DÖNEM: 23 CİLT: 53 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
21inci
Birleşim
19 Kasım 2009 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdölün, Dünya Çocuk Hakları Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yer fıstığı üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- İzmir
Milletvekili Nükhet Hotarın, Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, önümüzdeki dönemde çocuklarla ilgili en
önemli konunun madde bağımlılığı olduğuna,
Millî Eğitim Bakanlığının önlemler alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin konuşmasında
anlattığı gibi çiftçinin durumunun iyi olmadığına
ilişkin açıklaması
3.- Osmaniye Milletvekili
Hakan Coşkunun, Tarım Bakanlığının,
yağlık kalitesi yüksek, verimi yüksek yer fıstığı
çeşitleri üzerinde çalışması ve yer
fıstığının yağlık prim kapsamına
alınmasına ilişkin açıklaması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Aydın Milletvekili Ertuğrul
Kumcuoğlunun, Avrupa Parlamentosundaki seçimle ilgili farklı anlam
ifade eden sözlerine ilişkin açıklaması
5.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, sözlerini yanlış yorumladığına
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının (6/1319) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/160)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, kültür mantarı
yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/468)
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 29 milletvekilinin, ÖSYMnin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/469)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 28 milletvekilinin, üniversitelerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/470)
C) Tezkereler
1.- TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Moskovada düzenlenecek olan
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin 34üncü
Genel Kuruluna katılmak üzere, beraberinde bir heyetle Rusyaya resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1015)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/512) (S. Sayısı: 427)
4.- İmar
Kanunu ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı:
397)
5.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
6.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
7.- Bolu
Milletvekili Fatih Metinin, 491 Sayılı Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/137) (S. Sayısı:
228)
8.- Türk Borçlar
Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/674) (S. Sayısı:
375)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
ile Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 351)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu
Arasında İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumunun İstanbulda Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/594) (S.
Sayısı: 265)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Türkiyede Bir Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/672) (S.
Sayısı: 416)
12.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 373)
13.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/531) (S. Sayısı: 380)
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/579) (S. Sayısı: 340)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Bursa Milletvekili Ali
Koyuncunun, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu
Arasında İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumunun İstanbulda Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Kamu Görevlileri Etik Kuruluna yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/10044)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Egemen Bağışın cevabı
(7/10137)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, THY uçuşlarında
dağıtılmayan bir gazeteye ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/10269)
4.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, bir yakınının şirketine
ihalesiz iş verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/10706)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00te açılarak yedi oturum yaptı.
Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya, emeklilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat ilinin sorunlarına,
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbulda şebeke suyu ve
ulaşım ücretlerine yapılan zamlara,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlu cevap verdi.
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun,
gündem dışı konuşmasına verdiği cevapta
İstanbul metrosuyla ilgili yanlış bilgilendirmede
bulunduğuna;
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun, gündem dışı konuşmaya verdiği cevapta
yaptığını söylediği hizmetlerinden dolayı
kendisine teşekkür ettiğini ancak yapılması gereken daha
çok hizmet bulunduğuna;
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu, İstanbul Milletvekili Çetin
Soysalın, şahsına sataşması nedeniyle bir
konuşma yaptı.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1274),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1375),
Esas
numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, askerlik hizmeti
sırasında meydana gelen ölüm olaylarının
araştırılarak (10/465),
Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin, çocuk kaçırma
olaylarının araştırılarak çocukların
korunması için (10/466),
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak (10/467),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/96) esas
numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun 18/11/2009 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen ve ön görüşmeleri yarım kalan (10/67,
10/75, 10/82, 10/122, 10/141, 10/180, 10/193, 10/208, 10/216, 10/229, 10/304,
10/309, 10/320, 10/324, 10/336, 10/337, 10/338, 10/342, 10/374, 10/377, 10/404)
esas numaralı, madencilikle ilgili Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 18/11/2009 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, CHP Grubu önerisi üzerinde konuşan
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, grubuna sataşması
nedeniyle bir konuşma yaptı.
Genel Kurulu
ziyaret eden Pakistan Parlamentosu üyelerinden oluşan Pakistan Senatosu
Başkan Vekili Mir Jan Muhammed Khan Jamali
başkanlığındaki heyete Başkanlıkça Hoş
geldiniz denildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
4üncü
sırasında bulunan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun (1/713) (S. Sayısı: 397),
5inci
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S.
Sayısı: 395),
Görüşmeleri,
3üncü
sırasında bulunan, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (2/512) (S.
Sayısı: 427) görüşmelerine devam olunarak 2nci maddesine kadar
kabul edildi; verilen aradan sonra,
Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde konuşan Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın,
muhalefetin, Anayasaya aykırılık iddiasında
bulunmadığını ifade ettiğini; oysa kanun teklifinin
sıra sayısının dokuzuncu sayfasının son
paragrafında Kanun teklifi Anayasanın hukuk devleti ilkesine
aykırı maddeleri ihtiva etmektedir. şeklinde muhalefet
şerhinin bulunduğuna,
Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraz, Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlunun,
Sayıştayda kadrosuz eleman
çalıştırıldığı yönündeki
konuşmasına, Sayıştayda kadrosuz eleman çalıştırılmasının
söz konusu olmadığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
19 Kasım 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 19.47de son verildi.
|
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Gülşen
ORHAN |
|
|
Burdur |
|
Van |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 29
II.- GELEN KÂĞITLAR
19 Kasım 2009 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 Milletvekilinin, kültür mantarı
yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/468) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.10.2009)
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 29 Milletvekilinin, ÖSYMnin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/469)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 28 Milletvekilinin, üniversitelerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/470) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.10.2009)
19 Kasım 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla
söz isteyen Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöle aittir.
Buyurunuz
Sayın Erdöl. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdölün, Dünya Çocuk
Hakları Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, çocuk haklarına dair uluslararası sözleşme
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 20 Kasım 1989 tarihinde yani
bundan yirmi yıl önce kabul edilmiş ve ülkemiz bu sözleşmeyi
1994 yılında onaylamıştır.
Sözleşme
gereği pek çok güzel şey yapılmış ancak ülkemizde bir
çocuk ombudsmanlığı henüz kurulamamıştır. Bu
nedenle çocuk haklarının izlenmesi konusunda yürütmeden
bağımsız çalışabilecek bir mekanizmaya ihtiyaç
duyulmaktaydı.
Pek çok güzel
şey bu dönem içerisinde çocuklarla ilgili yapıldı. Bunları
da kısaca söylemem gerekirse: Pek çok uluslararası
anlaşmanın yanı sıra Çocuk Koruma Kanunu gibi çok önemli
bir kanun, aynı zamanda Çocukların Tütün ve Tütün Mamullerinin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun, Çocukların Uçucu
Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun gibi pek çok önemli
kanun da bu dönem içerisinde çıkarılmış oldu.
Aynı
zamanda, birkaç araştırma komisyonu kurularak çocuklarla ilgili
sorunlar irdelenmiş oldu. Bunlar içerinde, Çocukları Sokağa
Düşüren Nedenlerle Sokak Çocuklarının Sorunlarının
Araştırılmasına Dair Komisyonun, Töre ve Namus Cinayetleri
ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin
Araştırılmasına Dair Komisyonun, yine Çocuklarda ve Gençlerde
Artan Şiddet Eğilimi ile Okullarda Meydana Gelen Olayların
Araştırılmasına Dair Komisyonun ve nihayet Uyuşturucu
Başta Olmak Üzere Madde Bağımlılığı ve
Kaçakçılığı Sorunlarının
Araştırılmasına Dair Komisyonun kurulmasını ve
çok önemli kararlar alınmasını çocuklar adına çok önemsiyor
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum.
Bu arada, biz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçtiğimiz yıl, zamanın Meclis
Başkanı Sayın Köksal Toptan Beyin önderliğinde,
milletvekili arkadaşlarımızla birlikte ve UNICEFin
katkılarıyla Çocuk Hakları İzleme Komitesini kurmuş
olduk. Bunun altını çizerek söylemem gerekiyor ki gerek Türkiyede ve
gerek dünya parlamentolarında Çocuk Hakları İzleme Komitesi,
yaptığımız şekliyle, dünyada bir ilktir. Bunu burada
büyük bir memnuniyetle ifade etmek istiyorum.
Komitemizde
Sayın Necdet Ünüvar, Adana Milletvekili; Halide İncekara,
İstanbul Milletvekili; Nevingaye Erbatur, Adana Milletvekili; Sevahir
Bayındır, Şırnak Milletvekili; Mehmet Emin Ekmen, Batman
Milletvekili; Avni Erdemir, Amasya Milletvekili; Şenol Bal, İzmir
Milletvekili ve bendeniz Trabzon Milletvekili olarak 8 arkadaş görev
yapmaktayız.
Parlamentoda
grubu bulunan tüm siyasi partilerden ve ülkemizin dört bir yanından olmak
üzere, ihtisas komisyonları, meslekleri ve seçim bölgeleri birbirinden
farklı 4 erkek, 4 bayan, özellikle bayan-erkek dengesini korumaya gayret
ettiğimiz bu Komitenin bu kadar çok değerli, nezih milletvekili
arasından ne kadar zorluklarla oluşturulduğunu takdirlerinize sunarım.
Komite, çocuk
haklarıyla ilgili konularda bir iletişim platformu oluşturacak
ve onların, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetim
faaliyetlerinin her aşamasında çocuk haklarıyla ilgili
demokratik karar süreçlerinde yer almalarını sağlayacaktır.
Ülkemizdeki milyonlarca çocuğun seçme ve seçilme haklarına sahip
olmadığını hepimiz biliyoruz. Komitemiz, oy hakkı
olmayan bu çocukların Türkiye Büyük Millet Meclisinde âdeta temsilcisi
olacaktır, çocuk hakları konusunda kamuoyunda
duyarlılığın artması için çalışmalar
yapacaktır, aynı zamanda, ülkemizde Çocuk Hakları
Sözleşmesinin uygulanmasını izleyecek ve bu konuda raporlar
yayınlayacaktır.
Komitemiz,
çocukları ilgilendiren her konuda duyarlı hareket etmeye devam
edecektir. Kamuoyunda bilindiği şekliyle, kaybolan çocuklar
konusunda, ayrıca, taş atan çocuklar da denen suça itilmiş
çocukların durumlarıyla da ilgilenmiştir. Komitemizden 4 üye
Adanaya, 4 üye Diyarbakıra giderek konuyu yerinde incelemiş ve gerekli
önerilerini ilgili makamlara iletmiştir.
Bu süre
içerisinde oluşturulan ve bugün Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız tarafından uygulamaya konulacak olan ve
kamuoyuyla paylaşılacak bir diğer önemli aktiviteyi de sizlerle
paylaşmak istiyorum. UNICEFin teknik destekleriyle Komitemize ait olan
bir web sitesi oluşturulmuştur. Bu site sayesinde
çocuklarımız gerek İnternet üzerinde ve gerekse cep
telefonlarından SMS göndererek bizimle doğrudan irtibata
geçebileceklerdir. Ayrıca, bu web sitesinde çocuklarla ilgili olan tüm
yasal mevzuat Türkçe ve aynı zamanda öncelikle İngilizce olmak üzere
yayınlanacak ve gerektiğinde güncellenecektir. Böylelikle çocuklarla
ilgili mevzuata ihtiyaç duyan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CEVDET ERDÖL
(Devamla) Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
gerek hâkim,
savcı ve avukat gerekse ilgi duyacak herkese önemli bir kaynak, bir rehber
olacaktır. Dünya parlamentoları arasında böyle bir uygulama
ilktir. Bu sistemi ilk olarak ortaya koyan Komitemiz
çalışmalarını çocuklarımızın
katkılarıyla daha da pekiştirerek yürütecektir. Bunun dünyadaki
diğer parlamentolara da örnek olacağını ümit ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, dünya
parlamentoları arasında kuruluş gününü çocuklarına bayram
olarak armağan eden Meclisimizden başka bir parlamento
bulunmamaktadır. Çocuklarına bu kadar önem veren bir ülkenin
parlamentosuna da bu kadar güzel bir işi yapmak yaraşırdı.
Amacımız, ülkemizin rengârenk çiçekleri olan güzel
yavrularımızın daha eğitimli, daha bilgili ve daha sevecen
olabilmesi için katkı verebilmektir. Ülkemizin çocuklarının
birbirini sevmesini, birbirine taş değil, çiçek, gül
atmasını sağlamak için çaba sarf etmekteyiz, velev ki gül
dikenli olsun. Bunu sağlayabilmek için bütün gücümüzle ve sabırla
gayret edeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEVDET ERDÖL
(Devamla) Sayın Başkan, tamamlıyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
CEVDET ERDÖL
(Devamla) Büyük düşünür Mevlana ne güzel söylemiş: Ayın
karanlığa sabrı onu aydın hâle koyar. Gülün dikenine
sabrı onu güzel kokulu yapar.
Komitemizin
kuruluşunda bugüne kadar desteklerini esirgemeyen başta Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlarımız Sayın Toptan -önceki
Başkanımız- ve hâlen Başkan Sayın Mehmet Ali
Şahin Beye ve Komite üyelerimize, ayrıca tüm grup başkan
vekillerimize, verdikleri destekten dolayı ve katkı veren Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tüm idari, teknik personeline ve UNICEFe, emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Çocuk
Hakları İzleme Komitesi olarak üzerimize düşen görevi yerine
getireceğimizi ve çalışmalarımızın siz
değerli milletvekillerimizin katkılarıyla ve aynı zamanda
çocuklarımızın katkılarıyla daha güvenli, huzurlu ve
mutlu bir yarın için çocuklarımıza hizmet edeceğimizi arz
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erdöl.
Sayın
Doğru, sisteme girmişsiniz, ne için acaba?
REŞAT
DOĞRU (Tokat) 60ıncı maddeye göre iki dakika söz istiyorum bu
konuyla ilgili olarak.
BAŞKAN
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
önümüzdeki dönemde çocuklarla ilgili en önemli konunun madde
bağımlılığı olduğuna, Millî Eğitim
Bakanlığının önlemler alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dünya Çocuk
Hakları Günü dolayısıyla ben de bir şeyler söylemek için
söz almış bulunuyorum.
Çocuklarımızın
önümüzdeki dönemde en önemli konusunun madde bağımlığı
olduğu konusunu söylemek için söz aldım. Bakınız, 2007
yılında, Ankarada okuyan gençlerde yapılan araştırma:
Öğrenci sayısı 13.438; bu öğrencilerin yüzde 15,6sı
devamlı sigara kullanıyor, yüzde 14,26sı devamlı alkol
kullanıyor, yüzde 1,4ü de düzenli olarak deneme düzeyinde madde
kullandığını ifade etmişlerdir. Yani önümüzdeki dönem
içerisinde madde bağımlılığı konusunun çok ciddi
oranda araştırılması gerekir. Millî Eğitim
Bakanlığı, 2004 yılından itibaren, ülke genelinde, her
tarafta ciddi manada madde bağımlılığıyla ilgili
bir araştırma yaptırmamıştır. Bu, dünyadaki
birçok yerde yapılmış olmasına rağmen verilen
istatistiklerin hepsi çok kısa, yani sayısı az olan
istatistiklerdir.
Buradan bir kez
daha, çok önemli bir konu olması münasebetiyle, Dünya Çocuk Hakları
Günü olması dolayısıyla Millî Eğitim
Bakanlığı yetkililerine seslenmek istiyorum: Bu konuyla ilgili
olarak, yani madde bağımlılığı konusuyla ilgili
olarak araştırma yaptırılmalı ve çıkan sonuçlara
göre de önlemler alınmalıdır diyor, teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Gündem
dışı ikinci söz yer fıstığı üreticilerinin
sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Hulusi Güvele
aittir.
Buyurunuz
Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, yer
fıstığı üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yer
fıstığı üretimindeki sorunlar ve yer
fıstığı üreticilerimize verilmesi gereken destekler
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Tüm dünya
çocuklarının, özellikle çalışmak zorunda kalan
çocukların Çocuk Hakları Günü kutlu olsun. Bu konu maalesef ülkemizin
kanayan bir yarasıdır.
Değerli
arkadaşlar, içerdiği zengin besin maddeleri nedeniyle insan
sağlığına sayısız yararları bulunan, tansiyonu
dengeleyen, kolesterolü düşüren ve bu özellikleriyle kalp
sağlığının korunmasında önemli rol oynayan yer
fıstığının üretiminde bir dizi sorunlar
bulunmaktadır.
Ülkemizin yer
fıstığı üretimi yıllık 85 bin ton
civarındadır. Bu üretim miktarı komik denecek derecede
düşüktür. Örneğin, Çinde üretim 13 milyon tondur, Hindistanda 9,2
milyon ton, Nijeryada 3,8 milyon ton, ABDde 1,7 milyon tondur. Ülkemiz dünya
üretiminde 31inci sırada yer almaktadır. Dekar başına
ülkemizdeki verim 333 kilo ile dünya ortalamasının 2 katına
yakındır. Ülkemiz, yer fıstığı üretiminde -dekar
başına verimi- ABDden sonra dünyada 2ncidir. Yani ülkemizin,
özellikle üretimin yüzde 90ına yakınının gerçekleştirildiği
Adana, Osmaniye, Mersin ve Hatay illerini kapsayan Çukurova bölgesinin iklimi
yer fıstığı üretimi için çok uygundur.
Değerli
arkadaşlar, toprağın verimini artıran, ikinci ürün olarak
yetiştirilebilen yem ve yağ sanayisine ham madde oluşturma
potansiyeli yüksek olan yer fıstığının üretimi, bu
denli verimli olmasına, büyük ihracat potansiyeli
taşımasına rağmen, neden bu kadar düşüktür?
Tarımı kendi kaderine bırakmak anlayışı,
tarımda Dünya Ticaret Örgütü politikalarına boyun eğmek
anlayışı ve vizyon sahibi olunmaması yer
fıstığı üretiminde bu denli güdük kalmamıza yol açmaktadır.
Yer
fıstığının yağlı tohumlar kapsamına
alınarak, prim ödemesine geçilmesi gerekliliği tüm uzmanlarca, ziraat
odalarınca, üreticilerimizce defalarca ifade edilmiş olmasına
rağmen, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
kulakları kapalı kalmıştır. Bakanlığın
ve Hükûmetin kulakları üreticimize kapalıyken, aynı kulaklar
Cargille açıktır, aynı kulaklar Montesanoya açıktır,
Dünya Ticaret Örgütüne açıktır, kendi üreticisi ve kendi bilim insanları
yerine, GDO üreticisi firmaların desteklerini yerine getirmektedirler.
Değerli
arkadaşlar, yer fıstığı konusunda değerli
çalışmaları olan bilim insanları, ülkemizdeki potansiyelin
harekete geçirildiği takdirde ve doğru
kullanıldığı durumda yer fıstığı
üretiminin kısa vadede 300 bin tona, orta ve uzun vadede 1 milyon tona
ulaşabileceğini söylemektedirler. Bu, bütün Avrupa ve Orta Doğu
ülkelerine yer fıstığı ve yer fıstığı
yağı ihraç edebileceğimiz anlamına gelmektedir. Bu,
yapılamayacak bir şey değildir. Öngörü sahibi olmak, yer
fıstığını yağlı tohumlar kapsamına almak,
üretimi teşvik etmek bunun için yeterli olacaktır. Her yıl
yağlı tohum ithalatı için yüksek miktarda döviz
harcanırken, yağ açığımız sürerken,
zeytinyağına eş değer niteliklere sahip olan ve büyük bir
üretim potansiyeli bulunan yer fıstığına üvey evlat muamelesi
yapmak anlayışı yanlıştır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yer
fıstığının yağlı tohumlar kapsamına
alınmasıyla sağlanacak gelir artışı verilecek
primleri fazlasıyla aşacaktır. Şu anda 85 bin ton üretimi
yapılan ve ülkemizde çok büyük bir çoğunlukla çerez olarak tüketilen
yer fıstığının üreticisi, tüccarı, sanayicisi,
işçisi 100 bin insan bundan ekmek yemektedir. Üretim
artışını sağlayacak desteklerin verilmesiyle beraber
bu sayı katlanarak artacaktır. Çukurova bölgesinde yer
fıstığından yağ çıkaracak fabrikalar üretim
yetersizliğinden atıl beklemektedir. Bu potansiyeli harekete geçirmek
Hükûmetin boynunun borcudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HULUSİ GÜVEL (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu
nedenlerle yem ve yağ sanayisine ham madde sağlayabilecek büyük bir
potansiyeli olan yer fıstığının bir an önce
yağlı tohumlar kapsamına alınması gerekmektedir.
Yer fıstığının üretimi ve ihracatı
desteklenmelidir.
Yer fıstığı üretici birliklerinin
kurulması teşvik edilmelidir.
Araştırma ve pazarlama konularında yer
fıstığı üreticilerine sahip çıkacak kurum ve
kuruluşlar oluşturulmalıdır.
Fındıkta olduğu gibi yer
fıstığı için de tanıtım grubu
oluşturulmalıdır.
Yer fıstığı işleme sanayisine düşük
faizle kredi olanakları sağlanmalıdır.
Modern laboratuvarlar ve depolar kurulmalıdır.
Bunları yalnızca Çukurova bölgesinde değil GAP
bölgesinde de hayata geçirmek gerekmektedir. Gerçek açılım bu
olacaktır ve bunlar yapılırken üreticimiz, tüccarın
insafına terk edilmemelidir. Bu konuda Hükûmeti ve
Bakanlığı göreve davet ediyor, yüce Meclisi ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Güvel.
Hükûmet adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi
Eker cevap verecektir.
Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yer
fıstığının sorunlarıyla ilgili yapılan
gündem dışı konuşmaya cevap vermek için
huzurlarınızdayım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye,
biyoçeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden
bir tanesi.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Arazimizi kirlettiniz
Sayın Bakan, GDOlu ürünlerle perişan ettiniz ülkeyi; Niğde
perişan, Nevşehir perişan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Yeryüzündeki toplam endemik bitki türlerinin çok büyük bir kısmı,
3.905 tanesi Türkiyede yetişiyor. Tabii, bu biyoçeşitliliğin
unsurlarından bir tanesi de ülkemizde Osmaniye, Adana, Aydın,
Antalya, Kahramanmaraş, Mersin ve Muğlada tarımı
yapılan yer fıstığı üretimi. Ülkemizde 25 bin hektar
civarındaki bir alanda tarımı yapılıyor ve birinci
ürün veya ikinci ürün olarak çiftçilerimiz tarafından, bazen pamuk,
buğday ve mısırla münavebe veyahut tek başına
ekilmektedir.
Şimdi, 2009 yılı yer fıstığı üretim
tahminimiz, malum şu anda henüz TÜİK onunla ilgili rakamları
açıklamadı ama bizim yaptığımız tahmin, bu sene
88.600 ton civarında bir üretimin gerçekleşeceği. Tabii,
Bakanlığımız tarafından geliştirilen
çeşitler sayesinde verim önemli bir miktarda artırılmıştır
yani birim alandan elde edilen yer fıstığı üretimi dünyada
çok üst sıralarda. Son altı yıl içerisinde, 2002den sonra, yer
fıstığı üretiminde verim artışı yüzde 26
civarında yani yüzde 26 bir verim artışı gerçekleşti
bu arada. Bunda tabii, Bakanlığımızın özellikle
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından
geliştirilen çeşitlerin kullanılması
Ki bunlar içerisinde
NC-7 diye bir çeşit var, yağlık çeşit. Birim alanda 350 ila
450 kilo arasında verime sahip bir çeşit ki Türkiyede de bunun
yaygınlığı yüzde 70-80 oranında.
Burada ayrıca Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi
tarafından ıslah edilen tohumlar da var. Bunlardan
Şimdi, tabii, 88 bin ton civarındaki üretim elbette ki
artırılabilir. Bu büyük ölçüde pazara ve Türkiyedeki kullanım
şartlarına bağlı. Türkiyede, yüce Meclisin de bilgisi
tahtında olduğu gibi, daha çok çerezlik olarak, o amaçla
kullanılan bir ürün. Yağlık olarak da kuşkusuz
kullanılabilir; bu, pazar durumuna bağlı.
Değerli milletvekilleri, biz yer
fıstığıyla ilgili olarak çiftçilerimize, üreticilerimize
-ki 3.100 civarında Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil yer
fıstığı üreticisi bulunmakta Türkiyede- bu üretimi
gerçekleştirmeleri için mazot desteği ve gübre desteği veriyoruz
girdi itibarıyla.
Yer fıstığı için 2010 yılında 5,5
lira, dekar başına, bir mazot desteği ödemesi yapılacak,
ayrıca 5,5 lira da gübre
desteği ödenecek, dekar başına, yani toplam dekar
başına 11 lira mazot ve gübre desteği yer
fıstığı üreticisine ödenecek.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, yine, bilindiği
gibi, Hükûmetimiz döneminde ilk defa olarak uygulamaya konan sertifikalı
tohumluk kullanımı desteği 2005 yılından beri
uygulanıyor ve yer fıstığı için sertifikalı tohum
kullanımı desteği birim fiyatı dekar başına 7,2
lira olarak uygulanıyor 2009 yılında, 2010 yılında 8
lira olarak uygulanacak. Burada da yüzde 11,1lik bir artış söz
konusu, 2009 yılına göre.
Ayrıca, sertifikalı tohumluk kullanımı
yanında sertifikalı tohumluk üretimine de biz destek
başlattık. Burada da 2009 yılında yaklaşık 30 ton
sertifikalı yer fıstığı tohumu üretimi için toplam 21
bin lira destekleme ödemesi yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz yine
gerek Türkiyede gübre kullanımının daha etkin, daha rasyonel,
çevreye daha az zararlı olması hem de azami faydanın gübreden
elde edilmesi maksadıyla bir yeni destek daha başlattık, o da
toprak analizi desteği. Yani toprağında gübre kullanacak olan
çiftçimize diyoruz ki: Toprağının önce tahlilini yaptır,
toprağında hangi besin elementlerine ihtiyaç var, bu besin
elementlerinin miktarı hangi düzeydedir, hangi ürünü ekeceksen
Her
ürünün ihtiyaç hissettiği bitki besin elementi ayrıdır yani azot
mu, fosfat mı, diğer besin elementleri mi? Dolayısıyla bir
analiz yapın, o analizin sonucunda ihtiyaca göre, verilecek olan rapora göre
de gübrenin miktarını ve çeşidini belirleyin. Bunu
yapmaları için de yine çiftçilerimize bir destek veriyoruz. Buna biz
toprak analizi desteği diyoruz, ilave bir destek. 2009 yılında
dekar başına 2,25 lira uygulanıyor bu, 2010 yılında da
dekar başına 2,5 lira da toprak analizi desteği ödüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine yer
fıstığının da içinde yer aldığı zirai
ürünler, bitkisel ürünler ve diğer tarım ürünleriyle ilgili
işleme, paketleme ve ambalajlama tesisleri yapıldığı
takdirde, biz onlara da üst limiti 500 bin lira olmak kaydıyla, yüzde 50
hibe destek veriyoruz. Bu da son derecede önemli. Yer
fıstığıyla ilgili 7 projeyi bu yüzde 50 hibe
desteğinden faydalandırdık, 1 milyon 276 bin lira da ödeme
yapıldı.
Bu bizim Hükûmetimiz döneminde, 2006da başlayan Türkiyedeki
bütün tarımsal ürünlerle, hayvansal ürünlerle, bitkisel ürünlerle ilgili
yapılan, gerek ürün işleme ve paketleme tesisi gerek buna benzer hem
istihdam yaratan hem ürünün katma değerini artıran -soğuk
muhafaza dâhil olmak üzere, modern soğuk hava depoları dâhil olmak
üzere- getirdiğimiz bir destek şekli. Türkiyede 2006dan sonra 597
tane proje tamamlandı bitkisel ürün işleme, paketlemeyle ilgili.
Bunlar açılışı yaptı, faaliyete girdi. Şu anda
386 tanesi de devam ediyor ve hayvansal ürün işleme ve paketlemeyle ilgili
304 tane tamamlandı. Tarımsal ürün depolamayla ilgili 146 tane proje
tamamlandı, bunlar hayata girdi, uygulamaya girdi. Alternatif enerjili
sera 85 tane uygulamaya girdi, -bunlar hep yüzde 50 hibe destek alan-
soğuk hava deposu 84 tane devreye girdi. Su ürünleri işleme paketleme
19 tane. Bir de modern basınçlı sulama sistemleriyle ilgili de 421
tane proje olmak üzere 1.656 tane projeyi biz Türkiyede 2006dan sonra hayata
geçirdik. Bunlar uygulandı, şu anda faal olarak çalışıyor,
766 tane de devam ediyor. Bitenler için ödediğimiz para 220 milyon lira
yani eski parayla 220 trilyon lira, şu anda bitmekte olanlarla ilgili de
186 milyon lira. Bunlar tamamen hibe ve bunlarda yaklaşık 18 bin
civarında da kırsal alanda istihdam yaratıldı.
Dolayısıyla yer fıstığıyla ilgili de biraz önce
söylediğim gibi, 7 tane de biz bu şekildeki projeye 1 milyon 276 bin
lira ödeme gerçekleştirdik.
Buradaki kastımız, tabii, hem üretimin daha verimli hâle
gelmesi hem kırsal alanda üretilen ürünün katma değerinin
artırılması hem kırsal alanda istihdam sağlanması
ve vatandaşın ürününü ham maddeyken satması hâlinde, tabii daha
düşük fiyatla satıyor ama bu ürünü bir şekilde işleyip,
paketleyip, ambalaj yaptığı takdirde o zaman katma değeri
yükseliyor ve onu daha yüksek bir fiyatla satıyor.
Yine, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
çerçevede bir hususu daha bilginize sunmak istiyorum, tarımla ilgili
desteklemelerden ve yer fıstığıyla ilgili desteklemelerden
bahsederken: Bizim yine 2007 yılında bu meyanda
başlattığımız yeni bir proje daha var, o da makine
ekipman alım destekleri. Tarımda kullanılan, tarımsal
üretimde, hayvansal üretimde kullanılan yaklaşık 40
civarındaki değişik makine ekipmanına biz yine yüzde 50
hibe destek veriyoruz. Türkiyede 2007den sonra 33.227 projeye biz yine yüzde
50 bu meyanda hibe destek sağladık, bunun için ödediğimiz destek
miktarı da 194 milyon lira. Burada mibzerden tutun güneş kolektörüne,
çeltik fide dikim makinesinden tutun lazerli tesviye aletine, toprak
frezesinden tutun zeytin hasat makinesine, soğuk hava tesisatlı
taşıma aracından balya silaj makinesine, bahçe traktörüne, yani
tarımda kullanılan her çeşit makine ekipman aşağı
yukarı bu kapsamda çiftçiler tarafından alındığı
takdirde biz buna yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Bu, tabii yine yer fıstığı
üreticisi kardeşlerimiz için, bunun ekimini yapan kardeşlerimiz için
de geçerli bir destek. Diğer, tabii kooperatif destekleri vesaire
bunların dışında.
Bildiğiniz gibi bizim Hükûmetimiz döneminde genel bütçeyle
ilgili 656 tane kooperatife, tarımsal kalkınma kooperatifine destek
verildi yaklaşık 600 milyon lira tutarında. Kırsal Alanda
Sosyal Destek Projesinde de 944 tane projeye 667 milyon lira destek verildi.
Toplam 1.600 kooperatife 1 milyar 260 milyon lira destek sağlandı,
kooperatif desteği. Dolayısıyla, bu da yine çiftçilerimizin
istifade ettiği, yüz binlerce ailenin ortak olmak suretiyle destek
bulduğu, destek gördüğü bir alan.
Bizim, tabii Hükûmetimizin tarımla ilgili de -diğer
sektörlerde olduğu gibi- büyük bir vizyonu var. Biz bu vizyonu da zaten
değişik defalar projeler şeklinde kamuoyuyla
paylaştık. 2012 vizyonumuzu da açıkladık. Burada özellikle
çiftçilerimizin daha rekabetçi bir yapıya kavuşturulması, bunun
sağlanması için de gerek üretim girdileri yönünden gerek makine
ekipman yönünden gerek sertifikalı tohumluk yönünden gerekse bunların
işlenmesi, paketlenmesi, ambalajlanması yönüyle bir bütün olarak
Türkiyedeki tarımsal yapıyı daha modern, daha verimli ve
uluslararası ölçekte daha rekabetçi bir yapıya kavuşturmak için
yaptığımız projeler, hayata geçirdiğimiz projeler var.
Zaten bu nedenledir ki Türkiye'nin tarımsal üretimi dünyanın 8inci
büyük tarım ekonomisi hâline geldi ve 57 milyar dolar Türkiye'nin
gayrisafi hasılası mevcut. Bu, verimlilik artışıyla
sağlandı. Verimlilik artışı da desteklerin daha
rasyonel, daha makul, daha akılcı bir şekilde
kullanılmasıyla oldu.
Şimdi, bugün itibarıyla yer
fıstığının kabuklu ortalama satış
fiyatı 1,89; bu, borsaların ve piyasanın ortak fiyatı, 18
Kasım tarihi itibarıyla. Burada, üreticimiz açısından
maliyetleri dikkate aldığımızda iyi bir fiyat, uygun bir
fiyat. Dolayısıyla bunun tabii, alanlarının
artırılması, ihracatının artırılması,
ki sözün burasında yer fıstığı ihracatıyla ilgili
olarak da ben size bir bilgi vermek istiyorum. Örneğin 2002
yılında Türkiyede yer fıstığı ihracatı 827
bin dolar civarında iken 2008 yılında 2 milyon 55 bin dolara
çıktı, bu da 2,5 katlık bir artış demektir. 2008
yılında 502 ton yer fıstığı -gerek çerezlik,
ambalajlı vesaire gıda ürünü şeklinde- ihracatı
gerçekleşti. 2009 yılı 5inci ay itibarıyla
ihracatımız miktar olarak 300 ton ve değeri de ilk yılın
ilk 5 ayında 959 bin dolar. Dolayısıyla yıl sonu
itibarıyla inşallah bu, yine, geçen yılki miktarı
aşacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yer
fıstığı maliyetinin 2009 yılı itibarıyla
yaklaşık yüzde 6sını biz destek olarak ödüyoruz. Tabii,
gönül arzu eder ki, bu ürün de diğer ürünler gibi gelişmesi
artsın, daha yüksek bir pazar fiyatına kavuşsun. Biz de bundan
ancak memnuniyet duyarız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yer
fıstığı üreticileriyle ilgili, tabii
Bakanlığımızın gerek pazar durumuna gerek bu ürünlerin
kullanım alanlarına göre ve Türkiye için genel ekonomi ve genel
tarımsal ürün deseni açısından taşıdıkları
öneme göre yapılan çalışmalarla bunların yıl
içerisinde, zaman içerisinde desteklemelerinde artışlar,
gelişmeler olacak. Bundan sonra da biz bu şekildeki
çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Ben yer fıstığı üreticilerimize
hayırlı, bol kazançlar diliyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.
Sayın Varlı, sisteme girmişsiniz.
MUHARREM VARLI (Adana) Ben bir katkıda bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlının, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin konuşmasında anlattığı gibi çiftçinin
durumunun iyi olmadığına ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanı kürsüde veya bir başka yerde
dinlediğimiz zaman âdeta bir çiftçi olarak benim bile inanasım
geliyor yani çiftçilerin ne kadar iyi olduğuna. Öyle güzel tozpembe
çiziyor ki rakamlarla yani ben bile bir anda şaşırıyorum
ama gerçek böyle değil. Gerçek nasıl? Çiftçilerimiz her yıl yeni
krediler bularak ancak tarlalarını ekebiliyorlar. Eğer kredi
bulamazlarsa faizcinin, tefecinin eline düşerek tarlalarını
ekebiliyorlar. Gerçek bu.
Tabii, Sayın Bakan, bir de Başbakanla da ters
düşüyor. Başbakanın birkaç gün önce gazetelerde beyanatı
vardı tarıma biraz daha fazla destek vermek lazım diye. Herhâlde
Sayın Bakan bunu görmemiş ki veya Başbakanla
görüşmemişler bu arada. Yani Sayın Başbakanın bile
tarıma destek verilmesi gerektiğini söylediği yerde siz bu kadar
güzel tozpembe tablo çiziyorsunuz ki Sayın Bakan yani çiftçilerimiz
gülüyor sizin bu anlattıklarınıza. Hakikaten
insanlarımız o kadar kötü günler geçiriyor ki, artık
çoluklarının çocuklarının rızkını temin
edemeyecek duruma geldiler.
Bir de bu buğday desteğiyle ilgili Kurban
Bayramından önce vereceğinizi söylemiştiniz, ancak şu ana
kadar hiçbir gelişme yok. Bu konuda da lütfen sözünüzde durursanız
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Varlı.
Sayın Coşkun
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Ben de katkıda bulunmak
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
3.- Osmaniye Milletvekili Hakan
Coşkunun, Tarım Bakanlığının, yağlık
kalitesi yüksek, verimi yüksek yer fıstığı çeşitleri
üzerinde çalışması ve yer fıstığının
yağlık prim kapsamına alınmasına ilişkin
açıklaması
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Şimdi, Sayın Bakanım konuşmasında yüzde
26 verim artışından bahsetti, doğrudur. Çukurova
Üniversitesinde Profesör Doktor Halis Arıoğlunun, bununla ilgili,
verimliliği yüksek çeşitlerin geliştirilmesiyle ilgili
bayağı çalışmaları var. Ve yer
fıstığı üretiminin yüzde 80i olan Adana ve Osmaniye
illerimizde ağırlıklı bunun ekiminden kaynaklanan bir verim
artışı var. Ama bizim daha önemli bir verim
artışımız var. Ne yazık ki 2002den bu yana Osmaniye
çiftçisi, Adana çiftçisi yer fıstığından para
kazanamadığı için daha iyi bir bakım yapmak suretiyle
verimini kendi çabasıyla biraz artırmıştır diyorum.
Çünkü şöyle bir bakarsak 1999-2002 arası 2-3 TLye giden yer
fıstığının fiyatı 1-1,5; hatta 2 TLye kadar
düşmüştür, daha önce 0,5-0,8 TL arasında gördüğümüz
zamanlar da oldu. Ağırlıklı olarak üniversitelerimizin
bilhassa, ağırlıklı olarak araştırma
enstitülerimizin, Tarım Bakanlığına bağlı, yer
fıstığının yağlık kalitesi yüksek, verimi
yüksek çeşitleri üzerinde çalışmasının uygun
olacağını düşünüyorum. Hem bu, yağlık prim
kapsamına alınmasında önemli bir rol olacaktır. İki
buçuk yıldan beri bunun yağlık prim kapsamına
alınması için bütün bölge milletvekillerimizle
çalışmamıza rağmen, hatta Hükûmetten söz almamıza
rağmen iki buçuk yıldan beri yağlık prim kapsamına ne
yazık ki aldıramadık.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Coşkun.
Gündem dışı üçüncü söz Dünya Çocuk Hakları
Günü dolayısıyla söz isteyen İzmir Milletvekili Nükhet Hotara
aittir.
Buyurun Sayın Hotar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Nükhet
Hotarın, Dünya Çocuk Hakları Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
NÜKHET HOTAR (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tüm ülkemiz ve dünya çocuklarına
buradan sevgilerimi sunuyorum.
Bilindiği gibi, çocuk hakları, insan hakları
çerçevesinde ele alınmakta, 20nci yüzyıl başlarından
itibaren sanayileşme ve savaşların neticesinde çocukların
korunması giderek önem kazanan bir konu hâline gelmektedir.
1924 yılında çocukların yaşama, gelişme,
beslenme, yardım görme, istismardan korunma haklarını güvence
altına alan Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesini en önce benimseyen
ülkelerden birisi Türkiye olmuş ve Mustafa Kemal Atatürk tarafından
imzalanmıştır.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye
Büyük Millet Meclisinin açılış günü olan 23 Nisanın
çocuklara bayram olarak armağan edilmesi Türk ulusunun çocuklara
verdiği değerin en önemli göstergesidir. Dünya parlamentoları
arasında kuruluş gününü çocuk bayramı olarak kutlayan
başka bir parlamento da yoktur.
Dünyadaki gelişmelerin neticesinde çocuk hakları
konusunda son aşama 1989 yılında Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesinin imzalanması olmuştur. Yine
Türkiye bu sözleşmeyi imzalayan ülkelerin başında gelmektedir.
Bu sözleşmede çocuğun tanımı yapılarak çocukların
eğitim, sağlık, sosyal güvenlik alanlarında, tüm yaşam
alanlarındaki hakları güvence altına
alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çocuklarımız konusunda bu derece hassas olan bir ulusun temsilcileri
olarak görüyoruz ki dünya üzerinde birçok çocuk eğitim, sağlık,
beslenme ve barınma gibi en temel haklardan yoksun olarak ya savaş
ortasında ya da açlık sınırında
yaşamını sürdürüyor. Ayrıca biliyoruz ki gerek ülkemizde
gerek dünyada çocuk hakları
konusunda olumlu gelişmeler olmakla birlikte daha katedeceğimiz
epeyce mesafe bulunmaktadır.
Çocuk hakları, gelecek nesilleri ilgilendiren toplumsal bir
konudur; toplum sağlığından yoksulluğuna,
eğitimden çalışma yaşamına kadar birçok alanla
ilişkilidir. İktidarımız döneminde nüfusun dörtte 1inden
fazlasını kapsayan çocuklarımızın her türlü
ihtiyaçları için gerekli yatırımlar yapılmıştır.
En temel hak olan eğitim hakkını her bir
vatandaşımız için ulaşılabilir hâle getirme
amacıyla çeşitli programlar uygulanmaya konmuş, çeşitli
kampanyalar düzenlenmiş ve okullaşma oranımız yüzde 99a
çıkarılmıştır.
Bu atılan adımlar ve kaydedilen ilerlemeler, yine de
çocuk eğitiminin, çocuk yoksulluğunun, çocuk istismarının
ve çocuğa karşı işlenen suçların tamamen
kaldırılmasını sağlayamamıştır. Bunun
bilincinde olarak AK PARTİ Grubu olarak milletvekillerimizle birlikte
çocuğa karşı işlenen suçlarla ilgili çok kapsamlı bir
çalışmayı da yürütmekteyiz.
Diğer taraftan, eğitime katkı anlamında
2005te çıkarılan Özürlüler Yasası ile daha önce eğitim
hakkından yararlanamayan özürlü çocuklarımız ilk defa
eğitim hakkından yararlanmaya başlamış, hatta özürlü
annelerine daha erken emekli olma hakları gibi haklar getirilerek
çocukların eğitiminin kolaylaştırılması
sağlanmıştı.
Sağlık alanında yapılan en kapsamlı
yatırım, şüphesiz genel sağlık sigortasıdır.
Sosyal güvenlik şemsiyesi genişletilmiş, on sekiz
yaşına kadar tüm nüfus ön şartsız genel sağlık
sigortası kapsamına alınmıştır.
Yoksullukla mücadele en önemli çocuk hakları
yatırımıdır. Çocukların sağlıklı
ortamlarda kötü alışkanlık edinmeksizin yetiştirilmeleri ve
elverişsiz ortamlarda çalıştırılmamaları
gerekmektedir. Bu sebeplerle, ILOnun 182 sayılı ve 138
sayılı sözleşmeleri yine İktidarımız döneminde
imzalanmıştır.
