DÖNEM: 23 CİLT: 52 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
16ncı
Birleşim
11 Kasım 2009 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinden belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Siirt
Milletvekili Afif
Demirkıranın, Siirt ilinde ve yurdun çeşitli yerlerinde
son günlerde meydana gelen sel felaketlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Alevi toplumunun sorunlarına ve
çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, Erzurum ilinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avustralya
Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Harry Jenkins ve
beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1000)
2.- Brezilya
Temsilciler Meclisi Başkanının vaki davetine icabet edecek olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1001)
3.- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr.
Hasan Bozerin vaki davetine icabetle, KKTCnin 26ncı Kuruluş
Yıl Dönümü kutlamalarına katılmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsilen bir Parlamento heyetinin resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1002)
4.- Özel
Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının yeniden incelenmek üzere geri verilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1003)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 23 milletvekilinin, süt
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/456)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 26 milletvekilinin, eğitim
sistemindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/457)
3.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 23 milletvekilinin, sel felaketlerinin sebeplerinin
ve sonuçlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/458)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/179) esas
numaralı, Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 11/11/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP
Grubu önerisi
2.- (10/46) esas
numaralı, Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 11/11/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
3.- (10/69) esas
numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçlinin, DTP Grubu önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı sözlerini
yanlış anladığına ilişkin açıklaması
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, dava sonucu görevine iade edilen kamu
görevlilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/9001)
2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Manisa Turgutluda bir madencilik
şirketine tahsis edilen orman alanına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/9243)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Batman Tekel Yaprak İşletmeleri
binalarının değerlendirilmesine ilişkin İçişleri
Bakanı Beşir Atalaydan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/9427)
4.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, çevreyle ilgili bazı gelişmelere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9630)
5.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vandaki okulların sorunlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9631)
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, geçici personelin özlük
haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/9641)
7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, 5018 sayılı Kanun
uyarınca yayınlanması gereken dokümanlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9653)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posof Türkgözü Sınır
Kapısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/9657)
9.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, memur
maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/9658)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, geçici işçilere kadro verilmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/9661)
11.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, bir gruba kesilen vergi cezasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/9675)
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, DDKnın sosyal yardımlarla
ilgili raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/9691)
13.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, medya kuruluşlarının mali
denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/9692)
14.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbul
Bienaline destek verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/9694)
15.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, füze alımı ihalesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün
cevabı (7/9697)
16.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, orman yangınlarına yönelik önlemlere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9729)
17.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9844)
18.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, varlık
barışı uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/9845)
19.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Doğan Yayın Holdinge kesilen cezaya
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9850)
20.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, belediyelere aktarılan denkleştirme
ödeneklerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9851)
21.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, kesilen bazı vergi cezalarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9855)
22.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Doğan Yayın Grubuna kesilen
cezaya ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9856)
23.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, eğitimdeki kalitenin
artırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9857)
24.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, fizik öğretmenliğine kontenjan
ayrılmamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı (7/9860)
25.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, öğretmen
atamalarında KPSS sıralamasının açıklanmasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9861)
26.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, Edirnede bazı kamu görevlilerinin
basına yansıyan sözlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9862)
27.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9863)
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Petrol Lisesi lojmanlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9864)
29.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, yoksul öğrencilere
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9869)
30.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, maddi imkânı yetersiz öğrencilerin
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9870)
31.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, okullarda kayıt parası
alınmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9871)
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir mahalleye okul yapılmasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9876)
33.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, ilköğretim
okullarının ihtiyaçlarının karşılanmasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
(7/9877)
34.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesirdeki
eğitim çalışanlarının tedavi yolluklarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9880)
35.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, eğitim-öğretim
hazırlık ödeneğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9881)
36.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/9916)
37.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, hava savunma sistemi satın
alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma
Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/9923)
38.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, TOKİ personeline ve konut
sözleşmelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/9926)
39.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir proje kapsamında alınacak
uçakların teslimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma
Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/9931)
40.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Tekel Bitlis Fabrikası
yemekhanesinin bir dernekçe kullanılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9934)
41.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, İŞKURun meslek kurslarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/9950)
42.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, TRT-6nın
yayıncılığına yönelik iddialara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/9957)
43.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRT ihalelerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/9958)
44.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TRTnin bazı ihalelerine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/9959)
45.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, ataması iptal
edilen bir öğretmen adayına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/10003)
46.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, muhalefet partili milletvekilleri
tarafından verilen kanun tekliflerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/10409)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.03te açılarak altı oturum
yaptı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 71inci yıl dönümü
münasebetiyle:
İki dakikalık saygı duruşunda bulunuldu;
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, bir kez daha
minnetle, şükranla ve rahmetle andığına ilişkin bir
konuşma yaptı;
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğanın,
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün,
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Gündem dışı konuşmaları ile;
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın,
Denizli Milletvekili Hasan Erçelebinin,
Açıklamalarına;
Devlet Bakanı Mehmet Aydın cevap verdi;
Gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmının 371inci
sırasında yer alan (8/11) esas numaralı Hükûmet adına
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın demokratik açılım
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 12/11/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
Gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmının 371inci
sırasında yer alan, 03/11/2009 tarihli 12nci Birleşimde, 10/11/2009
tarihinde ön görüşmelerinin yapılmasına karar verilen (8/11)
esas numaralı genel görüşme açılmasına ilişkin
önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın, demokratik açılım konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin (8/11) önergesinin yapılan ön
görüşmelerden sonra kabul edildiği; genel görüşme gününün daha
sonra Danışma Kurulu tarafından tespit edilerek Genel Kurulun
onayına sunulacağı açıklandı.
(8/11) esas numaralı Genel Görüşme önergesi üzerinde
Hükûmet adına Beşir Atalayın konuşması
sırasında CHP sıralarından Atam seni unutmadık,
unutturmayacağız, Atam eserine sahip çıkacağız,
Atam seni unutmadık, unutmayacağız, Atam, kurduğun
cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız, Büyük millî emanetimiz.
Atam izindeyiz yazılı pankartlar açıldı.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubu önerisi
üzerinde konuşan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğanın,
şahsına ve grubuna,
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, MHP Grubu önerisi
üzerinde konuşan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğanın,
grubuna,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, genel görüşme
önergesi üzerinde konuşan Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna,
Adana Milletvekili Mustafa Vural, genel görüşme önergesi
üzerinde konuşan Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
partisine,
Konya Milletvekili Faruk Bal, genel görüşme önergesi üzerinde
konuşan Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, mensubu
bulunduğu 57nci Hükûmete,
Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, MHP Grubu önerisi
üzerinde yaptığı konuşmadaki bazı sözlerinin
yanlış anlaşıldığına ilişkin bir
açıklamada bulundu.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
11 Kasım 2009 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşime 21.35te son
verildi.
|
|
|
Mehmet Ali
ŞAHİN |
|
|
|
|
Başkan |
|
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
|
Konya |
|
Bingöl |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
|
|
|
Bilecik |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.:
23
II.-
GELEN KÂĞITLAR
11
Kasım 2009 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 23 Milletvekilinin, süt üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/456)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.06.2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 Milletvekilinin, eğitim
sistemindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/457)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.08.2009)
3.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 23 Milletvekilinin, sel felaketlerinin sebeplerinin
ve sonuçlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/458) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.08.2009)
11 Kasım 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için
beş dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla beş dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere geçiyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Siirt ilinde meydana gelen sel felaketi
hakkında söz isteyen Siirt Milletvekili Afif Demirkırana aittir.
Buyurun
Sayın Demirkıran. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıranın, Siirt
ilinde ve yurdun çeşitli yerlerinde son günlerde meydana gelen sel
felaketlerine ilişkin gündem dışı konuşması
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1 Kasım 2009 tarihinde Siirtte meydana gelen sel felaketiyle ilgili
olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, ülkemizin ve dünyadaki herhangi bir yerin bu ve benzeri doğal
afet ve felaketlere maruz kalmaması dilek ve temennilerimle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, son
zamanlarda yurdumuzda meydana gelen sel felaketleri nedeniyle ev ve iş
yerlerinde, bağ, bahçe ve tarlalarında hasar meydana gelen tüm
vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi sunarken,
yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar, ölenlere yüce
Allahtan rahmet, acılı ailelere ve tüm milletimize
başsağlığı diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta başında Siirt
il merkezinde ve Eruh ilçesi başta olmak üzere diğer ilçelerimizde
meydana gelen yoğun yağmur ve aşırı dolu nedeniyle il
merkezinde ve özellikle Eruh ilçemizin Bağgöze Vadisinde bulunan
kırk civarında köyümüzün yollarında ve altyapısında
büyük tahribatlar oluşmuş olup il genelinde okullar iki gün tatil
edilmiştir. Şehir merkezinde iki yüz civarında ev ve birçok
iş yerini su basmış ve önemli miktarlarda maddi zarar
oluşmuştur. Yollar trafiğe kapanmış, altyapıda
ciddi tahribat meydana gelmiştir. Bunun üzerine, belediyenin da dâhil
olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarımızın elliyi
aşkın iş makinesi ve kamyonuyla enkaz temizleme ve su
boşaltma çalışmalarına başlanmıştır.
Bir yandan
kurulan beş ayrı komisyon ile hasar tespit çalışmaları
yapılırken, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığından ve Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğünden temin edilen acil destek ile de
hasar gören ailelere yardım dağıtılmıştır.
Yılda
ortalama 300 kilogram/metrekare yağış alan Siirte iki gün
içinde 183 kilogram/metrekare yağış gelmiş olup bunun sonucunda
Siirt merkezinde caddeler âdeta nehir yatağına dönüşmüş ve
birçok ev ve iş yeri su altında kalmıştır.
Aynı zamanda
Siirt-Eruh-Şırnak yolunda meydana gelen heyelan nedeniyle de Eruh
yolu kapanmış ve Habura yük taşıyan araçlar uzun bir süre
mahsur kalmıştır. Ancak Eruh yolunun kısa bir zaman sonra
trafiğe açılmasıyla Eruh ilçemizde yolları kapanan ve
altyapıları tahrip olan köylerimize yardım ekipleri
ulaşmıştır.
Yapılan ilk
belirlemelere göre Eruh ilçemizde 23 köyün içme suyu, 8 köyün kanalizasyonu, 18
köyün sulama kanalları tahrip olmuştur. Birçok köyümüzün elektrik ve
telefon şebekeleri hasar görmüş, 45 ailenin evi ve 20 ailenin de
ahırları büyük oranda hasar görmüştür. 7-8 bin dekar sulu
tarım arazisi bu köylerde zarar görmüş, 150nin üzerinde küçükbaş
hayvan, 250den de fazla arılı kovan telef olmuştur.
Ayrıca, 9 adet köprü, 21 adet menfez de zarar görmüştür ve toplam
hasar gören köy yolu uzunluğu 80 kilometredir, değişik
noktalarda hasarlar meydana gelmiştir. Diğer ilçelerimizin de
altyapısında ciddi miktarda hasarlar meydana gelmiştir ve
Siirtin toplam 64 köyünde -ilçeleriyle beraber- bini aşkın çiftçinin
13.500 dekar arazisi zarar görmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hafta sonunu Siirt merkezde geçiren
bir grup fedakâr öğretmenimiz yağış günü yoğun
yağışa ve yapılan tüm uyarılara rağmen görev
aşkıyla ve öğrencilerini eğitimsiz bırakmamak
uğruna minibüs ile köylerine giderken sel sularına kapılmış
ve Eruhun Kekliktepe köyünde görev yapan yirmi iki yaşında ve henüz
iki aylık bir sözleşmeli öğretmen olan Arif Yaşar maalesef
hayatını kaybetmiştir. Bu vesileyle şehit
öğretmenimize Allahtan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına
ve tüm eğitim camiasına başsağlığı
diliyorum. Ancak şunu ifade etmek isterim ki, bütün kamu kurum ve kuruluşları
çok seri bir şekilde davranarak kısa zamanda yaraların
sarılması için ellerinden gelen gayreti göstermiştir. Bu
gayretin sonucunda il merkezinin yanı sıra selden büyük zarar gören
Eruhun köylerinde hayat normale dönmüş, eğitim ve öğretime
sağlıklı bir şekilde tekrar başlanmış, köy
yollarının geçici onarımı büyük ölçüde
tamamlanmış ve köyler kısmi ulaşıma
açılmıştır. Öte yandan, içme suyu şebekeleri süratli
bir şekilde onarılmaktadır. Ayrıca, tüm
mağduriyetlerine ve acılarına rağmen,
vatandaşlarımızın da fiilen yer aldığı enkaz
kaldırma çalışmaları aralıksız bir şekilde
devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerek kent merkezinde tahrip
olmuş yollar ve altyapı gerek ilçe ve köy yollarında meydana
gelen tahribat, yıkılmış köprüler menfezler ve içme suyu
şebekelerinin onarımı için ilimize gerekli kaynağın
acilen aktarılmasını Hükûmetimizden bekliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Demirkıran, buyurun, lütfen tamamlayınız.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Vatandaşlarımızın
bağ bahçe ve tarlalarında meydana gelen zararların da bir an
önce telafisi acımızı nispeten dindirecek ve
yaralarımıza merhem olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bu süreçte Sayın Başbakanımız başta
olmak üzere ilgili bakanlarımızın ilimize gösterdikleri
yakın ilgi, alaka ve desteklerinden
dolayı şahsım ve Siirtli hemşehrilerim adına
şükranlarımızı sunuyorum. Yardım taleplerimizi süratle
değerlendirip karşılayan Başbakanlık
Müsteşarı Sayın Efkan Ala, Başbakanlık Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanı, Afet İşleri Genel Müdürü, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürü ve diğer merkezi
yöneticilere hassasiyet ve desteklerinden dolayı teşekkürlerimizi
iletiyorum. Ayrıca, Valimiz Sayın Necati Şentürk, vali
yardımcılarımız, kaymakamlarımız, belediye
başkanlarımız, Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer
kuruluşların mensuplarına da teşekkürlerimizi iletiyorum.
Şırnak Valimiz gerçekten büyük destek vermiştir,
şükranlarımızı iletiyoruz.
Değerli
Başkanım, bu duygularla sözlerime son verirken Allah güzel yurdumuzu
her türlü afetten muhafaza etsin diyor ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Demirkıran.
Gündem
dışı ikinci söz Alevi toplumunun sorunları ile ilgili söz
isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasa aittir.
Buyurun
Sayın Uras.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın,
Alevi toplumunun sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
hatırlanacağı gibi geçen yıl 9 Kasım tarihinde Ankara
Sıhhiye Meydanında Türkiyenin dört bir yanından akın
akın gelen Alevi yurttaşlar kendi tarihlerinde ilk kez çok güçlü bir
miting yapmış ve barışın diliyle taleplerini
kamuoyuyla paylaşmışlardı. Aradan bir yıl geçti ve
geçtiğimiz hafta 8 Kasımda bu kez İstanbul Kadıköyde on
binlerce yurttaş bir kez daha taleplerini dile getirdi. Alevi-Sünni,
Kürt-Türk, işçi-işsiz, öğrenci-öğretmen, yaşlı-genç,
kadın-erkek on binlerce insan son derece insani, ahlaki, demokratik,
meşru ve haklı taleplerini
Eşit Yurttaşlık Hakkı başlığı
altında ifade ettiler. Yani eşit haklara sahip olmadıklarını
vurguladılar. Türkiyenin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana dönem
dönem iyice yoğunlaşan tek tipleştirme ve farklı olanı
asimile etme şeklindeki egemen siyaset geleneğinin bu alanda da
artık işlemediğinin ve karşılığı
olmadığının en güzel ifadesi oldu bu mitingler.
İnsanlar kültürel farklılıklarını kendi istedikleri
gibi yaşamak, geliştirmek ve gelecek kuşaklara aktarmak
istiyorlar; gizlenerek değil, açık açık bu
farklılıkları savunmak istiyorlar; gönüllü yurttaşlık
bağlarını eşitlik içinde güçlendirmek istiyorlar, yani
eşitlik ve adalet istiyorlar. Artık Alevi
yurttaşlarımızın kültürel talepleri ve hakları
insanlık tarihinin bu konudaki kazanımlarına denk gelecek
şekilde düzenlenmelidir. Yapılacak demokratik düzenlemeler Türkiye
Cumhuriyetini zayıflatmaz, tam tersine
bağımsızlığın da, egemenliğin de, demokrasinin
de, cumhuriyetin de güçlenmesine yol açar; herkesin gönüllü yurttaş
olmasını sağlar, bir arada yaşama iradesini güçlendirir.
İki miting
arasında, yani o günden bugüne kadar aradan bir yıl geçti. Bu bir
yıllık süre içerisinde somutta hiçbir kazanım elde edilemedi.
AKP Hükûmeti Alevi açılımı diye bilinen çalıştaylar
düzenledi, Alevi kuruluşları bu çalışmalara
katıldı, ortaklaştırdıkları talepleri sundular.
Nedir bunlar? Cemevleri yasal statüye kavuşturulsun, zorunlu din
derslerine son verilsin, Diyanet İşleri
Başkanlığı lağvedilsin, Alevi köylerine cami
yaptırma politikasından vazgeçilsin, Madımak müze olsun,
başta Hacı Bektaş Dergâhı olmak üzere bu türdeki
değerler ve mekânlar Alevi yurttaşların örgütlerine iade
edilsin; kamuda çalışan Alevilerin kimliklerinin saklanmasına
neden olan dışlama, iş vermeme, emekliliğe zorlama, görevde
yükseltmeme, belli görevlere atamama, belli kadrolara yükseltmeme,
soruşturmalarla yıldırma, görevden uzaklaştırma ve
sürgün, istisnai kadrolarda istihdam etmeme gibi durumlara Hükûmet hemen son
versin. Ama aradan bunca zaman geçti, herhangi bir adım
atılmadı. Bu Hükûmet döneminde de mahkeme kararları yok
sayılıyor, uygulanmıyor. Biliyorsunuz, cemevleri ve zorunlu din
dersleriyle ilgili olarak AİHM, Danıştay ve idare mahkemelerinin
verdikleri kararlar Hükûmetin önünde duruyor ama yine de adım
atılmıyor. Demokratik açılım
tartışmalarının yapıldığı bugünlerde
Alevi yurttaşlarımızın son derece haklı, demokratik ve
meşru taleplerini bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Alevi toplumu
yurttaşları somut adımlar atılmamasını ve çalıştaylarla
vakit kaybedilmesini bir tür oyalama olarak değerlendiriyor. Geleneksel ve
egemen olan devlet siyaseti anlayışının
uygulandığını düşünüyor. Sorunun sürece
yayılıp oyalama turlarına geçildiğini düşünüyor.
Taleplerin işe yaramaz hâle getirilmeye çalışıldığını
hissediyor. Çalıştaylar sorun çözme toplantısından ziyade
sinir bozucu seanslara dönüşmeye başlıyor. Alevi toplumunun
meşru ve demokratik kurumlarını olması gerektiği gibi
muhatap almayan, onların çabalarını ve taleplerini yeterince
önemsemeyen, evrensel laiklik standartlarında düzenlemelere gitmeyen,
halkın farklı kültürlere sahip olan kesimlerinin eşit hak ve
özgürlük çağrılarını duymayan, onların kendilerini
ifade etme haklarını güvenceye almayan bir yaklaşımla
yaşamak istemiyoruz artık diyorlar.
Alevi toplumuna
yönelik laik ve demokratik açılımların bir an önce
yapılmasına ihtiyaç vardır. Dünya değişti ve
değişiyor, Türkiye de değişti ve değişiyor.
Artık insan hakları, özgür düşünce, özgür ifade, din ve vicdan
özgürlüğü, eşit yurttaşlık hakkı,
farklılıkların zenginlik kabul edildiği, her türde
asimilasyonun yasaklandığı bir dönemi yaşıyoruz. Laik
ve demokratik ülkelerde farklı inançlara mensup ya da bir inanca mensup
olmayan bireylerin bir aradalığını ve eşit
koşullarda yaşayabilmelerini sağlayacak hukuksal zemine ihtiyaç
duyuluyor. Toplumu oluşturan bireylerin farklılıklarıyla
bir arada yaşaması ancak böyle sağlanıyor. Türkiye
toplumundaki bireyler de tek tip değildir. Türkiyede tek tip vatandaş
yaratma özlemi duyan ideolojik çevreler olsa da Türkiye toplumu tek tip
değildir ve olmamıştır. Bugüne kadar
olmamıştır, bundan sonra da olmamalıdır. Farklı
kültürel kimliklerden oluşan bir zenginliğe sahiptir ve bunun
kıymetini bilmeliyiz. Dolayısıyla Türkiyede dinî kimlik
temelinde süregelen ayrımcılığa karşı da anayasal
vatandaşlık temelinde eşitlik talebini ön plana çıkararak
ülkemizde de demokratikleşmenin bütün veçheleriyle
yaşanmasını istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uras, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
MEHMET UFUK URAS
(Devamla) Taleplerimiz, beklentilerimiz, umutlarımız ve mücadelemiz
bunun içindir.
8 Kasımda
Alevi yurttaşlar bir kez daha eşitlik ve adalet taleplerini dile
getirdi. Bunun gereğinin yapılmasını Hükûmet daha fazla
ertelerse, sadece ve sadece sorunları daha fazla artırmış
olacaktır.
Diyanet
İşleri Başkanlığının bu yapısına
son verilmesi, din dersleri zorunluluğunun kaldırılması ve
isteğe bağlı hâle getirilmesi, ayrımsız tüm ibadet
mekânlarına eşit hukuki güvence sağlanması, hiçbir inanç ve
mezhepten yana destekleyici ve dışlayıcı
yaklaşıma girilmemesi, Alevi örgütlerin diğer inanç örgütleriyle
eşit bir konuma getirilmesi adımları artık atılmalıdır
ve bu çok zor bir şey değildir. Berlin duvarının
yıkılışının 20nci yılında zihinsel
duvarların ne zaman yıkılacağını, ne zaman
özgürleşeceğini bütün yurttaşlarımız merakla
beklemektedir.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uras.
Gündem
dışı üçüncü söz Erzurum ilinin ekonomik sorunları
hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Zeki Ertugaya aittir.
Buyurun
Sayın Ertugay. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın, Erzurum
ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin tarihî
geçmişi, siyasi, sosyal ve eğitim hayatında çok önemli bir yeri
olan Erzurum bugün fukaralığın, işsizliğin ve
ilgisizliğin pençesinde kıvranmaktadır. Tarihî İpek Yolu
üzerinde kurulmuş olan ve düne kadar önemli devlet
yatırımları, yarım asırlık ve 50 bin
öğrenciye eğitim veren üniversitesiyle Doğu Anadolunun ticaret
ve kültür merkezi konumunda olan Erzurum bugün gerçekten ağır ekonomik
şartlar altında sürekli beyin, sermaye ve insan göçü vererek kan
kaybetmekte, ağız tadıyla yaşanabilir bir yer olmaktan
süratle uzaklaşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Erzurumun durumu gerçekten içler acısıdır. Bir
esnaf şehri olan Erzurumda esnaf siftah etmeden dükkânını
kapatmakta, vergisini, çekini, senedini ödeyememektedir. Bankalardan kredi
alamadığı için çaresizlikten tefecinin eline
düşmüştür. Son olarak, daha birkaç gün önce 152 kişilik bir esnaf
grubu arayarak yaşamakta oldukları sıkıntıları,
trajedileri anlatmaya çalıştılar. Evine ekmek parası
götürmeye çalışan bu insanlar çeklerini ödeyemedikleri için
hapishanelere düşmüşlerdir. Birçoğunuzun yakından
şahit olduğu ve çok iyi bildiği gibi bu insanlar
dolandırıcı değildir, bu insanlar esnaftır ve bu
insanlar ticaretleri bozulduğu için, kazançları
olmadığı için bu duruma düşmüşlerdir. Bakın, 2009
Ağustos ayı itibarıyla Erzurumda gelir ve kurumlar vergisi
olarak tahakkuk eden 20,7 milyon TLnin ancak 7,4 milyon TLsi tahsil
edilebilmiştir. Bunun anlamı, Erzurum esnafı vergisini vermiyor
değil, Erzurum esnafı vergisini veremiyor, verecek gücü
kalmamış.
Türkiyenin on
altı büyük şehrinden biri olan Erzurumda tahakkuk eden toplam vergi
sadece ve sadece 20,2 milyon TLdir. Bunun ise bir tek anlamı vardır
değerli milletvekilleri: Bu şehirde kazanç yok ki vergi olsun. Bu
şehirde ticaret bitmiş, üretim durmuş, sanayi bitmiş ve
hayvancılık yok olmuştur. Daha önce de bu kürsüde defalarca ifade
ettim, Erzurum, kapanan iş yeri sayısı bakımından
Türkiyenin en yüksek olduğu illerinden birisidir. Protesto edilen senet
sayısında patlamanın yaşandığı, icra
dairelerinin sayısının yetmediği bir ildir.
Esnafın
yaşadığı bir diğer sıkıntı ve trajedi
ise, sayıları artan büyük alışveriş merkezlerinin
oluşturduğu haksız rekabettir. Bugün, Erzurumda, kasabı,
bakkalı, manavı, tuhafiyecisi, ayakkabıcısı silinip
gitmiştir.
Değerli
milletvekilleri, diğer taraftan, Erzurum, büyük sanayi işletmelerinin
olmadığı, küçük ve orta boy işletmelerle ayakta durmaya
çalışan bir şehirdir. Bu nedenle, KOBİler için verilen
ucuz kredilerden yararlandırılması çok büyük önem
taşımaktadır. Üzülerek ifade ediyorum, Erzurum bu konuda da son
derece talihsiz bir şehirdir. Mevcut uygulamalara göre KOBİ
kredilerinden yararlanamamaktadır. Zira tarım ve hizmet sektörüne ait
işletmeler bu uygulamanın dışında tutulduğu gibi,
üretim sektörlerine verilen destek, yeni ham madde üretilemediği için,
yerine getirilemediği için, üretim durduğu için hiçbir anlam ifade
etmemektedir.
Gelelim
çiftçinin, hayvancılığın durumuna: Değerli
milletvekilleri, Erzurum bir zamanlar hayvancılık, besicilik deyince
akla gelen ilk şehirdi. Toplam arazinin hâlen yüzde 67si çayır
meradır. Yakın zamana kadar Türkiye büyükbaş hayvan
varlığının yüzde 5ini barındıran bu şehirde
marketin sattığı, lokantanın kullandığı et,
maalesef dışarıdan sağlanmaktadır. Koyunculuğun
neredeyse nesli tükenmiştir. Değerli milletvekilleri, bunun adı,
bu iktidar zoru başarmış, Erzurum ekonomisine gerçekten çok
büyük katkı sağlayan hayvancılığı bu ilde yok
etmiştir.
Son olarak, 31
Ekim 2009da yayımlanan bir kararnameyle GAP bölgesinde dokuz ilde süt
sığırcılığına yüzde 40lık hibe
desteği öngören bu Hükûmetin aklına Erzurum yine gelmemiştir.
Eğer bu pozitif ayrımcılık adına yapılan bir
uygulama ise biliniz ki Erzurumda bunun yarattığı sosyal
sıkıntılar çok yüksek olmaktadır.
Diğer
taraftan, şehirdeki işsizlik had safhadadır. Tarımda
istihdam edilen yaklaşık yüzde 50lik nüfusun zaten çok önemli bir
kısmı işsizdir. Türkiye İş Kurumuna kayıtlı
işsiz sayısı son birkaç yılda 6 bin civarında iken
2009 Eylül ayı itibarıyla 14 bine yükselmiştir. Ümidini tamamen
kaybettiği için başvuruda bulunmayan insanlar bu rakamlara dâhil
değildir.
Değerli
milletvekilleri, bu şehrin emeklisi, memuru da gerçekten zor
durumdadır. Bu şehrin insanları, bu şehrin emeklisi, memuru
bir taraftan 2 bin metrede yaşama mücadelesi verirken, bir taraftan da
sekiz ay gibi uzun bir kışa yakıt parası yetiştirmeye
çalışmaktadırlar.
Sonuç olarak,
değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ertugay, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla)
yedi yıllık AKP İktidarı Erzurumu ihmal
etmiştir, yok saymıştır. Erzurum çiftçisini
bitirmiştir, esnafını bitirmiştir, işsizini
artırmıştır. Bu problemler elbette ki güzel ülkemin
diğer bütün illerinin de problemidir ancak biliniz ve inanınız
ki, Erzurum bu problemlerin en yoğun yaşandığı illerin
başında gelmektedir.
Hükûmetten ve AKP
İktidarından Erzurumlunun beklediği, millî birlik ve bütünlüğümüzü
dinamitleyen, bin yıllık kardeşliğimizi bozan, Türk
milletinin onurunu zedeleyen, ihanet kokan açılımlar yapmak, suni
krizler üretmek ve gündem değiştirmek yerine, Türkiyenin, Türk
milletinin ve Erzurumlunun gerçek meseleleriyle meşgul olması, onların
mutluluğunu, refah düzeyini artıracak çözümler üretmeye kafa
yormasıdır.
Sabrınız
için teşekkür eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avustralya Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı
Harry Jenkins ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1000)
9.11.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 12 Ekim 2009 tarih ve 53 sayılı Kararı ile
Avustralya Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın Harry
Jenkins ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun
bulunmuştur.
Sözkonusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Brezilya Temsilciler Meclisi
Başkanının vaki davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerinden oluşan Parlamento heyetini oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1001)
09
Kasım 2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Brezilya Temsilciler Meclisi Başkanının vaki
davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan bir
Parlamento Heyetinin, Brezilyaya resmi bir ziyarette bulunması Genel
Kurulun 20 Ekim 2009 tarih ve 8 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Metin Yılmaz Bolu
Milletvekili
Murat Mercan Eskişehir
Milletvekili
Canan Kalsın İstanbul
Milletvekili
Canan Arıtman İzmir
Milletvekili
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış ve 23 milletvekilinin, süt üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/456)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bir taraftan sanayinin, diğer taraftan tarım ve
hayvancılığın ülke ekonomimize
kazandırdığı değerde Trakya Bölgemizin önemi
küçümsenemez.
Son yıllarda bilimsel metotların da devreye girmesi ile
Trakya bölgemiz için hayati öneme haiz olan hayvancılıkta da çok
önemli gelişmeler olmuştur. Yaşanan bu gelişmelere
karşın özellikle süt besiciliği işi ile uğraşan
üreticilerimiz, ürünlerinin, emeklerinin para etmemesi nedeni ile çok ciddi
sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Günümüzde bir
litre sütün bir litre su ile eşdeğer olması, süt
üreticiliğindeki girdi maliyetlerinin yüksek olması, buna
karşın ürünlerinin düşük fiyattan alıcı bulması
nedeni ile gün geçtikçe, üreticiler zor duruma girmekte, işin içinden
çıkamayacakları ekonomik darboğazın içerisinde
kıvranıp durmaktadırlar.
Büyük güçlüklerle ürettikleri sütlerini, hak ettikleri gerçek
değerlerinde pazarlayamamaktadırlar. Nerede ise bir litre sütü bir
litre su fiyatına ancak alıcı bulabilmektedirler.
Süt üreticiliği ile uğraşmayı sanki suç
işliyorlarmış gibi kabul ederek
cezalandırıldıklarını düşünen üreticilerimizin
içinde bulundukları sıkıntılarının giderilmesi,
ekonomik zorluklardan kurtarılması, ürünlerinin en iyi
koşullarda değerlendirilerek, bir daha bu durumlara
düşürülmemeleri için gerekli tedbirlerin alınarak çözüm
yollarının belirlenmesi amacı ile Anayasamızın 98,
İç Tüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması Komisyonu kurularak konunun
araştırılması için gereğini arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Tansel Barış (Kırklareli)
2) Ali Koçal (Zonguldak)
3) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
4) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
5) Fevzi Topuz (Muğla)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Atila Emek (Antalya)
8) Atilla Kart (Konya)
9) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
10) Şahin Mengü (Manisa)
11) Akif Ekici (Gaziantep)
12) Tayfur Süner (Antalya)
13) Gökhan Durgun (Hatay)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
18) Ahmet Ersin (İzmir)
19) Ahmet Küçük (Çanakkale)
20) Şevket Köse (Adıyaman)
21) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
23) Abdulaziz Yazar (Hatay)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
2.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız ve 26 milletvekilinin, eğitim sistemindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/457)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Eğitim her açıdan bir bütün olarak ele
alınmalı ve incelenmelidir. İyi bir gelecek için öncelikle
eğitim sistemindeki eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bu
eksiklikler öncelikle öğrencilerimizi, dolayısı ile de bu
ülkenin geleceğini olumsuz etkilemektedir. Bunun için ilk olarak
eğitim ve sınav sistemindeki adaletsizlikler ortadan
kaldırılmalıdır. Metropol şehirlerdeki öğrenciler
ile ülkenin ücra yerlerinde yaşayan öğrencilere aynı
eğitimi vermeden, onları aynı sınava sokmak en büyük adaletsizliktir.
Sınavda çıkan sorular müfredata uygun hale getirilmelidir. Bu nedenle
eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı ve bölgeler
arası dengesizlik ortadan kaldırılmalıdır.
Bu yıl, 2009 ÖSS sınav sonuçlarının
açıklanması ile birlikte acı bir
tablo ortaya çıkmıştır. Sınavda barajı
geçen öğrenci sayısı önceki yıllara göre oldukça
düşmüştür. ÖSSde 30 bin öğrencinin sınavda sıfır
puan alması, öğrencilerin yüzde 60ının fen sorularına
hiç dokunmaması ve 251 bin öğrencinin ise matematikten tek soru bile
çözememesi milli eğitim ve ortaöğretim sisteminde büyük bir
eksikliğin ve bozukluğun olduğunu gözler önüne sermektedir.
Sınavda başarısız olan öğrencilerin ülkemizin
geleceğini oluşturacak olması ise diğer bir
düşündürücü noktadır. Burada eleştirilmesi gereken
öğrencilerden çok, öğrencileri bu noktaya getiren eğitim
sistemidir. İlköğretimden başlayarak kendisini
sınavların içerisinde bulan öğrencilerimiz tıpkı bir
yarış atı haline getirilmişlerdir. Bu yarışta öne
çıkan dershaneler ise okullardaki eğitim kalitesinin düşmesine
neden olmuştur. Ayrıca bu sınav, giderek parası olanın
okuma hakkının olduğu bir sistem haline de dönüşmektedir.
Oysaki T.C. Anayasasının 42. maddesinde de belirtildiği gibi
"kimse eğitim ve öğretim hakkından mahrum
bırakılamaz." Bu nedenle herkesin eşit şekilde
faydalanacağı, yalnızca parası olanların iyi dershanelere
giderek iyi eğitim almasını ortadan kaldıran, dershane
değil okul öncelikli ortaöğretim sisteminin bir an önce hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
Milli Eğitim sistemindeki eksikliklerin
araştırılması, temel eğitime ve öğrenciye
odaklı bir eğitim sisteminin yerleştirilmesi için gerekli
çalışmaların yapılması, var olan üniversite seçme
sınavındaki adaletsizliklerin ortadan kaldırılarak adil bir
sınav haline getirilmesi ve ortaöğretim müfredatındaki
problemlerin önceden tespit edilerek kalıcı çözüm
yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Bayram Ali Meral (İstanbul)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
5) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
6) Ali Oksal (Mersin)
7) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) Akif Ekici (Gaziantep)
10) Şevket Köse (Adıyaman)
11) Ahmet Küçük (Çanakkale)
12) Tansel Barış (Kırklareli)
13) İsa Gök (Mersin)
14) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
15) Abdullah Özer (Bursa)
16) Eşref Karaibrahim (Giresun)
17) Ali Koçal (Zonguldak)
18) Turgut Dibek (Kırklareli)
19) Rahmi Güner (Ordu)
20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
21) Fevzi Topuz (Muğla)
22) Hüsnü Çöllü (Antalya)
23) Selçuk Ayhan (İzmir)
24) Nevingaye Erbatur (Adana)
25) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
26) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
27) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
3.- Giresun Milletvekili Murat
Özkan ve 23 milletvekilinin, sel felaketlerinin sebeplerinin ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/458)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Karadeniz Bölgesinde meydana gelen yoğun
yağışlar neticesinde dereler taşmış, çok
sayıda ev ve iş yeri sular altında kalmış, büyük
ölçüde maddi kayıp oluşmuştur. Giresun Bulancak ilçesi
Yeşilhisar Köyünden bir vatandaşımız sel sularına
kapılarak hayatını kaybetmiştir.
Bölgenin bol yağış alması nedeniyle heyelana
son derece müsait olması, doğaya yapılacak müdahalenin çok büyük
zararlara sebep olduğu görülmüştür.
Ülkemizde yaşanan sel felaketleri alt yapı
yetersizliklerin önceden giderilmesi, gerekli tedbirlerin önceden
alınmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya
koymaktadır. Tedbirlerin gerektiği şekilde alınmaması
milli servet kaybı demektir.
Bu nedenle sel felaketlerinin sebeplerinin
araştırılması, vatandaşlarımızın
ihtiyaç ve problemlerinin yerinde tespit edilmesi için Anayasanın 98'inci,
İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Murat Özkan (Giresun)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Rıdvan Yalçın (Ordu)
4) Recai Yıldırım (Adana)
5) Ahmet Bukan (Çankırı)
6) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
7) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
8) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
9) Münir Kutluata (Sakarya)
10) Ümit Şafak (İstanbul)
11) Hüseyin Yıldız (Antalya)
12) Osman Durmuş (Kırıkkale)
13) Recep Taner (Aydın)
14) Osman Çakır (Samsun)
15) Mehmet Şandır (Mersin)
16) Behiç Çelik (Mersin)
17) Osman Ertuğrul (Aksaray)
18) İzzettin Yılmaz (Hatay)
19) Yılmaz Tankut (Adana)
20) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
21) Ahmet Orhan (Manisa)
22) Kürşat Atılgan (Adana)
23) Erkan Akçay (Manisa)
24) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
Gerekçe
Karadeniz Bölgesinde büyük sorunlara yol açan
yağışlar Giresun, Trabzon, Ordu, Zonguldak, Rize ve Artvin
illerinde etkili olmuştur.
Giresun İlinde 21-22 ve 27-28 Temmuz 2009 tarihlerinde
şiddetli yağışlar neticesinde oluşan sel
taşkınından Giresun Merkez Boğacık, Baltama,
Büyükgüre, Küçükgüre ve Aksu dereleri; Keşap ilçe Merkezindeki Keşap
deresi; Yolağzı deresi ile Bulancak Pazarsuyu deresi ve şehir
merkezindeki İncüvez, Karadere ve Bulancak derelerinin taşmaları
sonucu yerleşim birimleri, tarım arazileri, ulaşım
yolları ve çeşitli sanat yapıları büyük hasar
görmüştür.
Bulancak ilçesi Yeşilhisar Köyünden bir
vatandaşımız sel sularına kapılarak hayatını
kaybetmiştir. Yaşanan sel felaketinden 657 ev, 160 işyeri ve 60
araç doğrudan etkilenmiştir.
Giresun'da kentten geçen derelerin taşması neticesinde
yollar tamamen su ve molozlarla kaplanmıştır. Karadeniz Sahil
Yolu'nun yüksek kotta yapılması dolayısıyla
taşkın sular irili ufaklı göller oluşturmuş,
altyapıda büyük hasarlar meydana gelmiştir.
Karayollarına ait Kovanlık, Çaldağ,
İnişdibi, Karabulduk il yolları ve Dereli, Şebinkarahisar
Devlet Yollarının muhtelif kesimlerinde oluşan hasar
toplamı 22.940.000 TL'dir.
DSİ tarafından yapılan ve işletmede olan
Taşkın Koruma Tesislerinde meydana gelen toplam hasar 345.000 TL'dir.
Giresun'da olduğu gibi ülkemizin birçok yöresinde
yaşanan sel felaketleri, altyapı yetersizliklerinin önceden
giderilmesi ve gerekli tedbirlerin önceden alınmasının ne kadar
önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
Doğal şartların felaketlerin oluşmasında
ana neden olduğuna ilişkin görüşler tek başına
haklı sebep oluşturmamaktadır. Karadeniz Bölgesinin bol
yağış alan özelliğinin bir sonucu olarak heyelana son
derece müsait olması dolayısıyla, doğaya yapılacak
müdahalelerin çok büyük zararlara sebep olduğu görülmüştür. Ortaya
gelen zarar millî servet kaybıdır.
Afet öncesi risk yönetimi ile ilgili bir çalışma
olmadığı için afet sonrasında Giresun ilinde kriz
yönetiminin düzenli ve planlı bir yapıda olmadığı
görülmüş. Afet sonrasında iş makinelerinin ve insan gücünün
yetemeyeceği durumlar göz önünde bulundurularak, afet öncesi risk analizi,
risk azalımı ve risk haritalarının çıkarılarak
afete müdahale ve yardımların plan ve düzenin belirlenmesi gerekmektedir.
Sel baskınına neden olduğu öne sürülen derelerin
ıslah edilmeyişi; dere yataklarının buralara bina inşa
etmek suretiyle caddelere dönüştürülmüş olması; Sahil otoyolunda
yapılan hataların suların geçişine engel olması; altyapı
eksikliklerinin bölge şartları göz önünde bulundurularak mevcut
sistemin yeniden yapılandırılması kentleşmenin
gereği olan altyapının sağlanması gibi düzenlemelere
ihtiyaç vardır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
A) Tezkereler (Devam)
3.- Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozerin vaki
davetine icabetle, KKTCnin 26ncı Kuruluş Yıl Dönümü
kutlamalarına katılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
bir Parlamento heyetinin resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1002)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Dr. Hasan Bozerin vaki davetine icabetle, KKTCnin 26.
Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarına, Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen bir parlamento heyetinin resmi ziyarette bulunması hususu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerin
Düzenlemesi Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 6. Maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Karar yeter
sayısı istiyorum Sayın Başkanım.
ŞENOL BAL (İzmir) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralardan bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yoklama istiyoruz
efendim.
BAŞKAN Arayacağım.
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın İnce,
Sayın Küçük, Sayın Arıtman, Sayın Öztürk, Sayın
Keleş, Sayın Coşkuner, Sayın Yıldız, Sayın
Barış, Sayın Koçak, Sayın Ünsal, Sayın Oksal, Sayın
Karaibrahim, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Günday, Sayın
Demirel, Sayın Akıncı, Sayın Okay, Sayın Özdemir,
Sayın Erenkaya.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, yarım saat
süre verin! Bu Meclisin bir uygulaması var. Üç dakika süre veriyordunuz,
şimdi niye beş dakika?
BAŞKAN Sayın Başkan, ben gerginliğin dünde
kaldığını zannediyordum. Lütfen
Meclis Başkanı
gündemine hâkimdir. Biraz sabırlı olun lütfen Sayın
Başkanım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bir başkan vekili de gelir Bir
dakika süre veriyorum. der.
BAŞKAN Sayın Başkan, benim geçen dönem
uyguladığım, beş yıllık süre içerisinde hep
beş dakikalık süre verdim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Üç dakika dedik Sayın
Başkan. Bu arada süre işliyor, devam edin.
BAŞKAN Hiçbir grup başkan vekiline ne kadar süre
vereceğimi de sormadım, sormayacağım da. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için
elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.49
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN : Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Biraz önce yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tekrar
elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
3.- Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozerin vaki davetine
icabetle, KKTCnin 26ncı Kuruluş Yıl Dönümü kutlamalarına
katılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir Parlamento
heyetinin resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1002) (Devam)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın kanun tasarısının
geri verilmesine dair bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
4.- Özel Öğretim
Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının yeniden incelenmek üzere geri verilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1003)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İLGİ : 7/1/2008 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-1161/140
sayılı yazımız.
İlgide kayıtlı yazımız ekinde
Başkanlığınıza sunulan Özel Öğretim
Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemde bulunan kanun tasarısı Hükûmete geri
verilmiştir.
Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/179) esas numaralı,
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11.11.2009 Çarşamba günü (Bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Selahattin
Demirtaş
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 118 inci sırasında yer alan 10/179 esas
numaralı Tuncelide Ölümle Sonuçlanan bazı olaylarla ilgili
iddiaların araştırılması amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmesini, Genel Kurulun 11.11.2009 Çarşamba günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Demokratik Toplum Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Şerafettin Halis, Tunceli Milletvekili.
Buyurun Sayın Halis. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verilmiş olan önerinin lehine
söz almış bulunuyoruz öneri sahibi olarak.
Bölgede yaşanan otuz yıllık savaştan
dolayı devam edegelen olağanüstü hâl ve sıkıyönetim
uygulamaları 30 Temmuz 2002 yılında
kaldırılmıştı. Ancak, her ne kadar olağanüstü
hâlin kaldırıldığı resmen söylendiyse de bugüne kadar
süren bazı fiilî durumlar hiç de olağanüstü hâl görüntülerinden
kurtaramadı Tunceliyi. Tabii, bu konuda verilmiş olan önerge de
olağanüstü hâl kaldırıldıktan sonra yaşanan uygulamalarla
ilgili faili meçhullerin, hak gasplarının
araştırılması ve bu konuyu Meclisin bir sonuca
vardırması talebiydi.
Tabii o gün olağanüstü hâlin kaldırılmasından
kısa bir süre sonra Mazgirt ilçemizin bir köyünde İmam Boztaş,
Tunceli merkezin bir köyünde Hasan Şahin, yine Pülümürde
arıcılık yapan Hüseyin Arslan ve Hozatta sivil
yurttaşlardan yine Bülent Karataş öldürüldü, bir o kadar insan da
yaralandı. Bunlar sadece medyada bazı kişilerin dikkatine bazı
sayfalarda sunuldu, ötesine gidilmedi.
Tabii, bunlar bu ülkede yaşanan savaşın getirileri.
Getirileri tırnak içinde söylüyorum. Eğer bu ülkede Kürt sorununun
çözümü noktasında demokratik bir yaklaşım sergilenmiş
olsaydı, öyle inanıyorum ki bu sorunlar yaşanmazdı ve
nereden dönülürse orada bir kâr olma algısıyla bu işler
bitmiş olurdu.
Kürt sorununun çözümü noktasında yapılan
açılım üzerine dün konuşmalar yapıldı ama ne
yazık ki bu konuşmaların bir kısmında hâlâ Kürtler
üzerinde, Aleviler üzerinde oynanan oyunların şiddet yoluyla
devamı yönünde görüşler beyan edildi.
Çok ilginçtir, bir parlamenterimiz, Dışişlerinde de
yetkili bir parlamenterimiz: Şıh Sait isyanında da analar
ağlamadı mı, Dersim isyanında da analar ağlamadı
mı? Peki, o zaman analar ağlıyor diyen var mıydı?
Amerika bir saatte 3 bin insanı öldürdü. dedi.
Değerli milletvekilleri, şimdi burada kastedilmek
istenen nedir? Dersimde Cumhuriyet Halk Partisinin kanla
ıslanmış süngüsü bir daha kurumasın demektir, Şıh
Sait hareketinde yine aynı dönemde ıslanmış süngüler bir
daha kurumasın demektir.
Şimdi soruyorum: Dersimde ne oldu bilen var mı?
Cumhuriyet Halk Partisinin sıralarında Dersimi
yaşayanların öyküleriyle, ağıtlarıyla büyümüş
parlamenterlerimiz var.
Biz Dersimde yaşananları söylersek belki
algılanması çok inandırıcı olmayabilir ama ben
Dersimde yaşananların ne olduğunu söylemeden önce bir
başka üstadın ağzından vermeye
çalışacağım. Necip Fazıl Kısakürek diyor ki: En
aşağı 50 bin mazlumun kanını ve canını
ihtiva etmesi bakımından, kalın hatlarıyla bir harita gibi
çizdiğimiz ve şu anda yalnız ana prensip ve manasıyla
tespit ettiğimiz bu facianın tarihte bir eşi benzeri
gösterilemez. Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini
söyleyen 2 masum çocuğun Hozat Kaymakamı tarafından
süngületilerek babalarının yanına gönderilmesi
Kendisinin
öğretmen ve köy halkıyla alakasız bir şahıs
olduğunu iddia ederek alevler içinden fırlamak isteyen bir gencin,
kalasla itilip alevler içine atılması ve karşısında
sigara içilmesi
Buğday sapları üstünde yakılan ve daha evvel
kurşunlanmış bütün köy halkı
Annesinin karnından
sivri uçlu aletle çıkarıldıktan sonra yaşamakta devam eden
ve hâlâ topuğunda bu sivri uçlu aletin izini taşıyan çocuk
Daha neler neler
Şimdi, bunları biz söylemiyoruz. Söyledik ama
inandıramadık. Ve sadece Kürt olmak da yetmiyor. O dönemin
okullarında okuyup öğretmen olan biri aynı akıbete
ailesiyle maruz kalıyor.
Değerli dostlar, şimdi, dün konuşan Sayın
Öymenin bu anlattıklarıyla, daha doğrusu Sayın Öymenin
bakış açısıyla örtüşenlere bir sözümüz var. Ben 38
Harekâtında ailesinden 24 kişiyi kaybeden biri olarak
konuşacağım ve yetişkin erkeği kalmamış,
ailesi ikiye bölünerek Eskişehire ve Afyona sürülen bir ailenin mensubu
olarak konuşacağım ama bundan öncesi de on binlerce
insanını yitirmiş Dersim insanının bir temsilcisi
olarak konuşacağım. 24 insan kaybetmişim ailemden, 2 büyük
dedemin hâlâ mezarı yok. Ağıtlarla, öykülerle büyümüşüm ama
içimde zerre kadar kin yok, içimde zerre kadar düşmanlık
duyguları yok ama öfkem var elbette. Ama Sayın Öymene
bakıyoruz. Mağdur olan biziz, mazlum olan biziz; ölen, öldürülen biz,
sürülen biz, yok edilmek istenen biz ama Sayın Öymenin öfkesi bir yana,
hâlâ kin ve intikam duygularından arınmış değil,
kendisini arındırmış değil.
Siz, kin ve intikam duygularıyla nasıl hareket ederseniz
edin, biz ortak vatanda barışta da birlikte yaşamaya da
ısrarımızda devam edeceğiz. Tabii, Sayın Öymenin
sadece yaklaşımı Dersimde Şıh Sait döneminde
yaşananlardan değil, Kürt sorununun çözümü konusundaki
algısıdır. İşte, ne var, Amerika bir saatte 3 bin
insanı öldürüyor. İşte, terörist diyor, kurtuluyor. Siz de
öldürün 3 bin insanı, siz de öldürün 30 bin insanı kurtulun. Peki,
yoksul halkın çocukları üzerinde hamaset yapanlara soruyorum: Sizin
çocuklarınız nerede? (DTP sıralarından alkışlar)
Bir dönem oluk oluk kan akarken bu ülkenin doğusunda, bir
başbakanın oğlu havuzda su altı komandosu olarak terhis
edildi ve savaşa doymayan bir genelkurmay başkanının
oğlu serseri mayın gibi pavyonlarda, barlarda dolaşıp
duruyordu ama hamaset nutukları atanlar, vicdanları sızlamadan
yoksul çocukların cenazelerinde gidip nutuk atıyorlardı.
Eğer gerçekten vatanseverlik başkasının çocuğu üzerine
nutuk atmaksa biz böyle bir vatanseverliği kabul etmiyoruz ve
karşısında olacağız.
Değerli dostlar, tabii, dün Dersimde yaşananlar bugün
hâlâ ağır travmayla devam ediyor. Biz isterdik ki Dersimde
yaşanan travma bugün son bulmuş olsaydı. Biz, sadece tarihî
haksızlıklar üzerinde siyaset inşa eden bir siyasete, bir
partiye mensup değiliz ancak geçmişte yaşanan
haksızlıkların üstünün örtülmesine de asla göz
yummayacağımızın, asla seyircisi
olmayacağımızın da herkes tarafından bilinmesini
istiyoruz.
Dersim katliamının üzerinden yetmiş bir yıl
geçti. Oysaki bu ülkenin yasalarına göre elli yılını
dolduran arşivler açılır. Yetmiş bir yıl geçti, iki
sene önce vermiş olduğum arşivlerin açılması
noktasındaki önergem hâlâ Kurula inmedi.
