştığımız bir konudur. Kur'an-ı Kerim ve
İslam evrenseldir. Dolayısıyla herkese ulaşmasına,
herkesin onu almasına büyük önem atfediyoruz biz de. Bu konuda Diyanetin
çalışmaları devam ediyor. Ayrıca ifade ettiğim gibi
seksen bir ülkede bu hizmetleri sunuyor Diyanet İşleri
Başkanlığımız. Bu büyük coğrafyada çok
farklı lehçeler, farklı diller var. Bu çabayı da sürdürüyor.
Suudi Arabistanda Diyanet benzeri bir teşkilat yok
değerli arkadaşlar, din hizmetleri Rabıta örgütü tarafından
yürütülüyor. Dolayısıyla, ister istemez bütün ülkelerin dinî kurum ve
kuruluşlarıyla bir şekilde irtibatlı olmak
durumundasınız. Ayrıca Suudi Arabistandan Türkiyeye
baktığınız zaman, Suudi Arabistan muhatap olarak da Diyanet
İşleri teşkilatını görüyor, gerek hac işlerinde
gerek diğer tüm dinî konularda.
Söz konusu edilen burada, hocaların
hazırladığı, bazı öğretim üyelerinin
hazırladığı Kur'an meali Medinede kurulan Kur'an Tercüme
Merkezince yayınlanmıştır. Bunun Rabıtayla bir ilgisi
söz konusu değildir. Gerçekten de Türkiyede çok yetkin bilim
adamları tarafından hazırlanmış ve altmış
dile çevrilmiş bir meal olduğunu burada ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Konya) Ön sözde bağlantı kuruluyor.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bir önemli konu, bu
Diyanetle ilgili yurt dışındaki personele ücret ödendiğiyle
ilgili Rabıta tarafından, bir durum ifade edildi. Bu, değerli
arkadaşlar, doğru değil. 1980li yılların
başında, yani olağanüstü şartların
yaşandığı dönemde, Diyanet teşkilatının yurt
dışı teşkilatı yok idi. Dolayısıyla, o süreç
içerisinde, bu olağanüstü şartlardaki Türkiye'yi yönetenlerin ortaya
çıkmış olan bir maaş ödemesi veya Rabıtayla ilgili
durumudur. Diyanet teşkilatıyla ilgili bir hususiyet söz konusu
olmadığını bu vesileyle ifade ediyorum.
Tekrar katkılarınızdan dolayı hepinize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri(Devam)
4.- Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162,
2/443) (S. Sayısı: 507)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 12. maddesi 1. fıkrası sonuna
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Başkanlık Merkez Hizmet Birimlerinde görevli
personel ve birinci derecedeki akrabaları; hac ve umre seferleri
düzenleyen seyahat şirketleri ile Başkanlığın hac ve
umre ibadetinin gerçekleşmesinde hizmet satın aldığı
şirketlerle ticari bir ilişki içine giremezler."
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Geylani, buyurun.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her inancın ve onu sürdürülebilir
noktada besleyen ibadetin de anlaşılır olmasının temel
koşulu, ana dille yapılıyor olmasıdır. Çünkü, ana dil,
Allahın bahşettiği, insanların doğuştan itibaren
ve doğal olarak sahip oldukları, insana kişilik kazandıran
ilk olgudur. Bu olgu, beşerî, ilahî, dinî, felsefi, meşru ve de
hukukidir. Bilimselliği ise, dil düşünceyi düşünce de dili
besler. Kuşkusuz, bu her iki olgu da inançları besleyerek yaşar
hâle getirir. Her birey ana dilinde daha güvenli ve daha üretkendir. Ana
dilleri yaşamın herhangi bir alanında yasaklamak bireylere
verilebilecek en ağır cezadır ve de en büyük günahtır.
Değerli arkadaşlarım, anlaşılmayan hiçbir
söylemin karşılığı olamaz. Onun için, biz, siyasette
de ana dil özgürlüğünü savunurken, siyasetçinin siyasi propagandasını
en iyi bildiği dille yapması kadar doğal bir hak olabilir mi
diyoruz. Oy istediği seçmene neler vadetmek istediğini, program,
proje ve yapacaklarını açık, rahat ve anlaşılır
biçimde ifade edebilmeli ki, karşılığı olsun. Seçmen
de istem ve beklentilerini en iyi bildiği ana diliyle siyasetçiye
aktarabilmelidir.
Yine sağlık alanında, hekimin hastasının
dilinden hastanın da hekimin dilinden anlamasıyla ancak doğru
teşhis ve doğru tedavi olanağı sağlanabilir. Ne
yazık ki, sadece Türkçe bilmediği gerekçesiyle doktor tarafından
tedavi edilmeyen çokça sayıda yurttaşa tanık olduk.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi,
çağımızda sağlık kadar eğitim de yükümlülük
olmaktan çıkmış ve bir hak durumuna gelmiştir. Hak olan
eğitim ise doğal olarak ana dilde yapılan eğitimdir. Çünkü,
bireyin kendi yaşamında en etkin olan, yaşamıyla
bütünleşen, tüm gelişimini sağlayan, insan haklarına
saygı bilincinin gelişmesine kaynaklık eden temel araç ana dil
bilincidir.
Peki, dinî vecibeleri yerine getirmekte de aynı sorunlar söz
konusu değil mi, aynı bilinç gerekmiyor mu? Cemaat, imamın
söylediklerini ve okunan ayetlerin açıklanmasını anlamazsa
gereğini nasıl yerine getirecektir? İmam da cemaatin
sorunlarını ve sorularını anlamazsa nasıl cevap
verecektir, çözümünü nasıl arayıp, bulabilecektir? Bu nedenle Kürt
coğrafyasının genelinde böylesi sorunlar günlük yaşam
hâline gelmiştir. Köylerdeki hutbeler dâhil Türkçe yapılıyor,
ayetler Arapça okunuyor, meali Türkçeye aktarılıyor. Cemaat anlamadığı
iki dildeki açıklamalarla İslamın veya herhangi bir
inancın gereğini nasıl yerine getirebilir? Bu, resmen ve
açıkça dinî vecibeleri inanç sahiplerine yasaklamak olmuyor da ne oluyor?
Gayet tabii ki, o da en büyük günahlardan biridir.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüde birkaç ayete
sığınmak hadiseyi çözmüyor. Hadiselerin gereğini yapmak
gerekiyor. Tekrar edelim: Hucurât Süresindeki bir ayette Allah şöyle
buyuruyor: Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Sonra
kabilelere ve milletlere ayırdık ki, birbirinizi daha iyi
tanıyasınız. Üstünlük sadece takva iledir. buyurmaktadır.
Peki, kim kimi daha iyi tanıyor? Takva,
yaşananların neresinde? Ayette de ifade edildiği gibi, hiçbir
milletin diğerine üstünlüğü
olmadığı gibi, hiçbir dilin başka dile de üstünlüğü
olamaz. Bu nedenle, herkes dilinde eğitim alabilmeli, ibadetini de özgürce
yapabilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Kürtler de diğer halklar
gibi kutsal kitaplarını kendi dillerinde öğrenme hakkına
sahiptirler. Kuran-ı Kerimin Arapça orijinali dışında
Türkçe meali olduğu gibi Kürtçe, Lazca, Gürcüce ve diğer, günlük
yaşamda kullanılan dillerde de olabilmelidir. Bu nedenle mutlaka Kuran-ı
Kerimin Kürtçe meali, Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından ve bilim adamlarının da katkılarıyla Kürtçe
çevirisi yapılmalı, meali yayınlanmalı ve
dağıtılmalıdır.
Tüm inançların, özellikle de İslam dininin
özelliği, gereği, yaşam hakkının
sağlanmasıdır ama ana dili yasaklayarak yirmi altı yıl
Öl ve öldür! ezberini inatla direteceksin, her gün onlarca ailenin
ocağına ateş düşecek, ondan sonra da dinî düzenlemelerden
bahsedeceksin. Hiç kimsenin buna inanması mümkün değildir.
İşte tam da bu inanç ve düşüncelerle Cenabıhak
hepimize toplumsal barış inancında, akıl, irade, cesaret,
feraset ve hareket nasip etsin.
Genel Kurulu bu inançla saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 12 nci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 633 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri aşağıdaki
şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
"Seyahat acentelerine tahsis edilecek kontenjan oranı
Bakanlar Kurulu'nca belirlenir ve bu orana göre tespit edilen sayı seyahat
acentelerince kullanılmak üzere topluca verilir. Gerektiğinde bu
acentelerden hizmet satın alınabilir."
Özlem
P. Türköne (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız?
SUAT KILIÇ (Samsun) Gerekçe Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme ile metnin daha iyi
anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 12yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, çerçeve 20nci maddeye bağlı geçici
13 ve 14üncü maddeler dâhil olmak üzere, 13 ila 23üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Atila Emekte.
Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA EMEK (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken grubum
ve şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, otuz bir yıllık aradan sonra
Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat
Kanununun yeniden düzenlenmesiyle kurumun ana hizmet birimleri yasal statüye
kavuşturulmuş ve daha üst seviyede bir örgütlenme modeli
getirilmiştir. Eksikliklerin bir bölümü, ülkemizin ve toplumumuzun önemli
sorunu olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarının açılım adı altında yürüttüğü
ancak kapsamı bilinmeyen çalışmalar bu tasarıda yer
almamıştır. Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak Diyanet İşleri Başkanlığının
toplumdaki tüm inanç kesimlerine hizmet verecek şekilde
yapılanması gerektiğini ifade ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yasal düzenlemelerde kurum
personelinin özlük haklarında artış yapılırken, din
hizmetleri sınıfında hizmet yapanlarla diğer
sınıflardaki personel arasında ayrıma gidilmesi gibi bir
anlayıştan kesinlikle vazgeçilmelidir. Din hizmetleri
sınıfındaki personelin özlük haklarındaki artış
oranında diğer görevlilerin de özlük haklarında iyileştirme
sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; din,
insanlığın varoluşundan bu yana bütün devirlerde ve
toplumlarda vazgeçilmez bir değer olarak yerini korumuş evrensel bir
gerçektir. Din, akıl sahiplerini kendi hür iradeleriyle en iyiye, en
doğruya ve en güzele ulaştıran ilahî bir sistemdir. Dinin
gayesi, insanları dünya ve ahirette mutlu kılmaktır. Dinin
kurucusu Allah, muhatabı akıl sahipleri, anlatıcısı da
peygamberlerdir. Kutsal bir değer olan din insanla doğmuş ve
tarih boyunca onunla yaşamıştır. Din, bireyi ön planda
tutar ve amacı insanın mutluluğudur.
Değerli milletvekilleri, dinin toplum için ne kadar büyük
önem taşıdığını en iyi anlayanlardan biri, hiç
şüphesiz, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürktür. O, Türk
milleti bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır. Hakikate nasıl
inanıyorsam dinime de öyle inanıyorum. diyerek temiz bir din
duygusunun ve hurafelerden arındırılmış bir dindarlığın
Türk toplumu için vazgeçilmezliğini vurgulamıştır. Bunun
içindir ki cumhuriyetimizin temelini atarken oluşturduğu
kuruluşlardan birisi Diyanet İşleri
Başkanlığı olmuştur. Bu yönüyle, Diyanet
İşleri Başkanlığı bir cumhuriyet projesidir,
cumhuriyetin temellendirdiği bir kurumdur.
Değerli milletvekilleri, Büyük Önder, her zaman gericilikle
mücadele ederken İslamı yüceltmiş, gericilikle yüce dinimiz
İslam arasındaki ayrımı en doğru biçimde ortaya
koymuştur. Bu bağlamda, ilk Türkçe Kur'an meali ve hadis külliyatı
onun döneminde yayınlanmıştır. Halkımızın
yüce kitabımız Kur'anın içindekileri anlaması için Türkiye
Büyük Millet Meclisine talimat vererek, bugün de birçok din bilgini
tarafından kaynak eser olarak yararlanılan rahmetli hemşehrimiz
Elmalılı Hamdi Yazırın Hak Dini Kur'an Dili isimli
tefsirini yazdırıp bastırmış, hutbelerin nasihat
bölümlerini anlaşılsın diye Türkçeleştirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet
İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanununun
yürürlükte kalan maddeleri Başkanlığın teşkilat
yapısına ve yürüttüğü hizmetlere cevap vermediği için bu
tasarı yüce Meclisin gündemine getirilmiştir. Getirilen bu
düzenlemeyle, teşkilatın idari yapısı büyümekte, personelin
özlük haklarına iyileşme getirilmektedir. Ancak
Başkanlığın hizmetlerini daha etkili ve toplumda sorun
olarak devam eden konularda çözüm üretmek için daha geniş ve kapsamlı
düzenlemelerin yapılmamış olmasının Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına bir eksiklik olduğunu ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda Diyanet
İşleri Başkanlığı, toplumun bütün
katmanlarını bir barış ve huzur ortamı içinde
kaynaştırmayı sağlayabilecek midir? Toplumu aydınlatma
görevini daha etkin, daha çağdaş hangi yöntemleri kullanarak yerine
getirecektir? Hurafe ve taassup ile nasıl savaşacaktır? Yurt
dışındaki vatandaşlarımızın din ihtiyaçları
nasıl karşılanacak, onları ayrıştıran
yapılardan nasıl çekip çıkarılacaktır? Din görevlileri günlük siyasetin bir
parçası olmaktan nasıl korunacaktır? Dinin politik ve ticari
çıkarlar için kullanılmasının önüne nasıl
geçilecektir? Değerli arkadaşlarım, bu soruların
cevapları tasarının içinde düzenlenmiş değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; din
istismarının prim ve tavan yaptığı bir dönemden
geçiyoruz. Oysa din istismarının ne gibi yıkıcı
sonuçlarla insanlığın önüne çıktığı tarihin
şahitliğiyle ortadadır. Dinden maddi ve siyasi çıkarlar
elde etmek için onu kullanmak insanlığa da, dine de yakışan
bir tutum değildir. Hele bu, yüce dinimiz İslam gibi,
insanlığa gönderilen en son ve en büyük din için söz konusu olursa,
bunun affedilir tarafı yoktur.
Sayın milletvekilleri, İslam dini, adaletin gözetilmesi,
eşitliğin ve hürriyetin sağlanması, emanetin ehline
verilmesi, işlerin istişare ile yapılması gibi
birtakım genel ilkeler ortaya koyar. Bu nedenle, toplumun sevk ve idaresi
için belli kesimleri ve zümreleri yetkili kılmamıştır.
Bunun en açık delili, Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammedin Dinde
ruhbanlık yoktur. şeklindeki sözüdür.
Değerli milletvekilleri, özetle ifade etmek gerekirse, din,
kendi alanı içinde, insanları üstün ahlaka ve manevi mutluluğa
ulaştırmalı; siyaset, kendi sınırları içinde,
ürettiği çözümleri insanların takdirlerine sunmalı, siyaset dini
ve inancı hiçbir şekilde istismar etmemelidir. Siyasetin
insanların dinî hassasiyetlerini kullanarak inançlarını istismar
etmesi dine karşı en büyük saygısızlıktır.
Toplumda dinî duyguların sömürülmesi yoluyla siyaset yapmak ahlaki
olmadığı gibi, inanca da aykırıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dinî
konuları her türlü siyasi istismarın ve çıkar
hesabının üstünde tutarak ele almamız, sadece laikliğe
değil, dine saygının da bir gereğidir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
eksikliklerine ve toplumda var olan sorunlara tam çözüm getirmemiş
olmasına karşın, yıllardan beri çıkartılamayan
Diyanet İşleri Teşkilat Kanununun yasalaşmasını
desteklediğimizi ifade eder, yasanın Diyanet İşleri
Başkanlığımıza, kuruluşlarına ve milletimize
hayırlı olmasını diler, yüce Meclise saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emek.
Birleşime saat 21.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.25
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.05
BAŞKAN : Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 126ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
507 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının ikinci bölümü üzerinde şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı Teşkilatı Kanunu
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın hemen başında, yeri gelmişken
hac kurasıyla ilgili bir adaletsizliği bu gece burada halledebilir
miyiz diye Sayın Bakanıma sormak istiyorum.
M. FATİH ATAY (Aydın) İki yıldır
söylüyoruz.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Beş sene önce hacca
müracaat eden, son yıl hacca müracaat edenle birlikte kuraya girmekte,
dolayısıyla önce kuraya müracaat edenlerin, bu konuda mağdur
olduğuna dair şikâyetler aldık. Bunun inşallah bu gece
burada -şayet böyle bir şey varsa- bir önergeyle çözülmesinde büyük
yarar olacağını samimiyetle ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, fevkalade önemli bir kurumumuzun
kanununu görüşüyoruz. Cenabı Allah hayırlı etsin. Bu güzide
kurumun birliğimizin, beraberliğimizin, dirlik ve düzenimizin
korunmasında, fevkalade önemli değerlerimizin varlığının
korunmasında, geleceğimizi şekillendirmede, gelecek nesillerin
iyi yetiştirilmesinde önemli bir yeri, önemli bir anlamı vardır.
Kurum, verdiği hizmetler ile vatandaşlarımızın dinî
ihtiyaçlarını karşılamanın yanında, her geçen gün
kaybetmeye başladığımız dinî, millî, ahlaki ve de
ailevi değerlerimizin korunmasında, geleceğe
taşınmasında bir eğitim kurumu olarak önemli görevler
üstlenmektedir. Bu kurumda din hizmetlerini yürüten vaiz, murakıp, Kuran
kursu öğreticisi, imam-hatip ve müezzin olarak 100 binin üzerinde personel
görev yapmaktadır ve bu personelin çok çeşitli sorunları
vardır. Ülkenin her tarafında, özellikle kırsal kesimde hizmet
veren din görevlilerimiz zor şartlar altında
yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Daha
verimli çalışabilmeleri için maddi durumlarının
iyileştirilmesi, mesai ücretlerinin artırılması ve
ödenmesi, ek göstergelerinin yükseltilmesi, sözleşmeli ve vekil olarak
çalıştırılan personele kadro verilmesi, lojman tahsis
edilmesi gibi sorunları yıllardır çözüm beklemektedir. Özellikle
vekil olarak çalıştırılan din görevlilerimiz birçok sosyal
haktan mahrum olarak görevlerini yürütüyorlar. Vekil ve iş güvencesi
olmayan, 4/Bli sözleşmeli olarak çalıştırılan din
görevlilerinin kadrolara geçirilmeleri öncelikle ele alınmalı ve bu
sorun mutlaka çözülmelidir.
Vekil imamların kadroya geçirilmesiyle ilgili teklif ve
önerilerimize gelmeden önce, tasarı hakkındaki bazı
düşüncelerimizi ve endişelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının mali ve özlük
imkânlarıyla ilgili maddeleri çalışanlar arasında büyük
rahatsızlıklara neden olmuştur. Bu tasarının en büyük
eksikliği, Diyanet çalışanlarının görüş ve
önerileri alınmadan hazırlanmasıdır. Diyanet üst yönetimine
hatırı sayılır mali ve özlük imkânlar
sağlanırken, cüzi oranda iyileştirme sağlanan taşra
teşkilatı yöneticileri ve din hizmetleri
sınıfının dışında kalan diğer
çalışanlara hiçbir iyileştirme getirilmeyerek, tabiri caizse
ayrıcalık yapılmıştır. Ayrıca,
hafızlık eğitimi ve yaz Kuran kurslarını organize
eden eğitim merkezi müdürlerine, ihtisas ve doktora yapmış
öğretim görevlilerine tasarıyla hiçbir iyileştirme
yapılmamaktadır. Yapılan bu ayrımcı düzenlemeler,
Diyanet çalışanları arasında özlük ve mali dengeler ile
çalışma barışını daha kanun çıkmadan
bozmuştur. Diyanet çalışanları, getirdiğiniz
tasarıdan rahatsız ve kızgındırlar.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla, Din İşleri
Yüksek Kurulunun Başkanlığın en yüksek karar ve
danışma organı olan tanımı, Dinî konularda en yüksek
karar ve danışma organı olarak değiştirilmektedir. Bu
tanım değişikliği izaha muhtaç konulardan birisidir. Acaba,
Din İşleri Yüksek Kurulu ilmî, özerk ve
bağımsızlık özelliğine sahip bir kurul olmaktan
çıkarılmak mı istenmektedir? Ve Kurul, sadece fetva makamı
hâline mi getirilmek istenmektedir?
