DÖNEM: 23 CİLT: 52 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
17nci
Birleşim
12 Kasım 2009 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kocaeli
Milletvekili Azize Sibel Gönülün, bölünmüş kara yollarının
durumuna ilişkin gündem dışı konuşması ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- MHP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Tekirdağ ve
İstanbulda yaşanan sel felaketinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/459)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 Milletvekilinin,
başıboş hayvanların yol açtığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/460)
3.- Gaziantep
Milletvekili Fatma Şahin ve 20 Milletvekilinin, toplumda yaşanan
şiddet olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/461)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- TBMMde
21inci Dönem 02/06/2000 ve 14/06/2000 tarihli 104 ve 109uncu
birleşimlerinde Rusya Federasyonu ile yapılan Mavi Akım
Projesi konusunda yapılan kapalı oturumlara ait tutanakların
TBMM İç Tüzüğünün 71/2nci maddesi uyarınca
yayınlanabilmesi için karar alınmasına ilişkin MHP Grubu
önerisi
2.- (10/220) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/11/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
3.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
açılması kabul edilen (8/11) esas numaralı genel görüşme önergesinin
görüşme günü ile konuşma
sürelerine ve genel görüşmenin
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine ilişkin
AK PARTİ Grubu önerisi
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın; Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/706) (S. Sayısı: 407)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ordu
Milletvekili Mehmet Hilmi Gülerin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, elektrik
zammının dar gelirlilere etkisine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/9652)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, EPDKnın kiraladığı hizmet
binasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/9696)
3.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Ermenistan ile imzalanan protokole ilişkin
sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı (7/9778)
4.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun
cevabı (7/9781)
5.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun
cevabı (7/9782)
6.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Suriye ile mülkiyet sorunlarının
çözümüne ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun
cevabı (7/9783)
7.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, elektrikte maliyet esaslı
fiyatlandırmaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9785)
8.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, TEKin yeniden yapılandırılmasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9786)
9.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki madencilik
faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/9787)
10.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, elektriğe yapılan zamma
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9788)
11.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, taş ocaklarının
ruhsatlandırılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/9791)
12.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9792)
13.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9793)
14.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TKİ Fen ve Tetkik Dairesinin
kapatılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9794)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TKİnin bazı
işletmelerindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/9795)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TKİnin bazı
ortaklıklarının yönetim ve denetim kurullarına atanan
kişilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9796)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, TPICin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/9797)
18.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, elektrik zammına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9798)
19.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamana doğalgaz
getirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9803)
20.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, elektrik ve muayene ücretlerindeki zamma
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9928)
21.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
BOTAŞın yaptığı anlaşmalara ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/9965)
22.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Türkiye Taşkömürü Kurumu
yönetimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/9968)
23.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, elektrik zammına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/9969)
24.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, oğlunun bir yönetim kurulu
üyeliğine atanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/10407)
25.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/10506)
I.-GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
‑TBMM Genel
Kurulu saat 15.04te açılarak dokuz oturum yaptı.
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran, Siirt ilinde ve yurdun
çeşitli yerlerinde son günlerde meydana gelen sel felaketlerine,
İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, Alevi toplumunun
sorunlarına ve çözüm önerilerine,
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay, Erzurum ilinin ekonomik ve
sosyal sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Avustralya Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı
Harry Jenkins ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna,
Brezilya Temsilciler Meclisi Başkanının davetine
icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 23
milletvekilinin, süt üreticilerinin sorunlarının (10/456),
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 27
milletvekilinin, eğitim sistemindeki sorunların (10/457),
Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 23 milletvekilinin, sel
felaketlerinin sebeplerinin ve sonuçlarının (10/458),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Dr. Hasan Bozerin vaki davetine icabetle, KKTCnin
26ncı Kuruluş Yıl Dönümü kutlamalarına katılmak üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir Parlamento heyetinin resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi,
Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının yeniden incelenmek üzere geri
verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Genel Kurul
gündeminde bulunan tasarının Hükûmete geri verilmesi,
Kabul edildi.
Gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/179) esas numaralı, Tuncelide ölümle sonuçlanan
bazı olaylarla ilgili iddiaların araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 11/11/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP,
(10/46) esas numaralı, şehit yakınları ve
gazilerin sorunları ve çözüm yollarını tespit etmek
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 11/11/2009
Çarşamba günkü 16ncı Birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP,
(10/69) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçlinin, DTP Grubu önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı sözlerini
yanlış anladığına ilişkin bir açıklamada
bulundu.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96)
görüşmeleri,
2nci sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321) görüşmelerine
devam olunarak, üçüncü bölüm üzerinde bir süre görüşüldü; verilen aradan
sonra,
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
12 Kasım 2009 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşime 22.47de son
verildi.
|
|
|
Sadık YAKUT |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Yaşar TÜZÜN |
|
|
Konya |
|
Bilecik |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
Fatih METİN |
|
|
|
|
Bolu |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 24
II.- GELEN KÂĞITLAR
12 Kasım 2009 Perşembe
Rapor
1.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın; Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/512) (S. Sayısı: 427) (Dağıtma tarihi: 12.11.2009)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- MHP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Tekirdağ ve
İstanbulda yaşanan sel felaketinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/459) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.09.2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 Milletvekilinin,
başıboş hayvanların yol açtığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/460)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.08.2009)
3.- Gaziantep
Milletvekili Fatma Şahin ve 20 Milletvekilinin, toplumda yaşanan
şiddet olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/461) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2009)
12
Kasım 2009 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.03
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için
beş dakika süre veriyorum.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla
beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, bölünmüş kara yolları hakkında söz
isteyen Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönüle aittir.
Buyurun
Sayın Gönül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönülün, bölünmüş kara
yollarının durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizdeki bölünmüş yolların durumu hakkında
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti
saygıyla selamlarım.
Sözlerime
başlamadan önce 1999 yılında gerçekleşen Düzce depreminde
hayatını kaybeden vatandaşlarımızı huzurunuzda
rahmetle anıyor, böyle bir afetin tekrar yaşanmaması
dileğiyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yıllardır sağlıklı
ulaşım projesine ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir.
Ulaşımın kara yolu, demir yolu, deniz yolu, hava yolu olmak
üzere dört ayağı vardır. Bunları gerçekleştirmek için
de mühendislik bilgisi, birikim ve finansa ihtiyaç duyulmaktadır.
Karayolları Genel Müdürlüğümüzde bu birikim ve bilgi olmakla
birlikte, yol yapım aşamaları genellikle ihaleli olarak
yürütülmekte olduğundan senelerce bütçeden kara yollarına
ayrılan ödeneklerin bu yatırımları gerçekleştirmek
için her geçen yıl daha yetersiz hâle gelmesi nedeniyle kamu
kurumlarındaki atıl olan personel ile makine parklarının
bir araya getirilerek aciliyet arz eden yolların yapımına 2002
yılı sonu itibarıyla başlanmıştır.
Bölünmüş
yolu tanımladığımızda da anlaşılması
gereken, mevcut yol şeridine ikinci bir yol eklendiği zaman
oluşan yeni bir yol değildir. Yolun standartlarının
yükseltilerek yol gidiş gelişinin iki şeritli hâle gelmesi,
yolun kalitesi ve kaplandığı malzemenin kalitesi önem taşımaktadır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bunun haricinde, sadece bölünmüş
yollar değil; köy yolu, il yolu, sınırları aşan devlet
yolu, ekspres yolu, TEM kara yolu olmak üzere çeşitli yollar vardır.
Her birinin kalitesi, maliyeti, tekniği farklıdır. Ayrıca
kaplaması sathi kaplama, bitüm sıcak kaplama yol olmak üzere standartları
da farklı olan yollar vardır. Her yıl yapılan yolun
kalitesinin göstergesi de hiç şüphesiz ki tüketilen asfalt
miktarıdır.
Kapasite
yetersizliğinden dolayı bölünmüş yol olarak yapılması
gereken kesimler, ulusal ağ bütünlüğünün sağlanabilmesi için
yapılması gereken kesimler tek tek ele
alınmıştır. Bu çalışmalarla ülkemizdeki kara
yollarındaki trafik kazalarının en aza indirilmesi, özellikle de
kapasite yetersizliği sebebiyle düşen hizmet seviyesinin
yükseltilmesi amaçlanarak ülkemizin emniyet kemeri olmuştur. Kaza
oranlarında yüzde 64, ölüm oranlarında yüzde 89, yaralanma
oranlarında ise yüzde 73 ve maddi hasar oranlarında ise yüzde 65
azalma sağlanmıştır. Eğer yollar olduğu gibi
kalsaydı kazalar yüzde 100 oranında artacaktı.
Yollarımız Hükûmetimiz tarafından ilmik ilmik işlenerek
yollardaki emniyetimizin artırıldığı bir gerçektir.
Değerli
milletvekilleri, bölünmüş yolların hayat kurtarmakla kalmayıp
ekonomiye de ciddi bir katkı sağladığını
belirtmek isterim. Bölünmüş yol yapımına
başlanılmasındaki hedeflerin başında mevcut kapasite
yetersizliklerinin iyileştirilerek taşıt işletme
giderlerinin, seyahat süresinden tasarruf sağlanarak ekonomiye
katkıda bulunmak, sürücülere konforlu bir seyir sağlamak, Avrupa
ülkelerindeki gelişmiş olan yol ağlarının
entegrasyonunu sağlamaktır. Son altı yılda yapılan
Değerli
milletvekilleri, seçim bölgem olan Kocaeli ilimizin bölünmüş yol durumuna
değinmek istiyorum. İlimizde kara yollarının uzunluğu
Kocaelinde hem
devlet yolu hem il yolu sadece Kocaelinin yolları değil, tüm
Türkiyenin yollarıdır çünkü Avrupa ve Asya
bağlantısında önemli bir kavşak; Anadoluya, Karadenize,
Egeye açılan yollar burada kavşak oluşturmaktadır.
Aynı zamanda da önemli bir sirkülasyon hattındadır. Bu nedenle
Gölcük-Yalova
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gönül, lütfen tamamlayınız. Buyurun.
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Devamla) Ölümlü kazaların meydana geldiği 600den
fazla kaza kara noktalarının iyileştirildiğini belirtmek
istiyorum. 2010da Türkiyede kaza kara noktası olmayan bölünmüş yol
ağına sahip olunacağını Hükûmetimiz belirtmiştir.
Kocaelinde de bu noktada önemli bir kara noktamız bulunmaktadır.
Bununla ilgili iyileştirmenin ve projelendirmenin bir an önce
bitirilmesini buradan bir kere daha hatırlatarak bölünmüş
yolların önemini vurgulamış ve sizlere sağlıklı
bir ulaşımın devam etmesini temenni ederek, başta
Hükûmetimiz olmak üzere yapılan yol çalışmalarında
emeği geçen tüm vatandaşlarımıza,
çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gönül.
Gündem
dışı konuşmaya Hükûmet adına Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Azize Sibel
Gönülün bölünmüş yollar hakkındaki gündem dışı
konuşmasına cevap vermek üzere huzurunuzdayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
AHMET ERSİN
(İzmir) Sizi övdü Sayın Bakan. Hanımefendi sizi övdü yani
cevap verecek bir şey yok.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Cevap verecek bir şey yok ki. Kaldı ki sizin
anlatmak istediğinizi anlattı. Bu pas gibi geliyor bana!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli milletvekilleri,
sizlere bugün güzel şeyler anlatacağım.
Vatandaşlarımıza da bu vesileyle bazı bölünmüş
yollarla ilgili yaşadığımız gerçekleri, bilgileri bu
vesileyle aktarma fırsatı bulacağım.
Bölünmüş yol çalışmaları
cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar ülkenin imkânlarıyla
yapılmaya çalışılmış ve 2003 yılı
başına geldiğimizde toplam bölünmüş yol miktarı,
otoyollar, bölünmüş yollar olmak üzere 6.100 kilometreye
ulaşmıştır. Bildiğiniz gibi Hükûmetimizin 15 bin
kilometre bölünmüş yol hedefi vardı 2003 yılında. Bugün,
şu gün itibarıyla toplam bölünmüş yol miktarı 17.300
kilometreye ulaşmış bulunuyor. Buna
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma
Bakanlığı da yapmış Halil Rıfat Paşa, kara
yolları ve kara yolları çalışanları için âdeta bir
sembol isimdir ve onun söylediği bir söz:
Ulaşamadığın yer senin değildir.
Dolayısıyla, gerek bölünmüş yol çalışmaları gerek
tek yollar gerek otoyollar gerek köy yolları, hepsinin
yapılmasındaki temel amaç ulaşılabilirlik, erişilebilirlik
olmuştur.
Başlangıçta
1950 yılına kadar birinci öncelik, ne olursa olsun, kazmayla kürekle
yol yapıp vatandaşların birbirine erişimini
sağlamaktı. 70li yıllara kadar şose dediğimiz
yolların açılması ve stabilize kaplanması kara
yollarında ikinci bir aşama olarak ortaya girmiştir. Ancak 70li
yıllardan itibaren kara yollarında uluslararası standartlara
uygun yol yapım çalışmalarına hız verilmiştir,
aletli yol yapım çalışmalarına hız verilmiştir ve
BSK dediğimiz bitümlü sıcak karışım da kara yollarımızda
kullanılır hâle gelmiştir. 80li yıllar özellikle
otoyolların yaygın olarak yapılmaya
başladığı yıllardır ve 2000li yıllardan
itibaren de otoyollar yanı sıra bölünmüş yol
çalışmalarına da hız verilmiştir.
Bölünmüş yol
yapınca ne gibi faydalar sağlanır, onları izninizle
paylaşmak istiyorum: Her şeyden önce üretimin ve istihdamın
artmasına katkı sağlar, üretim maliyetlerini düşürür,
sektörlerde verimliliği artırır, arazi kullanımı ve
bölgesel gelişimin sağlanmasına katkı sağlar, iş
ve sosyal amaçlı taşımacılık talebini
karşılar; eğitim, sağlık, turizm amaçlı
seyahatlerin artmasına katkı sağarlar; millî gelirin ülke
genelinde daha dengeli dağılımına katkı sağlar;
trafik güvenliğinin artmasına katkı sağlar, kazaların
azalmasına ve yollarda hayatını kaybeden
insanlarımızın sayısının azalmasına
katkı sağlar; mevcut kapasite yetersizliğini iyileştirerek
taşıt işletme giderleriyle seyahat süresinden tasarruf
sağlanır ve böylece de ekonomiye önemli ölçüde katkı
sağlanmış olur. Sürücülerin konforlu bir seyir gerçekleştirmesine
katkı sağlar ve nihayet Avrupa Birliği ülkelerindeki yol
ağlarıyla entegrasyonun sağlanması, ülkemiz
sınırlarından geçen Kuzey Tetek, Güney Tetek, TRACECA koridoru,
İpek yolu gibi koridorların doğu-batı yol akslarına
entegrasyonunu sağlar ve son yıllarda gittikçe önemi artan
karbondioksit gazlarının atmosfere verilmesindeki emisyon
salınımının yol standardının ve yolların
iyileştirilmesi suretiyle önemli ölçüde azalmasına şahit
oluyoruz ve nihayet ülkemizin rekabet gücünün artması, ekonomik
kalkınmanın hızlanması yine bölünmüş yolların
katkılarından bazıları olarak zikredilebilir.
Şimdi,
Bir başka
tasarruf, bu 11 bin kilometre yolda 7 bin/günlük trafikle 538 milyon litre
akaryakıt tasarrufu sağlanmıştır. Bunun da ekonomik
değeri 460 milyon liradır. Gayrisafi yurt içi hasıla ile
taşıt/kilometre olarak trafik değerleri arasında yüzde
97lik bir doğrusal orantı vardır. Bunun anlamı ne demek?
Taşıt/kilometre olarak trafik yüzde 1 artarsa gayrisafi yurt içi
hasılada veya yıllık millî gelirde yüzde 1,2 artış
olarak kendini göstermektedir. Hani Teker dönsün, ekonomiye can versin. deriz
ya yani bir teker dönüyorsa bir yerde, muhakkak bir ekonomik faaliyet var
anlamına gelir.
Bölünmüş
yolların oluşturduğu normal trafik değerlerine ilaveten yüzde
3 -yapılan ölçümlerde- bir trafik artışı olduğunu
görüyoruz. Yani normal yolda var olan trafik, bölünmüş yola
dönüştürüldüğünde her yıl yüzde 3 artmaktadır.
Az önce ifade
ettim, millî gelir-trafik bağlantısına göre bölünmüş
yolların millî gelire katkısı yüzde 3,6 olarak hesap
edilmektedir.
Normal 1
kilometrelik yol bölünmüş yola dönüştürüldüğü zaman
taşıt işletme giderleri ve seyahat süresinden dolayı
kısalmaların ekonomik maliyeti 400 bin Türk lirasıdır. 1
kilometrelik tek yolu bölünmüş yola dönüştürdüğümüz zaman gerek
taşıt işletme giderleri gerekse seyahat süresindeki
kısalmadan dolayı 400 bin lira ekonomiye katkı
sağlıyoruz.
Buna göre,
bölünmüş yola dönüştürülen bazı güzergâhlarda hesap yaparsak,
örneğin;
Ankara-Samsun
tamamen bölünmüş yola dönüştürülmüş bir güzergâhtır
yıllık 122 milyon TLlik bir tasarruf sağlamaktadır.
Ankara-İzmirde bu değer 194 milyondur. Bozüyük-Mekece yolu:
Yıllarca burası, o Bilecik rampaları Ölüm yolu. olarak
anılan bir yoldur. Burada yıllık tasarruf 115 milyondur. İzmir
çevre yolunda 266 milyon TLye ulaşmıştır.
Bölünmüş
yolların diğer bir faydası, şüphesiz trafik
güvenliğine ve kazalara olan olumlu katkısıdır.
Kazalardaki
değerleri dikkate alırsak, son zamanlarda Avrupa Birliğinde ve
Amerikada continentta- kaza ölçümleri 100 milyon taşıt çarpı
kilometre değerleri olarak verilmektedir. Yani taşıt kilometre
çarpı kilometre çarpı taşıt miktarı üzerinden ölüm
oranı katsayısı olarak belirlenmektedir. Buna göre, 2002 veya
2003 yılı itibarıyla bizde, Türkiyede bu oran yüzde
6-katsayı olarak 6- Avrupa Birliği ülkelerinde ise bu oran 3, yani
iki kat fazla. Bunun anlamı şu: Bizim yollarımızdaki trafik
kazalarında ölüm sayısı yıllık Avrupa Birliği
ortalamasından yüzde 100 fazla. Ha burada şöyle bir yanlış
anlaşılma olmasın. Bu 27 ülkeden bizden daha yüksek
olanları var. Örneğin, Polonyada bu oran 14, İsveçte 1,
Almanyada da 6 ama onların hem taşıt sayısı hem
taşıt kilometre miktarlarının fazla olduğunu düşünürsek,
bizim oranlarımıza göre daha iyi olduğunu şüphesiz
göreceğiz.
Peki,
bölünmüş yollarla bu değerlerde ne değişim olmuş?
Yıllara göre baktığımızda, bu değer 6dan 2008
sonu itibarıyla 4,60a inmiş. Avrupa Birliği ortalamasından
hâlâ yüksek, ama 4,60a gerilemiş durumda. Bu da bölünmüş
yolların trafik emniyetine olumlu yönde katkı
sağladığını gösteren açık bir istatistiki
değerdir.
Ancak, bir
şeyi de burada ifade etmekte yarar görüyorum. Tabii, bölünmüş
yollardaki kazaların nedenlerine baktığımız zaman, yol
fizikî ve geometrik standardından kaynaklanan kazalarda 4 kat
iyileşme olduğu hâlde, sürücü hatasından kaynaklanan oranlarda
yüzde 10 ila 15 artış var. Bu da bize şunu gösteriyor
değerli milletvekilleri: Yollar iyileştikçe sürücülerimiz daha fazla
gaza basıyor, daha fazla hız yapıyor ve sürücü hatalarından
kaynaklanan ölüm oranlarında artma bu şekilde meydana geliyor ama
genel rakamlarda, oranlarda düşme var. O hâlde, trafik kazalarında
dikkat etmemiz gereken, birinci derecede
Tabii ki yollarımızdaki
kaza kara noktalarını mümkün mertebe ortadan
kaldıracağız, her yıl bununla ilgili çok ciddi
iyileştirmeler yapıyoruz ama diğer yandan da sürücülerimizin
gerek sürücü belgesi alma aşamasında gerekse trafikte seyir
esnasında sürücü kültürünün yerleşmesi için eğitim çok önemli.
Kazaları azaltmanın sadece yolları açmakla gerçekleşmeyeceğini
mutlaka ve mutlaka bilmemiz lazım.
Ben bu vesileyle,
tabii, bütün vatandaşlarımıza, yollar bölündü, iyileşti
diye gaza ölçüsüz basmamaları konusunda istirham ediyorum, rica ediyorum.
Kurallara uygun, hız sınırlarına uygun olarak seyretmek
kazaların azalmasına çok ciddi katkı sağlayacaktır. Bu
vesileyle bunu da
Tabii, yollar
bölünmüş hâle geldi, otoyollar da oldu. Komisyonumuzda görüşülen -2918 sayılı Trafik Kanununda
da- gerek bölünmüş yollarda gerek otoyollarda hız sınırlarının
tekrar gözden geçirilmesine dair bir kanun tasarısı var. Bu konu da
yüce Mecliste görüşülecek. Şüphesiz, burada bir iyileştirme icap
ediyorsa Meclisimiz buna karar verecektir ama meri mevzuata göre
sınırlara, hız sınırlarına riayet edilmesi
-kazaların azaltılmasında- ocakların sönmesine engel
olacaktır. Bu konuda vatandaşlarımızın duyarlı
olmasını özellikle bekliyoruz.
Kyoto
Protokolüyle birlikte, artık, çevre konuları, çevreye veya atmosfere
verilen karbondioksit gaz miktarı da önemli bir konu hâline geldi bütün
dünyada. Şimdi, bütün ülkeler, önümüzdeki on yılda, yirmi yılda,
otuz yılda, elli yılda atmosfere bırakacakları çeşitli
alanlarda yanmış gaz miktarlarını ne kadar
düşüreceklerini taahhüt ediyorlar. Kopenhagda bu yıl sonunda
yapılacak toplantıda bu husus ele alınacak ve bu da bütün
ülkelere önemli yükümlülükler getirecek. Bu yükümlülük şüphesiz bizim
ülkemiz için de geçerli çünkü toplam enerjide ulaşımın payı
gittikçe artıyor. Şu anda yüzde 20 civarında, 2030
yılında bu yüzde 40a kadar çıkabilecek. Dolayısıyla,
bu konuda da bölünmüş yollar bir anlamda bizim, imdadımıza
yetişiyor.
Yine, 11 bin
kilometrelik bölünmüş yolda, yapılan hesaplamada, 538 milyon litre
akaryakıt tüketiminde sağlanan tasarruftan dolayı 1 milyon 140
bin metreküp karbondioksit, yanmış gaz salınımı
azalması olmuş. Bu da çevreyi daha az kirletme anlamına geliyor.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri,
Bölünmüş
yolların, kazaların azaltılmasından tutun, çevrenin daha az
kirletilmesi, ülkenin rekabet gücünün artırılması,
insanımızın yaşam konforunun daha da geliştirilmesi
bakımından sayısız faydaları var.
Son bir örnekle
konuşmamı tamamlayacağım. İki yönlü bir trafikte 415
trafik kazasının meydana geldiği ve Şanlıurfa-Akçakale
yolunda, bölünmüş yol yapıldıktan sonra, 2007 yılında ölçüm yapılmış yıl
boyunca ve kaza sayısının 415ten 78e düştüğü ve
hiçbirinde de ölüm gerçekleşmediği görülmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen, tamamlayınız.
Buyurun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Sağ olun.
Buna benzer
örnekleri çoğaltmak mümkün.
Sonuç olarak,
bölünmüş yollarda kaza sayılarında azalma var, yaralanmalarda
yüzde 30 ila yüzde 100 arasında azalma var, ölümlerde de yüzde 75 ile 89
arasında azalmalar olduğunu görüyoruz, yine maddi hasarlarda yüzde 75
ile yüzde 90 civarında da azalma olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, bölünmüş
yolların gördüğünüz gibi birçok faydası var. O yüzden de
bölünmüş yol yapmaya devam edeceğiz. Yolları böleceğiz,
milletimizi birleştireceğiz, hayatları
birleştireceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Gündem
dışı ikinci söz, İstanbulun 2010 yılında Avrupa
Kültür Başkenti olmasına ilişkin söz isteyen İstanbul
Milletvekili Çetin Soysala aittir.
Buyurun
Sayın Soysal. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti kapsamında yapılan çalışmalara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Avrupa Kültür Başkenti kapsamında yapılan çalışmalarla
ilgili söz almış bulunmaktayım.
Bildiğiniz
gibi, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçildi. Bu Meclis 14 Ekim
2007de Avrupa Kültür Başkentiyle ilgili Kanunu kabul etti. Yürütme
Kurulu, Projenin mali yönetimi ve özel hesapta yer alan kaynakların
kullanım ve harcama esaslarını, ehliyet, rekabet,
şeffaflık ve hesap verilebilirlik çerçevesinde belirler ve uygular.
maddesinde yani 13üncü maddenin dördüncü fıkrasında böyle
şekillendirmiş. Yeni yasa ile bütçelerle ilgili olarak hesap
verebilirliği ve şeffaflığı öngörüyor. Sonra bir
yönetmelik çıkıyor. Bu yönetmeliğin 9uncu maddesinin ikinci
fıkrası aynen şöyle: Yürütme Kurulu Başkan ve üyeleri,
Ajans personeli ve bunların eşleri ve ikinci dereceye kadar kan ve
kayın hısımları ile bu şahısların %51inden
fazla hissesine sahip oldukları ortaklıklar ve 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu ile diğer kanunlar gereğince geçici veya
sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış
olanlar
falan filan. Şimdi soruyorum: Şeffaflık, hesap
verebilirlik nerede? Yönetimde bulunanların hizmet alımında ve
proje alımında açık açık ilişkileri olduğu ortaya
çıkartılmıştır.
4 Haziran 2008
tarihinde benzinin litresinden 1,5 kuruş, motorinin litresinden 1
kuruş, toplam ortalama yılda tahmin edilen 250 milyon, üç yıl
boyunca 750 milyon; yine, 2008 yılı için 255 milyon, 2009
yılı için 850 milyon, 2010 için de 600 milyona yakın bir bütçe
öngörülmüş. Şimdi buraya baktığımızda ne
yazık ki bu bütçenin hayata geçme şansı olmadığı
gibi, 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmalarını
ibretle ve hayretle izliyorum. Gördüğüm fahiş maliyetler, müsamere
tarzındaki projeler ve buralara aktarılan milyonlarca lira,
İstanbulu Avrupayla buluşturmaktan uzak, ehil olmayan, beceriksiz
bir yönetim anlayışının 2010 Ajansında egemen
olduğunu görüyoruz ve ne yazık ki İstanbulun
entelektüellerinin, kültür adamlarının, sanat insanlarının
katkıları alınmazken, İstanbulu Avrupayla
buluşturmaktan uzak, niteliksiz, hantal, denetlenemez bir
yapının oluştuğunu görüyoruz.
2010
hazırlıkları kapsamında müze sayılarının,
sanatsal faaliyetlerin götürüleceği yerlerin artırılması
gerekir iken bu mekânların restorasyonu, yenilenmesi hatta yenilerinin
yapılmasına dönük bir çalışma dahi yapılamıyor.
Şimdi, size
birkaç örnek vermek istiyorum izninizle:
Değerli
arkadaşlarım, tarihî, kültürel mirasın nasıl yok
edildiğini
İstanbulda kara surları sit alanı, 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa
tabi ve bu Kanun çerçevesinde, surlara
Yine, hemen bir
örnek daha vermek istiyorum: Geçtiğimiz yıl, 2010 Ajansı
tarafından İstanbulda yaz etkinlikleri düzenlendi. Bu yaz
etkinliklerinde, 3 milyon 963 bin lira Asya Ajansa verildi. Şimdi
baktığımız zaman bu Ajansa, burada yapmış
olduğu projenin önemli bölümünün, mekânlarıyla Kültür
Bakanlığı sponsorluğunu yapıyor. Yine aynı
Ajansa, Büyükşehir Belediyesi yaklaşık 963 bin liralık
katkı sunuyor, sponsorluk yapıyor. 3 milyon 963 bin lirayla ne
yapılıyor? Derme çatma Bolşoy Balesi getirtildiği ifade
ediliyor, bir iki sanatçıyla geçiştirilen bir yaz konseri hayata
geçiriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, burada harcanan parayla, bir milletvekilinin otuz
beş yıl çalışması lazım, bir gazetecinin yüz
yıl çalışması lazım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen tamamlayınız sözlerinizi.
Buyurun.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla)
bir banka çalışanının yüz yirmi yıl
çalışması lazım, bir maden işçisinin yüz elli yıl
çalışması lazım, asgari ücretli birinin beş yüz
yıl çalışması gerekiyor. Şimdi bu rakamlar, kabul
edilebilir rakamlar mı? Bu rakamı kabul etmek mümkün müdür? Acaba,
Asya şirketinin sahibinin AKPyle, sizlerle bir
yakınlığının ürünü müdür? diye kendimizi sormaktan
alıkoyamıyoruz.
Sayın
Bakanın iyi niyetle olayları incelediğini biliyorum ama üzerine
düşen sorumluluğu yerine getirip -burada önümüzdeki günlerde ortaya
atacağımız daha yüzlerce belge vardır- bir an önce
Bir
buçuk ay kaldı. 2010la ilgili hayata geçmesi gereken
Yarın belki
olimpiyatlara, yarın belki dünya kupalarına ev sahipliği
yapması gereken Avrupa Kültür Başkenti İstanbulun bu kadar beceriksiz,
bu kadar başarısız, bu kadar kültürden uzak insanlara teslim
edilmesi kabul edilemez.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Soysal.
Gündem
dışı konuşmaya Hükûmet adına Devlet Bakanı Hayati
Yazıcı cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Yazıcı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Çetin Soysal, İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansıyla alakalı birtakım hususları dile
getirdi. Umuyorum ki iyi niyetle yapılmıştır. Aksine bir
bilgim yok, bu bakımdan iyi niyetli olarak dile getirildiği
kanısındayım.
Keşke,
Sayın Soysal, bizim İstanbul milletvekillerimizi Ajansın
çalışmaları konusunda bilgilendirmek üzere davet ettiğimiz
4 Temmuz tarihli toplantıyı teşrif etseydiniz. İstanbulun
bütün milletvekillerini 4 Temmuz tarihinde İstanbulda, Sepetçiler
Kasrında bilgilendirmek, brifing vermek amacıyla davet ettik.
Gelenler oldu, gelmeyenler oldu. Şimdi bakıyorum ki bu konuyla
alakalı konuşanlar hep gelmeyenler. Bu da bizim için bir fırsat,
burada kısa da olsa sizi bilgilendirmek istiyorum.
Bir defa -takip
ettiğinizi umarak- İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Ajansının kuruluş kanunu 5706 sayılı Kanun. 2007
yılı Kasım ayında çıkarılmış. Bu
Kanunda Ajansın organizasyon şeması: Danışma Kurulu
var, 58 kişiden oluşuyor. Bu Kurul içerisinde İl Genel Meclisi,
Belediye Meclisi üyeleri -temsilcileri- var, iktidar partisine mensup,
muhalefet partisine mensup belediye başkanları var.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Danışma Kurulu toplanmıyor ki Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Ayda en az iki defa toplantı yapar.
Koordinasyon
Kurulu var.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Bakanım, toplantıya
katıldık, Belediye Başkanı yarıda bıraktı
ayrıldı bir toplantıyı hatırlarsanız.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - İstiyorsan özel brifing veririm Sayın
Sevigen. Biz sizi bilgilendiririz, her
zaman bilgilendiririz. Yani, şeffaflık
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Yani yarım kaldı toplantı.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bakın, burada konuşan
arkadaşımın birinci eleştirisi: Şeffaflıktan söz
etti. Yani biz şeffaf bir çalışma sürdürüyoruz, şeffaf bir
çalışma sürdürüyoruz.
Yürütme Kurulu
var, 9 kişiden oluşuyor. Bunun detayına inmeyeyim. Koordinasyon
Kurulu var, Başkanlığını ben yürütüyorum. Bu Kurulda
Avrupa Birliği müzakerelerinden sorumlu Devlet Bakanımız var, İçişleri
Bakanımız var, Maliye Bakanı, Kültür Bakanı, İstanbul
Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan, bu ilgili bakanlar bir araya gelip
toplantı yaptı mı?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bunlar Koordinasyon Kurulunu oluşturuyor.
Yürütme Kurulu 9 kişi ve bir de Genel Sekreter var.
Ajansın
bütçesine takılmışız. Ajansın bütçesi, tüketilen
akaryakıttan 1 kuruş ve mazottan 1,5 kuruş tahsisiyle
oluşur. diyor.
Değerli
arkadaşlar, şunu arzu ederim, şunu isterim: Bu Meclis,
burası önemli bir yer. Burada dile getirdiğimiz konuların yere
basması lazım, bir yere dayanması lazım, bir yere
dayanması lazım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan, yasada var. Yasa çıktı, yasada
var.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Okuyun yasayı, hukukçu değilseniz
hukukçuya sorun. Yani, her yasayı anlamayabilirsiniz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır canım
O kadar net, yasada var Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Anlamayabilirsiniz çok doğal
karşılıyorum ama hukukçu arkadaşlarımıza sorun.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Siz anlıyorsunuz da Çetin Bey mi anlamıyor?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Arkadaşlar bakın, bir defa tüketilen
akaryakıttan doğrudan doğruya Ajansın bütçesinin
oluşturulduğu iddiası doğru değildir. Bir kanun
çıkartılmış
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan, tabii ki pompa istasyonundan oraya
gelmeyecek, Maliye Bakanlığı bütçesine gidecek oradan gelecek.
Zaten o, öyle.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Maliye, Maliye, Maliye
Maliye bir yere kaynak
aktarırken... Bunu bakıp da konuşsaydınız
Bırakın anlatayım ben doğruyu.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, zaten
öyle. Pompa istasyonundan mı gelecek o para?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Doğruyu ben anlatayım, bir dakika
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Gözünüzü seveyim, yani böyle bir şey olabilir mi?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Yahu! Siz bırakın, siz
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bayilerden mi gelecek? Rica ederim
Rica ederim yani
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Siz bir dahaki toplantıda yanlış konuşma
hazırlığı mı yapıyorsunuz, bırakın
anlatayım ben bunu.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bunu böyle ifade etmek bir bilgisizliğin sonucudur, rica
ederim.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen müdahil olmayın.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, benim konuşmam beş dakikaydı,
keşke daha ileri olsaydı da bunları konuşuyor
olsaydım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Hatibi dinleyelim yani.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir kere, bir kere bakın bizim bütçe
geleneğimizde bütçe mevzuatında
doğrudan doğruya bir yerden
bir yere kaynak aktarma yoktur. Bütün kaynaklar hazineye gelir.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Tabii, doğrudur.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Hazine oradan tahsisi yapar ve
dolayısıyla 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansına
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Tabii o da doğru, ona itirazımız yok.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla)
tahsis edilen kaynak sizin burada dile
getirdiğiniz gibi böyle 1,6 milyar değil. Bugüne kadar
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan, son yaptığınız
toplantıdaki öngörüyü konuşuyorum ben.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bugüne kadar
.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sizler açıkladınız, Ajans açıkladı o
rakamı.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen müsaade edin Sayın Bakan konuşsun.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bugüne kadar 151 milyon kaynak gelmiş 2008,
2009 dâhil ve 93 milyonluk gider var. Ajansın bütçesi bu. Bunu bu
vesileyle sizlerle paylaşmak istedim.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) O 4 Temmuzda yaptığınız toplantıda
açıklanan rakamları ben ifade ettim, 4 Temmuzda öngördüğünüz
rakamları.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bakın, bakın değerli
arkadaşlar, bütçe bir öngörüdür. Biz 2009 yılı bütçesini 800
milyon öngörüyorduk. Öngörünüz ayrıdır, geliriniz ayrı
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan,
aradaki fark çok yüksek.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla)
ama 2009 yılında Ajansın bütçesine Bütçe Kanunuyla tahsis
edilen pay 200 milyon TLdir, o kaynak da henüz
aktarılmamıştır.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Aktarılmadı
ayrı. Aktarılmadı ayrı.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Aktarılmamıştır ama
aktarılacak, aktarılacak ve
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ama bu öngördüğünüz 4 Temmuzda bizi
çağırıp da katılmadığımız ama
izlediğimiz toplantıdaki rakamları konuşuyoruz.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; böylesine önemli Ajansın faaliyetlerini yürütmek üzere
gerçekten fedakârca çalışan bir kadro var. Ha, bu kadar yoğun
proje içerisinde bizim görmediğimiz, orada çalışanların
görmediği hatalar olabilir. Ama şu anda hata olarak sizin iddia
ettiğinizin ötesinde bana ulaşan, erişen bir şey yok. Çünkü
bu Ajans aynı zamanda bütün faaliyetleri itibarıyla denetime tabi,
her yıl denetlenir. Kim denetler? Başbakanlık, Maliye
Bakanlığı, Kültür Bakanlığı müfettişlerince
ve 2008 yılı faaliyetlerinin denetimi
yapılmıştır. Hesapları itibarıyla herhangi bir
usulsüzlük söz konusu değil. Ha, 2009 yılı denetimi de
yapılacak. Ayrıca
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakanım, kara surlarına gelin, kara
surlarına bir gelin
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Geleceğim, sabredin, tabii geleceğim
yani kaçırır mıyım sizin kara surlarınızı.
Ayrıca,
KİT Komisyonu da bunun denetimini yapmakta, dolayısıyla Devlet
Denetleme Kurulu da bu Ajansın faaliyetlerini kontrol edebilmekte,
denetleyebilmekte ve yapılan bütün faaliyetler İnternet sitesinde
herkese açık; girer bakarsınız, soru sorar bilgi edinirsiniz.
Keşke bunları siz bana söyleseydiniz. Daha önce basında da
açıkladınız. Bana söyleseydiniz, ben size, işin
doğrusu, aslı ne, çok net olarak cevaplandırırdım.
Şimdi,
diyorsunuz ki Kara surlarında beton döküldü. Ajansın, kara
surlarıyla hiçbir alakası yok.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Finanse ediyor.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Hiçbir alakası yok.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ödemeyi kim yapıyor?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bakın, biz
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan, ödemeyi kim yapıyor? Ödeme önünüzde mi
değil mi, ödemeyi durdurdunuz mu durdurmadınız mı?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Yahu siz sekiz aylık
mısınız, affedersiniz, sekiz ayda mı doğdunuz? Biraz
sabredin ya, bitireyim.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bakın, Sayın Bakanım, orada sizin o ödemeyi
yapmamak gayretiniz ve çabanız olduğunu da biliyoruz.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Sayın milletvekilleri
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Oradaki yanlışı siz de biliyorsunuz ama burada
açıklamıyorsanız
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Sayın milletvekilleri, İstanbulda
tarihî mekânların aydınlatması konusunda Ajansın bir
çalışması var. Evet, tarihî mekânları
aydınlatmalıyız, Topkapıyı
aydınlatmalıyız, Ayasofyayı
aydınlatmalıyız, Sultanahmeti aydınlatmalıyız,
surları da aydınlatmalıyız, Haydarpaşayı
aydınlatmalıyız, Sirkeci Garını
aydınlatmalıyız, köprüyü daha güzel
aydınlatmalıyız. İstanbulu 2010da Avrupa Kültür
Başkenti Ajansı olacak şekilde çalışmalarımızı
sürdürmeliyiz. Bu konuda proje yapması için Enerji AŞyle bir
protokol yapılmış.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Aynen öyle, doğrudur.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Proje yapacak; eylem yok, icraat yok, proje.
Sizin dediğiniz, surların üstünde veya etrafında beton dökülmesi
olayı oldu. Ama bu konu bana intikal ettirildi, hemen müdahale ettim,
Belediye Başkanımı aradım, talimat verdim ve Belediye
Başkanı da bunları söktürdü.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakanım, müdahale sonrasında 13 tanesi
düştü, 60 tanesi duruyor.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bunlar için yapılmış bir ödeme,
yapılmış bir tahakkuk kesinlikle söz konusu değil.
Dolayısıyla, Ajansın surlarla alakalı herhangi bir eylemi
bulunmamaktadır. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum.
Yaz
etkinlikleri diyorsunuz. Arkadaşlar, şimdi, kültür-sanat
etkinliklerini ölçmek biçmek zor. Zor dediğim şu: Bunu bilmeyenler
açısından zor. Elbette ki bununda bir ölçeni biçeni var yani
uzmanı var, onlar ölçebilir. Sizin çok ucuz olarak mal
edebileceğinizi düşündüğünüz bir konu daha pahalıya mal
olabilir; çok pahalıya öngördüğünüz bir husus çok daha ucuza da mal
olabilir. Burada ekipler var, uzmanlar var, bu çalışmaları titiz
bir şekilde sürdürüyorlar. Dolayısıyla bunların fazla
pahalı olduğu ya da ucuz olduğu yolundaki iddialar, uzman
olanların dışındaki iddialar nesnellikten uzaktır.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yapmayın, gözünüzü seveyim, hiçbir şey
yapılmamış.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir de çalışanların projelerinin
burada uygulamaya konulduğu iddiası var. Bu kesinlikle doğru
değil. Ajansta çalışan hiçbir bireyin hiçbir projesi
Ajansın projesi olarak, bedeli ödenmiş şekilde projesi olarak
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Peki, belgesiyle getirirsem
Belgesiyle getireceğim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla)
ödenmiş şekilde projesi olarak
uygulamaya
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Satın almalarda da var, şeyde de var.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla)
konulduğuna ilişkin bir iddia
gösteremezsiniz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Göstereceğim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Böyle bir iddia varsa hemen bana getirin, hemen
gereğini yaparım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hemen getireceğim, hemen; elimde
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Kesinlikle Ajansın
çalışmalarını çok yakinen takip ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Ajans önemli çalışmalar yürütmektedir.
Ajansın
çalışmalarını biz üç kategoride sürdürüyoruz: Bir tanesi
kentsel dönüşüm, bir grubu kültür-sanat, bir grubu da turizm ve
tanıtım. Bu perspektifte bakmak gerekir.
Kentsel
dönüşümde yapıların iyileştirilmesi konusunda gerçekten
önemli faaliyetler altına bu Ajans imza atmış bulunuyor, belki
bunların tanıtımında eksiklik var.
Bir şeyi
hatırlatmak istiyorum bu çerçevede: Hepiniz Ayasofyayı
gezmişsinizdir. Ayasofyanın içinde 1993 yılından bu yana
bir demir yığını yer alıyor; 190 ton
ağırlığında, 50 metrekarelik alanı
kaplamış demir yığını öyle duruyor ve UNESCOnun
desteğiyle oradaki restorasyon çalışmaları yürütülmeye
başlanmıştı ama terk edilmiş durumda. İşte
bu Ajans o kötü görünüme el attı. Bu sene sonunda o demir
yığını, o profil Ayasofyanın içinden çıkartılacak,
Ayasofya geçmişindeki görselliğine kavuşacaktır.
Kapımız
her zaman açıktır. Ajansın hesapları açıktır.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan, belgeleriyle getireceğim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Hiç kimse orada millete ait 1 kuruşu heba
edemez, çiğneyemez, haksız olarak tasarrufuna göz yumamaz. Ajans
hepimizin, bunu yönlendirelim, yanlışları da varsa yönlendirelim
ama bunu karalamayalım, karalayanlara ortak olmayalım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, bir şey yapılmıyor. 2010a bir
buçuk ay kaldı, hiçbir şey yok.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Var, var, göreceksiniz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, hiçbir şey yok.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) Göreceksiniz.
İstanbul bir
kent.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kaç proje var Sayın Bakan? Bugüne kadar kaç proje
onaylandı?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - İstanbulda, bakın, bu Ajansa -son
zamanlardaki başvurularda artış olmuş- 2.197 proje
başvurusu olmuş. Bu projelerin total değeri, projelerde
öngörülen değer 3 milyar TLnin üzerinde. Yürütme Kurulu
Bu projeler
nasıl kabul edilir? Seksiyonlar var, uzmanlar orada inceler. Raporlar
Genel Sekreterliğe gelir, Genel Sekreterlik, hukuka uygunluk denetimini
yapar
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Arada komisyon alır.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) -
Yönetim Kuruluna, Yürütme Kuruluna sunar.
Yürütme Kurulu 9 kişi, tartışırlar; Ajansın
çalışmaları kapsamında fonlamaya uygun görülenler
fonlanır, ihale komisyonuna gider ve ihaleden sonra da bunların
denetimi yapılır. Bu çerçevede 400 küsur proje kabul edilmiş,
fonlamaya değer bulunmuştur. Çalışmalar açıktır,
şeffaftır, hem kamu açısından denetimler
yapılmaktadır hem de ajansın yeminli serbest müşavirlik
firmalarıyla da denetimini yaptırmaktadır.
Özellikle
İstanbul milletvekilleri için söylüyorum, elbette ki tüm milletvekilleri
açısından da geçerli, Ajansın mekânı Beyoğlunda,
Atlas Sinemasında; size açıktır, istediğiniz zaman
çalışmaları konusunda, hesapları konusunda,
uygulamaları konusunda brifing vermeye Yönetim Kurulu hazırdır,
gerekirse ben de bulunurum. Bu proje hepimizindir. Hepimiz bu projeye
sarılalım ve Türkiyeyi 2010 yılında emsallerine göre,
Macaristanın Pecs kenti, Almanyanın Essen kentiyle
kıyasladığımız zaman fersah fersah fark atacak
İstanbulun şanına, şöhretine, geçmişine, tarihimize
yaraşır bir tarzda Avrupa Kültür Başkenti olması
doğrultusunda üzerimize düşeni biz yapıyoruz.
Bunu hep birlikte yapalım diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Tekirdağ ve
İstanbulda yaşanan sel felaketinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/459)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tekirdağ ve
İstanbulda sel felaketinin neden olduğu zararların
araştırılması, ülkemizin başka risk bölgelerinde
benzer sıkıntıların yaşanmaması için gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca Meclis
araştırması açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına arz ve talep ederiz.
|
|
Oktay Vural |
|
Mehmet Şandır |
|
|
İzmir |
|
Mersin |
|
|
MHP Grup Başkanvekili |
|
MHP Grup Başkanvekili |
Gerekçe:
Meteoroloji Genel
Müdürlüğü'nün günler öncesinden yapmış olduğu
uyarıları dikkate almayan AKP Hükümeti ve İstanbul ve
Tekirdağ'daki yöneticiler, Tekirdağ ve İstanbul'un birçok
yerleşim birimlerinin birkaç saat içinde yağan şiddetli
yağmura teslim olmasını adeta izlemişlerdir. 2010
yılında Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanan
İstanbul, yağan şiddetli yağmurla adeta çamur
deryasına dönmüştür. Milyarlarca lira değerinde maddi hasara
neden olan sel felaketi, şuan itibariyle 32 kişinin boğularak ölmesine
neden olurken, 5 kişi de kayıp olmuştur. Can ve mal kaybı
konusunda kesin rakamlar arama kurtarma çalışmalarının ve
hasar tespit çalışmalarının tamamlanmasından sonra
ortaya çıkacaktır.
Yöneticiler,
günler öncesinden yağış konusunda yapılan uyarıları
dikkate almamış, yeterli tedbirleri zamanında
almamıştır. Sel felaketi yaşanan yerleşim
birimlerinde, insanlar adeta kendi kaderiyle baş başa
bırakılmıştır. Araçlarında, evlerinde ve
işyerlerinde mahsur kalan vatandaşlar, araçlarının
üzerinde, evlerinin ve işyerlerinin üst katlarında,
çatılarında, bulabildikleri yüksekçe yerlerde, hatta
ağaçların üzerinde saatlerce kurtarılmayı
beklemişlerdir. Sel sularına kapılan vatandaşlarımızın
hayata tutunma çabaları tam bir can pazarına dönüşmüştür.
