DÖNEM: 23 CİLT: 74 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
130uncu
Birleşim
7 Temmuz 2010 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, kamu yönetimine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın memur zamlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcının, Nasreddin Hoca ve Akşehirde
kutlanan 51inci Uluslararası Nasreddin Hoca Festivaline ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kamu görevlilerinin herhangi bir parti,
kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef alan
bir davranışta bulunamayacakları ilkesinin
çiğnendiğine ilişkin açıklaması
2.- Aydın
Milletvekili Recep Tanerin, kamu gücünü yanlı ve
yandaşlarının talepleri doğrultusunda kullananları, bu
emri verenleri ve uygulamaya alet olanları kınadığına
ilişkin açıklaması
3.- Konya Milletvekili
Orhan Erdemin, Nasreddin Hoca şenliklerine ve gülen yüzlere çok
ihtiyacımız olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Nasreddin Hoca şenliklerinin
Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenerek uluslararası
boyutta bir kültür şenliğinin yapılmasının daha
faydalı olacağına ilişkin açıklaması
5.- Aydın
Milletvekili Mehmet Erdemin, yetkileri artırılan il genel
meclislerinin yetkilerini tarafsız kullanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Nasreddin Hocanın
mizahından siyasilerin ders çıkarması gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın ve Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin
konuşmasındaki, BDP Grubuna yönelik Etnik milliyetçilik
yapıyorlar. ifadelerine ilişkin açıklaması
8.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, konuşmasındaki, bir hakkın suistimal
edildiği yönündeki ifadelerine ilişkin açıklaması
9.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunu tehdit etmediğine, Meclise dayatmada
bulunmadığına, sözlerinin
çarpıtıldığına ilişkin açıklaması
10.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Türkiyede yalnızca Ayla Akat
Akanın partisinin kapatılmadığına, CHPnin de 2 defa
kapatıldığına ve akan kanın durmasını
kendilerinin de istediğine ancak Operasyonlar dursun.
mantığını kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 22 milletvekilinin, Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi hastalığı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/813)
2.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19 milletvekilinin, yaşlıların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/814)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, kırmızı et
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/815)
4.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, yatılı
ilköğretim bölge okullarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/816)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/758) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- (10/542) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından TBMM
Başkanlığına verilmiş olan usta öğreticilerinin
sorunları ile ilgili Meclis Araştırması Önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşimde görüşülmesine
ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- DİSİPLİN CEZASI
İŞLEMLERİ
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıka, yaralayıcı ifadeleri
nedeniyle Oturum Başkanınca kınama cezası verilmesi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Dışişleri Bakanı
Ahmet Dağvutoğlunun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, İstanbul Milletvekili Şükrü
Mustafa Elekdağın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Batman Milletvekili Ayla Akat
Atanın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.-
Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/892) (S. Sayısı: 524)
5.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı: 506)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Bursada
teknik üniversite kurulmasına ilişkin muhalefet partisi
milletvekillerine ait kanun teklifinin 506 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla Komisyonda birleştirilmemesi nedeniyle bu kanun tasarısının
görüşülmemesi gerekirken işleme alması nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
XII.- OYLAMALAR
1.-
Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizli merkezdeki yatırımlara
ve faaliyetlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergünün cevabı (7/14542)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin, bir okulun yol
sorununa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/14735)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, millî sarayların bazı faaliyetlerde
kullanımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/14784)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Zonguldakta maden ocağında
meydana gelen patlamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/14785)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Zonguldaktaki maden ocağı
kazasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/14807)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, maden işletmelerinin denetimine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/14808)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir yargı kararının
uygulanmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/14811)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav ilçesinde fen lisesi
açılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/14827)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Şeker
Fabrikasının pancar kotasının düşürülmesine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı
(7/14834)
10.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, sel ve don afetlerinden zarar gören
çiftçilerin zararlarının karşılanmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (7/14860)
11.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, maden kazalarını önlemek amacıyla
alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/14864)
12.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, doğal gaz anlaşmalarına ve
İrana al ya da öde kapsamında para ödenip ödenmediğine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/14901)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, ormanlık ve zeytinlik alanlarda
madencilik faaliyeti yapılabilmesine izin veren yasa tasarısına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/14903)
14.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, maden işletmelerinin denetimine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/14904)
15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TKİnin Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin
gelirlerine ve milletvekili adayı olup olmadıklarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/14905)
16.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda tarım
sigortası uygulamasına,
- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, hububat alım fiyatlarının
açıklanmasına,
- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, ormanlık ve zeytinlik alanlarda
madencilik faaliyeti yapılabilmesine izin veren yasa tasarısına,
Kütahyanın
sel felaketi nedeniyle tarımsal kredi borçları ertelenen iller
kapsamına alınmamasına,
Doğu Anadolu
Organik Hayvancılık Projesine,
- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, buğday üretiminde yaşanan
sorunlara ve üreticilerin desteklenmesine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/14943), (7/14944), (7/14945), (7/14946), (7/14947), (7/14948)
17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniye Organize Sanayi Bölgesinin Yönetim ve
Denetim Kurulu üyelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Nihat Ergünün cevabı (7/14957)
18.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bazı tarımsal projelere,
- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, hububat desteklemeleri ve TMOnun hububat
alımlarına,
- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, kırsal kalkınma
yatırımları kapsamında destek verilen firmalara,
- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Ukraynaya yapılan yaş sebze ve meyve
ihracatındaki sorunlara,
- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisada don felaketinden zarar gören üzüm
üreticilerinin tarımsal kredi borçlarının ertelenmesine,
Tarım
havzaları üretim ve destekleme modeline,
Tarımda
havza modelinin uygulanmasına,
- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Manisada yaşanan zirai don afetine ve
çiftçilerin zararlarına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/15026), (7/15027), (7/15028), (7/15029), (7/15030), (7/15032),
(7/15033), (7/15031)
19.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, büyük mağazalara yönelik
düzenleme yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/15055)
20.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, bir RTÜK üyesiyle ilgili açıklamasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/15096)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03te açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktarın, Bayındırlık ve İskân
Bakanı Mustafa Demirle birlikte Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyelerinin Van ili ve çevresine
yaptıkları ziyarete ilişkin gündem dışı
konuşmasına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap
verdi.
Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici, Çin Halk Cumhuriyeti Sincan Uygur Özerk Bölgesinde
yaşanan olayların yıl dönümüne ve Türkiye'nin bu konuda izlemesi
gereken politikalara,
İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam, kamu yatırımları nedeniyle
mağdur olan esnaf ve sanatkârların durumuna,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Van Milletvekili
İkram Dinçer, Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demir ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Başkanı Nusret Bayraktarın Başkanlığında
komisyon üyeleriyle birlikte Vanda yaptıkları temas ve incelemelere,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Akkuyuda nükleer santral
kurulmasını istemeyen Nükleer Karşıtı Platform
mensuplarının Meclis kapısında basın
açıklaması yapmak istemeleri üzerine gözaltına
alınmalarına ve gözaltına alınan bu kişilerin derhâl
serbest bırakılması gerektiğine,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, 5 Temmuz 2009 tarihinde Urumçide Doğu
Türkistan Türklerine yapılan saldırıyı şiddetle
kınadığına ve ata yurtlarında yaşayan
soydaşların meselelerine sahip çıkılması
gerektiğine,
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu, Edirne Kapıkuledeki tır
kuyruğuna,
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, küresel ısınmadan ve
aşırı yağışlardan dolayı mağdur olan
haşhaş ve tahıl üreticilerinin sorunlarına ve Türkiye
Elektrik Kurumunun elektrik faturalarının ödeme tarihinde
yaptığı değişikliğe,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, sendikal
hakların önündeki engellerin (10/809),
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 24 milletvekilinin, kamu yönetiminde
teşkilatlanmaya ilişkin kanunlardaki farklı düzenlemelerin
(10/810);
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin:
Enerji
sektöründeki sorunların (10/811),
Siyasi partiler ve
seçim sistemindeki sorunların (10/812),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/269) esas
numaralı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ortaya
çıkan orman yangınlarıyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6/7/2010 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/479) esas
numaralı, yenilenebilir enerji potansiyelinin araştırılarak
enerjide bağımlılığın azaltılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 6/7/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP,
23 Haziran 2010
tarihinde, Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşları
tarafından (380 sıra nolu) Tunceli ilindeki depremin etkileri ve
boyutları ile (379 sıra nolu) Doğu Anadolu fay hattında
oluşabilecek depremlere karşı alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 6/7/2010
Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde birlikte
yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, BDP grup önerisine,
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir, CHP grup önerisine,
Sinop
Milletvekili Engin Altay, yedi gündür tatilde olan Başbakanın, yerine
bir Başbakan vekili tayin edip etmediğini bilmediklerine,
Muş
Milletvekili Nuri Yaman, sel ve su baskınlarına karşı Afet
Acil Yardım Başkanlığı ile illerdeki afet acil il
müdürlüklerinin görevlerini yapmadıklarına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/398) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan
(6/1077),
70inci (6/1336),
72nci (6/1338),
78inci (6/1362),
89uncu (6/1392),
94üncü (6/1403),
100üncü (6/1424),
112nci (6/1449),
122nci (6/1463),
123üncü sırasında bulunan (6/1466),
128inci (6/1479),
135inci (6/1511),
143üncü (6/1524),
205inci (6/1625),
243üncü (6/1691),
282nci (6/1753),
300üncü (6/1793),
311inci (6/1808),
312nci (6/1809),
313üncü (6/1810),
364üncü (6/1884),
385inci (6/1922),
424üncü (6/1978),
426ncı (6/1981),
432nci (6/1990),
444üncü (6/2005),
537nci (6/2110),
Esas
numaralı sözlü sorulara Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Ömer Dinçer cevap verdi; soru sahiplerinden Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız, Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz de
cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan, Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/892) (S.
Sayısı: 524) 24üncü maddesine kadar kabul edildi.
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan, konuşmasında, küresel güç ve
bölgesel güçle ilgili söylediklerinin Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu tarafından değişik şekilde ifade
edildiğine,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun, NATO Genel Sekreteriyle ilgili soruya verdiği cevaba,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
7 Temmuz 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 23.58de son verildi.
|
Nevzat PAKDİL |
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Murat ÖZKAN Fatih
METİN |
|
Giresun Bolu |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 174
II.- GELEN KÂĞITLAR
7 Temmuz 2010 Çarşamba
Raporlar
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi
Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını
Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı
Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar"
Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S.
Sayısı:536) (Dağıtma tarihi: 7.7.2010) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Arap Devletleri Ligi Arasında Türkiyede Bir
Misyon İhdas Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/903) (S. Sayısı:537)
(Dağıtma tarihi: 7.7.2010) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye
Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve
İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/902) (S. Sayısı: 538) (Dağıtma tarihi: 7.7.2010)
(GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Nükleer Bir
Kazanın Erken Bildirimine ve Nükleer Tesisler Hakkında Bilgi
Değişimine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/850) (S. Sayısı: 539) (Dağıtma tarihi:
7.7.2010) (GÜNDEME)
5.- Nükleer
Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/842) (S. Sayısı: 541)
(Dağıtma tarihi: 7.7.2010) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Gazzeye yardım için toplanan paralara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2136)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/06/2010)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, bankalara olan tüketici
borçlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/2137)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Barzaninin Türkiye ziyaretine
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2138) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
4.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, fizik tedavi ve rehabilitasyon
hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2139) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/06/2010)
5.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, sağlık hizmetlerine ve
personele yönelik bir uygulamaya ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2140) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/06/2010)
6.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, kayıt dışı ekonomiyle
mücadeleye ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2141)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, şeker
fabrikalarında çalışan mevsimlik işçilerin sorunlarına
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2142)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
8.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, Şeyh Said ve
arkadaşlarının mezar yerlerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2143) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, bir türbenin yakınına taş
ocağı açılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15322) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/06/2010)
2.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, bilişim projelerine ve yerli
kaynak kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15323) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/06/2010)
3.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Anayasa
değişikliğinin iptali için Anayasa Mahkemesine yapılan
başvuruya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15324) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/06/2010)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Kıbrıs Türk Hava Yollarının
uçuş izinlerinin iptaline ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15325) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/06/2010)
5.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, TOKİnin yapacağı askeri
karakol ve hizmet binalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15326) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
6.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemurun, Denizli Devlet Hastanesinde bir
çocuğun hayatını kaybetmesine yönelik iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15327)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, yabancılara toprak
satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15328) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, vergi konusunda bilgi istemenin
ücrete tabi tutulacağı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15329) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/06/2010)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, YÖKün bazı unvanları
teknik hizmetler sınıfına almasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15330)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
10.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, terör mağduru özel güvenlik
görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15331) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
11.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, İsrailin Mavi Marmara
Gemisine saldırısına karşı yapılan
girişimlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15332) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
12.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, kamulaştırma ödemelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15333)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
13.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Başbakana yönelik yakın koruma
hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15334) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
14.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Mavi Marmara gemisine yapılan
saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15335) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, KİTlerin bazı ihalelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15336)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
16.-
İstanbul Milletvekili Ufuk Urasın, Bandırmadaki bazı
çevre sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15337) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
17.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Milli Güvenlik Siyaset
Belgesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15338) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
18.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, G-20 zirvesindeki
görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15339) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
19.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, insan hakları ihlallerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15340)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
20.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, bazı internet sitelerine
erişimin engellenmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15341) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
21.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Adalet Bakanlığında
Amerikalı bir danışmanın bulunduğu iddialarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15342)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
22.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Abant Platformundaki bir
açıklamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15343) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
23.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, işten çıkarılan
bir kişiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15344)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/06/2010)
24.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, tersanelerdeki iş kazalarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15345) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/06/2010)
25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yerel yönetimlerin sosyal güvenlik
kuruluşlarına olan borçlarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15346)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
26.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, iskan verilen bazı arazilere el
konulduğu iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15347) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
27.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşa
atık su arıtma tesisi yapımına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15348)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
28.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTye naklen yapılan atamalara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15349)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
29.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, TRT Strateji Daire
Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/15350) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
30.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait
bazı arazilerin takasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/15351) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/06/2010)
31.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, istisnai memuriyet kadrolarının
kullanımına ve TRTye naklen yapılan atamalara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/15352) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/06/2010)
32.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, TRTye naklen atanan personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15353) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/06/2010)
33.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, İTKİBin bir yan
kuruluşunun faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/15354)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
34.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, İTKİBin bir yan
kuruluşunun faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/15355)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
35.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Somalili korsanların
kaçırdığı bir gemiye ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15356)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/06/2010)
36.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırgızistana yapılan
yardımlara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15357) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
37.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, elektrik dağıtım
şirketlerinin denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15358)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/06/2010)
38.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, TEDAŞın kapsam
dışı personeline ve elektrik dağıtım
şirketlerinin özelleştirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15359)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
39.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, terör olaylarının
oluşturduğu mağduriyete ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15360)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/06/2010)
40.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir köye kanal ve gölet
yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15361) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
41.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir tesisin ruhsat sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15362) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
42.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bazı kadın ölüm
olaylarının araştırılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15363)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
43.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, açılım projesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15364)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
44.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, bir Valinin yaptığı
konuşmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15365) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/06/2010)
45.- Van Milletvekili
Fatma Kurtulanın, İran sınırında bir kişinin
ölümü olayına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15366) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/06/2010)
46.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, açılım
kapsamında düşünülen bazı konulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15367)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
47.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığına yapılan atamalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15368) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
48.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, pasaport harçlarında
yapılan indirime ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15369) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/06/2010)
49.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, gelir uzmanlarının bazı
sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15370) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
50.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşta
yetiştirilen şeker pancarlarının Malatya Şeker
Fabrikasına sevk edilmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15371) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/06/2010)
51.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bazı lise müdürleri
hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15372) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
52.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, okullarda
başarıyı artırmaya ve özel okul adlarında
kullanılan bazı kelimelere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15373)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
53.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bazı sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15374) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
54.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bazı atamalara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15375) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
55.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, eğitim
çalışanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15376) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
56.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Eğitim ve Fen-Edebiyat
fakültelerinden mezun olmayan öğretmenlerin öğretmenlikten
alınmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15377) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
57.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Milli Eğitim
Şuralarına ve suç oranı artışına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15378)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
58.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Yatağandaki bir liseye isim verilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15379) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
59.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bir ilköğretim okulunun
kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15380) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
60.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, ücretsiz kitapların özel
kargo ile gönderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15381) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/06/2010)
61.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Evliya Çelebinin Seyahatnamesinin
toplatıldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15382)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
62.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bir sendika yöneticisi
hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15383) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/06/2010)
63.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Edremit Devlet Hastanesindeki
doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15384) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
64.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki sağlık kurum ve
kuruluşları ile çalışanlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15385)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
65.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir alkol ve madde
bağımlılığı tedavi merkezinin
kapatılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15386) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
66.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, bazı ilaçların uzman hekimce reçete
edilme zorunluluğuna ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15387) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/06/2010)
67.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraş
bağlantılı bazı yol çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15388) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
68.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, bir internet sitesiyle ilgili
sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15389) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/06/2010)
69.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, PTT personelinin özlük haklarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15390) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
70.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Çankırı-Kastamonu yolu
İndağı geçişinin yapımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15391)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
71.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Kıbrıs Türk Hava Yollarının
durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15392) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
72.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunun, bilişim projelerine verilen destek ve
hibelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15393) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/06/2010)
73.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, sınırla ilgili bir
açıklamaya ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/15394) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/06/2010)
74.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bazı kadın ölüm olaylarına
ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/15395) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/06/2010)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 22 Milletvekilinin, Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi hastalığı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/813) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.05.2010)
2.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19 Milletvekilinin, yaşlıların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/814) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.05.2010)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 Milletvekilinin, kırmızı et
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/815)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.05.2010)
4.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 Milletvekilinin, yatılı
ilköğretim bölge okullarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/816) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.05.2010)
7 Temmuz 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, kamu yönetimindeki
hassasiyetlere dayalı söz isteyen Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmaka aittir.
Sayın Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, kamu yönetimine ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, sizi ve
değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Bugün gündem dışı olarak kamu yönetimi ve
hassasiyetleri hakkında söz aldım. Saygılarımı
sunuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, kamu gücünü ve
kaynağını kullanırken demokrasi, siyaset ve devlet
ilişkileri hep tartışılagelmiştir ve hâlen de
tartışılmaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Aydın, AKPnin 2007
seçimlerinde yüzde olarak en az oy aldığı illerden birisidir.
Bunun yanında, Hükûmetin taraf olduğu referandumda da Hükûmetin
aleyhine hayır oyunun yoğunlukta çıktığı bir
ildir. Devamında, 2009 mahallî idareler seçiminde de il genel meclisinde
Aydın, tercihlerini Hükûmetin aleyhinde olarak kullanmış ve AKP,
il genel meclisinde çoğunluğunu kaybetmiştir.
Dolayısıyla, kamu yönetimi görev alanlarının Hükûmetin
farklı, yerel halkın farklı tercihlerde
kullandığı bir sistem içerisinde yönetim güçlüklerini
anlayışla karşılıyorum ama maalesef bazı kamu
yöneticilerinin de kamu gücünü ve kaynağını kullanırken
iktidar yanlısı olarak bir zulüm uygulaması içerisinde,
cezalandırma uygulaması içerisinde güç ve kaynak
kullanımına da sizlerin dikkatini çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 2009 seçim yılında, il
genel meclisinden köy yardımları, 4 trilyon liralık
kaynağın 3,89 trilyon lirası bir ayda, ocak ayında
seçimlerden önce kullanılmış ve daha sonra da 800 bin lira gibi
bir parayla bir yıl bitirilmiştir ve bugün yedinci ay olmasına
rağmen maalesef il genel meclisindeki Hükûmetin aleyhindeki tablodan
kaynaklanan tercihle Vali Bey tarafından hâlen daha köy
yardımları onaylanmamıştır. Bu, kamu
kaynağının doğru, adaletli ve yerinde
kullanılmaması, hatta ve hatta il genel meclisinin hiçe
sayılması anlamına gelmektedir ve makamdan kaymakamlara Özel
kaleme gelen AKP milletvekilleri ile muhtarlar bekletilmeyecek. diye
talimatlar verilerek ve kaymakamlarla daha başka ilişkiler içerisinde
köy muhtarlarına baskılar yapılarak, il genel meclisi yok
sayılarak, iktidar dışındaki milletvekilleri yok
sayılarak, dolayısıyla halk iradesi yok sayılarak kamu gücü
ve kamu kaynakları adaletli, etkin, yerinde, verimli kullanılamaz.
Devlet makamı olan valilik herkesi kucaklayarak eşit mesafede olmazsa
demokrasi, siyaset, devlet bilinç ve kültürü yerleştirilemez.
Atanan veya seçilen bütün makamlar geçicidir, devlet bakidir.
Aydın, her yerde olduğu gibi, çok, atanan ve seçilen nitelikli devlet
adamlarını gördü ve görmeye devam edecektir.
Özel ve devlet hayatımızda
yaşadıklarımızdan ders çıkarmalıyız,
başarılarımızı geliştirip büyütmeli,
hatalarımızı tekrarlamamalıyız. Devlet adamlığı,
tartışmalı hayatları, siyasette keskin
taraflılığı kaldırmaz.
Devletin valisi, her kesimden insanın olduğu, sevinç ve
üzüntülerin paylaşıldığı halka açık törende
vatanseverlik, milliyetçilik işini en iyi yapmaktır. Bu Hükûmet, AKP
Hükûmeti, cumhuriyet hükûmetleri içinde işini en iyi yapan hükûmettir.
diyerek, vesaire gibi sözlerle tercihini ortaya koyarak kamu kaynak ve gücünü
yönlendirmemelidir, taraf olarak kullanmamalıdır.
Hatırda kalan, Sayın Başbakanın, Sayın
eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Beyefendiye Ben senin memurun
muyum? ifadesinden örneklenerek, il genel meclisine ve il genel meclisi
üyelerine Ben sizin memurunuz muyum? diyerek bir vali hiçe
saymamalıdır.
Bizler, seçilenler, atananlar, yasaların, kamunun ve
özellikle ve özenerek halkın seçtiği, hem birbirimizin hem
halkın memurlarıyız kıymetli milletvekilleri.
Orada, Aydında çok enteresan gelişmeler vardır;
mahkeme kararları hiçe sayılmaktadır. Yönetim âdeta taraf olarak
sendikalar arasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Uzunırmak,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Çok acı örneklerle sizleri
uyandırmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 2006 yılında
sağlık sendikasından, Hükûmet yanlısı sendikadan
istifa etmiş bir doktor geçici görevlendirmelerle 2009-2010
yılları arasında Aydının bir ucundan bir ucuna dört
defa, beş defa tayini çıkartılmış ve bu
hanımefendinin iki tane özürlü çocuğu vardır ve bu
hanımefendi maalesef intihar etmiştir değerli arkadaşlar.
Mahkeme kararları olmasına rağmen bu görevleri
sürdürülmüştür bu hanımefendinin. Mahkeme kararları
olmasına rağmen ildeki okul müdürü Cihan Şahin görevine iade
edilmemiş ve okula baskın yapılmış, okul müdürünün
bilgisayarına el konulmuştur. Bu, bir mahkeme kararı olmadan
yapılması mümkün olmayan bir uygulamadır.
Daha yeni, Köy Hizmetlerindeki bazı siyasi düşünceleri
ve sendikaları farklı olduğu için haklarını arayan
insanlar Serçeköy diye Köy Hizmetlerinin hurda deposu olan oturma
mekânları ve ihtiyaçlarını karşılama mekânları
olmayan bir yere tayinleri çıkartılmıştır 70
kişinin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bu uygulamalardan bir an önce
dönülmesini, kamu gücünün parti devleti olmaya doğru gidişine son
verilmesini herkese saygılarımı sunarak uyarıyorum ve
dikkate alınmasını rica ediyorum.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, sayın
konuşmacının konuşmasına katkı koymak amacıyla
sisteme girmiştim. İç Tüzük 60a göre kısa bir
değerlendirme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın konuşmacının
konuşmasına katkı koymak olmaz da Sayın Güvel çok kısa
bir söz talebiniz vardır, o değerlendirilebilir. Çünkü sayın
konuşmacıların her konuşmasına katkı vermek
isterse 500 vekil mesela 500ünü birden konuşturmam lazım! Çok
kısa bir sözün olursa olur yani, onu ben veririm. O gündem
dışı konuşma ayrı, sizinki ayrı, ona bakanlar
cevap verebilir. Vekillerin böyle gündem dışılara bir
katkı
Çok kısa bir söz için ben size söz vereyim ama bu gerekçeyle
veriyorum yani onunkine katkı değil. Belki Sayın Uzunırmak
katkı da istemeyebilir sizden yani.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, kamu görevlilerinin herhangi bir parti, kişi veya zümrenin
yararını veya zararını hedef alan bir davranışta
bulunamayacakları ilkesinin çiğnendiğine ilişkin
açıklaması
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kamu
yönetiminin bir siyasi anlayışa teslim edildiği böyle bir dönem
cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiştir. Kamu Görevlileri Etik
Davranış İlkeleri ve Başvuru Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelikte açıkça ifade edilmiş bulunan kamu
görevlilerinin herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını
veya zararını hedef alan bir davranışta
bulunamayacakları ilkesi açıkça çiğnenmektedir. Hiçbir dönemde
devletin valileri böylesine partizanca davranmamıştır. Rektör
atamalarından tutun da basit ihalelere kadar, hiçbir hassasiyet
gözetilmeden, yalnızca siyasi aidiyete bakılarak tercihler
yapılmaktadır. Neredeyse AKP il başkanlarından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güvel, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, burada tabii ki kamu
görevlileri veya diğer görevliler hakkında genellemelere gitmekten
ziyade, eğer bir unsur varsa ilgili mercilere başvuruda bulunmak
hepimizin hakkıdır. Bu hususta gerekeni yapmak
Tabii ki siyaset
kurumunda, burada gündeme getirilebilir siyasiler tarafından ama ilgili
mercilere belirtmek daha uygun olur diye ben şahsen düşünüyorum. O
şekilde
Esfender Hocam, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili
Esfender Korkmazın memur zamlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum.
Konuşmam, memur zamlarıyla ilgili ve
konuşmamın başlığı Memur siyasi giyotin
altındadır.
Değerli arkadaşlar, kamu hizmetleri bir ülkenin
kalkınması için, refah için ve sosyal düzen için çok gerekli ve
vazgeçilmez şarttır. Bu düzeni sağlayan, bu düzeni devam
ettiren, memurlardır. Eğer memurlara biz hakkını vermezsek,
bu düzen açısından birtakım sorunlar ortaya çıkar.
Türkiyede bugün fiilî işsizlik oranı yüzde 21dir. Bu
fiilî işsizlik oranı memurlar için de bir baskı olarak
kullanılıyor. Nasıl kullanılıyor? Deniliyor ki:
Elindekiyle yetin, başka hak isteme. Bu anlamda memurların üç temel
sorunu var: Birinci, memur maaşları hem birtakım istatistiki
oyunlarla ortalama enflasyonun altında tutuluyor hem de memura büyümeden,
verimlilik artışından refah payı verilmiyor. İki,
memurun sendikal haklarına sınır getirilmiştir. Üç, memur
siyasi giyotin altındadır, memurun inançları baskı
altındadır, memurun anayasal güvencesi tasallut altındadır.
Değerli arkadaşlar, artışla ilgili çok basit
ve çok görünür bir yanlışlık yapılıyor. Birinci
altı ay, enflasyon tahminine göre memura yüzde 2,5 zam verildi ama
enflasyon 3,59 oldu ocak-haziran arası, fark 1,06. Değerli
arkadaşlar, şimdi, memurlar her ay maaş alıyor. Enflasyon
hesabında -bakın, iyi dinleyin; bu, yeni bir
yaklaşımdır arkadaşlar- yıllık enflasyon değil,
altı aylık enflasyon değil ortalama enflasyonu kullanmak
zorundayız. Eğer on iki aylık ortalama enflasyona bakarsak,
haziran ayında ortalama enflasyon, TÜFE oranı yüzde 7,41dir. Bu
demektir ki memura 1,06 değil, 2,5un üzerine 4,8 puan fark vermemiz
lazım. Yani bu durum karşısında, ikinci yarıda memur
maaşlarındaki artış yüzde 7,06 olmalıdır. Bu
farkı da, üstelik, hem verilmesi gerekiyor hem de yıl sonunda verilen
farkın da bir anlamı kalmıyor çünkü yıl sonunda verilen
fark geçmiş harcamalara çare olmuyor. Ayrıca, bugün diyoruz Türkiye
yüzde 6 kalkınacak, büyüme yüzde 6 olacak. Peki arkadaşlar, bu yüzde
6 büyüme kime gidiyor? Sermaye sahibine gidiyor. Kime gidiyor? İş
adamına gidiyor. Peki memurun, işçinin bu kalkınmada, bu
büyümede katkısı yok mu? Neden memura bir refah payı verilmiyor?
Yani millî gelir artırıyorsa bunun içinde memurun da önemli bir
işlevi var, bir fonksiyonu var. Dolayısıyla burada 2010
yılında memura 2,5 artı 2,5 artı enflasyon farkı
değil, baştan yüzde 14 zam yapılmalıydı. Yüzde 14 zam
yapılmadığı sürece memur bu düzenden hakkını
alamıyor dolayısıyla reel ücretleri, reel gelirleri enflasyonun
altında kalıyor.
Değerli arkadaşlar, memurun sendikal hakları da
elinden alınıyor. Bakın, bir uzlaşma kurulu teklifi geldi.
Bu Anayasa gerçekleşirse bu yeni uzlaşma kurulu ücretleri, nihayet
olarak maaşları tayin edecek ama uzlaşma kurulunun
kararları da kesin olacak. Şimdi, memur uluslararası bazı
yasalara göre işi bırakma gibi bazı eylemler yapıyordu ama
uzlaşma kurulu kararları kesin olacağı için artık bu
uzlaşmayı yapamayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun efendim.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, memura
toplu sözleşmeli grevli sosyal hakların verilmesi gerekiyor.
Ayrıca Anayasanın 170inci maddesi de dolaylı
yollardan çiğneniyor. Ne yapılıyor? Sözleşmeli personel
statüsü genişletiliyor. Efendim, özel sektörde çalışanlar
devlete yönetici olarak atanıyor.
Değerli arkadaşlar, bunlar hayır getirmez. Bunlar,
Türkiyede bugünkü düzende birtakım aksaklıklara neden
olacaktır. O kadar ki bakın, size bir yazı okuyacağım,
diyor ki: Türkler ile Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?
Ama yaşayamayacaksak... Peki ne olacak yaşayamayacaksak?
Arkadaşlar, bakın, bu Meclis çok dikkatli olmalı. Türkiye bir
yol ayrımında. Böyle, memurun...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) ...hakkıyla falan
uğraşmak yerine, bu yol ayrımında Türkiyenin
bütünlüğü, millî birliği ve beraberliği için ne gerekirse
yapalım; bu gibi paçavralara, bu gibi düşüncelere engel olalım ve
bunu önleyelim.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Sayın Taner...
RECEP TANER (Aydın) Kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, açtım mikrofonunuzu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Aydın Milletvekili Recep
Tanerin, kamu gücünü yanlı ve yandaşlarının talepleri
doğrultusunda kullananları, bu emri verenleri ve uygulamaya alet
olanları kınadığına ilişkin açıklaması
RECEP TANER (Aydın) Devletin işçisini, memurunu,
kanuni haklarını aradığı için görev
yaptıkları yerlerden bayan-erkek ayrımı
yapmaksızın hurda araç depolama alanına ot yolma
görevlendirilmesine tabi tutuluyorsa, bu, resmen kamu gücünün yanlı ve
yandaşların talepleri doğrultusunda
kullanılmasıdır. Bu emri verenleri ve uygulamaya alet
olanları kınıyorum.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz, bilge
kişi Nasreddin Hoca ile ilgili olarak söz isteyen Konya Milletvekili
Mustafa Kabakcıya aittir.
Sayın Kabakcı, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Konya Milletvekili Mustafa
Kabakcının, Nasreddin Hoca ve Akşehirde kutlanan 51inci
Uluslararası Nasreddin Hoca Festivaline ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA KABAKCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 51inci Uluslararası Nasreddin Hoca
Festivali, Konyanın meyve merkezi, Akşehir kirazının
yetiştirildiği, medreseleri, alimleri ve ünlü ve önemli bir merkezde
Akşehirde kutlanmaktadır. Ben de bu vesileyle gündem dışı
konuşma almış bulunmaktayım. Genel Kurulunuzu saygıyla
selamlıyorum.
Bilgeliğin, hikmetin, nüktenin, sevginin, hoşgörünün
büyük ustası Nasreddin Hocamızın değerli torunları
diye sözlerime başlamak isterim.
Nasreddin Hocamız sekiz yüz iki yıl önce, Moğol ve
Haçlı saldırılarıyla karanlığa bürünen bu güzel
Anadolu topraklarında bir tebessüm güneşi olarak doğdu.
Hayatı boyunca ve ondan sonra da günümüze kadar sadece Anadoludaki
karanlığı aydınlatmakla kalmadı, gerek kendisine ait
gerekse onun mizah dünyasının özelliklerine uygun olarak, ona
bağlı anlatılan nükteleriyle evrensel bir şahsiyete
bürünerek bütün bir dünyayı aydınlattı, gönülleri ve ülkeleri
bilgeliğe mayaladı. Asıl maya ise Anadoluda çalındı.
Buradaki mayalanmada Yunus Emrenin sevgisi, Battal Gazinin
yiğitliği kadar Nasreddin Hocanın nükte mayası
vardır. Yani mayayı göle değil gönüllerimize çaldı, Anadolu
bu mayalanmayla ayağa kalktı.
Selçuklu Devletinin dağılmasından sonra küçücük
Kayı Boyundan bir cihan devleti çıktı. Bu devlet altı asır,
üç kıtada adaletin, bilginin, sevginin tohumlarını
ekebilmişse, bütün bunlarda Nasreddin Hocanın gülen ve güldüren
yüzü, ışıltılı bakışı ve hikmetli
sözleri vardır. Güldürürken düşündüren, düşündürürken
öğreten latifeleriyle sembolleşen Nasreddin Hoca kültürümüzün en
önemli değerlerindendir.
Nasreddin Hoca, esasen, Anadolu insanının zekâ
inceliğini, nükte yeteneğini, insan sevgisini de
yansıtmaktadır. Bilge kişiliği ve insanın kendisini
sorgulamasını sağlayan ince mesajlarıyla ülke
sınırlarını aşarak farklı coğrafyalara da
ulaşan Nasreddin Hoca, insanlarla arasında güçlü bağlar
kurmuştur.
Nasreddin Hocayı unutulmaz yapan yalnız Anadolu
insanı değildir. Azerbaycandan Yugoslavyaya, Kazakistandan Çine,
Uygurlardan, Uyguristandan, Doğu Türkistandan Amerika Birleşik
Devletlerine, Japonyaya kadar uzanan geniş bir coğrafyada
uluslararası üne kavuşan evrensel bir kişiliği vardır
Nasreddin Hocamızın.
Nasreddin Hoca aynı zamanda bir tasavvuf insanı olarak
çağın diğer önderleri, Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Hacı
Bektaşı Veli, Yunus Emre, Şeyh Edebaliyle
çağdaştır. İşte böyle bir kargaşalık
devrinde bu isimler ne yaptılarsa, nasıl bir misyon üstlendilerse
Nasreddin Hoca da onu yapmış, aynı misyonu üstlenmiştir.
Nasreddin Hoca hakkında mevcut kaynakları incelediğimizde her
birinde onun farklı bir yönünün ortaya konulduğunu görürüz çünkü
Hoca, halkımızın sosyal ve kültürel zenginliğinin bir
ifadesidir. Bazen komik bir insandır Nasreddin Hoca bazen bir
öğretmendir, kimi zaman bir Anadolu bilgesidir. Bu özelliklerini
birleştirdiğinizde ise Anadolunun kültürüne sekiz yüz
yıllık kalıcı bir imza atmış olan Hoca Nasreddin
çıkar karşımıza.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçtiğimiz hafta ülkemizin birçok yerinde Nasreddin Hocayı anma
şenlikleri düzenlendi. Bu şenliklere dünyanın dört bir
yanından gelen insanları gördük. Yurt dışından
gördüğü büyük ilginin sebebi, Nasreddin Hocanın etkili gücü ve çok
yönlü kişiliğiyle geniş kitleleri yakalayabilmesidir. Birçok
yerde şenliklerin düzenlenmesi, Nasreddin Hocanın mirasına
nasıl sahip çıkıldığının gösterilmesi
açısından memnuniyet vericidir.
Kültürümüzün ayrılmaz parçası olan böyle önemli
şahsiyetlerin yaşatılması ve yeni nesillere
tanıtılması bakımından bu tür faaliyetleri çok
anlamlı bulduğumuzu da belirtmek istiyorum. Bizlere düşen görev,
kültürel değerlerimizin en önemlilerinden olan Nasreddin Hocayı bir
eğitim konusu ve hazinesi olarak ele almak, her derecedeki
okullarımızda onu işlemektir. Karikatüre çok uygun çizgileriyle
Hocamız, millî karikatürümüzün esin kaynağı
olmalıdır. Hoca hakkında yeni araştırmalar
yapmalı, onun gün yüzüne çıkmamış fikirlerini tüm dünyaya
ve gelecek nesillere taşımalıyız. Bunun için
üniversitelerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza,
eğitimcilerimize, milletimize düşen görevleri eksiksiz yerine
getirmeliyiz diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, hafta sonunda yapılan Nasreddin Hoca
şenliklerine katılan Meclis Başkanımıza, değerli
milletvekillerimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kabakcı, konuşmanızı
tamamlayınız.
MUSTAFA KABAKCI (Devamla) Sağ olun Sayın
Başkanım.
elli bir yıldır Hocaya borcunu ödemeye
çalışan Akşehirli torunlarına ve Akşehir Belediyesine
teşekkürlerimi sunuyorum.
Nasreddin Hocanın yol göstericiliğinde
aydınlanmanın, bu aydınlık yüzle, gönülle, zihinle hayata
bakmanın ve onu yaşamanın bir vesile olmasını
diliyorum. O bize kıssalarıyla hisse vermeye devam etsin,
varlığı daim olsun, sevgisi yüreklerimizde kaim olsun.
Sözlerime son verirken Nasreddin Hoca ile aynı çağda
yaşayan Hazreti Mevlânânın bir sözüyle konuşmamı
tamamlamak istiyorum: Bir insanın nasıl güldüğü terbiyesini,
neye güldüğü ise aklının seviyesini anlatır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Konya Milletvekili Orhan
Erdemin, Nasreddin Hoca şenliklerine ve gülen yüzlere çok
ihtiyacımız olduğuna ilişkin açıklaması
ORHAN ERDEM (Konya) Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Değerli Mustafa Kabakcı Bey çok güzel izah etti. Ben de
bir Konya Milletvekili olarak size bugün bu gündem dışı sözü
verdiğiniz için ve Meclis Başkanımızın yoğun
gündemi içerisinde bu şenliklere katkı vermesinden dolayı
teşekkür etmek istedim.
Gülmenin hem dinimiz hem sosyal yaşamımızdaki
önemi, gülen yüzlerin, sadaka sahibi olmak isteyen insanların en önemli bu
özelliğe, bu şekildeki hareketlere dikkat etmelerinin hepimize,
topluma faydalı olacağını ve hoşgörüye, birlikte, beraberlik
içerisinde gülen yüzlere çok ihtiyacımız olduğu bugünlerde
inşallah verilmek istenen mesajların alınacağını,
başta bu çatı altında, diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Doğru
4.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Nasreddin Hoca şenliklerinin Kültür ve Turizm Bakanlığınca
desteklenerek uluslararası boyutta bir kültür şenliğinin
yapılmasının daha faydalı olacağına ilişkin
açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Nasreddin Hoca sadece Türkiyede değil, Türk
dünyasının her tarafında bilinen önemli bir kültür
değerimizdir. Özellikle Buharaya gittiğiniz zaman, Bakûye
gittiğiniz zaman, Alma Ataya gittiğiniz zaman oralarda Nasreddin
Hocanın heykellerini görürsünüz. Yani ortak kültürel değerimizin çok
önemli bir vasfını da temsil etmektedir. Bu amaçla da yapılmakta
olan şenlikler daha büyük maksatlı olmalı. Turizm ve Kültür
Bakanlığı tarafından desteklenerek uluslararası
boyutta bir kültür şenliğinin yapılmasının -hatta üniversite
destekli de olabilir- daha faydalı olacağını ve Türk
kültürünü dünyanın her tarafına tanıtacağını
düşünüyorum.
Bu vesileyle teşekkür ediyorum Sayın Başkanım
söz verdiğiniz için.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem
5.- Aydın Milletvekili Mehmet
Erdemin, yetkileri artırılan il genel meclislerinin yetkilerini
tarafsız kullanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkanım, ben de
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Özellikle Aydınla ilgili birkaç hususa işaret etmek
istiyorum: Aydında, İl Genel Meclisinde MHP ve CHP birlikte hareket
ediyorlar. Tabii, AK PARTİ Hükûmeti olarak Yerel Yönetimler
Yasasını da değiştirerek İl Genel Meclisinin
yetkilerini biz artırdık. Bilakis bu yıl, bu koalisyon, MHP ve
CHP, oy aldıkları köylere köy yardımlarını aktarmak
üzere encümende ve Mecliste aldıkları kararlar doğrultusunda
hareket etmek istiyorlar ve tabii, ilin Valisi olarak Sayın Valimiz de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan
6.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, Nasreddin Hocanın mizahından siyasilerin ders
çıkarması gerektiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Gerçekten, Nasreddin Hoca ortak bir değerimiz ve
mizahından öncelikle de siyasilerin çok ders çıkarması
gerekiyor. En son, Beyşehir Gölüne açılımı
mayaladığını gösteren bir karikatür görmüştüm.
Nasreddin Hocanın mizahından ders çıkarmak gerekir derken ancak
siyasilerin şunu yapmamaları gerektiğini de düşünüyorum:
Örneğin Sayın Başbakanla Genelkurmay Başkanının
eşeğe ters binmesi gibi bir duruma da düşmemesi gerektiğini
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 22 milletvekilinin, Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi hastalığı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/813)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde son yıllarda meydana gelen Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığına karşı
alınması gereken tedbirler amacıyla Anayasanın 98.
İçtüzüğün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis
araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Mustafa Enöz (Manisa)
4) Hasan Çalış (Karaman)
5) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
6) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Gürcan Dağdaş (Kars)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Mithat Melen (İstanbul)
10) Zeki Ertugay (Erzurum)
11) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
12) Kemalettin Nalcı
(Tekirdağ)
13) Yılmaz Tankut
(Adana)
14) Muharrem Varlı
(Adana)
15) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
16) Mümin İnan (Niğde)
17) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
18) Osman Ertuğrul (Aksaray)
19) Hüseyin Yıldız
(Antalya)
20) Mustafa Kalaycı (Konya)
21) Behiç Çelik (Mersin)
22) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
23) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
Gerekçe:
Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA),
Nairovirüslerin neden olduğu ateş, cilt içi ve diğer alanlarda
kanama gibi bulgular ile seyreden kene kaynaklı bir enfeksiyondur. 1969
yılında Kongo virüsü ile Kırım hemorajik ateşi
virüslerinin aynı virüs olduğu belirlenmiş ve
Kırım-Kongo kanamalı ateşi olarak hastalık
adlandırılmıştır. Son yıllarda tedavide görülen
gelişmelere rağmen, bu enfeksiyonlarda ölüm oranları hâlâ
yüksektir.
Hastalık mevsimsel özellik göstermektedir. Genel olarak
mayıs ve ekim ayları arasında görülmesine rağmen,
değişik aylarda da görülebilmektedir.
Hastalık için çiftlik çalışanları, çobanlar,
kasaplar, mezbaha çalışanları, et ve et ürünleri market
işçileri gibi tarım çalışanları ve
hayvancılık ile uğraşanlar, veterinerler, hasta hayvan ile
teması olan ve akut hastalarla temas olasılığı bulunan
salgın bölgelerde görev yapan sağlık personeli, askerler, kamp
yapanlar gibi birçok grup risk altındadır.
Ülkemizde ilk olarak 2002 yılında tespit edilen
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığı
Kelkit vadisi başta olmak üzere Orta Anadolu ve Orta Karadeniz Bölgesinde,
Gümüşhane, Tokat, Sivas, Amasya, Çorum, Yozgat, Kastamonu, Karabük ve
Çankırı illerinde yoğun olarak görülmektedir. Bu da
yaklaşık 4 milyon vatandaşımızı risk altında
bulundurmaktadır.
Hastalık ülkemizin diğer bölgelerine de
sıçramış yukarıda belirttiğimiz illerin
dışında diğer illerimizde de münferit olarak görülmektedir.
Tokat ilimizde 2002 yılından bugüne kadar bu hastalık nedeniyle
40 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Türkiye
genelinde 2008 yılında 59 kişi, 2009 yılında 61
kişi; yani 2 yılda toplam 120 kişi hayatını
kaybetmiştir.
Bu hastalık gerekli önlemler
alınmadığında daha da yayılacak daha fazla
vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden
olacaktır.
Bahar aylarının gelmesiyle Orta Anadolu ve Karadeniz
bölgesinde yaşayan insanlarımızla beraber tüm ülke
insanımızın tedirginlik yaşadığı, bu hastalıktan
korunma ve kurtulma çarelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
araştırılması, toplum sağlımızın
korunması hususunda çok büyük bir destek sağlayacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
2.- Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan ve 19 milletvekilinin, yaşlıların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/814)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gelecekte etkili sonuçları olacak bir demografik
değişim içindeyiz. Bu değişim dünya nüfusunun yaş
yapısında önemli değişikliklere neden oluyor. Nüfusun
yaşlanması 21. yüzyılda ön plana çıkan en önemli demografik
olgulardan biridir. Türkiye'de de kentleşme ve sanayileşme özellikle
büyük kentlerde, aile yapılarında önemli değişikliklere
neden olmuştur. Çekirdek aile yapısına çok hızlı bir
geçişin sürdüğü ülkemizde bu değişimden en çok etkilenen
gruplardan birisi yaşlılardır. Türk kültürü ve toplum
hayatı açısından da yaşlılar büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizdeki yaşlı nüfusun mevcut sorunları ile bu
sorunların çözüm yollarının incelenmesi ve ülkemizdeki
yaşlı nüfusun gelecekte karşılaşacağı
sorunların araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince ekte yer alan gerekçe doğrultusunda Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Erkan Akçay (Manisa)
5) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
6) Ahmet Orhan (Manisa)
7) Mustafa Kalaycı (Konya)
8) Metin Çobanoğlu
(Kırşehir)
9) Yılmaz Tankut (Adana)
10) Mustafa Enöz (Manisa)
11) Ahmet Kenan Tanrıkulu
(İzmir)
12) Osman Durmuş (Kırıkkale)
13) Münir Kutluata (Sakarya)
14) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
15) Kürşat Atılgan
(Adana)
16) Ahmet Bukan (Çankırı)
17) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
18) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
19) Reşat Doğru (Tokat)
20) Gürcan Dağdaş
(Kars)
Gerekçe:
Dünya, sonuçları gelecekte bir hayli etkili olan bir
demografik dönüşüm içinde. Nüfusun en önemli özelliklerinden birisi dünya
nüfusunun yaş yapısında ortaya çıkıyor. Nüfusun
yaşlanması 21. yüzyılda ön plana çıkan en önemli demografik
olgulardan biri. Bu değişimin parametreleri, doğum
oranlarının azalması, yaşam sürelerinin ve yaşlı
nüfusun artmasıdır. Nüfusun yaşlanması, sağlıktan
sosyal güvenliğe, çevreden eğitime, iş imkanlarına, sosyal
kültürel faaliyetlere, aile hayatına kadar toplumun bütünlüğünü
etkileyecek bir şekilde devam ediyor.
Hızlanan teknolojik gelişmelerle beraber daha
sağlıklı yaşam koşullarının
oluşması, antibiyotiklerin keşfiyle enfeksiyon
hastalıklarının etkinliğini yitirmesi, insanların
eğitim düzeylerinin yükselmesi ve sağlık hizmetlerinin
gelişmesiyle toplumun sağlık durumunda olumlu gelişmeler
sağlanması sonucunda tüm dünyada yaşlı nüfus giderek
artmaktadır. Ölüm hızlarında meydana gelen azalmayla birlikte
insanlar daha çok yaşamakta, doğumda yaşam beklentisi tüm
ülkelerde artmaktadır. Buna ilave olarak birçok ülkede doğum
hızlarında genel bir düşüş olması toplumda
yaşlı kesimin oranını giderek arttırmaktadır.
Kadının aile dışında çalışması da
doğum oranlarını azaltmakta, bu da yaşlı nüfus
oranını arttırmaktadır. Ortalama yaşam beklentilerindeki
artış aile yapısını etkilemekte, nüfus hareketlerinin
artması aile üyelerini ayırmaktadır. Aile içindeki sadece
yaşa bağlı aile rolleri ve sorumlulukları değil
aynı zamanda geleneksel roller de değişebilmektedir.
Gelişmekte olan ülkeler için henüz büyük bir sorun olarak
kabul edilmese bile bu ülkelerin çok yakın gelecekte
yaşlılık sorunlarıyla karşılaşmaları
kaçınılmazdır. Çünkü demografik, ekonomik ve teknolojik
gelişmeler konunun gündeme daha yoğun bir şekilde gelmesine
neden olacaktır.
Yaşlılık problemlerini gelişmekte olan
ülkelerin giderek artan oranda daha çok hissetmesi doğaldır. Çünkü bu
problemle daha önce karşılaşan gelişmekte olan ülkeler
bazı çözüm yolları geliştirmişlerdir. Yaşlı
sorunlarını büyük ölçüde geleneksel aile yapısı içinde
çözen bu ülkelerin daha çok problemlerle karşılaşması
beklenebilir. Ekonomik sorunlar yaşlıların artışı
ile hem ülkeye hem bireye yansımaktadır. Ülkeler, sosyal güvenlik
sisteminin finansman güçlüğü ile karşılaşmakta,
yaşlılarsa düşük emekli ücreti ile geçinmek zorunda
kalmaktadır.
Türkiye'de kentleşme ve sanayileşme özellikle büyük
kentlerde, aile yapılarında önemli değişikliklere neden
olmuştur. Çekirdek aile yapısına hızlı bir
geçişin sürdüğü ülkemizde bu değişimden en çok etkilenen
gruplardan birisi yaşlılardır.
Yaşlının, bakımı, konut,
sağlık, eğitim, dinlenme ihtiyaçların
karşılanması ve ailenin yaşlı bakımında
desteklenmesi gerekmektedir. Çağdaş toplumlarda yaşlı
sorunları gelir, sağlık, barınma, ulaşım ve
beslenme olarak özetlenebilir. Yaşlıların bu temel
sorunlarından başka çalışma, güvenlik, eğitim, serbest
zamanı kullanma ve psikososyal sorunlar vardır. Yaşlılar
üzerine yapılan araştırmalar daha çok yaşam süresini uzatma
üzerine odaklanmış; bağımsız ve kaliteli yaşam
sürdürebilmelerine yönelik çalışmaların önemi yeni
anlaşılmaya başlanmıştır. Oysa
yaşlıların fiziksel ve zihinsel gerilemelerinin
kaçınılmaz olmasına karşılık, onların var
olan kapasitelerinin geliştirilmesi, sosyal ve ekonomik açıdan faal
bir yaşam sürdürmelerinin sağlanması temel amaç
olmalıdır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, yaşlıların
sorunlarına kalıcı bir iyileşme sağlanabilmesi için bu
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasının gerekli olduğu düşünülmektedir.
3.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, kırmızı et sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/815)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kırmızı et sektörünün ve yetiştiricilerinin
sorunları, çözüm yolları et ithalatının serbest
bırakılmasının ülkemiz hayvancılık sektörüne ve
milli ekonomimize verdiği zararların belirlenmesi, et sektöründeki
eksikliklerin belirlenmesi, giderilmesi, sektörün geliştirilmesi için
ulusal düzeyde koordinasyonun sağlanması, destekleme
yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal
düzenlemelerin yapılması, amacıyla Anayasa'nın 98. ve
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince ekte yer alan
gerekçeye istinaden bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
3) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
4) Atila Emek (Antalya)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
7) Ahmet Küçük (Çanakkale)
8) Hulusi Güvel (Adana)
9) Mehmet Ali Özpolat
(İstanbul)
10) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
11) Rasim Çakır
(Edirne)
12) Akif Ekici (Gaziantep)
13) Ali Koçal (Zonguldak)
14) Abdullah Özer (Bursa)
15) Hüseyin Ünsal (Amasya)
16) Birgen Keleş (İstanbul)
17) Rahmi Güner (Ordu)
18) Sacid Yıldız
(İstanbul)
19) Yaşar Tüzün
(Bilecik)
20) Şahin Mengü
(Manisa)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
Gerekçe:
Kırmızı et yüksek biyolojik değere sahip olan
iyi bir protein kaynağıdır. Ülkemiz coğrafi özellikleriyle
her türlü hayvansal üretim açısından uygun ortam ve önemli bir
potansiyele sahiptir. Ancak ülke nüfusu 1991'den bu yana % 27,5 artarken Hayvan
Varlığı % 36,2 azalmıştır. Bu süreçte sadece
koyun varlığındaki azalmanın ülkeye maliyeti 5 Milyar
Dolardır.
Ülkemizde istihdam sıkıntısı önemli oranda
karşılamasına karşın Hayvancılık, halen
sektörleşememiştir. İşletmelerin sadece % 2,4'ünde
hayvancılık tek faaliyet alanı olarak sürdürülmektedir.
Ayrıca hayvancılıkla uğraşan işletmelerde hayvan
sayısı düşüktür. Ülkemizdeki işletmelerin % 78'inde 1-4
baş hayvan bulunurken, hayvan sayısı 300 başı
aşan işletme sayısı sadece % 1,5'tur. Büyük ve küçükbaş
hayvanlar, et, süt başta olmak üzere sakatat, deri ve yünlerinden
yararlanılması dolayısıyla ülkeye en fazla katma
değeri sağlarlar. Hayvancılıkla birlikte tarım sektörü
GSYİH içerisinde yaklaşık % 10'luk bir paya sahipken,
tarımsal üretim içinde hayvancılığın payı %20
civarındadır. Oysa bu oran AB ülkelerinde % 60-75
civarındadır.
Kırmızı et sektörünün önündeki en önemli engeller
ürün maliyetinin yüksekliği ve kayıt dışı üretimdir.
Ham madde yetersizliği, besi ırkı ıslah
çalışmalarının yapılmaması, hayvan
hastalıklarının tüketiciyi olumsuz yönde etkilemesi, yem
bitkilerindeki büyük artışlar, yetersiz denetim, haksız rekabet,
bürokratik, ticari engeller ve desteklemelerin çok yetersiz kalması ve
günübirlik olmasıdır.
Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri
hayvancılık için çok uygun bölgelerdir. Bu bölgelerde ekstansif
hayvancılık yapılması nedeniyle besicilik daha uygundur ve
neredeyse sıfır maliyetle üretim yapmak mümkündür.
Ancak özellikle son yıllarda terör başta olmak üzere pek
çok nedenle kırsal kesimde yaşayan ve hayvancılıkla
uğraşan nüfusun sektörden uzaklaşmak zorunda kalması,
Türkiye'nin hayvan varlığında önemli azalmaya neden
olmuştur.
Diğer yandan, et ve süt sanayinin neredeyse tamamı
batıdadır. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde hayvancılık
ve hayvancılığa dayalı sanayi birlikte ele
alınmalı, desteklemeler buna göre yapılmalıdır.
Hayvancılık, tarımda istihdam fazlası nüfusun düşük
maliyetle istihdam edilebileceği, katma değeri yüksek olan faaliyet
alanıdır. Üretim ve sanayinin bölge için birlikte
değerlendirilmesi, iç göç sorununa ve bölge kalkınmasına
tartışılmaz katkı sağlayacaktır.
Kırmızı etteki fiyat artışı son
yıllarda enflasyon oranlarını geçmiştir. 6 yılda dana
eti % 141,5 oranında zamlanırken, koyun etindeki zam oranı %
150'yi bulmuştur.
Kırmızı et sektörünün önündeki engeller ürün
maliyetinin yüksekliği ve kayıt dışı üretim, ham madde
yetersizliği, besi ırkı ıslah
çalışmalarının azlığı, hayvan
hastalıklarının tüketiciyi olumsuz yönde etkilemesi, yem
bitkilerinde son yıllardaki artışlar, yetersiz denetim,
haksız rekabet, desteklemelerin yetersizliği ve çözüm getiren
değil, günü kurtarmak adına yapılmış
olmasıdır.
Et fiyatlarındaki artışın temel nedeni
yıllarca uygulanan yanlış hayvancılık
politikaları sonucunda hayvan sayılarının
aşırı düşmesi ve yetiştiricilerin
hayvancılıktan uzaklaşmasıdır. Ancak önlem olarak et
ithalatının serbest bırakılması ülke
hayvancılığı için son derece yanlıştır. Bu
uygulama sektöre ait pek çok işletmenin sonu olacağı gibi halk
sağlığı açısından da bir çok riski beraberinde
getirecektir. Zira AB ülkelerindeki bu etler kalitesiz ve insan
gıdası olamayacak niteliktedir. Bu ithalatın yapılması
ülkemiz açısından son derece zararlı sonuçlara yol
açacaktır.
4.- İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhan ve 24 milletvekilinin, yatılı ilköğretim bölge
okullarındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/816)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yatılı İlköğretim Bölge Okulları
(YİBO), nüfusu az, dağınık, okulu bulunmayan veya
ilköğretim hizmetlerinin götürülemediği yerleşim yerlerindeki
zorunlu öğrenim çağındaki öğrencilerin parasız
yatılı, çevresindeki öğrencilerin gündüzlü olarak
eğitim-öğretim gördükleri ilköğretim okullarıdır. Bu
yatılı ilköğretim kurumlarında okuyan öğrencilerin;
barınma, beslenme, tedavi ve ilaç giderlerinin tamamı devlet
tarafından karşılanmaktadır. Ülkemizde halen; 574
Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda (YİBO) 9.908 derslikte,
toplam 265 bin 285 öğrenci eğitim görmektedir. 2010 yılı
itibariyle YİBO'larda görev yapan öğretmenlerin sayısı
13.571'dir.
Eğitim ve öğretim açısından önemli bir görevi
yerine getiren YİBO'lar, son günlerde taciz, tecavüz, dayak ve kayıp
olaylarıyla gündeme gelmektedir.
YİBO'larda yaşanan sorunların
araştırılması, bu eğitim kurumlarına emanet
edilen öğrencilerimizin bedensel ve ruhsal anlamda
sağlıklarının korunması, çağdaş ve kaliteli eğitim
alabilmesini sağlayacak çözüm önerilerinin
araştırılması için, Anayasa'nın 98 ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Selçuk Ayhan (İzmir)
2) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
3) Sacid Yıldız
(İstanbul)
4) Suat Binici (Samsun)
5) Nevingaye Erbatur (Adana)
6) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
7) Hüseyin Ünsal (Amasya)
8) Rahmi Güner (Ordu)
9) Atila Emek (Antalya)
10) Osman Kaptan (Antalya)
11) Akif Ekici (Gaziantep)
12) Eşref Karaibrahim
(Giresun)
13) Gökhan Durgun (Hatay)
14) Orhan Ziya Diren (Tokat)
15) Tekin Bingöl (Ankara)
16) Mehmet Ali Özpolat
(İstanbul)
17) Ali Rıza Ertemür
(Denizli)
18) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
19) Durdu Özbolat
(Kahramanmaraş)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21) Ahmet Küçük (Çanakkale)
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
23) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
24) Şevket Köse
(Adıyaman)
25) Hulusi Güvel (Adana)
Gerekçe:
1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 25. ve 222
Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu
maddelerinde nüfusun az ve dağınık olduğu yerlerde, köyler
gruplaştırılarak, merkezî durumda olan köylerde ilköğretim
bölge okulları ve bunlara bağlı pansiyonlar,
gruplaştırmanın mümkün olmadığı yerlerde ise
yatılı ilköğretim bölge okullarının (YİBO)
açılacağı belirtilmiştir.
Bu kanuna bağlı olarak, kanunun belirttiği
özellikleri taşıyan bölgelerde, zorunlu öğrenim
çağındaki öğrenciler YİBO'larda parasız
yatılı olarak eğitim-öğretim görmektedirler. Ülkemizde
hâlen; 574 Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda 9.908
derslikte, toplam 265 bin 285 öğrenci eğitim görmekte, bu okullarda
toplam 13.571 öğretmen görev yapmaktadır.
Eğitim ve öğretim açısından önemli bir görevi
yerine getiren YİBO'lar son günlerde taciz, tecavüz, dayak ve kayıp
olaylarıyla gündeme gelmektedir.
Köyden kente göç, kırsal kalkınmanın
yetersizliği, gelir dağılımında yaşanan bozulma,
ailelerin işsizlik ve yoksulluk nedeniyle eğitim ve öğretime
yeteri kadar pay ayıramaması, YİBO'larda eğitim gören
öğrenci sayısını her geçen yıl
artırmaktadır. Özellikle AKP iktidarları döneminde,
ilköğretim okullarında okuyan öğrenci sayısında azalma
görülürken, YİBO'larda öğrenim gören öğrencilerin
sayısı ise sürekli artmaktadır.
YİBO'larımızda yaşanan sorunlar, önlem
alınmaması nedeniyle sürekli artmakta, aileler bu eğitim
kurumlarında öğrenim görmek zorunda olan çocuklarının
durumları hakkında ciddi endişe duymaktadırlar.
Bu sorunlara kısaca göz atacak olursak; YİBO'ların
fiziki koşulları sağlıklı ve çağdaş bir
eğitim için uygun değildir. Yurttaki odalar küçük, buna
karşılık odalarda kalan öğrenci sayısı
fazladır. Büyük yaştaki öğrenciler ile küçük yaştaki
öğrencilerin aynı odalarda kalması çeşitli istismarlara
neden olmaktadır. Birçok YİBO'da revir ve sağlık personeli
bulunmamaktadır. Bazı okullarda aşçı ve aşçı
yardımcısı yoktur. Bu hizmetler asgari ücretle
çalışan, temizlik işçileri eliyle sağlanmaktadır.
YİBO'lara atanan öğretmenlerin rehberlik ve
danışmanlık alanlarında yetersiz oldukları,
öğrencilerin eğitim teknolojilerinden yeterince
yararlanamadıkları saptanmıştır.
Özellikle kış şartlarının ağır
geçtiği Doğu bölgelerinde öğrenci okul içinde hapis kalmakta, bu
okullarda sosyal faaliyetlerde bulunabileceği spor salonu vb yerler
bulunmamaktadır.
Öğrencilerin ailelerinden ayrı olmaları onları
psikolojik olarak çok etkilemektedir. Öğrenciler bu nedenle
ezilmişlik psikolojisine kapılmaktadırlar. Öğrenciler
kendilerini değersiz hissetmekte ve ciddi sosyalleşme sorunları
yaşamaktadır. Bu psikolojiye sahip öğrenciler kendisini
yeterince ifade edememektedir.
YİBO'lar rehberliğe en fazla ihtiyaç duyulan okullar
olmasına rağmen, birçok okulda rehber öğretmen bulunmamakta ve
rehberlik hizmetleri yürütülememektedir.
Bu okullarda öğrencilere Türk-İslam sentezi empoze
edilmekte, âdeta bu okullar tarikat yuvası gibi
çalışmaktadır. Yukarıda belirtilen bu sorunlar, içinde
bulunulan kötü tablonun, sadece küçük bir bölümünü oluşturmaktadır.
