DÖNEM: 23 CİLT: 53 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20nci
Birleşim
18 Kasım 2009 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, emeklilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbulda şebeke suyu ve
ulaşım ücretlerine yapılan zamlara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun, gündem dışı konuşmasına verdiği
cevapta İstanbul metrosuyla ilgili yanlış bilgilendirmede
bulunduğuna ilişkin açıklaması
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun, gündem dışı konuşmaya verdiği cevapta
yaptığını söylediği hizmetlerinden dolayı
kendisine teşekkür ettiğini ancak yapılması gereken daha
çok hizmet bulunduğuna ilişkin açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde konuşan Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın,
muhalefetin, Anayasaya aykırılık iddiasında
bulunmadığını ifade ettiğini; oysa kanun teklifinin
sıra sayısının dokuzuncu sayfasının son
paragrafında Kanun teklifi Anayasanın hukuk devleti ilkesine
aykırı maddeleri ihtiva etmektedir. şeklinde muhalefet
şerhinin bulunduğuna ilişkin açıklaması
4.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Aydın Milletvekili Ertuğrul
Kumcuoğlunun, Sayıştayda kadrosuz eleman
çalıştırıldığı yönündeki
konuşmasına, Sayıştayda kadrosuz eleman
çalıştırılmasının söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun, İstanbul Milletvekili Çetin
Soysalın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, CHP Grubu önerisi üzerinde
konuşan Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÖNERGELER
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1274) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/158)
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1375) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/159)
B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mardin Milletvekili
Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, askerlik hizmeti sırasında meydana
gelen ölüm olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/465)
2.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin, çocuk kaçırma
olaylarının araştırılarak çocukların
korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/466)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/467)
C)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Pakistan Parlamentosu üyelerinden oluşan Pakistan Senatosu
Başkan Vekili Mir Jan Muhammed Khan Jamali
başkanlığındaki heyete Başkanlıkça Hoş
geldiniz denilmesi
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/96) esas
numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 18/11/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
2.-
Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen ve ön görüşmeleri
yarım kalan (10/67, 10/75, 10/82, 10/122, 10/141, 10/180, 10/193, 10/208,
10/216, 10/229, 10/304, 10/309, 10/320, 10/324, 10/336, 10/337, 10/338, 10/342,
10/374, 10/377, 10/404) esas numaralı, madencilikle ilgili Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 18/11/2009 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı:
96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427)
4.- İmar
Kanunu ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı:
397)
5.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynak-larının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340)
(S. Sayısı: 395)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, bir proje sunumundaki Türkiye haritasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9944)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, bazı köylerdeki orman kadastrosuna
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9956)
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir genelgedeki
ayrımcılığa yönelik ifadelere ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9989)
4.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, bir okul idarecisine şiddet
uygulanmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9990)
5.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Çelikhandaki YİBOya ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9992)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van, Kars, Erzurum, Ardahan, Ağrı,
Şırnak ve Batmandaki öğrenci
taşımacılığına ilişkin soruları ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9994), (7/9995),
(7/9996), (7/9997), (7/9998), (7/9999), (7/10000)
7.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, okulların temizlik ve hijyen
sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/10002)
8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, ücretsiz ders kitaplarının
maliyetine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/10004)
9.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, okullardaki madde
bağımlılığı araştırmalarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/10005)
10.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, bazı ders kitaplarındaki
hatalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/10006)
11.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, öğretmen istihdamına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/10007)
12.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele,
- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, kayıp çocuklara,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı
Selma Aliye Kavafın cevabı (7/10071), (7/10072)
13.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, alfabeye yeni harflerin
ekleneceği iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/10106)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, gelir dağılımındaki
dengesizliklere ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10170)
15.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Mutta Anadolu Öğretmen Lisesi
açılmasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/10207)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerde
çalıştırılması gereken engelli personele ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavafın cevabı (7/10231)
17.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, kayıp çocuklara,
- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, cinsiyete dayalı gelişme
endekslerinin iyileştirilmesine,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı
(7/10255), (7/10256)
18.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bazı kişilerle
bağlantısı olup olmadığına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Zafer Çağlayanın cevabı (7/10314)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.05te açılarak dört oturum yaptı.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Ağız ve Diş
Sağlığı Haftasına,
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine,
Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur, Dünya Çocuk Hakları Gününe,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, şeker fabrikalarının,
özellikle Atatürkün talimatıyla kurulan ve özelleştirme
kapsamında bulunan Tokat Turhal Şeker Fabrikasının
kapatılmaması, satılmaması gerektiğine ilişkin
bir açıklamada bulundu.
Suriye Arap
Cumhuriyeti Halk Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrash ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, kamudaki ihale sistemindeki
sorunların (10/462),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokattaki
işyerlerinin sorunlarının (10/463),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin,
taşımalı eğitim sistemindeki sorunların (10/464),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına;
Konya
Milletvekili Muharrem Candanın, Çevre,
Aksaray
Milletvekili Ali Rıza Alaboyunun, Millî Savunma,
Komisyonu
üyeliklerinden istifa ettiklerine;
İlişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması
önergelerinin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/443) esas
numaralı, demokratik hukuk devletini tehdit eden gelişmelerin
araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun
17/11/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
DTP,
(10/204) esas
numaralı, yasa dışı dinleme ve takip iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/351, 10/454)
esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 17/11/2009 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, İstanbul Milletvekili Ünal Kacırın
kullandığı bir kelime nedeniyle üzüntü duyduğuna;
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş,
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir,
Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan,
Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak,
Giresun
Milletvekili Murat Özkan,
Hatay
Milletvekili Abdülhadi Kahya,
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık,
Yasa
dışı dinlemelere;
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Konya
Milletvekili Faruk Bal, MHP Grubu önerisi üzerinde konuşan Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylünün, şahsına;
Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan, MHP Grubu önerisi üzerinde konuşan Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstünün, grubuna;
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay,
CHP Grubu önerisi
üzerinde konuşan İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, gruplarına;
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın, grubuna;
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Tarımsal Sulamada Kullanılan Elektrik
Enerjisi Tarifelerine İlişkin Kanun Teklifinin (2/292), İç Tüzükün
37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Millî Savunma
Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyeliğe Konya Milletvekili Muharrem Candan,
Çevre
Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyeliğe Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun,
Seçildiler.
12/11/2009
tarihli 17nci Birleşimde görüşmeleri tamamlandıktan sonra tümü
üzerinde elektronik cihazla yapılan her iki açık oylamada da
toplantı yeter sayısı bulunmadığından, tekrar
elektronik cihazla açık oya sunulan, Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S. Sayısı: 407)
kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı
427) üzerinde bir süre görüşüldü.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
şahsına sataşması;
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, görüşlerini farklı yorumlaması;
Nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Anayasanın 138inci maddesinin
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. hükmü gereğince 427 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşülmemesi gerektiğine
ilişkin talebi, yapılan usul tartışmasından sonra
kabul edilmedi.
18 Kasım
2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 23.06da son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ
Burdur Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Gülşen
ORHAN Yusuf
COŞKUN
Van Bingöl
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 28
II.- GELEN KÂĞITLAR
18 Kasım 2009 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, askerlik hizmeti
sırasında meydana gelen ölüm olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/465) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.9.2009)
2.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 24 Milletvekilinin, çocuk kaçırma
olaylarının araştırılarak çocukların
korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/466) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.10.2009)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 Milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/467)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
18 Kasım
2009 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz emeklilerin sorunları üzerine söz isteyen
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayaya aittir.
Buyurunuz
Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın,
emeklilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaş-larım; bugün emeklilerimizin sorunlarını
hatırlatmak amacıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan Emekliler Haftası
nedeniyle yayınlamış olduğu mesajında Ülkemizin
kalkınmasında çok değerli katkıları olan
emeklilerimize en iyi hayat şartlarını sağlamak sosyal devlet
anlayışının gereğidir. Hayatlarının en
verimli ve dinamik çağlarını devletine, milletine hizmet ederek
geçiren emeklilerimizin emeklilik döneminde, sağlıklı, huzurlu,
müreffeh bir hayat sürmeleri en büyük isteğimizdir. demiştir.
Hepimizin bildiği gibi, emeklilerimizin içinde bulunduğu durum Başbakanın
sözünü ettiği sosyal devlet ilkesinin gereklerini hiç de
karşılamamaktadır. Emeklilerimizin içinde bulunduğu
koşullarda Başbakanın sözünü ettiği emeklilik döneminde
sağlıklı, huzurlu, müreffeh bir hayat sürmeleri, yani rahat bir
hayat sürmeleri emeklilerimiz için, maalesef, hayal bile değildir.
Hükûmet
tarafından emeklilerimize verilen değere
bakıldığında, sadece onların kendi kaderlerine terk
edildiklerinden başka bir şey göremiyoruz. Her geçen gün erimekte
olan aylıkları onların yaşamdan iyice kopmasına neden
olmaktadır. Devletten aylık alarak geçimlerini sağlamak zorunda
olan emeklilerimiz, çalışanlarımız, maalesef, yiyemez,
içemez, giyinemez, okuyamaz, okutamaz, gezemez, ısınamaz ve
hastanelere gidemez duruma gelmişlerdir. Bu insanlarımızın
birçoğu kredi kartı mağduru olmuş, bazıları
böbreklerini satmak zorunda kalmış, bazıları
bakımsızlık, yalnızlık, hastalık ve açlık
nedeniyle kendisini ölüme terk etmiştir. Ömürlerini ülkemiz
kalkınmasına adamış, bu ülke için sırtından ter
akıtmış, alın teri dökmüş, emek vermiş
emeklilerimiz, ne acı ki iyice sefalete sürüklenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği yakın
zamanda 47 ilde 4.362 emeklinin
katılımıyla emeklilerin ekonomik ve sosyal durumunu belirlemeye
yönelik bir araştırma gerçekleştirdi.
Araştırmanın sonuçları korkunç bir gerçeği bir kez
daha yüzümüze vuruyor. Emeklilerin yüzde 10unun evine hiç et girmiyor, yüzde
48inin evine ise ayda 1 kilogramdan az et giriyor. Emekli ailelerinin yüzde
8i günde 1 veya daha az, yüzde 47si 1 ile 3 arası, yüzde 33ü 4 ile 6 arası,
yüzde 12si 6dan fazla ekmekle doymaya çalışıyor, beslenemiyor.
Dengeli ve sağlıklı beslenebildiğini düşünen
emeklilerin oranı yüzde 18de kalıyor. Bir veya daha fazla kredi
kartı kullanan emeklilerin oranı yüzde 49. Emeklilerin yüzde 23ü
icra takibine maruz kalmış. Şimdi soruyorum: Bu mudur Sayın
Başbakanın sözünü ettiği emeklilik döneminde,
sağlıklı, huzurlu, müreffeh bir hayat, bu mudur sosyal devlet
ilkesinin gerekleri? Gençken, muktedirken var güçleriyle
çalışmış ve sonunda köşesinde oturup torunlarıyla
vakit geçirmesi gereken emeklilerimiz açlıkla savaşıyor.
Aynı araştırma, emeklilerin yüzde 61inin bakmakla yükümlü
olduğu 1 ile 3, yüzde 11inin 4 ve/veya üzeri çocuğu olduğu
gerçeğini de yüzümüze vuruyor. Yani açlık sınırı
altında inleyen emeklilerimiz yalnız inlemiyor, kendi bakıma
muhtaçken hâlâ üç kuruşla bakmakla mükellef oldukları ile aynı
sefalet düzeyini paylaşıyor.
Türkiye
İşçi Emeklileri Derneğinin anketine cevap veren 47 ilden 4.362
emeklimizin yüzde 96sı almakta olduğu emekli aylığını
yetersiz buluyor çünkü açlıkla boğuşuyor. Bir kenarda huzur ve
mutlulukla, sevdikleriyle vakit geçirmesi gereken emeklilerimizin yüzde 84ü ek
iş yapmaya çalışıyor. Kimi geçici işlerde
çalışıyor ama yüzde 96nın tümü iş arıyor.
Haklarını sıcak, samimi duygularla
anlatamadıklarını anlayan bu insanlarımız dört gündür
İstanbulda dönüşümlü olarak açlık grevi yapıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) Zaten aç olan emeklilerimiz açlık düzeylerini
gündeme taşıyabilmek için son çareyi deniyorlar. Açlık greviyle
kendilerinin varlığını, durumlarını
hatırlatmaya çalışıyorlar ve Hükûmetten istediklerini
kamuoyuna duyuruyorlar. Yıllardır çıkarılamayan intibak yasası
derhal çıkarılarak emekli aylıkları arasındaki
farklılıklar giderilsin diyorlar. Yıllardır ödenmeyen TÜFE
ve KEY alacaklarının derhal ödenmesini istiyorlar. Kamu
çalışanlarına verilip emeklilere verilmeyen ek ödemelerin
verilmesini istiyorlar. Emekli aylıklarının altı ayda bir
sadece TÜFE artışı kadar artırılması
uygulamasına son verilerek, yıllarca emek verdikleri, katkıda
bulundukları ülkelerinin büyümesinden de haklı olarak pay istiyorlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Plan ve Bütçe görüşmeleri devam eden 2010
yılı merkezî yönetim bütçe kanunundan emeklilere daha fazla pay
verilmesi taleplerini dile getiriyorlar. Bu talepleri için hükûmete seslerini
duyuramadıklarından, ne yazık ki son çare olarak açlık
grevi yapıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yalçınkaya, lütfen bağlayınız.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar, sözlerimi Büyük Önder
Mustafa Kemal Atatürkün sözleriyle bitirmek istiyorum: Bir milletin
yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı
tutumu, o milletin yasama kudretinin en önemli kıstasıdır.
Mazide, muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara
karşı minnet hissi duymayan bir milletin, istikbale güvenli bakmaya
hakkı yoktur.
Hükûmetin
vermiş olduğu sözlerinin arkasında durmasını temenni
ediyor, emeklilerimize, çalışanlarımıza sahip
çıkılmasını diliyorum. Tüm emeklilerimize ve
çalışanlarımıza sevgi ve saygılarımı
sunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçınkaya.
Gündem
dışı ikinci söz Tokat ilinin sorunları hakkında söz
isteyen Tokat Milletvekili Reşat Doğruya aittir.
Buyurunuz
Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
2.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tokat
ilinin sorunları hakkında gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tokat, Orta
Karadeniz Bölgesinde dört mevsim yedi rengin yaşandığı,
doğal zenginlikleri çok yüksek olan bir ilimizdir. Zengin kaynakları
olmasına rağmen yeterli gelişmeyi gösterememiş, hak
ettiği refah seviyesine ulaşamamıştır. Ben geçen
yıl da ondan önceki yıl da bu kürsüden sorunları dile getirdim,
alınması gereken önlemleri belirttim ama maalesef sorunlar
çözülmediği gibi her geçen gün daha da artmıştır. Son
ekonomik krizle Tokat Organize Sanayi Bölgesinde onlarca iş yeri
kapandı, yüzlerce insanımız işsiz kaldı.
İşsiz kalan, gelir kaynakları biten
vatandaşlarımız da çareyi büyük kentlere göç etmekte
bulmuşlardır.
Teşvik
uygulama sıralamasında üçüncü bölgede bulunan ilimiz, kara, deniz ve
hava yolu ulaşımı olan illerle aynı gruba
alınmıştır. Ayrıca yüksek teşvik ve çok yüksek
teşvik uygulaması kapsamında da bulunmayan ilimize
yatırımcılar da gereken ilgiyi göstermeyeceklerdir. Teşvik
sistemi Tokat için değiştirilmelidir. Tokatta ilçeler dâhil
neredeyse her mahalleye büyük süpermarketler şube açmaktadır. Bu
durum küçük esnafı bitirmiş, dükkânlarını kapatır
konuma getirmiştir. Esnaf odaları bu duruma isyan etmekte olup acilen
süpermarketlerle ilgili yasanın çıkması beklenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tokatta çiftçi çok zor
durumdadır. Artan gübre, mazot gibi tarımsal girdilerin
pahalılığı Tokat ovalarında neredeyse çiftçiliği
durma noktasına getirmiştir. Tarımsal sulamada kullanılan
elektrik borçları ödenmemiştir. 2009 yılında kanalına
su verilmediğinden mahsulü yanan ilçelerimiz olmuştur. Çiftçi gübre,
ilaç ve tohumluk parasını da ödeyememiş, icralarla
karşılaşmış, hapislere düşmüş ve hapislerde
yatan çiftçilerimiz olmuştur. Tokatta hayvancılık bitme
noktasına gelmektedir. Acil olarak, Hükûmetten, hayvancılık
destekleme projelerinin Tokat için verilmesini bekliyoruz.
Tokat ili, sigara
fabrikalarının özelleştirme kapsamında yabancılara
satılmasında çok büyük zarar görmüştür. Yılda
yaklaşık 60-70 milyon TL civarında para kaybedilmiş,
piyasaya girememiştir. Bu da birçok sektörü etkilemiş, iş
yerleri kapanmıştır. Özelleştirme esnasında kamuoyuna
ısrarla Sigara fabrikası üretime devam edecek. denmesine
rağmen maalesef kapatılmıştır. Fabrika sahasında
şu anda ot bitmiştir. Şimdi de Türkiye genelinde olduğu gibi,
Erbaa ve merkezde bulunan Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü kapatılmak
üzeredir. İşçiler 4/C kapsamına alınmaktadır. Bu durum
çok yanlış ve haksızlıktır. İşçiler
isyanlardadır. Acilen bu insanların sesi duyulmalı, memur
kadrosuna alınmalı, hakları da kaybedilmemelidir.
Aynı durumu
Turhal Şeker Fabrikasında yaşamak üzereyiz. Burası da
özelleştirme kapsamında satılmak üzeredir, bu da
yanlıştır. Pancar üreticisi, işçisi, esnafıyla bütün
Turhallılar, Tokatlılar fabrikalarının
satılmamasını ve üretime devam etmesini istiyorlar. Bunun için
de bütün Tokatlıların katıldığı, Şeker-İş
Sendikası önderliğinde çok büyük bir miting
yapılmıştır.
Halkın
sesini duyalım, fabrikayı Turhallılara verelim, pancar üretimi
devam etsin; bütün Turhallılar bunu ayakta bekliyorlar.
İlimiz
kültür ve turizm yönünden de zengin bir bölgedir. Bu konuda Danişmendlilerin
başkenti Niksar, Sulusaray Sebastapolis, Pazar Ballıca
mağaraları, Zile Kalesi, Tokat evlerine sahip
çıkılmalıdır. Bunlar bizim tarih ve kültür
hazinelerimizdir.
Tokat'ın
çevre yolu uzun zamandır bitirilememiştir. Merkezde trafik çok
yoğun ve karmaşık durumdadır. Acilen Tokat-Niksar,
Çamlıbel-Turhal arasındaki yollar bitirilmelidir. Niksar-Akkuş,
Zile-Alaca-Sungurlu yolları da acilen bitirilmesi gereken konudur.
Tokat
Havaalanı kapatılmıştır. Ulaşımda en büyük
engeli ortadan kaldıracak olan havaalanımız yıllardır
atıl bir vaziyette, neredeyse çürümeye terk edilmiş durumdadır.
Bu da ilimize yapılan çok büyük haksızlıktır.
Havaalanı mutlaka ve ne pahasına olursa olsun açılmalıdır.
Gazi Osman
Paşa Üniversitesi son yıllarda ödenek konusunda sıkıntılar
yaşamaktadır. Üniversiteye sahip çıkılmalı, hastanesi
açılmalı, üniversite yıpratılmamalıdır.
Tokat ili ve
ilçelerinde büyük oranda pratisyen ve uzman doktor açığı
vardır, hemşiresi, ebesi olmayan sağlık ocakları
bulunmaktadır. Yaz aylarında yaşanan kene vakaları da göz
önüne alındığında durumun aciliyeti daha bir önem arz
etmektedir. Yeni Tokat Hastanesi açılmalıdır. Eski hastane
çevresindeki iş yerlerini kaybetmek istemiyor esnaflar, o esnafların
da sesi duyulmalıdır.
Köy
yollarımız çok kötü durumdadır. Erbaa-Gökal yolu gibi çok kötü
durumda olan, kasislerden geçilemeyen yollar vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Beş altı yıldır yapılamayan
grup yolları vardır. Özel idare kaynakları mutlak suretle
artırılmalı, yeni ödenekler konmalıdır.
İlimizin
birçok yerinde yeni dersliklere ihtiyaç vardır. Millî Eğitim
Bakanlığı bina, teçhizat ve eğitimci açısından
ilimizi desteklemeli ve yeni yatırımlar yapılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilimizde en önemli sorunların
başında işsizlik gelmektedir. Vatandaşlarımız
iş ve aş bulabilmek için büyük mücadele veriyorlar.
İşsizlikten dolayı da 2002 yılından itibaren nüfus
devamlı azalmakta olup milletvekili sayımız 5e
düşmüştür. Eğitim, sağlık ve benzeri gibi olumsuz
koşulların baş gösterdiği ilimiz, sosyal ve ekonomik yönden
tam bir çıkmaza girmek üzeredir. Bu durum Tokatlıya sahip çıkılmasının
zamanının geçmekte olduğunu göstermektedir.
Sözlerimin
dikkate alınacağını umuyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Gündem
dışı üçüncü söz İstanbulda şebeke suyuna yapılan
zamlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Çetin Soysala
aittir.
Buyurunuz
Sayın Soysal. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbulda şebeke
suyu ve ulaşım ücretlerine yapılan zamlara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bugün
emekli sendikaları temsilcileri geldiler. Yaşadıkları son
derece ciddi bir dram. Az önce arkadaşım aktardı. Büyük bir dram
yaşanıyorken, ciddi bir geçim sıkıntısı var iken,
açlık, yoksulluk, sefalet var iken İstanbulda suya yüzde 50lere
yakın zam yapıldı bir sene içinde. Enflasyon yüzde 7, yüzde 7,5,
yüzde 9, yüzde 10un altına indi dediğimiz noktada emekliye 5
liralar, 10 liralar reva görülürken, yaşam kaliteleri ve seviyeleri
düşürülürken suya ve İETTye yapılan zamlar çok haksız
zamlar, kabul edilebilir zamlar değil. İstanbul ve İstanbullular
bunu hak etmiş değil. Bugün baktığımızda Avrupada
kişi başına 200 litre su kullanılıyor günde,
İstanbulda bunun yarısı kullanılıyor. Üstelik de H1N1
virüsünün, yani domuz gribinin etkili olduğu bir süreçte, bunun tedavi
yöntemlerinin en önemlilerinden bir tanesinin hijyen olduğu bir süreçte ve
hijyeni de yok sayarak, insanların su kullanımından
uzaklaştırılarak gelir düzeylerinin çok üzerinde su
faturalarıyla mücadele etmesini gündeme getirmek, bu zammı yapmak
gerçekten İstanbullulara büyük bir haksızlıktır, hatta
ötesinde, ihanettir.
Değerli
arkadaşlarım, kaynaklar yanlış kullanıldı.
Maliyetler yüksek rakamlara yapıldı. Biz geçtiğimiz yıl bir
basın toplantısında İstanbulun iflas ettiğini
söylemiştik. İstanbul 2009da borçlarını ödeyemez. dedik.
4,5-5 katrilyon civarında finans borcu varken 2009 içerisinde de -o
dönemin rakamlarıyla konuşuyorum- 3,5-4 katrilyon daha bir öngörüde
bulunmuştuk. Şimdi, baktığımız zaman
İstanbulda şu an borçlar ödenemez hâle gelmiş, kaynaklar iyi
kullanılamaz hâle gelmiş, bedeli de kötü yönetim
anlayışının sonucu olarak yurttaşlarımızdan
çıkarılmaktadır. Su zammıyla çıkarılmaktadır,
İETT zammıyla çıkarılmaktadır. Bunlar, kabul
edilebilir tutum ve davranışlar olamaz. Öğrenci kenti
İstanbulda, öğrencilerimiz güç koşullar altında
eğitimlerini, yaşamlarını idame ettiriyorlar.
İstanbulda milyonlarca emekli, binlerce emekli yaşamlarını
idame ettirebilmek için, o kıt kanaat imkânlarıyla kendi
yaşamlarını idame ettirebilmek için uğraşırken
bir de karşılığında günlük hayatın vazgeçilmez
unsuru suya bu şekilde zam yapılması, asla kabul edilebilir bir
yöntem olamaz. Bu zamların derhal geri alınması lazım.
Değerli
arkadaşlarım, keza, dünyanın en pahalı
ulaşımı İstanbuldadır gelir düzeyine göre.
Bakın, 2007 yılı içinde millî gelire
baktığımızda İtalya 22.100 dolar, İngiltere
22.800 dolar, Fransa 24.400 dolar, Belçika 25.300 dolar, Almanya 28.700 dolar,
Türkiyenin ise 5.500 dolar, yaklaşık 5 katı düzeyinde. Asgari
ücretler de ne yazık ki İngiltere 1.361, Belçika 1.259, Fransa 1.254,
Almanya ve İtalyada asgari ücret uygulanmıyor ama bizde
bunların çok çok altında.
Değerli
arkadaşlarım, bu gelir düzeyiyle, bu günlük yaşamın
vazgeçilmezi olan su ve ulaşımın önüne, toplu
taşımanın önüne engel koymayın. Bu zamların derhâl
geri alınmasını sağlamamız gerekiyor ve bu zamların
nedeni olan da kontrolsüzlük, denetimsizlik. Örneğin, gerek İSKİ
gerek İETT gerek yirmi bir tane şirket ne yazık ki
denetlenemiyor, incelenemiyor. Daha da vahimi, İstanbulda kaynak
israfının en önemli örneklerinden bir tanesi de İstanbul
Büyükşehir Belediye Spor Kulübümüz, muhteşem kulübümüz. Değerli
arkadaşlarım, bu kulübe aktarılan rakamların kamuya ne
faydası var, kamuya ne yararı var? Profesyonel kulüpçülük niçin
vardır? Profesyonel kulüpçülük, bir bölgenin, orada yaşayan
insanlarının gönüllü hayata geçirdikleri bir yerdir. İstanbulda
üç tane büyük kulübümüz var, bunun yanı sıra yüzlerce kulübümüz var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerini tamamlayınız.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Esas olan, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bu
kulüplere, amatör kulüplere katkı sunması, yardım etmesi, her türlü
sportif faaliyete yardım etmesi gerekir iken kentin
kaynaklarının hiçbir taraftarı olmayan, desteği olmayan,
kamu yararı olmayan kulübe aktarılması asla kabul edilemez.
Bugün, yoksul insanlarımızın su kullanımına katkı
sunmak gerekirken, hatta gelir düzeyi düşük olan insanlarımızdan
su faturaları, doğal gaz faturalarının
ulaşımın ücretsiz yapılmasının
sağlanması gerekir iken ne yazık ki Spor AŞ gibi
birtakım yerlere aktarılan paralarla İstanbul halkının
alın teri, emeği ortadan kaldırılıyor, yok ediliyor.
Bu zamların
en kısa zamanda geri alınmasını diliyorum. Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Soysal.
Hükûmet
adına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap verecektir.
Buyurunuz
Sayın Eroğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Değerli Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim.
Özellikle Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru ve aynı zamanda
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın gündem dışı
konuşmalarına cevap vermek üzere Hükûmet adına söz aldım
efendim.
Evvela şunu
ifade edeyim: Sayın Vekilim, Hükûmetimiz Tokata çok büyük
yatırımlar yapıyor.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederiz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Hatta hatırlarsanız, daha geçen
ay Tokata bütün Bakanlığıma bağlı birimlerle giderek
orada gerek sulama, barajlar, göletler, ayrıca taşkın koruma
tesisleri ve bunun dışında Tokattaki hakikaten dünyaca
meşhur olan fakat maalesef henüz yeteri kadar tanınmayan Ballıca
Mağarasının uzun devreli gelişme planının
hazırlanması, bu konuda her türlü destek verilmesi için toplantı
yaptık. Hatta biz bütün milletvekillerimizi de, bütün belediye
başkanlarını da davet ettik. Bütün herkesin görüşlerini,
tenkitlerini, tavsiyelerini, taleplerini aldım. Bunları da şu
anda 2010 yılından başlayarak yerine getirmenin gayreti
içindeyiz. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bunun dışında
İstanbulla ilgili su zammından bahsetti Sayın Milletvekilimiz.
Efendim,
şunu ifade edeyim: Ben tabii geçmişte İstanbulun Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğünü yaptım. Bakın, İstanbulun,
5 Mayıs 1994te İSKİ Genel Müdürü olduğum zaman Sayın
Başbakanımız o tarihte Büyükşehir Belediye
Başkanı idi.
Değerli
milletvekillerim, yani bütün İstanbullular biliyor, o zaman su yoktu.
Bütün atık sular caddelerden akıyordu. Haliçin kokusundan
kilometrelerce ötede insanlar burunlarını tıkamak durumunda
kalıyordu. Şimdi, bakın, su zammından bahsedildi. Biz, o
tarihten bu tarihe kadar İstanbulda herhangi bir su kesintisi
yapmadığımız gibi, şu anda, 2050 yılına
kadar İstanbulun su ihtiyacını karşılayacak bütün
planlamalar yapılmıştır. Onu özellikle vurgulamak
istiyorum. Bu gerçekten önemli.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Zam yaptınız, zammı konuşun.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hayır, efendim, bakın, zam
değil, bakın, özellikle belirteyim.
İstanbulda,
su verilmeden önce, su yokken bütün vatandaşlarımız âdeta her
yerde mısır patlağı gibi patlayan su satış
istasyonlarından çok yüksek ücretlerle su alıyordu, hatta dişini
dahi fırçalamak için o suları kullanıyordu ve normal suyun 100
katı kadar pahalıydı. Şimdi, artık, İstanbulda,
bütün vatandaşlar yemeğini İSKİ suyuyla yapıyor, içme
suyunu İSKİ suyuyla karşıladığı için
herhangi bir şekilde su satış istasyonlarından su
almıyor, tamamı da kapanmıştır. Neden? Bakın,
buradaki
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan, ne zamandır İstanbula
gelmiyorsunuz!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben hatırlıyorum,
geçmişte, biz suya aile başına çok daha fazla para veriyorduk
Sayın Vekilim çünkü dışarıdan su alıyorduk. Ben, gece
yarısı saat üçte, elimde bidonla, daha önce, sizlerin döneminde
sokaklarda su aramaya çıkardım.
ÇETİN SOSYAL
(İstanbul) Mevsimsel nedenlerden dolayı yağış
sıkıntısı vardı.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, müsaade edin
Müsaade edin
Bakın,
şimdi, zamdan bahsedeyim...
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) - Oraya gönderme yapmayın yani!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ama şöyle
Gönderme yapmayın
ama
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) - O dönemdeki yapılan yatırım hiçbir dönemde
yapılmamıştır. Çıkıp oraya bunu mu anlatayım
yani!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) O zaman şunu ifade edeyim. Müsaade
edin, karşılıklı konuşmayalım.
Değerli
vekillerim, İstanbulda, şu anda memba suyu gibi su akıyor,
vatandaşın bütün talepleri karşılanıyor, vatandaş
bu suyu rahatlıkla kullanıyor, dışarıdan su alma
ihtiyacı yok, bu bir. Herhangi bir şekilde depo
yaptırmıyor, suyu biriktirmek için herhangi bir masraf yapmıyor.
Bakın,
geçmişte, şunu
O zaman size bir hesap yapayım: Bakın,
şu anda, geçmiş dönemde su akmadığı için -ben,
İstanbulda yaşadım yıllarca- bütün İstanbullular
apartmanlarının altına depo yaptırmıştır. Bu
depo ve diğer tesisatlara harcanan paranın hesabını
yaptınız mı? Bu para bu İstanbuldan çıktı.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Suyla ilgili, bu dönemde, bahsettiğiniz bu dönemde çok
önemli yatırımlar yapıldı.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bugünkü fiyatlarla bu paranın
karşılığını ben hesap ettim, tam 8 milyar TL,
eski parayla 8 katrilyon. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Açılışlar size kısmet oldu. O dönemi
tartışmayın.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yani şimdi bu paraları apartman
yöneticileri bizlerden aldı, sadece su parası değil. Kaldı
ki bakın, şunu unutmayın: İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı
ÇETİN SOSYAL
(İstanbul) Peki, bunlar oldu diye suya zam mı
yapacaksınız?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, karşılıklı
konuşmayalım, ben sizi saygıyla dinledim. Lütfen, bu
ÇETİN SOSYAL
(İstanbul) Hayır, ben beş dakika konuşuyorum, siz yirmi
dakika konuşuyorsunuz. Rica ediyorum Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben zamdan bahsediyorum şu anda.
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı iki yıl önce suda
tenzilat yaptı mı? Yaptı. Şimdi yaptığı
şey, o tenzilatı geri aldı, eski seviyeye getirdi. Neden
getirdi? Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi hudutları
genişletildi. Daha önce İSKİnin, İstanbul Su ve
Kanalizasyon İdaresinin mesuliyet hudutları İstanbul
Büyükşehir Belediyesi sınırları ile sınırlı
idi ama İstanbul il hudutlarına kadar genişleyince yeni
yatırımlar yapılması gerekiyor, bu bir.
