DÖNEM: 23 CİLT: 53 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
19uncu
Birleşim
17 Kasım 2009 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Ağız ve Diş
Sağlığı Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Dünya Çocuk Hakları Günene
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, şeker fabrikalarının,
özellikle Atatürkün talimatıyla kurulan ve özelleştirme
kapsamında bulunan Tokat Turhal Şeker Fabrikasının
kapatılmaması, satılmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, yasa dışı
dinlemelere ilişkin açıklaması
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, yasa dışı dinlemelere
ilişkin açıklaması
4.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, yasa dışı dinlemelere
ilişkin açıklaması
5.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolakın, İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre yerinden söz isteyenlerin uzun süreli konuştuklarına
ilişkin açıklaması
6.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, yasa dışı dinlemelere ilişkin
açıklaması
7.- Hatay
Milletvekili Abdülhadi Kahyanın, yasa dışı dinlemelere
ilişkin açıklaması
8.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, yasa dışı
dinlemelere ilişkin açıklaması
9.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, İstanbul Milletvekili Ünal Kacırın
kullandığı bir kelime nedeniyle üzüntü duyduğuna
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.- Suriye Arap
Cumhuriyeti Halk Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrash ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1014)
B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, kamuda ihale sistemindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/462)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokattaki
işyerlerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/463)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin,
taşımalı eğitim sistemindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/464)
C)
ÖNERGELER
1.- Konya
Milletvekili Muharrem Candanın, Çevre Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi
(4/156)
2.- Aksaray
Milletvekili Ali Rıza Alaboyunun, Millî Savunma Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/157)
3.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Tarımsal Sulamada Kullanılan Elektrik
Enerjisi Tarifelerine İlişkin Kanun Teklifinin (2/292),
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/155)
VII.-
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/443) esas
numaralı, demokratik hukuk devletini tehdit eden gelişmelerin
araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
2.- (10/204) esas
numaralı, yasa dışı dinleme ve takip iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/351,
10/454) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili
Faruk Balın, MHP Grubu önerisi üzerinde konuşan
Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylünün, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, MHP Grubu önerisi üzerinde
konuşan Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstünün, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, CHP
Grubu önerisi üzerinde konuşan İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okayın,
CHP Grubu önerisi üzerinde konuşan İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, görüşlerini farklı yorumlaması nedeniyle
konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- Millî Savunma
ve Çevre Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/706) (S. Sayısı: 407)
2.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
3.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
4.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın; Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427)
XI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Anayasanın 138inci maddesinin
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. hükmü gereğince 427 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşülmemesi gerektiğine
ilişkin talebi hakkında
XII.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Marmara
Bölgesindeki sel felaketine ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/9667)
2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bazı illerdeki sel afetlerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Mustafa Demirin cevabı
(7/9683)
3.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Balıkesirdeki
çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9730)
4.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, TMSF denetimindeki bir basın kuruluşunun
yayınlarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcı Ali
Babacanın cevabı (7/9748)
5.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/9751)
6.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Türk-Ermeni Yakınlaştırma
Komisyonunun Raporuna ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun
cevabı (7/9777)
7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, öğretmen istihdamına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9873)
8.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresundaki sel felaketlerine ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/10020)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10053)
10.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Hamzadere ve Çakmak barajlarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10054)
11.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, bir gölet ve
havzanın sürdürülebilir korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10055)
12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, bir gölet
yapımına ilişkin sorusu ve sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10056)
13.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Gördes Barajı isale
hattına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10057)
14.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Gediz, Bakırçay ve Küçük
Menderes havzalarının ıslahına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10059)
15.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, bir orman alanındaki kışlık
traş kesimine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10060)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
(7/10136)
17.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Balıkesirdeki
sel felaketine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10161)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Sarıkamışta orman içi yol
yapımına ve orman hastalıklarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10162)
19.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Meke Gölünün korunmasına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10163)
20.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir Körfeziyle ilgili
projelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10164)
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, sosyo-ekonomik olarak geri kalmış
illerin desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10169)
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerin yurt içi hasıladaki
paylarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10171)
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerin millî hasılaya
katkılarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10172)
24.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, domuz gribine yönelik önlemlere
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/10508)
25.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, iade edilen sorulara ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı
(7/10644)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.02de açılarak iki oturum
yaptı.
Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın, demokratik açılım konusunda bir genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi üzerine Genel Kurulun
10/11/2009 tarihli 15inci Birleşiminde yapılan ön görüşmeden
sonra açılması kabul edilen genel görüşme (8/11) üzerindeki
görüşmeler tamamlandı.
(8/11) esas numaralı Genel Görüşme üzerinde AK
PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili Ömer Çelikin
konuşması sırasında dinleyici localarından iki
dinleyici, slogan atması; bir dinleyici de Türk Bayrağı açma
girişiminde bulunması nedeniyle dinleyici localarından
dışarı çıkarıldılar.
17 Kasım 2009 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşime 19.10da son verildi.
Mehmet
Ali ŞAHİN
Başkan
Murat
ÖZKAN Harun
TÜFEKCİ
Giresun Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.:
26
II.-
GELEN KÂĞITLAR
16
Kasım 2009 Pazartesi
Tasarılar
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/774) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.06.2009)
2.- Terörle
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/775) (İçişleri
ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.11.2009)
3.- İslam
Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/776) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.11.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki küçük ve büyükbaş
hayvan varlığına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1589) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/10/2009)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, trafik kazalarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1590)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bazı çiftçilerin TEDAŞa olan
borçlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1591) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2009)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, çiftçilerin kullandıkları
kredilere ve gübre fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1592) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/10/2009)
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki imalat sanayi
işletmelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1593) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2009)
6.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, turizm
yatırımlarındaki gelişmelere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1594) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/10/2009)
7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, işsizliğe yönelik
önlemlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1595)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2009)
8.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, sigara yasağı
düzenlemelerinde işletmelerin gözetilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1596) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/10/2009)
9.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, Sabancı Üniversitesindeki
bir konferansa ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1597) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
10.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, özel eğitim okullarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1598) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/10/2009)
11.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, hastanelerdeki uzman doktor yetersizliğine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1599)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
12.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, elektrik
sayaçlarının değiştirilmesine ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1600) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/10/2009)
13.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, bir konferansa ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1601)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, KEY ödemelerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1602) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/10/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda borcundan dolayı
elektriği kesilecek köylerin su sorununa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10510) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/10/2009)
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, ABDde Musevi kuruluşların
temsilcileriyle görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10511) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/10/2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta belediyeye devredilen
kapalı spor salonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10512) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2009)
4.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Türkiye-Ermenistan milli
maçına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10513) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
5.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, varlık barışı
uygulamasının sonuçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10514) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, et fiyatlarının yükselmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10515)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
7.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, emeklilerin
durumlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10516) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
8.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TOKİnin site yönetimlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10517)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
9.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bir
toplantıda dağıtılan kitapçıktaki haritaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10518)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
10.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, AB ilerleme raporunda yolsuzluklar konusundaki
değerlendirmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10519) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
11.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, bazı
derneklerin araçlarının resmi plaka kullanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10520)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
12.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, bölücü terör örgütü
mensuplarının Türkiyeye gelişine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10521) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/10/2009)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, aftan yararlanan Polis Meslek
Yüksekokulları öğrencilerinin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10522)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
14.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, TRTdeki bazı haberlere ve yayın
politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10523) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
15.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, bir vakfa vergi muafiyeti
tanınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10524) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
16.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, TRTnin bandrol gelirlerinin kapsamının
genişletilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10525) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
17.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, muayene katılım paylarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10526)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
18.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, soruşturma ve kovuşturmalarla
ilgili şikayetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10527) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2009)
19.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsa yeni cezaevi
yapımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10528) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2009)
20.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir belediye hakkında ihbarda bulunan
kişinin durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10529) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
21.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, bir hükümlünün sağlık durumuna
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10530)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
22.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Türkiyeye giriş yapan bölücü terör
örgütü mensupları hakkındaki adli işlemlere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10531)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
23.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, cezaevlerine bazı kitapların alınmadığı
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10532) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
24.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, yakalama ve gözaltı ile tutuklama
işlemlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10533) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
25.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, hakimlerin yetki kararnamesine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10534)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
26.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, eşdeğer ilaçlarla
ilgili genelgeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10535)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
27.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, eşdeğer ilaç uygulamasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10536) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/10/2009)
28.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir genelgeye ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10537) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, emekli aylıklarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10538) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
30.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, SGKnın
açığına ve katılım payı uygulamasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10539) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
31.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, sosyal güvencesi
olmayan çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10540)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
32.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bir şirketin
çalışanlarını mağdur etmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10541) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
33.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt dışı teşkilatına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10542) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
34.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, Kemerburgaz kömür
havzalarının kiralanmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10543)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
35.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, ÇED görüşlerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10544) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
36.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav-Örenli Sulama Barajına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10545) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
37.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Kemalpaşada kurulması planlanan geri
kazanım tesisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10546) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/10/2009)
38.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, TRTde yayınlanan bir diziye ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/10547) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/10/2009)
39.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin bandrol gelirleriyle ilgili
değişikliğe ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/10548) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, faiz oranlarına ve İMKBye
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10549) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/10/2009)
41.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, TMSF tarafından el konulan
şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10550) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik krizin etkilerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/10551) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/10/2009)
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik krizin bazı etkilerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10552)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
44.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, TMSFnin bir taşınmaz
satışı ihalesine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/10553) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
45.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, KKTCnin
tanınması konusunda Rus temsilcilerle görüşme iddialarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10554) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
46.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Ermenistanla ilişkiler kapsamında
kurulacak komisyona ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10555) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/10/2009)
47.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki olaylara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10556) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
48.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsta kok kömürü
satışına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10557) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/10/2009)
49.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, madencilikteki belediye
payına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10558) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
50.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, dağıtılan kömürlerin
alımıyla ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10559)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
51.- Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, Hatayda yapılacak termik santrallerin
çevreye etkilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10560) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
52.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bazı kömür işletmelerinin yöneticilerinin
hediye aldıkları iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10561)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
53.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vanda İran sınırında meydana
gelen ölüm olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10562) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/10/2009)
54.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Çaldıranda yaşandığı
iddia edilen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10563) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/10/2009)
55.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, belediyelerin toplu taşım aracı
alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10564) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/10/2009)
56.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, bölücü terör örgütü üyelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10565) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
57.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, bazı
derneklerin taşınmaz tasarruflarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10566)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
58.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, belediyelere
yapılan devlet yardımlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10567)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
59.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir belediye yönetimiyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10568) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
60.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir belediyedeki soruşturmaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10569)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
61.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köydeki yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10570)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
62.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirelin, bir köyün bazı ihtiyaçlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10571)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
63.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün içinden geçen yolun köy
dışına alınmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10572)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
64.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karamanda yapılmayan yatırım
harcamalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10573) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
65.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyde kanalizasyon yapımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10574) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
66.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Nilüfer Deresindeki kirliliğe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10575)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
67.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki doğalgaz
çalışmaları ile odun ve kömür fiyatlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10576)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
68.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bazı
ölüm olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10577) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/10/2009)
69.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki uyuşturucu
bağımlısı çocuklara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10578)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
70.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir kişinin ortağı olduğu
şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10579)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
71.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, eğlence vergisi oranlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10580) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
72.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köydeki bazı evlere su verilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10581) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
73.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir fabrikanın
çalıştırılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10582)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
74.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, iki okul polisiyle
ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10583) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/10/2009)
75.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir köyün
kanalizasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10584) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/10/2009)
76.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, illerdeki protokol listesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10585)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
77.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, İstanbul-Kağıthanedeki
arşiv binası inşasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10586)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
78.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Tekirdağdaki
tarihi yapıların korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10587)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
79.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, Frigya Vadisi ve
Yazılıkaya Anıtının korunmasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
80.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt dışı teşkilatına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10589) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
81.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir kanyonun tanıtılmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10590) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
82.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, müze ve ören yeri
gelirlerinden il özel idarelerine pay aktarılmasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10591)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
83.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, vergi yüküne ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10592)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
84.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, idari ceza gelirlerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10593)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
85.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, varlık barışı
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10594) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
86.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, vergi politikasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10595)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
87.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, ders kitaplarına ve kırtasiye
giderlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10596) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2009)
88.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bazı derslerin seçmeli hale
getirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10597) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
89.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki lise ihtiyacına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10598)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
90.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda eğitimle ilgili bazı
sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10599) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
91.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, okulların bakım, onarım ve
tadilatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10600) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/10/2009)
92.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Roma Hukukunun anabilim statüsünden
kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10601) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
93.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, üniversite harçlarındaki
artışlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10602) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
94.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, okullarda sıcak yemek verilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10603) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
95.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, toplum yararına çalışma
programları kapsamındaki istihdama ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10604)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
96.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, üniversitelerdeki boş kontenjanlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10605) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
97.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt dışı teşkilatına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10606) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
98.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı kent merkezindeki yeni lise
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10607) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/10/2009)
99.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı-Doğubeyazıtın
köylerinde yapımına başlanan okullara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10608)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
100.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karabüke yurt yapımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10609)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
101.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki bazı eğitim kurumları
yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10610)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
102.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Üniversitesine ayrılan
ödeneğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10611) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
103.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, bazı derslerin
seçmeli yapılması ve ders saatlerinin azaltılmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10612) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
104.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, bir okulda yapılan soruşturmaya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10613) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
105.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Muştaki öğrenci yurdu ve
öğretmenevi ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10614)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
106.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, insansız hava aracı projesiyle
ilgili basında çıkan iddialara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10615)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
107.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, uzman erbaşların yaş haddi
sorununa ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10616) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
108.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, İstanbul Cumhuriyet
Savcısının askerlik görevini yapıp
yapmadığına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10617) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
109.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, insansız uçak alımına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10618) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
110.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, domuz gribine yönelik önlemlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10619)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
111.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10620) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
112.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, bir okuldaki domuz gribi
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10621) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/10/2009)
113.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, afet planı eğitimine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10622) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2009)
114.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, H1N1 virüsü aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10623) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
115.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, H1N1 virüsü aşısına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10624)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
116.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Muştaki yeni sağlık
kuruluşları ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10625)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
117.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, küçük esnafın korunmasına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10626) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
118.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bazı pancar üreticilerinin mağdur
edilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10627) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
119.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bazı fabrikaların
satılmasına veya kapatılmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10628)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2009)
120.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumuna yapılan proje
başvurularına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10629)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
121.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, TMO yönetimi ile ilgili
iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10630) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
122.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, et fiyatlarındaki artışa
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10631) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
123.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, armut ürünündeki ilaç
kalıntısına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
124.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Eğirdirdeki elma
yetiştiricilerinin zararlarının giderilmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10633) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
125.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars-Gümrü-Nahcivan demiryolu hattına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10634) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
126.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğladaki bir yol çalışmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10635) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
127.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, internetteki bir klibe ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10636)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
128.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, İzmir-İstanbul otoyolu
projesinde Bursanın yerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10637)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
129.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, Eskişehir Gar
Geçişi Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10638) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/10/2009)
130.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Diyanet İşleri Başkanlığının
yurt dışı teşkilatına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/10639)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
131.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova Kalkınma Ajansının
projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/10640) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/10/2009)
132.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ruhsatsız kümeslere ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10641) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/10/2009)
133.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, sınır ticareti
kapsamındaki ithalata ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer
Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/10642)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
134.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Çorludaki bir spor
sahasının iyileştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/10643)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, demokratik açılım
kapsamındaki görüşmelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9637)
2.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, ödenmeyen KEY
alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9638)
3.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, İsviçreden Türkiye kaynaklı hesaplar
hakkında bilgi istenmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9640)
4.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir arazinin
Ayvalık-Küçükköy Belediyesine iadesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9642)
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Ayvalıktaki
adaların turizm amaçlı iskana açılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9643)
6.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, elektrik kaynaklı yangınlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9645)
7.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Emniyet Genel Müdürlüğündeki bir
personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9646)
8.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, TSK ve Polis Akademisine
bağlı yükseköğretim kurumlarından ilişiği kesilen
öğrencilerin üniversitelere yerleştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9648)
9.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, bir Devlet Bakanına Çin gezisinde
yapılan davranışlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9650)
10.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, Ermenistanla
imzalanan protokolün Azerbaycanla ilişkilere etkisine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9651)
11.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bir raporda geçen terör örgütü
yöneticileriyle ilgili ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9654)
12.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankaradaki taksici ve dolmuşçu
esnafının bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9656)
13.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, ekonomik krizin dar gelirlilere etkisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9659)
14.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, su sorunu yaşayan köylere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9660)
15.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, iletişim bilgilerinin saklanma süresine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9662)
16.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Cumhurbaşkanının oğlunun
milli maça Başbakanlık uçağıyla götürülmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9663)
17.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, TSK ve Polis Akademisine bağlı
yükseköğretim kurumlarından ilişiği kesilen
öğrencilerin üniversitelere yerleştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9664)
18.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9666)
19.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, ekonomik krizde yapılacak
yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9668)
20.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, kamu görevlilerinin ağız ve diş
sağlığı hizmetlerinden yararlanmalarındaki sorunlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9671)
21.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Havrandaki köy
yollarının genişletilip asfaltlanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9673)
22.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, üniversite
hastanelerinde döner sermaye gelirlerinin kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9674)
23.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Bandırma ve Gönende
yağışların yol açtığı hasara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9676)
24.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Karabağ işgalinin
doğurduğu mağduriyete ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9677)
25.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, İstanbuldaki sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9679)
26.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, basında Kürt
açılımı olarak da anılan girişimin kapsamına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9680)
27.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, Çanakkaledeki teşvik uygulamalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9681)
28.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, İstanbuldaki sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9682)
29.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, İstanbuldaki sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9684)
30.-
İstanbul Milletvekili Hüseyin Mertin, Sel Risk Haritası ve Sel Eylem
Planı oluşturulmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9685)
31.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bir kitaptaki bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9687)
32.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, İstanbulda sel
baskınına uğrayan tır parkına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9688)
33.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, toplu taşıma
araçlarının kullanımının teşvik edilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9689)
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, KEY ödemelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9690)
35.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Trakyadaki sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9693)
36.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Çubuk 1 Barajındaki rekreasyon
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9695)
37.-
İstanbul Milletvekili Lokman Ayvanın, işlem hataları
sonucu oluşan hak kayıplarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9722)
38.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbaturun, toplumsal cinsiyete dayalı bütçelemeye ve
kadın istihdamındaki sorunlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9723)
39.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9724)
40.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, maden işletmelerindeki işçi
güvenliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9725)
41.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, kayıt dışı ve denetimsiz
işyerlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9726)
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, TEKELin bir arazisinin mülkiyet durumuna
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9745)
43.- Kayseri
Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlunun, konut edindirme yardımı
ödemelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/9746)
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, krize yönelik ekonomi politikasına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9749)
45.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/9750)
46.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, gençlik ve spor tesislerine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru
önergesi (7/9758)
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu Anadoluda çocuklara yönelik spor
yatırımlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz
Özak) yazılı soru önergesi (7/9763)
48.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, ABD merkezli bir kuruluşun
hazırladığı bir rapora ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9779)
49.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, Gürcistanın iki Türk
gemisine el koymasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9780)
50.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, İsrail-Suriye
arasında arabuluculuk yapılmasına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9784)
51.- Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, bir firmaya verilen enerji üretim lisansına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9789)
52.- Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, Samandağda verilen rüzgar enerjisi üretim
lisanslarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9790)
53.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karabükün içme suyu şebekesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9799)
54.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kiliste bir çocuk parkı
yapılmasına ve başıboş köpeklerin toplanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9800)
55.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köye içme suyu şebekesi
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9801)
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köye içme suyu teminine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9802)
57.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbuldaki bazı ölüm
olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9804)
58.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseri tramvay
hattının trafik güvenliğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9805)
59.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köy yoluna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9806)
60.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köyün yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9807)
61.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Başbakanın bir yemekte
polislere yaptığı konuşmaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9808)
62.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, bir karayolunun Cumhurbaşkanının
geçişi sırasında trafiğe kapatıldığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9810)
63.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, firari bir sanığa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9813)
64.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köy yoluna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9814)
65.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurum Kazım Karabekir Beldesindeki
belediye hizmetlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9815)
66.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbuldaki sel
felaketine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9816)
67.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, mevzuata
aykırı yapılan bir otelin yıkımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9817)
68.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9818)
69.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9819)
70.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vanda güvenlik güçlerince
yapıldığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9820)
71.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbulda dere
yataklarındaki yapılaşmaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9821)
72.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Hünkar Köşkü sosyal tesislerinin işletmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9822)
73.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursa Büyükşehir Belediyesinin bir proje
koordinatörü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9823)
74.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Nilüfer İlçesindeki bir kavşak
düzenlemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9824)
75.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman OSBnin yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9825)
76.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, ÇYDDden burs alan
öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9826)
77.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, İstanbuldaki sel felaketine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9827)
78.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbuldaki çarpık
yapılaşmaya ve sel felaketine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9828)
79.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, İstanbuldaki sel felaketine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9829)
80.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı Doğubeyazıttaki sel
felaketi zararına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9830)
81.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, Marmara Bölgesindeki sel
felaketine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9831)
82.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Ankarada bir caddeyle ilgili
referanduma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9832)
83.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun,
İstanbulda yıkımı yapılmayan bazı kaçak
yapılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9833)
84.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, İstanbuldaki sel felaketine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9834)
85.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, deprem vergilerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9846)
86.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, İstanbulda Gelir
İdaresinin kiraladığı bir binaya ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9848)
87.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, mali krize yönelik önlemlere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9853)
88.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, İstanbul-Fatihteki bir binanın tahsisine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9858)
89.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Fırat Üniversitesinin araştırma
görevlisi sayısının artırılmasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9859)
90.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Açık Öğretim Fakültesi
öğrencilerine ek sınav hakkı verilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9865)
91.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, okullara temin edilen yazarlık
yazılımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9866)
92.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, TSK ve Polis Akademisine bağlı
yükseköğretim kurumlarından ilişiği kesilen
öğrencilerin üniversitelere yerleştirilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9867)
93.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, TSK ve Polis
Akademisine bağlı yükseköğretim kurumlarından
ilişiği kesilen öğrencilerin üniversitelere
yerleştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9868)
94.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Fen-Edebiyat Fakültesi
mezunlarının pedagojik formasyon almalarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9872)
95.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir ilköğretim okulu müdürü
hakkındaki bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9874)
96.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, Çanakkaledeki okullarda doğalgaz
kullanılmasına ve okulların bazı ihtiyaçlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9875)
97.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, okullarda etüt
uygulamasının kaldırılmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9878)
98.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, anaokullarındaki
öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9879)
99.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, Mardin
Kızıltepedeki bir patlama olayına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9884)
100.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van Çaldıran Devlet Hastanesinin personel
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9885)
101.- Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürkün, Eskişehirde yapılan yapay plaj
tesisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9886)
102.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, toplumsal cinsiyete dayalı bütçelemeye
ve kadın sağlığına yönelik çalışmalara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9887)
103.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9888)
104.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Turgutlu Devlet Hastanesinin
ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9889)
105.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, tutuklu ve hükümlülerin tedavisinde şikayet
edilen doktorlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9890)
106.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, incir üreticiliğine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9894)
107.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, kızartma yağlarının denetimine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9895)
108.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki destek
ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9896)
109.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumuna yapılan proje ve faaliyet
başvurularına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9897)
110.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, mısır fiyatlarının
açıklanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9898)
111.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, mısır fiyatlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9899)
112.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9900)
113.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9901)
114.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, ayçiçeği destekleme primine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9902)
115.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, İstanbul Metropolitan Planlama
Merkezinin ulaşım planlamasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9903)
116.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Gördes-Çiçekli Beldesinin yol sorununa
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9904)
117.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konyaya sivil havaalanı
yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9905)
118.-
İstanbul Milletvekili Lokman Ayvanın, havayolu
ulaşımında engelli yolculara yönelik düzenlemelere ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9906)
119.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9907)
120.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9908)
121.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars-Susuz karayoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9909)
122.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Kars karayoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9910)
123.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Türk Telekomun
özelleştirmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9911)
124.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Artova-Zile yolunun
asfaltlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9912)
125.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, işine son verilen
bir kaptan pilota ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9913)
126.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, bir yoldaki trafik güvenliğine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9914)
127.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, sabit hatsız ADSL
kullanımının sağlanmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9915)
No.: 27
17 Kasım 2009 Salı
Teklif
1.- Van
Milletvekili Kerem Altun ve 2 Milletvekilinin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/532) (Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2009)
Tezkereler
1.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1009) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi:13.11.2009)
2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık ile Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdalın Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1010) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:13.11.2009)
3.- Mardin Milletvekili
Ahmet Türk, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk ile Batman
Milletvekilleri Bengi Yıldız ve Ayla Akat Atanın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1011) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi:13.11.2009)
4.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1012) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:13.11.2009)
5.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1013) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi:13.11.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, hastanelerle ilgili bir kanun
tasarısına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1603) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, iade edilen sorulara
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/10644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2009)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, TOKİnin Muşta konut
yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10645) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
akaryakıtın vergilendirilmesine ve vergi politikasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10646)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
4.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbaturun, CEDAW 6. Rapor sorularının
cevaplandırılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10647) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
5.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, vergi muafiyeti tanınan sivil
toplum kuruluşlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10648) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2009)
6.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Datçadaki bir Hazine arazisi üzerindeki bazı
tasarruflara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10649) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, TRTnin gelir ve giderlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10650)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
8.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, TOKİ Gölbaşı Örencik
konutlarındaki eksikliklere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10651) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2009)
9.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, IMFden alınan kredilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10652)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
10.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, Alevi çalıştaylarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10653)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
11.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Adli Tıp Kurumunun bir
incelemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10654) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
12.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Çin mallarının ekonomiye etkisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10655)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
13.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Adli Tıp Kurumunun bir
incelemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10656) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
14.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, KEY ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10657)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
15.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, kamuoyunda tartışılan bir ihbar
mektubuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10658) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
16.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, çek mağdurlarıyla ilgili
yasa değişikliğine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10659) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2009)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, sağlık harcamalarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10660) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/10/2009)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, SGKya borcu olan yerel yönetimlere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10661) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
19.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, bir projeden yararlanan çocuk
işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10662) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2009)
20.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Tuncelide yapılan ve yapılacak olan
barajlar ve HESlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10663) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Orman İşletme
şefliğinin köylere yakacak yardımına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10664)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2009)
22.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, RTÜK üyelerine yapılan kira
yardımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/10665) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
23.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TRT verici ve aktarıcılarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
24.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TRT Genel Müdürünün bazı yurt
dışı seyahatlerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/10667) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
25.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, TRT programlarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (10668)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
26.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, RTÜK üyelerine yapılan kira
yardımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/10669) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, zorunlu göçe ve köye dönüşe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10670)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
28.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vandaki bir sınır ihlali
olayına güvenlik güçlerinin müdahalesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10671)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
29.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Emniyet Teşkilatına yönelik
bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10672) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
30.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, bir köyün su sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10673) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kağızmanda meslek yüksek okulu
öğrencilerinin taciz edildiği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10674) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/10/2009)
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki projelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
33.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir şahsın ortağı olduğu
şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10676)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
34.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Tuzladaki bir
araziye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10677) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
35.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, seracılıkta kullanılan
elektriğin fiyatlandırılmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10678)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2009)
36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yerel yönetimlerin vergi borçlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10679)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
37.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, yapılmayan KEY ödemelerine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10680) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, varlık barışı
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10681) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
39.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, eğitim uzmanlarının özlük
haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10682) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2009)
40.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Iğdırdaki bir okulun
ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10683) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
41.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirdeki okuma yazma
bilmeyenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10684) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2009)
42.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Kafkas Üniversitesindeki yeni
değerlendirme sisteminden mağdur olan öğrencilere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10685)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kağızmandaki yurt ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10686) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, şehit bir öğretmenin
adının bir okula verilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10687)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
45.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, domuz gribine karşı
okullarda alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10688) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
46.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, Ankarada H1N1 virüsünden
dolayı hayatını kaybeden bir kişiye ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
47.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, bir hastanedeki uzman doktor
açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10690) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2009)
48.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bal üreticilerinin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10691) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
49.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, tarım ürünleri ithalatına ve
fındık tarımına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10692)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
50.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, transgenik ürünlerle ilgili düzenleme ve
uygulamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10693) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
51.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, kanola bitkisi ve yağına yönelik
bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10694) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
52.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, çiftçilerin ve hayvan yetiştiricilerinin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10695) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
53.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, transgenik tarım ürünleriyle ilgili
düzenlemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10696) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2009)
54.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvindeki bazı yol
yapım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10697)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
55.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvindeki yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10698) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
56.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Borçka-Hopa yolunun onarım
ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10699) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2009)
57.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Ardanuç yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10700)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
58.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, erişme kontrollü karayolu
ve bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10701)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
59.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Ahmetli-Gölmarmara yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10702)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
60.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, MKEdeki bir görevde yükselme
sınavına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10703) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/10/2009)
61.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, deri ve ayakkabıcılık
sektörünün sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10704) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
62.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, koleksiyonerlere
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10705) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2009)
63.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, bir yakınının şirketine
ihalesiz iş verildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı
soru önergesi (7/10706) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/10/2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 Milletvekilinin, kamu ihale sistemindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/462)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2009 )
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Tokattaki
işyerlerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/463) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.10.2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin,
taşımalı eğitim sistemindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/464) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.10.2009)
17 Kasım 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz ağız ve diş
sağlığı konusunda söz isteyen Adıyaman Milletvekili
Şevket Köseye aittir.
Buyurunuz
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin,
Ağız ve Diş Sağlığı Haftasına
ilişkin gündem dışı konuşması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ağız ve Diş Sağlığı Haftasıyla ilgili
olarak gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinize saygılarımı sunarım.
Değerli
arkadaşlar, her yıl 22 Kasımı içine alan hafta
Ağız ve Diş Sağlığı Haftası olarak
kutlanmaktadır. Bilimsel diş hekimliği eğitiminin 22
Kasım 1908 tarihinde başlaması nedeniyle bu tarih ülkemizde
Diş Hekimliği Günü olarak kabul edilmiştir. Bilimsel olarak iyi
bir konumda olan diş hekimliğimiz ve diş hekimlerimiz adına
sürem yettiğince bir şeyler söylemek istiyorum.
Sayın
milletvekillerim, insan sağlığı insanın en temel
hakkıdır. Hepimizin bildiği gibi ülkemiz sosyal bir devlettir;
sosyal devletin de bu temel hakkı yerine getirme sorumluluğu
vardır. Bugünkü konuşmamda sizlere hizmet alımı üzerine
kimi bilgileri vermek istiyorum.
Değerli
milletvekillerim, kamuda çalışan diş hekimi sayısı
5.500 civarındadır. Bu sayı halkın ağız ve
diş sağlığını sağlamada oldukça yetersizdir.
Bu yetersizliği gidermek için devletin muayenehanelerden ve serbest
diş hekimlerinden hizmet alması gerekmektedir.
Bakınız,
nasıl ki bir kalp hastası ya da diğer hastalar özel
hastanelerden hizmet alabiliyorsa aynı yöntemlerle ağız ve
diş hastaları da gidip serbest diş hekimlerinden hizmet
alabilmeliler. Başka bir deyişle işçi, memur, BAĞ-KURlu ve
bunların emeklileri ile bakmakla yükümlü oldukları kişiler
istedikleri takdirde kalp hastaları örneğindeki gibi rahatlıkla
gidip serbest diş hekimlerinden hizmet alabilmeliler.
Sayın
milletvekilleri, işte hizmet alımı denilen şey budur.
Hizmet alımı halkın ağız ve diş
sağlığını sağlayabilmek için sosyal devletin de
bir gereğidir. Bu, bir an önce sağlanmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, hizmet alımı konusunda Türk Diş Hekimleri
Birliğinin çeşitli girişimleri oldu. Üstelik bu
girişimlerin en önemli yanı ise sorunun çözümüne ilişkin
alternatif proje sunmuş olmalarıdır. Türk Diş Hekimleri
Birliği yöneticileri geçtiğimiz yıl 15 Ekimde Sayın
Başbakanla bu konuda bir görüşme yaptılar. Sayın
Başbakan ise oldukça önemli bir yanıt verdi. Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakanın verdiği yanıt aynen
şöyle: Muayenehaneler de ülkemizin kaynaklarıdır,
yararlanılması gerekir. Vatandaşın ayağına hizmet
götürülmesi bizim hizmet anlayışımızla örtüşmektedir.
Kim diyor bunu? Sayın Başbakan diyor. Ancak Hükûmet
yaklaşık dört yüz gün geçmesine rağmen hizmet alımı
konusunda hâlâ bir çözüm getirmemiştir. Halkımız ve diş
hekimleri bu çözümü Hükûmetten bir an önce beklemektedir. Bu konuda da bir
açılım bekliyor sizlerden.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Sağlık Bakanımıza da seslenmek
istiyorum: Sayın Bakanım, siz de bu konuyla yakından ilgilisiniz
ve konuyu da biliyorsunuz. Zira Diş Hekimleri Birliğinin yöneticileri
geçtiğimiz yıl Sayın Başbakanla görüştükten tam dört
gün sonra sizinle de bir görüşmede bulundular. Bu anlamda Sayın
Bakanım, diş hekimleri hizmet alımı konusunda sizden çözüm
bekliyor ve hizmet alımı konusunda Maliye Bakanının da
Sağlık Bakanına yardımcı olmasını diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik her an çığ
gibi büyümektedir. Bakınız, en son Ağustos ayının
verilerine baktığımız zaman yüzde 13,4lük oranla
işsizlik yaklaşık 3,5 milyona ulaşmıştır.
Hizmet alımı olmadığı için diş hekimleri de
maalesef bu işsizlik ordusuna katılmıştır.
Size bir örnek
vermek istiyorum: Geçtiğimiz haftalarda Adana ilimizde
meslektaşlarım işsizlikten dolayı koltuklarını
yaktılar. Bu olay beni rahatsız ettiği kadar eminim ki sizleri
de rahatsız etmiştir. Bu çok üzücü bir durumdur. Yani diş
hekimlerimizin bu duruma düşmesini acaba nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Sayın
milletvekillerim, ülkemizin bu seçkin meslek sahiplerine sahip
çıkalım lütfen.
Değerli
arkadaşlarım, kamuda eksik olan diş hekimi
sayısını artırmak için yeni kadrolar
açılmalıdır. Bu yolla kamuda çalışan diş hekimi
sayısı artırılmalıdır. Ayrıca diş
hekimi eğitiminde daha da planlı
çalışılmalıdır. Yani Yüksek Öğretim Kurulu,
Sağlık Bakanlığı ve Diş Hekimleri Birliğinin
görüşlerini almadan yeni fakülteler açmamalıdır.
Değerli
arkadaşlar, son günlerde diş hekimleri arasında konuşulan
bir başka konu ise Türk Diş Hekimleri Birliğinin seçim sistemine
ilişkindir. Edindiğim bilgilere göre, yeni bir yasa
değişikliği ile Türk Diş Hekimleri Birliğinin delege
sisteminde ve seçim sisteminde kimi değişiklikler
yapılacakmış. Ancak bu konuda Türk Diş Hekimleri
Birliğinden herhangi bir görüş alınmamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Demokratik bir
toplumun gereği olarak yasal bir değişiklik söz konusu
olduğunda, değişiklikten etkilenecek kesimlerle görüş
alışverişinde bulunmak gerekir. Eğer bundan dolayı
böyle bir değişiklik yapılacaksa mutlaka Türk Diş Hekimleri
Birliğinin görüşleri de alınmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, diğer bir konu ise diş hekimlerinin en önemli
yardımcıları olan diş teknisyenlerinin de çalışma
şartlarının ve özlük haklarının iyileştirilmesi
gerekir. Bu konuyu da göz ardı etmememiz gerekir.
Sayın
milletvekilleri, unutmayalım ki iki şeyden fedakârlık
yapılmaz: Birisi özgürlük, diğeri ise sağlıktır.
İnsan sağlığı her şeyden önemlidir. İnsan
sağlığı kriz ya da başka bir nedenden dolayı
ertelenemez.
Sözlerime son
verirken hepinizin ağız ve diş
sağlığının yerinde olmasını diler, tüm
meslektaşlarımın Diş Hekimleri Gününü en içten
duygularımla kutlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Gündem
dışı ikinci söz, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesi hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Alim
Işıka aittir.
Buyurunuz
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; son
dönemde kamuoyunun gündemine tekrar gelerek 72 milyon Türk insanını
yakından ilgilendiren şeker fabrikalarımızın
özelleştirilmesi konusunda almış olduğum gündem
dışı konuşmaya başlamadan önce hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizde hâlen
özelleştirilmemiş toplam 25 adet şeker fabrikasının
2008-2009 kampanya döneminde 10 milyon 200 bin ton olarak belirlenen şeker
pancarı kotasından yaklaşık 1,4 milyon ton şeker
üretimi yapılmış; ayrıca 321 bin tonun üzerinde melas ve
6,4 milyon litre de alkol üretimi gerçekleştirilmiştir.
Bu fabrikalarda
memur ve işçi olmak üzere toplam 18 bini aşkın personel
çalışmakta ve ailelerinin geçimlerini sağlamaktadırlar.
Ayrıca, bu fabrikalarımız yaklaşık 50 bin dönümlük çok
kıymetli araziye de sahiptirler.
Ülkemizin
şeker ihtiyacının karşılanmasında çok önemli yer
tutan bu fabrikaların özelleştirilmesi konusu,
çalışanların aileleri başta olmak üzere ülkede yaşayan
herkesi yakından ilgilendirmektedir. Yedi yılı aşkın
süredir tek başına ülkemizi yöneten AKP hükûmetlerinin şimdiye
kadar yaptıkları özelleştirmelerde yaşanan olumsuzluklar,
yapılacak yeni özelleştirmelerde de kayırmacılık
yapılacağı endişelerini ne yazık ki tekrar gündeme
getirmiştir.
Eski Maliye
Bakanımız Sayın Unakıtanın, Tekel özelleştirme
sürecinde siyasi literatürümüze soktuğu Babalar gibi satarız
beyanatı henüz unutulmamıştır. Bu anlayışla,
cumhuriyet tarihi boyunca görev yapan elli yedi hükûmet döneminde
yapılmış birçok yatırım, son yedi yılda görev
almış üç AKP Hükûmeti döneminde ne yazık ki
babalarının malı gibi satılmıştır.
Başbakanlık
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı web sitesinde yer
alan son güncel bilgilere göre, 1986-2009 döneminde yapılan ve devri
tamamlanan özelleştirmelerden sağlanan yaklaşık 40 milyar
dolarlık gelirin yüzde 80i bu iktidarlar döneminde
gerçekleşmiştir. Yine bu süreçte Türk Telekom başta olmak üzere
PETKİM, TÜPRAŞ, ERDEMİR, Tekel, havalimanı terminalleri ve
benzeri gibi birçok değerli yatırım elimizden
çıkarılmıştır. Bu süreçte kamuoyunda oluşan
haklı tepkilere âdeta kulak tıkanmış, ülke -Sayın
Başbakanın da ifadesiyle- âdeta pazarlanmıştır.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı siyasi kadrolarla
doldurulmuş ve âdeta peşkeşin noteri hâline getirilmiştir.
Hükûmet 2009 bütçesinde verilecek bütçe açığının da
kapatılmasını bahane ederek Türkiye'nin elinde kalan son
KİTleri de özelleştirmeye kararlı görülmektedir. Bu kapsamda,
ülkemiz şeker üretiminde çok önemli yeri olan TÜRKŞEKER AŞye
ait yirmi beş adet şeker fabrikası altı gruba
ayrılarak kademeli olarak özelleştirme kapsamında
tutulmaktadır. Özellikle son dönemde Portföy Cde yer alan Kastamonu,
Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum, Çarşamba Şeker
Fabrikaları ve Portföy Bde yer alan Elâzığ, Malatya, Erzincan,
Elbistan şeker fabrikaları yılbaşına kadar teklife
açılmış ve son teklif tarihleri syine Özelleştirme
İdaresi kapsamında belirlenmiştir.
Bu konuda Tokat
Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru ve arkadaşları geçen
hafta yapmış oldukları basın toplantısında
Şeker fabrikaları vatandır, satılamaz. şeklindeki
görüşlerini açıkça kamuoyuyla paylaşmışlardır.
Şeker
fabrikalarının özelleştirilmesinin yol açacağı
bazı önemli sakıncaları da sizlerle bu vesileyle paylaşmak
isterim.
Her şeyden
önce bu fabrikaların özelleştirilmeleri hâlinde birçok
fabrikanın sektörde kapanması beklenmektedir. Sadece kârlı
fabrikaların yer aldığı portföyler içinde yer alan
düşük kârlı fabrikalar nedeniyle neredeyse yok pahasına
satılacak, ardından TÜRKŞEKERin özelleştirilmesine yönelik
ek strateji raporunda yer aldığı şekilde, fabrikalar
arası kota transferi yoluyla, kotaları kârlı bir ya da iki
fabrikada toplanarak kalanları kapatılma sürecine ne yazık ki
sokulacaklardır.
Doğu
bölgelerimizde bölgesel kalkınma ve istihdam gibi sosyal gayelerle
kurulan, düşük kâr oranlarıyla çalışan küçük ölçekli
fabrikalar ise özel sektör tarafından işletilmeleri mümkün
olmadığından satılamayacak ya da düşük fiyatla
satılmak zorunda kalacaktır. Nitekim, 2008 yılında ihaleye
çıkartılan Portföy A fabrikalarına hiç talep gelmemesi bunun
önemli göstergesidir.
Kapanan
fabrikalar nedeniyle belli bölgelerde pancar ekimi azalacak ya da bitecek,
çiftçiler bugün olduğu gibi daha da kötü duruma düşmekten kendilerini
alamayacaklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ALİM
IŞIK (Devamla) Lütfen efendim
BAŞKAN -
Buyurunuz.
ALİM
IŞIK (Devamla) Şeker üretimi düşecek, ülkemizde yapay
tatlandırıcı firmaları şeker pazarını ele
geçireceklerdir. Yapay şeker üretimi için yapılacak ithalat ülke
kaynaklarının dışa akmasına neden olacak, Türkiye
şekerde dışa bağımlı bir hâle gelecektir.
ABD ve AB
ülkelerinde hiçbir şeker fabrikasının
özelleştirilmediği ancak şeker pancarı üreticilerine
devredildiği, Cargill ve benzeri gibi bazı uluslararası
şirketlerin mısır şurubundan elde ettikleri
tatlandırıcıları her geçen gün artırarak ülkemizde
pazarladıkları dikkate alındığında yapılacak
özelleştirmelerin kimlere hizmet edeceği açıktır. Bu
nedenle söz konusu şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde
pancar üreticilerinin üyesi olduğu Pankobirlikin teklifleri mutlaka
öncelikle değerlendirilmeli, ayrıca ülkemiz genelinde giderek
azaltılan pancar kotalarının artırılarak şeker
pancarı üreticilerinin mutlaka özel bir destek kapsamında teşvik
edilmesi sağlanmalıdır.
Bu süre
içerisinde dile getirmeye çalıştığım bu konuyu
takdirlerinize sunuyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu süreci
yakından izleyeceğimizi belirtiyor, hepinizi tekrar
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Buyurunuz
Sayın Doğru, bu konuda söz istemiştiniz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
şeker fabrikalarının, özellikle Atatürkün talimatıyla
kurulan ve özelleştirme kapsamında bulunan Tokat Turhal Şeker
Fabrikasının kapatılmaması, satılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özelleştirme
kapsamı içerisinde Tokat Turhal Şeker Fabrikası da
bulunmaktadır ancak Turhal Şeker Fabrikası Atatürkün
talimatıyla cumhuriyetin ilk yıllarında kurulmuş olan bir
fabrikadır.
Geçen hafta
içerisinde Turhallılar, Şeker-İş Sendikası
önderliğinde, çiftçisiyle, esnafıyla, işçisiyle
fabrikalarına sahip çıkarak çok büyük bir miting yaptılar.
Fabrikalarının satılmamasını ve fabrikanın
kapatılmamasını, üretime devam etmesini istiyorlar. Onların
adına buradan Hükûmete sesleniyorum: Turhallının, esnafın,
çiftçinin, işçinin sesini duyalım, fabrikaları satmayalım,
sattırmayalım, kapatmayalım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Gündem
dışı üçüncü söz Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle söz
isteyen Adana milletvekili Nevingaye Erbatura aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, üçü de CHPli olsaydı daha iyi
olurdu. Ahmet Kaya için söz istemiştik, vermediniz.
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Erbatur.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Dünya Çocuk
Hakları Günene ilişkin gündem dışı
konuşması
NEVİNGAYE
ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20
Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Türkiye
Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesini 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış ve 2 Ekim
1995te uygulamaya başlamıştır. Eğitim temel bir insan
hakkı olarak evrensel ölçekte kabul görmektedir. İnsan
kişiliğinin tüm yönleriyle gelişmesinde çok önemli bir faktör ve
insanların kendilerini gerçekleştirmeleri ve
özgürleştirmeleriyle doğrudan ilişkili bir süreçtir.
Eğitim
hakkı, pek çok uluslararası belgede diğer insan
haklarının ön koşulu olarak yer almaktadır.
İnsanların diğer haklarını kullanabilmesi ve hak
ihlallerine karşı mücadele edebilmesi, hangi haklara sahip
olduklarını ve bunları nasıl kullanabileceklerini
bilmelerine ve anlamalarına bağlıdır. Bu ise öncelikle
eğitimle gerçekleşir. Kısacası, bilinçli nesillerin
varlığı sağlıklı ve kaliteli bir eğitimle
mümkündür.
Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Komitesi, eğitimin çocuğun onuruna
saygılı bir şekilde ve okullarda şiddet içermeyen bir
ortamda sunulması gerektiğini ifade etmiştir. Bugün üzerinde
durmak istediğim konu da budur. Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Sözleşmesi 28inci maddesiyle eğitim hakkı
kapsamında okul disiplininin çocuğun insanlık onuruyla
bağdaşır biçimde ve Çocuk Hakları Sözleşmesine uygun
olarak yürütülmesini sağlamak için taraf devletlerin gerekli tüm önlemleri
alacağını belirtmektedir. Çocuk Hakları Komitesi, bu
paragrafın taraf devletlere eğitim bağlamında bedensel ceza
ve diğer her türlü aşağılayıcı veya zararlı
disiplin önlemlerini yasaklama yükümlülüğünü getirdiğini
belirtmiştir.
Ayrıca,
Komite okullarda uygulanan öğretim yöntemlerinin Sözleşmenin ruhuna
uygun olmasını, çocukların okul ortamında kararlara
katılımının artırılmasını ve hak ihlali
durumunda -hangi sınıfta olursa olsun- bütün öğrenciler
tarafından ulaşılabilir bir şikâyet kanalının
bulunmasını, okullarda kötü muamele ve fiziksel cezanın
önlenmesinin gerekleri olarak kabul etmektedir. Okullarda şiddet, ihmal
veya istismar, sadece medyaya yansıyan öldürme veya rehin alma
olaylarıyla sınırlı değildir. Bu tür olayların
yanında, diğer biçimlerdeki dayak, kabadayılık, akran
zorbalığı, tehdit, alay, etnik taciz, cinsel taciz, ciddi
fiziksel saldırı gibi şiddet olayları fazla göze
çarpmamakta ama görmezlikten gelinmektedir.
Anayasal güvence
altına alınmış, temel çocuk haklarından olan
eğitim hakkının sağlıklı kullanılabilmesi
için okullarda şiddet, ihmal ve istismarı önlemek kamu için temel bir
hedef olmalı, şiddetin önlenmesi için tanımlar ve görevler
ayrıntılı ve açık bir biçimde düzenlenmeli; okullarda
çocuğa yönelik şiddet ve istismar sorununun gerçek
boyutlarını ortaya koyabilmek ve bu doğrultuda çözümler
geliştirebilmek için şiddet ve istismarın her türüyle ilgili
bildirim yapma ve kayıt tutma zorunlu hâle getirilmeli; okullarda
çocuklara karşı şiddet uygulayan, çocukları ihmal veya
istismar eden görevlilere yönelik yaptırımlar daha etkili
kılınmalıdır.