Yine Dersimi planlayarak getirenler, önce Dersimin
adını aldılar 1935te, sonra da kıyım, katliam ve
sürgün planlarını uyguladılar. Biz, onun da
Eğer Dersim
adının alınması akabinde katliamları ve sürgünleri
getirmişse, tarihî bir yüzleşme olarak bu Hükûmet, bu devlet bu
yanlışını gidermeli, bu yaranın sarılmasına
yardım etmelidir ve Dersim adı verilerek Dersim insanında
yaşanmış olan travmanın önüne geçmelidir. Bugüne kadar bunu
da görmedik ama demokrasiye dünyanın evrildiği böyle bir süreçte bu
Parlamentonun da kendi tarihî geçmişiyle yüzleşmeyi esas alacağı
ve yaşanan olumsuzluklardan, acılardan kalma travmaların
giderilmesine yardımcı olacağına inanıyorum.
Ben, bu vesileyle Kürt sorununun çözümü noktasında
ıslanan süngüler kurumasın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız Sayın Halis.
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) Kürt sorununun çözümü
konusunda da ıslanan süngüler kurumasın
mantığının ötesinde, ortak vatanda kardeşçe
yaşamanın algısını ve ihtiyacını çok daha
fazla hisseden sayın vekillerin olduğuna inanıyorum ve bu
duygularla sizleri tekrardan saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde söz isteyen Selahattin Demirtaş,
Diyarbakır Milletvekili. (DTP sıralarından alkışlar)
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Demokratik Toplum Partisi Grubu olarak vermiş
olduğumuz önerinin lehinde söz almış bulunmaktayım.
Bugün, Danışma Kurulu, AK PARTİ Grubunun
temsilcisinin katılmaması ve Sayın Meclis
Başkanının da toplantıya iştirak etmemiş olması
vesilesiyle maalesef ki gerçekleşememiş oldu. Sanıyorum, bu,
herhâlde, en azından bizim iki buçuk yıldır Parlamentoda
bulunduğumuz dönemde ilk defa gerçekleşiyor. Bu durumu, öncelikle,
yadırgadığımızı belirtmek istiyorum.
Şüphesiz ki bir grubun Danışma Kurulu toplantısına
katılmama hakkı var ama bu bilgiyi en azından toplantı
öncesi grup başkan vekillerine iletebilirdi değerli sözcüler. Meclis
Başkanı da toplantıya katılmamak yerine, en azında bu
toplantıya katılarak, bilgilendirerek toplantıyı nihayetine
erdirmek gibi bir görev ve sorumluluk sahibiydi, bunu da gerçekleştirmedi.
Bunu yadırgadığımızı, doğru
olmadığını, bu uygulamanın bir daha da
gerçekleşmemesi, son olması temennisini öncelikle iletmek istiyorum.
En nihayetinde, son derece önemli bir konu dün
tartışıldı Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Bugün de
Danışma Kurulunda belki de bunu planlama, genel görüşmenin
gününü belirleme gibi bir durum olabilirdi. Hükûmet adına, iktidar grubu
adına katılım gerçekleşmeyince konunun AK PARTİ
MYKsında belirlendiği ve cuma günü tartışmaya
açılacağını basından öğrenmiş olduk.
Dolayısıyla Meclis, kendi gündemini Danışma Kurulundan veya
grup başkan vekilleri üzerinden değil, artık basından
öğreniyor. Cuma günü tartışacağımızı bu
şekilde öğrenmiş olduk.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz grup önerimizde,
Tuncelide son dönemlerde meydana gelen faili meçhul cinayetlerle ilgili bir
araştırma önergemizin bulunduğunu ve bu araştırma
önergesi doğrultusunda kurulacak bir araştırma komisyonunun
Tunceli başta olmak üzere bölgedeki faili meçhul cinayetleri,
yargısız infazları, bir kez daha
araştırılmasını talep etmek istedik. Daha önce de
aslında benzer konuları Meclis gündemine taşıma gayretimiz
oldu. Destekleyen gruplar oldu, desteklemeyen gruplar oldu ama en nihayetinde
Parlamento bu konuya ilgi göstermediğini, hâlen bu noktadan uzak
olduğunu bu tavrıyla ortaya koymuş oldu.
Ama bundan önce, doğrusu grup olarak çok
yadırgadığımız bir konuşmayı benden önceki
arkadaşımız da ifade etti, ben de değinmek istiyorum.
Şimdi Kürt sorunu dedik. Bizim tanımlamamız bu.
Biz meseleyi Kürt sorunu olarak görüyoruz, siyasal bir sorun olarak görüyoruz,
çözümünün de siyasal olduğunu düşünüyoruz ve çözüm yerinin de
Parlamento olduğuna inanıyoruz. Yıllardır bunu ifade
ediyoruz. Politikamız bu ve Mecliste bu konunun
tartışılıyor olmasını da çok önemsiyoruz.
Tartışılıyor olması bile başlı
başına önemlidir. Çünkü o tartışma Parlamento
sınırları içerisinde olgun bir şekilde yürüdüğü oranda
kamuoyunda da, toplumda da gerilim azalacaktır ve belki de yirmi beş
yılı aşkın süredir bu ülkede yaşanan şiddet,
savaş ortamı da buradaki tartışmalar vesilesiyle mutlaka
son bulacaktır. Ama bu tartışmalar yapılırken elbette
ki bizim de, kamuoyunun da beklentisi herkesin kendi politikası
doğrultusunda bir çözüm önerisi sunmasıdır Parlamentoya ve bu
çözüm önerileri kabul görür ya da görmez ama o partinin politikasını,
partinin çözüm anlayışını yansıtabilmelidir.
Biz Demokratik Toplum Partisi olarak dün burada
yaptığımız konuşmada parti olarak çözüm
politikamızı ortaya koyduk. Çözümsüzlük dayatmadık ama bir grup
adına bir sözcünün, bir sayın milletvekilinin çözüm adına,
geçmişte travma yaratan, katliam olarak tarihe geçmiş olayları
örnek vermesi, doğrusu bizde derin bir kaygı
yaratmıştır. Yani Şu andaki yaşadığımız
sorun, Kürt sorunu Dersim katliamının çözülme yöntemiyle
çözülebilir. demeye getirdi. Şeyh Saite bakın, Dersime
bakın, Kıbrısa bakın, Kurtuluş Savaşına
bakın; orada Analar ağlamasın. dedi mi kimse? Elbette ki
demiştir, elbette ki o dönemde de Analar ağlamasın. diye yüz
binlerce insan feryat etmiştir, siz
duymamışsınızdır. Bugün duyuyorsanız, bugün
eğer Analar ağlamasın. diye bu kürsülerden konuşmalar
yapılıyorsa o gün bu kürsülerden Analar ağlamasın. diye
konuşma yapılmamasından kaynaklıdır, yoksa kamuoyu,
Türkiye toplumu hiçbir zaman katliamları, savaşı
onaylamamıştır. Bu anlayış Türkiye toplumunu
savaş yanlısı, katliam yanlısı gösteren bir
anlayıştır. Bunu asla kabul etmiyoruz. Türküyle Kürtüyle,
etnik kimliği ne olursa olsun, Kurtuluş Savaşı da dâhil
olmak üzere hiçbir dönemde Türkiye toplumu ölümü, kanı,
gözyaşını, katliamı savunmamıştır böyle bir
şey olmamıştır. Her dönemde Analar ağlamasın.
diye feryat edenler olmuştur.
İkinci husus: Aradan geçen bunca yıla rağmen
zihniyetin değişmediğini göstermesi açısından çok
vahimdir. Sosyal demokrasi adına buradan son derece trajik, son derece
vahim bir sorunun çözümü başka bir trajik vakayla benzetilerek Öyle
çözebiliriz. demek çözümsüzlükte ısrarın ta kendisidir. Bunu asla
kabul etmiyoruz. Demokratik Toplum Partisi olarak Meclis kürsüsünden, bugüne
kadar barış politikası dışında hiçbir şeyi
savunmadık, savunmayacağız da. Beğenirsiniz ya da
beğenmezsiniz ama bizim barışa giden yol için önerilerimiz
buradan yine cesurca, barışçıl bir şekilde, demokratik bir
şekilde dile getirilmiştir ama asla, hiçbir zaman, bir tek
yurttaşımızın ölümünü, öldürülmesini savunmadık
burada. Asla içimize sindirmedik, kabul etmedik, kabul etmeyeceğiz, kabul
ettirilmeye çalışılmasını da kabul etmeyeceğiz.
Dersimde 50 bin yurttaş öldürülecek, orada bir Dersim katliamından
söz edilecek ama buradan, o sanki bir terör olayıymış ve orada
öldürülen insanlar da haklı bir şekilde öldürülmüş, iyi ki
öldürülmüş, şimdi de Hükûmet buna bakmalıymış, orada
ne yapılmışsa aynısı yapılmalıymış
ki sorun çözülsün. Dolayısıyla, açılım yerine katliam
yapılmalıymış.
Değerli arkadaşlar, ben inanıyorum ki Parlamentoda
bu düşünceleri savunabilecek başka bir tek milletvekili yoktur. Buna
inanmıyoruz, böyle bir şey olamaz. Her bir milletvekili, Türkiye'nin
değişik yerlerinden seçilip gelmiştir ama Türkiyeyi temsil
eder, Türkiye toplumunu temsil eder, Türkiye'nin çıkarlarını,
Türkiye toplumunun çıkarlarını savunur. Grubumuz da dâhil
Meclisin görevi buysa buna inanmak dışında başka
seçeneğimiz yok. Bütün milletvekilleri bu ülkenin çıkarını
gözetir. Siz başka bir şekilde buna inanırsınız, biz
başka bir şekilde, diğer gruplar başka bir şekilde ama
böylesi bir çözümü Türkiye için çözümdür. diye bu kürsüden ifade etmeyi biz
büyük bir haksızlık olarak görüyoruz, her şeyden önce
Parlamentoya büyük bir haksızlık olarak görüyoruz, Yıl 2009.
Biz, Daha fazla demokrasi, daha fazla kardeşlik, barış dilini
kullanalım ki bu, topluma, sokağa yansısın. diye çaba sarf
ederken buradan katliamı savunmayı ve bunu bir devlet politikası
olarak Hükûmete önermeyi yani anlamlandırmakta, ifade etmekte
zorlanıyoruz doğrusu.
Dün burada gruplar düşüncelerini ifade ederken son derece
gerilimli bir ortamda düşüncelerini açıklamaya
çalıştılar ama biz, gerçekten de DTP olarak çözüm denilince ne
anlaşılması gerektiğini, kendi perspektifimizden
düşüncelerimizi, sadece düşüncelerimizi açıklayarak ortaya koyma
gayreti içerisinde olduk. Az önce Tunceli Milletvekilimiz Sayın Halis ifade
etti. Bölge çok acılar yaşadı. Sayın Halisin
yaşı benden büyük, çok daha fazlasını gördü ama ben bu genç
yaşımla yaşamımın yirmi beş yılını
sıkıyönetim ve olağanüstü hâl döneminde geçirdim. Elbette ki
Türkiye toplumunun tamamı bu acıları yaşadı ama
Doğu, Güneydoğuda yaşananları birçoğunuzun bilmemesi
için özel tedbirler alındı, Orada olup bitenler
yazılmasın, çizilmesin. diye özel yasalar çıkarıldı,
gazeteler toplatıldı, kitaplar toplatıldı, aydınlar
katledildi orada olup bitenleri yazmasınlar diye, faili meçhul
cinayetleri, köy yakmaları yazmasınlar diye ama buna rağmen,
asla kinle, öfkeyle, intikam duygusuyla büyümedik. Toplum içerisinde
ailelerimiz de, siyasetimiz de bize bunu öğretmedi. Ne olursa olsun, biz
bu ülkede bu toplumla, Türkleriyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Arapıyla,
Lazıyla, Çerkeziyle kardeşçe yaşamak durumundayız.
kültürü öğretildi bize. Bu nedenle, asla bunu bir öfkeye, bir intikam
duygusuna dönüştürmedik.
CANAN ARITMAN (İzmir) O Öfkeliyim. diyor ama.
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Öfkesini kontrol ediyor.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Çünkü biliyoruz ki
Onun ailesinden 24 insan o Dersim katliamında
katledildiği için öfkeli ama İntikam duygum yok. dedi, Kin duygum
yok. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
konuşmanızı.
Buyurun.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Bu nedenle, empati kültürü çok önemli değerli
arkadaşlar. Bu olup bitenlerden Türk milleti, Türk halkı sorumlu
değildir. Bunun da farkındayız. Bu nedenle hiçbir zaman Türk milletine,
Türk halkına karşı bir öfke de gelişmedi. Biz biliyoruz ki
bu, resmî ideolojiden kaynaklı bir devlet politikası olarak
uygulandı, Türk halkının bundan hiçbir günahı olmadı,
hiçbir suçu olmadı. Bu yüzden, asla etnik çatışmaya, asla bir
halklar arası düşmanlığa da götürmedik. Bunun çok iyi
anlaşılması lazım. Bunu birilerini övmek için,
politikamızı övmek için de söylemiyorum. AK PARTİye oy veren
Kürt de böyle düşünür, CHPye, MHPye oy veren Kürt de böyle düşünür,
DTPye oy veren de, düşmanlık yapmaz başka halka ama dün buradan
ifade edilenler tüylerimizi diken diken etti. Ben Dersim katliamını
yaşamadım, okudum kitaplardan, yasaklı kitaplardan okudum
üstelik çünkü kitaplara yazmak da yasaktı. Ama öğrendik bir
şekilde, fakat buradan, bir gün, sosyal demokrasi adına
savunulabileceğini de düşünmedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Bu nedenle söz
alıp duygularımızı dile getirmek istedik.
Tekrar teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Demirtaş.
Önerinin aleyhinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisinin Tuncelide ölümlerle sonuçlanan
bazı olaylarla ilgili olarak verilen araştırma önergesinin
gündeme alınması konusunda yaptığı grup önerisi
üzerine şahsım adına aleyhte söz aldım. Ama nasıl
aldım? Şimdi, maalesef, bu Parlamentoda, son zamanlarda benim söz almamdan
çok rahatsız olan kitleler var, gruplar var. Şimdi, ben 1980den beri
Parlamentoda görev yapan bir insanım ve birçok olayları yakından
izleyen bir insanım. Şimdi, Demokratik Toplum Partisinden bir
arkadaşımız konuştu, Tunceli Milletvekili. Ama sırf
ben konuşmayayım diye yine getirdiler kuraya soktular birkaç
kişiyi, yine Demokratik Toplum Partisi. Ne olacak, bir de ben
konuşayım kardeşim. Yani şart mı hep siz siz?
Geliyorsunuz, Munzur Festivalinde beni konuşturmuyorsunuz. Neymiş?
Ben milletvekili değil miyim?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sizden önce
vermiştik Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Önce bir arkadaşınız
konuştu.
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Bu Mecliste sizden çok
konuşan mı var?
KAMER GENÇ (Devamla) Sizin dışınızda da
benim konuşmamamı sağlayan yani harekette bulunan yoktu.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen Genel Kurula hitap eder
misiniz.
KAMER GENÇ (Devamla) Tabii efendim, bir dakika
BAŞKAN Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra, tabii, gittim AKP Grup
Başkan Vekili arkadaşa rica ettim, aleyhte söz
sırasını verdi. Kendisine teşekkür ediyorum söz
sırasını bana verdikleri için.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiye'de çok ciddi
bilgi kirliliği var, yanılgılar var. Şimdi, Türkiye
hakikaten hepimizin memleketi, Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin devleti.
Bu devleti yüceltmemiz, bu devlette birlik ve bütünlüğü
artırmamız, bu devletin gelecekte nasıl (Türkiye) dünyada lider
olacak bir devlet yapısına kavuşacağını ve
imkânlarını en iyi şekilde kullanarak insanlarımız
arasında barışı, huzuru, hoşgörüyü sağlayacak
tedbirleri nasıl almamız lazım, nasıl davranmamız
lazım? Bu kürsüye çıkıp da ikiyüzlülük mü yapmamız
lazım? Yani ikiyüzlülük değil, doğru,
vicdanımızın bildiği lafları söylememiz gerekiyor.
Yoksa ki bu Türkiyeyi parçalayalım, emperyalist güçlere uşak
olalım, bu milleti bölelim, ondan sonra da birilerine hizmet edelim!
Değerli milletvekilleri, bakın, memleketimizde çok ciddi
sıkıntılar var. Ben Tunceli Milletvekiliyim. Ben istiyorum ki
Tabii Tuncelinin her safhada öne çıkarılması beni rahatsız
ediyor. Niye rahatsız ediyor? Çünkü birileri bundan bir prim bekliyor.
Türkiye'nin her tarafında antidemokratik olaylar var. Tuncelinin
geçmişte çok ciddi sorunları var, özellikle 12 Eylülden sonra. Daha
1938lere dayanan olayları var. Mesela 12 Eylülden sonra Yeşil diye
birisi çıktı ortaya. Bu, tamamen güvenlik kuvvetleri tarafından
tutulan bir kişiydi. Orada halka büyük işkenceler yaptı. Gitti,
gece işte yanına timleri aldı, gece, insanları getirdi,
kadın erkek ayırarak çırılçıplak yaptı, sulara
gömdü. Bozo diye bir kişi vardı. Bunu getirdiler, yine oradaki
güvenlik kuvvetlerinden kuvvet alarak gitti birçok insanları katletti.
Şimdi, bunlar bildiğimiz şeyler. Bunları zaman
zaman burada dile getirdik ama Tunceli meselesi
Özellikle 1935lerde
çıkan bir Tunceli Kanunu var. O Kanunu incelediğiniz zaman,
Tuncelide bütün hak ve özgürlükler askıya alınmış,
yargı ortadan kaldırılmış. Yani işte idam
kararını komutan veriyor, Abdullah Paşa diye birisi oraya
atanıyor, Abdullah Paşa verilen mahkeme kararlarını
erteliyor, idamları onaylıyor
Tabii bunlar uzun meseleler.
Şimdi, Dersimde isyan diye bir şey yok değerli
milletvekilleri. Çünkü bir yerde isyan olabilmesi için evvela o isyanın
bir lideri olacak, bir de gayesi olacak. Yani şimdi Dersim isyanı,
birisi çıksın desin ki, yahu burada bir isyan vardı, lideri
şu. Kim? Yok böyle bir şey. Amacı ne? Geçmişte Uğur
Mumcu, rahmetli, bir yazı yazdı, 1937de laiklik ilkesi kabul
edildi, Dersimliler isyan etti
Ben açtım, kendisine dedim ki: Uğur
Bey, böyle bir şey olur mu ya! Dersim halkı, laikliği, kendisinin
olmazsa olmaz, yaşamının bir parçası kabul ediyor. Dersim
halkı nasıl laikliğe karşı çıkar? Bir isyan
bastırılıyor.
Şimdi değerli milletvekilleri, bakın, ben bir
şey anlatayım. Geçen gün, Jandarma Genel
Komutanlığında hangi tarihte basıldığı belli
olmayan eski bir yayın geçti elime. Mesela, 1885te Dersim
Sancağında bir nüfus sayımı yapılmış. Diyor
ki: 15.460 Müslüman, 27.830 Kızılbaş, toplam 43.263 Türk, 12 bin
Kürt, 1.870 Ermeni Gregoryan, 1885 yılında Dersim
Sancağında yaşayan insan. Toplamı ne ediyor: 63 bin.
Bugün, Tuncelinin
Dersim dediğimiz alan daha geniş bir alan. Yani,
bugünkü Tuncelinin coğrafi sınırlarından daha geniş
bir alanı kastediyor. Bugünkü Tunceli sınırında yaşayan
nüfus, bakın, aşağı yukarı 85-90 bin civarında
insan yaşıyor. Yani, burada çok büyük eylemler olmuş. Eskiden,
buranın yapısı, coğrafi yönüyle de, çok sarp.
İşte, kanun kaçakları oraya kaçıyor, katiller oraya
kaçıyor, kanun dinlemeyenler oraya kaçıyor, bir yandan
ağalık müessesi var. İşte, ağalar kendisine
karşı çıkanları haksız yere öldürüyorlar. Bunun
üzerine, işte, karakollar gidip de bu haksız öldürmeler
karşısında ağaları yakaladıkları zaman bir
araya geliyorlar: Ya, biz bu karakolları kaldırmazsak burada bizim
ağalığımızın bir anlamı olmaz. diye
Birtakım o zaman yaşayan insanlardan dinlediğimiz olaylar.
Şimdi, ben bundan şunu kastediyorum: Bizim bu olayı
aydınlatmamız lazım arkadaşlar. Bunun da en önemli belgesi
Genelkurmaydadır. Yani, Genelkurmay Başkanlığının
gizli arşivlerinde 1937, 1938 Dersim olaylarında ne olmuştur?
Nasıl bir olay olmuştur? Neden meydana gelmiştir? Bunları
enine boyuna tartışmak lazım.
Şimdi, yeni yetişen gençlerimize,
çıkılıyor her yerde işte bu Dersim katliamı uzun
uzadıya anlatılıyor. Yeni yetişen gençlerimiz, özellikle o
bölgenin çocukları, işte, devlete, millete ve güvenlik kuvvetlerine
düşman yetiştiriliyor. Bu, bu insanlara
yaptığımız iyilik değil değerli milletvekilleri.
Onun için bunun çözülmesi lazım, çünkü biz istiyoruz ki artık
yetişen gençlerimiz Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı
olduğunu ve bu devlete, polisine de askerine de devletine de güven
duymasını istiyoruz. Böyle bir kin içinde yetişmemesini
istiyoruz. Bu kin içinde yetişen gençliğimizin kendisine bir faydası
olmuyor. Onun için, bence bunu muhakkak araştırmamız lazım
ve bunu bir su üzerine çıkarmamız lazım ki, bugün, mesela
Atatürkü hemen getiriyorlar Dersim katliamının faili gösteriyorlar.
Bunu özellikle yapıyorlar. Niye? Çünkü Atatürk bu memleketi kurtaran büyük
bir liderdir. Oraya da getirdiği laiklik ilkesiyle Dersimdeki o inançtaki
insanlara bir hayat hakkı vermiştir. Kendisi Millî Mücadeleyi
yaparken işte Hacı Bektaşa uğraması, orada işte
Alevi, Bektaşi inancındaki insanlarla görüşmesi
Bunların
hepsi, bilgi kirliliği yaratarak oradaki insanlarımızın
geleceğini karartmaya çalışıyorlar. Bu memlekette, bence,
meclislerin bir görevi varsa öncelikle bu olayı dile getirip bunu
özellikle özünü anlatmamız lazım, su yüzüne çıkarmamız
lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, tabii, 1938lerde
Tuncelide büyük bir insan kitlesi öldürülmüştür. Nasıl
öldürülmüştür? İşte asker gitmiştir, savaş hâli
meydana gelmiştir, dağlık bölgede askerden de çok şehit
düşmüştür, vatandaştan da çok şehit düşmüştür.
Ama neden düşmüştür, onları araştırmamız
lazım. Yani kesinlikle Dersimde bir isyan yoktur. Arkasından oraya
giden kamu görevlileri Tunceli halkına hep düşman gözüyle
bakmıştır. Onun için Tunceli halkını, kamu hizmetine
almakta o gençleri, belli bir hizmeti oraya götürmekte hep maalesef insaf
ölçüleri içinde davranılmamıştır. İşte o
Yeşilleri, o Bozoları gitmiştir, insanları, haksız
haksız, insanları öldürmüştür.
Tuncelide çok faili meçhul cinayetler vardır. İşte
12 Eylülden sonra mesela bir Haydaran Deresinde, Nazımiye yoluna girerken
Kutu Deresinde orada bir 13-14 kişi kaybolmuştur. Sonra birçok
yerde, işte buraya birtakım muhtarlar geldi, o yaylalarla ilgili,
onlar gitti, kayboldu; bunların tabii listesini de vermek istemiyorum.
Neden vermek istemiyorum? Arkadaşlar, benim inancım şu: Bu
devlet bizim devletimiz. Birileri bu devlete ihanet etmişse -güvenlik
kuvveti de olsa, komutan da olsa- bunları ağzımızda
çiğneyerek bu devletimizin belli yerlerde itibarını sarsmak da
istemiyorum. Bu nedenle bunları çok ayrıntılı olarak izah
etmek de istemiyorum ama gerçekten şu konuları
araştıralım. 1938 Dersim olayının esasını
araştıralım ve bunun Meclisin birinci görevi olması
lazım çünkü Tunceli üzerinde birtakım insanlar çok büyük oyun
oynuyorlar ve bunun oynanması nedeniyle de tabii bugün Tuncelililerin
büyük kısmı yurt dışına göç etmiş, oralarda
yaşıyor, orada Avrupa Konseyinde, Avrupanın belli merkezlerinde
büyük güçleri var. Bunlar yanlış bilgilerle oradaki birtakım
insanları da Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine yönlendiriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için, bir an önce Meclisimizin bir
görev olarak bunu ele alması ve bu konuda sağlıklı bir
araştırma yapıp da objektif kurallarla bu konuyu kamuoyuna mal
etmesi lazımdır çünkü Türkiyede bu bir kamburdur, özellikle bunu
istismar edenler çoktur, bu istismarın önünü kesmemiz için, birilerinin de
buna sahip çıkmaması için bu işin şey etmesi lazım.
Ben Tunceli Milletvekiliyim yani o kadar çok şeyler biliyorum ki, ama
bunların tekrarlanmamasını istiyorum. İşte kamu
hizmetine alınmada, hizmet götürülmede maalesef çok ciddi
sıkıntılar Tunceli halkı için, gençleri için
yaşatılıyor. Ben her gittiğim yerde diyorum ki: Bakın
sevgili Tuncelili gençler, ben Tuncelinin bir köyünde fakir bir aile çocuğuydum,
bakın okudum geldim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekilliğine kadar geldim. Bu devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti kimsenin
önüne bir engel koymamıştır. Gelin bu devletimize sahip
çıkalım, silah alıp dağa çıkacağımıza o
parmaklarımız bilgisayarın tuşuna dokunsun, bilime, ilime
değer verelim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Lütfen Sayın Genç
Teşekkür ediyorum
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, ama sözümü bitirmedim. Bir dakika
Sözümü bitiriyorum.
BAŞKAN Lütfen... Hayır Sözünüzü
tamamlayınız. diye bir dakikalık süre verdim.
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, bir cümlemizi
şey edelim yani, bu kadar cimri olmayın. Siz kendi grubunuzda olduğu
zaman veriyorsunuz yani.
BAŞKAN Sayın Genç, genel anlamda uygulamamız bu
şekilde biliyorsunuz. Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama yani böyle
Sırrı Sakık
da hoşuna gittiği için çok gülüyor.
BAŞKAN Teşekkür için açıyorum, buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki, teşekkür ederim. (CHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde söz isteyen Kemalettin
Aydın, Gümüşhane Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi grup önerisi aleyhinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri; biliyoruz ki Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma prosedürleri içerisinde daha önce alınan
kararlar doğrultusunda bir çalışma yürütülmektedir. Bugünkü ve
bundan sonraki süreçte de alınan kararlar doğrultusunda yürütülecek
ve görüşülmesi gerekli olan birçok kanun sırada beklemektedir;
Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu gibi. Bu nedenle de devletin ilgili
makamlarının, ilgili konuyla ilgili, çalışmaları
yürüttüğü bir dönemde Meclisin de kendi kararıyla almış
olduğu gündeminin değişmemesi ve bir aksamaya
uğramaması adına grup önerisi aleyhinde görüşlerimin
olduğunu sizlerle paylaşmak istedim.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- (10/46) esas numaralı,
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
11.11.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11.11.2009 Çarşamba günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, içtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırma Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/46 esas nolu Şehit yakınları ve
Gazilerin Sorunları ve Çözüm Yollarını tespit etmek
amacıyla vermiş olduğumuz Meclis Araştırması
önergemizin görüşmelerinin Genel kurulun 11.11.2009 Çarşamba günü 16.
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclisimizin, Genel Kurulumuzun gündemini belirlemek üzere bir
anlamda usul hâline gelen bir işlemi bugün de görüşmeye
başladık. Meclis gündeminin belirlenmesi için gruplar kendi
aralarında anlaşamadıkları için farklı konularda grup
önerileri getirip burada Genel Kurulun oyuna sunuyorlar. Biz, ilk günden
-tekrar ifade etmekte fayda görüyorum- Meclisin, Genel Kurulun,
komisyonların gündemini belirleme takdiri her ne kadar iktidar partisi
grubuna aitse de, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz insan merkezli,
insanlarımızın ve toplum kesimlerinin öncelikli
sorunlarının Meclis gündemine alınması, araştırılması,
konuşulması, tartışılmasında fayda görüyoruz. Bu
sebeple, her gün, gündemle de paralellik taşıyarak önemli
gördüğümüz bir konuda grup üyesi arkadaşlarımızın
vermiş olduğu araştırma önergelerinin gündeme
alınmasını buraya getiriyoruz ve sizlerin takdirine sunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, dün yaşanan hadiseleri,
zannediyorum hep birlikte düşündük ve bunun hiç faydalı ve güzel
olmadığı noktasında bir kanaat oluşturduk ümidindeyim.
Türkiyenin gerçekten önemli sorunları var, halkımızın
gerçekten ertelenemez, ötelenemez meseleleri var, konuşulması, çözüm
üretilmesi gereken. Ama bunları çözmekle sorumlu olan siyasi iktidar
-sebebi kendine ait, takdiri de kendine ait, bir şey söylemiyoruz ama-
inadım inat diyerek bir konuda Mecliste, Türkiyede genel gündemden, bir
gerginlikten fayda umuyor. Bütün ısrarlarımıza rağmen, ben
kendimden biliyorum, Sayın Meclis Başkanı şahittir, grup
başkan vekili arkadaşlarımız şahittir, dün
yaşanacak gerginliği öngörerek bazı tedbirlerin
alınmasını ısrarla istedik ama
arkadaşlarımız bunu önemsemediler ve dün yaşanan,
Türkiyeye yakışmaz, bu Meclise yakışmaz
olumsuzlukları beraber yaşadık. Buna hakkımızın
olmadığı kanaatindeyim. Buna milletimizin müstahak
olmadığı, buna mecbur olmadığı kanaatindeyim.
Meclisin çalışma gündeminin birlikte tanzim edilmesi bir teamülken
siyasi iktidar ben böyle düşünüyorum, benim söylediğim doğrudur
ve bu benim hakkımdır dayatmasıyla maalesef Genel Kurulu,
Meclis çalışmalarını kilitlemiş bulunuyor. Bir temel
kanun olan Borçlar Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, ona bağlı olarak Türk
Ticaret Kanunu, iş hayatını, sosyal hayatı çok
yakından ilgilendiren bu temel kanunların görüşülüp
kanunlaşması, uygulamaya geçmesinin önünü iktidar partisinin, iktidar
grubunun bu uzlaşmaz, anlaşmaz tavrı engellemektedir. 2.500
maddelik 3 tane temel kanun bu Meclisin kararını beklemektedir. Ama
ne hikmetse iktidar partisi bir yandan şikâyet ediyor, bir yandan da
kendisine uzatılan uzlaşma, birlikte çalışma taleplerini
ustalıkla reddediyor, provoke ediyor.
Değerli milletvekilleri, bizim bugün getirdiğimiz
araştırma önergesi, gündeme alınmasını, Meclisimizin
araştırmasını istediğimiz konu iktidar partisinin
oluşturduğu gündemle paralel bir gündem. Şehitlerimizin,
gazilerimizin sorunlarının araştırılması, içinde
bulundukları durumun tespiti ve bunları iyileştirici, bu
sorunları çözücü tedbirlerin alınması için Meclis olarak bir
araştırma yapılmasını, bu araştırmaya
dayalı da birtakım tedbirlerin alınmasını istiyoruz.
Kürt açılımını konuşurken, bu yönde Türkiyeyi
kilitlerken, gazilerimizin, şehit yakınlarımızın birikmiş
sorunlarını konuşmamak haksızlık olur. Bunu
konuşalım, bununla ilgili Meclisimiz bir araştırma
komisyonu kursun, ne tedbirler alınabilinir, hangi sorunlar var,
bunları birlikte tespit edelim arzusundayız.
Bakın, verdiğimiz araştırma önergesinde biz hem
tespit ve öneri olarak tekliflerimizi de ifade ediyoruz. Çok sayıda sivil
toplum kuruluşunun yönetmeye çalıştığı veya
duyurmaya çalıştığı şehit ve gazilerimizin
sorunları maalesef devletimizin, onun gücünü kullanan Hükûmetin çok ilgi
alanına girmiyor. Yaşanan olumsuzlukları söylemek istemiyorum.
Bir yandan üniformalarıyla, zafer kazanmış edasıyla
Türkiyeye, Türk milletine meydan okuyan teröristlere gösterilen müsamaha
şehit yakınlarına gösterilmiyor. Yani olumsuzlukları
beraber seyrettik sayın milletvekilim. Televizyonları birlikte
seyrediyoruz. Meclise sokulmayan şehit yakınlarının,
gazilerin o görüntüsü hepimizin yüreğini yaralamıştır.
Değerli milletvekilleri, birlikte düşünmek, birlikte
çözüm üretmenin yollarını bulmak mecburiyetindeyiz. Siyasi iktidarın,
başta Sayın Başbakan olmak üzere Kürt açılımı
diye başlayarak, bunu Demokratikleşme, bunu Millî Birlik ve
Kardeşlik Projesi diye güzelleştirmenin çok fazla bir anlamı
yok yani orada da samimiyete davet ediyorum. Buraya getirdiğiniz ve
konuştuğunuz, arkasında durmaya
çalıştığınız konu Kürt açılımı
mı? Yoksa Demokratikleşme paketi veya Millî Birlik ve
Kardeşlik Projesi olarak kimi kandırıyorsunuz?
Sayın Başbakan bir yurt dışı seferine
çıkarken havaalanında adına Kürt açılımı denen
ve Benim Diyarbakırda ifade ettiğim Kürt kimliğini
tanıyorum. Bu kimlikten kaynaklanan sorunları siyaset üreterek
çözeceğim. sözüne dayandırdığı Kürt
açılımı meselesi maalesef ülkemizde çok ciddi bir
ayrışmaya sebep oldu.
Ne getireceğiniz belli değil. Dün Sayın İçişleri
Bakanını burada dinledik, temenniden başka ne söyledi?
Bildiğimizden başka ne söyledi? Hükûmetsiniz, zaten görevinizi
yapacaksınız; devletsiniz, zaten görevinizi yapacaksınız.
Şimdi yeni neyi yapmayı düşündüğünüzü niye bir türlü
söyleyemiyorsunuz? Yok çünkü. Eğer söylemeye kalkarsanız,
söyleyecekleriniz İmralı canisinin talepleridir, PKKnın
talepleridir. Başka ne söyleyeceksiniz?
Değerli arkadaşlar, gerçekler eğer
konuşulacaksa burada konuşulacak. Bu olay 15 Ağustos 1984te
PKKnın Eruh, Şemdinli baskınıyla, devlete isyanıyla
başlamadı mı? O günkü taleplerinden hiç vazgeçmişlikleri
var mı? Geri adım attılar mı?
Kan dursun, gözyaşı dinsin
Diniyor mu? Bu kanı kim
akıtıyor? Anaları kim ağlatıyor? Bunu yapanlar bir
pişmanlık içerisinde olmadıklarını övünerek ortaya
koymuyorlar mı? Ve siz PKKnın silahla gerçekleştirmeye
çalıştıklarını siyaset üreterek çözeceğiz,
silahı bırakın masaya gelin. teklifini yapmadınız
mı? Siyasi kimliğinizle yapmadınız mı? Bunu
aydınlar, yazarlar, sanatçılar konuşabilirler. Bir düşünce
hürriyeti diye müsamahayla karşılayabiliriz ama Türk milletinin
geleceğini bağlayacak siyasi kimliğinizle Başbakan olarak
kalkar bu ülkede Türk milletinin dışında bir başka milletin
varlığını kabul ederseniz, siyaseten kabul ederseniz ve bunların
haklarını, sorunları
Sorun ne: Sorun bir egemenlik hakkı,
devlet hakkı. Kafanızı kuma sokmayın, kimse kimseyi
kandırmasın. Eğer, bugün bu Mecliste Anayasanın
tanımladığı, bu cumhuriyeti kuran kurucuların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır, lütfen
tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
tanımladığı
gibi bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu devletin
vatandaşlarının adı Türk milleti ise bir üst kimlik, bir
siyasi kimlik olarak, bunun dışında siz Kürt kimliğini
tanıyamazsınız, bir başka etnik kimliği
tanıyamazsınız. Size soruyorum, vicdanlarınıza
soruyorum, bizi dinleyen vatandaşlarımıza bilgi olarak
sunuyorum, Türkiyenin sorunları çok, demokrasi sorunu var, güvenlik
sorunu, asayiş sorunu, ekmek sorunu ama Türkiyenin sorunları.
Eğer, sorunları bir etnik kimliği özne yaparak
tartışırsanız, o zaman bulacağınız çözümler
ayrışmaya sebep olur. 36 tane kimlik olduğunu, alt kimlik, etnik
kimlik olduğunu söylüyor Sayın Başbakan. Kürt kimliğinin
sorunlarını çözdükten sonra hangi alt kimliğe sıra gelecek
ki? Arapları ne yapacaksınız?
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş)
Başımızda taşırız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Evet.
Dolayısıyla, size söylediğimiz şey, bu yol
yanlış yol. Bu yol bu milletin birliğini tehlikeye sokacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika,
lütfen
BAŞKAN Sayın Şandır, teşekkür ediyorum,
lütfen
Bir dakikalık sürenizi verdim tamamlamanız için,
kullandınız, buyurun. Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani, bu konudaki
Değerli
milletvekillerimiz, televizyon kesildi tamam ama bu konudaki
duyarlılığımızı bir muhalefet
duyarlılığımızı bir muhalefet duyarlılığı
hesabı olarak görmemelisiniz. Tekrar ediyorum, etnik kimlik temelinde
sorunları tartışırsanız, bulacağınız
çözüm bu toplumu ayrıştırır. Bin yıllık
kardeşlik diye ifade ettiğimiz et tırnak misali bu birliği
etnik temelde ayrıştırırsınız, sonra
cepheleştirip çatıştırırsınız.
BAŞKAN Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bu, ülkeye hayırlı bir
sonuç getirmez.
Bilgilerinize sunar, bu araştırma önergesinin gündeme
alınmasını takdirlerinize sunar, saygılar sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Grup önerisi lehinde söz isteyen Malik Ecder
Özdemir, Sivas Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ben, bu dönem, yeni seçilmiş
bir milletvekiliyim, yaklaşık iki yıldır, iki buçuk
yıldır bu Parlamentodayım. Dün bu Parlamentoda
yaşananlardan sonra samimi düşüncelerimi, duygularımı
eğer sizle paylaşmam gerekirse, dün bu Parlamentoda bulunmaktan
gerçekten büyük üzüntü duyduğumu, talihsiz bir dönemde milletvekili
olduğumu kendi kendime düşündüm. Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 71inci yıl dönümünde, Atatürkün
kurduğu Mecliste, Atatürkün kurduğu laik, demokratik cumhuriyetin
âdeta bir hesaplaşması, bir rövanşı noktasında
getirilen bir gündemle, şimdiye kadar AKP İktidarında
başkaca konularda olduğu gibi dün yine ilklerden birini yaşadık
ve yine dün ilk defa, bu Parlamentoda Başbakan tarafından azarlanan
bir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıyla karşı
karşıya kaldık.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey yok,
o gerçek değil, öyle bir şey söz konusu değil.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Bugün gazeteler
yazıyor Sayın Grup Başkan Vekili, şu ana kadar da bir
tekzip yayımlanmadı.
ASIM AYKAN (Trabzon) Dedikodu onlar.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Gerçekten, birilerinin,
size ve Sayın Başbakana haddini bildirmesi gerektiği
inancındayım.Sayın Başbakan şunu bilmeli ki
RECEP KORAL (İstanbul) Sen kendi haddini bil!
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
her şey Sayın
Başbakanın iki dudağının arasında yaşanan
bir olay olamaz.
RECEP KORAL (İstanbul) Utanıyorsan istifa et!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Bunun adı demokrasi,
bunun adı cumhuriyet olmaz.
Bakın, yedi yıldan bu tarafa iktidarsınız.
BAŞKAN Sayın Özdemir
Sayın Özdemir
Bir saniye
Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz. Sayın
milletvekilleriyle
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkan,
Genel Kurula hitap ediyorum.
2002den bu tarafa iş başında bulunan partiniz, AKP
İktidarı, aldığı her kararda,
çıkardığı her yasada, atadığı -her
kararnamede- her bürokrat noktasında bir şey yaptı: Bu memleketi
idare etmekten çok, âdeta Bu memleketin çivisi nasıl
çıkarılır
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yok öyle bir şey!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
bu memleket nasıl
idare edilmez hâle gelir. tablosunu götürmeye çalıştı.
Özelleştirmede bunu yaptılar, atamada bunu yaptınız
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Acemisin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Acemi değilim.
Seksen beş yıllık cumhuriyetle rövanşı
âdeta siyasi hedefiniz noktasına koydunuz. Kurumlarla kavga ettiniz.
RECEP KORAL (İstanbul) İftira etme, örnek ver.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Vekil, dinle
beni.
Sayın Başbakan bundan önce
Bütün kurumlarla Sayın
Başbakan kavga ediyordu; YÖKle kavga ediyordu, cumhurbaşkanıyla
kavga ediyordu, Üniversitelerarası Kurulla kavga ediyordu.
ASIM AYKAN (Trabzon) Hayır, hiç kimseyle kavga etmiyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi, teslim
aldığınız bu kurumlarda kavgayı artık
Başbakan yapmıyor. Kurumlar kendi arasında kavga etmeye
başladı. Dün burada demokratikleşmeden bahseden Sayın
İçişleri Bakanına, Başbakanlık koltuğunda oturan
Sayın Tayyip Erdoğana sormak istiyorum: Bugün gerçekten Türkiyede
hukuk devletinden bahsetmek mümkün mü?
Değerli arkadaşlarım, zaman zaman -belki
hoşunuza gitmeyecek- Silivri Cezaevinde yaşanan, Silivri Mahkemesinde
yaşananları ibretle izlemek için Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri olarak gidiyoruz. Size bir önerim var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Vekil, eğer milletvekiliysen, eğer
birazcık vicdanın varsa
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
lütfen bir gün
Silivride yaşanan o duruşmayı bir izleyin. Ben izlediğimde
milletvekili olmaktan, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmaktan
utanıyorum! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Silivride yargılanan,
oradaki Ergenekon iddianamesiyle tutuklu olanlar değil -Türkiye Büyük
Millet Meclisi kürsüsünden söylüyorum- Silivride yargılanan Türkiyedeki
adalet sistemi, Türkiyedeki hukuksuzluk sistemi yargılanıyor.
Oradaki savcıların, oraya oturtulan hâkimlerin yerinde olmayı
gerçekten istemezdim ve bugün
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Danıştay
saldırısından utanmıyor musun!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
Haburda, Habur
Sınır Kapısında nöbet tutulan, nöbet tutturulan
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Danıştay saldırısından
utanmıyor musun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
savcılar, hâkimler
ama bir tarafta da Silivride görev yapmaya çalışan hâkimler var. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir tarafta, yirmi yıldan bu tarafa Türkiyede
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Danıştay
saldırısından utanmıyor musun!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
10 bin, 20 bin
insanımızın kanına elini bulamış PKK terör
örgütünün elemanları geliyor, senin savcın, benim Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı, Türkiye Cumhuriyetinin savcısı âdeta
PKKlıya yalvarıyor, PKK üyesiyim deme, pişmanlıktan
faydalandığım için geldim de. Aksi takdirde seni serbest
bırakamam. diyor. Bu tablodan siz utanmıyor musunuz Türkiye Cumhuriyetinin
yurttaşları olarak!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çetelerden utanmıyor musun!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Tutanaklar gizli
değil mi! Nereden biliyorsun!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Ben, vicdan azabı
duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın...
BAŞKAN Sayın Özdemir, isterseniz biraz da
Öneriyle
ilgili konuşur musunuz Sayın Özdemir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkan,
konuyla ilgili konuşacağım.
BAŞKAN Yalnız süreniz tamamlanıyor Sayın
Özdemir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Yine, bir üzüntümü bu
kürsüden ifade etmek istiyorum.
Aylardır, Sayın Başbakan çıkıyor, bir
albayın bir imzası, adı üstünde
Yani Türkiyede cumhuriyete
karşı yapılan hareketlerin noktasında bir albay bir rapor
düzenlemiş. Doğru ya da yanlış. (AK PARTİ
sıralarından Oo sesleri)
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Oo! Aferin sana! Kabul ediyor musun,
hayırlı olsun!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi
geleceğim. Bu tablo, bakın
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bakın
Evet, İrticayla Eylem Planı diyor,
değil mi! [AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)]
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Bravo sana!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Sizin partiniz,
irticayla eylemin odağında olduğu, laikliğe karşı
hareketin odağı olduğu Anayasa Mahkemesiyle tescil edilmiş
vaziyette.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Helal olsun sana be!
BAŞKAN Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Bu albayın
imzası ıslak olsa ne olur, kuru olsa ne olur!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) O zaman darbe
planını meşru mu görüyorsun!
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Millet seni izliyor! Mikrofona
konuşuyorsun.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Bizi darbeye mi havale
ediyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
Cumhurbaşkanlığı makamında oturttuğunuz bu
şahsı muhteremin hakkında, mahkemeler sanık ifadesiyle
mahkemeye çağırıyorlar.
Türkiye, bugün, laikliğe karşı hareketlerin
odağı olduğu partiniz tarafından yönetilmeye devam ediyorsa
Türkiyede hukuk devletinden bahsetmek mümkün değil.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Bizi darbeye mi havale
ediyorsun!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Sen demokrat mısın!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi, biraz önce
konuşan arkadaşlarımız söylediler. Değerli
arkadaşlarım, cumhuriyet tarihimizde acı olaylar
yaşanmıştır, doğrudur, acı tablo
yaşanmıştır. Özellikle Aleviler üzerinde geçmiş
dönemde acı olaylar yaşanmıştır, bunu biliyoruz.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Siz yargıç
mısınız?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Maraşta, Çorumda,
benim milletvekili olduğum Sivasta 2 Temmuz 1993te Aleviler
katledildiler ama hiçbir zaman, sakın boşa heveslenmeyin ki, bu
katliamlardan sonra Alevilerin cumhuriyete ya da Mustafa Kemal Atatürke olan
bağlılığından zerre kadar eksilme
olmamıştır, olmayacaktır. O nedenle, çok mutlu olmayın.
Üzüntüme tekrar dönmek istiyorum. Eminim ki bugün bu Parlamentoda
sizler çok mutlusunuz. İstediğiniz şey, Türkiyede birliğin
ve beraberliğin, ulusal birliğimizin, cumhuriyetimizin temel
değerlerinin tartışılmaya açılmasıydı, ne
yazık ki dün, cumhuriyet tarihimizde ilk defa, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu tartışma açılmaya başlandı. Birilerinin
söylediği gibi, artık cin şişeden çıktı. Bundan
sonra şu tartışılır, bu tartışılır
ama dün bir milattı. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde cumhuriyetin
temel değerlerinin, felsefesinin tartışmaya
açılmış olması gerçekten ibretlikti.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, şehit ve
gazilerimizin durumunu belki biraz sonra Sayın Canan Arıtman
söyleyecek. Tabloyla izliyoruz, bunu size anlatmaya gerek var mı? Yani,
bir taraftan PKK terör örgütünün karşısında selam durmaya
çalışan hukuk devleti anlayışınız, bir taraftan
şehit ve gazilerin yüzünüze fırlattığı berat
madalyaları ve ayaklarında, bacaklarında kullandıkları
takma bacaklarla
Bu tablodan eğer siz ders
çıkarmıyorsanız, gerçekten Türkiye ibretlik verecek bir noktada
demektir.
Her vesileyle söylüyoruz, cumhuriyetimizin en karanlık
sürecinden geçiyoruz. (AK PARTİ sıralarından Yok ya! sesi)
Kurumları birbiriyle kavga ettirdiniz. İki yıl önce, üç yıl
önce, Sayın Vekil, üniversiteler açılırken, üniversite
kapılarında türbana özgürlük diye bağıran insanlar nerede
bugün?
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Zulm ediyordunuz, rahatladı!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Aynı Anayasa devam
ediyor, aynı yasak devam ediyor.
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Sizden kurtuldu bu millet!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) YÖKle kavga
ediyordunuz
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Hatibe müdahale
etmeyelim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Geçen
Cumhurbaşkanıyla kavga ediyordunuz. Şimdi bu kavganız niye
bitti acaba?
CANAN ARITMAN (İzmir) Dini kullanırlar, türbanı
kullanırlar
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Siz gidince rahatladı
ortalık!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi, biraz önce
Dün, dün gazetelerde var: Üç gün boyunca yemek yemediği için açlıktan
ölen gaziler tablosundan siz utanmıyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Türkiyeyi bugün hangi
noktaya getirdiğiniz noktasında elinizi bir kere daha
vicdanınıza koyup düşünmenizi size tavsiye ediyorum.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Sen ne
yaptığının farkında değilsin!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Sen albaya sahip çık,
albaya!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi, sen önce
laikliğe sahip çık! Anayasa Mahkemesinin kararı
karşısında ne yapacağını düşün.
BAŞKAN Sayın Özdemir
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sen demokrasiye sahip
çık!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Hangi demokratik
memlekette
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Demokrasiye sahip
çık!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Demokrasi bu mu? Hangi
demokratik memlekette Anayasa Mahkemesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Bizi darbeyle mi
cezalandırmak istiyorsun?
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen tamamlar
mısınız sözlerinizi.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
cumhuriyetin temel
felsefesine karşı hareketlerin odağı olmuş bir parti
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Malik Bey, yer
altından çıkan silahları savunmak yakışmıyor!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
hangi demokratik ülkede
iktidar olmaya devam edebilir? Hangi demokratik ülkede bir başbakan
düşünün ki hakkında
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Lav silahlarını
savunmak size yakışmıyor!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
evrakta yolsuzluk,
ihaleye fesat karıştırmak, kalpazanlık iddiasıyla bir
adam hangi demokratik ülkede başbakan olabilir? Kim kimi
kandırıyor? (CHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Size lav
silahlarını savunmak yakışmıyor!
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Senin gibi kafa olduğu sürece
Senin gibi kafa yüzünden
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen
Lütfen oturur musun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Onun için, hiç
gocunmayın, alınmayın. Türkiye'nin tablosu bu. O nedenle, bu
tablo içerisinde demokrasiden, insan haklarından
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Zir Vadisinde çıkan
silahları savunmak sana yakışmıyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
özgürlükten bahsetmenin
olanağı yoktur. Sizlerden rica ediyorum, Aleviler adına lütfen
başka bir şey söylemeyin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Aleviler çok kırılıyorlar. Hani güzel bir söz
vardır: Azrail oğlan dağıtıyormuş, elimdeki
kızı almasın yeter! Aleviler kendilerine vereceğiniz
haklardan çok cumhuriyete ve Atatürk ilkelerine ve cumhuriyetin temel
felsefesine karşı oynadığınız bu kirli oyundan
vazgeçin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Aleviler senden utanıyor!
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) Alevileri utandırma!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Alevileri sizden
başka
BAŞKAN Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Sivasta niye
yaktınız?
BAŞKAN Lütfen Sayın Milletvekili
Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Değerli
Başkanım, mikrofonu açar mısınız?
BAŞKAN Sayın Özdemir, hitabınızın
heyecanından dolayı galiba fark edemediniz, bir dakikalık süreyi
de verdim, tamamladınız.
Teşekkür ediyorum.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Hadi otur da biraz
sakinleş.
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen oturur musunuz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Sivasta yananlar sadece
Aleviler değildir
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Şehit ve gaziler
sizin ağzınıza yakışmıyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Sivasta yapılan
şey, laik demokratik cumhuriyete karşı bir
başkaldırmadır. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİDE İNCEKARA (İstanbul)
Ağzınıza yakışmıyor
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Senin ağzına
mı yakışıyor?
BAŞKAN Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Tayfun İçli,
Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın İçli.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Oyunuzu 10 puan daha
arttırdınız!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ondan derdimiz yok
Sayın Vekil, samimi ol, cumhuriyete sahip çık, oturduğun koltuğa
sahip çık.
Başbakan, benim Meclis Başkanımı azarlayamaz.