Sel felaketinin öncesi ve sonrası iyi yönetilememiştir.
Ev ve iş
yerlerinde çamura bulanan eşyalar, alet ve makineler, yollarda ve
otoparklarda araçlar, kullanılamaz hale gelmiştir. Bu bölgelerde
yaşayan insanlarımız bir gecede evinden, barkından,
malından, işinden ve canından olmuştur.
Tüm dünya
kamuoyunun da ibretle izlediği bu görüntüler, ülkemizin
itibarının sarsılması ve zedelenmesine neden olurken, ülke
genelinde büyük üzüntüye sebep olmuştur. Yeterli önlem almayan
sorumluların cezalandırılmasını isteyen vatandaşlarımız,
bundan sonra böyle felaketler yaşanmaması için ciddi önlemler
alınmasını istemiştir.
Yetkili
ağızlardan yapılan, "derenin intikamı ağır
olur" ve "kullanılan spreyler, ozon tabakasını
nasıl etkiliyor, hiç düşünmüyoruz. İstanbul'un topografyası
malum", "duruma hâkimiz" şeklindeki açıklamalar;
canını, malını, yakınlarını,
evladını, eşini, dostunu ve aşını kaybeden
vatandaşlarımız üzerinde şaşkınlığa
neden olmuştur. Yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar
göstermiştir ki, İstanbul'da onlarca insanımızın
yaşamını yitirmesine, milyarlarca liralık maddi hasara
neden olan sel felaketinin faturası yine vatandaşa kesilmiştir.
Neredeyse
yağan her yağmurda taşan ve geçmiş yıllarda da can ve
mal kaybına mal olan dere yataklarında, bugüne kadar gerekli ve yeterli
önlemler alınmamıştır. Bu bölgelerde sorunların üzeri
örtülmüş ve günü birlik geçici önlemlere gidilmiştir.
Mesela, en çok
can ve mal kaybına neden olan Ayamama Deresi üzerinde yapılan
Tır parkı kaç yıldır işletilmektedir?
Kimler
tarafından işletilmektedir?
Ruhsatsız
faaliyet göstermiş midir?
Ne zaman ruhsat
alınmıştır?
Ruhsat kimin
tarafından verilmiştir?
Son sel
felaketini yaşadığımız Trakya Bölgesinde ve yurdumuzun
sel felaketi yönünden riskli olan başka bölgelerinde nehirler ve dere
yataklarıyla ilgili risk haritaları çıkarılmış
mıdır?
Çıkarılmışsa,
risk bölgelerinin imara açılmasına, yapılaşmasına,
dere yataklarının değiştirilmesine niçin göz
yumulmuştur?
Ülke genelinde
sel felaketi yönünden risk haritalarını yeniden gözden geçirerek,
acil eylem planlarının yapılmasının gerekliliği
ve sorumlulara hesap sorulmasının önemi maalesef acı ve bedeli
ağır bir tecrübeyle ortaya çıkmıştır.
Türkiye'yi 7
yıldan, İstanbul'u 16 yıldan bu yana yöneten AKP iktidarı
yöneticilerinin kabul edilebilir hiçbir mazereti olamaz. Yaşanan olayda
siyasi sorumlulukları vardır. Hükümet ve bölgedeki yöneticiler, Kamu
vicdanında mahkûm edilmiştir.
Tekirdağ ve
İstanbul'da sel felaketinin neden olduğu zararların
araştırılması, ülkemizin başka risk bölgelerinde
benzer sıkıntıların yaşanmaması ve gerekli
önlemlerin alınması konusunda Yüce Meclisimize büyük görev
düşmektedir. Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi
uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir.
2.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 milletvekilinin,
başıboş hayvanların yol açtığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/460)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şehir
merkezlerinde, sokaklarda sürüler hâlinde dolaşan başıboş
hayvanlar insanların tedirgin olmasına neden olmaktadır.
Kontrolsüz şekilde çoğalan ve sayıları her geçen gün biraz
daha artan başıboş hayvanlar, özellikle küçük çocukların
korkulu rüyası hâline gelmektedir. Bu hayvanların
sayılarının giderek artması kuduz vakalarının
ortaya çıkmasına da neden olmaktadır. Basında da çok
değil, kısa zaman öncesine kadar kuduzdan hayatını kaybeden
vatandaşlarımızla ilgili haberlere sık sık yer
verilmiştir. Başıboş hayvanlar tarafından
ısırılan çok sayıda vatandaşımıza kuduz
aşısı yapılmış, aşı yaptırmayan
bazı vatandaşlarımız da kuduz nedeniyle hayatını
kaybetmiştir. Avrupa'nın büyük kentlerinin bu sorunları
nasıl çözdüğü dikkatle incelenmelidir. 2010 Kültür Başkenti
olması nedeniyle başta İstanbul olmak üzere, özellikle büyük
şehirlerde bu sorun ivedilikle önem arz etmektedir.
Bu
hayvanların kontrolsüz olmaları, hayvanları
dolayısıyla da insanları hastalıklarla ve birçok tehlikeyle
karşı karşıya bırakmaktadır. Yerel Yönetimlerin
konu ile ilgili çalışmaları ise yetersiz kalmaktadır.
Hayvanları kısırlaştırarak tekrar sokaklara
bırakmak, onları yok etmek sadece geçici ve yeterli olmayan
çözümlerdir. Bu nedenle en kısa zamanda daha kalıcı ve insancıl
çözümlerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda bir an
önce Avrupa ülkelerinin bu konu ile ilgili çalışmaları da göz
önünde bulundurularak, gerekli sağlık koşullarının
yerine getirilmesi ve yeterli sayıdaki hayvan bakım evlerinin
açılması için çalışmalar
başlatılmalıdır. Konu ile ilgili sivil toplum
kuruluşlarının da görüşlerinin alınması, hem
sokaklardaki hayvanların hem de insanların güvenliği açısından
daha sağlıklı bir çalışmanın yürütülmesini
sağlayacaktır.
Gerek
sokaklardaki hayvanların gerekse insanların güvenliği için;
başıboş hayvanların kontrol altına alınarak
gerekli bakım ve tedavilerinin yaptırılması, her şehre
gerekli sayıdaki hayvan barınaklarının açılması
amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid
Yıldız (İstanbul)
2) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
3) Ali Oksal (Mersin)
4) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
5) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
6) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
7) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
8) Bayram Ali
Meral (İstanbul)
9) Akif Ekici (Gaziantep)
10) Ahmet Küçük (Çanakkale)
11) Tansel
Barış (Kırklareli)
12) İsa Gök (Mersin)
13) Ali Koçal (Zonguldak)
14) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
15) Eşref
Karaibrahim (Giresun)
16) Abdullah Özer (Bursa)
17) Turgut Dibek (Kırklareli)
18) Rahmi Güner (Ordu)
19) Hüsnü Çöllü (Antalya)
20) Atila Emek (Antalya)
21) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
22) Fevzi Topuz (Muğla)
23) Selçuk Ayhan (İzmir)
24) Nevingaye
Erbatur (Adana)
25) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
26) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
27) Osman
Coşkunoğlu (Uşak)
28) Şevket
Köse (Adıyaman)
3.-
Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin ve 20 milletvekilinin, toplumda
yaşanan şiddet olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/461)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1
Ekim 2009
Son yıllarda
ülkemizde artan bireysel ve toplumsal şiddet olayları nedenleriyle,
"Öfke Kontrolü, Şiddetin Nedenleri, Şiddetin
Azaltılması ve Şiddetin Önlenmesi" hususlarında
gereken tedbirlerin alınması amacıyla Anayasamızın 98
inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Fatma Şahin (Gaziantep)
2) Cahit
Bağcı (Çorum)
3) Veysi Kaynak (Kahramanmaraş)
4) Mikail Arslan (Kırşehir)
5) Ahmet Koca (Afyonkarahisar)
6) Muhyettin
Aksak (Erzurum)
7) Zeki
Karabayır (Kars)
8) Fatih Metin (Bolu)
9) İlhan
Evcin (Yalova)
10) Yılmaz
Helvacıoğlu (Siirt)
11) Mehmet
Erdoğan (Gaziantep)
12) Kerem Altun (Van)
13) Mehmet Cemal
Öztaylan (Balıkesir)
14) Selami Uzun (Sivas)
15) Nuri Uslu (Uşak)
16) Ali Koyuncu (Bursa)
17) Osman Aslan (Diyarbakır)
18) İsmail
Hakkı Biçer (Kütahya)
19) Abdurrahman
Kurt (Diyarbakır)
20) Cafer
Tatlıbal (Kahramanmaraş)
21) Rüstem Zeydan (Hakkâri)
Gerekçe:
İnsanı
diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliklerden birisi hiç
kuşku yok ki, onun toplum hâlinde yaşama mecburiyetidir. Aynı
toplum içerisinde yer alan bireyler arasında da çeşitli düşünce,
fikir, değer ve kültür farklılıkları bulunmaktadır. Bu
durum, kaçınılmaz bir toplumsal gerçekliktir. Toplumları bir
arada tutan ve bu farklılıklar ile uyum içinde yaşayarak,
oluşması halinde problem çözmelerini sağlayan pek çok kontrol
mekanizması vardır. Ancak, bütün bu toplumsal kontrol
mekanizmalarına rağmen 'öfke' ve 'şiddet' modern toplumda artan
bir şekilde sorun olarak varlık göstermektedir. 'Şiddet' olgusu
pek çok bilim dalında ana konulardan biri olarak işlenmektedir.
İnsanın şiddeti 'bir sorun çözme aracı olarak' görmesi yeni
bir olgu değildir. İnsanlık tarihiyle birlikte ortaya
çıkmış olan şiddet olgusu, birçok bireysel ve toplumsal
öğe ile birlikte karmaşık bir yapı ortaya koymaktadır.
Kendini çok farklı biçimlerde gösterebilen şiddet olgusu, günümüzde
gerek bireysel ve gerekse toplumsal boyutta sık sık karşılaşabileceğimiz
bir durumdur. Dünyamız, son yıllarda şiddetin giderek daha
çarpıcı türlerine sahne olmakta ve insan yaşamında
şiddete başvurmak problem çözme yollarından birisi olarak
sıklıkla kullanıldığı görülmektedir.
'Şiddet' konusunu çalışan bilim dalları, şiddetin
nedenleri ve türlerini çok çeşitli (fiziksel, sözlü ve psikolojik
şiddet gibi) ve karmaşık olarak göstermekte, şiddetin tek
bir nedene bağlı olarak açıklanamayacağı savunulmaktadır.
Günümüzde şiddet, azaltılması ve mutlaka ortadan
kaldırılması gereken toplumsal bir sorun olarak
karşımızda durmaktadır. Şiddet kişinin
değerlerini, niteliklerini, kendine güvenini ve ruhsal
yapısını bozucu etki yapan ve aynı zamanda insanların bir
arada hoşgörü, huzur ve barış içerisinde
yaşamalarını tehdit eden ve sosyal düzeni bozucu etkiye sahip
bir olgudur.
Sağlıklı
bir toplum hiçbir şiddet olayının
yaşanmadığı, çatışmaların
olmadığı bir toplum olmaktan çok, ortaya çıkan
sorunların çözülebilmesi alışkanlığının ve
mekanizmaların yerleşmiş ve çalışıyor olması
ile ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte en fazla önemsenmesi ve üzerinde
durulması gereken nokta bireyin toplumsallaşma sürecidir. Bireyin
gerek çocukluk ve ergenlik döneminde, gerekse yetişkinlik döneminde
yetişmesi, kişilik ve kimlik kazanmasına katkı sağlayacak
aile ve okul gibi kurumlar ile, çevre ve kitle iletişim araçları ile
iletişim biçiminin sağlıklı kurulması
toplumsallaşmanın gerçekleşmesi açısından son derece
önemlidir. Zira, okul, aile, çevre ve kitle iletişim araçları
aynı zamanda 'kolay öğrenilebilen saldırganlık
davranışlarının ortaya çıkmasına katkı
sağlayan kurumlar ve
mekanizmalar olarak da
karşımıza çıkabilmektedir. Şiddetin temelinde
yer alan saldırganlık dürtüsü bireyin toplumsallaşma süreci
içinde öğrenildiği ve kitle iletişim araçlarının da bu
öğrenmeye hızlandırıcı etki yaptığı
bilinmektedir.
Öfke ve
şiddetin kaynağını 'dürtüler' olarak gören
yaklaşımlar da söz konusudur. 'Dürtüsellik' birçok farklı
psikiyatrik bozukluğun önemli klinik özelliklerinden biridir. Günümüzde,
dürtüselliğin ölçümünde geçerli ve güvenilir ölçekler kullanılmaya
başlanmaktadır. 'Öfke' de tıpkı 'agresyon', 'nörotizm', ve
'psikotizm' gibi hastalık olarak algılanmakta ve 'sürekli öfke'nin
kontrolü ve dışa vurumunun engellenmesine yönelik çeşitli tedavi
yöntemleri uygulanmaya başlanmaktadır. 'Bireylerin ruhsal
belirtileri' üzerine ve bu amaçla günümüzde 'ruhsal tarama envanterleri' ile
bireylerin 'depresyon', 'psikoid', 'paranoid' ve 'öfke' vb. durumları
tespit edilebilmektedir.
Ülkemizde son
yıllarda yazılı ve görsel basında günler ve aylarca
gündemde tutulan şiddet olaylarının oluş biçimine yönelik
ayrıntılar ve bazı TV dizilerinde yer verilen
ayrıntılı şiddet sahnelerinin birey davranışı
ve psikolojisi üzerinde ne tür tetikleyici etkilere sahip olabileceği
hususu gözden kaçırılmaması gereken son derece önemli bir
gerçektir. Bu gerçekler karşısında, özellikle son yıllarda
ülkemizde artarak yaygınlaşan şiddet olaylarının
nedenlerinin araştırılarak toplumsal birlik ve
beraberliğimiz üzerindeki bozucu ve yıkıcı etkilerinin
tespit edilmesi, azaltılması ve ortadan kaldırılmasına
yönelik tedbirlerin alınması gerekmektedir. Öfke ve şiddetin
kaynakları ve kişiyi şiddete iten nedenler (ekonomik, psikolojik
ve sosyal gibi), risk gruplarının tespiti, öfke kontrolü, saldırganlık
davranışı, şiddeti ve suçu azaltma ve önleme konusunda
alınması gereken tedbirler ve bu alanda yapılması gereken
eylem ve uygulamaları araştırmak üzere bir Meclis
Araştırması açılmasının gerekli olduğu
düşünülmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
Okutuyorum:
12/11/2009
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
TBMMde 21inci Dönem 02/06/2000 ve 14/06/2000 tarihli 104 ve 109uncu
birleşimlerinde Rusya Federasyonu ile yapılan Mavi Akım
Projesi konusunda yapılan kapalı oturumlara ait tutanakların
TBMM İç Tüzüğünün 71/2nci maddesi uyarınca
yayınlanabilmesi için karar alınmasına ilişkin MHP Grubu
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 12.11.2009 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında Siyasi Parti Grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
TBMM'de 21. Dönem
02.06.2000 ve 14.06.2000 tarihli 104 ve 109 uncu Birleşimlerindeki
kapalı oturumlarında görüşülen "Rusya Federasyonu ile
yapılan Mavi Akım Projesi" Görüşme Tutanaklarının
TBMM İçtüzüğünün 71/2. Maddesi uyarınca yayınlanabilmesi
için 12.11.2009 Perşembe günü (bugün) Genel Kurul Kararının
alınması hususunda gereğini arz ederim.
BAŞKAN
Grup önerisi lehinde söz isteyen Mesut Yılmaz, Rize Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yılmaz.
Sayın
Yılmaz, süreniz on dakikadır.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Kasım
günü Genel Kurulda yapılan Hükûmetin vermiş olduğu genel
görüşme önergesinin ön görüşmelerinde AKP Grubu adına
konuşan Grup Başkan Vekili çok talihsiz bir ifade
kullanmıştır. 2000 yılında bu Mecliste yapılan
kapalı oturumda görüşülen doğal gaz alım
anlaşmasıyla ilgili olarak Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin
hangi menfaatlerinin kaç paraya, kime satıldığını sormuştur.
Değerli
milletvekilleri, o görüşmede söz konusu olan Mavi Akım
Anlaşması 1997 yılında benim Başbakanı
olduğum 55inci Hükûmet tarafından imzalanmıştır. Bu
projenin gerçekleşmesi Sayın Ecevitin
Başbakanlığındaki 57nci Hükûmet zamanında
olmuştur. Kurdelesini kesmek de bugünkü AKP Hükûmetine nasip
olmuştur.
Müsaade ederseniz
çok kısa olarak, on dakikalık imkân dâhilinde, bu projeyle ilgili
gelişme hakkında Meclisinize bilgi vermek istiyorum.
AKP Hükûmeti
iş başına geldikten sonra zamanın Enerji Bakanı, yani
Enerji eski Bakanı, henüz daha dosyasına vakıf olmadan, konuyu
inceleme imkânı bulamadan, dersine çalışmadan, CNN Türk
televizyonunda Sayın Taha Akyolla yaptığı Eğrisi
Doğrusu isimli bir söyleşi programında Mavi Akım
Projesini çok ağır dille suçlamış, bunun son derece
pahalı bir anlaşma olduğunu, Türkiye'nin aleyhine hükümler
içerdiğini, Türkiyeyi aşırı bağımlı
kıldığını ifade etmiştir.
Peki, sonra ne
olmuştur? Bundan yaklaşık dört beş ay sonra Soçide
Sayın Başbakan ile o zamanki Rusya Devlet Başkanı Putin
arasında yapılan ve zabıtları şu anda devletin
arşivinde bulunmayan bir gizli görüşme sonucunda Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti bizim imzaladığımız Mavi Akım
Anlaşmasındaki fiyatı Türkiye aleyhine yükseltmiştir. Mavi
Akım Anlaşması yirmi sene süreli bir anlaşmadır. Buna
mukabil, bunu dengelemek, sözde dengelemek üzere de batıdan alınan
-Rusya Federasyonundan- doğal gazın fiyatında cüzi bir indirim
yapılmıştır. Hâlbuki, o anlaşmaların süresi çok
yakında dolmak üzeredir. Dolayısıyla, global olarak
baktığınız zaman, değişen petrol fiyatlarına
bağlı olarak belirlenen doğal gazın Türkiyeye
faturası 10 milyar dolar civarında artmıştır
yapılan bu anlaşmayla.
Ben isterdim ki,
AKP bu konuyu aslında Meclise genel görüşme olarak getirsin. Evet,
eski Enerji Bakanının sık sık ifade ettiği gibi
doğal gaz anlaşmalarında hüküm vardır, fiyat
açıklanamaz. Ama bunun yolu da işte o zamanki Refah Partisinin
önerdiği şekilde aşılabilir yani kapalı oturum
yapılabilir, kapalı oturumda da fiyat dâhil her şey milletin
temsilcilerine açıklanabilir. 2000 yılında yapılan budur.
Gizlilik önergesini veren Refah Partisidir, kabul eden hükûmet biziz.
Görüşmeler yapılmıştır, o görüşmelerde
görülmüştür ki öyle, milletin hiçbir menfaati kimseye
satılmamıştır.
Bakın, ben
burada açıkça size bir şey söylüyorum: Bugünkü Hükûmet Mavi
Akımın miktarını artırmak için, ilave hat
döşemek için şu anda Rusya Federasyonuyla görüşme yapıyor,
BOTAŞ ile Gazprom arasında görüşme yapılıyor.
Eğer Mavi Akım Anlaşması imzalanmasaydı, uygulanmasaydı
ekonomik daralmaya rağmen Türkiye, geçtiğimiz yıllarda enerji
açığıyla karşı karşıya kalırdı.
Mavi Akım Türkiyeyi kurtaran anlaşma olmuştur ama Mavi
Akımı imzalayanlara, uygulayanlara çok büyük haksızlık
yapılmıştır. Benim Enerji Bakanım Yüce Divanda
yargılanmıştır. Bundan önceki yasama döneminde Mecliste
araştırma komisyonu kurulmuştur, soruşturma komisyonu
kurulmuştur; sonunda Enerji Bakanı Yüce Divana gitmiştir, Yüce
Divandan Mavi Akımla ilgili tüm suçlamalardan beraat etmiştir.
Bununla da kalınmamıştır, hakkında dava açılan
bütün bürokratlar da beraat etmiştir yani diğer ceza mahkemelerinde
dava açılan Mavi Akımla ilgili bütün bürokratlar beraat
etmiştir.
Şimdi, bu
gerçekler ortada iken bu konuyu buraya getirmek, gündeme getirmek, hem de böyle
ağır bir suçlamayla gündeme getirmek adaletle bağdaşmaz.
Hele bunun grubunu temsil eden, grubu adına konuşan ve diğer
arkadaşlarına da örnek olması gereken bir grup başkan
vekili tarafından yapılması utanç vericidir.
Bizim önerimiz
şudur: Mademki gizli zabıtlara dayanılarak bir suçlama
yapılmıştır, o zaman bu zabıtlar açıklansın.
Yürürlükteki mevzuata göre zabıtlar on sene süreyle
yayınlanamamaktadır ama Anayasanın 97nci maddesinde, İç
Tüzükün 71inci maddesinde bu konuda Meclise bir hak verilmiştir. Meclis
Genel Kurulu -biraz sonra yapılacak oylamada sizler buna karar vereceksiniz-
icabında bu süreyi öne alabilmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubuna teşekkür ediyorum, bunu Danışma Kuruluna
getirmişlerdir. Danışma Kurulunda AKP yöneticileri bu öneriyi
kabul etmemişlerdir. Hâlbuki benim arzum, bu suçlamaya muhatap birisi
olarak bu gizli zabıtların bir sene erken
açıklanmasının sağlanmasıdır. Vereceğiniz
karar sadece bunu sağlayacaktır. Reddederseniz bir sene sonra
açıklanacak. O gün burada yalan söylendiği, haksız bir itham
yapıldığı bir sene sonra ortaya çıkacak. Bugün kabul
ederseniz yarın yayınlanacak, o zaman bugün ortaya çıkacak.
Değerli
milletvekilleri, konu bundan ibarettir. Eğer Adalet ve Kalkınma
Partisi hakikaten zerre kadar adalet duygusuna sahipse bu öneriye de kabul oyu
verecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, Suat Bey düzeltti
konuşmasını Sayın Yılmaz, konuşmasının
devamını izlediğiniz zaman görürsünüz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
Grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Lutfi Elvan, Karaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Elvan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LUTFİ ELVAN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, enerji konusu sadece Türkiye için değil, Avrupa
Birliği, tüm OECD ülkeleri, tüm dünya için gerçekten son yıllarda stratejik önemi haiz ve
birçok ülke tarafından hemen hemen tüm uluslararası platformlarda
tartışılan ve hassasiyetle üzerinde durulan konulardan biri
olmuştur ve bunun önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
Türkiyeye
baktığımızda geçmişte hep şu söylenirdi
hatırlarsınız: Türkiye coğrafi açıdan stratejik bir
önemi haiz idi ve böyle söylüyoruz ve söylemeye de devam ediyoruz. Ama son
yıllarda enerji konusunda Türkiye önemli stratejik bir ülke konumuna
ulaşmıştır ve bu alanda sadece bizim Hükûmetimiz döneminde
değil elbette bizden önceki hükûmetler döneminde de çok sayıda
görüşme yapılmış ve bizim dönemimizde de hem AB ülkeleri
olsun hem Rusya Federasyonu olsun hem de diğer Orta Asya ülkeleri olsun
hem de Orta Doğuya yönelik olarak çok sayıda uluslararası
görüşmede bulunulmuş ve bu alanda anlaşmalar
imzalanmıştır ve Türkiye artık enerji terminali olma
konumuna gelmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, yine Erzuruma kadar
uzanan doğal gaz boru hattı, Rusyadan inen boru hattı,
Yunanistana uzanan doğal gaz boru hattı ve bunları saymakla
tabii devam edebiliriz. Mısırdan Suriyeye uzanan ve Suriyeden
Türkiyeye uzanacak olan boru hattını düşündüğümüzde
gerçekten Türkiyenin sadece kendi bölgesinde değil Avrupa
açısından da dünya ölçeğinde de önemli bir enerji terminali
olduğunu söylememiz mümkün.
Şunu da
belirtmek istiyorum: Bu enerji sektörünün bu kadar önemli olması ve hem AB
ülkelerindeki firmalar hem Amerikadaki firmalar hem diğer
uluslararası firmaların Türkiyeye Türkiye açısından
oldukça cazip bir yatırım alanı olduğu da hepimizce malum.
Değerli
arkadaşlar, dün Sayın Kılıç tarafından ifade edilen
husus, aslında, başlangıç aşamasında sorgulama
niteliğinde bir yaklaşım içerisinde olmayı hedefleyen bir
amacı vardı.
İSA GÖK
(Mersin) Hangi baroya kayıtlı avukatsınız?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Ancak, hatırlarsanız, daha sonraki
konuşmasında, aslında ifade ettiği hususu ifade etmek
istemediğini belirtmiştir.
İSA GÖK (Mersin)
Bak sen!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne demek o ya?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Bu kadar önemli bir konuda, değerli arkadaşlar, takdir
edersiniz ki onlarca anlaşmanın imzalandığı,
fiyatın açıklanmasının yasak olduğu biraz önce
Sayın Yılmaz da bahsetti- ve belki bir anlamda önemli hassas dengeler
üzerine oturan bir sektörün, belki bu kadar açık ve net bir şekilde,
dokuz yıl önce yapılmış olan çalışmaların,
kapalı oturumda yapılmış olan çalışmaların
açıklanmasının çok uygun olmayacağını
düşünüyoruz arkadaşlar.
Dolayısıyla,
yeri ve vakti ve zamanı geldiğinde bunlar açıklanacaktır ve
bunlar, o ortamda, o gün neler konuşulduğu hepimiz tarafından
bilinecektir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bak, konuşurken dikkat edecek; o kürsüdeki kişi dikkat
edecek, grup sözcüsü
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Ancak, değerli arkadaşlar
ATİLA EMEK
(Antalya) Kabul edin açıklansın, milletten neyi gizliyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Grup adına
konuşuyor, sözlerine dikkat edecek.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, şunu ben açıkça ifade
ettim: Sayın Kılıç, daha sonra almış olduğu
ifadesinde aslında bunun bir sorgulama niteliğinde olduğunu ve o
şekilde ifade etmek istemediğini belirtmiştir.
Dolayısıyla, bu konuda muhalefetten olan arkadaşlarımızın
elbette belki ilk ifadesinden sonra etkilenmesi doğaldır, bunu gayet
doğal karşılıyorum ama daha sonra bunu düzeltmiştir
değerli arkadaşlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - O nedenle, değerli arkadaşlar, bizim
yaklaşımımız şu: Bu tür konularda Anayasanın ve
İç Tüzükün gereği neyse
Eğer burada on yıl olarak
belirlenmişse bizim buna uyum sağlamamız
Eğer böyle bir
yolu açacak olursak, bundan sonraki birçok alanda, birçok konuda da benzer bir
yaklaşım sergilenmesi söz konusu olabilir.
Ben, beni
sabırla dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elvan.
Grup önerisi
lehinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugün biz, AKPnin 10
Kasımda ileri sürdüğü iddiaya karşılık kendilerine hodri
meydan diyoruz. İddia sahipleri onlar, biz de Gelin tutanakları
açalım. diyoruz. Eğer Türkiye'nin herhangi bir menfaati haleldar
olduğuna dair bir iddia varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizlerin
parmakları Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini töhmet altında
bırakmamalıdır. Grubunuz adına konuşan hangi
milletvekilleri olursa olsun, geliniz, bu tutanakları açalım.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz kendi dönemimizde bile Meclis
soruşturmalarının açılması konusunda
milletvekillerimizi vicdanlarıyla bırakmış ve bu
soruşturma komisyonlarının kurulmasına kendi
oylarımızla kabul demiştik. Şimdi sizden ricamız,
özellikle o gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde, gerçekten yakışmayacak
bir üslupla doğrudan doğruya töhmet altında bırakabilecek bir
ifadeyi kullanan Grup Başkan Vekilinize bu iddiasını ispatlama
fırsatı verin ve bu iddiayı ispatlayamazsanız Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Şandır söylemişti
Namertsiniz. diye, Namerttir. diye. Gelin, buyurun, bu tutanaklar
açıklansın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu milletimizin bir
kuruş hakkı bir yere gitmişse sonuna kadar onun üzerine gitmeye
söz veriyoruz. Dün yaptığımızın
aynısını Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapacağız.
Bu laflar
açıkta kalmamalıdır: Yapmamız gereken iş, bu konuda
Milliyetçi Hareket Partisi-DSP-ANAP koalisyonu ne yapmış, tutanaklar
on yıl dolmadığı için hâlâ gizli. O görüşmede Türk
milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin hangi menfaatlerini kaç paraya, kime
sattınız? Muhtemelen bunu söyleyen kimse -bildiğine göre- ya
satan tarafındadır ya alan tarafındadır, bildiğine
göre. O zaman gelsin, tutanaklar açıklansın, varsa böyle bir şey
Türk milletinin bu hakkını hukukunu beraber, birlikte koruyalım,
saklamayalım. Efendim, on yıl gizli
Biraz önce söylendi. Efendim
şu olur
Biz mayınlı arazilerle ilgili kapalı oturum
önergesi verdik, gelin onu da açıklayalım, bir şey yok ki bunda,
yok ki.
Refah Partili
sizde de bulunan arkadaşlarınızın verdiği önerge
üzerine yapılmış bir girişimdir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz Türkiyenin stratejik menfaatlerini ilgilendiren ve enerji
açısından bu coğrafi konumunu değerlendirecek boru
hatları politikalarının uygulanmasını, özellikle de
doğu-batı enerji koridoruna önem verilmesi gerektiğini her
platformda ifade ettik. Şimdi elinizde bir fırsat var.
Açıklanmasında bir beis yok ki, saklanacak bir şey yok ki,
formülle ilgili değil ki, zaten anlaşmada formül yer almıyor ki.
Biliyorsunuz, uluslararası anlaşmalar bu anlaşmanın uygun bulunduğuna
dair üç maddelik bir şey, hiç gizlisi yok ki. Sözleşme
görüşülmez orada, fiyat formülü açıklanmaz, yoktur zaten,
sözleşmede de yok. Dolayısıyla, Grup Başkan Vekilinizin
grup adına yaptığı konuşmada grubunuzun bu
iddiasını açıklama konusunda size bir fırsat
tanıyoruz, gelin bu fırsatı değerlendirin.
Daha önce de o Sayın Grup Başkan
Vekili, benim, görüşmelerin 10 Kasımda yapılmasına
ilişkin iddiam olduğunu söylemişti. Bununla ilgili bir ifadem
varsa, ispatlamazsanız müfteri demiştim. Şimdi böyle bir iddia
var, yine böyle bir iddiasını ispatlamazsa müfteri konumuna
düşecektir ve böyle asılsız iddialarla koskoca Türkiyeyi
yönetme sorumluluğu olan bir grubu da töhmet altında
bırakması aslında o günkü konuşmanın neden 10
Kasımda yapıldığını, neden bu konularla ilgili
haksız bir şekilde, Meclisin hiç benimsemeyeceği bir üslupla
konuşulduğu açığa çıkmıştır. Amaç
milleti tahrik etmektir, amaç milletin hassasiyetlerini tahrik etmektir.
BURHAN KAYATÜRK
(Ankara) Sizin yaptığınız gibi.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Ve bu tahrikçi de maalesef o gün hiçbirimizin tasvip etmediği
bu üsluba karşılık gelişen bu olayların müsebbibi
olmuştur.
Şimdi bir
fırsat, gelin hep beraber, hiçbir şey
Bir yayınlanacak,
başka bir şey yok değerli arkadaşlar. Gelin, hepimiz bunun
yayınlanmasını isteyelim, vicdanen herkes rahat olsun. O gün bu
Parlamentoda bulunan Cemil Çiçek de, Bakanınız, Başbakan
Yardımcınız, Murat
Başesgioğlu da değil
mi- Abdülkadir Aksu Bey de, Sayın Mehmet Çiçek de
Değil mi? Hepiniz
rahat olun, rahat olalım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ama maviden sonra sıra beyaza gelir.
OKTAY VURAL
(Devamla) Ama
Şimdi gelin,
biz bunun açıklanmasına hodri meydan diyoruz. Şimdi geliniz bir
adım daha atalım, şu Mavi Akım formülüyle bu Türk milletine
ne kadar kazık atıldığını, kimin kazık attığını,
Putinle yapılan -Soçide- yedi buçuk saatlik görüşmeden sonra bu
formül kazığının açıkçası bizim doğalgaz
faturalarımıza nasıl yansıdığı konusunda da
Meclis soruşturması açılmasını yapalım.
Bakınız,
değerli arkadaşlarım, bunlar açıkta kalmasın, bu
iddialar açıkta
Ben iddia ediyorum, buyurun, 2007 itibarıyla bu
fiyat formülü arkasındaki farklılık nedeniyle BOTAŞ
aleyhine 526 milyon 443 bin 968 ABD doları fark oluşmuştur.
Gelin, bunun hesabını beraber, birlikte soralım. Ben iddia
ediyorum. Bakın, bu iddia Denetleme Kurulu raporunda da var. 109 dolardan
123 dolara Mavi Akımın fiyat formülünü çıkartanları,
hesabını bu Meclise, yüce Meclise vermesini isteyelim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Milletin menfaatlerini kimin sattığı
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, kime sattınız?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kaça sattınız?
OKTAY VURAL
(Devamla) Ne yapıldı, ne edildi? Dünün de bugünün de
Gelin beyaz
bir sayfa açalım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hesabını vermeyen de namerttir.
OKTAY VURAL
(Devamla) Gelin hesabını verelim. Hodri meydan, hodri meydan.
Bunların hepsini ve bu plato periyotta, sayın milletvekilleri, sizin
hazırladığınız, 2003 yılında
hazırladığınız raporda ifade edildiği gibi,
istenen formül değişikliği gerçekleştiğinde Mavi
Akımdan gaz alım sürecinde Rusya tarafının bugünkü
öngörüyle yaklaşık 15 milyar dolar avantaj elde edeceği hususu
sizin oylarınızla hazırlanmış bir araştırma
komisyonunda yer almıştır. Gelin bu millet iradesini
yürürlüğe koyalım ve hesabı soralım. Bu formül
değişikliğini kim hazırladı? Acaba bu formül
değişikliğinden sonra Türkiyenin Nabucco Projesi yerine
Rusyanın Güney Akım Projesini desteklemek suretiyle Samsun-Ceyhan
Boru Hattına petrol akıtımını sağlamak için
Türkiyenin stratejik menfaatlerini kim, kaça, nerede, nereye
sattığını gelin burada soruşturalım. Buyurun,
açık çek. Gerçekten artık Türk siyaseti bu ithamların
arkasında kalmamalıdır. Sonuna kadar gidelim. Nasıl biz
21inci Dönemde, parmaklarımız, o dönemdeki soruşturmalar, o
dönemde bulunan koalisyon ortaklarımızla ilgili soruşturmalar
hakkında milletvekillerimizi serbest bıraktıysak,
vicdanlarıyla hüküm ifade etmişse, vicdanlarınıza
sesleniyorum: Evinizde kullandığınız doğal gazdan
dolayı birilerinin cebine ne kadar para giriyor değerli
arkadaşlar?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Zehir zıkkım olsun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Gelin, bunun hesabını soralım. Açıklayalım
bunları; soruşturma yapılsın, bu soruşturmadan
dolayı kim, ne kadar, neyi, nereye satmış, bunları öğrenelim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ziftin pekini yesin.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bunları öğrenelim. Rusyanın stratejik emelleri
doğrultusunda Güney Akım hattını desteklemek, münhasır
ekonomik bölgeden geçmek suretiyle Samsun-Ceyhan Boru Hattının
olmayan petrolü karşılığında bu stratejik
amaçların neden heba edildiğini araştıralım,
soruşturalım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hesap soralım.
OKTAY VURAL
(Devamla) Ne var? Gerçekleri, biz sadece gerçekleri istiyoruz değerli
arkadaşlarım; kimin zamanında olursa olsun, bizde de evet, sizde
de evet.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İşte yakamız! Buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Buyurun. Fırsat bu fırsat
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Niye rahatsız oluyorsun? Yakamı veriyorum.
Niye gocunuyorsun?
OKTAY VURAL
(Devamla) Ben sizlerden sadece bir tek şey istiyorum değerli
milletvekilleri. Bakın, burada eski Parlamentoda yer almış
değerli milletvekilleri de var. Sanki o Parlamentodaki insanlar bununla
birlikte satış yapmış gibi töhmet altında. Parlamentoya
hitap edilen bir konu, Hükûmete de değil. Parlamentonun hükmi
şahsiyetini ve manevi şahsiyetini korumak için burada bulunan
milletvekillerinin de böyle bir konuyla ilgili görüşlerini
açıklamasına fırsat vermek için, gelin bu tutanakların
açıklanmasını temin edelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda AKP Grubu adına
konuşan Grup Başkan Vekilinin Kime sattınız, kaça
sattınız? ifadesinin açığa kalmamasını, bu
iradenin açığa kalmaması yönünde
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Açıklanmasını
OKTAY VURAL
(Devamla)
özellikle çoğunluk partisinin oy vereceğini umuyorum ve
bundan sonra da sayın grup başkan vekillerine de diğer siyasi
partilere de bir çağrım var. Geliniz, hep beraber şu Mavi
Akım formül değişikliğiyle ilgili hususu Meclis
soruşturmasına bağlayalım, soruşturalım;
eğer varsa bir şey üzerine gidelim, yoksa da bırakın,
bitirin bu olayı diye bütün milletimize seslenelim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) CHP gensoru verdi, reddettiler.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, bu önergemizin desteklenmesi dileğiyle hepinize
saygılarımı arz ediyorum.
Teşekkür
ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar).
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Grup önerisinin
aleyhinde söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.
Buyurun
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP Grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, biraz
önce burada görüşlerini ifade eden Sayın Yılmazın bir
cümlesi son derece önemli; onun üzerinde durmamız gerekiyor, onu
netleştirmemiz gerekiyor. O da, belki kelime kelime aynı olmayabilir
ama mealen AK PARTİ hükûmetleri döneminde enerji politikalarında
yapılan değişiklikle ya da uygulamalarla 10 milyar dolar zarara
uğratıldığı şeklinde bir ifadesi oldu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İşte araştıralım bunları.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, tabii, genel kuralımız
şu: Yani insanlar, kişiler içeride veya dışarıda
binlerce iddiada bulunabilirler.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yanlış beyanımız varsa özür
dileriz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Lütfen
Binlerce iddiada
bulanabilirler. Doğal olanı, iddia sahibi o iddiasını ispat
etmek durumundadır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gelin araştıralım diyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, biraz önce Sayın
Yılmazın bu iddiasını da Sayın Yılmaz mutlak
surette ortaya koymak, bütün delillerini kesin olarak, net olarak ortaya koymak
durumundadır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tamam, araştıralım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Doğru söylüyorsunuz. Katılıyoruz size.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Açıklasın
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Çünkü bir iddia vardır, çok ciddi bir
iddiadır, önemli bir iddiadır ve bu konuda Sayın
Yılmazın önünde de hiçbir engel yoktur. (MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Getirin soruşturma önergesini...
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani böyle bir iddianın ispatını
engellemek noktasında da en ufak bir engel yoktur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Getirin soruşturma önergesini, beraber
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Destekleyin açalım
Biz de destekliyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sayın Yılmazı lütfen bu
iddiasını ispata davet ediyoruz. Bu son derece önemli.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Suat Kılıçın iddiasını da
ispata davet ediyoruz!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Getirin görüşelim işte bunları.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hepimiz için önemli, milletimiz için önemli. Yani
iddianın içeriğinde söz konusu olan rakam, tutar, bu milletin
geleceği, bu milletin ekonomisi hepimiz için son derece büyük bir rakam.
Büyük ya da küçük fark etmez. Böyle bir iddianın mutlaka ortaya
konulması gerekiyor.
Ha, bir de
şunu merak ediyorum: Elbette Sayın Yılmaz o konuda kendi
çerçevesinde gereğini yapacaktır. Bu bilgiye, yani biraz önce bu
Meclis kürsüsünden sarf ettiği bu bilgiye yeni mi sahip olmuştur,
yoksa uzun zamandan beri bu bilgi Sayın Yılmazda var mıdır?
Ben açıkçası bunu da merak ediyorum.
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) Suat Kılıç için de isteyin!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer uzun zamandan beri bu bilgi
kendilerinde varsa neden ilgili makamları harekete geçirecek, kamuoyuyla
paylaşacak ve ispat edecek tarzda bunu kamuoyuyla
paylaşmamıştır? Bunu da merak ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Size ispat için fırsat veriyoruz!
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) Suat Bey de yapsın aynı şeyi!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama ben buradan bir sert ve kırıcı
ifade kullanmıyorum yani biraz önce arkadaşlarımızın
yaptığı gibi. Bunun doğru olmadığını
düşünüyorum, inanıyorum ve Sayın Yılmazı, bu
iddiasını, özetle, ispata davet ediyorum.
Şimdi,
gelelim diğer konuya. Bakın, değerli arkadaşlar
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) Suat Kılıç da yapsın Sayın
Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Müsaade edin
Bakın, biz dinledik, lütfen
dinleyin. Yani meramımızı anlatalım. Dinleyin lütfen.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Dinliyoruz, dinliyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, tutanakları da getirttim.
Bakın, o gün Sayın Suat Kılıçın, aynen kelime kelime
okumuyorum
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Suat Beyin avukatı mısın?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ben Suat
Kılıçın avukatı falan değilim.
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) O da ispatlasın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ben bu AK PARTİnin Grup Başkan
Vekiliyim ve şu anda aynı zamanda bu konuda grup adına
konuşuyorum. Yani elbette önerge aleyhine şahsım adına
konuşuyorum ama konu itibarıyla grup adına konuşuyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kime sattı? Kaça sattı? Niye sattı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Aynen kelime kelime okuyorum Sayın
Kılıçın açıklamasını. Yani meramını
tam olarak anlatan cümle şu: Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana görev
yapan, bu ülkede Başbakanlık makamında oturan, Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetlerinde bakan sıfatıyla görev alan hiçbir devlet
adamı vatan haini olamaz, vatana ihanetle suçlanamaz. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Müsaade edin
Müsaade edin...
Kapalı
oturum sizin devri iktidarınızda yapılmış olsa bile o
dönemin koalisyon ortaklarını böyle bir bühtanla, böyle bir iftirayla
karşı karşıya bırakmak bizim bugünkü siyaset
anlayışımız çerçevesinde kabul edilebilir bir durum
değildir.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Vatana ihanet suçu her zaman olmuştur, olabilir. Niye
inkâr ediyorsunuz? Anayasada da var.
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) Kara çaldı efendim.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Başkan, dinleyemiyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Hatibi dinleyelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani, Sayın Kılıç çok net olarak
şu çelişkiyi ortaya koymaya çalışıyor: Zaman zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kapalı oturumlar yapılır, uzun
yıllardan beri de yapılıyor, geçmişte yapıldı,
bugün de yapılıyor, bundan sonra da yapılmaya devam edecek.
Her kapalı
oturum yapılışında
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Dubai Anlaşmasında daha büyük usulsüzlük
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Başkan, muhalefet böyle laf atarak bize küfrediyor,
hakaret ediyor. Siz cevap verirken böyle dinlenir mi? Lütfen...
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Her kapalı oturum
yapılışında o kapalı oturumu talep eden siyasi parti,
iktidar için Bir şey mi gizliyorsunuz? gibi bir itham
yapılamayacağına göre, bunu vurgulamaya
çalışıyor, böyle bir itham yapamazsınız diyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Dubai Anlaşmasını getirin Sayın Canikli,
Dubai Anlaşmasını. Orada ihaneti göreceksiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu son derece doğal bir durumdur. Yani,
bütün dünyanın bilmemesi gereken konular olabilir. Devletin
vatandaşından değil ancak dünyadan belki gizli kalması
gereken hususlar olabilir. Elbette onların usulüne uygun bir tarzda
kapalı oturum da yapılması gerekebilir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kendisi yaptı. Niye yaptı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla Sayın Kılıç
bunun dikkatini çekiyor. Çünkü bazı siyasi partiler bu konuda, demokratik
açılımla ilgili olarak bizim grubumuzun ve Hükûmetimizin kapalı
oturum yapalım talebini, önerisini Milletten bir şey mi
gizliyorsunuz? diye bir suçlama aracı olarak kullandı.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Aynen o kanaatteyiz.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama biz onun üzerine, buyurun, hodri meydan,
açıkça konuşalım diyoruz ve konuşuyoruz nitekim.
Ama burada bir
çelişkiyi ortaya koymak gerekiyordu ve Sayın Kılıç da bunu
yaptı. (MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Buyurun, Mavi Akımı da açalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Çok doğal olarak bunu yaptı.
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) Ama niye itham etti Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ne dedi: Nasıl bir başka iktidar
döneminde, bir başka siyasi partinin iktidar olduğu dönemde
kapalı oturum yapılmasını
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Şu satışı konuşalım,
boş ver onu.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
bu şekilde yorumlamak mümkün değilse
-örnek vermek için onu söyledi- bugün de aynı şekilde böyle bir yorum
yapamazsınız. Söylediği budur.
Değerli
arkadaşlar, bunun neresi yanlıştır? Doğrudur.
Dolayısıyla burada herhangi bir töhmet yoktur, bir suçlama yoktur.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Suçlama yok! Kaça sattınız? diyor.
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) Kaça sattınız? diyor ama.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Çok nettir, konuşmayı kelime kelime
aldım buradan. Bakın, diyor ki Sayın Kılıç:
Cümlelerimin devamı gelebilseydi
Orada çünkü o ifadeden sonra konuşmasına
fırsat verilmedi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Burada tevil getirmiyor ama!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Cümlelerin devamı gelebilseydi ifade
edilecek olan husus buydu yani biraz önce harfiyen okuduğum husustu.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kaçma, kaçma
Kaçmayın, tartışalım!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Neyi tartışıyorsunuz? Neyi
tartışıyoruz?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sizin iddianızı tartışalım,
iddianızı araştıralım.
Çaldığınızı tartışalım,
aldığınızı tartışalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, grup önerisine gelince
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Tartışalım, açık açık
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tekrar söylüyorum: Ben başkaları gibi
keskin ya da sert, hakaretvari ifadeler kullanmak istemiyorum, onları
doğru bulmuyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Milletten niye saklıyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ancak bir iddianız varsa çıkın
meydana, ispat edin.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İddia sizindi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Çıkın meydana ispat edin,
yüreğiniz varsa, aklınız yetiyorsa ve delilleriniz, doneleriniz
varsa çıkın, ispat edin. (MHP sıralarından gürültüler)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) İddia sahibi sizsiniz Sayın Canikli.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) İddianın sahibi sizsiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Kimse sizi engellemiyor, kimse sizin elinizi
tutmuyor. Bu herkes için geçerli, herkes için geçerli.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) İddianızı ispatlamak
mecburiyetindesiniz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Müfteri Kılıç!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Burada biraz önce konuşan sayın
konuşmacılar için de geçerli, başka iddiası olanlar için de
geçerli, çıkın meydana konuşun. Eğer ispat
edemiyorsanız o sizin sorununuz, bizi ilgilendirmez. Ancak iddianız
varsa lütfen çıkın söyleyin, aksi hâlde konuşmayın.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bizde sorun yok, sizde sorun var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biliyorsanız konuşun ama
bilmiyorsanız da lütfen susun.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Haklı iddialarınızı açıklayın,
ispat edin!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi
bakın
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kaçmayın, kaçmayın
Çok kaçıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, önceki gün bir
talihsiz konuşma yapıldı bir sayın konuşmacı
tarafından. Bir sayın CHP milletvekili hanımefendi
tarafından bir konuşma yapıldı burada, ifadesini aynen
tutanaklardan okuyorum: Dün 10 Kasımda, Gazi Mustafa Kemalin öldüğü
gün parti genel merkezine Türk Bayrağı asmayan Adalet ve
Kalkınma Partisini bu vesileyle şiddetle kınıyorum.