İkincisi:
Bakın, İstanbuldaki su getirmek Berlinde veya Paristeki su
getirmek gibi kolay değil. Neden? İstanbul yedi tepe üzerine
kurulmuş. Diyelim ki Sarıyerdeki bir yere suyu getirmek için biz 7
defa suyu pompalıyoruz, 7 defa. Bakın, barajlardan, Istranca
barajlarından pompalıyoruz, oradan Terkosa akıyor, Terkosta
pompa istasyonuyla bizim yaptığımız 42 kilometre
uzunluğundaki dev isale hatlarından, içinden otomobil geçecek isale
hatlarından biz yaptık onu- Kağıthaneye geliyor;
Kağıthaneden tekrar pompalanıyor Levent deposuna, Levent
deposundan Ayazağa deposuna, oradan tekrar pompalanıyor Büyükdereye,
Sarıyere. Böylece 7 defa pompalanıyor. Yani bunun bir işletme
maliyeti var. Dolayısıyla, İSKİ kâr eden bir kuruluş
değil, İstanbuldan aldığını İstanbulluya
veren bir kurum. Yani kârı da İstanbulun zararı da
İstanbulun. Dolayısıyla, su fiyatları da gayet makuldür.
İstanbul Büyükşehir Başkanlığından da
yapılan, iki yıl önce yaptığı tenzilatı,
şartlar, imkânlar dolayısıyla, pompa maliyetleri, işletme
maliyeti, kimya maddelerindeki maliyet, arıtma tesisleri maliyeti
dolayısıyla bunu eski fiyata çekmekten ibarettir. Bunu özellikle
belirteyim.
Ulaşıma
gelince: Bakın, ulaşımda İstanbulda çok büyük adımlar
atılıyor. Eskiden metro denen bir şey yoktu. İlk defa
metroyu, Sayın Başbakanımız, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olduğu an açtı.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yapma ya, yapma! Ayıptır ya!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Evet, ilk defa açtı, evet.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ayıptır ya! Metronun temelini kimin
attığını bütün Türkiye biliyor ya!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Eee bir bakın o zaman. Kim
açtı, bir bakın bakalım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Rica ederim ya! Efendim, temelini kim attı? Kim
kredisini aldı? Kim getirdi?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 1997 yılından önce
İstanbulda metro diye bir şey yoktu.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yapma ya! Ne kadar olumlu şey varsa hepsini siz
yaptınız!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sadece, işte biliyorsunuz, Sultan
Abdülhamitin yaptığı
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Rica ederim, ne kadar ayıp bir şey ya!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
biliyorsunuz, Kadıköyden
yukarı Galatasaraya kadar olan bir metro vardı.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ne kadar ayıp bir şey ya! Ne kadar ayıp bir
şey ya!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Onun dışında metro falan
yoktu. Kaldı ki şu anda İstanbulda metrobüs uygulaması
yapılıyor bakın. 300-400 bin kişi, şu anda metrobüsle
ta Bakırköyden, hatta, Küçükçekmeceden başlıyor,
Avcılardan başlıyor, ta Söğütlüçeşmeye kadar vatandaş,
yaklaşık olarak kırk beş dakikada gidiyor. Daha önce
burasını İstanbul olarak biz üç saatte alamıyorduk ve tek
biletle gidiyor.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, yani, insaf sahibi olalım. İstanbul,
gerçekten su açısından, fiyat açısından, su kalitesi açısından,
dünyanın en güzel şehridir. Bakın, geçmişte ben
İSKİ Genel Müdürü olduğum zaman herkes diyordu ki:
İstanbulun su meselesi hallolmaz. Çünkü, her yıl İstanbula
bir Helsinki kadar nüfus geliyor, 300 bin-400 bin kişi geliyor. Bu göç
daha devam ediyor. Dolayısıyla, bu kadar göçe hiçbir Hükûmet
dayanamazdı ama biz, büyük düşündüğümüz için, 2040, 2050
yılını düşündüğümüz için her şeyi yaptık,
her daim su akacak. Fiyatı da çok makuldür, zamlar da son derece makuldür.
Ben, bu
düşüncelerle, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim.
Sayın Bakan dedi ki: İstanbul zor bir kent, yedi tepeli kent üzerine
kurulmuştur. Ben kendisine yedi tepenin neresi olduğunu sormak
istiyorum.
BAŞKAN Bir
dakika Sayın Soysal, biraz daha sakin söyleyiniz lütfen.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yedi tepe Sarıyer mi? Yedi tepe Şile mi? Yedi tepe
Kadıköy mü? Yedi tepe dediğiniz, bu tarihî yarımadadır.
BAŞKAN
Sayın Soysal
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Onun bile farkında değilsiniz. Kaldı ki bir
sataşma var. Rica ederim.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, ben durumu anlatmak için
söyledim.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Metronun temelini siz mi attınız? Metroyu kim
kurdu, kim yaptı, kim hayata geçirdi?
BAŞKAN
Sayın Soysal
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Anlamıyorsanız ne
yapayım ben!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Niçin böyle bir haksızlık yapıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen yerinize oturunuz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bir açıklama yapmama izin verir misiniz Sayın
Başkan? Burada bir sataşma var. Metronun temelini biz attık.
diyor.
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) Kime sataşmış ya?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Siz bana
sataştınız.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) İzin verir misiniz Başkanım?
BAŞKAN
Hangi konuda söz istiyorsunuz?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakanın vermiş olduğu yanıta,
60a göre ve yanlış bilgilendirmeden ötürü.
BAŞKAN
Yerinizden lütfen sisteme giriniz, 60a göre söz vereceğim.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Başkanım, ben de istiyorum 60a göre.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Vekilim, isterseniz bir
toplantı yapalım, ben size İstanbulun su durumunu on saat
anlatayım, nereden nereye gelmiş.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun, gündem dışı konuşmasına
verdiği cevapta İstanbul metrosuyla ilgili yanlış
bilgilendirmede bulunduğuna ilişkin açıklaması
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, İstanbulda
yaşanan su zammının getirdiği olumsuzlukları, bunu
aşmanın çabası ve çalışması içinde olmamız
gerektiğini, ulaşımla ilgili sorunu aksettirirken Sayın
Bakan bir yanlış bilgilendirme yaptı.
Birincisi,
İstanbulda metroyla ilgili yapılan çalışma 1989da
başlar. Bütün kaynakları yurt dışından veya
değişik yerlerden sağlanmıştır ve bu
yatırımı da, gerçekten iyi bir belediyecilik örneği
gösteren o günkü yapı, yönetim Taksimle 4. Levent arasındaki
metronun hazırlığını yapmıştır. Ha,
bunun açılışı -devletin devamlılığı
vardır- yönetimin değişmesi sonucu, bu
devamlılığın da sonucunda size nasip olmuş olabilir.
Ama yiğidi öldürelim hakkını yemeyelim. Örneğin toplu
taşımada, İstanbuldaki raylı sistemle ilgili çok önemli
çalışmalar yapılmıştır.
Yine o dönemde,
evet, iklim şartlarının getirmiş olduğu olumsuzluklar
vardı, yağış yoktu. Nitekim sizde de yaşadık o
yağışı.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yok bizde.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sizde de yaşadık.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sen çöplerden bahset.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Gittiniz bak, Melen Çayına ihtiyaç duydunuz. Melen
Çayına niye ihtiyaç duydunuz Sayın
Bakan? Bakın, Melen Çayına niye ihtiyaç duydunuz, biliyor
musunuz? Su havzalarını yok ettiğiniz için. Ben söylemiyorum,
sizin İSKİ Genel Müdürünüz söylüyordu bir önceki dönem, 24.500 tane
kaçak yapı var. diyordu ve o dönemde, bakın, geçmişteki
dönemde, belli yoksulluk sınırının altında
yaşayan insanlardan su parası alınmıyordu.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Su akmıyordu ki.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Cumhuriyet Halk Partililerden
alınmıyordu!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır kardeşim ya! Yani bunları
bırakın, bırakın
Ama o dönemde
yaşananları, iklim şartlarının getirdiği
olumsuzlukları elbette ki göz ardı edemeyiz.
Ve bakalım
yatırımlara. En büyük yatırımlar da o dönemde
yapıldı, bunların açılışları size
kısmet oldu. En azından bunları söylemekten kaçmayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Örnekleri var. Daha geniş bir zamanda, Sayın Bakan,
sizinle bu konuda tartışırız.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Soysal.
Sayın
Doğru da 60a göre söz istedi.
Buyurunuz.
2.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun, gündem dışı konuşmaya verdiği cevapta
yaptığını söylediği hizmetlerinden dolayı kendisine
teşekkür ettiğini ancak yapılması gereken daha çok hizmet
bulunduğuna ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
hizmetlerinden dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz, sağ olsunlar.
Ancak yapılan hizmetlerin yanında Tokatımızda şu anda
büyük bir işsizlik vardır. Tokat Sigara Fabrikası
kapanmış ve onunla beraber organize sanayi bölgelerinde birçok yerler
kapanmıştır. 2002 senesinde 840 bin olan nüfus şu anda 620
bin civarındadır, milletvekili sayısı da 2 eksilmiştir.
Sayın
Bakanım, ayrıca, sizin hizmetleriniz, sizin
Bakanlığınızla ilgili hizmetler içerisinde Kelkit ve
Yeşilırmaktaki su taşkınlarıyla ilgili bentler henüz
bitirilmemiştir. Onların bitirilmesini bekliyoruz. Teşekkür
ediyorum.
Ayrıca
Avlunlar Göleti, Çevreli Göleti, Alpu Deresi Göleti de bir program içerisinde
olursa Tokatlılar memnun olacaklar diye ifade etmek istiyorum.
Ballıca
Mağarası dünyanın en güzel mağaraları içerisindedir.
İlginizi biliyoruz ancak bunun biraz daha tanıtılması
gerekiyor. Bu yönlü olarak da tanıtımında desteğinizin
beklendiğini ifade etmek istiyorum.
Ayrıca HES
projelerinde de Tokatta çok büyük oranda bazı noktalarda
sıkıntılar vardır. Mesela, Erbaa HESle ilgili olarak
Niksarlılar ve Erbaalılar geçtiği yerlerle ilgili yeniden
değerlendirme bekliyorlar. Bir ikincisi de: Erbaa için çok önemli olan
Şahinkaya HES Projesinin de program içerisinde olması gerekiyor
çünkü Şahinkaya HES olduğu zaman cazibe yöntemiyle arazi sulanacak ve
de elektrik borcundan kurtulmuş olacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, sataşma var. Müsaade
ederseniz
BAŞKAN
Buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yerimden mi konuşayım?
BAŞKAN Kürsüden
lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun, İstanbul Milletvekili
Çetin Soysalın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerim; özellikle ben şunu ifade edeyim: Sayın
CHP Milletvekili Çetin Soysal Beyefendi, bütün metronun
yatırımlarının geçmiş dönemler, Başbakanımızdan
önceki belediye başkanlığı döneminde
açıldığını ifade etti.
Efendim,
şunu ifade edeyim: Evet, Sayın Sözen tarafından Taksimde temel
atma merasimi yapılmıştır. Ama o zamanın
şartları sebebiyle bu bekliyordu, adım atılamadı,
hatta o tarihteki borçları
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) İstanbuldaki yedi tepeyi de bir sayarsanız
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, ben size ispat ederim
efendim, rakamlarla. Bunu ben size rakamlarla vereceğim.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ben de size ispat ederim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Geçmiş dönemden borçlar dahi
Sayın Başbakanımızın belediye
başkanlığı döneminde ödendi ve açılış da ta
1997 yılında ancak -94ten 97ye- Sayın
Başbakanımız tarafından, o da Taksimle özellikle Levent
arası açılabildi. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Gelelim su
yatırımlarına
Efendim, su yatırımlarıyla ilgili
Bakın, bunun ispatı da mümkün. Istrancalardan bahsedeyim. Istranca
derelerin tamamı, Düzderede sadece dolu savak betonu hariç olmak üzere,
300-400 metrelik isale hattı hariç olmak üzere -o da en küçüktür, gölettir
bana göre- yedi tane baraj, isale hatları, terfi merkezleri, enerji nakil
hatları, arıtma tesisleri, İkitellideki arıtma tesisleri
tamamen bizim tarafımızdan projelendirilmiştir, tamamen bizim
tarafımızdan atılmıştır.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Istranca 1991 projesi
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tamam, yapılmamış
Yapılmamış
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen dinleyiniz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben, o zaman bir hatıramı
anlatayım, müsaade ederseniz, çok kısa olarak, hemen bir dakikada.
Ben, bakın,
bunu ispat ediyorum
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sizinle istediğiniz ve dilediğiniz yerde
tartışırız.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Lütfen
21 Temmuz 1994
tarihli gazetelere bakın. O tarihte Sayın Vali Kozakçıoğlu,
Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız
-Başbakanımız- Recep Tayyip Erdoğan ve ben, o tarihte, 21
Temmuz 1994 günü Istrancaların ilk deresi olan Düzderede yeniden temel
attık ve bütün basın mensuplarına gösterdik yeniden
başlıyoruz diye. Yapılan ortada. Çok açık, samimi olarak
söylüyorum, ben katiyen
Hakkınız varsa hakkınızı
teslim ederim. Evet, 1990 yılında başlatılmış
acil içme suyu diye yüzde 25 zamlı şekilde, ama yapılan sadece
Düzderede -en küçük gölette- sadece dolu savak betonudur. Bunu size
rahatlıkla ispat ederim Sayın Vekilim. Buyurun hodri meydan. Ben size
bütün evrakları getireceğim.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair iki tezkere vardır,
okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1274) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/158)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 282. sırasında yer alan (6/1274) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
2.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1375) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/159)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 363. sırasında yer alan (6/1375) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
BAŞKAN
Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, askerlik hizmeti
sırasında meydana gelen ölüm olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/465)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kışlalarda
intihar, kaza ve kaza kurşunu gibi sebeplerle öldüğü iddia edilen,
fakat başta aileleri olmak üzere kamuoyunun vicdanında kuşkular
uyandıran asker ölümlerinin nedenlerinin araştırılarak alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç
Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz. 30.01.09
1) Ahmet Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
5)
Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi
Yıldız (Batman)
8) M. Nezir
Karabaş (Bitlis)
9) Akın
Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel
Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Her yıl
kışlalarda onlarca askerin, intihar, kaza ya da kaza kurşunu
sonucu hayatını kaybettiği bilinmektedir. Ancak ölüm sebebi bu
nedenler olarak ifade edilse de aileler her defasında,
çocuklarının askeri yetkililerce belirtilen nedenlerden
hayatını kaybetmediğini, aksine çocuklarının
psikolojik sorunlarının olmadığını, kasten
öldürülmüş olabileceğini öne sürmektedirler. İntihar ya da kaza
kurşunu sonucu hayatını kaybettiği söylenen askerlerin
otopsi raporlarında da ailelerin şüphelerine haklılık
kazandıracak sonuçlar ortaya çıkmakta ve bu sonuçlar kamuoyuna da
yansımaktadır. İntihar ya da kaza kurşunu sonucu
hayatını kaybettiği ileri sürülen asker aileleri, çoğu
zaman otopsi yapılmasına bile izin verilmediğini, otopsi
yapılsa dahi otopsi raporunun askeri yetkililerce kendilerine
verilmediğini iddia etmektedirler. Meydana gelen ölüm olaylarında
etkin bir soruşturma yürütülmediği gibi bu konuda nasıl önlem
alınacağına dair tartışmalar da yürütül-memektedir.
Kışlalarda,
kaza kurşunu, intihar veya çeşitli sebeplerle meydana geldiği
söylenen ölüm olaylarında, etkin bir soruşturma yapılmaması
neticesinde bazı aileler davalarını AİHM'e
taşımıştır. Çanakkale Boğaz Komutanlığı'nda
asker olan Halim Bayram'ın, komutanı tarafından tabancayla
vurulduğu ve kaldırıldığı Çanakkale'deki askeri
hastanede gerekli tıbbi müdahale yapılmadığı
gerekçesiyle yaşamını yitirdiği iddiasıyla ailesinin
2001 yılında yaptığı başvuruyu karara
bağlayan AİHM, "Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (AİHS) etkili soruşturma hakkıyla ilgili 2.
maddesini ihlal ettiği" kararını vermiş ve Türkiye'de
yapılan askeri soruşturma sonucunda Halim Bayram'ın intihar
ettiği görüşüne varıldığını ancak bu ölümle
ilgili etkili bir soruşturma yapılmadığını
savunmuştur. Aynı şekilde, 8 Mart 2001'de Tunceli'de görevli
iken yatakhanesinde başından vurulmuş şekilde bulunan ve
yapılan soruşturma sonucunda intihar ettiği bildirilen Mustafa
Beker'in davası da AİHM'e taşınmış ve AİHM,
intihar açıklamasını "gerçek dışı"
bularak, hükümetin bireylerin yaşama hakkını koruma altına
alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2'nci maddesini
"ihlâl" ettiğine kanaat getirmiştir.
Askeri
yetkililerce intihar ya da kaza kurşunu sonucu meydana geldiği iddia
edilen ancak aileleri tarafından şüphe ile karşılanan ölüm
olaylarından bazıları şöyledir:
24 Aralık
2005'te Şanlıurfa'da askerlik yapan Adem Peker'in görev
yaptığı birliğinde silahla intihar ettiği
açıklanmış ancak askerin ailesi, öldürülüp intihar süsü
verildiğini açıklamıştı.
11 Ekim 2007'de,
Kars Merkez Jandarma Komutanlığı'na bağlı
Boğatepe Karakolu'nda askerlik yapan Erdal Arslan'ın, intihar
ettiği iddia edilmiştir. Ancak, ailesi çocuklarının
sırtından vurulduğunu belirterek, askeri yetkililerden şikâyetçi
olmuştu. Ailesi Trabzon Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopside de
Erdal Arslan'ın sırtından vurulduğunun tespit
edildiğini öne sürmüştür.
11 Haziran
2008'de Gaziantep'in Araban İlçesi Akbudak Jandarma
Komutanlığı'nda askerlik yapan Van doğumlu Mehmet Letif
İşler'in zırhlı araçtan atlayarak hayatını
kaybettiği söylenmiş, ancak ailesi çocuklarının
öldürülmüş olabileceğini iddia etmiştir.
8 Eylül 2008'de
Elazığ Jandarma Tabur Komutanlığı'nın önce
çatışmada hayatını kaybettiğini ileri sürdüğü
daha sonra ise kendini askerliğe elverişsiz hale getirmek için
silahıyla intihar ettiğini açıkladığı Ali
Yüksel'in ölümü hala açıklığa kavuşturulamadı.
6 Nisan 2009da
Sakarya'da Adapazarı 1. Motorlu Piyade Tugayı'nda askerlik yaparken
intihar ettiği söylenen Van Çatak doğumlu Adil Şipal'in
ailesinin, daha önce çocuklarının öldürüleceğine dair Çatak
İlçe Jandarma Komutanlığı'na dilekçe ile
başvurduğu ortaya çıkmıştır.
7 Eylül 2009'da
Ağrı'nın Eleşkirt ilçesinde, atış eğitiminde
hayatını kaybettiği öne sürülen Volkan Kamalak'ın ailesi,
kendilerine tatmin edici bir belge sunulmadığını iddia
itmiştir.
Kışlalarda
meydana gelen ölüm olaylarının gündeme alınarak bu konuda
alınacak önlemlerin belirlenmesi, kamuoyunun ve asker ailelerinin
aydınlatılması için bir Meclis araştırma komisyonunun
kurulması gerekmektedir.
2.-
Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin, çocuk kaçırma
olaylarının araştırılarak çocukların
korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/466)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkenin geleceğini
çocuklara emanet etmiş bir atanın evlatlarıyız.
Çocuklarını koruyamayan, gözetemeyen toplumların geleceği
de tehlikededir.
Ülkemizde, 0-18
yaş arasındaki nüfus 27 milyondur. 5 yaş altı nüfus 7
milyon ve nüfusumuzun yüzde 36'sı yoksuldur.
Son zamanlarda
organları için ya da uyuşturucu dağıtıcısı,
seks kölesi, ev hizmetçisi, hırsızlık, yankesicilik yapmak için
çocukların kaçırıldığı düşünülmekte bu da
çocukları kaçırılan ailelerde dayanılmaz acılar
yaşatmakta, toplumumuzda ise büyük bir korku ve infial yaratmaktadır.
Ülkemizde geçen
yıl kaybolan çocuk sayısı 528'ken bu yılın ilk 5
ayında 645 çocuk daha kayboldu. Başbakanlık İnsan
Hakları Başkanlığı tarafından hazırlanan
2007 Kayıp Çocuklar Raporu'na göre; 2007 yılında 7.183 çocuk
kaybolurken bunların 6.350'si bulundu. Geri kalan 833 çocuktan ise haber
alınamadı. Emniyet Müdürlüğü haber alınamayanların
sayısını 1.446 olarak açıklamıştır.
Türkiye'de son 5
yıl içinde sosyal alanda yapılan harcamalarda sürekli düşme
eğilimi olmaktadır. Yoksul aileler ülke genelinin ancak yüzde 6
payını kullanabilmektedir.
Ülkemizde gerek
okul öncesi, gerekse okul çağı çocukları eğitim
dışında kalan zamanlarını korumasız ortamlarda
oyun oynayarak ve bilgili ve bilinçli kişiler yerine birbirleriyle
kulaktan dolma şeyler öğrenmeye çalışmaktadır.
Ülkemizde okul öncesi ve okul çağı çocuklarının boş
zamanlarını güvenli ve eğitimli kişilerle
geçirebileceği yerler az bulunmakta ya da hiç bulunmamaktadır.
1. Son 10
yıllık dönemde kaybolan ya da kaçırıldığı
bildirilen çocuk sayısı ne kadardır?
2. Başta
aileler, devletin ilgili birimleri, eğitim kurumları ve sivil toplum
örgütleri; çocuklara sahip çıkma noktasında işbirliği
içinde olmalıdır. Bu konunun bir devlet politikası olarak
koordineli bir şekilde yürütülememesinin sebepleri nelerdir?
3. Art arda
yaşanan çocuk kaçırma olaylarıyla ilgili olarak devletimizin
hangi Bakanlıkları ne gibi çalışmalara
başlamıştır?
4. Çocuk
kaçırma olaylarının sebepleri ve birbiriyle
bağlantısının olup olmadığı konusunda
şimdiye kadar yapılan çalışmalar ve elde edilen veriler
nelerdir?
5)
Çocukların sokaklarda güvensiz ve tedirgin oyun oynamaları yerine
güvenli ortamlarda eğitilmeleri ve oyun oynamalarının
sağlanması amacıyla ne gibi önlemler alınmalıdır?
6) Ülke
politikası olarak bu yönde acilen neler yapılmalıdır?
7) Ceza kanununda
bu konularla ilgili maddelerin yeniden incelenerek, daha
caydırıcı maddeler oluşturulmasıyla ilgili neler
yapılmalıdır?
8)
Çocukların ve ailelerin psikolojik ve/veya sosyal konularda çekinmeden
destek alabileceği kurumların oluşturulması ve bunlara
işlerlik kazandırılması için neler
yapılmalıdır?
9) Toplumun
tehlikeden haberdar edilmesi, bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi ile
olumlu davranışlar geliştirmesi amacıyla acilen neler
yapılmalıdır?
10) Yaşadığı olay nedeniyle, özel
koruma tedbirlerine ihtiyaç duyan çocuklar konusunda gerekli kurumsal yapı
oluşturulması amacıyla neler yapılmalıdır?
11) Ülkemizde,
İçişleri Bakanlığı (özellikle Emniyet
teşkilatında; kaçırılan çocukları arama konusunda özel
yetişmiş personel eksikliği ile), Adalet
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, SHÇEK,
Belediyeler ve sosyal yardım kuruluşlarında; Özellikle Sosyal
Hizmet Uzmanları (Sosyal Çalışmacı) ve Psikologlar yeterli
sayıda değildir. Sosyal Hizmet Uzmanı ve Psikolog istihdamı
sağlanması için acilen neler yapılmalıdır?
Tüm bu
gerekçelerle; çocuk kaçırma olayları, bu konuda yapılması
gereken çalışmalara hız verilmesi ile çocukların korunması,
çocuk kaçırma olaylarına son verilmesi için gereken önlemlerin
alınması ve bu konuda sosyal bir politika oluşturulmasına
ışık tutulması amacıyla Anayasanın 98'inci,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Kemal Demirel (Bursa)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Birgen Keleş (İstanbul)
4) Ali Oksal (Mersin)
5) Çetin Soysal (İstanbul)
6) Tekin Bingöl (Ankara)
7) Hüsnü Çöllü (Antalya)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
10) Atila Emek (Antalya)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12) Nevingaye Erbatur (Adana)
13) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
14) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
15) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
16) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ahmet Küçük (Çanakkale)
19) Abdurrezzak Erten (İzmir)
20) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
21) Ali Koçal (Zonguldak)
22) Erol Tınastepe (Erzincan)
23) Tacidar Seyhan (Adana)
24) Ahmet Ersin (İzmir)
25) Şahin Mengü (Manisa)
3.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin, muz
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/467)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Muz, ülkemizde
Anamur, Bozyazı, Alanya, Gazipaşa ve çevresinde, Toros
Dağları'nın koruduğu mikro klimalarda
yetiştirilmektedir.Türkiye'de muz denilince herkesin aklına ilk önce
"Anamur" gelir.Türkiye'de 1994 yılında üretim alanı
12.000 dekar, üretim miktarı 30.000 ton ve dekara verim 2.500 kg. iken;
2009 yılına geldiğimizde üretim alanları 44.000 dekara,
üretim miktarı ise 220.000 tonlara çıkmış, verim ve meyve
kalitesi yönünden dünya seviyesine ulaşılmıştır. Muz
üretiminin ekonomimize yıllık katkısının 250 milyon TL
civarında, ülkemizin muz tüketiminin de yaklaşık 400.000 ton
civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ülkedeki üretimin ülke
tüketimini karşılamadığı için kalan muz ihtiyacı
ithalatla karşılanmaktadır. Ülkemiz muz üretiminin hacmi muz
işleme ve pazarlama tesisleriyle birlikte toplam 3 milyar doları
bulmaktadır. Muz üretimi ve işlemesinde yaklaşık 100.000
aile yani ortalama 400.000 kişi istihdam edilmektedir.
Buna
karşın muz üreticilerinin sorunları çözülmek yerine her geçen
gün katlanarak artmaktadır. Yerli muz üretimini destekleyici politikalar
uygulanması gerekirken ithalatı teşvik edici politikalarla muz
üreticisinin beli kırılmaktadır. Muz üreticileri; muz
ithalatındaki boşlukları kullanan bazı ithalatçı
firmaların düşük maliyetli fatura temin edip, bu faturaları
ithal ettikleri muz için kullanıp referans fiyatının
yaklaşık 3,5 dolar altında Türkiye'ye giriş yaparak bütün
sektörü allak bullak ettiklerini, ithal ettikleri muz için düşük
kıymet beyan ederek ödemeleri gereken gümrük vergisinden daha az vergi
ödemek suretiyle bir yandan devletin vergi kaybına, bir yandan dürüst
ithalatçının ve muz üreticisinin zarar görmesine neden
olduklarını iddia etmektedirler. Düşük fatura ibrazı ile
ortaya çıkan ülkemizin yıllık vergi geliri kaybının
52,5 milyon ABD doları civarında olduğu iddia edilmektedir.
İthalattaki vergi oyunları sonucunda haksız rekabet yüzünden
Dole, Alpaş, Forgıda, SYB, Meynar ve Berk Muz gibi firmalar
ithalattan vazgeçmiş, yerli muz üreticileri de bu vergi oyunu nedeniyle
perişan olmuştur. İthalatçı firmalar Türkiye'den çekilip
giderek kurtulmuşlar, ancak muz üreticilerinin oturdukları yerden
başka gidecek yerleri yoktur. Bu nedenledir ki Anamur Muz Üreticileri
Derneği Başkanı, "Bu uyanık ithalatçılar yüzünden
Dole bıraktı gitti Türkiye'yi. Peki, biz nereye gidelim?"
diyerek feryat etmektedir. Muz ithalatında haksız rekabete, devletin
gelir kaybına ve yerli üretim üzerinde ciddi tehditlere yol açan bu
durumun önlenmesi için, düşük kıymet beyanı sebebiyle elde
edilen haksız kazancın önlenmesi, bunun için de gerekli tüm
önlemlerin alınması gerekir.
Yerli muz
üreticileri sorunların altında boğulmaktadır. Muz
üreticileri, üretim-pazarlama-muz ithalatındaki düşük vergi
oyunları nedeniyle yaşadığı sorunların
altında ezilmektedir. Alın terlerinin ve emeklerinin
karşılığını alamaz olmuşlardır. Üstelik
muz üreticilerinin mevcut sorunları yetmezmiş gibi muzun
sıfır gümrükle sınır ticaretine izin verilmesiyle, yerli
muz üretimine son darbe vurulmuştur.
Siyaset kurumunun
görevi, milletin sorunları çözmek ve halkın mutlu
yaşamasını sağlamak, halkın refah düzeyini
yükseltmektir. Milletin içinde bulunduğu her türlü sorunlarını
saptayıp çözmek, öncelikle millet iradesinin tecelli ettiği TBMM'nin
görevidir. TBMM, halkın sorunlarını çözmek için vardır. Bu
nedenle, muz üretimini iç tüketimi yetecek düzeye çıkarmak için, muz
üreticilerinin ekim-dikim ve üretim, satış ve pazarlama ve muz
ithalatındaki sorunların tespiti ve çözümü, ithalatın yerli muz
üretimine verdiği zararların önlenmesi, muz üretiminin ve
üreticilerin desteklenmesi ve geliştirilmesi için gerekli önlemlerin
alınmasına yönelik, Anayasamızın ve Meclis İç
Tüzüğümüzün ilgili maddeleri uyarınca Meclis
araştırması yapılmasını saygıyla dileriz.
1) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
2) Ensar
Öğüt (Ardahan)
3) Atila Emek (Antalya)
4) Sacid
Yıldız (İstanbul)
5) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Gürol Ergin (Muğla)
8) Ali Oksal (Mersin)
9) Fevzi Topuz (Muğla)
10) Kemal Demirel (Bursa)
11) İsa Gök (Mersin)
12) Çetin Soysal (İstanbul)
13) Rahmi Güner (Ordu)
14) Turgut Dibek (Kırklareli)
15) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
16) Bülent
Baratalı (İzmir)
17) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
20) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
21) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
22) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
23) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
24) Hüsnü Çöllü (Antalya)
25) Tekin Bingöl (Ankara)
26) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
27) Nevingaye
Erbatur (Adana)
28) Ahmet Küçük (Çanakkale)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, saat 14.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.54
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
(10/96) esas numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 18/11/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 18.11.2009 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/96, esas nolu, Hayvancılık
Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırması önergesi görüşmelerinin Genel Kurulun
18.11.2009 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerisinin lehinde Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan.
Buyurunuz
Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubunun gündemle ilgili olarak vermiş olduğu
grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, grup önerisi, bundan yaklaşık iki sene önce
verilmiş olan ve o günkü şartlarda Türkiye'nin gerçekten ciddi
anlamda önem arz eden, sıkıntılar yaşayan bir sektörünün
sorunlarının çözüme ulaştırılabilmesi için ele
alınması, irdelenmesi, incelenmesi ve çözüm önerilerinin üretilmesi
amacıyla verilmiş bir önergeydi. Bu önergenin veriliş tarihi 16
Ocak 2008 ve Meclis Başkanlığına sunuş da
Hayvancılık sektöründe pek çok sorun bulunmaktadır. Bu
sorunların büyük çoğunluğu hatalı uygulamalardan
kaynaklanmaktadır. Küresel ısınmanın gözle görünür
etkilerini yaşadığımız bu günlerde gıda
üretiminin giderek değer kazanması, ülkemizde
hayvancılığa özel bir önem verilmesini gerekli
kılmaktadır. diye başlayıp devam eden bir sunuş ve
arkasından da gerekçeler.
Değerli
milletvekilleri, o gün ele alınmış gerekçeler -gerçekten, iki
yıl içerisinde çözülmesi bir yana- sorunların gerekçeleri olarak veya
Meclis araştırma önergesinin gerekçesi olarak sunulmuş
sorunların çözülmesi bir yana, durumun daha da ağır hâle
gelmiş, kritik hâle gelmiş olduğunu müşahede ediyoruz bu
iki yıllık zaman zarfında.
Değerli
milletvekilleri, o zamanlar veya Tarım Bakanlığının
bütçe görüşmeleri ya da değişik amaçlarla yapılan
Tarım Bakanlığıyla ilgili görüşmeler
sırasında sık sık dile getirdiğimiz sorunları
yeniden ele almak gibi bir düşüncemiz yok -ifade etme açısından-
ancak, bunların ele alınıp çözüme
ulaştırılması herhâlde muhalefetin görevi değil,
iktidarın görevi.
Bakıyoruz,
ne var? İnsanlar için temel besin maddelerinden ikisi et ve süt
olduğundan -ki buna hayvansal öteki ürünleri de dâhil edebiliriz,
arıcılığı ve balıkçılığı da
ilave edebiliriz- hayvancılık, hem ekonomik hem sosyal açıdan en
önemli sektörlerdendir. İnsanlarımızı beslemek
zorundayız.
Bundan otuz
yıl önce Avrupa Birliğinin bugünkü üyelerinin ortalama et tüketimi 65
kilogramın üzerindeyken Türkiyede bu 30 kilogramın altında idi.