Çocuklarımızın
ve gençlerimizin, ailelerinin mali gücüne bağlı olmadan en iyi
eğitimi almaları, gençliğin bilgi çağıyla
buluşturulması gerçekleştirilmelidir. Kimse maddi
olanaksızlıklar nedeniyle öğretimin hiçbir aşamasında
eğitim hakkından mahrum bırakılmamalıdır. Bireye
öz güven kazandıran, onu öğrenmeye, araştırmaya ve
sorgulamaya teşvik eden modern eğitim sistemlerine geçiş
yapılmalıdır. Inovasyon ve girişim kültürünü, bilgi
teknolojileri ve bilişimi özümsemiş, bilgi toplumunun
gerektirdiği niteliklere sahip gençleri yetiştirecek, ekonomik ve
sosyal politikalarda gençliğin ihtiyaçlarına öncelik verecek, ulusal
ve evrensel olanaklardan ve teknolojik yeniliklerden en geniş çerçevede
yararlanmalarını sağlayacak bir eğitim reformu acilen
gerçekleştirilmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu çerçevede, Çocuk Koruma Kanunu ve
Türk Ceza Kanununa, şiddet, ihmal ve istismarı tanımlayan bir
madde, Millî Eğitim Temel Kanununa her türlü bedensel, duygusal ve
psikolojik ceza veya muameleyi yasaklayan bir madde, aynı Kanunda
eğitimin amacına ilişkin maddeye ek yapılarak
Çocukların şiddete başvurmadan iletişim kurma ve
başkalarının haklarına saygılı davranma
becerilerinin geliştirilmesi. fıkrası eklenmelidir.
Türk Ceza
Kanununda yer alan, okul personelini de kapsayan kötü muameleyle ilgili
232nci maddede terbiye hakkından doğan disiplin yetkisinin
sınırları tanımlanırken, şiddetin her türü de
açıkça yasaklanmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NEVİNGAYE
ERBATUR (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanuna, Bakanlığın görevlerine, okullarda ihmal, istismar ve
şiddeti önlemeye yönelik gerekli tüm yasal, idari, eğitsel ve
diğer önlemleri alması eklenmelidir. Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda, çocuklara
karşı işlenen suçların soruşturulması izne tabi
olmayacak şekilde düzenlenmeli ve izne gerek kalmaksızın
cumhuriyet savcılıklarınca soruşturma yürütülebilmelidir.
Türk Ceza Kanununun 103, 105, 110, 279 ve 280inci maddeleri öğretmenler,
yöneticiler ve okul personeline yönelik cezai yaptırımları daha
etkin kılacak biçimde değiştirilmelidir. Çocuklarımıza
iyi bir gelecek sunmak, bu çatı altında bulunan bizlerin en önemli
vazifesidir.
Bu vesile ile tüm
dünya çocuklarının Çocuk Hakları Gününü kutluyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erbatur.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
1.- Suriye Arap Cumhuriyeti Halk Meclisi Başkanı
Mahmoud Al-Abrash ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1014)
13 Kasım 2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Suriye Arap
Cumhuriyeti Halk Meclisi Başkanı Sayın Dr. Mahmoud Al-Abrash ve
beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı'nın 3 Kasım 2009 tarih ve 55
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin,
kamuda ihale sistemindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/462)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
04.01.2002
tarihinde çıkartılan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu;
ülkemizdeki tüm kamu alımlarını kapsayacak şekilde
düzenlenmiş, bu kanunla kamu ihalelerinin şeffaf ve hukuka uygun bir
şekilde yapılması amaçlanmıştır.
AKP hükümetleri
döneminde Kamu İhale Kanunu 17 kez değiştirilmiş; birçok
mal ve hizmet alımı, yapımı kamu ihale
mevzuatının dışına
çıkartılmıştır. Bu durum, şeffaflıktan uzak,
ranta, yolsuzluğa uygun, denetimsiz kamu harcamalarının
yapılmasına zemin hazırlamıştır.
Topluma ait kamu
kaynaklarının kullanılmasında, yolsuzluk ve usulsüzlüklere
yol açan ihale sisteminin araştırılmasının ve tedbir
alınmasının siyaset etiği açısından gerekli olduğu
kanaatindeyiz.
Bu nedenle Kamu
İhale Kurumunun denetim ve çalışmalarında evrensel
standartların belirlenmesi ve Kanunda yapılan
değişikliklerin yolsuzluğa etkilerini incelemek amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Murat Özkan (Giresun)
2) Ahmet Bukan (Çankırı)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Kadir Ural (Mersin)
5) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
6) Mustafa Enöz (Manisa)
7) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
8) Osman Durmuş (Kırıkkale)
9) Ahmet Orhan (Manisa)
10) Süleyman Nevzat Korkmaz (İsparta)
11) Meral Akşener (İstanbul)
12) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
13) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
14) Behiç Çelik (Mersin)
15) Yılmaz Tankut (Adana)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Şenol Bal (İzmir)
18) Hasan Çalış (Karaman)
19) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
20) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
21) Reşat Doğru (Tokat)
22) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
Gerekçe:
Yolsuzluk
toplumları içten içe kemiren, ahlaki yapıyı
yozlaştıran, rekabeti, dolayısıyla ekonomik gelişmeyi
engelleyen bir suç ve patolojik bir durumdur.
Demokratik kurum
ve kuralların işlediği, hukukun hakim olduğu bir ülkede
yaşamak için en temel koşullardan biri yolsuzlukla mücadele etmektir.
Yolsuzluk
sayılabilecek birçok eylem ve işlem bulunmaktadır. Ancak en
temel yolsuzluk alanı kamu ihalelerinde söz konusu olmaktadır.
OECD tahminlerine
göre kamu alımlarına konu olan piyasa hacmi, ülkelerin
GSYH'sının ortalama %15'ine tekabül etmektedir. Ülkemizde 2009
yılında Kamu İhale Kanununa tabi alımlar, Milli Gelirin
%8'ine tekabül ettiği tahmin edilmektedir. OECD ülke tahmini esas
alınırsa Türkiye'de kamu alımlarının %7lik
kısmının, Kamu İhale Kanunu dışında
yapıldığı anlaşılmaktadır.
04.01.2002
tarihinde çıkartılan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu;
ülkemizdeki tüm kamu alımlarını kapsayacak şekilde
düzenlenmiş, kamu ihalelerinin şeffaf ve hukuka uygun bir
şekilde yapılması amaçlanmıştır. Ancak AKP
iktidarıyla birlikte Kamu ihale Kanunu 17 kez değiştirilerek
neredeyse kamu alımlarının yarısına yakın
kısmı ihale kanunu dışına
çıkartılmış, bu alandaki yolsuzluk ve usulsüzlüklerle
giderek daha fazla muhatap olma riskine sebebiyet verilmiştir.
AKP
iktidarları döneminde 17 kez değiştirilen Kamu İhale Kanunu
ve bunun sonucunda kuruluş amaçları dışına çıkan
Kamu İhale Kurumunun bugün fiilen kamu ihaleleri üzerinde hiçbir etkisi
kalmamıştır. Bu durumun kamu ihalelerinde istismarları
arttıracağı, yolsuzlukla mücadeleyi sekteye
uğratacağı açık bir gerçektir.
Yerel
Yönetimlerde BİT'ler aracılığı ile merkezde TOKİ
ve illerde Köylere Hizmet Götürme Birlikleri gibi hizmet alanları
geniş olan yerlerin kamu ihale mevzuatlarının
dışında tutulması; kamu alımlarında
ayrımcılık, yolsuzluk ve usulsüzlükleri arttıracağı
ve neredeyse teşvike sebebiyet vereceği yönünde görüşlerin
oluşmasına neden olmuştur.
Topluma ait kamu
kaynaklarının amacına uygun kullanılmadığı,
kamu ihalelerinde görülen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin arttığı
yönündeki görüşlerin devamlı gündeme gelmesi, Devlet saygınlığını
zedelemektedir.
Bu nedenle,
yolsuzluklarla mücadelenin en önemli aracı olan Kamu İhale Kurumunun
denetim ve çalışmalarında evrensel standartların
belirlenmesi ve Kanunda yapılan değişikliklerin yolsuzluğa
etkilerini incelemek amacıyla Meclis araştırması
gerekmektedir.
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20
milletvekilinin, Tokattaki işyerlerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/463)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesi ekte
belirtildiği üzere Tokat ili ve İlçelerindeki İş yerlerinin
sorunlarının araştırılarak, alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98. ve İç Tüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
yapılmasını arz ederiz.
1) Reşat
Doğru (Tokat)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
4) Ahmet
Bukan (Çankırı)
5) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
6) Ali
Uzunırmak (Aydın)
7) Cemaleddin
Uslu (Edirne)
8) Metin
Çobanoğlu (Kırşehir)
9) Münir Kutluata
(Sakarya)
10) Yılmaz
Tankut (Adana)
11) Alim
Işık (Kütahya)
12) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
13) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
14) Durmuş
Ali Torlak (İstanbul)
15) Necati
Özensoy (Bursa)
16) İsmet
Büyükataman (Bursa)
17) Beytullah
Asil (Eskişehir)
18) Recep
Taner (Aydın)
19) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
20) Mustafa
Kalaycı (Konya)
21) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Ülkemizdeki
ağır ekonomik kriz tüm ülkede olduğu üzere Tokat ilinde ve
ilçelerinde ağır bir şekilde hissedilmektedir.
Bunu Organize
Sanayisi Bölgesindeki esnafımız ve işadamlarımız çok
ağır bir şekilde hissetmektedir. Hızla iş yerleri
kapanmakta, işçilerin işlerine son verilmekte, buna bağlı
olarak işsizlik oranı Tokat ilinde ve ilçelerinde hızlı bir
şekilde artmaktadır.
Hükümet
afişlerle halkı pazara davet etse de, sürekli
alışveriş yapın diye reklâmlarla telkinde bulunsa bile,
halk işsizlikten parasızlıktan evinden bile
çıkamamaktadır. Bu durum yetkililerce göz ardı edilmektedir.
Tokat ili ve
ilçelerinde hemen hemen tüm sektörlerde üretim durmuş, sürekli artan girdi
maliyetleri, işvereni iş yapamaz hale getirmiştir. Yeni
yatırımlar yapılmamaktadır. Teşvik Bölgeleri
Kanunundan Tokat hiç faydalanamamıştır. Organize Sanayi
Bölgelerinde, yatırım yapılacak olan yerler boş
kalmış, her yerde ot bitmiştir. İşsizlik çığ
gibi büyümektedir. İnsanlar Tokat'ı terk edip büyük şehirlere
taşınmaktadır. Bu da nüfusu büyük oranda düşürmektedir.
Üretim ve
yatırım olmadığından, doğal olarak üretim
maliyetleri de arttırmıştır. İşveren çok zor
durumdadır. Bu sorunların tespit edilip giderilmesi ve
İşverenlerin üretir ve yatırım yapar hale gelmesi için
Meclis araştırması yapılması uygun olacaktır.
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20
milletvekilinin, taşımalı eğitim sistemindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/464)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Millî
Eğitimde taşıma yöntemi ile okullarda eğitim ve
öğretim yapılan öğrencilerin ve okudukları okulların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98., İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılması için gereğini arz ve talep ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
4) Ahmet Bukan (Çankırı)
5) Osman Durmuş (Kırıkkale)
6) Ali Uzunırmak (Aydın)
7) Münir Kutluata (Sakarya)
8) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
11) Cemaleddin Uslu (Edirne)
12) Yılmaz Tankut (Adana)
13) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
14) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) İsmet Büyükataman (Bursa)
17) Beytullah Asil (Eskişehir)
18) Recep Taner (Aydın)
19) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
20) Mustafa Kalaycı (Konya)
21) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Millî Eğitim
Bakanlığı olarak uzak köylerde ve mezralarda okul
çağına gelen çocuklar, gerek güvenlik, gerekse okulların
yetersizliği nedeniyle taşımalı eğitim sistemi ile
eğitim görmektedirler.
Ancak
taşımacılığın yapıldığı
araçların çok eski olduğu ve bakımsız olması nedeniyle
ağır kış şartlarının olduğu
bölgelerimizde ciddi kazalara, yolda kalmalara neden olmaktadır.
Yapılan ihalelerde aynı güzergâhta iki servis aracının
bulunması gerekirken, firmalar bir müddet sonra iki araçlık
öğrenciyi tek araçla ulaşımlarını
sağlamaktadır. Bazı bölgelerde öğrenci servislerinde
akrabam yolumun üzerindeydi diye sivil yolcular taşınmaktadır.
Araçları
kullanan sürücüler alkollü araç kullanmakta, çocukların
hayatlarını tehlikeye atmaktadırlar. Bundan dolayı araçlar
sık sık İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri ve Jandarma
işbirliği ile denetlemeleri yapılmalıdır.
Taşımalı
eğitimde çocuklarımız gün boyu okulda olduklarından
sıcak yemek ya da kumanya verilmesi gerekmektedir. Bu hizmette
aksaklıklar olmakta, çocuklar düzenli olarak beslenememektedir.
Okulların birçoğunda yemeklerini yiyebilecekleri bir yemekhaneleri,
öğle arasında dinlenebilecekleri bir ortak kullanım
alanları bulunmamaktadır. Düzenli beden eğitimi yapacakları
bir salonları yoktur. Okullar çok kalabalık olduğundan
tuvaletleri, sınıfları temizlik konusunda yeteri derecede steril
değildir. Sınıflar pis ve sıcak değildir.
Sağlıklı bir eğitim ortamı
sağlanamamaktadır.
Bundan
dolayı Taşımalı Eğitim sistemindeki çok ciddi
sorunların araştırılması için Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nde araştırılarak gereken tedbirlerin belirlenmesi
yerinde olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Komisyon
üyeliğinden istifaya ilişkin iki adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
C) ÖNERGELER
1.- Konya Milletvekili Muharrem Candanın, Çevre
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/156)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi
bulunduğum Çevre Komisyonu Üyeliğinden gördüğüm lüzum üzerine
istifa ediyorum. Gereğini bilgilerinize saygılarımla arz ederim.
13.11.2009
Muharrem
Candan
Konya
2.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyunun, Millî
Savunma Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/157)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Halen üyesi
bulunduğum Millî Savunma Komisyonu Üyeliğinden gördüğüm lüzum
üzerine istifa ediyorum. Gereğini bilgilerinize saygılarımla arz
ederim. 13.11.2009
Ali
Rıza Alaboyun
Aksaray
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi,
Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
daha sonra oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/443) esas numaralı, demokratik hukuk devletini
tehdit eden gelişmelerin araştırılması
amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
17.11.2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 17.11.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Selahattin
Demirtaş
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 360 ıncı sırasında yer alan 10/443
esas numaralı Demokratik Hukuk Devletini tehdit eden gelişmelerin araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmesini, Genel Kurulun 17.11.2009 Salı
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerisinin lehinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın
Birdal. (DTP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir Türkiyede
demokratikleşme, açılım adı altında sivil bir toplum
yaratma projeleri konuşuluyor ya da kişi güvenliğini ve
özgürlüğünü yok eden telekulak tartışılıyor. Bütün
bunlara neden olan, Türkiyenin gerçekten layık görüldüğü, reva
görüldüğü anayasal ve yasal sistemdir ve bu anayasal sistemi bize dayatan
militarist bir anlayıştır, darbeci bir anlayıştır
ve İttihat Terakkiden günümüze gelen suikastçı, darbeci, vesayetçi
bir rejimden kurtulamayışımızdır. O nedenle,
Demokratik Toplum Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde demokratik,
sivil bir toplum yaratılmasının ve vesayetten, militarist,
askerî bir vesayetten kurtulan demokratik bir toplum yaratılmasının
iradesinin ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
olacağını umut ederek böyle bir önerge sunduk ve Meclis
araştırma komisyonunun oluşturulmasını önerdik. Bu
nedenle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında bu
vesayetçi rejim İttihat Terakkiden geliyor. Şimdi, İttihat
Terakkinin
Örneğin, bu çatı altında birkaç gün önce Atatürke
sığınarak birtakım, demokrasi adına, rejim adına,
barış adına katliamlar, darbeler savunuldu. Aslında bir
yanılsama var, bu Atatürk adına yapıldı.
Bakın, 1908
yılında İttihat Terakkinin Selanikteki toplantısında,
Mustafa Kemal Atatürk İttihat Terakkinin paşalarına şunu
öngördü: Ya darbe ya askeriye mücadele ya üniformasız bir siyaset. Tabii
paşalar, İttihat Terakkinin malum paşaları,
ırkçı, tekilci paşalar bunu reddettiler ve Atatürk de
İttihat Terakkiden ayrıldı ve o kongrede bu, oylamaya sunuldu,
Atatürkün oylamada Kâzım Karabekirden başka destekçisi olmadı
ve Atatürk de çekildi gitti ama ne yazık ki Atatürk çekildi gitti ama o
anlayış, darbeci anlayış ve rejim üzerindeki vesayet
anlayışı günümüze kadar geldi. Örneğin 31 Mart
ayaklanması diye adlandırılan, o gerici diye
adlandırılan ayaklanmada yine Hareket Ordusunun duruma egemen
olmasından sonra ordunun bir bölümü tasfiye edilmiş ve ordunun siyasi
iktidar üzerindeki nüfuzu artırılmıştır.
Birinci Dünya
Savaşı sonrası da Almanyayla iş birliği yapan ekibe
karşı bir darbe girişimi söz konusu olmuş ve hâlâ günümüze
değin bu açığa kavuşturulamamış, ancak
Teşkilatı Mahsusadan olan Yakup Cemil kurşuna dizilmiş ve
durum kapatılmıştır.
Şimdi,
cumhuriyet döneminde Mustafa Kemalin Kâzım Karabekirle, Rauf Orbayla
çatışmaları, İzmir suikastı, aslında bu darbeci
geleneği İttihat Terakki kadroları
aracılığıyla cumhuriyet döneminde de sürdürdüğünün bir
kanıtı olarak sayılabilir.
27 Mayıs
1960 darbesiyle beraber darbeler, darbe girişimleri olabildiğince
olağanlaşmış ve hatta anayasal bir çerçeveye
oturtulmuştur. Kimilerine göre 1960 darbesi darbe değil devrim ya da
onların deyimiyle inkılap, diğerleri de darbe. İşte
Bu darbe, benim darbem iyidir, onların darbesi kötüdür.
anlayışı bu darbelerin günümüze kadar meşruiyetini de ne
yazık ki taşımıştır ve günümüzde de ne yazık
ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu çatısı altında bile
İttihat Terakkinin bu suikastçı, katliamcı, darbeci anlayışı
burada demokrasi adına savunulur olmuştur.
Şimdi,
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylülle beraber, ki
22 Şubat, 21 Mayıs darbe girişimleri, 9 Mart cuntası, Faruk
Gürler olayı, 12 Mart muhtırası ve 12 Eylül 1980 askerî
faşist darbesi ve daha bilmediğimiz ve günümüzde yeni yeni ortaya
çıkan birçok girişimler ve örgütlenmeler olmuştur. Ancak 12
Eylülle beraber oluşan hukuk sistemi, siyasal sistem, yürürlüğe
konulan Anayasa, ordunun siyasetteki ağırlığını
olabildiğince artırmıştır. Millî Güvenlik Kurulu,
anayasal bir kurum olarak ülke siyasasını belirleyecek bir çerçeveye
oturtulmuştur.
Ancak bu darbe,
28 Şubat 1997de de postmodern darbeyle siyasi literatürümüze yeni bir
sözcük katılmıştır andıç diye. Şimdi, bu
andıç Türkçe sözlükte uyarı ya da anımsatmak olarak geçiyor.
Aslında andıçın gerçek karşılığı
şudur: İftira, yalan, karalama ve dezenformasyondur. Yani muhalif
olan kurum ve kuruluşları ya da kişileri özgürlükçü,
eşitlikçi, sivil bir toplum isteyen gazetecileri, vicdan sahibi aydınları
ve egemen güçlerin bu neoliberal sistemine, onun getirdiği
açlığa, yoksulluğa, baskıya ya da Selanikte İttihat
Terakkinin aldığı tekilci, Tek dil, tek bayrak, tek ırk,
tek devlet. anlayışına itiraz edenlerin tasfiyesini öngören bir
hazırlık. Nerede yapılıyor? Genelkurmayda
yapılıyor ve kimin marifetiyle? Generaller marifetiyle. Ve bu
andıçlarla -biliyorsunuz- 1988 yılında Türkiye kamuoyu
karşılaştı bu andıçla ve iki büyük gazetenin manşetleriyle.
Sonra özür dilediler ama ne yazık ki hâlâ kimi gazeteciler, yüzünü,
kıblesini Genelkurmaya çevirmiş, onlar ne derlerse esas duruş
hâlinde Türkiye kamuoyunu yanlış bilgilendirmekteler ve bilgi edinme
ve haber alma hakkından da yoksun bırakmaktadırlar.
Şimdi, biz
de karşılaştık tabii bu andıçla İnsan Hakları
Derneği
En son dün, yine, kamuoyuna yansıyan mektuplarda hâlâ
İnsan Hakları Derneği, TESEV, işte, güvenilirliğini,
inanılırlığını yitirtmek ve onlar üzerinde
psikolojik bir baskı yaratmak için hâlâ adları geçen kurumlar. Yani,
şimdi dünyanın neresinde görülmüştür,
yüzyılımızda insan hakları savunucularının böyle
andıçla hedef gösterilerek suikasta uğradığı ya da
kurşunlandığı? Neyse ki ölmeyince şeyi umut ediyorum,
demek ki barışı görecekmişim bu ülkede diye. Hâlâ umudumu
koruyorum ben. (DTP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
tabii, yine gazeteci arkadaşlarımız, bu andıçta adı
geçenlerin nasıl işlerinden
uzaklaştırıldığını, Cengiz Çandar, Mehmet
Ali Birand ve hepsini biliyoruz, HADEPin nasıl
kapatıldığını falan. Ve sonra suç duyurusunda
bulunduk, Genelkurmay 2nci Başkanı olarak bu andıçta
imzası olan kişi hakkında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına başvurduk, ama bir süre sonra
olumlu ya da olumsuz bir yanıt gelmedi ve adı geçen, yine o günlerde
Fazilet Partisi milletvekillerinden Nazlı Ilıcak, Mehmet Ali Birand,
Cengiz Çandar, arkadaşlar geldiler Ankaraya, ikinci kez suç duyurusunda
bulunalım dediler başsavcılığa. Ben bulunmuştum
ama katmerli olsun, belki gerçek açığa çıkar diye ikinci kez
başvurduk, fakat çok ilginçtir, şu, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
askerlerin sivil mahkemelerde yargılanacağına dair yasanın
çıkışına değin bu suç duyurusundan, başvurumuzdan
bir sonuç alamadık ve askerlerin sivil mahkemelerde
yargılanacağına dair yüce Meclisin kararıyla çıkan
yasa üzerine yeniden başvuru yaptık ve o zaman öğrendik ki,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında görevsizlik
kararı verilmiş. Şimdiki başvurumuzun da neticesini
bekliyoruz.
Eğer,
değerli milletvekilleri, 1998de
karşılaştığımız, andıcı yazanlar,
hazırlayanlardan hesap sorulmuş olsaydı, daha sonraki darbe
hazırlıklarıyla karşılaşmayacaktı bu toplum
ve de bu cesarete ne yazık ki karşılaşamayacaklardı.
Bakın,
şimdi hâlâ günümüzde, demokrasiye, gerçek demokrasiye, demokratik bir
topluma, hukuk devletine ulaşmış toplumlar, kendi,
cuntacılarla, darbecilerle hesaplaşmış toplumlardır,
ülkelerdir. İşte İspanya, Franco faşizminden kurtulan ve
şimdi gerçekten kendi halkıyla barışmış
demokratik bir İspanya.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
AKIN BİRDAL
(Devamla) İşte Katalanlar meselesi. Bizde de var dediler. Kürtler
gibi. Onlar da korkutmak istedi ama derhâl Kara Kuvvetleri Komutanı
görevden el çektirildi. İsveç Genelkurmay Başkanı Bütçemiz
yetmiyor. dedi, derhâl emekliye ayırdılar. Yunanistanda daha
geçtiğimiz günlerde, seçimlerden önce Karamanlis Hükûmeti döneminde
askerliğin kısaltılmasını istedi Genelkurmay
Başkanı, derhâl görevden el çektirdiler.
Peki, biz
şimdi ıslak mendil ya da bilmem ıslak imza
Şimdi, ne
yapıyoruz? Hem demokratikleşme istiyoruz hem barış
istiyoruz hem yüz yıldır reddedilen bir halkın dilinin,
kimliğinin, artık, kültürünün meşru bir hak olduğunu
savunuyoruz hem de gerçekten o ıslak imzacıları
savunanların yakasından tutup Genelkurmaydan,
kışlasından evine gönderemiyoruz. Böyle bir demokrasi olur mu? O
nedenle niyet yetmez. Eğer barışacaksak niyetle birlikte
kararlılık ve cesaret gerekli.
Biz, o
kararlılık gösterilirse, cesaret gösterilirse Demokratik Toplum
Partisi olarak ve Kürt halkı olarak ve emekçi Türk halkı olarak bunun
yanında olacağız ve destekleyeceğiz. O nedenle
korkmasınlar. O korkuyu ve yoksulluğu üreten zaten bu darbeci, bir
vesayetçi sistemdir. İşte bunu yenmenin zamanıdır
artık.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bugün dinlenmekten falan
yakınılıyor. Biz her zaman şunu söylerdik: İnsan
hakları herkese lazım olur diye, hukuk herkese lazım olur diye.
Bakın nasıl oldu, şimdi en üst düzeyde yargıçlar,
yargı üzerindeki insanlar dinlendiğinden yakınıyor.
Sayın Başbakan dinlendiğinden yakınıyor. Sayın
Cumhurbaşkanı da yakınabilir. Gelin o zaman bu dinlenmeye
Kişi güvenliğini, özgürlüğünü yok eden, özel
hayatımıza giren telekulağı ortadan kaldıralım.
Nedir onun kaynağı? 1982 darbe anayasasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
O nedenle, bu
1982 darbe anayasası ve onun ruhu ve onun vesayeti ve onun gölgesi
Bakın Türkiye Büyük Millet Meclisinin bile çevresinde fiziki gölgesi var.
Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı,
çevrilmişiz. Gelin bunları
Kamuoyunda hatta referanduma gidelim, bu
fiziki gölgeyi bile kaldıralım Parlamento üzerinden ve bu
binaları kentin dışına çıkaralım. (DTP
sıralarından alkışlar)
Biz 13
Kasımı çok önemsiyoruz. 13 Kasımı, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve Türkiye'nin geleceği açısından bir milat olarak
kabul ediyoruz. Parti Genel Başkanımızca önerilen komisyonu,
grubu bulunan ya da bulunmayan siyasi partilerimizin temsilcileriyle ve akil,
vicdan sahibi, aydın, gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu,
hukukun üstünlüğünü savunanlarla bir komisyon oluşturalım ve
bunu sadece AKPnin üzerinden -yük olarak da kabul edebilirler- bu
sorumluluğu paylaşalım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal
AKIN BİRDAL
(Devamla) Bitiriyorum efendim.
ve bu
başarı, kardeşliğimizin, barış içinde bir arada
yaşamamızın, sivil bir toplum yaratmanın
başarısı da hepimize olsun ve bu başarıyı da
hepimiz birlikte paylaşalım ve bunu ertelememek umuduyla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.
Önerinin
aleyhinde Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli.
Buyurunuz
Sayın İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Demokratik Toplum
Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Demokratik Toplum Partisinin
grup önerisi demokratik hukuk devletini tehdit eden gelişmelerin
araştırılması amacıyla bir meclis
araştırması açılmasını istemektedir. Özü
itibarıyla haklı bir talep. Bunu öncelikle ifade etmek isterim.
Ancak, biraz evvel, benden önceki hatibin konuşmalarını
dinledim, belki de o konuda farklı düşüncelerimi de ifade etmek
isterim. Neden farklı düşünüyorum, neden grup önerisinin aleyhinde
söz aldım?
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Birdal haklı olarak geçmişten söz
etti ve bugünkü sorunların kaynağının darbe anayasası,
1980 Anayasası olduğunu söyledi. Bu, 1980den bugüne kadar bu
çatı altında da 12 Eylül darbe anayasasının antidemokratik
hükümlerinin kaldırılması konusunda birçok değerli
milletvekili kendi görüşlerini ifade etti. 80den bugüne kadar da
Anayasadaki birçok antidemokratik hükümler bu yüce Meclis tarafından
gerçekleştirildi. Bu yeterli mi? Hayır, bu yeterli değil,
şüphesiz Anayasamızda temel hak ve özgürlüklerin gelişmesi
konusunda mutlaka değişiklikler yapılması gerekir. Ama
değerli arkadaşlarım, Allah için kendi kendimizi şöyle bir
sorgulayalım, bugün Türkiyede yaşanan sorunlar tarihte,
geçmişte kalan birtakım, Anayasanın yansımaları
mı, yoksa şu elimde tuttuğum Anayasada yazılı olan
kuralların uygulanmaması, Anayasanın rafa
kaldırılması ve bu ülkede yaşayan
vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerden men edilmesi
sorunu mu?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) İkisi de var.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) İkisi de var.
Onun için,
sanıyorum bundan sonra Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi gelecek,
o da son günlerde gündemde olan bu telefon dinlemeleri, kişilerin
izlenmeleri, takibe alınmaları konusu. İşte, bunların
ikisinin birlikte, birleştirilerek görüşülmesi sanıyorum çok
faydalı olur, bu iki Meclis araştırma önergesini.
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel ifade ettim, sorun tarihte değil,
sorun günümüzde. Bugün Anayasamızda yazılı olan birçok temel
hak ve özgürlükler ihlal ediliyor: Kişi hürriyeti ve güvenliği,
Anayasanın 19uncu maddesi; özel hayatın gizliliği ve
korunması, Anayasanın 20nci maddesi; haberleşme hürriyeti,
Anayasanın 22nci maddesi; düşünce ve kanaati açıklama
hürriyeti, Anayasanın 25 ve 26ncı maddeleri; basın
özgürlüğü, yine Anayasamızda yazılı olan bir temel hak ve
özgürlük. Bugün, değerli arkadaşlarım, bu temel hak ve
özgürlükler ciddi biçimde ihlal edilmektedir; Anayasa ihlal edilmektedir,
Anayasanın kimi hükümleri rafa kaldırılmak suretiyle
yönetmeliklerle, uygulamalarla bu temel hak ve özgürlükler hiçe
sayılmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, Bu sizin kendi şahsi düşüncenizdir.
diyebilirsiniz. Ama daha dün Yargıtay Başkanının
açıklamalarını kamuoyu çok net olarak gördü. Sayın
Cumhurbaşkanıyla görüştü Sayın Yargıtay
Başkanı. Ondan bir gün önce Danıştay
Başkanının bu konuda ciddi eleştirilerini hep birlikte
izledik, gözlemledik.
Değerli
arkadaşlarım, baroların üst çatısı, üst birlik olan
Türkiye Barolar Birliğinin de sanıyorum dün birçok gazetede bu
konuları eleştiren, bireyin özgürlüğüne tecavüzün linçe
dönüştüğünü özet olarak belirten açıklamalarına hep
birlikte tanıklık ettik. Bugün yine birçok gazetemizde kırk yedi
baromuzun bir ilanı var: Yargıya ve ülkene sahip çık.
şeklinde bir ilan. Çok güzel aslında damıtarak birtakım
şeyleri anlatmış kırk yedi baromuz başkanı ve
yönetim kurulu üyeleri. Diyor ki değerli arkadaşlarım: Uzun
süreden beri siyasi iktidarın yargı üzerindeki saldırı ve
kuşatması artık dayanılmaz bir boyuta
ulaşmıştır. Yüksek yargının,
başsavcıların, onlarca hâkim ve savcı ile avukatların
keyfî olarak dinlenebildiği bu ülkede hiç kimsenin hukuk güvenliği
kalmamıştır. Bu bir rejim ve Anayasa sorunudur. Yargı
savunmadadır, ülke savunmadadır. Dünya görüşü ne olursa olsun
hiçbir hukukçu buna sessiz kalamaz, kalmamalıdır. Sistem çökmektedir.
Başta siyasi iktidar olmak üzere herkes bunun altında
kalacaktır. İnsan haklarının, hukukunun, özgürlüğünün
güvencesi olan yargı savunulmadığı takdirde savunulacak
hiçbir şey kalmayacaktır. diyor kırk yedi baromuzun
başkanı ve yönetim kurulu üyeleri. Bugün de Ankara Barosu Yönetim
Kurulu saat 13.00te bir basın toplantısı yaptı.
Değerli
arkadaşlarım, Ankara Barosunun yönetimi ve Değerli
Başkanı -ki mensubu olmaktan her zaman onur duymuşumdur-
olayı çok kapsamlı olarak irdelemişler ve işte çok
geniş bir basın açıklamasını kamuoyuna duyurmuşlar.
Değerli
arkadaşlarım, burada hepsini okuyacak değilim ama bakın,
ilk paragrafı şu: Özel yaşamın gizliliğine ve
iletişim özgürlüğüne saygı gerek bireysel yaşamın
gerekse toplumsal düzenin vazgeçilmez unsurlarındandır. Öyle
olduğu içindir ki iletişim özgürlüğü gerek ulusal gerekse
uluslararası düzenlemelerle koruma altına alınmış,
diğer özgürlükler gibi sınırsız olmamakla kimi nedenlere
bağlı olarak sınırlamaya tabi tutulmuştur. dedikten
sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 8inci maddesine gönderme
yapmış, Anayasamızın 90ıncı maddesine gönderme
yapmış ve iç hukukumuza dönerek Ceza Muhakemeleri Kanununun 135,
130, 134üncü maddelerini değerlendirmiştir. Değerli
arkadaşlarım, bu telefon dinleme, takip, izleme, evini, iş
yerini izleme olayları, bilgisayarlar ve adı Ergenekon diye geçen
davaya da gönderme yapılarak burada ağır hukuk ihlalleri ve
Anayasa ihlalleri yapıldığını çok net bir biçimde
ifade etmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, ben hukukçuyum. Ankara Hukuk Fakültesini bitirip Ankara
Barosunda yemin ederken Anayasaya ve kanuna sadakatle bağlı
olacağıma yemin ettim ve bir hukukçu olarak da Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında bu değerli baro yönetim kurulu
üyelerinin düşüncelerini de bir şekilde ifade etmek isterim ama onun
ötesinde ben bu yüce Mecliste de yemin ettim, milletvekili olarak yemin ettim
ve yemin ederken de Anayasaya sadakatle bağlı olacağımı,
hukukun üstünlüğü için mücadele edeceğimi çok net bir biçimde ifade
ettim.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkede yargı bağımsızsa
demokrasi vardır eğer bir ülkede yargı bağımlıysa
o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir. O ülkede demokrasi yoksa değerli
arkadaşlarım, kan ve gözyaşı vardır. Onun için, bu
Anayasamızda yazılı olan, aslında çok şeyi kapsayan
temel hak ve özgürlüklere sahip çıkmak bu yüce Meclis çatısı
altında görev yapan her milletvekilinin görevidir ve biraz evvel
okuduğum ilanda olduğu gibi, zaman susup kalmak, sessiz kalmak
zamanı değildir. Zaman
Tabii ki tarihten
ders alacağız, tabii ki tarihteki acı olayları burada
eleştireceğiz, tabii ki birtakım eksiklikler konusunda, çaba
sarf etmek konusunda düşüncelerimizi ifade edeceğiz ama onun
ötesinde, şu elimizdeki sahip olduğumuz hakları en azından
korumak konusunda da ortaya irade koymak ve bu konuda mücadele etmek bizlerin
görevi olması gerekir diyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, gündem sıklıkla değişiyor.
Şeye döndük
Yani serseri mayın gibi bir sağa, bir sola
savruluyoruz. Türkiyedeki gündem, gerçek gündem de sıklıkla
değişiyor. Buraya gelmeden evvel sizler gibi ben de gazeteleri takip
ettim. Bugün bir gazetemizde ocak-ekim döneminde bütçe açığının
yüzde 784 arttığını yazıyor. Bunlar benim
rakamlarım değil, devletin rakamları. Neymiş? Yüzde 784
bütçe açığı, dokuz aylık dönemde.
Yine bir
gazetemizde işsizlik oranları açıklanıyor. Bütün
gazetelerimizde var, televizyonlarda haber olarak var. İşsizlik
oranı birkaç ay düşme eğilimindeyken tekrar artmak suretiyle
13,4 oranına ulaşmış durumda.
Değerli
arkadaşlarım, günübirlik işte çalışanlar ve iş
bulma umudunu yitirdiği için iş aramayan
vatandaşlarımızı dâhil ettiğimizde bu oran
-TÜİKin rakamlarına göre- 19,3.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bölgelere
ayıralım değerli arkadaşlarım. Bu, Türkiye
ortalaması. Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu ve Anadoluya
baktığımız zaman, bu içler acısı rakamların
bu bölgelerde çok daha üst düzeyde olduğunu görüyorsunuz. Yani
gelişmemiş yörelerdeki vatandaşlarımız bu rakamlardan
çok daha fazla etkilenmektedir.
Ekonomik yönden
etkilenen bireyler, aileler, artık kendi içlerinde de sevgisizlik,
işte, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmalar
Bu sadece,
Ekonomik verileri böyle okumamak lazım, toplumda, ailede, bireyde
yarattığı travmaları da dikkate almak lazım. Türkiye
toplumu çok ciddi bir travma altındadır, ekonomik krizin verdiği
acılarla boğuşmaktadır ama Hükûmet başka şeylerle
uğraşmaktadır. Hükûmet tarihle uğraşmaktadır,
Hükûmet, işte, Kürt açılımıyla
uğraşmaktadır, Ermeni açılımıyla
uğraşmaktadır ve toplumun dikkatinin yöneldiği bu
konulardan olabildiğince toplumu uzaklaştırmak konusunda çaba
sarf etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu AKP için doğru bir yol değildir, bu
ülkemiz için doğru bir yol değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Ben bir milletvekili olarak buradan siyasi iktidarı
uyarıyorum ve beni dinlediğiniz için, sabrınız için
hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
Demokratik Toplum
Partisi grup önerisinin lehinde Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaş. (DTP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Demirtaş.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Meclis gündeminin
belirlenmesine dair vermiş olduğumuz grup önerimizin lehinde söz
aldım.
Değerli
arkadaşlar, bugünkü önerimizde, aslında, gündeme taşımak
istediğimiz araştırma önergesinin özeti, Sayın Akın
Birdalın da ifade ettiği gibi, Bugüne kadar andıçlarla, darbe
girişimleriyle ya da gerçekleştirerek bizzat darbelerle demokrasiye,
sivil siyasete yönelik müdahalelerin Meclis çatısı altında
oluşturulacak bir komisyonca araştırılması Meclisin
vesayetçi anlayışa karşı bir tepki ve bir tavır ortaya
koyması ve Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin tek iradesidir.
noktasından hareketle bu konudaki kararlılığının
vurgulanması meselesidir aslında. Yoksa Meclis
araştırmasıyla birlikte, cumhuriyet tarihi boyunca darbe
yapmış, darbe girişiminde bulunmuş kişileri,
kurumları cezalandırma veya onlar üzerinden, kişisel olarak bir
hırs üzerinden sonuç alma gibi bir niyetinin olmadığı son
derece açık. Bu zihniyetin mahkûm edilmesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesinin egemen kılınması açısından
verilmiş bir önerge. Ne demişiz bu önergede? 27 Nisan e-muhtırası,
98 Andıcı, Sarıkız, Yakamoz, Ay Işığı,
Eldiven gibi 2004 yılındaki darbe girişimleri; yine Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bazı yasa dışı
yapılanmaların olduğuna dair dışarı sızan
bilgiler, belgeler meselesi; son olarak AK PARTİ Hükûmeti ve Güleni
bitirme planı adı altında, aslında daha çok da Demokratik
Toplum Partisini hedefe koyan ve bizzat uygulayan bir plan meselesi; sivil
toplum örgütlerini, iş çevrelerini, aydınları, gazetecileri,
siyasetçileri, sanatçıları fişleme üzerine kurulmuş bir
anlayış
Bütün bunlar bu Meclis tarafından
araştırılabilir. Bir araştırma komisyonuyla birlikte
tarih ve güncel gelişmeler masaya yatırılabilir, bir rapor
hazırlanabilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu rapor
milletvekilleriyle, kamuoyuyla paylaşılabilir.
Şimdi, bu
her şeyden önce şuna hizmet eder: Yani, evet, Türkiye Cumhuriyeti
genç bir cumhuriyet ama artık giderek de büyümesi gereken, demokrasisini
olgunlaştırması gereken bir cumhuriyet. Demokraside
olgunlaşma meselesi de ancak geçmişle yüzleşmeyle mümkündür.
Yani toplum, milletvekilleri, siyasi partiler, aydınlar herkes şunu
bilmeli, şundan emin olmalı ki bu ülkede demokrasi rayından ve
rotasından çıkmayacaktır. Bu ülkede eleştiriler
siyasetçilerce, basın tarafından, aydınlarca yapılacak.
Eğer iktidar cumhuriyetin temel ilkeleri noktasında, demokrasi,
hukukun üstünlüğü, laik, sosyal devlet olma ilkeleri konusunda bir sapmaya
gidiyorsa bunun hesabını Parlamento soracak, muhalefet soracak,
basın soracak; bunun hesabını kamuoyu, halk soracak,
sandıkta soracak. Bunun dışında başka bir yöntemin
Türkiye toplumu tarafından benimsenmeyeceğinin iradesinin Meclise
yansıması önemlidir. Yani buradan herhâlde hiçbir milletvekili
açık yüreklilikle gelip darbeyi savunamaz. Belki zihninde bunu tasarlayan,
planlayan, inanan olabilir ama bu kürsüden herhâlde hiç kimse açıkça
darbeyi çıkıp savunamaz. O zaman burada bunun Meclis tarafından
bir kolektif irade olarak ortaya konulması Türkiye toplumunun, Türkiye
demokrasisinin geleceği açısından önemlidir. İlle de
darbecilerden bu Meclisin kişisel olarak hesap sorması da gerekmiyor.
60 darbecilerinden de hesap sormak mümkün değil, herhalde 80
darbecilerinden de hesap sorulamayacak ama bu zihniyetten hesap sormak
mümkündür, Meclisin buna yetkisi de vardır. Bu inançtaysa Türkiye Büyük
Millet Meclisi, bu kararlılığı da gösterebilmelidir. Aksi
takdirde, senin darben, benim darbem, iyi darbe, ilerici darbe, gerici darbe
tartışmalarına girilirse darbeler bitmez Türkiyede, bitmemesi
de gerekir yani darbeleri iyi darbe kötü darbe olarak ayırırsak. Bana
yarayan darbe, sana yarayan darbe, benim muhalifimi ezen darbe, beni
güçlendiren darbe ayrımları herhalde darbeyi
meşrulaştıran, bugüne kadar da darbe geleneğini sürdüren en
önemli sakıncalı bakış açısıdır. Bu nedenle,
araştırma önergemizde özellikle Meclisin bu iradeyi gösterebilmesi,
bu kararlılığı gösterebilmesi açısından, bu
meselelerde bir araştırma komisyonu kurma kararı bile çok
önemlidir. Yani bu kararı verebilmesi bile askerî vesayet-sivil siyaset
ilişkisi açısından son derece önemlidir.
Biliyorsunuz,
yine 12 Mayıs 1998de dönemin İnsan Hakları Derneği Genel
Başkanı ve şimdi Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın
Akın Birdal Ankarada Tunalı Hilmi gibi merkezî bir yerde,
derneğin genel merkezinde silahlı saldırıya
uğradı ve sonradan ortaya çıktı ki o saldırı da,
gazetecileri, aydınları hedef alan benzer saldırılar da
aslında bir andıcın, bir iftiranın planlı bir
aşamasıydı. Sonradan bu ortaya çıktı. Peki, hani,
tetiği çeken birkaç kişi yargılandı, tutuklandı,
serbest kaldı sonra. Çektirenler, o zihniyeti temsil edenler, o
andıcı yazanlar, o kişileri görevlendirenler, onlar
sorgulanmadı. Bırakın yargılanmayı, sorgulanmadı
bile. Meclis tutanaklarını şöyle bir inceledim o dönem,
bakın ne olmuş: Sayın Birdalın saldırıya
uğradığı gün, 12 Mayısta bu kürsüden Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır bu saldırıya değinmiş
ve kınamış. 12 Mayıs 1998, İnsan Hakları
Derneği Genel Başkanı silahlı saldırıya
uğruyor genel merkezde, Ankarada, dokuz kurşunla yaralı. Bir
tek cümle geçiyor gün boyunca yapılan konuşmalarda, Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır kınıyor ve olaya değiniyor.
Bir gün sonra yine Cumhuriyet Halk Partisi adına Sayın Hilmi Develi,
aynı şekilde Sayın Önder Sav ve Ersönmez Yarbay, milletvekili
olarak bu kürsüde konuşurken konuya değiniyorlar,
eleştiriyorlar, kınıyorlar. Kapanıyor mesele, ama Meclis
açısından mesele kapanıyor. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi
bunun üzerine gitme, bu konuyu araştırma, andıç ve bunun
arkasındaki zihniyeti sorgulama konusunda kararlı bir irade
gösteremiyor. Kişisel olarak veya gruplar, temennilerini, kınama mesajlarını
buradan iletiyor ve mesele bitmiş oluyor.
Şimdi, o
günden bugüne kadar çok sayıda andıç yayınlandı, e-darbe
girişimleri oldu veya gerçekleşti 28 Şubat gibi postmodern
darbeler. Dolayısıyla hangi darbe iyi sorgulandı ve
soruşturuldu ki bugün darbeleri hâlen bitirebildik, darbe zihniyetini
bitirebildik diyelim. Bunun bitmeyeceği
Sorgulanmadan, Meclisin bu
kararlı iradeyi gösterme durumu gerçekleşmeden bunun bitmesini
beklemek bir hayal olur diye düşünüyoruz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir başka mesele bu dinleme meselesi. Son
derece vahim bir durum. Her türlü siyasi kaygıdan bağımsız
ifade ediyorum ki tam anlamıyla bir faciadır. Adalet duygusu
açısından, hukuka, yasalara, kanuna, yargı mekanizmalarına
olacak, doğacak inançsızlık açısından bir
faciadır. Şimdi, düşünün, bir ülkede Yargıtay
binasının dinlediği, mahkemelerin dinlendiği,
yargıçların dinlendiği ve bu konuda idarenin usulsüzlüklerinin
tartışıldığı bir noktada vatandaş ne kadar
kendini güvende hissedecek, vatandaş ne kadar adalete bağlı
olacak, ne kadar saygı duyacak, ne kadar adil olduğuna inanacak,
yürütmenin icraatlarına ne kadar güvenecek, inanacak.
Dolayısıyla, iktidarın bu konuda Efendim bizi de geçmişte
usulsüz dinlediler. Bizim dinlememiz yasaya uygundur. savunmasına
sığınmasının hiçbir anlamı yok. Ortada bir
yanlış var. Bu yanlışın hem fiilen düzeltilmesi
lazım hem de bizim 2009un birinci ayında verdiğimiz on iki
maddelik bir yasa tasarısı var cezaların
artırılmasına ve dinlemenin kısıtlanmasına
yönelik, o teklifin de hızla dikkate alınması, gündeme
getirilmesi lazım. Hükûmet bu konuda galiba bir çalışma da
yürütüyor. Bir an önce Meclise gelmesi lazım. Yani özgürlükler benim
özgürlüğüm, senin özgürlüğün şeklinde olmaz. Darbenin
senin-benimi yoksa özgürlüğün de senin-benimi yoktur. Hepimizin
özgürlüğü vardır ya da hiçbirimizin özgürlüğü yoktur.
