DÖNEM: 23 CİLT: 53 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
24üncü
Birleşim
1 Aralık 2009 Salı
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, milletvekillerinin, milletin, İslam
âleminin ve tüm insanlığın geçmiş Kurban
Bayramını kutlayan konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının, Dünya AIDS Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, Roman vatandaşların sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Türkiyenin Türk dünyası ile
ilişkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanlığının, 397 S. Sayılı Kanun
Tasarısının Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi
(3/1023)
2.- TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Bahreyn Temsilciler Meclisi
Başkanının davetine icabetle beraberinde bir heyetle Bahreyne
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1024)
B) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1563) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/162)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/163)
3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/164)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, (2/15) esas numaralı Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/474)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, eczacıların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/475)
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 29 milletvekilinin, kırmızı
et sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/476)
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kamu
İktisadi Teşebbüsleri ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı Program Koordinasyon Ofisinin Faaliyetine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/485) (S. Sayısı: 403)
4.- 2005
Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/730)
(S. Sayısı: 424)
5.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
6.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
IX.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı
Program Koordinasyon Ofisinin Faaliyetine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- 2005
Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, 12 Eylül 1980den sonra
sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalara ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/9708)
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Ayvalık Adaları
Tabiat Parkı revizyon planına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/9835)
3.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, TOKİ ve Sağlık
Bakanlığı arasındaki bir protokole ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/10041)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, TRTde yayınlanacak bir programın
bütçesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/10062)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/10065)
6.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, takasa konu edilen iki araziye ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/10067)
7.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/10095)
8.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Yenişehirdeki tarihî bir cami ve
hamamın tanıtımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10096)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/10102)
10.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, ilköğretim ders kitaplarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/10109)
11.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/10135)
12.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir sit alanındaki
yapılaşma ihtiyacına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10190)
13.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, sel mağduru vergi
mükelleflerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/10191)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, zorunlu özürlü istihdamının
denetimine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/10199)
15.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kamu sektöründe ücret adaletsizliklerinin
giderilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10233)
16.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, THY uçaklarında
dağıtılan gazetelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/10270)
17.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bir müşavir
atamasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/10274)
18.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda sınav
kazanan öğretmenlerin müdür yardımcısı olarak
atanmamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/10275)
19.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, SYDVnin muhtarların
bilgisi dışında raporlama yaptığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/10317)
20.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, RTÜKün bir toplantısında
gerçekleştiği iddia edilen bir olaya ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/10347)
21.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, TOKİnin Ankara
Gölbaşı-Örencik konut projesindeki sorunlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/10411)
22.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, emekli maaşlarında artış olup
olmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/10413)
23.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, SGKnın banka promosyonu
kullanımına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10427)
24.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bazı ilaçların
raporlama ve reçetelenmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10429)
25.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10499)
26.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/10503)
27.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, eşdeğer ilaçlarla
ilgili genelgeye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10535)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.10da açılarak iki oturum yaptı.
Yapılan
yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yeter sayısı
bulunmadığı anlaşıldığından;
1 Aralık
2009 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 13.28de son
verildi.
|
|
|
|
|
|
|
|
Meral
AKŞENER |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Fatih
METİN |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
|
Bolu |
|
Bingöl |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 33
II.- GELEN KÂĞITLAR
1 Aralık 2009 Salı
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Gürcistan
Enerji Bakanlığı Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik
Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/780) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2009)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/781) (Milli Savunma ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.11.2009)
3.- Enerji
Şartı Antlaşmasının Ticaretle İlgili Hükümlerine
Getirilen Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/782) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2009)
4.- Avusturya
Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve
Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/783) (Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2009)
Teklifler
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/535)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2009)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin; 492 Sayılı Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/536)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2009)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 5 Milletvekilinin; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/537) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2009)
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin; Petrol Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/538)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2009)
5.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri A.Ş.de Çalışan Personele
İlişkin Kanun Teklifi (2/539) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2009)
Tezkereler
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1019) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.11.2009)
2.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1020) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2009)
3.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1021) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.11.2009)
4.- Mardin
Milletvekili Emine Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1022)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2009)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin
Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/599) (S. Sayısı: 429)
(Dağıtma tarihi: 1.12.2009) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü
Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S. Sayısı: 430)
(Dağıtma tarihi: 1.12.2009) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında
Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/640) (S. Sayısı: 431)
(Dağıtma tarihi: 1.12.2009) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sınai
İhracatın Geliştirilmesi Alanında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/719) (S.
Sayısı: 432) (Dağıtma tarihi: 1.12.2009) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik ve
Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/721) (S. Sayısı: 433)
(Dağıtma tarihi: 1.12.2009) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, cezaevlerinde
kapasitenin üstünde mahkum barındırıldığı
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8602)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Ergenekon Davasından çekilen bir hâkime
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8605)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Ergenekon Davasındaki
sağlık sorunları bulunan bir tutukluya ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8769)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, basına yansıyan bir soruşturma
belgesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8894)
5.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, kanun yararına bozma istenen
davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8927)
6.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kütahyadaki icra takiplerine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8930)
7.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, ölen bir tutukluya ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8933)
8.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlunun, pişmanlık yasalarından
faydalananlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8934)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, en uzun süreli tutukluya ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8936)
10.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, hakkında soruşturma veya dava açılan
hâkim ve savcılara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8937)
11.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, tutuklu ve hükümlülere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8938)
12.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, kanser hastası olan üç hükümlünün
dosyasının Cumhurbaşkanlığına intikal
ettirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8939)
13.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, bir öğrencinin vefatıyla ilgili
soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8940)
14.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
vakıf şirketlerine verdiği ihalelere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8941)
15.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili bir
iddiaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8943)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, hâkimler ve savcılar kararnamesine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8944)
17.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
kararname çalışmalarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8945)
18.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun, sağlık sorunu olan
tutuklu ve hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8946)
19.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kanser hastası olan bir hükümlünün
durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8947)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 28 Milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/474) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.10.2009)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 Milletvekilinin, eczacıların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/475)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 29 Milletvekilinin, kırmızı
et sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/476) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.10.2009)
1 Aralık 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, milletvekillerinin,
milletin, İslam âleminin ve tüm insanlığın geçmiş
Kurban Bayramını kutlayan konuşması
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sizlerin,
milletimizin, İslam âleminin ve tüm insanlığın geçmiş
bayramını kutluyor; bayramın tüm insanlığa
barış ve hayır getirmesini diliyorum.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
İlk söz,
Dünya AIDS Günü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili
Kemalettin Aydına aittir.
Sayın
Aydın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının, Dünya AIDS Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1980lerden beri dünyanın önemli bir sorunu olan ve çağın
vebası olarak adlandırılan ve ülkemizde de 1985
yılından itibaren görülmeye başlayan ve bugün de, 1985
yılından itibaren Sağlık Bakanlığına 3.671
vaka olduğu bildirilen AIDS (HIV) hastalığından bahsetmek
üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyor,
geçmiş bayramınızın da kutlu olmasını temenni
ediyorum.
Dünyada bugüne
kadar 60 milyon insanın etkilendiği ve 25 milyon insanın
öldüğü, yaklaşık 33 milyon insanın bu mikrobu
taşıdığı; şu anda, beş dakikalık
konuşma sürem boyunca dünyada 25 kişinin daha bu mikrobu
alacağı ve bugünün yirmi dört saatlik süresi içerisinde de 7.400
kişinin infekte olacağı; bu 7.400 kişinin 1.200ünün on
beş yaşın altında olduğu, 6.200ünün de on beş
yaşın üzerinde olduğu bir hastalıktan bahsediyoruz. Bu
hastalık öyle bir hastalık ki çocuklarda geçtiğimiz yıl
yani 2008 yılı raporlarında 2,1 milyon insanın bu mikrobu
almış olduğunu ve yaklaşık 430 bin çocuğumuzun,
dünya çocuğunun bu hastalıktan öldüğünü ve yine
yaklaşık 2,7 milyon dünya insanının bu hastalıktan
öldüğünü sizlerle paylaşmayı bir sorumluluk gereği
biliyorum. Sadece bununla değil, özellikle çocuklarımızın,
430 bin infekte olan çocuğumuzun da 280 bininin öldüğünü, 1980lerden
bugüne doğru gelişe baktığımız zaman, dünyadaki
AIDS vakalarının, 1990 ile 2009 arasında 3 kat
arttığını, gittikçe dünyayı tehdit eden, gittikçe
prevalansı yükselen bir hastalıktan bahsediyoruz. Özellikle bu
hastalığın ülkemizde de 1985li yıllarda ilk vakanın
olduğunu, 80li yıllarda tek haneli iken 90lı yıllarda
çift haneli rakamlara ulaştığını, 2000li
yıllarda da üç haneli rakamlara ulaştığını ve
bugün 2009 itibarıyla yaklaşık 500 civarında
yıllık yeni vaka olacağını biliyoruz. Demek ki bizim,
her gün artan ve ülkemizi de tehdit eden bu hastalıkla ilgili bir miktar
bilgi yenilenmesine ihtiyacımız var ve alınacak tedbirlerin de
her gün artırılarak alınması gerekli olduğunu
tartışmamız gerekiyor.
HIV-AIDS
dediğiniz zaman, 1980de ilk çıkan ve o zamanlar homoseksüellerin
hastalığı olarak kabul edilip, daha sonraki yıllarda
heteroseksüel dediğimiz kadın-erkek ilişkisiyle de
bulaşın olduğunu ve ağırlıklı olarak da
intravenöz dediğimiz damar içi uyuşturucu kullananların
hastalığı olduğunu, yine anneden çocuğa
bulaşın olduğunu ve doğar doğmaz bu mikropla
doğan ve bu mikropla ölen insanların olduğunu biliyoruz ve
ülkemizde de sıfır yaş grubunda 23 çocuğun olduğunu da
sizlerle paylaşmanın sorumluluğu içerisindeyim.
Tabii ki,
HIV-AIDSle ilgili bulaş yollarına yönelik olarak alınacak
birçok tedbir varken asıl sosyal sorumluluğumuz HIV mikrobunu
taşıyan ve AIDS hastası olan Türkiye Cumhuriyeti ve dünya
vatandaşlarının bulaşmadığı yolları ve
sosyal izolasyondan korunmanın gerekli olduğunu
tartışmamız gerekiyor. Bu mikrop, tabii ki, birçok noktada
bulaştığı gibi, sosyal yaşamı ilgilendiren
tokalaşma, öpüşme, beraber yemek yeme ya da aynı çatal,
aynı bıçak ya da lavabo, aynı klozeti kullanmakla
bulaşmadığını bilmek ve bu insanların içimizde
normal Türkiye vatandaşı olarak yaşamalarına müsaade
etmemiz gerekiyor. Ayrıca da bu insanların sosyal izolasyondan
korunması, çalışma ortamlarında da bu insanların
huzurlu bir ortamda çalışmalarını sağlayacak bilgi
birikimine ulaşmamızın gerekli olduğunu hepinizle
paylaşma sorumluluğu içerisindeyim. Sadece bu insanların bu
hastalığı aldıktan sonraki süre içerisinde -bugün dünyada
yaklaşık 4 milyonu tedavi almaktadır; yani 33,4 milyon insan
varken bunların 4 milyonu tedavi almaktadır- ve ülkemizin
sorumluluğu doğrultusunda da Türkiyede bugün herkesin, bu
hastalığa yakalanan herkesin ilaç tedavisini alabilir bir
altyapıya sahip olduğunu, sosyal güvenlik kurumlarının bu
hastalığa yakalanan herkesin ilacını
karşıladığını bilmekte fayda var. Ama devletin
almış olduğu bu altyapıyla dünyada mevcut primer tedavi dediğimiz ilk tedavi
seçeneklerinin hepsinin Türkiyede var olduğunu, tüm sosyal güvenlik
kurumlarının bunların tedavisini
karşıladığını paylaşmanın yanında,
sosyal sorumluluğumuz gereği iş ortamlarında,
çalışma ortamlarında, sportif hayatımızda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aydın, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Teşekkür ederim, sağ olun.
bütün ortamlarda
da bu mikrobu taşıyan herkesin bizler gibi birisi olabildiğini,
herhangi birimizin, herhangi bir zaman diliminde bir kan nakliyle dahi bunu
alabileceğimizi bilerek, bunların yaşam alanlarında, sosyal
alanlarında bir zorluk çekmemeleri için kendi bilgi birikimimizi ve sosyal
sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekli olduğunu sizlerle
paylaşıyor, 2009 yılında Dünya Sağlık Örgütü ve
UNAIDSin parolasını paylaşarak HIVe yönelik tedavi, bakım,
önleme ve desteğe erişimin insan haklarının önemli bir
parçası olduğunu vurgulayıp, bu insan haklarının
önemli bir parçası olan bakım, önleme ve desteğe erişimde
de Türkiye Cumhuriyetinin tüm kamu kurumlarının yeterli desteği
verdiğini ama topluma ulaştıran sosyal birimlerin bu bilgi
birikimine ulaşarak bu insanların sosyal izolasyondan
korunmasını ve her türlü noktada bunlara yardımcı
olunmasının gerekli olduğunu, sözlerimizde durup AIDSi durdurma
zamanının geldiğini belirtip saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Gündem
dışı ikinci söz, Roman vatandaşların sorunları
hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncüye aittir.
Buyurun
Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, Roman
vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlarken hepinizi en iyi dileklerimle,
sevgilerle, saygılarla selamlıyorum ve geçmiş Kurban
Bayramınızı en içten dileklerimle, sizin ve yüce Türk
milletinin Kurban Bayramlarını en iyi dileklerimle tekrar kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP 10 Aralık günü İstanbulda Roman
Çalıştayı düzenleme kararı aldı. Ben bu aşamada
konunun özü, esasıyla ilgili Hükûmetin dikkatini belli bir noktaya çekme
zorunluluğunu hissediyorum. Benim bu zorunluluğum nereden
kaynaklanıyor? Yıllar önce, geçen Parlamento döneminde, Sayın
Deniz Baykalın isteğiyle, Cumhuriyet Halk Partisinde Roman
açılımını başlatan kişi olduğum için bu
zorunluluğu duyuyorum. O zaman Anadolu Romanlarının kurduğu
otuz dolayında dernek Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde Sayın
Deniz Baykalı ziyaret ettiklerinde şahsıma Romanların
onursal başkanlığı önerilmişti, ben de bunu
kıvançla kabul etmiştim ve Sayın Genel Başkanımız
da bunu onaylamıştı. İşte bu nedenle burada
konuşma hak ve sorumluluğunu kendimde buluyorum, bu böyle biline.
Şimdi
buradan AKP Grubuna sesleniyorum ve diyorum ki: Geç de olsa Roman
açılımı kervanına katıldınız, tebrik ederiz,
hoş geldiniz. Şimdiye kadar Romanları hiç kale almıyordunuz
da Kürt açılımından sonra mı aklınıza geldi? Kürt
açılımını yüzünüze gözünüze
bulaştırdınız, inşallah Roman açılımında
basiretli davranırsınız!
Değerli
milletvekilleri, bilinmelidir ki Romanlar işten ve aştan önce insan
onur ve saygınlığının korunmasını
istiyorlar. Türk milletinin bir parçası olarak, azınlık
statüsünde değil bir parçası olarak, eşit, özgür ve saygın
yurttaşlar olarak kabul edilmek istiyorlar. Kendileri vatan ve millet
sevgisini, bayrak sevgisini daima ön planda tutuyorlar.
Tekirdağda
bir mahalle toplantısında genç Roman hemşehrilerimden bir tanesi
söz istedi ve ağlayarak aynen şöyle konuştu: Vekilim, biz
işsizliğe, yoksulluğa ve açlığa daha da göğüs
gereriz ama bunlardan önce biz sevgiye muhtacız, insan gibi sevilmek
istiyoruz. Bunun ötesinde söylenecek bir söz var mı? İnsan ve sevgi
Şu acı
gerçeği görelim ki, Romanlar Türkiyede en fazla
dışlanmış ve ayrımcılığa en çok
uğratılan yurttaş grubudur.
Geçen parlamento
döneminde Roman sorunlarını olabildiğince içtenlikle yüce
Meclise taşıdık. Örneğin ben, 2006 yılı
başlangıcında Sayın Başbakana Roman sorunlarıyla
ilgili bir yazılı soru önergesi verdim, tam yanıtını
alamadım. Daha sonra Şubat 2006da İskân Kanununun 1inci ve
4üncü maddesinin değiştirilmesini öneren bir yasa teklifi verdik,
Çingene sözcüğü yerine Roman sözcüğünün ikame edilmesini ve
anarşistlerle, casuslarla bir tutulan göçebe Romanların yasa
kapsamından çıkarılmasını istedik. İsteklerimiz
yeni İskân Kanununda kısmen de olsa yerine getirildi.
2006 Mayıs
sonunda ise polis disiplini ve karakollarla ilgili Talimnamede Romanları
şüpheli şahıs, potansiyel suçlu şahıslar olarak
gösteren hükmün kaldırılmasını istedik. Bu bağlamda
verdiğimiz soru önergesiyle durum düzeltildi.
Ayrıca,
İstanbulda 2006da yapılan İkinci Uluslararası Roman
Sempozyumuna katılan, televizyonda ve çeşitli platformlarda Roman
haklarını savunan siyasetçiler yalnız ve yalnızca
Cumhuriyet Halk Partililerdi.
Değerli
milletvekilleri, Romanların öne çıkan başlıca sorunları
şunlardır:
1)
Ayrımcılık ve dışlanmışlık,
2)
İşsizlik ve yoksulluk,
3)
Eğitimsizlik,
4)
Sağlık,
5) Barınma
ve konut.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, bir dakika süre veriyorum.
Konuşmanızı
tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Bu
sorunların biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak merkezî Hükûmet, yerel
yönetimler ve sivil toplum kuruluşları iş birliğiyle, proje
temelinde ciddi programlarla çözülebileceğine inanıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak şunu söyleyeyim:
Devletimizin tapu senedi Lozan Anlaşmasıdır. Türk milletinin
aynı derecede eşit, özgür ve saygın alt kimlikleri üzerinden,
kültürel değerler üzerinden, din üzerinden siyasi rant peşinde
koşmak vicdansızlıktır, insanlığa ihanettir.
Roman Çalıştayının bu anlayışla
toplanmasını diliyoruz.
Yaşasın
insanlık! Yaşasın insanlık! Ve yaşasın
insanlık! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Üçüncü söz Türk
Cumhuriyetleri ile ilişkiler hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili
Reşat Doğruya aittir.
Sayın
Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Türkiyenin Türk dünyası ile ilişkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye ve Türk dünyası ile ilişkiler konusunda söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyetin
kuruluşundan sonra Büyük Atatürkün, sonrasında Türk
dünyasının lideri Alparslan Türkeşin ısrarla
sahiplendikleri "Türkiye'nin dışında da Türkler
vardır. Onlara sahip çıkmaya hazırlıklı
olmalıyız." sözleri 90lı yılların
başında önümüze çıkmıştır.
1990lı
yılların başında Sovyetler Birliğinin, bilahare
Yugoslavya'nın dağılmasıyla beraber Adriyatik'ten Çin
Seddine kadar oluşan yeni bir dünya kurulmuştur; bu dünyanın
adı Türk Dünyasıdır. Lefkoşa, Kerkük, Kabil'den Ulan
Batura, Astana, Kazan, Kırım'dan Kosova'ya kadar geniş
coğrafya Türkiye'nin ilgi alanına girmiştir.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti, Türk dünyası ile ilişkilerini geliştirmek
ve yardım faaliyetlerinde bulunmak için, Türk dünyasından sorumlu
devlet bakanlığı kurmuş, bilahare bu
çalışmaları koordine etmek üzere Türk İşbirliği
ve Kalkınma İdaresi Başkanlığını
oluşturmuştur. TİKA dediğimiz bu kuruluş,
kurulduğu günden 2002 yılı sonuna kadar, Türk cumhuriyetlerinde
çok önemli faaliyetlerde ve projelerde bulunmuştur ancak Sayın
Başbakan önce Kürt açılımı sonra demokratik açılım
denilen, ülkemiz için yanlış olan proje ile ilgili Meclisteki
görüşmelerde ve partisinin Kızılcahamam toplantısında
Türk dünyasında bizim iktidarımıza kadar hiçbir iş
yapılmadı. demiştir. Unutulmamalıdır ki AKP
İktidarının ilk icraatlarından biri Türk dünyasından
sorumlu bakanlığı kaldırmak olmuştur.
Hoca Ahmet Yesevi
Türbesi restorasyonu 20 Ekim 2000 tarihinde Türkistan şehrinin 1500üncü
kuruluş yıl dönümünde bitirilmiş,
Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer ve Kazakistan
Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından
açılışı yapılmıştır. Yani
konuşması esnasında söylediği Ahmet Yesevi Türbesi bizim
zamanımızda bitirilmiştir.
Moğolistan'daki
Orhun Anıtları Projesi 1997 yılında
başlamış, 2002 yılı sonuna kadar arkeolojik
kazının yüzde 90ı bitirilmiştir ve beraberinde de, orada
-Altın Adam Heykelleri başta olmak üzere- çok önemli eserler
bulunmuştur ancak mevcut olan yol asfaltını sadece kendileri
yapmışlardır. Şu anda, o yolun kalmamış
olduğu, neredeyse kullanılamayacak konumda olduğu da bilinmektedir.
Kosova'daki Fatih
Sultan Mehmet Kırık Camisi restorasyonu tamamlanıp 2002
yılında tarafımızdan açılmıştır.
Sultan Sencer
Türbesi restorasyonu Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli'nin Türkmenistan ziyaretinde gündeme gelmişti. 3
milyon dolar civarında para harcanarak inşaat başlatılmıştır.
Parası verilen restorasyon, daha sonraki dönemde, 59uncu Hükûmet
zamanında açılmıştır.
Türk
Dünyasında 2002 yılı sonuna kadar yapılan faaliyetlere
şöyle bir göz gezdirmek istiyorum:
Kırgızistanda
Manas, Kazakistanda Ahmet Yesevi Üniversitesi; Moğolistan Türk
Anıtları Projesi ve Müzesinin oluşturulması, Hoca Ahmet
Yesevi Türbesi ve Külliyesi restorasyonu, Kırım Türklerini Konut
Edindirme Projesi, Gagauz Yeri İçme Suyu Projesi, Balkanlarda
gerçekleştirilen uygulama ve restorasyon projeleri, Tacikistan'da
Şehirlere Su Getirme Projesi; Azerbaycan'da Haçmaz Bölgesine Numune
Tarım Çiftlikleri ve Yaygın Çiftçi Eğitim Projesi,
Kırgızistan Bişkek'te numune KOBİ
yatırımları; TÜRKSOY gibi çok önemli kültürel faaliyetlerin
takip edileceği güzel bir örgütün kurulması ve Türkoloji Projesi gibi
çok sayıda proje sayılabilir ve bunların yanında da en
önemli projelerden birisi olan Büyük Öğrenci Projesini sayabiliriz. Bu
projelerin hepsi büyük ve etkili projeler olmuşlardır.
2002
yılı sonundan itibaren AKP İktidarında etkili projeler
ortaya konulmamış, eski projelerin bir kısmı takip
edilmiştir.
Bağımsızlığını
kazanan Türk cumhuriyetleri yanında Orta Asya, Balkanlar, Orta Doğu,
Kafkasya bölgelerindeki soydaşlarımız karşımıza
gelmişlerdir. Bağımsızlık sonucu Türk dünyasıyla
her alanda ilişkiler başlatılmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetleri oralara çok büyük ilgi göstermiş, çok önemli
projeleri de ortaya koymuştur.
Büyük
Öğrenci Projesi ile Türk dünyasının her yerinden öğrenciler
getirilmiş, lisans, master ve doktora yapma imkânı
sağlanmıştır. Bunun yanında Türk dünyasının
önderlerinden Ahmet Yesevi Külliyesi her yönüyle mükemmel bir hâle
getirilmiş, restore edilmiş ve açılmıştır.
Ayrıca Ahmet Yesevi Üniversitesi Kazakistanda, Manas Üniversitesi
Kırgızistanda kurulmuş ve Türk dünyası öğrencilerine
yeni imkânlar sağlamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Doğru, konuşmanızı
tamamlayınız.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
TİKA kuruluşu tabii, yapılan faaliyetlerin en önderlerinin
başında gelmektedir ancak TİKA kuruluşu, kuruluş
amacının tamamen dışına çıkarak Güney Afrika
başta olmak üzere Orta Doğu'ya açılmıştır.
Hâlbuki bu kuruluşun kurulmasının esas amaçlarının
başında Türk dünyası ile ilgili ilişkilerin
geliştirilmesi ve Türk coğrafyasına yapılması gereken
hizmetler ile ilgilidir. Tabii, oralara da yardımlar yapılmalı,
yapılması gerek. Yapılmasın demiyoruz ama esas, asli
görevini de mutlaka hiçbir zaman unutmamalıdır.
Sayın
milletvekilleri, Ne Mutlu Türküm Diyene! tabirini göğsümüz kabararak
söylemeliyiz. Dilde, işte, fikirde iş birliği ve beraberinde
Türk Birliği fikri gerçekleşmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin
temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürüdür. diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun, (397) sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 88inci
maddesine göre komisyona geri verilmesine dair bir tezkeresi vardır,
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının,
397 S. Sayılı Kanun Tasarısının Komisyona geri
verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1023)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurul
Gündeminin 5. sırasında yer alan 397 Sıra Sayılı
İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca
tümünün komisyona geri verilmesini arz ederim.
Saygılarımla.
Nusret
Bayraktar
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve
Turizm
Komisyonu Başkanı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, (397) sıra sayılı Kanun
Tasarısı, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonuna geri verilmiştir.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1563)
esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/162)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 529. sırasında yer alan (6/1563) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28
milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/474)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Geçtiğimiz
Şeker Bayramında Kayseri'nin Talas İlçesi'nde şeker
toplamak için evlerinden ayrılan Dilruba, Ahmet ve Türkan, üzerinden uzun
zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ daha
bulunamamıştır. Basında çok geniş yer alan bu olay,
aslında buz dağının sadece görünen yüzünü yansıtmaktadır.
Çünkü ülkemizde özellikle son dönemde çocuk kaçırma olaylarında
önemli bir artış olmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü
Asayiş Daire Başkanlığı verilerine göre; 2009
yılının ilk 5 ayında 645 çocuk kaybolmuştur.
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı
tarafından 25 Temmuz 2008 tarihinde yayınlanan Kayıp Çocuklar
Raporu'nda, ülkemizde tırmanan bir soruna ilişkin tespitler yer
almaktadır. Bu rapora göre, Türkiye'de 15 Ocak 2008 tarihi itibarıyla
kayıp çocuk sayısı 1.446 olarak belirtilmiştir. Raporda,
aranan kayıp çocuk sayısına ilişkin yapılan
değerlendirmeye göre İstanbul ilk sırada yer alırken,
kayıp çocuk sayısının bölgelere göre analizinde de, Marmara
Bölgesi ilk sırayı almaktadır. Bunun yanında
Balıkesir, Bursa, Ankara, Mardin, Kocaeli, Çanakkale, Tekirdağ ve
Osmaniye kayıp çocuk sayısında Türkiye'de ilk on il olarak
sıralanmaktadır.
Son dönemde
kayıp çocuk sayısındaki artışın, etkili ve çözüme
dönük analiz edilmediği ortadadır. Çünkü, 2008 yılında
yayınlanan raporun ardından kayıp çocuklara ilişkin
atılmış somut bir adım bulunmamaktadır.
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'nın
yayınladığı raporda yer alan rakamlar, sadece olayın
bir yönünü ortaya koymaktadır. Çünkü gerçekteki rakamın burada ifade
edilenden çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Organize suç
örgütleri tarafından ikna edilerek evlerinden götürülen ya da kamu
birimlerine aileleri tarafından kayıp ihbarı yapılmayan pek
çok çocuğun olduğu tahmin edilmektedir. Bu da sorunun
mağdurlarının tespit edilmesinde önemli bir
sıkıntı olduğunu ortaya koymaktadır.
Ülkenin
geleceği olan çocukların bu kadar belirsiz bir süreçte, suç
örgütlerinin elinde yaşamlarını karartmaları, bunun
karşılığında da etkin bir çözüm planının
koordineli bir şekilde yapılmamış olması 21.
yüzyıl Türkiye'sinin ayıbıdır. Diyarbakır'da evlerinin
önünde oynarken kaybolan Leyla, Bolu'da kaybolan 2 yaşındaki Samet,
Amasya'da kaybolan 3 yaşındaki Egehan, Adıyaman'da kaybolan 3
yaşındaki Mustafa ve daha binlerce kaybolan çocuk, bu konunun
farklı pek çok boyutu ile değerlendirilmesi gerektiğini ortaya
koymaktadır. Organ mafyası, insan ticareti, uyuşturucu ya da
dilenci çetelerinin kol gezdiği bu ortamda daha spesifik çözümlerin
getirilmesi gerekir.
Öncelikle,
sağlıklı bir veri tabanı oluşturulmalıdır.
Nedenlerin tespiti ile alınacak önlemlerin hem ailelere, hem de emniyete
ilişkin boyutu ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Somut çözüm
önerileri getirilmelidir. Bunun yanında emniyet tarafından konunun
önemiyle bağdaşacak şekilde eğitilmiş özel birimler
tarafından olayların üzerine gidilmelidir. Kayıp çocuklardan
bulunanların kim ya da kimler tarafından, hangi amaçla
kaçırıldığına ilişkin de bir veri tabanı
oluşturulması gerekmektedir. Bu, alınacak önlemlerin tespitinde
yardımcı olabilecek önemli bir veridir.
Kayıp
çocuklar sorununda gereken ilgi ve öneme uygun hareket edilmemesi ülkenin
geleceğinin karartılmasına seyirci kalınması
anlamına gelir.
Çocuk
kayıplarının nedenleri ve bu kayıpların önlenmesi için
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
gereğince meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 05.10.2009
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Sacid Yıldız (İstanbul)
3) Ensar Öğüt (Ardahan)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Gürol Ergin (Muğla)
6) Ali Oksal (Mersin)
7) Kemal Demirel (Bursa)
8) Fevzi Topuz (Muğla)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Rahmi Güner (Ordu)
12) Bülent Baratalı (İzmir)
13)Turgut Dibek (Kırklareli)
14) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17) Tayfur Süner (Antalya)
18) Atila Emek (Antalya)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
23) Birgen Keleş (İstanbul)
24) Hüsnü Çöllü (Antalya)
25) Tekin Bingöl (Ankara)
26) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
27) Nevin Gaye Erbatur (Adana)
28) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
29) Ahmet Küçük (Çanakkale)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin,
eczacıların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/475)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Halkımızın
sağlık hizmetine erişmesinde çok büyük rol oynayan
eczacılarımız son dönemde sağlık sektöründe uygulanan
yanlış politikalar nedeniyle büyük sıkıntı
yaşamaktadırlar.
Özellikle
"Orta Vadeli Mali Program" ile ilaç fiyatlarının ve kâr
oranlarının düşürülmesi eczacılarımız
açısından endişeye neden olmaktadır. Sağlık
sektöründe bu denli vazgeçilmez işlevler yüklenen eczanelerin
yaygınlığının ve hizmet verebilme yeteneğinin
korunması açısından birtakım önlemler alınması
zorunlu görülmektedir.