Tüm bu sorunlar dikkate alındığında;
YİBO'larda yaşanan sorunların ve istismarların önüne
geçebilmek için acil olarak rehber öğretmen, psikolog, psikiyatrist,
sağlık ve yardımcı personel atanmalıdır. Bu
okullarda okuyan öğrencilerin sosyal faaliyet yapma imkânları
arttırılmalıdır. Sosyal tesis, spor alanları, oyun
alanları ve kütüphane gereksinimleri giderilmelidir. Öğrencilerin
kişisel giderleri için bakanlıkça gönderilen tüm ödenekler günün
koşullarına uygun hâle getirilmelidir. YİBO'ların fiziksel
koşulları iyileştirilmeli, ders araç-gereçleri yeterli düzeye
getirilmelidir. Öğrencilerin günlük beslenme gereksinimlerine göre yeniden
düzenlenmelidir. Öğrencilerin, aileleri ile özgürce görüşebilmeleri
için ücretsiz telefon vb. iletişim araçları
sağlanmalıdır. Tüm çalışanların çalışma
koşulları, özlük hakları ve ekonomik durumları
düzeltilmelidir. Bunların da ötesinde YİBO'lar tarikat yuvası
mantığından kurtarılarak çağdaş eğitim veren
gerçek birer eğitim yuvası hâline getirilmelidir.
Yukarıda ifade edilen gerekçelerle YİBO'larda
yaşanan sorunların araştırılması, bu eğitim
kurumlarına emanet edilen öğrencilerimizin bedensel ve ruhsal anlamda
sağlıklarının korunması, çağdaş ve kaliteli
eğitim alabilmesi, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi
için bir araştırma komisyonu kurulması yaşamsal önemdedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Buyurun:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/758) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel
Kurulun 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
07.07.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 07.07.2010 Çarşamba günü (Bugün)
yaptığı toplantısında,
Toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 644 üncü sırasında yer alan 10/758 Etnik
Nüfus yapısının araştırılması amacıyla
bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin
önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 07.07.2010 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel.
Sayın Tuncel, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede çok kültürlülüğü ve
zenginliği koruyabilmek için etnik yapıya dair bilimsel verilerin
değerlendirilmesi, bu konuda araştırma yapılarak
ayrıntılı ve sürekli raporların oluşturulması ve
etnik grupların nüfus azalmalarının nedenlerinin
araştırılması amacıyla bir araştırma
komisyonu kurulmasına dair önergemiz hakkında söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi Türkiye demokratikleşme konusunda çok
ciddi bir süreçten geçmektedir, her geçen gün demokratikleşme konusunda
tartışmalar yürütmektedir. Dolayısıyla bu
demokratikleşmenin temelinde aslında Türkiyede farklı kimlik ve
kültürlerin yok sayılmasıyla ve bunların tek kimlik, tek kültür
üzerinde ifade edilmesiyle ne yazık ki bu sorunlar
yaşanmaktadır. Türkiyede gerçek anlamda bir demokrasi olacaksa,
gerçek anlamda özgürlükler olacaksa öncelikle Türkiye'nin kendi
coğrafyası içerisinde bulunan farklı kimlikleri, kültürleri,
inançları ve bu inançlara mensup insanların ne kadar olduğunu,
bunların sorunlarının ne olduğunu tespit etmesinin önemli
olduğunu ve demokratikleşme açısından önemli olduğunu
da düşünüyoruz.
Konuşmama geçmeden önce bir anekdotu belki sizlerle
paylaşabiliriz. Bir sanatçı Norveçe gittiğinde Norveç Kültür
Bakanı Biz çok kültürlülük için
çok fazla para harcıyoruz. demiş. Sanatçımız
da Biz de kültürleri yok etmek için çok para harcıyoruz. diye... Bu bir
ironi tabii. Türkiyede hâlâ farklı kimlik ve kültürlerin kendisini
yaşayabilmesi mümkün değil.
Türkiyede özellikle 1980 sonrasında kalkınma ve
modernleşme çabalarının tökezlediği görülürken demokrasinin
inşa edilmesi konusunda da yeterli kazanımların sağlanmadığı
görülmektedir. Kuşkusuz ki demokrasi ve kalkınma
tartışmaları öncelikle iç dinamiklerimizle ve iç
sorunlarımız ekseninde yürütülmesi gereken bir süreçtir. Yani dünyada
sorunlarla... Orta Doğuda, dünyada önemli bir güç hâline gelmek isteyen
Türkiye'nin öncelikle kendi sorunlarını çözmesi, kendi iç
barışını sağlaması gerekiyor.
Türkiye 1971de Malazgirt Savaşını
kazanmasından sonra birdenbire Türkleşiverdi savı artık ne
yazık ki yürümemektedir. Bu topraklarda on bin yıllık bir
geçmişi vardır. On bin yıllık uygarlık tarihi boyunca
çok farklı kimlikler, kültürler, gelenekler gelmiştir ve bunlar
Türkiye toplumuna, dünya insanlık tarihine önemli katkılarda
bulunmuştur. Bu katkıları görerek bunun üzerinden siyaset yapmak
sanırım daha kazandırıcı olacaktır.
Dolayısıyla, Türkiye'nin tarihini, tarihî geçmişini
ifade etmek, farklılıkları kabul etmek aynı zamanda bir
erdemliliktir. Farklı kültürlerin zengin olarak kabul edilebilmesi ancak o
topraklarda, bu coğrafyada ne kadar farklı kimlik ve kültürün
yaşandığının da belirlenmesi gerekir.
Bugüne kadar, sayın milletvekilleri, Türkiyede 1927de böyle
bir araştırma yapılmış. Bu araştırmada
vatandaşlara ana dili sorulmuş. Ana dili sorusuna Türkçe, Kürtçe,
Ermenice, Çerkezce, Rumca, Arapça, Yahudice gibi sorular sorulmuş ve
bunlara cevap alınmış. Bu ankete göre, bu sayıma göre,
nüfus sayımına göre, Türkiyede o dönem 11 milyon 777 bin 810 Türk
olduğu, 1 milyon 184 bin 446 Kürt, 134. 273 Arap, devam ediyor... Arap,
Çerkez, Rum sayısı belirlenmiş.
Daha sonra, 1965 yılında etnik kimliğe dair
bilgiler verilse de Türkiye, gerçek anlamda bu coğrafyada ne kadar
farklı kimlik ve kültürün yaşadığı,
sayılarının ne olduğu, bunların sorunlarının
ne olduğu konusunda hiçbir araştırma yapmamış.
Bazı bağımsız akademisyenler bu konuda araştırmalar
yapmış. Türkiyede 30 farklı kültürün olduğu ifade ediliyor
-yani bunlar ne kadar gerçek, bu Parlamentonun bunu açığa
çıkarması gerekiyor- ve 36 farklı dilin konuşulduğu
tahmin ediliyor. Bunlar belki de buradan yapacağımız bu
araştırma komisyonumuzun oluşturulması konusunda
vereceğiniz olumlu destek Türkiye'nin gerçekten bir etnik kimlik
haritasının çıkartılması ve buradan
demokratikleşme üzerinden bir yaklaşım elde edebiliriz.
Türkiyede bir akademisyen, yaptığı
çalışmaya göre, Türkiye nüfusunun yüzde 90ının Türk
olduğunu söylemiş. 5 milyon kişiye denk gelen yüzde
6sının Kürt, yüzde 1inin Arap olduğu belirtilmektedir. Millî
Güvenlik Kurulunun yaptığı ancak MGK tarafından açıklanmayan
ve 2000 yılında çeşitli üniversitelerde akademisyenlere yaptırılan,
bir davaya girdiği için basına bilgisi geçen Türkiyede Etnik
Grupların Dağılımı Raporunda Türkiyede Kürt ve Zaza
toplam 12 milyon 600 bin kişinin bulunduğu, yaklaşık 1
milyon Gürcü, 2 milyon Boşnak, 2,5 milyon civarında Çerkez, 870 bin
Arap ve 80 bin kadar Laz olduğu belirtilmiştir Millî Güvenlik
Kurulunun basına yansımayan ama bir akademisyen
aracılığıyla yansıyan bu raporunda.
Yine bir araştırma şirketinin -2006
yılında bir araştırma yapmış- Biz kimiz?
başlıklı araştırmasında ise nüfusun yüzde
78,1inin Türk, yüzde 13,4ünün Kürt ve Zaza, yüzde 0,7sinin Arap ve yüzde
0,02sinin Alevi olduğuna dair vurgular bulunmuş.
Sayın milletvekilleri, tabii, bu bağımsız bir
araştırma komisyonlarının yapabileceği bir şey
değil. Biz bu ülkede yaşayan bütün halkların, 72 milyonun
sorumluluğunu taşıdığımızı ifade
ediyoruz. Dolayısıyla, bu 72 milyon insanın
sorunlarını da burada tartışmak durumundayız.
Sanırız, böyle bir haritanın çıkartılması
Türkiyede sorunların tartışılması açısından
da önemli olur diye düşünüyoruz. Özellikle Türkiye'nin temel sorunu olan
ve bunun bugün herkes tarafından ifade edilen Kürt sorunu
açısından da önemli bir veri elde edeceğini düşünüyoruz
çünkü kaba olarak Türkiyede ne kadar Kürt yaşıyor? Bizce
sayısı önemli değil yani 10 bin de yaşasa, 100 bin de
yaşasa, 20 milyon da yaşasa bütün halkların hak ve
özgürlüklerinin tanınması gerekiyor. Bu ayrı bir nokta ancak bu
konuda bu muğlaklığın ortadan giderilmesi ve bu nüfus
haritasına göre çözümler üretilmesinin Türkiye demokrasisi açısından
da önemli bir nokta olacağını düşünüyoruz.
Artık, Türkiye'de Kürt yoktur ya da başka
azınlıklar yoktur, Türkiye'de yaşayan herkes Türktür.
yaklaşımının, ne yazık ki bu ülkede demokrasiye de bir
faydası yok, sorunların çözümüne de bir faydası yok, sorunları
çözemiyoruz zaten ve yok saymak üzerinden de çatışmaların
yaşanmasına neden oluyor. Dolayısıyla, biz buradan bir
başlangıç yapacağımızı umuyoruz ve bu konuda da
sayın milletvekillerinin bu araştırma önergemize olumlu
yanıt vereceğini düşünüyoruz.
Eğer bu ülkede gerçek anlamda demokrasi ve özgürlükler
inşa edilecekse, kimlikleri yok sayarak değil bu kimlikleri kabul
ederek, bu kimliklerin talepleri olan ana dilde eğitim hakkı
başta olmak üzere kültürel, siyasal taleplere göre yeni bir çözüm projesi
oluşturmak durumundayız. Dolayısıyla, 80 darbesiyle bütün
hak ve özgürlükleri yok sayan, öncesi 1924 Anayasasına dayanan teklik
üzerinde kurulu bir anayasa da ne yazık ki bu çok kimlikli ve çok kültürlü
yapımıza uymamaktadır. Dolayısıyla, böyle
çalışmalar belki Türkiye'de gerçek anlamda demokrasinin nasıl
oluşacağını, demokratik, sivil bir anayasanın hangi
argümanlar üzerinde gelişeceği üzerine de bize veri verecektir.
Dolayısıyla, darbe Anayasasını değiştirirken, bu
ülkenin çok kimlikli, çok kültürlü yapısına atıfta bulunan,
Türkiye'de farklı kimlik ve kültürlerin, inançların kendisini özgürce
ifade ettiği, devletin bütün kültürlere, inançlara eşit mesafede
durduğu bir yaklaşım sergileyebilir miyiz?
Bize göre devletin dini olmamalıdır. Bize göre devletin
etnik yapısı da olmamalıdır, etnik bir kimliği de
olmamalıdır, devletin bir cinsiyeti de olmamalıdır. Ne
yazık ki bugün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre, bu Türkiye
Cumhuriyeti Türk, Sünni ve erkek bir yaklaşım içerisinden kendisini
gösteriyor. Bu anlayıştan vazgeçilirse gerçek anlamda demokrasi olur,
çünkü bu ülkede sadece Türkler yok, 30a yakın -ifade edildiği gibi-
farklı kimlik ve kültür var. Sadece Sünni inancı yok, onlarca
farklı inanç var. Sadece erkekler yok, kadınlar da var.
Dolayısıyla, bu anlayış içerisinden yeniden bir
yaklaşım Türkiye demokrasisi açısından önemli
olacaktır ve gerçekten Türkiye'nin son dönemde
tartıştığı Kürt sorununun demokratik ve
barışçıl çözümü konusunda da biz bu
araştırmaların sonuçlarının ve bunun toplumla
tartışılmasının çok önemli katkıda
bulunacağını düşünüyoruz ve bu araştırma
önergeleriyle birlikte belki de Türkiyede demokrasi dinamikleri
açısından da önemli bir şey açığa çıkacak. Belki
de cumhuriyetin ilk, 1921 Anayasasının özüne uygun bir Parlamento
gerçeği de açığa çıkacak diye düşünüyoruz.
Dolayısıyla, kimliklerimizi birbirimize benzeten, yok
sayan değil, bu farklı kimlik ve kültürlerimizle bu Parlamentoda, bu
Mecliste halklarımız adına siyaset yapan bir Parlamento,
sanırım, Türkiye geleceği açısından daha etkin
olacaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; BDP grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, zaten AK PARTİ, ilk
kurulduğu günden bugüne kadar yapmış olduğu hizmetlerde ve
attığı tüm adımlarda, icraatlarında çok
kültürlülüğü bir zenginlik olarak görmüş ve bunun korunması, bu
kültürlülüğün devamı açısından da çok ciddi hizmetlerde,
açılımlarda bulunmuştur. Bu manada da özellikle bu grup önerisini
getiren BDP Grubunun da samimi bir yaklaşımla bu yapmış
olduğumuz çalışmalara destek vermesini arzu ederdik.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, farklı kültürlerin,
farklı etnik grupların, farklı mezheplerin, farklı inanç ve
kültürlerin asırlardır iç içe yaşadığı ve bir
arada hemhâl olduğu bir ülke. Bu farklılıklar bizim için de bir
zenginliktir, bu farklı unsurların tamamı bu ülkenin asli
unsurlarıdır ve asli vatandaşlarıdır, birinci
sınıf vatandaşlarıdır. Yine bu unsurlar içinde
kimsenin bir diğerine göre üstünlüğü, kimsenin bir diğerine göre
önceliği yoktur, olamaz. Bu farklı yapı içinde hiç kimsenin
diğerini ötekileştirmeye, yabancılaştırmaya,
dışlamaya, horlamaya hakkı olamaz. Biz, hiçbir
vatandaşımızı mağdur ve mahrum da görmek istemiyoruz.
Hiçbir vatandaşımızın kendini dışlanmış
hissetmesini görmek istemiyoruz. Biz, Kürt meselesini de Alevi meselesini de
başından itibaren siyaset üstü bir zeminde ele aldık ve bu
meselelerin, kronikleşmiş bu meselelerin çözümü noktasında da
ciddi adımlar attık ama bu grup önerisini getiren değerli
arkadaşlarımızın, BDPnin de samimi bir şekilde
eğer gerçekten bu sorunların çözümü noktasında katkı sunmak
istiyorlarsa, bunları
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, samimiyet sorgusu
yapamaz Sayın Hatip.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu
sorunların çözümü noktasında onların da katkı sunmaları,
destek olmaları gerekirken, maalesef birçok söylemlerinde bu
açılımın önünü tıkamak adına da bir çok
eleştirilerde, birçok davranışlarda da bulunuyor ve bunu bütün
halkımız görüyor.
Bizler tarihimizi, cumhuriyetimizi 72 milyon olarak hep birlikte inşa
ettik; geleceğimizi de yani yine hep birlikte kuralım istiyoruz,
birlikte inşa edelim diyoruz. İşte bu manada bu Millî Birlik ve
Kardeşlik Projesini başlattık ve çözümde samimi olan herkesin
de katkısını bekliyoruz hâlâ.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık yirmi
altı-yirmi yedi senedir Türkiyede gerçekten çok ciddi bir
sıkıntılı durum, bir sorun, bir çatışma
ortamı var. Maalesef 40 binin üzerinde insanımızı
kaybettik; şehitler verdik, gaziler verdik. Ülke kaynaklarını
maalesef bu sorun nedeniyle ciddi manada heba ettik;
insanlarımızı kaybettik, yüreklerimizi dağladık.
Doğuda ve Güneydoğuda köyler boşaltıldı,
şehirlerin dokusu bozuldu, Türkiyenin dokusu bozuldu ve birçok daha önce
sürülerle koyunların otlatıldığı alanlar,
hayvancılığın yapıldığı topraklar
maalesef boşaltıldı. Türkiye, müthiş bir kayba
uğradı. Terör örgütünün saldırıları Doğu,
Ğüneydoğu illerimizde polise taş atan çocuk manzaraları,
kepenkleri kapalı olan dükkân görüntüleri, gerilimi tırmandıran
siyasetçi demeçleri maalesef aynı ortak hedefe yöneliktir. Sorunun
devamından menfaati olan şebekeler el birliği etmişçesine
tahriklere de devam ediyorlar.
Habur Sınır Kapısında ve ardında
Diyarbakırda ortaya konulan sorumsuzca tavır ülkenin diğer
kesimlerinde hassasiyetleri çoğaltmış ve tahriklere uygun bir
zemin ortamı hazırlamıştır. Ancak ne terör örgütünün
tahrikleri ne de bazı siyasilerin sorumsuz beyanları bizi demokratik
yürüyüşümüzden alıkoyamayacaktır. Türkiye artık her türlü
sorunu konuşacak, tartışacak, hâl yoluna koyacak birikime, demokratik
olgunluğa ulaşmıştır ve daha da güçlenerek
ulaşacaktır.
Biz, çözümsüzlüğü çözüm olarak görmüyoruz. Eskilerin
yapmış olduğu gibi, bu sorunları sümen altı
yapmıyoruz. Milletin arzuları, talepleri, beklentileri
dışında kendimize hiçbir hedef belirlemedik ve en önemlisi,
milletimizle birlikte, gelecek nesillerle birlikte, şehitlerimize,
gazilerimize, bizi mahcup edecek, onların karşısında
boynumuzu yere eğecek hiçbir hâl ve tavrın da içinde, yanında,
yöresinde bulunmadık.
Bir husus daha belirtmek isterim ki, bu millî birlik süreci, bu
demokratik açılım süreci, değerli arkadaşlar, AK
PARTİnin meselesi değil. Bu, devletin meselesi; aslında, bu
yörede, bu ülkede yaşayan herkesin ortak meselesi. Bu, devletin projesi
ve bunun muhatabı da millettir. demiştik. Peki, değerli
arkadaşlar, bu süreçten kimler rahatsız oluyor? Biz kardeşlik
dedikçe bölücülük diyen, ihanet diyen insanlar neden rahatsız oluyor?
Çünkü, biz şunu biliyoruz ki bu meseleden, bu sorundan geçimini
sağlayanlar var, buradan nemalananlar var; maddi, manevi, siyasi rant elde
etmek isteyenler var ve millî birlik süreci de bir tek onları
rahatsız ediyor.
Bu sorun çözülmediği takdirde, kaybedenin Türkiye
olacağı, kaybedenin vatanımız olacağı, kaybedenin
milletimiz olacağı, ülkemizin geleceğinin olacağı
aşikârdır. Bu ülke hepimizin değerli arkadaşlar. Bu ülkeyi
huzura kavuşturmak, bu ülkeyi barışa kavuşturmak hepimizin
boynunun borcu olmalı. Bu alanda söylenecek sözü olan herkesi, tekrar, bir
kez daha katkı sunmaya çağırıyoruz. AK PARTİ olarak
bizler bir adım attık ve bedeli ne olursa olsun,
kararlılıkla da sonuna kadar gideceğiz
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sonuçları ortada!
AHMET AYDIN (Devamla)
ve bizler değerli arkadaşlar,
seçim beyannamemizde, parti programımızda, partimizin ilk
kurulduğu 14 Ağustos 2001 tarihinde yapmış olduğumuz
söylemlerde, hep üç kırmızı çizgimizden bahsettik ve biz dedik
ki: Siyaset yapacağımız zaman, siyaset yaparsak, bizler kesinlikle
bu üç kırmızı çizgiyi aşmayacağız. Ne dedik?
Bizler bölgesel milliyetçilik yapmayacağız ve bir bölgeye
hapsolmayacağız. dedik.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Bölgesel milliyetçilik ne demek?
AHMET AYDIN (Devamla) Bütün bölgelere eşit ve adil bir
hizmet götüreceğiz. dedik ve götürdük de. Yaptığımız
bütün seçimlerde aldığımız sonuç da ortada. Tüm seçimlerde,
tüm Türkiyede, tüm bölgelerde birinci parti olduk. Demek ki, biz doğru
yoldayız, emin adımlarla da ileri gidiyoruz.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Bölgesel milliyetçilik ne demek? Bir
anlatsana!
AHMET AYDIN (Devamla) Yine değerli arkadaşlar, Bizler
dinsel milliyetçilik yapmayacağız. dedik ve yapmadık da. Alevi
meselesine bu parti el attı, bu Hükûmet el attı ve bugüne kadar
defalarca çalıştaylar yapıldı. İşte Madımak
Otelini
Yine bu Hükûmet, bu sorunu çözüyor ve çözecek de, diğer
sorunları da çözecek. [MHP sıralarından Bravo(!) sesleri,
gürültüler]
ALİM IŞIK (Kütahya) Madımakı yakanlar kim?
AHMET AYDIN (Devamla) Yine değerli arkadaşlar, biz
dedi ki: İnsan odaklı hizmet yapacağız. Dili, dini,
düşüncesi, ırkı ne olursa olsun insan
İster Hristiyan,
ister Musevi, ister Alevi, ister Sünni, bizim için insan olması yeter ve o
insana hizmet götürmek bizim boynumuzun borcu, kim olursa olsun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Gemi nerede, gemi Ahmet Bey? Mavi
Marmara nerede duruyor?
AHMET AYDIN (Devamla) Ve bu manada dinsel milliyetçilik
yapmadık, yapmayacağız da; yapanları da
kınıyoruz.
Yine değerli arkadaşlar, Bizler etnik milliyetçilik
yapmayacağız. dedik ve yapmadık. İlk kez 2005te bir
Başbakan Diyarbakırda Kürt sorunu var. derken sizler neredeydiniz?
(BDP sıralarından gürültüler)
AYLA AKAT ATA (Batman) Oradaydık!
AHMET AYDIN (Devamla) Bugüne kadar neredeydiniz?
AYLA AKAT ATA (Batman) Tam da oradaydık!
AHMET AYDIN (Devamla) Başbakanımız böyle bir
sorunun altını çizdi
AYLA AKAT ATA (Batman) Sonra geri adımı biz
atmadık, siz attınız!
AHMET AYDIN (Devamla)
ve bu sorunun çözümü noktasında da
değerli arkadaşlar, bugüne kadar kimsenin cesaret edemediği,
edemeyeceği adımlar atıldı.
AYLA AKAT ATA (Batman) Biz oradaydık, siz ilk defa
gelmiştiniz!
AHMET AYDIN (Devamla) Bizler ne yaptık? Bakın
değerli arkadaşlar, size şunu söyleyeyim: Bu mesele
noktasında bu bölge olağanüstü hâlle idare edilirken, ayrı bir
hukuki rejime tabi iken
PERVİN BULDAN (Iğdır) Şu anda da var
olağanüstü hâl, şu anda da devam ediyor.
AHMET AYDIN (Devamla)
o zaman yakınanlar şimdi
olağanüstüyü kaldırdığımız için niye
teşekkür etmiyorlar? (MHP ve BDP sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Olağanüstü hâl hiçbir
zaman kalkmadı bölgede!
AHMET AYDIN (Devamla) Yine değerli arkadaşlar, devlet
güvenlik mahkemeleri hangi dönemde kaldırıldı? (MHP ve BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Arkadaşlar, lütfen
AHMET AYDIN (Devamla) Farklı hukuki rejime tabi devlet
güvenlik mahkemeleri hangi dönemde kaldırıldı?
YILMAZ TANKUT (Adana) Hangi dönemde kaldırıldı?
AYLA AKAT ATA (Batman) Özel yetkili mahkemeleri kim kurdu?
AHMET AYDIN (Devamla) Yine, Birleşmiş Milletler Medeni
ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Sosyal ve Ekonomik Haklar Sözleşmesi
kabul edildi. Temel haklar, evrensel haklar, ilk kez biz kendi
insanımıza özgüleyelim dedik. Bizim insanımız da o
haklardan mahrum olmasın dedik.
Yine, değerli arkadaşlar, Terörle Mücadele Kanunu,
farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için özel kurslar
açılmasına izin verilmesi, TRT Şeş
Niye bunları
küçümsüyorsunuz?
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Burada fezleke!
AHMET AYDIN (Devamla) Bundan beş sene önce deseler ki
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Burada fezleke!
Milletvekili Kürtçe konuştuğu için fezleke
AHMET AYDIN (Devamla)
devletin bir kanalı Kürtçe
yayın yapacak
AYLA AKAT ATA (Batman) Samimiyet
Samimiyet
AHMET AYDIN (Devamla)
Arapça yayın yapacak deselerdi
inanır mıydınız? İnanmazdınız.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) İşte burada
fezleke. Buyurun, Başkana sorun.
AHMET AYDIN (Devamla) Yine, işkenceyle anılan bir
ülkeydi Türkiye.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hâlâ var işkence.
AHMET AYDIN (Devamla) İşkenceye sıfır
tolerans dedik
AYLA AKAT ATA (Batman) Daha geçen hafta gözaltında ölüm
yaşandı.
AHMET AYDIN (Devamla)
ve Türkiye artık, faili meçhullerle,
işkencelerle uluslararası arenada kredisi sıfırlanan bir
ülke değil.
Değerli arkadaşlar, insana saygı esası
dedik
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sen de Meclise işkence
yapıyorsun Ahmet Bey, doğruları söyle!
AHMET AYDIN (Devamla)
ve bunun için TCKda, Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununda, Ceza İnfaz Kanununda, Kabahatler Kanununda insana
özgü, insan onuruna yakışır düzeltmeler, düzenlemeler
yapıldı. Dernekler Kanununda örgütlenme özgürlüğü
sağlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın, konuşmanızı
bitiriniz lütfen.
Buyurunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu, bilgi edinme hakkı, yerinden yönetimin gereği olarak
Belediyeler ve Özel İdare
Yasasında yapılan değişiklikler, yine Terör
Zararlarının Karşılanması Kanunu, Köye Dönüş
Projesi
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İnsanlara bir yaşama
hakkı verin, yeter!
AHMET AYDIN (Devamla) Yine, değerli arkadaşlar,
işte şu anda Komisyondan çıktı, on sekiz yaş
altındaki kamuoyunda bilindiği şekliyle taş atan çocuklar
diye adlandırdığımız suça itilen çocukların çocuk
mahkemelerinde yargılanmasıyla ilgili kanun Genel Kurula sevk
edilmiş durumda. Cezaevinde hükümlü ve tutuklular analarıyla Kürtçe
konuşamıyordu. Niye bunlara teşekkür etmiyorsunuz? Bir gün de
çıkın, teşekkür edin
AYLA AKAT ATA (Batman) Hâlâ fezlekeler düzenleniyor.
AHMET AYDIN (Devamla)
Allah razı olsun. deyin. Siz güzel
adımlar atıyorsunuz, arkanızdayız. deyin.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Fezleke burada ya.
AHMET AYDIN (Devamla) Yine, değerli arkadaşlar,
üniversitelerde enstitü kurulması, seçmeli ders konması, Radyo
Televizyon Üst Kurulunun yirmi dört saat yayın yapma hakkı,
farklı dil ve lehçelerde vermesi, yol kontrolleri, yine değerli
arkadaşlar, şu anda Genel Kurulda belki bekleyen, bir kısmı
Meclis Başkanlığında bekleyen birçok komisyon
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aydın, teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN (Devamla) Ve en önemlisi, eğer siz gerçekten bu
işe var iseniz, referanduma gidiyoruz, bu demokratik Anayasaya siz de
destek verin.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aydın, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, bir dakika
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım
BAŞKAN Şunu ifade ediyorum: Yani milletvekili
arkadaşlarımız görüşlerini ifade ediyor. Biraz önce
başka bir arkadaşımız konuştu. Yani bir
arkadaşımızın konuşması, sizin dediğiniz anlamdaki
bir konuşma olmak mecburiyeti yok ki. Biraz sonra bakınız,
Sayın Birdal da konuşacak, söylesin. Arkadaşlar, böyle bir usul
yok.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, lütfen
Partimizin ismi zikredilerek, samimiyetsizlikle suçlandı, söz hakkı
istiyoruz. Sataşma açık, tutanaklara bakın.
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Ata, ben şunu
istirham ediyorum: Bakınız, sizin hatiplerinizin, diğer
hatiplerin konuşmalarını tutanaklardan isteyiniz,
alınız, bakınız, o zaman neler söylendiğini
göreceksin. Lütfen, öyle sataşma gerekçesi yok efendim.
Sayın Birdal, lehte olarak buyurun efendim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım,
partimizin, grubumuzun ismi söylenerek sataşmada bulunuldu.
BAŞKAN Sayın Ata, siz tutanaklara bakın.
AYLA AKAT ATA (Batman) Ben değil, siz bakın
Başkanım, ben duydum.
BAŞKAN Hayır hayır, milletvekillerinizin
konuşmalarına bakın. Şimdi bu şekilde, sizin
istediğiniz gibi konuşmadı
Böyle bir usul yok.
Akın Bey, buyurun efendim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Milletvekilimiz Türkiye'nin genelini
ilgilendiren bir soruna parmak bastı.
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde Sayın Birdal, efendim.
Akın Birdal Bey, buyurun
Buyurun efendim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, doğru bir
tavır değil bu.
BAŞKAN Arkadaşlar, siz istiyorsunuz ki
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, bu konuda sessiz
kalamazsınız!
BAŞKAN Kendiniz, bakınız, burada en
aykırı şeyleri söylüyorsunuz, bu demokratik bir haktır
diyorsunuz; başka insanlar bir şey söylediği zaman hemen
ayağa kalkıyorsunuz. Yok öyle bir şey!
Buyurun Sayın Birdal, buyurun.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, nasıl
aykırı dersiniz. Burası Meclis, burası halkın kürsüsü.
Partimiz samimiyetsizlikle suçlanıyor.
BAŞKAN Sayın Birdal, buyurun efendim.
Sayın Birdal, konuşacaksanız, buyurun efendim. Ne
yapayım, davet ediyorum sizi.
Buyurun.
AYLA AKAT ATA (Batman) Konuşmuyoruz Akın Bey.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Gerçekten, Grup Başkan
Vekilinin bu konularda yanıt vermesi gerekiyor, İç Tüzük bunu
gerektiriyor. Ben şimdi önergenin lehine söz aldım. O nedenle lütfen
BAŞKAN Siz buyurun efendim. Ben o dediğiniz hususlara
tekrar bakayım, görüşeyim, o şekildeki tek taraflı beyanla
ifade etmeyeyim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, grubumuza yönelik
sataşmada bulunuldu, buna cevap vermeden nasıl çıkıp grup
adına konuşabilir?
BAŞKAN Kim? Kimse grup adına konuşamaz zaten
burada, şahsı adına konuşuyor Sayın Ata.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sataşma nasıl yok Sayın
Başkan? İki üç defa partimizin ismi zikredilerek samimiyetsizlikle
suçlandı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataşma yok Sayın
Başkanım. Hiç kimsenin ismini de zikretmedi, sadece
alınganlık gösteriyorlar yapılanlar karşısında.
BAŞKAN Bakınız Sayın Ata, önce bir empati,
özeleştiri yapalım, kendi kendimize bir bakalım. Bir
kısım şeyleri söylemeyi, bir kısım milletvekili veya
gruplar tamamen kendi öz hakları olarak görecekler, başkaları
söylediği zaman feveran edecekler. Böyle bir usul yok.
Bakacağım, eğer dediğiniz gibi ismen sataşma varsa ben
bakarım.
AYLA AKAT ATA (Batman) Var Sayın Başkan. İtiraz
edenler de, sataşma var desinler, söz hakkı istesinler.
BAŞKAN Efendim, getireceğim tutanakları,
bakacağım.
Buradaki hususlar şahsı adına görüşmelerdir,
yani burada grup önerisi üzerindeki görüşmeler şahsı
adınadır, gruplar adına konuşma yok burada.
AYLA AKAT ATA (Batman) Ama BDP Grubu dedi, BDP
adını kullandı Sayın Başkan, üç defa söyledi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) BDP grup önerisinin aleyhinde
dedim Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu grup önerisini neden getirdiniz?
dedi. Neden getirdiğimizi söyleme hakkımız var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) BDP grup önerisinin
aleyhinde dedi, BDP adı çıkmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akın.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sataşmaya grup
adına cevap versin Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) Lütfen tutanaklara bakın Sayın
Başkan.
BAŞKAN Grup önerisiyle ilgili olarak bir milletvekiliniz
konuşacak, zaten niye getirildiği
Birisi konuştu, birisi daha
konuşacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aleyhinde konuşmak
istiyorsa konuşsun.
AYLA AKAT ATA (Batman) Ama grup önerisinin lehinde
konuşuyor. Sayın Başkan, bu ayrı bir şey,
sataşmaya cevap verme hakkımız ayrı bir şey.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sataşmaya cevap versin.
BAŞKAN Sayın Birdal, efendim ben yönetiyorum.
Bakın, ben, size, bu tutanaklara bakacağım diyorum, ben sizi
davet ediyorum, lütfen buyurun efendim.
Buyurun Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işte sorun bu. Şimdi, burada, çok
kültürlülük konuşuluyor ve Anadolu ve Mezopotamyada -ki Peter Alford
Andrewsin Türkiyede Etnik Gruplar adlı yapıtında- bu
coğrafyada elli farklı kimlik, kültür, dil ve inancın
olduğu söyleniyor.
Şimdi, Sayın AKP Sözcüsü arkadaşımız,
gerçekten, bu olgulara rağmen, yine ret, inkâr ve yok sayma üzerinden
hareket ediyor. Bakın, şimdi söyledikleri
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hiç öyle değil,
yaptıklarımızı söyledik.
AKIN BİRDAL (Devamla) Bakın, şimdi, örneğin,
siz, Sayın Başbakanın Kürt sorunu var. dediğini ve Benim
sorunum. dediğini söylüyorsunuz. Ama, geçtiğimiz günlerde,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda, gerçekten, bugün
insan hakları ihlallerine yol açan sorunların Kürt sorununun
çözümsüzlüğünden kaynaklandığını söylerken, yine,
AKPnin İstanbul Milletvekili ve ileri gelenlerinden, hemen Sayın
Başbakanın da yanında olan biri Kürt sorunu değil, terör
sorunu vardır. dedi. Şimdi, biz, bu mantaliteyi
değiştirmedikçe
Gerçekten, İttihat ve Terakkinin 1912de
Selanikteki, ulus devletle tek tipçi kararı -ki bu, ırkçı,
ayrımcı, faşizan bir tutumdur ve karardır o karar- ne
yazık ki günümüzün cumhuriyetine ve Türkiyesine ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine kadar da taşınmıştır.
Arkadaşlar, bakın, şimdi, AKPnin Sayın Vekili
orada konuşurken, arkadaşımız, daha az önce, kendisine
tebliğ edilmiş ana dilde konuşmadan, Kürtçe konuşmadan
ötürü fezleke geldiğini, orada kalkıp dosyayı gösteriyor.
Şimdi, bunu nasıl yok sayarsınız?
Cezaevleri diyorsunuz, şu anda cezaevlerinde, gerçekten,
isyanlara yol açacak insanlık dışı uygulamalar var,
kazanılmış haklar gasbediliyor, işkence
Bakın,
insanlığa karşı işkence suçu sadece artık
gözaltında muhaliflere yapılmıyor, biliyor musunuz, şu anda
öldürülmüş muhalif PKKlilere, cenazelerine işkence yapılıyor.
O nedenle anne, insanlık onurunun bu denli ayaklar altına
alınması nedeniyle altı yedi gündür ölüm orucunda biliyor
musunuz, haberiniz var mı? Birçok olup biten şeyden haberiniz olmaz.
Neden olmaz? Çünkü iki Türkiye var.
Şimdi, Sayın İçişleri Bakanı, dün ve dört
gün önce basın toplantısı yapıyor, gazetecileri topluyor ve
aynen 1990daki konsepti dayatıyor;
toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkının önüne geçiyor, güllük
gülistanlık gösteriyor. Nasıl güllük gülistanlık Türkiye?
Nasıl demokrasi?
Bakın, dün bu vesayetçi rejimin Genelkurmay
Başkanınca itirafını burada getirdiğimiz zaman ne buna
Başbakanın ne Meclis Başkanının ne
Dışişleri Bakanının bir tepki vermediğinden
yakınırken, bugün Meclis Başkanı, Genelkurmay
Başkanını desteklediğini söylüyor ve milletvekillerinin
buradaki yeminlerine sadık kalmalarını istiyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, burada
muktedir olup da yapmayan kim? Bu yemine sadık kalmayan kim? İktidar
mı, muhalefet parti milletvekilleri mi? Biz bugün muktedir olup da mı
bu ayrımcılığı, ırkçılığı,
savaşı sürdürüyoruz? Her gün biz muktedir olup da mı bu
cenazeleri biz getiriyoruz? Tam tersine, biz, bu silahların
susmasını ve karşılıklı kimliklerin, kültürlerin,
inançların kabul edilmesini istiyoruz.
Elbette, tanıdınız nihayet, 40 bin ölünün
ardından Kürtleri tanıdınız ama şimdi sorun
onların haklarını tanımakta. Ermenilerin, Rumların,
Süryanilerin, Yezidilerin, Çerkezlerin, Gürcülerin, Lazların ve
farklı kimliklerin ve kültürlerin tanınması, var olduğunu
söylemek yetmez. Nedir şimdi? Onların haklarını kabul etmek
ve onların dilini, kimliğini, kültürünü anayasal yurttaşlık
hakkını da güvence altına almaktır. Yoksa, o zaman sorunlar
çözülmüşse neden bu şiddet, bu kan? Neden eğer sorunlar
çözülmüşse bu cenazeler geliyor her gün? Hangi demokratik ülkede bir
genelkurmay başkanı militarist ve silahların, apoletlerin gücüne
dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama iradesine meydan okuyor? Ve
bunu nasıl kabul ediyorsunuz siz? Kalkıp burada özür dilenmesi gerekir
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı derhâl buraya gelip kendisi
bu Genel Kurulu yönetmeli ve Bu Genelkurmay Başkanı
halkımızın iradesine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine
ipotek koymak istemektedir ve bunu reddetmeliyiz. deyip, dün dediğim gibi
evine gönderilmelidir.
Şimdi bakın, bu coğrafyada, örneğin 20nci
yüzyılın başında Anadoluda yaşayan Ermeni, Rum,
Musevi ve diğer kimliklerin sayısı 4 milyondu, şimdi,
şu anda 80 bin yaklaşık ve Süryaniler, Keldaniler, Asuriler,
Yezidiler ise sayıları 100lerle ifade ediliyor. Şimdi,
Sayın Konuşmacı az önce Birleşmiş Milletler
İkizler Sözleşmesinin imzalanıp
onaylandığını söyledi. Evet, sonunda onaylandı ama,
peki orada dil, kimlik ve aidiyet konusunda anayasal ve diğer yasalardaki
yasakları kaldırdınız mı? Ona göre düzenleme
yaptınız mı? İçselleştirdiniz mi? Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Yasası diyorsunuz, 2911 Paris
Şartını imzalıyorsunuz. Bakın, dün nükleer
santrallere ve tehlikelere karşı geldi çevreciler 59 kişi, yaka
paça gözaltına alındı. Ha ben şunu da söyleyeyim: Dün gece
yarısı yaptığımız çabalar sonucu, grup
başkan vekillerinin girişimleriyle
arkadaşlarımızın serbest
bırakıldığını biz söyleme şeyini gösteririz,
o konuda bir kompleksimiz yok, yeter ki demokrasi olsun, yeter ki özgürlük
olsun ve herkes için olsun, herkes için.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ne yazık ki yok sayma bugün devlet politikasına
dönüşmüştür. Deniliyor ki: Kürtler bu ülkede
cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, yargıç yani her şey
olabiliyor. Evet, doğru, her şey olabiliyorlar ama Kürt
olamıyorlar. Kürt olduklarında da
Ya da başka bir şey
olamıyorlar.
Şimdi, aynı durum Ermeniler, Rumlar, Museviler,
Aleviler, Lazlar, Çerkezler ve Gürcüler için de söz konusu. Yok
sayıldıkça, bilmedikçe, inkâr ettikçe linç olayları,
şiddet, çatışma ve savaş artıyor farkında
mısınız! Şimdi, bakmayın, sizin okuduğunuz
gazetelerin çoğunda Türkiyenin savaş hâli yok, birkaç tane muhalif
gazetede Türkiyenin savaş hâli var ve şimdi Genelkurmay
Başkanı Dağa çıkın. diyor, Milletvekilleri eylemlerde
ne geziyor? diyor. Halk neredeyse milletvekilleri de orada olacaktır,
halkımız neredeyse biz orada olacağız.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) İntikam diyerek mi?
AKIN BİRDAL (Devamla) Hayır, intikam diyerek
değil.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Ya, kimden intikam
alacaksınız?
AKIN BİRDAL (Devamla) Demokratik çözüm ve bizi kabul
ettikçe
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin
arkadaşlar.
AKIN BİRDAL (Devamla) Yani şimdi, orada bir
milletvekili arkadaşımızın
Orada bir pankart
taşınmış.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kandile de gitti, asker
getirdi.
AKIN BİRDAL (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
bakın, bugüne kadar yok saydınız, reddettiniz, inkâr ettiniz, en
sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisine geldik, burada da yok saymaya
çalışıyorsunuz. Olur mu böyle bir şey? Bu nasıl
izandır, nasıl akıl tutulmasıdır, nasıl hukuk
anlayışıdır, nasıl demokrasidir? O nedenle, biraz
lütfen kendinize gelin.
Bakın, bu Türkiyede demokrasi, insan hakları bir gün
herkese lazım oluyor, bunu görmelisiniz. O nedenle, tarihimizin
sabıkalarını gidermek ancak barıştadır, bir arada
yaşamaktadır, demokrasidedir.
Daha Hrantın kanı kurumadı bakın,
Hrantın kanı kurumadı. İttihat Terakkinin,
Teşkilatı Mahsusanın imzasıyla, tek kurşunla
Hrantı ensesinden katlettiler ve failleri duruşmalarda alay
ediyorlar. Eğer Hranttan sonra başka cinayetler olduysa, bu
çetelerin, katillerin cesaretlendirilmesindendir ve onu cesaretlendiren nedir?
Bu tutum ve bu yasalardır. O zaman, neden insanlığa karşı
işlenen suçları hep birlikte mahkûm etmiyoruz? Neden silahların
susmasını, operasyonların durmasını ve herkesin kendi
diliyle, kimliğiyle bu ülkede eşit ve özgür, kaygısız ve
korkusuz yaşamasını hep birlikte sağlamıyoruz. O
nedenle, böyle reddederek hiçbir şey olmaz.
Şeyi de tabii memnuniyetle söyleyelim, Rize Belediye
Başkanının fa-şizan, ırkçı, gerici,
ayrımcı tutumunun AKP tarafından mahkûm ediliyor
ol-masını da bakın memnuniyetle karşıladık. Ya
bugün ihraç edilecekmiş ya da kendisi ayrılacakmış. Nereye
giderse gitsin. İşte, geldiğimiz kültür bu, çok kültürlülük. Çok
kültürlülük bu. O nedenle, bunları mahkûm ederek, birlikte yok edebiliriz.
Yoksa Romanların Manisanın Selendi ilçesindeki göç ettirili-şi,
Muğlada, Demircide Kürt öğrencilere yönelik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Birdal, buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
AKIN BİRDAL (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkan, bitiriyorum.
O nedenle, arkadaşlar, bakın, sorun bence bir demokrasi
kültürü ve barış kültürünün yokluğundandır. Gelin,
örneğin, dün savaşta ekonomik ve siyasi rantını yitirmek
istemeyenlerin bu telaşını mahkûm edelim. Örneğin,
Sayın Meclis Başkanı, bize öğüt vermek yerine Meclis
Başkanı olarak Askeri Ceza Yasasının 148inci maddesi
uyarınca suç işleyen bir komutanın siyaset üzerine
konuşmasını mahkûm etsin.
SIRRI SAKIK (Muş) Onlar eş başkan, eş
başkan.
AKIN BİRDAL (Devamla) O nedenle, biz, insan hakları
için, özgürlük için, demokrasi için, barış için ve herkesin
yaşayabileceği özgür, demokratik bir Türkiye için ant içtik ve
andımıza da bağlıyız ve bağlı
kalacağız. Bunun tersini yapanlar korksunlar. Savaş
kışkırtıcıları, ayrımcılar,
ırkçılar ve otoriter, militer, totaliter rejimden yana olanlar korksunlar
çünkü halkımız onları mutlaka oylarıyla sandıkta
mahkûm edecektir.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Grup önerisinin aleyhinde Eskişehir Milletvekili Sayın
Tayfun İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bu sefer, Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin
gerçekten aleyhinde konuşmak için söz aldım. Her zaman
konuşabilmek için, usulen, söz alıyordum. Şimdi de
SIRRI SAKIK (Muş) Zaten lehinde alsan
şaşardım.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sana yakışan da bu
zaten.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Alacaksınız
cevabını. Laf atmayın, alacaksınız cevabını.
Değerli arkadaşlarım, BDP grup önerisini birkaç kez
okudum acaba yanlış mı algılıyorum diye. Diyor ki:
Etnik nüfus yapısının araştırılması.
Şok geçirdim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Niye?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yani birkaç kez okudum yine
şok geçirdim ama konuşmacıların burada ifadelerini
dinlediğim zaman, olayı bir kültürel zenginlik olarak, bir demokrasi
mücadelesi olarak anlatıp ona göre kendi düşüncelerini ifade
ediyorlar.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Siz her zaman şok
geçiriyorsunuz zaten.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, özellikle BDPli arkadaşlara soruyorum: Etnik
nüfus yapısının araştırılmasını neye
göre yapacaksınız? Kafatasına göre mi; dolikosefal, brakisefal,
ona göre mi yapacaksınız? Peki, kan sayımına göre mi
yapacaksınız? DNAlarına göre mi yapacaksınız? Beyan
esasına göre mi yapacaksınız?
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu işi bu kadar sulandırarak
herhâlde medet umuyorsunuz.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) İnsanlara
AHMET YENİ (Samsun) Dinle, dinle
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu kadar faşist bir soru
karşısında verecek cevabımız yok.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, geçmişte
bunu Hitler Almanyada yapmış, bölge bölge, mahalle mahalle, il il
kapılarına kırmızı işaret koymuş.
Yahudileri, Çingeneleri, kendinden olmayanları yok etmiş.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Bu sizin zihniyetiniz
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) 2010 Türkiyesindeyiz. Dünya
çok büyük acılar çekmiş. Geçin 1938leri, 40ları
Irak,
Kerkükte, Musulda, Bağdatta etnik kimliğe dayalı nüfus
sayımları yapıldı. Orada etnik kimlikten dolayı, bu
kafatasçı, ırkçı anlayıştan dolayı binlerce
insanı orada yok ettiler. Avrupanın göbeğinde Yugoslavya,
demokrasinin beşiği, sosyalizm diye konuştuğumuz
Yugoslavyada etnik kimlik nedeniyle Avrupanın göbeğinde
insanlık dışı suçlar işlendi.
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu ülkede de işlendi.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, illere göre
Bakın, fişlemedir bu,
fişleme. Konuşmacı, BDPli konuşmacı dedi ki:
1920lerde yapıldı. Bu cumhuriyet 29 Ekim 1923te kuruldu.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) 27de yapıldı dedim,
27de
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) 27de yapıldı
deseniz de, bakın, üniter devlet yapısı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Atatürk yaparken
ırkçı mıydı, mezhepçi miydi?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bu ülkede yaşayanlar,
yaşayan herkesi Anayasamıza göre biz Türk olarak kabul ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Atatürkün söylediklerine
karşı çıkmak
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
Arkadaşım, senin babanın, atanın anasının
kanının ne olduğu önemli değil. (BDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen... Sayın
milletvekilleri, lütfen...
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Kiminle...
HASİP KAPLAN (Şırnak) Atıyorsunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, bugün gazetelerde
var. Kardelen öğretmen diye, Elif öğretmen diye bir öğretmen
var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Böyle gerçeklerle
yüzleşmekten korkuyorsunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Kocası Türk kökenli
sizin tanımınıza göre, kendi ifadesine göre de kendisi Kürt
kökenli. Peki, onların yavrucağı hangi kökende?
AYLA AKAT ATA (Batman) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Peki, bu ülkede yüz
yıllardır Çerkezi, Kürtü, Türkü evlilikler yapmış, ana
Kürt, Türkle evlenmiş, sonraki çocukları Çerkezle evlenmiş,
sonraki çocukları Gürcü ile evlenmiş...
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Ne alakası var?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) ...sonraki çocukları
Fransızla evlenmiş.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Olabilir.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) ...sonraki çocukları
Amerikalıyla evlenmiş.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Bu kültürleri yok
sayamazsınız.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Peki, siz bunun kan
sayımını, bu anlayışınızla, bu
kafatasçı anlayışınızla neye göre
yapacaksınız? (BDP sıralarından gürültüler) Sonra da buna
demokrasi, buna ondan sonra kültür hakkı diyorsunuz.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, müdahale
etmeyecek misiniz?
BAŞKAN Tamam, dinliyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ya, deminden beri
zırvalıyor. Niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN Arkadaşlar, dinliyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben dinledim. Ben dinledim
sizi. (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, dinliyorum, tamam.
Sayın Ata, tespit ettim. Lütfen...
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, burada gerilla
diyorsunuz, burada illere göre Kürt bölgesi diyorsunuz. Bakın, bu
Anayasaya göre...
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, bu Mecliste kimse
bu kadar sorumsuzca bulunamaz.
BAŞKAN Sayın İçli...
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen
konuşmalarınızda biraz daha ölçülü davranınız efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ölçülü davranıyorum.
Sürekli laf atıyorlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Niye müdahale etmiyorsunuz?
Her şeyin bir usulü var Sayın Başkan.
BAŞKAN Hasip Bey, ikaz ettim, lütfen oturun. Hasip Bey,
tamam, ikaz ettim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Anayasamızın
81inci maddesine göre buradaki bütün milletvekilleri yemin etti, ant içti.
Bakın, Anayasanın 14üncü maddesi...
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Biz, bu ülkede Türk,
Laz, Çerkez istediği zaman dilini konuşacak, kültürünü
öğretecek, paylaşacak.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bana laf atma! Sus! Otur!
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Irkçılık
yapıyorsun burada. Irkçılık suçtur.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben seni dinliyorum.
Konuşma! Suçsa hakkımda işlem yaparsın!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Lütfen...
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
Kafatasçılıktır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Atatürk ırkçı
mıydı?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Burada etnik kimlik
sayımı kafatasçılıktır. Bu kadar basit.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Atatürk, bu Meclis
ırkçı mıdır? Atatürk yaparken ırkçı
mıydı? Utanmaz adam!
H. TAFYUN İÇLİ (Devamla) Kalkarsın cevap
verirsin. Kafatasçılıktır. Otur oraya! (BDP
sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN Hasip Bey, dinleyelim lütfen.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Anayasada yer alan hak ve
hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti
ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde
kullanılamaz. Anayasa 14.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) Doğru.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Irkçılık da
yapılamaz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
Başkanım, bu önerge Türkiye Büyük Millet Meclisinde işleme
alınamaz.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) Doğrudur.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bu
ırkçılıktır, bu kafatasçılıktır.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sen mi karar vereceksin!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bu Türk milletini
fişlemektir.
AYLA AKAT ATA (Batman) Senin kafatasçı, ırkçı
zihniyetin mi buna karar verecek!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bunun adı kültür, bunun
adı demokrasi değildir.
Günlerdir burada teröriste gerilla denildiğini
işitiyoruz. Burada geliyoruz
Bölücü başına sayın
denildiğini düşünüyoruz. Düşünce özgürlüğü ise düşünce
özgürlüğü. Bu da benim düşünce özgürlüğüm. Bu fişlemedir,
bu ırkçılıktır.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Irkçılık
düşünce özgürlüğü değil.
BAŞKAN Sayın Karabaş, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Tabutta PKK bayrakları,
ARNK bayrakları önünde intikam yemini etmek bu ülkeyi bölmektir,
Anayasanın 14üncü maddesine aykırıdır
AYLA AKAT ATA (Batman) Git, o intikam yemini eden insanları
bu ülkeye kazandır, kardeşleş o zaman.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
Anayasanın 81inci
maddesine göre ettiğimiz yemine aykırıdır.
AYLA AKAT ATA (Batman) Onlarla aynı yerde duracak gücün var
mı? Onları bu ülkeyle barıştıracak gücün var mı?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bu tahammül
Tutanaklara
geçiyor, devletin tutanaklarına geçiyor. Herkesin ağzından
çıkanı kulağının duyması lazım. Bunun
adı demokrasi değildir. Söylediğim gibi, Irakta, Kerkükte,
Musulda, Yugoslavyada Müslüman din ayrımından, ırk ayrımından
insanları paramparça ettiler. İşte Irak.
Beyler, kendimize gelelim, aklımızı başımıza
toplayalım. Ağzımızdan çıkanı
kulağımız duysun. (BDP sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) Sen kimsin ki bana akıl veriyorsun!
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sen kimin adına
konuşuyorsun?
BAŞKAN Sayın Karabaş
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben kendi adıma
konuşuyorum, milletin vekili adına konuşuyorum.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Irkçılık insanlık suçudur.
Kimin adına konuşuyorsun?
BAŞKAN Sayın Karabaş, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Gelelim bir başka
noktaya. İllere göre ayırdınız. Kürt bölgesi diyorsunuz,
Nüfus sayımı yaptık. diyorsunuz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sizin zihniyetiniz bu işte,
farklılıkları asla kabul etmiyorsunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) İkiz sözleşmelerden
bahsediyorsunuz. İkiz sözleşmelerin ne anlama geldiğini
bilmiyormuş gibi konuşuyorsunuz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sizin zihniyetiniz bu. Asla sizin
düşünceniz bu ülkede iktidar olmayacak.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Lozan Anlaşması,
azınlık. Bu etnik kimlik azınlık yaratmaktır. Bu
vatanı kuranlar Lozanda sadece gayrimüslimlerle ilgili
azınlığı kabul etmişlerdir, onun
dışında bir etnik kimlik, azınlık yoktur. (BDP
sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Faşizm sizin
uyguladığınızdır.
AYLA AKAT ATA (Batman) 1921 Anayasasında Türklerin ve
Kürtlerin Cumhuriyeti denilmiştir.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hiç kimsenin kafatasına
göre ulus millet kurulmamıştır. Bunu bütün açıklıkla,
yüreklilikle söylemek gerekir.
AYLA AKAT ATA (Batman) Önce tarihini öğren!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Burada çıkıp
belirli görüşleri temsil etmek için durmak değil.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Size ne diyor Lozan?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sizin soyunuz tükendi! Son
çırpınışlarınız!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, biz
gençliğimizde hiç kimsenin mezhebine, meşrebine, ırkına
bakmazdık, biz bunu ayıplardık. O Aleviymiş o Sünni
imiş, o Türkmüş o
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sen şimdi aynı
ayıbı işliyorsun.
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu ayıptan zor kurtulursun!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
ve biz bu ayrımı
yapanlara faşist derdik faşist. (BDP sıralarından
gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) Faşistin ta kendisi sensin!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Faşizm sizin
uyguladığınızdır!
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Faşist sensin! Tam senin
gibi, örneği ortada!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ayrım yapanlara
faşist derdik. Onlara Emperyalistlerin uşağı. derdik,
kafatasçılık yapanlara.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Biraz daha terfi ettin.
Neofaşist olmuşsun sen de.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Şimdi, birileri
ırkçılığı ve faşistliği demokrasi
kavramının içine sığdırmaya çalışıyor.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Enver Paşanın ruhu
geziyor!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Faşizm,
kafatasçılık, ırkçılık öyle sol düşüncenin içinde
yoktur. Orada demokrasi de yoktur.
AYLA AKAT ATA (Batman) O yüzden siz bir solcu değilsiniz!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Orada insan hakları da
yoktur.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Neonaziler de var,
neofaşistler de var bu ülkede.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, bunu çok
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Enver Paşanın,
Cemal Paşanın ruhu geziyor!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yani, eller kelepçeli
Bakın, bu ülkede insan haklarına aykırı hangi
tutum varsa burada bütün milletvekillerinin karşı çıkması
lazım. Elimizde meri, yürürlükte olan bir Anayasa vardır, kanun
vardır. Bu, ister adına -tırnak içinde- Ergenekon densin,
ister KCK densin.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Bu Anayasayı
beğenmediğimiz için, demokratik, sivil bir anayasa istiyoruz zaten.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben her ortamda bunu
söyledim.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Bu Anayasa
farklılıkları yok saydığı için yeni bir anayasa
istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Tuncel, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bu insan haklarına
aykırılık konusu ayrı bir konudur ama masumane
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) İnsan hakları evrensel.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
çok kültürlülük, evrensel
birtakım kuralları getirip, arkasında bu milleti bölme, bu
milleti birbirine düşürme gibi kavramları
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Siz bölüyorsunuz, sizin o
zihniyetiniz bölüyor.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
eğer masumane,
demokrasi, özgürlük gibi kavramların altında
sıkıştırmaya kalkarsanız, burada, tabii ki birçok
milletvekilini bulursunuz ama burada beni de bulursunuz, ben çıkar
konuşurum. Siz nasıl kendi görüşlerinizi korkmadan ifade
edebiliyorsanız ben de kendi korkmadığım
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sen bizden ekmek
yiyemezsin, başka kapılara git! Git iktidara, başka yerde ara.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sen bırak, bırak
Sen eskiden neredeydin, şimdi neredesin! Geç! Öyle laflar atma. (BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Öyle laf atmayı siz
orada âdet hâline getirdiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bakanlık
yapmışsın, hukukçu olmuşsun
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Kendi
inandığınız düşünce varsa çıkıp
konuşun
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Konuşuyoruz tabii, sana
mı soracağız!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
konuşuyorsunuz da ama
konuşana öyle mahalle kabadayısı gibi laf atmayın.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Başka kapıda
ekmek yiyemiyorsun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) İnsanlar
düşünceleriyle vuruşurlar, değil mi, silahla değil.
SIRRI SAKIK (Muş) Sende bir miktar utanma olsaydı
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) İnsan
düşünceleriyle vuruşur.
SIRRI SAKIK (Muş)
genel başkan adayı oldun, bir
oy alamadın. Seni kimse ciddiye almıyor, seni kimse
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Düşüncelerine
inanıyorsan konuşursun. Ben kimsenin
(BDP sıralarından
gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) CHPnin eteklerine sığınarak
geliyorsun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, ben size sürekli
laf yetiştirmekten kendi anlatmam gereken konulara
SIRRI SAKIK (Muş) Genel başkan adayı oldun, bir
tek oy alamadın. Seni kimse ciddiye almıyor.
BAŞKAN Sayın Sakık
Sayın Sakık
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yahu bırak!
SIRRI SAKIK (Muş) Siktir!
(Muş Milletvekili Sırrı Sakık, kürsüdeki
Hatibin üzerine yürüdü)
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Aa! Sen kime
Sayın Başkan, duydunuz mu? Duydunuz mu? (BDP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA İLİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
küfretti.
BAŞKAN Sayın Sakık
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hemen ikaz edin, hemen!
BAŞKAN Sayın Sakık
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Küfrediyor Sayın
Başkan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) İç Tüzük 67ye göre,
kötü söz hâlinde uyarmanız gerekirdi.
AYLA AKAT ATA (Batman) Buraya da mı şiddeti
getireceksiniz?
BAŞKAN Hasip Bey, Hasip Bey
Sayın Kaplan, lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) Sabahtan beri hakaret ediyorsun.
(Başkanlık Divanı önünde toplanmalar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sen ne dikleniyorsun?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sen beni
korkutacağını zannediyorsun değil mi burada?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz
önceki oturumda milletvekili arkadaşlarımız arasında,
Sayın Tayfun İçlinin kürsüden, gündemin belirlenmesi konusundaki bir
grup önerisinde yaptığı konuşmayla ilgili olarak Sayın
Sırrı Sakıkın yerinden bir kısım ifadelerde
bulunduğunu ve sonradan da ayağa kalktığını
gördük ve o tutanakları da ben getirttim, o tutanakları inceledim. O
tutanaklarla ilgili olarak, oradaki ifadeleri tabii ki şu anda
kullanmamız hoş olmaz. Ümit ediyorum ki kullanan Milletvekili de üzüntü
duymuştur ondan.
VIII.- DİSİPLİN
CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıka, yaralayıcı ifadeleri nedeniyle Oturum
Başkanınca kınama cezası verilmesi
BAŞKAN Burada İç Tüzükün 160ıncı
maddesinde kınama cezasını gerektiren hâllerden bahsederken
Kaba ve yaralayıcı sözler sarf etmek ve hareketler yapmak; diyor.
Burada hakikaten böyle bir yaralayıcı ifade olmuştur, onu
belirtiyorum ve şimdi Genel Kurulunuza, 163üncü madde gereğince bir
kınama cezasını teklif ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, bir söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Sakık, savunma talebi
yapıyorsunuz.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; evet, biraz önce gergin bir ortamı hep birlikte
yaşadık. Yani bu bizim tarzımız ve bizim gerçekten reddettiğimiz
bir şey ama çok uzun bir süre buradan grubumuza yönelerek
kafatasçı, ırkçı, faşist
Bütün hayatımız
bu faşizme karşı, bu ırkçılığa
karşı mücadeleyle geçti. Onun için, Hatibin bizi iyi
tanımasına rağmen sürekli bu şekilde itham etmesinden
dolayı hepimiz çok gerildik yani tasvip etmediğimiz sözcükler
ağzımızdan çıktı. Bundan dolayı Genel Kuruldan,
bütün kamuoyundan özür diliyorum. Bu bizim tarzımız değil.
Gerçekten, buradaki araştırmamız, buradaki
önergemiz şununla ilgili: Ya, bu ülkede farklı kültürler, farklı
kimlikler yaşıyor. Bunların çoğulluğu bizim
zenginliğimizdir. Hep bunu söylüyoruz, amacımız bu. Bunu
reddedebilirsiniz ama kafatasçı, ırkçı, faşist söylemleri hak
etmediğimizi düşünüyoruz. Hiçbirimiz, hele hele bu grubun hiçbiri ne kafatasçıdır
ne ırkçıdır ne de milliyetçidir ve hep de bu kürsüden
söylüyoruz. Kan ve gen bağı çok kutsal değil, en kutsal bağ
duygu bağıdır. Bu duygu bağını daha da çok
bütünleştirmemiz gerektiğini en çok söyleyen bizleriz. Bunu söyleyen
bir partiye, bir gruba dönüp ırkçı, milliyetçi deyince, evet,
bazen bizim de kendimizi kontrol edemediğimiz anlar oluyor. Bundan
dolayı özür diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Evet, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
İç Tüzükün ilgili hükmü gereğince -163üncü madde gereğince-
Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakıkın
savunmasını dinlediniz. Kınama cezasıyla tecziye
edilmesini, cezalandırılmasını oylarınıza sunacağım
ve kararı siz vereceksiniz.
Kınama cezasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ümit ediyorum ki bundan sonraki aşamalarda birbirimizi böyle
yaralayıcı sözler, ifadeler kullanmayız, onun ümidindeyim, zaten
ilgili milletvekili arkadaşımız da bunu beyan etmiştir.