ATİLA EMEK
(Antalya) Evet, vatandaşlar söylüyor bunu.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Adalet ve Kalkınma Partisi
binasının hem önünde hem de arkasında sürekli iki tane bayrak
vardır değerli arkadaşlar.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Televizyonlar gösterdi olmadığını.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) İftiracıların en âlâsı sizsiniz!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sürekli iki tane bayrak vardır ve o gün yani
Atamızın ebediyete intikalinin 71inci yıl dönümü, o gün saat
dokuzu beş geçe bayraklar, iki bayrak da yarıya indirilmiştir,
gerekli tören yapılmıştır ve görevli polis memurları
da yapılması gereken hareketleri ve duruşu
yapmışlar-dır. Bu kesin ve nettir. Bunun onlarca şahidi
vardır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Televizyonlar gösterdi olmadığını, 72 milyon
gördü.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hangi gün çekilmiş o?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlar, sayın konuşmacı burada çıktı
konuştu. Birçok insan o anda bunu dinledi, bizi izleyen vatandaşlarımızdan
birçoğu bunu izledi ama şu anda bu düzeltmeyi belki izleme
imkânına sahip değil. Nedir bu?
BURHAN KAYATÜRK
(Ankara) - İftira!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - İftira olduğu kesin. Çünkü doğru
değil, yalan çünkü, yalan bir olay.
CANAN ARITMAN (İzmir)
O yayını yapan televizyonlara söyleyin siz bunu!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ben, sayın konuşmacının
buradan gelip AK PARTİden, hepimizden, gruptan ve milletimizden özür
dilemesini istiyorum. Çünkü, doğru değil bu, şahidi de var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Gazete haberine itibar
edilir mi değerli arkadaşlar? Biz milletvekiliyiz, burada milletin
huzuruna çıktığımız zaman neyi
konuşacağımızı, nasıl konuşacağımızı,
bunun ne anlama geldiğini bilmemiz gerekir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Siz o televizyonları tekzip ettiniz mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Böyle bir haberi aldığınızda
bir araştırma yapmanız gerekmez miydi? Öyle bir şey
olabilir mi? İftira mı istiyorsunuz, işte iftira bu değerli
arkadaşlar, iftira bu. Biz kimseye iftira filan atmıyoruz.
Dolayısıyla,
devlet yönetmek ciddi bir iş. Kapalı oturum çok uzun yıllar önce
sistemimize, mevzuatımıza girmiş bir konu. Elbette gerekli
olduğu dönemler vardır. Nitekim, bütün hükûmetler bunu zaman zaman kullanmışlardır.
Ama en ufak bir olayda ya da kafamıza herhangi bir şey
takıldığında bu kuralın ihlali ya da bunun -elbette
mevzuatta onun da yeri var- kaldırılması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır, geçen dönem yaptık, Körfez Savaşı
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biliyorum, biliyorum Sayın Anadol, biliyorum.
Ancak en ufak bir şeyde bunun kaldırılması hâlinde sistem
allak bullak olur. Bunun yolu açılır, böyle bir şey olmaz. Velev
ki, biraz önce ifade etmeye çalıştım, ne böyle bir kasıt
vardır ne de bir töhmet vardır ne de bir hakaret vardır.
MHP Grubu önerisinin
aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Evet, aynı zamanda yoklama istendiği için yoklama
yapacağız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Önce istendi efendim.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Anadol, Sayın Özyürek,
Sayın Keleş, Sayın Köse, Sayın Okay, Sayın Çöllü,
Sayın Emek, Sayın Akıncı, Sayın Köktürk, Sayın
Ağaoğlu, Sayın Güner, Sayın Arıtman, Sayın
Paçarız, Sayın Gök, Sayın Arat, Sayın Günday, Sayın
Öktem, Sayın Çakır, Sayın Ağyüz.
Yoklama için
beş dakika süre veriyorum. (CHP sıralarından On dakika süre
vermiştiniz daha önce. sesi)
Sayın
milletvekilim, daha önce isteseydiniz on beş dakika da verirdim, hayhay.
Yalnız,
dileklerinizi lütfen birkaç dakika önce bildirin buraya.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaç? Elektronikte mi var Sayın Başkan?
BAŞKAN
Kâtip üyeler var burada Sayın Başkan. Yalnız
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamam da
Soruyorum, cevap verin, vardır deyin.
BAŞKAN
Var dedim. Toplantı yeter sayısı var. diye açıklama
yaptım Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biraz nazik olun! Biraz sakin olun!
BAŞKAN Ama
buradaki bir tereddütten hasıl oluyorsa, onun için her zaman
söylediğim gibi, burada, sağda ve solda sayın kâtip üyeler var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamam, var. Size soruyoruz, kâtip üyelere soramayız ki!
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
TBMMde 21inci Dönem 02/06/2000 ve 14/06/2000 tarihli 104 ve 109uncu birleşimlerinde
Rusya Federasyonu ile yapılan Mavi Akım Projesi konusunda
yapılan kapalı oturumlara ait tutanakların TBMM İç
Tüzüğünün 71/2nci maddesi uyarınca yayınlanabilmesi için karar
alınmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Yalnız, önerinin açık oylamayla oylanması şeklinde bir
teklif var. Açıklama yapmak durumundayım.
Tüzükün 19uncu
maddesinin son fıkrası şöyle: İçtüzükte Danışma
Kurulunun tespitine, teklifine veya görüş bildirmesine
bağlanmış olan bütün hallerde, Danışma Kurulu, yapılan
ilk çağrıda toplanamaz, oybirliğiyle tespit, teklif yapamaz veya
görüş bildiremezse, Meclis Başkanı veya siyasî parti
grupları ayrı ayrı, istemlerini doğrudan Genel Kurula
sunabilirler. Bu durumda istemin oylanması ilk birleşimin
gündemindeki Başkanlık sunuşlarında yer alır ve Genel
Kurul işaret oyuyla karar verir. Yani 19uncu maddenin son
fıkrası işaret oyuyla karar verileceğini açık bir
şekilde belirtiyor.
Aynı zamanda
yine İç Tüzükün 140ıncı maddesinin son fıkrası
İçtüzükte işaret oyuyla halledileceği belirtilen hususlarda,
oylamaların işaretle yapılması zorunludur. hükmünü
getiriyor.
Diğer
taraftan 143üncü maddenin birinci fıkrası ise Anayasa, kanunlar ve
İçtüzük gereğince işaret oyuna yahut gizli oya
başvurulması zorunlu olmayan hallerde açık oylama
yapılması en az on beş milletvekilinin yazılı istemine
bağlıdır. Dolayısıyla
OKTAY VURAL
(İzmir) Yapalım, açık olsun. Kim evet, kim hayır
diyor görelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hiç gerek yok, kural neyse onu uygulayalım.
BAŞKAN Tüzük
gereği uygulamamız mümkün değil. Dolayısıyla
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tüzük neyi amirse onu uygulayalım.
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
OKTAY VURAL
(İzmir) Haydi çekin ey basın mensupları, çekin!
BAŞKAN -
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir. (MHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar!)
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.59
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.14
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
2.-
(10/220) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/11/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 12.11.2009 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/220) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun, 12.11.2009
Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Çetin Soysal,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Soysal.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; su
havzalarıyla ilgili Meclis araştırması üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 8-9 Eylül 2009 tarihi, İstanbulda bir felaket
yaşandı. Bu felakette 34 vatandaşımız
yaşamını yitirdi ve ne yazık ki ihmalin sonucunda,
yanlış uygulamaların sonucunda orada gözyaşı döküldü,
yani yine analar ağladı.
O dönemi
anımsarsanız hem Sayın Başbakan hem de Büyükşehir
Belediye Başkanı dehşet verici açıklamalarda
bulunmuştu. Önce yaşamını yitiren vatandaşları
suçladılar, sonra da Doğa intikamını alıyor.
dediler. Gerçek bunların dışında. Gerçek kaçak
yapılaşmaya göz yumulmasıdır, gerçek dere
yataklarını imara açmaktır, gerçek birilerine rant sağlamak
adına su havzalarını, dere yataklarını hiçe
saymaktır. İşte o gerçektir ki Ayamama Deresi o gerçeğin
sonucunda taşarak 34 tane can aldı.
Peki, bu
gerçeği kimler gerçekleştirdi, oraları imara kimler
açtı, burada belgeleriyle
ortadadır. Ne yazık ki Sayın Başbakan, o dönemin
Büyükşehir Belediye Başkanı oraları imara açtı ve 34
canın yaşamını yitirmesine neden olan koşullar
yaratıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin
24/02/1998 tarih ve 54 sayılı Kararı ile Küçükçekmece,
İkitelli, 52 pafta, 2.890, 2.909, 2.910, 2.911 numaralı parsellerin
ticaret ve hizmet alanına alınmasına karar verilmişti. Bu
kararın altında İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın imzası var.
Değerli
arkadaşlarım, biz buralarda birçok kez ifade ettik, Meclis tutanaklarında
vardır. Bu tehlikeyi, bu tehdidi, İstanbulun önümüzdeki süreçte de
yaşayacakları felaketleri anlatmaya çalıştık. Bununla
ilgili Meclis araştırmaları verdik, önergeler verdik, soru
önergeleri verdik, basında, kamuoyunda anlatmaya çalıştık
ama ne yazık ki oralarda birilerine dönük, kişiye dönük birtakım
plan tadilleriyle, birilerine rant sağlama adına yapılan çifte
standart uygulamacı bir anlayışla İstanbula ve
İstanbullulara nasıl haksızlık edildiğini
yaşayarak, ibretle gördük.
Değerli
arkadaşlarım, İstanbulda su havzalarında bin tane kaçak
yapı var. Uyarıyoruz, anlatmaya çalışıyoruz, Bu
hepimizin sorunu. diyoruz ama bunun sorumlularından ne yazık ki
hesap soramıyoruz. Böyle bir şey olur mu? Bunu kim söylüyor, yirmi
dört bin beş yüz tane kaçak yapı olduğunu? Eski İSKİ
Genel Müdürü söylüyor. Yeni Genel Müdür bundan farklı şeyler
söylemiyor. İtiraflarda bulunuyor, diyor ki: Ayamama Deresinin
ıslah çalışmalarının idaremizce tamamlanabilmesi için
dere güzergâhı boyunca bulunan yapıların ivedilikle yıkılarak
kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması gerekmektedir. Kim
yıkıyor? Felaketten sonra Buraları yıkacağız.
diyor. Peki, kim yaptı burayı? O dönemin Belediye Başkanı,
yani Başbakan.
Peki, buralar
yıkılırken, değerli arkadaşlarım, bazı
yerler var ki ne yazık ki yıkılamıyor. Örneğin,
İstanbul Bahçelievler Yenibosna, 24 pafta, 11.569 parseldeki
taşınmaz neden yıkılamıyor? Bu parsel 1/5.000 ölçekli
nazım imar planında ağaçlandırılacak alan ve dere
yatağı olarak görünmesine rağmen ve bunun sonucunda mahkeme
kararıyla durdurulmasına rağmen ne yazık ki aynı
bölgede inşaat devam ediyor. Kim sahibi? Bir okul. Yani burada bir
kayırmacılık, bir ayırmacılık
Yaşadığımız felakete rağmen, ölen insanlara
rağmen buralarda bu çalışmaların devam etmesi büyük bir
ayıp değil midir ve ne yazık ki geçtiğimiz süreçte, o
felaketi yaşadığımız süreçte geçmişe atıfta
bulunarak bir başka yerde sorumluları arayanlar Silivride devlet
hastanesinin sular altında kalmasına göz yummuşlardır. Kim
yaptı? Şimdiki yönetim. Ne yaptı? Devlet hastanesi. Nereye
yaptı? Dere yatağına ve oraya harcanan milyonlarca lira,
yatırımlar yok oldu gitti. Peki, sadece bu mu? Orada, aynı
şekilde, büyükşehir belediyesinin halk ekmek fabrikası sular
altında kalmadı mı? Yani kamu yatırım yapacak
Nereye
yapacak yatırımı? Dere yatağına, su havzalarına.
İstanbulu besleyen, İstanbulun su kaynaklarına dönük yapacak
ve ondan sonra ne yazık ki bu felaketler yaşanacak.
Değerli
arkadaşlarım, burada analar ağlamıştır.
Anaları ağlayanlar, ağlayan analar
Kim ağlattıysa
yasalar çerçevesinde sorumluluklarını ve sorumlularını
tespit etmek bu Meclisin görevidir. Bu Meclis buna seyirci kalamaz. Orada ölen
insanlar var. Bunlar kimler ise ortaya çıkarılmalıdır. Ucu
nereye gidiyorsa, kime gidiyor ise bu Meclis bunu araştırmalıdır,
ortaya çıkarmalıdır ama ne yazık ki orada
yaşananları unutmaya, unutturulmaya
çalışıldığını görüyoruz. Daha birkaç
yıl evvel yine Güngörende ruhsatsız çalışan bir
işletmenin getirmiş olduğu patlamanın sonucunda yine
onlarca yurttaşımızı yitirdik, yüzlerce
yurttaşımız yaralandı, yine gözyaşı aktı,
yine analar ağladı ve unutuldu gitti.
Şimdi, biz
burada bu Meclis araştırmalarını getirirken, biz
bunları konuşurken, bunları tartışırken bir
felaketi anlatmaya çalışıyoruz, önümüzdeki süreçte
yaşanacak sancıları, sıkıntıları anlatmaya
çalışıyoruz ve bunları, Ayamama Deresinin getirdiği
olumsuzluğu biz çok önceleri uyardık, Kente dönük ihanet var.
dedik, Bu plan tadilleri dere yataklarına yapılamaz. dedik. Kurum
ve kuruluşların görüşü olmadan, hatta İSKİnin olumlu
görüşü olmadan, o olumsuz görüşlere rağmen Meclisteki oy
çokluğuna dayanarak tamamen rant uğruna elde edilen o plan tadilleri
sonuçta bir felakete dönüşüyor; insanlar ölümle tanışıyor,
yurttaşlarımız küçücük yavrularını bulabilmek için
günlerce arama içerisine giriyor ve bunun karşılığında
verilen yanıtlar tamamen bir başka dönemleri suçlamaya dayalı. O
dönemde de varsa, bu dönemde de varsa, ne zaman varsa bunu ortaya
çıkartmak hepimizin temel görevi olmalıdır. Ama ne yazık ki
bunların çok uzağındayız ve şimdi yıkılan
yerler var. Garip gureba, fakirin, yoksulun yeri yıkılıyor ama
öte yandan öyle yerler var ki ne yazık ki yıkılamıyor ve
üstelik de mahkeme kararına rağmen yıkılamıyor.
Değerli
arkadaşlarım, biz, bugün bu önergemizle İstanbulun göz göre
göre felakete doğru gittiğini anlatmaya çalışıyoruz.
İstanbulda Meclisin bir araştırma yapma ihtiyacı
vardır. İstanbulda gerçek sorumlular kimse ortaya
çıkmasını sağlamamız gerekiyor, sorumluların
hesap vermesini sağlamamız gerekiyor ama burada sorumluluk içerisinde
olması gereken insanlar, attıkları imzayı dahi reddedecek
kadar, attıkları imzanın arkasında duramayacak kadar
yüreklilik ve cesaretini gösteremeyip olayları bir başka yere pas
etmeye çalışıyorlar. Ama burada bu belgeler gerçeği
yansıtıyor. Kimlerin imzası var, o imzayı atanların
sorumluluklarını- mutlaka yargı önünde hesap vermesi
sağlanmalıdır ve bu anlamda İstanbulda plan tadilleriyle
sağlanan rantların, su havzalarında bin tane kaçak
yapının sorumluluğunu üzerinde taşıması gerekenleri
bu Meclis araştırmak durumundadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Evet, Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Yarınlarda
üzüntü yaşamak istemiyorsak, acı yaşamak istemiyorsak,
insanların yaşamlarını yitirmesini istemiyorsak burada bu
Meclis araştırmamızın mutlaka görüşülmesi ve bununla
ilgili Meclis komisyonu oluşturulması ve İstanbulla ilgili bir
çalışma yapılması kaçınılmazdır.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Soysal.
Grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın İçli.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu söz isteyenleri bir okursanız
Hiçbir zaman bana isabet etmiyor.
BAŞKAN
Sayın Genç, grup önerisi verildikten sonra burada olsaydınız kim
olduklarını öğrenirdiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, buradaydım ben. Ben her zaman buradayım.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Buradaydım yani
Bu Başkanlığı keyfî
yönetiyorsunuz ya! Böyle bir şey olur mu ya! Ben her gün buradayım.
Benim kadar devam eden var mı? Biraz insan sıkılır ya! Allah
Allah ya!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen oturun yerinize.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Her ne kadar Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi
aleyhinde söz aldıysam da aslında bu tür
BAŞKAN
Hitap tarzınızı ve el kol hareketlerinizi düzeltiniz Sayın
Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani ne demek burada olsaydınız! Ben buradaydım.
BAŞKAN
Sayın İçli, buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Sayın Başkanım, ama dikkatim
dağılıyor. Süremi yeniden başlatırsanız
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen hatibin konuşmasını kesmeyiniz.
Lütfen...
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ama siz ağzınızdan çıkan lafı
bilmiyorsunuz. Diyorsunuz ki Burada olsaydınız
BAŞKAN
Yoktunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Buradaydım. Ne demek yoktunuz? Ben buradaydım.
BAŞKAN
Grup önerisi için söz isteyenler dilekçelerini verirken yoktunuz burada.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben buradaydım. İsterseniz televizyon
kamerasının görüntülerinden seyredelim. Öyle bir şey olur mu?
BAŞKAN
Sayın İçli, buyurun.
H.TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Sayın Başkanım, süremi yeniden
başlatırsanız sevinirim.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın İçli.
H.TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, AKP grup önerisi aleyhinde söz talep etmeyeceğim
çünkü Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Yeri
gelmişken Sayın Başkanım, AKP grup önerisinde, gündemin
gelen kâğıtlar listesinde yer alan ve bastırılarak
dağıtılan 427 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden görüşülmesi önerilmektedir.
Değerli
Başkanım, bu gündem sizin başkanlığınızda
yeni bastırıldı. Gündemin gelen kâğıtlar, -hep bunu
söylüyorum- en son dağıtılan sıra sayılı kanun
426 sıra sayılı kanun. 427 sıra sayılı kanun
milletvekillerine dağıtılmamıştır ve gelen
kağıtlar listesinde 427 sayılı kanun, tasarı mı
teklif mi, ne olduğu bilinmemektedir. Şimdi, milletvekillerinin bilgi
sahibi olmadığı, dağıtılmayan bir kanun
teklifinin AKP grup önerisiyle gündeme alınmasını doğrusu
İç Tüzük ihlali olarak kabul ediyorum ve bunların, bu görüşümün
tutanaklara geçmesini
BAŞKAN
Geçiyor zaten Sayın İçli.
H.TAYFUN
İÇLİ (Devamla) -
ve bundan sonraki Genel Kurullarda, bu -şekli
de olsa- olaya riayet edilmesini arzu ediyorum. Sanıyorum, diğer
milletvekili arkadaşlarım da aynı düşüncedeler.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, günlerdir Türkiyenin gerçek gündeminden
uzak
Aslında Türkiyenin de gündemi, birçok konuyu
tartışıyoruz, birçok açılımı
tartışıyoruz. İşte Kürt açılımı
diyoruz, altı aydır konuşuyoruz, yarın da genel
görüşmeleri yapılacak bunun. Ondan önce bir Ermeni
açılımı meselesi vardı. Türkiye günlerce Ermeni
açılımı meselesini konuştu. Tabii, bu uluslararası
veya bu tür açılımların dışında bir de ilginç
başka açılımlar var. İşte domuz gribi açılımı,
ondan sonra GDOlu ürünlerle ilgili bir açılım ve Türkiye
bunları tartışıyor ama Türkiye bir taraftan bunları
tartışırken ve bunlardan derin kaygı ve üzüntü, hatta korku
duyarken, bir taraftan da Türkiye'nin gerçek gündemi yürüyor.
Şimdi,
bugün, bir gazetemizde bir araştırma var Yurttaş borca
battı. diye. Bir araştırma yapılmış, 2 yurttaşımızdan
1inin kazandığı gelirleri giderlerini karşılamaktan
uzak. Araştırmaya göre, yine ifade edeyim, her 2 aileden 1inin
aylık geliri toplam giderini karşılamaya yetmiyor. Bütçe açığı,
borç ya da veresiyeyle karşılanıyor, yani kredi kartı,
veresiye yazdırmakla.
Buraya gelmeden,
sanıyorum birçok milletvekiline de geliyor, çekten dolayı cezaevinde
yatan birçok insan var, onların ailelerinin feryatları var. Ben
hukukçuyum, milletvekili olmadan önce avukatlık yaptım. Avukat arkadaşlarımla
yaptığım görüşmelerde
Türkiyedeki bütün asliye ceza
mahkemelerinin o duruşma listelerinde öncelikli dava tipi
karşılıksız çekle ilgili davalar. Türkiye, mahkemeler
bundan dolayı kilitlenmiş durumda.
Kredi
kartlarını burada konuşmamıza gerek yok. Kredi
kartlarından dolayı vatandaşlarımızın ne derece
mağdur olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yani, özet
olarak, her siyasetçinin sıklıkla söylediği şeyleri tekrar
edeceğim Türkiye'nin gerçek gündemiyle. İşçi, memur, emekli,
tüccar, esnaf, sanayici çok ciddi sıkıntıda, hem küresel krizin
etkilerinden dolayı sıkıntıda hem de ülkede uygulanan
ekonomik politikalardan dolayı ciddi sıkıntıda.
Geçtiğimiz
günlerde ifade ettiğim gibi, bizzat Sayın Maliye Bakanının
ifadesine göre, 2009 bütçesi 62,8 milyar TL açık vermiş ve önümüzdeki
yılın bütçesinde 50 milyar TL olacağı Sayın Bakan
tarafından öngörülmektedir. Hatırlayın, geçen sene bu zamanlarda
bütçe görüşmeleri yapılırken Hükûmetin bütçe
açığı 10 milyar TL olarak öngörülürken tam 6 misli olarak
gerçekleşti bu sene ve korkumuz o ki, inşallah gerçekleşmez,
eğer 2010 yılı 50 milyar TL olarak öngörülen bütçe 6 kat artarsa
yani bu tabii ki bir oranla
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Rahat olun, rahat; artmaz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Hayır, hayır, inşallah artmaz ama
halkımız çok ciddi sıkıntılarla karşı
karşıya kalacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar Türkiye'nin gerçek gündemi. Bir de bugünkü
gazetelerde çok ilginç şeylere vatandaşlarımız okuyarak
tanıklık ediyor. Bir bakıyorsunuz, Adalet
Bakanlığının 11 bin savcı ve yargıç hakkında
ucu açık soruşturma izni verdiğine dair haberler var. Sadece o
değil. İstanbulun Cumhuriyet Başsavcısının
telefonu dinlenmiş, İstanbul Adliyesi dinlenmiş,
telefonları dinlenmiş; o yetmemiş, takip edilerek,
bulunduğu ortamlar dinlenmiş. Neden dinlenmiş? Sayın Başsavcının
Ergenekon soruşturması, terör örgütü kapsamında şüpheli
olduğu düşünülerek. Düşünün, İstanbuldaki özel yetkili
savcıların amiri durumunda olan savcıları astı durumundaki
özel yetkili savcılar altı ay boyunca dinlemişler; çok ilginç
değil mi değerli arkadaşlar? Sadece bu değil. Türkiye'de
birçok savcı, yargıç dinlenmiş, avukatlar dinleniyor;
değerli milletvekili arkadaşlarım, sizler dinleniyorsunuz,
bizler dinleniyoruz.
RECEP KORAL
(İstanbul) Kim karar verdi?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Kimin karar verdiğini siz benden çok daha iyi
biliyorsunuz.
RECEP KORAL
(İstanbul) Mahkeme karar vermiş, o söylediğiniz mahkeme
kararı.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Hayır, hayır, mahkemenin karar
vermediğine dair
Bakın, mahkeme tespit yapıp gidip de
alınanda Yargıtayın telefonlarının dinlendiği
gözüküyor. Niye TİB Başkanı Yasaya aykırı
araştırma yapılıyor. diyor, engellemeye
çalışıyor? Değerli arkadaşlarım, hukuka
aykırılığa, ister AKPli olun ister MHPli olun ister
bağımsız olun, bunlara karşı çıkmak durumundayız.
RECEP KORAL
(İstanbul) Elbette.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Çünkü eğer sizin yatak odanız eğer
dinleme cihazıyla dinleniyorsa, özel hayatınız dinleniyorsa,
ticaretle uğraşan insanların ticari sırları birileri
tarafından dinlenip pas ediliyorsa burada, bırakın,
ahlaksızlığın ötesinde büyük bir hukuka
aykırılık vardır. Bu benim iddiam değil. Bu bilgiler,
gazeteye çıkan iddialar Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin telekomünikasyon
iletişim biriminde yapılan tespitler sonucu ortaya çıkıyor.
Bu korkunç bir olay.
RECEP KORAL
(İstanbul) Verdiğiniz örnek mahkeme kararı.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Ee, ben size başka bir şey söyleyeyim.
Bunlar yasal dinleme. diyebilirsiniz. Bakın, Yasal dinleme.
diyebilirsiniz. Daha korkunç olmak üzere, onu söyleyeyim, ifade edeyim:
Sayın Erdoğanla, Başbakanla, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Başbakanı, o dönemki Başbakanı Talatın
yaptığı telefon görüşmeleri gazetelerde
yayınlandı. Yani, Denktaşa karşı nasıl bir
uygulama yapılması gerektiğine karşı birtakım
Bunlar hukuka aykırı. Bunlar da hukuka aykırı ama bu
anlattıklarım, hukuku kullanmak suretiyle, yasaları kullanmak
suretiyle yapılan büyük bir hukuka aykırılık.
Değerli
arkadaşlarım, eğer Anayasada tanınan temel hak ve
özgürlükleri koruma konusunda Parlamento irade göstermezse, inanın
yarın bir gün, bunun ucu açık olduğu için, yarın bir gün
iktidar değişir, aynı kötü muameleden sizler mustarip olursunuz.
Demokrasiyi savunmak demek, temel hak ve özgürlükleri savunmak demek budur.
Burada taraf olmayacağız çünkü yarın bir gün bizi, ülkemizi çok
daha karanlık günler bekleyebilir eğer demokrasiden
uzaklaşırsak. Yani, siz nasıl böyle bir şey
düşünebiliyorsunuz?
İstanbul
Cumhuriyet Başsavcısının telefonunu dinliyorsunuz altı
ay süreyle. Onun telefonunu dinliyorum. diye, İstanbul Adliyesini
dinliyorsunuz; İstanbul Adliyesindeki savcıları,
yargıçları dinliyorsunuz.
RECEP KORAL
(İstanbul) Mahkemeye söyleyeceksiniz!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Yetmiyor evini dinliyorsunuz, yetmiyor lokantaya
gidiyor, yemeğini dinliyorsunuz, takibe alıyorsunuz izliyorsunuz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kim, kim?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Kim? İşte, kim sizler biliyorsunuz. Kim
dinliyor? Hukuka aykırı olarak verildiği için, bu İstanbul
Başsavcısının terör örgütü mensubu olduğu
Diyor ki:
Yahu, kardeşim, bu terör örgütü mensubu. Kim diyor bunu? Savcı
diyor veyahut emniyet müdürü diyor oradaki, Ergenekonla ilgili
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Biz miyiz?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Özel yetkili
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Biz miyiz?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Efendim, gazete
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Niye bize hitap ederek Dinliyorsunuz.
diyorsunuz?
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) - Bakın, bunlar yalanlanmıyor, yalanlanmıyor.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) O zaman dinleyen makamların ismini telaffuz
edin lütfen.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Size hitap ederek konuşmuyorum, arkadaşlar
bana laf atıyor. AKPli arkadaşlar laf atıyor, gocunuyorlar;
gocunmayın.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gazete haberiyle hareket etmeyin, gazete haberine
itibar etmeyin.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bakın, hukuka uygunluğu, hukuka
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Araştırın
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bakın, hukuka uygunluğu
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gazete haberine itibar ederseniz mahcup
olursunuz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Efendim, hukuka uygunluğu hepimizin
savunması lazım. Ben burada size, sizin kişiliğinize,
herhangi bir kötü şey söylemiyorum. Niye bana çıktığım
zaman laf atma konusunda
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bizi itham ediyorsunuz ama!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bakın Sayın Grup Başkan Vekili, siz
buraya çıktığınız zaman laf atan arkadaşları
uyarıyorsunuz, diyorsunuz ki: Bakın, dinlemeyi öğrenin.
diyorsunuz ama siz AKP Grubunun
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ben öyle bir ifade kullanmadım. Böyle bir
ifade kullanmadım, bakın.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla)
AKP Grubunun Grup Başkan Vekili olarak
sürekli bana laf atıyorsunuz. Benim söylemek istediğim olaylardaki
dikkatimi dağıtmaya çalışıyorsunuz. Bu, doğru bir
olay değil. Zaten siz istediğiniz zaman, istediğiniz kadar
konuşuyorsunuz. Ben, şurada, şu grup önerilerinde, bir on dakika
konuşmamda, laf atmadan, sataşmadan dolayı meramımı
anlatamıyorum ama arkadaşım, olmaz. Bakın, yarın bir
gün siz böyle
RECEP KORAL
(İstanbul) Hep siz diyorsunuz. Bize söylüyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Koral
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bakın, birçok örnekler var. Hukuka
aykırılık derken seyyar mahkemeler olmaz arkadaşlar.
Türkiyede seyyar mahkeme olmaz. Hukukçu olan arkadaşlarımız çok
iyi bilir. İşte son Habur olayında seyyar mahkemeler
Ceza
Muhakemeleri Kanunu 250nci maddesini çıkarttık, çıktı
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Her olay
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, lütfen tamamlayınız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla)
Ceza Muhakemeleri Kanununun 250nci maddesine
göre soruşturma yapıyoruz. Bunu kim takdir ediyor? Bir savcı.
Kim? Özel yetkili. Diyor ki: Sen terör örgütü mensubusun, ben böyle
düşünüyorum, soruşturmayı böyle yapacağım. Ya, kardeşim,
sen öyle düşünüyorsun, bu hukuk devleti. Sen Yargıtayın
telefonlarını nasıl dinleyebilirsin? İsmini vermiyorsun,
üstünü boş bırakıyorsun, Yargıtay üyelerinin
telefonları dinleniyor.
Değerli
milletvekilleri, sizlerin de telefonlarınız dinleniyor, evleriniz
dinleniyor. Yani sizin değil, evladınızın, eşinizin
telefonları dinleniyor, özel hayatınız izleniyor. Yani
bunların kanıtları her gün çıkıyor. Buna dur
diyebilecek kişiler bizleriz. Burada A partisi, B partisi, C partisi
ayrımı gözetmiyorum. Bugün buna dikkat göstermezsek, hassasiyet
göstermezsek ülke kaybeder. Yarın ağlamak bir şey ifade etmez.
Bu düşüncelerimi dile getirmeye çalışıyorum. Sizler de bu
düşüncelerimize destek verirseniz Türkiye hukuk devleti olma yolunda çok
daha ilerler. Kardeşlik projesi, hukukun üstünlüğü projesidir.
Kardeşlik projesi, etnik kimlikleri kaşıma projesi
değildir. Eğer bir ülkede temel hak ve özgürlükleri
sağlarsanız kardeşlik sağlanır. Eğer bir ülkede
temel hak ve özgürlükleri sağlamazsanız bu ülkede kardeşlik kalmaz.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın İçli, teşekkür ediyorum.
Öneri lehinde söz
isteyen Mithat Melen, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin su havzalarıyla ilgili önerisi üzerinde şahsım
adına söz almış buluyorum. Saygılarla yüce heyeti
selamlarım.
Dünyada
yaklaşık 12,5 milyar ile 14,5 milyar metreküp arasında su
ihtiyacı var yıllık. Mesela 1989 yılında kişi
başına bu ihtiyaç yaklaşık 9 bin metreküp, 2010
yılında ise 8 bin metreküpe düşmüş. Çünkü dünyada su
kaynakları azalıyor. Mesela 1994 yılında İstanbulda
ve Türkiye'de aşağı yukarı 590 bin metreküp tüketilirken
sonra bu miktar 1,5 milyon metreküpe çıkacak yani 2010 yılından
sonra 3 misli bir artış var ihtiyaçta. Çünkü İstanbulun nüfusu
da 2023 yılında 14, 2040 yılında da 16-17 milyona
çıkacak. Yani İstanbul, aslında, hepimizin bildiği gibi,
yağmur yağdığı zaman sıkıntılı,
kar yağdığı zaman sıkıntılı, hatta
güneş açtığı zaman sıkıntılı çünkü
trafik tıkanıyor, çünkü hiç kimse bir yere gidemiyor. Aslında
İstanbul özel bir yer, İstanbulun su ihtiyacı da her
şeyden özel. Bu çok ciddi bir konu ama bu konu üzerinde yıllardır,
durulmadı değil, mutlaka duruluyor fakat hâlâ artan nüfusla ihtiyaç
arasındaki orantı, arz ve talep bir araya getirilememiş durumda.
Bakın,
İSKİ belediyeye bağlı bir kuruluş, İSKİnin
Genel Müdürü feryat ediyor bu konuda, çok ciddi bir biçimde, diyor ki: Kaçak
olan 3. 500 tane yapıyı yıktık ama barajlara yakın -ki
Şimdi, biz
birbirimizi suçlamaktan çok O yaptı, bu yaptı. demekten çok oturup
bir bilimsel veriye bakalım.
Bakın, Dünya
Bankası 1999 yılında İstanbulda sadece su
ıslahı için ve dere ıslahı için 2,5 milyar dolarlık
bir yatırıma ihtiyaç vardır. diyor. O günden bugüne kadar o
yatırım yapılmamış. O zaman, o derelerin
taşması da çok doğal bir şey.
Bu salonda
bulunan ve hatta Türkiyedeki bütün vatandaşlarımız iki kelimeyi
çok iyi bilirler ezbere; Ayamamayla Cendere. Niye? İkide bir
taşıyorlar Ayamamayla Cendere. Ayamamayla Cendereyi dünyada bile
herkes biliyor, ama bunları düzeltmek bizim elimizde.
Yine, mutlak
koruma alanı ilan etmiş hem İSKİ
Bunun için de belediye
meclisinin çok ciddi bir kararı var ve bu karar uygulanmıyor
Türkiyede. Efendim, neden uygulanmıyor? Önce, bir kere İstanbul
için, bana sorarsanız, özel yönetim biçimi ve özel yasalar gerekli, aksi
halde İstanbulda ciddi miktarda sorun yaşayacağız. Ciddi
oranda susuzluğun dışında başka sorunlar
yaşayacağız, çünkü koruma altındaki havzalarda bir de
kirlilik meselesi var. Yani, koruma altındaki havzalar sadece suyu
toplamamanızla ilgili değil, koruma ve kirlenmeyle ilgili
sıkıntılar var. Bu sadece de İstanbulun ve İstanbul
milletvekillerinin sorunu değil, Türkiyenin sorunu; çünkü bir gün toplu
ölümler bile olabilir, hatta bunu çevreciler çok altını çizerek
söylüyorlar.
On baraj besliyor
İstanbulu, önemli biçimde on baraj besliyor. Bu on barajla
aşağı yukarı dört banda bölünmüş şekilde koruma
altına alınması gerekirken, bunların sadece 300 metrelik
alandaki korumalar yapılabilmiş mutlak koruma dediğimiz,
diğerleri yapılmıyor. Bu arada Yeşilçay
Barajının devreye mutlaka sokulması lazım. Yeşilçay
Barajı -ki, Şile civarında- bu, bir sene içerisinde eğer
temelini atamazsak -ki yavaş yavaş inşaatı sürüyor ama,
daha ciddi bir biçimde temelini atmamız lazım- İstanbulu 2023
yılından itibaren susuzluk da bekliyor.
Dünyada,
özellikle Batı toplumlarında belediyecilerin önemli iki görevi
vardır. Bütün belediyeciler, hatta birçoğu, önemli yere gelen belediyeciler,
çok ilginçtir ki, su ve kanalizasyon işleriyle uğraşmaktan oraya
gelirler. Tabii, Türkiyede bunun örneği var; biz, su ve kanalizasyon
işleriyle uğraşanları bakan yaptık ama
İstanbulda hakikaten su işinin önemli bir biçimde ele
alınması gerekli ve biz, sadece dere taştığı
zaman, derelerde insanlar öldüğü zaman işi dikkate alıyoruz, ama
ondan önceki kısmında bu gayretimizi bir türlü göstermiyoruz.
İstanbulda
sorun sadece su mu? Değil, ama İstanbulun su meselesi çok ciddi
biçimde. 94 yılından itibaren önemli şeyler de
yapılmış İstanbulda ama yetmiyor.
Türkiyede sadece
İstanbulun su sorunu yok tabii, her tarafta su sorunu var, suyun daha
etkin ve verimli biçimde kullanılması meselesi var. O konularla da
ilgilenmiyoruz şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisinde sadece beni
dinleyenlerin değil, kimsenin ilgilenmediği gibi. Neden? Çünkü biz
fark etmeden suyun da maliyetini çok yükseltmiş durumdayız. Suyu
ekonomik de kullanamıyoruz artık. Su, Türkiyede diğer ülkelere
nazaran, ki eğer örnek verirsek Amerika Birleşik Devletlerine nazaran
3 misli daha pahalıya mal oluyor suyu kullanmak. Mesela Avrupadan 2 misli
daha pahalıya suyu mal ediyoruz. Bir de her zaman da konuşuyoruz, bu
ülkede su elimizde bir silah gibi. Su elinizde silah ama suyu doğru
kullanabilirseniz silah.
Onun için
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin ben hem lehinde söz aldım ama bu
önerinin daha da genişletilmesi lazım. Sadece su
havzalarının geliştirilmesi değil, kanalizasyon
meselesinin, ayrıca da İstanbulun altyapı
sorunlarının ele alınmasıyla ilgili ciddi bir
araştırma gerekiyor bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Çünkü
İstanbulun sorunları, sadece İstanbula
bırakılamayacak kadar ciddi. Bunu da belediyecilikle, çok fazla
siyasetle veya birbirimizi suçlamakla da pek çözmeye çalışmayalım.
Gelin bir araştırma yapalım; ciddi, İstanbulla ilgili bir
araştırma yapalım bu çatı altında ve İstanbulun
bütün sorunlarını kapsayan bir master plana bunu dökelim ve bu master
planla da yavaş yavaş çözüm yolları arayalım. Çünkü
yaklaşık olarak
Bakın 2010
kültür yılı diyoruz ama öyle bir kültür yılı ki, öyle bir
(İstanbul) kültür başkenti ki trafiği tıkalı, suyu
yok, elektriği ikide bir kesilir, her gün her tarafında trafik
tıkanır
Böyle bir kültür başkenti mi? Veya biz finans merkezi
yapmaya çalışıyoruz İstanbulu, altyapısını
yapmadan. Belediyecilikte hoş bir tabir var, benden iyi biliyorsunuz,
Belediyeciler "Bir çivi çaksan bile yarısı
dışarıda görünür." derler ki şey olsun diye, etrafa
şey olsun diye. Tamam da o çiviyi tam çakalım ve şu altyapıyla
da biraz daha fazla uğraşalım.
Bakın,
gerçekten, bunu bir İstanbul milletvekili olarak da söylemiyorum çünkü
orada yaşıyorum ben. Bir sorunsuz uyandığımız bir
gün çok önemli. Bir yerden bir yere gitmek zor. Cankurtaranın geçmesi zor.
Nişantaşı'nın ortasında bütün hastaneleri
kurmuşsunuz, cankurtaran gidemiyor. Trafikte yolda herkes gidebilir.
Karı, yağmuru, çamuru, hepsini bir tarafa bıraktık ama
insanların düzgün olarak yaşayacağı, bir hava alacağı
temiz hava ortamı yaratmak çok önemli. Sabahleyin hakikaten
duşları akan, suları akan bir İstanbul yaratmak çok önemli.
Burada birbirimizi fazla şey yapmadan... Onun için, sadece kalkınma
planları değil, İstanbul için ayrı yasaların
gerektiği kanısındayım. Bundan da çok fazla
korkmayalım öyle, bölgeyle falan ilgisi yok bunun. Ama İstanbul özel
bir yer.
Biz hâlâ her
seçimde bunları konuşuyoruz, dile getiriyoruz, imar planları
hakkında ikide bir itişiyoruz... Ki ben yaşamım boyunca
imar planından şikâyet duydum, yaşamım boyunca imar
planı konusunda itişme duydum, ama hiçbir önlem görmedim, herkes, her
gelen iktidar aynı şeyi yapıyor. Yarın bir
başkası gelse yine aynı şeyi yapacak. Kimse 2023
yılının İstanbul'unu kurmak için dü-şünmüyor.
İşte
finans merkezi yapacağız da, nasıl yapacağız,
altyapısı yok. Telefonları çalışmayan, ikide bir
telefonlarına su kaçan bir İstanbul'da mı finans
altyapısı yapacağız? Çok dikkat edin. Onun için,
bakın, bu araştırmayı daha kapsamlı bir hâle getirelim.
İstanbul için genel hâle getirelim. En fazla milletvekili de
İstanbul'da, herhalde onlar da buna lehte oy atarlar, gerçi burada kimse
yok ama olsun. Yepyeni bir İstanbul yaratmak için kolları
sıvayalım ki, dünyanın en güzel şehriyle de iftihar edelim.
Saygıyla arz
ettim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Melen.
Grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Hatay) Sayın Başkan, değerli üyeler; Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği araştırma önergesinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım.
Su hayattır.
Su hayatın en önemli parçasıdır. Susuz hayat olmaz. Ama ne hazin
bir şeydir ki, Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir zihniyet, 1994
yılından önce İstanbula yaşattığı
olumsuzlukları unutarak, bugün, İstanbul ile ilgili bir suyla ilgili
araştırma önergesi veriyor.
1994
yılından önce sular akmıyordu. İnsanlar
yıkanmıyordu, yıkanamıyordu, evde su yoktu çünkü. Havzalar
kupkuruydu. Kirli sularla doluydu havzalar. Ama bu zihniyet bugün bunu unuttu
ve şimdi, her gün evimizde şakır şakır suyumuzun
aktığı, tertemiz sularımızın
aktığı bir şehirde, Cumhuriyet Halk Partisi geliyor diyor
ki: İstanbulun suyuyla ilgili bir araştırma yapalım.
Hazin bir olay. Yani, kendi İzmiriyle ilgili, İzmirde arsenikli
suyla ilgili ben bir çalışma yaptırayım diyemiyor.
İzmirliye arsenikli suyu içiriyor ama bu konuyu gündeme getirmiyor. Ne
hazin bir olay ki, siyasi gözle, yani, insanın kalitesini, içtiği
suyun kalitesini, güzelliğini göz ardı ediyor, geliyor, bunu siyasi
bir çıkar olarak kullanmaya çalışıyor.
1994
yılından önce
Bakın, verdiğiniz önergede
Elmalının kirliliği üzerinde duruyorsunuz. 1994
yılından öncesini unutmayın. Elmalı Arıtma Tesisinde
hayvan otluyordu, hayvan. Bunu unutmayın. Bunun belgeleri her yerde var ve
bu tesisi geldik biz arıttık. Bu tesis çalışır hâle
geldi. Ne diyordu o zamanki belediye başkanı: Elmalı
Arıtma Tesisi kapatılmalı. Buradaki baraj kapatılmalı.
İstanbula buradan su artık sağlanamaz. diyordu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kim dedi, kim?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Burası yerleşime açılmalı. diyordu.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kim dedi onu?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Kim diyordu? Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı
Nurettin Sözen zamanında söylenen olay bu.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Söyle Hocam, duyalım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, yanlış söylüyorsun.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Araştır
Araştırın lütfen.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, biliyorum.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Ben o zaman bizatihi bu projelerin içerisinde çalışan bir
teknik eleman olarak bütün bu fotoğrafları, resimleri size
sunabiliriz.
Yine, en önemli
olaylarımızdan biri
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Su havzalarında yapılaşma var mıydı,
yapılaşma?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla)
İstanbula Yalovadan su getiriyordunuz, su. İstanbulda
suyu doğru yönetemiyordunuz, İstanbula Yalovadan su getirmeye
çalışıyordunuz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) O zaman, teknik adamsanız bilmeniz lazım, o dönemde
yapıldı Istranca su projeleri.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Yine, altyapı çalışmalarında İstanbulda
su kaybınız neydi biliyor musunuz? Yüzde 55. Yüzde 55 su kaybı
vardı. İSKİyi unutmayın lütfen. İSKİyi unutmayın,
o zamanki yaşanan
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Şimdi bin katı, bin katı.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla)
yolsuzlukları vesaireleri
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Onu ortaya biz çıkardık. Şimdi bin katı
yaşanıyor.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla)
lütfen unutmayın, lütfen.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, bin katı yaşanıyor.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Yani bu defteri kapatmayın, bu
defter kapatılamaz, lütfen.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Gelin, araştırma komisyonu kuralım,
çalışalım üzerinde.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen dinleyiniz.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Bakın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Başkanı olarak Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan olduğu zaman suyla ilgili seferberlik ilan edildi, evet.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Evet, su havzalarını imara açtı, dere
yataklarını imara açtı.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Çöple ilgili, İstanbulda çöpten geçilmeyen şehirde çöple
ilgili seferberlik ilan edildi. Hava kirliliğiyle ilgili seferberlik ilan
edildi. O gün akmayan sular bugün şakır şakır kesilmeden akıyor
ve Dünya Sağlık Teşkilatının
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bak, o günkü götürdüğünüz politikayla Melen Çayına
muhtaç kaldık.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Bakın, Çetin Bey, dinleyin, dinleyin.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, yanlış söylemiyorsun, doğru
söylüyorsun!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Kaliteli bugün
Gelin, İstanbulun suyunun
kaliteliliğini Dünya
Sağlık Teşkilatına sorun, sadece bize değil, lütfen.
Bakın,
İstanbulda Elmalı Barajı rehabilite edildi ve çevresindeki
gecekondular yıkıldı. O günkü manşetleri lütfen okuyun,
manşetleri okuyun ve o zaman onlarca, yüzlerce bina
yıkıldı, İstanbulun özellikle bu önemli su
kaynağı İstanbullunun hizmetine verildi. Bunu
alkışlamanız lazım, bunu taltif etmeniz lazım, buna
önem vermeniz lazım önemli bir çalışma yapıldı diye.
Bakın
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) - Hayır, doğru değil.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Yapma! Yapma şimdi! Bunun araştırmasını
tarafsız, yansız araştırmacılara da sorabilirsiniz.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Yine, özellikle Ömerli Barajıyla ilgili olarak tarihinde
görülmeyen bir çalışma daha yapıldı.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yapma yahu! Peki, beraber araştırma yapalım.
Haklıysan
BAŞKAN
Sayın Soysal
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Niye? Bütün Ömerli Barajının çevresindeki atık
sular toplandı, tünelle, tarihinde ilk defa atık su bir tünel
vasıtasıyla taşınarak, arıtımı da
yapılarak Ömerli Barajının dışına
taşınmıştır. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum.