Çocuklarımızı yoksulluğun
yıkıcı etkisinden korurken, onların temiz bir çevrede
yaşamalarını sağlamak, onları zararlı maddelerden
korumak, başta ebeveynler olmak üzere tüm toplum kesimleriyle hepimizin
üzerine düşen bir görevdir. Bu kapsamda, suça bulaşmış
çocuklarımızın rehabilite edilmelerini kolaylaştırmak
ve bu çocukların toplumla intibakını sağlamak üzere çocuk
mahkemeleri yaygınlaştırılmıştır.
Çocuk hakları alanında yapılan
yatırımların bir diğeri demokrasi
yatırımıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 42nci
maddesinde Taraf devletler, Sözleşme ilke ve hükümlerinin uygun ve etkili
araçlarla yetişkinler kadar çocuklar tarafından da yaygın
biçimde öğrenilmesini sağlamayı taahhüt ederler. ifadesi
bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
NÜKHET HOTAR (Devamla) Teşekkür ederim.
Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan çocuğun
demokratik süreçlere etkin katılımı, çocuk haklarının
yanında insan haklarının korunması bakımından da
önemlidir.
Ayrıca çocuk dostu bir Türkiye ve çocuk dostu bir dünya için
üzerimize düşen göreve hazır olduğumuzu yine buradan ilan
ediyoruz.
Çocukların yüksek yararını gözeten bir ülke, çocuk
politikasının evrensel çocuk hakları ilkeleri çerçevesinde
yapılandırılması ve ona bağlı stratejinin
oluşturulması başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere,
hükûmetler, siyasetçiler, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum
kuruluşları, üniversiteler ve toplumun her kesiminin
katılımıyla iş birliği içinde yürütülmesi gereken bir
görevdir.
Değerli milletvekilleri, Dünya Çocuk Günü münasebetiyle Çocuk
Hakları Sözleşmesini imzalamış olmamıza rağmen,
savunmasız ve masum çocukların ölmesine sebep olan ve seyirci kalan
ülkeleri sözleşmeye uymaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen bitiriniz.
Buyurunuz.
NÜKHET HOTAR (Devamla) UNICEFi, dolayısıyla
Birleşmiş Milletleri özellikle çocukların en temel hakkı
olan yaşama hakkını açıkça ihlal eden ülkelere
karşı daha etkin olmaya çağırıyorum buradan. Dünya
çocuklarının şiddete, ayrımcılığa ve
haksızlığa uğramaması onlara bayram hediye eden bu
kutsal çatının katkısıyla mümkündür.
Çocuklar geleceğimizin teminatı, dolayısıyla
dünyadaki huzurudur. Onlar dünyanın ne kadar güzel bir yer olduğunu
kahkahalarıyla, şen sesleriyle bize hatırlatırlar. Dileriz
bu kahkahalar hiç susmasın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Hotar.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçının (6/1319) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/160)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 322 nci
sırasında yer alan (6/1319) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Rıdvan
Yalçın
Ordu
BAŞKAN Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, kültür mantarı yetiştiricilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/468)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür Mantarı yetiştiricilerinin sorunları, çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla İçtüzüğün 104. ve
105. maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
2) Atila Emek (Antalya)
3) Ali Oksal (Mersin)
4) Ensar Öğüt (Ardahan)
5) Sacid Yıldız (İstanbul)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Fevzi Topuz (Muğla)
8) Tayfur Süner (Antalya)
9) Kemal Demirel (Bursa)
10) Turgut Dibek (Kırklareli)
11) Rahmi Güner (Ordu)
12) İsa Gök (Mersin)
13) Bülent Baratalı (İzmir)
14) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
15) Osman Kaptan (Antalya)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
18) Birgen Keleş (İstanbul)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
23) Çetin Soysal (İstanbul)
24) Hüsnü Çöllü (Antalya)
25) Tekin Bingöl (Ankara)
26) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
27) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
28) Nevingaye Erbatur (Adana)
29) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Kültür mantarı yetiştiriciliği ülkemizde gerek
asıl geçim kaynağı gerekse de yan gelir amacıyla
yapılmaktadır. Ancak bu güne dek mantar üreticileri kendi
çabalarıyla üretim yapmaktadır. Bunda mantarın tarımsal
ürünler içerisinde tanımlanmamış olmasının rolü
büyüktür. Mantarın tarımsal ürünler listesinde yer almaması nedeniyle
mantar üreticisi tarımsal destek ve teşviklerden
yararlanamamaktadır.
Mantarın hammaddesi olan kompostun KDV oranının
yüksek olması ve enerji fiyatlarındaki yükseklikler nedeniyle kompost
ve mantar üreticisi gerçek anlamda mağduriyet yaşamaktadır.
Kompostun KDV oranı % 18'dir. Dünyada kompostta KDV oranı en yüksek
ülke Türkiye'dir. Oysa ülkemizde bir çok kişi evlerinin bodrum
katlarında ve entegre tesislerde mantar üretimi yapmak suretiyle hem
geçimlerini sağlamakta hem de ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır.
Ancak mantarın tarımsal ürün olarak tanımlanmaması
nedeniyle üretici tarımsal enerjiden yararlanamamaktadır.
Dolayısıyla özellikle yaz aylarında bodrum katlarında klima
ve soğuk hava tesislerinde soğutma için gereken elektrik
fiyatlarının sürekli yükselmesi, üretim maliyetini çok fazla
yükseltmekte olup, üretici mantar üretiminden elde ettiği kazancından
daha fazlasını elektrik ücreti olarak ödemektedir. Bu nedenle
geçimini mantar üretiminden sağlamak durumunda olan üretici kış
aylarında elde ettiği cüzi kazancını tüm yıl içindeki
zaruri harcamaları için kullanmaktadır.
Mantar üreticisi bağlı bulunduğu belediyenin
sıkı denetim ve zorlamalarına tabii kalmakta olup
mağduriyet yaşamasına karşın tarımsal destekleme
ve enerjiden yararlanamadığı için entegrasyona gidememektedir.
Oysa mantarın tarımsal ürün olarak tanımlanması ve
destekleme kapsamına alınması suretiyle üreticilerin mantar
üretimini entegre tesislerde sürdürmeleri mümkün olacaktır. Ülkemizde büyük
üretici sayısı oldukça azdır. 500 metrekareden büyük üretim
alanına sahip işletmelerin toplam içindeki payları % 15
civarındadır. Bu grup içinde mevsimlik ve yıl boyu üretim yapan
üretici sayısı hemen hemen eşittir. Ülkemizdeki toplam
üreticilerin ancak % 20si yıl boyu düzenli üretim yapmakta, geri kalan %
80i ise üretimlerini mevsimlik sürdürmektedirler. Kültür mantarı
üreticiliği özellikle kırsal alanda yeterli toprağı olmayan
ya da topraksız köylüler ve atıl durumdaki binaların bu alanda
kullanılması ile alternatif bir üretim ve geçim kaynağı
olarak önemini korumaktadır
Ayrıca kültür mantarı üreticiliği
açısından ülkemiz ikliminin son derece uygun olması nedeniyle
üreticilerin reel anlamda desteklenmeleri gerekmektedir. Ancak ülkemizde mantar
tüketimi AB ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça
azdır. Oysa mantarın bir çok vitamin ve mineral maddeler içermesi,
ucuz bir gıda kaynağı olması nedeniyle tüketiminin
desteklenmesi gerekmektedir. Bu amaçla yazılı ve görsel iletişim
organlarından yararlanılabileceği gibi ilgili
Bakanlığın eğitim ve yayım müdürlüklerince tüketimin
artırılması anlamında çalışmalar
yapılabilir. Ayrıca ilgili mevcut meslek yüksek okullarının
müfredatlarında mantarcılık üretimi, mantar konservesi
yapımı teknolojisine ilişkin konularda özel bir eğitim
programı geliştirilmelidir.
Mantar üreticiliğinin desteklenmesi teşvik edilmesi ve
geliştirilmesi amacıyla öncelikle komposta uygulanan % 18 olan KDV
oranının acilen düşürülmesi gerekmektedir. Zira bu yüksek KDV
oranı nedeniyle bir çok kompost üreticisi sınırlı
sayıda alıcı bulabildiği için geçimlerini sürdürmek
amacıyla başka iş kaynaklarına yönelmek durumunda
kalmaktadır. Oysa ülkemizde mantar üreticiliğinin devlet desteği
ve teşvikinden yararlandırılması, aile işletmeciliği
ve entegre üretim anlamında ülke ekonomisine önemli oranda katma
değer sağlayacağı gibi, önemli oranda istihdam
olanağı sağlayacak olup, ülkedeki işsizliğin bir
önlenmesinde de bir kısım yararlar sağlayacaktır.
Ancak her şeyden önemlisi mantar üreticiliğin gerçek
anlamda desteklenmesi için ilgili bakanlıklar tarafından bir
koordinasyon sağlanarak bir uygulama planının
oluşturulmasının sağlanmasıdır.
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ve 29 milletvekilinin, ÖSYMnin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/469)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1974 yılından beri ülkemizde merkezi sınav ve
yerleştirme işlemi yapan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezi'nin hukuki, teknik altyapı sorunlarının
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılması için gereğinin yapılmasını arz ederiz.
1) Muharrem İnce (Yalova)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Çetin Soysal (İstanbul)
4) Sacid Yıldız (İstanbul)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Ali Oksal (Mersin)
8) Fevzi Topuz (Muğla)
9) Kemal Demirel (Bursa)
10) Rahmi Güner (Ordu)
11) İsa Gök (Mersin)
12) Turgut Dibek (Kırklareli)
13 ) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Bülent Baratalı (İzmir)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Atila Emek (Antalya)
20) Osman Kaptan (Antalya)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
25) Hüsnü Çöllü (Antalya)
26) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
27) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
28) Nevingaye Erbatur (Adana)
29) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
30) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe:
ÖSYM, 19 Kasım 1974 tarihinde, Üniversitelerarası Kurul
tarafından, 1750 sayılı Üniversiteler Kanununun 52. Maddesine
göre, "Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezi (ÜSYM)" adıyla kurulmuştur. 1981 yılında
yürürlüğe giren 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile
Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) bağlanarak "Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)" adını almıştır.
ÖSYM'nin görevleri 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 10. maddesinde şu şekilde belirlenmiştir:
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, Yükseköğretim
Kurulunun tespit ettiği esaslar çerçevesinde yükseköğretim
kurumlarına öğrenci alınması amacıyla
sınavları hazırlayan ve yapan, öğrenci isteklerini de göz
önünde tutarak Yükseköğretim Kurulunun tespit ettiği esaslara göre
değerlendiren, öğrenci adaylarının yükseköğretim
kurumlarına yerleştirilmesini sağlayan ve bu faaliyetlerle
ilgili araştırmalar ve diğer hizmetleri yapan Yükseköğretim
Kuruluna bağlı bir kuruluştur.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, yükseköğretim
kurumlarının isteği üzerine yükseköğretim kurumlarına
anket, doçentlik sınavları dahil her düzeyde sınav ve
değerlendirme ile öğrenci kayıt işlemlerini ve
Yükseköğretim Kurulunca verilecek diğer işleri yapar.
ÖSYM, doğrudan yükseköğretime bağlı bir
kuruluştur. ÖSYM Başkanı, YÖK Başkanı tarafından
atanmaktadır.
5 üyeden oluşan ÖSYM Yürütme Kurulu, ÖSYM
Başkanının önereceği 10 aday arasından YÖK
Başkanı tarafından seçilerek üç yıl için atanmaktadır.
Son zamanlarda, YÖK'ün siyasi iktidar ile paralel kararlar
aldığı, siyasi iktidarın ideolojisi çerçevesinde bilim
kurumlarını yapılandırdığı açık bir
şekilde ortadadır. Rektör atamaları bunun en açık
göstergesidir.
ÖSYM Başkanlığı, YÖK'e bağlı bir
kurumdur. Ancak yine AKP döneminde çıkarılan 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na göre ÖSYM özel bütçeli bir
kuruluştur. Şu anda ÖSYM'nin kendi kuruluş kanunu
bulunmamaktadır. ÖSYM ile ilgili öncelikle yapılması gereken
kurum kuruluş kanununun çıkmasıdır.
ÖSYM 2008 yılında 40 sınav yapmış ve bu
sınavlara 4 milyon 851 bin aday katılmıştır.
ÖSYM'nin yaptığı sınavlar arasında ÖSS,
KPSS, KPDS, ALES, Tıpta Uzmanlık Sınavı, Kaymakam
adaylığı sınavı, Adli ve İdari Hakimlik
sınavı gibi sınavlar bulunmaktadır.
Bu sınavların güvenilir bir şekilde, her türlü
etkiden, şaibeden uzak bir şekilde yapılması gereklidir.
ÖSYM kurulduğu günden bugüne kadar sınavlarını
şaibeden uzak bir şekilde yapmıştır. O nedenle
yurttaşlarımız ÖSYM'nin yaptığı sınavlarla
ilgili olarak patronaj ilişkileri kurmak, torpil aramak gibi yollara
başvurmamaktadır.
Ancak, 13 Eylül 2009 tarihinde yapılan Polis Akademisi Polis
Meslek Yüksekokulları Öğrenci Adaylığı
Sınavı (kısaca PMYO Sınavı) sorularının
bazı dersanelerin eline geçtiği, o dersanelerin de bu soruları
deneme sınavı adı altında öğrencilere dağıttığı
bizzat ÖSYM Başkanı tarafından
açıklanmıştır.
Bu sınav sorularının
sızdırılmış olması, tehlikeli bir sürecin
başlangıcını ifade etmektedir. Bu soruların
sızdırılmasında sorumluluğu bulunanların cezalandırılmaması
ve bu tür olaylara neden olduğuna inandığımız özerk
ÖSYM'yi garanti altına alacak bir kuruluş kanununun olmaması
ÖSYM'nin yaptığı diğer sınavları da
tartışılır hale getirme tehlikesi içermektedir.
316 personeli bulunan ÖSYM, 2008 yılı Bütçe Uygulama
sonuçlarına göre, 245.266.395,23 TL gelir elde etmiş, buna
karşın 253.541.591,48 TL gideri olan bir kurumdur. 2008
yılına kadar gelirleri giderlerinden fazla olan, sınav ücretleri
ile kendi kendini finanse eden kurumun 2008 yılı ile birlikte bu
özelliği ortadan kalkmıştır.
2008 yılı ile birlikte kurumun giderlerinin artması
da ayrıca araştırılması gereken bir durumdur.
ÖSYM önemli sınavları yapan bir kurum olarak, gözünü
kadrolaşma hırsı bürümüş ve kurumları fethetme
arayışında olan siyasi iktidarların bu hedeflerine kurban
edilemeyecek kadar önemli ve iyi işleyen bir sistem kurmuş bir
kurumdur.
ÖSYM'nin Polis Akademisi Polis Meslek Yüksekokulları
Öğrenci Adaylığı Sınavında
yaşandığı gibi şaibe altında kalacak bir kurum
olmaması için gerekli önlemlerin alınması son derece önemlidir
ve konunun TBMM tarafından gündeme alınması gereklidir.
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve 28 milletvekilinin, üniversitelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/470)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilgi ve teknolojinin üretim kaynağı, toplumun
kalkınması için insana yapılan yatırımların
yoğunlaştığı kurumlar olan üniversitelerimiz, yüzlerce
sorunlarıyla birlikte yeni öğretim yılına
başladılar. Üniversite özerkliğinin kısıtlanması,
özerkliğe yaraşır organik bir idari denetim sisteminin
yokluğu, öğretim üyesi açığı, üniversite-halk
ilişkilerinde kopukluk, öğretim üyelerinin ücretlerinin düşüklüğü,
öğrencilerin harç, barınma, beslenme gibi sorunları, belki de
üniversitelerin öncelikli çözülmesi gereken sorunlarıdır.
Üniversitelerin; görevlerini yapabilmeleri için;
yapısı-işleyişi-organları-program ve
çalışmaları yönünden tümüyle özerk olması gerekir.
Üniversiteler ortaçağdan bu yana merkezi idareden bağımsız
yönetim kurumu olarak varlıklarını korumuşlardır. Bu
sürede, bilimsel araştırma ve öğretim faaliyetinin ve bu
faaliyeti yürüten kişilerin bağımsızlığı
sürekli evrime uğramıştır. Baskıcı rejimlerin
hâkim olduğu dönemlerde, "Ülke kiminse üniversite onundur"
kuralı, demokratik yönetimde geçerli değildir. Üniversitelerin
özerkliğinin üç temel ayağı; akademik, mali ve idari
özerkliktir. Bilimsel özerkliğin temeli, bilimsel araştırma ve
yayma özgürlüğüdür. Üniversite organlarının, üniversite
dışındaki makamlar tarafından hiç bir şekilde
görevlerinden alınamaması demek olan İdari özerklik, üniversite
binalarına veya kampüsüne değil, üniversite organlarına,
öğretim üyelerine ve öğrencilere tanınmıştır.
1982 Anayasası, üniversitelerin idari özerkliğini
kaldırmıştır. Yürütme organı, üniversitelere
yönlendirir ve yönetir olmuştur. Üniversitelerin organlarının,
atamayla işbaşına gelmesi sonucunda bilimsel araştırma
ve uygulamanın ihtiyaçlarından ziyade, hükûmetlerin politikaları
yönünde kararlar alınıp, uygulanması sonucunu doğurmuştur.
Üniversitelerin hizmetlerini iyi, düzgün ve kesintisiz yürütebilmeleri organik
bir idari denetim sisteminin varlığı ile mümkündür. Organik
idari denetim, demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrımı ve
kuvvetlerin birbirlerini denetlemesi ve dengelemesi ilkesinin, idare
teşkilatına yansıması olup daha özgür bilimsel
öğretim, araştırma ve uygulama imkânı sağlar. Bugün
Üniversitelerin çoğunda yeterli öğretim üyesi yoktur. Hiç profesörü
bulunmayan, hatta bazı dersleri verecek öğretim üyesi dahi bulunmayan
üniversiteler vardır. Gelişmekte olan üniversiteler, araç-gereç ve
akademik personel azlığından dolayı, faaliyetlerini
sürdürememektedir. Bu durum, gelişmiş üniversite öğrencileriyle
gelişmekte olan üniversite öğrencileri arasında fırsat
eşitsizliğine yol açmaktadır.
Çağımızda bir üniversitenin yaptığı
bilimsel-teknik-kültürel kamu hizmetinin, öğretim-araştırma ve
araştırma sonuçlarını halka götürme olmak üzere üç temel
boyutu vardır. Kronikleşen sorunlar, bugüne kadar bir bütünsellik
içinde ele alınıp çözülmediğinden üniversiteler gelişip
topluma yön gösterememekte, üç boyutlu kamu hizmetini yerine
getirememektedirler. Bu nedenle;
Üniversite özerkliğinin aşırı
kısıtlanması, öğretim üyesi açığı,
öğretim üyelerinin maaşlarının ve özlük
haklarının yetersizliği, akademik kariyer ve yükselmelerde
karşılaşılan zorluklar, üniversite-halk
ilişkilerindeki kopukluk, üniversiteye girecek öğrencilerin
ödediği dershane ücretleri, çocuklarda ve ailelerde yaşanan
travmalar, öğrencilerin burs, yurt, yeme, içme ve benzer ihtiyaçlarının
karşılamaktaki yetersizlikler, ailesinin mali gücünün
azlığından öğrencilerin üniversiteyi bırakmak zorunda
kalmaları, araç-gereç ve akademik personel azlığından
dolayı bilimsel faaliyetleri sürdürmekte karşılaşılan
güçlükler, bilgi çağını yakalamada gelişmiş
üniversite-gelişmekte olan üniversite öğrencileri arasındaki
fırsat eşitsizliği ve diğer tüm yönlerden üniversitelerin
içinde bulunduğu sorunların tespiti ve sorunların giderilmesi
için zorunlu ve gerekli önlemlerin ivedi olarak alınmasının
sağlanması için Anayasanın ve Meclis İçtüzüğün ilgili
madde hükümleri uyarınca Meclis araştırması
yapılmasını saygıyla dileriz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Atila Emek (Antalya)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Çetin Soysal (İstanbul)
7) Gürol Ergin (Muğla)
8) Fevzi Topuz (Muğla)
9) Kemal Demirel (Bursa)
10) İsa Gök (Mersin)
11) Ali Oksal (Mersin)
12) Rahmi Güner (Ordu)
13) Turgut Dibek (Kırklareli)
14) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
15) Bülent Baratalı (İzmir)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
23) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
24) Hüsnü Çöllü (Antalya)
25) Tekin Bingöl (Ankara)
26) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
27) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
28) Nevingaye Erbatur (Adana)
29) Ahmet Küçük (Çanakkale)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
C)
Tezkereler
1.- TBMM Başkanı Mehmet
Ali Şahinin, Moskovada düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesinin 34üncü Genel Kuruluna
katılmak üzere, beraberinde bir heyetle Rusyaya resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1015)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in, Rusya
Federasyonu Federal Asamblesi Devlet Duması Başkanı Sayın
Boris Gryzlov'un davetine icabetle Moskova'da düzenlenecek olan Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA)'nin 34.
Genel Kurulu'na katılmak üzere, beraberinde bir heyetle Rusya'ya gitmesi
hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 9. Maddesi
uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum
efendim.
BAŞKAN Bakacağım efendim.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:14.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Şimdi, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın; Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/512) (S. Sayısı: 427)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Başkanlık temsilcisi Sayın Yakut burada.
Geçen birleşimde teklifin 1inci maddesi kabul
edilmişti. Şimdi teklifin 2nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2- 832 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 11- 2/2/2009 6/2/2009 tarihleri
arasında yapılan Sayıştay denetçi yardımcısı
adaylığı sözlü sınavında başarısız
sayılanlar, bu Kanun hükümlerine göre mülakata alınırlar. Bu
Kanunun 9 uncu maddesinin yedinci fıkrasındaki yetmiş ibaresi,
bu mülakatta elli olarak uygulanır.
(x)
427 S. Sayılı Basmayazı 17/11/2009 tarihli 19uncu Birleşim
Tutanağına eklidir.
2/2/2009 6/2/2009 tarihleri arasında yapılan
sınav sonucuna göre atananların, sınav sonucuna ilişkin
hakları saklıdır. Bu adayların eğitimleri ve
stajları kaldığı yerden devam eder.
Bu Kanunun 9 uncu maddesinde öngörülen yönetmelik bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde çıkarılır.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu
Yok.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan.
Buyurunuz Sayın Oyan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim,
burada birkaç gündür bir aldatmaca teklifini konuşuyoruz. Bu teklif, dün
kabul edilen 1inci maddesiyle Sayıştay
bağımsızlığına büyük bir darbe vurmuştur.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu teklifle
yapılan birinci aldatmaca, mağduriyeti gerekçe yapmaktır.
Eğer bu yılın başında yapılan bir sınav
dolayısıyla ve bu sınavın Danıştay
tarafından iptal edilmesi dolayısıyla bir mağduriyet ortaya
çıktıysa işte şimdi konuştuğumuz bu 2nci madde
zaten bunu çözüyor. Peki, dün kabul ettiğimiz 1inci maddeyle
Sayıştay denetçi yardımcılığına giriş
sınavını yeniden düzenlemek neden? İşte,
dolayısıyla burada bu mağduriyeti gerekçe yaparak çok ciddi bir
aldatmacaya başvuruluyor.
İkinci bir aldatmaca şudur: Anayasanın
160ıncı maddesinde Sayıştay tanımlanırken
Sayıştayın kuruluşu, işleyişi, denetim usulleri,
mensuplarının nitelikleri vesaire kanunda düzenlenir diyor.
Şimdi burada, iktidar grubuna mensup milletvekilleri
konuşurken yeni bir aldatmacaya başvurdular. Dediler ki:
Bakınız, yönetmelikle demiyor
-çünkü mevcut durumda yönetmelikle düzenleniyor- kanunla düzenlenir
deniyor.
Değerli arkadaşlarım, biz burada milletvekiliyiz.
Yani birbirimizi kandıracak hâlimiz yok. Kanun eğer kendi yetkisini,
düzenleme yetkisini, ayrıntısını yönetmeliğe verdiyse
bu da zaten kanunilik sınırları içindedir. Eğer öyle olmasa
şimdiye kadar Sayıştay Kanunu içinde bu Sayıştay
denetçiliğine giriş düzenlenmemiş, bir yönetmeliğe
bırakılmış, Anayasaya aykırılık mı
vardı? Başka bir şey sorayım: Yıllardır bekleyen,
gene Hükûmetiniz döneminde hazırlanmış olan Sayıştay
Kanunu bekliyor. Onu görüşmeden bu teklifi getirdiniz, o
tasarıyı görüşmeden
Peki, oradaki düzenleme, kanunla mı
düzenliyor Sayıştay denetçiliğine girişi yoksa tekrar bugün
olduğu gibi yönetmeliğe mi bırakıyor? Yönetmeliğe
bırakıyor. Demek ki sizin düzenlediğiniz o tasarıda, demek
ki Anayasaya aykırı düzenleme yapıyormuşsunuz meğer.
Değerli arkadaşlar, birbirimizi aldatmayalım.
Burada yetişkin insanlar olarak oturuyoruz, hukukçu olmak ya da olmamak
fark etmez. Burada hepimiz yasaları bilmek zorundayız çünkü burada
yasa yapıyoruz, biz yasa koyucuyuz. Dolayısıyla, bu tür
aldatmalara girmeyelim.
Tabii, bir başka aldatmaca şudur ki onun arkasında
duble, çifte aldatmaca var. O da şudur: Üçüncüsü bu. Diyor ki gerekçesi
teklifin: Sayıştay denetçi yardımcılığına
girişle ilgili genel hususların kanunla düzenlenmesi suretiyle -sanki
bir de bu genel hususlar dışında birtakım özel
hususları yönetmelikle düzenleyecekmişiz izlenimi vererek-
objektiflik ve liyakat ilkelerine uygun seçimin yasal güvenceye
kavuşturulması
Şimdiye kadar yoktu, şimdi yasal güvenceye
kavuşacak. Şimdiye kadar yasal güvencesi yoktu!
Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada
duble aldatmaca şöyle: Bir, Genel hususlar diyor. Genel hususlar falan
değil, denetçi yardımcılığına girişin
tamamı düzenleniyor, genel hususu falan değil. Burada bir yönetmelik
göndermesi 1inci maddede vardı ama o denetçi yardımcılığının
yetiştirilmesi ve meslek sınavı yönetmeliği türünden bir şey
yani mesleğe girdikten sonra yapılan bir şey, işi
düzenleyen, meslek içi eğitimi düzenleyen bir şey.
Dolayısıyla aynı şey değil. Yani genel hususları
falan düzenlemiyorsunuz, kimseyi aldatmayın. Doğrudan doğruya
denetçi yardımcılığına giriş sınavında
olduğu gibi kanunla düzenliyorsunuz.
Peki, başka ne? Objektiflik diyorsunuz. Size sorarım:
Şimdiye kadar Sayıştay denetçi
yardımcılığı giriş sınavları objektif
olmadığı için mi bunu düzenliyorsunuz? Eğer objektif
değildi ise Danıştayın uyarılarını niye dikkate
almadınız? Birinci soru bu. İkincisi, başka bir soruya
cevap vermenizi isterim: Şimdiye kadar Sayıştay denetçi
yardımcılığı giriş sınavları objektif
olduğu için övgü almıştır hep. Yani Sayıştaydaki
birtakım yozlaşmalar bir tarafa, Sayıştay denetçiliğine
giriş sınavları emsal görülmüştür, özellikle sözlü
sınavları, özellikle sözlü sınavları. Şimdi siz o
sözlü sınavı kaldırıp yerine mülakatı getirerek mi
daha objektif olacaksınız? Kimi kandırıyorsunuz, kimi
kandırıyorsunuz?
Tabii, bir başka şey de eğer komisyonda
birtakım açık kayırma örnekleri ayıklanmasaydı daha
net görülecekti ama bir gidin lütfen, teklifin ilk hâline bakın. ÖSYM
sınavını kaldırarak mı daha objektif
olacaktınız? Teklif sahibi ÖSYM sınavını
kaldırıyordu. İktidarın ÖSYM sınavına alerjisi
bununla sınırlı değil, çok yaygın çünkü tarafsız,
tarafsız, hiçbir şey istemiyor. Taraf olmalı, adı üstünde
taraf yazmalı. Onları çok seviyor.
Aslında eğer teklif ilk hâliyle kabul edilseydi eleme ve
yazılı sınavda 70 başarı puanı aranmayacak ve
başarısızlar dahi bir sonraki aşamaya alınabilecekti,
hiçbir not kriteri olmaksızın. Bu mu liyakat örneği, bu mu
objektiflik örneği? Soruyorum. Yazıktır!
Aldatmaca dört: Tasarı yerine teklif. Niçin tasarı
değil de teklif? Çünkü Hükûmet böyle bir şeyin sorumluluğunu
üzerinden bir miktar atıp bunu bir milletvekili üzerinden götürüyor. Kim
kabul edecek? AKP Grubu. Kim karar verecek? AKP Grup
Başkanlığı. Yapmayın Allah aşkına! Burada
kimse kimseyi kandırmasın.
Tabii, esas aldatmaca, temel aldatmaca, burada yapılan
iş, aslında, esas itibarıyla bir mali denetim sürecini
yozlaştırmaktır. Sayıştay bizim adımıza
denetim yapıyor. Bu süreci yozlaştırmaktır.
Tabii, esas amaç budur ama araçlar farklı. İlk önce
iktidarın ihtiyaç duyduğu kadrolaşmayı yapmak lazım.
Nerede? Denetçi yardımcılığına girişte ki oradan
Sayıştay denetçileri ve giderek uzman denetçileri ona göre
şekillensin yani bizim oğlanlar olsun.
Sonra, ikincisi, buna ilişkin -işte şimdi burada
yapıyoruz- hukuk altyapısı oluşsun ki bu kesinleşsin,
kanunla olsun. Niye yönetmelikle değil de kanunla? Çünkü yönetmelikle
olursa idari yargı yolu açıktır Danıştayın iptal
kararında olduğu gibi, kanunla yapılırsa sadece şimdi
Anayasa Mahkemesine başvurabiliriz; bir daha yok, unut. Kanunla
yapıldığı için bir daha buradaki haksızlık,
mülakatta şu haksızlık, yazılıda şu
haksızlık
Siz yasal denetim yolunu tıkıyorsunuz,
kapıyorsunuz. Bu mu objektiflik, bu mu liyakat ölçütlüğü, bu mu
adalet? Yani sizin Adalet ve Kalkınma Partisi
başlığınız var ya, o adalete bu sığıyor
mu?
Tabii, bu kadrolaşma ve hukuk altyapısı
araçları elde edildiği zaman esas amaç mali denetim
yapısını iktidarın ihtiyaçlarına göre oluşturmak.
Bakınız değerli arkadaşlarım, bu konuda
tabii ki siz çığır açmıyorsunuz ama bir
çığırı yeni bir çığırla
tamamlıyorsunuz. Bu işte ilk çığırı açan 12 Eylül
rejimi ve onun getirdiği ANAP İktidarıydı. Özalın
yaptığını hatırlayınız. Özal ne
yapmıştı? 1980lerde, hemen başlarında
Sayıştay üye sayısını 32den 48e çıkararak yani
yüzde 50 artırarak, 16 üye artırarak, bu arada boş bulanan 5
Sayıştay üyeliğini de buna dâhil edip 21 üyeyi Sayıştay
Genel Kurulunda ön belirlemesi, ön seçimi yapılmaksınız
doğrudan doğruya bir torba listeyle Meclise getirmişti. Özal
kendi listesini bu Meclise sundu yani 48 üyeden 21ini kendi
iktidarının siyasi torba listesiyle buradan geçirdi. Ne oldu sonra?
Sonra ne oldu? Mesela içlerinden bir tanesi Haşim Kılıç,
biliyorsunuz, oradaki üye seçimlerinde buradan geçti, Özal döneminde,
arkasından da gene Özal tarafından Anayasa Mahkemesi üyesi
yapıldı ve sonra da Başkan oldu ve böylece ne oldu? 10a 1 oldu.
10 kişi hukuk dışılığı tespit etmişken
o 1 kişi hayır dedi. Yani işte bu. Yani iktidara uygun
kadrolaşmak, iktidara uygun hukuk sistemi oluşturmanın
sonuçları budur.
Siz, şimdi yeni bir çığır açıyorsunuz,
ikinci bir şey: Üye meselesi Özal döneminde halloldu, şimdi biz bir
de şu denetçi meselesini halledelim, böylece Sayıştay diye bir
şey kalmasın. Sayıştay ne iş yapar?
Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapar. Neyi
denetler? Merkezî bütçeli idareleri ve yerel idareleri. Yani, bütün kamu
kurumlarını aslında bizim adımıza denetler ama
yanlış anlaşıldığı gibi bize
bağımlı da değildir. Aslında Sayıştay,
tanımı gereği dış denetim yapan
bağımsız bir mali denetim kuruluşudur.
Değerli arkadaşlarım, Sayıştay
aslında özünde bir kamusal denetim, bir toplumsal denetim
yapmaktadır. Ne adına yapıyor? Sadece bizim adımıza
yapmıyor, vergi veren tüm yurttaşlar adına yapıyor. Vergi
verenler kendi paralarının doğru harcanıp
harcanmadığını ne aracılığıyla kontrol
ediyorlar? Sayıştay aracılığıyla denetlenmesini
istiyorlar. Tabii, Büyük Millet Meclisi de bu denetim işini yapıyor
ama kesin hesap kanunları buraya geldiğinde, -Sayıştaydan
gelen- bunu ne kadar denetliyoruz, ne kadar üzerinde duruyoruz, o da ayrı
hikâye ama Sayıştay gibi bir kurumu
yozlaştırırsanız, onu gerçek bir bağımsız
mali denetim organı olmaktan çıkarırsanız, o zaman
istediğiniz gibi at koşturabilirsiniz. Bu konuda at koşturma
örnekleri vardır. Size bir tanesini vereyim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OĞUZ OYAN (Devamla) Bakınız, değerli
arkadaşlarım, dünya mali iktisat tarihinde az bulunur bir örneği
Türkiye yaşamıştır. Özal, bu Sayıştayı
kendine göre biçimlendirdikten sonra bununla da yetinmemiştir. Kendi
döneminde başlattığı kamu özel fonları
uygulamasıyla çığ gibi fon sistemi kurmuş ve öyle bir
Size
rakam vereyim bu konunun araştırmasını yapan biri olarak:
1991 yılına gelindiğinde fonlarla toplanan kaynaklar bütçe
gelirinin yüzde 55ine ulaşmıştır. Düşünün, 107 tane
fon aracılığıyla toplanan kaynaklar bütçe gelirlerinin
yüzde 55ine ulaşmıştır ve çok ilginç bir şeydir, her
bir fon aslında yasayla kurulmuştur ama her bir fonun özel
yasasında Sayıştay denetimine tabi değildir.
yazmıştır. İşte, size, Sayıştayı ele
geçirmenin ya da Sayıştayı dışlamanın ne gibi
sonuçlar doğuracağını burada örnekledim. Bununla ilgili, bu
fonlarla ilgili zamanında benim bir tasfiye planım olmuştu, o
gerçi geçmedi ama daha sonra IMF zoruyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi bitiriniz.
OĞUZ OYAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
2000den itibaren fonların tasfiyesi sürecine Türkiye
sokuldu çünkü IMF de Türkiyeyi göremez hâle gelmişti, onların da
derdi belki yolsuzluktan ziyade ekonomiyi görmek açısıydı.
Değerli arkadaşlarım, yani burada büyük bir
tahribata, büyük bir yozlaştırmaya kapı açıyorsunuz. Bu
teklifi geri çekiniz. 2nci madde geçebilir, 2nci maddeyi ayrı da
getirebilirsiniz ama bu teklifi geri çekmezseniz, dünkü kabul edilen 1inci
madde olduğu gibi kalır ise Türkiye'de sizler adına denetim
yapan bir bağımsız mali denetim mekanizması
kalmayacaktır. Bu çok hazin bir az gelişmiş ülke
manzarasıdır.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Oyan.
Sayın Kumcuoğlu? Yok.
Şahıslara geçiyoruz.
Şahıslar adına Van Milletvekili İkram Dinçer.
Buyurunuz Sayın Dinçer.
İKRAM DİNÇER (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; AK PARTİ Milletvekilimiz Sayın
Fahrettin Poyrazın Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay denetçi
yardımcısı adaylığına giriş sınavı
ve denetçi yardımcısı adayları ile denetçi
yardımcılarının yetiştirilme ve meslek
sınavının şartlarını düzenleyen önemli bir kanun
teklifini burada görüşüyoruz. Sayıştay
Başkanlığı, Anayasamızın üçüncü bölümünde
Yargı başlığı altında yer verilerek görevleri
sayılmış anayasal bir kurumumuzdur. Sayıştay, merkezî
yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik
kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve
işlemlerini kesin hükme bağlamak, kanunlarla verilen inceleme,
denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.
Sayıştay, bu önemli görevini kendi bünyesindeki denetçileri
vasıtasıyla gerçekleştirmektedir.
Sayıştay denetçi yardımcılığı
adaylığına giriş sınavı ile ilgili usuller 1980
yılından bu yana uygulanmakta olan bir yönetmelikle
belirlenmiştir. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle,
muhalefete mensup bazı milletvekillerimizin Anayasaya
aykırılık iddialarının tam tersine, Anayasanın
128 ve 160ıncı maddelerinin gereği yerine getirilerek önemli
bir eksiklik giderilmektedir. Anayasamızın 128inci maddesinde
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık
ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Yine,
Anayasamızın 160ıncı maddesinde Sayıştayın
kuruluşu, işleyişi, denetim usulleri, mensuplarının
nitelikleri, atanmaları, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri
ve diğer özlük işleri, Başkan ve üyelerinin teminatı
kanunla düzenlenir. hükmü vardır. Anayasamızın
Sayıştay mensuplarının nitelikleri, atanmaları ve
benzeri diğer hususların kanunla düzenlenmesi gerektiği
yönündeki açık hükümlerine rağmen, kanunla düzenlemenin doğru
olmadığını ve bunun hukuk devleti ilkelerine
aykırı olduğunu savunmanın doğru olmadığını
belirtmek istiyorum.
Teklifi, görüşülmekte olan bir dava ile ilişkilendirmek
de doğru değildir. Danıştayda görülmekte olan dava,
yönetmelik hükümleri ile ilgilidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugüne
kadar görüştüğü ve görüşmekte olduğu kanun tasarı ve
tekliflerinden, görülmekte olan davalarla ilgili olmayan bir tane gösteremezsiniz.
Görüşülen her teklif ve tasarıyla ilgili olarak yüzlerce, binlerce
dava görülmektedir. Aksi düşünüldüğünde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kanun çıkaramaz değerli arkadaşlarım. O zaman, biz Borçlar
Kanununu, Ticaret Kanununu, Çek Kanununu görüşemeyiz. Bunlarla ilgili
olarak görülmekte olan davalar var ve bu doğru değildir.
Anayasanın 7nci maddesi açıktır: Yasama yetkisi Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir, bu yetki devredilemez.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi gayet açık ve
Anayasamıza, İç Tüzükümüze uygundur değerli
arkadaşlarım. Sayıştay denetçi yardımcısı
adaylığına girişle ilgili genel hususların kanunla
düzenlenmesi suretiyle objektiflik, yerindelik, hesap verilebilirlik ve liyakat
ilkelerine uygun seçimin yasal güvenceye kavuşturulması
sağlanacak ve yapılmış olan sözlü sınav nedeniyle
ortaya çıkan mağduriyetler giderilmiş olacaktır.
Teklifin görüşmekte olduğumuz 2nci maddesiyle, 832
sayılı Sayıştay Kanununa geçici bir madde eklenmektedir.
Eklenen bu geçici madde ile 2 Şubat 2009-6 Şubat 2009 tarihleri
arasında yapılan Sayıştay denetçi yardımcısı
adaylığı sözlü sınavından başarısız sayılanların
bu kanun hükümlerine göre tekrar mülakata girebilmelerine imkân
sağlanmaktadır ve bu mülakatta geçer notun 50 olarak
uygulanacağı belirtilmekte, sözlü sınavı kazanarak
atamaları yapılanların haklarının saklı
olacağı hüküm altına alınarak, mağduriyetler ortadan
kaldırılmaktadır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
İKRAM DİNÇER (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetleme görevi yapan ve önemli bir anayasal kurum olan
Sayıştayda denetçi yardımcılığına
atanabilmek için gerçekleştirilecek sınavın objektif ilkelere
bağlanması ve bu ilkelerin kanunda yerini alması önemli bir
güvencedir ve hukuk devletinin de bir gereğidir.
Bu duygu ve düşüncelerle, teklifi hazırlayan Bilecik
Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Poyraza ve bunu rapora dönüştüren
Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyelerine teşekkür ediyorum.
Kanun teklifinin yasalaşması dileğiyle ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dinçer.
Şahsı adına Manisa Milletvekili Mustafa Enöz.
Buyurunuz Sayın Enöz.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 427 sıra sayılı, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, parlamentolar bütçe
aracılığıyla yürütme organına verdikleri yetkilerin
kendi koydukları ilke ve sınırlar içinde uygulanıp
uygulanmadığını bütün ayrıntılarıyla
denetlemek ihtiyacı içinde bulunmaktadırlar. Bu ihtiyacın bir
sonucu olarak parlamento adına görev yapan, işinde uzman ve
tarafsız kurumların kurulması gerekli hâle gelmiştir.
Sayıştay tarihsel gelişimi içerisinde böyle bir ihtiyacın
ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, günümüzde Sayıştay, kamu
kaynaklarının nasıl harcandığı, harcamaların
mevzuata uygun olup olmadığı, ne kadar harcandığı
gibi klasik sorulara yanıt aramaktadır. Zaman içinde devletin
ekonomik ve mali yaşama değişen ve çeşitlenen ölçülerdeki
müdahaleleri sonucu Sayıştayın da görevleri
artmıştır. Çağımızda kamu iktisadi
kuruluşlarının, her türlü kamu fonunun, özelleştirme
işlem ve faaliyetlerinin denetimi gibi konular artık
Sayıştayın doğal denetim alanları içinde
görülmektedir. Anayasamız Sayıştaya, genel ve katma bütçeli
dairelerin gelir, gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetlemek, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme
bağlamak, kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama
işlemlerini yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisine kesin hesap kanun
tasarıları hakkında uygunluk bildirimi sunmak görevlerini
vermiştir.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay
Başkanlığı tarafından 2/2/2009- 6/2/2009 tarihleri arasında
yapılan Sayıştay Denetçi Yardımcılığı
Sözlü Sınavının ve sınav sonucu yapılan atama
işlemleri ile ilgili yönetmeliğin sözlü sınavla ilgili bazı
maddelerinin iptalinin ve yürürlüğünün durdurulması ile ilgili
açılan davada, Danıştay 12. Dairesi yürütmenin durdurulması
kararını vermiştir. Bu kanun teklifi de
Danıştayın vermiş olduğu bu karar neticesinde
verilmiştir. Kanun teklifinin 2nci maddesi Komisyonda
değiştirilerek, yapılan bu söz konusu sınav sonucuna göre
atananların sınav sonucuna ilişkin haklarını
saklı tutmakta ve sözlü sınavda başarısız
sayılanların 1inci maddedeki düzenlemeye göre mülakata
alınması öngörülmektedir. Ancak, aynı eleme ve yazılı
sınava giren kişilerin bazılarının sözlü sınava,
bazılarının mülakata tabi olması hukuki ihtilafa yol
açmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz bu teklif yasalaşırsa
Sayıştay denetçi yardımcısı adaylığına
giriş sistemi, yönetmelik yerine kanunla düzenlenir hâle gelecektir. Hâkim
ve savcılarda olduğu gibi diğer birçok uygulamada bu husus
yönetmeliklere bırakılmışken Sayıştay denetçi
yardımcılığı adaylığı giriş
konusunun kanunla düzenlenecek olmasının anlaşılır bir
yanı bulunmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, elbette biz, mağdur olan
Sayıştay denetçi yardımcılarının
sorunlarının çözülmesinden yanayız. Ancak, bu arada bir
başka önemli konuyu da sizlerle paylaşmak ve Hükûmete bir kez daha
duyurmak istiyorum. Tekelin sigara biriminin özelleştirilmesinden sonra,
Yaprak Tütün İşletmelerinde, bugün itibarı ile 11 bin
civarında işçi çalışmaktadır. Sigara fabrikalarının
özelleştirilmesi ve tasfiye edilmesi ile sigara üretim faaliyetleri
durmuş, yaprak tütün bakım ve işletme ünitelerinin üretim
faaliyetleri de azalmıştır. Bunun sonucunda, Yaprak Tütün
İşletmelerinde atıl kapasite ortaya çıkmış,
artık bugün işletmelerin kapatılması maalesef gündeme
gelmiştir. Bu işletmelerin kapatılması ile bölgeye
yapacağı menfi sosyal, ekonomik ve ticari etkilerin yanı
sıra beraberinde büyük sıkıntıların da ortaya çıkacağı
malumlarınızdır.