Sayın İçli, sadece bir dakikalık bir ek süreniz
vardı. Ben bir dakikalık sürenizi tamamlamak için size söz vereyim,
sonrasını da belirteyim.
Buyurun efendim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- (10/758) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel
Kurulun 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Değerli
Başkanım, çok saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; biraz evvel tabii hoş olmayan
tartışmalar oldu. Yargıtayın içtihatları vardır,
siyasetçi en acımasız eleştirilere katlanmak durumundadır.
Bu kürsüde çok sert eleştiriler yapılır hakaret olmamak
kaydıyla. Ben farklı düşünüyorum, siz farklı düşünebilirsiniz
ama hiçbir kimsenin karşı tarafa küfretme, hakaret etme hakkı
yoktur. Kaldı ki ben bu önergenin kafatasçılık,
ırkçılık olduğunu, DNA testi mi
Önceki
konuşmalarımı eğer milletvekili arkadaşlarım
takip etmiş olsaydı, ben böyle bir yaklaşımın
aynı Hitler Almanyasındaki, Iraktaki, Yugoslavyadaki gibi
fişleme anlamına geleceğini, bunun da ırkçılık
olacağını söyledim. Ben, hiçbir gruba, hiçbir kişiye
ırkçısın demedim. Ben, üslubumda, kişileri hedef alan,
belden aşağı vuran hiçbir şekilde üslup kullanmadım.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, yalan söylüyor!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
ben, bu ülkedeki Kürt kökenli vatandaşlarımızla Türk kökenli
vatandaşların artık -etnik kimliğini nasıl
tanımlarsanız tanımlayın- cumhuriyetin kurulmasıyla
birlikte bir kalbin iki yarısı gibi kabul ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, Sayın İçli
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hemen bağlıyorum.
Benim görevim ayrıştırmak değil, benim görevim
sevgi birliği. Eğer birbirimizi seversek, birbirimizi anlarsak bu
ülkeyi bu belalardan, terör belasından kurtarabileceğimiz gibi
başka belalardan da kurtarırız diyorum, hepinize
sabrınız için teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, daha önce söz
talebinde bulunmuştum.
BAŞKAN Sayın Ata, biraz önce içeride, ara
verdiğimde -ben, gerçi daha önceden tutanakları getirtmiştim
ama- istemediğimiz bazı olaylar cereyan etti, dolayısıyla
oturum değişti. Şöyle yapalım -yani bir samimiyet ifadesi
orada geçiyor- ben, yerinizden mikrofonunuzu açayım çünkü
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, lütfen
BAŞKAN Hayır, şöyle efendim
Arkadaşlar,
oturum değiştiği için
Ben o oturumda verecektim.
Bakınız, zorlamıyorum şartları ama isterseniz, biraz
sonra gruplar adına yine konuşmalar olacak, grup önerileriyle ilgili,
o zaman konuşunuz.
AYLA AKAT ATA (Batman) Bizim söz hakkımız yok
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Şunu demek istiyorum, bakınız,
Sayın Ata
SIRRI SAKIK (Muş) Nedir derdiniz, Osmanlı Bankası
gibisiniz bize karşı ya! Burada oturmamıza tahammülünüz yok.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, daha sonra da,
Tayfun Bey konuşurken de söz hakkı istedik.
BAŞKAN Sayın Ata, bakınız, şeyden
SIRRI SAKIK (Muş) Sonra da Niye geliyorsunuz? diyorsunuz.
BAŞKAN Sırrı Bey
Sayın Sakık, lütfen
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, 60tan verin
kısa bir söz.
BAŞKAN Şimdi, ben size söz vermek noktasına
getirdim. Bakınız, öyle çok hakaretamiz falan ifadeler yok.
Onları herkes
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, biz de usul
tartışması açmak istemiyoruz.
BAŞKAN Ben şunu diyorum: Arkadaşlar,
bakınız, geçen oturumlardan birisinde böylesine iyi niyetle bir
davranışta bulundum ama sonra bir kısım grup başkan
vekili arkadaşlarımız tarafından tutumumla ilgili olarak,
haklı olarak eleştiriye tabi tutuldum. Benim oradaki niyetim tamamen
iyi niyetli. Bir arkadaşı konuşturdum ama konuşan
arkadaş da aynı gruptandı ama başka bir grup başkan
vekili çıktı, dedi ki: Bunu neye göre yaptınız? Şimdi
şunu söylüyorum: Yerinizden açıklama fırsatı vereyim ben
size, kısa bir
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, aynı
oturumda istedik söz hakkını.
BAŞKAN Arkadaşlar, İç Tüzükten bahsediyorum,
yine beni zorluyorsunuz. Ben ne yapayım yani? Ben onu söylüyorum veya
biraz sonra
AYLA AKAT ATA (Batman) Siz oturuma ara verdiniz.
BAŞKAN Sayın Ata, bakınız, yapma
şansım yok. Dediğim gibi, geçmişte böyle bir şeyi iyi
niyetle ben yaptım ama ondan sonrasında aynı konuda
eleştiriye uğradım. Şimdi şunu diyorum: Efendim,
yerinizden
AYLA AKAT ATA (Batman) İç Tüzükte diyor ki: Söz
hakkı istenir.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Başkan, hiç iyi niyetiniz
de yoktu, gülerek bu tartışmalara siz meydan verdiniz.
BAŞKAN Sayın Geylani, lütfen efendim.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Bayağı da
eğleniyordunuz, gülerek, tebessüm ederek olayları siz
hızlandırdınız.
BAŞKAN Sayın Geylani
Sayın Geylani,
haksızlık yapmayın. Bizim herkese söyleyecek sözümüz
vardır, haksızlık yapmayın.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, biz, önceki
oturumda
BAŞKAN Bakınız, söylenen ifadeler meydanda,
diğerleri meydanda. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Lütfen
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, biz, bir önceki
oturumda
BAŞKAN Âkifin dediği gibi yani yumuşak
başlı isek uysal koyun da değiliz yani. Lütfen
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, biz, bir önceki
oturumda söz talebinde bulunmuştuk.
BAŞKAN Sayın Ata, benim Türkçem yeterli, ifadem
yeterli, ben diyorum ki yerinizden
AYLA AKAT ATA (Batman) Efendim, İç Tüzükü başka
yorumluyoruz, onu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Efendim, bakınız, ben size bir şey
demiyorum, söyleyeceğiniz ifadelerde bir şey olduğunu
söylemiyorum ama diyorum ki oturum değişti, yerinizden, açayım
konuşun veya biraz sonra grup önerilerinin biri üzerinde konuşun.
Benim dediğim bu.
SIRRI SAKIK (Muş) Sevgili Başkanım, siz
diğer hatibe de söz verdiniz.
BAŞKAN Evet, buyurun.
Evet, oturumun kapanış nedenini falan biliyorsunuz,
açayım konuşun. Ben, sizin konuşmanızı engellemiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Peki, diğer hatibe söz vermediniz
mi?
BAŞKAN Sayın Atanın mikrofonunu
açınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Onun kalan süresini verdi.
AYLA AKAT ATA (Batman) Yapmayın ya arkadaşlar,
kararlaştırdınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öbürünün kalan süresini verdi
çünkü oturum kapandı.
BAŞKAN Sayın Ata, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Atanın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçlinin konuşmasındaki, BDP Grubuna
yönelik Etnik milliyetçilik yapıyorlar. ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, öncelikle,
grup önerisi olarak getirdik çok kültürlülük konusunu. Esasında,
Meclisimizde, bu Parlamento çatısı altında az önce cereyan eden
olaylar da gösterdi ki tam da bu konuları konuşmamız gerekiyor,
tam da çok kültürlülüğü konuşmamız gerekiyor. Çünkü, ortaya
konan tahammülsüzlük, esasında Türkiye'nin aynı zamanda bir
aynasıdır da.
Evet, bizler hangi koşullarda bu Parlamentoya
geldiğimizi biliyoruz. Belki Sayın İçli de bilmiyor olabilir,
bunu da hatırlatalım. Evet, bizler asit kuyularına da
atıldık, bizler gözaltında kaybedildik, yargısız
infazlara da uğradık, evimizden, yurdumuzdan göç de ettik ama bugün
bu Parlamentodayız, bu acılara rağmen bu sorunun çözümünü
tartışıyoruz. Konu başlıklarımız da var.
Bunları da Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosunda oluşturulacak
araştırma komisyonlarıyla tartışmak istiyoruz. Çok
kültürlülüğü de tartışabiliriz, ana dili de
tartışabiliriz ve diğer tahammülsüzlük konularını da
tartışabiliriz ama aynamız bu, tahammül
sınırlarımız bu, birbirimize karşı saygı
sınırlarımız bu ve biz, Türkiyeden, birbirine
karşı saygı bekliyoruz, birbirine karşı sevgi
bekliyoruz. Aynamız budur.
Aynı zamanda, Sayın Başkanım, ilk oturumda,
evet, biz söz talebinde bulunduk ve Sayın Hatip, Sayın İçli, o
kürsüden dönüp Kafatasçısınız, siz
ırkçısınız, faşistsiniz. grubumuza yönelik söyledi ve
ben sizden o aşamada da söz hakkı talep ettim ve Lütfen, Hatibi
uyarın. dedim Sayın Başkanım, bir uyarınız da söz
konusu olmadı. Kendisinin de mutlaka bir disiplin cezası alması
gerekiyor ve bu Parlamentodan özür dilemesi gerekiyor. Bu konuda tarafsız
olduğunuza olan inancımı korumak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ata.
Eğer o olaylar olmamış olsaydı ben o
gerekçeyle de size söz verecektim. O hususta, tarafsızlığımız
konusunda yani hakkın, hakikatin ortaya çıkması konusunda bir
endişemiz yoktu ama maalesef olaylar böyle gelişti. Ondan, olaylardan
ve gelişmelerden üzgün olduğumu da ifade etmek isterim ama orada yani
tarafsızlığımı ihlal edecek bir husus yoktu, bir kasıt
yoktu, hakikaten de verecektim, size de karşılıklı olarak
ifade etmiştim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- (10/758) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel
Kurulun 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, şimdi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisinin İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş grup önerisini okutuyorum:
2.- (10/542) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel
Kurulun 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 07.07.2010 Çarşamba günü (bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini,
İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/542 esas numaralı, Sigara
fabrikalarından yaprak tütün işletmelerine geçen işçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun
07.07.2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tütün üreticileri ve Tekel çalışanları, yani
yaprak tütün işçileriyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
konusunda söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizde tütün, sosyal, ekonomik ve politik olarak en fazla
tartışılan ürünlerin başında gelmektedir. Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte Reji İdaresi satın
alınarak devlet tekeli oluşturulmuş ve tütün politikaları
belirlenmiştir.
Türkiye'nin ekolojik koşullarına uygun nitelikte bir
ürün olan tütün dört yüz yıldır Anadolu topraklarında
yetiştirilmektedir. Türk tütünü, genelde kıraç, fakir topraklarda
yetiştirilmekte, bu topraklardan yüksek gelir getiren ürün
çeşitlerinin başında gelmektedir.
Ülkemizde aile tarımı şeklinde yetiştirilmekte
olan tütün, ihracat, istihdam ve devlet gelirleri açısından da önemli
bir üründür. Şark tipi tütün olarak bilinen Türk tütünleri, nefaseti ve
kokusu ile dünya piyasalarında marka olmuş ve sigara
harmanlarının aranan çeşitleri arasına girmiştir.
Tütünün Türkiye'nin tarımsal ürünler dış
ticaretinde önemli bir yeri
bulunmaktadır. Her yıl önemli miktarlarda tütün ihraç
edilmekte, Türkiye'nin genel ihracat gelirlerine önemli katkılar
sağlamaktadır.
Ülkemizde son yıllarda izlenen tütün politikalarındaki
yanlışlar tütün üretimini önemli ölçüde geriletmiştir. 2002
yılında 381 bin olan üretici sayısı 2007 yılı
itibarıyla 222 bine, 151.853 ton olan üretim 62.771 tona
düşmüştür. Bölgeler itibarıyla incelendiğinde, Ege
Bölgesi'nde 2003 yılında 193 bin olan tütün üreticisi
sayısı 70 binlere kadar düşmüştür.
Ülkemizde tütün üretimi ile bağlantılı olan girdi
fiyatlarında yıldan yıla önemli oranda artışlar
varken, son yıllarda özellikle düşük döviz kuruna bağlı
olarak tütün satış fiyatları neredeyse sabit
kalmıştır. Bu durum üreticilerin tütün tarımından
çekilmesine sebep olmaktadır. Üreticilerimizin aile
işletmeciliğine dayanan tütün üretiminden çekilmesiyle birlikte
işsizlik artmakta ve büyük kentlerimize göçler olmaktadır çünkü
aynı topraklarda tütünden elde edilen gelir başka ürünlerden elde
edilememektedir.
Bugün büyük kentlerimizde baş gösteren
asayişsizliğin temelinde yatan olguların bir tanesinin de göç
olayları olduğu dikkate alındığında, tütün
üretiminin ülkemiz için önemi bir kat daha artmaktadır.
Uzun yıllardan beridir ülkemizin en önemli tarımsal
üretim kaynaklarından birisidir tütün. Tokat ili Erbaa ilçesinde
sarı elmas ismi de takılmış olan bu ürün maalesef tamamen
yok olmakta ve çiftçi de küstürülmektedir. Yetişmiş olduğu
kıraç, susuz arazilerde diğer ürünlerden tütün kadar gelir elde
edilemez. Tütün ekimiyle arazinin atıl vaziyetten kurtulması
sağlanmakta ve ekonomik katkı elde edilmektedir. Şu anda bu
durumdaki araziler ya boş bir vaziyette bekletilmekte ya da sırf
boş kalmasın diyerek ekilmekte ve düşük verimli ürünler
alınmaktadır. Bu, aynı zamanda arazilerin erozyon tehdidine de
açık olması anlamına gelmektedir.
Yüz elli yıldan daha uzun bir süredir dünyanın en
kaliteli tütün üretimi yapılan ülkemizde üreticiler, devletin
yanlış politikaları neticesinde yabancı tütün üreticileri
ve sigara kartellerine yenilmiştir. Sonuç olarak sigara fabrikaları
satılmış, üretici özel sektörün insafına terk
edilmiştir. Gerek Tokatta gerekse ülkemizin birçok yerinde sigara
fabrikaları atıl bir vaziyette beklemektedir. Sigaranın ham
maddesi tamamen yurt dışından gelmekte, burada paketlenip
satılmaktadır. Artık ülkemizde sadece ismi yerli olan bir iki
marka -ülke genelinde çok tutulduğu için- dışında bütün
markalar yabancı olmuştur. Bu durumda yabancı şirketler
parayı ülkemizden kazanmakta, vergiyi de kendi ülkelerine
yatırmaktadırlar.
Bu yıl tütün üreticileri kilosu 2,5-3 liradan tütün satıyorlar.
Geçen yıl 7 lira olan fiyatlar, bu sene yarının da altına
maalesef düşmüştür. Çiftçi yaptığı işten zarar
etmekte, çoluk çocuğu da aç kalmaktadır. Batılı kartellerin
istedikleri maalesef olmuştur. Çiftçi gitgide küstürülmekte, tütün üretimi
tamamen yok edilmektedir. AKP İktidarı bunun hesabını
vermelidir. Sigara fabrikaları kapatılmayacak, işçiler
mağdur olmayacak, işçiler mağdur edilmeyecek. diyenler tam
tersini uygulamış, fabrikalar kapatılmış, işçiler
de maalesef mağdur edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çiftçilerimizin de, işçilerimizin
de mağdur olmaması için tütün konusu Hükûmetçe tekrar gözden
geçirilmeli, üretim konusunda yeni kararlar alınmalıdır. Bu
yapılamaz ise üretim tamamen sona erecek, çiftçimiz önemli bir geçim
kaynağını, ülkemiz de önemli bir ihraç ürününü kaybedecektir.
Sayın milletvekilleri, bütün bunlara ilave olarak bir de
sigara fabrikalarında çalışan işçilerin durumu var ki bu
daha vahim bir olay olarak karşımıza çıkmış ve
ülkemizin gündemine oturmuştur. Ülkemize en büyük katma değeri
sağlayan kuruluşlardan biri olan sigara fabrikaları, hepimizin
bildiği gibi, özelleştirme adı altında satılarak
faaliyetleri durdurulmuştur. Bu durum ülkemizde ticari, sosyal ve ekonomik
anlamda yeni mağdurlar ortaya çıkarmıştır.
Bunların en önemli mağdurları bu fabrikalarda çalışan
işçiler olmuştur. Özelleştirilen veya kapatılan kamu
iktisadi teşebbüslerinde işçi olarak çalışanlardan
emekliliği dolmamış olanlar, 2004/7898 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararıyla 657 sayılı Kanunun 4üncü maddesi (c) fıkrası
kapsamında başka kamu kuruluşlarına geçici personel
statüsüyle yerleştirilmektedir.
Bu statüde olup emekli olanların haricinde, şu an
sayıları 8.700e kadar düşen 4/C
çalışanlarının gerek sendikal haklar gerekse
çalıştığı kurumun takdiriyle aldığı
ikramiyeleri ortadan kalkmış, sosyal hakları da ellerinden
alınmıştır. Gönderildikleri kurumlarda verilen işleri
yaparken, gittikleri bu yerlerde kendileriyle aynı işi yapan
kişinin aldığı ücretin yarısını almakta, bir
mali yılda on ay çalıştırılıp iki ay
çıkış verilmektedir. Hâl böyle olunca aldıkları
yıllık ücret daha da azalmakta, asgari ücretin de altına
düşmektedir.
Ücret almadıkları, alamadıkları dönem içinde
geçimlerini temin edemeyen ve borçlanmak zorunda kalan 4/Clilerin biriken
borçları ücret aldıkları ayları da ipotek altına
almaktadır. Gelirlerin düşmesi nedeniyle mağdurların
çocukları üniversite eğitimlerini dondurarak eğitimlerine ara
vermişlerdir. Dört ay içinde en fazla iki gün ücretli hastalık izni
alabilen 4/Clilerin kelimenin tam anlamıyla hasta olmaları bile
maalesef yasaklanmıştır.
Kurumlar özelleştirildiğinde devlet, 657ye tabi
personeli yatay geçiş hakkı tanıyarak mağduriyetten
kurtarıyor. Aynı şartlarda çalışan SSKya tabi
personelin böyle bir hakkı bulunmadığından bu insanlar mağdur
ediliyor. 4/C ile kamuda görev veriliyor ancak ücret ve sosyal haklar yönünden
çok büyük ayrımcılığa uğruyorlar. Bu da kamudaki
iş barışını maalesef bozmaktadır.
Tüm bu sıkıntılardan kurtulmak ve insanca
yaşamak için haklarını aramaya çalışan işçiler,
Ankarada hem AKP genel merkezinin önünde hem de Kızılayda güvenlik
güçlerinin saldırısına maruz kalmışlardır.
Kızılayda Abdi İpekçi Parkında orantısız güç
kullanılarak meydanda toplanan işçiler, su ve biber gazıyla
dağıtılmaya çalışılmışlardır.
Aynı tabloyu, içinde bulunduğumuz hafta içerisinde Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmekte olan 10 işçi üzerinde de görmüş
bulunuyoruz. 10 tane işçi Türkiye Büyük Millet Meclisine kendi
haklarıyla ilgili konuşmalar yapmak için gelmişler, maalesef
50-60 tane polisin etrafında, kordon içerisinde kontrol altında
tutulma durumuyla karşı karşıya
kalmışlardır.
Geçmişte, ağır kış şartlarında
ülkemizin dört bir yanından gelerek çocuklarının ekmek
parasını kurtarmaya çalışan insanlar, diğer
özelleştirme kapsamı dâhilinde uygulanan yöntemlerin kendilerine de
uygulanmasını istiyorlar. Bu haklı taleplerine destek için
yanlarında bulunan milletvekilleri de işçilere uygulanan su ve biber
gazından kurtulamamışlardır. Demokrasinin bir gereği
olarak hak arayan bu insanların taleplerini yetkililere anlatırken
tatsız olaylara meydan vermemek, halkla devleti karşı
karşıya getirmemek için milletvekilleri ve bizler onların
yanında bulunuyorduk. Gerek işçilerimize gerekse milletvekillerimize,
bizlere yapılan bu eylemin demokrasi ve insan haklarıyla
bağdaşır bir tarafı maalesef bulunmamıştır.
Gece gündüz demeden yıllarca bu ülkeye hizmet eden işçilerimize
yapılanlar Haburdan dönenlere bile yapılmamıştır.
İşte AKP İktidarının, işte bu Hükûmetin ülkesine
hizmet edene verdiği değer budur. İnsanlarımız o
soğuklarda sersefil meydanlarda kalmışlardır.
Şu anda Tekel işçileri son maaşlarını 1
Ekim 2010 tarihinde alacaklar. Anayasa Mahkemesi 4/Cnin iptaliyle ilgili
kararını açıklamadığından işçilerin son
durumları belli değildir. 8.700 işçi psikolojileri bozuk bir
şekilde AKP Hükûmetinin vereceği kararı beklemektedirler. Tüm bu
işçilerimizle beraber çocukları, aileleri, anne ve babaları
büyük sıkıntı içerisindedir. Hükûmetin bu işçilere
yaptığı zulmün hesabını kim verecek değerli
arkadaşlar? Hükûmet, yasayla yapması gereken düzenlemeden maalesef
kaçmaktadır. Danıştay Daireler Kurulu 4/Cnin Anayasaya
aykırı olduğuna ittifakla karar vermiştir. Tekel
işçileri 1 Ekime kadar ya 4/Cyi kabul edecekler ya da bu tarihten sonra
maalesef işsiz kalacaklardır. Tüm bunlar Tekel işçilerini
psikolojik ve sosyal yönden etkilerken, devlete olan saygıyı, yöneticilere
olan güveni de zaafa uğratmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğru,
konuşmanızı tamamlayınız.
REŞAT DOĞRU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
İçine düştükleri geçim sıkıntısı
nedeniyle aile düzenleri ve ruh sağlıkları bozulan
mağdurlardan son üç yılda maalesef 10 kişi intihar
etmiştir.
Tekel işçilerimizin çalıştıkları yerlerde
konum ve statülerinin yeniden belirlenerek günün koşullarında
eşit işe eşit ücret verilmesi ve yılda on iki ay
çalıştırılmaları, sağlık güvencelerinin bir
zemine oturtulması, hastalık izinlerinin yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir. Bu hem sosyal devlet olmanın bir gereği hem de
anayasal bir zorunluluktur.
Araştırma önergemize Meclisin evet diyeceğini
umuyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Aleyhte Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin getirdiği grup önerisinin
aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
milletimiz AK PARTİyi vurulan prangaları kırsın,
Türkiyeyi her yönden kalkındırsın diye iktidara
getirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, biz sorunların üzerini
örten, sorunları erteleyen taraf olmadık, her zaman çözümden,
diplomasiden yana olduk, inkâr politikalarına son verdik, Türkiyeyi daha
mutlu ve aydınlık bir geleceğe taşıma mücadelesi
içinde hareket ettik. Bu gayretlerin sonuç vermesi, Türkiye'nin gelişme
seyrini ortaya koyan güzel haberlerin gelmeye devam etmesi, içte ve
dışta memnuniyetlerin defaatle ifade edilmesi bizlere büyük mutluluk
vermektedir.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Kim neyi inkâr etmiş, bir
söylesene ya!
AHMET YENİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, Türkiye
büyüyor, Türkiye kalkınıyor
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Ahmet Bey, kim neyi inkâr ediyor,
bir söyle bakayım ya! Kim neyi inkâr etti bir söyle!
AHMET YENİ (Devamla)
Türkiye demokratikleşiyor.
Türkiye uluslararası platformda her geçen gün etkinliğini
artırıyor.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Bundan önce kim neyi inkâr etti bu
memlekette, söyle!
AHMET YENİ (Devamla) Türkiye adım adım
aydınlık geleceğini inşa ediyor. Belki en önemlisi Türkiye
istikrarın getirdiği güveni yaşıyor.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Kim neyi inkâr etti, onu söyle önce,
onu!
AHMET YENİ (Devamla) Biz Türkiye'nin istikrarı için,
kalkınması ve büyümesi için çalışırken, Meclisin
hizmet makamı olduğunu ortaya koyarken AK PARTİ polemiklere,
siyasetin bitmek tükenmek bilmeyen münazaralarına çekilmeye
çalışılıyor.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Kim neyi inkâr etti bu memlekette?
AHMET YENİ (Devamla) Yapmadığımız
şeyler yapılmış, söylemediğimiz şeyler söylenmiş
gibi gösteriliyor.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Söylediğiniz lafın nereye
gittiğini bilin!
AHMET YENİ (Devamla) Mesaimizi iftiralara cevap vererek
harcayalım isteniyor ama biz, bu oyunların, bu oyalamaların
tuzağına düşmedik, düşmeyeceğiz. Biz, her türlü
iftiraya eserlerimizle, reformlarımızla cevap veriyoruz.
Çalışıyoruz, Allahın yardımıyla
başarıyoruz çünkü bizim arkamızda milletimizin memnuniyeti,
desteği ve bitmez tükenmez duaları mevcuttur.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Memura 13 lira zam verdiniz.
AHMET YENİ (Devamla) Biz de bu sorumluluk duygusuyla,
vicdani mesuliyetle milletimiz için iş üretmeye, hizmet ve eser üretmeye,
köklü sorunları çözmeye, yatırımlar yapmaya devam ediyoruz.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Memura 13 lira zam...
AHMET YENİ (Devamla) Hedeflerimizde, vizyonumuzda, gelecek
tasavvurumuzda hiçbir sapmaya izin vermeden, milletimizin çizdiği rotada
durmaksızın yürüyoruz. Her şey Türkiye için
anlayışımızı icraatımıza gururla koyuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özelleştirmeyle ilgili düzenleme 1983lü yıllardan bu tarafa Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetlerinin kabul ettiği bir süreçtir. 2001
yılında Tekel İdaresinin Özelleştirme İdaresine
devriyle birlikte başlayan süreç, 3 Ocak 2002 tarihinde
gerçekleştirilen 4733 sayılı Kanunun yürürlüğe
konmasıyla devam etmiştir.
2002 yılından önce, AK PARTİ İktidarından önce, 16.228
kişi özelleştirmeden dolayı aç ve açıkta kalmıştı.
Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri,
değerli vatandaşlarım; bu Tekelin özelleştirmesinin sanki
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında gündeme geldiği gibi
bir sonuç ortaya konuyor.
Değerli milletvekilleri, bu 2001 yılında Milliyetçi
Hareket Partisi, Demokratik Sol Parti ve Anavatan Partisi döneminde
Başbakan Bülent Ecevit, Doktor Devlet Bahçeli, Doktor Yüksel Yalova, Recep
Önal Devlet Bakanı, Sümer Oral, Ahmet Kenan Tanrıkulu imzasıyla
özelleştirme kapsamına alınmıştır Tekel.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Bedavaya satmadılar
sizin gibi.
AHMET YENİ (Devamla) O günden bu güne üç yıl
içerisinde özelleştirilecekti ama uzatmalarla birlikte tabii ki bizim
dönemimize geldi. O bakımdan özelleştirme o dönemde
başlatıldı ve biz de bu özelleştirmeyi devam ettiriyoruz.
YILMAZ TANKUT (Adana) Peşkeş çektiniz,
peşkeş çektiniz!
AHMET YENİ (Devamla) Hükûmet, evet, DSP-MHP döneminde
çıkarılan yasa çerçevesinde özelleştirme kapsamına gelen
işçilerin 2004 yılındaki düzenlememizle birlikte kamu sektöründe
çalışıp iş imkânlarına devam edebilmeleri, evlerine
aş ve ekmek götürebilmelerine imkân sağlamıştır. 2004
yılında işçi sendikalarıyla yaptığımız
müzakerelerin ardından işçi sendikalarının talebi
doğrultusunda, onlarla birlikte çalışarak 4/C
uygulamasını başlattık. Hatta Bizden önce işini kaybetmiş
16 bin küsur işçiyi de 4/C kapsamına alacağız. dedik ve
aldık, sözümüzde durduk. Bizden önce 16 bin işçi sokağa terk
edildi ve o işçileri 4/C kapsamına biz aldık, biz istihdam
ettik. O gün sendikacılardan bugün milletvekili olan
arkadaşlarımız var. Bunu çok iyi bilirler.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Benim dönemimde hiçbir
işçi 4/Cyle kadroya geçmedi.
AHMET YENİ (Devamla) İlköğretim mezunlarına
yeni dönemde 658 lira veriliyordu, bunu 772 liraya, lise mezunlarına 739
lira veriliyordu, bunu 856 liraya, yükseköğretim mezunlarına 820 lira
veriliyordu, bunu da 938 liraya çıkardık; sosyal güvenlik ve özlük
haklarını da koruduk ve iyileştirdik.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Binlerce işçinin
görevini değiştirdiniz! 57nci Hükûmet döneminde, hepsi senin
değil, yalan söyleme!
AHMET YENİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 20 bin TLden 80 bin TLye kadar kıdem ve ihbar
tazminatlarının kuruşu kuruşuna hepsinin hesabını
yaptık. 4/C statüsü çalışanlarına
çalıştıkları süreler dikkate alınmak suretiyle 4/B
çalışanlarına yapıldığı gibi iş sonu
ödemesi hakkı getirdik. Yıllık çalışma sürelerini on
bir aya çıkardık ve izinlerini uzattık. 4/Cyi kabul eden
işçilerimize tercih ettiği ilde veya o ile en yakın ilde
istihdam kolaylığı sağladık.
Değerli milletvekilleri, biz işçinin, memurun, emeklinin
hakkını ödeyen bir Hükûmetiz ve İktidarız. Bizden öncekiler
aldı, biz verdik. İşçi ve memurdan kesilen 13 katrilyonluk
zorunlu tasarruf kesintilerini biz ödedik. Konut Edindirme Yardımı
adı altında yıllarca kesilen paraları biz ödedik.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Ödemediniz, millet hâlâ bekliyor!
AHMET YENİ (Devamla) Şu ana kadar 3 katrilyona
yakın para ödedik ve ödemeye devam ediyoruz. Başkaları kesti,
biz milletimize geri verdik.
İşçimizi, memurumuzu enflasyona ezdirmedik ve
ezdirmeyiz, farkları kuruşu kuruşuna hesap edip ödüyoruz. Sosyal
Güvenlik Yasasını, evet, biz çıkardık. Belli
şartlarda sosyal güvenlik primlerini vererek istihdamı teşvik
ettik.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) İşsizlik Fonundaki
paralar ne oldu?
AHMET YENİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Samsunun 19 Mayıs ilçesinde geçenlerde Tekeli ziyaret
ettim ve Tekel yeni yatırımlarıyla birlikte çalışmaya
devam ediyor, ihtiyaç duyduğu kadar işçileri alıyor ve
çalıştırıyor, tütün ihtiyacını da o bölgeden
alıyor.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Ahmet Bey, Tokat Sigara
Fabrikası kapandı.
AHMET YENİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, tütün
ekilen araziler de yavaş yavaş bir kısmı alternatif
ürünlere dönüşmek suretiyle, daha kârlı bir imkân sağlamak suretiyle
de çalışmalar devam ediyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz bu
önerinin aleyhindeyiz, aleyhinde oy kullanacağız.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) Tekel işçileri selam söylüyor
Ahmet Ağabey!
AHMET YENİ (Samsun) Biz onlarla görüşüyoruz, merak
etme.
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde Adıyaman Milletvekili
Sayın Şevket Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş
olduğu önerge üzerine lehte söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Dünyanın en iyi Şark tipi tütününü yetiştiren bir
ülkenin Meclisinde, bu tütünün ve bundan ekmeğini kazanan Tekel işçilerinin
nasıl yok edildiğini konuşmak gerçekten üzüntü verici bir
durumdur.
Değerli arkadaşlar, 1965 tarihli 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesi kamu
çalışanlarını üç kategoriye ayırmıştır:
Devlet memuru 4/A, sözleşmeli personel 4/B, yevmiyeli personel 4/C.
Kanunun ilk hâlinde yevmiyeli personel deyimi, Devlet kamu
hizmetlerinin asli mahiyette olmayan işlerinde, bedenen belirli ve geçici
süre için gündelikle çalıştırılan işçileri ifade
eder. şeklindedir.
Özelleştirme nedeniyle işsiz kalan işçilerin
diğer kamu kurum ve kuruluşlarında yılda on ay süreyle
sınırlı olmak üzere sosyal haklardan yoksun olarak düşük
ücretle istihdamına dönük olarak Hükûmet tarafından kullanılan
bir araç hâline getirilmiştir 4/C.
Özelleştirme nedeniyle zaten mağdur edilen işçiler
bu çalıştırma şekliyle bir kez daha mağdur
edilmektedir. 4/C statüsünde çalışan işçiler kıdem ve ihbar
tazminatı haklarından yararlanamıyorlar, devamlı iş
garantileri ve örgütlenme hakları yok. Yıllarını devlete ve
iş yerlerine vermiş işçiler, iş yerlerinin birileri kâr
etsin diye satılması sonucu kapı önünde
bırakılıyorlar. Sonrası, onlara çok büyük bir iyilik
yapılıyormuş edasıyla 4/Cye mahkûm ediliyor. Hâlbuki,
aynı kurumda memur statüsüyle çalışanlar özlük haklarıyla
birlikte diğer kurumlara naklediliyorlar. Örnek mi istiyorsunuz?
Geçmiş tarihte SEKA kapatıldı. İşçiler kadrolu olmak
üzere İzmir Büyükşehir Belediyesinde
çalıştırıldı. Sivasta Demir-Çelik işçileri yine
kadroya alındı. Kırşehirdeki Petlas işçileri kadroya
alındı. Siz ne yaptınız Sayın AKP İktidarı?
Siz ne yaptınız?
Yıl 2007, erken genel seçime üç ay var. 218 bin geçici
işçiye siz kadro verdiniz. Niye verdiniz? Çünkü, seçim var. Yıl 2009,
29 Mart yerel seçimlerinden önce Tekel işçilerinin mağdur edilme
durumu var idi, siz buna göz yumdunuz, yerel seçimden sonra da Tekel
işçilerini kapı dışarı edercesine 4/Cye
aldınız. Bu, siyasetin iki yüzünün en gerçek ifadesidir.
Sayın milletvekilleri, haklarını arayan,
çalışarak para kazanmak isteyen özelleştirme mağduru Tekel
işçilerine karşı Sayın Başbakan sanki onlara
bahşiş veriyormuş anlayışıyla Kimseye yetim
hakkı yedirmem. diyebiliyor. Hiçbir işçi çalışmadan,
havadan para kazanayım derdinde değil. Aksine, çalışarak,
alın teriyle, ama haklarını tam olarak kazanıp evine,
ailesinin geçimini sağlamak için ekmek götürmek istiyor.
AKP döneminde 4/C uygulaması amacından
saptırılmıştır, kamuda, düşük ücretle, iş
güvencesinden, her türlü sosyal haktan ve örgütlenme hakkından yoksun
olarak işçi çalıştırmanın yolu olarak benimsenmiştir.
İşte, bu nedenledir ki Tekel işçilerinin namuslu, haklı
mücadelelerinin sonunda Danıştay bir karar vermiş, verilen
sürenin durdurulmasına
Burada umutlu olmamıza rağmen, Hükûmet
daha da aksine davranışlar içerisinde -bunu bir fırsat olarak-
bu yarayı onarma ihtiyacı hissetmemiş ve dolayısıyla
yaşanan diğer şiddet -o çağımızla uygun olmayan-
Türkiye Cumhuriyetinin başkentinin ortasında herkesin yüreğini
sızlatan olaylar meydana gelmiştir.
Danıştayın otuz günlük süreyi uzatması,
durdurması sonunda, Anayasa Mahkemesine de bu 4/C konusunu intikal
ettirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, her ne kadar söylersek
söyleyelim, bugüne kadar pek çok duyarlı milletvekili 4/Clilerin
ailelerinin hangi mağduriyet ve bunalım içerisinde olduğunu bu
kürsüde defalarca anlattılar. Cinnetlerin, intiharların, o
yarının ne olacağı
Yaşam standardından
Birdenbire ücretleri düşürerek, sosyal haklarını yok sayarak
geleceğini karartan durumu elbette ciddiyetle ele almamız gerekiyor.
Bunların sayısı artmaktadır.
Bakın, babalar gibi satmaya devam edeceksiniz; topun ucunda
şeker işçileri de vardır. Binlerce işçi hayatı boyunca
çalışmış, verilen işi günü gününe yapan bu
insanları da mağdur etmek için bunun üstüne de İktidar
inatlaşmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ülkemiz bir terörle
mücadele etmektedir. Terörle sadece askerî ve polisiye tedbirlerle mücadele
edemezsiniz. Terörle mücadeleyi ancak orada yaşayan insanlara sosyal,
kültürel, en önemlisi ekonomik tedbirlerle yapabilirsiniz. Bu ekonomik
tedbirler içerisinde siz Tekeli kapatacaksınız, hele hele Türkiyede
en büyük 10 kuruluş arasında olan Tekeli, kâr eden bir kuruluşu
satacaksınız, işçilerini mağdur edeceksiniz
-Adıyamanda, Malatyada, Bitliste, Batmanda, Tokatta, yani
sayısını artırabiliriz- işçileri açlıkla baş
başa bırakacaksınız, ardından kalkacaksınız,
Ben terörle baş edeceğim...
Şimdi, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her şeyden
önce, Doğu ve Güneydoğu bölgesine kamu
yatırımlarının mutlaka artırılması
gerektiğine inanıyoruz ve İktidarımızda bunu gerçekleştireceğiz.
Kamu yatırımları, eğer devlet tek başına
olmuyorsa özel sektörle birlikte bunu tekrar gündeme getireceğiz ve
özelleştirmeyi de bu bölgelerde kesinlikle durdurmamız gerekiyor. GAP
kesinlikle bitirilmelidir. İşsizliğin, yoksulluğun son
bulması için bu ve buna benzer tedbirlerin alınması gerekir.
Siz, bugün, 17 bin Tekel işçisini 4/C statüsüne
alacaksınız
Bu işçi kardeşlerimiz kredi kartı
alıyor, konut kredisi alıyor, çocuk okutuyor. Peki, bu 12 bin
insanın ve arkasından gelecek birçok -şeker fabrikasında
çalışanları- işçileri 4/C statüsüne alarak siz, Allah
aşkına, bu ülkede sosyal barışı sağlamayı
mı düşünüyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) Hepsi sokaktaydı, biz işe
aldık onları, biz.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Yukarıda Allah var,
görüyor her şeyi!
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Evet, böbürlenme padişahım
senden büyük bir Allah var; tabii ki haklısınız.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, 2002den beri
İktidarın uyguladığı yanlış
özelleştirme politikalarıyla hem stratejik öneme sahip
işletmelerimiz hem de bu işletmede çalışan işçilerimiz
mağdur edilmiştir. Bunun en önemli örneklerinden birisini ise Tekelin
özelleştirilmesinde gördük. Bakın, Tekelin bir bölümünü -sadece bir
bölümünü söylüyorum- 299 milyon dolara özelleştirdiniz, ondan kısa
bir süre sonra 900 milyona, kârla satıldı. Yani, gerçekten, bunun bir
yandaşa gidip gitmediğini sizin takdirine bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, kimi kurumlar vardır ki
özelleştirilmesi ülke ekonomisinin yararına olmaz. İşte,
Tekel, böyle kurumlardan birisi idi. Oysa ülkemizde, İktidar, her
şeyi satma eğiliminde olup mağdur edilen aileleri, aç kalan
köylüleri ve Tekel işçilerinin durumunu hiç saymıştır.
Tekelin satılmasını, tüm direnişimize, dil dökmemize
rağmen engelleyemedik maalesef. Bu noktada, işçilerin özlük haklarıyla
ilgili taleplerini İktidara iletmeleri noktasında işçilerimizle
birlikte olup İktidara anlatmaya çalıştık ama Hükûmet, her
zamanki gibi Ben doğru bilirim. yaklaşımıyla hareket etmiş
ve binlerce Tekel işçisini mağdur etmiştir.
Tekel işçileri haftalarca Ankarada direniş gösterdiler.
4/C sadece bu işçilerin değil, daha önce özelleştirme nedeniyle
işsiz kalan işçilerin de sorunuydu. Bu konumda olup 4/C
kapsamında çalışan 17 bin kişi var idi ve bunların
sayısı her geçen gün artacaktır. 4/Cye reva görülen bu
durumdaki çalışanlarımız ne memur ne işçi ne de
sözleşmeli personel tanımına uymamaktadır. Bu
işçilerimizi böyle bir statüye dâhil etmek gerçekten reva değildir.
Tütün, birçok ürün gibi millî bir ürünümüzdür. Tütünü ve tütün
üreticisini korumak sosyal devlet gereğidir. Üreticilerimize insanca
yaşama şartlarını sağlayamadığımız
sürece sosyal devletten bahsetmek yalan söylemek olacaktır. Tütün
üreticisini yok etmek ülke ekonomisine darbe vurmak demektir değerli
arkadaşlarım.
Özellikle seçim bölgem olan Adıyamanda halk gerçekten çok
perişandır. Bunu, üç yıldır bu kürsüden söylüyorum. 700 bin
nüfus var Adıyamanda. Bilhassa merkez ilçemizde, Çelikhanda, Tut ve
Sincik bölgemizde, Kâhta ilçemiz de dâhildir, 29 bin aile tütün ekiyor
arkadaşlar. Kâhta ve Besni merkez olmak üzere, 1.200 işçi
çalışıyordu, aileleriyle birlikte 6 bin insan yapardı ve
Adıyaman ekonomisine yılda, eski parayla söylüyorum, 100 trilyon para
girerdi, bu esnafa dağılırdı. Köylü perişan oldu,
esnaf bitti. Eğer sıkıyorsa gerçekten, sizin milletvekilleriniz
buradadır, buyursunlar beraber gidelim, Adıyaman köylüsünü beraber
gezelim, gerçeği gözlerimizle görelim.
Evet, millî bir ürün dedim, endüstriyel ürünler arasında en
önemli olan ürün, tütün ürünü. Adıyamanın öyle köyleri var ki
gerçekten ne yaparsanız yapın tütünün dışında
alternatif bir ürün yetiştirmek mümkün değildir. Tarla var, suyu
bulamaz; suyu bulsa tarla yok. Onun için bu konuda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köse, buyurun efendim.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Sayın milletvekilleri,
kısacası tüm Türkiyeyi ilgilendiren çok önemli bir konu Tekel
işçileri, dolayısıyla Tekel işçilerinin konumunu belirleyen
tütün ve tütünden elde edilen mamuller. Türkiyede, biliyor musunuz 1 milyon
insan, 1 milyon tütün üreticisi, yaklaşık olarak 4-5 milyon insan
tütünden hayatını kazanıyor. Önemli bir millî gelirimizdir,
Türkiye'nin ekonomisinin gelişmesine ve kalkınmasına büyük
katkısı olan bir üründür. Bu ürün, mutlaka desteklenmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu bu önergeyi
desteklemenizi rica eder, hepinize tekrar saygılar sunarım. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Aleyhte, Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi
Hareket Partisinin verdiği grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce hepinizi en kalbî
duygularla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimiz bir siyasi parti
çatısı altında siyaset yapıyoruz ve hepimizin tabi
olduğu siyasi partinin de parti programlarında genel konulara, genel
sorunlara, ülke sorunlara değinme noktasında da belli öngörüleri var
ve bunları da seçimler öncesinde seçim beyannamelerine dönüştürerek
vatandaşımıza bir nevi, biz şunları şunları
şunları yapmayı düşünüyoruz, şu konularda
önceliklerimiz bunlardır, dolayısıyla, eğer bizi iktidara
getirirseniz yönetimdeki hassasiyetlerimiz şunlar şunlar
olacaktır diye bir nevi ilan ediyoruz ve seçimler sonrasında da
vatandaşın tercihi, desteği, teveccühü noktasında da
burada, Meclisteki konumumuzu, yerimizi alıyoruz.
Aslında parti programlarına
baktığımız zaman ülke sorunlarına temas
noktasında elbette pek çok farklı noktalar var ama ismi ne olursa
olsun, hangi siyasi parti olursa olsun, siyasi partilerin
programlarını incelediğimiz zaman da pek çok ortak noktalar
olduğunu göreceğiz. Aslında
bu özelleştirme konusu da bu anlamda bu ortak noktalardan bir
tanesi.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Doğru söylemiyorsun!
Cumhuriyet Halk Partisi
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
neticede, bu ortak noktalar çerçevesinde olayı ele
aldığımız zaman, özellikle özelleştirme
uygulamalarının başladığı 80li yıllardan
itibaren iktidara gelen tüm siyasi partilerin uygulamalarına
baktığımızda boyutu, şekli, biçimi farklı olsa da
tüm siyasi partilerin bir şekilde özelleştirmeden yana
uygulamalarının olduğunun siyasi tarihimizde somut örneklerini
görmekteyiz.
Şimdi, şöyle de bir yanılsama ortaya
çıkıyor: Yani bir tarafta siyasi tarihe, geçmişe
baktığımız zaman, uygulamalara
baktığımız zaman bir benzerlik söz konusu ama anlık,
günlük siyasete baktığımız zaman iktidar ile muhalefet
partileri arasında da sanki bir ayrım varmış gibi bir tablo
ortaya çıkıyor.
Şimdi konuştuğumuz konu nedir?
Konuştuğumuz konu Tekelin özelleşmesi ve bunun sonucunda da
mağdur olan Tekel işçilerinin durumunun
araştırılması.
Değerli arkadaşlar, ben Demokratik Sol Partiyi,
Milliyetçi Hareket Partisini veya Anavatan Partisini suçlamak için söylemiyorum
ama Tekelin özelleştirme sürecinin, az önce arkadaşlarımız
da söyledi, başladığı tarih 2001. Alınan karar
yanlış mıydı? Doğru bir karardı. 2001
yılında alındı, süreç başlatıldı ve bunun
somut adımlarının atılması da bizim dönemimizde devam
etti, somut adımlar da atıldı.
Şimdi, bizlerin, aslında ülkeyi seven, ülkesini seven
yurttaşlar olarak herhâlde şunu yapmamız memleketimiz için daha
hayırlı olur: Yani Tekel konusunu, tamam siyasetimizi yapalım
ama bir de ülke gerçekliği noktasında bir tartışsak
keşke. 2000li yıllarda olaya
yaklaştığımızda, baktığımızda,
değerli arkadaşlar, 2002 yılında -ben Tekelin alt komisyon
toplantılarına da KİT Komisyonu üyesi olmam sıfatıyla
katıldım- en çok konuştuğumuz,
tartıştığımız -iktidarıyla muhalefetiyle
tartıştığımız- konuların başında
gelen konu Tekel şu andaki stoklarındaki tütün oranını,
tütün miktarını nasıl eritecek?dik. Bir ara 400 bin ton gibi
çok astronomik rakamlara çıkmış bir tütün stokundan bahsediyoruz
ve Türkiye'nin yıllık işleyebildiği, satabildiği,
ihraç edebildiği tütün rakamları da 20 bin tonlu rakamlarda. Yani
kabataslak bir hesap yapsak aslında belki bu ülkenin yirmi
yıllık ihtiyacını karşılayacak bir stokla
karşı karşıyaydık.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Doğru değil bu
efendim. Belgeyi çıkar.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) YDK raporlarında,
bakarsınız.
Değerli arkadaşlar, şu anda en son bu rakam 60-70
bin tonlara kadar düşmüştür. Zaman içinde bunların bir
kısmı basına da yansımıştır: Bu stoklar
yakılıyor, dökülüyor, çürüyor. gibi
Evet, başka ihtimalimiz
yok.
Bir de yeri gelmişken bir şey daha söyleyeyim: Bizim,
doğru, Anadolumuzun pek çok değerli köşesinde tütün üretimimiz
var ama bu tütünümüzü de diğer ithal başka ürünlerle harmanlayıp
üretme mecburiyetimiz de var. Yoksa tek başına, bizim
ürettiğimiz, Türkiyede ürettiğimiz tütünü tutup da olduğu gibi
hepsini piyasaya sunma, piyasaya sürme gibi bir durumumuz da söz konusu
değil.
Değerli arkadaşlar, neticede, 2001 yılında
alınan karar doğru bir karardı. 2001 yılında bir karar
daha alındı, o da şudur, Hükûmet tarafından alınan
karar: 2001 yılına kadar, bir nevi, Tekel, hazinenin
taşeronluğunu yapıyordu. Yani, hazine adına üreticiden, kâr
veya zarar hesabı yapmaksızın, ürünü satın alıyordu ve
olduğu gibi de bu parayı, bu tutarı hazineye fatura ediyordu,
hazine Tekelin bu maliyetini karşılıyordu. 2001
yılından itibaren, Tekelin kendi varlıklarıyla ürün
planlaması, üretim planlaması yapması gerçeği ortaya
konuldu -ki bu da doğru bir karardır- ondan sonra da Tekel kendi
yağıyla kavrulmaya başladı. 2001 yılından
itibaren, kendi öz sermayesinden karşılamaya başlamasından
itibaren de aslında Tekelin mevcut, çıplak yapısı ortaya
çıktı ve Tekelin aslında 70 milyonun sırtına binen,
100 milyarlara, trilyonlara varan zararının vatandaşın
sırtına nasıl yüklendiği de ortaya çıktı. O zaman
olması gereken neydi? Olması gereken, bir an önce milletin
sırtından bu kamburun, işçilerin de mağdur edilmeksizin,
kaldırılması gerçeği vardı. Biz de bunu yaptık.
Aslında, yaptığımız, sadece Tekel
işçilerinin mağduriyetini ortadan kaldırmak değil. Bundan
önceki uygulamalarda, özelleştirme uygulamalarında ne
yapıyorduk? İlgili KİTi özelleştiriyorduk, söz konusu işçilerin
ihbar tazminatlarını, kıdem tazminatlarını ve
başka alacakları varsa bunları işçiye ödüyorduk, iş
akitlerini feshediyorduk, sen sağ, ben selamet, iş akdi
feshedildikten sonra işçinin herhangi bir iş güvencesi yoktu. Ne
zamana kadar? 2004 yılında bizim 1973lü yıllardan beri 657
sayılı Devlet Memurları Kanununda yer alan 4/C
uygulamasını, cumhuriyet tarihindeki tüm özelleştirmelerde
mağdur konuma düşen işçileri de kapsayacak şekilde,
uygulamaya başladığımız andan itibaren de bu
mağduriyet ortadan kalktı.
Şimdi, şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Deniyor
ki: Bunları sattınız, şöyle yaptınız, böyle
yaptınız, işçileri mağdur ettiniz.
Değerli arkadaşlar, 2004 yılına kadar ve ondan
sonraki uygulamalar hariç tutulursa, evet ortada bir mağduriyet varsa, 2004
yılı öncesinde, önceki iktidarlar döneminde yapılan
özelleştirmelerde ortaya çıkandır esas mağduriyet tablosu.
Bizim yaptığımız, özelleştirme sonrası kıdem
ve ihbar tazminatlarını ödediğimiz işçi
arkadaşlarımıza diyoruz ki: Emekliliğine kadar 4/C statüsünde
çalışmak istiyorsan buyur sana bir iş imkânı daha
sağlıyoruz.
Ayrıca şunu yaptık: 2004 yılında bu
uygulamaya geçtikten sonra bu Tekel işçilerinin özelleştirme
sonrası durumları gündeme geldiği zaman 4/C statüsündeki
işçilerimizin de haklarında ciddi anlamda iyileştirmeler
yaptık: Bir taraftan bunların ücretlerini artırdık,
yaklaşık, ortalama yüzde 30a varan bir ücret artırımı
yaptık, diğer taraftan, on ay olan çalışma sürelerini on
bir aya çıkardık, izinlerini artırdık ve şu anda
neredeyse diğer kamu personeli gibi bir aya yakın izin kullanma
imkânlarını ortaya koyduk, diğer taraftan, iş sonunda
emekli oldukları zaman da tazminat noktasındaki haklarını
alma noktalarında bir hak sağladık.
Şimdi, sonuçta, sürem de dolmaya
başladığı için özetle toparlamak gerekirse, değerli
arkadaşlar, evet, biz isteriz ki gönlümüzden geçen, devletin hazinesinde
olsun, devletin hazinesinde olan ve 70 milyonun hakkı olan bu
kaynakları işçisiyle, memuruyla, emeklisiyle, tüm toplum kesimlerine
fazla fazla verelim ama devletin imkânı ölçüsünde, har vurup harman
savurmadan, siyasi düşünüp siyasi rant hesabı ile Kim ne verirse ben
beş fazlasını veririm. mantığıyla hareket
etmeden, gelecek nesillerimizi de düşünerek, dengeli bir şekilde, 70
milyonun hakkını, hukukunu gözeterek, siyasi sorumluluk, iktidar
sorumluluğu çerçevesinde kimseyi de mağdur etmeden bir formül
bulunması gerekiyordu ki işte tam bu anlamda 4/C uygulaması
özelleştirme sonucu iş akitleri sona eren kişilerin onları
da kapsayacak şekilde uygulamaya geçilmesiyle aslında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Poyraz konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Onları da bu kapsama
almakla özelleştirme mağduru olarak tanımlanacak olan
işçilerimizin bir nevi açıkta kalmaları önlenmiştir.
Ben bu anlamda, evet sorunlar vardır, yok demiyorum ama
Hükûmetimizin bu sorunlarla ilgilenme, bu sorunları çözme noktasında
azami gayret sarf ettiği noktasında düşüncemi belirtiyorum ve
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde olduğumu tekraren
ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Tamam efendim.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından TBMM
Başkanlığına verilmiş olan usta öğreticilerinin
sorunları ile ilgili Meclis Araştırması Önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşimde görüşülmesine
ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 07.07.2010 Çarşamba günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Temmuz 2010 tarihinde, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ve arkadaşları tarafından; Usta Öğreticilerinin
Sorunlarının Araştırılması amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 07.07.2010 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarında işçi
ayakta, köylü ayakta, esnaf, çiftçi ayakta, üreticiler ektikleri ürünü
satamadıkları için yollara dökmekte, atanamayan öğretmenler
ayakta, doktorlar, mühendisler, eczacılar ayakta. Türkiye artık
yönetilemez hâle gelmiş ancak AKP yetkilileri bu kürsüde
konuşurlarken öylesine tozpembe tablo çiziyorlar ki sanki muhalefet
partisinin getirdiği sorunlar bu ülkede yaşanmıyormuş gibi.
Şimdi, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiyede can
yakan, yakıcı bir sorunu Meclis gündemine getiriyoruz. Bu sorun,
aslında, Millî Eğitim Bakanı ve Çalışma
Bakanlığı yetkilileri tarafından yakından bilinmekte
ancak duymazlıktan ve bilmezlikten gelinmektedir.
Değerli milletvekilleri, yıllardır
çalıştığı kurumlardan atılarak açlığa,
işsizliğe, yokluğa ve yoksulluğa terk edilen usta
eğitici ve öğreticiler ile hâlen yıllardır
çalıştığı kurumlarda her yıl görev alıp
alamama kaygısı yaşayan, iş güvencesinden yoksun
çalışan usta öğretici ve eğiticilerin
sorunlarının tespiti, alınması gereken önlemlerin
saptanması ve çalışma koşullarının belirlenmesi
açısından Meclis araştırmasını istedik ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu önergesini getirdik.
Usta öğretici kimdir? Usta öğreticiler,
Çıraklık Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğüne
bağlı halk eğitim merkezlerinde, Okul Öncesi Genel
Müdürlüğüne bağlı kurum ve kuruluşlarda ve Ticaret ve
Turizm Öğretim Genel Müdürlüğüne bağlı kurum ve
kuruluşlarda bilgisayar, giyim, makine nakışları, el
sanatları, kuaförlük ve en önemlisi de ana sınıfı
öğreticisi ve benzer branşlarda uygulamalı meslek eğitimi
veren kişilerdir. Türkiyede 24 bin civarında halk eğitim merkezlerinde,
20 bin civarında okul öncesi eğitimde, 10 bin civarında Ticaret
ve Turizm Genel Müdürlüğüne bağlı kuruluşlarda olmak üzere
55 bin civarında usta öğretici görev yapmaktadır.
Usta öğreticiler 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 89uncu maddesine göre istihdam edilmektedirler, yaygın
eğitim kurumlarında öğretmen ihtiyacı sebebiyle
öğretmeni bulunmayan meslek dallarında herhangi bir kadroya
bağlı olmadan ek ders ücreti karşılığında
istihdam edilmektedirler.
Değerli milletvekilleri, okul öncesi eğitim üreticisi
usta öğreticiler ise, Millî Eğitim Bakanlığı okul öncesi
eğitimdeki öğretmen ihtiyacını karşılamak
amacıyla 2001 yılında uygulamaya koyduğu Mesleki ve Teknik
Eğitimi Geliştirme Projesiyle Anadolu Üniversitesi Açık
Öğretim Fakültesi bünyesinde açılan okul öncesi eğitim bölümüne
kız meslek lisesi mezunlarının yanı sıra lise
mezunlarını da üç yıl süreyle ÖSSden herhangi bir puan türünden
105 puanı aşmaları koşuluyla dışarıdan bu
bölümü okuma hakkı tanımıştı. Bunun üzerine 2000-2001
yılı öğretim yılında 4.374; 2001-2002 öğretim
yılında 8.078 kişi kontenjan sınırlamasına tabi
tutulmadan Açık Öğretim Fakültesinin okul öncesi eğitim bölümüne
yerleştirilmişti. Protokolde kontenjan
sınırlandırması olmayacağı ve bir yılda fark
derslerinin verileceği ifadesi bulunmasına rağmen, Açık
Öğretim Fakültesinin okul öncesi eğitim bölümünün kontenjanı 3
bin kişiyle sınırlandırılmış ve bir yıl
olan eğitim süresi üç yıla çıkarılmış, daha sonra
bu alandaki öğretmen açığının üniversitelerin okul
öncesi eğitim bölümünden mezun olanlarla kapatılamaması üzerine,
kız meslek lisesi çocuk gelişimi ve eğitimi bölümü
mezunlarına altmış saatlik oryantasyon eğitimi verilerek
eğitim kurumlarında kadrosuz usta öğretici olarak
görevlendirilmişlerdir; sekiz dokuz yıl bu görevi yürütmüşlerdir.
Daha sonra, Danıştayın, öğretmen olmayan kişilere
öğretmenlik görev ve sorumluluğu verilemeyeceği gibi,
öğretmen olarak görevlendirme koşullarını
taşımayan bu kişilerin öğretmen kişilerin yanında
ve onların yardımcısı olarak çalıştırılmaları
gerektiğinden bahisle bu yönergenin iptalinden sonra bu insanlar işsiz
kalmışlardır.
Değerli milletvekilleri, bu kesimdeki insanların
sorunları çok fazladır. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 4üncü maddesinde istihdam şekilleri belirlenmiş ve
Bunlar, memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçi
eliyle yürütülmüş denilmiştir kamu hizmetleri ve bunun
dışında başka bir istihdam şeklinin
olamayacağı kabul edilmiştir. Burada memur, kamu
kuruluşlarında ve tüzel kişiliklerinde genel idare esaslarına
göre, sürekli asli hizmetleri yürüten kişiler olarak tanımlanmış.
Bu kişiler de, yani usta öğretici olarak tanımlanan kişiler
de aslında bu niteliklere sahip oldukları hâlde, Devlet
Memurları Kanununun kendilerine tanıdığı bu
özelliklerden faydalanamamışlardır.
Değerli milletvekilleri, usta öğreticiler, hafta tatili,
resmî tatil ve bayramlarda ancak çalışırlarsa ücret
almaktadırlar. Usta öğreticilerin aldığı brüt ücret
asgari ücretin altında ve yedi buçuk saatlik çalışması bir
gün kabul edilerek sigortaları ödenmektedir. Dolayısıyla
ortalama sekiz ay boyunca usta öğreticinin aldığı ücret
tatil ve bayram günlerinde kesintiye uğradığından hem
aldıkları ücret asgari ücretin altında kalmakta hem SSK primleri
bir ay için otuz gün üzerinden yatırılamamaktadır.
Bunların, ancak bir haftada yirmi beş saat
çalıştıklarında, sürekli hizmet gördüklerinde otuz gün
üzerinden SSK primleri yatmaktadır. Aynı yerde aynı işi
yapan kadrolu usta öğreticiler, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun tanıdığı tüm haklardan yararlanmamaktadırlar.
Ders ücreti karşılığı çalışan usta
öğreticilerin sosyal güvencelerinin olmayışı, hiçbir
güvenlik sisteminde tam ve açık olarak tarif edilmemiş
olmamaları, çalışanlar arasında
ayrımcılığa neden olmaktadır.
Statüsüz çalıştırılan usta öğreticilerin,
halk eğitim merkez müdürlüklerinin inisiyatifleri doğrultusunda,
bazı illerde altı veya sekiz ay, bazı illerde on veya on bir ay,
haftada on beş saat ya da otuz saat arasında görevlendirmeleri
yapılmaktadır. Bu adaletsiz dağılım hem ücretlerde hem
de SSK prim ve gün sayılarında eşitsizliğe neden
olmaktadır.
Yıllardır kadro tahsisi yapılmadan, ders ücreti
karşılığı çalışan statüsüz usta
öğreticiler, sadece genelgeler doğrultusunda kamu hizmeti
vermişlerdir. Yetişmiş, deneyimli çalışanların
halk eğitimci sıfatıyla başarılı
çalışmaları takdir görmemiştir. Usta öğreticilerden
işsizlik sigorta primi kesilmediği için, çalışılmayan
dönemlerde işsizlik sigortasından yararlanamamaktadırlar.
Geçmiş dönemlerde çalışan usta öğreticilerin geriye dönük
eksik ödenen primlerini kendileri veya Bakanlıkça ödeme hakkı
verilmemiş, emekliliği gelmiş çalışanlar emekli
olamamışlardır. Millî Eğitim Bakanlığı ile
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında
imzalanan protokolle çalıştırılan bu kişilerin, bugün,
1475 sayılı İş Kanununun 2869 sayılı Kanunla
değişik 61inci maddesi gereğince, yedi buçuk saat/bir gün
esasıyla çalışmaları kabul edilmektedir. Bunlar
İş Kanunundan yararlanamadıkları için kıdem
tazminatı alamamaktadırlar.
Yine, değerli arkadaşlarım, bunların, uzman ve
usta öğreticilerin sağlık yardımından
yararlanabilmeleri için, hastalığın
anlaşıldığından itibaren, yani viziteye
çıkış tarihinden itibaren, bir önceki yıl içinde -bir veya
birden fazla iş yerinde- doksan gün, geçindirmekle yükümlü olanlar için de
yüz yirmi gün çalışmış olma şartı
aranmaktadır. Çoğunluğu, prim ödedikleri hâlde, hastalık
sigortasından yararlanamamaktadırlar, kırk yedi yıldan önce
de emekli olamamaktadırlar. Bu insanların sorunlarının
çözülmesi artık bir aciliyet hâline gelmiştir.
Bunun için çözüm önerilerim:
Kamu kurum ve kuruluşlarında usta öğretici olarak
en az beş yıl çalışmış olanların belirli
süreli iş sözleşmesi yapılarak görevlendirilmesi.
Meslek yüksekokulu ve ön lisans mezunu olup en az beş
yıl çalışanların, uzman öğretici olarak, belirsiz
süreli iş sözleşmesi yapılarak görevlendirilmesi.
İşsizlik sigortası kapsamına alınarak,
çalışmadığı dönemlerde prim almasının
sağlanması.
En az yirmi yıl usta öğretici olarak
çalışmış olanların 1/10/2008 tarihinden öncesine ait
çalışma sürelerinin eksik hizmetlerinin işveren prim hissesi
tutarlarının Bakanlıkça, sigortalı hissesinin usta
öğreticilerin kendilerince ve geriye dönük gecikme zammı
uygulanmaksızın prim tutarları üzerinden
borçlanmalarının yapılması.
