DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 54
25inci Birleşim
2 Aralık 2009 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Malatya Milletvekili
Öznur Çalıkın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı verilmesinin 75inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, İzmir Büyükşehir Belediyesinin
çalışmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Türkiyede ve dünyadaki tedavi
kurumları ile sağlık turizmine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, gündem dışı konuşma
yapan Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun görüşlerine
katıldığına, Turgut Özal Tıp Merkezinin, Ferit Mevlüt
Aslanoğlu gibi, herkesin gurur duyduğu bir tıp merkezi
olduğuna ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Erbaa HES Projesinin muhtemel
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/477)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/478)
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 19 milletvekilinin, yenilenebilir enerji
potansiyelinin araştırılarak enerjide
bağımlılığın azaltılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/479)
B) Çeşitli İşler
1.- Finlandiya
Parlamento Başkanı Sauli Niinistöye Başkanlıkça Hoş
geldiniz denilmesi
2.- Kosova
Parlamentosu üyelerinden oluşan milletvekili heyetine
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
4.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
5.- Bolu
Milletvekili Fatih Metinin, 491 Sayılı Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/137) (S.
Sayısı: 228)
6.- Türk Borçlar
Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/674) (S. Sayısı:
375)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 351)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Türkiyede
Bir Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/672) (S.
Sayısı: 416)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/531) (S. Sayısı: 380)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti Hükûmeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/579) (S. Sayısı: 340)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/493) (S. Sayısı: 345)
12.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Oman Sultanlığı Hükûmeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/527) (S. Sayısı: 381)
13.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Oman
Sultanlığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/550) (S.
Sayısı: 339)
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Umman
Sultanlığı Tarım ve Balıkçılık
Bakanlığı Arasında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/360) (S. Sayısı: 421)
15.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Umman Sultanlığı Hükûmeti Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/381) (S.
Sayısı: 423)
16.- Telsiz Kanununun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/428) (S.
Sayısı: 99)
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Genel
Kurulun, 3 Aralık 2009 Perşembe günkü birleşiminde, daha önce
görüşmeleri yarım kalan, madencilik sektörünün sorunları ve yer
altı kaynaklarıyla ilgili Meclis araştırması
önergelerinin görüşülmesine ve bu görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
IX.- OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
ile Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Türkiyede Bir Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti Hükûmeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Oman Sultanlığı Hükûmeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Oman
Sultanlığı Sağlık Bakanlığı
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/550) (S. Sayısı: 339)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Umman
Sultanlığı Tarım ve Balıkçılık
Bakanlığı Arasında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Umman Sultanlığı Hükûmeti Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bazı televizyon dizileriyle ilgili
açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavafın cevabı (7/10022)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, banka şubesi
bulunmayan ilçelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/10153)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, kredi kartı borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/10168)
4.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, sosyal hizmet ve
yardımların yürütülmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/10329)
5.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, CEDAW 6. Rapor sorularının
cevaplandırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı (7/10647)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Oturum
Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, milletvekillerinin,
milletin, İslam âleminin ve tüm insanlığın geçmiş
Kurban Bayramını kutlayan, bayramın tüm insanlığa
barış ve hayır getirmesini dileyen bir konuşma yaptı.
Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın, Dünya AIDS Gününe,
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, Roman vatandaşların sorunlarına,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Türkiyenin Türk dünyası ile
ilişkilerine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanlığının, Genel Kurul gündeminde bulunan,
İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (S. Sayısı: 397), İç Tüzükün
88inci maddesi uyarınca tümünün Komisyona geri verilmesine ilişkin
tezkeresi okundu; söz konusu tasarının, bir defaya mahsus olmak
üzere, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonuna,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1563) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü
sorunun,
Geri
verildiği bildirildi.
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun
(10/474),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, eczacıların
sorunlarının (10/475),
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 29 milletvekilinin, kırmızı
et sektöründeki sorunların (10/476),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına;
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Tarım, Orman ve Köyişleri,
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Kamu İktisadi Teşebbüsleri,
Komisyonu
üyeliklerinden istifa ettiklerine;
İlişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması
önergelerinin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Bahreyn Temsilciler Meclisi
Başkanı Halife bin Ahmet El-Dahraninin davetine icabetle beraberinde
bir heyetle Bahreyne resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/15), İç Tüzükün
37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy,
Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuna düşen 1 üyeliğe Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu,
Seçildiler.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul
edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
(1/499) (S. Sayısı: 321),
5inci
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S.