Bunun benim kadar senin de umrunda olması lazım.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, Genel Kurulda bir sükûneti sağlarsanız, süremi de
öyle başlatırsanız sevinirim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Eğer burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi ise ayıptır bu
CANAN ARITMAN (İzmir) Meclis Başkanı, AKPnin
başkanı o
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Hatibin sesi
duyulmuyor.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Evet, tansiyonun gerildiği bir ortamda
BAŞKAN Sayın İçli, tansiyonu da düşürürseniz
iyi olur.
Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi, şehit
yakınları ve gazilerin sorunları ve çözüm yollarını
tespit etmek için bir araştırma önergesi. Sanıyorum bundan sonra
gelecek Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi de aynı. Bunu çok önemsiyorum.
Gerçi ben gelmeden Genel Kurulda tansiyon gerildi. Herkes haklı olarak
düşüncelerini ifade ediyor. Bu çok önemli gerçekten değerli
arkadaşlarım.
Dün Genel Kurulda yapılan görüşmeler, bugün kısmen
bazı ifadeler
Dün de ifade etmiştim, şehitlerimizin kemikleri
sızlıyor, şehit yakınları gerçekten çok büyük acı
duyuyor. Onun için sadece maddi kayıpların değil, onlara
vermiş olduğumuz manevi ıstıraptan dolayı da hepimizin
üzüntü duyması gerekir. Özellikle bu yüce çatı altında bulunan
siz değerli milletvekillerinin bu konuda çok büyük hassasiyet göstermesi
lazım. İnşallah kabul edilir, kabul edildikten sonra şehit
yakınları ve gazilerin sorunları bu yüce Mecliste
görüşülür. Çünkü şehitlerimiz ve gazilerimiz bugün bu çatı
altında faaliyet gösterebilmemizin rahatlığını
sağladıkları gibi bu ülkede vatandaşlarımızın
huzur ve güven içerisinde yaşaması için canlarını feda
etmişlerdir ve uzuvlarını yitirmişlerdir, gazi
olmuşlardır. Onların, şehitlerimizin
anısını, tekrar onları saygıyla anıyorum ve
gazilerimize de bu arada bu fırsatla, değerli arkadaşlarım,
minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, MHP grup önerisinin öncesinde
DTP grup önerisi görüşülürken, DTP Sözcüsü Arkadaşımız
Tunceli ilinin sorunlarıyla ilgili görüşme yaparken, 1938lere gitmek
suretiyle o tarihte 50 bin insanın katledildiğini burada çok
rahatlıkla ifade edebildi. Yüce Tanrım, yani neleri
yaşıyoruz, ben rüyamda görsem birçok şeye inanmazdım. Dün
farklı şeyler konuşuldu, ondan önce burada Ermeni
katliamının yapıldığı çok rahat ifadelerde
bulunuldu.
Değerli arkadaşlarım, tamam, Avrupada İngiliz
parlamenter kalkar, yani Atatürk resimlerinin indirilmesini söyleyebilir.
İçişleri Bakanlığının
hazırladığı raporlarda ulusalcılığın
terör örgütü olarak algılanması söylenebilir. Ama, değerli
arkadaşlarım, 1938, hatta Türkiye Cumhuriyetindeki isyanları
makul gösterip o ayaklanmaları yapanları mazlum olarak birtakım
insanlar gösterebilir.
1938de Mustafa Kemal Atatürk var. (DTP sıralarından
gürültüler)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Katliamı savunma!
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Ne
isyanı ya! Dersimde isyan falan yok!
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Katliamı savunma
orada!
BAŞKAN Sayın Halis, lütfen dinleyiniz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Konuşma!
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Bu, vicdan
sorunudur.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Konuşma oradan, laf
atma, sus!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben seni oradan sabırla
dinledim. Bakın
(DTP sıralarından gürültüler)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Katliamı savunma!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Konuşma! Sabırla
dinle!
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır)
Katliamı savunma!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sabırla dinle, otur
yerine!
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen oturur musun.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Senin gibi
yalanlarla büyümedik biz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Otur hele, otur!
Konuşmayı bildiğin gibi vereceğim yanıtı da
dinleyeceksin. Burada, Mustafa Kemal Atatürk, 1938den söz ediyorsunuz. (DTP
sıralarından gürültüler)
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Mustafa
Kemali suçlamadım ki ben, Türk milletini de suçlamadım. Ama senin
gibi katliamı da savunmadık!
BAŞKAN Oturur musunuz Sayın Milletvekili.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Burada 50 bin kişinin
katliamından söz ediyorsunuz, ama
(DTP sıralarından gürültüler)
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Yalan mı?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Başkan,
müdahale edin.
BAŞKAN Sayın Halis, lütfen oturur musunuz!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Konuşma üslubu
Katliamdan bahsediyorsunuz. İnsan sıkılır,
sıkılır! (DTP sıralarından gürültüler)
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Olayı
savunuyorsun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bugün orada
Bu Mecliste
Anayasanın 81inci maddesine göre yemin ettiniz, Anayasanın 14üncü
maddesi
(DTP sıralarından gürültüler)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Orada hukukun
üstünlüğüne yemin ettik.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Başkan,
susturun, zamanımı çalmasınlar.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Artık bizi
susturamazsınız!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Konuş
Konuş
Sus!
Dinle!
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Siz susun!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben seni dinledim.
Burada Kürt illerinden bahsediliyor, Meclis Başkanına
Müdahale et. diyorum, Meclis Başkanı düzeltmiyor.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak)
Susturamazsınız bizi!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen oturur musunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) İç Tüzükün 69uncu
maddesi:Konuşmacı kaba, yaralayıcı sözler sarf ederse
Meclis Başkanı müdahale eder.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Kaba sensin! Kaba
sensin!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) 38de 50 bin kişinin
katledildiğinden bahsediliyor, Meclis Başkanımız
tutanakları düzeltmiyor.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) 50 bin kişinin
ölümünü savunma oradan.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır)
Yazıklar olsun ki sana, katliamları o kürsüden savunuyorsun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Burası hangi Parlamento?
Türkiyenin Parlamentosu mu, başka ülkenin parlamentosu mu? (DTP
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, düşünce özgürlüğüne
evet. Siz daha kısa pantolonla dolaşırken ben bu ülkede siyaset
yaptım. (DTP sıralarından gürültüler)
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Çok
şükür biz büyüdük, yetiştik, gerçekleri savunacağız.
BAŞKAN - Lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın
İçli. Lütfen sayın milletvekilleri
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben bu ülkede siyaset
yaptım. Ben, Tuncelili insanların ne kadar mert ne kadar yiğit
olduklarını biliyorum ama hiçbir Tuncelili emperyalizmin
uşağı olmamıştır, bu ülkenin bölünmesi için
ortaya çıkmamıştır. Tuncelili insanlar dürüst
insanlardır, yiğit insanlardır, okumuş insanlardır.
(DTP sıralarından gürültüler) Ama mezhepçilik, ama etnik kimlik
üzerinden siyaset ancak sizler yapıyorsunuz. (DTP sıralarından
gürültüler)
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Acılara
saygılı olun!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Dinleyin! (DTP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, oturur musunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Başkan,
lütfen, benim zamanıma ekleyeceksiniz.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sürekli grubumuza hakaret etti, oradan laf atmaya
çalışıyor. Konuşmasını yapsın, biz de cevap
vermeyelim!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hakaret etmiyorum. Hiç
hakaret etmiyorum, laf atan sizsiniz. (DTP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Demirtaş, lütfen oturur musunuz.
Sizin konuştuklarınızı dinledik.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Benden sonra, eğer laf
atıyorsam, Grup Başkan Vekilisin, İç Tüzük gereğince söz
alırsın, bana buradan yanıt verirsin.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Ben
düşüncemi savundum, seni suçladım mı! Oradan neye cevap
veriyorsun!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Oradan grup olarak bana söz
atamazsın. Otur oturduğun yere!
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen Genel Kurula hitap
edin.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ama Sayın Başkan,
benim insicamım bozuluyor.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Ben
düşüncelerimi savundum.
BAŞKAN Sayın Demirtaş, lütfen oturur musunuz.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır)
Düşüncelerimi savundum.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Otur! Otur! Otur! Otur,
dinle!
BAŞKAN Konuştunuz Sayın Demirtaş. Siz de
kalktınız, yirmişer dakika konuştunuz, dinlediler. Lütfen
oturun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben
Bu Meclis sizi dinliyor.
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Yeter artık ya!
Utanın! Utanın! Yeter artık ya! Bu Mecliste katliamları
savunuyorsunuz, utanın!
BAŞKAN Lütfen oturun. Ben Genel Kurula hitap
ettireceğim.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Oradan bize
Emperyalizmin uşağı diye hakaret ediyor.
BAŞKAN Lütfen oturun Sayın Demirtaş.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Alırsın söz, bana
yanıt verirsin yüreğin yetiyorsa.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Yeter, yeter, mangal
gibi yürek var bizde.
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Öyle laf atmakla olmaz!
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen
Böyle bir üslubumuz
yok, Genel Kurula hitap edin.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ama Sayın
Başkanım, siz de müdahale edeceksiniz, olur mu?
BAŞKAN Ediyorum müdahale.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ama susturun. Benim
zamanımın bakın kaç dakikası onların müdahalesiyle
geçti.
BAŞKAN Lütfen Sayın İçli...
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlarım, ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) On dakika
konuştu, bir tek
BAŞKAN Sayın Demirtaş, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Anayasanın 81inci
maddesine göre, Atatürk ilkelerine bağlı olacağıma
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır)
Katliamı savunma!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
ülkenin bölünmez
bütünlüğüne karşı mücadele edeceğime ben yemin ettim,
buradaki 550 kişi de yemin etti.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Evet, bütün herkes
yemin etti.
BAŞKAN Sayın Bayındır
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Nasıl dinleyelim
Başkan?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ama, 1938de katliam
yapıldı diye
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) İnsan
haklarına, hukuka sahip çıkacağız ve sahip çıkmaya
devam edeceğiz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Mustafa Kemal Atatürkün daha
dün 71inci ölüm yıl dönümüydü. Burada konuşuyorsunuz katliam diye;
insanda biraz ar duygusu olur, ar!
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sende
utanma duygusu olsa oradan katliamı savunmazsın be!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yemininize sadık
kalacaksınız.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Oradan
katliamı savunuyorsun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yemininize sadık
kalacaksınız.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır)
Utanmıyorsun! Dersimliler izliyor seni.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, Anayasanın
14üncü maddesi Herkes temel hak ve özgürlükleri kullanırken kötü niyetli
olmayacak. diyor ama burada bir bakıyorsunuz ki iyi niyetten öte, her
şeyi evirme çevirme
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Bütün kötülüklerinizi
açığa çıkaracağız tek tek.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Kürt illeriymiş, 38de
50 bin kişi katliam yapılmış, burada 29 tane,
cumhuriyetteki isyanı yapanlar mazlummuş
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Ne
yapılmış 38de sen anlat!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ee, kardeşim, hiçbir
milletvekili çıkıp bunlara yanıt verecek gücünüz yok mu
arkadaşlar?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) 38de ne
yapılmış sen anlat, bir de senden dinleyelim!
BAŞKAN Sayın Demirtaş, lütfen dinleyin.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bunu, hangi yerden cesareti
buluyorlar?
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Gücümüzü gerçeklerden
alıyoruz.
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Gerçekleri söyledik.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Böyle bağırarak
beni korkutacağını mı zannediyorsun?
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Kimseden
korkmadık, senden de korkmayız.
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen Genel Kurula hitap eder
misiniz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bağırsanız ne
yazar. Burada yeminine sadık kalacaksın kardeşim, yeminine
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sen söyle
38de ne olmuş!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Şimdi, Değerli
Başkanım
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sen anlat!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Evet, susarsanız
başka şeyleri de anlatacağım size.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sen anlat
38de ne olduğunu!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Anlatacağım.
Bakın, değerli arkadaşlarım, şehit ve
gazilerden bahsettik. Dün söz istedim, Meclis Başkanı yanıt
vermedi. AKP Grup Başkan Vekili olan Sayın Suat Kılıç dün
Şimdi soruyorum: O genel görüşmede Türk milletinin ve Türkiye
Cumhuriyetinin hangi menfaatlerini, kaç paraya, kime sattınız? diye
bir söylemde bulundu. Söz istedim, Sayın Meclis Başkanı vermedi.
Ben o Hükûmette bakandım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Düzeltildi,
bakın
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Anladım.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Tayfun Bey, geri aldılar.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Özür dilemedi, ben takip
ettim, tutanaklar elimde.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerçek
düşüncesini çok net olarak ifade etti.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Fazla bir şey
söylemeyeceğim, merak etmeyin, size sataşmayacağım.
Bakın, ben o Hükûmette bakandım ve ben merhum Ecevitin
Genel Başkan Yardımcısıydım, on yılı
aşkın süre. Arkadaşımın gençliğine verdim çünkü
Anayasamıza göre bir başbakan veya bakan hakkında bir olay var
ise ne yapılır? Meclis soruşturması yapılır, Yüce
Divana sevk edersiniz.
Anayasayı değiştirebilecek çoğunlukta 2002de
geldiniz. 2007de yeniden geldiniz. Ölmüş bir kişinin ve dünyada
lider olarak bir kişinin başkanlık ettiği bir hükûmete
karşı çok dengeli konuşmak gerekir.
Bir de tabii, arkadaşımın gençliğine
veriyorum. O tarihte genel görüşmelerde, şimdiki Sayın
Başkan Vekili o zaman Milliyetçi Hareket Partisi milletvekiliydi; dün
yöneten Sayın Başkan yine milletvekiliydi; 2 tane Başbakan
Yardımcısı, Sayın Cemil Çiçekle Bülent Arınç o zaman
milletvekiliydi; Adalet Komisyonu Başkanı İyimaya Doğru Yol
Partisi milletvekiliydi; Sayın Mehmet Sağlam, Millî Savunma
Bakanlığı Komisyon Başkanı, AKP Milletvekili o zaman
içerdeydi. Şuna geleceğim
Sayın Hüseyin Çelik, AKP Genel
Başkan Yardımcısı
Demek ki gizli bir olay yok. Kaldı
ki o tarihte bu yüce Meclis üç tane karar aldı Kıbrıs konusunda.
Diğer konularda da Yüce Divanlık varsa, sevk ettiniz, Anayasa
Mahkemesine gidenler oldu.
Bakın, çok önemli karar aldı oy birliğiyle
Kıbrısla ilgili. Kıbrısın kesinlikle, ki Türkiye'nin
garantörlük hakkı vardır, ki geçtiğimiz konuşmalarda 1999
Helsinkiden bahsettim, Solananın mektubu vardır, o zamanki dönem
başkanı Lipponenin mektupları vardır.
Şimdi, geliyorsunuz, karnınızdan burada
konuşuyorsunuz ve bizi buradan televizyondan izleyen
vatandaşlarımıza, sanki gizli oturumlarda vatana ihanet gibi bir
suç işlediğimiz izlenimini veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bunlar hiç
yakışık alan davranışlar değildir.
Bakın, 2004 yılında yes be annem dediğiniz
Annan Planından dolayı o Güney Kıbrıs Rum kesimi,
Kıbrıs Cumhuriyeti olarak, koskoca Türkiye Cumhuriyeti ile 600 bin
Rum müzakerelere oturuyor sizin sayenizde çünkü garantörlük hakkı
kullanılmadı, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Avrupa
Birliğinin ülkesi oldu. Bilmiyorsanız, bunu açın, kendi
arkadaşlarınıza, özellikle Egemen Bağış
RECEP KORAL (İstanbul) Kim karar verdi, kim?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Siz, siz
2004
yılında siz verdiniz. Tabii, siz verdiniz.
RECEP KORAL (İstanbul) Ne alakası var?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yani, onun için, değerli
arkadaşlarım, bakın, Kıbrıs fatihi olan
Bakın,
Kıbrıs hiç
HALUK İPEK (Ankara) Ecevit Hükûmeti niye itiraz
etmemiş?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) 2004!
HALUK İPEK (Ankara) İtiraz etmediniz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Kardeşim, nasıl
edilmez 2004te? 2004te Parlamento
HALUK İPEK (Ankara) Ya, orada değil ki. Sayın
Ecevitti, rahmetli; itiraz etmediniz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ya, bırakın!
HALUK İPEK (Ankara) Niye tarihi saptırıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen tamamlar
mısınız. Süreniz kalmadı biliyorsunuz.
Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Efendim, 11
Ama bakın
11 saniyem var, niye müdahale ediyorsunuz bana?
BAŞKAN Müdahale etmiyorum Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ediyorsunuz.
BAŞKAN Karşılıklı konuşuyorsunuz
verdiğim sürede.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Efendim, onlara müdahale
edeceksiniz. Hatibin konuşmasını engelleyenlere müdahale
edeceksiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın İçli, müdahale etmiyorum,
sonsuza kadar konuşun.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Başkan,
taraflısınız. Hiç de yakışık almıyor.
BAŞKAN Lütfen Sayın İçli
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hiç yakışık
almıyor.
Bakın, o kadar müdahale edildi Zamanınız bitti.
diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen
konuşmanızı düzeltir misiniz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Efendim, bana değil
BAŞKAN Lütfen düzeltin Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
oraya müdahale edeceksiniz.
BAŞKAN Müdahale ediyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Açın sesimi, hemen
toparlayayım.
BAŞKAN Lütfen Sayın İçli, tamamlamanız için
bir dakikalık süreyi verdim. Genel uygulamam da bu şekilde.
OKTAY VURAL (İzmir) Başkanlık, milletvekilini
azarlama yeri mi ya!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Müdahale ediyorsunuz,
müdahale ediyorsunuz! Siz müdahale edenlere cevap vereceksiniz!
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen
Sürenizi verdim,
kullandınız.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Niye kapatıyorsunuz?
Efendim, bana değil oraya müdahale edeceksiniz.
BAŞKAN Sizden öncekilere de vermedim Sayın İçli.
Şimdi, diğer gruplar
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Peki, devam ediyorum
değerli arkadaşlarım. Vatandaşlarımız zaten
gerçeği biliyor. Tutanaklara geçmesi için söylüyorum. Kıbrıs
fatihi olan merhum Ecevite burada hiç kimse bir şey söylemesin. Onun
için
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
Başbakana da ilave süre vermeyeceksiniz. Herkese adil olursanız,
tamam, kabul. Başbakan konuşurken de lütfen aynı şekilde
bir dakika verin, kesin, olur mu?
BAŞKAN Emriniz olur Sayın İnce!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Doğru her yerde
doğrudur. Ben çoğunuzun, bir kısmınızın diyelim,
sıkıntı çektiğinizin farkındayım.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Sıkıntı bu
taraftan kaynaklanıyor.
BAŞKAN Sayın İçli, teşekkür ediyorum.
Lütfen
RECEP KORAL (İstanbul) Kürsüyü işgal ediyorsun!
Kürsüyü işgal ediyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, niye müdahale
ediyorsunuz, lütfen
RECEP KORAL (İstanbul) Kürsüyü işgal ediyor. Niye
müdahale etmiyorsun Sayın Başkan?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, Hatip konuşmasında açıkça grubumuzu kastederek
emperyalizmin uşakları, bu kürsüden yalan konuşmalar,
iftira konuşmalar şeklinde, bizim bir önceki önergede
yaptığımız konuşmalara ithafen hem hakaret etti hem de
konuşmalarımızı çarpıttı. Dolayısıyla,
İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre
konuşmalarımıza açıklık getirmek üzere sizden söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demirtaş, lütfen yeni bir
sataşmaya sebep olmadan.
Buyurun.
İki dakikalık süre veriyorum.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaşın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun
İçlinin, DTP Grubu önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı sözlerini yanlış anladığına
ilişkin açıklaması
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İyi ki insanlar doğuyor, büyüyor, yaşıyor,
ölüyor. İyi ki bir zamanlar kısa donluyduk da büyüdük de geldik
burada gerçekleri söylüyoruz da (DTP sıralarından alkışlar)
burada, Türkiyede yaşanmış trajik olayların, gerçeklerin
de bu kürsüden ifade edilmesine en azından toplum tanık oluyor da
geçmişimizle yüzleşip geleceğimize daha aydınlık bir
şekilde bakıyoruz. İyi ki büyüdük, iyi ki sizin gibilere teslim
etmiyoruz bu ülkeyi; bundan çok mutluyuz, öncelikle onu belirteyim.
Değerli arkadaşlar, konuşmamda ısrarla
altını çizerek belirttim. Bu toplumda kinin, öfkenin
yayılmaması için barış dilinin
kullanılmasının ne kadar önemli olduğunun altını
çizmeye çalıştım. Tarihte yaşanmış
travmaları bile bu şekilde konuşarak atlatabileceğimizi ve
gelecekte daha barış içerisinde, kardeşlik içerisinde
yaşayabileceğimizin altını çizmeye çalıştım,
ama şunu da belirttim ki İnanmıyorum, hiçbir milletvekili
katliamları bu kürsüden savunabilsin. dedim, ama hemen
yanıldığım ortaya çıktı.
Bir milletvekili daha az önce buraya çıktı ve Dersimde
yaşanmış olayları bir iftira, bir yalan olarak
tanımlayarak, aslında katliamların üstünü örtmeye
çalıştı.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Öyle bir şey
söylemedim.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla)
Yaşanmamış dedin, iftira atıyorsunuz, yalan dedin!
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Ve Atatürk o dönemde
Cumhurbaşkanı. Bundan sıkıntı...
BAŞKAN Sayın Demirtaş, lütfen
Genel Kurula hitap
eder misiniz Sayın Demirtaş.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Bakın, o dönem
Atatürkün ittihatçı ekip tarafından nasıl
kuşatıldığını, Çankayaya nasıl
hapsedildiğini ve o ittihatçı, bugün gladyocu zihniyetin, Ergenekoncu
zihniyetin o dönemden beri Türkiye'yi nasıl teslim
aldığını da tartışalım burada.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Ne gladyosu!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Olmadı şimdi
bak!
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Biz Atatürkü
suçlamıyoruz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Kimi eleştiriyorsun?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Biz Atatürkü
suçlamıyoruz. Böyle bir ifadede de bulunmadım.
RAHMİ GÜNER (Ordu) O çirkin ağzına Atatürkün
lafını alma! O çirkin ağzına!
BENGİ YILDIZ (Batman) Terbiyesiz!
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Ne oluyor? Ne oluyor?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Ergenekon dedim,
size ne oldu, anlamadım? Ergenekon dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ GÜNER (Ordu) O çirkin ağzına Atatürkün
adını alma!
BAŞKAN Sayın Demirtaş
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Yanlış
anlaşıldı
RAHMİ GÜNER (Ordu) Terbiyesizlik yapıyorsun!
BAŞKAN Sayın Demirtaş, teşekkür ediyorum.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) Ben Cumhuriyet Halk
Partisi demedim, Ergenekon dedim!
RAHMİ GÜNER (Ordu) Atatürkü eleştiremezsin! Sen
kimsin ya! Sen kimsin!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
Sayın
Demirtaş, lütfen oturur musunuz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Ağzından çıkanı
kulağın duymuyor senin!
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Vesayet mi koydunuz
cumhuriyetin üstüne? Sizin vesayetiniz altında mı bu cumhuriyet, bu
devlet?
BAŞKAN Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Nurettin Canikli,
Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BENGİ YILDIZ (Batman) Hâlen kendinizi cumhuriyetin sahibi
görüyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen
RAHMİ GÜNER (Ordu) Evet, bizim cumhuriyetimiz, sahibiyiz.
BAŞKAN Sayın Canikli, buyurun.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/46) esas numaralı,
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; MHP Grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, biraz önce burada konuşma yapan bir sayın
arkadaşımızın ifadesinden gerçekten çok büyük üzüntü
duydum. Arkadaşımız, milletvekili olmaktan
utandığını ifade etti.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Milletvekili olmaktan
değil, bu Parlamentoda bulunmaktan utanıyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Biz bu milletin, bu
büyük milletin, bu necip milletin temsilcisi olmaktan gurur duyuyoruz,
şeref duyuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Silivride yaşanan
hukuksuzluktan utandığımı söyledim. Beni
algılamanız bu kadar zayıfsa bilemem, o sizin sorununuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Benim âcizane tavsiyem
o arkadaşıma, eğer utanç duyuyorsanız, bu utancı
sürdürmenize gerek yok. Kimse sizi zorla tutmuyor. O konuda gereğini
yaparsınız.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ben milletvekili olmaktan
gurur duyuyorum. Ama, Parlamentoyu bu hâle getirmiş olmanızdan da
utanç duyuyorum. Hukuku bu kadar ayaklar altına almış olmanızdan
da utanç duyuyorum. Bir kere daha söylüyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ama, bu yüce Meclisin
çatısında, bu kutsal kürsüde böyle bir ifadenin ortaya
konulmasından gerçekten, en hafif ifadeyle üzüntü, çok büyük üzüntü
duyduğumu da buradan ifade etmek istiyorum, sizlerle paylaşmak
istiyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Türkiyeyi idare
etmiyorsunuz, taşeronluk yapıyorsunuz. Tasfiye kurulu gibi
çalışıyorsunuz, tasfiye kurulu.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi daha
önce Genel Kurulumuzun oylarıyla belirlendi ve şu anda, biliyorsunuz,
ağırlıklı olarak Borçlar Kanununu görüşüyoruz.
Yaklaşık bir buçuk aydan beri, toplam 22 bölümden oluşan,
ekonomik hayatımız, şirketler açısından, bütün iş
âlemi açısından son derece önemli ve uzun süreden beri beklediği
bir kanunun ancak 2 bölümünü dahi bitiremedik, 51inci maddeye kadar geldik ve
yaklaşık bir buçuk aydan beri de görüşmeler devam ediyor.
Bu gündem bu Meclis tarafından belirlendi, bu Meclisin
oylarıyla belirlendi ve onu uyguluyoruz. Fakat, uzun süreden beri maalesef
muhalefete mensup gruplarımız, gruplar, tüm gruplar hem de, yani
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum
Partisi her gün Meclis gündeminin yeniden belirlenmesine yönelik olarak, bunu
amaçlayan grup önerileri getiriyorlar ve saatlerce burada
tartışıyoruz. Kendileri de çok iyi biliyor ki, bu grup önerileri
neticesinde Meclisin çalışma gündemi, çalışma içeriği
değişmeyecek. Aslında, Meclis günde yaklaşık on saat
çalışıyor şu anda, bazen daha fazla
çalışıyor ama, önemli bir bölümünü bu tartışmalarla
geçiriyoruz. Esas görüşülmesi gereken, esas gündem olan Borçlar Kanununu
görüşemiyoruz.
CANAN ARITMAN (İzmir) Araştırma önergeleri
vardı, önergeler vardı, siz değiştirdiniz gündemi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Neden? İşte,
bu grup önerileri nedeniyle. Şu anda onları konuşuyoruz,
tartışıyoruz. Ha, bunlar önemsizdir demiyorum, bakın,
önemsizdir demiyorum. Böyle bir şey söylemiyorum. Elbette her konu önemlidir.
Ha, bu yöntemin İç Tüzüke aykırı olduğunu da söylemiyorum.
Elbette gruplar haklarını kullanıyorlar. O açıdan da bir
itirazımız yok. Ama bir siyasi taktik olarak yapılıyor.
İç Tüzükün verdiği imkânlar kullanılıyor ve Meclis
çalışmaları maalesef engelleniyor ve sabote ediliyor. Sonuç bu.
Fiilî olarak sonuç bu.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İç Tüzük
imkânları kullanılmasın mı Sayın Başkan?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani biz Borçlar
Kanununu bir buçuk aydan beri sadece, temel yasa olarak görüşmemize
rağmen 51 maddesini görüşebilmişiz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Arkadaşlarınızı
Meclise getireceksiniz ve Meclisi germeyeceksiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin
Hatibe.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Peşinden, biraz
önce arkadaşlarımız da ifade etti, Sayın Şandır
da ifade etti Ticaret Kanunu gelecek, onları görüşeceğiz.
Bakın, her gün grup önerileri nedeniyle
yaptığımız tartışmalar, kaybettiğimiz
zamanı hesaba kattığınızda Borçlar Kanunu için
harcadığımız zamandan çok daha fazlasını oraya
hasrettiğimizi görürsünüz değerli arkadaşlar. Yazık
değil mi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Arkadaşlarınızı
getireceksiniz Meclise ve Meclisi germeyeceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani ne gerek var? Bu
millet, bu Meclis iradesini ortaya koymuş, gündemini belirlemiş.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hani arkadaşlarınız?
Hani arkadaşlarınız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Niye Meclisin
çalışmalarını sabote ediyorsunuz, engelliyorsunuz ki,
bırakın birlikte çalışalım, halledelim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bakın, bakın,
sıralara bakın. Hani arkadaşlarınız?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sana ne?
Arkadaşlarımız seni ne ilgilendiriyor?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen şikâyet mercisi
değilsin!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sen sorgulama mercisi
misin?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen orada niye oturduğunu
bileceksin.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sen benim amirim misin?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Gerekirse amirinim.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Yok canım! Haddini
bil!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Millet adına amirinim tabii.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından karşılıklı
konuşmalar)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen. Sayın Korkmaz
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ayrıca,
görüştüğümüz Borçlar Kanunu da
Bakın, görüştüğümüz
Borçlar Kanunu da siyasi içeriği olan, herhangi üzerinde bir
tartışma olan bir kanun tasarısı da değil. Bilim
adamları tarafından hazırlanan, herkesin üzerinde mutabık
olduğu ve son derece önemli olan bir kanun tasarısı ve maalesef
arkadaşlarımız önerge veriyorlar burada -elbette
haklarıdır, bir şey demiyorum- ama o önerge içerisine
baktığınız zaman gerçekten komik önergelerle bu kanunun
görüşmeleri geciktiriliyor, engelleniyor. Bunu bütün milletimizin bilmesi
gerekiyor. Yani maalesef, grubu bulunan üç muhalefet partisi el birliği
içerisinde, birlikte Meclisin esas gündemini görüşmemek için ellerinden
gelen her türlü gayreti gösteriyorlar. Hangi yöntemle? Biraz önce
söylediğim yöntemle.
Bakın değerli arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir) Esas konuya gelelim, çerezle uğraşmayalım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biraz önce, dün de konuşuldu. Gerçekten
arkadaşlarımız da ifade ettiler. Dün yaşanan bazı
görüntüler hepimizi rahatsız etti. Sizleri de rahatsız etti,
milletimizi de rahatsız etti. Yani kürsülere fiziki müdahale niyeti,
çalışması ya da çabası, teşebbüsü, teşebbüsleri,
bunları yaşadık.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Başbakanın
azarı rahatsız etti mi sizi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Haddini aşanları kürsüye
çıkarırsanız böyle olur!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hatta bazı
milletvekili arkadaşlarımıza karşı
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Başbakanın
Meclis Başkanını azarlaması rahatsız etti mi sizi?
BAŞKAN Sayın Özdemir, niye müdahale ediyorsunuz
Hatibe?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ben ortaya konuşuyorum.
Bakın burada ortaya konuşuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Haddini aşanları kürsüye
çıkarırsanız böyle olur. Kimse boyundan büyük laflar etmeyecek!
BAŞKAN Sayın Korkmaz
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani burada, keza
Meclis Başkanlığının işgal edilmesine yönelik ya
da o şekilde ortaya çıkan görüntüleri hiç kimse tasvip edebilir mi
değerli arkadaşlar? Yani milletimiz Meclisin
çalışmalarını bu şekilde, bu çerçevede mi görmeli?
Elbette değil. Bakın ben ortaya konuşuyorum; ben, genel
görüntülerden bahsediyorum değerli arkadaşlar. Hiç kimseyi itham
etmiyorum somut olarak, bir şey söylemiyorum. Ben sadece yüce Meclise
hitap ediyorum ve bizi izleyenlere hitap ediyorum. Dolayısıyla niye
alınıyorsunuz anlamıyorum yani. Ve herkes de rahatsız
olduğunu söyledi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çıkıp özür dilemedi
yalnız!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani bütün benden önce
çıkan konuşmacı arkadaşlarımız da bundan
rahatsızlık duyduğunu söylediler, ben de aynı şeyi
söylüyorum ve o görüntülerin yaşanmamasını temenni ediyoruz.
Hepimizin arzusu budur. Hiç kimseye faydası yok. Yani eğer bu
vesileyle bu anlamda Meclisin çalışmasının gerilmesine yol
açan konuşmalar -kim yaparsa yapsın sorun değil, önemli
değil- olmuşsa bunların da elbette gözden geçirilmesi gerekiyor
ama özellikle fiziki müdahale niyetlerinin kesin ve kesin hiç kimsenin
aklına gelmemesi gerekir bir daha. Bunlar son derece
yanlıştır değerli arkadaşlar.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Vah vah vah, Kamer Gençin
üzerine yürüyen senin arkadaşların değil miydi? Şimdi
sütten çıkmış ak kaşığa döndünüz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi, bakın
biraz önce yine değerli konuşmacı arkadaşlarımız
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Niye yalan söylüyorsun?
Söylediğine kendin inanıyor musun? Burada linç etmeye
kalktınız adamı be!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ve gerçekten bütün
milletimizi rahatsız eden, terör örgütünün bazı üyelerinin teslim
olmasına yönelik, ondan sonra, teslim olmalarından sonraki
görüntülerden bahsetti.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kamer Gençi linç eden siz
değil miydiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) O görüntüler gerçekten
çok rahatsız edici, inanılmaz rahatsız edici, hepimizi, bütün
milleti çok büyük rahatsızlığa gark etti. Yalnız, burada
unutulmaması gereken bir nokta var değerli arkadaşlar: Bu,
PKKnın, terör örgütünün bir tasfiye sürecidir. Terör örgütünün üyeleri
gelip teslim oluyor. Silah bırakıyor, teslim oluyor. Ne diyor?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teslim olmuyorlar, teslim
olmuyorlar! Yalan söyleme, teslim olmuyorlar!
CANAN ARITMAN (İzmir) Teslim olmuyorlar!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teslim olmuyor!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Teslim oluyor
Teslim
oluyor
Kendi isteğiyle geliyor teslim oluyor; dağdan geliyor, teslim
oluyor değerli arkadaşlar. Belki terör örgütünün tasfiyesi
CANAN ARITMAN (İzmir) Doğruları söylesin yahu!
Kim, hangisi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Silah
bırakmayacaklarını açıklıyorlar, siz ayda mı
yaşıyorsunuz?
CANAN ARITMAN (İzmir) Silah bırakan yok, pişman
olan yok!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yalan söylüyorsun! PKK
teslim olmuyor, PKK seni teslim aldı!
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen
Sayın milletvekilleri
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ve bazı terör
örgütü mensuplarının teslim olması bazılarını
rahatsız edebilir, statükonun sürdürülmesinden fayda umanlar bundan
rahatsızlık duyabilir. Kim rahatsızlık duyarsa duysun
değerli arkadaşlar, terör örgütü tasfiye edilecektir, PKK tasfiye
edilecektir; bunu hiç kimse engelleyemez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Meclis kürsüsünden yalan
söyleme. İşte bu zoruma gidiyor benim.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Terörün bitmesinden rahatsız
mı oluyorsun!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sizi teslim
almış olmasından rahatsızım, evet!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Orada o görüntülerin
oluşmasına neden olanlar da dâhil olmak üzere ve bu
açılımın esas amacı terör örgütünün bitirilmesi olan bu
açılımı provoke eden
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yazıklar olsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ve açılımın
sonuçlanmasını, gerçekleşmesini engelleyen kişi, kurul
kimse, bu amacına ulaşamayacak ve esas hedefi terörün bitirilmesi,
PKK terör örgütünün tasfiyesi olan bu süreç, Allahın izniyle gerçekleşecek
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya, ya, ya! Ben de inandım!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ve bu milletimiz
kardeşlik ve barış ortamında, inşallah çok daha
müreffeh
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Türkiyeyi bölüyorsunuz! Yazık!
Yazık!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
çok daha huzur
ortamı içerisinde
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Cezaevlerinde insanlar
koyun koyuna yatarken
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
çok daha özgürlük
ortamı içerisinde
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
İmralıda âdeta
beş yıldızlı otel inşaatı yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
hayatını
idame ettirmeye devam edecek değerli arkadaşlar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi bakın
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kime yutturuyorsun bunu!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu hukuk mu, bu demokrasi
mi?
BAŞKAN Sayın Özdemir
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Teslim olan,
silahı bırakan
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Erzurum Cezaevinde 80
kişi yan yana, koyun koyuna yatıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Teslim olmak neyi
içerir? Bir terörist...
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İmralıya
beş yıldızlı otel yapıyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bir terörist
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ayıp değil mi!
BAŞKAN Sayın Özdemir
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
silahını
bırakmış dağda. Dağda silahını
bırakmış ve gelmiş güvenlik güçlerimize teslim olmuş.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu kürsüde yalan söylemeye
hiç kimsenin hakkı yoktur.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu teslimdir
değerli arkadaşlar
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) PKK teslim olmuyor!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ve yargı da,
bağımsız yargı da gereğini yapmış,
yapılması gerekeni yapmış.
FARUK BAL (Konya) PKKnın elçisi olarak geliyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu konuda, ne bizim
Hükûmet olarak ne de bir başka organın, ne bir yönlendirmesi ne de
bir müdahalesi söz konusu olabilir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ayıp ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla,
niye terör örgütünün tasfiyesinden ve teslim olmasından
rahatsızlık duyuyoruz veya duyuluyor, duyuyorsunuz? Yani genel
anlamda söylüyorum, rahatsız olanlar için söylüyorum, kimseyi
kastetmiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Allah, Allah! Rüya mı
görüyorsun sen!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ha, görüntülerden
hepimiz rahatsız olduk, onu söylüyorum. O görüntülerin nedeni de o
toplantıları organize eden ve gerçek anlamda PKKnın
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Korkma, söyle!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
PKKnın ve o
tasfiyesini engellemeye yönelik
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Söyle, söyle, korkma!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Orada da var o
engellemeye yönelik çalışmalar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Fincancı
katırlarını ürkütmekten mi korkuyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın, gazetelere
düşen haberler doğruysa
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Açık söyle! Korkmadan söyle,
korkma!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
gazetelere düşen
haberler doğruysa
CANAN ARITMAN (İzmir) Devletin mahkemesini kim götürdü
Habur Kapısına?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
terör örgütünün
başı ve PKK
CANAN ARITMAN (İzmir) Devleti kim götürdü o kapıya?
PKKnın ayağına?
BAŞKAN Sayın Arıtman
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
açılım
sürecine çok şiddetli bir şekilde karşı
çıkıyorlarmış. Haberler doğruysa, bilemiyorum
değerli arkadaşlarım. Onun için hiç kimse
CANAN ARITMAN (İzmir) Devleti PKKnın
ayağına götürdünüz! Affedilmez bu suç!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
bizim samimiyetimizi
sorgulamasın.
CANAN ARITMAN (İzmir) Bu suç unutulmayacak!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın, hem
Sayın Başbakanımız, bakanlarımız, konuşmacı
arkadaşlarımız defalarca açıklama yaptılar. Bu sürecin
kırmızı çizgileri var. Bu sürecin çerçevesi var. Nedir bunlar?
Ülkenin birlik ve bütünlüğü, üniter yapısı, hiçbir şekille,
mahallî yönetimlerin siyasallaştırılmaması ya da
yetkilerinin siyasal anlamda artırılmaması ya da etnik
yapıların kesinlikle siyasallaştırılmaması
başta olmak üzere, Anayasanın değiştirilmesi mümkün
olmayan ve değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilk üç maddesinde
belirtilen ilkeler. Bütün bunlar ülkenin birlik ve beraberliği için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) O ilkelerin çoğunu yol geçen
hanı yaptınız!
BAŞKAN Sayın Canikli, lütfen tamamlar
mısınız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bunları defalarca
söyledik. Neden duymamazlıktan geliyorsunuz? Neden duymamazlıktan
geliyorsunuz?
Bu milletin geleceğini en az sizler kadar biz de
düşünüyoruz. Samimi olarak, bütünlüğünü ama kardeşlik
ortamı içerisinde
AKİF AKKUŞ (Mersin) Hiç inandırıcı
gelmiyor!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İnanmıyoruz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ama bu
kargaşanın ortadan kaldırılması ve bu dumanlı
havadan menfaati olanların bu menfaatinin ortadan
kaldırılması şartıyla, biz, ülkenin birliğini
bütünlüğünü, üniter yapısını, kardeşliğini
savunuyoruz. Projenin amacı da budur ve inşallah gerçekleşecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.55
BAŞKAN : Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup,
oylarınıza sunacağım.
3.- (10/69) esas numaralı,
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin, Genel
Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
11.11.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 11.11.2009 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/69) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun, 11.11.2009
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehinde söz
isteyen Canan Arıtman, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime, ülkemizin, ulusumuzun bölünmez bütünlüğü,
bağımsızlığı, güvenliği ve bekası
uğruna, kanını, canını, uzuvlarını, her
şeyini veren fedakâr ve kahraman şehitlerimize, gazilerimize en derin
saygılarımızı, minnettarlığımızı
ifade ederek başlamak istiyorum. Önlerinde saygıyla eğiliyoruz.
Verdiğimiz bu önerge, şehit ve gazilerimize olan
saygı ve minnetin gereğidir. Ne yapsak haklarını
ödeyemeyiz. Ama hiç değilse, en azından, o aziz haklarını
helal ettirmeye gayret edelim.
Ne yazık ki, son zamanlarda, aziz şehitlerimizin emaneti
olan ailelerinin ve kahraman gazilerimizin yaşadıkları
zorluklar, çektikleri sıkıntılar ve yapılan
haksızlıklar, büyük saygısızlıklar tahammül
sınırını aşmıştır. Onlar ki,
kanlarıyla al rengini verdikleri şanlı Bayrağımız
vatan toprakları üzerinde dalgalansın diye; ülkemiz ve milletimiz
bölünmesin, parçalanmasın, minarelerinden ezan sesleri eksik olmasın,
vatanımızda hür ve bağımsız, başımız
dik yaşayabilelim diye; vatanın ve milletin onurunu, namusunu korumak
adına fedakârca, hiçbir şeyi sakınmadan, kahramanca kan
verdiler, can verdiler, nefes verdiler. Peki, biz onlara borcumuzu ödeyebildik
mi? Daha üç gün önce protez bacaklı, bir deri bir kemik kalmış
yaşlı bir Kore gazimiz bir baraka köşesinde açlıktan öldü.
Ayda sadece 300 lira maaş alıyordu ve bu para karnını doyurmaya
bile yetmiyordu. Yaşlı ve yorgun bedeni açlığa bu ayki
maaşını alıncaya kadar dayanamadı, sahipsiz ve
yalnız öldü. Bu durum sözün bittiği yerdir, onarılamaz bir
ayıptır, büyük bir utançtır, insanlığın
tükendiği noktadır. Bu ayıp milletin de devletin de
ayıbı değildir, bizi yönetenlerindir bu ayıp. Şehidine
kelle diyen, onu şehit edenlere de sayın diye hitap eden
anlayışın devleti getirdiği nokta budur. Türkiye
Cumhuriyeti devleti böyle değildi, yeni kurulduğunda bile,
savaştan çıkmış, yorgun ve yoksulken bile şehidine,
gazisine sahip çıktı, aç açık bırakmadı, kimseye de
muhtaç etmedi ama bugün dünyanın 15inci büyük ekonomisiyiz diye övünürken
ne acıdır ki gazilerimiz açlıktan ölüyor. Devlet gazisine sahip
çıkmıyor, onlara hak ettiği değeri vermiyor, insan onuruna
yakışır şekilde yaşamlarını sürdürmelerini
temin etmiyor.
Değerli arkadaşlar, bu kabul edilebilir bir tablo
değildir. Nasıl oldu da gazilerin açlıktan öldüğü, felçli
kahraman gazilerimizin kendilerine yapılan haksızlık ve
saygısızlığa dayanamayarak yıllarca dağlarda
etkisiz hâle getirmeye çalıştığı PKK teröristlerinin
iftiralarıyla Silivri intikam tiyatrosunun da dâhil edilmesini onuruna
yediremeyerek intihar ettiği ama eli kanlı teröristlerin davul
zurnayla karşılandığı bir ülke olduk. Neden
dağdan inen PKKya böyle aşırı bir ilgi gösteriliyor da
vatan uğruna gazi olanlarla ilgilenilmiyor; on binlerce
insanımızın katili İmralıda rahat etsin,
arkadaşsız kalmasın, canı sıkılmasın diye 8
trilyon harcanıyor, başında yirmi dört saat doktorlara nöbet
tutturuluyor? Demek ki sorun para değil. Şehidine, gazisine sahip
çıkmayan bir devlet bekasını sağlayabilir mi? Yoksa bu
bilinçli, planlı bir uygulama mıdır? Vatanın, milletin
bölünmesini, parçalanmasını sağlamak için mi böyle
davranılıyor? Bu ülkede vatan, millet uğruna gözü arkada
kalmadan kanını, canını verecek adam kalmasın diye mi
bunlar yapılıyor? G 20 toplantılarında gezip tozarken
fotoğraf çekimlerinde yerini belirleyen plaketi sözde bayrağa
saygı gerekçesiyle yerden alma şovları yapılacağına,
önce o Bayrak yere düşmesin diye kanlarıyla o Bayrağa al rengini
veren şehit ve gazilerimize saygı gösterilsin.
Dün 10 Kasımda Gazi Mustafa Kemalin öldüğü gün parti
genel merkezlerine Türk Bayrağı asmayan Adalet ve Kalkınma
Partisiyle Demokratik Toplum Partisini bu vesileyle şiddetle
kınıyorum.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Niye,
anlamadım? Niye kınıyorsunuz?
CANAN ARITMAN (Devamla) Ezanlar susmasın. diye
uğruna şehit ve gazi oldukları camilerdeki mahyalara
Şehitler ölmez. sözünün yazılmasını bile çok gördünüz.
Teröristler, PKK üniformalarıyla zafer işaretleri yaparak anlı
şanlı törenlerle devletin ve milletin itibarı iki paralık
edilerek karşılanırken, şehit ailelerinin
şehitliklerde şehit evlatlarının mezarları
başında bir çift söz söylemesini bile yasak ettiniz. Sözde aydın
yandaşlarınız TV TV dolaşıp dağdan gelen
teröristler için Teslim olma ve pişmanlık gösterme sözleri
kullanılmasın, bunları söylemek onları incitiyor.
fetvasını verebiliyorlar utanmadan. Ama şehit ailelerinin
nasıl incitildiği, nasıl kahredildiği umurlarında bile
değil. Gazilerimizi madalyalarını, beratlarını iade
ettirecek duruma getirdiniz. Anaların göz yaşlarını
dindireceğiz. edebiyatıyla şehit analarının
gözlerinden kanlı yaşlar getirttiniz. Mehmetçiğimize
yıllardır kurşun sıkan PKK terör örgütü üyelerinin zafer
kazanmış gibi karşılanması şehit aileleri ve
gazilerimizle birlikte tüm Türk Milletini kahretmiştir. Bu gazi Meclisin
kapısında şehit analarının ellerinden, rengini
evlatlarının kanından almış Türk
Bayraklarını zorla aldınız. PKKyı davul zurnayla
karşılarken Kızılayda şehit ailelerini
copladınız. Ki, onlar yan gelip yatmadı; kan verdi, uzuv verdi,
can verdi, nefes verdi; bu Bayrak, bu vatan, bu millet için her şeyini
verdi. Şehit analarına, babalarına, dul ve yetimlerine ve
gazilerimize haklarını helal ettirmenin bir yolunu
araştırıp bulmalıyız.
Duyduk ki dağdan gelen PKK teröristlerine 5 milyar para,
TOKİden ev ve Mahmurda geçirdikleri yıllardaki sözde maddi
kayıpları için de terör tazminatı faslından para
verecekmişsiniz. Peki, şehit ailelerine ve gazilere de TOKİden
ev veriyor musunuz?
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Evet.
CANAN ARITMAN (Devamla) Ne gezer! Sadece yüzde 10u peşin,
kalanı da devir teslimini müteakip ödenecek faizsiz konut kredisi
veriyorsunuz. Kredinin geri ödemesini de zaten yetersiz olan, açlık
sınırının altında olan maaşlarının her
ay dörtte 1ini keserek yapıyorsunuz. Teröriste değil de gelin
şehit ailelerimize ve gazilerimize TOKİden ev verelim.
Anayasamızın 61inci maddesinin ilk cümlesi Devlet,
harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle malul gazilerini korur ve
toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
şeklindedir. Onların hayat şartlarını düzeltmek,
sosyal, ekonomik ve sağlık sorunlarını çözmek, sahipsizlik
duygularını gidermek, onurlu bir yaşam sürmelerini
sağlamak, devlet ve millet olarak öncelikli görevimizdir. Hem Osmanlı
Devletini hem de Türkiye Cumhuriyetini kuranlarının gazi
unvanı taşıması tesadüf değildir. O gaziler 10
binlerce şehit vererek bu Türk devletlerini kurdular ve 10 binlerce
şehit ve gazi vererek bekasını sağladılar.
Bugün ne yazık ki hâlâ vatan topraklarının
korunması, bağımsızlığımız,
milletimizin güven ve huzurunun temini ve terörle mücadele için her gün
şehit ve gazi vermeye devam ediyoruz. Dünyanın en güzel ülkesi olan
vatanımızın bulunduğu bu zor coğrafyada
bütünlüğün, bağımsızlığın, bekanın
sağlanmasının bedeli ağırdır. Devlet,
şehitlerimizin ailelerine ve gazilerimize nakdî tazminat ve maaş
verilmesiyle sağlık hizmeti imkânları, iş temini, kamu
taşıtlarından ücretsiz yararlanma, eğitim öncelikleri gibi
imkânlar sağlamaya çalışmaktadır. Ancak bu hususlarda hâlâ
pek çok yetersizlik, eşitsizlik ve sorun yaşanmaktadır.
Şehit, gazi, harp ve vazife malulleriyle ilgili mevzuatın çok
dağınık olması, yeterli hukuksal desteğin olmaması,
maaşlarının yetersizliği, sosyal desteğin
olmayışı ile bu kahraman ve aziz insanlarımız ve
aileleri toplumda hak ettikleri yaşam standartlarına
ulaşamamakta, büyük sorunlarla karşı karşıya
kalmaktadırlar.
Yapılanlar yeterli düzeyde değildir. Çok büyük
fedakârlık ve kahramanlık göstererek bu vatan uğruna şehit
ve gazi olan insanlarımız, onların yetim kalan yavruları,
dul eşleri, ana ve babaları, bu millete, bizlere, bu Meclise
emanettir. Bu emanete yeterince sahip çıkılmamıştır.
Onlara olan minnet borcu ödenmemiştir. Aslında, ne yaparsak
yapalım, o borç ödenmez ama elimizden gelenin en iyisini yaparak aziz
emanetlerine sahip çıkalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arıtman, lütfen
tamamlayınız.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (Devamla) Saygın, onurlu ve refah içinde bir
yaşam sürmelerini sağlayalım.
Değerli arkadaşlar, çağdaş, uygar bir ülke
olmanın ilk şartı, şehidine, gazisine sahip
çıkmaktır.
Değerli milletvekilleri, CHP milletvekillerinin önergesini
kabul ederek hiç değilse bir daha ülkesinin onuru için
savaşmış bir gazinin yoksulluk ve sefalet içinde açlıktan
bir baraka köşesinde ölmemesini sağlayalım. Bu önergeye
vereceğimiz oylarla birazdan insanlık terazisinde tartılacağız.
Gereken duyarlılığı göstereceğiniz
inancıyla yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arıtman, teşekkür ediyorum.
Şimdi, grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ayhan Sefer Üstün,
Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekillerimiz; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, AK PARTİnin
vermiş olduğu grup önerisiyle birlikte Meclisimizin altı
haftalık çalışma takvimi belirlenmiş idi. Yani 10
Aralığa kadar Borçlar Kanununu görüşeceğimizi daha önce
yüce Meclis kararlaştırmış idi. Belki de son yıllarda
ilk kez böyle bir durumla karşılaştık. Yani altı
haftalık bir gündemi belirledik. Çünkü sık sık muhalefet Her
hafta gündem değişiyor, dolayısıyla gündemi takip
edemiyoruz. diye sitem ediyorlardı. İşte, ilk kez belki de
böyle bir gündem belirlemesi yapıldı ve altı haftalık bir
gündem belirlenmiş oldu. Zaten ondan sonra da inşallah bütçeyi
görüşeceğiz ve neredeyse yılbaşına kadar Meclisimizin
gündemi belirlenmiş oldu. Ama bu arada demokratik açılımla
ilgili bir gündem girdi Genel Kurulumuzun gündemine. Arkadaşlar, bunu da
inşallah, usuletle, suhuletle görüşeceğiz ve gündemimize devam
etmeye çalışacağız.