Yine, tasarıda, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görev
ve yetki tanımlamalarında dikkat çekici ve belirsiz durumlar
vardır. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kurban ibadetinin yerine
getirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak şeklinde
yapılan yeni görev tanımı da aslında çok manidardır.
Kurban konusunda, Tarım Bakanlığının ve belediyelerin
görevlerinin üstlenilmesinin arkasında yatan sebebin mutlaka izah edilmesi
gerekir.
Yine, Genel Müdürlüğün görevleri içine alınan
İslam dinine mensup farklı dinî yorum çevreleriyle, dinî sosyal
teşekküller, geleneksel dinî, kültürel oluşumlarla ilgili
çalışmalar yapmak. şeklindeki tanımdan kastedilenler
kimlerdir? Bunlarla ilgili ne tür bir çalışma yapılacaktır?
Bu hususun da mutlaka açıklanması gerekmektedir.
Tasarının Yurt dışı teşkilatı
bölümünde yer alan Yabancı ülkenin vatandaşlarının
çalıştırılabileceği hükmü de gerçekten dikkat
çekicidir. Bu kısma Çalıştırılacakların en
azından Türk ve akraba topluluklarından oluşacağı
ibaresi mutlaka eklenmelidir. Biz kendi vatandaşlarımıza iş
bulamazken başka ülke vatandaşlarına iş kapısı
açılması ne kadar doğru olabilir? Ayrıca, bu düzenleme,
Amerikanın Orta Doğu Projesine Diyanet İşleri
Başkanlığının alet edilebileceğini akla
getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz Diyanet
Teşkilatı Tasarısı ile birleştirilen teklifimle ilgili
olarak da sizleri bilgilendirmek istiyorum. Tasarıyla birlikte Komisyon
gündemine alınmış olan ve vekil imamların kadroya
alınmasını öngören teklifim Plan ve Bütçe Komisyonunda ve alt
komisyonda maalesef birlikte ele alınmamıştır. AKPnin
Komisyon Başkanının, Grup Başkan Vekilinin ve Sayın
Bakanımızın bu konudaki sözlerine rağmen, teklifim
tasarının ismine eklenmiş ancak içerik olarak maalesef yer
bulamamıştır.
Çok değerli milletvekilleri, teklifim Diyanet
İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan
vekil imamların kadroya alınmasını amaçlamaktadır. Bu
vekil imamlarımız yeterlilik sınavına girmiş,
imamlık yapabilecek seviyede olduklarını
kanıtlamış kardeşlerimizdir, kadrolu imamlarla aynı
nitelikleri taşımaktadırlar, aynı işi yapan liyakatli
kardeşlerimizdir ancak hem aldıkları ücret üçte 2
oranındadır hem de özlük hakları konularında büyük ama
büyük sıkıntıları vardır, ayrıca vekillik
görevleri bittiğinde boşta kalmaktadırlar. Dün, arkasındaki
cemaate önderlik eden vekil imamlar, görevleri sona erdiğinde cemaatinden
iş istemek durumunda kalmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, biz, bu teklifi verdikten sonra çok
sayıda telefon ve mesaj aldık, her gün de almaya devam ediyoruz. Bu
kardeşlerimiz büyük bir umutla şu an bizi izliyorlar. Daha önce,
aynı konuda, 2005 yılında 5338 sayılı Kanunla bir
düzenleme yapılarak vekil imamlara kadro verilmiştir. En son 2008
yılında, bir Bakanlar Kurulu kararıyla da köylerde fahri
imamlık yapanlar KPSS ve yeterlilik belgesi olmaksızın yine
müftülüklerce sınava tabi tutularak sözleşmeli kadroya
alınmışlardır. Vekil imamların kadroya
alınmasıyla ilgili yapılacak düzenlemeyi hep birlikte burada
hayata geçirmeliyiz. Bizim önerimiz, şu an vekil imamlık yapan ve
2005 yılından sonra da -kısa süre de olsa- vekil imamlık
yapıp çeşitli nedenlerle görevinden ayrılmış
olanların kadroya geçirilmeleridir.
Değerli milletvekilleri, bu
arkadaşlarımızın Diyanetin yeterlilik
sınavlarını kazandıklarını bir kez daha burada
belirtmek istiyorum. Ayrıca, müftülükler de vekil imam alacakları
zaman sınav yapmakta, bu sınavda başaralı olanları
almaktadırlar. Yani Kur'an kıraati, tecvit, fıkıh, akait,
kelam ve meslek bilgisi gibi konularda sınava tabi tutulmaktadırlar.
Bu bağlamda diğer imamlardan hiçbir eksikleri yoktur, hepsi devlet
memuru olmak için gerekli özellikleri taşımaktadırlar. Bütün
bunları değerlendirerek vekil imamlarımızı
mağduriyetten kurtaracak bir metin ortaya
çıkaracağımıza ben canıgönülden inanıyorum.
Kısaca, daha önce vekillik yapmış ve yapmaya devam eden vekil
imamlarımızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) -
daha önce 2 defa
yapıldığı gibi bir kez daha kadroya alınmaları
aslında çok doğru olacaktır.
Son olarak şunu ifade edeyim ki bu konuda 5 bin yeni kadro
alınmıştır. Başta Sayın Bakanımız olmak
üzere iktidarın sayın milletvekillerinin vereceği destekle,
mağdur olan ve sayıları yaklaşık 2 bin civarında
olan vekil imam kardeşlerimizin bu problemlerini çözebileceğimize
olan inancımı tekrarlıyorum. Samimiyetine
inandığım Sayın Bakanımızın önümüzdeki
maddelerde vekil imamların kadroya alınması için bizim veya
birlikte vereceğimiz önergeyi desteklemesi durumunda, bunun benim
değil, Sayın Bakanın eseri olacağını ifade etmek
isterim.
Yasanın, birliğimize, beraberliğimize, dinî ve
millî hassasiyetlerimize, gelecek nesillerin imanlı, inançlı
yetişmesine vesile olmasını diler, hepinizi bir kez daha
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekili Sayın Osman Özçelik. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 507
sıra sayılı Yasa Tasarısının ikinci bölümü
üzerine Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini sunmak üzere
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak, 2 Temmuzda, insan
hakları, barış, demokrasi ve gerçek bir laikliği
savunanlarla birlikte Sivasta olacağız. On yedi yıl önce 33
canımızın cayır cayır yakıldığı
Madımak önünde, 33 canın yüreğimizde bıraktığı
acıyı unutmadığımızı göstereceğiz.
Maraşta, Çorumda, Malatyada, Gazi Mahallesinde ve Sivasta katliam
yapan zihniyet değişinceye kadar; gerçek laik, demokratik bir düzen
ve toplumsal barış sağlanıncaya kadar, mücadeleden
vazgeçmeyeceğimizi orada bir kez daha haykıracağız.
Sayın milletvekilleri, 1948 Birleşmiş Milletler
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması
Sözleşmesine göre, bir etnik, dinsel ve dilsel topluluğun
yapısını sürdürecek ortam ve koşulların aniden veya
yavaş yavaş yok edilmesi, soykırım suçu olarak kabul
ediliyor. Yani, soykırım, sadece fiziki olarak bir kitlenin yok
edilmesiyle sınırlı değil. Ne yazık ki ülkemizde tek
millet, tek inanç etrafında toplanarak, farklı inanç, dil ve
kültürleri asimile ederek, millî birlik ve beraberliğin
sağlanacağı düşünülerek, inkâr, imha ve asimilasyon
politikaları yürütüldü. Bu politikalarda ısrar eden siyasi
anlayışlar ve kurumlar, ülkede birlik ve beraberlik
sağlayamadıkları gibi çatışma, kaos ve güvensiz bir
toplum yarattılar. Bugünlerde Sayın Başbakanın bu politikalardan
vazgeçildiğini ifade etmesini, gerçekten önemli bir gelişme olarak
kabul ediyoruz. Bunun pratiğe yansımalarını da tabii ki
bekliyoruz. Resmî devlet ideolojisi olarak
adlandırdığımız bu politikaların uygulanması
için tüm devlet kurumları görevlendirildi ve bu anlayışla bu
kurumlar yapılandırıldı. Üzülerek belirtelim ki, Diyanet
İşleri Başkanlığı da aynı
anlayışla yapılandırıldı. Çok kültürlü, çok
etnisiteli ve çok inançlı toplumun, İslam, Türk, Hanefi
olanlarının kurumu gibi davranmaya başladı ve bu
anlayış devam etmekte. Bu ülkede Hristiyanlar, Museviler, Ezidiler,
Aleviler ve Sünni Şafiilerin varlığı göz ardı edildi.
İslam dışındaki inanç grupları ülkeyi terke
zorlandılar.
Alevi yurttaşlarımızın cemevlerinin ibadet
mekânları arasında yer alarak bir statüye kavuşturulması
talepleri hâlâ karşılıksız. Okullarda hâlâ zorunlu din
dersleri, üstelik tek yanlı olarak okutuluyor. Alevi köylerine cemevi
yerine cami inşa ediliyor. Alevileri aşağılayan
yaklaşımlardan vazgeçilmiş değil. Madımak Otelinin
müze yapılması talepleri hâlâ havada.
Sayın milletvekilleri, milyonlarca Alevi
yurttaşımız, kendilerini daha özgür hissedebilecekleri Avrupa
ülkelerine kaçıyor ve orada vatan hasreti çekiyorlar. Bu durum toplumun
tamamını rahatsız etmeli diye düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, din hizmetlerinin etkin ve verimli bir
şekilde sunulması amacıyla kurulan Diyanet İşleri
Başkanlığı ekonomik, sosyal, politik bir imparatorluk
hâline getirilmiştir âdeta. Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesi birçok bakanlık bütçesinden daha
büyüktür. Personel sayısı 110 bini aşmıştır.
Şu anda görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla 5 bin
personel alımı hedeflenmektedir. Diyanet İşleri
Başkanının Başkanlığını
yaptığı Diyanet Vakfı 950yi aşkın şubeye
ulaşmıştır. Vakıf, basın, yayın, turizm,
inşaat, finans işleri, gıda, tekstil, madencilik,
sigortacılık gibi işlerin bir kısmını ya bizzat
yapmakta ya da bu tür işler yapan şirketlerle ortaklıklar
kurmaktadır.
Diyanet Vakfı Türkiyede, sanıyorum sayısı
yine 5 bini bulan vakıf arasında mali kapasite açısından en
büyük vakıf hâline gelmiştir. İnternetten aldığım
bir bilgiye göre, 2005 yılında Devlet Denetleme Kurulunun
yaptığı teftişte Vakfa ait birçok yolsuzluk ve kanunsuzluk,
keyfî uygulama yanında, şirketlere aktarılan paralar nedeniyle
kurumun 15 milyon dolar zarara uğratıldığı tespit
edilmiştir.
Görüldüğü gibi, Diyanet İşleri
Başkanlığı ile Vakıf, din işleri adı
altında çok büyük paralara hükmeden bir kurum hâline gelmiştir.
Nerede büyük paralar dönüyorsa orada yolsuzluk ve istismar kokuları yükselmekte.
Nitekim, söz konusu Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme
Kurulu denetiminde şöyle denilmekte: Vakıf yöneticilerinin özlük
haklarını belirleyebilmesinden, kişisel çıkar
sağlamaya yönelik istismardan söz etmekte ve Vakıf yöneticilerinin
seyahat bağımlısı olduğundan, hac ve umre
organizasyonunda mal ve hizmet alımında yolsuzluk iddialarından
söz edilmektedir.
Hac ve umre organizasyonlarında kurum pahalı hizmet
vermekte, dinî ibadetlerini gerçekleştiren yurttaşların cebinden
milyonlarca dolar kazanılmaktadır. Hac ve umre seyahatinde
pahalı hizmet sunulmaktadır. İranlı hacıların
Tahrandan hacca gitmek için uçak bileti karşılığı
ödediği paranın 180 dolar olduğu, oysa Türkiyede 680 euro
olarak tahsil edildiği bilinmektedir. Türkiyeli hacılar 680 euro
ödeyerek, yani İranlı hacılara göre belki on defa daha
pahalı seyahat etmektedirler. Tekelleşme sağlanmış,
Türk Hava Yolları ile Suudi Arabistan Hava Yolları arasında
başka seyahat şirketlerinin uçakla hacı taşıması
söz konusu olmamakta. Aldığım bilgiler yanlışsa
arkadaşlar lütfen düzeltsinler.
Diyanet İşleri Başkanı ve
yardımcıları her yıl, 2009da ve daha önceki yıllarda
her yıl iki yüz günü aşkın süreyi yurt dışında
geçirmektedir. Aldığımız bilgiler böyle. Ne işleri
var? Üç yüz altmış beş günün iki yüz gününü, iki yüz yirmi
gününü yurt dışında geçiriyorlar. Bunlar Türkiye'nin mi,
yabancı ülkelerin mi din işlerini yürütmektedirler? Evet, yurt
dışında da dindaşlarımız, halkımızdan
insanlar var ama bir yılın iki yüz yirmi gününü, iki yüz gününü yurt
dışında geçirmek için yeterli bir neden
olmadığını düşünüyorum. Amacın din
işlerinden çok harcırah ve yolluk almak olduğu şeklinde
iddialar var. Mesela bir başkan yardımcısının bir
yılda 80 milyar TL, şimdiki
TLyle 80 bin lira harcırah ve yolluk aldığı söyleniyor. Bu
doğru mudur ve bu görülmüş bir şey midir? Milletvekillerinin bir
yıllık maaşına tekabül eden harcırah ve yolluk
nasıl gerçekleşebiliyor?
Ayrıca, Başkanlıkta Dış
İlişkiler Fonu diye bir fon oluşturulduğu söyleniyor.
Fonda biriken paraların herhangi bir kaydının
olmadığı ve Başkanlıkta bir kasada tutulduğu,
kayıtlara geçirilmediği iddia ediliyor. Resmî yolluk
dışında ayrıca yurt dışına giden üst düzey
yöneticilere bu Fondan yolluk ödendiği iddia edilmekte. Bütün bunları
bir iddia olarak değil kamuoyu adına bir soru olarak soruyorum.
Eğer böyle bir şey yoksa kamuoyunun aydınlatılması
lazım çünkü bu tür bilgiler geliyor bize.
Umre organizasyonu tam bir ticari faaliyete dönüşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - Her 20 umre yolcusu bulan
yöneticiye, ikramiye olarak umreye gitmesi sağlanıyor, yolluk ve
harcırah ödeniyor, beş yıldızlı otellerde
ağırlanıyorlar. Eğer aynı kişi, bir 20 kişi
daha bulması hâlinde, bu kez eşiyle birlikte yine aynı seyahati
gerçekleştirebiliyor.
Sayın milletvekilleri, din hizmeti vermek üzere
görevlendirilen bir kurum, vergilerimizle beslediğimiz bir kurum
işini gücünü bırakmış, ticarete girmiştir izlenimi
yaratılıyor. Şirketler kuruyor, şirketlere ortak oluyor. Doğal
olarak bankalarla ilişkileniyor. Bankacılık sisteminin
doğası gereği faiz almak, faiz vermek zorunda kalıyor. Yani
dinin yasak gördüğü faize Diyanet İşleri
Başkanlığı kurumsal olarak muhatap oluyor. Kurumun
personeli de komisyonculuğa, aracılığa, tellallığa
sevk ediliyor neredeyse. Din görevlileri, umre seyahati ve seyahat süresince
yolluk, harcırah alma adına din görevi dışında
işlere de sürüklenmiş oluyorlar. Kurum, umre organizasyonundan büyük
paralar kazanmakta, pahalı hizmet yoluyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Selamlamak için
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özçelik.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Saygılar sunuyorum.
Bir sonraki konuşmamda devam edeceğim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekili Sayın Osman Demir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN DEMİR (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kanun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, alt komisyon
başkanlığı görevini icra etme sorumluluğu üzerime
düşmüştü, böyle bir katkımız oldu. Bundan da mutlu
olduğumu ifade ediyorum.
Hayatın ve varlığın yegâne kaynağı
ve dayanağı olan yüce Allah, yaptığı her işte
insana kılavuzluk etmesi için aklı ve vicdanı
yaratmıştır, bununla da yetinmeyip kitaplar ve peygamberler
göndermiştir. Bütün ilahî dinler doğruluğu, adaleti,
iyiliği, yardımlaşmayı, alçak gönüllülüğü, helal
kazancı ve sabrı tavsiye etmiş; azgınlığı,
zorbalığı, bozgunculuğu, cana kıymayı, kibri,
zinayı ve hırsızlığı
yasaklamıştır.
İslam dini en son din olması münasebetiyle aynı
zamanda en mükemmel dindir. Yüce Allah insanlara ulaştırmak
istediği en son ve en mükemmel mesajlarını bu dinle
göndermiştir. Bu dinin tebliğcisi olan Hazreti Muhammed (sallallahü
aleyhi ve sellem)in hayatı ve sözleri insanlara örnek olmuş, yol
göstermiştir. Hazreti Peygamber Veda Hutbesinde Ey insanlar! Rabbiniz
birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdemin çocuklarısınız.
Âdem ise topraktandır. Arapın Arap olmayana, Arap olmayanın da
Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi,
kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da
kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak
takvada, Allahtan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli
olanınız, Ondan en çok korkanınız. buyurmuştur.
İslam dininin böylesine engin ve eşsiz ikliminden ilim
irfan sahibi, gönül ehli büyük insanlar yetişmiştir. Gelin
tanış olalım İşin kolayın tutalım Sevelim
sevilelim Dünya kimseye kalmaz. diyen Yunus Emre; Yolumuz ilim, irfan ve
insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur., İncinsen de incitme,
Her ne ararsan kendinde ara., Bir olalım, diri olalım, iri
olalım diyen Hacı Bektaş Veli, Cömertlik ve yardım etmede
akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol. Hiddet
ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün ya
göründüğün gibi ol. diyen Mevlânâ yetişmiştir. Bu büyük
insanların bıraktıkları mirasa hangi paha biçilebilir?
İslam dini taş kesilmiş yürekleri kelebek
kanadı gibi hafifletmiştir. Müslüman olmadan önce
kızını diri diri toprağa gömecek kadar merhametten
uzaklaşan Hazreti Ömer, Halife olduktan sonra tebdili kıyafet edip
yoksul semtlerde fakir fukara aramıştır, onların
ihtiyacı olan şeyleri bir hamal gibi sırtında
taşımıştır. Savaş meydanında
düşmanını yere indiren Hazreti Ali, düşmanı yüzüne
tükürünce Mesele şimdi
şahsileşti, işin içine nefis girdi. diyerek onu öldürmekten
vazgeçip serbest bırakmıştır. Böylesine ulvi bir
anlayış karşısında hangi taş kesilmiş
vicdanlar sızlamaz? Hangi kibir dağları yıkılmaz?