Sayısı: 395),
6ncı
sırasında bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun (1/704) (S. Sayısı: 383),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı Program Koordinasyon
Ofisinin Faaliyetine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/485) (S. Sayısı:
403),
4üncü
sırasında bulunan, 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve
Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun (1/730) (S.Sayısı: 424),
Görüşmeleri
tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra kabul
edildi.
2 Aralık 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 20.06da son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Harun
TÜFEKCİ Murat
ÖZKAN
Konya Giresun
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 34
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Aralık 2009 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran
1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini
Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/270) (S.Sayısı: 434) (Dağıtma tarihi:
2.12.2009) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/352) (S.Sayısı: 435)
(Dağıtma tarihi: 2.12.2009) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı ve Pakistan
İslam Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı
Arasında Eğitim İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/398) (S.Sayısı: 436)
(Dağıtma tarihi: 2.12.2009) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Ekvator
Cumhuriyeti Enerji ve Maden Bakanlığı Arasında Enerji
Sektöründe İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/403) (S.Sayısı: 437)
(Dağıtma tarihi: 2.12.2009) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gelişen Sekiz Ülke Sekretaryası
Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/701) (S.Sayısı: 438) (Dağıtma tarihi:
2.12.2009) (GÜNDEME)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Ulusal
Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve
Değişimine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/757) (S.Sayısı: 439)
(Dağıtma tarihi: 2.12.2009) (GÜNDEME)
7.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin ve 13 Milletvekilinin; 5179 Sayılı
Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma
Önergesi (2/316) (S.Sayısı: 440) (Dağıtma tarihi:
2.12.2009) (GÜNDEME)
8.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/758) (S.
Sayısı: 441) (Dağıtma tarihi: 2.12.2009) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Erbaa Hes projesinin
muhtemel etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/477)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2009)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/478)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2009)
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 19 Milletvekilinin, yenilenebilir enerji
potansiyelinin araştırılarak enerjide bağımlılığın
azaltılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/479) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2009)
2 Aralık 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
İlk söz Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 75inci
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Öznur
Çalıka aittir.
Sayın
Çalık, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, 5
Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin
75inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin
75inci yıl dönümüyle ilgili şahsım adına gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
evvel yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Demokrasinin en
temel özelliği, insanlar arasında fark gözetilmemesidir. Demokrasi
alanında gelişmiş olan devletlere
bakıldığında, kadın hakları konusunda çözüme
yönelik etkin politikaların, kanunların yürürlüğe konduğunu
ve uygulama noktasında da cinsiyetler arasındaki eşitlik
ilkesine önem atfedildiğini görmekteyiz. Bir ülke, daha bilinçli bir
toplum oluşturabilmek için kadınlara karar alma mekanizmalarında
daha fazla temsil hakkı sağlamak durumdadır. Bu
kaçınılmazdır çünkü aksi bir uygulamada yaklaşık
toplumun yarısının yok sayılması gündeme gelir ki bu
durumda sosyal, kültürel, ekonomik bir kalkınma ihtimalinden söz etmek
mümkün olmayacaktır.
Bu
doğrultuda Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
demokrasiye verdiği önemin neticesi olarak 1930lu yıllarda Türk
kadınına sağladığı haklar pek çok ülkeyle
kıyaslandığında çok daha önce
kazanıldığını görüyoruz. Kadınlarımıza
3 Nisan 1930da Belediye Kanununda, 26 Ekim 1933te köy ihtiyar heyetleri seçimlerinde,
5 Aralık 1934te Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen yasayla
seçme ve seçilme hakkı tanınarak yasalar önünde erkeklerle eşit
haklar verilmiştir. Kadınlarımıza neredeyse seksen yıl
önce verilen bu hakların siyasetteki tecellisine baktığımızda
ise maalesef arzu edilen rakamlara
ulaşamadığımızı görüyoruz. Arzu edilen temsil
rakamlarına yaklaşan, her alanda olduğu gibi, Gaziyi, seksen
yıllık uygulamalara bakıldığında yine en iyi
anlayan, doğru anlayan ve cumhuriyet tarihinde Mecliste en çok kadın
milletvekilini getiren yine AK PARTİ olmuştur. Demokrasiye
verdiği değeri sözlerle değil icraatlarıyla ortaya koyan
bir partinin mensubu olmaktan bir bayan milletvekili olarak onur duyduğumu
burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yüzde 4ler oranındaki kadın temsili, 2007
seçimlerinde yüzde 10lara yükselmiştir. Tabii ki bu sayıları
yeterli görmüyoruz, tabii ki temsilde eşitliği hedefliyoruz, bu yolda
yürümeye devam ediyoruz. Türkiye, kadın haklarının daha da
geliştirilmesi adına bu meseleyi her vesileyle tartışmaya
devam ediyor ve büyük mesafeler alıyor. Tartışmaların
boyutları her geçen gün daha makul bir çizgiye geliyor. Çünkü bütün insan
hak ve hürriyetlerine, adalete ve merhamete öncelik veren bir
İktidarımız ve Hükûmetimiz var.