Burada çok fazla gerginlikler olduğunu gördüm, özellikle dün.
Birbirimizi yıpratmaya gerek yok. Bu millet her şeyi görüyor. Elbette
siyaset yapacağız ama Mecliste, Genel Kurulda birbirimizi fazla
yıpratırsak bu bize zararlı oluyor. Geçtiğimiz dönemde de
burada gördük. Arkadaşlarımız çok fazla zaman zaman
hırçınlıklar yaptılar. Ama bu
hırçınlıkları maalesef onları tekrar buraya getirmedi.
En fazla burada bağıran, en fazla karşı tarafa hakaret
edenler listelerde kendilerinin olmadıklarını gördüklerinde
gerçekten şaşırdılar ve önce kendi liderlerine sitem
ettiler. O bakımdan burada belki birilerinin gözüne gireceğiz diye,
belki de acaba seçilme endişesiyle, belki de seçim yaklaşıyor
düşüncesiyle
CANAN ARITMAN (İzmir) Böyle bir derdimiz yok. Milletvekili
olup kalmaya da derdimiz yok. Onlar sizin derdiniz. Biz, milletin verdiği
görevi yapma derdindeyiz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
birbirimizi kırarsak
bunların hiçbir faydasının olmadığını
gördük. Gelin, gündeme geçelim, gündemimizi takip edelim.
Dışarılarda basın toplantısı yapıyoruz.
Zaten illerimize gittiğimizde gerekli her türlü şeyi söylüyoruz ama buranın
atmosferini ağırlaştırırsak birbirimizi yeriz.
O bakımdan -zaten Meclisin gündemi belirlenmiştir-
Borçlar Kanununu görüşeceğimizden dolayı Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu önergeye karşı olduğumu
belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Şimdi, grup önerisi lehinde söz isteyen Ayla Akat Ata, Batman
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ata. (DTP sıralarından
alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP grup önerisi lehine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, cumhuriyet tarihi boyunca var olduğunu ifade
ettiğimiz ve dün de etraflıca tartışma
şansını bulduğumuz ama içeriğine çok da
değinmediğimiz Kürt sorununun çözümsüzlüğü noktasında
yaşanan acılardan birinci derecede etkilenenlerin yani bu noktada
canını ortaya koyanların sorunlarını
tartışmak üzere bir araştırma önergesi vermiş
bulunmakta CHP. Biz de bu konuda duyarlılığımızı
ve hassasiyetimizi
Özellikle canlarını verenlerin bugün ve bundan
sonra yaşayacakları sorunları ve evlatlarını, en
değerli varlıklarını, uğruna, doğdukları
ülkede daha mutlu, daha huzurlu yaşamak üzere evlatlarını
verdikleri ailelerimizi dinlemek, onların sorunlarını anlamak,
çözüm bulmak gibi bir sorumluluk altında olduğumuzu düşünüyorum.
Ama buraya gelmeden önce tabii ki biraz düşünmek gerekiyor,
mesela bugüne nasıl gelindiği üzerinde düşünmek gerekiyor.
Nasıl gelindi bugüne? Evet Cumhuriyet tarihi boyunca yirmi dokuz isyan.
demek çok kolay ama bugüne nasıl gelindiğini tartışmak
gerekiyor. O da en temel insan haklarının nasıl ortadan
kaldırıldığında yatıyor.
Dili yasaklarsanız, kültürü yasaklarsanız, tarihi
yasaklarsanız ve insanların kimliğinden vazgeçmesini isterseniz,
coğrafyalarını yasaklarsanız o zaman sorunla
karşılaşırsınız çünkü bu ülke -daha önce
Komisyonda da ifade etmiştim- bir tarafında halayların
çekildiği, bir tarafında horonların çekildiği, bir
tarafında zeybek oynandığı bir ülke; bir tarafında
Arapçanın konuşulduğu, bir tarafında Kürtçenin
konuşulduğu, bir tarafında Çerkezcenin, Abazacanın
konuşulduğu bir ülke. O yüzden bu ülkede eğer siz kimlikleri yok
sayarsanız, eğer siz dili yok sayarsanız, kültürü yok
sayarsanız, o zaman, evet, bugün evlatlarımızın
toprağa düşmesine sebep olan daha çok çatışma
göreceğiz ve bu çatışmalardan kaynaklı belki daha çok büyük
acılar yaşayacağız ve ülkemizin ekonomisi başta olmak
üzere daha birçok konuda zarar göreceğiz.
Peki, neye mal oldu bu süreç? İnkâr ettik, imha ettik; neye
mal oldu bu süreç? Evet, son otuz yılda 50 bin cana mal oldu.
Tabii, bir de bunun daha öncesini de varsayabiliriz. Dün bu
kürsüden ifade edildi, bir Şeyh Saitten bahsedildi, Dersim
isyanından bahsedildi, bir Ağrıyı da katarsak, eğer
daha öncesine bakarsak, yirmi dokuz isyanı eğer değerlendirirsek
emin olun 50 bin değil, 200 binleri aşan rakamdır ki bence bugün
cumhuriyet tarihimiz için korkunç bir rakam bu.
Ve yine, 1 trilyon dolardan bahsediliyor, buraya
yatırılan sermaye. Daha lise yıllarındaydım,
öğretmenimiz bir soru sormuştu, demişti ki: Ne olabilir? Bu
soruna nasıl çözüm bulunabilir? Soran öğretmenimiz sosyoloji
öğretmenimiz. Tabii, bir başka öğretmen sormuyor. Biz dedik ki:
Belki koruculara para ödeneceğine fabrikalar açılabilir. Bu, çok
basit bir cevaptı, o günkü aklımızla verdiğimiz bir
cevaptı. Öğretmenimiz Daha düşünmeye devam edin. demişti
ve Bu önemli bir nokta, çıkış yolunu bulabilmek için çok önemli
bir nokta ama siz gençler buradan bakabilmelisiniz. diye bize öğütlerde
bulunmuştu.
Ve yine, üç bin beş yüz köyün boşaltılması,
3,5 milyon insanın yerinden, yurdundan göç etmesi ve yine 17 bin küsur
insanın faili meçhul cinayetlerde yaşamını yitirmesi.
CANAN ARITMAN (İzmir) Hepsinin nedeni PKK.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bir sabah uyanacaksınız, 17
bin küsur insanın yaşamını yitirdiğini
duyacaksınız. Ne büyük infial olur değil mi?
CANAN ARITMAN (İzmir) PKK olmasaydı olur muydu
bunların hiçbiri?
AYLA AKAT ATA (Devamla) Otuz yıla yayılınca
etkisi mi azalıyor? Hayır. Otuz yıla yayılınca etkisi
azalmıyor.
CANAN ARITMAN (İzmir) Hepsine PKK neden oldu?
AYLA AKAT ATA (Devamla) Genel Başkanımız bir
televizyon programında bu konudaki hassasiyetini söyledi, Geçmişle
yüzleşebiliriz, sorunlarımızı tartışabiliriz,
birçok konuda belki affetme erdemini gösterebiliriz. dedi.
Ben Batmana gittim, Batmandaki aileler bizi protesto ettiler,
Nasıl olur? Bizim adımıza Hemen affederiz. dersiniz.
dediler.
CANAN ARITMAN (İzmir) Kim kimi affediyor?
AYLA AKAT ATA (Devamla) Çünkü Batmanın her
sokağında, benim gezdiğim her sokağında binlerce insan
faili meçhul cinayetlere gitti. Onlar dağlarda değillerdi, onlar
şehirlerde yaşıyorlardı ve binlercesi orada faili meçhule
gitti, hiçbirinin faili belli değil
CANAN ARITMAN (İzmir) Faili, PKK.
AYLA AKAT ATA (Devamla)
ve o aileler bu Meclisten, sadece DTP
Grubundan değil, bu Meclisten o faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılmasını bekliyor.
Ve yine, son olarak hani hangi noktaya geldik? Son olarak Cizrede
on sekiz aylık Mehmet Uytunun yaşamını yitirmesine geldik,
yine Licede on üç yaşındaki Ceylanın yaşamını
yitirmesine geldik. Bu tablo devam edebilir, önümüzdeki günlerde, önümüzdeki
aylarda, önümüzdeki yıllarda biz bu savaşa daha çok bütçe
ayırabiliriz, biz bu savaşa daha çok can verebiliriz, biz bu
savaşa daha çok mal verebiliriz ve en önemlisi artık
çocuklarımızı veriyoruz. Yani, Ceylan noktasında
düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum ya da on sekiz aylık
Mehmet Uytun noktasında düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bu Meclis, bu Mecliste grubu bulunan tüm siyasi partiler, bunların
failleri tabii ki açığa çıkarılmalıdır, çünkü
bunların hepsinin
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Öneriniz ne, öneriniz?
CANAN ARITMAN (İzmir) Kundakta kurşunlanan bebekleri
kim kurşunladı? Niye o bebeğin hesabını sormuyorsunuz?
PKK kurşunladı onu!
AYLA AKAT ATA (Devamla) Ben sizi nezaketle dinledim Sayın
Arıtman.
CANAN ARITMAN (İzmir) Kadınlara, kundaktaki bebelere
kurşun sıkan PKKydı!
AYLA AKAT ATA (Devamla) Evet, evet. Biz emin olun bunların
araştırılmasını istiyoruz. Emin olun
araştırılmasını istiyoruz.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Hanımefendi, biz sizi
dinledik.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Onlar çok
söylendi, bunlar söylenmedi, dinleyin.
CANAN ARITMAN (İzmir) Peki, söylemeyelim.
BAŞKAN Sayın Arıtman lütfen
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bu süreç başlayacak ve eğer
demokratik açılım yol alabilecekse bu süreçler
araştırılmalı, kundaktaki bebeklere kurşun
sıkanlar tespit edilmeli
CANAN ARITMAN (İzmir) PKK, PKK
Katil diyemediğiniz
PKK!
AYLA AKAT ATA (Devamla)
bunun sorumluları yargı önüne
çıkarılabilmeli ama Liceyi yakanlar da yargı önüne
çıkarılabilmeli. Bunların hepsini ayrı ayrı gözden
geçirmemiz gerekiyor.
Peki, bu günden nasıl uzaklaşacağız?
Nasıl uzaklaşabiliriz? Yani, yaralarımızı nasıl
sarabiliriz? Olmazsa olmaz koşul, demokratikleşme. Biz her yerde bunu
gördük, bunu okuduk, bunu dinledik. Biz ilk defa bu sorunu
yaşamıyoruz, bizden önce yaşayan ülkeler vardı, hatta
savaşları on yıllar boyunca devam etti ve geldikleri nokta ne
kadar demokrasi, ne kadar özgürlük o kadar yüksek bir refah düzeyi. O zaman,
bizim de önümüzdeki rehber bu olmalı, demokratikleşme olmalı
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne, ne, talebiniz ne;
söyleyin, bilelim.
AYLA AKAT ATA (Devamla) O yüzden demokratikleşme açılımı
noktasında desteğimizi ilk günden beri bu konuda samimi olmak ve iyi
niyetli olmak kaydıyla dile getirdik.
CANAN ARITMAN (İzmir) Somut, somut
Demokratikleşmeden
somut talebiniz ne? Ne istiyorsunuz?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Siz ne
istiyorsunuz? Biz ne istediğimizi söyledik!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, bu
talepler nedir?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Biz
söyledik, siz de söyleyin.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Çünkü samimiyet çok önemli ve niyet çok
önemli. Kant da söylemiş, büyük düşünür Kant demiş ki: Niyet,
yapmanın yarısıdır. Evet, Niyet, yapmanın
yarısıdır. Evet, niyet, yapmanın yarısıdır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Talebiniz ne?
CANAN ARITMAN (İzmir) Demokratik talebiniz ne? Ne
istiyorsunuz?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne? Söyleyin.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bu konuda samimi olmamak da nereye
götürür?
CANAN ARITMAN (İzmir) Bende olan sende olmayan bir hak
mı var?
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bu konuda samimi olmamak da nereye
götürür? Otuz yıllık çözümsüzlük politikalarına götürür.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AYLA AKAT ATA (Devamla) Çok belirgin bir gerçekliktir,
Türkiye'de iktidarların yani siyasi partilerin iktidara gelip muhalefete
düşmelerinin temel ölçütü, Kürt sorunu noktasında neyi ne kadar
üretebildikleri, ne kadar mesafe alabildikleridir. O yüzden, bugün de AKP
Hükûmetinin önündeki temel görev, bu süreçten, en azından Türkiye
halklarının hassasiyetlerini gözeterek, savaşta
yaşananların adını doğru koyarak ve bu süreçten
etkilenenleri doğru tespit ederek, çözüm arayışına toplumun
tüm dinamik kesimlerini dâhil ederek tartışmaktan, üretmekten
geçiyor. Aksi hâlde, samimi olmayan tavır ve davranışlar bu
ülkede, bu ülkenin insanı tarafından hiçbir zaman kabul görmedi. O
yüzdendir ki siyasi iktidarlar Kürt sorunu çerçevesindeki tavır ve
yaklaşımlarından dolayı ya iktidardan düştüler
muhalefete ya da tarihin sayfalarına gömüldüler.
Bu nedenle, çözüyormuş gibi yapmamak gerekiyor, zamana
yaymamak gerekiyor. Emin olun biz de merak ediyoruz. Ne var bu çözüm paketinin
içerisinde? Neyi ne kadar tartışabiliriz, ne kadar katkı
sunabiliriz? Tabii ki riskleri var, riskleri olacak, bundan önce vardı,
bundan sonra da olacak. Savaş kendi ekonomisini yaratıyor, kendi
tekelini yaratıyor, insanlar bundan nemalanıyorlar. Bunun bir
ayağı ekonomiyse bir ayağı da sosyal alanda
yaşanıyor ve şunu görmek gerekiyor, eğer kendi elitini ve
kendine özgü kurum ve kuruluşlarını yarattıysa bunları
da dikkate alarak çözüm üretmek gerekiyor ama bu kesimlerin bu süreç
içerisindeki direnişlerini göz ardı etmek, sürecin dinamiklerine,
siyasal aktörlerine kaybettirir. Bu direnişleri doğru tespit edelim.
CANAN ARITMAN (İzmir) PKKya silah
bıraktırın ondan sonra konuşalım o zaman.
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sen
bırakmıyorsun silahı.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Ve 1993te ilk defa sorunun siyasal
çözümü yönünde irade açığa çıkmış ve PKK bunu ifade
etmişken, ilk defa çatışmasızlık süreci, ateşkes
ilan edilmişken, biz, 1993te 33 askerin öldürülmesi olayının
arkasındaki sır perdesini bugün öğreniyoruz. O yüzden, bu
direnişi doğru algılamak lazım. Direniş
gösterilecektir ama riskler almak gerekiyor.
Ve yine, emin olun, kullanılan dil çok önemli, bu dili
önemsiyoruz. Biz de bu kürsüden konuşurken, toplantılarda
konuşurken bu Meclisteki tüm hassasiyetleri dikkate alarak
konuşuyoruz. Bu Mecliste sadece DTP Grubunun
olmadığını biliyoruz; AKP Grubunun, CHP Grubunun, MHP
Grubunun ve bunları var eden ideolojilerin varlığının
farkındayız. O yüzden kullandığımız dile de bu
çerçevede dikkat ediyoruz. Herkesin hassasiyetini koruyarak ama bu ülkenin
temel sorununun nasıl çözülmesi gerektiği noktasında da kimsenin
belki parmak basmaya cesaret edemediği bir noktadan yaklaşarak, Bu
sorun siyasi bir sorundur ve çözüm yeri de Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
diyerek farklı bir noktadan ele alıyor ve çözümün asıl adresinin
Meclis olduğunu belirterek farklılığımızı
ortaya koyuyoruz ve herkesi de bu noktada bir araya gelmeye
çağırıyoruz. Hassasiyetler eğer
Bu Meclis Türkiye'nin
aynasıdır ve Türkiye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ata, lütfen tamamlayınız.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Daha önce de bu kürsüden söyledik: Belki
bu noktada ilk defa bu kadar şanslı bir Meclise sahip oluyoruz. Bunu
da doğru kullanabilmek gerekiyor ve en önemlisi empati yapmak gerekiyor.
Birbirimizi anlayabilmek, birbirimizi dinleyebilmek
Birbirini anlamayanlar ve
dinlemeyenlerin de barış yapamayacakları gerçeğini bilerek
hareket etmek gerekiyor. O yüzden empati olmazsa olmaz koşuldur.
Diyarbakırda -belki belli bir kesimi temsil ediyordu ama-
Şehit Aileleri Derneğiyle yaşamını yitiren PKKlilerin
ailelerinin kucaklaşmasını görüp de ekranları
başında ağlamayan bir tek fert ben tanımıyorum. Bir
tek aile, belki bu noktada
CANAN ARITMAN (İzmir) Mehmetçiği PKKyla
eşdeğer tutamazsınız!
AYLA AKAT ATA (Devamla) Belki bu noktada
CANAN ARITMAN (İzmir) Mehmetçiği PKKyla eş
değer tutamazsınız!
AYLA AKAT ATA (Devamla) Ben sizin baktığınız
yerden bakmıyorum Sayın Arıtman!
CANAN ARITMAN (İzmir) Anasını da eş
değer tutamazsınız!
AYLA AKAT ATA (Devamla) Sizin baktığınız
yerden bakmıyorum, bakamam da
CANAN ARITMAN (İzmir) Biri katil doğurmuş, öteki
kahraman doğurmuş, aynı değil!
BAŞKAN Sayın Arıtman lütfen.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Farklı bir noktadan bakıyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir) Biri kahraman anası, öteki katil
anası.
BAŞKAN Sayın Arıtman lütfen.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Herkes
silahını bıraksa sen bırakmazsın.
CANAN ARITMAN (İzmir) Sus Allah aşkına ya!
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Bir
dinleyin, biraz anlayın.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Farklı bir noktadan bakıyorum
ve o sahnenin ülkemizin özlediği bir sahne olduğunu, o sahnenin
ülkemizde yaşanması gereken bir sahne olduğunun da
altını çiziyorum.
Bu büyük buluşmayı gerçekleştirip Türkiye
halklarına hediye edenleri de saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Veysi Kaynak,
Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Danışma Kurulu
toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisi
üzerinde söz aldım. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, partimiz milletin derdine
derman olmak için kuruldu ve siyaseti de o sebeple yapıyor; iktidar
olduğu yedi yıldan beri, belki başka partilerin el
atmadığı, başka iktidarların el
atamadığı birçok konuyu, çözümsüz denilen birçok konuyu çözmek
için gayret sarf ediyor, uğraşıyor, iyi niyetle, gayretle,
samimiyetle çalışıyor. Elbette, bugün görüştüğümüz
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisine konu olan konu, MHPnin, DTPnin
önerileri de ülkemiz için önemli ancak görüşmelerine
başladığımız, bütün muhalefet partilerinin de
katkılarıyla gerek alt komisyondan gerek Adalet Komisyonundan
geçirdiğimiz, 52nci maddesine kadar geldiğimiz, üzerinde sekiz
yıl, on yıl bilimsel bir emek verilmiş bir temel kanun tasarısının
da henüz 52nci maddesindeyiz. Neticesi itibarıyla iş
dünyasını, ticaret dünyasını, kiracıyı, ev
sahibini, velhasıl bütün toplum kesimlerini ilgilendiren bu konunun
başlamışken bitmesi, geçen hafta, daha önceki hafta, daha önceki
hafta, hep Genel Kurulumuzda bizim grup önerimiz olarak kabul edilmişti,
biz o konunun görüşülmesi taraftarıyız.
Bu sebeple, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde
olduğumu söylüyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) Gaziler açlıktan ölüyor, sen ne
Borçlar Kanunundan bahsediyorsun ya! Hangisi acil, hangisi insani, hangisi
vicdani?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yoklama istiyoruz
efendim.
BAŞKAN Arayacağım Sayın Şandır.
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Ünlütepe,
Sayın Özdemir, Sayın Arıtman, Sayın Çöllü, Sayın Köse,
Sayın Güner, Sayın Keleş, Sayın Öztürk, Sayın Emek,
Sayın Köktürk, Sayın Arslan, Sayın Küçük, Sayın Baytok,
Sayın Paçarız, Sayın Ünsal, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Ertemür, Sayın Ersin, Sayın Ağyüz, Sayın Günday,
Sayın Dibek, Sayın Çakır, Sayın Karaibrahim.
Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 10 dakika verin Sayın
Başkan!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) 10 dakika verin Sayın
Başkan, arkadaşlar ancak toparlanır!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Meclisin
çalışmasından niye rahatsız oluyorsunuz?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) O zaman burada
otursunlar Sayın Başkanım.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Çalışmak istiyorsan
AKP Grubuna bak, AKP Grubuna!
BAŞKAN Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/69) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin, Genel
Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde 50nci madde kabul edilmişti.
Şimdi 51inci maddenin başlığını
okutuyorum:
III. Tazminat
1. Belirlenmesi
MADDE 51-
BAŞKAN Madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu Tasarısının
51. Maddesinin 1. Fıkrasının Tazminatın
kapsamının ve şeklinin belirlenmesinde, kusurun
ağırlığı ve durumun gereği göz önüne
alınır. şeklinde değiştirilmesini,
(x) 321 S. Sayılı
Basmayazı 7/10/2009 tarihli 3üncü Birleşim Tutanağına
eklidir.
2. fıkrada yer alan irat biçiminde ibaresi yerine, zamana
yayılmış şekilde ibaresinin yazılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Behiç Çelik |
|
Alim
Işık |
Osman Ertuğrul |
|
|
Mersin |
|
Kütahya |
Aksaray |
|
|
|
|
Beytullah Asil |
|
|
|
|
|
Eskişehir |
|
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı yasa
tasarısının 51. maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki metnin ilave edilmesini arz ederiz.
Ancak siyasi kişilere yönelik açılacak tazminat
davalarında hükmolacak tazminat miktarı asgari ücretin iki
katından az beş katından fazla olamaz.
|
|
Kamer Genç |
|
Mustafa Vural |
Turgut Dibek |
|
|
Tunceli |
|
Adana |
Kırklareli |
|
|
Metin
Arifağaoğlu |
|
|
Tayfun
İçli |
|
|
Artvin |
|
|
Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
51. maddesinin, kenar başlığındaki Tazminat kelimesinin
ödence şeklinde, belirlenmesi kelimesinin de ödencenin belirlenmesi
şeklinde ve madde metninin de;
Madde-51: Hâkim, durumun gereğini ve kusurun
ağırlığını dikkate alarak ödencenin
içeriğini ve ödenme biçimini belirler.
Ödencenin gelir biçiminde ödenmesine karar verilirse; borçlu,
güvence göstermekle yükümlüdür.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Zonguldak |
|
|
Malik Ecder
Özdemir |
|
Rahmi Güner |
Gökhan Durgun |
|
|
Sivas |
|
Ordu |
Hatay |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Efendim, katılmayacağım ama önerge gelmedi bana.
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz, katılmıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Efendim, katılmıyoruz ama bir bakacağım, görmem
lazım.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.37
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:16.50
BAŞKAN : Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
321 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 51inci madde üzerinde son okuttuğum önergeyi
yeniden okutup işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
51. maddesinin, kenar başlığındaki Tazminat kelimesinin
ödence şeklinde, belirlenmesi kelimesinin de ödencenin belirlenmesi
şeklinde ve madde metninin de;
Madde-51: Hâkim, durumun gereğini ve kusurun
ağırlığını dikkate alarak ödencenin
içeriğini ve ödenme biçimini belirler.
Ödencenin gelir biçiminde ödenmesine karar verilirse; borçlu,
güvence göstermekle yükümlüdür.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşacak
mısınız?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Evet.
BAŞKAN Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 51inci maddeyle ilgili değişiklik
önergesinde söz almış bulunuyorum. Önergemizde, değişiklik
istememizin nedeni gerekçesinde bellidir, ancak ben bu konuda bazı
düşüncelerimi arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.
Bundan daha önce kamuoyunda Bayburt yasası olarak bilinen
bir yasa görüşüldüğü sırada, AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Suat Kılıç, meselenin usulde
olmadığını, üslupta olduğunu söylemişlerdi. Evet,
mesele hem üslupta hem usulde hem de halkımızın ve muhalefetin,
Türkiyedeki muhalefetin bir türlü iktidar partisi ve iktidar partisi
yetkililerine güvenemeyişinde.
Bununla beraber, sadece usulde ve üslupta değil sorunlar,
sorunlar AKPnin yöneticilerinin, bakanların, Başbakanın hukuku
eğip bükmesi, hukuka takla attırması, gerçekleri olduğundan
daha farklı bir dille halka anlatması, gerçeklere takla
attırmasından kaynaklanmaktadır. Üslup konusunda muhalefete ders
veren AKP Grup Başkan Vekili Sayın Suat Kılıçın dün
burada nasıl bir üslup kullandığını tüm yüce
milletimiz de gördü, AKPli milletvekillerimiz de gördü, iktidar partisi
milletvekilleri de gördü, muhalefet de gördü.
Değerli arkadaşlarım, şimdi ben bir konuyu
dile getirmek istiyorum: Arkasından, AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Bekir Bozdağ TCKnın 221inci maddesindeki etkin
pişmanlık yasasından söz ederek Bu yasa bizim
zamanımızda çıkmadı, başkaları çıktı.
dedi. Bununla, aslında Haburdan giriş yapan PKK örgüt üyelerinin
girişine ilişkin yaşanılan hukuk cinayetiyle ilgili
sözleriydi.
Bu Meclis kürsüsünde hiç kimse etkin pişmanlık
yasasının, 221inci maddenin neden uygulandığı
konusunda bir serzenişte bulunmadı, tam aksine Haburda 221inci
maddenin uygulanma koşullarının olmadığı hâlde
221inci madde uygulanmış gibi gösterilmiş olmasından söz
edildi.
Yine, bu gecekondu mahkemesiyle ilgili, aslında 19 Ekim günü
gerçekten PKK örgüt üyelerinin buradan girişi sırasında kurulan
bu gecekondu mahkemesiyle ilgili ben düşüncelerimi söylediğimde 19,
20, 21, 22, 23 Ekim günleri Sayın Bakan ısrarla buraya
savcıların gittiğini, hâkimin gitmediğini söyledi, bu
Mecliste de söyledi. Ondan sonraki günlerde de radyo ve televizyonlarda hâkimin
gitmediğini söyledi, ta ki Saygı Öztürk hürriyet.com.trde
Diyarbakır Başsavcısıyla röportaj yapana kadar. O röportaj
yayınlandıktan sonra, Saygı Öztürke Diyarbakır
Başsavcısı orada güvenlik nedeniyle böyle bir mahkemenin
kurulmak zorunda kaldığını söyledikten sonra Sayın
Bakan da bu konuda açıklama yaptı.
Sayın Bakan bu konuda açıklamasını yaparken
benim hiçbir zaman tasvip etmediğim yanlış örneklere de
değindi. Kaldı ki o yanlış örneklerin kendi içerisinde bir
tutarlılığı vardı değerli arkadaşlarım.
Neydi o? İmralıda terör örgütünün liderinin yargılanmasına
ilişkin ve yine şu anda görülmekte olan Silivri davasına
ilişkin olayları örnek gösterdi.
Öncelikle söylemek isterim ki, Sayın Bakan, kendisi bir
hukukçudur, bunları bilmesi gerekir, bilebilecek durumdadır, en
azından bilmesi gerekir. Silivrideki dava, kovuşturması orada
yapılmaktadır. Silivri davası kapsamındaki
sanıkların, şüphelilerin soruşturmasının
hiçbirisinde savcılar ve hâkimler o şüphelilerin ayağına
gitmedi. Hepiniz de biliyorsunuz ki Ceza Muhakemeleri Kanununda öngörülen
usule aykırı olarak, orada tam aksine oldu, şüpheliler gece
vakitleri evlerinden alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünde dört
gün gözaltında tutulduktan sonra sorguları İstanbul Emniyet
Müdürlüğünde yapıldı, Beşiktaş Adliyesinde Özel
Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi savcıları tarafından
sorguları yapıldı ve bazıları tutuklandı,
bazıları salıverildiler. Demek ki olay kovuşturmaya ilişkin
değil soruşturmaya ilişkin bir olaydır.
Kaldı ki burada, elimde de bir tutanak var, bu esasa
ilişkin davanın Silivride görülmesiyle ilişkin olarak
Beşiktaş 13. Ağır Ceza Mahkemesinin tensiple
aldığı bir karar vardır. Bu kararda aynen şu
söylenilmektedir: Sanık sayısının
fazlalığı, tutuklu sanıkların farklı infaz ve
tutukevlerinde bulunmaları dikkate alındığında
güvenliğin sağlanması bakımından CMKnın 252ye
1/C uyarınca duruşmaların Silivri Ceza İnfaz Kurumları
kampüsünde yapılmasına. demektedir.
Yine, Abdullah Öcalanın Silivride yargılanmasına
ilişkin olarak Ankara 2 no.lu DGMnin kendi içerisinde güvenlik nedeniyle
duruşmaların İmralıda yapılması konusunda
almış olduğu bir karar vardır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, buradaki
tartışma konusu şudur... Yani buna konulara açıklık
getirilmesi nedeniyle söylüyorum çünkü artık bugün o kadar bilgi
kirliliği yaratılmaktadır ki, gerçekler o kadar
çarpıtılmaktadır ki gerçekten ben bile bir hukukçu olarak neyin
ne olduğunu anlamaz hâle geldim. O da şudur: İmralıdaki
olay konusunda da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
Ankara 2 no.lu Devlet Güvenlik
Mahkemesi, yine güvenlik nedeniyle davaların İmralıda
yapılmasını karar altına almıştır.
Değerli arkadaşlarım, hukuk tarihinde eşi,
benzeri görülmemiş bir olay yaşanmıştır, bu olay
şudur: Bugüne kadar egemenlik kapsamında yargı yetkisini
kullanan bir hâkim ilk defa şüphelilerin huzuruna
çıkarılmıştır.
Benim üzerinde durduğum konu, özellikle, bu PKK örgüt
üyelerinin Haburdan girişi sırasında yapılan
hukuksuzluğa ilişkindir. Bunun altını tekrar çiziyorum.
Yani bu hukuksuzluğun üzerinde durmak benim hukukçu olarak görevimdir.
Benim görevim olduğu gibi, hukukla ilgilenen AKP milletvekili
arkadaşlarımın da görevidir. Gerçekten dağdan kimin
indiği, kimin dağa çıktığı konusu siyasi bir
tercih meselesidir. Bunlar tartışılabilir ancak orada gerçekten
yasa ve hukuka aykırı bir şekilde bir yargıç
şüphelilerin huzuruna çıkıyorsa, bir savcı
şüphelilerin huzuruna gidip ayaklarında ifade alıyorsa biz
hukukçular olarak bunu tartışmayacağız ki neyi
tartışacağız? Burada gerçekten suç işlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Burada benim üstünde
durduğum ve Bakana sorduğum konu şudur: Bu hâkim oraya hangi
karar uyarınca gitmiştir? Hâkimin oraya gitmesinin dayanağı
nedir? Bunların açıklanması gerekmektedir. Daha sonra
görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı yasa
tasarısının 51. maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki metnin ilave edilmesini arz ederiz.
Ancak siyasi kişilere yönelik açılacak tazminat
davalarında hükmolacak tazminat miktarı asgari ücretin iki
katıdan az beş katından fazla olamaz.
Kamer
Genç (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Değerli Başkanım, tazminatın tutarı
konusunda yasama organının somut kriter önermesi mümkün
olmadığından -kuvvetler ayrılığı içerisinde-
mümkün görmüyoruz. Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergem şu: Siyasi kişilerle ilgili olarak
açılacak tazminat davalarında burada bir sınırlama getirmek
istiyoruz, diyoruz ki: Hâkim tazminat takdir ederken asgari ücretin 2
katından az, 5 katından fazla olmaması gerekir. Bunu niye
diyorum? Bakın, şimdi, AKP İktidarı zamanında
yargı bağımsızlığı diye bir şey
kalmadı.
Geçmişte, Tayyip Erdoğanın oğlu bir
hanımı ezdi, öldürdü. Daha sonra, bu Adli Tıpta, o ölen
kişinin -yani öldüren kişinin değil ölen kişinin- yüzde 100
hatalı olduğuna dair rapor veren kişiyi getirdiler Denizcilik
İşletmeleri Genel Müdürlüğünde Genel Müdür yaptılar.
Yine, kendisi İstanbul Belediye Başkanıyken
hakkında soruşturma açan müfettişleri aleyhine rapor verdiyse
müfettişlikten ihraç etti, lehine verdiyse getirdi vali etti, kaç
tanesini, biliyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Mahkeme karar
vermiş. Saygı duymak lazım mahkeme kararına.
KAMER GENÇ (Devamla) Ayrıca da bu Adalet
Bakanlığı zamanında, özellikle Mehmet Ali Şahin ve bu
Sayın Bakan zamanında adalet müessesesi yok edildi,
bağımsızlıktan yok edildi.
Geçmişte, Tayyip Beyin benim aleyhime açtığı
bir tazminat davası vardı. Birdenbire, Tayyip çıktı dedi
ki: Efendim, bizim açtığımız tazminatlara hükmetmiyorlar
da işte burada hakaret yoktur diye. hemen mahkeme ertesi gün -tesadüfen
davam vardı- 4 milyar liralık tazminat davasını verdim.
Şu anda, aleyhimde 20 milyar daha tazminat
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Mahkemelere hakaret
ediyorsun, hâkimlere hakaret ediyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse
Yahu, neyse
Sen konuşma
kardeşim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yanlış
konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Hiç konuşma.
Şimdi, hâlâ aleyhimde 20 milyarlık tazminat davası
açmış.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Ne demişim: Tayyip Erdoğan her
gün karısını alıyor yurt içi, yurt dışı
geziyor. Burada, bir güne bir gün bunun karısı acaba, Allah
rızası için evinde bir yemek yapıyor mu? Yani, bu, her gün,
bizim verdiğimiz vergilerle yiyeceklerini bile şey ediyor. Neyse
Ama, değerli milletvekilleri, bakın, bu Adalet
Bakanı bakanlık makamına geldiğinden beri, Hâkimler
Kanununun bir 90ıncı maddesine göre, birinci sınıfa
ayrılan hâkimlerin normal olarak yargılanmalarının
Yargıtayda olması lazım ama öyle bir manevra yaptı ki,
efendim, özel yetkili savcılara bir talimat verdirdi, İstanbul
savcıları bunlar hakkında soruşturma açıyorlar,
İstanbul savcıları da Yargıtaya dava açmayacağına
göre İstanbulda açacaklar.
Yine, Teftiş Kurulu Yönetmeliğinde bir
değişiklik yaptı. 98inci maddesine göre, efendim, herhangi bir
hâkim hakkında disiplin soruşturmasını açıyor.
Disiplin soruşturması açınca, bu defa gidiyor Türkiye İletişim
Başkanından, daha doğrusu mahkemelerde telefonların
dinlenme kararını çıkarıyor. Mahkemelerin telefon dinlemesi
şey edince, mahkeme hâkimleri bunu bildiği için
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Mahkeme karar veriyor
değil mi?
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, bırak sen. Daha bir dinle
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Mahkeme karar veriyor.
Kim verecek? Dinleme kararını sen mi vereceksin? Sen ver istersen!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi bir dinle de
Mahkeme karar
veriyor da ama nasıl? Hâkimler korkutulmuş.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hâkimlere hakaret
etme.
KAMER GENÇ (Devamla) Hâkimler işte, Osman Kaçmaz, Sincan
Hâkimi, açılan yani bu konuda verdiği karar nedeniyle verilen, hangi
hâkimler hakkında dinlenme kararı verilmiş konusunda bir
araştırma yapmak üzere karar verdi. Hemen siz Sincan Hâkimini
görevden almak için ve ondan sonra kendisi hakkında rapor düzenlemek için,
görevden atmak için ceza istiyorsunuz.
Şimdi, ayrıca da bütün hâkimlerin özel telefonları
dinleniyor.
Değerli milletvekilleri, böyle bir memleket olur mu? En ilkel
toplumlarda bile olmaz. Bugün bir bekçinin, hâkimin kapısında
bekleyen bir bekçinin sahip olduğu güvenceye hâkim sahip değil. Bütün
telefonlar dinleniyor. Bu dinlenen telefonlar gizli, açıklanmıyor.
İşte, Sincan Hâkimi bir karar verdi. YARSAV Başkanının
on tane telefonu var, onu da dinleniyor.
AHMET YENİ (Samsun) Boş, boş...
KAMER GENÇ (Devamla) Kendisi dedi Hangi telefonlarım
dinleniyor? dedi. Ondan sonra, mahkemeye başvurdu. Mahkeme karar verdi.
İletişim Daire Başkanı hangi telefonları
dinlediğini müsaade etmedi. Böyle bir şey olur mu? Mahkemenin üstünde
bürokrat olur mu?
Şimdi, bakın, beyler, siz gülüyorsunuz. Bu memleketi yok
ediyorsunuz. Eğer hâkimi olmayan bir memlekette, savcısı
bağımsız olmayan bir memlekette insanların
yaşaması mümkün mü? Adaletin olması mümkün mü?
Şimdi, benim yarın öbür gün tazminat davası var
Tayyip Erdoğanla, 20 milyar açmış. Eğer tazminata
hükmetmezse o hâkim hemen ertesi gün oradan gidecek. Böyle bir şey olur
mu?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hâkimlerin
atamasının nasıl yapıldığını
bilmiyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani
Arkadaşlar, peki, bakın,
sizin zamanınızda en büyük suistimaller yapılıyor, en büyük
soygunlar yapılıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hâkimler nasıl
atanıyor bilmiyorsun. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu o konuda karar
veriyor. Ezbere konuşuyorsun yine.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, ben söyleyeyim: İşte,
Cemil Çiçekin damadına 1,5 trilyon lira bir anda kazandıran ihaleyi
nasıl...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, bakın, Cemil Çiçekin
damadı, TOKİde küçük bir ihalede, 1,5 trilyon lira, en ufak bir emek
sarf etmeden, 1,5 trilyonu alıp cebine indirdi mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kim?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, TOKİnin
hesaplarını inceleyelim. Bakın, sizin için adam
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ezbere konuşma!
Varsa belgen koy ortaya!
KAMER GENÇ (Devamla) Yani bugün, işte, Tayyip Beyin,
bakanların ve birçok AKPnin milletvekillerinin yakınlarına o
kadar rantlı ihaleler vermiş ki
Şimdi, Tayyip Bey beş tane
villa yaptı İstanbulda, geçti. Yahu, cumhuriyet tarihinde bu kadar
büyük servet edinen bir başbakan oldu mu?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Mal
varlığını nereden biliyorsun? Ezbere konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) Yani o kadar
Yani sizin oyunuza güvenerek,
sizin verdiğiniz oya güvenerek bu suistimaller yapılıyor. Sizin
vicdanlarınız buna müsaitse, ben sizi Allaha havale etmişim
zaten, yukarıdaki size gerekli cezayı verecek, ben onu biliyorum.
Ama, bir de diyorum ki: Yani, o, cezayı vermeden, sizin
vicdanınıza danışarak bunların önünü kesmenizi
istiyorum.
O bakımdan, bu hâkimlerin vereceği tazminat
davalarına bir sınırlama getirelim, yoksa biz burada
konuşamayız yani suistimalleri dile getirmeyiz. Korkuyla bir siyaset
yapılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Güzel güzel
konuş!
KAMER GENÇ (Devamla) Bu milletin geleceği
karanlıktır. O bakımdan, bu önergemizin kabul edilmesi
lazım.
AHMET YENİ (Samsun) Anayasaya aykırı!
KAMER GENÇ (Devamla) Asgari ücret
AHMET YENİ (Samsun) Tazminat ödeyeceksin!
KAMER GENÇ (Devamla) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı da arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısını
istemiştim biliyorsunuz.
BAŞKAN Arayacağım Sayın Genç.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 51. Maddesinin 1. Fıkrasının
Tazminatın kapsamının ve şeklinin belirlenmesinde, kusurun
ağırlığı ve durumun gereği göz önüne
alınır. şeklinde değiştirilmesini,
2. fıkrada yer alan irat biçiminde ibaresi yerine, zamana
yayılmış şekilde ibaresinin yazılmasını arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Alim Işık
BAŞKAN Alim Işık, Kütahya Milletvekili, önerge
hakkında söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 321 sıra
sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 51inci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygılarımla selamlarım.
Tasarının 51inci maddesi yürürlükteki 818
sayılı Borçlar Kanununun 43üncü maddesini
karşılamaktadır. Mevcut Yasanın 43üncü maddesinin birinci
fıkrası Hakim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın
ağırlığına göre tazminatın suretini ve
şümulünün derecesini tayin eyler. şeklindedir. Görüşülmekte
olan tasarıda ise bu fıkra Hâkim, tazminatın
kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle
kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
şeklinde düzenlenmiştir. Bizim değişiklik önergemizde ise
bu fıkranın Tazminatın kapsamının ve şeklinin
belirlenmesinde, kusurun ağırlığı ve durumun
gereği göz önüne alınır. şeklinde değiştirilmesi
teklif edilmektedir. Çünkü tasarının birinci fıkra hükmü mevcut
Kanunda zaten iyi olmayan durumdaki şekline bağlı
kalınarak düzenlenmiştir. Teklif edilen ifade ise daha açık ve
daha anlaşılırdır. Ayrıca, tazminatın sadece
hâkim tarafından belirlenmediği, tarafların da kendi
aralarında anlaşabileceği dikkate alındığında,
teklifin yerinde bir teklif olduğu açıktır.
Önergemizdeki ikinci değişiklikse, tasarıdaki
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence
göstermekle yükümlüdür. şeklinde düzenlenen ikinci fıkradaki irat
biçiminde ifadesinin zamana yayılmış şekilde ibaresiyle
değiştirilmesi şeklindedir. Çünkü, bir yandan mevcut kanundaki
irat tabiri aynen alınırken, diğer yandan hata ve hile
kelimelerinin Türkçeleştirilmeye çalışılması gerçekten
şaşırtıcıdır, şaşırtıcı olduğu
kadar da Komisyonun bir çelişkisidir. İrat, peyderpey veya periyodik
ödemeye işaret etmekte ve böylece tazminat alacaklısının
alacağı güvence altına alınmak istenmektedir. O hâlde,
ister periyodik olsun isterse bir defada ödenecek olsun, tazminatın zaman
içinde ödenmesi kararlaştırılmışsa, güvence
ihtiyacından söz edileceğine göre, teklif edilen düzenleme daha
isabetli olacaktır.
Değerli milletvekilleri, her ne kadar bu makul gerekçelere
rağmen Sayın Komisyon Başkanının ve Sayın
Bakanın Katılmıyoruz ifadesinden sonra çok değerli AKP
sıralarında oturan siz değerli milletvekillerinin bu önergeyi
desteklemeyeceğini biliyoruz, ancak biz, sorumluluk duygusu içerisinde
mutlaka bu gerçekleri, doğru bildiklerimizi millet adına bu kürsüden
sizlere aktarmakla yükümlüyüz. Ben bu görevimi yerine getirdiğim
inancıyla mutlaka önergemizin siz değerli milletvekillerinin
vicdanında olumlu karşılanacağını
düşünüyorum.
Tabii ki, konu Türk Borçlar Kanunu ise, bu tasarı
görüşülürken mutlaka ülkemizdeki borçlu
vatandaşlarımızın durumunun da
paylaşılmasında yarar olduğu inancındayım. Bu
nedenle ülkemizin son bir yılda geldiği noktayı devletin resmî
rakamlarını dikkate alan bazı göstergelerle sizlere ifade etmek
istiyorum.
Her şeyden önce, ülkenin iç borç stoku ağustos ayı
sonu itibarıyla 315 milyar TLyi aşmış, geçen
yılın aynı dönemine göre iç borç stoku yüzde 20lere varan bir
artış göstermiştir. Elbette ki ülkemizde derin etkilerini
hissettiğimiz ekonomik krizin mutlaka bu göstergede payı vardır
ama bundan önceki yıllarda da bu borç stoku sürekli artmaya devam
etmiştir.
Diğer yandan dış borç stoku 2009 yılı
ikinci çeyreğinde 270 milyar dolar, yani yaklaşık 400 milyar TL
olmuş ve böylece toplam borç stokumuz 700 milyar TLyi
aşmıştır.
İşsizlik, yoksulluk ve yolsuzluklar ülkenin en önemli
sorunları olmaya devam etmektedir. 2009 yılının ilk yedi
ayında her birinin tutarı 1.000 Türk lirasının üstünde olan
yaklaşık 697 bin senet protesto edilmiş, protestolu senet
sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13
oranında artmış, ancak miktar 4,4 milyar TLyi bulmuş,
fakat tutardaki artış yüzde 30u aşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Işık, lütfen
toparlayınız.
ALİM IŞIK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yılın ilk yedi ayında yaklaşık 8 milyar
liralık yatırım teşvik belgesine bağlanmış,
yatırım teşvikleri geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 55 oranında azalmıştır. Bu tablo, üretimin ve
istihdamın ne denli ciddi sıkıntılarla karşı
karşıya kaldığının en bariz göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, hepinizin yakından bildiği
çek borçlularının yakınlarının feryadının
yaşandığı bir dönemdeyiz. Yaklaşan Kurban
Bayramında bunların aileleri kendi aile bireylerinin kendi
aralarında olmasını istemektedirler ve Sayın Bakana bu
kürsüden PKKlı teröristlerden çok daha tehlikeli miyiz? sorusunu sormamı
ifade etmişlerdir. Ben de sizlerle paylaşıyorum.
Tekrar önergemize destek istiyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım Sayın Genç.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.16
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:17.25
BAŞKAN : Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
321 sıra sayılı Tasarının 51inci
maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
51inci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
321 sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
52nci maddenin başlığını okutuyorum:
2. İndirilmesi
MADDE 52-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır,
geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 52. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan
yoksulluğa kelimesinin zor duruma şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Osman
Ertuğrul |
|
Beytullah Asil |
Behiç Çelik |
|
|
Aksaray |
|
Eskişehir |
Mersin |
|
|
|
|
D. Ali Torlak |
|
|
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN Aykırı önergeyi okutup, işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar
Kanunu Tasarısının 52. maddesinin, kenar
başlığındaki 2. İndirilmesi kelimesinin 2.
Ödencenin indirilmesi şeklinde, madde metninin de;
..Hakim; zarar gören kişinin, zararı doğuran fiile
rıza göstermesi veya zararın doğmasında ya da
artmasında etkili olması yahut ödence yükümlüsünün durumunu
ağırlaştırması hâllerinde ödenceyi indirebilir veya
tümüyle kaldırabilir.
Hafif ihmali ile zarara neden olan kişi, ödenceyi
ödediği taktirde yoksulluğa düşecekse ve hak ve adalet
kuralları da gerektiriyorsa hâkim, ödenceyi indirebilir.
Şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Zonguldak |
|
|
Atila Emek |
|
İsa Gök |
Kemal Demirel |
|
|
Antalya |
|
Mersin |
Bursa |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ali Rıza Öztürkün, Mersin Milletvekili, önerge
üzerinde söz talebi vardır.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Borçlar Kanunu Tasarısının 52nci maddesindeki
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, az önce Türkiye Büyük Millet
Meclisine gene ara verildi. Neden ara verildi? Karar yeter sayısı
bulunmadığı nedenle ara verildi. Karar yeter sayısı
için kaç milletvekili lazımdı olması gereken? 139 milletvekili
olması gerekiyordu. AKPnin kaç milletvekili var? Yanılmıyorsam
338 milletvekili var. Ben Türk halkının bilmesi açısından
söylüyorum: AKP 338 milletvekili içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde 139
tane milletvekilini hazır tutamıyor
AHMET YENİ (Samsun) Komisyonlar da
çalışıyor, komisyonlar çalışıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
ondan sonra da kalkıyor bu
yasayı çok önemsediğini, bu yasanın bir an önce
çıkması gerektiğini söylüyor ve AKP grup başkan vekili
arkadaşlarımız, önce bu Parlamentoda 139 tane milletvekilini
neden hazır bulunduramadıklarının hesabını
vermiyorlar millete, kalkıyorlar muhalefet partilerinin yasadan ve İç
Tüzükten kaynaklanan toplantı ve karar yeter sayısı isteme
haklarını kullandıklarından dolayı onları
ayıplıyorlar. Ayıplanması gereken şey, 338
milletvekiline rağmen çok önemsedikleri böyle bir yasanın
görüşmeleri sırasında 139 tane milletvekilini hazır
bulunduramayan AKP Grubudur. Bunu da Türk milletinin dikkatine sunuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Komisyonlar çalışıyor
Sayın Vekilim, komisyonlar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) İkinci bir husus: Her
seferinde AKP milletvekilleri kulislerden içeri girerken -Türk milleti görsün
diye söylüyorum- elleri havada geliyorlar, neyin
oylandığını bile bilmiyorlar. Bu, işte AKPnin
Türkiyede yasa yapma ciddiyetinin somut örneğidir. AKPnin Borçlar
Kanununa ve halkın ihtiyacı olduğunu iddia ettiği yasalara
ne kadar ciddi eğildiğinin somut göstergesidir bu değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Muhalefette kaç kişi var?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Arkadaşlarım,
şimdi geldiğimiz noktada şunu söylemek istiyorum: Deminden
geldiğimiz noktada söyledim, Sayın Bakana bu Habur mahkemesiyle
ilgili sorularımı sormaya devam edeceğim, çünkü Haburda bir
cinayet işlenmiştir, bir hukuk cinayeti işlenmiştir.
Haburda gerçekten hukuk adına cumhuriyet tarihinde ve dünyada eşi,
benzeri görülmemiş bir örnek yaşanmıştır.
Şimdi ben Sayın Bakana soruyorum: 5235 sayılı
Yasanın 9uncu maddesinin
BAŞKAN Sayın Öztürk, bir saniye
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Ek süre vereceğim. Bir saniye Sayın
Öztürk.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hukukla ilgili
konuşuyor, gayet doğal.
BAŞKAN Sayın Öztürk, bundan önceki önerge üzerinde
konuşurken
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Evet
BAŞKAN
yine önergeyle ilgili bir cümle sarf etmediniz ve
ben müsaade ettim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Gerekçede olduğunu söyledim.
BAŞKAN Lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Biz burada hukuk
tartışıyoruz Sayın Başkan. Burada hukuksuzluk
ortamında
Ben geçmişte de siz yönetirken söyledim. Bakın demin
de karar yeter sayısı, toplantı yeter sayısında bile
siz AKP Grubunun gelmesi için bir Meclis Başkanının takdir
hakkını alabildiğince AKP Grubunun lehine kullanıyorsunuz.
Bırakın, biz ne konuşacağımızı biliyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, ben hiçbir partinin grubunun
lehine kullanmıyorum. Benim uygulamam bu şekilde.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Kullanıyorsunuz ve burada
BAŞKAN Ona siz müdahil olamazsınız,
karışamazsınız Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başkan, sizin
burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı gibi davranma
yükümlülüğünüz vardır. AKP Grubunun başkanı gibi davranamazsınız.
BAŞKAN Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanı gibi davranıyorum ve bunu da siz öğretemezsiniz.
Onu söyleyeyim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Başkan gibi davran
Başkan gibi, tarafsız ol!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Siz üç dakikayı beşe
çıkardınız. Siz, eski köye yeni âdetler getiriyorsunuz. Siz bu
kadar taraflı yönetiyorsunuz. Bırakın ne
konuşacağımızı biz bilelim.
BAŞKAN Sayın Öztürk, ben Başkan Vekili olarak
burada uyarıda bulunmak durumundayım. Lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) O zaman Sayın Başkan,
yazın elimize ne konuşacağımızı, onları
konuşalım biz burada.