Kısa süreli kurs programlarında görevlendirilecek usta
öğreticilerin farklı değerlendirilmelerinin yapılması
ve çağrı üzerine çalışma iş sözleşmesi
kapsamına alınması.
Değerli arkadaşlarım, bu usta öğreticiler,
artık, kendilerini iş güvencesine sahip bir işte
çalışmalarını umutla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürük, konuşmanızı
tamamlayın.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bunlar güvenceli bir işte,
kaygı duymadan çalışmayı umutla beklemektedirler
tıpkı bu şiirdeki gibi:
Bekledim/Umuttu sevdan/Ya da ben öyle sandım/Anlamak istedim
inan kaybolan seni/Zordu, belirsizdi/Düş müydü/Gerçek miydi/Derken
hissetmek istedim seni/Sendeki beni/Yanıldım ya da ben öyle
sandım/Umuttu sevdan, bekledim/Sadece bekledim ama gelmedin.
Ben, güvenceli bir yaşam ve çalışma
koşullarının bu usta öğretici ve eğiticilere en
kısa zamanda gelmesi dileğiyle, Millî Eğitim
Bakanlığının ve Çalışma
Bakanlığının gerçekten bu insanların sesine kulak
vermesi, onların dertlerini çözmesi dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Meclis araştırma önergemizin desteklenerek, kabul
edilerek bu insanların sorunlarının her türlü siyasi mülahazadan
uzak bir düşünceyle çözüme kavuşturulması için hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun usta
öğreticilerin sorunlarının kapsamlı olarak
araştırılması amacıyla vermiş olduğu
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hayatta bütün olumlu
gelişmelerin ve kalkınmanın temelinde elbette eğitim, bütün
olumsuzlukların ve geri kalmışlığın temelindeyse
cehaletin yattığını biliyoruz. Buna inanan
İktidarımız kurulduğu günden itibaren, İstiklal
Marşımızın Şairi Âkifin Ey hasmı hakiki, seni
öldürmeli evvel; sensin düşmanlarımızı bize üstün
çıkaran el. dediği cehalete savaş açmış ve büyümenin,
gelişmenin, kalkınmanın, ihracatın, demokrasinin,
kardeşliğin, sosyal refahın ancak iyi bir eğitimle
geleceğine inanarak eğitime büyük önem vermiş, eğitimde
kalitenin artırılmasına çalışmış, gerçekte
eğitimde fırsat eşitliği için mücadele etmiş ve bu
amaçla bütçeden en büyük payı her yıl eğitime
ayırmıştır.
Gerçekten de 2003-2009 yılları eğitimde fiziki
altyapıda ve uygulamada yapısal dönüşüm yılları
olmuştur. Çağın gelişim seyrine ve değişimine
uygun olarak önce bilişim teknolojisinde eğitimin kalitesinin
artırılmasına önem verilmiş; 2003 yılının
başlarında Başbakanımız Bu ülkede bilişim
teknolojisi sınıfı olmayan okul kalmayacaktır. diyerek
eğitime önem vermiştir. Ve bu çerçevede bugün Edirneden Karsa
kadar, Şırnaka kadar sekiz derslikli okullarda bilişim
teknolojisi sınıfı olmayan okul kalmamış, yedi yüz
seksen bir binin üzerinde bilgisayar okullara gönderilmiştir. Yine buna
paralel olarak eğitimde e-devlet uygulamalarına geçilmiş,
personelden yatırıma, sınav kayıtlarına, burs,
eğitim, yurt işlemlerine kadar, kısaca eğitimde bütün
işlemler bilgisayar teknolojisinden yararlanılarak
yapılmış ve bir bakıma personel hareketliliklerinde
kayırmacılığa son verilmiştir. Bütün öğretmen
atamaları, bütün öğretmen nakilleri bilgisayar kontrolünde
yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, yine, öğretmen merkezli
olan müfredat programımız öğrenci merkezli olarak
değiştirilmiş, 599 dersin müfredatı günümüz
şartlarına ve günümüzün eğitim anlayışına uygun
olarak değiştirilmiştir.
Yine, bana göre gelecekte önemi çok iyi fark edilecek 100 Temel
Eser Projesi ortaya konmuştur. 100 Temel Eser Projesine göre ortak
kelime dağarcığı oluşturulacak, ortak estetik zevk ve
düşünce ufkunun gelişmesi sağlanacaktır. Edirneden Karsa
kadar bütün evlatlarımızın, ilköğretimde,
ortaöğretimde yüzerden iki yüz temel eseri okuduklarını ve ortak
kelime dağarcığının oluştuğunu, ortak
heyecanların, ortak estetik zevkin oluştuğunu düşünürsek,
ülkemizin birlik ve beraberliğine, geleceğine ne kadar katkı
sağlayacağını sizlerin takdirine bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, yine İktidarımız,
zihinsel gelişimin daha çok okul öncesi eğitimde
gerçekleşeceğine inanmış, 2002-2003 yıllarında
yüzde 11 olan okullaşma oranı 2009 yılı sonunda yüzde 33e
ulaşmış ve 2010 yılında, bugün artık otuz iki ilimizde
okul öncesi eğitim zorunlu hâle getirilmiştir.
Öğretmenevleri özelleştirme kapsamının
dışına çıkarılmış, 79 öğretmenevi, 27
öğretmen lokali açılmıştır.
Yine, ilk ve ortaöğretimde 1.441 yurt vardı, 587 yurt
ilave edilmiş, 319 bin kişilik yurt kapasitesi 423 bine
çıkarılmıştır. Bütün bu yurt kapasitesi
artırılırken 20-30 kişilik koğuş sisteminden 4-8
kişilik oda sistemine geçilerek bu kapasite artışının
gerçekleştiğini de yine takdirlerinize arz ediyorum.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Usta öğreticilerle ilgili
konuşacaksın.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Yine Anadolunun köylerinde,
kırlarında kendi açıp kendi solan çocuklar,
evlatlarımız olmasın. diyerek Haydi Kızlar Okula
kampanyası başlatılmış, 350 binin üzerinde eğitim
dışında kalmış evladımız eğitim
sisteminin içine alınmıştır.
Yine tarih bilinçlerini geliştirmek için öğrencilerimizin,
Çanakkale eğitim gezileri, cumhuriyet gezileri düzenlenmiş, evet,
öğrencilerimizin ülkemizi daha iyi tanımaları,
kardeşliğin ve aynı ülke vatandaşı olmanın
bilincini geliştirmek maksadıyla Gönül Köprüsü Projesi
başlatılmış
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Başkanım, usta
öğreticilerle ilgili konuşmuyor. Usta öğreticileri
konuşması gerekiyor.
AVNİ ERDEMİR (Devamla)
doğudaki
öğrencilerimize batıyı, batıdaki öğrencilerimize
doğuyu, köydeki öğrencilerimize şehri, şehirdeki
öğrencilerimize köyleri tanıma fırsatı verilmiştir.
Bütün bunların yanında elbette usta
öğreticilerimizi de düşündük, onların da yaralarına
imkânlarımız ölçüsünde merhem olmaya çalıştık.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ne mesela?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Bugün, halk eğitim
merkezlerinde, okul öncesi eğitim kurumlarında, Ticaret ve Turizm
Öğretimi Genel Müdürlüğünde toplam 50 binin üzerinde usta
öğretici çalışmaktadır. Ek ders ücreti
karşılığı istihdam edilen bu usta öğreticiler 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 89uncu maddesine göre görevlendirilmektedir.
Görevlendirmelerde yönetmelik gereği, üniversite mezunları, ilgili
alan uzmanları ve usta öğreticilik belgesi olanlar öncelik
sırasına göre değerlendirilmektedir. Usta öğreticilerin
yokluğa, yoksulluğa mahkûm edildiği ifade edilmiştir.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Doğru.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Gerçekten de doğrudur.
Usta öğreticiler yıllardır yoksulluğa, yokluğa, sosyal
güvenceden yoksun bir hayata mahkûm ve mecbur edilmiştir. Sen ancak
mezarda emekli olabilirsin. denmiştir.
Değerli milletvekilleri, usta öğreticilerin bugünkü
durumlarını daha iyi anlamak için 1 Ekim 2008 öncesi usta
öğreticilerin ücret ve sigortalılık haklarını
hatırlamakta yarar var diye düşünüyorum. 1 Ekim 2008den önce usta
öğreticilerin emekli olmaları mümkün değildi. Günde ortalama
beş saat derse giren bir usta öğretici için aylık ortalama on üç
gün sigorta yatırılıyordu.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şimdi?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Evet, ayda ortalama on üç gün
sigorta yatırılıyordu. Yani iki buçuk ay çalışıp
bir ay sigortası yatıyordu usta öğreticilerin. Bir usta
öğreticinin yılda en fazla on ay çalışabileceğini
düşünürsek, bir usta öğreticinin bir yıl içinde en fazla dört ay
sigortası yatıyordu.
Şimdi, düşünelim arkadaşlar: Yılda en fazla
dört ay sigortası yatan bir usta öğreticinin, yirmi yıllık
sigorta primine sahip olabilmek için en az altmış yıl
çalışması gerekiyordu. Bu durum, usta öğreticilerin emekli
olma hakkı yoktu anlamına geliyor. 1 Ekim 2008de, 5510
sayılı Kanunla değiştirilen hakla, sigorta primleri otuz
günün üzerinden yatırılarak emekli olmaları
sağlanmıştır. Usta öğreticilerin borçlanma hakkı
yoktu, yani usta öğreticiler için tam bir mezarda emeklilik vardı.
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununda yapılan değişiklikle, usta
öğreticilerin emeklilikleri kolaylaştırıldı. Usta
öğreticilere, asgari ücretin yarısı üzerinden isteğe
bağlı prim ödeyerek eksik günlerini otuz güne tamamlama imkânı
getirildi.
Evet, tekrar ediyorum: Yani, AK PARTİ İktidarında,
usta öğreticilerin emekli olmaları
kolaylaştırıldı, usta öğreticilere emekli olma
hakkı getirildi. Usta öğreticilerin borçlanma hakkı yoktu. Usta
öğreticiler, dönemimizde borçlanma hakkını kazandı. Usta
öğreticilere, asgari ücretin yarısı üzerinden isteğe
bağlı prim ödeyerek eksik günlerini otuz güne tamamlama imkânı
getirildi.
Değerli arkadaşlar, bu itibarla, Cumhuriyet Halk
Partisinin önergesini, usta öğreticilerin sorunlarını
tartışmaktan, araştırmaktan daha ziyade, Meclis
çalışmalarını yavaşlatmaya yönelik bir gayretten
ibaret görüyor, araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu ifade
ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yani, usta öğreticilerin
işi düzgün mü diyorsun? Usta öğreticilerin işi düzgün,
araştırmaya gerek yok mu diyorsun?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siyasi cinayetlerin
araştırılmasına karşı çıktınız
siz, darbelerin araştırılmasına bile karşı
çıktınız. Siz her şeye karşı çıkıyorsunuz.
BAŞKAN Grup önerisi üzerinde, Balıkesir Milletvekili
Sayın Ahmet Duran Bulut.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siyasi cinayetlerin
araştırılmasına evet dediniz mi? JİTEMin
faaliyetlerinin araştırılmasına evet dediniz mi?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin
lehinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin
kalkınmışlık düzeyi, o ülkenin sahip olduğu insan
kaynaklarının niteliği ile orantılıdır. Genel
olarak bakıldığında, gelişmiş ülkeler ulusal
kalkınma çabalarının gerektirdiği insan
kaynaklarını istenen nitelik ve nicelikte yetiştirmiş
durumdadırlar. Toplumsal kalkınmayı gerçekleştirebilecek
nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi büyük ölçüde meslek eğitimi
sisteminin de görevidir. Meslek eğitimi sistemi bu görevini yerine
getirirken öğrencileri üretken birer yurttaş olarak görür ve
onları toplumun yaşamına, meslek dünyasına hazırlar.
Özellikle meslek ve teknik eğitim düzeyinde söz konusu işlevler tutarlı
biçimde kaynaştırılarak kişisel ve mesleksel gelişim
açısından bütünlüğü olan bir program uygulanmaya
çalışılır.
Meslek ve teknik eğitimi yalnızca örgün eğitim
kurumlarında yürütülmez. Örgün okul sisteminin dışında
kalan yurttaşlara da meslek eğitimi hizmetlerinin sunulması
gerekir. Bu işlevi çıraklık ve yaygın mesleki eğitim
kurumları üstlenmiştir. Çıraklık ve yaygın mesleki
eğitim hizmetlerinden yararlanan kişiler örgün eğitimdekilere
oranla daha değişik özelliklere sahip bir kitle oluştururlar. Çoğunlukla
çalışma yaşamına giren ve ortaöğretime devam etmeyen
gençler ile bir meslek öğrenmek isteyen yetişkinler bunların
başında gelmektedir. Ayrıca, örgün eğitim kurumlarında
öğrenci olduğu hâlde, özel işleri nedeniyle belli alanlarda
kendini geliştirmek isteyen kişiler de çıraklık ve
yaygın meslek eğitimi imkânlarından faydalanabilirler.
Türkiyedeki yaygın mesleki eğitim
çalışmaları genellikle meslek eğitim merkezleri, akşam
sanat okulları, halk eğitim merkezleri, pratik sanat okulları,
olgunlaşma enstitüleri tarafından verilmektedir. Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı bu birimlerin dışında
bazı kamu kuruluşları da işsizlere nitelik kazandırmak
ve istihdam olanaklarını artırmak amacıyla iş gücü
yetiştirme programı düzenlemektedirler. Ayrıca, özel sektör tarafından
açılan beceri kazandırma merkezleri, özel kurs ve dershaneler ile
işletmelerin kendi bünyesindeki eğitim birimleri de yaygın
mesleki eğitim hizmeti vermektedirler.
Çeşitli araştırmalardan elde ettiğimiz
verilerden yola çıkarak Türkiyedeki kayıtlı her 3 işsizden
2sinin niteliksiz olduğu ve insan kaynakları açısından
dünya rekabet sıralamasında 46 ülke içinde 42nci sırada yer
aldığımız hesaba katılırsa, halk eğitimine
ayrılan kaynakları, özel ilgi kurslarından çok, belli bir alanda
üretim yaparak ekonomiye katkıda bulunacak insanlar için harcamak
gerekmektedir.
Kuşkusuz, bu söylenenler, halk eğitimi alanındaki
çalışmaların tümü için değil, özellikle belli bir
mesleğe yönelik beceri kazandırma programları için geçerlidir.
Halk eğitimi çalışmalarıyla ilgili temel
olgulardan biri de bu eğitim türünün asıl hedef kitlesine
ulaşmakta yetersiz kalmasıdır. İstatistikler
incelendiğinde, okuma yazma bilmeyenler, örgün eğitime çok kısa
bir süre katılabilenler, kırk beş yaşını geçenler,
kırsal kesimde yaşayanlar, engelliler, belli bir işte
çalışanlar ve erkeklerin bu hizmetlerden yeterince
faydalanmadıkları gözlenmektedir. Halk eğitimi, bu kesimler için
değilse, acaba hangi kesim içindir?
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı,
500 kadrolu, 35.506 ücretli usta öğreticiyle bu hizmetleri yürütmektedir.
İl ve ilçelerdeki halk eğitim merkezlerinde, bu merkezlere
bağlı kurs yerlerinde, ek ders ücreti
karşılığında otuz yıla yakın süredir
eğitim öğretim dönemleri, bu ihtiyaç ücretli usta öğreticiler
tarafından karşılandığı hâlde, kurumdan bunlar,
otuz yıl hizmet yaptıkları hâlde emekli olma
şansını yakalayamamışlardır.
Geçtiğimiz birkaç yıl önceye kadar Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı halk eğitim merkezi
müdürlükleri bu çalışanların sigortalarını
yatırmadıkları için birçok çalışan bu konuda
mağdurdur. Bu insanların, hayatlarını millî eğitime
adamış, meslek olarak bunu edinmiş, gittikleri her yerde Millî Eğitim
Bakanlığını temsil hüviyetiyle özen gösteren,
insanları eğitmeye, Türk insanının bilgisini, becerisini,
yeteneklerini ortaya çıkarmaya çalışan, bu usta öğretici
diye adlandırılan, ancak statülerinin ne olduğunu kendileri de
bilmediği, her sene Acaba bana yine iş verilecek mi, acaba bana yine
kurs açılacak mı, kursa yetki verilecek mi? diye bir
belirsizliği yaşayan, her sene bir siyasinin peşine
takılıp ondan halk eğitim merkezi müdürüne, millî eğitim
müdürüne baskı yaparak kendisine iş imkânı, kurs imkânı
verilmesi için bunların peşinde dolaşan bu mağdur
insanların haklarını mutlak surette yerine getirmek,
haklarını tanımak gerekmektedir.
Evet, son zamanlarda iyileşmeler ve gelişmeler bunlar
için olmuştur. Otuz gün sigortalı gösterilmeleri, bu
çalışanlar için son yıllarda Millî Eğitim
Bakanlığının getirmiş olduğu güzel gelişmelerdir
ancak yirmi sene, otuz sene öncesinden mesleğe başlamış
olan insanların bu son yıllardaki çalışmalarla bu emeklilik
haklarını elde etmeleri mümkün değildir. Bu insanların
mesleğe ilk başladıkları günün halk eğitim merkezleri
müdürlüklerince belirlendiği, kursa başladıkları, bir kurs
dönemini tamamladıkları ve başarıyla o dönemi bitirdikleri
tarih baz alınarak, ondan sonraki süreç içerisindeki primlerinin gerek
kendileri gerekse devlet tarafından, Bakanlık tarafından
ödettirilerek emekliliklerinin, bunların sağlanması
gerekmektedir.
Benim kız kardeşim aynı durumda halk eğitim
merkezlerinde uzun yıllar çalıştı. Daha sonra sınavla
kadrolu oldu ama aynı durumda olan birçok arkadaşı,
kardeşim emekli olduğu hâlde hâlâ çalışmakta,
emekliliklerinin ne zaman olacağını bilmemektedirler. Bu
çalışanların emeklilik haklarını elde etmeleri ve
bugün sayıları 35 bini bulan, millî eğitimin gerçekten gönüllü,
fedakâr, kendi gayretleriyle gittikleri dershanesini, sınıfını
çevre imkânlarıyla oluşturan, kursiyerlerin, orada kendisinden
faydalanmak isteyen insanların ayaklarına giderek onlara hizmet etmek
gayreti içerisinde bulunan usta öğreticilerin, mutlak surette bu
araştırma önergesinin kabul edilerek haklarının,
konularının, mağduriyetlerinin değerlendirilmesi, yüce Meclisçe,
beklenen çözümlerinin mutlak surette bulunması gerekmektedir.
Tabii ki usta öğreticiler sadece halk eğitimlerde
çalıştığı gibi, ayrıca okul öncesi eğitimde
de hizmet yapmaktadırlar. Kız meslek liselerinde çocuk eğitimi
bölümü mezunları, daha önceki dönemlerde yaygın eğitimden,
Yükseköğretimden aldıkları altı aylık bir kursla
okullarda görev almaktaydılar. Ancak şimdi bunlar bu konuda
dışlandı, çocuk eğitimi bölümünü bitiren, bu konuyu bilen,
bu konuda gerçekten eğitim almış meslek lisesi mezunu çocuklar
işsiz bulunmaktadırlar. Bunların da mağduriyetinin
giderilmesi, görev verirken sadece yüksekokul mezunu, ondan sonra
üniversitelerde öğretim görevlisi olarak görev yapan kişiler, ondan
sonra emekli öğretmenler, bunlar da bulunmadığı takdirde
usta öğreticilerden faydalanma gibi bir sıralamanın
kaldırılarak alanda tecrübe sahibi olmuş, alanda gerçekten
insanlara hizmette bulunmuş, bu konuyu bilen, tecrübe edinmiş
insanların sıralamada geçmiş hizmetlerini değerlendirerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bulut, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Bu usta öğreticilerin
geçmiş yıllardaki hizmetlerini, becerilerini değerlendirerek,
kendisinden iki yıl fazla eğitim almış diyerek kendisinin
dışarıda kalması ve iki yıl eğitim
almış ama hiçbir alan tecrübesi olmayan kişilerin onun önüne
geçirilmesi meslekte bir haksızlığa yol açmaktadır.
Bakanlığın bu konudaki yönergelerini halk eğitim merkezi
müdürlükleri yeterince iyi anlayamamakta, bazı müdürlüklerde bu konuda
tecrübeye, liyakate değer verildiği hâlde, bir kısmında ise
sadece, bu usta öğreticilerin üniversitedeki hizmet süreleri
değerlendirilerek bunlara görev verilmemektedir.
Bu konuda, usta öğreticilerin bu mağduriyetlerinin
giderilmesi, haksızlıkların önlenmesi ve sorunlarına çözüm
bulunması için önergeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak kabul oyu
vereceğimizi belirtiyor, hepinizi, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Grup önerisinin aleyhinde Samsun Milletvekili Sayın Suat
Kılıç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, dün de benzer
şeyleri konuştuk. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
gün ve saatleri belli. Ama çok ciddi bir emek israfı yapılıyor,
zaman israfı var, mesai israfı var ve günler maalesef boşa
geçiriliyor. Bu noktada milletvekillerimizin emeklerinden, gayretlerinden,
vakitlerinden, mesailerinden gerçekten çok şey çalınıyor, çok
şey kaybettiriliyor.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurul, salı,
çarşamba, perşembe günleri, İç Tüzükün 54üncü maddesine göre
15.00ten 19.00a kadar çalışır yani haftada üç gün, günde dört
saat. Genel Kurulun çalışma günleri bu, çalışma saatleri de
günde dört saat.
Bugün saat 13.00te başladık, önceden kabul edilen grup
önerimiz nedeniyle; şu anda saat 16.45, yani üç saat kırk beş
dakikadır henüz yasama gündemine geçebilmiş değiliz. 54üncü
maddedeki İç Tüzük kuralı üzerinden gidecek olursak, on beş
dakika sonra bu Meclisin bir günlük çalışma mesai süresi sona
ermiş olacak.
Değerli arkadaşlar, bu büyük bir kayıp, bu büyük
bir zaman israfı. Dün söyledim ama anlaşılamadığı
için, anlayamadığınız için tekraren bugün bir daha ifade
ediyorum.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Burada 24.00 yazıyor,
24.00!
SUAT KILIÇ (Devamla) İç Tüzükte var, al oku, anla;
anladıktan sonra laf atarsın.
Değerli milletvekilleri, grup önerimiz 13.00-24.00 saatleri
arasında çalışmayı gerektiriyor. 13.00te
başladığımızda 24.00e kadar bir günde on bir saat
mesai. Bu bir fedakârlık, bu bir özveri. Kimler açısından bir
özveri? Bu çatı altında bulunan ve millet adına
çalışmaya söz veren iktidar ve muhalefet milletvekillerinin
tamamı açısından bu bir özverili tavır, özverili
duruştur.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Milletvekillerinden kaç
kişi var? Milletvekillerin nerede? Nerede çalışıyor?
İhale kovalıyor milletvekilleri, ihale!
SUAT KILIÇ (Devamla) Günde on bir saat
Haftadaki
çalışma süresi İç Tüzüke göre kaç saat? On iki. Yani bir
haftalık çalışma süresini biz burada, günde on bir saat
çalışmak suretiyle, bir haftayı yaklaşık bir gün
içerisinde çalışmış oluyoruz ve haftada dört gün
çalışıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen grup önerisi getirdiğin zaman, iyi
de, muhalefet getirdiği zaman mı kötü oluyor?
SUAT KILIÇ (Devamla) Bunun üzerinden gidildiği zaman
değerli milletvekilleri, bir aylık Meclisin temposunu bir
haftalık yasama çalışmalarına yansıtabiliyoruz. Ne
adına? Türkiye'nin çıkarları adına, Türk milletinin
beklentilerini karşılama adına ama maalesef hâlâ teker şu
ana kadar, değerli arkadaşlar, boşa dönüyor. Çünkü, dün de ifade
ettim; dün yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili bir konu getirildi,
yenilenebilir enerji yasası zaten gündemde bekliyor, yasalaşmak için
bekliyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Alın gündeme!
SUAT KILIÇ (Devamla) E, müsaade edin, çalışmaları
aksatmayın, engelletmeyin, zaman kavramıyla bu kadar oynamayın,
yenilenebilir enerji yasasını gerçekleştirelim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bir yıldan bu yana niye
bekliyor? Bir yıldır getirmediniz.
SUAT KILIÇ (Devamla) Dün ifade ettim, depremle ilgili
araştırma önergesi getirdiniz dün gündeme alınması için.
Burada birlikte kurduğumuz deprem araştırma komisyonu daha
çalışmalarını nihayete erdirmiş değil, daha
raporunu Genel Kurula sunmuş değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tuncelideki vatandaşın sorunu ne
olacak? Öyle ezbere konuşma. Tuncelideki vatandaşın sorunu ne
olacak, onu söyle.
SUAT KILIÇ (Devamla) Bitmeyen bir çalışma üzerinden
aynı konu başlığı hakkında yeni bir deprem
araştırma komisyonu kurulması talep edildi.
Usta öğreticilerin durumu elbette ki önemli, Avni Bey, Amasya
Milletvekilimiz bahse konu etti. Otuz güne kadar sigorta sürelerini
çıkarmak üzere önemli bir adım attık, emekliliğe hak
kazanmış oldular. Bundan sonra daha fazlasını yapmak bizim
gayretimiz olacak ama diğer bir şeyi atlıyorsunuz değerli
arkadaşlar, ekim, kasım, aralık, ocak, şubat, mart, nisan,
mayıs, haziran, bu aylarda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
açıktı, o zaman getirseydiniz. Temmuzda çıkması gereken
yasalar için mesainin uzatıldığı,
çalışmaların uzatıldığı noktadan itibaren mi
aklınıza geldi?
YILMAZ TANKUT (Adana) Siz niye o zaman getirmediniz?
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, zaman
kavramıyla bu kadar dalga geçmek doğru değil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu milletin ve bu milletin
seçilmiş temsilcilerinin emeğine yazık oluyor, sizin
emeklerinize yazık oluyor.
Dün ifade ettim, Bırakın da çalışalım.
diyoruz, yapmıyorsunuz. Gelin, beraber çalışalım, şu
kanunları birlikte çıkaralım.
Değerli milletvekilleri, dün de söyledim, bakın Bursa
Teknik Üniversitesi yasalaşmak için bekliyor...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Vekiller yok.
SUAT KILIÇ (Devamla) ...Konya Teknik Üniversitesi
yasalaşmak için bekliyor, Ankara Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi bekliyor, İstanbul Medeniyet Üniversitesi bekliyor...
MEHMET GÜNAL (Antalya) Dün de aynısını söyledin,
değiştir.
SUAT KILIÇ (Devamla) ...Erzurum Üniversitesi bekliyor
kanunlaşmak için, Uluslararası Antalya Üniversitesi kanunlaşmak
için bekliyor, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi kanunlaşmak için
bekliyor, İzmirde yeni bir devlet üniversitesi kanunlaşmak için bekliyor.
Bunlara kayıtsız kalamayız değerli arkadaşlar.
Dışişleri Teşkilat Kanunu,
Dışişlerinin ihtiyacı olan bir kanun, siyasi bir
tarafı yok...
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Meclise on dakika kaybettirdin, on
dakika.
SUAT KILIÇ (Devamla) ...siyaset açısından bir tercih
içermiyor, ifade etmiyor. Bütün bunlar sizin desteğinizi beklerken Meclisi
bu kadar yormanın, bu kadar meşgul etmenin, değerli
milletvekilleri, kabul edilebilir, gerçekçi hiçbir tarafı yoktur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Prompterdan mı okuyorsun, dünkünün
aynısı gibi?
SUAT KILIÇ (Devamla) Benim mantık sistemim sağlam
olduğu için dünkünün aynısı gibi 15 kere daha
konuşabilirim. Sen kendi mantığını sorgula.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Boş, boş!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Kılıç
SUAT KILIÇ (Devamla) Siz de dünkünün aynısı olan
şeyleri yapıyorsunuz. Genel Kurulun mesaisini boşa
harcıyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Boşa harcanmaz! Burası Meclis,
Meclis! Yasama burası!
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Suat Bey, Meclise
saygısızlık yapıyorsunuz!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Başbakanın emir eri
değiliz biz!
SUAT KILIÇ (Devamla) Dün de öyleydi, bugün de öylesiniz,
geçmişte de öyle yaptınız ama değerli milletvekilleri, bir
Meclisin emeğini, mesaisini, zamanını boşa harcamanın
millet nezdinde bir bedeli vardır ve bu bedelle yüzleşen siyasal
partiler de elbette vardır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Onlara değil bize bak bize!
SUAT KILIÇ (Devamla) Bakınız, her gün getirilen bu
grup önerileri iki kavramın istismarına yol açıyor. Bir:
Hakkın kötüye kullanımıdır yaptığınız.
Evet, İç Tüzükte grup önerisi getirme hakkınız vardır ama
her gün getirmek doğru değildir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Niye? Nerede yazıyor?
SUAT KILIÇ (Devamla) Haftada bir, on beş günde bir
getirirsiniz grup önerilerinizi, gündem yapılandırılır.
Burada hakkın kötüye kullanımı var İç Tüzük
açısından.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yasakla, yasakla! İç Tüzüke onu da
koydur, yasaklattır!
SUAT KILIÇ (Devamla) Diğer taraftan, bir iyi niyet
istismarı var. Muhalefetin yöneticileri, muhalefet gruplarının
yöneticileri bize geçmiş haftalarda şunu ifade ettiler:
Kanunların bitimine kadar, gece iki, üçe, dörde kadar Genel Kurulu
çalıştırmak çok doğru değil. dediniz.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Yalan mı, yanlış mı?
SUAT KILIÇ (Devamla) İnsan fıtratıyla çok
paralel bir çalışma temposu değil. dediniz. On ikiye kadar
çalışalım, biz de katkı sağlayalım. dediniz.
Doğru mu, bu da doğru mu?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sağlıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Katkı sağlamak sizin
dediğinizi kabul etmek mi?
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, 16 Temmuz
itibarıyla Genel Kurulun tatile girebilmesi, ramazan öncesinde
milletvekillerimizin tatillerini yapabilmesi, seçim bölgelerine gidebilmesi
(CHP sıralarından Vay, vay, vay! sesleri) ziyaret programlarını
yerine getirebilmesi, bütün bu insani ihtiyaçlar bağlamında 16
Temmuza kadar çalışma süresini biz uzattık, 16 Temmuza kadar
uzattık çalışma süresini.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) 1 Ekime kadar
çalışacağız.
SUAT KILIÇ (Devamla) Biz burada oluruz, siz olun yeter ki.
GÜROL ERGİN (Muğla) Hiç ara vermeyeceğiz, ara
vermeyeceğiz! Hiç ara vermeden çalışacağız!
SUAT KILIÇ (Devamla) Ve fakat burada bir iyi niyet
istismarı var. Sizden gelen talep üzerine Genel Kurul
çalışmalarını 13.00te başlatıp 24.00te sınırlandırmak
şeklinde bir siyasi tercih kulandık ve bu tercihi kullanırken üç
muhalefet grubunun önerilerini dikkate alarak bu tercihi kullandık. Kendi
başımıza bu kararı vermiş değiliz ama gündemdeki
tasarıların yasalaşabilmesi için, gündemdeki tekliflerin
yasalaşabilmesi için, değerli arkadaşlar, bu şekilde devam
edecek olursanız, yeni bir çalışma sistemine geçiş yapmak
zaruret hâline gelecek. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bravo! Aferin!
SUAT KILIÇ (Devamla) Bu durumda yeniden, kanunların
bitimine kadar, her gün bitimine kadar devam edip
MUHARREM İNCE (Yalova) Ne yaparsın?
SUAT KILIÇ (Devamla)
her gün bitimine kadar devam edip, sizin
de arzu ettiğiniz şekilde çalışmaları bir an önce sona
erdirmeyi düşünebiliriz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yirmi dört saat
çalışırız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ne yaparsın?
SUAT KILIÇ (Devamla) Bu çerçeve içerisinde Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu beyan ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aferin sana! Tehdit etmeyi
Başbakandan mı öğrendin?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun efendim.
Açtım mikrofonunuzu efendim, sisteme girmişsiniz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Arz edeyim müsaade ederseniz.
Sayın Hatip muhalefet partisi gruplarının
yöneticileri diye bize laf attı. 69a göre söz istiyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) 69a göre sataşma yok.
BAŞKAN Yerinizden konuşmuyorsunuz yani.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın İnce, size de söz vereceğim.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, Suat Kılıç Bey gereğini yaptı. Her
defasında bu Genel Kurula hakaret ederek, tahrik ederek
SUAT KILIÇ (Samsun) Hakaret yok, tahrik de yok! Kesinlikle yok!
Öyle bir şey olmaz!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hepsi var!
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
hakaret ederek,
tartışarak
(AK PARTİ sıralarından
Saptırıyorsun sesi)
Saptırmıyorum, hayır, öyle değil. Sizin
takdiriniz öyleyse, bizim takdirimiz de bu.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)
Hayır, hayır!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Suat Kılıç her
defasında bu kürsüye gelip Genel Kurula hakaret ederek, tahrik ederek
BAŞKAN Sayın Şandır, lütfen efendim
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
huzuru bozan,
çalışmayı bozan bir üslubu ortaya koydu.
Değerli arkadaşlar, bakınız, Sayın
Kılıçın söylediğinden hareketle söyleyelim. 23üncü
Dönemin birinci, ikinci ve üçüncü dönemlerinde çıkan yasa sayısı
80e yakındır, her yılda. Dördüncü Yasama Yılında
çıkarttığımız kanun 40a bile ulaşmadı.
Niye? Çalışma saatleriyle bu kadar oynarsanız, gündemle bu kadar
oynarsanız, bitime kadar diye bir usulü getirip bu Genel Kurula
dayatırsanız, sonra da kalkıp burada şikâyet etmeye
hakkınız yok.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Millet menfaati!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, karşılıklı
konuşmayalım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Buyurun, millet menfaatine
çalışalım.
BAŞKAN Sayın Şandır, Genel Kurula hitap
ediniz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Engeli yok. Bitime kadar çalışalım. Niye
şikâyetleniyorsunuz?
OSMAN KILIÇ (Sivas) Hayır, hayır!
BAŞKAN Sayın Kılıç
Sayın
Kılıç
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Burada, Genel Kurulda muhalefet
partilerinin getirdiği araştırma önergelerinin görüşülmesi
hiçbir şekilde zamanı çalmak, çalışmayı engellemek
değil.
Sayın Suat Kılıç, burada Bırakın
çalışalım. derken istismar yapıyor. Elinizi, kolunuzu
tutan yok. Çalışalım, buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) İstismar sizin
yaptığınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla, Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; böyle, dönemin sonunda,
seçimin önünde teşkilat yasaları getirmek bu Genel Kurula
haksızlık. Şimdi toplumun, insanın ihtiyaçları,
uygulamadaki problemlerin çözümüyle ilgili kanunlar getirirsiniz.
Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Yasasını
görüştürüyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanlığı
Teşkilat Yasası
Dün neredeydiniz? Geniş zamanda
tartışarak bunları görüşmemiz gerekirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır, son cümlenizi
alayım.
Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Tamam efendim.
Yani, şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar,
tekrar ediyorum: Bu dönemin birinci, ikinci, üçüncü yılında, her
yıl 80e yakın kanun çıkartılırken bu İç Tüzük
kuralları zorlanmadan çalışılıyordu, bitime kadar,
gecenin 24.00üne kadar bir çalışmayı dayatmıyordunuz. Ama
şimdi, inadım inat, ben istersem olur dayatmasıyla bu Genel
Kurulu çalıştıramayacağınızı anlamanız
gerekiyor. Şimdi daha 40 kanuna ulaşamadınız.
Buyurun, takdir sizindir. İstediğiniz gibi
çalışabilirsiniz. Biz buradayız ve bu Meclis
Ekime kadar da
çalışmaya hazırız.
Teşekkür ederim efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Suat Kılıç Engellemeyin, bırakın
da çalışalım. diyor, hoş ama boş konuşuyor.
Bakın, 23üncü Yasama Döneminde muhalefet 660 kez karar yeter
sayısı istemiş, bunların 329unda -Meclis istatistikleri
bunlar- karar yeter sayısı bulunamamış.
Ya, sen 335 tane milletvekilin varken 135-140 tane adamı
buraya toplayamıyorsan ne çalışmasından bahsediyorsun! Siz
kuliste ne yapıyorsunuz? (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Neden bahsediyorsun?
SUAT KILIÇ (Samsun) Saygılı ol!
MUHARREM İNCE (Devamla) Yine, 23üncü Yasama Döneminin
dördüncü yılında görüşmeler esnasında 174 kez karar yeter
sayısı istemişiz, 119unda bulunamamış.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Milletvekilleri
bulunamamış.
MUHARREM İNCE (Devamla) Elini tutan mı var? 335 tane
milletvekilin var, yarısında yoksun zaten. Ne konuşuyorsun daha?
SUAT KILIÇ (Samsun) Nerede? İşte, sayın
MUHARREM İNCE (Devamla) Hoş ama boş
konuşuyorsun, boş! (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, bu dönemde 334 tanesinde bulunamamış.
Bakın, şimdi, sizin milletvekiliniz ne dedi, Zeki
Ergezen: Biz dışarıda bekliyoruz. Bir mesaj geliyor, içeriye
gidiyoruz. Parmaklar havada ise bizim grup başkan vekillerinin, biz de oy
veriyoruz. dedi mi? Bunu dedi mi? Dedi.
Şimdi, bir diğerine geleyim: Bak Suat Kılıç,
bak Kılıç, bak Suat Kılıç, Sayın Kılıç, Bu
yöntem olmazsa yeni bir yönteme geçeriz. diyorsun. Senin dilinden cevap
vereyim: Elinden ne geliyorsa onu yap. Yapabiliyorsan yap da görelim! Sen
Parlamentoyu tehdit mi ediyorsun? Sen kimsin?
SUAT KILIÇ (Samsun) Yok öyle bir şey! Yok öyle bir
şey!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Sen kendini ne zannediyorsun? (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Ne zannediyorsun sen kendini?
SUAT KILIÇ (Samsun) Şov yapma! Şov yapma!
BURHAN KAYATÜRK (Ankara) Adam gibi konuş ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) Yeni bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İnce, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sen yeni bir yönteme geçersen biz
de yeni bir yönteme geçeriz.
Bir başkası, Sayın Başkanım, bizim Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Anadol söyledi, biz tatil falan istemiyoruz.
Bu memleketin gerekli yasaları varsa biz 1 Ekime kadar burada
çalışmaya hazırız.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Hem de yirmi dört saat.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Bakın, Başbakan bir haftadır tatilde, millet rahat
ediyor. Gerginlik yok, kavga yok, her şey sütliman. (CHP
sıralarından alkışlar) Başbakan tatiline devam etsin,
biz çalışmaya devam edelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika
Daha devam ediyor,
oylamaya geçmedim. Daha burada sisteme girenler var.
Saygıdeğer arkadaşlarım
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Hasip Bey, bir dakika efendim. Müsaade edin, ben
gördüm efendim, ekranları görüyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir daha konuşursa ben
çıkıyorum Başkanım.
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım,
sayın milletvekilleri, bakınız arkadaşlar
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
Sayın Hatip Genel Kurulu tehdit ederken itiraz etmeniz lazımdı.
SUAT KILIÇ (Samsun) Böyle bir şey yok! Tehdit falan yok!
(MHP sıralarından gürültüler)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Var! Var! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yeni bir yöntem
Nedir yöntem? Sizin
itiraz etmeniz lazımdı. Şimdi neye itiraz ediyorsunuz? Neyi
temenni edeceksiniz?
BAŞKAN Sayın Şandır
YILMAZ TANKUT (Adana) Özür dilesin efendim Genel Kuruldan! (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Şandır
Arkadaşlar, şöyle: Yani, hem savcı hem hâkim olmaya gerek yok
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Lütfen ama yani!
BAŞKAN Yani, ifadeyi siz kullanıyorsunuz, ondan sonra
onaylıyorsunuz. Böyle bir üslup yok. Ben, Sayın Kılıça da
diğerlerine de aynı şekilde söylüyorum, gözümden
kaçmış hususlar olabilir, ayrı bir mesele ama yani söylenen
ifadelerin içerisinde
İç Tüzüke göre, herkesin önerge verme hakkı
vardır, grup önerisi getirebilir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ama tehdit etme hakkı yok!
AHMET YENİ (Samsun) Tehdit falan yok.
BAŞKAN Arkadaşlar, şöyle: Yapabilir,
getirilebilir. Ha bu getirilen üsluplar
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bizi değil, sizi tehdit ediyor
arkadaşlar!
AHMET YENİ (Samsun) Yahu, kimseyi tehdit ettiği yok!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz hep buradayız, gelmeyenleri
tehdit ediyor. Sayın Başkanım, Meclisin vaktini boşuna
almasın, çalışacağız. Sayın Kılıça
söyleyin, boşa vakit harcatıyor. Vaktimizi boşa almayın!
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kılıç, oturur musunuz efendim.
Ben sizin teklifinizi aldım, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani iki gündür üst üste burada
Sayın Suat Kılıç bu Genel Kurula hakaret ediyor. (AK PARTİ
sıralarından İyi ediyor sesi)
BAŞKAN Estağfurullah
SUAT KILIÇ (Samsun) Etmiyorum, hayır, kesinlikle
BAŞKAN Kimsenin
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bize akıl vermeye
hakkınız mı var?
BAŞKAN Evet, Sayın Kaplan, buyurun efendim.
3.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
gerçekten, ülkemiz çok önemli günler ve saatler geçirirken saatlerdir burada
usul tartışmalarıyla zaman yitiriyoruz ve ülkemizin en
sıcak gündemi
Ben yeni Şırnaktan geldim, gerçekten barut
fıçısı gibi... Bakın, ortalık bu kadar gerilim içindeyken
ülkenin gerçek gündemi olan çatışmasızlık sürecini
nasıl sağlarız, bu sorunun nasıl önüne bir an önce
siyasetçiler geçer ve siyasetin, Meclisin dışında
konuşanların sesini nasıl kısarız, bunu
tartışmamız, konuşmamız gerekir. Türkiyede 73 milyon
bunu bizden bekler ve gelin, bu konuda sizinle yirmi dört saat
çalışmaya hazırız, gelin. Burada birbirimize taktik
zorluklar çıkartabiliriz. Bakın, kendi grubumuz tek başına
eğer İç Tüzük engellerini kullanırsa siz, burada bir kanunu bir
gün yerine yedi günde çıkarırsınız. Bu, doğru bir
yaklaşım değil ama şu da doğru bir yaklaşım
değil: Burada, Sayın Meclis Başkanı, grup başkan
vekili bir konuşma yaptığı zaman kınamayı
oylamaya sundu ve çoğunluk olduğu için kınama oylamasında
ret çıktı. Şimdi, böyle bir yaklaşım
Azınlık olunca kınama çıkacak, çoğunluk olunca
kınamaya ret. O zaman bunun neresinde adalet var arkadaşlar?
Bakın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Başkanım, Sevahir
Bayındırın koltuk değneğiyle dahi buraya gelemiyor
ama bu tutanakta Sevahir Bayındırın ismi geçiyor Sayın
Başkan: Sevahir Bayındır (Şırnak) -Bu sizin
zihniyetiniz
denilmiş. Başkanım, siz Tutanağı
okudum. dediniz, okudunuz demin ve okudunuzsa onun içeriğinde Sayın
Başkanım bu yanlışı da görmeniz gerekir; bir.
İkincisi; hatibin sarf ettiği sözlerin,
ırkçı, kafatasçı, faşist, DNA gibi tabirlerin de
kınamayı gerektiren kavramlar olduğunu bilmeniz lazım.
Sizden bu tarafsızlığı isteme hakkımız var.
Burada, bu Meclisin, her gün ölü, cenazeler kalkarken burada bu
usul tartışmasına boğulmasını doğru
bulmuyorum arkadaşlar. Gerçekten, ben Şırnaktan geldim, 5 tane
cenaze vardı
BAŞKAN Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz buradan görmüyorsunuz,
biz içinden geliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gelin gündeme bunu
alalım, bunu tamamlayalım
BAŞKAN Sayın Kaplan, teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
sabaha kadar, ekime kadar
tartışalım ama gerçek gündemini ülkenin yani
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kaplan, bakınız orada milletvekili
arkadaşımızın söylediği hususları tasvip
etmiyoruz, onu söylüyorum ama burada
HASİP KAPLAN (Şırnak) Tehdidi doğru
bulmuyoruz
BAŞKAN Sayın Kaplan, bakınız, oradaki
ifadeyi
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kendi grubuna da bizlere de
yönelik tehdit tabiri doğru değildir.
BAŞKAN Sayın Kaplan, sizin cümlelerde hiç
noktanız yok mu efendim? Hiç nokta koymuyorsunuz da onun için...
Oradaki ifadeyi, ben kullanmıyorum
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ben kastı
aştığını düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan, lütfen efendim.
O arkadaşımızın kendisiyle de konuştum
milletvekili arkadaşımızın, Başkanlık Divanı
üyemiz Sayın Sakık, oradaki ifadeyi, bakınız şu anda
kullanmıyorum hiçbir zaman da kullanmak istemem. Yani kendisi de
kastı aşan bir cümle olduğunu söyledi ama çok ağır bir
ifadeydi; karşılığı da oydu, o görevi yaptık.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ama burada, Sayın
Başkan bakın, Sevahir Bayındır yaralı, gelemiyor
Meclise, tutanakta adı geçiyor, tutanakta bunu düzeltmiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
konuşmasındaki, bir hakkın suistimal edildiği yönündeki
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Benim dile getirmek istediğim bir konuyu Sayın İnce
kürsüden söyledi. 29 Aralık 2009 yılında verdiğim soru
önergesine cevap olarak gelen Acaba kaç karar yeter sayısını,
kaç toplantı yeter sayısını buldu/bulamadı AKP Grubu?
Elimde belgeleri var, ben Sayın Suat Kılıça bunu göndereceğim.
İkinci bir mesele olarak da eğer bir hakkın
suistimalinden bahsediyorsa Sayın Kılıç, Sayın CHP
Milletvekili Şevki Kulkuloğluyla aynı fiili bir iki dakika
arayla art arda işledikleri hâlde, kendisinin de ceza alması
gerektiğini ifade ederek o cezaya gönlüyle razı olsaydı ben Suat
Kılıçın kişilikli birisi olduğuna karar verirdim.
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, lütfen efendim
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
yeni
tartışmalara sebebiyet vermeyelim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yani burada müsamere
çocukluğuna gerek yok Sayın Başkan, müsamere çocukluğu
yapmasınlar.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum, sağ
olun.
BAŞKAN İfadelerinize dikkat ediniz efendim, lütfen.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sağ olun, sağ olun.
BAŞKAN Böyle
ifadeler olabilir mi sayın bir milletvekilinin? Lütfen
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ederim.
Müsamere oynuyorlar galiba.
BAŞKAN Sağ olun efendim.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Bu terbiyesizlik ya!
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız,
kısa bir açıklama için, bir katkı için bir ifadede
bulunuyorsunuz, ondan sonra söylediğiniz ifadeler yakışıyor
mu yani? Böyle bir ifade olabilir mi?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) O ifade ediyor
BAŞKAN Olmaz, hayır. Kim ifade ediyorsa, hangi gruptan
ifade ediliyorsa hepsi yanlıştır. Yanlış
yanlıştır, yanlışa yanlışla mukabele etmek
olmaz yani kim yapıyorsa hep beraber üzerine gidelim, söyleyelim.
Evet Sayın Kılıç, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
9.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu tehdit
etmediğine, Meclise dayatmada bulunmadığına, sözlerinin
çarpıtıldığına ilişkin açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde görüşlerimi
ifade ederken ortaya koyduğum değerler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunun bugüne kadarki
çalışma sistematiği paralelinde ortaya konulmuş görüş
ve değerlendirmelerdir. 13.00-24.00 çalışma saatlerini biz,
muhalefet partilerinin grup başkan vekilleriyle görüşmek ve
istişarelerde bulunmak suretiyle
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır, öyle bir şey yok.
SUAT KILIÇ (Devamla)
belirledik ve ortaya koyduk.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır, hiç öyle bir şey
yok.
SUAT KILIÇ (Devamla) Efendim, 24.00ten sonra
çalışılmaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hiç öyle bir şey yok,
hayır efendim.
SUAT KILIÇ (Devamla)
24.00ten sonra
çalışılmaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır, siz getiriyorsunuz.
SUAT KILIÇ (Devamla)
kanunların bitimine kadar devam
etmemesi gereği bizlere ifade
edildi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır öyle bir şey yok,
doğru değil.
SUAT KILIÇ (Devamla) Peki, ben kendi kanaatim olarak ifade
edeyim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İstediğiniz saati
getiriyorsunuz.
SUAT KILIÇ (Devamla) Kendi kanaatim olarak ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunu tehdit etmek, Meclise dayatmada bulunmak hiç kimsenin hakkı da
değildir, haddine de değildir ama benim cümlelerimin kasten ve
bilerek bu şekilde çarpıtılarak, görüşlerimin ifade
etmediğim şekilde çarpıtılarak bana mal edilmesine de
hiçbir şekilde tahammül etmek durumunda değilim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kendi gündemine de hâkimdir,
kendi programına da mutlak surette hâkimdir ama milletimizin
beklediği, Türkiye açısından aciliyeti olan kanun tasarı ve
teklifleriyle ilgili olarak defalarca bizler de muhalefet gruplarını
ziyaret ettik, sayın bakanlar da bu konularda muhalefet gruplarıyla
görüş ve değerlendirmelerde bulundular. Arzumuz nedir? Olabilecek en
verimli süreler içerisinde kanun tasarı ve tekliflerinin
yasalaşması, yürürlüğe girmesi ve milletimizin hizmetine
sunulabilmesidir. Bunun dışında bir gaye hiçbirimizde söz konusu
değil.
Konuşmacılar içerisinde hakaret edenler oldu. En son
yerinden söz alan şahsın hakaretiyle alakalı yargı yolunda
gereği yapılacak, o düzeye inip cevap vermek istemiyorum.
Diğerleri noktasında da değerli arkadaşlar, herkes hangi
sözü sarf ederse o söz paralelinde karşılık bulur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç, lütfen son cümlenizi
alayım efendim.
Buyurun.
SUAT KILIÇ (Devamla) Arkadaşların hiçbirine, hiç
kimseye ve hiçbir muhalefet grubuna hakaret kastımız olmadığı
hâlde, kürsüye gelen bazılarının hakaret etmeye özel olarak
şartlanmış olmaları kendi duruşlarının
gereği olabilir ama hakaret etmediğim için hakareti de hak
etmediğimi düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kılıç, teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından TBMM
Başkanlığına verilmiş olan usta öğreticilerinin
sorunları ile ilgili Meclis Araştırması Önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşimde görüşülmesine
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup önerisini
oylarınıza
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın İnce, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Barış, Sayın Ekici, Sayın Özyürek, Sayın
Ergin, Sayın Güner, Sayın Keleş, Sayın Güvel, Sayın
Akıncı, Sayın Süner, Sayın Genç, Sayın Özkan,
Sayın Sönmez, Sayın Arat, Sayın Küçük, Sayın Kaptan,
Sayın Yıldız, Sayın Susam, Sayın Çöllü.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından TBMM
Başkanlığına verilmiş olan usta öğreticilerinin
sorunları ile ilgili Meclis Araştırması Önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 7/7/2010 Çarşamba günkü birleşimde görüşülmesine
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S.
Sayısı: 524)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının geçen
birleşimde ikinci bölümünde yer alan 23üncü maddesi kabul edilmişti.
24üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
(x) 524 S. Sayılı
Basmayazı 01/07/2010 tarihli 127. Birleşim Tutanak Dergisine eklidir.
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının 24 üncü maddesi, Geçici 222 nci maddesindeki son
cümledeki ödenmez ibaresinin ödenir olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Hasip
Kaplan Akın
Birdal Sebahat
Tuncel |
|
Şırnak Diyarbakır İstanbul |
|
M. Nezir
Karabaş Sırrı Sakık Hamit Geylani |
|
Bitlis Muş Hakkâri |
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının 24. maddesindeki Geçici 222. maddenin sonundaki
Ancak, bu yükseltmeden dolayı geçmişe yönelik aylık ve
aylık farkları ödenmez cümlesinin ve aylık farkları
ödenir olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tansel
Barış Atila
Emek |
|
Malatya Kırklareli Antalya |
|
Mehmet Ali
Susam Rahmi Güner Metin
Arifağaoğlu |
|
İzmir Ordu Artvin |
|
M.
Akif Hamzaçebi |
|
Trabzon |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 24. maddesi ile T.C. Emekli Sandığı
Kanununa eklenen Geçici 222. maddesinin son cümlesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Şandır Ertuğrul
Kumcuoğlu Nevzat
Korkmaz |
|
Mersin Aydın Isparta |
|
Mümin
İnan Reşat
Doğru Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
Niğde Tokat Trabzon |
|
Atila
Kaya Yılmaz
Tankut |
|
İstanbul Adana |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Katılmıyorsunuz.
Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maalesef Adalet ve Kalkınma
Partisinin tek başına iktidarında geçen sekiz yıllık
zaman dilimi Türkiye için, ülkemiz için boşa harcanan, heba edilen ve
telafisinin mümkün olmadığı pek çok hadise ve olayların
meydana geldiği yıllar ve zaman olmuştur. Her alanda olduğu
gibi bugün dış politikada da ve diğer ülkelerle olan
münasebetlerimizde de her geçen gün kan kaybetmeye devam etmekteyiz.
Bugün, bize göre, ne yazık ki Türkiyenin
çıkarlarından ziyade kendi siyasi saltanatlarını devam
ettirmekten başka hiçbir düşüncesi olmayan bir yönetim
anlayışı ile karşı karşıya
bulunmaktayız. Sayın Davutoğlunun, Dışişleri
Bakanlığına gelir gelmez sıfır sorun adı altında
komşularımız ve diğer ülkelerle
tanımladığı dış politika
anlayışımız esasen içi boş bir slogan olmadan öteye
gidememiş ve milletimizi oyalama sanatından başka hiçbir anlam
da ifade etmemiştir.
Bugün maalesef henüz hafızalarımızdan silinmeyen ve
içimizi kan ağlatan İsrailin alçakça katlettiği
vatandaşlarımızın kanları henüz orta yerde durmakta
olup bu konuda sıfır sorun anlayışı altında
hiçbir mesafe de alınamamıştır.
Öte yandan Kuzey Irakta askerlerimizin başına geçirilen
çuvalın zilletinden Türk milleti hâlen kurtarılamamış ve
Musulda alçakça şehit edilen 5 güvenlik görevlimizin kanları hâlen yerde
kalmıştır. Yani değerli arkadaşlar, bugün Sayın
Başbakan ve Sayın Bakanın söylemlerinin aksine haysiyetli ve
şahsiyetli bir dış politika yerine sıfır sorun
adı altında Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve aziz milletimizin
kimliği ve haysiyeti AKPnin dış politika
anlayışına kurban edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, netice olarak bugün Türkiyede ülkenin
millî çıkarlarını ve köklü dış politika geleneklerini,
devlet geleneklerini kendi siyasi saltanatlarını devam ettirebilmek
için sermaye yaparak harcamaktan çekinmeyen bir zihniyet
işbaşındadır ve maalesef bu zihniyetin en üst ve yetkili
noktalarında bulunan Sayın Başbakan ve bakanlarının
içeride ve dışarıda nafile gayretlerle çizmeye çalıştığı
sahte ve pembe Türkiye tablosunun aksine, yaşayan ve yaşanan gerçek
Türkiyenin gece ve gündüz kadar farklı olduğu herkesin ve bütün
milletimizin malumudur.
Diğer taraftan bugün AKP Hükûmetinin uygulayageldiği ve
yıllardan beri de yalnızlığa ittiği Kıbrıs
politikası çökmüş ve çok önemli hatalar yapılmış,
Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti âdeta kendi kaderine
terk edilmiştir.
Türkiye üzerindeki yeni emperyalist haritalar bugün açıkça
çizilmekte ve bu haritalar artık yabancıların resmî
organlarında da yayınlanmaktadır ve ne acıdır ki Türk
Dışişleri bütün bu olanları sıfır sorun
adı altında sessizce seyretmektedir.
Yine Sayın Bakanın gizlice görüştüğü
İsrailin küstahlıklarına devam ederek âdeta meydan
okurcasına özür dilemeyeceğini açıklaması da AKPnin çok
önemli dış politika başarısı olarak tarihteki yerini
alacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç
olarak, biz -daha önce konuşan arkadaşlarımızın da
ifade ettikleri gibi- Dışişleri Bakanlığının
teşkilat yapısı ve görevleriyle ilgili bu tasarıya
karşı değiliz ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin bu zamana
kadar ortaya koyduğu teslimiyetçi dış politika
anlayışına da elbette ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak
sonuna kadar karşıyız çünkü bize göre, popülist ve sığ
bir siyaset anlayışının temsilcisi konumunda bulunan AKP
İktidarının hem içeride hem de dışarıda ortaya
koyduğu icraatlar ve yaşanan gelişmelere
bakıldığında, artık bu saatten itibaren AKP
Hükûmetinin Türk milletinin menfaatine, Türk devletinin bekasına ve
toplumumuzun huzur ve refahına ilişkin hiçbir hayırlı ve
faydalı hizmetinin olamayacağı yaşanan gelişmelerle
sabit hâle gelmiştir.
Ancak, her şeye rağmen, Dışişleri
Bakanlığının teşkilat yapısıyla ilgili bu
yasa tasarısı çerçevesinde de Sayın Bakana
Dışişleri merkez memurlarının önemli bir
sıkıntısını da buradan hatırlatmak ve
onların bu sıkıntılarının giderilmesi lazım
geldiğini de bu kürsüden bildirmek istiyorum. Sayın Bakan,
Bakanlığınızın merkez teşkilatında görev
yapan memurların maaşlarının diğer kurumlarda
çalışan memurlarla kıyaslandığında çok düşük
seviyede kaldığı ifade edilmektedir. Örneğin,
Bakanlığınızın merkez memurlarının ortalama
maaşlarının 1.250 TL olduğu, bu durumun ise diğer
kurum memurlarının maaşlarından 500 TL daha az olduğu belirtilmektedir.
Şimdi, sormak istiyorum: Bu doğru mudur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tankut.
YILMAZ TANKUT (Devamla) Böyle bir adaletsizlik gerçekten mevcut
mudur? Şayet doğru ise merkezde çalışan bu
memurlarınıza büyük bir haksızlık yapılmış
olunmamakta mıdır diyorum ve son olarak, dün de soru-cevap
kısmında sormuş olduğum bir soruyu yeniden buradan
Sayın Bakanın çok net bir şekilde cevaplaması istemiyle
yenilemek istiyorum.
Sayın Bakan, Irakın kuzeyinde oluşturulan bölgesel
yönetimin aşiret reisi olan Mesut Barzaninin kırmızı
halılarla karşılanması esnasında kendisine
(x)
Mesut yani Mesut Abi şeklinde bir hitabınız olmuş mudur?
Olmuş ise bu hitap tarzına neden ihtiyaç duydunuz? Bu hitap bir
diplomasi geleneğinden mi yoksa farklı bir yakınlık ve
kardeşliğin gereğinden mi yapılmıştır?
Bugün yine bazı basın organlarına yansıyan ve
Barzaninin Öcalanın özel mektubunu da bu ziyaret esnasında
getirdiği haberlerine de ne diyorsunuz, diyorum; bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Sayın Başkan, bir söz talebim vardı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
sataşmadan dolayı mı?
BAŞKAN Evet, sataşmadan söz veriyorum efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam, onu ifade ederseniz
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu konu çok
gündeme getirildiği için buradan yüce Meclisin huzurunda bir açıklama
yapmayı gerekli görüyorum. Dün soru-cevap faslında da aslında bu
konuda açıklama yapmak istemiştim fakat vakit yetmedi.
Mesut Barzaninin Türkiye ziyareti esnasında kendisine
(x)
Mesut şeklinde hitap etmiş olmamızın arka planı
soruluyor.
Ben öncelikle şunu ifade etmek isterim: Toroslarda üç yüz
elli yıllık bir aile geleneğinde bir misafirhane geleneğini
hâlâ sürdüren bir aileye mensubum, bir Türkmen ailesine mensubum. Bizim için misafir
azizdir ve misafirimize kelam ile de ikram ile de ihtiram gösteririz.
(x) ifadesi Kürtçede Sayın anlamına gelmektedir. O
gün benim misafirim olan Mesut Barzani, Türkiyede
vatandaşlarımızın bir kısmının
kullandığı, Iraktaki Arap Türkmenler yanında bizim
kardeşimiz olan Kürt kardeşlerimizin kullandığı bir
dili kullanıyor, Kürtçeyi kullanıyor. Eğer misafirim bir Çinli
olsaydı ona Çince Sayın diye hitap ederdim, bir Hintli olsaydı
Hintçe, Sanskritçe Sayın derdim. Bir Kürt misafirim varsa da ona Kürtçe
Sayın demeyi o köklü aile geleneğimin bir parçası olarak
görürüm.
Burada da herhangi bir dili daha aşağı görmek
mümkün olmadığı gibi misafirimiz olan kim olursa olsun
Biz o
gelenekte, Yörük aşiretlerini ağırlarken, birbirleriyle
ihtilaflı olanlar misafirhaneye geldikleri anda o ihtilaf biterdi. Misafir
bizim için azizdir ve ona
OKTAY VURAL (İzmir) Kendi dilinizle hitap edin, siz Türk
Dışişleri Bakanısınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Ama
şunu sorarsanız bana: Ona PKK terör örgütüne karşı
yapması gereken mücadeleyle ilgili gerekli şeyler söylendi mi?
derseniz, en net ifadelerle söylenmiştir. Bu konuda da taviz vermeyiz,
ihtiramda da taviz vermeyiz, bize saygıda da taviz vermeyiz. Hem
saygı gösteririz hem saygı bekleriz.
(x) Bu bölümde Hatip
tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne dediniz o konuda Sayın
Bakan?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Sayın Barzaniye de -burada da söylüyorum- kendisine en net
ifadelerle bu açıklanmıştır. Lütfen, kim olursa olsun
misafire ihtiram bizim töremizin, sizin de törenizin bir gereğidir. Ya
çağırmazsınız ya da çağırırsanız ihtiram
gösterirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz Türkiye Cumhuriyetinin
Dışişleri Bakanısınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Ben Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı
olarak da teröre karşı mücadelede gerekli her şeyi, kapalı
kapılar ardında da, açıkta da söylemişimdir, söylerim de.
Bu konuda mücadele, teröre karşı mücadele konusunda bizim
gösterdiğimiz tavrı da daha önceki hükûmetlerle
karşılaştırmayın, her zaman gösteririz.
ALİM IŞIK (Kütahya) İsraille pazarlık gibi
olmasın!
OKTAY VURAL (İzmir) Onlarla da Yahudice mi
selamlaştınız, şalom mu dediniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Ama bunu bir polemik meselesi yapmayın.
OKTAY VURAL (İzmir) Sorgularız millet adına.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Asırlarca biz bir arada yaşadık Kuzey Irakla da,
Irakın bütünüyle de; bundan sonra da yaşamaya devam edeceğiz
ama aramızdaki fitneye karşı da onlardan gerekli müdahaleyi
beklemek hakkımızdır.