Bir başka
mesele fişleme meselesi, andıçlarla çok doğrudan
bağlantılı. Şimdi, Türkiyede bir fişleyenler
vardır, bir de fişlenenler vardır. Sanıyorum
fişleyenlerin sayısı birkaç yüzdür, fişlenenlerin
sayısı 70 milyon civarındadır, öyle tahmin ediyorum çünkü
bu ülkede fişlenmeyen belki hiç kimse kalmamıştır. Pratikte
bunu yaşaya yaşaya gördük. Neredeyse herkes birileri tarafından,
kimden alındığı belli olmayan bir yetkiye dayanarak hiçbir
yasal dayanağı olmaksızın kişileri etnik
kimliğine göre, dini inancına göre, mezhebine göre, kiminle yemek
yiyip yemediğine göre, nerede oturup kalktığına göre,
eşinin başörtülü olup olmamasına göre, ekonomik durumuna göre
vesaire vesaire kişisel özelliklerini dikkate alarak fişliyor ve bu
fiş kayıtlarının nerede tutulduğu, hangi yasaya
dayanarak saklandığı, nerede karşımıza
çıktığı da belli değil. Bu fiş
kayıtlarına itiraz etme şansınız yok çünkü gizli. Bu
fiş kayıtlarını düzeltme şansınız yok çünkü
yasal olarak yapılmıyor. Öyle yerlerde karşınıza
çıkarılıyor ki ancak karşınıza
çıktığı zaman anlayabiliyorsunuz fakat yasal başvuru
yaptığınızda yasal olarak kabul edilmiyor. Basına
sızdırılabiliyor. Hatırlıyorum, Diyarbakır
Valisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) -
birkaç gün önce Diyarbakır jandarması
tarafından fişlenmişti, fiş belgeleri ortaya
çıktı. Şimdi, jandarma valiyi fişleyecek, vali
jandarmayı fişleyecek, efendim, MİT vatandaşı
fişleyecek, Hükûmet orduyu fişleyecek
Yani herkesin birbirini
fişlediği, herkesin birbiriyle ilgili fiş tuttuğu ve
gerektiğinde de bir muhalefet aracı olarak, sindirme, bastırma
aracı olarak kullandığı bir Türkiyede kim kişisel
özgürlüklerden, kim temel hak ve özgürlüklerden söz edebilir?
Biz, Demokratik
Toplum Partisi olarak dinlenmeyen bir tek telefonumuzun olduğuna
inanmıyoruz, dinlenmeyen bir tek parti toplantımızın
olduğuna inanmıyoruz. Tamamı
Bilgisayar
kayıtlarımız, telefonlarımız, ev, iş yerleri,
hepsi dinleniyor. Tamam, bir korkumuz, kaygımız yok da yani sonuçta
biz de insanız, özel görüşme de yapıyoruz, ailemizle de,
eşimizle, dostumuzla da görüşüyoruz. Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, yani hani deniyor ya, kendisinden korkusu olan
niye itiraz ediyor falan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) - Herkes günü geldiğinde insan haklarına
ve hukuka sığınmak zorundadır.
Bizim
yaşamımız hep şu sloganla geçti: İnsan hakları herkes
için, Susma, sustukça sıra sana gelecek. O zamanlar -o zamanlar
dediğim çok uzak değil, 1990lı yıllarda- bu sloganlar
devlet güvenlik mahkemeleri tarafından suç unsuru olarak kabul edilip
yargılanma vesilesi yapılıyordu Susma, sustukça sıra sana
gelecek. dediğimiz için. Yani bir imada bulunmak istemiyorum ama bugün
susarsak hepimize sıra gelecek. Hepimizin fişlendiği, herkesin
cebinde başkasının fişinin olduğu unutulmamalı.
Dolayısıyla karşı çıkılacaksa darbelere de
andıçlara da hukuksuz usulsüz dinlemelere de fişlemelere de hep
birlikte karşı çıkalım, ortak paydamız hukuk olsun,
ortak paydamız insan hakları olsun. Bunun dışında da
herhâlde başka bir ortak paydada buluşma zorunluluğumuz da yok,
gerekliliği de yok diye düşünüyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Demirtaş.
Grup önerisinin
aleyhinde Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kaynak.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisinin grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulumuz
her gün maalesef grup önerileriyle başlıyor, tabii ki İç
Tüzükün verdiği bir hak ancak bu durum gerçekten de her gün Genel Kurulun
çalışma günlerinde üç dört saat zamanımızı işgal
ediyor. Bunun bir defa yasama ekonomisine uygun olmadığını
düşünüyorum. Ayrıca, sık sık Genel Kurul gündeminin
değiştirilmesi, yasama faaliyetlerine katkıda bulunacak olan milletvekili
arkadaşlarımızın bu katkılarını tam
verememeleri neticesi de doğuruyor. Geçen hafta bir grup önerisi, her gün
olduğu gibi, partimizin grup önerisi kabul edildi Genel Kurulca.
Sayıştay yasasını görüşeceğiz, uluslararası
sözleşmeler yarım kalmıştı, Borçlar Kanununu bir
ayı aşkın bir süreden beri görüşüyoruz.
Bu sebeple,
Meclisimizin muhalefet partisi gruplarının grup önerilerinde yer alan
denetim faaliyetleri dışında bihakkın yasama faaliyetleri
de yapması gerektiği, yasama faaliyetlerinin de denetim faaliyetleri
kadar, en az onlar kadar önemli olduğu düşüncesiyle Demokratik Toplum
Partisinin grup önerisinin aleyhinde olduğumu söylüyor ve yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaynak.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Tespitlerimizi
yapıyoruz: Sayın Vural, Sayın Bal, Sayın Özdemir,
Sayın Akçay, Sayın Korkmaz, Sayın Sipahi, Sayın Taner,
Sayın Cengiz, Sayın Tanrıkulu, Sayın Yalçın,
Sayın Torlak, Sayın Çakır, Sayın Çelik, Sayın
Kalaycı, Sayın Şandır, Sayın Kumcuoğlu, Sayın
Coşkun, Sayın Ekici, Sayın Çakmakoğlu, Sayın
İçli.
Sayımız
yeterli.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
İstem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Üç dakika süre
veriyorum.
Başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/443) esas numaralı, demokratik hukuk devletini
tehdit eden gelişmelerin araştırılması
amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Demokratik Toplum Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
sonra oylarınıza sunacağım.
2.- (10/204) esas numaralı, yasa dışı
dinleme ve takip iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 17.11.2009 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/204, esas nolu, "Yasa dışı
dinleme ve takip iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla"
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince
Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin Genel Kurulun
17.11.2009 Salı günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Kura çekiyoruz efendim, bekliyoruz
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Konya Milletvekili Faruk Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, isimlerin hepsini okursanız daha iyi
olur.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye gündemine
bomba gibi düşen, özel hayatın gizliliği ve haberleşme
hürriyetini tahdit ve tehdit eden, aynı zamanda parlamenter demokrasinin
insan haklarına dayalı hukuk devleti ilkesini zedeleyen, yargı
üzerindeki etkileri itibarıyla da yine parlamenter demokrasinin kuvvetler
ayrılığı ilkesini zedeleyen konu hakkında söz
almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, haberleşme hürriyetinin zedelenmesi ya da ortadan
kaldırılması, özel hayatın gizliliği ilkesinin
zedelenmesi ya da ortadan kaldırılması üç doğal sonucu
gündeme getirmektedir. Bu üç doğal sonuçtan bir tanesi, muhatabı
açısından
OKTAY VURAL
(İzmir) Uğultu var Sayın Başkan.
FARUK BAL
(Devamla) Sayın Başkan, milletvekili
arkadaşlarımızı uyarır mısınız.
Dinlemeyeceklerse lütfen dışarı buyursunlar. Zaten oylamadan
oylamaya geliyorlar içeriye.
BAŞKAN Siz
devam ediniz Sayın Bal.
Sayın
milletvekilleri, lütfen... Kürsüdeki arkadaşımızı
dinleyelim.
FARUK BAL
(Devamla) Öbekler hâlinde konuşuyor arkadaşlar efendim. Bakın
öbür tarafa, şu tarafa
BAŞKAN Siz
devam ediniz lütfen, Genel Kurulla da konuşmayınız lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bahsettiğim iki konu,
yani haberleşme hürriyetinin zedelenmesi veya ortadan
kaldırılması ile özel hayatın gizliliği dediğimiz
hakkın ortadan kaldırılması veya zedelenmesi üç doğal
sonucu ortaya koyar. Bunlardan bir tanesi muhatap olduğu kişi
açısındandır. Özel hayatının gizliliği ortadan
kalkan kişi ya da haberleşme hakkı, hürriyeti ortadan
kaldırılan kişi aynen üzerindeki elbiseleri
çıkarılmış, çıplak bir insan hâline gelir. O
çıplak insanın hâletiruhiyesi içerisinde kendisini hisseder ve
korkar. Demek ki birinci etkisi: Hedef aldığı kişinin
anayasal teminat altında bulundurulan haberleşme ve özel hayatın
gizliliği ilkesi ortadan kalktığında, onun muhatabı
olan, çıplak bir insanın hâletiruhiyesine dönüşür ve korkar.
Değerli
arkadaşlarım, ikincisi ise devletin parlamenter demokrasi
içerisindeki kuvvetler ayrılığı ilkesinde
yaratacağı tahribat ile ilgilidir. Ağırlıklı
olarak yargı camiası üzerinde hissedilen bu tahribat,
yargının yasamayı ve yürütmeyi denetleme gücünü elinden alma
amacına yönelik olarak değerlendirilebilir ki bu parlamenter
demokratik sistemin temeline dinamit koymakla eş değerdir.
Üçüncüsü ise
Anayasa teminatı altında bulunan, insan haklarına dayalı
hukuk devleti ilkesinde hukukun üstünlüğü kavramı yerine
üstünlerin hukukunun geçerli olduğu bir düzen
arayışını aklımıza getiriyor.
İşte bu
üçünü birlikte değerlendirdiğimizde karşımıza
çıkan sonuç vahimdir. Bu vahim sonucu engelleyebilmek için,
uluslararası belgeler, inançlar, dinler ve anayasalar, ceza kanunları
bunların önüne geçebilmek için gerekli tedbirleri almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesi özel hayatın
gizliliğine ve aile hayatının korunmasına ilişkin
hükümler sevk etmiştir ve bunu bir evrensel değer olarak ortaya
koymuştur. Buna aykırı eylem ve işlemleri de denetleyen
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yüzlerce içtihadı ile tespit
etmiştir.
İç hukukumuz
açısından Anayasamızın 20nci maddesi özel hayatın
gizliliğini teminat altına almıştır, 22nci maddesi
ise haberleşme hürriyetini anayasal teminat altına
almıştır. Bu hürriyetleri -Ceza Kanunumuz çerçevesi içerisinde
de- ihlal eden kişiye müeyyide uygulanabilecek suçları tespit
etmiş ve tarif etmiştir. Ceza Kanununun 132nci maddesi
haberleşme gizliliğini ihlal eylemine müeyyide getirmiştir,
133üncü maddesi haberleşmesinin dinlenmesinin ve kayda
alınmasının kanun dışı bir şekilde
gerçekleştirilmesi hâlini suç olarak tespit etmiş ve müeyyide
getirmiştir, 134üncü maddesi ise özel hayatın gizliliğine vaki
fiilleri suç olarak tespit etmiş ve bunlara müeyyide getirmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, özel hayatın ve haberleşme hürriyetinin
önündeki en büyük engel olarak değerlendirdiğimiz yasa
dışı dinlemelerle ilgili olarak da Ceza Muhakemesi Kanununun
135inci maddesi altıncı fıkrasında hangi suçlarla ilgili
böyle bir takibat yapılabileceğini tek tek saymış ve bu
dinlemenin usulünü, esasını teker teker gündeme getirmiştir.
Şimdi, bu
kapsam içerisinde böyle evrensel belgeler, anayasalar, ceza kanunları,
Ceza Muhakemesi Kanunu ile tespit ve tahdit edilen işlem, dinleme
işlemi, Adalet Bakanlığı tarafından
çıkarılan Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin 98inci maddesinin
(ç) fıkrasında bir değişiklik yapılmak suretiyle tamamen
ihlale açık hâle getirilmiştir. Yapılan değişiklik,
adalet müfettişlerinin delil toplama ile ilgili yetkilerini düzenleyen
98inci maddenin (ç) fıkrasında, diğer disiplin ve suçla ilgili
delilleri toplar iken teknik dinleme yapılabileceğine dair bir
yetkiyi de adalet müfettişlerine vermiştir. İşte lambadan
cinin çıktığı nokta buradadır değerli
arkadaşlarım. Adalet müfettişi bir hâkimi ya da
savcıyı soruştururken, yargı yetkisini kullanan bu
kişiler üzerindeki teftişe başlayabilmek için önce Adalet Bakanlığından
soruşturma izni alır yani yargıcın -bağımsız
hâkim olarak, teminat altında hâkim olarak- hakkındaki incelemeyi
Adalet Bakanının izniyle verir. Adalet Bakanının izni ile
siyasi bir renge dönüşen bu soruşturma adalet müfettişinin
tehdidi ve baskısıyla hâkim üzerinde olumsuz bir etki yaratır. O
kadar olumsuz etki yaratır ki -adalet müfettişinin- telefonların
listesini dahi görmeden hâkimler bunun kararını vermek durumunda
kalır hatta failinin kim olduğunu bilmedikleri telefonları
dinleme kararını bile verme gibi bir baskı altında
kalırlar. Bu baskı ve korku nasıl
yaratılmıştır?
Değerli
arkadaşlarım, iki gün önce bu Mecliste yaptığım bir
konuşmada Jurassic Park örneğini vermiştim. Jurassic Park bir
bilim adamının kendisine tabi olabilecek, eski devirlerden kalma
yaratıkları tekrar yaratabilme hayalinin ürünüdür ve o
yaratıkları yaratmıştır, yarattığı
yaratıklar da önce kendisine saldırmıştır.
Şimdi, AKP
İktidarının siyasallaştırdığı
yargının bu siyasallaştırma baskısını adalet
müfettişleri eliyle yapar iken telefon dinlemeyle ilgili verilmiş bir
kararı sizin bilginize sunmak istiyorum: Dinlenilecek kişi faili
meçhul ama dinlenilecek telefon numaraları mevcut. Böyle bir kararın
bir hukuk devletinde, bağımsız ve etki altında kalmayan bir
hâkim tarafından verilebileceğini kim söyleyebilir? Böyle bir karar
eğer verilmiş ise, dinlenilen bu telefonların sahiplerinin
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki evrensel
hakkının, Anayasanın 20nci ve 22nci maddesindeki Anayasa
teminatı altında bulunan haklarının, Ceza Kanunu ve Ceza
Muhakemesi Kanunundaki hak ve hukukunun nasıl teminat altında
olduğunu söyleyebiliriz?
Değerli
arkadaşlarım, işte, böyle bir ortamda Başbakan dahi
dinlendiğini söylemekte ve Genelkurmay Başkanının da
dinlenildiğine dair bilgiler ortaya çıkmaktadır.
Başbakanın dinlenildiğini söylemek, işin hafifletici nedeni
değildir. Başbakan kendisinin dinlenildiğini söylüyorsa
vahametin ne boyuta geldiğinin işaretidir.
Değerli
arkadaşlarımız, geldiğimiz noktada, Adalet ve Kalkınma
Partisinin yaratmış olduğu Jurassic Park canavarları,
evrensel hukukun teminat altına alınmış olduğu özel
hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyetini olduğu gibi
baskı ve tehdit altına almıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FARUK BAL
(Devamla) Bundan Yargıtay Başkanımız şikâyetçidir,
bundan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı
şikâyetçidir, bundan Danıştay Başkanı
şikâyetçidir. Hep birlikte Endişe içindeyiz, kaygı
içerisindeyiz, yargı olarak savunmaya düştük. diyorlar. Savunma
noktasına düşmüş olan bir yargının, karar mercisinde
nasıl bir teminat altında olabileceğini elbette ki
düşünemiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu noktaya gelmeyebilirdi Türkiye. Başbakanın
da dinlenmediği bir Türkiyede yaşayabilirdik bugün. Eğer 2
Haziran 2008 tarihinde bu konuyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin
önergesine olumlu oy vermiş olsaydınız bu sözlere muhatap
olmayabilirdiniz.
Şimdi sizi,
yarattığınız Jurassic Park canavarlarına
karşı kendinizi korumaya davet ediyoruz. Gelin, kim kimi dinliyor,
kim kimi niçin dinliyor, kim kimi nasıl dinliyor ve bu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FARUK BAL
(Devamla)
dinlemelerle ortaya çıkan hukuk ihlallerini birlikte
inceleyelim, araştıralım, bir komisyon kuralım. Bu komisyon
ile hukukun üstünlüğü kavramını üstünlerin hukuku hâline
getirmek isteyen zihniyetin kendisine dönmesine imkân ve fırsat verelim
diyor, önergemizi yüksek Kurulun takdirine saygıyla arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Aleyhte,
Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü.
Buyurunuz
Sayın Köylü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu öneri aleyhinde söz almış bulunuyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konumuz, yasa
dışı dinlemeler, bunların verdiği zararlar ve
önlenmesi ve şeklinin, dinleme şeklinin nasıl olması,
olması gerekir mi gerekmez mi; kısaca bunlar.
Özel hayatın
gizliliği, kişiler arasındaki haberleşmenin önlenmesi hem
Avrupa Sözleşmesinde hem Anayasamızda hem de buna bağlı
olarak Ceza Kanunumuzda müeyyide altına alınmıştır.
1/6/2005 tarihinden önce dinlemeler 4422 sayılı Çıkar
Amaçlı Suçla Mücadele ile ilgili olarak yapılabiliyordu. Daha sonra
1/6/2005 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanununda, Ceza
Kanununun 132, 133, 134, 135, 136ncı maddelerinde sayılı
suçları işlememek için, bu suçlara insanların maruz
kalmaması için ve ülke güvenliği, organize suçlarla ve terörle
mücadele için alınması gereken tedbirler arasında
iletişimin dinlenmesi, denetlenmesi, izleme, gizli soruşturmacı
gibi hükümlerin uygulanabilmesi için birtakım düzenlemeler yapılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, gizliliğin ihlali, haberleşmenin ihlali,
kişilerin özel hayatının ihlali korunmaya elbette ki
değerdir, bu konuda hiçbir ihtilafımız yoktur. Ancak
yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı ve Ceza Muhakemesi
Kanununun 135inci maddesinde sayılı suçlarla ilgili olarak gerek
soruşturma aşamasında gerekse istihbarat aşamasında
birtakım dinlemelere kanunumuz cevaz vermiştir. Bu dinlemeler yasa
dinlemesidir.
Peki, nasıl
yapılıyor? Öncelikle bahsettiğimiz suçlar, örgütlü suçlar, kaçakçılık,
ihaleye fesat karıştırma, insan öldürme, insan
kaçakçılığı, göçmen kaçakçılığı vesair
suçlar. Bunlarla ilgili ciddi bir şüphe bulunduğu takdirde ve kanunda
öngörüldüğü şekilde başka türlü de delil elde edilmesi
imkânı yoksa, bu takdirde iletişimin dinlenmesi yoluna gidilmektedir.
İletişimin dinlenmesini kolluk, Cumhuriyet
Başsavcısından isteyecektir. Cumhuriyet
Başsavcısı, kolluğun getirdiği delilleri
değerlendirecek, bunları bu suçlara bakmakla görevli, yani Ceza
Muhakemesi Kanununun 250nci maddesinde yazılı mahkemenin görevli
hâkiminden isteyecektir. Şu andaki uygulama budur.
FARUK BAL (Konya)
İstanbul Başsavcısı nasıl bir suç
işlemiştir?
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Çete mi bu adam, çete mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Devletin içinde devlet var.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Ben size izah edeceğim, bir saniye dinlerseniz lütfen.
Buna
dayanılarak Cumhuriyet Savcısı hâkimden bu kararı
istemektedir. Hâkim de bu kararı isterse verir, isterse vermez. Hâkim bu
kararı verirken nelere dikkat edecek? Gerçekten böyle bir şüphe var
mı, getirilen belgeler, bilgiler yeterli mi, bir. Bundan sonra, kimin
hakkında dinleme kararı verecekse o kişinin kimliği,
telefon numarası, telefon kodu, suçun türü, dinlemenin şekli, süresi,
bunlar tek tek kararda belirtilecektir ve bundan sonra bu karar
İletişim Başkanlığına gider. İletişim
Başkanlığında dinleyen gene İletişim
Başkanlığı değil, kararı getiren, daha
doğrusu soruşturmayı sürdüren kolluğun bu konudaki
görevlileridir yani polistir veya jandarmadır. Dinleme bunlar
tarafından yapılır ve bu dinleme bilgileri, kayıtların
içeriği İletişim Başkanlığı tarafından da bilinmez. Onlar sadece
orada bir geçiş sağlarlar, bir süzgeç görevini yaparlar.
İstihbarat
dinlemesi için bir fark vardır: Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat
Daire Başkanı bu kararı hâkimden isteyebilir. Soruşturmada
cumhuriyet savcısı hâkimden isteyebilir. Gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde cumhuriyet savcısı, istihbarat dinlemesindeyse
İstihbarat Daire Başkanı veya Emniyet Genel Müdürü bu
kararı verir, yirmi dört saat içinde hâkimin onayına sunar. Yirmi
dört saat içinde hâkim bunu onaylamadığı takdirde otomatik
olarak hükümsüz kalır. O saate kadar yapılan dinlemeler de imha
edilir.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) İşlem yanlış.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Olması gerekeni anlatıyorsunuz herhâlde.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz olmayanları araştıralım diyoruz.
FARUK BAL (Konya)
Kanun da bunları söylüyor da AKPnin yaptığı farklı
Hakkı Bey.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Böyle olmuyor. Biz de onu tenkit ediyoruz.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Adalet ve Kalkınma Partisinin içinde bir hâkim var da yani
şu Mecliste veya parti teşkilatının içinde, bizim genel
merkezimizde bir hâkim var da o hâkim mi veriyor bu dinleme
kararlarını? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Yoksa araştıralım.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Devletin hâkimi veriyor, veren hâkimleri de söylüyoruz size:
250nci maddeye göre kurulmuş olan özel yetkili mahkemenin ilgili görevli
hâkimi veriyor bu kararı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakanı kim dinledi? Hâkim mi dinledi?
FARUK BAL (Konya)
Bu müfettişi kim tayin ediyor?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Bakın, adalet müfettişlerinin
soruşturmasını
OKTAY VURAL
(İzmir) Müfettişler ve hâkimler üzerinde baskı kuruyorsunuz.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Sayın Bal, siz yıllarca Bakanlıkta çalışan
birisisiniz. Bu işi en az benim kadar siz de biliyorsunuz.
FARUK BAL (Konya)
Doğrudur. Ben böyle bir olaya şahit değilim. Suç yok, fail
yok, dinleme kararı
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Suç yoksa, fail yoksa bu karar usule uygun değildir, ilgili hâkimin
bu kararı işleme koymaması gerekir, buna göre karar vermemesi
gerekir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Müfettiş niye koyuyor? Yürütmenin baskısı var.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Vermemesi gerekir. O bizim sorunumuz değil.
BAŞKAN
Lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Buyurunuz
Sayın Köylü.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Hâkimin sorunu, benim sorunum değil.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hayır, hepimizin sorunu. Gelin araştıralım.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Hayır canım, öyle şey mi olur? Bu kararı
vermemesi gerekir.
Bakın, başka
şey söyleyeyim. Lütfen
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yargı dinleniyor, baskı var!
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Şimdi, eğer bir hâkim dinleniyorsa, bir hâkim veya
savcı
Hâkim veya savcı dinlenmez diye de bir şey yok. Hâkim,
savcı da suç işleyebilir, onlar da dinlenebilir elbette ki, ama o
kararı da yine başka bir meslektaşı veriyor. Yani, burada
kanunda yazıyor mu, bu suçlardan dolayı hâkim ve savcıların
telefonları dinlenemez, bunun haricinde kalanlar dinlenir diye bir hüküm
mü var? Yok. Elbette ki onlar da dinlenebilir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ya, dinlemeden bahset, dinlemeden! Neden dinlendiği
yazmıyor kararda.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın, ben size
mevzuattan bahsediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mevzuat yazılı zaten.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Bugün, bir hâkim yanlış karar veriyor, bir hâkim, suçsuz
olan kişi hakkında ağırlaştırılmış
müebbet cezası da verebiliyor; bu, Yargıtaydan geri dönüyor. Yani,
bir hâkim yanlış karar veremez mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yargıtay Birinci Başkanlığı için ne
diyorsunuz?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Verirse, yargı kendi içinde bunu elbette ki kendisi
düzeltecektir. Yani, hâkimin verdiği kararı biz niye
sorgulayacağız şimdi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yargıtay Birinci Başkanlığını,
adalet müfettişleri dinlemek için hâkime başvuruyor, baskı
uyguluyor.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Hafife alıyorsunuz, bu
araştırılsın o zaman.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Köylü, devam ediniz.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Adalet müfettişlerinin cumhuriyet savcısına
verilmiş olan yetkileri kullanma hakları vardır. Adalet
müfettişleri bu yetkisini kullanabilir, onlar da bu yetkiye dayanarak
ilgili hâkimden dinleme kararı isteyebilir. Hâkim bu kararı ister
verir, ister vermez.
OKTAY VURAL
(İzmir) Vay anasına ya!
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Eğer usulsüzse bu kararı vermemesi gerekir. Eksikse, isim
yoksa, suçun türü belli değilse ve diğer şartlar yoksa bu
kararı vermemesi gerekir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Peki, İletişim Başkanlığı
bilirkişileri niye engelledi?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Buna rağmen bu kararı vermişse, İletişim
Başkanlığı da bu kararı geri göndermesi gerekir; usul
böyledir.
OKTAY VURAL
(İzmir) İletişim Başkanlığı hâkimlerin
tespit ettiği bilirkişileri niye engelledi?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) İletişim Başkanlığının
yaptığı işlemler tamamen gizlidir
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne demek gizli?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla)
oradaki bilirkişiler suç işlemişlerdir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hâkim gidiyor, inceleyecek; gizli!
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Bunun, bir kişi hakkında dinleme var mı yok mu,
dinleme nasıl diye hiç kimsenin inceleme, araştırma yetkisi
yoktur
OKTAY VURAL
(İzmir) Allah Allah!
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla)
bu tamamen gizlidir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru olup olmadığını nereden tespit
edecek?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Doğru olup olmadığı, soruşturma
başlar, soruşturma başladıktan sonra her şey meydana
çıkar
OKTAY VURAL
(İzmir) Devletin içerisinde devlet!
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla)
o zaman itiraz ederler, bunların uygun olmadığı
anlaşılır ve mahkeme ona göre karar verir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yarın siz de dinlenirseniz, ağlamak yok!
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Sayın Köylü, dinlenen isim farklı,
aşağıdaki numaralar başka kişiye ait, başka
kişiye ait.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayınız.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, olabilir. Ben, size
Bir kişinin
vermiş olduğu yanlışlığı ben burada
düzeltecek değilim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hâkim mi tespit edecek o yanlışlığı?
BAŞKAN
Sayın Köylü
FARUK BAL (Konya)
Başbakan da dinleniyor, Başbakan da.
BAŞKAN -
Sayın Köylü, lütfen karşılıklı
konuşmayınız.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi, bunun
dışında, bakın, bu dinlemeler, hukuka uygun olarak
yapılacak dinlemeler bunlardır. Bunun içinde bir
yanlışlık varsa -Ceza Kanunu- 132 ve 136ncı maddeler
buradaki suçları düzenlemiştir. Kişisel verilerin kaydı ve
açıklanması, haberleşmenin gizliliğinin
açıklanması, şahıslar arasında aleni olmayan
konuşmaların açıklanması, bunlar suç teşkil etmektedir.
Bugün bu saydığımız maddelerden dolayı
sayısız davalar açılmıştır ve şu anda
davalar yürümektedir.
Ve bir şey
daha söyleyeyim: Herkesin telefonlarının öyle ulu orta dinlenmesi,
herkes tarafından telefonların rastgele dinlenmesi söz konusu
değildir. Böyle sokaktan geçerken birisi birinin telefonunu dinleyemez.
Mahkeme kararı haricindeki bazı dinlemeler vardır, sizler de
biliyorsunuz, araştırma komisyonunda biz bunları
değerlendirdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakanı nasıl dinlemiş o zaman? Doğru
mu değil mi? Yalan mı?
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakan Dinlendim. diyor.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Ağırlıklı olarak ortam dinlemesidir. Bunlar da
bu Yasanın tamamen dışında olan şeylerdir.
Onların da nasıl önlenmesi gerektiği, bu konuda hangi
tedbirlerin alınması gerektiği de Komisyonumuzun raporunun sonuç
kısmında belirtilmiştir.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Her gruptan belli
Listede yazmıyor. Sayın Cemal
Kaya dinlendi mi dinlenmedi mi?
BAŞKAN
Sayın Seyhan
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Sayın Serter dinlendi mi dinlenmedi mi?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Ben burada şahıslardan bahsetmiyorum arkadaşlar.
Dinlemenin usulü böyledir.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Sayın Bölükbaşı, Selahattin Bey dinlendi mi
dinlenmedi mi? Cevap versenize? Sayın Ayna dinlendi mi dinlenmedi mi?
BAŞKAN
Sayın Seyhan, karşılıklı konuşmayınız
lütfen.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Bir şey söyleyeceğim size: Yüksek Hâkimler Kurulu
Başkan Vekili Telefon dinlemesiyle işlem yapamayız. dedi,
Usule uygun da olsa. Ama yıllar önce, Sayın Bal sizin
zamanınız da dâhil olmak üzere yıllarca usulsüz,
kayıtsız ve tamamen kim olduğu belirsiz kişilerle
yapılan telefon dinlemelerine göre, hâkim, savcılar hakkında
işlem yapılmıştır. Ama bugün buraya gelmesi bence
sevindirici bir durumdur. Ondan dolayı da mutluluk duymamız gerekir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hadi oy verin.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köylü.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, Sayın Hatip benim ismimi de vererek bir
suçlamada bulundu, izin verirseniz kısa bir açıklama yapayım.
BAŞKAN
Pardon
Anlayamadım.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Hatip, benim de zamanımda, hangi zaman olduğunu da
kastetmedi ama, zamanımda usulsüz telefon dinlemeleri olduğunu ifade
ederek
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Adını söyledi ya!
FARUK BAL (Konya)
ismimi de zikrederek suçlamada bulundu, izin verirseniz kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Evet, buyurun.
İki dakika
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Faruk Balın, MHP Grubu önerisi
üzerinde konuşan Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylünün,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Sayın Hatibe tekrar Genel Kurula hitap etme imkânı verdiği
için teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben gerek hâkim gerek genel müdür gerekse devlet
bakanı ve milletvekili olarak görev yaptığım hiçbir dönemde
ama hiçbir dönemde ne kurallara ne kanunlara ne de bu gibi eylemlerin içinde
veya dışında olabilecek bir fiilin içerisinde olmadım,
şahıs olarak.
Diğer
taraftan, bizim görev yaptığımız dönemde Jurassic Park
canavarları yoktu. Bu Jurassic Park canavarları şimdi
nevzuhurdur, yedi yıllık AKP İktidarının mahsulüdür.
Bu mahsulün ortaya koyduğu sonuç da, maalesef, yaratıcısı
olan sizlere kadar gelmiştir, Sayın Başbakanı dinleyecek
kadar bu yaratık haddini aşmış, hedefini
belirlemiştir. Dolayısıyla, sizinle bizi birbirinize
karıştırmayın diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
2.- (10/204) esas numaralı, yasa dışı
dinleme ve takip iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin
Genel Kurulun 17/11/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, Dinleme Komisyonunun bir üyesi
olarak yerimden iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Gördüm burada efendim, değerlendireceğim, sıraya alıyorum,
Sayın Özyürekin konuşmasından sonra.
İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi lehinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, son zamanların en önemli konusu hiç kuşkusuz
bu telefon dinlemeleridir. Çünkü, haberleşme özgürlüğü bir temel hak
ve özgürlüktür ama bu özgürlük bütünüyle ortadan kalkmıştır,
neredeyse vatandaşların tamamı dinlenmektedir ve bu dinlemeler
basına yansımakta ve o kişilerin hakkı, hukuku ihlal
edilmektedir ve Ergenekon dosyalarında, o davada zanlı olmayan, o
davada sanık olmayan hatta o davada tanık olmayan kişilerle ilgili konuşmalar dosyaya
girmekte, bir mahkeme dosyasına girdiği için de basın o
bilgileri alıp kolaylıkla yayınlamaktadır.
Şimdi,
işin özü, işin esası nedir? İşin esası bu
Telekomünikasyon İletişim Dairesi kurulmuştur, AKP döneminde
kurulmuştur ve buraya atanacak başkanı sadece Başbakan tek
başına, imzasıyla atamaktadır. Buradaki dinlemelerle ilgili
denetlemeyi yapacak görevliler de gene sadece Başbakanın
imzasıyla atanmaktadır ve doğal olarak orada biriken bilgileri
de Başbakan dilediği gibi alıp dinleyebilmektedir. Öncelikle bu
mekanizmayı ortadan kaldırmak gerekir. Bu mekanizma var olduğu
sürece bizim burada konuştuğumuz pek çok şey anlam ifade
etmemektedir. O nedenle, biz istiyoruz ki Milliyetçi Hareket Partisinin
araştırma önergesi kabul edilsin ve umuyorum ki bütün milletvekillerinin,
AKPli milletvekilleri dâhil hepimizin şikâyet ettiği bu olaya bir
çözüm bulalım.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce AKP sözcüsü ifade etti: Nasıl
dinlenir? Tabii, mekanizmanın nasıl çalışması
gerektiğini biz biliyoruz ama nasıl çalıştığını
gene hepimiz biliyoruz. Şimdi, burada bir karar var, bu kararda
Şüphelinin kimliği: Faili meçhul! Oysa Sayın Köylünün biraz
önce ifade ettiği maddede diyor ki: Suç nedir, suçlu kimdir, hangi amaçla
dinlenecektir; bunların hepsinin kararda yazılması lazım.
Burada yazılan bir şey yok. Telefon numaraları
sıralanmış. Kimin talebi üzerine bu sıralama
yapılıyor, bu talepte bulunuyor? Adalet Bakanlığı
müfettişlerinin talebi üzerine. Şimdi burada Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Merkezinde hâkimler mi var, bu kararı onlar mı
veriyor? diye işin içinden sıyrılmak mümkün değil. Bu
talepte bulunanlar Adalet Bakanlığının müfettişleridir
ve doğrudan bir bakana bağlı olarak çalışan,
bakanın talimatları doğrultusunda çalışan
kişilerin talebi üzerine bu dinlemeler verilmektedir. Bu dinlemeler bir
hâkim kararına bağlı olmasına rağmen, yasada öngörülen
şartlar yerine getirilmeden dinlendikleri için bu dinlemeler hukuki
değildir.
Gene yasaya göre
herhangi bir kişi dinlendiği zaman, dinleme dönemi bitince on
beş gün içinde bunun kendisine bildirilmesi lazım, şu şu
şu nedenle sizi dinledik denilmesi lazım. Ama İstanbul
Cumhuriyet Başsavcısının açıklamalarından
görüyoruz ve anlıyoruz ki, Sayın Başsavcıya hiç kimse
dinlendiğini ifade etmemiştir. Çünkü kendisi Ben de Bakanlığa
soracağım. Eğer dinlenmişsem hakkımı
arayacağım. diyor. Yani bu yasanın gerekleri yerine
getirilmeden keyfî bir şekilde insanlar dinlenmektedir ve insanların
haberleşme özgürlüğü elinden alınmakta ve bazı medyaya
yapılan servis sonucu da o kişilerin onuru, gururu, kimliği,
kişiliği zedelenmektedir.
Son zamanlarda bu
dinlenen kişiler sıradan vatandaşlar olmaktan
çıkmış ve hâkimler, savcılar, Yargıtay üyeleri
dinlenir hâle gelmiştir.
Şimdi,
Yargıtayın, Yargıtay üyelerinin dinlenebilmesi ancak ve ancak
Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulunun kararıyla olabilir. Bu
yönde bir karar olmadığı Yargıtay Başkanının
açıklamalarından anlaşılmaktadır. Buna rağmen
böyle bir karar nasıl alınabilmiştir? Böyle bir kararın
gereği TİB Başkanlığı tarafından nasıl
yerine getirilmiştir? Sayın Başkan Şimşek diyor ki:
Biz Yargıtay santralini dinleyemedik. Yani, tam teşebbüs hâli var,
teşebbüste bulunulmuş, güya dinlenememiş. Ama bu işin
tekniğini bilen arkadaşların ifadelerine göre, illa telefon
ahizesini dinlemek şart değil, illa santralı dinlemek şart
değil, Telekomdaki aletleri dinlemek suretiyle de sonuca
ulaşabilirsiniz. Yani, Yargıtayın dinlenmemesi diye bir olay ne
yazık ki söz konusu değil. Hadi diğer yerlerde Hâkimin yetkisi
var, ne yapalım? Hâkim bu kararı almış. diyorsunuz ama
Yargıtay üyelerinin dinlenmesinde mutlaka Birinci Başkanlar Kurulunun
karar vermesi gerekirken, gene bir hâkim kararını bahane ederek bu
dinlemeler yapılmıştır. Yani, Türkiyede ne yazık ki,
bir korku imparatorluğu yaratılmıştır değerli arkadaşlarım.
Herkese Dinleniyorum kuşkusu egemen olmaktadır ve insanlar
telefonla konuşmaktan korkar, çekinir hâle gelmiştir. Telefon,
çağımızın en önemli buluşu, en önemli icadı ama
şimdi geldiğimiz noktada bir korku aleti hâline gelmiştir.
Teknoloji insanların mutluluğu için yeni yeni olanaklar
yaratıyor fakat ne yazık ki AKP döneminde bu teknoloji insanları
mutsuz eden, insanları korkutan bir noktaya gelmiştir. Biraz önce AKP
sözcüsü dedi ki: Bizim haberimiz yok.
Değerli
arkadaşlarım, iktidar olmak demek, olup biten her şeyden
bilgi sahibi olmak ve sorumlu olmak demektir. Sayın Başbakan diyor
ki: Beni de dinlemişler. Özrü kabahatinden büyük. Bir Başbakan o
ülkede kimin kimi, nasıl dinlediğini, ne zaman dinlendiğini
bilemiyorsa orada bir vahamet vardır.
Türkiyede
yaşayan 72 milyon insanın güvenliği Hükûmete emanettir, güvenlik
güçlerine emanettir ve onun başında da Başbakan
bulunmaktadır ama Sayın Başbakan Beni de dinlemişler, ne
olacak. diyor ve İletişim Dairesi Başkanının bir
açıklaması var, diyor ki: Başbakanı da dinliyorlar, hiç
kimse bir şey söylemiyor ama bazı hâkim ve savcılar dinlenince
kıyamet kopuyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bir noktada hukuksuzluk
varsa, bir noktada kanunsuzluk varsa, bundan şikâyet etmek bizim
görevimizdir, muhalefetin görevidir, namuslu, dürüst insanların görevidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
Ama Ne
yapalım, hâkimler yetkisiz bir şekilde dinleniyor, usulsüz bir
şekilde dinleniyor. Bu dinleme sonuçları o hâkimlerin,
savcıların kişilik haklarını ihlal edecek şekilde
kullanılıyor. şikâyetine karşı Başbakan da
altı yıldır dinleniyor, hiç biriniz sesinizi
çıkarmıyorsunuz. deniliyor. Başbakan da dinlenmemelidir, hâkim
de dinlenmemelidir, sıradan vatandaş da dinlenmemelidir, yasada
öngörülen şekil dışında.
Bir suç
işliyorsa, bu, suç işlediği için takibi açısından
gerekliyse elbette dinlenir. Ama resmî açıklamalara göre 70 bin kişi
dinlenmektedir. Türkiyede 70 bin potansiyel suçlu mu var? Tacidar Seyhan
arkadaşımızın tespitine ve açıklamalarına göre
300den fazla milletvekili dinlenmektedir. 300 milletvekili potansiyel suçlu
mudur?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değildir. Telefon
dinlemeleri artık toplumda bir paranoyaya neden olmuştur, bir korku
imparatorluğu yaratılmıştır. Bunun önüne geçmek
lazım. Onun için de Milliyetçi Hareket Partisinin bu önergesinin kabulünü
istiyoruz. Oturalım, hep beraber bu soruna bir çözüm bulalım diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek.
Sayın
Durmuş, sisteme girmiştiniz, ne içindi?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ben, Dinleme Komisyonu üyesi olarak yerimden kısa
bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Kısa bir açıklama yapacaksınız.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
yasa dışı dinlemelere ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, dün Başbakan
yaptığı açıklamada Yürütmenin isteği
doğrultusunda hâkim kararı verilen bir şeye yargı
nasıl itiraz eder? diyor. Hâkim dinleme şartlarını yerine
getirmemiş ve Yargıtay gibi bir üst kurula, santral dinlemesi, kitle
dinlemesi tarzında uygulamıştır. TİB Başkanı
da savunma yaparken Başbakanı bile altı yıldır
dinliyorlar. dedi. TİB Başkanı kendisinin hukuksuz dinlemeyi
uyguladığını itiraf ediyor, Başbakanı
dinlerseniz ben de dinlerim. iddiasında bulunuyor. Dolayısıyla,
TİB Başkanı derhâl istifa etmeli ya da görevden
alınmalıdır, Başbakan da istifayı düşünmelidir.
Dünyanın neresinde olursa olsun bu büyük bir skandaldır ve üzülerek
ifade ediyorum, Yargıtay üyelerinin tamamı dinleniyor. Ben iki buçuk
ay evvel kendilerini bilgilendirdiğimde inanmamışlardı,
şimdi inanabilirler.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.
Sayın
Özdemir, siz ne için söz istediniz?
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Ben de Komisyon üyesiyim
BAŞKAN
Nasıl?
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Ben de bundan önceki Dinleme Komisyonundaydım.
Yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Peki, buyurunuz.
3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, yasa
dışı dinlemelere ilişkin açıklaması
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi
adına Telefon Dinleme Komisyonunda bulunuyordum ve bununla ilgili son
derece önemli tespitler yapmıştık.
Yaptığımız tespitlerle ilgili eksiklikler giderilmedi.
İletişim Daire Başkanının Başbakan
tarafından atanması Anayasaya aykırı olmasına
rağmen hâlâ görevinde devam ediyor. Ben otuz beş-kırk seneye
yakın emniyet teşkilatında görev yaptım. Böyle bir korku
imparatorluğu hiçbir zaman sıkıyönetimlerde dahi görülmedi.
Bunun acilen Meclis tarafından giderilmesi ve yeni yasalar
çıkarılmasında yarar var. Dışarıda insanlar
özelleriyle dahi konuşamaz hâle gelmiştir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Seyhan, sizin
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Efendim, ben de Yasa Dışı Dinleme Komisyonu
üyesiyim. Kısa bir açıklama rica ediyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Seyhan.
4.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhanın, yasa
dışı dinlemelere ilişkin açıklaması
TACİDAR
SEYHAN (Adana) İletişim Daire
Başkanlığının, Sayın Başkan, bir
açıklaması olmuştu, Bizim teknolojik olarak
Yargıtayın telefonlarını dinleme şansımız
yok. diye.
Değerli
arkadaşlarım, telefon dinlemeleri, TİBe giden uç direkt
Telekomun merkez santralinden gidiyor. Diğer, aranan veya aranılan
kişinin makinesiyle alakası yoktur. Merkeze gelen her sesi
İletişim Daire Başkanlığının kayda
alması mümkündür. Bu, teknolojiyle alakalı bir şey
değildir. Kaldı ki İletişim Daire
Başkanlığının elindeki bilgisayarlar her tür
şifreli yayını çözebilecek niteliktedir. Bu konuda
yazılımlar var. Böyle bir gerekçe söz konusu olamaz.
İkincisi,
arkadaşlarım dile getirdiler, dinlemedeki en büyük skandal
şudur: Bir kişinin üzerinden başka kişinin
telefonlarına izin alınmış olması, bir yargı
kararı olarak kabul edilemez tek başına. Yani hukuk içerisinde
hukuksuzluk söz konusudur, diğerlerine ek olarak. Çünkü suç isnat
edilemeyecek kişi bir suçlunun arkasına gizlenmiştir. Bunun
hukukta bir açıklaması yoktur. Kişinin suçu neyse, onun
telefonunu dinleyecekseniz ismini ve yoğun şüphe varsa o şüpheyi
yazacaksınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Zaten öyle.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Hayır efendim, elimizdeki belgelerde
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kanunu aç, oku. Bak, şunu aç, oku.
BAŞKAN
Sayın Seyhan, siz açıklamanızı yapınız, bitiriniz
lütfen.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Tamam.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kanun öyle. Kanunu çarpıtmayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) Karar da böyle.
BAŞKAN
Sayın Seyhan
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Kararlar üzerinden konuşuyorum.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kararlar kanuna uygun olmalı.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Kanuna uygunluk yoktur.
BAŞKAN
Sayın Seyhan, açıklamanızı bitiriniz lütfen. Süreniz
doluyor.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Son olarak da arkadaşlar, yani dinleme
yapılıyor mu yapılmıyor mu? Ben soruyorum, kimse yetkili,
her gruptan bir kişi söyleyeyim. Sizin grubunuzdan Cemal Kayayı
dinlediler mi, dinlemediler mi? Bizim gruptan Kılıçdaroğlunu,
bu gruptan Sayın Bölükbaşıyı, diğer gruptan Sayın
Aynayı dinlediler mi, dinlemediler mi? (DTP sıralarından
Hepimizi, hepimizi. sesleri.) Bir cevap versinler. İlgililere soruyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
Şimdi,
sayın milletvekilleri
Sayın Çolak,
sisteme girmişsiniz... Yok.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Ben buradayım.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
Sayın Başkanım
BAŞKAN -
Bunu sonsuza kadar götüremeyiz sayın milletvekilleri. Size de
Ne için
istiyorsunuz?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Oradan değil. Lütfen bana söylerseniz, söz verip
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkanım, böyle bir usul bilmiyoruz biz
yani. Herkes
Yarım saat burada açıklama yapılıyor. Neye
göre yapılıyor? Ben de bir söz istiyorum o zaman.
BAŞKAN
Sayın Çolak, eğer İç Tüzükü biliyorsanız, bir milletvekili
60ıncı maddeye göre kısa bir açıklama yapmak istiyorsa biz
ona söz veririz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Ben de istiyorum o zaman Başkanım, ben de istiyorum
o zaman.
BAŞKAN O
zaman baştan, 60a göre söz istediğinizi söylemelisiniz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Bunlar da şimdi istiyor.
BAŞKAN
Onlar söylediler efendim. Buyurunuz, siz 60a göre söz mü istiyorsunuz?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Tamam, ben de 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
İstiyor musunuz?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) İstiyorum, evet.
BAŞKAN
Buyurunuz.
5.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolakın, İç
Tüzükün 60ıncı maddesine göre yerinden söz isteyenlerin uzun süreli
konuştuklarına ilişkin açıklaması
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkanım, şimdi, buradaki
konuşmalar
Benim bildiğim kadarıyla 60a göre kısa bir söz
istenir ve kısa bir konuşma yapılır ama burada beş
dakika, on dakika konuşmalar yapılıyor.
BAŞKAN
Beş dakika konuşma yok efendim, herkes birer dakika
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Meclisin çalışmalarını aksatıyor diye
düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çolak.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Gerçekler ortaya çıkmasın mı?
BAŞKAN -
Sayın Özkan, buyurunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, İç Tüzük 60/3 gayet
açık; Divan verebilir ama şimdi milletvekillerimiz girdiği zaman
hepsine söz verdiğinizde, her konuşmadan sonra bu kadar
açıklamayla Meclisi nasıl çalıştıracağız?
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, burada bir grup önerisi üzerinde konuşuluyor; ufak
bir açıklama yapıyorsa bir dakikadan hiç kimseye zarar gelmez.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ama efendim, bakın kaç kişi oldu. Bütün milletvekilleri
isimlerini girse ne olacak?
BAŞKAN
Hepsi beş dakika oldu.
Buyurunuz
Sayın Özkan.
6.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, yasa
dışı dinlemelere ilişkin açıklaması
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Tabii,
burası Parlamento. Arkadaşlarıma hatırlatayım,
parlamento parleden gelir, Latince konuşulan yer anlamını
taşır. Milletvekilinin sözünün kısılması ancak belki
danışma meclislerinde olur. Burasının bir parlamento
olduğunu, bir millet Meclisi olduğunu hatırlatayım arkadaşlarıma.
Milletvekillerini susturmak için yapmış oldukları
girişimlerinin de demokrasiyi dejenere ettiğini, demokrasi
anlayışının kıt olduğunun da bir kanıtı
olduğunu gösteriyor. Seçilmiş insanlara yakışmıyor
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Özkan, niçin söz aldıysanız onu söyleyiniz.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Efendim, tabii, ben arkadaşlar konuşunca söylediler, onun
için
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ağzını kapatın
ağzını!
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Efendim, şimdi, bu dinleme hadiseleri, malum, belli aletlerle,
araçlarla yapılıyor. Devletin bütçesinden alınan paralarla bu
dinlemeler yapılıyor. Kimlerin elinde gerek ortam dinlemesi gerekse
cihaz dinlemesi olduğu da belli. Dinlemeler bugünün konusu değil sadece.