Bu nedenlerle
kamu sağlığı açısından önemli bir role sahip olan
eczacılarımızın yaşadığı ekonomik ve
sektöre ilişkin sorunlarının saptanması ve alınacak
tedbirlerin Yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Çetin Soysal (İstanbul)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
8) Ali Oksal (Mersin)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Kemal Demirel (Bursa)
12) Fevzi Topuz (Muğla)
13) Turgut Dibek (Kırklareli)
14) Rahmi Güner (Ordu)
15) Bülent Baratalı (İzmir)
16) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
17) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Atila Emek (Antalya)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
23) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
24) Birgen Keleş (İstanbul)
25) Hüsnü Çöllü (Antalya)
26) Tekin Bingöl (Ankara)
27) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
28) Nevin Gaye Erbatur (Adana)
29) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
30) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe:
Ülkemizde
kesintisiz ve yaygın sağlık hizmetinin sürdürülebilmesi
açısından eczacıların varlığı önemli rol
oynamaktadır. Neoliberal politikaların uygulanmaya
başlandığı yıllardan bu yana kamu
sağlığının korunmasında vazgeçilmez bir
aracı olan eczaneler üzerindeki ekonomik baskı giderek
artmaktadır.
Yıllar
boyunca Kamu Kurumlarından olan alacaklarını zamanında
alamayan ve Devlet ile büyük ilaç şirketleri arasında
sıkışıp kalan eczaneler sürekli değişen ilaç ve
sağlık politikaları nedeniyle mağduriyet yaşamaktadırlar.
Bu sorunlara ek
olarak son yıllarda plansız açılan çok sayıda
eczacılık fakültesi nedeniyle serbest eczane sayısında
büyük artış olmuş, ülkemiz AB ülkeleri arasında nüfusa
oranla en çok eczanenin bulunduğu ülkelerden birisi haline gelmiştir.
Yaklaşık 11 milyar dolarlık bir büyüklük ile dünyada 13'üncü
sırada yer alan Türk ilaç pazarının yüzde 65'i yabancı ilaç
şirketlerinin kontrolüne geçmiştir. Buna bağlı olarak gerek
perakende gerek dağıtımda tekelleşme eğilimlerinde
artış gözlenmektedir.
Yaşanmakta
olan sorunlar çözüm beklerken "Orta Vadeli Mali Program" ile kamuda
tasarruf sağlanması amacıyla açıklanan paket, başta
düşük cirolu belde ve semt eczaneleri üzerinde olumsuz sonuçlar
doğuracağı açık olan önlemler içermektedir.
Hükümetin 16
Eylül 2009 tarihinde açıkladığı "Orta Vadeli Mali
Program" ile ilaç ve sağlık alanında 2,4 milyar TL'lik bir
tasarruf amaçlanmaktadır. Söz konusu tasarrufun 550 milyar TL'lik
bölümünün eczanelerce karşılanması öngörülmektedir. Bu amaçla
serbest eczanelerin kamu kurum iskonto yükü artırılmakta, referans
fiyat uygulamasında yapılan değişiklik ile ilaç
fiyatlarının düşürülmesi hedeflenmektedir. Ancak ortaya
çıkan sonuç ilaç fiyatlarının aşağı çekilmesinden
çok, yıllardır uygulana gelen yanlış sağlık ve
sağlık finansmanı politikalarının bedelinin bir
kısmının eczanelere yüklenmesidir.
Eşdeğer
ilaç kullanımının yaygınlaştırılması,
koruyucu hekimliğin uygulama alanının genişletilmesi,
hastalıklara özgü tedavi kılavuzlarının geliştirilmesi
ve ülkemizde yaygın olan yanlış ilaç kullanımının
önüne geçilmesi ile gereksiz ilaç harcamalarının ve bunun kamu
üzerinde yarattığı yükün kalıcı olarak
çözümlenebileceği meslek örgütleri tarafından dile getirilmektedir.
Ancak bu kalıcı ve sürdürülebilir çözüm önerilerine rağmen
sistemdeki fazla harcama bir finansman sorunu olarak görülmekte, gerek
eczacılar gerekse bu hizmetten yararlanan hastaların aleyhine
sonuçlar doğurabilecek kalıcı olmayan önlemler
alınmaktadır.
Hükümet
tarafından ilaç harcamalarının azaltılması
amacıyla yapılan düzenlemelerin bir kısmı yasalarla
çelişkiye neden olmaktadır. Örneğin Maliye
Bakanlığınca 18 Eylül 2009 Tarih ve 27353 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan 12 sıra sayılı Tedavi Katılım
Payının Uygulanması Hakkında Tebliğ 5510
Sayılı Yasa'ya aykırı hükümler içermektedir. Bu tebliğ
ile eczaneler devlet adına muayene ücretlerini tahsil eder konuma
getirilerek vatandaş ile eczacı karşı karşıya
bırakılmaktadır.
Kamunun ilaç
harcamalarının düşürülmesi gerekçesi ile ilaç
fiyatlarının azaltılması özellikle kazançları yalnızca
ilaç fiyatlarına bağlı olan serbest eczanelerin aleyhine bir
durum yaratmaktadır.
Sosyal Güvenlik
Kurumu verilerine göre eczanelerin yüzde 35.40'ı, yani üçte birinden
fazlası aylık ortalama 30.000 TL'nin altında ciroya sahiptir.
Aylık ortalama 50.000 TL'nin altında ciro yapan eczanelerin
oranı yüzde 65'dir. Eczanelerin ortalama kar oranları yüzde yirmi
civarındadır. Ancak sabit giderler, personel maaşları ve
eczane indirimleri nedeniyle eczacıların gelir oranları oldukça
azalmaktadır.
Düşük cirolu
eczanelerin büyük çoğunluğu kenar semtlerde ve beldelerde
bulunmaktadır. İlaç fiyatları ve dolayısıyla kâr
oranlarında yapılacak bir indirimden öncelikle bu kesimin ciddi
biçimde etkileneceği ortadadır.
Meslek
örgütlerince ülkemizde bulunan ve kamu sağlığı açısından
özel bir önem taşıyan 24.000 eczaneden ilk yıl içinde
çoğunluğu beldelerde olmak üzere yaklaşık 10.000 eczanenin
kapanacağı öngörülmektedir.
Serbest
eczacıların bu ve benzeri ilaç fiyat düşüşlerinden ve kamu
kurum iskontosu yükselişlerinden etkilenmemesi için dünyada yaygın
bir uygulama alanı bulunan "meslek hakkı" benzeri bir
hakkın verilmesinin meslek örgütlerince talep edilmesine karşın
bu yönde bir ilerleme sağlanamamış olduğu gözlenmektedir.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, eczacılarımızın yaşadığı
ekonomik ve sektörle ilişkili sorunların saptanması ve
alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasının yerinde olacağı
kanısını taşımaktayız.
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 29
milletvekilinin, kırmızı et sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/476)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kırmızı
et sektörünün sorunları, çözüm yolları ve son yıllarda çok büyük
oranlarda artan et ithalatının ülkemiz hayvancılık
sektörüne ve milli ekonomimize verdiği zararların belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105.
maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Gürol Ergin (Muğla)
4) Sacid Yıldız (İstanbul)
5) Çetin Soysal (İstanbul)
6) Kemal Demirel (Bursa)
7) Fevzi Topuz (Muğla)
8) Ali Oksal (Mersin)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Turgut Dibek (Kırklareli)
11) Tekin Bingöl (Ankara)
12) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
13) Rahmi Güner (Ordu)
14) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
15) Bülent Baratalı (İzmir)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
23) Birgen Keleş (İstanbul)
24) Hüsnü Çöllü (Antalya)
25) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
26) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
27) Nevin Gaye Erbatur (Adana)
28) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
29) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
30) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe:
Kırmızı
et yüksek biyolojik değere sahip olan iyi bir protein
kaynağıdır. Ülkemiz coğrafi özellikleriyle her türlü
hayvansal üretim açısından uygun ortam ve önemli bir potansiyele
sahiptir. Ancak son yıllarda uygulanan yanlış tarım ve
hayvancılık politikaları nedeniyle ülkemiz hayvan popülasyonunda
çok ciddi düzeyde azalmalar olmuştur. Böylece bir zamanlar ihracatçı
konumunda olan Türkiye bütün bu gelişmelerden sonra ithalatçı ülke
konumuna gelmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
tarafından açıklanan son verilere göre Türkiye'de 2009
yılının ilk 6 aylık döneminde, 2008 yılının
ilk 6 aylık dönemine göre et ve sakatat ithalatı % 555.9
artmıştır. Bu normal olmayan artış, ülke
hayvancılığında yaşanan
sıkıntıların daha da artmasına neden olmakta ve milli
ekonomimizde büyük ölçekte kayıplara yol açmaktadır.
En önemli geçim
kaynakları arasında tarım ve hayvancılığın
bulunduğu ülkemizde son yıllarda özellikle hayvan
yetiştiriciliğinde yaşanan sorunlar beraberinde
kırmızı et sektöründe önemli sıkıntıları da
gündeme getirmiştir.
Kırmızı
et sektörünün önündeki en önemli engeller ürün maliyetinin yüksekliği ve
kayıt dışı üretimdir. Ham madde yetersizliği, besi
ırkı ıslah çalışmalarında gereken
çalışmaların yetersizliği, zaman zaman gündeme gelen hayvan
hastalıklarının tüketiciyi olumsuz yönde etkilemesi, yem
bitkilerinde son yıllardaki büyük artışlar, üreticinin
tarımsal sanayi sektörü ile entegrasyonunun gelişememesi, yetersiz
denetim, haksız rekabet ve ticari engellerdir.
Üretim
maliyetlerinin yüksekliği, ürün fiyatlarına yansımakta ve
dolayısıyla tüketici yüksek reyon fiyatı ve alım gücü yetersizliği
nedeniyle hijyen ve sağlık koşullarının
bilinmediği, güvenilir olmayan ve denetlenmeyen merdiven altı
kesimlere yönelmek zorunda kalmaktadır. Bu durum da sektörün
gelişmesini engelleyen bir kısır döngü yaratmaktadır.
Ayrıca
kırmızı et sektörü, ülkemizin mevcut potansiyeline rağmen
arzu edilen seviyede gelişememiştir. AB ülkelerinde kişi
başına yaklaşık
Besi
hayvancılığı ve kırmızı et sektörünün
sorunları ülkemizde hem ciddi anlamda istihdam sağlaması hem de
millî ekonomimize önemli katma değer sağlaması
açısından ülke sorunu olarak algılanmalıdır. Bu
sorunların aşılabilmesi, et sektörünün bir çatı altında
toplanmasına ve AB ülkelerinde olduğu gibi reel anlamda teşvik
ve desteklenmesine bağlıdır. Bu gün ülkemizde
hayvancılık tamamen dışlanmış bir
konumdadır. Hayvan yetiştiricileri devletin ilgi ve desteğinden
yoksun olarak kaderleriyle baş başa bırakılmıştır.
Desteklemeler günü kurtarma adına yapılmakta olup tamamen
yetersizdir. Hayvan yetiştiricisi işini terk edip şehirlere göç
etmektedir. Dolayısıyla ülke kırmızı et üretiminde çok
hızlı düşüşler ortaya çıkmaktadır. Bu
düşüşü ithalatla karşılamak mantıklı
değildir. Bu düşüşün nedenleri
araştırılmalı, kaçakçılık mutlaka önlenmeli ve
kayıt dışı kesimlere engel olunmalıdır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Komisyondan
istifa önergeleri vardır, okutuyorum:
B) Önergeler (Devam)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/163)
TBMM
Başkanlığına
Gördüğüm
lüzum üzerine Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden
istifa ediyorum.
Gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
12/11/2009
M.
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/164)
TBMM
Başkanlığına
Gördüğüm
lüzum üzerine Kamu İktisadi Teşekkülleri Komisyonu üyeliğinden
istifa ediyorum.
Gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
A) Tezkereler (Devam)
2.-
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanının
davetine icabetle beraberinde bir heyetle Bahreyne resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1024)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin Bahreyn Temsilciler Meclisi
Başkanı Halife bin Ahmet El-Dahraninin vaki davetine icabet etmek
üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Bahreyne resmî ziyarette
bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun
6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali ŞAHİN
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
III-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Anadol, Sayın Oksal, Sayın Tütüncü, Sayın
Yıldız, Sayın Köse, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Ersin, Sayın Ünsal, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Diren,
Sayın Çakır, Sayın Günday, Sayın Barış,
Sayın Serter, Sayın Coşkuner, Sayın Özkan, Sayın Arat,
Sayın Durgun, Sayın Seçer, Sayın Özer.
Sayın
milletvekilleri, ismini yazmış olduğumuz
arkadaşlarımız yoklamaya girmesinler.
Yoklama için üç
dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
2.-
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Bahreyn Temsilciler Meclisi
Başkanının davetine icabetle beraberinde bir heyetle Bahreyne
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1024) (Devam)
BAŞKAN -
Tezkereyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı
vardır.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım.
B) Önergeler (Devam)
4.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, (2/15) esas numaralı Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/165)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/15 Esas
Numaralı Kanun Teklifim 45 gün içinde Komisyonda
görüşülmediğinden, İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince
doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 22.04.2009
Enis
Tütüncü
Tekirdağ
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İç Tüzükün
37nci maddesi çerçevesinde söz almış bulunuyorum. Daha önce
vermiş olduğum bir yasa teklifini buraya, Genel Kurula indirme
amacıyla söz aldım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa teklifini neden verdim? 30
Aralık 2006 tarihinde, anımsayacaksınız AKP
İktidarı Anadolu Yaklaşımı olarak
adlandırılan bir yasa çıkardı. Bu yasa, KOBİlere
sözüm ona can suyu kabilinden finansman sağlayacaktı.
Biz Cumhuriyet
Halk Partililer, komisyonlarda ve Genel Kurulda yasanın yetersiz
olacağını, ayrıca bazı KOBİler
açısından adaletsizliklere ve mağduriyetlere yol
açacağını dilimiz döndüğünce anlatmaya
çalıştık ama dinletemedik, yasa çıktı. Bu yasanın
düzeltilmesi için 16 Mart 2007de bir yasa teklifi verdik; ne yazık ki bu
teklifimiz Temmuz 2007 seçimleri nedeniyle görüşülemedi, kadük oldu.
Değerli
milletvekilleri, seçimden sonra yasanın çalışmayacağı
ve yaratılan mağduriyetlerin süreceği iddiamızın haklılık
kazanmakta olduğunu görünce, yasa teklifimizi yenilemek, yani eski deyimle
ihya etmek ihtiyacını duyduk.
Biz ne
istemiştik? Demiştik ki: Bankalara borcu olmayan KOBİlerin
elektrik, su, doğal gaz, telefon, vergi ve SSK borçları yeniden
yapılandırılsın ve yirmi dört aya yayılsın. Yasa
nasıl çıkmıştı? Yasadan yararlanmak için
işletmelerin hem bankalara borcu bulunacak hem de kamuya borcu olacak. Bu
durumda, mali sektöre borç yapmamış ya da borç yapmış da
borçtan çekinerek kendisini sıkıntıya sokmuş, gerektiğinde
eşinin, kızının bileziğini, ziynetini bozdurmuş
ve bankaya borcunu ödemiş ancak elektrik, su, doğal gaz, telefon,
vergi ve SSK primi gibi borçlarını ödeyememiş KOBİlerin
durumu ne olacaktı? Bunlar yasadan yararlanamayacaklardı.
Değerli
milletvekilleri, yasa teklifini biz yeniledikten yani ihya ettikten
yaklaşık dört ay sonra yasanın uygulama durumu belli oldu.
Sonuç, tam anlamıyla fiyaskoydu; biz, ne yazık ki haklı
çıkmıştık; AKP, ölü doğmuş bir yasa
çıkarmıştı. Yasa Mecliste görüşülürken Hükûmet ne
iddia ediyordu? 42 bin KOBİnin borçları yeniden
yapılandırılacaktı, iddia bu. Peki, ne oldu? Türkiye
çapında yalnızca 93 KOBİ başvuru yapabildi ve başvuru
yapan bu 93 KOBİden de sadece ve sadece 71i bankalarla çerçeve
anlaşması yapabildi. İddia neydi? Hedef neydi? 42 bin.
Gerçekleşme 71.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu nasıl iştir? Böylesi
ölü doğan bir yasa, dostlar alışverişte görsün kabilinden
bir yasa çıkarılır mı? Bunun devlet ciddiyetiyle
bağdaşır bir yönü var mı?
Değerli
milletvekilleri, bu konuşmam şu açıdan önemli: Bilindiği
gibi, küçük esnaf ve sanatkârlar da KOSGEB destek kapsamına
alındı yakın zaman öncesi yapılan bir yasa
değişikliğiyle. Önceden KOSGEB, imalat sanayisi
dışındaki sektörlere destek veremiyordu. Bu düzenlemeyle,
KOSGEBin hedef kitlesi yaklaşık 7 kat
arttırılmış oldu.
İçinde
yaşadığımız koşullarda esnaf ve sanatkâra
açılan kredilerin geri dönüşüm oranı olağanüstü bir
şekilde yükselmiştir. Bu durum ne anlama geliyor? Bu durum, ekonomik
krizin söz konusu kesimi yani esnaf ve sanatkârları sanılanın
çok ötesinde vurguladığı, sanılanın çok ötesinde
etkilediğini gösteriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tütüncü, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte
Anadolu Yaklaşımı düzenlemesinin yeni bir anlayışla
ele alınmasının şimdi tam zamanıdır.
Bu düzenlemeyle,
hem sanayi kesimindeki KOBİleri hem de diğer sektörlerdeki esnaf ve
sanatkârları, onların vergi borçlarını da kapsayacak
şekilde rahatlatabiliriz, onlara gerçek bir can suyu verebiliriz.
Eğer bu
önerim yüce Meclis tarafından kabul edilirse, öyle sanıyorum ki,
Hükûmet bu yasa teklifini komisyonlara çağırabilir ve komisyonlarda
dört başı mamur bir şekilde, esnaf ve sanatkârları da
kapsayacak bir can suyu projesini tekrar yaşama geçirebiliriz.
Teşekkür
ediyorum. Sizlerden, konuşmama ve önerime sahip çıkmanızı
rica ediyorum, talep ediyorum.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Şahsı
adına, Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Sayın Ayhan
Sefer Üstün, konuyla ilgili
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Konuşmayacağım.
BAŞKAN -
Sayın Yaşar Ağyüz, Gaziantep Milletvekilimiz.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üzerinde söz aldığım kanun teklifi nedeniyle hepinizin
geçmiş Kurban Bayramını içtenlikle kutluyorum ve bundan sonraki
çalışmalarda da başarılar diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, KOBİler ekonomimizin önemli can
damarlarından birisidir. O nedenle özenle korunması gereken,
yaşatılması gereken, her türlü teşvikin, yasal
desteğin verilmesi gereken kurumlardır ama gelin görün ki ülkemizde
maalesef KOBİler, her yaşanan ekonomik kriz sonrası kaderine
terk edilmektedir; en son sahip çıkılan kesim -işveren kesimi
olarak, işçi çalıştıran kesim olarak- onlar
olmaktadır.
Şimdi,
Değerli Milletvekilimiz Sayın Enis Tütüncünün verdiği teklifte
de maalesef, reel sektöre, mali sektöre olan borçlarının yeniden
yapılandırılmasında büyük bir eksiklik
yaşanmaktadır. Mali sektöre borcu olanlar birtakım aflardan,
birtakım taksitlendirmelerden faydalanmakta ama varını
yoğunu, arabasını satarak, arsasını, evini satarak
kredi borcunu ve mali sektöre olan borcunu ödeyenler ise bir nevi, bu yasayla
cezalandırılmaktadır. Aslında, 2006 yılında
çıkan bu yasa o günün koşullarında eksik ve yetersiz olduğu
gibi, bugün yaşadığımız global kriz nedeniyle de çok
büyük ölçüde eksik ve diğer konularda da takviye edilerek
geliştirilmesi gereken bir yasa konumundadır değerli
arkadaşlarım.
Özellikle,
yaşadığımız global ekonomik krizi ülkemiz 2008
yılı ortalarından beri yaşadı ama 2007 seçim
rehavetini üzerinden atamayan Hükûmet, o gün de bu ekonomik krizin
belirtilerini görmediği gibi bugün de maalesef duyarsız davranmaktadır.
Ekonomik sıkıntıları, yaşanılan
işsizliği yabancı gazeteler manşetten İşsizlik
Cenneti diye verirken bizim ülkemizde maalesef ekonomik kurmaylar, Hükûmetin
ekonomik kurmayları ve Hükûmetin ekonomiyle sorumlu bakanları bu
işe duyarsızlıklarını devam ettirmektedirler.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, bu dönemde genç işsizlik oranı
yüzde 18den yüzde 23,7ye çıkmış, kentlerde yüzde 28,11e
çıkmış, tarım dışı sektörde yüzde 11den
16,14e çıkmış. İşsizliğe kısa ve orta
vadeli tedbirlerle çare bulamamışız,
bulamamışsınız. Bu iş için bir
arayışınız da yok. Can suyu kredileriniz amacına
hizmet etmemiş, can suyu kredileri siyasi yandaş hesabıyla
dağıtılmış. O nedenle, bu yasa teklifi içerik olarak
uygun olduğu gibi tamamlanması gereken ve gündeme alınarak tamamlanması
gereken, KOBİlerin daha fazla desteklenmesini gerektiren bir yasa
konumundadır değerli arkadaşlarım.
KOBİleri
biz çökertmemek zorundayız. KOBİlere sonuna kadar sahip çıkmak
zorundayız. Ama neyle? Bankalarının yüzde 50sine
yakını yabancıların eline geçmiş bir ülkede, Hükûmetin
kendisi, kendi elini kolunu bağlamış değerli
arkadaşlar. O nedenle, yürürlüğe koyduğunuz yasalar, mesela
Sicil Affı Yasanız bile maalesef pratikte geçerliliğini pek
sağlayamadı. Yasaların çıkarılması önemli
değildir, önemli olan yasaların uygulama şansını
yakalamaktır. Yasaları uygulatma şansını
yakalatamıyorsanız kâğıt üzerinde kalan yasalarla da siz
hitap ettiğiniz, çare bulmaya çalıştığınız
topluma da büyük ölçüde çare bulamazsınız.
Onun için bu ekonomik krizin
Bütün
literatürlerde, özellikle bakın Orta Vadeli Program (2010-2012)
tarafından ortaya konulduğu gibi ülkemiz global krizden en fazla
etkilenen ülkelerin başında geliyor. Kriz etkisini üretimde
düşüş olarak gösteriyor, işsizlikte artış olarak
gösteriyor ve hızla bozulan kamu dengesiyle, borçlanmalarla kendisini
gösteriyor ama maalesef yetkililer bu konuda duyarsız kalıyorlar
değerli arkadaşlar.
Bu yasayı
desteklenmeniz gerektiği gibi ayrıca ilave yasalarla da
KOBİleri, toplumun ekonomik baskı altında krizden en çok
etkilenen kesimlerini, memuru, işçiyi, emekliyi, esnafı düşünmek
zorundayız, düşünmek zorundasınız Hükûmet olarak. Gündem
değiştirerek bir yere varamazsınız. Bakın,
bayramın birinci günü Sayın Başbakan
açıklamalarını yaptı, gitti üç gün; Türkiye ne kadar rahat
etti üç gün, kafası sakindi, rahattı, huzur gelmişti, gerilim
yoktu ama tekrar gerilim siyasetine yeni baştan dönüldü. Ülkenin gündemini
yakalayamıyorsanız muhalefetin eleştirilerine kulak veriniz.
Ülkenin gündemini yakalamak istiyorsanız bizim bu tür
konuşmalarımızı, tutanaklara geçen
konuşmalarımızı, komisyonlarda
yaptığımız konuşmaları alın, lütfen dinleyin
değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) O nedenle, ekonomiyi ön plana
almadığınız müddetçe -küçük esnafı mağdur eden
AVMlerin kent dışına çıkarılma yasası iki
yıldır, iki buçuk yıldır bekliyor- bunu gündeme
almadığınız müddetçe, küçük esnafı can suyu
kredisinden faydalandırmadığınız müddetçe bu ekonomik
kriz onları delip geçecektir. Sadece ve sadece, bıçak kemiğe
dayandığı için yürüyen milyonlarca memuru yasalara uymakla
tehdit etmekle bu iş bitmiyor, onların sorununa çare bulmakla
geçiyor, öğretmenlerin feryat figanına çare bulmakla geçiyor. Bu
bayramda seçim bölgesinde gezdiniz, kurbanını kesemeyen esnaf kan
ağlıyordu. Bunları nasıl görmezlikten gelebiliriz?
O nedenle, bu
yasa teklifine desteğinizi bekliyor, bundan sonra da gündemimizin esnaf,
memur, işçi, tüm dar gelirliler olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Sayın Anadol, geçtik.
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN
Kamu İktisadi Komisyonları Teşebbüsleri Komisyonunda boş
bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım Orman
ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon?
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon?
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı Program Koordinasyon Ofisinin
Faaliyetine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı Program Koordinasyon Ofisinin
Faaliyetine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/485) (S. Sayısı: 403)
(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
403 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğru.
Sayın
Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 403 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği
ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı Program
Koordinasyon Ofisinin Faaliyetine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
1990lı
yılların başından itibaren Sovyetler Birliğinin
dağılmasıyla beraber, başta Orta Asya olmak üzere birçok
Türk devleti bağımsızlığını
kazanmıştır. Bu
bağımsızlığını kazanması Türkiye
Cumhuriyeti devletinde bir anda çok büyük heyecanlara sebep olmuş, o
heyecanlarla beraber de Türkiye Cumhuriyeti devletinde farklı bir
çalışma ortamı içine girilmiştir. Bunun içerisinde,
özellikle özel sektördeki bazı insanlarımız koşarak bu
bağımsızlığını kazanan Türk devletleri
içerisine girmişler, gitmişler ve oralara kendi tecrübelerini
aktarmaya çalışmışlar, çeşitli iş alanları,
iş imkânları yaratmaya çalışmışlardır.
Bunların yanında, Türkiye Cumhuriyeti devleti de kendi üzerine
düşen görevleri yaparak, kendi tecrübelerini, bilgi birikimlerini oraya
taşımıştır; başta, işte büyükelçilikler
olmak üzere. Büyükelçiliklerin ilk açılışını Türkiye
Cumhuriyeti devleti yapmış. Onun akabinde o bölgelerdeki devletlerin
yetkililerini dünyanın her tarafında tanıtma içerisine
girmiştir. Akabinde yine Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm bilgi
birikimleri -bakanlıklar birikimleri dâhil olmak üzere- oraya
aktarılmaya çalışılmıştır.
Ayrıca bunun
yanında, Türk devletinin büyük oranda paraya ihtiyacı olmasına
rağmen Eximbank kredileri dediğimiz 1 milyar doların üzerinde
bir kredi bu devletlere kredi şeklinde açılmış ve o
coğrafyada -daha henüz kanunları bile oluşmamış olan o
coğrafyadaki devletlere- Türk devleti üzerine düşen görevleri en iyi
şekilde yapmaya çalışmıştır.
Bunun
yanında, özellikle ilişkilerin geliştirilmesi ve oralara daha
iyi faaliyetlerin götürülmesi noktasında da Türk dünyasıyla
ilişkilendirilmiş bir bakanlık oluşturulmuş ve bu
bakanlığa da koordinasyon görevleri verilmiştir.
Bunun akabinde,
bu işlerin daha iyi yürütülebilmesiyle ilgili olarak da Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı dediğimiz TİKA kuruluşu
kurulmuş ve TİKA kuruluşu da bu bölgedeki faaliyetlerine
yoğun bir şekilde devam etmiştir.
TİKA
kuruluşunun kurulmasıyla beraber, o coğrafyada çok önemli hizmetlerin
yapılmakta olduğunu da görüyoruz. TİKA bu görevi yaparken
isminde olduğu Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi yani o coğrafyada kurulmuş olmasından dolayı
o coğrafyadaki kuruluş amacına matuf olarak o coğrafyalarda
hizmetini yapma mücadelesine girmiştir ve çok önemli hizmetler
yapılmıştır. Bu hizmetlerden bir tanesi Hoca Ahmet Yesevi
Türbesinin restore edilmesi konusudur. Bununla ilgili 1996lı
yıllarda, 1997li yıllarda karar verilmiş ve bu kurulan çalışmalar
içerisinde 2000 senesine kadar gelinmiş, 2000 senesinde de o zamanki
(57nci) Hükûmet tarafından oluşturulan yaklaşık olarak 1
trilyon 200 milyar liralık kaynak vasıtasıyla da o külliyenin
restorasyonu tamamlanmış ve zamanın Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer Başkanlığındaki bir heyetle oraya gidilmiş
ve Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayevin de hazır
bulunmuş olduğu törenle restorasyon tamamlanmış ve o
külliye hizmete açılmıştır.
Daha
sonrasında yine hizmetler devam etmiş. Özellikle şunu söylemek
istiyorum ki: Kırım Tatarları Kırımdan, kendi
yurtlarından atıldıktan sonra, Stalin zamanında
atıldıktan sonra, uzun uğraşlar neticesinde tekrar
yurtlarına dönmüştü. Dönmüşlerdi ama o coğrafyada, tabii,
dönüşlerle beraber büyük bir yokluk olması münasebetiyle ev alma
imkânları, arazi alma imkânları veyahut iş kurma imkânları
yoktu.
Kırım
Tatarlarına yine TİKA marifetiyle ev alma projesi
oluşturulmuş ve ev alma projesiyle beraber de oradaki dönüşler
cezbedilmiş ve o Kırım bölgesine de başta Cemiloğlu
olmak üzere birçok insan dönerken Türkiye Cumhuriyeti devleti de buralara
gerekli desteği göstermiştir.
Tabii, aynı
durumu şimdi Ahıska Türklerinde yaşıyoruz. Ahıska
Türklerine Gürcistanın Ahıska Türkleri bölgesine, Ahılkelek
bölgesine dönüşlerine izin vermesiyle beraber tabii şu anda bir
faaliyet içerisine girilmiş ve yıllardan beri vatan özlemi çeken
Ahıska Türklerinin buraya dönüşüyle ilgili de çalışmalar
başlatılmıştır.
Bizim beklentimiz
odur ki, geçmiş dönemlerdeki TİKA marifetiyle, Türk dünyası
bakanlıkları vasıtasıyla oluşturulan Kırım
Türkleri ev projelerinin bir benzerinin de aynı şekilde Ahıska
Türklerine yapmak mecburiyetinde olduğumuzdur. Ahıska Türklerinin o
bölgeye dönüşleriyle ilgili eğer cazip bir şekilde bir proje
oluşturamazsak Ahıska Türkleri oraya dönmez sayın
milletvekilleri.
Ahıska
Türkleri dünyanın birçok yerinde yaşıyorlar. Ahıska Türkü
özelliğinden, mücadele güçlerinden dolayı, yani o farklı
görüntülerinden dolayı dünyanın her yerinde Türklüklerini
unutmamışlar, başta dilleri olmak üzere kültürlerini, hepsini en
iyi şekilde yaşayan bir grup oluşmuşlardır.
Tabii, kaderin
cilvesidir, dünyanın birçok yerinde de şu anda Ahıska Türkleri
vardır. Gidin Azerbaycanda -Vatan Cemiyetiyle- Kırgızistanda,
Özbekistanda, işte Rusyanın çok çeşitli yerinde Ahıska
Türkleri bulunmuşlardır.
Hatta zaman zaman
bunların üzerinde çeşitli oyunların oynanmış
olduğu da görülür. Özellikle Özbekistanda Fergana Vadisinde Ahıska
Türkleri ile Özbek Türkleri karşı karşıya getirilmiş,
çeşitli tahrikler neticesinde de Fergana olayları dediğimiz
olaylar neticesinde de birçok Türkü kaybetmişizdir.