Hangi demir yürekler erimez? Bütün bunlar gösteriyor ki İslamın nuru
ile aydınlanan akıl ve vicdan, vicdan terazisi hassaslaşır,
hata payı sıfıra meyleder. Böylesine hassas akıl ve vicdana
sahip insanlardan oluşan toplumda insanlar, birbiriyle karşılaşmamak
için yollarını değiştirmezler, birbirini görmemek için
başlarını yana çevirmezler, öne eğmezler. Toplum,
azaları insanlardan oluşan son derece sağlıklı ve
güçlü tek bir vücuda dönüşür.
Ülkemizde otuz yıldır kan döken bölücü terör örgütü
bugüne kadar amacına ulaşamamışsa, bunda yüce dinimizin
birlik, beraberlik ve kardeşliği pekiştiren engin ve eşsiz
değerleri büyük rol oynamıştır.
Millî Şairimiz Mehmed Âkif Ersoyun ifade ettiği gibi:
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfı Yezdan'ın
Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın.
Yüce Allah, Maide Suresi 32nci ayette Her kim ki bir cana
kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış bir
insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir
insanın yaşamasına sebep olursa bütün insanları
yaşatmış gibi olur. buyurmuştur.
Aklını ve vicdanını İslamın nuru
ile aydınlatan bir kimse, eline silah alıp dağa çıkabilir
mi, tanımadığı, bilmediği, kendisiyle şahsi
hiçbir meselesi olmayan masum insanları öldüren bir eşkıyaya
dönüşebilir mi, haklarını savunduğunu iddia ettiği
insanların ekmeğini büyütecek yatırımları
engelleyebilir mi, şantiyeleri ve iş makinelerini yıkıp
yakabilir mi, okulları, iş yerlerini bombalayabilir mi, kendi
çocuğunu okutan öğretmeni öldürebilir mi? Bütün bunlar İslam
dininin esaslarını hakkıyla özümsemeye ne çok
ihtiyacımız olduğunu ve Diyanet İşleri
Başkanlığına ve onun değerli
çalışanlarına ne çok iş düştüğünü açıkça
göstermektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı böylesine
önemli bir dinle ilgili toplumsal ihtiyaçları karşılamak
amacıyla bizzat Atatürk tarafından kurulmuş anayasal bir
kuruluştur. Başkanlık kutsal din bilgilerini insanlara
doğru bir şekilde ulaştırmayı, millî birlik,
beraberlik ve kardeşliği pekiştirmeyi, kanunların kendisine
verdiği görevleri yerine getirmeyi amaçlamaktadır.
Başkanlığın hizmet alanı ülke
sınırlarını aşmış, yurt
dışında yaşayan dindaş, soydaş ve İslam
topluluklarına kadar yayılmıştır. Başkanlık
daha çok cami ve Kur'an kursunda hizmet vermek, daha çok insanın hac ve
umre hizmeti talebini karşılamak, daha çok ulusal ve
uluslararası organizasyona ev sahipliği yapmak durumunda
kalmıştır. Gittikçe artan din hizmetlerinin daha etkin ve
verimli bir şekilde sunulabilmesi için Başkanlığın
daha güçlü, aktif ve donanımlı bir teşkilat yapısına
kavuşmasını sağlayacak yasal düzenleme yapmak zorunluluk
hâline gelmiştir.
Çıkarmakta olduğumuz kanun temelde şu yenilikleri
getirmektedir: Anayasa Mahkemesinin 1979 yılında 1982
sayılı Kanunu şekil yönünden iptal etmesiyle ortaya çıkan
boşluk bu yasal çalışmayla giderilmektedir. Diyanet
İşleri Başkanlığının görev süresi beş
yıl ile sınırlandırılmaktadır. Aynı kimse en
fazla iki kez Diyanet İşleri Başkanı olarak atanabilecektir.
Bu düzenlemeyle Başkanlık olası siyasi baskılara
karşı daha korunaklı hâle getirilmektedir. Din İşleri
Yüksek Kurulu üyelerinin görev süresi yedi yıldan beş yıla
düşürülmektedir. Süresi dolan üye, yerine yeni üye atanana kadar görevine
devam etmektedir. Boşalan üyelikler için hâlihazırda 3/4ün
altına düşmesi hâlinde boşalan üye sayısının yeni
seçim yapılırken yeni düzenlemede her üye boşalması hâlinde
otuz gün içerisinde üyenin yerine yeni atama yapılabilmektedir.
Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanlığı
kariyer meslek hâline getirilmekte ve uzman kadrosu güçlendirilmektedir. Din
İşleri Yüksek Kurulu üyelerini seçen Aday Tespit Kuruluna Dinî Yüksek
İhtisas Merkezi müdürleri, her bir eğitim merkezi eğitim
görevlilerinin kendi aralarından seçecekleri birer temsilci ve her bir
coğrafi bölgedeki başvaiz, başimam ve Kur'an kursu baş
öğreticilerinin kendi aralarından seçecekleri ikişer temsilci
dâhil edilerek Kurulun temsil yeteneği kuvvetlendirilmektedir.
Daire başkanlığı ve şube müdürlüğü
şeklindeki mevcut yapılanma, genel müdürlük ve daire
başkanlığı şeklinde yeniden düzenlenmektedir. Bu
kapsamda 7 adet genel müdürlük kurulmakta, daire başkanlığı
sayısı artırılmaktadır. Merkez teşkilatındaki
şube müdürlüğü ve taşra teşkilatındaki
murakıplık uygulamasına son verilmektedir. Bu kanun
yürürlüğe girdiği tarihte Başkanlık merkez
teşkilatında şube müdürü kadrosunda bulunanlara, gerekli
yabancı dil belgesine sahip olmaları hâlinde, üç yıl içinde en
fazla 2 defa yapılacak usul ve esasları Başkanlıkça
belirlenecek diyanet işleri uzmanlığı mesleki yeterlilik
sınavına katılma hakkı tanınmaktadır. Mesleki
yeterlilik sınavında başarılı olanlar diyanet
işleri uzmanı kadrosu sayısının yüzde 20sini geçmemek
üzere diyanet işleri uzmanı kadrosuna atanacaklardır. Geride
kalan ve boşalan kadrolar da kendiliğinden iptal edilmiş
olacaktır.
Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte en az lisans
düzeyinde dinî yükseköğrenim mezunu olan murakıplara, üç yıl
içinde en fazla 2 defa yapılacak usul ve esasları
Başkanlıkça belirlenecek vaizlik sınavına katılma
hakkı tanınmaktadır. Sınavda başarılı
olanlar vaiz kadrosuna atanacaklardır. Boşalan murakıp
kadroları hiçbir işleme tabi tutulmadan kendiliğinden iptal
edilecektir.
Mushafları İnceleme Kurulunun adı Mushafları
İnceleme ve Kıraat Kurulu olarak yeniden düzenlenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
OSMAN DEMİR (Devamla) Daha önce daimî statüde
çalışan başkan ve üyelerin görev süresi beş yılla
sınırlandırılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; söylenmesi gereken
çok söz var aslında ama süre kısıtlanmış oldu.
Yapılan düzenlemeyle Başkanlığın
teşkilat yapısı son derece güçlü hâle getirilmektedir.
Aslına bakılırsa özlük işlerinde de önemli
iyileştirmeler yapılmaktadır.
Bütün bunlar tamam, teşkilatı güçlü hâle getiriyoruz
ama, diğer taraftan da teşkilatta çalışan değerli
arkadaşlarımızın sorumluluğunun da
arttığını göstermektedir. Biz, bu yasa yürürlüğe
girdiğinde kendilerinden daha etkin, daha verimli ve daha özlü hizmetler
bekliyoruz. Çünkü, bu alan hakikaten ne kadar hizmet edilse yeri olan, millî
birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi pekiştirecek olan bir
alandır.
İnşallah, onlar da bizi mahcup etmeyeceklerdir diyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
Şahıslar adına ilk söz, Van Milletvekili Sayın
Kerem Altuna ait.
Buyurun Sayın Altun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEREM ALTUN (Van) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 507 sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Teşkilat Yasa Tasarısı üzerine
şahsım adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Osmanlı Devletinde din
işleri Meşihat makamlığınca, şeyhülislam eliyle
yürütülürken, 1920 yılında Meclisimizde Şeriye ve Evkaf Vekâleti
adıyla bakanlık olarak yer almıştır, 1924
yılına kadar bu statüyle devam etmiştir. Bu tarihte, 429
sayılı Kanunla bu bakanlık kaldırılarak, Başbakanlığa
bağlı Diyanet İşleri Reisliği, bugünkü adıyla
Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
Diyanet İşleri Başkanlığının
yurt dışında da teşkilatlanmasını sağlayan
geniş kapsamlı değişiklik, 1979 yılında 633
sayılı Kanunda değişiklik yapan 1982 sayılı
Kanun Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, kısaca teşkilat
yapısının tarihçesini arz etmeye
çalıştığım Diyanet İşleri
Başkanlığı, 100 bini bulan kadrosuyla devasa bir anayasal
kurum hâline gelmiştir. Dünyada ve Türkiyede meydana gelen toplumsal
gelişme ve değişmeler 2000li yıllarda Diyanet
İşleri Başkanlığının yürüttüğü
hizmetlerin önem, değer ve fonksiyonunu daha da
artırmıştır.
Avrupa Birliğiyle müzakerelerin yürütüldüğü günümüzde,
Başkanın hizmet alanı yurt dışında Orta Asyadan
Avustralyaya, Amerika Birleşik Devletlerinden Afrikaya kadar genişlemiş,
yurt içinde hizmet çeşitliliği ve yoğunluğu
artmış, hac ve umre ziyaretleri yanında, toplumun her kesimine
yönelik dinî yayın ve irşat faaliyetleri fevkalade gelişme
göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığımız Türkiye ve dünyada İslam dinine
ilişkin her hususta referans alınan en etkin ve saygın
kurumumuzdur. Diyanet İşleri
Başkanlığımızın toplumun dinî ihtiyaç ve
beklentilerine cevap verirken birlik ve beraberliğimize, toplumsal
dayanışmaya katkı sağlamak ve ibadet yerlerini yönetmek
gibi bir misyonu da vardır. Başkanlık, toplumu din konusunda
aydınlatırken dinin temel kaynağı olan Kuran ve sünnete
dayalı sağlam bilgiyi esas alır. Müslümanların on dört
asırlık dinî tecrübesini göz önünde bulundururken, modern hayatı
ve insanlığın ortak birikimini ve evrensel değerleri de göz
önünde bulundurmaktadır.
Bütün bu görevleri yapacak bir teşkilata ve aydın din
adamlarına ihtiyaç olduğu da genel toplumsal bir taleptir.
İslamın itikadî ve amelî ilkelerini özümsemiş, eğitim ve
kültür seviyeleri yüksek, kendisiyle ve toplumla, toplumun değerleriyle
barışık, beşerî ilişkilerde topluma öncü,
muhatabını anlayan ve dinî sorunlara pratik çözümler üretebilen, dinî
ve ilmî verileri birlikte kullanabilen, söz ve davranışlarıyla
örnek bir hayat sergileyebilen din görevlilerine her zaman ihtiyaç
duyulmaktadır.
Bugün görüştüğümüz bu kanun tasarısı; ihtiyaca
cevaz vermeyen Diyanet İşleri Başkanlığı
Teşkilat Yasası, Diyanet İşleri
Başkanlığının anayasal bir kurum olarak
Anayasanın 136ncı maddesinde özel olarak düzenlendiği laiklik
ilkesi doğrultusunda bütün siyasi ve düşünüşlerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek görevini yerine getirdiği, merkez,
taşra ve yurt dışı teşkilatı ile birlikte 100
bini aşan personeli ile birçok bakanlıktan büyük bir kurum
olduğu hassaten dikkate alınmıştır.
Yurt içi ve yurt dışı teşkilatı ve
fedakâr personeli ile ülkemiz için umut ve mutluluk kaynağı olan
Diyanet İşleri teşkilatı maddi hayat endişesi
taşımayacak bir düzeye ulaştırılmalıdır.
Diyanet İşleri teşkilatı, dinî irşat ve hizmetleri
arzu edilen düzeyde yapabilmesi için bütçe, personel, donanım,
yazılı ve görsel eğitim araçları bakımından
güçlendirilmelidir. İlmî muhtariyeti Anayasanın ve yasaların
teminatı altında olmalıdır. Eğriye eğri,
doğruya doğru diyebilen, ilmin ve dinin temel kaynaklara dayalı
gerçeklerini her türlü mülahazanın ötesinde açıklayan ve topluma
duyuran bir kurum olma vasfını devam ettirmelidir. Kahir ekseriyeti
Müslüman olan milletimizin dinî irşat ve hizmetleri, İslam inanç ve
düşüncesinin farklı tezahürleri olan İslam içi inanç
gruplarını birleştiren, kaynaştıran,
kardeşleştiren İslamın engin hoşgörüsü ve ilmin
aydınlığıyla tanımlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KEREM ALTUN (Devamla)
Dinî meselelerde halkımızın en fazla itibar ettiği
kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığını
gereksiz ve İslamda halkın İslam ile olan münasebetlerinde
gedik açacak olumsuz teorik tartışmalardan koruyacak,
insanımızın manevi hayatına hizmet edecek aydın din adamlarına
yer vermelidir. Gerçek bilim adamlarının, gerçek
aydınların, münevverlerin boş bıraktığı
alanların medya vaizleri tarafından nasıl doldurulduğunu ve
şüphelerin, soru işaretlerinin nasıl hızla
çoğaldığını ne yazık ki müşahede ediyoruz.
Önüne radikal, ılımlı gibi sıfatlar eklemek suretiyle
getirilmiş bir İslam anlayışı değil,
dosdoğru ve son derece sade bir anlayış, baskıdan uzak,
zorlamalardan uzak, iradeyi gözeten bir yaklaşım sergileyen,
ülkemizin güzide kuruluşu olan Diyanet İşleri
Başkanlığının sadece ulusal ölçekte değil,
küresel ölçekte de örnek teşkil ettiğine inanıyoruz.
Bu vesileyle Diyanet İşleri
Başkanlığının bu yasasının kuruma ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci söz, Sinop
Milletvekili Sayın Abdurrahman Dodurgalıya aittir.
Buyurun Sayın Dodurgalı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 507 sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili kişisel görüşümü
belirtmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle -kişisel görüşlerime girmeden- bu kanunun
görüşülmeye başlanmasından itibaren Meclisimizdeki tüm partiler
kanunun daha kolay, daha karşılıklı anlayışa
dayalı bir ortam içinde görüşülmesini sağladıkları
için -ben üç yıllık bir milletvekiliyim, ilk defa bu kanun
görüşülürken bu hoş havaya şahit oldum- tüm gruplara, bir
Diyanet mensubu, bir ilahiyatçı olarak teşekkür etmeyi bir görev
olarak addediyorum.
Yeni kanun, birtakım imkânlar getiriyor, dinî
teşkilatın güçlenmesini sağlıyor; Diyanet İşleri
teşkilatımıza, daha güçlü olarak ayakta durma imkânı
sağlıyor; 1979 yılından beri ortaya çıkan
birtakım hukuki boşlukların giderilmesine imkân
sağlıyor; dolayısıyla, daha cevval, daha etkili kararlar
almasını da temin ediyor.
Ben işin sadece teşkilat yönü ile alakalı olarak
değil, aynı zamanda, Diyanet İşleri
teşkilatımızın vatandaşımızın dinî
problemlerine çözüm tarzı üretirken daha geniş bir hareket
alanına sahip olduğunu da düşünüyorum. Benden önce konuşan
arkadaşımın belki temas ettiği ama Diyanet İşleri
teşkilatına düşen vazifeye, zaman yetersizliğiyle temas
etmediğini düşünüyorum. Mesela, medyada dinî konular çok fazla ele
alınıyor ve bu dinî konularda, yetkili olduğunu düşünen ama
herhangi bir sorumluluk taşımayan insanların ortaya koymuş
oldukları yaklaşım tarzları insanların kafalarını
bulandırıyor. Şunu demek istemiyorum
Yorum herkesin
yapabileceği bir şeydir ama bu gibi yorumlarda, Diyanet
İşleri Başkanlığımızın, Din
İşleri Yüksek Kurulumuzun bir konuyu açıklayıcı bir
misyon yüklenmesi gerektiğine de inanıyorum. Bunu artık ayda bir
mi yaparlar, on beş günde bir mi yaparlar
Ama kendilerinin belirttiği
gibi Kur'an ve sünnete dayalı -ki Diyanetin her metninde bu çok açık
seçik şekilde vurgulanıyor- tarihî tecrübeyi göz önünde bulunduran ve
çağın gereklerini de göz önünde bulundurarak çözümler üreten, sürekli
yeni bilgi üreten bir teşkilat olması gerektiğini
düşünüyorum ve hem sorumluluk taşıyan hem de bu konuda yetkili
olan bir kurum ve kuruluş olarak artık her önüne gelenin Diyanet
konusunda kendi işine göre verdiği fetvayla kafaları
karıştırmasının önüne geçilmelidir diyorum. Bu kanun
bana göre bunu sağlıyor. Bana göre bunu sağlıyor, çünkü Din
İşleri Yüksek Kurulunun vazifeleri anlatılırken mesela
Yurt içinde ve yurt dışında İslam dinine mensup
farklı dinî yorum çevrelerini, dinî sosyal teşekkülleri ve geleneksel
dinî kültürel oluşumları incelemek, değerlendirmek, bu konularda
ilmî ve istişârî toplantılar, konferanslar düzenlemek ve
çalışmalar yapmak
Bu kapsamda, bu meseleler ele alınarak
halkımızın daha doğru bilgi ile bilgilendirilmesi
sağlanabilir.
Dinin sadece inanç ve ibadet yönüne değil, ahlaki yönüne de
burada vurgular yapıldı. Özellikle ilk konuşmayı yapan
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Hamzaçebinin
ahlak konusundaki Diyanete yüklemiş olduğu görevlere tamamıyla
katılıyorum, çok önemli bir nokta olarak da düşünüyorum. Geleceğimizi,
çocuklarımızı, kendi kültürümüzü, kendi değerlerimizi,
kendi ahlaki hayatımızı daha canlı, daha diri tutma
açısından Diyanete son derece önemli görevler düştüğüne
inanıyorum ve bu konuya da özellikle dikkat çeken Sayın Hamzaçebiye
katıldığımı belirtmek istiyorum.
Yine, aynı şekilde, Diyanet İşleri
Başkanlığımızın sosyal işlerde de son derece
önemli görevler yüklenebileceğini düşünüyorum. Mesela bir trafik
sorunu Diyanet İşleri Başkanlığımızın
da sorunu olmalıdır; mesela bir tinerci çocuklar, sokak
çocukları sorunu Diyanet İşleri
Başkanlığımızın da sorunu olmalıdır;
mesela sokak hayvanlarıyla ilgili toplumumuzda daha düzenli, daha
itinalı bir görüşün ortaya çıkmasını sağlamak
Diyanet İşleri Başkanlığımızın da bir
görevi olmalıdır diye düşünüyorum. Mesela burada gene Din Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün, ceza infaz kurumu ve tutukevi, çocuk ıslahevi,
huzurevi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Devamla) -
sağlık
kuruluşları ve benzeri yerlerde bulunan vatandaşlara irşat
hizmetlerini götürürken bu ilgili kurumlarla iş birliği yapmak
ibaresi keşke eklenseydi. Bu maddenin yorumundan da böyle bir sonuç
çıkacağını düşünüyorum.