Yaprak Tütün İşletmelerinde çalışan söz konusu
işçilerin, boş oturmak değil, üreterek çalışmaya devam
etmeleri en büyük arzularıdır. Bu işçiler, yıllardan beri,
çeşitli özlük hakları açısından toplu iş
sözleşmeli düzen içerisinde belirli bir düzeye gelmiş bulunmakta olup
tüm aile ve sosyal düzenlerini bu şartlara uygun olarak
oluşturmuşlardır.
Değerli milletvekilleri, Yaprak Tütün
İşletmelerinin kapatılmasından sonra, bu işçilerin,
kazanılmış haklarından mağdur edilmeden, daha önceleri
buna benzer bir şekilde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Teşekkür ederim.
çalışanlarına uygulandığı gibi,
özlük haklarını kaybetmeden bir başka kamu kuruluşunda
istihdam edilmeleri gerekmektedir. Bu itibarla, Türkiye'nin dört bir
yanından gelerek sıkıntılarını,
mağduriyetlerini ve taleplerini çeşitli platformlarda ve bir
haftadır da Türkiye Büyük Millet Meclisinde kapı kapı
dolaşarak dile getiren 11 bin işçinin temsilcisi sıfatıyla
Tekgıda-İş Sendikasının bu haklı taleplerinin
yerine getirilmesi ve gereğinin yapılması Hükûmet için aciliyet taşıyan bir görev ve
aynı zamanda hukuki sorumluluktur. Biz burada Sayıştay
Kanunundaki bir değişiklik ile, mağdur olduğu ifade edilen
50 civarındaki Sayıştay denetçi yardımcılarının
haklarını geriye iade ederken, bugüne kadar ülke ekonomisine sosyal
ve ekonomik olarak çok büyük katma değerler kazandıran 11 bin
işçinin özlük haklarının kaybolmasına göz yumamayız.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Süremiz on dakika.
Sayın Genç, Sayın Işık, Sayın
Yalçın, Sayın Doğru ve Sayın Özdemir sisteme
girmişlerdir.
Birer dakika söz vereceğimi belirtiyorum, ona göre lütfen
sorularınızı sorunuz.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Sayıştay
Başkanından açıklama bekliyorum.
Başbakanlık örtülü ödeneği olarak 2003ten bugüne
kadar bütçeyle öngörülen rakam nedir, fiilî harcama ne kadardır? Bunu
açıkça istiyorum.
İkincisi, Anayasada 2005 yılında yapılan,
160ıncı maddede yapılan değişiklikle, mahallî
idarelerin denetimi, kesin hesapların denetimi Sayıştaya
verilmiştir. İstanbul ve Ankara belediyelerinin ilgili yıllarla
ilgili yani o 2005ten bugüne kadar hesapları incelenmiş midir, bu
incelenen hesaplarda yasa dışı harcama tespit edilmiş
midir, tespit edilmişse bunlar rakam olarak kaç liradır? Ayrıca
da bu raporların bize verilmesini Sayın Başkan istiyor mu,
eğer istemiyorsa niye o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetim yapılıyor? Maalesef şimdi zaten hükûmet
sırasında da Tarım Bakanı oturuyor. Tarım Bakanı
zaten Sayıştaydan ne bilir, ben de bilmiyorum. Yani bu Hükûmet
nerede? Şurada şu Bakanlar Kurulu sırasına bakınca
utanıyor insan. Yani şurada ilgili bakan gelip de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapakıldı.)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, Sayıştay gibi güzide bir kurumumuzda
kırk iki yıldan bu yana yapılan sınavlarda herhangi bir
sorun yaşanmaz iken Hükûmetiniz döneminde bu kurumda da böyle bir
sınavda yaşanan olumsuzluğu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Diğer birçok kurumda olduğu gibi bu kurum da döneminizde çürümeye mi
başlamıştır?
İkincisi, kanun teklifinde Mülakat sınavında
tutanak dışında herhangi bir kayıt sistemi
kullanılamaz. hükmünün getirilmesindeki amaç nedir? Buna benzer bir
başka kurumumuzda bir hüküm bulunmakta mıdır? Bu hüküm kabul
edilebilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, partinizin çok kullandığı
bir klasik kanun tekniğiyle karşı karşıyayız. Bir
defa, böyle bir konunun bir hükûmet tasarısı niteliğine
rağmen bir teklifle gelmesi prensip olarak doğru değildir. Bir
kanunun, bir yasanın genel olması, nesnel olması
uluslararası bir standart iken belli bir gruba yönelik bir yasa yapmak
teknik olarak doğru değildir. Buradan şuraya gelmek istiyorum:
Hâkimler ve Savcılar Kanununda da aynısını
yaptınız. Ne zaman bir yargı, Danıştay, bir yönetmelik
iptal etse, madde iptal etse, madde iptal etse bunu bir kanunla aşmaya çalışıyorsunuz.
Ben size daha pratik bir yol önereyim: Böyle kanun yapıp zaman
kaybedeceğinize Danıştayı kapatmayı düşünür
müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Denetlenmesi gereken bir konu olduğu için Sayın Bakan
nezdinde Hükûmete sormak istiyorum: Tokat ilinde Kanal
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
Sayın Bakana soruyorum: Günümüzde Sayıştay gibi güzide bir
kurumumuza daha kaliteli ve kalifiye eleman alınması gerekirken bu
yasa teklifiyle kalitenin düşürülmek istenmesini bir bakan olarak
doğru buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
En son, Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ilerleme raporunda millî savunmaya ilişkin
harcamaların denetlenmesi konusunda bazı pürüzlerin olduğu ve
giderilmesi gerektiği sıkça ifade edilir. Her yılki ilerleme
raporunda var ve Sayıştay üyelerinin yerinde inceleme
yapamadığı -en son bir Bayburt örneği verildi- birliğe
giremediği
Yani şu an Meclis adına denetim görevini yapan
Sayıştay ancak patates, soğan, pırasa gibi kalemlerin
denetimini yapabiliyor ama savunma harcamalarının yapamıyor.
Sayıştay Kanunu hazırlandı, ne zaman Meclise iniyor? Buna
Hükûmetten net bir cevap istiyoruz yani hep hazırdır ama bir türlü
inmez. Sayıştay Kanunu birçok sorunu çözecektir diye inanıyoruz,
ne zaman iniyor Meclise? Bunu sormak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Hükûmet adına, buyurunuz efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Işıkın, bunca yıldır
sınavlarla ilgili bu tür düzenlemelerin olmadığı ancak bu
dönemde bu tür sınav olumsuzluklarının olduğuna dair bir
sorusu oldu. Tabii aslında, bu Hükûmet döneminde Türkiye daha şeffaf.
Türkiye, gerek bilgi edinmeyle, Bilgi Edinme Kanununun getirdiği
imkânlarla gerekse diğer kamuya açık denetim imkânlarının
getirilmesiyle Türkiye daha şeffaftır. Vatandaşlarımız
kendilerini mağdur hissettiklerinde veya herhangi bir
haksızlığa uğradıklarını
düşündüklerinde rahatlıkla gerek kurumlar, sivil toplum
kuruluşları gerek vatandaşlar yargıya başvuruyorlar ve
yargı burada Anayasa çerçevesinde işlev görüyor, dolayısıyla
bir karar veriyor. Dolayısıyla siz de bu karara
uyacaksınız. Yürütme olarak biz de esasen bunu yapıyoruz. Yani
bu, bizim Hükûmetimiz açısından bir olumsuzluk değil, tersine
Türkiyede insanların hakkını daha rahat aradığı,
daha kolay aradığı ve buna göre de işlemlerin
yapıldığı bir döneme girmiş demektir Türkiye, onu
burada ifade etmek istiyorum.
Sayın Yalçının, Bu konunun teklif olarak gelmesi
doğru mudur? Şimdi, niye işte bunun da Hükûmete, partiye
özellikle yöneltilmesi, tabii bu da doğru değildir. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışması Tüzükle belirlenmiştir. Anayasada
milletvekillerimizin kanun teklifi verebilmelerine -biliyorsunuz- imkân
vardır ve nihai karar organı da yüce Meclistir. Dolayısıyla
bir milletvekilimiz veya milletvekillerimiz veya parti grupları -her
neyse- teklif, yasa teklifi verebiliyorlar. Ama o teklif işte şu anda
yaptığımız gibi müzakere edilir, sonuçta da yüce Meclisin
iradesi ile eğer karar o yönde çıkarsa bunun gerçekte bir anlamı
olur, uygulamaya o zaman girer. Dolayısıyla bunu doğrudan, yani
başkaca, diyelim Niye bu teklif değil de, bu, işte
tasarıyla gelmedi? demek istiyorsunuz muhtemelen. Yani, Hükûmetin
yaptığı işler vardır, Hükûmetin yaptığı
tasarılar vardır ama milletvekillerimiz de yasama görevini yaparlar
ve bunların bir tanesi de kanun teklifi vermektir, önerge vermektir;
şu anda da yapılan odur.
Sayın Doğrunun Tokatta Kanal 60la ilgili
Ben
doğrusu bilgi sahibi değilim, ben yazılı olarak
Evet, onu,
yani yazılı olarak bilmemiz gerekir. Tabii ki basına
yapılan, yani basına yapılabilecek herhangi bir haksız
uygulamayı hiçbirimizin, hiçbir şekilde kabul etmesi doğru
değildir, zaten öyle bir şey kabul edilmez. Hukukun üstünlüğü
prensibi vardır, hukuk ne diyorsa o şekilde olacaktır.
Sayın Özdemirin kalitenin düşürülmesi olarak bu
meseleyi değerlendirmesi de bizim yine katıldığımız
bir düşünce değil çünkü burada bir mağduriyet söz konusudur.
İnsanlar sınava girmişlerdir ve bu karar sonucunda kendini
mağdur hisseden birtakım vatandaşlarımız var. Bu konu
tabii yüce Meclisin takdiridir. Şimdi bu teklif doğrultusunda amaç,
burada teklif sahibinin amacı bu mağduriyetin giderilmesidir.
Dolayısıyla eğer yüce heyetiniz karar verir, bu yönde bir takdir
kullanır da teklifi kabul ederse bu mağduriyet giderilmiş olur
ama yüce Meclisin takdiridir, kabul edip etmemek sizlerin takdirindedir.
Yine, Sayın Kaplanın Millî Savunma
Bakanlığıyla ilgili, daha doğrusu Sayıştayın
Millî Savunma Bakanlığı üzerindeki denetimlerinin şekliyle
ilgili sorduğu husus ve bu çerçevede Sayıştay Kanunu ne zaman
gelir? Doğrusu Sayıştay Kanunu hazır birçok başka
kanunda olduğu gibi ama Meclisin çalışma takvimine göre,
işleyişine göre bu kanun da en kısa zamanda sırada. Ama
görüyoruz ki maalesef birtakım
Tabii ki muhalefetin de çabasını
takdirle karşılıyoruz, elbette ki muhalefet görevi yapacak ama
bazen
OKTAY VURAL (İzmir) Bunu hemen gündemin 1inci
sırasına almasını biliyorsunuz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) -
özel olarak engelleme oluyor. O zaman da çok zaman
geçiyor, çok zaman geçince de çok arzu etmemize rağmen birçok kanun buraya
gelemiyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan, siz
indirin, destek vereceğiz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Siz destek verirseniz biz de getiririz.
Arz ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Beş dakikaya yirmi dakika
konuşup engelliyor da Meclisin çalışmasını,
muhalefetin bu konudaki görüşlerinin alınmasından, verilmesinden
rahatsız oluyor Sayın Bakan. Tipik bir engelleyici Bakan, Meclisin
çalışmalarını ıskata uğratmaktan dolayı
hakkında fezleke düzenlemek lazım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Sayın Yakut, Sayın Gençle ilgili cevap verecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Yakut, siz konuşacaksınız.
Beş dakika size süre vereceğim.
Buyurunuz Sayın Yakut.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, sorum
cevaplanmadı efendim. Şunu soruyorum: Neden yasaya uygun yönetmelik
yapmıyorsunuz da iptal edilmiş yönetmelik maddelerini kanun hâlinde
getiriyorsunuz? Cevabını alamadım efendim.
BAŞKAN Lütfen
Soruları aldık efendim. Cevap
verecek Sayın Komisyonumuz.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN
VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Gençin sorduğu soruyla ilgili olarak
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben Sayıştay Başkanına
sordum. İç Tüzükün 62nci maddesine göre Sayıştay
Başkanı açıklama yapabilir burada.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN
VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) Başbakanlık örtülü
ödeneğinden ne kadar para ayrıldı ve fiilî ne kadar para
harcandığı konusunda
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayıştay Başkanı
açıklama yapsın.
BAŞKAN Sayın Yakut, bir dakika
Soruyu Sayın Genç, Sayın Sayıştay
Başkanına yöneltti. Sayıştay Başkanı İç
Tüzükümüze göre cevap verebilir.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN
VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) Buyursun.
BAŞKAN Direkt ona yönelttiği için, İç Tüzükümüz
de uygun, Sayıştay Başkanı cevap verebilir.
SAYIŞTAY BAŞKANI RECAİ AKYEL Sayın
Başkanım, sayın milletvekillerim; şahım ve kurumum
adına saygılarımı arz ediyorum.
Sayın Vekilimiz Kamer Gençin sorusunun cevabı olarak
da: Sorulan soru teknik hazırlık gerektiren bir konu olduğundan
ve o konuda da şu anda elimde hazır bilgi
bulunmadığından gerek zatıalilerine gerekse Meclise bir
hazırlık yaptıktan sonra arz edeceğim.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Mahallî idareler var.
SAYIŞTAY BAŞKANI RECAİ AKYEL Mahallî idarelerle
ilgili konularda da büyükşehir ve il belediyelerimizin tamamıyla
ilgili mutat Sayıştay denetimleri sürmektedir ve denetimlerde görülen
herhangi bir uygunsuzluk olduğu zaman da onunla ilgili dairelerimiz
yargı kararı vermektedir ve bununla ilgili rakamsal olarak da şu
anda elimizde bilgi bulunmamaktadır. Öyle bir rakamı da daha sonra
arz edebilirim.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim.
Sayın Yakut, sizin cevap vereceğiniz var mı?
Buyurunuz.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN
VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim.
Şimdi, önerge bölümüne geçiyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Efendim, süremiz var. Sorumun
ikincisi cevaplanmadı.
BAŞKAN Süremiz bitmişti, ek süreydi o efendim.
Madde üzerinde beş önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre de
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 427 sayılı yasa teklifinin 2nci
maddesindeki mülakata alınırlar ibaresinin sözlü sınava
alınırlar olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Sırrı
Sakık |
Pervin Buldan |
|
|
Şırnak |
Muş |
Iğdır |
|
|
Fatma Kurtulan |
Sebahat Tuncel |
|
|
|
Van |
İstanbul |
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 427 sıra sayılı yasa
teklifinin 2. maddesiyle eklenen geçici 11. maddede geçen elli ibaresinin
altmış olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Teklifin 2nci maddesindeki bu Kanun
hükümlerine göre mülakata alınırlar ibaresinin sözlü sınava
alınırlar olarak değiştirilmesini maddenin birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere Sınav komisyonu üyelerinin adaylara vermiş
oldukları puanlar gerekçeleriyle birlikte bir tutanağa geçirilir
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Engin Altay |
Yaşar
Tüzün |
|
|
Trabzon |
Sinop |
Bilecik |
|
|
Hikmet Erenkaya |
Atila Emek |
Tayfur Süner |
|
|
Kocaeli |
Antalya |
Antalya |
TBMM Başkanlığına
427 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle
düzenlenmiş bulunan geçici madde 11in ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere,
Tekrar staja başlatılan adayların özlük
hakları geriye doğru defaten iade olunur fıkrasının
eklenmesini arz ederiz.
|
|
Behiç Çelik |
Mustafa
Kalaycı |
K. Erdal Sipahi |
|
|
Mersin |
Konya |
İzmir |
|
|
Mehmet
Şandır |
Nevzat Korkmaz |
|
|
|
Mersin |
Isparta |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 427 sıra sayılı teklifin 2.
maddesi ile eklenen geçici madde 11in Anayasaya
aykırılığı nedeniyle metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hakkı Suha
Okay |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Atila Emek |
|
|
Ankara |
İstanbul |
Antalya |
|
|
Yaşar
Tüzün |
Turgut Dibek |
|
|
|
Bilecik |
Kırklareli |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Okay, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan yasa, Sayıştay denetçi
yardımcısıyla ilgili bu madde, 60 kadar denetçi
yardımcısıyla ilgili Danıştay 12. Dairesinin
vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararını etkisiz hâle
getirmek için verilen bir maddedir. Bu konuda gerek iktidar partisi sözcüleri
gerek sayın bakanlar bir mağduriyeti ortadan kaldırmak
istediklerini ifade etmektedirler ve bu maddeyle ilgili olarak da her nedense
iktidar grubu mensupları Anayasaya aykırı
olmadığını ifade etmekte, hatta Anayasa Mahkemesinin 1970
tarihli bir kararı da burada Sayın Meclis Başkan Vekili
tarafından, Sayın Yakut tarafından ifade edildi. Keza söylem
şu: Parlamentoda yasalar çıkar, bu yasalar çıkarken çok
doğaldır ki birçok davayı etkiler. Örneğin biz Borçlar
Yasasını çıkarıyoruz, örneğin biz Ceza
Yasasını çıkarıyoruz, birçok dava konusunu etkiler. E, bu
yasa da çok doğal ki bir dava konusunu etkileyecek.
Değerli arkadaşlarım, biz burada yasa
çıkarırken, bir karşılıksız çekle ilgili
düzenlemede, örneğin, Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesinin şu
davasının sonucunu etkisiz kılmak için çıkartmıyoruz
veyahut da Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin şu davasının
sonucunu etkilemek için çıkartmıyoruz. Bu yasa, doğrudan
doğruya bir tek mahkemenin bir kararını etkisiz kılmak için
çıkarılıyor ve bu husus, Parlamento zemininde değerli
iktidar grubu ve bakanlar tarafından ifade edildi.
Şimdi Bu konudaki hukuksal düzenlemeler ne? diye
baktığımızda, önemli olan yasaların genelliğidir,
özel bir olaya özgü yasa çıkarılamaz ve bu, Anayasanın 138inci
maddesinin dördüncü fıkrasına açıkça aykırıdır.
Bu olay sadece Anayasa Mahkemesi kararlarıyla değil
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da tescil
edilmiştir ve denilir ki: Yargı kararının
dolanılmasıdır bu. Eğer yargı kararını
dolanırsanız, o zaman hukukun üstünlüğünden ve hukuk
güvenliği ilkelerinden vazgeçmiş olursunuz. Keza bu konuda
AİHMin Bergama altın davası bu yöndedir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Dildar-Türkiye davasında vermiş olduğu
karar bu yöndedir ve bu açıkça Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6ncı maddesinin de ihlalidir. Bu ihlal nasıl
oluyor? diye bakarsanız, mahkemeye ulaşma hakkını ortadan
kaldırıyorsunuz.
Peki, bu konuda Anayasa Mahkemesinin 1970 yılındaki
kararına gitmek bir yana, bırakın, 2003 tarihindeki
kararını okuyacağım size. Bu da Türk Hava Kurumun
tüzüğüyle ilgili. Deniliyor ki: Yargı kararlarıyla aynı
etki ve değerde olan yürütmenin durdurulması kararını
sonuçsuz bırakmak amacıyla yasal düzenleme yaparak Anayasanın
138inci maddesinin ihlal edildiği; öte yandan, Anayasanın
benimsediği kuvvetler ayrılığı ilkesinin devletin
üstlendiği görevlerin niteliklerine göre yasama, yürütme ve yargı
organları tarafından yerine getirilmesinin zorunlu
kılındığı, bu organlardan birinin diğerinin görev
alanıyla ilgili işlem yapması fonksiyon gasbı olarak
nitelendirileceğinden, hukukun üstünlüğünü egemen kılmakla
yükümlü olan hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığından,
ilgili maddenin, idari işlemin yasama tasarrufunda bulunarak bu ilkenin
ihlali kabul edildiğinden başvurunun kabulüne
diyor. Bu ne? Yani,
değerli hukukçulara da ifade edelim, Anayasa Mahkemesinin 24/12/2003
tarihli, 2002/43 ve 2003/103 sayılı Kararı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Şimdi, burada, açıkçası, Anayasaya
aykırılığı açık olan bir hususu farklı
söylemlerle bir yasa maddesi hâline getiriyoruz. Bu, ilk defa da
yapılmıyor; Hâkimler ve Savcılar Kanununda hâkim ve savcı
adayları için de bu yapıldı ve bu yasa ihlalleriyle eğer
böylesine yargıya ilişkin bir düzenlemede bir geçici madde ekleniyorsa,
bilesiniz ki bir kadrolaşma hâline dönüşüyor.
Zamanım kısıtlı, ama bilesiniz ki, bu, yasa
maddesi hâline dönüşse dahi, bu Sayıştay denetçi
yardımcılarıyla ilgili olarak açılacak olası davalarla
bu arkadaşlarımın mağduriyeti yine giderilemeyecek, ama
açıkçası, burada, göz göre göre Anayasayı ihlal edeceğiz.
Böylesine açık Anayasa Mahkemesi kararı varken, Avrupa İnsan
Hakları sözleşmeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararı varken, Anayasayı, illa, ısrar edeceğiz diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen bitiriniz.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Bitiriyorum efendim.
bu tutumda ısrarcı olmanın anlamı yoktur.
Dilerim önergemizi kabul edersiniz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
427 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde
düzenlenmiş bulunan geçici madde 11in ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere,
Tekrar staja başlatılan adayların özlük
hakları geriye doğru defaten iade olunur fıkrasının
eklenmesini arz ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Diğer taraftan aynı tarihlerde başarılı bulunup
da göreve başlatılan 57 adet Sayıştay Denetçi
Yardımcısı Adayının Danıştay 12. Dairesinin
kararından sonra görevlerine son verilmesiyle tekrar göreve
başladıkları tarih arasındaki kayıpların ortadan
kaldırılmasına ilişkindir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Teklifin 2nci maddesindeki bu Kanun
hükümlerine göre mülakata alınırlar ibaresinin sözlü sınava
alınırlar olarak değiştirilmesini maddenin birinci cümlesinden
sonra gelmek üzere Sınav komisyonu üyelerinin adaylara vermiş
oldukları puanlar gerekçeleriyle birlikte bir tutanağa geçirilir
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Yönetmelik hukuk devleti ilkesine uygun hâle getirilmektedir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım
efendim.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.20
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Karar
yeter sayısı vardır.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 427 sıra sayılı yasa
teklifinin 2. maddesiyle eklenen geçici 11. maddede geçen elli ibaresinin
altmış olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 427 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci
maddesiyle ilgili olarak verdiğim bir önerge üzerinde, önergemi
açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada geçen elli ibaresinin altmış olarak
değiştirilmesini teklif ettim. Aslında bu fıkra gereksiz
bir fıkra çünkü bu fıkrayla getirilen, daha önce, işte 2/2/2009
ile 6/2/2009 tarihleri arasında yapılan yazılı
sınavlarda o tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre elli puan
alanlar sözlüye giriyordu. Danıştay bunu iptal edince yeni bu kanunla
da, işte, sözlüye çağrılabilmesi için yazılıda
yetmiş puan alması ilkesi getirildi. Onlar mağdur olmasın
diye buraya o eski hâlindeki elli puanın geçerli olduğunu belirtmek
için söylüyor ama bence bu gereksiz bir tereddüt, çünkü zaten o zaman
yapılan yazılı sırasında yürürlükte olan yönetmelik
hükümlerine göre uygulanması lazım ve orada elli puan şartı
aranır.
Şimdi, tabii, kanunlar böyle
Hükûmet burada tabii temsil
edilmiyor; bakan, kim geliyor, kim gidiyor; kanunla ilgisi olmayan kişiler
geliyor; olayla hiçbir ilgisi olmayan Hükûmet mensupları gelip de
sırada oturunca, yani Hükûmetin bu Türkiye Büyük Millet Meclisine bir
değer vermediği, burada artık itibarı da kaybettiği
bir kurum hâline geldiği ortaya çıkıyor. Dolayısıyla,
bu sorduğumuz sorulara da kimse de doğru dürüst cevap vermiyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ben dün burada
konuşurken dedim ki: Dersim ilinin Dersim olarak
yapılmasını ben tasvip ediyorum. dedim, Kanun gelirse oy
vereceğim. dedim ama Anadolu Ajansı bir haber geçmiş Kamer
Genç karşı çıktı. demiş. Yani böyle ahlak
kurallarına aykırı bir yayıncılık sistemi olur
mu? Tabii, Anadolu Ajansı kime bağlı? Bülent Arınça
bağlı. Bülent Arınç da tabii beni zor duruma
Herhâlde kendi
emri altındaki kuruluşlara tabii ki o şekilde yayın
yapması
Artık talimatıyla mıdır, değil midir
bilmem ama, yani bunlarla, böyle iftiralarla nereye varırlar, ben
anlamıyorum. Ondan sonra da tabii Vay efendim, Kamer Genç buna
karşı çıktı. Yani bir şeye ya siyah ya beyaz
denilmez. Bir konuyu dile getirirken mahzurlarını da söylüyorsunuz,
faydalı taraflarını da söylüyorsunuz ama hemen basın onu da
tabii
Yani ille bizi, bir yandaş basın da var ya, adamlar bizim
böyle ufak bir hatamızı görseler hemen burada diri diri yakacaklar.
Zaten diri diri yakmaya alışkın bir zümre! Onun için, istiyorlar
ki, bizi diri diri yaksınlar!
Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz önce de burada
dile getirildi. Şimdi Sayıştay imtihanında mağdur olan
kişileri siz telafi yoluna giderken, mesela bu Yaprak Tütün
İşletmelerinde -o gün bana gelmişti- çalışan
işçilerden 11.500 kişiyi bu Bakanlar Kurulu bir ay sonra
kapının önüne koyacak, 4/Bye göre gidin çalışın.
diyecek. Yahu beyler, yani bu sizin Hükûmetinizin aklı yok mu, nerede! Bir
devlette 11.500 kişiyi böyle bir anda mağdur etmek insanlık
duygularına sığar mı! Sığar mı, bir söyleyin
bakalım. Yani 11.500 işçiyi, öteden beri çalışıyor bu
insanlar, üretim yapıyor, üreten insanlar, ondan sonra, keyfine göre,
tutuyorsunuz bunları kapının önüne koyuyorsunuz. E, ne olacak bu
şimdi? 11.500 kişinin 4er kişiden şey etseniz 40-50 bin
kişi eder. Yani 40-50 bin kişiyi birden mağdur etmenin bir
anlamı var mı! Hep yabancı sermayenin, hep yabancı
holdinglerin emrine hareket eden bir hükûmet var karşımızda.
Böyle bir şey olur mu yahu!
Şimdi, o insanları, evvela tuttunuz
Zaten oraların
özelleştirilmesi de hata. Birileri talimat veriyor Türkiyede
ziraatı bitir, ziraatı öldür. diyor. Bakın, 4/Bye göre ne
yapacaksınız? Az çalıştıracaksınız. Yani,
adamlara 500-600 milyon lira para vereceksiniz, senede iki ay çalıştırmayacaksınız;
ne yapacak bu insanlar? Yani, taş mı yiyecek, toprak mı yiyecek,
çocukları ne yapacak? Yani, bu kadar ülkenin insanlarının
sıkıntılarından kendisini sıyırmış,
âdeta toplumdan kaçan bir iktidar durumuna düştünüz.
Şimdi deniliyor ki: Biz geziyoruz. Yahu Tayyip Bey senin
etrafında o 500 tane polis olmasa bakalım halkın içine girer
misin! Gel bakalım gezelim. 500 tane polisle geziyor, üç tane
uçağı var, iki tane helikopteri var, ondan sonra gez, ne olacak yani!
AYHAN YILMAZ (Ordu) Devletin onlar. Kendininmiş gibi
konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için, böyle, insanlara işkence
yapılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) 4/B maddesinde çalışan 15-16 bin
tane kişi var. Ya arkadaşlar, Türkiye bütçesi bunlara müsait, yeter
ki siz şu israfı önleyin.
Ben şimdi Sayıştay Başkanına soruyorum:
Sayıştay Başkanı, Meclis adına denetleme
yapıyorsunuz, raporlardan haberiniz yok. Bize burada bilgi vermiyorsunuz.
Ne zaman vereceğiniz belli değil. Yerel yönetimleri denetlemeyi
Siz
2005te Anayasayı değiştirmişsiniz, 160ıncı
maddesini; ee, versinler hesapları kontrol edelim.
Arkadaşlar, zamanınızda soygun meşru bir hâl
hâline geldi. Nasıl geldi? İşte, denetim yok. Sayıştay raporları, ben ne
bileyim kardeşim, gidiyoruz, soruyoruz bize vermiyorlar. E şimdi,
Sayıştay raporlarında kimin usulsüz harcama
yaptığı belirtilmişse bizim bunları bilmemiz
lazım, evvela kamuoyunun bilmesi lazım. Bunlar bilinmezse, orada kapalı
kapılar arkasında kalırsa, peki o zaman ne yapacak? İlgililer
çok rahat hırsızlık yapacak, çok rahat soygunculuk yapacak.
Diyecek ki: Nasıl olsa ben Türkiyeyi de çalsam kimse beni denetlemeyecek
demek. Böyle bir zihniyetle devlet yönetilir mi?
Önergemin kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 427 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 2nci maddesindeki mülakata alınırlar ibaresinin sözlü
sınava alınırlar olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclis adına Sayıştay tabii ki
denetim görevi yaparken böylesi önemli bir göreve seçilecek denetçi
yardımcılarıyla ilgili hepimizin daha hassas davranması
gerekiyor. Bakıyoruz 60 tane denetçi yardımcısı şu an
mağdur durumda fakat bu mağduriyeti gidermek, düzeltmek isterken,
yani kaş yapayım derken göz çıkarmanın da bir anlamı
yok. Yani yasamayla, yürütme, yargı arasındaki güçler
ayrılığı olayında yasamayla yargının
anlamsız bir şekilde birbirine karşı duruşları,
girişleri kabul edilir bir durum değil. Doğru olanda karar
kılmak lazım. Yani yönetmelik yapmışsınız,
Danıştaya gitmiş mağdur olan adaylar, Danıştay da
yürütmenin durdurulması kararını vermiş. Ne demiş
Danıştay: Sözlü sınavın niteliği gereği
birtakım hususların tutanakla saptanması, adayların
başarısızlığına ya da yetersizliğine
ilişkin tespitlerin açıkça ortaya konulması...
Biz, YAŞ kararlarında niye yargıya gidilemiyor diye
isyan etmiyor muyuz? Ediyoruz, Yargı yolu açılsın. diyoruz.
Aynı şey Yüksek Sağlık Şûrası kararları için
geçerli. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun kararları da kesin, onlar
için de geçerli. Yani yargısal denetim, demokratik devletlerde, hukuk
devletlerinde gerekli bir olay.
Ama şu doğru mudur, bir düşünelim: Yönetmeliği
yaptık, Danıştaya gitti, iptal kararı verildi, durdurma
kararı
E, o zaman ne yapalım? Dolanalım, kanun
çıkaralım, kanunla bunu düzeltelim. Düzelmiyor bu şekilde! Kanun
çıkarınca Anayasa Mahkemesine Meclis gidecek. Zaten CHP bu işi
yapıyor her zaman. Yani gidecek ama o 60 denetçi gidemeyecek. Ben isterim
ki o 60 denetçi gidebilsin yargı yoluna. Sorun burada, aslında
birbirimizi anlamadığımız nokta bu.
Arkadaşlar, eğer doğru dürüst konuşabilseydik,
uzlaşıyoruz aslında. Hepimiz Bu mağduriyete engel
olalım. diyoruz, hepimiz Liyakate, adalete uygun bir seçim
yapalım. diyoruz. Yani ne yapalım? Yani yabancı dil bilenler de
özendirilsin, yabancı dil bilmeyenlere bir yıllık kurslar
verilsin. Bunların hepsine evet. Bizim burada çekincemiz Sözlü sınav olsun. derken,
muhalefet şerhimizin gerekçesi de niyetimiz de bunu ifade ediyor. Bizim
ricamız şu: Yani doğru yapalım bazı şeyleri. Yani
doğru yapma imkânı var bu Mecliste, birbirimizi anlama imkânı
var. Eğer bu mantıkla gidersek Danıştay yürütmeyi
durdurmuş, o zaman kanun çıkarayım, baypas edeyim
Danıştayı... Peki, Danıştayın alacağı
karar ne olacak? Onu uygulama sorunu ne olacak? Onu uygulama sorunu tekrar
ulusal üstü mahkemeye, Strasbourga gitmeyecek mi? E, gidecek. Yani bu
açıdan ben söz alma gereğini duydum.
Demin Sayın Genç konuştu burada, sevindim. Ben de
şaşırmıştım doğrusu, Dersimle ilgili
teklifimize karşı Dersim Milletvekili niye hayır diyor diye.
Ben de basında okuyunca şaşırdım.
Anlamamıştım
Zaten anlamadığım iki şey var:
Dersimlidir, Dersimli adının teklifine karşı
çıkıyor. Alevidir, orada bir katliam yaşanmış, bir
acılar yaşanmış, farklı şekilde dolanıyor.
Bu Mecliste, ilk sözün arkasından biz bu konudaki net tavrı koyduk,
arkasından araştırma önergesini de getirdik. Bir kısım
farklı partiler de oy verdi. Ama geldiğimiz nokta da ortada. Dik
durmak lazım. Doğru durmak lazım. Açık olmak lazım.
21inci yüzyılda değerler bellidir artık. Yani şunu
yapamayız artık: Ne olduğu belirsiz tavırlar.
Bizde bir olay anlatılır; çok kültürlülük var ya, cami,
kilise her şey yan yana. Bir çeşit kuş, bir cins kuş
gelmiş kilisenin çanına. Papaz demiş Ne oluyor!
Şaşırmış. Kuş, garip bir kuş. Sonra
dönmüş, şarap kâsesi koymuş, bakmış şarap da
içiyor kuş. Ya, Hristiyan olsa bunu yapmaz, Müslüman olsa bunu yapmaz.
Ya, nedir bu kuş? demiş. Artık birilerinin, adını,
duruşunu, görüşünü netleştirmesi lazım. Ya ondan
yanasın ya değilsin. Öyle kıvırmanın şeyi yok. Öyle,
onun bunun icazetiyle de hareket yok. Doğruysa, doğru. Bu Meclisin
kürsüsünden ne söylerseniz, alenen yayılır.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, maddeyi oylamadan önce, görüşmekte olduğumuz
427 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesine
bağlı olarak yeni bir geçici madde eklenmesine yönelik İstanbul
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve 4 milletvekilinin
imzasıyla bir değişiklik önergesi verilmiştir. Söz konusu
değişiklik önergesiyle, Sayıştayda görev yapan yönetim
mensupları ile sözleşmeli personele fazla çalışma ücreti
ödenmesi öngörülmektedir. Ancak İç Tüzükün 87nci maddesindeki
görüşülmekte olan teklifin konusu olmayan değişiklik
önergelerinin işleme konulamayacağı hükmü nedeniyle söz konusu
önergeyi işleme alamıyorum, bunu bildiriyorum.
Şimdi 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak.
Buyurunuz efendim. (CHP Sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; huzurunuzda bulunan 427 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde
grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüksek heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Yasa
Tasarısı yürürlük ve yürütme maddeleriyle birlikte dört maddeden
müteşekkildir. Tasarının ilk maddesi getirilen düzenlemenin de
çekirdeğini oluşturmakta ve Sayıştay denetçilerinin
nitelikleri, mesleğe alınmaları, atanmaları ve yükseltilmeleriyle
ilgili hususları düzenlemektedir. Bu yasa niye yüce Meclisin huzuruna
gelmiştir? Bunun nedeni, bundan önce yapılan sınavın iptal
edilmesi, bununla ilgili yönetmeliğin iptal edilmesi neticesinde sorunun
bir yasal düzenlemeyle çözülmesi istenmektedir ancak burada benden önce
konuşan partimin değerli temsilcileri bunun aslında sorunu
çözmeyeceğini, yeni davalara imkân hazırlayacağını,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim de bu konuda Anayasa Mahkemesine gideceğimizi
açıklamışlardır.
Biz bu yasayla ne yapmaya çalışıyoruz? Bu yasayla
yapmaya, gerçekleştirmeye çalıştığımız
husus, bu iptal neticesinde mağdur olan 60 tane genç
arkadaşımızın mağduriyetini gidermeye çalışıyoruz
ve bunu yaparken de yüce Meclisin gündemini, Genel Kurulumuzun gündemini üç
gündür bu yasa işgal ediyor. Bundan sonra da yapılacak düzenlemeler
neticesinde yeni yeni düzenlemeler yine Genel Kurulumuzun huzuruna gelecek gibi
gözüküyor.
Evet, 60 gencimizin mağduriyetini giderelim ama bunu
Danıştayımızın kararına uymak suretiyle gidermek
yerine burada bu hususu kanunla düzenleyerek, Danıştayın
kararını, Danıştayın yetkisini bir şekilde baypas
ederek olayı çözmeye çalışıyoruz ve Meclisin gündemini de
bununla meşgul ediyoruz.
Evet, bu bir sorun, bir mağduriyetin giderilmesi lazım
ama sayın milletvekilleri, sizlere şunu sormak istiyorum: Bugün
Türkiyede son bir yılda işsizler ordusuna ilave olan 233 bin tane
gencin sorununu kim çözecek?
Bakın, yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe
müzakerelerini yapıyoruz. Burada, Genel Kurulda konuşmalar izliyorum
ve bakıyorum, sanki bu ülke cumhuriyet tarihinin en büyük, en ciddi
daralmasını yaşamamış bir ülke. Sanki bu ülke, bütün
dünyada artık yeşil filizler ortaya çıkmışken hâlâ daha
üretimi itibarıyla, kapasite kullanımı itibarıyla,
işsizliği itibarıyla dipte kalmış, yukarıya
dönememiş olan bir ülke değilmiş gibi, böyle bir sorun
yokmuş gibi, bu tür konuları Mecliste belki de gereğinden çok
daha uzun bir biçimde tartışmaya devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, son bir yıl içinde Türkiyede
işsizler ordusuna 927 bin kişi katıldı. Bunların
mağduriyetini nasıl gidereceğiz? Burada bunları
konuşmamız lazım. İşsiz sayısı 3,5 milyona
çıktı. Ağustos ayında 927 bin kişi artmış
işsiz sayısı. Aslında temmuz ayındaki artış
sadece 842 bin, yani yeniden işsizlik artma eğilimine geçmiş.
Bununla ilgili hiçbir şey yapmıyoruz. Yokmuş gibi, bu kadar
işsizler ordusuna bu kadar insan katılmıyormuş gibi
bunları görmezden geliyoruz.
Evet, 60 tane arkadaşımızın durumunu,
mağduriyetini gidermeye çalışalım. Ben şunu
sorayım: Bugün, son bir yılda 107 bin kişi artan üniversiteli
işsiz sayısıyla ilgili ne yapıyoruz? 550 bine çıkan
üniversiteden mezun ettiğimiz gençlerin işsizliğiyle ilgili
olarak ne yapıyoruz? Şimdi, bu Hükûmet döneminde dönüp
baktığımız zaman sanayi istihdamı son bir yılda
369 bin kişi azalmış yani sanayide çalışmakta olan 369
bin insan işini kaybetmiş. Bütün dünyada artık sanayi yavaş
yavaş toparlanmaya başlarken bizim ülkemizde, bizim ekonomimizde hâlâ
bir toparlanma yok ortada. Bununla ilgili olarak ne yapıyoruz?
İmalat sanayisinde 337 bin kişi işsiz
kalmış. Biliyor musunuz, ağustos ayındaki çalışan
sayıları 2007 yılında sanayide, imalat sanayisinde
çalışan insanların, vatandaşlarımızın
sayısından daha düşük. Yani 2007 yılının da
gerisine gitmişiz ama bununla ilgili olarak hiçbir şey
yapmıyoruz.
Şimdi, zaten önümüzdeki döneme baktığımız
zaman, önümüze orta vadeli bir program geldi. O orta vadeli program
çerçevesinde biz, Türkiyede işsiz kalan insanlarımızın
sorununu çözülebilecek miyiz? Buna da döndüğümüz zaman, buna da evet
cevabını vermek son derece güç çünkü Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz. diye bir söz vardır.
Bakın arkadaşlar, bu işsizlik verilerinin
yayınlanmaya başlandığı 1988 yılından 2002
yılına kadar, yani AKP iktidara gelmeden önce, Türkiyede ortalama
işsizlik yüzde 8. Siz iktidara geldikten sonra, 2003-2007 arasında bu
oran yüzde 10,2ye çıkmış. 2003-2009 arasında bu oran yüzde
10,9a çıkmış. 2009-2012 arasında yani orta vadeli program
kapsamında öngörülen işsizlik oranı ise yüzde 14,2. Bugün OECD
verileri yani Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Teşkilatının verileri yayınlandı. Burada
Türkiyeyle ilgili veriler de var. Onlar da Hayır, 14,2 değil, 14,9
olacak sadece 2009-2011 arasında. diyor. Orta vadeli programda 2010
yılında yüzde 14,6 olacağı söylenen işsizliğin
aslında yüzde 15,2 seviyesinde gerçekleşeceğini söylüyor. Ne
oldu? Getirdik, yüzde 10lara çıkmış olan
Önce,
işsizliği yüzde 10lar platosuna yerleştirdiniz, şimdi de
yüzde 15ler platosuna yerleştiriyorsunuz. Ee bu başarı mı?
Yani şu anda bakıyorum, tüm Hükûmet yetkilileri son derece
başarılı olunmuş ekonomide gibi ekonomiyle ilgili
konuları gündeme getirmekten kaçınıyorlar.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bilmiyorlar, bilmiyorlar.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) Büyük bir başarı hikâyesi
varmış gibi, 2007ye kadar olan biten anlatılıyor.