Bizim artık
çeşmelerimizden suyumuz akıyor, artık bizim İstanbulda
tertemiz sularımız akıyor.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ömerli Barajına siz gitmiyorsunuz herhâlde. Oralara
gitmiyorsunuz herhâlde. Görmediniz oraları herhâlde.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Keşke başka konuları gündeme getirseydiniz,
keşke başka konuları değerlendirseydiniz daha iyi olurdu
düşüncesindeyim.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Araştıralım.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Beyler, özellikle küresel ısınmanın etkisinin
olduğu bu devirde ya bu Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncesini yine
anlayamıyorum. 2007 yılında burada bir araştırma
önergesi verildi. Yirmi üç tane araştırma önergesiyle ilgili
çalışma yapıldı. Bu komisyonun da
başkanlığını ben yaptım. Cumhuriyet Halk
Partisinden, diğer gruplardan arkadaşlarımız da vardı.
Burada su kaynaklarının etkisi, alınması gereken önlemler
zaten araştırıldı.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hiçbiri alınmadı.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Temcit pilavı gibi aynı konunun üzerinde niye
duruyorsunuz? O zaman
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, alınmadı, İstanbula gidiyor musunuz,
bu son günlerde havzalara gidiyor musunuz?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Gidiyorum tabii. Benim evimin biri de İstanbulda bak! Bak
Çetin Bey, evimin biri de İstanbulda. Sen benim kadar çevreyi bilemezsin.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) En son niye öldü insanlar? En son niye öldü dere
yataklarından ötürü? Ayamama Deresinden ötürü niye öldü, onu anlat! Onu
anlat! Onu anlat! Silivri Devlet Hastanesi niye çöktü, onu anlat!
BAŞKAN
Sayın Soysal
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Şimdi bakın özellikle şunu söylüyorum.
Tekirdağda sel felaketi oldu, Artvinde sel felaketi oldu, Siirtte sel
felaketi oldu
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Üç sene önce yaptınız, sular altında
kaldı ya!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
Giresunda, Orduda sel felaketi oldu, hemen belediye
başkanını mı suçlayacağız?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Orada Karayollarına bakmamız lazım.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Beyler, siz daha küresel ısınmanın etkisini
anlayamamışsınız.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Bunun için el birliğiyle çalışma yapmamız
lazım, buna çözümler üretmemiz lazım. Küresel
ısınmanın etkileri ani ve şiddetli olacak. Küresel
ısınmanın etkisiyle ilgili hep birlikte -buradaki komisyon
çalışmamızda da söyledik- bu konularla ilgili çalışma
yapmalıyız dedik. Ama hazin olan bir olay var
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) - Karadeniz heyelan bölgesiyken orada
yaptıklarınızı bir gözden geçirmemiz gerekiyor.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Ayamama Deresinin -buna da gelmek istiyorum- 1996
yılından itibaren imara açıldığıyla ilgili bilgi
de yanlış, bilgi kirliliği veriliyor burada.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Doğru yahu, işte belge elimizde. Belge elimizde
98de İmar Komisyonu raporu var.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Bakın, yarım hoca dinden eder, yarım kasap candan
eder; yarım okuyorsunuz konuyu, yarım okuyorsun!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ben değilim
Yalan söylüyor. Belge var.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Bakın, Ayamama Deresinin koridoruyla ilgili planlama
çalışması 1981 yılında
yapılmıştır. 20 Haziran 1990 yılında Cumhuriyet
Halk Partisi Belediye Başkanı Nurettin Sözen tarafından bu
onaylanmıştır. Bunu özellikle herkesin bilmesini istiyorum.
Dediğim gibi, keşke başka konularla ilgili, İstanbulun
marka bir şehir olduğu
Türkiyede havza bazında su yönetimi
İstanbulda uygulanıyor. Diyoruz ki: Türkiyenin diğer illerinde
de havza bazında su yönetimi olayı sağlayarak daha kaliteli,
daha iyi, daha içilebilir, insana hizmet eden suyu şehrimize
ulaştıralım diyoruz, hedefimiz bu. Dolayısıyla, bu
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergenin aleyhindeyiz, aleyhinde
görüşümü sunuyorum.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Gel araştıralım, inceleyelim. Nereye gidiyorsa
oraya gidelim.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Ve özellikle Alibeyköy Deresinde, Kâğıthane Deresinde,
Cenderede, burada yapılan güzel çalışmalar sonucu artık bu
dere yataklarında sel felaketi olmuyor. Önümüzdeki günlerde inşallah,
Ayamama Deresiyle ilgili de ciddi, tarafsız, yansız
çalışma yapılıyor şu anda İSKİ ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, bunların da
yansımaları, bunların da değerleri önümüzdeki günlerde
kamuoyuna yansıtılacaktır. Ayamama Deresiyle ilgili de güzel
çalışmalar başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Ben burada, özellikle başta İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanımız olmak üzere İSKİ Genel Müdürümüz
ve ilgili diğer bütün bürokrat arkadaşlarımız olmak üzere,
yaptığı güzel çalışmalardan dolayı,
İstanbula katkılarından dolayı ve
Başbakanımızın İstanbula verdiği önemden
dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.
İstanbula derelerin ıslahıyla
ilgili şimdi 320 milyon dolarlık yatırım projesi
başlamıştır. Ülkemiz, milletimiz için hayırlı
olsun ve gününüz aydınlık olsun.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım karar yeter sayısını.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bir izin verir misiniz Sayın Başkan.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylamaya
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, oylamadan önce bir sataşmaya
cevap vermek istiyorum.
Ben az önceki
konuşmamda bir belgeyi açıkladım ama Sayın Hatip belge
olmadığını, bu konuda hiç kimsenin farklı
konuşmayacağını ifade etti. Hâlbuki orada, 1996da ve 98de
İstanbul İmar Komisyonundan çıkan belgeyi takdim etmiştim.
Bununla ilgili bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Soysal, konuşmalarınız tutanaklara geçmiştir.
Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ancak
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yoklama istiyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arayacağım, niye acele ediyorsunuz, onu anlamadım ki.
Yoklama talebi
vardır.
Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Soysal, Sayın Özyürek, Sayın
Özpolat, Sayın Çöllü, Sayın Keleş, Sayın Emek, Sayın
Koçal, Sayın Dibek, Sayın Öztürk, Sayın Aydoğan, Sayın
Özer, Sayın Oksal, Sayın Paçarız, Sayın Arat, Sayın
Seçer, Sayın Öğüt, Sayın Karaibrahim, Sayın Günday,
Sayın Durgun.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Yoklama için on beş dakika
BAŞKAN
Olur, hayhay Sayın Milletvekilim!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Olur efendim, kırmayın arkadaşımızı.
BAŞKAN -
Beş dakika süre veriyorum.
Başlatıyorum
yoklamayı.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
(10/220) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/11/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi kabul edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.08
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.12
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya) , Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
3.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; açılması kabul
edilen (8/11) esas numaralı genel görüşme önergesinin görüşme
günü ile konuşma sürelerine ve
genel görüşmenin tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 12.11.2009 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmında yer alan 416, 373, 380, 340, 345, 381, 339, 421 ve 423
sıra sayılı uluslararası sözleşmelerin bu
kısmın 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 nci sıralarına
alınması, Gelen Kâğıtlar Listesinde Yer Alan ve
Bastırılarak Dağıtılan 427 sıra sayılı
kanun teklifinin 48 saat geçmeden yine bu kısmın 3 üncü
sırasına alınması, diğer işlerin
sırasının da buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
13.11.2009 Cuma günü saat 13:00'te açılması, 10.11.2009 Salı
günkü birleşiminde ön görüşmeleri yapılan ve Genel Görüşme
açılması kabul edilen Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi konulu 8/11
esas numaralı önergenin Gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
Kısmının 1. sırasına alınması ve
görüşmelerinin 13.11.2009 Cuma günkü birleşimde yapılması,
Önerge üzerinde Gruplar ve Hükûmet Adına konuşmaların
60'şar dakika, Önerge Sahipleri Adına konuşmanın 30 dakika
olması, bu birleşimde (13.11.2009) Genel Görüşmenin
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN AK
PARTİ grup önerisi lehinde söz isteyen Nusret Bayraktar, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
AK PARTİ grup önerisi lehine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.
İçinde
bulunduğumuz şartlar çerçevesinde bu grup önerisindeki hükümlerin
yerine getirilebilmesi ve Millî Birlik ve Beraberlik Projesinin hayata
geçirilmesi hususundaki çalışmaları desteklerken, bu konuya
girmeden önce, biraz önce değerli arkadaşlarımın
İstanbulla ilgili vermiş oldukları önerge ve grup önerisi
aleyhine aslında söz almıştım. Kura sonucu söz bana
düşmediği için bu konularda açıklama imkânına
kavuşamadığımdan dolayı, diğer
arkadaşlarım gibi ben de bu vesileyle bağlantı kurarak
İstanbul öncelikli su havzaları ve çevre kirliliğine ve imar uygulamalarındaki
artı ve eksi yönlerin tartışılmasına yönelik
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum ama bu ifadeyi kullanmadan
önce Sayın MHP Sözcüsü Değerli Arkadaşım Mithat Melen
Beyin bahsettiği konuyu büyük bir bölümüyle aynen kabullendiğimi,
İstanbulu küçük düşünmemek gerektiğini, daha büyük ölçekte
İstanbulu tartışmak, bilmek, doğru bilgi sahibi olarak hem
merkezî yönetim olarak hem yerel yönetimler, geçmiş dönemlerden bu yana ve
bugünden ileriye neler yapılması gerektiği hususunu şöyle
dar çerçevede, denetim günü olmayan bugünlerde öneri olarak ortaya atılan
iddiayla tartışılması değil, daha farklı
platformlarda tartışılarak çözüm üretme noktasında
üzerimize düşeni yapmamızın daha doğru olduğunu ben de
paylaşıyorum.
Nitekim, niçin
bunu söylüyorum? Önerilen, Cumhuriyet Halk Partisinin (10/220) sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğu araştırma önergesinde sadece su havzalarındaki imar
yapıları ve son günlerdeki felaketlerle ilgili,
vatandaşlarımızın can kaybına yönelik AK PARTİ
yönetiminin gerek merkezî gerek yerel yönetimlerinin ihmallerini konu alan
hususları haksızca, tek taraflı, eksik bilgilerle dile
getirdiklerine kısmen cevap olacağı bazı hususları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Nedir bu?
İstanbul 1980li yıllarda 3 milyon nüfuslu bir şehir olma
özelliğiyle planlanmış ama ilk kez AK PARTİ
İktidarı döneminde, yani bizim dönemimizde, geçmiş dönemde
muhalefeti iktidarıyla anlaşarak 5216 sayılı
Büyükşehir Belediye Kanununu geçirmek suretiyle İstanbul il
hudutlarını tamamen belediye hududu kapsamına aldık,
Kocaeliyle birlikte.
Neden bunu
yaptık? Küçücük belde belediyelerinin meclis üyelerinin ve belediye
başkanlarının kısıtlı imkânlar ve personel
yetersizliğiyle alacak olduğu imar plan değişikliklerini
uygularken plan bütünlüğüne yönelik uygulama
yapılmadığı için, su havzaları başta olmak üzere,
maalesef, İstanbul kaçak ve çarpık yapılaşma cenneti hâline
geldi. Bunu AK PARTİ getirmedi. Özellikle aslında ülkemizin ve
İstanbulun ihtiyacı olan E-5 ve
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Başbakanın oturduğu yer imarlı
mı?
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Müsaade edin. Lütfen dinler misiniz. Ben sizi dinledim sonuna
kadar. Müsaade edin.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başbakanın kaçak
yapısı
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Müsaade edin. Dinleyin.
1984
yılı öncesi TEM otoyolu
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bu ne ya!
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, lütfen
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) -
ile E-5 karayolu İstanbulun ve ülkenin
ihtiyacıydı, doğru. Ama bakın, su havzalarına paralel
bir yapı mı, dikey bir yapıda mı yapıldı?
Onların arkasında İstanbula göç eden yılda 400 bin, 500
bin insanın İstanbula gelişini tetikleyen geçmiş dönemdeki
yöneticilerin Anadoluda cazibe merkezi oluşturulamadan iş, aş,
sosyal ve sağlık ihtiyaçlarını karşılayamayan
vatandaşımız -taşı toprağı altın
İstanbul- İstanbula göçler sonucu gitmişler ve herkes
başını sokacak bir ev yapma arayışı içerisinde
gecekondu, gecekondu, gecekondu, çarpık yapılaşmalar. Kimler ne
uyguladı acaba? İşte bizim dönemimizde Türk Ceza Kanununun
184üncü maddenin üçüncü fıkrası gereği çarpık
yapılaşmalara sebebiyet veren kaçak yapılarla ilgili mücadeleyi
en önemli bir şekilde başlatanlar bizlerdik.
Sayın Recep
Tayyip Erdoğan, Başbakanımızın belediye
başkanı olduğu dönemleri yargılayanlara sormak lazım:
1994 yılı öncesinde İstanbulun bir numaralı sorunu çöp ve
çevre idi, suydu, rüşvet ve yolsuzluktu, hava kirliliğiydi, imar
çarpık yapılaşmaları ve ulaşımdı.
Ulaşım beşinci öncelikli sorundu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yolsuzluk boyunuzu aştı
Beyefendi!
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Ama 1994 yılı sonrası yapılan
çalışmalar sonucu
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İstanbuldaki yolsuzluk boyunuzu
aştı.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla)
o dönemin Büyükşehir Belediye meclis üyeleri -ben de
içindeydim, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım da vardı-
birlikte karar vererek yeni dönemi, İstanbulun, Haliçin temizlenmesi,
Marmaranın temizlenerek denizlere yüzülerek girilmesi, Boğazın
temizlenmesi yönünde attığımız adımları
küçümsemek, akmayan suların akmasına
Bazı arkadaşlarım
sordular: Melen Projesine mahkûm oldunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Talandan bahset, talandan!
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Elbette 3 milyon nüfus sonra 9 milyon, 12 milyon, 15 milyon olunca
İstanbulun su havzaları İstanbulu besleyecek nitelikte
olmayınca ülkenin diğer kaynaklarının İstanbula
akması, İstanbulun kaynaklarının da ülkenin tamamına
akması bir karşılıklı paylaşımdır. Bunu
yapmak ve yapabilmek bir marifettir. Bundan dolayı tenkit değil
teşekkür etmek gerekir çünkü İstanbul suya kavuşmuştur. Ha,
bütün bunların yanı sıra, su havzalarını
korumayalım, su havzalarında inşaat yaptıralım, havza
koruma planlarına ve yönetmeliklerine aykırı hareket edelim
veyahut edenlere karşı müsamaha gösterelim
Asla, böyle bir
niyetimiz, arzumuz, isteğimiz asla yoktur. İşte bununla ilgili
aslında ben, ihtisas komisyonlarından bir tanesinin ki
Bayındırlık, İmar ve Ulaştırma Komisyonunun tüm
üyelerini ve daha sonra Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi Hareket
Partisinden, diğer partilerimizden ve bağımsızlardan
ilgisi, bilgisi, mütehassıslığı ve arzusu olan
arkadaşlarımızın tümünü, bir arada iki gün, üç gün
İstanbulda ağırlayalım; İstanbulda neler
yapıldı neler yapılamadı, muhalefetle iktidar
bütünleşmesi nasıl oldu nasıl olmadı, hangi planlara
karşı çıkıldı, hangi dönemde, ne kadar kaçak yapı
yapıldı, hangi dönemde, nasıl yıkıldı,
bunları yerinde görürsek çok daha isabetli olur, daha
sağlıklı bilgi sahibi oluruz diye düşünüyorum.
Bir örnek
vereceğim, bu iddianamede olduğu gibi, su havzalarında
yakın mesafeli koruma, orta mesafeli koruma ve uzak mesafeli koruma
alanlarındaki yapılaşmalardan bir tanesinden bahsedeceğim.
Neresi o? Anadolu yakasında Elmalı Barajı su havzası ki
Elmalı 1994 yılı öncesi tamamen dolmuştu, Haliç gibi.
Dolduralım da ağaç dikelim. diyenler vardı. İlk kez
ozonlama ile su arıtma sistemine kavuşturarak Elmalı
Barajını kullanıma açan o dönemdeki Belediye
Başkanımız, şimdiki Başbakanımızdı. Ha,
yeterli olmayabilir.
Peki uzak
mesafeli koruma alanı dediğimiz bir alan ki Çekmeköyde Rapsodi
Evleri diye bilinen, birçoğunuzun bildiği ve şu önergede de
bahsedilen 56 ada, 4 parsel no.lu 95 dönüm arazinin nasıl imara
açıldığı soruluyor. Şimdi o arkadaşıma
soruyorum: Bu 4 parsel, 56 ada 95 dönüm değil 76 dönümdür. 2003
yılı planlarında, 1/5.000lik bölge imar planında uzak
mesafeli koruma alanındadır. Bakın, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığında, Belediye Meclisinde
oy birliğiyle geçmek suretiyle 0,80 emsalinde inşaatlar yapılmıştır
ama hemen uzantısında, yine uzak koruma mesafe alanında olan ve
Ömerli Barajı içerisinde konuşlandırılmış olan,
daha önce belde olup şimdi ilçe olan Yenidoğanda bazı
gelişmeler oldu. Buralarda AK PARTİ döneminden önce, AK PARTİ
dönemi de dâhil olmak üzere, su havzası olmasına rağmen, kaçak
yapılan yapıların yanı sıra, işte belde
belediyelerinin haksız, plan bütünlüğü olmadan aldıkları
yanlış kararlar doğrultusunda 2 emsal, 3 emsal, hatta 4 emsal
inşaat yaptıranlar oldu ve AK PARTİ döneminde, 2004te seçilen
belediye başkanımız da o uygulamaya devam etmek istedi.
İşte, ilk kez AK PARTİ döneminde, biz, o uygulamaya devam etmek
isteyen AK PARTİli belediye başkanını görevden aldık.
Uygulamanın yanlış olduğunu ve hukuka teslim edilmesi
gerektiğini savunarak, bakın, beldeleri birleştirdik ve bölgede
belde belediyelerinin ilçe belediyesine dönüşüm kararını, plan
bütünlüğü açısından biz aldık. Niçin? İşte,
böyle, Biri ayrı uygular, biri farklı uygular, Büyükşehrin
kontrolünden kaçar, kaçırılır. gibi ifadeler nedeniyle, daha
düzenli, daha optimum uygulamalı, daha yaşanılabilir ve
kontrollü bir beldeleşme, imar ve plan çalışmaları
yapılsın diyerek ilçeye dönüştürdük.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Akfıratın mürekkebi kurumadı, yargıda.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Biz, şimdi, görevden aldığımız belediye
başkanıyla ilgili sistemler devam ederken, o ara dönemde belediye
başkanı olan belediye başkan yardımcısı bizim
partimize müracaat etti, biz kabul etmedik, Cumhuriyet Halk Partisi aday
yaptı onu. Şimdi bunu unutmamak lazım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hangisi o?
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) İsmin kim olduğunu bilirsiniz, ben her şeyi burada
ismen vermek istemiyorum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Söyleyin, söyleyin
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Bir tartışma ortamına da getirmek istemiyorum.
Aslında konuşulanlardan istifade ettik. Açılarak, detaylı
olarak teknik bilgileri doğru, yerinde bilmemizin faydalı
olduğuna inanıyorum.
Mesela, bir örnek
daha vermek istiyorum: Avcılar ilçesine bağlı Küçükçekmece
Gölünün batı yakasında bir mahalle var, 60 bin nüfuslu, 30 bin
seçmeni olan bir mahalle, Yeşilkent Mahallesi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayraktar, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Bu mahallenin tamamı hemen hemen kaçak ve seçim öncesi
bazı siyasi partilerin adayları AK PARTİ gelirse bu bölgeyi
yıkacaklar, siz yine oyu bize verin. dediler.
Nitekim,
Başıbüyükteki su havzalarında kentsel dönüşüm
uygulamaları yapmak suretiyle, mağdur olmayacak tarzda, mağdur
olacak vatandaşların haklarını Toplu Konut tarafından
yahut ilçe belediyesi tarafından veyahut müteahhitler tarafından
verilsin dediğimiz zaman Vay, bu rant uğruna yapılıyor,
Toplu Konuta peşkeş çekiliyor, elinizdeki bu yerleri alacaklar!
diyerek ajite etmek suretiyle muhalefetin aleyhte söz söylediklerini de
unutmamak lazım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Siz Kent Meclisinde görev yaptınız, TOKİnin
imara açtığı yerleri
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - Dönüşümü birlikte yapalım, hak sahiplerini birlikte
arayalım, hak eden, mağdur olan insanların mağduriyetini
birlikte ortadan kaldıralım ama çarpık yapılaşmalara
yönelik uygulamalarda, yıkım kararlarında, öyle, bir yerde
bakıyorsunuz Büyükşehir Belediye Başkanlığı ilçesiyle
birlikte yıkım kararı alıyor havzadır diyerek, orada
arılarla veyahut saldırılarla, taşla, sopalarla
karşı karşıya gelinerek bazı siyasiler de,
görüyorsunuz işte, AK PARTİnin uygulaması bu. Kentsel
dönüşüm projesiyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayraktar, teşekkür ediyorum.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Doğru, sabaha karşı saat beşte çocuklar
orada polisle karşılaşıyor, o da yetmiyor, okula gaz
bombası atılıyor!
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum, sadece teşekkür etmek
için
BAŞKAN
Yok, teşekkür ediyorum Sayın Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Dolayısıyla, grup önerisi lehinde söz almış
oldum, bu vesileye bazı olayları anlatma fırsatı buldum;
hepinize teşekkür eder, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Kemal Kılıçdaroğlu,
İstanbul milletvekili.
Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün burada Adalet ve Kalkınma
Partisinin değerli bir milletvekili çıktı ve kürsüde aynen
şunları söyledi: Borçlar Kanunu gibi çok önemli bir yasa
tasarısı burada görüşülüyor. Siz engelliyorsunuz, biz bunu
görüşemiyoruz bir türlü. Biz de bekledik ki, bugün Borçlar Yasası
görüşülecek. Niye görüşülmedi?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayenizde
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hani çok önemliydi? Hani vazgeçilmezdi? Neden
görüşülmüyor? Nedenini söyleyeyim
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sizin önerinizi görüşüyoruz!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Beyefendi, hiç bağırmanıza gerek
yok, ben şimdi söyleyeyim neden: Adalet Bakanı buraya gelmekten
korktu bugün. (AK PARTİ sıralarından Allah Allah! sesleri)
Daha çok
korkacak.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Allah Allah!
AHMET YENİ
(Samsun) Allah Allah!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bir milletvekilimiz yine Adalet ve Kalkınma
Partisinden çıktı dedi ki: Gazete haberleriyle siz
eleştiriyorsunuz Bakanı. Buyurun beyler, bu bir gazete haberi
değil, üstünde gizli yazısı olan bir bakanlık
yazısı.
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Ne işi var elinizde?
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bakın, bu da yine Bakanlığın
dinlemeyle ilgili oluru, Sayın Mehmet Ali Şahinin imzası var
bunların altında. Biz, söylediğimiz her sözün arkasına
mutlaka bir belge koyarız, doğruysa söyleriz,
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Fotokopi mi?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Eğer ıslak imza arıyorsanız,
Sayın Bakan çıkar Bunlar yanlıştır. der. Bu
altındaki imza bana ait değildir. der. Biz de kalkar, deriz ki:
Sayın Bakan, bu imzalar elimizde fotokopi, ıslak imza elimizde yok,
özür dileriz. Biz sizin sözünüze güveniyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama Sayın Bakanın bunu söyleme yürekliliğini
göstereceğini hiç sanmıyorum. Bakın, açık ve net
söylüyorum, bu belgeler o kadar sağlam.
Şimdi,
bakın, değerli arkadaşlar, yargıçlar telefonla dinlemekten
korkuyorlar. Nereden çıkıyor telefon dinleme? Adalet Bakanlığı
Teftiş Kurulu Yönetmeliğinde değişiklik yapıyorsunuz
Adalet Bakanlığı müfettişleri, hâkimleri,
savcıları dinler. diye. Peki, yasanın vermediği bir
yetkiyi Adalet Bakanlığı kendi yönetmeliğine hangi
gerekçeyle koyar? Madem, siz hukuk devleti diyorsunuz, Allah
aşkına, bunun hukuk neresinde? Böyle bir şey olabilir mi?
Mahkemelere, evet, verirsiniz, mahkeme gider, izin verir ama Adalet
Bakanlığı müfettişi mahkemeye gittiği zaman hangi
mahkeme Ben izin vermiyorum. diyecek? Ertesi gün soruşturma açacağım
hakkında. Böyle bir anlayış olabilir mi? Biz buna isyan
ediyoruz.
Bakın, bir
şey daha söyleyeyim değerli milletvekilleri. Çifte standart
uyguluyoruz. Yasa dışı dinlemeye karşı
mıyız? Evet, hepimiz karşıyız.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Milletvekilleri de dinleniyor, AKP Grubu da dinleniyor.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Benim telefonlarım dinlendi; mahkeme
kararı yok, karşıdan konuştuğum kişi için de
mahkeme kararı yok ama ben şikâyet ediyorum, bu mahkeme kararı
olmaksızın benim telefonumu dinleyen kişiler bunu götürüp bir de
kamuoyuna, mahkemeye koyuyorsa davanın arasına, o savcılar
hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Hakkım değil mi bu benim?
Madem bu ülkede hukuk var, adalet var. Sayın Bakan diyor ki: Bunların
soruşturulmasına gerek yoktur. Niçin gerek yoktur Sayın Bakan?
Hangi gerekçeyle gerek yoktur? İnsanın vicdanı, ahlakı,
etik değerleri bunu kabul eder mi?
Başka bir
olay: Yine yasa dışı bir dinleme. Gelir İdaresi
Başkanıyla bir kişinin yaptığı görüşme, hem
televizyon kanallarında hem bütün yandaş medyada hem de diğer
gazetelerde, hepsinde yayınlandı.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kimin yaptığı konuşma?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Gelir İdaresi Başkanıyla
yapılan konuşma.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kimin konuşması?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Önemli değil, bakarsınız
Sayın Canikli.
Bakın,
değerli arkadaşlar, Sayın Remzi Gürle Sayın Recep Tayyip
Erdoğan arasındaki konuşma da yayınlandı ama hiçbir
gazete cesaret edip yayınlayamadı. Ve yine bir dergi
yayınladı. Yürekli çıkıp, dergi yayınladı, Ben
yayınlarım. dedi. Ayrıca ne oldu? Sayın Talat
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, bir bakan bir onayla binin üstünde,
10 bine varan hâkim, savcının dinlenmesiyle ilgili onay veremez.
Yanlıştır bu arkadaşlar. Eski bir denetim elemanı
olarak söylüyorum. Biz bankalardan mükelleflerin bilgisini isterken bankalar
derdi ki Kimi istiyorsanız ona gönderin. Bakın, Sayın
Unakıtan da burada. Siz bütün mükelleflerin bilgisini isteyemezsiniz
çünkü bir sır var. Bu sırrı herkese açamayız.
Bankacılık kuralı bunu gerektiriyor. der. Ama bir bakan
çıkıp da 10 bine yakın hâkim, savcının dinlenmesinin
altına imza atarsa buna hukuk denir mi arkadaşlar? Buna biz
karşı çıkıyoruz ama bizim kadar sizler de karşı
çıkın. Bu kürsüde karşı çıkmıyorsanız bari
özel toplantılarınızda karşı çıkın. Belge
istiyorsanız ben sizlere belgesini vereceğim. Sayın Bakan çıksın,
Bu belgeler yanlıştır. desin. Biz de deriz ki Özür dileriz.
Özür dilemek de bir erdemdir. Yanlış söylüyorsak, hatalı
söylüyorsak deriz ki Özür diledik. ama bunlar olmuyor arkadaşlar.
Şimdi,
bakın, az önce
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bakanın dinleme kararı verme yetkisi var mı?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ben söyledim Sayın Başkan. Siz o bölümü
kaçırdınız. Tutanaklardan bakarsınız.
Bakın,
bugün, Yargıtayın santralinin dinlendiği söyleniyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının
telefonlarının dinlendiği ortaya çıktı. Böyle bir
şey olabilir mi arkadaşlar?Hangi hukuk devleti
Abdülhamid
dönemindeki jurnalcilik bile bu kadar değildi. Nasıl oluyor da böyle
bir şey olabiliyor! Eğer, siz, hukukun dışına
çıkar, devleti istihbaratla yönetmeye kalkarsanız istihbarat
çukurunda herkes boğulur. Yanlıştır bu! Herkesin özel
hayatı vardır. Herkes özel konuşma yapabilir ama özel
hayatı alıp afişe etmek, özel hayatı alıp günlerce
radyolarda, gazetelerde, televizyonlarda yayınlamak
Bu doğru
değildir. Böyle bir şeye şiddetle karşı
çıktık. Karşı çıkmalıyız ama bunu Demoklesin
kılıcı gibi yargıya baskı kurmak için
kullanırsanız bu doğru değil. Buna sizin, özellikle Adalet
ve Kalkınma Partililerin karşı çıkması lazım.
Burada,
Sayın Mehmet Ali Şahinin 99 yılında Mecliste
yaptığı konuşma var ve Bu yanlıştır.
diyor. Kişilerin, bu toplumda hiç kimsenin özel hayatı
kalmayacaktır. diye kendisinin yaptığı açıklamalar
var. Vakit yokluğu nedeniyle onları okuyamıyorum ama arzu eden
milletvekillerimiz varsa, Sayın Mehmet Ali Şahinin o
konuşmasını verebilirim. Kendisi şu anda Meclisimizin
Başkanıdır. O konuşmayı yapan kişi, binlerce
hâkim ve savcının dinlenmesine nasıl imza atabilir? Üstelik
diyor ki Sayın Şahin: Ancak bu, komünist düzenlerde olabilir. Hadi
buyurun şimdi! Sayın Şahine söyleyelim: Şimdiki düzen
nedir o zaman?
Değerli
arkadaşlar, bir başka şey daha söyleyeceğim. Özgürlük
diyorsak, hak arama diyorsak, ikisinin arasında çok ciddi bir
ilişki vardır. İnsanlar hak aramayı özgürlükler içinde
yaparlar. Hak arayan bir sivil toplum örgütünün üzerinde baskı
kuramazsınız. Savcı ile hâkimi, hiç ilgisi
olmadığı hâlde aynı dosyanın içine koyuyorsunuz.
Dün burada
arkadaşlarım Adalet Bakanına soruyorlar, sordukları
sorulardan hiçbirisine yanıt yok arkadaşlar. Bakın üç tanesini
okuyayım ben size:
2 tane, 1
savcı ve 1 hâkim, fiilî ve hukuki bağ olmamasına rağmen,
neden aynı tahkikatta soruşturulmuştur? Sayın Bakandan
hiçbir ses yok.
İkinci soru:
Yargıtay hâkim ve savcılarıyla İstanbul
Başsavcısının dinlendiği saptanmış
mıdır? Cevap yok. Bugün gazetelerden öğreniyoruz ki o da
dinleniyormuş!
Silopi hâkimi
ara kararı vermeden Habura nasıl mahkeme kurulmuştur? Ona da
cevap yok ve Sayın Başbakan diyor ki: O, soruşturmanın bir
parçasıdır. Olmaz! Soruşturma ayrı bir şey,
yargılama ayrı bir şey. Hâkim yargılar, hâkim
soruşturmaz; önüne gelir, tarafları dinler. Soruşturmada siz her
tarafı dinlersiniz dinlemezsiniz o ayrı bir şeydir. Soruşturma
bir taraftır zaten. Dolayısıyla, ona objektif bakacak olan
yargıdır ama siz yargıya baskı kurarsanız Git,
şurada mahkemeyi kur. derseniz, olmaz.
Şimdi, biz
Hukuk diyoruz, Avrupa Birliği standartları diyoruz. Ben merak
ediyorum şu Avrupa Birliği beyleri ne yapıyor acaba?
Kulaklarını tıkayıp bir şey olduğu zaman
kıyameti koparanlar, bu kadar hukuksuzluğun olduğu bir ülkede ne
yapıyor bu beyler? (CHP sıralarından alkışlar) Orada
da çifte standart var, orada da kimin ne yaptığı belli
değil.
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Her taraf çifte standart.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Onlar Türkiyeyi kullanmak istiyorlar. Avrupa
Birliği standardı hukuksa, hukuka sonuna kadar varız; insan
hakları, sonuna kadar varız; özgürlükler, sonuna kadar varız ama
bizim önümüze Avrupa Birliği yetkilileri çifte standart koymasınlar.
Buna siz de karşı çıkın, biz de karşı
çıkalım; uygarca tartışalım onlarla da ama
bunların hiçbirisi olmuyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bakın, biz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bağlıyorum Başkanım.
Hukuku aramak
Parlamentonun, yüce Parlamentonun görevidir. Hukuku arayacağız,
doğruları arayacağız, yanlış hükûmet
yapıyorsa Hükûmeti de uyaracağız; bu, bizim görevimizdir. Biz
sert uyarırız ama sizler üslubuna uygun olarak da uyarabilirsiniz.
Ama her bakanı çıkıp burada sorulara yanıt vermediği
için alkışlarsanız bu, Parlamentonun itibarına gölge
düşürür ve nitekim bu son iki gündür gölge düşmüştür.
Bakın,
Sayın Bakan buraya gelseydi biz Sayın Bakanın, burada, samimi
söylüyorum, bu Parlamentoyu onun kafasına yıkacaktık. Olmaz
böyle şey. Siz, yargıyı bu kadar, ayaklar altına
alamazsınız ve yargıyı bu konuma getiremezsiniz. Sonunda
her birimizin gittiği, her birimizin başvurduğu yer
yargıdır. Eğer orayı da kendi sömürü alanımız
içine getirirsek, olmaz.
AHMET YENİ
(Samsun) Daha başka ne yapacaksınız?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Grup önerisi
lehinde söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.
Buyurun
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Canikli.
Sayın
Şandır, söz talebiniz var; aleyhinde ikinci sırada. Bir lehte,
bir aleyhte veriyoruz. Bu heyecan niye, anlamış değilim
gerçekten.
OKTAY VURAL
(İzmir) Açılım heyecanı!
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz aldım.
Şimdi
değerli arkadaşlar, sanıyorum, bazı
arkadaşlarımız sapla samanı
karıştırıyorlar. Şimdi, iki tür dinleme olabilir
teorik olarak: Bir tanesi, legal, yasal ve yasalar çerçevesinde belirlenen
prosedüre uygun olarak yapılan dinleme. İkincisi de yasal olmayan
yani mevzuatımızda belirlenen şartlar yerine getirilmeden
yapılan dinleme.
Öncelikle, legal
dinlemeyi konuşalım. Yasal dinleme, mevzuatımızda,
hepimizin bildiği gibi, mahkeme ya da hâkim kararı olmadan
yapılamaz. Bu çok net, tartışmasız bir gerçek, bir husus.
Bir konunun, bir eylemin, bir işlemin hukuka uygun olup
olmadığı önemli, hukukun belirlediği yönteme, prosedüre,
nizama uyulup uyulmadığı önemli. Bu çerçevede, telefon
dinlemeleri bir hâkim kararına veya bir mahkeme kararına
dayanıyorsa bu yasaldır, bu legaldir, bu tartışılmaz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ya yasal olmayan hâlde ne
yapacağız biz? Yasal olmayanlar var.
NECLA ARAT
(İstanbul) İnsan haklarına aykırı ama.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Geleceğim oraya. Sayın
Kılıçdaroğlu, geleceğim, oraya geleceğim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Şu anda yasal olmayanlar var.
MEHMET SEKMEN
(İstanbul) Biraz sabredelim arkadaşlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu tartışılmaz. Yani, burada
gündeme getirilen, bilemiyoruz; hangi
Legal dinlemeler midir, örnek olarak
verilenler, bir hâkim kararı var mıdır? Konu doğal olarak
gizli olduğu için burada o bilgilere sahip değiliz.
AHMET YENİ
(Samsun) Kılıçdaroğlu sahip!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama, birisi çıkıp, herhangi bir
kişi şöyle bir iddiada bulunuyorsa önemli, anlamlıdır:
Yani, devletin kurumları
-altını çizerek söylüyorum; hangisi olursa olsun, hangi kurum
olursa olsun, nereye bağlı olursa olsun- belirlenen kurallara
uymadan, hukuka uymadan, hâkim kararı olmadan dinleme yapıyorsa,
yapıldığını iddia ediyorsa bunun ciddiye
alınması gerekir. Biz de ciddiye alırız, üzerine gideriz
somut olarak böyle bir şey varsa, tartışmasız, hiç kuşkusuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Açılamaz. diye, Soruşturmaya
gerek yoktur. diye Bakanın onayı var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, ama şunun sorgulanmaması
gerekir: Efendim, siz hâkimleri, mahkemeleri etki altına alıyorsunuz
ve oradan birtakım uygun olmayan dinleme kararları
çıkartıyorsunuz. anlamına gelecek birtakım iddiaların
hiçbir geçerliliği yoktur, hiçbir hukuki geçerliliği yoktur.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Var var, o da var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Kimse kusura bakmasın. Yani bir hâkim var ve
hâkim teminatına bağlanmış, mevzuat, dinlemeyi hâkim
kararına bağlamış ve ilgili organlar da buna uymuş. Bu
kararın gereğini yerine getirerek hâkimin kararı çerçevesinde dinleme
yapıyorlar. Nedir burada problem? Var mı bir problem? Olmaz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Var, var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani senin hâkimin, benim hâkimim olmaz; senin
mahkemen, benim mahkemem olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Haburda mahkeme başka, Ankarada başka!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bazı mahkeme kararlarını
beğenmeyebiliriz. Eleştirilebilir, ayrı mesele, ama hepimiz
uymak durumundayız. Onun hukukiliğini, yasal olduğu
gerçeğini ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla sapla samanı
onun için karıştırmamamız gerekir.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) İşinize geldi mi böyle söylüyorsunuz, gelmedi mi başka
söylüyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani hâkimin kararı şu veya bu
şekilde ortaya çıkmış olabilir, beğenmeyebiliriz de.
10 kişi olabilir, 20 kişi olabilir, bilemiyorum yani.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Konuyu değiştir, batıyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Önemli olan şu: Anayasamızın veya
yasalarımızın öngördüğü çerçevede hâkim kararını
vermiş, dinleme kararı hâkim kararı çerçevesinde, şeklinde
ortaya çıkmışsa, mesele yoktur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok işte, belgesi burada; yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi
gelelim ikinci konuya yani yasal olmayan dinlemeye: Tabii bu, gerçekten ucu çok
açık bir alan.
MUHARREM VARLI
(Adana) Biz de seni dinleriz!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani burada, içeriden olabilir,
dışarıdan olabilir, istihbarat örgütlerini
Teorik olarak
konuşuyorum, yani burada bir bilgiye dayanmıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bırak şimdi, bırak!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu bilgilere zaten somut olarak sahip olmak da
herhâlde bir makamı ya da bir unvanı gerektirir. Yani biz konumumuz
itibarıyla bu bilgilere sahip
değiliz, olmamamız da son derece normal. Dolayısıyla her
türlü dinleme yapılabilir. Yani yurt dışından
yapılabilir, uzaydan yapılabilir; yerden, karadan yapılabilir.
Her taraftan yapılabilir. Bu mümkün artık. Bütün uzmanlar bunu
söylüyor: Bu mümkün, yani bütün istihbarat örgütleri bunu yapabilir.
diyorlar. Dolayısıyla, illegal dinleme nedir? Yani yasal olmayan
dinlemenin sınırı nedir? Hangi yasal olmayan dinlemeyi
konuşuyoruz? Hangi yasal olmayan dinlemeyi
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Adalet Bakanının yaptığı illegal
dinleme!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Onu bir tarafa bıraktık, orada problem
yok.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Adalet Bakanının yaptığı illegal
dinleme!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Orada problem yok, onu
tartışamazsınız. Hâkim kararı varsa onu
tartışamazsınız.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hâkim kararı yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani, beğenmeyebilirsiniz, ona bir şey
demiyorum; beğenme, bir duygudur ama karara hepimiz uymak
durumundayız.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hâkim kararı yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Böyle bir olay yok. Yani, hâkim kararı
olmaksızın, mahkeme kararı olmaksızın bir dinleme
varsa onu konuşalım. Öyle bir şey söylemiyorsunuz ama.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Söylüyorum efendim, kendimle ilgili
söylüyorum: Mahkeme kararı yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Mahkeme kararını eleştiriyorsunuz
ya da hâkimin kararını eleştiriyorsunuz. Biz buna
karşı çıkıyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Mahkeme kararı yok.
MUHARREM VARLI
(Adana) Allahtan korkun, köydeki çobanı bile dinliyorsunuz ya! Nedir bu
korkunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ha, konu illegal dinleme olunca, arkadaşlar,
hiç kimsenin bu konuda
Elbette ilgili örgütlerimiz var. İstihbarat
örgütlerimizden diğer başka örgütlere kadar, onlar elbette bununla
ilgili çalışmalar yapıyorlar ama biz bunu takip edemeyiz ki.
Yani, diyelim bir yabancı istihbarat örgütünün Türkiyede sizler, bizler,
hepimizin üzerinde, kamu elemanları üzerinde istihbari amaçlı
birtakım çalışmaları varsa -ki mutlaka vardır, yani
bunu bilmek için çok öyle uzman olmaya falan da gerek yok- bunu elbette
yürütüyorlardır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Varsa niçin önlemiyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani bugün bizim istihbarat örgütlerimizin
yaptığı günübirlik çalışmaları bilmemiz de mümkün
değil ve onları bizim takip etmemiz de mümkün değil zaten. Yani,
burada çıkıp ne konuşacağız? O kadar çok bilinmeyen
var ki. On tane bilinmeyenli bir denklemin çözülmesi mümkün değil.
Dolayısıyla,
önemli olan hâkim teminatının aranıp aranmaması, hâkim
teminatının olup olmamasıdır. Olduğu zaman da herhangi
bir sorun olmaz.
Bizim Adalet
Bakanımız da başta olmak üzere bütün
bakanlarımızın buraya gelmeye ve burada bulunmaya yüreği de
vardır, cesareti de vardır, bilgisi de vardır, her şeyi
vardır. Ondan yana hiç problem yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Gelsin, hemen gelsin!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın değerli arkadaşlar, biz bir
buçuk aydan beri Borçlar Kanununu görüşüyoruz. Öyle değil mi? Bir
buçuk aydan beri Borçlar Kanununu görüşüyoruz. Kaç bölüm
görüşebildik?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) İki.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İki bölüm görüşebildik. Bir buçuk ayda
iki bölüm! Basit bir hesap yapalım. Ticaret Kanununu bir tarafa
bırakalım, sadece Borçlar Kanunu üzerinden giderek bir hesaplama
yapalım. Kalan yirmi bölümün görüşülmesi için bizim ne kadar süreye
ihtiyacımız var? Kesintisiz çalışırsak
yaklaşık bir yıl. Bir yıl iş zamanı, yani iş
günü olarak. Bu demektir ki iki yıl. Yani biz şu çalışma
tarzıyla, işte, muhalefetin engelleme çalışmaları,
grup önerileri getirmeleri vesaire
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Muhalefetin kaç tane önerisine evet dediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın tekrar söylüyorum : Bu elbette hukuka
uygundur, Tüzüke uygundur. Buna hiçbir şey söylemiyorum ama bir de fiilî
bir durum var. Bunlar nedeniyle şu anda da bugün işte gördünüz iki
tane grup önerisi geldi bizden önce, konuştuk, yaklaşık olarak
iki-iki buçuk saat zaman kaybettik. Ha, bu konuşmalar önemsiz de
demiyorum, dün de aynı şeyi söyledim.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Bu konuşmaları zaman kaybı olarak mı
değerlendiriyorsunuz Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın onlar ayrı bir şey ama
Meclis bir gündem belirlemiş, Borçlar Kanunu, bu, öncelikli demiş.
Meclis, iradesini ortaya koymuş. Bunu konuşuyoruz,
tartışıyoruz, bir an önce bitirmemiz lazım.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bugün niye getirmediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, o kadar çok engelleme
gündeme geliyor ki, o kadar çok geciktirme gündeme geliyor ki. Kimler
tarafından?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sizin tarafınızdan!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Maalesef, muhalefet tarafından
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sizin tarafınızdan, sizin!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
grup önerileri başta olmak üzere
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, bu Meclis bir buçuk ayda
iki bölümünü görüşebilmiş Borçlar Kanununun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Çoğunluğu sağlayamıyorsunuz ki.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Daha geride var yirmi bölüm.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Çoğunluğu sağlayamıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Arada başka görüşülmesi gereken kanun
tasarı ve teklifleri de gündeme geliyor, aciliyeti olan.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Çoğunluğu sağlayamıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İşte, bugün de onlardan bir tanesi. Kaç
zamandır ilgili bakanlıklardan sürekli olarak bazı ulusal
sözleşmelerin bir an önce ülkemizin menfaati gereği görüşülmesi
gerektiği Meclise ve bizlere gönderiliyor, onu dikkate almamız
gerekiyor. Yani biz, Borçlar Kanunu görüşmelerinin bitmesini beklersek,
diğer kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için o zaman ciddi
anlamda bir sıkıntı meydana gelir, bir gecikme meydana gelir.
Öncelikli olarak görüşülmesi, acil olarak görüşülmesi gereken kanun
tasarı ve teklifleri görüşemeyiz. Nitekim bakın, belki
önümüzdeki günlerde, önümüzdeki haftalarda -belki değil- çeklerle ilgili
düzenleme yapacağız birlikte yine, onu konuşacağız.
Şimdi bunu sonuçlandırmak için, çeklerle ilgili düzenlemeyi yapmak
için Borçlar Kanununun görüşülmesini tamamlamamız mı gerekiyor?
Gönlümüz onu istiyor, arzu ediyor ama bırakmıyorsunuz ki
Kusura
bakmayın yani şöyle
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ali Babacan onay verdi mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Daha önce de bu yapıldı. Her türlü biz
çabayı da sarf ediyoruz uzlaşma olması için,
hızlanabilmemiz için gereken her türlü çabayı da sarf ediyoruz. Ha,
yani bu şu anlama da
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kabul ettiğiniz bir tane önerge söyleyin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tekrar
altını çizerek söylüyorum -yanlış
anlaşılmasın- yapılan yöntem Tüzüke uygundur, ona bir
itirazımız yok
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bir tane önerge söyleyin, bir tane.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
onun altını çizerek söylüyorum ama
sonuçta bir engelleme ortaya çıkıyor ve biz Meclisi etkin olarak
çalıştıramıyoruz bu nedenle.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Engelleyeceğiz tabi canım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Söylemeye
çalıştığımız o, altını çizmeye
çalıştığımız o.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Engelleyeceğiz, bunu daha öğrenemediniz mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi
bakın Sayın Bakana dün sorular soruldu, biz de buradaydık.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Size, halka karşı yasa
çıkarttırmayacağız. Engelleyeceğiz sizi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tabii,
kurallar var değerli arkadaşlar.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Halka karşı yasa çıkartıyorsunuz!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İç Tüzük var, herkesin, hepimizin ona
uyması gerekir. Yani İç Tüzükü ve Meclisin çalışmalarını
kendi arzularımız, taleplerimiz doğrultusunda yönetemeyiz,
yönlendiremeyiz.
MUHARREM VARLI
(Adana) Sen yapıyorsun!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - O sorular niçin sorulması gerekiyor? O
sorular, Sayın Bakana, elbette Borçlar Kanunuyla ilgili yani
görüşülen kanunla ilgili sorulması gerekiyor. Tüzük buna amir.
Tüzüke uymamız gerekiyor. Yani siz, Sayın Bakanı Tüzüke
uyduğu için, Tüzüke uygun davrandığı için suçlayabilir
misiniz değerli arkadaşlar?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Burada cevaplandırmasın,
dışarıda cevaplandırsın
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Yapmayın, böyle bir suçlama olmaz. Yani
sorunun yöntemi bellidir, mekanizmalar açıktır, faaliyettedir.
Nitekim, yüzlerce, binlerce soru soruluyor buradan. Yani soru sorulmak
isteniyorsa, sözlü sorular
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) İki sene sonra cevap bile vermiyorsunuz Sayın Canikli.