Son olarak burada, bizim coğrafyamızda görülen dinî
yorumların birtakım -dört temel maddeye inhisar ettirilerek- yorumlar
suretiyle bu sonuçlara ulaşıldığı gibi bir izlenim dün
ortaya çıktı. Bizim kanaatimize göre, Mustafa Kemal Atatürkün de Diyanet
İşleri Başkanlığına bu toplumun sorunları çözülürken
Matürîdi kelamına, Matürîdi itikadına ve Hanefi fıkhına
göre sorunların çözümünün yerine getirilmesi konusunda söylediği söz
çok anlamlıdır. Herkesi bunun üstünde durmaya davet ediyorum çünkü
Matürîdi mezhebi sisteminde akla özel bir önem verir, ayrıca
olayların sebep ve hikmetleri üzerinde durur, nakil konusunda mesela
Eşarilerden daha farklı düşünür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN DODURGALI (Devamla) - Hanefi mezhebi ise mesela ameli
imandan bir cüz olarak görmez, insanların hayır ve şer
arasında özel bir denge noktasında olduğunu düşünür ve örf
ve âdeti de hüküm vermede bir delil
olarak düşünür. Bütün bunlar, bu konuda Diyanet İşleri
Başkanlığının yorumlarında da akıl ve
özgürlük çerçevesinde
savunulmaktadır.
Ben bunları ilave etmek istedim.
Kanunumuzun din teşkilatımıza ve milletimize
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çok
teşekkür ederim Sayın Dodurgalı.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, hac kontenjanı bu yıl artacak
mıdır? Her yıl kaç hacı adayı
başvurmaktadır? Eski adaylardan kaç kişi kayıt
yenilemektedir? Türkiye Diyanet Vakfı tarafından kayıt yapan
hacı adaylarından toplanan kayıt paraları ne kadardır?
Kişi başına ne kadar alınmaktadır? Ne tür hizmetlere
harcanmaktadır? Hâlen Vakıfta bu toplanan para ne kadardır?
Fahri Kur'an kursu öğreticilerinin 4/B statüsüne alınması
düşünülmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, din görevlilerinin
bir kısmı birden fazla hac vazifesini yerine getirirken, görevde
olduğu süre içinde hacca hiç gidemeden emekli olan din görevlileri
vardır. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
İki: Sağlanan mali ve özlük hakları
itibarıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı merkez
çalışanları ile taşrada görev yapanlar arasındaki
maaş farklılıklarını gidermeyi düşünüyor musunuz?
Üç: Din hizmetleri sınıfında çalışanlara
verilen bu hakları, genel idari hizmetlerinde, teknik hizmetlerde,
sağlık hizmetlerinde ve yardımcı hizmetlerde
çalışanlara vermeyi düşünüyor musunuz?
Dört: Din hizmeti sunacak insanları eğiten eğitim
merkezi müdürleri ilçe müftüleriyle eş değer olmalarına
rağmen, farklı maaş almaları
haksızlığını gidermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, sadece müezzin kayyım kadrosu tahsis
edilmiş olan il merkezindeki camilerin kadrolarının imam-hatip
kadrosuna dönüştürülmesiyle ilgili bir çalışma var
mıdır? Tek kadrosu bulunan il merkezlerindeki camilere ikinci bir
kadro tahsis edilecek midir?
Bir diğer sorum: Yeni yapılan atamaların, kadrolu
veya sözleşmeli ayrımına bakılmaksızın, köy
camilerine yapılmak suretiyle deneyim kazanmaları sağlanamaz
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana soruyorum: Birçok ilde emniyet müdürlüğü
yaptığım zamanlarda gördüğüm eksikliklerin bazılarını
dile getirmek istiyorum ve bunlara tedbir istiyorum.
El Kaide, Hizbullah, Ceyşullah, İBDA-C, PİK gibi
yasa dışı radikal dinci örgütlerin birçoklarının
Kur'an kursu adı altında camilerde gençlerin kafalarını
çeldiklerini ve buradaki imamların bu örgütlerle ilgili hiçbir
bilgilerinin olmadığını gördüm. Bu imamları
eğitmeyle ilgili Başkanlığın bir görevi var
mıdır, yoksa eğitecek midir?
İkincisi: Yaptırılan camiler genellikle cami
derneklerinde ve vakıfların elinde bulunmaktadır. Bunları
Diyanet İşlerine devrettirmeyi düşünüyor musunuz?
Üçüncü sorum: Cami imamlarının namaz
kıldırmanın dışında güvenlik ve benzeri konularla
ilgili camilerde görevleri var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, ilk sorum: Kırşehir ili Kaman ilçesi
Ömerhacılı kasabası Yeni Cami İmam-Hatibi Sayın Sezai
Yeğen bir başka yere neden tayin edilmiştir, gerekçesini
açıklar mısınız?
Esas sorum Sayın Bakanım: Çok sayıda telefon
aldım. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali
Bardakoğlu 29/5/2010 tarihinde yapmış olduğu bir
konuşmada 5 bin civarındaki 4/Bli, sözleşmeli personelin
ataması hiç şüpheniz olmasın yapılacaktır.
demiştir. Ancak ön lisansı olanların 7 Temmuzda, KPSSleri
olanların 26 Eylülde süreleri dolmaktadır. Eğer bunların
tayinleri yapılmazsa haklarını kaybedeceklerdir. Bu konuda kesin
bir açıklama yapar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, benim soracağım soruyu Sayın Köse sorduğu
için
4/B ile ilgili Sayın Diyanet İşleri
Başkanımızın verdiği bir söz var, Vizeyi alırsam
4 bin kişi alacağım. demiştir. Bu ne aşamadadır?
Çünkü bu sözü veren Sayın Diyanet İşleri
Başkanımız, herkes bunu böyle biliyor. Sayın Diyanet
İşleri Başkanımız böyle bir söz verdiyse, sizin de
sözünü yerinize getirmeniz şarttır diye düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, cemevlerini ibadethane statüsüne sokmak
için yapılması gereken tek maddelik yasa ilavesinde bugüne dek neden
çekingen davranıyorsunuz?
Seçim bölgem Gaziantepte, İl Müftülüğünde CHPlilere
din dersi vermeye hazırız. gibi bir manşet, bir demeç uzun süre
kaldı. Biz de bunu fark ederek indirilmesini sağladık. Bu
Müftülük hakkında herhangi bir işlem, herhangi bir uygulama yapacak
mısınız?
Diyanet İşleri Başkanlığından
diğer bakanlıklara çokça yatay geçiş oluyor. Neden bu? Hem kadro
eksikliğinden şikâyet ediliyor
Ayrıca, Diyanetten Millî
Eğitim Bakanlığına kaç eleman geçmiştir?
Dinimizin siyaset ve ticari istismar aracı olarak
kullanılmasını önlemeyi, bunun için alınması gereken
tedbirleri düşünüyor musunuz? Özellikle bazı imamlar, kendi hadlerini
aşarak siyaset yapıyorlar. Bunların görevleri bellidir,
sınırları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Serdaroğlu
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, çok önemli bir
teşkilatımızın kanununu birlikte görüşmekteyiz.
Hayırlı olmasını diliyorum ve öncelikle uzun zamandır,
kadro bekleyen vekil imamlarımız bu gece buradan hayırlı
haberi ilk ağızdan, yani sizden duymayı bekliyor. Vekil imamlara
kadro vermeyi açıklarsanız, onlar bu gece çok mutlu olacaklar.
Ayrıca, hac kuralarında ifade ettiğim gibi az
evvel, bir iyileştirme yapıldığını biliyorum
ancak bunun yeterli olmadığını da biliyorum. Şu anda
750 bin civarında hac müracaatının olduğunu ve
bunların hacca gitme imkânlarının da kısa sürede
olmadığını biliyorum. Binde 1 hakkı kullanmayan
bazı diğer ülkelerden bu hakkı Suudilerle görüşerek
almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, hac kuraları çekilirken önceki
yılları -zaman zaman katsayı falan dediniz ama
anacağızım üç sene müracaat etti, vazgeçti- bir önceki
yılları eritmeden bu seneye geçiyorsunuz, bu konularda yeni bir
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Diğer bir kısa soru: Az önce Sayın Dodurgalı
söylerken aklıma geldi, eskiden bize amelden mezhep, itikattan mezhep diye
öğretirlerdi, ben Matürîdinin adını ancak makalelerde okur
oldum. Diyanetimiz, bu konudaki eğitimlerde farklı bir şey mi
yapıyor yoksa insanlar mı dikkate almıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, hacla ilgili şu bilgileri vermek istiyorum: 796
bin müracaat var şu anda. Takdir edersiniz ki, binde 1 kontenjan olunca
takriben 74 bin kişi hacca gidebilecek, nereden bakarsanız
bakınız 710 bin kişi gidememe durumuyla karşı
karşıya. Bu da bizden kaynaklanan bir durum değil. 2007
yılında müracaat edenlerden 35.655 kişi bu yıl hacca
gidebilecek, 2008den 12.592 kişi hacca gidebilecek, 2009dan 7.153, 2010
yılında müracaat edenlerden de 3.473. Öyle tahmin ediyorum, 35 bin ve
3.400 rakamlarına baktığınız zaman, oranlarda, ilk
müracaat edenlere farklı bir uygulamanın
tanındığını görebilirsiniz, onun oranları var,
onu burada teknik olarak izah etmek için vaktimiz müsait değil.
Ayrıca, şehit ve gazi aileleri için 600, yaşlılar için de
seksen üzeri olanlarla ilgili de bu yıl 10 bin kişiyi hacca
göndermiş oluyoruz. Bunlar da yıllara göre, 2007den bugüne
yapılan düzenlemeler.
Hacla ilgili fiyatlara gelince: Normal fiyatlar 1-2 diye ikiye
ayrılıyor; bunlar 2.465 avro, 2.295 avro şeklinde iki
kısımdan oluşuyor. Müstakil diye bir birim daha var, o da 3.780
avro. Lüks dediğimiz veya otel dediğimiz ise 5.100 avro şeklinde
fiyatlandırılmıştır. Diğer ülkelerle mukayese
ettiğimiz zaman, yakın zamanda arkadaşlarımız İrana
gittiler, oradaki fiyatların, bizde 2.400 olan fiyatın orada 4.500 olduğunu
tespit etmiş bulunuyoruz. Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgi
istenirse yazılı olarak da verebiliriz.
Din görevlilerinin hac döneminde görev almaları sınavla
gerçekleşiyor, çeşitli kriterler var, o çerçevede gönderiliyorlar.
Ayrıca, maaş farklılıklarıyla ilgili,
biliyorsunuz yeni pozisyonlar oluşturuldu merkezde, buradan kaynaklanan
bir farklılık görülüyor ama bu doğru değildir, bu ihdas
edilen yeni konumlardan dolayı bir farklılık var. Genel idare
hizmetlerinin durumunu iyileştirdik, eğitim görevlilerinin durumunu
da yine yasada mali açıdan iyileştirdik.
Müezzin sayısında çok ciddi bir düşüş var; 40
binlerden 10 binlere geriledi, dolayısıyla bunların imam
kadrosuna geçirilmesi düşünülmüyor.
Kayıt dışı kurslarla ilgili veya camilerde
Hasan Beyin ifade ettiği biraz eski bir bilgi diye düşünüyorum
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Hâlen devam ediyor.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Varsa tabii ki bunlarla
ilgili -sizler çok iyi bilirsiniz- sorumlu kolluk kuvvetlerine bunları
bildirmek gerekiyor ama böyle bir şey mümkün değildir. Kaldı ki
bu düzenlemeyle de, artık, Diyanetin görevlisinin olmadığı
cami kalmayacağına göre, bu kadrolar alındığına
göre bu sorunların yaşanmaması için
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakanım, camiler
nereye bağlı şu anda? Diyanete mi bağlı?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Diyanete bağlı.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Vakıflara mı
bağlı? Yoksa o derneklere mi bağlı? Bunları bütün biz
incelediğimiz için söylüyorum.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Vakıflara ait olan
da var ama yönetimi Diyanete aittir, dolayısıyla görevlilerin
atanması da Diyanete aittir. Bu konuda bir sıkıntı söz
konusu değil ama Türkiye büyük bir ülke. Burada bir
yanlışlık varsa bu konuyla ilgili başta bizlere düşen
önemli sorumluluklar var, onu yerine getirelim. Kolluk kuvvetlerinin görev
alanındaki bir konudur.
Sözleşmeli olarak 5 bin sözleşmeli 4/Bli personel
alımı Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından açıklandı, Maliyede vizede şu anda, çıkmak
üzere. Zaten bu düzenleme ile 5 bin kadro alınıyor, açıktan
atama, 5 bin de 4/Bli sözleşmeli olarak alınacak.
Ayrıca, Sayın Serdaroğlunun hassasiyetle üzerinde
durduğu vekil imamlarla ilgili konu. Bunu da bugün önergeyle
gerçekleştirdiğimizde, Diyanet İşleri
Başkanlığının şu anda boş bulunan 12.500
camisinin Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından doldurulması ve bahsedilen mahzurların da ortadan
kalkması için gerekli düzenlemeler gerçekleşiyor.
Cemevleriyle ilgili yasal düzenlemeyi yapıverin.
diyorsunuz. Bununla ilgili son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Hukuk komisyonumuz
gerekli çalışmayı tamamlayınca bunu huzurlarınıza
getirmiş olacağız.
Gaziantepteki sendikaların ilanıyla ilgili konuyu biz
de tahkik ettiriyoruz, inceletiyoruz ama sendikaların bir ilanı bu,
Diyanet İşleri Başkanlığının ilanı
değil.
Hac kontenjanını tabii ki artırmayı biz de
düşünüyoruz, biz de istiyoruz, arzuluyoruz ama müracaat sayısına
baktığınız zaman tablo ortadadır. Geçen yıl 30
bin civarında ek kontenjan alınmış idi, umarız bu
yıl da bu kontenjan temin edilir ve yine 20-30 bin vatandaşımızın
bu arzusu, bu talebi yerine getirilmiş olur.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Bakan, bu 5 bin
kişinin ataması yapılmazsa haklarını kaybediyorlar,
açıklama yapar mısınız. Ramazandan önce, KPSS süresi
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Şevket Bey, sizin
dediğiniz, 2008 yılında KPSS sınavına girenlerin yeni
KPSS sınavına kadar konumları geçerli, aldıkları
puanlar geçerlidir. Biz, yasa yürürlüğe girer girmez, hızlı bir
şekilde, şu anda 4/B statüsünde Maliyede vizede olan bu 5 bin
kişinin alımıyla ilgili çalışmaları, açıktan
atamaları hızlı bir şekilde başlatacağız.
Umarım, bu arkadaşları yeni KPSS sınavı öncesine de
yetiştirme gayreti içerisinde olacağız.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
13üncü madde üzerinde iki önerge var.
Önergeleri sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 13. maddesi başlığından
Dini yayınlar ibaresinin çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Bengi
Yıldız Şerafettin
Halis Hamit
Geylani |
|
Batman Tunceli Hakkâri |
|
Osman
Özçelik Akın
Birdal |
|
Siirt Diyarbakır |
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 13üncü
maddesinin; Dini Yayınlar Döner Sermaye İşletmesi
başlığından sonra gelen 2nci paragrafında yer alan
sınav giderlerini karşılamak üzere sınav hizmetlerinden
elde edilen gelirler ibaresinin tasarı metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Beytullah
Asil |
|
Antalya Mersin Eskişehir |
|
Reşat
Doğru Mustafa
Enöz M. Akif
Paksoy |
|
Tokat Manisa Kahramanmaraş |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 507 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 13üncü maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tasarının 13üncü maddesi, 633 sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 14üncü maddesini başlığıyla
birlikte değiştirmektedir. 633 sayılı Kanunun 14üncü
maddesi Donatım Müdürlüğünün görevlerini düzenlemekte olan bir madde
idi. Şimdi bu madde ile Dinî Yayınlar Döner Sermaye
İşletmesi başlığı ile yeniden düzenlenmektedir.
Döner sermaye gelirleri sayılırken kurum içerisinde yapılacak
olan sınavlardan da gelir elde edilmesinin hedeflendiği madde metninde
yer almaktadır. Önergemizde, görüşülmekte olan kanun tasarısının
13üncü maddesinin Dinî Yayınlar Döner Sermaye İşletmesi
başlığından sonra gelen ikinci paragrafında yer alan
sınav giderlerini karşılamak üzere sınav hizmetlerinden elde
edilen gelirler ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını teklif etmekteyiz. Önergemizin gerekçesinde
de belirttiğimiz gibi, kurumun kendi personelinden sınav hizmetlerine
ilişkin gelir elde etmesi uygun değildir. Bu konu Plan ve Bütçe
Komisyonumuzun Alt Komisyonunda da tartışılmış, madde
metninden çıkartılmış olmasına rağmen, maalesef
tekrar tasarıda yer almıştır. Kendi görevlilerinin
katılacağı sınavlardan gelir elde etmeyi düşünmek
Diyanet İşleri Başkanlığımıza
yakışmamaktadır. Onun için, bu ibarenin madde metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığı, makam olarak milletimizce önemsenen ve
saygı duyulan kurumların başında gelmektedir. Diyanet
İşleri Başkanlığımızın
çalışanları, yurdumuzun her yerinde, doğusundan
batısına, güneyinden kuzeyine kadar, büyük bir fedakârlık ve
sabırla görev yapmaktadırlar. Din görevlisi olmak, toplumda büyük bir
sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Din görevlileri, toplumun her
alanında insanlarımıza örnek olan kişiler konumunda bulunmaktadırlar.
Onun için, insanlarımızın daha hoşgörülü
davranışlar içerisinde olmaları konusunda, din
adamlarımıza büyük görevler ve sorumluluklar düşmektedir.
İnsanlarımız, din görevlilerimizden din hizmeti
almaya açık ve isteklidirler. Ancak, din eğitimi konusunda, Diyanet
İşleri Başkanlığımızın ne kadar
başarılı olduğu sürekli tartışma konusu
olabilmektedir. Bu yüzden, din eğitimi başka yollarla
çocuklarımıza verilmeye çalışılmakta, bu da
yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermektedir.
Anayasamızın amir hükmüne göre, Diyanet İşleri
Başkanlığımızın, her türlü siyasi görüşün
dışında kalarak görevini yerine getirmesi gerekmektedir. Ancak,
insanlarımız üzerindeki yaygın kanaat, Diyanet İşleri
Başkanlığının, siyasi iktidarların
baskısı altında kaldığıdır. Bu durum,
teşkilata karşı toplumda güvensizlik yaratabilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri merkez
teşkilatı ile taşra teşkilatı arasındaki,
özellikle, genel idari hizmetlerinde, yardımcı hizmetlerde ve teknik
hizmetlerde çalışan personelin özlük haklarının da
düzeltilmesi gereği vardır. Ülkemizde, kurumlar arasında da
büyük ücret eşitsizliği bulunmaktadır. Aynı iş yerinde
aynı işi yapan personel arasında, aldıkları ücretlerde
büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bu adaletsiz durum,
çalışırken olduğu gibi, emekli olduktan sonra da devam etmektedir.
Bazı kurumlarda memurlar 1inci dereceye düşemez ve ek göstergeden
yararlanamazlarken, bazı kurumlarda da bir memur başka bir kurumdaki
daire başkanının ek göstergesinden emekli olabilmektedir. Yine
bazı kurumlarda şube müdürü unvanıyla çalışan kamu
görevlisi başka bir kurumdaki genel müdürün ek göstergesine gelebilmekte
ve o ek gösterge ile emekli olabilmektedir. Yani çalışanlar
arasındaki eşitsizlik, çalışırken olduğu gibi
emekli olduktan sonra da devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Teşekkür ederim.