Şimdi, TÜİKin verilerine, TÜİKin rakamlarına
bakıyoruz. 30 kilogramın altındaki rakam, 29 da 30un
altında, 21 de 30un altında. Bakıyoruz, gerçekten o günkü
şartlarda, yani bundan yirmi sene öncesinin şartlarına göre,
fert başına düşen et tüketimi, süt tüketimi gittikçe, hatta
üretimi gittikçe azalmakta. Niye? Biz, prensip olarak ürettiğini tüketmek
durumunda olan ülke konumundayız ve bu yeterli mi? Pek çok devlet
adamımız, bu ülkeyi yönetenler sık sık şununla
övünmüştür: Ne kadar doğruydu bilinmez, ben doğru
olmadığı kanaatindeyim, Türkiye Cumhuriyeti devletinde
yaşayanların hiçbirisi veya Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi
insanlarına yetecek gıdayı hiçbir zaman üretememiştir.
Bunun ölçüsü nedir? Bunun kıstası nedir? Bir Federal Almanyada fert
başına et tüketimi 1987de 106 kilogram iken Türkiyede 25 kilogram
dolaylarında gezmesi, yani bundan yirmi sene, otuz sene önce bu civarlarda
olması yeterli lafını kullanma açısından ne derece
kullanılabilir değerdir veya ifadedir? Bunu huzurlarınıza
getirmek ve ifade etmek istiyorum. Bu çerçevede bugünkü durum düne göre daha
kötüdür.
Pazara
kurbanlık hayvanlar çıkmıştır. Geçen seneye göre
fiyatların neredeyse minimum yüzde 50 arttığı ifade
edilmektedir. Pazarda hayvanını satmaya çalışan
vatandaş E, fiyatlar yükseldi tabii ki. diye ifade ediyor. Alıcı
Geçen sene 2.000 liraya aldığımız besi danasını
bugün 3.500-4.000 liraya teklif ediyor. diyor. Bunun gerekçesini,
satıcı, yem fiyatlarının artışına
bağlıyor, bir taraftan o. Diğer taraftan, Sayın Bakana
bakıyoruz, 12 Ekim 2009 tarihli Sabah gazetesi, pek çok gazetede de bu
ifade var Türk sığırı İrana gitti, etin fiyatı
katlandı. Değerli milletvekilleri, acaba bu doğru mu?
Yine 2009
yılının içerisinde bir torba yasa, bir dünya kanundan
alınan maddelerin değişikliği üzerinde görüşme
yapılırken AKP Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin
Caniklinin elinde bir önerge. Bu önerge neyi ifade ediyordu? Doğu
Anadolu Bölgesinde askerî birliklere et teklif eden satıcılar,
Türkiyeye kaçak et girdiği ve onu pazarladıkları için, üretim
maliyeti 7-8 lira olduğu hâlde 5,5-6 liradan, 6,5 liradan silahlı
kuvvetlere et teklif edebilmekteler. Bu yüzden, açık ilanla alım
yerine doğrudan et-balık kurumlarından temine imkân vermek için
Kamu İhale Kanununun ilgili maddesine bunu eklemek amacıyla bu
önergeyi verdik. diyordu ve biz de o önergeyi -destek istediler- destekledik.
Şimdi,
aynı yıl içerisinde, yılın başında AKP Grup
Başkan Vekilinin söylediği: Türkiye'ye kaçak hayvan giriyor. Bundan
dokuz on ay sonra yaklaşık, bu ülkenin Tarım Bakanı, bütün
basına, tüm Türkiye'ye duyuracak, dünyaya duyuracak şekilde,
Türkiye'de olan hayvanlar İrana gittiği için Türkiye'de et
fiyatlarının pahalandığından bahsediyor.
Değerli
milletvekillerin, ikisinin kaçakçılık boyutu doğru.
Fiyatların pres altında tutulması, dizginlenmesinde, yükselmemesinde,
et fiyatlarının üretim fiyatının altında değer
bulmasında piyasada
Ki bunu Sayın Bakan nasıl ifade ediyor:
Efendim, Türkiye'de serbest piyasa ekonomisi hükümleri var. Bu hükümler
altında piyasa şekilleniyor. Biz bunu değiştirecek
değiliz. Ama Amerikada da serbest piyasa ekonomisi hüküm sürüyor, Avrupa
Birliği ülkelerinde de serbest piyasa hükümleri söz konusu. Ama oralarda,
ölümüne, inadına hayvancılık sektörü ve tarım sektörü
destekleniyor, sektörün ayakta kalması için. Efendim, biz şu kadar
destek verdik. Siz ne kadar destek verirseniz verin, önemli olan, o sektörün,
verdiğiniz desteklerle ayakta kalmış olabilirliğinin ölçüsü
ne? Ölçüsü: Ben bu işten para kazanamıyorum. diyen tüccar, hayvan
yetiştiricisi, celep, besici hayvanlarını kesime gönderdi.
Şimdiki darlığın nedeni ne İrana hayvan
kaçakçılığıdır ne başka bir şey.
Hayvancılık sektörü bitti ve vatandaş bu işten zarar eder
hâle geldi.
Geçen hafta
pazartesi günü Dinardan
- yolunuzun üzeri Sayın Ertürk, işletmelere
götüreyim- salı günü Başmakçıdan Benim 1 trilyon
değerinde işletmem var. Halk Bankasına 250 milyar borcum var.
Banka bunu haciz yoluyla satışa çıkardı. Acaba, bunu satmak
yerine -benim malıma öldü fiyatında değer verirler ihalede,
açık artırmada- banka kendisi alamaz mı? diye başvuranlar
var.
Geçen hafta
perşembe günü, tarım krediye, bu amaçla yapılan faaliyetlerine
bağlı olarak, hayvancılık yapmak amacıyla, tarım
yapmak amacıyla almış olduğu krediyi ödeyemeyenlere haciz
işlemi başlatıldı. Perşembe günü saat 16.00da
dışarı tesadüfen çıktığımda telefonuma
ulaştı Afyon merkeze bağlı Gebecelerde yaşayan 200
vatandaşımız. İcra yoluyla malına el konmuş,
traktörüne el konmuş, götürüyor. Ahırındaki hayvanlarına,
kalan üç beş hayvanına da el konmuş, götürüyor. Türkiyenin
durumu bu. Bu gerçekleri göz ardı etmememiz lazım.
Dolayısıyla, hayvancılık sektörü gerçek anlamda
sıkıntıda.
Türkiyenin en
önemli süpermarketlerinin -adını vermeyeceğim, reklam
olmasın- bir tanesine dondurma temin eden bir
tanıdığım var, Afyon bölgesinden günde yirmi ton süt
sağlayabilir miyiz? Bana yardımcı olur musunuz? dedi. Hay hay
dedim, yardımcı olmaya çalışalım. Aradan bir- bir
buçuk ay zaman geçti, ne oldu dedim, süt toplayacaktık sana. Efendim ben,
süt tozu ithalatıyla, süt tozu kullanarak bu ihtiyacımı
karşılıyorum. dedi.
Şimdi, bir
taraftan hayvan kaçakçılığı var, onun önüne geçmek için
kanun değişikliği yapıyoruz AKP Grup Başkan Vekilinin
hazırladığı önergeyle. Diğer taraftan şakır şakır
Türkiyeye dışarıdan süt tozu giriyor.
Vahim bir olay
söyleyeyim: Geçen hafta arcılık sektörünün çalışanları
geldi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Dediler ki: Efendim, mal iadesi adı altında
Bulgaristandan ülkemize bal sokuluyor. Mal iadesi adı altında. Güya
biz onu ihraç etmişiz, şu veya bu nedenle Bulgaristan bu malları
bize iade etmiş. Böyle bir şey yok, böyle bir ihracat da yok.
Adı var, kendi olmayan ihracatla birileri Bulgaristandan Türkiyeye mal
iadesi altında bal sokuyor, Türkiye arıcılığı
çöküyor.
Amerika
Birleşik Devletlerinde, arı kolonileri, tarlalara bitkiler döllensin
diye
Tozlaşmanın garanti altına alınması için üste
arıcıya para verilerek bu sektör ayakta tutuluyor. Kim veriyor? Tarla
sahipleri, bağ bahçe sahipleri. Niye? Sağlıklı döllenme
olsun diye. Biz de arıcılık sektörünü elimizle
baltalıyoruz, elimizle öldürüyoruz.
Bu nedenle, çok
fazla sorunu olan tarım sektöründe hayvancılığın
sorunlarının ele alınması için bir Meclis
araştırması yapılması ihtiyacı var değerli
milletvekilleri. Bu ihtiyacın karşılanması, bu sorunlara
sağlıklı çözümler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) -
üretilerek, önerilerin ilgili bakanlığa yapılabilmesi
için bu Meclis araştırmasının yapılması
amacıyla desteklerinizi bekler, hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akcan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Kurban Bayramı geldi, kurban bulamıyoruz.
BAŞKAN -
Aleyhte Bursa Milletvekili Ali Koyuncu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Sütçülerin durumunu bir anlat bakalım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Kurbanlık hayvanı nereden alacağız?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Okul sütünü konuş sadece, başka bir
şey konuşma.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Koyuncu.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum. Ayrıca MHP
grup önerisi olarak, hayvancılıkla ilgili bir araştırma
önergesi hakkında aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Gerçekten
hayvancılık sektörü hem sektör olarak hem beslenme olarak hem ülke
olarak önemli bir sektör olduğunu bizler de, Hükûmetimiz de çok iyi
biliyoruz. Bu noktada da, hayvancılık sektörünün gelişmesi
noktasında da bugüne kadar, 2002 yılından bu tarafa önemli
projeler ürettik. Bu projelere baktığımızda,
hayvancılığın desteklenmesi, suni tohumlama faaliyetleri,
soy kütüğü faaliyetleri, ön soy kütüğü faaliyeti, döl kontrolü
faaliyeti, GAP illerinde süt sığırcılığı
yatırımlarında hibe programı, ulusal süt konseyi, süt tozu
üretiminin desteklenmesi, okul sütü projesi, ulusal süt kayıt sistemi,
damızlık koyun-keçi kayıt sistemi, küçük baş
hayvancılıkta ıslah projesi gibi
hayvancılığın geliştirilmesi noktasında önemli
projeler ürettik.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, hayvancılık desteklerinin
arttırılması noktasında AK PARTİ hükûmetlerinin hayvan
üreticilerine vermiş olduğu desteklere yıllar itibarıyla
baktığınızda, AK PARTİ hükûmetlerinin hayvancılığa
ne kadar önem verdiğini, ne kadar ehemmiyet verdiğini rakamlar da
ortaya çıkarmaktadır.
Daha önceki
hükûmetler döneminde, en son, AK PARTİ Hükûmetinden önceki hükûmet
döneminde hayvancılığa verilen destek miktarı 83 bin TL.
Yani eski parayla 83 trilyon lira Türkiye hayvancılığına
bizler destek veriyorduk. 2008 yılına
baktığımızda bu destek miktarı, 1 katrilyon 330
trilyon lira AK PARTİ hükûmetleri döneminde hayvancılığa
destek vermişiz.
Ayrıca,
hayvancılıkta verimliliğe baktığımızda, süt
verimine baktığımızda, süt verimliliği 1.700
kilogramdan -hayvan başına- 2.700 kilograma
çıkartılmış.
Et
verimliliğine baktığınızda, et verimliliğinde de
180 kilogramdan 215 kilograma et verimliliğinin de
arttığını, çıktığını hep birlikte
görüyoruz.
Ayrıca, o dönemde
yine icralarla boğuşan çiftçilerimizin rahatlatılması
noktasında yapmış olduğumuz çalışmalara
baktığınızda, yüzde 59 kredi faiziyle,
hayvancılıkla iştigal eden üreticiler yüzde 59la kredi
kullandırılırken bugün yüzde 7lerle kredi
kullandırılıyor.
O dönemde
hayvancılık işletmelerine verilen kredi miktarlarına
baktığınızda, yine 100 bin TLlerde iken bugün, 1,5 trilyon
lira -eski parayla- hayvancılık yatırımlarıyla ilgili
iştigal eden arkadaşlarımıza, üreticilerimize krediler
verilmekte.
Her anlamda, hem
faizlerin düşürülmesi anlamında hem de ülkede üretimin artması
noktasında bir gelişimin ve değişimin, dönüşümün
olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Et üretimine
baktığımızda, et üretimi, 2002 yılında 420.496
ton Türkiyede et üretimini gerçekleştirmişiz. 2008 yılına
baktığınızda, 2008 yılında 482.458 ton et üretimi
gerçekleşmiş; artış oranı yüzde 14lerde.
Süt üretimine
baktığımızda, süt üretimi de, yine 8,5 milyon tondan
bugünlerde 12,5 milyon tona süt üretiminde de yükseliş olduğunu
görüyoruz.
Ayrıca,
yine, geçen yıl, burada, tarımla ilgili, milletvekili
arkadaşlarımızın, süt fiyatlarıyla ilgili
konuşmalarını bugün de hatırlıyoruz. Gerçekten geçen
yıl süt fiyatları düşüktü; 450 bin liralarda, 500 bin
liralardaydı. Bugün, yine, tarımla ilgili -veteriner
arkadaşlarımız da var, onlar da çok iyi biliyorlar-
Hükûmetimizin almış olduğu tedbirler sayesinde
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) İnek kalmadı memlekette, inek.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) -
işte, süt tozunun Türkiyeye gelişinin engellenmesi
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Memlekette inek kalmadı, inek.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) -
onlara verilen destekler sayesinde, bugün televizyonları
başında bizleri izleyen üretici kardeşlerimiz de çok iyi
biliyorlar ki, AK PARTİ iktidarlarının almış
olduğu tedbirler sayesinde, bugün süt fiyatları 725 bin lira,
bazı yerlerde de 750 bin lira.
ALİM
IŞIK (Kütahya) İnekler bittikten sonra
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Yine aynı şekilde, az önceki hatip
arkadaşımız buradan ifade etti
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Memlekette hayvan kalmadı sayenizde.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Geçmiş olsun, geçmiş olsun, inekler bitti.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) -
hayvancılık bitti dedi. Ama, bakıyorsunuz,
büyükbaş hayvan sayısına baktığınızda,
Türkiyede
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Koyuncu, sütçüler duyuyor sizi.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bunları bilmiyorsanız
lütfen öğrenin. Ben köyden geliyorum, ben çamur, batak çocuğuyum,
hayvancılığı çok iyi biliyorum, domates, pancar
tarlasından geliyorum. Buradan da bölgeme gittiğimde, yine o hayvan
yetiştiricilerinin, mısır yetiştiricilerinin, domates
yetiştiricilerinin, biber yetiştiricilerinin arasındayım,
her gün de piyasaları çok iyi
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Köye gitsen sopa yersin vallahi, sopa.
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
çok iyi piyasaları takip ediyoruz. Büyükbaş hayvan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Hadi, pancar kaç para o zaman? Pancar kaç para?
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Pancar kaç para, söyle bakalım.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Büyükbaş hayvan sayısında, değerli
milletvekilleri
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Pancar kaç para?
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Pancarın fiyatını söyle.
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
yüzde 10 artış sağlanmıştır bu
Türkiyede, bunun da bilinmesini istiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Pancar kaç para?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Şimdi, ben, değerli dostlar, şimdi bu
arkadaşlara bir şey anlatmak istiyorum. Çocukluğumu
hatırlattınız bana, çocukluğumu. Ben köyden geliyorum dedim
ya, Bursanın Mustafa Kemal Paşa ilçesi benim ilçem. Dedemin de ben
ilk torunuydum. Dedem kasabaya geldiğinde, beni elimden alırdı,
kasabaya getirirdi. Bir gün yine kasabaya geldik değerli milletvekilleri.
Rahmetli dedemin elinden tutuyorum. Bir yere geldik. Dedemin altı
köşe şapkası vardı, onu çıkardı, kalbinin üzerine
koydu, dedi ki: Evladım, aman şımarma, sesini de
çıkartma. Nereye geldik dede? dedim. Ziraat Bankasına geldik.
dedi. Şimdi tabii ki daha önceki hükûmetler döneminde olan işlerden
bahsediyorum. Ben de çocuktum. Ziraat Bankasına indik. Bir de sepetin
içinde evden de çift yumurtalı sarıları götürdük.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Çift sarılı yumurta!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Dede, niye bize yedirtmiyorsunuz bunları? Aman
evladım, Ziraat Bankasından kredi alacağız. Sen de
şımarma. Çift yumurtalı yumurtaları da bunlara götüreceğiz
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Çift sarılı!
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
Hatırlı insanları da devreye sokacağız,
krediyi alacağız. demişti.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Kesinlikle iktidarda sağcılar vardır.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) İşte daha önceki hükûmetler döneminde çiftçimiz Ziraat
Bankasına giderken salavat getirerek giriyordu değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün Ziraat Bankasının yetkilileri köylere giderek sıfır
faizli damlama sulama sistemleriyle ilgili, beş yıl, hayal bile
edemeyeceğimiz kredileri veriyorlar.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Damlamadan para kazananları bir görsek
Aliciğim. O damlamadan para kazananları bir görseniz.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Hayvancılıkla ilgili yeni bir uygulama
başlattık.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
Bana bak, Kemal Paşaya gitme sen, köye möye bu sıra.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hayvancılıkla ilgili yüzde 40 hibe destekleri veriyoruz.
İnşaat yatırımlarında yüzde 30, hayvan
alımıyla ilgili de yüzde 40 hibe destekleri veriyoruz.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Köylü para sayma makinesi almış, sayamıyor
paraları, parmakları yorulmuş!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) İşte her şey meydanda. Ben yalan yanlış
söylüyorsam birazdan çıkarsınız, burada doğruları
söylersiniz ama doğruları ahirette değil burada söylemek önemli.
Biz de burada doğruları söylüyoruz.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Hiç doğru tarafı yok söylediklerinin Ali.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) 83 trilyondan, desteklemeler, bugün hayvancılık
desteklemeleri 1,3 katrilyon liraya çıkmıştır. Bunun yalan
yanlış olduğunu söyleyen bir arkadaş varsa buyursun
söylesin.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Yetmiyor işte! Hayvanları kesip
gönderiyorlar.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, ayrıca kurbanla ilgili, burada
arkadaşlarımız
Kurbanlık bulunamıyor. diye bir şey söylediler. O
konuda da bilgi vermek istiyorum. Şu anda kayıt altında,
Tarım Bakanlığımızın verilerine göre büyükbaş
2 milyon hayvan besidedir. Küçükbaş hayvan sayısı da,
yaklaşık 5,5 milyon kayıtlı hayvan şu anda kayıtlı
bir şekilde çiftçilerimizin, üreticilerimizin, hayvan
yetiştiricilerimizin ahırlarında, damlarında kurban
pazarına çıkmak üzere beklemektedir. Kurban Bayramında
yaklaşık 250 bin
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Doğu Anadoluda koyun kalmadı koyun.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Öğrenin arkadaşlar. Ne kadar kurban kesilecek, biliyor
musunuz?
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) 4 milyon, 4.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Bak, ben size söylüyorum burada: 250 bin yaklaşık, Kurban
Bayramında büyükbaş hayvan kesilir, ayrıca da 2,5 milyon
küçükbaş hayvan kesimi tahmin edilmektedir. Şimdi, besiye
baktığımızda, kayıtlı hayvan sayısına
baktığımızda hiç de öyle,
vatandaşlarımızın
Buradan sesleniyorum: Ey Türkiyenin,
Türk cumhuriyetinin vatandaşları
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Türk değil, Türkiye, Türkiye.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) -
Kurban Bayramında ne küçükbaş hayvanda ne büyükbaş
hayvanda sıkıntı çekilmeyecek. Sıkıntı çekilecek
diyen arkadaşlarımız siyaseten bunu söylüyorlar.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Kurban kesemeyecek zaten ya. Kurban düşmedi bu
sene.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Para yok, para.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Bunun da bilinmesini buradan açık yüreklilikle söylüyorum.
Hiç, vatandaşlarımızı öcülerle böcülerle korkutmayın.
Bu, inançlarımızın gereği, çocuklarıyla birlikte bütün
Müslüman halk, Türk milleti bayram yapacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Kurban bulamayacaksınız. diye çocukların da
psikolojileriyle oynama hakkınız yok, veriler burada. Kesinlikle
Kurban Bayramında da bir sıkıntı çekilmeyeceğini hep
birlikte, değerli arkadaşlar, göreceğiz.
Ayrıca,
gerçekten bizim hükûmetlerimiz döneminde geçmiş hükûmetlere göre
hayvancılık desteklerinde total anlamda, tarımsal destekler
arasında oranı nedir diye baktığımızda, 2002
yılında, değerli arkadaşlar, tarımsal destekler
içerisinde hayvancılık desteklerinin oranı 4,4tü
arkadaşlar. Bugün kaç? Bugün 22,8. Yani hayvancılığın
desteklenmesi noktasında AK PARTİ hükûmetlerinin yapmış
oldukları burada değerli arkadaşlar.
RECEP TANER
(Aydın) Gayri safi millî hâsılaya oranı ne? Gayri safi millî
hâsılaya oranına bak. Ezbere konuşuyorsun.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Ayrıca, yine hayvancılığın
geliştirilmesi noktasında, özellikle küçükbaş
hayvancılığın geliştirilmesi noktasında
örgütlerin kurulması, örgütler aracılığıyla
küçükbaş hayvanın kayıt altına alınması
noktasında da ciddi anlamda uygulamalar gerçekleştirdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü bağlayınız.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kemalpaşa haber gönderdi, Gelmesin. diyorlar.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, ayrıca yine küçükbaşla ilgili Türkiye genelinde
bütün küçükbaş hayvanlara 10 bin lira eski parayla 10 bin TL para
veriyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Havyan kalmadı Ali Bey, hayvan kalmadı. Hangi
hayvan?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Ayrıca, yine soy kütüğüyle alakalı da onlara hayvan
başına 40 bin lira destekleme uyguluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, hayvancılığın geliştirilmesinde de,
tarımın geliştirilmesinde de gerçekten AK PARTİ
hükûmetlerinin bu ülkeye, çiftçi kesimine neler yaptığını
hep birlikte görüyoruz. Tabii ki bizler biliyoruz, özellikle çok partili döneme
geçildikten sonra köylüye, Sen etliye sütlüye karışma, biz sizlere
seçim döneminde yüksek taban fiyatları veririz, sizler de bizlere oyunuzu
verirsiniz. diye bu ülke çiftçilerinin aldatıldığını
bizler biliyoruz. Ama bugün tarım kanunu olmayan bir ülkede 2006
yılında Tarım Kanununu çıkartan yine AK PARTİ
hükûmetleri olmuştur. Ayrıca işletmelerin birleştirilmesi,
tarımsal sulamanın desteklenmesi anlamında da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Koyuncu.
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
desteklerin verilmesi, altyapının geliştirilmesi,
Türk çiftçisinin büyütülmesi noktasında AK PARTİnin
yaptıklarını hep birlikte görüyoruz, idrak ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Başkanım,
size de teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Koyuncu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Süt meselesini anlat Ramazan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Özkan.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin hayvancılığın
sorunlarıyla ilgili verdiği önergenin lehinde söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, AKP sözcüsü arkadaşımız gerçekten
tozpembe bir tablo çizdi Türkiyede. Sütte, ette, yapağıda,
tarımda, öyle bir tablo çizdi ki sanki hiçbir sorun yok. Destek, destek,
destek
Değerli
arkadaşlarım, vatandaş sizden şunu istiyor: Okul
çocuğu gibi elinde dosya Ziraat Bankası önünde, ziraat odası
önünde, tarım il müdürlüklerinde, tarım ilçe müdürlüklerinde haftanın
üç günü şehre inip çıkmaktan vatandaş usandı. Destek
verecekseniz, dört kalem; mazot, elektrik, enerji yani gübre, bunu
verdiğiniz zaman, desteklerin, tarım ve tesisata destek
verdiğiniz zaman hiçbir sorun kalmıyor. Üretim materyali olarak et
var, süt var, yumurta var. Ürününe de destek verdiğiniz zaman, o okul
çocuğu gibi, o vatandaşı da seksen yaşında,
altmış beş yaşında, yetmiş yaşında o
dedelerimizi de Ziraat Bankası önlerinde, tarım kredi önlerinde,
ziraat odası önlerinde bekletmesine gerek yok.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Eskiden
Eskiden
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Bak, ne güzel gitmiş; dedesi elinden
almış, gitmiş. Şimdi dedeler sırada değerli
arkadaşlarım. Dede çocuğunu götürüyormuş geçmişte,
şimdi dedeler kuyrukta, ne acı
Toz pembe
Bakın, süt
bir zaman oluyor V harfini yapıyor, V harfini. İniyor,
çıkıyor
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) 2002de 560 liraydı arkadaşlar.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Bir zaman oluyor duble V yapıyor, iniyor
çıkıyor, iniyor çıkıyor ama biz sütte, ette, yumurtada
zikzak istemiyoruz, doğru bir çizgi istiyoruz. Üretim maliyetleri belli.
Üretim maliyetlerinde bunun girdisinde, sütün girdisinde yem var, enerji var,
elektrik var -sağımlar elektrikle oluyor artık- mazot var.
Bunlara destek verdiğiniz zaman o vatandaşı Kaç kilo süt
verdi?, Tarım ilçe müdürlüğüne bildirdi mi?, Kayıtlı
mı?, Kayıtsız mı?diye sorgulamaya gerek yok. Sorun
baştan çözülüyor ama ne yazık ki siz sorun üzerine sorun
yaratıyorsunuz. Şu anda süt fiyatları arttı. Yem kaç para,
yemi konuşan yok. Yemde bir koordinasyon yok. Hele ki bu son günlerde
çıkardığınız genetiği
değiştirilmiş organizmalarla ilgili yönetmelikle soya gitti,
mısır gitti, yem fiyatları birden zirve yaptı. Bu sorun
sadece sütte değil, balıkçılar da aynı feryadı
yapıyor, tavukçular aynı feryadı yapıyor, yumurta
üreticileri perişan oldular. Neden? Çünkü bir süreye yaymadınız.
Altı aylık bir süreye yaysanız, vatandaş bunların
değerlendirmesini yapsa
Süreye yaymadınız. Bir günde,
Benim dediğim dedik,
çaldığım düdük. anlayışıyla girdiniz,
vatandaşı, hayvancılığı perişan ettiniz.
Değerli
arkadaşlarım, koyun popülasyonu şu anda yüzde 100 düştü.
Koyun kalmadı ülkede 10 lira destek veriyorum diyorum. Dişi
kesimini yasaklayın dedik, dişi kesimini yasaklayın. Dişi kesimini yasaklamadınız,şu
anda kesilecek koyun bulunamıyor. Türkiye nüfusu 72 milyon. 2,5 milyon
küçükbaş, 250 bin de büyükbaş kesilecek. dedi Değerli
Arkadaşım. 4 kişi olsa 16 milyon aile eder. 16 milyon ailenin
içinde sadece 2,5 milyon aile, 2 milyon 750 bin aile kurban kesebilecek.
Türkiye ne hâle gelmiş? Ne hâle gelmiş?
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Ya, fakirleştirmişsiniz memleketi, konuşuyorsunuz!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Kurban düşmüyor vatandaşa. Vatandaş
aç. Acaba kurban gelse de bir et yesem diye bekliyor.
O süt
Okul
sütünü yıllardır konuşuyorsunuz. Yedi yıldır
iktidardasınız. Niye yapmadınız okul sütünü? Okul sütü
yapın, asker sütü yapın, memur sütü yapın.
Ne oldu bu
kuş gribi tavuklarda? Nereye gitti bu göçmen kuşlar, nerede? Gelmiyor
mu Türkiyeye? Altlarında bezle mi geliyor bunlar, işemiyor mu, virüs
salgılamıyor mu bu kuşlar? Ne oldu kuş gribi, ne oldu?
Şimdi domuz gribi de üç gün sonra bunun gibi olacak. Domuz gribi, domuz
gribi
Geçen gün Bucaktan birisi arıyor Ben ayı gribi oldum.
diyor. Nereden çıkardın bunu? Öyle bir şey yok. dedim. Millet
domuz gribi olduğuna göre ben de ayı gribiyim, nezleyim şu
anda. diyor. Yani bir sükseyle, değişik yöntemlerle Türkiyeyi
infiale uğratıyorsunuz. Yanlıştır değerli
arkadaşlarım. Bu vatandaşla oynamayın. Sayın
Başbakan başka bir şey söylüyor, Sağlık Bakanı
başka bir şey söylüyor.
Biz hekimiz
değerli arkadaşlarım. Koruyucu hekimlik çok önemlidir.
Aşısız koruyucu hekimlik olmaz. Biz, o koyunları,
gördüğünüz o keçileri, konuştuğunuz, dilinize
aldığınız keçileri, veteriner hekimler yılda en az 7-8
kere elinden geçirir; şapı vardır, çiçeği vardır,
şarbonu vardır, kuduzu vardır, brusellası vardır.
Koruyucu mücadele
Bunları konuşan yok. Bruselladan yılda bu
ülkede binlerce insan ölüyor, konuşan yok, trafik kazalarını
konuşan yok, tüberkülozu konuşan yok, şapı konuşan
yok, kuduzu konuşan yok. Reklam çok güzel. H1N1 virüsü Türkiyeye geliyor.
Reklamlarla geliyor domuz gribi.
Değerli
arkadaşlarım, onun için çok dikkatli olmamız lazım. Madem
sorun çözeceğiz, madem sorun yok iktidar tarafından; biz sorun
olduğunu söylüyoruz Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi.
Gelin bu araştırma önergemize destek verin. Gidelim hep beraber o
üreticilerle, çiftçilerimizle, hayvancılarımızla, pancar
üreticimizle, koyun üreticimizle bir
konuşalım;arıcılarımızla bir konuşalım,
balıkçılarımızla bir konuşalım. Gerçekten sorun
var mı yok mu, yerinde bunu irdeleyelim ve gelelim Mecliste, siz deyin ki:
Bakın, yanlış yapmışsınız, önerge verdiniz
ama vatandaş güllük gülistanlık, hayatından memnun, sorun yok.
Sorun varsa, bizim haklılığımızın ortaya
çıktığını, o soruna Meclis olarak gelin hep beraber
çözüm getirelim. Dileğimiz, temennimiz bu.
Her önerge
haksızlık önergesi, kalkıyor
Bakın, duyarlı
yaklaşık 80 arkadaşım burada Adalet ve Kalkınma
Partisinden. Sizleri gerçekten kutluyorum. Bir hizmet yapıyorsunuz, bir
görev yapıyorsunuz. Yarısı yok Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinden. Neredeler bunlar? Ne iş yapıyorlar?
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Siz varsınız, muhalefet var burada.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Ama yürütme sizsiniz değerli
arkadaşlarım.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Siz de muhalefetsiniz.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Yürütme burada olsun, Bakanlar Kuruluna
bakıyoruz, şurada Sayın Bakanımız tek kişi,
Bakanlar Kurulu yok!
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Çalışıyorlar.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Neredeler arkadaşım? Neredeler? Bu
ülkenin sorunları burada tartışılıyor, burada çözüm
üretiliyor. Yani, bu sorunu çözecek yer Türkiye Büyük Millet Meclisi, yüce
Meclis, gazi Meclis diyoruz her seferinde. Bu gazi Meclis bu sorunları
çözemiyorsa niçin duruyoruz? Savaş yönetmiş bir Meclisteyiz. Yani,
çözülmüyor değerli arkadaşlarım.
Et fiyatları,
kurbanlıklar
Değerli arkadaşlarım, geçen yıla göre
kurban fiyatları ikiye katladı.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Daha iyi işte.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) İkiye katladı.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - İkiye katladı. Neden katladı ama?
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Üreticinin yanında mısınız, değil misiniz?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Arz-talep dengesi. Dişi kesimleri
yaptınız. Vatandaş yem alıp koyununa bakamadı. Yem
alıp ineğine bakamadı. Sağmal ineğini ağlayarak
kesime götürdü. Ağlayarak bakın, bir düve evden çıkıyor,
gidiyor, evin ahalisinin hepsi ağlıyor. Neden? O düve her
şeyiydi onların. O genç hayvan üretimdi, fabrikaydı. O
fabrikaları kapatmayın. dedik biz. Kaç yıldır söylüyoruz;
yedi yıldır söylüyoruz ama şu anda kayıtlı sisteme
girildi. Değerli arkadaşlarım, geçmişte kayıt yoktu.
Şu kadar suni tohumlama yaptık. Yaptın ama şu anda
kayıtlı sistem, onda bir destekleme var. Destekleme olduğu için
kayıtlı hâle geldi.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Kim verdi desteği?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Onu da şu anda o suni tohumlama
desteğini kaldırdınız. Sütte destek, 4 kuruş destek
veriyordunuz, onu 3,6a kuruşa çektiniz.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) 4 kuruşa çıkardık.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Bu üretime ürüne verin dedik, 4 kuruştu 3,6
kuruşa çektiniz.
Değerli
arkadaşlarım, onun için tarım ve hayvancılık
desteklenerek ayakta kalıyor, bunu hep beraber tartışmamız
gerekiyor. O okul sütü projenizi yürekten destekliyorum. Yerinde bir karar ama
söylemde kalıyor.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Süt üretimi arttı mı artmadı mı, onu söyle.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Süt üretimi nasıl arttı değerli
arkadaşlarım, artık vatandaşlar seleksiyonla, suni
tohumlamayla gen kaynakları düzenlendi, hayvanlar verimli hâle geldi.
