DÖNEM: 23 CİLT: 52 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
14üncü
Birleşim
5 Kasım 2009 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, müteveffa başbakanlardan Bülent
Ecevitin ölüm yıl dönümü münasebetiyle, sevenlerine ve Demokratik Sol
Partili yurttaşlara başsağlığı ve kendisine
Allahtan rahmet dileyen konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili
Zeki Karabayırın, 30 Ekim Kars ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 89uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Isparta ili Yakaören köyünde sıcak
su için yapılan sondaj neticesinde çıkan zehirli gazın çevreye
etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, tekstil
işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurtun, Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmazın gündem dışı konuşmasında, sondaj
kuyusu açmak için alınmadığını belirttiği iznin
MTAdan alındığına, köylülerin hiçbir zararının
olmadığına ilişkin açıklaması
2.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, eski başbakanlardan
merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcının, eski başbakanlardan
merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
4.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, eski başbakanlardan
merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, eski başbakanlardan merhum
Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
6.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, eski başbakanlardan merhum
Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
7.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, eski
başbakanlardan merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
8.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurtun
konuşmasındaki beyanlarının gerçek dışı
olduğuna ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Azerbaycan
Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası Komisyonunun
davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/996)
2.- Kopenhagda
14-17 Eylül 2009 tarihlerinde düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 59uncu
Avrupa Bölge Komitesi Toplantısına İstanbul Milletvekili Mehmet
Domaçın katılmasının uygun bulunduğuna dair
Başbakanlık tezkeresi (3/997)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 milletvekilinin, elektrik enerjisi
dağıtım bölgelerinin kullanımındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/453)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/454)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, petrol üretimi ve
işlemesi ile piyasasındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/455)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/109,
10/444) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
2.- (10/412) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/20,
10/286, 10/441) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe
günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/706) (S. Sayısı: 407)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, ekonomik krize ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/8872)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, İhlas Finans Kurumunun
oluşturduğu mağduriyete ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/8903)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kamu bankalarının Irakta şube
açmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/8985)
4.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, dağıtım yetki belgesi iptal
edilen bir içkiye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/8986)
5.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, Tütün Fonu kesintilerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/8987)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir grubun kağıtlarının
borsa işlemlerinin durdurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/8988)
7.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Yüksek Denetleme Kurulunun
Halkbank raporundaki tespitlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/8989)
8.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbulda suya yapılan
zamma ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/9046)
9.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, kaynağı gösterilmeyen döviz
girişine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/9199)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta yapılacak sosyal
yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/9247)
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, ekmek fiyatlarında indirim
yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/9261)
12.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, seçmen ve nüfus kayıtlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/9265)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik krizle işsizliğin
azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/9345)
14.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Bolu Valisinin bazı açıklamalarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/9390)
15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumdaki hasarlı köy yollarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/9395)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Iğdırdaki hasarlı köy
yollarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/9400)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars Kağızman şehir
mezarlığına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/9411)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzuruma meydan yapılmasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/9415)
19.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, kamu personeli rejimini düzenleyen kanun
tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/9639)
20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik krizin etkilerine ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/9747)
21.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, sığınma evlerine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/9811)
22.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının,
vatandaşlık dosyalarının kayıtlarına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/9812)
23.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Merkez Bankasının özerkliğiyle
ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/9935)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03te açılarak beş oturum yaptı.
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak, Güneydoğu Anadolu Projesine,
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız, 3-9 Kasım Organ Nakli Haftası ve
organ nakillerinde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerine,
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, Giresun ilinin ekonomik ve sosyal sorunları ile
son günlerde yaşanan sel felaketlerine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başakın, gündem dışı konuşmasında etnik
vurguyu ön plana çıkararak Türkiyede bölücülüğe uygun ortam
hazırlayan bir söylemi ifade ettiğine ilişkin bir
açıklamada bulundu.
Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, Şırnak ve Hakkâride
yapılan ve yapılacak barajların yol açtığı
sorunların (10/450),
Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 21 milletvekilinin, Trakyadaki
sanayicilerin sorunlarının (10/451),
İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, sulak alanların
karşı karşıya olduğu sorunların (10/452),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerini alacağı ve ön
görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Bazı milletvekillerine,
belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Adana Milletvekili Tacidar Seyhana
ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmının 108inci sırasında yer alan
(10/169) esas numaralı, muhtarların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun bugünkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının, 84üncü sırasında yer alan 169 ve 169a
1inci ek sıra sayılı yasama dokunulmazlığıyla
ilgili raporun bu kısmın 3üncü sırasına
alınmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
şahsına ve grubuna,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
şahsına,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
şahsına ve grubuna,
İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin, Konya Milletvekili Atilla
Kartın, şahsına,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
4/11/2009 tarihli
12nci Birleşimde görüşmeleri tamamlandıktan sonra istem üzerine
yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunmadığından,
tekrar oya sunulan, İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın; Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/354), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321) görüşmelerine devam
olunarak, ikinci bölümün 36ncı maddesine kadar kabul edildi.
5 Kasım 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 22.58de son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Fatih
METİN Murat
ÖZKAN
Bolu Giresun
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 20
II.- GELEN KÂĞITLAR
5 Kasım 2009 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 Milletvekilinin, elektrik enerjisi
dağıtım bölgelerinin kullanımındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/453) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.06.2009 )
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 Milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/454)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.06.2009)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 Milletvekilinin, petrol üretimi ve
işlemesi ile piyasasındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/455) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.06.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, ekonomideki küçülmeye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8863)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, araç kredisi borçlularına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8867)
3.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, ülkeyi terk eden vatandaşlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8868)
4.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, ehliyet ve pasaport harçlarına
yapılan zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8873)
5.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, kaçak mazot ticaretinden dolayı uygulanan
yaptırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8877)
6.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Uygur Türklerinin
haklarının savunulmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8879)
7.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbul Boğazına
yapılacak üçüncü köprüye ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/8880)
8.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, üniversite
harçlarına yapılan zamlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8883)
9.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Münevver Karabulut
cinayetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8885)
10.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Dünya Uygur Kurultayı
Başkanına vize verilmemesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8887)
11.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konyadaki teşvik
uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8891)
12.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, gezilerde dağıtılan oyuncaklara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8893)
13.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, yapılmayan KEY
ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8896)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, ABDdeki iki kuruluşun
verdiği ödüllere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8906)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, İsrail ile ilişkilere ve
Mescid-i Aksa çevresindeki kazılara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8907)
16.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, İsraile gönderilen özel
temsilciye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8908)
17.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, gezilerde dağıtılan
oyuncaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8911)
18.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, işçilerin özlük hakları konusundaki
bir kararnameye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8915)
19.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, üniversite harçlarına yapılan
zama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8916)
20.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın,
Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri
Bakanlığı konutlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8917)
21.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, belediyelerin SGKya olan borçlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8923)
22.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, pankart açma ve diğer
protestolara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8926)
23.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Yüksek
Denetleme Kurulunun Halkbank raporundaki tespitlere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/8989)
24.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Medeniyetler İttifakı Projesine
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/8996)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Azerbaycanla ilişkilere
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9006)
26.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun,
Dışişleri konutunun kullanımına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9007)
27.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Eti Maden İşletmelerinin faaliyet
raporuna ve gereksiz kağıt tüketimine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9008)
28.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, boşaltılan
köylere geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9018)
29.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, OHAL Bölgesinde
boşaltılan köy ve mezralara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9019)
30.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, köy korucularına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9021)
31.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, gönüllü köy
korucularına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9022)
32.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, boşaltılan köylere
geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9023)
33.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, OHAL Bölgesinde yaralanan
ve hayatını kaybedenlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9024)
34.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, boşaltılan
köylere geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9025)
35.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
İstanbul trafiğindeki bazı sorunlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9026)
36.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, terör ve terörle
mücadeleden doğan zararların tazminine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9031)
37.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun, OHAL kapsamında
yerleşim yerleri üzerinde kullanılan yetkilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9032)
38.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, metrobüs uygulmasındaki
sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9034)
39.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, bir öğrenci taşıma
ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9038)
40.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van İli Yerinden Olmuş Kişiler
Hizmet Sunumuna Dair Eylem Planına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9042)
41.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir soruşturmayla ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9053)
42.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, akaryakıttaki vergi
artışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9085)
43.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, öğretim yılına
hazırlık ödeneğine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9095)
44.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Kırım-Kongo Kanamalı
Ateşi hastalığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9125)
45.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, aile hekimliği uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9128)
46.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, baz istasyonlarının çevre ve insan
sağlığına etkilerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9129)
47.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Ortaca Devlet Hastanesindeki uzman doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9130)
48.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Aksu Sağlık
Ocağının yetersizliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9131)
49.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, KKKAdan vefat eden OMÜ Sağlık Hizmetleri
Meslek Yüksekokulu öğrencisine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9133)
50.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkari Devlet Hastanesinin diyaliz doktoru
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9134)
51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, havuzların denetimine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9135)
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köye sağlık ocağı
yapımına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9136)
53.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, bir ilacın KKKA tedavisinde
kullanımına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9137)
54.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, Devrek Devlet Hastanesinin uzman doktor
açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9139)
55.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, aile hekimlerinin özlük haklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9142)
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erciş-Patnos ve Patnos-Ağrı
yollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9163)
57.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Safranbolu-Karabük yolundaki
çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9164)
58.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Devrek-Ereğli karayoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9166)
59.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, 3. Boğaz
Köprüsü projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9167)
60.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van-Gürpınar yolunun yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9169)
61.- Kayseri
Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlunun, Felahiye bağlantılı
iki karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9170)
62.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konya-Beyşehir bölünmüş
yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9171)
63.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Şanlıurfa-Habur
Sınır Kapısı arasındaki yol sorununa ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9172)
64.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Düzce-Yığılca yoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9173)
65.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, Toptepe-Havza-Merzifon karayolundaki sorunlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9174)
66.- Samsun
Milletvekili Suat Binicinin, Havza-Merzifon karayolundaki sorunlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9175)
67.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, bir telefon dinleme iddiasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9176)
68.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TCDD
taşınmazlarının özelleştirilmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9178)
69.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konyadaki karayolu
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9180)
70.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Sakarya-Pamukova Mekece Köyündeki trafik
düzenlemesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9181)
71.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Elazığdaki yol ve köprü
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9183)
72.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir iddianın yalanlanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9190)
73.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, yeni termik santraller kurulacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9191)
74.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Münevver Karabulut cinayetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9192)
75.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, bir köydeki atıl sosyal
tesislere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9193)
76.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Projesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9194)
77.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, bir petrol sahasındaki mayınlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9195)
78.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbulda
başlatılan uluslararası yelken yarışının
finansmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9198)
79.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, sel felaketlerine ve erken uyarı sistemine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9200)
80.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, İstanbul Tarım
İl Müdürlüğünün firmaları yönlendirdiği laboratuvarlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9202)
81.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9204)
82.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, İhlas Finans Kurumunun
oluşturduğu mağduriyete ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9206)
83.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Nabucco Boru Hattı Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9207)
84.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, pasaportların yenilenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9210)
85.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, eski
Cumhurbaşkanlarına tahsis araç ve personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9213)
86.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İmam-Hatip
Liseleri Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9215)
87.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, DTP eşbaşkanlarıyla
yaptığı görüşmeye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9216)
88.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, baz istasyonlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9219)
89.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, bazı enerji ihalelerine
yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9220)
90.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, sigara yasağının
işletmelere etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9221)
91.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, enerjiyle ilgili bir kanun teklifinin
yasalaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9222)
92.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sigara yasağının
işyerlerine etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9223)
93.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ayaş Tüneli Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9225)
94.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, et
kaçakçılığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9226)
95.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Elazığ tarımındaki
sulama sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9227)
96.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, büyükşehirlerde valiliklerin bazı
belediye kararlarına karşı açtığı davalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9228)
97.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, çay
kaçakçılığıyla mücadeleye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9229)
98.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Başbakanlık Tanıtma Fonuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9232)
99.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki dolu afetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9233)
100.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, Kocaelide deprem
konutlarından çıkarılanların durumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9234)
101.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Eruhta düzenlenen bir festivale
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9235)
102.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, deprem için oluşturulan kaynağın
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9236)
103.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Rusya ile yapılan
enerji anlaşmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9238)
104.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
sporun desteklenmesine ve yaygınlaştırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9240)
105.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Gürcistanın bazı
uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9241)
106.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, 3. Boğaz Köprüsünün güzergahına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9242)
107.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, ÇYDDden burs alan üniversite öğrencileri
hakkında soruşturma yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9246)
108.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, sigara yasağından mağdur
olan esnafa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9249)
109.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, bir hastanede yapılan uygulamaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9250)
110.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, yabancı bir uzmanın
yazdığı bir rapora ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9251)
111.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, BOTAŞın
bazı ihalelerine ve doğalgaz alımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9253)
112.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, depreme yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9255)
113.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, İstanbulda yıkılan
bir vakıf okuluna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9256)
114.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, İstanbulda yıkılan bir
vakıf okuluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9257)
115.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, İstanbulda
yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9258)
116.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Devlete ait satılan ve
devredilen taşınmazlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9259)
117.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, kaza veya intihar şeklinde kayda
geçen asker vefatlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9260)
118.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Mescid-i Aksa çevresindeki kazılara ve
evlerinden çıkarılan Filistinlilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9262)
119.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Washingtonda düzenlenen bir
toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9263)
120.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Demokratik Açılım Projesindeki
ABD etkisi iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9264)
121.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, Ankarada toplu taşım ücreti ile
ilgili yargı kararının uygulanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9269)
122.- Aydın
Milletvekili Fatih Atayın, Aydında yapılacak mülteci
kampına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9270)
123.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, Karadeniz Bölgesindeki sel
felaketi dolayısıyla ayrılan ödeneğe ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9291)
124.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, görevde yükselme sınavı
açılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9293)
125.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsta yaşanan afete
yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/9294)
126.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Iğdırdaki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9297)
127.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki yatırımlara ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9298)
128.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9300)
129.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kilis-Gaziantep yolunun asfaltına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9301)
130.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, akaryakıt fiyatlarına ve müteahhit
hak edişlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/9343)
131.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, iç göçe yönelik çalışmalara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9344)
132.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, bazı ekonomik verilere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9346)
133.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, DASK sigortası yapılan konut
sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/9347)
134.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsta istihdam ve
yatırımın artırılmasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/9353)
135.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Danıştay kararıyla görevine dönen
bürokratlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/9354)
136.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Ataköydeki spor kompleksi inşaatına ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9355)
137.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Türk Telekom bayan Voleybol Şubesinin
kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/9356)
138.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, Amasya Şekerspor Kulübünün
kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/9357)
139.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, Türkiye Futbol Federasyonunun bir
kararına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/9362)
140.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Türkiye Futbol Federasyonunun
klasman temsilcisi aday başvurularını değerlendirmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru
önergesi (7/9363)
141.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, ABDde mağdur edilen Türk
öğrencilere ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9366)
142.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Yunan adalarındaki asker
varlığına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9367)
143.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, nükleer santral konusunda ABD ile
yapılan görüşmelere ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9368)
144.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, Iraktaki bazı tutuklamalara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9369)
145.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Kaş ve Meis Adası arasında
turizmin geliştirilmesine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9370)
146.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Gürcistanın, bir Türk gemisine el
koymasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9371)
147.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Kahramanmaraştaki
elektrik aboneliklerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9373)
148.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, TPAO Adıyaman Bölge
Müdürlüğünde işten çıkarılan işçilere ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9374)
149.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, nükleer santral ihalesine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9375)
150.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Rusyayla yapılan
enerji anlaşmaları ile ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9376)
151.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Nabucco Projesine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9378)
152.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya Doğalgaz Çevrim Santralinin yer
seçimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9379)
153.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, yenilenebilir enerji kaynaklarının
değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9380)
154.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman doğalgaz boru hattı ihalesine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9381)
155.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, petrol işçilerinin ücret
sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9382)
156.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, tasarruflu ampullerin
sağlığa zararlı olduğu iddialarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9383)
157.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, bazı firmalara yapılan ödemelere
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9384)
158.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığının yargı kararlarını
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9385)
159.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrıdaki bir konaklama tesisinin
durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9386)
160.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Güngörendeki patlamada ölenlerin
yakınlarına bazı uygulamalar yapılıp
yapılmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9387)
161.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Gaziantep Hafif Raylı Sistem Projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9388)
162.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin yargı
kararlarını uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9389)
163.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Burdur Valisinin Başbakanın oğlunu
uğurlamasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9391)
164.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Kahramanmaraştaki KÖYDES
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9392)
165.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Ankaradaki Akay Kavşağı
tartışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9393)
166.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
bazı karar ve uygulamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9394)
167.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkarideki hasarlı köy yollarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9396)
168.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Tuncelideki hasarlı köy yollarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9397)
169.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki hasarlı köy yollarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9398)
170.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrıdaki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9399)
171.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöldeki hasarlı köy yollarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9401)
172.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şırnaktaki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9402)
173.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Vandaki hasarlı köy yollarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9403)
174.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Elazığdaki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9404)
175.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Tekirdağdaki
bazı belediyelerin askı yöntemiyle duyurduğu ihalelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9405)
176.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, güvenlik güçlerine yönelik
bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9406)
177.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Diyarbakırdaki bir ev
baskını iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9407)
178.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Özalp ilçesindeki bazı olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9408)
179.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya İl Özel İdaresindeki
bazı yetkililer hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9409)
180.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batmandaki arazi yangınına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9410)
181.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van-Gevaştaki piknik alanına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9412)
182.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köyün su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9413)
183.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köyün bazı ihtiyaçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9414)
184.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Gölbaşı ilçesindeki
KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9416)
185.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karacabey-İnkaya Göletine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9417)
186.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Gerger ilçesindeki KÖYDES
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9418)
187.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Sincik ilçesindeki KÖYDES
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9419)
188.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Çelikhan ilçesindeki KÖYDES
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9420)
189.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Tut ilçesindeki KÖYDES
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9421)
190.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Samsat ilçesindeki KÖYDES
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9422)
191.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Kahta ilçesindeki KÖYDES
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9424)
192.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, demokratik açılım
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9425)
193.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseri tramvay hattındaki trafik
güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9426)
194.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda yayla ve köy yollarının
genişletilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9428)
195.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batmanın bir mahallesindeki bazı
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9429)
196.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Ordu
Valiliğinin bir uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9430)
197.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köyün bazı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9431)
198.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, 12 Eylülden sonra Türkiyeye dönmesine izin
verilmeyenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9432)
199.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Üniversitesinin yolunun
asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9433)
200.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hanaktaki bir grup içme suyu şebekesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9434)
201.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
gayrimenkul işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9435)
202.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankaradaki aydınlatma direklerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9436)
203.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir
şirketinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9437)
204.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, usulsüz dinleme yaptığı iddia
edilen bir polis memuruna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9438)
205.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şırnak Devlet Hastanesinin yoluna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9439)
206.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şanlıurfa Organize Sanayi
Bölgesindeki su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9440)
207.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Florya Güneş
Plajının halka kapatılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9441)
208.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir
firmadan yaptığı alımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9442)
209.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batmandaki TOKİ konutlarının
su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9443)
210.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöldeki bazı mezraların
ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9444)
211.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkari-Yüksekovadaki çocuk parkı
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9445)
212.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Erbaa-Reşadiye yolundaki trafik kazalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9446)
213.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, bir kişinin yurda
dönüşüne ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9447)
214.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbulda bazı
mahallelerde yaşandığı iddia edilen olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9448)
215.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki bir yol yapımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9449)
216.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki KÖYDES ödeneğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9450)
217.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Meram Belediyesi Başkan
Danışmanına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9451)
218.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, İstanbuldaki kaçak
yapılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9452)
219.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, İstanbulda yıkılan bir vakıf
okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9453)
220.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, ÇYDDden burs alan
öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9454)
221.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Çankırı Belediyesi Ekmek
Fabrikasının kapanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9455)
222.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Diyarbakırdaki bir köyün su sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9456)
223.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bir dernekten burs alan öğrencilerin
araştırılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9457)
224.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, ÇYDDden burs alan
öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9458)
225.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, ÇYDDden burs alan
öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9459)
226.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, İstanbulda yıkılan bir vakıf
okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9460)
227.- Aydın
Milletvekili Fatih Atayın, ÇYDDden burs alan öğrencilerin
soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9461)
228.- Aydın
Milletvekili Fatih Atayın, İstanbulda yıkılan bir
vakıf okuluna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9462)
229.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Siirtteki bir mahallenin bazı
ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9463)
230.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöldeki bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9464)
231.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin, şehit ve gazi yakınlarının
istihdamıyla ilgili genelgeye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9465)
232.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, AOÇ içerisinden akan derenin
ıslahına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9466)
233.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Marmara Adasındaki bir
yola ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9467)
234.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Washingtonda yapılan bir toplantıya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9468)
235.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, Uluderede
meydana gelen bir olayla ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9469)
236.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, bir avukata
baskı uygulandığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9470)
237.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ilaç katılım payına ve ek ders
ücretlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9497)
238.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kamuya taşıt alımlarındaki
vergi istisnasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9498)
239.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bir Hazine arazisinin
satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9500)
240.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, bazı zorunlu ödemelere
yönelik çalışmalara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9506)
241.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Belediyesinin bazı birimlerinin
elektriğinin kesilmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9507)
242.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisada tarımsal sulamada
kullanılan elektriği kesilen abonelere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9508)
243.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, elektrik borcu bulunan belediyelere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9509)
244.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, üniversitelerdeki akademik ve idari personelin
bazı haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9512)
245.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, İzzet Baysal Üniversitesinin bazı
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9513)
246.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9514)
247.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şırnaktaki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9515)
248.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Vandaki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9516)
249.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batmandaki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9520)
250.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöldeki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9521)
251.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Tuncelideki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9522)
252.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmanda uygulanan bir eğitim
projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9523)
253.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, kitap basım ve
poşetleme ihalelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9526)
254.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, Seviye Belirleme
Sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9527)
255.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, KPSSde kopya çekildiği
iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9528)
256.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, sözleşmeli
öğretmenlere ve öğretmen açığına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9529)
257.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki öğrenci yurdunun faaliyete
geçirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9530)
258.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöl Sağlık Meslek Lisesi
inşaatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9531)
259.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, eğitim
kurumları yönetici sınavına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9532)
260.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöl-Solhan Anadolu Lisesi ve YİBOnun
ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9533)
261.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, YÖKün
hazırladığı puan sistemlerinin eşdeğerliliği
tablosuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9534)
262.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ahi Evran Üniversitesinin kadro
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9535)
263.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, ÖSS sonuçlarının
değerlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9536)
264.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, üniversite harçlarına
yapılan zamma ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9538)
265.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, çalışma
takvimlerinin YÖK ile birlikte hazırlanmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9539)
266.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Anadolu ve Fen Liseleri
kontenjanlarında boşluk kalmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9540)
267.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, öğretmen atamalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9541)
268.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Ispartadaki okul öncesi eğitim
pilot bölge uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9542)
269.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, öğretmen atama ve yer
değiştirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9543)
270.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, elektriği kesilen okullara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9544)
271.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, İstanbuldaki bir vakıf okulunun
yıkımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9545)
272.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, öğretmenlerin bazı
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9546)
273.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin, bir mayının patlaması
olayıyla ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9547)
274.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Afganistandaki Türk Birliğinin bir
aracının yaptığı trafik kazasına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9548)
275.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin, bazı yerlerde alçak uçuşlar
yapılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9549)
276.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batman Kadın Doğum ve Çocuk
Hastalıkları Hastanesinde yaşanan bir olaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9550)
277.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, İstanbulda bir hastaya bazı
hastanelerin müdahale etmemesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9551)
278.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Ağız ve Diş
Hastanesindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9552)
279.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirelin, Düzcedeki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9553)
280.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Erzurumdaki bebek ölümlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9554)
281.- Van Milletvekili
Fatma Kurtulanın, bazı hastanelerdeki cihaz eksikliklerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9555)
282.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Akhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ve
ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9556)
283.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin, bir başhekim
hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9557)
284.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Elazığdaki bebek ölümlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9558)
285.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, hastanelerdeki vantilatörlü kuvöze
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9559)
286.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Sakaryadaki bebek ölümlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9560)
287.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bayburttaki bebek ölümlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9561)
288.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Bölge Hastanesinin ihalelerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9562)
289.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav Devlet Hastanesindeki uzman
doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9563)
290.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars Devlet Hastanesindeki arızalı
cihazlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9564)
291.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Bursadaki hastanelerin tıbbi
atıklarına ve bir özel hastaneyle ilgili bazı hususlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9566)
292.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van Çocuk Hastanesindeki doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9567)
293.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki uzman doktor
açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9568)
294.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Vezirköprü Devlet Hastanesindeki uzman
doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9569)
295.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konyadaki bazı
sağlık kuruluşlarının eksikliklerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9570)
296.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, atıl durumdaki
bir sağlık ocağına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9571)
297.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, arıcılığın
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9575)
298.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumda doğal afet mağduru
çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9576)
299.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars-Kağızmandaki dolu
zararının karşılanmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9577)
300.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki besicilerin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9578)
301.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, genetiği değiştirilmiş
organizmalı ürünlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9579)
302.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tarımsal kalkınma
kooperatiflerinin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9580)
303.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu Anadolu Bölgesinde
hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9581)
304.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresunda fındık alanlarında
otla mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9582)
305.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posoftaki çiftçilerin borçlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9583)
306.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, hayvancılık sektöründeki kayıt
dışılığa ve yetiştirici birliklerinin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9584)
307.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Diyarbakır-Bismildeki çiftçilerin
durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9585)
308.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, domuz çiftliklerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9586)
309.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, TMOnun fındık
stokuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9587)
310- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şanlıurfada besi OSBsi
kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9588)
311.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köydeki hayvan hastalığına
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9589)
312.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Göle Mezbahasının durumuna
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9590)
313.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, TMOnun buğday
alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9591)
314.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, bir köydeki hayvan
hastalığına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9592)
315.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki afet mağduru
arıcılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9593)
316.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöldeki afet mağduru
arıcılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9594)
317.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Marmara Adasında
yapılan zirai ilaçlamaya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9595)
318.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Yatağan Tarım Kredi Kooperatifinin
uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9596)
319.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki alternatif
ürün ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9597)
320.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, kıl keçisi yetiştiriciliğinin
engellenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9598)
321.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, TAR-GEL projesi kapsamındaki sözleşmeli
personelin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9599)
322.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, 3. Boğaziçi Köprüsü Projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9600)
323.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Bulancak İskelesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9601)
324.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Salihli-Akhisar yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9602)
325.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Turgutlu Gar binasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9603)
326.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Reşadiye karayolunun Kelkit
Çayı mevkiine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9604)
327.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, demiryollarının yük ve yolcu
taşımacılığındaki payına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9605)
328.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, TCDD personeline ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9606)
329.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, tren kazalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9607)
330.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, karayolu
kamulaştırmalarındaki ödemelere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9608)
331.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, trafik kazalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9609)
332.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şanlıurfada demiryolunun bazı
yerlere uzatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9610)
333.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Şanlıurfa-Mardin ve
Şanlıurfa-Adıyaman yol çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9611)
334.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, bir Türk gemisinin
korsanlarca kaçırılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9612)
335.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, korsanlarca
kaçırılan bir Türk gemisine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9613)
336.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Kars arasındaki yol
çalışmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9614)
337.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Ardanuç yol yapım
çalışmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9615)
338.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyadan Rusyaya yapılan yaş sebze
ve meyve ihracatındaki ulaştırma sorunlarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9616)
339.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şanlıurfa OSBye köprülü kavşak
yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9617)
340.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, baz istasyonlarının şehir
dışına taşınmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9618)
341.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van-Saraydaki bazı köylerin
iletişim sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9619)
342.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, pilotların istihdamına ve bir pilotun
işine son verilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9620)
343.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, 3. Boğaz Köprüsünün güzergahına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9621)
344.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir pilotun işine son verilmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9622)
345.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, DTP eşbaşkanlarıyla
görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9624)
346.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Diyanet İşleri
Başkanlığındaki sözleşmeli personele ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/9628)
347.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, İstanbulda bir vakıf okulunun
yıkılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9629)
5 Kasım 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, pusula gönderen bir kısım
arkadaşlarımızın isimlerini okuyacağım:
Sayın Ahmet
Yeni? Burada.
Sayın Lokman
Ayva? Burada.
Sayın Hayati
Yazıcı, Devlet Bakanımız? Burada.
Sayın
Ayşe Akbaş? Burada.
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz 30 Ekim Kars ilinin kurtuluş yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Kars Milletvekili Zeki Karabayıra aittir.
Sayın
Karabayır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili Zeki Karabayırın, 30 Ekim
Kars ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89uncu yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ZEKİ
KARABAYIR (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Karsımızın düşman işgalinden kurtuluşunun
89uncu yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, 1064 yılında kapılarını ilk kez
Türklere açan serhat şehrimiz Kars stratejik açıdan bulunduğu
bölgenin daima merkezi olmuştur. Bu yüzden de bitip tükenmek bilmeyen
savaşlar yaşamış, eşsiz kahramanlıklar
göstermiş, büyük acılar çekmiş ve kırk yıl boyunca Rus
hâkimiyeti altında kalmış bir kentimizdir.
Mondros
Mütarekesinin hemen ardından bölgenin yeniden İngilizler tarafından
işgal edileceği düşüncesiyle 30 Kasım 1918de ilk yerel
hükûmet olan Cenubi Garbi Kafkas yerli Hükûmetini kuran ilk ilimizdir. Yine
Kars 1855-1856 yıllarında Rus ordusuna karşı verdiği
akıl almaz mücadele sonucunda gazilik unvanını ilk alan ilimizdir.
Birinci Dünya Savaşında Sarıkamış Harekâtında
şehit düşen 90 bin vatan evladını bağrında
barındıran bir ilimizdir. Başta bir dünya mirası olan
İpek Yolu üzerindeki Ani şehri olmak üzere birçok medeniyetin
izlerini bağrında barındıran bir ilimizdir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Trablusgapta başlayan
zincirleme reaksiyon önce Balkan Savaşını tetikledi, daha sonra
da tarihin en büyük savaşı olan Birinci Dünya Savaşı
başladı. Girdiğimiz bu savaşı kaybetmemizin hemen
ardından Mustafa Kemal önderliğinde 19 Mayıs 1919da
yakılan meşalenin ışığı tarihin kavşak
noktasında yer alan kentimize de ulaştı. Kırk yıldan
fazla işgal altında kalan, onuruyla bağımsız yaşamaya
alışmış Kars halkı da bu ışığa
kayıtsız kalmamış ve topyekûn mücadeleye girmiştir.
1920lere kadar işgal altında kalan şehir Kâzım Karabekir
Paşa komutasındaki Türk ordusu tarafından 30 Ekim 1920de
yeniden ana vatan topraklarına katıldı. 2-3 Aralık 1920de
Ermenilerle Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma Büyük
Millet Meclisinin imzaladığı ilk antlaşmadır.
Değerli
arkadaşlar, 30 Ekim umut ve inancın mutlak zaferi, sabır ve
direncin ölümsüz destanının yazıldığı günün
adıdır. 30 Ekim emperyalist devletlerin Anadolu toprakları
üzerinde besledikleri yayılımcı emelleri için bitip tükenmek bilmeyen
savaşları tümden kaybettikleri
günün adıdır. Bu zaferi bize armağan eden başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kâzım Karabekir Paşa ve tüm
kahramanlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2002 AK PARTİ İktidarına kadar Kars ilimize
gereken yatırımlar yapılmamış, her alanda hizmetlerden
geri bırakılmıştır. İktidarlarımız
dönemlerinde Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Karsımıza da
başta Kars merkezinin içme suyu olmak üzere eğitim, sağlık,
köy yolları, içme suları, turizm, ulaşım, tarımsal
alanlarda önemli yatırımlar yapılmıştır. Bir
dünya projesi olan Pekini Londraya
bağlayacak Kars-Tiflis-Bakû demir yolu hattının yapımına
başlanması, doğal gazın Karsa getirilmesi, enerji ve
sulama yatırımları, tarihî eserlerin onarımı, devlet
ve araştırma hastanelerinin yapılması,
havaalanını uluslararası standartlara getirme
çalışmaları iktidarlarımız dönemlerinde
gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmeye devam edilen önemli projeler
ve yatırımlardan bazılarıdır.
Geçen yılki
konuşmamda Kars Havaalanına yeni bir terminal binasının
yapılması ve sulama, enerji amaçlı Kars barajının 2009
yatırım programına alınması talebimiz yerine
getirildi. Terminal binası ihale edildi, baraj da ihale
aşamasındadır.
Başta
Başbakanımız olmak üzere her 2 bakanımıza, genel
müdürlerimize, Devlet Planlama Teşkilatımıza ve emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Cenabıhakkın
Kurtuluş Savaşı esnasındaki o acı günleri bu millete
bir daha yaşatmaması dileğiyle hepinizi yeninden saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın
Karabayır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kars Devlet Hastanesini açtınız mı
Sayın Vekilim?
ZEKİ
KARABAYIR (Devamla) Kars Devlet Hastanesini, söyleyeyim
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Açıldı mı onu söyleyin.
ZEKİ
KARABAYIR (Devamla) Açıldı, açıldı, iki buçuk sene önce
açıldı.
BAŞKAN
Sayın Karabayır
ZEKİ
KARABAYIR (Devamla) Sekiz senede 3 trilyon harcadınız, iki buçuk
sene
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabayır
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) 6 trilyon verdim, yalan söyleme. Ben 6 trilyon verdim
Karsa, doğru söyle. Devletin kayıtlarında var, 6 trilyon
verdim.
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz Isparta ilindeki Yakaören
sondajının çevreye etkileri hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Sayın
Korkmaz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ZEKİ
KARABAYIR (Kars) - Sizin devlet arşivlerine bakmak gibi bir
alışkanlığınız yok.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Ben 6 trilyon, kendi imzamla verdim. Gel göstereyim ben
sana, görmek istiyorsan. Karsa 6 trilyon parayı fondan verdim bütçeden
değil, senin haberin yok.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım efendim lütfen.
Sayın
Durmuş, Sayın Karabayır
Sayın
Korkmaz, buyurun efendim.
Arkadaşlar,
Sayın Korkmazı dinleyelim.
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Isparta
ili Yakaören köyünde sıcak su için yapılan sondaj neticesinde
çıkan zehirli gazın çevreye etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Aziz
Nesinin hikâyelerini hatırlatan her aşaması sorumsuzluk ve
keyfiyetle dolu kamu
kaynaklarının nasıl israf olunduğuna dair bir olayı,
Isparta Yakaören köyünde eski AKPli Isparta Belediye Başkanı
tarafından yaptırılan bir sıcak su sondaj hikâyesini
sizlerle paylaşmak, ortaya çıkan ve insan
sağlığıyla doğal çevreyi tehdit eden
olumsuzlukların giderilmesinde İçişleri, Enerji ve Tabii
Kaynaklar ile Çevre Bakanlıklarının desteklerini almak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir önceki
dönemde Isparta Belediyemiz keyfî uygulamalarla sorumsuzca yönetilmiş ve
bugün itibarıyla 140 trilyon liralık bir borçla karşı
karşıya bırakılarak âdeta iflas noktasına
sürüklenmiştir. Belediyenin rutin işleri bile ranta tahvil
edilmiş, kamu kaynakları üzerinden birileri haksız olarak
zenginleştirilmiştir.
Isparta Yakaören
köyü Uyuz Pınarı mevkisinde 2006 ve 2008 yıllarında
belediye başkanının talebi üzerine hem de hiçbir teknik bilgi,
araştırma ve incelemeye dayanmaksızın sadece rivayetler ve
Başkanın define avcısı mantığı ile özel bir
firmaya sondaj çalışması yaptırılmış,
yapılan sondaj sonunda sıcak su yerine zehirli gaz
çıkışı yaşanmıştır.
Bildiğiniz
üzere bir yerde termal su sondajı yapacaksanız 5686 sayılı
Kanun uyarınca devletin bu konudaki yetkili kuruluşu MTAdan izin ve
ruhsat alma mecburiyetiniz vardır. Başkan, böyle bir izni gereksiz
bularak yetkisiz ve kaçak bir çalışma başlatmış, özel
bir şirketten 10 milyar 620 milyon ödeyerek danışmanlık
hizmeti satın almıştır. Bu kamu zararı
Sayıştay raporunda da tescil edilmiştir. Ortada ruhsat yok, izin
yok, herhangi bir fizibilite yok. Başkan Hasan Balaman sıcak su
sondajı ihalesi düzenleyerek ikinci bir keyfîliğe, sorumsuzluğa
imza atmıştır. İhaleyi kazanan firma ile Isparta Belediyesi
arasında 298 milyar liralık sözleşme
imzalanmıştır.
Bir diğer
garabet de, belediye bütçesinden ihale edilen iş ne belediye ne de mücavir
sınırlar içerisindedir. Bu kanun dışı süreç sonunda
sondaj başlamış, 23 Haziran 2006 günü saat 18.00
sıralarında büyük bir patlamayla açılan sondaj kuyusundan 16 bar
gibi yüksek basınçlı zehirli gaz çıkışı
başlamıştır.
Bu define
avcısı zihniyetli Başkan, Ispartalının büyük
tepkisiyle karşılaşıp kuyuyu da kapatamayınca MTA ve
TPAOdan yardım istemiştir. Türkiye Petrollerinden gelen ekip kuyuya
bentonit ve kil basarak müdahale etmiştir. Maalesef bu müdahale
başarısız olmuş, kaya ağzındaki önleyici vana,
preventer vana kapatılarak çimentolanmış ancak kapak
kenarından gaz çıkışı devam etmiştir. Firmanın
ekipmanı kuyuda kalınca bunun parasını da Isparta
Belediyesi ödemek zorunda kalmıştır. Yapılan tetkiklerde
kuyudan gelen gazın yüzde 94ünün karbondioksit, binde 2sinin hidrojen
sülfür, binde 2sinin de etil merkaptan ve diğer zehirli gazlardan
oluştuğu ortaya çıkmıştır.
Hazırlanan
raporlarda bu gazların bu oranlarda olmasının insan ve hayvan
yaşamı için tehdit oluşturduğu belirtilmekte olup bu
tarihten itibaren Ispartalı ve Yakaörenlinin de katlanmak zorunda
kaldığı kötü bir koku havaya yayılmıştır.