Türkiyede öteden beri eline bu imkânı geçiren herkes bunu yapmaya
çalışıyor. Bilginin güç olduğu doğrudur ama
insanların özel hayatıyla ilgili, insanların iletişim
özgürlüğüyle ilgili alanlarda bilgi almak, dedikoduculuk ya da biri
hakkında, işte, çok ayıp bir şey, birinin
konuşmasını dinlemek gibi. Devletimizi bu zandan, devletimizin
devlet ciddiyetine yakışmayan bu tavırdan bu milleti bu Meclisin
kurtarması lazım. Hepimize yoğun, büyük bir görev düşüyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
2.- (10/204) esas numaralı, yasa dışı
dinleme ve takip iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, grup önerisinin aleyhinde Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar.)
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sayın Başkanım, bir söz talebinde de ben
bulunmuştum ama söz alamadım. Bu konuyla ilgili bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Daha sonra, efendim, değerlendireceğim.
Buyurunuz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi, yasa
dışı dinleme ve takip iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu bir araştırma önergesidir. Ben,
burada, benden önce çıkan konuşmacıların yasa
dışı dinlemelerle ilgili söz sarf edeceklerini tahmin
etmiştim, yasaya aykırı dinlemeleri burada konuşacağımızı
düşünmüştüm ama her çıkan konuşmacı burada, mahkeme
kararlarınca verilmiş olan dinleme kararlarını
eleştirdi. Araştırma önergesi yasa dışı
dinlemelerden bahsediyor ama konuşmacılar maalesef hâkim
kararıyla alınmış dinlemeleri de burada söylüyor.
FARUK BAL (Konya)
Yasaya aykırı mahkeme kararı yasa dışı
değil mi?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Şimdi, burada derdimiz ne? Yasa dışı
dinlemeleri mi araştıracağız
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) İkisini de
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla)
yoksa kanunlar çerçevesinde mahkemelerce verilmiş olan bu
kararları mı eleştireceğiz?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hepsine karşıyız.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale)
Hepsini, hepsini
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Bir defa bunu ayırt etmemiz lazım.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Niye dinliyorsunuz?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli
arkadaşlar, zaman zaman konjonktürel olarak bu tür tartışmalar
hep çıkmıştır. Daha önceki dönemlerde de gene yasa
dışı dinlemeler olduğu noktasında birtakım
iddialarda bulunulmuştur. Bugünlerde de maalesef medyaya çok sık
çıkan bazı yargı mensuplarının dinlendiği
noktasında birtakım duyumlar üzerine bu alevlenmiştir.
Bakın,
bazen, söz söylerken çok dikkatli olmamız lazım. Söz, söyleyene kadar
insanın esiridir. Bu söz ağızdan çıktıktan sonra
artık insan o sözün esiridir.
Bundan
yaklaşık bir yıl önce bir değerli parlamenterimiz, yine
muhalefet partilerimizde çok önemli görevlerde bulunan değerli
arkadaşımız kendisinin iktidarca dinlendiği noktasında
bir basın toplantısı yaptı, âdeta kıyamet
koparıldı. İktidar CHPyi dinliyor, CHPden telekulak
iddiası, dinleme depremi gibi vesaire, işte, AKP derin devleti
dinledi, işte odamı dinlediler gibi birtakım beyanlarla bir
hezeyan koparıldı ve bu hezeyanı biz gerçekten bir iktidar
partisinin grubu olarak bunu dikkate aldık, dedik ki: Kesinlikle bir
parlamenter yasa dışı olarak dinlenemez. Bununla ilgili hemen
bir araştırma önergesi verdik. Diğer gruplar da verdi tahmin
ediyorum ve akabinde
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Başbakan açıklama yaptı
dinleniyorum diye.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) -
bir araştırma komisyonu kuruldu ve bu komisyon
çalışmalarına başladı. Bu Değerli
Parlamenterimizin, yani Sayın Önder Savın dinlenip dinlenmediği
konusunda komisyon çalışmalarına başladı. Ne hikmetse,
ısrarla dinlendiği iddia edilen bu kişiyi, bu Parlamenterimizi
komisyonumuza davet ettik, dedik ki: Gel de nasıl dinlendiğini bize
bir anlat bakalım. ama maalesef buraya, bu komisyona gelip nasıl
dinlendiğini anlatma cesaretini gösteremedi. Neden? Çünkü büyük bir
mahcubiyete düçar oldu, uğradı. Kendisinin dinlendiği
noktasında kamuoyunu yanıltan bu arkadaşımız daha
sonra teknik bir hatadan, kendisinin hatasından dolayı, maalesef
telefonu açık bırakmasından dolayı böyle bir talihsiz
durumla karşı karşıya kaldığı ortaya
çıktı. Hatta ben önerge verdim, dedim ki: Bakın sonradan
tartışılmasın, sonradan başka türlü yerlere
çekilmesin. Komisyon başkanlığına şöyle bir önerge
verdim
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Komisyonda böyle bir tespit yapılmadı efendim.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) İnceleme ve keşif talebi. dedim.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Komisyonda böyle bir tespit yapılmadı, düzeltin
lafınızı.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Komisyonun ilk toplantısında alınan karar
gereğince Ankara Milletvekili ve CHP Genel Sekreteri Sayın Önder Sav
komisyona davet edilmiş ancak Sayın Önder Sav komisyona
gelmemiştir. İşbu komisyon Sayın Savın
dinlendiği iddiaları üzerine kurulmuştur. Dinlendiği iddia
edilen mekân Sayın Savın CHP genel merkezindeki odasıdır.
Sayın Sav böyle bir iddia ediyorsa, iddianın havada kalmaması ve
sonradan ortaya çıkabilecek spekülasyonları önlemek için Sayın
Savın odasında bir keşif yapılmalı. dedim ama
maalesef komisyonumuzun da ortak kararıyla bu talep reddedildi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, konjonktürel olarak evet, bunlar zaman zaman dile
getirilmiştir ama ondan sonra bakın, Sayın Başbakanımızın
dinlendiği ortaya çıkmış veyahut da şu anda bir davada
sanık olarak yargılanan bir kişinin direkt bir operatöre
bağlanarak 2.500 kişiyi dinlediği hususunda basında beyanatlar
çıkmış ama muhalefetten bu konuda tek bir eleştiri, bir
önerge gelmemiştir. O bakımdan, değerli arkadaşlar,
şimdi burada yasal dinlemeleri mi araştıracağız, yoksa
yasa dışı dinlemeleri mi araştıracağız?
Değerli
arkadaşlar, yasal dinlemelerin şartı belli, burada
sayılmış, bakın: Dinleme ancak yargı kararıyla
olur. Kuvvetli şüphe olmalı, başka türlü elde etme imkânı
olmamalı, katalog suçlar olmalı. Bu suçlar hangileri? Bunları
tek tek sayayım arkadaşlar, burada var: Yani terör suçları,
kaçakçılık vesaire
Belki uzun olacak. Bunlarla ilgili bir ciddi
şüphe varsa, ancak hâkim kararıyla bu dinlemeler yapılabilir.
Şimdi, evet,
üç yılda yetmiş bin dinleme yapılmış hâkim
kararıyla. Aldık, bu dinlemelerin yüzde 90ı. Daha sonra bir
iddianameye konu olmuş ve yargılamaya konu olmuş. Demek ki
dinleme kararlarının yüzde 90ı isabetliymiş. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ARSLAN
(Muğla) Hayalî, hayalî! Hayalî o!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Nereden biliyorsun?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Yani şunu mu savunuyoruz? Bu dinleme kararlarını
almayalım, teröristler, çeteciler, uyuşturucu kaçakçıları,
insan tacirleri memlekette fink atsın. Bunu mu istiyoruz yani? Bunu mu
istiyoruz arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) İstanbul Başsavcısı çete mi,
çete mi? Kırk senelik Başsavcı çete mi? Böyle rezillik mi olur
ya?
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Valim, dinleyelim.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bu son zamanlarda nereden
çıktı yine konjonktürel olarak bu dinleme iddiaları? Dinleme
iddiaları nereden çıktı?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Başbakan niye dinlendi?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Her meslek mensubunun içerisinde çürük elmalar olabilir. Bu,
bizlerin içerisinde de olabilir, başka meslek mensupları içerisinde
de olabilir, 10 bin tane üyesi olan yargı içerisinde de olabilir. Kimse
anasından masum olarak doğmaz, yani sonradan birtakım suçlara
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Herkes anasından masum doğar.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Anasından masum olarak doğar ama sonradan bazı
suçlara düçar olabilir. (CHP sıralarından Doğar, doğar
sesleri) Düzeltiyorum: Anasından masum doğar ama sonradan bazı
suçlara düçar olabilir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Siz herkesi suçlu gibi görüyorsunuz!
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, burada bir
muhalefet partimizin yine değerli grup başkan vekili
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bugün için muhalefet; ilk seçimde iktidar!
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) -
geçen hafta bu yargıdaki dinleme kararlarıyla ilgili
Adalet Bakanlığının Gizli ibareli belgelerini şu
kürsüden gösterdi. Biz de daha sonra ondan fotokopilerini aldık.
Şimdi, ya
birileri gidiyor Adalet Bakanlığının Gizli ibareli
evraklarını dolaplarından aşırıyor
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yahu sen bırak onu, nasıl olduğunu bırak!
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) -
veyahut da gerçekten onların iddia ettikleri gibi
yargıda siyasallaşma almış başını
gitmiş
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Aynen öyle!
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Tayyipleşme, siyasallaşma değil!
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) -
ve bazı gizli evraklar birilerine ulaştırılıyor;
bunun başka bir cevabı yok.
FARUK BAL (Konya)
Özel hayatın gizliliğini yok etmişsin, Adalet
Bakanlığına gizli gitse ne olur?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu koparılan kıyamet ne,
onu da kısaca izah edeyim. Bakın, Ceza Muhakemeleri Kanununun
138inci maddesi ve ilgili 135inci maddesi: Telekomünikasyon yoluyla
yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta
olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan ve ancak, 135 inci maddenin
altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin
işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde ederse,
bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet
Savcılığına derhal bildirilir.
İşte
bir başka suçun tahkikatı yapılırken 10 tane değerli
yargı mensubunun -bakın 10 binin içerisinde 10 tane- bazı
suçlara
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla)
karıştığı noktasında birtakım
deliller bulunmuş; bunlar Adalet Bakanlığı
müfettişlerine sunulmuş, Adalet Bakanlığı
müfettişleri de Soruşturma yapabilir miyiz? diye ilgili bakandan
sadece onay almış. Bundan sonrakiler, delil toplama, telefon dinleme
hepsi yargı kararıyla olmuştur. Bakın, onayla, telefon
dinlemede verilen yargı kararını karıştırmayın,
bunu saptırmayın.
Yine
Yargıtayın telefonları dinleniyor. diyor. Adalet
Bakanlığı on defa açıklama yaptı, bir kez daha
söylüyorum: Yargıtayın telefonları dinlenmemiştir,
Yargıtayda çalışan cumhuriyet savcısının
telefonlarını dinleme kararı almıştır.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Nereden biliyorsun? Makinenin başında
mıydın?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Nereden mi biliyoruz? Geçen hafta sizin grup başkan
vekilinizin bu kürsüde açıklamış olduğu Adalet
Bakanlığının gizli evraklarından biliyoruz. Nereden
biliyoruz arkadaşlar?
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Adalet Bakanlığı kimin dinlediğini
biliyorsa Başbakanı dinleyeni niye bulamadı?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) O bakımdan, değerli arkadaşlar, Yargıtayın
telefonlarının dinlendiği iddiası külliyen
yanlıştır. Yargıtayda çalışan bir
savcının sadece telefonlarını dinleme kararı
almıştır, bu da yargı kararıyla olmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Amacımız
burada yasa dışı dinlemeleri önlemekse elbette buna varız.
Nitekim, Bakanlar
Kurulumuzun hazırlamış olduğu yeni yasa
tasarısında bunlarla ilgili birtakım daha
caydırıcı tedbirler getirilmektedir, cezalar
artırılmaktadır. Bunlara hep birlikte varız.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Nerede varsınız ya?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Yine, İnternet suçlarıyla ilgili birtakım
düzenlemeler yapılacağı konusunda çalışmalar
vardır, bunlara hep birlikte varız ama kimse yasa dışı
dinlemeleri eleştiriyorum derken mahkemelerin vermiş olduğu
mahkeme kararlarını eleştirmeye kalkmasın.
Bu vesileyle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Efendim
BAŞKAN Evet,
demin söz istemiştiniz benden 69a göre.
Buyurunuz
efendim.
AHMET YENİ
(Samsun) Ne diyeceğini söylemedi?
BAŞKAN
Konuyu şimdi söyler.
Buyurunuz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhanın, MHP Grubu
önerisi üzerinde konuşan Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstünün,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Efendim, Sayın Hatip konuşmasında, Yasa
Dışı Dinleme Komisyonunun, Önder Savın
telefonlarının dinlenmediği, açık kalması sonrasında
bu kayıtların gazeteci tarafından alındığı
yönünde bir kararı olduğunu söyledi.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yargı kararı var, yargı.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Son derece yanlış bir tanımlama. Önder
Savın komisyona gelmediğini söyledi. Sayın Genel Sekreterimiz
Önder Sav, komisyona bir yazı göndererek ifadesini mahkemeye
verdiğini, şikâyetinin arkasında olduğunu, buraya
vermiş olduğu ifadelerin geçerli olduğunu komisyona
bildirmiştir.
AHMET YENİ
(Samsun) Komisyona geldi mi?
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Komisyona gelmemiş. Yani bir milletvekili olaraktan komisyona
gelmemesi
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Komisyon da yeniden bir davet yazılmasına gerek
duymamıştır. O ifadeleri yeterli görmeseydi, komisyonumuz
ifadesine başvurmak için ikinci bir davet yapardı ama onun bir
beyanını yeterli bulmuştur.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Yani gelmedi.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Kaldı ki, konu mahkeme kararı olsa bile,
komisyonumuza gelen uzmanlar, Türk Telekomda kayıtlarının
olmasının o kişinin telefonunun açık kaldığı
anlamına gelmediğini, mesaj yüklemek suretiyle iki cep telefonunun
birbirini dinleyebileceğini, bunun da Türk Telekom kayıtlarında
arama yapılmış gibi görüneceğini defalarca ifade
etmişlerdir. GSM operatörleri de bu yöntemle dinleme
yapıldığını komisyonumuzda kabul etmiştir. Hatta
bir üniversiteden gelen öğretim üyesi de bu yöntemin sık
kullanıldığını, bu yöntemde kullanılan
yazılımların bilgisayarda adreslerini de vererek
satıldığını beyan etmiştir. Bu iki
açıklamadan anlıyoruz ki orada kayıt olması demek bu kişinin
telefonu açık kaldığı için dinlendiği anlamına
gelmez. Bunun bir mesajla dinlenmesi hâlinde faturaya girmesi de mümkündür. Bu
nedenle bilgi kirliliği yaratılmasın diye söz aldım.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Kahya, buyurunuz.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Teşekkürler efendim.
BAŞKAN Ne
için söz istemiştiniz?
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Ben de az önceki konuyla ilgili 60ıncı maddeye göre
tekrar bir açıklama yapmak üzere
BAŞKAN
Evet, buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Hatay Milletvekili Abdülhadi Kahyanın, yasa
dışı dinlemelere ilişkin açıklaması
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; burada, dinleme mevzusunda gayrikanuni dinlemeler varsa
bunların araştırılması ve bu konuyla ilgili yasal
olmayan durumlar hakkında bir komisyon kurulması önerisi var. Bu
konu, elbette çok önemli. Ben de şahsım olarak, gerçekten önemli
görüyorum ama şöyle bir inancım var ki Türkiye Cumhuriyetinde
dinlemenin de içinde bulunduğu hukuksuzluk sadece bu dinlemeyle ilgili
değil ve bu konu, iktidar-muhalefet anlayışı içerisinde
sadece işte TİB Başkanının istifası veya
Sayın Başbakanın istifasıyla ifade edilebilecek bir konu da
değil. Bunlar konuyu siyasallaştırmaktır ama burada,
Türkiyede hukuksuzluk, dinlemenin de içinde bulunduğu
cuntacılıktan bahsetmektir, darbecilikten bahsetmektir, hukuk
dışı her türlü uygulamanın ele alınmasından
bahsetmektir. Eğer muhalefet partisi mensubu arkadaşlarımız
samimi ise bu konuyu sadece dinlemeye mahsus olarak değil, bugün, gündemde
iddia olunan fişlemeler de dâhil, cuntacılık dâhil, hukuk
dışı olan yargıya sızmalar dâhil her türlü
araştırmanın, hukuksuzluğun
araştırılması gerekiyor ve
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) İyi de siz reddediyorsunuz!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Daha biraz evvel
reddettiniz!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Hepsini reddediyorsunuz!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Biraz evvel oylandı, reddettiniz!
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay)
sözün burasında hemen şunu da ifade etmek istiyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne demek istiyorsun?
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sözümü bitireceğim.
Burada, bir
sayın genel başkan
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Biraz evvel reddettiniz!
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sayın Anadol, lütfen, dinleyin. Tecrübeli
milletvekilisiniz siz, yaşça da benden çok büyüksünüz.
Burada,
sayın genel başkan, büyük bir partimizin sayın genel
başkanı darbeciliğin yargılanmasından bahsederken,
şu anda yüz yaşına yaklaşmış ve
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yarım saat
önce reddettiniz!
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay)
artık
hasta, belki dünyayla alakası bizim gibi olmayan bir şahsın
geçmiş dönemdeki yargılanmasından bahsetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
Niye reddettiniz!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Kahya.
İki dakika süreniz sona erdi.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Gerçek, samimi
olan insanlar bütün cuntacıların yargılanmasından
bahsederken, 27 Mayısı da dâhil, hepsi dâhil
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın
Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir dakika efendim. Daha şey
bitmedi.
Sayın Sakık sisteme girmiş, ondan
sonra yoklama talebinizi dikkate alacağım.
Buyurun Sayın Sakık, siz ne için söz
istediniz?
SIRRI SAKIK (Muş) Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Ben de 60ıncı maddeye göre istiyorum.
BAŞKAN Lütfen, biraz çabuk bir
şekilde söylerseniz
8.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, yasa
dışı dinlemelere ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Teşekkür ediyorum.
Aslında, bu telefon dinlemeler çok eski
tarihe dayanır. Yıl 1993, yine Parlamentodayız. Dönemin
Başbakanı, Çankayada Millî Güvenlik Kurulunda, milletvekillerinin,
bizzat benim, telefon konuşmalarımı dinleyerek Millî Güvenlik
Kurulunda bunları tartıştılar o dönem. Aslında, bu
sorun bizimle başlayıp ve 1994 yılında DEPlilerin burada
dokunulmazlığı kaldırılırken de bir bütün olarak
telefon dinlemelerine dayalı bir fezleke oluştu ama o gün
Parlamentonun bir bütünü olarak herkes, sorun Kürtler olduğu için seyirci
kaldı medyasıyla, Parlamentosuyla.
Şimdi, gelinen bu noktada adım
adım bütün Türkiyeyi saran bir telefon dinleme furyası
yaşanıyor ve yine bizim partililerimiz, 56 tane parti yöneticimiz,
dokuz aydır, telefon dinlenmesi ve alan dinlenmesinden dolayı
içeride. KESKin yöneticileri İzmirde uzun süredir içeride ve telefon
dinlenmesinde
Şimdi, sorun bizler olunca herkes seyirci kaldı,
şimdi Türkiyeyi sardı. Eminim ki bu, Türkiye'nin
ayıbıdır, hepimiz ortaklaşmamız gerekir. Yani
hiçbirimiz bunu hak etmiyoruz, ülkemiz hak etmiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sakık.
Bu, son görüşmemizdi, diğer
arkadaşımıza söz veremiyorum.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN - Şimdi, yoklama talebini
Sayın Okay,
Sayın Arslan, Sayın Özyürek, Sayın Seyhan, Sayın Süner,
Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Bingöl, Sayın Korkmaz,
Sayın Koçal, Sayın Özkan, Sayın Kart, Sayın Seçer,
Sayın Öztürk, Sayın Ergin, Sayın Serter, Sayın Baytok,
Sayın Erbatur, Sayın Anadol, Sayın Tamaylıgil.
Üç dakika süreniz
var.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
2.- (10/204) esas numaralı, yasa dışı
dinleme ve takip iddialarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun
17/11/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
daha sonra oylarınıza sunacağım.
3.- (10/351, 10/454) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
17/11/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun, 17.11.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/351) ile (10/454) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul'un,
17.11.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde Muğla Milletvekili Ali
Arslan.
Buyurunuz
Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin lehinde söz almış
bulunuyorum. Grup önerisi, Türkiyedeki emekli
yurttaşlarımızın sorunlarının
araştırılması, tespiti, sorunların çözülmesiyle ilgili
bir öneri.
Gerçi Adalet ve
Kalkınma Partisi sözcüleri muhalefet partilerinin bu hakkı kötüye
kullandığını, Meclisin gündeminde başka konular
olduğunu, o nedenle boşu boşuna Meclisin
oyalandığını iddia ediyorlar. Hatta, bakın, te-lefon
dinlemeleri gibi toplumun tümünü neredeyse bir paranoya hâline sok-muş çok
önemli bir konunun tartışılması sırasında bile
sabırsızlık gösteri-yorlar. Türkiyede belki de en büyük
sıkıntıyı, ekonomik krizde en büyük
sı-kıntıyı çeken toplum kesimi olan emeklilerin
sorunlarının tartışılması, sanı-yorum, daha
önemli bir konunun olmadığı konusunda hepimizin hemfikir
ol-ması gerektiği bir konu.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Meclisin gündeminde neler var? Cumhuriyet
Halk Partisi ya da diğer muhalefet partileri güncel sorunları burada
gündeme getirmeye çalışırken bize sunulan gündemde neler var,
kısaca onlardan bahsetmek istiyorum.
Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti
arasında, İslam Konferansı Örgütü ile İslam Konferansı
Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu arasında, Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya
Cumhuriyeti arasında -zaman geçmesin diye hangi anlaşmalar
olduğunu söylemiyorum- Türkiye Cumhuriyeti ile Singapur Cumhuriyeti
arasında, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Cumhuriyeti arasında,
Kuveyt Devleti arasında, Yemen Cumhuriyetiyle, Oman
Sultanlığıyla birçok ikili anlaşmalar var gündemde.
Şimdi,
Türkiyedeki emeklilerin sorunu, Türkiyedeki telefon dinleme sorunu bu
konulardan daha mı az önemli, gerçekten sizi anlamakta insan zorluk
çekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, emekli yurttaşlarımız büyük
sıkıntı çekiyor. Siz de sanıyorum seçim gezilerinizde ya da
seçim bölgelerinize gittiğinizde
emekli yurttaşlarımızın sıkıntılarının
ne kadar büyük olduğunu yerinde de tespit ediyorsunuzdur. Muhalefet
partisi olarak bizleri gördüğünde yurttaşlar Aman işte en büyük
sıkıntıyı biz çekiyoruz, bir an önce bu
sıkıntının çözülmesi için Mecliste çalışmalar
yapın. diye neredeyse yalvarıyorlar, yakarıyorlar. Sadece bize
yalvarıp yakarmıyorlar, sanıyorum size de aynı şeyleri
yapıyorlardır.
Bakın,
kimlere yapıyorlar? Seçim çalışmaları süresinde Sayın
Mehmet Ali Şahin Antalyada sokakları gezerken televizyonlar
gösterdi. Yetmiş yaşında bir teyze, ayağındaki
yırtık pabuçları göstererek 360 bin lira maaş
alıyorum, 300 bin lira da kira veriyorum. Ne olur benim sorunumu çözün.
diye yalvardı, boynuna yapıştı, öptü, ağladı.
Dedi ki Git, sorunumu Başbakana ilet. Ama demek ki Sayın Mehmet Ali
Şahin unuttu, iletemedi ya da iletti; Başbakan duymazlıktan,
görmezlikten geliyor emeklilerin sorunlarını.
Yine ben
televizyon programında izlemiştim. O zaman Enerji Bakanıydı
Sayın Hilmi Güler. Kendi ilçesinde, kendi köyünde emekli
yurttaşlarımız tarafından Ya, bizim
sorunlarımızı çözmüyorsunuz. diye neredeyse protesto edildi,
tokalaşmak istemedi yurttaşlarımız.
Büyük
sıkıntı çekiyorlar sevgili arkadaşlarım. Siz de
sanıyorum bunun mutlaka farkındasınız ama nedense
gereğini yapamıyoruz, nedense gereğini yapmıyorsunuz.
Emekli yurttaşlarımızın yüzde 80i, 85i açlık
sınırının altında ücret aldıkları hâlde, bu
Meclis bu insanların sorunlarının çözümü konusunda gerekli
gayreti göstermiyor. Bizim amacımız o değil midir?
Sıkıntı çeken yurttaşlarımızın, açlık
sınırı altında bir zamanlar bu ülke için büyük
değerler yaratmış bu emekli yurttaşlarımızın
sorunlarını çözmek bu Meclisin en büyük sorunlarından birisi, en
büyük hedeflerinden birisi olmamalı mıdır?
Anlamakta zorluk
çekiyorum. Niye efendim gündem için vakit geçiriyorsunuz, işte ikili
anlaşmalar var gündemde. İkili anlaşmalardan daha mı az
önemli emekli yurttaşlarımızın sorunları?
Sevgili
arkadaşlarım, bakın, Türkiye İşçi Emeklileri
Derneği 2009 Emekli Profili Araştırması yapmış,
bir anket çalışması bu. O anket çalışmasından
birtakım rakamlar vermek istiyorum; durumun ne kadar vahim olduğunu,
durumun ne kadar önemli olduğunu anlayın diye. Birçok sorular var ama
önemlilerini burada zamanım yettiğince sizlere söylemeye
çalışacağım.
Bakmakla yükümlü
olduğu kaç çocuk var? sorusuna yüzde 72,5i Bakmakla yükümlü
olduğum çocuğum var. diye cevap vermiş. İşsiz
çocuğunuz var mı? diye sormuşlar. Yüzde 60,5inin, emekli
yurttaşlarımızın yüzde 60,5inin işsiz çocuğu
var. Bakın, nerelerde, ne durumdalar. Emekli aylığından
başka geliriniz var mı? diye sormuşlar, yüzde 86sı
Hayır, yok. demiş. Bir işte çalışıyor musunuz?
demiş, yüzde 10,7si Evet diyor. Yani emekli maaşı yetmiyor,
yüzde 10,7si bu işsizlik ortamında iş bulup yetmeyen emekli
maaşını yetirmeye, ayakta kalmaya çalışıyor.
Emekli aylığınızı yeterli buluyor musunuz? sorusuna
verilen cevap çok enteresan, yüzde 95,7si, neredeyse tamamı, emekli
aylıklarının yetmediğini söylüyor. Yüzde 75i açlık
sınırının altında ücretler alıyor emeklilerin.
Biz ne yaptık? Altı aylık verdiğiniz zam 1,83.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten trajikomik bir durum bu. Dediğim gibi
bir zamanlar bu ülke için değerler yaratmış, sata sata
bitiremediğiniz değerleri yaratmış bu
yurttaşlarımıza bu zam, zam değil, zulüm.
Bir başka
şey, bakın, belki de Adalet ve Kalkınma Partisinin önemli
avantajlarından birisi de bu: O az maaşa rağmen bir mucize
yaratıyor emeklilerimiz Emekli aylığınızla sizden
başka kaç kişi geçiniyor? sorusuna 1 kişi diyen yüzde 13, 2
kişi diyen yüzde 32, 2den fazla diyen yüzde 48,5; Sadece ben diyen
yüzde 5,1. Yani verdiğimiz bu kıt, açlık
sınırının altındaki ücretle, emekli, sadece kendisini
değil, bütün ailesini geçindirmek zorunda, 3 kişiyi, 4 kişiyi
geçindirmek zorunda kalıyor. Yüzde 86,2si Hayır, sadece ben
değil, başkaları da bu ücretten geçiniyoruz. Hep beraber
geçiniyoruz. diyor. Krizde biliyorsunuz aileler bir araya gelmeye
çalıştı, çalışıyor.
Şimdi,
bakın çok enteresan bir şey, hepimizin yüreğini
sızlatmalı bu. Bu konuda ne olursunuz kendimize gelelim. Yani bu
insanların sorununu çözmek için şu rakam hepimizi bir sorumluluk
duygusuna yöneltmeli. Efendim Ret
Kabul
Reddedelim
Bakın,
verdiğim rakam şu: Evinize ayda kaç kilogram et veya et ürünleri
giriyor? Kaçtır biliyor musunuz arkadaşlar çoğunluğu?
Yüzde 48,1i 1 kilogramdan az et giriyor. diyor. Arkadaşlar, günde 30
gram et giriyor, 30-35 gram. Şimdi, hakikaten yazık. Biraz önce bir
rakam verdim. 3-4 kişi beraber yaşıyoruz. diyor. Şimdi,
bir aile düşünün, ayda 1 kilogramdan az et tüketiyor. Hakikaten yürekler
acısı. Bu Meclis bunu çözmeyip de başka neyi çözecek? Bence
Meclisin en büyük sorunlarından birisi bu. Bunu çözmek zorundayız.
Dengeli ve
sağlıklı beslenebildiğinizi düşünüyor musunuz? Yüzde
81i Hayır. diyor. Biliyorsunuz bu yurttaşlarımız -zaman
zaman basına yansıyor, yürekler acısı- ucuz ekmek
kuyruğunda can veriyorlar. Sabahın soğuğunda, köründe ucuz
ekmek kuyruğuna giriyor ve can veriyor bu yurttaşlarımız.
Hepimiz bir gün yaşlanacağız, hepimiz bir gün emekli
olacağız. Ne olursunuz bu insanların sorunlarını
-bırakın A partisi, B partisi, iktidar partisi, muhalefet partisi- hep
birlikte çözmeye çalışalım. Hiç olmazsa vicdanımız
rahatlasın.
Borcunuz var
mı? sorusuna verdikleri cevap enteresan. Yüzde 25,7si Yok. diyor;
yüzde 74,3ü Borcum var. diyor. Bakın, emekli maaşıyla bu
insanlar, bu borçları nasıl ödeyecek? Yine, basında
görüyorsunuz, bu insanlar, bu borçlarını ödeyemedikleri için
Başbakanlık önünde şakağına tabanca dayıyor,
intihar edenler var, çıldırıp Konak caddelerinde
çırılçıplak dolaşanlar var. Trakyada bir emeklimiz
kendisini meydanlarda yaktı. Ödeyemiyor borçlarını, yok.
Değerli arkadaşlarım, yüzde 23ü icra takibinde.
Sürekli bir
hastalığı var mı? Evet cevabı neredeyse yarı
yarıya, yüzde 47,7. Bakın, bu emeklilerimizin bazen bir, bazen iki,
bazen üç -çoğu yaşlı insanlar- kronik hastalıkları
var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Siz ne yaptınız? Emeklilerden bile artık,
sağlık ocaklarında bile katkı payı alıyorsunuz.
Ayda birkaç defa doktora gittiğini düşünürseniz o verdiğiniz 1,83lük
zam onu bile karşılamıyor. Hakikaten yürekler acısı
bir durum değerli arkadaşlarım.
Sağlık
Bakanını üzecek bir şey var: Hastanelerde
aldığınız sağlık hizmeti sizce yeterli mi? Yüzde
82,7si Hayır. diyor.
Zamanım
yetmeyecek, o açıdan birçoğunu okumadan geçeceğim. Mesela
diyorlar ki: Sizce ülkenizde en güvenilir kurum ve kuruluş hangisi?
Hükûmet, yüzde 6,8; Meclis, 5,3. Ee, yani siz emeklilerin sorunlarına
sırt dönerseniz elbette bu rakam 5,3 çıkar. Fazla bile çıkmış.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Kim yaptı bunları ya? Merak ettim.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Veririm size kimin yaptığını.
Değerli
arkadaşlarım, Emeklilerin ve yaşlıların toplumda hak
ettikleri saygınlığı gördüklerine inanıyor musunuz?
Sizin verdiğiniz cevap, yüzde 94,8i Hayır diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Şimdi, sevgili arkadaşlarım, bakın, bu
araştırmaya, bu ankete katılan kişi sayısı 4.362
ve 47 ilde yapılmış. İşçi Emeklileri Derneği
yaptırmış.
Şimdi, bunu
benim yaptırmama gerek yok, İşçi Emeklileri Derneğinin
yaptırmasına gerek yok, bu emekliler Mehmet Ali Şahinin
yakasına yapıştı mı, yapışmadı mı?
Enerji Bakanının yakasına yapıştı mı,
yapışmadı mı, sorunlarımızı çöz diye? Gerek
mi var ankete, zaten belli.
Ben sizi bir kez
daha uyarmaya çalışıyorum, bir kez daha silkelemeye
çalışıyorum. Hakikaten emeklilerimizin sorunları var;
ankete de gerek yok, siz de yaşıyorsunuz ve bunu çözmek için ne
olursunuz hep birlikte el ele verelim, bu sorunları birlikte çözelim.
Muhalefet verdi, Hayır., kaldır parmak, ret. Yapmayın Allah
aşkına. Sorun var ve bu sorunu tespit edelim, nasıl
çözüleceğine hep beraber, el birliğiyle karar verelim sevgili
arkadaşlarım. Gerçekten sıkıntı çekiyorlar, anket
sahtedir-doğrudur, hiç anlamı bile yok.
Neler
yapılabilir? Yılda iki maaş ikramiye verilebilir.
İntibak
yasalarıyla ilgili sorunları var. Bakın, emeklilerin aynı
süre çalışmış, aynı gün prim yatırmış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Sayın Başkan, bağlayacağım.
BAŞKAN
Evet, buyurun.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Sevgili arkadaşlarım, gerçekten size yalvarıyorum,
emekliler adına yalvarıyorum. Bu insanların
sorunlarının çözümü için gelin hep beraber, el birliğiyle bir
Meclis araştırması yapalım, sorunlar nasıl çözülecek,
tespit edelim. Ne olursunuz Bu, siyasi parti, muhalefet vermiş. falan
anlayışından uzak olun. Büyük sıkıntı var,
gerçekten var, siz de yaşıyorsunuz. Eğer böyle bir karar
verirseniz ben de şükran duyacağım, emeklilerimiz de şükran
duyacak.
Hepinizi yeniden
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ali Arslan.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı.
Buyurunuz
Sayın Bahçekapılı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinize
iyi, üretimli, dayanışma içinde, paylaşarak yasama ve denetleme
faaliyetlerinde bulunduğumuz bir hafta çalışması diliyorum.
Şimdiye
kadar bugünkü çalışmamızda grup önerileri görüşüldü;
Demokratik Toplum Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin ve şu anda da
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi görüşüldü. Bundan önceki iki grup
önerisini oyladık. Şimdi, tabii ki çok önemli, hassas bir konu
olmasına rağmen kabul edilmedi grup önerileri, reddedildi. Bu neden
böyle oldu? Bu konuda biraz konuşmak istiyorum, izninizle.
Elbette ki
burası siyaset yapma yeri. Partiler kendilerini gruplarıyla ve
milletvekilleriyle burada temsil etmektedirler. Siyaset yapma
tarzımızda, belki de geçmiş yıllardan gelen veya da
başka nedenlerden, dinamiklerden oluşan bir çatışma kültürü
hâkim olmakta. Burada çatışıyoruz, özellikle kavga ediyoruz, birbirimize
güvenmiyoruz, birbirimizi dinlemiyoruz, birbirimize bir ön kabulle
yaklaşıyoruz. Bu tarz, Meclis çalışmaları
dışında da birbirimizle olan ilişkilerimizde kendini
gösteriyor. Meclis çalışmasında bir araya geldiğimizde de
yaptığımız şu: Birbirimizle nasıl laflarla
mücadele ederiz veya galip geliriz? Birbirimizi laflarla nasıl incitiriz?
Böyle bir ön kabulümüz var, bu hepimizin sorunu belki. Bu da giderek belki
farkında olmadığımız bir yanılsamaya, bir
yabancılaşmaya sokuyor bizi. Bu durum da, sonuç itibarıyla
burada siyaset yapma tarzının çatışma kültürü üzerinde
zemin bulmasına ve yükselmesine neden oluyor. Ayrıca şunu
belirtmek isterim ki: Bu çatışma kültürünün getirdiği bir yöntem
sayesinde burada biz üretimde bulunamıyoruz, yasama görevimizi yerine
getiremiyoruz, yasama görevimize işlerlik sağlayamıyoruz. Mesela
ne oluyor? Bakın arkadaşlar, Mayıs 2009 tarihinde bütün grup
başkan vekillerinin imzasıyla bir Danışma Kurulu önerisi
burada kabul edildi, denildi ki: Altı yüz kırk dokuz maddelik bir
borçlar kanunu var. Bu borçlar kanununu, birlikte, yasama faaliyeti olarak
Meclisten çıkartacağız ve yasalaşmasına neden
olacağız. Gerekçelerini hepimiz biliyorduk, bütün gruplar biliyordu
ve bu Danışma Kurulu önerisini imzaladı. Şu anda neredeyiz
biliyor musunuz arkadaşlar? Bu temel kanunun -ki temel kanun olmasında
da bütün grup başkan vekillerinin imzası var, bütün grup başkan
vekillerinin borçlar kanununun öne alınmasında imzası var-
şu anda 60ıncı maddesine gelmiş durumdayız.
Bu yasaya ticaret
hayatımızın ve ekonomik hayatımızın çok
ihtiyacı var. Bütün grupların görüşü de bu yasanın bir an
evvel, ittifak hâlinde -Danışma Kurulu önerisiyle- Meclisten
çıkıp yasalaşması yönünde ama biz 60ıncı
maddedeyiz.
Biz ve ben
milletvekili olarak daha doğrusu, bir an evvel borçlar yasasının
hayata geçmesi ve yasalaşmasından yanayım çünkü buna bir ihtiyaç
var ve senelerden beri de bir beklenti var. Elbette ki yasama faaliyetinin
böyle mekanik zeminler üzerinde kurulu ve yasamanın gündemi üzerinden
gitmesi şeklinde kuru bir önerimiz olamaz çünkü dışarıda da
bir hayat var. Biz halkın, milletin temsilcisi olarak buradayız,
sorunlarına gözümüz kapalı olamaz. Dışarıdaki
siyasetin dinamiğini de buraya taşımamız gerekiyor ve
İç Tüzükten doğan haklarımız var ama burada önemli olan,
galiba, bence İç Tüzükten doğan haklarımızı, yerinde,
samimi bir şekilde kullanmamız; bu haklarımızı,
dışarıdaki gündeme ilişkin olarak,
dışarıdaki gündemi siyaset yapma tarzımıza araç
edinerek ve araç hâline getirerek İç Tüzükün maddelerini samimiyetten
uzak bir şekilde kullanabilmek. Buna şiddetle karşı gelmek
istiyorum ve bütün milletvekili arkadaşlarımın da bu
karşı duruşu sergilemesini bekliyorum. Toplumsal gündemin
elbette ki yanında olacağız, toplumsal gündemdeki
dışarıdaki gündemdeki yani bu Meclis çatısı
altındaki dışarıdaki gündemdeki bütün sorunlar bizim
sorunlarımızdır, sorumluluğumuz altındadır ama
yeni siyaset yapma tarzıyla, dediğim gibi, İç Tüzükün bize
tanıdığı hakları araç hâline getirerek, burada bu
toplumsal sorunları konuşmamızın nelere mal olduğunu,
ne kadar zamana mal olduğunu hepimiz takdir ediyoruz çünkü borçlar kanunu,
dediğim gibi, 61inci maddesinde duruyor.
Geçtiğimiz
hafta, AK PARTİ Grubunun Meclisimize sunmuş olduğu
Danışma Kurulu önerisinde, yine toplumsal bir ihtiyaca cevap verecek
olan bir teklifin, Bilecik Milletvekilimiz Fahrettin Poyrazın bir
teklifi, Sayıştay Kanununda yapılacak olan
değişikliklere ilişkin kanun teklifinin görüşülmesi
önerilmişti ve Genel Kurulun oylamasıyla bu teklifimiz kabul
edilmişti. Aynı zamanda bu kanunun yanında, uluslararası
sözleşmelerin de görüşülmesi, bizim AK PARTİnin
Danışma Kurulu önerisinde bulunmaktaydı ve Genel Kurulun
oylarıyla da kabul edilmişti. Bizim için bu hafta Meclisin gündemi
budur. Bu nedenden dolayı, biz, bu hafta Danışma Kuruluna
katıldık ama Danışma Kuruluna bir öneride bulunmadık
çünkü bizim için Meclisimizin gündemi geçen hafta belirlenmişti ve biz de
bu hafta, milletvekili olmamızın sorumluluğundan kaynaklanan bir
bilinçle, geçen hafta belirlenen gündemimizin takipçisi olmak yolunda idik.
Elbette ki bundan
önceki grup önerilerinin önemi yadsınacak bir durum değildir. Elbette
ki bizler de parti olarak bu grup önerisindeki bahsedilen konulara
karşı duyarlı olmak gibi bir sorumluluk içindeyiz. Bireysel
olarak da bu sorumluluğu taşımaktayız. Ama şunu
belirtmekte yarar var ki arkadaşlar: Dinlemeyle ilgili şu anda
muhteşem bir bilgi kirliliği içindeyiz. Öncelikle yapılması
gereken belki de bu bilgi kirliliğinin netleşmesi,
sağlıklı bilgiler edinmemiz yolunda bir çalışma
olmalıdır. Bu araştırma önergesinin gündemine giren bir
şey değil. Bunu bizler bireysel olarak, bu çatı altında
bulunan, bu rozetleri taşıyan milletvekilleri olarak bilgi
anlamında bir netleşmeyi, sağlıklı bir bilgiye sahip
olma sorumluluğunu yerine getirmek zorundayız. Elimize bir belge
alarak, o belgenin başının sonunun ne olduğunu anlatmadan o
belge üzerine önerge oluşturmanın doğru bir şey
olmadığını görüyorum. Uygun görüyorum ve bu konuyu da size,
takdirlerinize sunuyorum.
Evet, şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Danışma Kurulu önerisinde de
aynı hassasiyetle üzerinde durduğumuz bir konu var, o da emeklilerin
sorunları. Ben de emekliyim. Elbette benim de sorunum var, olacak da.
Emekliler de bizler için sorunları her şeyden, her sorundan daha önce
gelen bir kesimdir. Elbette ki bizler iktidar partisi olarak da milletvekilleri
olarak da emekli vatandaşlarımızın sorunlarına
sağlıklı ve kalıcı çözümler getirmekten yanayız
ama burada, dediğim gibi, gelenekselleşmiş bir siyaset tarzı
güdülerek hassas konuları bir araç hâline getirip bir Danışma
Kurulu önerisi olarak, grup önerisi olarak buraya sunmanın
sağlıklı olmadığını düşünüyorum.
Bakın, bugün
bana Gemlik ilçesinden bir ziyaret gerçekleşti. Bunu burada anlatmak
isterim. Bu ziyaretin kişileri: Gemlik ilçesinin AK PARTİ İlçe
Başkanı, Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Başkanı,
Cumhuriyet Halk Partisinin İlçe Başkanı, Gemlik ilçemizin
Belediye Başkanı, Gemlik ilçemizin Kaymakamı, orada
kurulmuş olan sivil toplum kuruluşları. Böyle 20-25 kişilik
bir grup geldi. Şunu istediler, şunu talep ettiler ve gerekçelerini
de söyleyerek dediler ki: Gemlik ilçesinde biz bir üniversite istiyoruz. Bu
konuda sizin görüşlerinizi almak istedik,
yardımlarınızı rica ettik. Ama bu konudaki görüşlerin
alınmasının ötesinde, çok önemsediğim bir tablo olduğu
için size aktarmak istedim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Bazı konularda, örneğin, Gemlik ilçemizin
talep ettiği gibi üniversitenin yapılması konusunda siyaset üstü
bir tavır sergilendi ve çok da saygı duyulan bir görüntü arz edildi.
Bundan çok memnun oldum ve bunu şunun için örneklemek istiyorum: Gerek
yasa dışı dinlemeler ve gerekse de emeklilerimizin
sorunlarını, Gemlik ilçemizdeki arkadaşlarımızın
yaptığı gibi, birbirimizi dinleyerek, birbirimize güvenerek,
birbirimizi kırmayarak, birbirimize yabancılaşmayarak
çözebiliriz. Bunları bekliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, Sayın Grup
Başkan Vekili bizim grubumuzun da imzasının olduğu bir
Danışma Kurulu kararından bahsederek grubumuzu da ilzam edecek
bazı temennilerde bulundu. Müsaade ederseniz, 69a göre, kürsüden
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, CHP Grubu önerisi üzerinde konuşan İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ediyorum efendim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; temennilere katılmamak mümkün
değil. Burası milletin sorunlarına çözüm üretecek hukuku
geliştirmek, kurmakla görevli. Ancak, burada hukuk birlikte kurulmak
mecburiyetinde iktidar ve muhalefet partileri olarak.
Söz konusu
borçlar kanunu olunca, Milliyetçi Hareket Partisine bu noktada bir suç atfetmek
mümkün değil, hak değil, doğru değil. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz, borçlar kanununun temel kanun olarak görüşülmesine imza
verdik, evet.
Ticaret
hayatımızın, özel hayatın çok önemli bir temel kanunu,
buradan hızla çıkartılmalıdır. Ama bu konuda
itirazlarımız da var. Öncelikle diline itirazımız var ve onun
bozulan sistematiğinin yeniden kurulması beklentimiz var. Bunu da
yargının hafızası adına talep ediyoruz, çok haklı
gerekçelerle; Sayın Sözcümüz bunları çok açık, net ifade etti.
Bu yönde, grup olarak da biz gayret gösterdik. Bizim bu konuda görevlendirdiğimiz
hukukçu arkadaşımızla Komisyon Başkanımızı,
hatta grubun zannediyorum danışmanlarını bir araya
getirdik, bir arada görüşsünler ve bir sonuç oluştursunlar, bu
iş sürüncemede kalmasın diye. Ama bir uzlaşma olmadı. Yani,
halkımızla da konuşuyoruz.
Bu kanunun
çıkması noktasında Milliyetçi Hareket Partisi elliden fazla
önerge verdi. Şimdi bu önergelerimizden hepsi haksız değil, bir
tanesini bile kabul etmediniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kabul ettiklerimiz var.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Bir tane kabul ettiniz, onu da suçlamak için
kullandınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Nerede? Yanlış önerge mi verdiniz, ne
yaptınız?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Görme engellilerle ilgili sizin desteğinizle
burada bir önerge kabul edildi, onu da aleyhimizde kullandınız.
Dolayısıyla
bu sorgulamayı, Sayın Hanımefendi, Sayın Grup Başkan
Vekilim kendinize yapın. Gerçekten, Milliyetçi Hareket Partisi, bu Genel
Kurulun toplumun sorunlarına çözüm üretmek noktasında bir mutabakatın
peşinde, bir uzlaşmanın peşinde ama bu talep sizden gelmeli
ve buna da samimiyetle uyulmalı. Biz, borçlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ben teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler, anlaşıldı konu.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurunuz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Aynı konuda benim de bir söz talebim var, 69 uyarınca.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Grup Başkan Vekili neyle ilgili
konuşacak Sayın Başkan? 69 da
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuyla
ilgili bir şey söylenmedi, temenniydi.
BAŞKAN -
Sayın Okay, buyurunuz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Size bir şey söylemedim ben. Ne oldu? 69a
göre söz mü istiyorsunuz?