Değerli
milletvekilleri, İnsanı yücelt ki devlet yücelsin. felsefesinin
önceliği insandır. İnsan dediğimizde, kadını ve
erkeği birlikte ele almış oluyoruz. Kadınıyla,
erkeğiyle, ailesiyle, toplumuyla bir bütün olarak insana hizmet etme
yolunda aldığımız mesafe, elde ettiğimiz
kazanımların korunması, yeni kazanımlar için
verdiğimiz mücadele bütün dünyanın takdirini toplayacak mahiyettedir.
Bu dönemde
ülkemizin en yoksul bölgelerinde eğitime kazandırılan yüz
binlerce kız çocuğundan Türkiye Büyük Millet Meclisindeki kadın
parlamenter sayısındaki artışa kadar kadının
toplumsal statüsünü yükseltmeye dönük tarihî adımlar
atılmış bulunmaktadır. 25 Şubat 2009da kabul edilen
5840 sayılı Kanun ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk kez
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kurulmuştur.
Kuşkusuz önümüzde daha yürünecek çok uzun bir yol, alınacak büyük
mesafeler vardır.
Cinsiyet
ayrımcılığında toplumun vicdanını yaralayan
sorunların aşılabilmesi için hepimize büyük sorumluluklar
düşmektedir. Bu mesele bir tek kesimin, bir tek partinin meselesi
olmadığı gibi sadece kadınların meselesi de
değildir. Medeniyetin, kalkınmanın, refahın, adaletin,
toplumsal barışın ve huzurun en önemli kriteri hakların
eşit olarak kullanılabilmesidir. Nitekim hukukun temel prensibi de
eşitlik ve adalettir. Bugün adalet ve eşitlik kavramlarına
kimsenin itirazı olmadığı hâlde uygulamada adalet ve
eşitlikle ilgili ciddi sorunlar yaşamamız büyük bir paradokstur.
Kadının
seçme ve seçilme hakkını birçok Avrupa ülkesinden önce tanıyan
Türkiye Cumhuriyeti medeniyet yolunda yürüdükçe, bu yolda geri adım
atmadıkça kadının maruz kaldığı bütün
haksızlıklar er geç bertaraf edilecektir. Bugünkü dünyada ne
üniversite kapılarında ne fabrika kapılarında ne siyasette
ne ticarette ayrımcılık onaylanamaz ve kabul edilemez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çalık, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) Kızlarına karşı ayrımcılık yapan
bir baba ailede adaleti sağlayamayacağı gibi, kadınlara
karşı ayrımcılık yapan bir toplum iflah olamaz,
adalete, huzura ve mutluluğa kavuşamaz.
Ümit ediyorum ki
el birliğiyle, gönül birliğiyle kadın temsilinde arzu
ettiğimiz noktalara hep birlikte ulaşacağız.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalık.
Gündem
dışı ikinci söz İzmir Büyükşehir Belediyesinin çalışmaları
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susama aittir.
Sayın Susam,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın,
İzmir Büyükşehir Belediyesinin çalışmalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün az önce
konuşma yapan Değerli Milletvekili Arkadaşımın
kadın haklarıyla ilgili söylediklerine tabii ki bizler de
katılıyoruz. Ben de bir İzmir Milletvekili olarak
kadının sosyal hayatta en fazla yer aldığı, siyasal
hayatta en fazla yer aldığı, ticari hayatta en fazla yer
aldığı, kadınına kızına şarkılar
yazılmış, kadın örgütlenmesinin en üst düzeyde olduğu
bir İzmir Milletvekili olarak hem kadın haklarını hem
Kadın Hakları Günü nedeniyle de bu anlamıyla Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Yalnız, bir
İzmirli olarak, bugün, bir konunun altını çok özel olarak çizmek
istiyorum. Yerel seçimler yapıldıktan çok kısa bir süre
geçmiş olmasına rağmen, İzmirde Büyükşehir Belediyemizin
yapmış olduğu çalışmalarla ilgili olarak ciddi
engellemelerle karşı karşıya olduğunu görmüş
olmak bir İzmir Milletvekili olarak, bir İzmir yaşayanı
olarak bizi derinden üzmektedir.