Daha sonra
buradan insanlar Rusyanın Krasnodar bölgesine getirilmiştir.
Bakınız, Krasnodar bölgesinde de yine kimliklerinin olmaması
dolayısıyla bu bölgelerden atılma konumuna getirilmiş,
Krasnodar Valisinin baskıları neticesinde yaklaşık olarak 5
binin üzerindeki Ahıska Türkü Amerika Birleşik Devletlerine göç
ettirilmek mecburiyetinde kalınmıştır. Ancak şu an
itibarıyla, o Türkler, yani Rusyadaki, Sovyetler Birliğinin eski
coğrafyasında, yine Azerbaycanda, Özbekistanda,
Kırgızistanda bulunan Ahıska Türkleri, kendi vatanları
olan Ahılkelek bölgesine dönmek istiyorlar. Onların istekleri de yine
Kırım Türklerine uygulanan projeler şeklinde bir projenin uygulanmasıdır.
Şu ana kadar Hükûmetin bu yönlü olarak bir çalışma
yapmış olduğunu göremiyoruz, sadece sözlerle gündeme
getiriliyor. Benim buradan birkaç kez Ahıska Türklerine sahip
çıkılmalıdır. Ahıska Türkleri, mutlaka, sahiplenilecek
şekilde, Ahılkelek bölgesine, o Türk bölgesine gönderilmelidir, orada
onlara ev alınmalı, arazi alınmalı, desteklenmelidir.
şeklinde ikazlarım olmuştur. Zaman zaman da soru önergeleriyle
bunları dile getirmeye çalışıyorum. Ahıska Türkleri
dernekleri, özellikle devletin sahip çıkması noktasında da,
kendi taleplerini, başta Meclisimiz olmak üzere, bizlere, zaman zaman
gelerek ifade etmeye çalışıyorlar. İsteğimiz odur ki,
Ahıska Türklerine sahip çıkalım ve Ahılkelek bölgesinde
şimdi Ermenistan ile Gürcistan sınır bölgesidir orası- ev
alarak veyahut arazi alarak onları desteklersek, o bölgeye, ben,
Ahıska Türkünün yerleşeceğini umuyorum. Şayet destek
olunmazsa Ahıska Türkü bulunduğu yerde kalacak ve de
Gürcistanın vermiş olduğu o zaman süreci iyi bir şekilde
kullanılmamış olacaktır.
Avrupa Konseyi
Ahıska Türkünün bu bölgeye yerleşmesini istemiştir ama
işte, yerleşme çok zor şartlar içerisinde olmakta,
dolayısıyla da çok büyük oranda başarısızlıklarla
karşı karşıya bulunulmaktadır. İnanıyorum
ki, inşallah, önümüzdeki dönemlerde oralara farklı projeler
uygulanır da, Ahıska Türkünü Bursasından İstanbuluna
kadar veyahut da Iğdırından buralara, Türkiye içerisine
yönlendiririz.
Ayrıca,
Ahıska Türklerini, Krasnodar gibi çeşitli yerlerde yapılan
baskılardan kurtarır ve beraberinde de o bölgeye getirir, o insanlara
yer edinmiş oluruz, yurt edinmiş oluruz, toprak vermiş oluruz.
Tabii, TİKA
faaliyetleri içerisinde özellikle Türk dünyasının çok çeşitli
yerlerinde yapılan faaliyetlerden bazılarını yine söylemek
istiyorum. Bakınız, Azerbaycanın Haçmaz bölgesi vardır,
burası Rusya sınırıyla olan bir yerdir. Azerbaycanın
bu bölgesine de, yine, 2000, 2001, 2002li yıllarda çok önemli projeler
uygulanmış ve burada yaklaşık olarak 300 dönüm arazi üzerine
çok önemli bir çiftlik oluşturularak numune çiftlik şeklinde bir
oluşum oluşturulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti devletinde
çiftçilikle ilgili aletleri üreten veyahut da çeşitli noktalarda
pulluğundan traktörüne kadar üretim yapan firmalardan çeşitli
numuneler alınmış oraya götürülmüştü. Daha önceki
zamanlarda çiftçilerimize uygulanan YAYÇEP karşılığı
gibi yaygın çiftçi eğitimleri o bölgelerde yapılmış ve
Azerbaycan çiftçisi modern tarımla
tanıştırılmıştı. Ayrıca, beraberinde
laboratuvarlar kurulmuş, o laboratuvarlarda toprak
araştırılması, ürün araştırılması noktalarında
da çeşitli çalışmalar yapılmıştı.
Yine, 2002
planları içerisinde, Haçmaz bölgesindeki bu yatırım gibi, bu
çalışma gibi aynısının Ermenistan
sınırı içerisine de yapılması düşünülmüştü,
ancak hükûmetin düşmesiyle beraber o bölgeye yani Ermenistan sınırı
bölgesine de Haçmaz bölgesindeki benzeri bir çiftliğin, numune
çiftliğin yapılması olmamıştı.
İnanıyorum ki bunun gibi projelerin yine Azerbaycanda
yapılması gerekir. TİKA faaliyetleri içerisinde bulunan bu
şekilde yani Azerbaycandaki çiftçilerin geliştirilmesi, Azerbaycan
insanının modern dünya içerisindeki seviyesine getirilmesi
noktasındaki destekler o zaman yapılmıştı, aynı
desteklerin yine yapılması gerekmektedir.
Bakınız,
mesela, o zaman yapılan faaliyetlerden bir tanesi de TRT ile ilgili Türkiye
Radyo Televizyon Kurumunun o bölgelerde karasal yayın olarak izlenmesiydi.
Sayın milletvekilleri, bu konu da çok önemlidir. Türk dünyasının
birçok yerinde -tabii şu anda yayın faaliyetleri
artırılıyor, TRT çeşitli kanallar açıyor ama- o
bölgelerdeki TRT kanalları ancak uydu vasıtasıyla
dinlenebiliyor. Ondan dolayı da bizim, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak
karasal yayın dediğimiz yani normal antenlerle o bölgelerde Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kanallarının izlenmesini sağlamaya
çalışmamız gerekmektedir. Bu noktada da çalışmalar
yapılması gerekir diye düşünüyorum. Yani o bölgeler çünkü çok
fakir bölgeler olduğu için oradaki insanların uydu antenleri veyahut
da uydu şeklinde yayın almaları çok zordur. Mesela, en
yakın zamanda Tacikistan ziyaretlerimiz olmuştu, beraberinde yine
Kırgızistanı da Sayın Cumhurbaşkanımızla
beraber ziyaret etmiştik bundan yaklaşık üç ay önce, karasal
yayının oralarda izlenmediğini gördük ve aynı şekilde,
tabii karasal yayın izlenmiyor ama işte, uydu yayınları
izleniyor mu? Hayır değerli milletvekilleri, bu noktada da Türk
dilinin yaygınlaştırılması konusunda oralarda bu yönlü
olarak da karasal yayının izlenmesi şeklinde, daha önce
Azerbaycanda TRT-1 yayınlarıyla ilgili olarak yapılan
anlaşma şeklinde anlaşmalar yapılabilirse oralarda da bu
yönlü çok önemli mesafelerin alınabileceğini düşünüyoruz.
Tabii,
beraberinde TİKA marifetiyle çeşitli yardımlar
yapılıyor. Mesela Tacikistana yine
Gerçi şu anda biz
anlaşmasını onaylıyoruz ama daha önceki zamanlar içerisinde
Tacikistanda çok önemli yardımlar yapılmıştır. Maddi
yardımların yanında, tarımsal yardımların
yanında, mesela Cirgotol bölgesinde şehirde içme suyu şebekesi
kurulmuştur, oluşturulmuştur. Bunun gibi, içme suyuyla ilgili,
sulama suyuyla ilgili çok önemli projelere yine TİKA buralarda geçmiş
dönemlerde imza atmıştı. Tacikistana
uygulayacağımız bu kanunla beraber,
çıkartacağımız bu TİKA kanunuyla beraber bundan
sonraki dönemlerde de bunun artırılarak devam etmesi gerekir diye de
düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, tabii, TİKA kuruluşu Türk dünyasıyla ilgili
kurulan bir kuruluştur yani Türk dünyasına birçok faaliyetin
götürülmesi, yardımların ulaştırılması
noktasında kurulmuş olan bir kuruluştur ancak son zamanlarda
bunun özellikle Afrikaya açılım noktasında veyahut da
diğer bölgelere açılım noktasında, Orta Doğuya
açılış noktasında da bazı çalışmaları
olduğunu görüyoruz. Tabii, buralara açılmasın demiyoruz yani
Senegale veyahut da işte Beyruta, Lübnana, çeşitli yerlere
kuruluşların faaliyetleri
Mesela Sudana, Senegale, Etiyopyaya,
Afganistana TİKA kuruluşlarını kuruyorlar, TİKA
ofislerini açıyorlar ancak açılan ofislerin yanında esas
kuruluş amacı olarak Türk dünyasıyla ilgili kuruluş
olması hasebiyle Türk dünyasına yönelik faaliyetleri de olması
gerekmektedir.
Bakınız,
şu anda Türkiye Cumhuriyeti devleti yakinen Doğu Türkistandaki
gelişmeleri takip ediyor. Doğu Türkistanda Sincan Uygur bölgesinde
Türklere karşı, Doğu Türkistan Türküne karşı
geçmiş dönemlerde çok farklı projeler uygulanmış, neredeyse
nesillerinin bitirilmesi noktasında da çalışmalar
yapıldığı görülmüştür. Nükleer araştırmalar
yapılmış; nükleer araştırmaların
yapıldığı yer Türklerin yaşadığı Sincan
Uygur bölgesi olmuştur. Buralarda nükleer araştırmalar
yapılarak neredeyse doğmakta olan çocuklarımıza
kalıtımsal olarak bazı hastalıkların geçmesi
noktasında birtakım faaliyetlerin olduğunu görüyoruz. Son
zamanlarda çıkan olaylar esnasında da Doğu Türkistanda Uygur
kardeşlerimizin, Türkmen kardeşlerimizin katledilmiş
olduğunu görüyoruz, TİKAnın kuruluş olarak buralarda da
faaliyetleri olabilir. Nasıl işte, Senegale veyahut da Sudana
veyahut Etiyopyaya, Afganistana biz kuruluşlarımız
vasıtasıyla yardımlar yapabiliyorsak, işte Sincan Uygur
Bölgesine de yardımlar yapılması gerekir diye de düşünüyorum.
Diğer bir
konu: Tabii, Türkiye ile Türk dünyası arasında ilişkilerin
geliştirilmesinde yapılması gereken hizmetlerin yanında,
ilişkilerin de geliştirilmesi ve korunması olarak da
Hükûmetimize de çok önemli görevler düşmektedir. Bakınız,
şu anda Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde çok ciddi manada
sıkıntılar olduğu bir gerçektir. Hükûmetimiz
tarafından Ermenistan açılımı adı altında bir
anlaşma imzalanmıştır ve bu anlaşma Türkiye Büyük
Millet Meclisine de gelmiştir veyahut da görüşülmek üzeredir.
Değerli
milletvekilleri, bu konuda da Azerbaycan Türkü çok büyük bir
sıkıntı içerisinde kalmış, özellikle kendisi konusunda
yani Azerbaycanın işgal edilen topraklarından daha Ermenilerin
çekilmemiş olduğu bir ortamda, Azerbaycan
sınırının kapatılma sebeplerinin ortadan
kalkmadığı bir ortamda bu yönlü çalışmaların
kendilerindeki durumu çok farklı manada, farklı yerlere
getireceği endişesi içerisinde kalmışlardır.
Bakınız, şu anda Azerbaycanda bu yönde olarak çok ciddi
tereddütler vardır. Bununla ilgili olarak da bir şeyler
yapılması gerekir. O insanlara verilen sözlerin tutulması
gerekir. Sayın Başbakanın Azerbaycan Meclisinde
konuşmuş olduğu sözlerinin hiçbir zaman unutulmaması
gerekir. Yani o sözlerin de özellikle Azerbaycanın işgal
altında bulunan toprakları dediğimiz yedi tane Azerbaycan kenti,
yine Türklerin öz be öz vatanı olan Karabağdan Ermenilerin
çekilmemiş olduğu bir ortamda oradaki sınırın
açılması veyahut da ilişkilerin normal seviyeye getirilmiş
olması doğru değildir. Şu anda Ermeniler yine dünyanın
her tarafında soykırımdan bahsetmektedirler. Neredeyse
Ağrı Dağını kendi bölgeleri olarak kabul etmekte,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırlarını
tanımamaktadırlar. Bu ortamda özellikle işgal devam ederken
bunun yapılmaması gerekiyor. Bakınız, şu anda
Azerbaycana gidiniz, Baküye gitmiş olduğunuz zaman Bakünün
çeşitli reyonlarında maalesef, özellikle Karabağdan giden
insanların, yedi tane işgal edilen kentten oralara göçen
insanların perperişan bir şekilde yaşamış
olduğunu görürsünüz. Yani oralardaki insanlar kendi öz topraklarından
atılmışlardır, hatta Hocalı katliamı gibi çok
büyük katliamlarla karşı karşıya
kalmışlardır. Yani bir gecede, yaklaşık 30 binin
üzerinde, 50 binin üzerindeki insan, işte, araçlara bindirilmiş,
zorla kendi bölgelerinden göç ettirilmişlerdir. Hocalı
katliamının hâlâ kanı kurumamıştır. Tabii, bunu
dünyanın birçok yerlerinde anlatmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade
etmek istiyorum. Yani Hocalı katliamı daha henüz
kurumamışken, sorumluları hesap vermemişken, bizim
kalkıp da Ermenistanla ilişkilerin geliştirilmesinde
birtakım adımlar atmamızın doğru
olmadığını düşünüyorum. Bu yönlü olarak da
çalışmalarımızı çok dikkatli bir şekilde takip
etmek mecburiyetindeyiz. Özellikle Türk dünyası, Azerbaycanla ilgili
çalışmaları, Azerbaycanla ilgili gelişmeleri yakından
takip ediyor, Kıbrısla ilgili gelişmeleri yakinen takip ediyor,
Kıbrıs Türkünün Annan Planı münasebetiyle tamamen, neredeyse
yok edilecek pozisyona getirilmiş olmasını yakinen takip
ediyorlar. Ondan dolayı da özellikle Kıbrıs
Açılımı adı altında, biz, kazanılmış
olan yerlerimizi ve haklarımızı vermemek mecburiyetindeyiz,
verilmemesi konusunda hassasiyet göstermek mecburiyetindeyiz.
Bakınız,
şu anda aynı durumu Kerkükte, Telaferde, Musulda
yaşıyoruz. Kerkük, Musul, Telafer bölgeleri Türklerin öz
vatanlarının olduğu yerlerdir. Buralar, yüz yıllar
öncesinde vatan olarak atalarımız tarafından Türklere
verilmiş olan yerlerdir ama şu anda gidiniz Kerküke, Kerkükte
neredeyse büyük bir göç olduğunu görüyorsunuz, oradaki insanların,
Peşmergelerin ağır baskıları neticesinde o bölgeleri
terk etmekte olduğunu görüyorsunuz. Hatta zaman zaman göç o kadar
sertleşiyor ki ölümlerle, çeşitli noktalardaki baskılarla göçü
tamamlamaya çalışıyorlar. Bakınız, Telaferde Tavuk
bölgesindeki, Musul bölgesindeki Türkmenlere mutlaka sahip çıkmamız
gerekmektedir. Kırmızı çizgilerimiz o olmalıdır.
Bakınız,
şu anda Amerika Birleşik Devletlerinin Iraktan, Kuzey Iraktan
çekilmesiyle beraber yeni yeni projelerle karşı karşıya
bulunuyoruz ama oradaki benim Türkmen kardeşlerimizin, Kerkük Türkü
kardeşlerimizin hakkını da hiçbir suretle bir kenara koymamak
mecburiyetindeyiz. Kerkük Türkünden vazgeçersek, Musul Türkünden vazgeçersek
o zaman Türk dünyası bizlere farklı bakış açısı
içerisinde bulunabiliyor. O yönlerden de Türkmenlere kan
ağlatmamalıyız. Türkmenler, şu anda, bütün ümitlerini, her
şeylerini Türkiyeye bağlamışlardır. Onların
Amerika gibi veyahut da İngiltere gibi, Batı gibi, Avrupa gibi
sahipleri yok. Onların sahipleri sadece bizleriz; Türkiye Cumhuriyeti
devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. O mealde de, demografik
yapıyı bozmaya çalışan Peşmergelere karşı
gereken tepkiyi göstermeli, dünyanın çeşitli yerlerinde, nasıl
Doğu Türkistan konusunu gündeme getirmemiz gerekiyorsa, Kerkük
Türkmenlerinin, Musul Türkmenlerinin, Telaferde yaşayan
kardeşlerimizin de sorunlarını dile getirmek mecburiyetindeyiz.
Gerçi her zaman görüyoruz, konu Türkler olunca, Türk dünyası olunca,
Avrupadaki insan hakları veyahut dünyanın çeşitli yerlerindeki
insan örgütleri, STK dediğimiz sivil toplum kuruluşları hemen
bir anda Türkleri unutturmaya çalışıyorlar. Konu Türklerin
ezilmesi, Türklerin yok edilmesi olunca, maalesef, maalesef, bunu acı bir
tecrübe olarak görüyoruz, ama burası doğru değildir. En
azından onların bu durumlarına karşı, Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak, Kerkük Türküne de sahip çıkmalı,
Azerbaycan Türküne de sahip çıkmalı, Hocalıda katliama
uğrayan benim kardeşime de sahip çıkmalı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
REŞAT
DOĞRU (Devamla)
Doğu Türkistandaki o benim Rabia Kazan
Hanımefendiye de sahip çıkmalı. Oradaki insanlarımıza
sahip çıkarsak ancak o zaman büyük bir devlet olabiliriz.
300 milyonluk Türk
dünyası çok geniş bir coğrafyayı ilgilendiriyor. 300
milyonluk Türk dünyasının da en güçlü lider ülkesi Türkiye
olması gerekir. Dünyanın çeşitli yerlerindeki toplantılara
katıldığımız zaman, İslam dünyası olsun,
Türk dünyası olsun, her tarafta, hep beraber, Türk dünyasının
lider ülkesinin artık Türkiye olmasını istiyorlar. Ondan
dolayı da hesaplarımızı ve kitaplarımızı ona
göre yapmalıyız.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, 2023 yılına kadar Türk milletinin, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin çok güçlü bir yapıya sahip olmasını,
lider ülke Türkiye olmasını, Orta Asyaya, Balkanlara, Orta
Doğuya, daha doğrusu dünyanın her tarafına
barışın gelmesinin, huzurun gelmesinin bundan geçmekte olduğuna
inanıyoruz. İnanıyorum ki, inşallah, bu idealimiz de gerçekleşecektir
diyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Hüseyin Pazarcı, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun efendim.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, ben zeytinyağı anlaşmasıyla
ilgili söz istemiştim.
BAŞKAN
Peki.
O zaman, Zeynep
Dağı, Ankara Milletvekili.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEYNEP DAĞI
(Ankara) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı Program Koordinasyon Ofisinin Faaliyetine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporuyla
ilgili söz almış bulunmaktayım.
Sizin de
bildiğiniz gibi, Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı son zamanlarda özellikle Orta Asya
ve diğer Balkanlarda çok yoğun faaliyetlerde bulunan ve Türkiyenin
bölgeyle gerek ikili düzeyde gerek çok taraflı olarak diplomatik ilişkilerinin
yoğunlaşmasında katkıda bulunan çok önemli bir kurumumuz.
Bu bağlamda da TİKAnın Tacikistanla bu raporunu uygun
bulduğumuza dair şahsım adına görüşümü burada
bildirmek istiyorum.
Hepinize
teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dağı.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
TACİKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI PROGRAM KOORDİNASYON OFİSİNİN
FAALİYETİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 19
Ocak 2006 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı Program Koordinasyon
Ofisinin Faaliyetine İlişkin Anlaşmanın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Şahsı adına Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok, Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Zeynep Dağı, Ankara Milletvekili...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok.
BAŞKAN -
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın
Ahmet Ersin.
Buyurun
Sayın Ersin.
CHP GRUBU ADINA
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ayrıca, hepinizin geçmiş bayramını da kutluyorum.
Umarım önümüzdeki yıllarda da bayramlarımızı
sağlık içinde tamamlarız.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkanın da sabrına güvenerek
ben sizlere bir başka konudan söz etmek istiyorum.
Biliyorsunuz, 22
Kasım günü İzmirde, Demokratik Toplum Partisinin konvoyuna
karşı Hatay Üçyolda vatandaşlar müdahale ettiler,
taşlı sopalı bir müdahaleyle karşılaştılar.
Elbette, böyle bir olayın değil İzmirde, Türkiyenin herhangi
bir kentinde olmasını istemeyiz ancak bu olay bahanesiyle
İzmire ve İzmirlilere çok ağır sözlerle, ağır
hakaretlerle karşılık verildi ve İzmirliler kendilerine
yapılan bu haksızlığı, adaletsizliği içlerine
sindiremediler, büyük üzüntü duydular ve ben de bir İzmirli olarak içimi
acıtan bu konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
Değerli
arkadaşlarım, İzmir Kurtuluş Savaşının
başladığı kenttir. Gazeteci Hasan Tahsinin işgal
güçlerine attığı ilk kurşunla Kurtuluş
Savaşı başlamıştır ve dalga dalga Anadoluya
yayılarak Atatürkün önderliğinde yine İzmirde
sonuçlandırılmıştır. Yani İzmirde vilayet
binasına Türk Bayrağının asılmasından sonra
artık herkes Türkiye Cumhuriyetinin işgal kuvvetlerinden
kurtulduğunu ve bağımsızlığını
kazandığını kabul etmiştir. Dolayısıyla,
İzmir, tanımlandığı şekilde -bu olay nedeniyle
atılan iftiraları söylüyorum- Faşist kent, Faşizmin
başkenti İzmir, Faşist İzmir gibi
yakıştırmaları asla hak etmemiştir. Tam tersine,
İzmir kahraman bir kenttir. İzmirliler Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğüne,
demokrasiye, Atatürk ilkelerine ve laik cumhuriyete son derece de
bağlı insanlardır. Yani faşist yakıştırması bir yana,
Faşist İzmir, Faşizmin başkenti İzmir
yakıştırması bir yana, İzmir demokrasinin
başkentidir.
SIRRI SAKIK
(Muş) Kim söyledi bunu, açıklar mısınız?
AHMET ERSİN
(Devamla) Şimdi, bu olay nedeniyle kendisini gazeteci diye
tanımlayan birtakım üşütükler, gazeteci Hasan Tahsinin
tırnağı bile olamayan bazı üşütükler, İzmirin
faşizmin başkenti olduğunu söyleyecek kadar ileri gittiler,
İzmirlilere faşist yakıştırmasını uygun
görecek kadar kendilerini kaybettiler. İzmire bu şekilde yani 40-50
kişinin yaptığı bir olumsuz davranışı, asla
kabul etmediğimiz bir davranışı 3,5 milyonluk bir kente mal
ederek 3,5 milyon insanın tümünü faşist diye tanımlayan bu
kişileri bir İzmirli olarak lanetliyorum.
İzmir,
değerli dostlarım, her zaman
yasaklara karşı durmuştur, her zaman ülke bütünlüğünden
yana olmuştur, her zaman demokrasinin işlemesinden yana tavır
almıştır, demokrasi dışı girişimlere her
zaman bütün gücüyle karşı durmuştur.
SIRRI SAKIK
(Muş) - Ahmet, saldıranları da kınıyor musun?
AHMET ERSİN
(Devamla) O nedenle, diyorum ki değerli arkadaşlarım,
İzmiri faşizmin başkenti diye tanımlayan kişi kim
olursa olsun üşütüktür, İzmiri tanımıyordur, İzmirin
kimliğinden habersizdir. O nedenle, İzmirlileri derinden yaralayan ve
İzmirliler olarak tasvip etmediğimiz bir olayı bahane ederek
bütün İzmirlileri kapsayacak şekilde herkesi, 3,5 milyon insanı
faşist olmakla suçlayan bu kişileri huzurunuzda tekrar lanetliyorum.
Bir İzmirli olarak bu davranışından ötürü, bu söz ve
yazılarından ötürü bu kişileri lanetliyorum ve bir İzmirli
olarak gurur duyduğum kentime yönelik bu haksız
davranışı, bu haksız saldırıyı asla kabul
etmiyorum, kabul etmek de mümkün değil ve
SIRRI SAKIK
(Muş) Peki, saldırıya maruz kalanlara ne diyorsun?
AHMET ERSİN
(Devamla)
İzmirliler de zaten kendilerine yönelik bu haksız
davranıştan ötürü büyük bir infial duymuşlardır, büyük
üzüntü duymuşlardır ve bu davranışı yapanlara, bu
yazıları yazanlara da, İzmirlilere bu
yakıştırmayı uygun görenlere de içlerinden ne geliyorsa o
şekilde hitap etmektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, bunları belirtmekte fayda gördüm. Neden? Çünkü
yapılan davranış, yani bir parti konvoyuna karşı
yapılan bir davranışı elbette kabul etmek mümkün
değil, yanlış yapılmıştır ancak bunu bahane
ederek bütün İzmiri zan altında bırakacak biçimde söz ve
davranışlar ileri sürmek, yazılar yazmak yapılabilecek en
büyük haksızlıktır, adaletsizliktir. Bunu belirtmek istedim.
Beni
dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Sayın
Başkanın sabrından ötürü ona da teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet,
şahsı adına Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 403
sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, izlemiş olduğu aktif ve etkin dış
politikayla birlikte gerek komşularıyla gerek Türki cumhuriyetlerle
gerekse dünyanın diğer ülkeleriyle bugüne kadar çok ciddi
gelişmeler, anlaşmalar ve buna bağlı olarak ticaret
hacminin genişlemesi, büyümesi ve dünyada barışın
sağlanması adına her türlü yolu, politikayı izlemiş
durumdadır. Bu vesileyle de gene Tacikistanla, özellikle TİKA
aracılığıyla yapılacak olan çalışmalar
noktasında bir program koordinasyon ofisinin kurulmasını bugün
görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, ben, aslında, işin doğrusu, daha önceden
TİKAnın belki ne iş yaptığını
sorduklarında çok fazla bilmiyordum. Ancak yapmış olduğumuz
dış temaslar, gezilerimiz, özellikle Balkanlarda, Orta Asyada Türki
cumhuriyetlerinde TİKAnın gerçekten çok ciddi işler
başardığını, Türkiyenin çok iyi şekilde
tanıtıldığını, geri kalmış ülkelerle
birlikte ciddi bir koordinasyon sağlandığı, oradaki, Türki
cumhuriyetlerindeki Türklerin oralarda çok iyi bir şekilde, iyi bir konuma
geldiklerini bizatihi müşahede ettik.
İşte
bunun bir vesilesi olarak, bugün görüşmekte olduğumuz kanunun
çıkmasıyla daha profesyonel anlamda bir proje koordinasyon ofisinin
kurulmasıyla birlikte bu hizmetler etkin bir şekilde devam edecektir
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Şahsı
adına Mehmet Nil Hıdır, Muğla Milletvekili.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Peki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 403 sıra
sayılı bir uluslararası anlaşmanın uygun
bulunmasına dair kanun tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın
Başkan, bunun on dakika olması lazım, niye beşe indirdiniz?
BAŞKAN
Madde üzerinde Sayın Genç, tümü üzerinde değil. Madde üzerinde
beş dakika biliyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Maddelere geçildi mi? Geçilmedi.
BAŞKAN
Geçildi, geçildi.
KAMER GENÇ
(Devamla) İyi, peki o zaman. Ben dışarıdaydım.
Teşekkür ederim.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, evvela, sözlerime başlamadan, bütün
vatandaşlarımızın ve sizlerin geçmiş Kurban
Bayramlarını kutluyorum, nice Kurban Bayramları, mutlu, umutlu,
başarılı ve sağlıklı Kurban Bayramları
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, uluslararası anlaşmalarda Türkiye Cumhuriyeti
devletinin dış itibarı çok önemlidir. Biliyorsunuz, Ermeni
açılımında Amerikan Dışişleri Bakanı bizim
Dışişleri Bakanına dedi ki: Ya, sen açılımda
muhalefeti dinleme. Amerika senin arkanda. Peki, bu Dışişleri
Bakanı ne dedi? Biz soru soruyoruz, cevap vermiyor. Bir ülkenin,
haysiyetli ve onurlu bir ülkenin dışişleri bakanına
başka bir devletin dışişleri bakanı Ya, sen
muhalefetini dinleme, biz senin arkandayız, seni destekliyoruz. der de o
da eğer susarsa, o dışişleri bakanı o devleti
dışarıda temsil edemez. Bu, maalesef, burada
açıklanması gereken bir durumdur.
Şimdi,
Türkiyede maalesef bir iktidar, karşısında hiçbir güç
tanımıyor. Yargı bir karar veriyor İdeolojik karar
veriyor
Ya, şimdi
Tayyip Bey diye bir arkadaşımız var, imam-hatip mezunu ama ondan
sonra nereyi bitirdiği belli değil. Çıkıyor, doktordan daha
fazla doktor Aşı olmayın. diyor; hâkimlerden daha fazla hâkim
Efendim, mahkemenin verdiği karar ideolojiktir. diyor. Ya, dünyanın
neresinde böyle bir şey görülmüş arkadaşlar!
İnsanların aklının ermediği konularda fikir beyan
etmesi kendisini zor duruma düşürür. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk
devleti ise bu hukuk devletinde hukuk adına karar verecek yargı
organları bellidir, bunlara karşı yapılacak itiraz
yolları bellidir. Bunları yok sayarak Her şeyin hâkimi benim.
demek kadar düzeysiz bir davranış ve ifade biçimi olamaz.
Değerli milletvekilleri, burada herkesin kendi haddini bilmesi lazım.
Şimdi,
efendim, bağımsız kurumlardan şikâyet ediliyor. Bu nasıl
Hükûmet yahu? Nasıl bağımsız kurumlardan
Merkez
Bankası benim emrime girsin. diyor, şikâyet ediyor,
Bağımsız kurumlar emrime girsin., şikâyet ediyor. Bu,
gerçekten demokratik bir ülkeye çok yakışmayan, Türkiye Cumhuriyeti
devletine yakışmayan bir davranış biçimi.
Şimdi, biraz
da bizim Tunceliyle ilgili özel bir şeyden bahsedeyim: Şimdi, oraya
bir baraj yapıldı. Maalesef gerekli altyapısı
yapılmadan
Bir karayolu yapıldı, şimdi karayolu çökmek
üzere. Yarın öbür gün belki o tamamen çökerse, Tunceliye giden karayolu
çökmüş olur. Barajın çevresinden Tunceliye bir kanalizasyon
yapılmadığı için
Suyu tuttular, yarın orada insanlar
yaşayamaz hâle gelecek. Peki, yani siz bunları düşünecek bir
hükûmet değilseniz memleketi nasıl idare edeceksiniz? Yarın orası
-işte Tuncelinin her tarafı pislik yuvası-
bulaşıcı hastalıklar yuvası hâline gelecektir.
Bu kadar
sorumsuzluk karşısında hâlâ çok pişkince yerinde oturan ve
her önüne geleni tenkit eden bir siyasi kadro görmedim. Bırakın o
soygunları, suistimalleri, talanları, onlar haydi bir tarafa ama yani
normal olarak gösterilmesi gereken, basiretli ve ülkenin geleceğini,
insanların sağlığını kayıracak bir
davranış ve bir icraat maalesef yapılmıyor.