BAŞKAN Sayın Öztürk, burada İç Tüzük çok
açık.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Yani siz AKP Grubu olarak
Türkiyede insanların susturulmasına tarafsınız, Mecliste
de muhalefeti susturacaksınız.
BAŞKAN O sizin hüsnükuruntunuz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bırakın, burada halk
yanıltılmasın, biz milletvekiliyiz. Önemli konudur bu. Bu konuda
halk gerçekleri bilmek durumundadır.
BAŞKAN Sayın Öztürk, tüm
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bakın burada dün AKP grup
başkan vekilleri konuştu. AKP grup başkan vekilleri halkı
yanılttı, gerçekleri çarpıttı, hukuku eğip büktüler
ama hiçbir müdahale yapılmadı burada.
Değerli arkadaşlarım, şimdi ben Sayın
Bakana soruyorum.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Bakana soruyorum:
Habur Sınır Kapısının kurulmasına ilişkin
kararı kim vermiştir? Sayın Bakan oradaki hâkime telefon
açmış mıdır, açmamış mıdır? Kamuoyunun
merak ettiği şeyler bunlardır. Sayın Bakan YARSAV
Başkanı hakkında soruşturma açarken, AKP yöneticileri
aleyhine karar veren yargıçlar hakkında soruşturma açarken,
Habur Sınır Kapısındaki hâkim ve savcılar hakkında
herhangi bir soruşturma açmış mıdır? Burada resmen suç
işlenmiştir. Ben hem HSYKyı hem de Sayın Bakanı
görevini yapmaya davet ediyorum değerli arkadaşlarım. Gerçekten
hukukun güvenliği açısından bu şarttır diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten hukukun
güvenliği açısından bu şarttır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, hukuk devleti, hukukun
konuşulduğu yerde, hukuka ilişkin eğer biz bu somut
tasarıda, Borçlar Kanunu Tasarısında gerçekten Borçlar
Kanununun teknik terimlerini burada konuşamaz duruma düştüysek,
Sayın Başkan burada hatipleri ayıplayacağına,
hatipleri susturmaya çalışacağına öncelikle bu ortamı
yaratan AKP Grup Başkan Vekiline müdahale etmeliydi, bunlara müdahale
edilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Her türlü gerginliğin zemini
hazırlanmıştır. O zemin hazırlandıktan sonra da
âdeta burada muhalefeti susturma girişimleri yapılmaktadır. Ben
geçmişte söyledim: Biz susmayacağız
BAŞKAN Ben İç Tüzükü uyguluyorum Sayın Öztürk,
muhalefeti susturmuyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bizi
susturamayacaksınız arkadaşlar.
BAŞKAN Muhalefeti kimse susturamaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) AKP Grubu Türkiyeyi
yıldırmaya çalışabilir ama bu Meclisteki Cumhuriyet Halk
Partisini susturamayacak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 52. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan
yoksulluğa kelimesinin zor duruma şeklinde
değiştirilmesini arz ve ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ali Torlak konuşacak Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Şandır, burada imzası yok zannediyorum
Sayın Vekilin
Tamam, varmış.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
bu arada acaba Sayın Bakan, Sayın Ali Rıza Öztürk Beyin
sorduğu sorulara yanıt verebilir mi?
AHMET ERSİN (İzmir) Belki Bakan Bey cevap verecektir
Sayın Başkanım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Not alıyorum.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Ali Torlak.
Buyurun Sayın Torlak.
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 52nci maddesinin ikinci fıkrasıyla
ilgili verdiğimiz önerge hakkında görüşlerimi bildirmek üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maddede belirtilen yoksulluğa
kelimesinin zor durum şeklinde değiştirilmesinin doğru
olacağını düşündüğümüzü belirtmek isterim çünkü
mutlaka yoksulluk düzeyinin aranmaması, zor duruma düşme
şeklinde hâkimlere daha geniş takdir yetkisi tanıyan bir ölçünün
benimsenmesi daha isabetli olacaktır. Kaldı ki mevcut kanundaki
müzayaka kelimesi yoksulluk anlamında değil zor durumda
kalmayı ifade etmektedir.
Değerli milletvekilleri, hazır yoksulluk ve zora
düşme konusunda söylemlere başlamışken bugün Türkiyede
yaşanan yoksulluk ve zorluklardan da kısaca da olsa bahsetmek
isterim. Türkiyede yoksulluk sınırında 20 milyon insan,
açlık sınırında ise 2 milyon insan oluşmuştur.
AKP Hükûmetinin yanlış politika ve uygulamaları sebebiyle
insanımıza verilen zarar, milletimizin hiçbir ferdinin
kaldıramayacağı noktaya gelmiştir. Sanayimizin çöktüğü,
iş yerlerinin kapandığı, insanlarımızın
rahatça yaşamak şöyle dursun, ortalama yaşamaya
çıkış yolu bulamadığı bu dönemde
insanımız mutsuz ve umutsuzdur.
Değerli milletvekilleri, yoksullukla mücadele şüphesiz
ki Hükûmetin birincil görevidir ancak tüm dünyada direkt parasal
yardımlarda bulunmayı öngören anlayış artık önemini
kaybetmiştir. Türk insanı, onurlu kişiliği gereği
bizzat kendinin çalışarak kazanacağı para ile kendine olan
güvenini tekrar tazeleyecektir. Aksi takdirde, AKP Hükûmetinin
yaptığı gibi işsizliğe çözüm bulmak yerine sadece
yardım etmek anlayışı, maalesef, insanımızı
psikolojik siyasi bağımlılığa itmekte, zaman
içerisinde demokrasinin tehdidi olarak büyümektedir.
BAŞKAN Sayın Torlak, lütfen önergeyle ilgili
konuşur musunuz.
Buyurun.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Üzerinde, üzerinde
D. ALİ TORLAK (Devamla) Peki efendim, teşekkür
ediyorum.
İlk etapta söylemiştim söyleyeceklerimi, tekrar devam
edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
D. ALİ TORLAK (Devamla) Hükûmet yoksulluğun nedenlerini
iyi tahlil etmeli ve yoksul kesime yönelik kalkınma programını
acil olarak ortaya koymalı ve gerçekleştirmelidir.
Türkiyede istihdam imkânı olmaması hâlinde yoksulluk
kültürü yayılmaya devam edecektir. Bu kesimin ister istemez yoksulluk
kültürüne sahip olacağı, koşullarda iyileştirme
olmadığı takdirde yaşamları bunalımlı
olacak, sadece anlık yaşamaya önem verecekler, geleceğe ise önem
vermedikleri görülecektir. Bu insan yapısı, AKP Hükûmetinin
müdahalesi olmadığı takdirde kuşaktan kuşağa
geçerek yoksulluk kültürünün devamını sağlamış
olacaklardır.
Değerli milletvekilleri, şunu açık ifadeyle
söylemek isterim: Türkiyede özel sektörün ayrım yapmadan her türlü destek
verilerek önünün açılması ve istihdamın tekrar
devamının sağlanması mecburiyeti vardır. Bunu da
yapacak olan mevcut AKP Hükûmetidir. AKP Hükûmeti milletimizin yoksulluk içinde
ezilen bu konumundan faydalanarak yardım kültürünü kendilerine biat etme
vasıtası hâline getirmiş, âdeta kamu kaynakları,
vatandaşı kendilerine siyasi bağımlı kılmak için
teslim alıcı silah olarak kullanılmaktadır. Devletin,
kamunun, halkın meydana getirdiği, sahibi olduğu kaynaklar,
muhtaçlara sosyal yardım yerine AKP yardım kıyağı gibi
sunulmaktadır. Şayet Hükûmet bu konuda gerçekten bir şeyler
yapmak istiyorsa, krizin başladığı günden bu yana sadece
toplantı yapan AKP İktidarı artık icraata geçmeli ve bunun
yansımasını da insanımıza hissettirmelidir.
Bankaların ferdî kredilerin yanında, üreten insanlara istihdam
sağlayacak sektörlere destek vermesini sağlamak acil olarak
yapılması gereken en önemli çalışma olacaktır. Yeniden
istihdamın oluşturulması yoksulluğu yenecek tek yöntemdir.
Değerli milletvekilleri, ekonomik kriz nedeniyle işten
çıkarmalar ve ödenmeyen ücretler aileleri her geçen gün daha zor
koşullarda yaşamaya mahkûm ediyor. AKP İktidarında
yoksulluk, her yerde ve her zaman gündemde olan, maalesef, bir konu
olmuştur. Aslında, hemen hemen her gün çevremizde, televizyonlarda,
gazete haberlerinde bu konuyla karşı karşıya
kalıyoruz. Artık insanımızın yoksulluğa dayanacak
gücü, maalesef, kalmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız.
D. ALİ TORLAK (Devamla) İşte bugün
insanımızı bu hâle getiren AKP zihniyeti
insanlarımızın kaderiyle oynamış, hayatı çekilmez
ve yaşanmaz hâle getirmiştir. Bir an evvel insanımızın
hak ettiği mutlu, huzurlu, gelecek kaygısı olmayan günleri
yaşaması için karar verilmeli ve hayata geçirilmelidir.
Önergemize destek vereceğinizi ümit eder, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
53üncü maddenin başlığını okutuyorum:
IV. Özel durumlar
1. Ölüm ve bedensel zarar
a. Ölüm
MADDE 53-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır,
sırasına göre okutup aykırılığına göre
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 53. Maddesinin 2. ve 3. bentlerinde yer alan
kayıplar kelimesinin zararlar şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Behiç Çelik |
|
M. Akif Paksoy |
Beytullah Asil |
|
|
Mersin |
|
Kahramanmaraş |
Eskişehir |
|
|
|
|
Osman
Ertuğrul |
|
|
|
|
|
Aksaray |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar
Kanunu Tasarısının 53. maddesinin,
Madde 53- Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle
şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile
çalışma gücünün azalması ya da yitirilmesi sonucu oluşan
zararlar.
3. Ölen kişinin desteğinden yoksun kalan kişilerin
bu nedenle uğradıkları zararlar.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Atila Emek |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Antalya |
|
|
İsa Gök |
|
Ali İhsan
Köktürk |
Kemal Demirel |
|
|
Mersin |
|
Zonguldak |
Bursa |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili, önerge
üzerinde söz talepleri var.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 53üncü
madde üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunarım. Eğer Sayın
Başkan konuşmamıza müdahale etmezse, neyini konuşmayacağımıza
direktif vermezse bir bütünlük içerisinde düşüncelerimi aktarmaya
çalışacağım.
BAŞKAN Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, biz burada
BAŞKAN Sayın Öztürk, konudan
ayrılırsanız ben konuya davet ederim. İç Tüzük uygulama
benim görevim burada Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım
Sayın Başkanımız, keşke o görevinizi az
önce bu Meclis kürsüsünden bu Meclise yakışmayacak bir sürü sözler
söylediği zaman da yapsaydınız. Biz burada hukuk
konuşuyoruz ve borçlar hukukunu konuşacağız. Borçlar
hukukunu
BAŞKAN Sayın Öztürk, Borçlar Kanunu görüşülüyor.
Onun maddeleriyle ilgili önerge veriyorsunuz, onun üzerinde konuşmak
durumundasınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başkan, ben konunun
neyle ilgili olup olmadığı konusunda sizden akıl ve fikir
alacak hâlim yok. Zaten grup başkan vekilleriniz yeteri kadar muhalefete
akıl fikir veriyor.
BAŞKAN Tüzüke uygun davranmak zorundasınız
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Lütfen siz bize akıl fikir
vermeyin.
BAŞKAN Tüzüke uygun davranmak zorundasınız.
Akıl veren yok Sayın Öztürk burada.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bırakın biz görevimizi
yapalım, bize müdahale etmeyin Sayın Başkan.
Burada deminden beri bir sürü hukuksuzluk yaşanıyor bu
Mecliste
BAŞKAN Hukuksuzluk yaşanmıyor Sayın Öztürk.
Tüzüke davet ediyorum ben, Tüzüke uymaya davet ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Özellikle sizin yönetimlerinizde,
izliyorum, her türlü hukuksuzluk yapılıyor ve bunlara seyirci
kalıyorsunuz.
BAŞKAN O sizin hüsnükuruntunuz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, Sayın
Başkan ve değerli arkadaşlar
Bakın, müdahale etmeseydiniz şimdiye kadar geçecekti
bunlar Sayın Başkan. Yani yeteri kadar zaten hem Meclis hem Türkiye
gündemini gerdiniz. Lütfen siz bari buna katkıda bulunmayınız
çünkü siz Meclis Bakan Vekilisiniz. Bu görevi zaten AKPli
arkadaşlarımız yapıyorlar. AKPli grup başkan
vekilleri yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, biz, burada,
gerçekten
Bakın, Hükûmetin aleyhine, Sayın Başbakanın
aleyhine muhalif görülen toplumsal kesimler çeşitli yöntemlerle
sindiriliyor. Bunu susacağız
AHMET YENİ (Samsun) Borçlar Kanunu mu bu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bunları susacağız
ve yargıya ilişkin ne tesadüftür ki
Bunlar tesadüf müdür? Ben bunu
Sayın Bakana sormak istiyorum, bir hukukçu olarak öğrenmek istiyorum.
Hükûmetin aleyhine veya Başbakanın aleyhine karar çıkaran
mahkemelerin yargıçları hakkında, savcıları
hakkında soruşturmalar açılıyor. Olabilir. Yani
soruşturmanın niteliğini falan bilmiyoruz ama ben şunu
öğrenmek istiyorum: Nasıl ki maliye gücü kullanılarak Doğan
Holdinge verilen cezalar bir tesadüf müdür ki, aynı şekilde
yargıda da mahkeme, AKP aleyhine veya Başbakan aleyhine kararlar
veren hâkimler hakkında soruşturma açılması bir tesadüf
müdür?
Şimdi, bu ülkede adı üstünde iki tane şey
vardır değerli arkadaşlar: Birisi cumhuriyet
savcısıdır. Cumhuriyet savcıları Anayasada
tanımlanan laikliğin yanında duruş gösterdi diye bunlar
hakkında soruşturma açılmasının akıllı, mantıklı,
makul ve meşru bir nedeni var mıdır? Cumhuriyet
savcısı sistemin temelini oluşturan laiklik yanında taraf
olmayacak da nerede olacak?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Önergeyle ne
alakası var? Önerge üzerinde söz aldınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Laiklik yanında duruş
göstermenin suç olması ancak ve ancak bu ülkede, bu sistem içerisinde en
yüce yargı kararı olan Anayasa Mahkemesi kararı ile laiklik
karşıtı hareketlerin odak noktası olduğu tespit edilen
bir siyasal anlayışın içerisinde laikliğin yanında
olmanın suç olduğu tanımlanabilir.
Şimdi, Sayın Bakana soruyorum -geçmişte
avukatlık yaptı- buradaki bütün hukukçu arkadaşlarıma
soruyorum: Kartalda Başbakan aleyhine karar çıkaran hâkim
-kararları geç yazdığı nedeniyle- hakkında
soruşturma açılıyor. Şimdi, basından
öğrendiğimiz kadarıyla -ters biliyorsak Sayın Bakan bizi
bilgilendirsin- Osman Kaçmaz hakkında aynı şekilde,
kararları geç yazdığı nedeniyle soruşturma
açılıyor. Şimdi, bu ülkede Sayın Bakan çıksın bu
kürsüde söylesin. Arkadaşlarımız, avukatlar var. Kararları
zamanında yazan bir tek hâkim var mı?
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu uygulamalar
olurken biz AKPnin iktidarına, AKPnin yönetimine nasıl
güveneceğiz? Güven vermek sizin göreviniz değil mi arkadaşlar?
Eğer bu tesadüfse bu kadar mı tesadüf olur?
AHMET YENİ (Samsun) Millet güveniyor, millet.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Milletin güvenip
güvenmediğini göreceğiz.
AHMET YENİ (Samsun) Her geçen gün artarak devam ediyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bakın değerli
arkadaşlarım, ben bir milletvekili olarak
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Anayasa Mahkemesinin
kararları da var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bir milletvekili olarak AKPnin
Kürt açılımıyla ilgili görüşlerini samimi olarak
öğrenmek istedim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Anayasa Mahkemesinin
başka kararları var. Böyle devam ederseniz biz onları getiririz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Samimi olarak AKP bu konuda ne
diyor, hâlâ öğrenmek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Dinlemediniz ki!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Anayasa Mahkemesinin
hesaplarla ilgili bir kararı da var.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) DTPnin görüşlerini
biliyorum, PKK örgütünün görüşlerini biliyorum ama altı aydır
AKPnin görüşlerini öğrenemedim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Anayasa Mahkemesinin
CHPnin hesaplarıyla ilgili kararı da var. Bu kararı da
getiririz çok istiyorsanız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Dün burada sabırla ve özenle
AKP grup başkan vekili arkadaşlarımız ne diyecek,
Sayın Bakan ne diyecek diye sabırla dinledim ama Kürt
açılımı konusunda bir tek cümle dahi söylenilmedi, muhalefet
milletvekillerine akıl verildi, hatta hakaret boyutuna varan
konuşmalar yapıldı. Bunları siz içinize sindirebiliyor
musunuz?
Bakın, arkadaşlar, siz bizim siyasi
eleştirilerimizden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, tamamlayınız lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
siyasi
konuşmalarımızdan alınıyorsunuz, siyasi
konuşmalarımızdan içinizin acıdığını
belirtiyorsunuz ama siz siyasi üslubu, hukuki üslubu bir kenara
bırakıyorsunuz, muhalefeti suçluyorsunuz; suçlamakla
kalmıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz. Şimdi, burada bütün mesele,
birbirimizin ne söylediğini anlamamamız, anlamak istemememizdir.
Eğer Sayın Başkan, burada Borçlar Kanununun temelini
tartışamıyor isek eğer, önergeler verildiğinde biz ne
söylersek söyleyelim Sayın Bakan ve Komisyon Başkanı
Katılmıyoruz. diyorsa, grup da hiç önergelerin içeriğine bile
bakmaksızın reddetme durumunda kalıyorsa elbette bu kürsüde de
biz farklı şeyleri gündeme getirmek durumundayız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım.
Kabul etmeyenler
Elektronik sistemle oylama yapacağım kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için.
3 dakikalık süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, ne
kadar tarafsızsın! İnşallah domuz gribi olursun.
BAŞKAN Sayın Ağyüz, burada bir AK PARTİ bir
de Cumhuriyet Halk Partisini temsilen 2 tane Kâtip Üye var.
İSA GÖK (Mersin) Bir de Başkan var.
MUHARREM VARLI (Adana) Tamam da o AKPnin temsilcisi hep
Tamam. diyor zaten!
BAŞKAN Hiçbir başkan burada, Genel Kurulda
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Her zaman tarafsız olmak
zorundasınız.
BAŞKAN
karar ve toplantı yeter sayısı var
mıdır, yok mudur, bunu saymaz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bu oylama biçimini de yeni
görüyoruz biz. Parmak sayısına bakarak bulabilirsiniz. Bunu
yapamıyorsanız Başkanlık etmeyin.
BAŞKAN Yerinize oturun lütfen Sayın Ağyüz.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, şunu
söyleyin: Vicdanen rahat mısınız? Allah aşkına bunun
cevabını verin bize. Tarafsızlık konusunda vicdanen rahat
mısınız? Rahatsanız nasıl bir vicdan bu?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Başbakandan talimat
alıyor, talimat.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Kaç kişi var Sayın
Başkan? Merak ettik.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Kaç kişi var Sayın
Başkan?
BAŞKAN Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 53. Maddesinin 2. ve 3. bentlerinde yer alan
kayıplar kelimesinin zararlar şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Mehmet Akif Paksoy
konuşacak.
BAŞKAN Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun söz talebi vardır.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 321
sayılı Borçlar Kanunu Tasarısının 53üncü maddesinde
istediğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değişiklik teklifimiz, verilen önergemizde
belirtilmiştir. Çok değerli arkadaşlar, bu Hükûmetin Türkiyenin
sorunlarının çözümüne yönelik bir kaygısı
bulunmamaktadır, göz boyamaya yönelik, günü kurtarma kabilinden
yapılan icraatlarda duvara toslamıştır. Bakın, Merkez
Bankası tarafından bankalara duyurulan toplam
karşılıksız çek sayısı, 2009
yılının on ayında geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 33,9 artarak 1 milyon 662 bin 781e çıkmıştır.
Bu rakamlar, bize her üç çekten bir tanesinin karşılıksız
çıktığını göstermektedir.
Bugün, birçok esnaf battığı için çeklerini
ödeyememiş, hapishaneler çek mağdurları yüzünden dolmuştur.
Bu çek mağdurlarının büyük bir bölümü küçük ve orta
esnaftır. Şimdi, bu Hükûmetin günü kurtarmaktan başka bir
kaygısı bulunsaydı, yedi yıllık iktidarları
boyunca en basitinden vatandaşlarımızın
aşının ve işinin artması gerekirdi. Hâlbuki, artan
sadece borç oldu. Geçen sürede vatandaşın da, devletin de, özel sektörün
de borcu arttı. AKP Hükûmeti yedi yıl boyunca fakirliği ve
yoksulluğu çoğaltarak Sosyal Dayanışma ve
Yardımlaşma Vakfının bütçesini artırmaktan başka
ciddi bir iş yapmadı, hükûmet etmeyi yeşil kart ve kömür
dağıtmaktan ibaret saydı. Sağlık harcamalarıyla
ilgili veriler duvara toslandığını gösteriyor. Nitekim,
katkı payı getirildi. Bir süre sonra bu paylar daha da
artırılacak.
Arkasından, hastane birlikleri yasasıyla kamu
hastaneleri tam bir işletme olacak, hizmet esasına göre değil
kâr esasına göre çalışacak. İşte o zaman kapanan
hastaneleri, devredilen hastaneleri, hepsinden önemlisi kapısından
hasta çevrilen hastaneleri göreceğiz.
Vatandaşların ödenmeyen kredi kartları
borçları çığ gibi büyüyor. Bireysel kredi kartlarında
batık miktarı yıl başından bu yana yüzde 51
arttı. Batık kredi kartı borçlarının oranı ise
yüzde 10,47yle rekor seviyeye yükseldi.
Bu Hükûmetin bir başka artısı daha var. Bakın,
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel
Müdürlüğünün verilerine göre, yedi yılda suç sayısında
yüzde 65lik bir artış olmuştur. Bu husus bile tek
başına Türkiyenin yedi yılda nereye geldiğini çok
açık gösteriyor. Veriler her 6 saniyede 1 kişi hakkında
soruşturma açıldığını gösteriyor. Açılan
davalarda ilk sırada hırsızlık, kapkaç gibi mal
varlığına karşı işlenen suçlar yer alıyor.
Bir yılda hırsızlıktan dolayı açılan dava
sayısı 235.495. Buna göre, yaklaşık her 2,5 dakikada 1
kişi yaralama ve hırsızlık suçunun mağduru oluyor.
Toplum neredeyse cinnet geçiriyor. Cinayet sayılarında
büyük artış gözlenmekte. Her gün televizyonlarda ve basında
hunharca işlenen cinayet duymaktan vatandaşlarımız
bıktı. Artık, cinayet haberleri gazetelerin üçüncü
sayfalarından birinci sayfalarının manşetlerine
taşındı. Seçim bölgem Kahramanmaraşta son birkaç ay içinde
11 kişi yaşamını kaybetti. Dört kız kardeş
esrarengiz bir şekilde intihar etti. Şu ana kadar bu elim hadiseyle
ilgili bir sonuca da ulaşılamadı. Daha dün, belediyenin Park ve
Bahçeler Müdürlüğünde şirket işçisi olarak alınacaklar
arasında ismini göremeyen bir vatandaşımız, dört beş
yaşlarında, anaokuluna giden çocuğuyla birlikte kendisini
Kahramanmaraş Belediyesi önünde yakmaya kalktı.
Şimdi, herkes domuz gribiyle yatıp kalkıyor.
Hükûmet, vatandaşı paniğe sevk etti. Ancak
Kahramanmaraşın Afşin ilçesi Büyüktatlı Belediyesindeki
kanser vakalarıyla ilgili Sağlık Bakanlığı
kılını kıpırdatmıyor. Son on üç yılda
bölgede yaklaşık 250 kişinin asbestli toprak ve suyun sebep
olduğu kanser hastalığı yüzünden hayatını
kaybettiği, birçok vatandaşın değişik illerde tedavi
gördüğü, beş yıl önce 5 bin olan belde nüfusunun ölümler ve göç
yüzünden 2 bine düştüğü bizatihi belediye başkanı ve
muhtarlar tarafından ifade ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paksoy, lütfen tamamlayınız.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) Teşekkür ederim.
Halk kendisinin kaderine terk edildiğini düşünüyor. Ben
bu konuda Sayın Sağlık Bakanımızın
cevaplaması isteğiyle yüce Meclise soru önergesi sundum. Sayın
Bakana huzurlarınızda çağrıda bulunuyorum: Lütfen ilgili bürokratlarınıza
talimat verin. Afşin ilçemizin Büyüktatlı beldesindeki kanser
vakalarıyla ilgili bir araştırma yapın. İddialar
doğruysa Bakanlık ve Hükûmet olarak gerekli tedbirleri süratle
alın.
Sayın milletvekilleri, tasarıda kullanılan dildeki
birtakım ifadelerin değiştirilmesinin uygun
olacağını düşünüyoruz. Değişiklik önergemize
destek vermenizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
53üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
54üncü maddenin başlığını okutuyorum:
b. Bedensel zarar
MADDE 54-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 54. Maddesinin 2. bendinde yer alan kaybı
kelimesinin yerine zararı kelimesinin, 3. ve 4. bentlerinde yer alan
kayıplar kelimesinin yerine zararlar kelimesinin yazılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Beytullah Asil |
|
Akif Akkuş |
Behiç Çelik |
|
|
Eskişehir |
|
Mersin |
Mersin |
|
|
|
|
Osman
Ertuğrul |
|
|
|
|
|
Aksaray |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar
Kanunu Tasarısının 54. maddesinin,
Madde 54- Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç azalması.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da
yitirilmesinden doğan zararlar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan
zararlar.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Zonguldak |
|
|
Kemal Demirel |
|
İsa Gök |
Atila Emek |
|
|
Bursa |
|
Mersin |
Antalya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Farklı bir seçenektir ama seçeneğimizin doğru
olduğunu düşünüyoruz.
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ali İhsan Köktürk, Zonguldak
Milletvekili.
Buyurun Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Borçlar Kanunu Tasarısının
54üncü maddesine yönelik değişiklik önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ayrıca, geride bıraktığımız gün,
hepimizin bildiği gibi, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürkün manevi varlığının aramızdan
ayrılışının 71inci yıl dönümüydü. Ben, bir kez
daha, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkü bitmeyen sevgi, saygı ve
özlemle anıyorum.
Ayrıca, cumhuriyet meşalesinin ve Büyük Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürkün devrimlerinin laik, demokratik, sosyal hukuk
devletimizi sonsuza kadar aydınlatacağına olan
inancımızı bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında tekrar etmeyi bir borç biliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önergemiz, Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının, tarihi itibarıyla dili oldukça eskiyen Türk
Borçlar Kanununun dilini arılaştırmaya, Türkçeleştirmeye
yönelik iddiasına katkı sağlamaya, destek vermeye yönelik bir
önerge. O nedenle, Adalet Komisyonu Başkanımız da önergemize
destek verdi. Ben kendisine teşekkür ediyorum. Bu önergemizin amacı
buydu. Bu nedenle, bu değişiklik önergemizin kabulünü yüce Meclisimizden
arz ve teklif ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii burada
değiştirdiğimiz, yasalaştırdığımız
maddelerin, genel olarak Türk Borçlar Kanunu Tasarısının, aynen
diğer kanunlarımız gibi, yani Türk Medeni Kanunu gibi, Türk Ceza
Kanunu gibi amacına ulaşabilmesi için sadece burada yaptığımız
normların adil olması, meşru olması, sosyal ve ekonomik
gelişmelere paralel uyum sağlaması yeterli değildir. Bundan
daha önemli olan hususlar vardır. Bu hususlardan bir tanesi, bu maddeleri
uygulayacak yargı organının bağımsız
olmasıdır.
Yine bunlardan bir diğeri, yargılamaya etki eden
unsurların bağımsız ve tarafsız olmasıdır.
Bu maddeye baktığımızda, bu madde, bedensel zararları
tarif etmektedir. Tedavi giderleri, kazanç azalması, çalışma
gücünün azalmasından bahsetmektedir. Bu maddenin uygulanabilmesi için bir
bilirkişilik kurumuna ihtiyaç vardır. Yani bilirkişiler
tarafından, tedavi giderlerinin miktarı, kazanç azalmasının
miktarı ve çalışma gücünde meydana gelen kayıpların
doğru, tarafsız ve objektif olarak saptanması gerekir ancak
bilirkişi kurumunun, özellikle Bilirkişilik deyince en üst kurum
olarak gördüğümüz Adli Tıp Kurumunun her gün yeni sansasyonlarla
gündeme geldiği bir süreçte bunun nasıl gerçekleşeceğini
burada Hükûmet Sözcüsünün önünde ve Adalet Komisyonumuzun önünde gündeme
taşımak istiyorum.
Sayın Bakanım, Sayın Adalet Komisyonu
Başkanım, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde
NTVde yayınlanan bir programda, Adli Tıp Kurumu Başkanı
bir soruyla ilgili olarak yanıt istendiğinde kendisinden, aynen
şu cümleyi kullanmış: Biz, Adli Tıp olarak, hastanın
yararı kadar toplumun bazı kesimlerinin de düşüncelerini
düşünmek zorundayız. demiş. Ancak Ceza Muhakemeleri Kanununun
64üncü maddesi bilirkişi kurumunun esaslarını ve yeminini
düzenliyor. 64üncü maddenin beşinci fıkrasına baktığımızda,
aynen şu ibareyi içeriyor: Bu maddeye göre bilirkişiler, görevini
adalete bağlı kalarak, bilim ve fenne uygun olarak,
tarafsızlıkla yerine getireceğine yemin ediyorlar. Yani bu
bilirkişilik yemini aynı zamanda bilirkişilerin hangi esaslara
uygun olarak çalışmaları gerektiğini anlatıyor. Yani
bu maddeye göre bilirkişiler öncelikle adalete uygun davranmak zorunda;
daha sonra, bilim ve fennin esaslarına uygun davranmak zorunda ve
nihayetinde, bu bilirkişiler, tarafsızlıkla görevlerini yerine
getireceklerine dair yemin etmek zorunda.
Şimdi, Adli Tıp Kurumu Başkanının
açıklamasına bakıyoruz, diyor ki: Biz rapor tanzim ederken,
objektiflikle değil, bilim ve fennin esaslarına göre değil,
toplumun bazı kesimlerinin hassasiyetlerine göre bu raporu düzenliyoruz.
Yani dolayısıyla, böyle bir açıklamayla Adli Tıp Kurumu
Başkanı, meslek ilkelerini değil toplumun bazı kesiminin
düşüncelerini önemsediğini ortaya koyuyor.
Şimdi ben, bu açıklamaların
ışığında, Sayın Hükûmet Sözcümüze sormak
istiyorum: Adli Tıp Kurumu Başkanının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köktürk, lütfen toparlayınız.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Çalışma
prensipleri ve meslek ilkeleriyle bağdaşmayan bir
anlayışı açıkça ortaya koyan Adli Tıp Kurumu
Başkanının istifasını istemeyi düşünüyor musunuz?
Evet, yine diğer bir sorum: Böyle bir anlayışla
çalışma ve raporlarını şüpheli hâle getiren
Başkan ve onun yönetimindeki Adli Tıp Kurumunun
çalışmaları ve düzenlemeleriyle ilgili olarak idari ve adli
soruşturma açılması konusunda gereğini yerine getirecek
misiniz? Çünkü, gerçeğe aykırı bilirkişi raporu düzenlemek,
Türk Ceza Kanununun yine 276ncı maddesinde, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası gerektiren bir suç. Dolayısıyla, böyle bir
suçu dolaylı olarak ikrar eden bir Adli Tıp Kurumu
Başkanını seyredecek misiniz? Yoksa, hakkında adli ve idari
soruşturma açılması konusunda Hükûmetinizin görevinin
gereğini yerine mi getireceksiniz?
Yine son bir sorum da şu: Bu anlayıştan yola
çıkıldığında, şu an kamuoyunun gündemine taşıdığınız
ıslak imza ile ilgili raporlar tanzim edilirken de bazı kesimlerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
özellikle Ben Ergenekon
savcısıyım. diyen Sayın Başbakanın ve Türk
Silahlı Kuvvetlerini
SIRRI SAKIK (Muş) Siz de avukatısınız
Ergenekonun!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
yıpratma
amacıyla faaliyetini sürdüren birtakım tarikat ve cemaatlerin de
düşünceleri nazara alındı mı?
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 54. Maddesinin 2. bendinde yer alan kaybı
kelimesinin yerine zararı kelimesinin, 3. ve 4. bentlerinde yer alan
kayıplar kelimesinin yerine zararlar kelimesinin
yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Akif Akkuş.
BAŞKAN Akif Akkuş, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 321 sıra sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 54üncü maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önerge üzerinde konuşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, çeşitli nedenlerle farklı
olaylara bağlı olarak bedensel zararların ortaya
çıktığı malumunuzdur. Herhangi bir olayda ortaya çıkan
bedensel zarar, kişiye birtakım sıkıntılar verecektir.
Bu sıkıntıların başında da bedensel zararın
ortadan kalkması gerekecektir. Bunun için zaman zaman büyük miktarda
tedavi giderlerine ihtiyaç olacaktır.
Bugün vatandaşlarımız o kadar fakirleşti ve
yoksullaştı ki bedensel aksaklıklardan doğan
masrafları ödeyebilmekten çok çok uzaklaştılar. Bu yüzden, bu
tür sağlık giderlerinin karşılanabilmesi için ülkemizde
yeşil kart uygulaması yapılmaktadır. Ancak yeşil kart
uygulamasında birçok aksaklık söz konusudur ve bunların mutlaka
hak hukuk çerçevesinde ele alınması, çözülmesi gerekmektedir.
Yeşil kartın alınması için birçok işlem
gerekmekle beraber, bir kısım vatandaş buna kolayca sahip
olurken bir kısmı güçlükle almakta, hatta alamamaktadır. Yani
herkesin yeşil kart alması da bu manada söz konusu değildir.
Yine, bildiğiniz gibi, Çukurova, Antalya, Ege
şehirlerimiz göçle, gelmiş vatandaşlarımızın
herhangi bir mülkünün bulunmadığı şehirler. Belki
kendisinin daha önce yaşadığı yerlerde anadan, babadan
kalmış bir miktar mülkü de bulunabilir. Ancak, bu geldiği yerde
olmamasından dolayı kolayca yeşil kart alabilirken, oranın
yerlisi vatandaşlarımız, anne veya babasından 2-3 dönüm
toprak kalmış
Ama Ederi ne bunun? derseniz, 3-4 milyar lira,
bugünkü anlamıyla söyleyecek olursak. Bu kişiye zinhar yeşil
kart verilmiyor. Niçin? Diyor ki: Senin toprağın var, arazin var.
Yani, bu bakımdan yeşil kart edinimini dikkate
aldığımızda diyebiliriz ki: Maalesef,
vatandaşlarımıza çifte standart uygulanmakta.
Yeşil kart sayısının dokuz buçuk milyon
civarında olduğu belirtiliyor. Hâlbuki, bu, vatandaşın
malının miktarı hesap edilerek ortadan
kaldırılabilecek bir aksaklıktır. Yani, 2 milyar lira, 3
milyar lira, 5 milyar lira değeri olan bir arsası var diye bu
vatandaşlarımıza yeşil kart vermemekten mutlaka
uzaklaşmalıyız, bunların da yeşil kartı
olmalı. Çünkü, belirttiğim gibi, onun bir hastalığı,
bir aksaklığı, bedensel bir aksaklığı o mal
varlığından çok daha fazlasını gerektirebilecek
durumdadır. Aksi takdirde, vatandaşlarımız buna gerçekten
kafalarını takmakta ve son derece üzülmektedirler. Devlet
vatandaşa sahip çıkmak zorundadır. Tedavi giderleri de bir
şekilde karşılanmalıdır.
Bedensel zararlar aynı zamanda vatandaşın
kazancının azalmasına yahut tamamen ortadan kalkmasına da
sebep olabilir. Kazanç azalmasının veya ortadan kalkmasının
da mutlaka ödenmesi veya tazmin edilmesi sağlanmalıdır.
Genellikle bedensel zarardan ortaya çıkan kazanç zararları dikkate
alınmaz ve bu bir şekilde ödenmeyen bir aksaklık olarak daima
varlığını sürdürür. Zarara uğrayan kişi aynı
zamanda ekonomik etkinliğini de kaybedebilir. Basın-yayın
haberlerinde bunun birçok örneğiyle
karşılaştığımız gibi çevremizde de bu
şekilde bedensel zarara uğrayarak işini kaybeden ve ekonomik
geleceği ortadan kalkan vatandaşlarımız bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kanunların
hazırlanması ve uygulamaya geçmesi aşamasında emek, zaman
ve maddi birçok çaba harcanmaktadır ancak kanunlar daima aceleye
getirilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akkuş, lütfen
tamamlayınız.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Ben buraya geleli iki seneyi
biraz geçti. Bu süre içerisinde gördüğüm: Kanunlar aceleye getiriliyor.
Muhalefetin düzeltme istekleri maalesef dikkate alınmıyor ve bu kanun
uygulamaya sokulduğunda da bir müddet sonra yanlışlar ortaya
çıkıyor. Neticede, tekrar tekrar bu kanunlar üzerinde
değişiklik yapılıyor ve insanların kafası
karışıyor. Bugün elimize bir kanunu alıp da bir maddesiyle
vatandaşımızın herhangi birisinin bir problemini çözmemiz
mümkün değil. Daha önceki çıkmış kanunları yahut da
başka zamanda değerlendirilmiş ekleri mutlaka gözden geçirmemiz
gerekiyor ki bu da tabii vatandaşın kanun karşısında
hak arama isteğini önemli ölçüde zedeliyor, önemli ölçüde azaltıyor
diye belirtebiliriz.
Biz bu önergemizde kaybı yerine zararı,
kayıplar yerine de zararlar kelimesinin geçmesini istiyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
55inci maddenin başlığını okutuyorum:
c. Belirlenmesi
MADDE 55-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri sırasıyla okutup
aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 55. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve
sorumluluk hukuku ilkelerine ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını,
Maddenin 1. fıkrasında yer alan İfa
amacını taşımayan ödemeler ibaresinden önce gelmek üzere
zarar veren tarafından yapılan ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
|
Akif Akkuş |
|
Mümin İnan
|
Osman
Ertuğrul |
|
|
Mersin |
|
Niğde |
Aksaray |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar
Kanunu Tasarısının 55. maddesinin kenar
başlığındaki belirlenmesi kelimesinin ölüm ve bedensel
zararın belirlenmesi şeklinde; madde metninin de;
Madde 55- Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel
zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre belirlenir.
Kısmen veya tümüyle rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile
zararı karşılama amacını taşımayan ödemeler,
bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya ödence
miktarından indirilemez. Belirlenen ödence, miktar esas alınarak hak
ve adalete uygunluk düşüncesi ile artırılamaz veya
azaltılamaz.
Bu Kanun hükümleri, her türlü idarî eylem ve işlemler ile
idarenin sorumlu olduğu diğer nedenlerin yol açtığı
vücut bütünlüğünün kısmen veya tümüyle yitirilmesi ya da kişinin
ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da
uygulanır.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Zonguldak |
|
|
|
Rahmi Güner |
|
Atila Emek |
İsa Gök |
|
|
|
Ordu |
|
Antalya |
Mersin |
|
|
|
|
|
Kemal Demirel |
|
|
|
|
|
|
Bursa |
|
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Sayın Başkanım, ölüm ve bedensel zarar
kavramları o bölümün 53üncü maddesinin üst matlabında yer
aldığı için gereksiz tekrara yer verilmemesi düşüncesiyle
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Rahmi Güner, Ordu Milletvekili, önerge üzerinde söz
istemişlerdir.
Sayın Güner, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar
Kanunu Tasarısının 55inci maddesinin kenar
başlığındaki Belirlenmesi kelimesinin yerine Ölüm ve
bedensel zararın belirlenmesi şeklinde değiştirilmesini
talep ediyoruz. Bu değiştirme talebimizdeki gerekçemizi dilekçemizde
belirttik. Bu şekilde, ölüm ve bedensel zararın belirlenmesi
şeklindeki değişiklik, belki bazı aydınlanamaması
durumlarında bir aydınlanma durumu gerekeceği
düşüncesindeyiz.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte
olduğumuz kanun Türkiyenin en önemli kanunlarından birisi, temel
kanundur.
Burada iki üç gündür biz hukuk tartışmaları
yapıyoruz. Bu Mecliste, insan yaşamının, insanların
geleceğinin ne kadar daha düzgün, ne kadar daha aydınlık, ne
kadar daha iyi olması gerektiği şeklinde
arkadaşlarımız görüşlerini belirtmektedir. Bu kanunların
da insan yaşamına, insanların geleceğine daha uygun bir
şekilde tatbikinin kolaylaşması için bu kanunun görülmesinde
yarar görüyoruz. Onun için bazı değişiklikleri sunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bana bu Parlamentoda
konuşmalar, bu Parlamentonun dışında iktidar partisinin
uygulamaları Türkiyede acaba tarih tekerrür mü ediyor? şeklinde
bir durumu anımsatmaktadır. Değerli arkadaşlarım,
geçmişte tek parti iktidarında mahkemeler, o iktidarın
baskısında o iktidarın dediğini yapma durumundaydı.
Eğer yargıçlar o iktidarın dediğini yapmadıkları
takdirde ya sürgün ediliyordu ya görevden alınıp ve Yargıtay
üyeleri dâhil birçokları meslekten ihraç ediliyordu. O zamanki iktidar o
kadar ileri gitti ki değerli arkadaşlarım, yasama organı
yargı görevini yapma durumuna geldi. Bu yasama organının içinden
tahkikat komisyonları kuruldu. Siyasiler, basın mensupları
tutuklama ve yargılama görevi yapmaya başladı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
yaşadığımız birçok olay bana bunu
anımsatmaktadır. Sayın Başbakan Ben savcıyım.
diyor ve müdahale ediyor, diyor ki: Bu belge yerindedir. O belgeyi derhâl tatbik
edin demek istiyor, yargılayın diyor o belgeyi ve o belgeye göre
karar verin diyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede -61 Anayasası
dâhil- yargı, yürütme ve yasama organlarının
ayrılığı kabul edilmiştir, kuvvetler
ayrılığı kabul edilmiştir. Bize hukukta ilk defa
fakültede bunu öğrettiler değerli arkadaşlarım.
Dikkat ederseniz tek parti iktidarı
Hukuk yok oluyor,
yargıçlar ihraç durumuna getiriliyor, yargıçlar Türkiye
İletişim Başkanlığının bulunduğu bir
kurum tarafından dinleniyor ve Başbakanlığa bağlı
değerli arkadaşlarım. Bir mahkeme hâkimi gidip tespit
yapıyor ama oradan belgeler verilmiyor. Kimlerin dinlendiği, kimlerin
dinlenmediği şeklinde bir rapor sunamıyorlar değerli
arkadaşlarım. İşte, şunu söylüyorum: Tarih tekerrür mü
ediyor acaba?
Biz, bu Parlamentodaki milletvekili arkadaşlarım, evvela
hukukun üstünlüğünü savunacağız. Hukukun olmadığı
yerde ne açılım olur ne demokrasi olur ne insan
yaşamının geleceği olur ne hürriyet olur ne de insanca bir
yaşama olur. İşte, biz öncelikle demokratik yoldan, demokrasinin
gereği olan bu sistemi getirmek zorundayız. Hukukun üstünlüğünü
getirmek zorundayız. Biz keyfî tutuklamalara, keyfî yargılamalara
Türkiye Parlamentosu olarak, Mustafa Kemalin Parlamentosu olarak evvela Dur
diyeceğiz değerli arkadaşlarım.
Biz buna Dur demeliyiz çünkü bir yürütme organının
başı -gazetelerden okuduğumuza göre- yasama organına Neden
tatbik etmiyorsun? diye baskı kurma durumuna giriyor. Nerede kaldı
kuvvetler ayrılığı sistemi değerli
arkadaşlarım? Yürütme organının başı yasama
organının başı mı? Yürütme organının
başı yargı organının başı mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güner, lütfen tamamlayınız.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
biz bunu düzeltmek zorundayız. Biz bu Türkiyedeki demokrasinin en iyi
şekilde yürümesini sağlamak durumundayız. Onu da
sağlamanın yolu hukukun üstünlüğünden geçer, yargı
bağımsızlığından geçer. Onun, demokrasinin en iyi
unsurlarından olan hukukun üstünlüğü yargı teminatından,
yargıç teminatından geçer ve biz bunu sağlamak zorundayız
değerli arkadaşlarım; eğer sağlamazsak bu Borçlar
Kanununun da bir anlamı yok, Anayasanın da bir anlamı yok,
Ceza Kanununun da bir anlamı yok. Biz bunu sağlamak zorundayız
değerli arkadaşlarım; ama beraber yapacağız, sizle
beraber yapacağız.
Ben, bu teklifimizin kabul edilmesini talep ediyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Arayacağım Sayın
Kılıçdaroğlu.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
321 sıra sayılı Tasarının 55inci
maddesi üzerinde verilen, Ordu Milletvekili Rahmi Güner ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 55. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve
sorumluluk hukuku ilkelerine ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını,
Maddenin 1. fıkrasında yer alan İfa
amacını taşımayan ödemeler ibaresinden önce gelmek üzere
zarar veren tarafından yapılan ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Değerli Başkanım, uygulamada bir tereddüde mahal
verilmemek bakımından açıklıyorum ki, ifa amacını
taşımayan ödeme zarar veren tarafından da yapılsa, üçüncü
kişi tarafından yapılsa, tazminattan indirilmemektedir. Onun
için zarar veren kaydı daraltır.
Teşekkür ediyorum.
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Faruk Bal, Konya Milletvekili, önerge üzerinde söz
istemişlerdir.
Buyurun.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Komisyonun ve Sayın Bakanlığın
katılmadığı önergenin AKP Grubu tarafından
vicdanlarına göre değerlendirilmeyeceğine tecrübeyle şahit
olduğumuz içindir ki, önergemizdeki gerekçeyi kayıtlara geçmiş
olması sebebiyle bir kenara koyuyorum ve bugün gazetelere
yansımış olan bir hususu Sayın Bakanın, burada bulunan
Sayın Adalet Bakanlığının bürokratlarının ve
değerli milletvekillerinin dikkatine sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün bir gazetede hâkim,
savcı ve bu meslekten sayılanların sınırsız
olarak ucu açık bir şekilde dinlenileceğine dair bir
Bakanlık soruşturma olurunun fotokopisi yayımlandı. Ben de
bu gazeteden bu fotokopiyi aldım. Burada Ümraniye diye başlayan,
talihsiz bir şekilde, Türk tarihinde, kültüründe önemli bir tanım
olarak bulunan Ergenekon ile devam eden, ancak kurunun yanında
yaşı, yaşın yanında kuruyu da yakan pek çok
usulsüzlükleri, pek çok hukuk ihlallerini içeren bir soruşturmaya
dayalı olarak hâkim ve savcılarla ilgili bir soruşturma izni
verilmiştir.
Şimdi, bu iznin asıl olan kısmını, son
cümleyi birlikte okuyalım: Bu bakımdan Ergenekon adıyla bilinen
soruşturma sırasında mahkeme kararlarına dayalı teknik
takiplerde, gizli tanık ifade tutanaklarında, Osman
Akyıldız adıyla gönderilen elektronik posta mesajında, Veli
Küçükün ajandasından ele geçirilen notlarda, İşçi Partisinin
Ankara merkezinde yapılan aramada bulunan ve üzerinde Nusret Senem
yazılı CDde adı geçen ve -buradan sonrasına dikkat edin-
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa tabi bulunan
cumhuriyet başsavcısı, cumhuriyet savcısı ve hâkimler
hakkında ihbar yazıları ve ekinde belirtilen konularla ve inceleme
sırasında ortaya çıkabilecek hususlarla ilgili olmak üzere
keyfiyetin Adalet müfettişlerince incelenmesi.
Şimdi, bunu okuyan;
1) Bu soruşturma kapsamında olan kişileri anlar.
2) Ve ibaresinden sonra hâkim ve savcıların ucu
açık bir şekilde, sınırsız bir şekilde
dinleneceğini düşünür.
Nitekim, gazeteye yazılan haber de ucu açık bir
şekilde dinleneceğini ifade ediyor.
Değerli arkadaşlarım, soruşturma izni
efradını cami, ağyarını mâni dediğimiz bir
tarzda yazılır. Yani, soruşturma izninde kim
soruşturulacak, onun ismi yazılır; hangi konu soruşturulacak,
o konu yazılır. Yani, soruşturma izni, konu ve kişi ile
sınırlıdır.
Burada konu ve kişi sınırlaması yoktur.
Olmayınca aklımıza ihtimaller geliyor.
Birinci ihtimal
Adalet Bakanlığının
değerli bürokratları bunu bilmiyorlar mı? Hayır, bilirler.
Böyle bir ihtimali elimine etmek istiyorum çünkü Adalet
Bakanlığının bürokratları, bilgi, beceri ve
tecrübeleri itibarıyla bunu bilir ya da bilmesi gerekir.
İki: Acaba bu soruşturma izni tüm hâkim ve
savcıları kapsayacak bir tarzda mı verilmiştir? Bu ihtimali
de parlamenter demokrasi, hukukun üstünlüğü, hâkim teminatı,
yargı bağımsızlığı gibi kavramlarla
değerlendirdiğimde buna da ihtimal veremiyorum. Benim demokratik
anlayışım buna müsait değil. Onu da elimine ediyorum.
O zaman, üçüncü bir ihtimal kalıyor: Adalet Bakanlığı
Ergenekon soruşturmasına teslim mi oluyor? İşte, meselenin
bam teli burada Sayın Bakanım. Yapacağınız bu
soruşturmayı nereye vereceksiniz? Bu soruşturmayı kimler
yapacak ve bu soruşturma, tüm hâkim ve savcıları dinleyerek,
hâkim ve savcılardan yandaş yaratılamamış
olanların üzerinde tehdit aracı olarak mı kullanılacak? Bu
soruşturmayı yaptığınız zaman -vereceğiniz-
o Ergenekon soruşturmasını yapanlar sizden önce basına
mı sızdıracak? Köşe yazarı, sizden önce, hangi
hâkimin, hangi savcının tutuklanacağını, bir hafta, on
gün önce ilan mı edecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, lütfen tamamlayınız.
FARUK BAL (Devamla) Ve böylece, Türkiyeye,
bağımsız hâkimin güvencesinde olan yargıyı silah
olarak kullanarak bir korku imparatorluğunun aracı olarak mı
kullanılacak?
Sayın Bakanım, üçüncü ihtimal daha ağır bir
ihtimal olarak ortaya çıkıyor çünkü bu Hükûmetin Adalet
Bakanlığı, kendisini frenlemek, kendisini sınırlamakla
görevli Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu, bir basın bildirisiyle,
Bu görevini yaparken fonksiyon gasbında bulunmuş bir kurul. olarak
ilan ettiğine göre, üçüncü ihtimal doğrudur diye düşünüyoruz.
Bunun altında siz de kalırsınız, Türkiye de kalır,
yargı da kalır ve Türkiye'nin parlamenter demokrasisi de kalır.