Köylünün birçok hayvanı bu zehirli gazlardan dolayı telef
olmuştur. Ağaçların meyveleri ve yaprakları
dökülmüştür. Aileler çocuklarının köyde dışarıya
çıkmasına izin vermemektedir. Kamu parası -ki bu
Sayıştay raporunda 367.116 lira olarak belirlenmiştir- çarçur
edilmiştir. Tabiata ve insanlara zarar verilmiştir. Ne için? Ben
yaptım olducu bir belediye başkanının hukuksuz, keyfî
uygulamalarıdır buna sebep. Teşbihte hata olmaz, kuyuya
atılan taşı kırk akıllı
çıkartamamıştır.
Milliyetçi
Hareket Partili Isparta Belediyesi, bu gaz
sızıntısının tam olarak önlenebilmesi için yeniden
Türkiye Petrollerine başvurmuştur. TPAO, zaman içerisinde ortaya
çıkabilecek hesaplanamaz hizmet bedeli ortaya koymuş, ucu açık bu
yüksek maliyeti de zaten bir önceki dönemde borçlandırılmış
ve neredeyse her hafta bir icra işlemine konu olan belediye de
ödeyemeyeceğini beyan etmiştir. Bu zararın tüm yükü
insanlarımızın üzerine kalmıştır. Burada
yaşamsal bir tehdit vardır. Hükûmetten, özellikle İçişleri,
Çevre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıklarımızdan bölge
insanını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
kaderine terk
etmemesi ve AKPli Belediye Başkanının ortaya
çıkardığı bu zararı gidermelerini talep ediyorum.
İstediğimiz
şey, etrafa zehirli gaz yayan bu kuyunun kapatılmasıdır.
Belki de AKPli Ispartalı milletvekili arkadaşlarım bu konuyu
gündeme getirmiş de olabilirler, ancak henüz bir sonuç alınamamıştır.
Gelecekte, hem insanımızı kaybetmemek hem çevrenin daha fazla
zarar görmesini engellemek, aynı zamanda idarenin, etrafına zarar
veren bu eylemlerinden dolayı belki de trilyonlarca liralık
açılacak tazminat davalarıyla karşılaşılmasının
önüne geçmek için yetkili kurumların bir an önce harekete geçmesini
beklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Sayın Kurt,
bir açıklama mı yapacaksınız?
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Kısa bir açıklama efendim.
BAŞKAN
Evet, çok kısa lütfen.
Milletvekili
arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak isterim: Yani
yapılan konuşmalara başka bir milletvekili arkadaşın
cevap vermesi gibi bir husus yok, sadece kısa açıklamalar söz konusu
olabilir, cevap verecekse sayın bakanların cevap vermesi
lazımdır. Onu hatırlatarak mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurtun, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın gündem dışı
konuşmasında, sondaj kuyusu açmak için alınmadığını
belirttiği iznin MTAdan alındığına, köylülerin hiçbir
zararının olmadığına ilişkin açıklaması
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Başkan, Nevzat Beyin konuşmasında
bahsetmiş olduğu husus bizim seçim bölgemizde olduğu için, ben,
konuşmasında birtakım hatalar olduğundan dolayı
sayın milletvekillerimiz eksik bilgilenmesinler diye bir düzeltme ya da
açıklayıcı bilgi vermek istedim.
Merkeze
bağlı Yakaören köyümüzde daha önce açılan bir termal su
maksatlı kuyudan bugün gaz çıkmaktadır; doğrudur. Yaklaşık
bir yıla yakın süredir bu çalışma
gerçekleştirilmiş. Konuyla ilgili gerek üniversitemizden, Süleyman
Demirel Üniversitesinden bazı bilim adamlarımızın gerekse
başka yerlerden bilim adamlarımızın burada termal suyun
olabileceği ya da olamayacağı yönünde çelişkili ifadeleri
vardır karşılıklı. Bu ifadelere dayalı olarak
belediyenin yapmış olduğu bu kuyu çalışması
MTAdan alınan izin, ruhsatla gerçekleştirilmiştir, ruhsatsız
bir kazı değildir. Bunu ben düzeltmek istiyorum.
Ayrıca bu
bölge daha önceden beri halk tarafından, köylü tarafından bilinen bir
bölge. Orada vatandaşa ait olarak uğranılmış olan bir
zarar yoktur, ama koku rahatsız edicidir. Fakat şu anda Belediye
Başkanı olan Milliyetçi Hareket Partili Belediye
Başkanımız bu kuyuyla alakalı olarak ekonomik bir
değeri olduğunu, bunu değerlendireceklerini ve sahip
çıkacaklarını ifade etmiştir. Belediye tarafından
yapılan iş zarara uğratmak maksadıyla ya da bir serüven
mantığıyla yapılmış değildir. Burada,
şimdiki Belediye Başkanı da bu kuyuyla alakalı ekonomik
yatırımların yapılabileceği gerekçesiyle sahip
çıkmaktadır, gazetelerde beyanları vardır. Sayın
Vekilin bunları biliyor olması lazım.
Ayrıca,
yapılan tüm
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofon otomatik olarak kesildi.
Tekrar girip
tekrar açmam lazım.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Peki, Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Anlaşıldı.
Peki,
teşekkür ediyorum Sayın Kurt.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, sadece bir dakika efendim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, şimdi karşılıklı cevap vermeye
başlarsak şey alamayız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sadece bir cümle kuracağım.
BAŞKAN
Birbirinizle görüşün lütfen. İkiniz de Genel Kuruldasınız.
Nevzat Beyciğim, istirham ediyorum.
Teşekkür
ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz tekstil işçilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Kırklareli Milletvekili Tansel Barışa
aittir.
Sayın
Barış, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barışın, tekstil işçilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
tekstil işçilerinin sorunlarını dile getirmek üzere gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyete
saygılarımı sunuyorum.
Bir süreden beri
Mecliste tekstil sektöründeki sıkıntıları ve tekstil
işçilerinin sorunlarını gündeme getiriyoruz. Geçtiğimiz
günlerde de Cumhuriyet Halk Partisi bu konuyu Meclise
taşımış ve burada tartışmıştık.
Tabii ki,
umarım bu tartışmalar sonucunda Hükûmet gerekli mesajları
almıştır ve bu sektöre karşı gerekli önlemleri de
almıştır veya alacaktır diye düşünüyoruz.
Sektördeki
tahribatın yoğun olarak yaşanması nedeniyle, ben de bugün
gündeme bu konuyu getirmek istedim.
Tabii ki, tekstil
sektörünü gündeme getirmek demek diğer sektörlerdeki işçilerin
sorunları yok anlamına gelmiyor. Onların da saymakla bitmeyecek
kadar sorunları olduğunu da burada bildirmek istiyorum ve örnek
olarak inşaat işçileri diyoruz. Bu sektörde çalışan
işçiler, maalesef sefalet içerisinde ve bunları ne arayan var ne de
soran vardır. Tersane işçileri, malum, her gün ölümle yüz yüze.
Mevsimlik işçiler, bu işçiler fındık ve pamuk
yollarında maalesef telef oluyorlar. Bunlara da sahip çıkan maalesef
yok. Maden işçilerimizin hâlini hepiniz biliyorsunuz. Bunlar meslek
hastalığından maalesef kurtulamıyorlar ve emekliliklerini
bile görmek çok zor oluyor.
Bir de, kot
taşlama, kumlama işçileri vardır ki bunların durumu tam bir
trajedi arkadaşlar. Yani bu sektörde, bu iş dalında altı ay
çalıştıktan sonra, maalesef bunlar ölüme doğru
koşuyorlar. Bu sektörde beş-on bin işçi çalışıyor
ve arkadaşlar, şu anda 600 civarında işçimiz ölümü bekler
vaziyette.
Sayın
milletvekilleri, burada bir parantez açmak istiyorum. İş yerlerinde
işçisinin sağlını, güvenliğini kendi
sağlığı ve güvenliği gibi gören, çalışma koşullarına
riayet eden, ücret, prim, ikramiye konusunda hakkaniyet ölçülerinde davranan
işverenlerimize buradan teşekkür ediyorum.
Tüm dünyada
etkili olan ancak ülkemiz üzerinden teğet geçtiği söylenen ekonomik
krizin bizde yarattığı tahribatın boyutları zaman
geçtikçe daha net ortaya çıkmakta. Son bir yıl içerisinde binlerce
iş yeri ve fabrika kapandı. 1 milyondan fazla işçi işini
kaybetti. İflaslar, intiharlar, aile faciaları olayın sosyal
boyutunun ne kadar derin olduğunu göstermektedir. İşini
kaybeden, ailesine karşı sorumluluklarını yerine
getiremeyen bir baba ne yapsın? Eşkıyalık mı
yapsın, hırsızlık mı yapsın? Yoksa, sayın
milletvekilleri, intihar mı etsin? İşini kaybeden baba
bunların hepsini yapar da işte sosyal devletin burada devreye girmesi
lazım, sendikaların da sendikacılığını
burada göstermesi lazım. İşverenin de sorumluluğunu bilmesi
gerekiyor.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tekstil sektöründe 3,5 milyon
işçi çalışıyor, 600 bini sigortalı, 50 bini
sendikalı ve çalışanların yüzde 80i kayıt
dışı. Avrupa Birliğine üye ülkelerde yani yirmi yedi ülkede
toplam 2,5 milyon tekstil işçisi vardır. Hâlbuki bizim ülkemizde 3,5
belki de 4 milyon tekstil işçisi mevcuttur ama Avrupa Birliği bu
sektöre, hiçbir sıkıntı yaşamamasına rağmen, 1
milyar dolar civarında bir destek çıkmıştır, ancak
bizde bu destek çıkmadığı gibi maalesef fabrikaların
kapanmasına seyirci kalınmıştır. Son iki yılda yüzlerce
fabrika, 400 bin tekstil işçisi işini kaybetmiştir. Sayın
Maliye Bakanımız Tekstili Çine bırakalım. demişti
geçtiğimiz günlerde. Sayın Bakanım, tekstili Çine
bırakalım da 3,5 milyon kişiyi Çine mi göndereceğiz, veya
6 milyon işsizin üzerine 3,5 milyon kişi daha mı
ekleyeceğiz? Önce bunun bir hesabını yapmak lazım.
Benim bölgem
Kırklarelinde 10 bin kişi işini kaybetti. Trakya genelinde
toplam 50 bin kişi bu sektörde işini kaybetti. Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz aylarda, Lüleburgazda faaliyet gösteren dört
tekstil fabrikası kapandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Barış, konuşmanızı tamamlayın
lütfen.
TANSEL BARIŞ
(Devamla) 237 işçinin işini kaybettiği, 450 milyara
yakın, maaş, prim, ikramiye ile 2 trilyon lirayı aşan
tazminatların ödenmediği ifade edilmektedir. İşveren
İflas ettim. diyor. Bu işçilerin haklarına sahip çıkacak
kuruluş ve kurum yok mu arkadaşlar? Sendika ne için var? Devlet ne
için vardır? Çalışma Bakanlığı ne güne duruyor?
Bakanlığın bu ve bunun gibi sorunlara derhâl el koyması
lazım ve bu işçilere muhakkak sahip çıkması
lazımdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki söyleyecek çok şey
vardır. Ancak, halkımızın ve işçimizin onuruyla lütfen
oynamayalım. Halkımızı ve işçimizi sadakayla
yaşamaya mahkûm etmeyelim. Halk, umutsuz ve çaresiz. Onlara, onurlu insan
gibi yaşaması için bir şans sunalım. Gelin, ülkemizin
kanayan bu aş ve iş yarasına beraber parmak basalım ve
işçimizin sesine kulak verelim.
Tüm emekçileri ve
halkımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Barış.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, müteveffa başbakanlarımızdan
Sayın Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümü münasebetiyle 2
arkadaşımızın, çok kısa bir, yerlerinden konuşma
talepleri vardır, onu yerine getireceğim.
Bu vesileyle
Sayın Bülent Ecevite de Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın
İçli, buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Biraz evvel sizin
de ifade ettiğiniz gibi, bugün merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl
dönümü. Ecevit, zarafeti ve nezaketiyle halkın gönlünde taht kurmuş
siyaset ve devlet adamıydı; dürüsttü, inançlara
saygılıydı, halkçıydı, vatanseverdi. Demokratik sol
düşüncenin kuramcısı, Cumhuriyet Halk Partinin ve Demokratik Sol
Partinin Genel Başkanı, Başbakanımız merhum Bülent
Eceviti özlemle, saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halıcı
3.- Ankara Milletvekili Mehmet Emrehan
Halıcının, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevitin
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET EMREHAN
HALICI (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum.
MEHMET EMREHAN
HALICI (Ankara) - Bugün, rahmetli Bülent Ecevitin 3üncü ölüm yıl dönümü.
Bülent Ecevitin aslında sayabileceğimiz çok üstün meziyetleri var
hem bir insan olarak hem bir siyasetçi olarak hem de bir devlet adamı
olarak ama ben özellikle bugün bunlardan bir tanesinin altını çizmek istiyorum.
O da siyasette uzlaşma kültürüne yaptığı katkı ve bu
konuda attığı somut adımlar. Bunun hepimize örnek
olmasını temenni ediyorum. Çünkü Türkiye'nin şu an
hoşgörüye ve uzlaşmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Uzlaşamasak bile uzlaşma kanallarının açık
olmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Aslında bir
koalisyona ihtiyaç var. Koalisyon sadece hükûmetlerde olmaz, koalisyon sadece
milletvekili sayılarıyla yahut bakanlık koltuklarıyla
olmaz, olmamalı. Koalisyonlar vicdanlarda, koalisyonlar yüreklerde,
koalisyonlar beyinlerde olmalı. Bence bir düşünce koalisyonuna
ihtiyacımız var. Türkiye'nin bunu hak ettiğini ve Türk
halkının da bu yüce Parlamentodan bunu beklediğini zannediyorum.
Bu duygularla ben
de rahmetli Eceviti saygıyla, sevgiyle ve şükranla anmak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Okay
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Ecevitle ilgili
BAŞKAN
Hayır, hayır, mikrofonunuz açık değil de onun için
söylüyorum. Sisteme girdiniz mi?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sisteme girmeye çalışıyordum.
BAŞKAN
Evet, sırasıyla şu arkadaşlara
Sayın
Durmuş, buyurun efendim.
4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teşekkür ediyorum.
Efendim, rahmetli
Ecevitle 57nci Hükûmetin Başbakanı olarak aynı kabinede
bulunduk. Ailesine başsağlığı ve kendisine rahmet
diliyorum. Millî duruşuyla, Orta Doğuda bugün yaşanan kötü
sahnenin, kan gölüne dönen Orta Doğunun bu hâle gelmemesi için Milliyetçi
Hareket Partisi Grubuyla birlikte aynı görüşleri paylaşan
Sayın Ecevit, gerçekten Türk siyasi hayatında gerek Çekiç Güçün geri
gönderilmesi gerekse Irak işgaline karşı verdiği mücadeleden
dolayı iktidarını kaybetmiş ama onurunu koruyarak öbür
hayata göçmüştür. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum, ailesine
acılarını paylaştığımı ifade ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Sayın
Elitaş, buyurun.
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, eski
başbakanlardan merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Rahmetli
başbakanlarımızdan Sayın Bülent Ecevitin bugün ölüm
yıl dönümü. 1950li yıllarda Türk siyasi hayatına atılan ve
gerçekten, ülkemize, milletimize hizmet etmiş bir başbakan olarak
anılacaktır diye ümit ediyorum.
Tekrar, kederli
ailesine başsağlığı, kendilerine de Allahtan rahmet
temenni ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Okay,
buyurun.
6.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın, eski
başbakanlardan merhum Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bülent
Ecevit, ölümünün 3üncü yıl dönümünde burada anılırken,
Sayın Ecevit, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönüden sonra
Cumhuriyet Halk Partisinin 3üncü genel başkanıdır. Türk siyasi
yaşamında saygınlığıyla, dürüstlüğüyle ve
yapmış olduğu hizmetlerle her zaman anılacaktır ve
Sayın Bülent Ecevitin bu hizmetlerini her
zaman takdirle hatırlıyoruz. Özellikle demokrasi
yanlısı tavrı hiçbir zaman unutulmayacaktır. Sayın
Ecevitin 12 Mart Muhtırası sonrasında, 12 Eylül
sonrasındaki mücadele kararlılığı Türk demokrasisinin
gelişmesinde çok önemli bir adımdır ve Sayın Ecevitin
geçmiş hizmetlerinden dolayı kendisine çok teşekkür ediyoruz ve
anısı önünde saygıyla bir kez daha eğiliyoruz.
Size de
teşekkür ediyorum.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum,
sisteme giremedim.
BAŞKAN
Buyurun, açık mikrofonunuz efendim.
7.- Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanakın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevitin
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bülent Ecevit, Türk siyasi hayatında önemli
liderlerden birisiydi. Türkiyedeki demokrasi mücadelesine önemli
katkıları olmuş, darbe dönemlerinde darbelere karşı
tavır almış ve demokratik siyasetin yeniden yaşam
bulması konusunda mücadele etmiş bir siyasi liderdi. Kendisine
Allahtan rahmet diliyoruz, ailesine ve Türkiye halkına da
başsağlığı dileklerimizi bir kez daha ifade ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, müteveffa
başbakanlardan Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümü münasebetiyle,
sevenlerine ve Demokratik Sol Partili yurttaşlara
başsağlığı ve kendisine Allahtan rahmet dileyen
konuşması
BAŞKAN Biz
de bu vesileyle bir kez daha Sayın Eceviti rahmetle anıyoruz.
Sevenlerine ve Demokratik Sol Partili yurttaşlarımıza da
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Azerbaycan Millî Meclisi Uluslararası ve
Parlamentolararası Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/996)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Azerbaycan Milli
Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası Komisyonunun vaki
davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan bir
Parlamento Heyetinin, Azerbaycana resmi bir ziyarette bulunması Genel
Kurulun 20 Ekim 2009 tarih ve 8. birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
hakkında 3620 Sayılı Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Deniz Bölükbaşı (Ankara)
Zeynep Dağı (Ankara)
Hasan Murat Mercan (Eskişehir)
Fevzi Şanverdi (Hatay)
Şenol Bal (İzmir)
Abdullah Çalışkan (Kırşehir)
Mehmet Çerçi (Manisa)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır. Önergeleri okutuyorum.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 20
milletvekilinin, elektrik enerjisi dağıtım bölgelerinin
kullanımındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/453)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Elektrik
enerjisinde etkinlik, ülke genelinde her yerde ihtiyaç duyulduğunda
elektriğin aynı kalitede ve yeterli miktarda olması
anlamına gelmektedir. Elektrik enerjisinde verimlilik kavramı salt
bir kar/zarar esasına değil, ülkemizin gelişmişlik
ölçütlerini de kapsayan, sosyal etkilerini de dikkate alan bir
değerlendirme yapılması anlamına gelmektedir. Enerji
sektörü, uzun vadeli, merkezi ve stratejik planlama gerektiren bir
yapıdadır. Gerekli santrallerin yanı sıra; iletim ve
dağıtım alanındaki yatırımların da
planlı ve düzenli bir şekilde yapılması gerekmektedir. Bu
nedenle de elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve
dağıtımı bir bütün olarak "kamu hizmeti"
niteliğindedir.
Siyasal
iktidarın enerji alanında yürüttüğü politikalar sonucunda bugün
ülkemiz elektrik enerjisi alanında yatırım açmazı, kamu
tesislerinin elden çıkarılması, yüksek zamlar ve ayakları
yere basmayan projelerle çevrelenmiştir. Enerji darboğazını
daha da açmaza sürükleyecek dağıtım özelleştirmeleri ile
Başkent, Sakarya, Meram ve Aras dağıtım bölgelerinin satışını
yapan AKP İktidarı, devir işlemini sürdürmektedir.
Bundan 18 yıl
önce, ihalesi bile olmayan görevlendirme kararına dayanılarak
Aydın, Denizli ve Muğla illerinin dağıtım hizmeti
AYDEM adlı özel şirkete hukuki usulsüzlükle devredilmiştir.
Yanlış
yapılan işlemleri sıralarsak;
Aydın,
Denizli ve Muğla bölgesinin özelleştirilmesi ile ilgili vermiş
olduğum soru önergesinde ne Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ne de
Maliye Bakanı bu konuda yetki ve sorumluluklarının
olmadığını iddia etmişlerdir. Şu an ilgili bölgeden
hangi bakanlık sorumlu ortaya çıkması gereklidir. İlgili bölgemizin
kendi bakanlığına bağlı olup
olmadığını bilmeyen bakanlar bulunmaktadır.
Bir hizmetin özel
sektöre yaptırılması birden fazla şirketin
katılımı ile gerçekleşmesi gerekir. İhale
edilemediği için rekabet koşulları yok edilmiştir.
İhale
edildiği takdirde kamuya daha fazla gelir girecekti. 600 milyon dolar
değerindeki dağıtım bölgesi 110 milyon dolar
devredilmiştir. Devir edilen diğer bölgelerle
karşılaştırılırsa gerçek net olarak ortaya
çıkacaktır.
18 yıl
öncesine dayanan bir fizibilite raporuna göre devir
yapılmıştır. İlgili fizibilite raporu geçerliği
yoktur. Çünkü tesis ve yapı değişmiştir. Bölgeye birçok
yatırım yapılmış olup bu yatırımlar hiç göz
önüne alınmamıştır.
3096
sayılı Yasaya göre hizmet alımına gidilmekte olup bunu da
1991 yılı Bakanlar Kuruluna dayanarak yapmaktadır. Bu
koşullarda hizmet alımı imtiyaz sözleşmesine göre
yapılmak zorunluluğu vardır. İmtiyaz sözleşmesinin
gerekleri yapılmalıydı.
1991
yılı Bakanlar Kuruluna dayanarak yapılan hizmet
sözleşmesinin hukuki dayanağı yoktur. Yine 3096 Sayılı
Yasaya göre 1991 yılı Bakanlar Kuruluna dayanarak devir
yapılıyorsa uluslararası tahkim hakkı tanınamaz.
İmtiyaz sözleşmesi hükümleri geçerlidir.
İlgili
şirket bina, araç, gerece kira vermesi gerekirken kira vermemektedir.
Devir yapıldıktan sonra ilgili şirket yaklaşık 8
aydır devlet memurlarını çalıştırmaktadır.
Devlet memurları hiçbir şirket adına çalışamaz.
Yukarıda
saydığımız nedenlerle ve ekonomik olarak büyük değer
taşıyan enerji dağıtım bölgelerinin kamu yararı
kapsamında kullanılması için Anayasanın 98inci,
İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
24.06.2009
1) Fevzi Topuz (Muğla)
2) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
3) Şevket
Köse (Adıyaman)
4) Gökhan Durgun (Hatay)
5) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
6) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
7) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
8) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
9) Ahmet Ersin (İzmir)
10) Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın)
11) Ensar
Öğüt (Ardahan)
12) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
13) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
14) Hikmet
Erenkaya (Kocaeli)
15) Hulusi Güvel (Adana)
16) Kemal Demirel (Bursa)
17) Selçuk Ayhan (İzmir)
18) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
19) Mustafa
Özyürek (İstanbul)
20) M. Akif
Hamzaçebi (Trabzon)
21) Faik Öztrak (Tekirdağ)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin,
emeklilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/454)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
emeklilerimizin ekonomik ve sosyal sıkıntıları büyük ölçüde
arttığı gözlenmektedir. Mevzuattan kaynaklanan
sıkıntıların yanında ekonomik krizin
yarattığı olumsuz koşullar ülkemizdeki emeklileri yaşayamaz
duruma getirmiştir.
Emeklilerimizin
büyük çoğunluğu açlık sınırının altında
yaşamakta, yetersiz beslenmekte, sosyal olanaklardan yeterince
yararlanamamaktadır. Geçinebilmek için emeklilikleri sonrasında daha
olumsuz koşullarda çalışmak zorunda bırakılmakta,
yaşam koşulları giderek kötüleşmektedir.
Bu nedenlerle emeklilerimizin refah düzeylerinin
artırılması, ekonomik ve sosyal sorunlarının
saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz. 23.06.2009
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Akif Ekici (Gaziantep)
3) Ali Koçal (Zonguldak)
4) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
5) Fevzi Topuz (Muğla)
6) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
7) Osman Kaptan (Antalya)
8) Tayfur Süner (Antalya)
9) Atila Emek (Antalya)
10) Gökhan Durgun (Hatay)
11) Ahmet Küçük (Çanakkale)
12) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
16) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
17) Şevket Köse (Adıyaman)
18) Ensar Öğüt (Ardahan)
19) Abdulaziz Yazar (Hatay)
20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
21) Mustafa Özyürek (İstanbul)
22) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
23) Faik Öztrak (Tekirdağ)
Gerekçe:
2009
yılı itibarıyla ülkemizde 9 milyona yaklaşan sayıda
emekli bulunmaktadır. Söz konusu emekli yurttaşlarımızdan
büyük çoğunluğu emekli maaşlarının yetersizliği
sebebiyle emekliliklerinden sonra bir işte çalışmak zorunda
kalmakta, çalışan emeklilerin pek çoğu da kayıt
dışı olarak yetersiz ücretler karşılığı
çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Yaşanan krizden
en çok etkilenen kesimlerin başında emeklilerimiz gelmektedir.
Emeklilerimiz
yaşanan kriz sonrasında kendi sıkıntılarına ek
olarak işsiz kalan çocukları için de endişe duymaktadırlar.
Ülkemizdeki aile yapısı nedeniyle bir emekli maaşı yalnızca
emeklinin geliri olmaktan öte bir işlev kazanmıştır.
Özellikle krizin derinleşip işsiz kalan aile fertleri
sayısı arttıkça emekli maaşını paylaşmak
zorunda kalan fert sayısı da artmaktadır.
Emeklilerimizin
yüzde 60'tan fazlasının ailesinde en az bir işsiz
bulunmaktadır. Açlık sınırı olarak açıklanan 750
TL'yi bile bulamayan aylıklarıyla işsiz çocuklarına da
bakmak zorunda kalan emeklilerimiz için acil önlemler alınması
gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Türkiye İşçi
Emeklileri Derneği'nce yapılan bir araştırmaya göre emekli
aylığıyla kendisinden başka iki ve daha fazla kişiyi
geçindiren emeklilerimizin oranı yüzde 81,1'dir. Emeklilerimiz
aldıkları maaşların yetersizliği ve geçimlerini sağlamak
zorunda kaldıkları aile fertlerinin sayısının
artması nedeniyle bankalara ve tefecilere borçlanmak durumunda
kalmaktadır.
Emeklilerimizin
yüzde 95'i aldığı emekli aylığını yetersiz
bulmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri ile
karşılaştırıldığında emeklilerimizin
refah düzeyi çok gerilerde kalmaktadır.
Pek çoğu
yeterli beslenememekte, tatil yapamamakta, herhangi bir sosyal etkinliğe
katılamamaktadır. Bu durum emeklilerimizi yalnızca ekonomik
anlamda değil sosyal anlamda da toplumun dışına itmektedir.
Emeklilerimizin yararlanabileceği sosyal tesisler, hizmet merkezleri, sağlık
merkezleri sayısı oldukça azdır. Bu tesis ve merkezlerin
sayısı Avrupa Birliği ülkelerinin oldukça gerisindedir. Bu
konuda önlemler alınması gerekliliği bulunmaktadır.
5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana emeklilerimizin
durumlarında bir iyileşme olmamış, aksine gelir
kayıpları ve yaşam standardında düşüşler meydana
gelmiştir.
Emekli
aylıklarının yetersiz kaldığı ve yüzdelik
artışların eşitsizliği daha da
artırdığı gözlenmektedir. Emeklilere refahtan pay
verilmemesi nedeniyle emeklilerin millî gelir içindeki payı giderek
azalmakta ve emekliler yoksullaşmaktadır. Bu nedenle geçim
sıkıntısı çeken, zorunlu ihtiyaçlarını bile
karşılamakta zorlanan emeklilerin gelir ve
aylıklarının artışıyla ilgili gerçekçi bir sistem
getirilmesi gerekmektedir. Ayrıca emekliler arasındaki ücret
dengesizliğini giderecek yapısal düzenlemelere ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu konuda emeklilerimiz yoğun bir beklenti içine
sokulmuş ancak bu konuda hâlen bir düzenleme
yapılmamıştır.
Ülkemizde
özellikle büyük şehirlerde ev kiraları ortalama bir emeklinin
aylığına eş değer olduğu hesaba
katılırsa ev sahibi olmayan emeklilerin durumunun ne denli kötü
olduğu anlaşılabilecektir. Emeklilerimizin ömürlerinin son
dönemlerinde refah içinde yaşaması gerekirken âdeta sefalete mahkûm
edilmesi ülkemiz açısından utanç verici bir durumdur. Ekonominin
büyüdüğü dönemlerde bireye düşen refah payından yoksun olan
emeklilerimiz Anayasamızda yer alan "Sosyal Devlet" ilkesi
gözetilmeden açlık sınırının altında borç içinde
yaşamak zorunda bırakılmaktadır.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, emeklilerimizin refah düzeylerinin
artırılması, ekonomik ve sosyal sorunlarının
saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının
yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22
milletvekilinin, petrol üretimi ve işlemesi ile piyasasındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/455)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Petrol, insan
yaşamının vazgeçilmez ürünleri arasında ilk sıralarda
yer almaktadır. Petrol enerjidir. Otomobilleri, kamyonları, gemileri,
trenleri ve uçakları çalıştırır. Evimiz ve
aşımız için bir ısıdır. Buhar ve elektrik
üretebilen bir güç kaynağıdır. Endüstrinin çarklarını
sağlayan yine petroldür. Oto lastiği, balık ağı, ip,
çeşitli kumaşlar, halılar, deterjanlar,
yapıştırıcılar, boyalar ve plastiklerden oluşan
yüzlerce ürünün temel yapım maddesi olan ve petrokimya maddeleri de
denilen kimyasal maddeler de petrolden yapılır.
Sokaklarımızı asfaltlamak, çiftliklerimizi gübrelemek için yine
petrolü kullanırız.
Petrol
sözcüğü, Yunanca-Latincede taş anlamına gelen "Petra"
ile yağ anlamına gelen "Oleum" sözcüklerinden
oluşmuştur. 1857'de ABD'de Albay Drake tarafından
Pennsylvania'da ilk petrol üretim kuyusu açılmıştır. Bu
dönemde kablolu sondaj makineleri icat edilmiş olup, sondaj makineleri
bundan sonra giderek daha da geliştirilmeye
başlanmıştır. İlk petrol hikayesi Evliya Çelebi
tarafından 18. yüzyılda kaleme alınmıştır.
İlk bulgular 19. yüzyılın sonuna doğru Trakya
yarımadasında yapılmıştır. Petrol
aramacılığı 1935 yılında MTA'nın
kurulması ile başlamıştır. İlk üretim kuyusu 1940
yılında Raman'da açılmış olup, 1954'te MTA petrol
faaliyetlerini Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na
devretmiştir.
Petrol
yalnızca günlük yaşamın bir parçası olarak görülmenin
ötesinde, uğruna büyük dünya savaşları çıkan, emperyalist
güçlerin işgalleri için gizli gerekçe olan, rezervine sahip ülkelerin
dünyanın yönetiminde daha çok söz sahibi olduğu bir ürün olarak
görülmektedir.
Petrol ülkemiz
için de stratejik öneme sahip ürünlerden biridir. 2007 yılına
geldiğimizde 2.134.175 ton ham petrol üretimi
yaptığımız görülmektedir. Aynı yıl içerisinde
23.445.754 ton ham petrol ithalatı yaptığımız kayda
geçmiştir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı gibi,
petrolde dışa bağımlı bir yapıdayız ve
aynı zamanda ülkemizin petrol zenginlikleri yeterince değerlendirilememektedir.
Ülkemizin bölgemizde ve dünyada daha çok söz sahibi olabilmesi için petrol ve
benzeri yer altı zenginliklerini, bağımsız olarak
değerlendirebileceği seçenekleri yaratması gerekmektedir. Her ne
kadar 2023 yılında petrol ithalatının sıfırlanması
hedeflense de bunun uzak bir hedef olduğu, anlaşılmaktadır.
Ülkemiz petrol
üretiminin tamamına yakını Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden
sağlanmaktadır. Böyle büyük bir zenginliğin olduğu
bölgenin, sosyo-ekonomik olarak yeterince gelişmemesi ise oldukça ilginçtir.
Çıkan petrolün, kendi bölgesine katkı sunacak biçimde
değerlendirilmediği, iktidarların bu durumun önüne geçecek
yeterli çalışmaları yapmadığı rahatlıkla
görülebilir.
Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde toplam olarak 880 petrol kuyusu bulunmaktadır. Bu
kuyulardan günde ortalama 24 bin varil petrol üretilmektedir. Türkiye'nin
petrol üretiminin ise % 30'u Adıyaman'dan karşılanmaktadır.
2008 yılında Adıyaman'da 16 petrol kuyusu açılmış
olmakla birlikte, 2009 yılında bu rakamın 20'yi
aşacağı belirtilmektedir. Bu rakamlar sevindirici olsa da henüz
yeterli değildir.
Ülkemizde petrol
üretim, işleme ve piyasa sorunlarının; özellikle Adıyaman
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde daha fazla petrol çıkarılarak
ülkemiz ekonomisine katkı sunulmasının; yine özellikle Adıyaman
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden çıkarılan petrolün bölge
ekonomisine daha fazla katkı sunması için gerekli
araştırmaların yapılması, sorunların tespiti ve
çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ali Koçal (Zonguldak)
3) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Tayfur Süner (Antalya)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Atilla Kart (Konya)
8) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
9) Şahin Mengü (Manisa)
10) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
11) Akif Ekici (Gaziantep)
12) Atila Emek (Antalya)
13) Gökhan Durgun (Hatay)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ahmet Ersin (İzmir)
19) Ahmet Küçük (Çanakkale)
20) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Abdulaziz Yazar (Hatay)
23) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
2.- Kopenhagda 14-17 Eylül 2009 tarihlerinde düzenlenen
Dünya Sağlık Örgütü 59uncu Avrupa Bölge Komitesi
Toplantısına İstanbul Milletvekili Mehmet Domaçın
katılmasının uygun bulunduğuna dair Başbakanlık
tezkeresi (3/997)
04/11/2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
14-17 Eylül 2009
tarihlerinde Kopenhag'da düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 59. Avrupa
Bölge Komitesi Toplantısına İstanbul Milletvekili Mehmet
Domaç'ın katılması uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/109, 10/444) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi
05.11.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Gültan
Kışanak
Diyarbakır
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmında yer alan 10/109 ile 10/444 esas numaralı Meclis Araştırma
Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul'un 05.11.2009 Perşembe
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Lehte ilk konuşmacı, Van Milletvekili Fatma Kurtulan.
Buyurun efendim.
(DTP sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Alevilerin
toplumda ve devlet nezdinde karşılaştığı
sorunların tespiti ve çözüm önerileri hakkında verdiğimiz
araştırma önergesinin gündeme alınması hakkında söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarihi irdelemeden,
geçmişte yaşananların taraf gözeterek bugüne
aktarıldığı gerçeğinin üzerine gitmeden bugün
karşımızda duran sorunları çözeceğimizi düşünmek
inandırıcı olmaz.
Osmanlı
İmparatorluğu zamanında büyük katliamlara maruz kalan Aleviler
çok yakın tarihlerde Maraşta, Çorumda ve Sivasta
katledilmişlerdir. Maraş ve Çorumda yaşanan katliamın
üzerine gidilmezken 93 yılında onlarca Alevi
vatandaşımızın devlet yetkililerinin gözü önünde
yakıldığı Madımak Oteli yıllarca kebapçı
dükkânı olarak işletilmiştir.
Ders
kitaplarında adı geçmeyen, inançlarına ters düşen din
dersinin zorunlu olarak verildiği, yemeklerinin ve pişirdiklerinin
haram olduğu söylenen Aleviler inançları yüzünden
dışlanmakla kalmayıp bu topraklarda katledildiler, sürüldüler,
aşağılandılar. Alevilik kendi tarihsel orijini üzerinde
yaşanması ve yaşatılmaktansa tarih boyunca Türk-İslam
sentezi üzerinde şekillenmesi hedeflendi ve bu yüzden Alevilere tarifi
imkânsız acılar yaşatıldı. En yakın
arkadaşına bile Alevi olduğunu söylemekten korkan Aleviler, Kürt
halkının inkâr ve asimilasyon politikalarına karşı
başlattığı mücadelesiyle beraber yavaş yavaş
meydanlara çıkmaya başlamışlardır. Kürt
halkının kader ortağı olan Aleviler üzerinde de Kürt
halkı üzerinde olduğu gibi yıllarca yok sayma, unutturma, eritip
bitirme politikaları uygulandı. Sorunu demokratik haklar sorunu
görmek yerine inanç boyutuyla ele alarak teolojik bir sorun olarak görmek ve
bununla kalmayıp Sünni inancını empoze etmeye
çalışmak, beraberinde Alevi köylerine inançları gereği hiç
uğramayacakları camilerin yaptırılmasını
getirmiştir. Kendilerine özgü ibadet yerleri olmasına rağmen
iktidarların bu tür yerlere sıcak bakmaması ve camilerin
çoğaltılmasındaki açık ısrar Alevilerin kendi
inançlarını yaşadıkları ve aynı zamanda sosyal
bir alan olarak kullandıkları cemevlerinin yapımı için imar
izni bile almalarını zorlaştırmış ve hatta mevcut
bazı cemevlerini yıktıracak kadar boyutlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
SONER AKSOY
(Kütahya) Cemevi yapılırsa gidecek misiniz?
FATMA KURTULAN
(Devamla) Anlamadım?
SONER AKSOY
(Kütahya) Cemevi yapılırsa gidecek misiniz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
FATMA KURTULAN
(Devamla) Yaklaşımınız bu tabii. Siz o hakları
verin, gidip gitmeyecekleri Alevilerin kendi kararı olsun lütfen.
Yemekler
düzenleyerek Dersime giderek Alevi politikalarını yerine
getiremezsiniz.
SONER AKSOY
(Kütahya) Söyleyin gidecek misiniz gitmeyecek misiniz?
BAŞKAN
Sayın Aksoy, lütfen efendim.
FATMA KURTULAN
(Devamla) Bu Alevilerin bileceği iştir.
BAŞKAN
Tamam Sayın Kurtulan, Genel Kurula hitap edin efendim.
FATMA KURTULAN
(Devamla) O zaman sataşmaları biraz durdursanız Başkan.