Bakın arkadaşlar, 2002-2008 yılları
arasında -kriz mriz yok burada- Türk ekonomisi yüzde 5,8 büyümüş,
bize benzeyen ekonomiler yüzde 7,2 büyümüş, biz geride
kalmışız. Burada bir yanlışlık var. Peki Bu
yanlışlık nedir? diye dönüp baktığımızda,
bu yanlışlığı, çok açıkçası, Hükûmetin
büyüme stratejisinde yattığını görüyoruz. Türkiye'de,
Hükûmet, geldiği günden bu yana, Türk iş gücünü, Türk sanayisini
sürekli cezalandıran, buna karşılık da yabancıların
olağanüstü büyük gelirler elde etmesine yarayan bir büyüme stratejisi
izlemiştir. 2002nin sonunda, 2002nin son üç ayındaki ücreti sabit
tutun, 2007nin son üç ayına sabit şekilde getirin -Türk lirası
olarak değişen hiçbir şey yok- bu sabit ücreti dolara çevirin,
yüzde 30 artmış. Değerli milletvekilleri, hangi sanayici buna
dayanabilir? Yani dışarıdan gelecek rekabetle bu yüzde 30
artmış, dolar cinsinden
İşçinin eline geçen bir şey
yok, işçinin maaşı artmamış ama
dışarıdakilere yüksek kazanç verebilmek bakımından
dolara biz Türk lirası karşısında değer
kaybettirmişiz, Türk lirasını olağanüstü hızlı
değerlendirmişiz ve karşımıza böyle bir tablo
çıkmış. Ne yapacak iş adamı burada? Önce şunu
yapacak: Mümkün olduğu kadar döviz cinsinden borçlanacak, mümkün
olduğu kadar dışarıdan makine, teçhizat getirecek. Benim
orada iş gücüm işsiz olarak duracak, benim en önemli stratejik
kaynağım bu. En önemli stratejik kaynağımı ben
kullanmayacağım, yüzde 10lar civarında işsizlik devam
edecek, öbür taraftan, ben, dışarıdan Türkiyeye
dolarını getirip bozdurup çıkaranlara da bir sene içinde yüzde
35-40 kazanç elde ettireceğim. Buna hiçbir ekonomi dayanamaz ve bunun
arkasında da önemli ölçüde bu Hükûmetin izlemekte olduğu, Türkiye'nin
koşullarına uymayan
Gelişmiş ülkelere uyabilir,
yaşlı nüfusu olan ekonomilere uyabilir ama bu strateji bize uymaz.
Bu, Türkiyede dışlanmışlığı
artırır; bu, Türkiyede yoksulluğu artırır; bu,
Türkiyede işsizliği artırır. İşte bizim, bu tür
düzenlemeleri burada tartışacağımız yerde, ekonomideki
bu sorunu süratle nasıl çözebileceğimizi tartışmamız
lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztrak.
Şahısları adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.
Buyurunuz Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 427 sıra sayılı Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel
Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Oğuz Oyan Bey Bu bir aldatmaca
kanunudur. dedi.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ ve sözcüleri kimseyi
aldatmaz ve buna kesinlikle müsaade etmez. Onu belirtmek istiyorum
başlangıçta.
Diğer taraftan, Bu duble aldatmacadır. dedi. Bizde,
Adalet ve Kalkınma Partisinde duble ne manaya gelir, onu birkaç cümleyle
size arz etmek istiyorum ve yüce Meclisimize sunmak istiyorum. Milletimiz de
bunu zaten biliyor. Bizde duble demek, duble yol demek yani cumhuriyet
tarihinde Samsundan Ankaraya bir şeritle gidip geliyorduk, Karadenizde
bir şerit gidiş, bir şerit geliş; hatta benim ilçem olan
Bafraya da seksen sene, biz ve babalarımız bir şeritten gidip
bir şeritten gelmişiz. Biz yanına duble etmişiz, yani iki
şerit daha eklemişiz.
Değerli milletvekilleri, duble bu manaya gelir. Duble
hastane olur bizde; duble eğitim, duble okul. Ulaşımda
Bütün
vatandaşlarımız seyahatini uçakla yapıyor şimdi. Bu,
duble olur. Adalette, güvenlikte, çok çalışmakta ve muasır
medeniyeti yakalamakta duble çalışma mecburiyetimiz var, onun da
özellikle bilinmesini istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, gelirler, giderler, harcamalar
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Duble
hırsızlığa fırsat veriyorsunuz!
AHMET YENİ (Devamla) Sayın Bakan, size cevap
vermiyorum.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Verme! Veremezsin zaten!
AHMET YENİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ döneminde bütün fonlar denetim altına
alınmıştır. Bütün KİTler, ki KİT Komisyonu
Sözcüsüyüm ve yedi yıldır bunları sonuna kadar denetlemeye devam
ediyoruz ve tüm kurumlarımız denetim altındadır.
ALİ ARSLAN (Muğla) Kaç tane kaldı! Kaç tane!
AHMET YENİ (Devamla) Dün de, Milliyetçi Hareket Partisi
sözcüsü Toplu Konut İdaresinin denetlenmediğinden bahsetti. Biz,
Toplu Konut İdaresini ve tüm KİTleri sonuna kadar denetliyoruz ve bu
konuşmamdan sonra da tekrar, KİT Komisyonunda denetlemeye devam
edeceğiz.
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) İyi denetleyin! İyi
denetleyin! Ha gayret!
AHMET YENİ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
Sayıştay Kanununda değişiklik getiren bu kanun teklifi
üzerinde dün ve bugün birçok milletvekili arkadaşım
konuşmalarını yaptılar ve inşallah, biraz sonra, hep
birlikte oylayarak bu kanunu da çıkarmış olacağız.
Biz, burada millet adına, ülkemiz adına önemli bir
kurumun denetim işleyişindeki eksikliği tamamlamak,
işlevini, işleyişini hızlandırmak için bu kanun
teklifini getirdik ve bu konudaki hassasiyetimizi Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarında biz ortaya koyduk. Biz, milletin hesabının
hem doğru olarak hem de zamanında, ehliyetli, liyakatli insanlarca
tutulmasına gerçekten önem veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz bu
konudaki ihtiyacı karşılamak için çalışma
yapmaktadır. Bu teklif, daha önceden Plan ve Bütçe Komisyonumuzca ele
alınarak görüşülmüş, Genel Kurulumuzda da bunu görüşerek
inşallah biraz sonra yasalaştıracağız. Milletimizin
lehine, memleketin lehine olan her yasa buraya -hem Bakanlar Kurulu olarak hem
de milletvekillerinin teklifi olarak da gelecektir- gelir ve yasalaşır.
Biz, bunun için gece gündüz demeden çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Burada, kalıcı olacak, örnek olacak bir
sınavın şartlarını objektif olarak ortaya
koymaktayız, yasal düzenlemeyi Meclisimize getirmekteyiz. Muhakkak ki
Danıştayın kararları her bireyin, her ilgilinin kabul
edeceği, sonuç itibarıyla uyacağı kararlar olarak da
bilinmektedir. Devlet, aynı zamanda, yapılan bu işlerin
tespitini, sorumlu ve görevli olanların denetlenmesini de, faaliyet ve
hesapların sonuçlandırılmasını da Anayasa ile
yetkilendirdiği, millet adına vazifeler yüklediği kurumlar
vasıtasıyla yapar. Bunu en verimli ve en şeffaf şekilde,
tüm vatandaşların kolaylıkla anlayıp görebileceği bir
şekilde sunması da gerekmektedir. Bugün görüştüğümüz bu
teklif, kamu hesaplarının denetimini Türkiye Büyük Millet Meclisimiz
adına, dolayısıyla milletimiz adına yürüten
Sayıştay Başkanlığımızın bu bünyede
görev vereceği Sayıştay denetçi
yardımcılarının belirlenmesine, atanmalarına yönelik
bir düzenlemedir. Bunu biz, milletimiz adına yapmak, bu sistemi
güçlendirmek istiyoruz. Milletimiz bizim ne
yaptığımızı, ne için uğraş verdiğimizi
görüyor ve biliyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz hiçbir
işlemin kayıt dışı kalmamasına, hesap
verebilirlik ilkesine uygun olarak işlerin reel olarak
neticelendirilmesine çalışıyoruz. Bunu geçtiğimiz süreçte
ortaya koyduğumuz çalışmalarla ispatlamış
bulunmaktayız. Hortumlarla mücadele edilmiş, kayıt
dışılığa son verilerek devletin gelirleri
artırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, tamamlayınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Yeni,
hortumlarla beslenenler hakkında ne diyorsunuz?
AHMET YENİ (Devamla) - Batmakta olan, zarar içinde olan
birçok kuruluşu yeniden dirilterek ekonomiye katmış
bulunmaktayız. Hükûmetimiz, kamunun üzerinde yıllardır kambur
olan bu yerleri bugün üreten ve işleyen kuruluşlar hâline
getirmiştir. Hazinemiz, bankalarımız yapısal olarak, mali
olarak güçlendirilmiş, mali yönden tüm piyasalara önemli ölçüde destek
veren, kredi veren kuruluşlar hâline getirilmiştir. Biz bu düzenlemenin
tüm milletvekillerimizin desteğiyle yasalaşacağına
inanıyoruz. Örnek bir çalışma olarak bu alandaki ihtiyaca
katkı sağlayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle teklifin yasalaşmasına
destek verdiğimi ifade ediyor, tekrar yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yeni.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili İbrahim
Yiğit. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yiğit.
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 427
sıra sayılı, Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, genel olarak teklifin özetine bakacak
olursak burada, 832 sayılı Sayıştay Kanununun 9uncu
maddesi değiştirilerek raportör denetçilerin denetçi
yardımcılığı kadrolarından yetişeceği
denetçi yardımcısı adaylarında aranacak şartlar ve
adaylık süresi, denetçi yardımcılarının tabi
olacakları mesleki eğitim ve staja ilişkin hususların
yönetmelikle düzenleneceği ve Sayıştay meslek mensupları
ile savcı ve yardımcılarının yükselme süreleri gibi
hususlar yeniden düzenlenmiştir.
Söz konusu Kanuna eklenen 9/A maddesiyle de eleme
sınavı, yazılı sınav ve mülakat sınavı olmak
üzere üç aşamadan oluşan Sayıştay denetçi
yardımcısı adaylığına giriş
sınavının yapılış şekli, atamaya
ilişkin hususlar hüküm altına alınmıştır.
Bilindiği üzere, 2/2/2009-6/2/2009 tarihleri arasında yapılan,
Danıştayca iptal edilen Sayıştay denetçi
yardımcılığı sözlü sınavının, bu
sınav sonucu yapılan atama işlemlerinin durdurulması
yönünde karar vermiştir. Bu maddenin birinci fıkrasında bahsi
geçen sözlü sınava katılıp başarısız
sayılmalarının, bu Kanun hükümlerine göre yeniden sözlü sınava
alınmalarının ve bunların arasında
başarılı olanların adaylığa
atamalarının yapılmasının hukuk ilkelerine uygun
olduğu düşüncesiyle gerekli düzenleme yapılmıştır.
Sayıştay Başkanlığının mevcut
kadrolarında 25/2/2010 tarihi itibarıyla yeterli sayıda kadronun
boşalacağı göz önünde tutularak başarılı
olanların atamalarının bu tarihten sonra
yapılacağı belirtilmiştir. Yine, söz konusu kişilerin
girdikleri sözlü sınavda başarı puanı elli olduğundan,
Kanundaki yeni düzenlemeyle yani yetmiş puan başarının bu
mülakatta elli olarak değiştirilmesi uygun görülmüştür.
3üncü maddeye bir geçici madde eklenmek suretiyle, 2009
yılında yapılan Sayıştay denetçi
yardımcısı adaylığı sözlü sınavında
başarısız sayılanlar, bu Kanun hükümlerine göre yeniden
mülakata alınarak 9/A maddesinin beşinci fıkrasındaki
yetmiş ibaresi bu mülakatta elli olarak uygulanacağı gibi,
başarılı olanlar 2010 yılında boşalacak olan
kadrolara atanma imkânı bulacaklardır. Bu Kanunun 9uncu maddesinde
öngörülen yönetmelik en geç altı ay içerisinde
çıkarılacağı gibi Sayıştay
Başkanlığının önemli bir sıkıntısı
bu değişiklikle ortadan kalkmış olacaktır. Yani, daha
doğrusu, bu bir mağduriyeti giderme yasasıdır.
Değerli milletvekilleri, burada hep yasa diyoruz, hep yasa
diyoruz da şu Anayasayı bir türlü getiremiyoruz. Tarihin en
karanlık, en acı dönemini yaşayan bu ülke bir 12 Eylül
yaşadı. Siyasi partiler kapatıldı, gözaltında binlerce
insan kayboldu. 12 Eylülün getirdiği 82 Anayasası var. Bu Anayasa,
tarihin gerisinde kalmış, toplumun gerisinde kalmış,
demokrasiyle bağdaşmayan, özgürlüklerden yoksun, gerçekten vesayet
altında çıkmış bir anayasadır. Gelin, hep beraber, bu
ülkede, bu dönemde -gerçekten bu Parlamentonun onurudur- katılımcı,
özgürlükçü, eşitlikçi, sivil bir anayasa yapmak artık bu Parlamentonun
onurudur.
Bu Parlamentonun bu görevi yerine getireceğine
inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yiğit.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sistemde bir soru var.
Sayın Işık, buyurunuz efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, sizden önce Hükûmet adına orada oturan
Sayın Tarım Bakanına sorduğum soru üzerine, kırk iki
yıllık Sayıştay Kanunu boyunca bu dönemde, yani AKP
İktidarı döneminde böyle bir konunun gündeme gelmesini
şeffaflıkla cevaplandırdı. Ancak sorumun ikinci bölümünde
aynı teklifte mülakat sınavında ortak tutanak
dışında herhangi bir kayıt sisteminin
kullanılamaması hükmünü nasıl değerlendirdiğimi
cevaplandırmadı.
Şimdi aynı soruyu size soruyorum: Mademki
şeffaflıkla ilgili bir düzenleme, bir sınavda kayıt
sisteminin kullanılamamasını ne ölçüde şeffaflıkla
değerlendiriyorsunuz?
İkinci sorum da: Henüz yargı süreci
tamamlanmamış, yani Danıştayın daha esasa ilişkin
kararını vermediği bir konuda bu yasa teklifinin
hazırlanmasını ve çıkarılması konusundaki
ısrarı nasıl değerlendiriyorsunuz? Konu ne derece hukuki ve
ne derece etiktir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Evet efendim, kim cevap verecek?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Yakut cevap verecek.
BAŞKAN Sayın Yakut, buyurunuz.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN
VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Işıkın
sorusuna cevap vermek istiyorum.
Sayın Işıkın sorduğu soru defalarca,
daha önce, hem konuşmalarda belirtildi hem de sorularda cevap verilirken verildi.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına mali denetim yapan
Sayıştayın denetçi yardımcılarının
mesleğe alınmasıyla ilgili yönetmeliğe dair mahkeme
sebebiyle ortaya çıkan hukuki boşluğun Anayasanın 160/son
maddesindeki kanunla düzenleme yapma şartına uygun olarak doldurulmak
suretiyle ortaya çıkmış olan mağduriyetin giderilmesinden
ibarettir.
Bahsi geçen mahkeme kararının, Anayasanın
138/3üncü maddesindeki sınırlama bakımından sorun
teşkil etmesi söz konusu değildir. Çünkü teklifte yargı yetkisinin
kullanılmasına müdahale sonucunu doğuracak herhangi bir husus da
yoktur. Öte yandan, teklifin yürütme maddesinde de görüldüğü üzere,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına mali denetim yapan, anayasal bir organ
olan Sayıştayla ilgili hususlarda tasarı değil teklif
yoluyla düzenleme yapılması parlamenter rejimin icaplarına daha
uygun düşen bir noktadadır.
Aslında iptal gerekçesindeki belirtilen tutanak konusu
Zaten
sınav yapan komisyon tarafından ve Sayıştay tarafından
tutanak düzenlenmekte, ancak, kamera görüntüsüyle ilgili problem söz konusu.
Bunun da kameraya alınması söz konusu değildir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yakut.
RECEP TANER (Aydın) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı istiyorsunuz.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.00
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.11
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
3üncü maddenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Şimdi 427 sıra sayılı Teklifin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı yürütür.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay.
Buyurunuz Sayın Okay.
CHP GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel bu 2nci maddenin Anayasaya aykırı
olduğunu ifade etmiş ve aykırılığını
Anayasa Mahkemesi kararıyla da ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararıyla da açıklamaya çalışmıştım. Ancak,
ona rağmen Anayasaya aykırılık iddiamız kabul görmedi
ve değişiklik önergemiz reddedildi.
Değerli arkadaşlarım, burada açıkça Anayasaya
aykırı bir hükmü geçiriyorsunuz. Ancak bilesiniz ki, eğer bu
madde bu biçimiyle geçerse, AKP grup sözcülerinin ifade ettiği, Sayın
Bakanın ifade ettiği mağduriyet giderilmeyecek. Zannedilmesin ki
bu yasa geçer ve bu yasa kabul edildikten sonra artık bunun üzerinde
tartışma olmaz, idari yargıya da başvurulamaz. Bu 60 tane
Sayıştay denetçi yardımcısı, her ne kadar liste
hâlinde isimleri yazılıp Bunlar Sayıştay denetçi
yardımcısı olacaktır. diye bir kanun getirmiyorsak da o
Şubat ayında, 2009 Şubatındaki listedeki isimler görevine
devam edecek ve bunların hakları iade edilecek.
Bakın, buna örnek, Sağlık
Bakanlığındaki şef ve şef muavinleridir. Geçen
Parlamento döneminde, 22nci Parlamento Döneminde, yine böylesine Anayasaya
aykırı olarak bir yasal düzenleme geçirdi bu Parlamento ve o
aykırılık Anayasa Mahkemesine gitti bir kez daha, bu arada
atamalar yapıldı. Ancak, ataması yapılanlarla ilgili
davalar açıldı. Anayasa Mahkemesi de yargı kararının
dolandığından ve hukuk güvenliği ortadan
kaldırıldığı için hem o maddeyi iptal etti hem de
idari yargı, o şef ve şef muavinlerinin yasayla
atanmasını iptal etti. Şimdi, efendim 7 Temmuz 2009da yürütmeyi
durdurma kararı verildi, ondan sonra da bu arkadaşlarımız
ortada kaldı. deniliyor. Getirilen o 2nci maddeyle, yeniden
başarısız sayılanlara da bir mülakat imkânı veriliyor
ve o arkadaşların, yani ortada kalanlara da böylece hakları iade
edilmiş oluyor ancak dava süreci bitmiyor. Bilesiniz ki Sağlık
Bakanlığındaki süreçte olduğu gibi, şef ve şef
muavinlerinde olduğu gibi yeniden idari yargı ve Anayasa
yargısı sonrasında -örnek de kararlar olduğu için- bu
arkadaşlar yeniden, belki üç ay, belki altı ay, belki bir sene sonra
yeniden mağdur olacaklar.
Gelin, bu hukuka aykırı işlemden vazgeçin.
İnsanları mağdur ederken
Mağdur derken, bir kez daha
mağdur edeceksiniz çünkü bir yargı süreci var ve o yargı süreci
içerisinde bunu görmezlikten gelmek ve yargı kararını yasamayla
ve yasa yoluyla aşmaya kalkışmanızın hukuki bir
yararı da olmayacak. Bunu, mutlaka bu Sayıştay denetçi
yardımcısı olacak arkadaşlar da, olmak isteyip olamayan
arkadaşlarımız da izliyor ve bu tekrar yargı sürecinde
olacak. Yani biz sadece ana muhalefet partisi olarak Anayasaya
gidebileceğimiz gibi, bu idari yargı yoluyla da, dava yöntemiyle de
Danıştay tarafından da Anayasa Mahkemesine
taşınacaktır.
Bu koşullarda Anayasaya açıkça aykırı olan ve
Anayasanın 11inci maddesinde ifadesini bulan Kanunlar Anayasaya
aykırı olamaz. hükmüne rağmen Anayasaya aykırı bir
hüküm getirirseniz ve bu yasa bu hâliyle geçerse bilesiniz ki bu,
Anayasanın 2nci maddesine aykırıdır, Anayasanın
10uncu maddesine aykırıdır, Anayasanın 11inci maddesine
aykırıdır, Anayasanın 87nci maddesine
aykırıdır ve Anayasanın 138 son fıkrasına
aykırıdır.
Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Yakut, 138/3ten
bahsediyor. Anayasanın 138/4, son fıkrasına
aykırıdır ve biraz evvel de bu konuda Anayasa Mahkemesinin
kararını da burada okudum.
Onun için Mağduriyeti ortadan kaldıracağız.
deyip, geçici bir süre için arkadaşları işe başlatıp
tekrar mağduriyetlerini yaratacaksınız ve onların belki bu
süreçte yeni sınava girme şansını da ortadan
kaldıracaksınız.
Çok tehlikeli bir yola girilmiştir ve o 60 arkadaşı
bir kez daha Parlamento eliyle, AKP Grubunun iradesiyle mağdur edeceksiniz
diyorum ve bu maddeye karşı olduğumu ifade ediyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu.
Buyurunuz Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maalesef basit bir olayı bir hayli karmaşık hâle
döndürdük ve maalesef de bu tasarı yasalaştığı zaman
olay çözülmeyecek gibi görünüyor çünkü kanunun 2nci maddesine
baktığımız zaman biz, bu mağdur olduğunu iddia
ettiğimiz arkadaşlara bir mülakat hakkı tanıyoruz. Ne
sebeple? Çünkü sözlü sınavda başarısız oldukları için.
Sözlü sınav, mülakat iki ayrı kavram, iki ayrı uygulama.
Şimdi, eğer bu arkadaşların tamamını
mülakatta geçirecekseniz burada mülakatın anlamı ne? Bilenle
bilmeyeni, uygun olanla uygun olmayanı ayırıyorsanız belki
de bunlardan 1-2 tanesi başarısız sayılacak. Onlar bir daha
Danıştaya gidecekler, diyecekler ki: Bizi sözlü sınava tabi
tutmaları gerekirken mülakata tabi tuttular, yanlış oldu. Tekrar
Danıştay karar verecek, tekrar bunu nasıl düzelteceğiz diye
burada günlerce uğraşacağız. Peki, bunun çözümü ne?
Genellikle muhalefet olarak buraya çıkıyorsunuz. Efendim, hiç
yapıcı öneride bulunmuyorsunuz. diyorsunuz. Bakın, ben size
nasıl çözülebilecek olay, bir yardımcı olmaya gayret edeyim.
Anayasamızı açalım. Anayasamızın
124üncü maddesi -bunun alt başlığı Yönetmelikler
yanlış ama öyle- diyor ki: Başbakanlık, bakanlıklar
ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren
kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve
bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler
çıkarabilirler. Demek ki bizim idari yapılanmamızda hukuki
metinler üç kademede; kanun, tüzük ve yönetmelik. Ama özellikle sizin
Hükûmetiniz döneminde tüzük olgusundan özellikle kaçıyoruz. Neden
kaçıyorsunuz? Çünkü tüzüklerin Danıştayın onayından
geçmesi gerekiyor. Danıştayı da sevmediğiniz için bir
konuyu Danıştaya götürmekten içtinap ediyorsunuz. Hâlbuki bakın
cumhuriyet tarihimize, bu tür özel ihtisas mesleklerine alınacak
kişilerin hukuki statüleri tüzüklerle belirlenir.
Örnek: Maliye Teftiş Kurulu Nizamnamesi yani Tüzüğü hâlâ
ayaktadır ve dolayısıyla Maliye Teftiş Kurulu gibi bu
ülkenin seçkin ihtisas kurumlarından birisinde bu tür olaylar olmaz. Orada
sınavda çocuklar çakarlar, kalırlar, orada da Danıştaya
giderler ama netice itibarıyla
Danıştaya giderler ama daha önce
Maliye Teftiş Kurulunun Tüzüğü Danıştaydan geçmiş
olduğu için ve Danıştayın olumlu mütalaası olduğu
için Danıştay burada aleyhte veyahut da efendim, bozucu bir karar
veremez. Onun için eğer bu olayı çözmek istiyorsanız önce
genelde bu Anayasanın öngördüğü tüzük müessesesini artık
çalıştırmak durumundayız.
İkincisi: Bu kanunla bu arkadaşların sorununu
çözemeyeceğiniz anlaşılıyor. O zaman, Sayıştay,
bir an önce burada bu kanunu yapacağına doğru dürüst bir tüzük
yapsın, bu tüzüğü de kanunlarımızın,
mevzuatımızın öngördüğü çerçevede Danıştaydan
geçirsin, ondan sonra Resmî Gazetede neşretsin ve bu işi çözsün.
Bakın, dokuz ay kaybettiniz. Sayın Poyraz, bu dokuz ayın içinde
9 defa bir tüzük çıkarılırdı.
Şimdi, bakın, Türkiye'nin iki seçkin müessesesi; birisi
tam yargı, öbürü Türkiye Büyük Millet Meclisinin kontrolünde olduğu
için ama özlük hakları bakımından yargı hukukuna tabi. Biz
iki tane temel kurumumuz arasında uyum sağlayamıyoruz. Ondan
sonra bu kürsüye çıkıyorsunuz Bütün devlet kurumları son derece
uyumlu çalışıyor
Nereye çalışıyor?
Danıştayla Sayıştayı bile biz aynı şekilde
düşündürüp, aynı şekilde hareket ettiremiyoruz. Yapmayın,
etmeyin!
Bakın, size yapıcı bir öneriyle geliyorum. Gelin,
devleti perişan etmekten vazgeçelim. Devlet her seferinde zemin
kaybediyor, kan kaybediyor. Devletsiz millet olmaz. Güçlü olmayan devlet hiçbir
zaman uluslararası arenada itibarlı olmaz. Hayal kurmayalım,
hayal peşinde koşmayalım, işin doğrusu neyse onu
yapalım ve bu işi bir an önce süratle bitirelim.
Ben bu düzenlemenin istikbalini parlak göremiyorum. Herhangi bir
şekilde aramızdan bazı arkadaşlar -ki bu ana muhalefet
partisi görünüyor- bu kanunla ilgili de Anayasa Mahkemesine giderse, oradan da
ters bir karar çıkarsa E, hukuk önümüzü kesiyor... Hayır, siz
doğru kanun yapamadığınız için, doğru tüzük
yapamadığınız için, doğru yönetmelik
yapamadığınız için hukuk gereğini yapıyor.
Devamlı başkalarından şikâyet ederek bu
işin içinden çıkamayız. Lütfen, Nerede hata yapıyoruz?
Doğrusu nerededir? Bu işin içinden nasıl
çıkılması gerekir? diye
Burada benim önerdiğim çerçevede
hemen özellikle bir araştırma yapılsın, bu
araştırmaya göre süratle bu sorun çözümlensin. Danıştayla
Sayıştayı barıştıralım ve devletin
diğer kurumlarını da birbiriyle uyumlu hâle getirelim. Sürekli
gerginlik, sürekli tahrik, sürekli ajitasyon, sürekli iddialaşma, sürekli
birbirine kafa tutma Efendim, sen eğri yaptın ben doğru
yapacağım. ilkesi içinde devleti karmakarışık yaparak
bir yere varamayız. Lütfen, lütfen, tek başına iktidar
olmanın Dediğim dedik, çaldığım düdük. esprisiyle
hükûmet etmek olmadığını; kanun, nizam, Anayasa diye bir
düzenler sistematiği olduğunu; bunun da ötesinde hukuk diye bir
şeyin olduğunu; ulusal hukukun üzerinde evrensel hukukun
olduğunu; insanoğlunun binlerce yıldır doğruları
bulup insani ilişkiler üzerinden birtakım temel kurallar
koyduğunu; bu kuralların yazınlarda, metinlerde yer
aldığını; bunun bilinmeyecek, görülmeyecek,
anlaşılmayacak tarafı olmadığını kabul
edelim ve gereğini bu çerçevede yapalım.
Ben senelerini bu devlet hizmetine vermiş bir eski bürokrat
olarak size bu konuda yardımcı olmaya gayret ettim. İster
benimsersiniz ister benimsemezsiniz, ben görevimi yaptım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
Şahsı adına, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu.
Buyurunuz Sayın Koyuncu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 427 sıra sayılı, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, benden önce söz alan
milletvekili arkadaşlarımın da Genel Kurulumuza ifade
ettiği gibi, ortaya çıkan ve bundan sonra da çıkabilecek,
özellikle mağduriyetlerin, haksızlıkların ve
yanlış anlamaların engellenmesi amacıyla
düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, devletimizin tüm kurum ve
kuruluşları için, zamanın gerektirdiği ve ihtiyaçların
gerektirdiği ölçülerde bu tip kanuni düzenlemeler yüce Meclisimizce ele
alınmaktadır.
Kanun teklifinin ilgili maddeleri ve gerekçelerinde de
belirtildiği üzere, Sayıştay denetçi
yardımcılığı adaylığına giriş için
yapılacak olan bu düzenlemeyle de daha objektif, doğru ve yerinde
karar verebilme ve en önemlisi, verilen kararların içeriğinin
anlaşılabilmesi imkânı sağlanarak kişilerin
haklarının çiğnenmemesi ve yasal olarak güvence altına
alınabilmesi sağlanmak istenmiştir.
İlgili kanun çerçevesinde yapılacak olan
Sayıştay denetçi yardımcılığı
yazılı sınav ve mülakatlarıyla ilgili düzenlemeler ve
yapılan bu düzenlemelerde adayların puanlarının
değerlendirilmesi aritmetik bir sistemle belirlenmiş olacaktır.
Bu değerlendirme sonucunda da özellikle mülakat aşamasında yer
alan Sayıştay denetçi yardımcılığı
adayları, böylelikle kendilerine takdir edilen puanın gerekçesini
daha net bir şekilde görebileceklerdir. Belli kategorilere ayrılacak
olan mülakat değerlendirilmesinde verilen puanlarla, adaylar,
başarılı ve başarısız olduklarıyla ilgili
alanı açık bir şekilde müşahede edebileceklerdir.
Değerli dostlar, değerli arkadaşlar; burada
görüşmekte olduğumuz Sayıştay denetçiliğiyle ilgili
Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine
götürüleceğini konuşmacı arkadaşlarımız söylüyorlar.
Tabii ki Anayasa Mahkemesine götürebilirler, daha önce de
Şimdi, son
günlerde özellikle üniversite öğrencilerimizin yoğun bir şekilde
Meclise gelip de milletvekillerinden, Paramız yok, durumumuz bozuk
Daha
önce belediyeler bizlere burs veriyorlardı ama maalesef, Cumhuriyet Halk
Partisi, Anayasa Mahkemesine götürdü
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Getir yasayı! Getir yasayı!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
ve öğrencilerimiz mağdur
oldular.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Getir yasayı, öğrenciler için
belediyeler burs versin. Getir yasayı!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Yine aynı şekilde,
Sayıştay Kanunuyla ilgili teklif de Anayasa Mahkemesine götürülür,
Sayıştaydaki arkadaşların mağduriyetlerini de göz
önünde bulundurmazsınız diyorum.
Bu kanun teklifinin memleketimize, milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Koyuncu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
bir sataşma var. Anayasa Mahkemesine gidişimiz çarpıtılarak
söylendi, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kılıçdaroğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlunun, Bursa Milletvekili Ali Koyuncunun, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, söz almamın nedeni şu: Az
önce konuşan Değerli Milletvekilimiz bu söylemini herhangi bir
kahvede yapabilir, bir AKP grup toplantısında yapabilir ama mademki
Meclisin kürsüsüne çıkıyoruz, burada kendisinin muhalefetin gözünün
içine bakarak bu kadar olayı saptırarak anlatması doğru
değil. O nedenle ben söz aldım.
Biz Anayasa Mahkemesine gittik, bunu her yerde söylüyoruz. Biz,
her kurum burs versin diye Anayasa Mahkemesine gittik ama Anayasa Mahkemesi
belediyeler hariç bölümünü iptal etti. Biz bunun üzerine kanun teklifi
verdik. Sizin çoğunluğunuz var, arzu ederseniz tekrar getirin,
belediyeler burs versin. Bu kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani biz bunu söylüyoruz ama eğer getirmiyorsanız, o zaman doğru
değil.
Bakın Sayın Milletvekilim, bir olay daha var: Anayasa
Mahkemesinin gerekçeli kararı dahi çıkmadan bazı AKPli
belediyeler bursları kestiler. Örneğin, İstanbul Belediyesi kesti
ama Kocaeli Belediyesi ödemeye devam etti; ikisi de aynı partiden. Çünkü
gerekçeli karar çıkıncaya kadar uygulamanın sürmesi
lazımdı. Bu çifte standardı dahi bu kürsüden eğer
söylüyorsanız, bu çifte standartları da söyleyin.
Bir şey daha var: Anayasa Mahkemesi kararları elbette ki
eleştirilebilir, elbette ki doğru değildir,
katılmıyoruz diyebiliriz; kendi görüşümüzü gündeme
getirebiliriz ama sonuçta çıkan bir karar varsa, bu karara herkes uyacak;
biz de uyacağız, siz de uyacaksınız. Yani hukukun üstünlüğü
ne demektir? Yargı kararlarını uygulamaktır.
Dolayısıyla çıkan yargı kararlarına da hepimiz
saygı göstereceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Kılıçdaroğlu.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, Sayıştay Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/512) (S. Sayısı: 427) (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına İzmir Milletvekili
Harun Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 427 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım.
Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun
teklifi, Danıştayın yürütmeyi durdurma kararı verdiği
bir konuda, yargının esastan kararı beklenmeden, yasal düzenleme
yapılmasını öngörmektedir. Burada okundu, Anayasanın
138inci maddesinin son fıkrasında Yasama ve yürütme organları
ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve
idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve
bunların yerine getirilmesini geciktiremez. demektedir. Anayasa
gereği, idarenin yargı kararlarına uyma zorunluluğu vardır.
Ortada, yürütmeyi durdurma kararına göre yerine getirilmesi gereken bir
idari işlem vardır. Bu idari işlemi kim yapacaktır?
Sayıştay yapacaktır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle yargı
kararı doğrultusunda yapılması gereken idari işlemin
şekli ne yazık ki değiştirilmektedir. Yani yasa gücü kullanılarak
yargı kararının kısmen uygulanması sonucunu
doğuran bir teklifi yasalaştırmak üzereyiz.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin yargı
kararlarını yasal düzenlemelerle aşma
alışkanlığı ne yazık ki
yaygınlaşmaktadır. Ne kadar demokratikleşmeden yana olduğunuzu
söyleseniz de bu davranışlarınızın hukuka ve
demokratik rejime saygılı bir yönetim anlayışıyla
bağdaştırılması mümkün değildir.
Şimdi, yasal düzenlemeyle kısmen aşmaya
çalıştığınız yargı ne diyor, ona biraz
yakından bakalım.
Değerli milletvekilleri, yargı: Hukuk devleti
ilkelerinin gereği olarak bir sözlü sınavın objektif
olduğundan söz edilebilmesi için, dikkate alınan kriterlerin ve
bunlara ilişkin ölçütlerin, değerlendirme esaslarının ve
uygulanacak yöntemin belirlenmesi ve bu hususların ilgili yönetmelikte
düzenlenmesi gerekir. diyor. Aksine bir durum, idari işlem
niteliğinde olan sözlü sınavların yargısal denetimini
güçleştirecek, hatta, imkânsız kılacak. diyor. Sözlü
sınavda başarısız sayılma işleminin yasal
denetimini sağlayacak altyapının tüm unsurlarıyla
oluşturulmasını sağlamak hukuka bağlı idarenin
görevidir. diyor. Komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçesiyle ortaya
konulmaması, sınavın sesli ve görüntülü kayıt yapılmak
suretiyle gerçekleştirilmemesi nedeniyle yapılan sözlü sınavda
ve davacının bu sınavda başarısız
sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlılık
bulunmamaktadır. diyor.
Değerli milletvekilleri, hâlen eleme sınavı
konuları arasında yer alan yabancı dil bilgisi
sınavını, sınav konuları arasından,
yasalaştırmaya çalıştığımız teklifle,
çıkarmaktayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim görevi
yapan Sayıştayda bugüne kadar sınav konuları arasında
yer alan yabancı dil bilgisinin sınav konuları arasından
çıkarılması kesinlikle doğru değildir. Bu düzenleme,
hâlen, eleme ve yazılı sınavdan sonra yapılan sözlü
sınavın mülakata dönüştürülmesi, Danıştay
kararında özellikle üzerinde durulan ve subjektifliğe yol açan
uygulamanın sürdürülmesi sonucunu doğuracaktır.
Bu düzenlemeyle, her şeyden önce bir bilgiyi ölçen sözlü
sınav yerine, subjektif değerlendirmelere açık mülakat sistemi
getirilmekte ve yargı kararı yasal düzenlemeyle aşılmak
istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan metin,
mülakatta tutanak dışında başka herhangi bir kayıt
tutulmayacağını da hükme bağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Benzer bir düzenleme geçtiğimiz aylarda kaymakam
adayları sözlü sınavı için de yapılmıştı.
Hem İçişleri Bakanlığında hem de Sayıştayda
yapılan sözlü sınavlarla ilgili olarak Danıştay,
verdiği kararında, idarenin subjektif değerlendirmelerinin önüne
geçmek için sözlü sınavlarda tutanak dışında sesli ve
görüntülü kayıt da tutulması gereğine işaret ediyordu.
Yapılan düzenlemeyle Tutanak dışında kayıt
tutulmayacağı hükmünü getirerek bir daha bu gerekçeyle
yargının iptal kararı vermesini önlemeye
çalışıyoruz. Bu tavrın hukuk devletiyle
bağdaşmadığını tekrar ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Dibek, Sayın Işık, Sayın
Yalçın, Sayın Taner, Sayın Doğru ve Sayın Korkmaz
sisteme girmişler. Sadece bu sayın milletvekillerine söz
vereceğim ve bir dakikayla sınırlı olduğunu tekrar
hatırlatıyorum, işlemi başlatıyorum.
Sayın Dibek, buyurunuz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Meclis Başkanımız, Başkan Vekilimiz
veya Sayın Bakanımız yanıtlayabilir. Şunu merak
ediyorum: Geçtiğimiz günlerde biz Meclis olarak burada
Sayıştaydaki boş üyeliklere seçimler yaptık. Şimdi, o
seçimlere aday olanlarla ilgili olarak Sayıştay Genel Kurulu
toplanıp da Meclise herhangi bir aday önermesi yapmadı. Öncelikle
bunu merak ediyorum. Niçin Sayıştay Genel Kurulu toplanıp
Meclise işte seçileceklerin 4 katı kadar aday önermedi de
doğrudan adaylar Meclise başvurdular, Plan ve Bütçe Komisyonundan
geçerek Meclise geldiler? Bu konuda Sayıştay Genel Kurulunun toplanmaması
konusunda özel bir talep mi vardı?
Şimdi, geçmişte hatırlıyoruz,
Yargıtaydaki boş üyelikler için de buna benzer bir şey oldu.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bir türlü
toplanamamıştı. O tarihte Başkan, Müsteşar hakkında
suç duyurusunda bulunmuştu görevi kötüye kullanmayla ilgili olarak. Meclis
Başkanlığı niçin böyle bir girişimde bulunmadı
Sayıştay Genel Kurulunun toplanamamasıyla ilgili olarak ve
Meclise üye önermemesiyle ilgili olarak? Bunu merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, Sayıştay raporlarına istinaden
hükûmetleriniz döneminde toplam kaç kurum veya kuruluşla ilgili dava
açılmıştır? Açılan bu davaların kaçı
sonuçlanarak hangi kurumlara ne tür cezalar verilmiştir? Önceki dönemlerle
kıyaslandığında dava sayılarının
değişimi nasıl olmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, biraz önce diğer Sayın Bakana
sormuştum, cevap alamadım. Siz, burada iptal edilmiş bir
yönetmeliği kanun hâline getirmek yerine neden yasalara, anayasalara uygun
yönetmelik çıkarmayı bir yöntem olarak düşünmüyorsunuz?
Bir diğer sorum: Sizce mahzuru yoksa, bir mevzuat engeli
yoksa, Sayın Başbakanın Başbakanlığı dönemi
boyunca yurt içi ve yurt dışı gezilerinde -tahmin ediyorum
Sayıştay denetiminde bu husus- ne miktar harcırah tahakkuk
etmiştir? Bu tahakkuk eden harcırahın önceki başbakanlarla
bir mukayesesi imkânı bulunmakta mıdır? Yazılı cevap
vereceğiz. deniliyor. Ben bugüne kadar hiç yazılı cevap
geldiğini görmedim. Cevap vermeyecekseniz Yazılı cevap
vereceğim. deyip de göndermeyecekseniz bunu da söylemeyin lütfen.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, görüşmekte
olduğumuz kanunun ana gerekçesine baktığımızda
Mağduriyetin giderilmesi
Sizin alanınızla ilgili olarak
Malum, bir kriz yaşadık. Kriz döneminde de vergi mükellefleri,
ücretliler bu krizden dolayı mağdurlar. Sizin
Bakanlığınızla ilgili, bu kriz mağdurları için
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Komisyon sıralarında Maliye Bakanı görülünce çek
mağdurlarından birçok telefon aldım. Basında da zaman zaman
çıkıyor şu anda, çek mağdurlarıyla ilgili yıl
sonunu bekleyecek bir kanun tasarısı mı olacak? Yani bununla
ilgili, çek mağdurlarıyla ilgili bir kanun tasarısını
ne zaman Meclisimize ve komisyonlara getireceksiniz? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkanım, ben
de aracılığınızla Sayın Maliye
Bakanımıza sormak istiyorum.
Son zamanlarda dinleme skandalı arşıâlâya kadar
çıktı, ünü sınırlarımızı aştı.
Herkes tedirgin, her bulunulan ortamda dinleme skandalı konuşuluyor.
Ben kamuoyu adına şunu öğrenmek istiyorum: Dinleme elbette
yüksek teknoloji gerektiren teçhizat ve donanımlara ihtiyaç duyuyor. Bu
amaca matuf olmak üzere teçhizat ve donanım ithali oldu mu? Bununla ilgili
olarak ne kadar kamu kaynağı kullanıldı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
En son Sayın Uzunırmak sisteme girmiş.
Buyurunuz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayıştay denetçilerinin mahallî
idarelerde yaptıkları denetimler sonunda acaba tespit edilen zimmet
veya kamu zararı gibi birtakım kalemler ne tutmuştur bugüne
kadar? Sayıştayda bunların hangi aşamada olduğu takip
ediliyor mu? Mesela bunlar da bir noktada kamu kaynağıdır, zaman
aşımına uğrayarak bu usulsüzlüğü yapanların
takipten düştükleri söz konusu. Bu da bir kamu zararıdır
aynı zamanda. Bunların miktarları hakkında yıllık
veya bugüne kadar acaba hiçbir kaydımız var mı? Varsa
bunları bize bildirebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, soruların bir kısmı gerçekten
çalışma gerektiriyor rakam boyutuyla, onun için takdir edersiniz ki
bu rakamları benim ezberden bugün size ifade etmem çok zor, onun için
hakikaten bir çalışma gerekiyor. Yani tipik olarak Sonra
yazılı cevaplandıracağım. yaklaşımında
değilim. Müsaade ederseniz, cevaplandırabileceklerimi ben cevaplandırayım.
Çek mağdurlarıyla ilgili olarak
Tabii, burada Çek
mağduru terimi bence muğlak bir terim. Çeki alan mı
mağdur, çeki veren mi mağdur, o konu tartışılabilir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İkisi de mağdur.