Bu düşüncelerimi bu önerge vesilesiyle yüce Meclisin
bilgilerine arz etmek istedim.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
56ncı maddenin başlığını
okutuyorum:
d. Manevî tazminat
MADDE 56-
BAŞKAN Madde üzerinde üç adet önerge vardır,
geliş sıralarına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 56. Maddesinin 1. fıkrasında yer
alan zedelenmesi sözcüğü yerine saldırıya uğraması
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Selahattin
Demirtaş |
|
Hamit Geylani |
Pervin Buldan |
|
|
Diyarbakır |
|
Hakkâri |
Iğdır |
|
|
Sevahir
Bayındır |
|
Akın
Birdal |
Aysel
Tuğluk |
|
|
Şırnak |
|
Diyarbakır |
Diyarbakır |
|
|
|
|
Bengi
Yıldız |
|
|
|
|
|
Batman |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 56. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan
bedensel bütünlüğünün zedelenmesi ibaresi yerine bedensel bütünlüğün
saldırıya uğraması ibaresinin yazılmasını,
Tasarı maddesinin İkinci fıkrasında yer alan
ağır bedensel zarar ifadesi yerine bedensel bütünlüğün
ağır şekilde ihlal edilmesi ifadesinin
yazılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Behiç Çelik |
|
Beytullah Asil |
Osman
Ertuğrul |
|
|
Mersin |
|
Eskişehir |
Aksaray |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
56. maddesinin d. manevi tazminat şeklindeki kenar
başlığının, manevi ödence şeklinde, madde
metninin de
Madde 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün
saldırıya uğraması hâlinde olayın özelliklerini gözeterek
zarar gören kişiye manevi ödence olarak uygun bir miktar paranın
ödenmesine karar verebilir.
Bedensel bütünlüğün ağır bir şekilde
saldırıya uğraması veya ölüm hâlinde, zarar gören veya ölen
kişinin yakınlarına da manevi ödence olarak uygun bir miktar
paranın ödenmesine karar verilebilir.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Zonguldak |
|
|
İsa Gök |
|
Atila Emek |
Kemal Demirel |
|
|
Mersin |
|
Antalya |
Bursa |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Turgut Dibek, Kırklareli
Milletvekili, buyurun.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 56ncı maddeyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
aldım. Teşekkür ediyorum ve hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Önergeyle ilgili düşüncelerimizi açıklamaya
başlamadan evvel, birkaç cümleyle, dün hem Atamızın,
cumhuriyetin kurucusu olan Atamızın, Önderimizin ölüm yıl
dönümüydü hem de benim ilimle ilgili de bir özel durum vardı, Kırklarelinin
de kurtuluş günüydü dün. Yani böyle bir çakışma var. Her 10
Kasım hem Atamızı anıyoruz hem de Kırklarelinin
kurtulduğu gün olarak da bir anlamda o yapılamayacak şey
yokturu dünya tarihine yazan insanları da, Atatürk ve onunla beraber olan
insanları da anıyoruz. Böyle bir güzel gündü. Tabii,
Kırklarelinin ilçeleri, işte, 7, 8, 9, 10, 11; kurtulma günleri
kutlanmıştı, çok coşkuluydu. Ben de oradaydım, o
coşkuyu yaşadık. Buradan bir kez daha bizlere böyle güzel bir
cumhuriyeti armağan eden, laik cumhuriyeti armağan eden o ordumuza, o
insanlara şükranlarımı sunmak istiyorum Kırklareli
halkı adına.
Değerli arkadaşlarım, tabii, zaman zaman Komisyon
Başkanımız, zaman zaman arkadaşlar, Sayın Bakan da
söylüyor, işte Temel bir yasa. Bu kanunun mutlaka çıkması
gerekir, bir an evvel çıkaralım. diyorlar. İşte
Türkiye'de insanlar bekliyor. diyorlar. Doğrudur, çıkması
gerekir. Ama değerli arkadaşlar, yasaları
çıkaracağız, temel kanun veya diğer kanun,
çıkaracağız da işin özünde bir sakatlık var,
yanlışlık
Kanunları çıkarmak, tamam çıksın,
bunlar güzel şey, mutlaka uygulamada da ihtiyaç olacak ama biz daha
yargı bağımsızlığı ya da hukukun
üstünlüğüyle ilgili konuyu çözememişiz.
Şimdi, Sayın Adalet Bakanı az önce buradaydı,
gerçi Hükûmet Sözcümüz burada, Sayın Çiçek burada; o da konulara
vâkıf, o da işin içerisinde, kendisi de geçmişte Adalet
Bakanlığı görevini yapmıştı. Ben, Adalet
Bakanını televizyonda izliyorum dün, işte, bu en son bir
yargıç -Osman Kaçmaz- ve bir cumhuriyet savcısıyla ilgili
olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısıyla ilgili olarak ihraç
talebini, Bakanlığın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
ilettiği ihraç kararını tabii soruyor kamuoyu, basın. Yani
Sayın Bakanın açıklamalarını takip ettiğimde
üzülüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu işin özünün ne olduğunu
Sayın Bakan da biliyor, sizler de biliyorsunuz, bizler de biliyoruz,
herkes biliyor. Sayın Osman Kaçmazla ilgili sıkıntı dört
yıldan bu yana var sizde. Yani orada görev yaptığı süreden
bu yana zaten Ya, bu hâkimi buradan biz nasıl alalım? Almamız
gerekir. Orada durması bize sıkıntı yaratıyor. diye
-çünkü kendisi yargı bağımsızlığı ve hukukun
üstünlüğüne inanarak görevini yapıyor- bir rahatsızlık
vardı. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, 2. Ağır Ceza Mahkemesi
itiraz mercisi. Hâkimle ilgili olan sorun oradan kaynaklanıyor zaten, tüm
itirazlar oraya geliyor. Yani gerek bu takipsizlik, kovuşturmaya yer
olmadığına ilişkin itirazlar gerekse diğer itirazlar.
Tüm itirazlar orada toplandığı için, verilen kararlar, yani son,
gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse Başbakanla ilgili
verdiği kararlar değil, dört yılı aşkın süredir,
orada görev yaptığı süredir zaten bir sıkıntı
var.
Bir söz var hani, halk arasında kullanılıyor,
işte ölümü gösterip sıtmaya razı etmek deniyor. Bu iddialarla,
yani bu müfettiş, Teftiş Kurulunun raporundaki iddialarla bu
işin olmayacağını zaten Sayın Bakan da biliyor, sizler
de biliyorsunuz -yani öyle gayriciddi, uyduruk iddialar- yani ihraç
kararının olmayacağını. Orada amaçlanan şey ne?
Amaçlanan şey, yeri değişsin, oradan alınsın, oradan
mutlaka kendisi gönderilsin. Bununla ilgili bir düşünce aslında
işin altında yatıyor. Bunu başarmak için bütün bu
yapılanlar.
Değerli arkadaşlar, kanunları
çıkaracağız ama bu işi bir çözelim. Onun
dışında 8 tane daha hâkim ve savcı hakkında
İşte Ergenekon terör örgütü diye bir şey buldunuz, bulundu,
bütün herkesi oraya atıyorsunuz. Kim kiminle telefonla konuşmuş,
arkadaşıyla konuşmuş
Ben milletvekiliyim, ben de
İstanbul Hukuk mezunuyum, işte, daha ziyade hukukun içerisinde yer
aldık, arkadaşlarım var, hâkim, savcı, kamuda görev
yapıyorlar. Telefonda konuşacağım, bana yanıt
verirken, ya, Turgutcuğum tamam falan dese, diyeceksiniz ki, ya,
işte, bak çok samimi konuşuyor, çok samimi konuşuyor
Çünkü o
tür şeyler var. Yani, bir savcı, bir hâkim konuşmuş biriyle
ya, işte, Bir talebin var mı?, Bir isteğin var mı?,
yani samimiyetten, Bir emrin var mı? gibi
Bizim, biliyorsunuz, Anadolu
tabiriyle, öyle bir arkadaş hatırı, arkadaşlar
arasındaki konuşma üslubumuz var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Dibek, lütfen tamamlayınız.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Sen inanıyor musun
onlara?
TURGUT DİBEK (Devamla) Evet, sizler nasıl
inanıyorsanız
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
TURGUT DİBEK (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
o kişi, Efendim, bak görüyor musunuz, bir hâkim kendisine telefon eden
birine Bir emrin var mı? diye soruyor ve söylüyor. Bunu da o kişi
hakkında Ergenekon terör örgütüne üyedir iddiasıyla hakkında
soruşturma yapılsın diye işte İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderiliyor; tabii, onlar iade edildi.
Şimdi, bu iki kişiyle ilgili olan süreç bu.
Diğerleri de mi arkadan gelecek? Bu konuyu önce bir çözmemiz
gerekmiyor mu değerli arkadaşlar? Yani şimdi, burada, Adalet
Bakanlığı bu ihracı isterken, gerek Sayın Kaçmaz
gerekse Eminağaoğlu hakkında, yargı
bağımsızlığını ya da hukukun
üstünlüğünü güçlendirmek için mi bu talepte bulundu? Bunun ardında
yatan neden nedir? Yani bunu Sayın Bakan da biliyor ve Sayın Bakan
tarihe, belki çocuklarına da bu mirası bırakacak. Türkiyede
Kendisinden ben şunu da tabii ki isterdim, arzulardım: Bu konuda
gerçek anlamda, samimi olarak o bir katkı versin ama tarihe çok
farklı geçecek Sayın Bakan.
Tabii, sürem de bitiyor, Sayın Başkan da süreyi
uzatmıyor. Daha sonraki konuşmalarımda devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 56. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan
bedensel bütünlüğünün zedelenmesi ibaresi yerine bedensel
bütünlüğün saldırıya uğraması ibaresinin yazılmasını,
Tasarı maddesinin İkinci fıkrasında yer alan
ağır bedensel zarar ifadesi yerine bedensel bütünlüğün
ağır şekilde ihlal edilmesi ifadesinin
yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Nevzat Korkmaz
BAŞKAN Sayın Şandır, yalnız, Sayın
Korkmazın imzası yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İmzalasın efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde hukuk devleti adına gerçekten garabetler yaşamaktayız.
Biraz önceki konuşmacı arkadaşımız da belirtti. Sincan
Hâkimi Sayın Osman Kaçmaz, Cumhurbaşkanı hakkında
vermiş olduğu kararla ilgili olarak meslekten ihracı talebiyle
HSYKya sevk ediliyor. Aynı durumda da -şu hususu takdirlerinize arz
ediyorum- Şarkikaraağaç Belediye Başkanı var, AKPli
arkadaşımız, Yargıtaydan kalpazanlık suçuyla ilgili
olarak cezası onanmış, bugün göreve iade ediliyor. Adama tabii
sorarlar: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu, bu nasıl hukuk devleti
anlayışı? diye.
Değerli milletvekilleri, yasaların kıymeti ne
yaşına ne uzunluğuna ve ne de hangi zaman
çıkarıldığına bakılarak anlaşılmaz.
Yasaların değeri, özellikle vatandaşlar açısından
değeri, işlevselliği, sorunlara getirdiği pratik çözümler
ve bilhassa onların hayatının düzen içerisinde
kolaylaştırılmasına verdiği katkı
oranındadır. Hükûmet istediği kadarıyla Reform
yapıyorum. desin Asırlık yasaları
değiştiriyorum. desin, eğer vatandaşın hayatında
bir iyileştirme, bir kolaylaştırma olmuyorsa, yasaların
toplumsal kabulü ve özümsenmesi de kolay olmamaktadır.
Ülkemizde yaşanan sıkıntılar malum.
İnsanlarımız yarın endişesi içerisinde. Sadece
fukaranın değil, hâli vakti yerinde olan insanımızın
da gelecek kaygıları var. Bu kaygılar içerisinde, Hükûmetin ve
bizlerin görevi, vatandaşın devletine olan inancını,
güvenini muhafaza etmek, yasalara olan itimadını taze tutmak. Bunu
sağlayabilir iseniz zaten insanımız gani gönüllü,
Sıkıntımız var, ama olsun, Allah devlete, millete zeval
vermesin. der. Ancak, bu itimadı sağlayamaz iseniz, hele hele sosyal
hayatta, iktisadi hayatta kaosa, karmaşaya yol açarsınız. Dava
ekmek davası, nafaka davası, insanlarımız bir çözüm yolu
bulmaya çalışır, bu yolun hukuki olup olmadığına
da bakmadan. İnsanlarımız alın teriyle hayatını
kazanmak istiyor, kimsenin hakkında değil gözü, ama zorla
kazandığını da haksızca kaybetmek istemiyor. Özellikle
Çek Kanunu, Bankalar Kanunu, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunundaki
boşluklar iktisadi hayatta büyük haksızlık ve zulümlere sebep
oluyor.
Onlarca mektup alıyoruz, gittiğimiz her yerde tüccar,
esnaf derdini anlatıyor, zaten ödeme güçlüğü çeken
vatandaşımız haksız ve usulsüz şartlar içinde
eziliyor. İstiyor ki devleti ve yasaları hakkını korusun.
Yüzlerce örnekten birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Olay
kendi memleketimde, Ispartada geçiyor. Muhatap bir bayan. Hani hep birlikte
Kadın girişimciliğini geliştirelim. diyoruz ya!
İnsanları hukuk önünde bu kadar çaresizliğe sevk eder iseniz bu
düşüncemiz nasıl gerçekleşecek, bilmiyorum. Borcunu çekle ödeyen
bir firmanın karşı firma çalışanınca bu çek
çalındıktan sonra düştüğü sıkıntılar,
borcunu ödemek istediği hâlde muhatap belirsizliğinden dolayı
borcunu ödeyemiyor olması, bundan dolayı
karşılaştığı haksız haciz uygulaması.
Bu örneklerden her gün yüzlercesiyle karşılaşmayanımız
var mı?
Değerli milletvekilleri, eminim bu ve benzeri sözlerle her
gittiğiniz yerde sizler de karşılaşıyorsunuz. Ne diyor
vatandaş? Bu memlekette hırsızlık, arsızlık prim
yapıyor, ekmeğini alın teriyle kazanmaya çalışanlara
da çile, sıkıntı, gözyaşı düşüyor. Bu
anlayışı süratle değiştirmemiz lazım. Yeniden
helal kazanç ve alın terini yükselen değerler olarak halka
sunmamız gerekiyor. Çalan çırpan başbakan da olsa, bakan da olsa
yasalar önünde hesap vermesi gerekiyor. Habur Sınır Kapısında
karşılanan, onlarca yıldır devlete, millete silah
çekmiş, çocukları katletmiş teröristlerin devlet eliyle serbest
bırakıldığı bir ortamda, ödeyemediği 1.500 lira
yüzünden esnafı, ödeyemediği 3 bin liralık kredi taksiti
yüzünden insanımızı hapse atarsanız, unutmayın herkes
kendi hakkını korumak gibi bir yol seçer ki devlet olma nedenimiz
ortadan kalkar.
Soruyorum Hükûmete: Ticari hayatta ve hemen etrafınızda
yaşanan alacak-borç ilişkilerindeki bu tür mevzuat
çarpıklıklarını çözmek için daha ne bekliyorsunuz? Meclis
çoğunluğunuz var, bu yaşananlardan bilginiz de var, daha ne
bekliyorsunuz? Daha çok ocağın sönmesini mi?
Geçenlerde tarafıma gönderilen bir mektup gerçekten
insanı insanlığından utandırıyor. Bir mağaza
sahibi birkaç aydır 1.500 liralık çekini ödeyememiş.
Diyebilirsiniz ki, küçük bir rakam. Olmayınca olmuyor. Zaten bir buçuk
yıldır yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla her gün
sermayeden yiyen esnafımızdan biri. Satamıyor ki borcunu ödesin.
İş böyle olunca hapse düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Mektupta diyor ki: Vatan
hainiymişim gibi, polisin beni alıp gittiği gün iki
yaşındaki engelli çocuğumun doğum günü idi. Eşimin
ailesinin yardımıyla birkaç gün sonra cezaevinden çıktım.
Ama içeride kaldığım ve sabahlara kadar
ağladığım o birkaç günü unutabilir miyim? Artık
devletime Baba diyebilir miyim? Ekonomik sıkıntıya
düşmüş babayı evladından ayırır mı baba?
diye soruyor.
Sayın Hükûmet, değerli AKP milletvekilleri; bu krizin
arkasında bıraktığı binlerce mağdurun müsebbibi
maalesef sizsiniz. Daha fazla trajik hayat hikâyeleri yaşatmayın
insanımıza. İş yapıyor gözükmeyin, iş yapın,
sanal sorunlar yaratmayın, ocakları söndüren bu
çarpıklıklarla uğraşın. Size yüzde 47 oy vermiş,
Meclise 340 AKP milletvekili göndermiş milletimizin yaralarına merhem
olun. Bizler de yaptıklarınıza inanalım, destek verelim.
Bu tasarının eksiklikler giderildikten sonra Genel Kurul
gündemine getirilmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 56. Maddesinin 1. fıkrasında yer
alan zedelenmesi sözcüğü yerine saldırıya uğraması
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hamit Geylani, Hakkâri Milletvekili
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; okunan önergemiz üzerine söz aldım, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hukuk dilimizde kişilik
hakkının ihlali, kişilik hakkının
saldırıya uğraması, bedensel bütünlüğün ihlali,
bedensel bütünlüğünün saldırıya uğraması ifadeleri
kullanılmakta ve bu kavramlar yerleşmiş olup kabul görmektedir.
Zedeleme sözcüğü diğerlerine oranla yerleşik olmayıp
anlamı da tam olarak ifade etmemektedir. Bu nedenle bu tabir yerine
bedensel bütünlüğü ihlal edilen ya da saldırıya uğrayan
ifadesinin tercih edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zedeleme
sözcüğü Medeni Yasada da tercih edilmemiştir. 2001 yılında
yürürlüğe giren Medeni Yasada kişilik hakları
saldırıya uğrayan ifadesi kullanılmaya devam
edilmiştir. Borçlar Yasası, Medeni Yasanın ayrılmaz bir
parçasıdır. Birbirini tamamlayan iki yasanın, aynı konuda
birbirinden tamamen farklı kavramlar ve tabirler kullanmasının
terim kargaşasına neden olacağını takdir edersiniz.
Aynı hata tasarının 58inci maddesinde, hem
maddenin kenar başlığında hem de içeriğinde de
yapılmıştır. 56ncı maddenin ikinci
fıkrasında ağır bedensel zarar ifadesi yerine bedensel
bütünlüğün ağır bir şekilde ihlal edilmesi veya ölüm
hâlinde ifadesi kullanılmalıdır diye düşünüyoruz. Zira bu
fıkrada yakınların zararı bedensel bütünlüğün
ağır bir şekilde ihlal edilmesi hâlinde gündeme gelecektir. Bu
fıkrada saldırıya uğrayan yakınlarının
manevi tazminat talep edebilmelerinin sebebi saldırıya
uğrayanın ağır bedensel zararı değil bedensel
bütünlüğün ağır ihlalidir.
Onun için, değerli arkadaşlar, tasarının
56ncı maddesinin ikinci fıkrasıyla, bedensel bütünlüğün
ağır bir şekilde ihlal edilmesi hâlinde saldırıya
uğrayanın yakınları için de manevi tazminat talep edilme
olanağı getirilmiştir. Bu değişiklikle, yürürlükteki
Borçlar Yasasının 47nci maddesindeki ölüm hâlinde ölenin
yakınlarının manevi tazminat talep edebilme olanağı,
bedensel bütünlüğün ağır bir şekilde ihlal edilmesi için de
kabul edilmiştir. Böylece, 47nci maddedeki ölüm hâlinde yansıma
yoluyla zarar bedensel bütünlüğün ağır ihlali için de
genişletilmiştir. Bu çözüm tarzı doğru ise aynı
çözümün bedensel bütünlüğün ihlali dışında diğer
kişisel varlıkların ağır ihlali için de kabul
edilmelidir.
Bir kimsenin bir kazada ağır yaralanması
neticesinde yakınlarının duyduğu acı ve
ıstırap, aynı kişiye ağır hakaretlerin
yapılması neticesinde de duyulacaktır kuşkusuz. Hatta
bazen, ikinci durumda duyulan acı ve ıstırap daha da büyük
gözükmektedir.
Bu nedenle 56ncı maddenin ikinci fıkrasındaki
çözüm korunacak ise 58inci maddeye ikinci fıkra eklenmeli Kişilik
haklarının ağır bir şekilde ihlal edilmesi hâlinde
zarar görenin yakınları da aynı talepte bulunabilir. hükmü kabul
edilmelidir. Böylece, bir hukuki bütünsellik de sağlanmış olur
diye düşünüyoruz.
Yine 58inci maddenin ikinci fıkrası, yürürlükteki
Borçlar Yasasının 49uncu maddesinin üçüncü fıkrasını
Türkçeleştirmek suretiyle tekrar etmekte ve yürürlükteki hükümdeki
basın yolu ile ilanına da hükmedilir. ifadesi yerine
yayımlanmasına hükmedilir. ifadesi
kullanılmıştır. Bu değişiklik sonucu mahkeme
kararının basın yoluyla yayınlanmasının şart
olmadığı düşüncesi ortaya çıkabilir. Zira sadece
yayımlanma sözcüğü basın dışındaki araçlarla da
yayımını kapsar. Bu nedenle yürürlükteki maddede de olduğu
gibi tasarıda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız.
HAMİT GEYLANİ (Devamla)
bu kararın basın
yoluyla yayınlanmasına hükmedilebilir. şeklinde düzeltilmesi
gerektiğini öneriyoruz.
Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri;
kuşkusuz yaşamın her alanında hukukun her dalı herkes
için lazımdır. Özellikle çağcıl hukuk da toplumsal
barışa hizmet ettiği ölçüde anlam kazanır. Onun için bundan
böyle siyasi parti genel başkan ve yöneticilerinin hiçbir
hukuksuzluğun ve hiçbir suç odağının ne
savcılığına ne de avukatlığına
soyunmaması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım,
aynı zamanda karar yeter sayısı da arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur,
saat 20.00ye kadar birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati:19.06
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
321 sıra sayılı Tasarının 56ncı
maddesi üzerinde verilen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve aynı zamanda karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(MHP sıralarından Yok, yok sesleri)
Elektronik cihazla oylama yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
57nci maddenin başlığını okutuyorum:
2. Haksız rekabet
MADDE 57-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır,
geliş sıralarına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar
Kanunu Tasarısının 57. maddesinin
2. Haksız Rekabet
Madde 57- Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya
bu tür ilânların
yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı
diğer eylemlerde bulunulması yüzünden müşterilerini yitirme
tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu eylemlere son verilmesini
ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini
isteyebilir.
Ticarî işlere ait haksız rekabet hakkında Türk
Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Halil Ünlütepe |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli
|
Afyonkarahisar |
|
|
Atila Emek |
|
Ali İhsan
Köktürk |
Kemal Demirel |
|
|
Antalya |
|
Zonguldak |
Bursa |
|
|
Şevket
Köse |
|
|
İsa Gök |
|
|
Adıyaman |
|
|
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 57. Maddesinin tasarıdan çıkarılarak
madde numaralarının bu düzenlemeye göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Behiç Çelik |
|
Beytullah Asil |
Mustafa Enöz |
|
|
Mersin |
|
Eskişehir |
Manisa |
|
|
|
|
Osman
Ertuğrul |
|
|
|
|
|
Aksaray |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Enöz konuşacaklar.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Enöz, Manisa
Milletvekili.
Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Borçlar Kanunun Tasarısının 57nci
maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Gerekçede de belirttiğimiz üzere, konu, Ticaret Kanununda
zaten düzenlenmiş ve tacir olsun veya olmasın her olaya uygulanmakta
olup Ticaret Kanununda düzenlenmiş olması sebebiyle de zaten
haksız rekabet ticari iş niteliğindedir. Ayrıca Borçlar
Kanununda düzenlenmesi hem de mevcut düzenlemeden zayıf şekilde
düzenlenmesinin uygun olmadığı
Aynı konunun birçok kanunda
düzenlenmesi kanun yapma tekniği bakımından da isabetli
değildir.
Maddede ticari işler için Ticaret Kanunu hükümleri
uygulanacağı öngörülmüş olmakla birlikte, Ticaret Kanununa
göre, Ticaret Kanununda düzenlenen bütün işler ticari iş
niteliğinde olup bu sebeple tüm haksız rekabet hâlleri de ticari
iştir. O hâlde bu maddenin uygulama alanı kalmamaktadır. Zaten
yasa tasarısında, özel yasalardaki ve diğer bazı
yasalardaki düzenlemeler hiç gereği yokken Borçlar Yasa Tasarısı
kapsamına alınmış, böylece her derde deva yasa
anlayışı sergilenmiştir. Ayrıca, çeşitli ülke
yasalarından yararlanılmak suretiyle yasanın belli bir sisteme
sahip olması da engellenmiştir.
Bir yasa çalışmasında değişik ülke
yasalarından kısmi alıntılar yapılması
yasanın bir sistemden yoksun olmasına yol açmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu arada 2010 yılı
bütçesinin 50 milyar TL açık vereceği belli olmuştur. Hükûmet bu
açıkları kapamanın yolunu yine milletin sırtına
yüklemekle çözme yolunun gayreti içerisindedir. Hiçbir reel tedbir
alınmadan, hiçbir üretime teşvik düzenlemesi yapılmadan
doğrudan doğruya en kolay yol olan zam sağanağı
önümüzdeki yıl milletimizi beklemektedir. Öyle anlaşılıyor
ki iğneden ipliğe yapılacak zamlar, zaten açlık ve
sefaletle mücadele eden halkımızın sırtına bir kambur
daha yükleyecektir.
Ülkemizde gelir dağılımı bozulmuş,
aşağı yukarı bütün sektörler yok olma sürecine girmiş,
esnafımız, sanatkârımız siftah yapamadan
dükkânını kapatır
Akşam evine götüreceği
ekmeğini kazanamayan bu kesim bir de ayrıca icra takibi ve
cezaevleriyle karşı karşıya kalmışlardır.
Tarım sektörüne bakacak olursak, aynı felaketi onlar da
yaşamaktadır. AKP hükûmetleri döneminde her türlü
korumacılıktan mahrum edilen üreticilerimiz üretemez ve
karnını doyuramaz hâle gelmiş, borç batağına
sürüklenmişlerdir. Şimdi de daha ucuza temin ettiği kırsal
motorin olarak bilinen ve kükürt oranı yüksek fiyatı düşük
motorin ile kükürt oranı düşük fiyatı yüksek euro dizel
üzerindeki ÖTVnin yeniden ele alınması üzerinde durulmaktadır.
Başlangıçta kırsal kesimin desteklenmesi amacıyla ÖTVsi
düşük tutulan kırsal motorinin ÖTVleri eşitlenmek suretiyle
çiftçinin en büyük temel girdilerinden olan mazota da böylece, büyük oranda zam
yapılarak çiftçi bir kez daha mağdur edilecektir.
Sayın milletvekilleri, üreticilerimizin
perişanlığı ve çaresizliği sürüp giderken, son olarak
Türkiye gıdada genetik bir endişeyi taşımaktadır.
Genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili Tarım
Bakanlığı yönetmeliğinin yürürlüğe girmesi, GDOlu
ürünlerin ithalatına resmî olarak izin verilmesinin sağlık
açısından riskine dikkat çekiyor, öncelikle risk analizlerinin
yapılması gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyoruz.
Konunun uzmanlarının yaptıkları çeşitli
açıklamalarda mısır, soya, pamuk, kolza genleriyle
oynanmış bitkiler arasında ilk sırada yer almaktadır.
Bunlardan üretilen ürünler GDOlu olma riski taşıyor. Bu dört üründe
de dışa bağımlıyız.
Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta,
glikoz şurubu, sakaroz, fruktoz içeren gıdalar, bisküvi, kraker,
pudingler, çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve
benzeri hayvanlardan elde edilen gıdalar, hazır mamalar,
sıvı yağlara kadar sekiz yüz çeşitli ürün sayabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Enöz, lütfen tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) GDOlu ürünlerin sağlığa
zararları olmadığı kanıtlanıncaya kadar
işlenmesi ve tüketime sunulması izne tabi olmalıdır. Yapılan
bir araştırmada Türkiyenin her yerinden toplanan 51 hayvan yeminden
50sinde genetiği değiştirilmiş soya
çıkmıştır. Bu da bize bir şeyler
anlatmalıdır diye düşünmekteyim.
Sayın milletvekilleri, Borçlar Kanunu
Tasarısını görüşürken yukarıda bir kısmına
değindiğim halkımızın sıkıntıları
sürüp gitmektedir. Bu sıkıntıları göz ardı edemeyiz,
etmemeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulü yönünde oy
kullanmanızı bekler, yüce heyete saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar
Kanunu Tasarısının 57. maddesinin
2. Haksız Rekabet
MADDE 57- Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya
bu tür ilânların
yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı
diğer eylemlerde bulunulması yüzünden müşterilerini yitirme
tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu eylemlere son verilmesini
ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini
isteyebilir.
Ticarî işlere ait haksız rekabet hakkında Türk
Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin söz
talebi vardır.
Buyurun Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli üyeler; ekonominin günden
güne kötüleştiği, hukuksuzluğun günden güne
arttığı bir dönemde Borçlar Kanununu görüşüyoruz. Elbette,
bir temel yasa. Bu temel yasanın ivedilikle görüşülmesinde yarar da
var ama Türkiyedeki hukuksuzlukların yoğunlaşması
nedeniyle, hukukla ilgili bir yasal düzenlemede gördüğümüz bazı
eksiklikleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde paylaşma ihtiyacı
duyuyoruz.
Örneğin, Sayın Bakan geçenlerde bir otelde düzenlenen
Yargı Reformu Stratejisi Değerlendirme Sempozyumunda basın
mensuplarının sorusu üzerine Ceza Muhakemeleri Kanununun 252nci
maddesinde uygulama imkânı bulunan (c) fıkrasına dayalı
olarak Silopi Mahkemesi hâkimi, oradaki güvenlik birimlerinin talebi üzerine
Silopi Gümrük Kapısına gelerek sorgu işlemini orada
yapmıştır. diyor. Bunu söyleyen kim: Adalet Bakanı. Peki,
252nci maddenin (c) bendi ne diyor: Mahkeme, güvenliğin
sağlanması bakımından duruşmanın başka bir
yerde yapılmasına karar verebilir. Kim karar verir: Mahkeme.
Sayın Bakanın açıklaması ne: Güvenlik birimlerinin talebi
üzerine... Yani yargıçlar güvenlik birimlerinin emir ve talimatıyla
hareket eder bir hâle geliyor. Sayın Bakan bu açıklamasını
yalanlamadı, tekzip etmedi. Bu, şunu gösteriyor: Bugün, hukuk
dışı uygulamalarınızın tümünün arkasında
emniyet güçlerinin yaptığı marifetleri görüyorsunuz. Sayın
Bakan, zaman zaman hukukta hataya düşebilirsiniz ama Bakanlıkta
yetkililer vardır, yasanın yorumlanmasıyla ilgili size bilgi
aktarmaları gerekir, öyle söylemek istiyorum ve bu Ceza Muhakemeleri
Kanunu 2004 yılında yürürlüğe girdi. Daha geçen gün, Mecliste bir
soru üzerine, başka bir kişinin yargılanmasında örnek
verdiniz.
Mecellede bir hüküm vardır: Suimisal emsal olmaz. Adalet
Bakanlığının asli görevi hukuku uygulamak ama
hukuksuzluğun kaynağı Adalet Bakanlığı.
Örneğin -geçen gün Sayın Bakan da bu konuyu kabul etti- Ceza
İşleri Genel Müdürlüğü, işte, bazı yargıç ve
savcıların Ergenekon soruşturmasıyla birleştirilerek
yargılanması; bu nedenle İstanbul Cumhuriyet
Savcılığına yazı yazıyor. Nasıl yazar bunu Ceza
İşleri Genel Müdürü? Yetkisi var mı? Hiç bunu düşündük mü?
Örneğin, Anayasanın 138inci maddesi aynen şunu der: Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Sayın Bakan, bu Genel Müdür hakkında ne yaptınız? Bir
şey yapmadıysanız, bunu kabul etmek demek, hukuksuzluğun
kaynağının Adalet Bakanlığı olduğunun
tarafınızdan kabul edilmesidir. İstifa edin! Türkiye
Cumhuriyetinde hiçbir Adalet Bakanı bu duruma düşmedi. Adalet
Bakanlığı bu kadar hukuksuzluğun kaynağı
olmadı. Bu nedenle, bugün biz burada borçların geneli üzerinde
durmuyoruz, önce hukuk devleti. Kanunların asıl uygulanabilmesinin
temel olgusu Adalet Bakanlığından geçer. Belki, Sayın
Başbakanı tatmin edebilirsiniz ama hukukta özgür bireyi yaratmak
zorundasınız. Siz, kul yaratmak istiyorsunuz, tebaa yaratmak istiyorsunuz.
Hâlbuki, kulluk da tebaalık da cumhuriyetle birlikte sona erdi. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar) Bu yargıçlar, bu
savcılar, size boyun eğmek zorunda değil; yurttaş,
iktidarınıza boyun eğmek zorunda değil. Siz belki,
Sayın Başbakanı tatmin etmek için ona boyun eğebilirsiniz,
Sayın Başbakanın iç olgularını tatmin edebilirsiniz
ama bu hukuksuzluğun bu kadar yaygın olduğu bir dönemde,
Türkiye Cumhuriyetinde acaba Adalet Bakanı var mı? diye zaman
zaman kendi kendimize soruyoruz.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Karşında!
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Dilerim Adalet Bakanı olur,
dilerim Adalet Bakanı olur! Adalet Bakanı olduğu gün
yapacağı tek bir şey vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, lütfen tamamlayınız.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Orada oturuyor koç gibi.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Hakikaten koç gibi.
Sayın Bakan, koç gibisiniz. Öyle söylüyorlar, koç gibi. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen Sayın Ünlütepe
ALİ KOYUNCU (Bursa) Aslan gibi, aslan!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu
hukuksuzlukların hesabı sorulur, bu hukuksuzlukların hesabı
sorulur ve bu Adalet Bakanlığındaki bürokratlara sesleniyorum:
Hukukun dışına çıkmayın, hukuk dışı
davranışlara ön kol olmayın. Ayarladığınız
Teftiş Kurulundaki 3 müfettiş, 4 müfettişle bu işi
yürütebileceğinize inanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Hukukçular, bu ülkede hukuk devletinin gerçekleşmesi için
üzerine düşen görevi yapacaktır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri de hukuk devletinin gerçekleşebilmesi için üzerimize
düşeni yapacağız. Hem de size rağmen yapacağız ve
başaracağız. Bunda hiçbir endişem yok.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Yargı bağımsızdır.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Şimdi, örneğin, burada
diyor ki: İletişimin tespiti.
Sayın Bakan, Türk Ceza Muhakemeleri Kanununun 135/6ncı
maddesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, teşekkür ediyorum.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan, bir
cümleyle bağlıyorum
BAŞKAN Sürenizi verdim Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Bir cümleyle bağlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, altı dakikayı
önergeyle ilgili konuşsaydınız çok şey ifade ederdiniz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan, mümkün
olduğu kadar efendim
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Hayır, ben size sadece
şunu söylüyorum
BAŞKAN Bugün hiç yapmadım Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Ben sizi dinliyorum, siz de beni
dinleyeceksiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Israrcı olmayın Sayın Ünlütepe.
Vermeyeceğim Sayın Ünlütepe. Lütfen
Teşekkür ediyorum.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Ben sizi dinliyorum, siz de beni
dinleyin Sayın Başkan.
BAŞKAN Söyleyin, dinliyoruz zaten.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Eğer veriyorsanız
bağlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Süreniz tamamlandı, dinlemek zorunda
değilim Sayın Ünlütepe. Dinliyoruz zaten. 70 milyon Türk milleti sizi
dinliyor.
Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Eğer Sayın Başkan
birazcık sabretseydi bu konuşmamı önergeyle
bağlayacaktım. (AK PARTİ sıralarından Aaa! sesleri)
BAŞKAN Altı dakika sabrettim Sayın Ünlütepe.
Teşekkür ediyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) Otursana kardeşim!
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Bitmedi, çünkü peşin
hükümlüsünüz Sayın Başkan.
RECEP KORAL (İstanbul) Sayın Milletvekili, hukuka uy,
Meclis hukukuna uy.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan, peşin
hükümlüsünüz.
BAŞKAN Kabul etmeyenler...
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Peşin hükümlüsünüz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan, peşin
hükümlüsünüz.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, böyle bir usulümüz yok.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan, peşin
hükümlüsünüz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Ünlütepe, siz
de her seferinde aynı şeyi tekrar etmeyin, herkes biliyor zaten.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, lütfen yerinize oturur musunuz.
MEHMET TUNÇAK (Bursa) Siz de hukukçusunuz, siz de saygı
duyun İç Tüzüke.
BAŞKAN Televizyonlarının başında bizi
seyreden Türk milleti kimin peşin hükümlü olup olmadığı
kararını veriyor Sayın Ünlütepe. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Doğru söylüyorsunuz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Halil Bey, gel, gel
Bir dahaki maddede
konuşursun, gel.
BAŞKAN 58inci maddenin başlığını
okutuyorum:
3. Kişilik hakkının zedelenmesi
MADDE 58-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır,
geliş sıralarına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum ilginize. Yakışıyor size Başkan,
yakışıyor! (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı"nın 58. Maddesinin
madde başlığının Kişilik
hakkının ihlali olarak düzeltilmesini,
1. fıkrasında yer alan "zedelenmesinden"
ibaresi yerine "ihlal edilmesinden" ibaresinin
yazılmasını,
2. fıkrasında yer alan "bu kararın
yayımlanmasına hükmedebilir" ibaresi yerine, bu kararın
basın yoluyla yayınlanmasına hükmedebilir ibaresinin
yazılmasını,
Maddeye metninin üçüncü fıkrası olarak, kişilik
hakkının ağır bir şekilde ihlal edilmesi hâlinde,
zarar görenin yakınları da yukarıdaki taleplerde
bulunabilirler.
Hükmünün eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Behiç Çelik |
|
Beytullah Asil |
Osman
Ertuğrul |
|
|
Mersin |
|
Eskişehir |
Aksaray |
|
|
|
|
Alim
Işık |
|
|
|
|
|
Kütahya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
58. maddesinin kenar başlığındaki "kişilik
hakkının zedelenmesi" ifadesinin, "kişilik
hakkının saldırıya uğraması" şeklinde,
madde metninin de
"Madde 58- Kişilik hakkının
saldırıya uğramasından zarar gören kişi,
uğradığı manevî zarara karşılık manevî
ödence olarak bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu ödencenin ödenmesi yerine, başka bir giderim
şekli kararlaştırabilir veya bunu ödenceye ekleyebilir;
özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu
kararın basın yoluyla ilanına hükmedebilir." şeklinde
değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Zonguldak |
|
|
Kemal Demirel |
|
İsa Gök |
Atila Emek |
|
|
Bursa |
|
Mersin |
Antalya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili, önerge
hakkında söz istemişlerdir.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 58inci maddede verilen değişiklik
önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
58inci maddenin değişiklik önergesine ilişkin
gerekçelerimize çok ayrıntılı bir şekilde önergemizde yer
verilmiştir, merak eden arkadaşlarımız okuyabilirler.
Burada esas olarak borçlar hukuku kurumuna daha henüz girmemiş, tam
oturmamış kişilik hakkının zedelenmesi
tanımının Borçlar Kanununa girmiş olması nedeniyle
bunun değiştirilmesini önerdik, daha ziyade kişilik
hakkının saldırıya uğraması tanımının
daha doğru olduğunu söyledik. Bu konuda zaten 56ncı maddedeki
değişiklik önergesi ayrıntılıdır.
Ben bu vesileyle hemen şunu belirtmek istiyorum: Tabii Meclis
Başkanımız izin verirlerse, çekle ilgili de düşüncelerimizi
söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, hukuksuzluğun kural
hâline geldiği bir ülkede hukuku inşa etme görevinin başta
Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli görevi olduğunu hiçbir zaman
aklımızdan çıkarmamamız lazım. Çünkü, millet
iradesinin tecelli ettiği en yüksek organ Türkiye Büyük Millet Meclisiyse
eğer, bu ülkede de hukuksuzluklar kural hâline gelmişse, buna öncelikle
Türkiye Büyük Millet Meclisi karşı çıkacak ve
dolayısıyla da Türkiye Büyük Millet Meclisinin her üyesi buna
karşı çıkmak durumundadır. Bundan rahatsız olmamak
gerekir. Aksine, hukuksuzluklara karşı çıkmak bence saygı
duyulması gereken bir tavırdır. Yok gündemle ilgili
değildir, gündemle ilgidir, yok şununla ilgilidir, yok bununla
ilgilidir. gibi birtakım suni şeylerle insanların söz
haklarını kesmek doğru
değildir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bakın burada
çok ciddi bir Kanunu görüşüyoruz, Borçlar Kanunu. Tabii, ben üçüncü bölüm
üzerindeki görüşlerimi açıklayacağım, bu kanunun neden
ihtiyaç hâline geldiğini, o konuda
düşüncelerimi söyleyeceğim ama bugün toplumun temel ihtiyacı
olan bir durum söz konusu. Bugün gerçekten toplumda çek mağduru denilen
karşılıksız çek keşide etme suçundan dolayı hapse
girmiş, evinden barkından ayrı yaşayan hatta kaçak durumda
yaşayan insanların durumu sizin içinizi hiç acıtmıyor mu?
Şimdi, çekle ilgili olayı, ekonominin
dalgalanmaması adına karşılıksız çek keşide
etme suçunu savunmak mümkün mü? AKPdeki hukukçu arkadaşlarıma
soruyorum: Bu karşılıksız çek keşide etme suçunu
getirmeye çalışan ceza hukuku hocasını komisyonda sordum.
Hatta Türk Ticaret Kanununun Bilim Komisyonu Başkanı Ünal
Tekinalpin geçen gün Dünya gazetesinde bir beyanatı var:
Karşılıksız çek keşide etme suçunun çağ
dışı olduğunu söylüyor.
Şimdi değerli arkadaşlarım
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne zaman konuldu bu suç?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ne zaman konulduğunu açar
okur, bakarsın; sağa sola laf atacağına bunlara
bakarsın. Biraz da böyle sağa sola şey yapacağına
biraz okuyacaksınız. Madem milletvekili oldunuz
okuyacaksınız.
Değerli arkadaşlar, bakın, bakın değerli
arkadaşlar
RECEP KORAL (İstanbul) Sen biliyor musun onu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
Dinlersen anlatırım, sen öğrenirsin.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, Türk
Ticaret Kanununda çek tanımlanmıştır. Çek, Türk Ticaret
Kanununda kayıtsız ve şartsız olarak belirli bir bedelin
ödenmesi emrini içerir. Bono ise kayıtsız ve şartsız olarak
belli bir bedelin ödenme taahhüdünü içerir. Yani her ikisi de Türk Ticaret
Kanununda tanımlanmış kambiyo senedi niteliğindedir.
Birisi, taksitli ve vadeli alışverişin ödeme aracıdır
yani bono. Diğeri ise, çek ise nakit yerine geçen hemen ödeme
dediğimiz bir araçtır. Uygulamada çekin sanki taksitli veya uzun
vadeli bir alışverişin aracı olarak
kılınmış olması Yasanın çeke
tanıdığı, yüklediği yükten daha fazla bir yükün
yüklenmiş olması alışılmış, kural hâline
getirilmiş. Şimdi, çeki biz Türk Ticaret Kanunundaki
anlamını çekmeye çalıştığımızda,
oradaki görevini yüklemeye çalıştığımızda, çekin
ekonomiyi allak bullak edeceği söyleniliyor.
Şimdi, bu Komisyon, Adalet Komisyonu Başkanı dâhil,
Adalet Bakanlığı dâhil -yanılmıyorsam-
karşılıksız çek keşide etme suçunun suç genel teorisi
içerisinde yeri olmadığını, modern ceza hukuku içerisinde
yeri olmadığını kabul ediyorlar ancak Ali Babacan
Beyefendi, istemediği nedenle karşılıksız çek
keşide etme suçunun suç olmaktan çıkarılmaması
gerektiğini düşünüyorlar. Gerekçe ne? Gerekçe, ekonomide
dalgalanmalar olmasın.
Değerli arkadaşlarım, çekin alacağın
tahsilini garanti altına alma gibi bir fonksiyonu yoktur. O zaman bononun
alacağını nasıl garanti altına alacaksınız?
Hatta çekten ve bonodan daha kuvvetli bir belge niteliği taşıyan
mahkeme ilamına bağlı alacağı nasıl garanti
altına alacaksınız?
Şimdi, burada düşünülmesi gereken şey şudur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) 1985 yılına kadar Çek
Kanunu yoktu yani karşılıksız çek keşide etme diye bir
suç tanımlanmamıştı. Peki, 1985 yılına kadar bu
ülkenin ekonomisi yok muydu, ülke allak bullak mı oldu? 1985
yılında bu Çek Kanunu çıkarıldı, üç kez
değişiklikler yapıldı, sorun çözüldü mü değerli
arkadaşlarım? Sorun çözülmedi. Demek ki mesele, ceza getirmek
değildir. Bugün, Şili, Bolivya ve Arjantin dışında
hiçbir modern ülkede, çağdaş ülkede karşılıksız
çek keşide etme suçu yoktur.
Bakın, bugün, Yargıtay 10. Ceza Dairesinde 2008
yılından devreden dosya sayısı 25.683 olmuş, 2009
yılında karara bağlanan 12 bin olmuş, 2009
yılında gelen dosya 9.579. Şu anda -tabii temmuz ayı
rakamları bunlar, Sayın Bakanlık öyle verdi- Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığında bekleyen, hâlâ inceleme
bekleyen dosya sayısı 58.188.
Değerli arkadaşlarım, mahkemeler keza öyle, 81.540
dosya karara bağlanmış, temyiz edilmemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) 170.608 dosyada hâlen
yargılama devam ediyor.
Şimdi, ekonomi allak bullak olacak gerekçesiyle -hiç de
doğru bir gerekçe değil- bunda ısrar etmek doğru
değildir. Karşılıksız çek keşide etme suçu suç
olmaktan çıkarılarak Çek Kanunu Meclise getirilmelidir, acilen
getirilmelidir, halkın beklentisi karşılanmalıdır diye
düşünüyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı"nın 58. Maddesinin
madde başlığının Kişilik
hakkının ihlali olarak düzeltilmesini,
1. fıkrasında yer alan "zedelenmesinden"
ibaresi yerine "ihlal edilmesinden" ibaresinin
yazılmasını,
2. fıkrasında yer alan "bu kararın
yayımlanmasına hükmedebilir" ibaresi yerine, bu kararın
basın yoluyla yayınlanmasına hükmedebilir ibaresinin
yazılmasını,
Maddeye metninin üçüncü fıkrası olarak, kişilik
hakkının ağır bir şekilde ihlal edilmesi hâlinde,
zarar görenin yakınları da yukarıdaki taleplerde
bulunabilirler.
Hükmünün eklenmesini arz ve talep ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Alim Işık, Kütahya Milletvekili
Buyurun Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlarım.
Senaryo aynı, Komisyon Başkanı
katılmıyor, Sayın Bakan katılmıyor,
dolayısıyla burada ne söylersek söyleyelim, hangi doğruyu
sizinle paylaşırsak paylaşalım sonucun değişmeyeceği
baştan belli olsa da biz doğruları söylemeye devam
edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu defa değişecek gibi.
ALİM IŞIK (Devamla) Bu defa değişeceğe
benziyor. Sayın Bakan ile Sayın Komisyon Başkanı
umarım bu haklı gerekçelerle önergemizi destekler,
dolayısıyla siz değerli milletvekilleri de bunu
onaylarsınız.
Değerli milletvekilleri, biraz önceki 51inci madde üzerinde
yaptığım konuşmada mikrofon kapandığı için
tamamlayamadığım son bölümü öncelikle sizlerle tekrar
paylaşmak istiyorum.
Benden önceki çok değerli hatiplerin de dile getirdiği
gibi, bugün ülkemizin en büyük sorunlarından birisi yaklaşan mübarek
Kurban Bayramı öncesinde bayramı evinde geçiremeyerek cezaevinde çek
suçlusu olarak yatan insanların ve memleketini, kaçarak hapishaneye
girmemek için terk etmiş insanların dramıdır. Sayın
Adalet Bakanına buradan bir kez de ben sesleniyorum: Bu insanlara bayram
öncesinde, bir sorumluluk anlayışı içerisinde, bir müjde
verebilecek misiniz?
İkincisi: Son dönemde, özellikle AKP İktidarı
döneminde icra müdürlüklerinin sayısı ne kadar yükselmiştir? Son
iki yılda yeni kurulan icra müdürlükleri hangi illerde ve sayı olarak
nereye yükselmiştir?
Bunun bir anlamı var: Bu ülkede, insanlar,
borçlarını zamanında ödeyemedikleri için -ki hepsi iyi niyetli
esnaf, tüccar, sanayici, çiftçi ama ellerinde olmayan nedenlerle yaşanan
ekonomik krizin çok ciddi etkileri sonucunda- bu noktaya gelmişlerdir.
Bunun da kamuoyu tarafından mutlaka cevabının verilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Diğer yandan, 2009 yılının ilk
yarısında yeni kurulan şirket sayıları geçen yıla
göre yüzde 21 oranında azalmış, diğer taraftan kapanan
şirket sayıları da yüzde 2,5luk bir artışla 6 bini
aşmıştır. Her işletmede çalışan birkaç insan
düşünüldüğünde işsizliğin ve gelinen noktanın ne kadar
ciddi olduğunu bu rakamlar da bir kez daha teyit etmektedir.
Yine aynı dönemde inşaat sektöründe ciddi anlamda
gerileme ortaya çıkmış, inşaat ruhsatları
sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10
azalmıştır.
Dış borç anapara ve faiz ödemeleri de 2009un ilk sekiz
aylık döneminde 7,6 milyar TLyle geçen yıla göre yüzde 31
oranında azalmıştır. Yani ülke geçen yıl daha iyi
dış borç ve faiz ödemesi yapabilirken bu sene bunu da
yapamamıştır. Önümüzdeki yıllar, ödenmeyen bu
borçların ödeneceği düşünüldüğünde, daha zor geçeceğe
benzemektedir.
Yine, 2009un ilk sekiz aylık döneminde taşıt
kredilerinde yüzde 27 oranında azalmaya karşın, kredi
kartları tutarında yüzde 10, tüketici kredileri toplamında da
yüzde 2ye yakın artış söz konusudur.
Çok dramatik verilerden birisi de, tasfiye olunacak tüketici
kredileri yüzde 183, kredi kartları tutarı ise yüzde 88
artışla 4 milyar TLye dayanmıştır. Bunlar bu ülkenin
gerçeği. Peki, kazanan olmamış mı? Kazananlar var. Bu
dönemde en büyük kazancı, yüzde 25lere varan artışla
yabancı para kredilerinin verildiği mevduat bankalarıdır.
Yani bankalar kazanmış, bu ülkenin suçsuz, günahsız
evlatları batmıştır.
Değerli milletvekilleri, önergemizde, Sayın Kâtip
Üyemizin de okuduğu şekliyle, birkaç önemli konuyu sizlere, düzeltme
amacıyla sunduk. Bunlardan birisi zedelenmesinden ifadesi yerine ihlal
edilmesinden ifadesini öneriyoruz. Çünkü hakkın zedelenmesi deyimi
isabetli bir deyim değil, buna karşın hakkın
zedelenmesinden çok, hakkın ihlal edilmesinden söz edilmektedir.
Yaşayan Türkçede bu kavram daha yaygındır. Bu nedenle birinci
fıkrada bu değişikliği önerdik.
İkinci fıkrada yaptığımız önerinin
gerekçesini şöyle söyleyebilirim: Tasarının 49uncu maddesindeki
gibi burada da basın yoluyla yayın vurgulanmalıdır.
Yayının nasıl yapılacağı mevcut tasarıda
belirtilmemiştir. Basın yoluyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Işık, lütfen
tamamlayınız.
ALİM IŞIK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Aksi takdirde, kararın nasıl
yayınlanacağı düzenleme dışı kalmış
olacak. Kararın basın yoluyla yayımı, kontrollü ve denetime
elverişli olması bakımından önem arz etmekte. Bu da son
derece olumlu bir katkı olarak değerlendirilmelidir.