BAŞKAN
Söyledim, onları da ikaz ettim.
Buyurun.
FATMA KURTULAN
(Devamla) Yukarıda birkaç cümleyle özetlediğim gibi Osmanlı
İmparatorluğunun baskıcı döneminden Türkiye Cumhuriyetine
kadar gelinen süreçte Alevilere iktidardan bakış, kendinden çok
şey kaybetmeden devam etmektedir. Ancak buna karşı Alevi
yurttaşlarımızın artık kendi haklarını arama
mücadelesi Hükûmeti tutumundan vazgeçirmeye zorlasa da Hükûmetin oyalama
taktiğinden kolay kolay vazgeçmeyeceği görülmektedir.
Hukuk devleti,
sosyal adalet, özgür yurttaş kavramlarını dilinden
düşürmeyen Hükûmet, iş pratiğe geldiği zaman geri adım
atmakta, sorunları çözeceğini iddia ettiği kesimin taleplerini
hesaba katmadan kendi bildiği gibi hareket etmeyi tercih etmektedir.
Bugüne kadar içinde olduğu tutum, hayata geçirmeyi iddia ettiği
projelerin çoğu zaman zaman yarım kalmasına neden olduğu
gibi Alevi kesime yönelik vaatlerini de aynı sona doğru
götürmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 yılında
başlatılan Alevi yurttaşlarımızın
sorunlarının ve beklentilerinin karşılanacağına
ilişkin çalışmaların geldiğimiz noktada çok şey
değiştirdiğini söylemek haksızlık olacaktır.
Alevi cemaatleri ve yurttaşları tarafından olumlu
karşılanan ancak henüz hayata geçirilemeyen vaatlerin bir
kısmı unutulmuş gibi. Madımak Otelinin müze hâline
dönüştürüleceği söylenmiş ancak bu konuda elle tutulur bir
gelişme bulunmamakta. Cemevlerinin ibadet yerleri olarak
tanınması ve cemevlerine camilere tanınan mali kaynakların
sağlanması ve yasal statüye kavuşturulması konusunda
ilerleme sağlanamadı.
Din kültürü ve
ahlak bilgisi dersleri ilk ve orta dereceli okullarda hâlen zorunludur. Bu
hususta AİHM 2007 yılında, söz konusu derslerde dinlere genel
bir bakış sağlanmaktan öte kültürel haklar da dâhil olmak üzere
İslam inancının temel ilkelerinin öğretildiğine karar
vermiş ve Mahkeme Türkiyeden, müfredatını ve
mevzuatını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin birinci
protokolünün 2nci maddesiyle uyumlu hâle getirmesini istemiştir. Ancak
Avrupa Birliği müzakerelerinde de üzerinde durulduğu ve 2009 Türkiye
İlerleme Raporunda da belirtildiği gibi, Alevi inancı ve
kültürü üzerindeki doğrudan ya da dolaylı asimilasyon ve
kısıtlayıcı uygulamalar devam etmekte, ders
kitaplarındaki ayrımcı tanım, ibare ve imgeler hâlâ ayıklanmış
değil.
Alevi
yurttaşlarımızın inançlarını ve kültürlerini
özgürce yaşayacakları yasal düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmek
yerine, Hükûmetin bu düzenlemeler içerisinde Aleviliği kendi etkisi
altına alacağı hususları ön plana çıkarması ise
daha derin bir çelişkiyi ifade etmektedir. Nüfus cüzdanları gibi
kişisel belgelerde ayrımcı uygulamalara neden olabilecek din
hanesi hâlâ varlığını korurken Alevi derneklerinin ibadet
yerleri tahsis edilmesi için ilgili makamlara yapılan
başvuruları hâlâ reddedilmektedir. Devlet üst yönetimleri ve
bürokrasi görevleri Alevilere hâlâ kapalı hâlde ve Alevi yurttaşlarımız
hâlâ okullarda, iş yerlerinde katı ayrımcı tutumlara maruz
kalmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Alevileri küçük düşürücü ve
ayrımcılığa yol açıcı yayınlar devam etmekle
beraber yakın tarihlerde yaşanan olaylar ibret vericidir.
Yaklaşık bir ay önce Malatya Hekimhan Devlet Hastanesinde mutfak
görevlisi olarak çalışan ve Alevi olduğu bilinen Sema Nur Tokmaz
adında bir kadına, Hastane Müdürü Nazmi Kurt tarafından
görevlendirilen bir personel Alevilerin elinden yemek yenmez, elini yemeklere
değdirme. uyarısını yapmıştır. Müdüründen
cesaret alan personel satırla Sema Nur Tokmazın üzerine gitmiş
ve onu yaralamıştır. Söz konusu personel hâlâ görevine devam
ederken koluna dokuz dikiş atılan ve Yirmi beş gün iş
yapamaz. raporu verilen Alevi vatandaşımızın ise görevine
son verilmiştir.
Anayasanın
10uncu maddesi Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." ilkesine yer vermektedir.
Anayasaya sonuna kadar bağlı olduğunu iddia edenler en çok bunu
ihlal edenler oldular. Anayasanın bu açık hükmüne rağmen
Aleviler eşit yurttaş olma olanaklarından hiçbir zaman
faydalanamadılar. Alevilik inancı yasaklandı, kültürleri
aşağılandı, inançlarını yaşama biçimleri
karalanmaya çalışıldı. Alevi yurttaşların
inançlarını ifade etmeleri, inanç merkezleri inşa etmeleri
sürekli engellendi.
Tüm
yurttaşlardan alındığı gibi Alevi
yurttaşlarımızdan da vergi alınmakta ve bir kısmı
Diyanet İşleri Başkanlığına
ayrılmaktadır. Müslümanların ibadet yeri camidir, cemevleri
caminin alternatifi olamaz. diyen Diyanet İşleri
Başkanlığı, kendisine tahsis edilen devasa bütçeyi Alevi
inancına sahip yurttaşlarımız için harcamaktan
muaftır. Oysaki kamu hizmetinin eşit dağıtılması
ve yurttaşlardan toplanan vergilerin inancı ne olursa olsun eşit
oranda harcanması sosyal devletin bir gereğidir.
12 Eylül askerî
darbesi, birçok alanda olduğu gibi din ve inanç özgürlüğü
alanında da devleti belirleyici hâle getirerek Sünni İslam-Türk
anlayışını sistemli bir şekilde topluma dayatmaya
çalıştı. Bugün yaşadığımız bütün
sorunun kaynağında bu anlayış yatmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu anlayışa karşın bu toprakların
binlerce yıllık gerçeği olan Alevi
vatandaşlarımızın belli başlı taleplerinin
birkaçını sıralamaya çalışacağım:
Devlet
tarafından bir asimilasyon aracı olarak kullanılan zorunlu din
derslerine ilişkin uygulamaya bir an önce son verilmelidir.
Alevilerin ibadet
yeri olarak kabul ettikleri cemevleri devlet tarafından yasal olarak kabul
edilmeli ve yasal statüye kavuşturulmalıdır.
Alevi
vatandaşlarımızın bilincinde onarılmaz izler
bırakan 2 Temmuz 1993 Sivas katliamının
yaşandığı Madımak Oteli daha fazla zaman geçirilmeden
Alevi vatandaşlarımızın isteği doğrultusunda
utanç müzesi yapılmalıdır.
Alevi inancı
ve kültürü üzerindeki doğrudan ya da dolaylı asimilasyon ve
baskıcı, kısıtlayıcı uygulamalar son
bulmalı.
Alevi
yurttaşlarımız yıllardır mücadelesini verdikleri
demokratik hakları için bir kez daha meydanlara çıkacak,
Alevi-Bektaşi Federasyonu tarafından 3 Kasımda İstanbul
Kadıköyde düzenlenecek olan Ayrımcılığa
Karşı Eşit Yurttaşlık Mitinginde taleplerini tekrar
dile getireceklerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Alevilerin verilmeyen
haklarından dolayı sorun hâline getirilmiş olan Alevilik, özünde
bir demokrasi sorunu olarak ele alınmalıdır. Bu çerçevede,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Alevilerin sorunlarını tespit edecek
ve bu sorunları tarafsız bir şekilde kamuyla paylaşacak bir
Meclis araştırması komisyonu kurulmasını gerekli
görmekteyiz.
Konuşmama
son verirken, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Tayfun İçli, Eskişehir
milletvekili.
Sayın
İçli, buyurun efendim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
DTP Grubu
önerisinin aleyhine söz aldım. Bu, şu demek değil: Alevi
yurttaşlarımızın sorunları yoktur şeklinde bir
anlayışım yok. Kesinlikle, Alevi
yurttaşlarımızın çok ciddi sorunları var. Bunlar
mutlaka araştırılmalı. Bunun mutlaka üzerine gidilmeli.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sünnilerin de var.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Sünnilerin de şüphesiz vardır. Çünkü,
aslında Sünnilerin en büyük sıkıntısı, Alevi
yurttaşlarımızla birlikte olan sıkıntıdır, o
da nedir: Dinin siyasete alet edilmesidir. Ne yazık ki, din son dönemlerde
Türkiyede ciddi biçimde siyasete alet edilmektedir. Din ve mezhep bir siyasi
rant aracı olarak kullanılmaktadır. Bu, sadece Türkiyede
değildir. Avrupa Birliği raporlarına
baktığınız zaman, Avrupa Birliği raporlarında
ayrıştırmak, bu ülkeyi bölmek gibi konularda, özellikle Avrupa
Parlamentosu kararlarında bu konulara çok büyük önem atfediyorlar ve
raporlara baktığınız zaman -bilgisizlikten değil,
Türkiyeyi çok iyi biliyorlar, samimiyetsizlikten- Türkiye'de bu olayı
kaşımak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Daha dün, Avrupa
Birliği temsilcisinin Türkiyeyle ilgili açıklaması var, bu
açıklamaya, Sayın Cumhurbaşkanı Gülde yanıt veriyor.
Avrupa Birliği ne diyor? Ana başlık şu: Türkiye
Batıdan uzaklaşıyor, Doğuya kayıyor. şeklinde
bir açıklaması var. Cumhurbaşkanımız Sayın Gül de
demiş ki: Biz Batıdan uzaklaşmıyoruz, hem Doğuya
hem Batıya hem Kuzeye hem Güneye gidiyoruz. demiş. Şimdi,
doğruya doğru, eğriye eğri konuşmak lazım.
Bugün, biraz
evvel, Sayın Başkan nezaket gösterdi, kısa bir söz hakkı
verdi. Bugün, Bülent Ecevitin, Başbakanımız Bülent Ecevitin
3üncü ölüm yıl dönümü. Çok değerli konuşmacılar merhum Ecevitin
vasıflarıyla ilgili birtakım değerlendirmelerde bulundular,
uzlaşıcı olması; ben de dürüstlüğünden,
halkçılığından, vatanseverliğinden bahsettim.
Kıbrıs fatihi. Dimdik durabilmiş. Emperyal ülkelerin bütün
diretmelerine karşı, haşhaş ekimi konusunda,
Kıbrıs konusunda Türk ulusunu dimdik ayakta tutabilmiş ve dünya
halklarına örnek olabilmiş bir lider. Nur içinde yatsın.
Fakat, konuyla
bağlantısını kurmak açısından bir şey ifade
etmek istiyorum: Avrupa Birliğinin raporlarında, sözcüleri,
artık, Türkiyeyi şamar oğlanına çevirdiler. Her konuda
samimiyetsizler, sürekli, işte Türkiye'de aslında hukuk sorunu
varmış da yargı işlemediği için böyle böyle
oluyormuş. diyebiliyorlar. Kendi müktesebatlarını göz ardı
ediyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği
kararları göz ardı ediyorlar. Neyle suçlandıklarını
bilmeden iki yıldır yatan insanlarla, iddianame tanzim edilmeden bir
yıl tutuklu kalan insanlarla ilgili hukuk ayıplarını
görmezden gelebiliyorlar bu çifte standartlı Avrupa Birliği
sözcüleri, hatta Deniz Feneri gibi başka davalarda sessiz kalabiliyorlar
ama Türkiye'de bütün sorunun arkasında da hukuk sorununun, yargı
sorununun olduğunu ifade etme cüretini gösterebiliyorlar. O zatı
muhteremler, kendi mahkemeleri hakkında, sıkıysa, ya Belçikada
ya Almanyada ya Hollandada konuşsunlar, bir de Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararlarını ulu orta böyle
dillendirebilsinler. Sıkı mı? Konuşamazlar, yürekleri
yetmez ama konu Türkiye olduğu zaman çok rahatlıkla
konuşabiliyorlar.
Bu Avrupa
Birliğindeki muhteremlerin ikiyüzlülüğünü ifade etmek için -bugün
madem merhum Ecevitin ölüm yıl dönümü- 10-11 Aralık 1999 tarihine
sizleri götürmek isterim. Bakın, şimdi, Fransa, Almanya, Avrupa
Birliğinin ileri gelenleri, sürekli imtiyazlı ortaklık,
sürekli Ayaklarına demir prangalar bağlayalım, bir yere
kaçmasın. diyen Avrupa Birliğinin sözcüleri 10-11 Aralık
1999da ne demişler?
Değerli
arkadaşlarım, o dönem Avrupa Birliği Dönem Başkanı,
Finlandiya Başbakanı Lipponen. Lipponenin, biliyorsunuz, Türkiye ile
ilgili aday ülke kabul edilmesi konusunda birtakım çekinceleri
olduğunda Sayın Başbakan Bülent Ecevit ve üç partili koalisyon
hükûmeti var. Diyorlar ki: Sizin çifte standartlı, diğer aday
ülkelerden farklı bir muamelenizi kabul etmeyiz. açıklamasından
sonra Lipponen, Sayın Başbakana bir mektup yazar -bunu özellikle
tutanaklara geçmesi açısından bir kez daha vurgulamak istiyorum-:
Sayın Başbakan, bugün Avrupa Birliği, Türkiye ile
ilişkilerinde yeni bir dönem başlattı. Türkiyeye diğer
aday ülkelerle aynı koşullar altında adaylık statüsü verme
kararımızı size bildirmekten büyük memnuniyet duyarım. der
ve Türkiye'nin birtakım çekincilerden kaygı duymaması
gerektiği şeklinde bir mektup yazar. Bu mektuba, merhum Başbakan
Bülent Ecevit, cevabi bir mektup yazar. O cevabi mektup -tabii çok kısa
olmakla birlikte- şunu söyler: Siz, bunu Finlandiya Başbakanı
olarak değil Avrupa Birliği Dönem Başkanı olarak
açıkladınız, söz verdiniz, bana mektup gönderdiniz. Bu mektup
müktesebatın bir parçasıdır Sayın Başbakan. diye Lipponene
cevap vermiştir.
Özet: Türkiyenin
diğer aday ülkelerden farklı bir muameleye tabi
tutulmayacağına dair Avrupa Birliği Dönem Başkanı
Lipponen ve sonra Solana geliyor Ankaraya. Hatırlayın, uçakla
geldiler, birtakım kişiler geldiler. Ne geçti? Yıl 99, yıl
2002 seçimlerinden sonra iktidar değişikliği. Türkiye diğer
aday ülkelerden farklı bir muameleye tabi tutulduğu gibi, küçük
düşürülen muameleye tabi tutuldu. Burada, Kıbrısla ilgili
Lipponenin ve Avrupa Birliğinin sözcülerinin taahhütleri vardır.
Değerli
arkadaşlarım, 2004 yılında, Sayın Başbakanın
burada birçok yazılı açıklamaları olmasına
rağmen, hükûmet değişikliğini fırsat bilen Avrupa
Birliğinin kimi ikiyüzlü yöneticileri, şimdi, dünkü açıklamayla,
Ankara Ek Protokolüne Türkiye mutlaka uymalıdır, Kıbrıs
uçaklarının, gemilerinin girmesine dair Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu Protokol mutlaka onaylanmalıdır diye, sanki Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir sömürge devletiymiş gibi, bize buradan baskı
uygulamaktadırlar.
İşte,
değerli arkadaşlarım, merhum Ecevit devlet adamıydı,
vatanseverdi, ulusalcıydı derken bunu ifade etmeye
çalıştım. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yüce Meclis,
Kıbrıs konusunda ittifakla, bütün milletvekillerinin ittifakıyla
üç tane örnek karar almıştır Kıbrıs konusunda.
Şimdi, Rum kesimi Avrupa Birliğinin üye ülkesi olup müzakerelere
oturmaktadır bizimle birlikte -daha doğrusu fasıllar
açılsın, kapansın- ve Türk halkının onurunu zedeleyici
birtakım baskılar yapmaktadır.
Kürt meselesi
dedikleri mesele, bana göre Güneydoğu meselesidir. Etnik temelde hiçbir
şekilde siyaset yapılmaması gerekir. Etnik temelde siyaset
yapılması beni incitir. Ben, gençliğimde, sol
Yani, ben sol
görüşe sahip bir insanım. Hiç kimsenin ne mezhebini ne meşrebini
ne ırkını, soyunu sopunu sormadık. Biz böyle büyüdük,
kardeşçe büyüdük. Şimdi, birileri kaşıyor, Alevilik
meselesini de. Alevilik bir inanç ve kültür anlayışıdır.
Alevi yurttaşlarımızın ciddi sorunları vardır ama
Avrupa Birliğinin neyine ne, Alevilerle ne uğraşıyor Avrupa
Birliği? Avrupa Birliğinin kendi sorunları var, niye Alevi
yurttaşlarımızı kaşıyor? Kaşırken,
Alevi yurttaşlarımızın sorunlarını çözmek için
uğraşmıyor değerli arkadaşlarım. Bizi birbirimize
düşürebilecek, ayrıştırabilecek birtakım
oyunların peşinde kimi devletler. Bunu geçmişte
yapmışlar; sağ-sol kavgası, Alevi, işte Çorum, Sivas
Gidin 80 öncesi olaylara, sürekli kaşımışlar. Kürt
meselesini yeni kaşımamışlar ki emperyalistler.
Emperyalistler Osmanlı döneminden itibaren kaşımışlar,
Kurtuluş Savaşından sonra da kaşımışlar.
Emperyalizm bu tür ülkelerden elini çekmemiş ki. İşte, Iraka
bakın, mezhebi, ırkı; mezhepçiliği
kaşımış, Demokrasi getiriyoruz. demiş ama demokrasi
getirmemiş.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Siyaset bu sorunlara çözüm bulsa hiç kimse
kaşımaz. Çözümsüz kalan her sorunun üzerinde herkes konuşur.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Laf atmayın oradan, laf atmayın. Dinleyin
beni, laf atmayın.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Laf atmıyoruz, doğruyu söylüyoruz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bakın, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak
politikasına dimdik duran Ecevitin
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Emperyalizme hizmet edenler emperyalizm
karşıtlığı yapamazlar.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla)
3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra sonucunu
gördü, bütün dünya gördü. Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri
pişman, Iraktan nasıl çekiliriz diye korkuyor. Oraya gelirken
Demokrasi getireceğiz. dedi. Binlerce Amerikan genci, bizim tabirimizle,
Irakta şehit oldu. Onların tanımı başkadır.
Amerikalı gençlere yazık değil mi? Irakta milyonlar öldü. Mezhebi,
meşrebi kaşıdılar, ırkçılığı
kaşıdılar. Kimi iş birlikçiler, nemalananlar, nemalanmak
isteyenler emperyalizmin uşağı oldular.
Değerli
arkadaşlarım, onun için, evet, Alevi meselesi, sorunu, sorundur ama
bu bizim sorunumuzdur ve bizim çözebileceğimiz sorundur. Bunu,
ırkçıların, emperyalistlerin çözmemesi, bu konuya
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın İçli, konuşmanızı
tamamlayınız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Teşekkür ederim.
el
uzatmaması lazım. Tarihten ders alacağız. Hiçbir emperyal
ülke bu tür konuları keyfi için kaşımaz; kendi
çıkarları için kaşır, kendi çıkarları için o
ülkede uşaklar tutar, o ülkede dalkavuklar tutar. Bir İngiliz atasözü
vardır: Kralın ekmeğini yiyen onun kılıcını
kuşanırmış. Emperyalistlerin ekmeğini yemek
isteyenler de bu ülkede onların kılıcını
kuşanacaktır ama Türk halkı da onların nasıl
uşaklık ettiğini de çok iyi bilecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP, MHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Grup önerisinin
lehinde Malik Ecder Özdemir, Sivas Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Grubunun vermiş olduğu
Meclis araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, konuşmama başlamadan önce, eski Genel
Başkanımız rahmetli Sayın Bülent Ecevitin ölümünün 3üncü
yıl dönümünde, kendisini rahmetle, şükranla anıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Aleviler, yaşam biçimleri,
inançları, öğretileri gereği tarih boyunca her zaman
haklının, mazlumun yanında yer almış,
haksızlığa, adaletsizliğe, gericiliğe ve
bağnazlığa karşı olmuşlardır. Bu
duruşlarından dolayı da tarih boyunca hep bedel
ödemişlerdir. Osmanlının zulmüne karşı çıkan Pir
Sultan Abdal darağacında asılmış, Enel Hakk diyen
Hallacı Mansurun derisi yüzülmüştür.
Oysa değerli
arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, 13üncü yüzyılda
Avrupa mezhep kavgalarıyla kan gölüne dönmüşken âdeta, Anadolu
topraklarında yine Alevi önderlerinden Kim olursan ol yine de gel. diyen
Hazreti Mevlânânın, Benim Kâbem insandır. diyen Hünkâr Hacı
Bektaş Velinin ve Yunus Emrenin öncülüğünü yaptığı,
insanı her şeyin önünde tutan, önce insan diyen hümanizmanın ve
insan sevgisinin önderleri bu topraklarda yaşıyordu.
Değerli
arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürkün önderliğinde
başlatılan ulusal kurtuluş mücadelesinde de Aleviler bu
mücadelenin en önünde yer almışlardır ve Alevi
yurttaşlarımız, cumhuriyet tarihimiz boyunca da hep
demokrasiden, laiklikten, insan hak ve özgürlüklerinden yana
olmuşlardır. Bu tutum ve davranışlarından dolayı,
tarih boyunca süregelen şanssızlıkları ne yazık ki
zaman zaman bu iktidarlar döneminde de yaşanmakta ve Aleviler zaman zaman
ötelenmekte, zaman zaman bu ülkenin birinci yurttaşı olmalarına
rağmen azınlıkmış gibi kabul edilmektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce arkadaşlarımızı
dinledik. Alevi yurttaşlarımızın AKP İktidarından
değil, devletten beklentileri var, haklı talepleri var.
Anayasamızda yazılı olan eşit hak, eşit
yurttaşlıktan kaynaklanan talepleri var. Bunu Alevi dernekleri,
federasyonlar, çeşitli sivil toplum örgütleri zaman zaman her platformda
dile getirmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki İktidar
bunları ya görmezlikten, duymazlıktan geliyor ya da zaman zaman
yaptığı sahte açılımlarla, Alevi
çalıştaylarıyla, Alevi derneklerinin zaman zaman
aralarındaki -belki- uyuşmazlığı da
kaşıyarak Hele önce bir arada bir toplanın, birleşin,
ortak talebiniz neyse onu topluca bir dile getirin, ondan sonra gereğini
yaparız. gibi bir savsaklamayla karşı
karşıyayız.
İktidar
milletvekillerine, Sayın Bakana buradan söylüyorum: Alevilerin hemen hemen
hepsinin, Alevi yurttaşlarımızın ortak talepleri çok zor
talepler değil, çok basit. Cemevlerinin tıpkı camilerimiz gibi
ibadethane olmasını istiyor Alevi yurttaşlarımız. 2
Temmuzda 37 aydınımızın hunharca katledildiği
Sivastaki Madımak Otelinin aydınlanma müzesi olmasını
istiyor Alevi yurttaşlarımız. Anayasamızda
yazılı olan zorunlu din dersinin kaldırılmasını
talep ediyor Alevi yurttaşlarımız.
Değerli
arkadaşlarım, Alevi yurttaşlarımızın bu konudaki
taleplerini, geçen Parlamentoda ve bu Parlamentoda Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımız usanmadan, yılmadan, her biri
reddedilmiş olmasına rağmen, tekrar tekrar yineleyerek
Parlamentonun gündemine getirdi ama ne yazık ki İktidar
çoğunluğunun oylarıyla bu öneriler reddedildi.
Sayın Ahmet
Ersinin -kendileri buradalar- geçen dönem -ben geçen dönem Parlamentoda
yoktum- yine aynı amaçla vermiş olduğu Alevilik hakkındaki
araştırma önergesi Mecliste reddedildi, bu dönem bildiğim
kadarıyla tekrar yeniledi. Yine, geçen dönem Parlamentoda görev yapan
milletvekillerimizden Sayın Ali Rıza Gülçiçek ve eski İstanbul
Milletvekilimiz Berhan Şimşekin Madımak Otelinin müze
olması, cemevlerinin ibadethane olması için kanun teklifleri var,
reddedildi. Bu dönem de, yine, değerli arkadaşımız Durdu
Özbolatın, Sayın Şevket Kösenin, benim defalarca vermiş
olduğumuz bu yöndeki kanun tekliflerimiz reddedildi. Daha geçen hafta
-cemevlerinin ibadethane sayılması için öyle çok büyük bir şeye
gerek yok, Anayasa değişikliğine gerek yok- İmar Kanununda
yapılacak bir kelimelik tadilatla cemevlerinin yasal statüye
kavuşturulması talebimiz ne yazık ki yine İktidar
tarafından reddedildi.
Değerli
arkadaşlarım, cumhuriyet tarihimizin en karanlık sürecinden
geçiyoruz. Bunu belki siyaseten zaman zaman söylüyoruz ama bugün içinde
bulunduğumuz tablo, gerçekten, ülkemiz adına, cumhuriyetimiz
adına çok karanlık bir süreç. Bu süreçte toplumun belli kesimlerinden
gelen bazı haklı talepler var, demokratik talepler var ama
İktidar, bilerek ve isteyerek, âdeta sapla samanı karıştırarak,
sözüm ona demokratikleşme, sözüm ona insan hak ve özgürlükleri
adı altında, toplumun bazı haklı talepleri ile
İktidarın topluma dayattığı, cumhuriyetin temel
değerleriyle çatışan taleplerini de karıştırarak,
sarmal yaparak, harman yaparak, paçal yaparak toplumun gündemine sunmaya
çalışıyor.
Ben buradan
açıkça şunu ifade etmek istiyorum ki: Alevilerin taleplerinin
tamamı, demokrasinin ve cumhuriyetin temel ilkeleriyle
çatışmayan, cumhuriyet devrimlerinin en önemli hedefi olan
uluslaşma sürecine balta vuracak taleplerle birlikte tutulmamalıdır.
Aleviler, ayrışmayı değil birleşmeyi, Mustafa Kemal
Atatürkün kurduğu laik, demokratik cumhuriyetin kurumlarını,
felsefesini yok etmeyi değil onu yaşatmayı savunan ilkeler ve
iddialar çerçevesinde ve haklı taleplerini dile getirmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, zaman zaman Hükûmetin
açılımlarını dinliyoruz, hep birlikte izledik, ibretle
izliyoruz. Kıbrıs açılımı, Avrupa Birliği
açılımı, Ermeni açılımı, Kürt
açılımı, Alevi açılımı gibi açılımlarla
Türkiye'nin gerildiği, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin
tartışmaya açıldığı bir süreçteyiz. Alevilerin ne
istediğini Sayın Bakana, ilgili AKPli milletvekillerine söyledik,
bir kere daha söylüyorum ama Alevilerin ne istemediklerini de söylemek istiyorum:
Aleviler, devlete, bürokrasiye eleman alırken Hangi köydensin? Mezhebin
ne? Alevi misin Sünni misin?
ayrımını yapmadan liyakatin ön planda
tutulmasını istiyorlar. Aleviler, Anadoluda, Sivasta, Tuncelide,
Erzincanda, Erzurumda köylere hizmet götürülürken, elektrik, yol, su, asfalt
götürülürken bu köy Alevi köyü, bu köy Sünni köyü diyerek ayırım
yapılmamasını istiyorlar.
Alevilerin
başka istekleri daha var, belki uzun süreçte söyleyeceğiz. Aleviler,
Türkiyede hukuk devletinin felç edilmemesi, hukuk devletinin ortadan
kaldırılmamasını istiyorlar. Ne yazık ki
İktidarınız döneminde cumhuriyetin Anayasamızda
sayılı temel niteliklerini bir bir yok etmeye
başladınız. Anayasa Mahkemesi kararıyla tescil edilmiş
olan partiniz, laikliğe karşı hareketin odağı olan
partiniz bugün iktidar olmaya devam ediyor. Aleviler bunu istemiyor ve Aleviler
-ben Sivastan geliyorum değerli arkadaşlarım- bir şeyi
daha istemiyorlar: Haburdaki adalet anlayışınızla
Silivrideki adalet anlayışınızın aynı
olmasını istiyorlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bravo!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Adaletin, devletin hukuk devleti olmaktan
uzaklaşmasını istemiyorlar, adaletin ayaklar altına
alınmamasını istiyorlar ve
MUHARREM
İNCE (Yalova) Deniz Feneri de var.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla)
Deniz Feneri konusunda aynı samimiyeti
göstermenizi sizden bekliyorlar.
Aleviler -sürem
doluyor- özellikle sizden sayın milletvekilleri, önümüzdeki 10
Kasımda cumhuriyetimizin kurucusu Atatürkün kurduğu bu Mecliste
cumhuriyetin temel değerlerinin tartışmaya
açılmasını istemiyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bravo!
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Öyle bir tartışma yok ki!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bu oyuna, bu oyuna en önce Aleviler karşı
çıkacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
tartışmayı, çok derinden, tüm toplum kesimi gibi Aleviler de
izliyor
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Hayalî şeyler üzerinde konuşmayın! Hayal bunlar!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bizi biz yapan seksen beş yıl boyunca
birlikte bir arada yaşadığımız bu ülkeyi bölmeye
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Hayalî şeyler peşinde koşmayın!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla)
ulus devlet yapısını, üniter devlet
yapısını yok etmeye hiçbirinizin hakkı
olmadığını düşünüyor Aleviler. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Neyin olup olmadığını
sokaktaki tüm yurttaşlarımız, bu Alevi
yurttaşlarımız da bilir bunu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Bölücülük dediğin bu zaten.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Özdemir, konuşmanızı tamamlayınız.
Arkadaşlar,
lütfen dinleyelim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi, 10 Kasımda, başka bir tarih,
başka bir zaman bulamadınız mı da ülkenin ulus devlet
yapısını, üniter devlet yapısını bozacak, bu
ülkedeki yıllardır, yüzyıllar boyunca birlikte
yaşamış Alevi-Sünni ayrışmasını
kışkırtacak bir öneriyi, başka tarih bulamadınız
da mı 10 Kasımda getiriyorsunuz?
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Kardeşlik dediğin ne zaten
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Bakan zannediyorum biraz sonra
çıkacak, bu kürsüden söyleyecek. Sivasta Madımak Otelinin müze olması
için ısrarla Alevi yurttaşlarımızın talebi var.
Sayın Bakan tuttu, önce Orayı bir kitap okuma evi
yapacağız. dedi, Anı evi yapacağız. dedi, Çiçekçi
yapacağız. dedi, hâlâ hiçbir şey yapılmadı.
Madımak Oteli, orada yakılan 37 aydınımızın
dumanlarının tüttüğü bir utanç binası olarak orada duruyor.
Biz öneri verdik
Sayın Bakan, 2 Temmuzun barış ve kardeşlik günü ilan
edilmesi için öneri verdik. Bunun yanlış olan tarafı ne?
Madımak Otelinin müze olması için kanun teklifini söyledim,
defalarca verdik, arkadaşlarımız veriyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SONER AKSOY
(Kütahya) Bunun kanun teklifi mi olur? Satın alın siz yapın!
BAŞKAN
Sayın Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Niye, eğer samimiyseniz, bunu kabul etmiyorsunuz?
Ama sakın, Alevilik geleneğinde olmayan, muharrem ayında iktidar
kabalığından, Alevilere kaba davranıştan vazgeçin.
Alevileri anlamak istiyorsanız, önce Alevilerin en önem verdiği
Mustafa Kemal Atatürkün ilkelerine, cumhuriyete sahip çıkın diyorum.
Bu önergeyi
desteklediğimizi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Aleviler ateist değil, Müslüman.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Evet, grup
önerisinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP
grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, partimizin ta o ilk kuruluş dönemlerinde dahi bizim
kaleme alıp programımıza aldığımız ve her
seferinde vurguladığımız, vurgulamakla yetinmeyip bunu
uygulamada göstermiş olduğumuz üç tane temel kırmızı
çizgimiz var demiştik. Biz ne yapacağız demiştik,
yapacaklarımızı ifade etmiştik ama
yapmayacağımız şeyleri de ifade etmiştik. İlk kez
bir parti tüzüğünde, programında bunları belirtmişti.
Bizler uygulamalarımızda, icraatlarımızda kesinlikle dinsel
milliyetçilik yapmayacağız demiştik, etnik milliyetçilik
yapmayacağız demiştik, bölgesel milliyetçilik
yapmayacağız dedik, yapmadık ve kesinlikle de
yapmayacağız.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Ne yapmayacağız dedinizse onu yaptınız.
AHMET AYDIN
(Devamla) Zira, değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti dili, dini,
rengi ne olursa olsun yaşayan herkesin ortak adıdır, hepimizin
cumhuriyetidir ve vatandaşlık temelinde herkesin inancını
yaşaması ve kültürünü devam ettirmesi temel arzumuzdur.
İşte millî birlik ve beraberlik projemiz kapsamında bütün bu
unsurların tek bir ağaç gibi hür ve özgür, bir orman gibi
kardeşçe yaşamasını arzu ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bizler bir süreç başlattık -adına ne derseniz
deyin- bu süreçte, bu demokratikleşme sürecinde bütün unsurların
burada, bütün sıkıntılarıyla birlikte özgürce
konuşulması için konuyu Meclise getiriyoruz dedik ve bu manada da
sizlerin bütün engellemelerinize rağmen, 10 Kasım tarihinde
inşallah ön görüşmeler
başlayacak ve bu manada hem bu ön görüşmelerin
başlaması, millî birlik ve kardeşlik projemizle ilgili
görüşmelerin başlatılması hem de Meclis takvimiyle ilgili
grup önerimiz de kabul edildiğine göre 10 Aralığa kadar
inşallah bu gündemi hep birlikte burada takip edeceğiz. İşte
bu gündemi dışlamak adına, Meclis
çalışmalarını tıkamak adına,
halkımızın gerçek sorunlarını burada
tartışmak yerine birtakım farklı farklı grup
önerileriyle, İç Tüzükün değişik yollarını da
kullanarak burada Meclisi tıkamaya
çalıştığınızı da bütün halkımız
biliyor ve görüyor.
Değerli
arkadaşlar, kaldı ki, biz bütün unsurları bir olarak görüyoruz
ve yine, Alevilerle ilgili bugüne kadar en büyük çalışma bu parti
döneminde, bu İktidar döneminde yapılmıştır. Şu
ana kadar 4 tane büyük çalıştay yapılmış, yine
zannediyorum 11 Kasımda beşinci çalıştay yapılacak,
yıl sonu itibarıyla da bütün bu çalıştaylar bitecek ki
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Cemevleri ibadethane olacak mı, olmayacak mı?
AHMET AYDIN
(Devamla)
bu çalıştayların bitmesiyle birlikte kamuoyuna
bunlar paylaşılacak.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Laf
Laf
AHMET AYDIN
(Devamla) İnşallah, sabrederseniz ve sizler de katkı
sunarsanız samimi bir şekilde, bu sorunlar da çözülecek.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Cemevleri ibadethane olacak mı, olmayacak mı? Laf
Laf
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu çalıştaya bütün Alevi
derneklerinden, kanaat önderlerinden insanlar çağrılıyor, fikir
ve öneriler alınıyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Cemevleri ibadethane olacak mı? Evet, hayır.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bunlar bir süreçtir.
Ve devletin
yıllardır biriken sorunları. İşte bu sorunlara sizler
el atmadınız, bugüne kadar gelen iktidarlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Geç
Geç
AHMET AYDIN
(Devamla) - AK PARTİ bütün
sorunlarla birlikte inşallah bu sorunları da çözecektir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kanun teklifimizi geçen hafta reddettiniz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Alevilerin taleplerine var mısın, yok musun? Talep belli.
Madımak Oteli müze olsun diyoruz, Sayın Bakanın
kapısına kadar gidiyoruz, neden bahsediyorsun? Hiç kimseyi ahmak
falan zannetmeyin.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, ekim ayı sonunda yine Kültür
Bakanlığımızın desteğiyle uluslararası,
Alevilerin sorunlarına ilişkin bir sempozyum düzenlendi. Buna hem
Kültür Bakanımız hem Devlet Bakanımız Sayın Faruk
Çelik de iştirak ettiler ve Kültür Bakanlığının
katkılarıyla yapıldı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Havanda su dövüyorsunuz, başka hiçbir şey
yapmıyorsunuz. Ayıp ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yine kasım ayı içerisinde Ankarada bu benzeri bir
uluslararası sempozyum yeniden düzenlenecek, yine Kültür
Bakanlığımızın katkılarıyla yapılacak.
Değerli
arkadaşlar, görmüşsünüzdür zannediyorum ama Hacı Bektaş
Külliyesine gidin bakın şimdi, tamamen yenilendi ve
vatandaşlarımızın sonsuz memnuniyeti var.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Aleviler Hacı Bektaş Külliyesinin cemevlerine
devredilmesini istiyor, kabul ediyor musunuz? Bilmeden konuşuyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yine bütün ziyaret
mekânları şu anda ücretsiz.
Değerli
arkadaşlar, Anadoludaki bütün cemevlerinin yapımı,
bunların açılışlarına sayın
bakanlarımız, bizler de katılmaya çalışıyoruz,
katılıyoruz, destek veriyoruz. Biz şunu biliyoruz ki, bizim
anlayışımızda Hacı Bektaşın
anlayışı var, Mevlânânın anlayışı var,
Yunusun anlayışı var, bütün bunların senteziyle biz
buradayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Cemevine cümbüşevi diyen siz değil misiniz?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Çünkü değerli
arkadaşlar, biz yaratılanı Yaradandan ötürü severiz. Biz
insanı yaşatarak devleti yaşatmaya çalışıyoruz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Karacaahmeti yıkan sizin
Başbakanınız değil mi?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Sizler burada ne kadar engel
olursanız olun, biz samimi duruşumuzla, dik duruşumuzla
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hadi canım sen de!