Şimdi,
burada, bakıyorum, özellikle Alevi kitlesi üzerinde, böyle, herkes,
özellikle iktidar partisi çok siyaset yapmaya başladı. Neredeyse,
şimdi yeni mi akılları başına geldi?
Efendim, okul,
tedrisat programlarına Alevilikle ilgili dersler konulmuş. Yok böyle
bir şey.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Var, var!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani Hacı Bektaş Veliden, bilmem Pir Sultan Abdaldan
oraya iki tane veciz bir şey koymakla bu, Aleviliği mi öğretmek
demektir?
Siz de
öğretmenlik yaptınız veyahut da müsteşarlık
yaptınız. Gerçi biraz da keyfî uygulamalarınız
dolayısıyla hakkınızda hapis cezası da var ama onlar
önemli değil. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Onun
için, yok yani bunlar. O eğitimi iyi idare edemediniz Hocam maalesef.
Türkiyede eğitimin seviyesini çok düşürdünüz. Türkiyede medrese
eğitimine doğru kaymalar var. En baştaki gösterge YÖK
Başkanlığına getirdiğiniz kişi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu, YÖK Başkanlığına getirdiğiniz
kişi biliyorsunuz, Malezyada gitmiş -doğru dürüst bir bilimsel,
akademik bir kariyeri de yok- gelmiş, şimdi diyor ki:
Danıştay 8. Dairesi kat sayıyla ilgili bir karar vermiş.
Ben bunu tanımam, siz devam edin. diyor. Hele diyor: Telafisi
imkânsız zarar
Anlamıyorsunuz
Ya, anlamadığınızda
kelimelerin veya konuların üzerine gitmeyin. Telafisi imkânsız
zarar ne demek? Siz üniversitelere
Eğer o dava gecikirse, üniversiteler
imtihan açarsa ve bir kısmı o sistemle girerse, sonra iptal
kararı verildiği zaman, işte o zaman telafisi imkânsız bir
zarar var. Dolayısıyla burada o karar veren insanlar bilerek bu
işleri kullanıyor.
Onun için,
değerli milletvekilleri, maalesef devri iktidarınızda gerçekten
arıyorum, arıyorum, yahu, şu iktidar hakikaten doğru dürüst
bir şey yapsa da ben de bir gün çıkayım, kürsüden bunu tebrik
edeyim diye bir şeye rastlamadım. İnanmanızı
istiyorum, rastlamadım. (AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler) Onun için
Yani böyle bir, memleketi felakete götüren bir
iktidarsınız ama çok pişkin de oturuyorsunuz. Siz de çok rahat
gülüyorsunuz.
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) Allahtan kork! Gözüne, dizine dursun!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben olsam vallahi ağlarım sizin yerinizde. Hakikaten bu
memleketi çok kötü duruma getirdiniz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç,
soru talebiniz var. Soracak mısınız?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soracağım efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
Sayın Başbakan Yardımcısı, zaman zaman
konuşmalarında ağlıyor. Şimdi, ben üzülüyorum tabii
bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin hem vatandaşı hem milletvekili
olarak. Yani bir Hükûmet mensubu acaba niye ağlıyor? Bir yeri mi
ağrıyor veya bir hastalığı mı var? Üzülüyorum
hakikaten. Yani bizim memlekette çok nefesi keskin hocalar da var ama yani
hakikaten bu davranışlar iyi değil.
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) Saçma sapan konuşma.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ve yani işte Fethullah Gülen de böyle televizyonlara
çıkıp da ağlıyor. Acaba onu taklit ederek bir
başarıya mı gitmek istiyor?
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) Ciddi soru sor, ciddi.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Ayıptır!
KAMER GENÇ
(Tunceli) İkincisi: Ahmet Davutoğlu
Ermeni açılımıyla
ilgili Amerikan Dışişleri Bakanı kendisine Ya, sen
muhalefeti dinleme. Sen bu açılımı yap, biz arkandayız.
dedi mi, demedi mi? Dediyse ne cevap verdi, onu öğrenmek istiyorum
efendim.
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) Ciddi soru sor biraz!
SAFFET KAYA (Ardahan)
Yazıklar olsun!
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Tacikistana açılan bu TİKA ofisi doğru bir
harekettir. Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı Türk
illerine ajanslar açmalı; oralarda çeşitli faaliyetler yapması
noktasında kurulmuş olan bir kuruluştur. Şu anda, Irakta
Telaferde, Musulda, Kerkükte Türklere karşı çok büyük bir zulüm
uygulanmaktadır ve çok büyük de bir sıkıntı
içerisindedirler. Ondan dolayı, acaba, önümüzdeki dönem içerisinde
Telafere, Musula, Kerküke veya Tavuk bölgesine TİKA ofisi açmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben, biraz önce,
İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin İzmirle ilgili, o faşizan
belirlemeyle ilgili düşüncelerimizi açıklamak istiyorum.
22 Kasımda,
Sayın Genel Başkanla birlikte İzmire gittik ama hiçbir şey
yokken, medyanın böyle büyük bir abartısı, flama, bayrak, hiçbir
şey olmadan, konvoyumuza saldırı oldu. Sayın Başkan da
aynen şöyle dedi: Faşist odaklar tarafından saldırıya
maruz kaldık. Şimdi de tekrarlıyorum: Evet, faşist odaklar
tarafından saldırıya maruz kaldık. Biz, İzmir
halkı için tek kelime böyle bir şey söylemedik ve İzmirin
geçmişten günümüze hoşgörülü bir kent olduğunu hep söyledik ve
bunu abartarak, İzmir halkını rencide edecek herhangi bir
açıklamamız olmadı ve o gün, orada ciddi bir güvenlik zafiyeti
vardı ve oradaki güvenlik birimleri, o faşist odakları
tetikleyerek, orada büyük bir olaya, aslında biz engel olmamış
olsaydık, emin olun ki büyük bir çatışmaya neden olacaktı
ve Sayın Genel Başkanın sağduyusundan dolayı böyle bir
şeyin önü kesildi.
Ben teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanın bayram üzeri bir değerlendirmesi oldu. Birleştirici bir
mesaj yerine, yargının vermiş olduğu karar üzerine, bayram
sonrasında, o yüz yıllık Danıştay kurumunun
olmayacağını veya kendisinin de olmayacağına yönelik
bir değerlendirmesi oldu ama şu anda dış işlerinin
görüşüldüğü bir konuda Sayın Bakanı burada görüyoruz.
Buradan kastı, şahsıyla mı ilgilidir yoksa yüz
yıllık yargı kurumunun ortadan kaldırılmasına
yönelik midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Soysal
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
öncelikle Suudi Arabistanın Yemeni işgal ettiği ve asker
yolladığı biliniyor. Bu konuda sizin tutumunuz nedir ve ne gibi
bir tavır geliştirdi Dışişleri?
Yine bunun
yanı sıra Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak ne de ben.
demiştiniz. Buna da bir açıklık getirirsek iyi olur diye
düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Tacikistan Cumhuriyeti Hükûmetiyle yapılan bu protokol sonucunda kurulacak
Program Koordinasyon Ofisiyle hangi ilk projeyi başlatmayı
planladınız? Önümüzdeki yıl içerisinde hangi tür projeler bu
ofis tarafından yürürlüğe konabilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru arkadaşımızın sorusuyla
başlamak istiyorum. Sayın Doğru bugün gündem dışı
yaptığı konuşmada ve bu sözleşmeyle ilgili, partisi
adına yaptığı konuşmada çok önemli konulara temas
etti. Kendisini devlet bakanlığı döneminden de bu işlerle
ilgili olarak takip ediyorum, söyledikleri konulara aynen
katılıyorum. Biz de Hükûmet olarak eleştirilerinden ve
önerilerinden şahsen ve Hükûmetimiz adına istifade etmek istiyoruz.
Bu konularda doğruları söylüyor. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Telaferde, Musul
ve Kerkükte ofis açılacak mı konusu, bir planlama konusudur. Bana
verilen notta öncelikle Bağdatta TİKAya ofis açılması öngörülüyor.
Irakla anlaşma konusunda da taslak üzerinde Dışişleri
Bakanlığımız mensuplarının çalışma
yaptığını size söyleyebilirim.
Alim
Işık Beyin, Kütahya Milletvekili Sayın Işık
arkadaşımızın, açılacak ofis öncelikle ne yapacak ve
diğerleriyle ilgili, önümüzdeki yıl konusundaki planlamalar.
Genel olarak
cevap vereyim: Bu Tacikistanla yapılan sözleşmede, zaten
sözleşme metnindeki Yapılacak İşler konusunda bir
açıklama var ama biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
Başbakanlığa bağlı olan TİKA yani Türk
İşbirliği Kalkınma Ajansı, bu yıl bütçesiyle,
kendi bütçesi içerisinde bir rekor kırdı. Bildiğim
kadarıyla, 60 milyon Türk lirasının üzerinde bir bütçeye sahip.
Yeni atılımlar üzerine TİKA bütçesine bir destek verildi.
Önümüzdeki yıl planlamasıyla ilgili olarak size yazılı
cevap vermek istiyorum, teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık İzmir olaylarıyla ilgili konuştu, gündemimizle ilgisi
yok.
Sayın Ergün
Aydoğan ve Sayın Çetin Soysal Suudi Arabistanın Yemeni
işgal ettiği biliniyor. diyorlar. Bu konuda yeterli bilgiye sahip
değilim, kendileri bu konuyu çok daha yakından takip ediyorlar
anladığım kadarıyla. Kendilerine yazılı bilgi
vereyim.
Sayın Kamer
Genç, Tunceli Milletvekili, biraz önceki konuşmasında, âdeta, kesin
yargıya varmış gibi bir konuşma yapmıştı.
Birisi demiş ki Sayın Dışişleri Bakanı
Davutoğluna: Sen bu muhalefete bakma, biz arkandayız, yürü
aslanım. demiş.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, biz cevap alamadık.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Şimdi, biraz sonra da
bunu soru olarak bana soruyor. Madem bilmiyorsunuz, soruyla öğrenmek
istiyorsunuz, biraz önceki konuşmanızda bu konuda kesin yargıya
varmış gibi nasıl konuştunuz? Yani, Sayın Gençin
salonda olduğu ve olmadığı zamanların arasında ne
kadar fark var, bunu biraz önce aynen yaşadık.
İkinci soru:
Danıştayla ilgili sözleriniz ne anlama geliyor? diye Sayın
Aydoğan ve Sayın Soysal merak etmişler. Bugünlerde onu
açıklayacağım, birkaç gün daha merak edin.
Sayın Kamer
Genç Bu adam niye ağlıyor? diye bana soruyor. Ben sizin bu kadar
terbiye dışı ve ahlak dışı işler
yaptığınızı çok merak ediyordum ama bunun sebebini
buldum, sizde gözyaşı yok.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Değişik örnekler vermek için koymuyorum oraya.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sana anlayacağın
dilden cevap vereceğim de Genel Kurulda değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben cevap vereceğim sana.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır.
Sayın
Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, geçen Kurban Bayramınızı,
milletimizin Kurban Bayramını da Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve
şahsım adına yürekten kutluyorum. Huzur ve güzel,
hayırlı işler temenni ediyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten bugün bir
uluslararası sözleşmeyi kanunlaştırıyoruz. 2007
yılında imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı Program Koordinasyon
Ofisinin Faaliyetine İlişkin Anlaşmayı bugün
hukuklaştırarak, kanunlaştırarak yürürlüğe koymuş
olacağız. Geç kalmış, daha erken kanunlaşması
gereken bir husus. Bu olumlu, faydalı, doğru konuda görüşlerimi
ifade etmek üzere söz aldım.
TİKA diye
ifade ettiğimiz Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı özellikle de son zamanlarda
gerçekten önemli, faydalı ve doğru işler yapmaktadır.
Katkısı, emeği ve bu kararda imzası olan herkesi yürekten
kutluyorum.
TİKA, yani
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, 1992 yılında Sovyetler
Birliğinin dağılmasından sonra oluşan Türk
dünyasıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilişkilerini bir anlamda
tanzim etmek, buraların demokrasiye geçişlerine, buraların
kalkınmalarına, buraların kurumsallaşmalarına
katkı vermek için kurulmuş, çok isabetli, doğru bir kuruluştur,
bir cumhuriyet kuruluşudur, bir anayasal kuruluştur. Dolayısıyla bu kurumun, bu
Başkanlığın faaliyetlerinin kapsamını,
büyüklüğünü her geçen gün artırmasını takdirle,
teşekkürle karşılıyorum ancak Sayın Başbakan
Yardımcısının da ifade ettiği gibi
Sayın eski
Devlet Bakanı, Türk
dünyasından sorumlu Devlet Bakanı Reşat Doğru Beyin
söylediklerinin doğruluğunu Sayın Başbakan
Yardımcımız da yerinden ifade ettiler. O doğrulardan biri
de şuydu: TİKA, Türk dünyası ile Türkiye'nin iş
birliğini ve ilişkilerini geliştirmek ve
kurumsallaştırmak için kurulmuştur. Eğer Türkiyenin
dış ilişkilerinde yeni bir kurum oluşturarak
ilişkileri geliştirmek için faaliyetleri artırmak üzere bir
çalışmaya, bu çalışmayı yürütecek bir kuruma
ihtiyacı varsa bir başka kurum olabilir. TİKA daha çok Türk
dünyası ile ilişkileri geliştirmek üzere teksif
olmalıdır, bu yönde gayret göstermelidir. Sayın eski
Bakanımız bunu ifade etti, Sayın Başbakan
Yardımcısı da bunun doğru olduğunu tespit etti.
Zannediyorum bunu tespit ettiler. Dolayısıyla Hükûmetin bu yönde özel
bir gayretinin olmasını ifade ediyorum ve talep ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki muhalefet partileri olarak biz doğru olana
teşekkür edeceğiz. Bunu birçok defa burada ifade ettik çünkü burada
herkes millet adına görev yapıyor. Milletimize dönük her hizmeti, her
katkıyı, her gayreti, vicdan sahibi herkes, sağduyulu herkes
kabul etmek ve teşekkürle karşılamak durumunda. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bunu her defasında söylüyoruz. Her ne kadar
Sayın Başbakan Yardımcısı hemen böyle tekzip etti
belki ama işte bir saat önce de Sayın Başbakan Siz hiç
yanlışı göstermiyor, hiç doğruyu ifade etmiyorsunuz. Bunun
için, hep muhalefette kalmaya mahkûmsunuz. diye tüm muhalefet partilerini de
suçlayan bir konuşma yaptı grupta veya bizim bu Hükûmetin bu millet
adına, Türk milleti adına yaptıklarını yerinde görüp
işte bu kürsülerde teşekkür etmek için davetlere icabet etmemizi de,
maalesef, üzülerek ifade ediyorum, Sayın Başbakan
başımıza kaktı. Dolayısıyla, bu çelişkiyi de
halletmeniz gerektiğini ifade etmek istiyorum. Evet, Türk milleti adına
milletten aldığınız yetkiyle kamu kaynaklarını,
kamu gücünü kullanarak bu millete hizmet etmeye çalışıyorsunuz.
Bunun övünülecek bir tarafı yok, görevinizi yapıyorsunuz. Biz de,
sizin bu yönde yaptığınız görevi, doğru
yaptığınız görevi burada tespit edip teşekkür etmeyi
ihmal etmiyoruz ama her defasında muhalefeti Bugüne kadar hiçbir şey
yapmadınız, hiç yanlışı gösterip doğruyu
söylemiyorsunuz. diye en üst düzeyde suçlamaya kalkarsanız -zannediyorum-
buradaki işbirliğini, uzlaşmayı veya işte
hoşgörüyü sizler dinamitlemiş olursunuz. Bu çelişkiyi de
dikkatinize sunmak istiyorum.
Benim konum
TİKA. TİKAyı çok önemsiyorum. TİKAnın
faaliyetlerinin büyütülmesini -hiçbir maliyet hesabı yapılmadan
nerede bir Türk varsa- Türk dünyasıyla sınırlamayı gerekli
görüyoruz veya oraya yoğunlaşmasını talep ediyoruz ama
Türkiye Cumhuriyeti devleti nerede bir Türk varsa o Türkün, kendini Türkiye
Cumhuriyetine mensup gören, mensubiyet duyan herkesin sorunlarına çözüm
üretmek noktasında bir gayretin içerisinde olmasını, bir
anlayışın içerisinde olmasını da gerekli görüyoruz. Bu
anlamda TİKAnın özellikle Suriyede yaptığı
çalışmaları -ilgi alanım olduğum için, Dostluk Grubu
Başkanı olduğum için- takdirle ve teşekkürle
karşılıyorum.
Hızlı
hareket edilmesinin önemini vurgulamak istiyorum çünkü TİKA,
atamalarımızdan bize miras kalan ama bugünün dünyasında
artık Türkiyede bulunmayan tarihî eserlerimizin, bize ait eserlerin
restorasyonunda, imar edilmesinde, korunmasında çok önemli görev üstlenmektedir.
Bu görevi yaparken birtakım imkân ve imkânsızlıklardan hareket
etmeden gereken destek verilerek bu hizmetin bir an önce yapılması da
temin edilmelidir. Bu anlamda TİKAnın Orta Doğu bölgesindeki
milletimize ait emanetlerin korunması ve geliştirilmesi yönündeki
gayretlerinin daha da desteklenmesi gerektiğini, daha çok bütçeler
ayrılması gerektiğini bir defa daha ifade ediyor, Hükûmetin bu
noktada TİKAya destek vermesini, bütçeyle veya diğer kaynaklarla
destek vermesini tekrar hatırlatmak istiyorum.
TİKA
kapsamında bir başka hizmeti daha gündeme getirmek lazım.
Biliyorsunuz, bu Hükûmetten önceki hükûmetler zamanında alınan bir
kararla, Türk dünyası, Türk ve akraba topluluklarından öğrenci
getirilmesi programı kapsamında zannediyorum bugüne kadar Türkiyeye
gelen 50 binin üzerinde öğrenci oldu. Bunlar Türk dünyasının her
bölgesinden gelen öğrenciler. Bunları Türkiye Cumhuriyeti devleti
Türkiyede okutuyor, meslek sahibi yapıyor, tekrar kendi bölgelerine
gönderiyor, oradaki halka, o ülkeye hizmet etmelerini temin ediyor. Bu, bugüne
kadar eksiğiyle fazlasıyla devam etti ama böyle devam etmemesi
gerekiyor. Bu bir kurumun çatısı altında koordine edilmeli, bir
başkanlık, mümkünse işte ısrarla söylediğimiz
dış Türkler bakanlığı veya Türk dünyası
bakanlığı anlamında koordine edilmesi ve bir elden
yönetilmesi çok gerekli bir husus. Bu yönde Sayın Devlet
Bakanının bir çalışması olduğunu biliyorum.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, bu yönde işte Türk dünyası
başkanlığı kurumu kurulsun, bu kurum adı altında
hem bu öğrencilerin sorunları, bu öğrencilerin eğitimleri
daha iyi takip edilsin, ülkelerine döndüklerinde hizmetleri daha iyi takip
edilsin hem de işte Türkiye dışındaki Türklerle
ilişkilerin de bu başkanlık altında koordine edilmesini
gerekli görerek bir kanun teklifini biz de hazırladık, Meclis
Başkanlığına sunduk. İnanıyorum ki
TİKAnın da katılacağı bu başkanlık, Türk
dünyasıyla ilgili, dış politikamızın
dışında Türk dünyasıyla ilgili ilişkileri
geliştirmekte, daha yoğun ilişkiler kurmakta çok etkili ve
katkılı olacaktır diye düşünüyorum.
Tekrar ediyorum,
TİKAnın çalışmalarına destek verilmesi gerekir. Bu
desteğin daha fazla verilmesi için bütçe dönemindeyiz- Hükûmetin
dikkatine sunuyorum.
TİKAnın
çalışmalarına ve buna katkı verenlere de teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN-
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Evet,
şahsı adına Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tacikistanla
yapacağımız bu uluslararası anlaşma, her iki
tarafın karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal
kalkınma için iş birliğinin sağlanması amacıyla
gerekli tedbirlerin alınmasını öngörmektedir. Gerek Türk
dünyasıyla gerekse de bütün dış dünyayla barışık
bir politikayla bugüne kadar
Aslında her seferinde söylememize
rağmen tabii görmeyenlerin olduğunu, duymayanların olduğunu
da biliyoruz. Bu manada da bugüne kadar dış
itibarımızın nereden nereye geldiğini, açıkçası,
özellikle birilerinin gözlerini açmasını ve kulaklarının
duymasını arzu ederek ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki Türkiye artık Yurtta barış, dünyada
barış. prensibi uyarınca hem siyasetini husumetler,
gerginlikler üzerine değil bilakis kardeşlikler üzerine kurmak
istiyor hem de bütün dünyada barışı tesis etmek adına etkin
bir dış politika izliyor. Bununla birliktedir ki bugün gelinen nokta
itibarıyla Türkiye dışarıda itibarı olan saygın
bir ülke, onun lideri de hakikaten saygın bir lider, gittiği her
yerde de bu saygınlığı görüyor.
Yine aynı
şekilde, değerli arkadaşlar, bu dış politika
sayesindedir ki Türkiye, bugün yüz elli bir ülkenin oyuyla Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin geçici üyesi konumunda.
Yine
Medeniyetler İttifakının aktif bir üyesi durumunda ve rolünü
de en iyi şekilde oynayan, uygulayan bir ülke konumunda.
Yine,
değerli arkadaşlar, İslam Konferansı Örgütünün Genel
Sekreteri şu anda bir Türk. Gerek İslam dünyasında gerekse bütün
dünyada uluslararası alanda artık gündemi belirlenen bir ülke
konumundan çıkıp âdeta dünya gündemini belirleyen bir ülke konumuna
geldi. Çünkü biz ülke olarak kendimize güveniyoruz, liderimize,
Başbakanımıza, onun ekibine, Hükûmetine güveniyoruz, her
şeyden öncesi de halkımıza, milletimize güveniyoruz ve bu
manadadır ki bütün açılımlarımızın
kaynağı, bütün projelerimizin muhatabı milletimizdir diyoruz ve
bundan dolayıdır ki hiç korkmadan, ürkmeden bütün sorunların
üzerine cesaretle, kararlılıkla gittiğimiz gibi, işte
bugün, daha üç beş yıl öncesine kadar düşman gördüğümüz
bütün komşu ülkelerle dostane ilişkiler sayesindedir ki
ihracatımızı 5 katına çıkardık.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İthalatı?
AHMET AYDIN
(Devamla) İşte, daha dün Libyada, bir taraftan
Cumhurbaşkanımız bugün Ürdünde, Başbakanımız her
gün bir başka ülkede, başka bir yerde, Dışişleri
Bakanlığımız, Kabinenin diğer bakanları her gün
mutlak surette bir ülkede dış temaslarda ülkemizin menfaati için olağanca
bir şekilde çalışmaktadırlar.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Geriledi, ihracat yüzde 30 geriledi Ahmet Bey!
AHMET AYDIN
(Devamla) Şunu ifade etmek isterim ki ihracatımızda
Evet, siz
söylediniz, aslında siz söyledikçe bizim anlatacağımız çok
husus var.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Türkiyeye de gel Ahmet Bey, Türkiyeye de
AHMET AYDIN
(Devamla) İhracatımızı biz 36 milyar dolardan aldık,
bu dış politika sayesindedir ki şu anda 142 milyar dolara kadar
çıkardık.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) 100 milyar, 100 milyar
Düş aşağıya.
AHMET AYDIN
(Devamla) Yine aynı şekilde, değerli arkadaşlar, 230
milyar dolarlardan 740-750 milyar dolarlara çıkan bir gayrisafi millî
hasıla var. Yapılan yollar, toplu konutlar, eğitimde
yapılanlar, sağlıkta yapılanlar
ALİM
IŞIK (Kütahya) İthalatı söyle, ithalatı.
AHMET AYDIN
(Devamla) Şimdi, bunları anlatırsam, herhâlde rahatsız
oluyorsunuz ama gerçek böyle değerli arkadaşlar.
ALİM
IŞIK (Kütahya) İthalattan bahset, ithalattan.
AHMET AYDIN
(Devamla) Ben daha çok zamanınızı almak istemiyorum ama
lütfen, lütfen şöyle bir vicdan muhasebesi yapın, şöyle
başınız iki elin arasında düşünün, Türkiye'nin yedi
yıl öncesiyle bugününü bir kıyaslayın, gerçeği sizler de
göreceksinizdir diyorum, hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Mehmet Nil Hıdır, Muğla Milletvekilimiz.
Sayın
Hıdır, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Çok Değerli Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; üzerinde konuştuğumuz 403
sıra sayılı Tacikistan ve Türkiye arasındaki
anlaşmanın ve bu anlaşmanın benzeri diğer
anlaşmaların neticelerini yurt dışına
çıktığımızda hep birlikte müşahede ediyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurlu bir üyesi olarak her yurt dışına
çıktığımızda dünyanın hangi köşesine
gidersek gidelim bir Türk vatandaşına ve Türkiyemizi orada temsil
eden derneğe, vakfa rastlamamamız mümkün değil.
Geçtiğimiz
yıllarda bu görevi sivil toplum örgütleri yürütürken özellikle TİKA,
son on yılda üzerine düşen görevi bihakkın yapmak suretiyle
Türkiye'nin altı
yüzyıllık Osmanlı İmparatorluğu döneminde geride
bıraktığı tarihî eserlere, su kanallarına, camilere ve
Osmanlının kültürel yapılarına sahip çıkma
başarısını göstermiştir.
Yenilenen bu
anlaşmayla ümit ediyorum ki Tacikistanla da aramızdaki bu kültürel
bağlar daha da güçlenecek ve diğer ülkelere örnek olacak seviyeye
gelecektir.
Bu duygularla
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum, hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce
kürsüde yaptığım konuşmada Amerikan
Dışişleri Bakanının bizim Dışişleri
Bakanına Sen muhalefeti dinleme, sen Ermeni açılımını
yap. dediğini söyledim, geldim, burada da soru sordum. Bunu öğrenmek
istiyorum ve Hükûmete de yardımcı olmak istiyorum. Bunu basın da
yazdı. Hükûmetin bana teşekkür etmesi gerekirken efendim, diyor,
kanaat değiştiriyor. Benim orada yaptığım
konuşmaya kendisinin cevap vermeyeceğini bildiğim için burada
soru olarak sordum. Yine soru olarak soruyorum: Böyle bir şey olmuş
mu, olmamış mı? Hükûmet olarak cevap vermek zorundasın.
İkincisi:
Sayın Bülent Bey zaman zaman ağlıyor. Ben bunu yapmacık bir
ağlama görüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Elbette ki acılı olaylara ağlanır ama Hükûmetin belli bir
makamına gelen insan ağlamaz, ağlarsa gizli yerlerde ağlar.
Ha, bizim orada nefesi keskin hocalar var, böyle işte, okumayla mokumayla
gayriihtiyari ağlamaları giderecek dualar falan yapıyor dedim,
yani bir yardımcı olayım diye, onun için söyledim. Yoksa ki
benim
Sonra ben ağlaması gereken yerde ağlarım ama
yapmacık ağlamam. Yani tabii ki insan bir his dolu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Genç,
şunu ifade etmek isterim: Bakınız, beş yıllık
süre içerisinde Meclis Başkanlığımızı
yapmış, beraber çalıştığımız,
çalışmaktan onur duyduğum bir insan Sayın Arınç. Millî
meseleler karşısında, insani meseleler karşısında
hassas olması ve bir insanın gözünden yaş damlalarının
dökülmesi o insan için bir artı şeydir. Sayın Arınçın
da böyle bir duyguları paylaştığını ifade
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, yapmacık, yapmacık!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ayıp oluyor Sayın Genç.
BAŞKAN
Birbirimize karşı daha hassas olalım. Benim sözüme ihtiyaç yok.
Ben -özür dilerim- bir hakşinaslık olarak söyledim. Yoksa Sayın
Arınç kelimelerle konuşur, ifade eder, yapar.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
ABD
Dışişleri Bakanı, bizim Dışişleri
Bakanına şöyle demiş mi, dememiş mi? diyor. Biraz önce
kendisi böyle demiş diyerek üzerine bina ettiği bir konuşma
yaptı, sonra da Öğrenmek istiyorum. dedi. Benim bildiğim,
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı,
Türkiye'nin Dışişleri Bakanına böyle bir şey
söyleyemez. Böyle bir şey söylenirse de Sayın Dışişleri
Bakanımız gerekli cevabı verir.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu
yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı
ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama
için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı Program Koordinasyon Ofisinin Faaliyetine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (Sıra sayısı 403)
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 215
Kabul : 214
Ret : 1 (x)
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.15
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
4üncü
sırada yer alan, 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık
Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4-
2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/730)
(S. Sayısı: 424) (x)
BAŞKAN -
Sayın Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
424 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Kemal Demirelin, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun söz talepleri vardır.
Ayrıca,
şahısları adına Hüseyin Pazarcı, Balıkesir ve
Necdet Budak, Edirne milletvekilleri.
Sayın
Demirel, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KEMAL DEMİREL (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken sizleri ve tüm
yurttaşlarımızı ve bilhassa zeytin üreticisi köylülerimizi
ve zeytin köylülerini en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu
kanun maddesinin de bütün zeytin üreticilerine hayırlı, uğurlu
olması dileğiyle sözlerime başlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten zeytin ve zeytinyağı, bizim ülkemiz
açısından en önemli ürünlerimizden bir tanesi, bilhassa stratejik
özelliği olan çok değerli bir ürünümüz ama ne yazık ki zeytin ve
zeytinyağı konusunda Türkiye hak ettiği noktada değil.
Nerede değil? Uluslararası arenada hak ettiği yerde
olmadığını, ne yazık ki üzüntüyle, burada vurgulamak istiyorum.
Tabii, bunun çok
değişik sebepleri var. Bu sebeplerden bir tanesi de işte, bugün
önümüze gelen kanun maddesiyle ilgili. Biliyorsunuz bizim, Uluslararası
Zeytinyağı Konseyinde -daha evvel girmiş olduğumuz ama daha
sonra çıkmış olduğumuz bu Konseyde- yer almamamızın
faturasını ne yazık ki Türk köylüsü, Türk zeytincisi, Türk
üreticisi çekmiştir. Yani biz, Türk köylüsünü korumak, Türk köylüsünün
ürettiği zeytinine sahip çıkma noktasında üzerimize düşen
görevi layıkıyla yerine getirmek istiyorsak önce o ürünün
uluslararası alanda para etmesini, uluslararası arenada söz sahibi
olmasını sağlayacak noktalara gelmemiz gerekliydi. Bugün biz,
zeytinde, ürettiğimiz zeytinyağının üçte 1ini ihraç eden
ve dünyada bu konuda çok iddialı olduğumuz gerçeği ortada iken
ama bu kadar açık ve net, zeytin ve zeytinyağı üreticisi, zeytin
köylüsü, Türkiyede üretim yapan bu insanlar dünyanın en değerli
ürününü yetiştirirken acaba bu yetiştirmiş olduğu ürünün
karşılığı olan emeği elde edebiliyorlar mı,
edemiyorlar mı? Önce onu tartışmak lazım. Bugün zeytin
toplayan çiftçimiz, zeytin toplayan köylümüz bu ürünü topladıktan sonra
umutla para etmesini bekliyor. Peki, ediyor mu? Maalesef her geçen yıl
zeytin üreten köylümüz, çiftçimiz ürettiği ürünün
karşılığını alamamanın ezikliğini yaşıyor.
Bir yıl ümitle zeytin hasadını bekliyor, topluyor, satmaya
gelince hak ettiği değeri almıyor.