OKTAY VURAL (İzmir) Hepsi mağdur Sayın Bakan,
herkes mağdur.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Tamam arkadaşlar.
Dolayısıyla, biz bu konuyu çalışıyoruz,
buna ilişkin bir düzenleme üzerine şu an
çalışılıyor, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda da
tartışıldı. Ümit ediyorum ki en yakın zamanda buna
ilişkin bir düzenlemeyi yüce Meclisimize getireceğiz. Hem tabii ki
çek verenleri hem de çek alanları koruyacak şekilde bir düzenleme
yapmak ne kadar mümkün, ona bakacağız.
Vergi mükelleflerine ilişkin bir düzenleme öngörüyor muyuz?
Takdir edersiniz ki 2008 yılında biz vergilerin
yapılandırılmasına imkân sağladık. Yüzde 3,
yıllık bir faizle on sekiz aya taksit imkânı getirdik.
Aynı zamanda, sosyal güvenlik primlerinde de,
hatırlarsanız, yanlış hatırlamıyorsam otuz
altı aylık bir yapılandırma imkânı sağladık.
Yine bu dönemde
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Vatandaş ödeyemiyor
Sayın Bakan, para yok.
RECEP TANER (Aydın) Kriz 2009da derinleşti Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Değerli arkadaşlarım, tabii ki biz, dediğim gibi, o düzenlemeleri
yaptık. Onlardan faydalananlar oldu, faydalanamayanlar oldu ama ben
şuna da inanıyorum: Tabii ki sürekli bu tür beklentiler, bu türden
aflar vergide uyumu zorlaştırıyor. Ben Maliye Bakanı
olarak, şahıs olarak vergi aflarını doğru bulmuyorum
çünkü adaletsizlik ortaya çıkarıyor, bir.
İkincisi, vergide uyumu bozuyor. Bu nedenle, ben
şahıs olarak bu türden yapılandırmaları
Şöyle
yaparsınız: Gelir İdaresine belli bir çerçevede yetki
verirsiniz, hiçbir zaman kamu alacağının reel değerinin
altında olmaması koşuluyla, yani hiçbir zaman piyasa faizinin
altında olmayacak şekilde, o gecikmeler nedeniyle devleti zarara
uğratmayacak şekilde bir düzenleme yaparsınız. O çerçevede,
sürekli bir şekilde firma bazında yapılandırma
yapılırsa, uyumu zorlaştırmaz, belki çok büyük
adaletsizliklere de yol açmaz. Ama genel aflar, genel bu alacak
yapılandırmaları, vergi yapılandırmaları uyumda
sıkıntı yaratıyor. Bir de, dediğim gibi, verenlere,
yani fedakârlık yapıp da parayı bulup da vergi ödeyenlere
karşı da büyük bir haksızlık oluyor.
Sayın Başbakanımızın yurt içi, yurt
dışı harcırahlarıyla ilgili, takdir edersiniz ki
mukayeseli çalışma, yani benim şu anda hemen size vereceğim
rakamlar değil.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Yazılı kabulümüzdür efendim,
gönderebilirsiniz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Yani
ben o konuya baktıracağım arkadaşlar.
Kaç tane kurum, ne türden cezalar, işte geçmişle
karşılaştırılması konusunu Sayın
Işık sormuşlardı. Onu da, sanırım,
Sayıştay bu çalışmayı yapar bana bildirirlerse ben
size yazılı olarak bildiririm, ama bu rakamları takdir edersiniz
ki ben bilmiyorum.
Sayıştay Genel Kurulu neden aday önermedi, öneremedi?
Bunun için özel bir talep var mıydı Benim bildiğim bir talep
yok ama burada arkadaşımız cevaplandıracak.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Yakut, siz mi cevap vereceksiniz?
Buyurunuz efendim.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri)-
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Dibekin sorusuyla ilgili
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan, o dinleme cihazlarıyla
ilgili soruma yazılı cevap vereceksiniz değil mi?
BAŞKAN Soruları cevapladı efendim, konuyu
herhâlde size bilahare bildirecek.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Vereceğim dese yeter bana.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yakut.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri)-
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın
Dibeke sorusuyla ilgili cevap vermek istiyorum.
Sayıştay Genel Kurulunda üye seçimi için on iki-on üç
birleşim yapıldı. Bu toplantılar sonucunda yeterli oy
çoğunluğu sağlayan aday çıkmadığı için bu oturumlardan
sonra Genel Kurul yeterli çoğunluk sağlanamadığı için
toplanamadı. Kanunda belirtilen süre içerisinde seçim
tamamlanamadığı için Türkiye Büyük Millet Meclisine seçim
tutanakları bildirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Genel Kurulu,
Sayıştay Genel Kuruluna niye tekrar dönüp seçim yapın
diyemedi? Çünkü Sayıştayın Genel Kurul üyeleri yargıç
statüsünde olan insanlardır ve etki altında
bırakılmaları da mümkün değildir, yasal da değildir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yakut.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yargıç
değiller Sayın Başkan. Toplanmamaları görevi kötüye
kullanmaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünün oylamasının açık oylama
şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır.
Şimdi imza sahiplerini arayacağım:
Hakkı Suha Okay? Burada.
Kemal Kılıçdaroğlu? Burada.
Şahin Mengü? Burada.
İsa Gök? Burada.
Hulusi Güvel? Burada.
Birgen Keleş? Burada.
Rahmi Güner? Burada.
Eşref Karaibrahim? Burada.
Algan Hacaloğlu? Burada.
Yaşar Ağyüz?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Engin Altay takabbül ediyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Vahap Seçer? Burada.
Halil Ünlütepe? Burada.
Şükrü Elekdağ? Burada.
Turgut Dibek? Burada.
Tansel Barış? Burada.
Ahmet Küçük? Burada.
Harun Öztürk? Burada.
Hüseyin Pazarcı? Burada.
Mehmet Serdaroğlu? Burada.
Recep Taner? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı olmadığı için birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.55
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
İstem üzerine yapılan açık oylamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi teklifin tümünü
yeniden açık oya sunacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 427 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümünün açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 196
Kabul :
196 (x)
Böylece, teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:17.31
BAŞKAN : Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- İmar Kanunu ile
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/713) (S. Sayısı: 397)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un;
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Kütahya Milletvekili Soner
Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340)
(S. Sayısı: 395)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede bu Hükûmet Sayın
Başkan?
Komisyon yok, Hükûmet yok.
BAŞKAN - 7nci sırada yer alan Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
7.- Bolu Milletvekili Fatih
Metinin, 491 Sayılı Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/137) (S.
Sayısı: 228)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer alan Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türk Borçlar Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/674) (S. Sayısı: 375)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/669) (S.Sayısı: 351)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti,
İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı Diyalog ve
İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun
İstanbulda Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti,
İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı Diyalog ve
İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun
İstanbulda Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/594) (S. Sayısı:
265)(x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 265 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ
Konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun
İstanbulda Kurulması Hakkındaki Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına
ilişkin Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini izah etmek
amacıyla söz almış buluyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, hemen belirteyim ki biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak İslam Konferansı Örgütüne ülkemizin
üyeliğini, bu örgüte üye olunurken konulmuş bulunan genel rezervler
çerçevesinde destekliyoruz. Bu örgütü, Türkiye'nin İslam dünyası ile
ilişkilerini güçlendirmeye yarayan çok boyutlu ve yararlı bir
enstrüman olarak değerlendiriyoruz. İslam Konferansı Örgütü
Genel Sekreterliğinin de bir Türk vatandaşının uhdesinde
olmasını büyük bir gurur ve memnuniyetle karşılıyoruz.
Ayrıca, İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumu Merkezinin İstanbulda kurulmasına da -faaliyetlerini
yasalarımız çerçevesinde sürdürmesi şartıyla- olumlu bir
girişim olarak bakıyoruz.
(x) 265 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ancak bu amaçla, değerli arkadaşlarım, Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulan anlaşma, yasalarımızı ihlal
eden çok ciddi hata ve eksiklikler içermektedir. Bu hâliyle, sakat ve kabul
edilemez bir nitelik arz ediyor. Amacımız, İslam Konferansı
Gençlik Forumunun kurulmasının engellenmesi değil, bu
kuruluşun yasalarımıza uygun sağlıklı bir hukuki
zemin üzerine oturtulması ve görevlerini bu çerçevede verimli bir
şekilde yürütmesidir.
Değerli arkadaşlarım, görüşlerimizin bu
açıdan değerlendirilmesini önemle rica ediyorum. Anlaşma
hakkındaki eleştiri ve önerilerimiz şu yedi noktada
toplanıyor:
Birinci nokta, Anlaşmanın amacı, işlevi ve
öngördüğü etkinlikler ile ilgilidir. Dışişleri
Bakanlığı tarafından sunulan gerekçede
Anlaşmanın amacı şöyle ifade edilmiştir:
Çeşitli ve farklı medeniyetlere mensup gençler ve kültürler
arasında diyaloğun geliştirilmesi amacıyla sürdürülebilir
bir uluslararası mekanizma tesis edilmesi ve İslam Konferansı
Örgütünün Medeniyetler İttifakı faaliyetlerine vereceği
katkıya zemin hazırlanması. Oysa, Anlaşma metninde, bu
amaçlarla ilgili olarak hiçbir açıklama yer almıyor. Yani, Forum bir
uluslararası kuruluş olarak kuruluyor fakat işlev ve görevleri
bilinmeyen bir uluslararası kuruluş.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir
mi! Bu konuda kaygı ve kuşkuya yol açan başka bir neden daha
var. İslam Konferansı Örgütü Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumunun hâlen yerel bir dernek olarak, yerel bir dernek statüsünde
İstanbulda kurulduğu, başkanlığını da Ali
Sarıkaya isimli bir kişinin yaptığı yasa gerekçesinden
anlaşılıyor. Ancak Ali Sarıkayanın Forumun amaç ve
görevleriyle ilgili beyanları Dışişleri
Bakanlığı gerekçesinde belirtilenlerle uyuşmuyor. Hatta,
bunlara ters düşmekle
kalmıyor, ciddi endişelere yol açıyor. Nitekim, Anadolu
Ajansı Muhabiri Murat Muratoğlu Madridde yapılan Medeniyetler İttifakı
Toplantısı sırasında 15 Ocak 2008 tarihinde verdiği
bir haberde şu hususları bildirmiştir: Merkezi İstanbul'da
bulunan İslam Konferansı Örgütü Gençlik Forumu Başkanı Ali
Sarıkaya, medeniyetler ittifakı gençlik girişimi inisiyatifinin
koordinasyonunu gerçekleştireceğini söyledi.
Şimdi bakınız, dinleyin, ne diyor Ali
Sarıkaya: Sarıkaya, bundan sonra, gençlik inisiyatifi olarak politik
kriz çıkan bölgelere krizin aşılması için gençlik timleri
göndereceklerini ifade etti.
Sarıkayanın politik kriz çıkan bölgelere krizin
aşılması için gençlik timleri gönderileceği yolundaki
açıklaması iki açıdan endişe vericidir değerli
arkadaşlarım. Birincisi: Sarıkayanın sözünü ettiği
şekilde bir etkinliği kültürler arası diyalog ile
bağdaştırmak mümkün değildir. Hâlen, örneğin
Pakistanda ve dünyanın birçok yerinde politik krizler mevcuttur, çatışmalar
vardır. Forum buralara hangi amaçla gençlik timleri gönderecektir?
Gönderdiği timler gittikleri ülkelerde ne gibi siyasi veya başka
türlü faaliyetlerde bulunacaklardır? Bunlar Gençlik Diyalog Forumunun
boyunu, gerçek amacını ve haddini fersah fersah aşan
işlerdir.
İkincisi de: Ali Sarıkayanın söyledikleri,
anlaşma için hazırlanmış olan gerekçe de Foruma verilen
görev ve yetkileri aşıyor. Bu bakımdan, keyfî ve yetki
dışı etkinliklere yol açmamak ve Forumun kendisi için öngörülen
sınırlar içinde kalmasını ve belli yetkiler çerçevesinde
hareket etmesini sağlamak için, Forumun amaç ve işlevlerinin ve
personelinin görevlerinin anlaşmada açık ve net bir şekilde
tanımlanması zorunludur.
Bu tanımlama keyfiyeti Forum yöneticilerine tanınan
yargı bağışıklığı açısından
da zorunlu görülüyor. Nitekim, Forumda, Gençlik Forumunda görev yapan üst düzey
yöneticilere, Anlaşmanın 10uncu ve 11inci maddeleri uyarınca,
kendi yetki sınırları içinde ve resmî görevleri çerçevesinde
yaptıkları tüm eylemlerden, sözlü veya yazılı ifadelerden
dolayı yargı muafiyeti tanınmıştır. Yani tam
diplomatik bağışıklık ve muafiyetler bunlara
tanınıyor. Fakat gelin görün ki Forumun amacı, işlevleri ve
yetkileri Anlaşmada tanımlanmamış bulunuyor. Bu durumda
yöneticilerin yargılanmaları gerektiğinde bu kişilerin
yargı konusundaki ayrıcalık ve
dokunulmazlıklarını saptamak için resmî görevlerinin ve yetki
sınırlarının ne olduğu nasıl tespit edilecektir
değerli arkadaşlarım?
Amacı ve işlevi belli olmayan bir uluslararası
anlaşmaya bu sıfat verilemez. Cumhuriyet tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinde böyle bir sakatlıkla malul hiçbir anlaşma
onaylanmamıştır.
Şu hususun çok iyi anlaşılması lazım: Bir
uluslararası anlaşmada bazı kişi ve görevlilere diplomatik
bağışıklık ve dokunulmazlık tanınıyorsa
bunların görev ve yetkilerinin anlaşmada açıkça belirtilmesi
gerekir. Aksi takdirde bu kişi ve görevlilere bulundukları ülkelerin
yasalarını keyfî şekilde ihlal etmek imkânı
tanınmış olur.
Bu bakımdan, değerli arkadaşlarım, Forumun
amaç, işlev ve görevleri belirlenip
anlaşma metnine dercedilmeden bu Anlaşmanın Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından onaylanması akla ihanet olur değerli
arkadaşlar.
Buraya kadar söylediklerim, tek başına bu
Anlaşmanın eksiklik ve hatalarının düzeltilmesi
amacıyla geri çekilmesi için yeterlidir.
Önemli bir başka sakıncalı husus da
Anlaşmanın Gençlik Forumuna Türkiye'nin yasalarını hiçe
sayan para operasyonları yapmak hususunda imtiyazlar verilmesidir. Burada
bir parantez açarak belirteyim: İmtiyaz sözcüğü
Anlaşmanın 6ncı maddesinde, ikinci fıkrada aynen yer
almakta olup benim yorum amacıyla kullandığım bir ifade
değildir. İmtiyaz kelimesi metinde aynen vardır, mevcuttur.
Şimdi bakın, lütfen dikkatle dinleyin.
Anlaşmanın 6ncı maddesinin birinci fıkrası aynen
şöyledir:
1. Forum herhangi bir sınırlamaya veya herhangi bir
kontrol, düzenleme ve moratoryuma tabi tutulmaksızın,
a) Elinde her çeşit para bulundurabilir ve herhangi bir para
birimi üzerinden hesap açabilir,
b) Fonları serbestçe Türkiye'ye getirip çıkarabilir ve
bunları bir dövizden diğer bir para birimine çevirebilir,
c) Ayrıca elinde bulundurduğu herhangi bir dövizi yürürlükteki
resmi kambiyo kuru üzerinden diğerine çevirebilir.
Şimdi, bu madde, değerli arkadaşlarım,
kurulacak olan Gençlik Forumunun Türkiyenin mali mevzuatına hiçbir
şekilde riayet etmekle mükellef olmayacağını Türk devletine
dayatma anlayışıyla yazılmıştır. Forum,
Türkiyeye dışarıdan istediği şekilde ve hiçbir
kısıtlamaya tabi olmadan fonlar aktaracak, sonra bu fonları
Türkiye içinde istediği yerlere dağıtacak, isterse bu fonları
tekrar yurt dışına çıkaracak, istediği kurum ve
kuruluşlara ulaştıracaktır. Forum, istediği her mali
spekülasyonu, her mali manipülasyonu yapmakla serbest olacaktır. Böyle
şey olabilir mi değerli arkadaşlar?
Burada kritik nokta, Forumun amaç, işlev ve görevlerinin
Anlaşmada belirlenmemiş olmasıdır, sorun buradan
çıkıyor. Böyle olunca bu para operasyonlarını Forumun
açıklanmış resmî ve meşru amaç ve işlevleriyle
sınırlamak mümkün değildir. Hangi amaçla
kullanılacağı Anlaşmada belirtilmeden, Forumun belirttiğim
nitelikte para operasyonları yapabileceğinin Anlaşmada öngörülmesi,
üstelik Foruma yargı bağışıklığı da
tanındığı dikkate alınırsa kuşku ve
suistimallere yol açması kaçınılmazdır değerli
arkadaşlarım. Sizler hepiniz muhterem insanlarsınız ama
sizlerin iradesi hilafına yeni Deniz Feneri örnekleriyle
karşılaşılması kaçınılmaz olabilir.
Öte yandan, Foruma sağlanan imkânların imtiyaz
kelimesiyle tanımlanması da kapitülasyon kavramını
çağrıştırmaktadır. Tüm bu nedenlerle bu madde
anlaşmadan çıkarılmalıdır.
Şimdi, üçüncü sakıncalı nokta 6ncı maddenin
ikinci fıkrasından kaynaklanıyor. Bu fıkrada Forumun
kendine sağlanan imtiyazları kullanırken, yani para
operasyonlarını Türkiye mali mevzuatını dikkate almadan
yaparken şöyle bir ifade var, bakın: Türkiye Hükûmetinin
tavsiyelerine uyacağı ve bu tavsiyeleri kendi amaçlarının
gerçekleşmesine uygun olduğu ölçüde dikkate alacağı
belirtilmektedir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Forum, para
operasyonları yapar ve bunları Türkiyede veya Türkiye
dışında birtakım yerlere ulaştırır, bu
şekilde ne olduğunu bilmediğimiz bazı faaliyetleri
desteklerken uygun görürse Türk Hükûmetine danışacak ama Türk
Hükûmetinin tavsiyelerini işine geldiği ölçüde uygulayacaktır.
Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? Bu ifadeler
Türkiyeyi ve Hükûmeti küçümseyici ve aşağılayıcı
nitelikte bir anlam taşımaları açısından son derece
rahatsız edici değil mi?
Şimdi, bu maddeden Forumun iradesinin sanki Türkiyedeki
siyasi iradenin üstüne konduğu gibi bir mana çıkıyor. Bu
ifadeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylaması gereken bir
anlaşmaya dercetmek Meclise saygıda kusur etmektir. Bu
fıkranın anlaşmadan çıkarılması isabetli
olacaktır.
Forumun resmî haberleşme ve yazışmalarına
sansür uygulanmayacağı ile gümrük ve gümrük harçları ile tüketim
ve intikal vergilerinden muafiyetine ilişkin dördüncü, beşinci ve
altıncı sakıncalı noktalar, yasa tasarısı ile
birlikte sunulan muhalefet şerhinde ayrıntılı biçimde yer
aldığı için bu hususları tekrar etmeyeceğim ancak son
olarak anlaşmayı imzalayan tarafların statülerinden kaynaklanan
bir hataya işaret edeceğim.
Anlaşma 3 kişi tarafından
imzalanmıştır. Bunlardan ilk 2si Sayın Türk
Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile Sayın İslam
Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğludur.
Şimdi, bu 2 imzacı birbirlerinin muhataplarıdır, birisi bir
devleti, diğeri de uluslararası bir örgütü temsil eden
şahsiyetlerdir. Buna mukabil hâlen İstanbulda yerel bir
derneğin başkanı olan ve üstelik ipe sapa gelmez
açıklamalar yapacak kadar sorumsuz olan biraz önce izah ettim- Ali
Sarıkaya, bu kişilerle muhatap olacak bir statüye sahip
değildir. Bu bakımdan makul ve uygun olan yöntem,
Anlaşmanın Türk Dışişleri Bakanı ile Forum
adına İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri arasında
imzalanmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, buraya kadar
yaptığım konuşmayla İslam Konferansı Örgütü Diyalog
ve İşbirliği Gençlik Forumunun İstanbulda Kurulmasına
İlişkin Anlaşmadaki hataları izah etmiş bulunuyorum.
Şimdi, biz bu hataları Anlaşmanın
görüşüldüğü Dışişleri Komisyonunda
ayrıntılı biçimde izah ettik ancak Anlaşma, Komisyonda
iktidar milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi ve Genel Kurula sevk
edildi.
Şimdi, Anlaşmayı destekleyenler bizim
görüşlerimize karşı üç emsal olabilecek anlaşma ileri
sürdüler ve bu anlaşmalarda da bizim hata diye nitelediğimiz
hükümlerin ve ayrıcalıkların aynen yer
aldığını iddia ettiler. İleri sürdükleri mantık
şuydu: Sizin sakıncalı ve hatalı dediğiniz hususlar
bu anlaşmalarda da mevcuttur. Bu durumda İslam Konferansı Örgütü
Gençlik Forumu Anlaşmasındaki hükümler geçerlidir ve meşrudur.
Emsal olarak ileri sürülen birinci anlaşma Karadeniz Ekonomik
İşbirliği sekreteryasına tanınan
ayrıcalıklara ilişkin Ek Protokoldür. 2001 yılında
onaylanan bu Ek Protokol, Karadeniz Ekonomik İşbirliğine bağlı
birçok uluslararası kuruluş için de geçerlidir ve bu konulardaki anlaşmaları
onaylayan yasa tasarılarının altında benim de imzam
vardır. Ancak değerli arkadaşlarım, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Ek Protokolü ile İslam Konferansı Örgütü
Gençlik Forumu Anlaşmasının ayrıcalıklar konusunda
birbirine benzer hükümler içerdiği iddiası temelinden
yanlıştır. Nedenini açıklayayım: Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Örgütü Şartının 28inci maddesinde
Örgütün yetkililerinin ve üye ülkeler temsilcilerinin üye ülkelerin topraklarında
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 13 Şubat 1946 tarihinde
kabul edilen Birleşmiş Milletler Ayrıcalıklar ve
Bağışıklıklar Sözleşmesinde tanımlanan
ayrıcalıklar ve bağışıklıklardan
faydalanacakları ve söz konusu ayrıcalık ve
bağışıklıklardan Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Örgütü ilkeleri ve amaçları uyarınca
görevlerini yerine getirebilmeleri için ancak yararlanabilecekleri
belirtilmektedir. Anlaşılacağı üzere de burada vurgulanan,
(KEİ) Karadeniz Ekonomik İşbirliği sekreteryası
yetkililerine ve temsilcilerine tanınmış bulunan
ayrıcalık ve bağışıklıkların, Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin ilkeleri ve amaçları uyarınca
yürütülecek görevlerle sınırlı olduğudur. Oysa daha önce de
vurguladığım üzere Gençlik Forumunun amaç ve ilkeleri ile
yöneticileri tarafından ifa edilecek görevler meçhuldür. Gençlik Forumunu
kuran Anlaşmada Forumun amaç, işlev ve görevleri hakkında bir
kelime bile yoktur. Bu bakımdan, Foruma sağlanan ayrıcalık
ve bağışıklıkların nerede başlayıp
nerede bittiği belli değildir. Bu nedenle, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Örgütü Ek Protokolü ile İslam Konferansı
Örgütü Gençlik Forum Anlaşması arasında bir benzerlik
olduğu iddiası temelden yanlıştır. Ek Protokol ile
Anlaşma arasında bazı kısmi cümle benzerlikleri vardır
ama anlam benzerliği kesinlikle yoktur. Nitekim Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Örgütü sadece kendi amaç ve işlevlerine yönelik
fonlara sahip olabilir ve yapabileceği para operasyonları da Örgütün
amaç ve işlevleriyle sınırlı olacaktır. Oysa
İslam Konferansı Örgütü Gençlik Forumu herhangi bir
sınırlamaya, herhangi bir kontrol veya düzenlemeye tabi tutulmadan
her türlü para operasyonunu her türlü amaçla yapabilecek ve
girişebileceği illegal nitelikteki eylemler nedeniyle de yargı
dokunulmazlığına sahip olacaktır. Böyle bir şeyi kabul
edebilir misiniz değerli arkadaşlarım? Bu ülkenin
çıkarlarını korumaya ant içmiş kişiler olarak böyle
bir şeye nasıl izin verebiliriz? Görüleceği üzere İslam
Konferansı Örgütü ile (KEİ) Karadeniz Ekonomik
İşbirliği anlaşmaları aynı değildir,
aralarında uçurum gibi fark vardır. Şimdi, Anlaşmayı
savunanların gösterdikleri diğer iki emsal İslam Konferansı
Örgütü İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim
Merkezinin Ankarada ve İslam Konferansı Örgütü İslam Tarihi,
Sanatı ve Kültürü Araştırma Merkezinin İstanbulda
kurulması hakkındaki anlaşmalardır.
Değerli arkadaşlarım, bu anlaşmalar,
Türkiye'de demokrasinin askıya alındığı ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kapatıldığı olağanüstü bir
dönemin hükûmeti tarafından 1982de imzalanmıştır. Utanç
verici bir kapitülasyon belgesi ve aymazlık örneği olan bu anlaşmaların,
Türkiye'nin haysiyet ve çıkarlarına duyarlı hiçbir kimse
tarafından emsal olarak gösterilmesi mümkün değildir.
Bütün bu nedenlerle, önerimiz, değerli
arkadaşlarım, yeni yolsuzluklara davetiye çıkaran İslam
Konferansı Örgütü Gençlik Forumu Anlaşmasının geri
çekilmesi ve yasalarımız ile duyarlılıklarımız
ışığında yeniden kaleme alındıktan sonra
Meclise sunulmasıdır. Yolsuzluklara davetiye çıkaran hâliyle bu
Anlaşmanın yüksek yargı tarafından da kabul
edilmeyeceğini dikkate alınız lütfen. Boşu boşuna
zaman kaybetmek yerine geri çekip gerekli değişiklikleri
yaptıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine sununuz. Aklın yolu
budur.
Bu görüşlerle, onaylanması istenen kanun
tasarısına olumsuz oy vereceğimizi belirtir, yüce Meclise
saygılarımı sunarım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kumcuoğlu.
MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir zamanlar mensubu olmaktan büyük onur ve gurur duyduğum
Dışişleri Bakanlığı bürokrasisini burada üzmekten
ciddi surette sıkılıyorum ama bazı şeyleri de dile
getirmek mecburiyetindeyiz.
Uluslararası anlaşmalar kanun hükmünde metinlerdir.
Bunun da ötesinde, uluslararası anlaşmalar ulusal hukukun üstünde
metinlerdir. Ama bu kanun tasarısına ekli Anlaşmanın
Türkçe metnine baktığımız vakit, metnin -tabirimi mazur
görün- bir fecaat olduğunu müşahede ediyorum. Birkaç örneği
süratle sıralayayım ki arkadaşlar bunun üzerinde düşünmek
gereğini duysunlar.
Anlaşmanın 1inci maddesinin (C) bendi veya
fıkrasında deyimiyle kelimesi bütünüyle ihmal edilmiştir,
metinde yoktur.
2nci maddesinin sonundaki ehlidir kelimesinin ehildir
olması lazımdır. Ehil olmak başka şeydir, ehli kelimesi
başka şeydir.
Sonra 4üncü maddesinde bakıyorsunuz
adli veya teşrii
uygulamalara tabi tutulamazlar. diyor. İstedim orijinal metnini,
İngilizcesini, burada uygulamalar kelimesinin
karşılığında konulan kelime procedure. Procedure,
uygulama şeklinde tercüme edilemez Türkçeye, ya süreç ya tasarruf
şeklinde telaffuz edeceksiniz.
Anlaşmanın 7nci maddesinde
kamu görevi
yükümlülüklerinden olan vergilerden bağışık tutulmayı
isteyemez. gibi bir hüküm var. Kamu görevi yükümlülüklerinden olan vergiler
Bütün vergici arkadaşlarıma danıştım,
hafızamı zorladım, kitap karıştırdım, bunun
ne demek olduğunu anlayamadım. Ancak İngilizce metin elime
geldiği zaman fark ettim ki bu cümleyle isnat edilen, herhangi bir
şekilde Türkiye Cumhuriyetinin ilgili makamlarının bu
uluslararası kuruma sağlayacağı su, elektrik, hava
gazı, kanalizasyon gibi hizmet ve mal bedellerini ödemek
zorundadırlar demek istiyormuş. Nerede vergi burada, nerede
yükümlülük burada?
Efendim, bir başka yerde, 16ncı maddede
şahsi ve
kişisel nitelik taşımayıp
Şahsi ve kişisel
kelimeleri biri Arapça, biri öz Türkçe. Döndüm, baktım aslı nedir
diye, aslı individual ve personal. Yani ferdi ve şahsi veya
bireysel ve kişisel diye tercüme edilmesi lazım Türkçeye,
yapılmamış.
17nci maddesinde polis tüzüklerinden bahsediyor. Gittim
polislere, böyle bir tüzük var mı dedim, Bizim kuruluşumuz var.
dedi. Döndüm, baktım metne, burada regülasyon diyor. Yani, bunu tüzükle
nasıl tercüme edebilirsiniz?
Haa, ben Dışişleri Bakanının ağır
yükünü biliyorum, bu işlerin içinden çıkmakta
zorlandıklarını biliyorum. Hatta, bazı
arkadaşlarımızın görev başında, yakından
tanıdığım, sevdiğim, saydığım, takdir
ettiğim arkadaşların görev başında
hastalanmalarından da endişe ettim kariyerim boyunca ama biz buna bir
çare bulmak durumundayız. Biz bunları kanun diye Türk kodeksine
koyamayız. Ne yapalım? Gerekirse buradan imkân verelim, meslek memuru
olmayan tercümanlar, iyi, Türkçeye ve yabancı dile hâkim çocuklar,
insanlar gelsinler, bunları doğru dürüst tercüme etsinler. Böyle
kanun olmaz. Çünkü bu kanun tasarısına eklenen metin bir kanundur.
Türkçede böyle kanun yapılmaz. Ha bunu söyleyeyim mi söylemeyeyim mi? Bu
söylenmesi lazım, kayıtlara geçmesi lazım.
Değerli arkadaşlar, Sayın Elekdağ burada uzun
uzun bu kanunun sıkıntılarından bahsetti fakat bir noktada
Muhakkak bu işin ehli olduğu için, kariyerinin tamamını
Dışişleri Bakanlığı mesleğine verdiği
için mutlaka onun burada söylediklerinde büyük doğruluk payı
vardır fakat ben işin o tarafının fazla üstüne gitmek
istemiyorum. Şu sebepten gitmek istemiyorum: Bir uluslararası
teşkilat kurulacak, gençlik meseleleriyle ilgilenecek. Ola ki bu
kuruluş herhangi bir başka İslam ülkesinde değil de
Türkiyede kurulsun. Zararın neresinden dönsen yeğdir diye bir
düzenleme yapılmış olabilir, öyle bir izlenimim var. O zaman
belki olabilir diye düşünüyorum ama burada bizi sıkıntıya
sokan bazı hükümler var. Sayın Elekdağ temas etmedi. Bu
şeyin, Forumun veya bu kurumun -biliyor musunuz- masraflarının
yüzde 50sini biz vereceğiz. Sordum niye diye ilgililere, dediler ki kurum
Türkiyede kuruluyor, böyle olması lazım. Ben merak ettim. Burada
başka, diplomasi mesleğinde benden fazla emek vermiş
arkadaşlar var. Yani Birleşmiş Milletler
Teşkilatının New Yorkta masraflarının
yarısı Amerikalılar tarafından, Dünya Ticaret Örgütünün her
türlü masrafının yarısı İsviçre Hükûmeti
tarafından, Dünya Havacılık Teşkilatının
masraflarının tamamının yarısı Kanada Hükûmeti
tarafından mı karşılanıyor Sayın Elekdağ?
Kural bu mudur?
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Hayır.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Burada ben biraz
huylanıyorum.
Şöyle bir şey yapsanız: Tamam, bu gençlik merkezini
kurdunuz, adamları eğiteceksiniz. Çeşitli İslam
ülkelerinden 50 çocuk geldi, 100 de Türkiyeden, kendi adamlarınızı
koydunuz; masrafları verdiniz, oradan Adalet ve Kalkınma Partisinin
siyasi anlayış ve mezhebine göre adamları eğitip
saldınız. Olur mu böyle şey? (AK PARTİ
sıralarından Olmaz. sesleri)
Olmaz demeyin, yaptığınızı biliyoruz.
Şimdi, yani, insanın aklına bu geliyor. İster istemez,
yapmış olduğunuz düzenlemelerle insanın zihninde sual
işareti oluşturmakta bu denli usta hareket edilmez yani. Şimdi,
iyi bir şey yapılmış olabilir mi acaba, yani Türkiye'nin
hayrına, selametine olabilir mi diye büyük bir iyi niyetle, suhuletle
olaya bakmaya çalışıyorum, ondan sonra kafam
karışıyor ve bunu da burada ifade etmekten kendimi
alamıyorum.
Şimdi, efendim, bu tasarılar ilk defa buraya, gündeme
gelmiyor. Bunlar geçen hafta geldi, geçen hafta yarım kaldı. Hep
böyle biz zaten devamlı gündemi değiştiriyoruz. Ben biliyorum,
Sayın Elekdağ bu konuda konuşacağım diye bir
haftadır buraya her gün gelip gidiyor ve her gün, bir haftadır, on
gündür bu tasarı erteleniyor; nihayet bugün geldi, her ikimiz de
konuşma fırsatını bulduk.
Geçen sefer bu ve buna benzer bir kanunu konuşurken dedi ki
Devlet Bakanı Sayın Egemen Bağış: Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, tarihinin en itibarlı
dönemini yaşamaktadır. Bakın, bu, Bizden önce Türkiye
itibarsızdır. ifadesini tazammun ediyor. Hayır, onu
kastetmedim, ettim, o ayrı mesele. Bu memleketin çok parlak dışişleri
bakanları gelip geçmiştir. Yani, bugünkü dışişleri
bakanlarımızla mukayese etmeyelim belli isimleri, burada
polemiğe meydan vermeyelim.
Ama Sayın Elekdağın burada yaptığı
konuşmadan sonra, Türkiye'nin cumhuriyet tarihinin en itibarlı
dönemini geçirdiğini söylemek mümkün mü? Ondan sonra, Sayın Egemen
Bağış burada örnek veriyor. Efendim, Sayın
Cumhurbaşkanımız Parise gitmiş de, şöyle
karşılanmış, böyle karşılanmış.
Cumhurbaşkanlığı son derece mutena, son derece hassas, son
derece önemli bir mevkidir. Cumhurbaşkanının şahsen de,
makam olarak da burada spekülasyon konusu yapılmasını istemem
ama burada konuşan arkadaşlar da bu gibi spekülasyonlara imkân
vermeyecekler. Ben, bu konuda, makam ve kişi rencide olmasın diye
fazla ayrıntıya girmek istemiyorum, fakat merak edenlere Le Monde
gazetesinin 8 Ekim 2009 tarihli Güle Elize Sarayında Askerî
Karşılama başlıklı makaleyi okumalarını
tavsiye ederim.
Her devlet adamı, her politikacı, ağzından
çıkan sözün, ertesi günü veyahut da başka bir vesileyle kendisine
mızrak olarak geri döneceğinin bilincinde olmalı. Buradan,
gelip, afır tafır yapıp, höpürlenip böbürlenmemeli. Oturun,
güzelce burada konuşacaksın, ne yapıyorsan onu söyleyeceksin;
ondan sonra, her konuşmada, partime ve kendime nasıl pay çıkarırım
diye, gereksiz, anlamsız, karşı tarafı rahatsız eden,
bazen tahrik eden konuşmalar yapmayacaksınız çünkü siz
Hükûmetsiniz. Temel göreviniz, sistemin sağlıklı, huzurlu,
suhuletli bir şekilde çalışmasını temin etmektir,
muhalefet aksine hareket etse bile. Çünkü devleti siz yönetiyorsunuz, siyasi
sorumluluk sizin. Bizim sırtımızda yumurta küfesi yok ama buna
rağmen, bugün biraz önce yaptığım konuşmada da, bugün
burada da çok dikkatli olmaya itina gösterdiğimi, tahmin ediyorum, fark
ediyorsunuz.
Şimdi, Sayın Egemen Bağış devam ediyor,
böyle bir müzakerede Hepimizin gurur duyması gereken bir gelişme de
bu Meclisin çok saygın bir üyesi Antalya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde ilk defa Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına seçilmek için
siyasi parti grupları tarafından oradaki- bütün siyasi partiler
tarafından ortak aday olarak gösterilmiştir. Kıvanç verici bir
şey değil mi? Payını çıkardı Sayın Egemen
Bağış.
Bakın bu iş nasıl oldu: Sayın Mevlüt
Çavuşoğlunun Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesine aday
olabilmesi için evvela Avrupa Demokratlar Grubunda seçilmesi gerekiyordu.
Avrupa Demokratlar Grubunda da bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2,
AKPnin 2 üyesi var. Biz -oradaki oylamada 2 aday var, birisi İngiliz
Milletvekili, birisi Sayın Çavuşoğlu. Kritik bir oylama, hassas
bir oylama- konuyu Sayın Genel Başkanımıza götürdük, dedik
ki: Mevlüt Çavuşoğlu AKP Milletvekilidir, rakip partidendir,
adaydır, ne yapalım? Sayın Genel Başkanımız dedi
ki: Biz milliyetçi partiyiz, bize yakışan, uluslararası
platformlarda kim olursa olsun, hangi partiye mensup olursa olsun Türk
adayını desteklemektir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve biz oraya gittik, 2 kişi olarak gitmedik, 4
kişi gittik; âcizane ben, asli ikinci üye veyahut da birinci üye Sayın
Yıldırım Tuğrul Türkeş, yedek üyelerimiz Sayın
Metin Ergun ve Sayın Behiç Çelik. Ne oldu biliyor musunuz? Sayın
Çavuşoğlu Avrupa Demokratlar Grubundan dört oy önde seçimi
tamamladı, aday oldu.
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Teşekkür ettik.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Egemen
Bağışın bu kürsüye çıktığı vakit
Milliyetçi Hareket Partisine bu jesti karşısında teşekkür
etmesi gerekiyordu.
AHMET YENİ (Samsun) Yaptı; etti, etti.
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Etti.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Ama ne yaptınız
siz? Kendi taraftar gazetenizde günlerce, çok yakışıksız
şekilde MHP ve CHP Mevlüt Çavuşoğlunun
adaylığına karşı. diye manşet
attırdınız.
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Hayır.
AHMET YENİ (Samsun) Hayır, hayır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hiç öyle bir şey
yaptırmadık.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Evet, öyle, gidin
bakın. Gidin Bakın, evet, öyle.
NURİ USLU (Uşak) Hayır, hayır.
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Mevlüt Bey burada teşekkür etti.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Beyefendiler, ben bu
kürsüde yalan
Olur mu öyle şey! Aksini ispat etmek
durumundasınız.
Bakın beyler, uluslararası arenada itibara sahip olmak
güzel şeydir. Bir milletvekili arkadaşımızın orada bir
makam ve mevkiye gelmesi güzel şeydir. Fakat, vefa da sadece insanlara
değil, Allah indinde de borcunuzdur. Olur mu öyle şey!
Görmezliğe geliyoruz, bilmezliğe geliyoruz!
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Boza markası değil vefa!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) - Ondan sonra,
teşekkür edilecek yerde, kalkıyor buradan en tepedeki zat, sadece
şu grup üyelerini değil, sadece Milliyetçi Hareket Partisine gönül ve
oy vermiş kitleleri değil, her şehit cenazesinde cenaze
arkasında namaza durmuş insanları rencide edecek bir
şekilde tatsız ifadelerde bulunuyor.
Beyler, uluslararası arenada tek başınıza
itibar sahibi olmazsınız. Parti olarak itibar sahibi olmanız da
bir şey ifade etmez. Millet olarak, devlet olarak itibar sahibi
olmamız gerekir. Millet olarak, devlet olarak itibar sahibi olmak için de
birbirimizle iyi diyalog içinde olmamız lazım, birbirimizi anlamamız
lazım, birbirimize karşı empati kurmamız lazım.
Onun için, ben söyleyeceğimi söyledim. Arkadaşlar
gereğini yaparlar veya yapmazlar. Fakat şu bilinsin:
Uluslararası arenada, uluslararası ilişkilerde Adalet ve
Kalkınma Partisi arkasına şurada gördüğünüz muhalefet
partilerini almadan bir yere varamaz. Avrupalılar sizden daha demokrat,
bizden daha demokrat; muhalefetin ne anlama geldiğini biliyorlar.
Sonra bir de burada kalkıp itibarımız şöyle,
itibarımız böyle derken, Fransız Hükûmetinin Türkiyeyle ilgili
ikili vergi anlaşmasını iptal etmenin eşiğinde
olduğunu da bilin. Vergi politikalarında ve vergi mevzuatında ve
vergi uygulamalarında yaptığınız
yanlışlıklar dolayısıyla Fransa ve
yanılmıyorsam Almanya, Türkiyeyle ilgili ikili vergi anlaşmalarını
tek taraflı olarak iptal etme konusunu ciddi surette düşünüyorlar. Bu
konuda da şimdiden grubunuzu, partinizi, Hükûmetinizi, ilgili bütün
tarafları ikaz etmekte yarar görüyorum, çünkü böyle bir şey olursa
sadece bu sizi rencide etmez, bizleri de rencide eder.
Efendim, zaman kısıtlı, hepimiz yorgunuz ama ben
mümkün olduğunca net fakat yumuşak bir şekilde
mesajımı size vermeyi başardığıma
inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun, var olun.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkanım, izin verir misiniz.
Sayın Konuşmacı biraz önce Sayın Egemen
Bağışın teşekkür etmediği konusunda bir şey
söyledi, izin verirseniz iki dakikada açıklama yapayım.
BAŞKAN Anlayamadım efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Konuşmacı burada Avrupa Parlamentosundaki seçimle
ilgili farklı anlam ifade edecek bir şey söyledi, izin verirseniz iki
dakikada açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Egemen Bağış
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Grubumuzla ilgili
OKTAY VURAL (İzmir) - Grubunuzla ilgili bir şey
söylemedi, Egemen Bağış adına mı
konuşacaksınız? Niyetiniz varsa söyleyin Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Söyleriz, söyleriz.