AHMET AYDIN
(Devamla) -
inşallah bu süreç
içerisinde gerek Kürt sorunu, Alevi sorunu
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya
Ya
Başka ne sorun kaldı?
AHMET AYDIN
(Devamla) -
bildiğiniz bilmediğiniz, sizlerin bugüne kadar cesaret
dahi edemediğiniz, el atamadığınız bütün
sorunları bu İktidar çözecektir inşallah diyorum.
Ben,
oluşmuş bir Meclis gündemi vardır diyorum. Bu maksatla DTP grup
önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamaya geçecekseniz yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Tamam Başkanım.
Behiç Çelik Bey
konuşma talep etmiş.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam, ondan sonra.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben burada bir
konuyu özellikle vurgulamak için söz aldım. Hatipler müteaddit defalar
Genel Kurul salonunda milliyetçiliği anlatırken Biz dinsel
milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik, etnik milliyetçilik
yapmayacağız. diyorlar. Basından okuduğum kadarıyla
Sayın Başbakan da aynı sözleri sık sık
tekrarlıyor.
Bu
konuşmanın hiçbir bilimsel temeli yok çünkü milliyetçilikle
etnikçilik bir arada kullanılmaz, akla kara gibi farklıdır.
Bölgecilikle milliyetçilik bir arada kullanılmaz ve dinle milliyetçilik
bir arada kullanılmaz. Dini istismar edenler vardır, hiçbir zaman
istismarcı aynı zamanda milliyetçi olmaz.
Onun için bu
söylemi bütün hatiplere ve bütün parti gruplarına özellikle tavsiye
ediyorum, kullanmasınlar çünkü temelde şöyle bir yanılgıya
toplumumuz sürüklenebilir: Türk milliyetçileri bütün değerlerine, üstün
millî değerlere ve manevi değerlere her zaman hürmetkârdır ve 72
milyon insanı kucaklayan barış ve sevgi merkezidir Türk milliyetçilerinin
bulunduğu ortam. Bunu özellikle hatırlatmak isterim. Onun için
etnikçilikle, bölgecilikle ve dincilikle milliyetçilik bir arada
anılmamalıdır, o başlı başına üstün millî
bir değerdir.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama
BAŞKAN
Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Milletvekillerimizin
isimlerini tespit ediyoruz: Sayın Anadol, Sayın İnce, Sayın
Ersin, Sayın Mengü, Sayın Meral, Sayın Paçarız, Sayın
Akıncı, Sayın Çakır, Sayın Özdemir, Sayın
Aydoğan, Sayın Süner, Sayın Emek, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Serter, Sayın Köktürk, Sayın
Yıldız, Sayın Topuz, Sayın Arat, Sayın Keleş,
Sayın Öztürk.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Demokratik Toplum Partisi grup önerisinin oylanmasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tekrar yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/109, 10/444) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/412) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
kısmının 329. sırasında yer alan 10/412 esas nolu,
TOKİ tarafından üretilen konutlardaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin
bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19
uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lehte 3 milletvekili
arkadaşımızın talebi vardır. Onun için, o 3
arkadaşımız arasında bir kura çekeceğim.
İlk söz,
aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncelin.
Buyurun efendim.
(DTP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP
Grubu önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önerge üzerine
görüşmeye geçmeden önce birkaç şeyi ifade etmek istiyorum. Birkaç
gündür burada, özellikle söz alan milletvekili arkadaşlarımız
Silopiye atıfta bulunarak, Silopideki halkın duygularıyla
oynuyor bizce. Silopi halkı burayı izlediğinde, eminiz ki,
kendilerini bu ülkede çok mutlu hissetmiyorlar ya da kendisini yönetenlerin,
aslında, Silopi halkına karşı hissettikleri konusunda ciddi
anlamda rahatsızlık duyuyorlar. Şunu bir kez daha ifade etmek
istiyoruz: Silopi halkının tek yapmak istediği şey,
barışa duyduğu özlem karşısındaki sevincini
göstermekti. Silopi halkının duygusunu anlayamayanlar, Silopi
halkının barış taleplerini anlayamayanlar, bu ülkede demokrasinin,
barışın ve kardeşliğin savunucusu olamazlar. Bunu bir
kez daha ifade etmek istiyorum ve burada Silopi halkını
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kentsel dönüşüm projesi, sadece
projenin yapıldığı fiziki alanı ifade etmemektedir.
TOKİ, genel olarak bu projeyle kenti yeniden düzenlemek istediğini, kentte
sosyal tesislerin fiziki olarak düzenlenmesi, çocuklar için oyun sahası,
gençler için kültürel aktivite yerleri olarak ifade etmekte ve kendi konseptini
bu çerçeveye oturtmaktadır.
Şunu ifade
etmek isteriz ki, kentsel dönüşüm sadece binaların yapılması
değildir. İnsanların ortak olmadığı,
ortaklaşmadığı hiçbir proje gerçek anlamda yaşam
bulamaz. Kaldı ki, TOKİ bugün bir ranta dönüşmüş
durumdadır. Ne yazık ki, Başbakanlık tarafından
kurulan TOKİ, bugün kentsel rantın temel bir göstergesidir.
Bu açıdan,
kentsel dönüşüm projeleri oluşturulduğunda, daha çok, kentte
problemli olan, sorunlu olan alanlar olarak belirtilen alanlarda projeler
uygulanmak istemektedir ve proje uygulanan alanlarda da, öncelikle orada
yaşayan halk, hiçbir gerekçe gösterilmeden, halkla hiçbir şey
paylaşılmadan orası boşaltılmak istenmektedir ve bizim
karşımıza, her televizyon izlediğimizde, işte yine
yeniden bir yıkım projesiyle, yeniden yıkım olayıyla
karşı karşıya kalmaktayız. İstanbulda
Başıbüyük, Ayazma, Sulukulenin boşaltılması yine bu
anlamda karşımıza çıkan olaylardır.
TOKİnin,
eğer gerçekten kentsel dönüşüm yapmak istiyorsa, öncelikle orada
yaşayan halkı buna ikna etmesi gerekiyor. İkincisi,
yapacağı projede orada, o kentin sivil toplum örgütleri, meslek
örgütleri, odalar, siyasi parti temsilcileriyle bir araya gelip yapmak
istediği projede toplumu ikna etmesi gerekiyor. Ancak bugüne kadar sadece
iktidarın uygun gördüğü alanda bu uygulamaları
yaptığını gördük. Son dönemde, özellikle İstanbulda
sel felaketinin yaşandığı dönemde, aslında,
TOKİnin bu uygulaması bir kez daha göz önüne geldi. Dikkat
ederseniz, sel felaketinde yaşanan olaylar karşısında
başta Başbakan olmak üzere AKP İktidarı sorumluluğu
mağdurlara attı, şöyle ifade etti: Neden bu alanlara, dere
yataklarına ev yapılmış; neden bu alanlara gecekondu
yapılmış? Şimdi, bu alanları imara açan sizler
değil misiniz? Bu alanda yapılaşmaya neden olan sizler
değil misiniz?
Şimdi,
sevgili arkadaşlar, Ayamama Deresinin boşaltılması
tartışılıyor. Bu iyidir, ancak -İstanbul için
söylüyorum- hâlâ imara açık olan birçok dere yatağı var. Peki
bunları nasıl yapacaksınız, nasıl şey
yapacaksınız? Dolayısıyla bu noktada bir
değişikliğe ihtiyaç var, zihniyet değişikliğine
ihtiyaç var. Yani kentler sadece binalardan oluşmuyor. Eğer o
binaların içerisinde yaşayacak insanlar yoksa, o binaların
hiçbir anlamı yok. Kaldı ki TOKİnin
dağıttığı binalar şimdi tek tek, alan
kişiler tarafından bir yük hâline geldi ve ellerinden çıkarmaya
çalışıyorlar. Birçok işçi ve emekçi TOKİden
aldığı binaların çok daha pahalıya mal olduğunu
görüyor. Çünkü alım koşullarında bu belirtilmiyor,
dolayısıyla aldıktan sonra asıl sorunlarla karşı
karşıya kalıyor ve birçok yurttaş, bu TOKİden
aldığı binayı geri vermek durumunda kalıyor.
Sevgili
arkadaşlar, TOKİ inşaat sektöründe bir tekel hâline
gelmiştir ve inşaat sektöründe haksız rekabete neden
olmaktadır. Yani, Başbakanlığa bağlı bir kurum
aslında inşaat sektöründeki haksız rekabeti teşvik
etmektedir. TOKİ, özel yetkilerle donatıldığı için
yerel yönetimlerin başta imar yetkisi olmak üzere birçok yetkisine
müdahale etmektedir.
Yine, TOKİ,
hazine arazileri ve kamu taşınmazları üzerinde tasarruf
yetkisini kötüye kullanmaktadır. TOKİ, bu arazileri, kamu
arazilerini, hazine arazilerini çok ucuza mal etmekte, çok ucuza almakta, daha
sonra da aslında iktidarın, iktidar sahiplerinin
yandaşlarına bir şekilde bunu peşkeş çekmektedir ya
cemaatlere ya da farklı vakıflara. Bu da aslında haksız
rekabetin bir sonucudur.
Yine, biraz önce
de belirttim, ucuza mal ettiği kamu arazileri veya hazine arazileri
üzerinde yaptığı evleri maliyetinin çok üzerinde yurttaşa
satmaktadır. Burada da çok ciddi bir rant söz konusudur.
Sonuç olarak
şunu ifade etmek istiyoruz: Tabii ki TOKİnin bir bütün olarak ele
alınması gerekir. Yani, MHP Grubu ifade etmiş. Hani,
TOKİnin yaptığı binalar, onların
koşullarının araştırılması
Tabii, bu da
önemli. Hani, orada insanların yaşayacağı koşullar
Ancak bundan ziyade bir sistem sorunu vardır. Yani, bu alanda bu sistemi,
bu zihniyeti değiştirecek bir araştırmaya ihtiyaç
vardır. Sadece binaların fiziksel şeklinin
değiştirilmesi bu araştırma açısından yeterli
değildir.
Araştırılması
gereken konuların başında -bu kentsel dönüşümle ifade
edilen- kentsel dönüşümün özellikle toplumda nelere yol
açtığıdır. Şu çok nettir: Kentsel dönüşüm
projesiyle aslında toplumda sınıflaşmalar gittikçe
çoğalmaktadır, kentte yeni kentli yoksullar çoğalmaktadır.
Bu kentsel dönüşüm projesiyle yoksul, öteki olarak ifade edilen
kesimler aslında o kentte yaşamın ya da o sosyal yaşamın
dışına itilmek istenmektedir. Sulukule belki buna çok temel bir
örnektir, Ayazma buna çok temel bir örnektir. Çünkü oradaki insanların
zaten alım gücü yok, bir bina alamıyorlar. Kirada bulundukları
noktada bile iki yıl boyunca Ayazmada yaşayan yurttaşlar
çadırda yaşadılar. Biz bunu gündeme getirdik, ancak herhangi bir
hakları yok, çünkü onlar kiracı zaten. Dolayısıyla bütün bu
boyutlarının araştırılması gerekiyor.
Bugün, kentsel
dönüşüm meselesi Amerikan Mortgage sisteminden alınmış bir
sistem. Orada da aslında görüyoruz, insanlar bu sistemle ne kadar çok
yoksullaştı, evleri bile ellerinden alındı. Önümüzdeki
dönemde de, sanırım Türkiyede de bu özellikler çoğalacak çünkü
insanlar her geçen yoksullaşıyor, her geçen gün işsizler
ordusuna yeni işsizler katılıyor, her geçen gün yaşam
standartları düşüyor ama işte, TOKİden aldıkları
şeyde ek masraflar her zaman çıkıyor. Dolayısıyla,
elinde, satamayanlar ya da bunun kredisini ödeyemeyenler yakında
sanırım kapı dışına bırakılacaklar
çünkü hiçbir sosyal güvenceleri yok. AKP İktidarının, bu
insanların yaşamını garanti altına alacak
noktasında bir çalışmasının
olmadığını düşünüyoruz. O açıdan, eğer bir
araştırma olacaksa bütün bunların
araştırılması gerekiyor. Yine, TOKİnin yetkileri,
yetki alanlarının sınırlandırılması
gerekiyor çünkü TOKİye verilen bu kadar geniş bir yetki hiçbir yerde
yok ve bu anlaşılabilir değil. Hem yerel yönetimlerin
haklarını kısıtlıyor TOKİnin bu hakları hem
de aslında bir şekilde bir tekel oluşturuyor. Devlet kendi
eliyle bir inşaat tekeli oluşturmuş durumda. Çünkü, diğer
firmaların TOKİyle rekabet etmesi çok mümkün değil.
Dolayısıyla, biz, bu araştırma önergesinin
genişletilmesi gerektiğinin ve bütün bunların tartışılmasını,
hatta TOKİ hakkında yeni bir düzenlemenin Genel Kurula gelmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde, sadece binaların
kullanım şekli bu sorunu çözmeyecektir.
Tabii ki, biz,
burada bir iş yapmaya çalışıyoruz. Hani, Türkiye gündemini,
Türkiye halkının yaşamını kolaylaştıracak
daha iyi işler yapmaya çalışıyoruz ama halkı da
doğru bilgilendirmek durumundayız. Sadece süslü sözlerle bazı
şeyleri iyi gibi gösterip, aslında gerçek sorunlarını
göstermemek bize yakışmaz, biz sorumluluk alan siyasilere
yakışmaz diye düşünüyorum. Dolayısıyla buna, bundan
sonra da daha iyi dikkat etmek gerekir diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 3 milletvekili
arkadaşımızın lehte söz talebi vardı. Sayın
Yılmaz Tankut, Adana; Metin Arifağaoğlu, Artvin ve Kamer Genç,
Tunceli Milletvekillerimiz. Arkadaşlarımızın çekmiş
olduğu kurada Sayın Yılmaz Tankut ve Metin
Arifağaoğlunun konuşma hakları doğmuştur.
Sayın Gençe, istediği takdirde, kendisine yerinden konuşma
imkânı tanıyacağım.
Evet, lehte
Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toplu Konut
İdaresinin yürüttüğü ve bitirdiği projelerde meydana gelen ve
yaşanmakta olan sıkıntı ve sorunlarla ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi adına vermiş olduğumuz araştırma
önergesinin gündeme alınmasının lehinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de konut sorunudur.
Çağdaş bir ülke olabilmenin asgari şartlarında
vatandaşlarımızın barınma sorunlarının
çözümüne de öncelik vermemiz gerekmektedir, ancak maalesef bazı çabalar
ortaya konsa da bu konuda tatmin edici bir ilerleme kaydedilememiştir.
Başbakanlığa
bağlı Toplu Konut İdaresince yürütülen konut projeleri elbette
desteklenmesi gereken bir alandır. TOKİ bu alanda birçok önemli ve
güzel hizmetler yapmış, önemli projelere imza atmıştır
ve hâlen de bir kısmı devam etmektedir. İnsanlarımızın
konut sahibi olabilmeleri için yürütülen ve eksiksiz olarak bitirilip hak
sahiplerinin memnuniyetini de esas alan söz konusu projelerde emeği geçen
herkese bizler buradan teşekkür etmeyi bir borç biliriz. Gönlümüz ister ki
bu projelerle ilgili hep güzel şeyler konuşalım, eleştirecek
herhangi bir şey de bulamayalım, ancak bugüne kadar yapılan
çalışmalara bakınca vatandaşlarımızın önemli
bir bölümünün büyük bir hayal kırıklığı
yaşadığını da buradan huzurlarınızda
sizlerle paylaşmak durumundayım.
Türkiye'nin
birçok yerinde üretilen ve devam eden konut projelerinde bitmek tükenmek
bilmeyen şikâyetler, tepkiler almaktayız ve bu gidişle bu
şikâyetlerin ve tepkilerin de bitmesi maalesef pek mümkün gözükmemektedir.
Bugüne kadar TOKİnin ürettiği konut ve sosyal donatılar başta
olmak üzere, TOKİnin sitelere atadığı özel yönetimden
kaynaklanan meseleler, TOKİnin kendi müteahhit ve
taşeronlarıyla ilgili yaşanan ve yaşatılan
sıkıntılar hakkında birçok kez soru önergesi ve gündem
dışı konuşmalarla yaşanan sıkıntı ve
sorunları Meclis gündemine taşıyarak Hükûmeti uyarmaya
çalıştık. Ancak, sorduğumuz ve gündeme getirdiğimiz
sıkıntılarla ilgili olarak ne yazık ki
vatandaşlarımızın beklenti ve şikâyetleri
giderilememiş, aksine, büyük bir duyarsızlık ve
vurdumduymazlıkla temel şikâyet ve sorunlar çözümlenmeden sürüncemede
bırakılmıştır. Çözümsüzlüğün çözüm
olmadığını ilan edip buna rağmen çözümsüzlükte inat
edenleri, sorunların artmasına yol açanları elbette ki
vatandaşlarımız ibretle izlemektedirler. Sadece seçim bölgem
olan Adanadan tarafımıza gelen şikâyetler o kadar fazladır
ki, buradan bunları anlatmaya zamanımızın yetmesi de mümkün
değildir.
Sayın
milletvekilleri, diğer bölgelerden de değişik zaman dilimlerinde
yoğun bir şekilde bizlere olduğu gibi, mutlaka sizlere de
şikâyetler gelmektedir. Örnek olarak, fazla uzağa gitmeden, hemen
yanı başımızda TOKİnin Gölbaşı Örencikte
yaptığı konutlarda çok büyük sıkıntılar
olduğuna buradan dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Ne yazık ki, çoğunluğunu
Meclisimizin personelinin oluşturduğu Örencik toplu konutlarında
bugün insanlarımız büyük bir dram yaşamakta ve
kışın hüküm sürmeye başladığı bugünlerde
soğuk ve çamurun yanı sıra, orada bulunan lise ve
ilköğretim okullarında kaloriferler yanmamakta ve güvenlik
olmadığı için öğrencilerin gözünün önünde inşaat
işçileri birbirleriyle çatışmakta; su, doğal gaz ve
elektrik şebekelerinin bağlanmamasından dolayı Türkiye'nin
başkentinde âdeta dağ başındaymış gibi
mahrumiyeti yaşamaktadırlar. Peki, niçin? TOKİnin ve
dolayısıyla devletin taahhütlerine güvendikleri için. Benzer durumlar
Adana ve diğer bölgelerimizde de mevcuttur ve acil olarak çözüm
beklemektedir.
Sayın
milletvekilleri, TOKİ inşaatlarında öne çıkan
sorunları özetle şöyle sıralayabilmek mümkündür: Çatılar ve
balkonlar akmaktadır, kapılar ve pencereler, parke ve fayanslar kırık
teslim edilmektedir. Sözleşmenin aksine konut teslimatları geç
yapılmaktadır. Duvarlar yarılmakta, boyalar daha ilk yılda
dökülmektedir. Sıvalar baştan savma yapılmaktadır. Telefon,
İnternet gibi iletişim kabloları ya evin dışında
ya da prizlere dağıtılmamış olarak teslim
edilmektedir. Sosyal donatılar çok yetersiz kalmaktadır. Konut
satış fiyatı sözleşmenin aksine olarak yüksek fatura
edilmekte, dolayısıyla taksitler ilan edilenden daha fazla olmaktadır.
Diğer taraftan, çok sayıda esnafımız tarafından bize
iletilen bilgi ve şikâyetlere tarafımızdan yapılan
araştırmalara göre TOKİnin birçok müteahhide milyonlarca -eski
parayla trilyonlarca- lira tutarında borcu bulunmaktadır. Bu yüksek
tutardaki borcun TOKİ ile müteahhitler arasında yapılan iş
bitirme ve ödeme protokolüne, bitirilmiş projelere rağmen
aylardır ödenmediği de edinilen bilgiler arasındadır. Bu
süreçlerde TOKİ projelerinin uygulandığı il, ilçe ve
beldelerde bulunan esnaf ve firmalardan borçlanarak mal ve hizmet satın
alan müteahhitlerin, müteahhitlere iş yapan taşeron firmaların
çok büyük mağduriyetler yaşadığı, banka kredilerinin
tükendiği; araçlarının, iş makinelerinin ve
gayrimenkullerinin hacizlik hâle geldiği de kaydedilmektedir. Bu finansal
sorun tabiidir ki müteahhitlere ve taşeron firmalara mal ve hizmet satan
bölge esnafını ve diğer firmaları da zincirleme olarak
etkilemiş ve etkilemeye de devam etmektedir.
Diğer
taraftan TOKİ inşaatlarında çalışan ve ailesinin
geçimi için mücadele veren binlerce işçimiz de mağdur olarak evine
ekmek götüremez bir hâle gelmiştir. Bazı firmaların TOKİye
iş yapan müteahhit ve taşeron firmalara aylardır mal ve hizmet
satışını durdurması ve TOKİ mi? Tövbe. demeye
başlaması sorunun vahametini anlatmaya zannediyorum kâfi olsa
gerektir.
Değerli
arkadaşlar, ayrıca altını çizerek söylemek istiyorum, en
çok şikâyet konularından birisi belki de en başında geleni
TOKİnin atadığı özel site yönetimleridir. Boğaziçi
Anonim Şirketi isimli bir şirket, TOKİ nerede konut
yapmışsa oraya geçici yönetimi atamakta ve kendi keyfiyetine göre bir
yönetim anlayışı sergilemektedir. Bu yönetimde 3-5 kişi
bulunmakta; yanlarına, temizlik, bahçe, bakım, onarım gibi
hizmetlerde kullanılacak yine 3-5 personel verilmektedir. Bu özel yönetim,
konut sakinlerinin hiçbir görüşüne başvurmadan astığı
astık, kestiği kestik, âdeta bir derebeylik anlayışı
içerisinde hareket etmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Adana
Şambayadı mevkisindeki TOKİ konutlarında oturan bir
vatandaşımız bakınız ne diyor: İki
yıldır yönetimle sıkıntımız var. Sadece bir
yıllığına göreve geldiler, hâlen devam ediyorlar. 31 lira
aidat alıyorlar ancak nereye, ne harcadıkları belli değil
ve bilgi de vermiyorlar. Temizlik görevi verilenler sadece çöp topluyor, çevre
temizliğine bakmıyorlar. Sözleşmeye göre çevre düzenlemesini
TOKİ yapacaktı. Oysa şimdi yönetim, bizden ayrıca çevre
düzeni için para topluyor. Bizi dinlemiyorlar, tam bir derebeyi gibi hareket
ediyorlar, kabadayı bir üslupla bize davranıyorlar, bizlere yani
yönetilenlere hiçbir söz hakkı tanımıyorlar. Asansör dairesi
kapısı on gündür açık ve çocuklar için büyük bir tehlike arz
etmesine rağmen ilgilenmiyorlar. Su sızdıran pencerelerimizi biz
yapıyoruz. Damlarımız, balkonlarımız akıyor,
duvarlar su sızdırıyor ama kimseye anlatamıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de buradan bu konudaki sorun ve
şikâyetlerin çok ciddi olduğunu huzurlarınızda bir kez daha
ifade etmek istiyorum ve soruyorum: Kimdir bu Boğaziçi şirketi?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının veya
yakınlarının olduğu iddiaları doğru mudur
bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey vardır ki o da TOKİnin
Boğaziçi AŞ üzerinden atadığı bu yönetimle ilgili
bütün Türkiyede çok ciddi şikâyetler ve suistimal iddialarının
olduğudur.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar;
vatandaşlarımızın alım gücü giderek düşmekte,
yokluk ve açlık artık sıradan bir tablo olarak önümüzde
durmaktadır. İşte, böylesi bir Türkiye tablosunda, böylesi bir
Türkiye gerçeğinde TOKİ konut satmaktadır. Alt gelir grubu için
yapılan konutları satarken bazı şartları vardır
ve haklı olarak belli bir gelirin üzerinde olanlara da konut
satmamaktadır. Örneğin, 860 TLnin altında gelire sahip olma
şartını aramaktadır. Bu şartın
uygulandığı bir yerde konut satın alan vatandaşlarımızdan
ise 400-500 lira taksit alınmaktadır.
Geçenlerde
verdiğim bir soru önergesinde de dile getirmiştim. Yine Adanada
TOKİ Sarıhuğlar 860 konutlarında oturan bir
hemşehrimiz aylık ortalama 400 lira taksit ödediklerini, 35 lira
aidat verdiklerini, ulaşım giderinin 100, elektrik-su
faturalarının 100, mutfak tüpü için aylık 45, eğitim
giderleri için aylık 100 lira olmak üzere sabit giderlerin 770 lirayı
bulduğunu belirterek nasıl geçinebileceğini sormuştu.
Ben de buradan
huzurlarınızda sormak istiyorum: Asgari geçim şartlarına
sahip olan ya da daha beteri işsiz kalan, maaşını alamayan
insanlarımız nasıl olacak da bu taksitleri ödeyebilecek? Bir
yandan Türkiye İstatistik Kurumu marifetiyle enflasyonun
artmadığı ifade ediliyor, ancak diğer taraftan
insanlarımız temel ihtiyaçlarını karşılamakta
büyük bir acze düşüyor. Yani açıklanan sahte enflasyon
rakamlarıyla, insanımızın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) -
gerçek enflasyon arasında kapatılması mümkün
olmayan uçurum her geçen gün daha da derinleşiyor. Âdeta cambazlık
yaparak, rakamlarla oynayarak, gerçekleri gizleyerek Türkiyede hiç olmayan
pembe bir tablo sunulurken, vatandaşımız da başka bir
sihirbazlıkla kendi hayatını devam ettirmeye
çalışıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken şunu
ifade etmek istiyorum: AKP Hükûmeti, bir an önce hayal dünyasından
uyanmalıdır; herkesin kaynayan bir aşı, bir işi
olmadığını, çalışanların ise açlıkla
mücadele savaşı verdiğini artık anlamalıdır.
Herkesin kuyumcu, armatör olmadığını; yumurta,
mısır ticareti yapmadığını; petrol zengini
olmadığını, yine herkesin bir dayısının ve
bir bakan yakınının olmadığını bilmelidir.
Bu gerçekler ışığında Hükûmeti insafa devam ediyor,
TOKİ taksitlerinin daha ödenebilir bir hâle getirilmesi, geciken taksitler
için esneklik tanınması, TOKİ yönetiminden ve uygulamalardan
kaynaklanan sorunların daha iyi tespit edilebilmesi ve
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin çözümlenebilmesi
için araştırma önergemizin desteklenerek gündeme
alınmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Grup önerisinin
aleyhinde, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.
Sayın
Bayraktar, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhine söz almış
bulunuyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede ve
bütün dünyada insanların birinci öncelikli arzusu ve ihtiyacı konut.
Konut üretimiyle ilgili yıllardan bu yana devam eden politikalar sonucu,
insanlarımızın düşük gelirli, orta gelirli ve yüksek
gelirli kesimlerinin dengeli bir şekilde, sağlıklı,
yaşanılabilir; depreme karşı dayanıklı;
çevresiyle, sosyal donatısıyla yaşam kalitesinin son derece üst
seviyelerde olması gerektiği hususundaki konut ihtiyacını
karşılama hususu maalesef Türkiyede bugüne kadar ciddi bir
şekilde sağlanamamıştır. Şu an bile içinde
bulunduğumuz ortamda, TÜİK verilerine göre, 2012 yılına kadar
3 milyon yeni konut ihtiyacının varlığını
hesapladığımız takdirde yılda 600 bin konutun
üretilmesi gerekir.
İddiaların
aksine aslında Toplu Konut İdaresi tek başına tekel
değildir -TÜİK verilerine göre yine söylüyorum- ancak konut
üretiminin yüzde 5i ile 10u arasındaki ihtiyacı
karşılamaya yönelik bir çalışma yapmaktadır.
Dolayısıyla yüzde 90 oranındaki konut ihtiyacını
karşılayan kooperatifler veya müteahhitler veya şahısların
kendi imkânlarıyla yaptığı konutlardır. Ama maalesef
bütün bunlara rağmen görüyoruz ki büyük kentlere olan göç ve bu göçler
sonucu düşük gelirli vatandaşların Başımı
sokacak bir konuta sahip olayım, ne olursa olsun.
mantığıyla plansız programsız -mutlak koruma alanları
dâhil, dere ıslah edilmesi ve dere havzaları dâhil olmak üzere-
gecekondu yapımı ve imarsız yapılaşma sonucu
Türkiyedeki yapıların yüzde 68i -ortalama söylüyorum- imarsız,
ruhsatsız ve iskânsızdır. Yüzde 80in üstünde de ruhsatlı
olmasına rağmen iskânın alınmadığını
bilmekte olduğumuz bugünlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çıkartmış olduğumuz yeni yasalar ve kolaylıklar sonucu
İskân Kanununda yapılan değişikliklerle biraz
gelişmeler katedilmişse dahi yeterli olmadığını
biliyoruz. İşte, 1984 yılında, Özal Hükûmeti döneminde
Toplu Konut İdaresinin gündeme gelişiyle konut ihtiyaçlarına
kısmen çözüm üretimine yönelik atılan adımlar ve olumlu
çalışmalar sonucu 2003 yılına kadar Toplu Konut
İdaresi tarafından ancak 43.500 civarında konut üretilebilmiş.
Oysa bugün Toplu Konut İdaresinin yetkilerine, imkânlarına, planlama
ve organizasyon gücüne şöyle bir baktığımız zaman son
derece çarpıcı neticeler görüyoruz.
İşin
başında şunu da ifade etmek istiyorum -en son söylenmesi gereken
söz belki- MHP Sözcüsünün bahsetmiş olduğu gibi, Aslında son
derece elverişli ve olumlu projelerin keşke eksik yanlarını
değil de hep artı yanlarını konuşmuş
olsaydık. Doğru bir ifade ama siz insanlara veyahut bazı
insanlara iyilik edersiniz, doksan dokuz yıl sırtınızda
taşırsınız, eğer yüzde 1 eksiklik veya bir yıl
ihmaliniz söz konusu olursa doksan dokuz artı unutulur hep eksiyle
konuşulur, Bu adam yaramaz, bu adam bana şöyle kötülük yaptı,
bana böyle kötülük yaptı. derler ve yüzde 1 eksiklikle ilgili
konuşmalar yapılır.
Oysa Toplu Konut
İdaresinin yaptığı işlemlerin tümüne, Adanada da,
Ankarada da, İstanbulda da, Türkiye genelinde de
bakıldığı zaman memnuniyet oranları ve ihtiyaçlara
cevap verme oranları yüzde 80, yüzde 90ın üstünde ama yüzde 10
yönetimsel, çevresel, dünya ve Türkiyedeki gelişen krizler sonucu
bazı aksaklıkların varlığı, müteahhitlerin
veyahut taşeronların uygulamalarından kaynaklanan eksiklikler,
tabii kullanıcı memnuniyeti açısından, hak sahipleri
açısından günlük şartlara, günlük ihtiyaçlara ve bu günübirlik
ani sorunlara çözüm bakımından eksiklikler olunca haklı olarak
eleştirilerin dozu bu yöne doğru geliyor. Doğru, bunun da
olmaması lazım, bunu asgariye indirmemiz lazım.
Ben şimdi
oransal olarak şöyle birkaç rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum:
Toplu Konut
İdaresinin 2003 yılından bu yana, özellikle 81 il, 664 ilçede
1.453 şantiyede toplam 3 bin ihale ile yapmış olduğu,
gerçekleştirmiş olduğu konut ihaleleri projesinin tamamı
389.337dir. Bu rakamın 100 bin nüfuslu 15 adet şehir olduğunu
düşünecek olursak ve ortalama olarak aslında 4 kişi bir ailede
yaşıyor şekliyle değerlendirdiğimiz zaman bu
rakamı buluyoruz. Bu rakamın yüzde 85ine yakını, yani 282
bin adedi sosyal donatılarıyla birlikte sosyal konut
niteliğindedir; dar ve düşük gelirli, alt gelirli insanlara verilen
konuttur.
Elbette, Toplu
Konut İdaresi ucuz ve sağlıklı konut üretirken piyasada
rekabet yapıyor gözükse dahi, bizim asıl hedefimiz düşük
gelirli, az gelirli veyahut gelirsiz vatandaşların konut
ihtiyacını karşılamaktır. Eğer, piyasadaki gibi
müteahhitlerin yapmış olduğu ve herkesin rekabetine açık
olacak tarzda bir konut üretecek olur ise, aslında maliyet
itibarıyla, düşük gelirli vatandaşların konut sahibi
olmasına imkân sağlamayacak bir yarışmaya insanları
sokmak doğru değildir. Dolayısıyla, devlet tabii ki hazine
arazisini Toplu Konut İdaresine bedelsiz devredecektir. Sosyal devlet olma
anlayışından hareketle de Toplu Konut İdaresi çeşitli
metrekarelerde, çeşitli vasıflarda düşük gelirlilere, dar
gelirlilere, hatta hiç gelirsiz olanlara
Bir de kentsel
dönüşüm dediğimiz, mutlaka boşaltılması gereken
yerlerin boşaltılarak, sağlıklı konutlara
yerleştirilecek insanlara konut üretmesi noktasında rekabet
yapabilmesi gerekir ama bu rekabetin yanı sıra aslında Toplu
Konut İdaresi müteahhitlik hizmetini kendisi yürütmüyor, bütün bu
ihaleleri müteahhitlere açık ve şeffaf bir şekilde ihale ederek
Hiçbir müteahhide Gel sen illa şu işi al. diyerek zorlayarak bir
ihaleyi vermiyor. Tam tersine, müteahhitler yarışma yaparak belli
kırımlarla veyahut maktu fiyatlarla ihaleleri alıyor.
İhaleleri aldıktan sonra taşeron marifetiyle işi
yürütürken, geçmiş dönemlerdeki yüksek maliyetli ve yüksek kârlara
alışmış olan bazı herkesi söylemiyorum- müteahhitler
tabii düşük kâr veyahut az kâr ve bir de gelişen dünya ve
Türkiyedeki kriz sonucu ekonomide, inşaat sektöründe ve diğer
piyasalardaki daralmanın etkisiyle zor durumda kalınca
taşeronlara bedelleri ödemiyorlar. Ödenmeyen bedel
karşılığı taşeronlarda bir sıkıntı
oluşuyor. Tabii, alışveriş yapan, mal temin eden ve mal
satımı yapan insanlarda da bu sıkıntı söz konusu
olabiliyor. Ama bütün bunlara rağmen, yapılan bu hizmetlerin az
olmadığını, her il ve ilçede ciddi oranlarda üretilen
konutlara sıra, noter huzurunda çekilişler ve kuyruklar
oluşturularak
Kira ödemeden daha düşük bedellerle konut sahibi olan
insanların memnuniyetini de unutmamak lazım. Allah razı olsun,
yıllar yılı arzu ettiğim, beklediğim bir şekle
kavuşarak ben konutuma ulaştım. Ha, bu arada Ben konutuma
oturacaktım ama eksiklik var
Şu eksiklikler, şu eksiklikler,
yönetsel eksiklikler, çevre ve rekreasyon, doğal gaz, altyapı,
belediyelerin yapması gereken hizmetler gibi hizmetlerin eksikliklerini
biz de duymuyor değiliz, duyuyoruz. Bunlarla ilgili görüşmeler
yaptığımız zaman, planlamaya ve sıralamaya
alınarak ilgili kurumlar tarafından en kısa sürede bunların
çözüme kavuşturulacağı hususunda bilgi de alıyoruz.
Ben burada mesela
bir oran vermek istiyorum, Ankara İncekte, Ankara Gölbaşındaki
konutlarla ilgili ne denli şikâyetler olduğunu, neler
üretildiğine bakmak istiyorum: Gölbaşında 300 kişilik bir
pansiyon, Gölbaşında 5.386 konut 7 etap şeklinde ihale
edilmiş. Bakın, 1inci etabı yüzde 97; 2nci etabı yüzde
96; 3üncü etabı yüzde 97; 4üncü etabı yüzde 97; 5inci etabı
yüzde 94; 6ncı etabı yüzde 40; 7inci etabı yüzde 37
bitmiştir yani tamamı bitmemiştir. Tamamı bitmemiş
olan yerlerle ilgili, yüzde 3lük, 5lik, 15lik, 25lik eksikliklerin
arasında, özellikle kullanım esnasında, gaz
bağlantısı, elektrik bağlantısı, su bağlantısı,
altyapı, yol ve çevre ile ilgili eksikliklerin dile getirildiğini hep
biliyor, hep yaşıyoruz. Her türlü imkana sahip olduğumuz hâlde,
paramızla almış olduğumuz gayrimenkullerde bile yönetsel
olarak veyahut bölgesel olarak ciddi sıkıntılarla
karşı karşıya kaldığımızı
biliyorsunuz, hep beraber. Bunu nasıl çözüyoruz? Kat Mülkiyeti Kanununda
yapmış olduğumuz düzenlemelerle. Kat malikleri kendi
aralarında, önce mülk sahibi kendisi, arkasından kat malikleri,
arkasından site sakinleri bir yönetim organizasyonu gerçekleştirmek
suretiyle bu işlerin çözümünü yerine getirmiş olacaktır.
Sürem dolmakta,
ben birkaç rakamı daha vererek sözü bitirmek istiyorum.
Toplu Konut
İdaresi, konutun dışında, Türkiye'de 396 adet okul, 395
adet spor salonu, 9 yurt ve pansiyon, 353 ticaret merkezi, 282 cami, 3 hastane,
77 sağlık ocağı, 36 kütüphane
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayraktar, konuşmanızı tamamlayınız efendim
lütfen.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN -
Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla)
163 okul; 175 yeni ve protokol içerisinde olan anlaşmalar
çerçevesindeki projeleri söylüyorum. Hülasa, ben bunları sayarak
bitiremem; sayfalar ve dosyalar dolu, bir hayli hizmetleri yürütüyor. Ama
İstanbulla ilgili birkaç söz söylemişler. Gerek Başıbüyük
gerek Sulukule ve gerek diğer yerlerdeki kentsel dönüşüm
uygulamaları
Depreme karşı hazırlıklı
olmamız gerektiğini iddia ettiğimiz, konuştuğumuz her
ortamda
Sağlıksız ve depreme dayanıklı olmayan
yerlerde yaşayan vatandaşlarımızın burnu kanamadan ve
-tabii ki karşılıklı anlaşma ile- hiç kimsenin
gönlünün razı olmayacağı, mutlu olmayacağı bir netice
ile karşı karşıya gelmemek kaydı ile dönüşüm
projelerinin uygulanması önemlidir. Aslında, şimdi ilk önce
yanlış anladılar ve yanlış aktardılar. Bazı
provokatörlerin yanlış anlatımları sonucu isyanlar
oluştu. Sonra üretilen toplu konut ve rekreasyon alanlı
yaşanılabilir bir alanı gördükten sonra herkes sıraya
girdi, Ne olur bize de verin, bize de verin. diyorlar. Gerçeği gördükten
sonra gerçeği anlıyorlar. Dere ve su havzalarında imar planlama
çalışmalarını asla biz yapmamışızdır.