(x) 424 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bugün zeytinde
karşılaştığımız sorunlardan bir tanesi
girdiler. Zeytinde, maalesef ilaçta olsun, gübrede olsun, yevmiyede olsun, her
yıl artan fiyatlardan dolayı, fiyatlar yukarı çıkarken
zeytin satan, üreten köylümüzün ürünü ise aşağıya doğru
iniyor. Yani ürettiği ürünün ilacı, gübresi ve yevmiyesi her yıl
yukarı doğru çıkarken ona paralel olarak ürettiği ürünün de
yukarı çıkması lazım ama maalesef, tam tersine,
aşağı doğru iniyor ve onun neticesi olarak da zeytin üreten
köylümüz ürettiği ürünün karşılığını
alamıyor.
Bakınız,
arkadaşlar, Zeytin karadır. Diyoruz, değil mi? Evet, zeytin
karadır, kara elmastır ama maalesef, zeytin üreten insanların
karabasanı olmuştur. Umudu değil umutsuzluğu olmuştur.
Orada çare beklerken çaresizliği olmuştur. Çoluğunun
çocuğunun nafakasını elde etmek isteyen insanlar bunu elde
edememenin üzüntüsünü yaşamışlardır.
Bugün kanunu
tartışıyoruz. Ben daha evvel bu kürsüden zeytin ve
zeytinyağıyla ilgili bu konuları gündeme getirirken
araştırma önergeleri verdik, soru önergeleri verdik. Bu zeytin ve
zeytinyağı konusunda Hükûmeti bir an evvel göreve davet ettik ve
dedik ki: Zeytine sahip çıkın. Zeytin üreticisine sahip
çıkın. Zeytin üreten insanların emeğine sahip
çıkalım. Evet, bu sahip çıkma noktasında bugün bu kanun
teklifi önümüze geldi. Bizim, bu kanun teklifi önümüze gelmeden evvel şunu
sorgulamamız lazım: Biz bu Konseyden niye çıktık? Yani
uluslararası arenada söz sahibi olmamız için bu Konseyde olmamız
gerekirken ve içinde yer alma durumunda iken biz bundan
çıkmışız. Ben bunların
tartışılmasını istiyorum; bu Konseyden niye
çıkmışız ve çıktığımız tarih de
1998. O gün hükûmette bulunan arkadaşlarımızın bu konunun
açıklığa kavuşması noktasında bizi
bilgilendirmesini istiyorum. Sebep nedir, aidat mı diyoruz?
Bakın,
şimdi, kanun teklifi elimizde. Bu kanun teklifi buraya gelirken biz
Araştırma Komisyonunda da yapılan görüşmelerde, bu
Zeytinyağı Araştırma Komisyonu raporunda, mutlaka ve
mutlaka, bu Uluslararası Zeytinyağı Konseyine girmemiz
gerektiği vurgulandı. Peki, vurgulandıktan sonra, niye
giremediğimizle ilgili yapılan çalışmalarda aidat gündeme
geldi. Ben bir televizyon programında sordum: Bu aidat nedir? Neden biz
hâlâ bunu sürüncemede bırakıyoruz? 2004 ve 2005 yıllarında
bu Konseye girmeyle ilgili karar almamıza rağmen, bakın, 2009un
Aralık ayının başında Konseye girme noktasında
kanun teklifi önümüze geldi. Yani aradan geçen dört beş yıl
içerisinde zeytinde önemli gelişmeler yaşandı. Bunlardan bir
tanesi: Dünyada en iddialı olan İspanya, zeytin ve
zeytinyağı üretiminde söz sahibi olan bir İspanya, doğal
afetler yüzünden üretimde büyük sıkıntılar yaşadı.
Yani Türkiye, bu noktada bunu en iyi şekilde değerlendirebilecek bir
noktada iken, maalesef, Konseyde olamamanın, Konseyde söz sahibi
olamamaktan, Konseyde söz sahibi olamamanın, getirmiş olduğu
sıkıntılardan dolayı, zeytini hak ettiği konumda
dünyaya tanıtamadı. Bugün dünyanın en iyi zeytinini üreten ülkesiyiz,
hem sofralıkta hem yağlıkta. Böyle iddialı olduğumuz
bir konuda, bizim, hâlâ, artık, zeytini konuşmayı değil,
zeytini daha iyi nasıl pazarlamalıyız noktasında
olmamız gerektiğini özellikle vurgulamak istiyordum.
Bakın, biz
bu konuşmaları burada yapıyoruz. Bugün bu konuşmaları
yüz binlerce üretici, zeytin üreticisi takip ediyor ve onlar şunu
söylüyor: Bu Konseye girmekle biz ne kazanacağız? Evet, biz diyoruz
ki: Bu Konseye girmemiz çok geç kalınmış bir karar. Aslında
çıkmamız yanlıştı ama çıktık, girme
noktasında da on bir yıl süre geçti. Bu süre az süre değil. On
bir yılda dünyada zeytin ve zeytinyağı konusunda hızla
değişimler ortaya çıktı, gelişmeler ortaya
çıktı. Bugün su bulmakta sıkıntı çeken ülkeler,
neredeyse bizim ülkemizle başa baş noktaya geldi. Bunlardan bir
tanesi de komşumuz Suriye. Bugün Suriye, zeytin ve zeytinyağı
konusunda gerçekten önemli noktaya geldi. Hâlbuki, bizim, dünyada
liderliğe oynayabileceğimiz bir üründür zeytin.
Zeytin nedir?
Aynı zamanda ilaçtır, insan sağlığı açısından
ilaçtır. Bağışıklık sistemini en iyi koruyan
ürünlerin neredeyse başında gelmektedir. Peki, böyle bir ürünle
ilgili geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, bilhassa
ben Marmara Bölgesinde Bursayı kastetmek istiyorum, her yıl zeytin
üreten köylümüz ve çiftçimiz perişanlığı oynamaktadır.
Zeytin üreticisi ve zeytin üreticisi olarak köylümüz, hak ettiğinin
karşılığını alamamanın üzüntüsünü hep
yaşamaktadır ve biraz evvel söylediğim gibi, zeytin
karabasanı olmaya devam etmektedir.
Şimdi, bu
Konsey
İnşallah, bu noktada zeytincinin, hak ettiği ürününün
karşılığını alma noktasında önemli bir
gelişme olacağıyla ilgili beklentilerimiz büyük.
Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak daha evvel bu konuyla ilgili komisyon kurduk ve o
Komisyonumuz, grup olarak zeytin konusunda çeşitli araştırmalar
yaptı, tespitler yaptı, bu tespitleri kamuoyuyla paylaştı
ve o tespitlerin birçoğu zaten Araştırma Komisyonunda da zeytin
üreticilerimiz tarafından dile de getirildi. Bu noktada artık bizim
beklentimiz, zeytinin hak ettiği yere gelmesi.
Bakın, bu
noktada şunu söylemekte yarar var: Biz, zeytinle ilgili Türkiyede çok
sağlıklı bir envanter çalışması yapabildik mi?
Yani bugün Türkiyede zeytin ağacı dediğimiz zaman bir rakam
ortaya koymak mümkün mü? Çok farklı rakamlar çıkıyor. 140
milyon, 150 milyon, 160 milyon
Yani bu çok ciddi bir araştırma
konusu olabilmiş olsaydı, inanın bu rakamlar bu kadar büyük
oynama göstermezdi. Ama maalesef bu konuda da ciddi bir araştırma
yok.
Onun ötesinde,
ben her zaman dile getiriyorum, zeytinle ilgili Türkiye'nin bir millî
politikasına ihtiyaç var; evet, ulusal bir politikasına ihtiyaç var.
Çünkü zeytin bu ülkenin ürettiği en önemli ürünlerden bir tanesi ve
dış piyasada, uluslararası arenada da söz sahibi olması
gereken önemli bir ürün. Bu noktada biz, zeytine hak ettiğinin verilmesi
noktasında Hükûmeti bir kez daha göreve çağırıyoruz.
Bu noktada
vermiş olduğumuz araştırma önergelerindeki sorunlar
vardı. Bu sorunların araştırma önergesiyle gündeme
getirilip Meclis kürsüsünde okunduktan sonra bu sorunların çözülmesiyle
ilgili beklentilerimiz var.
Öncelikle
şunu sormak istiyorum: Araştırma önergeleri niçin verilir?
Araştırma önergesi, herhangi bir sorunun tespiti ve o sorunun
çözülmesi ve ondan sonra çözülmesi noktasında da Meclisin harekete geçmesi
anlamında verilir. Şimdi bu noktada araştırma önergelerini
verdik. Başta Marmara Bölgesi olmak üzere Mardin Derike kadar gidildi,
dolaşıldı, incelendi, toplantılar yapıldı ve onun
sonucunda Komisyon raporunu buraya sundu. O raporu sunduktan sonra burada
yapılması gereken nedir artık? O Araştırma
komisyonunun tespit ettiği sorunların çözülmesi noktasında
yetkililerin en kısa zaman içerisinde harekete geçmesi. Peki, soruyorum:
Acaba geçildi mi? Bakın bu Komisyon raporu okundu, oylandı, kabul
edildi; aradan neredeyse bir yıla yakın geçen zamanda kanun teklifi
daha yeni geliyor. Kanun teklifi daha yeni geliyorsa inşallah diğer
sorunların çözülmesi noktasındaki sorunlar bu kadar süre beklemezler.
Ama bugün, şu anda zeytin üreticisi hasadını yapıyor,
topluyor. Şimdi soruyorum ben çiftçi kardeşlerime, köylü
kardeşlerime; diyorlar ki: Vallahi, değişen bir şey yok,
geçen yılın aynısı, evvelki yılın
aynısı, daha evvelki yılın aynısı, yani
değişen yine bir şey yok. Biz konuşuyoruz, dertlerimizi de
anlatıyoruz, dertlerimizi dinleyen vekillerimizden de şunu
bekliyoruz: Bu sorunları artık çözün. Yani zeytin üreticisi,
çiftçisi, köylüsü artık sorunların konuşulmasını
değil, sorunların çözülmesini istiyor, o sorunların Türkiye
Büyük Millet Meclisinden çözülmüş olarak dile getirilmesini istiyor.
Zeytin, öyle çok
rahat, kolay toplanan bir ürün değildir arkadaşlar. Yani zeytini
sadece erkekler toplamaz. Zeytin, çoluk çocuk, yaşlısıyla
genciyle herkesin topladığı bir üründür ve onlar şunu çok
rahatlıkla söyleyebilirler ve ben de onlar adına konuşuyorum:
Yani bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda kürsüde konuşan
Kemal Demirel değildir; şu anda kürsüde konuşan o tarlalarda, o
ağaçlarda, o çamurda, karda kışta zeytini toplayan Hatice
anamızdır, Ahmet beydir, Hüseyin efendidir, onların
çocuklarıdır, onların gelinidir. Köylümüz bu kürsüye gelip
konuşamıyor ama o köylünün sesini buradan duyurmak görevi de bize
düşüyorsa bugün bu kürsüde köylümüz var, çiftçimiz var. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hep söylenen bir
lafı vardır Sevgili Mustafa Kemal Atatürkün: Türk köylüsü milletin
efendisidir. Vallahi, efendiliğin ne hâle geldiğini köylümüz çok
güzel yaşayarak görüyor. Artık köylü efendilikten
çıkarılmış, âdeta ülkenin kölesi hâline getirilmiştir.
Bir kez daha
vurgulamak istiyorum: Köylünün yüzü gülmeden Türkiye'nin yüzü gülmez. Üreten
köylümüzün yüzünün gülmesinin tek bir açıklaması vardır, o da
ürettiği ürüne sahip çıkılmasıdır. Ama bu noktada
geldiğimiz ve ortaya çıkan tabloyu görüyoruz ki maalesef üreten
köylümüz hak ettiğini almıyor.
Biz, artık
çok konuşmayı değil, konuşulan konuların Türkiye Büyük
Millet Meclisinden sorunların çözülmüş olarak dile getirilmesini
bekliyoruz. O yüzden, Komisyonumuzun, Zeytin Araştırma Komisyonunun
yapmış olduğu bu önemli çalışmanın, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kabul edildikten sonra, öncelikle Tarım Bakanına ve
Dışişleri Bakanına niye önemli görevler düşüyor? Çünkü
zeytinin uluslararası arenada tanıtımı noktasında
Dışişlerine de önemli görevler düşüyor. Ticaret
bakanlarının bu konuda hepsine büyük görev düşüyor. Sanayi
Bakanına görev düşüyor. Yani, bugün, zeytin sadece yemek yediğimiz
bir ürün değildir, aynı zamanda, çok değerli bir ürün
olduğunu özellikle vurguluyoruz. Ama ben, bugün, kürsüden, özellikle
zeytinin, bir an evvel, Türk köylüsünün alın teri olan, emeği olan bu
ürünün hak ettiğini almasını bugün milyonlarca insan bekliyor,
milyonlarca insan umutla bekliyor ve milyonlarca insan daha yeni toplanan bu
zeytinin bu sene de para etmemesinin üzüntüsünü yaşıyor. Biz o
üzüntüyü Kriz var. deyip geçiştiremeyiz. Geçen sene var mıydı,
evvelki sene var mıydı, daha evvelki sene var mıydı? Her
sene zeytin üreten çiftçimize bir bahane bulabiliyoruz. Artık bahane bulma
zamanı değil, tam tersine, zeytin üreten insanın ürettiği
ürünün hak ettiğini alması noktasında gerekli çalışmaların
yapılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Zeytinin kendisine
de destek olmasını özellikle vurgulamak istiyoruz. Ürünün kendisine
destek olmak lazım. Bu noktada, bu sene rekoltenin iyi olduğu
söyleniyor. Ama zeytin üreten çiftçimizin en büyük şikâyetlerinden bir
tanesi kara hastalıktır. Bu kara hastalığın ortadan
kaldırılması noktasında ciddi çalışmalar
yapılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bu sene rekolte iyi
olmasına rağmen tane dökülmesi söz konusu. Bu konuda çeşitli
görüşler ortaya atılıyor. Ben bu konuda bir araştırma
yapılmasını istiyorum. Bu konu acaba ilaçtan mı
kaynaklanıyor, ilaçlamadan mı kaynaklanıyor ya da daha
başka sebeplerden mi, doğa olaylarından mı
kaynaklanıyor? O konuda daha net bir şey ortada yok. O yüzden, bu
konunun da araştırılması gerektiğini bir kez daha
vurgulamak istiyorum. Çünkü yerden toplanıyorlar, yerden toplanan ürün de
hak ettiği değeri almıyor ve maalesef bu tabloyla
karşı karşıyayız.
Ben, Cumhuriyet
Halk Partisi adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
Zeytinyağı Komisyonunun
Uluslararası Zeytin ve
Zeytinyağı Konseyine bir an evvel girilmesinin önemli olduğunu,
kanun teklifine de Cumhuriyet Halk Partisi
olarak olumlu oy vereceğimizi ama bu kanun keşke daha evvel bu
kürsüye gelseydi ve burada da kabul edilmiş olsaydı çok daha iyi
olurdu diye düşünüyor, hepinizi sevgiler ve saygılarla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Demirel, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy.
Buyurun
Sayın Özensoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık
Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu vesileyle geçmiş Kurban Bayramınızı
kutluyorum, yüce Türk milletinin de Kurban Bayramını kutluyorum.
Ben, Bursa
Milletvekili olarak bölgemizin en önemli üretimlerinden biri olan zeytinle
ilgili elbette söyleyeceğimiz çok sözün olduğunu düşünüyorum.
Geçmiş yıllarda Bursada zeytin üretimi yapan ilçelere
gittiğimizde, Mudanya, Gemlik, İznik, Orhangazi gibi ilçelerde
gerçekten buranın köylülerinin durumlarının iyi olduğunu, o
yörede gerçekten diğer köylere nazaran durumlarının kat kat iyi
olduğunu, ilk defa traktör alanların, ilk defa teknolojiyi
kullananların zeytin üreticisi olduğunu görmekteydik ama son
yıllarda, özellikle bu ilçeleri ve köylerini ziyaret ettiğimizde,
maalesef zeytin üreticilerinin artık büyük sıkıntılar
içerisinde olduğunu görmekteyiz. Ben Mudanyada özellikle
akrabalarımın da olduğu zeytin üreticileriyle de
görüştüğümde ürettikleri zeytini maalesef girdi
fiyatlarının da yükselmesiyle birlikte artık maliyetlerine bile
satamaz duruma geldiklerini ifade etmekteler.
Bakın,
geçtiğimiz üç dört yıl öncesiyle veya daha öncesiyle
kıyasladığımızda, zeytinin girdi fiyatlarına,
yani mazot, ilaç, gübre, sulama giderleri gibi giderlere
baktığımızda bu giderlerin neredeyse 3 katına
ulaştığını ama zeytin fiyatlarının da
maalesef neredeyse üçte 1 fiyatına düştüğünü hepimiz
bilmekteyiz. Dolayısıyla, bu anlamda zeytinin ve
zeytinyağının durumunu değerlendirmek adına 2008
yılında üç partinin vermiş olduğu araştırma
önergeleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde Araştırma Komisyonu
kuruldu ve gerçekten dört ay süren çalışmalarla bu konuda önemli
konulara değinilerek zeytin ve zeytinyağıyla ilgili problemlerin
aşılması noktasında da çözüm önerilerinin de içinde
bulunduğu gerçekten değerli çalışmalar, değerli
katkılar yapıldığını düşünüyorum. Bununla
ilgili epeyce
O dört aylık süreç çok iyi değerlendirildi. Ankara
dışında yaklaşık yirmi yerde toplantılar
yapılarak zeytin ve zeytinyağıyla ilgili sorunlar ve çözümleri
gündeme getirildi. Gerçekten bu Araştırma Komisyonunun temmuz
ayında sunduğu bu raporun dikkate alınarak bundan sonraki
çalışmaların, zeytin ve zeytinyağına destek
verilecekse bu doğrultuda bu çalışmaların
yapılmasında önem var diye düşünüyorum. İşte bu Araştırma
Komisyonunun ortaya koyduğu sorunların başında da
Uluslararası Zeytinyağı Konseyine yeniden üyelik sürecinin
başlatılması geliyordu. Bir yıl sonra bununla ilgili bir
kanun önümüze geldi. Bunun çözüm önerisi olarak da ülkemizin üyelik için
yaptığı başvuru 2004 yılı Aralık ayında
Konsey tarafından kabul edilmiş olmakla birlikte, Resmî üyelik
sıfatını kazanabilmesi için gerekli iç hukuk onay süreci bir an
önce tamamlanması ve çalışmalara etkin bir şekilde
katılım sağlanması gerekmektedir. ifadesi yer buluyor
burada. Bugün bu anlamdaki bu öneri belki de bu Araştırma Komisyonu
raporunun tek maddesi bugüne kadar Mecliste görüşmeye açıldı. En
azından başlangıç olması adına bu zeytin ve
zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının giderilmesi
açısından olumlu bir başlangıç diye düşünüyorum. Bu
Araştırma Komisyonunun yaptığı çalışmalar neticesindeki
rapora baktığımızda pek çok sorun ele alınarak burada
çözümleri de önerilmiş ama ne Hükûmet tarafından ne
bakanlıklarda, yönetmeliklerde ne de diğer kurum ve kuruluşlarda
bu konuyla ilgili atılan herhangi bir adıma şahit
olmadığımızı ifade edeyim. Bakın burada bazı
başlıkları tekrarlamak, tekrar gündeme getirmek adına bu
Komisyon raporundan sizlerle bazı başlıkları paylaşmak
istiyorum.
Burada kooperatif
ve birliklerle ilgili sorunlar, üretici birlikleriyle ilgili sorunlar gündeme
getirilmiş, bunlar sıralanmış ve yine bunların çözüm
önerileri de ortaya konmuş. Tarım sektöründe en önemli sorunlardan
biri olarak karşımıza çıkan tarımın kayıt
altına alınması konusunda üretici örgütlerinden
faydalanılmalıdır. Verilecek desteklemelerin üretici örgütleri
aracılığıyla verilmesi ile üreticiler hem kayıt
altına alınabilecek hem de birliğe üye olmak teşvik
edilecektir. Aynı zamanda tarımda örgütlenme bilincinin
gelişmesine ve yayılmasına katkı sağlayacaktır.
Üretici
organizasyonlarından sağlanan muafiyet ve istisnaların özellikle
katma değer vergisi uygulamasında vergi iadesi gibi sistemlerin
devreye sokularak üreticilerin örgütlenmesi teşvik edilmelidir. diye
başlayıp devam eden birçok çözüm önerileri var ama bununla ilgili
herhangi bir adım atıldığına bizler şahit
olmuş değiliz.
Üretici-üniversite
ilişkileri geliştirilmelidir. denmiş. Birliklerin gelirleri
sadece aidat, yurt içi ve yurt dışından sağlanan
bağış, fon ve yardımlardan oluşmaktadır. Bu da
birliklerin faaliyetleri için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, birlikler
maddi açıdan desteklenmelidir. Gerekli finansal altyapının
aidatla, bağışlarla değil, zorunlu kesintiler yoluyla
sağlanması birlikleri güçlü hâle getirecektir. diye de burada ifade
edilmiş.
Birliklerde,
iştigal alanıyla ilgili uzman (tarım danışmanı)
ziraat mühendisi istihdamı mecburi hâle getirilmelidir. Uzman
istihdamının getireceği maddi külfet devlet tarafından
belli oranda sübvanse edilmelidir. denmiş.
Bunları
atlayarak sizlere önemli gördüklerimi ifade etmeye çalışıyorum
ama bu ifade ettiklerimin hiçbirisiyle ilgili maalesef herhangi bir
başlangıç veya herhangi bir girişimin olduğuna şahit
olmadık.
Yine, Zeytin ve
zeytinyağı sektöründe başarılı kooperatifçilik
uygulamalarının desteklenmesi başlığı
altında öneriler getirilmiş. Zeytin ve zeytinyağı
sektöründe faaliyet gösteren yaygın bir örgütlenme yapısına
sahip olan tarım satış kooperatiflerinin tabandan tavana
örgütlenme sistemlerinin güçlendirilmesi amacıyla başarılı
kooperatifçilik uygulamaları desteklenmelidir. Bunun giderilmesi
amacıyla tarım satış kooperatiflerine ilişkin yeni
yasal düzenlemelerde başarılı kooperatifçilik
uygulamalarının yapılmasına imkân sağlayacak hükümler
konularak kooperatiflerin etkinliklerinin artırılması
gerekmektedir. diye ifadeler yine konulmuş.
Yetiştiricilik
ile ilgili sorunlar başlığı altında çözüm önerileri
getirilmiş. Yine, burada, bahçe tesisinden, ülkemiz zeytinciliğinde
1937de başlayan zeytincilik seferberliğine benzer bir seferberlik başlatılmalıdır.
Modern zeytinciliğe uygun bahçe tesisi teşvik edilmelidir. Modern
zeytincilikte öncelikli olan, yoğun dikim ve damla sulama sistemiyle
makineli hasada uygun üretim yapabilecek durumda olmaktır. Kaliteli ürün
için uygun çeşit ve sağlıklı fidanla bahçe tesisi
gerekmektedir. Çeşit zenginliği, özellikle zeytinyağında
tat ve aroma çeşitliliğini sağlayabilmektir.
Farklı
bölgelerdeki zeytin işletmelerinin, çeşit ve verimden kaynaklanan
gelir farklılıkları da dikkate alınarak, arazi
parçalanmalarının önlenmesi için, mevcut yasal düzenlemenin gözden
geçirilmesi faydalı olacaktır. Örneğin, birçok
gelişmiş ülkede olduğu gibi mirasa konu olan tarım arazisi
eğer vârisler tarafından tarımsal amaçlı kullanılamaz
ise otuz- kırk yıllığına başka birine
kiralanması yoluyla arazinin boş kalması, meyve bahçesi ise
bakımsız kalmasının engellenmesi
sağlanmalıdır. Bu, elbette tarımın diğer
alanlarıyla da ilgili.
Zeytin bahçesi
tesisinde toprak yapısı ve topoğrafya dikkate
alınmalıdır. Özellikle bazı bölgelerde -Çukurova, Harran,
İznik Ovası gibi- toprak açısından daha seçici olan
ürünlerle rekabet edecek şekilde ovaya ve taban arazilere dikilmesi
teşvik edilmemelidir.
Bakın, bu
konuda, Hükûmetin yaptığı, yine zeytinle alakalı, yine
yanlış bir politikayı da bu başlık altında
gündeme getirmekte fayda var. Hükûmet zeytinde fidana teşvik verdi ve
dolayısıyla, Gemlik tipi fidanların, iklim açısından,
bölge açısından hiç uygun olmayan yerlere dikilmesiyle birlikte, bu
dikilen fidanlar ya ürün vermediler, ifade edildiği gibi ya da verdikleri
ürünlerin kalitesi son derece düşük oldu. Yine, aynı zamanda, buradan
elde edilen ürünler de, maalesef, paketlenirken Gemlik Tipi Zeytin diye
paketlenmesiyle birlikte, burada yetiştirilen kaliteli zeytinlerin de
kalitesine bu anlamda gölge düşmüş oldu.
Gübreleme
başlığı altında yine buradaki sorunlara çözüm
önerileri ifade edilmiş. Yaprak ve toprak analizlerine dayalı
gübrelemeyi teşvik edici önlemlerin acilen alınması
gerekmektedir. Bu konuda üreticilerin desteklenmesi sırasında o
yıla ait yaprak-toprak analiz raporunun da belge olarak istenmesi
teşvik edici bir uygulama olacaktır. Gübre
satışının mutlaka analiz sonucu reçeteyle olması
gerekir. Üretim bölgelerine yakın olan üreticilerin yaprak ve toprak
analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel akredite bölge
laboratuvarının sayıları
artırılmalıdır. Özellikle yaprak analizleri için yaprak
numunesi alımının besin maddelerinin en iyi tespit
edilebildiği temmuz ayında yapılması gereklidir. En önemlisi,
gübrede uygulanan yüzde 18 KDV oranının düşürülmesi
gerekmektedir. diye yine burada bu komisyon raporunda ifadesini bulmuş
ama maalesef bu ifadeyle ilgili herhangi bir adım
atılmadığını yine hep birlikte görmekteyiz.
Hastalık ve
zararlılarla mücadele konusunda yine çözüm önerileri, gerçekten
sağlıklı çözüm önerileri burada ifade edilmiş. Yine
sulamayla ilgili çözüm önerileri, damla sulamadan bahsedilmiş. Atıl
vaziyetteki su kaynaklarından yararlanılması noktasında
önerilerde bulunulmuş. Bakım ve budamayla alakalı çözüm önerilerinden
bahsedilmiş. Yine bu çözüm önerilerinde gerçekten yol gösterici ve bu
anlamda verimi yükseltici öneriler ortaya konulmuş ama maalesef bu
önerilerin de hayata geçirilmesi noktasında herhangi bir girişimin
olmadığını hep birlikte görüyoruz.
Toprak
işleme konusunda yine çözüm önerileriyle birlikte problemler tespit
edilmiş ve ortaya konulmuş. Ağaç sağlığından
tutun, meyilli arazideki toprağın nasıl işleneceğine
dair burada yine sorunlar ortaya konulmuş ve çözümleri ifade edilmiş.
Bunlarla ilgili yapılan bu çalışmalar maalesef sadece kitapta
kalıyor.
Hasatla ilgili,
yine burada, tespit edilen sorunun aynı zamanda çözümü de ortaya
konmuş.
Yine bu raporda,
hasatla ilgili Ülkemizdeki zeytinlerin bir kısmı meyilli alanlarda
olup, yaşlı ve habitüsü büyük ağaçlardan oluşmaktadır.
Dolayısıyla hasatta genellikle sırık
kullanılmaktadır. Bu toplama şekli ise zeytinin kalitesini
olumsuz etkilemektedir. Zeytin hasadındaki işçilik maliyetleri artmaktadır.
Yine bu
çözümlerde, nerelere dikilmesi ve nerelerde nelerin yapılması
noktasında da gerçekten çiftçiye, belki de onların önünü açabilecek,
onlara faydalı çözüm önerileri ortaya konulmuş ama maalesef bunlar
yine yerini bulamamış.
Biraz önce
bahsetmeye çalıştım; fidan üretimindeki çeşit ve anaç
sorunu, sertifikalı fidan üretimi, doku kültürü ve üretim merkezi
şeklinde bir sorunu ortaya koyarak yine çözüm önerileri konulmuş.
Mevcut zeytin çeşit ve tipleri belirlenmeli,
sertifikalandırılmalı ve genetik haritaları çıkarılmalıdır.
denmiş. Demek ki, bugüne kadarki uygulananlar maalesef bu
çalışmalar yapılmadan ortaya konulan çalışmalar
olduğundan dolayı maalesef milyonlarca lira, yine
vatandaşın olan, kamuya ait olan milyonlarca lira böylece heba
olmuş durumda gözüküyor.
Yine
zeytinyağıyla ilgili sorunlar ve çözüm önerilerinde iç tüketimin
artırılmasıyla alakalı çözüm önerileri ortaya
konulmuş. Ülkemizde bu hesaplamalar sonucu kişi başına
düşen yıllık tüketim 1 ila
Zeytinyağındaki
kalite kayıplarıyla alakalı, kaliteli, daha kaliteli üretimin
yapılmasıyla ilgili yine çözüm önerileri ortaya konulmuş.
Bunların nasıl kaliteli zeytinyağı üretilmesi ve kalite
kayıplarında nelere dikkat edilmesi gerektiği noktasında
çözüm önerileri ortaya konmuş.
Yine, butik
üretim ve markalı ihracatın teşvikiyle alakalı bir
başlıkta çözüm önerileri ortaya konmuş. Dış
piyasalarda Türk zeytinyağı imajı
oluşturulmasının gerekliliği nedeniyle firmaların
markalaşma çabalarına destek verilmeli, ambalajlı
zeytinyağı ihracatının artırılması için
hâlen uygulanmakta olan desteklere devam edilmelidir. denmiş.
AB ülkelerinde
yüksek gümrük vergileri nedeniyle ambalajlı olarak satılamayan Türk
zeytinyağları için gerekli bürokratik çalışmalar
düzenlenmeli, gerekirse dökme ihracat için kota alınmalıdır.
Yeni pazarlar edinme çalışmaları mutlaka
yapılmalıdır. Ülkemizde butik üreticilerin bir çatı
altında toplanması sağlanmalıdır. Bu işletmelerin
teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir
Yine, ABnin
ikili anlaşmalarla sağladığı tavizler bahsiyle ilgili
AB, ülkemiz menşeli zeytinyağı ithalatında kalitesine göre
değişmek kaydıyla 110,34 ila 127,87 euro
Zeytinyağını
desteleme uygulamasıyla ilgili yine çözümler önerilmiş. Prim
ödemeleri noktasında, Primler bölgesel farklılıklara ve
çeşitlere göre verilmeli. denmiş. Prim ödemelerinde kaliteyi
artıracak kültürel işlemler dikkate alınmalı, kaliteli zeytinyağı
üretimini teşvik edecek şekilde yağ asit kompozisyonuna göre
farklı prim ödemesi yapılmalıdır. şeklinde ifadeler
de kullanılmış.
Bütün bunlara
baktığımızda değerli milletvekilleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Bütün bu zeytin
ve zeytinyağıyla ilgili kurulan komisyon raporuna
baktığımızda, gerçekten kapsamlı
çalışılmış ve çözüm önerileri de Millet Meclisinde
gayet güzel bir şekilde ortaya konmuş. Şimdi yapılması
gereken, Hükûmetin bu komisyon raporunu dikkate alarak zeytin ve
zeytinyağıyla ilgili bu uluslararası konseye
katılımımızla birlikte bir an önce bu üretimin de daha iyi,
daha kaliteli bir şekilde gelişmesi için bir an önce tedbirleri
alması gerekmektedir.