BAŞKAN
Sayın Canikli, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunların yöntemi bellidir.
Bakın, orada
da geçmiş dönemlerle kıyasladığınız zaman, hem
sözlü sorularda hem de yazılı sorularda şu anda rakamlar
yanımda yok- AK PARTİ dönemindeki oran hepsinden çok daha yüksektir.
Buradan ben daha önce açıklamıştım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hangisini kabul ediyorsunuz?
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) - Bir buçuk yıl sonra veriyorsunuz, o da cevap bile değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Efendim, rakamlar var bizde, bunları
konuşuruz.
Dolayısıyla
böyle bir suçlama da olmaz yani sorular cevaplandırılmıyor.
Dolayısıyla her şeyi yöntemine uygun yapalım, Tüzüke,
mevzuata uygun yapalım. Yoksa Sayın Bakan Ben cevaplamam. demiyor
ama Burada bunu konuşalım. diyor. Şu anda Borçlar Kanununu
konuşuyoruz. Borçlar Kanununa madem itirazlar var, muhalefetin
itirazları var, saygı duyuyoruz ama bu itirazlarınızın
altını doldurun. Onu bekliyor doğal olarak Sayın Bakan.
Bundan da daha doğal bir şey olamaz.
Önergenin lehinde
söz aldım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Önergenin
aleyhinde
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre çok kısa bir
söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan, Tüzükte böyle bir usulümüz yok.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Konuyu aydınlatmak için
BAŞKAN -
Şimdi, AK PARTİ grup önerisi konuşuluyor. Lehinde ve aleyhinde
söz isteyen 4 kişiden 3 sayın milletvekilimiz konuştu.
Şimdi söz
sırası Sayın Şandırda.
Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine bir
çalışma gününün Genel Kurul gündemini belirlemeleri için
yaklaşık dört saattir tam anlamıyla cebelleşiyoruz.
Sayın Canikli, kendi partisinin grup önerisiyle, yani gündemin
belirlenmesi için grubunun verdiği önerinin lehinde konuşmak için
geldi, ama bir tek cümle lehinde konuşamadan geri oturdu maalesef.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Kılıçdar
Herkes öyle
konuşuyor.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Öyle mi efendim?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Muhtemelen siz de öyle yapacaksınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Şimdi bunu niye söylüyorum? Bunu niye söylüyorum?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Doğrudur dediğiniz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ben konuşacağım, sizin önergenizi ben
konuşacağım yani
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Lehine mi?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Hem Genel Kurulumuzu hem bizi izleyen değerli
vatandaşlarımızı bilgilendirmek açısından.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Lehine konuşacaksınız.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, lehinde mi, aleyhinde mi
konuşacaksınız?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bunu niye söylüyorum? Değerli arkadaşlar,
kabul edelim Türkiyemizde gerçekten kötü şeyler oluyor. Türkiyeye
yakışmaz, milletimize yakışmaz, kötü şeyler oluyor.
Maalesef bunlar Meclisimize de yansıyor. Şu iki üç gündür
yaşadığımız hadiselerden yüreği yanmayan var
mı içinizde?
Şimdi,
burada bir sayın milletvekili çıkıyor, diyor ki: Beni yasa
dışı yollardan dinlediler. Bu dinleme evraklarını dosyaya
koydular. Bununla ilgili şikâyet ettim ama Sayın Bakan
Soruşturmaya gerek yoktur. diye cevap verdi. Böyle bir hukuk devleti
olur mu? Yani bu konuyu ilgili yetkili arkadaşlar konuşacaklar, ben
bunu konuşmak istemiyorum. Ama kabul etmek lazım ki, Türkiyemizde
yani şu çağa yakışmaz, Türkiye'nin ihtiyacı olmayan,
bu halkın bizden beklediği olmayan, yakışıksız,
kötü şeyler oluyor.
Bir korku
tünelinden geçiyor toplum. Herkes dinlendiği korkusuyla yaşıyor.
Evi dinleniyor, kendi gizlisi dinleniyor. Ne kadar dinlendiğini de
bilmiyoruz. Yatak odalarının dinlenip dinlenmediğinden emin
misiniz? Yargıtayın dinlendiği söyleniyor. Cumhuriyet
Başsavcısının dinlendiğini gazeteler yazıyor.
Dolayısıyla, gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizim
bunların üzerinde dikkatlice durmamız, görevimizin gereği,
sorumluluğumuzun gereği, birbirimize bağırıp
çağırmadan yapılması gerekeni bir iktidar-muhalefet
çekişmesinin dışında, kafamızı elimizin
arasına alıp durup düşünmemiz lazım. Bu millete
karşı sorumluluğumuz var, görevimiz var.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi bugün gündemi yine
değiştirdi. Dün bir sayın sözcüleri, İşte dört
haftalık gündem yaptık. Size de hiç beğenilmiyor. demişti
ama bunu hemen bugün yalanlayan yine kendi grubu oldu. Bugün yine Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemi değiştirildi Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup önerisiyle. Birazdan oylayacaksınız ve kabul
edeceksiniz.
Bakınız,
getirdiğiniz önerilere biz karşı çıkmıyoruz. Gerçi bu
427 sıra sayılı kanunun ne olduğunu da bilmiyoruz. Bunun
yarın görüşülmesini, burada gündeme alınmasını kabul
ettireceksiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Görüşmeyeceğiz onu.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu 427 sıra sayılı kanun gruplara
gelmiş değil, milletvekillerine ulaşmış değil,
hatta gelen evraklar listesinde Meclis Başkanlığı
Divanına da ulaşmış değil. Bunun üzerinde inceleme
yapacağız, bize ulaşmayan bu kanun üzerinde inceleme
yapacağız, araştırma yapacağız. Katkı
vermemiz bekleniyorsa yarına da yetiştireceğiz. Bu güzel bir
şey midir? Bu güzel bir şey midir? Şimdi 427 sıra
sayılı kanunun gündeme alınmasını teklif ediyor. Ben
böyle söyleyince Sayın Grup Başkan Vekili oradan
Görüşmeyeceğiz onu. diyor. Niye getiriyorsunuz buraya?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, bugün de söyledim ben size,
yapmayın! Sayın Şandır, söyledim ya işte
toplantıda.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Niye getiriyorsunuz buraya değerli
arkadaşlar?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öne alıyoruz sadece, hepsi o kadar.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun getirdiği bu
genel görüşmenin yapılmasının gündeme alınmasına
destek veriyoruz. Bu gündemin yarın Meclisimize özel gündemle gelmesine
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek veriyoruz. Nedir bu açılım
hadisesi? Bunu gerçekten biz biliyoruz da sizler bilmiyorsunuz. Biliyorum,
Sayın İçişleri Bakanı da bilmediğini dün ortaya koydu.
Nedir bu açılım? Ümit ediyoruz ki yarın bir buçuk saat içerisinde,
önerge sahibi olarak otuz dakika, grup olarak da bir saat Sayın
Başbakanın, Grup Başkanının konuşacağı
söyleniyor. Ümit ederiz ki bu açılımda yakın, orta, uzun vadede
neyi yapmayı düşündüğünüzü veya bu açılımla neyi kastettiğinizi
bu millete anlatırsınız. Dolayısıyla, bunun gündeme
alınmasını biz talep ediyoruz, sizin bu yöndeki önerinizi
destekliyoruz, bunu bilesiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ama, bir şey
söylemek lazım.
RECEP KORAL
(İstanbul) Ama!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bir şey söylemek lazım. Destekliyoruz, orada
nokta, virgül değil. Evet. Ama, bakın bir şey söylemek
istiyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) Ama deyince alkışları geri alırız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; şu iki gündür, üç gündür Meclisimizde yaşanan
hadiselerin sebebi bizatihi iktidar partisi grubudur. Sevgiden bahsetti bir
grup başkan vekili. Sayın Bakan kardeşlikten bahsetti; geri
döndü böyle, muhalefet partilerini bölge partisi olmakla suçladı. Niye
ihtiyacınız vardı buna? Eğer bir gerginlik çıkarmak
gibi bir kararınız, bir ihtiyacınız olmasa bu program
sizin, iktidar olan sizsiniz, görevli olan sizsiniz; işin bitirilmesiyle
ilgili sorumluluğu olan sizsiniz. Millete sizin sözünüz var. Kavgaya niye
ihtiyacınız var? Bakanınız çıkıyor, muhalefet
partilerini bölge partisi olmakla suçluyor. Benim Hakkâride
teşkilatım var. Oy alırız almayız, ama Türkiye'nin
tamamında siyaset yapmaya gayret sarf ediyoruz. Sizin, iktidar partisi
olarak siyaseti bu şekilde gasbetmeye, mahkûm etmeye hakkınız
var mı?
Bir başka
şey, tabii burada çok konuşulduğu için söylüyorum, tekrar bugün
gündeme geldiği için söylüyorum. İktidar partisi grubu adına
Bakan veya başkan vekili, yetkili sözcü, burada her söylediğini
gerçek söylemek, doğru söylemek ve ispat etmek mecburiyetindedir. Bize
bizim hoşumuza gitmeyen sözleri söylemek mecburiyetini yüklemeye
hakkınız yok. Bugün burada Sayın Bakan da oturuyordu, eski bakan
da oturuyordu, bizim Grup Başkan Vekilimiz kalktı, dedi ki: Hem
geçmiş dönem hem yeni dönem, gelin bu Mavi Akımın
hesaplarını yeniden inceleyelim, Var mısınız? diye de
meydan okudu.
Şimdi,
kalkıp da buradan elini sallaya sallaya
Gazetelere baktınız
mı Sayın Kılıç? Gördünüz mü kendinizi? Böyle elinizi
sallaya sallaya. Bir de Devlet Beyin, Devlet Bahçelinin devlet
adamlığını sorgulayarak söze başlıyorsunuz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Büyük adamdır o, büyük adam.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Evet ve dönüyorsunuz, diyorsunuz ki Kapalı
oturumda Türkiyenin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin hangi menfaatini kime,
kaç paraya sattınız? Biliyorsanız buyurun söyleyin. Buyurun
söyleyin. Bilmiyorsanız bunu söylemeye hakkınız yok. Çünkü
Hükûmet olan sizsiniz, devlet olan sizsiniz. Milletin kafasını
karıştırmaya ne hakkınız var?
Biz de diyoruz
ki, gelin bildiklerinizi söyleyin. Bugün içinizde bulunan o dönemin milletvekilleri,
bakanları hatta başbakan yardımcıları söylesin.
Niye bunu
yapıyorsunuz? Bunu söz ola gele diye yapmıyorsunuz. Bunu bilerek
yapıyorsunuz. Bunu şuurlu olarak yapıyorsunuz. Niye? Karar
vermişsiniz, burası gerginlik yaşasın. Burada kavga olsun,
dövüş olsun.
Değerli
arkadaşlar, yani bundan ne menfaat çıkartıyorsunuz, hangi
projenizin bununla gerçekleşeceğini ümit ediyorsunuz onu bilmiyorum
ama sizi millete şikâyet ediyorum. Milletin sorunları ortada dururken
Sayın eski Belediye Başkanı, Sayın Milletvekilim İstanbul
ile ilgili güzel şeyler yapıldığını söyledi,
eyvallah. Siz zaten güzel şeyler yapmak için iktidar oldunuz.
Yapamadıklarınızın hesabını vereceksiniz. Öyle mi
kardeşim?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) O da doğru.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Yani her yağmurda bu İstanbulun sel
altında kalmasını nasıl savunuyorsunuz?
Bakın, size
teklif ediyoruz: Gelin bir İstanbul araştırma grubu
kuralım. Yani burada 2002yi bahane ederek, yapılanları öne
çıkartarak, yapılamayanları, yanlış
yapılanları milletin gözünden saklamak hakkınız var mı
Sayın Milletvekili?
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Hayır, öyle bir şey söylemedik asla, öyle bir
şey söylemedik.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Dolayısıyla, bakın, burada dün bu
gerginliklerin sebebi, müsebbibi siyasi iktidarın, iktidar partisi
grubunun kararıdır. Bakanıyla, grup başkan vekiliyle hatta
maalesef Grup Başkanı Sayın Başbakanla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen tamamlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Zaman kalmadı ama reddedilemeyen, yalanlanamayan
bir olay yaşanmıştır. Sayın Başbakan Meclis
Başkanını doğrudan azarlamıştır.
Bunları Sayın Meclis Başkanının yalanlaması
gerekir, şu saate kadar da yalanlamamıştır.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Dün yalanladı.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) İletişim Dairesi Başkanının
yapmış olduğu açıklama ayrı bir yüz
kızartıcı hadisedir. Sizi bir daire başkanının
muaheze etmesine sizin de itiraz etmeniz lazım.
Meclis
Başkanı kendini savunabilmeliydi. Gazetelere yansıyan husus çok
ağırdır ve Sayın Başbakan Bu ne biçim yönetim, sen ne
biçim yönetiyorsun bu Meclisi? diye Sayın Meclis Başkanına
çıkışmıştır; o da Gereken tedbiri
alacağım efendim. demiştir.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Yalanlandı efendim, yalanlandı.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Yalanlanmadı arkadaşlar, ben de
yalanlanmasını istiyorum.
Tekrar ediyorum:
Türkiye'de kötü şeyler oluyor, yedi yıldır bu ülkeyi tek
başınıza yönetiyorsunuz ama hâlâ Türkiye'ye yakışmaz,
Türk milletine yakışmaz birtakım olaylar oluyor ve bu
yakışıksız olaylar Meclisimize de yansıyor maalesef.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama Mecliste kürsüyü biz işgal etmedik ki
Sayın Şandır, yapmayın Allah aşkına!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, bu
grup önerisinin aleyhinde söz aldım ama lehinde oy vereceğimizi
tekrar ifade ediyorum. Bu Genel görüşmenin açılmasını biz
de istiyoruz.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
AK PARTİ
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.02
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.14
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, efendim, tutumunuz hakkında, 63üncü
maddeye göre
BAŞKAN
Sayın Genç, bir saniye, bir şeyi başlatalım...
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika efendim, bir dakika.
BAŞKAN
Böyle bir hakkınız var mı Sayın Genç?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim
Nasıl?
BAŞKAN
Böyle bir hakkınız var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Var efendim! Bakın
BAŞKAN
Önce Meclisi bir açalım, bir soralım
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, 63üncü maddeye göre, tutumunuz hakkında söz
istiyorum. Ben size, bana söz verirseniz
Bakın, biraz önce grup önerileri
üzerinde söz verirken grup önerisinin üzerinde birinci sözü verdiğiniz
kişilere kura çektirmediniz.
BAŞKAN
Niye kura çekilmedi Sayın Genç? Burada kurasız mı çekildi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, çektirmediniz. Kura çektirmeden söz verdiniz. 2
kişi biraz önce
AKP Grubunun önerisinin kabul edilmesi üzerine genel
görüşme gündem maddesi gündeme alındı. Ben yerimden size hitap
ettim, dedim ki: Ben söz istiyorum. Bu genel görüşme önergesi ki söz
hakkım şimdi doğuyor. O sırada doğuyordu. Siz hemen
birleşimi kapattınız. E, AKP şimdi getirdi, 50 tane
milletvekilinin şeyini verdi. Ondan sonra, benim söz hakkım kayboldu.
Şimdi, ben bu tutumunuz
BAŞKAN
Sayın Genç, sizin söz hakkınız yoktu ki. İki lehinde, iki
aleyhinde söz isteyen sayın milletvekillerine söz verildi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, hayır, rica ediyorum. Meclisi çok keyfî
yönettiğiniz için 63üncü maddeye göre söz istiyorum. 63üncü maddeye göre
söz istiyorum efendim. Böyle şey olmaz ya! Biz de burada milletvekiliyiz
fiilen ama susturuluyoruz. 63üncü maddeye göre bir usul
tartışması
BAŞKAN
Sayın Genç, yarınki görüşme için diyorsanız, getir yarınki görüşme için de kuraya
dâhil edilecek, çekilecek şimdi.
Ne için
istediniz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bakın, orada, söz istem sırasına göre
verilir. Daha siz Önergenin gündeme alınması kabul edilmiştir.
dedikten sonra hemen ben söz istedim. Bakın burada
BAŞKAN
Hangi önergeyle ilgili söylüyorsunuz Sayın Genç?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, yarınki genel görüşme önergesiyle ilgili. Ama
siz kürsüyü terk ettiniz
BAŞKAN E,
kapattıktan sonra ne yapacağım? Kapattıktan sonra söz
veremem ki Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) E, tamam. Bana söz hakkı doğdu. Kabul edilmiştir
dedikten sonra kürsüyü terk ettiniz. Ben usul tartışması
BAŞKAN Ara
verdim, ne yapmam gerekiyordu Sayın Genç?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, usul tartışmasını 63üncü maddeye göre
açmanızı istiyorum. Aynı zamanda sizin bu konuda
yaptığınız hatalar var, öteki arkadaşlar
BAŞKAN
Sayın Genç, usulle ilgili benim uyguladığım
yanlış bir uygulama söz konusu değil ki usul
tartışması istiyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim var, 63üncü maddeye göre, başkanın Meclisi
yanlış yönetmesinden dolayı tutumunuz hakkında usul
tartışmasını istiyorum. 63üncü maddede
BAŞKAN
Sayın Genç, bakın, isteğiniz
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, zabıtlara geçer.
Zabıtlara baktığınız zaman
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Canikli, bir saniye.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya sen şimdi otursana oraya! Sen orada otursana! Senin
aklın ermez böyle şeylere, sen otur yerine!
BAŞKAN
Sayın Genç, bakın doğru değil talepleriniz. Ancak ortada
herhangi bir usulsüzlük veya Tüzüke uymamazlık da söz konusu değil.
Yerinizden size iki dakika
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, ben kürsüden
BAŞKAN
Hayır, Sayın Genç. Ortada, söylediğim gibi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, zaten bu benim doğal hakkım. Tutumunuz
hakkında usul tartışmasını açmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, usul tartışması açacak herhangi bir şey
söz konusu
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, bakın, Sayın Başkan, ben baştan beri
buradaydım. Üç tane grup önerisi geldi. Hemen birinci söz sahiplerini
kuraya çektirmediniz ve ondan sonra
BAŞKAN
Sayın Genç, şöyle bir düşünceniz varsa, eğer Meclisin
çalışmasını engelleme gibi
Burada, bak, her şey Tüzük
dâhilinde yapılıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ee tamam işte
İç Tüzüke göre
BAŞKAN
Buradaki oturan sayın başkanlar yetkilerini Anayasadan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünden alırlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, tutumunuz hatalı.
BAŞKAN -
Bunun haricinde herhangi bir şey yapılması söz konusu
değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama bana bir söz verin, 63üncü maddeye göre
BAŞKAN E
veriyorum, yerinizden; oturun, iki dakika söz...
KAMER GENÇ
(Tunceli) 63üncü maddeye göre söz istiyorum efendim, ben 60a göre
istemiyorum. 63üncü maddeye göre bir usul tartışmasını
açalım. Çünkü burada hep böyle hata yapılıyor efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, eğer herhangi bir usulsüzlük
yaptığımı iddia ediyorsanız
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet yaptınız.
BAŞKAN -
Genel Kurulun oylamasına sunarım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, tamam, sunun. Ama önce ben konuşayım da
BAŞKAN Ama
ne için usulsüzlük yaptım, onu bir söyleyin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ben açıklayacağım kürsüde işte.
BAŞKAN
Olur mu Sayın Genç? Yani Tüzük açık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz verirseniz açıklayacağım.
BAŞKAN - Ne
için istediğinizi bir söylemeniz gerekir ki, hangi konuda
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, tabii, burada konuşmalarımız
hep
Konuşturmamak için, hem gruplar hem de Meclis Başkanlık
Divanı bize karşı çok açık tavırlı oluyor. Ben
onun için bu
Biraz önce de zaten yerimde bana sataştınız,
dediniz ki: Siz burada yoktunuz. Hâlbuki bu Genel Kurula gelen en fazla ben
varım.
BAŞKAN
Sayın Genç, bu tartışma istediği kadar uzayabilir,
uzatabilirsiniz ama herhangi bir usulsüzlük söz konusu değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, 63üncü maddeyi okur musunuz, lütfen Meclis
Başkanını Meclisin çalışma gündemine riayete davet
Ben o maddeye istinaden, usul tartışması
açılmasını istiyorum efendim. Ben ona göre, 63üncü maddeye
göre
BAŞKAN
Yerinize oturun, iki dakika söz veriyorum yoksa vermiyorum Sayın Genç,
doğrusunu söyleyeyim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, kürsüden istiyorum. Sayın Başkan, kürsüden
istiyorum. Yani kıyamet de kopmuyor ki!
BAŞKAN
Alakası yok Sayın Genç. Burada yanlış bir uygulama ihdas
ediliyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, yanlış tutumunuz var. 63üncü maddeye göre
ben kürsüde izah edeceğim bunu.
BAŞKAN
Yerinize oturun Sayın Genç, iki dakika söz vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim
BAŞKAN -
İstiyorsanız yerinize oturun, iki dakika söz vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, ben kürsüde
Usul tartışması
açılmasını
BAŞKAN
Sayın Genç, ortada herhangi bir usulsüzlük yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ona siz karar veremezsiniz. 63üncü madde gayet açık.
Milletvekillerinden herhangi birisi usul tartışması isterse
63üncü maddeye göre kendisine söz verilir.
BAŞKAN O
zaman, ne usulsüzlük yaptığımı söyleyin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ancak biz konuşuruz, siz tutumunuzu Genel Kurulun oyuna
sunarsınız.
BAŞKAN
Sayın Genç hangi konuda usulsüzlük yaptığımı söyleyin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ben izah edeceğim işte orada.
BAŞKAN
Olmaz ki Sayın Genç. Tüzük öyle diyor. Hangi konuda usulsüzlük yaptım
ben?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, söz istedim vermediniz. Ondan sonra, kuraları
yanlış çektiniz. Bazıları kuraya tabi tutuyorsunuz, birisini
şey ediyorsunuz. Yarınki genel görüşme konusunda, benim
konuşmamam için fiilen imkânsız hâle getiriyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Genç, kuralar, söz talebinde bulunan tüm grup başkan vekilleri
nezaretinde Kanunlar Dairesi tarafından yapılmakta ve
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, ben sizden 63üncü maddeye göre
söz istiyorum, bana
BAŞKAN
kâtip üyelerin gözetiminde yapılmakta.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, kâtip üyelerle ilgisi yok, ben size 63üncü maddeye göre
tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, ortada yaptığım herhangi bir usulsüzlük söz
konusu değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ben onu kürsüde izah edeyim.
BAŞKAN
Sayın Genç, keyfî verilmez, keyfî de istenmez.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim?
BAŞKAN
Hangi konuda usulsüzlük yaptığımı söyleyeceksiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, şimdi, Sayın Başkan, ben burada tek
bağımsız olmasaydım
Bakın, ben
bağımsız olduğum için
BAŞKAN -
Okuyorum 63üncü maddeyi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 63üncü maddeyi okuyun efendim.
BAŞKAN
Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu
öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer
işlerden önce konuşulur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Başkanlık Divanını Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma usullerine davet için tutumunuz hakkında söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN Bu
yolda bir istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek
şartıyla, lehte ve aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir.
Bu görüşme sonucunda oya başvurmak gerekirse, oylama işaretle
yapılır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
BAŞKAN
Sayın Genç, herhangi bir uygulama olması gerekir ki
KAMER GENÇ
(Tunceli) Beyefendi, ben bir milletvekiliyim, bir milletvekilinin talebi varsa
bunu siz yerine getirirsiniz, Genel Kurul karar verir. Yani, usulsüzlük var
mıdır yok mudur?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) 63üncü madde kötüye kullanılamaz Sayın
Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, burada, çalışma saatinin bitimine kadar orada
durabilirsiniz. Herhangi bir usulsüzlük söz konusu değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim ben iddia ediyorum, bugüne kadar bu konuda iddia
BAŞKAN -
Yanlış bir uygulama ihdas etmemek için size 63üncü madde
gereğince söz vermiyorum çünkü ortada usulsüz olarak
uyguladığım herhangi bir şey söz konusu değil.
İstiyorsanız
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama, bu davranışınız dahi usulsüz.
BAŞKAN
Değil Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 63üncü madde size öyle bir yetki vermiyor, usul
tartışmasını
BAŞKAN
Buradaki Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzükünü siz belirleyecek
değilsiniz, uygulamasını da siz belirleyecek değilsiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bu İç Tüzükü en fazla uygulayanlardan birisi benim.
BAŞKAN
Olabilir Sayın Genç; yerinize geçiniz, iki dakika size söz veriyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 63üncü maddeye göre usul tartışması istendiği
zaman söz vermek zorundasınız, yoksa olmaz.
BAŞKAN
Zorunluluğum yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani bu keyfîliğe kaçar, bu davranışınız
bile keyfiliktir.
BAŞKAN
Olabilir, zorunluluğum yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben söz istiyorum Sayın Başkan. Bana söz vermek
zorundasınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilleri
Sayın Genç,
yerinize oturur musunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, oturmam. Söz istiyorum. Söz istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından Otur yerine sesleri)
BAŞKAN
Oturmayın, ayakta bekleyin o zaman Sayın Genç. Ayakta bekleyin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz vermek zorundasınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
şeyi uygulamak gerekir ki ondan sonra usulsüzlük tartışması
açılması gerekir. Bundan önce AK PARTİ Grubunun önerisi
vardı, grup önerisi, bunun üzerine iki lehte, iki aleyhte olmak üzere söz
istediler, 4 sayın milletvekili çıktı konuştu. Sizin söz
hakkınız, müracaat etmişsiniz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Orada söz sırasını belirlemede hata
yapıyorsunuz. Bunu izah edeceğim orada. Ayrıca da AKP Grubunun
önerisi üzerine yarına yapılacak genel görüşme önergesi gündeme
alındı, siz milletvekillerinin söz isteme hakkını ortadan
yok edecek şekilde kürsüyü terk ettiniz. Niye yaptınız?
Şimdi, 50 tane AKP Grubu, öteki grupta 50şer tane getirdiler, 2 tane
milletvekilinin konuşma hakkı var
Ben hâlbuki hemen yerimden söz
istedim ve birinci söz benimdi ama siz bunu bertaraf etmek için hemen kürsüyü
terk ettiniz. Onun için, lütfen o konuda usul hakkında bir söz istiyorum
efendim.
RECEP KORAL
(İstanbul) Sayın Başkan, Meclisi yönetir misiniz, Meclisi yönetir
misiniz
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen, sayın milletvekilleri
RECEP KORAL
(İstanbul) Hayır, 550 kişi tek tek konuşacak olsa
Olur
mu öyle şey?
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, ben sıradan bir milletvekili değilim. Bu
Parlamentoda
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Herkes biliyor Sayın Genç sizin milletvekili olduğunuzu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim şimdi burada bir grubum da yok, bir grubum olsaydı,
grubum şimdi peşimden gelirdi, siz ona göre
Yani tek olmak demek
burada kendisine karşı her türlü usulsüzlüğü işlemek demek
midir yani?
Ben size bir
milletvekili olarak diyorum ki: 63üncü maddeye göre tutumunuz hakkında
söz istiyorum.
RECEP KORAL
(İstanbul) Tutumu yok, ne tutum yaptı ki anlamadım.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Milletvekili
Sayın Genç,
herhangi bir usulsüz uygulama yok, dolayısıyla usulsüzlük de yok,
istiyorsanız yerinizden iki dakika söz vereyim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kaç tane söz verdiniz 63üncü maddeye göre Sayın Başkan,
tutanakları inceleyin, 63üncü maddeye göre kaç tane usul
tartışması verdiniz?
BAŞKAN
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, bir milletvekili
konuşurken, bir milletvekiline karşı saygısızlık
yapıyorsunuz. Bu davranışınız dahi Meclis
Başkanlık kürsüsünde oturan bir kişiye yakışmayan bir
davranış. Yani böyle bir şey olur mu Sayın Başkan!
BAŞKAN -
2nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam edeceğiz.
2.-
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, oraya geçemezsiniz, evvela benim meselemi
halletmek zorundasınız. Onun için bana söz vermek
zorundasınız. Söz vermek zorundasınız.
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
BAŞKAN
3ncü sıraya alınan, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın; Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu tutumunuzla AKPde size çok fazla makam
vermezler. Bakıyorum, çok böyle AKP İktidarının paralelinde
hareket ediyorsunuz. Zaten Meclis Başkanlığı diye bir makam
kalmamış. Tayip Erdoğan gidiyor Mehmet Ali Şahine diyor
ki: Onları dışarı at. Böyle talimatla yönetilen bir
Mecliste, Meclis bulunmaz
BAŞKAN -
Dördüncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında
Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/706) (S. Sayısı: 407) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
407 sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek.
Buyurun
Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında söz
almış bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sabahtan beri burada görüşmeleri izliyoruz. Hep,
salı günkü görüşmelerin esintileri, serpintileri buraya yansıyor
ve ister istemez arkadaşlarımız da bu konularda görüşlerini
ifade ediyorlar.
Gerçekten,
salı günü burada -ben 2002 yılından beri Meclisteyim- hiç
yaşamadığımız tartışmalara tanık olduk.
Umarım ve dilerim ki bu tip tartışmalar bir kez daha
yaşanmaz.
Değerli
arkadaşlarım, bu Karadağ ile bir anlaşma yapıyoruz.
Bugün de onay için Genel Kurula gelmiş bulunuyor. Acaba Karadağ ile
ilişkilerimizin boyutları nedir? Ticari ilişkilerimiz ne
kadardır? Ne kadar ihracat yapıyoruz, ne kadar ithalat
yapıyoruz, Karadağlıların Türkiyede bir
yatırımı, sermayesi var mı? Bizim
yatırımcılarımız, sermayedarlarımız
Karadağda yatırım yapmakta mıdır? Bu konularda bir
bilgi verilirse daha bilerek konuyu tartışmış oluruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuya geçmeden önce ben biraz önce
İstanbuldaki sel felaketiyle ilgili yapılan tartışmalar
konusunda bir iki şey söylemek istiyorum. Biliyorsunuz İstanbulda
büyük bir sel felaketi yaşandı ve 31 kişi hayatını
kaybetti. En büyük hasar, en büyük felaket de Ayamama Deresinde
yaşandı; bu, İkitellide bulunan Ayamama Deresi. O sel
felaketinden hemen sonra Genel Başkanımız Deniz Baykal ve
arkadaşlarımızla birlikte gittik bölgeyi gördük. Gerçekten, o
bölge bir sel yatağı olmasına rağmen, bir dere
olmasına rağmen imara açılmış, binalar
yapılmış, suyun aktığı dere daraltıla
daraltıla küçücük bir dere hâline getirilmiş ve diğer
kısımlarına da işte tır garajı yapılmış,
binalar yapılmış, büyük bir yağmur geldiği zaman da,
sık sık olduğu gibi, her tarafı sel bastı, büyük bir
felaket yaşandı, büyük bir servet heba oldu ve en önemlisi 31
vatandaşımız hayatını kaybetti. Ne yazık ki bu
olay hem kamuoyunda yeteri kadar sahiplenilmedi hem de hem Büyükşehir
Belediyesi hem iktidar partisi bu konuya yeteri kadar eğilmedi. Biraz önce
burada konuşan arkadaşlarımız ifade ettiler, dediler ki:
Bunun için büyük bir kaynak aktarıldı. Bundan sonra o dereleri
ıslah edeceğiz. Oysa bundan çok önce Dünya Bankasından bu
derelerin ıslahı için önemli bir kaynak
aktarılmıştı, ayrılmıştı ama ne
yazık ki o kaynak kullanılmadı. O kaynak
kullanılmış olsaydı bugün
yaşadığımız, 31 vatandaşımızın
hayatını kaybettiği o taşkınlar yaşanmazdı.
Bir diğer
önemli nokta, bu bölgeyi imara kimin açtığı konusu sık
sık tartışılıyor. 1994 yılından beri AKP ve
ona yakın anlayış
1994 yılında, biliyorsunuz,
şimdiki Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan Büyükşehir
Belediye Başkanı seçilmişti ve o tarihten beri de İstanbul
Büyükşehri AKP zihniyeti yönetmektedir. Peki, on beş yıldır
bu bölgede niçin bir ıslah yapılmamıştır? Biraz önce
söyledim, kaynak gerekçesine sığınamazsınız çünkü
kaynak Dünya Bankası tarafından ayrılmıştır. Ama
ihmal, vurdumduymazlık, ne yazık ki, Bir şey olmaz
anlayışı o bölgeyi bakımsız, çaresiz
bırakmış ve o sel felaketine maruz kalmıştır.
Gene bu bölgeyi
imara açan karar burada, elimde ve altında, değerli
arkadaşlarım, Ali Müfit Gürtuna (Meclis Birinci Başkan Vekili),
Zeki Yeşildağ (Divan Başkanı) ve Recep Tayyip Erdoğan
(Büyükşehir Belediye Başkanı)... Tarihi de 10 Mart 1998. Burada
açıkça sel yatağı olan dere imara açılıyor ve oraya
binalar yapılıyor.
Şimdi, sel
felaketinden sonra açıklamalar yapıldı, denildi ki: Oradaki
binaları yıkacağız. Bazı binaların da istinat
duvarını filan yıkmak üzere harekete geçildiğini
televizyonlarda görüyoruz, gazetelerden okuyoruz. Ama değerli
arkadaşlarım, önemli olan o dere yatağını imara
açmamaktı. Bu dere yatağını imara açan, oralara ruhsat
veren kararların hepsine Cumhuriyet Halk Partili Büyükşehir Belediye
Meclisi üyeleri karşı çıkmışlar ve muhalefet oyu
vermişlerdir. Buna rağmen o dereler imara
açılmıştır, göz göre göre bu sel felaketi hasarına yol
açmıştır, bunun saklanacak, gizlenecek hiçbir tarafı
yoktur. Hiç yoksa, ben burada beklerdim ki konuşan arkadaşlarımız
gelsinler bir özür dilesinler. Orada 31 vatandaşımız
hayatını kaybetti, pek çok insan servetini kaybetti. Hiçbir şey
olmamış gibi İstanbul bir marka şehir oldu,
İstanbulda şakır şakır sular akıyor. diye bir
edebiyat geliştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, İstanbulu yaşayanlar, İstanbulu
görenler - herkes biliyor zaten, herkes İstanbulla çok yakından
ilgili- bilir, bir yağmur yağdığı zaman pek çok
binanın sel altında kaldığı, trafiğin
işlemediği, insanların artık arabalarına binip
yollarda bekledikleri bir şehir hâline gelmiştir. Uluslararası
pek çok toplantı İstanbulda yapıldığı zaman
toplantının yapıldığı bölge tümüyle trafiğe
kapatılmaktadır, âdeta İstanbulda yaşayanlar
uluslararası toplantılara tepki gösterir hâle gelmişlerdir.
Dünyanın hiçbir şehrinde -gidiniz Parise, gidiniz Londraya, gidiniz
Berline- bir yerde uluslararası toplantı yapılıyor diye o
bölgenin tümüyle trafiğe kapatıldığını, hatta
vatandaşların yaya giriş çıkışının
engellendiğini görmezsiniz ama biz bir toplantı yapıyoruz, o
bölgeleri kapatıyoruz ve insanlara çile çektiriyoruz, sonra da
İstanbul marka şehir oldu, İstanbulda sular şakır
şakır akıyor
Değerli
arkadaşlarım, İstanbulda, evet, yağmur
yağdığı zaman sular akar, yağmur
yağmadığı zaman sular akmaz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen müdahil olmayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Şimdi, Istranca dereleri
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yollarda öyle ama evdeki muslukta her zaman sular akar.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Bakınız, Istranca derelerinin projesini yapan Cumhuriyet
Halk Partisidir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onlara bile karşı çıktınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Hayır, Istranca Deresinin projesini biz yaptık.
BAŞKAN
Sayın Özyürek, lütfen Genel Kurula hitap ediniz efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Projesini yaptığımız bir olaya, bir
yatırıma karşı çıkmamız mümkün mü? O kadar
peşin hükümle hareket ediyorsunuz ki
Zaten siz de şu kavram var:
Milat, tarih AKPyle başlıyor. AKPden önce hiçbir şey yoktu,
İstanbul sıfırdı, İstanbulda hiçbir şey yoktu,
her şeyi AKP yaptı!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Olmaz olur mu, çöpler vardı, çamur vardı
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Türkiyede hiçbir şey yoktu, hepsini AKP yaptı!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Çöp, çukur, çamur, hepsi vardı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakınız, yönetimde,
idarede devamlılık esastır fakat AKPde hukuk kavramı,
yönetim kavramı olmadığı için kendinden önce herkesi
suçlayan, herkesi inkâr eden bir anlayışa sahipsiniz ve şimdi
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) O kararı
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Nasıl?
Değerli
arkadaşlarım, halk oy verir. Oy verdiği zaman iktidarlar
değişir ama siz, iktidar değişti diye o ülkenin rejiminin
değiştiğini, o ülkenin hukuk sisteminin
değiştiğini kabul ediyorsunuz, böyle bir şey yok. Halk size
oy verdi diye Anayasanın temel hükümlerini değiştiremezsiniz.
Halk size oy verdi diye laik, demokratik cumhuriyeti
değiştiremezsiniz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Öyle bir niyetimiz yok ki, nereden çıkarıyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Halk size oy verdi diye bayrağın rengini
değiştiremezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Halk size oy verdi diye Türkçenin resmî dil olmasını önleyemezsiniz.
Siz zannediyorsunuz ki, bir padişahlık yetkisi size verildi, siz her
şeyi değiştiriyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bir yerde hukuk yoksa demokrasi olmaz. Hukuku
çiğneyerek demokrasiyi yaşatamazsınız.
Şimdi,
yaşadığımız olaylara bakınız -biraz önce
arkadaşlarımız anlattı- bu telefon dinlemeleri, yani
Abdülhamit devrinde bile, jurnalciliğin simgesi olmuş bir devirde
bile bu kadar yoğun telefon dinlemesi, insanların birbirini izlemesi
söz konusu olmamıştır. Ama, siz, bunu, belki, övünme vesilesi
yapıyorsunuz, ne kadar güzel herkesi takip ediyoruz, herkesi dinliyoruz
Böyle bir şey yok değerli arkadaşlarım. Sizde şu
anlayış var: Bizden olanlar, bize karşı olanlar. Memleketi
bölüyorsunuz, insanları bölüyorsunuz. Bir bölücülük aldı, yürüdü.
Bize karşı olanların telefonunu da dinleriz, haklı
haksız mahkemeye de veririz, tutuklatırız da
Bunlar ne biçim
işler?
Şimdi, biraz
önce belgeler sunuldu, önümde de var, Adalet Bakanlığı
müfettişleri Şunları şunları dinleyelim. diyor, onun
üzerine hemen bir karar çıkıyor ve insanlar dinlenmeye
başlıyor. Ayrıca, o insanlar dinlenirken ilgili ilgisiz herhangi
bir şekilde o insana telefon eden birisi, o da dinleniyor, bazı
dosyalara, yargı dosyalarına, dava dosyalarına giriyor,
alınıyor, belli gazetelerde manşet
Böyle bir insan hakları
ihlali olur mu değerli arkadaşlarım? Haberleşme özgürlüğü
en önemli özgürlüklerden biridir ama AKP döneminde haberleşme
özgürlüğü ortadan kalkmıştır. Kimse kimseyle
konuşamamaktadır. Hatta Plan ve Bütçe Komisyonuna katılan
Ulaştırma Bakanı dedi ki: Bunun bir önlemi yok, değerli
arkadaşlarım. Bunun garanti önlemi kimsenin kimseyle telefonla
konuşmamasıdır. dedi. Yani düşünebiliyor musunuz, bir
hükûmetin bakanı diyor ki: Haberleşme özgürlüğü
istiyorsanız telefonla konuşmayacaksınız. Eskiden şöyle
bir şey anlatılırdı: Eğer bir yerde aranızda
konuşuyorsanız su sesinin önünde, çeşmelerin
aktığı yerde konuşun, aksi takdirde dinlenirsiniz.
derlerdi. Şimdi o hâle geldi, neredeyse Meclisin tavanından bile
sular akıtacağız veya her yerde çeşmenin önünde
konuşacağız. Böyle bir şey var mı değerli
arkadaşlarım ? Kimi dinliyoruz? Yargıtay üyelerini dinliyoruz.
Yargıtay üyesinin nasıl dinleneceği, Yargıtayın
nasıl dinleneceği belli değil mi? Birinci Başkanlar
Kurulunun kararıyla dinlenir. Böyle bir karar var mı? Hayır, yok
ama fiilî durum, biz dinleriz.
Şimdi, AKP şunu
yapmaya çalışıyor: Anayasayı çeşitli nedenlerle
değiştiremiyor. Anayasadaki düşünce özgürlüğünü
engelleyemiyor, haberleşme özgürlüğünü engelleyemiyor, kuvvetler
ayrımını, orada, Anayasada mevcut olmaya devam ediyor fakat
fiilen kadrolaşma yoluyla artık kuvvetler
ayrılığı ortadan kalkmıştır. Yasama,
yürütme, yargı değil mi, üç erk var. İşte, zaman zaman
dördüncü erk diye medyayı, basını da dâhil ederler ama medya
sizin zamanınızda zaten AKPye bağımlı bir sektör
hâline gelmiştir. Yasama ile yürütme arasındaki ilişkiyi
salı günü Sayın Başbakanın Sayın Meclis
Başkanına karşı
sergilediği tavırda gördük. Âdeta, Sayın Başbakan, Meclisin
nasıl idare edileceğini, İç Tüzükün nasıl
uygulanacağını Meclis Başkanına telkin etmektedir,
Meclis Başkanından talep etmektedir.
Şaşıyorum,
Sayın Başbakanın etrafında, partide çok değerli
insanlar var, niye doğru dürüst bilgi vermiyorsunuz? Geçmişte o
dinleyici localarında pankart açan çocukların pankart açtıkları
için mahkûm olmadıklarını, terör örgütü mensubu olan bazılarının
mahkûm olduğunu niçin söylemiyorsunuz da, Sayın Başbakan,
artık
O kadar çok hata
var ki bu işte. Bir kere, milletvekili, bu Meclisin üyesi, görüşünü,
tepkisini konuşarak da ifade edebilir, pankart açarak da ifade edebilir,
çeşitli yöntemleri vardır. Bu, olsa olsa İç Tüzükle ilgili bir
sorundur. Nitekim Meclis Başkanı da gereğini
yapmıştır ve Pankartları toplayın. demiştir ama
Sayın Başbakan Unutmayın ki, geçmişte pankart açanlar üç
yıl hapse mahkûm oldular, milletvekilleri de hapse mahkûm olur. demeye
getiriyor. Yani bu bilgisizliği bağışlamak, anlamak mümkün
değil. Sayın Başbakanı doğru bilgilendirmelisiniz ki,
o da yanlış görüşler ifade etmesin, yanlış şeyler
söylemesin.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın her yerinde -herhalde bu vesileyle biraz televizyon
izleme fırsatı bulduysanız görmüşsünüzdür- çeşitli
parlamentolarda da pankart açıldığını görürsünüz.
Pankart açmak
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Tasvip ediyorsunuz, öyle mi?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Tabii, tabii
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bundan sonra böyle bir usul mü olacak?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) - Arkadaşlarımız açtı. Pankart açılabilir.
Burayı yöneten Meclis Başkanı onun uyarısını
yapar ama siz, yok bunu suçtur, bunu ceza mahkemesine vereceğiz,
yargılanacaksınız filan derseniz, o sizin cehaletinizi ortaya
koyar. O nedenle, değerli arkadaşlarım
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Biz de Ergenekon pankartlarıyla gelirsek ne olacak?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Ergenekona da gelelim. Buyurun, gelin. Gelin, gelin
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Çünkü Ergenekonu da...
Ergenekon, ne
yazık ki Türkiyenin yüz karası bir davadır değerli
arkadaşlarım. Hukukun değil, siyasetin egemen olduğu bir
davadır. Bize söyler misiniz, dünyanın hangi çağdaş
ülkesinde neyle suçlandığını bilmeden bir insan iki
yıl tutuklu kalır ve oradaki insanların pek çoğunun bir tek
suçu vardır, AKP İktidarına karşı olmaları,
Atatürk ilkelerine sahip çıkmalarıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) O senin görüşün.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Evet. Sayın Başbakan Ergenekon davasının
savcısıysa biz de orada hakkı yenen, sesi çıkmayan, savunma
hakkı elinden alınmış olan, yıllardır haksız
yere hapiste tutulan insanların avukatıyız.(CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bu artık Avrupa ilerleme raporlarına da
girmiş, Batıdaki pek çok insanın da tespit ettiği çok
büyük bir haksızlıktır, bir siyasi davadır ve bu davada
yargılanan insanların bir tek ortak paydası vardır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özyürek, lütfen tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Tamamlıyorum.
o da bu iktidara
karşı olmalarıdır, laik, demokratik cumhuriyetten yana
olmalarıdır.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Bu milletin karşı karşıya
kaldığı kötü durum ne olacak?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Şimdi onların içinde suç işlemiş olan, darbeye
karışmış olan, cinayete karışmış olan
varsa onları ayrıca yargılarsınız. Ama siz, bir
Mustafa Balbayın, bir İlhan Selçukun, bazı profesörlerin hangi
cinayete karıştığını düşünüyorsunuz
değerli arkadaşlarım?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Biz mahkeme miyiz, biz ne bilelim?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Biraz vicdan lazım, biraz insaf lazım. Onun için,
değerli arkadaşlarım, başkalarının felaketinden,
başkalarının karşı karşıya olduğu kötü
durumdan sadistçe zevk almayı bir kenara bırakalım. Herkese
insan gibi, herkese insanca muamele edildiği bir hukuk devletinden yana
olalım. Hukuk devleti olmadığı zaman bunun altında biz
de kalırız, siz de kalırsınız. Bunu
hafızanızdan, bunu aklınızdan çıkarmayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özyürek, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Teşekkür edecek kadar açarsanız teşekkür eder
bitiririm. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
etme fırsatı verecek misiniz?
BAŞKAN
Sayın Özyürek, biliyorsunuz bu konudaki tutumumuzu.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Sadece teşekkür edeceğim.
BAŞKAN
Yok, teşekkür ediyorum Sayın Özyürek. Lütfen
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Açarsanız, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Mikrofonsuz teşekkür edin Sayın Özyürek.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Peki.
Teşekkür
ediyorum, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN AK
PARTİ Grubu adına söz isteyen Muzaffer Gülyurt, Erzurum Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gülyurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUZAFFER GÜLYURT (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde grubumuz adına ve
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ İktidarında Hükûmetimiz 2002
yılından beri, iktidara geldiğinden bu yana sadece komşu
ülkelerimizle değil yurt dışındaki bütün ülkelerle
ilişkilerimizi artırmak ve ticari, ekonomik, sosyal ve kültürel
yönden ilişkilerimizi geliştirmek için çok büyük gayretler sarf
etmiştir.
Bu çerçevede,
Karadağ ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetimiz arasında bir serbest
ticaret anlaşması imzalanmış bulunmaktadır. Bu
anlaşma 26 Kasım 2008 tarihinde İstanbulda
imzalanmıştır. Karadağ ile yapılan bu anlaşma,
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki gümrük birliğinden
kaynaklanmaktadır ve ilişkilerimizin, ticaretimizin artmasına,
ihracatımızın oraya yönelik olarak artışına sebep
olan bir anlaşma olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu konuşmamın içerisinde sizlere Erzurumla ilgili
bir konuyu ifade etmek istiyorum. Dün çok saygıdeğer bir
milletvekilimiz, benim de üniversiteden meslektaşım olan Erzurum
milletvekili arkadaşımız gündem dışı konuşma
yaparken Erzurumla ilgili birtakım değerlendirmeler yaptı.