BAŞKAN Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlunun,
Avrupa Parlamentosundaki seçimle ilgili farklı anlam ifade eden sözlerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kumcuoğlu, biraz önce burada İslam
Kalkınma Örgütüyle ilgili gençlik teşkilatının
kurulması konusunda yapılan anlaşmanın oylanmasından
sonra, Sayın Mevlüt Çavuşoğlunun Avrupa Parlamentosundaki
seçimiyle ilgili katkılarına herhangi bir teşekkürün
olmadığını, Sayın Başmüzakerecimiz Egemen
Bağış Beyin buradaki konuşmalarını sanki AK
PARTİnin milletvekillerinin, yurt dışındaki temsilci
milletvekillerinin şeklinde olduğunu ifade etti. Açıkçası
bir haksızlık yaptığınızı buradan belirtmek
istiyorum. Hem Sayın Mevlüt Çavuşoğlu bu kürsüde, siyasi parti
temsilcisi milletvekili arkadaşlarımızın katkılarını,
onların yaptığı kulisler çerçevesinde bu noktaya
geldiğimizi hem de bizim partimizin büyük kongresinde Sayın Genel
Başkanımız, Başbakanımız yaptığı
konuşmada, tüm milletvekili arkadaşlarımıza, Türkiyeden
giden milletvekili arkadaşlarımıza açık ve net bir
şekilde teşekkürlerini ifade etti. Sayın Kumcuoğlunun
söylediği gibi, biz Türkiyede farklı farklı projeleri,
farklı farklı politikaları birbirimize ifade edebiliriz. Zaten
muhalefetin de özelliği, birinin söylediğine doğrudan
doğruya karşı çıkmak değil eleştiriyle katkı
sağlamak anlamında olması gerekir ama yurt dışına
çıktığımız zaman hepimizin millî takım gibi millî
birlik içerisinde, hiçbir siyasi parti ayrımı gözetmeksizin sadece
Türkiye adına, Türk milleti adına hareket ettiğimizin bilinci
içerisinde olmamız gerekir. Bu şekilde de anlaşılması
gerektiği kanaatindeyim.
Hem Sayın Bağış hem Sayın
Çavuşoğlu hem Sayın Başbakan AK PARTİnin Genel
Başkanı bu konuyla ilgili hassasiyetini ve
arkadaşlarımızın gösterdiği, Türk milleti adına,
Türkiye Cumhuriyeti adına yaptıkları katkıyı
teşekkürle ifade etmişlerdir, biz de aynı şekilde
teşekkürle ifade ediyoruz.
Türkiye içerisinde, Parlamento içerisinde
yaptığımız faaliyetlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bitiriniz lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
farklı farklı
söylemler, incitici eleştiriler de yapabiliriz ama Türk milletini temsil
ederken, hep beraber, hep bir ağızdan, hep bir yürekten gayret
göstereceğimize, bütün milletvekillerinin de aynı gayret içerisinde
olduğuna inanıyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, benim konuşmam tahrif edildi. Müsaade ederseniz, yerimden iki
üç cümle söyleyeceğim, zabıtlara geçsin.
BAŞKAN Kürsüye buyurunuz.
5.- Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, sözlerini yanlış yorumladığına
ilişkin açıklaması
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür
ediyorum.
Açıklamanıza da teşekkür ediyorum.
Bir, ben Mevlüt Çavuşoğlunun ismini zikretmedim, Egemen
Bağış dedim. Öyle, onu oraya, lafı buradan getirip buraya
götürmek olmaz. Yani, neyse o.
İkincisi, her iki konuda da bütün milletvekilleri diye
genel bir teşekkür yapıp
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İsim isim
saydınız.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla)
ondan sonra yandaş basında MHP ve
CHP engel oldu. denip, ismen bu sefer taanda bulunmak, sizin haklı
olmadığınızın işaretidir. Bu kadar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
Konu kapanmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Kumcuoğlu,
basında bizim köşe yazarımız yok. Siz köşe
yazarlığı yapıyorsanız onu bilmiyorum.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti,
İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı Diyalog ve
İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun
İstanbulda Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/594) (S. Sayısı: 265)
(Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz.
Buyurunuz Sayın Gündüz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 265 sıra
sayılı, İslam Konferansı Örgütü ve İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun
İstanbulda kurulmasıyla ilgili Yasa Tasarısı üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi ve bizi
televizyonları başında izleyen aziz milletimizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önce, bu İslam Konferansı
Örgütü nedir: İslam Konferansı Örgütü, 1974te kurulmuş, elli
yedi ülkeyi, seksen ayrı Müslüman topluluğu temsil eden ve
dünyanın yüzde 28ine tekabül eden 30 milyon kilometrekarelik bir
coğrafyada yaşayan 1,5 milyon Müslümanı temsil eden
uluslararası diplomatik bir örgüttür. (AK PARTİ sıralarından
1,5 milyar sesleri) Evet, 1,5 milyar Müslümanı temsil eden
uluslararası bir örgüttür ve Birleşmiş Milletler
Teşkilatından sonra da en büyük uluslararası örgütlerin
başında gelir.
Tabii, bizim konumuz, esas, bu Gençlik Forumu ne zaman kuruldu,
niye kuruldu, bunun geriye dönük bir takvimini arz etmek istiyorum: İlk
olarak 11-18 Ekim 2000 tarihleri arasında Malezyada yapılan
İslam Ülkeleri Zirve Konferansında alınan bir kararla Gençlik
Forumunun kurulması kararlaştırılmıştır.
Daha sonra, 1-3 Aralık 2004 tarihinde Baküde yapılan bir genel
kurulda Ali Sarıkaya oy birliğiyle bu Forumun
Başkanlığına seçilmiştir. Ardından, İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun, 28-30
Haziran 2005te Yemende yapılan İslam Konferansı
Teşkilatı Dışişleri Bakanları
toplantısında alınan bir kararla aktif hâle getirilmesi karar
altına alınmıştır. Nihayet, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile 15 Mayıs 2008de İslam Konferansı Diyalog ve
İşbirliği Gençlik Forumu arasında yapılan bir
anlaşmayla İstanbulda kurulmuştur.
Böyle bir anlaşmanın altında 3 tane Türkün
imzasının bulunması bile gurur verici bir gelişmedir.
Kaldı ki İslam Konferansı Örgütünün bir de Parlamenterler
Meclisi ayağı var. O ayakta da İslam Konferansı
Teşkilatı Parlamenterler Meclisi Genel Sekreterliği, merkezi
Tahranda, orada da şu an Profesör Doktor Mahmut Erol Kılıç,
İslam ülkelerinin oy birliğiyle seçtiği Genel Sekreter olarak
görev yapmaktadır.
Burada böyle bir forumun esas amacı nedir: İslam
ülkeleri arasında, özellikle gençler arasında medeniyetler arası
diyaloğun artırılması. Mesela burada muhalefet
şerhinde, muhalefete mensup arkadaşlarımız diyorlar ki:
Biz Türkiyenin Batı medeniyetinden başka bir medeniyete sahip
olduğu görüşüne katılmıyoruz. Bizim de zaten böyle bir
iddiamız yok. Aksine, bizim düşüncemiz, Türkiyenin Medeniyetler Arası
Diyalog Komitesinde, Birleşmiş Milletlerde yaptığı
gibi çeşitli medeniyetleri bir arada barındıran ve
asırlarca dinler arası diyaloğa, müsamahaya ve hoşgörüye
zemin hazırlamış, bunu bir arada yaşatmış bir
medeniyetin mensupları olarak aynı hoşgörüyü, aynı
toleransı İslam dünyasının gençlerine aktarmak. Zaten
Birleşmiş Milletler, dünyadaki küresel
sıkıntıların kaynağında medeniyetler arası
çarpışmanın yattığı düşüncesinden hareketle
bu kırılganlığı düzeltmek ve toplumlar arasında,
medeniyetler arasında bir hoşgörü iklimini gerçekleştirmek üzere
bir komite kuruyor. Bu komisyona iki ülke layık görülüyor. Neden? Birisi
Türkiye, birisi İspanya. İspanya dört yüz yıl Endülüs Emevi
medeniyetine başkentlik etmiş, merkezlik etmiş bir yer. Orada
değişik dinleri, değişik dilleri, değişik
kültürleri bir arada yaşatma tecrübesine sahip olduğu için.
İkincisi de Türkiyedir. Türkiye de aynı şekilde asırlarca
değişik dilleri, dinleri, insanları adil bir çizgide
asırlarca barış içinde yaşatma tecrübesine sahip
olduğu için. Burada da İslam ülkeleri arasındaki, gençler
arasında dayanışmayı, kültürel alışverişi
teşvik anlamında böyle bir merkezin Türkiyede kurulması
aslında gurur verici bir şeydir. İslam ülkeleri arasında
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Anlaşmada var mı?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Var, var, var. Onları da arz
edeceğim.
Ben şunu söyleyeyim
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Oku bakalım, orada var
mı?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Hiç oradan müdahale etme. Ben
efendice dinledim herkesi.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Var mı, var mı anlaşmada?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Var, var, var. Hepsinde var.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sen kendin söylüyorsun onu.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Hayır, var. İyice,
dikkatle okursan, var. Arkasında
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Metni oku.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bu kanun tasarısının
arkasında anlaşmanın metni de var. Okursanız var.
Gerekçeleri de var.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Metni oku, metni oku; amaç var
mı orada?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Lütfen sus, dinle!
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sana soru soruyorum, amaç var
mı?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Şimdi, İslam ülkeleri
1981de Taifte yapılan Üçüncü İslam Ülkeleri Zirve
Toplantısında karar alınıyor. Bu kararda, esas üye ülkeler
arasında ekonomik ve teknik iş birliğini güçlendirmek üzere bir
eylem planı kabul ediliyor. Aslında İslam ülkelerinde kurulan
her türlü uluslararası, alttaki teşkilatların hemen hemen bütün
çalışma takvimi bu eylem planıyla çizilmiştir, yol
haritası bu eylem planıyla belirlenmiştir. Bu eylem
planında belirlenen ve İslam ülkeleri arasındaki ticareti,
ekonomik dayanışmayı, kültürel alışverişi
geliştirmek üzere kurulan daimî komiteler var. Bir tanesi Bilimsel ve
Teknolojik İşbirliği Daimi Komitesi; bu, Pakistanda merkezi ki,
ülkeler bu merkezleri kendilerine kaydırmak için birbirleriyle
yarışıyorlar zirve toplantılarında. İkincisi,
Enformasyon ve Kültürel İşler Daimi Komisyonu, bunun merkezi de
Senegalde, Dakarda. Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi
Komitesi de İstanbulda kurulmuştur. Şu anda İstanbulda
İslam Konferansı Teşkilatına bağlı olarak bir,
İslam ülkeleri arasında kullanılan sanayi mamullerinin belli bir
standartta olmasını temin sadedinde, İslam Ülkeleri
İstatistik, Ekonomi ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi,
Ankarada bu. Bakın, bu ikincisi. İSEDAK bir, bu iki. Üçüncüsü,
İslam Kültür Tarihi ve Sanat Araştırmaları Merkezi, o da
İstanbulda. Dördüncüsü de nihayet bu, İslam Ülkeleri Gençlik ve
Diyalog İşbirliği Komitesi, bu da İstanbulda. Aslında
bu, İslam ülkeleri arasında Türkiyenin
ağırlığını göstermesi bakımından önemli
bir husustur.
Burada bir şey daha arz edeyim ben: Uluslararası
platformda ülkelerin gücü sadece iktidarların gücüyle orantılı
değildir. Kaba ağacın gürlemesi dalıyla olur. Biz ülkemizin
gücünü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan, hatta bulunmayan bütün
milletvekillerimizin birlikteliğini temsil ettiği bir kaynaktan, bir
güçten alıyoruz, buna inanıyoruz. Bu eylem planında, bakın,
ticaret, sanayi, gıda güvenliği, tarımsal kalkınma,
ulaştırma ve haberleşme, enerji, bilim ve teknoloji
sahaları öncelikli alanlar belirlenerek İslam ülkeleri arasında
gerçekten ciddi bir dayanışma ve altyapı
çalışması hızla devam etmektedir.
Şimdi, burada arkadaşlarımızın ifade
ettiği hususlar, bu, özellikle burada çalışacak personele
verilecek dokunulmazlıklarla ilgili. Aslında bu anlaşma
İSEDAKta çalışanlara verilenlerle aynı, İslam Kültür
Tarihi ve Sanat Araştırmaları Merkezindekilere verilenlerle
aynı, diğer istatistik kurumundaki çalışanlara verilenlerle
aynı. Bu da dördüncüsü, aslında bir fark yok ve burada Forum
binalarının Forumun amaçlarına uygun olarak kullanılmak
şartıyla dokunulmazlığı vardır, bakın,
gayrimenkuller için getirilen sınırlama. Diğer bir madde:
Belirtilen imtiyazlar kullanılır iken -bu fonlarla ilgili- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin tavsiyelerine uyacak ve bunları kendi
amaçlarına gerçekleşmesine uygun oldukları ölçüde dikkate
alacaktır. Dolayısıyla burada
arkadaşlarımızın ifade buyurdukları gerekçelerin ben
doğru olmadığı kanaatindeyim, her konuda inisiyatif Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin elindedir.
Öbür taraftan, uluslararası diğer diplomatik misyona verilen haklar
neyse bunlara da aynıları verilmekte. Aynı şekilde bu
Komitenin çalışmaları, bir, İslam Konferansı Örgütü
tarafından denetlenmektedir. Oranın çok güçlü bir denetim
mekanizması var. İSEDAK nasıl denetleniyorsa, IRCICA nasıl
denetleniyorsa burası da aynıyla denetlenecektir ve buradaki
dokunulmazlık ve imtiyazlar sadece burada çalışan yabancı
uyruklu personel için geçerlidir, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu personel için
geçerli değildir. Bunu da belirtmekte yarar umuyor ve böyle bir
anlaşmanın
AKİF AKKUŞ (Mersin) Burada öyle bir şey yok ki!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bakın, bütün şeylerde var.
Büyükelçilikten gelen arkadaşlarımız bunu daha iyi bilirler. Bu
istisnalarıyla beraber sadece Türkiyede görev alacak olan yabancı
uyruklu personele verilecektir bu. O da, ülkemizde misafir olarak bulunan bu
arkadaşlarımızın görev ve yetkilerini, tabii kendilerine
çizilen sorumluluk çerçevesinde daha rahat yürütebilmelerini temin içindir.
Ben, bu anlaşmanın gençliğimize ve ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize sevgi ve saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gündüz.
Şahıslar adına Kütahya Milletvekili Alim
Işık.
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar).
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve
İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu
Arasında İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumunun İstanbulda Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Tasarı üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Tabii ki tasarının adına
bakıldığında böyle bir gençlik forumunun İstanbulda
kurulmasına itirazı olan hiçbir milletvekilimizin olduğunu
düşünmüyorum. Elbette ki ülkemizde böyle bir örgütün İstanbulda
kurulmasını hepimiz onaylıyoruz.
Bilindiği gibi, İslam ülkeleriyle ilgili, biraz önce
Sayın Değerli Konuşmacının da ifade ettiği
şekliyle, İslam Konferansı Örgütü, gerek devlet
başkanları, cumhurbaşkanları gerekse bakanlar düzeyinde
iş birliğini artırmayı amaçlayan bir teşkilat.
İslam Konferansı Örgütü Parlamentolararası Birlik, benim de
üyesi bulunduğum, şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin Parlamentosunun
5 değerli milletvekilinin de görev aldığı parlamenterler
arasındaki iş birliğiyle ilgili anlaşmaları ve
çalışmaları düzenleyen bir birlik. Bu da, tasarıda yer alan
da gençlikle ilgili bir anlaşma.
Tabii ki, sözlerimin başında da belirttiğim gibi,
gençler arasında, İslam ülkelerinin gençleri arasında kültürler
arası diyaloğun geliştirilmesi amacını
taşıyan bu Forumun, anlaşma metninde ciddi anlamda
belirsizlikleri içerdiğini de ifade etmem gerekiyor.
Birincisi, madde 2de, hukuki kişilikte, Forum,
bağıt yapmaya diyor. Tahmin ediyorum, bu yanlışlık
olsa gerek, bağış yapma olması gerekiyor. Bunda ehil
olduğu ifade ediliyor. Her türlü bağış yapılabilecek,
alınabilecek, taşınır ve taşınmaz mallar
edinilebilecek, onları kullanmaya ve mahkemelerde dava açmaya ehlidir.,
ehildir olsa gerek. Onun da düzeltilmesi gerekiyor.
Tabii, sıkıntı nerede? Sıkıntı
5inci maddede, Forumun resmî haberleşme ve yazışmalarına
sansür uygulamaz. hükmü var. Eğer diğer forumlarda bu ülke ya da
uluslararası sansürler uygulanabiliyor ya da mahkemeler nezdinde
bunların savunması yapılabiliyor ise, böyle bir teşkilatta
da mutlaka ulusal ve uluslararası hukukun hükümlerinin uygulanabilir
olması gerekiyor.
Diğer taraftan, 6ncı maddede, her türlü parayla ilgili
transfer işlemleri yapabiliyor, hiçbir sınırlama yok. Bunun da
mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor. Tabii, yine 6ncı maddenin
ikinci bendinde Forum, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin tavsiyelerine uyacak
ve bunları kendi amaçlarına gerçekleşmesine uygun oldukları
ölçüde dikkate alacaktır. Bir cümle düşüklüğü var.
amaçlarının gerçekleşmesine uygun oldukları ölçüde
dikkate alacaktır. Burada da neredeyse Forumun, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin üzerinde bir yetkisi var imajı çıkıyor ya da o anlam
çıkıyor. Mutlaka bu cümlenin düzeltilmesine ihtiyaç var. Bu ülkede
hükûmetin ve devletin tavsiyeleri elbette ki Forumu etkilemeli. Forum buradan
kendi amaçları doğrultusunda yararlanacak, diğerlerine isterse
uymayacak. Böyle bir anlaşma metni de gerçekten bu ülke
açısından sıkıntı doğuracaktır.
Yine, 7nci maddenin (c) bendinde, yayınlar
bakımından da her türlü gümrük, vergi ve resimlerden
bağışıktır, yani muaftır. Her türlü.
Amacına hizmet edecek yayında amenna, ama her türlü yayın
dediğiniz zaman yarın hepimizin sıkıntıya
girebileceği durumların da
karşılaşılacağı bir anlaşma metni
olduğunu ifade etmek gerekiyor.
Yine madde 10da Forum görevlileriyle ilgili isimlerden
bahsedilmiş. Personel üç kategoriye ayrılmış. Genel merkez
başkanı, evet, İstanbuldaki merkezin başkanı; Forum
genel sekreteri, anlaşılıyor ki bir tane sekreter olacak; genel
merkez başkanının yardımcıları kimlerdir, ne
amaçla, kaç kişiden oluşacak, belirsiz. Forum
danışmanları, kaç kişi, ne amaçla
çalışırlar, görevleri ne olacaktır, belirsiz. Uzmanlar aynı
şekilde.
Üçüncü kategoride diğer personel ve hizmetliler.
Sayılmış, sayılmış
Hizmetli de bir personel. O
zaman diğer personel diyorsak, hizmetlileri ayrıca buraya
koymanın bir anlamı olmadığını ifade etmek
istiyorum.
Dolayısıyla, buradaki taslakta ve Anlaşma metninde
bu Forumun teşkilatlanma yapısıyla ilgili bir netlik yoktur.
Bunun mutlaka düzeltilmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Benden önceki değerli konuşmacılar
değindiği için, bazı maddelerde tekrar olmasın diye ifade
etmek istemiyorum. Madde 18i sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti, Forum yıllık bütçesinin yarısı
miktarındaki yıllık katkı payını her yıl en
geç Ocak ayının son gününe kadar Forum hesaplarına
aktaracaktır. Sayın Gündüz de çok iyi biliyor ki İKÖPABın
merkezi İran Tahranda ve buradaki bütçe belirli. Katkı koyacak
ülkelerin katkı payları belirlenmiş, bunların hiçbirisi de
yüzde 50, İran dahi yüzde 50 ödemiyor. Yani, merkezde bulunan, merkezin
İstanbulda olması bu Forumun bütçesinin yarısını
Türkiye Cumhuriyeti devletinin karşılaması gerektiğini
göstermez. Mutlaka burada ülkelerin hangi oranlarda katkı
yapacağı belirtilmeli ama bu yarısı bu ülkeye ilave yük
getirecektir. Bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Diğer taraftan, bu Forumun Anlaşma metni, önceki konuşmacıların
da ifade ettiği gibi, iyi bir Türkçeyle düzenlenmemiştir. Bunun
mutlaka yeniden ele alınması gerektiğini ifade ediyorum. Kazai
dokunulmazlık konusu yeniden gözden geçirilmelidir. Ben, bu Forumla birlikte
tabii ki hem İslam Konferansı Örgütünde Sekreterlik yapan
kişinin Türk olmasından hem İslam Konferansı Parlamento
Birliği Genel Sekterinin Türk olmasından kıvanç duyabilecek
kadar onurlu insanlar olduğumuzu hepiniz adına söylüyorum. Böyle bir
Forumun da Genel Sekreterinin Türk olması hepimizi sevindirir. Ancak,
Anlaşma metninde, henüz Anlaşma metni onaylanmamış ve
netlik kazanmamış, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmemiş bir
Forumun Genel Sekreterinin imzasının bulunmasını da
sizlerin takdirine bırakıyorum.
Bu Anlaşmanın, bahsettiğim konular tekrar
düzenlenmek kaydıyla yüce Meclisin onayından geçmesi durumunda
hayırlı olması dileklerimi sunuyor, hepinize tekrar
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak.
Buyurunuz Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İstanbulda yapılan 31inci İslam Konferansı
Örgütü Dışişleri Bakanları Toplantısında
kurulmasına karar verilen bir teşkilatın bugün uluslararası
bir sözleşmeyle hayata geçirilişini gerçekleştireceğiz.
İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliğinin bu
kararı, Yemen-Sanada gerçekleştirilen 32nci İslam Konferansı
Örgütü Dışişleri Bakanları Toplantısında kabul
edilen bir kararla İslam Konferansı Gençlik ve
İşbirliği Forumunun bir bağlı kuruluşu
olması kararlaştırılmış, 2006 yılında
yapılan bir törenle de faaliyetlerine başlamıştır.
Konu hakkında Dışişleri Bakanlığının
ilgili kurum ve kuruluşlarının mütalaalarından sonra,
ülkemizin ev sahipliğindeki faaliyetlerini uygun koşullarda
yürütmesini teminen Hükûmet ve İslam Konferansı Örgütü Sekreteryası
arasında 15 Mayıs 2008 tarihinde Ankarada bir anlaşma imzalanmış
ve 2008 Haziranında Büyük Millet Meclisimizde, Dışişleri
Komisyonunda yapılan görüşmelerin sonucunda da bu anlaşma
şimdi huzurlarınıza gelmiştir.
Ülkemiz, Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı ile İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal
Araştırma ve Eğitim Merkezinde olduğu gibi, söz konusu
Gençlik Forumunun sekreteryasına da ev sahipliği yapmayı kabul
etmiştir.
Forumun sekreteryasının İstanbulda kurulması,
farklı kültürler arasında karşılıklı
anlayış, saygı ve hoşgörüyü geliştirme yönünde çaba
gösteren ve Birleşmiş Milletler bünyesinde Medeniyetler
İttifakı Projesinin eş başkanlığını
yürüten ülkemizin izlediği aktif dış politika
bakımından da ilave imkân sağlayabileceği ve özellikle
İslam Konferansı Örgütü bağlamındaki tutumumuzu
tamamlayıcı ve destekleyici olacağı aşikârdır.
Forumun sekreteryası 3 Haziran 2006 tarihinden beri fiilen
İstanbulda faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu Forum özellikle üniversite
öğrencilerinin ilişkileri, ülke diyaloglarına faydası,
gençlerin geleceğin yöneticileri olacağı bilinciyle
şikâyetleri, bürokrasiye alışmaları, iş
adamlarıyla temas kurmaları ve sevdikleri bir ülkenin elçisi
olmalarını sağlayacak önemli bir projedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İslam
Konferansı Örgütü Gençlik Forumunun İstanbulda Kurulmasına
İlişkin Anlaşma hükümleri, hâlihazırda, ülkemizde, örgüte
bağlı olarak faaliyet gösteren diğer yan kuruluşlara
-İslam Sanat Tarihi ve Kültürünü Araştırma ve Eğitim
Merkezi- ev sahipliği yapmasına ilişkin 1981 tarihli
anlaşmalarda da aynen mevcuttur. Dolayısıyla, bu açıdan söz
konusu Anlaşma, içerik ve yazım biçimi açısından tipik bir
ev sahibi ülke anlaşması olarak tanımlanabilir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu Anlaşmanın
altındaki imzalar bile
Az önce Sayın Gündüz de değindi, 3
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının imzasını içeren bir
anlaşma huzurlarımızda. Ülkemizin, milletimizin dış
politikada ulaştığı başarıyı ve
Hükûmetimizin aktif dış politika olarak gösterdiği
başarıyı bir kez daha gözlerimiz önüne sermektedir.
Kurulacak Forumun İslam dünyasına, Medeniyetler
İttifakındaki ve Medeniyetler Diyaloğundaki aktif
çalışmalarıyla bütün dünyaya ve ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaynak.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Doğruyu, Sayın Çeliki, Sayın
Işıkı, Sayın Özdemiri, Sayın Taneri, Sayın
Vuralı, Sayın Akkuşu ve Sayın Cengizi sistemde
görüyorum.
Birer dakika söz vereceğimi tekrar anımsatıyorum.
İşlemi başlatıyorum.
Buyurunuz Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı
Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumuna Dair Kanun
Tasarısında, yurt dışından para nakli
yapılabileceği ifade edilmektedir. Getirilebilecek paralar nerelere,
ne amaçla, kimler tarafından kullanılacaktır? Ana amaç ne
olacaktır?
Ayrıca, gümrüksüz, vergisiz istediği malı ithal
edebilir, hibe edebilir denmektedir. Ne miktar malı gümrüksüz ithal
edebilecek?
Bunu kimlere, hangi şartlara göre hibe de edebilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın Çelik
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Ben de gerekçeden bir bölüm okumak isterim. Şöyle diyor: Bu
anlaşmanın uygulanmasıyla İKÖnün ve Türkiye ile
İspanyanın öncülüğünde tesis edilen ve bilahare
Birleşmiş Milletler örgütü bünyesinde sekreterya hizmetleri
yürütülmeye başlanan Medeniyetler İttifakı faaliyetlerine
verdiğimiz desteğin de bir kere daha teyit edilmiş
olacağı düşünülmektedir. Burada, Medeniyetler
İttifakının Eş Başkanının Türkiye
Başbakanı olduğunu da bilerek, burada İslam Konferansı
Örgütünün de böyle bir ittifaka, şer ittifakına nasıl dâhil
edildiğini doğrusu merak etmekteyim. Bunu cevaplamalarını
diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Birincisi: Ben de konuşmamda ifade ettiğim gibi sansür
konusunu Sayın Bakana sormak istiyorum. Bu Anlaşmaya benzer
başka anlaşmalar var mıdır sansürün
uygulanamadığı?
İkincisi: Anlaşma metninde yönetmelik ya da tüzüğe
herhangi bir atıfta bulunulmadığına göre ya da
Yönetmelikle düzenlenir. şeklinde bir hüküm olmadığına
göre, teşkilatlanma yapısı konusunda Hükûmetinizin
kafasında bir teşkilatlanma yapısı var mıdır?
Yani kaç genel merkez yöneticisi, kaç danışman, uzman gibi bir
yapılanma vardır? Bu konuda bir açıklama yapabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
Sayın Bakana soruyorum: İslam Konferansı Diyalog ve
İşbirliği Gençlik Forumunun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunduğu raporun ikinci bendinde Forumun
bina ve alacakları ile arşivlerinin dokunulmazlığa sahip
bulunması belirtilmektedir. Ülkemizde buna benzer, bu iş
birliği forumları veya benzeri anlaşmalarda forum bina ve
alacaklarıyla arşivlerinin dokunulmazlığı olan
başka kurumlar var mıdır? Bu bir diplomatik dokunulmazlık
mı olmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Taner...
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, görüşmekte
olduğumuz bu Anlaşmada masrafların yarısının
Türkiye tarafından karşılanacağı belirtilmekte. Bu
Anlaşmaya göre masrafların yarısı Türkiye tarafından
karşılanacağı için, tahminî bütçe ne kadar? Bugüne kadar ne
kadar harcama yapılmış?
İkinci soru: Geçen yıl, malum, bütçe görüşmeleri
sırasında, son gün, IMFin talimatıyla tarım destekleri
dâhil yatırım bütçesinden indirim yaptık. Bu tasarıyı
hazırlarken IMFten izin aldık mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu Anlaşmanın 9uncu maddesinde Forumun
amaçlarına uygun hareket edecek ve görevlerinin gerektirdiği
dürüstlük ve doğruluğu kanıtlayacaklardır. deniliyor. Bu
Anlaşmada Forumun amaçları belirtilmiyor. Dolayısıyla, bu
konuda bir denetim yapma imkânımız olsa, soru sorma
imkânımız olsa, bu amacın ne olduğunu nereden
bilebileceğiz?
Bir de, yıllık bütçenin yarısını Türkiye
ödüyor, diğerini kim ödeyecek İstanbulda kurulduğuna göre? Bu
konuda bir kayıt var mıdır?
Diğer taraftan da, 19uncu maddede, özel hukuktan
çıkacak uyuşmazlıkların çözümü için de önlem
alacağı söyleniyor. Doğrusu çok bilgi sahibi değilim ama
özel hukuktan çıkacak uyuşmazlıklar konusu da
Acaba, diğer
dokunulmazlık tanınan yerlerde de özel hukuku kapsıyor mu bu
dokunulmazlık? Bu bakımdan, Türkiye Cumhuriyetinin bir
vatandaşı ile kendisi arasında özel hukuktan doğan bir
anlaşmazlık olduğu zaman, biz bu durumda bu personelin
tarafını mı tutacağız?
Bu sorularıma cevap verirseniz sevineceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Teşekkür ederim.
Forumun amaçlarına uygun olmaları kaydıyla
arşiv ve belgelerinin dokunulmazlığı vardır.
denilmekte. Bunların amaçlarına uygun olmamaları ihtimali nedir?
Bu ihtimaller nasıl ortaya çıkacaktır? Forum hangi
aralıklarla teftişe tabi tutulacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yirmi iki maddeden oluşan bu anlaşmanın
uluslararası böyle bir Foruma tam cevap verip vermediği konusunda
bizde biraz şüphe oluşturmuştur. Sayın Bakan bu konuda
yeterli görüyor mu?
İkincisi: 22nci maddenin ikinci fıkrasında
İşbu Anlaşma, Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak
düzenlenmiştir. Metinlerin yorumlanmasında bir uyuşmazlık
olması halinde İngilizce metin geçerli olacaktır. denilmektedir.
Yani burada hem Türkçe hem de Arapça olarak İslam gençliği üzerine
kurulan bu anlaşmada anlaşmazlığın ortaya
çıkması hâlinde İngilizce metne atıfta bulunması veya
oranın referans alınması
Niye böyle bir yola gidilmiştir?
Bu da dikkati çeken bir olaydır. Bu konuya da açıklık
getirilirse çok seviniriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.
Sayın Elekdağ
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, biz, Türkiye'nin dünyadaki
ağırlığını, prestijini, etkinliğini
güçlendiren her inisiyatifin arkasındayız. Soğuk savaş
sırasında Türkiye'nin önemi stratejik konumundan ve ordusunun NATO
çerçevesinde önemli savunma görevleri almasından kaynaklanıyordu.
Bugün ise Türkiye'nin önemi dünyada, kimliğinden kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan;
Türkiye 1,5 milyarlık ve 57 ülkeden oluşan bir İslam âleminde
çoğulcu demokrasiyi İslami değerlerle bağdaştıran
ve laik bir devlet sistemi ortamında bunu uygulayan yegâne devlettir. Bu
bakımdan, Türkiye dünyada ulema olarak geçinen Max Weber gibi, Samuel
Huntington gibi yazarların tezlerini tam anlamıyla çürütmüştür.
Onlara göre, çoğunluğu İslam olan bir ülkede hiçbir şekilde
modernleşme olmaz, hiçbir şekilde demokrasi olmaz, hiçbir
şekilde ilerleme olmaz. Türkiye bütün bunları çürütmüştür.
Bu bakımdan, bunları yaymasının, ortaya
koymasının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Devam edebilir
miyim bir dakika daha.
BAŞKAN Çok kısa bir şekilde, buyurunuz.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Bu bakımdan, İslam Konferansı Örgütü Merkezinin
İstanbulda kurulması olumlu bir adımdır, biz buna
karşı değiliz. Yeter ki yasalarımıza uygun bir
şekilde, sağlam bir hukuki zemin üzerine kurulsun, ileride de böyle
sorunlar çıkmasın. Yani, bir İslam Konferansı Gençlik
Merkezinin kurulmasına karşı değiliz, bunu destekliyoruz.
Yeter ki bu, yasalarımıza uygun bir şekilde kurulsun, hukuki,
sağlam bir zemin üzerinde kurulsun.
Uluslararası bir anlaşmada bazı kişi ve
görevlilere dokunulmazlık verdiğiniz andan itibaren onların
görev ve yetkilerinin tam anlamıyla açıkça belirtilmesi gerekir.
Belirtilmezse ortaya istenmedik durumlar çıkabilir. Yani, bizim
amacımız budur. Şimdi, o bakımdan, ben, iktidar partisinin
böyle körü körüne bu Anlaşmayı desteklemesini, Biz bunu getirdik.
diye ısrar etmesini doğru bulmuyorum, isabetli bulmuyorum. Çünkü,
bizim niyetlerimiz halistir, doğru yolu gösteriyoruz. Bir kere de
uzlaşalım doğru üzerinde. Bunu rica ediyorum ben değerli
arkadaşlarımdan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Sayın İnan, son olarak
ÖMER İNAN (Mersin) Teşekkür ederim.
Bu anlaşma metninde tercüme hataları olduğunu
konuşmacılar örnekleriyle ifade ettiler. Bu anlaşma metninin
Türkçeye tercümesinde bir hata olduğu belli. Komisyon tercüme
yanlışlığını düzeltmek üzere yetki alırsa
uygun olur kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.
Buyurunuz efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Soruların önemli bir kısmı, takip edebildiğim,
not edebildiğim kadarıyla, daha çok yurt dışından bu
kuruluşun para getirebilmesi veya mal getirebilmesi veyahut bunların
diyelim, arşiv, bina vesairelerinin dokunulmazlıklarıyla ilgili
hususlar. Yani bu alanda bu kuruluşa, yani Gençlik Forumuna sağlanan
muafiyetlerle ilgili. Keza, sansür vesaire de bu konuyla ilgili. Şimdi, bunları toplayarak bir arada
cevaplamak istiyorum.
Şimdi, tabii, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayını müteakip uygulamaya girecek bir anlaşma.
Önce şunu söyleyeyim: Tabii, burada örnek alınan
anlaşmalar, yani bu Gençlik Forumunun Türkiyede bulunması,
Türkiye'nin buna ev sahipliği yapmasıyla ilgili hazırlanan
Anlaşmada dile getirilen hususlar sadece bu Forum için ortaya
konmuş, bu Forum için geliştirilmiş, buna münhasır olarak
yapılmış maddeler, hususlar değil. Ya nedir? Aynıyla,
daha önceden Türkiye'nin muhtelif kuruluşlar için ev sahipliği
anlaşması düzenlediği anlaşmalarla bire bir aynı.
Nedir bunlar? Örneğin, Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı; Türkiye ev sahibi, ev sahipliği yapıyor. 2003
tarihinde bu anlaşma yüce Meclis tarafından onaylanmış,
kanunlaşmış, yürürlüğe girmiş. Öteki, 81 tarihli
IRCICA (İslam Sanat, Tarih ve Kültür Araştırma Merkezi); Türkiye
ev sahibi, İstanbulda. Üçüncüsü, Ankarada yine İslam Ülkeleri
İstatistik, Ekonomik, Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi,
SESRIC. Dolayısıyla, bilebildiğim kadarıyla, bu üç tane,
Türkiye'nin ev sahibi olarak, ev sahibi ülke olarak yaptığı
anlaşmada hangi hususlar dile getirildiyse, oralarda hangi muafiyetler
dile getirildiyse, hangi maddeler öngörüldüyse burada da bunlar var. Bundan
öte, ilave, sadece buraya münhasır olarak verilmiş herhangi bir
şey yok. Bu, uluslararası hukukun getirdiği bir mesele. Yani, uluslararası
hukukta, yani ki demin konuşmacılar da, değerli
konuşmacılar da söylediler- eğer burada bu Anlaşma
imzalandığı takdirde Gençlik Forumunda çalışacak,
dışarıdan gelen, İslam Konferansı Örgütüne üye elli
yedi ülkeden birinin mensubu birisi gelir de bu Gençlik Forumunda Türkiyede,
İstanbulda çalışırsa bu merkezde, buna birtakım
muafiyetler verilecek. İşte, ne bileyim, arabaydı,
eşyaydı, onların vergileriyle ilgili birtakım düzenleme,
kazai muafiyet denilen birtakım hususlar. Bunların hepsi zaten
diğer anlaşmalarda da var. Buraya özgü, buraya mahsus, özel olarak
getirilmiş bir durum yok.
Tabii, yine masrafların yarısının Türkiye
tarafından karşılanması meselesinde de bu böyledir. Yani
eğer siz ev sahibi ülkeyseniz, orada ev sahipliğinin
gerektirdiği birtakım harcamalar yapıyorsunuz. Yani başka
kuruluşlarda da bu var. Türkiye mesela Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Teşkilatının (FAO) alt bölge ofisine de
ev sahipliği yapıyor. Bunun için de Türkiye bir büro hazırladı,
masraf yaptı 300 bin dolar civarında ve burası işte Orta
Asya Türk cumhuriyetlerine hizmet eden, Türkiye'nin bağışta
bulunduğu, 5 milyon dolar tarımsal projeler için
bağışta bulunduğu bir anlaşma. FAOyla da
yaptığımız, Birleşmiş Milletler Gıda
Tarım Teşkilatıyla ilgili olarak yaptığımız
anlaşmada da -ki geçen yıl yüce Meclisin onayından geçti bu da-
orada da yine benzeri hususlar var. Çünkü burada çalışacak olan
insanlar birtakım haklardan, uluslararası hukukun, diplomatik
ilişkilerin gerektirdiği birtakım haklardan istifade edecekler.
Elbette ki bunun denetlenmesi, bu kuruluşun denetlenmesi, ne kadar sürede,
ne şekilde denetleneceği de yine bununla ilgili özel hukuk
alanında dile getiriliyor.
Ben, Sayın Elekdağın çok değer verdiğim
kanaatlerini, görüşlerini, maalesef ses kesikliği nedeniyle
tamamını bütün olarak kavrayamadım, bunun için kendisinden özür
diliyorum. Yani sadece Türkiyenin öneminin kimliğinden
kaynaklandığını ve Max Weber gibi, Huntington gibi
teorisyenlerin tezlerini çürüttüğünü, bu duruşuyla, bu kimliğiyle;
o kısmını anlayabildim. Fakat gerisinde sık sık
kesinti olduğu için bütünlüğü içerisinde kavrayamadım.
Sayın İnanın da tercümeyle ilgili bir redaksiyon
teklifi oldu. Onu da Komisyon değerlendirir. Eğer yüce Meclis takdir
ederse, redaksiyon yetkisi verilirse bu konulardaki düzenlemeler yapılır.
Burada aslolan şey şudur: İstanbulda 14-16 Haziran
2004 tarihinde 31inci İslam Konferansı Örgütü
Dışişleri Konferansında bir Gençlik Forumunun
kurulması kararlaştırılmış. 1-3 Aralık 2004
tarihinde, Baküde İslam Konferansı Diyalog ve
İşbirliği Gençlik Forumunun kuruluşu, tüzüğü ve
organları burada oluşturulmuş ve seçimle de oraya bir
başkan atanmış. Dolayısıyla, bu, elli yedi İslam
Konferansı Örgütü üyesi ülkenin yetkililerinin, resmî temsilcilerinin
oluşturduğu bir uluslararası teşekkül. Bunun Türkiyede,
Türkiye'nin ev sahipliğinde yapılıyor olması Türkiye için
aslında itibar kazandırıcı bir durumdur; kötü bir şey
değildir, iyi bir şeydir. Türkiyeye de Türkiye Cumhuriyetine de
Türk milletine de faydası olacak, Türkiye'nin uluslararası platformda
etkinliğini artıracak, bunu sağlayacak bir oluşumdur. O
nedenle, esasen bunun dışında bir değerlendirmenin ben
şahsen çok da haklı ve doğru olmadığını
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, Sayın Elekdağ sözlerini
anlamadığınız için sisteme girmiş.
Söz veriyorum Sayın Elekdağ, buyurunuz.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum efendim.
Benim söylediğim şudur: Biz Türkiye'nin dünyadaki
ağırlığını, prestijini, etkinliğini
güçlendirecek her inisiyatifin arkasındayız. Soğuk savaş
sırasında Türkiye'nin önemi stratejik konumundan ve orada sorun, NATO
çerçevesinde NATOya, Batı dünyasına önemli -savunma alanında-
katkılar sağlamasından geliyordu. Bugün Türkiye'nin önemi
kimliğinden ileri geliyor. Bu son derece önemli bir kimlik. Bu kimliği
dış politikamızda mümkün olan etkinlikle kullanmamız
lazım. Bu etkinlik için de bu İslam Konferansı Örgütü iyi bir
ortam sağlıyor bize. Nedir bu etkinlik? derseniz onu iki
satırda izah edeyim, bu da şudur: Türkiye'nin 1,5 milyarlık
İslam âlemi içinde, elli sekiz İslam devleti içinde bir özelliği
var. Bu da İslami değerlerle çoğulcu demokratik bir sistemin
işleyebilmesi ve bunu laik bir devlet uygulaması, devlet sistemi
içinde yapabilmesi. Bu son derece önemli bir şey. Bunu Türkiyeden
başka yapabilen bir devlet yok, bu son derece önemli.
Şimdi, burada şu husus var: Dünyada çok ulema diye
geçinen önemli isimler var, Max Weber, Samuel Huntington gibi. Bunların
iddiaları şu: Çoğunluğu İslam olan bir ülkede,
Müslüman olan bir ülkede modernleşme olmaz, demokrasi olmaz, laiklik
olmaz. Türkiye bunların hepsinin tersini ispat etmiştir, bu
bakımdan önemi vardır ve Türkiye aynı zamanda bugünkü dünyada radikal
İslamın antidotu yani panzehirine sahiptir. Bunlar bizim
dış politikamızda elimizdeki son derece önemli kozlardır.
Bu bakımdan biz bunun İslam Konferansı Örgütü çerçevesinde
değerlendirilmesine önem veriyoruz.
Bizim istediğimiz bir husus var burada. Bu kurulacak olan
gençlik örgütü Türk kanunlarına göre kurulsun, doğru dürüst kurulsun,
doğru dürüst işlesin.
Şimdi, dünyada hiçbir uluslararası anlaşma yoktur
ki bu uluslararası anlaşmada amaçlar ne kuruluşun amaçları
ve aynı zamanda işlevleri belirtilmeden o kuruluşu yönetecek
olan kişilere dokunulmazlık verilsin. Böyle bir şey yoktur
dünyada. Bu Anlaşmada bu var. Anlaşmayı geri çekmek
lazım. Orada, efendim, yapılacak önemli iş, amaç ve yetkileri açıkça
belirtmektir.
Bunun dışında, başka, bazı ufak tefek
hususlar da var. Yani onun dışında aynı zamanda mali
mevzuatı, Türk mali mevzuatı çerçevesine getirmek lazım; mali
konulardaki imkânları. Söylediğimiz budur. Şunu istiyoruz: Yani
bunu iktidar grubu getirdi diye, ileri sürdü diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Gayet net anlaşıldı sözünüz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Tabii, Sayın Elekdağın değerlendirmesine iştirak
ediyorum, özellikle birinci kısmıyla ilgili söylediklerine. Yani
Türkiye Cumhuriyeti'nin kimliğinden kaynaklanan öneminin giderek
etkinleştiği ve Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında,
aslında Doğunun değerleriyle Batının
değerlerini mezcedebilecek bir ülke olduğunu, bu imkân ve kabiliyete
sahip olduğunu vurgulaması açısından son derecede önemli.