Oradaki kaçak yapılaşmanın ne zaman, nasıl olduğu
malumlarınızdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayraktar, teşekkür ederim.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Ben bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarken bu
gündem yoğunluğu içerisinde vakti bu konuda harcamama
açısından MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet, grup önerisinin
lehinde Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu yasama
döneminde Meclisin çalışma programı üzerinde
tartışmalar önceki dönemlere göre bir hayli artmıştır.
Neden bu tartışmalar artmaktadır? Bu durum, iktidar partisinin
dayatmacı anlayışından kaynaklanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi veya grup önerisiyle gündem
oluşuyor. Bu gündemin anlamı nedir? Belirlenen kanun
tasarıları sırasıyla görüşülecek demektir ancak durum
böyle olmuyor. Gündemdeki tasarıyı iktidar partisi görüşmek
istemezse, oturumu idare eden Meclis başkan vekili sırası gelen
tasarıyı okutuyor, komisyon başkanı ve ilgili bakan bu
koltuklardan sağ taraftaki komisyon koltuklarına oturmuyor ve böylece
Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok. Ertelenmiştir. deniyor ve tasarılar
AKP İktidarının isteği doğrultusunda maalesef
erteleniyor. Bugüne kadar burada sergilenen tablo budur.
Haziran
ayında İmar Yasası ve Yenilenebilir Enerji Yasası
görüşülecekti. Bu konuda gruplar arasında mutabakat da vardı.
Maalesef, iktidar partisinin kendi içindeki anlaşmazlıkları
nedeniyle bu iki yasa tasarısı ertelenmiştir. Bu durumlara böyle
gelindi. Meclisin verimli çalışması konusunda muhalefetten
kaynaklanan bir engelleme söz konusu olmamıştır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Toplu Konut İdaresinin
kuruluş amacı nedir? Ülkenin arsa ve konut ihtiyacını
karşılamak, ucuz ve sosyal konut üretmektir. Toplu Konut
İdaresinin amacı asla kâr yapmak değildir, dar ve orta
gelirlilere altyapılı, imarlı arsa ve toplu konut kredisi
desteğinde bulunmak ve kent arsalarının kullanılmasında
toplum yararına öncelik veren önlemleri almaktır. Anayasamıza
göre, herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı
vardır ve bu ihtiyacın giderilmesi devletin asli görevidir. Toplu Konut
İdaresi bu anlamda kurulmuştur ancak günümüzdeki TOKİ, uygulamalarıyla
Anayasadaki, Toplu Konut Kanunundaki ve kendi kuruluşunun esası
olan kamusal amaç ve kimliğinden hızla uzaklaşmaktadır.
Yapılan yasal düzenlemelere gerek kendisine ait gerekse hazineye ait
gerekse kamulaştırma yoluyla elde ettiği araziler üzerinde yine
kendisi tarafından belirlenmiş, ayrıcalıklı imar
kararlarıyla rant projeleri üretmektedir. Bu uygulamaları
gerçekleştirirken yerel yönetimlerin karar yetkilerini ve bölgenin plan
kararlarını, yasadan aldığı güçle, yok
saymaktadır. TOKİ, arsa üretiyor, planlıyor, projelendiriyor,
ihaleye çıkarıyor, yapıyor, satıyor. Böylece emlak
pazarlaması esaslı bir anlayışla kuruluş
amacının dışında davranarak inşaat sektöründe giderek
devlet destekli bir tekel oluşturmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyeti, anayasal ve yasal kuruluşlarıyla demokrat olacak,
şeffaf olacak ve denetlenebilir olacaktır. 4734 sayılı
Yasaya tabi olmayan Toplu Konut İdaresi neden 4734 sayılı
Yasaya tabi değildir? Toplu Konut İdaresinde yandaşların
korunduğu ve kollandığına dair iddialar vardır. Bu
iddialar var mı yok mu, bunu nasıl öğreneceğiz?
İşte burada Meclis araştırma komisyonu kurulsun. diyoruz
ve bu iddiaları burada görüşelim diye arzuluyoruz.
Milletvekili
dokunulmazlığını kaldırmadığınız
müddetçe demokrat bir yönetimden yana, şeffaf ve sorgulanabilir bir
yönetimden yana olduğunuzu söyleyemezsiniz, hukuk devletini ve hukukun
üstünlüğünü savunamazsınız. Ergenekonda yargılananlara
uygulanan Şafak vakti hukuku ile dağdan gelenlere uygulanan Mobil
hukuku savunanlar demokrat olduğunu söyleyebilir mi? Türkiye,
demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. kuralını maalesef zaafa
uğrattınız. Şehit ailelerini ağlattınız.
Hukukun üstünlüğüne inanan on binlerin, yüz binlerin, milyonların
yüreklerini dağladınız. AKP yönetimine ve bu tutumundan
dolayı Adalet Bakanına güven kalmamıştır.
Ülkemizin hukuk
devleti olarak yoluna devam edeceğine inanmak istiyorum,
halkımız da inanmak istiyor. Bunun için, şeffaf ve
denetlenebilir yönetim tarzı uygulamaya koymalısınız,
burada araştırma önergelerine destek vermelisiniz.
Değerli
milletvekilleri, vaktim az. TOKİnin uygulamalarıyla ilgili elimde
çok doküman vardır. Bu dokümanlardan birkaçını
söyleyeceğim. İş alanların listesi yanımdadır.
Bu, iş alanların listesi. Bu insanlar Biz AKPliyiz. diyor. Hem AKPnin
şehir yönetiminde olanlar var hem şirket yönetiminde olanlar var.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Damatlar da var!
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Bunları isteyenlere verebilirim.
Yine, bakın
Sinopta ne olmuş? Sinop Seyricekte 49, Ortaköyde 25 afet konutu ihalesi
yapılmış. İhaleye iki firma girmiş, iptal
edilmiş. 2 Temmuzda bir firma katılmış, iptal edilmiş.
31/7/2009da dört firmadan teklif alınmış, 6 milyon 913 bin 687
TL keşif bedelli iş, 6 milyon 800 bin liraya birine verilmiştir.
Bu kimdir, nedir araştıralım. Biz, doğrudur, eğridir,
bunu da araştıralım istiyoruz.
Yine değerli
milletvekilleri, burada, 2008 yılı 16 Nisanında, bir gece
operasyonuyla, Artvin ili Yusufeli ilçe merkezinin değiştirilmesi
yasasını görüştük. Sözlerimin başında söyledim, istediğiniz
sırayı siz belirliyorsunuz. Oysaki Yusufeli ilçe merkezini belirleyen
yasa tasarısı gündemin çok gerilerindeydi, AKP
İktidarının, AKP Grubunun önerisiyle öne alındı. Bir
hafta sonra görüşülecekti, bir hafta dayanamadınız,
akşamüzeri dediniz: Bunu görüşelim. Önündeki yasa
tasarıları görüşüldü Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok. Ertelendi.
Yusufeli yasasına sıra gelindi ve 16 Nisan 2008 günü Mecliste kabul
edildi. Ben bunu takip etmeye başladım. Yusufeliye gittim. Aradan on
sekiz aydan fazla zaman geçti. Bu yeni Yusufeli, çağdaş Yusufeliyi
kim yapacak? dedim, TOKİ yapacak. dediler. Bir hafta bekleyemediniz
burada kanunun sırasını. Şimdi ben soruyorum: Peki, on
sekiz aydır neredesiniz? Niçin yapılmıyor? Niçin inşaata
başlanamıyor? (CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili
milletvekilleri, Yusufeli halkı barajla yatıyor, barajla
kalkıyor. On dört yıldır Yusufelide baraj inşaatına
başlanamıyor. Şehir yapacağız. dediniz, şehre
de başlanamıyor.
Bakınız,
2006 yılında Yusufeli Barajına başlamak üzere ilgili firma
oraya gitti, şantiyelerini kurdu, makinelerini getirdi. Derivasyon
tüneline başlamak için -bu teknik tabirdir, teknik olan arkadaşlar
bilir- iki adet köprü yaptı bu firma. 2007 seçimlerinden önce aniden
durdu. İnşaat durunca 22 Temmuzdan sonra ben bir önerge verdim: Bu
inşaat neden durdu, ne zaman başlayacak? Sayın Bakan bize cevap
verdi: 2008in ortalarına kadar başlayacak. 2008in ortalarına
gelindi, bir önerge daha verdim, Sayın Bakan, başlanmadı.
dedim ve Sayın Bakanın bize verdiği cevap: Bakanlar Kurulu
kararıyla durduruldu.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu kadar keyfîlik olur mu? Yönetim tarzına
bakın: Bir baraj
Su boşa akıyor, suyu boşa
akıtmayalım isteniyor. Oraya Türkiye'nin en güçlü firması
geliyor, şantiyesini kuruyor. Diğer barajlar dış krediyle
yapılmıştı, muhtemelen bu da dış krediyle
yapılacaktı. Ancak sonradan, Bakan, burada, kişisel
görüşmemde diyor ki: Biz bunu iptal ettik ancak 4628 sayılı
Yasaya bağlı olarak, yani yap-işlet-devret modeliyle
yaptıracağız. diyor. Şimdi ben size soruyorum değerli
arkadaşlar: Türkiye'nin en güçlü firması -o firmanın
bankası da var- gitmiş, şantiyesini kurmuş, o işi
yapmak üzere gitmiş ama Bakanlar Kurulu kararıyla iptal olmuş.
Peki o firma yap-işlet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Firma AKPli değil. Firma AKPli olmayınca
BAŞKAN
Sayın Arifağaoğlu, buyurun efendim, konuşmanızı
tamamlayınız.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla)
ve o firma bu işe
yanaşmıyor. Niye yanaşmıyor? Koskoca bir şehir kamulaştırılacak.
Devlet diyor ki: Bütün kamulaştırmaları sen yapacaksın,
barajı da yapacaksın. Bana iki rakam vereceksin. Bir: Kaç senede bu
inşaatı bitirirsin? İki: Kaç yıl kullandıktan sonra
devredersin? Devlet iki tane rakam istiyor. Türkiye'nin en büyük firması
buna yanaşmıyor, Bunu ben yapamam. diyor, Bunun ucu açık.
diyor, Benim gücüm buna yetmez. diyor. Sayın Bakan da diyor ki: Ben
buna müşteri bulacağım.
Değerli
milletvekilleri, ben iki dönemdir buradayım, ben iş
adamıyım, otuz dokuz senelik mühendisim. Buna müşteri
bulamazsınız, bu sevdadan vazgeçin. Diğerlerini nasıl
yaptıysanız, aynı metotla, dış kredi bulun ve bu
inşaatlara devam edin. Bu ülkeye yazık etmeyin, Yusufelide yaşayanlara
yazık etmeyin. Onlar ilerisini göremiyor, ne yapacaklarına karar
veremiyor. Burada baraj yapılacak mı, yapılmayacak mı?
Yusufeli halkı bir an evvel barajın yapılmasını arzu
ediyor.
Hepinize
sevgiler, saygılar, iyi günler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Tamam Sayın Başkanım.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın
Anadol, Sayın İnce, Sayın Köktürk, Sayın Barış,
Sayın Arifağaoğlu, Sayın Köse, Sayın Dibek, Sayın
Güner, Sayın Güvel, Sayın Süner, Sayın Çöllü, Sayın
Coşkun, Sayın Paçarız, Sayın Durgun, Sayın Topuz,
Sayın Sönmez, Sayın Özdemir, Sayın Yıldız, Sayın
Mengü.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de söz istemiştim, söz vermediniz.
BAŞKAN
Sisteme girmediniz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Girdim efendim.
BAŞKAN
Biraz sonra vereyim Sayın Genç.
Efendim, 20yi
bulamadık.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Oğuz Oyan var orada, yazmadınız.
BAŞKAN
Tamam, yazdık Sayın Anadol.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım ve yeterli sayıyı arayacağım.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
Pusula gönderen
arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Pusula gönderen arkadaşlarımızı okuyorum:
Sayın Ülkü
Gökalp Güney? Burada.
Sayın
Sabahattin Cevheri?
Sayın
İsmail Katmerci? Dışarı çıkmış herhâlde.
Sayın Cemal
Öztaylan? Burada.
Sayın Edip
Uğur? Burada.
Sayın Atilla
Koç? Burada.
Sayın Lokman
Ayva? Burada.
Sayın Mehmet
Nil Hıdır? Burada.
Akif Gülle Beyi
görmüştüm. Sayın Akif Gülle?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Burada yok ya, nerede var? Varsa Buradayım der.
Sayın Fuat
Çay? Burada.
Sayın Enver
Yılmaz? Burada.
Sayın Zeynep
Dağı? Yok mu?
Sayın Eyüp
Fatsa? Burada.
Sayın Yakut?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Akif Gülle burada Sayın Başkanım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Oylama bitti ya! Sıkmayın, taşın suyunu
çıkarmayın!
BAŞKAN -
Efendim, Akif Bey buradaydı ben de gördüm. Dışarı
çıkmıştı, geldi Başkanım, tekrar geldi, yani
burada.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Olur mu öyle şey ya!
BAŞKAN
Evet sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
Sayın Genç,
sisteme girer misiniz efendim söz hakkı istemiştiniz.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/412) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında
TOKİ, devletin devasa bir KİTi. Bu KİTin başındaki
zat Tayyip Beyin çok yakın arkadaşı, âdeta onun emirleri Tayyip
Beyin emirleridir ve devletin en büyük konut, yatırım
yaptığı bir sahadır.
Geçen hafta bir
gazetede, Cemil Çiçekin damadına 2 trilyon liralık işin
verildiğini, bunun 300 bin lirayla yapıldığını ve
1,5 trilyon liranın Cemil Çiçekin damadının cebine
sokulduğunu gazeteler yazdı. Dün de Plan ve Bütçe Komisyonunda
sormuşlar. Cemil Bey de diyor ki: Yahu benim damadımı gidin,
ihbar edin. Şimdi Sayın Başkan, ben inanıyorum ki
eğer bu TOKİ hesapları incelenirse burada büyük suistimaller
çıkacak.
Şimdi,
Taşyapı diye bir yapı var İstanbulda. Bunun
ortaklarının birisinin de Tayyip Beyin kardeşinin olduğu
söyleniyor. Bu taşyapı TOKİden ne inşaatlar
almış? Ne kadar kâr elde ediliyor? Yine malzemelerini TOKİ
gidiyor, kendi yandaşlarından alıyor, çok fahiş fiyatlarla
alıyor. Burada bu KİTi kontrol etmek için, bunun hakkında
araştırma yapmak için
Ben inanıyorum ki, en büyük suistimaller
buralarda dönüyor. Dönüp dönmediğini tabii kesin tespit etmek için
araştırmalar yapmak lazım. Biliyorsunuz, AKP İktidarı
zamanında denetimler kaldırıldı. Ben inanıyorum ki,
yine Cemil Çiçekin damadı gibi AKPnin birçok yandaşları,
damatları, kızları, evlatları buradan büyük inşaatlar
almışlardır, hem de fahiş kârlarla
almışlardır. İşte, bir tanesi çıktı ortaya.
Bunun dahaları da var. Onun için, değerli arkadaşlarım var,
lütfen, suistimalleri örtmek istemiyorlarsa bunu bir an önce kabul edelim;
araştırma önergesini kabul edelim, bir araştıralım
efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
3.- (10/20, 10/286, 10/441) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
04.11.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/20), (10/286) ile (10/441) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun,
05.11.2009 Perşembe günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Sayın Genç, lehte söz talebiniz var, öyle mi efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
BAŞKAN O
zaman, 3 arkadaşımız vardı. Onlarla ilgili bir kura
çekelim.
Evet, lehte söz
talepleri Muharrem İnce ve Beytullah Asil Beylere çıktı kuralar.
Sayın Genç,
çıkmadı size.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Çıkmadı mı? Zaten bana hiç çıkmaz ki!
BAŞKAN
Evet, ilk söz Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnceye aittir.
Sayın
İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 5
Kasım 2009. Pek çok sayın milletvekili gibi 3 Kasım 2002de
seçildik, kırk sekiz saat sonra mazbataları aldık, yani
milletvekilliğimizin tam yedinci yıl dönümü. Yedi yıldır bu
kürsüde pek çok şey konuştuk yükseköğretimle ilgili. Yeni
üniversite kurulmasını konuştuk, YÖK Yasasını, rektör
atamasını, rektör soruşturmasını, kat
sayıyı, türbanı, TÜBİTAKı konuştuk, her
şeyi konuştuk, ama ne yazık ki bu Mecliste yükseköğrenime
giden gençlerimizin nerelerde nasıl barındıklarını,
nasıl beslendiklerini, nasıl kahvaltı yaptıklarını
ne yazık ki burada hiç tartışmadık.
Yedi yılda
bu Meclis 41 devlet üniversitesi, 22 vakıf üniversitesi kurdu. 2002de
ÖSSde yerleşen öğrenci sayımız 368 bin, 2009da ÖSSde
yerleşen öğrenci sayımız 580 bin; yedi yılda
yerleşen öğrenci sayımız 217 bin artmış. 2002
yılındaki yükseköğretimdeki öğrenci
sayımızın toplamı 1 milyon 232 bin, bugün
yükseköğrenimdeki öğrenci sayımızın toplamı 1
milyon 747 bin; 515 bin yükseköğrenimde öğrencimiz artmış.
Peki, Bu yedi
yılda 515 bin öğrencimiz arttı, yurt kapasitemiz ne oldu diye
baktığımızda, 2002 yılında Kredi Yurtlar
Kurumunun 191 yurdu var, kapasitemiz 185 bin. 2009da 237 yurdumuz var, 217.511
kapasitemiz var. Öğrenci sayımız 515 bin artmış, yurt
kapasitemiz 32 bin artmış. Yani 483 bin öğrenciye demişiz
ki: Sen başının çaresine bak, nereye gidersen git.
Aslında daha doğru bir tanımlama şu olur: Bugün, örgün
yükseköğretimde 1 milyon 747 bin öğrenci var, yurt kapasitesi
217.511. Üniversitelerin yurtlarında barınan öğrenci
sayımız 50 bin, özel yurtlarda barınan öğrenci
sayımız 146 bin, yani toplam yurt kapasitemiz 426 bin. 1 milyon 700
bin öğrencinin 426 binini yurda yerleştirirsek, bunun 1 milyon 300
bini ne olacak? Hadi bunun 300 bini, 400 bini ailesinin yanında
kalıyor diyelim, 900 bin, 1 milyon öğrencimiz ne yazık ki
barınma sorunuyla karşı karşıya.
2005-2006
eğitim-öğretim yılında boş yatak kapasitemiz 89.250,
müracaat eden öğrenci sayısı 191.706, müracaatla barınan
öğrenci sayısının karşılama oranı yüzde 47.
2005te karşılama oranı yüzde 47ymiş.
2007-2008de
boş yatak kapasitemiz 78 bin, müracaat 173 bin, karşılama
oranı 47den 45,3e düşmüş.
2009-2010da
boş yatak kapasitesi 98 bin, müracaat 255 bin, karşılama
oranı yüzde 47lerden yüzde 38,6ya düşmüş. 230 bin
öğrenciye 6.400 personelle çalışan, onlara hizmet vermeye
uğraşan bir Kredi Yurtlar Kurumuyla karşı
karşıyayız. Her ne kadar başında
başarılı sayacağımız bir bürokrat olsa da elinden
ne gelir ki? Siz yeni yurt yapmazsanız, buraya kaynak aktarmazsanız
bu sorunlar ne yazık ki çözülmez.
Peki, siz bu sorunları
neden çözmüyorsunuz? Bunu bilerek çözmüyorsunuz. Çünkü genetiği
değiştirilmiş yurtlara mecbur ediyorsunuz çocukları. Devlet
yurt yapmıyor ki tarikatların, cemaatlerin yurtlarına çocuklar
mecbur kalsın diye bu yurt sorununu çözmüyorsunuz. Örnek mi istersiniz?
Bakın, çok ilginç bir örnek vereceğim: 12 Ağustos 2009 günü saat
dokuz otuzda ÖSS yerleştirme sonuçları açıklanıyor. Dokuz
otuzda yerleştirme sonuçları açıklanıyor, bir buçuk saat
sonra, saat on bir, çocukların evlerine telefon geliyor Gel, seni şu
yurda, şu eve yerleştirelim. diye. Bu nasıl bir
mekanizmadır? Bu telefonları nereden buldunuz? O çocuğun hangi
okulu kazandığını daha çocuk bile öğrenememişken,
genç bile öğrenememişken siz ne çabuk ona ulaştınız da
onu yurda davet ettiniz? Bunlar basına yansıdı. Bunu defalarca
gündeme getirdim, hepiniz biliyorsunuz.
Gençlerimizin, 1
milyon gencimizin yurt sorunu varken damadınızın şirketine
750 milyon dolarlık krediyi buluyorsunuz. Seçim kazanmak için suyu olmayan
evlere çamaşır makinesini dağıtmasını
biliyorsunuz. Meclis Başkanının özel kalem bütçesini 2010
yılında yüzde 41 artırmasını biliyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığının bütçesini yüzde 50
artırmasını biliyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanına
Çankaya Köşkü yetmedi, Dışişleri Konutunu da
boşaltmadı, orayı da kullanıyor. Dışişleri
Bakanına da ayda 20 bin dolara ayrıca konut olarak bina
kiralamasını biliyorsunuz. Ama çocukların yurt meselesine geldi
mi kılınızı kıpırdatmıyorsunuz.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; aslında ben iktidar
milletvekillerine kızmıyorum. Bu, benim ya da Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna mensup arkadaşlarımızın görüşü değil,
geçtiğimiz günlerde bir AKPli milletvekili açıkladı:
Telefonumuza mesaj geliyor. Biz de apar topar, koşa koşa salona
giriyoruz. Bakıyoruz, bizim arkadaşlar parmak kaldırıyorsa
biz de kaldırıyoruz. Ne olup bittiğini bilmiyoruz ki. dedi.
Bence de siz ne olup bittiğini bilseniz, gerçekten bunlara parmak
kaldırmazsınız diye düşünüyorum ve o milletvekilini saygıyla
anıyorum, doğruyu söylemiştir.
Değerli
milletvekilleri, her fırsatta övündüğünüz bir iş var. Diyorsunuz
ki: Biz iktidar olduğumuzda öğrenci bursları 45 liraydı,
biz bunu 180 lira yaptık, 4 kat artırdık. Doğru, evet
doğru, 45 liraydı 180 lira yaptınız. Peki, çocuktan
aldığınız, gençten aldığınız,
öğrenciden aldığınız yurt parası 24 liraydı,
184 lira yaptınız. Yurt parası 144 lira olan var, 165 lira olan
var. Yani, devlet öğrenciden yurt parası olarak 24 lira
alıyordu, siz bunu 84 liraya çıkardınız, hatta 165 liraya
çıkardınız, öğrenciye verdiğiniz bursu da 45 liradan
180 liraya çıkardınız; bir cebine parayı verdiniz, öbür
cebinden parayı aldınız. Sadece verdiğinizi söylüyorsunuz,
aldığınızı neden söylemiyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, bir öğrenci, 2002 yılında aldığı
bursun yarısını yurda geri veriyordu, bugün de
aldığı bursun yarısını yurda geri veriyor.
Nereden nereye geldik görüyor musunuz!
Değerli
milletvekilleri, ama, hakkınızı yemeyeyim, cumhuriyet tarihinin
en büyük tahsilatçı hükûmetisiniz. Nereden çıktı bu tahsilat?
Devlet, yükseköğrenim öğrencilerine 1962 yılından 2002
yılına kadar verdiği paraların, kredilerin geri ödemesi
olarak kırk yılda 27 milyon lira geri almış. Bu
rakamların hepsi doğrudur, bunları istediğiniz platformda
istediğiniz kişiyle, istediğiniz kadar kişiyle
tartışırım. Devlet, 62den 2002 yılına kadar
kırk yılda geri ödeme olarak öğrencilerden 27 milyon lira
toplamış, siz altı yılda 1 milyar 365 milyon lira geri
almışsınız. Yani, devletin kırk yılda aldığının
50 katını sadece altı yılda almışsınız
ve bunu şöyle savunmuşsunuz, demişsiniz ki: Etkin
çalışmalarımız sonucu, etkin ve verimli
çalışmalarımız sonucu geri dönüşüm
sağladık.
Değerli
milletvekilleri, etkin çalışma nedir biliyor musunuz?
Öğrencilerin icraya verilmesidir! En etkin çalışma budur.
Yine Hep
muhalefet eleştiriyor. diyorsunuz. Size şimdi buradan çözüm
öneriyorum: Siz muhalefete küfretmesi için halkın cebinden TRTye para
aktarıyor musunuz? Aktarıyorsunuz. Gelin, o parayla yurt
yapalım. (CHP sıralarından alkışlar) Siz
İstanbulda tüketilen akaryakıttan özel vergi alıyor musunuz
2010 Kültür Başkenti için? Alıyorsunuz ve onu
yandaşlarınıza peşkeş çekiyorsunuz. Gelin, o parayla
yurt yapalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Siz zümrütten, yakuttan, inciden KDVyi yüzde 18den
sıfırladınız. Gelin, onu 18e çıkaralım, yurt
yapalım. Seçimde seçim paralarını dağıtmayın
seçim almak için, gelin o parayla yurt yapalım. Ve ben diyorum ki: Ermeni
açılımı, Kürt açılımı, Kıbrıs
açılımı, AB açılımı derken, gelin bu Meclis bir
yurt açılımı yapsın. Ve hatta diyorum ki: Siz bu yurdu
yaparken yemeyelim, içmeyelim bu gençlerimize yurt yapalım ya da
bunların her birine bir Remzi Amca bulalım. Eğer bunu da
yapamıyorsak, ben size diyorum ki: Bu yurdu yapalım; isterseniz bu
yurtları Cemil Beyin damadı yapsın, ister kendisi yapsın,
ister taşeronu yapsın. Yeter ki yurt yapın, biz sizin
arkanızda duracağız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Aleyhte Ayla Akat
Ata, Batman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ata. (DTP sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisi hakkında usulen aleyhte konuşmak üzere
söz hakkı almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yükseköğrenim
Kurumu, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin hemen ardından üniversiteler
üzerindeki denetimi sağlamak ve toplumdan bağını koparmak
üzere 6 Kasım 1981de kuruldu. Biz de bunun arifesindeyiz. Bugün
öğrenciler Abdi İpekçi Parkında eylemdeler, oturma
eylemindeler. Bundan sonra da her sene, eğer YÖK kaldırılmazsa,
başta metropol kentler olmak üzere diğer kentlerimizde,
üniversitelerin bulunduğu kentlerde 6 Kasım dolayısıyla
protesto eylemleri yapılacak çünkü YÖKün antidemokratik yapısı
dolayısıyla öğrenciler mağdur edilmekte, bilim
insanları mağdur edilmekte, demokratik bir üniversiteden yana olanlar
mağdur edilmekte. Bu nedenle bu protestolar devam edecek. Hani şöyle
diyebiliriz: Biz bu protestolara alıştık zaten, 1981den beri
devam ediyor bu protestolar. İşte, ben de bir nesilim o protestolara
katılan ama daha sonra, işte, meslek yaşamına başlayan
ve şimdi de Parlamentoda olan bir vekilim. Bu protestolar umarım
bizden sonraki nesillere kalmaz. Biz, YÖKün yetkilerini sınırlandırmak
yerine YÖKü kaldırmak gibi kesin bir çözüm buluruz.
Kaldı ki
bugün YÖK Başkanımız, her fırsatta, YÖKün yetkilerinin çok
fazla olduğunu söylemekle birlikte YÖKün yetkilerini sonuna kadar
kullanmakta, hatta küçük bir şansı bile, küçük bir fırsatı
bile kaçırmamakta. Öyle ki, son olarak, biliyorsunuz, demokratik
açılım çerçevesinde Kürt dili ve edebiyatı fakültesinin
açılması noktasında bir tartışma yürütüldü ve Mardin
Artuklu Üniversitesi bu konuda bir talepte bulundu. Her ne kadar yaşayan
diller bölümü olarak da daha sonrasında tartışıldı ve
açılması planlandıysa da bu tartışmaların
Türkiye'nin kırk bir tane üniversitesinin sorumlusu tarafından
yürütülüyor olmasını biz olumlu karşıladık,
yaşayan diller denmesine ise karşı çıktık.
Evet, ülkemizin
doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde birden fazla dil
konuşuluyor. Evet, bu dillerin bir kısmı yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya ama bu konuda bir insaf gerekli: Orta
Doğu coğrafyasında 40 milyonu aşkın insan
tarafından konuşulan, hâlâ konuşulan bir dilin, hatta bugün Irak
toprakları içerisindeki üniversitelerde üniversite öğretiminin dahi
verildiği bir dil hakkında yaşayan diller denilmesini de
ülkemizin bir an önce dönmesi gereken bir yanlışı olarak
görüyorum.
Yine, şimdi,
tam da bu Mardin Artuklu Üniversitesinin talebi üzerine YÖK bir yetki
artırımına gitti, o da üniversitelerde bölüm ile bu bölüm
altındaki ana bilim dalını açma yetkisini elinde bulunduran YÖK,
Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliğinde
değişiklik yaparak ana bilim dalının altındaki bilim
dalının açılması yetkisini de üniversitelerin elinden
almış oldu. Bilim dalı açma yetkisi ise YÖK Yürütme Kuruluna
verildi.
Şimdi,
demokratik açılım süreci bağlamında Kürt dili
edebiyatının bölüm, ana bilim dalı ya da bilim dalı olarak
kurulması tartışmalarını fırsat bilmek,
üniversitelerin elinden bilim dalı açma yetkisini almak aslında
YÖKün özerk, demokratik üniversite zihniyetine ne kadar uzak bir kurum
olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur ki YÖKle
öğrencilerin bağını kurmak lazım. Bugün YÖKün
kapısına
YÖKle insanlar, YÖKle çocuklarımız,
evlatlarımız nasıl tanışıyorlar? Öncelikle
ekonomik ve bölgesel farklılıklara rağmen çok güçlü bir mücadele
vererek üniversite kapılarına gidiyorlar, gitmeden önce çok büyük bir
sıkıntı var. Bugün ülkemizin doğusunda,
batısında, kuzeyinde, güneyinde devlet tarafından verilen
eğitim bile farklıyken ve bu eğitim özel okullar
aracılığıyla paralı olarak veriliyorken
öğrenciler aynı sınava tabi tutuluyor. Biz bu sene ne
yaptık? Bu sene YÖK yeni bir karar aldı, tekrar üniversite öğrenim seçme
sınavını, yerleştirme sınavını ikiye
çıkardı.
Peki, bu yapboz
tahtası mı? Bizim zamanımızda ikiliydi, daha sonra teke
düşürüldü, şimdi tekrar ikili bir sınav sistemi kuruluyor. Bu
konuda Hükûmet bir istikrar arz etmeyecek mi? Hükûmetin tavırları,
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin tavırları bir istikrar arz
etmeyecek mi ya da biz deneme yanılma yöntemiyle mi bu ülkenin gençlerini,
aklı hür, vicdanı hür gençlerini yetiştirmek için deneme
yanılma yoluyla mı birtakım sonuçlara ulaşacağız?
İşte bu noktada kararlar vermemiz gerekiyor.
Ben,
Eğitim-Sen aracığıyla ÖSYMnin yükseköğrenim
istatistiklerinden bir kısmını elde ettim ve burada 2002
yılında yükseköğretim kurumlarına yeni kayıt
yaptıran öğrenci sayısı 455.485 iken, 2009
yılında bu sayının yaklaşık 2 kat
arttığını ve 869.619a yükseldiğini gördük. Benzer bir
durum öğrenci sayısı açısından da geçerli. 2002 yılında
üniversitede okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 677 bin iken -ve
küsuratı var- 2009 yılında bu sayı 2 milyon 294 bin 281e
yükselmiş. Gerek yeni kayıt yaptıran öğrenci
sayısı gerekse öğrenci sayıları 2 katına
yakın artarken öğretim elemanı sayısındaki artışın
yüzde 50nin altında kalmış olması ise oldukça dikkat
çekici.
Yine
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu bünyesinde 229 devlet yurdunun
208.869 kapasitesi bulunmaktadır. Yeni kayıt yaptıran
öğrenci sayıları dikkate alındığında
yükseköğretim yurtlarının çok yetersiz olduğu
anlaşılmaktadır. Devlet yurtları bu durumdayken, Türkiyede
3.423 özel yurt bulunmaktadır ve bu yurtların kapasitesi 296.132dir.
Başka bir ifadeyle, özel yurtlar hem sayı hem de kapasite olarak
devlet yurtlarından daha fazla sayıdadır. Özel yurtların
kapasitesi devlet yurtlarından 87.263 daha fazladır. Devlet
yurtlarında barınma imkânı bulunmayan çok sayıda üniversite
öğrencisi her yıl ya ekonomik olarak daha pahalı ya da
çeşitli cemaat ve tarikatların denetiminde faaliyet gösteren yurtlara
gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Peki, bu tablo iç
açıcı mıdır? Bizim, bu ülkeye vatandaşlık
bağıyla bağlı, her türlü tüketim üzerinden ve üretim
üzerinden vergi ödemeye mükellef olan vatandaşların işte
gözlerinden sakındıkları evlatlarını bu ülkeye
yararlı olabilmeleri için üniversite kapılarına gönderdiklerinde
onları fahiş miktarlara ulaşan harç paralarıyla,
barınma sorunlarıyla karşı karşıya bırakmak
ve eğitim hakkı gibi temel bir hak söz konusu iken eğitim
masraflarını devletin yükü olmaktan çıkartıp vatandaşın
ve öğrencinin yükü hâline getirmeye ne kadar hakkımız var, bu
konuda düşünmemiz gerekiyor. Hükûmetin de en büyük sorumluluğu bu
noktada. Eğer bir karar alınacaksa öğrencilerin daha çok küçük
yaşlarda öğrenim mücadelesi vermek yerine, öğrenme mücadelesi
vermek yerine, kendini yetiştirmek yerine hayat mücadelesi vermesinin
önüne geçmemiz gerekiyor. Çok genç yaştalar, üniversite eğitimleri
sırasında tabii ki bir bilim yuvası olan üniversitelerde
kendilerini yetiştirmek, toplumu anlamak, insanı anlamak ve
bulunduğu ortama, bulunduğu topluma faydalı birer insan olmak
gibi bir amaç varken bunu ortadan kaldırıp kendi
yaşamını idame ettirmek gibi çok ağır bir
sorumluluğun altına sokma hakkımızın ne kadar
olduğunu bilmek gerekiyor. Tabii ki devletin bunu ortadan kaldıran
birtakım önlemlerinin olması gerekiyor. Ama eğer bugün
olduğu gibi yarın da bu görev özel yurtlara verilecekse bu konuda
düşünmek gerekiyor.
Batmandan bir
örnek veriyorum: Gençlik kollarımızdan toplantıya katılmak
üzere gelemediğini ve benimle tanışamadığını
ifade eden, bu konuda üzüntülerini ifade eden bir gencimiz Maalesef yurtta üç
günlük bir eğitim vardı ve bu üç günlük eğitime
katılmayanların yurda kayıtları silinecekti, Sayın
Vekilim, o yüzden gelemedim. dedi. Ailenin ekonomik düzeyi çok düşük.
Verilen eğitimin konusu burada ifade edilmemesi gereken, belki de bir cemaate
ait olduğu için çok propagandası olmaması açısından
altının çizilmemesi gereken bir konu ama o genç açısından
değerlendirirseniz, evet, kalacak başka bir yeri yok, ailesinin de
ona özel bir ortam sağlayacak koşulları yok. Devletin
yurtları yetersiz olduğu gibi var olan olanaklar kişilere
eşit bir şekilde ve ayrım gözetilmeden
dağıtılmıyor, bu konuda düşünmemiz gerekiyor. Bu genci
de örnek alarak ifade edelim, eğer kendi isteklerini, eğer kendi
dünyaya bakış açısını, eğer kendi toplumunu
yeniden şekillendirme iddiasını
karşılaşmış olduğu maddi
sıkıntılar nedeniyle göz ardı edecek ve farklı
tercihler yapmak durumunda bırakacaksak gençleri, o zaman önümüzdeki
nesillerin sorumluluğu hepimizin boynundadır.
Bugün, yarın
için meydanlarda olacak olan gençlerin karşılaşacakları
muamele için kaygılanmamız gerekiyor. Yarın YÖKü protesto
eylemlerinin olacağını biliyoruz. Yarın bu gençlerimizin
sokakta olacağını biliyoruz. Öncelikle 1980 askerî darbesinin
sonuçları üzerine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
AYLA AKAT ATA
(Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
tekrar
düşünmek ve öğrencilerimizi bir bilim yuvasında, demokratik,
özerk bir bilim yuvasında yetişmeleri için ilk adımı atarak
YÖKü kaldırmak; ikincisi, üniversite öğrenimine başlayacak
öğrenciler açısından bölgesel farklılıklar ve ekonomik
farklılıklardan doğan sıkıntıları aşmak
ve almış oldukları eğitime uygun bir şekilde
üniversite eğitimi alabilmelerinin önünü açmak; üçüncüsü de, eğer bu
gençler üniversite kapılarına gittilerse onların bir bütün
geleceklerini inşa edecekleri bir süreçte doğru tercihler
yapabilmelerinin önünü açmak gerekiyor.
Kendi tercihleri
yerine bizim tercihlerimizi koyarlarsa, kendi tercihleri yerine siyasi iktidarın
tercihlerini koyarlarsa, kendi tercihleri yerine YÖKün tercihlerini koyarlarsa
geleceğimizin çok da sağlıklı ellere teslim
edilmeyeceğini bir kez daha hatırlatmak ister, hepinizi saygıyla
selamlarım. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ata.