Tabii, eksiklerin söylenmesi ve onların tamamlanması noktasında
biz her zaman muhalefet partilerinden gelecek olan görüşlere açık
olduğumuzu burada ifade etmek istiyoruz ancak eksiklikler söylenirken
hakkaniyetin de bir tarafa bırakılmaması gerekir, aksi takdirde
bu da bizi fazlasıyla üzmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Erzurumla ilgili yapılan çalışmalar konusunda
birkaç notu burada arz etmek istiyorum. Bugünlerde Erzurumu iki üç seneden
beri saran bir heyecanımız var, bu heyecanımız 2011
Kış Olimpiyatlarının ilimizde yapılacak
olmasıdır. Bu sadece ilimiz adına değil ülkemiz adına
onur verici bir olimpiyat olacaktır. Bu olimpiyatların
alınışında Sayın Başbakanımızın
desteği ve onun verdiği güven son derece etkili olmuş ve
olimpiyatlar ilimize verilmiş bulunmaktadır.
Olimpiyatlarla
ilgili yapılan çalışmalar ve bunun için yapılan harcamalara
bakıldığında, belki Erzuruma cumhuriyet tarihimiz
itibarıyla bakarsak, daha öncesinden baktığımız zaman
da hakikaten bu kadar yatırıma yönelik bir meblağ Erzuruma
gelmemiştir. Yapılan çalışmalar 550 milyon Türk
lirasını bulmuştur, yani 350 milyon doların üzerinde bir
yatırım sergilenmiştir. Burada, sadece Erzuruma yönelik değil,
ülkemize yönelik olarak, ülkemizin hakikaten turizmde, kültürde ve
insanların birbirine bağlantısının
oluşmasında çok büyük etkili olacak olan bu kış
olimpiyatlarına hep birlikte hazırlanıyoruz ve
olimpiyatların yapılacağı yerleri gezip gördüğümüz zaman
Erzuruma bu Hükûmetin ne kadar önem verdiğini de buradan ifade etmek
istiyorum.
İkinci
olarak, biz geldiğimizde Erzurumda doğal gaz yoktu, hava
kirliliğinden insanlarımız neredeyse nefes alamıyordu.
Hamdolsun bugün doğal gaz Erzuruma İktidarımız tarafından
getirildi. Oraya abone olan insanlarımızın sayısı
çoğaldıkça hava kirliliğimiz de azalmakta ve buna
bağlı olarak da hakikaten Erzurum temiz bir havaya
kavuşmaktadır.
Ayrıca, il
özel idaremizin bu KÖYDES projelerinde yapılan hizmetlerinden bahsetmek
istiyorum çünkü değerli meslektaşım Yedi yıllık AK
PARTİ İktidarında Erzurum ihmal edilmiştir, hiçbir şey
yapılmamıştır. diye ifade ettiği için ona bir cevap
olması adına ifade etmek istiyorum.
Bakınız,
KÖYDES uygulamalarıyla alakalı olarak 2005 ila 2009 yılları
arasında 142 milyon 302 bin 399 Türk liralık bir yatırım
KÖYDES projesiyle gerçekleştirilmiş; 527 yerleşim birimine
şebekeli su verilmiş,
Ayrıca,
Sayın Sağlık Bakanımızın Erzurum Milletvekili
olması nedeniyle, Türkiyenin bütün illerine yaptığı
hizmetler Erzuruma da tabii ki yansımış. Uzun yıllardan
beri, ben de bir sağlıkçı olmam nedeniyle, Erzurum bir
sağlık merkezi olarak hizmet vermiş; bu sağlık merkezi
bugün daha da çok genişlemiş, gelişmiş ve Sağlık
Bakanlığımız 400 yataklı bölge eğitim hastanesini
yapmıştır. Ben buna mükemmel demiyorum, muhteşem diyorum
çünkü muhteşem bir hastane hakikaten, ilimize
kazandırılmıştır.
Ayrıca, her
ilçemize modern bir hastane yapılmıştır ve bu
hastanelerimiz âdeta beş yıldızlı bir hastanedir. 2002
yılında ilimizde ambulans sayısı 11 adet iken bugün 68e
yükseltilmiş ve ayrıca bir ambulans helikopterimiz de Erzurumda,
Erzurumdan uzak il ve ilçelerde hastalanan
vatandaşlarımızı ilimizin hastanelerine kavuşturmak
için hizmet vermektedir.
Bunun
dışında, üniversitemizin de araştırma hastaneleri
bulunmaktadır. Daha bundan on beş-yirmi gün önce yeni bir araştırma
hastanemiz Sayın Başbakanımız tarafından açılarak
hizmete sunulmuştur.
Üniversitemizde
yeni fakülteler açmaktayız, yüksekokullar açmaktayız; öğrenci
kontenjanımızı artırarak 45 binin üzerinde öğrenciyi
elde etmiş bulunmaktayız.
Ayrıca,
geçen dönem çıkardığımız bir yasa ile Bilkent,
Erzurumda yine üniversiteye hazırlık olmak amacıyla ta
ilkokuldan başlayarak üniversiteye kadar gelecek şekilde, bir kampüs
içerisinde eğitim öğretime başlamış ve Bilkent de
burada okullarını kurmuştur.
Yine, yakın
bir gelecekte Erzurumda inşallah bir vakıf üniversitesini de kurarak
hizmetlere eğitim açısından da devam etmiş
olacağız.
TOKİ
uygulamalarına baktığımız zaman, yapımı
tamamlanan 3.758 konutu biz Erzurumlu hemşehrilerimizin hizmetine sunduk.
Şu anda yapımı devam eden 788 tane konut bulunmaktadır.
Yine ayrıca, TOKİ ile 1 lise, 4 ilköğretim okulu, 3 cami, 4
ticaret merkezi, 5 adet pansiyon, 2 adet çok amaçlı salon ve 1 adet de
kütüphane gerçekleştirilmiş bulunmaktadır.
2002
seçimlerinden önce Erzurumda başlanmış olan ama bir türlü
bitirilemeyen bir havaalanı, havalimanı terminal binamız
vardı. 2 milyon yolcu/yıl kapasiteye sahip olan, 22.790 metrekarelik
bu terminal binasını tamamlamak, bitirmek de bize nasip oldu ve oradan
2002 yılında bakınız, 94.610 yolcu geçerken bizim
yapmış olduğumuz bu hizmetin sonucunda 2008 yılında
527.505 yolcu seyahat etmiştir. Uçak sayısı 2002
yılında 1.755 iken 2008 yılında 4.842ye yükselmiştir.
Dolayısıyla bu kadar hizmet yine AK PARTİ
İktidarının çalışmaları ve Erzuruma
getirdiği hizmetlerin sonucu elde edilmiştir.
Karayollarımızın
yaptığı çalışmalara bir göz atalım. 2003
yılı öncesine kadar sadece
Ayrıca, bir
şey daha söyleyeyim: Yıllar öncesinden beri, yine bizden önceki hükümetler
döneminde başlatılmış ama bir türlü hayata
geçirilememiş olan Erzurum Tekman yolunun -bugün Tekmanlıların
üzerinde çok durduğu, bizden büyük bir istekle talep ettikleri-
çalışmaları tamamlanmak üzeridir. Bu yazın biz diğer
milletvekili arkadaşlarımızla beraber gezdik. Palandökenin
zirvesi aşıldı, artık teker bundan sonra düze
çıktı. Bundan sonra, yakın zamanda, inşallah Tekman yolumuz
da tamamlanacaktır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İniş aşağı gideceksiniz, iniş
aşağıya!
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Bunun dışında, baktığımız zaman
Erzurumda insanlarımızın maddi durumunda belki zayıf
olanları var, Sosyal Yardımlaşma Fonundan biz o fakir
insanlarımıza da destek oluyoruz. Ama şuradan da görüyoruz ki,
Erzurumda 2002 yılında 45.103 araç varken bugün 72.148 tane araç
Erzurum trafiğinde seyir hâlinde bulunmaktadır. Bu araçların
sayısının artmasına rağmen,
aldığımız bilgiler doğrultusunda, trafikte kaza oranı
düşmüş, ölümlü ve yaralanmalı kazalarda büyük oranda azalma
meydana gelmiştir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bravo!
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Ayrıca şunu da ifade etmek istiyorum:
Esnafımızın durumunun kötü olduğundan ve ayrıca
Ticaret Odasına bağlı şirketlerin
kapandığından bahsediliyor.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, 2009 yılı itibarıyla
Erzurumda 119 tane şirket kapanmış, doğru ama buna
karşın 195 tane limitet ve anonim şirket
açılmıştır.
Ayrıca, 35
kooperatif kapanmış ama buna karşılık 47 kooperatif
açılmıştır.
Durumu iyi
olmayan esnafımız da var. Biz de onlarla devamlı ilişki
içerisindeyiz, kendileriyle konuşuyoruz ama esnafımızın
borçlarını ödemesi için onlara sicil affını biz
çıkardık, faiz oranlarını biz düşürdük ve bütün
bunların sonucunda esnafımız borcunu ödeyerek yeni krediler
alabiliyor.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Ne kadar karşılıksız çek
var?
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Ancak burada bir eksikliğin olduğunu ben de itiraf etmek
isterim, zira borcunu ödemiş olan bir esnafımız, hiç borcu
olmasa dahi Merkez Bankasındaki işlemleri silinmediği için önü
kapanmış durumda oluyor. Bunun da düzeltilmesi lazım.
Araştırdım, esnafımız bizzat kendisi müracaat ederse
Merkez Bankasından sildirebiliyormuş ama buna bir kolaylık
getirilmesinin de faydası olacağını düşünüyorum.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Çek, çek!
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Ayrıca, KOSGEB çalışmalarımızla
esnafımıza, KOBİlerimize destek verdiğimizi de buradan
ifade etmek isterim.
2003-2008
yılları arasında 200 adet KOBİ desteklenmiş ve geri
ödemesiz hibe para verilmiştir. Bunun dışında, 208
işletme kredi başvurusunda bulunmuş ve bunların kredileri
onaylanarak, bugünkü parayla 10 milyon 874 bin 658 lira kredi temin
edilmiştir.
5 Mayıs
2009, KOSGEB Kanununun çıkışıyla sanayi
dışı KOBİlere, yani hizmet sektöründe görev alanlara da
ayrıca destek verilmesi kabul edilmiş, bunun için de Erzurumda
yoğun müracaatlar olmuştur.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, on beş dakikadır Erzurumu
anlatıyor, konuya dön diye hiç sesiniz çıkmıyor.
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) - Bir diğer konuya geçiyorum değerli milletvekilleri,
tarım konusu. Erzurum, bilindiği üzere hayvancılık yapan,
tarımı daha ziyade hayvancılığa dayanan bir ilimiz.
Burada hayvancılık konusunda baktığınız zaman
2000 yılında 547 bin 182 büyükbaş hayvan varken, bugün 543 bin
894 hayvan var. Yani sayıda herhangi bir azalma söz konusu değil.
Küçükbaşa baktığımız zaman burada bir azalmanın
olduğunu görüyoruz. Şöyle ki, 2000 yılında 956 bin 634
küçükbaş hayvan varken, bugün 651 bin 253e düşmüştür. Eksilme
oranı yüzde 31,9dur. Ama Türkiye geneline baktığınız
zaman bu eksilme oranı eksi 32,4tür. Yani, Erzurumdaki azalma Türkiye
genelinden daha azdır.
Ha, biz
bunları da artırmak için gayret ediyoruz. Şöyle ki, burada
yapılan çalışmalarda il dışına sevk edilen hayvan
sayısı artmıştır. 2002 yılında 72 bin büyükbaş
hayvan il dışına gönderilirken, bugün 161 bin 807 hayvanın
il dışına sevkinin yapıldığını buradan
ifade etmek istiyorum.
Tarımsal
desteklere baktığımız zaman
BAŞKAN
Sayın Gülyurt, biraz da isterseniz tasarıyla ilgili
konuşursanız
MUZAFFER GÜLYURT (Devamla)
Tasarıyla ilgili başında ifade ettim. Bitiriyorum efendim,
Sayın Başkanım.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, on dört dakikadır
Erzurumu anlatıyor, uyardığın yok!
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Tarımsal desteklemede de yine büyük bir oranda destek
sağlanmıştır. Ancak şunu ifade etmek istiyorum. 31
Ekim 2009 tarihinde, burası çok önemli sayın milletvekillerimiz
(MHP
sıralarından gürültüler)
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Bunu dinliyoruz!
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Erzurum, Karadağın neresine düşüyor
Sayın Başkan!
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Özellikle, DAP bölgesindeki görev yapan sayın
milletvekillerimizin dikkatine sunmak istiyorum. 31 Ekim 2009 tarihinde GAP
projesiyle alakalı olarak Bakanlar Kurulumuz bir kararname
çıkardı yani süt sığırcılığı
yatırımlarının desteklenmesi için çok önemli bir kararname
çıkardı.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Karadağda mı oluyor bu olay?
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Dün Sayın Başbakanımızla
yaptığımız görüşme sonunda, ilgili bakanlıklarla
yaptığımız görüşmeler sonucunda [CHP ve MHP
sıralarından alkışlar (!)] Doğu Anadolu Bölgesindeki
illerimizin de bu süt sığırcılığı
yatırımlarını destekleme programına
alındığını, alınması için
çalışıldığını buradan ifade etmek istiyorum
ve bu müjdeyi Doğu Anadolu Bölgesindeki bütün illerimize buradan vermek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, son olarak şunu da ifade etmek istiyorum: Erzurumda iki
üç gündür bir sıkıntılı olay yaşandı. Bir
yavrumuz, Musa ismindeki bir yavrumuz önce kaçırıldı, daha sonra
da hunharca katledildiği öğrenilerek cenazesi bulundu. Bu manada,
çalışmalar çok sıkı şekilde devam etti ve bu
çalışmalar sonucunda
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Önce o çocuğu öldürmemek lazım, çalışmayı
boş ver.
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla)
yavrumuzun cenazesi elde edilmiş oldu ama tabii ki biz
hepimiz buna üzüldük, yüreğimiz parçalandı.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Hiç parçalanmış gibi durmuyorsunuz
beyefendi!
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sen inekleri say!
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Ben yavrumuza Allahtan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı
diliyorum. Ama olayların aydınlığa kavuşmasında,
başta İl Emniyet Müdürümüz olmak üzere bütün emniyet
mensuplarının çok olağanüstü gayretleri olmuştur, ben buradan
kendilerine teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben partimizin, AK PARTİmizin, Sayın
Başbakanımızın önderliğinde Hükûmetimizin ilimize
yaptığı çalışmalardan sadece bir demet sundum.
Belediye başkanlarımızın yaptığı
çalışmaları da burada ifade etmek istemedim, ifade etmeye
zamanım olmadı ama şunu söylemek istiyorum: Şu
bardağın yarısı boş, yarısı dolu, bizim dolu
tarafını görerek hareket etmemiz lazım, hep eksik
tarafını görerek hareket edersek yanlış yapmış
oluruz. [CHP ve MHP sıralarından alkışlar (!)]
Ben şöyle
diyorum: Güzel gören, güzel düşünür. Dolayısıyla, biz güzel
düşünelim, sizlerin de bize önereceğiniz, eksiklerimizi giderme
noktasındaki tavsiyelerinizi biz her zaman dikkate alırız ama
Haktan, hakkaniyetten ayrılmamak kaydıyla olduğu takdirde,
hepimiz bundan yararlanırız diyorum.
Ben bu vesileyle,
bu sözleşmenin, bu kanunun hem Karadağ hem de ülkemiz için
hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Başkan, anlaşma konusunda bayağı
bilgilendik!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Feyiz aldık, bir daha bekleriz!
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Bravo! Karadağ konusu ancak bu kadar
anlatılırdı!
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Erzurumun sorunları,
hayvancının sorunları
MURAT ÖZKAN
(Giresun) AKPnin Karadağ uzmanı bu arkadaş!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gülyurt.
Tasarı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve aynı zamanda
şahsı adına söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
Sürenizi
birleştiriyorum, otuz dakika.
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 407
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında
Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım
ve Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Karadağ bir Balkan ülkesidir. Karadağ ile bu
milletin Balkan topraklarında hükümran olduğu dönemde çok yönlü ve
çok derin ilişkileri olmuştur. Daha sonra Osmanlının
Balkanlardan çekilmesinin ardından yaşanan hazin olayların
içerisinde Karadağ da kendi çapında nasibini almış.
Müslüman Boşnakların katledildiği, Arnavutlara karşı
zulümlerin uygulandığı ve Balkan faciası olarak
bildiğimiz 1990lı yıllarda Karadağ devleti de oluşma
sürecine girdi ve neticede bağımsız bir devlet olarak
Birleşmiş Milletlerde yerini aldı. Dolayısıyla, bizim
geçmişte tarihî, siyasi ilişki içerisinde bulunduğumuz
Karadağla elbette ki serbest ticaret anlaşması yapmamızda
fayda vardır. Dolayısıyla, bu ülkeyle serbest ticaret
anlaşmasını öngören kanun tasarısının uygun
olduğuna ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi görüşünü bu
şekilde huzurunuzda ifade ettikten sonra, uygun
bulmadığımız konular hakkında görüşlerimi
sizlerle paylaşacağım.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmet kararlı bir biçimde Avrupa Birliği
uyum yasaları çerçevesi içerisinde Borçlar Kanunuyla ilgili
çalışmalarını sürdürmekte ve bu Borçlar Kanununu mutlaka
belirli bir tarihe kadar kanunlaştırarak, kendilerince önemli bir
hizmet yaptıklarını ifade etmekteydiler. Dolayısıyla,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz, özel hukuk ilişkilerinin
anayasası niteliğinde bulunan Borçlar Kanununun olgun bir
şekilde, kâmil bir kanun hâline gelebilmesi için elimizden gelen
çabayı göstermeye çalıştık fakat AKPnin dayatmacı
tavırları neticesinde bir türlü sosyal bir mutabakatı temin
edebilecek siyasi bir zemini bulamadık. Dolayısıyla, Milliyetçi
Hareket Partisi bu kanunun olgunlaştırılmasına yönelik
katkılarını muhalefet olarak yerine getirmeye
çalıştı fakat ne hazindir ki sayın AKP yöneticileri, bu
kanunun engellendiğini ifade etmek suretiyle, antidemokratik
tavırlarını bugün ifade ettiler.
Değerli
arkadaşlarım, bir kanunun olgunlaştırılmasına
sağlanacak bir mutabakatla katkıda bulunabileceğiniz gibi,
yapacağınız muhalefetle de katkıda bulunursunuz çünkü bu
kanun uygulayıcılar tarafından hem gerekçeleriyle hem metniyle
hem de değişik önergeleriyle değerlendirilecektir fakat böyle
bir katkıyı dahi hazmedemeyen AKP, bugün her ne olduysa Borçlar
Kanununu gündemden çıkardı ve huzurunuzda görüldüğü gibi,
birtakım uluslararası anlaşmaların uygun bulunmasına
ilişkin kanun tasarılarını gündeme getirdi.
Değerli
arkadaşlarım, bugün ne oldu da böyle oldu? Bugün, Türkiye gündemine
bomba gibi düşen, Türkiye gündemini ciddi bir şekilde etkileyen
hadiseler cereyan etti. Bunların birkaç tanesini sizlerin bilgisine sunmak
istiyorum:
Bugün,
İstanbul Başsavcısının telefonlarının
dinlendiği basın marifetiyle kamuoyuna duyuruldu.
Bugün,
Yargıtay santralinin dinlendiğine dair bilgiler kamuoyuna duyuruldu.
Bugün, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili bu konularla ilgili bir
açıklama yaptı ve bugün, Yargıtay Başkanlık
Divanı konuyu görüşmek üzere gündemine aldı.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bunları olabildiğince
kısaltarak sizlerin bilgisine sunmak istiyorum. Bu bilgileri sunarken de
hepimizin çocukken okuduğu Jurassic Park adı altında bir
hikâyeyi de gündeme getirmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir bilim adamı eski çağlarda yaşayan
yaratıkların bu yüzyıla tekrar, bilim ve teknolojiyi kullanarak
kazandırılmasının mümkün olup
olmadığını araştırır ve bu amaçla bir ada
bulur. Bu adada da o yıllarda yaşayan yaratıkların
genlerinin bulunduğu birtakım maddeleri alarak bunların üzerinde
gen teknolojisine göre geliştirmeler yapar ve öyle yaratıkları
yaratır. O eski çağların yaratıkları günü gelir ki
kendisini yaratan teknolojiyi de aşarak adayı ele geçirir ve o düzeni
olduğu gibi ortadan kaldırır.
Şimdi size
ifade edeceğim gelişmeler 21inci yüzyılda, demokratik
değerlerin olabildiğince genişlediği, insanların
bireysel hürriyetlerinin alanlarının genişlediği bir
dönemde AKP İktidarının yedi yılda yarattığı
Jurassic Park canavarlarından bahsetmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Yargıtayın telefonunu dinlemişler. Bugün
gazeteye yansıyan bilgiye göre Yargıtayın telefonunu
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi vermiştir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kararını
FARUK BAL
(Devamla) İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi kararını
vermiş.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yargı, yargıyı dinliyor yani.
FARUK BAL (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, Yargıtayın telefonu dinlenmez
mi? Dinlenir. Hangi usulle dinler? Yargıtay üyelerinin soruşturma
usulüne tabi olarak dinlenir. Yani Yargıtay üyelerinden herhangi birisinin
hakkında bir suç iddiası var ise bu suç iddiası Yargıtay
içindeki organlarda değerlendirilir ve ondan sonra bir soruşturma
açılıp açılmayacağına karar verilir. Soruşturma
açılacak ise bu soruşturma kapsamı içerisinde
değerlendirilebilir ancak Yargıtay üyelerinin
telefonlarının dinlenmesine İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesi karar veremez. İşte, İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesi, yetkilerini aşarak, cesametini aşarak, Ergenekon
soruşturması ya da çete, örgüt soruşturması kapsamında
olacak ki -çünkü böyle bir soruşturmayla Ceza Muhakemesi Kanununun
250nci maddesi ile geniş bir göreve sahiptir- Yargıtay üyelerini
potansiyel bir suçlu olarak görüyor ve bu potansiyel suçlu yargı
üyelerinin dinlenilmesine karar veriyor.
Değerli
arkadaşlarım, ortaya çıkan sonuç ne kadar
ağırdır, ne kadar vahimdir, onu sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bu Yargıtay
ne iş yapar? Yargıtay, hukuk ve ceza davalarının üst derece
mahkemesi olarak hukuka uygunluğunu denetler, bozar veya tasdik eder. Bunu
bir kenara bırakalım.
Onun
dışında Yargıtay ne yapar? Yargıtay:
1) Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun üyelerini seçer. Demek ki yargının
tümünün üzerinde özlük haklarıyla ilgili olan bir yüksek yargı
organı Yargıtay tarafından seçilmekte ve seçilen bu kurulun
işlemesi ve çalışmasıyla ilgili bilgiler de Yargıtay
santralinde konuşulmaktadır.
2) Yargıtay,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin seçimi yanında, Anayasa
Mahkemesinin üyelerini de seçer yani Yüksek Mahkeme üyelerini de Yargıtay
seçer. Bu gibi görüşmeler de tabii ki Yargıtay santralinden de
yapılır.
3) Yargıtay,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını da seçer.
Dolayısıyla,
karşımıza çıkan bu üç önemli organ, ülkemizin parlamenter
demokratik sistemde yasamayı ve yürütmeyi dengeleyecek ve denetleyecek
olan yargı organlarının belirlenmesinin kaynağıdır.
Bu kaynağın dinlenmesi, parlamenter rejimlerde, yasama organı
başta olmak üzere, yürütmenin dengesiz ve denetimsiz bir alana çekilmesi
sonucunu doğurmaktadır. İşte bu telefon dinlemesi
-Yargıtayın telefonlarının dinlenmesi- bu kadar vahimdir,
bu kadar ciddidir, bu kadar ağır sonuç doğuracaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu dinleme ile ilgili birtakım tespitlerin
yapılması için bağımsız ve teminat altında
olduğunu bildiğimiz bir mahkeme, Telekomünikasyon İletişim
Daire Başkanlığında bir inceleme yapıyor.
Telekomünikasyon Daire Başkanlığı dediğimiz yer
hakkında bilgi vereyim: Bu daire başkanını bizzat
başbakan tayin eder, bu daire başkanını bizzat
Başbakanlık denetler, onun dışında bir denetim
alanı yoktur.
İşte
buradan almış olduğu güçten olacaktır ki gelen mahkeme
heyetinin, telefon dinlemelerinin yapıldığı asıl alana
girmesini engeller, mahkemenin çalışmasını engeller,
mahkemenin tespit yapmasını engeller ve mahkemeye vermekle mükellef
olduğu, dinlediği telefonlarla ilgili bilgisayarların hard
disklerini vermez. Yani bağımsız bir yargının
çalışma alanını daraltır, bağımsız
yargı organının faaliyet alanını da beklenildiği
gibi Başbakanlıktan aldığı yetki ve
Başbakanlıktan aldığı güç ile dengelemekte,
denetlemekte ve engellemektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bunlara karşı bugün Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Sayın Başkanı bir basın
açıklaması yaptı. Bu basın açıklamasını hem
yüce milletimize hem de bu gazi Meclisin değerli üyelerinin takdirine
sunmak istiyorum.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun basın açıklamasında şu
ifadelere yer veriliyor: Gelişmeler Yüksek Hâkimler ve Savcılar
Kurulu tarafından dikkatle takip edilmektedir. Türkiyede -dikkat buyurun
değerli üyeler- böyle bir korkunun yaratılmış olması
günlük yaşamda bile insan haklarının ihlali olarak
değerlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu korku nerede yaratılmıştır? Bu korku yargı
alanında yaratılmıştır. Bu korkunun yargı
alanında yaratılmış olmasını, özellikle AKP
milletvekillerinin bilgisinde olduğunu umduğum Mecellei Ahkâmı
Adliye'deki hâkimin tarifine referans göstererek önemini açıklamaya
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlarım, bizim meri hukukumuzda hâkîmin tarifi yoktur ama
Mecellede vardır. Mecellede hâkimin, hakîm, mekîn, müstakîm ve metîn
olduğu ifade edilmektedir. Bu sıfatların içerisinde korkusuzluk
vardır, her birinde korkusuzluk vardır. Bugün Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapmış olduğu açıklamayla
yargı üzerine bir korkunun düşürüldüğünü anlıyoruz.
Yargı üzerine düşürülmüş olan bu korku, sözlerimin
başında ifade ettiğim gibi -daha sonra da temas edeceğim- parlamenter
demokratik sistemin denetlenmesi ve dengelenmesiyle ilgili yargı gücünün
sınırlandırılması, yargı gücünün zafiyete
sokulması amacıyla yapılmaktadır. Demek ki
yaratılmış olan bu korkunun yargıyla ilgili faaliyetleri
yönlendirmeyle, güdülmeyle, yandaş olarak üretilen hâkimlere yol verme
suretiyle gerçekleştirileceği değerlendirilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 11/6/2009
tarihinde 331 sayılı Kararıyla Adalet Bakanına hâkimlerin
sınırsız bir şekilde, savcıların
sınırsız bir şekilde dinlenilmesiyle ilgili bir mahkeme
kararına ulaştığını, bu mahkeme
kararının hukuka aykırı olduğunu, hukuka
aykırı olan bu mahkeme kararının hukuk yoluyla
bozulması için yazılı emir yoluna başvurulması
noktasında uyardığını ifade etmektedir. Bu uyarı
11/6/2009 tarihinde yapılmıştır. Yani, haziran ayından
bugüne kadar beş aya yakın süre geçmiştir, beş aya
yakın süre. Bu karar eğer başka sebeplerle ortadan kaldırılmamış
ise hâkimler ve savcılar sınırsız bir şekilde bu
yanlış karara göre dinlenilmektedir. O zaman, Adalet
Bakanının üzerine düşen görev nedir? Kanunun verdiği görevi
yerine getirmektir. Kanun ne görev veriyor? Hukuka aykırı olan,
yargı denetiminden geçmemiş olan kararların yazılı
emir yoluyla bozulmasını emrediyor. Adalet Bakanı işte
bunun gereğini yerine getirmemiştir ve bunun gereğinin yerine
getirilmemesi korku dediğimiz insan tabiatına en aykırı
duygunun hâkim dediğimiz hepimizin vicdanı makamında, herkese lazım
olduğunda güvenli bir merci olarak
adaleti sunacak kişilerin yüreğinde oluşan korkuyu ortadan
kaldıracak işleri yapmamıştır. Demek ki o korku
bugünlere kadar devam edebilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Yargıtayda bu korku, Hâkimler Savcılar Yüksek
Kurulunda bu korku, daha alt mercilerdeki hâkim ve savcılarda bu korku ile
Türkiye bir korku imparatorluğunun bir alanını AKP
İktidarında ele geçirmiş durumdadır. Ekonomik alanda ise
bunun vergi müfettişleri, sigorta müfettişleri, hesap uzmanları
marifetiyle yapıldığını hepimiz bilmekteyiz.
Televizyonlara reklam veren şirketlerden tutun, televizyonlara,
gazetelere, yandaş televizyon ve gazetelere reklam vermeyen
şirketlerin vergi ve sigorta işlemlerinin
araştırılmasına kadar bu korku imparatorluğunun
uçlarını görmemiz mümkündür.
Değerli
arkadaşlarım, bu korkunun yargıyla ilgili olmak üzere bir
bölümünü daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Ceza Muhakemesi Kanununun
250nci maddesi uyarınca yetkili olan o yetkili olanı da biraz önce
ifade etmiştim sizlere- bir savcının talebi üzerine, Adalet
Bakanı
Son cümlesini dün okudum, bugün de okuyacağım çünkü çok
önemlidir. Bunun önemini tekrar ede ede anlamayan
arkadaşlarımıza anlatmaya çalışacağım.
Son cümlede
soruşturma izni veriliyor. Bu soruşturma izninin kapsamı
şu; aynen bu soruşturma izninden okuyorum: Bu bakımdan Ergenekon
adıyla bilinen soruşturma sırasında mahkeme
kararlarına dayalı teknik takiplerde, gizli tanık ifade
tutanaklarında, Osman Akyıldız adıyla gönderilen elektronik
posta mesajında, Veli Küçükün ajandasından elde edilen notlarda ve
İşçi Partisinin Ankara merkezinde yapılan aramada bulunan ve
üzerinde Nusret Senem yazılı CDlerde adı geçen ve buraya kadar
sayıyor, ve diyor ilave ediyor, ilaveye bakınız- 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa tabi bulunan cumhuriyet
başsavcısı, cumhuriyet savcısı ve hâkimler
hakkında ihbar yazıları ve ekinde belirtilen konularda inceleme
ve araştırma yapmak üzere
diye bütün hâkim ve savcıları
kapsama alabilecek bir soruşturma izni.
Değerli
arkadaşlarım, soruşturma izni iki şeyle
sınırlıdır: Bir, hangi kişilerin soruşturulacağına
ilişkin burada yazılı olması lazım; Ali, Veli, Hasan,
Hüseyin, her kimse. İki, hangi konuda soruşturma
yapılacağı yazılı olması lazım. Yani
soruşturma izninin iki tane sınırı vardır, biri
kişi bakımından, diğeri konu bakımından. Bu niçin
yapılmıştır? Bu, kişilerin özel hayatına müdahale
edilmesin diye yapılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, kişilerin özel hayatı o kadar mübarek ve
mukaddestir ki bunlar evrensel insan hakları kavramında mütalaa
edilmiştir. Sadece son yüzyılın Avrupa değerlerine göre
tespit edilmiş insan haklarıyla ilgili değildir bu. AKP
sırasında yer alan arkadaşlarım, geçmişleri
itibarıyla daha iyi bileceklerini tahmin ettiğim için söylüyorum:
Peygamberin Veda Hutbesinde dahi bunun, insanların özel hakları,
özel hayatlarının ne kadar mübarek ve mukaddes olduğu ifade
edilmiştir. İşte, kanunlarla sınırlandırılmış,
inançlarımız ile sınırlandırılmış alana
niçin giriyorsunuz? Kanunlarla sınırlandırılmış,
inançlarınızla günah diye sayılmış yere niçin
giriyorsunuz? Değerli arkadaşlarım, buraya niçin
girildiğini irdelememiz lazım veya nasıl girildiğini incelememiz
lazım.
Bu kadar vahim
bir sonuç doğuracak soruşturma iznini Adalet
Bakanlığının bürokratlarının bilmemesi mümkün
değil, mümkün müdür? Hayır, Adalet Bakanlığının
bürokratları bunları bilir. Hem konuyla sınırlamayı
bilir hem kişiyle sınırlamayı bilir. O zaman Onların
bilgisizliğinden olmuştur. dememiz mümkün değil, bu ihtimali
elimine ediyoruz.
İkinci
olarak ihtimal, Sayın Bakan hakikaten bu soruşturma iznini verirken
bütün hâkim ve savcıları da kapsayacak şekilde mi bu
soruşturma iznini vermiştir? Hayır. Sayın Bakanın da
böyle bir soruşturma iznini verebilecek bir cumhuriyet hükûmetinin
bakanı olduğuna ihtimal vermiyorum.
O zaman akla
üçüncü bir ihtimal geliyor: Bu kadar dişi, bu kadar doğurgan ve bu
kadar istediğiniz yöne çekilebilecek şekilde bu yazı niçin
yazılmıştır? O zaman bu yazının
kaynağına bakmamız lazım. Yazı, Ergenekon diye, o
Türk mitolojisinin mübarek ve mukaddes kelimesini de terör ile
ilişkilendirerek kamuoyuna sunan anlayıştan gelmektedir.
Burada AKPnin
varması gereken sonuç, değerli arkadaşlarım, Jurassic
Parkın yaratmış olduğu canavarlar, acaba, Adalet
Bakanlığının içine de girdi, onların yetkilerini
kullanabilecek cesamette büyüdükleri, onların yetkilerini kullanabilecek,
sınırlarını belirleyebilecek bir cesamete ulaştı
ve Adalet Bakanlığını da kuşattı mı diye bir
soru aklımıza geliyor ve maalesef şüpheler burada
yoğunlaşıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar olur mu? Olur.
Bakın, bu
kadar olura iki örnek daha vereceğim. Biraz önce, CHP kanadından bir
arkadaşımızın basın toplantısını
izledik ve bu Meclisin Başkanına, yani Türk milletinin iradesinin
tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanına bu
Meclisten çıkan Hükûmetin başının talimat verdiğini
canlı olarak dinledik. Bu da demokratik, parlamenter sistemin denge ve denetimi
açısından, denetim makamında olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, bu gazi Meclisin fonksiyonlarının ne kadar
gasbedildiğinin, fonksiyonlarının ne kadar
sınırlandırıldığının bir önemli
özelliğidir.
Daha vahimini
okuyorum size. Bu da dün Meclis Televizyonunda yayınlanan bir ilan.
Basın açıklaması. Başından okuyacağım.
Hepsini sizin bilginize sunacağım, izlemeyen olabilir.
Basın
bülteni, tarih 11 Kasım 2009.
Basın
açıklaması: Türkiye Büyük Millet Meclisi İletişim Daire
Başkanlığından bildirilmiştir. -Bildiren burası-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İletişim Daire
Başkanlığından bildirilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun dün, 10 Kasım 2009 Salı günü
yapılan oturumunda yaşanan olaylardan büyük üzüntü duyulmuştur.
Kim duymuş? İletişim Daire Başkanı duymuş. Bu
durum bazı sayın milletvekillerinin İç Tüzükte düzenlenmiş
olan uyulması zorunlu kurallara uymamalarından
kaynaklanmıştır. Kim karar veriyor? İletişim Daire
Başkanı karar veriyor. Kime karar veriyor? Sadece muhalefetin
değil, sizin milletvekillerinizin davranışlarını
eleştirerek, üzüntü duyduğunu ifade ediyor. Dün yaşanan pankart açma olayı,
kürsü işgali ve hatibe saldırı gibi eylemler asla kabul edilemez
ve demokrasinin gereğiymiş gibi takdim edilemez. Kim karar veriyor?
İletişim Daire Başkanı karar veriyor.
MUHARREM VARLI
(Adana) Bizi AKPlilerle karıştırmış.
FARUK BAL
(Devamla) Bu Meclis hepimizin Meclisidir. diyor. O kim? O, milletin
birisidir sadece, bir ferdidir. Bu sıfatla söylüyorsa doğru ama
Meclisi sahipleniyor ve Meclise de ortak oluyorsa o yanlıştır.
Meclisimizin
saygınlığını korumak Meclis Başkanlık
Divanının olduğu kadar tüm siyasi parti gruplarının da
görevidir. Sizi aştı yetkisi, Meclis Başkanlık
Divanını da hizaya çekiyor. Arkasından siyasi parti gruplarının
grup başkan vekillerini de hizaya çekiyor. Devam ediyor:
Yaşananları görüşerek gereken tedbirlerin bir an önce
alınması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı 16 Kasım 2009da toplantıya
çağrılmıştır. Sanki kendisi
çağırmış gibi bunu da ifade ediyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kenan Evren mi bu yahu?
FARUK BAL
(Devamla) Meclisimizin itibarı ve saygınlığını
zedeleyen bu haber ve yorumlardan derin üzüntü duymuş bu arkadaş ve
devam ediyor
Bu, Meclis Başkanının bildirisi değil, olmadığını
da bakın okuyacağım cümlelerle ispat ve tevsik ediyor: Meclis
başkanlarını kimse azarlayamaz, kimse talimat veremez. Onlar
milletin Meclisinin başkanlarıdır. Bu hükmü de veriyor ve devam
ediyor: Sayın Meclis Başkanımız da, başkanvekilleri
de yönettikleri oturumlarda sadece Anayasa ve Tüzük hükümlerini
uygulamışlardır ve uygulayacaklardır. Basına ve
kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Değerli
arkadaşlarım, bu değerlendirmeyi yapan, Meclis
Başkanlık Divanı başta olmak üzere siyasi partilerin
gruplarını hizaya çeken, sıygaya çeken
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Acaba Mecliste bir cunta mı var?
FARUK BAL
(Devamla)
milletvekillerini hizaya çeken bir Meclis bürokratıdır.
İşte yasamanın geldiği, işte millî iradenin
tecelligâhı dediğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi, işte
devletin kurucusu, Kurtuluş Savaşını veren Meclis
dediğimiz Meclisin, gazi Meclisin düştüğü durum budur.
Değerli arkadaşlarım, bu da aynen
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bir çete
herhâlde!
FARUK BAL
(Devamla) -
aynen Yargıtayın dinlenmesi kararını veren,
Jurassic Parktaki yaratıklar gibi, yasama organı içerisinde bir
Jurassic Park örneğini ortaya koymaktadır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Faşizm örneği ya!
MUHARREM VARLI
(Adana) Bizi karıştırmış, bizi
karıştırmış. Bize sözü geçmez onun da başkalarına
geçer.
FARUK BAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar yedi
yıllık AKP Hükûmeti döneminde olmuştur ve özetleyecek olursak
ortaya çıkan sonuç: Kırk tane fındık
kırılmıştır, kırılan
fındıkların içerisinde yara, sadece bireysel olarak bu uygulamalardan
zarar gören insanlar değil, fakirleşen millet değil, işsiz
kalan insanlarımız değil, iş arama umudunu kaybetmiş
insanlarımız değil, çekinin
karşılığını ödeyemediği için hapislere
düşmüş insanlar değil, siftah yapmadan kepenk kapatan esnaf
değil, iflas etmiş olan tüccar değil, verimsizliği ve
üretimsizliği artık, sıfat hâline getirmiş, çökmüş
sanayi değil, ithalata dayalı ve borçlanmaya dayalı bir ekonomik
sistem değil. Buradan zarar gören
Benim anlatmak istediğim,
parlamenter demokratik sistemin genetiği değiştirildi,
genetiği.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) GDOlu oldu!
FARUK BAL
(Devamla) - Korku imparatorluğu kuruluyor. Sözlerimin başına
referans yaparak ifade ediyorum: Korku imparatorluğunu bertaraf edecek
olan korkmayan organlar korkutuluyor; yargı korkutuluyor, hâkimler
korkutuluyor, hâkimlerin bağlı bulunduğu özlük haklarıyla
ilgili kurul korkutuluyor, hâkimlerin kararlarını
değerlendirecek olan Yargıtay korkutuluyor
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Meclis Başkanı korkutuluyor.
FARUK BAL
(Devamla) -
Meclisimizin kararlarının Anayasaya uygunluğunun
değerlendirileceği Anayasa Mahkemesi üyelerini seçecek olan
Yargıtay korkutuluyor, gerektiğinde anayasal görevleri üstlenmiş
olan Yargıtay Başsavcılığı korkutuluyor ve bu
korku imparatorluğu tüm yargıyı iki hâle getiriyor.
Yargının bir bölümü felçli bir hastanın hareketsizliği
içerisine sürükleniyor. Bunlar yandaş olmayan hâkimler. Diğerleri ise
saralı bir hastanın çırpınışı gibi size
yaranmaya çalışıyor. Bunlar da yarattığınız
yandaş hâkimler.
Değerli
arkadaşlarım, ben kırk yılımı hukuka vermiş
bir insanım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, lütfen tamamlayınız.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hayatımda
öğrendiğim hiçbir hukuk bilgisinin bir sistemin genetiğini bu
kadar bozarak yargıyı bu kadar korkutmuş olduğu bir bilgiyi
öğrenemedim, göremedim ama devri iktidarınızda sayenizde
yaşayarak görüyoruz.
Buradan Hükûmete
sesleniyorum: Bu korku, günü gelecek Jurassic Park canavarı gibi sizin de
sonunuzu getirecektir. Çünkü adalet mülkün temelidir. Siz bu temelle
oynuyorsunuz, devleti temelinden sarsıyorsunuz, parlamenter demokrasinin
genetiğini bozuyorsunuz. Yapacağınız ilk iş, derhâl
korku dediğimiz hadiseyi ortadan kaldıracak, açık, seçik,
şeffaf, muhalefetin de katılımını sağlayacak bu
dinleme olaylarını inceleyip her kim nereden talimat alıyorsa,
ne rütbeye, ne makama sahip olursa olsun hiç birisine imtiyaz hakkı
vermeden bunların sonuçlarına herkesi katlandıracak açık,
şeffaf bir soruşturma.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Tasarı
üzerinde şahsı adına söz isteyen Sakarya Milletvekili Ayhan
Sefer Üstün.
Buyurun
Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, siz şimdi AKP Grubu adına
konuşana hem şahsınız adına hem grup adına
dediniz, MHP adına konuşan kişiye de hem
şahsınız adına hem grup adına
Bu üçüncü kişisel
söz nereden çıktı?
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, bir bakın bakalım, sizin
ağzınızdan çıkanı herhâlde kulağınız
duymuyor! AKP adına yapılan konuşmada Grup adına ve
şahsınız adına
dediniz. MHP adına verdiğiniz
konuşmada da Grup adına ve şahsınız adına
Bu
üçüncü kişisel söz nereden çıkıyor?
BAŞKAN
Sayın Genç, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce çatısı
altında
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu siz yüceliği bıraktınız mı burada!
BAŞKAN Bir
saniye
Bir dinler misiniz Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yüceliği bıraktınız mı burada!
BAŞKAN
Dinlemek zorundasınız!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben size soru soruyorum.
BAŞKAN
Dinleyin lütfen!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet söyle, buyur. Nereden çıktı bu?
BAŞKAN El
hareketinizi bırakın, konuşma tarzınızı da
düzeltin!
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yüce çatısı altında
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama siz de orada Büyük Millet Meclisi Başkanına
yakışacak ağırlıkta ve olgunlukta hareket
etmiyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşun o zaman, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır
Nereden çıktı? Soruyorum size.
BAŞKAN E cevap
vereceğiz, bir müsaade edin. Sabır gösterin lütfen, nezaket gösterin
lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim nezaket gösteriyorum, peki, buyurun.
BAŞKAN Bu
tasarıyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Sayın Mustafa Özyürek yirmi dakika konuşmuştur, AK PARTİ
Grubu adına söz isteyen Muzaffer Gülyurt yirmi dakika
konuşmuştur, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Sayın Faruk Bal aynı zamanda
şahsı adına da söz istediği için grup ve şahsı
adına istedikleri sözler birleştirilmiştir, otuz dakika
konuşmuştur. Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili, şahsı
adına söz istemiştir, yeni söz verildi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, Sayın Başkan
BAŞKAN
Söylediğiniz doğru değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, bir dakika
AKP Grubu adına konuşan
arkadaşa söz verirken Grup adınıza ve şahsınız
adına diye bir ifade kullandınız mı?
BAŞKAN
Sayın Genç, tutanaklar ortada, tutanakları isteyip
inceleyebilirsiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tutanakları getirirsem, peki, aksi yolda bir ifadeniz varsa
sonucuna katlanacak mısınız?
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Ne olacak?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Üstün,
buyurun.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu sözü bana verirken aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti
ile Karadağ Dostluk Grubu Başkanı olarak bana vermişlerdir.
O bakımdan söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz üzere, Karadağ bir Balkan ülkesidir.
2006nın Mayıs ayında kritik bir referandumla
bağımsızlığını ilan etmiştir.
Karadağ Anayasasına göre, daha önce referandumda yüzde 55 evet oyu
çıkarsa bağımsızlığını
kazanabileceği hükmü vardı, yüzde 55,5le bu referandumu
kazanmışlar ve bağımsızlığı ilan etmişlerdir.
Burada bu bağımsızlığın ilanında elbette ki
burada yaşayan Müslüman çoğunluğun da Müslümanların da
büyük katkısı olmuştur. Zaten kritik bir oylama da
geçmiştir. Yüzde 20 civarında bir Müslüman nüfusu vardır.
Tabii
değerli arkadaşlar, buradaki bağımsızlık
ilanından sonra süratle Türkiye buranın
bağımsızlık ilanını kabul etmiş ve buraya
bir büyükelçi atamıştır. Akabinde ilişkiler süratle
gelişmiş ve benim de içinde bulunduğum bir heyetle, Sayın
Mustafa Said Yazıcıoğlunun başkanlığında
bir heyetle birlikte öncelikle Karadağa gittik ve orada Sayın
Bakanımızın öncülüğünde gerçekten verimli birtakım
ilişkilerde bulunduk. Bu çerçevede, TİKAmızın da
öncülüğünde, destekleriyle yapılmış bir liseyi, lise
binasını Karadağ Cumhurbaşkanının da
katılımıyla birlikte hizmete açtık. Burada
ilişkilerimiz gayet iyi sürüyor.
Yine,
TİKAnın, belediyelerin altyapısına ilişkin birçok
katkıları var.
Akabinde
ilişkiler daha da gelişti ve 2009 Temmuzunda da eski Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan öncülüğünde bir ziyaret
daha yaptık. O ziyarette de milletvekillerimiz vardı. Sayın
Samsun Milletvekilimiz Ahmet Yeni de orada ben de vardım demeye getiriyor.
Evet, o da vardı. Gerçekten güzel, verimli orada ziyaretlerde bulunduk.
Karadağ Cumhurbaşkanıyla, Meclis Başkanıyla,
Başbakanıyla ve bakanlarıyla görüşmeler yapıldı.
Neredeyse sıfır noktasında sorunlarla yürüyor
ilişkilerimiz. Bu ilişkilerimizi daha da geliştirmek arzusu var
her iki tarafta da. Nitekim 2008 yılında Serbest Ticaret
Anlaşması imzalanmış. Bu Serbest Ticaret
Anlaşmasının onaylanması için gittiğimiz ziyaretlerde
bizlere talepte bulunmuşlar idi. İşte şimdi bu Serbest
Ticaret Anlaşmasının onaylanması için buraya kanun
tasarısı gelmiş bulunmaktadır. İnşallah biraz
sonra oylarınızla birlikte bu Serbest Ticaret Anlaşması da
onaylanacak ve hayatiyet bulacaktır.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ Hükûmeti, komşularıyla birlikte
etrafında sıfır sorunla bir siyaset yürütmek istemektedir.