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Bakan, fitnenin başı
Barzani.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Bu konuda da her türlü uyarıyı kendilerine yaptık,
yapmaya da devam edeceğiz.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede? Başbakan orada
konuşlandığını itiraf etti. Siz Türk
Dışişleri Bakanısınız. Türk milletinin diliyle
hitap edeceksiniz. Konuşacaksan başka dilde konuş.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok. Lütfen, müdahale eder misiniz?
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan, Sayın
Barzani 2007de de AKPyi desteklemişti, Sayın
Dışişleri Bakanına Barzani ile yakın
dostluklarını devam ettirerek başarılar diliyorum
kendilerine!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok. Lütfen, bir daha tekerrür etmesin.
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlar,
Dışişleri Bakanının nasıl hitap edeceği
konusunu kendisine bırakalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Olur mu efendim? Nasıl hitap
edeceği konusunu
Yani biz bu konuda söz söyleyemez miyiz?
BAŞKAN Hayır, çıkarsınız, söylersiniz
ama Dışişleri Bakanı da kendisi söyledi Sayın Vural.
Şu anda siz Dışişleri Bakanı değilsiniz.
Dışişleri Bakanlığını o temsil ediyor, o
konuşuyor. Tenkidinizi söylersiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Türkiye Cumhuriyetinin
Dışişleri Bakanının bu milletin diliyle hitap etmesi
gerektiğini hatırlatıyoruz. Yanlış mı bu,
yanlış mı?
BAŞKAN Hayır, söylüyor zaten, o lisanla
söylediğini söylüyor. Yani Sayın Vural şunu diyorum: Ben bir
şey demiyorum kürsü itibarıyla ama Sayın Davutoğlundan
bunun dışında bir şey beklenir mi? Yani söylüyor
açıkça, bir gelenek ifadesiyle söylediğini söylüyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani neyin geleneği efendim, ne
geleneği? Türkçe olarak hoş geldiniz demek kâfi gelmiyor mu?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, lütfen oylamaya geçer misiniz efendim. Lütfen
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Arkadaşlar, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Irak Devletinin bayrağı bile
olmadan ağırlıyorlar. Acaba ayrı bir devlet olarak mı
görüyorlar?
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının 24. maddesindeki Geçici 222. maddenin sonundaki
Ancak, bu yükseltmeden dolayı geçmişe yönelik aylık ve
aylık farkları ödenmez cümlesinin ve aylık farkları
ödenir olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞIŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2 Temmuz 2010 tarihinde, yani geçen
hafta cuma günü Dışişleri Bakanlığı Teşkilat
Kanunu Tasarısı üzerinde görüşmelere başladık.
Bu tasarının 1inci maddesi üzerinde verdiğimiz
önergede aldığım söz üzerine yaptığım
konuşmada, Sayın Dışişleri Bakanının
90lı yıllarda yazmış olduğu bir makaleden
alıntılar yaparak, onları Parlamentonun bilgisine sunarak
Sayın Bakana bazı sorular sormuştum.
Sorularım şuydu: Cumhuriyeti kuran kadroları,
cumhuriyet devrimlerini inkâr eden, cumhuriyet devrimlerinin Türk toplumuna
âdeta ayak bağı olduğunu ifade eden ve cumhuriyeti kuran
kadroları psikolojik dengesizlikle suçlayan bir yaklaşıma sahip
olan bu makalenin Sayın Bakan bugün arkasında mıdır?
Sayın Bakan cumhuriyetin değerlerini ne kadar
içselleştirmiştir? Türk dış politikasına yön verirken
cumhuriyetin değerlerinden ne kadar güç almaktadır?
Bu makale 90lı yıllarda
yazılmıştır. Olabilir; o yıllarda öyle
yazmıştır, bugün Sayın Bakanın düşüncesi
farklı olabilir. Bu düşüncesindeki farklılaşmayı ifade
etmesinden de mutlu olacağımı ifade ettim. Tasarının
1inci maddesinde bunu söyledim.
Tasarının 23üncü maddesine gelinceye kadar Sayın
Bakanın bu konuda yapmış olduğu herhangi bir açıklama
yok. 23üncü madde üzerinde Sayın Kamer Gençin yaptığı
konuşmada, Sayın Genç benim konuşmamdan yaptığı
alıntılarla Sayın Bakana benzer soruları yöneltmiş,
Sayın Bakan bunun üzerine söz alarak çok ağır cümlelerle
Sayın Gençi eleştirmiştir. Şüphesiz o ağır
eleştirilere Sayın Genç uygun bir şekilde bir değerlendirme
yapıp cevap verir, ben onun için huzurunuzda değilim ama Sayın
Bakanın Sayın Gençin eleştirilerine karşılık
vermiş olduğu cevap siyasette amaca ulaşmak için her yol
mübahtır yaklaşımını akla getiriyor. Sayın Bakan
diyor ki: Ben o makalenin hiçbir yerinde cumhuriyetle bir problemim
olduğunu ifade etmedim. Nereden çıkarıyorsunuz? Bu cümleler var
mı? Şimdi, ben o cümleleri tekrar okuyorum. Evet cumhuriyet
kelimesi geçmiyor ama bu tip, böyle, bu okunan makaleyi anlayamayacak seviyede
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerini görmüş olmasından
dolayı Sayın Bakana üzüntülerimi ifade ediyorum; cümleler şu;
Sayın Bakan, Huntingtonın medeniyetler çatışması tezi
etrafında ortaya koyduğu: Türkiye ne Batılı
olabilmiştir ne Doğulu olabilmiştir; Türkiye İslam
dünyasıyla Batı dünyası arasında
parçalanmıştır, parçalanmış bir toplum
yapısı vardır. Kemalizm başarısızlığa
uğramıştır. Türkiye laikliği bir kenara atsın.
Türkiye İslam dünyasının liderliğine oynasın.
Huntingtonun tezi budur. Sayın Bakan Huntingtonun bu tezine sahip
çıkar Türk aydınının bunu iyi bilmesi, iyi tespit etmesi
gerekir. der ve devam eder, kendi cümleleriyle okuyorum: Türk toplumunda son
iki asırdır yaşayan elit kitle ilişkisi son derece
çarpık bir düzlem üzerinde gelişmiş ve parçalanmış bir
toplum yapısı ortaya çıkarmıştır.
Parçalanmış toplum yapısının en önemli nedeni, güçlü
bir medeniyet birikimine sahip bir toplumu başka bir medeniyete kuyruk
yapmak isteyen elitin yaşadığı psikolojik dengesizlik
hâlidir. Türkiyede, Türk toplumunda dönüşümü sağlayan bizatihi
cumhuriyetin kendisidir, cumhuriyet projeleridir. Cumhuriyetin projesi, Türk
toplumu için ortaya koyduğu proje, modernleşme projesidir.
Modernleşme uygulamada Batılılaşma olarak ifadesini
bulmuştur. Bu çerçevede birçok yasal düzenleme yapmıştır
Türkiye Cumhuriyeti. Medeni Kanunu almıştır. Çok önemli bir değişikliktir.
1937 yılında Anayasasına laiklik ilkesini koymuştur.
Laiklik ilkesinin başlangıcı aslında Medeni Kanunun
kabulüdür.
Bakın, dönüşüm bununla başlıyor. Sayın
Bakan bu dönüşümü Büyük bir medeniyete sahip bir toplumu bir başka
medeniyete kuyruk yapmak isteyen anlayış olarak
tanımlıyor. Bu, cumhuriyetle, cumhuriyet devrimleriyle, cumhuriyetin
ilkeleriyle problemi olan bir anlayışı yansıtmaktadır.
Eğer Sayın Bakanın cumhuriyetle herhangi bir problemi yok ise
-bu payı yine bırakıyorum Sayın Bakana- 23 madde süren
görüşme içerisinde şu kürsüye gelip veya yerinden söz alarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurun,
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Hayır, öyle
değil veya o zaman belki öyle söylemiş olabilirim bir entelektüel
tartışma çerçevesinde ama ben cumhuriyet devrimlerinden güç
alıyorum, ben laiklik ilkesini benimsemiş bir insanım demesini
beklerdik. Bunu söyleyemedi. Bekliyorum, hâlâ söylemesini bekliyorum. Yani
Sayın Kamer Gençe Nerede o cümle? Öyle bir şey yok orada. diyerek
RECEP KORAL (İstanbul) Var mı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
güneşi
balçıkla sıvayamazsınız, bu mızrak bu çuvala
sığmaz.
Sayın Bakandan açıklama bekliyorum. Cumhuriyetten güç
alıyor mu yoksa cumhuriyet Türk toplumu için o makalede ifade ettiği
gibi hâlâ bir ayak bağı mıdır?
Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; ben her şeyden
önce Sayın Akif Hamzaçebiye bu konuda açıklama fırsatı
verdiği için teşekkür ederim.
Böyle bir
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana teşekkür etmedin.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Çünkü siz saptırmıştınız, siz farklı
alıntılar yaparak şey yapmıştınız.
Müsaadenizle cevabı vereyim.
Şimdi, son iki yüzyıl, gerçekten Türk toplumunun
kültürel dönüşümü bakımından belki de tarihte çok az millete
rastlanır bir dinamizm yaşandığı bir dönemdir ve
bununla ilgili de büyük bir literatür vardır, büyük bir edebiyat birikimi
vardır. 19uncu yüzyılda, Yeni Osmanlıcılıktan yeni
Türkçülüğe geçişten modern döneme kadar böylesine dinamik bir
literatüre sahip olan başka ikinci bir toplum neredeyse yok.
Burada kastettiğim, artık sosyolojide neredeyse bir alt
bilim dalı olmuş gibi olan, alt konu olmuş olan aydın-halk
ilişkisi bağlamında, merkez-çevre ilişkisi
bağlamında yaşanan gerilimdir. Burada bir cumhuriyet
eleştirisi olmadığı gibi, bir modernleşme
eleştirisi dahi yoktur. Çünkü bizim bakışımızda
modernleşme salt Batı medeniyetiyle izah edilebilecek bir şey
değildir. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürkün konuşmalarına
baktığınızda da medeniyet kavramı salt Batıyla
özdeşleştirilmez. O bakımdan, siz, eğer böyle
bakarsanız Yaban romanını yazan Yakup Kadri
Karaosmanoğluna da cumhuriyet karşıtı diyeceksiniz.
Peki, bu yaklaşımla cumhuriyetin Kurucu Meclisinin
yapısına baktığınızda o Kurucu Meclisin
yapısında bütün o unsurları görmez misiniz? Ben, o Kurucu
Meclisin her birini, hangi görüşe, hangi ideolojiye sahip olursa olsun her
birini Türk milletinin en onurlu öncüleri olarak görüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Cumhuriyetin bütün değerlerini,
elitizmi değil
Benim karşı çıktığım
elitizmdir. Elitizm de nedir? Açın, büyük bir literatür var. Beşir
Fuatı okudunuz mu, Beşir Fuatı? Fransaya gidip birtakım
ideolojik çalışmalardan sonra kendi toplumuna
yabancılaştığı, bir anlamda -yine de saygı
duyarım- büyük bir arayışın ismidir ama intihar eden
Beşir Fuatı ya da Ahmet Rızayı... Döndüğü zaman
Meclisi Mebusan Başkanı olmuştur. Ama halkla
yaşadığı gerilimi bilir misiniz Ahmet Rızanın,
materyalizm ve pozitivizm çerçevesinde? Ben bu gerilimi izah ettim. Bu gerilimi
yok sayarsak bizim kültür tarihimizi yok sayarsınız. Ama bu gerilimi
iyi anlama çabası entelektüel olarak her zaman yapacağım bir
çabadır. Buradan hareketle bir siyasi tartışma başlatmak
isterseniz burada cevap veriyorum: Cumhuriyetin kendisi, kavramın kendisi
cumhur kelimesi, halkın değerlerine ve halkın kendisine hitap
etmektedir.
O açıdan ben cumhuriyetin bütün değerlerine
sadığım. Laiklik ve rasyonalizm akli düşüncenin
perspektifidir, halktan yabancılaşmanın adı değildir.
O anlamda da cumhuriyetin değerlerine burada ettiğim yeminle
sadığım ama kimse bizim tarihimizi tek perspektifli bir tarih
olarak sığ bir zemine indirgemesin.
Benim orada eleştirdiğim kişi Huntingtondı.
Sizin üstünüze alınmanız da ayrıca bir yanlış
yaklaşımdır. Huntingtonı eleştirdim,
eleştiriyorum, eleştireceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Davutoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Çünkü Huntingtonu eleştirmekten rahatsız iseniz Türk
toplumunu bir torn country, bir parçalanmış ülke gibi görüp bunun
içinde bir şey görüyorsanız o ayrı ama ben bütün bu aydın
birikimine de saygı duyarım, hepsine saygı duyarım. Biraz
önce zikrettiğim Beşir Fuata da bir entelektüel olarak, bir aydın
olarak saygı duyarım ama o aydın elitizminin halk ile
yaşadığı gerilimi de bilirim. Onu etüt etmek benim akademik
hayatımın bir parçası. Onu anlayamazsak biz kendi tarihimizi
anlayamayız.
Medeniyet kavramına gelince, evet, bir kere daha
söylüyorum, bizim özgün bir medeniyet birikimimiz vardı; Batı
medeniyetinden önce İstanbul vardı, İstanbulun kültür
mirası vardı. Biz onun Batı medeniyetine muhtaç değiliz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama Batı
medeniyetine de karşı değiliz. Onu da alırız, ondan da
her türlü şeyi alır, yeni bir medeniyet sentezi yaparız. Ben
orada Huntingtona diyorum ki: Benim toplumumu parçalanmış toplum
ilan etme. Benim toplumumun özgün bir medeniyeti vardı ve özgün bir
medeniyeti tekrar kuracak, içinde Batının değerleri olan özgün
bir medeniyeti. Bundan rahatsızsanız tabii siz bilirsiniz (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ama ben cumhuriyet
değerlerinden rahatsız değilim, bundan sonra da cumhuriyet
değerlerini cumhuriyetin ana felsefesine uygun olarak savunmaya devam
edeceğim. Her zeminde de isterseniz entelektüel olarak bunu da
tartışırım sizinle ama bunu siyasileştirmeyin,
entelektüel tartışma olarak yapın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Hamzaçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, İç Tüzük madde 69a göre söz istiyorum.
Sayın Bakanın Huntington hakkındaki
yorumlarını, düşüncelerini ben ifade ederken
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP KORAL (İstanbul) Ne alakası var ya?
BAŞKAN Arkadaşlar
RECEP KORAL (İstanbul) Ne alakası var, kendi
yorumluyor, kendi cevaplıyor!
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, lütfen, bakınız, bir açıklama var.
RECEP KORAL (İstanbul) Ama biz de burada sabır
taşı değiliz ya!
BAŞKAN Entelektüel bir görüşme oluyor, bundan
sıkıntı duymanın bir anlamı yok.
RECEP KORAL (İstanbul) Sabır taşı
mıyız yani, Allah Allah!
BAŞKAN Arkadaşlar, birkaç dakika kaybetmekle bir
şey kaybetmeyiz. Lütfen dinleyelim karşılıklı
görüşlerimizi.
RECEP KORAL (İstanbul) Ne birkaç dakikası canım?
Hep birkaç dakika ya
HASİP KAPLAN (Şırnak) O kadar tolerans yok bize
gelince.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamazçebi.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Dışişleri Bakanı Ahmet
Dağvutoğlunun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, nedir tepkiniz? Yani burada bir
medeni tartışma yapıyoruz. Bir eleştiri yönelttim,
Sayın Bakan çıktı kendine göre cevap verdi, o cevabın
bazı bölümlerine ilişkin ilave bir açıklama yapacağım.
Yani bu tahammülsüzlüğünüzü doğrusu yadırgıyorum.
ASIM AYKAN (Trabzon) Sayın Bakan da gelsin size cevap
versin, akşama kadar onu konuşun.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Senin kafan basmaz ona.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Şimdi sözlerimi
bitireyim. Sayın Bakanın bu entelektüel tartışma olarak isimlendirdiği
tartışmayı kendisiyle her zaman yaparım ancak Sayın
Bakan
AHMET YENİ (Samsun) Biraz zor yaparsınız!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar
AHMET YENİ (Samsun) Zor yaparsınız, zor!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet, o ayrı bir
konu. Ben Sayın Bakana hitap ediyorum, Sayın Bakan cevap verir.
Şimdi, değerli arkadaşlar
AHMET YENİ (Samsun) Biz de Bakanı çok iyi
tanıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Beni
tanımıyorsunuz sadece Sayın Yeni, beni tanımıyorsunuz.
Şimdi, Sayın Bakan Huntingtonu eleştirir ama
Sayın Bakan, lütfen, herhâlde uzun zaman geçtiği için
hatırlayamıyor, Huntingtonun Medeniyetler Çatışması
tezini eleştirir ama Türkiye ile ilgili görüşüne sahip çıkar,
konu budur. Bakın hâlâ söyleyemiyor.
Şu psikolojik dengesizliğe sahip olan cumhuriyet eliti
kimdir? Aydın elit kimdir? Atatürk ve cumhuriyeti kuran, cumhuriyetin
fikir önderleri değilse bu psikolojik dengesizlik hâli hangi elitte
vardır? Bakın bunu cevaplayabilmiş değildir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Travma demiştir Sayın
Bakan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Arkadaşlar
Sayın milletvekilleri
Sayın
Bakanım
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının 24 üncü maddesi, Geçici 222 nci maddesindeki son
cümledeki ödenmez ibaresinin ödenir olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu? Sayın
Komisyon, Başkanlığı dinler misiniz?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu önerge hangisiydi, hangisine
katılmıyorsunuz, acaba hatırlıyor musunuz?
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önergemiz Dışişleri
Bakanlığı personelinin özlük haklarıyla ilgili geçmişe
ilişkin ödenmesi yönündedir. Biz biliriz ki yirmi dört saat
çalışır Dışişleri Bakanlığı
personeli. Takdir yüce Meclisin.
Ancak burada ben bir iki şeye dikkat çekmek istiyorum.
Deminki tartışmalar, doğrusu, bir önceki tartışmalar
bizi düşündürüyor. Çünkü çok iyi biliyoruz ki yüce Mecliste, bu Mecliste
İsrail Devlet Başkanı İzak Rabin geldi İbranice
konuştu hatırlarsınız, El Beşir geldi konuştu,
Aliyev geldi, Nazarbayev geldi, Obama geldi İngilizce konuştu; bundan
daha doğal bir şey olabilir mi? Yani hukuk devletiyiz, devlet
başkanları geliyor, davet ediyoruz.
Balkanlar, Kafkaslar, Türki cumhuriyetler ve Orta Doğu, Musul
vilayeti, Kerkük, Türkmenler, Kürtler; bunlar bizim akraba ve hem Türk hem Kürt
iki yönden soydaşlığımız olan insanlar. Ancak burada,
bu kürsüde Sayın Dışişleri Bakanımıza, Sayın
Barzaniye Kürtçe Hoş geldin. dediği için, hitap ettiği için
burada kıyamet koparılmasını anlamakta güçlük çekiyorum.
Yani El Beşir konuşurken saygılısınız,
İbranice konuşulurken saygılısınız, Obama
İngilizce konuşurken saygılısınız ama bin
yıldır beraber yaşanmış, Anayasa gereği seçimle
gelmiş, resmî olarak cumhurbaşkanı olmuş Sayın
Talabaniye, Irak Kürt Yönetimi Başkanı Sayın Barzaniye
buradan, üstelik ceza yasalarımızda suç olmasına rağmen,
üstelik bizim diplomasi geleneğimizde olmamasına rağmen ve bu
Mecliste 100ün üstünde Kürt milletvekili olmasına rağmen Kürt
aşiret ağaları diye hitap edeceksiniz, postal
yalayıcısı diyeceksiniz ve ondan sonra da saygı
bekleyeceksiniz.
Şimdi, bizim Türki cumhuriyetlerin başkanlarına,
kültürüne ve diline gösterdiğiniz saygının asgarisini de bekleme
hakkımız vardır. Bu kürsü, bizim, Kürt halkının ve
seçilmişlerinin temsilcilerini, Birleşmiş Milletlerde temsil
edilen Sayın Talabani ile Barzaniye hakaret kürsüsü değildir.
Sayın Bakanın da Kürtçe Hoş geldin. demesi veya bre
sayın demesi kadar doğal bir şey yok. Sayın Devlet Bahçeli
de Başbakan Yardımcısıyken Diyarbakıra gittiği
zaman Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanlığını ziyaretinde, MHPliler
(x)
demişlerdi. Hatırlayın o günleri. Şimdi, ne oluyor da
burada Kürtçe söz konusu olunca anlamsız bir tartışma
yapıyoruz? Kafkaslardaki, Türki cumhuriyetlerdeki kardeşlerimize
saygı göstermek güzel bir şey değil mi? Balkanlardaki
kardeşlerimize, Boşnaklara kadar, Kosovadakilere kadar hepsine
saygı göstermek güzel değil mi? Türkmenlere de Kürtlere de
kardeşimiz demek daha güzel değil mi? Niye bütünleşmiyoruz, niye
ayrışıyoruz? Niye birbirimize tahammülsüz oluyoruz? Bu Mecliste
birbirimizin yüzüne bakarken, inanın, her söylenen söz, hani aşiret
reisi deniyor ya, benim yüzüme vurulmuş böyle birer mermi gibidir, ben
böyle hissediyorum ve kendimi tutuyorum. Osmanlı Devleti de bir
aşiret reisliğinden geldi, dünyaya hükmetti arkadaşlar;
yapmayın, dünyaya hükmetti. Osmanlı işte geldi, Bozüyükte
yerleştikten sonra Bursaya geldi, Viyana kapılarına kadar
gitti, Endülüsyaya kadar gitti. Şimdi, seçilmişse, demokratik yoldan
gelmişse kabul edeceksiniz ama Müslümansanız, birlikte bin yıl
aynı Osmanlı yönetiminde yaşamışsanız, bunu da
bir akraba ve kardeş ilişkisi olarak göreceksiniz ve Sayın
Başbakanı bu noktadan sıkıştırmaya kalkmak yanlış.
Bakın, ben bölgeden geldim, Şırnaktan dün geldim
ve inanın ben korkuyorum, çok korkuyorum, barut fıçısı
gibi. Bakın, yaşanan çatışmaların, evet ülkemizde her
yerde acısı hissediliyor ama bir anda bir şehre 7 tane cenaze
düştüğü zaman ve her ilçeye, her merkeze birer cenaze
düştüğü zaman, siz, o kitle potansiyelini ve izdihamını bir
düşünün. Bu durum vardı ve ne yazık ki cenazeler anne ve
babalara teslim edilmedi. DNA testi dediler, yaptırılmadı.
Teşhis dediler, yaptırılmadı. Dinî vecibeler yerine
getirilmedi. Burada ölen gençler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, ister
hakkında mahkeme kararı olsun ister ne derseniz deyin ama bu ülkede
yaşayan ana ve babaları var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bağlıyorum.
Bağlarken şunu söyleyeceğim: Bu noktalarda
hassasiyet göstermediğimiz takdirde
Özellikle Diyanet İşleri
Başkanlığını, Adalet Bakanlığını,
İçişleri Bakanlığını burada göreve davet
ediyorum. Bu dinî hassasiyetlerimize, bu törelerimize karşı
İnsanların kendi cenazesine sahip çıkma hakkını kimse
çiğnemesin, bu çok tehlikeli bir sonucu açar.
Bir Karadenizli kardeşimin gönderdiği e-mailden
başlayarak anlatmak istiyorum: Evet, ölen şehitlerimiz hepimizin ama
dağda ölen genç insanlar da bizim insanlarımız. Bizim
yüreğimiz onlar için de acıdığı zaman biz çözüme
doğru gideriz. Biz, fındığa gelen kardeşlerimizden çay
içmeyi, muhabbeti öğrendik. Bizim buradan giden arıcılar
Şırnak, Beytüşşebap, Şemdinliye gittikten sonra
Kürtleri tanıdı ve ondan sonra akraba olduk, birbirimize birbirimizin
ismini verdik ve biz birbirimizi öyle tanıdık. Bu ülkede buna
ihtiyaç var arkadaşlar, gerçekten büyük ihtiyaç var, büyük sorumluluk var,
Meclisi bu konuda da duyarlılığa davet ediyoruz. Her
konuşmamda bunu söyleyeceğim.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(x) Bu bölümde Hatip
tarafından, Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade
edildi.
25inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının 25 inci maddesindeki mahallinde ibaresinin
yerinde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip
Kaplan Sebahat
Tuncel Sırrı
Sakık |
|
Şırnak İstanbul Muş |
|
Akın
Birdal M. Nezir
Karabaş Hamit Geylani
|
|
Diyarbakır
Bitlis Hakkâri |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı yasa
tasarısının 25. maddesindeki 13. maddenin sonuna ve öncelikle
ödenir ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tansel
Barış
Atila Emek |
|
Malatya Kırklareli Antalya |
|
Mehmet Ali
Susam Rahmi Güner Metin
Arifağaoğlu |
|
İzmir Ordu Artvin |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 25. maddesindeki mahallinde kelimesinin yerinde olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Şandır Reşat
Doğru Şenol
Bal |
|
Mersin Tokat İzmir |
|
Mümin
İnan Nevzat
Korkmaz A. Kenan
Tanrıkulu |
|
Niğde Isparta İzmir |
|
Süleyman
L. Yunusoğlu Ahmet
Duran Bulut |
|
Trabzon Balıkesir |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, devletler, varlıklarını
ve devamlılıklarını, kendi değerleri, kaynakları
ve menfaatleri üzerine bina etmek durumundadırlar. Bugün olduğu gibi,
dış mihrakların yönlendirmesiyle dış dengeleri
birbirine karıştırarak, sonra da sonuçları çarpıtıp
iç siyaset malzemesi hâline getirerek, uzun süre dış politika
sürdürülemez, bölgesel güç olunamaz.
Sayın Davutoğlu, AKPye geçmeden çok önceleri, bir
makalenizi okumuştum. O makaledeki bir cümleniz beni gerçekten çok
etkilemişti ve öğrencilerimle ve çevremle sık sık bu
cümlenizi de paylaşmıştım. Mealen, hatırladığım
kadarıyla şuydu cümleniz: Türk milleti olarak bizim başka
limanlara sığınmaya ihtiyacımız yok, bizim tarihimiz,
bizim inançlarımız, bizim tecrübelerimiz bize yeter. diyordunuz.
Nedense, AKP politikaları, AKP içinde tanıdığım, AKP
içinde yetki almış, seçilmiş birçok kişiyi öğüttü ve
değiştirdi.
Bu İktidarın, Avrupa Birliği ve Büyük Orta
Doğu Projesi gibi öteki projelere iman derecesinde gösterdiği itina
ortadadır. AKP İktidarının, dış politika
uygulamalarında gösterdiği ve sıfır sorun kamuflesiyle teslimiyetçi,
tavizkâr tutumundan vazgeçerek gerçeklerle yüzleşmesi ve hem Türkiye'nin
hem de Türk cumhuriyetlerinin ABD-Rusya satranç oyununda piyon durumuna
düşürülmesinden bir an önce vazgeçmesi gerekir. Sayın Bakan, dün
sıfır sorun politikalarının realist olduğunu, ütopik
olmadığını söyledi ve Atatürkün Yurtta sulh, cihanda
sulh. vecizesini örnek gösterdi. Sıfır sorunun bir taviz
olmadığını ifade etti.
Evet, sizin sıfır sorun politikanız nasıl
gerçekçi, nasıl realist Sayın Bakan? Toprak bütünlüğümüzü ve
sınırlarımızı tanımayan, soykırım
iftirasından vazgeçmeyeceğini ilan eden Ermenistan ile diplomatik
ilişki kurmak için iştahla o protokolleri imzaladınız.
Karabağdan çıkmayacağını ilan eden Ermenistanla
sınır kapısını açmak için protokolleri imzalayıp
kol kola girdiniz. Bu proje Türkiye'nin miydi Sayın Bakan? ABD ve ABye
sağlıklı ve güvenli enerji koridoru açmak üzere Türkiye'nin
zorlanması, taviz vermesi değil midir?
Aktif ve etkin bir dış politika, son zamanların
deyimiyle proaktif bir politika izlediğinizi sık sık dile
getiriyorsunuz ve ne kadar çok ülkeye gittiğinizle
arkadaşlarınız övünüyor. Dış politika turistik bir
seyahat de değildir Sayın Bakan. Elinizde çanta Ben arabulucuyum. diye
gezmekle de arabulucu olunmuyor. İhtilafları çözeceğim. derken
yeni ihtilaflara sebep olduğunuz ortada değil mi? Önceliklerimizi hiç
belirlediniz mi dış politikada?
Balkanlarda arabuluculuğa soyunuyorsunuz, tamam, güzel ama
Batı Trakyadaki soydaşlarımızın durumunda düzelme
oldu mu yoksa şimdi durumları daha mı vahim?
Türkiye Cumhuriyetinin politikası ve menfaati Irakın
bütünlüğünden yanadır, uzun yıllardır sürdürülen politika
böyledir. Irakın kuzeyinde bir kukla devlet oluşumu için tüm
gayretleri sarf ediyorsunuz. İşte,
(x) dediğiniz
Peşmerge reisi Barzaniyle Kürdistan bayrağı altında
kucaklaştınız, kırmızı halılarla
karşıladınız. Resmî temsilcilikler açarak ve iş
adamları vasıtasıyla orada yeni bir ülke ve devlet yaratma, ihya
etme yolları için kolları sıvadınız. Uluslararası
hukukun bize verdiği yetkiyi bile kullanmakta zorlanıyoruz.
Ya Türkmenler? Artık Türkmenlerden söz edilmiyor Sayın
Bakan. Türkmen cephesi güçlendirileceği yerde mukavemetini
kırdınız. Dışişleriyle irtibatlandırarak
Türkmen cephesinin sesini soluğunu kestiniz.
Kırgızistanda kanlı bir darbe oldu -sanki
Patagonyada olaylar oldu- Kırgız ve Özbekler arasında iç
çatışmada yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Bu olaylar
karşısında yeterli ve zamanında tepki vermeyen bir Türkiye
görüntüsü ve algısı ortaya çıktı.
Kıbrıs yürekler acısı; sayenizde Avrupa
Birliğinin kozu hâline geldi. Ambargo kalkmıyor. Rum lider Hristofyas
dün açıklama yaptı, Maraşı bize verirseniz Avrupa
Birliği müzakerelerinin başlaması için bazı
başlıkların açılmasına onay verelim. diyor.
(x) Bu bölümde Hatip
tarafından, Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade
edildi.
Son iki ayda Türk dış politikasının ana
eksenine baktığımızda, iç siyasete yönelik İsrail ile
yaşanan kriz ve Gazze konusu ve İranla yakınlaşan görüntü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bal.
ŞENOL BAL (Devamla) Bunda da başarı
sağlayamadınız. İşte, İsrail açıklama
yaptı, Türkiye özür dilesin. diyor. Bakanlarla gizli otel
odalarında görüşmek de sonuç vermedi.
Burada aklıma gelmişken sormak istiyorum: İsrail
Savunma Bakanlığı Sözcüsü soruşturma bitmeden gemileri
teslim etmeyeceklerini açıklamış. Bunu duydunuz mu bilmiyorum
Sayın Bakan? Araplar bile tedirgin olmuş. Suriye Devlet
Başkanı Beşar Esad açıklama yaptı. İster misiniz
çok yakın zamana kadar İsrail-Suriye arasında arabuluculuk yapan
Türkiye için Suriye, İsrail-Türkiye arasında bir arabuluculuk
yapsın! Netanyahu Obamayla gülümseyen pozlar veriyor.
Evet, Kafkaslarda olağan dışı gelişmeler
yaşanıyor. Türkiye bunun neresinde? diye sordum, İzliyoruz.
dediniz ama ben izlemekten bahsetmedim, Sesli diplomasiden sessiz diplomasiye
mi geçtiniz? diye sormak istiyorum. Siz bu gelişmelerin hiçbir yerinde
yoksunuz. Siz, verilen talimat üzerine ve protokoller ile ilgili Türk
tarafına topun atılmasıyla sınır
kapısını sessiz sedasız açmaya hazırlanıyorsunuz
Sayın Bakan!
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Gizli odalarda söz vermişler demek
ki!
MUHARREM VARLI (Adana) Başkanım, karar yeter
sayısı...
BAŞKAN Tamam efendim.
Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.12
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı yasa
tasarısının 25. maddesindeki 13. maddenin sonuna ve öncelikle
ödenir ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Barış, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa
Tasarısının 25inci
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge doğrultusunda söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türk dış politikası,
cumhuriyet kurulduğundan beri Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta
barış, dünyada barış sözü çerçevesinde hayat bulmuş
ve AKP iktidara gelene kadar bu çerçevede yürütülmüştür. AKPyle beraber
dış politikada yeni terimler üretilmeye başlandı. Örnek
olarak Kıbrıs sorununda bir adım önde terimi, Komşularla
ilişkilerde sıfır sorun terimi ve son zamanlarda meşhur
bir söz olan Eksen kayması terimleri. Türk dış politikası
gerçekten bu terimlerle çöküşünü de yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, sıfır sorun
bağlamında komşularımızla sorunları satır
başları hâlinde bir irdelemek istiyorum. Yunanistanla sorunumuz var
mı acaba? Bir bakalım: Azınlıklar sorunu, burada Batı
Trakya Türklerinin sorunları, ekümenlik sorunu, Heybeliada Ruhban Okulu
sorunu, vakıflar sorunları, diğer yandan Kıbrıs sorunu
-bunu biraz sonra daha da açacağız- Ege Denizindeki
sorunlarımız, kıta sahanlığı, adaların
silahlandırılması gibi sorunlar.
Ermenistanla ilgili sorunları saymaya gerek yok: Sözde
Ermeni soykırım iddiaları -ki yirmi ülke parlamentosundan
geçirilmiş- Türkiyeden toprak talepleri, Karabağ sorunu gibi
sorunlar.
Azerbaycanla gerçekten sıkıntılı bir döneme
girmiş bulunuyoruz. Ermeni açılımı çerçevesinde
Türkiye-Ermenistan görüşmeleri ve çizilen yol haritası,
Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde tahammül sınırlarını
aşan sorunlar yaratmıştır. Tek millet iki devlet
arasında güven bunalımı yaşanmaktadır.
İran ile sorunlarımız var mı arkadaşlar?
Türkiye komşusunun nükleer güce sahip olmasını istiyor mu?
Türkiye kendi güvenliğini tehlikeye atar mı? AKP İranın
uranyum zenginleştirmesine destek verirken ne yapmaya
çalışıyor? İranın nükleer gücü Türkiyeyi sürekli
kriz hâlinde tutmaz mı? İrana destek, bölgede ve dünyada Türkiyeyi yalnızlaştırmaz
mı? Yalnızlaşma, terör olaylarını artırmaz
mı?
Irak ile sorunlara bakalım: Sınır sorunumuz var
mı? Iraktaki merkezî hükûmet sınıra hâkim mi? İç
güvenliğini sağlayamayan bir hükûmet acaba Türkiye
sınırını koruyabilir mi, Kuzey Iraktaki oluşum
üzerinde etkinliği var mı? Merkezî Hükûmet Türkiyeye karşı
terör saldırılarında hangi noktada duruyor, tavır
alıyor mu? Irak Devlet Başkanı Talabani bu konuda ne diyor?
Kuzey Iraktaki bölgesel yönetim teröre lojistik destek sağlıyor mu?
Barzani bu konuda ne yapıyor? Musul, Kerkük sorunu, Türkmen sorunu
Değerli arkadaşlarım, İsrail-Filistin sorununa
gelince: İsrail zulmüne karşı Filistin halkının
direnişine destek vermek hepimizin görev ve sorumluluğudur.
Filistini ekonomik olarak desteklemek, İsrail ile ilişkilerinde
yardımcı olmak, hatta Filistinin demokrasisini ve Filistinin
bağımsızlığını sonuna kadar desteklemek
gerekiyor. Ancak Filistin iç politikasında taraf tutmak Türk
hükûmetlerinin işi olmamalı. Kendi iç işlerimize
karışılmasını istemiyorsak, başka ülkelerin de iç
işlerine karışmamak gerekiyor. Uluslararası arenada
Filistin davasına destek vermek başka, iç işlerine
karışmak başka. Bugün Filistinde güç kavgası içinde olan
El Fetih örgütü ile bugün iktidarda olan Hamas örgütü arasındaki siyasi
mücadelede taraf tutmak yanlıştır; bu davayı Türkiyenin iç
politikasına malzeme yapmak yanlıştır ve cumhuriyet
hükûmetlerine yakışmıyor, şık da olmuyor ve
uluslararası arenada böyle bir davranışın destek görmesi de
söz konusu olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Barış,
konuşmanızı tamamlayınız.
TANSEL BARIŞ (Devamla) Diğer yandan, Amerika
Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleriyle
sorunlarımız var mı yok mu, bunları da sizlerin
takdirlerine bırakıyorum.
Sayın milletvekilleri, işte komşularımız
ve işte sıfır sorunlarımız.
Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Barış.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının 25 inci maddesindeki mahallinde ibaresinin
yerinde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Winston Churchillin bir sözü var -dış
politika deyince tarihî şahsiyetlere gönderme yapıyoruz- Savaş
askerlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. der. Evet,
ülkemizde ister düşük yoğunluklu deyin, ne isim koyarsanız
koyun, eğer günde 10un üzerinde cenaze doğuya ve batıya
gidiyorsa bu Meclisin başka bir şeyi görüşmesi adil değil.
Bakın, Hakkâride yine çatışma, Gercüşte
çatışma haberleri var, yine cenazeler batıya gidecek ve ülkemde
bir madalyonun iki yüzü, iki ayrı şey var. Bir tarafta resmî törenler
yapılıyor, analar ağlıyor, insanlar öfkeleniyor, öbür
tarafta, yine madalyonun öbür tarafında, doğuda, güneydoğuda her
gün cenazeler kaldırılıyor ve orada da 10 binlerce insan
cenazelere katılıyor, daha sonra taziye çadırları
kuruluyor, bütün şehir taziyeye gidiyor ve bu ülkenin sorunları
buralarda konuşuluyor ama biz Mecliste bunu konuşamıyoruz.
Bu çok ciddi bir konu. Gerçekten ülkemizin gidişatı
açısından eğer doğru dürüst, dış
politikamızda etkili olmak istiyorsak, Türkiye etkili bir ülke olmak
istiyorsa kendi içindeki sorunu, bu çatışmayı bir an önce
durdurmak için mutlak surette bir adımların atılması
lazım.
Sayın Gülün yaptığı çaba yeterli
değildir. Sayın Gül liderleri çağırdı, liderlerle
kaygılarını paylaştı. Sayın Gülün
dışında, Sayın Başbakanın artık bunu konuşması
gerekir, bir tek insanımızın toprağa düşmemesi için
gerekiyorsa Ben Başbakanım, büyük partinin Genel
Başkanıyım. demeden ana muhalefet partisinin binasına
gidip, oradaki Genel Başkana, Gel kardeşim, bir can daha
toprağa düşmesin diye bu konuyu konuşmak için ayağına
gelirim. diyebilmesi lazım. Sayın Bahçeli ne kadar reddederse etsin
gitmelidir. Kapıdan çevirsin, halk görsün bunu. Gelmelidir BDPye,
demelidir Senin de sorumluluğun var. Ama be kardeşim, şimdi
ben buradan bir şey soracağım: 130un üzerinde Kürt kökenli
milletvekili var bu Mecliste, her gün cenazeler gelirken vicdanınız
size demiyor mu, kendi içinizde de konuşun... Bu sorun sizin başta
gelen sorununuz. Bir de kendi içinizde görüş alışverişi yapın
Doğunun, Güneydoğunun, batıdan seçilmiş milletvekilleri.
Bu sorun, arkadaşlar, Türkiye'nin başına... Bu sorunu iki üç aya
yayarsanız kendini toparlamayacak kadar ciddi seçilmiş travmalara
götürür. Bu seçilmiş travmalara götürme olayının zamanlamasına
dikkat edin. Dış politika açısından da Türkiyeyi çok zora
sokacak bir sürece götürür.
Sayın Dışişleri Bakanı burada. 2011de
Amerika Iraktan çekilme planları yapıyor. Çekildikten sonra orada,
yine bir barış gücü, Birleşmiş Milletler olayı gündeme
gelecek. Irakın, İranın, Türkiye'nin bulunduğu
coğrafyada petrol, enerji, doğal gaz olayı var. Bütün
bunları birlikte değerlendirmediğimiz sürece,
komşularımızla ve içeride bir barış ortamını
yakalamadığımız sürece burada istediğiniz kadar yasa
çıkarın, istediğiniz kadar sabahlayın gece on ikilere kadar,
her toprağa düşen evladın kanı bütün bu
çabalarınızı alır, götürür, sel gibi götürür ve geriye bir
şey bırakmaz. O anaların yüreğinde, Kürtçe
ağıtlarında, Türkçe ağıtlarında, Arapça
ağıtlarında o acıyı hissetmeyen bir siyasetçinin
insanlığı şüphe altındadır arkadaşlar. Biz
bunu konuşamıyorsak...
Evet, demin bir tartışma yaşandı. Sayın
Grup Başkan Vekiliniz Gerekirse çalışırız... Evet,
Gerekirse çalışalım. değil, çalışalım
arkadaşlar, bu ülkenin barışı için gelin tatile
çıkmayalım, yirmi dört saat durmadan çalışalım.
Kapalı oturumsa kapalı oturum, herkes projesini çıkarsın,
herkes kozlarını çıkarsın, herkes fikirlerini
çıkarsın, herkes kartlarını çıkarsın, kapalı
oturum istiyorsanız kapalı oturum, açık oturum istiyorsanız
açık oturum ama yeter ki evlatlarımızın artık
kanı akmasın, silahlar sussun. Bu silahları susturmak en büyük
politikadır, en büyük erdemdir, en büyük insanlıktır, bu ülkeye
yapılacak en büyük hizmettir arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Tamamlıyorum, teşekkür
ederim.
Ve ben bu konuda her söz aldığımda Meclise
bıkmadan, usanmadan bunları hatırlatacağım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici 1inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici 1. maddesindeki altı ay ibaresinin
üç ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip
Kaplan Sebahat
Tuncel M. Nezir
Karabaş |
|
Şırnak İstanbul Bitlis |
|
Akın
Birdal Sırrı
Sakık Hamit
Geylani |
|
Diyarbakır Muş Hakkâri |
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı yasa
tasarısının Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasındaki 6
ay ibaresinin 3 ay olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hulusi
Güvel Atila
Emek |
|
Malatya Adana Antalya |
|
Hüsnü
Çöllü Tansel
Barış |
|
Antalya Kırklareli
|
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanuna
Tasarısının Geçici 1. Maddesinin 1. numaralı
fıkrasında yer alan altı ay ibaresinin dört ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mithat
Melen Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz |
|
İstanbul Mersin Isparta |
|
Mümin
İnan Reşat
Doğru Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
Niğde Tokat Trabzon |
|
Ahmet
Duran Bulut |
|
Balıkesir |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Melen, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli bir konu var aslında, sadece bu maddenin
değişikliğiyle ilgili değildi. Genelde
Dışişleri Bakanlığı bütçesi konuşulurken çok
dikkatimi çekiyor, hep de dikkatle izlemeye çalıştım. Dünyada bu
kadar önemli ekonomik değişiklikler olurken, küreselleşme çok
hızlı bir biçimde sonuna gelmişken, belki o krizlerle dünya
sarsılırken, biz Dışişleri
Bakanlığının yeni teşkilat kanununu yaparken dünyadaki
bu gelişmelere ayak uyduracak hiçbir konuda önemli önlemler de
almadık. Yani hep esas meselemiz ileriyi görmemekle ilgili. Yani hep
burada tartıştığımız konular geçmişle ilgili
ve ne yazık ki bir kanun hazırlıyorsunuz, dünyaya uymaya
çalışıyorsunuz ve dünyayı izlemekle görevli bir
bakanlığın, çok önemli bir
bakanlığımızın geleceğe dönük ekonomiyle ilgili
hiçbir konusuna da değinmiyorsunuz.
İki tane genel müdürlük var orada, İkili ve Çok
Taraflı İlişkiler, ama onun dışında dünyada da
çok ciddi bir değişme var. Yani bugün G20ler -yakında gitti
Başbakanımız- arkasından G8ler
Dünyada yeni bir ekonomik
düzen, yeni bir yapı oluşmaya başladı ve öyle bir yapı
ki biz de bu yapının içine şiddetle düştük çok
aşırı borçlanarak. Yani aslında dış
ilişkilerde yeni bir düzen de başladı, o ekonomiyle
başlıyor.
Biz 1980li yıllardan sonra dış ilişkilerdeki
ekonominin önemini kavramaya başladık. Yani hakikaten benim
büyükelçimin en önemli görevi, Türkiye'yi, Türk malını satmakla
ilgili olacak bir mesele ve bundan sonra da artık uluslararası alanda
Türkiye'yi koruyabilmek, Türkiye'yi temsil edebilmek, Türkiye'nin ekonomik
gücünü temsil edebilmekle ilgili. Ve yine biz kendimiz bu işleri yapmadan,
uluslararası kuruluşlar içerisinde, dünya bizi belirli bir yere
getirmeye çalışıyor. Mesela bir IMF kanunu var ki hâlâ
geçiremiyoruz. Niye geçiremiyoruz? Orada da çünkü biz kademe atladık,
Dünya Bankasıyla ilgili kanunu geçirdik. Çünkü niye? Yapıda hâlâ
Türkiye içerisinde belirli sıkıntılar var. 1173 sayılı
Kanunda da var aynı sıkıntı. Hâlâ görev tanımları
çok net bir şekilde tanınmamış. Yani biz ekonomiyle
uğraşırken, piyasayı düzenlemeye çalışırken,
ekonomi hukukunu fazla düzenleyemiyoruz. Ekonomi hukukunu içeride
düzenleyemediğimiz için dışarıda da kimin bu işlerle
uğraşacağı hâlâ tartışmalı. Yani Hazine mi
uğraşacak? Hakikaten, Planlama bir müddet uğraşıyordu,
şimdi Dışişleri Bakanlığı ve bu
çatışma hakikaten gittikçe de artıyor. Ama öyle bir hâle geldi
ki iş, çok ciddileşti.
Bakın, stratejiyle ilgili bir yeni genel müdürlük var. Çok
önemli bir şey strateji geliştirme, keşke Türkiye Büyük Millet
Meclisinde de olsa. O stratejiyi geliştirirken şu saatlerimize de
dikkat etsek nasıl çalışacağımız konusunda,
geleceğe dönük işler yapmak açısından, ama hayır, hep
günlük işlerle uğraşmak bizim işimiz ve acı bu. Ama
dünyanın çok önemli biçimde değiştiği, liberal ekonominin,
piyasa ekonomisinin tartışıldığı, yeni düzenlerin
geldiği dünyada işleri sadece dış politika gibi görmek,
dış politika içerisinde yorumlamak da yanlış. Ben Türkiye
televizyonlarına da çok dikkatli bakıyorum. Herkes dış
politika uzmanı Türkiyede. İki konuyu çok kolay konuşuyoruz
Türkiyede, futbol ve politika ama çok becerebildiğimizi de zannetmiyorum.
Türkiye, çok küçümsenecek bir ülke değil hem nüfusuyla -73
milyon- hem alt ve üst kaynaklarıyla ve çok önemlisi, insan
yapısıyla. Türkiye, gerçekten çok insan yetiştirmiştir. Ama
bugün o çıkardığımız kanuna, Dışişleri
Bakanlığına bile bu insanları kullanabilme
hakkını çok vermemişiz. 19uncu madde yeterli değil, ona çok
dikkatle bakın. Dünyada Türkiyeyi temsil edebilecek, hakikaten Türkiyeyi
temsil edecek sadece Dışişleri Bakanlığı
değil, hepimiziz.
Çok ilginçtir, bir Hollanda, basit bir ülke gibi görünüyor
ufaklık açısından -öyle küçümsemek açısından
söylemiyorum- ama yılda 100 tane memurunu parasını vererek
uluslararası kuruluşlara gönderir ki, orada eğitim alsın ve
orada, gelsin hakikaten yarın bir iş kapsın diye. Öyle bir
politikamız da yok. Yani, dünyayı yönlendirebilmek için, yeni
ekonomiyi, yeni dünyayı yönlendirebilmek için yeni bir politikaya ihtiyaç
var. Onu da herhâlde yapacak başta Dışişleri Bakanlığı
diğer bakanlıkların yardımıyla.
O strateji geliştirme konusunda hiç kimse de konuşmuyor,
hiç kimse de bir şey söylemek istemiyor. Çok önemli bir dönüm
noktasına geliyoruz. Çünkü, dünya gerçekten
yakalayamadığımız bir biçimde değişiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Melen.
MİTHAT MELEN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Belki ileride ve çok yakında öyle bir dünyada
olacağız ki, mevcut sistemlerin
tartışıldığı bir dünyada olacağız.
Türkiyenin ona ayak uydurabilmesi için, sadece Dışişleri
Bakanlığında değil ama bugün Avrupa Birliğine aday
olmaya başlamış, kalkmış, yıllardan beri tam
üyelik için başvurmuş bir ülkenin Avrupa Birliğinde yarın
sabah istihdam edeceği, girdiğiniz zaman, 2 bin tane memurunuz yok
mesela; bunları da yetiştirmemişsiniz. Ama nedense hiç
bunları da konuşmak kimse istemiyor. Görev kimin o da belli
değil. Canım, görev Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Şu kanunda eksiklikler var. Bu kanun burada
çıktığı günden itibaren yine yeterli olmayacak çünkü
dünyayı izleyen bir kanun değil. Dünya başka yerde.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın Melen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Evet, şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyette
olduğu için okutup birlikte işleme alacağım.
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı yasa
tasarısının Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasındaki 6
ay ibaresinin 3 ay olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
Diğer önerge sahibi:
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; onurlu bir dış politika için ülkede
demokrasinin kökleşmesi, güçlenmesi, hukuk devletinin de güçlenmesi,
Parlamentonun da işlevini yapması gerekir. Eğer bir parlamento
işlevini yapmıyorsa, o zaman güçlü bir dış politikadan da
bahsedemezsiniz.
Bakın, bu çalışma tarzında bir arıza var.
Ya Meclis görevini yapmadığı için birileri konuşuyor ya da
Meclis sustuğu için birileri konuşuyor.
Bakın, dün Genelkurmay Başkanı çıktı,
televizyonlarda konuştu, İlker Başbuğ. Kimin memuru?
Hükûmetin, Başbakanın memuru. Neler söyledi? Yargıya söyledi,
etmediğini bırakmadı. Emniyete döndü, söyledi, dedi ki: Servis
yapıyorlar basına. Basına döndü, malum gazete dedi. Partimize
döndü, demediğini bırakmadı. Iraka da operasyon sinyalleri
verdi.
Operasyon sinyallerini Sayın Başbuğ, Genelkurmay
Başkanı veriyorsa Sayın Bakanım, dış işleri
politikasını Genelkurmay Başkanı mı belirliyor? diye
sorma hakkım var. Eğer, Genelkurmay Başkanı
konuşuyorsa Başbakan susuyorsa burada bir terslik var. Eğer,
sınır ötesi operasyona Genelkurmay Başkanı tek
başına karar veriyorsa Sayın Dışişleri
Bakanımız susuyorsa bunda bir terslik var.
Burada terslik şurada: Demokrasilerde generaller
konuşmaz arkadaşlar. Zaten, Askerî Ceza Kanununun 148inci maddesi
çok açık, diyor ki: Komutanlar siyaset yaparsa, siyasi demeç verirse
suçtur. Bir aydan beş yıla kadar cezalandırılır.
Peki, hangi savcı bunlar hakkında soruşturma açacak? Anayasa
değişikliğinde getirdiniz, bir de Yüce Divanlık
yaptınız ki hiç yargılanmasınlar. Bakın, bizim
beş yüzün üzerinde fezlekemiz var. Genelkurmay Başkanına, bir
savcı cesaret edip Türkiye Cumhuriyetinde soruşturma açabilir mi?
Bir savcı gösterebilir misiniz? Kenan Evrene soruşturma açan
savcıların başına gelenleri biliyoruz, görevden atıldı.
Darbecileri yargılayacağım. diyen savcıyı, Adana
savcısını görevden aldılar. Şemdinli
savcısını görevden aldılar.
Arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım, biraz burada
doğru konuşalım. Ya bu Genelkurmay Başkanı susacak
Meclis konuşacak ya Meclis susacak Genelkurmay Başkanı
konuşacak. Şu an yaşadığımız durum, Meclis
susuyor Genelkurmay Başkanı konuşuyor, asker konuşuyor,
militarizm konuşuyor ve ağzına geleni söylüyor.
Bırakın onu, medyaya bakın, emekli generallerin hepsi televizyon
programlarında; bir tarafta emekli generaller, bir tarafta da strateji
felaketzadeleri; öyle teoriler atıyorlar ki, öyle şeyler uyduruyorlar
ki milletin uykusu kaçıyor. Kardeşim, bu emekli generallerin hepsi
yirmi altı yıldır bu savaşın içindeydi. Bu
savaşın içinde bu sonuca, bugüne getirenlerin, siyasilerle beraber
sorumluluk taşıyanların kalkıp medyada, televizyon
başında -o holding bu holding fark etmez, ha iktidar tarafı ha
muhalefet tarafı, ha Doğan Grubu ha diğer grup- ne işi var
bu televizyonlarda? Bunların ne bilgi birikimi var? Her gün 3er 5er
general çıkarıyorsunuz televizyonlara, stratejist adı
altında bir sürü felaket tellalı çıkarıyorsunuz, bir sürü
komplo teorisi yaratıyorlar. Yani bu Meclis susuyorsa tabii ki bu
ekranlarda bunlar konuşacak. Bakın, kaç tane stratejik araştırma
merkezi kurulmuş, bilginiz var mı? Mantar gibi türemiş, herkes
strateji kurmuş, herkes vakıf başkanı, herkes
araştırma merkezi başkanı, herkes yönetici ama Meclis
konuşamıyor.
Meclis kendi evlatları ölürken konuşamıyor, Meclis
Kendi evlatlarımın ölümünü nasıl durdururum? diye
konuşamıyor, Meclis gündemine hâkim değil, Meclis gündemine
getiremiyor. Mecliste konuşamıyoruz Kürt sorununu çünkü atgözlükleri
takmış bir siyasi dehayla ha bire gidiyoruz. Asayiş sorunu ile
Kürt sorununu birbirine karıştırıyoruz, tarihle
sosyolojiyi, kültürle kimliği, etnisiteyle inançları, dinle
mezhepleri, bölgeleri her şeyi birbirine karıştıran, tek
tipleştiren bir anlayışla doludizgin gidiyoruz. İşte
İsveçte anlatmışlar: Kültür varlıklarımızı
korumak için milyonlarca para harcıyoruz. Bizde de birisi demiş ki:
Vallahi, biz de kültür varlıklarımızı,
çoğunluğumuzu, zenginliğimizi tek tipe düşürmek için
elimizden geleni yapıyoruz. Aynen bugüne kadar yapılan resmî devlet
politikaları bunlar. Aleviyse sustur, Kürtse sustur, Çerkezse sustur,
Arnavutsa vur kafasına, Boşnaksa ezdir, Arapsa sesini
çıkarmasın ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacak.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın bir onuru vardır
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı
tamamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu tartışmaların
felsefesini sabaha kadar yaparız, daha, Kant, 18inci yüzyılda diyor
ki: İnsan olabilmenin koşulu, kendi kaderini tayin etmektir. Daha
sonra bu kavram insandan gruba geçti, gruptan halka geçti ve bu Meclisin
imzaladığı Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesinde kendi kaderini tayin hakkı olgusu gündeme geldi. Bizi
bu noktalara taşımayın, arkadaşlar, bizi bu noktalara
götürmeyin diyoruz, bizi bu tartışmaların içine çektirmeyin
diyoruz. Bu kardeş kavgasına son vermek için Meclisin
yapacağı şeyler var. Denize gitmeden, tatile gitmeden
yapılacak şeyler var arkadaşlar. Meclisin bundan daha önemli
gündemi olmaz. Ben, her söz aldığımda söyleyeceğim
Evlatlarınız ölürken başka daha önemli ne gündemi olabilir?
diye soracağım. Mecliste vicdanınızı
zımparalayacağım, paslanan vicdanınızı
zımparalayacağım. Her konuşmada çıkacağım,
gözünüze gireceğim, rüyanıza gireceğim, korkudan
yatamayacaksınız, yattığınız zaman benim sesim
kulaklarınızda çınlayacak, anaların sesi kulaklarınızda
çınlayacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Devamla)
çocukların cenazesi
başında ağlayanlar kulaklarınızda çınlayacak.
Belki o zaman kendinize gelirsiniz.
Saygılarımla. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, diğer önerge sahipleri
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Tansel
Barış konuşacak.
BAŞKAN Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uzun zamandır unutulan, gündeme
getirilmeyen, medya tarafından dile getirilmeyen bir sorundan bahsetmek
istiyorum, Kıbrıs sorunundan.
Sayın Bakanımız da burada, gerçekten, elli
altmış yıldır ulusal dış politikamızın
olmazsa olmazı Kıbrıs sorunu uzun zamandan beri Parlamento
gündemine getirilmiyor, halkın gündemine getirilmiyor, gündemden
kaçırılıyor.
Kıbrısta neler oluyor arkadaşlar? Uzun zamandan
beri görüşmeler yapılıyor, yetmiş görüşmeyi
aşmış. Görüşmeler sonucunda neler oluyor, ne
alındı, ne verildi, parlamenterlerin bilgisi yok. Rumların zaten
anlaşmaya niyeti var mı o da meçhul çünkü Rumların tuzu kuru:
Birleşmiş Milletler üyesi, Avrupa Birliği üyesi, İngiliz
Uluslar Topluluğu üyesi, her şeye girmişler; yılda 1 milyon
turist, ekonomik sorunları yok; kişi başına düşen
gelir 30 bin doları aşmış. Böyle bir Kıbrıs Rum
Yönetimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile görüşmeler
yapıyor ve bu görüşmelerden de bizler umut bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarından sonra,
biraz önce bahsetmiştim, Kıbrısta yeni bir terim
geliştirildi, Bir adım önde olacağız. diye. Böyle bir
terimle Kıbrıs Türk tarafının görüşmelerdeki pozisyonu
zayıflatılmıştır. Yani biz taviz vermeye
hazırız anlamında bir deyim bu Bir adım önde olmak. Ama
bugün geldiğimiz noktada, görüşmelerin hangi aşamada
olduğunu hepimiz yaşıyoruz. Talat-Hristofyas, Talat-Papadopulos
ve şimdi Eroğlu-Hristofyas görüşmeleri devam ediyor ve bu
yıl sonunda bu görüşmelerin bir netice vermesi konusunda çeşitli
taraflar beyan vermektedirler. Bu arada, Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri gelip gidiyor. Toplumlar arası görüşmeler ne aşamada
bilmiyoruz. Bize bu konuda bilgi veren de yok ama bizler Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin varlığı konusunda, geleceği konusunda
endişeler taşıyoruz.
Sayın Bakanım, şu anda Türkiye'nin destekleriyle
Kıbrıs Türk tarafının olmazsa olmazları nelerdir? En
azından ben naçizane görüşlerimi belirtmek istiyorum: Bir kere,
anayasal bağlamda federal nitelikli bir çözüm şart; yönetim ve güç
paylaşımı bağlamında iki toplumlu çözüm, coğrafi
bağlamda ise iki bölgeli çözüm. Bunlar olmazsa
olmazlarımızdır ve iki toplumun siyasi eşitliği de bu
görüşmelerde esas olması gerekiyor ve bir diğer olmazsa
olmazımız hâlen yürürlükte olan ve Kıbrıs Türk
halkının güvenliğini sağlayan garanti sisteminin
devamı Sayın Bakan.
Tabii ki bu konularda siyasi çözüm arayışında olan
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, en azından taraflar, bulunacak
çözümün iki toplumlu ve iki bölgeli karakterde olması, eşit statüdeki
iki kurucu devlete dayalı federal bir ortaklık devleti olması
hususlarında her ne kadar uzlaşmış görünmekle birlikte, bu
konuda tereddütlerimiz olduğunu bilmenizde fayda vardır.
Görüşme sürecinde, federal devletin karar alma
mekanizmalarına Kıbrıs Türk halkının etkin
katılımının sağlanacağı anayasal
düzenlemelerin yer almasına Türk tarafı olarak özen gösterilmesi
gerekmektedir.
Yeni oluşacak olan federal devletin başlangıçtaki
yetkilerinin sınırlı tutulmasına ve bu yetkilerin federal
anayasada açıklıkla belirtilerek diğer yetkilerin kurucu
devletlere bırakılmasına Türk tarafı olarak özen
göstermemiz gerekiyor.
Federal devletin iki toplumlu, iki bölgeli karakteri en üst
düzeydeki hukuksal düzenlemelerle güvence altına
alınmalıdır. Örnek olarak, Kıbrıs Türk kurucu
devletinde gerek nüfus çoğunluğunun ve gerekse toprak mülkiyeti
ekseriyetinin tartışmasız bir şekilde ve her hâlükârda
Kıbrıs Türk halkına ait olacağı kesin kurallara
bağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Barış,
konuşmanızı tamamlayınız.
TANSEL BARIŞ (Devamla) Çünkü çözümün iki kesimli
olması, Adaya barış ve istikrar gelmesi amacıyla, esasen,
1974 Barış Harekâtı sonrasında, 1977 Doruk
Anlaşması ile taraflarca kabul edilmiş ve bu husus
Kıbrıs Türk tarafı için vazgeçilmezdir.
Değerli milletvekilleri, daha söylenecek çok şey
vardır ama Adadaki gerçekler temelinde siyasi bir çözüme
varılabilmesi için görüşmelerin dikkatle, titizlikle, tarihsel süreç
içerisinde Kıbrıs Türk tarafının edinilmiş
kazanımlarının varılacak uluslararası bir
anlaşmada tescil edilmesi hedef alınmalıdır.
Yüce heyete saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Barış.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısını
arayacağım.
Her iki önergeyi, birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.58
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.04
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan ve
arkadaşları ile Kırklareli Milletvekili Sayın Tansel
Barış ve arkadaşlarının verdikleri önergelerin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar, yeniden oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2 üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici 2 nci maddesindeki 5 nci fıkradaki
sayılır ibaresinden sonra gelmek üzere; Göreve alınmada etnik
ve azınlık aidiyetler nedeniyle var olan sınırlamalar
kaldırılmıştır şekli bir cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Hasip
Kaplan M. Nezir
Karabaş Sebahat
Tuncel |
|
Şırnak Bitlis İstanbul |
|
Hamit
Geylani Sırrı
Sakık |
|
Hakkâri Muş |
T.B.M.M. Başkanlığına
524 sıra sayılı yasa tasarısının
Geçici 2. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını
arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mehmet Ali
Susam Vahap Seçer |
|
Malatya İzmir Mersin |
|
Şevket
Köse Rasim
Çakır |
|
Adıyaman Edirne |
T.B.M.M. Başkanlığına
524 sıra sayılı tasarıda yer alan Geçici 2.
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
|
Mümin
İnan Mustafa
Enöz Nevzat
Korkmaz |
|
Niğde Manisa Isparta |
|
M.
Akif Paksoy Metin
Ergun
|
|
Kahramanmaraş
Muğla |
BAŞKAN İki önerge de aynı mahiyettedir, birlikte
işleme alacağız.
Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Metin Ergun.