4.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın, CHP Grubu önerisi üzerinde konuşan
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel AKP
Grup Başkan Vekili, Parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin grup
başkan vekillerinin birlikte imza altına aldığı
mayıs ayındaki bir Danışma Kurulu kararında borçlar
yasasının temel yasa olarak görüşülmesi ve de bu yasanın
bir an evvel çıkması gerektiği yönünde genel bir mutabakat
olduğunu ancak hâlen 61inci maddede takılı olunduğunu
ifade ettiler.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Danışma Kurulu mayıs
ayında karar almış, biz 30 Hazirana kadar
çalıştık ve o çalışma döneminde de bu Parlamentodan
birçok yasa geçti. Ekim ayı başında Borçlar kanununu
görüşelim. kararlılığı içerisinde gelindi ama bugünkü
gündeme baktığımızda ve geçen haftaki gündeme
baktığımızda, AKP grup önerisiyle değiştirilen o
Danışma Kurulu kararına baktığımızda bir
taraftan Seçim Kanunu, bugün, bundan sonra görüşülecek olan
Sayıştay Kanunu, ondan sonra uluslararası anlaşmalar,
Karadağla olan anlaşma, İslam Konferansı Örgütüyle olan
anlaşma, İtalyayla anlaşma, Singapurla anlaşma
Şimdi,
burada gelip söz alan arkadaşlarım, bu sözleri, bu
açıklamaları ifade ederken kendi grup önerileriyle borçlar
yasasının çalışmasına ve borçlar yasasına
ilişkin çalışmalara nasıl engel olduklarını da
açıkça itiraf etseler daha doğru, daha hakkaniyetli davranmış
olurlar.
Bu hususu
açıklamak zorunda hissettim kendimi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Teşekkür ederim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, 69a göre kısa bir açıklama
yapacağım, bir dakika bile yeter.
BAŞKAN Siz
açıklamıştınız efendim, onlar sizin bu
açıklamanıza yapmışlardı
açıklamalarını.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, haklı bir bilgiyi
sunacağım.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bahçekapılı, siz de açıklayınız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
5.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sevgili
arkadaşlar, size tek bir şey okuyacağım, ondan sonra da
yerime oturacağım. 28 Mayıs 2009 tarihli bir toplantı bu.
Bu toplantıda -Danışma Kurulu toplantısı bu- grup
başkan vekillerimiz toplanıyorlar ve borçlar yasasının
temel bir yasa olarak öne çekilmesine karar veriyorlar. İmzamız
yok. dediler ama hemen söyleyeyim, imzaları okuyorum: Köksal Toptan,
Hakkı Suha Okay, Selahattin Demirtaş, Oktay Vural ve Mustafa
Elitaş.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ona itiraz eden yok ki Hanımefendi.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ona itiraz etmedik ki Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İmzamız yok. demedik.
BAŞKAN
Sayın Bahçekapılı İmzamız yok. duymadım ben.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yani İmzamız yok. da demedim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İmzamız yok. demedik.
BAŞKAN
Demediler.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Şimdi ikinci bir şey, kısa bir soru.
Borçlar yasasının engellenmesi konusunda AK PARTİye
yönlendirilebilecek en küçük bir eleştiri dahi yoktur.
Sevgili
milletvekili arkadaşlarıma şu TBMM gündemi olan belgeyi geriye
dönük bir araştırmalarını ve yan yana getirmelerini rica
ediyorum. Çünkü hepsinde borçlar yasasının görüşülmesine
ilişkin önerimiz mevcuttur.
Çok teşekkür
ederim, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bahçekapılı.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkanım, ismimden bahsetti.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Evet, bu kadar kısa sürede
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekillerinin İmzamız yok. dediklerini
ben duymadım ve demediler. Onun için bunu düzeltiyorum ve bu konuyu
kapatıyorum. İmzamız yok. demediniz siz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Niye söz aldılar o zaman?
BAŞKAN
İşte, bilemiyoruz.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) İmzalar inkâr ediliyormuş gibi bir duruma düştük
burada.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
3.- (10/351, 10/454) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
17/11/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehine Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu.
Buyurunuz
Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan, AKP Grup Başkan
Vekili dâhil sayın milletvekilleri; hepinizi Milliyetçi Hareket Partisi
adına saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin,
emekli sorunlarının incelenmesine dair gündem teklifi üzerinde
grubumun görüş ve değerlendirmelerini arz etmek üzere
huzurlarınızdayım.
Sayın
Bahçekapılı, tahmin ediyorum, cumhuriyet tarihinde ilk hanım
grup başkan vekili, hafızam beni yanıltmıyorsa. Onun için
kendisini bugün
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Bizde 2 tane var Sayın Vekilim, 2
tanesi bizdeydi zaten.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Öyle mi?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Daha önce CHPnin vardı, 2 tane de
bizim arkadaşımız
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) - Var mıydı? Peki, üçüncü olsun.
BAŞKAN Oya
Araslı da vardı efendim Cumhuriyet Halk Partisinden, kadın
olarak.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Evet.
Onun için,
kendisini
Yanılmış olabilirim. Yanılmak insana mahsustur, yanılgısını
kabul etmek de insanın. Ancak fazilet verir. Onun için
yanılmışsam özür diliyorum.
Şimdi,
Değerli Hanımefendi konuşurken kendisini dikkatle dinledim. On
iki dakika bu kürsüyü işgal etti.
AHMET YENİ
(Samsun) İşgal olmaz kürsüde.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Fakat ikinci konuşmasında yerinden buraya
kadar gelirken koşarak geldiği için bize üç saniye
kazandırdı, onun için de teşekkür ediyorum.
Neden
şikâyet etti kendisi? Meclisi sağlıklı
çalıştırmıyorsunuz. diye. Peki, siz burada on iki dakika
ne dediniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Çok şeyler söyledi,
anlamamışsınız.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Anlayabilene Sayın Konuşmacı,
anlayabilene
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Bakın, şimdi, bu Meclisi
sağlıklı çalıştırmak istiyorsunuz, ondan sonra
Anlamamışsınız. diyor bana.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Meclisin en anlamlı konuşmalarından
biriydi.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Yani ben anlayışsızım, zekâm
düşük; Beyefendi öyle
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Estağfurullah!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Alınganlık göstermeyin. Dikkatinizi
vermemişsiniz.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Olur mu, ne demek yani! Ben diyorum ki: İtina
şekilde
AHMET YENİ
(Samsun) Dikkat etmemiş olabilirsiniz.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) O başka şey.
Bakın beyefendiler,
devamlı surette ülkede siyasi ilişkileri geriyorsunuz. Bugün de
aynı hatayı yapıyorsunuz, Cuma günü de Sayın Başbakan
aynı hatayı yaptı. Eğer bilerek yapmıyorsa, bu,
Türkiyeyi iyiye götürmez, selamete götürmez. İktidarın görevi
memleketi mümkün olduğu kadar huzurlu, mümkün olduğu kadar
istikrarlı bir şekilde daha iyi bir geleceğe götürmektir.
Sürekli surette buraya çağırdığınız ve partiniz
adına konuşma görevi verdiğiniz kişilere Tahrik edici
konuşacaksın. talimatını vererek bu memleketin sorunlarını
çözemezsiniz, değil mi beyefendi? Önüne bakıyor. Evet, çünkü o
talimatı alarak çıkıyor
buraya o arkadaşımız ve ondan sonra sokak sokak, kürsü
kürsü, il il muhalefeti şikâyet ediyorsunuz. Beyefendiler, bu
çıkış yolu değildir, bu doğru bir yol değildir,
bununla bir yere varamazsınız.
Şimdi
gelelim esasına: Bugün burada ne konuşuyoruz? Cumhuriyet Halk
Partisinin önerisi üzerinde konuşuyoruz. Konu ne? Emekliler. Peki AKP Grup
Başkan Vekili ne yaptı? Dikkat ettim, ilk emekli kelimesini
telaffuz edebilmek için konuşmasının sekiz dakika kırk
sekizinci saniyesine kadar beklemek durumunda kaldı.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Doğrudur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda siz de aynı şeyi
yapıyorsunuz.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Evet,
Aynı şeyi yapıyorum
O zaman şey yapıyorum.
Beyefendiler,
Sayın Başkan; bundan bir süre önce televizyonda bir görüntü
vardı. Kalabalığın içinden bir vatandaş Sayın
Başbakana Sayın Başbakanım, emekli
maaşlarımız yetmiyor, geçinemiyoruz. dedi. Sayın
Başbakan, şöyle, küçümser bir ifadeyle baktı O maaşlar
iyidir, iyidir. dedi. O maaşlar iyi midir, değil midir, rakamlar
ortada. Ne diyor rakamlar? İşçi emeklilerinin taban
aylığı 575 lira, BAĞ-KUR emeklilerinin, esnaf ise 437 lira,
tarım kesiminden geliyorsa 290 lira.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Döneminizde kaç paraydı?
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) - Bunlar iyi ise Sayın Başbakan
değerlendirmesinde haklıdır ama değil ise Türkiyede ciddi
bir problem vardır.
Emekli kimdir?
Emekli, yıllarını bir şeyler üretmek için, bu topluma, bu
ülkeye faydalı olmak için çalışmış ve sonra da Sen
hizmetinin artık sonuna geldin. diye emekliye ayrılmış
kimsedir ama son zamanlarda herkes kendi iradesiyle emekli olmuyor. Gerek
devlette, bazı işinize gelmeyen, hoşunuza gitmeyen
insanları zorla emekliye zorluyorsunuz, emekli olmaya itiyorsunuz.
Dolayısıyla, insanlar iradeleri dışında asli
maaşlarının çok altında emekli maaşına mahkûm
oluyorlar. Onun dışında, ekonomik kriz dolayısıyla da
on binlerce kimse özel teşebbüs tarafından emekliye zorlanıyor ve
dolayısıyla da bunlar da çalışırken
aldıkları maaşının çok altında bir emekli
maaşıyla geçinmek durumunda kalıyorlar. Bunları da hiç kale
almıyorsunuz, almak durumundayız.
Bir başka
konu: Efendim, enflasyon şu kadar, emekliye bu kadar zam yaptık.
diyemezsiniz çünkü Türkiyede emeklinin tüketim sepetiyle sizin enflasyon
sepetiniz aynı değil. Dolayısıyla, daha çok ilaç
masrafı yapmak durumunda olan kimselere ilaç fiyatlarının
başını alıp gittiği, efendim,
yaşlılığı dolayısıyla soğuğa daha
tahammülsüz olan kimselere, daha çok ısınmak ihtiyacını
hisseden kimselere böyle fahiş fiyatlardan gaz ve efendim, hava gazı
sattığınız bir yerde bu emeklilere enflasyon kadar zam
yaparak Bunları mutlu ettik. diyemeyiz. Dolayısıyla, burada
ciddi bir sorun vardır.
Bunun
dışında, emeklilerle ilgili başka bir sorun var Türkiyede,
yıllardır çözülmüyor, çözülmek istenmiyor, zaman zaman gündeme
getiriliyor fakat nedense daha önce Borçlar Kanununda
yaptığınız gibi birdenbire keyfî bir kararla gündemden
düşürülüyor, o da emeklilerin intibak sorunudur. Bugün Türkiyede
işçi emeklilerinin ve BAĞ-KUR emeklilerinin emekli
maaşlarının hesaplanmasında ciddi bir sorun vardır.
Onlar, bütün çalıştıkları müddet boyunca ödedikleri primlerin
üzerinden değil emekliye ayrılmadan önceki son üç beş sene
üzerinde ödedikleri primler üzerinden, efendim, emekli maaşına tabi
tutulmaktalar, emekli maaşı bağlanmakta. Ama bunun neticesinde
çok ciddi haksızlıklar ortaya çıkmakta çünkü bir dönemden öbür
döneme, bir yıldan öbür yıla enflasyon nispetleri farklı oldukça
bu insanlara ödenen maaşlar da farklı olmakta. Artık
bilgisayarın günlük hayatımıza girdiği ve bu konudaki
teknolojinin son derece ilerlediği bir dönemde insanların
çalıştıkları müddetçe ödedikleri primler üzerinden emekli
maaşı almalarını gerektirecek bir düzelme yapmanın
zamanı geldi. Efendim, bunu yapamıyoruz, edemiyoruz, imkânları
müsait. diyemeyiz. Artık bu konuda elimizde yeterince teknolojik imkân
var. Bu intibak sorununun da bir an önce gündeme getirilip Türkiyede emekliler
arası, özellikle işçi ve BAĞ-KUR emeklileri arasındaki
farklı tarihlerde emekli olmaktan doğan adaletsizliklerin süratle
giderilmesi lazım.
Bakın, bugün
Türkiyede yüzlerce, binlerce, on binlerce emekli son kriz
dolayısıyla işinden olmuş çocuklarını evlerine almak
ve onlara kendi az miktardaki emekli maaşlarıyla bakmak durumunda
kaldılar. Bu, ciddi bir sorundur, yakında Türkiyede ciddi
patlamalara sebep olabilir. Onun için, süratle bu emeklilerin meselelerinin
gündeme getirilmesi, ele alınması, bu konuda ayrıntılı
bir inceleme yapıp bunun sonucuna göre bu insanların dertlerine çare
bulunmasının günü gelmiştir ve geçmektedir. O bakımdan, bu
öneriye Hayır demek bugün için işinize gelmiyorsa bile yarın
bunu bir şekilde gündeme getirme çarelerini aramak durumundayız.
Değerli
arkadaşlarım, sorun sadece emeklilerin sorunu değil Türkiyede.
Herkes sıkıntıda, işveren sıkıntıda,
işçi sıkıntıda, emekli sıkıntıda. Mesela,
hemen aklıma geliverdi, daha doğrusu Sayın
Bahçekapılının dediği gibi bugün bir heyet bana geldi, bu
sorunu getirdi. Türkiyede bir de ödenmeyen çekler sorunu var. Bir
şekilde, ekonomik kriz dolayısıyla adam çek vermiş, çekini
ödeyememiş. Çekini ödeyemediği için adam hapiste ama öbür taraftan
çeki almış, bankaya götürüp tahsilata vermiş kişi de
parasını alamamak ve dolayısıyla o çeke dayanarak
hesapladığı borcunu ödeyememek durumunda. Bütün tarafları,
bu işin, müşkül durumda.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hükûmet olarak
buna Bize ne! diyemezsiniz. Biz parlamenterler olarak Bu, bizim sorunumuz
değildir. diyemeyiz. Onun için -bakın, bayrama bir hafta kaldı-
gelin, burada, biraz önce Sayın AKP Grup Başkan Vekilinin dediği
gibi, boşuna vakit sarf edeceğimize süratle bu insanların
sorunlarına çare arayalım. Süratle bu insanların bizim
insanlarımız olduğu, bu insanlarımızın problemli
olduğu, bu insanlarımızın sıkıntılı
olduğu noktainazarından hareketle bunlara yardımcı olmaya
çalışalım. Bu, madem buraya seçimle geldik, gelmemiş olsak
bile toplumun belli bir aydın kesimini, efendim, teşkil eden insanlar olarak bizim
vebalimizdir. Bu topluma karşı, bu millete karşı bu
vebalimizi yerine getirmek için elimizden gelen gayreti sarf edelim. Bu nedenle
biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhuriyet Halk Partisinin bu
araştırma önergesine evet diyeceğiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
Sayın Özkan
MURAT ÖZKAN (Giresun)
İç Tüzük 60a göre kısa bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde İstanbul
Milletvekili Ünal Kacır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kacır.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu bir
klasik hâline geldi; her gün toplantıya, gündeme geçmeden önce bütün
siyasi parti grupları grup önerileri veriyorlar ve gündeme geçmek,
işte bu saatlere kadar mümkün olamıyor. Bir grup önerisi kırk
dakikamızı alıyor. Bakıyoruz grup önerisi vermiş olan
gruba, oylama sırasında içeride 2 üyesi var. Grup önerisi
verilmiş, bu öneri üzerinde kırk dakika konuşma
yapılmış ve bir de yoklama istenilmiş, içeride 2 üyesi var.
Diğerleri 2 değil ama 15-20 üyeyle beraber. Şimdi, samimiyet
nerede?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sizin kaç üyeniz vardı? İki
defa ara verdi Meclis.
ÜNAL KACIR
(Devamla) Samimiyet nerede? Mademki grup önerisi veriyorsunuz
Ben ne isterim?
Ben grup önerisi vermişsem, grup önerimin kabul edilmesini isterim. Onun
için de azami sayıda üyemin orada bulunmasını isterim ve
iktidarı da gafil avlamak isterim. Yoklama talep edip bütün iktidar milletvekillerini
buraya toplayıp reddettirmenin yöntemini aramam. Onlar burada
sayısı azken ben sayımı çok tutarım ve onun kabul
edilmesi için gayret sarf ederim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Kacır, Komisyonda yaptığın
şeyi Mecliste de yapıyorsun.
ÜNAL KACIR
(Devamla) Yok, yok. Niye? Öyle bir niyetleri yok çünkü, o grup önerisinin
kabul edilmesi diye bir arzuları da yok. Bir bakıyorum Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisi var farklı bir konuda ama Milliyetçi Hareket
Partisinin grup önerisine kabul oyu kaldırıyor.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Size mi soracağız.
ÜNAL KACIR
(Devamla) Ee, sizin grup öneriniz ne olacak? Kabul ederseniz, ona kabul oyu
kaldırdığınız zaman sizin grup önerinize kim kabul oyu
kaldıracak?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Kacır, yarın 12 kişiyi bulmadan
Komisyonu açamayacaksınız.
ÜNAL KACIR
(Devamla) Efendim, bu, Meclis çalışmalarını engellemekten
başka hiçbir maksat taşımayan
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Engelleyeceğiz.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) O senin anlayışın.
ÜNAL KACIR (Devamla)
İç Tüzükün vermiş olduğu imkânları kötüye kullanmaktan
başka bir mana taşımayan hususlardır bunlar. Aynı
konuda geçtiğimiz hafta, hatırlıyorum, ben yine burada söz
aldım ve konuştum, Milliyetçi Hareket Partisinden
arkadaşlarımız yine bu konuda grup önerisini getirmişlerdi
ve burada görüşmüştük.
Değerli
arkadaşlar, şimdi buradaki söyleyeceğim sözleri kimsenin
yanlış anlamasını istemem. Önce şunu söylemek isterim
ki: Elbette ki Türkiyede emeklilerimizin sorunları vardır ve
emeklilerimizin sorunlarını bu Hükûmet büyük ölçüde çözmüş olsa
da hâlâ çözülmesi gereken hususlar vardır ve emeklilerimizin eline geçen
maaşlarının yettiğini kimse iddia edemez, öyle bir
iddiamız da yok. Ama bir şey söylüyoruz: Bugün dünden, yani sizin
döneminizden Sayın Kumcuoğlu, çok daha iyi durumdayız, emekliler
olarak söylüyorum, çok daha iyi durumdayız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Siz iyi durumdasınız bu doğru Sayın
Kacır, siz iyi durumdasınız, yandaşlarınız ve siz
iyi durumdasınız ama bu vatandaş değil.
ÜNAL KACIR (Devamla)
Emekliler olarak söylüyorum, emekliler olarak.
O zaman daha
güzel anlayacağınız şekilde cümleyi düzeltiyorum:
Emeklilerimiz sizin döneminizden çok daha iyi durumdalar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizin durumunuz iyi, bundan şüphemiz yok.
ÜNAL KACIR
(Devamla) Evet, neye dayanarak söylüyorum
KADİR URAL
(Mersin) Simit hesabı yap, kaç tane simit alabiliyorlar?
ÜNAL KACIR
(Devamla) Bakın, emeklilerin durumu
Emekli Sandığına
bakıyoruz
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) 1.83 ne olacak?
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Emekli Sandığı mensubunun eline geçen en düşük maaş sizin döneminizde,
2002nin Aralığında 376 lira
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) 2002 Aralığı bizim dönem değildi Ünal
Kacır. İşte, siyasi tarihi bile bilmiyorsun!
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ekmek kaç liraydı?
ÜNAL KACIR
(Devamla) Efendim, 3 Kasımda seçildik, geldik. Aralıkta verilen
maaşlar kasımdan önce verilen maaşlarla aynı olduğu
için değişmedi. Aralıktaki
Aralıkları hep baz
aldığım için söylüyorum.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Beyefendi, simit kaç paraydı, onu söyle.
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Yani ekim ayında, işte o zaman verdiğiniz maaş
376 liraydı
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İnsanlar geçiniyordu o parayla.
ÜNAL KACIR
(Devamla) -
ve yüzde 92 enflasyon olmuş, yüzde 92,2
Kümülatif enflasyon,
toplam ve değerli arkadaşlar, biz yüzde 115
artırmışız ve eğer enflasyon kadar olsaydı 723
lira alacaktı, biz 843 lira
Bakın, bu, memurların durumu.
Şimdi
geçiyorum işçilerin durumu, işçi emeklilerinin durumuna geçiyorum.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Büyümeleri hesap etmiyorsun Sayın Başkan.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) İşçi kalmadı!
ÜNAL KACIR
(Devamla) 252 lira alıyordu, 252 lira
RECEP TANER
(Aydın) Şimdi işsizlik maaşı alıyorlar.
ÜNAL KACIR
(Devamla) -
sizin döneminizde.
Enflasyon yüzde 92,2.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ne zaman?
ÜNAL KACIR
(Devamla) Artış oranımız yüzde 141
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ne zaman? Enflasyonu bile bilmiyorsun Sayın Kacır.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayın lütfen.
ÜNAL KACIR
(Devamla) O tarihten bu tarihe kümülatif, toplam
KADİR URAL
(Mersin) Millet işsizlik parası alıyor.
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Evet, yani 252 lirayı enflasyon kadar artırsaydık
485 lira olurdu ama 608 lira olmuş, enflasyonun üzerinde. Enflasyona göre
-yüzde 92 enflasyon- yüzde 141 artırmışız.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Ev kirası kaç paraydı o zaman, şimdi kaç para?
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Bak şimdi, daha büyüğüne geliyorum, dikkat et, dikkat et.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Gel, gel!
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Sizin döneminizde esnaf emeklisine verdiğiniz kaç
paraydı? 143 lira, 142 lira 81 kuruş, 143 lira. Peki, enflasyon yüzde
92,2 kümülatif olduğuna göre enflasyon kadar artırsaydık 274
lira 48 kuruş olurdu ama 274 değil, 470 lira şimdi en düşüğü.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bizim dönemde hiç olmazsa esnaf vardı, siz esnaf da
bırakmadınız; hepsi cezaevine gidiyor, cezaevine.
ÜNAL KACIR
(Devamla) 270 değil, 470
Bak şimdi,
dinle, daha büyüğü şimdi geldi bak.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Emekliler memnunlar mı demek istiyorsun?
ÜNAL KACIR
(Devamla) Ben ne demek istediğimi baştan bir söyledim, sonunda yine
söyleyeceğim. Söz, yine söyleyeceğim.
Bak şimdi,
siz tarım BAĞ-KURlusuna bir aylık emekli maaşı ne
veriyordunuz, hatırlıyor musunuz?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kaç lira zam yaptınız?
ÜNAL KACIR
(Devamla) Hatırlıyor musunuz? Ben biliyorum da sen biliyor musun?
66 lira, 66
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Senin bildiğin benim unuttuğuma yetmez.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kızılayda yürüyorlar.
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Bak dinle, 66 lira veriyordunuz. Şimdi kaç para? 333 lira.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Mazot fiyatlarını söyle, sağlık
giderlerini de söyle.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bozdur bozdur harca!
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Yani 5 kat, 5 kat
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Çiftçi bırakmadınız, çiftçi mi kaldı ki?
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Kumcuoğlu, Sepet
farklı. diyorsunuz, ama sepet 5 kat farklı olmaz. Sepet 5 kat
farklı değil. Siz tarım BAĞ-KURlusunu 66 liraya mahkûm
etmiştiniz. Ha, 333 lira yeter mi? Yetmez. Ama bunu düzeltecek olan yine
biziz, biz düzelteceğiz. Halkımız bunu biliyor ve şimdi bu
çalışmalar yapılırken, bir yandan bu çalışmalar
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Siz kimsiniz?
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Ne zaman düzelteceksiniz?
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Yani, bakanımız bu konuda bir açıklama yaptı,
Emeklilerle ilgili çalışma yapıyoruz, bütçemizin
elverdiği, ülke ekonomisinin elverdiği ölçüde durumu
düzelteceğiz. dediği ortamda, siz, bir önce Milliyetçi Hareket
Partisi, şimdi bu hafta Cumhuriyet Halk Partisi emeklilerin durumuyla
ilgili konuları gündeme getiriyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye, rahatsız mı oldunuz?
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Ne yapmak istiyorsunuz? Yani AK PARTİ durumu düzeltirse Biz
dedik de düzeltiler
Yemezler bunu, bunu kimse yemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hiç boşuna kendinizi
yormayın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne konuşacağız bu Mecliste? Binlerce emekli var.
Mecliste ne konuşacağız?
ÜNAL KACIR
(Devamla) - Ülkemizde tüm halkımızın sorunlarını birer
birer çözüyoruz, çözmeye devam edeceğiz. Halkımızı biz takip
ediyoruz, biz halkımızla beraberiz.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) 5 milyon işsiz olmuş, sen neler söylüyorsun!
ÜNAL KACIR
(Devamla) Halkımızın bize her an
ulaştığını onlar da biliyorlar ve çözümü de AK
PARTİde buluyorlar ve bu konuda herkes müsterih olsun ama lütfen
emeklilerimizi ve diğer dezavantajlı gruplarımızı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen de kabul ediyorsun dezavantajlı olduklarını.
ÜNAL KACIR
(Devamla) Evet.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ederiz.
ÜNAL KACIR
(Devamla)
burada istismar edip de Meclis çalışmalarını
engellemeyin. Gelin
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizden izin mi alacağız? Ne şekilde eylem
yapacağız, ne hakkında konuşacağımızı,
her şeyi siz biliyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İstismarı en iyi siz becerirsiniz.
ÜNAL KACIR
(Devamla) Gelin, Meclis çalışmalarını hep beraber daha
verimli bir şekilde yapalım ve bu sorunları birer birer çözelim
diyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kacır.
Sayın Özkan,
sisteme girmişsiniz, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, İstanbul
Milletvekili Ünal Kacırın kullandığı bir kelime
nedeniyle üzüntü duyduğuna ilişkin açıklaması
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İktidar
sözcüsü konuşurken, muhalefetin getirmiş olduğu önerileri
istismar olarak nitelendirmesi gerçekten hayret verici bir husustur.
Türkiyede milyonlarca emeklinin sorunlarının Meclise
taşınmasının istismar olarak nitelendirilmesinden üzüntü
duyduğumu belirteyim. Bir toplumun emeklisine vermiş olduğu
değerle sosyalitesini ölçmek mümkündür ve bizim insanlarımız,
bize bugünleri hazırlayan yaşlılarımız, büyüklerimiz
maalesef şu anda sıkıntı içerisinde yaşıyorlar.
Onların sorunları bu Mecliste görüşülmeyecek de nerede
görüşülecek? Bu insanlar miting meydanlarında kendi
sorunlarını dile getirdiği zaman acaba iktidar coplamayı
mı düşünüyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Söz talebi var Başkanım.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam efendim.
III. YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Sayın
Şandır, Sayın Yalçın, Sayın Özkan, Sayın Korkmaz,
Sayın Yıldız, Sayın Doğru, Sayın Özensoy,
Sayın Ural, Sayın Işık, Sayın Taner, Sayın
Akkuş, Sayın Sipahi, Sayın Çelik, Sayın Kalaycı,
Sayın Kumcuoğlu, Sayın Cengiz, Sayın Çalış,
Sayın Enöz, Sayın Serdaroğlu, Sayın Çirkin.
Yoklama için 3
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkan, 63e göre usul hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN 20
kişi burada, not ettik efendim, ayağa kalktılar.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) 20 kişi tek tek kalktı ayağa. Sayın
Mehmet Şandır tek başına kalktı, sonra 17 oldu, sonra
18 oldu, sonra yetmedi Cumhuriyet Halk Partisinden 1 kişi kalktı.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Divanın işine nasıl karışıyorsun sen
ya!
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Kalkın, siz yönetin isterseniz!
BAŞKAN
Tespit tamam efendim.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bu toplantı yeter sayısı usule
aykırıdır efendim.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Orada Divanın görevi, senin görevin mi o ya!
BAŞKAN
Tespit tamamdır.
KADİR URAL
(Mersin) Sen Divan kâtibi misin?
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
3.- (10/351, 10/454) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
17/11/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi,
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) ÖNERGELER (Devam)
3.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Tarımsal Sulamada
Kullanılan Elektrik Enerjisi Tarifelerine İlişkin Kanun
Teklifinin (2/292), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/155)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/292) Esas
Numaralı Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine göre
görüşülmesini saygılarımla arz ederim.
Gürol
Ergin
Muğla
BAŞKAN -
Teklif sahibi Muğla Milletvekili Gürol Ergin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tarımsal Sulamada
Kullanılan Elektrik Enerjisi Tarifelerine İlişkin Kanun
Teklifimin İç Tüzükün 37nci mad-desine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergem üzerinde konuşa-cağım.
Sözlerime başlarken sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Ancak, bu konuda
sözlerime geçmeden önce, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisinin emeklilerle
ilgili olarak yaptığı grup önerisine yanıt veren 2 AKP
sözcüsünün sözleri üzerinde de düşüncelerimi söylemek istiyorum. Bu
sözcülerden biri kalktı dedi ki: Ben de emekliyim. Bunu diyen sözcü,
emekli maaşıyla beraber 10 bin liranın üzerinde aylık
maaş alan bir sözcüydü. Bunu söylemekle emeklilerle alay mı etmek
istedi acaba diye düşündüm. İkinci söz-cü çıktı,
Tarım BAĞ-KURlusunun maaşlarını artırdım.
dedi. Sen tarım bırak-madın, çiftçiyi sefil hâle getirdin ama
açlıktan ölmesin diye de hiç olmazsa emeklilerin maaşını
bir miktar artırdın; şimdi bununla övünç duyuyorsun! Ben bunu
özellikle söylüyorum.
Sayın
milletvekilleri, tarımsal sulama ülkemizin ekonomik kalkınması
açısından son derece önemlidir. Türkiyede 8,5 milyon hektarlık
sulanabilir arazinin bugün ancak 5,26 milyon hektarlık bölümü
sulanabilmekte, 3,24 mil-yon hektarlık arazi ise hâlâ
sulanamamaktadır. Sulama hizmetinin yaygınlaştırılamamasından
tüm Türkiye ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemiz etkilenmektedir.
GAP bölgesinde
GAP Eylem Planının başladığı tarihe kadar 272
bin hektar sulamaya açılmış alan vardı. GAP Eylem
Planı çerçevesinde iki yıllık sürede toplam 30 bin hektar alana
su gitmiştir. Oysa, bu beş yıllık eylem planında su
gitmesi gereken alan bu plana göre 750 bin hektardır. Siz, iki yılda,
bu plan çerçevesinde 30 bin hektar alana su götüreceksiniz, kalan üç yılda
yaklaşık 750 bin hektara nasıl su götüreceksiniz? Bunu, bu
millete anlatmanız gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından, sulama hizmeti götürülen çiftçilerimizden dekar
başına 9 ila 12 lira kadar sulama bedeli tahsil edilmektedir. Buna
karşılık, kendi olanaklarıyla kuyu açan, enerji hattı
çeken, trafo kuran, trafo panosu yaptıran, motopomp alan, elektrik motoru
alan, ayrıca boru hattı çeken, tüm bu masraflar için 100 ila 300 bin
lira harcayan çiftçi, açtığı kuyudan 1 dekar
toprağını sulayabilmek için 139 lira elektrik parası
ödemektedir. Yirmi iki ilimizin çiftçilerini ilgilendiren bu uygulama açık
bir haksızlıktır. Bu haksızlığın giderilmesi
Hükûmetin görevi olmalıdır. Bu durum, aynı zamanda, aynı
alanda sulama yapan çiftçilerimiz arasında ciddi bir eşitsizlik ve
haksızlık yaratmaktadır. Bu haksız uygulama sonunda, birçok
çiftçi, ödeyemediği borçları nedeniyle icralık duruma
gelmektedir. Tarımsal sulamalarda kullanılan elektrik
borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin çeşitli zamanlarda yasa çıkarılmasına
karşın, bu düzenlemeler çiftçileri rahatlatmada yeterli olamamakta,
çiftçilerimizin bu borçlarını ödeyemedikleri görülmektedir. Yeni
aflar çıkarmak çiftçiyi bir an olsun rahatlatır gibi olmakta ancak
ana sorunu çözmemekte; sorunun çözümü için, tarımsal sulamada çok yüksek
olan enerji bedellerinin düşürülmesi gerekmektedir. 25 Haziran 2009 tarih
ve 5917 sayılı Kanunun geçici 2nci maddesiyle getirdiğiniz
düzenleme de çiftçinin bu sıkıntısını gidermekten
uzaktır. Siz, önce, AKP olarak iktidara geldiğinizde -hemen ilk
iş olarak- 17 Ocak 2003 tarihinde, çiftçinin sulamada
kullandığı elektriğe verilen yüzde 34 indirimi niçin
kaldırdığınızı bu millete açıklamak
zorundasınız ve yapacağınız ilk iş, bu indirimi
yeniden getirmek olmalıdır.
Sulamada
uygulanan ücret tarifelerinin yüksekliği kaçak enerji kullanımının
da artmasına neden olmaktadır. Örneğin, Şanlıurfa
ilimizde elektrik kayıp kaçak oranı yüzde 70ler düzeyine
çıkmıştır. Kamunun kendilerine sulama hizmeti
sunamaması nedeniyle Şanlıurfada yurttaşlarımız
kendi olanakları ile 10 binin üzerinde kuyu açmış olup, bu
kuyulardan 7.413ü kayıtlıdır, diğerleri kaçak olarak
çalışmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Tarımsal sulamada adil olmayan bugünkü uygulamanın çaresiz
kalan yurttaşlarımızı yolsuzluğa sevk ettiği
açıktır. Bu arada bir yanlış ve ayıp varsa, o,
vatandaşın değil onları bu duruma düşüren AKP
İktidarının yanlışıdır.
Değerli
arkadaşlarım, yasa teklifimde, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından sulama hizmeti
karşılığında talep edilen ücretin tarımsal sulama
elektriği kullanan aboneler için de geçerli olmasını
öngörüyorum. Bu düzenleme ile devletin 1 hektar arazinin sulanabilmesi için 6
bin ila 8 bin Amerikan doları yatırım yaptığı
düşünüldüğünde, bu yatırımın yapılmasında
ortaya çıkacak gecikmelerin çiftçilerimizin refahına ve tarımsal
kalkınmaya olan etkilerinin azaltılması, aynı alanda üretim
yapan çiftçiden farklı fiyattan enerji sağlamalarının
ortaya çıkardığı adaletsiz ve haksız uygulamanın
önüne geçilmesi, elektrik kaçaklarının engellenmesinin
sağlanması amaçlanmaktadır.
Ben bu duygu ve
düşüncelerle sizlerin bu teklifime evet demenizi bekliyor, tekrar
sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergin.
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer.
Buyurunuz
Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Muğla
Milletvekilimiz Sayın Gürol Erginin, Tarımsal Sulamada
Kullanılan Elektrik Enerjisi Tarifelerine İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
hakkında şahsım adına söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, tarımsal üretimde önemli girdi kalemlerinden bir
tanesi elektrik. Tabii tarımsal üretimde sulamalarda kullanılan
yöntemler farklı farklı.
Bu kanun
teklifine konu olan sulama sisteminde, genelde devletin yatırım
götüremediği, sulama kanaletleri yapamadığı, belli sulama
hizmeti götüremediği alanlarda üreticilerimiz kendi imkânlarıyla
oraya, sulama yapabilmek için, birtakım yatırımlar yapıyor,
kuyu açıyor veya belli bir su kaynağından su almak için boru
hattı döşüyor. Tabii ki buradan, bu kuyulardan, bu kaynaklardan suyu
almak için burada motopomp kullanması gerekiyor, onlar için elektrik
hattı çekmesi gerekir. Onun hattını çekiyor, trafosunu koyuyor,
panosunu koyuyor. Hasılı, devletin yapacağı
yatırımları kendi imkânlarıyla sağlamış
oluyor. Tabii, burada sadece bu yaptığı sabit yatırımla
da masraflar bitmiyor. Oraya, o alana bir ürün ekiyor ve daha sonra, bu ürünü
sulamak için elektrik kullanması gerekiyor. Burada, normal şartlarda
devlet eliyle, devlet marifetiyle götürülmüş alanlarda Devlet Su
İşlerinin yaptığı kanaletlerden herhangi bir elektrik
enerjisi kullanmadan, cazibeyle sulama yapılan bölgelerdeki dekara maliyet
ile bu yöntemle yapılan üretimdeki maliyetler arasında farklar var.
Bir tarafta üretici Devlet Su İşlerinin kaynaklarından su kullanırken,
ortalama olarak dekar başına 20 lira gibi bir sulama bedeli öderken,
diğer, kendi imkânlarıyla yatırım getirdiği arazisine
hem bir sabit yatırım ödüyor, bunun yanında da
yaklaşık olarak dekara 50 lira, 60 lira gibi bir elektrik enerjisi
bedeli ödemek durumunda kalıyor. Siz de takdir edersiniz ki bu durum
üreticiler arasında da bir haksız rekabete, hatta adaletsizliğe
sebebiyet veriyor.
Değerli
arkadaşlarım, son yıllarda, şahsen benim de
önemsediğim, Tarım Bakanlığının
basınçlı sulama sistemlerine yönelik teşvik girişimleri
elektrik tüketimini tarımsal alanda artıracağı yönünde
birtakım işaretler ortaya çıkartıyor.
Dolayısıyla, bu kanun teklifinde öngördüğümüz, elektrik enerjisi
kullanılarak yapılan sulamaların tarifelerini diğer
şekilde yani Devlet Su İşleri kanaletlerinden, kanallarından
sulayarak üretim yapan üreticilerimizle aynı tarife veya bu giderleri
eşitleme talebimiz doğru olduğu ortaya çıkıyor.
Nihayetinde, biliyorsunuz küresel ısınma kaynaklı bir
kuraklık söz konusu ve dolayısıyla, her geçen gün hem dünyada
hem ülkemizde hem tarımsal üretimde hem normal yaşantımızda
suyun önemi bir kat daha artıyor. Dolayısıyla, tarımsal
üretimde üretimi artırmak istiyorsak da modern tarım teknolojilerine
ihtiyacımız var, modern tarım teknolojilerinde de modern sulama
sistemlerine ihtiyaç var. İşte bu basınçlı sulama
sisteminde eğer devlet olarak, Hükûmet olarak -ki bunu da destekliyorsak-
burada kullanacağımız elektrik fiyatlarının, elektrik
bedellerinin de mantıklı veya rasyonel bir noktaya çekilmesinde yarar
gördüğümü belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Milletvekilimiz Gürol Erginin bu kanun
teklifinde Devlet Su İşlerinin dekar başına ücret
tarifesinin kuyular vasıtasıyla ya da değişik su
kaynaklarıyla sulama yapan üreticilerimizin aynı tarifeden
ücretlendirilmesi, bu konuda da doğan farkların her yıl Enerji
Bakanlığının bütçesine konulan ödenekten
karşılanması yoluna gidilmesinin doğru
olacağını düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, dünyada her geçen gün tarımsal üretimin önemi bir
kat daha artıyor. Geçtiğimiz günlerde başlayan Birleşmiş
Milletler Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Zirvesinde dünyada 1
milyar aç insanın olduğu, dünyadaki tarımsal üretimin artık
dünyanın nüfus artışından kaynaklanan artı gıda
talebini karşılayamayacağı, bunun için de mutlaka bütün
ülkelerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayın.
Buyurunuz.
VAHAP SEÇER
(Devamla)
mutlaka dünyanın bütün ülkelerinde hükûmetlerin tarımsal
üretimi desteklemesi gerektiğini, tarımsal üretimin
artırılması gerektiğini, hatta az önce de işaret
ettiğim gibi, bu toplantıların, iklim
değişikliğiyle ilgili önümüzdeki ayda Kopenhagda yapılacak
İklim Değişikliği Zirvesiyle bir eş güdüm hâlinde
çalışması gerektiğini
Çünkü dünyada iklim
değişikliği kaynaklı, küresel ısınmanın
neticesinde ortaya çıkan kuraklık ve onun neticesinde tarımsal
üretimde ortaya çıkan kayıplar, bugün dünyada aç insan
sayısını, yani her gün aç şekilde yatağa giren insan
sayısını bir kat daha artırmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, hep söylüyoruz, son yıllarda Türk tarımı
iyi yönetilmiyor. Türk tarımı maalesef yanlış
politikalardan dolayı üretim kayıplarıyla karşı
karşıya kaldı. Tarıma dayalı dış ticarette
dış ticaret açığı veriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü bitiriniz.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Hep söylüyorduk, Türkiye özellikle tarımsal ham madde
konusunda sürekli dış ticaret açığı veriyor. Gıda
sektörü, yem sektörü, ham maddesini dünyanın değişik ülkelerinden
karşılıyor. Yaklaşık olarak hâlâ, bugün 2 milyar dolar
civarında yağlı tohumlara ithalatta yurt dışına
para ödüyoruz. Bunların ortadan kaldırılması gerekiyor.
Türkiye
tarımsal anlamda her türlü dinamiklere sahip. 27 milyon hektar tarım
yapacağımız alan var. 8,5 milyon hektar sulanabilir
alanımız var ki 3,5 milyon hektar, hâlâ sulayacağız.
diyoruz ama gerekli yatırımları, altyapı
çalışmalarını bir türlü bitirmiş durumda değiliz.
İşte
2008-2012 GAP Eylem Planı hazırlandı, 2009 bitiyor, bir arpa boyu
yol kat edilemedi. Az önce Sayın Hocam da işaret etti, Beş
yıl içerisinde 750 bin hektar alanı sulayacağız. dediniz
ama geçen bir buçuk-iki yıllık süreç içerisinde henüz, bitirilen,
sulamaya açılan alan sayısı 30 bin hektarı geçmiş
değil.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Türkiye tarımı yanlış yönetiliyor.
Umut ediyorum ki
önümüzdeki günlerde politikalarımızda değişiklik olur.
Türkiye'nin tarımsal üretime ihtiyacı var. Tarımsal üretimin
ekonomiye katkısını hepimiz biliyoruz.
BAŞKAN
Sayın Seçer
VAHAP SEÇER
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın Özkan,
sisteme girmişsiniz, niçin?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) 60a göre iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Gürol
Ergine teşekkürlerimi sunuyorum. Tarımsal sulamada kullanılan
enerji fiyatları gerçekten oldukça yüksektir. Bu yetmiyormuş gibi bir
de -benim bölgemden de örnek vereceğim- Burdurun İnsuyu bölgesinde,
Çatağıl, Çine, Gıravgaz, Yaka köylerimizde devlet
tarafından elektrik direkleri verilmiş, telleri çekilmiş,
elektrik aboneliği verilmiş üreticilerimize kaçak elektrik kullanma
yönünde cezalar gelmiştir. Bunlar yaklaşık 7 milyar, 8 milyar,
10 milyar gibidir. Bu sorun gündeme alınırsa bu konular da Meclis
tarafından tartışılacaktır ve oradaki üreticilerin
sorunlarına bir çare olacaktır.
Bu konuyu belirtmek
istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, 60a göre aynı teklifle
ilgili iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Başka
illerde olduğu gibi Tokat ilinde de -bazı ilçelerinde- tarımsal
sulamada kullanılan elektrik paraları ödenememektedir. Özellikle 2009
yılında ürünlerin para etmemesinden dolayı Erbaa ilçesinde,
Kazova Vadisinde, Zile Ovasında, Artova Ovasında tarımsal
sulamadan kaynaklanan elektrik borçları ödenemediği için
kanalların bazılarında sular akmamıştır.
Özellikle 2009 yılı için söylüyorum, Yeşilırmakta su
olmasına rağmen, çiftçi borcunu ödeyememiş ve de bu yaz
mevsiminin o sıcaklığı içerisinde sular kanallara
gelmemiştir ve ürünler yanmıştır.
Ben de bu
teklifin önemli olduğunu düşünüyor ve teklifi destekleyeceğimi
söylemek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Son
olarak size söz vermiştim Sayın Doğru. Bu konuyu yeterince
tartıştığımızı düşünüyorum, diğer
arkadaşlarımıza söz vermeyeceğim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi,
gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE
SEÇİM
1.- Millî Savunma ve Çevre Komisyonlarında açık
bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN
Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Konya Milletvekili Muharrem Candan aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çevre
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi,
gündemin Oylaması Yapılacak İşler kısmına
geçiyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında
Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/706) (S. Sayısı: 407) (x)
BAŞKAN - Bu
kısımda yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında
Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasına
başlıyoruz.
Daha önce
yapılan oylamada açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılması kabul edilmişti.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini de başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Elektronik cihazla yapılan oylamada yeterli sayı yoktur,
pusulaları arayacağım efendim.
Şimdi
okuyorum:
Sayın Sait
Dilek? Burada.
Sayın Nimet
Çubukçuya vekâleten Zafer Çağlayan? Burada.
Sayın Halil
Mazıcıoğlu? Burada.
Sayın Fatma
Şahin? Yok.
Sayın Ali
Babacana vekâleten Cevdet Yılmaz? Burada.
Sayın Akif
Gülle? Burada.
Sayın Mehmet
Aydına vekâleten Cemil Çiçek? Burada.
Sayın Fatma
Salman Kotan? Burada.
Sayın
Şaban Dişli? Yok.
Sayın Metin
Yılmaz? Burada.
Sayın Mehmet
Alp? Burada.
Sayın
Fahrettin Poyraz? Yok.
Sayın Mustafa
Ataş? Burada.
Sayın
Kastal?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şaban Dişli geldi Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şaban Dişli? Burada.
Sayın Ahmet
Aydoğmuş? Burada.
Sayın
Fırat? Yok.
Sayın
Kacır? Burada.
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
bulunamamıştır.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.19
(x)
407 S. Sayılı Basmayazı 12/11/2009 tarihli 17nci Birleşim
tutanağına eklidir.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
407 sıra
sayılı Tasarının açık oylamasında toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Tasarıyı
tekrar açık oya sunuyorum.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın Çiçek? Burada.
Sayın
Abdulkerim Aydemir? Burada.
Sayın Cemil
Çiçek, Mehmet Aydına vekâleten? Burada.
Sayın Akif
Gülle? Burada.
Sayın Halil
Mazıcıoğlu? Burada.
Sayın Ali
Babacan yerine Cevdet Yılmaz? Burada.
Sayın Sait
Dilek? Burada.
Sayın Atalay
yerine Sayın Ertuğrul Günay? Burada.
Sayın Nimet
Çubukçu yerine Zafer Çağlayan? Burada.
Sayın Lokman
Ayva? Burada.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 186
Kabul : 185
Ret :
1 (x)
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Saat 20.15e
kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.32
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı : 96)
BAŞKAN
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine devam edeceğiz.
3.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Onun da komisyonu yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi,
3üncü sırada yer alan Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın
Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın;
Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı:
427) (x)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
427 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde ilk söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraza ait.
Buyurunuz
Sayın Poyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi Sayıştay 1862
yılında kurulmuş ve Osmanlıdan günümüze kadar
varlığını devam ettiren, 1876 Anayasasıyla anayasaya
girmiş ve bugüne kadar da her anayasada yer almış, anayasal nitelikte
bir kurumdur.
(x)
427 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
82
Anayasasının 160ıncı maddesinde de Sayıştaya,
merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ve sosyal güvenlik
kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mallarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve
işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarda verilen inceleme,
denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla ilgili görevler
verilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, yaklaşık bir buçuk asra yakındır bir
geleneği olan bu kurumumuz, tıpkı diğer
kurumlarımız gibi bir taraftan kendisini oluşturan Anayasadaki
hükümler ve diğer kanunlarda oluşturulan hükümlerle birlikte mevcut
gelenekleriyle de bugüne kadar bir değer olarak taşınmış
gelmiştir.
Şimdi, bugün
kanun teklifi olarak sizlerin karşısına getirdiğimiz kanun
teklifimiz, tabii bir mecburiyete binaen ortaya çıkmış bir
tekliftir. Bildiğiniz gibi kamu kurumları, millete hizmet etmek,
devlet hizmetlerini yerine getirmek için personel çalıştırmakta,
personel istihdam etmekte ve bunları mesleğe kazandırmak ve
sonrasında da, eğitim süreçlerini geçirdikten sonra da hizmete
koşmaktadır. Şimdi, geçtiğimiz 2008 yılı içinde
Sayıştay meslek mensupları alımında yapılan iki
sınavdan sonraki sözlü sınav ilan edilmiş, yaklaşık 60
denetçi yardımcısı arkadaş kurumlarında
çalışmaya başlamışlar ve fakat mülakata
katılıp, sözlü sınava katılıp sınavı
kazanamayan bir kısım arkadaşların Danıştaya dava
açması sonucu da Danıştay açılan davayı görmeye başlamış,
16/2/2009 tarihinde açılan bu davayla ilgili olarak, yaklaşık
beş ay sonra, 7/7/2009 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı
vermiştir.