Biz bu kanuna
destek verdiğimizi ve olumlu oy vereceğimizi de ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Hasip Kaplan Şırnak Milletvekili.
Buyurun.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık
Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı hakkında, Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii bu arada
hemen söylemek istiyorum. Nuh Tufanında Hazreti Nuhun gemisi Cudi
Dağının tepesine konduğu zaman geminin içinden bir
güvercinin ilk uçtuğu ve bir süre sonra, çekilen sulardan sonra
ağzında bir zeytin dalıyla gemiye döndüğü rivayet edilir,
anlatılır ve barış güvercininin ağzında zeytin
dalı simgesinin tarihsel olarak da öyle olduğu anlatılır.
Bana da sorarlar Ya, sen Şırnaklısın. Şırnakta
zeytin var mı? diye. İşte o zaman, Dara köyünün zeytinlerinin
ne kadar meşhur olduğunu, ülkemizin her yöresinde zeytin üretiminin
çok önemli bir yeri olduğunu; Mardinin Derik ilçesinin nasıl
Mardine, Diyarbakıra yettiğini; Şanlıurfanın,
Antepin, Antakyanın kırık zeytininin nasıl İstanbul
piyasasında restoranlarda arandığını; Muğladan
Ege dolaşıldığı zaman Selimiye gibi bir ilçesinin her
tarafının zeytin ağaçları olmasına rağmen
nasıl oradaki üreticinin, köylülerin ekonomik sıkıntı
içinde yaşadığını; hâlâ Orta Çağdan kalma üretim
tesisleri ve taşlarla yağların nasıl
çıkarıldığını, nasıl sıkıntı
yaşandığını; Aydına, Denizliye, İzmire,
Balıkesire, Ayvalıktan Çanakkaleye, Çanakkaleden yine
Balıkesirin Marmara kıyılarına ve özellikle de Bursaya,
Gemlike gelindiği zaman ülkenin her bir tarafında, her dört
tarafında bunca yaygın olan, üretimi yapılan zeytini, aynı
zamanda Türkiye'nin dünyada en büyük üretici olması, 1/3ünü ihraç etmesi,
dünya siyah zeytin üretiminde birinci sırada yer alması, genel olarak
da sofralık zeytin üretiminde ikinci sırada olması, yine
zeytinyağı üretiminde ise dördüncü sırada yer alması
nedeniyle önemli bir üretici ülke olmasına rağmen, bu değerli
ürününü, ki kutsal kitaplarda geçen Vettini vez zeytuniyle başlayan
sözcüklerden tutun da türkülerde zeytin gözlüme; soframızda
sabahları hiç eksiltmediğimiz, akşamları da yeşil
zeytini salata niyetine, Akdeniz salatası olarak diyet salatalarından
tutun da hepsinde yaşamımızın bunca içine girmiş bu
güzel, bu değerli, Anadolunun bu güzel ürününü ne yazık ki yeterince
üretemediğimizi, yeterince teşvik edemediğimizi,
desteklemediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, bütün grupların birlikte yaptığı
araştırmayı, araştırma raporunu okuduğum zaman,
birlikte çalıştığımız zaman çok güzel
şeyleri yapabileceğimizi, üretebileceğimizi, ülkemizin ortak
sorunları konusunda çok güzel şeylerin olabileceğini görüyoruz.
Sonuçta aklın yolu birdir. Ülkemizin zenginliklerini koruduğumuz
sürece, geliştirdiğimiz sürece insanlarımızın refah
düzeyine katkı sunarız ve gerçekten gelişmiş bir
Türkiye'nin önünü açarız.
Evet,
sıkıntıları olan bir ülkeyiz. Zeytinde bu kadar
iddiamız var. Fındıkta da iddialıyız,
fındıkta da Türkiye olarak dünyada birinci olan üretici bir ülkeydik.
Yine bakıyoruz
bor madenine, başka tarımsal ürünlere baktığımız
zaman da görüyoruz, pancara geliyoruz. Sonra bir şeyler oluyor, küresel
ekonomi gelişirken durup dururken kotalar önümüze çıkıyor fakat
bu zeytin üretiminde çok daha farklı bir durum var. Biz Türkiye olarak
Akdeniz havzasında -çok net söylüyorum- Yunanistandan
İtalyanın güney kesimine, Brindisiden
aşağısına, biraz daha ilerleyelim Fransanın Akdeniz
kıyılarından ama özellikle İspanyaya, İspanyanın
Endülüsüne doğru gittiğiniz zaman her tarafta dikkatinizi çeken
zeytinlikler olur ama o zeytinliklere bakın, o zeytinliklerin,
Muğlaya, Bodruma turizme gidenlerin, Marmarise turistik seyahat
edenlerin sağında solunda gördükleri o koca asırlık zeytin
ağaçlarının nasıl bakımsız olduğunu,
kazılmadığını, kendi kendine yetiştiğini,
kendi kendine büyüdüğünü göre göre geçtiğini de görürsünüz.
Tabii ki böyle
olunca, Ayvalık zeytinleri, Gemlik zeytinleri, bazı üretici firmalar,
işte TARİŞtir, zaman zaman yeni büyük şirketler bu olaya
el atmaya başladı, Migros bu alanda birtakım
çalışmalar yapıyor ama şunu açık söyleyeyim:
Anadoludan, Ege kıyılarından bir sandala binin şöyle bir
karşıya Kos Adasına gidin veya Marmaristen Rodosa geçin veya
Ege kıyılarından, Ayvalıktan, Cunda Adasından
Midilliye geçin, sizin ürettiğiniz zeytinyağlarının küçük
şişelerde, süslenmiş, ambalajlanmış güzel
şişelerde elinizden 1e alınıp nasıl 5e
satıldığını görürsünüz.
Şimdi,
ticarette, ekonomide bu kadar devasa, gelişmiş, dünyanın 15inci
ekonomisi olarak övündüğümüz Türkiye ile ilgili, bu en kıymetli
ürünümüzün pazarlanması, teşviki ve desteği konusunda onca geri
kalmışız ki
Dünyada pazar bulma konusunda sadece -sadece
diyorum- zeytin ürünlerinin -sadece gıda olarak, kozmetik sanayisine sabun
ve diğer alanlardaki kullanımını bir kenara bırakarak-
nüfusu milyarları bulan Çin ve Hindistan pazarına sadece ve sadece
zeytin üreticisinin -bu pazarlara- açılmasının
sağlanması durumunda, Türkiye'nin çok yaygın bir bölgede
üretilen zeytinlerinin, üreticilerinin ekonomisinin önünün
açılacağı bir gerçek.
Evet, Akdeniz,
her taraf deniz, kum ve şiş kebap. Peki, neden zeytin yok turizmde?
Yani hakikaten o butik, o turizm marketlerinde Türkiye'nin kendi ürettiği
özel şişelerinde özel sızma zeytinyağlarından tutun da
yani dünya piyasasında, gıda sektöründe artık giderek önem
kazanan bu ürünün değerlendirilmesi konusunda neden bu kadar öngörümüz
kapalı, niye ufkumuz dar, niye açılamıyoruz? Ve niye böylesi bir
anlaşma uyarınca
Uluslararası Zeytin Konseyine 1956da üye
olurken -İkinci Dünya Harbinden sonra- geliyoruz, 28 Haziran 1963
tarihinde Türkiye ne diyor? Konsey üyeliğinden, ülkemizin promosyon ve
teknik eğitim faaliyetlerinden yeterince yararlanamaması, diğer
ülkelerin üretim miktarları ülkemize oranla daha fazla
arttığı hâlde üyelik aidatlarının yeniden gözden
geçirilmemesi gibi nedenlerle 24 Kasım 1998 tarihinde ayrılmışız.
98, yakın tarih.. Aidatlar çok gelmiş,
ayrılmışız. Zeytini satamamışız, pazar
bulamamışız, teşvik edememişiz,
kaptırmışız Konseyi başkasına. Kime
kaptırmışız? Çok basit, hemen buradan bakıyorum, garip
bir şeyle karşılaşacaksınız. Bakın, kaç ülke
var? Arnavutluk, Cezayir, Belçika, Çek, Dominik, Mısır, Fransa, Almanya,
Yunanistan, Irak, İran İslam Cumhuriyeti, İtalya, Ürdün,
Lüksemburg, Fas, Rusya, İspanya, Tunus, Türkiye. İyi, güzel buraya
kadar, dünyanın birinci üreticisi zeytinde. Peki, bu Konsey hangi dilde
yayın yapıyor, onu da merak ettiniz mi? 2005 Uluslararası
Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasının
orijinal metinleri Arapça, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca
dillerinde düzenlendi. Buyurun! Bununla gurur duyabilir miyiz? Bununla
zeytinimizin tanıtımını yapabilir miyiz? Bununla pazar
bulabilir miyiz? Manisadaki küçük zeytinlerin tat ve kıymet olarak
sofrada, iri zeytinlerin başka alanda, diğer zeytinlerin başka
alanda, her birisinin ayrı bir fonksiyonu olduğunu, ayrı bir
değeri olduğunu, kiminin yağda, kiminin yemekte, ayrı
ayrı özellikleri olduğunu Türkçe dilinde, kendi dilinizde
anlatamazsanız, onu İngilizce, Fransızca, İtalyanca
anlatamazsınız ancak ham olarak verirsiniz, onlar işler,
aldığını da 5 katına, 10 katına, kendi
dillerinde, güzel güzel ambalajlarda, küçük küçük kutularda satarlar, onlar parayı
kazanır, biz de sadece ürettiklerimizi çok az paraya veren ülke durumuna
geliriz.
Araştırma
raporuna baktığımız zaman, zeytin alanlarının
bırakın nasıl yurt dışı firmalar tarafından
kapışıldığını, bir de turizme kurban eden bir
anlayışla o yüz yıllık zeytin ağaçlarının
nasıl kesildiğini görüyoruz. Sahil turizminde, Akdenizde
Şimdi, tabii
ki araştırma raporunda çok güzel tespitler var. Kanımca,
Hükûmetin, Bakanlığın çok da yararlanacağı bilgiler
var, çok da hazır bir formül var. Yalnız bir şey var, onu da
söylemek istiyorum: Birlikte Halepe gittik komşu iller olarak.
Şırnaktan biz gitmiştik, arkadaşlarımız Antepten,
Urfadan, Antakyadan gelmişlerdi. Şimdi, Suriyeyle
ilişkilerimizi de geliştiriyoruz, ticari ilişkilerimiz de
gelişiyor. Antepten Kilise, Kilisten Halepe vurduğunuz zaman iki
yakada uçsuz bucaksız zeytinlikleri görürsünüz, aynı durumdadır
işleme, ticaret, pazar, üretim konusunda. Yani komşu ülkelerle
ilişkilerimizin güçlendirilmesiyle komşu ülkelerle bizim bu tür
olanaklarımızın da gelişebileceği dikkate
alındığı zaman, gerçekten burada Hükûmetin bu konuda
özellikle küçük üreticileri teşvik konusunda, kredilendirme konusunda çok
özgün kararlar alması gerekiyor.
Çanakkalede
ekolojik bir otele gidiyorsunuz ve o otelde şunu görüyorsunuz: Gelen
misafirlerine, hem kendi ürünlerini, köy ürünlerini veriyorlar ve ayrıca
Bizim bahçemizde yetişen zeytinlerden size bir şişe sızma
zeytinyağı hediye ediyoruz. diyorlar. İsim vermem gerekmiyor,
bunu birçok kişi yapıyor, reklama girmesin ama, şimdi oraya
giden bir yabancı veya yerli, fark etmez, görüyor, gözleriyle görüyor,
bahçede zeytin ağacı var ve ürününü alıyor ve turizm
birleşiyor. İşte, bu güzellikleri gördüğümüz zaman şu
iddianın sahibi olmamız gerekiyor o zaman: Eğer biz üretiyorsak
dünyada en fazlasını zeytinin, eğer bu topraklardaysa yüz
yıllık zeytin ağaçları, eğer bu topraklardan
fıçılarla zeytinyağları, Romalılar döneminde, ondan
öncesi antik çağlarda tarihte hep öyle gidiyorsa Avrupaya veya Akdenizin
diğer yakasına, Türkiyenin bu Konseyde lider ülke olması
lazım, belirleyici ülke olması lazım, lider ülke, belirleyici
ülke olmanın gücünü kullanması lazım. Aidatlar çok geliyor, çok
üretiyorum kaygısıyla ben aidat ödemeyeyim diye Konseyden
ayrılan anlayışın yerine Bunu ben yönlendireceğim,
zeytin piyasasının lideri Türkiye olacak, zeytin üreticimin
yanında olacağım, destekleyeceğim, ona Hindistan ve Çinde,
Uzak Doğuda pazarı açacağım, Afrikada
açacağım... İddia ediyorum ki bu ülkenin topraklarında,
zenginliklerinde, değil 72 milyon insan, 700 milyon insanı kendi öz
değerlerini değerlendirdiği takdirde refah içinde yaşatmak
mümkündür.
Barışın
simgesi zeytin dalı ve zeytin dalı bütün antik tarihte hep yer
aldı. Siyasette de bakıyorsunuz -İtalyada zeytin dalı
ittifakları- seçimlerde zeytin, siyasete de zeytin dalı ittifakı
olarak yansıyor. Evet, güzel şeyler, bir araya gelebilmek, büyük
iddialar uğruna buluşabilmek çok güzel ama inanıyorum ki
eğer araştırma önergesi doğrultusunda, verilen rapor
doğrultusunda bizim ilgili bakanlıklarımız, bu küresel kriz
sonrası tarım ve gıda sektöründeki daralma ve üretim
düşüşü dikkate alındığı takdirde, Afrika ülkeleriyle
Orta Doğu ve sadece Çin, Hindistan, Uzak Doğu Asyanın
Endonezya, Yeni Zelanda gibi ülkeleriyle bu alanda yapacağı
çalışmaların, açacağı pazarın çok kısa bir
sürede tanıtımını yapabilme gücünü gösterdiği
takdirde, oradaki pazarlara girebildiği takdirde, kendi diliyle ve
uluslararası olarak İngilizce başta olmak üzere kendi
iletişimini kurabildiği takdirde zeytin üreticisinin, bugün, bu
konseye yeniden katılacak olan Türkiye'nin hem Uluslararası Zeytin
Konseyinin kuruluş, organ, işlev ve ayrıcalıklarından
yararlanması hem bütçesi -katkıları- mali denetimi konusu hem
zeytin ürünleri piyasasının standartlaşması,
kaliteleşmesi hem de zeytinyağı ve sofralık zeytinin
tanıtımı ile bu anlaşmayla bir eksiği daha
kapatmış olacağız.
Ben bu
duygularla, partimizin ülkemizin hayrına olan her yasaya, her
sözleşmeye olumlu oy verdiğini, bu vesileyle de olumlu oy
kullanacağımızı söylüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı.
Sayın
Pazarcı, buyurun efendim.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık
Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısıyla ilgili, Demokratik Sol Parti ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, zeytin ve zeytin ürünleri, özellikle zeytinyağı,
Türk ekonomisine büyük katkısı olan bir ürünü
oluşturmaktadır. Bugün aşağı yukarı 2,5 milyon
vatandaşımızın gelirinin zeytin ve ürünlerinden olduğu
ifade edilmektedir ve siyah zeytinde dünyada 1inci sırada, sofralık
zeytinde genelde 2nci sırada ve zeytinyağında ise dönemlere
göre bazen 4üncü sırada, bazen 5inci sırada olduğumuz ifade
edilmektedir, bu raporda da yer aldığı üzere.
Şimdi, bütün
bu veriler çerçevesinde Türkiye bakımından önemli bir ürünle ilgili
bir anlaşma üzerinde değerlendirmede bulunuyoruz. Bu sözü edilen
anlaşma, dünyada zeytin üretiminin başlıca ülkelerini bir araya
getiren, o ülkeler arasındaki teknik düzenlemeleri yapan, ticari
alışveriş düzenlemelerini yapan, standardizasyonları yapan
ve zeytinin, zeytinyağının tanıtımını
düzenleyen birçok hükmü içermektedir. Dolayısıyla, bu kadar, bizim
bakımımızdan ticaretine önem verdiğimiz ve yurt
dışına zeytinyağımızın aşağı
yukarı üçte 1ini ihraç ettiğimiz bir ülke olarak biz bu
zeytinyağı anlaşmasına taraf olmak zorundayız,
durumundayız. Dolayısıyla, partimiz olarak ve şahsen bu
anlaşmaya katılmamızı kesin bir şekilde destekliyoruz.
Tek üzüntü, 2005 yılında, en son 31 Aralık 2005e kadar izin
verilen imzadan sonra, biz bugün 2009 Aralığına geldik ve dört
yılı da kaybettik, çok daha önce hareket etmemiz daha uygun
olacaktı.
Şimdi,
anılan bu anlaşmayla ilgili olarak neden biz bundan
ayrıldık, daha önce 1956da üyesi olduğumuz Uluslararası
Zeytin Konseyinden -birkaç vesileyle bildirildi, yine raporda da söyleniyor-
neden ayrıldık diye bakıldığında -bu, 1998de
gerçekleşmiş- çünkü etkili katılımda bulunamadık ve
bunun suçu bize ait, Türkiye hükûmetine ait -bugünkü Hükûmetten bahsetmiyorum
sadece- bütün dönemlerin hükûmetleri bu etkili katılımı maalesef
sağlayamadı. Etkili katılımı sağlayabilmek için
üyeler konseyinde 1 üye ile yer alınır, çok sağlam, bu konularda
bilgili ve uluslararası ortamı ve piyasayı izleyebilen 1
üyemizin olması gerekmektedir. Bunun dışında, dış
ilişkiler bakımından, dış ticaretinden Sanayi
Bakanlığına ve Dışişleri
Bakanlığına kadar konuyu çok iyi izleyecek bir dış
gözlemleme işleminin, faaliyetinin yapılması gerekmektedir.
İşte, biz bunu çok iyi beceremediğimizden, Uluslararası
Zeytin Konseyinde -bir keyfîlik âdeta- etkili birkaç devletin -özellikle bir
tanesinin- önemli bir rolü olmuştur. Türkiye, hakkı olabilecek
şeyleri dahi elde edememe durumunda kalmıştır ve bu
çerçevede de büyük katılım payı ödemesine rağmen herhangi
bir şekilde mekanizmadan yararlanma durumunda olamamıştır
maalesef. Bunun üzerine -işte o da yine belki bize maalesef özgü bir
durum- Hemen ayrılalım. denmesi şeklinde bir
değerlendirme yapılma yoluna gidilmiştir. Aslında hemen
ayrılınmamıştır. Olayın 1995lerde değerlendirilmesine
başlanıyor, 1998de ayrılıyoruz.
Şimdi,
dolayısıyla bunu yaptıktan sonra, tamam, Uluslararası
Zeytin Konseyi dışında da zeytin satışını
veyahut da zeytinyağı satışını yapabiliyoruz ama
onun olanaklarından, imkânlarından yararlanma durumunu kaybetmiş
bulunuyorduk. Dolayısıyla bugün bu mekanizmanın içinde yer
alınması mutlak bir gereklilik arz etmektedir. Dolayısıyla
bu tasarının bir an önce -ki bugün böyle olacağını
görüyorum- çıkması ve kanunlaşması uygun olacaktır.
Şimdi, bunu
söyledikten sonra
Etkili katılımı bu Konseyde
sağlayamadık. dedim az önce, gerekçe olarak. Peki, tekrardan bu
sözleşmeye, bu anlaşmaya yeni versiyonuyla
katıldığımızda -bazı değişiklikler
yapıldı eski versiyonu üzerinde- hemen bize bütün dünyadaki
olanakları tepsi üzerinde sunacaklar mı? Hayır. Bunun için
gerekli gayreti göstermemiz gerekmektedir ve bu çerçevede de özellikle en
başta Türkiyeyi bu Uluslararası Zeytin Konseyinde temsil edecek,
Konseyde, komitelerde, alt komitelerde temsil edecek kişilerin yetkin, yetkili,
bilgili ve dünyayı izleyebilen kişilerden seçilmesi çok önem arz
etmektedir. Hükûmetimizin bu konuda özellikle dikkatli olmasına dikkat
çekmek istiyorum.
Ancak, bu
uluslararası mekanizma içine girdiğimizde de hemen bize bütün
olanaklar yine verilmeyecektir çünkü uluslararası ticaret bir
arenadır. Bu arenada bizim iş adamlarımızın,
sanayicimizin, zeytin ürünleri ve zeytinyağı üzerinde
çalışanların çok iyi düzenlemeler yapması, malını
markalaştırması ve bunu en iyi değerle satabilecek
konumlara da gelmesi çok büyük önem arz etmektedir.
Bu çerçevede,
araştırma raporu -zeytin ve zeytinyağıyla ilgili olarak
dikkat çekildi- çok önemli öneriler getiriyor. Örneğin bizim Avrupa
Birliğine zeytin ve zeytinyağı ihracatında niçin daha fazla
ham zeytinyağı şeklinde ihracatta bulunmamız unsurunu
ortadan kaldıracak, teneke zeytinyağı şeklinde
ihracatımızı sağlayacak verilerin oluşturulması,
geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Bunun
dışında bir başka soruna da değinmek istiyorum.
Türkiyede neredeyse her yıl yurt dışından ham
zeytinyağı alınıp onun Türkiyede işlenip daha sonra
da ihracı yoluna gidileceği şeklinde ifadelerle ham
zeytinyağı izni alınması yoluna gidilme faaliyetleri içine
girilmektedir. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Türk zeytin
üreticisi son derece ucuz fiyatlarla zeytinini satma durumunda kalırken
ona ham zeytinyağı şeklinde, yine rakip olan başka
ürünlerin devreye girmesi bizim zeytin üreticimizi çok zor durumda
bırakmaktadır ve bunun da mutlaka engellenmesi gerekmektedir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı ve onun bağlı
olduğu bakanlığın, Sanayi Bakanlığının
ve diğer başka kurumların devreye girip bu düzeni yaparken tam
bir koordinasyon sağlayıp sağlamadıkları hususu çok
önemli bir noktadır. Hükûmetimizin bu koordinasyonu da çok dikkatlice
yerine getirmesi uygun olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve olumlu oy vereceğimizi ifade ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum efendim.
Şahsı
adına Necdet Budak, Edirne Milletvekili.
Sayın Budak,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK
(Edirne) Sayın Başkan, değerli üyeler; 2005 Uluslararası
Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasını Kabul
Ettiğimize Dair Kanun Tasarısı üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede,
ülkemizde 2000 yılında sahip olduğumuz zeytin ağacı
sayısı 90 milyondu, 2009 yılında bunu 190 milyona
çıkardık. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımızın zeytinciliğe vermiş
olduğu destekler ve teşvikler sayesinde birçok üretici, farklı
ürünlerden zeytine yöneldi çünkü zeytinin hem Türkiyede hem de
uluslararası pazarda çok kolay, rahat rekabet edebildiğimiz bir alan
olması bunu ayrıca teşvik etti ve 2009-2010 sezonuna
geldiğimizde, bu sezon, ülke olarak 170 bin ton civarında
zeytinyağı, 400 bin ton civarında sofralık zeytin üretimi
tahmin edilmektedir, üretim olarak. Fidan dikimindeki son beş altı
yıl içerisindeki bu ciddi artışlarla önümüzdeki beş,
maksimum on yıl içerisinde 650 bin ton zeytinyağı üretimi
yapabileceğimiz tahmin edilmektedir. Bu niye önemlidir? Zeytin ve
zeytinyağı üretiminde sağlanacak bu artışlar ülke
olarak yağlı tohumlara her yıl ithal nedeniyle ödemek zorunda
kaldığımız yaklaşık 2 milyar doları
karşılayabileceğimiz anlamına gelmektedir.
Bitkisel yağ
açığı sorununa Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Çin
gibi ülkeler soyayla, Avrupa Birliği gibi ülkeler ise kolzayla çözüm
bulmuşlardır.
Ayrıca, son
günlerde tartışma konusu olan GDO bakımından da
zeytinyağını irdelediğimizde GDOnun tek
olmadığı yağ olarak niteleyebiliriz. Bu anlamda da organik
tarım açısından ve ülkemiz ve uluslararası pazar
anlamında da zeytinyağının önü açıktır.
Ülkemizde
üretilen dane zeytinin yaklaşık yüzde 70i yağlığa,
yüzde 30-35i sofralığa işlendiğinden dolayı
sofralık zeytin üretimimiz fazla olmaktadır. Son on altı
yıllık ortalama üretim ve ihracat rakamlarına
bakıldığında da ülkemiz zeytinyağı üretiminin
yaklaşık yüzde 49u ihracata konu olmaktadır.
Bu anlamda, yüce
Meclisimizin onayıyla, 2006 ve 2008 yıllarında zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağlı tohumların
üretimine ilişkin sorunların araştırılması
amacıyla araştırma komisyonları kuruldu. Bu
komisyonların raporları, ülkemizde yağlı tohumlar millî
politikasına doğrudan katkı sunmak ve bu konularda politika
geliştirmek bakımından son derece önemlidir.
Biz, bu
komisyonla, biraz önceki konuşmacıların da bahsettiği gibi
yaklaşık yirmi ili dolaştık. Mardinin Derik ilçesi ve
Şırnakın Dara Köyüne kadar bütün köylerimize gittik;
çiftçilerimizle, üreticilerimizle, sanayicilerimizle bunu el ele vererek
tartıştık ve gerçekten, maalesef, bugüne kadar bu talepler
TARİŞten, Marmarabirlikten hükûmetlere gelmesine rağmen, ilk
kez AK PARTİ döneminde zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunları, iki komisyonla, bu yüce çatı altında bütün partilerin
katılımıyla değerlendirildi ve raporlar oluşturuldu.
AHMET ERSİN
(İzmir) Zeytin alanlarına maden arama izni veriyorlar, haberin var
mı?
NECDET BUDAK
(Devamla) Uluslararası Zeytin Konseyi, eski adıyla
Bakın,
burada, aslında bugünkü konuşmamızın, bu
anlaşmanın temel siyasi içeriği şu: Maalesef 1963
yılında Uluslararası Zeytinyağı Konseyine üye
olmuşuz. 1998 yılında -hiç kimseyi de suçlamak adına
değil- çok küçük bir aidatı -rakamları da kayıtlarda var,
öğrenmek isteyenler için- o parayı ödeyemediğimiz için, zeytincilikte
o dönemki hükûmetlerin bu yanlışını biz daha yeni telafi
ediyoruz. Yani bu, siyaseten burada tartışılması gereken
bir konu. Bu konu bizim millî bir konumuz, siyaset üstü bir konumuz. Ama o
aidat ödenmediği için Türkiyede zeytincilik, 1998 yılından AK
PARTİ hükûmetleri dönemine kadar maalesef gerilemiştir.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Siyaset yapma. Siyaseti bırak şimdi.
NECDET BUDAK
(Devamla) - Şimdi, Uluslararası Zeytin Konseyi
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) 5 liradan 2 liraya düştü.
NECDET BUDAK
(Devamla) Sorunlar var. Sorunları da söyleyeceğim, merak etmeyin.
Uluslararası
Zeytin Konseyi
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir)
Yedi yıl sonra mı aklınıza geldi?
NECDET BUDAK
(Devamla) - Ben komisyon başkanı olarak görev yaptım;
yapılan çok iyi şeyler var, ama yapılacak çok daha fazla
işler var. İnşallah, bunları da el birliğiyle
yapacağız.
Uluslararası
Zeytin Konseyi, eski adıyla Uluslararası Zeytinyağı Konseyi
uluslararası emtia örgütleri arasında Türkiye için en önemli olan
örgüttür. Uluslararası emtia örgütleri, bilhassa tarımsal
emtiaların uluslararası ticaretinin geliştirilmesi için ulusal
tarım, sanayi ve ticaret politikalarının koordine edilmesi ve
geliştirilmesini öngören, özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik
faaliyetlerde bulunan kuruluşlar olup, Birleşmiş Milletler
çatısı altında yer almaktadır.
Uluslararası
Zeytinyağı Konseyi bu örgütlerin en aktiflerinden birisidir.
Ayrıca, yağ sektöründeki dünyadaki tek örgüttür. Dünyanın tüm
önemli zeytin üreticisi ülkeleri bu Konseye üyedir. Akdeniz havzasındaki
tüm zeytin üreticisi ülkeler de bu Konseye üyedir. Bunun tek istisnası -bu
hepimizin belki de eksikliği ya da ne derseniz, sorumsuzluğu deyin-
bir tek Türkiye üye değildir ve bunu, bu dönemde biz el birliğiyle
kapatıyoruz.
Dünya
zeytinyağı ve sofralık zeytin üretiminde önemli bir konuma sahip
olan ülkemizin konuyla ilgili uluslararası platformlarda temsil edilmemesi
çok büyük bir eksikliktir. Bu Konseyde temsil edilmemiz, konuyla ilgili
Uluslararası Standartlar Örgütü tarafından tanınan uluslararası
standartların geliştirilmesi, teknik yardım, ARGE ve laboratuvar
çalışmalarından faydalanılması, ülkemizde zeytinin gen
kaynaklarının korunması konusunda yardım
alınması, zeytincilik istatistik ve politikalarının
sağlıklı bir şekilde ilk elden izlenilmesi gibi konular da
çok önem taşımaktadır.
Bunların
somut örneklerini de verebiliriz. Ama Türkiye, bu üyeliğinden 98
yılında, dönemin hükûmetinin yanlış tutumu sonucunda, bütçe
yetersizliği bahanesiyle ayrılmıştır.
AHMET ERSİN
(İzmir) Kim yapmış? Kim yapmış?
NECDET BUDAK
(Devamla) Şimdi, Türkiyemizin bu Konseye tekrar dönmesi
doğrultusunda sektörden
AHMET ERSİN
(İzmir) Yapan orada, bak!
NECDET BUDAK
(Devamla) -
özellikte TARİŞ ve Marmarabirlikten, üretici
örgütlerinden gelen çağrılar, Hükûmetimize ve
bakanlığımıza, iktidar, muhalefet bütün partilere gelen
talepler doğrultusunda bu çağrılar AK PARTİ döneminde
dikkate alınmıştır.
Bu çerçevede,
yine AK PARTİ döneminde çıkartılan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - On sene sonra
NECDET BUDAK
(Devamla) - Arkadaşlar, bunlar gerçek olan şeyler.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Gerçeğe pek benzemiyor Sayın Budak!
NECDET BUDAK
(Devamla) - AK PARTİ döneminde çıkartılan Tarım Kanunu
altında biz, ilk kez, ülkemizde Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyinin kurulmasını, yine zeytin ve zeytinyağı ile
bitkisel yağlarla ilgili kurulan araştırma komisyonları bu
çalışmalara çok büyük katkılar kazandırmış ve bu
çalışmalara ivme kazandırmıştır. Destekleme
politikaları da bu kapsamda artırılmıştır. Bu
Konsey
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - Ne kadar?
NECDET BUDAK
(Devamla) 250 milyon dönümü. Detaylarını söyleyebilirim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - Avrupada ne kadar?
NECDET BUDAK
(Devamla) - Biz işin felsefesini söylüyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım.
NECDET BUDAK
(Devamla) Bu Ulusal Zeytinyağı Konseyine girmek için kabul edilmesi
gereken 2005 Anlaşması bu. Eski anlaşma 1986
Anlaşması. Bu iki anlaşmayı birbiriyle
kıyasladığımızda göze çarpan önemli
değişiklikler ve yenilikler var. Bunlardan da kısaca bahsetmek
istiyorum.