Grup önerisinin
lehinde Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yükseköğretimin amacı, öğrencilerini, Atatürk
inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk
milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlaki, insani,
manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın
şeref ve mutluluğunu duyan; toplum yararını kişisel
çıkarlarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisiyle
dolu; Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı görev ve
sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline
getiren; hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya
görüşüne sahip, insan haklarına saygılı; beden, zihin, ruh,
ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı
şekilde gelişmiş; ilgi ve yetenekleri yönünde yurt
kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek, aynı zamanda
kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi,
beceri, davranış ve genel kültürüne sahip vatandaşlar olarak
yetiştirmek; Türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün
olarak refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla, ekonomik,
toplumsal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve
hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın
yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı hâline
gelmesini sağlamak; yükseköğretim kurumları olarak yüksek
düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, ulusal alanda
gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt
dışı kurumlarla iş birliği yapmak suretiyle bilim
dünyasının seçkin bir üyesi hâline gelmek, evrensel ve
çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır.
Bugün, bu
hedeflerle donatarak yetiştirmeye
çalıştığımız gençlerimizin
yükseköğrenimlerini yaparken karşılaştıkları
sorunlardan en önemlilerinden biri olan barınma sorununu konuşacağız.
Değerli
arkadaşlarım, 2 milyonu geçen yükseköğrenim öğrencimize
karşı misyonu, yükseköğrenim öğrencilerinin
çağdaş ve güvenilir barınma, beslenme, kredi, burs hizmetleriyle
öğrenimlerine, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle, kişisel
girişimlerine sosyal devlet yaklaşımıyla katkıda
bulunmak olan Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğünün toplam yatak kapasitesi 217.511dir. Bu kapasite, 2 milyonu
geçen yükseköğrenim öğrencisinin ihtiyacını
karşılamaktan son derece uzaktır. Hâl böyleyken, toplum
kesimlerinin hızla fakirleşmesi, nüfusun yüzde 37sini oluşturan
çiftçimizin, yüzde 20leri bulan küçük esnafımızın kendi
yağıyla kavrulamaz hâle gelmesi, emeklimizin aldığı
maaşın açlık sınırının altında
kalması, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan bu kesimlerin
çocuklarının yükseköğretim süresince ihtiyaçlarını
karşılayamaz hâle gelmesine neden olmuştur.
İki
üniversiteyi, açık öğretim fakültesi öğrencileriyle birlikte 50
binin üzerinde öğrenciyi barındıran bir şehrin milletvekili
olarak, bu gençlerimizin sıkıntılarını en iyi bilen
arkadaşlarınızdan biri olarak, bu konunun enine boyuna
araştırılması ve üretilecek çözüm önerilerinin bir an önce
uygulamaya geçirilmesi için irade ortaya koymalıyız ve bugün bu
araştırma önerisini kabul etmeliyiz.
Bunun
yanında, vatandaşlarımızın gelir seviyelerini
artırma, yoksulluğu ortadan kaldırma, gelir
dağılımını toplumun her kesimine yayma gayreti
içerisinde olmalıyız. Fakat çok acıdır ki, ülkemizdeki
fakirlik probleminin ortaya çıkışında iki temel faktör
vardır: Bir tanesi yolsuzluk, diğeri de adil olmayan gelir
dağılımıdır. İçinde
yaşadığımız dönemde kamuoyu her geçen gün yeni bir
yolsuzluk olayıyla karşı karşıya kalmaktayız.
Yönetenlerin gaflet ve dalaletleri dışarıdan kotarılan
hıyanetlerle birleşerek ülkeyi mahşer yerine döndürdü. Temel
sebep, haram lokma haramilerinin talan ve yağmalarıdır. Çözüm
üretmek makamında olanlar ufuksuz, geri, halkın ve ülkenin
yarınlarını düşünmekten uzaklaşmışlar,
zihniyetleriyle bu ülkeye ıstırap ve sıkıntı
vermişlerdir. Şehirlerin plansızlığından
yeşil alanların tahribine, kamu mallarının talanından
ihale fesatlarına kadar hemen her türlü bozukluk şaibesiyle
kirlenmiş, yaralanmış ve sonuçta tüm moral değerlerini
yitirmiş bir sosyal hayat anlayışı ortaya
çıkmıştır.
Bu noktada,
Mevlânâ Celâleddin Rûmînin muhteşem sözlerinden birini hatırlamamak
mümkün değildir. Diyor ki: Yukarıdan ambara istediğin kadar
çuval boşalt, eğer fare ambarı alttan delmişse gayret
nafiledir. Evet, bizim nimet ambarlarımıza, gençlerimizin
eğitim ve barınma rızıklarına musallat olmuş
fareler var. Bu farelerin bertaraf edilmesi lazım, yoksa nimet
ambarlarımızda bir şey biriktirmek mümkün değil.
Görüyorsunuz skandal skandalı izliyor. Bunlar dışarıya
sızanlar. Bir de içi var. Yasalaştırılmış
hırsızlık ve soygunların adı bile anılmıyor.
Nimet ambarlarından bir delik açarak veya açılmış bulunan
deliklerden birine yanaşarak kamu mal ve imkânlarından bir biçimde
bir şeyler hortumlamak.
Değerli
milletvekilleri, çocuklarımıza, gençlerimize, mutlu ve güzel bir
Türkiye bırakmak için çileyi hemen ve bütün
çıplaklığıyla göğüslemek mecburiyetindeyiz bir saniye
bile geçirmeden. Türkiye haram lokma belasını aşmadan, özellikle
kamu kurum mal ve imkânlarının arpalığa dönüştürülerek
talan edilmesini durdurmadan hiçbir yere varmak mümkün değildir, hiçbir
ufuk açmak mümkün değildir, hiçbir mutluluğu yakalayabilmemiz mümkün
değildir. Hiçbir AB, hiçbir dış yardım ve hiçbir destek,
çürümüş sosyal hayat yüzünden yoksullaşmış, dizlerinin
üstüne düşmüş insanımızı kaldırıp
ayaklarının üzerinde tutamaz. Bıkmadan, usanmadan
hayatımızın her alanında erdemli insan olmaya
çalışmak görevimizdir. Bu görevi her insan tek başına
yerine getirmek mecburiyetindedir ve bir bayrak
yarışındaymışız gibi çocuklarımıza,
gençlerimize teslim etmek zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, tarihten bir vesika ile sözlerime devam etmek
istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman en yüksek duruma getirmiş olduğu
devletin akıbetini hayal eder. Günün birinde Osmanoğulları da
inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı diye düşünmeye başlar. Bu
gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi, meşhur âlim Yahya
Efendiye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla
yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi kısa bir cevap verir:
Neme lazım be Sultanım. Topkapı Sarayında bu cevabı
hayretle okuyan Kanuni bir mana veremez. Acaba bilmediğimiz bir
manası mı vardır bu cevapta diyerek Yahya Efendiye gider, Ne
olur mektubuma cevap ver, bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al. Yahya
Efendi duraklar Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben
sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi açıkça arz ettim.
Kanuni İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece Neme
lazım be Sultanım. demişsiniz. Sanki beni böyle işlere
karıştırma der gibi bir anlam çıkarıyorum. Yahya
Efendi bu cevaptan sonra şu akıl almaz açıklamasını yapar:
Sultanım, bir devlette de zulüm yayılsa, haksızlık
şayi olsa, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşsalar,
sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu
söylemeyip sussa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız Sayın Asil.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla)
gizleseler, fakirlerin, muhtaçların,
yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da
taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu
görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır,
halkın itimat ve hürmeti sarsılır, asayişe itaat hissi
gider, halkta hürmet duygusu yok olur, çöküş ve izmihlal de böylece
mukadder hâle gelir.
Değerli
milletvekilleri, gençlerimizin geleceği için, ülkemizin bekası için
söz birliği ederek, güç birliği ederek bu kötü gidişe dur
diyelim. Lütfen neme lazım demeyelim.
Hepinize
saygılar sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin
aleyhinde son konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mehmet Sağlam.
Sayın
Sağlam, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
SAĞLAM (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sayın
milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İlk önce,
eğitimi ve yükseköğretimi konuşacağımıza göre,
mümkün olduğu kadar pedagojik bir yaklaşımla sizlere hitap etmek
istiyorum. İlk önce, neden yükseköğretim önemli, neden eğitim
önemli? Bunun hiç tartışması yok. Bu ülkenin nüfusunun yüzde
50si yirmi sekiz yaşın altında. Dolayısıyla,
eğer biz bu nüfusu çağın bilgi ve becerisiyle donatırsak,
başvurduğumuz ve nüfusu gittikçe ihtiyarlayan Avrupa
karşısında bu bizim için çok önemli bir koz olacaktır.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarımızın,
muhalefetin eğitimle ilgili konulardaki hassasiyetinin bir belirtisi
olarak böyle bir önergeyi getirmelerini de gerçekten şükranla
karşılıyorum çünkü bu konuları konuşmalıyız,
bu konuda hiç taviz vermeden ülke olarak bütün potansiyelimizi
kullanmalıyız.
Ama şöyle
dünyaya bakarsak ne yapılıyor? Dünyada özellikle asrın
başında, en ileri ülkelerde bile yükseköğretimde çağ
nüfusunun ancak yüzde 6-7si yükseköğretim görebiliyor ama İkinci
Dünya Harbi sonrası bu elit eğitiminden kitle eğitimine
doğru bir geçiş var yani dünya bugün yüzde 60larda, 70lerde
çağ nüfusunu yükseköğretimden geçiriyor. Mesela 1960larda bizimle
aşağı yukarı eşit olan Korede bugün çağ
nüfusunun yüzde 70i yükseköğretimden geçiyor, bunun da yüzde 50si lisans
öğretimi yapıyor. Daha düne kadar Sovyet sistemi içerisinde olan
Doğu Avrupa ülkelerinde, mesela Macaristanda 2010 yılı için
yükseköğretimdeki okullaşma oranı yüzde 50 olarak tespit
edilmiş, çağ nüfusunun yüzde 50si.
Şimdi,
öyleyse, dünya kitle eğitimine gidiyorsa bizim durumumuz nedir?
İşte o çok eleştirilen Yükseköğretim kurulduğu zaman,
1981de, Türkiyede çağ nüfusunun sadece yüzde 7si yükseköğretimden
geçiyordu. On dokuz üniversitemiz var ve yükseköğretimden geçen çağ
nüfusu da sadece yüzde 7.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Türkiyede yükseköğretim talebi var.
Bildiğiniz gibi, bu önergeyi veren arkadaşlarımızın da
çok iyi bildiği gibi, aşağı yukarı 2 milyon
civarında insan, lise mezunu her yıl üniversiteye girmek üzere
talepte bulunuyor, son on yıldır rakam böyle. En son 1 milyon 650 bin
kişi girdi.
Bunun ne
kadarını acaba okutabiliyoruz? Dünyada yüzde 50lerden, yüzde
70lerden söz ettik; bizde bugün yüzde 30 civarındadır
yükseköğretimdeki çağ nüfusu ama maalesef bunun üçte 1e
yakını açık öğretimdedir, üçte 1e yakını da meslek
yüksekokullarındadır. Yani lisans eğitimi yapan miktar ancak
yüzde 15,5 civarındadır son rakama göre.
Ama bir şey
daha söylemek istiyorum: Geçenlerde 1995 yılının eğitim ve
öğretiminin başlangıcında YÖK Başkanı olarak
yaptığım konuşmaya baktım. O zaman başvuran
öğrencilerin yüzde 21i lisans eğitimi yapma şansına sahip.
Bu rakam 1995ten bu yana yüzde 15,5e düşmüş. Bu bir skandaldır
aslında. Nasıl bir skandal? Yüzde 21den yüzde 15e düşüyor.
Türkiyede üniversiteler çoğalmış, Türkiye iflas etmiş değil,
üniversiteleri yanmış değil, laboratuvarlarına bir şey
olmuş değil. Nasıl olmuş bu? Oradaki,
Yükseköğretimdeki, belli bir süre içerisindeki, yöneticilerin konuyla
ilgili işlerle meşgul olacakları yerde, ideolojik bazı
saplantılarla maalesef üniversitelere bir katkıda
bulunamamalarının bu sonucu doğurduğunu görüyoruz.
Son bir iki
yıldır tekrar üniversitelerde yeniden bu 1,5-2 milyona yakın
talebi karşılamak üzere kontenjan çoğaltılıyor,
yeniden artışlar oluyor. Son rakamlara bakınız, bu sene 600
bin civarında öğrenci üniversiteye kabul ediliyor, bunun 250 bin
civarında olanı, dört yıllık lisans eğitimine
alınan öğrenciler. Demek ki, dört beş yıl içerisinde
aşağı yukarı 2 milyona yakın yükseköğretim
öğrencisinin 1,5 milyona yakını lisans eğitimi alacak duruma
gelecek. İşte, o zaman rakamımız, belki şu anda
olduğunun çok üstüne çıkarak, başvurduğumuz Avrupa
ülkelerinin hedefine doğru biraz daha yaklaşabilecek. Öyleyse
yükseköğretime talep var, yükseköğretim yaptırmak da ülkenin
geleceği.
Hemen onu da söyleyeyim:
Geçenlerde bir Kanada üniversitesinde yapılan bir araştırmaya
göre bir ülkede okuryazarlık oranını yüzde 1
artırmanız, kişi başına düşen millî gelire yüzde
1,5 olarak yansıyor, işçi verimliliğine de yüzde 2,5 olarak
yansıyor. Bu kadar önemli. Şimdi, yükseköğretime gelince,
aşağı yukarı, Asyaya 1960larda Dünya Bankası bir
heyet gönderiyor, diyor ki: Nedir bu Asyanın problemi; bir inceleyin
gelin. Bir İsveçli, ekonomi Nobeli almış birisinin, Profesör
Mirdalın başkanlığında bir heyet gidiyor. Heyetin
verdiği rapor: Asyanın Dramı, 1960lar, 70ler. Ama yirmi
beş-otuz sene sonra Dünya Bankası bir heyet gönderiyor:
İnceleyin bakalım, Asyada neler olmuş? Onların
verdiği raporun ismi: Asyanın Mucizesi ve rapor Asyanın
mucizesinin eğitimle ve özellikle de yükseköğretimde yapılan
atılımlarla gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Öyleyse, bizim
önümüzdeki hedef belli.
Ne
yapmış bu Hükûmet? Geldiğinden bugüne, bakınız, millî
eğitim bütçesini mümkün olduğu kadar 1 numaralı bütçe hâline
getirmeye çalışmış, yükseköğretimde de ne kadar
mümkünse o kadar yeni üniversite açmış. Arkadaşlarımız
şunu eleştirirlerse, elhak, kendilerine hak veririm: Neden bu kadar
üniversiteyi bu kadar kısa zamanda açtınız? Doğrudur, daha
yavaş da açılabilirdi ama bizim, açılmasından dolayı,
şimdi, Hükûmetimize, yetkililere Bir an evvel bunların kampüslerini
tamamlayın, bir an evvel öğretim üyelerini yetiştirin. deme
şansımız daha fazla, muhalefet olarak da iktidar olarak da.
Dolayısıyla, gidilen yol doğrudur. Kurulan üniversiteler, bugün,
şu veya bu şekilde eksik olabilir. Lütfen, şunu
hatırlayınız: 1954te, 56da Orta Doğu Teknik Üniversitesi
kurulduğu zaman bir askerî barakada eğitim yapıyordu, bugün
dünya çapında bir üniversitedir. O Türkiyeden hiçbir üniversite ilk
500ün arasına girmiyor. filan gibi özel bazı
araştırmaları bir tarafa bırakınız. Bunlar
ciddiyetle ele alınacak araştırmalar değildir, hepsi özel,
çoğu da parayla yaptırılan araştırmalardır.
Bugün, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve
birçok başka üniversitemiz dünya çapında üniversitelerdir ama bunlar
da otuz kırk sene evvel barakalarda bile eğitim
yapmışlardır. Dolayısıyla, bir başlangıç çok
önemlidir. Hatırlanırsa, geçmişte de Bir okul, bir müdür, bir
mühürle lise açıyorsunuz. eleştirileri olmuştur. Şimdi
benzer eleştiriler yükseköğretim kurumları içindir.
Değerli
arkadaşlarım, şunu samimiyetle söylüyorum, bu işe ömrünü
vermiş bir adam olarak söylüyorum: Açılan her eğitim
müessesesinin Türkiyeye yararı vardır, hiçbir zararı yoktur.
Elimizden geleni yapalım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunlara katkı için elimizden geleni yapalım.
Muhalefet olarak da iktidar olarak da onların eksikliklerini burada dile
getirelim, bir an evvel yetkililer onların eksikliklerini gidersinler.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Biz söyleyince kızıyorlar, siz söyleyin.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Ama bu Türkiye için hayırlı bir iştir.
İnanınız ki desteklediğiniz zaman daha da iyiye gidecektir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Evet deyin, biz de destekleyelim.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Orada eksiklikler yok mudur? Olmaması mümkün mü?
Bugün, elli yıl önce, altmış yıl önce kurulan bir
üniversiteyle, beş altı ay önce kurulan bir üniversitenin, iki
yıl önce kurulan bir üniversitenin arasında fark olmaması mümkün
mü? Ama mutlaka bir başlangıç yapmak zorundasınız, bir
yerden başlayacaksınız. Şimdi, bu başlangıcı
baltalamak yerine, gelin bu başlangıcı destekleyelim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) O zaman konuşalım, destekliyoruz.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Eksikliklerini sayalım, mutlaka isteyelim,
şunlar noksan diyelim, şunlar eksik diyelim, bunları
yapalım.
Mesela
bunların başında öğretim üyesi yetiştirilmesi gelir.
Bütçeden istediğiniz kadar parayı verin, belki hemen binalar
yapabilirsiniz, kampüsler kurabilirsiniz ama bir öğretim üyesi
üniversiteyi bitirdikten en az beş veya altı sene sonra
sınıfa girebilecek hâle gelir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hocam evet deyin, biz de destekleyelim.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) - Öyleyse bir an evvel üniversite öğretim üyesi
yetiştirmek üzere tekrar bu çabalarımızı sürdürelim.
Bugün son iki üç
yıldan beri yine bine yakın insan, üniversite mezunu,
yükseköğretim kurumlarına öğretim üyesi yetiştirilmek üzere
çeşitli ülkelere gönderilmektedir. Bugün, 35inci maddeye göre, kendi
yetişmiş üniversitelerimizin, gelişmiş üniversitelerimizin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hocam, öneriye evet diyeceksiniz herhâlde.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sağlam, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Dolayısıyla,
şimdi benim, öneriye evetten ziyade önerideki fikrin daha da
geliştirilmesine katkıda bulunmaya çağırıyorum
sizleri.
OSMAN DURMUŞ
(Kırklareli) Evet, bravo!
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Bunu söylüyorum. Bu çok önemli. [MHP
sıralarından alkışlar(!)]
OKTAY VURAL
(İzmir) Hadi evet deyin!
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Yoksa, Meclis araştırmalarından
nasıl sonuçlar çıktığını siz benden daha iyi
biliyorsunuz. Önemli olan sonuç almaktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamam.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) İnanın ki samimiyetle söylüyorum ve inanarak
söylüyorum
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Tamam, destek verelim, samimiyetle destek verelim size.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla)
bu İktidar bu yükseköğretim
kurumlarını açmakla iyi bir şey yapmıştır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Açmasın canım!
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Şimdi, yurt ve burs meselesine gelince.
Dünyanın
yaptığı şudur: Bir, ailesi mümkün olduğu kadar
iktisaden güçlü olanlar var -onlar paralı olarak da belli ölçülerde
okuyorlar- bir de iktisaden mümkün olmayan, gücü olmayan gençler var. Bunlara
yüzde 100 burs verilmelidir, yüzde 100 kredi verilmelidir. Benim
aldığım bilgiler, başvuran ve iktisaden ihtiyacı
olduğunu bildiren herkese geçen sene ve bu sene mutlaka kredi verilmektedir.
İşte gerçek budur.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yok, yok.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) İşte gerçek budur, desteklenmelidir. [MHP
sıralarından alkışlar(!)]
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hocam, alkışlasam da öyle değil.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Şimdi, yurt meselesinde de bir şey söylemek
istiyorum. Arkadaşımızın verdiği rakamlar
doğrudur ama şu var, yanlış olan nokta şu:
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki üniversite öğrencisinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sağlam, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla)
sadece üçte 1i yurt istiyor.
Sayın
Başkan, bir dakikanızı daha rica edeyim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sizi yanıltıyorlar Hocam, göz göre göre sizi
yanıltıyorlar.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Yani 1 milyon 300 bin öğrenci var. 1 milyon 300ün
100 kapasitesi yanlış bir yaklaşım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sizi yanıltıyorlar Hocam. Keşke bakan
olsaydınız da bu görüşlerinizin arkasında
olsaydınız.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Bunun sadece üçte 1i talep eder. Talep edene yurt
yaparsınız. Benim aldığım bilgiler, Kredi
Yurtların son yıllarda yaptığı, özellikle kalitede
yaptığı artırmalara rağmen 44 bin civarında yeni
yatak, 2002 ve 2009 arasında eklenmektedir. Önümüzdeki yıl 2.234 bine
çıkacaktır talep muvacehesinde. Tabii ki yurtlar da
yapılmalıdır. Eksik varsa tamamlanmalıdır ama
yapılan iş, bugün 1 milyon 300 bin civarında öğrenciye
Kredi Yurtlar kredi vermektedir ve ayrıca, gerek yemeklerine gerekse sabah
kahvaltılarına -günde ortalama- 79 bin liralık ayda katkıda
bulunmaktadır. 84ünü alıyor ama 79unu da oraya veriyor Sayın
İnce. Dolayısıyla, bugün yapılan
MUHARREM
İNCE (Yalova) Alinin külahı Veliye, Velinin ki Aliye yani!
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) - Bu milletin imkânları muvacehesinde gerçekten
elinden geleni yapmaktadır, çok iyi bir kurumdur Kredi Yurtlar Kurumu ve
buna muktedirdir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Doğru söylüyorsunuz, hepsine
katılıyoruz. Aileleri aç olduğu için çocuklara para veriyorlar.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, grup önerisinin oylamasından önce yoklama
talebi vardır.
Milletvekili
arkadaşlarımın isimlerini tespit edeceğim: Sayın
Anadol, Sayın Mengü, Sayın Dibek, Sayın Öztürk, Sayın
İnce, Sayın Keleş, Sayın Köse, Sayın Köktürk,
Sayın Güner, Sayın Güvel, Sayın Çöllü, Sayın Emek,
Sayın Arifağaoğlu, Sayın Durgun, Sayın
Barış, Sayın Paçarız, Sayın Coşkun, Sayın
Özkan, Sayın Topuz, Sayın Özdemir, Sayın Yıldız.
Üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/20, 10/286, 10/441) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
Korkmaz, silindi ekrandan, tekrar ekrana giriniz.
Sayın
Korkmaz, buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurtun konuşmasındaki
beyanlarının gerçek dışı olduğuna ilişkin
açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Yakaörendeki
izinsiz, ruhsatsız yapılan sondajın Isparta ve
Ispartalılara vermiş olduğu zararları anlatan bir gündem
dışı konuşma yapmıştım. Isparta Milletvekili
Sayın Haydar Kemal Kurt, oturduğu yerden söz alarak:
1) Bu
sondajın alınan izin üzerine yapıldığını,
2) Milliyetçi
Hareket Partili Belediye Başkanının sondajla alakalı olarak
bu sondaja sahip çıkıp değerlendireceklerini söylediğini
beyan etmiştir.
Bu beyan maalesef
gerçek dışıdır. Sondajın izinsiz ve ruhsatsız
olduğuna dair Sayıştay raporu buradadır. Ayrıca,
Belediye Başkanlığının çektiği faksta da
işlemin usulsüz olduğu ve yargıya intikal aşamasında
olduğu belirtilmektedir.
Şunu ifade
etmeliyim ki konu, Milliyetçi Hareket Partisi ve AKP arasında bir siyasi
çekişme konusu değildir. Ortaya usulsüz olarak bir zarar
çıkmıştır, Ispartaya ve Ispartalılara zarar
verilmiştir ve bu zarar devam etmektedir. Sayın Kurttan da ricam,
Isparta Milletvekili olarak bu sorunu dile getiren şahsıma cevap
yetiştirmek yerine, bu sorunu ortadan kaldırma hususunda gayret
göstermesinin daha iyi olacağını söylemek istiyorum.
Sayın
Başkan, verdiğiniz söz üzerine de teşekkür ediyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam
edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) (x)
BAŞKAN
Sayın Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen
birleşimde 35inci madde kabul edilmişti. Şimdi 36ncı
maddenin başlığını okutuyorum:
II. Aldatma
MADDE 36-
BAŞKAN
Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Borçlar Kanunu Tasarısının 36. maddesinin 1.
fıkrasının Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki
yanın aldatması üzerine bir sözleşme yapmışsa;
yanılması esasta olmasa bile, sözleşmeyle bağlı
olmaz. şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk R.
Kerim Özkan
Mersin Zonguldak Burdur
Turgut
Dibek Rasim Çakır Şevket Köse
Kırklareli Edirne Adıyaman
Halil
Ünlütepe
Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 36. Maddesinin, madde
başlığındaki aldatma kelimesi yerine hile kelimesinin
yazılmasını,
Madde metninde yer alan; aldatması kelimesinin yerine
hilesi, yanılması kelimesi yerine hatası, aldatmayı
kelimesinin yerine hileyi kelimelerinin yazılmasını,
Metnin 2. fıkrasında yer alan sözleşmenin
yapıldığı sırada ibaresinden önce gelmek üzere
ancak kelimesinin eklenmesini,
karşı tarafın ibaresi yerine sözleşmenin
karşı tarafının ibaresinin yazılmasını arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır İzzettin
Yılmaz
Konya Mersin Hatay
Osman
Ertuğrul Beytullah
Asil Rıdvan
Yalçın
Aksaray Eskişehir Ordu
Behiç
Çelik Osman
Durmuş
Mersin Kırıkkale
(x) 321 S. Sayılı Basmayazı 7/10/2009
tarihli 3üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Durmuş, buyurun efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türk Borçlar Kanununun 36ncı maddesinin madde
başlığındaki ve metindeki aldatma kelimeleri yerine
hile kelimesinin yazılmasını, madde metninde yer alan
aldatma kelimesinin yerine hatası, aldatmayı kelimesi yerine
hileyi kelimelerinin yazılmasını, metnin ikinci
fıkrasında yer alan sözleşmenin yapıldığı
sırada ibaresinden önce gelmek üzere ancak kelimesinin eklenmesini,
karşı tarafın ibaresi yerine sözleşmenin karşı
tarafı ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, konu Borçlar Kanunu olunca,
tarım arazisine uygulanan kira, ecrimisil ve zilyet kavramları
ile sahiplik kavramı arasında bir illiyet kurmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kırıkkalenin
Kılıçlar beldesini geçen hafta ziyaret ettim. Hani, sizin
belediyesini gırtlağına kadar borç batağına
batırıp sonra da kapattığınız belediyelerden
biri. Belediye Başkanının telefonlarının hacizli,
elektriğinin kesik olduğu bir yer. Danıştay düzeltti, biz
de milletin oyuyla bu belediyeyi sizden aldık.
Belediye Başkanının hâlen makam arabası yok.
Bir yerli arabası var, onunla devletin işini görüyor. Ancak
yakıt parasını ödemekte, kendi cebinden verdiği için, ciddi
sıkıntı yaşıyor. Eğer elinizde imkân varsa,
gümrükten 2-3 milyar liraya kullanılabilecek bir aracı bize
yönlendirirseniz biz bu Başkanımıza alırız.
Gelelim asıl konumuza. Kılıçlarda yetmişlik
Mehmet Ali Eken amca ağlamaklı dileğiyle diyor ki: Osman Bey,
babamdan kalan yirmi beş yıllık araziyi işliyorduk. Bir gün
Maliyeden geldiler, Bu bizim arazimiz, şimdiye kadar
kullandığın süre için ecrimisil vereceksin. dediler, ödedim.
Her yıl farklı bir ücreti talep ettiler ve geçen yıl
kıtlık oldu, ödeyemedim. Yirmi beş yıldır kullandığımız
araziyi kullanamıyorum. Yetmiş yaşındayım, köyümü terk
etmiyorum. İnsanlarımızın çoğu aç kaldı,
Ankaraya gitti. Artık orada gıda paketi mi alıyorlar, kömür
çuvalı mı alıyorlar, ona girmeyeceğim. Böylece nüfusumuz
azaldı. Belediyeyi elimizden aldılar. Allah Danıştaydan
razı olsun, belediyemizi geri verdi. AKP Hükûmetine söyleseniz, beş
yıl tarımda kullanacağım bu tarlayı icarsız
verseler de borçlarımı ödesem. Beş yıl sonra Allah kerim.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2981 sayılı
İmar ve Gecekondu Yasası ile Gecekondulara ecrimisil ve arsa
kullanım bedeli tahakkuk ettirilmez ve alınmaz. diyor. Yine 6831
sayılı Orman Kanununun 2nci maddesi sonuna eklenen ve 3373
sayılı Kanuna eklenen fıkra ile Satış işlemleri
tamamlanıncaya kadar ecrimisil alınmaz. deniyor.
Karnını doyurmak için -soyadı Eken ama
ekebildiği arazisi yok- ekip biçip üretim yapan çiftçiye sahip
çıkmalıyız. Beş yıl süre için ekonomik olarak
bitmiş olan çiftçimize bir nefes aldırsak diyorum.
Kırıkkale tabiriyle, yazıda boş duracağına Mehmet
Ali Eken amcam eksin biçsin. Sulakyurtta da durum aynı. Burası
rantiye değil, arsa değil. Gücümüz yalnızca yoksula, çiftçiye,
köylüye, küçük esnafa yetiyor. Yoksulun sırtından soyan soyana,
yiğit muhtaç olmasın kuru soğana. Kılıçlar,
soğan üreten ve pırasa yetiştiren bir beldemiz. Bu kış
şartlarında domuz gribi virüsü kol geziyor, bugünlerde bol C vitamini
almalıyız. Pırasayı bol zeytinyağlı pişirip
içine limonunu sıkmalıyız ve böylece de vücudumuzun direncini
oluşturmalıyız diyorum.
KADİR URAL (Mersin) Aşı var, aşı!
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Tabii bu arada Gazipaşalılar
diyor ki Çekirdeksiz narımız var, onu da söyle. Akdenizliler diyor
ki Bizim greyfurtumuzu
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Narenciye
OSMAN DURMUŞ (Devamla)
narenciyemizi söyle, onlar da
faydalı. Diyor, onları da söylüyorum.
Değerli milletvekilleri, üzülerek size bir baas rejimi
baskısı altında olan Türkiye sağlık kurumları ile
ilgili bilgi vermek istiyorum: Balıkesir Devlet Hastanesinde endokrin
uzmanı Doktor Hüseyin Demirci aşı yapıldığı
için ateşi yükseldi, terlemeye başladı, başı döndü. Hastane
yetkilileri kendisine istirahat verdiler, evine gitti. Sayın Demirci nefes
darlığı, takipne, hava açlığı yaşadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Durmuş,
konuşmanızı tamamlayınız.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Sabaha kadar sıkıntı
çektiğini ifade ediyor. Biraz evvel kendisini aradım. Geçmiş
olsun dileklerimi buradan kendisine iletiyorum.
Sakarya Araştırma Hastanesi, Verem Savaş Dispanseri
Başhekimine ulaşıyorum, Başhekim
Yardımcısına ulaşıyorum ama Verem Savaş
hemşiresinin adını alamıyorum. Bursa Orhaneli Devlet
Hastanesinde aşı yapılan hemşire, o hastanede
bırakılmıyor, Çekirge Hastanesine gönderiliyor, şu anda
yoğun bakımda yatıyor.
Değerli milletvekilleri, yine Sakarya Devlet Hastanesindeki
hemşireden bilgi alamıyorum ama nöroloji doktoru Refleksleri
kayboldu. diyor. Biraz evvel doktorun ifadesini söyledim. Buradan şunu
söylüyorum: Bu aşı sinir felci yapıyor. Eğer solunum
kaslarına yapmışsa o doktorumuzun yaşadığı
apne, hava açlığı hissi oluyor. Eğer sizin volüm respiratör
diye basınçlı oksijen verecek bir cihazınız yoksa, ön
hazırlığınız yoksa, ona tüp takacak doktorunuz yoksa o
hastaları kaybedebiliriz. Onun için aşı yapılan yerler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuş, efendim, konunun da
dışına çıktık. Lütfen konuyu tamamlayınız.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim?
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Sayın Başkanım,
buradan tüm Türkiyeyi uyarıyorum: Aşı yapılan yerlerde
ciddi
Hastaneye yakın olmalı, volüm respiratörü olmalı.
İnsanlar bir aşıyla ölüp giderler. Sıkıntı var ve
Türkiye'nin her yerinde hastanelere ciddi baskı yapmışlar.
AKPliler sizden rica ediyorum, vilayetlerinizi arayın. Bana
MHPli diye bilgi vermiyorlar. Aşıdan dolayı rahatsız
olanların hakkında bilgi alın ki siz de kendinize göre
tavır belirleyin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) Başkanım, karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısını arayacağım.
Evet, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.22
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
36ncı madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
36. maddesi 1. fıkrasının Sözleşmenin yanlarından
birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir sözleşme
yapmışsa; yanılması esaslı olmasa bile,
sözleşmeyle bağlı olmaz. şeklinde
değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
36ncı maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Öncelikle böylesine temel bir
kanunun görüşülmesi sırasında Sayın Adalet
Bakanımız teşrif etmiş olduğu için kendisine
teşekkür ediyorum, hoş geldiniz diyorum. Kendisine
sorularımız olacak bol bol ama şimdi hemen hoş geldin
sorusundan başlamayalım, biraz hukuk yapmaya karar vermiştik.
Evet, değerli arkadaşlarım, şimdi
görüşülmekte olan tasarının 36ncı maddesinde Sözleşmenin
yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir
sözleşme yapmışsa; yanılması esaslı olmasa bile,
sözleşmeyle bağlı olmaz. şeklinde
değiştirilmesini teklif ettik. Bunu okuduğunuz zaman, mevcut
tasarı maddesinde okuduğunuz zaman, metni okuduğunuz zaman
hangisinin daha anlamlı, hangisinin cümle dizilimlerinin daha doğru
olduğu hususunu takdirlerinize sunuyorum, o nedenle bunu söyledim. Zaten
bu Borçlar Kanunu Tasarısının en büyük zorluklarından
birisi de tasarıda kullanılan dilin birbirleriyle anlam
bütünlüğünü sağlayacak şekilde olmamasından
kaynaklanmaktadır.
Dün Sayın Komisyon Başkanımız burada
hükümsüzlük ve butlan kelimelerini açıklarken, hem bir yandan AKP Grup
Başkan Vekili arkadaşımız Bekir Bozdağ, aslında
Türk Medeni Kanunuyla bu Borçlar Kanunu arasında bir uyum birliği
olmasından söz etti, ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununa
baktığımız zaman bunun 145inci maddesinde başlayan
başlık Batıl Olan Evlenmeler şeklinde
kullanılmış ve madde metninde ise butlan sözcüğü
korunmuştur. Yani Türk Medeni Kanunu ile Borçlar Kanunu arasındaki
aslında çatışma bu Borçlar Kanununda getirilmektedir.
Şimdi, Sayın Komisyon Başkanımız buradaki
açıklamalarında butlan kelimesiyle kesin hükümsüzlük
kelimelerini, birbirini tanımlarken bunların aslında aynı
anlama geldiği şeklinde -yanlış anlamadıysam- beyanda
bulundular.
Değerli arkadaşlarım, burada, bu kanun
tasarısında her ne kadar butlan kelimesi kesin hükümsüzlük
kelimesi kullanılmış ve gerekçesinde butlan kelimesinin yerine
kesin hükümsüzlük kelimesi yazıldığı belirtilmiş ise
de bunun doğru bir tercih olmadığını Sayın
Komisyon Başkanımız çok iyi bilirler çünkü borçlar hukukunda
sözleşmelerin geçersizliğini ifade eden bir üst kavramdır
hükümsüzlük kavramı. Bunu Sayın Başkanımız çok iyi
bilir. Bu hükümsüzlük kavramı bir üst kavram olduğuna göre bu
geçersizlik ya butlan şeklinde olabilir ya da iptal şeklinde
karşımıza çıkabilir. Bunları göz ardı ederek,
butlanın aslında hükümsüzlüğün en ağır şekli
olduğunu gözden uzak tutarak bunları aynıymış gibi
değerlendirmenin hukuksal bir dayanağı olmadığı
çok açıktır. Yine bu tür sözleşmelerin aslında hem Medeni
Kanunda hem Borçlar Kanununda batıl sözleşmeler olduğu ve öyle
adlandırıldığı bilinmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bunu açıklama
gereğini Sayın Komisyon Başkanımızın
söylediği söz üzerine yapmış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, yapılan yasanın hem
toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik bir işlevi
olması lazım, yani toplumdaki temel ihtiyaçları ve beklentileri
karşılamaya yönelik olması lazım, hem yasalara uygun
olması lazım hem de bu yasanın sürdürülebilir olması
lazım, yani uzun yıllar sürdürülebilir olması lazım. Tabii,
bu konudaki, bu yasanın sürdürülebilirliğine ilişkin
kuşkularımızı ve bu hazırlanması
sırasındaki zorlukları anlatacağız.
Şimdi, bu Borçlar Kanunu Tasarısı konuşulurken
de Çek Kanununu görüşmeden edemeyiz, çünkü her ne kadar Sayın Bakan
-daha doğrusu Adalet Bakanı değil ama- ekonomiden sorumlu Bakan
ve bazı kişiler çekin ekonominin temel enstrüman ve argümanlarından
olduğunu belirtmekte iseler de çek aslında temel bir argüman
değildir, çek aslında ödeme aracıdır.
Dün, burada, Sayın Cemil Çiçek konuşmasında Evet,
karşılıksız çek keşide etme suçundan mağdur
olanları koruyalım, ama bunun öbür tarafı da alacaklılardır,
onları da koruyalım. dedi. Bu doğru bir tanımlama
değildir, hukuki bir tanımlama değildir, çünkü bunun,
karşılıksız çek keşide etme suçunun tarafı olmaz;
karşılıksız çek keşide etme suçu kamu hukuku
alanına çekilmiştir, bu kamu hukukunu ilgilendiren bir konudur.
Zaten, bugün, hem Türk toplumunda, bilim çevrelerinde hem de siyasette
karşılıksız çek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
keşide etme suçunun
kaldırılması gerektiğini ileri süren kişiler,
tamamıyla özel hukuk alanında düzenlenmiş, böyle bir
düzenlemenin kamu hukukuna çekilmiş olması
noktasındadırlar.