Esasen Hükûmet olarak bizim yaptığımız da budur. Bu nedenle
de zaten Sayın Başbakanımızın Eş
Başkanlığında İspanya Başbakanıyla
Medeniyetler Arası Diyalog da esasen bunun için var çünkü Türkiye'nin bu
tarihî birikimi, rolü, bu fonksiyonu en iyi şekilde meydana getirebilecek
bir pozisyondur.
Şimdi, Türk kanunlarına göre kurulsun böyle bir gençlik
örgütü. demek bir temennidir. Yani katılırsınız
katılmazsınız ayrı bir şeydir ama burada aslolan
şey şudur biraz önce de söylediğim gibi- elli yedi tane
İslam Konferansı Örgütü üyesi ülkenin tabi bulunduğu bir
uluslararası sözleşme var, Türkiye buna taraf olmuş, bunun
üyesi. Dolayısıyla da tek başına Türkiye'nin burada karar
verebileceği bir şey değil. Şimdi, elimde bir Resmî Gazete
var, 1981 tarihli. 1981 tarihinde onaylanan, kararlaştırılan ve
o tarihten beri de gerek IRCICA gerekse diğer kuruluşlarla ilgili
olarak yürürlükte bulunan, sorunsuz bir şekilde işleyen bir metin
var. Şimdi, yirmi sekiz senedir Türkiye bunu işliyor, bunu
kullanıyor, herhangi bir sorun olmuyor da bugün
OKTAY VURAL (İzmir) Konseyin, darbe Hükûmetinin şeyi
mi o?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Darbe Hükûmetinin Anayasası ile yönetiliyorsunuz. Yani
şimdi darbe Hükûmeti deyip de şu anda hepimizin meşruiyeti,
neticede hâlâ seçimimiz de, milletvekili vasfımız da,
unvanımız da bu Anayasayladır. Bu Anayasadan biz de memnun
değiliz de ama gelin bu Anayasayı hep beraber
değiştirelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye referans gösteriyorsun o zaman?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Hep beraber gelin değiştirelim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani eğer bunda samimiyseniz,
gerçekte içten bunu söylüyorsanız, buyurun hep beraber hodri meydan
Anayasayı değiştirelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Hiçbir şey yapamazsınız!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Siz bunu ne tartışmaya geliyorsunuz, ne
konuşmaya geliyorsunuz ama sadece eleştiriye geliyorsunuz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, siz neyi
açıklıyorsunuz şu an, hangi soruyu açıklıyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Neyi açıkladınız? GDOyu
mu açıkladınız Sayın Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Komisyon, söz mü istediniz efendim?
Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) Sayın Başkanım, çok
kısa olarak konuşma yapan ve soru soran arkadaşlara, özellikle
Forumun, ilgili Anlaşmanın 11inci maddesinde yargı
bağışıklığı ve 5inci maddesinde de
Çalışmalarla ilgili sansür uygulanamaz. hükmüyle ilgili kısa
bir açıklamada bulunmak istiyorum.
11inci maddesinde, evet, Forumda görev yapan kişilerle
ilgili yargı bağışıklığı
öngörülmektedir. Ancak, bu, yabancı çalışanlara verilen bir
haktır, imtiyazdır. Bunlar da sadece bu yetkililerin yani
yabancı yetkililerin görevleri gereği yapacakları sözlü ve
yazılı açıklamalarla sınırlıdır bu
yargı bağışıklığı. Bu hüküm de
uluslararası anlaşmalar çerçevesinde yapılan mutat bir düzenlemedir.
Bu da hem uluslararası anlaşmalara hem de iç hukukumuza uygun bir
düzenlemedir. Bunu ifade etmek isterim.
Diğer bir husus, 5inci maddede Sansür uygulanamaz.
hükmüyle ilgili arkadaşlarımız açıklamalarda bulundular.
Forumun resmî haberleşme ve yazışmalarına sansür
uygulanamaz. hükmü de diplomatik misyonlara tanınan haberleşme
serbestliğiyle ilgili bir hükümdür. Bu da tamamen uluslararası
anlaşmalara ve iç hukukumuza uygun bir şekilde düzenlenmiştir.
Bunu arz etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ceylan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır ama oylamaya geçmeden önce, yoklama talebi
vardır.
Yoklama isteyenlerin tespitini yapıyorum:
Sayın Okay? Burada.
Sayın Gök? Burada.
Sayın Susam? Burada.
Sayın Dibek? Burada.
Sayın Koçal? Burada.
Sayın Küçük? Burada.
Sayın Keleş? Burada.
Sayın Emek? Burada.
Sayın Elekdağ? Burada.
Sayın Güner? Burada.
Sayın Ünlütepe? Burada.
Sayın Oyan? Burada.
Sayın Seçer? Burada.
Sayın Karaibrahim? Burada.
Sayın Arifağaoğlu? Burada.
Sayın Ünsal? Burada.
Sayın Coşkuner? Burada.
Sayın Ağyüz? Burada.
Sayın Altay? Burada.
Sayın Yazar? Burada.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti,
İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı Diyalog ve
İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun
İstanbulda Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/594) (S. Sayısı: 265)
(Devam)
BAŞKAN Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.10
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.13
BAŞKAN : Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
265 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ, İSLAM KONFERANSI ÖRGÜTÜ VE İSLAM KONFERANSI
DİYALOG VE İŞBİRLİĞİ GENÇLİK FORUMU
ARASINDA İSLAM KONFERANSI DİYALOG VE İŞBİRLİĞİ
GENÇLİK FORUMUNUN İSTANBULDA KURULMASI HAKKINDA ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Mayıs 2008 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu
Arasında İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumunun İstanbulda Kurulması Hakkında
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu
Arasında İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumunun İstanbulda Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. 1inci maddede, sizleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve
şahsım adına sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aylardır ülkemizin gündeminde
ucu açık açılım, ucu açık dinlemeler ve bugün de ucu
açık bir yasa tasarısıyla karşı
karşıyayız. Anlaşıldı ki, AKP İktidarı
ve AKP Hükûmeti bu ucu açık düzenlemelerden bir türlü vazgeçmeyecek.
Ülkemizin gündeminin çok yoğun bir şekilde
işsizlikle, yoksullukla, açlıkla boğuşulduğu bir
günde, bizim gündemimize, maalesef, bu ekonomik kriz ortamında hiçbir
ekonomik temelli yasa gelmiyor. Geçen dönemlerde ÖTV ve KDV indiriminden
dolayı yaşanan sıkıntıların
aşılması bir hareketlilik sağlamıştı. Ama
temel tüketim maddeleri halkımızın temel gereksinimidir, bu
iş için bir çalışma yok. Yaklaşan Kurban Bayramı
nedeniyle emeklilerin intibak yasasını ısıtıp
ısıtıp gündeme getiriyor Çalışma Bakanı ama
maalesef gündemde yerini almıyor. KEY ödemeleriyle
vatandaşımızı aldatıyoruz. Tüm dar gelirliler umudunu
KEY ödemelerine bağlamış. Liste hazırlanıyor,
listeler eksik. denildi, bu sefer de Yeni yasaya ihtiyaç var. denildi. Yeni
yasaya ihtiyaç varsa, biz ne için varız? Toplumun geniş kesimlerinin
sorunlarına çözüm getirecek yasalar dururken, bu anlaşma
yasalarıyla gündemi niye meşgul ediyoruz?
Bu anlaşma yasası ne zaman imzalanmış?
Yaklaşık 2008 yılının başında. Birkaç ay
beklese sonu ölüm değil bunun. Ama sizin gündeminizde ekonomi
olmadığı için, toplumu ve Parlamentoyu bu tür yasalarla
oyalamayı, geçiştirmeyi büyük ölçüde görev kabul etmişsiniz ve
hiçbir zaman da çoğunluğu bulamıyorsunuz.
Bakın, 10 Kasımda getirdiğiniz ucu açık
açılım açılamadan kapandı, onun üzerine iki tane yasa
geçirebildiniz, bugün geçen Sayıştay Yasasını da ortaya
koyarsak iki tane yasa geçirebildiniz. Borçlar Kanunu görüşülüyor
sayısal çoğunluğunuzu bulamıyorsunuz ve defalarca
Parlamento görevini yapmadan kapanmak zorunda kalıyor. Biz halkın
parasıyla maaşlarımızı alıyoruz, halkın
vergileriyle maaşımızı alıyoruz, görevimizi niye
yapamıyoruz? Ben yıllardır, aylardır AKP Hükûmetinin hiç
kimseyi dinlemediğini savunan bir siyasetçiydim ama
yanılmışım, AKP Hükûmeti yargıyı dinliyor,
siyasetçiyi dinliyor, iş idamını dinliyor, gazetecileri
dinliyor, askerî üst düzey, alt düzey yöneticileri dinliyor ama bir tek
toplumun geniş kesimi olan vatandaşı dinlemiyor,
vatandaşı dinlemeyi öğrenemediğiniz için de maalesef toplum
sıkıntılarla yaşıyor.
Değerli arkadaşlarım, korku devleti yaratarak bir
yere varamazsınız. Dinlemeyi alışkanlık hâline getiren
bir Hükûmet, bir Adalet Bakanı -bugün Meclis Başkanı
koltuğunda oturuyor- ucu açık dinlemelerle toplumda korku devleti
yaratıyorsunuz. Korku devleti yaratarak bir yere varmak mümkün
değildir. Bunun adı giderek sivil diktatörlüktür.
Bakın değerli arkadaşlarım, toplumun
beklentilerini ana gündem maddesi yapmaz iseniz, toplumda gerilime neden olan
oluşumlara prim verirseniz siyasetçi olarak hiçbirimiz görevimizi
yapmış sayılmayız. Bugün çek, senet mağdurları
var, Adalet Bakanı her önüne mikrofon dayandığında
Çözeceğiz, çözeceğiz. diye sözler veriyor; yazık, günah! KEY
mağdurları var, yazık günah. Esnaf çekini, senedini ödeyemiyor,
bankalar tıkanmış, bunlara çözüm bulmak lazım, temel
tüketim maddelerindeki KDV sorununa çözüm bulmak lazım ama değerli
arkadaşlarım, biz yirmi iki maddelik bir anlaşmayla
karşı karşıyayız. Kim imzalamış bunu?
Doğrudur iki tane muhatap ciddi: Birisi İslam Örgütü Genel Sekreteri,
birisi Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan. Koltukta
kim oturuyor? Hiç ilgisiz, Tarım Bakanı oturuyor. Hükûmetin
temsilcisidir ama bunu savunması gereken Ali Babacan nerede? Ben bir sene
önce soru önergesi vermişim bu nereden çıktı diye? Bana
verdiği cevaba bakın, amaç yok, neden çıktığı
yok! Diyor ki: Yapılan falan tarihli konferansta bu Gençlik Forumunun
kurulmasına karar verilmiştir ve merkezi İstanbul
olmalıdır. Tamam. Ondan sonra da -şahsıyla ilişkimiz
yok, şahsına herhangi bir sözümüz yok- Ali Sarıkaya diye bir
vatandaş bu işin başkanı.
Peki, nedir bu Forum? Dernek midir, vakıf mıdır,
nedir? Nasıl muhatap almışız biz bunu da, üçlü imzanın
altında Forumun Forum Başkanı olarak Ali Sarıkaya diye
birinin ismi var değerli arkadaşlarım? Bu 22 maddeden
oluşan Anlaşmanın içerisinde gelsin Hükûmet, gelsin AKP
sözcüsü, bir defa bu Forumun amacını gösteren madde göstersin bana.
Amacı olmayan, işlevi belli olmayan bir anlaşmayı siz
getirmişsiniz Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunuyorsunuz.
Bu kadar ciddiyetsizlik olmaz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bununla da
yetinmiyorsunuz, bu Forumun ne yapacağı belli değil, işlevi
belli değil, ne yapar, ne eder, çerçevesi nedir, amacı nedir, hedefi
belli değil, belli olmayan bir forumun anlaşmasını bize
onaylatmaya çalışıyorsunuz.
Komisyonlarda tartışılmış, Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüleri çok güzel gerekçeler sunmuşlar ama siz dinleme
gereğini bile hissetmemişsiniz. Çünkü emir öyle geliyor, Bu
imzalanacak, bu komisyonda kabul edilecek ve Meclise inecek. diye geliyor. Bu
yanlıştır değerli arkadaşlarım.
Bakın, Forumun amaç, işlev ve görevleri Forumun
anlaşma metninde olmadığı gibi, Forumda görev yapan üst
düzey yöneticilere Anlaşmanın 10 ve 11inci maddeleri uyarınca
kendi yetki sınırları içinde ve resmî görevleri çerçevesinde
yaptıkları tüm eylemlerden, sözlü ve yazılı ifadelerden
dolayı yargı muafiyeti tanınmıştır. Böyle bir
zırha büründürüyorsunuz. Kimdir bu Forum, bu Başkan kimdir; ne
yapacak, ne edecek, ülkemize katkısı ne olacak, dış dünyaya
açılımı ne olacak belli mi? Bu zırha büründürdük. Ha, bir
tek eksiği var, bu insanlara dinleme muafiyeti de sağlayın,
Telekulak uygulanamaz. deyin bu anlaşma metnine, Yargı ve
bakanlık izniyle dinlenemez. deyin. Bunu eksik
bırakmışsınız değerli arkadaşlar.
Ayrıca bakın, Anlaşmanın 6ncı
maddesinin birinci fıkrası, yasaları hiçe sayan para
operasyonları yapmak hususunda imtiyazlar vermesidir. Yani kendi bizim
yasalarımızı çiğnetme hakkına bunlara muafiyet
tanımayı nasıl kabul edebilirsiniz siz? Bu Anlaşma metni
sizin içinize, vicdanınıza siniyor mu? Okumuyorsunuz çünkü, Komisyon
okumuştur, belki üç tanesi, belki ilgili bakan biliyordur ama
arkadaşlar el insaf, bu kadar geniş imtiyazlar tanınan bir yasa,
ne olduğunu bilmediğimiz, işlevini bilmediğimiz,
amacını bilmediğimiz bir kuruma verilmez. O nedenle, biz bu para
operasyonlarıyla beraber, tanınan
bağışıklıklarla birlikte endişeliyiz çünkü bu
ülkede yaşanan Deniz Feneri vurgunu vardır, bu ülkede yaşanan
kutsal dinimizi istismar ederek para toplayan İslami holdingler soygunu
vardır.
Siz bundan birkaç ay önce vakıfların para transferini
sağlayan yasayı getirip geçirmediniz mi? Bundan çok önceleri Deniz
Feneri gibi derneklere vergi muafiyeti sağlayan, gıda bankası
yapma esasını getiren yasayı, kararnameyi getirmediniz mi? Bu
onların benzeriyse biz endişe duymakta haksız mıyız?
Çıkın bizi tatmin edin. Tatmin edemezsiniz. Sözcünüz seksen ülke
diyor, Sayın Bakan elli yedi ülke diyor IKÖye kayıtlı. Bir karar
verin, karar. Bunda bile çelişkidesiniz.
AHMET YENİ (Samsun) Dinlemediniz ki, topluluk ayrı,
ülke ayrı.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Tutanaklara bakarsan ne ifade
ettiğini görürsün. İşin amacını saptırma, sen
bana cevap ver eğer yüreğin tutuyorsa. Forumun amacı belli
değil, çerçevesi belli değil, işlevi belli değil, para
operasyonu yapma yetkisini bu kuruma niye veriyorsun? Türkiye Cumhuriyetinde
uygulanan yasaların çerçevesinden bu Forumun yetkilerini niye
çıkarıyorsun? Bana bunun cevabını ver. Ne
yapacağının cevabını ver. Ama tutturmuşsun
sayıyla uğraşıyorsun.
Değerli arkadaşlarım, bu yasanın hukuksal
temeli yoktur. O nedenle, biz böyle bir Forumun Türkiyede kurulmasından,
İstanbulda kurulmasından memnun oluruz, buna destek de veririz ama
çerçevesi iyi çizilmiş, yasal dayanakları olan biçimde gelirse Evet.
deriz.
Bu yasayı lütfen geri çekin. Grup
başkanlarınız bir daha incelesinler ve çerçevesi
çizilmemiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) -
bu yasayı maalesef Türkiye
Büyük Millet Meclisini alet ederek çıkarmayınız değerli
arkadaşlarım.
Son günlerde bu tür çalışmalarla
uğraşırken siyasi üslup karmaşası yaşanmaya
başladı. Bugün Sayın Arınçın sözleri, geçen gün
Sayın Başbakanın sözleri
Siz bu açılımları kavga
ederek mi çıkaracaksınız, toplumsal uzlaşmayla mı
çıkaracaksınız yoksa var olan muhalefet partileriyle
uzlaşarak mı çıkaracaksınız?
OKTAY VURAL (İzmir) Dayatmayla.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Önce buna karar verin. Önümüze
bu tür değerlendirmeleri böyle içi boş değil dolu olarak
getirin.
Halkımız inim inim inlerken bu Forumun
görüşülmesini, ben, hele hele yasal dayanağı
olmadığı için uygun görmüyorum ve bu konuda
kurulmasını özlememize rağmen, istememize rağmen yasal
temelleri olmadığı için de buna destek verme
şansımızın olmadığını hepinize
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz.
Şahıslar adına İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz.
Buyurunuz Sayın Gündüz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu İslam Konferansı Örgütü Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumunun kuruluşuyla ilgili söz almış bulunuyorum.
Tabii, burada özellikle bir önceki, geneli üzerinde yapılan
konuşmalarda hariciye mensubu olan arkadaşlarımızın
ileri sürdüğü bazı konular var. Bu konularla ilgili anlaşma
metninden bazı cümleleri aynen aktaracağım.
Forum binalarının Forumun amaçlarına uygun olarak
kullanılmak şartıyla dokunulmazlığı vardır.
Forumun amaçlarına uygun olarak kullanılmak şartıyla
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Amacı ne?
Amacını göster bana.
İSA GÖK (Mersin) Hangi madde, maddeyi söyler misiniz.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Belirtilen imtiyazları
kullanırken Forum, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin tavsiyelerine uyacak ve
bunları kendi amaçlarının gerçekleşmesine uygun
oldukları ölçüde dikkate alacaktır, Bu
bağışıklıktan yararlanılarak ithal edilen mallar
-ne satış ne hibe yoluyla- Türk Hükûmetince onaylanan koşullar
dışında elden çıkarılmaz. Şimdi, Forumda Türk
uyruklular dışında sürekli görev yapan personel
aşağıda belirlenen ayrıcalık ve
bağışıklıklardan yararlanırlar. Türkiye
Cumhuriyeti uyruklu olmayan personel. Şimdi, Forum personeline
tanınan ayrıcalık ve bağışıklıklar
şahsi ve kişisel nitelik taşımayıp Forum
tarafından kendilerine verilen görevlerin serbestçe
yapılmasını güvence altına almak içindir. Genel sekreter
Forum personelinin bağışıklığını
kaldırmak hak ve görevine sahiptir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Forum, polis tüzüklerine
uymayı sağlamak ve anlaşmayla tanınan ayrıcalık
ve bağışıklıkların kötüye
kullanılmasını önlemek amacıyla iş birliği
yapar. Bütün bu meselelerde, aynı şekilde, kendilerine tevdi edilen
paranın kullanılmasıyla ilgili de sınırlamalar var.
Ben bunu niçin söyledim? Bir defa, Bunun statüsü nedir?
diyorlar. Statüsü: Malezyada yapılan zirve konferansında alınan
bir kararla kurulmuş, sonra Baküde yapılan genel kurulda Ali
Sarıkaya
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Kardeşim anlaşmada
amaç yok. Amaç söyle amaç!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
Ali Sarıkaya oy
birliğiyle seçilmiş
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Amaç söyle amaç.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
ve 2005te alınan bir kararla
da bu Forumun Türkiyede İstanbulda kurulması
kararlaştırılmıştır.
Şimdi, buranın amacı nedir? Bakın, bu Forumun
amacı: Yine Taifte alınan, 3üncü Zirve Konferansında
alınan bir eylem planı var. Bu Forumun yol haritasını o
eylem planı belirler. O eylem planında
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Burada bulunması
gerekmiyor mu? Amacın burada bulunması gerekmiyor mu?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
İslam ülkeleri
gençliğinin
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Anlaşmada bulunması
gerekmiyor mu?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
birbirleriyle
dayanışmasını ve kaynaşmasını sağlamak,
kültürel alışverişte bulunmak
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Kira sözleşmesi yapar
gibi yaparsanız
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
bunların Medeniyetler
Arası Diyalog sadedinde, özellikle Türkiye'nin Batı medeniyeti
tecrübesini İslam ülkelerinin gençliğine aktarmak.
Dolayısıyla
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Nerede yazılı,
nerede?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Burada var, okuyun siz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Nerede yazıyor, nerede?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Taifte zirve
toplantısında alınan kararları okuyun. O eylem
planını alın, okuyun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Anlaşmada göster.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Anlaşmayı okuyun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Doğru söylemiyorsunuz,
doğru söylemiyorsunuz!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) O yüzden, gerekçelerini okuyun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Anlaşma önümde bak,
doğru söyle.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Evet, evet, hepsi var, eğer
dikkatli okursanız var ama görmezseniz göremezsiniz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bakan da doğru
söylemiyor, sen de doğru söylemiyorsun.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Dolayısıyla, statüsüne
gelince, bunun statüsü: İSEDAKın statüsü neyse, IRCICAnın
statüsü neyse
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Toplumu kandırmayın.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
İslam ülkeleri
İstatistik, Ekonomi ve Sosyal Araştırma ve Eğitim
Merkezinin statüsü neyse bu Forumun statüsü de aynıdır.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Senin demenle olmuyor.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Aynı zamanda bu Foruma
tanınan ayrıcalıklar sadece İslam Konferansı Örgütüne
has değil, bütün uluslararası misyona sahip diplomatik kurumlara
tanınan hak ve görevler çerçevesindedir. O yüzden, bakın, biz
Birleşmiş Milletlerde Güvenlik Konseyine seçilirken Avusturyadan
daha fazla oy aldık. Burada İslam ülkelerinin Türkiyeye olan
desteğini unutmayın. Kaldı ki benim sözümde elli yedi tane ülke
İslam Konferansına üye, seksen tane de Müslüman topluluk, diğer
ülkeler bünyesinde yaşayan Müslümanların hak ve hukukunu da kendi
sorumluluk alanı içerisine alan bir uluslararası diplomatik misyona
sahip kuruluş. Dolayısıyla Avrupa Birliğine giriş, Avrupa Birliğine yürüyüşümüzde de yine
İslam ülkelerinin Türkiyeye desteği gerçekten her türlü takdirin
üzerindedir. Onlar bile, Türkiye İslam dünyası ile Avrupa
arasında köprü konumuna geleceği için bundan ziyadesiyle memnunlar.
Bundan daha güzel hangi gaye, hangi amaç bekleyebilirsiniz?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Amaç nerede, amaç nerede?
Senin söylemenle olmuyor bu iş.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Var, var; dikkatli okuyun siz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sen Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üzerinde değilsin.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) O yüzden, değerli milletvekilleri,
biz bu kanun tasarısının bir an önce Meclisimizden
çıkmasına ve İslam Konferansı Örgütü zirvesinde, Forumun
Genel Kurulunda da benimsenerek hayata geçirilmesinde büyük nispette fayda
görüyoruz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Anlaşmayı oku da
öyle gel.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) O yüzden, desteğimizin ve
oyumuzun renginin belli olduğunu belirtiyor, hepinize en derin kalbî selam
ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gündüz.
Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Konuşmayacağım.
BAŞKAN Peki.
Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Taner ve
Sayın Gök sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Taner.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, biraz önceki
konuşmanızda neden masrafların yüzde 50sinin Türkiye
Cumhuriyeti tarafından karşılanacağını
açıkladınız ama sorumun devamı olan Toplam ne kadar bir
bütçe ayrılmıştır, tahminî bütçe nedir ve şu ana kadar
ne kadar harcama yapmıştır. kısmına cevap vermediniz.
Cevabınızı bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Sayın Gök...
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, bu türden
anlaşmalar devletin egemenlik hakkından belli oranlarda feragati
gerektiren anlaşmalardır. Burada, kanunda bu feragat
oranının net olarak belirlenme zorunluluğu vardır. Genel
anlamda amaç kısmı yer almayan veya yapacağı faaliyetlerin
teker teker saptanmaksızın bir devletin
hükümranlığından feragati nerede görülmüştür? Böyle bir
örnek var mı?
Statüden bahsediliyor. Statü belgesinin oluşturulması ve
bu statü belgesinin değiştirilmesi yetkileri hangi kurula ait? Siz
yasayla genel yetkiyi verdikten ve esasın statü olduğunu belirttikten
sonra, o statünün değişmezliğini nasıl
sağlayacaksınız? Bu, peşinen bir feragat.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.
Sayın Elekdağ
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bakınız, bu Anlaşmayla
uluslararası bir kuruluş kuruluyor İstanbulda,
uluslararası bir kuruluş. Yani bir büyükelçilik gibi, diplomatik
kuruluş gibi her türlü ayrıcalık ve bağışıklıklardan
yararlanıyor bu. Bu ne demek? Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bu diplomatik
kuruluş için bazı haklarından feragat ediyor, bunlara
bağışıklık tanıyor.
Şimdi, böyle bir kuruluşun muhakkak ki amaç ve
yetkilerinin belirtilmesi lazım. Sayın Bakan, böyle bir
kuruluşta amaç ve yetkiler belirtilmediği takdirde istismar edilir
dokunulmazlık ve bağışıklıklar. Diyeceksiniz ki:
Bizim bu kuruluşa itimadımız var. Bizim de var, bizim de var
ama Türkiye Cumhuriyeti bazı haklarından feragat ettiği andan
itibaren bunu muhakkak ki bir sınırlamaya alması lazım.
Burada bir eksiklik var.
O bakımdan, yani burada bir sağırlar diyaloğu
yapıyoruz Sayın Bakan. Biz burada, bu kuruluşun işlemesini
istiyoruz, sağlam hukuki temeller üzerine kurulmasını istiyoruz.
Yani amacımız budur, herhangi bir şekilde bunu kösteklemek
değildir. Yani bu açıdan neden bakmıyorsunuz bu konuya, bu
açıdan neden değerlendirmiyorsunuz?
Burada, muhalefetten gelen bütün öneriler muhakkak ki ters yüz mü
edilmelidir? Efendim, muhakkak ki bunların arkasında birtakım
politik amaçlar var ve bunlar halisane amaçlar var diye bunlara hayır
mı demek lazım muhakkak ki? Burada söylediğimiz her söz
doğrudur. Bakınız, bunun içinde, bakın, 1inci, 2nci,
3üncü, 4üncü, sona kadar bakın bütün maddelere, amaçlar yoktur bir kere,
en azından. Yani hadi bırakalım, efendim, bu kuruluşun mali
bakımdan yapacağı, bütün hareketler, bütün muameleler gene
çıksın, bizim, efendim mali mevzuatımızı haleldar
etsin, bunu da bıraktık bir tarafa. Fakat, yani amaçları olmayan
bir uluslararası anlaşmayı zatıaliniz gördünüz mü hiç
hayatınızda? Böyle bir durumu nasıl
yakıştırıyoruz biz buraya? Bunu alalım geriye, biraz
üzerinde çalışalım, doğru dürüst yapalım, getirelim,
geçirelim buradan Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Buyurunuz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Tanerin bütçeyle ilgili konusu tabii teknik bir konu,
bütçenin miktarı, ona yazılı olarak cevap vereceğiz. Tabii,
Türkiyenin bunu ev sahibi ülke olarak yarısını
karşılıyor olması, kalan yarısı da diğer üye
ülkelerin aidatlarından karşılanacak, o kısmı öyle.
Ama bütçe miktarı tabiatıyla teknik rakam, şu ana kadar ne
harcanmış onu size yazılı olarak bildireceğiz.
Sayın Gökün ve Sayın Elekdağın üzerinde
hassasiyetle durduğu feragat meselesiyle ilgili olarak da
Şimdi,
tabii, bir anlaşma metni daha önce yani Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanı, İslam Konferansı Örgütü Genel
Sekreteri ve bir de İslam Konferansı Örgütünün talebiyle burada seçilmiş
olan, başkan olarak seçilmiş olan, organları itibarıyla
seçilmiş olan Ali Sarıkayanın da burada imzasının
bulunması, o Anlaşma metninde, o şekilde İslam
Konferansı Örgütünün talebi üzerine olan bir durum. Bu konu da daha önce
bazı milletvekillerimizin yazılı soru önergeleriyle de zaten
cevaplandırılmış yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer üyelerinden bazıları tarafından bu soru
Dışişleri Bakanımıza sorulmuş bunun neye
dayandığı, nasıl olduğu şeklinde ve o da zaten
cevaplandırılmış.
Şimdi, feragat meselesiyle ilgili
Tabii, anlaşma
metninde Tüzükün amaçları vesairesi yer almıyor ama şimdi izin
verirse Sayın Başkan, ben size
Elimde Tüzük var. Bu Tüzük, tabii 57
tane ülkenin, biraz önce de söylediğim toplantıda, Baküdeki
toplantıda dile getiriliyor, tartışılıyor,
organları seçiliyor orada ve Tüzük şu, 57 ülke tarafından kabul
edilen Tüzükün amaçları şu:
1) İslam Konferansı Örgütü bölgesi ülkeleri
gençliğinin karşılaştığı sosyoekonomik,
ahlaki ve kültürel problemlerinin çözümünü kolaylaştırmak.
2) İslam Konferansı Örgütüne üye ülkelerin gençleri
arasında karşılıklı anlayış, tecrübe ve
fikir teatisini desteklemek.
3) İslam Konferansı Örgütü ülke gençliği ve gençlik
örgütlerinin kendi ülkelerinde ve daha geniş bölgede toplumsal hayata
aktif katılımlarını artırmak.
4) İslam Konferansı Örgütü gençliğinin ortak
problemlerinin çözümünde hayati önem taşıyan bölge gençlik sivil
toplum kuruluşları arasındaki dayanışmayı
desteklemek; ortak kültürel değerler ve ahlaki prensipler zemininde
aktivitelerini birleştirmek, ekonomik ve sosyal kalkınma, teknik
iş birliği, kültürel alışveriş ve diğer aktivite
alanlarında dayanışmayı desteklemek.
5) Uluslararası düzeyde medeniyetler arası diyaloğa
ve hoşgörüye hizmet etmek durumunda olan farklı ülkelerden STKlar,
hükûmetler arası ve hükûmetlerden bağımsız kuruluşlarla
ortak hareket etmek.
6) Söz konusu ülkelerin gençliğinin problemlerine çözüm
yollarının bulunması.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakan, kanun
tüzüğe bağlı olmaz, tüzük kanuna bağlı olur.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Gençlik STKları arasındaki iş
birliği, diyalog ve dayanışma ilkelerine uygun,
karşılıklı ortak projeler geliştirmek.
Şimdi, deminden beri değerli milletvekillerimizin
işaret ettiği husus, yani bunun ne amaca hizmet ettiği, ne
olduğu, amaçlarının ne olduğu, bunun açık
olmadığı şeklinde. Ben size bu Gençlik Örgütünün
amaçlarını Tüzükünden okudum en açık, en sarih bir
şekilde. Bu şekilde tutanaklara da geçmiş oldu. Sonuçta elli
yedi tane İslam Konferansı Örgütü üyesi ülkenin uluslararası
hukuk çerçevesinde Türkiyenin de taraf olduğu bir anlaşmanın,
sözleşmenin tarafı olarak belirlenmiş, amacı
belirlenmiş, bir tüzüğü oluşturulmuş, organları
kurulmuş, oluşturulmuş, başkanı seçilmiş onlar
tarafından ve Türkiye de böyle bir gruba, böyle bir gençlik organizasyonuna
ev sahibi ülke oluyor. Yani Türkiye ilk defa bu tür bir organizasyona ev sahibi
ülke olmuyor ki. Demin ben arz ettim, açıklık da getirdim. Yani
Türkiyenin daha önceden hangi tarihlerde, hangi anlaşmalar gereği
hangi sözleşmelere, hangi gruplara, hangi faaliyetlere, bu manada
organizasyonlara ev sahibi ülke olarak taraf olduğu ve anlaşma
imzaladığı ve bu sözleşmelerin, bu anlaşmaların
yüce heyet tarafından burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
kabul edildiğini de söyledim. Bu da böyle bir şey.
Dolayısıyla bunun altında başka bir şey aramak, yani
işte, amacı belli değil, ne olduğu belli değil
şeklinde birtakım aslında beyanların çok da doğrusu
bir mesnede dayanmadığını düşünüyorum. Elbette ki
muhalif düşünceye saygı duyarım, yani öneri olursa bunların
desteklenmesi yönünde de elbette ki birtakım gelişmeler
yapılır ama iş aslında vazıhtır. Yani Türkiye
Cumhuriyeti burada hükümranlık haklarından feragat edip de ne
uluslararası sözleşmelere aykırı ne uluslararası
hukuka aykırı ne de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
dışında herhangi bir iş ve eylemde bulunuyor. Sonuçta,
biraz sonra bu oylanacak ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdiri neyse o
gerçekleşecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakan, bu
organizasyon değil, hükmi şahsiyet veriyorsunuz, hükmi şahsiyet!
Bu organizasyon değil, konferans değil.
BAŞKAN - Komisyon söz istemiştir.
Buyurunuz Sayın Ceylan.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) Sayın Başkanım,
değerli konuşmacıların konuşmalarından ve
sorularından sonra bu yargı
bağışıklığıyla ilgili hususu bir kez daha
açıklama ihtiyacı hissettim, o açıdan söz almış bulunmaktayım.
Burada biraz önce de ifade ettiğim gibi, 11inci maddede
Forumda çalışan görevlilere sınırlı ölçüde bir
yargı bağışıklığı
tanınmaktadır. Kaldı ki bu yargı
bağışıklığı sadece yabancı
çalışanlara yönelik bir bağışıklıktır,
Türk vatandaşlarına yönelik bir bağışıklık
değildir. Buradaki bağışıklık da tamamen
Birleşmiş Milletlerin diplomatik ilişkiler hakkında Viyana
Sözleşmesinde öngörülen ayrıcalık ve
bağışıklıklara yönelik uygun bir düzenlemedir. Viyana
Sözleşmesinde ifade edilen bağışıklıkların
tamamı da kullanılmış değildir. Burada sadece
görevlilerin o göreviyle ilgili, sadece görevleriyle ilgili olarak
yazılı ve sözlü beyanları kapsamında bir
bağışıklıktır. Yani bu görevliler adi bir suç
işledikleri takdirde, yine Türk makamlarınca yargı
tarafından yargılanacaklardır. Dolayısıyla bu tür
anlaşmalara ev sahipliği yapan ülkelerin
sağladığı bağışıklıklara
sınırlı ölçüde bir bağışıklık
getirmiştir. Bunu ifade etmek isterim. Endişe edilecek bir husus
yoktur. Tamamen uluslararası ve Birleşmiş Milletlerin öngördüğü
anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ceylan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
Bağışıklık niye Türklere sağlanmıyor?
demiyoruz ki, Amaç, çerçeve nerede? diyoruz, ona cevap verin.
BAŞKAN Sayın Elekdağ, sisteme girmişsiniz,
ne içindi acaba? Demin sorunuzu sormuştunuz net bir şekilde.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Konuşabilir
miyim efendim?
BAŞKAN Neye göre acaba?
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Bakana bir hususu soracağım.
BAŞKAN Soru-cevap bitti efendim, demin sorunuzu sordunuz.
Sistem bitti, onun için
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Bir
açıklamada bulunacağım.
BAŞKAN Yeterince açıklık oldu herhâlde.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Bir beyanda
bulunacağım efendim müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurunuz.
Bir dakika süre veriyorum.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum efendim.
Sayın Bakanım, bakınız, siz bir devlet
adamısınız, ben sizin ifadelerinizde birazcık hikmet
aradım, yani sağduyu aradım. Beni mazur görün ama bunun
kırıntısını göremedim, af buyurun.
Şimdi bakınız efendim, deminden beri konuşuyorsunuz,
size sormuş olduğumuz soru şudur: Bu Anlaşmada, bu
Anlaşmanın amaçları, yetkileri var mıdır, yok mudur?
Siz bize bir tüzük okudunuz fakat bu Tüzüke burada hiçbir şekilde
atıfta bulunulmuyor Sayın Bakanımız, yok.
Şimdi, bakınız, Viyana anlaşmalar hukukuna
göre bir anlaşma yorumlanırken ilk önce o anlaşmanın
içindeki metindeki ifadelere bakılır, doğrudan doğruya o
alınır yorumlanmandan evvel. Burada herhangi bir şekilde bir amaç
yok. Amacı olmayan bir anlaşma olur mu Sayın Bakan, bunu size
soruyorum lütfen.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Şimdi 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Madde üzerinde, gruplar adına, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bana göre
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu önümüze getirilen Anlaşmayı
onaylamamalıdır. Eğer okuduysanız -ki okumuşunuzdur-
ben sizin de gerçekten içinize sindiğini zannetmiyorum. Parlamenter
demokratik rejimle idare ediliyoruz. Yasama, yürütme, yargı üçgeni
çerçevesinde iktidar partisi mensubu milletvekillerinin Hükûmetten gelen kanun
tasarılarına, Hükûmetin yaptığı uluslararası
anlaşmalara müspet bakması, olumlu görmesi, müspet oy vermesi makul
karşılanabilir ama bana göre bugün önümüze getirilen
Anlaşmanın makul karşılanacak, müspet bakılacak bir
yanı yoktur sayın milletvekilleri. Hukuki zemini son derece kaygan ve
muğlaktır. Yürürlükteki yasalarımızı zorlayacak,
Türkiyedeki devletin diğer görevlilerini bu Forum yöneticileriyle ilgili,
Forum faaliyetleriyle ilgili çok zora sokacak bir iş yapıyoruz.
Şimdi arkadaşlar, ısrarla amaç, amaç, amaç diyor.
Ortada, metinde amaçla ilgili tek kelime yok. Sayın Bakanın
okuduğu altı madde de çok klasik, klişe laflar.
Şimdi, bu Forumun
Sayın Elekdağ, tümü üzerinde
konuşma yaparken çok net ve çok güzel açıkladı. Biz İslam
Konferansı Örgütünden, onun üyesi olmaktan şikâyetçi falan
değiliz. Burada hiçbir tereddüt yok ama bu Forum, İstanbulda merkezi
olacak bu Forum o kadar olağanüstü ayrıcalıklarla, muafiyetlerle
bezenmiş ki ne milletvekili dokunulmazlığı bu kadar
ayrıcalıklı ve özel ne de Sayın Komisyon
Başkanının atıfta bulunduğu gibi Viyana
Sözleşmesinden kaynaklı. Viyana Sözleşmesi -biz de biraz
sağa sola baktık- hiçbir şekilde elinde her çeşit para
bulundurmaya, fonları serbestçe girip çıkarmaya cevaz veren bir
sözleşme değil, bizim sorup, soruşturduğumuz,
incelediğimiz kadarıyla.
Bu metin birçok bakımdan sakattır. Ben size daha net
söyleyeyim. Bu metnin tümü benim başımı ağrıtıyor
ama 4, 5, 6, 14, 18 ve 22nci maddeleri benim midemi bulandırıyor.
Lütfen, bu işaret ettiğim maddelere en azından bir bakın.
Ha, şimdi, bizim tereddüdümüz ne, onu da söyleyeceğim.
Bir de bu arkadaşların da işaret ettiği gibi muğlak,
amacı, kapsamı, hududu, sınırı belli olmayan
olağanüstü geniş yetkileri hem mali bakımdan hem sosyal, siyasi,
çalışma, faaliyet alanı bakımından bir Foruma verince
Elbette ki elli yedi Müslüman ülkenin iş birliğinden hoşnuduz.
Ama elli yedi Müslüman ülke içinde tek laik demokratik rejimle idare edilen,
cumhuriyetle idare edilen Türkiye'nin de bu diğer elli altı Müslüman
memleketi gibi olmasına yönelik bir iş tutulacağından
işin doğrusu benim endişem var. E, niye var? Çok bilinen bir
gerçek ki, Türkiye muhtelif cemaatlerin, tarikatların cirit
attığı bir ülke. Bu tarikat ve cemaatlerin bir kısmı,
hakikaten, fevkalade radikal kökten dinci eğilim içinde. Bir
kısmı, belki bir parça daha onlara göre mutedil. Bunları
kategorize etmek mümkün.
Bakın, şimdi, ben size bir şey söyleyeyim: Suudi
Arabistan, her sene 50 milyar dolar civarındaki bir parayı kendi
ideolojisini yaymak üzere dünyanın muhtelif ülkelerindeki sivil toplum
örgütlerine, derneklere, vakıflara, tarikat ve cemaatlere bir şekilde
tevzi ediyor. Bu çok kesindir.
HÜSNÜ ORDU (Konya) - Nereden biliyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Nereden mi biliyorum? Yani bu
Amerikan Dışişleri Bakanlığının 1998
yılında yayınladığı Orta Doğu Raporunda
var. (Gürültüler)
Yahu niye rahatsız oluyorsunuz?
Şimdi, şöyle mi düşünülüyor: Şimdi, bu 4 bin
vakıf, dernek, sivil toplum örgütünün hepsi Türkiyede değil ama
Türkiyede de muhtemelen bir yüz elli, iki yüz tane var. Biz şimdi, bu yüz
elli, iki yüz tane vakfa, derneğe, sivil toplum örgütüne oradan transfer
edeceğimize, İstanbula, bu Foruma bu parayı yollarız, bu Forum
da eşit, adil bir şekilde Türkiyedeki muhtelif cemaatlere,
tarikatlara, derneklere, vakıflara vesaireye bu paraları tevzi eder
ve daha merkezî, daha düzenli bir şekilde paramız Türkiyede
istediğimiz istikamette harcanır. mı diye düşünülmüş?
Bunu merak ediyorum.
Bu kanunun, Sayın Bakan, bir saçmalığı da
şu: Bütçesinin yüzde 50sini Türk Hükûmeti üstlenmiş. Derse ki
İslam Konferansı Örgütü: Biz buna yıllık 30 milyar dolar
koyuyoruz kardeşim. Sen de bir 30 milyar koyabilecek misin orada?
Koyamazsın; olmaz, yanlış; hep yaptığınız
gibi. Yedi yılınız bitti, sekizinci yıla girdiniz, yedi
yılda bir gram akıllanmamışsınız!
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Elli yılda
akıllanmadı CHP!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu Hükûmetinizin getirdiği her 3
yasadan 1 tanesi, en az 1 tanesi Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Bu
uluslararası Sözleşmeyi de biz, eminim ki Anayasa Mahkemesine
getireceğiz. Bu birçok bakımdan aykırı. Bunun yürürlükteki
yasalarımızla bağdaşması hiçbir şekilde mümkün
değil.
Şimdi, iktidar partisi sözcüsü 4üncü maddenin ilk cümlesini
okuyor; gerisini de okusana: İdari, adli, hiçbir şekilde bu binalara,
kişilere bulaşılamaz
Yani bu kadar olağanüstü
ayrıcalığı kime veriyoruz? Şimdi, bu akşam Kurtar
Vadisi oynuyor televizyonda. Şimdi, Ali Sarıkaya -Sayın
Elekdağ da söyledi- Politik kriz çıkan illere tim
göndereceğiz. demiş. Şimdi bu Ali Sarıkayaya sormak
istiyorum: Buraya Mematiyi mi gönderecek, Polat Alemdarı mı
gönderecek? Ne timi gönderecek? Böyle bir şey olur mu kardeşim? Nedir
bu, nasıl bir kafa bu? Ne timi gönderiyorsun? Yani ne timi göndereceksin
oraya? Şimdi, bunu merak ediyoruz.