Üçüncü fıkradaki değişiklik talebimizde,
kişilik hakları ihlal edilenlerin yakınları için de talep
hakkı tanınması, yine, tasarının 56ncı maddesindeki
düzenlemeye paralel bir düzenleme olacaktır. Bunun da kabul
edileceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Bal, Sayın Vural, Sayın Enöz,
Sayın Durmuş, Sayın Ural, Sayın Torlak, Sayın Çelik,
Sayın Korkmaz, Sayın Özkan, Sayın Asil, Sayın Bal,
Sayın Tankut, Sayın Yunusoğlu, Sayın Işık, Sayın
Varlı, Sayın Paksoy, Sayın Akcan, Sayın Kumcuoğlu,
Sayın Bukan, Sayın Çalış, Sayın Uzunırmak.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321) (Devam)
BAŞKAN Sayın Bal ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 58i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
59uncu maddenin başlığını okutuyorum:
4. Ayırt etme gücünün geçici kaybı
MADDE 59-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır,
geliş sıralarına göre okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 59. Madde metninin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Madde 59- Kendi kusurlu davranışı ile ayırt
etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği
zararları gidermekle yükümlüdür.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Osman
Ertuğrul |
|
Beytullah Asil |
Behiç Çelik |
|
|
Aksaray |
|
Eskişehir |
Mersin |
|
|
|
|
Murat Özkan |
|
|
|
|
|
Giresun |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının
59. maddesinin kenar başlığındaki ifadenin Ayırt etme
gücünün geçici kaybı hâlinde sorumluluk şeklinde, madde metninin de;
Madde 59- Ayırt etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi,
bu sırada verdiği zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak,
ayırt etme gücünü kaybetmede kusuru olmadığını
kanıtlarsa sorumluluktan kurtulur.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Zonguldak |
|
|
Atila Emek |
|
İsa Gök |
Kemal Demirel |
|
|
Antalya |
|
Mersin |
Bursa |
|
|
Şevket
Köse |
|
|
Ramazan Kerim
Özkan |
|
|
Adıyaman |
|
|
Burdur |
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, 321 sıra sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 59uncu maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinize saygılarımı sunarım.
Değerli milletvekilleri, konuştuğumuz tasarı
Borçlar Kanununu ilgilendiriyor ancak kimi maddeleri siyasi yaşamla da
doğrudan ilgili görünmektedir. Bu tasarının bir de siyasi temsil
yetkisi vardır. İşte bu Hükûmet bu temsil yetkisini kaybetmeye
başlamıştır.
Değerli arkadaşlar, özellikle isimlerine bile karar
verilemeyen ve ismi sürekli değişen ve üst üste seslendirilen
açılımlar bu Hükûmete yaramamıştır. Bakınız
açılım adı altında Alevilerle ilgili çok sayıda
çalıştay yapıldı. Çalıştay yetmedi iftar
yemekleri verildi ama görüyoruz ki ortada henüz somut bir sonuç yok.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Alevilerin
sorunlarını sürekli Meclis gündemine getirmekteyiz. En son
cemevlerine yasal statü tanınması için kanun teklifi verdim. Bu yasa
teklifiyle Cemevlerine yasal statü verilsin. dedik, Genel Kurulda
konuştuk, yetmedi basın açıklaması yaptık. Sonuç ne
oldu, hepiniz biliyorsunuz. Çalıştayları yapan ve açılımlara
açılımlar ekleyen Hükûmet teklifimize Hayır dedi.
Açıkçası, Hükûmet Alevilerin hakkı olan her konuda kaçak
güreşiyor ve art niyetli davranıyor. Sizleri ve Hükûmeti samimi
olmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin bu ayak oyunlarına
aldanmayan yüz binlerce Alevi yurttaşımız 8 Kasım Pazar
günü Kadıköy Meydanında haykırdı ve
ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlık
hakkı için 8 Kasım günü kalbimiz Kadıköyde çarptı ve
çarpmaya devam edecektir. Aslında iktidarın bu mitingden ders
alması gerekir ve Alevilerin isteklerinin göz ardı
edilemeyeceğini de bilmelidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak onların
haklı davalarında daima yanlarında olduğumuzu bir kez daha
belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin
sadece açılımlarına değil sosyal güvenlik alanında da
yarattığı tıkanmalara da dikkatinizi çekmek istiyorum.
Hükûmet özellikle son günlerde düzenlediği Sosyal Güvenlik Kurumu
tebliğleriyle halkımızın sağlığıyla
oynayarak sosyal devlet uygulamasını yok etmektedir. Şöyle ki:
Muayene parası adı altında çeşitli paralar
toplanmaktadır. Yani Paranız varsa doktora gidin. diyor Hükûmet.
Sorarım size, bu mu sosyal devlet sayın milletvekilleri? Bu muayene
ücretlerinin bir kısmı eczanelerce toplanmaktadır. İktidar
bu nedenle eczacılarla yurttaşları karşı
karşıya getiriyor. Açıkçası, eczanecileri devletin ve
iktidarın tahsildarı durumuna getirdiniz. Eczacılar bu durumdan
şikâyetçidir. Her zaman olduğu gibi, iktidar bu şikâyetlere
karşı kulaklarını tıkamıştır.
Değerli arkadaşlar, yapılan uygulamalar
hastanın aleyhine, eczacının aleyhine, ilaç şirketlerinin
de aleyhine. Peki, kimin lehine? Hükûmet bu uygulamalarla kimi düşünüyor,
kimin iyiliğini istiyor? Hükûmet Tasarruf yapacağız. diyor.
Arkadaşlar, halkın sağlığı
pahasına tasarruf olmaz. İki şeyde taviz verilmez, birisi
özgürlükten, ikincisi halk sağlığından.
Evet, devlet gelir elde etmek istiyorsa Sayın
Başbakanın oğlunun sattığı lüks pırlantadan
ve pahalı taşlardan vergi alsın. Halkın sağlık
ihtiyaçlarını kısmasın ve halkı limon gibi ezmesin,
sıkmasın ve bu uygulamalara son versin.
Değerli üyeler, her gün toplumun bir kesimi Hükûmetin
uygulamalarına karşı sokaklara çıkıyor. Demokratik
kitle örgütleri, dernekler, sendikalar, velhasıl herkes isyan ediyor.
Bunun en son örneklerinden biri, geçen hafta sonuncusu gerçekleşti, bu
sefer de diş hekimleriyle sokaktaydım. Haklarını aramak
için Başbakanlığa kadar yürüdüler. Ben de bir diş hekimi
olarak sağanak yağış altında onlarla birlikte
Başbakanlığa kadar yürüdüm.
Peki, ne istiyor diş hekimleri hiç merak ettiniz mi?
Bakınız, sorunlarını anlatmak için Sayın
Başbakanla tam üç yüz seksen beş gün önce görüştüler,
sorunlarını anlattılar ve alternatif proje sundular ama hâlâ bir
adım atılmış değil.
Sayın milletvekilleri, hastalar mağdur, hekimler
mağdur, herkes mağdur ama tek memnun olan Hükûmet çünkü sorunun
çözülmesi için kılını kıpırdatmıyor.
Türk Diş Hekimleri Birliği, ağız ve diş
sağlığı hizmetlerine daha uygun koşullarda
ulaşılabilmesi için bir proje hazırladı. Bu proje 11 Ekim
2008de Sayın Başbakana sunuldu. Başbakanın verdiği
yanıt aynen şöyle: Muayenehaneler de ülkemizin
kaynaklarıdır, yararlanılması gerekir. Vatandaşın
ayağına hizmet götürülmesi bizim hizmet
anlayışımızla örtüşmektedir. Bunu diyor Sayın
Başbakan.
Sayın Başbakan bu sözü söyleyeli bir yıldan fazla
oluyor. Niye bir gelişme yaşanmadı diye bir diş hekimi
olarak Sayın Başbakana ben de sormak istiyorum
huzurlarınızda.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak buradan
Hükûmete bir kez daha
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köse, lütfen tamamlayınız.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Hükûmeti son kez uyarıyoruz: Halkın inançlarıyla
oynadığınız gibi halkın sağlığıyla
da oynamayınız. Diş hekimlerine verdiğiniz sözleri yerine
getirin. Halkımız, hekimlerimiz ve eczacılarımız
artık yeter deme noktasına gelmiştir. Halk artık
yürümekten bıktı, halk ayaklanmak üzeredir. Bunlara bir çözüm
getirmeniz gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
son verirken verdiğim önergenin kabul edilmesini diler, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 59. Madde metninin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Madde 59- Kendi kusurlu davranışı ile ayırt
etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği
zararları gidermekle yükümlüdür.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Murat Özkan Bey
BAŞKAN Murat Özkan, Giresun Milletvekili söz talep
etmiştir.
Buyurun Sayın Özkan. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 59uncu maddesinde bir değişiklik önergesi
verdik, ben de bu önerge için söz aldım ve ayrıca, sözlerime
başlamadan önce ayağa kalktığımda kendi grubumdan ve
AKP Grubundan da alkışlar aldım, AKP Grubundaki
arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, vermiş olduğumuz önerge,
hâlâ meri olan Kanunun 54üncü maddesinde düzenlenmiş ve 54üncü
maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen bir husustur. Bu husus aynen
bu maddeye de, 59uncu maddeye de yazılmış durumda.
Değerli arkadaşlar, burada, tabii, kendi kusurlu
davranışından dolayı bir zarar meydana geldiği zaman
bu zararın tazmini anlatılıyor. Fakat kendi kusurlu
davranışının farkına varmadan ya da fiil ehliyetini
ortadan kaldıran sebepleri başkasının bir tahrikiyle,
etkisiyle meydana getirirse ve bunu ispat ederse tazminat yükümlülüğünün
ortadan kalkmasına şamil oluyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Ancak ayırt etme
gücünün kaybetme kusuru olmadığını ispat ederse
sorumluluktan kurtulur. kısmı bana göre fazla, çünkü aksini iddia
ediyorsa iddiasının ispatıyla zaten mükelleftir. Kanun metninin
daha açık, daha sarih ve daha az mevzu olması için kısaltılması
gerektiğini düşünüyoruz ve önergemizi bu hususta verdik.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüye çıkan değerli
hatipler Borçlar Kanunu dışında da gündemle ilgili genellikle
konuşmalar yapıyor. Ben de bununla ilgili bu hakkımı
müsaadenizle kullanmak istiyorum çünkü Sayın İçişleri
Bakanımızı da burada görmüşken, yüreğimi yakan bir
husus, zannediyorum kendisinin de yüreğini yakıyor, değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde Erzurumda bir Musa, on üç
yaşında bir çocuk kaçırıldı. İnternet kahveden
kaçırıldı ve götürülerek hunharca katledildi. Hepimizin
yürekleri yandı.
Değerli arkadaşlar, şimdi ne oluyor, yani böyle bir
olay karşısında nasıl bir tavır almak gerekiyor?
Tabii, Erzurumdaki yetkililerin, yetkili makamda bulunan kişilerin
sorumluluk ilkesi gereği bir şeyler yapması lazım ama
bakıyoruz ki hiçbir ses yok. Bu olay, inanın, Batı ülkelerinde
olsa o kişi anında görevden ayrılır, Ben buranın
güvenliğini sağlayamıyorum. diye istifa eder. Bu olay
Doğuda bir ülkede, örneğin Japonyada olsa orada harakiri yapar,
değerli arkadaşlar. Bu olay Türkiyede olduğu zaman kimsenin
kılı kıpırdamıyor.
Değerli arkadaşlar, İnternet kahvelerin nasıl
ya da İnternet ortamında toplu kullanıcıların neler
yapacağına dair bir yönetmeliğimiz var. Bu Yönetmelikte
şöyle bir hüküm var, diyor ki: İnternet yani bu kahvelerde, toplu
İnternet sağlayıcıların olduğu yerde elektronik
oyun oynanmaz, oynanmak için aletler falan olmaz. Burada, bırakın
elektronik oyun oynamayı değerli arkadaşlarım, burada
elektronik oyun üzerinden para kazanma müessesesi kurulmuş ve bu
İnternet kahveler bütün olan biteni kayıt altına almak
mecburiyetindeler ve bu kayıtları da yedi gün muhafaza etmek
durumundalar. Bu çocuk aylarca burada oynuyor ve bu kayıtlar emniyete
gidiyor, emniyet bunu görmüyor. Burada para kazanmak, sanal kumarlar, sanal
bahisler yapılıyor. Daha sonra, çok yetenekli bir çocuk olduğu
için buradan para kazanmış, bunu gören kötü niyetli insanlar hunharca
katliamı burada işliyorlar ve buranın yetkililerinin hâlâ
kılı kıpırdamıyor, Erzurum ayağa kalkıyor.
Değerli arkadaşlar, ben Sayın Bakanımızdan
buradaki sorumlulardan hesap soracağını, onların medeni bir
memur davranışı, sorumlu bir kamu görevlisi
davranışı gösterememelerinin hakkını vereceğine
inanıyorum. Ders olmasını istiyorum. Sorumluluk sahibi insanlar
vazifelerinin müdriki olmalı, vazifelerini ifa ederken her türlü
sorumluluğu yüklenmeleri gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, böyle bir olayın
yaşanmasından dolayı derin üzüntü içerisindeyim. Ülkemizde,
temenni ediyorum böyle bir hadise bir daha yaşanmaz. Türk polisinin,
güvenlik güçlerinin görevlerini yerine getirmede gerekli hassasiyeti
göstereceğine inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen tamamlayınız.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Bu hassasiyeti gösteremeyenler de gerekli
olgunluğu gösterip görevlerini terk etmeliler, etmeleri gerekir, örnek
olması gerekiyor.
Ben, Sayın Bakanımızın da bu konuda gerekli
hassasiyeti göstereceğini, konuyu müfettiş marifetiyle
inceleteceğini -şurada şimdi tebessüm ediyor- belki de
görevlendirdi, onu da bilemiyorum ama görevlendirilmemişse de bir an önce
görevlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, önergemize gerek Sayın
Bakanımız gerekse de Komisyon Başkanımız
katılmadıklarını söylediler ama ben sizlerin önergemize
katılmasının özel bir gösteri olarak değil, bir kanunun
daha da iyi hâle getirilmesi için yapılacağına inanıyorum.
Hepinize bu vesileyle selam ve muhabbetlerimi sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
60ıncı maddenin başlığını
okutuyorum:
V. Sorumluluk sebeplerinin çokluğu
1. Sebeplerin yarışması
MADDE 60-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır,
geliş sıralarına göre okutup
aykırılığına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 60. Maddesinde yer alan bir kişinin
sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa ibaresi
yerine, bir kişi çeşitli sebeplere göre sorumlu olması halinde
ibaresinin yazılmasını,
Giderim kelimesi yerine tazmin kelimesinin
yazılmasını arz ve talep ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Mehmet
Şandır |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Ordu |
|
|
Osman
Ertuğrul |
|
Behiç Çelik |
Beytullah Asil |
|
|
Aksaray |
|
Mersin |
Eskişehir |
|
|
|
|
Recep Taner |
|
|
|
|
|
Aydın |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar
Kanunu Tasarısının 60. maddesinin kenar
başlığındaki V. Sorumluluk nedenlerinin çokluğu 1.
nedenlerin yarışması hali şeklinde madde metninin de
Madde 60- Bir kişi, değişik nedenlerle sorumlu
tutulabiliniyorsa ve zarar gören kişi aksini istemiş olmadıkça
veya kanunda aksi öngörülmedikçe, hakim, zarar gören kişiye en iyi giderim
olanağı sağlayan sorumluluk nedenine göre karar verir.
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Zonguldak |
|
|
Atila Emek |
|
İsa Gök |
Kemal Demirel |
|
|
Antalya |
|
Mersin |
Bursa |
|
|
|
|
Ramazan Kerim
Özkan |
|
|
|
|
|
Burdur |
|
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili, önerge
üzerinde söz istemişlerdir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle dilin
sadeleştirilmesini talep ediyoruz. Kabul edeceğinizi zannediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Borçlar Kanununu
görüşüyoruz. Geçen gün sizlerle çek mağdurlarıyla ilgili gelen
mesajları paylaşmıştım. Bunu duyan Konyadan bir
vatandaşımız bir mektup yazmış. O mektubu sizlerle
paylaşmak istiyorum:
Muhterem Vekilim, en içten saygılarımı arz ederim.
Oğlum bir arkadaşıyla panjur imal eder, Türkiyenin dört bir
tarafına pazarlardı. Pazar paylaşımı yüzünden daha
dişli rakip firmaların ayak oyunuyla battılar. Büyük balık
küçük balığı yuttu. Oğlum ve şirketi iflas etti.
Çeklerini ödeyemedi. On üç aydır günlüğü 100 lira
karşılığında hapishanede yatıyor sanki borcundan
eksilme olacak gibi.
Yetmiş bir yaşındayım. Emekli ilkokul öğretmeniyim.
Kurtarabilir miyim ümidiyle, iki evim vardı, ikisini de sattım,
kurtaramadım. Kalbim kan ağlıyor. Düşenin dostu da
olmazmış. Meclisteki, düşenden yana konuşmanız biraz
olsa da yangına su serpti. Allah razı olsun, bin kere. Demek ki
düşküne sahip çıkan iyi insanlar da varmış.
Tekrar tekrar teşekkür eder, saygılarımı
sunarım.
Emekli
ilkokul öğretmeni
Seyit
Gazi Dündar
Meram-Konya.
Değerli arkadaşlarım, çek
mağdurlarını paylaştık. Duyarlı iktidar
milletvekillerinin yarısı burada. Sizleri kutluyorum. Teşekkür
ederim, gecenin bu vaktinde buradasınız. Gerçekten takdire şayan
ama bu sorunları çözmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım,
çek mağdurlarının sorunlarını.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu ülkede Hükûmet
yetkililerinin, bakanların, vekillerin çocukları bu kriz
ortamında mağdur olmuşlar mıdır? Bir tartalım hep
beraber.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Fırsata
dönüştürdüler.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Ama icra takibinde
olanları var mıdır? İşini kaybeden var
mıdır? Bu ülkede, değerli arkadaşlarım, kırk
yıl, elli yıl çalışan düzgün şirketler vardı.
Bunlar şu anda iflas ediyor, batıyor, cinnet geçiriyor, intihar
ediyor. Böyle bir durum sizlerin camiasında var mıdır, merak
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, zalim oldunuz, zulüm
yapıyorsunuz, ah alıyorsunuz. Ben size şu dörtlüğü
hatırlatmak isterim:
"Zalimin zulmünü bir ah keser/ Mâni rızk olanın
rızkını Allah keser."
Takdirlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, Burdurdan cami
imamlarından zaman zaman telefonlar alıyorum. Camilerin elektrik
borçları var. İktidar milletvekilleriyle iki yıldır
paylaştıklarını ifade ediyorlar, Ama ne yazık ki
iktidardan umudumuzu kestik, muhalefet milletvekili olarak bu sorunumuzu lütfen
dile getirin. diyorlar.
Camilerin borçları
Demek ki, kriz teğet geçmemiş,
camilerde artık para toplanamıyor çünkü oradaki 2 milyar; 1,5 milyar
borç, 3 milyar borç ödenemiyor. Onun için, Sayın Hükûmet yetkililerinden,
Sayın Bakanımızdan bu konuya el atmasını, camilerin elektrik
borçlarının ödenmesini istiyorum.
Ayrıca, tarımsal amaçlı kullanılan elektrik
Değerli arkadaşlarım, TEDAŞ direğini vermiş,
telini çekmiş, abone yapmış, elektrik saatini takmış,
tarımsal sulamada elektrik kullanılıyor. Ama bu yıl bizim
Burdurumuzun -Çinede, Salada, Taşağıl bölgemizde, Gravgaz
bölgemizde fasulye yetiştirilir- bu bölgedeki üreticilerimizin her birine
kaçak elektrik kullanımından dolayı bin lira değil, 2 bin
lira değil, 3 bin lira değil değerli arkadaşlarım, 7
bin lira, 8 bin lira, 12 bin lira arasında kaçak elektrik
kullandığından dolayı cezalar geldi. Hepsi icra takibinde.
Geçen yıl fasulyeyi 1 YTLden satmışlardı, bu yıl 50
kuruştan sattılar. Bakın bu elektrik fiyatlarının
artmasına, mazot girdilerinin artmasına, gübre girdilerinin
artmasına, tohum fiyatlarının artmasına rağmen 50
kuruştan
Demek ki kriz fasulyeye de yansımış. Perişan
oldular. Onlar da bu konunun Meclis tarafından... Bu değişik
yerlerde, Amasyada da var bu sorun, Aksarayda da var bu sorun, Ispartada da
var bu sorun, Antalyada da var bu sorun. Sizler de paylaşıyorsunuz.
Bunun çözüm mercisi burası değerli arkadaşlarım.
Tarımsal amaçlı sulamada elektriği mutlaka ve
mutlaka ucuzlatmamız gerekiyor ve tekrar bu borçlar için bir
yapılandırma zorunlu.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Ispartanın camilerinin
faturaları ödeniyor.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Faturalarınız
tamamsa tebrik ederim, teşekkür ederim ama Burdurda bu sorun
yaşanıyor. Bölgelerinize gittiğiniz zaman
imamlarınızla bu sorunu bir paylaşın değerli
arkadaşlarım. Ben paylaşıyorum. Dolaşıyorum,
görüyorum. Bu sorunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen tamamlayınız.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu konu o kadar ciddi ki gülmeyi gerektirecek hiçbir
durum söz konusu değil. Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Gidin bu feryatları, gittiğiniz zaman şöyle alanları
dolaşın, köylere girin, ahırlara girin, vatandaş ne
yapıyor, o inekleri nasıl sağıyor, o fasulyeyi yaz gününde
nasıl topluyor, o elma soğuk hava depolarında nasıl
bekletiliyor, onları bir görün temennisindeyim. Meclisimizin, bu
sorunlarına çözüm getireceğine inanıyor, tümünüze saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 60. Maddesinde yer alan bir kişinin
sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa ibaresi
yerine, bir kişi çeşitli sebeplere göre sorumlu olması halinde
ibaresinin yazılmasını,
Giderim kelimesi yerine tazmin kelimesinin
yazılmasını, arz ve talep ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Recep Taner, Aydın Milletvekili, söz
istemişlerdir önerge üzerinde.
Buyurun Sayın Taner. (MHP sıralarından
alkışlar)
RECEP TAN ER (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının
60ıncı maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi, Türk Borçlar Kanununun 60ıncı
maddesinde yer alan ifadelerin ve terimlerin düzeltilmesi
amacıyladır. Tasarıda terim ve ifade birliği sağlanamamıştır.
Mesela 56ncı maddede tazmin ve tazminat kelimeleri
kullanıldığı hâlde bu maddede giderim terimi
kullanılmıştır. Dolayısıyla bu
değişiklik önergesiyle, bu düzenlemenin, kanuni terimlerin uygun hâle
getirilmesinin temin edilmesi sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, malum, Borçlar Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz ve Borçlar Kanunu
Tasarısı gündeme geldiğinden beri de bizlere çeşitli
mailler ve telefonlar gelmektedir. Biraz önce Sayın Hatibin söylediği
gibi, değişik vatandaşlarımızdan devamlı bu
konuda mailler almaktayız. İşte, bir benzer konu da Ankaradan
Müjgan Deveciden gelmiş, diyor ki: Benim mağduriyetim, eşimin
muhasebeci olmasından dolayı çalıştığı
iş yerinde vekâleten imzaladığı çeklerden dolayı. İşverenine güvenmekten
başka suçu olmayan, kendi borcu olmayan borçlardan dolayı şu
anda Sincan Cezaevinde cezasını çekmekte.
Evet değerli milletvekilleri, gerçekten ülkemiz
sıkıntılı bir süreçten geçmekte ve mevcut AKP
İktidarı her ne kadar tozpembe tablolar çizse de ekonomi çok kötü bir
durumda.
Geçtiğimiz hafta malum, aylık enflasyon oranları
açıklandı. Ekim ayı aylık enflasyon oranı yüzde 2,41.
Yani sizlerin emekliye, dula, yetime, şehit yakınlarına,
gazilere, memurlara yıllık olarak öngördüğünüzün
yarısı maalesef bir ayda gitti. Bir ayda gittiği zaman ne
oluyor? Tabii ki enflasyonun böylesine yüksek olduğu bir ortamda
vatandaş bu sefer borçlanmak zorunda kalıyor. Gerçi bu rakamlar
gerçekten doğru mudur, yoksa bastırılmış rakamlar mıdır,
enflasyon sepeti değiştikten sonra bunu anlamak da pek mümkün
değil.
Değerli milletvekilleri, değerli
vatandaşlarımızın açıkladığı bir konu
var. Diyorlar ki: Enflasyon rakamlarıyla mutfaktaki enflasyon çok
farklı, evimizdeki enflasyon çok farklı. Bu rakamların gerçek
olduğuna inanamamaktalar. Enflasyon karşısında ezilen
vatandaşımız hayatını devam ettirebilmek için
geleceğini satın almakta ve kredi kartına veya krediye müracaat
etmekte.
Bugün köylüsünden kentlisine hemen hemen tüm
vatandaşlarımız maalesef bankalarla borç ilişkisi
içindeler. Aydında gittiğimiz köylerde köy
muhtarlarımızın söylediği şey: Geçmişte 4-5
köylü bankayla ilişkideyken, şu anda köyün tamamı bankayla
borç-alacak ilişkisi içinde.
Biraz önce Karpuzludan Kalkınma Kooperatifi
Başkanı Kadir Özmen arıyor, diyor ki: 2002 yılında
5,5 milyon liradan sattığımız zeytinyağı şu
anda 2 milyon 900 bin-3 milyon civarında.
Dolayısıyla 2002 yılından 2009
yılına kadar geçen yedi yılda gelen fiyat farklarına,
artışlara rağmen, üreticinin ürünü para etmediği zaman,
tabii ki, üretici, bu sefer, o borcunu bankalardan kredi alarak, bankalardan
tüketici kredisiyle, kredi kartı kredisiyle karşılamak
zorunluluğu duyuyor.
Tabii, bunun karşılığında da
bankaların durumu ortada. Geçtiğimiz hafta bankaların dokuz
aylık bilançoları açıklandı. Bilançolara
baktığımızda şu anda ülkemizin en rahat ve en
kazançlı kurumları bankalar hâline geldi. Bankalara bakıyoruz,
geçen yıl 100 kâr eden banka bu yıl 600 kâr etmiş, 6 kat
artmış kârları. Bu Hükûmetin kimlerin arkasında ve kimlerin
yanında olduğunu bu en güzel bir şekilde ortaya
çıkarmaktadır.
Vatandaşımız almış olduğu kredilerle
geleceğini bankalara ipotek etmektedir. Bugün esnafımız,
sanatkârımız, tüm üretenler para kazanamıyorsa, piyasada para
dönmüyorsa, bunun sebebi, para kazananın, kazandığı
paraları harcamak yerine öncelikle bankalara olan borcunu kapatmak için
kullanmasındandır.
Vatandaşın durumu böyleyken devletin durumu da farklı
değil değerli arkadaşlarım. Bugün bizim
bıraktığımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taner, lütfen tamamlayınız.
RECEP TANER (Devamla) 2002 yılında bu ülkenin
iç-dış borç toplamı 222 milyar dolar civarındaydı.
Aradan geçen bu yedi yıllık sürede
iç-dış borç toplamımız yüzde 100 artmış ve
şu anda ülkemizin geleceği de ipotek altına alınmaya
başlamıştır çünkü her ne kadar Hükûmet borç alan bir
hükûmet olsa da şu anda ülkemizin geleceği
sıkıntılı bir konuma girmiştir.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunu
görüşürken bu eksikliklerin, aksaklıkların giderilmesini ve
şu anda vermiş olduğumuz değişiklik önergesindeki
düzeltmenin yapılması için desteklerinizi bekler, hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
60ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.13
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm 61 ila 90ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Borçlar
Kanunu Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hukuk hayatımızda önemli değişikliklerin
yapıldığı süreci yaşıyoruz. Bugünler içinde
birçok temel kanunumuz radikal değişikliğe uğruyor. 1923
yılında cumhuriyetin ilanından sonra yabancı ülkelerden alınan
temel kanunların neredeyse tümünün yeniden hazırlanması gündeme
gelmiştir. Bu çabanın temelinde genel olarak şu düşünce
yatmaktadır: Cumhuriyetin kurulduğu dönemde, savaştan yeni
çıkmış Türkiye Cumhuriyetinde, bu derece temel ve önemli
kanunları hazırlayacak kadrolar yoktu. O hâlde, cumhuriyetin
ilanıyla birlikte Batı uygarlığına yetişmek
isteyen Türkiye'nin bir an evvel hukuk reformunu gerçekleştirmesi
gerekiyordu. Bu nedenle, temel kanunların yabancı ülkelerden
alınması anlaşılır bir durumdu. Fakat, aradan geçen
sürede, kendi büyük kanunlarımızı, temel
kanunlarımızı hazırlayacak büyük hukukçularımız
yetişmiştir. Bu nedenle, kendi kanunlarımızı kendimiz
hazırlamamız gerekir düşüncesi.
Hiç şüphesiz, bu durum, gerçekten saygı duyulması
gereken bir meydan okumadır ama bu meydan okuma, bir sorumluluğu da
beraberinde getirmektedir. Bu meydan okumadan sonra ortaya çıkan kanun
tasarısı metinlerinin de bu iddiaya, bu meydan okumaya
yakışması, ona yaraşır olması lazımdır.
Oysa, Borçlar Kanunu Tasarısı incelendiğinde, bu meydan okumaya
yaraşır kalitede bir eserin ortaya çıktığından
söz etmemiz mümkün değildir değerli arkadaşlarım.
Tasarıyla Kanunun toptan değiştirilmesi ve
maddelere yeniden numara verilmesi son derece yanlıştır. Bu
kadar değişikliği gerektirecek önemli sebepler nedir?
İhtiyaçlar var mıdır? Getirilen çözümler ne ölçüde bu ihtiyaçları
karşılıyor? Bunun tartışmasını mutlaka
yapmak gerekir ancak asla kabul edemediğim bir şeyi de söylemeliyim:
O da sanki bu ülkede bir rejim değişmiş gibi, sanki bu ülkede
sistem değişmiş gibi madde numaralarına varıncaya
kadar kanunların değişikliğe uğramasıdır.
Hani eskiden beri bildiğimiz, alıştığımız
madde numaraları niye değişti?
Gerçekten herkesi rahatsız eden bir durumdur bu. Çünkü
hukukçular birçok konuyu, hukuki kurumu, ilişkiyi madde numarasıyla
anarlar. Bahsederken bile, bilmem, haksız fiil demeyiz, Borçlar Kanunu
Mehaz İsviçre Kanununda, Borçlar Kanununda
değişiklik yapıldığı hâlde, Kanun hiçbir zaman
tümüyle değiştirilmemiştir. Değişiklikler, madde
numaralarına alt numaralar Ek 1/a, 1/b vesaire şeklinde
yapılmıştır.
Madde numaralarının da baştan aşağı
değiştirilmesi önemli bir hukuk birikimini altüst ediyor, bu, hukuk
birikimini tahrip ediyor değerli milletvekilleri. Esas itibarıyla
hukukçular birbirleriyle anlaşmak, ilişki kurmak konusunda madde
numaralarını kullanıyorlar.
Bakın, Rona Serozan ne diyor, diyor ki bu madde
numaralarının değişmesiyle ilgili olarak: Buna bir
benzetme yapmak gerekirse, böyle bir girişim, bir hukukçu için, koca bir
kentin elektrik gerilimini bir anda 220 volttan 120 volta indirmekten
beterdir.
Sayın milletvekilleri, yapılmakta olan yasanın
gerçekten evrensel hukuk kurallarına oturması gerekmektedir. Madde
numaralarının değiştirilmesini tartışmamız
gerekmekteydi.
Bir de hepimizin bildiği üzere, Borçlar Kanunu temel
yasalardandır, hatta en temel yasalardandır. Sadece medeni hukukun
değil, özel hukukun da temelini oluşturmaktadır. Hatta
yeryüzünde ilk hukuk kuralları, borçlar hukuku nitelikli kurallardan
oluşacak biçimde doğmuştur. Borçlar hukuku, toplum
yaşamını çok yakından ilgilendiren, yönlendiren, yöneten
bir alandır. Gerek hukuki alanda gerek siyasal, ekonomik alanda gerekse
sosyal alanda bu böyledir. Hangi dünya görüşünü, hangi ideolojiyi göz
önünde tutarsanız tutun, borçlar hukuku alanında ortaya konulan
kuralların ekonomik yaşamı biçimlendirdiğini göz ardı
edemezsiniz. Borçlar hukukunun önemi hiçbir zaman göz ardı edilemez.
Böylesine önemli, temel nitelikteki yasaların da elden geldiğince
uzun bir süre yürürlükte kalacağı düşünülerek elden
geldiğince uzun bir süre atlatabilecek yapıda olması, o
şekilde biçimlendirilmesi ve düzenlenmesi gereği vardır.
Değerli milletvekilleri, o zaman, bir borçlar kanunu yaparken
dikkat edilmesi gereken şey, bu yasanın yıllarca,
abartmayalım ama belki asırlarca yürürlükte kalacağı
düşüncesiyle düzenlemelerin ona göre biçimlendirilmesidir. Bu da çok
özenli, çok dikkatli, sabırlı bir çalışmayı
gerektirir. Borçlar Kanununun toplum yaşamını düzenleyen temel
yasalardan olduğu, bunun enine boyuna, uzun boylu
tartışılması gerektiği ve bu tartışmalar
sonucunda, hatta özellikle İsviçrede olduğu gibi, tasarı
bittikten sonra bile -bir dinlenme amacıyla değil ama- bir
düşünme süresi tanınıp ondan sonra tekrar gündeme
alınması gerekirdi.
Bir temel yasayı kendi döneminde çıkarmak her
iktidarın, hatta her bakanın en büyük arzusudur. Bu bir onurdur. Ben
de bakan olsam, böyle bir yasanın görev dönemim içerisinde
yasalaşmasını ben de isterdim, bundan büyük bir onur
duyardım ve adım tarihe geçer, yıllarca anılırdı
ama onun yanında şunun da gözden uzak tutulmaması gerekir: Böyle
bir yasanın alelacele, zaaflarla, eksikliklerle dolu ve uygulamada sorunlar
yaratacak biçimde yasalaşmasının getireceği olumsuzlukların
da bana mal olacağını bilirdim. O hâlde, her ikisini de
dengeleyerek böyle bir yasal çalışmanın içinde olurdum.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı
içerisinde gerçekten birtakım kuralların, kısa süreli
kuralların buraya monte edilmesi çok ciddi bir
yanlışlıktır. Örnek verelim: Bildiğimiz üzere 6570
sayılı Taşınmaz Kiraları Hakkında Yasa ekonomik
konjonktüre göre ortaya çıkan özellikler, koşullar dikkate alarak
hazırlanmıştır. Bu koşullar her zaman
değişebilir ama bu yasa gelmiş, bu temel yasanın içerisine
monte edilmiştir. Bu yasanın hazırlık
çalışması sırasındaki eleştiriler dikkate
alınmamıştır.
Yine, yapılan eleştiriler dikkate
alınmadığı gibi hazırlık çalışması
sırasında birtakım yanlışlıklar
yapılmıştır. Tasarının hazırlanmasında
hâkim olan, esas alınan ana fikir yanlıştır. Tasarıda
duplikasyona yer verilmiştir. Örneğin, özel bir 4857 sayılı
İş Kanunu varken yine burada da hizmet akdine ilişkin hususlar
düzenlenmiştir.
Yine, kira akdinde de keza 6570e benzer hükümler
getirilmiştir.
Tasarıda dil yanlışlığı çok
korkunçtur sayın milletvekilleri. Felakettir, felaket bu dil
yanlışlığı. Tasarı, tanım yapma
yanlışlığına düşmüştür. Tasarıyla
Kanunun toptan değiştirilmesi -deminden anlattım-
yanlışlıktır. Tasarının genel gerekçesi ile madde
gerekçeleri yetersizdir.
Değerli arkadaşlarım, bakın, gerekçe bir
yasanın ruhudur, madde metinleri bedendir. Gerekçe, ona
canlılığını, yaşamını veren ruhtur.
Eğer bedenden bir şey anlamıyorsanız ruhunu okursunuz.
Niçin bedenin o şekilde durduğunu veya bu şekilde
eğrildiğini o ruhundan çıkarırsınız,
anlamlandırırsınız. Bu bakımdan bu yasa
tasarısının gerekçelerinin
tartışılmamış olmasını büyük bir eksiklik
olarak görüyorum.
Şimdi, bakıyorsunuz yasaya, birçok maddenin gerekçesinde
hiçbir şey yok. Hani bizde gelenektir ya, özel küçük kanunlar
çıkarılır şöyle otuzar, kırkar maddeden ibaret.
Gerekçe der, gerekçe aynen madde hükmünün tekrarından ibarettir ama
Borçlar Kanunu gibi büyük bir temel yasada, özellikle yeni birtakım
kurumları pozitif hukuk yaşamımıza sokan bir yasada gerekçe
çok büyük önem taşımaktadır. Bir kısmında
-dediğim gibi- hiçbir açıklama göremiyorsunuz, bir kısmında
doyurucu açıklama yok, bir kısmında da maddeyle ters düşen
gerekçe açıklamaları var.
Şimdi, böyle bir yasa tasarısının olduğu
gibi, bu hâliyle geçmesi hepimizi ileride çok üzecektir. Amacımız,
bağcıyı dövmek değil, hep birlikte üzüm yiyelim.
Yediğimiz üzüm de hani lezzetli bir üzüm olsun. Tabii hatalar olabilir,
aynı üzümün çöpü olduğu gibi çöpü de olabilecektir ama hiç olmazsa
üzüm yerinde olsun.
Şimdi, bu derece önemli bir kanunu biz
değiştiriyoruz. Uzun soluklu bir kanun demek, sadece bir asır
değil, birkaç asır sürebileceğini düşünmek demektir.
Nitekim, uzun soluklu bir kanuna örnek vermek gerekiyorsa bundan iki üç
yıl önce iki yüzüncü yıldönümünü yaşayan Fransız Medeni
Kanununu burada örnek vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ventureun çok güzel bir
özdeyişi var: Kanunlar malzemelerini geçmişten alır fakat
geleceği yönetirler. Tabii kanunların malzemelerini geçmişten
alıp geleceği yönetebilmeleri soyut ve genel kural koymalarıyla
mümkündür. Şayet siz kuralları somutlaştırırsanız
o kanunlar daha geçmişte yaşamaya mahkûm kalırlar.
Şimdi, Borçlar Kanunumuzun bana sorarsanız
yaklaşımdaki bence ilk eleştirilecek tarafı -soyut ve genel
bir düzenleme içeren Borçlar Kanununun- tasarının soyutluktan
uzaklaşıp somut hâle geçmiş olması ve bu hâliyle
tasarının geçmişte kalmasıdır.
Deminden de söylediğim gibi, kanunun hazırlanması
aceleci bir davranış olmuştur ve kanunda liberal görüşler
esas alınması amaçlanmış ama
kısıtlayıcı hükümler getirilmiştir. Tasarıda bir
terim birliğinden söz etmek mümkün değildir değerli
arkadaşlarım. Tasarıda yine anlam kaybı aşılacak
Türkçeleştirme yapılmıştır. Deminden de söyledim,
tasarının gerekçeleri felakettir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Gelelim taslakta yer alan
bazı değişikliklerle ilgili yararlanılan kaynakların
yanlışlığına. Bunun da arkası birazdan gelecek.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Bölüm üzerinde Demokratik Toplum Partisi adına söz isteyen
Hamit Geylani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun Sayın Geylani. (DTP sıralarından
alkışlar)
DTP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Borçlar Yasa Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde DTP Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Borçlar Yasa
Tasarısını ülkenin ekonomik anlamda derin bir krizle
çalkalandığı bir dönemde görüşüyor olmamız, hadiseyi
daha da önemli bir konuma taşımaktadır.
Bu tasarı yıllardır ilgili tüm kurum ve ilgililerin
beklediği çok önemli bir yasa olmasına karşın, tasarı
bu biçimiyle beklentiyi karşılamaktan oldukça uzaktır.
Tıpkı yeni Medeni Yasada ve yeni Türk Ceza Yasasında
yaşanan sorunların bu tasarının yasalaşmasından
sonra da yaşanacağı bir gerçeklik.
Ekonomik göstergelere baktığımızda, ülkemizin
ekonomik durumunun diğer ülkelere ve bir önceki yıllara göre çok daha
kötü bir durumda olduğunu görüyoruz. Bir bütün olarak tüm
yurttaşların ekonomik durumu her geçen gün daha da
kötüleşmektedir. Emekliler, çiftçiler, memurlar borç batağında
iken, bankalar ise krizden vazife çıkarır gibi zorda olan
yurttaşa kredi vermekten bile kaçmaktadır.
Krizin de etkisiyle artan işsizlik ve yoksulluğun
yanı sıra kapanan iş yerlerinin sayısı her geçen gün
artmakta, esnaf ise bitme noktasına gelmiş, büyük şirketler ve kimi
marketler ise kazançlı çıkmaya devam etmektedirler.
Ekonomik kriz ve yanlış AKP politikalarıyla yoksul
daha da yoksullaşmış, zengin ise daha da
zenginleşmiştir. Çekinden dolayı hapse girmiş, hapishanede
yatan çokça sayıda esnaf ve tüccarımız bulunmaktadır. Kredi
kartı borcu nedeniyle intiharın eşiğine gelmiş
binlerce yurttaşımız vardır. Borcundan dolayı kara
listeye alınmış, bankada kredi verilmeyen ve ondan dolayı
borçlanmış, evine haciz gelmiş, işini kaybetmiş,
çocuğunu okutamayan çokça sayıda yurttaşımız var ve bu
varlar sürüp gidiyor.
Ekonomik krizin patlak verdiği geçen yılın
başından bu yana kapanan iş yeri sayısında yoğun
bir artış söz konusudur. Krize karşı gerekli tedbirler
alınmaz ise kapanan iş yeri sayısında patlama
yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Tüm bunlar yaşanırken AKP Hükûmeti yine çözümü zam
yapmakta buluyor. Bir yandan vergiler artırılırken diğer
yandan ise soğuk kış aylarının ortasında enerjiye
zam yapılacağı duyurulmuştur.
Değerli milletvekilleri, tasarının haksız
fiillerde zaman aşımı sürelerini yeniden düzenleyen 72nci
maddenin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Madde,
haksız fiillerde zaman aşımı süresine ilişkin
yürürlükteki 60ıncı maddeyi karşılamamaktadır.
Öncelikle haksız fiil nedeniyle zaman aşımı süresinin kabul
edilmesinin gerekçesi kişilerin bu tür uyuşmazlıklarla
yıllarca karşı karşıya gelmelerini önlemek, toplumsal
huzuru temin etmektir.
Öte yandan, zaman içinde kanıtlar yok olmakta, kaybolmakta,
on yıllarca sonra açılacak bir davada tarafların kanıtlarını
toplayabilmesi neredeyse olanak dışı kalmaktadır.
Taslaktaki bir yıllık sürenin iki yıla
çıkarılması gerekçesi haklı bir gerekçe değildir zira
soyut ifadelerle bu sürenin yetersiz bulunduğu açıklanmaktadır.
Nasıl böyle bir yargıya varıldığıysa anlaşılmamaktadır
zira istatistiki bir araştırma da ortada bulunmamaktadır.
Haksız fiillerin en yaygın hâlini oluşturan trafik
kazalarından doğan zararlar için zaten 2918 sayılı
Karayolları Trafik Yasasının 109uncu maddesi Borçlar
Yasasının 60ıncı maddesinden ayrılarak özel bir
hüküm getirilip bir yıllık süre iki yıla çıkarılmıştır.
Bu tür özel hükümler varken tüm haksız fiiller için bir yıllık
süreyi iki yıla çıkarmak bizce isabetli olmamıştır.
Ayrıca, 1926 yılında, bu süreler belirlenirken
teknoloji bu kadar ilerlemiş değildi, haberleşme olanakları
bu kadar gelişmemişti, kişilerin hak arama
anlayışları ve eğitimleri bu kadar ileri değildi. Buna
rağmen, Borçlar Yasasının 60ıncı maddesinde bir ve
on yıllık süreler kabul edilmekte.
On yıllık sürenin yirmi yıla
çıkarılması gerekçesine de katılmak olanaksızdır.
Maddedeki ifadede, on yıllık sürenin haksız fiilin zarar unsuru
gerçekleşmedikçe işleyemeyeceği iddia ediliyorsa bunun çözümü on
yılı yirmi yıla çıkarmak değil, bu ifadeyi daha
anlaşılır ve yanlış anlamayı önler şekle
sokmaktır. Mevcut ifadenin yanlış anlaşılması
nedeniyle haksız fiillerde yirmi yıl ve sonra açılan bir davaya
kim tanık olmuştur? Kaldı ki maddedeki ifadenin bu şekilde
anlaşıldığı gerekçesi de doğru değildir.
Neyse ki tasarının son hâlinde en azından bu yanlıştan
dönülerek, yirmi yıllık süreden vazgeçilerek tekrar on yıla
çekilmiştir.
On yıllık süre olaydan yani haksız eylem tarihinden
itibaren işlemeye başlamaktadır. Bu süre, zararı ve faili
öğrenmeme hâlinde gündeme gelmektedir. Günümüzde bir kimsenin haksız
fiil sonucu zarara uğradığı hâlde, bunu ve faili
öğrenmemiş olması çok istisnaidir. Bu istisnai hâller için ise
olaydan itibaren işlemeye başlayan on yıllık süre
yeterlidir diye düşünüyoruz. Anılan süre yeterli değilse tüm
haksız fiiller için genel zaman aşımı süresi olan on
yıllık süreyi yirmi yıla çıkarma yerine, özel durumlar için
özel yasalar çıkarmak ve düzenlemeler getirmek daha doğru olur diye
söylüyoruz. Zaten yürürlükteki Borçlar Kanununun 60ıncı maddesinin
ikinci fıkrası ile aynı konuyla ilgili tasarının
72nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi bir
yıllık süreyi iki yıla, on yıllık süreyi de yirmi
yıla çıkarmayı getirmeyecek hüküm içermektedir. Söz konusu
hüküm, haksız fiil aynı zamanda suç teşkil etmekteyse, ceza
yasaları bu suç için daha uzun bir zaman aşımı süresi
öngörmüşse tazminat davasına da bu uzun süre uygulanacaktır.
Kaldı ki haksız fiillerin büyük bir çoğunluğu aynı
zamanda suç teşkil etmektedir. Suç teşkil etmeyen haksız fiil
sayısı pratikte de gördüğümüz gibi çok az ve
sınırlıdır. Bunun sonucu olarak haksız fiillerin büyük
bir çoğunluğu aynı zamanda suç teşkil etmeleri nedeniyle bu
suç için daha uzun olan ceza zaman aşımı süresine tabidir. Yeni
Türk Ceza Kanunu da ceza davası zaman aşımı sürelerini
oldukça uzatmıştır. Bu nedenle, aynı zamanda suç
teşkil eden haksız fiiller için de zaman aşımı süresi
uzamış bulunmaktadır.
Ayrıca, tasarının haksız fiillerde zaman
aşımı süresini yetersiz bulup uzatması
mantığı doğru ise aynı mantık sebepsiz
zenginleşmeden doğan borçlarda da uzun zaman aşımı
süresi için neden doğru değildir? Sebepsiz zenginleşmeden
doğan davalarda yürürlükteki Yasada mevcut on yıllık zaman
aşımı süresi neden korunmuştur? Aynı şekilde
sözleşmeden doğan borçlarda 125inci maddenin karşılığı
olan, tasarıdaki 145inci maddede yer alan on yıllık zaman
aşımı süresi neden uzatılmamıştır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Geylani, lütfen tamamlayınız.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Evet, tüm bunlar
karşısında gerçekten bu durumu anlamakta güçlük çekiyoruz. Onun
için, haksız fiillerde zaman aşımı süresini düzenleyen
hükümlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Süreniz on beş dakikadır. Beş dakikalık
şahsınız adına süreyi de ekliyorum.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz Türk Borçlar Yasası
Tasarısının iki bölümünü tamamladık. Değerli
arkadaşlarım, üçüncü bölümde daha çetrefilli, daha
karmaşık, daha fazla ıslaha ihtiyaç duyan bir tasarıyla
karşı karşıyayız. Bu bölümde bizim yasa
tasarısının esasına ilişkin eleştirilerimiz daha
bir önem kazanmakta, bir kat daha dikkatle değerlendirilmeye tabi
tutulması gerekmektedir.
Hatırlanacağı üzere, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak Borçlar Kanununun özel borç ilişkilerini düzenleyen
anayasası niteliğindeki bu tasarının aynen
anayasaların yapılışı gibi toplumsal bir mutabakat
temin edilerek özel hukuk borç ilişkilerinin sosyal bir sözleşmesi
hâline gelmesi temennimizdi. Ancak, bütün gayretlerimize rağmen, bütün
çabamıza rağmen böyle bir özel borç ilişkilerini düzenleyen
temel yasanın sosyal bir sözleşme hâline gelmesini temin edebilmek
için bir adım atamadık ya da bir adımlık mesafe
kazanamadık.
Değerli arkadaşlarım, bunun için Sayın Bakan
ve Sayın Komisyon Başkanı, bürokrat
arkadaşlarımızla birlikte yaptığımız
toplantıda, zaman kaybedileceği için buna imkân
olmadığı, yoksa özellikle terim, terminoloji ve bazı temel
maddelerde söylediklerimizin doğru olduğu kabul edildi, Bu
zamanı kaybedemeyeceğimiz için sizinle uzlaşamayız.
denildi. Şimdi, Borçlar Kanununun görüşülmesine başlayalı
kaç gün oldu, kaç celse idrak edildi? Bunca kaybedilen zamanda kaç maddelik bir
görüşme yapılabildi ve kaybedilen zamanın hesabını
burada birilerinin vermesi gerekmez mi?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bir günlük oturumunun -ben hesaplamadım ama- çok büyük bir paraya mal
olması gerekir. Bunu bulmanın hesabını da ben size
söyleyeyim: 550 milletvekili, çalışanların
maaşlarını çarpın, 365 güne bölün. Bir günlük
çalışmanın maliyeti sanıyorum çok büyük bir rakam olsa
gerektir. Dolayısıyla biz toplumsal uzlaşmayı
sağlayarak bu tasarıyı hem mükemmel hale getirebilirdik hem de
böyle masraflı ve zaman kaybını ortadan kaldıran bir
anlayışın içerisinde bulunabilirdik. Bu
olmamıştır. Bu olmadığı için bu tasarıyı
hazırlayan hukuk hocalarının içerisinde de bulunan bazı çok
kıymetli hukukçuların ifade ettiği gibi cinayet şeklinde
anlaşılabilecek hukuk hatalarının yapılmasına biz
ortak mı olacağız? Hukuk cinayetinin işlenmesine biz ortak
mı olacağız? Hayır, olmayacağız. Bu cinayetin
engellenmesi için İç Tüzükün verdiği tüm imkânları kullanarak
sonuna kadar direneceğiz.
Değerli arkadaşlarım, altmış madde
geçtik. Altmış madde içerisinde makul, kabul edilebilir,
değişik grupların da vermiş olduğu önergeler
olmuştur. Bir tek tanesi kabul edildi, görme özürlü kardeşlerimiz
için, diğerlerinin tümü anlaşılmaz bir nedenle reddedildi.
Özellikle AKP Grubuna mensup milletvekili arkadaşlarım için söyledim.
Bugün burada yaptığımız iş çok önemlidir, çok
hassastır çünkü bizim burada çıkardığımız kanun
yarın kul hakkı tartacaktır. Kul hakkı tartarken kuyumcu
terazisi gibi hassas olması gerekir ancak parmak demokrasisinin ortaya
koyduğu sonuç, buradaki vicdan muhasebesinin kuyumcu terazisiyle
değil, pancar kantarıyla dahi tartılamayacak değerde
olduğunu gösterdi bize.
Onun için, şimdi Borçlar Kanunu üzerinde
yaptığım eleştirinin yine Borçlar Kanunuyla ilgili olmak
üzere iki ayrı bölümüne zamanı ayırarak sözlerime devam etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunun adı Türk
Borçlar Kanunu. Hakikaten, yedi yıllık AKP İktidarı
tarafından Türk vatandaşlarının
borçlandırılmamış hiçbir kesimini bırakmayacak
şeklinde borçlu olan bir topluma uygulanacak bir kanun çıkarıyoruz.