Şimdi,
konunun bir boyutunu da şöyle tartışmak istiyorum değerli
arkadaşlar sizlerle: Parlamenter sistemin uygulandığı
ülkemizde, biliyorsunuz, Anayasa gereği yasama, yürütme, yargı
organları, güçleri, güçler ayrılığı ilkesi
çerçevesinde faaliyet göstermekte ve sistemi işletmekteler. Burada vekâlet
müessesesi gereği Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri kanun yapma,
kanun koyma, millet adına kanun koyma görevini yerine getirmekte, yürütme
Parlamentonun çıkarttığı bu kanunları uygulama,
yargı da yine Parlamentonun çıkarttığı bu kanunlara
uygun olarak yürütmenin işlem ve eylemlerini denetlemektedir.
Burada pek tabii
ki en başta Anayasa olmak üzere tüm bu kurumlarımızın
Anayasaya, kanunlara ve diğer mevzuata da uymaları beklenir. Elbette
yargı kararlarına neticede hepimiz uymakla mükellefiz ama herhâlde,
Parlamento olarak da, bu sistemde işlemeyen birtakım hususlar varsa
da bunu gündemimize alıp Parlamento olarak, milletvekilleri olarak
tartışıp, gerek yürütmede gerekse de yargıda aksayan yönler
varsa, bu aksayan yönlerle ilgili olarak gerekiyorsa tekrar düzenleme yapma
yetkimiz ve sorumluluğumuz da olduğu kanaatindeyim. Bu bağlamda
Danıştayın verdiği yürütme kararını sizlerle
biraz tartışmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 2nci maddesinde şöyle bir hüküm var: İdari yargı
yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile
sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi
yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara
uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem
niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde
yargı kararı veremezler. hükmü vardır.
Yine, aynı
Kanunun 27nci maddesinde ise yürütmenin durdurulmasının hangi
esaslarda olması yönünde birtakım hükümler getirilmiş. Orada da
kanun şunu emrediyor: Danıştay veya idari mahkemeler, idari
işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız
zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka
aykırı olması şartlarının birlikte
gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına
karar verebilirler.
Yürütmeyi
durdurma kararına karşı -sizler- taraflar olarak yedi gün içinde
bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edebilir ve itiraz edilen merciler de
dosyanın kendilerine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek
durumundalar.
Yine aynı
Kanunun son fıkrasında ise Yürütmenin durdurulması kararı
verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır.
hükmü yer almaktadır.
Şimdi,
bunları niye söylüyorum değerli arkadaşlar? Birazdan
vereceğim tarihleri dikkatinize sunmak istiyorum ve bu tarihlere
bağlı olarak da ortaya çıkan mağduriyeti dikkatinize sunmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, yapılan sınav 2 ila 6 Şubat 2009 tarihlerinde
yapılıyor ve atamalar 23/2/2009 tarihinde yapılıyor. Bu
atamalar yapılmadan Danıştaya 16/2/2009 tarihinde dava
açılıyor ve fakat yaklaşık beş ay sonra 7/7/2009
tarihinde de yürütmeyi durdurma kararı veriliyor.
Şimdi,
hakikaten ortada telafisi güç bir zarar ortaya çıkacak olsaydı, varsa
bu zarar o zaman haklı olarak biz bu beş ay niye bekledik diye
sormamız gerekmiyor mu?
Bir diğer
KAMER GENÇ
(Tunceli) Danıştayda çok büyük iş var, çok iş var,
binlerce iş var.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Tahmin ediyorum
Tabii, tabii
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sıkışmışlar bir kere, karar
çıkaramıyor.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Sayın Genç, onların hepsini biliyoruz. Müsaade
edersen biz bu konuyu tartışalım
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben Danıştayda çalıştım. Binlerce dosya
var.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Konuyu tartışalım. Siz de görüşlerinizi
gelir burada ifade edersiniz.
BAŞKAN
Sayın Poyraz, buyurunuz efendim, devam ediniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Binlerce dosyayla uğraşıyorlar.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bu beş
aylık süre sonrasında verilen yürütmeyi durdurma kararından
sonra, verilen karar gereği sınavın sonuçlarıyla birlikte
yürütmeyi durdurma verildiği için, bu az önce bahsettiğim 23/2/2009
tarihinde ataması yapılan arkadaşlarımızın
elbette ki göreve başladıklarından yedi ay sonra da bu mahkeme
hükmünün uygulanmasından dolayı da Sayıştaydaki
işlerine son verilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, burada şöyle sıkıntılarımız var.
Sistem olarak sıkıntılarımız var, yani kişi
olarak kastetmiyorum. Şimdi, yürütmeyi durdurma veriyorsunuz ama
davanın esasına ilişkin olarak hükmün ne zaman verileceği
belli değil. Az önce Kamer Bey söylüyor, İş yükü çok
ağır diyor, Çok fazla diyor. İki yıl da sürebilir, dört
yıl da sürebilir -bilemiyoruz- kanundaki açık hükme rağmen
öncelikle dosya görüşülür demesine rağmen.
Tabii burada, bu
60 kişiden 48 arkadaşımız diğer kamu
kurumlarından naklen gelmişler. Ortada kesin bir mahkeme kararı
olmadığı için, bu arkadaşlarımız, naklen
geldikleri kurumlara şu anda geri dönmüyorlar, dönemiyorlar;
Sayıştayla da ilişkileri kalmadı. Peki, ne olacak bunlar?
(AK PARTİ sıralarından Ortada kaldılar sesi) Ortada kaldılar,
doğru söylüyorsunuz.
Bu
arkadaşlarımızdan 2 tanesi de diğer kamu
kurumlarından, birisi Ziraat Bankasından, birisi Tarım Kredi
Kooperatiflerinde çalışırken sözleşmelerini de tek
taraflı feshederek Sayıştayda göreve başlamışlar.
Şimdi, somut
bir örnek söyleyeceğim, sorumluluğumuzu hatırlatmak
anlamında değerli arkadaşlar. Bunların her birisinin
kendimizin evladı olduğunu kabul ederek söylüyorum. Tabii ben,
yaş itibarıyla kardeşim olarak görüyorum. Mesela bir isim,
İsmail Köylüoğlu. Kim bu arkadaşımız? Bu
arkadaşımız, Tarım Kredi Kooperatiflerinde müfettiş
olarak çalışan bir arkadaşımız ve
Sayıştaydaki sınavları kazanıp atama yazısı
geldiği zaman da Tarım Kredi Kooperatiflerine 30.750 lira, eski
rakamla yaklaşık 31 milyar lira tazminatı cebinden ödeyerek
Tarım Kredi Kooperatifleriyle iş akdini tek taraflı feshediyor,
geliyor Sayıştayda işe başlıyor, yedi ay biz devlet
olarak, millet olarak bu arkadaşlarımızın
maaşlarını ödüyoruz, yedi ay biz bu
arkadaşlarımıza hizmet içi eğitim veriyoruz, ondan sonra da
diyoruz ki: Kusura bakma kardeşim, yürütmeyi durdurma var, biz seni
kapının önüne koyuyoruz.
Peki, yeri
gelmişken şunu tartışalım mı? Peki, bu mahkeme
sürdü, diyelim ki bir sene daha sürdü. Teorik olarak hukuken şu mümkün
müdür: Dava açan, sınavın iptalini talep eden kişilerin
Danıştay tarafından haksız bulunmaları, idarenin
eyleminin, işleminin haklı bulunması mümkün müdür? Mümkündür.
Bir yıl sonra Danıştay Ben idareyi haklı buluyorum. Dolayısıyla,
her ne kadar yürütmeyi durdurma talebini kabul etmiş olsam da sizin
talebinizi, dava açanların talebini reddediyorum. dedi. Ne olacak peki bu
arkadaşlar? Peki, bu arkadaşlarımız kesin hüküm
verilmediği için, 48 tanesi, diğer kamu kurumlarından
gelmiş olan arkadaşlarımız o kurumlarına
dönebilecekler mi? Hayır. Ne yapacaklar? Tekrar biz onlara hukukun yolunu
gösteriyoruz, mahkemenin yolunu gösteriyoruz, diyoruz ki: Kardeşim,
mağdur olduğuna inanıyorsan git bir dava da sen aç.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Temyize de gidilebilir ayrıca.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Gidilmiş zaten yürütmeyi durdurmaya yönelik olarak.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Değişik anlatıyorsunuz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Kamer Bey, çok biliyorsan gelirsin, burada
anlatırsın. Her şeyi zaten zatıaliniz biliyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz verirlerse anlatırım.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, başka bir
sıkıntı da şu: Bu arkadaşlarımız,
sınava girdikleri zaman hepsi, kanunda tanınmış olan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Danıştayın kararını uygulamıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun)
Ya, dinle be!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yanlış bilgi veriyor.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla)
sınava girme yaş haddini aşmamış
olan kişilerdi. Ama şu anda bunların yaklaşık yüzde
80i, tekrar sınav açılsa bile sınava girme haklarını
kaybetmiş olan kişilerimiz.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Niye bu karar gecikmiştir?
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Mahkeme gecikmiş, bilemem.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen yürütmenin durdurmayı
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, ben
tartışmaya açıyorum ve dikkatlerinize sunuyorum, siz nasıl
değerlendirirseniz değerlendirin. Ben kanun teklifimdeki gerekçemi
ortaya koymaya çalışıyorum, mağduriyeti ortaya koymaya
çalışıyorum. Eğer senin gibi, senin aklına uyup da
usul tartışmasıyla vakit harcayacak olursak bu
arkadaşlarımızın mağduriyeti devam edecek. Eğer
Bırakalım devam etsin. diyorsan, bırakalım o zaman.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İdarenin yürütmenin durdurulmasını kaldırmaya
yönelik itiraz hakkı var.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Hayır, öyle bir şey...
Sonuçta idare bu
arkadaşlarımızın işine son vermiştir. İdare
şöyle yapsaydı böyle yapsaydı
Bunların hepsi geçti
şu anda. Ve sonuçta, değerli arkadaşlar, burada belki pek çok
şey daha söylenebilir ama ortada bir mağduriyet olduğu kesin.
Fakat biz şu anda bu kanun teklifiyle şunu da yapmıyoruz
Yani
60 tane arkadaşımız var, bu 60 tane
arkadaşımızın mağduriyetini giderelim. Ee, kişiye
özel bir kanun mu çıkartıyoruz? Hayır.
Bu somut olayla
şu ortaya çıkmıştır: Burada sistemde bir eksiklik var,
aksayan bir yön var. Danıştay kendince haklı gerekçelerle bu
aksayan yönü tespit etmiştir, tabiri caizse yaraya parmak
basmıştır; dolayısıyla yasama olarak da bizim buradaki
boşluğu doldurmamız gerekiyor ve 832 sayılı
Sayıştay Kanununun 9uncu maddesinde yapacağımız
değişiklikle bundan sonra bu ve buna benzer olayların,
mağduriyetlerin yaşanmaması için biz bu kanun teklifini
getiriyoruz.
Peki, bu kanun
teklifinde ne yapıyoruz? Değerli arkadaşlar, tabii,
geçmişte yaşananlardan ders çıkartarak birtakım
eksikliklerimizi de gidermeye çalışıyoruz. İtiraz konusu
olan, Ya, bu niye böyle yapılıyor? Onun yerine şöyle
olması gerekir. denilen hususları da burada bir nebze düzeltiyoruz.
Nedir? Tahmin
ediyorum ki birazdan diğer milletvekili arkadaşlarımız da
tartışacaklar. İtiraz edilecek hususlardan bir tanesi de,
değerli arkadaşlar, biz, önceki sınav sisteminde alan bilgisi,
genel yetenek ve yabancı dil ağırlığıyla
sınavı başlatıyorduk. Burada alan bilgisini yüzde 50, genel
yeteneği yüzde 30, yabancı dili de yüzde 20 ağırlık
olarak sınava giren arkadaşlarımızı
değerlendirmelerde esas alıyorduk. Şimdi bu teklifte bunu
değiştiriyoruz, değiştiriyoruz çünkü buradaki yabancı
dili kaldırıyoruz. Gerekçe şudur değerli arkadaşlar:
Sayıştay gibi bir kurumda elbette yabancı dil bilmek gerekir fakat
Sayıştaya giriş noktasında, giriş sınavında,
siz, eğer sadece yabancı dili yüzde 20 gibi ağırlık
ortalaması yüksek bir oranda girenlerden talep ederseniz, o zaman
haklı olarak sistemin diğer yerlerini de değiştirmemiz
lazım. Sayıştay bizatihi denetim yapıyor, hukukun
merkezinde olan bir yer ama şu andaki yüksek öğrenim
ortalamasını esas aldığımız zaman
Aramızda
mutlaka hukukçu olan arkadaşlarımız var; bugün Türkiyenin en
iyi hukuk fakülteleri diyebileceğimiz hukuk fakülteleri başta Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi gibi
hukuk fakültelerinde, değerli arkadaşlar, hanginiz yabancı dil
okudunuz? Ben hukuk fakültesi mezunu değilim ama Sayıştay burada
bu sıkıntıyı gördü ve kendisine şöyle bir yol çizdi,
dedi ki: Ben bu arkadaşları alacağım, iki
yıllık, üç yıllık denetçi
yardımcılığı döneminde de onlardan, işte o
KPDSde belirlediğimiz 60tır, 70tir, o seviyeye gelmelerini
istiyorum. Nitekim, geçtiğimiz yıllarda bunu da kendisi hizmet içi
eğitimlerde tamamlamış ve Sayıştaya geldiği zaman
kamu personeli dil sınavında yeterlik düzeyi çok düşük olan
kendi denetçi, başdenetçilerini de bu anlamda şu anda 80-90ın
üzerinde not alacak seviyeye kadar da çalıştırmış,
zorlamış ve bunu da kendi personeline başartmış bir
kurum olarak bence örnek gösterilecek bir kurum.
Biz, bunu sadece
Sayıştayda yapmıyoruz. Aramızda mülki idare
amirliğinde görev yapmış, kaymakamlık yapmış
arkadaşlarımız var, hâkimlik yapmış
arkadaşlarımız var. Kaymakamlıkta ne yapıyoruz?
Alıyoruz kaymakam adayı arkadaşlarımızı
mesleğe kabul ediyoruz, ama dil noktasındaki yeterliklerini
artırmak için de, işte eğitimdeki o fırsat
eşitsizliklerini bir nevi meslekte kapatmak için de bunları kursa
gönderiyoruz, yurt dışına gönderiyoruz, bir taraftan dillerini,
bir taraftan da diğer görgü ve eğitimlerini artırma
noktasında çaba sarf ediyoruz. Dolayısıyla, burada eğer bir
tercihte bulunulacaksa, evet belki mülakat aşamasında dil
noktası, yabancı dil bilme noktası diğer kriterlerle
birlikte değerlendirilebilir, ama mesleki yeterlik anlamında alan
bilgisinin ölçüldüğü ÖSYMnin yaptığı sınavda dili
önemli bir engel olarak koyduğunuz zaman, bu sefer, Sayıştaya,
mesleki yeterlilik anlamında bir iyilik değil, şahsi kanaatim,
çok daha fazla kötülük yapmış olacağız.
Değerli arkadaşlar,
sürem kısaldığı için bir konuya daha girmek istiyorum, o da
-komisyonda da çok tartışıldı bu konu- yani sözlü
sınav mı olacak, mülakat mı olacak? Mülakatın şekli ne
olacak? Ben burada birkaç konuya kısaca şöyle değinmek
istiyorum: Bir kere, sistemin güven üzerine yürümesi lazım. Millet bizi
seçiyor, güveniyor, getiriyor iktidarıyla muhalefetiyle. Biz de buradan
Sayıştay Başkanını seçiyoruz, üyelerini seçiyoruz,
gönderiyoruz. Ee, şimdi, sınav komisyonu oluşturuyorsunuz,
Sayıştay Başkanı veya daire başkanı, içinde
Sayıştay üyelerinin olduğu, meslekte yıllarca hizmet
etmiş uzman denetçilerin, başdenetçilerin olduğu bir komisyon
oluşturuyorsunuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerini tamamlayınız.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla)
ve sonra diyorsunuz ki: Ben bu komisyona güvenmiyorum. Ee
Ne istiyorum? Şunu istiyorum, yok bunu istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu sadece Sayıştaya özgü bir şey değil.
Aramızda maliye kökenli arkadaşlarımız var. Biz maliye
müfettişliğinde, hesap uzmanlığında -yakın
arkadaşlarımdan biliyorum- bu kariyer meslekler sistemin
omurgası olduğu için, sadece alan bilgisi değil, alan bilgisiyle
birlikte o mesleği temsil edip edemeyeceği, yapıp
yapamayacağı noktasında sosyal çevresine kadar
araştırıyorduk, hâlâ da araştırıyoruz. Ben
biliyorum ki, maliye müfettişleri Maliye Teftiş Kuruluna eleman
almadan önce, bir başmüfettişi mülakata girecek olan
arkadaşın evine kadar gönderiyor, sosyal çevresine bakıyor bu
arkadaşımız maliye müfettişliğini yapar mı yapamaz
mı diye.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İktidarınız zamanında, tarikat mensubu olup
olmadığını araştırıyorsunuz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Tabii, tabii, siz öyle zannedin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sizin yaptığınız bu.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, kim ne derse desin, biz Kamer
Genç üzerine sistemimizi
Kamer Genç bilmiyorum öyle midir ama sistemimizi
güvensizlik üzerine değil, güven üzerine inşa ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözünüzü tamamlayınız Sayın Poyraz.
Buyurunuz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Peki.
Değerli
arkadaşlar, işin özü, burada, bir taraftan bundan sonra
mağduriyetlere yol açmamak için bir düzenleme yapıyoruz ama bir
taraftan da o mülakatı kazanmış olan
arkadaşlarımızın kazanılmış haklarını
tekrar iade ediyoruz. Mülakata girip kazanamamış olan
arkadaşlarımıza da tekrar mülakat için bir hak daha
tanıyoruz.
Ben kanun
teklifimizin öncelikle Sayıştayımıza, ülkemize
hayırlara vesile olmasını temenni ederek sözlerimi
tamamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Poyraz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, konuşmacı dedi ki Biz Kamer Genç
metodunu uygulamıyoruz. Burada bana sataşma var.
BAŞKAN
Efendim? Kamer Gençin nesini uygulamıyoruz dedi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, dedi ki Kamer Genç metodunu uygulamıyoruz. Bir
sataşma var. İzin verirseniz, 69uncu maddeye göre
BAŞKAN
Buyurun.
Lütfen, yeni
sataşmalara mahal vermeden konuşursanız memnun oluruz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, ben Danıştayda on dört sene hâkimlik,
savcılık yaptım. İdari yargının ne olduğunu
bilirim. Şimdi, idari yargıda
Burada diyor ki: İdari eylem ve
işlemleri yetki, sebep, konu, maksat itibarıyla hukuka aykırı
olup olmadığı yönüyle Danıştayın, idari
mahkemenin inceleme hakkı vardır. Şimdi burada, gerek
kaymakamların gerek hâkimlerin ve buna benzer üst düzey kamu
görevlilerinin mesleğe alınmasında Danıştay bir karar
veriyor, diyor ki: Arkadaş, sen gelen vatandaşa sözlüde ne soru
sordun? Bu sözlü soruda bu ilgili kişi ne cevap verdi? Bunu yargı
denetimine tabi tutabilmem için sen bunu bir filme al. Yani sen hangi soruyu
sormuşsun bu kişiye
Düşünebiliyor musunuz, yazılıda
en yüksek puanı almış; hâkim, savcı adayı, Sayıştay
adayı en yüksek puanı almış, ama gidiyor, sözlüde Ananın
adı ne, babanın adı ne, memleketinin adı ne? Sen
kazanmadın, git diyor. Bakın, inanınız böyle oluyor bu.
Onun için, idari yargıda sözlü işlemi de bir idari işlem
olduğu için -çünkü ötekisi yazıya dökülüyor, yani adam tek tek
yazılı şeyini inceliyor- sözlüde de idari yargı
Arkadaş, idarenin bütün eylem ve işlemleri yargı denetiminde
olmadığına göre, sen sözlüde bu kişiye ne soru sordun? Bu
sana ne cevap verdi? Ondan sonra benim onu denetleyebilmem için, sen bunu,
sözlüyü banda alacaksın, ben de o bandı inceleyeceğim.
Dolayısıyla, sen idare olarak taraflı mı hareket ettin,
tarafsız mı hareket ettin, ben de bunu inceleyeceğim. diyor.
Orada da Danıştay, idare mahkemesi sözlüde sorulan soruları ve
adayın verdiği cevabı değerlendirmesi için ortada bir delil
olması lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, sözünüzü tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani yoksa ki bir delil olmadan neyi inceleyecek? İşte,
burada niye kaçıyorsunuz değerli arkadaşlarımız?
Sayıştay Başkanı da olabilir, Danıştay
Başkanı da olur, Yargıtay Başkanı da olur.
İnsanlarda menfaat duygusu var; yani kendi çocuğu ile zeki bir
çocuğu aynı paralelde değerlendiremez. Onun için, gelin,
objektif kuralları koyalım. Yani objektiflikten kaçmak, dürüstlükten
kaçmak kime, ne kazandırır? Dürüstlüğü bir tarafa iterek neyin
peşinde koşuyoruz?
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Dürüstlükten kaçan yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) İşte, idari yargı diyor ki: Kardeşim sen
Anayasaya koymuşsun İdarenin hiçbir eylem ve işlemi yargı
denetimi dışında tutulamaz. Benim de sözlüyü denetim
altında tutabilmem için, ben senin sözlüde ne sorduğunu, bu
adayın ne cevap verdiğini kontrol etmek istiyorum. Siz niye bundan
rahatsız oluyorsunuz?
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Rahatsız olmuyoruz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, şimdi, bu memlekette cumhurbaşkanlarının
ne kadar taraflı olduğunu, başbakanların ne kadar
taraflı olduğunu, yargının ne kadar taraflı
olduğunu hepimiz bildiğimize göre, idari yargıdaki
kişilerin, oradaki 6 kişilik bir heyetin vicdanlarının
sesiyle bir karar vermeleri için, bu insanlara objektif kurallar koymak
lazım. Bizim dediğimiz bu.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın;
Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı:
427) (Devam)
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 427 sıra sayılı Sayıştay
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayıştay
denetçi yardımcılığına giriş için gerekli olan üç
aşamalı sınav ile ilgili hususlar, 832 sayılı
Sayıştay Kanununun 9uncu maddesi gereğince hazırlanan ve
29/1/1980 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan yönetmelikle düzenlenmiştir.
Sayıştay Başkanlığı tarafından 2/2/2009-
6/2/2009 tarihleri arasında yapılan Sayıştay denetçi
yardımcılığı sözlü sınavının ve
sınav sonucu yapılan atama işlemleri ile söz konusu
yönetmeliğin sözlü sınavla ilgili bazı maddelerinin iptalinin ve
yürürlüğünün durdurulması talebi ile açılan davalar neticesinde
Danıştay 12. Dairesi, 2009/1045 ve 2009/1069 esas sayılı
kararlarıyla yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir.
Danıştayın söz konusu yürütmenin durdurulması kararı
sonucu bu kanun teklifinin verildiği anlaşılmaktadır.
Teklifin
komisyonda değişen şekliyle 1inci maddesinde 832
sayılı Sayıştay Kanununun 9uncu maddesi
başlığıyla birlikte değiştirilerek, yönetmelik
ile düzenlenen denetçi yardımcısı adaylığına
giriş sınavı ve diğer hususlarla ilgili hükümlere kanunda
yer verilmesi öngörülmektedir ancak kanun maddesi âdeta yönetmelik gibi
ayrıntılar içermektedir. Adayların 2 defa atanması gibi,
uygulamada sorunlara neden olabilecek hükümler bulunmaktadır.
Ayrıca,
yıllardır uygulanmakta olan ve mevcut yönetmelik hükümleri ile
düzenlenmiş olan sınav sisteminde bazı değişikliklere
gidilmektedir. Yapılan değişikliklerden en önemlisi, sözlü
sınav kaldırılarak yerine mülakat getirilmektedir. Ayrıca,
eleme sınavında yer alan yabancı dil bilgisi soruları
çıkarılmakta, eleme sınavını kazanmış
sayılanların sayısı artırılmakta,
yazılı sınavı kazananlara sınır getirilmektedir.
Görüldüğü
üzere, yıllardır uygulanan sınav sisteminde köklü
değişikliklere gidilmektedir. Teklifin komisyonda değişen
şekliyle 2nci maddesinde ise 2/2/2009-6/2/2009 tarihleri arasında
yapılan sınav sonucuna göre atananların sınav sonucuna
ilişkin hakları saklı tutulmakta ve sözlü sınavda
başarısız sayılanların 1inci maddedeki düzenlemeye
göre mülakata alınması ve mülakatta aranacak 75 puanın bu
mülakatta 50 olarak uygulanması öngörülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, aynı eleme ve yazılı sınavına
giren kişilerin üçüncü aşamada bazılarının sözlü
sınava, bazılarının mülakata tabi tutularak denetçi
yardımcılığına atanacak olmasının hukuki
ihtilafa yol açabileceği düşünülmektedir. Bizim özellikle
endişemiz, itirazımız buradadır.
Dolayısıyla
Danıştay 12. Dairesi kararı ile oluşan hukuki
boşluğa yönelik bir düzenleme yapılması ve ortaya
çıkan mağduriyetlerin giderilmesi gerektiği görüşünü
taşıyoruz. Ancak teklifteki maddelerin içeriği itibarıyla
endişelerimiz ve itirazımız bulunmaktadır.
Bu teklifin Plan
ve Bütçe Komisyonunda gündeme gelmesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisine
teklifte bulunulduğunda, ki Plan ve Bütçe Komisyonu çok yoğun bir
gündemle bütçe görüşmelerini yapıyor, buna rağmen biz Derhâl
görüşelim. dedik, Bu mağduriyeti, gençlerimizin bu
mağduriyetini giderelim. dedik.
İnanır
mısınız, bu iki maddelik konu iki günümüzü aldı. Birinci
gün tartışmalardan netice alamadık. Israrla sorduğumuz:
Neden mülakat getirilmektedir, sözlü sınav neden kaldırılmaktadır?
Hani dereyi geçerken at değiştirmek gibi oluyor. Yarım
kalmış bir sınavı tamamlamak için niye mülakat hükmüne yer
veriyoruz? Bununla ilgili tatmin edici bir cevap alamadık. Bizim endişemiz:
Tekrar iptali söz konusu olabilecek bir içerikte olduğundan, tekrar
mağduriyetlere yol açabileceği nedeniyle itiraz ettik.
Bir diğer
konu: Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulan 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2008 Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak Maliye
Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından 26 Ekim 2009
günü Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan sunumda, önümüzdeki dönemde
Hükûmet tarafından
gerçekleştirilecek bazı önemli yapısal reformlar arasında
5018 sayılı Kanunla uyumlu yeni Sayıştay Kanununun çıkarılacağı
da sayılmıştır. Yine 4 Kasım 2009 tarihinde
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu bütçesinin görüşmeleri
sırasında da -kendileri buradalar- Sayın Başbakan Yardımcımız
ve Devlet Bakanımız Cemil Çiçek Beyin de yeni Sayıştay
Kanununun çıkarılacağı yönünde açıklamaları
olmuştur. Dolayısıyla, yeni Sayıştay Kanunu
düzenlemesinin Hükûmetin öncelikli hedefi olduğunun Hükûmet üyelerince
ifade edildiği bir dönemde sınav sisteminde köklü değişiklik
öngören söz konusu hükümlerin, bu teklif yerine, anılan düzenlemenin
müzakeresi esnasında dikkate alınmasının daha uygun
olacağını düşünmekteyiz. Sözlü sınavın mülakata
dönüştürülmesini orada tartışırız, uygun görülür konur
ama şimdi bu teklifte bu değişikliği yapmamızın
uygun olmadığını düşünüyoruz. Sadece mağduriyetlerin
giderilmesi, ortaya çıkan hukuki boşluğun doldurulmasına
ilişkin bir düzenlemeyle yetinmemiz gerektiğini savunuyoruz.
Bu teklifin
mevcut hâliyle kabul edilmesi, gerek Başbakan Yardımcımız
Sayın Cemil Çiçek gerekse Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
sözlerine, dolayısıyla Hükûmetin hedeflerine güvenilmemesi, hâliyle
de Hükûmetin yeni Sayıştay Kanununu çıkarmayacağı
gibi bir anlama gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 5018 sayılı Kanunla uyumlu yeni Sayıştay
Kanununun çıkarılması kamu mali yönetimi ve kontrolü
açısından büyük önem arz etmektedir. Kalkınma planları ve
programlarda yer alan politika ve hedefler doğrultusunda kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde
edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve mali
saydamlığı sağlamak üzere kamu mali yönetiminin
yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin
hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm mali
işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve mali
kontrolü düzenlenmek amacıyla çıkarılan 10/12/2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, kamu mali yönetiminde yapısal bir reform
olarak nitelendirilmektedir.
5018
sayılı Kanunun bazı maddeleri yayın tarihinde, bazı
maddeleri de 2004 yılında yürürlüğe konulmuş olmakla
birlikte, Kanun tümüyle 2005 yılında yürürlüğe girmiştir.
5018
sayılı Kanunun Dış denetim başlıklı
68inci maddesinde, Sayıştay tarafından yapılacak harcama
sonrası dış denetimin amacının, genel yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde
yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin kanunlara, kurumsal amaç,
hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının
Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanması olduğu belirtilmekte ve
dış denetimin genel kabul görmüş uluslararası denetim
standartları dikkate alınarak, nasıl yapılacağı
düzenlenerek, Sayıştayın denetim raporları ve bunlara
verilen cevapları dikkate alarak düzenleyeceği dış denetim
genel değerlendirme raporlarını Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunması öngörülmektedir.
5018
sayılı Kanun hükümlerinin tümüyle yürürlüğe girdiği 2005
yılından itibaren beş yıl geçmiş olmasına
rağmen bu maddede düzenlenen hükümler doğrultusunda bir işlem
yapılmamış, maddede öngörülen dış denetim genel
değerlendirme raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmamıştır.
Sayıştay
tarafından hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması
öngörülen yine 5018 sayılı Kanunun 42 ve 43üncü maddelerine göre
idari faaliyet raporları, mahallî idareler değerlendirme raporu ve genel
faaliyet raporu hakkında dış denetim sonuçlarını
dikkate alarak görüşlerini içeren dış denetim genel
değerlendirme raporu, 54üncü maddesine göre de mali istatistiklerin
hazırlanma, yayımlanma, doğruluk, güvenirlik ve önceden
belirlenmiş standartlara uygunluk bakımından düzenlenen
değerlendirme raporu, aradan beş yıl geçtiği hâlde bugüne
kadar hiç hazırlanmamış ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulmamıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görev ve yetkilerini belirleyen Anayasanın 87nci
maddesinde, yasama ve diğer görevlerinin yanı sıra Bakanlar
Kurulunu ve bakanları denetlemek, bütçe ve kesin hesap kanun
tasarılarını görüşmek ve kabul etmek de görevleri
arasında sayılmaktadır. Bu durumda, kamu idarelerinin
denetiminde yararlanılmak üzere Sayıştay tarafından
hazırlanması gereken dış denetim raporlarının
sunulmaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim görevini
gerektiği şekilde yapamadığı görülmektedir.
Sayıştay,
832 sayılı Sayıştay Kanununun 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile uyumlu olmadığı, 5018
sayılı Kanuna uyumlu yeni Sayıştay kanununun
çıkarılmamış olması nedeniyle, dış denetimi
5018 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda
yapamadığı ve öngörülen raporları hazırlayamadığı
görüşünü savunmaktadır.
5018
sayılı Kanunun da bir kanun olduğu, kanunla verilen görevlerin
yapılması gerektiği düşüncesiyle, Sayıştayın
görüşüne tam katılmamakla birlikte, beş yıldır yeni
Sayıştay kanununun çıkarılmadığı da bir
gerçektir.
AKP
hükûmetlerinin bugüne kadar bu konuya eğilmemesinin, bu düzenlemeyi
yapmamasının, malum, hükûmet hangi kanunların
çıkarılmasını isterse o kanunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çıkarılmakta olup, beş yıldır yeni
Sayıştay kanununun çıkarılmasını sağlamamasının
nedenini, AKPnin denetim ve teftiş konusuna yaklaşımında
ve yolsuzlukla mücadele anlayışında aramak gerekmektedir.
AKPnin denetim
ve teftişe alerjisi bulunmaktadır. Denetimi, teftişi,
denetlemeyi sevmemektedir. Nitekim, AKP iktidara geldiğinde ilk yapmak
istediği işlerin başında teftiş kurullarının
kapatılması gelmiştir. Kamu Yönetimi Temel Kanunu
kapsamında teftiş kurullarının kapatılması
yönündeki girişimi, o dönemdeki Cumhurbaşkanının
yasayı veto etmesi ve kamuoyunda oluşan tepki sonucu
engellenmiştir, ancak AKP bu düşüncesinden vazgeçmemiş, toptan
yapamadığı bu düzenlemeyi bu defa bakanlık ve
kurumların teşkilat yasalarında gündeme getirmektedir. Henüz
AKPnin hışmına uğramayıp faaliyet gösteren
bakanlık ve kurum teftiş kurullarının geleceği
belirsiz bir duruma sokulmuştur. Müfettişler
yıldırılmakta, iktidarın yanlışlarıyla
ilgili düzenlenen raporlarda yer alan önerilerin yerine getirilmesi yerine bu
raporları düzenleyen denetim elemanlarıyla
uğraşılmaktadır. Böylelikle denetim ve teftiş
faaliyetlerini etkisiz bir hâle getirmeyi ne yazık ki AKP
başarmıştır.
AKPnin iktidar
dönemi, hem merkezî idarede hem de mahallî idarelerde yolsuzluk
iddialarının arttığı, bu iddiaların partinin
yönetim kademesine kadar uzandığı bir dönem olmuştur.
Yetimin hakkının korunması edebiyatı yapanlar hak, hukuk
tanımaz bir anlayışla hareket etmektedir. AKP İktidarı
döneminde Başbakan, bazı bakanlar, bazı milletvekilleri,
belediye başkanları, parti yöneticileri ve bürokratlar, yandaş
partili iş adamları ile birlikte her geçen gün yeni bir yolsuzluk
iddiasının içinde yer almışlardır. Özelleştirme
adına atılan adımların gerisinde daha önce özel
ilişkilerle oluşturulmuş bir altyapı olduğu
görülmüştür. Gerçekten AKP dönemine yolsuzluk iddiaları
damgasını vurmuştur.
Hâlen bir siyasi
partinin genel başkanı olan, 58 ve 59uncu AKP hükûmetlerinde bakan
olarak hatta başbakan yardımcısı olarak görev
yapmış olan eski arkadaşınızın daha
geçtiğimiz günlerde, 8 Kasım 2009 tarihinde yaptığı
açıklamada yer alan iddiaları sanırım hepiniz
okumuşsunuzdur. Ne diyor? Galataport aslında bir liman projesinden
öte bir rant projesiydi. Başbakan, bildiğiniz gibi, İstanbulda
Büyükşehir Belediye Başkanlığı
yapmıştır, rant işini de çok iyi bilir. Galataport hadisesi
cumhuriyet tarihinin en büyük imar rantını ifade eden bir hadiseydi
ve Galataportu ben engelledim. diyor ve devamında soruyor: O dönemde
basın mensupları Başbakana Sami Oferi görüp görmediğini
sordu, önce hiç görmediğini söyledi, sonra da görüştüğü
anlaşılınca açmaza çıkacağını anladı ve
Davosta bir kez görüştüğünü söyledi. Ankarada hiç
görüşmediğini belirtmişti. Şunu soruyorum. diyor:
Galataport ihalesi verdiğiniz Oferle kaç kez görüştünüz? Beş
kez mi, altı kez mi? Bunun cevabını versin, başka
diğer görüşmeleri kendisine bırakıyorum. Ankara Bilkent
Otelinde partisinin kuruluş yıldönümü kutlanırken otelin erzak
kapısından yukarı Oferi aldınız mı,
almadınız mı? Otelde iki saat görüştünüz mü,
görüşmediniz mi? Görüştüyseniz ne görüştünüz? Bunları
kamuoyuna açıklayın. Başka hangi ihaleleri verdiniz? Bunu da
açıklayın. TÜPRAŞın hisse satışı nedeniyle
meydana gelen görüşmelerden, gizliliklerden, dönen çarklardan
şimdilik bahsetmiyorum. Bu sözler daha önce AKPnin önde gelen isimlerden
birinin, bakanlık, başbakan yardımcılığı
yapan bir arkadaşınızın iddiaları. AKP milletvekili
olmuş başka arkadaşlar da birçok yolsuzluk iddiasında
bulunmuşlardı. Ancak, akıbetlerini kamuoyu bilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, burada bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Son günlerde
yapılan elektrik dağıtım şirketlerinin
özelleştirilmesi sürecinde yaşanan gelişmeler birçok soruyu
gündeme getirmiştir. Ben bunlardan birini burada anlatacağım:
Meram Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin
özelleştirilmesi.
15 Eylül 2008
tarihinde teklifler toplanmıştır. 25 Eylül 2008 tarihinde ihale
komisyonunun yaptığı pazarlık görüşmeleri sonucunda en
yüksek teklifi 440 milyon dolarla Alsim-Alarko vermiş, ikinci sırada
439 milyon dolarla Kiler Alışveriş Hizmetleri, üçüncü
sırada da 438 milyon dolar bedelle Cengiz İnşaat gelmiştir.
Rekabet Kurulu 4 Aralık 2008 tarihinde devir iznini vermiştir.
Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından 30 Nisan 2009 tarihinde
Alsim-Alarkoya devrin yapılmasına, eğer bu şirket
yükümlülükleri yerine getirmezse Kilere, o da yükümlülüklerini yerine
getirmezse Cengiz İnşaata satış yapılmasına karar
verilmiştir. Özelleştirme süreci yürüdü ve geçtiğimiz ekim
ayı sonu itibarıyla tamamlandı. Süreç tamamlanırken bir de
görüldü ki, Alsim yanına bir ortak almış, ismi olmuş Alcen!
Nasıl mı? Cengiz Holdingle eklemlenmiş de ondan. Yani Alcen
ismi Alarkonun Alından ve Cengiz Holdingin Ceninden gelmektedir.
Ticaret Sicil Gazetesinde 2 Eylül 2009 tarihinde yayımlanan ilanla Alcen
Enerji Dağıtım ve Perakende Satış Hizmetleri Anonim
Şirketi kurulmuş. Alsim-Alarko, Alarko Holding, Alarko Fenni Malzeme
toplamda şirketin yüzde 51ine sahip olurken, Cengiz Holding AŞ yine
Cengiz grubuna ait olan Eti Alüminyum ve Cengiz Madencilik de şirkette
yüzde 48,99luk pay sahibi olmuş. Böylece ihalede rakip olan iki firma
aynı işi ortak olarak devralmıştır.
Hangi
işlemler ihaleye fesat karıştırma anlamına gelir, ben
sizlere soruyorum değerli arkadaşlarım. İhalede rakip olan
iki firmanın kurduğu şirkete devrin yapılmasını
doğru buluyor musunuz? Bu uygulama firmaların ihalelere
danışıklı olarak girmelerini sağlamaz mı?
Başka özelleştirmelerde de bu örnekler mevcut. Hatta bu uygulamaya
yandaş ortaklık yakıştırması
yapılmaktadır. İhaleyi kazanan firmanın yanına bir
yandaş firmanın ortak edildiği iddia edilmektedir.
Yine, doğru
mu -gündeme getirdim, Sayın Enerji Bakanımıza sordum, henüz
cevap alamadım- bilmiyorum ama, Konya yerel medyasında yer alan
haberlere göre Cengiz Holding Medaşın yüzde 49luk hissesini 300
milyon dolara almış. Toplam ihale bedeli kaç dolardı? 440 milyon
dolar. 300 milyon dolar doğruysa, bu özelleştirme çok
tartışılır değerli arkadaşlarım.
Buradan AKP
yönetimine seslenmek istiyorum: Oferler, Ogerler, Ali Dibolar, Deniz Feneri,
Başbakan ve bakanların çocuklarının gemileri,
yaptıkları işler, ATV ve Sabahın satışı ve
kamu bankalarından sağlanan krediler, sahte faturadan ve hayali
ihracattan aklanmalar unutuldu sanmayın. Türk Telekomun
satışı, Aycell-Aria birleşmesi, TÜPRAŞ hisselerinin
satışı, ilaç alımlarındaki yolsuzluk, doğal gaz
alımında formül değişikliği, akaryakıt
kaçakçılığı, enerji ihalelerinin özel bürolarda
pazarlanması, POAŞa vergi indirimi, imar değişikleri
yoluyla rantlar sağlandığı, kapalı kapılar
ardında yapılan özelleştirme pazarlıklarıyla ilgili
yolsuzluk iddialarından kurtulduk sanmayın. Eninde sonunda
hakkınızdaki tüm yolsuzluk iddialarıyla ilgili hesap
vereceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Bunların hepsinin hesabı ilgililerden sorulacaktır.
Bundan kurtulmanız mümkün değildir.
Milliyetçi
Hareket Partisi, toplum hayatını, demokratik rejimi ve ahlaki
değerleri tahrip eden yolsuzluklarla mücadeleyi millî siyaset
anlayışının temel unsurlarından biri olarak kabul
etmekte, örtbas edilen her türlü yolsuzluğun ortaya çıkarılarak
ilgililerin Türk adaleti önünde hesap vermesini sağlamayı açık
bir ifadeyle taahhüt etmektedir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, İç Tüzükün
63üncü maddesine göre bir önerge vermiştim.
BAŞKAN
Dilekçeniz
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) - Akif Beyin konuşmasından sonra
mı değerlendireceksiniz yoksa önce mi değerlendireceksiniz?
BAŞKAN
Bunu değerlendirmeye
Bakıyoruz efendim, inceliyoruz. Bundan sonra,
gerekiyorsa bütün bu konuşmalardan sonra gündeme alırız,
eğer uygun değilse önergeler bölümünde belki bakarız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Peki efendim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanununda
değişiklik öngören teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Konuşmama
başlamadan önce sizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin toplam
dört maddeden oluştuğunu ifade etmeliyim. Yürürlük ve yürütme
maddelerini hariç tutarsak geriye iki madde kalmaktadır. Teklifin
düzenlediği konu, Sayıştay meslek mensuplarının yani
Sayıştay denetçilerinin Sayıştaya girişine
ilişkin sınav düzenlenmektedir. Konuya ilişkin olarak
Sayıştayın yürürlükte olan bir sınav yönetmeliği
vardır ancak bu sınav yönetmeliğine dayalı olarak
yapılan -2009 yılının Şubat ayında yapılan-
bir sınavın sözlü kısmının, sözlü bölümünün,
sınavı kaybedenler tarafından idari yargıya götürülmesi
sonucunda Danıştayın vermiş olduğu yürütmeyi durdurma
kararı nedeniyle o sınavın yenilenmesini düzenleyen bir madde
vardır. Ama bu madde düzenlenirken, buna yönelik olarak ayrıca
Sayıştaya giriş sınavını daimî olarak düzenleyen bir başka madde daha
vardır.
Burada iktidar
partisi grubu adına konuşan Sayın Konuşmacı
konuşmasında Danıştayın vermiş olduğu
yürütmeyi durdurma kararını esas alarak birtakım
değerlendirmelerde bulundu. Değerlendirmenin özü,
Danıştayın vermiş olduğu yürütmeyi durdurma
kararının eleştirisidir. Neden dolayı bu karar
verilmiştir, niye verilmiştir? Verilen bu karar
Sayıştayın işlerini aksatmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce ifade etmeliyim
ki, Sayın Konuşmacının bu değerlendirmesi çok
açık bir şekilde Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü
fıkrasına aykırıdır. Dava hâlen Danıştayda
görülmektedir, esastan henüz Danıştay karar vermiş
değildir. Anayasanın biraz önce sözünü ettiğim ilgili maddesine
göre görülmekte olan bir dava hakkında yasama Meclisinde herhangi bir soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Bu beyan dahi, bu değerlendirme dahi, bu teklifin Anayasa karşısında
ne kadar tartışmalı olduğunu göstermektedir. Yine bu beyan
göstermektedir ki, hazırlanan teklif esas itibarıyla idarenin, yani
Sayıştayın bundan sonra yapacağı sınav nedeniyle
idari yargıya gitme yollarının kapanmasıdır, teklif
bunu amaçlamaktadır. Yönetmelikle düzenlenmesi mümkün olan konular yasaya
taşınmak suretiyle idarenin eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu kapatılmaktadır. Teklifin esas olarak
düzenlediği konu budur değerli milletvekilleri.
Şimdi,
Sayıştay anayasal bir kurumdur. O nedenle, yapılan düzenlemeyi
herhangi bir sınav olarak değerlendirmek mümkün değildir.
Anayasal bir kurum olan Sayıştaya giriş kurumu,
Sayıştaya giriş sınavı, idarenin istediği gibi
hareket edebileceği şekilde düzenlenmektedir, yani subjektif
yargılara açık, subjektif
değerlendirmelere açık, yapılan işlem konusunda
kendilerinden hesap sorulamayacak şekilde bir düzenleme
yapılmaktadır, o nedenle önemlidir.
Demokratik
ülkelerde, demokrasiyle idare edilen bütün ülkelerde sayıştaylar
anayasal bir kurum olarak düzenlenir çünkü bu, bütçe hakkının
uzantısı olan bir kurumdur. Bütçe hakkı bütün parlamenter
demokrasilerde vardır, Türkiyede de vardır. Adalet ve Kalkınma
Partisi hükûmetleri döneminde 2006 yılında bütün hükümleriyle
yürürlüğe giren Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu, bütçe hakkına
olabildiğince saygı göstermeye çalışmış olan bir
kanundur.
Bütçe hakkı
şudur değerli arkadaşlar: Bütçe hakkı, devletin
yapacağı harcamalara ve onun finansmanını oluşturan
vergilere milletin karar vermesidir. Millet bu kararı temsilcileri
vasıtasıyla yasama organında yani parlamentoda alır. Bütçe
hakkı budur. Bütçe hakkı olan bütün
demokratik rejimlerde bütçe hakkının gereği olarak bu
hakkın nasıl kullanıldığı yine millet adına
denetlenmek zorundadır. Devletin yaptığı harcamaların
yasalara uygunluğu, bütçe hakkına uygunluğu, bu
harcamaların finansmanını oluşturan vergilerin yine
milletin anayasada koymuş olduğu çerçeveye, sınırlara
uygunluğu millet adına milletin temsilcilerinden oluşan
parlamento tarafından denetlenir. Parlamento adına bu denetimi
Sayıştay yapar. Sayıştay bu nedenle son derece önemli bir
kurumdur. Yapılan bir düzenlemeyi herhangi bir kamu kurumuna giriş
sınavının düzenlenmesi olarak almamak gerekir. Demokrasileri
demokratik yapan unsur sadece kuvvetler ayrılığı
değildir, hukukun üstünlüğü değildir, sadece temel hak ve
özgürlüklerin anayasada güvence altına alınması değildir,
sadece özgür ve adil seçimler değildir, sadece siyasal eşitlik
değildir. Bütün bunlar anayasalarda yer alabilir ama devletin
harcamalarını parlamento adına bir kurum denetleyemiyorsa, bu
kurum bağımsız değilse, özerkliğe sahip değilse,
başkan ve üyeleri teminata sahip değilse, o ülkede demokrasiden
bahsetmek mümkün değildir, demokrasi eksik kalır.
Sayıştaylar sistemi demokratik yapan kurumlardır, sistemin
istikrar unsurudur, sistemin denge unsurudur.
Şimdi,
teklif bu ilkeleri bir kenara atmaktadır. Giriş sınavındaki
felsefe, giriş sınavında esas alınan düşünce tamamen,
biraz önce sözünü ettiğim, Sayıştayın anayasal kurum olma
özelliklerinin temelindeki ilkeleri bir kenara atmaktadır. Nedir bunlar,
sırasıyla sizlere açıklamak istiyorum.