Ticaretini geliştirmek çabası içerisindedir. Yine Balkanlarda da
aynı şekilde, aynı politikayı gütmektedir. Karadağ,
belki bundan dört beş yıl öncesine kadar bizim açımızdan
sorunlu bir ülkeymiş gibi görünmesine rağmen, şu anda tam bir
dost ülkesi olarak karşımızda bulunmaktadır. Bu sevindirici
bir gelişmedir.
Aynı
şekilde Balkanlarda aşırı Sırp milliyetçilerinin
çıkardığı sorunların giderilmesi açısından
da adımlar atılmıştır. Sırbistan Hükûmetiyle de
bu ilişkilerimiz son derece iyi gitmektedir. Biliyorsunuz, yakın
zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül
Sırbistana bir ziyaret yapmıştır. Dolayısıyla
Balkanlarda da sıfır sorunla bir siyaset gütmektedir Türkiye. Elbette
Türkiye büyük bir devlettir. Balkanlarda da Orta Doğuda da Uzak
Doğuda da her tarafta, değişik yönlerde
politikalarını yürütecektir.
Bu Serbest
Ticaret Anlaşmasının ülkemize ve Karadağa
hayırlı olması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.45
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.52
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
407 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, evvela birinci sorum size ait.
Şimdi, iki
gündür basında yer alan haberlere göre, Tayyip Erdoğanın
Meclis
BAŞKAN
Sayın Genç, bana soru sorma hakkınız yok. Sayın Bakana
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Var efendim. Meclis Başkanına soru sorma hakkım var.
BAŞKAN
Tasarıyla ilgili Sayın Bakana soracaksınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu tasarıyla ilgili de, genel görüşme diyorum.
Şimdi, bu Meclisin kişiliğini
BAŞKAN
Komisyon veya Hükûmete soracaksın Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, bunda usul şöyle: Önce ben soruyu size
soracağım ve siz gerekirse Hükûmete soracaksınız, o yolla
soracaksınız.
BAŞKAN
Bizim aracılığımızla sorma hakkınız var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Usulü bilmiyorsanız
BAŞKAN
Bize soru sorma hakkınız yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim
BAŞKAN
Bizim aracılığımızla Komisyon ve Hükûmete soru
sorarsınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, o makamda oturmayı hak eden bir
kişi değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ben size soruyorum. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin kişiliği
zedeleniyor.
BAŞKAN
Sayın Genç, eksik ve yanlış bilgilerle kamuoyunu
yanıltıyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, siz yanıltıyorsunuz.
BAŞKAN
Biraz önceki söylediğiniz konuyla ilgili
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bugün Tayyip Erdoğan Meclis Başkanına diyor ki: Sen
o milletvekillerini niye kovmadın. Bu, milletvekiline hakaret değil
midir? Bu, Meclis Başkanının talimat alması değil
midir?
BAŞKAN
Sayın Genç, Başkanlık aracılığıyla Komisyon
ve Hükûmete soru sorabilirsiniz.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, Meclis Başkanına da soracağım.
BAŞKAN
Soramazsınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Nasıl soramam? Sorular Meclis Başkanına sorulur,
ondan sonra da Hükûmet ve Komisyona sorulur.
BAŞKAN
Sayın Genç, Tüzükün 60ıncı maddesinin altıncı
fıkrasını okuyorum: Görüşme sırasında Hükûmetten
veya Komisyondan soru sormak isteyenler sorularını yerlerinden
sorarlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam da siz Başkanlık makamında oturuyorsunuz.
BAŞKAN
Başkanlık aracılığıyla sorarsınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Neyse, biraz sonra da çıkınca kişisel
söyleyeceğim.
Şimdi, Sayın
Başkan, bu Hükûmet
Evvela, tabii, Bakan, Vakkonun başbayisidir.
Başbayiliğini aldıktan sonra ticaret iyi gidiyor mu? Onu
öğrenmek istiyorum. Ticaretin kârlılık durumu nasıl? Epey
vergi verecek mi bu sene? Biliyorsunuz, devletin bütçesi çok
sarsıldı. Mükelleflere de yazı yazıyor Maliye
Bakanlığı, diyor ki: Kardeşim, bütçe iflas etti, ille bu
sene gelirinizi şu kadar artırın. Acaba Egemen Beye de böyle
Maliyeden bir teklif geldi mi? Birinci sorum bu.
İkinci
sorum: Şimdi, bu Hükûmet diyor ki: Komşularla sıfır
sorun. Şimdi, komşularımız kim? Yunanistan, Suriye, Irak,
İran. Şimdi, Yunanistanla nasıl sıfır sorun
yapacağız? Yani Yunanlılar Kardeşim, Ege Denizindeki 12
mili kabul edin. diyecekler de biz kabul mü edeceğiz? Yine,
Limanlarınızı Rum gemilerin açın ve havaalanlarınızı Rum
uçaklarına açın. diyorlar da biz bunları kabul mü
edeceğiz? Yine, İranlılarla ilgili olarak İranın her
dediğini kabul mü edeceğiz? Yani, Suriye yine Hatayı istiyor.
Hatayı verecek miyiz? Bu bizim Ahmet Davutoğlu denen
arkadaşımızla YÖK Başkanı Malezyadan geldiler. Bu
Malezyadan bu 2 tane büyük bürokrat nasıl Türkiyeye geldi? Bunları
da öğrenmek istiyorum. Onun için, Türkiye'nin bugün Avrupa Birliğiyle
ilişkilerini de özellikle öğrenmek istiyorum.
Abdullah Gül,
biliyorsunuz, geçenlerde Fransaya gitti. Fransa Cumhurbaşkanı en
aşağı bir protokolle kendisini karşıladı. Peki,
bu, Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışan bir davranış
mıdır? Şu anda Avrupa Birliği ile ilgili olarak kaç tane
başlık açılmıştır? Kaç tane başlıkta
sonuca ulaşılmıştır? Sayın Bakan acaba ne zaman
Avrupa Birliğine gireceğimiz konusunda bize bir tarih verebilir mi?
Şimdi,
uluslararası anlaşmalarda, tabii, bir devletin itibarını
koruması lazım. Maalesef bu Hükûmet zamanında devletimizin
itibarı uluslararası düzeyde korunmamıştır ve bu
konuda yabancı ülkelerden gelen keyfî
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Soru konuyla ilgili değil
Sayın Başkan.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Soruyu sor!
BAŞKAN Bir
dakika Sayın Yiğit.
Sayın Genç,
lütfen sorunuzu sorunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soracağım canım. Yani soracağım,
nasıl olsa başka soru soran da olmadığına göre ben
soru sorma
BAŞKAN
Hayır, Sayın Genç, var sırada. Beş dakika oldu Sayın
Genç. Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Beş dakika olsun canım, başka soru soran varsa
çıksın sorsun, ben tekrar soracağım.
BAŞKAN
Sayın Genç, soruyor musunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soruyorum efendim, evet.
BAŞKAN Son
cümleniz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, bugün Türkiye uluslararası düzeydeki
itibarını maalesef bu Hükûmet zamanında çok kaybetmiştir.
Bunu Avrupa Konseyinin davranışları, uluslararası
kuruluşlardaki Türkiye'nin görüntüsü, bugün işte
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum. Sorunuzu sorunuz ki
Yoksa kesmek
zorundayım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sorularımı soruyorum yani.
BAŞKAN
Diğer sayın milletvekillerine söz vereceğim. Sayın Genç,
sizden sonra Sayın Köktürk, Sayın Bulut, Sayın Öztürk,
Sayın Özkan, Sayın
Son cümleniz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam, o zaman soruları onlar sorsun, zaman artarsa ben yine
soru soracağım, peki.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın
Köktürk, buyurun.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum
Sayın Bakan ve Başmüzakereci Egemen Bağışa yönelik
bir soru: Sayın Bakan, 9 Kasım 2009 Pazartesi günlü Hürriyet
gazetesinde Patrik bana oy verdi, beklentileri
karşılamalıyım. şeklinde bir haber
yayınlandı. Ben önce bu gazetedeki haberi okuyup sorumu ondan sonra
yöneltmek istiyorum. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış, Fener Rum Patriği Bartholomeusun seçimlerde AKPye
oy verdiğini açıkladı. Yunan Kathimerini gazetesine konuşan
Bağış Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden açılması
konusunda Türkiyedeki Ortodoks Hıristiyanlarının büyük bir
kısmı benim seçim bölgemde, İstanbulda yaşıyor.
Benden çözümler için beklentileri varsa sonuç getirmek zorundayım.
Yollarını arıyorum. şeklinde bir haber.
Şimdi
sorularımdan bir tanesi şu: Bunları söylediniz mi? Birinci
sorum.
İkinci
sorum: Söylediyseniz taşıdığınız sıfat ve
sorumlulukla bağdaştırıyor musunuz?
Yine diğer
bir sorum da şununla ilgili: Yine aynı haberde Yunanca
yayınlanan röportaja göre Bağış Türkiye'nin Egede her gün
değil, yılda iki üç askerî uçuş yaparak gerginliğin
azaltılması yönünde adım atıp atmayacağı sorusuna
Sanırım muhteşem bir görüş. Ancak, teknik
detaylarını araştırmak için oturup konuşmamız
gerek. Unutmayın ki şeytan detaylarda gizlidir. dedi. şeklinde
bir haber. Şimdi buna yönelik sorum da şu: Ülkemizi ve egemenliğimizi
korumak için uluslararası hukuka uygun olarak uçuş yapan Türk
jetlerinin Egede uçamaz hâle gelmesine yönelik önerinin muhteşemliği
neresindedir? Bunu bize de açıklarsanız mutluluk duyacağız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.
Sayın Bulut,
buyurun.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Efendim, Karadağ, küçük bir ülke olmasına
rağmen bizim gönlümüzdeki yeri çok büyüktür. Bu tarihî ülkeyle
ilişkilerimizin daha da artırılması memnuniyet vericidir.
Ülkemize Karadağdan birçok soydaşımız, Karadağlı
vatandaşımız gelerek yerleşmiş,
yaşamaktadır. Bunların vatandaşlıkla ilgili
birtakım sorunları olmakta ve devam etmektedir.
Sayın Bakana
şunu sormak istiyorum: Güneyimizde Irakta savaş
dolayısıyla Iraktan Türkiyeye kaçan, kimliği olmayan ancak
Türkiyede yaşayıp Türkiyede çocukları olan aileler var.
Bunların kimlikleri olmadıkları için çocukları okullarda
okuyamıyorlar, askere gidemiyorlar, iş sahibi olamıyorlar. Bu
gibi vatandaşlara bir af, bunlara bir
düzenleme getirme konusunda Hükûmetin bir çalışması var
mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, Avrupa Birliğiyle müzakereleri yürütme
sürecinden sorumlu bir bakan olduğunuza göre, Avrupa Birliği
ülkelerinde öngörülen kurallar, standartların Türkiyede olması
gerektiği konusunda da uğraş vermeniz gerektiği görevinizin
doğal sonucudur. Avrupa Birliği yazılarında, Türkiyede
yargının bağımsız olmadığı ve bunun en
önemli göstergelerinden birisinin Adalet Bakanı ve Müsteşarının
Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun doğal üyesi olması ve
Sayın Bakanın Kurulun doğal başkanı olması, yine
Adalet Bakanlığına bağlı Teftiş Kurulunun HSYKya
bağlanması gerektiği ve buna benzer görüşler var.
Şimdi, size
soruyorum: Bu işlerden sorumlu bir bakan olarak, eğer Türkiye Avrupa
Birliğine girecek ise, siz Türkiyede bakanlık
yaptığınız süre içerisinde yargının bu
bağımsızlaşması konusunda burada öngörülen
kuralların gerçekleştirilmesi hususunda ne yapmayı
düşünüyorsunuz? Birinci sorum bu.
İkinci
sorum: 12 Eylül faşist darbesinden itibaren düşüncelerinden
dolayı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından
çıkarılan ya da kaybedilen ve bu nedenle yurt dışında
yaşamak durumunda kalan yurttaşlarımızın
sayısı nedir? Bunlarla ilgili herhangi bir çalışma
yapılmakta mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın Özkan,
buyurun.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Bakanım, Avrupa Birliğine katılım
müzakerelerinden sorumlu biri olarak
Biraz önce bir AKP sözcüsü, Türkiyedeki
iletişimin dinlenmesiyle ilgili, hâkimlerin yaptığını
ve bu konuda kendilerinin bir şey yapamayacağını, gayet
legal bir hadise olduğunu söyledi. Anayasamızın 20nci maddesi
özel hayatın gizliliğine ilişkin bir maddedir. Özel
iletişimin bu kadar yoğun bir şekilde dinlenmesi acaba sizce ne
kadar doğrudur?
Diğer bir
konu: Hâkimlerin bu yetkisini kullanmasının istisna mı
olması gerekiyor yoksa AKP sözcüsü arkadaşın dediği gibi,
mahkemeden karar çıkarsa herkes herkesi dinler hâle mi gelinmesi
gerekiyor? Batıda yani AB üyesi ülkelerde bu standartlar nedir? Bu şekilde konuşan grup başkan
vekilinin sizin Avrupa Birliği serüveninizde olumsuz bir etkisi olacak
mıdır? Ayrıca big brother olma yolunda ilerlediğinizin
bir kanıtı ya da göstergesi midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın
Poyraz, Sayın Kafkas ve Sayın Birdal; Sayın Bakan cevap
verdikten sonra süre kalırsa size soru sorma hakkı
tanıyacağım.
Buyurun
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Gençin eşimin iş yeriyle ilgili sorularının burada
sorulmasını demokrasinin bir ayıbı olarak görüyorum. Benim
eşim Türkiye Cumhuriyetinin eşit bir vatandaşıdır,
tabii ki kanunlarımız gereğince kendi mesleğini, yirmi
yıllık mesleğini icra etmektedir. Ben de eşime, onun bana yıllardır,
siyaset yapmam konusunda verdiği desteğin bir gereği olarak da
onun kendi işini yapma hakkına duyduğum saygıdan
dolayı
Eşim işini yapmaktadır. Onunla ilgili böyle
aşağılayıcı ifadelerini ben kendisine
yakıştıramadım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aşağılayıcı değil
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Ama üstünden bir de Türkiye
Cumhuriyetinin son derece başarılı bir Dışişleri
Bakanına Malezyadan geldi. gibi birtakım tabirlerde
bulunmasını ben çok büyük bir ayıp olarak algılıyorum,
onu da söyleyeyim.
Sayın
Cumhurbaşkanımız Fransada hiçbir şekilde de
aşağı protokolle falan
karşılanmamıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımız oraya Türkiyenin tanıtımı için
en önemli, en görkemli etkinliklerden biri olan Grand Palais Müzesindeki
serginin açılışı nedeniyle gitmiştir.
Açılışa Fransanın Cumhurbaşkanı Sayın
Sarkozy bizzat gelip katılmıştır,
Cumhurbaşkanımızla birlikte açmıştır.
Fransa
Başbakanı Cumhurbaşkanımızın onuruna bir yemek
vermiştir. Senato Başkanı bir yemek vermiştir. Fransa
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanımızın onuruna bir
yemek vermiştir.
Ben de diğer
bakan arkadaşlarımla birlikte Sayın
Cumhurbaşkanımızın heyetinde bulunan bir kişi olarak,
Cumhurbaşkanımızın orada Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanına yakışır bir şekilde
karşılandığına bizzat şahitlik etmişimdir.
Keşke, bu
soruyu yönelten sayın vekil Cumhurbaşkanımıza göstermesi
gereken saygıyı göstermeyi öğrenebilse! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben gösterilecek adama saygı gösteririm. Size soracak
değilim.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Türkiye ne zaman Avrupa
Birliğine girebilir?
Türkiye Avrupa
Birliği standartlarını ne zaman yakalarsa o zaman girebilir.
Bununla ilgili
olarak Sayın Öztürkün de bir sorusu olmuştu: Türkiyenin AB
kurallarına ulaşması
Türkiyenin AB
kurallarına ulaşması bu Genel Kurulda alınacak kararlarla
olacaktır. Eğer biz, bugün, 1940ların zihniyetiyle
yazılmış bir Türk Ticaret Kanunuyla ülkemizde iş
hayatını yönetmeye çalışırken bunu
değiştirip evrensel standartlarda bir Türk Ticaret Kanununa, bir
Borçlar Kanununa ülkemizi getirme çabamıza her maddede bu tür sorularla,
bu tür önergelerle iki saat harcarsak, bin beş yüz maddelik Türk Ticaret
Kanununun geçmesi yıllarımızı alır ve o zaman da
Avrupa Birliğine girmemiz oldukça gecikir.
Onun için Avrupa
Birliğine girme konusunda eğer samimiysek, o zaman burada Avrupa
Birliği ile ilgili siyasi boyutu olmayan Ticaret Kanunu gibi, Borçlar
Kanunu gibi diğer konularda önce muhalefetin desteğini göstermesi
gerekir. Yoksa öyle Brüksele gidip, oralarda ofis açmakla Avrupa
Birliğine girilmesine katkıda bulunulmaz. Onu da özellikle vurgulama
ihtiyacını hissediyorum.
Türkiyenin
itibar kaybettiğini iddia eden bir soru sormuş Sayın
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, ben size HSYK ile ilgili soru sordum, ona
niye yanıt vermiyorsunuz?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Oraya da geleceğim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Demagoji yapıyorsun! HSYKyla ilgili soruyu cevapla,
demagoji yapma! İşiniz demagoji yapmak
(AK PARTİ
sıraların-dan gürültüler)
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Oraya da geleceğim.
BAŞKAN
- Sayın Öztürk, lütfen
Sayın
Öztürk, lütfen
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bağırmadan konuşur musun!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Oraya da geleceğiz, oraya da
geleceğiz...
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Demagoji yapıyorsun, benim sorularıma yanıt
ver, demagoji yapma!
BAŞKAN
- Sayın Öztürk, lütfen
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yavaş yavaş, yavaş konuşun.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Türkiyenin itibarı hiçbir zaman
bu kadar iyi olmamıştı. Türkiye rahmetli Menderesin, nur içinde
yatsın
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Demagoji yapıyorsun. Benim sorularıma yanıt
ver!
BAŞKAN
Sayın Öztürk, sorunuzu sordunuz, cevabınızı bekleyin,
lütfen oturur musunuz.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Anlatacağım bak, dinlersen
öğrenirsin.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yüreğin yetiyorsa sorularıma yanıt ver.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Dinlersen öğrenirsin, otur dinle!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Konuşmasını bil. Ondan sonra da yanıt
vermiyorsun! Niye getirmedin Borçlar Kanununu bugün. AKP sıralarına
bak! Kendiniz öyle demiyorsunuz.
BAŞKAN
- Sayın Öztürk, lütfen oturur
musunuz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Siz önce kendinize bakın.
BAŞKAN -
Sayın Öztürk, lütfen oturur musunuz.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Rahmetli Menderesin 1959
yılında Avrupa Birliğine ilk başvuruyu yapmasından tam
kırk beş yıl sonra Türkiye, Avrupa Birliğinden müzakere
tarihi almıştır. Aynı yıl İslam Konferansı
Örgütünün Genel Sekreterliğini Türkiye üstlenmiştir. Bugün,
Birleşmiş Milletler üyesi olan 191 ülkenin 152sinin oyunu alarak
yani dünyadaki her on ülkeden sekizinin oyuyla, desteğiyle
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olmuştur. Bu Meclisin
çok değerli bir üyesi
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Demagoji yapıyorsun bol bol
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Dinle be! Söylediklerini dinle adamın!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sen konuşma! Gel dışarı!
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Harekete bak, harekete! Utanmıyor musun!
AGÂH KAFKAS (Çorum)
Ayıp ya! Böyle bir şey yok ya! Adam konuşuyor
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Enayi miyiz?
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Arkadaş, şunu susturun ya!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Agâh Bey, lütfen
Agâh Bey, vallahi
değmez!
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ayıp diye bir şey var ya!
BAŞKAN
Sayın Kafkas
Sayın Kafkas, lütfen
Sayın Bakan,
siz lütfen cevap vermenize devam edin.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Kafkas, değmez.
BAŞKAN
Sayın Kafkas, lütfen oturur musunuz.
Sayın Bakan,
siz de lütfen devam edin.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Kapı kulu muyuz burada, enayi miyiz?
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
Türkiye, tarihinin en itibarlı dönemini yaşamaktadır.
(Gürültüler)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ya, ayıp ya! Böyle bir şey yok ya!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) - Avukatı mısın sen? Saygı duyacak
milletvekillerine. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen
Sayın
milletvekilleri, lütfen oturun
Sayın Kafkas
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, tarihinin en itibarlı dönemini
yaşamaktadır.
Hepimizin gurur
duyması gereken bir gelişme de bu Meclisin çok saygın bir üyesi,
Antalya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisinde, ilk defa, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
Başkanlığına seçilmek için siyasi parti grupları
tarafından, bütün siyasi partiler tarafından ortak aday olarak
gösterilmiştir.
Bütün bu
gelişmeler, gerek Birleşmiş Milletlerde gerek Avrupa
Birliğinde gerek İslam Konferansı Örgütünde gerekse Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisinde ülkemizin artık çok önemli bir rol
oynadığını; birbirleriyle geçinmekte zorlanan ülkeler
arasında ara buluculuk yaptığını, İsrail ile
Filistin arasında, Suriye ile Irak arasında, Bosna-Hersekle
Sırbistan arasında, Afganistan
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Suriye bile bizim ara buluculuğumuzu kabul etmedi.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Köktürkün Hürriyet
gazetesinde çıkan haberle ilgili sorusu da, Atinada bir Yunan gazetesine
verdiğim bir demecin tercüme edilerek Türk basınında yer
alması haberiyle ilgili bir soru sormuştur. Ben, İstanbul ikinci
bölge milletvekili olarak, Sayın Patrikin de aralarında
bulunduğu birçok azınlık üyesi
vatandaşımızın yaşadığı bir bölgenin
milletvekiliyim. O vatandaşlarımızın büyük
çoğunluğu benim seçim bölgemde yaşadıkları için seçim
bölgemde oy kullanmaktadırlar. Tabii ki ben hiçbir
vatandaşımızın hangi partiye oy verip vermediğini
bilemem ama benim seçim bölgemde oy kullandıkları bir gerçektir,
benim vurgulamak istediğim de bu gerçek olmuştur.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, ulusal politikaları
AKPye oy verip vermemesine göre mi değerlendiriyorsunuz? Böyle bir
anlayış olabilir mi? Böyle bir anlayışla
Başmüzakerecilik olayı yapılabilir mi?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Ben bir milletvekili olarak,
farklı kültürlere, farklı dinlere, farklı etnik kökenlere sahip
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını temsil etmeyi bir onur olarak
kabul etmekteyim, bunu da kendi sıfatımla çok rahat
bağdaştırabilmekteyim, sorusuna cevaben onu söyleyeyim.
Tabii, yarın
burada, bu şanlı salonda tartışılacak olan demokratik
açılım Türkiyedeki farklı kesimlerin de Alevi
vatandaşlarımızın da Rum vatandaşlarımızın
da Ermeni vatandaşlarımızın da Kürt
vatandaşlarımızın da Süryani
vatandaşlarımızın da Sünni
vatandaşlarımızın da kadınlarımızın da
çocuklarımızın da demokratik haklarını nasıl
yükseltebiliriz, nasıl demokratik alanı daha da genişletebiliriz
konusunun tartışılacağı bir gün olacaktır. Ümit
ediyorum ki, bu soruları soran saygıdeğer milletvekillerimiz
Türkiyede bu bireysel demokratik hakları nasıl
artırabileceğimiz konusundaki olumlu görüşlerini,
katkılarını da bizlerden esirgemezler.
Yarın
burada, Türkiye'nin kronikleşmiş sorunlarını
iktidarıyla muhalefetiyle el ele vererek birlikte çözmenin ilk
adımını atabiliriz diye ümit ediyorum. Bu konuda umut
taşımak istiyorum çünkü Türkiye'nin artık on yıllardır
çözemediği sorunları hep beraber bu kutlu salonda beraber çözebilme
umudunu taşımak istiyorum.
Sayın
Öztürkün yargının bağımsızlığı
konusunda ne yapmayı düşündüğümüzü sorması üzerine
şunu da söyleyeyim: İlk defa, belki de cumhuriyet tarihinde ilk defa,
yargı kurumlarımız Adalet Bakanlığımızla
aylarca süren bir çalışma gerçekleştirmiş ve bir yargı
reformu stratejisi ortaya koymuşlardır. Şu anda bütün yargı
kurumlarımızın da desteğiyle hazırlanan bu reform
stratejisinin eylem planına dönüşmesi ve uygulanmaya konması
için çalışmalar sürmektedir. Bu çerçevede, Adalet
Bakanlığımızın yürüttüğü çalışmalar son
dönemlerde yayımlanan Avrupa Birliği ilerleme raporunda da takdirle
karşılanmıştır yani Avrupa Birliği
mekanizmaları da, AB üyesi ülkeler de ve Komisyon da Türkiyede
yargının daha da bağımsızlığı konusunda
atılan adımları takdir etmektedir. Yalnız, Avrupa
Parlamentosundaki Türkiye Raportörü Sayın Oomenın geçen hafta
verdiği bir demeç vardır, o da Türkiyede yargının
bağımsızlık sorunu yoktur, tarafsızlık sorunu
vardır. şeklinde bir demeci olmuştur. Bunu da Sayın
Öztürkün dikkatine getirmek isterim. Bu konuda da bu yüce Mecliste birlikte
hangi adımları atarak
Türkiyede yargının
bağımsız olduğu kadar tarafsız olmasını
sağlayabilecek adımları da beraber atabilmeyi ümit ettiğimi
vurgulamak isterim.
Yurt dışına
12 Eylül darbesi sonrası ne kadar vatandaşımızın
gitmiş olduğuyla ilgili bende bir çalışma yok, buna
baktırmamız gerekir.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süre tamamlandı. Lütfen, tamamlar mısınız
cevabınızı.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Geri kalanlarına o zaman
yazılı cevap verelim Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Genç.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, dün
Yargının bağımsızlık sorunu yoktur Türkiyede.
diyen kimdi efendim?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Türkiye Raportörü.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Türkiye Raportörü Türkiyeyi tanıyor
mu acaba!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Dört beş yıldır Türkiye
raporlarını yazan Hollandalı bir bayan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Belli oluyor zaten!
BAŞKAN
Sayın Genç, ben tutanakları getirttim.
AK PARTİ
Grubu adına söz isteyen Muzaffer Gülyurtun şahsı adına söz
isteyip istemediğiyle ilgili benim takdimim aynı şu
şekilde: AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Muzaffer Gülyurt,
Erzurum Milletvekili.
Dolayısıyla,
Sayın Genç, doğru olmayan bilgilerle hem Genel Kurulu hem de
kamuoyunu yanıltmaktasınız.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ancak
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, ben söz istedim Sayın
Bakanın bir konuşması üzerine.
BAŞKAN
Sayın Çelik, sizden önce söz isteyen arkadaşlarımız da var
ancak yirmi dakikalık soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Ben bir açıklama getireceğim sadece, 69uncu
maddeye göre.
BAŞKAN -
Diğer maddeler üzerinde isteyebilirsiniz Sayın Çelik.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum ancak karar yeter sayısı
istenmiştir, arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır ve kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KARADAĞ
ARASINDA SERBEST TİCARET
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26
Kasım 2008 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest
Ticaret Anlaşması Kanun Tasarısı ile ilgili grubum
adına söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
yaptığımız müzakereler eğer samimiyet ve ilkeler
üzerine oturursa o zaman faydalı olur ve bir neticeye ulaşır.
Yoksa lüzumsuz çekişmeler içerisinde doğrunun berhava olup
gittiği bir müzakere içerisinde buradan faydalı neticeler
çıkmaz. Tabii ki samimiyet ve ilkeler olması nasıl ortaya
çıkacak? Söylenenle yapılanın birbirini tutması gerekir.
Eğer söylenenle yapılan birbirini tutmazsa o zaman ne samimiyetten ne
ilkeden söz etmek mümkün değildir. Birbirlerimize söylemediğimiz
sözlere mana katarak ve ithamlarla buradaki müzakereler sürdürülemez. Aynı
zamanda bu, hükûmet eden arkadaşlarımız için de önemli bir
mesele.
Değerli
arkadaşlar, meseleleri izah ederken acaba sorumlu bir anlayış
içerisinde biz, meseleleri gündeme getiremez miyiz? İşte Şu
hadise bizim hükûmetimiz zamanında şöyle zirve yaptı.
Bakın,
kıymetli arkadaşlar, eğer Apo yakalanmasa, Suriyede, orada
saklanmaya devam etse, orayı üs olarak kullanmaya devam etse Suriye ile
bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin geldiği noktaya gelmesi mümkün mü
Türkiye'nin? Eğer Sovyetler Birliği dağılmasa, başka
birtakım konjonktürel hadiseler olmasa Ermenistanla gelebildiğiniz
ha, bizim tasvip etmediğimiz bazı gelişmeler var ama- bugünkü
konuma gelmeniz mümkün mü? Bu iddialarda bile bulunmanız mümkün mü? Mümkün
değil. Öyleyse
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Bugüne kadar hiçbir
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Laf atmayın. Bakın, buradan yapıcı
bir şey söylüyorum sizlere. Bu yapıcı söylediğim
şeyleri de lütfen, laf atarak falan, insicamı bozmaya kalkmayın,
bu çok yanlış bir şey. Bir şeyiniz varsa gelin,
konuşun burada kıymetli arkadaşlar.
Bakın, bir
mantık getiriyorum size. Karadağla bugün anlaşma
yapılmış, güzel bir şey. Ticari anlaşmalar, siyasi
gelişmelerin mutlaka ve mutlaka yapıcı
fonksiyonlarıdır, dostlukların yapıcı
fonksiyonlarıdır, güzel bir şey. Hele hele, Karadağla bir
anlaşmanın yapılması güzel bir şey. Neden
kıymetli arkadaşlar? İki dünya savaşının en
önemli sıklet merkezlerinden birisi bu coğrafyadır,
Sırbistan Karadağ bölgesidir. Birinci Dünya Savaşı da
İkinci Dünya Savaşı da burada çok önem arz etmektedir. Bugün
Yugoslavya dağılmamış olsa, bugün Karadağla böyle bir
anlaşma -geçenlerde, Sayın Cumhurbaşkanıyla
Sırbistana gittik- Sırbistanla böyle bir ilişki mümkün
olabilir mi? Olmaz. Öyleyse, sorumlu siyaset, her şeyden önce, sorumlu
siyaset
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) On beş yıl oldu.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) On beş yıl olabilir kıymetli arkadaş,
elbette ki bu bir zaman gerektirecektir. Eğer oradaki Sovyetlerin,
Yugoslavyanın
Suriyede Abdullah Öcalanın oradan
çıkarılmasının ertesi günü herhâlde anlaşma
masasına oturamazsınız ülkeyle. Yani, niçin bu kadar
agresifsiniz, niçin bu kadar böyle kendinden tarafa nalıncı keseri
gibi yontar bir hâldesiniz ben anlayamıyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) O, bir şey bildiğini iddia etmeye
çalışıyor.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) İşte, zaten Türkiye bundan çekiyor. Yazmadan
kâtip, okumadan âlim. Öyle olunca bir şeyler oluyor Türkiyeye de.
Dolayısıyla
kıymetli arkadaşlar, Karadağla ilgili olan bu anlaşma, o
coğrafya için önemli ve güzel bir gelişmedir çünkü oradaki son
zamanlardaki gelişmeler de maalesef insanlık adına, ülkelerimiz
adına tehlike arz edecek pozisyondadır. Ben, yakından gittim
gördüm, şahit oldum. O coğrafya içerisindeki o Yugoslavyanın
bölünmüş hâlindeki etnik inanç ve birtakım konularla ilgili
gelişmeler çok dikkat çekici ve hâlen tehlike arz etmeye devam etmektedir
Sayın Bakan. Bu açıdan bu anlaşmaların
geliştirilmesinde fayda vardır.
Değerli
arkadaşlar, buradan bu konunun dışında bir şeyi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Dinlemelerle ilgili: Eğer biz bir
meseleyi tartışırken doğruları algılamazsak,
gömleğin birinci düğmesini yanlış düğmelersek ondan
sonraki düğmeleri doğru düğmelememiz mümkün değil.
Dinlemede, nasıl bir dinleme ve bizim bu dinlemenin nelerine
karşı olmamız gerekir? Elbette ki suç örgütlerine, suçluyu
takibe, suç unsurlarına yönelik dinlemeler olması gerekir. Bunlar
teknik takiplerdir. İşkenceleri, suç kabullenmeleri, suçsuz insanlara
suç isnat etmeyi de azaltan bir gelişmedir. Ama hukuki dinleme
Kıymetli
arkadaşlar, hukuki dinleme, Yargıtayın dinlenmesi
Suçlar
şahsidir, kurumsal değildir. Eğer kurumsal bir suç varsa bu
farklı bir hadisedir. Nasıl olur, bir kurumun dinlenmesine karar
veriyorsunuz ve o kurumdaki bütün insanların telefonlarını
dinliyorsunuz? E, ondan sonra, o dinlenen telefonlardan sadece izin
alınmış olması demek, dinlemenin hukuki olduğunu mu
acaba ortaya koyuyor? Hayır. O dinlemelerin neticesinde, hiç alakası
olmayan insanların da o suça iştirak etmemiş olan
insanların da dinlenmelerinin kendilerine bir tehdit unsuru olarak kullanılmadığını
nereden biliyorsunuz? Sadece izin almış olmak yetmez bir kişinin
dinlenmesi konusundaki tanımın hukuki olduğunu
gerçekleştirmek için.
Dinlemelerde,
bir: İzin alınması. İki: İzin alınmış
dinlemelerin sonucunda kimlere ne gibi işlem yapılmış? Bu işlem,
o suça iştirak etmeyenler hakkındaki bilgiler dışarıya
sızmış mı? Bunlar kimler tarafından
sızdırılmış? Onlara tehdit unsuru olarak
kullanılmış mı, kullanılmamış mı? Bütün
bunlar hepimizi ilgilendiren konulardır.
Dinlemelerin
neticesinde hukuki kovuşturmaya uğramayan bir sürü insan var
Türkiyede. Kanun diyor ki: Dinlemelerin neticesinde eğer hukuki
kovuşturma olmadıysa dinlenen kişiye bunlar bildirilecek. Ben
sayın milletvekillerine soruyorum şimdi: Bugüne kadar hiçbirimizin
veya hiçbir vatandaşımızın Ben dinlenmişim şu
tarihler arasında ama bir suça tesadüf edilmemiş, bana bunu kurum
bildirdi. diyen insana tesadüf ettiniz mi kıymetli arkadaşlar?
Hukuk
işlemiyor, kural işlemiyor. Kuralı işletmek kimin görevi?
Yürütmenin görevi. Peki, kuralın işleyip işlemediğini
denetlemek kimin görevi? Milletvekillerinin, Parlamentonun görevi. Eğer
iktidar milletvekilleri yürütmeye matuf olarak denetleme görevini
yapamıyorlarsa Parlamento çalışmaz kıymetli
arkadaşlar. Milletvekilleri olarak yürütmeyi sadece muhalefet denetlemez,
iktidar milletvekili de denetim faaliyetlerini yürütmelidir. Eğer iktidar
milletvekili de denetim faaliyetini yürütmüyorsa, o zaman Parlamento sadece
yürütmenin gönderdiği tasarılara el kaldır, indir
noktasında olur.
İşte
bugünkü tartışmalar da o noktaya gelmiştir. Bu, sistemimizdeki
bir sıkıntının eseridir. Parlamento, çoğunluğa
dayalı, içerisinden yürütmeyi çıkarıyor, çoğunluğa
dayalı çıkan o yürütmeyi aynı şekilde o yürütmeyi
çıkaran çoğunluk denetliyor. İşte orada, milletvekilinin, farklı
bir algılamayla, farklı bir şuurla o denetim faaliyetini de
yerine getirmesi gerekir. Ha, burada benim söylediğim, parti
politikalarına karşı çıkılsın, parti
disiplinsizliği yapılsın falan noktasında değil ama
milletvekili kendi vicdanında haklı olan konularda bu noktaları
da dikkate alarak bu faaliyetlerini de yürütebilmelidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanına Sayın Başbakanın
yaptığı kabul edilebilir bir durum, kabul edilebilir bir
davranış değildir. Dolayısıyla, gereğinin
yapılmasını ben uygun görüyorum ve Serbest Ticaret
Anlaşmasıyla da ilgili olarak konuşmamın başında söylediğim gibi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, lütfen tamamlayınız.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ticaret
anlaşmalarının siyasi ilişkilerimize, bölge
halklarıyla olan bağlarımızın güçlenmesine vesile
olacağı inancını taşıyorum ve o bölgenin de
bilhassa çok önemli bir bölge olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
Sayın
milletvekilleri, birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati :19.28
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.23
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
407 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
1inci maddesi üzerinde söz sırası şahsı adına söz
isteyen Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gönül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
407 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
26 Kasım
2008 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest
Ticaret Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma, esas
itibarıyla, taraflar arasındaki ekonomik iş birliğinin
artırılması ve güçlendirilmesi, mal ticaretindeki güçlüklerin ve
kısıtlamaların kaldırılması,
karşılıklı ticaretin genişletilmesi yoluyla taraflar
arasındaki iktisadi ilişkilerin ve karşılıklı yatırımların
ahenkli şekilde gelişmesinin teşvik edilmesi, uygun rekabet
koşullarının yaratılması ve tarafların ticaret
iş birliğinin düzenlenmesini amaç edinmektedir.
Bu
anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair
kanunun, başta ülkemiz ve Karadağ olmak üzere batı Balkan
ülkelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gönül.
Şahsı
adına söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmetinin izlediği aktif dış
politika sayesinde uluslararası ilişkilerde ülkemiz önemli
anlaşmalara imza atmaktadır. İzlenen bu politikayla
uluslararası itibarımızın arttığı
tartışmasızdır. Bugün Türkiye, Avrupa Birliğiyle
müzakere eden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin üyesi olan,
İslam Konferansı Teşkilatının Genel
Sekreterliğini üstlenen bir ülke konumuna gelmiştir. Şu anda
görüşmelerini yaptığımız uluslararası
sözleşmeler de bu başarının bir göstergesidir.
Görüşmekte
olduğumuz sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
arasındaki ilişkileri güçlendireceği inancıyla
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Yaşar
Ağyüz, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, biz uluslararası anlaşmaların gerek ticaret
gerek siyasal boyutta yapılmasına her zaman yandaş bir siyasi
partiyiz. Ama bizim, doğuda ayrı, batıda ayrı konuşan
siyasetçilerin üslubuna inançsızlığımız var.
Doğuda ayrı konuşan, batıda ayrı konuşan
Cumhurbaşkanına ve Başbakanına
inançsızlığımız var. Batıya gideceksiniz, AB
ülkelerinde başka söyleyeceksiniz, doğuya gideceksiniz başka
söyleyeceksiniz ve uluslararası ceza mahkemelerince soykırım
cezasına çarptırılmış bir kişiyi Türkiyede
ağırlamaktan bahsedeceksiniz. Bunu izah etmek Cumhurbaşkanının
ve Başbakanın görevi olmasına rağmen, maalesef Hükûmetiniz
ve Meclisiniz gibi Ben yaptım, oldu. anlayışıyla her
şey geçiştirilmektedir.
Bu anlaşma
da yapılması gereken güzel bir anlaşmadır.
Hayırlı olsun.
Değerli
arkadaşlarım, son günlerde ülkemizin gündemi iktidar partisince çok
sıkça ve bilinçlice değiştiriliyor. Özellikle ekonomik krizin
yaşanmasının üzerine Türkiyede doğan kaos yetmiyormuş
gibi, bir de iktidarınızın kaosu yaşanmaktadır.
İktidarınız asıl gündemi değiştirmek için, bir
gün bakıyorsunuz GDOlu ürünler tartışması açıyor, bir
gün bakıyorsunuz sağlık hizmetlerinde, sağlık
politikasında çok başarısız olan, her gün bir kararname,
bir karar yayınlayan Sağlık Bakanının, domuz gribi
aşısı, domuz gribi paniğiyle, domuz gribi tehdidiyle
uyanıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? Ve domuz gribi paniğini yaratan
Sağlık Bakanı Başbakandan papara yiyor grup
toplantısında, Seninle bu politikam uyuşmuyor. diyor
Sayın Başbakan ve görevine devam ediyor. Böyle bir hükûmet
anlayışı nerede var? Az gelişmiş ülkelerin hiçbirinde
yok yani! Ve ucu açık soruşturma izni veren o günkü Adalet
Bakanı Meclis koltuğunda oturuyor ve büyütülmeyen basit bir olay için
Sayın Başbakan
Gazeteler yazıyor, yalanlanması mümkün
değil, canlı şahitlerle ispatlanıyor ve o azarın altında
hâlen Meclis Başkanlığı görevini yapıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu, onurlu iktidarların yaşadığı ülkelerde olsa bir
saniye, istifa etmede tereddüt etmezler. Bunlar yetmiyor. Bunlar yetmezmiş
gibi, yollarda gençler, emekliler, şehit aileleri coplanıyor; Meclis
kapısına geliyor, konmuyor; Meclis Başkanı tehdit ediyor,
Eğer bayraksız gelirlerse alırım. diyor ve buna yine
İktidarınızın sesi çıkmıyor değerli
arkadaşlarım. Böyle bir mantalite, böyle bir duyarsızlık
nerede görülmüştür?
Bu
yetmiyormuş gibi bir de Adli Tıp Kurumuyla meşgul oluyor
kamuoyu. Adli Tıp Kurumu Başkanı bakın ne diyor: Gerçek
diye bir şey yok. Gerçeği ortam ve durum belirler. Böyle, açık,
gerçeği belirlemesi gereken kurumun başındaki insan bu tür
demeçleri verir de hâlen görevde kalır ise ben o Adalet Bakanından
şüphe ederim. Adalet Bakanının yargıyı bu kadar
baskı altında, siyasal baskı altında tutmaya hakkı
yoktur.
Dinleme krizi
yaşanıyor Türkiye'de. Belki sizler de. Hepimiz dinleniyoruz. Bir
Hükûmet, bir devlet, vatandaşına güvenemiyorsa iktidar olmasın,
önce vatandaşınıza güveneceksiniz, insanınıza
güveneceksiniz.
Bütün bu
manzaralar neyi gösteriyor bana? Hatırlarsınız, bir büyük
ülkemizde Watergate skandalı yaşandı ve yirmi dört saat sürmedi,
skandalın cevabını oradaki siyasiler verdiler. Sizinkiler niye
vermiyorlar? (AK PARTİ sıralarından İSKİ
skandalı sesleri)
Efendim, bilgin
varsa gelir burada konuşursun, ben belgeli konuşuyorum. Yüreğin
varsa buraya gelir konuşursun, laf cambazlığıyla olmaz bu
iş.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Onun için, Yargıtay dinleniyor, başsavcı
dinleniyor. Acaba bu başsavcı, zamanında İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Sayın
Başbakanın soruşturmasına mı el
atmıştı? Bunları bilmek istiyoruz. Çünkü bakıyorsunuz,
Kayıp trilyon davasından soruşturma açılması
gerekirdi. diyen hâkimin başına gelmeyen kalmıyor. Yargı
bağımsızlığını savunan, cumhuriyete sahip
çıkan YARSAVın Değerli Başkanı, meslekten ihraç
edilmek için Adalet Bakanlığının soruşturma iznine
tabi tutuluyor. Ne yapmak istiyorsunuz? Karanlık bir dehlizde
yürüyorsunuz, kafanızı vuracaksınız! Sizleri Allah korusun!
Hükûmetiniz sizlerin de kafasına vuracak, ben sizlere acıyorum.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Bu millet sizin kafanıza vuracak!
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Hükûmetinizi bırak, ne olursa olsun! (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için değerli
arkadaşlarım, kafanızı iki elinizin arasına alın
ve düşünün.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Bu millet sizin kafanıza 4 defa vuracak!
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) - Düşünün
Düşünün
Bakın
Bakın
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) 4 kere vuracak!
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) - Senin düşünme yeteneğin yok zaten! Senin
düşünme yeteneğin olsa, siyasi kararlığın olurdu
senin.
BAŞKAN
Lütfen
Sayın Ağyüz, Genel Kurula hitap edin.
Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) - Senin düşünme yeteneğin yok!
Onun için
değerli arkadaşlarım, bu skandalların
yaşandığı ülkelerde istifalar yaşanırken bu devir
böyle devam ettirilmek isteniyorsa, bunun nedeni rant ekonomisinin
devamıdır, cumhuriyeti kuşatma çabalarıdır.
Bakın, en
son İtalyada bir olay yaşandı. Siz zannediyorsunuz ya her
ülkeyle sorunlarımızı sıfıra indirdik; şöyle
onurluyuz, şöyle anlıyız, şöyle şanlıyız
Biz, öyle olsanız onur duyarız ama bakıyoruz ki El Beşiri
karşılıyorsunuz, şüpheye düşüyoruz bu sefer.
İtalyada ne oldu? İtalyada Sayın Enerji Bakanı,
İtalyan ortaklığı imza töreninde Çalıkın arkasında,
önde sözleşme, masada ve Çalıkın arkasında koruyuculuk
yapılıyor. Bu mudur Hükûmet iradesi? Bu mudur Hükûmetin cesareti,
yürekliliği? Siz itibarınızı böyle mi
saydıracaksınız yabancı ülkelerde? Bunlar belgeli hep.
Geçen, bir grup
başkan vekili konuşuyor, işte, söylemediğini
bırakmadı CHPye falan. Ben de dedim ki: Onu söyleyeceğine, Almanyadan
gelen kayınbabanın nerede çalıştığını,
ne yaptığını getir bana. Bunlar gazetelerde çarşaf
çarşaf duruyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu iş
televizyon programcılığına benzemez! Diskjokeyliğe hiç
benzemez bu iş!
Onun için
değerli arkadaşlarım, Hükûmet, kararlı, istikrarlı ve
topluma sahip çıkar şekilde davranmak zorundadır. Ama sizde bu
sahiplik yok, ekonomide yok, sosyal alanda yok. Tüm bu
uygulamalarınız bana 50-60 dönemini, özellikle 57-60 dönemini hatırlatıyor.
Bir tek yapmadığınız, sabah uyandığınızda
gazeteleri toplattırmak kaldı. Bir tek
yapmadığınız işinize gelmeyen gazetecileri Ergenekon
hariç, onu da orada becerdiniz- sabahleyin emir verip gözaltına
aldırmadığınız kaldı. Bunu da yaparsanız,
benzeşmede eksiğiniz kalmaz. Tahkikat komisyonları vardı,
siz çok geniş bir şekilde onu Ergenekonla çözdünüz. Ama ne oldu? Ama
karanlıkta tünele giren Hükûmet ne oldu? Onun için aklınızı
başınıza alın. Biz demokrasiden yanayız. Onurlu
davranışlarla
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Öyle
kuru yiğitlikle olmuyor bu iş. Onun için bu karanlık tünelden
çıkın ve ülkeyi de bu karanlık tünele sokmayın.
Bunlar
yetmiyormuş gibi bakın neler yaptınız, neler 15 bin dolar
iddianız vardı ne oldu 15 bin dolar? 9.025 dolara düştü. 9.025
dolara düştü gayrisafi millî hasıla. İşsizlikte
beşinci sıradasınız, asgari ücret sürünüyor, açlık
sınırı belli, çekler, senetler ödenmiyor. Meclis gündemine
bakıyorsunuz siz bu tür şeylerle Meclisi geçiştirmeye
çalışıyorsunuz. Ana gündemi yakalayın, ana gündemi!
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Darbeyle iktidar olamazsınız!
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) - Biz darbeye de karşıyız, cuntaya da
karşıyız. Aklını başına al sen!