Buyurun Sayın Ergun. (MHP sıralarından
alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
En son geçen hafta perşembe günü kürsüye
çıkmış idik, Bakanlığın kanunu o gün
görüşülmeye başlamış idi. O gün sözlerime başlarken o
gün şehit olan 2 evladımız için başsağlığı
dilemiş idik. Bugün, Sayın Bakan, yedinci güne girdik kanununuzla
ilgili olarak ve siz Sayın Bakan daha kanununuzu çıkaramadan Türkiye bugün
itibarıyla 10uncu şehidini verdi ve 20nin üzerinde de yaralısı
var. Allah esirgesin, Allah korusun, bu çocuklarımızdan birkaç tanesi
daha vefat ederse bu sayı daha da kabaracak.
İşte, Milliyetçi Hareket Partisinin söylediği budur
muhterem milletvekilleri. Türkiye olağanüstü şartlar
yaşamaktadır. Yedi günde 10 şehit, 20nin üzerinde yaralı.
Söylediğimiz budur, anayasal tedbirleri alıp almamak sizin
bileceğiniz iştir. Bizim vazifemiz, muhalefet olarak bizim vazifemiz,
sizleri uyarmaktır. Bu uyarı görevimizi tekrar ifade ediyoruz ve
tekrar, bugün şehit olan kardeşimize de askerimize de, Allahtan
rahmet diliyoruz, kederli ailesine başsağlığı
diliyoruz.
Muhterem milletvekilleri, kişilerin hayali olur,
kişilerin duygusal bağlantısı olur ama devletlerin hayali
olmaz, devletlerin duygusal bağlantısı olmaz. Ne yazık ki
Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış politikası son dönemde
duygusal ve hayalci bir hâldedir ve bize, dünyaya vizyon olarak sundukları
şey de bu hayallerden ve bu duygusal bağlantılardan ibarettir,
ki vizyon dediğimiz şey, kişilerin hayallerinden
arındırılmış, reel şeyler olması gerekir.
Örnek vakalar inceleyeceğiz, dış politikamızla
ilgili olarak örnek vakalar inceleyeceğiz. Mesela, Sayın Bakan Bakan
olduktan sonra -daha öncesi de var ama- birkaç yıllık süreç
içerisinde, biz Türkiye olarak Suriye ile İsrail arasında ara buluculuk
yapabileceğimizi ifade ettik, bununla ilgili girişimlerde bulunduk.
Sonuç, Sayın Bakan, Suriye Devlet Başkanını dün
dinlediyseniz, Suriye şimdi, İsraille Türkiye arasında ara
buluculuk öneriyor.
Sayın Bakan, nasıl
başardınız bu işi? Ara buluculuk yapacağım
derken ara bulucu arar hâle geldiniz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Ya, bu İsrailin
katliamını meşru gösterecek tavrı nasıl
METİN ERGUN (Devamla) Meşru göstermiyoruz,
İsraili kınıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle bir şey yok.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Siz böyle
(MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Işık
METİN ERGUN (Devamla) İsraili kınıyoruz, en
az sizin kadar kınıyoruz İsraili. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Işık
Sayın
Işık
METİN ERGUN (Devamla) Ama ara buluculuk
tarafsızlık demektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Özel odalarda İsrail ile
pazarlık yapan sizsiniz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Siz böyle
konuşursanız
METİN ERGUN (Devamla) Bu bir vakadır. Bir örnek
vakadır bu.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Siz böyle konuşmaya
devam ederseniz
BAŞKAN Sayın Işık
Lütfen müdahale etmeyin
arkadaşlar.
METİN ERGUN (Devamla) Dış politika
açısından örnek vakadır bu hadise. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Yahu, arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyin.
METİN ERGUN (Devamla) Sevgili kardeşim, burası
OKTAY VURAL (İzmir) Saman altından politika
yürütüyorsunuz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Bırakın Allah
aşkına!
BAŞKAN Sayın Ergun, Genel Kurula hitap edin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen İsrail ile gizli gizli
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yazık, yazık!
METİN ERGUN (Devamla) Burası müsamere salonu
değil.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Siz böyle
konuşursanız İsrailliler cesaret eder, yapmayın!
BAŞKAN Fikri Bey, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Anlamazsın sen bir kere!
METİN ERGUN (Devamla) Burası ilköğretim
okulundaki müsamere salonu değil.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Konuşmanıza biraz
dikkat edin.
METİN ERGUN (Devamla) Zekâ yaşınızı
bilmiyorum ama fiziki yaşınız da buna müsait değil.
BAŞKAN Sayın Ergun, lütfen
Sayın Ergun, lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne dedi, ne anlıyorsun! Hayret
ya!
METİN ERGUN (Devamla) Örnek vaka incelemesi: Ara buluculuk
önerirken, Ara buluculuk yapacağız. derken ara bulucu arar hâle
geldik. Hadise bu.
OKTAY VURAL (İzmir) Oda bulucu olacak bunlar.
METİN ERGUN (Devamla) İkincisi, İranla ilgili
olarak
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Niye geldi, niye geldi?
BAŞKAN Sayın Işık
METİN ERGUN (Devamla)
ikinci örnek vakamız:
İranla ilgili olarak bir girişimde bulunduk, yine bir ara buluculuk
hadisesi gerçekleştirmeye gayret sarf ettik, bir de baktık ki sonuç
itibarıyla İranın problemi bizim problemimiz olmuş.
Sayın Bakan, bir yıl içerisinde bunu nasıl
başardınız?
Üçüncüsü: Sıfır sorun. Sıfır sorun
söylemiyle Ermenistanla aramızdaki problemleri çözecektik. Sonuç:
Eğer Hillary Clintonı iki gün önce dinlediyseniz, sizin çok
sevdiğiniz siyaset üslubuyla ifade etti, dedi ki: Top artık
Türkiye'nin ayağında. Hâlbuki, bu protokolleri imzaladıktan
sonra Türk milletine ne söylemiş idik? Ermenistanı sıkıştırıyoruz,
Ermenistan yalnızlaşıyor, etrafını kaybediyor
Sonuç:
Amerikan Dışişleri Bakanı iki gün önce Top artık
Türkiye'nin ayağında. dedi. Ermenistan bir tek taviz verdi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ergun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
METİN ERGUN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Hayır, vermedi. İddialarından vazgeçti mi?
Vazgeçmedi.
RECEP KORAL (İstanbul) Çok mu sevindin?
METİN ERGUN (Devamla) Sayın Bakan, burada belki ifade
etmemiz gereken şu: Sorun dediğiniz şeyler, Türkiye'nin
sorunu dediğiniz şeyler Türkiye'nin millî
çıkarlarıdır. Siz bunları görmezden geldiniz, üstünü
kapattınız, tebessüm ederek dış politika yürütmeye gayret
sarf ediyorsunuz. Allah Türkiyeyi korusun.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakanım, sataşmadan söz
istiyorsunuz veya açıklamadan
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Açıklama mı sataşma
mı? Efendim açıklama diyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım
Bakınız, Sayın Vural, kendisinin söylemediği
bir sözü başkaları kendisine atfen söylediği için bu hususta
açıklama yapmak hakkı 69dadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam, vardır ama bize hangi
amaçla verdiğinizi söyleyiniz.
BAŞKAN Sayın Vural, 69uncu maddeye göre Sayın
Bakana söz veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam, söyleyin bunu.
BAŞKAN Tamam, söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) Yol geçen hanı değil ki Bakan
konuşacak.
BAŞKAN Lütfen efendim, lütfen
Buyurun Sayın Bakanım.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Muğla Milletvekili Metin Ergunun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; aslında bu
kürsüye gelmiş olmamdan tabii soruları yönelten Sayın Ergunun
ve değerli diğer arkadaşların memnun olması lazım
çünkü belli suçlamalar yapıldı, bizim hiçbir zaman
düşünmediğimiz, söylemediğimiz şeylerle hitap edildi.
METİN ERGUN (Muğla) Suçlama yapmadık, tespitte
bulunduk Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Evet, hayalcilikle suçladınız. Bizim bir vizyonumuz var.
Ben eğer bu vizyonu bir milletin benimsemesi hâlinde -ki bizim gibi aziz
bir milletin- dünya milletleri arasında saygın bir yere gelecekse ve
bu bir hayal gerektiriyorsa önce zihnimde onu kurarım, sonra da pratikte
hayata geçiririm. Zihninde bir dünya kuramayanlar pratikte bir ideali hayata
geçiremezler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Devletin hedefleri olur, hayalleri
olmaz.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Zihninizde dünya yoksa, zihninizde bir ideal yoksa tabii ki pratik
hayatta bekle gör politikası izleyeceksiniz. Başkalarının
idealleri hayata geçerken bekleyeceksiniz, son anda bir görüş beyan
edeceksiniz. Biz Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk
girişiminde bulunduk iki yıl gizli diplomasiyle ve başka hiçbir
ülkenin yapamadığını yaptı Türkiye, Sayın
Başbakanımızın gayretleriyle iki lider arasında ve
takriben bir yıl arabuluculuğu yürüttük. Her iki tarafın da
açık ifadeleriyle 90lı yıllarda, yedi yılda, Oslo
sürecinden 2000 yılına kadar alınamayan mesafe Türkiyenin
arabuluculuğunda altı ayda alındı ve elimizde şu anda
her iki tarafın da kabul ettiği belli kâğıtlar, belli
dokümanlar var. Onun için son bir buçuk yıldır başka hiç bir
kimse arabuluculuk cesaretiyle ortaya çıkamadı. Biz bunları
yaptık. Niçin olmadı, niçin neticeye ulaşmadı? Çünkü
İsrail Hükûmeti Gazzeye fosfor bombalarının da
kullanıldığı bir saldırıda bulundu. Onun
karşısında biz sadece arabuluculuğu sürdüreceğiz diye
sessiz mi kalacaktık?
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Onlara göre öyle.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Sadece arabuluculuğu sürdüreceğiz diye, birileri bunu
istiyor diye İsrailin saldırıları
karşısında sessiz kalmadık çünkü arabuluculuğun
kendisi bir hedefe dönüktür, bir değer, bir norm ifade eder; o hedefi
zedelediği zaman taraflardan birisi, Türkiye gibi onurlu devletler,
milletler tavır koyarlar. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra
da koyduk.
İran meselesinde, son on ayda biz 1 Ekimden
Ki ekim
ayında bu teklifi bize getiren, dönemin Uluslararası Atom Enerjisi
Kurumu Başkanı Sayın El Baradeydir. O da Tahran
Anlaşması imzalandığında Bu büyük bir
başarıdır. demiştir çünkü o teklifi taraflarla, P5+1le
görüşerek bize getiren odur, uranyum takası teklifini. On ay
uğraştık ve otuz yılda, İran Devrimi sonrasında
hiçbir doküman ortaya konmamıştı P5 ile veya Batı ile
İran arasında. İlk defa ortaya Tahran Anlaşması
çıktı.
Şunu çok iddialı bir şekilde söylüyorum, biz
şunu yapabilirdik: Bırakalım kapışsınlar,
tartışsınlar, yaptırım kararları gelsin, orada
bir tür tereddüt geçirip bir oy kullanalım. Bunu yapmadık,
yapmayacağız. Çevremizde olan her olayda, bekle gör
politikasını hiçbir zaman uygulamayacağız, idareimaslahat
yapmayacağız, tavır alacağız. Türk Milletine
yakışan da budur. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sonuç?
BAŞKAN Sayın Bakanım, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, İsraile ne tavır
aldın, sen onu söyle, otel odalarında gizli gizli buluşmaktan
öte.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Bakınız, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
yaptırım kararı aldıktan sonra dahi bütün taraflar bizimle
temasa geçerek devrede kalmamızı rica ettiler ve hâlâ rica ediyorlar.
Devrede kalıp kalmamaya da biz karar vereceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu yaptırım kararları
altıncısıydı, belki on altıncısı
çıkacak ve yaptırım kararlarından birisi olarak tarihe
geçecek ama Tahran Anlaşması 1979dan 2010 yılına kadar
olan dönemde ilk defa İranın imza attığı bir doküman
olarak tarihe geçecek. İster kabul etsinler ister kabul etmesinler, bütün
taraflarla görüşerek, istişare ederek Tahran
Anlaşmasını yaptık. Kimse bunu inkâr edemez, hiçbir muhatap
Bizimle yeterli görüşme yapılmadı. diyemez.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sonuç?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Sonuç
Bitmeyen süreçler hakkında hükmetmeyin.
OKTAY VURAL (İzmir) Amerikalılar mı söyledi gidin
yapın diye?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Bitmeyen süreçler hakkında hükmetmeyin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sonuç?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Sonuç şudur: Türkiye Cumhuriyeti devleti bugün her
uluslararası konuda fikri sorulan, görüş alışverişinde
bulunulan ve bir kriz olduğunda müdahale edebilecek potansiyele sahip bir
devlet politikası uygulamaktadır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Fikri sorulan ama asla istedikleri
yapılmayan bir devlet!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Biz bekle gör politikası uygulamayacağız. Bunu
söylüyorum ve bundan sonra da ne zaman bir kriz çıkarsa önce Türkiye
tavır belirleyecek. Zihnimizdeki idealimiz, hayalimiz de budur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, siz biraz önce
bir ifadede bulundunuz. Şimdi, açıklamayla ilgili husus 69a göre
ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş
kendisine atfolunan Hükûmet
Kendisinin ileri sürmüş olduğu
görüşe atfettiğimiz değil ki. Bizim görüşümüz bu. Siz niye
Yani ben eleştirmeyecek miyim?
BAŞKAN Şimdi, bakınız
OKTAY VURAL (İzmir) Her bir eleştiriyi sataşma
olarak kabul edip Buyurun Sayın Bakan. deyip bu kürsüye İç Tüzük
dışında söz vermek doğru bir şey değil. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Vural
Arkadaşlar, müsaade edin.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, konuşabilir.
Sayın Bakan keşke bölüm üzerine konuşma yapma cesaretini
gösterseydi, göstermedi.
BAŞKAN Sayın Vural, Sayın Bakanın
konuşmayı nerede yapıp yapmayacağı ayrı bir
şeydir ama burada konuşan hatip açık bir şekilde bu Suriye
ile İsrail arasındaki görüşmelerde ve İranla olan ara
buluculuk meselelerinde Sayın Bakana hitaben konuşma
yapmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Yapacak.
BAŞKAN Bir eleştiri olmuştur.
OKTAY VURAL (İzmir) Kime yapacak peki?
BAŞKAN Bak, efendim, Sayın Bakan diyor ki: Ben böyle
bir görüş söylemedim. Yani Sayın Bakan konuşmayacak mı
Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen efendim
OKTAY VURAL (İzmir) Bir dakika efendim, bir dakika.
Sayın Bakan konuşmayacak mı? Eyvallah, o
konuşsun, biz susalım.
BAŞKAN Hayır, siz de konuşuyorsunuz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bakın, hayır, öyle
bir şey olmaz. Üslubunuz doğru bir üslup değil.
BAŞKAN Hayır
OKTAY VURAL (İzmir) Ben size İç Tüzükün gereğini
ifade ediyorum.
BAŞKAN 69a göre söz verdim Sayın Bakana efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, size bir şey
söyleyeyim: Sayın Bakanı eleştireceğiz, Sayın Bakan da
görüşlerini söyleyecek.
BAŞKAN Eleştirin tabii. Tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama biz Sayın Bakanın
söylemediği bir hususu kendisine atfen ileri sürmüşsek
sataşmadan dolayı söz verin. Kendisi diyor ki
Hayalcilik
dendiğinde Biz hayal yaparız. dedi. Bunun peki neresinde
sataşma var da söz verdiniz?
BAŞKAN Hayal yaparız. ifadesi kullanmadı
Sayın Bakan. Zihnî alt yapının olması lazım,
zihnimizde olması lazım. dedi. Ben takip ettim efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ben otel odalarında bile hayal
kurarım. dedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Yakışıyor mu? Teessüf ederim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum Sayın Vural.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Sayın Güvel, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısının geçici 2nci maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, son zamanlarda
Dışişleri Bakanlığının
geliştirdiği yaklaşımlara bakıldığında
ülkemizin dış politikalarında bazı temel saptamalar
olduğunu görmekteyiz. Daha geçtiğimiz yıl İsrail-Suriye
görüşmelerinde ara buluculuk rolü üstlenen ülkemiz şimdi İsraille
kanlı bıçaklı olmuştur, nerede ise diplomatik
ilişkiler kopma noktasına gelmiştir. Sorunları çözmeye
yönelik politikalar üretildiği iddiasından, sorunun bir parçası
hâline gelme algısına kadar bir değişiklik gözlenmektedir.
Sayın Bakan yanlış öngörülerle yanlış
sonuçlara varmaktadır. Yanlış yönetilen bir dış
ilişkiler politikası olduğu açıktır.
Başkalarının istekleri doğrultusunda girişilen Ermeni
açılımı, çıkmaza girmiş Avrupa Birliği süreci,
ABD ve Batı dünyasında ilişkilerin giderek bozulması,
Kıbrısta verilen ödünlere karşın ilerleme
sağlanamaması, komşularımızın ve müttefiklerimizin
hâlâ teröre destek vermeleri bunun bir göstergesidir.
Dış politikada ilişkileri yalnızca Orta
Doğuya yoğunlaştırmak bazı sorunları da
beraberinde getirmektedir. Bunun en temel nedeni Hükûmetin ve Sayın
Dışişleri Bakanının reel politikalar yerine duygusal
yaklaşımlarıdır. Elbette Türk halkı için, Türkiye için
Filistin önemli bir konudur. Elbette Gazzede ambargo nedeniyle büyük bir dram
yaşanmaktadır. Ancak İsrail-Filistin sorununun
başlangıcından beri Türk diplomasisinin gösterdiği olumlu
çabayı bir kenara koyup her şeyi biz yaptık
anlayışı yanlış sonuçlar doğurmaktadır. Bu
yaklaşım Filistin halkının tek temsilcisini Hamas olarak
gören, bu nedenle sürekli tökezleyen bir yaklaşımdır. Bu nedenle
Sayın Dışişleri Bakanımızın çok kutuplu, çok
boyutlu politikalar üretildiği iddiası havada kalmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın Bir
gün Kudüs başkent olacak, Mescidi Aksada namaz kılacağız.
sözleri ülkemizin kimliği açısından yersiz olmuştur.
Sanırım ki ülkemize giydirilmek istenen ılımlı İslam
ülkesi gömleği Sayın Bakanın kendi vizyonuyla örtüşmektedir
ancak bu vizyonun yanlışı yalnızca Orta Doğu
politikaları için geçerli değildir. Geçtiğimiz yıl içinde
üretilen politikalar ve sonuçlarına bakıldığında bu
yanlışları görmek mümkündür. Ermenistanla protokoller
imzalandı, Azerbaycanla ilişkiler bozuldu, sonra protokoller
unutuldu, İranla nükleer takas anlaşması yapıldı
ancak anlaşma reel sonuçlar doğurmadığı gibi
Türkiye'nin yalnızlaşmasına yol açtı. Kuzey Irak bölgesel
yönetimi ile ilişkiler en üst düzeye taşındı. Barzani
devlet başkanı gibi ağırlandı ama oradan gelen
teröristler hâlâ yurttaşlarımızın canına kıymaya
devam ediyor.
İlişkilerimizin çok iyi olduğu bölgesel yönetimi
bunu engellemek için hiçbir şey yapmadı. Avrupa Birliği konusunda
herhangi bir ilerleme sağlanamadığı gibi ülkemizin
olduğu yer ve uyguladığı politikalar konusunda
kuşkular ortaya çıktı. Kıbrıs konusunda ABD ve Avrupa
Birliğinin verdiği sözlerden hiçbiri hayata geçirilemedi çünkü
Hükûmet ve Dışişleri, bu konuya ayıracakları enerjiyi
İsrail-Hamas gerginliğine ayırdı. Bunlar
yapılırken yanlış olduğunu söyleyenler vizyon sahibi
olmamakla suçlandılar, monşer denilerek
aşağılandılar. Monşer diye aşağılanan
bu insanlar, yıllarca bu ülkenin onurunu koruyan saygın insanlardı.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin çevresinin
ateşle sarılı olduğu hepimizin malumudur. Kafkaslar ve Orta
Doğu dünyanın en sıcak bölgesidir, enerji üretimi ve geçiş
noktası olması açısından, dünya açısından büyük
önem taşımaktadır. Türkiye yıllardır bu bölgede
doğru ve sağlıklı sonuçlar doğuran, ulusal
çıkarlarını koruyan politikalar izlemiştir. Şimdilerde
çok boyutlu politika adı altında uygulananlar, ülkemizi Orta
Doğu cehennemine sürüklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Güvel.
HULUSİ GÜVEL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Dış politikamız giderek Orta
Doğulaştırılmaktadır. Reel dış politikadan
giderek uzaklaşmaktayız. Eğer dış politika
dinamikleri, duygusal yaklaşımlar, yanlış tercihler ve
basiretsiz yönetimlerle biçimlendirilmeye devam edilirse sorun içinden
çıkılmaz bir hâl alacaktır. Türkiye'nin böyle bir lüksü yoktur.
İnisiyatifleri yanlış kullanmanın, inisiyatif
almamak kadar tehlikeli olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Güvel.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici 2 nci maddesindeki 5 nci fıkradaki
sayılır ibaresinden sonra gelmek üzere; Göreve alınmada etnik
ve azınlık aidiyetler nedeniyle var olan sınırlamalar
kaldırılmıştır. şekli bir cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Karabaş, buyurun efendim.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının geçici 2nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir ülkenin dış politikadaki etkinliği, gücü ve
başarısı, iç politikadaki gücüyle, ekonomik, sosyal, toplumsal,
kültürel gücüyle, kendi içinde uyumlu ve kendi içinde barışık
olmasıyla ölçülür. Kendi içinde ekonomik anlamda, toplumsal anlamda,
sosyal anlamda, kültürel anlamda ciddi sıkıntılar yaşayan,
kendi içinde çatışmayı, şiddeti, savaşı
yaşayan bir ülkenin dış politikada etkin olması,
dış politikada güç olması, dış politikada
belirleyenler arasında yer alması mümkün değil.
Tasarıda bir belirleme var: Türkiye, sadece yakın
çevresinde ve komşu bölgelerde değil, Dünyanın hemen her
bölgesinde istikrar, barış ve işbirliği çabalarına
aktif ve somut katkılar yapmaya başlamıştır. diyor.
Şimdi, bu ne kadar inandırıcıdır? Türkiyeyi bilen, Türkiyeyi
izleyen dış dünya ve Türkiyenin kendi insanı, bizler, bu
Parlamento, bu Parlamentoyu izleyenler, Türkiyedeki mevcut durumu izleyenler
bu ibareyi okudukları zaman
İşte bir tasarı
hazırlanırken, Mecliste bu konular gündeme getirilirken,
tartışılırken ne kadar bu iş çok ciddiyetle
yapılıyor, samimiyetle yapılıyor diyecekler.
İşte diyor ki İstikrar. Türkiyede istikrarı
ne kadar sağladık ki hem kendi bölgemizde hem de kendi bölgemizin
dışında uluslararası arenada, dış dünyada,
uluslararası ilişkilerde istikrarın güvencesi olacağız
ve bunun belirleyenlerinden biri olacağız. Kendi içimizde
barışı ne kadar sağladık? Şimdi, her gün onlarca
çatışma haberi ve onlarca cenaze kalkıyorken bu Mecliste her bir
siyasi parti -iktidar dâhil- bir diğerine öteki, bir diğerine yeri
geldiği zaman eleştiri sınırlarının
dışında davranıyorken, bu Mecliste, bu Parlamentoda iktidar
dâhil muhalefet milletvekilleri de bir partinin grubunu, onun milletvekillerini
o grup yokmuş, milletvekilleri de kendileri gibi seçilmemiş gibi
davranıyorken, biz kendi dışımızda, bölgemizde ve
uluslararası arenada, diğer bölgelerdeki barışı
sağlamada ne kadar etkili olacağız, ne kadar güvenilir
olacağız, ne kadar dikkate alınacağız?
Değerli milletvekilleri, dün Sayın Caniklinin, AKP grup
başkan vekillerinden Sayın Caniklinin ve CHP ve MHP grup başkan
vekillerinin CNN Türkte bir açık oturumda görüşmeleri vardı,
dinledik. Tabii ki bazı partilerin, milletvekillerinin
bakışını biliyoruz. Muhalefet bazen diğer bir siyasi
partiye bakışta farklı ölçüyü de kaçırabilir ama iktidar
olan, özellikle AKP gibi Kürt sorununu çözeceğim. Bu sorunu, kanı,
gözyaşını durduracağım. diyen AKPnin, Parlamentoda
grubu olan BDP milletvekilleri ve BDP Grubuna bir televizyon ekranından
Onlar siyasi parti gibi davranmıyorlar. Eğer siyasi parti gibi davranırlarsa
diyalog kurarız. diyorlarsa
Siz bu ülkede barıştan
bahsedeceksiniz ve bir de hem komşularınızla hem de
dünyanın diğer bölgelerindeki barışı tesis
edeceksiniz.
Siz bugüne kadar, özellikle 2002den bu yana kadar her üç seçimde
-hem iki genel seçimde hem de yerel seçimde- vaatlerinizle Parlamentoya
geldiniz, halk o vaatlerinize oy verdi. Özellikle 2007 seçimlerinde siz yüzde
47 oy almışken AKP Kürtlerden yüzde 55 oranında oy aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karabaş, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Evet, AKP yetkilileri,
Sayın Başbakan, sayın bakanlar ve bölge milletvekilleri
çıkıp burada söylesinler bakayım, bölgede veya bölge
dışında veya dünyanın herhangi bir yerindeki bir Kürt
artık AKP politikalarına nasıl bakıyor? Dün akşam
Sayın Canikliyi izleyen -ister AKPye oy vermiş olsun ister CHPye
ister MHPye ister BDPye oy vermiş olsun- bir Kürt o televizyonu
izledikten sonra nasıl bir duygu yaşamıştır? Sizler bu
mantıkla hangi barışı sağlayacaksınız? Hangi
PKKyi dağdan indireceksiniz? Hangi annelerin gözyaşını
dindireceksiniz? Bu mantıkla siz bu Parlamentoda bulunan bir grup ve
seçilmiş milletvekilleriyle diyalog kurma ve barışık
yaşamayı sağlayamıyorsanız kanı, şiddeti
daha da artıracaksınız. Eğer bu politikadan
vazgeçmiyorsanız, lütfen bir seçime gidip daha fazla kan
akmasını engelleyecek yeni bir iradenin ortaya
çıkmasını sağlayın diyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3 üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici Madde
|
Hasip
Kaplan M. Nezir
Karabaş Sebahat
Tuncel |
|
Şırnak
Bitlis
İstanbul |
|
Sırrı
Sakık Hamit
Geylani |
|
Muş
Hakkâri
|
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici 3. maddesinin (5) inci
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını
arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mehmet Ali
Susam Rasim Çakır |
|
Malatya İzmir Edirne |
|
Şevket
Köse Tansel
Barış |
|
Adıyaman
Kırklareli |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın Geçici 3. maddesinde yer alan 120 günlük sürenin 90
gün olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali
Uzunırmak Mehmet Şandır Süleyman
L. Yunusoğlu |
|
Aydın Mersin Trabzon |
|
Mümin
İnan Nevzat Korkmaz Ahmet
Duran Bulut |
|
Niğde Isparta Balıkesir |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, sizi ve
değerli Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bu kısa süre içerisinde birkaç önemli
değerlendirme yapmak istiyorum: Her şeyden önce, tarih, devlet
adamları hakkındaki hükmünü verirken onları hayalleriyle falan
değerlendirmez, yaptıklarıyla ve yapamadıklarıyla
hükmünü verir tarih. Dolayısıyla o hüküm verilirken
yapamadıklarınız noktasında buradaki alkışlar da
sizi kurtarmaz. Dolayısıyla işte, Türk dış
politikasındaki sıkıntı buralardan kaynaklanmaktadır.
Güzel söz söyleyerek eğer dünyadaki ulusların hakları
korunabilse, adalet, hukuk, hak temin edilebilseydi herhâlde edebiyatçılar
tarih içerisinde en yetkin devlet adamları olarak
anılırlardı ve bu unvanlara kavuşurlardı.
Dolayısıyla Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu dış
politikadaki en önemli açmazlardan ve çıkmazlardan birisi, büyük devletler
devletten devlete veya devletten kullanabilecekleri kişilere politika
yürütürken maalesef Türkiye Cumhuriyeti devleti kişiden kişiye,
kişiden devlete dış politika yürüterek ve bu
politikasızlığın içerisinde ezilmektedir. Bunun her an
şahitliğini yapıyoruz.
İşte, Sayın Bakan bir demecinde, Meclis
konuşmasında diyor ki: Obama ile Türkiye'nin dış politika
tercihleri ve öncelikleri tamamen örtüşmektedir. Şimdi ben
Sayın Bakana soruyorum: İranda örtüştü mü Sayın Bakan?
Irakta örtüştü mü Sayın Bakan? Kıbrısta örtüştü mü
Sayın Bakan? Ermenistanda örtüştü mü Sayın Bakan? Ermenistanda
örtüştüğünü iddia ettiğiniz Obama politikaları yani
Amerikan Devletinin politikalarıyla bugün Amerikan
Dışişleri Bakanının Ermenistanda Türkiyeyle ilgili
ne gibi tavır aldıkları ortadadır. Suriyeyle örtüştü
mü Sayın Bakan? Hayır, bunların
hiçbirisiyle ama hiçbirisiyle örtüşmüyor.
Dış politika neye göre tespit edilmelidir? Dış
politikada bu gün eksen tartışmaları vardır. Ama eksen iki
esasta oluşur: Bunlardan birisi, ülkelerin imkân, kabiliyet, potansiyel ve
fırsatlarını değerlendirerek yapmak istediği hedefleri
ve idealleri vardır, bir diğer yanda ülkelerin fobileri,
korkuları, endişeleri vardır. İşte, ülkelerin dış
politikaları bu iki eksen üzerinde oluşur ve bu iki eksen üzerinde
mutlaka ki başkalarıyla ortaklaşmak gerekir.
Ortaklaşmak ile kullanılmak, âdeta birbirinden ince
kılla ayrılabilecek derecede bir davranış modelidir.
Türkiye ortaklaşmıyor, Türkiye kullanılıyor maalesef ve bu
kullanılma bizim içimizi acıtıyor.
Kullanılmayı nereden anlayabiliriz? Eğer Sayın
Bakanın açıkladığı hedeflerle, hayalleriyle realize
edilmiş gerçekler ortaya çıkarsa, o zaman ben derim ki:
Kutlarım Dışişlerini. Bu ülke hepimizindir, hepimiz
sorumluyuz, hepimiz mesulüz ve gelecekten mesulüz, nesillerimizden mesulüz,
devletimizin devamlılığından mesulüz, ama teferruatta
birtakım konular halledilmiş gibi görünüp esasa taalluk eden
konularda Türkiye diz çöktürülüyorsa, o zaman ben bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı ve milletvekili olarak bundan ancak hicap duyarım
değerli milletvekilleri.
Sayın Bakan, siz diplomatsınız. Gerçeklerle
yüzleşmek diplomasinin en önemli önceliklerinden olmalıdır
politikalarda ve sözlerimizde de olmalıdır ve bu cesareti
gösterebilmeliyiz.
Sayın Bakan diyor ki: Ben Barzaniye
(*) Mesut derken
sayın anlamında kullandım.
Sayın Bakan, diplomatsınız, arkanızda
diplomatlar ordusu var ve burada yetkin insanlar var. Ben Sayın Ali diye
bir hitap duymadım diplomaside. Sayın Uzunırmak denir, ama
Ali Ağabey denir eğer ağabey denecekse. Oradaki sizin
kullandığınız
(*) Mesut,
(*) Barzani Sayın
Barzani değildir Sayın Bakan. Siz bunu bile itiraf edemiyorsunuz.
Sayın Barzani demeniz gerekir.
(*) Barzani deseniz o
(*) ben
sayın anlarım, ama maalesef
(*) Barzani denmemiştir
Sayın Bakan. Dolayısıyla, bununla bile yüzleşebilmek
gerekir.
Peki, acaba hayallerimizdeki kırmızı çizgilerimiz
ne oldu? Sayın Başbakan Irakta kırmızı çizgilerimiz
var. diyordu. Sayın Bakanın ve Başbakanın Barzaniyle olan
görüşmesinde arkada bir Irak Bayrağı yok veya arkada Barzaninin
devletinin de bayrağı yok. Demek ki ikisi anlaşmış,
bir şeyler konuşulmuş. Bu konuşulan, sen de görme ben de
görmeyeyim. Bunlar nasıl oluyor Sayın Bakanım? Bu
kırmızı çizgiler ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uzunırmak,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Eğer Irakın toprak
bütünlüğünü hâlen savunabiliyorsanız oraya Irak
Bayrağını koyardınız. Eğer Irakın toprak
bütünlüğünü savunmuyorsanız ancak böyle bir davranışı
yapabilirsiniz.
(*) Bu bölümde Hatip
tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
Değerli milletvekilleri, işte bütün bunların
ötesinde, maalesef, Mavi Marmara İsraile uğurlanırken
milletvekilleri ve protokol var, şehitler oradan gelirken uçakta
ağlayanlar, devlet protokolüyle karşılananlar var, ama camilerde
Güneydoğuda şehit olan çocuklarımızın cenazelerine
yasaklar var.
Sayın Bakan bundan birkaç gün önceki konuşmasında
diyor ki: Irak ırak değil. Eğer Irak bize ırak
değilse Irakın toprak bütünlüğünü nasıl baştan beri
savunduysak aynı şekilde savunmaya devam edilmelidir. Yoksa, Türkiye
iddialarını gerçekleştiremeyen bir dış
politikanın savunucusu durumundadır.
Dikkatlerinize sunmak istedim.
Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici 3. maddesinin (5) inci
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını
arz ederiz.
Saygılarımızla.
Şevket
Köse (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Şükrü
Elekdağ
BAŞKAN Sayın Elekdağ, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüştüğümüz kanun
tasarısıyla ilgili tartışmalarda PKK teröründeki
artış ve Kürt açılımına bir çok kere temas edildi. Ben
de bu konularda ve caydırıcı politika hususunda bazı
değerlendirmelerde bulunacağım.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmetin bir müphemiyet
perdesi aralığında yürüttüğü Kürt açılımı
girişimini üç önemli olay etkiledi ve Hükûmeti tutum
değişikliğine zorladı.
Bu gelişmeler şunlardır:
1) Habur girişindeki iç karartıcı görüntüler Kürt
açılımı girişimi hususunda Türk halkı üzerinde son
derece negatif psikolojik bir etki yaptı.
2) Açılım paketinin içeriği hakkında
tartışmaların yoğunlaştığı ortamda PKK
ve BDP siyasi hedeflerini ve taleplerini belli ettiler. Bu talepler demokratik
önlemlerle karşılanması mümkün olmayan ayrışmacı
bir nitelik taşıyordu.
3) PKK ve BDP bir kısım medyanın da desteğiyle
sanki silahlı mücadeleyi kazandıkları ve Hükûmeti müzakereye
mecbur ettikleri gibi bir imaj yarattılar.
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu nasıl bir konuşma ya!
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti durumu değerlendirdi ve bu imajın
siyasi faturasının ağır olacağından endişe
etti, bunun sonucunda da açılımı fiilen askıya aldı.
Şimdi, gelelim PKK ve BDPnin hedef ve taleplerine.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Birisi seçilmiş, legal
partidir Siyasal Partiler Kanununa göre, diğeri dağda silahlıdır.
Eğer birbirinden ayırmayı bilmiyorsanız
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, bu nasıl bir
zihniyettir?
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Açılım
süresinde yapılan çeşitli açıklamalardan PKK ve BDPnin
gerçekleştirmek istedikleri temel hedeflerin şu beş noktayı
kapsadığı açıkça ortaya çıktı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Şimdi niye müdahale
etmiyorsunuz Sayın Başkan? İç Tüzük 67 çok açık.
AYLA AKAT ATA (Batman) Başkan, uyarın!
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Beş nokta;
1) Anayasanın Türklüğü tanımlayan 66ncı
maddesinin Kürt kimliğini de tanıyacak şekilde
değiştirilmesi yahut tamamen kaldırılması.
2) Anayasanın Kürtçenin eğitim dili olarak
kullanılmasını engelleyen 42nci maddesinin
değiştirilmesi.
3) Güneydoğuya özerklik verilmesi,
4) Hükûmetin Öcalanla müzakere masasına oturması.
5) Öcalanı da kapsayan genel af çıkartılması.
Bu hedef ve talepler, şu hususları açık ve seçik
şekilde ortaya koydu:
1) PKK ve BDPnin gerçekleştirmek istedikleri amacın demokratik
haklarla hiçbir alakası olmadığı ve Türkiye'nin toprak ve
egemenlik gasbı üzerine odaklandığı.
AYLA AKAT ATA (Batman) Hangi yüzyılda yaşıyorsun?
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) 2) PKK ve BDP,
açıkça Türkiye'nin toprakları üzerinde
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan,
uyarmıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Elekdağ
AYLA AKAT ATA (Batman) Göreviniz, uyarın! Bu ne biçim
konuşma!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Uyarın!
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Bir dakika
Tamam
Bir
dakika arkadaşlar
Sayın Elekdağ
HASİP KAPLAN (Şırnak) Nereden
çıkarıyorsunuz? Kim söyledi? Hangi programda var? Biraz akıl,
mantık ya!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Seksen altı
yaşındasın! Yazıklar olsun size!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bu kürsüden yüz defa, bin
defa söyledik. Türkiye'nin sınırlarını
tartışmıyoruz, resmî dilini tartışmıyoruz,
bütünlüğünü tartışmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Elekdağ, Barış ve
Demokrasi Partisi bir siyasi parti. Yani, ikisini aynı şekilde
mütalaa ediyorsunuz, onlar da böyle bir şey olmadığı
hakkında itirazlarda bulunuyorlar.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Anlıyorum
efendim.
BAŞKAN Bu şeyin içerisinde
HASİP KAPLAN (Şırnak) Lütfen, bir cümle, bir söz
BAŞKAN Yani, fikirlerini ayrı ayrı söylerken
aynı cümle içinde ve bağlacıyla bağlıyorsunuz onlar
da böyle bir şeye itiraz ediyorlar, onu söylüyorlar.
Evet, buyurun. Daha özenli olmak
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Sayın
Başkan, ikazınızı dikkate alacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Siz bir diplomatsınız, daha özenli
ifadeler kullanmayı tavsiye ediyorum.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) PKK açıkça
Türkiye'nin toprakları üzerinde, Kuzey Iraktaki Barzani yönetimine
benzeyen bir otonom devlet kurulmasını istemektedir.
3) Dış telkinlerle yapılan açılımlar,
Türkiyeyi sakıncalı ve sonu felaket olan terörle müzakere
yöntemlerine sürükler.
4) Terörle mücadele, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve
psikolojik boyutları olan kapsamlı bir kavramı ifade etmekle
birlikte, hâlen içinde bulunulan durumda, Kuzey Irakta
konuşlanmış PKK unsurlarının etkisiz hâle getirilmesi
öncelik kazanmaktadır.
Hükûmetin yedi yıllık bir gecikmeyle de olsa bu
gerçeği görmüş olması olumlu bir gelişmedir.
Karşılaşılan koşullar bağlamında,
Türkiye'nin caydırıcı bir strateji uygulaması zorunlu bir
hâle gelmiştir.
Evet, değerli arkadaşlarım, acil önlemler
alınmasını gerektiren acil bir tehditle karşı
karşıyayız. Bu önlemlerin ne olması gerektiğini
saptarken de bir gerçeği gözden kaçırmama durumundayız. Bu da
PKKnın Kuzey Irakta konuşlanmış olan vurucu gücü tasfiye
edilmeden Türkiye'nin terörle mücadele çabasının sonuç
verebileceğini düşünmenin abes olduğudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Elekdağ,
konuşmanızı tamamlayınız.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Bu bağlamda
şu hususun anlaşılması yaşamsal önemdedir değerli
arkadaşlarım: Bir terör örgütünün kendisine kol kanat geren bir hami
ve güvenli üs alanı bulmadan uzun süre yaşaması mümkün
değildir. Nitekim, Hafız Esad döneminde Suriye, PKKya yataklık
yapar ve güvenli üsler sağlarken terörle mücadelenin Türkiyeye maliyeti
çok yüksek olmuştur. Buna mukabil, askerî gücümüzün
caydırıcılığı sayesinde, PKK ve liderinin Suriyeden
sökülüp atılmasından sonra ise örgütün moral gücünü ve etkisini
1999-2003 yılları arasında tamamen kaybederek çöküş
sürecine girdiğini gördük. Bu itibarla, Türkiye, Suriyede
yaptığını Kuzey Irakta da yapabilirse PKK, bölgede
Türkiyeyle sınırdaş başka bir ülkede
sığınak bulamayacak ve marjinalleşme sürecine girecektir;
tabii, bununla eş güdümlü olarak ekonomik, sosyal ve kültürel önlemlerin
de alınması kaydıyla.
Peki, Türkiye'nin PKK vurucu gücünü Kuzey Iraktan söküp
atmasını engelleyen nedenler nelerdir? Bunun birçok nedeni var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Elekdağ, teşekkür ediyorum
efendim.
Mikrofonunuzu sadece teşekkür için açayım, süreniz
doldu, eksüre de vermiştim.
Buyurun efendim.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum değerli arkadaşlarım. Bundan sonraki
konuşmamda görüşlerimin geri kalan kısmını
tamamlayacağım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, yani bu kadar
açık bir sataşma varken
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Ata; size 69a göre
sataşmadan dolayı söz vereceğim.
Buyurun.
İki dakikalık süre veriyorum.
RAHMİ GÜNER (Ordu) PKKyı mı destekliyorsunuz?
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Atanın, İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Milletvekilim sordu,
PKKyı mi destekliyorsunuz? diye, ifade edeyim: Türkiyedeki tüm
halkların ortak, eşit, özgür birlikteliğinden yanayım.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Bırak bu lafları çok dinledik,
klasik laflar!
AYLA AKAT ATA (Devamla) Merak ediyorsanız, sorunu da bir
terör sorunu olarak görmüyorum, halkların özgürlük ve eşitlik sorunu
olarak görüyorum. Bu kadar basit!
RAHMİ GÜNER (Ordu)
Bunları yutturamazsınız bize!
AYLA AKAT ATA (Devamla) Hemen kısaca cevap vermek
ihtiyacı duyuyorum. Esasında cevap vermemek lazım bu
köhnemiş zihniyete, çünkü cumhuriyet tarihi boyunca var olan yirmi dokuz
Kürt isyanını beraberinde getiren, son otuz yılda bu ülkede kan
dökülmesine sebebiyet veren zihniyet tam da bu zihniyet işte.
İşte bu zihniyetten kaynaklı, biz, kardeşlik yolundaki
bütün köprüleri attığımız günlere giriyoruz. Bunun
sorumlusu olan zihniyet, bu kürsüden çıkıp rahatlıkla Türkiye'nin
her tarafına cenazeler gidiyorken konuşmamalıdır,
konuşamamalıdır, o cenazelerden duyduğu hicapla,
halklarından, Türkiye halklarından özür dilemelidir. Eğer
taleplerimizi merak ediyorsa, evet, bugün tüm dünyaca kabul edilen taleplerimiz
var. Bir kimlik sorunumuz var, bu ülkede hâlâ Kürt kimliği kabul
edilmiyor. Bunun dili, resmî dili
Türkiye'de resmî dilin Türkçe
olmasından yana olmayan bir tek insan yok ama siz hâlâ bu kürsüden
çıkıp Türkiye kamuoyunu yanlış bilgilendiriyorsunuz. Biz
Anayasadaki anayasal vatandaşlık tanımının
değişmesini istiyoruz, bir. Ana dil konusundaki talebimizden asla
vazgeçmeyeceğiz, iki. Türkiye'de sadece Kürtlerin
yaşadığı bölgelerle sınırlı değil,
toprak ve etnik temelli olmayan demokratik özerklik olarak ifade ettiğimiz
bir özerklik talebimiz var, bütün dünya kamuoyuna bunu duydurduk. Bunu siz
bilmeyebilirsiniz ama 99da bölgede görev yapan, DGMlerde görev yapan
hâkimler, savcılar çok iyi bilirler, Öcalanın bir talimatıyla
örgüt mensupları sınırın dışına
çekilmiştir, Türkiye içinde 300-400 tane mensup kalmıştır.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan,
konuşmasını dinliyor musun?
BAŞKAN Sayın
Ata, lütfen efendim
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bunun
BAŞKAN Bakınız, BDP ve
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan,
konuşmasını dinliyor musun?
AYLA AKAT ATA (Devamla) Genel af konusundaki talebimizden asla
vazgeçmeyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Ata
RAHMİ GÜNER (Ordu) Bu nasıl konuşma Sayın
Başkan?
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bu talepler, asla ve asla bu ülkeyi
bölen, bu ülkeyi ayrıştıran
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ata, sataşma gerekçesiyle bir cevap
vermediniz ve
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan,
konuşmasını dinliyor musunuz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN
yani
Türkiye'deki gelişmeleri de
AYLA AKAT ATA (Devamla) Sayın Başkan, bu talepler
bizim konuşma içeriğimizde...
BAŞKAN Efendim anladım da yani sataşma o
gerekçeyle değildi.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Evet, bu gerekçeyle.
Konuşmanın içeriğine bakın Sayın Başkan, bu talepler
tek tek burada ifade edildi.
BAŞKAN BDP ve PKKyı aynı şekilde cümlede
kullandığı için bir sataşma gerekçesiyle söz
almıştınız.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bu talepler burada tek tek ifade
edildiği için ben tekrar etme gereği duydum.
BAŞKAN Efendim, teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, konuşmacı yapmış olduğu konuşmada
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna bir sataşmada bulunmuştur.
İşte bu zihniyettir. diyerek grubumuzu ağır bir itham
altında bırakmıştır.
BAŞKAN Doğru.
Buyurun Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
8.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
adına kürsüye çıkan Sayın Konuşmacı, Sayın
Şükrü Elekdağın konuşmalarını cevaplamak,
konuşmalarında yapmış olduğu eleştirileri
cevaplamak üzere kürsüye çıktı. Sayın Elekdağ,
konuşmasında, PKKnın istekleri ile Barış ve Demokrasi
Partisinin isteklerinin örtüştüğü anlamında
değerlendirmelerde bulundu. Bu değerlendirmeyi yaparken Sayın
Elekdağ, Barış ve Demokrasi Partisi sıralarından
tepkiler ifade edildi. Aslında bu tepkileri ben mutlulukla
karşıladım. Yani Bizi nasıl PKKyla aynı kefeye
koyarsınız? Değil, biz farklıyız, bizim isteklerimizle
PKKnın istekleri farklıdır. anlamında bir tepki olarak
algıladım ben bunu ama buraya çıkan Sayın Konuşmacı
çok farklı bir söylemde bulundu.
Değerli arkadaşlar, PKKnın istekleri ile Kürt
kökenli vatandaşlarımızın isteklerinin
örtüştüğünü söylemek mümkün değildir. PKKnın Kürt
halkı adına koyduğu isteklerin tamamı Kürt halkı
tarafından benimsenmiyor. Kürt vatandaşlarımızın
önemli bir kesimi Türkiye'nin üniter yapısından yana tavır
ortaya koymaktadır. Güneydoğudaki esnafımıza gidin sorun,
terörü yöntem olarak benimseyen bir örgütün verdiği mücadele sonucu
meydana gelecek özerk bölge, federasyon veya bağımsız devleti mi
istiyorsunuz, yoksa Türkiye Cumhuriyeti içinde kimliğinizi özgür bir
şekilde ifade edebilecek şekilde bir yapı mı istiyorsunuz?
AYLA AKAT ATA (Batman) Yapalım bunu, soralım bölge
halkına.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu ikinciyi tercih
edecektir Kürt vatandaşlarımız.
AYLA AKAT ATA (Batman) Tek taraflı düşünüyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) PKKnın
Türkiyeye, Kürt kökenli vatandaşlarımıza dayatmak istediği
çözüm, Kürt halkının özgürlüğünün önündeki en büyük engeldir, kültürel
kimliğinin özgürce ifade edilebilmesinin önündeki en büyük engeldir. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) Kürt halkı adına niye
konuşuyorsun?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu örgütle
arasına mesafe koyamayanlar Kürt halkının temsilciliğine
soyunmasınlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Ata, karşılıklı oldu.
Önergeyi oylayacağım.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.55
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.03
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçici 3üncü madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici Madde
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ata, siz mi
konuşacaksınız?
AYLA AKAT ATA (Batman) Evet, ben konuşacağım.
BAŞKAN Buyurun efendim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce ifade etmiş olduğum ve Sayın
Elekdağın da ifade etme şansı vermiş olduğu
taleplerimizin, kimlik, dil, kültürel haklar, Türkiyede demokratik yönetim ve
bunların da barışın tesisi için, Türkiyede toplumsal
barışın tesisi için olmazsa olmaz olarak gördüğümüz
talepler olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim.
Ama, gelişen dünya -çok iyi gösterdi ki, evet, bir dönem
uluslaşma süreci yaşandı ve Türkiye, belki, Osmanlıdan
sonra en son uluslaşan, bu süreci yaşayan ülkelerden biriydi ama-
değişen dünya, bugün, cumhuriyetin demokratikleşmesi
ihtiyacını önümüze koymuştur ve bu süreç Türkiye
halklarının yararına ilerlemek durumundadır.
Sayın Bakanım buradalar, güçlü ordu ne yazık ki
güçlü bir ülkeyi doğurmuyor ama biz hâlâ güçlü ordu, güçlü Türkiye
diyoruz. Aksine, dünya çok savaştı, İkinci Dünya
Savaşında on binlerce insan yaşamını yitirdi ama
bugün Avrupa Birliği ülkeleri arasında bir sınır
tartışması yok, bir kültürel farklılık
tartışması yok, Avrupa Birliğinin başkentinde ayrılma
bile Parlamentoda, Parlamentonun bileşenleri arasında
tartışılabiliyor. Bugün Parlamentomuzda ayrılmayı
tartışan herhangi bir siyasi parti söz konusu değildir ama biz
bugün Parlamentomuzda ne yazık ki demokratik birliği
tartışamıyoruz, bunun için olmazsa olmazları tartışamıyoruz
ve bu noktada üzerimize düşen birçok sorumluluk var, bunları yerine
getiremiyoruz.
Beklentimiz şudur: Evet, anlamak, dinlemek. Beklentimiz
şudur: Belli talepleri terörize etmekten vazgeçmek. Dünyanın hangi
ülkesinde ana dilde eğitim talebi bir terörist talep olarak
adlandırılabilir? Dünyanın hangi ülkesinde kültürel haklar bir
terörist talep olarak adlandırılabilir? Dünyanın hangi ülkesinde
bu taleplerden dolayı bir siyasi parti bölücü bir örgüte yakın
durmakla, onunla arasına mesafe koymamakla adlandırılabilir,
suçlanabilir ve bu vesileyle de Halkı temsil etmiyorsunuz. diye de bir
ithamda bulunulabilir?
Bugün bu Parlamentoda, yüzde 10luk antidemokratik seçim
barajına rağmen bağımsız olarak seçilen
milletvekillerinden oluşan bir grup var, siyasi partinin grubu var,
BDPnin grubu var. Partimiz kapatıldı ama bugün BDP kimliği
altında hâlâ siyaset yapıyoruz. Bedel ödeye ödeye bu noktaya geldik,
bundan sonra da ödeyeceğiz ama kimse bizim halkın seçilmişleri
olarak meşruluğumuzu tartışma noktasında bu kürsüde çıkıp
herhangi bir söz söyleme hakkına ve hukukuna sahip değildir.
Bugün Türkiyede gelişen süreci, bugün Türkiyede
gelişen konjonktürü, bugün Türkiye'nin Orta Doğuda oynamış
olduğu rolü tamamlayabilmesi için kendi iç barışını da
sağlayabilmesi gerekmektedir. Eğer bu iç barışı
sağlama noktasında sorumluluk üstlenemezsek, eğer iç
barışı sağlama noktasında Hükûmete sorumluluk
yükleyemezsek muhalefet partileri olarak, bu sürecin gerisinde
kalacağız. Hangi adımı atarsanız atın, iç
barışını sağlayamayan bir ülke hangi soruna el atarsa
atsın, mutlaka önüne bu sorunu kendi hukuku içerisinde çözememiş
olmanın bir açıklamasıyla karşı karşıya
kalacaktır. Sayın Dışişleri Bakanımız da
birçok platformda bu açıklamalarla karşı karşıya
kalmıştır.
Bugün gelinen nokta itibarıyla, evet, Sayın
Elekdağla dışarıda görüştük, Çocuklarımız
aynı ortamda eşit hukukla büyüyebilmeli. dedi ama ne yazık ki
benim çocuğumun adı Heval ve w harfini yazdıramadık,
eşit büyüyemiyoruz. Ben, beş buçuk yaşında okula
başladım, ilk tokadı sınıfın ilk
açıldığı gün ana dilimde bir Zazaki türkü söylediğim
için yedim Bir daha konuşmayacaksın. diye. Geldik 2010
Türkiyesindeyiz, bu ayıplarımızdan kurtulmak gerektiğinin
altını çiziyoruz, kimsenin burada halkı birbirinden
ayırmak, birbirine küstürmek, birbirine kırdırmak
mantığıyla hareket ettiği durumu söz konusu değildir
ama biz burada tanıklıklarımızı anlatmıyoruz,
yaşadıklarımızdan sonuç çıkaralım diye diyoruz.
Hâlâ olağan hâlde yaşamamış bir süreci
yaşıyoruz. Biz, olağanüstü yaşamadık, olağanüstü
hâlde büyüdük, sıkıyönetim, olağanüstü hâl, hâlâ olağan
denen olağanüstü koşullarda yaşıyoruz. Peki, bu ülkedeki
evlatlara yine olağanüstü hâli mi bırakacağız, yoksa
tartışacak mıyız? Dünya bu işi nereden çözdü, nereye
getirdi, bugün büyük mücadeleler ve kayıplar verilerek oluşturulan
ulusalüstü insan hakları belgeleri kaleme alınırken
hassasiyetler neydi, neler temel hak ve özgürlükler olarak ele
alındı, bunların üzerine kafa mı yoracağız?
Eğer bir temel hak ve özgürlük sorunu olarak görmezsek bu ülke vatandaşlarının
bugün ortaya koymuş olduğu mücadeleyi, burada en basit talebi bile,
ana dilde eğitim talebini bile terörize etmeye kalkarsak ne yazık ki
bir adım dahi yol alamayız.
Bugün bu ülkenin dış politikasından birinci
derecede sorumludur Sayın Bakanımız. Biz beklerdik ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ata, konuşmanızı
tamamlayınız.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, dış politikada bu ülke
sınırları içerisinde yaşanan savaşın
sonuçlarının, hâlâ iç barışını tesis
edememiş bir ülke olmanın bizim açımızdan neleri
kaybettirdiğini; ülke ekonomisinden tutalım siyasi
istikrarsızlığa, sosyal, kültürel hakların verilmemesinden
tutalım işte belli insan hakları zayıf bir ülke
olmamızdan dış politikada ne kadar zor durumda
kaldığımızın itirafını da
yapmasını beklerdik.
Peki, bunları aşamaz mıyız? Bu Hükûmet gidecek
başka bir hükûmet gelecek, dış politikadan sorumlu olan
Bakanımız tekrar aynı sonuçlarla karşılaşacak.
Peki, buradan bunu gidermenin yöntemlerini duymak isterdik. Sayın Bakandan
Biz bunları aşmalıyız, yoksa dış politikada
bölgede temel bir aktör olmamızın önünde bir engeldir. demesini
beklerdik ama Sayın Bakan da maalesef böyle bir açıklama
yapmadı. Bu süreç içerisinde biz üzerimize düşen sorumluluğumuzu
yerine getireceğiz ve bir kez daha hatırlatıyorum, bu
koltuklarda oturmanın hesabını, temsil ettiğimiz 2,5 milyon
insanın bize vermiş olduğu oya da layık olmaya
çalışacağız. Son yerel seçimlerden çıkan sonucun da
tüm siyasi partiler tarafından da doğru algılanması
gerektiğinin de bir kez daha altını çiziyor, saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici 4üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum. Önergelerin ikisi aynı mahiyettedir.
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici Madde
|
Hasip
Kaplan Sırrı Sakık Pervin
Buldan |
|
Şırnak Muş Iğdır |
|
Akın
Birdal Hamit Geylani |
|
Diyarbakır Hakkâri |
TBMM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Geçici 4. maddesinde geçen
|
Nevzat
Korkmaz Mümin
İnan Şenol
Bal |
|
Isparta Niğde İzmir |
|
Süleyman L.
Yunusoğlu K. Erdal
Sipahi M. Akif Paksoy |
|
Trabzon
İzmir Kahramanmaraş |
T.B.M.M. Başkanlığına
524 sıra sayılı yasa tasarısının
Geçici 4. maddesinin dördüncü fıkrasının (ç) bendindeki 120
günün (90) gün olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şevket
Köse Tansel
Barış |
|
Malatya Adıyaman Kırklareli |
|
Mehmet Ali
Susam Rasim Çakır Şükrü
Elekdağ |
|
İzmir Edirne İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geçici 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan
Bakanlıkta danışman ibaresinin Bakanlıkta, adaylık
süreci devam edenler dahil, danışman şeklinde değiştirilmesini; aynı geçici
maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendinin tasarı metninden
çıkarılarak müteakip bendlerin buna göre teselsül ettirilmesini ve
aynı fıkranın (b) bendinin ilk cümlesinde yer alan (a) bendinde
yer alan eğitim programlarına daha önce katılmamış
veya katılmış olmasına rağmen eğitim
sonrasındaki sınavda başarısız olanlar ile
ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Bekir
Bozdağ Ahmet Yeni
Haluk
Özdalga |
|
Yozgat Samsun Ankara |
|
Mehmet
Sekmen Recep Yıldırım Kemalettin
Göktaş |
|
İstanbul Sakarya Trabzon |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Son önerge mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Evet.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılıyoruz Sayın Başkan.
SUAT KILIÇ (Samsun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile, Bakanlıkta hâlihazırda
adaylık statüsü devam etmekte olan aday danışman, aday idari
memur ve aday haberleşme teknik personeli kadrosundaki memurların
Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu statüsüne geçişinde belirsizlik
yaratabilecek hukuki bir boşluk bertaraf edilmektedir.
Değişiklik ile, ayrıca, Bakanlığın
4009 sayılı mevcut teşkilat kanununun 37 nci maddesinin yedinci
fıkrasında yer alan muavin konsolos ve konsolos görev ve
unvanını, müktesep hak teşkil etmeksizin kazanabilmek üzere
Bakanlıkça düzenlenen eğitim programına ve sonrasında
düzenlenen sınava katılarak başarılı olmuş idari
memurların da görüşülmekte olan tasarı çerçevesinde
Başkâtip veya Konsolos unvanını alabilmeleri için yeterlik
sınavına tabi tutulmaları şartı getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte
işleme alacağım.
Buyurun.
T.B.M.M Başkanlığına
524 sıra sayılı yasa tasarısının
Geçici 4. maddesinin dördüncü fıkrasının (ç) bendindeki 120
günün (90) gün olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
Diğer önerge:
S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT
MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Erdal Sipahi
BAŞKAN Sayın Erdal Sipahi, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunarım.
Sözlerime başlarken, dün Hakkâride bugün Batmandaki
şehitlerimizi rahmetle anıyorum, yüce milletimize ve ailelerine
başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
9 Mayıs 2009da Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün
Güzel şeyler olacak. sözleriyle başlatılan
açılımın başlangıcından bugüne kadar 149uncu
şehidimizi verdik, 2010 yılı şehit sayımız 81e
yükseldi. İşte açılım ve işte AKP
mantığıyla güzel şeyler
Bu tasarının 20nci maddesi üzerine konuşurken
dış politika-güvenlik ilişkilerine değinmiştim.
Şimdi de dış politikanın millî kültürle olan
ilişkisini bir olay vesilesiyle gündeme getirmek istiyorum.
Dış politika millî güç unsurlarını
kullanır. Bu unsurlar da millî hedef ve çıkarlar doğrultusunda
diplomasiyi araç olarak kullanır. Millî güç unsurlarından birisi de
psikososyal güçtür. Onun da en önemli ögesi millî kültürdür. Millî kültürün
gücü ve etkinliği o ülkenin dünya kamuoyunda tanıtımına
yardımcı olur, dış itibarını artırır.
Millî kültürün yozlaştırılması, yabancı kültürlerin
emri olunacak derecede hayranı olunması, millî güç
unsurlarının çimentosu olan millî dilin yıpratılması,
ona ortaklar koşulması, o ülkeyi yabancı etkilere açık,
yabancı kültürlere boyun eğen bir zafiyet yaratır. Sadece
farklılıklar üzerinden siyaset istismarı yapmak, zamanla
farklılıkları ayrışmaya sonra da çatışmaya
götürür. Bizi bin yıldır bir arada tutan müştereklerimiz en
büyük zenginliğimizdir. Bu müşterekler farklılıklardan çok
daha fazla olmasa bin yıldır birlikte olmamız da mümkün
olmazdı. Farklılıklara saygı duymak ayrı şeydir,
müşterekleri tahrip etmek ayrı şeydir. Maalesef, AKPnin de
yaptığı budur.
Millî kültür alanındaki zafiyet, zamanla, hem millî birlik ve
beraberliğe darbe vurur hem de diğer millî güç unsurlarının
etki ve ağırlıklarını azaltır. Millî kültürü
yozlaşmış bir ülkenin dış politikası da
yozlaşır, zamanla teslimiyete, her baskıya boyun eğmeye,
kendini küçük ve güçsüz, yabancıyı haklı ve güçlü gören bir komplekse
neden olur. İşte dış politikamızın bugünkü
kompleksi de budur.
Bu konuya neden girdim? Geçen hafta gündem dışı bir
konuşmamda Kültür Bakanıyla aramızda polemiğe yol açan bir
Hector heykeli konusu gündeme geldi. Bugün bu konuda Meclise bilgi verip konuyu
kapatacağım. Bu konuda kendisini muhatap da kabul etmiyorum.
Ne demiştim? Kültür Bakanı Çanakkaleye Hector heykeli
dikecekmiş, hem de
Kaldı ki bu 50 metrelik heykel zırvasının
tevili için, Sayın Kültür Bakanı, Atatürkü ve Fatih Sultan Mehmeti
hiçbir belgeye ve bilgiye dayanmadan, uydurma birtakım bilgilerle Hector
hayranı yapmaya çalıştı. Bu aslı astarı olmayan
bilgiler de birçok tarihçimiz tarafından birkaç gün içerisinde yalan
olduğu şeklinde beyan edildi.
Bu Bakana dur demek gerekiyor. Yoksa bu Bakan, bu hızla Fatih
heykelinin karşısına da 50 metrelik Konstantin heykeli diker.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sipahi, konuşmanızı
tamamlayın.
Buyurun efendim.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Dumlupınar
Şehit Sancaktar Anıtının karşısına 50
metrelik Trikopis veya Hacıanesti anıtı dikmeye kalkar,
İzmirde Hasan Tahsinin mütevazı heykelinin karşısına
50 metrelik, işgalci Yunan ordusunu karşılayan Yunanlı
Papaz Hrisostomosun heykelini dikmeye kalkar, Malazgirte 50 metrelik Romen
Diyojen heykeli dikmeye kalkar. Zaten kendisinin Akdamar Kilisesi konusundaki
sabıkası da bilinmektedir.
Bu arada, kendisi kültür eksikliği, tarih bilinci
noksanlığı gibi bir konudan bahsetmiş. Ben biraz önce
belgeli ve bilgili olarak, Atatürkten mülhem bu Çanakkale Şehitleri
Anıtının neden ikinci plana itilmemesi gerektiğini
sizlerle paylaştım. Herhâlde sizlerin de benimle aynı fikirde
olduğunuzu zannediyorum.