2005
Anlaşmasının dikkati çeken ilk özelliği, en önemli
özelliği, daha önceki dört düzenlemede Uluslararası
Zeytinyağı Anlaşması şeklinde olan başlık,
2005te Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin
Anlaşması hâline dönüştürülmüştür. Bu durum, sofralık
zeytinin uluslararası ticarette artan önemini bir kez daha ortaya
koymaktadır.
Nitekim,
anlaşma boyunca bu ürüne atıflar yapılmış. Böylelikle,
Konseyin sofralık zeytin konusunda bundan böyle daha etkin
çalışması temin edilebilecektir.
Yine, Konseyin en
üst seviyedeki karar alma organı olan Konseyin adı Üyeler Konseyi
olarak değiştirilmiş. Böylelikle, kurum ile birimin birbiriyle
karıştırılmamasının önü alınmış
oluyor. Uygulamada bir fayda getirmeyen esas olarak üretici ülkeler ve esas
olarak ithalatçı ülkeler tanımlamaları anlaşmadan
çıkartılmış, aynı şekilde zeytinyağı ve
sofralık zeytin için, sırasıyla, bir yıllık hasat
dönemi ülkelerin konjonktürlerine göre, sezonlarına göre
değerlendirilmiştir.
Ben, sürem burada
bittiği için
Arkadaşımız da benden sonra, desteklemelerle
ilgili -büyük olasılıkla- detaylı açıklama yapacak. Zaman
olsaydı daha kapsamlı tartışırdık ama biz, iki
komisyonda, yaklaşık sekiz ay bunları bol bol, bu Parlamento
çatısı altında tartıştık, politikalar ürettik;
bunların bir kısmı uygulanıyor. Onlardan bir tanesi de
bugün burada tartıştığımız kanun
tasarısı.
Bu kanun
tasarısının ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Aydoğan, buyurun efendim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Tabii, bu kadar önemli bir konuda, 3 AKP milletvekili
tarafından hazırlanan bir tasarı var (Soner Aksoy, Haluk Özdalga
ve Vahit Kirişci) mevcut Zeytincilik Yasasının
değiştirilmesiyle ilgili. Şu anda, çalışmanın
devam ettiğini, bu konuda kendilerinden bilgi istediğimiz hâlde,
bunun bir parti çalışması olduğu, veremeyecekleri söylendi.
Yani, mevcut yasa, sanayi tesislerinin zeytin alanlarında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Seçim bölgem Gaziantep ilimizde zeytin ve zeytinyağı üretimi
çiftçimizin önemli geçim kaynaklarından birisidir. Ancak bilhassa Nizip,
Karkamış ve ilçelerimiz, dediğim gibi, zeytin ve
zeytinyağından daha fazla gelir elde edebilmeleri için
Son
yıllarda zeytin üreticileri işçilik, gübre ve bakım
masraflarından dolayı gerçekten zor durumda bulunmaktadırlar.
Dikime de desteklerin kesildiğini biliyorum. Çiftçimizin yüzünü güldürecek
yeni çalışmalarınız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma buradan şunu sormak istiyorum: Avrupa Birliğinin Tunus,
Cezayir, Fas ve Lübnanla yapmış olduğu ikili anlaşmalarla
zeytin konusunda, zeytinyağı konusunda önemli imtiyazlar
verilmiştir bu ülkelere. Ülkemiz de, Avrupa Birliğine gümrüksüz
zeytinyağı ihracatı konusunda, bu ülkelerde olduğu gibi
bazı imtiyazlar noktasında, üreticiyi destekleyen anlaşmalar ve
Avrupa Birliğiyle ilgili bu gibi çalışmalar yapmış
mıdır? Bu konuda çalışmaları var mıdır?
İkinci sorum
da, yine Çanakkalede de artık dökme yağından markalı
zeytinyağı satışına doğru büyük bir gidişat
vardır. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde ve Akdeniz ülkelerinde
görülen prim desteğinin ülkemizde de olması, özellikle İspanya,
İtalya ve Yunanistanda verilen prim sisteminin ülkemize de
kazandırılması noktasında, üreticimizin üretme ve kaliteli
üretimin sağlanması konusunda bir isteği vardır. Bu konuda
bir çalışma var mıdır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Soruyu anlayamadım.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) - Sayın Bakanım, Avrupa Birliği ülkelerinde
zeytin üreticilerine kiloda 1.380 avro yani 3.118 kuruş destekleme
yapılmaktadır. Türkiyede ise kilo başına 22 kuruş
destekleme verilmektedir. Bu şartlar altında Türk üreticisi zeytinini
ve zeytinyağını değerlendirememektedir. Kilo
başına, üreticiler, en az 1 lira destekleme istemektedirler. Bu
konuda bir çalışma yapar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, sizin Bakanlığınızla
ilgili bir mesele. Zeytinyağı üretici firmalarının en büyük
sorunu kara su. Bu konuda Bakanlık olarak yaptığınız
çalışmalar nelerdir?
İkincisi,
maliyeti ve işletmesi, özellikle elektrik büyük maliyet getirdiğinden
dolayı Bakanlık olarak arıtma tesisi yapan firmalara tesis
kredisi ve destek kredisi vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
zeytin üretimindeki önemli sorunlardan birisi hiç şüphesiz ki işçilik
giderlerinin yüksekliğidir. Bu nedenle, özellikle hasadın
makineleştirilmesi ve bu alanda mekanizasyon uygulamalarının
desteklenmesi önem arz etmektedir. Hükûmetinizin zeytin hasat makineleri ve
diğer mekanizasyon araçlarının yerli imalatının
desteklenmesi konusunda bir çalışması var mıdır?
Varsa, bu çalışma konusunda eğer bilginiz var da bizleri
aydınlatabilirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Tokat ilinin Kazova, Zile, Kelkit, Artova Ovası çiftçileri
gibi ülkemizin her yerinde çiftçilerin büyük borcu vardır. Bu borç
yaklaşık 10 milyar doları geçmektedir. Tarım kredi, Ziraat,
Halk Bankası gibi kuruluşlar alacaklıdır. İcra
kapılara gelmiş, borçlar ödenemez konuma geçmiştir. Bu yönlü
olarak, çiftçilerin borçlarının faizlerinin silinmesi,
anaparanın taksitlendirilmesiyle ilgili olarak Hükûmetin bir
çalışması var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aydoğan, tamamlama yapacaksınız galiba.
Buyurun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Evet, sorunun
kalan kısmını tamamlamak için, süreyi görünce aldım.
Tabii, bu,
hazırlanmakta olan tasarı zeytin üreticisini ciddi anlamda
endişelendirmektedir. O bölgedeki sivil toplum örgütleri 10 binin üzerinde
bize imza getirmişler; şu anda bizde, istediğiniz zaman size
teslim edebiliriz.
Zeytinciliğin
korunmasıyla ilgili, bunun ötesinde, biraz önce
arkadaşlarımızın da söylediği, zeytine verilmesi
gereken destekle ilgili
Biraz önce konuşmacı
arkadaşımız da bu dönemde zeytin ve zeytin üreticisine çok ciddi
desteklerin verildiğini söyledi. Oysa biraz önce ifade edilen rakamın
da altına düşmüştür bu destek. 17 kuruş
civarlarındadır. Eğer Avrupayla yarışmak istiyorsak
Avrupa standartlarında zeytin üreticimizi desteklemek durumundayız.
Bir diğer
ifadede, yine konuşmacı, bu UZKdan çıkış tarihimiz
Bugün AKPnin bakanı olan ve sorumlusu olan Kürşad Tüzmen
arkadaşımızın müsteşarlığı döneminde,
onun önerisiyle UZKdan çıkarılmıştır. Bunun da
kayıtlara geçmesini diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Demin Sayın
Bakanım anlayamadı. Şimdi, zeytinyağında bir sanayi
üretimi desteği var, bir de üreticinin desteği var. Özellikle
zeytinyağı ihracatında dökme noktasında bir ihracat
yapıyoruz. Bu da katma değerimizin düşmesine sebebiyet veriyor.
Bu bağlamda, özellikle hem sanayi desteklenirken üreticimiz de bize
-özellikle Çanakkaleden bizi arayanlar- şunu söylüyorlar: Avrupa
Birliğinde rakip olduğumuz İspanya, İtalya, Yunanistan gibi
ülkelerdeki prim desteğinin kendilerine destekleme noktasında verilmesi
hâlinde, onların da Avrupa düzeyinde bir yarışmaya
girebileceğini, yoksa bu prim desteğinin kendilerini tatmin
etmediğini, üreticinin kalitede, üretimde ve daha iyi şartlarda
yarışmasını düşürdüğünü veya bunu
engellediğini ifade etmektedirler ve dolayısıyla, Bu konuda,
Hükûmetimizin, hem prim desteği konusunda hem de dökmelik
zeytinyağı yanında markalaşma noktasında hem de
üreticimizin desteklenmesi noktasında çalışmanız nedir?
diye soruyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, evvela Sayın
Aydoğana cevap vereyim. Efendim, tabii ki yeni çıkacak kanun daha
henüz çıkmış değil, görüşülecek tabii şu anda. O
konu da tabii ki müzakere edilecek. Çıkmayan, daha yürürlüğü girmeyen
bir kanun için bir mütalaada bulunamayacağım.
Sayın Hasan
Özdemirin özellikle Gazianteple alakalı talepleri vardı, onlara
yazılı olarak arkadaşlar hazırlık yapacak, cevap
verecekler.
Sayın Cengiz
özellikle Avrupa Birliğinin çeşitli ülkelere imtiyazlar
verdiğini
Bu konuda Türkiye'nin
çalışmaları var mı? dedi. Tabii müzakerelerde zeytin ve
zeytincilik de ele alınıyor. Müzakereler devam ediyor. Titizlikle bu
konuyu takip ediyoruz, çok çok önemli. Ben de şahsen bu konunun Avrupa
Birliği müzakerelerinde dikkatlice ele alınması gerektiği
kanaatindeyim. Arkadaşlarımız takip ediyor.
Şimdi,
Sayın Bulut, özellikle destekleme ve teşviklerden bahsetmişti.
Efendim, özellikle ben şunu ifade edeyim: 2009 yılında
zeytinyağı için 25 kuruş kilogram başına bir
destekleme yapıldığını,
yapılacağını ifade etmek istiyorum. Ayrıca,
sertifikalı fidan ile zeytin bahçesi kuranlara dekar başına 100
TL ödenmekte. 1998den 2009a kadar yaklaşık olarak 140 milyon TLlik
prim ve bahçe tesisi desteği de verilmiştir. Tabii zeytincilik
hakikaten çok önemli. Zaten değerli konuşmacılar da bu zeytinin
ve zeytinyağının önemini hakikaten vurguladılar. Bu
teşvikler devam edecek. Tabii daha da imkânlar ölçüsünde
artmasını biz de Hükûmet olarak arzu ediyoruz.
Efendim,
Sayın Tanerin kara su
Gerçekten bu kara su çok önemli. Yani kara su,
bilhassa çevreyi kirleten ve evsel atık sulara göre yaklaşık 90,
100 katı kadar kirli olan bir su. Bu konuda biz bütün üreticilerin
müşterek atık su arıtma tesisi kurmaları ve bunlara yer
tahsisi konularında ve proje desteği konusunda toplantılar
yaptık defalarca. Bu konuda destek vereceğimizi ifade ettik. Maddi
olarak destek vermemiz mümkün değil ama kredi olarak destek verilebilir.
Bunu belediyelerle birlikte ortak kurdukları zaman biz belediyelere
kısmi bir destek, yüzde 10 kadar bir destek, ihale edilmesi için bir
destek verebiliriz diye düşünüyorum.
Bunun
dışında
RECEP TANER
(Aydın) İşlenmesiyle ilgili enerji desteği
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Enerji desteği konusu da
şöyle: Biz genel olarak arıtma tesisleri için, Enerji Tabii Kaynaklar
Bakanlığına sadece kara su değil, bütün arıtma
tesisleri için bir miktar tenzilat yapılması konusunda bir teklif
götürdük. Biliyorsunuz, yetki, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığında. Bu konuda bir yazıyı da ben geçen ay
yazdım, gönderdim. Tabii ki görüşülecek.
Sayın
Işıkın bir sorusu vardı efendim, mekanizasyon
araçlarının
Sayın Işık hakikaten çok önemli bir
konuya temas etti. Efendim, bu zeytin toplanmasında bilhassa işçilik
çok pahalı oluyor ama yurt dışında ben de bazı
yerlerde gördüm, hakikaten çok modern usullerle bunlar toplanıyor,
maliyeti çok düşürüyor. O bakımdan bu konuda yerli imalatı
teşvik için Hükûmet olarak destekleriz ve hatta bu konuda Tarım ve
Köyişleri Bakanlığımız, gerekirse biz ORKÖY olarak
orman köylülerine bu türlü destekleri verebiliriz. Bunu memnuniyetle ifade
etmek istiyorum efendim.
Son olarak da
Tokat Milletvekili Sayın Doğrunun çiftçi borçlarıyla ilgili sorusu
vardı. Yani şu anda bu konuda, çiftçi borçlarının
faizlerinin silinmesi konusunda herhangi bir çalışma bildiğim
kadarıyla yok ama bu konuyu gündeme getireceğim, onu özellikle
belirtmek istiyorum.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Çok zor durumdalar.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet, herhâlde suallerin hepsine
cevap verdik.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, kalan süreyi değerlendirmek
açısından
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, vaktimiz var, soru mu soracaksınız tekrar?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Evet.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Süreyi görünce, tekrar bir katkı yapmak
için söz istedim.
Sayın
Bakanım, biraz önce söylediğiniz kara su arıtmasıyla ilgili
olarak bildiğim kadarıyla ekim ayına kadar tamamlanması
gereken, her işletmeye ayrı bir arıtma tesisi isteniyor. Yoksa,
ortak işletmelerde bu giderilebilir.
İkincisi, bu
makine destekleriyle ilgili özellikle Balıkesir bölgesindeki arazilerin
birçoğuna makine girmesi mümkün değil, hem arazi koşulları
nedeniyle, bir de arazilerin bölünmüş olması nedeniyle maliyetler
yüksek. Öncelikle bu arazi birleştirmelerinin yapılması
gerekiyor. Toplulaştırmanın yapılması gerekiyor.
Bir de arazi koşulları
teknik makine ve araç kullanmaya uygun olmayan yerlerde farklı bir destek
yapılmasının yararlı olacağını
düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Hocam,
zeytincilik yapılan bölgeler dolaşılırsa, takip edilirse
görülecektir ki bu sene zeytin hasat mevsimi başlayınca
zeytinyağı fiyatları birden yarı yarıya düştü; 4
liraya düştü şimdi veya işte 4 kuruşa düştü.
Böylelikle zeytin üreticileri çok ciddi bir zarar içerisinde. Evet, Hükûmet
destekledi, fidan verdi, dağ taş zeytinlik oldu ama şimdi adam
emeğini kurtaramıyor. Alıcısı yok, soran yok. Bu
konuyu Hükûmet bir afet kapsamında hiç olmazsa
Çünkü bin bir emekle
yetiştiren, dağı taşı üretime dönüştüren o çiftçiler
bir anlamda cezalandırılıyorlar. Bunlara bir destek veya
borçlarının ertelenmesi, bir şekilde ellerinden tutulması
lazım yoksa zeytinliklerini kesip bir başka ürüne geçmek
durumundalar. Gerçekten, hasat mevsiminde zeytinyağı ve zeytin
üreticileri üzerinde...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin)
bu konuda bir şeyler yapılması
gerekiyor. Onu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, bir ekleme yapacak mısınız?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, Sayın
Aydoğanın sorusu vardı. Sayın Aydoğan, bu
işletmelerden çıkan kara suyun arıtılmasının
ayrı ayrı yapılması çok maliyetli. Bunların
müşterek olarak yapılması çok daha isabetli, çok daha ekonomik;
hem yatırım maliyeti hem de işletme maliyeti düşük. Biz
esasen Bakanlık olarak kara suyun münferit değil de müştereken
arıtılmasını tavsiye ediyoruz. Bu konuda her türlü
yardımcı olacağız ama maalesef, firmalar bir araya gelip
ortak arıtma tesislerini kurmuyorlar. Yani Balıkesirdekiler ve
diğer bölgedeki işletmeciler bir araya gelsin, biz bu konuda projeye
destek verelim, onların müşterek, ortak arıtma tesisi
kurmaları için her türlü desteği verelim, yer gösterelim. Yani, bu
konuda ben de aynı kanaatteyim. Ortak arıtma kurulması
şarttır diye düşünüyorum.
Tabii, efendim,
bir de, haklısınız, toplulaştırma
Yani sadece zeytin
alanlarında değil, bütün Türkiyede toplulaştırma çok
şarttır. Araziler çok bölündü; yani bölük pörçük olduğu zaman
işletme maliyeti çok artıyor. Dolayısıyla Hükûmetimiz zaten
toplulaştırma için gerçekten şu anda -Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının yetkisinde biliyorsunuz- çok
hızlı adım atıyor. Eğer o bölgedeki
vatandaşlarımız talepte bulunurlarsa toplulaştırma
için, biz de yatırım programına alırız. Lütfen,
talepte bulunsunlar, yatırım programına alalım.
Bunun
dışında, Sayın Şandırın söylediği
husus doğru. Yani mevsim gelince zeytinyağı fiyatları
düşüyor. Bunun için, herhâlde bizim ihracata yönelmemiz lazım. Az
önce bir konuşmacı ifade etti, yani bilhassa Çin, Hindistan gibi nüfusu
büyük ülkelere, zeytinin ve zeytinyağının önemini
vurgulayıp ihraç etmemiz lazım. Yani iç tüketimle bunu
karşılamak mümkün değil. Gelin, birlikte, bu
zeytinyağını ihraç etmek için, zeytini ihraç etmek için bir
seferberlik yapalım. Çözüm budur diye düşünüyorum.
Ayrıca, bir
de bizim eksikliğimiz -bazı konuşmacılar belirtti- marka.
Mutlaka markalaşmamız gerekir. Yani sanayicilerin,
işletmecilerin, zeytinyağı üreticilerinin, zeytin üreticilerinin
mutlaka marka ortaya koymaları gerekir diye düşünüyorum. Bazen dökme
zeytinyağını, ben biliyorum, İtalya veya İspanya
firmaları alıyor, bunu 4-5 katına markalı olarak
satıyor. Hakikaten parayı onlar kazanıyor. Bu konuda,
markalaşmak konusunda Hükûmet olarak üreticilere her türlü desteği
vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Maddelerine geçilmesini kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
1inci maddeyi
okutuyorum:
2005
ULUSLARARASI ZEYTİNYAĞI VE SOFRALIK ZEYTİN ANLAŞMASINA
KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin
Anlaşmasına katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Fevzi Topuz Muğla
Milletvekili
Sayın Topuz,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FEVZİ TOPUZ (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 424 sıra sayılı 2005
Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Zeytin, besleyici
değerinin yüksek olmasından ötürü yeterli ve dengeli beslenmede
önemli bir yere sahiptir. Zeytinyağının ise insan beslenmesi ve
sağlığı açısından değeri diğer yemeklik
yağlardan daha üstündür.
Ülkemizin
tarımsal üretiminde zeytin çok önemli bir yere sahiptir. Dünyada 9,7
milyon hektar tarımsal alan içinde 805 milyon zeytin ağacı
bulunmaktadır. Bu ağaçların yüzde 98i Türkiye, İtalya,
Tunus, İspanya, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerindedir. Akdeniz
ülkelerinde toplam zeytinyağının yüzde 97si üretilmektedir.
Dünyada yılda ortalama olarak 2,5 milyon ton zeytinyağı
üretilmektedir. Toplam dünya zeytinyağı ihracatının ise
yüzde 10unu Türkiye yapmaktadır. 81 ilimizin yüzde 45inde, yani 36
ilimizde zeytin tarımı yapılmaktadır. Yeni dikim
alanlarıyla birlikte ülkemizdeki zeytin ağacı miktarı 160
milyon civarındadır, 800 bin hektar da zeytin alanı vardır.
Yani, Türkiyede 400 bin dolayında aile zeytincilikle iştigal
etmektedir.
Ülkemizde, 2006
yılı verilerine göre, var yılında 1 milyon 766 bin ton dane
zeytin üretimi gerçekleştirilmiştir. Bunun 550 bin tonu
sofralık, 1 milyon 211 tonu da yağlık olarak
ayrılmaktadır. Toplam dane zeytinin yaklaşık yüzde 70i
yağlık olarak işlenmektedir.
2005
Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının yasalaşmasıyla Türkiye, 1998
yılında ayrıldığı Uluslararası Zeytin
Konseyine yeniden dönmüş olacaktır.
Tasarının
gerekçesine göre, zeytinyağı üretiminin yaklaşık üçte 1ini
ihraç eden Türkiye, dünya siyah zeytin üretiminde 1inci, genel olarak
sofralık zeytin üretiminde 2nci, zeytinyağı üretiminde ise 4üncü
sırada yer almaktadır. Türkiye'nin bu konumdan gelen gücü ve
avantajını koruyabilmesi için uluslararası platformlarda yer
alarak teknolojik gelişmeleri takip etmesi ve buralarda Türk zeytincilik
sektörünün menfaatlerine uygun politikalar oluşturması bir
zorunluluktur.
Bu anlaşma,
taraf ülkelere, dünya zeytin yetiştiriciliğinin entegre ve
sürdürülebilir gelişimi için uluslararası iş birliği,
zeytinyağları, pirina yağları ve sofralık zeytinler
için üretim, sanayileşme ve pazarlama konularında destek verilmesi
durumunda yararlı olacaktır.
Türkiye'nin
Uluslararası Zeytin Konseyinden çıkması ile yanlış
yapılmıştır. Bu kuruluş, dünya zeytin ve
zeytinyağcılığına yön veren uluslararası bir
kuruluştur. Zeytin ve zeytinyağı üreticilerimizin sorunları
uluslararası platformlara da taşınabildiği ve sorunlara
çözüm bulunduğu ölçüde yararlı olacaktır. 1998 yılında
Konseyden çıkma kararıyla Türkiye'nin boşluğunu Kuzey
Afrika ülkeleri doldurmuştur.
Dünyadaki zeytin,
zeytinyağı ticaretiyle ilgili, teknolojik gelişmelerle ilgili ve
zeytinyağının sağlığa etkisiyle ilgili birçok
düşünce Uluslararası Zeytin Konseyinde biçimleniyor. Yeniden
Konseye dönerek üreticimizin sorunlarını çözdüğü oranda
yararı olacaktır.
Zeytincilikte
karşılaşılan sorunlar üç aşamalı olarak ortaya
çıkmaktadır: Birincisi, fidan aşamasından hasada kadar
karşılaşılan sorunlar; ikincisi, zeytinyağı
üretiminde karşılaşılan sorunlar; üçüncüsü ise
sofralık zeytin işlemesinde karşılaşılan
sorunlardır.
Beş yüz ve
bin yıl yaşayabilme özelliğine sahip olduğu hâlde, üç veya
dört yaşında verime başlayan zeytin ağacı, on-on iki
yaşlarında tam verime ulaşmakta ve ekonomik olarak seksen yüz
yaşlarına kadar yararlanılabilmektedir.
Hem
ağacın sağlığı hem de meyvesinin verim ve
kalitesi açısından, başta zeytin sineği olmak üzere,
hastalık ve zararlılara karşı bireysel veya toplu
mücadeleye ihtiyaç olduğu hâlde, bu aşamada ancak yüzde 25ine zirai
mücadele uygulanabilmektedir.
Ülkemizdeki
zeytin ağaçlarının büyük bir kısmının
yaşlı olması nedeniyle çoğunlukla geleneksel
yetiştiricilikle yapılmaktadır. Önemli miktarda zeytin
ağacı yaşlı ve verimden düşmüş durumdadır.
Zeytinyağına
verilen prim yeteri kadar olmamakta, üreticiyi tatmin etmemektedir. Yemeklik
zeytine ise prim uygulanmamaktadır.
Üretici ve Zeytin
Zararlılarıyla Mücadele Birliği zirai mücadelede devlet
desteğinden yoksun bırakılmıştır.
Zeytin
hasadında elle, tarakla, makineyle toplama yanında hâlâ
sırıkla dallara vurulmakta, hasat edilen zeytinler birçok yörede
çuvallar içinde taşınıp işletmelerde çuvallar içinde
konarak istif edilmektedir.
Organik zeytin ve
zeytinyağı üretiminde belirsizlikler vardır.
Birçok
yağhanede hijyen ve temizlik kurallarına hiç uyulmamaktadır.
İlkel yağhaneler varlıklarını sürdürmektedir.
Türkiye'nin
birçok yöresinde, o yörenin ekolojisi dikkate alınmadan, uygun olmayan
cinste zeytin fidanları dikilmektedir. Zeytinliklere hayvan sokulmakta,
Çiftçi Mallarını Koruma Kanunu bu durumu önlemede yetersiz
kalmaktadır. Bir önceki yılın zeytinyağı priminin daha
hâlâ verilmediğini üretici vatandaşlarımız söylemekte.
Zeytin ve
zeytinyağı ile ilgili sorunları ve bu sorunlara ilişkin
çözüm önerilerimizi üretim, işleme ve pazarlama olmak üzere üç ana
başlık altında toplayabiliriz.
Üretim
aşamasında zeytincilik bölgelerindeki tarım ilçe müdürlüklerinde
mutlaka zeytincilik konusunda uzman ziraat mühendisleri ya da ziraat
teknisyenleri görevlendirilmelidir. Ege Bölgesindeki meslek yüksek okullarında "zeytincilik ve
zeytinyağı teknolojisi bölümleri açılmalıdır.
Zeytinliklerde gençleştirme çalışmaları
yapılmalı, böylece yaşlı ağaçların
oluşturduğu zeytinlikler yenilenmelidir. Uygun bakım, gübreleme,
budama ve sulama ile
Birçok zeytinci arkadaşımız tam verimi
alamamaktadır. Bugün var yılında 12,5 kilo zeytin veren
ağaçlarda verim ortalamasının en az 25 kiloya
çıkarılmasına çalışılmalıdır. Zeytin
zararlıları ve hastalıkları ile mücadelede devlet
katkısı verilmeli, zeytin hastalık ve zararlıları ile
mücadele birlikleri devlet tarafından desteklenmelidir.
Kaliteye yönelik
olumsuz etkilerden arındırıcı hasat sistemleri
geliştirilmeli, makineli hasada geçilmeli, hasat edilen zeytinlerin
çuvallarda taşınıp istiflenmesi kesinlikle
bırakılmalı, bu amaçla plastik kasalar kullanılmalı ya
da römorklarla taşınmalıdır. Sırıkla hasat zeytin
ağacına zarar vermektedir.
Değerli
arkadaşlar, zeytin ve zeytinyağına fiyat belirlenirken
maliyetler göz önünde tutulmalı, zeytinyağı primi mutlaka üretim
maliyetine eklenecek çiftçi kârı da dikkate alınarak belirlenmelidir.
Dane zeytine prim uygulamasına geçilmesi zorunluluktur.
Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Yasası'nda
değişikliğe gidilerek bu kooperatiflere ve birliklere
gerektiğinde devlet desteğinin sağlanması mümkün hale
getirilmelidir.
Ülkemizde zeytin
ağacı yetiştirilebilecek ekolojik bölgeler ciddi olarak
saptanmalı, her yöreye ve o yöreye uygun cinsteki fidanlar mutlaka ilçe
tarım müdürlükleri tarafından belirlenmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülke genelinde zeytinyağı
tüketiminin, zeytinyağı üreticilerindeki fiyatlar düşük ancak
marketlerde fiyatların yüksekliği dikkat çekicidir. Halen ülkemiz
nüfusunun önemli bir kesiminin zeytinyağı tüketim
alışkanlığının olmaması da göz önüne
alınarak, tüketimi arttırmak amacıyla reklam ve
tanıtım kampanyaları düzenlenmeli, ayrıca
zeytinyağının besleyici yönü, insan
sağlığına olumlu etkileri ve çeşitleri konusunda halk
bilinçlendirilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Topuz, buyurun efendim.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Zeytin ve
zeytinyağı üretimi, işlemesi ve pazarlaması ile
iştigal eden tüm kesimlerin katılacağı ulusal zeytin ve
zeytinyağı konseyi oluşturulmalıdır.
Zeytinyağı ithalatına mümkün olduğunca izin verilmemelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; toplam 36 ilimizde, yağlık
zeytinleri işleyen kontinü ve pres olmak üzere çeşitli ölçeklerde 850
civarında fabrika bulunmaktadır.
Her zeytin
hasadı döneminde, zeytinyağı fabrikası sahiplerinin temel
sorunu ve korkulu rüyası kara su olmaktadır. Kara su konusu dünyada
çözüme kavuşturulmuş değildir. Zeytin ve zeytinyağı
üretiminin yoğun olarak yapıldığı, bu alanda ileri
teknolojilerin uygulandığı ülkelerde bile kara suya kesin çözüm
bulunmuş değildir. Geniş anlamda dünyada, dar anlamda Avrupa
ülkelerinde bile bu soruna çözüm bulunamamışken, ülkemizdeki
zeytinyağı fabrikalarının sahipleri kara su konusunda
ağır para cezaları ile karşı karşıya
kalmaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Topuz
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
İşletme
giderlerinin çok ileri düzeyde olduğu, fabrikaların çoğunun
ürünün var ve yok yılı nedeniyle yüzde 50 kapasiteyle
çalıştığı göz önünde bulundurulursa, devletin kesin
çözüm bulmadığı bir sorun için işletme sahiplerine
kestiği cezalar onlar için bir yıkım olmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, Değerli Başkan; ülkemizin bilhassa Ege
kıyılarında, Akdeniz kıyılarında, Marmara
kıyılarında zeytin tarımıyla iştigal eden
vatandaşlarımız gerçekten de zor durumdadır. Bu
zorluğu aşmak için fiyat konusunda dengeli bir politika izlenmelidir,
teşvik artırılmalıdır, bilhassa zeytin dane üretimi
için teşvik verilmelidir.
Bu duygular
içerisinde, bu tasarının yasalaşması çerçevesinde
uluslararası boyutta söz sahibi olabilmemiz için bizim de bu Konsey
içerisinde yer almamızda yarar vardır diyorum.
Bu duygular
içinde hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Topuz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Sayın Bulut,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Uluslararası Zeytin Konseyine katılmakla ilgili 424
sıra sayılı Tasarı hakkında grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz zeytinle ilgili yasa,
Türkiyede yaklaşık 800 bin insanı, 1 milyona yakın
insanı ilgilendiren çok önemli bir konu. Marmara, Ege, Akdeniz
kıyılarında genelde atalarımızdan dedelerimizden bize
emanet olarak bırakılmış, son yıllarda yenilenerek
yeni ekimlerle zenginleştirdiğimiz ama mevcut olanların
birçoğuna bakamadığımız, düzgün ürün toplayamadığımız,
zamanında ilaçlama yapmayarak, zeytin sineğini önleyemeyerek ürünün
bozuk olmasına sebep olduğumuz zeytin, bir millî servetimiz. Bu sene
para kazandık, seneye kazanamadık, değiştirelim, sökelim,
böyle bir şansımızın olmadığı, ülkemizin
tapulu zenginlikleri.
Şimdi, bu
zenginliğin, evet, daha önce ülkeye tanıtımı konusunda
birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen
Türkiyede zeytinyağı tanınmıyor.