Biliyorsunuz,
mart ayında yapılan seçimlerde İzmirde, İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanımız ve partimiz yüzde
56nın üzerinde oyla İzmir halkının teveccühünü ve güvenini
kazanıp çalışmalarına devam etmektedir.
Metro ihalesi
nedeniyle ihaleyi almış olan firmanın yükümlülüğünü yerine
getirmemesi, Büyükşehir Belediyesinin almış olduğu kararla
ihalenin iptal edilmesi ve ihalenin aciliyet kesbeden konularla ilgili olarak
pazarlık usulüyle yeni ihaleler yapıp, özellikle Üçyol-Üçkuyular
arasındaki hatta acil işler yapılmak üzere pazarlık
usulüyle bir ihale yapmıştır. Yapmış olduğu ihale
Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilmiştir. Diyebilirsiniz
ki: Ne var bunda, Kamu İhale Kurumu bir ihalede eksiklikler görmüş
ve bunu iptal etmiş.
Burada bazı
konuları sizlerle paylaşmak istiyorum. İhalenin iptaliyle ilgili
müracaat eden firma, daha önce bu ihaleyi gerçekleştirememiş ve
ihalesi iptal edilmiş firmayla aynı ortak hisselere sahip olan bir
firma. İtiraz gerekçesi:
1) Pazarlık
usulüyle ihale yapılması,
2) Dosya
alamaması.
Kamu İhale
Kurumu daha önce bu nedenlerle birçok firmanın itirazını
reddetmiş. Bunlara çeşitli örnekler verebilirim: İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin örnekleri var. Aynı şekilde Millî
Eğitim Bakanlığının ihaleleri var. Yani pazarlık
usulü ihaleyle yapabileceğine ve dosya almayan firmanın dosya
almadıktan sonra bir itiraz hakkının
doğmayacağına ilişkin burada çok ayrıntılı
Kamu İhale Kurumunun kararları var. AKPli belediyelere, Millî
Eğitim Bakanlığına uygulamadığı bu yöntemi
Cumhuriyet Halk Partili belediyeye uygulayarak, çok acil yapılması
gereken işleri ve metronun hızla bitirilmesini geciktirmeye yönelik
Kamu İhale Kurumunun bu kararını burada ciddi bir şekilde
eleştiriyorum ve tüm Meclisin, tüm burada bulunan milletvekilleri ve
bakanların huzurunda acilen Kamu İhale Kurumunun bu
kararını gözden geçirmesinin bir
kez daha altını çiziyorum.
İzmir
Büyükşehir Belediyesi, Başkanı olarak da Hükûmetle uyum
içerisinde çalışmaya özen gösteren ve yaptığı tüm
işleri kamunun hakkını gözeterek yapan bir belediye
başkanlığıdır. Bugüne kadar yapmış
olduğu bütün ihalelerde hiçbir şaibeye bulaşmamış,
düzgün çalışan bir belediyedir. Ancak bu belediyemizin
çalışmaları nedense Hükûmet ve bürokrasi tarafından ciddi
bir şekilde engellenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Kamu İhale Kurumu özerk bir kuruluş
diyebilirsiniz ama bu özerk kuruluşun 7 tane üyesi bakanlıklar
tarafından atanmakta ve bu konuda kadrosu bakanlardan ve Maliye
Bakanlığının onayıyla Bakanlar Kurulu tarafından
oluşturulmaktadır. İzmirin bu ihtiyacını hızla
gidermeye ve durmuş olan metro ihalesini hızla devam ettirmeye
ihtiyaç vardır. Bunun için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Susam, tamamlayın efendim konuşmanızı.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Sayın Başkanım, üçüncü konuşmacı da
olmadığı için siz bana herhâlde bugün daha toleranslı
davranacaksınız çünkü konuyu anlatmaya ihtiyacım var.
Değerli
arkadaşlar, bu nedenle İzmirdeki bu ihalenin Kamu İhale Kurumu
tarafından engellendiği açık bir olaydır. Buradan çok
açıkça söylüyorum, hızla Büyükşehir Belediyesinin metro
ihalesini bir tamamlaması ve bitirmesi için, bakanların, Hükûmetin ve
Kamu İhale Kurumunun desteğini arkamızda görmek istiyoruz.
İktidara
ters, iktidarla aynı olmayan belediyelere engelleme gösteren bir bürokrasi
anlayışına, Hükûmetin demokratik hoşgörüsü müsaade etmeyecektir.