Birincisi,
Sayıştayın yürürlükteki yönetmeliğinde eleme
sınavı vardır, ondan sonra yapılan yazılı
sınav vardır, ondan sonra da yapılan bir sözlü sınav
vardır. Burada İktidar Partisi Grubu adına konuşan Sayın
Konuşmacı Bunda bir şey yok, biz sözlü sınavı
kaldırıyoruz, yerine mülakat getiriyoruz. diyor. Efendim, Birçok
kurumda da bu mülakat vardır, örneğin maliyede vardır. dedi,
maliye müfettişliğinde vardır. dedi. Ben de maliye
müfettişliğinden gelen bir arkadaşım. Evet, vardır,
doğru ama Değerli Konuşmacının çok uzaklara,
başka kurumlara gitmesine gerek yok. Sayın Konuşmacı eski
bir Sayıştay mensubudur benim bildiğim kadarıyla.
Sayıştayın şu anda yürürlükte olan yönetmeliğinde de
vardır bu. Sayıştayın yürürlükte olan yönetmeliğinde
eleme sınavı vardır, yazılı sınav vardır,
ondan sonra sözlü sınav vardır ancak Sözlü sınav, bilgi
yanında adayın zekâsını, kavrayış ve ifade
kabiliyetini, intikal kabiliyetini de ölçen sınavdır. olarak
tanımlanmıştır. Yani sözlü sınav prensip olarak
kişinin bilgisini ölçecek ama bunun yanında, saydığım
diğer, adayın o özelliklerine de bakacak. Yani sözlü sınav
yazılı sınavı tamamlayan bir sınavdır.
Kişilerin, adayların bilgileri objektif olarak yazılı
sınavda ölçülür. Yazılı sınavın sonuçlarını
sözlü sınavın bir kalemde yok edecek özelliklere sahip olmaması
gerekir. O nedenle, mevcut yönetmelik der ki: Yazılı
sınavların her birinden en az 70 almak gerekir, önce eleme
sınavı sonra yazılı sınav. Bunlardan en az 70 puan
almak gerekir. Ancak sözlü sınavda yönetmelik 50 puan arıyor. Sözlü
sınavın toplamdaki ağırlığını
yazılı sınav kadar gözetmemiş yönetmelik.
Yazılıya daha öncelik vermiş, ağırlık
oradadır. Danıştay da muhtelif kararlarında bunu
gözetmiştir. Sözlü sınav daima yazılı sınavı
tamamlayacak bir özellik taşımalıdır.
Şimdi, sözlü
sınavı kaldırıyor kanun, onun yerine mülakat getiriyor.
Kişinin, işte, dış görünüşüne, ifade kabiliyetine,
efendim, işte, temsil kabiliyetine, liyakatine diyor
Liyakat hâlbuki üç yıllık
adaylık süresinin sonunda yeterlik sınavında ölçülebilecek olan
bir kavramdır. Daha girişte liyakatini nasıl ölçeceksiniz? Siz
onu üç yıl eğiteceksiniz, yetiştireceksiniz, üç yıldan
sonra veya iki yıllık adaylık süresinin sonunda, belki üç
yıla kalmadan onu değerlendireceksiniz. Mülakatta da en az 70 puan
almak gerekiyor. Görünüşte kaliteyi yükselten bir unsur gibi gözüküyor.
Hayır, tam tersine, tamamen subjektif değerlendirmelere açık bir
değerlendirme olduğu için mülakat, gerçekte subjektif
değerlendirmelerin toplam sınav notundaki payını
yükseltiyor, yazılının önemini azaltıyor. Bu,
Anayasanın hukuk devleti ilkesine açık bir şekilde
aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan; bu maddeyi, bu tasarıyı, bu
teklifi bu şekilde yasalaştırmak suretiyle Sayıştay
gibi bir anayasal kurumun sınav konularını düzenleyen bir yasa
maddesini Anayasa karşısında tartışmalı hâle
getirmeyelim. Böyle yasalaştığı takdirde, aynen
kaymakamlık sınavında yapıldığı gibi, biz bu
düzenlemeyi Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Biz, hukuk devleti ilkesine,
hukukun üstünlüğü ilkesine, eşitlik ilkesine aykırı
buluyoruz bu düzenlemeyi. Tabii ki karar Anayasa Mahkemesinin olacaktır. O
ne karar verecektir, o konuyu değerlendirmem söz konusu değil.
Yine, teklifin
geçici maddesini değerlendireyim. Geçici madde, şubat ayında
yapılan yazılı ve sözlü sınavı kazanan ve ataması
yapılan 60 adayın haklarının zayi olmaması
düşüncesiyle hazırlanmıştır. Bunun yanında,
doğal olarak bu yapılan sözlü sınavı yargıya götürmek
suretiyle, yargının vermiş olduğu yürütmeyi durdurma
kararı sonucunda sözlü sınavın yeniden yapılması
zorunluluğu nedeniyle ona ilişkin bir düzenlemeyi ihtiva etmektedir.
Şimdi, bu 60
adaydan -ki 3 tanesi başka kurumlara gitmek suretiyle Sayıştay
denetçi yardımcılığından ayrılmış-
geriye 57 aday kalıyor. 57 adayın haklarının korunması
gerekiyor. Tabii ki hukuk varsa eğer bu adayların eğitimlerine
kaldığı yerden devam etmeleri gerekir, onda herhangi bir
tereddüt yok. Ancak bu sözlü sınavda kaybetmiş olan
adaylarımız yeniden Danıştayın kararı
gereğince sınava alınmak zorundadırlar. Peki, teklif neyi
getiriyor bu konuda? Evet Bunlar da yeniden alınacaklar. diyor ama neye?
Sınava değil mülakata.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; o
arkadaşlarımızın, yargıya giden
arkadaşlarımızın iddia ettiği konu, yani sözlü
sınava ilişkin olarak iddia ettikleri konunun sonucunda
Danıştayın vermiş olduğu karar, sözlü
sınavın dayanağını oluşturan oradaki bir ibarenin
yürütmesinin durdurulmasına ilişkindir. Yani sözlü sınavı
tekrar edeceksiniz. Sözlü sınavı tekrar edeceksiniz diyorsa
Danıştay, siz onun yerine, ben sözlü sınav
yapmayacağım, bu kanunla getirdiğim mülakatı
yapacağım diyebilir misiniz? Hukuk devletinde bu düzenlemenin yeri
olabilir mi?
Ben bu
düzenlemeden üzüntü duyuyorum. İki nedenle: Birincisi, bu düzenleme çok
açık bir şekilde hukuk devleti ilkesine aykırı. Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, buna aykırı; bu bir.
İkinci olarak üzüntü duyduğum konu, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda
birkaç kere ifade ettim ben, Arkadaşlar, bu yanlış. O gün ara
verildi, evet yanlışlığına kani oldu arkadaşlar,
çünkü teklifin ilk şeklinde sözlü sınava alınır diyordu
geçici maddede, sonra devamında da mülakata alınır diyordu.
Bir çelişki var bir kere burada. Evet, ertesi gün
arkadaşlarımız önergeyi yazıp getirdiler, Çok
haklısınız Sayın Akif Hamzaçebi, bunu düzeltiyoruz.
dediler, Biz bu arkadaşları mülakata alıyoruz. dediler. Evet,
ikinci üzüntüm de bundandır. Onun üzerine herhangi bir değerlendirme
yapmadım çünkü bir gün önce aşağı yukarı belki bir
saat kadar bu konuyu ben anlattım. Bu anlatımım eğer
herhangi bir şey ifade etmemişse, bunda ben iki şey ararım:
Ya anlattığım konuya arkadaşlar, yani bu önergeyi
hazırlayan arkadaşlar nüfuz edemedi, bunu yine bir üzüntü vesilesi
sayarım; ikincisi, buna nüfuz edildi ama Biz kararlıyız,
mülakat yapacağız, buna da yargı yolunu kapatıyoruz bu
teklifle, istediğimizi alacağız istediğimizi
almayacağız. Sonuçta o maddenin onaylanabilir bir tarafı
yoktur, hoş görülebilir bir tarafı yoktur.
İktidar
partisi grubu adına konuşan Sayın Konuşmacı
Danıştay kararıyla ilgili bir değerlendirme yaparken
yanlış bilgiler de verdi. Bunları düzeltmek isterim.
Örneğin yürütmeyi durdurma kararını eleştirirken
Danıştayın, efendim, bir süre sonra Danıştay esastan
karar verip de sınavı uygun görürse, yani idarenin işlemini
iptal etmez ise ne olacak? Önce bunu iddia eden arkadaşımıza ben
ilgili Danıştay kararlarına bakmasını öneririm.
İki tane karar vardır o konuda. Birincisi, sınavın
yürütmesinin durdurulmasına ilişkin karar; ikinci karar da Komisyon
üyeleri tek bir not verir şeklindeki yönetmelik maddesinin
yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin. Ancak bu yürütmeyi durdurma
kararları gerekçeli olarak yazılmıştır. Âdeta
Danıştay bunu esastan inceler gibi incelemiştir, bütün gerekçelerini
orada ortaya koymuştur. Dolayısıyla, esastan verilecek
kararın da muhtemelen yürütmeyi durdurma kararındaki gerekçeler
doğrultusunda aynı sonuca ulaşacak şekilde
çıkması mümkündür. Yani bu kadar kuvvetli bir ihtimal varken, teorik
olarak olmayacak sıfır bir
ihtimali getirip Parlamentonun önüne koyup Danıştayı
eleştiri konusu yapmayı, yargıya ben biraz haksızlık
olarak alıyorum. Bunlar doğru gerekçeler değildir.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu teklif bir yönüyle de Sayıştayda
kaliteyi ikinci plana atan bir tekliftir. 1960larda çıkan 832
sayılı Sayıştay Kanunundan aşağı
yukarı elli yıl sonra, bugün, Parlamentomuz, elli yıl önceki
anlayıştan daha geriye giden bir anlayışı kabul
edecektir eğer bu teklif bu şekliyle yasalaşırsa, gerekli
düzeltmeler yapılmazsa.
Çok modern bir
kurumdur Sayıştay. Çok modern bir kurumdur. İhtiyaçları
vardır, tabii ki onların karşılanması gerekir. Bunlar
ayrı bir değerlendirme konusu. Böyle modern bir kurumda elli yıl
önce bile yabancı dil sınavı yapılırken, elli yıl
sonra yabancı dil sınavını kaldırmanın ben
anlamlı bir gerekçesini bulamıyorum. Bir yandan küreselleşme var
diyoruz, bir yandan denetimin uluslararasılaşması var, INTOSAI
var, uluslararası denetim standartları var. Sayıştay
bunları yakından takip eder, uluslararası kurumlara gider.
Şimdi, zaten yabancı dil sınavı toplam içinde önemli bir
ağırlığa sahip değil. Yüzde 20
ağırlığı çok büyük bir ağırlık olarak
söylüyor konuşmacı arkadaşımız. Bugüne kadar
yabancı dil sınavı nedeniyle Sayıştay eleman bulmakta
zorlanmış mı acaba? Teklif diyor ki: Yabancı dil
aramayalım. Bize dil bilmeyen eleman da gelsin. Hiç kimsenin dil bilmesi
önemli değil daha doğrusu! Mevcut yönetmelik diyor ki: Asgari bir
dil olsun yani biraz aşinalığı olsun da sonradan meslekte
geliştirir., Hayır, ben hiçbir şey aramayacağım,
meslek sırasında, eğitim sırasında onları kursa
göndereceğim
vesaire vesaire. Bunlar Sayıştaya
yakışmayan, Sayıştayın modern ufkuna, 21inci
yüzyıldaki ufkuna yakışmayan, ondan geriye giden, 60ların
öncesine giden bir anlayıştır. 60ların öncesinde bile bu
anlayışın olduğunu sanmıyorum ama olsa olsa ondan daha
öncedir diyorum. Bu kadar özensiz, dikkatsiz, Sayıştayı mevcut
konumundan geriye götürmeye çalışan, Sayıştayın
anayasal kurum özelliğini dikkate almayan, subjektif değerlendirmelere
açık bir tekliftir.
Son olarak
şunları söylemek istiyorum: Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bütün demokrasilerde sayıştay vardır dedim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayıştay Parlamento adına denetim
yapar yani milletin adına denetim yapar. Bu kadar önemli bir kurumu
düzenliyoruz. Bu kadar önemli kuruma giriş sınavının
objektif olması gerekir. Bunu kanuna taşımaya da gerek yoktur.
Danıştay böyle bir şey söylemiyor. Danıştayın
söylediği, sınav veren üyeler hangi nedenle o notu verdiğini
oraya yazsın, hani Şu soruyu sordum şunu bilemedi, şunu az
bildi. vesaire gibi.
Bakın bütçe
hakkı dediğimiz, her şeye milletin karar vermesi yani
harcamalara ve onun kaynağını oluşturan vergilere milletin
karar vermesi dediğimiz kavram gerçekte 1789dan beri bütün dünyada var.
Sayıştayların tarihi temel hak ve özgürlüklerin tarihi kadar
eskidir. 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirgesinin 14üncü maddesi bütçe hakkını açık bir
şekilde düzenler. Ta 1789dan gelen, insanların, bireylerin temel hak
ve özgürlükleri kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Toparlıyorum
BAŞKAN Lütfen
bağlayınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla)
kutsal bir hak olan bütçe hakkının,
demokrasileri demokrasi yapan bütçe hakkının nasıl
kullanıldığını denetleyecek olan bir anayasal kurumun
böyle bir sınav sistemine, böyle bir düzenlemeye tabi olmasını
ben içime sindiremiyorum, ben kabullenemiyorum, Sayıştayın
birikimine saygısızlık olarak görüyorum. Gerekli düzeltmelerin
yapılacağını ummak istiyorum. Sözlerimi burada bitiriyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, şimdi hükûmet sırasında
Hükûmetin bulundurulmasının bir anlamı yok, çünkü bugün
Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetim yapıyor. Burada Hükûmetin temsil
edilmesine gerek yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) orada
bir önerge veriyorlar, şimdi Meclis Başkanlığını
temsil eden başkan vekili var.
BAŞKAN O
da var. Genel
Bütün yasa
teklifleri görüşülürken Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, o öyle değil ama. İç Tüzük
değişikliğinde Meclisi ilgilendirdiği zaman yalnız
Meclis olarak temsil ediliyor, orada Hükûmetin temsil edilmesine gerek yok.
BAŞKAN
Sayın Genç, bu konuda açık hüküm var, onun için bu görüşünüzü
değerlendiremeyeceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yok, o çok kapalı bir hüküm.
BAŞKAN
Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle ilgili olarak Demokratik Toplum
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunmaktayım.
Tabii, demokrasi
ve demokrat olmanın ölçüsü birbiriyle çok bağlı ve atılan
adımların Parlamentonun işleyişindeki felsefi
yaklaşım çok önemli. Burada
tartıştığımız konu, sadece Sayıştay
Denetçi Yardımcısı Adaylığı Giriş
Sınavı ve Denetçi Yardımcıları Adayları İle
Denetçi Yardımcılarının Yetiştirilme ve Meslek
Sınavı Yönetmeliği düzenlemesiyle ilgili bir Danıştay
kararı nedeniyle yapılan yeni bir teklif ile dar kalınacak bir
konu değil.
Burada şunu
çok açık teslim etmek lazım. Bir hukukçuyum, bakıyorum,
Danıştay, sınava katılan 60 adaydan
bazılarının başvurusu nedeniyle şöyle bir karar
vermiş: Sözlü sınavın niteliği gereği birtakım
hususların tutanakla saptanması ve adayların
başarısızlığına ya da yetersizliğine
ilişkin tespitlerin açıkça ortaya konulması, adaylar için
komisyon üyelerince takdir edilen puanların ayrı ayrı ve
gerekçeleriyle belirtilmesi gerektiği gibi gerekçelerle bu kararı
vermiş. Şimdi, daha Danıştayda dava devam ederken, biz
yasama organı olarak kalkıyoruz, bunun önüne nasıl geçebiliriz
başka bir teklifle? Yargıyı baypas edebiliriz. Tamam, bu, gelir
sayısal çoğunlukla da çıkar. Olay bitti mi, çözüldü mü? Yani,
Anayasaya göre yüksek yargı organı olarak Sayıştay, Meclis
adına denetim görevini yapıyor. Şimdi, denetim görevini yapan
Sayıştayın bu en önemli görevlerine denetçi olarak seçilecek bir
hususta yasama organı Meclisin son derece dikkatli olması gerekiyor,
çok özenli davranması gerekiyor, çok dikkat etmesi gerekiyor. Neden
diyeceksiniz: Biz bu konuda ayrışık oy verirken komisyonda
tartıştık, bunu anlatmaya çalıştık. Yani, buradan
alıp sözlü sınavdan mülakata getirirsiniz, boyuna posuna
bakarsınız insanların ve kendinizce doğru
yaptığınız bir işlemde, belli bir dereceye
yükselmiş insanların mağduriyet duygusu yaşadığı
zamanda başvuracağı bir hukuk yolu var mı, yok mu
noktasında baş başa bırakacağınız bir
sıkıntıdan öte büyük bir anlayışla bakmak gerekiyor.
Şimdi, bunu
anlamak için birkaç doneye başvurmak gerekiyor. Avrupa Birliği
ilerleme raporlarına baktığımız zaman çok ilginç
tespitler var. Güvenlik güçlerinin sivil denetimi. Peki, güvenlik güçlerinin
sivil denetimini kim yapacak? Bütçe hakkını, Meclis adına,
vatandaş adına kim denetleyecek? Tabii ki birkaç siyasi konu var.
Örneğin, Ceza Kanununun 250nci maddesi, ceza muhakemeleri hususunda
sivil yargı alanının
Askerî olmayan suçlarda askerlerin sivil
mahkemelerde yargılanması
Atıldı bu adım. Yine,
jandarma teşkilat ve görevlerine ilişkin yönetmelik konusu ve en
önemlisi, hâlâ 1997 EMASYA gizli protokolü. Meclisin iradesinin
dışında gizli protokol uygulanan bir ülkede yaşıyoruz,
Mecliste konuşuyoruz şu an. Şimdi, EMASYA gizli protokolünü
Hükûmetin çıkarıp bir kere netleştirmesi lazım. Bunun
bütçeyle bağlantısı, bu sınavla bağlantısı
nedir diyeceksiniz, getiriyorum: Askerî bütçe ve harcamalar üzerinde
Parlamento denetiminin güçlendirilmesi hususunda bir ilerleme
olmamıştır. diyor rapor, çok net.
Birçok tedarik
projesi için kaynak sağlayan Savunma Sanayi Destekleme Fonu hâlâ bütçe ve
Parlamento dışında bir fon olmayı sürdürmektedir. Peki,
soruyorum: Meclis, Savunma Sanayi Fonunu denetleyebiliyor mu? Meclis adına
Sayıştay gidip denetleyebiliyor mu? Ee hayır. Anayasaya göre,
Sayıştay, askerî harcamaların harcama sonrası denetimini
yapabilmektedir. Buyurun!.. Harcama sonrası denetimini, üstelik de denetçiler
mahallinde görev yapamıyor, masa başında yapabiliyor. Böyle
olunca da Sayıştay kanunu kabul edilene kadar bu böyle sürecek. Yani
şu an Sayıştayımız denetleme görevi olarak askerî
bütçe konusunda sadece patates, soğan, pırasa denetimini yapabiliyor
arkadaşlar! Maalesef gerçek bu. Şimdi, biz bunu
sağlayamadığımız zaman, pırasanın,
patatesin, soğanın denetiminden öteye gidemeyen bir Meclisin, bir
Sayıştayın üyelerini seçerken, görevlerini belirlerken,
Sayıştay kanununu her sene öteleye öteleye Meclise getirmezken, bu
tarihî sorumluluğumuzu yerine getirmezken kalkıyoruz bir de
Sayıştay denetçilerini -sınav konusunda sözlü
sınavını mahkeme iptal etmiş, durdurma kararı
vermiş- mülakata alıyoruz. Mülakat deyince bir kere insanın
kafasında kuşku doğuyor. Çünkü mülakatta kendi
düşüncesinden değildir, kendi anlayışına uygun
değildir, referansı uygun değildir
Oysaki bu tür
sınavlarda Meclis adına denetim yapacak üyeler seçildiğinde
objektiflik, yerindelik, hesap verilebilirlik, liyakat
Liyakat o kadar basit
bir konu değil ki. Şimdi bunları biz hep görmezden gelip
Tamam,
bu yasayı çıkardık. 3 tanesi adayların gitmiş, 57 tane
var. Diyelim, mülakat sınavında da 50 puan -70den 50ye
düşürülüyor- bunu çözdük. Bu kadar basit değil. Bu, bu kadar basit
bir olay değil. Niye değil?
Şuna
kısaca bir göz atalım. Bütçenin
Meclisin en önemli denetim
alanı olarak Sayıştayın görevleri konusuna değinmekte
yarar var. Sayıştay kanunu şu an bekliyor, Meclise sevk edilmeyi
bekliyor ve Sayıştay kanununun hazırlanmasında şu
kriterler öne çıkmış: Hazırlanan Sayıştay kanunu
tasarısında Anayasa, Lima Bildirgesi, INTOSAI Denetim
Standartları, yine INTOSAI Denetim Standartları Avrupa Uygulama
Rehberleri, Avrupa Birliğinin aday ülke sayıştaylarına
tavsiyeleri, 2003 yılı Türkiye Ulusal Programı, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu.
Şimdi,
Sayıştay kanunu hazırlanmış, her sene, ilerleme
raporunda Bu Sayıştay kanunu çıksın deniliyor,
çıkmıyor. Neden çıkmıyor? Bunun gerçekten makul bir
cevabını Hükûmetin vermesi gerekiyor.
Şimdi
yaşıyoruz sıkıntıları. Askerî vesayet
kaldırılmadan, her alanda, siyasette, EMASYA Protokolünde ve bütçe
denetiminde askerî vesayeti kaldırmadığınız zaman,
Parlamentonun otoritesini, iradesini, milletin egemenliğini teslim etme
şansınız olmaz ki! Burada temel sorun bu. Bu
anlayışlarla olaya baktığımız zaman, basit bir
şey olmadığı ortaya çıkar.
Şimdi,
bakıyoruz ki yeni kamu mali yönetim sisteminde Parlamentonun gözetim
fonksiyonu ve yüksek denetimin sağlanması için, öncelikle ne
lazım? Parlamenter rejimin çalışması lazım. Peki,
bütün kurum ve kurallarıyla işliyor mu? Yok. Durmadan, bize, cep
telefonuna mesaj geliyor: Üçüncü belgeyle ilgili ihbar geldi. İrtica
belgesi destek eylem planı. Bilmem ne belgesi
Bir taraftan bununla
uğraşıyoruz. Yani Ne oluyor? diyor vatandaş,
vatandaşın kafası dönmeye başladı. Hemen
arkasından -sabah oturumunda önergelerde de vardı,
tartışıldı- gizli dinleme, telekulak olayı. Peki,
rahatsız değil miyiz arkadaşlar bu telekulak, dinleme
olayından? Herkes dinlendiğinden şüpheli, kuşkulu
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Herkes rahatsız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) ...Yargıtayı da Anayasa Mahkemesi de yargıcı da
askeri de Hükûmeti de milletvekili de herkes. Peki, bunun bir tek yolu yok mu?
Eğer gizli dinleme varsa, kanunsuz dinleme varsa, yasa dışı
dinleme varsa, usulsüz dinleme varsa ne yaparsınız? Bunun önlemini
alırsınız, cezaları artırırsınız,
caydırıcı hâle getirirsiniz. Biz, 19 Ocak 2009 yılında
Demokratik Toplum Partisi olarak bizzat kendim 132nci maddeden 140ıncı
maddeye kadar on tane maddeyle ilgili değişiklik önergesi verdim,
cezaların artırılmasını, caydırıcı
olmasını söyledim. Peki, on bir aydır niye bu teklif bekler?
Orada açıyoruz, diyoruz ki: Gizli dinleme şikâyete bağlı
suç tipidir. Herkes sizi dinler, şikâyete bağlı. Korkudan,
tehdit altındaki insanların çoğu şikâyet edemiyor,
farkına varamıyor.
Diğer bir
nokta: Yasamanın bu eksiği, kusuru var, hatası var. Yasama bunu
hemen çözmekle sorumlu, bunu çözmek zorundadır. Vatandaşın
kafasının karışıklığının
giderilmesi lazım ama bir şey daha var: Sanki bütün suç
yasamanınmış gibi davranmak da etik değil. Hiç mi
yargının bunda günahı yok? Yargının verdiği
isimsiz, sınırsız, süresiz dinleme kararları var. Üç ay
boyunca bütün Diyarbakırı arayabilirsiniz, dinleyebilirsiniz,
istediğiniz gibi soruşturabilirsiniz. diye toptan verilen dinleme
kararları var. Eğer terörle mücadele veya bilmem ne bahanesine girip
böyle matbu arama kararlarını, dinleme kararlarını
yargı istediği gibi dağıttığı zaman o matbu
kararların altında imza mühür olunca oradaki görevli de istediği
gibi dolduruyor. Yani yargı, savcı, hâkim, hangi Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine, kişilik haklarına, 8inci maddeye,
Anayasadaki haberleşme hürriyetine, gizlilik hürriyetine, kişilik
haklarına, aileye saygı kuralına, hangisine riayet ediyor ki
hukuken bunun önlemi için bir adım atmış olsun? İşte
bunlar hepsi birbirini besleyen konular. Eğer bu konuda bir irade
gösterilecekse, bütün partilerin ortaklaşa iradesiyle, cezaların
caydırıcılığını artırırsınız.
Jammer aletleri
10 bin dolara satılıyor. 10 bin dolara satılan bu aletlerle
ilgili gizli dinleme yapan, yasa dışı dinleme yapan özellikle
suç örgütleri, organize suç şebekeleri, çeteler. Bunun
caydırıcılığını artırırsanız
yasal açıdan, yapanlar konusunda daha çok üstüne gitmek mümkün. Bunun da
kolayı var. Bu yasal düzenlemeleri, en azından Meclisteki dört grup
bir araya gelir -Sayın Adalet Komisyonu Başkanımız da
karşımda duruyor- bunu bir anda çözer Meclis. Yani tıpkı bu
yasayı nasıl üç günde getirdik, pişirdik, komisyondan geçirdik,
buraya getirdik ve hemen de şimdi yasalaşsın isteniyorsa
E bu
hayati konuda da gelin bir araya gelelim.
İşte
sorun burada, yani en önemli konularda bir araya gelemiyoruz. Gizli dinlemenin,
yasak dinlemenin
Yani bu dinleme olayını çözemiyoruz. Burada dört
tane partinin grup başkan vekilleri bir araya gelse -yasa teklifi
hazır- bunu toparlayıp Meclise üç gün içinde getiririz, salı,
çarşamba günü de çıkar ve bu işi çözeriz. Bu işin
artık taşınacak, kaldırılacak yeri kalmadı arkadaşlar.
Bu, bize güveni, Meclise güveni de sarsıyor, her tarafa güveni sarsıyor.
Burada yine bir
şeye değinmek istiyorum son olarak. Biz bu
tartışmaları yaparken bütçe görüşmelerinde sık
sık söylediğimiz bir şey var: Bütçe hakkı,
vatandaşın vergi hukukundan, nerelere ne kadar harcama
yapıldığına kadar her aşamanın denetlendiği,
millet adına Parlamentonun söz sahibi olduğu bir sürecin
tamamını kapsar. diyoruz. Neresini kapsar? Askerî harcamalarda
soğan, patates, pırasaya kadar kapsar. Bu kadar. Bunu bu noktada
teslim edeceğiz, bu doğrunun altını çizeceğiz.
Sayıştay kanunu ne zamanki Meclise gelir, Sayıştay kanunu
çıkar, bu denetim sağlanır Meclis adına, o zaman Mecliste
grubu bulunan bütün partilerin talepte bulunması lazım, rapor
istemesi lazım. Git, filanca bakanlığı, filanca
harcamayı, filanca bütçe kalemini denetle ve o raporu Meclise sun.
talebini makul bir şekilde iletmesi gerekiyor.
Şimdi,
bakıyoruz ki Sayıştay kuruluşlarının INTOSAI
standartları genişletilirken, bağımsız
kuruluşlarca ayrıca denetlenirken -bakın, yani bir denetim
kurumu yalnız başına da değil, denetim kurumlarını
denetleyen kurumlar da var- yani ekstra denetim sağlanarak performans
denetimi üzerinden şeffaflık sağlanırken, biz ülkemizde
kamu fonlarının kullanımında kamu gözetimi, hesap
verilebilirlik, şeffaflık, paranın
karşılığı gibi demokratik yönetimin en gerekli
unsurları konusunda maalesef denetim yapamıyoruz. Bu yönleriyle
baktığımız zaman, Sayıştayın
bağımsızlığını sağlamadan
Sayıştayın üyesinin seçimini de doğru bir raya
oturtamayız, bunu sağlayamayız diye düşünüyoruz.
Burada
-aslında çok zor değil- demokrat olmanın birinci şartı
vesayete karşı çıkmaktır. İkincisi: Bu Anayasaya
karşı çıkmadan demokrat olunmuyor. Yani darbe
Anayasasını sindirmek demokratlıkla bağdaşmaz; sivil,
demokratik bir Anayasa. Bu seçim sistemi demokratik değil, bu darbenin
ürünüdür. Bu sistem, yüzde 10 barajıyla, Siyasi Partiler Yasası,
seçime götürülmez bu ülke. Yine bu ülkenin, ülkemizin Meclisinde yeri
geldiği zaman hep beraber bu kürsüde halkın, milletin kürsüsünde
soykırım savunmasının yapılamayacağını,
hep birlikte onurluca karşısında durabilmemiz gerektiğini
düşünüyorum. Bu kürsüden soykırım, yok et politikaları
konuşulamaz çünkü bu Mecliste Meclisin içinde bulunan milletvekilleri ve
partiler, kendi vatandaşlarına karşı katil, katliam,
soykırım, insanlık suçu, 21inci yüzyılın yüz
karası gibi şeyleri bu kürsüde konuşamamalıdır. Bu
fikir değil, bu özgürlük değil. Soykırımın
özgürlüğü olmaz, katliamın özgürlüğü olmaz, ırkçı
jenositlerin özgürlüğü olmaz.
Bu açıdan,
Parlamento bu konuda da yeterince sınav vermemiştir. Bu konuda
doğru sınavı verebilmek
O zaman El Beşire karşı
söz söyleme hakkını verdirir insana. Bu Parlamentoda saygı
kuralları işlerse, Cumhurbaşkanına saygı, Sarkozynin
yapacağı davranışların
saygısızlığını sorgulatma hakkını
verir. Buna benzer birçok iç sorunumuz var.
Bu yönüyle
baktığımız zaman, evet, çetelere karşı hukuku,
savaşa karşı barışı, sosyal adaleti,
eşitliği ve ayrımcılığa karşı
olmayı temel ilke ve kural olarak kabul etmemiz gerekiyor.
Bunları
sağlayan bir anlayışa sahip olanlar ancak demokrat olabilir
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Şahısları
adına Adana Milletvekili Ali Küçükaydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Küçükaydın.
ALİ KÜÇÜKAYDIN
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sayıştay Kanununda yapılan
değişiklik teklifi üzerinde görüşümü belirtmek üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biz kamu personel alımında genelde iki türlü
sınav yapıyoruz. Bu sınavlardan bir tanesi kamu personel
sınavı ki, Türkiyede en çok uygulanan sınav türü bu. Bu,
doğrudan, kişilerin kamu personel sınavında
aldığı puan esasına göre yerleştirmeleri
yapılıyor.
İkincisi,
bir belli aşamalardan geçen sınav türü ki, bu, işte eleme
sınavı, sonra yazılı sınav, sonra da mülakat ya da
sözlü sınav dediğimiz sınav türüyle personel alıyoruz.
Özellikle geleneksel devlet yapımızda yıllardan beri bu sınavın
yapıldığı kurumlarımız var. Mesela bunlardan bir
tanesi, benim de içinden geldiğim mülki idarede yapılan
sınavdır. Bunun, belki İl İdaresi Kanunuyla
yaşıt bir sınav geçmişi var ki, bu sınavlar özellikle
bizim dönemlerimizde yazılı sınavı da mensubu
olduğumuz bakanlık, yani İçişleri Bakanlığı
yapıyordu, mülakat ya da sözlü sınav dediğimiz
sınavı da aynı kurum yapıyordu. Dolayısıyla,
bunun, yıllara uzanan bir geçmişi var. Bu, bütün teftiş
kurullarında, müfettişliklerde, uzmanlıklarda, yani uzman
çalıştıran kurumlarda da hep bu şekilde yapıldı,
yapıla geldi. Bugün de yapılan bu. Yani, bizim, Sayıştayda
denetmen yardımcılarının sınavı da aynen böyle
bir geleneksel geçmişi var. Aynen Sayıştayın geçmişi
kadar tarihî bir geçmişi var. Bugünkü anlamda bugünkü
yapıldığı şekliyle 1980 yılında bu
sınavın bir yönetmelikle, 832 sayılı Sayıştay
Kanununa göre çıkarılan bir yönetmelikle yapılmaya
başladığını görüyoruz. Dolayısıyla, 1980den
bugüne tam yirmi dokuz yıl geçmiş, yirmi dokuz yıldan beri bu
sınav aynen tekrarlanmış ve aynı şekilde
yapılmış yani üç aşamalı bir
yapılışı var. Bugün de sınav aynı metotla
yapılmış ama Danıştay 12. Daire bu konuda bir karar
vermiş ama şimdi Sayıştayda denetmenlik yapan yani asil
denetmenlik yapan hatta bu alanda bir ömür çürüten arkadaşlarımız
var. Aynı metotla seçilmişler, aynı usulle seçilmişler,
aynı yöntemle görevlerine devam etmişler. Belki başka başka
görev alan arkadaşlarımız da vardır bunlardan
Sayıştay bünyesinde, belki emekli olanlar da vardır. Şimdi,
burada, bu işin ben, doğrusunu söylemek gerekirse, bir
mantığını bulabildiğimi söyleyemiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Anayasamızın 128inci maddesinin son
kısmında diyor ki: Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir. Şimdi, arkadaşımızın teklifinin
bu esas üzerine oturtulduğunu görüyoruz yani Anayasa diyor ki, bunu siz
kanunla temin edeceksiniz, tesis edeceksiniz, yani bir kanun üzerinden bunu
yapacaksınız. Dolayısıyla, bu anlamda, bu açıdan
baktığımızda ben burada yapılan hususta doğrusu
bir hata olduğu kanaatinde değilim. Yani buradan bakarsak, siz
yönetmelikle değil de, kamu personelinin bütün bu özlük
haklarını, kanunla yapın diyor, kanunla tesis edin, kanunla kurun.
Dolayısıyla, şimdi de yapılan bence bu.
Şimdi,
Danıştayın 12. Dairesinin verdiği bu karar, şimdiki,
bugün yani son sınavla alınan arkadaşlarımıza
şamil oluyor yani onları bağlıyor, onları
kapının dışına atabiliyor. Biraz önce teklif sahibi
arkadaşımız da bundan bahsetti, bu
arkadaşlarımızın birçoğu birçok kurumda
çalışıyorlardı o gün ve bugün o işlerinden oldular ama
Danıştayın bu kararından sonra, bırakın o
işlerinden olmayı, sokak ortasında kaldılar, yani bütün her
şeylerini kaybettiler, bu görevlerini de kaybettiler.
Şimdi,
burada daha önce benim baştan beri dinlediğim arkadaşlarda
şöyle bir husus üzerinde duruluyor, deniliyor ki: Mülakat, sözlü
sınav. Şimdi, mülakat ile sözlü sınav arasında elbette
ufak tefek bir fark var. Ama şunu gözden kaçırıyoruz
değerli arkadaşlar: Biz şimdi bir eleme sınavından
geçirmişiz arkadaşları. Burada arkadaşımızın
teklifinin çok iyi dikkat edilmesi gereken bir yönü var. Eleme
sınavından geçirmişiz, bir puan almış, bir puanı
var arkadaşımızın, eleme sınavı puanı. Ondan
sonra bir de yazılı sınavdan geçmiş, bir puan da oradan
almış. Yani bu puanları var. Bir üçüncüsü de, mülakata tabi
tutulmuş ya da sözlü sınava tabi tutulmuş, bir puan da oradan
alıyor. Şimdi arkadaşımızın teklifi Sonuç
bildirgesi ilan edilmeden önce bunun üçü toplanır. diyor. Yani eleme
sınavı artı sözlü sınav artı mülakat, bunun üçü
toplanıyor. Biz diyebiliriz ki, mülakat her zaman bilgiyi ölçmez ama sözlü
sınav salt biraz da bilgi ölçer. Mülakat başka başka
şeyleri de ölçer. Yani kişinin o görevi yapmaya ehliyeti nedir, onun
temsil gücü nedir, temsil kabiliyeti nedir, teknoloji kullanma kabiliyeti
nedir, şu nedir, bu nedir? Yani burada başka başka şeyleri
mülakatla ölçebiliriz ama zaten biz kişinin baştan beri, yani bütün
bu yapılan meratib dediğimiz bu mertebelerde bilgisini
ölçmüşüz. Yani yazılı sınav yapmışız
bilgisini ölçmüşüz, eleme sınavı yapmışız
bilgisini ölçmüşüz. Burada kişiyi biz görmüyoruz. Konuşma
kabiliyeti nedir, muhakeme kabiliyeti nedir, temsil gücü, temsil yeteneği
nedir? Birçok görevler temsil yeteneğini ilgilendirir bizatihi. Birçok
şeyde insanın durumu nedir yani muhakeme edebiliyor mu, konuşma
kabiliyeti nedir, bu kişi nasıl konuşuyor, nasıl
konuşmuyor yani bütün bunları biz değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, ancak mülakatla
onları karşımıza alıyoruz, bire bir
konuşturuyoruz ve bir yere gidiyoruz.
Şimdi, daha
önce, dediğim gibi, her üç sınavın da ortalaması
alındığı için, değerlendirmeye esas
alındığı için de ben burada hiçbir haksızlık
yapıldığı kanaatinde değilim yani şu anda siz
yazılıda çok yüksek puan almışsanız, efendim eleme
sınavında çok yüksek puan almışsanız, diyelim ki söz
gelimi mülakatta da biraz düşük puan aldınız ama bunun aksi de
doğru, birisi de yazılı puanda düşük puan
almıştır, mülakatta çok yüksek puan almıştır ama
ben bunu hiçbir zaman için bir haksızlık olarak nitelemiyorum. Esas
haksızlık bence, yirmi dokuz yıldan beri bu sınav
tekrarlanırken, hatta o arkadaşlarımızın birçoğu
birçok göreve gelirken bunu geriye dönük olarak oraya doğru
işletmeyip, son alınan kişilere işletmek ve
sanırım 48 tanesi başka başka kurumlardan geldi. dedi bu
arkadaşımız. Tam bugünlerde kaymakamlık adayları
sınavı yapılıyor; bir zamanlar biz maiyet memurluğu
diyorduk, tam şu anda yapılıyor. Ben meslekten olduğum için
bu arkadaşlarımızın birçoğunun, kaymakamlık
sınavına giren insanların birçoğunun çok ciddi kurumlarda
çalıştıklarını ben biliyorum. Şimdi, yarın
onların başına böyle bir şey gelse, bu çocuklar ortada
kalsa, ya bu bizi ne kadar memnun edebilir, ne kadar sevindirebilir?
Onun için
değerli dostlarım, sayın milletvekillerim; bu konu buradaki
mağdur olan insanların da kurtarılması yönünde çok güzel
bir teklif. Ayrıca 70 puan uygulamamak suretiyle mevcut bugün
sınavı yani sınava girip kazanamayan arkadaşlarımıza
da o kardeşlerimize de 50 puan uygulaması yapılmak suretiyle,
aynı haklardan yararlanmak suretiyle yeni bir sınava girecekler ve
dolayısıyla bütün bu mağduriyetler de giderilmiş olacak
diye düşünüyorum ben.
Bu anlamda
teklifin gerçekten yerinde bir teklif olduğunu ama bunu etraflı
olarak düşünüp ve böyle bakmamız gerektiği kanaatindeyim ben.
Bu duygularla
yüce Meclisimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Küçükaydın.
Şahsı
adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.
Buyurunuz
Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 427 sıra sayılı Sayıştay
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi,
arkadaşlar, eski Muhasebe-i Umumiye Kanunu yürürlükten
kaldırılıp yerine 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu çıkarılırken, devamında yeni
Sayıştay kanunu çıkarılmasını ve 832
sayılı Kanunun kaldırılmasını boşuna
bekledik. Mali mevzuatın uyumlulaştırılması
beklenirken bu yapılmamış, hukuki alan yamalı bohça gibi
bir görüntü arz etmiştir. Dolayısıyla, denetimsizlik alıp
başını gitmekte, yolsuzluk, hırsızlık, soygun ve
talana kimse hesap soramamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, diyebiliriz ki AKP bu durumdan asla rahatsız
değildir. Yamalı bohça mali mevzuat, AKPnin etkin
unsurlarının lehine nalıncı keseri rolünü icra etmektedir.
Tahminim, AKP gitmeden düzgün ve tutarlı, güncel bir mali mevzuat sistemi
Türkiyede ne yazık ki kurulamayacaktır. Dolayısıyla,
yakında Genel Kurulda kanunlaşacak olan 2010 mali yılı
bütçesiyle dağıtılacak kamu kaynak ve imkânları üzerinde de
yeterince denetim ve yargılama yapılamayacaktır ve hesap
sorulamayacaktır.
Avrupa
Birliğinin her talebini yerine getirmeye kendini memur addeden iktidar
partisi, AB İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı
Belgesi hükümlerine uygun olarak 5018 sayılı Kanunu yürürlüğe
sokmuş, ancak 832 sayılı Kanun yerine geçecek yeni bir
Sayıştay Kanunu -biraz önce ifade etmiştim-
çıkarmamıştır. Böylece, devasa harcamalar denetimsiz
bırakılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; KÖYDES, BELDES köylere hizmet
götürme birliklerinin harcamalarının Sayıştay denetimi
dışında bırakılması da ayrı bir husustur.
Sayıştay, zaten mevcut yapısıyla belediyeleri dahi büyük
ölçekte denetleyememektedir, belediyelerin şirketleri denetlenememektedir.
Burada art niyet aramamız için oldukça fazla gerekçe vardır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 160ıncı maddesi uyarınca
Sayıştay anayasal bir kurumdur. Görevi, merkezî yönetim bütçesi
kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik, bütün gelir ve
giderleriyle mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetlemektir. Yerel yönetimlerin denetimleri de Sayıştayın
görevlerindendir. Böylece devletin mali yapısı
sağlıklı, düzenli, hukuki ve verimli işletilmiş
olmaktadır. Ancak, iktidar partisi önceden ihtiyaç tespiti yapıp
yasal düzenlemelere gitme yerine, maalesef, şimdilik palyatif bir
düzenlemeyi önümüze getirmiş bulunmaktadır. Bu düzenleme Şubat
2009 tarihinde yapılan Sayıştay denetçi
yardımcılığı sınavına ilişkindir ve
sınavın hukuki sonuçlarını aşabilmek için 832
sayılı Kanunda değişiklik yapma ihtiyacı olarak
kendini göstermiştir. Ne yazık ki AKP, sistemsizliğini, Türkiye
gündeminden uzaklığını ve suiniyetini bir kez daha
göstermiştir. AKP İktidarı döneminde kurumlardaki
kadrolaşma arzusu üzerine daha önce de bu yüce Mecliste birtakım
uygulamalar ve yasal düzenlemeler yapılmıştır. Mesela
Sayıştay Genel Kurulunun seçtiği üye adayları iki
yılı aşkın bir süre Türkiye Büyük Millet Meclisinde
alıkonulmuştur. Böylece sadece Sayıştayda değil, tüm
kamu kurum ve kuruluşlarında partizanlaşma ve kadrolaşmaya
hız verilmiştir.
AKPnin
kapatılmasına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
14 Mart 2008 tarihli iddianamesinin 143üncü sayfasına bir göz atarsak
şöyle diyor: Davalı parti, iktidar olmanın getirdiği güç
ve olanaklarla devleti şu yapıya dönüştürmeye çalışırken
bürokrasi kadrolarının da siyasal İslamcılardan
oluşturulmasına özel bir önem vermiş, İslami kimlikleriyle
öne çıkanları atamada özel bir gayret göstermiştir. Dikkat
ediniz: Bu kadrolaşma gayretlerinden Sayıştay gibi bir yüksek
kurum bile nasibini almış, boş bulunan üyeliklere, adayları
partiye yeterince yakın bulmadıklarından iki yılı
aşkın bir süre seçim yapmama iradesini ortaya
koymuşlardır. diyor, bunu söylüyor Başsavcı. Bu sözler,
AKP aleyhine hazırlanan iddianamede geçen sözlerdir yani Yargıtay Başsavcısının
iddianamesindeki sözleri.
Bu durumu
diğer birkaç kamu kurumuna örneklerle teşmil edersek hâkim ve
savcı adayları, kaymakam adaylığı sınavları
da belirgin örneklerdir.
Değerli
milletvekilleri, önce hâkim ve savcı adaylarının, daha sonra da
kaymakam adaylarının seçimlerinde tarafgir ve partizanlık kokan tutumlar
üzerine idari yargı tarafından iptal edilen ve yürütmesi durdurulan
sınavların kanunlarla aşıldığını hep
birlikte bu dönemde müşahede ettik. 2006 yılında yapılan
idari yargı hâkimliği sınavı hakkında ve 2008
yılında yapılan kaymakam adaylığı sınavı
hakkında Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.
Danıştay kararları sonucunda oluşan hukuki durumun
giderilmesi ve mağduriyetlerin önlenmesi için AKP kanun çıkararak
yargı kararını etkisiz kılma girişimini
yeğlemiştir. Bunun yanında, şimdi görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi de yapılan Sayıştay denetçi
yardımcılığı adaylığı sınavı
sonucunda Danıştayca verilen kararın oluşturduğu
hukuki duruma bir çözüm bulma amaçlı palyatif bir yöntemdir.
Sayıştay
denetçi yardımcılığı adaylığı
sınavında, benden önceki hatiplerin ifade ettiği yabancı
dille ilgili hususlar kaldırılabilir ancak kaymakamların
yetiştirilmesine ilişkin usul ve esaslar benimsenebilir.
Değerli
arkadaşlar, 2 Şubattan 6 Şubat 2009a kadar yapılan sözlü
sınavlarda başarısız veya yetersiz olan kişilerin
durumlarının tutanakla kayıt altına alınmamaları
komisyonun önemli bir eksiğidir. Sayıştay Denetçi
Yardımcısı Yönetmeliği -kısaca söylüyorum- 16ncı
maddesinin yürütmesinin durdurulmasına dair Danıştay 12.
Dairesinin vermiş olduğu karar uyarınca 57 adet
Sayıştay denetçi yardımcısının görevine son
verilmiştir, 57 adet nitelikli genç mağdur edilmiş ve
kaderlerine terk edilmiştir. Görevle ilişiği kesilen bu denetçi
yardımcılarının bir kısmı kamunun başka
birimlerinde çalışırken, oradaki görevlerinden ayrılarak
Sayıştaydaki görevlerine başlamışlar ve tebligata
kadar kendi görevlerini de yürütmüşlerdir.
Tekrar ifade
etmemiz gerekirse bu adaylar ciddi mahrumiyetler içerisindedir. Görevlerine son
verilen Sayıştay denetçi yardımcısı
adaylarının durumlarının çözüme kavuşturulması
ahlaki, insani, hukuki ve vicdanidir. Bu durumu yaratan AKP için ise
ayıptır, günahtır, sorumsuzluktur.
Değerli
arkadaşlar, 57 denetçi yardımcısı adayının bahse
konu durumunun düzeltilmesi yetmiyor çünkü adayların bir onay
işlemiyle göreve yeniden kabulü yanında,
ayrıldığı tarihten itibaren göreve tekrar başlama
tarihine kadarki yaklaşık altı aylık sürenin malî ve hukuki
haklarının verilmesi ancak yüreklere su serpecektir. Yani teklifteki
geçici 11inci madde düzenlemesi yetmeyebilecektir. Başarısız
olanların tekrar sözlü sınava kabul edilmesi ve puanın 50ye
indirilmesi meseleyi çözmemekte, boş kadro adedi belirsizliğini
korumaktadır. Bunun da düzeltilmesi gerekmektedir yani boş kadro
sayısı kadar adayın başarılı sayılması
uygun olacaktır.