Benim askerî bilgimle ilgili konuya gelince, 1 Mart tezkeresinde
bu devlet ve kendi Hükûmeti, Kuzey Iraktaki silahlı kuvvetlerin, devletin
ve kendi Hükûmetinin itibarını benim askerî bilgim ve tecrübeme
emanet etmişti, bunu kendisine hatırlatmakta fayda buluyorum. Benim
askerî bilgimi tartışmak kendisinin haddi ve hakkı
değildir.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Bir önerge daha vardı.
Sayın İnce, gerekçeyi mi okutayım? Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşlarının bir önergesi vardı.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Elekdağ
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Elekdağ, buyurun efendim.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir açıklamayla sözlerime başlayacağım.
Değerli arkadaşlarım, ben Türkiyedeki her etnik,
dinsel, mezhepsel bireyin, onun çocuğunun ve torununun benim, benim
çocuğumun ve torunumun sahip olduğu tüm haklardan, özgürlüklerden,
fırsatlardan hiç eksiksiz yararlanmasının yılmaz bir
savunucusuyum ama Anayasanın 66ncı maddesinin ve 40ıncı
maddesinin değiştirilmesine karşıyım. Keza,
demokratikleşme kisvesi altında sinsice bu ülkenin toprakları
üzerinde etnik baza oturmuş otonom bir yapı oluşturulmasına
da karşıyım. Güzel olan, bu ülkenin yüzde 90ının da
benim gibi düşündüğüne inanmamdır.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce şu soruyu
sormuştum: Türkiyenin, PKK vurucu gücünü Kuzey Iraktan söküp
atmasını engelleyen nedenler nelerdir? Bu tutumun birçok nedeni var
fakat esas nedeni Hükûmetin caydırıcı bir politika uygulama
yeteneğinin olmamasıdır. Bunun temel nedeni de, Sayın
Davutoğlunun dış politika enstrümanları envanterinde
diplomasi ile kuvvetin ve kuvvet gösterisinin mezcedilerek
kullanımını öngören caydırıcı politika uygulama
yönteminin olmamasıdır. Oysa diplomasi alet çantanızda böyle bir
enstrüman, yani caydırıcı politika yöntemi yoksa etkin bir
dış politika uygulayamazsınız. Bu alanda yeteneğiniz
ve cesaretiniz yoksa ulusal çıkarları korumada
başarılı olamazsınız.
Sayın Başbakanın PKK terörüne yataklık
yapmakla suçladığı Barzaninin Sayın Davutoğlu
tarafından bölgesel Kürt yönetimi başkanı sıfatıyla
Türkiyeye resmî bir ziyaret için davet edilmesi ve sanki bir devlet
başkanı gibi ağırlanarak ödüllendirilmesi çok ciddi bir
hatadır. Daha 2008 yılında Türkiye tarafından Barzaniye
şu dört talep iletilmişti:
1) Örgütün elebaşlarını Türkiyeye teslim et.
2) PKKyı terör örgütü olarak ilan et.
3) PKK örgütünün siyasi bürolarını kapat ve
kamplarını tecrit et.
4) PKKya lojistik desteği kes.
Bu taleplerin gereği yapılmadan Barzaninin Türkiyeye
davet edilmesi affedilmez bir hata olmuştur ve bu şekilde hareket
caydırıcı dış politika yaklaşımını
tahrip etmiştir.
Peki, uygulanması gerektiğini söylediğim
caydırıcı politika nedir? Caydırıcı
politikanın esası, etkilemeyi öngördüğünüz
muhatabınızı taleplerinizi yerine getirmediği takdirde
yaptırımlara ve fiilî zorlamalara maruz kalacağına
inandırmanızdır. Bunun için muhatabınızın siyasi
kararlılığınız hususunda ve elinizdeki gücün
etkinliği ve bunu kullanacağınız hususunda hiçbir
kuşkusu olmaması gerekir. Caydırıcı politika temelde
kurşun atmadan sonuç almayı öngörür.
Caydırıcı politikayla Barzani, PKKnın Kuzey
Iraktan temizlenmesini öngören bir eylem planının
uygulanmasında Türk Silahlı Kuvvetleriyle fiilen iş birliği
yapmaya ve destek vermeye mecbur edilmelidir. Bu plan uyarınca askerî
birliklerimiz Kuzey Iraktaki terör unsurlarını etkisiz hâle
getirebilmelidir. Esasında Türkiye'nin elinde Barzaniye karşı
kullanılabilecek son derece etkili ekonomik ve diplomatik levyeler
vardır, bunlar kademeli bir şekilde kullanılmalıdır.
Gerçek şu ki: Değerli arkadaşlarım, Kürt
açılımı Türkiyeyi tam bir çıkmaza sokmuştur ama bu
olumsuz noktaya gelinmesinde Amerikanın da bir sorumluluğu
vardır. Çünkü Kürt açılımını tetikleyen olgu, Obama
yönetiminin Iraktan çekilme kararıdır ve açılım özünde bir
ABD, Amerikan inisiyatifidir.
Obama yönetiminin Türkiyeden önemli beklentileri olmasına
rağmen, Barzani üzerinde gerekli baskıyı yaparak Türkiye'nin bir
an önce, belirtmiş olduğum dört talebinin yerine getirilmesini
maalesef sağlamamıştır. Oysa Obama 2011 yılı
sonunda kuvvetlerini Iraktan çektiği zaman arkasında nispeten
istikrarlı, Amerikan yörüngesinden çıkmayan ve bütünlüğünü
koruyan bir Irak bırakmak istiyor. Bunun için de Irak bölgesel Kürt
yönetimini Sünni ve Şii Arapların hışmından korumak
için Türkiyeye emanet etmeyi tasarlıyor. Ayrıca, Türkiye'nin
Afganistanda çok etkin ve yararlı bir mevcudiyeti de var. Bu duruma
rağmen, Obama yönetimi neden müttefiki Türkiye'nin
çıkarlarını gözetmeyen bir politika izliyor? Bu acaba Obama
yönetiminin Ankaranın İranla yakınlaşma
politikasından son derece rahatsız olmasından mı
kaynaklanıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Elekdağ, buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayınız.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Bu rahatsızlığa Ankaranın Hamasla olan
sıcak ilişkileri de katkıda bulunuyor mu? Bu
rahatsızlık Washingtona Türkiye'nin maruz kaldığı
terör tehdidine gerekli duyarlılığı göstermemek için bir
gerekçe mi oluşturuyor? Her hâlükârda Amerikayla sorunların masaya
yatırılmasının ve ilişkilerde kapsamlı bir balans
ayarının yapılmasının yararı var, zarureti var.
Sayın Bakan, bu kürsüden yaptığınız
konuşmada Türkiyeyi bölgesel ve küresel roller üstlenen,
yıldız gibi parlayan bir bölgesel güç yaptık. diyerek
övündünüz. Daha da önce söylediğim gibi, böyle üst perdeden konuşmaya
hakkınızın olması için önce Türkiye'nin size
sağladığı siyasi, stratejik ve jeopolitik kozları
cesaretle, basiretle ve dirayetle kullanarak stratejik müttefikimiz diye
tanımladığınız Amerikayı Türkiye'nin
çıkarlarına saygılı ve duyarlı bir şekilde
hareket etmeye ikna etmeniz gerekir.
Teşekkür ediyorum.
Bir hususu daha hatırlatmak istiyorum Sayın Bakan: Bu
kürsüden zatıalinize bazı sorular tevcih etmiştim. Bunlara
cevabı da bekliyorum.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.29
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.33
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
İzmir Milletvekili Sayın Erdal Sipahi ve
arkadaşları ile İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü
Elekdağ ve arkadaşlarının birlikte işleme alınan
önergelerinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önergeler kabul edilmemiştir.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici Madde
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin Dışişleri
Bakanlığının Teşkilat Yasasını görüşüyoruz.
Ancak yasama Meclisi olarak bizler kanun yapıyoruz, Anayasa
değişiklikleri yapıyoruz, uykusuz geceler geçiriyoruz, gergin
günler geçiriyoruz, kavgalı oturumlar sonunda kararlar alıyoruz ve
kararlar Anayasa Mahkemesine gidiyor.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi bugün kararını
açıkladı, Anayasa paketiyle ilgili. Şekil yönünden incelenmiyor,
esasa giriyor. Diyor ki Bundan böyle yasama Meclisinin
çıkaracağı her kanunun, kanun veya Anayasa
değişikliğinin icazeti benden geçer; ben onaylarsam geçer,
onaylamazsam geçmez. Arkadaşlar, demokrasicilik oynamanın
zamanı değil. Türkiyede güçler ayrılığı ya
vardır ya yoktur. Zaten askerî vesayetin altında inim inim inleyen
seksen yedi yıllık bir cumhuriyetten geliyoruz. Bir türlü
demokratikleşemedik. Askerî vesayetin inim inim inlettiği,
militarizmin ruhuna sindiği bu Meclisin üzerine bir de yargı
vesayetini koyduğunuz zaman bu Mecliste oturmanızın bir
anlamı kalıyor mu? Egemenlik kayıtsız şartsız
milletin oluyor mu? Sizler seçilmiş milletvekili oluyor musunuz? Bu
kararların neresi hukuki, neresi demokrasiyle ilgili? Ben karara
baktım ve şaşkınlıklar içindeyim. Oy çokluğuyla
Ne şiş yansın ne kebap. bir karar. Aman CHPyi de, Ana
Muhalefeti de idare edeyim aman iktidarı da edeyim ama kantarın
topuzunu Anayasa üyelerinin seçimiyle, HSYKnın üyelerinin seçimine vuran
Anayasa Mahkemesi öyle bir noktaya getiriyor, dengelerle oynuyor. Ama HSYKda
Adalet Bakanı ve Müsteşarı olmuş olmamış,
umurunda değil. Bugüne kadar bütün herkesin uzlaştığı
bir noktada ona ses çıkarmıyor. Bakın arkadaşlar,
istediğimiz kadar yasa yapalım. Biz dedik bu kürsüde Ya tam bir
anayasa
Ya da taksitle anayasa olmaz, perakende anayasa olmaz
arkadaşlar. dedik.
Bu Anayasanın tümden değişmesi gerekir, 12 Eylül
askerî darbesinin ruhunun işlediği bu Anayasanın her virgülünü,
her noktasını tümden
Onun için gidelim referanduma, efor
harcayalım, zaman harcayalım, ekonomi harcayalım, mücadele
edelim ama şimdi bu mini yama paketi de artık rayından
çıkıp Anayasa Mahkemesi kararıyla da işlevini yitirdikten
sonra AK PARTİ açısından zaman harcamanın bir gereği
yok referandumda bununla, hiçbir anlamı yok. Bir tek 12 Eylül askerî
darbesine karşı tümden bir Anayasa değişikliğiyle
hodri meydan denir ve gidilir ve orada da Anayasa Mahkemesinin,
yargının vesayetine son verecek düzenleme konulur.
Bugün ciddi bir çekişme var arkadaşlar. Sabahlara kadar
burada kanun çıkarıyoruz, bu kanunlarda Dışişleri
Teşkilatının kanununu da çıkardık.
Esastan incelemiş, diyor ki: Şekilden incelemiyorum, oy
çokluğuyla Anayasanın 8, 14, 15, 19, 22, 25, 26ncı maddeleri
Bu maddeler, 2001de Anayasa Mahkemesi değişikliklerine
uğramış maddeler bunların hepsi. Burada
değişiklikler yapıldı. Bu Meclis yaptı bu
değişiklikleri. Uyum reformu sürecinde bunlar yapıldı.
Peki, yasama olarak siz bir kanun yapamayacaksanız, bir Anayasa reformu,
bir maddesini değiştirme özgürlüğünüz, bağımsızlığınız,
iradeniz yoksa yargının kılıcı
Zaten Anayasa Mahkemesinin önündeki heykelin gözünü
açtıklarında ben şüphelenmiştim, bu kürsüden de
söylemiştim. Adalet tanrıçasının gözleri kapalı olur,
adaleti eşit dağıtmak içindir, karşısındakini tanımasın
diyedir. Irkına göre, dinine göre, mezhebine göre, meşrebine göre,
grubuna göre, partisine göre ayrımcılık yapılmasın
diye adaletin kılıcı, kapalı gözlü bir tanrıçanın
figüründe kurulmuştur. Anayasa Mahkemesinin önündeki tanrıça figürüne
bakın, yarısı şalvar, üstü de saçları röfleli, gözler
açık. Arkadaşlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Tamamlıyorum.
Bakın, çok ciddi bir konuda, kavşakta Meclis. Ya Meclis
yasama olarak bağımsızdır ya değildir. Bu oyuna, bu
demokrasicilik oyununa son vermenin zamanıdır. Biz boşuna
demedik: Ya tam anayasa ya tam demokrasi ya hiç. Bunu Yaşar Kemal
ağabeyimiz bize söylemişti. Biz, bunu, ne diyor diye hep düşünür
taşınırdık.
Şimdi, siz buradan istediğiniz kadar yasa
çıkarın, dış politikayı böyle yapacağız,
bilmem ne yapacağız... Yapamazsınız. Orada çıkar 1
tane general, kendi bildiğini okur, der ki: Ben bunu böyle
yapacağım. O da yetmez 11 tane yargıçlı bir mahkeme
çıkar üstünüzde der ki: Sizin kararınızı
tanımıyorum, yasama meclisini.
Çok düşünmemiz gerekiyor arkadaşlar. Gerçekten Meclisin,
Türkiye'nin yarınları için çok
düşünmesi gerekiyor. Onun için el ele vermek gerekiyor. Bu kişisel
bir olay değil.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
III.- Y O K L A M A
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Evet,
oylamadan önce bir yoklama talebi vardır. O talebi yerine
getireceğim.
Sayın Vural, Sayın Özensoy, Sayın Enöz, Sayın
Korkmaz, Sayın Kalaycı, Sayın Bulut, Sayın Işık,
Sayın Ural, Sayın Orhan, Sayın Şandır, Sayın
Paksoy, Sayın Yunusoğlu, Sayın Asil, Sayın Kumcuoğlu,
Sayın Cengiz, Sayın Çalış, Sayın Yalçın,
Sayın Büyükataman, Sayın Bal, Sayın Ayhan.
İsmini okuduğumuz milletvekili arkadaşlarım
lütfen yoklamaya katılmasınlar.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici 5inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
524 Sıra Sayılı yasa tasarısının
Geçici 5 maddesinin (5). fıkrasındaki en fazla 10 merkez memuru
ifadesindeki 10 sayısının 20 olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
|
Muharrem
İnce Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet
Ali Susam |
|
Yalova
Malatya İzmir |
|
Şevket Köse
Tansel
Barış Rasim Çakır |
|
Adıyaman Kırklareli Edirne |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
tasarının Geçici 5 inci maddesinin en fazla on ibaresinin en
fazla otuz olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla
Akat Ata Hasip Kaplan Hamit Geylani |
|
Batman
Şırnak Hakkâri |
|
M. Nezir Karabaş Pervin
Buldan |
|
Bitlis Iğdır |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Geçici 5. maddesinin 5. fıkrasında yer
alan üç katına kadar ibaresinin iki katına kadar şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nevzat
Korkmaz Mümin İnan Osman
Çakır |
|
Isparta Niğde Samsun |
|
Süleyman
L. Yunusoğlu M. Akif Paksoy |
|
Trabzon Kahramanmaraş |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Vural, kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Korkmaz konuşacak efendim.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'yi dünyaya açıyoruz., Beş kıtada
teşkilatlanıyoruz., Dünyanın neresinde olursa olsun
ağırlığımızı koyuyoruz. gibi
insanımızın ruhunu okşayan, kulağa hoş gelen
konuşmaları gün geçmiyor ki Hükûmet yetkililerinden ve
Dışişleri Bakanlığından duymayalım.
Bu sözleri tahlil ettiğimizde, Bir sorunu çözmek için
teşkilat kur. gibi geçerliliğini kaybetmiş çağ
dışı bir yaklaşımla karşı karşıya
kaldığımızı anlıyoruz. Merkezde,
Çatışmayı Önleme Genel Müdürlüğü gibi yeni birimler,
dışarıda yeni büyükelçilik ve konsolosluklar açınca
meseleleri halletmiş oluyoruz, bir de yapılanları
Komşularla sıfır sorun., Ezber bozuyoruz. gibi
tumturaklı cümlelerle süsleyince, dış politikamıza bir derinlik,
bir estetik, bir şiirsellik kazandırmış oluyoruz, ancak
Hükûmet olarak bugüne kadar hangi sorunu kalıcı olarak çözdünüz?
sualine, yine dolambaçlı ve kaçamak cevap vermekten de geri durmuyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, hakikaten çözülen bir şeyler var.
Dış politikada hareket alanı daralan, ekonomik, siyasi
baskılar ve terör belasıyla emrivakiler dayatılan ve her gün
hırpalanan millî onurumuzla birlikte, mevzi kaybeden, eksen kayması
suçlamasına maruz bırakılan bir ülke var ve maalesef, çözülen
bir Türkiye görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yüzde 47yle tek başına
iktidar olmuş, 335 milletvekiliyle Mecliste mutlak çoğunluğu
elde etmiş ve sekiz yıl gibi uzunca bir süre hükûmet olmaya devam
etmiş AKPnin, bırakın yeni gelişen sorunları çözmek,
onlarca yıldır devam edegelen meselelerde bir arpa boyu yol
almışlığı vaki değil.
Avrupada yaklaşık 4 milyon vatandaşımız
var. Dördüncü nesil Avrupa Türklüğünden söz ediliyor. Bu
kardeşlerimizin bulundukları ülkelerde insanca, kendi inanç ve
geleneklerine göre yaşama talepleri dışında başka
istekleri yok. Bulundukları ülkelerin ekonomilerine büyük katkılar
veren, üreten ve yasalara saygılı bir profil çiziyorlar. Ancak
AByle bütünleşiyoruz, Avrupalı dostlarımız. gibi AKP
sloganlarını duya duya bu sorunlarla yaşamak âdeta kaderleri
olmuş. Sekiz yıldır ülkeyi yöneten AKPnin hallettiği
hiçbir problemleri yok. 3 tane Türkün bulunmadığı ülkelerle
vize muafiyet anlaşmaları yerine milyonlarca Türkün istifade edeceği
bir Avrupa ülkesiyle masaya oturup böyle bir anlaşma ortaya koyun.
Hayır, ona gücü yok. Ama öbürünü de bir dış politika zaferi gibi
sunmak konusunda son derece maharetli.
Avrupada vatandaşlarımızın
ayrımcılık ve kötü muameleyle
karşılaşmadığı hemen hemen hiçbir ülke
kalmamış. Havaalanlarında, gümrük kapılarında
yaşanan çağ dışı muamelelerle daha ne kadar
karşılaşacak kardeşlerimiz? Oturdukları yerlerde can
güvenliği kalmamış. İnanç özgürlüğü başta olmak
üzere, hak ve hürriyetlerde dahi adamına göre tavır sergileyen Avrupa
ülkeleri ortada. Bu ülkelerde yaşayan Türk kardeşlerimizi
düşündüğümüzde, Filistinli Müslüman kardeşlerimiz kadar ilgiyi,
desteği hak etmiyorlar mı değerli arkadaşlar?
Almanya gibi ülkelerde vatandaşlıktan çıkarak ancak
Alman vatandaşı olabilme, çifte vatandaşlığı
ancak bu şekilde kazanabilme dayatması sergileniyor. İçeride
kendi vatandaşlarımızı ayrıştırıp,
resmî dilimizi sorgulayanların Almanya, Fransa gibi ülkelerde
vatandaşlarımızın yaşadığı kendi
dillerini kullanmasına yasaklar getiren uygulamalara karşı
gözleri kör, kulakları sağır. Hatta din dersi için bile
Artık öğretmen göndermeyeceksin, ben öğreteceğim. diyor
Avrupa ülkeleri. Bundan da bir sıkıntı duymuyor Değerli
Hükûmet. Avrupada insanlarımız karnını doyuramıyor,
iş bulamıyor. Burada da ayrımcılık almış
başını gitmiş. Ya hiç kimsenin istemediği işler
ya da ücret farklılıklarını kabul edersen, yani ikinci
sınıf insan olmayı kabul edersen ne âlâ!
Vatandaşlarımızın kendi töre ve geleneklerini
ve inançlarını yaşamak, yaşatmak üzere kurdukları
dernekler ve federasyonlar baskı altında. Bölücülükle iş
birliği yapmazsan, ülkeni ve milletini kötülemezsen hayat hakkın yok.
Başbakan bunları bilmiyor mu, görmüyor mu? Bal gibi biliyorlar ama
Avrupalı dostlarıyla ittifak etmek kendi vatandaşlarıyla
ittifak etmeye göre Hükûmette kalabilmek açısından çok daha önemli.
Avrupalı dostları PKK terörü ile haşır neşir. Hükûmet
Sözcüsü Sayın Çiçek de dert yanıyor Destekliyorlar mı
desteklemiyorlar mı? ya da Kim destekliyor, kim desteklemiyor belli
değil. Âdeta eline papatya almış Seviyorlar, sevmiyorlar
diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Âdeta eline papatya almış
Seviyorlar, sevmiyorlar diye fala bakıyor Sayın Bakan.
Sayın Bakan, 4 milyon Avrupa Türklüğü eğitimden
sağlığa, vizelerden çalışma hayatına kadar tüm
sorunlarının çözümünde sizi ve Hükûmetinizi sınıfta
bırakmıştır. Avrupa Türklüğünün devasa, yıllanmış
sorunlarından kaçıp, görmemezlikten gelen
yaklaşımınız iflas etmiştir. Kaçak güreşip,
kıyı köşe meselelerle gündem oluşturmaya çalışan,
ancak hiçbir derde deva olmayan dış politikanız ayan beyan
ortadadır. Ya bir an önce esas meselelerle uğraşmanızı
ya da aziz milletimizin daha fazla zamanını almamanızı
belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
tasarının Geçici 5 inci maddesinin en fazla on ibaresinin en
fazla otuz olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ata, buyurun.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dış politika konusunda çok şey söyleme
şansımız oldu bugün ama dış politikaya konu olan,
esasında iç politikamızdaki açmazlar ve çıkmazlar olduğunu
da bir kez daha gördük burada. Esasında tartışılmaya
değer çok konu olduğunu, konuşulmaya değer çok konu
olduğunu ama bunların kendi konu başlıkları içerisinde
tartışılmadığını da gördük.
Bu Parlamento çatısı altında dış
ilişkilerimizin teşkilat yasası adı altında
değil, tam da bugün, burada, bu kürsüde ifade edilen her konu
başlığının bu Parlamento çatısı altında
bir yasal düzenlemeye kavuşturulabilmesi için bizler buluşabilmeliyiz
ve tartışabilmeliyiz. Bunun için, Meclisin bir tatil takvimine
girmiş olmasını da biz çok da önemsemiyoruz, tam da bugünlerde
tatil yapmamamız gerektiğini düşünüyoruz ve Meclisin bir bütün
çalışarak bu yasaları, bu demokratikleşme
yasalarını bir an önce çıkarması gerektiğini
düşünüyorum.
Kürsüye gelirken şu düşünceyle geldim: Sayın
Bakanımız, özellikle sınır komşularımızla
ve
Sınırımızın öte tarafında, güneyde, evet
Parlamento, bir Irak Hükûmeti var ve bölgesel Kürt yönetimi var. Bu konuda
atmış olduğu çabaların, adımların ve gösterilen
çabanın, bölgesel bir güç olarak sınır komşularıyla
tam bir ittifak hâlinde ve barış hukuku içerisinde çaba göstermesini
tabii ki çok önemsiyoruz ve her sınır komşusuna olduğu
gibi, bölgesel Kürt yönetimi temsilcilerine de davranılan şekli,
bürokratik işleyişi önemsediğimizi belirtmek istiyoruz. Ama,
burada, gerçekten bir eksiklik görüyoruz ki -geçen hafta bu kürsüden Sayın
Sırrı Sakık da ifade etti- o pratik temayüllerin ne yazık
ki bölgesel Kürt yönetimi için söz konusu olmadığını
gördük. Bölgesel Kürt yönetiminin bayrağının, ne yazık ki
ülkemiz ziyareti sırasında Sayın Barzaninin, görüşme
sırasında kullanılmadığını gördük. Bu,
eğer Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı olarak
Iraka, bölgesel Kürt yönetimine yapılan bir ziyaret sırasında
olsaydı, biz tekrar bu kürsüden çıkar derdik ki Bu ülkenin
Dışişleri Bakanı gitti ama orada Türkiye Cumhuriyetinin
bayrağına yer verilmedi. Bunu eleştirirdik ve olması
gerektiğini söylerdik. Bugün de aynı kasıtla, bu bürokratik
ziyaret sırasında, bölgesel Kürt yönetiminin bayrağına o
ziyaret ve görüşme sırasında yer verilmemiş
olmasını Sayın Bakanım eleştiriyoruz.
Bir diğer husus: Evet, cumhuriyet
Osmanlıdan emanet
almış olduğumuz bir miras üzerine Türkiye Cumhuriyetini
kurmuş bulunmaktayız ve ne yazık ki bizlerin değil ama
atalarımızın çizmiş olduğu sınırlar dâhilinde,
sınırın tam da öte tarafında özellikle Mardin, Urfa,
Şırnak ve Hakkârideki vatandaşlarımızın
akrabaları, amca çocukları, teyze çocukları, dayı
çocukları, bir kısmının kardeşi yaşıyor.
Hükûmetiniz döneminde, evet, sınır komşularımızla
sınırdaki geçişlerin ve vizenin kaldırılması
noktasında önemli adımlar atıldı. Sayın Bakanım
bu kürsüden paylaşsın, o bölgede, Urfada, Mardinde,
Şırnakta ve Hakkâride yaşayan vatandaşların bu vize
noktasında yaşadığı bürokratik engellerin
kaldırılması ve karşılıklı imzalanan
anlaşmalar sonrasında gelinen noktanın o bölge
insanının, o illerimizde yaşayan insanlarımızın
günlük yaşamındaki etkisini anlatsın. O
kırılmanın, yıllardır yaşanan
kırılmanın, yıllardır
Sınırlarını
kendileri çizmemişti ama sınırın bir öte tarafında
kardeşleri, amcaları, dayıları, teyzeleri bulunuyordu. Bu
topraklarda bir bütün olarak yaşanıyordu ama cumhuriyetin
kurulmasıyla birlikte kurulan, çizilen sınırlar dâhilinde ne
yazık ki birinci derecedeki yakınlar bu sınırların
berisinde kaldı. Ve bugün, mesela İran Hükûmeti, o bölgede
yaşayan ve teyzelerinin çocukları, dayılarının
çocukları, halalarının çocukları ve kardeşleri Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olan birçok aile için kimlik dahi vermiyor
Sayın Bakanım; onların ülke vatandaşı olduğunu
kabul etmiyor, temel insan haklarını tanımıyor, Bir kimlik
sahibi değilsiniz, okulunuz olamaz. vesaire diyor ve Bizim
vatandaşımız değilsiniz. diyor. Bu noktayla ele
alırsak, esasında Orta Doğuda dört ülkenin
sınırları içerisinde yaşayan Kürtlerin
yaşamış oldukları sorunun çözümünün de bir
uluslararası boyutunun olduğunu ve sınır
komşularımızla bu çerçevede yürüteceğimiz diplomatik
temasların da en azından bu öngörü ve
karşılıklılık ilkesi içerisinde olması
gerektiğini ifade ediyoruz.
Evet, İranda idamlar yaşanıyor ve burada
yaşayan, akrabaları burada yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları,
bu idamlar karşısında sessiz kalınmaması
gerektiğini belirtiyor. Evet, İranda yaşayan ve hâlâ okuma
hakkı olmayan, eğitim hakkı olmayan, İran
vatandaşı değil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olduğu iddia edilen birçok vatandaş bu ülkeden atılacak
diplomatik adımları bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ata, konuşmanızı
tamamlayınız.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Biz, bu noktada, eğer bir yandan bölgesel barış,
bölgesel güç çözüm önerilerini üretebiliyorsak kendi ülkemiz
vatandaşlarının da sorunlarını birinci derecede
görebilmeli ve bu sorunlar arasında bir ayırım yapmadan çözümün
adresini ve yolunu da bizzat danışarak, anlayarak, müzakere ederek
çözmek durumundayız.
Bu duygularla, saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
524 Sıra Sayılı yasa tasarısının
Geçici 5 maddesinin (5). fıkrasındaki en fazla 10 merkez memuru
ifadesindeki 10 sayısının 20 olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Muharrem
İnce (Yalova) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İnce, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Grup Başkan Vekili Ayla Hanıma,
hiddetlenmeden, ters bir laf etmeden, soyadıma yakışır bir
şekilde, konuşmalarında mantık hatalarını
anlatmaya çalışacağım, partilerinin ve mantıklarının
hatalarını.
Bir siyasi parti şunun için vardır: Ülkeyi yönetme
iddiasındadır. AKPnin bir iddiası vardır, CHPnin bir
iddiası vardır, MHPnin bir iddiası vardır, sizin bir
iddianız var.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Bize hatırlatmanıza
gerek yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben muhatap değilim,
başka biri muhataptır. Bir siyasi parti bunu diyemez, kendi
kuruluş felsefesine karşı çıkar. Yani AKP diyebilir mi: Ben
muhatap değilim, Tabipler Odası muhataptır? CHP diyebilir mi:
Beni muhatap almayın, Makine Mühendisleri Odasını muhatap alın?
Birinci hatanız burada.
Az önce empati yaptım, beş buçuk yaşında
Kürtçe şarkı söylediğiniz için okulda dayak yemişsiniz;
doğrudur, inanırım, olmuştur. Bu ülkede 89a kadar Arapça,
Arnavutça, Boşnakça türkü söylemek serbestti, Kürtçe yasaktı, doğru.
Bu hatalar oldu bu ülkede. Bu hatalar giderildi, daha da varsa gideririz, hiç
sorun yok. Bu konuda ben çocuğuma Karadeniz ve Rumeli tarafından
gelmiş iki ailenin ortak bir çocuğu olarak Arda ismini
koyabiliyorsam, siz de Zozan ismini koyun, hiç itirazım yok.
Eksiklikler, yanlışlıklar oldu mu bu ülkede? Oldu. Varsa
gideririz ama biz silahtan söz ediyoruz, mayından, terörden.
Türkiyede, dünyada, iki yüz ülke içerisinde, demokratik bir
ülkede silah kullanma yetkisi devlete aittir. Taraflar silah
bıraksın. diye bir mantık olamaz. Yani bugün terör olmasa Türkiye
devleti silahını bırakacak mı? Almanya bıraktı
mı? Macaristan bıraktı mı? Amerika bıraktı
mı? Taraflar silah bıraksın. olmaz. Devlet silah
bırakmaz. Devletin silahlı gücü vardır, başka silahlı
güç olamaz bir ülkede.
Şimdi, bir başkası, bakın Haksızlığa
uğradık biz, 12 Eylülden sonra Diyarbakır Cezaevinde
işkence yapıldı bu insanlara
Doğru yapıldı.
Peki, Mamakta MHPlilere yapılmadı mı?
AYLA AKAT ATA (Batman) Yapıldı.
MUHARREM İNCE (Devamla) Peki, bu ülkede, Metriste
solculara, devrimcilere yapılmadı mı?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Yapıldı.
MUHARREM İNCE (Devamla) Yapıldı. Bu ülkede
herkese kötülük yapıldı. Bu ülkede darbeler oldu. Bu ülkede
hapishanelerde -bugün CHPde, MHPde, sizin partinizde- siyaset yapan insanlara
işkence de oldu, kötü muamele de oldu. Kin mi tutalım şimdi biz?
Hesabını sormak için elimize silah alıp jandarma bize kötülük
yaptı diye şimdi gidip jandarmaya kurşun mu sıkalım?
Bunu mu yapalım? Demirel bu ülkede darbelerle indirildi, hiç kin
tutmadı. Yani siz kötü muamele gördüğünüzü söylüyorsunuz. Peki,
Yalovanın Elmalık köyünde -çok iyi hatırlıyorum- 12 Eylül
1980den on beş gün sonra tarladan gelirken yeni evli bir çocuğun
üzerinde nüfus cüzdanı yok diye on gün karakolda tutulduğunu
biliyorum.
Evet, sizin bölgelerinizde bir yoksulluk var, doğru. Peki,
siz, hiç Mersinin köylerine çıktınız mı?
Balıkesirin, Kepsutun köylerine gittiniz mi? Ödemişin dağ
köylerinde hayvanlar ile insanların aynı çatı altında yaşadıklarını
bilir misiniz?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Biliriz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu ülkede yoksulluk var. Bu ülkede,
Şırnakta da yoksulluk var.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Gittik, oralarda
çalışıyorduk, oralarda mevsimlik işçiydik.
MUHARREM İNCE (Devamla) Lütfen laf atmayınız,
lütfen. Ben, o laf atmanın daniskasını bilirim.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Bilmiyorsunuz. diyorsun da
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın İnce, lütfen
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hiç ince olmadı!
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bakın, bu ülkede yoksulluk
var. Bu ülkede fukaralık var, bu doğru. Bu, Yalovada da var,
Şırnakta da var, Hakkâride de var, Edirnede de var. Siz, hiç
Karadenizin yüksek yerlerine gittiniz mi? Oradaki yoksulluğu gördünüz mü?
Bu ülkede bunlar var, doğrudur.
Şimdi, siz, bana, özellikle bunların
yapılmış olduğunu söyleyemezsiniz. Bakın, ben size
şunu söylerim o zaman: Evet, Şırnakta, Hakkâride,
Diyarbakırda büyük bir yoksulluk var, doğru. Peki, dolarların
havalarda uçuştuğu düğünler ne olacak? Gelinlerin
taşıyamadığı altınlar ne olacak? 30 bin dönüm
arazisi olan 10 tane köy sahipleri kendilerini ezilmiş insanların
temsilcileri gibi gösterirse, bunlar ne olacak?
AYLA AKAT ATA (Batman) Biz de ona karşıyız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bizde arama onları.
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, biz, bu
haksızlıkların tümüne karşı çıkalım. Biz, bu
ülkede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İnce, buyurun efendim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Japonyada 22 tane dolar milyarderi
var, Türkiyede 28 tane dolar milyarderi var. Türkiye, gelir
dağılımı bakımından adaletsiz bir ülke.
Sizle her şeyi konuşmaya hazırım.
Haksızlıkları, varsa -var, doğru- konuşmaya
hazırım ama bir şartla: Silahlı kuvvetler devlete aittir,
devletten başka silah kullanan bütün gruplar terör örgütüdür. Bunlar
muhatabımız değildir. diyeceksiniz.
Bakın, şimdi bir teklifte bulunacağım size.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Kim olarak bize teklifte
bulunacaksınız?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bölgesel Kürt yönetiminin
bayrağından söz ettiniz. Ben de size bir teklifte
bulunacağım. Yakında millî maçlar başlıyor. Hadi
gelin, elimizde Türk Bayrağıyla birlikte millî maçlara beraber
gidelim; hadi hep beraber, dördümüz birlikte gidelim, dört grup başkan
vekili birlikte gidelim, ondan sonra da Şırnaka gidelim, hep
birlikte Şırnaka gidelim. Ben empati yapmaya
çalıştım, siz de empati yaparsanız çok sevinirim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce, lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) Zannetmeyin bu ülkede yalnızca
size haksızlıklar yapıldı, zannetmeyin bu ülkede
yalnızca size işkence yapıldı. Yani, herkes kendi
yaşadıklarını bilir, herkes kendi yaşadığını
bilir. Bu ülkede yanlışlıklar oldu. Bu ülkede demokrasi buraya
gelene kadar çok şey yaşandı, çok büyük haksızlıklar
da oldu, yanlışlıklar da oldu. Biz milletvekiliyiz, 72 milyonu
temsil için buradayız biz. Bizim kin tutma, devletle hesaplaşma,
inatlaşma, terör gruplarına destek olma, onlarla aynı
mantıkta olma hakkımız yok. Orada yapılan ne
haksızlık varsa ben sizinle birlikte Şırnaka gelmeye,
orada basın açıklaması yapmaya varım, buna
hazırım ama siz de benimle birlikte, elinizde Türk
Bayrağıyla birlikte Türkiye Millî Takımının millî
maçına geleceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylayacağım ama elektronik
cihazla oylama yapacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6 üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
524 sıra sayılı tasarının Geçici 6.
maddesinin 1inci fıkrasında yer alan
aynı unvanlı
kelimelerinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
|
Ahmet Duran
Bulut Hüseyin
Yıldız Nevzat Korkmaz |
|
Balıkesir Antalya Isparta |
|
Süleyman L. Yunusoğlu M. Akif Paksoy
Mümin
İnan |
|
Trabzon Kahramanmaraş Niğde |
|
Osman
Çakır |
|
Samsun |
T.B.M.M. Başkanlığına
524 sıra sayılı yasa tasarısının
Geçici 6. maddesinin madde metninden çıkartılmasını arz
ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mehmet Ali
Susam Şevket
Köse |
|
Malatya
İzmir Adıyaman |
|
Rasim
Çakır Tansel Barış |
|
Edirne Kırklareli |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
tasarının Geçici Madde 6nın tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Hasip
Kaplan Ayla Akat
Ata Hamit Geylani |
|
Şırnak
Batman Hakkâri |
|
Pervin
Buldan M. Nezir
Karabaş Sebahat Tuncel |
|
Iğdır Bitlis İstanbul |
BAŞKAN Son okunan iki önerge aynı mahiyette
olduğu için onları birlikte işleme alacağım.
Sayın Komisyon önergelere katılıyor musunuz?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ata siz mi konuşuyorsunuz?
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum, hiç
konuşulmayan şeyler belki bu dille konuşulmaya
başlandı Bakanlığınızla ilgili teşkilat
yasası gündeminde. Sayın İnceye de bu kürsüden ilk defa CHPden
duymuş olduğumuz sözler, uzlaşmacı tavır
dolayısıyla da teşekkür ediyorum ama ifadesini İnce ince
kullanacağım. dedi ama o daniska kısmının siyasetin
erkek egemen diliyle ilgili olduğunu ve belki Parlamentodaki kadın
milletvekili sayısı artarsa bu erkek egemen dilden de Parlamentonun
kurtulacağı düşüncesi ve inancını taşıyorum.
Birincisi muhataplık konusu.
Değerli milletvekilleri, bugün bu kürsüden
yaptığımız tüm konuşmalarda Türkiyede
demokratikleşmeyle ilgili yasaların çıkarılması,
Türkiyenin en acil çözüm bekleyen sorunu olan Kürt sorununun demokratik,
barışçıl çözümü için bir misyon üstlendiğimizi ve bunun
çözümü için atılacak her adımda bu Parlamentoda halkın
göndermiş olduğu milletvekilleri olarak muhatap olduğumuzu,
partimizin de bedel ödeye ödeye, 7 defa kapatılarak hâlâ siyasetin içinde
olduğu gerçeğiyle hareket ettik, muhatabız, çözümün temel
muhatabı biziz. Bu Parlamento çatısı altındayız ve
çözüm için yapılacak her tartışmada halkımızın
değerlerini savunmaya, Türkiye halklarının değerlerini
savunmaya, Türkiye halklarının barışını savunmaya
da muktediriz çok şükür,
Diğer bir boyut: Evet, muhataplık konusunda biz, silah
-az önce belki en büyük tepkimiz onaydı- bırakma hususunda bizim bir
muhataplığımız söz konusu değildir. Türkiye
sınırları içerisinde silahlı Kürt muhalefeti yapan bir
örgüt vardır ve bu örgütün silah bırakabilmesi için -kapalı
oturumda da tartışabiliriz- bir güvence gerekir. Bunun
koşullarını yaratalım. Örgütü orada bitirme değil,
dağdan nasıl indirebiliriz? Bu örgütü oluşturanlar, örgüte
çıkanlar bu ülkenin evlatları, bu ülkenin vatandaşları, bu
ülkenin çocukları. Bunlar dağa çıktılarsa çözüm nedir?
Dağdan indirmek. O zaman, dağdan indirme mantığıyla
tartışacağız, niye dağa çıktıklarını
tartışacağız, dağdan nasıl indirmemiz
gerektiğini tartışacağız.
Muhataplık konusunda, eğer silah elinde olan biz
olsaydık bu kürsüde oturamazdık. Eğer silah elinde olanlarla bu
süreci bitirip dağdan inmelerini sağlayacaksak
-Dışişleri Bakanımız burada, belki Hükûmette en çok
sorumluluk yüklenecek bakanlarınızdan birisi olacak- bu süreci de
tartışabiliriz. Türkiye dünyadaki tek çok uluslu devlet değil,
kendi sınırları içerisinde bir çatışma yaşayan
tek ülke değil. Bu sorunu yaşayan ülkeler var, çözümü nasıl
buldukları bellidir ama biz Türkiye'nin modelini yaratabiliriz.
Diğer bir boyutu: E, biz kimseye Ateşkes ya da Devlet
silahlarını bıraksın. demiyoruz. Her ülkenin bir savunma
gücü vardır, Türk Silahlı Kuvvetleri de vardır. Biz bu kürsüden
yaptığımız tüm konuşmalarda Türk Silahlı
Kuvvetleri adına görev üstlenen komutanlar siyaset yapmasın. diyoruz,
Silah bıraksın. demiyoruz ama şunu talep ettik ilk gün de:
Eğer bir çözüm olacaksa silahlar susmalı. Operasyonlara ara
verilebilir, operasyonlar yapılmayabilir, bir daha operasyon yapma
ihtiyacı doğmayabilir ve bu arada PKK eylemsizlik kararı alabilir.
Bunu ilk gün de söyledik, bugün de söylüyoruz. Eğer konuşacaksa
siyasetçiler konuşacak, çözümü tartışacaksa öncelikle
operasyonların durması, silahların susması, PKKnin
eylemsizlik kararı alması, çatışmaların olmaması
ve gerçekleşmemesi lazım.
Diğer bir boyut: Evet, Mamakta, Metriste
Bizim
yakınlarımız da Mamakta, Metriste işkence gördü.
Diyarbakır (E) tipi cezaevinde de gördü, Mamakta, Metriste de gördü.
Bizim yakınlarımız da var bunların içinde ama sadece
Mamakla, Metrisi yaşayan ve bunun arkasından PKKyi doğuran
bir süreci yaşamıyoruz ki yirmi dokuz tane Kürt isyanından ve
son isyanın otuz yıllık bir sürecinden bahsediyoruz. Geçen hafta
Batmandaydık. Yirmi yaşındaki bir gerillanın cenazesi de
vardı. Evet, Türkiye halklarının hassasiyeti. dersiniz, yirmi
yaşındakinin de yirmi yıldır dağda olanın da
cenazesi geldi. İkisi de PKKliydi, biri yirmi yıldır
dağda, birisi yirmi yaşında.
Demek ki biz başarısız olmuşuz, demek ki biz
bu sorunu çözememişiz. Bu sürece böyle yaklaşmak lazım. (E) tipi
cezaevinde yaşanan, Dersimden, Ağrıdan, Zilandan sonra otuz
yıllık savaş sürecini doğuran, başlatan, PKKyi
inşa eden süreçtir. Bunu tartışalım.
Araştırma önergemizi bugün verdik Kürt sorunu nereden
doğmuştur, cumhuriyet tarihi boyunca niye vardır? diye tüm
siyasi partilerimize çağırımız var, gelin
tartışalım, bulalım, Nereden çıktı bu sorun?
Niye var? Niye Türkiye'nin cumhuriyet tarihi boyunca var oldu? Niye otuz
yılına mal oldu? diye bir soralım.
Ekonomik zayıflık
Evet, biz zengin olduğumuzu söylemiyoruz.
Bu, partimizin felsefesinde de ağaya, beye, feodale karşı da bir
mücadele var. Bölgede sadece devletin etkisi yok. Devlet yıllarca
Benim ilçem Diyarbakırın Eğil ilçesi Osmanlı
döneminde beylerbeyliği verilmiş, bugün Diyarbakırın en
geri kalmış ilçesi. Niye? Bir bey var başında, devlet
adına ona tahakküm etmiş, devlet adına ezmiş, devlet
adına sömürmüş, bunu yapmış. O zaman biz mücadelemizin
temelinde, zaten, o ağalara, beylere, köylüyü sömüren, vatandaşı
sömüren güçlere karşı da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ata, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
AYLA AKAT ATA (Devamla)
mücadeleyi koyduk. Onu aşiret
reislerine soralım Parlamentomuzda bulunan.
Diğer bir boyutu: Kin tutma hakkımız yok. Az önce
bu kürsüden söyledim, çok şey yaşadık, asit kuyularına da
atıldık, faili meçhule de gittik, ama biz hâlâ bu koltuklardayız
ve eşit, özgür birlikteliği ve özgür yaşamı savunuyoruz.
Bunun için buradayız, bunu tartışmaya da hazırız,
kimsenin kin tuttuğu yok.
Son olarak, tabii ki, hani, bilmiyorum, hiç millî maça
gitmediğimizi, seyretmediğimizi düşündünüz herhâlde Sayın
İnce. Bu konuda sizi
Hani, bilgisizlik en büyük sorunumuz zaten. Millî
maçları da takip ediyoruz. Benim dünya kupasında favori,
tuttuğum İspanya. İspanyada, nasıl, o millî maçta millî
kimlik içerisinde Katalanlar ve Basklar temsil ediliyorsa, biz de aynen o
duygularla bu millî kültürün içerisinde olabilme ihtiyacını da
duyuyoruz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak. Türkiyelilik üst
kimliğiyle bu sürecin içinde olmaya da hazırız. Türkiye ulusunun
bir parçasıyız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, çok
kısa bir açıklama yapmama izin verir misiniz?
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Türkiyede yalnızca Ayla Akat Akanın partisinin
kapatılmadığına, CHPnin de 2 defa
kapatıldığına ve akan kanın durmasını
kendilerinin de istediğine ancak Operasyonlar dursun.
mantığını kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Birincisi: Efendim, Türkiyede
yalnızca Sayın Başkanın partisi kapatılmadı. Bu
ülkeyi kuran bir parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi de 2 defa
kapatıldı ve mallarına el kondu. Yine bir başkası
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Bu ülkeyi bir parti
kurmadı, millet kurdu.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Ne oluyor yani? Bir
şeyden bahsediyor. Arkadaşlar, söylenen sözde bir yanlışlık
yok ki. Kapatıldı diyor, tamam, siz de bunu
yaşadınız. Neye itiraz ediyorsunuz, onu anlamadım.
Evet, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yine, ben konuşurken bütün
gruplar dinliyordu, fakat bir Sayın Milletvekili sürekli olarak bana laf
attığı için kendisini uyardım. Dedim ki: Bana laf atma.
Ben o laf atmanın daniskasını bilirim. diye. Yani bu ülkede
Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapmış
kişiler bu sözcüğü çok kullanıyor. Mesela Ben çevrecinin,
daniskasıyım. diyenler var. Bunlar kötü sözcük kullanmaz diye ben de
kullandım. Eğer bunlar kötü kullanmışsa, ben,
alınganlık gösterildiyse bunu düzelteyim.
Bir diğeri, yirmi yaşındaki çocuk da, yirmi
yıldır dağda olanın da birlikte olduğunu söyledi
Sayın Akat. Ona şunu söylemek istiyorum ben de: Evet, doğrudur;
bu ülkeden ilk şehit olanlar 64 doğumludur, 84 yılında
oldu. Ben 64 doğumluyum, benim yaşıtlarımdı onlar.
Şimdi benim çocuğumdan küçük olanlar şehit oluyor. Ben bunun
durmasını istiyorum. Ama şöyle bir mantık yok: Operasyonlar
dursun! Karakolları daha rahat bombalasınlar diye mi dursun?
Nasıl duracak operasyonlar?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ne alaka yani, ne ilgisi
var?
MUHARREM İNCE (Yalova) Karakollar taranmayacak önce, önce
bunu söyleyecek.
Bunları belirtmek istiyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, siyaset
konuşsun diye silahlar sussun diyoruz.
BAŞKAN Arkadaşlar, tamam, hassasiyet bir noktada
olsun. Tabii ki şunu da ifade etmek istiyorum: Herhangi bir yerde masum
insanların bomba koyarak şehirlerde patlatıldığı,
otobüslerde çocukların yandığı bir ortam içerisinde
hepimize düşen görev, bir taraftaki işleri kınarken onları
da açık yüreklilikle kınamaktır, telin etmektir. Oradaki
çocuğun otobüs içinde seyahat ederken ne günahı vardı?
Yandı, gitti. Filan yerdeki insanlara
Bir aczi ifade ederken,
dediğiniz doğru, yani zulmün -Muharrem Beyin de, diğerinin de-
hepsini birlikte kınayalım. Bu memlekette yapılan her türlü
haksızlığa hep beraber karşı çıkalım.
İnşallah onlara hep beraber geliriz, inşallah ortak bir çözüm
buluruz.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, orada
duyduğumuz üzüntüyü Genel Başkanımız grup
toplantısında ifade etti. Sanki bunu onaylamışız gibi:
doğru değil Sayın Başkan. Onaylamadığımızı,
grup toplantısında Grup Başkanımız bu konudaki
duygularını kamuoyuyla paylaştı.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Sayın İnce, Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
arkadaşlarının bir önergesi vardı. Gerekçeyi mi
okutayım?
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlık teşkilatının yeniden
yapılanması açısından.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
524 sıra sayılı tasarının Geçici 6.
maddesinin 1inci fıkrasında yer alan
aynı unvanlı
kelimelerinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çakır, buyurun.
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Sayın Başkan, değerli
üyeler; 524 sayılı Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
üzerinde söz almış bulunuyorum, geçici 6ncı madde üzerinde.
Ben burada Avrupa Birliğiyle ilgili ilişkilerimizin elli
yıllık serüvenini değerlendirecek değilim, ancak
geldiğimiz noktada, Avrupa Birliğiyle ilgili üyelik müzakereleri
sonucunun fevkalade sıkıntılı bir süreçte yürüdüğünü
ve bu konuda gerek Avrupa Parlamentosunda alınan kararların gerek
Avrupa Birliği organlarında görüşmelerin ve bu arada her
yıl yazılan Türkiye raporunun Türkiye hakkındaki çok olumsuz
kanaatleri bir daha vurgulamak istiyorum.
1999 yılında 57nci Hükûmet döneminde Helsinki
Zirvesinde adaylık statüsü kazanan Türkiye 3 Ekim 2005te başlayan
müzakere sürecinde maalesef sadece 1 faslı açıp kapatabilmiş,
diğer bir fasıl açılmasına rağmen, kapanan fasıl
sadece 1 tanedir. Bunun yanında, Avrupa Birliğinin temel belgelerinde
bir taraftan Türkiye AB tam üyelik sürecinden dışlanırken,
diğer taraftan ülkemizi Avrupa yapılarına sıkıca
bağlamayı ve özel bir statüyü öngören bir müktesebatı hukuki bir
zemin olarak yürütmeye koymaya çalışmaktadır. Bugüne kadar
yapılan çalışmalarda, 2006dan bu yana 8 fasıl
dondurulmuştur. AB Ankara Anlaşmasına dayalı Ek Protokolü
tam olarak uygulamaya koymadığımızı belirterek toplam
8 fasılda müzakerelerin açılmamasını ve hiçbir faslın
geçici olarak da kapatılmamasını öngörmüştür. Böylece 8
fasıl askıya alınmış, 5 fasıl
Kıbrıstan dolayı yine bloke edilmiş, birçok fasıl da
Avrupa Konseyinde beklemektedir.
Şimdi, ABye tam üyelik konusundaki ibareler bütün Avrupa
Birliği hukuki müktesebatından silinmeye, kaldırılmaya
çalışılmaktadır. Hele 14 Aralık 2007 liderler
zirvesinden sonra yayınlanan bildirgede de bu tam üyelik kelimesi
çıkarılmış, her türlü AB belgesinde de bu ifadelerden
kaçınılmaktadır. AB için şimdi gerçek bir amaç Türkiyeyi yapay
sorunlarla bunaltmak, köprülerin atılacağı bir gerilim
yaratmadan en uygun ortamda bize özel bir statüyü kabul ettirmek ve Türkiyeyi
de buna razı etmektir.
Şimdi, artık şu soruyu cevaplamanın
zamanı gelmiş geçmektedir: Türkiye acaba Kopenhag ve Maastricht
Kriterlerini tam olarak, eksiksiz olarak yerine getirse bile diğer aday
ülkeler gibi Avrupa Birliğine üye olabilecek midir? Bizim kanaatimiz böyle
değildir. Bu sorunun cevabı maalesef hayırdır çünkü
Avrupa Parlamentosu gerek AB yetkilileri bile, bu sorunun cevabını
gidip kendilerine sorduğumuzda cevap verememektedir, Türkiyenin
katedeceği epey yol, geçecek epey zaman olacağından
bahsetmektedirler. Türkiye için hiçbir şey belli değildir. Hatta
olması gerekenler bile yapılmamıştır. Ortada da iyi
niyet, yani samimiyet yoktur. Sayın Başbakanımız da herhâlde
üyelikten umudunu kesmiş olacak ki, sürekli olarak Biz de Kopenhag
Kriterlerini Ankara kriterleri veya Maastricht Kriterlerini de İstanbul
kriterleri yapar yolumuza devam ederiz. diyor. Ancak Sayın Başbakana
bir de bakanlara bakmasını tavsiye ediyorum. Eğer bakanları
izlediğimizde acaba ülkemizin bir Avrupa Birliği üyesi olması
için gereken şartlara ne derece ülkemizi hazırlamaktadır? Avrupa
Birliği konusunda hangi kriterlerin Bakanlık çalışmalarında
esas alınması gerektiğini inceledikleri zaman ve yapılması
gerekenlerde bakanlıkları olarak ne kadar yol
aldıklarını eğer inceledikleri zaman, maalesef ortada bir
şey olmadığını onlar da görecektir.
Şimdi, ben Türkiyede yaşayan bir vatandaş olarak
değerlendirdiğimde 3 Kasım 2002den bu yana geçen sekiz yıllık
süreçte, acaba ülkem Avrupa Birliği üyesi bir ülke olmaya,
yaşadığım günlük hayatta, algıladığım
her türlü sorunda, karşılaştığım problemlerde,
yaklaşımlarda ne kadar yaşadım, ne kadar buna
yaklaştım? diye değerlendirdiğimde maalesef kocaman bir
sıfırdan başka bir şey görmüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Hocam.
OSMAN ÇAKIR (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; zaten gidişat kendisini ortaya koymakta. Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği diye bir kurumumuz var. Bir sınav
açıyor, kendisine eleman alacak ve 300 tane eleman için
yaptığı sınav, içerisinde haksızlıklar,
yolsuzluklar olduğu için mahkeme tarafından iptal ediliyor.
İşte, Avrupa Birliği kriterlerine ne kadar
yaklaştığımız. Avrupa Birliği Genel Sekreterinin
kendisine eleman alımında bile yaptığı sınavdaki
yolsuzluklar çok açık bir şekilde tabloyu ortaya koyuyor. Mahkeme
kararıyla iptal ediyor. Eğer bu ölçülere dahi uyamayan bir Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği ve Avrupa Birliğinden, müzakerelerden
sorumlu Bakan bunu gerçekleştiremiyorsa hemen istifa etmelidir, önce
kriterlere de kendi kurumunun bir an önce uymasını
sağlamalıdır.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın
26. md.nde geçen 30 gün ibaresinin 45 gün olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Ayla
Akat Ata Sebahat
Tuncel Pervin
Buldan |
|
Batman
İstanbul Iğdır |
|
M.
Nezir Karabaş Nuri Yaman |
|
Bitlis Muş |
T. B. M. M. Başkanlığına
524 sıra sayılı yasa tasarısının 26.
maddesindeki (30) günlük sürenin 60 gün olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mehmet Ali
Susam Şevket
Köse |
|
Malatya İzmir Adıyaman
|
|
Tansel
Barış Rasim Çakır |
|
Kırklareli Edirne
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26. maddesinde yer alan otuz gün ibaresinin
doksan gün olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mümin
İnan Oktay Vural Nevzat Korkmaz |
|
Niğde
İzmir Isparta |
|
Ertuğrul
Kumcuoğlu Süleyman L. Yunusoğlu M.
Akif Paksoy |
|
Aydın Trabzon Kahramanmaraş |
OKTAY VURAL (İzmir) Önergeyi çektik biz.
BAŞKAN Evet, önerge işlemden
kaldırılmıştır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T. B. M. M. Başkanlığına
524 sıra sayılı yasa tasarısının 26.
maddesindeki (30) günlük sürenin 60 gün olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Barış
Sayın İnce, kim konuşacak arkadaşlardan veya
gerekçeyi mi okutayım?
MUHARREM İNCE (Yalova) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hazırlık aşamasının daha verimliliği
açısından.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın
26. md.nde geçen 30 gün ibaresinin 45 gün olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tuncel, buyurun.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; gecenin bu saatinde ülkemizin dış
politikasını tartışıyoruz. Sayın Bakanın da
bu arada işi varmış. Tabii, o açıdan çok uzatmadan
görüşlerimi kısaca ifade edeceğim.
Şimdi, tabii, buradan dış politika vesilesiyle
Türkiye'nin temel sorunu olan Kürt sorununu tartışıyor
olmanın ben önemli olduğunu düşünüyorum. Ama burada biz küçük
bir grup olabiliriz, burada kimsenin, bir siyasi partinin ne
yapacağını söylemesi çok ince bir davranış değil
yani ağabeylik yapmasını da ya da ablalık
yapmasını da beklemiyoruz. Sonuçta herkes kendi politikaları
çerçevesinde burada bunları tartışıyor. Bu önemli bir nokta
diye düşünüyorum. Sanırım en incelik de birbirine tahammül
edebilmek açısından olabilir. Diğerleri
Burada tabii ki
sorunlara ilişkin görüşlerimizi ifade edeceğiz.
Diğer memnuniyet duyduğum bir konu, Türkiye'nin,
özellikle Orta Doğu ve dünya açısından dış
politikasını barış üzerine kuran bir ülkenin, kendi iç
meselesini, iç barışını sağlayamamasını bu
kürsüde konuşuyor olması. Dikkat ederseniz, bugün dış ilişkileri
konuştuğumuzda başından beri Orta Doğuyu ve ülkenin
otuz yıldır yaşadığı sorunu yani Kürt sorununu
tartışıyoruz. Bu da önemli bir gelişme.
Buradan şöyle bir şey açığa çıkıyor:
Belki bu vesileyle bütün siyasi partilerin temsilcilerinin içerisinde
olacağı -biraz önce Ayla Hanımın da ifade ettiği-
herkesin bu konuyu tartışacağı, kendi bakış
açısını ortaklaştıracağı, acıları
ortaklaştıracağı ama aynı zamanda çözümleri
ortaklaştıracağı bir platform oluşturulabilir.
Artık bunun zamanının geldiği de ortaya
çıkmış oluyor. Biz bölgesel Kürt yönetiminin durumunu burada
değerlendirerek ya da Orta Doğuda ya da dünyada, Avrupa Birliği
politikasında, ABD ile ilişkilerimizde, İsraille
ilişkilerimizde PKKyi bir koz olarak kullanmaktan ya da sürekli onun üzerinden
bir tartışma yürütmekten artık vazgeçmemiz gerektiğini
düşünüyoruz.
Bakın, Filistin-İsrail meselesinde Filistin
halkının yanında olduğumuzu ifade ettik ama İsrailin
OECD üyeliğini onayladık. Son yaşananlarda İsrail hâlâ
bildiğini okuyor, biz hâlâ barış politikasını ifade
ediyoruz. Biz bölgede, bölgesel yönetimle ilişkilerimizi geliştirmek
istediğimizi, Nabucco Projesi, Güney Akım Projesi
açısından, Orta Doğu ilişkileri açısından önemli
olduğunu, oradan barış politikaları söyleyeceğimizi
söylüyoruz ama iç politikada Kürt sorununun çözümsüzlüğü ne yazık ki
buralara da yansıyor. Bunları da bir şekilde ortadan
kaldırmak için yapılması gereken şey iç
barışımızı sağlayabilmek.
Bu ülkede herkesin farklı çözüm noktaları olabilir ama
bu bir gerçeği ortadan kaldırmaz. Bu ülkede bir savaş var, bir
çatışma var. Bu çatışmalı ortamı, gelen
cenazelerin bir daha gelmemesi konusunda ne yapabileceğimizi -biraz önce
Ayla Hanım da görüşlerimizi sundu, tekrarlamayacağım-
tartışabilmemiz gerekiyor. Yoksa bunun üzerinden çok politika
yapabiliriz. Herkes kendi bulduğu noktadan ajitatif konuşmalar
yapabilir ama o gençlerin ölmemesi konusunda, ne yapabileceğimiz konusunda
sanırım hepimizin sorumluluğu var. Gerilla kelimesine
kızıyoruz, asker şeyine kızıyoruz. Oysa onlar bu ülkenin
yoksul emekçi çocukları. Biraz önce söylendi: Yoksulluk sadece Doğu,
Güneydoğu Anadolunun sorunu değil. denildi. Evet, yoksulluk sadece
Kürt coğrafyasının sorunu değil, Karadeniz de bir o kadar
yoksul. Bu ülkede işsizlik bu ülkenin temel sorunu, bunu kimse inkâr
etmiyor ama orada başka bir durum var. Bu durumu ortadan kaldırmadan
siz çözüm geliştiremiyorsunuz ne yazık ki.
Sayın milletvekilleri, bir kez daha şunu ifade etmek
istiyorum: Evet, biz dış politikada, gerçekten, Türkiyenin
jeopolitik, stratejik konumunu da göz önüne alarak daha ileri bir noktada
olabilmesini sağlayabiliriz, bu mümkün. Bu açıdan barış,
Orta Doğuda barış esprisi önemli, herkesle iyi ilişki
esprisi önemli. Ancak herkesle iyi ilişki ve barışı önce
kendi coğrafyamızda gerçekleştirmek durumundayız ve bu
meseleyi dış politikanın malzemesi hâline getirmememiz
gerekiyor. Uluslararası bir sorundur, evet, biz kendimiz çözebiliriz. Bu
sorunu çözemezsek, her defasında, bir şekilde Türkiye bu konuda taviz
vermek durumunda kalacak. İsraile taviz verecek, ABDye taviz verecek,
Avrupa Birliğine taviz verecek. Bakın, dış
politikamızda ABDyle görüşmelerin bütün ana eksenini bu
oluşturuyor, İsraille ilişkilerin ana eksenini Kürt sorunu oluşturuyor,
işte bölgesel Kürt yönetimiyle ana eksenini bu oluşturuyor. Bütün
ilişkilerin temelinde Kürt sorunu var. O zaman, biz neden
uluslararası güçlerle bunu tartışacağımıza, bu
Parlamentoda, AKP, CHP, MHP, Barış ve Demokrasi Partisinin içerisinde
olduğu bir grupla bunu tartışamıyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tuncel, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Bitiriyorum.
Gidip Amerikayla tartışıyoruz, İsraille
tartışıyoruz, Avrupa Birliğiyle
tartışıyoruz, neden kendi içimizde tartışmıyoruz?
Bunu da bir düşünelim. Bu sorun artık çözülmek durumundadır. Bu
sorun, doğudan batıya, kuzeyden güneye artık bu ülkede
insanları isyan ettiren bir noktadadır ve siyasetçilerin irade
göstermesi gerekiyor. Biz kendi cephemizden bu iradeyi göstermeye
hazırız. Bu sorunu tartışmak ve çözüm konusunda bunu her
defasında ifade ettik, bir kez daha ifade ediyorum.