Hükûmet ve Bakanlık, bu konuda acil, İzmir Büyükşehir
Belediyesine destek olmak durumundadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlayışla, bugün bu konuşmayı
yaptım. Hemen acilen bu konunun çözümü konusunda bakanların devreye
girip, İzmir halkının bu acil ihtiyacına cevap vermesini
bekliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Susam, teşekkür ediyorum.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Bir kısa
BAŞKAN
Sayın Susam
Efendim, bak, bir dakikayı verdim, üçüncü
konuşmacı var, üstelik Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan bir
arkadaşa söz verdim, yani üçüncü konuşmacı şart değil
ama vermiş oldum.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Konuşmamı tamamlamak, bitirmek için bir söz
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Susam, sadece bir cümlenizi alayım, teşekkür edin.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Bir cümle, evet.
BAŞKAN
Çünkü şöyle, bu konuların izahı saatler alır, bunun sonu
başı olmaz, çok farklı bir konu.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Bir cümleyle bitiriyorum, evet.
BAŞKAN
Teşekkür cümlesi için açıyorum mikrofonunuzu efendim.
Buyurun.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu anlamıyla
İzmirin mağdur edilmesi ve İzmirin Hükûmetten, iktidar
partisinden yeteri kadar destek almamış olması İzmir
halkını üzmektedir.
Durumu bir kez
daha yüce Meclisin huzurlarına ve takdirlerine arz ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Üçüncü
konuşma ülkemizde ve dünyada tedavi kurumları ile sağlık
turizmi hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğluna aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
Sağlığınız
iyi değil mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Teşekkür ederim, iyiyim.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
Türkiyede ve dünyadaki tedavi kurumları ile sağlık turizmine
ilişkin gündem dışı konuşması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yüce Meclisin çok
değerli üyeleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Bir kere, Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesiyle ilgili tüm Meclisin
arzu ettiği bir konuşmayı yaptığı için Sayın
Çalıka teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, müsaade ederseniz, ben, bugünkü konuşmamda Türkiyede ve
dünyadaki sağlık hizmetleri ve sağlık turizmi konusunda
size bilgi vermek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyedeki gerek devlet gerek üniversite gerek özel
hastanelerimizin birçoğu ister tanıda ister teşhiste ister
tedavide artık dünyayla boy ölçüşecek hekimlerimize ve yine dünyayla
rekabet edebilecek, her türlü donanıma sahiptir. Özellikle teşhis
konusunda birçok hastanemiz çok modern cihazları getirerek
Bu konuda,
hakikaten önemli ölçüde teşhis, tedavi ve diğer tedavi konusunda çok
başarılı hastanelerimiz var, bunda üniversite hastanelerimiz de
var, özel hastanelerimizin birçoğu da. Bu nedenle, özellikle size birkaç
rakam vermek istiyorum.
Bir kere,
hekimlerimiz, artık dünyayla birlikte, dünya hekimleriyle birlikte çok
başarılı hekimlerimiz var ve dünyada kendi alanında çok
başarılı olmuş hekimlerimiz var. Artık bunu kabul etmeliyiz.
Yine, tıbbi donanım konusunda birçok hastanemiz çok
başarılı. Ayrıca yardımcı sağlık
hizmetleri konusunda özellikle özel hastanelerimiz dâhil, üniversite
hastanelerimiz dâhil, çok başarılı hizmetler veriyorlar ve çok
hijyen bir konuma geldi bu hastanelerimiz.
Ben size birkaç
rakam vermek istiyorum: Dünyada bir açık kalp ameliyatı minimum 100
ile 150 bin dolar arasında yapılırken, ülkemizde en pahalı
dediğimiz özel hastanelerimizde bu miktar 15 ile 20 bin dolar
arasında arkadaşlar. Yine, ortopedik bir ameliyat dünyada 50 ile 100
bin dolar arasında yapılırken, Türkiyede bu 10 bin ile 15 bin
dolar arasında yapılıyor. Yine, dünyada bir kalp nakli ve
diğer hastalıklarda en az 10 kat fark etmesine rağmen, ama
bazı ülkeler artık sağlık turizmini kendine şiar
edinmiş. Artık bazı ülkelerde Arap masası, Türk
masası, işte İspanyol masası gibi hangi ülkeler hangi
dilde konuşuyorsa, bazı ülkelerin sağlık tesisleri,
örneğin bir Amerikada, bir Korede çok büyük imkânlar sunarak, kendi
ülkelerine diğer tüm dünyadan hasta çekmektedir. Artık Türkiyenin ve
devletimizin bunu bir millî politika olarak ele alması lazım. Türk
hastaneleri artık bu hizmeti verecek bir yapıya
kavuşmuştur. Artık bizim, sağlık turizmini çok ön
plana çıkarmamız lazım.