Arkadaşlar,
ifade ettiğimiz üzere, mağdur olan 57 Sayıştay denetçi
yardımcısı adayının tekrar göreve
başlatılması yanında özlük haklarının iadesinde
kusursuz sorumluluk müessesesi dikkate alınarak düzenleme
yapılması hukukun amir hükmüdür. Ne var ki iktidar yönetmeliklerle
yapması gereken işleri yüzüne gözüne
bulaştırmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
3üncü kez
kanunla düzenlemeye gitmektedir. Devlete yazık olmaktadır, Türkiye
Büyük Millet Meclisine yazık olmaktadır, Danıştaya
yazık olmaktadır. Bu durumun 4üncü kez önümüze gelmeyeceğini
ümit ve temenni ediyorum.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Sayın
Milletvekilleri, Eskişehir Milletvekili Tayfun İçlinin bir istemi
vardır, okuyorum:
Anayasamızın
138inci maddesinin üçüncü paragrafına göre Görülmekte olan bir dava
hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması
ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir
beyanda bulunulamaz. Yasa teklifini sunan Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyraz Danıştay 12. Dairesinin önünde bulunan ve karara
bağlanmamış bir uyuşmazlık ile ilgili
görüşmektedir.
İç Tüzükün
63üncü maddesi gereğince söz istemiştir. İç Tüzükün 63üncü
maddesini sizlere tekrar anımsatıyorum: Görüşmeye yer olup
olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye
bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce
konuşulur.
Bu yolda bir
istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve
aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir.
Bu görüşme
sonucunda oya başvurmak gerekirse, oylama işaretle
yapılır.
Buyurunuz
Sayın İçli
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, ben lehte talep ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Lehte talep ediyorum Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben de aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet.
Buyurunuz
Sayın İçli.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
Anayasanın 138inci maddesinin Görülmekte olan bir dava hakkında
Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
hükmü gereğince 427 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşülmemesi gerektiğine dair
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, 427
sıra sayılı Kanun Teklifi geldiğinde 1inci maddesinin
Anayasaya aykırı bulunduğuna ilişkin önerge vermiştim
ama kanun teklifini sunan çok saygıdeğer milletvekili arkadaşım
Fahrettin Poyrazın tutanaklara geçen ifadesinden sonra İç Tüzükün
63üncü maddesi gereğince söz talep ettim.
Değerli
arkadaşlarım, hukukçu olan arkadaşlarım beni çok daha iyi
anlayacaktır. Anayasamızın 138inci maddesi çok net, açık
bir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde nelerin görüşülebileceğini
çok açık bir şekilde ifade etmiştir. 138inci maddenin üçüncü
fıkrası Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde
yargı yetkisinin kullanılması -altını çiziyorum, yargı
yetkisinin kullanılması- ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. şeklinde çok açık, amir bir
hüküm getirmiştir.
Değerli
arkadaşlarım
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ergenekonla ilgili
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Açıklayacağım
Açıklayacağım
Biraz evvel,
bakın, Adalet Bakanı -şimdi Başbakan
Yardımcısı- Sayın Cemil Çiçekin ifadelerine de burada yer
vereceğim. Çok değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi
uzmanının yazdığı bir makale dergide
yayımlanmıştır. Bakın, orada Anayasa Mahkemesinin
1970/25 esas numaralı iptal kararı konumuza çok açıklık
getirecektir. Nitekim, Sayın Cemil Çiçek, Fikret Bilanın
29/3/2006
tarihli Şemdinli olayları üzerine kurulan Meclis araştırma
komisyonunun çalışmalarını şüpheyle karşılamış
olacak ki Adalet Bakanı Cemil Çiçeke şu soruları sorar. diyor
Fikret Bila için: Komisyonun devam eden bir davada sanıklarla
görüşmesi, ifade alması, yasama denetimi niteliğinde midir yoksa
yargısal bir faaliyet midir? Diğer bir deyişle, yasamanın
yargıya müdahalesi midir, Meclis araştırma komisyonları
yargıya intikal etmiş bir konuda görevini sürdürmeli midir yoksa konu
yargıya intikal edince görevleri sona mı ermelidir? şeklindeki
soruya, Adalet Bakanı Konunun tartışmalı olduğunu,
Meclisin bu tarz araştırma faaliyetlerini Anayasaya aykırı
görenler olduğu gibi olmayanlar da gördüğünü, ancak Anayasa
Mahkemesinin -birazdan okuyacağım- 70/25 esas sayılı
Kararının bu konuya açıklık getireceğini. ifade
etmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, kanun teklifindeki sayın milletvekili -bakın,
elimde kanun teklifi vardır- açıkça der ki: Danıştay 12.
Dairesi yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Yani dava derdesttir.
Yani Türkçe ifadeyle, vatandaşlarımızın
anlayacağı ve Anayasanın tabiriyle, görülmekte olan bir dava
hakkında bir yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.
Teklif sahibi
arkadaşımız yine üçüncü paragrafında, kendi ifadesiyle
okuyorum: Teklif ile, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 128.
maddesinin hükmü gereğince; Sayıştay denetçi
yardımcısı adaylığına girişle ilgili genel
hususların kanunla düzenlenmesi suretiyle objektiflik, yerindelik, hesap
verilebilirlik ve liyakat ilkelerine uygun seçimin yasal güvenceye
kavuşturulması ve yukarıda bahsi geçen sözlü sınav
neticesinde ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi
amacıyla... Tekrar, yukarıda bahsi geçen sözlü sınav
neticesinde ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla
kanun teklifinin verildiğini söylemektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde AKPnin
sıklıkla yaptığı olay şuydu:
Danıştayı baypas etme. Danıştay ne yapar?
İdarenin yani yürütmenin işlemlerini denetler. Ne yapar
Danıştay? İptal eder. AKP Hükûmeti ne yapmıştır?
Danıştayın iptal ettiği bu yönetmeliklerle ilgili kanun
getirmiştir. Bu ayrı bir olay.
Değerli
arkadaşlarım, bu dava derdesttir, görülmektedir; yürütmeyi durdurma
kararı verilmiştir ve kanun teklifini veren
arkadaşımız, Danıştay 12. Dairenin yürütmeyi durdurma
kararını baypas etme amacına yönelik kanun teklifini
vermiştir. Bu benim iddiam değildir çünkü ben, Sayın Poyrazın
tutanaklara geçen beyanı ve AKPli milletvekilinin tutanaklara geçen
beyanı üzerine bu İç Tüzükün 63üncü maddesi gereğince bunun
görüşülemeyeceğini söylüyorum.
Bakın,
Değerli Poyrazın tutanaklara -yani bunu aldım- geçen çok vahim
ifadeleri vardır. Bakın, ama bir son cümlesini söyleyeyim: Kusura
bakma kardeşim, yürütmeyi durdurma var, biz seni kapının önüne
koyuyoruz. Sayın Poyrazın ifadesi. Peki, yeri gelmişken
şunu tartışalım mı? Peki, bu mahkeme sürdü, diyelim ki
bir sene daha sürdü. Teorik olarak, hukuken şu mümkün müdür? Dava açan,
sınavın iptalini talep eden kişilerin Danıştay
tarafından haksız bulunmaları, idarenin eyleminin,
işleminin haklı bulunması mümkün müdür? Mümkündür. Bir yıl
sonra Danıştay Ben idareyi haklı buluyorum. Dolayısıyla,
her ne kadar yürütmeyi durdurma talebini kabul etmiş olsam da sizin
talebinizi, dava açanların talebini reddediyorum. dedi. Ne olacak peki
arkadaşlar? Bu kanun teklifi ile Anayasanın 138inci maddesinde
belirtilen yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili olan
yürütmeyi durdurma kararını veren Danıştay 12. Dairenin kararı
burada tartışılmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu çok vahimdir. Bugünlerde hep hukuk devleti
ilkesinden bahsediyoruz. Evet, o zaman Danıştayı ortadan
kaldıralım. Yani idarenin her türlü işlemlerinin denetlenmesini
istemiyorsak Danıştaya ne gerek var? O zaman bir kanun teklifi
getirin veyahut Anayasa değişiklik teklifi getirin,
Danıştayı ortadan kaldıralım; rahat rahat, o zaman
istediğiniz gibi idarenin, yürütmenin bütün işlemlerini
yürütebilirsiniz. Derdest, görülmekte olan bir dava ve bir yürütmeyi durdurma
kararı verilmiş, gerekçeli.
Peki, siz
Parlamentoya saygı duymadınız? Şimdi, biraz evvel AKPli
arkadaş dedi ki: Ya Sayıştay Kanunu, işte yönetmelikle
değil de kanunla yapıyoruz. Değerli Arkadaşım, en
hafif tabiriyle, arkadaşımız biraz evvel hata etti. Aslında
832 sayılı Sayıştay Kanunu var. Bu Sayıştay
Kanunu 1967 tarihli. O tarihli Kanuna göre, 67 tarihli Kanuna göre bir
yönetmelik var, meri, yürürlükte. O yönetmelikle ilgili şikâyetçilerin
istemi üzerine Danıştay inceleme yapmış ve demiş ki
Kime? İdareye, Sayıştaya demiş ki: Sayıştay,
Sayıştay Genel Kurulu, bakın, benim bu ileri sürdüklerimi
dikkate alın. Peki, ne olması lazımdı
Danıştayın bu yürütmeyi durdurma kararından sonra?
Hükûmetin burada toplanıp AKPli milletvekiline pas ederek kanun teklifini
vermemesi gerekirdi. Sayıştay Genel Kurulu Danıştayın
aldığı karar gereğince bir yönetmelik
değişikliği yapmak suretiyle derhâl bunu yerine getirirdi.
Arkadaşlar, o zaman Danıştayı baypas edin.
Anayasanın
2nci maddesi, Anayasanın 68inci maddesinin dördüncü fıkrası.
Siyasi partiler, hukuk devletini ortadan kaldıracak
Şimdi, ben bunu
söylediğim zaman bazı arkadaşlar alınıyor, sanki
Tayfun İçli siyasi partilerin kapatılmasını teşvik
ediyor. Hayır. Ben sizi hukuka uymaya davet ediyorum. Yani siz bir
yönetmeliği, yürütmeyi durdurmayı veren, önünde dava gören, kesin
karar vermemiş, karar verse dahi Danıştay dava idari
kurullarında temyiz aşamasına gideceğim bir
uyuşmazlığı siz burada bir kanun teklifiyle
görüşüyorsunuz. Eğer bu Plan Bütçeye gitmeyip de -çok değerli
Anayasa Komisyonu Başkanımız oradaydı- Anayasa Komisyonuna,
Adalet Komisyonuna -faraza, Adalet Komisyonuna gitmez de- gitseydi diyeceklerdi
ki: Kardeşim, sen yürütmeyi durdurma. Ne yapıyorsun kardeşim?
Bunu demesi lazım.
Şimdi tutanaklara
geçti. Bakın, bu tutanaklarda
Zamanım dar olduğu için, on
dakika olduğu için böyle konuşuyorum. Burada çok vahim ifadeler var.
Direkt yargının yetkisini
Anayasa 138deki, görülmekte olan bir dava
hakkında yargı yetkisinin kullanılması
Yargı neyi
kullanmış? Yürütmeyi durdurma yetkisini kullanmış.
Yürütmeyi durdurma yetkisini ortadan kaldıracak bir eylem yapıyoruz.
Bu çok vahim bir hatadır. Bunların mutlaka tutanağa geçmesi,
Komisyonun eğer geri alabiliyorsa -acelesi yok, acelesi yok- alır,
Sayıştay Genel Kuruluna hemen götürür Sayıştay, bu ifade
ettiğimiz yönetmelik değişikliğini, yasada koyduğunuzu
Sayıştay Genel Kurulu oturur, iki günde yönetmelik
değişikliğini yapar, mağdur olan, Sayıştaya
alınacak genç arkadaşlarımızı alırız.
Kardeşim, her şeyi hükûmet yapmaz, her şeyi Parlamento yapmaz.
Eğer her şeyi Parlamento yapacak olsaydı, yönetmelikleri
tanımlamaz Her şey kanun. derdi. Her şey kanun.
demediğine göre, meri olan bir kanun olduğuna göre ve o kanun
Sayıştaya yönetmelik yapma yetkisi verdiğine göre
Sayıştayı adam yerine koymuyor muyuz? Çok ayıptır,
Sayıştay Genel Kurulundaki çok değerli üyelere
ayıptır, devletin organlarına ayıptır.
Her şeye
biz muktediriz
Yok canım! Her şeyi siz yaparsınız!
Yapamazsınız! Yaparsanız Anayasaya aykırı olur. Bu
nedenle -Sayın Başkanım İç Tüzükün 63üncü maddesi
gereği söz talep ettim- görüşmeye yer yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bitiriyorum.
Özellikle teklif
sahibinin tutanaklara geçen ifadesinden sonra görüşmeye yer yoktur. Bu
konunun geriye bırakılması gerekir, bu kanun teklifinin geriye
bırakılması gerekir ve özellikle Sayıştaya saygı
gösterilmesi lazım.
Ben
Sayıştay Sayın Başkanını tanımıyorum,
bizatihi tanımıyorum, herhâlde burada. Özellikle Sayın
Başkana, Sayıştay Genel Kurulundaki çok değerli yüksek
yargıçlara saygı duymak lazım, onlar âciz insanlar
değildir.
O nedenle
-sözlerimi tamamlıyorum- derhâl bu kanun teklifinin geri çekilmesini
teklif ediyorum ve Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
Aleyhte, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ.
Buyurunuz
Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Verilen önergenin
aleyhinde söz aldım. Zira, bugün burada müzakeresini
yaptığımız kanun teklifinin görüşülmesi Anayasaya ve
İç Tüzüke uygundur. Meclisimizin şu anda yaptığı
iş yasama yetkisini kullanmaktır, yargının
yaptığı iş de yargı yetkisini kullanmaktır.
Maddeleri
doğru okumak, doğru değerlendirmek lazım. Ben bir kez daha
şimdi size Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü
fıkrasını aynen okuyorum, diyor ki: Görülmekte olan bir dava
hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması
ile ilgili soru sorulamaz
Niçin? Yargı yetkisinin
kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz. Daha ne yapılamaz:
Görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Peki, bu
hüküm bu kadar açıkken, bu konu Mecliste
tartışılmış mı? Zaman zaman
tartışılmış. Peki, bu konu yargıya
taşınmış mı? Taşınmış, hatta
Anayasa Mahkemesine konu götürülmüş, Anayasa Mahkemesi değişik
zamanlarda hem 61 Anayasası döneminde -o zamanki 132nci madde, şu
andaki 138inci maddenin aynısıdır- aynı maddeyle ilgili
hem 61 Anayasası döneminde Anayasa Mahkememizin verdiği karar var hem
de 82 Anayasası döneminde verdiği karar var. Şimdi ben bu kararı,
Anayasa Mahkemesinin kararını okuyorum: Anayasa'nın yasakladığı;
yasama meclislerinde, görülmekte olan bir dava hakkında veya yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulması, görüşme
yapılması veya beyanda bulunulması değildir. Üçüncü
fıkra hükmü yalnızca görülmekte olan bir dava hakkında
yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulmasını, görüşme yapılmasını ve beyanda
bulunulmasını yasaklamaktadır. Bir başka deyimle yasama
meclislerindeki görüşmelere üçüncü fıkra ile konulan
kısıtlama, sadece Belirli bir davada kullanılan yargı
yetkisi ile sınırlıdır. Hepsini okumuyorum,
atlıyorum: Öte yandan, hükmün getirilmesiyle güdülen erek de
ortadadır. Zira, daha önce, bu hüküm getirilmeden önce Mecliste
başka birtakım yerlerde sıkıntılar yaşanmış,
bu sıkıntıları çözmek amacıyla bu hüküm diyor buraya
konulmuştur. Şimdi, o kısmı okuyorum, gene aynı
şekilde: Kurucu Meclis, geçmişin olaylarını göz önünde
bulundurarak yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hâkimlere müdahale edilememesi ve mahkemelerin
bağımsızlığının korunması üzerinde
titizlikle durmuş ve üçüncü fıkranın birinci cümlesi hükmüyle
yasama meclislerindeki görüşmelerin, soruların ve beyanların bir
davada kullanılan yargı yetkisini etkilemesini önlemiştir.
Güdülen ereğin sınırı budur ve böyle bir hükümde -dikkat
buyurun bundan sonraki kısma özellikle- yasama meclislerinin anayasal
görev ve yetkilerinin aksamasına ve engellenmesine yol açılması
düşünülmemiş, düşünülebileceği tasavvur edilmemiştir.
diyor. Biz bunu koyarken, bu düzenleme, yasama meclisinin
çalışmasına engel olsun diye koymadık, böyle bir
düşüncemiz olmadı ama Mecliste olanların böyle bir
düşünceyi tasavvur etmesi de düşünülmemiştir diyor ve
devamında Anayasa ilkelerinin tek tek ve bir bütün olarak ele
alınması hâlinde varılacak sonuç bu gerçeği derhâl ortaya
koyar.
Yine devam
ediyor: Anayasa uyumlu bir bütündür. Bir bölümün hükümlerinin öteki
hükümlerini işlemez duruma getirmesi veya işlemelerini aksatması
düşünülemez. Mahkemelerin
bağımsızlığını korumak üzere konulmuş
bir hükmün Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasal denetim yetkisini ve adli
görevini engelleyebileceği hukukça savunulabilir bir görüş
değildir. ve devamında bu konuyu inceliyor ve diyor ki: Görülmekte
olan bir dava ile yasama meclisinin sınırı sadece yargı yetkisiyle
ilgili konularda görüşme yapılıp soru
sorulamayacağıyla alakalıdır ama diğer konularda
yasama yetkisi yapılabilir, aksi takdirde, bu, Meclisin
çalışmasını engeller. Nasıl engeller? derseniz,
bakın: Şimdi, biz günlerdir burada neyi tartışıyoruz?
Borçlar Kanununu tartışıyoruz. Borçlar Kanunu
görüşülürken, şu anda, ilk derece mahkemelerinde veya
Yargıtayın önünde görülmekte olan dava sayısı ne
kadardır biliyor muyuz? Binlerce, on binlerce, belki yüz binlerce dava var
şu anda görülüyor. O zaman, görülen davalar var, biz Meclisi
çalıştırmayalım. Doğru mu? Veyahut da Çek Kanunu
tartışılıyor, önümüzdeki günlerde Meclise gelecek,
tartışacağız. Çeklerle ilgili, şu anda,
Yargıtayda olan, infazı devam eden veyahut da ilk derece mahkemelerinde
süren yüz binlerce belki dava var, sayısını bilemiyoruz. Biz,
hatırlarsanız, Türk Ceza Kanununu bu Mecliste değiştirdik.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Anayasa Mahkemesinin 1970/25 esas
numaralı iptal kararı.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Onu iyi oku, iyi anla.
Ceza
davalarının sayısı ne kadardı? Görülen davalarla
ilgiliydi. O zaman bizim bu Meclisi çalıştırmamamız
lazım.
Yine, bakın,
biz Mecliste komisyonlar kurduk. Neyle ilgili komisyon kurduk? Geçen dönemde
birtakım soruşturma, araştırma komisyonları kurduk,
değil mi? Bu komisyonların görüştüğü konulardan kimisi
ağır ceza mahkemelerinde kimisi de başkaca mahkemelerde
yargılanan konuları içeriyordu. Ben hatırlatayım: Mesela,
bir tanesi Şemdinli olaylarıyla ilgili Mecliste bir
araştırma komisyonu kuruldu ve o komisyon devam ederken yargıda
dava var mıydı? Vardı. Peki, geriye gidiyorum, Susurluk
Araştırma Komisyonu kuruldu, yargıda dava var mıydı?
Vardı. Faili Meçhulleri Araştırma Komisyonu kuruldu,
yargıda dava var mıydı? Vardı. Daha yakınlarda, bu
dönemde telekulakla ilgili bir denetim konusu yapıldı Mecliste,
soruşturma yapılıyor muydu Ankara Cumhuriyet
Savcılığı tarafından? Soruşturma
yapılıyordu. Peki, madem Meclis, soruşturması,
kovuşturması devam eden konuyla ilgili herhangi bir iş veya
işlem yapamazdı da bu yüce Meclis niye kurdu bu komisyonları?
Önerge verdiler, başka partilerin de verdiği önergeler var Devam
eden birtakım davalarla ilgili komisyon kuralım
O zaman biz
komisyon kurmayacağız demektir. Biz bu Meclisi nasıl
çalıştıracağız? Onun için Anayasa Mahkemesi bu konuyu
inceliyor, kararını veriyor ve diyor ki: Anayasa bir bütündür. Siz bu
hükmü, bu bütünlüğü bu sistemi işlemez hâle getirecek bir biçimde
yorumlayamazsınız. Meclisin çalışmalarını, yasama
yetkisini kullanmasını engelleyecek bir biçimde
kullanamazsınız. Meclisin takdir hakkını
sınırlayacak bir biçimde de anlayıp yorumlayamazsınız.
O ayrı şey, bu ayrı şey. Elmayla armudu -Anayasa Mahkemesi-
birbirine karıştırmayın, diyor ama gene
karıştırmışız. 2000de konu gitmiş gene,
2000/21 esas, 2000/16 karar
Gene aynı kararı vermiş. Daha
sonra, ben burada bütün, hepsine tek tek devam etmeyeyim, burada bir sürü
mahkeme kararları var. Görülen davalarla ilgili, hem de Anayasa
Mahkemesinde görülen davalarla ilgili yüce Mecliste birtakım
değişiklikler yapılmış, Anayasa Mahkemesi de bunu
bizzat uygulamıştır.
Bu nedenle,
Sayın Başkanım, görüşülmekte olan teklifin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde müzakeresi ve karara bağlanması Anayasanın ne
138inci maddesine ne de başkaca bir madde ve hükmüne aykırı
değildir. Bu, yargı kararlarının etkisizleştirilmesi
anlamını da taşımaz, devam eden bir davaya müdahale
anlamını da taşımaz çünkü Meclis yargıya müdahale
etmiyor, bir norm oluşturuyor. Bu normu da mahkemeler, devam eden bir
davayla, farz edin ki ilgili bir norm
Örneğin, Ceza Kanunu
yaptınız, lehe bir düzenleme yaptınız, dün ceza alan
kişi üç yıl ceza alıyorsa, şimdi bir yıl ceza
alıyor. O zaman, mahkeme, lehe olan kanunu, hem de Anayasa hükmü çok
açık ve Ceza Kanununun ilgili hükümleri çok açık, lehe olan hükmü ne
yapıyor? Meclis değiştirse bile, yargılama devam ederken
lehe olan hükmü uyguluyor. Hiç kimse, bu düzenlemeyi ve mahkemenin bu
uygulamasını yargıya müdahale olarak
algılamamıştır bugüne kadar, algılanması da
mümkün değildir çünkü yasaları değerlendirme,
değiştirme, kaldırma veya yeni bir yasa vazetme yetkisi Türkiye
Büyük Millet Meclisine aittir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözünüzü tamamlayınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Anayasa
dışında da bunu kayıtlayan herhangi bir şey söz konusu
değildir. Takdir hakkını da Meclis kullanma yetkisini haizdir.
Bu nedenle, bu teklifin müzakeresi Anayasaya uygundur. Bu nedenle, bu usul
tartışmasının yanlış olduğunu, Meclis
Başkanlık Divanının bu kanunun görüşülmesine
başlamasının ve görüşmelere devamının Anayasa ve
İç Tüzük gereği olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.
Lehte, Mersin
Milletvekili Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten çok
net, müşahhas bir olayla ilgili bir kanun teklifini görüşüyoruz.
Kanun teklifinin görüşülmesinde Komisyonda da bu tartışmalar
olmuş. Muhalefet şerhleri incelendiğinde şimdi dile
getirilen bu hususlar orada da dile getirilmiş. Bu konunun yeterince
tartışılmadığı gibi bir kanaate sahip oldum. Yani
bu teklifin Anayasaya uygunluk tartışmasının yeterince
yapılabildiği kanaatinde değilim. Ancak tabii, İç Tüzük
63e göre usul tartışması açıp bu konunun da bu usul
tartışması kapsamında tartışılması da
ne kadar İç Tüzüke uygundur onu da Divanın takdirine
bırakıyorum. Yani Divan Başkanının tutumuyla ilgili
bir usul tartışması açarak bir Anayasaya aykırılık
iddiasının görüşülmesi de ne kadar hukuka uygun olmuştur,
onu da takdirlerinize sunuyorum.
Önemli bir kanun,
daha doğrusu, devletin, idarenin bir haksız uygulamasının
ortaya çıkarttığı mağduriyeti ortadan kaldırmak
üzere çok kişisel
Şimdi, bu kanunu çok yakından takip eden kaç
kişi? Zannediyorum 57 tane içeride, dışarıda da bir o kadar
vardır. Yani şahıs şahıs söylebileceğimiz, çok
net, müşahhas bir olayın mağduriyetini ortadan kaldırmak
için bir kanun gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla, bu konuda Anayasaya
aykırılık iddialarının ciddiye alınması
gerekirdi hem Komisyonda hem de Genel Kurulda.
Burada hukukçular
var, Anayasa Komisyonu Başkanımız da karşımda
oturuyor. Ben, düşünmenize, takdirinize sunmak üzere bir durumu huzurunuza
getirmek istiyorum. Birinci husus: Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk
devletidir, Anayasa 2nci madde. Hukuka aykırılık
iddiasıyla hukuk kurmak bu Anayasanın özüne
aykırıdır, hukuk mantalitesine aykırıdır. Biri
bu.
İki:
Kanunlar genel olmak mecburiyetinde. Özele dönük kanun çıkarmak hukuk
mantığına, Anayasamıza, Anayasanın ruhuna uygun
mudur, bunun da üzerinde durulması gerekiyor.
Danıştay
12. Dairesinde görülmekte olan bir dava, bu davanın mağduriyetinin
giderilmesi amacıyla bir kanun teklifi; bu kadar özel, bu kadar çok
şahsi bir kanun çıkarmak
Hukuk devleti olmak, kanunların genel
olma ilkesine uygun düşmesi, hukuk kurmak, hukuka uygun hukuk kurmak,
hukuk devleti olmak ilkesine bağlı kalmak sorumlusu olan bu Genel
Kurulun ve ilgili komisyonların bana göre uyması gereken önemli konu.
Bu noktada bir usul tartışmasıyla bunun
tartışılması ne kadar doğru oluyor, bunu da
takdirinize sunuyorum.
Değerli Grup
Başkan Vekilinin 1970/25, 2000/16 sayılı -ve diğerleri de
vardı elinde zannediyorum- ifade ettiği Anayasa Mahkemesi kararları
bu olaya tıpatıp uymamaktadır. Ana muhalefet partisi bu konuyu
Anayasa Mahkemesine götüreceğini ifade ediyor. Anayasa Mahkemesinin daha
önceki bazı olaylarla ilgili vermiş olduğu karar bu olaya
uymuyor çünkü bu olayda çok net, müşahhas, özel, belirlenen,
tanımlanan bir olayın mağduriyetini ortadan kaldırmak üzere
kanun çıkarıyoruz. Bunu hem kanun teklifi sahibi gerekçesinde
yazdı, yazıyor hem de burada kanun teklifini ifade ederken
konuşmasında ortaya koydu. Yani, bu kanun özel bir kanun, bu kanun
mahkemede devam etmekte olan bir davayla ilgili bir kanun. Gerekçesinde bunu
çok açık, net söylüyor, mahkemeyi ifade ediyor, Danıştay 12.
Dava Dairesinin şu, şu, şu esas sayılı kararıyla
ortaya çıkan, yürütmeyi durdurma kararıyla ortaya çıkan
mağduriyeti ortadan kaldırmak için böyle bir kanun teklifi getirdik.
deniliyor ve bu kanun teklifi, bu anlamda, bana göre, Anayasa 138in üçüncü
fıkrasındaki değil, dördüncü fıkrasındaki bir hükmü
ihlal ediyor.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 138, daha önceki Anayasamızın
132nci maddesinde tanımlanan husus şu: Yasama ve yürütme
organları ile idare -yani, işte Meclis- mahkeme kararlarına
uymak zorundadır; bu organlar -yasama ve yürütme organları- ve idare,
mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez.
Siz
çıkardığınız bu kanun teklifiyle
Danıştayın 12. Dairesinin verdiği bir kararı
değiştirmiş olmuyor musunuz? Dördüncü hükmü, Anayasa 138
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Değiştiremeyiz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dikkatinize sunuyorum. Yani bu konu ilgili yerlerde
tartışılacak, yarın Anayasa Mahkemesinde
tartışılacak, yargıda tartışılacak.
Dikkatinize sunuyorum. Yani bir hukuk kuruyoruz burada, kurduğumuz hukuk
da çok özel bir hukuk. Yani birilerinin, idarenin bir hatasını
düzeltmeye çalışıyoruz, bir mağduriyeti ortadan
kaldırmaya çalışıyoruz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) O konu farklı.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bilemiyorum, dikkatinize sunuyorum.
Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekilinin okuduğu Anayasa Mahkemesi
kararını ben de okudum. Bakın, burada bir başka husus daha
söylüyor, diyor ki: 132nci maddenin üçüncü fıkrasıyla konulan
kısıtlama sadece belirli bir davada kullanılan yargı
yetkisiyle sınırlıdır. Şimdi, belirli dava
dediğimiz tanıma en iyi şekilde bu kanun teklifiyle getirilen
husus uymaktadır. O kadar çok belirli dava tanımlaması var ki.
Danıştay 12. Dairesinin vermiş olduğu yürütmeyi durdurma
kararının ortaya çıkarttığı mağduriyeti
telafi etmek için bir kanun teklifi veriyoruz. Anayasa 132 veya Anayasa 138in dördüncü
fıkrası, Anayasa 132nin üçüncü fıkrasındaki
kısıtlama çok açık, net, Anayasa Mahkemesi kararıyla
belirli bir davada kullanılan yargı yetkisi. İşte belirli
dava bu, Danıştay 12.
Dairesinin vermiş olduğu kararın, yürütmeyi durdurma
kararının ortadan kaldırılması.
Değerli
arkadaşlar, iyi olsun diye, faydalı olsun diye, topluma, ülkeye
hizmet etsin diye hukuk kuruyoruz. Ama hukuk kurarken, kanun
çıkartırken hukuka da uymak mecburiyetinde olduğumuzu da
unutmayalım. Kendimiz hukuka uymazsak, bu hukukun lafzına ve ruhuna
uymazsak, ben yaptım oldu, böyle olsa ne olur, bir defayla anayasa
delinse ne olur mantığı, mantalitesi bu ülkeye fayda
getirmemiştir. Meclisin saygınlığı
açısından, hukuka uymak açısından
Yani hukuk, adaleti
temin etmek, toplumsal mutabakatı, en büyük ortak zemini, güveni tesis
etmek açısından hepimize lazım, herkese lazım. Bu
hassasiyetle bu kanunun -zaten saat de zaman da doldu, yarın devam ederiz
etmeyiz bilmiyorum ama- sonuç olarak, bu Anayasaya aykırılık
iddialarının ciddiye alınarak bir daha incelenmesini, bir daha
değerlendirilmesini, mağduriyeti ortadan kaldıralım derken
umutları boşa çıkartacak bir yanlışa
düşülmemesini dikkatinize sunmak üzere verilen usul tartışması
önergesinin lehinde söz aldım. Aslında bu konuda usul tartışması
açılması da İç Tüzük 63e çok da uyumlu olmadı, ama bu
konuların tartışmasına imkân ve fırsat verdiği
için Sayın İçliye de teşekkür ederek önergesinin lehinde bu sebeple
söz aldığımı ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Sayın
İçli buyurunuz, 69a göre iki dakika en fazla, lütfen
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Sataşma yok Sayın Başkan.
BAŞKAN O
izah etti, şimdi kendisi söyleyecektir herhâlde.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, görüşlerini farklı
yorumlaması nedeniyle konuşması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sataşma değil, İç Tüzükün
69uncu maddesine göre hatibin, milletvekilinin ifadesi başka bir
şekilde anlaşıldıysa söz talep eder, ona göre söz
aldım.
Çok Değerli
Grup Başkan Vekilimiz Anayasa Mahkemesinin kararını alırken
bir bölümünü okudu, özellikle okumak istiyorum. Yargı yetkisinin
kullanılması konusunda mutabıkız, Anayasanın metni
konusunda mutabıkız. Bakın, Anayasa Mahkemesi der ki istikrar
kazanan kararlarında: Üçüncü fıkra hükmü yalnızca görülmekte
olan bir dava hakkında yargı yetkisinin kullanılmasıyla
ilgili soru sorulmasını, görüşme yapılmasını ve
beyanda bulunulmasını yasaklamaktadır. Açıklıyor. Bir
başka deyimle, yasama Meclisindeki görüşmelere üçüncü fıkrayla
konulan kısıtlama sadece belirli bir davada kullanılan
yargı yetkisiyle sınırlıdır diyor. Değerli Grup
Başkan Vekili dedi ki, çekle ilgili -birtakım- Borçlar Kanunu ve
Ticaret Kanunuyla ilgili yapıyoruz. O, belirli bir dava değil. Bu
dava, 12nci Dairede görülmekte olan ve yargı yetkisinin yürütmeyi
durdurma kararı vermekle kullanan Danıştay 12nci Dairesinin
yargı yetkisini ortadan kaldıran ve tutanaklara da teklif sahibinin
ifadesi olarak geçen olay olduğu için itiraz ettim. Böyle olmasaydı,
teklifin 1inci maddesinde Anayasaya aykırılık iddiasında
bulunurdum, siz çok değerli milletvekilleri kabul eder veya reddederdiniz,
bu kanun teklifi de Anayasa Mahkemesine gittiği zaman maddenin
görüşmeleri üzerinde Anayasa Mahkemesi değerlendirirdi, ama benim
bizzat, biraz evvel Grup Başkan Vekilinin aslında okuduğu,
yargı yetkisinin kullanılması
Ama bakın ne diyor: Belirli
bir davada
Sınırlıyor. Belirli davada, 12. Dairede görülmekte
olan ve teklifte de bizzat teklif sahibinin
Şunda yazıyor işte
arkadaşlarım, hepsini yazmış. Yargı yetkisini baypas
etmeye çalışan, yani yürütmeyi durdurma kararını ortadan kaldırmaya
yönelik bir girişim olduğu için, derdest olduğu için, görülmekte
olduğu için itiraz ettim.
Sabrınız
için teşekkür ederim.
Sağ olun
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
Anayasanın 138inci maddesinin Görülmekte olan bir dava hakkında
Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
hükmü gereğince 427 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşülmemesi gerektiğine ilişkin talebi hakkında (Devam)
BAŞKAN
Aleyhinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifle ilgili olarak Anayasaya
uygun mudur değil midir konusunda açılan, 63üncü maddeye göre
açılan tartışmada Başkanlığın lehinde söz
almış oldum. Tabii biraz burada
karıştırıldı.
Şimdi, bir
defa bu teklif Komisyonda müzakere edilirken, Plan ve Bütçe Komisyonunun
getirdiği metne bakıyorum, şurada teklif sahibi beş madde
vermiş, Komisyon bunu dört maddeye getirmiş ama 1inci madde ile
2nci maddeyi birleştirmiş fakat getirdiği metinde bunu
göstermemiş. Yani bir defa Plan ve Bütçe Komisyonu bu teklifin
Burada
bakın, üç tane
Şimdi getirmiş 1inci madde, teklif sahibinin
1inci maddesi, 2nci maddesi var, 3üncü maddesi var. 1inci maddeyle
aslında raporun ilk müzakeresine başlanıldığı
zaman orada iki maddeyi birleştirmemiş ama burada
göstermemişsiniz. Bunları gösterin yani. Biz gidip de içini
Yani
doğru dürüst bir rapor düzenleyip getirin. O bakımdan, hakikaten çok
baştan savma bir rapor düzenlemesi oluyor.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 125inci maddesine göre İdarenin
her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu
açıktır. deniyor. İdari eylem ve işlemlerin de yargı
denetimi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa göre
İdari eylem ve işlemler yetki, sebep, konu ve maksat yönü ile hukuka
aykırılık yönleriyle incelenir. diyor.
Şimdi,
burada Anayasamızın yine 138inci maddesine göre yargı
yetkisinin kullanılmasıyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinde müzakere açılamaz ancak burada bir durum var. AKP, iktidara
geldiği günden beri yargıyı çekemiyor, Ben yargı yetkisini
kullanacağım. diyor.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sapıtma, doğru konuş!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Danıştay bir karar vermiş, demiş ki:
Kardeşim, sen Sayıştay denetçilerini sözlüye tabi tutarken
sözlüde bu adaylara ne soru sordun; bu sorulan sorulara adaylar nasıl bir
cevap verdi; sen bunları bana bir tutanakla belirtmen lazım, hatta
tutanak da yetmez, bunları görüntülü al. Kaymakamların
imtihanında da bunu öne sürüyor, hâkimlerin imtihanında da bunu öne
sürüyor, diyor ki: Arkadaş, senin sözlü işlemin bir idari
işlemdir. Anayasaya göre, sözlü işlemine karşı da idari
yargı yolu açıktır. İdari yargının
kullanılması için benim elimde bir done olması lazım. O
done de nedir; işte, sen hangi soruyu sordun bu adaya, aday sana ne cevap
verdi, benim bunu bilmem lazım. Yoksa İşte, efendim, bu
sözlüyü geçememiştir. Memleketinin doğum yerinden dolayı
mı geçememiştir, bilmediğinden dolayı mı
geçmemiştir, fiziki yapısından dolayı vermemiştir,
inancından dolayı mı vermemiştir? Yok ortada bir şey.
Onun için,
objektif hukuk kurallarına göre yargı denetiminin yapılabilmesi
için orada yargı denetimini yapacak organın önüne onu kontrol
edebilecek bir sistemle gitmesi lazım. Danıştay ne demiş,
demiş ki: Sen bu şartlarla sözlü yapabilirsin. Bunda bir anormallik
var mı? Siz Danıştay yerine hâkimsiniz, karşınıza
bir dava geldi. Sözlü soru sormuş. Aday diyor ki: Efendim, ben
yazılıda en yüksek puanı aldım, sözlüde bana sorulan
soruların hepsine de cevap verdim ama bana çok düşük puan verdiler.
Peki, neyle kanıtlayacak bu kişi? İşte, diyor ki yargı:
Arkadaş, benim bunu kontrol edebilmem için sen bunu filme al. Hangi
soruyu sordun, hangi cevabı verdi, ben de denetleyeyim o zaman. Hakikaten
sen keyfî mi bu adamı sözlüden geçirmedin yoksa, gerçekten mi
denetlemedin
İşin özü bu.
Şimdi
getirilen teklifle ne diyor: Danıştayın verdiği bu
kararı ortadan kaldırıyor. Ne diyor: Arkadaş, sözlüde,
mülakatta bir tutanak, bunlar düzenlenmez. Tabii, Danıştay ve idari
yargı yargı yetkisini kullanırken neye bağlı olacak?
Kanuna bağlı olacak. Kanun da bu olunca, artık, bu kanuna
dayanarak Danıştay veya idari yargı diyemez ki: Arkadaş,
sen bana bunu görüntülü olarak tespit et. İşte, yargı yetkisini
burada ortadan kaldırıyorsunuz, buradaki öz bu. Onun için, siz
kendinizi yargı yerine kullanın. Dersiniz ki, arkadaş biz yargıyı
istemiyoruz. İşte, Tayyip Bey diyor ki, ya bu yargı margı
ne, bu tek seçici benim, her şeyde ben karar veririm
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Öyle bir şey söylemiyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Cumhurbaşkanını ben seçerim, milletvekilini ben
seçerim.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Tayyip Bey öyle bir şey söylemiyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Siz kimsiniz ya diyor, siz kimsiniz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Çarpıtma.
AHMET YENİ
(Samsun) Öyle bir şey demiyor, yalan konuşuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Eğer bu düşüncede iseniz tamam, dersiniz ki, ben
iktidarım, ondan sonra yargı da benim işime karışamaz,
hukuk da karışamaz ama eğer hakikaten hukuk devleti denilen
kavrama inanıyorsanız ve bundan sonra da
Ya bugün siz
iktidarda varsınız, yarına yoksunuz. Bakın, sizden önce hep
bu kürsülerde şu şikâyet yapılırdı: Efendim,
imam-hatip mezunları maalesef kamu hizmetine alınamıyor
deniliyordu. Ama imam-hatipliler şimdi iktidarı ele geçirince, bu
defa, onlar, başka inançtaki insanları hiçbir göreve almıyorlar.
İşte, kaymakamlık imtihanına giren
Geçen gün bir CHPli
milletvekili arkadaşımız, Tekirdağ Milletvekilimiz, hâkim
imtihanına giren bir arkadaşın burada durumunu dile getirdi.
Nedir? Yani, Tuncelili olduğu için, Alevi inançta olduğu için,
defalarca, bunlar, imtihandan
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sen çarpıtıyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Beyler, ben bunları söylerken rahatsız oluyorum ama sizin
yaptığınız işlem o. Yani, sizin devri
iktidarınız zamanında Alevi inançlı bir vatandaş
hâkimliği kazanmamıştır, kaymakamlığı
kazanmamıştır, bu kurumlara gelmemiştir. Ben de diyorum ki,
işte, burada getirdiğiniz bu teklifle
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Çarpıtıyorsun, çarpıtıyorsun.
Alevileri kullanıyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben kimseyi kullanmam.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Kullanıyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Siz doğru hareket edin, ondan sonra
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Provoke ediyorsun. Aleviliği kullanma.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, süre bitti.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben provoke etmiyorum, provoke eden sizsiniz.
Bakın,
Tayyip Erdoğan, burada çıktı, o genel görüşmede, tuttu
Diyap Ağayla ilgili, Atatürkle ilgili birtakım şeyler söyledi.
Ya, Atatürkü ve Diyap Ağayı bugüne kadar neredeydin de hiç diline,
ağzına almadın? Diyap Ağanın bugün köyünün yolu yok,
mezarı çok köhne
BAŞKAN
Sayın Genç, bir dakika.
Sayın
milletvekilleri, konuşmanın bitimine kadar, usul görüşmelerinin
sonuna kadar çalışma süremizin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurunuz, devam
ediniz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, ben bu
konuları bilen bir insanım. Bakın, bu konuları dile
getirirken ben de vicdanen rahatsız oluyorum ama keşke siz objektif
davransanız, keşke objektif davransanız da biz de burada
çıkıp sizi tebrik edelim ama yapmıyorsunuz. O kadar
keyfîliklerle dolu ki
Şimdi,
Sayıştayla ilgili önemli bir düzenleme getiriyorsunuz. Kardeşim,
yani ben size soruyorum: Bir imtihana giren bir gencin doğru veya
yanlış cevap verdiğini, eğer ona sorulan sorular bir filme
alınmazsa, ne cevap verdiği tespit edilmezse, siz hâkim olsanız
hangi kıstasa göre bunu tespit edeceksiniz? Yok, ortada kıstas yok
yani onun için akla, mantığa, dürüstlüğe dayanan şeyleri
kabul etmeniz lazım.
Ha, şimdi
diyorsunuz ki bizim çoğunluğumuz var, bizim inançlarımız
dışındaki, bizim tarikatlarımız
dışındaki kimseleri bir kamu hizmetine alamayız.
AHMET YENİ
(Samsun) Danıştaya nasıl girdiniz siz? Kendiniz nasıl
girdiniz?
KAMER GENÇ
(Devamla) - İşte bu keyfî bir yönetimdir, bu hukuku
tanımazlık demektir. Bu kanun teklifini getirmek demek hukuka
karşı saygısızlık demektir, hukuku altüst
Yani
yargı yetkisini kaldırmak demektir. Ya, şimdi bir,
Danıştay karar versin kardeşim, burada bir anormal bir şey
yok ki. Onun için, maalesef hep kandırarak, insanların
karşısına çıkarak insanları kandırıyorsunuz.
Dediğim gibi yani çıkıp da hesabınıza geldiği
zaman o kadar adil, o kadar dürüst davranıyorsunuz ki ama
icraatlarınıza geldiği zaman hiçbirisinde bir dürüstlük yok,
adalet yok, hukuk ilkeleri yok, hep keyfîliklerle dolu bir icraatınız
var. İşte burada çıkın deyin ki, burada bir hata var
arkadaş. Peki, yani vahiy mi gelecek size, bu adam yargı yetkisini
kullanırken, sözlü sırasında hakikaten doğru cevap verdi mi
vermedi mi, nereden bileceksiniz! İşte kaymakamlıkta da böyle,
hâkimlikte de böyle.
Arkadaşlar,
bakın, hâkimlik müessesesi, hâkimlik mesleği çok ulvi ve çok kutsal
bir meslektir. İnanmanızı istiyorum. Belki zaman içinde,
başlangıç zamanında, başlangıçta insanlar da hissî
hareket etmiş olabilir. Ama zaman ilerledikçe hâkimlik mesleği o
kadar insanları pişiriyor ki, o kadar adalet duygusuyla hareket
ettirme zorunluluğu koyuyor ki, yani buna o mesleğin içinde
yaşayan bir insan olarak inanmanızı istiyorum. Ama siz o
mesleği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. (AK PARTİ sıralarından
Teşekkürler
Teşekkürler
sesleri)
KAMER GENÇ
(Devamla)- Bir dakika verdiniz mi Sayın Başkan?
BAŞKAN
Lütfen
Artık gereği kadar görüşmelerimiz devam etti, bitti.
Lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bir dakika verin.
BAŞKAN
Son
Genel Kurulu selamlamanızı alayım.
KAMER GENÇ
(Devamla) Evet.
Onun için, yani
bu mesleği yaşamayan arkadaşlar bilmez.
Sonra,
bakın, Tayyip Bey, burada konuşurken bir iki kişi laf attı;
dedi ki: Bakın, ben burada konuşurken bana laf atmayın. Ama
hepiniz bana laf atıyorsunuz. Bundan sonra o burada konuştuğu
zaman göreceksiniz bakalım, ne laflar atacağım! O zaman ne
laflar atacağım! Olur mu yani!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsamahanızı
istismar ediyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani evvela sizin başkasına
yaptığınız şeyleri bize yapmayın. Ben burada
çıkmışım, doğru şeyler söylüyorum. Sizin hanginiz
benim kadar yargının içinde çalışmış,
yargının o adaletli kararlarının verilmesi için var
olması gereken şartların oluşması konusunda bilgi
sahibisiniz? Değilsiniz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Her konuda sen bilgi sahibisin, her konuda sen âlimsin!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Sadece kendi kendinize, ondan sonra, şey veriyorsunuz,
diyorsunuz ki: Efendim, benim karşımda söz söyleyen kimse
olmasın. Tayyip Bey diyor ki: Ben bağımsız kurumlardan
rahatsızım.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Tayyip Bey öyle bir şey söylemiyor. Atma!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yahu senin her şeye de karar verecek bir aklın mı
var, bir deneyimin mi var, bir bilgin mi var! Şimdi bırak da birileri
de bir karar versin kardeşim! Onun için
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sen yalan söylüyorsun, yalancısın! Yalan
söylüyorsun, iftira atıyorsun, edepsizsin!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yahu siz yine laf atmaya devam edin ama bundan sonra da benim laf
atmama da karışamazsınız.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, izin verir misiniz.
BAŞKAN
Pardon?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi bu yaptığımız
tartışmanın ne olduğu
anlaşılamamıştır. İç Tüzükün 63üncü maddesine
göre
BAŞKAN
Gayet net olduğu kanaatindeyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İzin verir misiniz.
İç Tüzükün
63üncü maddesine göre, Sayın Milletvekili, görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinin İç Tüzüke uygun olarak görüşülmemesi gerektiği
yönünde kanaat belirtmiştir.
BAŞKAN
Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Açıkçası, kanun teklifinin bütünü
üzerindeki görüşmeler tamamlandıktan sonra Sayın Milletvekilinin
bu şekilde bir iddiasını gündeme almanız 63e
aykırıdır. Ancak şu olabilirdi: Bizim konuşmalara
başladığımız andan itibaren Sayın Milletvekili
İç Tüzükün 84üncü maddesine göre, görüşmekte olduğumuz
teklifin maddesinin veya maddelerinin Anayasaya
aykırılığını iddia edebilirdi.
Onun için şu
andaki yaptığınız uygulama İç Tüzüke
aykırıdır. Yaptığınız uygulama İç
Tüzüke aykırı teamül olmaması amacıyla, kayıtlara
geçmesi için bunu ifade etmek istedim.
BAŞKAN
Ediniz efendim.
Şimdi,
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edilmesinin kabul edilip edilmeyeceğini
soruyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, çalışma süresi bitti.
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 18 Kasım 2009 Çarşamba günü,
alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.06