1.700 dedi arkadaşım, 1.700den 2.700e çıktı, doğrudur.
Vatandaş artık yoz ineklerle uğraşmıyor; dağda
değil, entansif hayvancılık yapıyor, emek-yoğun,
sermaye-yoğun. İş adamları, eczacı, doktor, veteriner
hekim, ziraat mühendisi artık, işin ehli insanlar bu işi yapar
hâle geldi ama gidin onlara dü bir sorun, çocukların geleceğini
vermişler.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Pazar günü sordum
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - 1 milyon
dolar, 2 milyon dolar yatırımlar yapmışlar, ama şu
anda iflasın eşiğinde bunlar, icra kapılarında, Ziraat
Bankasından kredi talepleri yerine gelmiyor. Çünkü bir
eczacının, bir veteriner hekimin, bir ziraat mühendisinin mal
varlığı fazla yok ancak kendi meslek deontolojisine göre meslek
hüviyeti var, bununla iş yapmak istiyor ama bunlar verilmiyor. Doğu
ve Güneydoğu Anadoluya destek veriyorsunuz, çok güzel, yirmi sekiz ile.
Arkadaşlarım, batıda üretim yok mu?
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Vereceğiz, oraya da geleceğiz.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Veriyorsunuz, destekler yerine varmıyor.
Hayvanlar kamyondan iniyor, aynı gün satılıyor, üretim yok.
Verdiğiniz hayvanları gidelim araştıralım.
Diyarbakıra kaç tane? 100x2, 50x4 verildi, gidelim
araştıralım. Hayvanlar yerinde duruyor mu durmuyor mu?
Duruyorsa, gidelim biz başkanı tebrik edelim, Tarım
Bakanımızı tebrik edelim ama hayvanlar durmuyor değerli
arkadaşlarım.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Nereye gidiyor?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Hayvanlar aynı gün kesime gidiyor. Bunlar
sigortalı. Bir işletme, vermişsiniz
Siyasi iktidardan nemalanan
bir arkadaşımız 200 hayvan alıyor, 200 hayvan bruselladan
kesime tabi tutuluyor; etleri 8 liradan satılıyor, 3 lira üzerinden
işlem yapılıyor. Bunlar, arkadaşlar, bilinen şeyler.
200 hayvan bir anda brusella olmaz, 3ü olur, 5i olur ve bu hayvanlar
toplandığı yerlerden hastalıktan ari olarak veriliyor, Diyarbakıra
da bu şekilde veriliyor, Urfaya da, Mardine de, Adıyamana da.
Hastalıktan ari yani bu hayvanlarda hastalık yok, bunu veteriner il
müdürlükleri, tarım il müdürleri tespit ediyor. Ama gidiyor, gittiği
ilde bir bakıyorsunuz brusella, tazminatlı hastalık; aynen
sigortadan, kayıttan düşülüyor ve tazminat ödeniyor. Bu paralar
kimin? Bu paralar sizlerin, bizlerin, hepimizin, çiftçinin, Türkiyenin. Onun
için, düzgün yapılsın istiyoruz. Araştıralım değerli
arkadaşlarım bunu, bunda bir şey yok. Gidelim, verilen yerlerde
Burdura gelin araştıralım. Burdura 200 hayvan verdiyseniz 200
hayvan üretimdedir.
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Yusufçada halk memnun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Yusufçada halk memnun değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Halk kararını verdi.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Ama yüzde 20 düştünüz orada.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Yusufçada 47 oyumuz vardı değerli
arkadaşlarım, 47 oyumuzu 5 misli artırdık, 249 oldu. 47
oyumuz 249 oldu.
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Yeterli, yeterli!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Ama orada verilen vaatleri
Sayın
Bakanın biri geldi, 2 bin dönüm sera vaadi verdi, kapalı sera.
Arkadaşım söylüyor, kapalı seralar, damlama sistemi, bedava. Ee
iş adamları sizden, bu tesisatları döşeyenler sizin
arkadaşlarınız, kimisi belediye başkanı, kimisi il
genel meclisi üyesi, kimisi partinizin kayıtlı üyesi, tesisatı
veriyor. Çok güzel, para Ziraat Bankasından; leblebi gibi para duruyor,
yaptığı an gidiyor Ziraat Bankasından parasını
alıyor; böyle şeye sıfır değil; üste para da veririm
ben. O duruma geldiniz.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Halk Burdurda kararını verdi.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Onlar belirli değil.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Daha önce Burdurda ne kadar destek vermişti, şimdi kaç
para?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın,
bu damlama sistemiyle ilgili
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Onu da söyle.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Onu da araştıralım bakın.
Hayvancılığı, onu da
Çünkü onunla, damlama sistemiyle
yonca yapılıyor, mısır yapılıyor,
bağcılık yapılıyor. Hepsi birbirinin girdileri
bunların. Bunları araştıralım. O zaman bunları
doğru buluyorsanız, verilen araştırma önergemizi kabul
edersiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Yusufçada doğru buldu vatandaş.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Yusufçada doğru filan bulmadı da
sağ olsun bakanlarınız
Aferin, Aliye Hanım da geldi gitti.
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Çok güzel vaatler verdi. İnşallah o
vaatlerin takipçisiyim ben Yusufça adına. O 50 tane genci işe
katmazsanız, o verdiğiniz arazözü getirmezseniz, o verdiğiniz
söz olarak biyolojik arıtmayı yapmazsanız, arıtma tesisini
yapmazsanız iki elim yakanızdadır.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Biz her yerde yapıyoruz, Türkiye'nin her yerinde yapıyoruz.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Kaçmak yok, ben her gün oradayım, her hafta
giderim. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bu
verdiğiniz vaatleri, TOKİleri yerine getirmezseniz,
Yusufçalılar adına
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Bizim takipçimiz halk, millet.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Yok. Millet takipçi, milletçi
O vaatleri ne
yapsın vatandaş?
Çocuk askerden
gelmiş, perişan. Evermiş -gelin evde, baba evinde- iş
bekliyor. Ee vaat nerede? İktidar burada, Hükûmet
Hükûmet belli, vaatler
geliyor. Bakanın biri geliyor, biri gidiyor. Başbakan Yardımcısı
geliyor, Kültür Bakanı geliyor, Enerji Bakanı geliyor, Orman
Bakanı geliyor; bahane çok, açılış var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Baykal da geliyor ama.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Genel Başkanım benim, gelecek tabii.
Türkiye bir
bütün. Biz vatandaşımıza saygı gösterdik, ayağına
gittik. Vatandaş
Seçim var bir yerde, ne güzel bir şey. Keşke
bütün genel başkanlar gelebilseydi. Sayın Tayyip Erdoğan da
gelseydi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Seçimlerden önce
6 bakanla Burdura girip çıktınız Sayın Başbakanla
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Ne dedi Burdurda?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Her bakan gelişinde bütün daire müdürleri,
genel müdürler, daire başkanları, bölge daire müdürleri
Arkadaşlar,
devletin parasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Başkanım, kesmeyin. Kesilmez
Arkadaş gayet güzel anlatıyor!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Devletin parasını haraç mezat
harcıyorsunuz
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Onun için yani burada
BAŞKAN
Sayın Özkan, lütfen
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta)- Araştırma önergesini burada çevirelim.
BAŞKAN
Sayın Özkan, teşekkür ediyoruz.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Sadece bunlar yeterli değil.
BAŞKAN
Sayın Özkan, lütfen yerinize geçiniz. Teşekkür ederiz.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) O bölgenin sivil polisleri, resmî polisleri,
emniyet görevlileri, hepsi bölgede. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Çok teşekkür
ederim.
Değerli
arkadaşlar, önergenin kabul edilmesini umuyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Yusufçaya da teşekkür et!
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Yusufça vaatlerini takip önergesi mi!
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde Eskişehir
Milletvekili Tayfun İçli.
Buyurunuz
Sayın İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Aslında,
usulen aleyhinde söz aldım çünkü değerli arkadaşlarım,
hayvancılık sektöründeki sorunların ne aşamaya geldiği
buradaki arkadaşlardan çok, o sahada olan çiftçimizin, köylümüzün çok iyi
bildiği sorunlar ama yine yaşayarak göreceğiz, AKP
çoğunlukla bu Meclis araştırması önergesinin işleme
alınmasını engelleyecek.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde yaklaşık
dört yüz elli civarında Meclis araştırması ve genel
görüşme istemiyle önergeler var ve bunların hiçbiri dikkate
alınmıyor. Ne kadar önemli konu varsa gündemde, sokakta
tartışılan bütün önemli konular ne yazık ki AKPnin
gündeminde değil ve AKP adına söz alan arkadaşlar da her nedense
sorunları görmezden geliyor ve Türkiyeyi güllük gülistanlık gösterme
konusunda da olağanüstü bir çaba sarf ediyor.
Biraz evvel, grup
önerisinin aleyhinde söz alan AKP sözcüsü arkadaş dedesinden örnek vermek
suretiyle
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Ziraat Bankasını örnek verdim. Bunlar Türkiye'nin
gerçekleriydi.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Evet, Ziraat Bankasını örnek vererek
Türkiye'nin gerçeklerinden bahsediyor
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Çünkü köylüler, çiftçiler Ziraat Bankasına gidemiyorlardı,
gece de uyku uyuyamıyorlardı.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) -
ve laf atıyor şimdi bana. Hâlbuki ben
sizi
ALİ KOYUNCU
(Bursa) - Ben onu yaşamış bir insanım.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) İzin verirsen, ben anlatacağım onu.
Şimdi,
eğer dedeniz sağ olsaydı, sizin elinizden tutup da o Ziraat
Bankasına gitseydi, bırakın iki sarılı yumurtayı,
o bankadan başka bankaların borcunu ödeyebilmek için borç almak için
sizi kuyrukta bekletirlerdi. Şimdi, Türkiyedeki çiftçilerin borcu sadece
Ziraat Bankasına değil, çiftçiler birçok bankaya borçlu. Ziraat
Bankasından aldığı kredi borcunu ödeyebilmek için (A)
bankasına borçlu, (A) bankasının kredi borcunu ödeyebilmek için
(B) bankasına
Bunu alfabetik sıraya dizebilirsiniz. Çiftçilerin
çoğunun taşınmazları ipotekli, birçoğunun malları
hacizli. Onun için burada edebiyat yapmayı bırakın.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Mallar hacizli ise başka bankalardan nasıl kredi
alıyor peki?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bunları parti kongrelerinde istediğiniz
gibi konuşabilirsiniz, kendi partililerinize istediğiniz gibi
anlatabilirsiniz. Bizi dinleyen çok değerli vatandaşlarımız
biliyor ki Türk çiftçisi bitmiş durumda, hayvancılık bitmiş
durumda. AKPnin izlediği tarım politikası nedeniyle
hayvancılık mamullerinin hepsini Türkiye artık ithal eder
durumda.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Siz, Holstein ile Montofonu ayırt edebilir misiniz?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Gidin o grosmarketlere, bakkallara gidin Fransada
üretilen, Almanyada üretilen, Amerikada üretilen mamulleri,
hayvancılık ürünlerini kullanıyorsunuz. Onun için, hiç burada
edebiyat yapmayın, kimseye de masal anlatmayın çünkü artık Türk
halkı masal dinlemekten bıktı değerli
arkadaşlarım.
Buraya
çıkmadan evvel
İşte bir sürü mektup geliyor -sizlere de
geliyordur- hem elektronik postayla gelen, hem de normal posta yoluyla gelen
birçok mektup var.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Ali Koyuncu doğruları söyler ama kürsüde
yanılıyor, şaşırıyor.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin
gündemi derken bu bir iki tespiti de yapmak istiyorum.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, konuşurken
lütfen, karşılıklı birbirinize laf atmayın.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Özür dilerim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Estağfurullah.
Yani çünkü bu bir
alışkanlık hâline geldi. Değerli AKPli milletvekili
arkadaşlar son bu Kürt açılımı konusunda Sayın
Başbakanın o veciz sözlerini algılamış, daha iyi
algılamış olsalardı hiç böyle laf atmazlar, burada
konuşan hatibi de dikkatlice dinlerlerdi ama nedense hep
başkalarına söyleniyor bunlar.
Değerli
arkadaşlarım, buraya gelmeden evvel mektuptan söz ettim. 327 bin
öğretmenin atama istemlerine ilişkin bir sürü elektronik posta
yoluyla mektuplar geliyor. Yani Türkiye'nin işte gündemi: İşsizlik.
İşsizlik rakamlarından konuştuk. Dün açıklanan
işsizlik rakamına göre, iş arama umudunu yitirenlerle günübirlik
işte çalışanları dâhil etmediğimiz rakam 19,3
oranında işsizlik. Türkiyede ciddi işsizlik var. Gencecik
evlatlarımızı üniversiteye gönderiyoruz, evlatlarımız
üniversiteyi bitiriyor, öğretmen olmak için sırada bekleyen 327 bin
öğretmen adayımız var. Bunlar, gerçekten çok ciddi sorunlar.
Emeklilerimizin
sorunu var. Biraz evvel, arkadaşımız düşüncesini ifade
etti. Emeklilerimiz gerçekten çok zor durumda.
Değerli
arkadaşlarım, emeklilerin bir kısmına KEY ödemesi
yapıldı ama belediyede çalışıp emekli olanların
ve bazı kamu kuruluşlarındaki emeklilerin KEY ödemeleri
yapılmıyor. Anayasada, eşitlik ilkesinden bahsediyoruz;
devletin, devlet olmanın erdemlerinden bahsediyoruz ama devlet, Hükûmet,
kimi emeklisini başka bir muameleye tabi tutuyor, kimi emeklisini
başka bir muameleye tabi tutuyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar Türkiye'nin gerçekleri. Halka bir yere kadar
masal anlatabilirsiniz, halkla bir yere kadar alay edebilirsiniz ama onun da
bir sınırı vardır. Halk gerçekten çok büyük
sıkıntıda değerli arkadaşlarım. İşte
yine, söyledim dün, bütçe açığı -rakam olarak şimdi
aklımda değil, dünkü konuşmamda ifade ettim- yüzde 784, yüzde
784 bütçe açık vermiş. Bu ne demektir arkadaşlar? Ve önümüzdeki
ay, 2010 bütçesini yapacak bu Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanın
kendi ifadesine göre 50 milyar TL bütçe açığı vereceğini
ifade ediyor. Hep öngörülenin fazlası çıkmış. Bu ne
demektir?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 61 milyar dedi.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, zam, zam, zam.
Elektriğe, doğal gaza, halkın temel gereksinmesi olan her
şeye zam. Hükûmet, dolaylı vergilerle bütçe
açığını kapatmak için çaba sarf ediyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Cezalarla
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Kim çekiyor bunun bedelini arkadaşlar? Bunu
işte -biraz evvel hayvancılığın sorunu- köylü çekiyor,
memur çekiyor, işçi çekiyor. Bunlar yine, memur, işçi, üretimin
içinde. Türkiye'nin en büyük sorunu, işsizlik sorunu. Rakamını
verdim. Yani, işi olmayan insan nasıl yaşayacak değerli
arkadaşlarım? Bu mesele, Türkiye Büyük Millet Meclisinin meselesi
değil midir? Bu mesele, iktidarın meselesi değil midir? Buraya
AKP adına çıkan arkadaşlarımız hep Şunu
yaptık, bunu yaptık
Peki, siz niçin varsınız? Onları
yapmak için buradasınız, Hükûmetsiniz. Onları yapın diye
size halk oy vermiş. Yani, eksik de olsa, yaptığınız
birtakım olayları anlatmak, övünmekle diğer eksiklikleri göz
ardı etmeyi nasıl sağlayabiliyorsunuz?
Bir söz vardır:
Bozuk saat -alın, kırın- günde iki defa doğruyu gösterir
ama o saat bozuktur. Onun için bu tür yapılan eleştirilere
karşı da, arkadaşlarım, tahammüllü olmanız lazım.
Başka bir
konu, Türkiye'nin gündemi: Dün yine söz aldım. Kırk yedi baronun
gazetelerde ilan verdiğinden ve hukuk devletinden
sapıldığına ilişkin, baroların o, gazetedeki
ilanından bahsettim. Yargıya ve ülkene sahip çık. Bugün
-kırk yedi baro, Eskişehir Barosu, Niğde Barosu, İstanbul
Barosu- İstanbulda basın toplantısı yapmak suretiyle avukatlar
cübbeleriyle bu konudaki, hukuka aykırılıklar konusundaki
sıkıntıları dile getirdiler. Bu, Türkiye'nin gerçeği
değerli arkadaşlarım.
Yine, dün
Yargıtay Başkanından, Danıştay Başkanından
söz ettim. Biliyorsunuz, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu da birkaç kez
yazılı açıklama yapmak durumunda kaldı. Dün bu kırk
yedi barodan ayrı olmak kaydıyla Ankara Barosuna kayıtlı
avukatlar cübbeleriyle basın toplantısı yaptı.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, basın
toplantısındaki Ankara Baromuzun açıklamasına baktığınız
zaman yargı sistemimizin ne kadar içler acısı bir duruma
düştüğünü çok net olarak görüyoruz.
Dün çok kısa
bahsettim ama buradaki bir ironiden, yargımızın ne hâle
düştüğünü göstermesi açısından bir örneği size okumak
istiyorum basın toplantısı metninden. Diyor ki değerli
arkadaşlarım: Bir yargıcın kendi telefonunun dinlenmesi
yönünde verdiği trajikomik kararı kapsayan bu vahim süreç, yüksek
Yargıtayın telefonlarının dinlenmesine, dahası bizzat
Adalet Bakanının emriyle hareket eden Adalet Bakanlığı
Teftiş Kurulunun, içlerinde İstanbul
Başsavcısının da bulunduğu pek çok yargıcın
ve savcının telefonlarının dinlenmesini talep etmesine ve
dinlenmeleri yönünde yargıç kararı alınmasına kadar gelip
dayanmıştır.
Düşünebiliyor
musunuz? Bir yargıç dinleme kararı veriyor, kendi telefonu var, o
yargıcımız ondan haberdar değil. Trajikomik durumu
görüyorsunuz. Ve devam ediyor: Bu durumda sormak gerekir -İstanbul
Başsavcısının telefonunun dinlenmesini değerlendiriyor-
İstanbul Başsavcısı hakkında suç işlediği hususlarında
eğer kuvvetli şüphe nedenleri var ise bu kişi nasıl
İstanbul gibi bir dünya kentinin başsavcılığı
görevini sürdürebilmektedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Tamamlayacağım Sayın
Başkanım.
BAŞKAN -
Buyurunuz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Eğer hakkında kuvvetli şüphe
nedenleri mevcut değil ise dinleme talebinde bulunan Adalet
Bakanlığı Teftiş Kurulu görevini nasıl
sürdürebilmektedir?
Çok çok
düşünülmesi gereken, burada aslında sorgulanması gereken
sorular. Dinleme kararı veren yargıç kuvvetli şüphe nedenleri
olduğu için mi dinleme kararı vermiştir, yoksa kuvvetli
şüphe nedenleri olmaksızın mı dinleme kararı
vermiştir? Eğer öyleyse, dinleme kararı veren yargıç
hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır,
yapılacak mıdır? diye sormaktadır.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Tayfun Bey, konuyla ne alakası var söylediklerinizin?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Demokratik hukuk devletini
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Konuyla ilgili söyler misiniz. Niye çıktınız oraya?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Geleceğim, geleceğim
Demokratik hukuk
devletini
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Niye çıktınız?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Sayın Başbakan sizin gibilere
yanıtını verdi, açın, okuyun. Tamam mı? Öyle müdahale
etme.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Ben müdahale ederim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Edemezsin.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Ben burada konuyla ilgili dinlemek için oturuyorum.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Devleti, hukuk devletini otoriter ve yarı
otoriter rejimlerden ayıran husus, demokratik hukuk devletinin
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Burada Başkanlık Divanını kandırıp
kürsüye çıkıyorsun, kendi kendine konuşuyorsun! Gündeme
bağlı kal.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla)
hak ve özgürlüklere sıkı şekilde
bağlı bulunması ve bu bağlılığın
iktidarın meşruiyetinin kaynağıyla ölçülü
olmasıdır. der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Hemen bitiriyorum.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Gündeme bağlı kal.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Ben bir grup önerisi aleyhine söz aldım ve
dinlemeyi bilseydin
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Ben dinliyorum.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla)
eğer iyi algılayabilseydin, Türkiyedeki
hayvancılığın sorunlarının dışında
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu tür konuların da gündeme gelmesinin ne
derece önemli olduğunu algılayabilirdin.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Ben algılıyorum, sen canını sıkma.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Öyle laf atmaktan, yani arkası,
dayanağı olmadan laf atmaktan, ondan sonra bunları
algılamaktan uzak kalıyorsunuz.
Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Almış olduğunuz söze riayet ederek hareket edin.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sen at, laf at!
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Ben atmıyorum.
Dün
konuştun, eksik konuştun herhâlde, bugün tekrar tamamladın.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Öğren diye
Öyle laf atma, öğren
diye
BAŞKAN
Sakin olun sayın milletvekilleri.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Laf atmıyorum. Ben biliyorum. Senden öğrenecek hiçbir
şeyim de yok! Haddini bil!
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sen mi öğreteceksin bana haddimi?
BAŞKAN
Sayın İçli
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sen nasıl geldiysen ben de öyle geldim buraya.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Ağzından çıkanı
kulağın duysun!
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Okay, buyurunuz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Okay, Sayın Bingöl, Sayın Koçal, Sayın
Seçer, Sayın Özkan, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Kulkuloğlu,
Sayın Öğüt, Sayın İnce, Sayın Günday, Sayın
Akıncı, Sayın Diren, Sayın Aydoğan, Sayın Küçük,
Sayın Altay, Sayın Güner, Sayın Ünlütepe, Sayın
Şandır, Sayın Işık.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 14.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.12
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın Murat Başesgioğlu? Burada.
Toplantı
yeter sayımız vardır, görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
(10/96) esas numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 18/11/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen ve ön görüşmeleri
yarım kalan (10/67, 10/75, 10/82, 10/122, 10/141, 10/180, 10/193, 10/208,
10/216, 10/229, 10/304, 10/309, 10/320, 10/324, 10/336, 10/337, 10/338, 10/342,
10/374, 10/377, 10/404) esas numaralı, madencilikle ilgili Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 18/11/2009 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 18.11.2009 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan ve görüşmelerine daha önce başlanan,
(10/67), (10/75), (10/82), (10/122), (10/141), (10/180), (10/193), (10/208),
(10/216), (10/229), (10/304), (10/309), (10/320), (10/324), (10/336), (10/337),
(10/342), (10/374), (10/377), (10/338) ile (10/404) esas numaralı
(madencilikle ilgili) Meclis araştırma önergelerinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 18/11/2009 Çarşamba günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehinde Zonguldak Milletvekili Ali Koçal. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
Başkanlık Divanına sunulan ve gündeme alınmasını
istediğimiz, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin gündeme alınmasıyla ilgili olarak, önergenin
lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, madencilik sektöründeki sorunların görüşülüp
değerlendirilmesi ve alınacak önlemlerin tespitiyle ilgili olarak
sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubu değil, diğer
gruplarımız da önergeler vermiştir ve burada yirmi bir ayrı
önerge vardır. Her önergede en az 20 arkadaş olduğunu, 20
milletvekili olduğunu düşünecek olursak, bu demektir ki Meclisin
neredeyse tamamı, madencilik sektörüyle ilgili sorunların
görüşülerek bir an önce gerekli önlemlerin alınması konusunda
bir öneride bulunmuşlardır.
Tabii, bu
önergeleri vereli epey de bir zaman oldu, en az iki yıldan bu yana
değişik zamanlarda arkadaşlarımız önergelerini
verdiler ama bu önergeler zamanında değerlendirilemediği için,
gündeme taşınamadığı için bugüne kaldı. Hatta
beş hafta önce bu önergelerin görüşülmesiyle ilgili, yani 13/10da bu
önergelerin görüşülmesiyle ilgili gruplar kendi aralarında
anlaşarak önergeler görüşülmeye başlandı. Önergelerle
ilgili, gruplar, görüşlerini bildirdi. Önerge sahipleri görüşlerini
bildirmeye başladılar ve daha sonra da bu önerge yine diğer buna
benzer bazı önergelerde olduğu gibi gündem dışında
bırakılarak farklı konular gündeme taşınmaya
başlandı. Oysaki bu sektör çok önemli bir sektör. Bu sektörün sorunlarının
bir an önce görüşülüp Meclis araştırma komisyonu kurulmak
suretiyle bu sorunların değerlendirilmesi ve gerekli önlemlerin
alınması gerekiyor.
Aslında,
tabii, genelde baktığımız zaman ülkemizin sorunları
oldukça fazla, çok sorunumuz var. Bu sorunların elbette görüşülmesi,
değerlendirilmesi ve alınacak önlemlerin tespiti için gerekli olan
yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, özellikle de
iktidar bu sorunlara çözüm bulma zorundadır, çare bulma zorundadır.
Ancak, görüyoruz ki, yedi yıllık iktidar döneminde, AKP
iktidarları sorunlara çözüm bulma yerine, aksine sorunlar artarak bir
yumak hâline dönüşmüş vaziyette.
Dolayısıyla,
birtakım arkadaşlarımız daha önemli sorunlar olduğunu
değerlendirebilirler, daha önemli sorunlarımız olduğunu
iddia edebilirler. Ama bu sorun da, madencilik sektöründeki sorunlar da çok
ciddi sorunlardır.
Nitekim, bu
konuda AKP Sözcüsünün söz aldığı, grup adına söz
aldıktan sonraki ifadelerini sizinle paylaşmak isterim.
Dolayısıyla, bu önergenin bir an önce gündeme
taşınması ve sonuçlan-dırılması gerektiğiyle
ilgili bunu söylüyorum.
Şöyle diyor
AKP Grubu Sözcüsü arkadaşımız: Türkiye ekonomisi içinde
madencilik sektörünün büyük bir önemi vardır. Yurdumuzda çok çeşitli,
zengin maden rezervleri olmakla beraber, maalesef bu kaynakların çoğu
henüz işletmeye alınamamıştır.Yine başka bir
yerinde Madencilik sektörüne yön verirken, uzun vadede bir madencilik
politikası oluşturmak şarttır. diyor AKPnin Sözcüsü ve
devam ediyor, Madencilik sektörümüzün gelişmiş ülkeler düzeyine
gelmesi ve ekonomimizde olması gereken yere ulaşması için
sektördeki belirsizliklerin en aza indirilmesi gerekmektedir. Ülkemizin
sınırlı kaynakları akılcı bir şekilde maden
aramaları yoğunlaştırılmalı ve sektörde gerekli
yatırımların yapılması teşvik edilmelidir. diyor
AKP Sözcüsü ve Çalışmaların daha verimli olabilmesi için
gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerin yapılması ve bunlara
işlerlik kazandırılması şarttır. diyor. Buna
rağmen görüyoruz ki bu sektörle ilgili Meclis araştırmasına
yönelik, iktidardan bir ses yok.
Buna benzer,
aynı şekilde, hatırlayacaksınız arkadaşlar,
deprem riskinin araştırılarak bu konuda da bir Meclis
araştırması açılmasına yönelik bir önerge vardı,
bu önerge de yarım kalmıştı. Madencilik sektörüyle ilgili
önerge yarım kalıyor. Yani her gün bir karar
değiştiriyorsunuz, iktidar grubu her gün bir karar
değiştiriyor, bir istikrarsızlık var. Uzaktan
kumandalı çalışıyor gibi bir anlayış var, öyle
bir izlenim bırakıyor. Yani grup kendi inisiyatifiyle bir şey yapabilme
yetkisine, yeteneğine sahip değil gibi görünüyor; kararlar başka
yerde alınıyor, gruba enjekte ediliyor, grup da o doğrultuda
hareket ediyor gibi bir izlenim var.
Dolayısıyla,
Meclisi de çalıştırmama noktasında, Meclisin iş ve
işlemlerini geciktirme noktasında da AKP Grubunun büyük oranda bir
devamsızlığı var, Meclise devamsızlığı
var. Daha önceki konuşmalarımda da ben bunu söylemiştim. O
nedenle de AKP Grubunu millete şikâyet ediyorum: Milletin
sorunlarıyla ilgilenmiyor iktidar mensupları, başka sorunlarla,
kendi sorunlarıyla, kendi çıkar ilişkileriyle, kendi
menfaatleriyle ilgili meselelerle daha fazla zamanlarını
harcıyorlar.
Nitekim dün
burada, hatırlayacaksınız, bir yoklama yapıldı. Bu
yoklamada, elektronik yoklamada bazı arkadaşlarımız hem elektronik
yoklamaya girdi hem de pusula gönderdi. Bu çok yanlış bir şey,
milletvekillerimize hiç yakışmayan bir hareket bu. Ayrıca,
burada bulunmayan milletvekilleriyle ilgili, gene, Başkanlık
Divanına pusula gönderildi. Acaba, bunların imzalarını kim
attı? Bir de buna bakmak lazım. Yani, bu Meclisi
çalıştırmama konusunda iktidarın nedense özenli bir
anlayışı var.
Biz istiyoruz ki
bu Meclis çalışsın, milletin sorunlarına çözüm
bulalım, çare bulalım çünkü bununla ilgili biz görevlendirildik.
Ancak, gelinen noktada, AKP İktidarı ülkenin hiçbir sorunuyla
ilgilenmediği için, insanlarımızın sorunlarıyla
ilgilenmediği için, bu sorunlar giderek büyümekte ve AKP
İktidarı, kendi ideolojisini gerçekleştirme adına iş
ve işlem yapma peşinde ve bu amaçla da AKP iktidarları, son
zamanlarda, kurumların ve tüm birimlerin, neredeyse, genetiğini
bozmuş durumda.
Devlet
kurumlarında bir güvensizlik var, iş barışı yok devlet
kurumlarında. Birçok kurumun yöneticisi değiştirildi AKP
İktidarı tarafından. Tam bir kadrolaşma yaşanıyor
Türkiyede. Ehliyetli ve liyakatli insanlar görevlerinden alındı,
onların yerine, tarikat ve cemaatlere yakın olanlar görevlendirildi;
Atatürk ilke ve devrimlerinden,
demokratik ve laik cumhuriyetten yana olanlar tamamen tasfiye edildi.
Cumhuriyet ve devrim karşıtları, Atatürk
karşıtları nedense bu ülkede prim yaptı, prim yapmaya devam
ediyor ve demokrasiyi araç olarak kullanmaya başladı bu iktidar.
Kendi hedeflerinizi gerçekleştirmek amacıyla demokrasiyi bir araç
olarak kullanma peşindesiniz ve yine, AKP gibi düşünmeyenler
neredeyse ikinci sınıf insan muamelesi görmeye başladı.
Bugüne kadar, bu
Mecliste, ne yazık ki vatandaşın lehinde hiçbir yasa
çıkartmadınız ve çıkarttığınız
yasaların tamamı kendi yandaşlarınıza yarayan, kendi
yandaşlarınızın lehinde olan yasalar. Nitekim,
hatırlayacaksınız, Kamu İhale Yasasını 18 kere
değiştirdiniz ve Türkiye'nin zenginliklerini yok ettiniz. Madenlerle
ilgili görüşüyoruz, Türkiye'nin zenginliklerini yok ettiniz. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk
dediniz, Onun için iktidara gelmek istiyoruz. dediniz. İşsizlik had
safhada, yolsuzluk had safhada ve insanlarımız fakirleşmiş
vaziyette. Herkes sokaklarda eylem yapıyor. Bu eylemlerin hiçbir tanesi
sizi ilgilendirmiyor. Bu insanlar ne istiyorlar? Bu insanların talepleri
nelerdir? gibi bir anlayışınız yok. Sendikalar, meslek
kuruluşları ve köylü, esnaf, çiftçi, emekli, öğrenci, herkes
sokaklarda, herkes sıkıntısını anlatıyor,
anlatmaya çalışıyor, sizlere ulaşmaya
çalışıyor. Ama ne yazık ki hiçbir şekilde sizlerle bir
temas kurulamıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Öyle bir noktaya geldik ki artık, konuşanı ve sizin
aleyhinizde olanı, iktidar aleyhinde olanı susturmaya
çalışıyorsunuz. Ülkesine, milletine, cumhuriyete, demokrasiye
sahip çıkanları hapse atıyorsunuz. Önüne gelen herkesin
telefonunu dinliyorsunuz. Kişisel özgürlükleri yok sayıyorsunuz. Bir
korku toplumu yaratmaya çalışıyorsunuz. Milletimizin elde
ettiği yurttaşlık onurunu ümmetçiliğe dönüştürmek
istiyorsunuz. Bugüne kadar muhalefetin hiçbir önerisine ne yazık ki olumlu
bakamadınız, daima engellediniz, işte bugün olduğu gibi
karşı çıktınız. Demokrasi
anlayışınız bu mu olmalıdır?
Ayrıca, her
gün bir gündem değiştiriyorsunuz. Her gün sizin önemli
saydığınız
Bugün önemli
saydığınızı yarın önemsiz sayıyorsunuz. Daha
dün emeklilerle ilgili bir öneriyi getirdik, emeklilerle ilgili
getirdiğimiz öneriyi bile reddettiniz. Ama dün sizi dinleyenler, sizleri
dinleyen emekliler bilin ki sizler için iyi şeyler söylemedi.