Yani, bir de
arkadaşlar, bunun bir başka boyutu; örneğin, hastanelerdeki
tedavinin dışında, dünyadan gelen refakatçinin ülkemize
bıraktığı döviz. Yani buradan giden bir refakatçi, minimum
Amerikadaki bir otelde günlük 200-250 dolar ödüyor. Bunun iaşesi, bunun
kalacak yeri, bir kişi, bir aylık sürede eğer tedavi oluyorsa
hastası en az 10 bin-15 bin dolar da oraya para bırakmak zorunda
kalıyor.
Artık
Türkiyenin, en azından Balkanların, en azından Uzak Doğu,
Orta Doğu gibi ülkelerden artık hasta konusunda önemli bir
pazardır bizim için. Mutlak bunu irdelemek zorundayız. Yani
Türkiyede çok başarılı üniversite hastanelerimiz var.
Türkiyede, baktığınız zaman, bir karaciğer nakli
konusunda, bir organ nakli konusunda bir Antalyadaki Antalya Üniversitesi, bir
Ege Üniversitesi, bir Malatya İnönü Üniversitesi arkadaşlar,
yılda 250 tane karaciğer nakli yapıyor, yılda 250 tane.
Yılda 250 tane karaciğer nakli demek, bu bölgede, yani Balkanlar
dâhil, bu üç hastanemiz, Antalya ve Ege Üniversitesi ile beraber artık bu
bölgede bir numara oldular.
Hakikaten yine
kalp konusunda yine Malatya İnönü Üniversitesi başta olmak üzere tüm hastanelerimiz,
özel hastanelerimiz çok başarılı hizmet veriyorlar. Neden bu
fırsatı kaçıralım? Türkiye için yine göz konusunda dünyayla
boy ölçüşecek hastanelerimiz var.
Değerli
arkadaşlarım, artık Sağlık
Bakanlığının ve hepimizin bu konuyu bir millî politika
edinmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlarım, dünyada Joint
Commission International diye bir belge veriliyor. Bu belgede diyor ki: Bu
belgeyi alan hastaneler, artık dünyanın her yerinde bu hastane her şeyi
yapabilir, çok başarılı hastanedir. Türkiyede bu belgeyi
almış birçok hastanemiz var. Ben biliyorum, örneğin
Acıbadem dâhil yani ismini sayacağım bir sürü özel hastane var
yani bunlar artık dünyayla
Diyor ki bu belgede: Bu hastane dünyada her
türlü tedaviyi, teşhisi en iyi şekilde yapabilir. Artık
bunları kullanalım ve Türkiyede tüm insanlara ben sağlık,
sıhhat diliyorum ama dünyadan gelecek bu sağlık turizmi
konusunda da hepimizin
Ülkeye önemli bir döviz kazanımı
olacaktır. Bunu değerlendirmek zorundayız.
Hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP, AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çalık, nedir konu? Malatya muhabbeti mi efendim?
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkanım, Malatya
BAŞKAN
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, gündem
dışı konuşma yapan Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun görüşlerine katıldığına, Turgut
Özal Tıp Merkezinin, Ferit Mevlüt Aslanoğlu gibi, herkesin gurur
duyduğu bir tıp merkezi olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkanım, ben, Malatya Milletvekilimiz
Sayın Mevlüt Aslanoğluna, konuşması için teşekkür
ediyorum; hem dünyadaki hem Türkiyedeki sağlığı
anlattı.
Ben de kendisine,
yeniden sağlığına kavuşması dolayısıyla
memnuniyetimizi ve mutluluğumuzu ifade ediyorum. Yeniden aramıza
hoş geldiniz. diyorum ve Turgut Özal Tıp Merkezi de bizim gibi,
Mevlüt ağabeyin de hep beraber gurur duyduğu bir merkez. Tekrar,
kendisine Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, geçmiş olsun. diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalık.