Memur borçlu, işçi borçlu, işsiz borçlu, esnaf borçlu, besici borçlu,
çiftçi borçlu, tüccar borçlu, sanayici borçlu
Borçlu olmayan kesim yok,
Türkiye borçlu. 221 milyar dolarlık iç ve dış borçlar 2,5
katına çıktı, 500 milyar dolara yaklaştı. Türkiye'nin
borcu bu kadar, 2,5 kat civarında bir artış ortaya koyarken, vatandaş
bundan bir nimet sağlaması gerekirken hiçbir kesimde bir
iyileşme yok. Esnafta iyileşme var mı? Esnaf siftah yapmadan
kepenk kapatırken şimdi kapattığı kepengi
açamıyor, boşalttığı rafları dolduramıyor,
sattığı malın karşılığını
alamıyor çünkü müşterisi borçlu, tüccar borçlu. Tüccar çekle, senetle
işini döndürürken verdiği çekin karşılıksız
çıkması neticesinde müşterilerinin tamamı mapushanede.
Ortaklık kapkaççıyla doldu. Hileli müflislerden tutun normal olarak
iflas edip ticarethanesini kapatan insanların sayısının
artışı toplumda mal aleyhine cürümleri de artırdı,
yepyeni suç tipleri ortaya çıktı ve cezaevleri cumhuriyet tarihinin
görmediği bir oranda doluluk oranına ulaştı. İki gün
önce bana bir hemşehrim rica ediyor Niğde Cezaevinde sırtüstü 2
kişi yatıyoruz. Tek yataklı bir yer yok mu? diye Sayın
Bakanım.
Evet, bunlar tabii önemli bir özelliği ortaya koyuyor
değerli arkadaşlarım. O önemli özellik de Türkiye ekonomik
olarak kuşatılıyor, siyasi olarak
kuşatıldığı gibi, dış politika meselelerinde
kuşatıldığı gibi, Türkiye ekonomik olarak
kuşatılıyor. Bu kuşatma içerisinde Türkiye
borçlandırılıyor. Türkiye ödeyemeyeceği bir borç yükünün
altına girerken aynen Berlin Anlaşmasında hedeflenen
Osmanlı İmparatorluğu bir Avrupa ülkesi olsun. hedefine ulaşabilmek
için Osmanlının sarf ettiği gayret onu Düyunu Umumiye sonucuna
götürmüş gibi Türkiye aynı yol içerisinde Avrupa Birliğine
gidiş hayal yolculuğunda bir borçlanma süreci içerisine
girmiştir. Bu borçlanmanın sonucu Türkiyeyi bir 21inci
yüzyılın Düyunu Umumiyesi olarak karşımıza
çıkaracak ciddi bir mesele olarak görülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmete düşen görev bu
borçlu kesime çare bulmaktır. Hükümete düşen görev, yedi
yıllık iktidarında 2,5 kat artırmış olduğu
iç ve dış borcun karşılığında
borçlanmış kesime kaynak aktarmaktır. Nereye
harcadınız 250 milyar dolarlık borçlanmayla ortaya çıkan
kaynağı, hangi kesime harcadınız, Türkiye'nin hangi
sorununu çözdünüz? Cari açıktaki bu açık, Türkiyeye ne gibi
zararlara, ne gibi sıkıntılara yol açacaktır? Bunun bir
hesabını vermeniz gerekmektedir. Ama asıl hesap tabii ki millet
huzurunda olacağı gibi, günü geldiğinde yargı huzurunda da
olacaktır.
Bu Borçlar Kanununu -değerli arkadaşlarım
ayrı bir konuya giriyorum- kim uygulayacak? Bu Borçlar Kanununu, kitaba
göre, bağımsız yargı uygulayacak. Bu Borçlar Kanununu,
kitaba göre, teminat altındaki hâkim uygulayacak.
Şimdi, Sayın Bakanım, burada
olmadığınız için tekrar o konuya gireceğim.
Umarım Sayın İçişleri Bakanımız da
buradadır. İkisi birbiriyle ilişkili olduğu için size iki
ayrı konuyu özellikle anlatarak bu iki konunun Türkiyenin
iktidar-muhalefet atışması noktasından çıkıp
parlamenter demokratik sistemi tehdit eder hâle geldiğini anlatmaya
çalışacağım.
Bağımsız yargı ve hâkim teminatı
dediğimiz kavramlar ikişer kelimelik kavramlar değildir. Bunlar,
parlamenter demokratik sistemde kuvvetler ayrılığı ilkesinin
denetleyici ve dengeleyici unsurlarıdır. Yasama, çoğunluğu
elde eden kişilerin ya da partilerin parmaklarını
kaldırarak her dediğini yapacağı bir merci değildir.
Yasama, burada çıkan kanunların Anayasanın özüne ve sözüne
uygun olması gerekir düşüncesinin hayata geçirildiği yargı
marifetiyle denetlenir. Denetleyen merci Anayasa Mahkemesidir yani
yargıdır. Yürütme Benim gücüm var, halktan oy aldım,
istediğimi yaparım. denilecek bir merci değildir çünkü yürütmenin
bütün iş ve işlemleri idari yargı makamları tarafından
denetlenir yani hâkim denetler. Yargı da kendi içerisinde kendisini
denetler.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu sistem
içerisinde Adalet Bakanlığının yeri nedir? Bu sistem
içerisinde Adalet Bakanlığının yeri, yargının
işleyişinden siyasi sorumluluk noktasında hesap vermektir,
yargıya müdahale etmemektir, yargıyı
siyasallaştırmamaktır, yandaş yargıç
yaratmamaktır, yargıyı korku ve baskı altına
almamaktır. Ancak, Sayın Bakan, bugün gazetelere düşen bir
soruşturma emrinizi, oradan fotokopisini aldım ve muhtemelen size arz
edilmiştir ama bir kez de ben okuyarak bunu bilginize ve takdirinize ve
bundan sonra ortaya çıkan durumu birlikte değerlendirmeye davet
ediyorum.
Dilim varmıyor söylemeye ama o mukaddes kelime ki Ergenekon
kelimesi adıyla anılan bu soruşturmanın savcıları
size bir müracaatta bulunmuş. Size derken, şahsınıza
değil, Bakanlığa. Bunun üzerine, son kısmını
okuyorum: Bu bakımdan, Ergenekon adıyla bilinen soruşturma
sırasında mahkeme kararlarına dayalı teknik takiplerde,
gizli tanık ifade tutanaklarında Osman Akyıldız adıyla
gönderilen elektronik posta mesajında Veli Küçükün ajandasından elde
edilen notlarda ve CDlerde adı geçen
ilave ediyor
ve 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa tabi bulunan Cumhuriyet
Başsavcısı, cumhuriyet savcısı ve hâkimler
hakkında ihbar yazıları ve ekinde belirtilen konularda inceleme
sırasında ortaya çıkabilecek hususlarla ilgili olmak üzere
soruşturma açılmasına
Sayın Bakanım, bu dişi bir cümle, bu dişi bir
ifade. Bu ifadeyi iki şekilde anlarsınız: Bir, efendim, bu
soruşturma izni sadece o işlerle ilgili olan kişilerle
alakalıdır. Peki, öyleyse niçin ve kelimesinden sonra 2802
sayılı Kanuna tabi hâkim, savcı ve başsavcıları
yazıyorsunuz? Bu kadar, ifade etme noktasında, bir soruşturma
izninde kendisini ifade etme noktasında Bakanlık bürokrasisinin
yetersiz olduğunu kabul edemiyorum. Bakanlık bürokrasisinde
çalışan değerli arkadaşlarımız mutlaka kendisini
ifade edebilecek ya da bir soruşturma iznini ifade edebilecek bilgi,
beceri ve Türkçeyi kullanma becerisine, kabiliyetine sahiptir.
O zaman ikinci ihtimal ortaya çıkıyor. İkinci
ihtimal ise hakikaten bu vesile edilerek bütün hâkim ve savcıları
soruşturma altına alıyorsunuz. Biraz önce anlatmaya
çalıştığım anayasal düzende cumhuriyetin bunca
tecrübesini kazanmış bir Adalet Bakanı olarak, zatıalinizin
kişisel olarak böyle bir büyük gafın içerisinde olabileceğini de
tahmin etmiyorum. Böyle bir ithamda da bulunmuyorum zatıaliniz
hakkında. Ama ortaya bir üçüncü ihtimal çıkıyor. Bu üçüncü ihtimal
de şu: Şimdi, soruşturma izni dediğimiz belgede kim
soruşturulacaksa isim olur...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, lütfen tamamlayınız.
FARUK BAL (Devamla)
isim olarak bilinir. Kimi soruşturacak
bu Adalet müfettişi ve konusu ne ise o konu da bilinmesi lazım yani
bu soruşturma izninin efradını cami, ağyarını
mâni olması lazım. Bu böyle olmadığına, muğlak ve
dişi bir ifade olduğuna göre ve bu işin de kaynağı
Ergenekon savcılarından geldiğine göre, Sayın Bakan siz
kuşatılıyor musunuz?
Ergenekon savcıları tarafından Adalet
Bakanlığının yetkileri bir kuşatma altına mı
alınıyor? Sayın Bakanım, tabii, bu kadar şüpheci
olmayın da diyebilirsiniz ama şüpheci olmamız için o kadar çok
haklı neden var ki, o kadar çok çam devrildi ki, o kadar çok olmaz
denilen işler hukuk adına oldu ki, o kadar çok hukuk kuralı
ihlal edildi ki. Ben bunu çok ciddi bir mesele olarak görüyorum değerli
arkadaşlarım. Bunu sadece Adalet Bakanlığının bir
yanlışı olarak görmüyorum. Bu, Adalet Bakanlığının
yetkilerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla)
Ergenekon marifetiyle
BAŞKAN Ek süreyi verdim Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla)
birtakım...
Ek süre verdiniz mi?
BAŞKAN Verdim, ek süreyi tamamladınız Sayın
Bal.
OKTAY VURAL (İzmir) Verdiler, verdiler.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Son sözünü tamamlasın
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) İki dakika vermeniz lazım hem
kişisel hem kendi adına.
FARUK BAL (Devamla) Efendim, ben iki nedenle söz
almıştım. Birisi grup adına diğeri şahsım
adına.
BAŞKAN Sayın Bal, on beş dakika süre verdim.
Baştan hatırlattım, sonra bir dakikalık sürenizi de verdim.
FARUK BAL (Devamla) Tamamlıyorum.
Sayın Bakan
BAŞKAN Sayın Bal, verdim ben. Bugün prensibimi bozmak
istemiyorum, bozmuyorum çünkü diğer gruplar tarafından hoş
karşılanmıyor. Daha önce yaptım bunu, yanlış
anlaşıldı.
Teşekkür ediyorum. Lütfen anlayışla
karşılayın.
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, son
söyleyeceğim söz
Sayın İçişleri Bakanı burada
mı? (MHP sıralarından Yok, yok sesleri)
Bir örnek vermek istiyorum şahsımla ilgili: Sayın
Başkan, lütfen not alınsın. Adana seçimlerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin propagandasını yapmak üzere konuştum.
(İçişleri Bakanının duyması lazımdı bunu.)
Bir polis -kim olduğunu da bilmiyorum- tutanak tutuyor RTÜK Kanununa göre
tarafsız konuşma yaptım diye ve bunu suç olarak
değerlendiriyor, Adana Cumhuriyet Savcılığına
gönderiyor. Adana Cumhuriyet Savcısı da alıyor bakıyor
önüne arkasına, böyle bir suç yok ve uzunca bir süre geçtikten sonra -onun
sebebini de pek anlayabilmiş değilim- takipsizlik kararı
veriyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Duymuyoruz
Duymuyoruz
FARUK BAL (Devamla) Sayın Bakan, işte bu evrak ile
adaletin gittiği yer, bu örnek ile hedefi görülmektedir.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Bölüm üzerinde Hükûmet adına söz isteyen Adalet Bakanı
Sadullah Ergin.
Buyurun Sayın Ergin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Borçlar Yasamızın
üçüncü bölümü üzerinde görüşmeler başladı. Genel Kurulu ve tüm
milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarımızla
ilgili olarak kürsüde söz alan hatipler bir kısmı itibarıyla
tasarının içine dokundular, tasarıyla ilgili görüş ve
önerilerini, eleştirilerini dile getirdiler. Bunlardan istifade
ettiklerimiz oldu, katılmakla beraber kabul ettiğimiz önergeler oldu.
Bundan sonraki süreçte de bu değerli arkadaşlarımızın
katkılarını almaya çalışacağız. O
katkılardan istifade etmeyi büyük bir hararetle bekliyoruz. Onların,
hakikaten bu kanunun daha da olgun şekilde Genel Kuruldan geçmesi
noktasındaki katkılarını beklediğimizi ifade ediyorum.
Ancak her grubun kendine özgü ayrı talebi var. Cumhuriyet Halk Partisinin
önerisinin, MHPnin önerisiyle farklı noktalara tekabül ettiği,
aynı anda ikisini kabul edemeyeceğimiz noktalar oluşuyor ya da
kanunun bütünlüğü açısından kabul edilemeyecek hususlar ortaya
çıkabiliyor.
Türk Medeni Yasasının beşinci kitabı
vasfında olan bu yasanın Medeni Yasayla da uyumlu bir dile ve
yönteme sahip olması gerekliliği var. Geçmiş oturumlarda
yapılan değerlendirmelerde, daha önce yapılan kanun çalışmalarında
bu tip temel yasaların baştan sona yenilendiği birçok örnekler
burada, kürsüde dile getirildi. Ben bunları tekrar tekrar ifade etmek
istemiyorum ancak bu çalışmalar esnasında değerli
milletvekillerimizin somut olarak şahsıma yönelttiği sorular
var. Bunlardan bir kısmına cevap vermek istiyorum. Belki bilgilendirme
noktasında bizden kaynaklanan eksikler de olmuş olabilir. Bu
açıdan bendeki bilgileri değerli arkadaşlarımla, Genel
Kurulla paylaşmayı arzu ediyorum.
Burada kürsüden dile getirilen eleştiriler genelde iki
noktada yoğunlaştı: Bir tanesi Haburda yapılan
uygulamalara ilişkin eleştiriler. Bir diğeri de hâkim ve
savcıların denetimi noktasında günümüzde de güncel olarak
tartışılan konular. Bu iki hususa ilişkin bir
değerlendirme yapmak istiyorum.
Haburda yapılan uygulamaya ilişkin konu Parlamentoya daha
önce de geldi. Burada yaptığımız yasama
çalışmaları sırasında bunları sizlerle
paylaştığımızı düşünüyorum ama tekrar
ihtiyaç varsa aynı konulara yeniden girme durumundayım. O da
şudur: Bu savcılar Diyarbakırdan Habura nasıl geldiler,
niçin geldiler? sorusudur. Bir sayın milletvekilimiz Siz, hâkimi
aradınız mı? diye somut da bir soru sordu. Benim ne hâkimi ne
savcıyı arama gibi bir lüksüm yok. Hâkimi aramaya hiç
imkânımız yok ama savcılara ilişkin olarak da 2004
yılından itibaren bakanların savcıları harekete
geçirme, onlara talimat verme imkânı da ortadan
kaldırılmıştır Ceza Muhakemeleri Usul Yasasına
göre. Dolayısıyla bu soruya somut olarak böyle bir aramamın
olmadığını ifade ederek cevap veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kendiliğinden mi gitti oraya?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Onun
dışında, cumhuriyet savcılarımızın
yapmış olduğu uygulama ne ilk uygulamadır ne de son
uygulama olacaktır. Bu anlamda
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Savcı
kendiliğinden mi gitti? İşgüzarlık mı yaptı savcı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu anlamda,
değerli arkadaşlar, bundan önce yapılmış olan
uygulamalardan örnekler de vermiştim Genel Kurulda. Ama yeniden örnek
vermek gerekir ise Ceza Usul Yasamızın 251inci maddesinde düzenleme
var.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hâkim rüyasında
görmüştür! İstihareye yatmıştır.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) 251inci maddeye
gitmeden önce Ceza Usul Yasamızın 2nci maddesinden bir
hatırlatma yapmak istiyorum. O da şu: 2nci madde tanım,
kavramları tanımlayan bir madde. Burada kanunda geçen kavramlar
tanımlanmış. Şüpheli, sanık, müdafi vekil,
vesair diye gidiyor ama ben burada soruşturma ve kovuşturma
kavramlarının tanımını vermek istiyorum. O da şu:
Soruşturma: Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin
öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi ifade eder.
Soruşturma, yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden
iddianamenin kabul edildiği zamana kadar geçen sürede olan işler soruşturma
kapsamında olan işler. Kovuşturma, iddianamenin kabulüyle
başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar olan süreyi ifade ediyor.
Şimdi, Haburda yapılan işlemlerin tamamı
soruşturma kapsamındadır. Çünkü henüz ne iddianame var ne de bu
iddianame kabul edildi. Tamamen soruşturma evresinde olan bir süreç.
Hemen 251inci maddeye geliyorum. Ceza Usul Yasamızın
251inci maddesinin üçüncü fıkrasında Soruşturmanın
gerekli kıldığı hâllerde suç mahalli ile delillerin
bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılabilir. Devam
ediyor: Ağır cezada ise şöyle şöyle yapılır
şeklinde.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Kandile mi gittiler?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Şimdi,
yapılan işlemin yasal dayanağı bu.
Peki, bu ilk uygulama mı? Daha önce Türk hukukunda
yargılama sistemimizde benzeri olmamış mı bunların?
Bakıyorum geçmişten, Alman vakıflarıyla ilgili yapılan
soruşturma sırasında Nuh Mete Yüksel Bergamaya gidiyor
Ankaradan, Bergamada soruşturma yapıyor.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
Borçlar Kanunu mu görüşüyoruz yoksa Ceza Kanunu mu?
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Siz ne
konuştunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Verilen
soruları
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, siz
bizi ikaz ediyordunuz. Lütfedin...
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Siz
Borçlar Kanununda çok konuştunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, başlangıçta
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
bakın, neyi görüşüyoruz?
BAŞKAN Oturur musunuz Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Bakana
karşı da tavrınız aynı olsun. Lütfen sizi
tarafsızlığa davet ediyorum.
BAŞKAN Biz tarafsızız Sayın Ünlütepe, siz
rahat olun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, eğer bu cevapları
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ben çok sakinim ama sizin
davranışlarınız eşit olsun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Çünkü, buraya gelen
arkadaşlarımız, Bakanlık makamını da göstererek
Bu sorulara cevap verin. dediniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kesinlikle.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hayır, Sayın
Bakan, size karşı değilim, Başkanın
davranışını beğenmedim.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Eğer arzu
etmiyorsanız, benim Türk Borçlar Kanunuyla ilgili notlarım da önümde
hazır, ondan da konuşabiliriz.
Bu anlamda
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, size
karşı değil davranışımız. Sayın
Başkanın davranışının
yanlışlığının tespiti amacıyla bunu
söyledim. Size karşı değil.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın Ünlütepe,
siz somut olarak soru sordunuz
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakanım, hâkim
niye gitti, hâkim? Sayın Bakanım, bakın, somut soru şu:
Hâkim Habura neden gitti?
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen siz Genel Kurala hitap
edin.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Cevap verdi. (CHP
sıralarından Vermedi sesleri)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, savcılarımızın gidiş nedenini, yasal
dayanağını sizinle paylaştım.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, hâkim
hakkında soruşturma açacak mısınız?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Arkadaşlar,
hâkimin yaptığı işlem de soruşturmanın bir
parçasıdır. Kovuşturma başlamamıştır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Olur mu öyle şey?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hayır, hayır.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Biraz önce
tanımı onun için özellikle yaptım. İddianamenin tanzim
edilip kabul edilinceye kadarki evre soruşturma evresidir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hangi maddeye göre?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bakın, ben size
bir örnek de vereceğim
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, sizin
sözünüz Bakanlığı bağlar. Sayın Bakan, böyle
yorumlayamazsınız. Mümkün değil. Mümkün değil. Hukuken
mümkün değil.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Haburda ne işi var hâkimin?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Soruşturmaya
hâkimin gölgesi düşmez. Soruşturmaya hâkimin gölgesi düşer mi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Ben buraya
çıkan değerli hatipleri sabırla dinledim, saygıyla dinledim
ama benim sözlerimi de lütfen kesmeyin. Konuşmalarımda bir
yanlış, bir eksik bulursanız çıkar cevap verirsiniz.
Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır, hayır.
Sayın Bakanım
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Yanlış
bilgilendirmemek için söylüyoruz.
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu
Sayın
Kılıçdaroğlu
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım,
soruşturma bölümünün tanımını bir daha okur musunuz? Çünkü,
orada savunmanın
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ya, nasıl
konuşacağına kendisi karar verecek. Sayın Başkan,
böyle bir usul yok.
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu
Lütfen
Sayın Kılıçdaroğlu
Sayın Başkan, lütfen
ama
Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok. Lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sorularımızın
yanıtını almak istiyoruz.
BAŞKAN Lütfen
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, hemen ifade ediyorum. Arkadaşlar, soruşturma, kanuna
göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin
kabulüne kadar geçen evreyi ifade eder.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hâkim Habura gider diyor mu?
Şu bilgilerin hâkim gider diyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Şimdi,
soruşturma evresinde
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) İddianame yoksa
hâkimin ne işi var? O zaman hâkim taraflı olur. Savcının
güdümüne girer o zaman.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Yargılama yok.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hâkim niye gitti?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Arkadaşlar, lütfen
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müsaade edin,
Sayın Bakan görüşlerini bir anlatsın.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu uygulamanın benzerleri çok. Daha önce de ifade
etmiştim, bölücü başı Türkiyeye getirildi, İmralıya
götürüldü.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Bu yasa 2004te
yürürlüğe girdi, 2004te. O uygulanmaz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Ankara DGM
savcıları buradan kalkıp İmralı Adasında
soruşturma yaptılar. Arkasından
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ankara 2 no.lu Devlet Güvenlik
Mahkemesinin kararı var, orada okudum. Burada kimin kararı var?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Beyefendi, bu Yasa 2004te
yürürlüğe girdi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Otur be kardeşim, sözünü
dinleyelim ya!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Müsaade edin
Müsaade edin
Ankaradan hâkim gidip soruşturma esnasında
tutuklamayı orada yaptı...
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Beyefendi, Yasa 2004te
yürürlüğe girdi, Yasa 2004te.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Örgüt liderini,
örgüt elebaşını
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sen çıkan yasayı
uygulayacaksın.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, lütfen..
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ankaraya getirerek
burada mı tutukladılar, yoksa hâkim oraya gidip orada mı
tutuklama yaptı?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Beyefendi, o kanun kaç
tarihinde yürürlüğe girdi, onu söylesene?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ergenekon
sanıklarını Ankarada mı tutukladılar,
İstanbulda mı tutukladılar Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu uygulamalar
bakınız sadece bununla da ilgili değil, Hizbullah operasyonuyla
ilgili yapılan çalışmalar ilgili illere gidilerek
yapılmıştır.
Yine, Bolu Dağı operasyonu ilgili illere gidilerek
yapılmıştır.
Alman vakıflarıyla ilgili yapılan
soruşturmalar benzer yöntemlerle, aynı maddeler kullanılarak
yapılmıştır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hâkimler de gitti mi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bunların yasal dayanağını bu
şekilde ifade ettikten sonra
OKTAY VURAL (İzmir) Karşılama törenine hiç
gitmedi.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Alo hâkim!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
daha somut olarak
gündeme getirilen hâkim ve savcıların denetimine ilişkin
hususlar buraya eleştiri olarak getirildi. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, karşılama törenine hiç
hâkim gitmedi. Bu savunulacak bir durum değil.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) 252nin (C)sini okur
musunuz Sayın Bakanım?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, hâkim ve savcıların nasıl
denetleneceğine dair düzenlemeler Anayasamızın 144üncü
maddesinde ifade edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) PKK bayraklarının olduğu
bir yerde hâkimin verdiği karar nasıl savunulur?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Baskı altında
hâkim nasıl karar verecek?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Anayasamızın 144üncü maddesi: Hâkim ve savcıların
denetimi, madde başlığı.
Madde 144
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen toparlayınız, bir
dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Hâkim ve
savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere
uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden
dolayı
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Arkadaşlar,
zabıtlara sağlıklı geçsin, suçunu itiraf ediyor!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
veya görevleri
sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin
sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını
araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve
soruşturma, Adalet Bakanlığının izniyle adalet
müfettişleri tarafından yapılır. Adalet Bakanı
soruşturma ve inceleme işlemlerini, hakkında soruşturma ve
inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle
de yaptırabilir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Toptan verilir. diyor mu? 10
bin hâkime toptan soruşturma izni verilir. diyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu, Anayasa
düzenlemesi. Bir de Hâkimler ve Savcılar Kanunumuzun 82 ve 93üncü
maddeleri var: Görev suçlarıyla ilgili yapılacak incelemeler Ceza
İşleri Genel Müdürlüğü ve Teftiş Kurulunca, kişisel
suçlara ilişkin yapılacak soruşturmalar ise ilgili cumhuriyet
başsavcılıkları ve o yerdeki ağır ceza
mahkemesince yapılır. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler) Şimdi, ben buradan şunu ifade ediyorum: Anayasamızın
hükmü, Hâkimler ve Savcılar Kanununun düzenlemeleri, 1982 ve 1983
yılından beri aynı şekilde bu uygulamalar devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, 10 bin tane
hâkime soruşturma izni verdi mi, vermedi mi Mehmet Ali Şahin?
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Bakan,
devam edin, devam edin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Mehmet Ali Şahin, Adalet
Bakanıyken 2008 Eylülünde 10 bin hâkime soruşturma izni verdi mi,
vermedi mi? Hangi yasada yazıyor? Hangi hukukta yazıyor?
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen
Sayın Bakan
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu uygulamalar bugün
başlamadı, yirmi yedi yıldan beri yapılan uygulamalar
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yasa bilmez, hukuk bilmezsiniz!
(AK PARTİ sıralarından Ayıp! sesleri)
Bilmiyorsunuz işte! Yasayı da bilmiyorsunuz, hukuku da
bilmiyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen
Sayın Bakan
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar. Biz, Yargı Reformu Strateji Belgesinde
Bu düzenlemeleri
değiştirmeyi biz de istiyoruz ama bu yetkilerin burada devredilmesi
için yargı reformunun gerçekleşmesi lazım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Habura Silopi Hâkimi neden gitti?
Hesap verin!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) E, anlatıyor,
dinleyin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Anlatmadı, anlatamadı!
Neden gitti, Silopi Hâkimi, Habura neden gitti? Güvenlik birimlerinin
talimatıyla gitti! Ne zamandır güvenlik birimlerinin emriyle hâkimler
gidiyor?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Ayıp ayıp,
karşılama törenine hâkim gönderiyorsunuz! PKK gösterisine hâkim
gönderiyorsun, çok ayıp! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bu hukuksuzluklar içinde AKP
boğulacak! Boğulacak, kimse de sizi kurtaramayacak!
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen ve son
konuşmacı İlknur İnceöz, Aksaray Milletvekili.
Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 321 sıra sayılı Borçlar Kanunu
Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum ve bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, çok uzun bir süre Borçlar Kanunu
Tasarısı üzerinde Adalet Komisyonu üyeleri olarak hem de alt komisyon
üyeleri olarak hep beraber bir çalışma yaptık ve gönlüm arzu
ederdi ki burada Hükûmetimizin Bakanı konuşurken, hem sizlerin
sorularına cevap olması bakımından, sorularınıza
tatmin edici cevaplar vermesi bakımından
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) PKKyı
karşılayanlar bakanımız olamaz!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
Sayın
Bakanımız konuşurken, aslında birbirimizi dinlesek,
birbirimizi sadece ve sadece hukuk noktasında tartsak, bence, bu Meclis
çok daha üretken olur diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) O nedenle, ümit ediyorum ki
-özellikle hukukçu arkadaşlarımdan ve Komisyon
arkadaşlarımdan- hukuki noktalarda birbirimize katkı
sunalım ve
OKTAY VURAL (İzmir) Ayaklar altına aldınız.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
insanlarımızın, milletimizin hayatını
kolaylaştıracak olan Borçlar Kanununun hepimizin
katkılarıyla, hep birlikte, bir an önce yasalaşması
noktasında
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hukuk kurallarında
keyfîlik yoktur.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
katkı sunmakla beraber,
yasalaştırmak adına katkılarınızı
bekliyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) PKKyı
karşılama töreni yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Burası Parlamento
hanımefendi, burası Parlamento.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
Borçlar Kanunu, irade özerkliğinin hâkim olduğu bir hukuk
dalıdır ve hâl böyle olunca, birey, hukuki ilişkinin tarafı
olup olmamak noktasında serbest bir iradeye sahiptir; ne zaman ki hukuki
ilişkinin tarafı olur ve bu taraf olma durumundan dolayı aleyhte
durumlar söz konusu olur, işte o zaman Borçlar Kanunu devreye girer.
Üzerinde konuştuğumuz tasarı, daha somut ve daha baskın bir
şekilde, zarar göreni korumaktadır ve değerli milletvekilleri, yürürlükteki
Kanun, Borçlar Kanunu 22 Nisan 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilmiş ve kabul edildiği tarihten itibaren pek
çok değişiklikler yaşamıştır. Ancak mevcut Kanun,
gerek hızla değişen hayat şartlarına cevap vermekte yetersiz
kalmış gerekse diliyle anlaşılmaz bir hâl almış
ve zamana rağmen daha geride kaldığı düşünülmektedir.
Yine, 1 Ocak 2002 tarihinde yasalaşarak yürürlüğe giren Türk Medeni
Kanunu değişikliğinden sonra her iki temel yasa arasında da
intibak sağlanması kaçınılmaz olmuştur ve yine, bu
seksen yıllık süreç içerisinde, değişen ekonomik, sosyal ve
teknolojik alandaki yeniliklerle beraber, Avrupa Birliğine uyum
gerekliliği Borçlar Kanununda değişiklik ihtiyacını
zamanla gerekli kılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türk Borçlar Kanunu, yine, kabul
edildiği yıllarda anlaşılır bir dile sahip iken, 2009
Türkiyesinde artık dili de ağır kalmış,
vatandaşlarımızın anlayamayacağı bir lügat
içermektedir. Bu tasarıya baktığınızda, daha
anlaşılır, dili daha arındırılmış.
Artık, Borçlar Kanunu, zamana rağmen değil, tasarıyla
birlikte zamana uygun, zamanla örtüşür şekilde bir tasarı.
İnşallah yasalaştığında, milletimizin
yaşamını kolaylaştıracağını
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Borçlar Kanununun 61inci
maddesinden başlayıp 90ıncı maddesine kadar olan
kısımlarda neler içerdiğini sizlere kısaca anlatmak
istiyorum.
61 ve 62nci maddesinde müteselsil sorumluluk düzenlenmiş
olup burada paylaşımlı sorumluluk esas
alınmıştır. Tazminatın müteselsil borçlular
arasında paylaştırılmasında her birine yüklenebilecek
kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin
yoğunluğu göz önünde tutulacak.
Yine, tasarının 64üncü maddesinde, yürürlükteki
Kanunda saldırana ibaresi saldıranın şahsına
şeklinde değiştirilmiştir.
Tasarının 68inci maddesinde, başkasına ait
bir hayvanın başkasına ait bir taşınmaza zarar vermesi
durumunda, koşullar haklı gösteriyorsa taşınmazın
zilyeti hayvanı etkisiz hâle getirebilir. Yürürlükteki Kanunda
öldürebilir olarak geçmekte idi.
Yine, tasarının 72 ve 73üncü maddelerinde, zaman
aşımıyla ilgili değişiklikler yapılmış,
daha evvelki Kanundaki yirmi yıllık süre on yıl olarak
değiştirilmiş. Yine, 73üncü maddeyle, tazminatın ödendiği
tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zaman
aşımına uğrayacağı şeklinde
düzenlenmiş.
76ncı maddede ise geçici ödemeler düzenlenmiş olup
zarara uğrayan, uğradığı zararın giderilmesi için
acilen bir değişikliğe ihtiyaç duyması ve
sorumluluğunu sunduğu inandırıcı kanıtlarla
ortaya koyduğu takdirde zarar görene geçici ödeme yapmasına hâkim
karar verebilir. Davanın reddi hâlinde Ödenen paranın yasal faiziyle
birlikte geri verilmesine karar verir. şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 63, 66, 67, 69, 70
ve 90a kadar olan maddelerinde ise mevcut Kanundaki maddeler aynen kabul
edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İnceöz, lütfen
tamamlayınız.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
biraz evvel arz ettiğim sebeplerden dolayı, mevcut Kanunda
değişiklik yapılması, milletimizin yaşamını
kolaylaştırmak adına elzem olmuştur ve
dolayısıyla, bu kanunda, tasarının
hazırlanmasında emeği geçen başta Bakanlar Kurulumuz,
Bakanımız, bürokratları ve Komisyon üyesi hukukçu
arkadaşlarım ve bu kanunun yasalaşmasında siz değerli
milletvekillerimin sunacağı katkılar için teşekkür ediyor,
şimdiden, tasarının yasalaştığında ülkemize,
milletimize ve hepimize hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinizi en kalbî duygularla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İnceöz.
Şimdi bölüm üzerinde soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Soru-cevap işleminin süresi on beş dakikadır.
Şu ana kadar 12 sayın milletvekili söz talebinde
bulunmuşlardır: Sayın Asil, Sayın Tankut, Sayın Dibek,
Sayın Köse, Sayın Ünlütepe, Sayın Gök, Sayın Köktürk,
Sayın Mengü, Sayın Işık, Sayın Genç, Sayın Güvel
ve Sayın Öztürk.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Benim de var efendim.
BAŞKAN Her bir sayın milletvekiline, Sayın
Bakanın da cevap verebilmesi için altmışar saniye süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin soru işlemlerini
altmış saniye içerisinde bitirmelerini rica ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkanım, benim
de var, okumadınız.
BAŞKAN Evet Sayın Korkmaz, 13 kişi.
Altmışar saniye süre vereceğim sayın milletvekilleri.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bana iki dakika
kalır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Altmış
saniye fazla olur Sayın Başkanım.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Altmış
saniyeden daha kısa sürede soru sorulmaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, otuzar saniye süreniz.
Sayın Bakanın
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Otuz saniyede soru
sorulmaz ki efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ne yapabilirim?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Efendim, otuz saniyede
soru sorulur mu ama?
BAŞKAN O zaman 7 kişiye soru sorduracağız.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Ya, efendim, otuz
saniyede soru sorulur mu? Böyle bir uygulama olabilir mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi biz neyi
tartışıyoruz, onu anlamadım.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Efendim, otuz saniyede
soru sorulmaz ki!
BAŞKAN Soru ve cevap süresi on beş dakika. Bunu her
sayın milletvekili biliyor, Tüzükte. Yarısı Sayın
Bakanın cevap verme süresi, yarısı sayın milletvekillerinin
soru sorma
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Böyle bir şey, böyle
bir uygulama olur mu ya!
BAŞKAN Hesap yanlış yapıldı,
düzeltiyorum. Burada tartışılacak ne var, anlayamadım ben.
Lütfen izah edin.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Yahu, kaç kişiyse
ona göre verin! Otuz saniyede soru sorulur mu? Böyle bir şey olur mu ya!
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Otuz saniye adil değil
Sayın Başkanım, şunu kırk beş saniyeyle
bağlayalım!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Süre belli, on
beş dakika.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) O zaman, 20 kişi
varsa yirmi saniye süre verilmesi lazım. Böyle anlayış olabilir
mi!
BAŞKAN Sayın Asil, buyurun.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Bakan, 59uncu
Hükûmetin etkin bakanlarından Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener Başbakan rant
işini iyi bilir. Galataport cumhuriyet tarihinin en büyük rant
projelerinden biriydi. Başbakan Oferle hiç görüşmediğini
söyledi, bir hafta sonra da Davosta görüştüğünü söyledi. diyerek
Başbakana soruyor: Sami Oferle Bilkent Otelde gizlice
buluşmadı mı? Sami Oferi otelin erzak kapısından
içeri aldırmadı mı? İki saat baş başa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Bakan, kaçak elektrik ve su
borçlarından dolayı ülke genelinde yaklaşık kaç
vatandaşımız yasal takip altındadır ve takibe esas
olan borç tutarı yaklaşık nedir? Bu borçların bölgesel
dağılımları oransal olarak birbirine yakın
mıdır? Mesela, nüfus yoğunluğuna göre Marmara Bölgemizde
kaçak elektrik kullananların oranı nedir, İç Anadolu ve
Güneydoğu Anadoludaki nedir? Kaçak elektrik ve su kullanımı en
fazla hangi ilimizde gerçekleşmiştir? Bu konuyla ilgili olarak
Hükûmet olarak ne gibi düzenlemeler düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.
Sayın Dibek, buyurun.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Benim Sayın Bakana iki
kısa sorum olacak.
Birincisi: Bu akşam bir televizyon kanalı İstanbul
Cumhuriyet Başsavcısının da dinlendiğine dair bir
haber yaptı. Sizin bu konuda bir bilginiz var mı Sayın Bakan?
Bir bu.
İkincisi: Adliye personeline ödenmeyen, havuzda biriken
paralar var gerek keşif avansları gerekse icra haciz
avanslarıyla ilgili olarak. Bunun yarısı ödeniyor,
yarısı ödenmiyordu. O biriken paralar niye personele ödenmiyor? Bu
konuda bir çalışmanız var mı?
Yazılı olarak sordum ama burada da bir kısa
yanıt verirseniz teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köse, buyurun.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, karşılıksız çekler
nedeniyle cezaevinde kaç hükümlü yatmaktadır?
İkinci olarak: Karşılıksız çeklerde
cezayı kaldırmayı düşünüyor musunuz? Eğer
düşünmüyorsanız geçici bir çözüm olarak böyle bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ünlütepe
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ceza Muhakemeleri Kanununun 135inci maddesinde
iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması
belirlenmiştir. Buna dayanarak bazı yargıçlar dinleme
altına alınmıştır. Dinlenen yargıçlar
hakkında da bu kanunda belirtilen suç isnatlarından
yapılmış bir suç araştırması var mıdır?
Suç soruşturması var mıdır ve bu nedenle mi
dinlenmişlerdir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın Gök
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan:
1) Osman Kaçmaz ile Ömer Faruk Eminağaoğlu fiilî ve
hukuki bağ olmamasına rağmen neden aynı tahkikatta
soruşturulmuşlardır?
2) Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığındaki tespitte Yargıtay hâkim ve
savcıları ile İstanbul Başsavcısının
dinlendiği saptanmış mıdır?
3) Silopi Hâkimi ara kararı vermeden mi Habura gidip
duruşma açmıştır?
Sığdırdım, bravo bana vallahi! Otuz saniye,
oyuncak gibi!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Köktürk, buyurun.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan,
raporları yazarken salt gerçekliğe değil, ortama ve kendisine
yönelik beklentilere bakan Adli Tıp Kurumu Başkanının
istifasını isteme sorumluluğunuzu yerine getirecek misiniz,
yoksa yaşanan sürece uygun olarak, talebe göre rapor veren
bilirkişiler kanalıyla adaletin, hukukun katledilmesine göz mü
yumacaksınız?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Mengü, buyurun.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sincan 1. Ağır Ceza
Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkında teftiş kurulu
raporunda istenen disiplin cezası ile Sayın Bakanlığın
talep ettiği disiplin cezası arasında bir çelişki var
mıdır? Çelişki var ise böyle bir teamül var mıdır?
Eğer teamül yoksa, yeni bir teamül mü oluşturuyorsunuz?
Soru iki: Biraz esprili bir şey ama, Alo hâkim
hattını ne zaman kurmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Mengü.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, iki sorum var: Birincisi, adliye
çalışanları ve ceza infaz kurumu personelinin maaş ve özlük
haklarının iyileştirilmesi konusunda bir
çalışmanız var mıdır, varsa bu çalışma ne
aşamadadır?
İki: Hâlen cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin ne
kadarı borçlarını zamanında ödeyemedikleri gerekçesiyle
cezaevine girmişlerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Albayraklardan kaç tane daire
İstanbulda satın aldınız? Maliyet bedeli kaç liradır?
Hâkim ve savcıların kaç tanesini dinliyorsunuz? Bu
dinlediğiniz bilgileri Tayyip Erdoğana iletiyor musunuz?
Ayrıca, Anayasanın 144üncü maddesine göre, neden hâkim
ve savcılar hakkında daha kıdemli hâkim ve savcılara
soruşturma yaptırmıyorsunuz da emrinizdeki müfettişlere
yaptırıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın Güvel, buyurun.
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Bakan, Silopide görev
yapan yargıç, görev yerini terk ederek, hangi gerekçeyle terör örgütü
üyelerinin ayağına giderek çadır mahkemesinde ifade
almıştır? Güvenlik gerekçesi önemli bir faktördür. Orada, 40
bine yakın kişinin bulunduğu yerde güvenlik içinde ifade
alınabilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Güvel.
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, Türkiyede bölge
savcılığı sistemi var mıdır?
İkincisi, örnek verdiğiniz konularda hem
İmralıda hem de Silivride yargılama yapılması
kovuşturmaya ilişkin bir esas olup bununla ilgili mahkemelerin
kararları vardır. Habur Sınır Kapısında
soruşturma yapılması konusunda kim karar vermiştir?
Yine, ne zamandır Türkiyede hâkim ve savcılar güvenlik
birimlerinin talebi üzerine şüphelilerin ayağına gitmektedirler?
Somut cevap istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın Korkmaz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Adına Kürt
açılımı yahut demokratik açılım denilen, bizce de
yıkım projesi diye adlandırılan bu proje muvacehesinde
hangi kanunlarda değişiklik yapmayı öngörüyorsunuz? Çok net bir
cevap istiyorum.
Açılım paketinizde bölücü örgüt üyelerine af
çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Sayın Bakan, buyurun.
İSA GÖK (Mersin) Adil olmadı
TURGUT DİBEK (Kırklareli) 9 dakika kaldı
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Tabii, burada Türk Borçlar Kanununun üçüncü bölümüyle ilgili
görüşmelerden sonra bu bölüme ait soru-cevaplar icra edilecek idi. Ancak
üçüncü bölüme ilişkin bir tane soru gelmedi. Dolayısıyla İç
Tüzüke göre bu sorulara cevap vermek durumunda değilim. Ancak Genel
Kurula olan, milletvekili arkadaşlarıma olan saygım
gereğince sürem içerisinde sorulardan cevap verebildiğim
kadarıyla gene de cevaplamaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, hâkim ve savcıların
denetimi olayı, günümüzdeki, bugün itibarıyla somut 2 tane hâkim ve
savcıyla ilgili konu etrafında döndürülüp sanki özel bir uygulama
yapılıyormuş gibi takdim ediliyor. Oysa Adalet
Bakanlığının yıl içerisinde yaptığı
soruşturma sayısı 5.900dür. Bunlar gelen şikâyetlerin
değerlendirilmesi sonucu. Anayasa 144, Hâkimler ve Savcılar Kanununun
82 ve 93üncü maddeleri doğrultusunda yapılan soruşturmalar.
Yirmi yedi yıldan beri bu ülkede 82 Anayasasına ve 2802
sayılı Yasaya göre yapılan bir uygulama var. Bu uygulama bugün
başlamış bir uygulama değil, yirmi yedi yıldır
uygulanıyor ve 2009 yılı itibarıyla 5 Kasım tarihine
kadar 4.362 şikâyet ulaşmış Bakanlığa, önceki
yıldan devirle beraber bu 5.930a ulaşmış.
Dolayısıyla Teftiş Kurulu ve Ceza İşleri Genel
Müdürlüğümüz gelen bu şikâyetleri aynı bugüne kadar daha önceki
yıllarda yapılan yöntemle işleme almış.
Sayın Gençin sorusuna da cevap olsun diye söylüyorum, bu
incelemelerin tamamı müfettiş eliyle yapılmıyor, bunlar
belli yerlerde daha kıdemli bir hâkim eliyle yapılıyor. O hâkim
eğer gerçekten gerekli görüyor ise ondan sonra teftiş kurulu devreye
giriyor ama olayın ağırlığına göre farklı
uygulamalar da mümkün. Çünkü kanun her ikisine de, Anayasa her ikisine de cevaz
veriyor.
Dolayısıyla sadece bu yıl içerisinde, 2009
yılı içerisinde 208 dosyada kovuşturma verilerek ilgili
başsavcılıklara gönderilmiş
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Bakan, sorduğumuz
soruya cevap verin.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan lütfen
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
214 dosya da Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuruluna disiplin işlemi için sevk edilmiş
Dolayısıyla, bakınız, on birinci ay olmasına
rağmen
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, lütfen
İstirham
ediyorum!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
422 hâkim,
savcıyla ilgili, erek başsavcılıklarda gerekse HSYK
nezdinde işlem yapılmış. Şimdi, bu 400 küsur
arkadaşımızdan sadece 2 tanesi, 3 tanesi haber oluyor ve bu
soruşturmaların her aşaması geniş şekilde medyada
yer alıyor ve sadece olay bu iki isim, üç isim etrafında döndürülüp
duruyor.
Değerli arkadaşlar, Adalet Bakanlığında
bugüne kadar uygulandığı gibi bütün hâkim,
savcılarımız için aynı hükümler uygulanıyor, kürsüdeki
12 bin hâkim ve savcımızdan hiçbirisi için herhangi bir ayrım
yapılmıyor.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Ergenekon
savcıları dâhil mi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Kaldı ki
Bakanlığın yapmış olduğu işlem, tamamen
dosyayı teşekkül ettirmek, tekemmül ettirmekten ibarettir.
Müfettişlerin yaptığı soruşturma neticesinde dosya
tekemmül ettirildikten sonra, eğer görev suçu ise farklı, kişisel
suç ise farklı bir soruşturma yöntemi uygulanıyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kişiler
farklıysa farklı soruşturma uygulanıyor.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) İlgili
başsavcılığa gönderiliyor ya da disiplinse Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna gidiyor. Kararı Bakanlık vermiyor,
kararı bağımsız yargı verecek. Bu telaş niye?
Bize yapılan şikâyetin incelemesi yapılıyor.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, soruşturma sizden
geçiyor. Ya, Allah aşkına bir cümle
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu konuyla ilgili
deliller toplanıyor ve götürülüyor bağımsız
yargının önüne konuluyor dosya. Dolayısıyla, burada
bağımsız yargı karar verecek, hiç kimse bu noktada bir
endişeye girmesin.
Değerli arkadaşlar
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi sorulara cevap mı
verdin?
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, bir dakika bakın,
siz de ben de ceza davalarına giren insanlarız, ceza hukukunu
biliriz. Fiilî ve hukuki bir bağı yokken Eminağaoğlu ile
Kaçmazın dosyası niye beraber?
BAŞKAN Sayın Gök, böyle bir usulümüz yok, lütfen.
Sayın Bakana soru sordunuz, biraz sabredin, cevabını versin.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Bakan...
BAŞKAN Sayın Mengü...
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sorduğumuz sorulara cevap
alamıyoruz.
BAŞKAN Müsaade edin, verecek Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli
arkadaşlar, gene, bu soruşturmayla ilgili, hâkim,
savcıların soruşturmasıyla ilgili konu bu şekilde.
İfade ettiğim gibi, 1982 Anayasası ve 2802ye göre yirmi yedi
yıldan beri yapılan uygulama bugün de yapılıyor, herkese
aynı uygulama yapılıyor.
Onun dışında, bir sayın milletvekilimiz Bu
tarih itibarıyla, bugünkü tarihi itibarıyla cezaevlerinde
karşılıksız çekten dolayı ne kadar hükümlü, tutuklu
var? diye sordular. 5 Kasım itibarıyla 2.155 kişi cezaevlerinde
şu anda. Bu konuya ilişkin olarak da Adalet Komisyonumuz zannediyorum
önümüzdeki hafta siyasi parti temsilcilerimizle bir değerlendirme yapacak.
Ondan sonra Komisyonda bekleyen tasarıyla ilgili olarak seri şekilde
adım atmayı planlıyoruz.
Burada, evet, çıkıp, gelen mesajları okuyup oradan
yardım isteyen insanların mesajını aktarmak hoştur,
onların takdir ve teşekkürünü almak iyi bir şeydir ama öbür
taraftan, alacaklı olan, alacağını alamadığı
için kendisi de takibe uğrayan diğer esnafın durumunu da göz
ardı edemeyiz. Ekonomik çarkın dönüşünü engelleyecek, sistemi
tıkayacak bir düzenlemeyi yapmak mümkün değil. Burada hem borçlunun
yararını hem alacaklının yararını hem de ekonomik
sistemin dönebilmesi için, kendini çevirebilmesi için gerekli güvenceleri
korumak zorundayız diyorum, tüm Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, süre
var. Adli tıpla ilgili sorumuzu yanıtlar mısınız? Adli
tıpla ilgili
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Kalan soruların
hiçbiri Borçlar Kanunuyla alakalı değildir.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Efendim, Borçlar
Kanunuyla alakalıdır, bilirkişilik müessesi
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli arkadaşlar,
bu sorular yazılı soruya çevrilebilir, sözlü soruya çevrilebilir ama
Türk Borçlar Yasasının görüşülmesi esnasında, efendim,
gündeme getirilen
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, Borçlar
Yasasıyla ilgili bir şey sorsak onu yanıtlayamazsın. Çünkü
Borçlar Yasasını bilmiyorsun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Türk Borçlar
Yasasına ilişkin bir tek soru gündeme gelmedi. Bunlara ilişkin
sorularınızı lütfen yazılı hâle getirin, sözlü hâle
getirin.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, sorulara
verdiği cevapların hepsi yanlış ve
yanıltıcı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2 sayın
milletvekili sisteme girdiler, Sayın Gök ve Sayın Mengüye söz
vereceğim ve tekrar Sayın Bakana cevap hakkı vereceğim.
Buyurun Sayın Gök.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, tekrar ediyorum, Osman
Kaçmaz ile Ömer Faruk Eminağaoğlu niye aynı tahkikata dâhil
edildi, fiilî ve hukuki bağı yok iken?
İki: Yargıtayın dinlendiğinin tespiti
konuşuluyor. Yargıtay hâkim ve savcıları ile İstanbul
savcısı dinlendi mi? Bu tespit edildi mi?
Üç: Silopi hâkimi Habura giderken kendi adliyesinde bir ara
kararı derçederek kendisini oraya gönderme konusunda usule uydu mu? Direkt
duruşmayı Haburda mı açtı?
Teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Niye bunlara cevap vermiyorsun
Sayın Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Sayın Mengü, buyurun.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Bakan, ben çok net bir
soru sordum. Dedim ki: Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanı hakkında teftiş kurulu raporunda istenen disiplin
cezası ile Bakanlığınızın istediği disiplin
cezası arasında bir çelişki var mıdır? Varsa, böyle
çelişkiler bir teamül müdür? Eğer bugüne kadar böyle bir teamül
yoksa, bu yeni bir teamül yaratmak mıdır? Bunun cevabını
net istiyorum, evet veya hayır şeklinde.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Mengü.
Sayın Bakan, bir dakikalık süreniz var, buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Yargıtayın dinlendiği iddiasıyla ilgili
Sayın İsa Gökün sorusuna cevap vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, dinleme kararlarının
kendisi gizli, bunların takibatı gizli. Burada Bakanın haberinin
olması mümkün değil, doğru da değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Olur mu!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Siz onay veriyorsunuz
Sayın Bakanım. Onay veriyorsunuz siz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ağır Ceza
Sincan
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Siz onay veriyorsunuz bu
konuda karar vermesi yönünde.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsaade eder misiniz.
Hem soru sorup hem de cevabını verecekseniz
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru sordunuz, sabredin
lütfen, cevabı dinleyin.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Dinleme kararları
mahkemeler tarafından veriliyor
KAMER GENÇ (Tunceli) Yanlış bilgi veriyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç, sizin sorunuz yok, lütfen susun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
ve Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı tarafından icra
ediliyor. Yasal süresi içerisinde yapılan dinlemeler ilgili mahkemelere
gönderiliyor. Dolayısıyla bu süreçten Adalet Bakanının
haberdar olmasını istiyorsanız Bakanın yargıya
müdahalesini arzu ediyorsunuz demektir. Benim böyle bir yetkim yok, böyle bir
imkânım yok arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hem Yargıya müdahale etmeyin. diyeceksiniz hem de
ondan sonra mahkemelerin verdiği gizlilik dereceli kararların
içeriğini burada soracaksınız, Anayasanın 138inci
maddesinin ihlalini benden isteyeceksiniz. Böyle bir usul, böyle bir yöntem
yok.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.44
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.46
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun burada bulunamayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 12 Kasım 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
22.47