Söylediğiniz yalanlara isyan etti dün emekliler ve Yazıklar olsun.
dediler. Besledik, büyüttük, okuttuk, milletvekili yaptık, hükûmet
yaptık; karşılığı bu mu olmalıydı?
dediler.
Saygılarımla
hepinizi selamlıyor ve bu önergemizin kabulünü diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ali Koçal.
Cumhuriyet Halk
Partisi önerisinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Biliyorsunuz, bu
grup önerilerinin lehinde, aleyhinde söz almak gerçek bir leh ve gerçek bir
aleyh meselesi olmuyor ancak söz alıp konuşmak için bir neden
olduğu için, burada herkes de bunu hoşgörüyle
karşılıyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, gerçekten, memleketimizde madencilik çok
sıkıntılı bir sektör. Türkiye'de çok çeşitli madenler
var. Bu madenlerin en iyi şekilde üretilmesi, ülke ekonomisine katkı
sağlaması, ülkemizdeki zengin bor yataklarının ülke
ekonomisine gerçek boyutta bir rant olarak katılması hepimizin
isteği. Ama AKP İktidarı, zamanında, özellikle
birtakım yabancı şirketlere çok büyük rantlar sağlayan,
avantajlar veren bir politika izledi. Mesela, Manisanın Turgutlu
ilçesinde ben bir yürüyüşe katılmıştım, orada nikel
madeni için bir İngiliz şirketine ruhsat vermişler. Ben oradaki
yürüyüşe katıldım, 5 bin tane vatandaş bizimle yürüdü ve
oradaki belediye başkanının gazetelere intikal etmiş
beyanı vardı: Efendim, biz buna maden ruhsatı vermeyecektik
fakat İngiliz elçisi bastırdı, İngiliz bakan
bastırdı, Bakanımız mecburen imzaladı. dedi. Ben
geldim bu kürsüde bunu söyledim. Tabii, AKPliler bize tepki gösterdiler fakat
her nasılsa sonradan eski Bakan Osman Pepe dedi ki: Ben bunu
imzalamadım fakat benden sonra gelen kişi imzaladı. Hatta ben
söyledim Yahu sen şimdi Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatini mi
destekleyeceksin yoksa İngiliz vatandaşlarının menfaatini
mi destekleyeceksin dedim. Yani, İngiliz vatandaşlarının
şirketlerinin menfaatini destekleyen bir bakan mısın?
Şimdi, yani,
maalesef işte doğrular hep gizleniyor bizlerden, doğrular
söylenmiyor milletin kürsüsünden. O, nikel arayan İngiliz şirketine o
yetmiyormuş gibi, bir de 1 milyon dolarlık ARGEden bir para
verilmiş kendisine, vay efendim, dünyada ilk bir buluşla bunu
üretiyormuş. Halbuki, bunun benzeri İtalyada var. Ama, tabii, arkanızda
çok büyük iktidar gücü olunca, yani her türlü olanaklardan yararlanma
imkânınız bulunabilir. Maalesef, bu AKP İktidarı
zamanında bunlar olağan şeyler hâline geldi. Tabii, kendi
yandaşları, kendisiyle anlaşabildikleri ister yerli, ister yabancı
şirketlere ve kişilere en büyük avantajları sağlamaktadırlar.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, bu altın üretimi ülkede çok ciddi bir
mesele, siyanürlü altın üretimi benim ilimde de var, birçok yerde de var.
Bunlar araştırılması gereken konulardır, bunlardan kaçınmamak
lazım. Bu Meclisin zamanını fuzuli şeylerle meşgul
edeceğimize, bence, buraları, ülkenin can damarı olan bu
sorunları bir an önce ülke için nasıl faydalı bir zemine
oturturuz, nasıl bir üretim yaparız, bunlarla ilgilenmemiz lazım
ama maalesef, AKP İktidarı gündemi çok değiştirmekte.
İşte, memleketi yönetme konusunda bir basirete sahip
olmadığı için her gün gündem değiştirmektedir. Bugün
mesela, işte efendim, Tuncelinin ismini Dersim yapalım diye bir
şeyler söylendi. Şimdi ben soruyorum AKPlilere: Destekliyor musunuz,
desteklemiyor musunuz, evvela onu bileyim. Destekliyorsanız
Destekliyor
musunuz? İyi, destekliyorsanız çok güzel, ben de istiyorum
değişmesini, ama kuru kuruya Tuncelinin ismini Dersim yapmak bir
şey ifade etmiyor. Biliyorsunuz, Dersimin, yani bugünkü Tunceli
coğrafyasının olduğu yerin eski ismi Dersimdi, ama o
Dersim olan bölge daha geniş bir coğrafyayı ifade ediyordu.
İşte, Elâzığın belli bölgeleri, Bingölün belli
bölgeleri, Erzincanın belli bölgeleri, hatta Malatya ve Sivasın
belli bölgeleri bu Dersim coğrafyası içindeydi. Öyle bir düzenleme
yaparsanız ben de varım. Ayrıca da bu Dersimde tabii,
1937lerde, 1938deki askerî hareket nedeniyle çok büyük acılar
çekilmiş. Bu acıları hatırlatacak olan böyle bir
değişikliğin, yani oradaki kamuoyu üzerindeki etkinliğini
gidermek için oralardaki hareket sırasında zarar gören
insanların da zararlarını telafi etmek lazım: Yani kupkuru
bir isim değişikliği de olmaz.
Eğer
hakikaten Tunceliye bir fayda veya Dersimi şey etmek istiyorsanız,
yıllarca orada bir Pertek Köprüsü var, bu köprüyü bir an önce yapın.
Çünkü kuzeyden güneye geçen bir yol, çok önemli bir yol. Orada maalesef,
işte Keban Barajından dolayı kaynaklanan bir feribot var, bu
feribot da belli bir saatten sonra yürümüyor, oradan geçemiyor insanlar,
hastalar oluyor, büyük bir sıkıntı oluyor.
Yine, özellikle
Tunceli halkının -eğer değiştirirsek Dersim
diyeceğiz- Dersim halkının özellikle istediği orada Munzur
Vadisi diye büyük, dünya harikası bir vadi var. O vadiye baraj
yapılmaması konusunda bütün insanlar, aşağı yukarı
o bölgedeki insanlar hemfikirler. Hatta geçen gün bir yürüyüş
yapıldı, Tunceli gibi küçük nüfuslu bir ilde 20 bin kişi bu
yürüyüşe katıldı ve dolayısıyla biz buraya baraj
istemiyoruz diye. Bunu değiştirirken oraya yasal bir düzenleme de
yapalım. Buraya hiçbir suretle bu doğal yapıyı
değiştirecek bir yapılaşma, bir baraj veya bir başka
tabiat tahribatı yoluna gidecek bir düzenleme olmaması için buraya da
yasal bir düzenleme yapabiliriz.
Değerli
milletvekilleri, tabii şimdi, hemen her konuda beni hedef alan bir
basın var. Şimdi, bu Kürt açılımı nedeniyle burada
söylenen bazı laflar dolayısıyla ben düşüncelerimi söyledim
fakat bu yandaş basın çok benimle uğraşıyor. Bu
askerlerle ilgili davranışları ve askeriyeye karşı
söylemleriyle meşhur olan Önder Aytaç diye birisi yazı
yazmış Taraf gazetesinde, diyor ki: Kamer Gençe sormak lazım;
Dersimde ne(ler) oldu? diye. Çiçekleri sulamaktan fırsat bulup,
yanıt verebilecek mi? Ondan sonra diyor ki: Dersimde 4 bin oy almış,
onunla mı avunacak? Ben, bir defa, 4 bin oy almadım, 7.500 oy
aldım. Şimdi, bana Çiçek sulamaktan vakit bulmuyor. diyor da;
arkasından, aynı yazı içinde, Bülent Beye geliyor: Bülent
Arınçı, adam gibi adam olduğu için çok seviyorum. diyor,
İnsanlar arasında nadide bir lotus çiçeği o. Şimdi, bana
diyor ki, çiçek sulamaktan başka şeylere fırsat bulmuyor; Bülent
Beye de diyor ki lotus çiçeği. Yani, ben bunu hayretle
karşıladım. Ne demek istiyor? Yani, bizi Bülent Beyle
karşı karşıya mı getirmek istiyor? Yani, ben buna bir
anlam veremedim.
Geçen gün bir
yandaş gazetenin birisinde Efendim, işte, Kamer Genç gitsin,
oğlunun çiçeklerini sulasın. diyor. Yani, söylediği anlamdaysa,
bizim mezhebimizde oğlunun çiçeğini sulamak yok ama onun mezhebinde
varmış demek ki. Kişiyi nasıl bilirsiniz; kendim gibi
bilirim derim.
Yani, şimdi,
benimle ilgili özellikle bu yandaş basında hep böyle şeyler
geliyor. Bugün beni insanlar tanır; hangi konuda, bu ülkenin
sıkıntılarını ne durumda dile getirdiğimi
Ben, tabii, her
vesileyle de söylüyorum: Tunceli, Dersim, çok acıların olduğu
bir yer ama ben istiyorum ki artık bunları her gün, sakız gibi
çiğneyerek, yeni yetişen gençlerimize söylemenin bir faydası
yok. Yani, niye önce hep Tunceli dile getiriliyor da
Türkiye'nin her
tarafında olaylar olmuş. Mesela, Diyarbakırın da ismi
Amed, niye onu değiştirme yoluna gitmiyorsunuz da yani ille,
işte, Tunceli her şeye çıksın
İşte, Tuncelili
gençler zeki insanlar, bunlar okuyorlar, hep bu gençlere İşte,
bakın, geçmişinizde bu acılar oldu
Ee, ne olacak? Yani, ben
istiyorum ki artık bu insanlar burada bu işi kesip, yeni yetişen
nesli, devletine, milletine sadık; askerine, polisine karşı kin,
nefret duygularını duymayan bir gençlik ve geleceği okuyarak,
bilime, ilime hizmet ederek bir yere gitmesi lazım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, burada o kadar acayip şeyler oluyor ki.
Geçen gün, bir iki gün önce burada bir milletvekili diyor ki: Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bile çevresinde fiziki gölgesi var. Genelkurmay Başkanlığı,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri
Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri, bunlarla çevrilmiş. Gelin,
bunları buradan atalım. Şimdi, sayın milletvekilleri, bir
memleketin ordusu bir memleketin göz bebeğidir yani bu kadar kendi
ordusuna düşmanlık hislerini besleyerek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) -
kin ve nefret besleyerek nereye gideriz. Yani nerdeyse diyecek ki:
Bu orduyu kaldıralım. E, Yunanlılar gelecek bizi koruyacak,
Ermeniler gelecek bizi koruyacak. Yahu böyle bir şey olmaz. Değerli
milletvekilleri, bu çatı altında, bu kurumlara, kendi millî
değerlerimize sahip çıkmamız lazım. Evet geçmişte ordu
içinde darbe yapan insanlar oldu. Her vesileyle herkes de bunlara
karşı ama bu memleketin ordusunu bu kadar düşman ilan etmek, ona
karşı bu kadar kin ve nefret duygularını taşımak,
hele bunu söylediğin zaman da burada iktidar partisinin de buna karşı
çıkmamasına ben hayret ediyorum. Yahu şimdi, bu memleketin değerlerine
karşı yapılacak saldırıları savunacak iktidar
partisi olması lazım. Eğer siz iktidarı
taşıyamıyorsanız bırakın bu iktidarı. Bu
millî değerlerini savunacak insanlar olacak. Ama efendim, yani o millî
değerleri bu kadar küçültmek, ondan sonra
Bu memlekette askerin de
hakkını aramak lazım, polisin de hakkını aramak
lazım, vatandaşın da hakkını aramak lazım, kim
haksızlığa uğruyorsa onun hakkını aramak
lazım, yoksa hep birilerini düşman ilan etmekle bir yere
varamayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki, teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili
Hasan Macit.
Buyurunuz
Sayın Macit.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclisin görüşme konularını
düzenleyecek olan önergesiyle ilgili ve önergenin lehinde söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye'nin o kadar çok sorunları ve bu sorunlara çözüm
üretecek olan mekân Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu sorunlarla ilgili,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini belirleyecek bu önerilerle ilgili, ne
yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir anlayış, bir
uzlaşının olmadığı gözlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, salı ve çarşamba günleri, özellikle, Hükûmetin,
yürütmenin denetim konularına ayrılması gereken günlerdir ve bu
günlerde araştırma önergeleriyle ilgili görüşlerin
alınması ve bu önergelerin konularıyla ilgili
tartışmalar yapılması ve bu önergelerin içerdiği
sorunların çözümüne yönelik kararlar alınması gerekmektedir ama
ne yazık ki AKP İktidarının oy çoğunluğuyla
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini kendi düşünceleri doğrultusunda
dizayn etme anlayışı, iktidar oldukları 3 Kasım
2002den bu tarafa süregelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, gelin, Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili, muhalefet
partilerinin de önerdikleri konuları gündeme alın. Gündeme alın
ki burada gereksiz tartışmalar, gereksiz zaman kayıpları
olmasın ve Türkiye'nin sorunları da çözüm bulsun.
Cumhuriyet Halk
Partisinin önerdiği bugünkü öneriyle ilgili Türkiyedeki madencilik
sektörünün sorunlarının araştırılması, madencilik
sektörüyle ilgili konuların tartışılması acaba önemli
değil mi? Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
hayvancılık sorunlarıyla ilgili araştırma önergesinin
gündeme alınması ve hayvancılık sorunlarının
tartışılması önemli değil mi?
Geçen yıl
bugünlerde burada ben bir konuşma yapmıştım ve o
konuşmada şunu söylemiştim, demiştim ki: Türk çiftçisi,
Türk hayvan üreticisi gerçekten sıkıntılı durumda. Gelin,
hayvancılık desteklemelerini bir an önce verelim ki, kışa,
hayvan üreticisi, hayvan yemini alarak, stoklayarak girsin. Aksi takdirde
hayvanlar kesilecek ve önümüzdeki yıl süt sıkıntısı,
et sıkıntısı yaşanacak. Bugün, AKPden bir
arkadaşımız buraya çıktı, diyor ki: AKP
İktidarının uygulamış olduğu politikalar
nedeniyle süt fiyatları yükseliyor. Evet arkadaşlar, AKP
İktidarının uygulamış olduğu yanlış
hayvancılık politikaları sonucu süt fiyatları ve et
fiyatları yükseliyor. Geçen yıllardan önlem alınabilmiş
olsaydı, hayvan üreticisi insanlarımız, hayvan yemini
zamanında stoklayabilmiş olsaydı, sıkıntıya
düştüğünde, dara düştüğünde hayvanlarını
kestirmemiş olsaydı bugün bu sıkıntıları
yaşamayacaktı. Bu arkadaşımız hayvancılık
sektörünün ve köylünün içinden geldiğini söylüyor. Acaba bu yıl
hayvansal üretimlerde azalmanın olduğunu, süt üretiminin
azaldığını biliyor mu? Bugün, Türkiyede, yüzde 25e varan
süt üretimi azlığı nedeniyle süt fiyatları yükseliyorsa,
bu, hayvancılık politikasının başarısından
değil tam tersi başarısızlığından kaynaklanmaktadır.
E, bununla ilgili bir önerge veriliyor ve burada, AKP
İktidarının, AKPnin oy çoğunluğuyla reddediliyor.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin sorunlarını çözmek için, teklif nereden
gelirse gelsin, bunu reddetmek mi lazım? İlla benim dediğim
olsun. anlayışıyla mı hareket etmek lazım? Tam tersi,
gerçek neyse, sorunlar neyse onlarla ilgili karar alıp, gündem belirleyip
bu tartışmaları yapmak gerekir. Bugün her yerde
tartışma var. Maden işlemeyle ilgili, maden
ocaklarının işleyişiyle ilgili, birçok yerde, çevre
düzenlemeleriyle ilgili, çevreye zarar verdiğiyle ilgili tepkiler
dolaşıyor. Bu tepkilerden dolayı o yöre insanlarımız
devamlı yürüyüşler, mitingler tertipliyorlar ve o bölgede bir
rahatsızlık var. Neden bunlar burada
araştırılmasın?
Acaba maden arama
ruhsatları kimlere veriliyor? Nasıl madenler işletiliyor?
Nasıl işletilirse daha yararlı hâle gelir ve kapanan maden
ocakları niçin kapatılıyor, kapanmıştır?
Bunların araştırılması, buradan önlemlerin
alınması Türkiyenin yararına ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığına acaba artı mı getirir, eksi mi
getirir? Bunları tartışmıyoruz, AKP
İktidarının kendi düşünceleri doğrultusunda ne
getiriyorlarsa onu tartışıyoruz ve onunla ilgili devamlı
bir çalışma düzeni belirleniyor gidiyor ve bu nedenledir ki eğer
anlaşma olsaydı -dün tartıştık, bugün
tartışıyoruz- Danışma Kurulu önerileriyle ilgili
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir aylık bir çalışma
programı yapılsa, gündem belirlense ve bu gündeme göre
iktidarıyla muhalefetiyle bütün milletvekili arkadaşlarımız
çalışarak daha yararlı ve daha verimli bir çalışma
temposu içerisinde burada görüşmeler düzenlense daha doğru olmaz
mı? Demokrasinin gereği olan uzlaşma kültürünün burada
uygulanarak, gruplar arasında bir konsensüs sağlayarak, Türkiyenin
sorunlarını, öncelikli konularını tespit ederek bir
çalışma takvimi hazırlansa daha doğru değil mi? Ama ne
yazık ki Benim dediğim dedik! anlayışı içerisinde,
oy çokluğuna dayanan bir anlayış çerçevesinde bugün ve dün
tartışıyoruz, belki yarın da
tartışacağız. O nedenle, değerli arkadaşlar,
öncelikle AKP İktidarını, muhalefetin ve diğer
milletvekillerinin önerilerine kulaklarını
tıkamamalarını, onların da haklı önerilerinin gündeme
alınarak tartışılmasını
sağlamasını istiyorum ve diliyorum. Böyle olursa demokrasimiz
kazanır, böyle olursa sizler kazanırsınız, böyle olursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi kazanır, saygınlığı
kazanır ama kısır tartışmalarla, kısır
çekişmelerle bir sonuca ulaşamayız. Kaybeden Türkiye olur,
kaybeden Türkiye Büyük Millet Meclisi olur, kaybeden iktidarıyla
muhalefetiyle demokrasimiz olur. Bu anlayış çerçevesinde, gelin,
Türkiyenin öncelikli sorunlarının gündeme alınması,
tartışılması ve nereden gelirse gelsin, doğru
önerilerin uygulanmaya geçirilmesi, bunun sağlanması gerekir.
Yürütmenin de sadece AKP milletvekillerinin veya AKP Grubunun önerileri
doğrultusunda değil, muhalefet milletvekillerinin de söyledikleri
çözüm önerilerini dikkate alarak, bu doğrultuda yürütme
sağlamaları gerekir ki doğru kararlar alınabilsin,
doğru işler uygulamaya konulabilsin, biraz önceki söylediğimiz
anlamda.
Bugünkü
yaşadığımız sıkıntılar, bugün
çıkan, bugün ortaya çıkan sıkıntılar değildir.
Geçmişe yönelik yapılan uygulamaların, yanlış
uygulamaların getirdiği bir sonuçtur. Geçmişte dikkate
alınmayan doğru öneriler, geçmişte değerlendirmeye
alınmayan çözüm önerileri bugün sonuç olarak karşımıza
çıkmaktadır. Gelin, bundan sonraki çıkacak sonuçlara bugünden
yapılan doğru önerilerini dikkate alarak bu yönde
çalışmalarımızı düzenleyelim, bu yönde kanun
tasarı ve tekliflerimizi düzenleyerek buradaki çalışmalarımızı
buna göre ayarlayalım diye düşünüyorum ve bu anlamda, gerek dün
gerekse bugün Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu
tartıştığımız Danışma Kurulu önerileri,
grup önerileri gerçekten, dünkü, işte telefon dinlemeleriyle ilgili,
bugünkü, hayvancılık sorunlarıyla ilgili, madencilik sektörünün
sorunlarıyla ilgili önergeler Türkiyenin öncelikli görüşülmesi
gereken konularıdır diye düşünüyorum. Dün kabul etmediniz, bugün
hiç olmazsa kabul edersiniz, bunlar görüşülür.
Ayrıca, AKP
İktidarının alışageldiği bir yöntemle, salı
ve çarşamba günlerinin denetim konularından
kaçırılmış olması, sorulan yazılı soru
önergelerine doğru yanıtların verilmemiş olması, sözlü
soruların kaçırılıyor olması da denetim
konularından bir kaçma, bir denetim mekanizmasının
işletilmemesi olarak görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, eğer yanlış bir şeyimiz yoksa,
verilemeyecek hesabımız yoksa, denetimden kaçmayız.
Yaptığımız uygulamalar yanlışsa,
hesabını verme noktasında sıkıntı çekiyorsak, o
zaman, her yerde olduğu gibi, denetim mekanizmasından kaçma
olayları gündeme gelir. Bugünkü Hükûmette de denetim mekanizmasından
bir kaçma yaşanmaktadır. İnşallah, umarım bundan
sonraki süreç içerisinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
HASAN MACİT
(Devamla)
bundan sonraki süreç içerisinde denetim mekanizması yasalarda
ve yönetmeliklerde olduğu gibi, doğru, gerçeğe uygun bir
şekilde işletilir ve denetim mekanizmasının sonucu olarak
hem Türkiye kazanır hem Türkiye Büyük Millet Meclisi kazanır diyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin önerisinin kabulü noktasında
oylarınız olacağını düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Macit.
Önerinin
aleyhinde Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ.
Buyurunuz
Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi 1 Ekimde yeni yasama yılına başladı. 1 Ekime
bakıyoruz, özel gündemle toplandı ve dağıldı. 6 Ekim
Salı günü yeniden toplandı ve o gün Kuzey Iraka -Iraka daha
doğrusu- asker gönderilmesiyle ilgili tezkereyi müzakere ettik. Cumhuriyet
Bayramı nedeniyle bir ara var. Onun dışında, üç günü
çıkardığımızda bugüne kadar on beş günlük bir
çalışma takviminin olduğunu görüyoruz. Bu on beş gün
içerisinde Cumhuriyet Halk Partisinin 9 defa Meclise grup önerisi
getirdiğini görüyoruz, MHPnin 10 defa grup önerisi getirdiğini
görüyoruz, DTPnin dört defa grup önerisi getirdiğini görüyoruz, AK
PARTİ olarak bizim de 4 defa grup önerisi getirdiğini görüyoruz.
Tabii, bu tabloya baktığımızda yeni yasama
yılında bir Danışma Kurulu önerisinin kabulüyle bu süre
içerisinde bir çalışma takvimini belirleyemediğimizi de maalesef
üzülerek gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Tabii
değerli arkadaşlar, Meclisin salı günü denetim günü, bunu hep
beraber yaptık. Çarşamba günü bir saat sözlü sorular var, ondan
sonraki süreçte de yasama faaliyetlerine ayırdık. Şimdi, fazla
uzağa gitmeyelim, dün salı idi, 15.00te Meclis başladı.
Şimdi, 15.00te başladık, konuştuk bir konuyu.
Arkasından devam ettik, 20.00ye kadar grup önerileri. Nedir? Meclisin
gündemi şöyle olsun veya böyle olsun. şeklinde. Şimdi, bugün
tekrar, perşembe günü
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çarşamba, çarşamba
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) -
iki tane değerli siyasi partimizin grupları
grup önerileri getirdiler, yine iki tane konuyu burada müzakere ediyoruz,
konuşuyoruz ve tartışıyoruz. Biz, ana gündemimize yani
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetleriyle ilgili gündemine
geçemedik.
Tartıştığımız
konuya baktığımızda manzara şu: Madencilikle ilgili
bir konuyla alakalı Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili konunun bugün görüşülmesi
isteniyor. Biz bunları hangi gün konuşuyoruz? Denetim günleri,
salı günleri konuşuyoruz. Bugün ne günü? Yasama
yapacağımız bir gün. Farklı bir günde -grup önerileri de
esasında bir denetim çalışmasıdır- böyle bir konu
geldi gündeme. Şimdi, peki Meclis bu konuda ne yapmış?
Şöyle bir bakıyorum ben: 13 Ekim 2009 Salı günü bir AK
PARTİ grup önerisi geliyor ve diyoruz ki: Biz bu madencilik sektörünün
sorunlarıyla ilgili konuları görüşelim, bir komisyon
kuralım. Şimdi, bununla ilgili bizim burada önerimiz kabul
edilmiş. 20 Ekim Salı günü, bunun görüşmeleri önceki salı
yarım kaldığı için salı günü görüşmelere devam
etmişiz, bitmemiş. 22 Ekim 2009 Perşembe günü yine biz bir grup
önerisiyle -gene burada grupların önerileri vardı, bizim de bir
önerimiz vardı- 3 Kasım Salı günü biz madencilikle ilgili
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin taleplerin burada
görüşülüp ve görüşmelerin de çalışmaların bitimine
kadar devamı şeklinde bir karar aldık. Salı günü gelindi ve
o gün burada müzakereler yapıldı. Zannedersem akşam, gecenin bir
saatinde Meclis gene kapandı.
Tabii, muhalefet
karar yeter sayısı isteyebilir, yoklama da isteyebilir, İç Tüzük
böyle bir imkânı da veriyor, bunları kullanabilir ama biz İç
Tüzükün verdiği bütün imkânları, Meclisin daha
sağlıklı, daha verimli, enerjisini daha güzel kullanması
yönünde kullanmazsak hepimiz vebal altındayız. Biz yanlış
yaparsak, biz de vebal altındayız. Biz bitimine kadar 3 Kasımda
görüşseydik, yeniden aynı konuyu bugün burada müzakere edelim diye
tartışma ve konuşma ve bu iş için zaman harcama gibi bir
durumumuz olamazdı, olmazdı. Yazık oldu.
Tabii, AK
PARTİ Grubu olarak, doğru, biz de burada karar yeter
sayısı, yoklama için aranan toplantı yeter
sayısını da bizim burada bulundurmamız lazım ama
Meclisin çalışma takvimi bundan önce ve bizim dönemimizde de devam
eden yapılarına baktığımızda, bu konularda bir
zorluk yaşandığı da her dönem için, sadece bizim dönemde
değil, özeleştiri yapmak lazım, her dönemde bu
yaşanıyor, bu oluyor. Onun için, ben şahsen AK PARTİ Meclis
Grup Başkan Vekili olarak bütün arkadaşlarım adına şu
iki aydır Meclisin sarf ettiği mesaiden dolayı emin olun
vicdanen rahatsızım, vicdanen huzursuzum. Biz iki aydır
yaptığımız işe baktığımızda, grup
önerileriyle burada konuşuyoruz, tartışıyoruz ama icraata
dönen bir şey yok. Yasama faaliyetine geldiğinizde işte,
Milletvekili Seçimi Kanununda iki maddelik bir değişiklik yapabildik
ve Borçlar Kanununun da ancak iki bölümünü görüşme imkânı
bulabildik.
Şimdi,
toplumun derdi var, milletin sorunları var, Meclis de bu sorunları
çözme yeridir, konuşma yeridir, kanunlaştırarak veya başka
yasal çalışmalarla bunlara çözüm bulma yeri. Seçime iki yıl var
şu anda, işte 2011de seçim olacağına göre,
yaklaşık iki yıl var. Biz, bu Meclisin muhalefet ve iktidar
gruplarının uyumlu bir çalışması olmadığı
takdirde, burada verimli bir çalışmayı sürdürmenin imkânı
olmadığını biliyoruz. Bugüne kadar biz sürekli, muhalefetle
anlaşarak çalışmaları götürdük. 23üncü Dönemde çıkan
yasa sayısı ne kadardır? Rakam aklımda değil ama bu
Mecliste çıkan yasalarda muhalefet ile iktidar arasında çok derin görüş
ayrılıkları olan yasa sayısı 10u geçmez, 10 bile
fazladır. Bu yasaların içerisinde üzerinde bütün grupların
ihtilaf ettiği, karşıt görüşte olduğu madde
sayısına baktığınızda o da 30u geçmez ama
diğerleri muhalefet başka diyor, biz başka diyoruz. Bu bizim
görüşlerimizin farklılığından ama öyle de olur, öyle
de olur noktasında olan konular ama kesin ayrılış
noktalarına baktığımızda, 23üncü Yasama Meclisinde
hem yasa bazında hem de madde bazında esasında fazla ihtilaflı
olan şeyler yok.
Borçlar Kanunu
Muhalefet bir yaklaşım göstermezse, biz Borçlar Kanununu kısa
zamanda belki bu döneme yetiştiremeyebiliriz, yetişmez. İç
Tüzükün verdiği imkânları muhalefet kullandığı
takdirde, Bunlar İç Tüzükte var, biz kullanırız. dediği
takdirde, pasif bir engellemeyi ortaya koyduğu takdirde bu Meclisin
sağlıklı bir biçimde yasama yapma imkân maalesef yok.
Düşünün, saatleri değiştirmedik, 15.00-19.00. Dün grup
önerisinin oylaması 20.00de bitti, 20.00de. Şimdi, o zaman eğer saatleri hiç
değiştirmesek grup önerileri bitmeden, Meclis gündemine geçmeden,
bırakın gündemini, gündemini belirleme
kararlılığını ortaya koymadan çalışma saati
bitiyor. Yahu düşünebiliyor musunuz, bir milletin Meclisi kendi gündemini
belirleme acziyetini ortaya koyuyor. Biz, tamam, herkesin şeyi var, ama
biz el ele verip diyoruz ki, gelin şu Meclisi beraber
çalıştıralım. Denetim neyse denetimlerini yapalım,
söylenecek sözler varsa, kanunlar üzerinde konuşulurken, zaten
değerli milletvekilleri, o kanun maddesiyle ilgili olmayan her şeyi
gene konuşabiliyor, konuşabilirler. Biz yeter ki bu Meclisi
çalıştıralım.
Ben kendi
adıma söylüyorum: 1 Ekim 2009dan bu yana Meclis Genel Kurulumuzda
yapılan görüşmelerden, verilen emekten, ben kendi adıma, kendi
payıma ve grubumuz adına biz vicdanen rahatsızız. Eğer
vicdani rahatlığımız varsa, her gün üç tane grup önerisi
getirelim, burada münakaşa edelim, siz iddia edin, biz cevap verelim,
burasını nutuk arenasına çevirelim. Bunun ne kimseye
faydası var ne millete faydası var. Ben onun için diyorum ki,
umarım, bundan sonraki süreçlerde Meclisin belli bir uyum içerisinde
çalışma ortamına girmesi ve bu çalışmaları
milletin arzu ettiği istikamette, sorunlara çözüm bulucu bir şekilde
neticelendirmesi hepimizin hayrınadır diyorum, bu Meclisin
hayrınadır diyorum. Millet bizden bunu bekliyor, vicdani
rahatlık açısından da bizim bunu yapmamız lazım. Aksi
takdirde, bizim yaptığımız bu usul, bu tartışma
siyaseten de doğru değil, vicdanen de doğru değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Milletimiz bizi seyrediyor, milletin bize
yüklediği emanet bakımından da doğru değil.
Gelin,
tartışalım sorunları, yasaları çıkaralım,
varsa görüşlerimizi de söyleyelim, yoksa İç Tüzükün
şartlarını kullanarak biz bu işi yaparsak kimse bize
Aferin, iyi yaptınız, Meclisi kapattınız. demez. Kimse
Güzel şeyler oldu. demez. Yasalar çıkmadı, ne iyi yapıyorsunuz.
kimse demez. Herkes derdine dermanı bu Meclisten arıyor. Gelin, el
ele verelim, gene iktidar muhalefet birbirine söyleyeceği ne varsa onu
söylesin ama bunu vicdanlarımızı rahatsız etmeyecek bir
usul ve üslupta yapalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Meclis Genel Kurulunun
çalışmasıyla ilgili grubumuzu ilzam eden beyanlarda bulundu
Sayın Grup Başkan Vekili.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Hayır, ben kimseyi ilzam etmedim Sayın
Başkanım, ben kendimi de eleştirerek söyledim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 69a göre yeterli süre istiyorum. Buna cevap verecek
yeterli süre istiyorum.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Öz eleştiri yaptım ben.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Öz eleştiri yaptım Mehmet Bey ben.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Öz eleştiriyi kendi içinizde
yapacaksınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Yani ben kendimi de eleştirdim seni de
eleştirdim. Yapılan şey doğru mu?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Şandır.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, CHP Grubu önerisi üzerinde
konuşan Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İktidar
partisinin Sayın Grup Başkan Vekili vicdani
rahatsızlığını ifade etti. Bu önemli bir hadise.
Gerçekten bu Meclisin, bu Genel Kurulun çalışmamasının
vicdani sorumluluğu iktidar partisinin üzerindedir. Vicdanının
rahatsız olması çok isabetli bir hadise. Milletin huzurunda bunu
itiraf etmiş olmasını da gerçekten doğru buluyorum. Bu
Meclisin, bu Genel Kurulun çalışmamasının yegâne sorumlusu
iktidar partisidir.