Kurumlar arasındaki özlük hakları ve ücret konusundaki
haksızlıklar bir an önce giderilmelidir. Her kurum kendi kanununda
değişiklik yaparak, kendi bütçesiyle personelinin özlük
haklarını düzeltme konusunda gayret sarf etmektedir. Bu hususta en
mağdur olan kurumlardan bir tanesi de Diyanet İşleri
Başkanlığı personelidir. Bilhassa vekil imamlarımızın
sıkıntıları had safhadadır. Bu din görevlilerimizin
tek istedikleri, haklarının verilmesi ve asıl kadrolara
geçirilmeleridir. Ben burada Hükûmeti bir kez daha duyarlı olmaya davet
ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 13. maddesi başlığından
Dini yayınlar ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özçelik.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Sizleri tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı
hazırlanırken kurum çalışanlarına
danışılmamıştır. Katılımcı
demokrasi gereği, kurum çalışanlarının, kurum
çalışanlarının dernek ve sendikalarının
görüşleri yeterince alınmamış ve kurumun üst düzey
yöneticilerinin görüşleri doğrultusunda
hazırlanmıştır. Böyle olunca da üst düzey bürokratlar tarafından
kendi kariyer ve ekonomik konumunu güçlendirici şekilde yasa
tasarısı önümüze gelmiştir. Kurum
çalışanlarının ve onları temsil eden sendikaların
görüşlerinin alınmaması büyük bir eksikliktir.
Din görevlilerinin özlük hakları göz ardı
edilmiştir. Teknik hizmetler grubunda çalışan kurum personeli
yine aynı şekilde mağdur edilmişlerdir, özlük hakları
geliştirilmemiş ve beklentilerine yanıt verilmemiştir.
Bu yasada özellikle önem verdiğimiz bir konu da: Diğer
grup sözcülerinin de ifade ettiği gibi, vekil imamların sorunu ciddi
bir sorundur. Vekil imamlar, gördüğüm kadarıyla, neredeyse bütün
milletvekillerine telefonlarla, fakslarla kendi durumlarını
anlatıyorlar ve yasada kendilerinin kadroya alınmasıyla ilgili
bir düzenlemenin yapılmasını talep etmektedirler. Umarım bu
şekilde vekil imamların durumunu göz önünde bulundurma imkânına
sahip oluruz ve bu yasanın geçici maddesiyle, bir geçici maddesiyle vekil
imamların durumunu düzeltmiş oluruz.
Bir diğer konu da fahri imamlar meselesidir. Biliyorsunuz,
fahri imamlar, özellikle Doğu ve Güneydoğuda medreselerden
yetişmiş din adamları ve resmî bir eğitim
almamışlar. Dolayısıyla KPS sınavına girme ve
orada başarılı olma şansları yok. Bunlar köylerde din
hizmeti veren, halkın din ihtiyaçlarına ve eğitimine uygun
hizmetler sürdüren -fedakârca sürdüren- insanlar. Bunların kadroya
alınması tabii ki yasa çerçevesinde mümkün değil ama gerek
Bakanlığın gerek Bakanlığın gerekse Diyanet
İşleri Başkanlığının fahri imamların
durumunu, ekonomik durumunu düzeltecek tedbirleri fiilî olarak
almasının mümkün olduğunu düşünüyorum. Onların da bu
sorununu dile getirmek istedim.
Sayın milletvekilleri, burada kuruma
yaptığımız eleştiri dost eleştirileridir. Kurumun
şeffaflaşması, kurumun kamuoyunda tartışılır
olmaktan çıkarılması ve asli görevi olan din hizmetlerinin yine
yasada belirtildiği şekilde herkese eşit şekilde verilmesi
konusunda organize edilmesi ve ticari faaliyetlerden mümkün olduğu kadar
elini çekmesi gereği üzerine bu düşüncelerimizi ifade ettik.
Amacımız kurumu yıpratmak değildir, tam aksine kurumun
saygınlığını korumaktır, kurumun daha saygın
bir hâle gelmesini sağlamaktır.
Sanıyorum diğer maddelerle ilgili daha fazla önerge
vermeme konusunda veya önergeler üzerinde tartışmama konusunda
Sayın Bakanın da ricası oldu. Biz de buna uygun davranmak
istiyoruz. Birkaç talebi dile getirmek istiyorum bu nedenle, daha sonra
konuşmayacağımız için.
Kuran-ı Kerimin Kürtçe mealinin
yayınlanabileceğini Sayın Bakan ifade etti. Bundan memnuniyet
duyduğumuzu ifade ediyorum, teşekkür ediyorum.
Hutbe ve vaazların Kürtçe yapılabilmesinin önündeki
engellerin kaldırılması lazım. Türkçe yapılan hutbe ve
vaazlarda milliyetçi, ırkçı, ayrıştırıcı,
resmî ideolojiden arındırılması, dinin temel
kurallarına bağlı kalınması gerekir diyoruz.
İmam-hatip liselerinde ve din kültürü derslerinde, cuma hutbe
ve vaazlarında kurumun ve Millî Eğitim
Bakanlığının yaptığı sınavlarda tek
mezhebin esas alındığı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Fahri imamlık yapanların durumunu söyledim.
İmamlara, din görevlilerine konut, lojman tahsisi yapılmalı veya
kira bedeli ödenmelidir. Din görevlilerine yeterli ek mesai ücreti ödenmelidir.
Bütün devlet kurumlarında çalışanlar ek mesai almakta ama din
görevlileri çoğu zaman yirmi dört saat çalışmakta ve ek mesai
ücreti almamaktadırlar.
Camilerde halktan para toplanması işine son
verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Camilerde halktan para toplanması yasaklanmalıdır,
buna son verilmelidir.
Hac ve umre ziyareti ve ibadetinde yeterli sayıda Kürtçe
bilen rehber tahsis edilmelidir. On binlerce Kürt vatandaşımız
hac ve umre ziyareti ibadetini yaparlarken rehber imkânı
bulamamaktadırlar.
Yine sendikalar var. Bu alanda çalışan sendikalarla
mutlaka iş birliği, güç birliği geliştirmelidir. Sendikalar
arasında ayrım yapılmamalıdır, eşit mesafede davranılmalıdır.
Başka önerilerimiz de var, bunlar yeterli.
Sanıyorum, Diyanet İşleri
Başkanlığı ve Bakanlık, Diyanet İşleri
Başkanlığının daha aktif ve işlevine uygun
çalışmalar yapması konusunda bu önerilerimizi dikkate
alacaklardır.
Yasanın hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özçelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 13ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 14te iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 14. maddesi 2. fıkrasında geçen
sınırlarını ibaresinden sonra gelmek üzere ve süresini
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi
Yıldız Şerafettin
Halis Akın
Birdal |
|
Batman Tunceli Diyarbakır |
|
Hamit
Geylani Osman
Özçelik |
|
Hakkâri Siirt |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve
14üncü maddesiyle düzenlenen 633 sayılı Kanunun 15inci maddesinin
sonundaki Yetki devri uygun araçlarla ilgililere duyurulur. ibaresinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır M.
Akif Paksoy |
|
Antalya Mersin Kahramanmaraş |
|
Beytullah
Asil Reşat
Doğru Cemaleddin
Uslu |
|
Eskişehir Tokat Edirne |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Uslu.
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, 507 sıra sayılı
Tasarının 14üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz bir
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının genel gerekçesine
baktığımızda, Diyanet İşleri
Başkanlığının cumhuriyetimizin en köklü
kuruluşlarından biri olduğunu görüyoruz. Laiklik ilkesi
doğrultusunda siyasi görüş ve düşüncelerin
dışında kalarak görevini yerine getirmeye çalışan bir
anayasal kuruluştur. 1965 yılında teşkilatlanmış,
1976 yılında yapılan bazı düzenlemeler Anayasa Mahkemesi
tarafından 1979 tarihinde iptal edilmiştir. Bu yüzden
Başkanlığın bazı faaliyetlerinde yasal dayanaktan
yoksun bir durum görülmektedir.
Kadro sayısı son yıllarda ihtiyaca göre artmış,
toplumsal gelişmeler Başkanlığın önemini bir kez daha
artırmıştır. Hizmet alanı yurt dışında
genişlemiş, özellikle hac ve umre hizmetleri bu ihtiyacı daha da
artırmıştır. Anayasa Mahkemesince iptal
dolayısıyla bazı yönetmeliklerle görülmeye
çalışılan hizmetler yer yer dava konusu olmaktadır. Yine
bakıyoruz, bu tasarı Başkanlığın hizmet
birimlerinin genel müdürlük şeklinde
yapılandırılmasını öngörmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının
çerçeve 14üncü maddesiyle düzenlenen 633 sayılı Kanunun 15inci
maddesinin sonundaki Yetki devri uygun araçlarla ilgililere duyurulur.
ibaresinin metinden çıkarılmasını teklif ettik bu
önergemizle. Zira, yetki devrinin nasıl yapılacağı zaten
genel hükümlerde mevcuttur ve bu hususun tasarı metninde yer almasına
gerek yoktur. Dolayısıyla söz konusu ibarenin metinden
çıkarılması daha uygun olacaktır.
Değerli milletvekilleri, teşkilat
mensuplarının çözüm bekleyen birçok sorunu bulunmaktadır.
Bunların bir kısmını Sayın Bakanın
cevaplandırması arzusuyla bilgilerinize sunmak istiyorum: Kurum
içerisinde yapılacak olan rotasyon uygulaması birçok görevliyi
mağdur edecektir. Bu uygulama yapılacaksa hangi kriterlere göre
yapılacaktır?
Umre görevlendirmelerinde müftüler hep aynı kişileri
görevlendirmektedir. Hiç umreye gitmeden emekliye ayrılan görevliler
olmasına rağmen birden fazla umreye gidenler bulunmaktadır.
Bununla ilgili daha adil davranılamaz mı?
Aynı kadroya sahip imam ve müezzinlerin becayiş
yapabilmelerine neden izin verilmemektedir?
Yine, aynı okul mezunu imamlık ve müezzinlik müktesebi
bulunan, genel idare hizmetlerinde çalışan personel, görevlisi
olmayan camilerde cuma namazı kıldırmakta, ramazan ayı
dolayısıyla irşat hizmetlerini yürütmekte ancak din hizmetleri
tazminatından mahrum bırakılmaktadır. Ücret
adaletsizliğinin giderilmesi mümkün müdür?
Geçici görevlendirmelerde sadece caminin müezzini değil, imam
ve müezzin sırasıyla görevlendirilmelidir. İl müftülerinin keyfî
uygulamalarına ne zaman son verilecektir?
Mevcut 657ye tabi memurların öğrenim haklarının
bulunmasına rağmen din görevlilerinin atamalarının
müftülerin kurmuş olduğu sınav komisyonuna mülakat yöntemiyle
bırakılması nedeniyle öğrenim gören din görevlileri
mağdur olmaktadır. En azından öğrenim görenlerin,
öğrenim gördükleri yerlerdeki uygun olan camilere atanmaları
hususunda bir öncelik tanınamaz mı? Bu durumda Türkiyede lisans
eğitimi gören birçok görevli öğrenimini sürdüremeyip mağdur
olmaktadır.
Vekil imam-hatiplerde aranan şartlar fahri Kur'an kursu
öğreticilerinde de aranmakta ancak vekil imam-hatipler kadroya
geçirilirken fahri Kur'an kursu öğrencilerine kadro tahsis edilecek midir?
Bazı müftülükler, bankaların çalışanlara
vermiş olduğu promosyonları çalışanların Diyanet
Vakfına bağışlamaları
karşılığında keyfî olarak teşekkür belgesiyle
umreye göndermek ve benzeri ödüller vadederek ödüllendirmektedirler. Öbür
taraftan, görevini layıkıyla yerine getirmesine rağmen
promosyonu bağışlamayan personel, bu tür ödüllendirmelerden
mahrum bırakılmakta ve görev şevki kırılmaktadır.
Bu uygulamalar böyle bir kurum için ne kadar normaldir?
Sözlerime son verirken sizleri saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 14. maddesi 2. fıkrasında geçen
sınırlarını ibaresinden sonra gelmek üzere ve süresini
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Yetki devrinin sınırları belirlenmekte süresi ise
açık bırakılmaktadır. Bu nedenle sürenin de belirtilmesinde
yarar görülmelidir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 14ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 15te iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 15. maddesinin
başlığında geçen "iş birliği"
ibaresinin kaldırılarak yerine "ilişkiler" ibaresinin
konulmasını arz ve teklif ederiz.
|
Bengi
Yıldız Şerafettin
Halis Hamit
Geylani |
|
Batman Tunceli Hakkâri |
|
Akın
Birdal Osman
Özçelik |
|
Diyarbakır Siirt |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve
15'inci maddesiyle düzenlenen 633 sayılı Kanunun 17'inci maddesinin
sonunda yer alan "Anılan Vakıf hakkında 22/1/2004 tarihli
ve 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve
Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun hükümleri
uygulanmaz." ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Beytullah
Asil Mehmet
Şandır |
|
Antalya Eskişehir Mersin |
|
Reşat
Doğru Mümin
İnan M.
Akif Paksoy |
|
Tokat
Niğde Kahramanmaraş |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnan.
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, 633 Sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin 15inci maddesine
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
İnsanları sonsuz saadete ve huzura götürmek için
Cenabıallah tarafından Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed
vasıtasıyla gösterilen yolun, yani İslam dininin ülkemizde ve
ülke dışındaki vatandaşlarımıza
anlatılması noktasında çok önemli bir görev ifa eden Diyanet
İşleri Başkanlığı, cumhuriyetimizin en önemli ve
köklü kurumlarından birisidir.
İnsanla beraber doğmuş olan din, insan var oldukça
da daima olacaktır, çünkü din bir ihtiyaçtır. Varlığı
üzerinde düşünebilen, nereden gelip nereye gittiğini sorgulayabilen
insan, huzur ve mutluluğu, sükûnu ve iç huzuru dine ve Yüce
Yaratıcıya sığınarak bulabilmektedir.
Din, cemiyet hayatını disipline edici olarak da önemli
bir müessesedir. İnsan ihtiraslarının frenlenmesinde, adaletli
davranılmasında, kardeşlik duygularının
pekiştirilmesinde, barışın tesisinde önemli rolü
vardır. Her türlü ahlaki faziletin kaynağı olan dinin her
anlamda ehemmiyeti büyüktür.
Mensubu olmaktan şeref duyduğumuz İslam dini,
insanı sırf insan olmasından dolayı değerli
kılmış, diller, renkler ve ırklar arasında herhangi
bir ayrımcılığı asla kabul etmemiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığımız,
milletimizin yukarıda bahsedilen konuların, cemiyet
hayatının tanzim edilmesinde, kişilerin iç huzuru
bulmasında, toplumun aydınlatılmasında önemli görevler
üstlenmiş ve eksikliklerine rağmen büyük başarıları
olmuştur.
Önergemizle, 2004 yılında, dernek ve
vakıfların kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini
düzenleyen 5072 sayılı Kanunun kapsamı dışına
çıkarılan Diyanet İşleri Başkanlığına
dinî ve sosyal konularda yardımcı olmak amacıyla kurulan Türkiye
Diyanet Vakfını tekrar bu kanun kapsamına
alınmasını amaçlamaktayız çünkü bu değişiklik
yapılmazsa diğer kamu yararına çalışan dernek ve
vakıflara karşı haksızlık ve adaletsizlik
olacaktır. Bu nedenle ibarenin madde metninden
çıkarılmasının adalete ve hakkaniyete daha uygun
olacağını düşünmekteyiz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Başkanlığın yürütmekle yükümlü olduğu hizmetlerin daha
yüksek performansta, düzenli ve verimli olmasının bu kanun
tasarısıyla yerine getirilmesini temenni ediyoruz. Yeni teşkilat
yapılanmasının daha kaliteli ve etkin bir din hizmeti
sunabilmesi de umarız ki bu kanunla gerçekleşir.
Başkanlığın
çalışanlarının, özellikle camilerde görev yapan imam ve
müezzinlerin sabah namazından yatsı namazı sonuna kadar
yaklaşık on altı saat gibi bir sürede hizmet yapmaları takdire
şayan bir iştir. Bunun yanında, almış oldukları
ücretin bu verilen hizmetin tam karşılığı
olmadığını da görmekteyiz. Sosyal hayatın
öğretmen gibi önemli bir bireyini oluşturan din görevlilerinin daha
iyi şartlarda yaşamaları hepimizi memnun edecektir.
Geçici din görevlilerine kadro verilmesi, okullarını
bitirip görev bekleyenler için de kadro tahsis edilmesi önemli bir sosyal
ihtiyacı gidermesi bakımından da desteklediğimiz
konulardır.
Her kurumun olduğu gibi Diyanet İşleri
Başkanlığının da problemleri vardır ve
çalışanlarının da sorunları vardır. Bunlardan
önemli gördüğüm birkaç konuyu arz etmek istiyorum.
Bunların en önemlileri arasında özellikle son dönemlerde
Hükûmete yakınlığıyla bilinen bir sendikanın
Diyanetteki üye sayısının hızla artmasıdır. Bu
kurumda sendika yöneticilerinin iktidar partisinin de adını
kullanarak ya da ortak hareket ederek üye sayılarını
artırmak için psikolojik baskı uyguladığı ifade
edilmektedir. Bazen daha iyi yerlere tayin ya da merkezde görevlendirme gibi
adalet dışı davranışlara da sıkça
başvurulduğu bilinmektedir. Özel olarak tayin hakkı olan bir din
görevlisinin tayini ancak sendika değiştirdikten sonra
gerçekleştiği çalışanlar tarafından dile
getirilmektedir. Kısaca, bu kurumdaki tayin ve terfi işlemlerinin
iktidar partisi teşkilatları ve söz konusu sendikanın
kontrolünde olduğu bilinen bir gerçektir.
Sayın Bakanım, din görevlilerinin, Avrupada, özellikle
Fransada çalışanların bize ilettiği bir konu var.
Avrupanın birçok yerinde Diyanetin görevlendirmiş olduğu
görevlilerimizin beş yıl sürelerinin olmasına rağmen,
Fransada beş yıldan daha az olduğu için oradaki
arkadaşlarımızın sizden böyle bir talepleri var. Fransa
Hükûmeti nezdinde böyle bir girişimde bulunursanız, bunların
sorunlarını çözerseniz memnun olacağımızı ifade
etmek istiyorum.
1982 Anayasasının 136ncı maddesi Genel idare
içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı,
lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve
düşünüşlerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir. hükmüyle yer almıştır.
Sayın Bakanım, Diyanet gibi dürüstlüğü, güzel
ahlakı, sevgiyi, adaleti, iyiliği, hak yememeyi, kul
hakkını her vaazda anlatan insanların görev
yaptığı bir kurumun gereken hassasiyet ve adaletle yönetilmezse
topluma karşı ne kadar inandırıcı olabilir, sizlerin
takdirine bırakıyorum.
Sayın Bakan, çok hassas bir konu olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MÜMİN İNAN (Devamla)
din görevliliği
müessesesinin sendikaların üye kapma yarışına alet
edilmemesi ve bu çirkin ve ahlaki olmayan uygulamalarla rencide edilmemesi
konusunda sizden özel bir çaba göstermenizi beklemekteyiz.
Ayrıca, vatandaşlarımızın bizlere
ilettiğine göre imam hatip lisesi mezunları geçmişte, 1992
yılında kurulan Açık Öğretim Sosyal Bilimler Fakültesini
bitirip görevlerine devam edenler ile daha sonra açılan Açık
Öğretim İlahiyat Fakültesi mezunları ile aynı kadroda olup
aynı görevi yapmalarına rağmen ücret farkı
yaratacağı belirtilmektedir. Bu konuyu da dikkatlerinize arz etmek
istiyorum.