Biz de bu
vesileyle rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özalı rahmetle,
minnetle, şükranla analım; Allah ruhunu şad etsin.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı
ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20
milletvekilinin, Erbaa HES Projesinin muhtemel etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/477)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tokat İli
Niksar ve Erbaa ilçelerinden geçen Kelkit Irmağı üzerinde kurulacak
olan Erbaa HES Projesinin, Erbaa ve Niksar Ovasında ortaya
çıkaracağı çevre sorunlarının
araştırılması amacıyla, Anayasanın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması yapılmasını arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
5) İsmet Büyükataman (Bursa)
6) Alim Işık (Kütahya)
7) Hasan Çalış (Karaman)
8) Şenol Bal (İzmir)
9) Osman Çakır (Samsun)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Bekir Aksoy (Ankara)
13) Recep Taner (Aydın)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
16) Hakan Coşkun (Osmaniye)
17) Cumali Durmuş (Kocaeli)
18) Cemaleddin Uslu (Edirne)
19) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
20) Osman Ertuğrul (Aksaray)
21) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
Gerekçe:
Niksar ve Erbaa
ilçemizin can damarı olan Kelkit Irmağı üzerinde
yapılması düşünülen Erbaa HES projesi bu
ovalarımızdaki ekolojik dengenin bozulmasına sebep
olacaktır. Bu durum, telafisi güç, geri dönüşümü mümkün olmayan
zararlara sebep olacaktır. Irmak yatağı
boşaltılacaktır. 58 km. uzunluğunda kanala alınan su,
iklim üzerindeki eski etkisini gösteremeyecek, bölgemizdeki nem dengesi
değişecektir. Bu, sadece tarımsal üretimi değil, burada yaşayan
insanlarımızın sağlığını da olumsuz
yönde etkileyecektir.
HES kurulduktan
sonra Erbaa ovasını sulayan Sağ ve Sol sahil sulama
kanallarına su verilip verilmeyeceği veya verilecek su
miktarının sulamaya yetip yetmeyeceği belli değildir. Çünkü
küresel ısınmanın da etkisiyle ırmaktaki su miktarı
yarı yarıya azalmıştır.
Kanalların
geçtiği yerlerde 50-60 metre genişliğinde tarım arazisi
kullanılamayacaktır. Kanallar etrafındaki iki yönlü yolla
beraber arazisi tamamen ortadan kalkacak, tarım yapılamaz konuma
gelecektir. Ayrıca Kelkit Irmağının geçtiği havzada su
çok azalacağından mikro klima özelliği kaybolacak ve bitki
örtüsü tamamen yok olacaktır. Kelkit havzasında dünyanın en
önemli bitkileri bulunmaktadır. HES'in yapılmasıyla ortaya
çıkacak bu durum, çevrenin ekolojik dengesini büyük oranda
değiştirecektir.
Kelkit Vadisi
aynı zamanda Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunduğundan 1.
derece deprem bölgesidir. Yapılacak proje çevreye yapacağı
yıkımın yanında, ileride devleti de zarara
uğratacaktır.
Erbaa HES projesi
gerçekleştirildiği takdirde, su debisinde oluşacak azalma ile
taban suyu seviyesi düşecek, nem dengesinin değişmesi ile de
çiftçilerimizin yapmış olduğu tarımsal üretim olumsuz
etkilenecektir. Küresel iklim değişikliklerinin de etkisiyle bu
olumsuzluklar hem yöre halkımızın yaşamını
etkileyecek hem çiftçilerimizin girdi maliyetlerini artırarak, kıt
kanat üretimini sürdüren çiftçilerimizi güç durumda bırakacaktır.
2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20
milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/478)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki
sayıları 9 milyonu bulan emeklilerimizin içinde bulundukları
sıkıntıların araştırılması, taban
aylıklarının eşitlenmesi, maaş farklılıklarının
giderilmesi, sağlıkta katkı payı alınması ve çok
düşük oranda kalan maaş zamları gibi benzeri uygulamaların
yarattığı mağduriyetlerin tespiti, bu sorunların
giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla,
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Hasan Çalış (Karaman)
4) Münir Kutluata (Sakarya)
5) Hasan Özdemir (Gaziantep)
6) Hüseyin Yıldız (Antalya)
7) Şenol Bal (İzmir)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Akif Akkuş (Mersin)
10) Beytullah Asil (Eskişehir)
11) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
12) Ahmet Orhan (Manisa)
13) Mustafa Enöz (Manisa)
14) Mehmet Günal (Antalya)
15) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Yılmaz Tankut (Adana)
18) Cemaleddin Uslu (Edirne)
19) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
20) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
21) Kürşat Atılgan (Adana)
Gerekçe:
Ülkemizde her
kesimi derinden etkileyen ekonomik krizin faturasını en
ağır şekilde ödeyen kesimlerin başında,
sayıları 9 milyonu bulan emeklilerimiz ile onların dul ve
yetimleri gelmektedir. Günümüz şartlarında geçinmekte bile zorlanırken,
bir de işini kaybeden çocuklarına da bakmak zorunda kalan emeklilerimizin
durumu içler acısıdır.