Değerli
arkadaşlar, sizlere sesleniyorum: 1 Ekimde Meclis çalışmaya
başladığında, yeni dönem başladığında
ilk Danışma Kurulu toplantısı Danışma Kurulu
kararı şeklinde geldi. Dört grup onay verdi ve dedik ki: Salı
günü denetim olacak, çarşamba günü de bir saat sözlü sorulara cevap
verilecek. Bunu kim değiştirdi? Bunu iktidar partisi
değiştirdi. Bize sordunuz da mı değiştirdiniz?
Hayır. Bunu siz kendi ihtiyacınız doğrultusunda, kendi
kararınız doğrultusunda, kimden, nereden, ne talimat geldiyse
bunu değiştirdiniz.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Kim nereden talimat verdiyse
Bu biraz ağır oldu.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Geçmişte yaşananlar var. Bakın, yani
milletimizin huzurunda muhalefet partilerini suçlamak hakkına sahip
değilsiniz.
Bakınız,
size söylüyorum: Burada üç günde altmışa yakın uluslararası
sözleşmeyi birlikte kanunlaştırdık. Burada, Sayın
Kafkas, sizin de üyesi bulunduğunuz komisyonun, sosyal güvenlik sisteminin
kanunlarını, reform, yani Borçlar Kanunu kadar kapsamlı
kanunları hiç sorunsuz geçirdik, hiç sorunsuz geçti.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Ne alakası var?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Öyle değil. Haksızlık
yaparsınız öyle derseniz.
Niye bu noktaya
geldiğini, muhalefet partilerinin niye bu noktaya geldiğini önce
kendi aranızda vicdan sorgulaması yapmanız lazım. Bunu
yapmadan buraya kalkıp da Genel Kurulun çalışması benim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım, on dakika konuştu
arkadaşımız ve Meclisin çalışmasını
istiyorsanız
İstirham ediyorum
BAŞKAN
Buyurunuz, devam ediniz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla her defasında ifade
ediyorum: Bu Meclis bu milletin sorunlarına çözüm üretecek hukuku kurmakla
sorumlu. Bunu da birlikte kuracağız ama bu Meclisin
çalışmasında, iktidar partisi önce sözünde duracak, önce
varılan mutabakatlara bağlı kalacak.
Şimdi, bir
güvensizlik had safhada. İktidar partisinin grup başkan vekillerinin
şahıslarını ilzam etmiyorum, onların da birtakım
mecburiyetleri var bize ifade edemedikleri, bir şey söylemiyorum ama
varılan mutabakatları her defasında bozan iktidar partisi,
muhalefetin böyle bir imkânı yok, istese de bozamıyor. Bir karar
veriyoruz, bir gündem belirliyoruz. Üç gün sonra, bakıyoruz, gündem
değişmiş, bir başka konu gelmiş. Şimdi,
Sayıştay Kanununu getirmek, Borçlar Kanununu görüşmeden geri
çekmek sizin kararınız değil mi?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Size haber vermeden yapmadık, size de bilgi verdik.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, biz çok
açık ve net ifade ediyoruz, diyoruz ki: Milletin sorunlarını
tartışmaya varız, buradayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Eğer, siz, bir mutabakat, bir uzlaşma
aramadan kendi kararınız, kendi kabulleriniz doğrultusunda
bizlere bir şey dayatmaya kalkarsanız, biz de buraya geliriz, insan
merkezli toplum kesimlerinin sorunlarını hiç olmazsa kırk dakika
tartışırız, kötü olmuyor. Madenciliğin
sorunlarını burada tartışıyoruz, yani ülkemizin
sorunlarını tartışıyoruz yine. Tarımın
sorunlarını tartışıyoruz, esnafın sorunlarını
tartışıyoruz, emeklinin sorunlarını
tartışıyoruz. Dün tartıştığımız
konuyu nasıl reddedebilirsiniz? Şu dinleme kepazeliğini
tartışmak, bu Genel Kurulun sorumluluğunda değil mi?
Bir şey daha
söyleyeceğim: Değerli milletvekilleri, burada kanunlar
görüşülüyor, mutabakat içinde veya değil. Muhalefet partileri olarak
uzmanlara hazırlattırdığımız önergeleri burada
veriyoruz. Borçlar Kanununda altmış madde görüştük,
altmışa yakın veya elliyi geçkin önerge verdik. Bir tek önerge
kabul etmediniz. Bir önerge kabul ettiniz, kabul ettiğiniz önergeyi de
sonra bizim aleyhimize kullandınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kabul ettik Sayın Başkan. Altı tane
önergenizi de kabul edelim dedik, kabul etmediniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Etmeseydiniz
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Görme engellilerle ilgili sizinle birlikte kabul
ettiğimiz önergeyi de sonra Milliyetçi Hareket Partisinin aleyhinde
kullandınız. Yani güvensizliği geliştiren,
güvensizliğe sebep olan hadise biz değiliz, sizsiniz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Önerinizin arkasında siz durmadınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi veya muhalefet partisi
grupları olarak, muhalefet partileri grupları olarak, bu Meclisin
çalışmasının sorumluluğu, her defasında ifade
ediyoruz, sizin üzerinizde ama bu çalışmayı her defasında
sabote eden de maalesef sizlersiniz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, ne kadar süre?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Eğer siz kendi aranızda, grup başkan
vekilleri olarak veya grup olarak kendi aranızda Muhalefet partileri niye
bu noktaya geldi? diye bir sorgulama yapar
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Devamla)
bu sorgulamanın sonucunda bize bir şey
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen sözünüzü bağlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Hayhay efendim.
Bu
sorgulamanın yani kendi öz eleştiriniz sonucunda muhalefet partileri
olarak bizlere Arkadaş, şu ilkeleri biz
değiştirmeyeceğiz. Bu ilkeler doğrultusunda gelin gündemi
birlikte belirleyelim. derseniz biz buna her zaman açığız ama
her defasında muhalefet partilerini aldatmış olmanın
keyfiyle karşımızda gülerseniz sonuçta bugün burada yapayalnız
kalırsınız, hiçbir kanun çıkartamazsınız.
Kanunları çıkartamamanın
sorumluluğu size ait. Niye? Bu millet iktidar olma yetkisini size verdi
Gidin, benim sorunlarımı çözün. dedi. Çözmek için hukuk gerekiyorsa
bu hukuku da siz çıkartacaksınız. Muhalefetin desteğine
ihtiyacınız varsa biz buradayız ama samimiyetle ve gerçekten
sözüne sadık bir yapı içerisinde
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Süre ne kadar Sayın Başkan!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
bundan sonra
ilişkileri tanzim etmeye biz hazırız ama önce siz kendi vicdan
rahatsızlığınızın sebeplerini sorgulayın,
millete karşı da dürüstçe bunu itiraf edin.
Çok teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen ve ön görüşmeleri
yarım kalan (10/67, 10/75, 10/82, 10/122, 10/141, 10/180, 10/193, 10/208,
10/216, 10/229, 10/304, 10/309, 10/320, 10/324, 10/336, 10/337, 10/338, 10/342,
10/374, 10/377, 10/404) esas numaralı, madencilikle ilgili Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 18/11/2009 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN -
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.24
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine devam edeceğiz.
2.-
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın;
Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Başkanlık
temsilcisi Sayın Sadık Yakut da burada.
Geçen
birleşimde teklifin tümü üzerinde gruplar ve şahıslar adına
yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Süremiz yirmi
dakikadır.
Geçen
birleşimde sisteme giren sayın milletvekilleri, Sayın
Doğru, Sayın Korkmaz, Sayın Genç, Sayın Şandır,
Sayın İçli, Sayın Işık eğer şimdi sisteme
girerlerse onlara öncelikle söz vereceğim.
İlk sisteme
giren Sayın Korkmaz.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Sayıştayın
hem Avrupa hem de dünyadaki sayıştaylarla ortak projeler
yürüttüğünü, aynı zamanda mali yargının gelişmesi
yönünde de iş birliği içerisinde olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla
diğer kurumdaki personellere tanınan yurt dışında
eğitim görme, yüksek lisans ve doktora yapma imkânlarını
Sayıştayın görevlerini icra eden denetçilere, denetçi
yardımcılarına da tanımayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
Sayın Özkan,
buyurunuz.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Teşekkür ediyorum.
Bu kanunun
özellikle 2nci maddesiyle yapılan düzenlemenin Anayasaya açıkça
aykırı olduğu bilinmektedir. Yasalar, malumunuz, soyut ve genel
nitelikte olmalı. Ancak iktidarın bu yasanın Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edileceğini bile bile, özellikle bir hile yoluna
başvurarak bir amaca hizmet ettiği de bilinen bir gerçektir.
Şimdi, Türk
kamu yönetiminin enteresan bir özelliği var. Özellikle A
sınıfı kadrolara girecek, Türkiye'nin çok özel okullarından
mezun olmuş, sınavlarda başarılı olmuş
öğrencileri sınavlara girmeden önce Mecliste görüyoruz. Bunlar
milletvekillerinin yanına gelerek kendilerine sınavlarda yardımcı
olunmasını istiyorlar.
Şimdi, bu
kadar yetişmiş, bu kadar özel insanlar, bu çocuklar
milletvekillerinin tavassutlarıyla bir kadroya, bir önemli göreve
atanırken kendilerine olan öz güvenlerini tamamen kaybediyorlar ve biz o
çocuklara Siz bir şey yapamazsınız sizin elinizden tutan birisi
olmazsa. gibi kötü bir imaj veriyoruz. Bu sadece bu Hükûmet için değil,
öteden beri, genel olarak yapılan olay.
Şimdi
soruyorum: Sayın Bakan, acaba Türk insanını, bu kadar güzel
yetişmiş gençlerimizi tavassuta, torpile ihtiyacı olmadan,
sadece liyakat ilkesini ön planda tutarak kamu görevine almayı,
Anayasadaki her Türk vatandaşının, hizmetin gerekleri haricinde
herhangi bir ayrıcalık gözetmeksizin, eşit şekilde kamu
hizmetine girme hakkı konusunda bir şey yapmayı düşünüyor
musunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın
milletvekilleri, direkt soruyu sorarsanız zaman ekonomisi
sağlayacağız.
Sayın
Doğru, buyurunuz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayıştay
Başkanlığındaki mağdur olan insanlar için bir kanun
teklifi görüşüyoruz, tahmin ediyorum bunu da çıkaracağız
önümüzdeki zaman sürecinde. Ancak böyle mağdurlar gibi bugünlerde
yaklaşık olarak 4.500-5.000 kişiyi ilgilendiren bir
mağduriyet daha vardır, bu da sigara fabrikalarının
özelleşmesi esnasında çalışan işçilerin Yaprak Tütün
İşletme Müdürlüğüne nakliyle ortaya
çıkmıştır. Bu işçiler, alınan kararla 4/C
kapsamına alınmışlardır. 4/C kapsamıyla beraber
bunların çalışmış oldukları yaprak tütün
işletme müdürlükleri de kapanma durumuyla karşı
karşıyadır. Yaprak tütün işletme müdürlüklerinin
kapanmasıyla beraber bu insanlar çok büyük bir mağduriyet içerisinde
olacaklardır. Yaklaşık olarak 5 bin kişiyi ifade eden bu
insan sayısı, işçi sayısını 5le
çarpmış olduğumuz zaman yaklaşık 25 bin kişiyi
ifade ediyor. Dolayısıyla 60 kişiyle ilgili bir kanun
çıkartırken önümüzde bir de 25 bin kişilik işçilerin
olduğu bir kitle vardır. Bununla ilgili de Hükûmet olarak bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Çünkü bunların
temsilcileri, şu anda, -sizlere de gelmişlerdir- Mecliste bütün
milletvekillerini, Sayın Hükûmet üyelerini ziyaret ediyorlar, bu yönde
çalışmalarınızı bekliyorlar. Bunlarla ilgili olarak
bir şeyler söylemek ister misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Danıştay 12. Dairesinin 2009/1069 esas sayılı
Kararıyla, yürütmenin durdurulması kararıyla
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Kaç dediniz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 2009/1069 esas sayılı karar ki bu karar
yürütmenin durdurulması kararıdır. Bu kararla oluşan
mağduriyetleri ortadan kaldırmak gerekçesiyle gündeme getirilen bu
kanun teklifinin Anayasanın 138inci maddesi dördüncü fıkrasına
göre Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına
uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
hükmüne aykırı değil midir?
Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Çeşitli İşler
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Pakistan Parlamentosu üyelerinden oluşan
Pakistan Senatosu Başkan Vekili Mir Jan Muhammed Khan Jamali
başkanlığındaki heyete Başkanlıkça Hoş
geldiniz denilmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şu anda Pakistan Parlamentosu üyelerinden
oluşan Pakistan Senatosu Başkan Vekili Sayın Jamali
Başkanlığındaki heyet Genel Kurul salonumuzu teşrif
etmişlerdir. Kendilerine Hoş geldiniz. diyorum efendim.
(Alkışlar)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427) (Devam)
BAŞKAN -
Evet, Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
birincisi, bu Danıştayın verdiği kararla bu kanun teklifi
ortadan kaldırılıyor. Şimdi Danıştay diyor ki:
Arkadaş, senin sözün de bir idari işlemdir. İdari işlemi
benim denetleyebilmem için, idari yargıya tabi olabilmesi için bunun bir
sözlü sırasında, Sözlüde sen ne sordun? Karşı taraf ne
cevap verdi? bunu bir görüntüyle tespit edin ki biz hakikaten bu sözlüde
geçerli not alabilecek bir konuşmayı yaptı mı
Yani bir
denetim yapayım. Şimdi, getirilen bu kanun teklifiyle
Danıştayın verdiği bu karar ortadan yok ediliyor. Burada,
peki, neden yani Danıştayın verdiği -bana göre hukuka da
mantığa da akla da uygun olan- bu gerekçeyi ortadan
kaldırıyorsunuz? Ve diyorsunuz ki: Sözlü sırasında hiç bu
görüntüler mörüntüler tespit edilmez, bir tutanak tespit edilir. Nedir yani
hukuk devletini ortadan kaldırıyor musunuz?
İkincisi:
Sayıştayın birtakım denetimleri var. Ben geçen sene gittim.
Ankara Belediyesiyle ilgili, İstanbul Belediyesiyle ilgili denetim
raporları var. Burada keyfî ödemeler var. Diyoruz ki: Bu raporları
bize verin, inceleyelim. Diyor ki: Hayır efendim, sana raporları
veremeyiz. Peki, Sayıştay neden bizim adımıza, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına bunları, belediyeleri denetliyor da orada
düzenlenen raporlar niye bize verilmiyor? Nasıl biz bunları öğreneceğiz?
Bir üçüncü sorum
Sayın Başkanım, geçen gün TMSF tarafından el konulan
bazı şirketlerin yönetim kurullarına, bugünkü
İktidarın, yandaşlarını atadığı ve her
birisine 15 milyar, 20 milyar hatta 30 milyar lira aylık ödeme yaptığı
konusunda Sayıştayın bir tespitleri var. Bu tespit
raporlarını bize verebilirler mi? Çünkü orada şöyle deniliyordu:
Sayıştayın yaptığı denetimde işte, TMSF
normal olarak bu el koyduğu şirketleri işleterek para tahsil
edip devletin parasını ödemesi gerekirken maalesef burada
kendilerinin uygun gördüğü kişilere büyük rant sağlıyorlar.
Bu konuda bir bilgi versinler efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Son olarak,
Sayın Yeniye söz veriyorum.
Buyurunuz.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Bakanım, Sayıştay Kanunu, 21/2/1967 tarih
832 sayılı Sayıştay Kanununun 9uncu maddesine göre bir
yönetmelik hazırlamış ve 1967den hatta 80den itibaren
aynı yöntemlerle eleman alınıyor, Sayıştay
yardımcıları alınıyor. Ne değişti ki bu son
imtihan iptal edildi? Bu konuda bize bilgi verir misiniz?
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Mahkeme kararını okumadın mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yeni.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Korkmazın sualine
cevap vermek istiyorum. Tabii Sayıştaydaki bu elemanların yurt
dışında gerekli birtakım eğitim
çalışmalarında gerekirse de tez çalışmaları
veyahut da bilgi, görgü artırmaları konusuna çok sıcak bakıyoruz,
çok isabetlidir. Bu konuda destek vereceğiz.
Sayın
Özkanın ifade ettiği husus şu: Efendim, tabii Mecliste
bazı elemanların, işte milletvekillerinin tavassutunu talep
ettiklerini ve her elemanın, işe girecek elemanın tavassuta
ihtiyaç olmadan eşit bir şekilde girmesini arzu ediyor. Zaten herkesin
de arzusu budur. Yani tavassut, iltimas bence doğru değildir. Bu
konuda hiç kimsenin tavassutta bulunmaması lazım. Çünkü bir kişi
hakkında tavassutta bulunursak en azından kul hakkı oluyor, öbür
kimsenin belki hakkını yemiş oluyoruz. Dolayısıyla ben
de bu konuda, Hükûmetin bir temsilcisi olarak, eşitlik ilkesine ve hakka,
hukuka riayet edilmesi, tavassuta gerek olmaması kanaatindeyim.
Efendim,
Reşat Doğru Beyefendinin sorusu vardı. Bu sigara
fabrikalarıyla alakalı konu geçtiğimiz pazartesi günü bazı
bakanlarımız tarafından Bakanlar Kurulunda gündeme getirildi.
Başbakanımız, 2 bakanımıza Bu konuda bir
çalışma yapın, mesele nedir, bunu çözmek için gayret edelim.
diye görev verdi.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Hangi bakanlar efendim?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hükûmetimiz
Galiba Maliye
Bakanımız ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız. Hatırlıyorum ama 2 bakanımız
Benimle
ilgili olmadığı için belki yanlış söyleyebilirim ama 2
bakanımıza görev verdiğini ben biliyorum. Çünkü Bakanlar
Kurulundaydım. Sonradan ben Bakanlar Kurulundan Plan Bütçedeki kendi
bütçem için ayrıldığım için, belki Cemil Bey onu daha iyi
bilebilir efendim, size bilgi veririz.
Sayın
Şandırın söylediği husus vardı. Anayasaya
aykırı olduğunu iddia ediyorsunuz. Zaten bize göre
aykırı değil ama Sayın Vekilimiz de bu konuda ayrıca
bir cevap verecek.
Sayın
Gençin sualine gelince: Yani bu konuda, özellikle TMSFye kimler girdi, hangi
şirketler, bununla ilgili yazılı olarak cevap vereceğiz.
Yani bunların maaşı nedir, o konuda soruyorsunuz ama hiç
kimsenin yandaşı değildir. Yandaş dediğiniz neticede
bizim herhangi bir akrabamız
Benim şahsen bir akrabam yok,
bakanların da hiçbirisinin akrabası söz konusu değildir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Göreceğiz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bu da Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıdır yani. Ehil olan kişiler oraya, elbette
birileri yönetim kurulu üyesi olarak tayin edilecek.
Şimdi,
aslında bakın, Sayın Yeni çok güzel bir soru sordu. Yani
yıllardan beri aynı usulle, aynı metotla eleman
alınırken şimdi ne değişti? Bunu tabii yüce Meclisin
takdirine bırakıyoruz. Yani bunun izahı tabii çok uzun, bunu
herkes biliyor. Bunu değişen
Değişen bir şey yok ama
demek ki bazıları böyle bir uygulamanın devamından
rahatsız anlaşılan, değişen herhâlde
bazılarının anlayışıdır diye
düşünüyorum.
Bu arada izin
verirseniz, bu Anayasaya aykırı olup olmadığı
konusunda Sayın Vekilimiz de kısa bir açıklama yapacak efendim.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yakut Meclis Başkan Vekili olarak.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla,
bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu konusunda soru soran
arkadaş-larımızla diğer bazı sorulara cevap vermek
istiyorum.
Öncelikle
Sayın Korkmaz, Sayıştaydaki görevlilerle ilgili yüksek lisans
yaptırılıp yaptırılmayacağı konusunda bir
düşünce olup olmadığını sormuştu. Yine yasada ve
Sayıştayın da genel anlamda, denetçiler ve denetçi
yardımcılarının yüksek lisans yapmasıyla ilgili yeni
çalışmalar var. Sayıştayın bu konuda sizin
sorduğunuz şekilde bir düşüncesi var. Cevaplamış
oluyorum.
Sayın
Özkanın Anayasaya aykırılıkla ilgili, yine Sayın
Şandırın Anayasaya aykırılıkla ilgili,
aynı zamanda Sayın Gençin de Danıştayın
kararını ortadan kaldırıyor mu? şeklindeki
sorularına cevaben de öncellikle Anayasaya aykırı değil
çünkü Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü fıkrasını
okuduğunuzda Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Ne için soru sorulamaz, görüşme
yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz diye soru
sorduğumuzda, yargı yetkisinin kullanılamayacağıyla
ilgili. Bugün burada görüşülen Danıştayın verdiği
kararla ilgili yargı yetkisinin kullanılıp
kullanılmaması konusunda herhangi bir yasal düzenleme
yapılmıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yargı yetkisini kaldırıyorsunuz,
kaldırıyorsunuz.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Müsaade ederseniz, biraz sabrederseniz ben cevaplarımı
tamamlayayım.
Yargı
yargılama yapar, karar verir ama Türkiye Büyük Millet Meclisi de kural
koyar ve kuralları da değiştirir. Kuralları değiştirdikten sonra yeni kurallara
göre yargı karar vermek durumundadır ki, kaldı ki Anayasa Mahkemesi
zaten 1970/25 esas sayılı Kararında çok güzel izahını
da yapmış. Anayasa uyumlu bir bütündür. Bir bölüm hükümlerinin öteki
hükümleri işlemez duruma getirmesi veya işlemlerini aksatması düşünülemez.
Mahkemelerin bağımsızlığını korumak üzere
konulmuş bir hükmün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir anayasal denetim
yetkisini ve adli görevini engelleyebileceği hukukça savunulabilir bir
görüş değildir. Mahkemenin bakmakta olduğu davanın konusu
ile Meclis soruşturması konusu olan iddia arasında bir ilişki
bulunmamaktadır. Ancak mahkemenin davada kullandığı
yargı yetkisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin Meclis
soruşturması yetkisini kullanması sırasında usul,
erek, sonuç, nitelik bakımından açık ve kesin ayrımlar
vardır. demek suretiyle de mahkemelerin yetkisiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yetkisini ayrı ayrı kullanmasını birbirine
çelişki olarak görmemekte ve kendilerine
tarif edilen, tanımlanan görevlerini yapı olarak değerlendirmekte.
Dolayısıyla, herhangi bir Anayasaya aykırılık söz
konusu değildir.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, kararın
yalnız bir kısmını okuyorsunuz.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Diğer taraftan, Anayasanın 160ıncı maddesinin
son fıkrasında da Sayıştay mensuplarının atanmaları,
hakları, yetkileri ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir. denilmektedir. Dolayısıyla, yapılan
düzenleme sadece son sınava giren kişilere ilişkin bir düzenleme değil, bundan sonra da
Sayıştaya girecek olan tüm denetçi yardımcısı
adayların da atamalarına ilişkin bir düzenleme olacaktır.
Dolayısıyla bu düzenleme Anayasanın 160ıncı
maddesine de aykırı değildir.
Sayın
Gençin sorduğu soruyla ilgili, mevcut sistem, bu şekilde düzenlenen
raporların sunulmasına ilişkin mevcut yasada engel var ancak
yeni kanunumuzun -Sayıştay Kanunu- yürürlüğe girmesiyle bütün
raporlar yüce Meclisin takdirine arz edilecek diyor, saygılar sunuyorum
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne zaman girecek? Her şey gizli kalıyor, gizli!
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yakut.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.44
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.58
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
427 sıra
sayılı Teklifin maddelerine geçilmesinin oylamasında karar
yeter sayısı istenmişti ve bulamamıştık.
Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Teklifin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi
okutuyorum:
SAYIŞTAY
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1-
21/2/1967 tarihli ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun 9 uncu
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
Denetçilerin
Nitelikleri, Mesleğe Alınmaları, Atanmaları ve
Yükseltilmeleri
MADDE 9-
Denetçiler, denetçi yardımcılığından yetişirler.
Denetçi
yardımcılığına, hukuk, siyasal bilgiler, iktisat,
işletme, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden veya bunlara
denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt içi
veya yurt dışındaki en az dört yıllık fakülte veya
yüksek okullardan birini bitirmiş olanlar arasından açılacak
giriş sınavını kazananlar Birinci Başkan
tarafından aday olarak atanır. Sınava girebilmek için sınavın
yapıldığı yılın Ocak ayının ilk günü
itibariyle 31 yaşını bitirmemiş olmak ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen
genel nitelikleri taşımak şarttır.
Giriş
sınavı; eleme sınavı, yazılı sınav ve
mülakattan oluşur. Eleme ve yazılı sınavları,
Sayıştay Başkanlığı ile imzalanacak protokole
göre Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından
yapılır.
Eleme
sınavı; alan bilgisi, genel kültür ve genel yetenek sorularından
oluşur ve test usulüne göre yapılır. Eleme sınavı
sonucunda, yetmiş puandan az olmamak üzere en yüksek puandan
başlayarak sınav ilanında belirtilen kadronun beş
katına kadar aday yazılı sınava çağrılır.
Yazılı
sınav; zorunlu olan; İktisat, Maliye, Hukuk, Kompozisyon ile seçimlik
olan Ticaret Hukuku veya Muhasebe konularından oluşur.
Yazılı sınav sonucunda, yetmiş puandan az olmamak üzere, en
yüksek puandan başlayarak eleme sınavı ilanında belirtilen
kadronun üç katına kadar aday mülakata çağrılır.
Mülakat,
adayın;
a) Bir konuyu
kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,
b) Liyakati,
temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe
uygunluğu,
c) Özgüveni, ikna
kabiliyeti ve inandırıcılığı,
ç) Genel yetenek
ve genel kültürü,
d) Bilimsel ve
teknolojik gelişmelere açıklığı,
yönlerinden
değerlendirilerek, ayrı ayrı puan verilmek suretiyle
gerçekleştirilir. Adaylar, komisyon tarafından (a) ila (d)
bentlerinde yazılı özelliklerin her biri için yirmişer puan
üzerinden değerlendirilir ve verilen puanlar ayrı ayrı
tutanağa geçirilir. Bunun dışında mülakat ile ilgili
herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz.
Mülakat komisyonu;
Birinci Başkanın veya görevlendireceği bir daire
başkanının başkanlığında, iki üye ve üç
uzman denetçi olmak üzere altı kişiden oluşur. Mülakatta
başarılı sayılmak için, komisyon başkan ve üyelerinin
yüz tam puan üzerinden verdikleri puanların aritmetik
ortalamasının en az yetmiş olması şarttır.
Giriş
sınav sonuç listesi; eleme sınav puanı ve yazılı
sınav puanı ile mülakat puanının aritmetik ortalaması
tespit edilerek en yüksek puan alandan başlamak üzere
hazırlanır. Giriş sınav sonuç listesindeki sıralama
doğrultusunda eleme sınav ilanında belirtilen kadro
sayısı kadar adayın atama işlemleri yapılır.
Denetçi
Yardımcılarının mesleki eğitim ve staj süresi en az
iki en çok üç yıldır. Adaylık süresi en az bir en çok iki
yıldır. Adaylık süresi sonunda; olumlu sicil alanlar Memurlar
Seçim ve Disiplin Kurulunun kararı ve Birinci Başkanın
onayıyla denetçi yardımcılığına atanırlar.
Olumlu sicil alamayanların görevine Memurlar Seçim ve Disiplin Kurulu
kararı ve Birinci Başkanın onayıyla son verilir. Denetçi
yardımcılarının denetçiliğe atanabilmeleri için
mesleki eğitim ve staj sonunda yapılacak sınavda
başarılı olmaları ve olumlu sicil almaları
şarttır. Yeterlik sınavında başarılı
olamayanların meslek mensupluğu ile ilişiği kesilir.
Bunlardan yazılı olarak talepte bulunanlar, Sayıştay
Birinci Başkanının onayıyla yönetim mensubu olarak
atanır.
Sayıştay
meslek mensupları ile savcı ve yardımcılarının
yükselme süreleri iki yıldır.
Denetçi
yardımcılığı adaylığına giriş
sınavı esas ve usulleri, mesleki eğitimde okutulacak derslerle
staj şekli ve şartları ile süresi, eğitim ve staj sonundaki
sınav usulleri ve diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta
Milletvekili Nevzat Korkmaz.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 427 sıra sayılı Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi hakkında şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, çağdaş demokrasilerde en önemli sorunlardan biri de
seçimle gelmiş ve ülkeyi yönetme yetkisi verilmiş ve bu gerekçeyle de
kamu kaynaklarını kullanan hükûmetlerin denetlenmesi konusudur. Bu
görev siyasi platformlarda muhalefete verilmiştir. Doğrusu,
muhalefetin başarısı da bir nebze buna
bağlanmıştır.
Bu sorun bizim
gibi kıt kaynakları olan ülkelerde çok daha önem arz etmektedir. Maalesef
yine bu sorun ülkemizde olduğu gibi denetimi sevmeyen, başına
buyruk yöntem ve metotlarla günü kurtarmaya çalışan,
kurumsallaşmış tüm kurumlara ve kurallara karşı
hükûmetin işbaşında olduğu ülkelerde çok daha hayati bir
nitelik taşımaktadır.
İdarelerin
idari denetimlerini yapan teftiş kurulları felç edilmiştir.
Müfettişlerin
yapacakları teftiş alanları, kamu ihale kanunları gibi,
çıkarılan birtakım kanunlarla
daraltılmıştır. Teftiş programlarına bir süre ara
verilmiştir, görevlendirmeler azalmıştır. Müfettişlerin
hazırladıkları raporlar bakanların sümenlerinin
altında bekletilmiştir, işleme konulmamıştır.
İç denetim, dış denetim diye maalesef ne deve ne kuş
olduğu bu sistemi getirenlerce bile tam olarak izah edilemeyen yahut
şu ana kadar somut bir performans değerlendirmesi ortaya
konamamış bir uygulama getirilmiş, iktidar yanlılarına
mevki, makam yaratmaktan öte gidilememiştir.
Ülkemizde yüz
elli yıllık mazisi ile bizler adına yani Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına dış denetim yapan en önemli kuruluş
Sayıştaydır. Sayıştay, uzun süre doldurulamayan
üyelikleriyle, çıkartılmayan teşkilat kanunu ve Genel Kurula
indirilmeyen denetim raporlarıyla eli kolu bağlanmış, âdeta
işlemez hâle getirilmiştir.
Sayıştay,
devletin gelir ve giderleri ile mallarını yasama organı
adına bağımsız ve tarafsız olarak denetleyip
sorumluların hesap ve işlemlerini yargılama yoluyla kesin hükme
bağlamaktadır. Bu klasik hizmetlerinin yanında,
uluslararası denetim standartlarına uygun mali ve performans
denetimleri yapmak ve sonuçlarını Meclise rapor etmek görevi
verilmiştir. Ancak, usule uygun olarak hazırlanmış
Sayıştay Kanunu, bu denetimsizlik ortamında, yıllardır
Genel Kurula getirilmemektedir. Sayıştay tarafından
hazırlanması gereken dış denetim, faaliyet, mali
istatistikler, genel değerlendirme raporları ile diğer raporlar
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmamakta, denetimin önemli bir
ayağı eksik bırakılmaktadır.
Görülmektedir ki
AKP, yapmış olduğu milyarlarca dolarlık harcamaların
kamu adına denetim yapan Sayıştayca denetlenmesini
istememektedir. Aldığı yüzde 47 oyun getirdiği Meclis
çoğunluğu ile yapılacak denetimler, mevzuata ve uygulamada
ortaya konulan engeller yüzünden engellenmektedir. Maalesef bu karmaşada,
İktidar istediğini almış görünmekte ve denetlene-memektedir,
merkezî idare denetlenememektedir, yerel yönetimler, belediyeler
denetlenememektedir. Bu denetimsizlik hukuk devletine, demokrasiye uygun mudur
değerli milletvekilleri? Başka bir soru sorayım: Demokrasiye
kendi harcamalarını şeffaflaştırmak ve kamunun bilgisine
sunmak marifeti ile hizmeti çok gören AKP, demokratik açılımda ne
kadar samimidir, ne kadar dürüsttür?
Değerli
milletvekilleri, Sayıştay saydığımız denetim
görevlerini raportörler, denetçiler, denetçi yardımcıları ve
tabii ki Sayıştay üyeleri vasıtasıyla yapar. Son
yıllardaki kamu mali yönetimi ve kontrol sistemindeki
değişiklikler, sistem içinde Sayıştay kurumunun ve
Sayıştay denetiminin önemini bir kat daha
artırmıştır. Hâl böyle olunca, bu personelin seçilmesi,
eğitilmesi, denetimin usul ve yöntemleri de bir hayli önem
kazanmıştır. Bugün burada önümüze gelen kanun teklifi,
Sayıştayda siyasi baskılarla ortaya çıkan sınav
usulsüzlüklerinin ortaya çıkardığı hem kazananlar hem de
Sayıştaya alınmayanlarla birlikte bu mağduriyeti ortadan
kaldırma amacıyla hazırlanmış gözükmekte, ancak bir
taşla birkaç kuşu bir arada götürmek hesabını içermektedir.