Bu kanunun Diyanet İşlerimize ve aziz milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 15. maddesinin
başlığında geçen "iş birliği"
ibaresinin kaldırılarak yerine "ilişkiler" ibaresinin
konulmasını arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde, Başkanlığın Türkiye Diyanet Vakfı
ile işbirliği ile sınırlı değil, tüm yasal
ilişkilerinden söz etmektedir. Bu nedenle madde
başlığının "Türkiye Diyanet Vakfı İle
İlişkiler" olarak düzenlenmesinin daha uygun olacağı
düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 15i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 16da üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 Sıra Sayılı yasa
tasarısının 16. maddesinin 3. paragrafının sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ancak, görevlendirildiği ülkenin dilini bilenler için
öncelik tanınır.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ahmet
Küçük Vahap
Seçer |
|
Malatya Çanakkale Mersin |
|
Şevket
Köse Yaşar
Ağyüz Tayfur
Süner |
|
Adıyaman Gaziantep Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 16. maddesi son fıkrası bir bütün
olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Yurt dışı görevler için yapılacak
sınavlara, personelin yurt dışı görevlere
hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar ile Türkçe'nin ve Türk
lehçelerinin konuşulduğu ülkeler ile; Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı Kürtlerin göçmen olarak yaşadığı
ülkeler ile Kürtlerin belli bir nüfus yoğunluğunda bulunduğu
diğer ülkelere Kürtçe bilen personelin atanmasında hangi dil ve
lehçelerin aranacağı ve yurt dışı
teşkilatına yapılacak atamalarla ilgili diğer hususlar
yönetmelikle belirlenir."
|
Bengi
Yıldız Akın
Birdal Hamit
Geylani |
|
Batman
Diyarbakır
Hakkâri |
|
Şerafettin
Halis Osman
Özçelik |
|
Tunceli
Siirt |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Beytullah
Asil |
|
Antalya
Mersin
Eskişehir |
|
Mümin
İnan Yılmaz
Tankut Hüseyin
Yıldız |
|
Niğde
Adana
Antalya |
|
Süleyman
Yunusoğlu |
|
Trabzon |
Yurtdışı Teşkilatı:
Madde 18/A - Başkanlık Yurt dışı
Teşkilatı, 189 Sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurt Dışı Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname esaslarına göre kurulan
Müşavirlik ve Ataşeliklerden oluşur.
Yurt dışı sürekli görev süresi üç yıldır,
bu süre hizmetin gerektirdiği hallerde Başbakan veya ilgili
bakanın onayı ile bir yıla kadar uzatılabilir. Bu hüküm
müteakip yurt dışı atamalarında da uygulanır.
Aynı unvanlı yurt dışı sürekli göreve en fazla iki kez
atanılabilir.
Başkanlık
Yurt dışı Teşkilatında görevlendirilecek personel ile yürütülecek hizmetin nitelik ve
süreleri tüzükle düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Vural, kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Süleyman Lâtif Yunusoğlu.
BAŞKAN Sayın Yunusoğlu, buyurun.
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun
16ncı maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığının
kuruluşunun 86ncı yıl dönümünün ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Diyanet İşleri
Başkanlığının dünyanın her noktasındaki 100
binden fazla personelini, gayretlerinden, özverili
çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.
Bu yıl, aynı zamanda, yüce kitabımız
Kur'annın indirilişinin 1.400üncü yıl dönümünü de idrak
ediyoruz. İlahî mesaj, bin dört yüz yıl önce, Hazreti Peygamber
aracılığıyla insanlığa
ulaştırılmıştı. Oku emriyle nazil olmaya
başlayan Kur'an, o andan itibaren tüm insanlığı
kucakladı ve sıcaklığıyla, hikmetiyle, nuruyla
kuşattı. İlahi muhafaza altında olan kutsal
kitabımız bugün de gönüllere şifa olmaya, inananların
yolunu aydınlatmaya, tüm insanlığa barış ve
kardeşlik mesajı vermeye devam ediyor. Ancak, ne yazık ki
Kur'anın mesajlarından nasibini alamayanlar, İslam dinini
ılımlı ya da radikal olarak bölmeye çalışanlar,
bugün bütün gayretleriyle bu çabalarını yoğun bir şekilde
devam ettiriyorlar. Hiçbir din, hiçbir inanç, öldürmeyi, adaletsizliği,
hoşgörüsüzlüğü, yetim hakkı yemeyi, yoksulluğu siyasal
sömürü aracı olarak kullanmayı mazur göremez. Aynı şekilde,
hiçbir din, terörü ve şiddeti insanlığın bir kaderi olarak
göremez. Bu vesileyle, huzurlarınızda, bütün şehitlerimizin aziz
hatırasını bir kez daha anmak istiyorum. İslamla terörü
özdeşleştirmeye çalışanlarla dinimize
ılımlı yaftasını yapıştıran kesimlere
maalesef prim verilmesini, bu anlayışın ülkemizde
yerleşmesini kabullenemediğimizi de burada ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ben, Türkiye'nin içinde
bulunduğu durumdan, ülkemizin sürüklenmeye
çalışıldığı sarmaldan dolayı Diyanet
İşleri Başkanlığımızın çok anlamlı
mesajlar verebileceğini düşünüyorum. Bazı dış
mihrakların dinimizi yozlaştırmasına göz yumanlara Diyanet
İşleri Başkanlığımızın söyleyecek bir
sözü olmalı. Dinimizi siyasallaştıranlara Diyanet
İşleri Başkanlığımızın söyleyecek sözü
olmalı. Kendisini siyasi tartışmaların içine çekmek
isteyenlere de aynı şekilde Diyanet İşleri
Başkanlığımızın bir cevabı olmalı.
İmamlarımızı, vaizlerimizi, müftülerimizi âdeta kendine oy
devşirmek için bir araç olarak kullananlara da Diyanet İşleri
Başkanlığımızın güzel bir cevabı
olmalı. Bu bağlamda, Mehmet Âkif Ersoyun şu dizelerinden
herkesin gerekli mesajları alması gerektiğini burada ifade
etmeliyim. Âkif diyor ki: İbret olmaz bize, her gün okuruz ezberde! /
Yoksa bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde? / Lafzı muhkem yalnız,
anlaşılan, Kuranın; / Çünkü kaydında değil,
hiçbirimiz mananın. Her şeyden önce manayı iyi bellememiz
lazım.
Değerli arkadaşlar, son sekiz yıldır ülkemizde
her gün her bir değerin içinin boşaltıldığı,
bütün değerlerimizin bir siyasi istismar alanı hâline geldiği
bir dönemdeyiz. O yüzden, bu değerlerimize her zamankinden daha çok sahip
çıkmamız gerekiyor ve bu bağlamda, Diyanet İşleri
Başkanlığımızın sorumluluğu daha da
artıyor.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yunusoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 16. maddesi son fıkrası bir bütün
olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Yurt dışı görevler için yapılacak
sınavlara, personelin yurt dışı görevlere
hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar ile Türkçe'nin ve Türk
lehçelerinin konuşulduğu ülkeler ile; Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı Kürtlerin göçmen olarak yaşadığı
ülkeler ile Kürtlerin belli bir nüfus yoğunluğunda bulunduğu
diğer ülkelere Kürtçe bilen personelin atanmasında hangi dil ve
lehçelerin aranacağı ve yurt dışı
teşkilatına yapılacak atamalarla ilgili diğer hususlar
yönetmelikle belirlenir."
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Batı ülkelerinde göçmen olarak yaşayan Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı Kürtler ile İran, Irak, Suriye, Lübnan,
Azerbaycan, Ermenistan gibi ülkelerde yaşayan Kürtlerin din hizmetinden
yararlanmaları amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 Sıra Sayılı yasa
tasarısının 16. maddesinin 3. paragrafının sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ancak, görevlendirildiği ülkenin dilini bilenler için
öncelik tanınır.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
507 sıra sayılı Kanun Tasarısının
16ncı maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
söz almış bulunmaktayım.
Kanun tasarısının 16ncı maddesi Diyanet
İşleri Başkanlığının yurt
dışında görevlendireceği personel ilgili birtakım
kriterleri düzenliyor. Bu kriterlerden bir tanesi de yurt dışına
gönderilecek personelde belirlenecek yabancı dillerden birini bilme
şartı aranıyor.
Bizim verdiğimiz önergede, personelin, gönderileceği
ülkenin dilini bilmesinin önceliğe alınması gerektiğinin
daha doğru olduğu düşüncesiyle bu değişiklik
önergesini veriyoruz yani o ülkenin dilini, gönderileceği ülkenin dilini
bilen personele öncelik tanınmasının daha doğru
olduğunu biz düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ilgili bir yasal düzenleme yapıyoruz.
Hükûmetiniz bir yıldır Alevi açılımıyla ilgili
birtakım çalışmalar yaptı, kurultaylar düzenledi, bu konuda
otoritelerle toplantılar yaptı, siyasilerle toplantılar
yaptı, Alevi cemaatleriyle toplantılar yaptı. Alevi toplumunun
Türkiye'deki bugün içinde bulunduğu sorunlar yeni sorunlar değil.
Belki de cumhuriyet tarihinden önceyi de alacak olursak Osmanlı döneminden
bu yana çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalan
topluluklar. Tabii, günümüz Türkiyesinde daha özgür, daha çağdaş,
daha hürriyetlerin ön planda olduğu, bunların seviyesinin yüksek
olduğu bir toplum, bir ülke yaratmaya çalışıyoruz. Onun
için, hangi inanç grubundan olursa olsun, hangi mezhepten olursa olsun, hangi
mistik oluşumlar olursa olsun, bunlara devletin aynı mesafede,
aynı saygınlıkla yaklaşması gerektiğini
düşünüyoruz.
Biz isterdik ki
Tabii ki bu kadar emek sarf edildi, Sayın
Bakanın da başında bulunduğu bu çalışma süreci
içerisinde mutlaka yol katedildi. Bu tatminkâr mıdır, değil
midir? Hükûmete göre tatminkârdır ama bizlere göre, bu
çalışmalar sonucunda katedilen mesafe tatminkâr değildir.
Bu düzenleme içerisinde Alevilerle ilgili herhangi bir konuya
rastlayamadım. Sayın Bakan, bu konuda Diyanet İşleri
Başkanlığıyla Alevi vatandaşlarımızın
talebi arasında bir bağ olmadığını ifade ediyor.
Tabii, bu düşüncelere katılmak mümkün değil. Diyanet
İşleri Başkanlığı nihayetinde, İslam dininin
inanç, ibadet, ahlak esaslarıyla ilgili işlerini yürütüyor ülkemizde,
dinî konularda toplumu aydınlatıyor, ibadet yerlerini yönetmede görev
alıyor. Tabii bu görevleri yaparken, laiklik anlayışı
içerisinde, cumhuriyetin temel değerlerine bağlılık
anlayışı içerisinde, siyasi mülahazalardan uzak ve mezhepler
üstü bir anlayışla bu görevleri ifa etmek durumunda Diyanet
İşleri Başkanlığı.
Değerli arkadaşlarım, Alevi
çalıştayları sırasında siyasiler de bu
çalıştaylara, toplantılara davet edildi. Özellikle Alevi
milletvekili arkadaşlarımız bu çalışmalarda yer
buldular, davet buldular. O dönemlerde, tabii, Türkiyede Arap Aleviliği
olarak bilinen Nusayrilik olarak da bahsedilen topluluğa mensup bu
konudaki otoriteler ya da bu konudaki siyasetçiler bu kurultaylara, bu
çalıştaylara dâhil edilmedi. Oysaki, binlerce yıldır bu
topraklarda yaşayan -Hatay ilimizde, Adana ilimizde, Mersin ilimizde- ve
sayısı da yok sayılamayacak kadar yüksek olan,
yaklaşık olarak 600-700 bin Nusayri yurttaşımız var.
Bunlar da tabii ki kendi inanç anlayışı içerisinde, İslam
dinine bağlı olmak kaydıyla
Tabii ki onların da dini
İslam, onların da peygamberi Hazreti Muhammed, onların da kutsal
kitabı Kuran-ı Kerim. Dolayısıyla onlar da kendilerine
göre İslamı yorumlamışlar, kendilerine göre bir yaşam
biçimleri var, kültürel anlayışları var; Sünni öğretiye
göre, Sünni İslama göre farklı ritüeller yapıyorlar,
farklı ayinler yapıyorlar. Ben de bir Nusayri vatandaşım.
Yıllar yılı Niçin bu ayinlerimizi yaparken kendimizi gizledik.
diye hep kendime sormuşumdur.
Tabii, geçmiş cumhuriyet tarihi boyunca ya da Osmanlı
tebaasında, mağripten Balkanlara kadar bu bölgelerde yaşayan bu
insanların o dönemlerde de niçin kendilerini bu kadar
sakladığını, koruduğunu, ritüellerini gizli
yaptığını hep düşünmüşümdür. Tabii ki bunda siyasi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
VAHAP SEÇER (Devamla) -
yönetim şekilleri bu
anlayışta, bu korkuda, bu endişede etkili olmuşlardır
ama artık günümüz Türkiyesinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bunları aşması gerektiğini düşünüyorum.
Bu vatandaşlarımızın da -Sayın Bakan
burada beni dinlerse- sorunları vardır. Ben isterdim ki bu
çalıştaylar süresi boyunca bu arkadaşlarımızı ya
da bu topluluk içerisindeki kanaat önderlerini, toplum önderlerini,
siyasetçileri de bu çalıştaylara çağırsınlar. Bu
insanların sorunları nelerdir, bu insanların devletten
beklentileri nelerdir, bu insanların bundan sonra yaşamını
kolaylaştıracak alınması gereken önlemler nelerdir,
bunların tespitlerinin yapılmasını, bu sorunların
çözüm yollarının aranmasını ve o
yurttaşlarımızın da bundan sonra inançlarını,
yaşayışlarını, kültürlerini, ritüellerini daha rahat bir
ortamda, daha özgür bir ortamda, daha güvenli bir ortamda
yapmalarının sağlanmasını isterdim.
Bu duygu ve düşüncelerle, önergemizin kabul görmesini umut
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 16yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 17de iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve
17'nci maddesiyle düzenlenen 633 sayılı Kanunun 20'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet
Günal Beytullah
Asil Reşat
Doğru |
|
Antalya Eskişehir Tokat |
|
Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz Mehmet Akif
Paksoy |
|
Mersin Isparta Kahramanmaraş |
Aday Tespit Kurulu
Madde 20- Aday Tespit Kurulu: Aday Tespit Kurulu, Diyanet
İşleri Başkanı'nın başkanlığında,
Başkan Yardımcıları, Din İşleri Yüksek Kurulu
Başkanı ve üyeleri, genel müdürler, birim başkanları,
teftiş kurulu üyelerinin kendi aralarından seçecekleri iki temsilci,
İl Müftüleri, Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi
Genel Müdürü, ilahiyat fakültelerinin öğretim üyeleri arasından
Yüksek Öğretim Kurulunca seçilecek toplam dokuz üye, dinî yüksek ihtisas
merkezi müdürleri, Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanlarının kendi
aralarından seçecekleri iki temsilci, her eğitim merkezinin
eğitim görevlilerinin kendi aralarından seçecekleri birer temsilci,
her coğrafi bölgedeki ilçe müftülerinin kendi aralarından seçecekleri
ikişer temsilci ve her coğrafi bölgedeki vaizler, cami görevlileri
ile Kuran Kursu Öğreticilerinin kendi aralarından seçecekleri birer
temsilci ile Başkanlıkta en çok üyeye sahip ilk iki sendikanın
yönetim kurullarınca seçilecek ikişer üyeden oluşur.
Aday Tespit Kurulu, 21 Din İşleri Yüksek Kurulu
üyeliği için kırk iki aday seçer.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 sıra sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17.
maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Osman
Özçelik Şerafettin
Halis Bengi
Yıldız |
|
Siirt Tunceli Batman |
|
Hamit
Geylani Akın
Birdal |
|
Hakkâri Diyarbakır |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Aday Tespit Kurulu sayısal olarak çok fazla.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve
17'inci maddesiyle düzenlenen 633 sayılı Kanunun 20'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
Aday Tespit Kurulu
Madde 20- Aday Tespit Kurulu: Aday Tespit Kurulu, Diyanet
İşleri Başkanı'nın başkanlığında,
Başkan Yardımcıları, Din İşleri Yüksek Kurulu
Başkanı ve üyeleri, genel müdürler, birim başkanları,
teftiş kurulu üyelerinin kendi aralarından seçecekleri iki temsilci,
İl Müftüleri, Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi
Genel Müdürü, ilahiyat fakültelerinin öğretim üyeleri arasından
Yüksek Öğretim Kurulunca seçilecek toplam dokuz üye, dinî yüksek ihtisas
merkezi müdürleri, Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanlarının
kendi aralarından seçecekleri iki temsilci, her eğitim merkezinin
eğitim görevlilerinin kendi aralarından seçecekleri birer temsilci,
her coğrafi bölgedeki ilçe müftülerinin kendi aralarından seçecekleri
ikişer temsilci ve her coğrafi bölgedeki vaizler, cami görevlileri
ile Kuran Kursu Öğreticilerinin kendi aralarından seçecekleri birer
temsilci ile Başkanlıkta en çok üyeye sahip ilk iki sendikanın
yönetim kurullarınca seçilecek ikişer üyeden oluşur.
Aday Tespit Kurulu, 21 Din İşleri Yüksek Kurulu
üyeliği için kırk iki aday seçer.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı Kanun
Tasarısının 17nci maddesinde değişiklik öngören
önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ekmek yemek, su içmek kadar önemli
ve insan hayatının vazgeçilmezi olan inanç ve iman, çok şükür ki
aziz milletimizin yüce ve muazzez dinimizi benimseyip kabulü ile vücut
bulmuştur ve bu aziz millet, Allaha ve dinine hizmeti bir boyun borcu,
bir şeref addetmiş, malını, canını bu uğurda
seferber etmekten çekinmemiştir. Bu kadar önemli ve kutsi alanda hizmet
vermekle görevlendirilen ve anayasal bir kurum olan Diyanet İşleri
Başkanlığının teşkilat yapısı ve
personel rejiminin düzenlenmesini içeren tasarı, gerçekten gecikmiş
ve geciktirilmiş bir tasarıdır. Maalesef bu alanda
sayısız istismarlara imza atmış ve sürekli siyasi malzeme
hâline getirdiği bu özel alanın düzenlenmesi işini sekiz
yıllık AKP İktidarının neden geciktirdiğini
milletimize izahla mükellef olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Herkesin özel ilgi gösterdiği ve binlerce personelinin
senelerce beklediği bu tasarının, bugün Genel Kurulda temel
kanun olarak görüşülmesi de bu yöntemle görüşmelere ve farklı
fikirlere yeterince zaman ayrılmaması da bir büyük handikaptır
ve demokratik de değildir. Dikkat ediniz, bu yöntemle çıkarılan
kanunlar ya anayasal yargıya takılmaktadır ya da hataları
bol olduğu için çok çabuk değişiklik ihtiyacı
göstermektedir.