Değerli arkadaşlarım, çekin böyle ticari
alacakları garanti etmeye yönelik bir fonksiyonu yoktur. Yani çekin
babası padişah değildir.
Çek, bono, Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş bir kambiyo
senedidir, bononun hukuksal değeri ve önemi ne kadar ise çekin de o kadar
önemi vardır. O zaman, siz devlet olarak, çeke bağlanan
alacakları tahsil etme konusunu düşünüyor iseniz, bu
alacaklıları düşünüyor iseniz, o zaman neden bonoya
bağlı alacaklıların alacaklarını
düşünmüyorsunuz? Hatta hem çekten hem bonodan daha kuvvetli bir belge
niteliğinde olan mahkeme ilamlarına bağlanmış olan
alacaklıların alacağının tahsilini niye güvence
altına almıyorsunuz? Çek, aslında Türk Ticaret Kanununun
695inci maddesinde tanımladığı üzere, vadeli bir
alışverişin, taksitli bir alışverişin aracı
değildir. Bu bonodur. Çek tümüyle bir ödeme aracıdır.
Düşüncelerimizi açıklamaya devam edeceğim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
37nci maddenin başlığını okutuyorum:
III. Korkutma
1. Hükmü
MADDE 37-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 37. Madde başlığına Korkutma
kelimesinin yerine Korku kelimesinin yazılmasını,
Madde metninin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sözleşme, taraflardan birinin veya üçüncü bir kişinin
sebep olduğu bir korkunun etkisi altında yapılmışsa,
korkutulan taraf bu sözleşmeyle bağlı değildir.
Korkutan bir üçüncü kişi olup da, sözleşmenin
karşı tarafı, bu durumu bilmiyor ve bilebilecek durumda
değilse, sözleşmenin hükümsüz kılınması sebebiyle
uğradığı zararı korkutandan talep edebilir.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır İzzettin
Yılmaz
Konya Mersin Hatay
Osman
Ertuğrul Beytullah
Asil Rıdvan
Yalçın
Aksaray Eskişehir Ordu
Behiç
Çelik
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
37. maddesinin,
Madde 37- Sözleşmenin bir yanı, öteki yanın veya
üçüncü bir kişinin korkutması sonucu yaptığı
sözleşme ile bağlı olmaz.
Üçüncü kişinin korkutması sonucu sözleşme yapan
kişi, sözleşmenin öteki yanının, üçüncü kişinin
yaptığı korkutmayı bilmemesi ya da bilebilecek durumda
olmaması hâlinde sözleşme ile bağlı kalmak istemediği
ve hakkaniyet gerektirdiği takdirde sözleşmenin öteki yanına
ödence ödemekle yükümlüdür. şeklinde değiştirilmesini teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk
Mersin Ordu Zonguldak
Tayfur
Süner Sacid
Yıldız Bilgin
Paçarız
Antalya İstanbul Edirne
Bayram
Ali Meral
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köktürk, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 37nci maddesine yönelik
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Türk
Borçlar Kanunu Tasarısının, dili oldukça eskiyen, mevcut,
yürürlükteki Borçlar Kanununun dilini Türkçeleştirmeyi,
arılaştırmayı hedeflediğini ve bu iddiada
bulunduğunu daha önce ifade etmiştik. Ancak Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı değişikliği, maalesef çoğu maddelerde bu
iddiasını gerçekleştirememiştir. Çoğu maddelerde de
maalesef anlatım bozuklukları bulunmaktadır.
İşte, bu önergemiz, Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının iddiasına uygun olarak bazı kelimelerin
Türkçe, öz Türkçe karşılıklarıyla değiştirilerek
ve yine anlatım bozukluklarının da bazı kelimelerin
yerlerinin değiştirilmesi suretiyle ortadan
kaldırılmasına yönelik bir önergedir.
Bu nedenle, Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 37nci
maddesine yönelik önergemizin kabulünü arz ve teklif ediyoruz.
Ancak, değerli arkadaşlar, burada Türk Borçlar Kanunu
Tasarısını görüşürken hukuk devleti ilkelerine, hukuk
sistemine katkı sağlamaya, katkıda bulunmaya
çalışıyoruz. Burada bir taraftan, Türk hukuk sistemine, hukuk
devleti normlarına katkı sağlamaya çalışırken,
maalesef, içinden geçtiğimiz süreçte hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaşmayan, siyasal iktidarın hiç ağzından
düşürmediği Demokrasi sözcüğü ile bağdaşmayan
gelişmelere de üzülerek tanıklık ediyoruz.
Bu gelişmelerden bir tanesi dün akşam Uğur Mumcu
Araştırmacı Gazetecilik Vakfına karşı
gerçekleştirildi. Hepimiz Uğur Mumcuyu tanıyoruz. Uğur
Mumcu araştırmacı, gazeteci, yazar ama bu özelliklerinin
yanında kalpaksız Kuvayımilliyeci olarak anılan, ulusun
tam bağımsızlığı için mücadele eden, ulusal
çıkarları için, arabasına kalleşçe yerleştirilen bir
bombayla yaşamını yitiren çok değerli bir aydın insan.
İşte bu aydın insanın düşüncelerini, ilkelerini
yaşatmak amacıyla ve aydın, ulus devletten yana, ulusun
çıkarlarından yana genç gazeteciler yetiştirmek amacıyla
kurulan Vakıf dün akşam maalesef hiç de hoş olmayan bir durumla
karşı karşıya kaldı.
Hepimiz biliyoruz, Uğur Mumcu 24 Ocak tarihinde
öldürülmüştü. Yine 31 Ocak tarihinde Türk Hukuk Kurumu eski
başkanlarımızdan Sayın Muammer Aksoy öldürülmüştü.
İşte bu iki tarih arası Türkiye'de Demokrasi ve Adalet
Haftası olarak kutlanmaktaydı. Dün akşam Uğur Mumcu
Vakfında bu haftanın hazırlıklarını yapmak üzere
toplanan sivil toplum örgütlerinin görüşmeleri sırasında Ankara
Emniyet Müdürlüğünün Araştırma ve Geliştirme Dairesinden
geldiklerini söyleyen 2 polis memuru, orada bulunan sivil toplum örgütü
temsilcilerine Siz burada niye toplandınız, siz burada ne
yapıyorsunuz? diye sorgulama yapmışlar ve akabinde Sayın
Güldal Mumcu İçişleri Bakanını aramış, Emniyet
Müdürünü aramış, sabaha kadar da bu gelişmeler devam etmiş
ancak tatmin edici, olayı aydınlatıcı bir bilgi
alamamış.
Şimdi, ben bu olayın neye karşı, kime
karşı gerçekleştirildiğini daha iyi anlamamız için
Sevgili Uğur Mumcunun Cumhuriyet gazetesi 25/8/1975 tarihli bir
yazısından bir pasaj okumak istiyorum:
Bağımsızlık Mustafa Kemalden armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin
bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar
taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emellerle
başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek
istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, ancak sokak
ortasında sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık
öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi! Yabancı petrol
şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler.
Ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze.
Kurtuluş Savaşında emperyalizme karşı
dalgalandırdığımız bayrağımızı
daha dik tutabilmekti çabamız. Bir kez dinlemediler bizi, bir kez anlamak
istemediler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
Vurulduk ey halkım,
unutma bizi! İşte Uğur Mumcu bu değerli milletvekilleri,
Uğur Mumcu Vakfının amaçları da bu. Ben size soruyorum
şimdi: Böyle bir vakfa, bu amaçları güden, tam
bağımsızlık ilkeleri üzerinde şekillenen böyle bir
vakfa yapılan bu emniyet sorgulamasının amacı ne olabilir?
Türkiye, birkaç aydan bu yana belli açılımlarla gündemi
tutulan bir ülke. Bir taraftan Kürt açılımı, bir taraftan Ermeni
açılımı, bir taraftan mayınlı arazilerdeki 540
kilometre uzunluğundaki toprak parçasının üçüncü bir dünya
ülkesine peşkeş çekilmeye çalışılması; ama bir
taraftan da, ulusun çıkarlarını savunan aydın,
çağdaş, Atatürkçü, yurtsever vakıflara polis tarafından
baskın yapılması. Bu mudur Türkiyede sizin
anladığınız demokrasi? Bu mudur sizin
anladığınız insan hakları, barış?
Değerli milletvekilleri, bu tür gelişmelere, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin onurunu korumak için hep birlikte mücadele etmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Ulusun
bağımsızlığını, ulus devletinin
çıkarlarını korumak sadece Uğur Mumcu Vakfının
değil, hepimizin görevidir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 37. madde başlığına Korkutma
kelimesinin yerine Korku kelimesinin yazılmasını,
Madde metninin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sözleşme, taraflardan birinin veya üçüncü bir kişinin
sebep olduğu bir korkunun etkisi altında yapılmışsa,
korkutulan taraf bu sözleşmeyle bağlı değildir.
Korkutan bir üçüncü kişi olup da, sözleşmenin
karşı tarafı, bu durumu bilmiyor ve bilebilecek durumda
değilse, sözleşmenin hükümsüz kılınması sebebiyle
uğradığı zararı korkutandan talep edebilir.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; söz konusu, görüşülmekte olan 321 sıra
sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 37nci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Öncelikle dünkü oturumlarda Sayın Başkanın ifade
etmiş olduğu, Genel Kurula dönük, burada daha dikkatli
konuşulması ve dışarıda baroların,
hukukçuların bizi dinlediği yönünde uyarısına ben de
katılıyorum ancak burada şunu da ifade etmek lazım:
Burası milletin kürsüsü. Bu kürsüde saygıdeğer
milletvekillerinin, gerek yöresel gerekse Türkiye'nin millî meselelerine dönük
her konuyu dile getirmesi, bunu söz konusu kanun içerisinde de ele alması
ve kanunun özel hukukun anayasası niteliğinde olan bir tasarı
olması hasebiyle de her konuyu içerdiğini de buradan özellikle
vurgulamak istiyorum.
37nci madde korkutma şeklinde tanımlanmış.
Eski, bizim, siyasalda okurken, rahmetli -yanılmıyorsam rahmete
gitti- Safa Reisoğlu, Profesör, bu dersi bize vermişti. İkrah
diye okumuştuk biz borçlar hukukunu, o şekilde
hatırlıyoruz. Ancak burada tabii biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, bunu korku olarak, yani isim olarak düzeltilmesini önergeyle teklif
ediyoruz.
Şimdi, korku derken, tabii, özellikle İktidarın,
iktidar partisinin toplumu korkutma ameliyesine değinmeden
geçemeyeceğim. Tabii, bu korkutma toplumun her kesimine
yansımış; ekonomik hayata yansımış, medya
dünyasına yansımış, ticarete yansımış,
insanların özgür iradelerini ortaya koymalarına
yansımış, bunun önüne engeller getirilmiş ve
açılımla ilgili de en son öyle bir kamuoyu oluşturulmuş ki
baskı yaparak ve bunun ilk ayağı Polis Akademisinde Kürt
Çalıştayının Başkanı Bakan Atalaydı. Bakanlı
çalıştaya soruşturma açıldı. diye bir haber
çıkıyor.
Şimdi, bakınız saygıdeğer
milletvekilleri, emniyet teşkilatının birinci ve asli görevi,
ülkenin iç güvenliğine yasaların kendisine vermiş olduğu
yetkiler çerçevesinde katkı sağlamak ve bu görevi yerine getirmek. Ancak
burada, Polis Akademisi gibi fevkalade önemli, geleceğin emniyet, polis
şeflerini yetiştiren, polis teşkilatına gerçekten deneyimli
ve aydın polis şefleri yetiştiren böylesine önemli bir
akademinin içerisinde böyle bir çalıştay düzenlemek abesle iştigaldir
en hafifiyle. Çünkü bu devleti nasıl ayakta tutacaksınız, size
soruyorum. Bu devletin çok yetkin bürokratlara ihtiyacı var ve bunlar var.
Dışişleri bürokratları var, diğer
bakanlıkların bürokratları var, kurumların,
kuruluşların, tüzel kişiliği haiz genel müdürlüklerin
bürokratları var, ordumuzun çok değerli komuta kademesi var ve bunlar
devletten maaş alıyorlar, devletin maaşını
alıyorlar ve geçimlerini sağlıyorlar. Ancak bu
arkadaşların içerisinden, böyle çalıştaylar yaparak,
farklı güya açılımlar yaparak, bunların içerisinden,
ekmeğini yediği devletine karşı çıkan bir grup ortaya
çıkabilir. Buna uygun zemin hazırlıyorsunuz bu şekilde
yapmakla ve sonuçta ekmeğini yediği yere ihanet eden veya
yanlış işler yapan insanlar ortaya çıkıyor. Buna niçin
fırsat veriyoruz?
Bakınız, Habur olayı gerçekten yüz karası,
seyyar mahkemeler kuruluyor çadırda ve bu çalıştaydan sonra
gelen sürecin sonucudur bu ve Türk halkı korkutuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim, konuşmanızı
tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Biz Türk milleti diyoruz, Türk halkı diyoruz, burada biz
toplumun bütününü ifade ederek konuşuyoruz, millî olarak söylüyoruz bunu,
etnik olarak söylemiyoruz ki! Fakat işte bürokraside, kamu kurum ve
kuruluşlarında kendi devletine ihanet edecek ölçüde birilerinin
çıkmasına uygun zemin hazırlamayın diye sizleri burada
uyarma görevini de bir MHP milletvekili olarak özellikle yapmak istiyorum.
Şimdi, değerli kardeşlerim, böyle devam ederse,
ihanet oranı yüzde 1 ise yarın yüzde 5 olur, 10 olur ve
Osmanlının son dönemi gibi Türkiye Cumhuriyetini elimizden
kaçırır ve kaybederiz. O zaman gemi batmaya
başladığı zaman o suyun içerisinde CHPli mi kalır,
MHPli mi kalır, AKPli mi kalır, onu hiçbiriniz bilemezsiniz. Allah
o günleri göstermesin. Gemiyi iyi yüzdürelim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
38inci maddenin başlığını okutuyorum:
2. Koşulları
MADDE 38-
BAŞKAN - Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 38. Maddesinde yer alan korkutma kelimesi yerine
korku kelimesinin yazılmasını,
1. Fıkrada yer alan kişilik haklarına ya da
malvarlığına yönelik ibaresinden önce gelmek üzere;
hayatına veya beden bütünlüğüne veya ibaresinin eklenmesine,
Maddenin ikinci fıkrasının Bir hakkın veya
kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı tehdidi
altında sözleşme yapıldığında, korkunun
varlığı, ancak tehdit edenin, diğer tarafın zor
durumda kalmasından aşırı bir menfaat
sağlamış olması hâlinde kabul edilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın
Konya Mersin Ordu
Osman
Ertuğrul Behiç
Çelik Beytullah
Asil
Aksaray Mersin Eskişehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
38. maddesinin,
Madde 38- Sözleşmenin korkan yanı, o anda
yaşadığı koşullara göre kendisinin ya da
yakınlarından birisinin kişilik ya da
malvarlığına zarar vermeye yönelik ağır ve yakın
bir tehlikenin doğduğuna inanmakta haklı ise; korkutma,
gerçekleşmiştir.
Sözleşmenin, yasanın tanıdığı bir
hakkın veya yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla
yapılması ve korkutan kişinin, öteki yanın zor durumda
kalmasından aşırı bir yarar kazanması hâlinde
korkutmanın gerçekleştiği kabul edilir.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk
Mersin Ordu Zonguldak
Metin
Arifağaoğlu Atila
Emek Şevket
Köse
Artvin Antalya Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Anadol, gerekçeyi mi okutayım? Kim
konuşacak?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Madde metnindeki bazı kelimelerin öztürkçe
karşılığı ile değiştirilerek
tasarının dilinin arılaştırma iddiasına uygun
duruma getirilmesi ve maddedeki kelimelerin cümledeki dizilişleri yeniden
düzenlenerek maddenin daha kolay anlaşılabilir ve daha anlamlı
olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 38. Maddesinde yer alan korkutma kelimesi yerine
korku kelimesinin yazılmasını,
1. Fıkrada yer alan kişilik haklarına ya da
malvarlığına yönelik ibaresinden önce gelmek üzere;
hayatına veya beden bütünlüğüne veya ibaresinin eklenmesine,
Maddenin ikinci fıkrasının Bir hakkın veya
kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı tehdidi
altında sözleşme yapıldığında, korkunun
varlığı, ancak tehdit edenin, diğer tarafın zor
durumda kalmasından aşırı bir menfaat
sağlamış olması hâlinde kabul edilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Çelik konuşacak
efendim.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar hepinize saygılar sunuyorum.
Biraz önce korkudan bahsederken, yine bunun devamı olarak,
korkunun toplumda yaratmış olduğu travmanın aslında
önce keyfî idareyi, arkasından otokrasiyi getirdiğini ve toplumu
bütünüyle baskıladığını da özelikle vurgulamak
istiyorum bu bağlamda.
Şimdi, burada korkunun içeriğinde tehdit var,
yanıltma var ve farklı yönlere kanalize etme var, gri ve kara
propaganda var ve psikolojik harekât tedbirlerinin tümü var. Bunlar
uygulanıyor. Bunların uygulandığı bir ülkede
aslında demokrasiden söz etmek de mümkün değil. Onun için, biraz önce
ifade etmiş olduğum açılım korkusu, arkasından
şehit ailelerinin Türk bayraklarıyla kendi hukukunu savunmak için
sokaklara çıktığı zaman ellerindeki Türk
bayraklarının dahi polis tarafından toplanmış olması
ve yine Türkiye-Ermenistan maçında Azerbaycan Bayrağının
çöp kutularına atılmış olması, büyük bir
baskının en önemli tezahürleri
olarak karşımıza çıkıyor. Bundan da AKP
İktidarının sorumlu olması kadar doğal bir şey
olamaz ve doğrudan sorumludur, korkunun merkezi de doğal olarak AKP
İktidarıdır.
Şimdi, biraz önce hatiplerden Sayın Osman Durmuş
konuştu ve aşı konusuna da özellikle örnekler vererek
değindi. Aşı da bir korku. Aşı konusunda dahi topluma
baskı yapılıyor. Çok enteresan, Sayın Başbakan Sağlık
Bakanına bu konuda karşı çıktı.
Şimdi, siz, normal, sokaktaki bir vatandaş olarak
aşı yaptıracak mısınız, yaptırmayacak
mısınız, bu, hâlen toplumda tartışılan bir konu.
Sağlık Bakanına göre aşı yaptırılması
gerekir ama Başbakana göre gerekmez.
Şimdi, toplumu böyle ikircikli, ortada bırakan
icraatlarla AKP İktidarının nereye varacağını
doğrusu ben de tahmin edemiyorum ve şaşırıyorum.
GDO yönetmeliği çıkıyor. GDO yönetmeliğinde de
yine aynı şekilde. Genetiği değiştirilmiş
organizma ürünlerinin Türkiyede nasıl ileride belalara yol
açacağı ortada iken bunu savunan bir Tarım Bakanı maalesef
bu kürsülerde konuşabiliyor. Bunun da toplumda büyük bir gerginliğe
ve belirsizliğe yol açtığını vurgulamak istiyorum.
Aslında Türk toplumuna Hükûmetin uygulamış
olduğu korku, bu 38inci madde kapsamında o kadar fazla ki, bunlara
tek tek değinmek, burada beş dakika içerisinde mümkün olmasa gerek
ancak bunun yanında
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 38inci madde mi?
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - 38inci madde.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Korku yok, ilgisi yok.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Korkuyla ilgili. Ben size sonra
izah ederim onu.
Şimdi, dün AKPnin Grup Başkan Vekili Sayın
Kılıç da belli terbiye ve nezaket kurallarına işaret etti.
Tabii, bunu savunuyoruz. Yani, burada konuşan herkesin terbiye
kurallarına, nezakete, adabımuaşerete uyması ve Meclisin
mehabetine dikkat etmesi gerekir ancak duyduğumuz, analara küfredilme
olayı, şehitlere kelle denilmesi olayı, ne yazık ki,
Sayın Kılıçın da Başbakanının
ağzından çıkan beli, yalı konuşmalar hep bu
söylenen sözlerin tam tersini kanıtlıyor.
Değerli arkadaşlarım, sokaklar suç
işleyenlerle dolu iken Türkiyede halkın korkmuyor olması mümkün
değil. Onun için, özellikle yargılama güvencesi, kimin nerede evinin
basılacağının belli olmaması, mücrimle masum
arasında bir dengenin kurulmaması ve masum olana baskı uygulanması,
AKPye yandaş olanların her yerde kayırılması, elbette
bir korku imparatorluğunu da kendiliğinden ortaya
çıkarmaktadır. Ama Türk milleti bunu kıracaktır, böyle
gitmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Tepeden inmecilikle,
antidemokratik tutumlarla, müdahalecilikle, etnik bölücü politikalarla ve
ekonomi politikaları sonucu teslimiyetçilikle ve halkı bütünüyle
ekmeğe mahkûm etmekle bir yere varılamayacağı
ortadadır ve zillet, AKPnin lekeli sicilinin bir utanç belgesi olarak
karşımıza çıkmaktadır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 38inci
madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyi kabul etmenizi diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Bu söylediklerin
yakışır sana, valilik yapmışsın, devleti temsil
etmişsin!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
39uncu maddenin başlığını okutuyorum:
IV. İrade bozukluğunun giderilmesi
MADDE 39-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 39. Maddesinin kenar
başlığının İrade Bozukluğunda Hak
Düşürücü Süre şeklinde değiştirilmesini,
Madde metninde yer alan Yanılma kelimesi yerine Hata,
aldatma kelimesi yerine hile,
korkutulma kelimesi yerine korku,
korkutmanın kelimesi yerine korkunun,
kelimelerinin yazılmasını,
sözleşmeyi onamış sayılır ibaresi
yerine bu hak düşmüş sayılır ibaresinin
yazılmasını,
Maddenin ikinci fıkrasının Hile veya korku
sebebiyle sözleşme ile bağlı olunmadığına dair
hakkın düşmüş sayılması tazminat hakkını
ortadan kaldırmaz. şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın
Konya Mersin Ordu
Osman
Ertuğrul Behiç
Çelik Beytullah
Asil
Aksaray Mersin Eskişehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
39. maddesinin,
Madde 39- Yanılma, aldatma ya da korkutulma sonucunda
sözleşme yapan kişi, yanılma veya aldatmayı
öğrendiği, korkutma halinde ise korkutmanın etkisinin ortadan
kalktığı andan itibaren bir yıl ve her halde
sözleşmenin kurulduğu andan başlayarak 10 yıl içinde
sözleşmeyi iptal etme hakkını kullanması gerekir.
Yanılma veya aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme
yapan kişinin, açık veya kapalı olarak sözleşmeyi
onaması hâlinde iptal hakkı ortadan kalkar. Aldatma veya korkutmadan
dolayı bağlayıcı olmayan bir sözleşmenin
onanmış sayılması, ödence hakkını yok etmez.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk
Mersin Ordu Zonguldak
Metin
Arifağaoğlu Atila
Emek
Artvin Antalya
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Güner, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın
üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
39uncu maddesinin şu şekilde değiştirilmesini talep
ediyoruz:
Madde 39- Yanılma, aldatma ya da korkutulma sonucunda
sözleşme yapan kişi, yanılma veya aldatmayı
öğrendiği, korkutma halinde ise korkutmanın etkisinin ortadan
kalktığı andan itibaren bir yıl ve her halde
sözleşmenin kurulduğu andan başlayarak 10 yıl içinde
sözleşmeyi iptal etme hakkını kullanması gerekir.
Yanılma veya aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme
yapan kişinin açık veya kapalı olarak sözleşmeyi
onaması halinde iptal hakkı ortadan kalkar. Aldatma veya korkutmadan
dolayı bağlayıcı olmayan bir sözleşmenin
onanmış sayılması, ödence hakkını yok etmez.
şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, önümüzde bir Borçlar Kanunu
var. Bu Borçlar Kanunu temel bir kanun. Bu Kanun hizmetleri de ilgilendiren bir
kanun, esnafı ilgilendiren bir kanun, bu Kanun ticari işletmeleri de
ilgilendiren bir kanun ve şu var: Ekonominin en önemli kanunlarından
birisi, can alıcı kanunlarından birisidir.
Değerli arkadaşlarım, bir konuyu gündeme getirmek
istiyorum. Şimdi, Anadoluda bütün işletmeler ortadan kalktı,
iktisadi kamu teşebbüsleri ortadan kalktı. Birçokları
özelleştirme adı altında başkalarına peşkeş
çekildi, yok edildi. İstihdam sahaları yok edildi. Bunun yerine de
hiçbir istihdam sahası açılmadı. Bana burada bir
arkadaşımız, şurada şu tesisi yaptık, şu
işletmeyi yaptık diye örnek göstersin. Onun için Anadoluda
müthiş bir göç başladı. Bu göçün en çok başladığı
illerden birisi de Karadeniz Bölgesidir.
Değerli arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesi insanı
çalışkan bir insandır, Karadeniz Bölgesi insanının en
büyük gelir kaynağı da fındık ürünüdür. Fındık
üzerinde nasıl oyun oynandığını, o üreticinin alın
terinin, emeğinin nasıl yok edildiğini mahalline gittiğiniz
zaman inceleyerek anlarsınız.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede üründen elde
edilen gelirin ihracatta en fazla fındık ürününden elde edilmektedir.
İyi değerlendirilirse, iyi pazarlaması yapılırsa 2,5
milyar dolar Türkiyeye girdi sağlayan bir üründür ama üreticinin
alın teri, üreticinin şu elinin nasırları yok
sayılarak, hem Türkiyede hem dışarıda ihracatçı
iş birliğiyle Swiss Otelde yapılan, üç dört gün toplanan o
ihracatçıların otuz dört sayfa hazırladığı rapor
Bakanlar Kurulunda kabul edildi ve yürürlüğe konuldu ve Bakanlar Kurulunda
Sayın Başbakanla, Tarım Bakanıyla, üretici kesiminden,
fındık üreticisinden hiçbir kişiyle görüşülmedi,
kuruluşlarla görüşülmedi değerli arkadaşlarım.
Şu anda fındık 4 milyon lira civarında. 3,5
milyon liraya da satıldı bu fındık. Sahip çıkan yok.
Üretim miktarı, rekolte 250 bin ton. Geçen sene 750 bin tondu, 5 milyon
liraya TMO aldı. Bu sene 250 bin ton fındık, daha ucuz ve 3,5-4
milyon. Soruyorum, Düzceden, Zonguldaktan, Bartından, Sinoptan,
Samsundan, Ordudan, Giresundan, Trabzondan fındık üreticilerine
soruyorum; hiçbirisi memnun mu bu uygulamadan değerli
arkadaşlarım ve bunun cevabını bu iktidar vermelidir ve
şunu iddia ediyorum değerli arkadaşlarım: Fındık
en pahalı olduğu zamanda, 6-7 milyon liraya
satıldığı zaman en büyük ihracattan geliri
sağladık, en fazla ihracatı da o zaman yaptık. Bugün
ihracat düştü. İhracat az ve Türkiyeye girdi de az. 2,5 milyar dolar
2005 senesinde Türkiyeye girdi sağladı. Ondan sonra, ucuz fiyat
uygulamalarıyla, bunu düşürmeyle bize 800-900 milyon dolar girdi
sağlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güner, buyurun efendim.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Şunu söylüyorum değerli
arkadaşlarım: Bu mesajı Karadeniz Bölgesine iletmek istiyorum.
Sayın Başbakan Trabzonda bir konuşma yaptı, dedi ki,
Karadeniz halkı hazinenin parasını peşkeş çekmeye
alışmış. diye.
Değerli arkadaşlarım, fındığı
bilen bilir. On iki ay onun dibinde çalışan bir üretici ve Türkiyeye
o üreticinin ürettiği ürün 2,5 milyar dolar gelir sağlıyor.
Hangi hazineden para yiyor? Karadeniz halkı öyle
çalışkandır ki ürettiği ürünün hakkını verirsen,
ihracatını da yaparsan devlet olarak
3-5 tane ihracatçıya
peşkeş çekmemek suretiyle o alın terinin, emeğin
hakkını korursanız elbette ki bizim hazineyle hiçbir işimiz
olmaz. Ürünümüzü değerlendirin, bize yük olmayın ve biz
hakkımızı alalım.
FİSKOBİRLİKi yok ettiniz, TMOyu piyasaya
sokmadınız serbest piyasada diye, fındığı 3-4
tane ihracatçıya peşkeş çektiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Güner, son cümlenizi alayım.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Şimdi, fındık 5 milyon
liraya çıktığı zaman
Ankaraya yine Başbakanın yanına içte ve dışta iş
birliği yapan ihracatçılar gitti. Üreticilerin boynu bükük ve
sahipsiz. Buna sahip çıkmak lazım değerli
arkadaşlarım. Esnaf da yok oldu, sanatkâr da yok oldu, üretici de yok
oldu. Buna sahip çıkalım değerli arkadaşlarım. Bunun
hakkını verelim ve o zaman halk da refaha kavuşsun, biz de
yaptığımız hizmetten memnun olalım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Güner.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama isteyen milletvekili arkadaşlarımı tespit
edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Dibek, Sayın Köktürk,
Sayın Öztürk, Sayın Keleş, Sayın Köse, Sayın Güvel,
Sayın Durgun, Sayın Güner, Sayın Yazar, Sayın Özdemir,
Sayın Küçük, Sayın Süner, Sayın Ünlütepe, Sayın Çakır,
Sayın Paçarız, Sayın Kesici, Sayın Okay, Sayın Gök,
Sayın Mengü, Sayın Barış.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 39. Maddesinin kenar
başlığının İrade Bozukluğunda Hak
Düşürücü Süre şeklinde değiştirilmesini,
Madde metninde yer alan Yanılma kelimesi yerine Hata,
aldatma kelimesi yerine hile,
korkutulma kelimesi yerine korku,
korkutmanın kelimesi yerine korkunun,
kelimelerinin yazılmasını,
sözleşmeyi onamış sayılır ibaresi
yerine bu hak düşmüş sayılır ibaresinin
yazılmasını,
Maddenin ikinci fıkrasının Hile veya korku
sebebiyle sözleşme ile bağlı olunmadığına dair
hakkın düşmüş sayılması tazminat hakkını
ortadan kaldırmaz. şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Behiç Çelik konuşacak.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; söz konusu kanun tasarısının
39uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerinde tekrar söz almış bulunmaktayım. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Biraz önce, iki konuşmamda korkudan bahsettim ve
iktidarın bu konuda icraatlarını da eleştirdim. Tabii, bu
konuda alınan arkadaşlarımız olmuş olabilir ancak ben,
Türkiye'nin daima iyi insanların elinde iyi yönetilmesini arzu eden bir
konuşma yapıyorum. Burada, tabii kötü bir yönetim varsa, korku
diktatörlüğü oluşturmaya çalışanlar varsa ve ekonomiyi dibe
vurarak Türk halkını açlığa mahkûm etmeye
çalışanlar varsa bunları da bu milletin kürsüsünden ifade etmek
zorundayız.
Bakın İşsizlikte zirvedeyiz. diyor gazeteler.
Bakın Kriz İkinci Dünya Savaşı kadar sarstı. İlk
çeyrekte ekonomi yüzde 13,8 küçüldü. diyor ve Fert başına
düşen gelirimiz azaldı. diyor. Hürriyetin
başlığı: İlk üç ayda küçülme rekoru 13,8; İkinci
Dünya Savaşı şartları. ve Yedi aylık iç borç artışı
önceki otuz yedi aydan daha fazla. diyor. Millî gelir TL bazında yüzde
30 düştü. diyor ancak yüzde 30 değil tabii, resmî veri yüzde 29; 1
puan fazla yazmış.
Şimdi, bu şunu gösteriyor: Ben, Mersin Milletvekiliyim.
Mersinde üzüm üreticisi, turfanda üreticisi, seracılar, şeftali
üreticisi, erik üreticisi, çilek üreticisi, muz üreticisi perişan. Toros
Dağlarında bol miktarda sürüler vardı, şimdi o sürüler yok
artık. Hayvancılık can çekişiyor ve Tarsus Organize Sanayi
Bölgesi can çekişiyor. Mersin Serbest Bölgesinin iyileştirilmesi
konusunda burada bir söz aldım, ifade ettik ancak en ufak bir gelişme
yok ve Mersin, Türkiyeyi doyuran bir il olarak, Türkiye'nin narenciye
ihtiyacının neredeyse yarıdan fazlasını üreten bir il;
bu konuda bir açılım yok. Piyasa kesinlikle oluşturulmuyor veya
oluşturtulmuyor ve çalışan, çalışkan Mersin
insanı ne yazık ki yine bu baskıcı AKP
iktidarlarının elinde ekmeğe muhtaç hâle düşürülüyor. Biz
bunları söylemeyelim de kim söyleyecek? Biz bu amaçla seçildik.
Mersin-Tarsus arasında bulunan yol güzergâhı
sağlı sollu fabrikalarla doluydu, bu fabrikaların çoğu
şu anda maalesef Mısıra taşındı ve 10 bin
işçi işsiz kaldı ve kent ekonomisi çöküyor. Diğer iller de
aynı. Burada Denizliyi dinledik, içler acısı. Diğer birçok
illere gidiyorum aynı durum söz konusu. Türkiye, ekonomik olarak de dibe
vurmuş durumda. Biz bunları burada haykırmayacağız,
ifade etmeyeceğiz de kim ifade edecek? Bunu Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizler söylüyoruz ama bunu Cumhuriyet Halk Partisi de söylesin, AKPnin
milletvekilleri de söylesin, buna bir çözüm bulsun. Çözüm bulacak olan makam
neresi? Hükûmet. Niye çözüm bulunmuyor, insanlar niçin açlıkla terbiye
ediliyor, bunu sorgulamamız gerekir arkadaşlar.
Bu itibarla her alanda olduğu gibi ekonomide de iktidarın
karnesinin kırıklarla dolu olduğu, zayıflarla dolu
olduğu ortada. Onun için, Türkiye'nin artık silkinmesi, kendine
gelmesi ve Türkiye'nin daha güvenlikli, daha kendinden emin,
yarınından emin, çocuklarına daha iyi bir Türkiyeyi planlayan
yöneticilerin elinde bir Türkiye olmasını hepimiz yürekten arzu etmek
durumundayız, bunun için çalışmak durumundayız.
Son olarak, 39uncu madde üzerine vermiş olduğumuz
önergenin, değişiklik önergesinin aynen kabulünü yüce Meclisten arz
eder, hepinize tekrar saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
40ıncı maddenin başlığını
okutuyorum:
H. Temsil
I. Yetkili temsil
1. Genel olarak
a. Temsilin hükmü
MADDE 40-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 40. Madde başlığının:
I. Yetkili Temsil şeklindeki kenar
başlığının I. Temsil Yetkisi şeklinde
yazılmasını, Maddenin 1. fıkrasının Temsil
olunan, verdiği yetkiye dayanarak temsilcisi tarafından kendisi
adına ve hesabına yapılan hukuki işlemlerle
bağlıdır. şeklinde düzenlenmesini;
Maddenin 2. fıkrasının Temsilcinin, hukuki
işlemi bir başkasını temsilen yaptığını
karşı tarafa bildirmemesi hâlinde, hukuki işlemden doğan
yükümlülüklerin bizzat temsilci tarafından ifası talep edilebilir.
Ancak, karşı taraf temsil ilişkisinin
varlığını durumdan çıkarmış veya
çıkarabilecek hâlde ise ya da hukuki işlemden doğan
yükümlülüklerin kimin tarafından ifa edildiği önemli değilse,
temsilcinin bizzat ifasını talep etmek mümkün değildir.
şeklinde düzenlenmesini;
Maddenin 3. fıkrasında bulunan devri kelimesi yerine
temliki, üstlenilmesi kelimesi yerine nakli kelimelerinin
yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın
Konya Mersin Ordu
Osman
Ertuğrul Beytullah
Asil Behiç
Çelik
Aksaray Eskişehir Mersin
Yılmaz
Tankut Cemaleddin
Uslu
Adana Edirne
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
40. maddesinin,
Madde 40 - Yetkili bir temsilcinin bir başka kişi
adına ve hesabına yaptığı hukuksal işlemin
sonuçları, doğrudan temsil olunanı bağlar.
Temsilcinin, temsilci olduğunu bildirmeksizin
yaptığı hukuksal işlemin sonuçları kendisine aittir.
Ancak hukuksal işlemin öteki yanı, mevcut koşullardan bir temsil
ilişkisinin varlığını anlıyorsa veya
anlaması gerekiyorsa ya da hukuksal işlemi temsilci veya temsil
olunan ile yapması farksız ise; hukuksal işlemin sonuçları
doğrudan temsil olunana ait olur.
Öteki durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine
ilişkin hükümler uygulanır.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk
Mersin Ordu Zonguldak
Ergün
Aydoğan Bilgin
Paçarız Hulusi
Güvel
Balıkesir Edirne Adana
Bayram
Ali Meral
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Hulusi Güvel
BAŞKAN Sayın Güvel, buyurun efendim.
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 40ıncı maddesindeki değişiklik
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün ölümünün üçüncü yılını
andığımız Başbakanımız, eski Genel
Başkanım Sayın Bülent Eceviti rahmetle ve saygıyla
anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Borçlar Kanunu Tasarısı
vesilesiyle ülkemizde yaşanmakta olan sıkıntılar
hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. Ekonomik gidişat nedeniyle
vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlar
günden güne artmaktadır. Çek borçları nedeniyle binlerce iş
adamı ve esnaf bugün hapistedir. Bu insanlarımız aileleriyle
birlikte büyük sıkıntı yaşamaktadır. Bu insanlar
topluma karşı suç işlememişlerdir. Suç, ekonomik bir
suçtur. Buna rağmen bu konuda bir girişim yapmayan Hükûmet bu
sorunların büyümesine neden olmaktadır. Hapiste olduklarından,
borçlarını ödeyememekten, alacaklılar da mağdur olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yaz ayları içinde
ülkemizde günde ortalama 273 iş yeri kapandı. Her gün ortalama 2.602
iş yerine ve eve haciz geldi. Bunlar yenilir yutulur rakamlar değil.
Burada rakam olarak ifade edilenler, büyük acılar, olağanüstü
sıkıntılar demektir.