Hele hele teklifin komisyon düzeltmeden önceki hâli fecaattir. Komisyonun
törpülediği kanun teklifi yine de birtakım eksiklikleri içermekte
olup biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak mağduriyetlerin giderilmesine
Evet derken eksiklikleri de yüce Meclisin takdirine arz edeceğiz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştay Kanununda
değişiklik içeren bu teklifin her şeyden önce kanun
tasarısı olarak getirilmesinde fayda görmekteyiz. Teklifin kökeni
itibarıyla Sayıştay kaynaklı da olsa yüksek mahkemelerden
biri kabul edilen Sayıştay kurumu üzerinde bir milletvekilinin
ağırlığının artırılıyor görüntüsü
verilmesi ne kadar isabetlidir, bence tartışılması
lazım. Söz konusu olan mağduriyeti gidermek ise kim buna Hayır
diyebilir? Yahut ortak bir teklif sunulması Sayıştayın
prestijinin yükseltilmesine daha çok hizmet etmez miydi, daha şık
olmaz mıydı değerli milletvekilleri?
Kıymetli
arkadaşlarım, ikinci olarak senelerdir bekleyen bir
Sayıştay Kanun Tasarısı var. Bu teklif, mevcut Kanuna göre
çıkarılmış olan yönetmeliğin de kanuni olarak
altını boşaltıyor ve neredeyse sınav sistemini tamamen
değiştiriyor. Öyleyse Sayıştay Kanununun Genel Kurula
gelişini hızlandırarak bu sistemi orada değiştirmek
daha uygun olmaz mıydı?
Üçüncü husus:
Mevcut yönetmelik eleme sınavında 70 ve üzeri not alanlardan
başarı sırasına göre ataması yapılacak kadro
sayısının 3 katını aşmayacak sayıda
kişinin sınavı kazanmış sayılacağını
belirtir iken yeni düzenlemede bu oran 5 katına
çıkarılmaktadır. Bu orandaki her artış,
sınavı yapan kurumun daha çok kişi arasından eleman seçme
serbestisini artırırken bir taraftan da subjektifliğin ve
keyfîliğin de önünü açmaktadır.
Dördüncü husus:
Mevcut yönetmelik sözlü sınavdan bahsederken yeni düzenleme mülakat
önermektedir. Adayın bir konuyu kavrama, muhakeme gücü, temsil kabiliyeti,
öz güveni gibi elle tutulup gözle görülemeyen ve sınav komisyonuna daha
çok takdir hakkı bırakan bir yöntem kabullenilmektedir.
Danıştayın
sınavı iptal gerekçesinde belirttiği hususlar hiç dikkate
alınmadan yapılmaktadır. Kulağa hoş gelen bu
kavramların nasıl uygulamaya konacağı, hangi kriterlere
göre değerlendirileceği belli değildir.
Beşinci
husus: Sözlü sınavda başarı notu 50 iken mülakatta 70e
çıkarılmakta. Mülakatın etkisi artırılmakta, daha
ağırlıklı hâle getirilmektedir nihai değerlendirme
açısından.
Altıncı
husus: Mevcut yönetmeliğe göre sınavda ölçülecek bilgi
alanlarından biri de yabancı dildir. Bugünkü düzenlemede ise
adayın yabancı dil bilgisinin değerlendirilmesi
kaldırılmaktadır. Türkiye'yi Avrupa Birliğine sokma
gayretini her fırsatta sergileyen Hükûmet, kurumları bu entegrasyona
hazırlamaktan da sorumludur. Dünyadaki diğer sayıştaylarla
iş birliği projeleri olan Sayıştayın yabancı dil
bilgisine sahip elemanlara ihtiyacı ortadadır. Denilebilir ki:
Elemanlara sonradan da yabancı dil öğretebiliriz. Ancak bunun devlete
mali faturası, zaman ve insan gücü israfı ortada iken bu
değişikliğin haklı bir gerekçesi yoktur.
Son olarak
şunu belirtmeliyiz ki; yeni düzenleme, bir önceki yönetmeliğin sakil
kalmasına yol açmakta, birçok husus yönetmelikte düzenlenmesi gerekirken
kanun ile düzenleniyor hâle getirilmektedir. Bunun pratikteki sonucu,
yönetmeliğe dayanılarak yapılan işlemlerin iptali ve hak
arama süreci idari yargıda çözümlenebilecek iken, kanun düzenlemelerine
karşı idari mahkemelere gidilemeyeceği gerçeğidir.
Bildiğiniz gibi, kanunları, ancak Anayasaya aykırı
olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine götürebilirsiniz.
Kısacası, insanların hak arama hürriyetini de bu şekilde
sınırlandırılmış hâle getiriyorsunuz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak önerimiz, ataması Danıştay kararıyla
iptal edilen 57 denetçi yardımcısının yeniden işe
başlatılacağı, diğerlerinin de yeniden sözlü
sınava alınabileceği bir düzenlemeyi Genel Kurula getirmenizdir.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, sınav sistemini kökten değiştiren bu
teklif yerine, Hükûmet tarafından senelerdir bekletilen Sayıştay
Kanununun bir an önce Genel Kurula getirilmesi ve bu değişikliklerin
kanun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız; buyurunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
bütünlüğü
içerisinde bu metinde yapılmasının doğru
olacağını düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
1inci madde üzerine,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmaz.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yasa teklifinin
1inci maddesi Sayıştay denetçilerinin nitelikleri, mesleğe
alınmaları, atamaları ve yükseltilmelerini düzenleyen bir
tekliftir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, halk adına yapılan
Meclis denetiminde Sayıştayın işlevini her zaman takdir
ediyoruz ve gereğine inanıyoruz. Mağdur olan Sayıştay
denetçi yardımcılarının sorununun da çözülmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Önümüzdeki kanun
teklifi bu sorunu çözerken, çözmek isterken Sayıştayın önemine
ve tarafsızlığına zarar verecek unsurları ayrıca
barındırmaktadır. Aslında mağdur olan
Sayıştay denetçi yardımcılarının sorunu 832
sayılı Yasaya geçici bir madde eklenerek başarısız
olanlara yeni bir sınav hakkı verilerek, başarılı olup
mağdur olanların da hakları saklı tutularak çözülebilir. Oysaki
bu yasa teklifi, sistemi baştan aşağıya
değiştirmektedir. Sayıştay denetçisi adayı için
yabancı dil sınavı sistemden çıkarılmaktadır.
Küresel süreçte Sayıştay denetçisinin yabancı dil bilmesi
gereklidir. Uluslararası mali ilişkilerde, Avrupa Birliği
müktesebatında yabancı dil bilmek mesleğin ifasında
etkinliği artıracaktır. Ayrıca Türkiye
şartlarında mesleğin kalitesini ve
saygınlığını da artıracaktır.
İki: Sisteme
mülakat getiriliyor. Mülakat, mesleğe girişte subjektif değer
yargılarını gündeme getirebilir. Bundan Sayıştay gibi
millî bir kurumumuz zarar görebilir. Mülakatlarda subjektif değer
yargıları devreye girmektedir, psikolojik faktörler devreye
girmektedir. Sorunu insan düzeyinde, insan bazında değil, prensip
bazında çözmek gerekiyor.
Bilgi
çağında adayların yeteneğini, öz güvenini bilimsel
testlerle, bilimsel testler yapmak yoluyla ortaya çıkarmak
çağımızın önemli bir gelişme unsurudur ve
dolayısıyla bundan yararlanmak gerekiyor.
Çağımızda
test yoluyla bunlar çözülürken bizim hâlâ mülakatı öne almamız yahut
mülakat yoluyla aday belirlememiz artık eskimiş, köhne bir sistemdir.
Bu sistemin tamamıyla kaldırılması ve daha objektif
kriterler, prensipler getirilmesi gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu mülakat sistemi bizi rahatsız ediyor. Bu
rahatsızlığa neden, geçmişteki uygulamalardır. Geçen
sene de, malumunuz olduğu üzere, kaymakamlık sınavı için
aynı sorunları burada tartıştık ve bu sorunları
bugün de tartışmaya devam ediyorsak burada İktidarın özel
bir hedefinin, özel bir amacının olduğunu da ortaya
koyabiliyoruz.
Siyasi
iktidarın kamuda bu tür kritik meslekleri kendi inisiyatifi içine almaya
çalışması, siyasi yetkinin yanlış
kullanılması devletin tarafsızlığına gölge
düşürmektedir.
Sayıştay
anayasal bir kurumdur. Anayasanın 160ıncı maddesine göre
Sayıştay, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile
sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile
mallarını Meclis adına denetler. Ayrıca mahallî idarelerin
hesap ve işlemlerinin denetimi de Sayıştay tarafından
yapılır.
Sayıştaya
gereken önemi ve gerekli imkânı vermek gerekir. Bunun içindir ki, her
şeyden önce Sayıştayın yetkisini muvazaalı bir
şekilde sınırlamaktan kaçınmalıyız. Ne yazık
ki, bazı harcamaları Sayıştay denetimi
dışında tutmak için çeşitli fonlar ve kuruluşlar
kurarak bu Meclis denetimi engellenmiştir. Örneğin TOKİ,
örneğin Özelleştirme Fonu, Sosyal Yardımlaşma Fonu,
Tanıtım Fonu Meclis denetimi dışında tutulmuştur.
TOKİnin kat karşılığı verdiği veya
sattığı arsa ve araziler halkın malıdır. Ancak bu
mallar Sayıştay denetimi dışında kalmaktadır.
Kamuya ait varlıkların satılması bir nevi negatif vergidir,
eksi vergilemedir. Dolayısıyla bunun Sayıştay denetimi
dışında kalması, Meclis denetimi dışında
kalması doğru değildir.
Değerli
milletvekilleri, millet malının Meclis denetimi
dışında tutulması Anayasanın arkasından
dolaşmak değil midir? Dolaylı yoldan Anayasanın ihlali
değil midir?
Özelleştirme
Fonu da Sayıştay denetimi dışındadır.
Aslında özelleştirme gelirlerinin nasıl
harcandığını kimse de bilmiyor. Özelleştirilen kamu
malları milletin malı değil mi? Bu mallar neden Sayıştay
denetimi dışında tutuluyor?
Özelleştirme
gelirlerinin nereye harcandığını gösteren kaynak
kullanım tablosu 2004 yılından sonra yayınlanmıyor.
Ben bir iktisatçı olarak, senelerdir, 2004 yılından sonra
özelleştirme gelirlerinin nereye harcandığını bilemiyorum,
takip ettiğim hâlde öğrenemiyorum. Dün de bunu sordum bir
milletvekili olarak, dendi ki: Bilgisayar, yeni sistem, yeni web
sayfası. Ama beş senedir bu web sayfası yapılmadı
arkadaşlar. O zaman elinizdeki dokümanları gönderin. dedim,
dokümanların da hazır olmadığını gördüm.
Değerli
arkadaşlar, özelleştirme gelirlerinin bu Meclis denetimi
dışında tutulması doğru değildir, özelleştirme
gelirlerinin nereye harcandığı konusunda bu Meclis bir
araştırma yapmalıdır ve aynı zamanda özelleştirme
gelirlerinin tümüyle ilgili bir araştırma yapmalıdır.
Şimdi
Hükûmete soruyorum: Özelleştirme gelir ve harcamalarını gösteren
kaynak kullanım tablosu neden 2004 yılından sonra
yapılmıyor, yayınlanmıyor? Ve yine özelleştirme
işlemlerinin tamamı için aslında Meclis
araştırması yapmak gerekir. Maalesef yabancılara
satılan kamu yatırımları ve şirketler getirdiklerinden
fazla döviz götürüyorlar. Bir örnek vereyim: Örneğin, 6,7 milyar dolara
satılan Telekomun, eğer ilan edilen dokuz aylık kâr tablosu
üzerinden hesaplanırsa, 2008 yılı için kârı 2,3 milyar
lira, 2009 yılı kârı ise 1,9 milyar liradır.
Değerli
milletvekilleri, Telekomun iki yıllık kazancı toplam
satışının yüzde 50si kadardır. Üstelik bu kârı
Türkiyede tutmayacak yabancı sermaye olduğu için,
dışarıya transfer edecek.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu kâr Türkiyede kalsaydı, bu Telekom kamu
kurumu olarak kalsaydı bütçe açığı azalmaz mıydı?
Bu 3 milyar iki senede, düşünün ki 2005 yılından beri 6,7 milyar
kârı çoktan etmiştir, beş senede kendini amorti etmiştir bu
kurum. Bu para Türkiyede kalsaydı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) -
Türkiyede yatırım yapılsaydı, kamu
altyapı yatırımları yapılsaydı daha yararlı
olmaz mıydı? İstihdam yaratılsaydı daha yararlı
olmaz mıydı? Arkadaşlar, bu anlamda, özelleştirmenin
yalnızca Meclis denetimi dışında kalması değil,
yapılan özelleştirmelerin yöntemi ve
yanlışlığıyla ilgili de mutlaka üzerinde durmamız
gerekiyor.
Belediyelerin
şirketleri de önemli ölçüde tamamıyla denetim
dışındadır. Değerli arkadaşlar, biz eğer
milleti temsil eden Meclissek -ki buna şüphe yok- bütün kamuya ait
gelir-gider ve mallarla ilgili denetim yapmak gereğinde ve
zorundayız. Bununla ilgili gerekli olan altyapıyı
hazırlamalıyız.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
1inci madde
üzerinde şahsı adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yeni.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 427 sıra
sayılı Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisimizi ve değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Teklifle, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 128inci maddesinin Memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir. hükmü gereğince Sayıştay denetçi
yardımcı adaylığına girişle ilgili genel
hususların kanunla düzenlenmesi suretiyle objektiflik, yerindelik, hesap
verebilirlik ve liyakat ilkelerine uygun seçimin yasal güvenceye
kavuşturulması ve Danıştayın yürütmeyi durdurma
kararı üzerine sözlü sınav neticesinde ortaya çıkan
mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Söz konusu Kanun
Teklifiyle ilgili üzerinde özellikle durmak istediğim iki husus
bulunmaktadır. Birincisi, yabancı dil konusudur. Hepinizin malumu
olduğu üzere, ülkemizde yabancı dille eğitim veren üniversite
sayısı çok azdır. Diğer taraftan, yeni açılan
üniversitelerimizin iktisadi ve idari bilimler fakültesiyle hukuk fakültesinden
mezun olanların yabancı dilden dolayı Sayıştaya
girmeleri zor olduğundan bu mezunların önleri kesilmekte ve
fırsat eşitsizliği yaratılmakta ve yeni kurulan
üniversitelerimizin gelişimine sekte vurulmaktadır. Ayrıca
Anayasamızda devletin resmî dilinin Türkçe olduğu
değiştirilemez maddeleri arasında sayılmaktadır. Hâl
böyle iken, resmî mevzuat metinlerine yabancı dilin baraj olarak konulması
bu ülkeye ve Türkçeye yapılabilecek en büyük haksızlıktır.
Sayıştay için dil bilgisinin önemi yadsınamaz, ancak alan
bilgisinin daha fazla öneme sahip olduğunu sizler takdir edersiniz. Çünkü
Sayıştay, Anayasamızda belirtildiği gibi, özetle gelir-gider
ve mal denetimi yapmak ve bu denetimler neticesinde denetimin uygunluk
denetimi, mali denetim ve performans denetimi gibi konu ve amacına göre
yargılama ve raporlama işlemlerini yürütmektedir. Kısaca
Sayıştay mali bir denetim organıdır. Dolayısıyla
personel seçiminde temin edeceği personelin, meslek mensuplarının
maliye, muhasebe ve hukuk bilgisine sahip olması ön şartını
arama zorunluluktur. Bunun dışındaki nitelikler ancak
tamamlayıcı ve tercih ettirici olabilir. Yabancı dil sorunu
hizmet içi ve yurt dışı eğitimle de çözülebilecek bir
konudur. Geçmişte bu uygulamalar yapılmıştır ve
başarı da sağlanmıştır.
Üzerinde durmak
istediğim ikinci husus ise mülakat sistemidir.
Değerli
milletvekilleri, teklifte mülakat ile ilgili olarak Danıştayın
da eleştirileri doğrultusunda komisyon üyeleri tarafından
verilen puanların gerekçesiyle birlikte ayrı ayrı tutanağa
geçilmesi öngörülmüş ayrıca da herhangi bir kayıt sistemi
kullanılamayacağı belirtilmiştir. Kuruluşundan beri
anayasal kurum olan ve yargı yetkisiyle donatılmış bir
buçuk asırdan fazla geçmişi olan kuruma giriş
sınavında görev alan ve tamamı yargı mensubu olan daire
başkanları, üyeler ve meslek mensuplarının
oluşturduğu mülakat komisyonunun aldığı karara
güvenilmeyeceğinin bir ifadesi olan kayıt sisteminin
kullanılması, bu kişilerin yargılamayla ilgili kararlarının
da güvenilirliliğini tartışmalı hâle getirir ki, bu da
kabul edilemez bir durumdur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklif üzerinde getirilen bazı
eleştirilere karşı düşüncelerimi ifade etmiş
bulunmaktayım.
Teklifin
yasalaşmasına tekrar destek verdiğimi ifade ediyorum ve bu
vesileyle yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yeni.
1inci madde
üzerinde şahsı adına Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.
Buyurunuz
Sayın Kinay.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri;
Bilecik Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Poyraz tarafından
Sayıştay Kanununda değişiklik yapılmasına dair
verilmiş olan kanun teklifi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 1inci
maddesi yasanın özünü ifade etmektedir. Yasada, Sayıştay
Kanununun 9uncu maddesinde değişiklik öngörülmektedir. Yapılan
bu değişiklikle, süregelen yönetmelikte, daha evvel
yapılmış olan sınavlardaki süregelen yönetmelikte çok da
farklı bir değerlendirme yapılmaksızın kanuna
dercedilmektedir. Bununla ilgili olan ihtiyaç, Danıştay
tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararıyla bağlantılar
şeklindedir.
Ben öncelikle,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Plan ve Bütçe Komisyonunda yasayla ilgili
yapılan görüşmelerde, değerlendirmelerde tüm muhalefet partisine
mensup milletvekillerimizin birtakım katkılarda bulunduğunu
ifade etmek istiyorum. Mağduriyetin giderilmesine ilişkin
değerlendirmelerde bir fikir ayrılığı söz konusu
değildir. Burada, Mecliste, aynı, Anayasaya uygunlukla ilgili
birtakım değerlendirmeler yapıldı. Komisyonlarda da
görüşülürken yasa teklifleri veya tasarıları, öncelikle
Anayasaya uygunluğu araştırılır, eğer Anayasaya
uygun değilse yasa görüşülmez. Muhalefet milletvekillerimiz
tarafından ayrışık oyda yapılan değerlendirmelere
bakıldığında, burada dile getirilenin aksine, Anayasaya
uygunluk yönünde herhangi bir olumsuz değerlendirme söz konusu
olmamıştır. Ayrışık oy incelendiğinde,
muhalefet şerhleri incelendiğinde, bu durum kendini açıkça
ortaya koyacaktır.
Değerli
arkadaşlar, Sayıştay anayasal bir kurumdur. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, milletimiz adına bütçe hakkını kullanan, milletimiz
adına bu yetkiye sahip olan ve Sayıştay da, bu bütçeyle ilgili
yapılan harcamaların yasalara uygunluğunu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilen bütçe kanununa uygunluğunu değerlendiren,
bununla ilgili olarak mali denetim ve yargılama yapan bir kurumumuzdur.
Şimdi,
burada yapılan değerlendirmelerde, muhalefete mensup milletvekili
arkadaşlarımızın yapmış olduğu
değerlendirmelerde, daha evvelki sözlü sınav ifadesinin bu kez
mülakata dönüştürüldüğü yönünde bir tenkit söz konusu olmuştu.
Şimdi, 1inci maddeyi okuduğumuzda, burada, mülakat
aşamasında adaylarda aranan özelliklere
baktığımızda mülakat ifadesinin daha yerinde
olduğunu göreceğiz. Kişinin öz güveninin, ikna kabiliyetinin,
olayları kavrayıp özetleme yeteneğinin, sözlü sınav yerine
mülakatla anlaşılabileceği açıktır. Kişiyi alacaksınız,
kendisine zaman vereceksiniz, birtakım sorular yönlendireceksiniz ve o
sorular çerçevesinde öz güvenini, konuyu kavrayıp
kavramadığını, özetleme kabiliyeti olup
olmadığını, ikna kabiliyeti olup
olmadığını değerlendireceksiniz. Sözlü sınav
dediğimizde, birtakım sorular yönelteceksiniz, ki bunlar zaten eleme
sınavlarında ve yazılı sınavlarda yapılıyor.
Eleme sınavlarında genel yetenekle ilgili bilgisi ölçülüyor. Onun
dışında, yazılı sınavlarda da hukukla ilgili, iktisatla ilgili alan
bilgisine ilişkin birtakım bilgileri ölçülüyor. Dolayısıyla
sözlü sınavın çağrıştırdığı
yeniden bir soru yöneltme ve bu sorulara cevap arayışı belki de
üçüncü kez bir de sözlü olarak denemekten ibaret olacaktır. Bu
doğrultuda Sayın Fahrettin Poyraza getirmiş olduğu kanun
teklifiyle ilgili ben teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sayıştay
Kanunu Meclise gelmiştir. Sayıştay Kanunu Mecliste inşallah
görüşülecektir ancak kapsamlı bir kanundur. Dolayısıyla,
şu anda biliyorsunuz Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda
2010 yılı bütçesi görüşülüyor. Aralık ayında,
yaklaşık iki hafta sonra Genel Kurulda görüşülmeye
başlanacak. Diğer taraftan, yine Meclisin gündeminde Borçlar
Kanununa ilişkin kapsamlı bir yasa görüşülmektedir.
Dolayısıyla Meclis gündemini, bugünkü mağduriyetin
aşılması açısından bir kanun teklifiyle, inşallah
birkaç saat sonra da bunu gerçekleştiririz, bütün gruplardan bu yönde
katkı beklediğimizi de ifade ediyorum.
Yüce Heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kinay.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, bir küçük hususu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde konuşan Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın,
muhalefetin, Anayasaya aykırılık iddiasında
bulunmadığını ifade ettiğini; oysa kanun teklifinin
sıra sayısının dokuzuncu sayfasının son
paragrafında Kanun teklifi Anayasanın hukuk devleti ilkesine
aykırı maddeleri ihtiva etmektedir. şeklinde muhalefet
şerhinin bulunduğuna ilişkin açıklaması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Kinay konuşmalarında muhalefetin Anayasaya
aykırılık iddiasında bulunmadığını
ifade ettiler. Oysa sıra sayı elimde. Sayın Kinay, 9uncu
sayfanın son paragrafını okursanız Kanun teklifi
Anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırı maddeleri ihtiva
etmektedir. yazıyor. Sadece bu hususun tutanaklara geçmesi için söz
talebinde bulundum.
Teşekkür
ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz. Süre on dakikadır. Sisteme
Sayın Dibek ve Sayın Taner girmişlerdir.
Buyurunuz
Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan Vekilimize şunu sormak istiyorum: Şimdi, bu kanun Meclis
Genel Kuruluna gelmeden önce, bu kanun teklifi Sayıştayın Genel
Kurulunda görüşüldü mü? Yani orada görüşülerek mi buraya geldi?
Görüşülmediyse, neden görüşülmeden Meclis gündemine bu teklif geldi?
Öncelikle onu sormak istiyorum.
İkinci sorum
da şu: Meclis gündeminde aynı zamanda yeni Sayıştay Kanun
Tasarısı da var, bekliyor. Bu teklif o yeni tasarıya da
aykırı. Artı, Anayasaya aykırılığı söz
konusu ve yönetmelikle düzenlenmiş olan bir hususu yönetmelik değişikliği
yapmayarak da, burada bir kanun teklifiyle kanun maddesi hâline getirerek de
bir değişikliğe kalkıyoruz. Tüm
aykırılıklara rağmen bu ısrar niye? Hukuk devleti ve
hukuk kurallarına uygun mudur bu değişiklik? Onu sormak
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Sayın Taner,
buyurunuz.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, bugünkü basında yer alan bir habere göre,
bir kamu bankasının açmış olduğu sınava 1.250
kişi alınacak. Bir kamu bankasının açmış
olduğu sınav için 1.250 kişi alınacağıyla ilgili
müracaat başlatılmış ve 340 bin kişi sınav
müracaatı yapmış. Her müracaatçıdan da 50 TL sınav
ücreti tahsil edilmiş. Dolayısıyla toplam 17 milyon TL sınav
ücreti banka tarafından tahsil edilmiş. Bu 17 milyon, tahsil edilen
yaklaşık para hemen hemen alınacak olan elemanların
altı aylık maaşı. Bu sizce adil midir?
Bir ikincisi de,
her ne kadar resmî rakamlarda 13,6 civarında gözükse de işsizlik,
demek ki çok daha yukarılarda. Bu konuda Hükûmet olarak görüşünüz
nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii bu, Sayıştay Genel Kurulunda
bunun görüşülme mecburiyeti diye bir şey yok, yani böyle bir usul yok.
Görüşülmedi. Zaten Sayın Vekilim de cevap verecek.
Ayrıca ben
Sayın Tanerin sualine cevap vermek istiyorum. Evet, bir bankanın
eleman alması için açtığı müracaat ilanına, 1.250
kişi için 340 bin kişi müracaat etmiş, doğru. Yalnız,
biliyorsunuz her bir imtihan için muhakkak, bir usul, yani üniversiteler
arası giriş imtihanında da bir ücret alınıyor. Bu 50
lira da girenler için herhangi bir, önemli bir rakam değil.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bu adamlar işsiz Sayın Bakan, önemli olmaz
mı?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Girenlerin bu konuda ciddi olduğunu
göstermek için, bir de masraflar için olsa gerek diye düşünüyorum. Yani
bence bu o kadar önemli bir şey değil.
Tabii
işsizlik deyince, işsizlik meselesi bütün dünyada var. Küresel ekonomik
kriz sebebiyle, bütün dünyada, İspanyada da Avrupada da Amerikada da
işsizlik nispetleri arttı ama Türkiyede inşallah önümüzdeki
yıl
Bu kriz zaten
Merkez Bankası, Bakanlar Kurulunda bir sunum
yaptı. Nitekim, özellikle haziran, temmuz ayından itibaren ekonomik
durumda bir iyileşme olduğu, göstergelerin bu istikamette gerçekten
bir mesaj verdiği, çok açıkça gösterdi göstergeler. İhracatta
gelişme bunu gösterir. İnşallah önümüzdeki yıldan itibaren
işsizlik de önemli ölçüde azalacak. Ayrıca, dediğiniz gibi
İŞKUR vasıtasıyla çok sayıda eleman da mesleki
eğitim adıyla eğitiliyor. O da gerçekten ülke için bir
kazançtır diye düşünüyorum.
Bu kayıt
ücreti veya müracaat ücreti, bence adaletsiz bir yanı yoktur diye
düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yakut, siz
Buyurunuz.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Dibekin sorusuna cevap vermek istiyorum. Sayıştay Genel
Kurulunda bu yasa teklifi görüşüldü mü? diye soruyor Sayın Dibek.
Sayıştay Kanununun 19uncu maddesi; Sayıştay kanun teklif
ve tasarıları hakkında görüş vermek yetkisini
düzenlemektedir. Ancak kanun tasarıları ve özellikle de bu tasarı
Sayın Milletvekilimiz tarafından verildiği için bu şekilde düzenlenen
tasarı ve teklif hakkında Sayıştayın görüş
bildirebilmesi için Sayıştay Genel Kurulundan görüş
sorulması gerekir ancak Sayıştaydan görüş
sorulmadığı için Sayıştay Genel Kurulunda
görüşülmemiştir.
Diğer
taraftan, Anayasaya aykırılıkla ilgili sorusu ise, zaten
yasanın esası hakkındaki görüşmelerden sonra soru-cevap
işlemleri yapılırken geniş bir şekilde cevap verildi.
Anayasaya aykırı değil, zaten Anayasa Mahkemesinin de bu konuda
kararı var. Bir önceki oturumda kararını da açık bir
şekilde izah ettik.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yakut.
Madde üzerinde
beş önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre de işleme
alacağım.
Önergeler
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 427 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile
değiştirilen Sayıştay Kanununun 9 uncu maddesinin dokuzuncu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ertuğrul
Kumcuoğlu
Aydın
Adaylık süresi
sonunda olumlu sicil alanlar Memurlar Seçim ve Disiplin Kurulunun kararı
ve Birinci Başkanın onayıyla denetçi
yardımcılığına atanırlar. Olumlu sicil
alamayanların görevine Memurlar
Seçim ve Disiplin Kurulu kararı ve Birinci Başkan onayıyla son
verilir. Denetçi yardımcılarının mesleki eğitim ve
staj süresi asgari iki azami üç yıldır.
T. B. M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 427 Sıra Sayılı yasa teklifinin 1. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 9.
maddesinin 2. fıkrasında geçen 31 yaşını ibaresinin
35 yaşını olarak değiştirilmesini; maddede geçen
(mülakat) ibarelerinin (sözlü) olarak değiştirilmesini ve 6ncı
fıkradaki Bunun dışında mülakat ile ilgili herhangi bir
kayıt sistemi kullanılmaz ifadesinin metinden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 427 Sıra Sayılı Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. maddesinin
5. fıkrasında yer alan Kompozisyon ibaresinin Kompozisyon,
Yabancı Dil, üç ibaresinin bir ibaresi ile ve 6ncı
fıkrasında yer alan Bunun dışında mülakat ile ilgili
herhangi bir kayıt sistemi kullanılamaz. cümlesinin Mülakat
sınavı sesli ve görüntülü sistemle kayıt altına
alınır. cümlesiyle değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Hakkı Suha Okay Ali Rıza Öztürk M. Akif Hamzaçebi
Ankara Mersin Trabzon
Kemal
Kılıçtaroğlu Oğuz
Oyan
İstanbul İzmir
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olup maddeye en aykırı önergelerdir. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi
önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 427 sıra sayılı Tasarının 1 inci maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Engin Altay Kemal
Kılıçdaroğlu
Trabzon Sinop İstanbul
Esfender Korkmaz Tayfur Süner Atila Emek
İstanbul Antalya Antalya
TBMM Başkanlığına
427 sıra
sayılı Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. maddesi Anayasaya
aykırıdır. Teklif metninden çıkarılmasını
saygıyla arz ederim.
Tayfun
İçli
Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
milletvekilleri, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağ bizim
verdiğimiz önergelerle ilgili olarak kürsüye çıkıp açıkça
şunu söyledi: Toplumun derdi var, bir sürü sorunu var ama siz önerge
getiriyorsunuz, önergelerle Parlamentonun çalışmasını
engelliyorsunuz. Yine, Sayın Bozdağ dedi ki: Meclis çözüm yeridir.
Olayların burada çözülmesi lazım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, emekliler açlık grevinde. Bir şey
getiriyor musunuz? Hayır. Toplumun sorunu mu? Evet. İşsizlik
almış başını gidiyor. Çözüm getiriyor musunuz?
Hayır. Burada tartışılıyor mu? Hayır. Efendim,
İhlas mağdurları var. Yıllardır paralarını
alamıyorlar. Bunlar da dolandırıldılar. İhlas
mağdurları devamlı bizim kapılarımızı
çalıyorlar. Eminim sizlere de geliyorlar. Bunların sorununa çözüm
getirdiniz mi? Hayır. Atanamayan öğretmenler var. Bunlarla ilgili pek
çok sorun var. Buna çözüm getirdiniz mi? Çözüm yok. Biz öneri getirdik.
Doğrudur. Getirdiğimiz öneri de aslında üzerinde gerçekten ciddi
olarak durulması, tartışılması gereken bir konudur,
ama bunlar da burada hiç görüşülmedi ve sizlerin oylarıyla
reddedildi.
Şimdi,
bakın elimizi vicdanımıza koyup şu soruyu soralım:
Sayıştay denen bir kurum var. Türkiye Büyük Millet Meclisine
bağlı, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapıyor.
Sınav açıyor her kurumun açtığı gibi.
Açtığı sınav hukuksuz olduğu için Danıştay
diyor ki Sen burada yanlış yaptın. Şimdi, biz
bunları almışız, maaş vermişiz; diyoruz ki:
Yanlış yapıldı ama biz bunlara bir hakkı verelim.
Güzel, verelim. İtirazımız da yok, samimi söylüyorum. Çünkü, o
çocukların günahı yok, günahı olan o sınavı
yanlış yapanlar. Peki, ne yapmamız lazım? Bununla ilgili
bir madde getireceğiz ve çıkacak.
Şimdi, biz
buraya yönetmelik gibi bir madde getiriyoruz. Sınav şöyle olacak,
şunlar imtihana girecek, şu şu derslerden girecek, puanlar
şu olacak. Yahu, bu, Meclisin konusu mu değerli milletvekilleri? Bu,
Sayıştay Genel Kurulunun konusudur, bizim konumuz değildir. Biz,
oraya sınavla eleman alınacağına karar veririz, maddeyi
yazarız biter, usule, esasa, Sayıştay Genel Kurulu toplanır
karar verir. Hadi diyelim ki, bunu getirdiniz, Allah aşkına,
yabancı dili kaldırıyorsunuz sınavda. Var olan yabancı
dili kaldırıyorsunuz. Hangi çağdayız biz?