Hepinize iyi geceler diliyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 27nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
|
Mustafa
Enöz Oktay Vural
Hasan
Çalış |
|
Manisa
İzmir Karaman |
|
Necati
Özensoy Şenol
Bal |
|
Bursa İzmir |
Madde 27- Bu Kanun hükümlerini Dışişleri
Bakanı yürütür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii Sayın Bakanın
aslında
Geçen hafta AKP Grubunun İvedilikle görüşelim,
Sayın Bakanın programları var. diye bir an önce görüşme
talebiyle ön sıraya aldığımız, geçen haftadan bu yana
görüştüğümüz bu tasarının son görüşmelerine
gelmiş bulunmaktayız. Her şeyden önce Sayın Bakanın
kendilerinin hazırladığı bu teşkilat kanunuyla ilgili
kanun tasarısı sırasında burada bulunmak istemesini çok
doğru bulduğumu ifade etmek istiyorum. Tabii, Sayın Bakanın
her şeyden önce dış politikanın milletin politikası
olduğunu bilerek İranla olsun, Ermenistanla olsun, nereyle ilgili
olursa olsun öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelip bilgi
vermesini esas kabul etmesini de, bundan sonra gözetmesini de bekliyoruz.
Milletin politikası olur. Sizin kendinizin hayalleri olabilir,
kariyerinizde yazdıklarınız olabilir ama gerçekten milletlerin
ülküleri vardır, devletlerin çıkarları, hedefleri, menfaatleri
vardır, dolayısıyla burasının, Dışişleri
Bakanlığının ben merkezli bir bakanlık olması
kabul edilemez. Siz bir milletin ve devletin politikasını tatbik
edersiniz. Elbette sayın bakanların buna katkı
sağlaması doğrudur. Yani hayallerden bahsetti, ben de bir an
için dedim ki: Sayın Davutoğlu belki de Dışişleri
Bakanlığının ismini de düş işleri
bakanlığı olarak değiştirmeyi de teklif edecektir.
Ama biraz önce söylediğim gibi, reel manada uygulanan dış politikanın
millî çıkarlarımız ve hedeflerimiz doğrultusunda amaca
ulaşıp ulaşmadığına göre bir değerlendirme
yapmamız lazım. Ve burada, geldiğiniz zaman elbette çeşitli
vesilelerle çıktınız, özellikle medeniyetle ilgili görüş ve
düşüncelerinizi ifade ettiniz ve şunları kullandınız:
Bizim medeniyetimiz vardı. Hayır, bizim medeniyetimiz var.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Vardır.
OKTAY VURAL (Devamla) Dili geçmiş değil, bu milletin
medeniyeti var. Tarih yazmış bir milletin medeniyeti vardı,
bundan sonra çıkartacağız. diyerek, ben merkezli, meseleye
bakarsanız stratejik derinlik bir bakıma kibirli benliğe
dönüşebilir.
Bakın, Sayın Başbakanın
başdanışmanlığını yapmış Mehmet
Akif Beki diyor ki: Dışişleri Bakanının diplomatik
zafer hırsı üzerine konuşmanın vakti geldi. El
attığı her işi illa büyük bir başarı hikâyesine
çevirmek zorunda. Manşet atar gibi takdim ediyor dosyalarını,
her vesileyi zorluyor, her fotoğrafta boy gösterme ihtiyacı
hissediyor ben buna parantez içinde bir de mütebessim bir suratla diye ifade
etmek istiyorum- sonuç, gösteri odaklı bir dış politika.
Şimdi, buraya gelip... Bu Parlamento, bu milletin
değerlerini temsil eden milletvekillerinden müteşekkildir. Buraya
gelip, bizlere medeniyet dersi verme ve millete böyle tepeden bakan,
milletvekillerine tepeden bakan elitçi bir yaklaşımla bu milletvekillerine
bakmanızı doğru bulmuyorum. Ben bu medeniyetin köküne,
derinliklerine kadar bu Mecliste temsil edildiğine inanıyorum.
Dolayısıyla bu medeniyet anlayışımıza sahip
olmadığımıza ilişkin bir değerlendirmeyi
doğru bulmuyorum.
Sizin merkez-çevre ilişkisi kapsamında söyledikleriniz,
aslında, gerçekten toplumsal merkez ile siyasal merkez arasındaki
sıkıntılar, elit yaklaşımların Batıcı
ve Batılı gibi olmak uğruna Türkiye'nin millî menfaatlerini ve
kimliğini göz ardı eden yaklaşımları
karşısında o elit kesime söylerken bugün o elit kesimin yerine
oturan yeni elitçiler yine bu milletin kimliğini, birliğini ve
bütünlüğünü, cumhuriyetle yaptığı
kazanımlarını küreselleşme uğruna feda etmek durumuna
gelebiliyor. Yine iş birliği başladı, yine iş
birliği başladı.
Bugün eğer Sayın Başbakan İspanyada 18 Ekim
2003te konuşuyor da Frigya Uygarlığı ile Helenizmin
Anadoluda buluştuğunu ifade edip Biz böyle ortak medeniyetler
oluşturduk, sonra din, kültür gibi suni bölünmeler çıktı.
diyerek benim medeniyet anlayışımı yok sayıyorsa,
bugün bunu ifade edenlerin benim medeniyet anlayışımı yok
sayan küresel projeleri nasıl gerçekleştirmek istediklerini de,
maskelerini biz ortaya koymak durumundayız. Bir Büyük Orta Doğu
Projesi benim hayalim değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
OKTAY VURAL (Devamla) Bir Büyük Orta Doğu Projesi eş
başkanlığı benim hayal ettiğim ve umduğum
başbakanın görevi değil. Nasıl
bağdaştırıyorsunuz, onların hayallerini Türkiye'nin
hayalleriymiş gibi koymanıza
Ve bugün geldiğimiz bu noktada
Sayın Başbakanın 24 Ocak 2004te Davosta dediği gibi
Kimlik değişiminde milletimizin bir tereddüdü yoktur. derken bugün
sizin eleştirdiğiniz medeniyet anlayışını yok
sayan bir yaklaşımı Başbakan ifade etmiş olmuyor mu ya
da Küreselleşmenin oluşturduğu tek bir medeniyet
anlayışını kabul etmek lazım, onunla rekabet etmemek
gerekir. Onun için de üst değerler hâline dönüşmemek lazım,
bizim için alt değer olmamız gerekir. diyen Sayın Başbakan
değil mi? Bizim için de mahallî kültür İslamdır. diyen
bakanlar bugün Bakanlar Kurulu sırasında oturmuyor mu?
Evet, bugün maalesef bu medeniyet
anlayışımızı yok sayan yeni küresel
taşeronluğa sunulmuş ve bu medeniyeti temsil
ediyorlarmış gibi görünüp
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Vural, tamamlayınız lütfen
konuşmanızı.
OKTAY VURAL (Devamla)
aslında küresel düzenin, oyun
kurucuların, hegemonik güçlerin istek ve arzularını bu
coğrafyada yerine getirmek isteyen taşeronlara karşı da bu
milletin vekillerinin de dimdik ayakta durması gerekmektedir.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümünün oylamasından önce oyunun rengini
belirtmek üzere, aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, Dışişleri Bakanlığı gibi
çok güzide bir bakanlığımıza karşı çok büyük bir
saygı duyduğumu ve bunların 1994 yılında çıkan
kanunlarını ben Meclis Başkan Vekiliyken
çıkardığımı ve onlara karşı da çok büyük bir
hizmet olduğunu kendileri de bilirler.
Benim bu kanuna karşı gelişimin nedeni, bir defa o
bakanlık makamında oturan kişinin bu Meclise ve daima topluma
verdiği gerçek dışı beyanlardır. Kendisi eskiden bir
vakfın başkanıydı, sonra şehircilik üniversitesi diye
buna bir üniversite kurdular, hemen gitti, 299 bin metrekarelik Kartal
Cevizlide kendisine arazi tahsis edildi. Bu aşağı yukarı
Kartalın nefes borusuydu. Bunun içinde aşağı yukarı
500e yakın ağaç vardı ve eski, tarihî eserler vardı,
birinci sınıf sit alanıyken, hemen on gün içinde Anıtlar
Kurulundan karar çıkardılar, imara açtılar ve tahsis ettiler.
Böyle bir devlet anlayışı olur mu değerli milletvekilleri?
Böyle bir anlayış, bu devlet böyle çarçur edilir mi? Devlet
malları özel mülkiyete böyle geçirilir mi? Buna tenezzül eden
insanların neyine güveneceksiniz? Geçen gün El Cezirede devletin
parasıyla Türkiye Belgeselini yayınlıyorlar ve Türkiye
Belgeselinde, Türkiyeyi Orta Doğunun en fakir, en geri kalmış
ülkesi gibi gösteriyorlar. Peki, siz ne yapmak istiyorsunuz? Türkiye'nin
parasını getirip bunlara verip de neyi yapmak istiyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, bunları vatandaşların
bilmesi lazım.
En basit bir şey, Güvenlik Konseyinin kararını dahi
çıkıp millete yanlış söyleyen, orada bir başarı
elde ettiğini söyleyen bu kişinin bize burada verdiği bilginin
ben hangisine güveneyim?
Getirdikleri kanunda 12nci maddenin 2 no.lu
fıkrasının (a) bendinde diyor ki: Büyükelçi, nezdinde görevli
bulunduğu ve akredite edildiği ülkelerde Türkiye Cumhuriyeti
Devletini, Cumhurbaşkanını ve Hükümeti temsil eder.
Arkadaşlar, bu tamamen yanlış, bunun
çıkarılması söylendi. Hükûmet,
Cumhurbaşkanının ve devletin üzerinde bir kuruluş
değil ki, siz burada ayrıca Hükûmeti gösteriyorsunuz. Nasıl? Ya,
orada Türkiye Cumhuriyeti devleti var, onun yanında da
Cumhurbaşkanı temsil eder. Çünkü, Anayasanın 104üncü maddesine
göre, devletin başı Cumhurbaşkanıdır. Bununla hangi
tuzağı kurmak istiyorsunuz?
Devleti, devletin kaynaklarını o kadar hor kullanıyorsunuz
ki, Abdullah Gül Nazarbayevin doğum gününe gidiyor, oradan geliyor, hemen
bugün başka yere gidiyor. Arkadaşlar, defalarca söyledim,
bunların bir yurt dışı gezisi 500 bin dolara mal oluyor.
Yurt dışına giderken, o devletin büyüklerine devletin parasıyla,
yani bizim paramızla, fakir fukaranın parasıyla hediye
alıyorlar, onlara götürüp veriyorlar, onlardan aldıkları
hediyeleri de ceplerine atıyorlar.
Değerli milletvekilleri, bakın, insanlarımız
aç susuz, işsiz güçsüz, bu devlet bu kadar horca kullanılır
mı? Devletin imkânları horca kullanılır mı?
Tayyip Bey nerede? Bu kadar asker şehit ediliyor, devlette bu
kadar sıkıntı var. Tayyip Bey, bir bakıyorsunuz Amerikada,
bir bakıyorsunuz özel, bu devletin kaynakları kendisine tahsis
edilmiş, haksız, özelleştirmeden birtakım kaynaklar
aktarılmış insanların yatlarında, otellerinde geziyor
arkadaşlarım.
Yahu, bunları benim düşünmem önemli değil. Siz de
bu memleketin vatandaşısınız, sizin de bunların
üzerine gitmeniz lazım.
Ahmet Beyin vakfına devletin en kıymetli arazisi,
içinde 500 ağaç olan bir yeri getirip de o vakfa tahsis etmek sizi
rahatsız etmiyorsa hayhay arkadaşlar! Yani benim görevim söylemek.
Sonra, Ahmet Bey çıkıyor burada öyle horozlanıyor ki, yani öyle
laflar söylüyor ki, yahu sen kardeşim, senin dış politikada
Türkiyeyi getirdiğin seviye ortada. İşte, bugün Beşar
Esad, Suriye Devlet Başkanı diyor ki: Türkiye ile Suriye
savaşacak. Yahu arkadaşlar, bizim yani Türkiye, savaşa girmek
Yapabilir ama onuru için yapar; yani gidip de birilerine efendim, şey için
yiğitliği için veyahut da birilerinin Arap ülkelerinde şan ve
şöhret sahibi olması için bu işler yapılmaz. Onun için,
şimdi kendileri
Gazze olayından sonra Başbakanın öne sürdüğü
dört tane öneri var, efendim Gazzede ambargoyu kaldırmazsa,
tazminatı ödemezse, özür dilemezse
Şimdi ne diyorlar? Ee, ne oldu
peki bunlar şimdi? Ne yaptınız? Birisini aldınız
mı? Bir bakıyoruz, her gün başka yerlere
kıvrılıyor. Yani böyle bir şey olmaz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devleti haysiyetli ve
onurlu bir devlettir. Haysiyetli ve onurlu bir devletin yöneticileri de
haysiyetli ve onurlu olarak hareket etmek zorundadır. O devletin
uluslararası düzeyde haysiyetini düşürmemeleri lazımdır.
Clinton gitti Ermenistanda, Ermeni katliamı
anıtını ziyaret etti. Ee, bu nereden geldi? İşte,
bunların yaptıkları tutarsız, her gün çarpık
politikalarından bu duruma geldi. Yani bunu tabii, AKPliler, sizin
vicdanınız kabul ediyorsa edin arkadaşlar ama benim
vicdanım kabul etmiyor. Ben onurlu Türkiye Cumhuriyeti devletinin her
alanda onurunun korunmasını istiyorum. Yöneticilerin bu seviyede
olmasını istiyorum. Yoksa, bakın gidiyor
Geçen burada bir
şey söyledik, bir paragrafını okuyorum yazdığı
makalesinden: Bu parçalanmış ve belirsiz toplum idealinin en önemli
sebebi güçlü bir medeniyet birikimine sahip bir toplumu başka bir
medeniyete kuyruk yapmak isteyen elitin yaşadığı psikolojik
dengesizliktir. diyor. Buradaki güçlü medeniyet dediği Osmanlı
medeniyeti
Onun getirdiği Türkiye Cumhuriyeti
diyor. Başka bir
kuyruk yaptı başkasına
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
Arkadaşlar, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Yani düşüncelerimizden korkuyorsunuz.
Önemli olan, bu seviyeye düşmemenizdir. Önemli olan,
alnınızın açık olması lazımdır.
Şimdi, burada, güçlü bir medeniyet birikimine sahip olan
toplum olarak Osmanlı Devletini kastediyorsunuz. Bunu, ondan sonra
getirip de Batı medeniyetine bağlayan kişiler kim?
İşte, cumhuriyeti kuran insanlar. Onları psikolojik
dengesizlikle suçluyorsunuz. Şimdi, bu düşüncede olduğunuz
hâlde
Ve zaten birçok devletlerde, işte, laik Türkiye Cumhuriyeti
felsefesine inanmadığınız ve bir Arap birliğine girmek
istediğiniz düşüncesiyle hareket ettiğiniz her yerde söyleniyor.
Arkadaşlar, şimdi, seçime gidiyoruz, gidin, seçimde: Biz laik rejimi
kaldıracağız, yerine şeriat getireceğiz. derseniz
saygı duyarım.
AHMET YENİ (Samsun) Saçmalama! Saçmalama! Kim öyle diyor?
Saçmalamaya başladın yine!
KAMER GENÇ (Devamla) O şekilde, halkın
karşısına, dürüst politika yapmaya çıkın. Dürüst
politika yapmazsanız, insanları kandırmış oluyorsunuz.
O zaman, münafık durumuna düşmüş oluyorsunuz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Yine saçmaladın, gidiyorsun!
KAMER GENÇ (Tunceli) Saçmalayan sensin!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekilleri, Komisyonun maddi bir
düzeltme talebi vardır.
Tasarının tümünün oylamasından önce düzeltme
hususunu belirtmek üzere Sayın Komisyon Başkanına söz veriyorum.
Sayın Mercan, buyurun efendim.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN
MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın Başkanım, yazım
hatalarından kaynaklanan birkaç düzeltme talebimiz vardır,
bunları takdirlerinize sunuyorum.
Ondan önce de önce Komisyonumuzdan sonra Genel Kuruldan geçen bu
kanunun hepimize hayırlı olmasını diliyorum.
Tasarının 11inci maddesinin 2nci fıkrasında
yer alan başvurabilir ibaresinin başvurulabilir olarak, 12nci
maddesinin 1inci fıkrasında yer alan cetvellerde ibaresinin
listelerde olarak ve geçici 3üncü maddesinin 3üncü fıkrasında yer
alan kullanabilir ibaresinin kullanılabilir olarak düzeltilmesi
gerekmektedir.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gerekli notlar alınmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bunların
önergeyle düzeltilmesi lazım, olur mu böyle? Yapılan düzeltmeler
doğru mu yanlış mı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama
için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 524 sıra sayılı Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
|
Oy Sayısı : 248 |
|
Kabul : 237 |
|
Ret : 5 |
|
Çekimser : 6 |
|
Boş : - |
|
Geçersiz : -(x) |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Fatih
Metin Murat
Özkan |
|
Bolu Giresun |
Tasarı, böylece kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Bakanlığımız ve Türk
milleti için hayırlar getirmesini diliyorum.
Şimdi, bu yapılan özverili çalışmaların
neticesinde kabul edilen bu Kanun için Sayın Bakanımızın
bir teşekkür konuşması olacaktır.
Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer
üyeleri; Bakanlığımın yeni Teşkilat
Yasasının Meclisimizce kabul edilmesi vesilesiyle söz
almış bulunuyorum.
Her şeyden önce bu yeni Teşkilat Yasasına
emeği geçen Dışişleri Komisyonu üyelerine ve bu son dört
gün içinde tartışmalarda katkıda bulunan bütün milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkürlerimi ifade etmeyi bir borç
biliyorum.
Tabii, bu tasarının hazırlanma sürecinde çok büyük
emek veren Bakanlık mensuplarına,
Başbakanlığımıza, başta
Başbakanımız ve Kabine üyelerimiz olmak üzere Bakanlar Kurulu
heyetine, Maliye Bakanlığımıza da burada
teşkilatım adına teşekkür etmek istiyorum.
Gerçekten, bu süreç içinde özellikle son görüşmelerde, Genel
Kurul görüşmelerinde birçok tartışmalar yaşadık,
birçok eleştiriler, karşılıklı görüş
alışverişleri oldu, biz bunların hepsinden istifade ettik.
Muhalefet milletvekillerine de buradan teşekkür ediyorum ve her zaman,
ihtiyaç hissedildiğinde Genel Kurulumuzu ve ilgili
komisyonlarımızı bilgilendirmeyi de bir vazife telakki ediyorum.
Son bir yıl içinde Genel Kurulu 7 kez, Dışişleri
Komisyonunu 3 kez, Plan ve Bütçe Komisyonunu da bütçe dolayısıyla 1
kez bilgilendirme imkânı buldum bu oturumlar dışında.
Bundan sonra da ister resmî toplantı mahiyetinde isterse herhangi bir grup
milletvekili dostumuzdan gelecek taleple gayriresmî şekilde her an bir
araya gelmeyi ve ortak meselemiz olan dış politika
konularını birlikte ele almayı teklif ediyorum. Her zaman buna
hazırız çünkü bu mesele, sadece Hükûmetin bir meselesi değil; bu
mesele, nesillerin meselesidir. Dış politika, her zaman, bir toplumun
geleceğini belirleyen en önemli konu olduğu için, Türkiyemizin ali
menfaatleri gerektirdiğinde, siyasi görüş
farklılıklarını bir kenara bırakırız ve
ülkemizin geleceğini daha parlak bir şekilde inşa etmek üzere
birlikte çalışırız. Her şeyden önce, bahsettiğimiz
şey, çocuklarımızın, torunlarımızın, gelecek
nesillerin geleceğidir.
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
Toplumlar, güçlü devletler, güçlü kurumlar, süreklilik
unsurlarıyla değişim unsurlarını bir arada
barındırdıkları zaman başarılı olurlar.
Güçlü devlet geleneğimiz var... Bu devlet geleneği içinde güçlü bir
Dışişleri Bakanlığı geleneğimiz var ancak
onun da değişen uluslararası konjonktüre uygun olarak yeniden
yapılandırılması ihtiyacı var. Ta Osmanlıdan
gelen reisülküttaplık müessesinden bugüne çok önemli değişimler
yaşadı bu Bakanlık. Reisülküttaplık ki
karşılığı itibarıyla bugünkü devlet
sekreterliği, secretary of state kavramına da ilham
oluşturmuştur.
Daha sonra, ilk daimî büyükelçiyi Üçüncü Selim döneminde, 1793te
gönderdik Londraya, Yusuf Agâh Efendi. O günden bugüne büyükelçilerimiz
dünyanın her bir köşesinde görev ifa ediyorlar.
Yine, ilk defa, 1836da İkinci Mahmutun Tercüme
Odasının Umurı Hariciye Nezaretine dönüşmesiyle,
Yozgatlı Akif Efendi ile bu Bakanlığın tohumları
atıldı.
Bu Bakanlığın modern döneme geçişinde de yüce
Meclisimizin kurulmasını müteakip, 23 Nisan 1920de, 2 Mayısta
Hariciye Vekâleti kuruldu ve ilk Hariciye Vekilimiz olan Bekir Sami Bey bu
görevi ifa etti, Ankara Hükûmetinin İstiklal Savaşının
diplomasisini yürüttü.
Daha sonra da cumhuriyet döneminde, cumhuriyetimizin ilk
yıllarından başlayarak çok güçlü bir gelenek kurduk.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, aslında, çok önemli bir
rehabilitasyon görevini diplomasimiz üstlendi Osmanlıdan sonra.
Atatürk-Venizelos görüşmesi, Balkan Paktı, Sadâbâd Paktı ile
daha o yıllarda etrafımızda bir barış ve istikrar
kuşağı oluşturmaya çalıştık, bugün
oluşturmaya çalıştığımız gibi. Soğuk
savaş döneminde güçlü ittifakların parçası olduk, NATOnun,
Avrupa Birliği sürecinin.
Bütün bu tecrübelerden hareketle soğuk savaşa
bağlı kalmaksızın, soğuk savaşın
şartlanmışlıklarından kurtularak ve soğuk
savaş sonrası dönemde Balkanlarda, Kafkaslarda yaşayan krizlere
müdahale tecrübemizi de göz önünde bulundurarak yepyeni bir vizyonla
geleceğe bakıyoruz.
Bugün bu yeni Teşkilat Yasasıyla bize verdiğiniz
güç, aslında, cumhuriyetimizin 100üncü yılına giderken
hepimizin gerçekten gururla, iftiharla dünyanın her köşesinde
bayrağımızın dalgalandığı yepyeni, güçlü bir
diplomasi geleneği kurmak istiyoruz.
Bu vizyonumuzun ana unsurları da, birçok kez
vurguladığımız gibi, sizlere burada bir vazife olarak, bir
taahhüt olarak yüce Meclisimize ifade etmek istiyorum. Bir kere, Türkiye'nin
çevresinde bir barış, istikrar ve refah kuşağı
oluşturmak istiyoruz. Her ne suretle olursa olsun, ülkemiz,
coğrafyamız çevre coğrafyalarla birlikte bir sinerji
oluşturduğu zaman dünyada merkez bir coğrafya olur. Onun için,
etrafımızda
Çok tartışıldı komşu ülkelerle sıfır
problem, gerektiğinde tekrar tartışırız ama idealimiz,
gerçekten çevremizde öylesine bir güvenlik kuşağı, öyle bir
istikrar kuşağı oluşturalım ki, kısa vadeyi, orta
vadeyi bırakın, uzun vadede bile Türkiye, çevresinde hiçbir
komşu ülkeyle bir gerilim yaşamasın; çevre bölgelerde
barışın, istikrarın garantörü olsun.
Yine, şu anda yükselen ekonomik gücümüzle, çevre
bölgelerimizle öylesine ekonomik entegrasyon projelerini gerçekleştirelim
ki, vizelerin kalkmasıyla bütün çevre komşu ülkelerle ve bu
komşu ülkelerde yaşayan akraba topluluklarıyla, hepsiyle
ekonomik geleceğimizi birleştirelim. Oralardan güç alalım,
oralara güç verelim. Ekonomimiz bütün bu çevrelerin lokomotif ekonomisi olsun.
Yine bu bölgelerde öylesine bir kültürel dinamizme öncülük edelim
ki, öylesine çoğulcu ve birleştirici bir anlayışı
yaygınlaştıralım ki her yerde kültürel
barışın öncüsü olalım. Yeni akımların, yeni
fikirlerin kaynağı İstanbul olsun, Ankara olsun,
üniversitelerimiz olsun ve bu bölgelerde insanlarla kaynaşalım,
buluşalım, sembollerimizi, ortak tarihimizi tekrar tekrar
keşfedelim, geleceği birlikte inşa edelim.
Yine bu süreçte, 2023e giderken, tabii o zamana
kalmaksızın en kısa sürede Türkiye'nin Avrupa Birliği
sürecini tamamlayalım ve Avrupa Birliği sürecinde Avrupanın bir
çevre ülkesi değil, Brükselde en etkin ülkelerden, en etkin diplomatik
aktörlerden biri hâline gelelim, Avrupanın geleceğini biz
şekillendirelim, birlikte şekillendirelim. Edilgen değil,
belirleyen bir ülke konumuna yükselelim. Bütün hedefimiz,
Bakanlığımızın gece gündüz
çalışmalarının temel hedefi budur.
Yine Türkiye, bütün Afro-Avrasya ana kıtasının
merkezî coğrafyasını bir çekim alanı hâline
dönüştürsün, her yerde bayrağımız dalgalansın.
Öylesine bir semboldür ki bu bayrak, Komor Adaları gibi çok küçük bir
devletin Dışişleri Bakanı son görüşmemizde şunu
söyledi: Ne olur, Afrikada her yerde büyükelçilik açıyorsunuz, Komorda
da açın. Emin olunuz ki Komorda Türk Bayrağı
dalgalandığında biz ikinci
bağımsızlığımızı yaşamış
olacağız. Çünkü onun babası da İstanbulda okumuştu.
Biz, böyle bir âlemşümul perspektifi dış politikamıza bir
vizyon olarak getirmek istiyoruz, bunu bir vizyon olarak görüyoruz ve
gerçekleştireceğiz.
Yine öylesine bir performans göstermek istiyoruz ki
BAŞKAN Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Teşekkür ederim.
Öylesine bir dış politika performansı sergileyelim
ki küresel etkinliğimiz en üst düzeye çıksın.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine elli yıldan sonra üye
olduk, inşallah cumhuriyetimizin 100üncü yılına
kalmaksızın önümüzdeki on yıl içerisinde tekrar üye
olacağız. Bunun için çalışmalarımızı
şimdiden başlattık. Dönemimiz daha bitmeden yeni bir dönem için
müracaatta bulunuyoruz. G20de, Medeniyetler İttifakında sesi gür
çıkan, söyleyecek sözü olan bir diplomasi takip edeceğiz. Sizin bugün
bize verdiğiniz güç ve teşkilatımızın yenilenmesi
süreklilik ifade eden geleneğimizle, dış politika
geleneğimizle uluslararası konjonktürün dinamizmini birleştireceğiz
ve Türkiye'nin ali menfaatlerini gelecek nesillere hem korunmuş bir
şekilde hem de güçlenmiş bir şekilde aktaracağız.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bu
çalışmalar sırasında büyük emek sarf eden grup başkan
vekili arkadaşlarımıza ve milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Sayın Bakanımızın da bundan sonra Meclisi
bilgilendirmek vaadini bir not olarak aldık. Sayın
Bakanımızı da inşallah sık sık burada
bilgilendirme noktasında göreceğiz.
Çok teşekkür ediyorum. Tekrar hayırlı olsun
diyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.07
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.18
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmeye devam
edeceğiz.
5inci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701)
(S. Sayısı:506) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, görüşmeye başlamadan
önce bir usul tartışması açılmasını istirham
ediyorum.
Şimdi efendim, bu bir kanun tasarısı ve bir grup
milletvekili kanun teklifi hazırlamış ve bunu okudunuz biraz
önce. Şimdi, yasama yetkisini milletvekilleri kullanır ve
milletvekillerinin çeşitli konularda kanun teklifi vermesi yasal bir
hakkıdır ve bunların da aynı usule göre komisyonlarda ve
Genel Kurulda ele alınması lazım. Bizim, sayın
milletvekillerimizin verdiği 25/4/2008 tarihli, Bursada teknik üniversite
kurulmasına ilişkin kanun teklifi vardır ama bu kanun teklifi
maalesef görüşülmemektedir. Şimdi, bir taraftan AKPli
milletvekillerinin verdiği kanun teklifini Komisyonda görüşüp bu
kanunla ilgili biraz önce okuduğunuz kanun teklifi görüşülecek, benim
milletvekillerimin verdiği kanun teklifi görüşülmeyecek. Bu, fiilî
olarak, yasama görevini bilerek ve isteyerek engellemektir ve bu bakımdan
da bu kanun tasarısı, milletvekillerinin bu konuda verdiği
teklifleri de dikkate almadan, yasama açısından verdikleri kanun
tekliflerini yok ederek getirilmiştir.
Dolayısıyla, bu rapor milletvekillerinin iradesinin
tamamını yansıtmıyor ve idare yani Meclis Başkanlığı
ve Komisyon, maalesef
O zaman milletvekili ne yapacak? Kanun teklifi ver.
Kalsın, istediğim zaman alırım, olduğu zaman da
birleştirmem
(x) 506 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Dolayısıyla, bu konuda bunun yanlış
olduğuna ilişkin bir tespit yapmak ve bu birleştirme işlemi
yapıldıktan sonra Parlamentoda Genel Kurula gelmesini temin etmek
konusunda Başkanlığınızın inisiyatif
kullanmasını istirham ediyorum. Aksi takdirde Buradaki
milletvekillerinin sorularına cevap verilmez, kanun teklifleri
birleştirilmez ama AKPli vekillerin verdikleri kanun teklifleri
görüşülür. olursa, o zaman burada milletvekilleri arasında da
ayrımcılık yapılıyor demektir ki Başkanlığın
bunu düzeltmesi gerekmektedir.
Onun için, bu teklifin görüşülmesinin ertelenmesi, Komisyona
çekilmesi, gerekli birleştirmenin yapıldıktan sonra hemen
yarın getirilip görüşülmesinin temin edilmesini çok önemsediğimi
ifade etmek istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Vural, sizin de elinizdedir teklif ve tasarı.
Bu hususta milletvekili arkadaşlarımız, Komisyon üyesi olan
arkadaşlarımızdan Sayın Kutluata, Sayın Ayhan,
Sayın Kalaycı, Sayın Akçay ve Sayın Günalın bu
konuyla ilgili muhalefet şerhi de burada var.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Hayır, o değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim kanun teklifimiz burada efendim.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Komisyon üyeleri bilmeyebilir
BAŞKAN Hayır, hayır, onu demiyorum. Yani bu
hususta, yani sizin bahsettiğiniz itirazlara dayalı olan hususu
burada arkadaşlarımız gündeme getirmişler, ama
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Komisyon üyeleri bilmeyebilir hangi konuda
kanun teklifi verildiğini.
BAŞKAN Arkadaşlar, burada var, ben şunu diyorum:
Şimdi
OKTAY VURAL (İzmir) O, başka üniversiteyle ilgili
muhalefet şerhi.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Vakıf üniversitesiyle ilgili.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bursa Teknik Üniversitesiyle ilgili husus.
BAŞKAN 19uncu sayfa, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı
Aynen benim okuduğum şu anda, Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun (1/845), (1/884), (2/701) sayılı
Burada aynen
arkadaşların ifadelerinde bu bahsettiğiniz hususlar yer
alıyor ve yani
OKTAY VURAL (İzmir) Yok, hayır, hayır. Yani,
efendim, şimdi, orada bahsedildi falan
BAŞKAN Hayır, şunu demek istiyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Anayasamıza göre kanun
tekliflerini milletvekilleri verir ve milletvekilinin verdiği kanun
teklifi, maalesef, özellikle yasama görevini engelleyecek tarzda işleme
alınmamıştır, usulüne uygun işlem
yapılmamıştır. Dolayısıyla, bu konuda,
Başkanlık inisiyatifiyle bu kanun tasarısını
Sayın Komisyon Başkanımız çeksinler, yarın
toplansın Komisyon, birleştirsinler, hemen basılsın ön
sayfası ve grubumuz milletvekillerinin ismi de zikredilmek üzere
yapılsın, yarın görüşelim. Zaten saat 11.30. Bu konuda
milletvekillerinin verdiği bir kanun teklifinin isminin orada geçmesinin
de önemli olduğunu herkes takdir edecektir. Dolayısıyla,
milletvekillerinin bu teklifi göz ardı edilemez.
BAŞKAN Sayın Vural, bahsettiğim hususu izah
ettikten sonra şunu ifade ediyorum: Şimdi, Komisyonların
yetkisi, toplantı yeri ve zamanı diye, madde 35te belirtilen bir
husus var. Orada diyor ki, ortasından okuyorum:
birbirleriyle ilgili
gördüklerini birleştirerek görüşebilirler. gibi bir ifade var, siz
de okuyabilirsiniz. Bu arada Komisyon Başkanının bir talebi var.
Komisyon Başkanını bir dinleyelim isterseniz.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, teamül var bu
konuda.
BAŞKAN Efendim, ona göre ben gerekirse bir usul
tartışmasını açabilirim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, usul tartışması
ama bakın şunu söylüyorum Sayın Başkan: Bir yasama görevi
yapıyoruz yani Mustafa Elitaşın önergesinin, Necati Özensoy,
İsmet Büyükataman, Hamit Homrişin önergesinden üstün tarafı
mı var? Böyle bir takdir olabilir mi? Bu ayrımcılık
değil mi, yok saymak değil mi?
BAŞKAN Hayır, o anlamda tabii ki bütün
milletvekillerinin yasama hakları eşittir, o hususta bir şüphe
yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın Başkan, kısa bir
açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Berber, buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonunda mevcut olan kanun tasarı ve
tekliflerinin birleştirilmesiyle ilgili olarak genelde ya o teklifi veren
milletvekili bizzat -eğer Komisyon üyesi değilse- Komisyonumuza
iştirak eder ya da Komisyon üyesi ise
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Birleştirmemişsiniz. Niye gelsin?
Birleştirilmemiş. Davet edilecek teklif sahibi olarak,
birleştirirseniz davet edeceksiniz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Efendim, burada İç Tüzükümüz
Bakın,
ben bir izah edeyim. Burada ya Komisyonda üye değilse bizzat teşrif
eder Komisyona ve böyle bir
OKTAY VURAL (İzmir) Gündemde olmayan bir konuyu nasıl
teşrif edecek?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Komisyonun gündeminde olmasa bile eğer
Komisyonumuzda birleştirilmesi talebi milletvekillerinden gelmişse
orada müzakere edilir.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bir milletvekillinin komisyona
gelip gelmemesiyle, onun önergesi, teklifi üzerinde bir işlem
yapmanızda takdir hakkınız yoktur. Geldi, gelmedi! Öyle bir
şey olur mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Ben tamamlayabilir miyim?
Şu anda Komisyonda birbiriyle ilgili
RECEP TANER (Aydın) Sayın Başkan, Elitaş
Komisyonda mıydı?
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dinleyelim. Sonra tekrar
görüşlerinizi ifade edersiniz. Bir dinleyelim bakalım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Değerli arkadaşlar, komisyonlar
Bakın, İç Tüzükümüz çok açık.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, açık.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Komisyonda, birbiriyle ilgili olan bütün önergeler
birleştirilir, teklifler birleştirilir diye bir hüküm yok zaten.
OKTAY VURAL (İzmir) Neye göre,
ağırlığına göre mi yapıyorsunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Hayır, hayır efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne hakkınız var sizin bunu
söylemeye? Burada herkes partisiz milletvekilidir, milletin vekilidir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Evet
Evet
OKTAY VURAL (İzmir) Almak zorundasınız, tercih
yapamazsınız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) O zaman birleştirilir derdi,
birleştirilebilir demezdi İç Tüzük.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Kasten yaptınız öyle mi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Hayır
Birleştirilebilir. denmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) İnsaf ya! Yani
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Gündemde olmadığı için
OKTAY VURAL (İzmir) Ne demek? Bizim yasama yetkimizi mi
elimizden alacaksınız?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Gündemde olmadığı için, Komisyonda
OKTAY VURAL (İzmir) Yani bilerek, isteyerek, Milliyetçi
Hareket Partisinin tekliflerini gündeme almam diyor.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Hayır. Böyle bir şey gündeme
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle dediniz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Bakın, gündeme gelmediği için,
birleştirme talebi de
OKTAY VURAL (İzmir) Gündeme gelmedi
Getirmeyen sizsiniz.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, böyle bir
tartışma usulü yok. Komisyon Başkanının
açıklamasına fırsat verin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Hayır
Şimdi, gündemde olmayan konular
da ilgili milletvekili tarafından bizzat birleştirme talebiyle, usul
tartışması nasıl burada açılıyorsa
OKTAY VURAL (İzmir) Ne demek ya?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ
BERBER (Manisa) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, usule ve esasa
aykırı Sayın Başkanın bu tutumu. Yani Komisyona geri
çekilsin, düzeltilsin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Eğer usul tartışması burada açılıyorsa,
komisyonda da açılır ve komisyonda da birleştirme talebi
yapılır, müzakere edilir, gerek görülürse birleştirilir.
Komisyonumuzun çalışma usulü bu şekildedir.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz gündeme göre
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Evet, bu şekildedir.
OKTAY VURAL (İzmir) - Nasıl ayrımcılık
yaparsınız ya?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Ayrımcılık
yapılmamıştır, gündeme alınmamıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Ayrımcılık
yapıyorsunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Bize oy veren milletimizin iradesini
yok sayıyorsunuz. Böyle bir şey kabullenilemez Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.29
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.36
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 130uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
506 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Bu arada, Sayın Vuralın bu konuyla ilgili olarak usul
noktasında Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri
sırasındaki tavırlarla ilgili olarak bir itirazı söz konusu
olmuştu. Orada, sayın milletvekillerinin, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuna mensup milletvekili arkadaşlarımızın orada
tasarının teklifle birleştirilmesi konusunda -Sayın
Elitaşın ve arkadaşlarının, birleştirilmesi
konusunda- bir itirazları olmuş. Ben tekrar 35inci maddeye
baktım. Orada birleştirilebilir diyor. Belki usul noktasında,
nezaket noktasında böyle bir şeyin o hafızada birleşerek
olması lazımdı. Ama Sayın Vural kararında
ısrarlıysa usul tartışmasını açacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, böyle
bir ifadeyi Başkanlık olarak belirttikten sonra usul
tartışmasının anlamı nedir?
BAŞKAN Efendim, açacağım şimdi şeyi
OKTAY VURAL (İzmir) Yani usul
tartışmanızın anlamı nedir?
BAŞKAN Ondan sonra arkadaşlar, tekraren bir
değerlendireceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ben diyorum ki, fiilî olarak Anayasada
yasama yetkisini Türk milleti adına milletvekilleri kullanır, yasa
teklifini de sadece biz verebiliriz ya da Hükûmet verebilir.
BAŞKAN Tamam, doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) Başka kimse verebilir mi?
BAŞKAN Hayır.
OKTAY VURAL (İzmir) Veremez. Benim milletvekilimin
verdiği kanun teklifi bilerek ve isteyerek Komisyon tarafından
gündeme alınmamıştır. Aynı konuyla ilgili
olmasına rağmen, bakın. Çünkü İç Tüzük 37ye göre zaten
kırk beş gün içinde alınmazsa benim Meclis Genel Kuruluna
getirme hakkım var ama birininkini alıyor, diğerini
almaması; bu doğrudan doğruya milletvekilinin yasama yetkisini
ortadan kaldıran bir husustur. Bunun düzeltilmesi gerekir. Bu, usulle
ilgili bir şey değildir, esasla ilgili bir konudur.
Dolayısıyla siz buradaki kavasların imzaladığı
bir önergeyi kabul etmeyeceğinize göre herhâlde milletvekilinin önergesini
gündeme almayan bir usulü de kabul etmemeniz gerekiyor.
BAŞKAN Efendim, şimdi, orada birleştirilebilir
ifadesi vardır. Komisyonda böyle bir konu gündeme gelebilir,
arkadaşlar önerge verebilirdi, konularını gündeme
getirebilirlerdi, yapabilirlerdi ama şu anda
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Örneği var mı bunun?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bunu önerge
vermeye ilişkin olarak indirgemeniz son derece yanlıştır.
Kaldı ki bununla ilgili bir hususun gündeme alınacağı
hususu illaki milletvekilinin gelip takip etmesine
Görevlendirilmiştir,
görevlidir. Diyor ki: Aynı konuda birleştirebilir. Neden? Takdir
yetkisini kullanıyor çünkü birleştirme işlemini yapmayabilir ama
bir partininkini yapıp diğerini yapmazsa nasıl olur?
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, böyle devam edecekse
usul tartışmasını açalım, devam etsin, kürsüden
söylesin.
BAŞKAN Sayın Vural, bu konuyla ilgili olarak usul
tartışmasını açıyorum efendim.
Lehte ve aleyhte iki arkadaşıma söz vereceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Aleyhte.
SUAT KILIÇ (Samsun) Lehte.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Aleyhte.
BAŞKAN O zaman Sayın Vurala ilk önce söz
vereceğim, ilk talep ondandı. Sayın Aslanoğlunun ve
Sayın Özensoyun vardı. Bir arkadaşımız tabii
konuşamayacak burada. İki aleyhte söz
Sayın Vural, ilk önce siz mi konuşacaksınız,
Özensoy mu konuşacak veya Aslanoğlu mu?
Ferit Bey, arkadaşlarımız konuşsun mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Aleyhte.
BAŞKAN Hayır, hayır, Özensoy
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) O zaman lehte
konuşacağım.
BAŞKAN Lehte konuşacaksınız, peki.
Sayın Özensoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Bursada teknik üniversite
kurulmasına ilişkin muhalefet partisi milletvekillerine ait kanun
teklifinin 506 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla
Komisyonda birleştirilmemesi nedeniyle bu kanun tasarısının
görüşülmemesi gerekirken işleme alınması nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; usul tartışmasıyla ilgili söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 506 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Kanun
Tasarısıyla ilgili bu Komisyonda birleştirmeler
yapılırken bizim 3 Bursa Milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisi
Bursa Milletvekili olarak 25/4/2008 tarihinde verdiğimiz ve 6 Mayıs
2008 tarihinde de Komisyona Meclis Başkanlığı
tarafından havale edilen kanun teklifimiz dikkate
alınmamıştır. Üstelik bu kanun teklifimiz de bire bir bu
kanun tasarısında ifade edildiği gibi Bursada bir teknik
üniversite kurulmasıyla alakalıdır.
Tabii bu kanun tasarısına Bursada teknik üniversitenin
eklenmesiyle alakalı safahata baktığımızda, bizim
verdiğimiz teklifle alakalı safahatı yan yana koyduğumuzda
şöyle değerlendirebiliriz: Bizim teknik üniversitenin Bursada
kurulmasıyla alakalı ta 2007 seçimlerinde
yayınladığımız taahhütlerimizde mevcuttur. Yani
dolayısıyla biz Bursada Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclise
gittiğimizde, Bursadaki yapacaklarımızla alakalı,
Bursanın vizyonuyla alakalı neler yapmamız gerektiğini
ortaya koyarken bir tanesi de Bursada ikinci bir teknik üniversite
kurulmasıydı ve bu taahhüdümüzü yerine getirmek adına biz bu
kanun teklifini Meclise verdik ama maalesef burada dikkate alınmadı.
Ama kanun tasarısında, bu kanun tasarısına eklenen
Bursadaki ikinci üniversiteyle alakalı maalesef iktidar partisi mensubu
arkadaşlarımız ancak ne zaman düşündüler? Bursada bir
kamuoyu oluşmaya başladı. İşte Gemlik bir üniversite
istedi, arkasından İnegöl bir üniversite istedi. Daha sonra sadece bu
tartışmalar... Bu tartışmalar Bursaya ikinci bir
üniversite kurulmasıyla alakalıydı. Bakın, bunun bile bir
vizyonu, ne olması gerektiği üzerinde tartışmalar yoktu.
Sadece bölgelerindeki arkadaşlar kamuoyu oluşturmak için Meclise
geldiler, ziyaret ettiler, milletvekillerine geldiler, ziyaret ettiler, bu
tartışmalar bu şekilde başladı. Arkasından da
Sayın Faruk Çelikin -Bursadan Milletvekili ve Sayın Bakanın-
Bursada ikinci bir üniversitenin kurulacağıyla alakalı bir
açıklamasıyla, çok sonra yani 2009 yılının
sonlarına doğru ancak bu üniversitenin kurulmasıyla alakalı
girişimlerde bulunuldu ve yine şükürler olsun ki Bursada ikinci bir
üniversite ve yine bizim ortaya koyduğumuz vizyona uygun da, teknik
üniversite kurulmasıyla alakalı da kanun tasarısı geldi.
Bundan dolayı elbette memnuniyet duyduk. Yani bunu da buradan ifade
edelim. Yarın bu konuşmalarımızda, burada işaret
edeceğiz.
Bakın, ben Bursa Milletvekili olarak şuradan bir
şeyi daha ifade etmek istiyorum: Biraz önce Sayın Bakan Faruk Çelik
buradaydı. Meclise girdiğimizde, arkadan Bakanlar Kurulu
açıklandığında, 3 Milliyetçi Hareket Partisi Bursa
milletvekili olarak -belki de Sayın Faruk Çeliki ilk ziyaret eden milletvekillerindendik-
randevu aldık kendisinden, ziyaret ettik ve kendisini tebrik ettik,
başarılar diledik. Ancak orada kendisine bir şey dedik. Dedik
ki: Bizler her ne kadar muhalefet partisi milletvekiliysek de Bursayla ilgili
yapılması gerekenlere yapıcı bir muhalefet yapmak
adına, destek vermek adına zaman zaman bir araya gelelim,
Bursanın konularını konuşalım ve örnek bir şehir
olarak da, milletvekilleri olarak da diğer arkadaşlara bu çalışmalarımızı
aktaralım.
Bakın, 22 Temmuzda üç senemizi dolduracağız.
Sayın Bakana buradan ben -duyar mutlaka- sitemlerimi iletiyorum. Sadece
bir defa bir iftar programına davet etti, icabet ettik. Bir de Sayın
Recep Altepe -Büyükşehir Belediye Başkanı- geldi, bir brifing
verdi, yine davet ettiler, yine icabet ettik ama Sayın Bakan Bursayla
ilgili meselelerde bir defa bile bizi davet etme gereğini duymadı.
Tabii ki böyle olunca konular buralara gelir, bizim katkılarımız
da dikkate alınmaz, bu tartışmalar da devam eder gider.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özensoy, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) Tamamlıyorum.
Biz, bugüne kadar -Bursa milletvekili
arkadaşlarımız da bilirler- muhalefet partisi milletvekili
olarak hiçbir zaman gereksiz bir tartışmanın içerisine hiç
girmedik, hiçbir zaman kavga da etmedik. Kamuoyu da bilir Bursada, Milliyetçi
Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri de aynı
şekilde. Bursada uyumlu bir hizmet noktasında elimizden geleni
yapmaya çalıştık, eleştirilerimiz hep yapıcı
oldu. Bundan sonra da böyle olacak ama lütfen bizlerin de muhalefet
milletvekili olarak ortaya koyduğumuz çalışmaları dikkate
almalısınız. Bundan böyle, bugün bu usul
tartışmasında da Sayın Başkan hassasiyet gösterir, bu
yanlışlığı düzeltirse de bundan memnuniyet
duyarız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özensoy.
Lehte Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Sayın Başkan, usul tartışması
açtığınız için lehinizde konuşuyorum ama beni
dinledikten sonra tavrınızda ısrar ederseniz aleyhinizde
olacağım, bunu söylüyorum. Beni dinledikten sonra aynı
tavrınız devam ederse aleyhinizde olacağım.
Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın
Başkan dedi ki MHPli üyeler muhalefet şerhi vermiş.
Hayır, Plan ve Bütçedeki hiçbir Milliyetçi Hareket Partili
arkadaşım hangi milletvekilinin kanun teklifi verdiğini bilmiyor
ki, bilmiyor. Hangi milletvekilinin aynı konuyla ilgili, üniversite
kurulmasıyla ilgili, Bursa milletvekillerimizin kanun teklifi
verdiğini nereden bilsinler? MHPli Komisyon üyeleri veya bizler
Bizlere,
kesinlikle, hangi milletvekilinin, belki sizlerden hangi milletvekilinin bu
konuda kanun teklifi olduğunu
Bir kere Komisyon böyle bir bilgi vermiyor.
Geçen gün Meclis personeliyle ilgili bir konu geldi. Benim de bu
konuda verdiğim bir kanun teklifi vardı. Bu torba var ya meşhur
torba, hep torbaya koydular ya. Geliyor torbaya koyuyorlar, geliyor torbaya
koyuyorlar ama milletvekillerinin verdiği tekliflerin hiçbiri torbaya
gelmiyor. Ben dedim ki Benim de bu konuda bir teklifim var. O zaman
getirin. dediler, ben söyledikten sonra.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan; Plan
ve Bütçe Komisyonu hangi milletvekilinin, hangi konuda kanun teklifi
olduğu bilgisini hiçbir milletvekiline vermiyor. Bir kere bunu herkes
bilsin.
İki: Hangi milletvekilinin, kanun teklifi vermeyen bizler,
Plan ve Bütçe Komisyonu ve Milliyetçi Hareket Partili, Cumhuriyet Halk Partili
üyeler nereden bileydik de aynı konuda Bursada bir üniversite
olduğunu? Onun için milletvekili özgürlüğüne ipotek koyuyorsunuz siz.
Milletvekillerinin verdiği kanun teklifini birleştirmemekle özgür
iradesini yok ediyorsunuz.
Şimdi, başka bir konuya dikkatinizi çekeceğim.
Hükûmet, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonuna vakıf üniversiteleri
gelmeyecek, tamamı Millî Eğitim Komisyonuna gidecek. dediler ve hiç
getirmediler ama her nedense yine Plan ve Bütçe Komisyonuna vakıf
üniversitesi getirdiler. İtiraz ettik: Ya, kardeşim, hani Plan Bütçe
Komisyonunun yetkisinde değildi vakıf üniversitesini konuşmak,
burada Millî Eğitim Komisyonunun göreviydi? Ama, her ne hikmetse
Antalyada kurulan üniversiteyi getirip buraya soktular yine ama onu hemen
birleştirdiler. Başka milletvekillerinin teklifini
birleştirmiyorlar, bunu birleştiriyorlar.
İki: Hükûmetin teklif ettiği bir metinde Kayseride
kurulacak üniversite Kayseri Üniversitesi olarak var arkadaşlar kanun
metninde. Hükûmetin teklif ettiği metne bakın. Bence burada
Sayın Abdullah Güle Hükûmet üyeleri bana göre hata
yapmıştır. Sayın Hükûmet bunu önermiyor, bir milletvekili
öneriyor ve Komisyon kabul ediyor. Vallahi, Sayın Cumhurbaşkanı
herhâlde Hükûmet üyelerine kızmıştır. Onlar önermiyor, bir milletvekilinin
önerisiyle bu kabul ediliyor.
Onun için, değerli arkadaşlarım, vakıf
üniversiteleri Millî Eğitim Komisyonundan bundan böyle alınacak
mı? Bundan böyle acaba vakıf üniversiteleri Plan Bütçeye mi gelecek?
Biz de şaşırdık. Acaba bu üniversitenin bir
ayrıcalığı mı vardı da hemen, apar topar Plan
Bütçeden geçirilmeye çalışıldı?
Onun için, Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerimin özgür
iradesine ipotek konmuştur. Onların verdiği teklifler
birleştirilmeyerek bu yasa eksiktir. Bu nedenle, Sayın
Başkanım usul hakkında tartışmada lehlinizde
konuşuyorum ama hâlâ daha kararınızı
değiştirmezseniz aleyhinizde olacağım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Evet, aleyhte Sayın Oktay Vural.
Sayın Vural, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Tabii, yani, burada, aslında yaptığımız
iş bir usul tartışmasının ötesinde bir
milletvekilinin, milletin iradesiyle, oylarıyla gelen bir milletvekilinin
elinde bulunan hakkın nasıl gasbedilebileceğine ilişkin
itirazımızdır.
Bütün milletimiz, hepimiz, vatandaşımızın
yanına gidiyoruz. Vatandaş diyor ki: Sayın milletvekilim benim
bu yöremin sıkıntısını dile getir, sesim ol, sözcüm
ol. Milletvekili geliyor buraya, ya gündem dışı konuşma ya
sorularla onu getiriyor. Benim bir sorunum var, yöremizin bir sorunu var.
Nasıl çözersiniz? diyor. Kanun teklifi veririm. diyor. Kanun teklifini
veriyor.
Şimdi, milletvekili, kanun teklifini vermiş, 2008
yılında, 28 Nisan 2008de vermiş ve bu konularla ilgili gündeme
alma konusunda komisyonun yetkisi vardır. Zaten bugüne kadar maalesef bir
tane muhalefet milletvekilinin teklifi de kanunlaşmış
değildir, hepsi AKPli vekillerin kanunlaştı. Bu şekilde
AKPli vekillerin verdiği kanun teklifleri rahatlıkla geçiyor,
Milliyetçi Hareket Partisi ya da bir başka gruba mensup milletvekillerinin
kanun teklifleri gündeme alınmıyor. Hadi gündeme almıyorsunuz,
usulen bir yeri var, haksız, yanlış, usulen bir yeri var. Peki,
gündeme aldığınız konuyla ilgili verdiği kanun
teklifi... O da gündeme alınmıyor. Niye? Orada AKP Grup Başkan
Vekili... Ne diyor burada? Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın var. Olur mu canım,
bu milletvekilleri kim ya! Muhtemelen, iktidar partisinden milletvekillerinin
de verdikleri vardır. Kim takar sizi ya! Vardır, inanıyorum
vardır, almamışlardır ama. E, yazık ya! Ne var
Bir
tek isimleri geçecek. Gidecek yöresine diyecek ki: Ben verdim kardeşim.
Yani bu hakkı bile elinden alınan ve burada otoriter, bürokratik bir
yaklaşım, milletin iradesini yok sayan bir yaklaşım
nasıl olur da demokratik olur? Ya, bu demokratik değil ya!
Demokrasiden bahsediyoruz, milletvekilinin verdiği kanun teklifini, konusu
olmasına rağmen gündeme almıyor. Üstelik gündeme alırken
bile Mustafa Elitaşın kanun teklifi yok, bir önerge veriliyor.
Bakın, değerli milletvekilleri, raporda söylüyor aynen,
raporda diyor ki: Kanun tasarısının görüşmelerine
başlanmıştır. Birleştirme işlemi yok. Ondan
sonra ne oluyor biliyor musunuz? Birleştirmeye kalkıyor, önergeyle bu
getiriliyor yani değişiklik önergesi. Zaten değişiklik
önergesi her zaman verilebilir ama önemli
O zaman bu ismi nasıl koydunuz
siz orada? Siz gündeme almadığınız bir konuyla ilgili kanun
tasarısını görüştünüz. Orada yapmanız gereken kanun
tasarısı ve bunların, bunların gündeme alınması
deseydiniz isminde de koyardınız yani dolayısıyla böyle bir
usul haksızlık olmuştur. 2008 yılında
İki
yıl ya, elinizi vicdanınıza koyun ya! İki yıl bekliyor
orada, iki yıl.
Kanun teklifi geldi: Bursa Teknik Üniversitesi O zaman belki
akıllarında bile yoktu, milletvekillerimiz bunu dile getirdi.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yoktu, yoktu.
OKTAY VURAL (Devamla) Yoktu. İki yıl sonra gündeme
alınıyor, isim yok, teklifi dikkate alan yok. Yani burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletvekilleri, zurnanın son deliği
değil ki! Ya, bu milletvekili ya! Yani böyle bir şeyi hazmetmemiz
mümkün değil değerli arkadaşlarım. Takmıyor ya! Soru
sor, takmaz. Yani Sayın Başkan orada... Biz milletvekiliyiz. Buraya
herkes gelir, hesap verir, burası milletin yeridir. Millete herkes hesap
verecek. Sayın Başkan, Sayın Bakan lütfeder gelir, verecek
bilgi. Aa, lütfetmişler yahu! Görev
Değerli arkadaşlarım, bu Meclisin ve
milletvekillerinin saygınlığını korumak hepimizin
görevi. Eleştirilerimiz olacak ama hakkını ve hukukunu yok
saymamız mümkün değil. Dolayısıyla, çok medeni bir öneri
getirdim. Dedik ki: Yapılacak iş belli. Bu, komisyona çekilsin.
Yapılacak iş son derece açık ve seçik: Birleştirecekler,
ilk sayfayı değiştirecekler, bu birleştirme işleminden
sonra burada konuşmaya başlayacağız.
Geldik, işte, bugün saat on iki, bitiyor. İnşallah,
Sayın Başkan bu usul tartışması sonucunda bir
düşüncesini ifade etmez
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla)
çünkü akşamın bu vaktinde
vereceği kararın hayırlı olacağını
düşünmüyorum. Aklıselimle hareket edip milletvekillerimize, kim
olursa olsun, sizin de milletvekilleriniz olabilir ama bir milletvekilinin bu
konuda
Bu intihal yahu! İntihal yani. Yani onu almışlar,
koymuşlar, ismini bile yazmıyorlar. Yani yazmıyorlar. Yani noterle
mi getirtelim bunu ya? Sayın Bakanı, noterle mi getirtelim bunu?
Böyle bir şey kabul edilebilir mi?
Dolayısıyla, böyle bir kanun tasarısı ve
teklif birleştirmesi AKP Grubuyla ilgili yapılırken diğer
partilere mensup milletvekillerinin önergelerinin işleme
alınmaması yasama iradesini yok saymaktır. Yasama iradesini yok
sayan bir işlemin burada görüşülmesi kabul edilemez. Bu bilfiil
ayrımcılıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) O bakımdan, teklifimizi yeniliyoruz.
Üniversitelerin kurulması hayırlı olur, itirazımız
yok. Bununla ilgili görüşlerimizi ifade eder, el birliğiyle
çıkartırız ama gelin, bunu, böyle bir tartışmaya
endekslemeden, herkesin hakkını vererek çözümleyelim diye önerimizi
ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Lehte Sayın Suat Kılıç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılıç. (MHP sıralarından
süre bitti sesleri)
Sayın Kılıç, üç dakikada tamamlarsanız süremiz
dolmamış olur.
SUAT KILIÇ (Samsun) Siz yine de uzatın, tedbirli olun
Sayın Başkan.
BAŞKAN Üç dakika içinde tamamlayın lütfen, hatta
sürenizi de üç dakika yapayım ben.
Buyurun efendim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Zaten söyleyeceği bir şey
yok.
SUAT KILIÇ (Samsun) Dinle söyleyeceklerimi, görürsünüz.
OKTAY VURAL (İzmir) Eğer uzatırsanız
efendim, karar yeter sayısı isteriz.
SUAT KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; açılan usul tartışmasında
Başkanlığın tutumu lehine söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 35inci maddesinin birinci fıkrası çok açık,
net, bu gibi durumlarda Plan ve Bütçe Komisyonunun neyi uygulaması, neye
karar vermesi gerektiğini ortaya koyuyor. Ancak, aynı zamanda gündemde
olan kanun tasarı ve teklifleri de var. Burada iktidar-muhalefet
ayrımı yapılmadığı, bazı iktidar partisi
milletvekillerinin de Yükseköğretim Kurulu Kanununda değişiklik
öngören kanun tekliflerinin aynı kapsamda Plan ve Bütçe Komisyonunda
işleme konulmadığını örnekleriyle beraber ifade
edeceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ayıp, ayıp! Milletvekili
memurun mu senin?
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Madde
35...
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir)
Yaptığınız ayıp.
OKTAY VURAL (İzmir) Memurun mu senin milletvekili?
SUAT KILIÇ (Devamla) Madde 35- Komisyonlar, kendilerine havale
edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya değiştirerek
kabul veya reddedebilirler; birbirleriyle ilgili gördüklerini
birleştirerek görüşebilirler ve Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca kendilerine
ayrılan salonlarda toplanırlar. Yani, birbiriyle alakalı
olanları görüşme noktasında Komisyonun takdiri var.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Buna kimsenin itirazı yok.
SUAT KILIÇ (Devamla) Ta ki ne zamana kadar? Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi bir milletvekili bu konuyu orada gündeme getirirse veya kanun
teklifi sahibi olan milletvekilinin Plan ve Bütçe Komisyonuna bir
müracaatı olursa, bu durumda Komisyon
Başkanlığının takdir yetkisi ortadan kalkar (MHP sıralarından
gürültüler) ve İç Tüzükün 35inci maddesinin birinci fıkrasına
göre hareket zaruri hâle gelir.
OKTAY VURAL (İzmir) Bilmiyorsun.
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bir
diğer konu: Örnekler var. AK PARTİ Konya Milletvekili Orhan Erdem ve
3 milletvekilinin aynı şekilde YÖK Kanununda değişiklik
öngören kanun teklifi var.
OKTAY VURAL (İzmir) Elitaşın önergesi mi
var?
SUAT KILIÇ (Devamla) AK PARTİ Konya Milletvekili Orhan
Erdem ve 3 milletvekili.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Elitaş geldi mi Suat Bey?
SUAT KILIÇ (Devamla) Bir diğeri, AK PARTİ Edirne
Milletvekili Necdet Budak tarafından verilmiş olan yine YÖK
Kanununda değişiklik öngören bir kanun teklifi var. Bunların
hiçbiri birleşmedi.
Değerli arkadaşlar, burada şunu ifade edeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne yapıyorsunuz? Ayıp,
ayıp!
SUAT KILIÇ (Devamla) Dinleyin.
Bu kanunu görüşmeye başladık, yarından
itibaren devam edeceğiz. Bursa Milletvekili
Arkadaşımızın vermiş olduğu kanun teklifi de
elbette ki değerli bir kanun teklifidir, konuşmalar
sırasında ifade edilir...
OKTAY VURAL (İzmir) Elitaşın ismini
çıkarın bir kere.
SUAT KILIÇ (Devamla)
bu birlikteliğe vurgu
yapılır. Bu ürün, ortak bir ürün olarak ortaya konur. Bursa Teknik
Üniversitesi hepimizin başarısı olur, AK PARTİ, CHP, MHP.
OKTAY VURAL (İzmir) Kardeşim, burada yetkimizi
gasbettirmeyiz, hakkımızı, hukukumuzu yedirmeyiz.
SUAT KILIÇ (Devamla) Erzurum Teknik Üniversitesi, Konya Teknik
Üniversitesi hepimizin başarısı olur. Antalya Uluslararası
Üniversitesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
OKTAY VURAL (İzmir) Bir haftada
çıkartırsınız bunu!
SUAT KILIÇ (Devamla)
İstanbul Medeniyet Üniversitesi,
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi yarın
takınacağımız tutumla, kanuna
sağlayacağımız destekle değerli arkadaşlar, hepimizin
ortak ürünü olur.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Suat Bey, bari özür dileyin!
SUAT KILIÇ (Devamla) Kimsenin böylesine ulusal bir konuda ve
hepimizin millete hizmet beklentisine cevap veren bir meselede bir
diğerinin hukukunu yok sayması mümkün değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) Özür dileyin, özür.
SUAT KILIÇ (Devamla) Yarın çıkaracağımız
bu kanunla kurulacak olan 7 üniversite ve 1 vakıf üniversitesi hepimizin
ortak eseri olacaktır. Başkanlığın tutumu
doğrudur, yerindedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışla)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
Sayın Kılıç bu talebin teklifi yapanlar tarafından
getirildiğini söyledi, külliyen yalan. Mustafa Elitaşın bunun
birleştirilmesiyle ilgili bir tane önergesi yoktur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tutumumda bir değişiklik
olmamıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, zaten önceden
belirttiniz, ihsası reyde ifade ettiniz, belirttiniz.
BAŞKAN Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 8 Temmuz
2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.01