Onun için
değerli arkadaşlarım, bu konuda Hükûmet üzerine düşeni
yapmak zorundadır. Özellikle gizemli davranışlardan
kaçınmak zorundadır. Dinleme operasyonlarından vazgeçmek
zorundadır. Vatandaşına güvenmek zorundadır. Hâkimine,
savcısına, valisine güvenmek zorundadır. Bu güveniniz yoksa
zaten iktidar olma erkinizi ortadan kaldırmışsınız
demektir. İktidar olmak damda gülle oynamaya benzemez, sokakta çelik çomak
oynamakla övünmeye benzemez. İktidar olmak ciddi iştir. İktidar
olmak yürek ister. İktidar olmak cesaret ister. İktidar olmak, masaya
yumruğu vurup sorun çözmek ister. Ama bunlar belki bireysel olarak
şahsınızda vardır, şahsınız için
söylemiyorum ama Hükûmetiniz için bu başarısızlıkların
hepsi yaşanıyor.
ORHAN ERDEM
(Konya) En son ne zaman iktidar oldunuz?
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) - Antakyada Ali Diboculukla suçlanan kişi bugün
adaleti temsil ediyor. Biz nasıl güveneceğiz bununla? Geçenlerde bir
konuşmasında, çetelerle ortak olmakla CHPyi suçlayan Sayın
Bakan, demin, Malezyadan gelenleri savunuyor. Savunacak, çünkü onları
savunacak ki kendisine sıra gelmesin, kendisinin nereden geldiği
sorulmasın diye, elbette ki bunları savunacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ERDEM
(Konya) Ayıp oluyor!
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Tüm bunlar sizi aydınlatma babında söylenen
sözler ama maalesef, sizin bireysel olarak değil, Hükûmetinizin
aydınlanmaya niyeti yok, görmeye niyeti yok; bu karanlık tünelde
yürümeye niyetiniz var. Halkın ezilmeye tahammülü yok, halkın
yoksulluğa tahammülü yok, halkın yapılan yolsuzluklara tahammülü
yok. Gün gelecek, yaşanacak bir erken seçimde bunları hep beraber
göreceksiniz. Zaten Sayın Başbakanınızın ve
bakanların agresifliğinin nedeni ne? Anketler. Anketler dibe
vurmayı gösterince Sayın Başbakan telaşlanıyor. Ne
derler? Bağırmanın ölüme çaresi yok.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ensar
Öğüt.
Buyurun
Sayın Öğüt.
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan sıra sayılı
kanun üzerinde söz almış
bulunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Hangi sıra
sayılı? sesleri, gülüşmeler) Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ben hiçbir zaman dışarıdan el kaldırarak
gelip oylamaya katılmadım. Bana bunu söylemeye gerek yok, kendinize
bakın. Burada grup başkan vekiliniz düdüğü
çaldığı zaman hepiniz oradan elinizi kaldırarak içeri
giriyorsunuz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Devam et, devam et.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Değerli arkadaşlar, tabii Türkiyenin
komşularıyla, dünya ülkeleriyle mutlak surette iyi ilişkilerde
bulunması lazım. İyi ilişkilerin yanı sıra mutlak
surette sosyal, ekonomik, siyasal boyutta anlaşmalar yapması
lazım, barışçı olması lazım.
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) Damal
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Tabii ki geleceğim oraya, hiç merak etme.
Barışçı
olması lazım, yüce Atatürkün dediği gibi Yurtta
barış, dünyada barışı sağlamak için mutlak
surette dünya ülkesi olması lazım, olmak lazım. Bunların
hepsi doğru. Biz de bunun için varız. Sosyaldemokrat görüş
olarak mutlak surette bütün dünyadaki ülkelerle en iyi şekilde
Karadağla olduğu gibi diğer ülkelerle de Karadağla da
barış içerisinde sosyal, ekonomik, siyasi anlamda, coğrafi
anlamda ilişkilerimizi en iyi şekilde sürdürmemiz gerekiyor.
Ancak, dün
haberlerde hepiniz izlediniz, hepiniz izlediniz. Dediğinize geliyorum
Sayın Bakanım. Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç, Diyarbakırda çok
duygusal bir konuşmanın sonunda bir ağlama yaptı,
arkasından
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yine mi ağlama yaptı!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Daha sonra, ne olduysa bilmiyorum, Damaldaki Atatürk silüetine
sözü getirdi. Şimdi, Damaldaki Atatürk silüetinde, efendim
İşte, birileri Damaldaki Atatürk silüetine gidiyor, güneş
doğuyor; batarken Atatürkün silüeti gözüküyor. İşte ona gidiyor
ziyarete ama Diyarbakıra gelmiyor. Bunu da tabii bizim Sayın Genel
Başkanımız Deniz Baykalı kastederek konuştu. Bu da doğal.
Değerli
arkadaşlar, bakın
AHMET YENİ
(Samsun) İsim söylemedi.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) İsim söylemedi ama yani o. Çünkü bu sene Sayın Genel
Başkan geldi Damala, ziyaret etti. Kılıçdaroğlu da
gelmişti, sağ olsun, bütün arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum. Genel Sekreterimiz geldi.
Şimdi,
Allahın bir lütfu olan Damal Dağlarındaki silüet sadece dünya
liderleri içerisinde Atatürke nasip olmuştur. İyi dinleyin. Oraya
gelip, canlı olarak böyle, akşam saat 18.00 sularında,
güneş batarken dağların gölgesinde, sınırda ama,
Atatürkün çıkması inanın insanı büyülüyor ve tüyleri diken
diken oluyor.
Bizler Türk
milleti olarak bazen böyle hurafelere, dervişlere, ermişlere bilmem
nelere daha çok önem veriyoruz ama gözümüzle gördüklerimize daha önem
veriyoruz.
Şimdi, sizi
davet ediyorum ben. Her yaz 15 Haziran-15 Ağustos arasında
Ardahanın Damal Dağlarında, güneş batarken tamamen Atatürk
geliyor ve çıkıyor. Şimdi, bunu gördüğünüz zaman salavat
çevirirsiniz ve Atatürke nasıl inandığınızı da
ben o zaman anlarım. İnanın, Atatürk bana göre bir
evliyadır, çok mübarek bir insandır. Niçin? Yok olan bir devleti
kurmuş, o da yetmemiş, dünya liderleri içerisinde Allah
tarafından dağlarda gölgesi oluşmuş, her yıl üç ay, 15
Haziran-15 Ağustos arkadaşlar.
AHMET YENİ
(Samsun) Atatürk bu söylediklerini duysa seni perişan ederdi.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Böyle bir olayı canlandırmak için ben geçen dönemki
milletvekilliğimde, arkadaşlar, üç defa kanun teklifi verdim O
bölgeye sosyal tesisler yapılsın, insanlar gitsin rahat izlesin. Hiç
olmazsa o bölgeye millî park yapın. dedim, o da olmadı.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) AKPlileri gönder oraya, onlar seyretsin.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Tabii.
Şimdi,
hiçbiri kabul görmedi, soru önergesi verdim, kabul edilmedi.
Şimdi,
bakın bir şey söyleyeceğim, keşke o resmi getirseydim,
benim odamda asılı: Her yaz binlerce insan geliyor -belki içinizden
gelen vardır- orayı izlemek için, samimi söylüyorum. Atatürk bizim
devletimizin kurucusu, Meclisimizin kurucusu, ordumuzun kurucusu.
Varlığımızı Atatürke borçluyuz.
Şimdi,
Atatürk gibi bir lider orada her yaz üç ay çıkıyor, bizim orada
izleyici olarak gidecek insanlarımızın, affedersiniz, bir
tuvaleti yok, bir oturacak sandalyesi yok. Bu, devletin ayıbı
değil mi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayıbı değil mi?
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Sen yaptır!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet, ben yaptıracağım, hiç merak etme. Sizin
yaptıracağınız yok. Zaten biz sizden de bir şey
beklemiyoruz, onu da söyleyeyim.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Belediye niye yapmadı, belediye?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, oraya bilim adamları
geliyor, yabancı misyonerler geliyor; bütün vatandaşlarımız
geliyor; orada canlı olarak gölge gelip düşüp de Atatürk
oluştuğu zaman herkes hayretler içerisinde kalıyor. Biz
oranın resmini basmışız, bazen insanlar diyor ki: Yahu
bunu bilgisayarda mı yaptınız? Hâlbuki yok.
Şimdi,
şu Mecliste bunu en iyi kim bilir biliyor musunuz? Hasan Özdemir, eski
Ardahan Valisi, MHP Gaziantep Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar) Benim Valimin hakikaten Ardahana büyük hizmeti
vardır, kendisine huzurunuzda teşekkür ederim. Atatürkün oradaki
siluetini de en iyi şekilde bilenlerden birisidir.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Hizmetleri niye yapmadı o zaman?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Müsaade eder misiniz.
Değerli
arkadaşlar
NECİP TAYLAN
(Tekirdağ) Bu söylediklerinizde ciddi misiniz hakikaten, çok merak
ediyorum?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet
Tabii
Tabii
Şimdi, benim
sizden istirhamım şu: Bakın, bunu gelip görün.
Sayın Bülent
Arınç şunu diyor: Diyarbakıra gelmiyor -Deniz Baykalı
ima ediyor- Damala gidiyor.
Şimdi
soruyum: Biz Deniz Baykalla beraber 4 Haziran 2008 tarihinde
Şanlıurfada tarım kurultayı yaptık; Mardin,
Adıyaman, Güneydoğuyu gezdik ve Diyarbakıra gittik sivil
toplum örgütleriyle toplantı yaptık. Deniz Baykal sık sık
Güneydoğuya da gider, Türkiyenin her yerine de gider. Ayrıca,
Sayın Deniz Baykal, Diyarbakır başta olmak üzere diğer
illeri de çok önemser ve mutlak surette de bütün olaylarla
ayrıntılı olarak ilgilenir. Deniz Baykal bu ülkenin bölünmez
teminatıdır. Bunu herkes böyle bilsin. (AK PARTİ
sıralarından Allah Allah! sesleri)
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Allah Allah!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet, Türkiyenin bölünmez teminatıdır. Evet, bu
teminatı sağlayan Deniz Baykala kimse burada laf söyleyemez. Çünkü,
Deniz Baykal, toplumun birleşmesini istiyor,
dayanışmasını istiyor, Türkiyenin bütünlüğünü
istiyor, birliğini istiyor. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar(!)] Ve onun için de Atatürkü gitmiş, ziyaret
etmiştir.
Şimdi,
soruyorum: Sayın Arınç, acaba Damalın nerede olduğunu
biliyor mu? Sayın Arınç Damala gitmiş midir? Damalla
ilgilenmiş midir? Ben, Sayın Arınçı davet ediyorum.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ya sen bütün AKPlileri Damala götür.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Damala davet ediyorum, gelsin Atatürkün o silüetini görsün,
Damallıların misafirperverliğini görsün
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Yedi ay sonra, yedi ay
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla)
o zaman Türkiyenin Edirneden Ardahana kadar bütünlüğünün
nasıl sağlanacağını daha iyi getirir gündeme. Gidip
Diyarbakırda bölge ayrımı yaparak Efendim, biri oraya gidiyor,
oraya gelemiyor; biri buraya gidiyor, oraya gelemiyor. gibi açıklamak, bu
tamamen ayrıştırır toplumu arkadaşlar. Bu,
bölücülüktür, birleştirici değildir. Yani, ne demek, şimdi, ben
diyor muyum ki Sayın Tayyip Erdoğan Damala gidemiyor ama Diyarbakıra
gidiyor. Böyle bir şey olabilir mi? (AK PARTİ sıralarından
Her yere gidiyor sesleri)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Diyemezsiniz çünkü her yere gidiyor.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet, Tayyip Erdoğan benim davetlim olarak Ardahana da geldi,
teşekkür ediyorum kendisine; hizmetleri de var, onu geç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama biz takdir edeceğiz. Ama Bülent Arınç
duygusallaşarak, ağlayarak, kendini bilmem ne yaparak devlet
adamlığı yapamaz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Devlet adamı duygusuz mu olmalı?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bir düşünün, diyelim ki diplomat görüşmeye gitti, bir
ülkede bakın Türkiyenin çok önemli bir sorununu görüşmeye gitti. Ne
yapacak? Duygusal bir tablo getirecekler, başlayacak ağlamaya;
ağlamaya başladığı zaman da getirecekler istedikleri
yazıyı imzalatacaklar!
AHMET YENİ
(Samsun) O zaman Damala gidelim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) O, Hükûmetin ağlamadan sorumlu bakanı!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Böyle devlet adamlığı olabilir mi arkadaşlar?
Bakın, şimdi, Atatürk bizim rehberimizdir değerli
arkadaşlar. Toparlıyorum. Atatürk hepimizin rehberidir. Bu ülkede
Atatürk olmasaydı cami olmazdı, okul olmazdı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öğüt, lütfen, toparlayınız.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Atatürk
olmasaydı bu ülkede cami olmazdı, bu ülkede okul olmazdı,
bayrağımız olmazdı, bütünlüğümüz olmazdı,
birliğimiz olmazdı, bugün de biz Mecliste olmazdık; benim
adım Ensar, sizin adınız Ahmet, Mehmet olmazdı değerli
arkadaşlar. Bunun için Atatürke dil uzatmak değil, onu küçümseyerek,
işte gölgesi geliyormuş da gidiyormuş da demek değil, onu
anlamak lazım, onu bilmek lazım, onun Nutukunu okumak lazım ve
Atatürke de saygı göstermek lazım, bölgeler arasında da
ayrımcılık yapmamak lazım. Efendim, O bölgeye falan
gidiyor, bu bölgeye falan gitmiyor. dersek, insanlar o zaman ne yapacak
değerli arkadaşlar? Şimdi desem ki, falan lider de bilmem nereye
gidemiyor. O zaman, gittiği zaman orada tepki alırsa ne olacak?
Bölgeler arasında büyük bir ayrışma olacak.
Bu nedenle, ben,
ülkemizde birlik ve beraberliğe herkesi davet ediyor, herkesi Atatürkçü
düşünceye sahip olmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
[CHP ve MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Gruplar
adına başka söz talebi yok.
Şahsı
adına söz isteyen Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gönül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 407 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu Hükûmet hem doğuya hem batıya hem kuzeye hem
güneye gitmiştir ve 25 adet serbest ticaret anlaşması
yapmıştır. Bugün bu anlaşmaya, bu kanunla yeni bir serbest
ticaret anlaşmasını
Özellikle de batıda, Balkan
ülkeleriyle 50 milyon dolarlık ticaret hacmi olan bir
anlaşmanın, çok daha artarak, iki bölgedeki taraflara çok katkı
sağlayacağına inanarak bu kanunun hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gönül.
Şahsı
adına ikinci söz talebi Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tunç.
Sayın Tunç?
Yok.
On dakika
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Genç,
Sayın Poyraz, Sayın Ünal, Sayın Açıkgöz, Sayın Yeni ve
Sayın Çelik söz talebinde bulunmuşlardır
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, kişisel söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Birer dakika soru sorma süresi tanıyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, konuşma hakkı doğmuştur. Söz
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, burada yazılı olarak talebiniz yok. Ben soru-cevap
işlemine geçtikten sonra söylüyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, anlıyorum. Bizim söz hakkımızı
kısıtlıyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilleri
Soru sorma
hakkınız var Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soru sormak değil de beş dakika konuşmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani bu kadar taraflı, militanca bu Meclisi yönetmek size
yakışıyor. Sizi tebrik ederim. Ben
Neyse
BAŞKAN
Sayın Genç, bütün bu sözleriniz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, bir soru soracağım: Ben geçenlerde
İngiltereye gitmiştim. Oradaki vatandaşların bana
aksettirdiğine göre
Diyorlar ki: Kısa devrede askerlikten
yararlanmak için bizim mevzuatımızda üç yıl tam gün olarak, yani
tam ay olarak çalışmak gerekiyor İngilterede fakat İngiliz
kanunlarına göre biz tam ay olarak çalıştığımız
zaman veya her tam gün olarak çalıştığımız zaman
kira yardımını alamıyoruz, sosyal bazı
yardımları alamıyoruz. O konuyu da elçilik bildirmiş
bakanlığa. Bu konuda bir değişiklik yapmasını
özellikle istiyorlar.
Yine, ben geçen
gün Atatürkçü Düşünce Derneğinin bir davetlisi olarak orada bir
konferans için Berline gittim. 30 Ekimde, Berlinde cumhuriyet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Poyraz, buyurun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Bu anlaşmayla elbette
Karadağla ticaretimiz gelişecek fakat Karadağı da ilk
tanıyan ülkelerden biri ülkemiz. Bu anlamda büyükelçilik noktasında
bir çalışmamız vardı, orada arsası temin
edilmişti ama şu aşamada herhâlde daha tam
büyükelçiliğimizi de açamadık. Son durum nedir?
Büyükelçiliğimizi açabildik mi diye sormak istiyorum.
Bir de, özellikle
bu anlaşmayla, mutlaka Hükûmet olarak da belli hedefler koymuş
olmamız gerekiyor. Bu anlaşmayla, önümüzdeki dönemde ticareti
geliştirme anlamında, Türkiye-Karadağ ticaretinde Hükûmet olarak
hedeflerimiz nelerdir? Açıklarsanız memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.
Sayın Ünal,
buyurun.
CUMHUR ÜNAL
(Karabük) Sayın Bakanım, iyi akşamlar diliyorum.
Türkiye İle
Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Tasarının bu bölümünde, Türkiye ile
Karadağ arasındaki ticaret hacminde neyi hedeflediğimizi
söyleyebilir misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.
Sayın
Açıkgöz, buyurun.
RUHİ AÇIKGÖZ
(Aksaray) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanımız, Karadağda ecdat yadigârı çok sayıda
Osmanlı eseri var; bu konuda Hükûmetimizin çalışmaları
hakkında bilgi verirse sözlü, yazılı; teşekkür eder,
saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Açıkgöz.
Sayın Yeni,
buyurun.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Bakanım, bir önceki Meclis
Başkanımızla Karadağı ziyaretimiz esnasında
orada ecdadımızın mezarlarıyla
karşılaştık. Bu mezarların tamir edilmesi konusunda
bir çalışma var mı?
Ayrıca,
dış politikada başarılı çalışmalar
sergiliyorsunuz ve dış politikada daha çok hangi konuları
geliştirmek istiyorsunuz? Karadağ ile ticaret hacmimiz hangi seviyeye
ulaşmıştır?
Ayrıca,
biraz evvel, Ensar Öğüt Beyin Atatürkü dağlarda, gölgelerde
sergilemiş olması gerçekten bizi üzmüştür, Atatürkün
kemiklerini sızlatmıştır çünkü Atatürkü o gölgelerde,
oralarda, buralarda sergilemek doğru değildir. Atatürk de böyle bir
şey
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelik,
buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bağış buradayken bir konuşmasında diyor ki
Etnik
olarak sayıyor Türkiyede insanlarımızı, mezhebî olarak
sayıyor. Hâlbuki Türkiyede 72 milyon Türk milleti var ve bu milletin Edirneden
Karsa kadar benzerlikleri, kültürde, dilde, tarihte, acıda, elemde,
kederde, sevinçte hep ortaklıkları var. Israrla ve inatla, çok küçük
olan bazı farklılıkları, sanki gözümüze sokarcasına
sürekli ifade ediyorlar. Bu, AKP iktidarının
alışkanlığı mı, bölme arzu ve iştiyakı
mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Sayın Özkan,
Sayın Dibek ve Sayın Uzunırmak; Sayın Bakan cevap verdikten
sonra süre kalırsa soru sorma hakkı tanıyacağım.
Buyurun
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Karadağ, Balkanlardaki genç ülkelerden bir
tanesi
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ses gelmiyor Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
ve biz ilk sırada
tanıyan ülkelerden bir tanesiyiz. Büyükelçiliğimiz
açılmış durumda. Şu anda, hatta ikinci büyükelçimizi
atamış durumdayız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakanım, Hükûmetin sesi çıkmıyor,
duyamıyoruz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) Belki teknisyenler
ayarlayabilir. Bak, şimdi geliyor.
Ticaret hacmimize
gelince: Ticaret hacminde düzenli bir artış söz konusu. Örneğin
2006da sadece 8,5 milyon dolarken 2008 yılında bu, 49 milyon dolara
çıkmış durumda ve bu serbest ticaret anlaşmasıyla
beraber çok daha yüksek rakamlara bunun ulaşacağını tahmin
ediyoruz.
Karadağda
yer alan Osmanlı döneminden kalan eserlere gelince: TİKAnın tüm
Balkanlarda olduğu gibi, Karadağla da vardır. TİKA pek çok
Balkan ülkesinde biliyorsunuz önemli projeler gerçekleştirmektedir. Bizim
kültür mirasımızı o ülkelerde yaşatmak, canlı tutmak
adına çok önemli çalışmalar gerçekleştirmektedir. Ancak, bu
çalışmaların detayı şu anda yanımızda yok.
Dolayısıyla, daha sonra TİKA çalışmalarıyla
ilgili size detaylı bilgi, yazılı olarak sunarız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özkan, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne oldu efendim, bizim sorumuza niye cevap verilmiyor?
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Bakanım
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye sorumuza cevap verilmiyor? Türk vatandaşlarının
sorunlarını dile getirdik. Bu nasıl iştir? Oradaki Türk
vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili ne gibi bir
düzenleme yapılıyor bilmek istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Özkan, sorunuzu sorar mısınız.
Buyurun.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Tabii, Sayın Vekilimiz susarsa. Anlaşılması
açısından, Sayın Bakanın, herhâlde aynı anda iki
işe konsantre olma yeteneği var mı yok mu, onu bilemiyorum;
benim yok şahsen.
Şimdi
Sayın Bakanım, malumunuz Kenan Evren Fatsanın üzerinden geçemedik.
diye ihtilal yaptı. Sayın Başbakan da ya da Hükûmetiniz de zaman
zaman Biz Diyarbakıra gidiyoruz, siz gidemiyorsunuz; işte, biz
şuraya gidiyoruz, siz gidemiyorsunuz. gibi beyanlarda bulunuyor. Bir ülke
düşünün ki ülkenin başbakanı, bir şehre gitmesini olay
olarak yorumlayabiliyor veyahut böyle anlatıyor. Bu nasıl bir
algılamadır, nasıl bir bakış açısıdır?
Bunu ifade etmenizi, cevaplamanızı umuyorum. Çünkü,
açıkçası merak ediyorum yani bir başbakanın kendi ülkesinde
bir ile gitmesi niye bu kadar olay oluyor ya da bunu niye olay hâline
getiriyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Bakan,
buyurun.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Süre var Başkanım, ben de sorayım sorumu.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, Sayın
Başbakanımız, Sayın Genel Başkanımız,
Türkiye'nin tüm illerini, istisnasız olarak seksen bir ilini defalarca
ziyaret etmiştir ve yüzlerce ilçeyi defalarca ziyaret etmiştir.
Doğal olanı budur yani doğal olanı, bir ülkenin
başbakanının ve iktidar partisi genel başkanının
tüm illeri rahatça ziyaret edebilmesidir, sık sık ziyaret
edebilmesidir. Ancak, belki de siyasetin tabiatına aykırı olan,
ana muhalefet partisinin, diğer muhalefet partilerinin de seksen bir ilde
aynı rahatlıkta bu ziyaretleri gerçekleştirip
gerçekleştirememesidir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Nereden biliyorsunuz Sayın Bakan?
Nereden biliyorsunuz?
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Onların kendi takdiri.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Dolayısıyla
doğal olanı budur ve bizim de bütün siyasi parti genel
başkanlarına, bütün milletvekillerimize tavsiyemiz
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan, Sayın Bakan şu soruya açıklık getirmeli
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Şu soruya Sayın Bakan
açıklık getirmeli: Muhalefet partilerinin oraya gidemediklerini ifade
ettiler.
BAŞKAN
Hayır, öyle söylemediler. Doğal olanı budur dediler
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Doğal olanı gitmektir.
BAŞKAN
Lütfen
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Doğal olanı gitmektir. dedin.
Gitmediğimizi kim söyledi size Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Ben sadece Doğal
olanı gitmektir. diyorum. Eğer gidemeyenler varsa kendi üzerlerine
alınacaklar.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
Hayır, ama gitmediğimizi söylediniz siz.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen oturur musunuz. Sorunuza
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ağzından çıkanı
kulakları duyacak bir bakanın.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen oturur musunuz.
Sayın
Bakanım
Siz cevabınızı verin Sayın Bakanım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Öyle şeyler söylüyorsunuz ki sanki biz
oralara hiç gidemiyoruz.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Başbakan gidiyor diye niye havalara giriyorsunuz?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Gitmişseniz doğrusunu
yapmışsınız.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Nereden çıktı? Sayın
Başbakan gidebilir elbette, gitmelidir de, görevidir zaten.
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz cevabınızı verin lütfen.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Doğru olanı
budur.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bakanlar da gitmeli, onların da
görevi.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen oturur musunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ama siz gidiyorsunuz
Muhalefet partisini,
sizin gibi, âlâyı-vâlâ ile karşılayan valiler, güvenlik
görevlileri yok, taşıma adamlar yok, ondan sonra da diyorsunuz ki:
Niye muhalefet gitmiyor? Sayın Bakan, siz eğer gidiyorsanız
görevinizi yapıyorsunuz ama bizim
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan
Söz verdiniz mi Sayın Başkan?
Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN
Sayın Başkan, Sayın Kılıçdaroğlu
Lütfen oturur
musunuz. Yok usulümüzde
SUAT KILIÇ
(Samsun) Böyle bir usul yok ki.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Böyle usul yok ama Bakan
doğruları söyleyecek.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Bakın, ben...
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, tamam mı cevap işlemi? Yok başka soru.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Şimdi
Soru-cevabın usulü böyle değil herhâlde Sayın Başkan?
BAŞKAN
Böyle değil, doğrudur Sayın Bakan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Aynen böyle, doğruyu söyleyeceksiniz
Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Ben usulüne uygun
sorulmuş sorulara, usulüne uygun cevabı verdiğimi
düşünüyorum.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Yazılı ver.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Dediğim gibi, tekrar
ediyorum, bütün parti genel başkanlarına tavsiyemiz, Türkiye'nin
tümünü kucaklamaları, Türkiye'nin tüm illerini ziyaret etmeleri, sık
sık ziyaret etmeleri ve bu rahatlıkla Türkiye'nin dört bir köşesinde
siyaset yapabilmeleri.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) O zaman mesele yok.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Siz tavsiye edeceğinize niye bundan prim yapmaya
çalışıyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünün oylamasından önce oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte Tunceli
Milletvekili Kamer Genç söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Nasıl oldu söz verdin Sayın Başkan ya? Vermeseydin
onu da yahu!
BAŞKAN
Sayın Genç, Tüzüke ve usulüne
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, teessüf ederim size! Burada en yasal İç Tüzük
hakkımızı bize kullandırmıyorsunuz. Biraz önce madde
üzerinde söz istedim, vermediniz.
BAŞKAN
Sayın Genç, Tüzüke ve usulüne uygun her söz isteyen sayın
milletvekiline söz veriyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Vermiyorsunuz işte! Keyfîsiniz! O makamı kirletiyorsunuz!
BAŞKAN Ama
bütün bu Mecliste ve Genel Kurulda konuştuklarınızın
hesabını mahkemede vereceksiniz Sayın Genç.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef bu
Mecliste çok büyük bir sıkıntı çekiyorum. İç Tüzük ayaklar
altına alınıyor. Meclis kürsüsünde oturan Başkan Vekili AKP
Grubundan gelen talimatlara göre hareket ediyor. En meşru söz
hakkımız verilmiyor. Burada bana söz hakkı verilmemesi için AKP
Grubundan 50 tane kişi söz istiyor, kuraya dâhil ediyorlar, bize dâhil edilmiyor.
Şimdi,
bunlarla siz bir şey yapamazsınız. Ben sokaklara
çıktığım zaman var ya sizi sokağa çıkarmam! Bu
halk bizi dinliyor.
Şimdi,
burada o Hükûmet sözcülüğü makamında oturan diyor ki: Siz hele
Türkiyeyi gezin. Tayyip Erdoğan 500 tane polisle geziyor. Her gün iki
tane, üç tane helikopterle geziyor, devletin uçaklarını
kullanıyor. Bu kadar devleti kendi özel menfaati için kullanan
şimdiye kadar ne demokratik bir ülkede ne Türkiyede bir kişi
görülmemiştir ve dünyada Türkiye Cumhuriyeti devletinin
itibarını bu kadar sarsan bir kişi görülmemiştir.
AHMET YENİ
(Samsun) Millet için geziyor.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Tayyip Erdoğan bu ülkenin
Başbakanıdır, bunu iyi öğrenin Sayın Genç!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Burada soru soruyoruz, sorularımıza cevap vermiyorlar.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Bunu kabul
edeceksiniz! Bunu kabul edeceksiniz!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, biraz önce burada bir grup önerisi üzerine doğal
gazda AKPnin yaptığı formül değişikliğinden
dolayı Türkiye Cumhuriyeti devletinin 10 milyar dolar zarara
uğratıldığı söylendi.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) İspat edin!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ben isterdim ki burada AKPli grup başkan vekili
çıkıp da Yahu, işte, bak kardeşim, bundan önce, biz
iktidara gelmeden önce bu formül buydu, ondan sonra da bizim yaptığımız
bu. Bak, şey yok. Efendim, siz, ispat edin. diyor.
Bir de
arkadaşlar, o kadar Türkiye üzerinde oyun oynanıyor ki her şey
gizli. Bugün hâkimler ve savcılar korkutuluyor, bugün maalesef Türkiyede
demokrasi yok edilmiş, faşizm gelmiş oturmuş. Siz bu 340
milletvekilinize dayanıyorsanız sizin sonunuz felakettir. Sizin Genel
Başkanınız hangi hakla geliyor da gidiyor şu Meclisin
arkasındaki salonda Meclis Başkanına talimat veriyor?
SUAT KILIÇ
(Samsun) O diyaloglar yalan!
KAMER GENÇ
(Devamla) Böyle bir şey olur mu?
SUAT KILIÇ
(Samsun) O diyaloglar gerçek değil!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu Meclisi şimdi yöneten kişiler, yarına, bir sene
sonra seçime gidecekler.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Gerçek olmayan şeyler konuşuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi bu makamda
oturanlar artık İç Tüzüke, Anayasaya, hukuka göre Meclisi
yönetmeyecekler, Tayyip Beyin emrine göre yönetecekler! Acaba önümüzdeki
seçimde Tayyip bizi aday gösterir mi, göstermeyecek mi? Bütün bunun üzerine
burası yönetilecek. Böyle bir Meclisin ne ülkeye ne millete ne vatana bir
faydası olur mu?
Görüyoruz, burada
AKP İktidarı ve milletvekilleri sinir harbi yapıyorlar. Yahu,
siz İktidarsınız; iktidarsınız. İktidarın
nimetlerinden yararlanıyorsunuz, iktidar gücü sizin ellerinizde.
Bırakın da
Buradaki, muhalefet partisindeki insanlar halkın
içinde geziyoruz. Ben size
Kimin yiğitliği varsa, hanginiz
yiğidim derseniz buyurun, çıkalım Kızılayda,
İstanbulda, Diyarbakırda, Vanda, Muşta gezelim, var
mısınız? (AK PARTİ sıralarından Varız sesleri)
Tek başına
Tek başına
Ben de tek başına, siz de
tek başına. Görelim bakalım, o milletten gelen tepkileri
göreceksiniz.
Onun için yani
çıkıp da burada devletin olanaklarını
kullanacaksınız, 500 tane polis kullanacaksınız, ondan
sonra Fethullahın örgütlerinden yararlanacaksınız.
AHMET YENİ
(Samsun) Saçmalama!
KAMER GENÇ
(Devamla) Polis
teşkilatını getirip Fethullaha teslim edeceksiniz, ondan sonra
da geleceksiniz
Yarına, Fethullah sizi yaşatmaz, bunu bilesiniz,
bunu bilesiniz. Bu kurulan tuzakların en büyük zararını siz
görürsünüz. Gelin, şu Türkiye Cumhuriyeti devletinin şu demokratik
yapısını hep şey edelim.
Bu memlekette dürüstlük ilke olmalıdır. Bu kürsüye gelen
insanlar bu kürsünün hakkını vermelidir. Sırf işte, AKPye,
Tayyip Erdoğana yaranmak için böyle şeyler yapılmaz sayın
milletvekilleri.
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Siz böyle mi başkan vekilliği
yaptınız?
KAMER GENÇ
(Devamla) Tayyip Erdoğan,
maalesef, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kimyasını bozmuştur.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Her gittiği
dış ülkelerde Türkiye'nin itibarını yok etmiştir. Her
gidilen yurt dışındaki anlaşmalarda devletin öteden beri
Hariciye Bakanlığında çalışan kişiler gelir orada
not tutmaktadır. Ama Tayyip Erdoğan geldikten sonra hangi devletle ne
anlaşma yaptı kimse bilmiyor. Kimi getiriyor yanına? Egemen
Bağışı yanına getiriyor. Egemen Bağış
kim? Egemen Bağış on beş sene Amerikada
çalışmış bir kişi. Ee, bu devletin peki, dış
ilişkilerinde neden not tutulmuyor? Neden oradaki yapılan
konuşmalar buraya yansımıyor.
Şimdi, bir
tane Ahmet Davutoğlu diye birisi geldi, Dışişleri
Bakanlığına oturdu. Ben şimdi hayret ediyorum, şimdi
340 tane AKP milletvekili içinde hiç mi Dışişleri
Bakanlığını yapacak bir kişi yok da Ahmet
Davutoğlu dışarıdan geldi, bakanlık makamına
oturdu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler.
Şimdi,
ayrıca Ahmet Davutoğlu Türkiye Dışişleri
Bakanlığına geldiği zaman Türkiye'nin dış
politikası değiştirildi. Yani işte bir yandan Suriye, bir
yandan İran, bir yandan Iraktan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen sözlerinizi bitiriniz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Evet, onun için bu devletin menfaatlerinin korunmasında en
üstteki yöneticilerimiz maalesef yetersiz. Uygulamalar ortada. Türkiye
Cumhuriyeti devleti ekonomik yönden iflas etmiş. İhaleler sizin
yandaşlarınıza veriliyor.
Yahu, daha dün
işte, senin Cemil Çiçek dediğiniz kişinin damadına
TOKİden bir ihale verilmiş, bir küçük ihaleden bir anda 1,5 trilyon
lirayı almış cebine koymuş, 1,5 trilyon.
Ben, şimdi
size soruyorum: Gidelim inceleyelim, bu TOKİde AKPlilerin hangileri
ihaleler almışlardır? Bu malzemeleri kimden alıyor, kaça
alınıyor? Bunları araştırdığımız
zaman bu yüklerin altından kalkamazsınız.
Burası
Bakın, sevgili milletvekilleri, ben 80den beri bu salondaydım,
kimleri gördüm, kimleri gördüm
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Yanlışlık orada
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ama burada başarıya ulaşan ve payidar olan dürüstlük
olmuştur. Böyle siyasi partinin emrine girerek menfaat kölesi olan
kişilerin hiçbirisi buraya gelmemiştir. Ben burada ne oyunların
da döndüğünü biliyorum. Ama bir tek kişi olduğumdan da o kadar
fazla
.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - Sokağa çıktığım zaman halk bana sahip
çıkıyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, söz istiyorum 69a göre,
ağır sataşma var
BAŞKAN Ne
diye sataştı Sayın Başkan? (Gülüşmeler, gürültüler)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Daha ne olsun Sayın Başkan?
BAŞKAN
Şimdi, sayın milletvekilleri, lütfen kusura kalmayın, AK
PARTİ Grup Başkanı sataşmadan dolayı söz istedi. Ben,
Tüzük gereği, Sayın Hatibin hangi sözlerinden dolayı
sataşma oldu diye sordum. Bu, Tüzükün 69uncu maddesinin uygulanabilmesi
için gerekli olan bir soru. Bunda ne gülünecek bir şey var. Sayın milletvekillerimiz eğer
Tüzükü okuma zahmetine katlanırlarsa iyi olur.
Buyurun
Sayın Başkan.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, açıklayayım: Grup
Başkanımız hakkında ve bu ülkenin Başbakanı hakkında
ağza alınmayacak şekilde ithamlarda bulunulmuştur, buna
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bahçekapılı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Üç dakika söz
veriyorum. Yalnız yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sevgili
arkadaşlarım, gecenin bu saatinde hepinize iyi çalışmalar
diliyorum.
Biraz önceki
konuşmacının söylediklerini hepimiz dinlemiş
bulunmaktayız. Aslında benim için talihsiz bir konuşma olacak
bu. Çünkü gerçekten bu seviyeyle, bu seviyeyle konuşulan bir duruma
aynı seviyeyle cevap verme mecburiyetinde değilim ve asla da böyle
bir şeye düşmeyeceğim.
Ama Sayın
Konuşmacı her kürsüye çıktığında bilemiyorum,
gerekçesi veya nedeni nedir- özellikle Genel Başkanımız ve
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan hakkında bazı
ithamlarda bulunmaktadır. Aslında bilemiyorum dedim ama hepimiz
biliyoruz niçin böyle konuştuğunu, niçin bu şekilde ithamlarda
bulunduğunu. Belki bilmiyordur diye kendisine bir hatırlatmak
isterim:
Sayın
Konuşmacı, biliniz ki Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin
Başbakanıdır, bu ülkenin her ilçesine her iline her
kasabasına bu sıfatla gitmektedir; elbette ki korunacaktır,
elbette ki korumalar yanında olacaktır. Eğer siz
Korumalarım olmuyor. diye ülkenin çeşitli yerlerine
gidemiyorsanız bu sizin sorununuzdur, demek ki korktuğunuz bir
şey var, demek ki korktuğunuz bir şey var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz, milletvekilleri olarak, bu
ülkenin her iline her ilçesine her köşesine her sokağına tek
başımıza gidebilme cesaretini gösteriyoruz, buyurun siz de
gösterin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Davet
ettiniz bizi, istediğiniz her yere gidelim diyorsanız biz varız.
Buradaki bütün arkadaşlarım istediğiniz her yere, istediğin
her şekilde gitmeye hazırdır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz mü? Söz mü?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) - Şunu unutmayın: Recep Tayyip Erdoğan bu
ülkenin Başbakanıdır
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın desene Başbakana!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) -
ve bu ülkenin demokratik şekilde hak ve
özgürlüklerinden yararlanacak bir biçimde aydınlık günlere
ulaşması için yirmi dört saatini vermektedir ve yirmi dört saatini de
verecektir.
Bu ülke, temel
hak ve özgürlükler konusunda, düşüncesini ifade etme konusunda, bu ülke
kardeşçe, barış içinde yaşamak konusunda Recep Tayyip
Erdoğanın başkanlığında bu aydınlık
günlere kavuşacaktır. Bunu bilin ve sakın unutmayın.
Buradaki bütün arkadaşlarım, Başbakanımızla birlikte,
Genel Başkanımızla birlikte bu ülkenin kardeşçe, el ele,
hep beraber türkülerimizi ve şarkılarımızı kol kola
söyleyerek yaşayacağı günlere kavuşacaktır. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ama siz
o günleri görmek istemiyorsunuz, o günlere gelmek istemiyorsunuz. Çünkü,
herhâlde ve herhâlde bugünkü örgütten, bugünkü örgütlenmeden, bugünkü sistemden
memnunsunuz. Çıkarınız var mı yok mu bilemem, sizi itham
edemem, bu konuda bir bilgim yok. Ama bu şekilde konuşmanız
bende bir soru işareti uyandırır. Çok özür diliyorum, bunu
söylemek zorundayım.
Sevgili
arkadaşlarım, sevgili milletvekili kardeşlerim,
çalışıyoruz barış projesinde
Başbakanımızla birlikte, hep birlikte...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın deyin Başbakana!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın Güler, söz talebiniz var. Hangi konuda söz istiyorsunuz?
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) Sayın Gençin biraz önce, doğal gazla
ilgili bir ithamı oldu. O noktada o dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı olarak
BAŞKAN Ne
diye itham etti Sayın Güler?
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) 10 milyar dolarlık bir zarardan bahsetti.
Bu, hem sizi hem Meclisimizi hem de kamuoyunu yanıltıcı
mahiyettedir. O bakımdan
BAŞKAN
Sayın Güler, buyurun üç dakika süre veriyorum.
Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin lütfen Sayın Güler.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.-
Ordu Milletvekili Mehmet Hilmi Gülerin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) Zaten ona üslubum müsait değil.
Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında,
dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak bu doğal gaz
konusunda daha evvel gensoruya da biz maruz kaldık, o noktada da çok
detaylı bir şekilde izah etmiştik. Kesinlikle ve kesinlikle
böyle bir zarar söz konusu değil; tam tersine, hem 40 milyar metreküp
doğal gazı al ya da ödeden kurtardığımız için
Türk milletinin üzerindeki bir yükü kaldırdık hem de fiyatı Mavi
Akım da dâhil olmak üzere aşağı çektik.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ondan mı cezalandırdı Sayın Başbakan
sizi?
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) Bundan dolayıdır ki doğal gaz
gibi pahalı olduğu düşünülen bir yakıtı kullanan
vilayet sayısı, il sayısı bizden önce 5 iken 65e
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve böylece, daha evvel İstanbulda da doğal
gazın başında olan biri olarak, çevre dostu bir yakıtı
ülkede yaygınlaştırma imkânı bulduk ve
aldatılmışlık duygusundan kurtulduk bu
yaptığımız anlaşmalarla. Yalnız, bundan
dolayı çok ayağa bastık, bu ayağa basmaların neticesi
olarak da ülkemiz burada bir aldatılmışlık duygusundan
kurtulmuş oldu.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Onun için Bakanlıktan aldılar
değil mi?
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) Ne zaman isterseniz bunu göstermeye
hazırız. Yalnız, Turusgaz meselesini de Mavi Akım
meselesini de keşke bazı belgelere ulaşabilip de detaylı
bir şekilde inceleme imkânı olsaydı, bazı insanların
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Önergeyi reddettiler Sayın
Bakanım!
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) Bugün sadece siz değil Sayın Genç,
bir eski başbakan da aynı ithamda bulundu; bu cevabım aynı
zamanda ona da karşıdır, ona da müteveccihtir.
Bu duygu ve
düşüncelerle size bunu ifade etmek istiyorum ve doğal gazda
ayrıca, yaptığımız çalışmalarla bu
anlaşmaları hem düzenledik -bunlar uluslararası
anlaşmalardır, kolay değildi; bunları yaparken Mavi
Akımda yatırımı aynı zamanda altı ay kadar
durdurarak oturup onlarla bilek güreşi yaptık- hem fiyatı
aşağı çektik hem al ya da ödede 40 milyar metreküplük
gazı Türk milletinin üzerindeki bir yük olmaktan kurtardık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Lafla değil, belgeleri getir!
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Doğal gaz niye zamlandı Sayın Bakan?
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) Ne zaman isterseniz, bakın daha evvel de
söyledim, ne zaman isterseniz, ucu açık, ister bir hafta sonu, ister kendi
grubunuzla
KAMER GENÇ
(Tunceli) Belgeler, belgeler
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) -
ister, nerede isterseniz size belgeleriyle, bilgileriyle bunu ispat etmeye
hazırım. Bundan dolayıdır ki
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Doğal gaz niye zamlandı?
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bundan dolayıdır ki,
alnımız açık bir şekilde milletin içinde geziyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Belgeler nerede? Şu belgeleri bir görelim.
MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sizin gezelim dediğiniz yerlerde de
ben de tek başıma hem de korumasız geziyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, AKP Grubunun
Sayın Başkan Vekili kürsüde konuşurken AKP Grubunun sanki
yürütme organının emrindeymiş gibi bir hava verdi ve
konuşmasını da öyle yaptı. Bunu, Parlamentonun
saygınlığı için uygun görmüyorum. Tutanaklara girmesi için
söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Tutanaklara geçti Sayın Kılıçdaroğlu.
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
açısından bir konuyu arz etmek istiyorum: Sayın Başkan, ben
Türkiye'nin her yerine korumasız gidebilirim ama domuz gribinin
yaygın olduğu günlerde Kamer Gençle hiçbir yere gitmem!
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/706) (S. Sayısı: 407) (Devam)
BAŞKAN -
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN -
Pusula veren sayın milletvekilleri Genel Kuruldan ayrılmasınlar
lütfen.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Süre doldu. Sayın Başkan, pusula yok
BAŞKAN -
Mehmet Erdem, Aydın? Burada.
Rıtvan
Köybaşı, Nevşehir? Burada.
Veli Seyda,
Şırnak? Yok.
Beşir
Atalay, vekâleten Ali Babacan? Burada.
Müfit Yetkin,
Şanlıurfa? Yok.
Zeki
Karabayır, Kars? Yok.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, tutanaklara geçiyorsunuz değil
mi o milletvekillerinin bulunmadıklarını?
BAŞKAN - Akif
Gülle, Amasya? Burada.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım, bunu tutanaklara geçirelim, bu
sahtekârlığı yapanları.
BAŞKAN -
Hüsnü Ordu, Kütahya? Burada.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sonradan geldi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sonradan geldi o.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Oylama bittikten sonra
verdi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Kim verdi onun oyunu?
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Beyefendi, o imza ıslak mı, kuru mu?
BAŞKAN
Ahmet İnal, Batman? Yok.
Ayhan
Yılmaz, Ordu? Burada.
Ahmet Koca,
Afyonkarahisar? Yok.
Ali Temür,
Giresun? Yok.
Feyzi
İşbaşaran, Elâzığ? Yok.
Hamza
Yanılmaz, Elâzığ?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bu, sahtekârlık değil mi şimdi?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bunların hepsi suçtur!
BAŞKAN
Yusuf Coşkun, Bingöl? Burada.
Murat
Yıldırım, Çorum?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, bulunmayanların imzası
ıslak mı, kuru mu?
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Islak, ıslak
KAMER GENÇ
(Tunceli) 184 yok, 184 yok; toplantı yeter sayısı yoktur;
oyalamaya gerek yok, 184 yok.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.28
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.34
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
407 sıra
sayılı Kanun Tasarısının açık oylamasında
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
tasarıyı tekrar elektronik cihazla açık oylamaya sunuyorum.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz efendim.
Bakın, bunun usulü böyle: Toplantı yeter sayısı
olmayınca, onun oylamasını Oylaması yapılacak
işler sırasına alacaksın, kapatacaksın.
Bilmiyorsunuz, ne yapalım!
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN
Sayın Genç, bilgilerinizin tazelenmesi anlamında -gerçi çok
iddialısınız ama- İç Tüzükün 57nci maddesinin üçüncü ve
dördüncü fıkralarını okuyorum: Yoklama, elektronik oy
düğmelerine basmak veya Başkan lüzum gördüğü zaman ad okunmak suretiyle
yapılır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yoklama değil.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen sabredin ve dinleyin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, dinliyorum.
BAŞKAN -
Yoklama sonucunda, üye tamsayısının en az üçte birinin mevcut
olmadığı anlaşılırsa, oturum en geç bir saat
sonrasına ertelenebilir. Bu oturumda da toplantı yeter
sayısı yoksa, birleşim kapatılır.
Eksik ve
yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltmayınız Sayın
Genç. Bilgilerinizi tazeleyiniz ve öğreniniz Sayın Genç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Uluslararası bir anlaşmanın oylaması bu
Sayın Başkan.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Yoklama değil ki.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yoklama değil.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama isteyen mi oldu?
BAŞKAN
Açık oylama, yoklama hükmündedir efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Doğru da Sayın Başkan
İç Tüzük
81inci maddeye göre Maddelerine geçilmesi veya tümü kabul edilmeyen kanun
tasarı ve teklifleri Genel Kurulca reddedilmiş olur. Burada
açık oylamayla yapılan bir oylamada karar vermek için 184
sayısı bulunamamıştır, dolayısıyla tümüne
geçilememiştir. Bu, kanunun reddedildiği anlamına gelir.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ikinci kez de toplantı yeter sayısı
bulunamadığından ve alınan karar gereğince demokratik
açılım konusundaki genel görüşmeyi yapmak için 13 Kasım
2009 Cuma günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.41