Sayıştaylar bir araya gelirler, dünya sayıştayları,
oturur konuşurlar, çaba harcarlar. Her kurum bir değil, ikinci
yabancı dili arıyor. Biz Sayıştaya yabancı dil
bilmeyen uzmanlar alacağız! Nasıl oluyor, bunu Parlamento hangi
gerekçeyle, hangi akılla, hangi mantıkla kabul edecek? İstirham
ediyorum ve söyledim, şu maddeyi kaldıralım, oturup doğru
dürüst bir tartışalım. Sayıştay, bizim
Sayıştayımız, orada çalışacaklar, bizim
adımıza çalışacaklar,bizim adımıza denetim
yapacaklar, ama biz kaliteyi düşürmek için özel kanun
çıkarıyoruz. Olacak şey değil!
Bir başka
önemli nokta: Sözlüde mevcut sistem içinde 50 puan. Biz diyoruz ki Sözlüde 50
olmaz 70 olsun. Niçin? Yazılıda eğer başarısız
olursa sözlüde kazandıralım diye. Bu da yanlış
arkadaşlar, bu da yanlış. Sayıştaya nitelikli
elemanı almak zorundayız, iyi yetişmiş elemanı almak
zorundayız, yabancı dili iyi olan birisini almak zorundayız.
Bakın, Parlamentoya geçen yasama döneminde güzel bir kararla, yabancı
dili baraj yapan bir sınavla eleman alındı. Kimse itiraz etti
mi? Etmedi. Nitelikli eleman alınmalı buralara. Artık, devlet,
nitelikli eleman, kaliteli eleman çalıştırmak zorundadır.
Benim akrabam, şunun yakını, öbürünün ilişkisi,
bunları artık bir tarafa bırakalım. Onlardan alacaksak
onlardan da en niteliklisini alalım ama biz bütün bunları bir tarafa
bırakıyoruz ve yanlış yapıyoruz değerli
arkadaşlar.
Kayıt
sistemini kaldırıyoruz. Niçin? Danıştay demiş.
Kayıt sistemi olmaz. Niye olmasın? Neden korkuyoruz? Sözlü
yapıyorsa kayıtlı olsun. Ben neden korkuyorum arkadaşlar?
Eğer nitelikli eleman alacaksam, sorduğum soruyu biliyorsa eyvallah,
bilmiyorsa zaten elenecek. Hayır, o olmasın, biz bunu
kaldıralım ortadan. Niçin? Danıştay böyle bir karar
almış diye. Bakın, şimdi, devlette her kurum kendine göre
eleman alıyor, kimisi 70 puan barajını arıyor en az, siz 70
puanı da kaldırıyor-sunuz. Niçin kaldırıyorsunuz?
Hangi gerekçeyle kaldırıyorsunuz. Sayıştay bu kadar
ayağa düşecek olan bir kurum mu?
Beni üzüntüye
sokan, Sayın Poyraz, sizin bu kanun teklifine imza atmanız. Siz bir
Sayıştay uzmanısınız, nitelikli bir
elemansınız, orada yıllarınızı verdiniz,
emeğinizi verdiniz. Daha nitelikli bir Sayıştay için hep beraber
çalışalım, mücadele edelim ama biz bunu yapmıyoruz ve
Anayasaya aykırı düzenlemeler yapıyoruz arkadaşlar.
Resmen, biz bunu Anayasa Mahkemesine götüreceğiz, göreceksiniz Anayasa
Mahkemesinin vereceği kararı da. Niçin bunu böyle yapıyoruz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bağlıyorum Sayın
Başkanım.
Biz,
Sayıştaya nitelikli eleman alınmasına, bu konuda objektif
kuralların konulmasına hiçbir zaman itiraz etmeyiz, mümkün
olduğu kadar da tüm kamu yönetimine bu tür eleman alınmasından
yanayız. Bakın, KPSS sınavı. Hiç itiraz eden var mı?
Hayır. Objektif mi? Evet. Bilen, çalışan
Her kamu kuruluşu
oradan eleman alıyor, böylece, ne sizin başınız
ağrıyor ne bir başkasının başı
ağrıyor. Sınavı kazanan
ÖSYM yerleştiriyor, mesele
yok, ama biz Sayıştayı bunun dışında tutuyoruz,
yanlış yapıyoruz ve Sayıştaya nitelikli eleman
değil, niteliksiz eleman almak için kanun çıkarıyoruz. Bunlar
yanlış.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın
İçli, buyurunuz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dün bir usul
tartışması açmış ve 427 sıra sayılı bu
Yasa Teklifinin görüşülmesinin Anayasaya aykırı olduğunu
söylemiştim ve bugün de birçok milletvekili arkadaşımız
-Sayın Başkan Vekili yanıtladı- sorular yöneltti. Dün de
bugün de hepimiz, Anayasa Mahkemesinin 15 Nisan 1970 günlü, 1970/25 esas
sayılı Kararından söz ederek birbirimize yanıt vermeye
çalışıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, dün ve bugün de Sayın Başkan Vekilimiz
Anayasa Mahkemesinin kararının bir bölümünü burada aktardı.
İzin verirseniz, özellikle çok kısa kısmını arz etmek
istiyorum sizlere. Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü
fıkrasındaki olayı, Anayasa Mahkemesi -Sayın Başkan
Vekili de okumadı, dün AKP Grup Başkan Vekili de okumadı-
bakın, çok açık bir biçimde ifade eder, der ki: Üçüncü fıkra
hükmü yalnızca görülmekte olan bir dava hakkında yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulmasını,
görüşme yapılmasını ve beyanda bulunulmasını
yasaklamaktadır. Devam ediyor ve diyor ki: Bir başka deyimle yasama
meclislerindeki görüşmelere üçüncü fıkra ile konulan
kısıtlama, sadece Belirli bir davada kullanılan yargı
yetkisi ile sınırlıdır. Devam ediyor karar: Öte yandan
hükmün getirilmesiyle güdülen erek de ortadadır. Kurucu Meclis,
geçmişin olaylarını göz önünde bulundurarak yargı
yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere müdahale
edilememesi ve mahkemelerin bağımsızlığının
korunması üzerinde titizlikle durmuş ve üçüncü fıkranın
birinci cümlesi hükmüyle yasama meclislerindeki görüşmelerin,
soruların ve beyanların bir davada kullanılan yargı
yetkisini etkilemesini engellemiştir. Güdülen ereğin
sınırı budur. demiş, devam etmiştir. Çok fazla
zamanınızı almak istemiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasamızın başlangıç hükmü
-işte, hukuk devleti- güçler arasındaki ayrımdan bahseder. Yani
birbirlerine üstünlüğü olmadığını ifade ettikten sonra
2nci maddede hukuk devleti. Peki, Anayasamız sadece bununla mı bu
olayı anlatmıştır? Bakın, Anayasanın
İdare başlıklı, 123üncü maddesi, 124üncü maddesi devam
eder. 124üncü maddenin başlığı Yönetme-liklerdir.
Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi
görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin
uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak
şartıyla yönetmelikler çıkartır. der, devam eder.
Peki, Anayasanın
125inci maddesi de Yargı yolu başlıklıdır:
İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı
yolu açıktır. Dördüncü fıkrasında da İdari
işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız
zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka
aykırı olması şartlarının birlikte
gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin
durdurulmasına karar verilir. der.
Peki, bu kanun
teklifinde ve bizzat kanunu teklif eden arkadaş tarafından, şu
elinizdeki metinde gördüğünüz gibi, Danıştay 12. Dairesinin
verdiği yürütmeyi durdurma kararının, sınavı kazanan
birtakım arkadaşları mağdur etmesi nedeniyle bir kanun
teklifinin getirildiği söylenmektedir. İşte, bu, Anayasada
yasak olan yargı
Biraz evvel söylediğim, Anayasa 138deki o
yasağı açıkça ihlal etmektedir. Yargı yetkisinin
kullanılması
Yani, Danıştay 12. Dairesinin gerekçeli
olarak yazdığı buraya girmeyeceğiz- birçok hususu bertaraf
edici, yürütmeyi durdurma kararını ortadan kaldırmaya yönelik
Çünkü bu kanunla dava ortadan kalkmayacak ki. Anayasada yürürlüğü
durdurma kararı veren mahkemenin kararına karşı bir üst
yargı mercisi de vardır; Danıştay Dava Daireleri Kurulu.
Şimdi, siz, yargı erkinin kullanılması konusunda diyorsunuz
ki: Kardeşim, sen bu işe karışamazsın! Ben,
Anayasada yönetmelikleri denetleme yetkisi olan Danıştayı da
ortadan kaldırıyorum. Ben, yargı görevi de yapıyorum. Benim
hoşuma gitmedi kardeşim senin kararın, ey Danıştay
Bunu demeye hakkınız yok. Bunu demeye hakkınız olursa
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bir de 7nci maddeyi okusaydın.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Çok az biliyorsunuz. Onun için, laf atarak benim
dikkatimi dağıtmaya özen gösteriyorsunuz ama ben bunu Türkiye'nin
iyiliği ve kanun teklifini getiren arkadaşımızın, o
aslında mağdur olan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
vatandaşlarımızın
mağduriyetini gidermek için söylüyorum. Bu yol doğru bir yol
değildir. Yarın bir gün kaymakam sınavlarıyla ilgili
yönetmelik, yarın bir gün başka
İdarenin her tür işlemi
yargı denetimine tabidir. İdari mahkemeler
Birinci, ilk derece
sıfatıyla Danıştay bunları denetler. Buranın
aldığı yasa, Anayasa değişikliklerinde yine
yargı, Anayasa Mahkemesi Yüce Mahkeme sıfatıyla denetler.
Eğer, siz bunları engellemeye çalışarak birtakım
teklifler ve tasarılar buraya getirirseniz hukuk devleti ilkesini
zedelersiniz. Bunun benzerini -bir kez daha ikaz etmiştim-
Anayasanın 10 ve 42de yapmaya kalktınız, ikaz ettim komisyonda
da Genel Kurulda da, Dediğimiz dedik. dediniz, Anayasa Mahkemesine
gitti, iptal oldu. İptal olmakla kalmadı, AKPnin kapatma
davasının bir numaralı kanıtı olarak kabul edildi. Bu
da hukuk devletini zedeleme ilkesinin, uyarıyorum, bir numaralı
kanıtıdır.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
İki
önergenin oylamasının birlikte yapılması için
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, sırayla okuyorum: Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Dibek, Sayın Korkmaz, Sayın
Öztürk, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Erenkaya, Sayın
Tüzün, Sayın Emek, Sayın Süner, Sayın Yıldız,
Sayın Seçer, Sayın Çay, Sayın Özkan, Sayın Okay, Sayın
Arslan, Sayın Erdem, Sayın Küçük, Sayın Koçal, Sayın Oyan.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.03
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 18.15
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
Teklifin 1inci
maddesi üzerindeki değişiklik önergesi oylanmadan önce yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Bu
nedenle, yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427) (Devam)
BAŞKAN 427
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
T. B. M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 427 Sıra Sayılı yasa teklifinin 1. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 9.
mad-desinin 2. fıkrasında geçen 31 yaşının
ibaresinin 35 yaşını olarak değiştirilmesini;
maddede geçen (mülakat) ibarelerinin (sözlü) olarak değiştirilmesini
ve 6ncı fıkradaki Bunun dışında mülakat ile ilgili
herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz ifadesinin metinden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 427 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili
olarak verdiğim önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemin birinci
kısmında, otuz bir yaşın otuz beş yaşına
çıkarılmasını istiyorum. Daha önce, bana, hâkimlik
sınavına giren, müfettişlik sınavına giren birçok
üniversiteli genç geldi. Hakikaten otuz bir yaşın çok küçük bir
yaş olduğunu, çünkü üniversiteyi bitirdikten sonra master yapmak
durumunda kalan arkadaşların olduğunu, sonra askerlik yapmak
durumunda kalan arkadaşların olduğunu, otuz bir yaşın
çok az olduğunu ve bu otuz beş olarak tashih edilirse daha birçok
insanın bu gibi imtihanlara girmesini önerdiler. Ben de bunu çok
mantıki buldum. Bence, tabii, üniversiteyi bitirdikten sonra işte
askerlik meselesi var. Master yapma, doktora yapma gibi birtakım
şeyler dolayısıyla gençler bu gibi yaş haddini geçmeleri
nedeniyle bu imtihanlara giremiyorlar. Bu itibarla bunun sağlanması
bence yeni yetişen gençler için faydalı bir durum
olacağını inanıyorum. Bence otuz beş yaş da çok
fazla büyük bir yaş değil. Türkiyede yaş ortalaması da
arttığına göre bence otuz biri otuz beşe
çıkarmamız lazım.
Burada
mülakatın sözlü olarak düzeltilmesini istiyorum. Değerli
milletvekilleri, şu ana kadar bu iş sözlüdür, zaten bütün
yazılı imtihanlardan sonra sözlü imtihan yapılır. Bunu
mülakat olarak çevirmenin de bir anlamı yok.
Burada, önergenin
bir kısmında Bunun dışında mülakat ile ilgili
herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz. diyor. Şimdi burada,
esas zaten bu kanunun, teklifin verilmesinin tek nedeni buradaki ibarenin
kullanılmasıdır. İşte biliyorsunuz Danıştay
bu konularda yapılan sözlü imtihanlarda, sözlüyü kaybeden adayların
Danıştaya dava açması sonucunda, birçoğu yazılı
sınavda çok yüksek puan aldığını, sözlüde kendilerine
doğru dürüst soru sorulmadığını, idarenin imtihan
heyetinin keyfî bir uygulamayla kendisini elediği yolunda bir dava
açmış. Dava sonucunda biliyorsunuz Danıştay diyor ki:
Sözlü de bir idari işlemdir. Yani idarenin hiçbir eylem ve işlemi
yargı denetimine tabi tutulamaz Anayasanın temel hükmüdür ya. Sözlü
de idari işlemin bir parçasıdır. diyor. Sözlüde sen idare
olarak öğrenciye ne sordun, ne cevap verdi, benim bunu denetlemem
lazım. Bunu denetlemenin de yolu, ne yapacaksın? O sözlüde
sorduğun soruyu filme alacaksınız, görüntüleyeceksiniz;
öğrenci ne cevap verdi, hangi cevabı verdi. Ben, seni hakikaten bu
yolla denetleyebilirim, yoksa ki sen sözlüde öğrenciye veya adaya ne
sordun, aday ne cevap verdi ben bilemeyeceğim için, böyle bir denetim de
olmaz. Dolayısıyla, yargı denetiminin yapılabilmesinin
koşulu budur. diyor ve getirilen bu teklifle Yok, ben görüntülü sözlü
yapmam. Ben istediğim keyfî uygulamayı yaparım, bu konuda da
yargı denetleme yapmasın. İyi, yani hukuk devleti varsa,
eğer şeffaflık varsa, gerçekten dürüst bir imtihan
yapmıyorsanız ve yaptırıyorsanız, bu, çok akla,
mantığa ve hukukun genel ilkelerine uygun bir Danıştay
kararıdır ve Danıştay kararına uygun da bunun
uygulamasının böyle yapılması lazım.
Daha önce
hâkimlerin imtihanında da bu yol seçilmiştir, kaymakamların
imtihanında da yargı bu yola gitmiştir. Bence, bu,
insanların hak arama özgürlüğünü kısıtlayan bir tekliftir.
Burada biraz önce
denildi ki: Anayasaya aykırı değil. Bilakis Anayasanın
138inci maddesine göre yargı yetkisinin kullanılmasını
imkânsız hâle getiriyorsunuz ve yargının bu konuda verdiği
kararı değiştiriyorsunuz. Bu itibarla Anayasaya
aykırıdır.
Ben Sayın
Başkan Vekiliyle bahse girdim. Anayasa Mahkemesine gider, bu karar iptal
edilirse Anayasaya aykırılık nedeniyle, birer kat elbiseye
iddiaya girdik çünkü burada kayıtlara geçsin. O zaman göreceğiz
elbiseyi siz mi alacaksınız ben mi alacağım!
SAFFET KAYA
(Ardahan) - Bu iddia 550 milletvekiliyle mi?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Onun için, değerli milletvekilleri, eğer hakikaten hukuk
denetiminden kaçmak istenmiyorsa, idarenin keyfî işlem tesis etmesi
istenmiyorsa, gerçekten nitelikli, kaliteli adayların bu imtihanlarda imtihan
heyetindeki birtakım yandaşlarının olmaması nedeniyle,
torpillerinin olmaması nedeniyle kaybedilmesi istenmiyorsa bence burada bu
görüntülerin alınması zorunludur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, buyurunuz.
Sözünüzü
tamamlayınız lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bu itibarla bu önergemizin kabulünü diliyorum. Ama
keyfîliği siz ilke kabul etmişseniz, Efendim yargı denetimi
olmasın. Derseniz, tabii ben bu konuda bir şey diyemem. Teklif
sahibi arkadaşımız bunu izah ederken gerçekten işin özünü
yanlış anlattı. Çünkü burada kendisi de
Bilmiyorum eski bir
Sayıştay mensubu olduğunu söylediler. Bence o kurumlardan gelen
insanların hukuktan kaçmamaları lazım, hukuki denetimden
kaçmamaları lazım, hukuk herkese gerekli.
Onun için
önergemizin kabulünü diliyorum, saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 427 Sıra Sayılı Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. maddesinin
5. fıkrasında yer alan Kompozisyon ibaresinin Kompozisyon,
Yabancı Dil, üç ibaresinin bir ibaresi ile ve 6ncı fıkrasında
yer alan Bunun dışında mülakat ile ilgili herhangi bir
kayıt sistemi kullanılamaz. cümlesinin Mülakat sınavı
sesli ve görüntülü sistemle kayıt altına alınır.
cümlesiyle değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Hakkı Suha Okay (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 1inci maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bu
kanun teklifinin yargı kararlarının etkisizleştirilmesi ve
yargı kararlarının arkasından dolanılması ve buna
yasal kılıf oluşturulmasına yönelik
hazırlandığı açıkça bellidir.
Öte yandan bu
kanun teklifi Anayasamıza aykırıdır. Şöyle ki:
Anayasamızın 2nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu
tanımlanmıştır.
Anayasanın
2nci maddesinde belirtilen bu hukuk devleti Her eylem ve işlemi hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, yasaların üstünde
Anayasanın ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri bulunduğu bilincinde olan bir devlettir. deniliyor.
Oysa,
değerli arkadaşlarım, bu getirilen teklif, bugüne kadar AKP
İktidarının gerçekten yasaları dolanmak için getirdiği
bir tekliftir. Şöyle ki: Bundan daha önce Kaymakamlık
Yönetmeliğine uygun olarak kaymakamlık sınavları
yapılmaktaydı, ancak bu Kaymakamlık Yönetmeliğine
dayanılarak yapılan sınavlar sonucunda, bir adayın
başvurduğu dava neticesinde
2008 yılında ÖSYM sınav
yapıyor, bir aday dava açıyor ve bu dava sonucunda,
Danıştay 12. Dairesi, hem burada Kadro sayısının 4
katı kadar aday çağrılır. hükmünü iptal ediyor hem de
yine, burada, Ses ve kayıtları kaydedilemez. hükmünü de yine iptal
ediyor.
Daha sonra,
Danıştay Dava Dairelerine yapılan bir itiraz, yönetmelikin
10uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan 4 katı kadar
aday ifadesinin yürütülmesinin durdurulmasına karar veriyor,
davacının sözlü sınavda başarısız
sayılmasına ilişkin işlem de sınav öncesinde sorulan
soruların ve yanıtların hazırlanmamış
olması, sözlü sınavın sesli ve görüntülü kayıt
yapılmak suretiyle gerçekleştirilmemesini hukuka uygun
bulmamıştır değerli arkadaşlarım.
Hemen AKP
İktidarı bu Danıştay kararını etkisiz kılmak
için 5917 sayılı Yasayı getirmiştir. Bu yönetmelik hükmünü
aynen yasa hükmü hâline getirmiştir. Bu yasa da Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından, Anayasa Mahkemesine iptal istemiyle dava
açılmıştır.
Şimdi,
önümüzdeki kanun teklifi de buna benzer bir kanun teklifidir. Bir kere, bizim
değişiklik önergemizde, adayların gireceği sınavlara
yabancı dilin de eklenilmesini istemekteyiz. 21inci yüzyılı
tamamladığımız bu süreçte Sayıştayda yabancı
dil bilmeyen elemanların olmasını herhâlde AKPli milletvekili
arkadaşlarımız da kabul etmezler.
Yine öte yandan,
burada 4 katı kadar, mülakata, sözlü sınava adam
çağırılması demek, demin de açıkladığım
nedenlerle, bir kere hukuka aykırıdır. Öte yandan da
yazılı sınavı geçersiz ve etkisiz kılmaya yönelik bir
yöntemdir. Hâkimler ve savcılar sınavında da aynı şekilde
oldu. Efendim, yazılıyı kazananların bilmem kaç katı
kadar sözlü sınava adam çağırıyorsunuz.
Sözlü
sınavın yapılmasının amacı, gerçekten, görülecek
işin niteliğine, adayların dış görünüş
itibarıyla görülecek işin niteliğine uygun olup
olmadığına karar vermektir. Bunun için yazılıda
başarılı olan adaylardan 4 katını çağırmaya
gerek yoktur; onlardan bir miktar, toleranslı bir miktar getirilmek
kaydıyla amaç hasıl edilebilir.
Buradaki amaç
şu aslında: Yazılıya girenlerin ve yazılıda
başarılı olanların içinden boş kadro
sayısının 4 katı kadar adam çağırmakla, AKP,
kendi yandaşlarını işe alma konusunda daha fazla seçme
hakkına sahip olacaktır. Bu sırıtıyor zaten, yani
hukuka aykırı olduğu sırıtıyor. Anayasanın
10uncu maddesine ve 70inci maddesine aykırı olduğu buradan da
bellidir değerli arkadaşlarım.
Yine öbür
taraftan da, bu Ses ve kayıt yapılamaz. Bunun dışında
mülakat ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılamaz. ifadesi
de, demin de açıkladığım Danıştay kararında
da açıkça belirtildiği üzere, yasaya aykırıdır.
Bugün,
üniversitelerde asistanlık sınavları yapılmaktadır.
Asistanlık sınavlarında kameralarla kayıt
yapılması konusunda YÖKün talimatı vardır ve bu böyle
olmasına rağmen, şimdi kalkıp da böylesine önemli bir
sınavda kayıt sisteminin konulmamasını savunmak, sadece
tutanak düzenlenmesini yeterli görmek, aslında buradaki gerçek niyeti de
amacı da ortaya koymaktadır. Eğer siz
yaptığınız işlemlerle yaptığınız
eylemlerin hukuka uygun olduğunu savunuyor iseniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla)
yapılan mülakatta, gerçekten, insanlar arasında
siyasi düşüncelerine veya diğer nedenlere dayalı bir ayrım
yapılmadığı iddiasında iseniz bu sınavın
oluş şeklinin, ses ve kayıtlarının görüntüye
alınmasına karşı çıkmanın anlamı yoktur,
hele hele deminden de dediğim nedenlerle. Yani değişik
kurumlarda artık bugün bu mülakatlar kayıt altına
alınmaktadır.
Siz mesela
Efendim, telefon dinlenirken
diyorsunuz, bakan söyledi bu kürsüde
Canım siz de rastgele konuşmayın. İşte, herkes
konuşmasına dikkat etsin. Yani eğer açığınız
olmamış olsa konuşmaktan korkmazsınız. diyorsunuz.
Ben de size şöyle söylüyorum: Eğer siz bu sınavlarda gerçekten
ayrımcılık gayrımcılık yapmayacaksanız bu
sınavların kayıt altına alınmasından
korkmazsınız. Dolayısıyla sınavların kayıt
altına alınmasına yönelik bu değişiklik önergemizi de
kabul edersiniz diye düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var herhâlde Sayın Başkanım, kâtip
üyeler var gibi diyorlar.
BAŞKAN
Elektronik oylama yapıyorum. Anlaşamadık.
Buyurunuz, iki
dakika süremiz var.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddolunmuştur.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 427 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile
değiştirilen Sayıştay Kanununun 9 uncu maddesinin dokuzuncu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ertuğrul
Kumcuoğlu
Aydın
Adaylık
süresi sonunda olumlu sicil alanlar Memurlar Seçim ve Disiplin Kurulunun
kararı ve Birinci Başkanın onayıyla denetçi
yardımcılığına atanırlar. Olumlu sicil
alamayanların görevine Memurlar
Seçim ve Disiplin Kurulu kararı ve Birinci Başkan onayıyla son
verilir. Denetçi yardımcılarının meslekî eğitim ve
staj süresi asgari iki azami üç yıldır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kumcuoğlu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
Hemen
başlangıçta bir hususu size arz etmek istiyorum. Benim telefonum
Genel Kurul salonunda çalışıyor. Ya Hükûmet beni özel bir
dinleme moduna aldı veyahut da sistemde bir sakatlık var. Lütfen
gereğini yapın.
İkincisi,
Sayın Başkan, kanun yapma ciddi bir iştir, bunu hepimiz
biliyoruz. Kanunların düzgün bir Türkçeyle, tutarlı bir şekilde,
doğru ve kolay anlaşılır bir biçimde kaleme
alınması şarttır. Benim önergemi dikkatle okuduğunuz
takdirde durum son derece açıktır. Bir madde kaleme
alınırken bu maddedeki ifade sistematiğinin belli bir
tutarlılık içinde olması lazım. Söz konusu maddenin onuncu
fıkrasına baktığınız vakit, bu
tutarlılığın mevcut olmadığı ve bu
fıkranın birinci cümlesinin paragrafın sonuna gitmesi son derece
açıktır. Bunu düzeltmek suretiyle yaptırmak istedim ama maalesef
Kanunlar ve Hukuk Dairesiyle anlaşamadık, ister istemez önerge vermek
durumunda kaldım.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada bir kanunu
tartışıyoruz ve bu kanun bir teklif, bir değerli
arkadaşımız tarafından verilmiş. Fakat maalesef gerek
bu kanunun metninde gerek gerekçesinde bizim, olayı
sağlıklı bir şekilde kavrayıp, anlayıp
sağlıklı bir karar vermemizi sağlayacak belli unsurlar
zikredilmemiş. Şimdi, burada birtakım memurların
mağduriyetinin giderilmesinden bahsediyor. Peki, bu kişilerin
sayısının ne olduğu bize söylendi mi bu noktaya kadar?
Söylenmedi. Ben haricen öğrendim, 90 kişi.
Şimdi,
arkadaşlar, değerli milletvekilleri, Sayın Başkan;
Sayıştay bu memleketin en seçkin kurumlarından birisidir.
Sayıştay denetçiliği son derece önemli bir ihtisas
mesleğidir. Bu mesleğe bir kerede 90 kişi alıyorsanız,
bunun için, o kurum içinde son derece etkin, sağlıklı, modern
bir eğitim sistemi oluşturmuş olmanız gerekir. Bugünkü
Sayıştayda buna Vardır. demek mümkün değil. Bu, işin
birinci soru işareti gerektiren tarafı.
İkincisi:
Burada mağdur olan insan sayısı kaç? diyorum yani
sınavı kaybeden? 35. Bu kadar büyük sayıda insan niye
başarısız olmuş? diye sorguladığımda bir
gerçek ortaya çıkıyor: Bu çocuklar başarılı olsa dahi,
maalesef, sınavı kazanmış
sayılamayacaklarmış. Niye? Çünkü bu 90 kişi için denetçi
yardımcılığına atanabilmek için mevcut kadro
sayısı altmışmış. Peki, Hangi kamu yöneticisi,
hangi yetkiyle ve akla uyarak 60 kişilik bir boşluğa 90 tane
memur adayı alıyor ve ne maksatla alıyor? dendiği zaman
birdenbire Sayın Poyraz burada bize tüyoyu verdi, dedi ki: Bu
memurların pek çoğu otuz yaşını aşmanın
eşiğinde. Dolayısıyla, eğer bu düzenlemeyi yapmazsak
memur da olamayacaklar. Beyefendiler, hanımefendiler, bu memlekette
yükseköğretim yirmi bir-yirmi iki yaşında bitiyor. Bunların
büyük bir çoğunluğu otuz yaşına yakın
Sayıştay denetçi yardımcılığı
adaylığına alınmışsa bu konuda kafanızda bir
sual işareti belirmez mi? Niye bunlar otuz yaşlarına kadar
beklediler Sayıştaya girmek için, yoksa buraya özel olarak mı
davet edildiler ve belli bir arayış dâhilînde yönlendirildiler? Bu
sualin cevabını da burada ilgililer vermek durumundadır.
Şimdi bize
geliyorlar Bu işi düzeltin. Peki, biz bu işi yanlış
yapanlardan hesap sormayacak mıyız? Bakın, üç önemli soru
işareti koydum sizin önünüze:
1) Devleti
sıkıntıya soktular.
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisini sıkıntıya soktular.
Kim yaptı?
Sayıştay yönetimi. Peki, bu Sayıştay yönetimine Bu
hataları niçin yaptınız? diye soruyu kim soracak? Meclis
Başkanlık Divanı. Sayın Yakut orada oturuyor. Lütfen,
Sayın Yakut, görevinizi yerine
getiriniz. Sayıştay mümtaz bir kurumdur. Sayıştay
doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı
sorumludur ama Türkiyede hiçbir kurum layüsel değildir. Böyle bir hata
yapılmışsa, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek,
bunun hesabının bu millete verilmesi lazım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) -
çünkü bunun zaman maliyeti var, çünkü bunun para
maliyeti var, çünkü bu tür yanlışlıklar, bu tür hareketler
hepimizin sinir sistemini ciddi surette bozuyor; buna kimsenin hakkı yok.
Onun için, mümtaz
kurumların yöneticilerinin de mümtaz hareket etmeleri lazım. Mümtaz
kurumun mensuplarının da özel seçilmeleri lazım. Bu meslek bir
ihtisas mesleğidir, buraya böyle 90 kişi hurra diye affedersiniz-
adam alıp, ondan sonra yarım yamalak yetiştirip, ondan sonra
belli bir sınava alıp Başarılı olmadılar. deyip
bu insanları sadece mağdur değil rencide etmeye de kimsenin hakkı
yok. Ama bu yapılmıştır, yapılanları
vicdanlarıyla karşı karşıya bırakıyorum.
Herhalde bu Meclis bu hesabı soramayacak ama Allah herhalde sorar.
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Poyraz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Kumcuoğlu, benden bahsederek, benimle ilgili
olarak yanlış aktarımlarda bulundu, o konuda bir açıklama
yapmak istiyorum.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Ben, efendim, önerge sahibi olduğu için
burada
Ben, şahsına yönelik bir şey söylemedim.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Hayır, hayır; şahsımla ilgili demedim
zaten.
BAŞKAN
Şahsı için söylemedi o da zaten, yanlış anlamayı
düzeltmek istiyor.
Buyurunuz
efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlunun, Sayıştayda kadrosuz eleman
çalıştırıldığı yönündeki
konuşmasına, Sayıştayda kadrosuz eleman
çalıştırılmasının söz konusu olmadığına
ilişkin açıklaması
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; burada kadrosuz eleman alımı
falan söz konusu değil. Yani, burada, mülakat sonrası
yaklaşık 60 kişi göreve başlamıştır ve
yaklaşık yedi ay gibi süre de Sayıştayda denetçi yardımcısı
olarak da çalışmıştır, bu
arkadaşlarımızın kadrosu vardır. Yani, kadro yok diye
biz bu arkadaşları kazandırmış da bir kenarda
bekletmiş değiliz üstat.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Öyle mi? 35 kişiye kadro vermemişsiniz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Hayır, onlar sınavı kazanamayan
arkadaşlarımız. Bu şekilde.
Bir diğer
husus, değerli arkadaşlar, burada kişiye özgü
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Yapmayın!
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Hayır, yani bir kanun maddesi ihdas ederek Türkiye
Büyük Millet Meclisi -bir yaraya parmak bastığı ifadesini dün de
kullandım- Danıştayın tespit ettiği hususlardaki
eksiklikleri gidererek bundan sonraki sınavlarda benzer
sıkıntıların yaşanmaması, mağduriyetlerin
yaşanmaması için biz bu düzenlemeyi esas amaç olarak getirdik. Ama
bir taraftan da var olan, mevcut yanlışlığın,
eksikliğin, mağduriyetin giderilmesi noktasında bir niyetimiz
olduğunu da burada belirttik.
Dolayısıyla,
burada iyi düşünülmemiş, iyi incelenmemiş, üstünkörü, lalettayin
yapılmış bir iş yok, tamamen bundan sonraki
mağduriyetlere yol açılmaması noktasında ilgili kurumlarla
da görüşülerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve Kararlardaki
arkadaşlarımız, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımızla da görüşerek, Maliye
Bakanlığındaki arkadaşlarımızla da görüşerek
bu metne son şekli verildi. Yani elimize kalemi alıp da bu metni
böyle yazıp da buraya getirmedik.
Bu hususun
taraflarınızca bilinmesini arzu ettiğim için söz aldım.
Sayın
Başkanıma da söz verdiği için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Poyraz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.46
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.45
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
427 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi,
4üncü sırada yer alan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı:
397)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı:
395)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bundan sonraki işlerde de komisyon
bulunamayacağı anlaşıldığından kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 19 Kasım 2009 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.47