Hazırlık safhasında binlerce personeli ve bu
personelin tabi oldukları sendikalar ortadayken istişare yöntemi,
meşveret yöntemi yok sayılmış, İslam meşveret
dinidir. gibi bir hüküm sanki yokmuş gibi ne zikredilen sendikalarla ne
de hazırlık safhasında ilgili taraflarla, siyasi partilerle en
küçük bir meşveret yapılmamıştır. 10 kişinin
hazırladığı bir komisyonun iradesine milletimiz, ilgililer
ve yüce Meclis mahkûm edilmiştir. 20nci maddede de Aday Tespit Kurulu
belirlenirken bu Kurulda bulunması gereken bazı görevli ve
kişilerin Kurula dâhil edilmemiş olmasını bir eksiklik
olarak gördüğümüzü ve önergemizin bu eksikliği gidermeye yönelik
olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, teşkilatın birçok problemi
vardır. Personelin, başta ücretleri olmak üzere, çok sayıda
özlük hakları ve atamalarla ilgili problemleri vardır. Hepsini
beş dakikalık bir konuşma süresi içerisinde dile getirmemiz ve
çözüm önerilerini tartışmamız mümkün gözükmüyor. Ancak Türk
milletinin her ferdinin büyük saygı ve sevgi beslediği Diyanet
İşleri Başkanlığımızın, kendisine
yönelik bu teveccühün idamesini, devamını sağlamak üzere, günlük
siyasi tartışma ortamının dışında kalmaya
azami özen göstererek adil ve cesur duruş sergilemeyi bu milletin birlik
ve beraberliğine en büyük hizmet olacağını ifade ediyor,
Sayın Başkanlıktan atamalar, sendika üyeliği gibi konularda
zaman zaman tarafımıza ulaştırılan baskılara
fırsat vermemesi gerektiğini söylüyoruz.
Bir diğer husus: Binlerce fahri Kuran kursu
öğreticisinin durumuyla ilgili bir çözüm önerisi içermeyen
tasarının büyük bir eksiklik ihtiva ettiğini düşünüyorum.
KPSS ve yeterlik belgeleri olan ve bir süreden beri de kurum tarafından
sigortaları ödenen fahri Kuran kursu öğreticilerinin 4/B statüsünde
değerlendirilmesinin devletimizin bir vefası olacağını
söylüyor, bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin vereceği önergenin de
sizler tarafından destekleneceğini ümit ediyorum.
Birçok arkadaşımız da vekil imamlara kadro
verilmesi hususunu belirtti, Sayın Bakan biraz önce soruları
cevaplandırırken de bu durumdaki arkadaşlarımıza 4/B
statüsünün getirileceğini ifade etti ancak elbette bunun, geçmişe
yönelik olarak baktığımızda, bir ilerleme olduğunu
söylemekle birlikte, yaşanan 4/B ve 4/C sıkıntılarını
da göz önüne getirdiğimiz zaman, vekil imamlar için bunun onları
rahatlatacak bir çözüm olmadığını da belirtmek
durumundayım.
AKPli milletvekili hatipler, Diyanet İşleri
Başkanlığının ne kadar güzel hizmetler verdiğini,
görevlilerinin ne kadar fedakârane çalıştıklarını
belirttiler. Doğrudur, bu konuda hiç şüphe yok ancak hatırlatmak
istiyorum ki Diyanet İşleri Başkanlığı ve din
görevlilerimizin gerçek dostu olduğunuzu göstermek istiyorsanız,
bakın, sizlere iki fırsat, iki önergemize destek verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tabir caizse alkışlar kuruma, mağduriyetlerini
gidermek başka bahara demeden, bu önergelerimize destek olmanızı
bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, verdiğimiz önergenin
tasarıdaki eksikliği gidereceğini bir kez daha
huzurlarınızda tekrarlarken teklifimizin kabulü temennisiyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 17yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.05
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.23
BAŞKAN : Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 126ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
507 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Madde 18de dört önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 18. maddesi 1. fıkrada geçen
"Başkanlık müşaviri (4) adet" ibaresinin
"Başkanlık müşaviri (2) adet" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi
Yıldız Şerafettin
Halis Akın
Birdal |
|
Batman Tunceli Diyarbakır |
|
Hamit
Geylani Osman
Özçelik |
|
Hakkâri Siirt |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 18 inci Maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan Sözleşmeli olarak
Başkanlıkta ibaresinin Başkanlığın
sözleşmeli olarak şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Kemal
Demirel Şevket
Köse |
|
Malatya Bursa Adıyaman |
|
Tayfur
Süner Atila
Emek |
|
Antalya Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 18 inci
maddesiyle 633 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesine eklenmesi öngörülen
son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir
Bozdağ Ahmet
Yeni Ahmet
Aydın |
|
Yozgat Samsun Adıyaman |
|
Yılmaz
Tunç Ayhan Sefer
Üstün A. Müfit Yetkin |
|
Bartın Sakarya Şanlıurfa |
Başkanlık başmüfettiş, müfettiş ve
müfettiş yardımcılarına, en yüksek Devlet memuru
aylığının (ek gösterge dahil) %200'ünü geçmemek üzere
Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınmak
suretiyle ilgili Bakanın onayı ile belirlenecek oranda ek ödeme
yapılır. Bu ödemeye hak kazanılmasında ve ödenmesinde
aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve damga vergisi hariç
herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz. Bu fıkra kapsamında
ödeme yapılanlara, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3
üncü maddesi hükümlerine göre ödeme yapılmaz."
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 18inci
maddesinin 1. paragrafı aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenerek ek cetvellerden "Diyanet İşleri
Başkanlığı Sözleşmeli Personeline ilişkin
aylık ücret sınırları (Brüt-TL) (2) Sayılı
Cetvel"de yapılan paralel düzenlemeye göre yeniden yapılmasını;
3. paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki
paragrafların eklenmesini ve 4. paragrafının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mümin
İnan Mehmet
Şandır |
|
Antalya Niğde Mersin |
|
Beytullah
Asil Yılmaz
Tankut Hüseyin Yıldız |
|
Eskişehir Adana Antalya |
Başkanlık merkez ve taşra teşkilâtında
Başkan, Başkan Yardımcısı, Din İşleri Yüksek
Kurulu Başkanı ve Üyesi, Genel Müdür, Teftiş Kurulu
Başkanı ve Üyesi, I. Hukuk Müşaviri, Genel Müdür
Yardımcısı, Strateji Geliştirme Başkanı, Daire
Başkanı, Mushafları İnceleme Kurulu Başkanı ve
Üyeleri, Hukuk Müşaviri, Din İşleri Yüksek Kurulu Genel
Sekreteri, İl Müftüsü, Başkanlık Müşaviri, Döner Sermaye
İşletme Müdürü, Baştabip, Şube Müdürü, İl müftü
yardımcısı, İlçe Müftüsü, Eğitim Merkezi Müdürü, Din
İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı, Din İşleri Yüksek Kurulu
Uzman Yardımcısı, Mütercim, Musahhih, Kütüphaneci, Daire Tabibi,
Diş Tabibi, Mühendis, Mimar, Astronom, İl Müfettişi ve
yardımcısı, Müdür, Vaiz, Diyanet Uzmanı, Bilgisayar
Programcısı ve Bilgisayar Çözümleyicisi, Şef, Bilgisayar
İşletmeni, Grafiker, İstatistikçi, Veri Hazırlama ve
Kontrol İşletmeni, Memur, Mutemet, Daktilograf, Kameraman,
Fotoğrafçı, Şoför, Hemşire, Tekniker, Sağlık
Memuru, Laborant, Teknisyen, Teknisyen Yardımcısı, Hizmetli,
Aşçı, Bekçi ve Kaloriferci kadroları karşılık
gösterilmek suretiyle, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile
diğer kanunların sözleşmeli personel
çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli personel
çalıştırılabilir. Ancak, bu görevlerde
çalıştırılacaklar için, yüksek öğrenim yanında
Devlet Memurları Kanunu'nun 68inci Maddesinde belirtilen şartlar
aranır. Bu şekilde çalıştırılacakların
sözleşme usul ve esasları ile ücret miktarları ve her çeşit
ödemeleri Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Başbakanlık merkez
teşkilâtında sözleşmeli olarak çalıştırılan
emsali personelin yararlandığı ücret
artışlarından Başkanlıkta çalışan
sözleşmeli personel de aynen yararlandırılır. Söz konusu
personele, çalıştıkları günlerle orantılı olarak
(hastalık ve yıllık izinleri dahil) Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim
aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye
ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda
emsallerine göre başarılı çalışma yaptıkları
tespit edilenlere Başkanın teklifi, ilgili Bakanın uygun
görüşü üzerine Başbakanın onayı ile Haziran ve Aralık
aylarında birer aylık sözleşme tutarına kadar teşvik
ikramiyesi ödenebilir. Kadro karşılığı sözleşmeli
olarak çalıştırılacak personel istekleri üzerine T.C.
Emekli Sandığı ile ilişkilendirilir.
Cami görevlileri hafta sonu ve resmi tatil günlerinde izinli
sayılırlar. Hizmetin gerekleri dikkate alınarak izin verilemeyen
cami görevlilerine görev yaptıkları tatil günleri için ücret ödenir.
Hafta sonu ve resmi tatillerde yapılan çalışmalara ilişkin
ödeme miktarları Maliye Bakanlığı'nın görüşü
alınarak hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın
merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında Din Hizmetleri
Sınıfı dışında görev yapan personel ile
sözleşmeli personele fiilen yaptıkları fazla çalışma
karşılığında, ayda 90 saati ve Merkezi Yönetim Bütçe
Kanununda belirtilen fazla çalışma saat ücretinin üç katını
geçmemek üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca
belirlenecek esaslar çerçevesinde fazla çalışma ücreti ödenir. Fazla
çalışmaların hafta sonu, resmi tatil ve bayram günlerinde
yapılması durumunda bu ücret bir kat fazlasıyla ödenir. Bu
şekilde görevlendirilenlere, diğer mevzuatta fazla çalışma
ücreti ödenmeyeceğine yönelik hükümler uygulanmaz.
GÖREV UNVANI Taban
Ücreti Tavan Ücreti
Bilgisayar İşletmeni, Grafiker, İstatistikçi, Veri 1100 1500
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni, Memur,
Mutemet, Daktilograf, Kameraman, Fotoğrafçı,
Şoför, Hemşire, Tekniker, Sağlık Memuru,
Laborant, Teknisyen
Teknisyen Yardımcısı, Hizmetli, Aşçı,
Bekçi ve 1000 1400
Kaloriferci
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile teşkilatta çalışan personelin ilave
hak ve görevleri ile fazla çalışmalarına ilişkin ücret
esasları belirlenmiş bulunmaktadır. Diyanet İşleri
Başkanlığı Teşkilat Kanunun kabulü ile 657
sayılı Devlet Memurları Kanununda Diyanet İşleri
Başkanlığı merkez ve taşra personelini ilgilendiren
bazı maddelerinde değişiklik yapılmasını zorunlu
hale getirmektedir. Söz konusu madde ile bu değişiklikler
gerçekleştirilmektedir. Burada adı geçen unvanların
görevlendirme yerine kurum içinden kadrolu veya seçimle gelen kadrolu personel
olması tercih sebebidir.
Eklenen paragrafta ise cami görevlilerinin hafta sonu ve resmi
tatil günlerinde izinli sayılmaları konusu düzenlenmektedir. Bu konu
temel insan hak ve hürriyetlerindendir. Cami görevlileri bu konuda büyük
zorluklar çekmektedirler, konunun düzenlenmesi gerekmektedir.
1992 yılından bu tarafa Diyanet İşleri
Başkanlığı merkez teşkilatı
çalışanlarına Başbakanlık Fazla Çalışma
adı altında ödeme yapıldığı bilinmektedir. Bu
ödeme ilk yıllarda şu anda Başbakanlık Merkez
teşkilatı çalışanlarının almış
oldukları kadar bir tutar alınırken, 1996 yılında bu
ödeme dondurularak bugünkü para ile 3.5-5.5 TL. alınmaktadır.
Tasarıyla Din Hizmetleri Sınıfında çalışmakta
olan personelin ücretleri iyileştirilirken, diğer personelin
ücretinde artış yapılmamaktadır.
Başbakanlığa bağlı bazı kurumların
aldığı gibi Diyanet İşleri
Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında
çalışan personele bu ödeneğin Başbakanlıkta
olduğu gibi tam olarak verilmesi kurumda çalışma
barışını sağlayacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 18 inci
maddesiyle 633 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesine eklenmesi öngörülen
son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
Başkanlık başmüfettiş, müfettiş ve
müfettiş yardımcılarına, en yüksek Devlet memuru
aylığının (ek gösterge dahil) %200'ünü geçmemek üzere Maliye
Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle
ilgili Bakanın onayı ile belirlenecek oranda ek ödeme
yapılır. Bu ödemeye hak kazanılmasında ve ödenmesinde
aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve damga vergisi hariç
herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz. Bu fıkra kapsamında
ödeme yapılanlara, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3
üncü maddesi hükümlerine göre ödeme yapılmaz.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Başkanlık başmüfettiş, müfettiş ve
müfettiş yardımcılarına ödenmesi öngörülen ek ödemeye
ilişkin olarak emsal müfettişlere yapılan ek ödemelerle
paralellik sağlanması ve mükerrer ödemelerin önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 18 inci Maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan Sözleşmeli olarak
Başkanlıkta ibaresinin Başkanlığın
sözleşmeli olarak şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Şevket
Köse
BAŞKAN Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 136ncı
maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığının
bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında
kalması gerekliliği vurgulanmıştır ancak uygulamada
bunun böyle olmadığı görülmektedir. Yıllardır
uygulanan kadrolaşma, Diyanet İşleri
Başkanlığını bir siyasi görüşün arka bahçesi
hâline getirmiştir. Diyanet, temelde İslamın Sünni yorumunun
dışına çıkmamıştır, Sünni yorumu
sahiplenmeyen, kendini bu inançta görmeyen tüm kesimleri
dışlamıştır.
Sayın milletvekilleri, bugün, Alevi inancı, Diyanet
İşleri Başkanlığınca hâlâ yok
sayılmaktadır. Toplumun önemli bir kısmının sahip
olduğu anlayışı yok saymayı, hele görmezden gelmeyi
açıklamak asla mümkün değildir. Alevi sözcüğü -ki bu
sözcüğün içerisine Nusayriler ve Bektaşiler de dâhildir- dahi Diyanet
İşleri Başkanlığının tüylerini diken diken
etmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde
Alevilere çaycılığı bile çok gören bir zihniyetten Alevi
kimliğini tanımasını beklemek aslında çok da
anlamlı görünmemektedir.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin eline yüzüne
bulaştırdığı açılımlardan birisi de Alevi
açılımıdır. Çünkü sekiz yıllık AKP
İktidarı din derslerini zorunlu ders olmaktan
çıkarmamıştır, cemevlerini ibadethane olarak kabul
etmemiştir, Madımak Otelini kamulaştırmış ancak
hâlâ müze yapmamıştır ve ne yazık ki
ayrımcılık hâlâ devam etmektedir. Her ne kadar sözde
kalmış olsa da bu açılıma en büyük direnç Diyanet
İşleri Başkanlığından gelmektedir. Sayın
milletvekilleri, tüm bunları aşmadan toplumda birliği ve
dirliği ve de sosyal barışı sağlamak mümkün
olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, devlet her inançtan insana
saygı duymak zorundadır. Eğer bir kişi inancından
dolayı devlet katında yok sayılıyorsa,
ayrımcılığa uğruyorsa, çocuklarına zorla kendi
inancı dışında bir din eğitimi verilmek isteniyorsa o
ülkenin demokratik bir ülke olduğunu, laik bir ülke olduğunu söylemek
asla mümkün değildir. Kişinin hangi inanca sahip olacağının
kararını veya ibadetini nasıl gerçekleştireceğinin
kararını devlet vermemelidir ve devlet kişinin
inancını ve ibadet biçimini yok saymamalıdır,
dışlamamalıdır. Binlerce yıldır bu topraklarda
yaşayan insanlara, bu insanların inançlarına, ibadet biçimlerine
ve geleneklerine saygı duyulmalıdır. Bu insanların
anlayışını yanlış bulmak, inançlarını
din dışı değerlendirmek kimsenin haddi değildir.
Sayın milletvekilleri, bin yıldır baskıya
uğrayan, zulüm gören, katledilen ve yakılan Aleviler hâlâ
Osmanlı kafasıyla düşünen birileri tarafından
Sünnileştirilmek isteniyor. Alevilerin ibadet yerleri, ibadet biçimleri,
ibadet anlayışları değiştirilmek isteniyor. Alevilik
bir inanç olarak görülmeyip bir kültür olarak dayatılmak isteniyor. Bütün
bu yanlışların üstesinden gelmek için Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz bunların karşısındayız. Bin dört yüz
yıldır uğraşılıyor ve bundan sonra kimse
uğraşmasın. Bu anlayışın, gömleğini değiştirdiğini
söyleyen ama algısını değiştirmeyen bir
anlayışın tezahürüdür aslında bunlar. Avrupaya şirin
görünmek adına açılım yapıyormuş gibi yaparak
Alevilere çalım atılmak isteniyor. Eğer Alevi kimliğini
tanıma konusunda bir samimiyet olsaydı, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararı ortada duruyor, bu karar
uygulanırdı ve din dersleri zorunlu olmaktan da
çıkarılırdı.
Sayın milletvekilleri, sizlere sormak istiyorum: Şimdiye
kadar yedi tane Alevi çalıştayı yapıldı, ortada bir
tane somut gelişme var mıdır? Bakınız, şimdi
Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat
Yasasını görüşüyoruz. Anayasada Alevilerin taleplerine dönük
bir tek düzenleme var mıdır? Aslında bu, AKP
İktidarının samimiyet sınavıdır.
Anayasamıza göre devlet bütün organlarıyla
kişilerin inançları ve ibadetleri konusunda tarafsız olmak
zorundadır. Devlet herhangi bir dine veya inanca karşı olamaz,
devlet herhangi bir dine veya inanca taraf da olamaz ama bugün yapılanlara
bakıldığında açıkça bir inanç yok sayılırken
başka bir inanç devlet tarafından kabul görmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde 90 bin cami, 120 bin imam
vardır. Tabii ki biz bunlara karşı değiliz, hatta bu
sayılar yeterli hizmet için artırılmalıdır diye
düşünüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama
yalnız bakınız, Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesi tam sekiz
bakanlığın bütçesi kadar olmasına rağmen, bu bütçe içinde
Aleviler için ayrılan bir kuruş bile yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Son olarak Kutsal Kitapın
Vahiy bölümünde Hikmetli Süleyman şöyle diyor: Güneş altında
her şeyin bir vakti var. Doğmanın, ölmenin, ekin ekmenin, ekin
biçmenin, savaş yapmanın ve barış yapmanın vakti var.
Ama, görüyoruz ki AKP İktidarının Aleviler için ne vakti var ne
de onlara ayıracak parası var.
Sayın milletvekilleri, bu yapılanların ne denli
adil olduğunu yüce heyetinizin takdirine bırakıyor, hepinize
derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 18. maddesi 1. fıkrada geçen
"Başkanlık müşaviri (4) adet" ibaresinin
"Başkanlık müşaviri (2) adet" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Başkanlıkta etkin ve yeterli sayıda kadro ve kurum
istihdam edilmiştir. 2 müşavirin yeterli olacağı
düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde madde 18i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 19da bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19'uncu
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Reşat
Doğru |
|
Antalya Mersin Tokat |
|
M.