Yine aynı dönemde işsizlik oranı yüzde
16ların üzerine çıkmıştır. Genç işsizlerin
oranı ise yüzde 30ları aştı. 450 bin civarında
üniversite mezunu gencimiz hâlen işsiz. Bu dönemde
karşılıksız çek sayısı 9,5 milyonun, protestolu
senet sayısı 1,5 milyonun üzerine çıkmıştır.
Böylesi oranlar dünyada pek az ülkede mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin İkinci Dünya
Savaşından bu yana yaşadığı en büyük küçülme
oranı karşısında sanki bu durum kadermiş gibi davranan
bir hükûmetle karşı karşıyayız. Zamanında ve
yeterli önlem almayarak halkımıza bunca işsizliği, bunca
sıkıntıyı, bunca borcu yaşatan kendileri
değilmiş gibi dünyanın dördüncü büyük oranındaki
küçülmesini küçümsememek, bunun fırsat yaratacağını
söylemek, krizin faturasını dar ve sabit gelirlilerin
sırtına yüklemek ancak basiretsizlikle açıklanabilecek bir
durumdur.
Değerli arkadaşlar, son bir yılda 950 bin
kişinin evine, iş yerine ya da maaşına icra gelmiştir.
Her gün ortalama 2.600 ailenin evine haciz gelmesi toplumsal yapının
derinden sarsılması anlamını taşımaktadır.
Gazetelerde her gün onlarca cinnet ve intihar haberleri yer almaktadır.
İnsanlarımız ekonomik krizin ağır etkileri nedeniyle
intihara sürüklenmektedir.
Değerli arkadaşlar, toplumsal bir cinnet hâlinin
karşısındayız. Bu Hükûmet döneminde çoğu ekonomik
suçlardan dolayı olmak üzere cezaevlerindeki mahkûm ve tutuklu
sayısı 110 bini aşmıştır. Bu, cumhuriyet
tarihinin en büyük rakamıdır. Daha önce de değindiğim gibi,
bunları birer rakam olarak algılamak büyük bir hatadır.
Bunların her birinin arkasında büyük dramlar vardır. Bu tablonun
arkasında toplumu etkisi altına alan derin bir karamsarlık hâli
mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım, Dünya Bankasının
yıllık toplantıları kapsamında
yayımladığı bölgesel raporda Türkiyede yoksulluğun
artacağı öngörülmektedir. Yani önümüzdeki tablo daha da
ağırlaşacaktır. Hükûmet üyelerinin pembe tablolar çizmek
yerine geçerli ve sürdürülebilir çözümler üretmesi gerekirken, krizi doğru
yönetemeyen iktidar kendileri dışındaki her şeyi suçlayarak
işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Krizin
başlangıcından bu yana gerek muhalefetin gerek iş
dünyasının uyarılarını dinlemeden kriz yokmuş
gibi davranarak ülkeyi getirdikleri yer -işte, biraz önce
bahsettiğim- toplumsal cinnet hâlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim, konuşmanızı
tamamlayınız.
HULUSİ GÜVEL (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada yaşanan krizin ülkemizi sert biçimde
etkileyeceğini söyleyen insanları krizden medet ummakla suçlayan,
krizden etkilenenleri beceriksiz ilan eden, Hamdolsun bize bir şey
olmaz. diyen bir Başbakandan, yaşanılan bu
sıkıntıları anlamasını beklemenin ne denli
gerçekçi olduğunu yüce heyetinizin takdirine bırakıyor,
değişiklik önergemizi destekleyeceğinizi umuyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Güvel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 40. Madde başlığının:
I. Yetkili Temsil şeklindeki kenar
başlığının I. Temsil Yetkisi şeklinde
yazılmasını, Maddenin 1. fıkrasının Temsil
olunan, verdiği yetkiye dayanarak temsilcisi tarafından kendisi
adına ve hesabına yapılan hukuki işlemlerle
bağlıdır. şeklinde düzenlenmesini;
Maddenin 2. fıkrasının Temsilcinin, hukuki
işlemi bir başkasını temsilen yaptığını
karşı tarafa bildirmemesi hâlinde, hukuki işlemden doğan
yükümlülüklerin bizzat temsilci tarafından ifası talep edilebilir.
Ancak, karşı taraf temsil ilişkisinin
varlığını durumdan çıkarmış veya
çıkarabilecek hâlde ise ya da hukuki işlemden doğan
yükümlülüklerin kimin tarafından ifa edildiği önemli değilse,
temsilcinin bizzat ifasını talep etmek mümkün değildir.
şeklinde düzenlenmesini;
Maddenin 3. fıkrasında bulunan devri kelimesi yerine
temliki, üstlenilmesi kelimesi yerine nakline kelimelerinin
yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Cemaleddin Uslu konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 40ıncı maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesiyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 40ıncı madde
başlığının I. Yetkili temsil şeklindeki kenar
başlığının I. Temsil yetkisi şeklinde
yazılmasını ve ilgili fıkralarda yazılı metnin
daha iyi anlaşılmasını temin bakımından
önergemizde yazıldığı şekilde düzenleme
yapılmasını önerdik. Temsil zaten yetkiyi içerdiği için
temsil teriminin başına yetkili ibaresinin konulması
isabetsizdir. Burada kastedilen temsil yetkisidir. Bu sebeple Yetkili temsil
ibaresi yanlıştır, yerine Temsil yetkisi ibaresinin
kullanılması gerekir.
Maddenin birinci fıkrası hükmü mevcut Kanundaki ifade
bozukluğunun aynen korunması sonucunda iyi anlaşılmayan bir
üslupla yazılmış ve doğrudan doğruya ibaresi gibi
maksadı anlatmak için gerekli olmayan ifadelere yer verilmiştir.
Fıkra metni temsil müessesesinin hükmünü düzenlemekte olup temsilin hükmü
temsilen yapılan işlemle bağlılıktan ibarettir. Teklif
edilen metinde bu durum anlaşılır şekilde
yazıldığı gibi temsil kavramı da adına ve
hesabına işlem ibaresiyle ifade edilmiş olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Borçlar Kanunu, özel hukukun en
temel yasasıdır. Günlük yaşamımız içerisinde,
çalışmalarımızda, her türlü
davranışımızda uymaya tabi olduğumuz bir dizi kanunlar
silsilesidir, hatta diğer düzenlemelerin, diğer kanunların da
temelini teşkil etmekte, bir başka ifadeyle anayasa hükmündedir.
Elbette toplumlar geliştikçe, yaşam kalitesi arttıkça,
gelişen ihtiyaçlara göre, zaruretlere göre yasaları düzenleme,
yasalarda değişiklik yapma gereği doğmaktadır. Ancak
kanunlarda yapılan bu değişikliklerin sınırı
toplumsal ve ekonomik ihtiyaçla belirlenmelidir.
Görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı, bizim
uyguladığımız Borçlar Kanunumuzu tamamen ortadan
kaldırmaktadır. Dolayısıyla, alışılagelen
sistem, düzen tamamen bozulmaktadır. Bu Kanunun değişimine
neden gerek duyulmuştur? Esasen tasarının gerekçesinde buna dair
açıklamalar yer almakta ve bu gerekçede görüldüğü üzere bu
tasarı Borçlar Kanununun önemli bir bölümünün tekrarı
anlamındadır. Hâl böyle olunca neden kanunun tümü ortadan
kaldırılmaktadır? Seksen altı yıllık bilgi,
tecrübe, birikmiş içtihat, birikmiş kültür neden yok edilmektedir?
Aslında, gerek Komisyon Başkanı gerekse Adalet ve Kalkınma
Partisinin sözcüleri bizim bu endişelerimizi gidermeye yönelik
açıklamalarda bulundular, ancak hiçbir önergemizin dikkate
alınmadığı, dolayısıyla bu tasarı
kanunlaştıktan sonra da buna dair tartışmaların devam
edeceği açıktır.
Bir defa bu kanunun yapılmasıyla ilgili şunu
söylediler: Avrupa Birliğine uyum yasaları çerçevesinde bu kanunun
yapılması zarureti vardır. Bunu birçok sözcü de ifade ettiler.
Aslında AB ülkeleri içerisinde de AB hukuku tam olarak oturmuş
değil, dolayısıyla bizim bu yasaları sil baştan
yeniden yapmamız ayrıca dikkat çekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türk Borçlar Kanununu
konuşuyoruz. Birçok milletvekili de buradan söyledi, içinde
bulunduğumuz, yaşadığımız şartlarda
toplumumuzun her kesimi borçlu, insanlarımız borçlu. Ödendikten sonra
sorun yok, ama ödenemeyen borçlar, tahsil edilemeyen alacaklar insanımızın
yaşamında önemli ölçüde yer etmeye başladı.
Bakınız, Tarım Bakanı her fırsatta
Tarım Kanununu çıkarmakla övünür. Doğrudur, Tarım Kanunu
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinde, 25 Nisan 2006 tarihinde
yürürlüğe girdi. Yasa çıkarmak elbette önemlidir, ancak daha önemlisi
yasaları uygulamaktır.
Bakınız, Tarım Yasasının Tarımsal
Desteklerin Finansmanı başlıklı 21inci maddesi ne diyor:
Tarımsal destekleme programlarının finansmanı bütçe
kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden
ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden az olamaz.
Şimdi, Hükûmet 2006 yılından bu yana, 2007, 2008,
2009 yılları için üç adet bütçe yaptı ve üçünde de bu
Yasayı ihlal etti. 2010 bütçesi şimdi Komisyonda görüşülüyor,
muhtemelen bunda da ihlal edecek, yani çiftçiye olan borcunu ödemeyecek. 2007
yılında binde 62, 2008 yılında binde 54, 2009da binde 49
pay ayrıldı. Hatta 2009 için iktidar partisi tarafından verilen
bir önergeyle bu rakam yüzde 10 daha da aşağıya düşürüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Uslu.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Yani çiftçimiz, kanunla kendisine ödenmesi gereken desteklemelerin
ancak yarısını alabildi, diğer yarısı için
alacaklı, yarı yarıya çiftçinin alacağı gasp ediliyor.
Bunu ödemeyen devlet, alacaklı çiftçi. Bunu bir vesile şimdiki Maliye
Bakanımıza bu salonda sormuştum Çiftçilerimiz kanundan
doğan bu haklarını, alacaklarını alabilecekler mi?
diye. Sayın Bakan, o kibar üslubuyla çiftçilerimizin böyle bir alacağının
olamayacağını söylemişti. Tarım Yasasına
aykırı hareket etmek suç değil mi?
Diğer taraftan, tarımsal destekler zamanında
ödenmiyor. Çiftçi bankadan aldığı kredi borcunu ödemediği
zaman cezai faiz işletiliyor, icrai işlem
başlatılıyor. Fakat, çiftçinin alacaklarına gelince,
zamanında ödenmedi diye veya gecikmelerden dolayı ek bir ödeme
yapılmıyor. Yani, çiftçinin borcuna faiz işletiliyor ama
alacağına işletilmiyor. Tam bir keyfî durum söz konusu.
Bakalım, Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girdiğinde çiftçimizin
alacaklarına çare olabilecek mi?
Önergemizi bilgilerinize sunuyorum.
Sizleri bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saat 19.30da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.45
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.31
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
41inci madde başlığını okutuyorum:
b. Temsil yetkisinin kapsamı
MADDE 41-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 41. Maddesinin 2. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse, yetkinin
varlığı ve kapsamı konusunda bu bildirimden daha dar yorum
yapılamaz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın
Konya Mersin Ordu
Osman
Ertuğrul Beytullah
Asil Behiç
Çelik
Aksaray Eskişehir Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
41. maddesinin, başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
b. Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi
Madde 41- Başkası adına ve hesabına temsil,
kamu hukukundan doğmuşsa; Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi,
bu konudaki yasal hükümlere, Temsil, hukuksal bir işlemden
doğmuşsa; temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal
işleme göre belirlenir.
Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse; temsil
yetkisinin içeriği ve derecesi, bu bildirime göre belirlenir.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk
Mersin
Ordu Zonguldak
Ergün
Aydoğan Bayram Meral Bilgin Paçarız
Balıkesir İstanbul Edirne
Şevket
Köse
Adıyaman
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Şevket Köse
BAŞKAN Sayın Köse, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 321 sıra sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 41inci maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinize saygılarımı sunarım.
Sayın milletvekilleri, çok önemli bir yasa tasarısı
üzerinde çalışmaktayız. Ülkemizin büyük bir ekonomik kriz
yaşadığı günümüzde bu yasa çok daha anlamlı hâle
geliyor. Seçim bölgem olan Adıyaman bunun en iyi örneklerinden birisidir.
Bu anlamda teşvik konusuna değinmek yerinde olacaktır.
5084 sayılı Teşvik Kanununun uygulaması 2009
yılı sonunda sona ereceği için, bunun yerine geçmesi beklenen
teşvik paketi Haziran 2009da açıklanmıştır.
Teşvik paketi ana olarak ayrılmış dört bölge için
farklı uygulamalar öngörmektedir. Bu bölgeler dâhilinde
değerlendirilen illerin dağılımı ise hâlâ
tartışılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, illerin sosyoekonomik
gelişmişlik sıralamasında 65inci sırada yer alan
Adıyaman, aynı sıralamada 20, 21 ve 26ncı sırada yer
alan illerle birlikte üçüncü bölge kapsamına alınmıştır.
Nüfusunun yarısına yakını mevsimlik tarım işçisi
olarak çalışan Adıyamanın bu biçimde
değerlendirilmesini sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Sayın milletvekilleri, Doğu ve Güneydoğudaki
birçok ilimiz, yaşayacağı mağduriyeti çeşitli
biçimlerde dile getirmektedir. Bundan dolayı 5084 sayılı
Teşvik Kanununun iki yıl daha yürürlükte kalması için yasa
teklifi vermiş bulunmaktayım; umarım bu teklifimi dikkate
alırsınız.
Türkiye'nin sanayicisi, esnafı kan ağlıyor ve borç
batağında yüzüyor. Bu dönemde esnafımızı, sanayicimizi
rahatlatacak yasalar çıkarılması beklenirken iktidar oralı
bile olamıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Başbakan gezsin, çiftçiye, sanayiciye, esnafa sorsun bakalım; kriz
teğet geçmiş mi geçmemiş mi yoksa kriz beşli dirgen gibi
vatandaşın böğrüne mi saplanmıştır?
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı sayesinde
Türkiye'nin siyasi ve ekonomik şartları her gün biraz daha
ağırlaşıyor; dolayısıyla, hayat çekilmez hâle
gelmiştir. Yine, AKP İktidarı sayesinde yani 2009
yılında gelen kriz nedeniyle 3 milyona yakın insan işsiz
kalmıştır, 1 milyon insanın evine, iş yerine haciz
gitmiştir. Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, yatan
mahkûm sayısı 100 binleri aşmıştır -9,5 milyon
insanın karşılıksız çekten- ve 1,5 milyon insanın
ise senedi protesto edilmiştir. İşçi, memur, esnaf ve emekliler
açlık sınırının altında kaldı, yaşam
standardı olarak. 100 binden fazla -geçen yıl itibarıyla
söylüyorum- esnaf kepenk kapattı. 8 milyon insan yoksulluk
sınırının altında hayatını sürdürmektedir ve
en önemlisi, yedi yıl önce Türkiye'nin borcu 220 milyar iken bugün 500
milyar Amerikan dolarına gelmiştir, o sınıra
dayanmıştır.
Sayın milletvekilleri, eminim, bana geldiği gibi,
hepinize her gün yüzlerce telefon geliyordur. Çek kanunu ne olacak? ve
Teşvikten yararlanamıyoruz., Ne olacak, ne yapacağız?
diye bir sürü sorular bize soruluyor. Bu soruların çözümüne ilişkin,
iktidar herhangi bir çaba göstermiyor. Size soruyorum: Ne yapacağız
bu çek kanunu konusunu? İnsanlar cezaevine giriyor ya da girmeyi bekliyor.
İktidara sesleniyorum: İnsanlarımıza bunu reva mı
görüyorsunuz? Cumhuriyet tarihinde ilk defa mahkûm sayısı biraz önce
belirttiğim gibi- gerçekten 100 binleri aşmıştır.
Ortada düzeltilmeyi bekleyen birçok sorun var iken bir an önce çek konusunu
Genel Kurula getirip düzenlemesini yapmalıyız.
Sayın milletvekilleri, daha önce de belirttiğim gibi,
Adıyamanda TPAOda çalışan 20ye yakın işçi
kardeşimiz maalesef açlık grevine gitmişlerdir. Aynı
pozisyonda olan 1.060 işçi işbaşı yaptı ama bu arkadaşlarımızın
mağduriyeti hâlâ devam etmektedir.
Değerli üyeler, Hükûmet sorunları düzeltmek yerine daha
farklı işlere girişiyor. Elektriğe zam yaptı.
Ayrıca doğal gaza çok büyük miktarda zam yapılması
bekleniyor. Bunlar hâlihazırda olanlar. Bu yetmediği gibi bir de bunun
üzerine TRT vergisi eklendi. Hükûmet, işçinin, memurun, emeklinin
maaşına komik bir zam yaptı.
Değerli milletvekilleri, iktidar verdiği zammı
fazlasıyla geri almaya başladı; kaşıkla verdi,
kepçeyle geri alıyor. Bu, halka yapılan zulmün diğer bir
adı değil midir? İnsanların aldığı her ürün
için TRT vergisi koyamazsınız. TRTnin reklam gelirleri yetmiyor mu?
Ayrıca TRTnin bütçesi yok mu? Yoksa TRTde yapılan
kadrolaşmanın boyutları TRTnin bütçesini mi geçti? Öncelikle,
bu haksızlığın önüne geçilmesini diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çizdiğimiz tabloda Borçlar Kanunu neden özel bir önem taşıyor
görmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Hükûmet, bu sorunların üzerine gitmelidir. Samimi ve iyi
niyetli olan her türlü girişime biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her
zaman destek vermeye hazırız.
Bu duygu ve düşüncelerimle verdiğimiz önergenin kabul
edilmesini diliyor, sözlerime son verirken en içten saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, kaç kişi
olduklarını biliyorum.
BAŞKAN Tabii, efendim.
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 41. Maddesinin 2. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse, yetkinin
varlığı ve kapsamı konusunda bu bildirimden daha dar yorum
yapılamaz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
arkadaşlarımız bilgi verdiler. Biraz önce kabul etmiş
olduğumuz önerge en aykırı önerge olduğu için bu önergeyi
işleme koyamıyorum.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
42nci maddenin başlığını okutuyorum:
2. Hukukî işlemden doğan yetki
a. Yetkinin sınırlanması ve geri alınması
MADDE 42-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 42. Maddesinin birinci cümlesinden sonra gelmek
üzere; Meğerki temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaati için
verilmiş olsun cümlesinin eklenmesini, Ancak kelimesinin fıkradan
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın
Konya
Mersin Ordu
Osman
Ertuğrul Beytullah Asil Behiç
Çelik
Aksaray
Eskişehir Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
42. maddesinin,
Madde 42- Temsil olunan kişi, hukuksal bir işlemden
doğan temsil yetkisini her zaman sınırlayabilir veya geri
alabilir. Bundan dolayı temsil edilen kişinin; hizmet, vekalet veya
ortaklık sözleşmesine dayanarak dava açma hakkı etkilenmez.
Temsil olunan kişinin bu hakkından önceden feragat
etmesi hükümsüzdür.
Temsil olunan kimse; üçüncü kişilere açık veya
kapalı şekilde bildirdiği temsil yetkisini kısmen veya
tümüyle geriye aldığını bildirmediği sürece temsil
yetkisinin geriye alındığını iyiniyetli üçüncü
kişilere karşı ileri süremez.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk
Mersin
Ordu Zonguldak
Bayram
Meral Ergün Aydoğan Bilgin Paçarız
İstanbul
Balıkesir Edirne
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben konuşacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan önceki önergede konuşurken Artık biraz hukuk
konuşalım, teknik konuşalım. demiştim ancak
Türkiyede o kadar hukuksuzluk yaşatıyorsunuz ki bizim teknik
konuşmamıza bile fırsat bırakmıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz her yıl 24
ve 31 Ocak arası Adalet ve Demokrasi Haftası yani Uğur Mumcunun
öldürüldüğü, katledildiği 24 Ocak ile Muammer Aksoyun
öldürüldüğü 31 Ocak tarihleri arasındaki bir haftalık süre
Adalet ve Demokrasi Haftası. Bu haftada Uğur Mumcu Araştırmacı
Gazetecilik Vakfının öncülüğünde çeşitli sosyal etkinlikler
düzenlenmektedir tam on altı yıldan bu yana. Bu Vakıf
öncülüğünde yapılan bu etkinliklere Türkiyede, çok ciddi demokratik
sivil toplum örgütleri katılım sağlamaktadır. Yine
önümüzdeki ocak ayında yapılacak bu toplantıların
hazırlık aşamasını oluşturmak üzere, Uğur
Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfının daveti üzerine
Türkiyedeki tüm sivil demokratik kuruluşlar bu toplantının
hazırlık çalışmalarına katılmak üzere Vakıf
binasında toplantı düzenlemektedirler. Bu toplantıların
yapıldığı dün, 4 Kasım 2009 günü saat 17.00-19.30
sıralarında, kendilerinin Ankara Emniyet Müdürlüğü
Araştırma Geliştirme Biriminden olduklarını söyleyen
2 sivil kişi, polis kimliklerini de göstererek bu Vakıfta
yapılan toplantıyı âdeta sorgulama aşamasına
gelmişlerdir ve bundan sonra gelişen olaylar daha da üzücüdür çünkü
İçişleri Bakanının bu kişilerin acilen kimliklerini
tespit edip bu kişilerin kim olduğunu ortaya çıkartması
gerekirken bunu yapmamış ve bu kişilerin ortaya
çıkartılamayabileceğini de söylemek durumunda
kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu kürsüden
demokrasi ve özgürlük türkülerini gerçekten söylemek lazım. Bu son olay
göstermiştir ki AKPnin söylediği demokrasi ve özgürlük türküleri
yalandır, sahtedir. Bugüne kadar AKP İktidarının
istediği demokrasi ve özgürlüğün, kendilerine yarayan bir demokrasi
ve özgürlük olduğu ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar
Silopiye hâkim gidiyor, hâkimin gittiğinden haberleri yok; 2 tane polis
gidiyor, eşkâlleri belirmiş ve bunlar bir vakfa gidiyorlar,
vakıfta toplantıdaki insanları sorguluyorlar, yine
İçişleri Bakanının haberi yok. Bu Hükûmet bakanları ne
yapıyorlar? İçişleri Bakanı Türkiyedeki güvenliği
sağlayacağına başka şeylerle uğraşıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu yapılan
hukuksuzluğun hedefi sadece Uğur Mumcu değildir. Öyle
anlaşılıyor ki sahte demokrasi ve özgürlük türkülerini
haykıranlar, dillerinden düşürmeyenler özgürlük ve demokrasi
şehitlerinin adından bile korkar hâle gelmişlerdir. Bunun hedefi
hukuktur, bu eylemin hedefi adalettir Sayın adaletten sorumlu
Bakanım; bunun hedefi demokrasidir. Demokrasiyi savunmak hukuk düzenini
savunmakla mümkündür. Bu eylemlerin hedefi insan haklarıdır,
barıştır, özgür düşüncedir. Hedef demokratik, laik, hukuk
devletinin yerine İslami, faşist polis devleti kurmaktır. Hedef,
halkı korkutarak, halkın iktidarın baskıcı
politikalarına, demokratik laik cumhuriyete yönelik tehditlere direnmesini
kırmaktır; demokratik laik cumhuriyete yönelik
saldırıları püskürtmesini önlemektir; amaçlarını,
kimse görmeden, herkesi korkutarak özgürce gerçekleştirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Burada, şu aşamaya
kadar hem İçişleri Bakanının hem Adalet Bakanının
hem de AKPli yöneticilerin bu konuda hiçbir düşünce beyan etmemiş
olmalarını da demokrasiden, özgürlükten ne
anladıklarının somut göstergesi olarak toplumun takdirlerine
sunuyorum değerli arkadaşlarım.
Sayın Adalet Bakanı artık, Türkiyede adaleti
gerçekleştirmekle uğraşmalıdır, insan
haklarını, özgürlüğü savunmakla, gerçekten savunmakla
uğraşmalıdır. Sadece AKP ve yandaşlarının
değil, AKPye karşıt düşüncenin de güvenliğini ve
özgürlüğünü sağlamak için gerekli tedbirleri almak durumundadır.
İçişleri Bakanı, dağdan inen PKK örgütlerinin
karşılama törenlerinin güvenliğini sağlamak yerine bu
ülkede legal olarak faaliyet gösteren demokratik vakıfların
güvenliğini sağlamak durumundadır değerli
arkadaşlarım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama talep ediyoruz Sayın
Başkan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Oylamadan önce bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakanımızın gelen bilgi
noktasında bir açıklaması olacak. Açıklamayı
yapalım, sonrasında talebinizi yerine getireceğim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ara vermeden önce, CHP Milletvekilimiz Sayın Ali İhsan
Köktürkün gündeme getirdiği ve şimdi de gene Sayın CHP
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün gündeme taşıdığı
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfına dün
itibarıyla, dün akşamki toplantı esnasında gelen ve
kendilerini polis olarak tanıtan 2 kişiyle ilgili hadise. Ben, bu
arada, İçişleri Bakanlığından bilgi istedim, oradan
gelen bilgi notunu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum. O da şu: Dün,
Vakıfta böyle bir toplantı icra edilirken kendini polis olarak
tanıtan 2 kişi geliyor ve toplantıyla ilgili bilgi almak
istiyor. Bu bilgi emniyete ulaştığında Terörle Mücadele
Şube Müdürlüğü ekipleri vakfa geliyorlar, oradaki güvenlik
görevlileriyle görüşmeler yapıp kamera kayıtlarından, gelen
kişileri güvenlikçilere teyit ettiriyorlar Bunlar mıydı size bu
lafları söyleyenler? O görüntülerin üzerine emniyet, o görüntülerdeki
kişilerin kendilerinde kayıtlı polis memurlarından
olmadığını, bu isimlerde polis memuru da olmadığını
ifade ediyor ve bu şahıslarla ilgili özel yetkili Ankara Cumhuriyet
Savcılığında bir tahkikat başlatılıyor ve
soruşturması şu anda devam ediyor. Bu kamera görüntülerinde
belirlenen kişilerin kimlik tespiti ve yakalanması için de gerekli
çalışmalar hem emniyet tarafından yapılıyor hem de
konu savcılığa intikal etmiş durumda, adli tahkikat
başlamış durumda. Bunu bilgi olarak Genel Kurulla paylaşmak
istiyorum. Bu, birincisi.
İkincisi de: Sayın Öztürk Adalet Bakanının
Silopideki hâkimden, hâkim gittiğinden haberi yok. gibi bir ifade
kullandı. Zannediyorum dünkü oturumda da benzer şeyler söylemiş.
Benim, Diyarbakır özel yetkili cumhuriyet savcılarının
Haburdaki sorguya gitmelerine ilişkin beyanlarım açıktır.
Anadolu Ajansının 24 Ekim 2009 tarihli notları önümde. Orada da
söylediğim şudur Sayın Öztürk: Diyarbakırdan özel yetkili
cumhuriyet savcıları Habura gitmiştir. Diyarbakırdan
Habura, Silopiye hâkim gitmemiştir. Benim sözüm budur. Oradaki sorgudan
sonra, savcıların yaptığı tahkikattan sonra sorguya
sevk edilen kişileri Silopi hâkimi sorgulamış.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Nerede sorgulamış?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Haburda
sorgulamış.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Bakanım, şimdi
söylüyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsaade edin
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Gitmedi. dediniz, Hâkim gitmedi.
dediniz, Savcı gitti. dediniz.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Dinlemiyorsun ya!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Benim,
arkadaşlar
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Biraz dinlemeyi
öğrenin.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Gel de öğret o zaman, oradan
olmaz ki! Gel de öğret.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsaade edin
Bakın, siz burada konuştunuz. Ben ifade ediyorum...
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen efendim
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Benim
konuştuğum
Benim konuşmalarım, burada, Anadolu
Ajansındaki beyanlarımda açık, Diyarbakırdan hâkim
gelmedi, kararı veren Silopi hâkimidir. demişim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Silopi hâkimi adliyeden
çıktı mı?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, öğlen,
televizyonda Bakanın, hâkim gitmedi. dediği toplantıda
BAŞKAN Sayın Öztürk
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Hâlâ konuşuyor yaa!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsaade ediniz
.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Akşam söylediniz, bu Mecliste
Hâkim gitmedi. dediniz, tutanak da burada.
BAŞKAN Sayın Öztürk
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Silopi hâkimi
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hâkim gitmedi. dediniz.
Savcı gitti. dediniz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bakınız,
arkadaşlar, beyanım burada, buradan okuyorum: Gene, Ceza Usul
Yasasının 252nci maddesinde uygulama imkânı bulunan (c)
fıkrasına dayalı olarak da Silopi Mahkemesi Hâkimi, oradaki
güvenlik birimlerinin talebi üzerine
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) En son
açıkladığınız bu.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Silopi Gümrük
Kapısına gelerek sorgu işlemini orada
yapmıştır. gibi beyanım var.
Dolayısıyla, bizim sözümüz: Diyarbakırdan hâkim
gelmemiştir ama Silopi Hâkimi gümrük kapısına gelerek gümrükteki
sorguyu yapmıştır. Beyanımız budur. Bunun ilgili
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, bu
açıklamayı Diyarbakır Başsavcısının
açıklamasından sonra yaptınız, 24ünde yaptınız.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ayrıca
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) 20 Ekim, 21 Ekim, 22 Ekim, 23
Ekim
BAŞKAN Sayın Öztürk
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Dinlemeyi öğren,
dinlemeyi!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli
arkadaşlar
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tutanaklar orada
BAŞKAN Sayın Öztürk
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli
arkadaşlar, bakınız, biz burada
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tutanaklar orada,
doğruları söylemiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Öztürk
Arkadaşlar, lütfen
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Biz, burada
konuşulanları sabırla dinliyoruz, medeni zeminde bunları
konuşuyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kardeşim, doğruyu
söyleyin. Burada, Genel Kurulda söyledi Hâkim gitmedi. dedi.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ama, burası
birtakım ithamların yapılacağı ama cevapların
alınmayacağı bir yer de değil. Siz iddialarınızı
söylediniz, biz de cevaplarını buradan vereceğiz.
Bakınız, Sayın Ali Rıza Öztürk, aynı
şekilde, dünkü konuşmasında, bunun Türkiyede
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi gene
konuşacağım Sayın Bakanım, gene
konuşacağım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Elbette ki
konuşacaksınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi belgeyle
konuşacağım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bunun Türkiyede ilk
olduğunu, başka bir uygulama örneğinin
olmadığını da ifade etmiş.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz doğruları
söylemiyorsunuz, halkı yanıltıyorsunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben şöyle ifade
edeyim
(Gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) 24ünde
açıkladınız, 24ünde!
BAŞKAN Sayın Öztürk
Sayın Öztürk
Lütfen arkadaşlar
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Örgüt
elebaşı, 15 Şubat 1999da Kenyada, içinde Türk görevlilerinin
bulunduğu uçağa bindirilerek Türkiyeye yola
çıkartılıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Evet.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) 99 tarihinde. 16
Şubat 1999da, Türkiyedeki havaalanından alınıp
İmralıya götürülüyor. Gene, 16 Şubatta güvenlik
görevlilerimizce sorgulanmaya başlanıyor. 20 Şubat günü, hâkim
üç gün uzatma veriyor sorgusu için. 21 Şubat günü de Ankara DGM savcı
ve yargıçları İmralıya giderek hem sorgusunu yapıyor,
savcılar tahkikatını yapıyor
RAHMİ GÜNER (Ordu) Nasıl
karıştırıyor? Ne alakası var onunla!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
hem de sorgu hâkimi
gerekli oradaki sorguyu yapıp tutuklama kararı veriyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Birisi çapulcubaşı,
öteki
Ne ilgisi var?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Genel Kurula
saygıyla arz ediyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, grup
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Hiç birbirine benzer tarafı
yok Sayın Bakanım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Anadol, yoklama talebiniz geçerli mi
efendim? Yoklama talebinde bulunmuştunuz, oylamaya geçeceğim, yoklama
talebiniz geçerli mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gerek yok, tamam.
BAŞKAN Vazgeçtiniz, tamam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 42. Maddesinin birinci cümlesinden sonra gelmek
üzere; Meğerki temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaati için
verilmiş olsun cümlesinin eklenmesini, Ancak kelimesinin fıkradan
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1. Temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaatine olarak
verilmişse, geri alınmamalıdır.
Gerçekten temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaatine hizmet
amacı ile verilmiş ise, yani temsil yetkisinin konusu temsil
olunanın menfaati ile ilgili değilse, bir kere temsil yetkisi
verildikten sonra bunun geri alınmasının, temsil olunan için bir
hukuki yarar sağladığından ve hukuken korunması
gereken bir amacın varlığından söz edilemez.
Nitekim Alman Medeni Kanunundaki düzenleme de bu şekildedir.
2. Birinci fıkrada bulunan cümle zaten olumsuz olup, ancak
kelimesi ile ikinci bir olumsuzluk vurgusu yapılmasına gerek
olmayıp, bu kelimenin kaldırılması ifade düzgünlüğü
bakımından teklif edilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
43üncü maddenin başlığını okutuyorum:
b. Ölüm, ehliyetsizlik ve diğer durumlar
MADDE 43-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan ''Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı"nın 43. Maddesinin 1. fıkrasına
anlaşılmadıkça kelimesinden sonra gelmek üzere "gerçek
kişiler bakımından," ibaresinin; iflas etmesi ibaresinden
soma gelmek üzere ", tüzel kişiler bakımından, iflas ve
tüzel kişiliğin ortadan kalkması hallerinde" ibaresinin
eklenmesini,
1. fıkrada yer alan "durumlarında" kelimesi
ile 2. fıkranın metinden çıkarılmasını, arz ve
teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın
Konya Mersin Ordu
Osman
Ertuğrul Beytullah
Asil Behiç
Çelik
Aksaray Eskişehir Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
43.maddesinin,
"b. Ölüm, gaiplik, ehliyetsizlik ve iflasın etkileri
Madde 43- Aksi kararlaştırıImadıkça veya
işin özelliğinden anlaşılmadıkça; Hukuksal
işlemden doğan temsil yetkisi; yanların ölümü, gaipliğine
karar verilmesi, eylem ehliyetini kaybetmeleri, iflas etmeleri durumunda sona
erer.
Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi halinde de
geçerlidir.
Yanların karşılıklı hakları
saklıdır."
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk
Mersin Ordu Zonguldak
Sacit
Yıldız Ergün
Aydoğan Şevket
Köse
İstanbul Balıkesir Adıyaman
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metnindeki bazı kelimelerin öztürkçe
karşılığı ile değiştirilerek
tasarının dilinin arılaştırma iddiasına uygun
duruma getirilmesi ve maddedeki kelimelerin cümledeki dizilişleri yeniden
düzenlenerek maddenin daha kolay anlaşılabilir ve daha anlamlı
olması amaçlanmıştır. İkinci fıkrada ise, iptal
hakkının hangi durumlarda düşeceği ve bunun ödence
hakkına etkilerine açıklık getirilmiştir. Madde metninde
temsil yetkisini sona erdiren haller açıkça sayılmış
olmasına karşın kenar başlığında ayrıca
diğer durumlar ibaresine yer verilmesinin doğru
olmadığı nedenle kenar başlıkta yer almasının
gereksiz ve anlamsız olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 43. Maddesinin 1. fıkrasına
anlaşılmadıkça kelimesinden sonra gelmek üzere "gerçek
kişiler bakımından," ibaresinin; iflas etmesi ibaresinden
sonra gelmek üzere ", tüzel
kişiler bakımından, iflas ve tüzel kişiliğin ortadan
kalkması hallerinde" ibaresinin eklenmesini,
1. fıkrada yer alan "durumlarında" kelimesi
ile 2. fıkranın metinden çıkarılmasını, arz ve
teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1. Teklif edilen metin, maddede iki fıkra ile anlatılmak
istenen ancak mevcut kanundaki karışık ifadenin aynen
benimsenmesi ile anlaşılmaz olan üslup yerine, aynı hukuki
durumları ifade etmek üzere daha açık ve anlaşılır bir
ifade tarzı ile yazılmıştır.
İkinci fıkranın tasarıdaki hâli, mevcut
kanundaki hükmün yanlış aktarılmasından
kaynaklanmıştır. Şöyle ki: Mevcut kanunda, Bir hükmi
şahsın mevcudiyeti hitam bulduğu yahut bir şirket fesh
olunduğu takdirde de hüküm yine böyledir." denilerek, birinci
fıkradaki sonuca yani temsil yetkisinin sona ereceği sonucuna
atıf yapılmıştır. Oysa Tasarıdaki düzenleme,
birinci fıkranın tamamının tüzel kişiliğin sona
ermesi halinde uygulanacağını ifade etmektedir ki, gerçek
kişiler esas alınarak belirlenen durumların tüzel kişilere
uygulanması söz konusu değildir.
2. Birinci fıkradaki değişiklik tekliflerinin
gereği olarak ikinci fıkranın ve "durumları"
kelimesinin metinden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
44üncü maddenin başlığını okutuyorum:
c. Yetki belgesinin geri verilmesi
MADDE 44-
BAŞKAN 44üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
45inci maddenin başlığını okutuyorum:
d. Yetkinin sona erdiğinin ileri sürülememesi
MADDE 45-
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
46ncı maddenin başlığını
okutuyorum:
II. Yetkisiz temsil
1. Onama hâlinde
MADDE 46-
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
47nci maddenin başlığını okutuyorum:
2. Onamama hâlinde
MADDE 47-
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
48inci maddenin başlığını okutuyorum:
III. Saklı hükümler
MADDE 48-
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
49uncu maddenin başlığını okutuyorum:
İKİNCİ AYIRIM
Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri
A. Sorumluluk
I. Genel olarak
MADDE 49-
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
50nci maddenin başlığını okutuyorum:
II. Zararın ve kusurun ispatı
MADDE 50-
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 20.02
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S. Sayısı: 407)
BAŞKAN 3üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bundan sonra da komisyonun
olmayacağı ve gruplar arasındaki mutabakat dikkate alınarak
Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
verilen demokratik açılım konusundaki genel görüşme önergesinin
ön görüşmesini yapmak ve kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 10 Kasım 2009 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Hepinize ve bizi izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.10