Değerli
milletvekilleri, evlerinizde balık pişiriyor eşleriniz.
Eşlerinize sorun: Hangi yağla pişirdiniz? Diyecektir ki size
Zeytinyağıyla pişirdim. Şişeyi getirin. diye bir
sorunuz, göreceksiniz bir çiçek yağıdır. Zeytinyağı
Anadoluda genelde yeterince tanıtılmadığı için,
zeytinyağının özellikleri ve damak tadı yeterince
bilinmediği için satışı da tüketimi de az olmaktadır.
Oysaki zeytinyağı, domuz gribinin doğal
aşısıdır. Bağışıklık sistemini
güçlendirici iki yağ vardır literatürde: Bunlardan biri
köpekbalığının ciğer yağı, diğeri de
zeytinyağıdır. Zeytinyağının, bilhassa şu
son günlerde gündemde olan bu salgın hastalık sebebiyle evlerimizde
mutlaka tüketilmesi, sabah kahvaltılarında içerisine biraz biber
konarak, ekmek banılarak çocuklarımıza yedirilmesi bu
bağışıklık sistemini güçlendirecektir.
Değerli
milletvekilleri, zeytinin ve zeytincinin Türkiyede sorunları çok
fazladır. Tabii ki zeytincinin zeytini üretebilmek için mahsulü
aldıktan sonra altını sürmesi gerekmekte, artan yakıt
fiyatları sebebiyle bunun maliyeti yüksek olmaktadır. Zamanında
bununla ilgili ilaçlama yapılmamaktadır.
Türkiyede
zeytinle ilgili bir kanunumuz var. Bu kanunu Balıkesir Milletvekili,
geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Melih Pabuçcuoğlu Bey
çıkarmıştır. Kendilerini rahmetle anıyorum. Zeytin
üreticileri onun çıkardığı yasa sayesinde zeytinlerini
madencilerden, sahilleri talan eden turizmcilerden kurtarmak gibi bir güce,
silaha sahip olmuşlardır. Demin Değerli Hemşehrim
Balıkesir Milletvekilimizin bahsettiği bu tasarıyı
değiştirmek için birilerinin gizli kapılar arkasında birtakım
çalışmalar yaptıklarını, Zeytin Yasası
gereği zeytinlik alan içerisinde kazının, maden
çıkarılmasının, inşaatın yasak olduğunu, bu
yasağı değiştirmek için uluslararası şirketlerin
birtakım çalışmaları olduğunu bilmekteyiz. Bu konuda
değerli milletvekillerimizi ve Hükûmetimizi dikkatli olmaya, buna geçit
vermemeye davet ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, zeytinyağına Türkiyede 25 kuruş destekleme
yapılmaktadır. Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Edremit, Havran
zeytinlerini üreten üreticinin karşısında Midilli Adasında
Midillili zeytinci ise bunda 3.111 kuruş destekleme almaktadır. 25
kuruşa karşılık alınan böyle bir farklı destekle
Türkiyedeki zeytin üreticisinin zeytinini zamanında ilaçlaması,
zeytininin bakımını yapması, zeytinini teknik olarak
toplaması mümkün değildir.
Demin
değerli konuşmacılar teknolojiyi kullanarak zeytinin
toplanmasından bahsettiler. Türkiyede herkesin zeytini yok o bölgede.
Yüzlerce, binlerce insan zeytin sezonunda köyünden kalkar zeytin olan
bölgelerde zeytin toplamaya gelir, hem evinin yağını temin eder
hem de harçlığını temin eder, oradan gelir temin eder.
Eğer o makineleri biz oralara sokarsak bu insanlar işsiz kalır.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Makine girmiyor Sayın Vekilim.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) Makineye karşı değiliz, teknolojiye karşı
değiliz ancak bunları yaparken, maliyeti düşürmek adına bir
çalışma yaparken diğer insanlara da istihdam alanları,
kendi bölgelerinde alternatif tarım politikaları geliştirmek
zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz yıllarda dönüm başına 250 lira
gibi zeytin ekimine bir destekleme yapıldı. Yaklaşık 2013
yılında Türkiye, zeytin üretiminde dünyanın 2nci ülkesi
konumuna gelecek. Mevcut yeşil zeytin ve siyah zeytinle zaten dünyada ön
sıralarda olan Türkiye, bu ürünü dünyaya tanıtamama, özelliğini
ve güzelliğini dünyaya sunamama gibi bir zorlukla karşı
karşıya. Hükûmetin, birliklerin bununla ilgili mutlaka
araştırma komisyonlarının raporlarındaki sonuçlarla
değil, bilimsel metotlarla bir millî politika gibi, bu elimizde kalan
Üçte 1ini satıyoruz, üçte 2si elimizde kalıyor. Geçen seneden elde
ettiğimiz zeytinyağı hâlâ depolarda duruyor çünkü
satamıyoruz, tüketemiyoruz. Bir önceki konuşmamda da ben bunun Türk
Silahlı Kuvvetlerine verilmesini, ordunun dışardan çiçek
yağı ithal ederek dışarıya döviz gitmesinin önlenmesi
adına kendi yağımızın Türkiyede
değerlendirilmesini tavsiye etmiştim. Deminki konuşmacılar
da -Uzak Doğuya, Çine bu anlamda satışların- bu, pazar
aramasını tavsiye ettiler. Biz ürünümüzü satamazsak ürün değer
kazanmayacak. Tanıtıma ve ciddi bir pazarlamaya ihtiyaç var.
Bu arada, zeytin
zararlılarıyla ilgili Zeytin Kanununda belirtilen hususlara
uyulmamaktadır. Bir Birlik kurulmuş, bu birlik, zamanında
ilaçlama yapmadığı için ürün bozulmaktadır. Haziran
ayında zeytine, ürüne zeytin sineği dadanır. Belirli yerlerde
denemelerle, birtakım paketler asarak ne kadar sinek olduğu,
mücadelenin başlayıp başlamaması noktasında ilçe
tarım müdürlükleri tespitlerde bulunurlar ancak bu birlikler üreticiden
paralarını toplayamadıkları için zamanında ilaçlama
yapmıyorlar. Haziran ayı sonu, temmuz ayı başında
yapılması gereken ilaçlama ekim, kasım ayında
yapıldı benim bölgemde. Dolayısıyla, bu sene çok
müthiş derecede hem kalitede düşme hem de ürün kaybı vardır
bölgemizde. Bunu, vatandaşın, üreticinin satmış olduğu
yağdan, stopajla birlikte kesilecek olan miktar peşin olarak
kesildiğinde, bunun ilaçlama bedeli olarak tespit edilip Tarım
Bakanlığının bu ilaçlamayı yapması gerekiyor.
Yaklaşık yarı yarıya ürün kaybına sebep olan bu zeytin
sineğinin önlenmesi millî bir servetin kazanılması anlamına
gelecektir ki bu birliklerle yapılacak bir mücadele değildir.
Yine,
geçtiğimiz yıl Marmara Adasında uçakla yapılan
ilaçlamayla -kimseye de haber
verilmemişti- adada ne kadar arı varsa, ne kadar kelebek varsa hepsi
imha oldu. Bunun daha bilimsel bir ekiple, zamanında inceleme yaparak, bu
gibi arı yetiştiricileri haberdar edilerek onların
bilgilendirilmesiyle bu zararların da önlenmiş olması
gerekecektir.
Değerli
milletvekilleri, zeytin en uzun yaşayan bir ağaçtır,
dolayısıyla zeytinin ürününü, zeytinyağını yiyen
insanlar da sağlıklı olur ve uzun yaşarlar. Bunu, herkesin
bilerek evlerindeki tüketimde zeytinyağını tüketmeye çaba sarf
etmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bulut, konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla)
bunun tanıtımı konusunda çevresine
yardımcı olması, katkıda bulunması gerekmektedir.
Biz, bu Zeytin
Konseyinden 1996 yılında ayrılmıştık ancak büyük
bir mutabakatla, birliklerin, Zeytin İhracatçıları Birliği
ve zeytin üreticilerinin hepsinin talepleriyle bu birliğe tekrar
katılınması için atılan bu adımı destekliyoruz.
Bu, inanıyorum, ülkemizin dışındaki üreticilerin
bilgilerinin, tekniklerinin ülkemize getirilmesi ve ürünlerimizin o ülkelerde
daha iyi tanıtılıp pazarlanmasına bir vesile olacaktır.
Üreticilerimize
ve ülkemize hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kurulu
bulunan Uluslararası Zeytinyağı Konseyine ve onun
anlaşmasına dâhil olmamıza dair görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısı ülkemiz için, ülkemiz zeytinyağı için ve
tarım sektörü için gerçekten çok önem arz etmektedir.
Her ne kadar,
ülkemiz, daha önce 1959 yılında kurulmuş olan bu Konseye 1963
yılında dâhil olmuş, 1998 yılında
çıkmış ise de yine bu uluslararası platformda teknolojik
gelişmelerden, zeytinyağı ve zeytin sektörünün dünyada katettiği
mesafelerden ülkemize de kazandırmak için kurulu bulunan TARİŞ
Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ile Marmarabirlik, iki tarım
birliğimiz marifetiyle güzel çalışmalar sergilemişlerdir.
Ayrıca, Meclisimizde zeytin ve zeytinyağı ile diğer
bitkisel yağların üretiminde karşılaşılan
sorunlarla ilgili bir de komisyon kurulmuştur. Bütün milletvekillerimizle
beraber yaptığımız bu çalışmalarda Hükûmetimize
pek çok konuda öneri ve tavsiyeler ortaya çıkmıştır.
İşte bu öneri ve tavsiyelerden ve Hükûmetimizin daha önceki
politikalarından da ben sizlere kısaca bahsetmek istiyorum.
Öncelikle zeytin
varlığımız ülkemizde 90 milyon adetten, şu anda
154-155 milyon adede ulaşmıştır. 60 milyon zeytin
dikilmiştir bu kısa zaman dilimi içerisinde. Burada fidan
desteklerinin önemi çok fazladır. Gerek Gemlik zeytinine gerekse
yağlık ve sofralık zeytinyağına, şu anda, dekarda
50 lira ile 100 lira, sertifikalı olmak koşuluyla, destekleme
verilmektedir. Bunlar hibe paralardır. Ayrıca, bu sene Tarım
Bakanlığımızın başlattığı bir
uygulamayla iyi tarım uygulamaları yapan, yani toprak tahlili ve
zeytinde kullanacak olduğu tarım ilaçları için ziraat
mühendislerinden reçete alan, mühendislerimizin verdiği reçeteyle
tarım ilacı alarak kullanan çiftçilerimize dekar başına 15
lira iyi tarım uygulaması, eğer organik üretim yapıyorlarsa
dekar başına 20 lira hibe organik tarım desteği
verilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, ayrıca, kırsal kalkınmada damlama sulama
yapan çiftçilerimize veya zeytin ve zeytinyağının üretimiyle
ilgili paketleme, ambalajlama tesisi kuran müteşebbislerimize de
kırsal kalkınma destekleriyle yüzde 50 hibe destekler verilmektedir.
Ayrıca,
sulama kooperatifleri marifetiyle de damlama sulama yapan kooperatiflerimize de
yüzde 75lik hibeler verilmektedir.
Keza, damlama
sulamada eğer Ziraat Bankası kredisi kullanılmak istenilirse hiç
faiz ödenmeden yedi yıla kadar vadelendirme imkânı da mevcuttur.
Değerli
milletvekillerimiz, desteklemelerimiz şu anda, bu sene 2009 yılı
ürünü için zeytinyağında kilogram başına 250 liradır,
yani 25 kuruştur ve bu desteklemeyle beraber, çiftçilerimiz en geç 2
Haziran 2010 tarihine kadar 2009 yılında üretmiş oldukları
zeytinyağının gerek tasiriye faturasıyla gerekse alım
satım belgeleriyle müracaatlarını yapmaları gerekmektedir.
Ancak 2 Hazirandan sonra eğer zeytinyağlarını satarlarsa, o
zaman da ekim ayına kadar mutlaka alım satım belgeleriyle
tarım ilçe müdürlüklerimize müracaat etmeleri gerekmektedir.
Biz zeytinimizin,
gerek sofralık zeytinimizin gerekse zeytinyağımızın
iyi fiyat etmesi için ihracatı destekliyoruz. Bu ihracatlarda da mutlaka
Made in Turkey ambalajı, etiketinin olmasını istiyoruz ve bu
şekilde ürününü paketleyen, ambalajlayan müteşebbislerimize
zeytinyağında eğer 1 kilogramlık ambalajlar
yapıldığı takdirde, 1 kilogramlık ambalajlarla ve
üzerine Türkiyede üretilmiştir, Türkiyenin yağıdır
şeklinde ibareyi de koyduğumuz takdirde, tonda 500 dolara kadar
destekleme fırsatı ve imkânı vardır.
Keza zeytinde de,
yine 1 kilograma kadar olan ambalajlarda da tonda 225 dolara kadar destekleme
yapılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ulusal Zeytin ve
Zeytinyağı Konseyi kurulmuştur sektörün sorunlarının
çözümü için. Türkiyede 5488 sayılı Tarım Kanunumuzun 11inci
maddesinden güç alan ürün birliklerine istinaden ilk defa kurulan ürün konseyi,
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyimizdir. Ulusal pamuk konseyi,
ulusal turunçgil konseyi, ulusal fındık konseyi, ulusal çay konseyi
ve en sonunda, hayvancılık sektörümüzün sorunları için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET ERTÜRK
(Devamla)
ulusal süt konseyi kurarak tarımımızı
geliştirmek ve tarımı kalkındırmadan Türkiyemizi
kalkındıramayacağımız düşünceleriyle, tarıma
verdiğimiz ehemmiyetle, sektörün tüm aktörlerinin içinde bulunacağı
bu ürün konseylerini kurmak suretiyle; bu konuda, tarım birlikleri,
üreticiler, tedarikçiler, alanlar, satanlar, fidan yetiştirenler,
gübreler, kimyasallar üretenler gibi sektörün tüm aktörlerinin içinde
olacağı ürün konseyleriyle, Türkiyemizin tarımını ve
bilhassa zeytincilik gibi çok önemsediğimiz, gerçekten bir gençlik iksiri
olan, daha Türkiyemizde yeni yeni tanınan, dünyanın daha çok yeni
yeni tanımaya çalıştığı ve şu anda zeytinyağında
150 bin ton/yıl, zeytinde de 395-400 bin ton/yıla ulaşan büyük
bir sektörün, geleceğin gıdası olarak ülkemiz için iyi
fırsatlara vesile olacağını ben de düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET ERTÜRK
(Devamla) Bu Anlaşmamızın Türk zeytin sektörüne
hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertürk.
Şahsı
adına Mehmet Nil Hıdır, Muğla Milletvekili.
Sayın
Hıdır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; bugün, Uluslararası Zeytin ve
Zeytinyağı Konseyinin üyeliğine yeniden girişimizin
tartışmalarını yapıyoruz.
Zeytinyağı
deyince, bereket ve sağlık sembolü zeytinimiz aklımıza
geliyor ve zeytin, zeytinyağı deyince de Ege sahillerinin,
Çanakkaleden, Balıkesir, Bursa, Manisa, İzmir, Muğla,
Aydın bölgesinin bereketli zeytin ağaçları ve
zeytinyağları aklımıza geliyor. Özellikle yerli
zeytinyağlarımız, Gemlik zeytinyağlarına göre yani fidanla
dikilen, üretilen zeytinlerin zeytinyağına göre çok daha nefaseti
güzel ve dayanıklı, aroması güzel
zeytinyağlarımız, ihracata yönelik
zeytinyağlarımız.
Üretimimizde
muhtelif sıkıntılarımız olmasına rağmen
2002den bu yana geçmiş yıllardaki üretimi hemen hemen ikiye katlayan
başta Tarım Bakanımız olmak üzere, ihracattan sorumlu
Devlet Bakanımıza ve bize sulamada çok engin desteklerini veren Çevre
ve Orman Bakanımıza burada teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.
Yine sektörün ihracattaki en önemli ayaklarından birisini oluşturan
başta TARİŞ olmak üzere, özel sektör temsilcilerimize,
zeytinyağı ihracatçılarımıza buradan
teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.
Ancak vermek
istediğim en önemli mesaj, Anadolu insanımıza, Ege
insanımıza, işçisine, memuruna yemek veren
kurumlarımıza. Kalbe, tansiyona, bedenin
sağlığına en önemli katkı sağlayan
zeytinyağımızın tüketiminde eğer Anadolu
insanımız bu yağa sahip çıkmazsa, Anadolu insanımız
en az Avrupa kadar zeytinyağı tüketimine önem vermezse
zeytinyağı üreticimizin ikiye katlaması, üçe katlaması çok
fazla değer ifade etmiyor.
Ben çilekeş,
fedakâr zeytinyağı üreticimize de buradan seslenmek istiyorum.
Özellikle Tarım Bakanlığımızın öngördüğü
eğitim faaliyetlerinde taraklama, çırpma yerine mekanize
zeytinyağı toplama makineleriyle zeytini toplamaları,
bunları depolarken çuval yerine plastik kaplarda depolamaları, en geç
yirmi dört saat içerisinde kontinü tesislere zeytini
ulaştırmaları temennimizdir.
Köylümüz,
kendisine uzatılan devlet eline, az önce arkadaşımızın
ifade ettiği ihracat desteklerine, litre başına verilen
desteklere dört elle sarılmakta, klasik tesislerini kontinü tesislere
çevirmek suretiyle en yüksek oranda prinadaki yağı alabilme gayretini
göstermektedir. Ancak bizim de özellikle yasama görevini yapan Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak bu Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyine girişimizdeki anlaşma gibi -Araştırma
Komisyonumuzun Meclisimize teklif ettiği- zeytincilik yasasının
da çıkartılması gereklidir, zaruridir. Bu konuda gerek Orman
Bakanımızın bozuk orman alanlarının zeytin
fidanlarına açılımı konusunda verdiği destekle gerek
Tarım Bakanımızın zeytin fidanındaki artış,
üretimin artışı konusunda verdiği destekle yasama
organımız ve üreticimiz el ele verirsek öyle zannediyorum ki Akdeniz
havzasında önümüzde bulunan İspanyayı, İtalyayı,
Yunanistanı ve Avrupa Birliği ülkelerini geçme
başarısını elde ederiz diye düşünüyorum.
Ben bu
duygularla, katkı veren bütün milletvekili arkadaşlarıma çok
teşekkür ediyorum ve bundan sonra da zeytinyağı yasasının
çıkartılması konusunda aynı katkıyı muhalefetteki
iktidardaki bütün arkadaşlarımızın vereceğine gönülden
inanıyorum.
Zeytinyağının
bereketini ve sağlığı sembolize eden güzelliğini bütün
insanlığın hizmetine sunma anlamında, el birliğiyle,
gönül birliğiyle çalışmalarımızın
devamını temenni ediyorum; bu duygularla hepinize
saygılarımı, sevgilerimi arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; efendim, bugün, burada, otuz beş yıl üye
kaldığımız bir örgüte, Uluslararası Zeytin Konseyine
yeniden girmenin yasal düzenlemesini yapıyoruz, on bir yıl aradan
sonra.
İlginç bir
şekilde, bu konuda muhalefetiyle, iktidarıyla bütün partiler oy
birliği içindeler. Dolayısıyla, desteklenen bir
tasarıyı konuşuyoruz. Fakat buna rağmen gene ilginç olan
bir şey: AKPnin Edirne Milletvekili -herhâlde yeni partisine temayüz
etmek için olacak- bunu bile bir fırsat bulup Bakın, eskiler
kaldırdı, biz getiriyoruz. diye bir söylem içine girdi. Değerli
Arkadaşım Ergün Aydoğan düzeltmesini yaptı, ben
yapacaktım zaten. Yani 1998 yılında Dış Ticaret
Müsteşarlığının çabaları üzerine bu UZKdan,
Uluslararası Zeytin Konseyinden çıkılmıştır ve
aslında gene ilginç bir şey, kaderin cilvesi, gene kendisinin bakan
olduğu, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı olduğu
bir dönemde başvuru yapılmıştır. Hatasını
anlamış demek ki. Sonuçta bu teknik bir konudur ve burada esas olarak
teknokratlar, bürokratlar ellerinde iş tutarlar. Ama bu bize bir ders
vermeli; bundan sonraki süreçte dış ticaret üzerinden, Dış
Ticaret Müsteşarlığı üzerinden ağırlıkla
gitmemeliyizi de göstermeli. Burada esas olarak Sanayi ve Ticaret ve Tarım
Bakanlıkları üzerinden, yani üretim kesimleri üzerine
ağırlık vererek işin üzerine gitmemiz gerektiğini de
bize gösteren bir derstir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 1998de UZKdan çıkmak hatalı olmuştur.
Hatalı olmuştur çünkü 1998de dünyada zeytinyağında bir arz
fazlası olduğu bir dönemde çıkılarak biraz savunmasız
bir konuma Türkiye sokulmuştur. Gene aynı dönemlerde Türkiye,
Tunusun gerisine üretimde düşen bir ülke durumuna gelmiştir; UZK
bünyesinde kalarak elde ettiği teknolojik desteği elde edemez duruma
düşmüştür; onun sağlayabildiği eğitim desteğinin,
ARGE desteğinin dışında kalmıştır.
Dolayısıyla, yanlış yapılmıştır. Bugün
bu yanlış hepimizin oy birliğiyle düzeltiliyor. Biraz -söylendi
burada- gecikildi de. 2004 sonunda başvuruldu yani 2005te, hadi 2006da
aslında mümkündü yani nereden baksanız en az üç yıllık bir
gecikme söz konusu. Aslında, şimdi bakan olmayan eski bakan en
azından kendi bakanlığı döneminde işi hızlandırmak
için çaba gösterebilirdi. Ne yazık ki onu da sağlayamadı.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi UZKya yeniden girmek bu yasayla yeterli
değil. Burada Üyeler Konseyinde temsil edilmenin ötesinde UZKnın
komitelerinde ve alt komitelerinde temsil edilmek, tekrar eski temsil
düzeylerimizi bir şekilde sürdürmek gerekiyor.
Hatırlatırım,
şimdi adı Üyeler Konseyi olan bu Konseyde geçmişte 2 kez Türkiye
Başkanlık görevini yaptı ve burada TARİŞ öncü rolünü
oynadı. Bu arada size hatırlatmak isterim, ben de henüz on beş
yıl önce TARİŞin Genel Müdürlüğünü yapma
konumundaydım ve UZK toplantılarına katılan bir
arkadaşınızım. Dolayısıyla bu kurulun,
Uluslararası Zeytinyağı Konseyinin ne kadar önemli, ne kadar
işlevsel olduğunu yakından bilen birisiyim.
Şimdi ama
Ne yapmalı? sorusuna birinci olarak: Burada etkin olmak gerekiyor. Etkin
olmak doğru temsille olur. Doğru temsilde mutlaka, 2006
yılında -biraz önce Ahmet Ertürk Arkadaşım söyledi- gene
yasa hükmüyle kurulan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyine
işlevsellik kazandırmak gerekiyor. Ne demek bu? 2006
yılında kanunla bir UZZK kurduk yani Ulusal Zeytin ve
Zeytinyağı Konseyini ama bunun sekreteryası yok, bunun
kaynağı yok. Başkanı var, 9 kişilik yönetimi var ama
altında bir icra yapacak heyeti yok, bir kaynağı yok, elemanları
yok. Dolayısıyla öncelikle bir kere doğru temsilde,
UZZKnın yani Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin işlev
kazanmasını sağlamamız gerekiyor.
Şunu da
unutmayalım: TARİŞ gibi kuruluşlar çok kritik öneme sahip.
Bakın, 2002 yılında yani biz bu Uluslararası
Zeytinyağı Konseyine başvurmadan önce TARİŞ gözlemci
üye olarak kabul edildi bu UZKya. Sonra Marmarabirlik üye olarak kabul edildi.
Aslında
başka şeyler yaptı TARİŞ, Zeytinyağı
Birliği, TARİŞin zeytinyağı laboratuvarları
akredite edildi. Keza, kalite kontrol sistemine dâhil edildi. Keza
TARİŞ duyusal analiz denilen, tadım yani degüstasyon denilen
konuda akreditasyon aldı. Yine UZKdan aldı bunları.
Burada, tabii,
TARİŞle İspanyol kooperatifleri arasında yapılan
toplantıları, dayanışmayı zikretmiyorum ama bu tür
kuruluşlarda bizim çok güçlü bir yanımızı oluşturan,
tarım satış kooperatifleri birlikleri olan TARİŞin ve
Marmarabirlikin mutlaka etkin bir şekilde temsilinin sağlanması
gerekiyor. Tabii, bunun yolu, Türkiyede önce zeytine, zeytinyağına
önem vermekten, Türkiyede üretici birliklerini, tarım satış kooperatifleri
birliklerini desteklemekten geçiyor.
Nasıl
desteklemek?
Birincisi: Bir
kere zeytinyağına dönük primlerin
Zeytine prim yok ama işte
ağaç dikimi vesairede var destekler ama Türkiye tane zeytine prim vermeyi
de artık gündemine almalıdır. Ama şunu söyleyeyim: Primler,
zeytin ve zeytinyağına dönük destekler birlikler
aracılığıyla ulaştırılmalıdır
üreticiye ki üretici kooperatifleşmeye, örgütlenmeye teşvik edilsin.
Bu çok önemli bir nokta.
İkincisi:
Primler anlamlı düzeye çıkarılmalı. Bakın, burada
arkadaşlarımız söyledi, 25 kuruş zeytinyağına
destek. Birkaç yıldır 20 kuruluşlarda patinaj yapıyor
Türkiye yani 20 kuruş, 21 kuruş, düşüyor 19 kuruş, 25
kuruş
Yani değerli arkadaşlarım, kaç euro senttir bu 25
kuruş? 11 euro senttir, sadece 11 euro sent.
Avrupa şu
sırada ürün bazlı destekleri kaldırdı ama verdiği
doğrudan gelir desteklerini kiloya tahvil edin Avrupada. Kiloya
verdikleri destek eskiden 1,32 euroydu, şimdi 1 euro civarında.
Doğrudan gelir desteği üzerinden zeytinyağına destek var.
Yani onlar -Türk lirasına çevirelim- 245 kuruş verirken siz 25
kuruş vereceksiniz. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir rekabet
olabilir mi? En az Türkiyedeki desteği 5 katına
çıkarmalısınız, 25i 125 yaparsanız Avrupanın
yarısına geleceksiniz. Yani 25i 50 yapmak, 2 katına
çıkarmak yetmez; 25i 5 katına çıkarırsanız
Avrupanın yarısına gelirsiniz. E gelin, bunu hedefleyelim,
Avrupanın yarısına gelmeyi hedefleyelim, 25i 125 yapalım,
üreticinin talebi de bu; üreticinin gözü burada, bunu istiyor.
Dolayısıyla, biz burada sadece UZKya girmenin, bu
anlaşmayı kabul ederek UZKya girmenin
tartışmasını değil, bunun sonucunda üreticinin
beklentilerine cevap verecek bir şeyi yaratmalıyız.
Dolayısıyla,
yasama organının belki bugün doğrudan görevi içinde prim
belirlemek yok ama buradan biz yürütmeye, Hükûmete sesleniyoruz: Ey Hükûmet, bu
senin elindedir. Prim seviyelerini düzenlemek yasayla olmuyor, hükûmet
kararıyla oluyor. Buyurun size buradan öneri. Bir bu.
İkincisi:
Destekleri açıklamak yetmez, zamanında verin. Adam hasadı
yapmış, yağını satmış, destek... Böyle olur
mu? Pamukta da böyle, başkasında da böyle. Destekleri
açıklayın, beş yıllık vadeyi görsün üretici. Yani
bugün zeytin dikiyorsa, üç beş yıl sonra ondan ürün alacaksa bugünden
bilsin destek var mı, yok mu, ne kadar var? Önünü görsün. Dünyada hasat
bittikten sonra destek açıklanan tek dünya ülkesi Türkiye. Bu garabetten,
bu az gelişmişlikten kurtulmak lazım. Bu aslında biraz da
fırsatçılıktır, biraz da tarım politikasının
aslında Ankarada -genel olarak söylüyorum çünkü Türkiye 2000li
yıllarda Dünya Bankası kuyruğunda tarım
politikalarını yönetmiştir- yapılmamasından
kaynaklanmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, zeytin ağacı dikimine verilen destekler tabii
var, güzel ama orada da gene birliklerin desteğinden, yol göstermesinden
yararlanmakta yarar vardır çünkü burada bir başıboşluk
olduğunu üzüntüyle görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Oyan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ne yapmalı
konusunda bir başka konu: Güvenilir veriler üretmek gerekiyor Türkiyede;
zeytin ağacı sayısı, rekolte tespit
çalışmaları. Burada da gene öncü rol, 2006da Tarım
Kanunuyla kurduğumuz Ulusal Zeytin, Zeytinyağı Konseyine
verilmeli ama altı doldurularak. Bu kurumu bir koordinasyon göreviyle öne
çıkarmalıyız. Başka bir kurumu daha öne çıkaralım
gelin, İzmir Zeytincilik Enstitüsü çalışmaları
Bu
çalışmalar etkinleştirilmeli, Tarım
Bakanlığına bağlı. Aslında, 2003teki yasa kabul
edilseydi, Türkiyede Tarım Bakanlığının, icracı
bakanlıkların bütün taşra teşkilatları
lağvediliyordu; kabul etmedik burada ama şimdi zeytinyağı
konuşuyoruz, gelin İzmir Zeytincilik Enstitüsünü
canlandırın. Yani bunu yapabilirsek, Tarım
Bakanlığının sorumluluğunda olduğu hâlde
yapılmayan denetimler yapılır, taklit ve tağşiş,
yani hileli zeytinyağı üretiminin önüne geçilir. Gelin, bunda,
Tarım Bakanlığının bu sorumluluğunda, ilgili
kuruluşlara, gene UZZKya, yani Ulusal Zeytinyağı Konseyine,
İzmir Zeytin Enstitüsü gibi kuruluşlara destek verelim.
Son bir konu, ne
yapmalı: Dahilde işleme rejimini, artık, böyle her yıl
tartışılan bir konu olmaktan çıkaralım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım, son bir cümlem kaldı.
Çok teşekkür
ederim.
Efendim, dahilde
işleme rejimi, her yıl ihracatçıların talepleri üzerine
geliyor, zeytinyağı üreticisinin kafasına Demoklesin
kılıcı gibi. Dahilde işleme rejimi, sadece ve sadece,
Türkiyede arz açığı olduğu bir yıl söz konusu
olduğu zaman -ki bundan sonra zaten olmayacağı
anlaşılıyor, bu kadar çok sayıda ağaç dikimi ve verim
artışıyla- sadece öyle bir özel istisnai durum
Her yıl bu
konuyu tartışma konusu yapmamak gerekiyor. Ayrıca, tabii, bu
kadar zeytin ve zeytinyağı üretiminin hızla
arttığı bir dönemde, Avrupa Birliği gibi çok önemli
pazarın mutlaka önünün açılması gerekiyor. Yüzde 40a varan
gümrük vergisi uygulayan bir Avrupa Birliği ile müzakerelerin çok daha
verimli, çok daha belki masaya yumruğu vurarak götürülmesinde yarar
olduğunu düşünüyorum.
İlginiz için
çok teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için dört
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Uluslararası
Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 198
Kabul: 198(x)
Sayın
milletvekilleri, 5inci sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Soner
Aksoyun; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.-
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı:
395)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
bulunmayacağı dikkate alınarak alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 2 Aralık 2009 Çarşamba günü
saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma
Saati: 20.06