Şimdi, Türkiye'de, Türkiye merkezli yeni bir NDI modeli mi
üreteceksiniz? Yeni bir NDI mı yaratıyorsunuz Türkiye'de? Bölgesel
bir NDI mı kuracaksınız? Ne kuracaksınız? Bu
muğlak. Bu anlaşılmaz. Bu, hani bazı filmler vardır,
insanlar robot yapar, sonra robotlar çok gelişir ve kendilerini üreten
insanları bitirirler
Gene bir lastik reklamı vardır, sayın
milletvekilleri: Kontrolsüz güç güç değildir. Bu Forum kontrolsüz bir
mekanizmadır, hiçbir şekilde kontrol edilemeyecek bir
mekanizmadır. Bu kadar ayrıcalık, bende, ister istemez
kapitülasyonları çağrıştırıyor. Böyle şey
olur mu! Yani, siz, Türkiyenin en büyük şehrinde, hem mali olarak hem
siyasi olarak hem adli olarak olağanüstü ayrıcalıklı, imtiyazlı
bir merkez kuracaksınız. Neye hizmet ettiği belli olmayan,
amacı belli olmayan bir merkez kuracaksınız. Amacını
Başkanı gerçi açıklamış; tim gönderecekmiş
politik kargaşa olan ülkelere ve başka bir şey
söyleyememiş. Bakın, şimdi, adamı başkan
seçmişler elli yedi tane ülke, adamın bir cümlesi var, o da tim üzerine
Politik kargaşa olursa biz tim göndereceğiz. diyor. Ya bu böyle
olmaz ki, barış elçisi göndereceğim de, bir şey de yani. Bu
niyet belli, anlayış belli. Çalışanlarının
maaşından vergi muafiyeti
Niye alıyorsunuz? Niye
alıyorsunuz? Yani, Türk çalışanlar da olacak orada, bundan
vergi
Yani bu, Türkiyede istediği gibi tevzi edecek, istediği kadar
parayı getirip istediği gibi dağıtabilen, tevzi edebilen,
-yasa dışı yapabilir- yasal bir diplomatik şey var mı
Türkiyede, büyükelçilik var mı? Onlar bile bir yasa çerçevesinde mali
olarak bu paraları tevzi ediyorlar, dağıtıyorlar.
Bu, çok şüphelidir. Gerçekten, ben size rica ediyorum,
hepimizin vatansever olduğundan bir gram tereddüt etmem, iktidar partisi
milletvekillerinin tümünün, hepinizin vatansever olduğuna inanıyorum,
ama ben, bu belgenin, bu uluslararası anlaşmanın bir
vatanseverlik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
duygusuyla, şuuruyla
bağdaşık olduğunu düşünmüyorum. Bu
yanlıştır. Evet, Hükûmet sizin hükûmetiniz olabilir, size
sormadan bir anlaşma imzalamış olabilir, sorması da
gerekmez ama burası da Meclistir kardeşim. Hükûmetin kapıkulu
askerleri oturmuyor burada! Burada, Hükûmeti denetlemekle mükellef olan Türk
milletinin seçkin temsilcileri oturuyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz, Hükûmetin emir kulu değiliz, inanıyorum ki
siz de değilsiniz ve inanıyorum ki bu Anlaşmayı reddederek
tarihî bir görev yapacaksınız.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Altay.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gündüz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde sizleri
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Bir defa şunu arz edeyim: Anayasamızın
90ıncı maddesi son paragraf: Uluslararası anlaşmalarla
ilgili kanunlar Anayasa Mahkemesine götürülemez.
Öbür taraftan, Anlaşmanın kendi maddeleri içerisinde gerçekten
amaç maddesi diye bir madde yok.
Değerli arkadaşlarım, ben, İslam
Konferansı Teşkilatı Parlamenterler Meclisi Türk Grubu
Başkanıyım. Burada 2 tane değerli arkadaşım var,
Hatay Milletvekilimiz, Cumhuriyet Halk Partisinden Abdulaziz Bey, Kütahya Milletvekilimiz
Alim Bey. Kendileriyle çok uyumlu, çok verimli, gerçekten
karşılıklı sevgi ve anlayış içinde bir görev ifa
ediyoruz. Huzurlarınızda kendilerine teşekkür ediyorum.
Şimdi, Anlaşmanın metninde gerçekten amaç maddesi
diye bir madde yok, onda katılıyorum size. Ancak Türkiye Büyük Millet
Meclisine
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Demin inkâr ediyordun!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bir dakika
Başbakanlığın, Hükûmetin sevk ettiği
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Var diyordun!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bakın, gerekçede ne
yazıyor: Bir, bir defa bu Forumun adı İslam Konferansı
Örgütü ve İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği
Gençlik Forumu. Bir defa, adında zaten var.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Beş dakika önce var
demedin mi sen?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Öbür taraftan, Hükûmet şöyle
diyor, bakın: Çeşitli ve farklı medeniyetlere mensup gençler
arasında kültürler arası diyaloğun geliştirilmesi
amacıyla sürdürülebilir bir uluslararası mekanizma tesis edilmesi
öngörülmektedir. İslam Konferansı Örgütünün ve Türkiye ile İspanyanın
öncülüğünde tesis edilen ve bilahare Birleşmiş Milletler Örgütü
bünyesinde sekreterya hizmetleri yürütülmeye başlanan Medeniyetler
İttifakı faaliyetlerine verdiğimiz desteğin de bir kere
daha teyit olacağı düşüncesiyle bu Forum Meclisimize sevk edilmiştir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Hayırlı uğurlu
olsun!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Öbür taraftan, bakın, böyle bir
kanun hazırlanırken Dışişleri Bakanlığı
Hukuk Müşavirliği bunu devletin tüm ilgili birim ve
kuruluşlarına yazar. Bir yıl süreyle oralarda incelendikten
sonra, onların düşünceleri de bir araya getirilerek
değerlendirilir, sonra Dışişleri Bakanlığı
bu yasayı hazırlar ve Hükûmete sunar. Böyle bir gelişme bir
yıl süreyle bütün kurumlara, kuruluşlara gönderilmiş, aleyhte
hiçbir bilgi gelmemesi üzerine Dışişleri
Bakanlığı Hukuk Müşavirliğince bu Anlaşma
hazırlanarak Hükûmete, oradan da Meclisimize gelmiştir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teferruatı bırak,
amaç nedir, amaç?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Şimdi, aynı şekilde,
bakın, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi; bunlar,
aynıyla onlarda olan şey burada da aynıyla vakidir.
Öbür taraftan, bakın, yine, Dışişleri
Bakanlığımız bu Forumun böyle bir yasayla Meclisimize
intikalindeki amaçları ifade ederken şöyle söylüyor: Ülkemizin
farklı kültürler arasında karşılıklı
anlayış, saygı ve hoşgörüyü geliştirme yönünde çaba
sarf ettiği ve Birleşmiş Milletler bünyesindeki Medeniyetler
İttifakı Projesinin Eş Başkanlığını
yürüttüğü göz önünde tutulduğunda, İslam Konferansı Örgütü
Gençlik Forumunun İstanbulda faaliyet göstermesinin dış
politika hedef ve çıkarlarımız bakımından ilave bir
kazanım teşkil edeceği açıktır.
Bir başka şey daha söyleyeyim: Aynı buna benzer bir
uluslararası diplomatik anlaşma Avrupa Birliği Gençlik Forumu
adı altında Avrupa Gençlik Direktörlüğüyle ortak olarak
imzalanmış ve hayata geçirilmiştir. Birleşmiş
Milletler Medeniyetler İttifakı, gençlik
çalışmalarını da ortak olarak yürütmektedirler.
İsterseniz onlarla mukayese de yapabilirsiniz.
O yüzden, burada özellikle şunu bir kez daha arz etmek
istiyorum: İslam Konferansı Örgütüne bağlı kuruluşlar
olarak bizim ev sahipliği yapmamız bu bağlı
kuruluşlara çok önemli bir hadisedir. İSEDAK (İslam Ülkeleri
Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimî Komitesi), İslam
Konferansı Örgütü Tarih ve Sanat Araştırma Merkezi
İstanbulda. Bakın, yine bir başkası, İslam Ülkeleri
İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim
Merkezi Ankarada. Bir dördüncüsü de işte bu Gençlik Forumudur. Biz bütün
bunların anlaşmalarını, geçmişte olduğu gibi,
aynen, ev sahibi ülke sıfatıyla yapmışız.
Bir de diyorlar ki: Niye yüzde 50sini Türkiye
karşılıyor? Bakın KEİPAya, KEİPAnın bütün
masraflarını biz karşılamışız, işte
belge burada. Niye? Karadenize komşu olan ülkelerle yapılacak
ekonomik, siyasi ve ticari iş birliğinin Türkiyeye getireceği
fatura dikkate alınarak, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmemiştir.
Bunu bilgilerinize sunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O laf biraz ağır oldu.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gündüz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ayıp olmuyor mu! O laf biraz
ağır oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu hiç hoş değil.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O biraz kaba oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, biz bunu
bir yerlerden kaz gelmesi için mi
Yani İslam ülkelerini kaz yerine
koymanın bir anlamı yok.
BAŞKAN Şahsı adına Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Konuşmayacağım.
BAŞKAN Konuşmayacaklar.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kaz kim, tavuk kim? Böyle laf olur mu!
Yakışmadı!
OKTAY VURAL (İzmir) Yakışmıyor! Kaz mı
onlar yani?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sakin olalım.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, kaz olan ülkeler
hangileri, merak ettim ben, açıklarlar mı?
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyoruz sayın
milletvekilleri.
Sayın Taner ve Sayın Özdemir sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Taner.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Başkanım,
öncelikle biraz önceki konuşmanın yerinde
olmadığını belirtmek isterim. O anlaşmaya taraf
ülkelerin hiçbirisi kaz değildir, Türkiye Cumhuriyeti de onları yolan
bir ülke değildir. Bunun kayıtlara geçmesi gerekir.
Bu metne baktığımızda, metnin 22nci
maddesinde diyor ki: Bu Anlaşma Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak
düzenlenmiştir. Metinlerin yorumlanmasında bir uyuşmazlık
olması hâlinde İngilizce metin geçerli olacaktır. Şimdi
sormak istiyorum, neden yüzde 50 masraflarını
karşıladığımız Forumun, Anlaşmanın
orijinal metni Türkçe değil de veya 57 ülkeden çoğunun ana dili olan
Arapça değil de, İngilizce?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
Sayın Bakana soruyorum: Madde 17 - Adli işlerin normal
işleyişini kolaylaştırmak için, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Forum, polis tüzüklerine uymayı sağlamak ve Anlaşma
ile tanınan ayrıcalık ve bağışıklıkların
kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla işbirliği
yapacaklardır. deniyor. Polis tüzüklerinden ne kastediliyor? Bu
Anlaşma o kadar gelişigüzel hazırlanmış ki bu maddede
bile Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu, Pasaport ve Yabancılar Kanunu, yakalama ve gözaltına
alma gibi mevzuatları mutlaka belirtmesi gerekirken sadece polis
tüzüklerine uymayı sağlamak gayriciddi
hazırlandığını gösterir. Bu konuda bir açıklama
yaparsanız memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, efendim, deminden beri gerçekte çok da konunun özüyle
ilgili olarak değil de, hep başka yöne çekilmek suretiyle
birtakım isnatlar yapılıyor. Hem Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
hem Türkiye devleti aslında birtakım konularla isnat ediliyor. Yani
hiçbir ilişkisi olmadığı hâlde Suudi Arabistanın,
dünyada bilmem hangi örgütlere yaptığı bağışlardan
bahsediliyor, o konu bununla ilişkilendiriliyor. Bunlar tabii, doğru
değil. Bir kere, bu bir NGO veya bir sivil toplum kuruluşu
değil, bu bir uluslararası örgüt statüsünde, uluslararası hukuka
tabi. Burada masrafların nasıl karşılanacağı,
biraz önce söylediğimiz gibi, yüzde 50si ev sahibi ülke Türkiye
tarafından, yüzde 50si üye ülkelerin aidatlarından
yapılıyor. Burada kararlar, bu Gençlik Forumuyla ilgili kararlar
konsensüsle alınıyor. Yani Türkiye'nin taraf olduğu
birtakım uluslararası sözleşmeler ve anlaşmalar
gereğince uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye'nin de sahip
olduğu haklar var. Türkiye'nin elbette bütün bu uygulamalarla, kararlarla
ilgili hakları var. Türkiye o haklarını kullanacak ve kararlar
da konsensüsle alınıyor.
Şimdi sanki burada diğer uluslararası
kuruluşlardan veya örgütlerden farklı bir şey
getiriliyormuşçasına birtakım iddialarda bulunuluyor. Yani biraz
önce bir sayın milletvekilimiz kürsüde de söyledi. Ama benim elimde de
KEİPAyla ilgili olarak yapılan bir antlaşma var. Aynı
hükümler bütünüyle, gerek muafiyetlerle ilgili gerek vergilerle ilgili gerek
mal vesaire transferiyle ilgili gerek sansürle ilgili gerek birtakım
diğer bütün uygulamalarla ilgili aynı hükümler burada da var.
Bakın diyor ki, mesela, KEİPAda: Uluslararası
sekreteryanın resmî yazışmalarına veya diğer resmî
haberleşmesine sansür uygulanamayacaktır. KEİPAnın
hareketsiz ve hareketli resim, film ve ses kayıtlarına ve
yayınlarına sansür uygulanamayacaktır. Uluslararası
sekreterya personeli -yani diyelim KEİPAnın sekreteryasında
çalışan personelle ilgili- KEİPA tarafından kendilerine
ödenen tüm maaş ve ücretlerde vergilendirmeden muaf olacaklardır.
Şimdi ben bunun daha çok sayıda örneğini size burada
okuyabilirim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakan,
benzeşmez, demagoji yapıyorsunuz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Yani daha önce KEİPAyla ilgili olarak olursa bu
tamam, kabul
Bu Meclisin onayından geçmiş, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onayından geçmiş, uluslararası hukuka,
uluslararası sözleşmelere uygun olarak Türkiyenin
imzaladığı, taraf olduğu bir sözleşmenin hükmü ve
Meclis bunu kabul etmiş yani kanunlaşmış.
Şimdi KEIPAyla hiçbirisinde
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) İlke ve amaç belli orada.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bakın efendim, önceki anlaşmaların, sözleşmelerin
hiçbirisinde -orada da- amaç yazmıyor. Her maddede amaç yazmıyor. Ben
size buradan vakit olsa hepsini okuyabilirim. Bakın elimde, yine daha önce
IRCICAyla, SESRICle ilgili olarak yapılanların
her birinde, ben size madde madde okuyabilirim, hiçbirisinde amaca atıf
yapmıyor. Genel amaçlara değiniliyor, mesele bu. Burada da ben size
biraz önce zaten bu Gençlik Forumunun Tüzüğünü altı madde olarak
okudum. Kayıtlara da bu şekilde geçti.
Şimdi efendim, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Tanerin sorusu: Efendim, neden işte
İngilizce, Arapça, Türkçe var, niye İngilizce dili var, bu ülkeler
nece konuşuyor? Şimdi, elli yedi tane ülke, bunun içerisinde
Fransızca konuşanlar var, Arapça konuşanlar var, Türkiye
Cumhuriyeti var ve Türkçe konuşan başka ülkeler var. Şimdi, iki
tane dilde anlaşma olmadığı veya ihtilaf olduğu
takdirde de uluslararası yaygınlığı olan ve kabul
gören genel dil uluslararası ölçekte dillerden birisi, bu İngilizce.
Dolayısıyla da taraflar da bu şekilde İngilizcenin
olmasında bir beis görmemişler, bunun da hukuken herhangi bir
şeyi yok.
Şimdi, 17nci madde, Sayın Özdemirin söylediği
şey... Burada tabii yerel mevzuat ve kurallara riayet edecekler
anlamında. Buradaki polis tüzüklerine uymayı sağlamaktan
kastedilen şey zaten burada bu. Elbette ki Türkiye
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Yeterli değil efendim. Polis
tüzüğünde bunlar hiç yazmaz. Polisin giyim tüzüğü var, silah kullanma
tüzüğü var.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) İşte
ilgili mevzuat burada, kastedilen, yerel mevzuata ve kurallara riayet
edecekler, buradaki kastedilen husus budur. Dolayısıyla bu konu da bu
şekilde.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Efendim, adli işlemle polis
tüzüğünün ilgisi yok.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) Sayın Başkan
BAŞKAN Siz söz mü istiyorsunuz?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) Evet, lütfen
BAŞKAN Sayın Ceylan, Komisyon olarak buyurunuz
efendim.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; öncelikle küçük bir düzeltme yapılmasını arz
ediyorum.
Anlaşmanın Hukuki kişilik bölümünde madde 2nin
ikinci cümlesinde Forum, bağıt yapmaya, taşınır ve
taşınmaz mallar edinmeye, onları kullanmaya ve mahkemelerde dava
açmaya ehlidir. yazılmış. Hâlbuki Anlaşmanın
orijinalinde bu ehlidir ifadesi ehildir olarak yer almaktadır.
Dolayısıyla ehlidir ifadesinin ehildir olarak düzeltilmesini arz
ediyoruz. İngilizcesinde de authorize yazıyor zaten.
Dolayısıyla ehlidir ifadesinin ehildir olarak düzeltilmesini arz
ediyorum.
Bir diğer husus, bir konuşmacı
arkadaşımız aynı cümleye atıfta bulunarak buradaki
bağıt ifadesinin bağış olması
gerektiğini ifade etti. Hayır, burada doğru
yazılmış bağıt olarak, burada sözleşme
anlamında ifade edilmiş bağıt. Bu doğrudur.
Bir son husus Sayın Başkanım. Sayın
Bakanımız da ifade etti, Türkiyeyle İslam Konferansı
arasında imzalanan tek bir anlaşma değil bu Anlaşma, daha
önce 82 yılında iki tane anlaşma yapılmış. Bir
tanesi, ülkemizle İKÖ arasında İslam Tarih, Sanat ve Kültür
Araştırma Merkezinin İstanbulda kurulmasıyla ilgili,
kısa adı IRCICA olan Anlaşma. Bir diğeri de kısa
adı SESRIC olan İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar ve Eğitim Merkezinin Ankarada kurulmasına
yönelik Anlaşma. Her üç anlaşma da aynı hükümleri, aynı
metinleri ihtiva etmektedir. Dolayısıyla, bu iki anlaşma,
bahsettiğim iki anlaşma yirmi dokuz yıldır
başarıyla ve hiç sorunsuz bir şekilde yürürlüktedir.
Dolayısıyla, endişeye gerek yok diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) O dönemde AKP yoktu.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ceylan.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde, gruplar adına,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şükrü
Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Elekdağ.
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakınız, değerli arkadaşlarım,
yasanın gerekçesinde Dışişleri Bakanlığı
tarafından şu husus belirtiliyor, deniyor ki: Bu gençlik örgütü,
esas itibarıyla, farklı medeniyetlere mensup gençler ve kültürler
arasındaki diyaloğa katkıda bulunacaktır. Bu gayet
saygın, tabiatıyla, gayet güzel bir hedef. Fakat bu hedef
anlaşmada belirtilmiyor. Sorun burada çıkıyor, yani burada bir
eksiklik var.
Sayın Bakanımız Tüzükü okudu uzun uzun, fakat bu
Tüzüke hiçbir şekilde bir atıf yok değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bir uluslararası
kuruluşu kuran bir anlaşmada, muhakkak ki bu kuruluşun
hedefleri, işlevi, görevi belirtilir, bu olmadan olmaz değerli
arkadaşlarım. Burada ben eminim çok hukukçu
arkadaşımız var, uluslararası hukuku iyi bilen
arkadaşlarımız var. Söyleyebilirler mi böyle bir anlaşma
olsun ki içinde amaç, işlev ve görev belirtilmesin; yoktur değerli
arkadaşlarım böyle bir şey.
Yani, burada biz görüşlerimizi ileri sürerken bunlar partizan
görüşler değil veyahut da bu, efendim, kuruluşun
kurulmasını geciktirmek istemiyoruz, doğru dürüst kurulsun
istiyoruz, amaç budur.
Şimdi, bakınız, amaç ve işlevler
belirtilmediği takdirde ne oluyor: Amaç ve işlevler
belirtilmediği takdirde şöyle durumlarla karşı
karşıya kalıyorsunuz: İstanbulda kurulan derneğin
başkanı olan Sarıkaya, Madridde bu kültürler arasındaki
konferans sırasında bir açıklama yapıyor ve bu Anadolu
Ajansı tarafından belirtiliyor, bu, devletin resmî ajansı. Orada
diyor ki Sayın Sarıkaya: Biz timler göndereceğiz, gençlik
timleri göndereceğiz, dışarıda böyle münazaalı,
efendim, tartışmalı olan konular ortaya
çıktığı zaman. diyor. Yani dünyada çok çatışma
var İslam devletleri içinde ve arasında. Mesela bir tanesi
şimdi, bildiğiniz gibi, Afganistan ile Pakistan arasında var.
Türkiye de bu konularda etkisini göstermek istiyor. Oraya gençlik timleri götürüp
de, gönderip de ne yapacaksınız? Onlar arasında, oradaki gruplar
arasında bir anlaşma, uzlaşma mı
sağlayacaksınız? Yoksa herhangi bir şekilde oradaki
çatışmaya taraf tutarak mı katılacaksınız? Belli
değil bunlar. Yani bu işi her hâlükârda, bu şekilde görevleri,
yetkileri bir anlaşmada belirtmediğiniz takdirde çok büyük
yanlışlar yaparsınız, çok büyük suistimallere yol
açarsınız, kontrolsüz güç yaratırsınız değerli
arkadaşlarım.
Bakınız, biraz önce izah etmeye çalıştım
sizlere. Bizim bu ülkenin dünyada çok ilginç bir konumu var. Tabiatıyla
dünya değişti, değişen şartlar bizim bu konumumuzu son
derece önemli bir duruma getirdi. Söylediğim gibi yerimden söyledim,
belki tam anlamıyla anlaşılamamıştır, tekrar
ediyorum burada- soğuk savaş döneminde ve onu takip eden dönemde
Türkiyenin önemi stratejik konumundan ileri geliyordu, silahlı
kuvvetlerinin NATO içinde almış olduğu görevlerden ileri
geliyordu. Şimdi bizim stratejik önemimiz var, elimizde bizim stratejik
kozlarımız var ama bu neden ileri geliyor değerli
arkadaşlarım biliyor musunuz? Bu, bizim kimliğimizden ileri
geliyor çünkü biz çok değişik bir şeyi temsil ediyoruz dünyada.
Biz bir yol haritası gösteriyoruz koskoca bir âleme. Biz ilham
kaynağıyız, koskoca bir âlemin ilham kaynağıyız,
biz pusulasıyız. Nedir bu? Dünyada büyük bir İslam âlemi var.
1,5 milyar diyorduk, şimdi 2 milyar olmuş bu en son okuduğum
istatistiklere göre. Elli sekiz tane de aynı zamanda nüfusunun
çoğunluğu Müslüman olan ülke var. Bunlar arasında tek bir tanesi
var ki o İslami değerlerle çoğulcu demokrasiyi bir arada yürütüyor
ve bunları laik, demokratik bir sisteme oturtmuş. Böyle başka
bir ülke yok dünyada. Onun için biz bir yol haritasıyız. Bunun
önemini bilmemiz lazım, bunu takdir etmemiz lazım. İslam
Konferansı da bu bahsetmiş olduğum hususları belirtmek
için, bunun önemini ortaya koymak için, bizim için fevkalade bir platform. Biz
bunları takdirle karşılıyoruz.
Şimdi, bu itibarla, biz Orta Doğu bölgesinde lider ülke
olmak istiyoruz, eksen olmak istiyoruz, biz, efendim, merkez ülkeyiz diyen
-ondan sonra efendim- bir Türkiye diyecekse bunları, diyebilecekse, ilk
önce, efendim, hukuka riayet etmelidir, uluslararası hukuka riayet
etmelidir. Yapılan bu Anlaşma maalesef kendi hukukumuza da ters
düşüyor, uluslararası hukuka da ters düşüyor.
Şimdi, bu bakımdan
Şimdi,
arkadaşlarımız biraz önce üç tekrar okudular,
Bakanımız da -ondan sonra- bu konuda konuştu. Dediler ki: Üç
tane ayrı ayrı emsal var. Bunlarda bu hususlar söyleniyor, bu
Anlaşmadaki hususların hepsi tekrar belirtiliyor. O bakımdan
bir yanlış yok. diyorlar. Bakınız, biraz önce belirttim
tekrar; Karadeniz Ekonomik İşbirliği sekreteryasının
kurulmasına ait olan Anlaşma'da, evet, o sekreteryaya ve görevlilere
bağışıklıklar tanınmaktadır; diplomatik
bağışıklıklar, ayrıcalıklar
tanınmaktadır. O sekreteryanın binasına, içindeki evraka
vesaire filan bütün bu imkânlar tanınmaktadır fakat Karadeniz
Ekonomik İşbirliği sekreteryasının görevleri,
amaçları, Anlaşmada açıkça tasrih edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, yani o bakımdan, bundan
ilham alarak Yok, orada var, binaenaleyh biz bunu buraya da koyarız.
demek yanlıştır.
Bir ikinci husus var, tekrar dikkatinizi çekiyorum. Denildi ki:
İslam Konferansı Örgütü İstatistik, Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar ve Eğitim Merkezi kuruldu Türkiyede 1982de
alınmış olan bir kararla. O kuruluşun da kuruluş
Sözleşmesinde, Anlaşmasında, onlara da aynı imkânlar
sağlanıyor. Tekrar denildi ki, İslam Konferansı İslam
Tarih Araştırma Merkezinin de aynı imkânlardan
yararlandığı belirtildi.
Değerli arkadaşlarım, bu bahsetmiş
olduğum iki anlaşma 1982 yılında
kararlaştırılmıştır. Şimdi, o zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisi kapalıydı ve o bakımdan maalesef
kapitülasyon anlamında utanç verici bu anlaşmalar
yapılmıştır o zaman. Bunları herhangi bir şekilde
örnek almamalıyız.
Yani değerli arkadaşlarım, tekrar edeyim burada,
burada muhalefetten gelen her türlü kararı muhakkak reddetmek gibi maalesef
bir usul var, bir yaklaşım var, bir refleks var daha doğrusu. Bu
çok yanlış değerli arkadaşlarım. İki taraf daima
bu konularda birbirleriyle iş birliği etmeleri lazım. Bu iş
birliği de bazen sizden geliyor, bizlere öneriyorsunuz ama bunun
örneğini vermiyorsunuz hiçbir zaman. Şimdi burada söylediğimiz
her söze burada inanan birçok arkadaşımın olduğuna ben
inanıyorum. İnanıyorum çünkü gördünüz, burada bir
tartışma oldu ve efendim, bu tartışmada ileri sürmüş
olduğumuz görüşlerin hiçbir tanesi reddedilemedi. Doğru yani
retorik olarak lafzen reddedildi fakat esas itibarıyla kanıtlar
gösterilip reddedilemedi. Söylediğimiz her şey haklı. Buna
rağmen Hayır haksızsınız deyip ille,
getirdiğiniz buradaki bir tasarıyı, bir anlaşmayı
geçirmek isterseniz bu yanlış olur. Onun için, bu konuda kararı
ben sizin insafınıza, izanınıza, aklınıza
bırakıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Oktay Vural.
Buyurunuz Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, Türkiye Cumhuriyetiyle İslam Konferansı Örgütü
ve Diyalog, İşbirliği Gençlik Forumu arasındaki bu
Anlaşmanın son maddesine geldik. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
biz bu Anlaşmayı olumlu bulduğumuzu, bütün
eleştirilerimizi de maddelerde ifade ettiğimizi belirtmek istiyorum.
Gerçekten, maalesef Anlaşmanın metinleri özensiz
hazırlanmış, muhtemelen bir tercüme Türkçeyle
hazırlanmış bir anlaşma gibi gözükmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz İslam ülkeleriyle,
medeniyet alanımızla ve kimliğimizle irtibatlı olan
yerlerle ilişkilerimizi, açıkçası kaz ve tavuk ilişkisine
indirgemiyoruz. Bunu, özellikle bu Anlaşmayı
imzaladığımız elli altı ülkenin içinde bulunduğu
İslam Konferansı Örgütünün amaçlarıyla bağdaştıramıyoruz.
Bu, doğrudan doğruya medeniyet alanımızdaki halklarla,
milletlerle sağlıklı bir diyaloğun
oluşmasını temin etmektir, amaç da budur. Aksi takdirde, burada,
gerçekten eğer bir kaz ve tavuk meselesi varsa o zaman bu gelen kaz kime
gidecek diye milletvekillerinin sorduğu birtakım sorular da gerçekten
haklı olur. Dolayısıyla bu tip uluslararası
ilişkilerde muhtemelen, İrfan Bey, Sayın Tarım Bakanı
olduğu için bu benzetmeyi yapmış olabilirsiniz diye
düşünüyorum, belki Dışişleri Bakanı olsaydı daha
farklı bir terminoloji kullanırdınız ama çok dikkatli
davranmamız gerekiyor gerçekten yani kimse kaz değil.
Karşılıklı olarak, biz bu diyoloğun, iş
birliğinin geliştirilmesinden yana olduğumuzu belirtmek
istiyorum.
Tabii -biraz önce Şükrü Bey de ifade etti- gerçekten
Türkiyenin stratejik önemi tarih, kültüründen kaynaklanan ve bu
coğrafyayı vatan yapmış ve bu coğrafyada millet olarak
yaşamayı temin etmiş kimlik değerlerinden
kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu kimlik değerleri
Türkiyeye çok yepyeni bir vizyon oluşturmaktadır.
Dolayısıyla bu kimlik değerlerini koruyarak stratejiyi geliştirmeniz
gerekmektedir. Yoksa, bu kimlik değerlerini ayrıştırarak,
çatıştırarak, Türkiyenin menfaatlerine bu küresel dünyada
hizmet etmeniz mümkün değildir.
Bu bakımdan Medeniyetler İttifakı dediğimiz
şey aslında Büyük Orta Doğu Projesi Eş
Başkanlığıyla buluşturulduğunda hangi anlama
geldiğini Irakta gördük. Gerçekten Irakta gördük. Dolayısıyla
Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığıyla
Medeniyetler İttifakı adı altında dünyayı tek bir
medeniyetin yönetimine terk etmek isteyen bir siyasal anlayış çerçevesinde
diğer medeniyetleri, açıkçası medeniyet kaynaklarını
ortadan kaldıracak girişimler karşısında da çok
dikkatli olmamız gerekmektedir. Yani Huntingtonun felsefesine göre,
medeniyetler çatışması tezine göre İnsanlar ya da ülkeler
kendilerini medeniyetlere göre tanımladıkça açıkçası
birtakım ülkeler parçalanmaya mecburdurlar. diye ifade etmektedir ve
Huntington, Türkiyede çok farklı medeniyetler olduğunu iddia edip
Türkiyenin de bölünük ülke olduğunu söylemektedir. O bakımdan, bu
teze göre bir antitez geliştirdiğiniz durumda gerçekten Huntingtonu
iyi anlamak lazım ve bizim için, medeniyet kimliğimizi
tanımlamamız için üç tane şart ileri sürmektedir. Bakın, üç
tane şart ileri sürmektedir Türkiyenin bu yönde parçalanmaması için
âdeta: Birincisi, o ülkenin siyasi ve ekonomik seçkinleri bu hareket
noktasında önemle taraftar ve hevesli olmalıdır. Yani bizim bu
coğrafyada oluşturduğumuz medeniyet ve kimlik değerlerinin
değiştirilmesi konusunda hevesli olmalıdır. Kim hevesli?
İşte görüyorsunuz.
İkincisi, kamuoyu söz konusu yeniden tanımlama konusunda
muvafık davranmaya istekli olmalıdır. Görüyor musunuz derin
koalisyonu?
Peki, üçüncüsü nedir? Kabul edici konumunda olan medeniyetteki
Batıyı hâkim gruplar mühtediyi benimsemeye istekli
olmalıdırlar.
İşte, bugün geldiğimiz bu noktada bizim
milletimizin üzerinde oynanan kimlik değişimi konusundaki
amacın, hedefin, aracıların nasıl geliştiğini
Huntington Eğer siz bunları yaparsanız âdeta medeniyetler
çatışması çerçevesinde bölünük ülke olmaktan
çıkarsınız. demek suretiyle Türkiyenin millî kimliğinin
yeniden tanımlanması gerektiğini ifade etmektedir.
Dolayısıyla Türkiyeye dışarıdan ithal bu tip tezlerle
Türkiyenin ne stratejisi ne de açıkçası birliği ve
bütünlüğü temin edilebilir.
Bu bakımdan, bu anlaşmada özellikle kültürler
arası diyaloğun geliştirilmesi amacıyla diye bir kavram
varken, bunu Medeniyetler İttifakıyla bağdaştırmak
doğru değildir. Medeniyetler İttifakı, medeniyetlerin
çatışması tezi üzerine tek bir medeniyetin hâkim
olmasını temin etmek üzere ortaya konulmuş bir girişimdir
ve bu girişimin -bir daha tekrarlıyorum- Irakta, İslam
dünyasında, ABDnin stratejik emelleri doğrultusunda,
İslamın ideolojisinin de bir tehdit olduğunu dikkate alan bir
girişimle karşı karşıya olunduğunu ifade etmek
istiyorum. Dolayısıyla burada, özellikle Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilen Medeniyetler İttifakına da yapılan
atfın bu diyalogdan çok uzak olduğunu ifade etmek istiyorum. Nitekim
zaten burada, diyalog ve iş birliğinden bahsediyor, ittifaktan
bahsetmiyor. Dolayısıyla bu konferansın, bu Gençlik Forumunun
İstanbulda kurulması bence doğrudur. Bu ilişkilerimizi
geliştirmemiz lazım. Türk dünyasıyla da bu tip kurumların
kurulmak suretiyle Türk milletinin millî kimliğini oluşturan
Türk-İslam anlayışına uygun, kimliğine uygun
ilişkilerin, geliştirilecek bu tip kurumların gerçekten
ülkemizde yapılması, bu konuda Türkiyenin önderlik yapması
bence son derece doğrudur.
Tabii, sayın milletvekilleri burada anlaşmalarda
çeşitli hususları belirttiler. Ben diğer anlaşmaları
da okudum. Şimdi, bu Anlaşmanın 22nci maddesinde diyor ki:
İşbu Anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin yönetim
organları tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.
Hükûmetin yönetim organı neresidir? Böyle bir tabir, biraz önce dağıttığınız
diğer anlaşmalarda da yok. Türkiye Cumhuriyetinin, Örgütün ya da
Forumun -neyse- onayından sonra yürürlüğe girer diyor. Yönetim
organları
Şimdi biz burada Hükûmetin neyi oluyoruz, bir organı
mı oluyoruz? Oysa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, açıkçası,
bunun onaylanmasına ilişkin bir atıfta bulunulması
gerekiyordu ya da Hükûmetin onayına atıfta bulunulması
gerekiyordu. O bakımdan, bu Anlaşma gerçekten son derece, üslup
açısından da gerekli özenle hazırlanmış değildir.
Bu vesileyle bir konuyu da sizinle paylaşmak istiyorum:
Biliyorsunuz, bizim Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu, özellikle bu
Sayın Mevlüt Çavuşoğlunun seçimiyle ilgili, süreçle ilgili
birtakım ifadelerde bulundu. Daha sonra Sayın Elitaş dedi ki:
Hayır, bizim böyle bir ifademiz olmadı. Bütün milletvekillerine
teşekkür ettik.
Şimdi, size 13 Ekim 2009 Salı, ondan önce de 10 Ekim
2009da Starda yayınlanmış olan bir ifadeyi okuyorum. Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına seçilmesinin
önünü açacak önergeye, işte oylamaya katılmadıklarını
söylüyor ve burada AK PARTİ Grup Başkan Vekili Suat Kılıç,
Mevlüt Çavuşoğlunun AKPMye Başkan seçilecek
olmasının başarılı dış politikanın
ürünü olduğunu ifade ederek şöyle dedi: Milliyetçilik ve cumhuriyetçilik
lafla olmuyor. Biri MHPli diğeri CHPli. Bu tutumu Türkiyeye bir
şey kazandırmaz ancak kendilerine ve partilerine çok şey
kaybettirir. Bunların cumhuriyetçiliği ve milliyetçiliği laftan
ibarettir. Bunu demek suretiyle açıkçası böyle bir uluslararası
toplantıda âdeta birlikte davranılmadığına
ilişkin gazetelere demeçlerde bulunmuşlardır. Yani, bunlar bizim
uydurduğumuz şeyler değildir.
Şimdi, burada kalkıp bunları söylemelerini takdirle
karşılıyoruz ama bakın, bütün bunları yaptıktan
sonra çıkıp, birtakım medyaya gidip bu ifadelerde bulunmak ve
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin bu tutumu konusunda bir tereddüt
oluştuğuna ilişkin birtakım yerlere mesaj vermenin ne
faydası var? Biz söylediğimizi, yapacağımızı
mertçe yaparız, kıvırmamıza gerek yok ki. Yaparız,
gideriz oyumuzu da veririz, yaparız. O bakımdan, yani bunu burada
söyleyip basına böyle haberler vermek yakışmıyor, bunlar
güzel şeyler değildir. O bakımdan bu ifadeler, basında yer
alan bu ifadeler AK PARTİlilere yönelik bir ifade olduğu için burada
bunu tekrar düzeltmek istedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
OKTAY VURAL (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne
olursa olsun, tabiatıyla böyle bir Forumun, açıkçası bütün bu
itirazlarımız ve sorularımız da dikkate alınarak,
yönetimi konusunda, takibi konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizlerin
de duyduğu bu hassasiyetleri dikkate alarak bu ilişkilerin
geliştirilmesini istiyoruz.
Bu bakımdan, bu uluslararası Anlaşmanın
açıkçası lehinde oy kullanacağımızı belirtiyorum.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz.
Buyurunuz Sayın Gündüz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İrfan Bey, amaçlarla ilgili
son kararınızı söyleyin. İlk konuşmanızda var
dediniz, sonra yok dediniz. Son kararınızı öğrenirsek
memnun oluruz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlarım; tabii son kararımı soruyorlar
amaçla ilgili, ben aslında söyledim onu. Gerçekten Anlaşmanın
metninde yok ancak niye yer almadığı gerekçesini de
araştırdım. Tabii bir defa Forumun kendi isminde bu amaç var.
Yani Diyalog ve Kültürel İşbirliği Forumu.
Öbür taraftan bu tip bağlı kuruluşları ki bu
İslam Konferansı Örgütü Diyalog ve Gençlik İşbirliği
Forumu aslında amacı, gayesi, görev alanları, yol haritası,
aslında İslam Konferansı Örgütünün kendi amacı ve gayesi
doğrultusunda görev yapmak zorundadır, bu gayelerin
dışına zaten çıkamaz.
Şimdi, burada Sayın Elekdağ, tabii, kendisine saygı duyduğumuz diplomat bir
büyüğümüz. Yani bu, 1981de Taifte alınıyor üçüncü zirvede bir
defa ama böyle bir Forum, alınan kararın sonunda 11-18 Ekim 2000de Malezyada yapılan zirvede
tekrar karar alınmış. Bunun üzerine 1-3 Aralık 2004te
Baküde yapılan Genel Kurulla Ali Sarıkaya, buranın, Forumun
Başkanlığına seçilmiştir. Bunu arz etmek istiyorum.
Öbür taraftan, demin, esas söylediğim Kaz gelecek yerden
tavuk esirgenmez. bizim çok
değerli atalarımızın bize bir sözüdür. Burada asla hiçbir
ülkeyi kaz yerine koymak gibi bir mantık yok. Herhangi bir işe
girişirken harcadığınız emek,
harcadığınız para ama bunun
karşılığında beklediğiniz yarar dikkate
alınarak yapılır. Çok fazla yarar ve kâr
sağlayacaksanız o zaman harcadığınız sermayenin
ve eforun fazla bir kıymeti kalmaz. Dolayısıyla bu tip
uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapması ve
Türkiye'nin burada elde edeceği kazancın büyüklüğünü ifade için
söylenmiştir. Asla hiçbir ülke öyle kaz yerine konulmuş
şeklinde böyle bir ifademiz, böyle bir şeyimiz olmamıştır.
Eğer böyle bir yanlış algı varsa bunu da düzeltiyor, özür
diliyorum ben.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Kaz az gelir, deve
olsun. dedik!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Hayır, hayır.
Öbür taraftan, bakın, bu İslam Konferansı Örgütünün
şu anda Türkiye'nin teklifiyle üzerinde çalıştığı
çok ciddi, gelecekte buradan yine Türkiye'nin çok fazla yarar elde edeceği
çalışmalar var.
Bir tanesi, Orta Vadeli Karşılıklı Ticaretin
Finansmanı Projesi, İslam Ülkeleri Arasında Orta Vadeli
Karşılıklı Ticaretin Finansmanı Projesi.
Öbür taraftan, yine karşılıklı ihracat
kredilerinin sigortalandırılması meselesi.
Bir başka şey, İslam ülkelerinin kendi
aralarında tercihli ticaret yapmalarıyla ilgili hemen hemen son
aşamalara gelmiş ve Türkiye bu konunun ısrarlı takipçisidir.
Bununla ilgili çok ciddi çalışmalar var.
Bir de İslam ülkelerinin kendi aralarında ticari
enformasyon ağının kurulması. İslam ülkelerinin
herhangi birinde ihtiyaç duyulan bir malzemenin ya da bir sanayi mamulünün
eğer herhangi bir İslam ülkesinde üretimi varsa onlardan
alınmasını temin babında böyle bir enformasyon
ağı altyapısı da kurulmak üzeredir ve bunların
hepsinde de öncülük Türkiye'ye aittir.
Bunlar hayata geçirildiğinde de yine en fazla kazanım
Türkiye'nin olacaktır diyor, ben bu Anlaşmanın, hem ülkemizin
bugünü için hem yarını için faydalı olacağına
inanıyor, desteğinizi vermenizi diliyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gündüz.
Şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Konuşmayacağım.
BAŞKAN Konuşmuyor.
Şimdi, 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Oylama
başlamıştır.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.43
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.49
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
265 sıra sayılı Tasarının tümünün
açık oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tasarının tümünü yeniden
açık oya sunuyorum.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı
Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun
İstanbulda Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı:
Oy sayısı : 206
Kabul : 206 (x)
Sayın milletvekilleri, şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiyede Bir Türk-İtalyan
Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiyede Bir
Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/672) (S. Sayısı:
416)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 373)(xx)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 373 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SİNGAPUR CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 19 Şubat 2008 tarihinde Singapurda imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
(x)
Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
373 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN Söz isteyen yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Söz isteyen yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Söz isteyen yok.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 206
Kabul : 206 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve böylece
kanunlaşmıştır.
13üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunu görüşeceğiz.
13.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Gürcistan Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/531) (S. Sayısı: 380)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
14üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunu görüşeceğiz.
14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/579) (S.Sayısı: 340)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonlar olmadığı için
çalışmaların devam edemeyeceği
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 24 Kasım 2009 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.01
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.