Akif Paksoy Beytullah
Asil |
|
Kahramanmaraş Eskişehir |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Başkanlık personeli devlet memuru niteliğinde
olduğundan ve genel hükümlerde zaten memurların ve kamu
çalışanlarının nasıl yargılanacağı
açık olduğundan bu maddeye gerek yoktur. Dolayısıyla
maddenin tasarı metninden çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Madde 19u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 20ye bağlı geçici 13üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 20'nci
maddesiyle eklenen Geçici Madde 13'ün 4'üncü ve 6'ncı
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini; 8inci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Hasan
Çalış Akif
Akkuş |
|
Antalya Karaman Mersin |
|
Hüseyin
Yıldız Beytullah
Asil Mehmet
Şandır |
|
Antalya Eskişehir Mersin |
4. fıkra
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte halen
Başkanlık merkez ve taşra teşkilatında görev yapmakta
olup en az 10 yıl hizmeti olanlardan 4 yıllık lisans düzeyinde
diploması bulunanlar, 11'inci maddenin üçüncü fıkrasında
öngörülen yabancı dil belgesine sahip olma şartı aranmaksızın
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde en
fazla iki defa yapılacak ve usul ve esasları Başkanlıkça
belirlenecek Diyanet İşleri Uzmanlığı mesleki yeterlik
sınavına katılma hakkına sahiptir. Yapılacak mesleki
yeterlik sınavı sonucunda başarılı bulunanlar, Diyanet
İşleri Uzmanı kadro sayısının yüzde ellisini
geçmemek üzere başarı sırasına göre Diyanet
İşleri Uzmanı kadrosuna atanır. Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte Başkanlık merkez teşkilatında
Şube Müdürü kadrosunda bulunanlar, 11'inci maddedeki şartlar
aranmaksızın ve başka bir işleme gerek
kalmaksızın aranmaksızın Diyanet İşleri
Uzmanı kadrosuna atanmış sayılırlar."
6. fıkra
Halen Murakıp kadrolarında bulunanlardan beş
yıldan fazla görev yapmış olanlar İl Müfettişi olarak
atanmış sayılırlar. Daha az süre görev yapmış
olanlar açılacak İl müfettişliği sınavlarına iki
defa katılabilirler; sınavlarda başarılı olanlar
İl müfettişi olarak atanırlar.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddede verdiğimiz
önergeleri toparladık arkadaşların ısrarı üzerine, bir
sonraki ek maddede de üç tanesini bire düşürdük. Sürekli olarak,
başında, geneli üzerinde yaptığım konuşmada
Diyanet İşleri Başkanlığının önemini
vurgulamıştım. Atatürkten bu yana bu verilen önemin
korunması gerektiğini, onun için de Milliyetçi Hareket Partisi olarak
1999 seçimlerinde hazırlamış olduğumuz
kitapçığı da sizlere göstermiştim, takdim etmiştim ve
bu çerçevede bu kanunun çıkması gerektiğini ve burada
birtakım teknik düzenlemelerin dışında esas itibarıyla
mutabık olduğumuzu söylemiştim ve bugüne kadar da
konuşmalarımızı yapmakla birlikte kanunun esasına
muhalif olmadığımızı söyledim ama ben son anda bile
birtakım şeylerin yine iktidar taassubu içerisinde
yapıldığını görünce üzüldüm. Bu maddeye kadar bunda da
söz almamayı düşünüyordum.
Sayın Bakanla önce konuştuğumuz birtakım
uzlaşma metinlerinin bazıları oldu, bazılarına Maliye
izin vermedi, bazılarını şu şekliyle geçiriyoruz
denildi ama, az önce görmüş olduğumuz önergeye bakınca da bu bir
sonraki geçici maddeyle ilgili önergede de maalesef, bizim bilgimiz
dışında buraya verildiğini, CHP Grubunun da Divandan alarak
aynı önergeye imza attığını gördüm.
Bizim söylediğimiz nettir, birazdan konuşulacak ama,
ben, bu üslubu, bu yöntemi samimi bulmadığımı burada ifade
etmek istiyorum. Hem diyoruz ki Bunu tartışmayalım, din ve
diyanet meselesi siyaset üstüdür. ama burada bir önerge geçirirken bile
birtakım şeyleri sanki biz yapıyoruz havasına girmek de
maalesef mesaj açısından sağlıklı olmadı.
Benzer bir şeyi yukarıda da yaşadık.
Sayın Bakan, burada konuşmasında da Biz yüzde 50 verdik. dedi
ama ben kendisini düzelttim, üç grubumuz yüzde 35 olarak önerge verdi, üç muhalefet
grubu da aynı önergeyi imzaladık. Ara verdik, Sayın Bakan içeri
gittiler, konuştular, geri geldiler, tekrar o önergeyi AKP Grubu kimseye
söylemeden verdi ve bir de kamuoyuna Onlar yüzde 35 istedi, biz yüzde 50
verdik. diye getirdiler. Verdikleri yüzde 50, kelime oyunuyla verilen yüzde
25e tekabül ediyor, rakamlarını Sayın Bakana izah ettim
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Siyaset yapma! Baştan beri
yaptığınız aynı şey her maddede!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Lütfen Sayın Bozdağ. Lütfen,
ben söylediklerimi net olarak, belgeli, bilgili söylüyorum, başından
beri, alt komisyondan beri bu işi takip ediyorum, sizin gibi sadece burada
iki tane önerge alarak takip etmiyorum, ne söylediğimi biliyorum. Ben ne
söylediğimi biliyorum.
Bakın, sizin verdiğiniz yüzde 50 tazminatsız, ek
ödemesizdir, 136 liraya tekabül ediyor, 10 lirası da önceden
verildiği için 125 liraya tekabül ediyor. Yüzde 25 tazminatlı
olsaydı 136 lira olacaktı. Biz yüzde 35 önerdik, bizim
söylediğimiz 180 liraya geliyordu, yine de kapatmıyordu, ama
Maliyenin imkânlarını da dikkate alarak, normal şartlarda, arada
265 lira din hizmetleri ile diğer sınıflar arasında fark
var. Söylediğimiz budur. Ama oradan kalkıp Efendim, biz yüzde 50
verdik. deyip de bizim önergelerimizi, üç grubun da önergesini dikkate
almadan, sonra da Biz sizi çağırdık. dediniz. Niye burada
söylüyorum? Bunları söylemeyecektim, Diyanetin teşkilat kanunu
tartışılıyor diye, şimdi böyle bir davranışla
yeniden muhatap olunca, maalesef, Sayın Bozdağ bunu söylemek
zorundayım.
OKTAY VURAL (İzmir) Hiç olmazsa bu kanunda dürüst davranmak
lazım.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Onun için, hiç olmazsa bu kanunda diyoruz
ki: Burada, adaleti, iyiliği,
ahlakı öğretecek bir kurumda bu personel arasında adaletsizlik
yapmayın. diyoruz. Kadro mu istiyorsunuz? Tamam dedik, muhalefet olarak
itiraz etmiyoruz. Emniyete verdik mi? Verdik. Millî Eğitime verdik mi?
Verdik. Yukarıda itirazımız oldu mu? Hangi kadroya Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu
. Siz, şuraya kadro veriyoruz dediniz de hangisine
itiraz ettik? Bunlara da verelim. Ne var? Tam kadroya geçirelim diyoruz, bir
şey demiyoruz ki. Kaçırdığınız önergede de
verdiğiniz şey 4/Bli yapıyorsunuz, şart koyuyorsunuz,
sınav koyuyorsunuz, hiçbir alakası yok, bir şey de vermiyorsunuz.
En azından, tartışıp bunları düzeltebilir miyiz diye
düşünmüştük.
Burada da çıkarılmasını istediğimiz
hususlar da yine dördüncü fıkrada on yıllık bir şart
vardı, sizin yeni düzenlemenizle beş yıllık olarak
geliyor, artı dört yıllık bütün fakülte mezunları varken,
burada sadece dinî yüksekokul mezunları vardı, onları da dikkate
almadınız.
Biz, tabii ki Eldeki imkânlar nispetinde yapıyoruz.
diyorsunuz, onların olup olmadığını
tartışmıyoruz. Maliyeyle de Sayın Bakan görüştü.
Bunlar ayrı şeyler. Ama böyle bir kanun tasarısı
çalışılırken, biz o samimiyetin karşılık
bulmasını beklerdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Onun için, ben, burada bu yaklaşımdan üzüntü
duyduğumu ifade ediyorum. Hepimiz eldeki imkânlar nispetinde tabii ki,
bunlarla uğraşırız, çıkmasını isteriz ama
onu da oturup hep beraber tartıştık, şunları
şunları kabul ettirdik, şurada Maliyenin şerhi var
bunları kabul edemedik deseydiniz sorun kalmayacaktı.
Onun için, en azından, bu kanunun bitişinde, sonraki
maddede gelecek önergede yine özlük haklarıyla ilgili hususlar var,
21inci maddede; dolayısıyla, orada düzeltme şansınız
varsa daha doğru olur diye düşünüyorum.
En azından bunları dikkate alırsanız, kanunun
ruhuna da lafzına da biraz daha uygun davranmış oluruz diyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 20ye bağlı geçici 13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 20ye bağlı geçici 14üncü maddede bir önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 20. maddesi Geçici Madde 14.
fıkrasının sonuna gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve talep ederiz.
Bu kanunun yayımı tarihinde 657 Sayılı
Kanunun 4/B Maddesine göre istihdam edilenlerle aynı kanunun 86. Maddesi
uyarınca Vekil İmam Hatip olarak atananlardan KPSS belgesi bulunanlar
ile halen Başkanlık teşkilatında görevli (zorunlu askerlik
hizmetine alınmış olanlar dahil) personel bir defaya mahsus
olmak üzere bulundukları kadrolara asıl olarak atanmış
sayılırlar.
|
Bengi
Yıldız Şerafettin
Halis Hamit
Geylani |
|
Batman Tunceli Hakkâri |
|
Osman
Özçelik Akın
Birdal |
|
Siirt Diyarbakır |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Halen görev yapan personelin mağdur edilmemeleri gerekir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 20ye bağlı geçici 14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Maddeye geçici madde eklenmesine dair üç önerge vardır; ilk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve
20nci maddesi ile eklenen Geçici Madde 14üncü maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Beytullah
Asil |
|
Antalya Mersin Eskişehir |
|
Reşat
Doğru M.
Akif Paksoy Mehmet
Serdaroğlu |
|
Tokat Kahramanmaraş Kastamonu |
Geçici madde 15 Bu Kanunun yayımı tarihinde 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/b Maddesine göre istihdam
edilen ve halen Diyanet İşleri Başkanlığı
personeli olanlar bulundukları pozisyonlara kadrolu olarak
atanmış sayılırlar. 3.5.2005 tarihinden bu Kanunun
yayımı tarihine kadar 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununun 86ncı maddesi uyarınca en az toplam dört ay Vekil
İmam-Hatiplik yapmış olanlardan şartları uyanlar bir
defaya mahsus olmak üzere bulundukları kadrolara asıl olarak
atanmış sayılırlar.
Bu Kanunun yayımı tarihinde hâlen Diyanet
İşleri Başkanlığının çeşitli
birimlerinde sigortalı olarak Fahri öğretici olarak
çalışanlardan şartları uyanlar bir defaya mahsus olmak
üzere bulundukları pozisyona asıl kadrolu olarak atanmış
sayılırlar.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Serdaroğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Diyanet Teşkilat
Yasasının hayırlı olmasını bir kez daha
Cenabıallahtan niyaz ediyorum.
Önergemizle Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde çalışan vekil imamların,
fahri öğreticilerin, 4/Blilerin, müezzin ve kayyumların kadroya
alınmasını, böylece bunların geleceklerinden emin olarak
daha güzel hizmet vermelerini istemekteyiz. Bu vekil imamlarımız,
müezzinlerimiz, kayyumlarımız ve 4/Bliler yeterlik sınavına
girmiş, imamlık yapabilecek seviyede olduklarını
kanıtlamışlardır ve fiilen de bu görevlerini
yürütmektedirler. Vekil imamlar kadrolu imamlarla aynı nitelikleri
taşıyan, aynı işi yapan liyakatli kardeşlerimizdir
ancak hem aldıkları ücretler çok düşüktür hem de özlük
hakları konusunda büyük sıkıntıları vardır,
ayrıca yarınlarından emin değildirler, vekillik görevleri
bittiğinde boşta kalmaktadırlar. Şu son zamanlarda
kurumlara büyük sayılarda kadro tahsisi yapılırken Diyanetten
bunun neden esirgendiğini anlamak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, aynı konuda 2005
yılında 5338 sayılı Kanunda bir düzenleme
yapıldığını az evvelki konuşmamda tekrar ettim.
En son 2008 yılında bir Bakanlar Kurulu kararıyla köylerde fahri
imamlık yapanlar yine müftülüklerce sınava tabi tutularak
sözleşmeli kadroya alınmışlardır. Bunların vekil
imamlardan farklı olarak lise, ön lisans ve lisans diplomaları da
yoktur.
Değerli milletvekilleri, bu
arkadaşlarımızın Diyanet İşleri
Başkanlığının açmış olduğu yeterlilik
sınavlarını kazandıklarını, bir kez daha, burada,
huzurlarınızda belirtmek istiyorum. Ayrıca, müftülükler de vekil
imam alacakları zaman sınav açmakta, bu sınavda
başarılı olanları almaktadırlar. Az önceki
konuşmamda da izah ettiğim gibi, vekil imamlar, Kuran kıraatı, tecvit,
fıkıh, akait, kelam ve meslek bilgisi gibi konularda sınava tabi
tutulmaktadırlar. Bu anlamda diğer imamlardan hiçbir eksikleri
yoktur. Hepsi, devlet memuru olmak için gerekli özellikleri
taşımaktadırlar. Zaten, vekil imam olabilmek için de bu
şartları taşımak gerekmektedir. Kısaca, vekil
imamlık yapan din görevlileri ile daha önce vekillik yapmış ama
bugün boşta kalmış olanların, daha önce iki defa
yapıldığı gibi, bir kez daha kadroya alınmaları
çok doğru olacaktır.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, konuyu kanun
teklifiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine ilk ben
taşıdım. Teklifim, Diyanet İşleri Teşkilat
Yasasıyla şeklen birleştirildi ama maalesef tasarıda yer
almadı. Ancak, bu süreçte, gerek Sayın Bakan olsun gerek AKPnin
sayın grup başkan vekilleri olsun, sürekli sözler verildi. Vekil imam
kardeşlerim tarafından konuyla ilgili bana sorular sorulduğu
zaman da AK PARTİli Sayın Bakan ve grup başkan vekillerinin
konuya olumlu yaklaştıklarını kendilerine özellikle ifade
ettim.
Ancak, şu anda görülen -Hükûmetin önergesi- kadro yerine
4/Bnin tercih edilmesidir. Bakın, Hükûmetin verdiği önergede vekil
imamlar yeni sınavlara tabi tutuluyorlar. Önergede deniyor ki: Kamu
personeli seçme sınavlarının herhangi birinden
Başkanlıkça belirlenecek yeterli puanı almış
olmaları ve alanlarında yeterlilik belgesine sahip olmaları
şartıyla, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
üç ay içinde başvurmaları ve Başkanlıkça belirlenecek usul
ve esaslara göre yapılacak sınavda başarılı
olmaları hâlinde, Başkanlıkça ilan edilecek yerlerde
görevlendirilecektir.
Evet, buna rağmen ben önergemiz vesilesiyle hem Sayın
Bakanın hem de sayın grup başkan vekillerinin sözlerinin
arkasında duracağından eminim ve bunu biraz sonra oylanacak
oylamada görmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, önceden verilen sözler
doğrultusunda, vekil imamların 4/Bye değil, kadroya geçirilmesi
gerekir. Daha da fazla sözü uzatmadan, kıymetli vakitlerinizi daha fazla
almadan ve bizleri televizyon başında sabırsızlıkla
izleyen vekil imamlarımızı da daha fazla
heyecanlandırmadan
Netice olarak başından beri başta vekil
imamların, fahri öğreticilerin, 4/Blilerin, vekil müezzinlerin ve
kayyumların kadroya alınmalarını istedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) - Ancak gördüğümüz
şudur ki zaten sıkıntılı olarak görev yapan 4/Blilere
yeni ve ilave, sıkıntılı 4/Bliler eklenecektir.
Son olarak söylüyorum ki bizim önergemizi destekleyin. Bu
insanları birlikte sevindirelim diyorum ve onların hayır
dualarını bu yüce Meclisteki herkes alsın diyorum. Kısaca,
sözlerimle, bu önergeye vereceğiniz oylarla hayırlı bir iş
yapacağınızı bir kere daha tekrarlıyorum. Her
şeye rağmen en önemli kurumumuz olan Diyanet İşleri
Başkanlığının Teşkilat Yasa
Tasarısının hayırlı olmasını, önemli
güzelliklere vesile olmasını, ülkemizin ve milletimizin
aydınlık geleceğine vesile olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Genel Kurulun kararını alacağım. 20nci
maddenin oylanmasına kadar sürenin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 20 nci maddesi ile 633 sayılı
kanuna eklenen Geçici Madde 14 den sonra gelmek üzere aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Abdulaziz
Yazar Hüseyin
Pazarcı |
|
Malatya Hatay Balıkesir |
|
Harun
Öztürk Kemal
Demirel |
|
İzmir Bursa |
Geçici Madde 15- 30/06/2010 tarihi itibariyle Diyanet
İşleri Başkanlığı taşra
teşkilatında halihazır vekil imam hatip veya müezzin-kayyım
olarak görev yapmakta olanlar ile 03/05/2005 tarihinden bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar Diyanet İşleri Başkanlığı
taşra teşkilatında toplam en az dört ay süreyle vekil imam hatip
veya müezzin-kayyım olarak görev yapmış olanlar; kamu personeli
seçme sınavlarının herhangi birinden Başkanlıkça
belirlenecek yeterli puanı almış olmaları ve
alanlarında yeterlilik belgesine sahip olmaları şartıyla,
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde
başvurmaları ve Başkanlıkça belirlenecek usul ve esaslara
göre yapılacak sınavda başarılı olmaları halinde,
Başkanlıkça ilan edilecek yerlerde görevlendirilmek ve bir defaya
mahsus olmak üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü
maddesinin (B) fıkrası hükümleri uyarınca vizeli veya vize
sayısının yeterli olmaması hâlinde, ilgili mevzuat
hükümleri çerçevesinde vize edilecek sözleşmeli imam hatip ve müezzin-kayyım
pozisyonlarına geçirilir. Bu şekilde sözleşmeli imam hatip ve
müezzin-kayyım pozisyonlarına geçirileceklerin sayısı 4000
adeti geçemez ve bu işlemler başvuru süresi dahil en geç altı ay
içerisinde tamamlanır.
Diğer önergedeki imza sahipleri:
|
Bekir
Bozdağ Ahmet
Yeni Bayram
Özçelik |
|
Yozgat Samsun Burdur |
|
Ahmet
Aydın Ayhan
Sefer Üstün Yılmaz
Tunç |
|
Adıyaman Sakarya Bartın |
|
A.Müfit
Yetkin |
|
Şanlıurfa
|
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Halen Vekil imam hatiplik ve müezzin kayyımlık görevini
ifa edenler ile 3.5.2005ten itibaren maddenin yürürlük tarihine kadar
kesintisiz en az 4 ay hizmeti bulunan Vekil imam hatip ve müezzin
kayyımların belli koşulları sağlamaları halinde,
Diyanet İşleri Başkanlığının aynı
unvanlı sözleşmeli pozisyonlara geçişleri
sağlanmaktadır.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
gerekçeyle ilgili
Kesintisiz ifadesi yanlışlıkla orada.
Toplam olacak o, gerekçede geçen kesintisiz ibaresi.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangisinde? İki tane ayrı
önerge var.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Benim önergemin gerekçesinde
geçen kesintisiz ibaresi toplam olacak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sadece
Bozdağın önergesi tabii, bizimkisi değil.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, maddeye geçici madde 15 eklenmiştir.
Şimdi, geçici 13, 14 ve 15inci maddelerin bağlı
olduğu çerçeve 20nci maddeyi oylarınıza sunacağım.
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Sayın Başkanım, maddenin
633 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. diye bir ibare
var. Oysa bildiğiniz gibi, üç geçici madde görüştük. O nedenle
geçici maddeler eklenmiştir şeklinde düzeltilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Şimdi, bu düzeltmeyle birlikte, çerçeve 20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 1 Temmuz 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 13.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.05