Ekonomik kriz
öncesinde de emeklilerimiz, en mağdur kesimler arasında ön
sıralarda yer alırken, zaman zaman gündeme taşınan ancak
sonuçlandırılamayan emekli aylıkları arasındaki
eşitsizlikleri ortadan kaldıracak olan İntibak Kanunu'nun
çıkarılamamış olması, çeşitli dönemlerde eksik
hesaplamalar nedeniyle ortaya çıkan adaletsizlikler, sağlıkta
katkı payı alınması ve komik denecek oranda reva görülen
maaş zamları gibi benzeri uygulamalar, emeklilerimizin mağdur
olmalarında en büyük etkenlerdendir.
5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu gereğince, emekli aylıklarına yapılacak zamlar
önceki 6 aylık dönemin gerçekleşen enflasyon oranı
doğrultusunda tespit edilmektedir. Buna göre, yapılan
artışlarla da işçi ve Bağ-Kur emeklileriyle bunların
dul ve yetimlerine 2009 Temmuz ayı itibariyle 8-11 TL arasında bir
zam yapılmıştır.
Emeklilere 8-11
lira zam verilirken, Eylül 2009da ise, emeklilerin sağlıktaki
muayene katkı payları 15 TL'ye kadar yükseltilmiştir. 6 ay için
emekliye yapılan zam, bir defalık muayene katkı payını
bile karşılamaz durumdadır. SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin
yüzde 90'ı açlık sınırının altındaki
maaşları ile yaşam mücadelesi verirken, ayda 5-10 kez hastaneye
gitmek zorunda kalan emeklilerimiz, sağlıkta katkı
payının kaldırılmasını beklerken tam aksine
artırılması ile yeni bir darbe daha almışlardır.
Emekli Sandığı emeklilerinin durumu da SSK ve Bağ-Kur
emeklilerinden çok farklı değildir.
Durum böyle iken,
mevcut ekonomik kriz ortamında, işsiz kalan çocuğu ve hatta
çocuğunun da ailesine bakmak durumunda kalan emeklilerimiz, ciddi bir
mağduriyet yaşamaktadırlar. Özellikle SSK ve Bağ-Kur
emeklileri intibakların yapılmaması nedeniyle zaten büyük bir sıkıntı
içerisinde iken, aylıklarının da alım gücünü giderek
yitirmesiyle, adeta hayatta kalma mücadelesi verir duruma gelmişlerdir.
Sosyal güvenlikte
reform diye sunulan ve sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı
altında toplayan kanuna da bakıldığında, emeklilerin
mağduriyetlerini ortadan kaldıran bir değişikliğe yer
verilmediği görülmektedir. Emeklilere genel bir iyileştirme ve alt
sınır aylıklarında eşitlik getirilmeden, norm ve
standart birliğinin sağlanamayacağı hep dile getirilmesine
rağmen bu yasayla da bir çözüm elde edilememiştir. Mevcut durumda emeklilere
çok düşük oranda verilen yüzdeli artışların emeklileri
ekonomik olarak korumayan bir sistem olduğu gerçeği artık
görülmeli, üç ayrı sosyal güvenlikte de uygulanan alt sınır
emekli aylıklarının eşitlenmesini sağlayacak
değişikliklere acilen gidilmelidir.
Ülkemizdeki
sayıları 9 milyonu bulan emeklilerimizin içinde bulundukları
sıkıntıların araştırılması, taban
aylıklarının eşitlenmesi, maaş
farklılıklarının giderilmesi, sağlıkta katkı
payı alınması ve çok düşük oranda kalan maaş
zamları gibi benzeri uygulamaların yarattığı
mağduriyetlerin tespiti, bu sorunların giderilmesi ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 19
milletvekilinin, yenilenebilir enerji potansiyelinin
araştırılarak enerjide
bağımlılığın azaltılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/479)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Enerji
kullanımında bağımlılığın
azaltılması ve ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları
potansiyelinin araştırılarak, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM
içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ve talep ederim.
1) Hasan Çalış (Karaman)
2) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
3) Reşat Doğru (Tokat)
4) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
5) Behiç Çelik (Mersin)
6) Muharrem Varlı (Adana)
7) Erkan Akçay (Manisa)
8) Recai Yıldırım (Adana)
9) Zeki Ertugay (Erzurum)
10) Metin Ergun (Muğla)
11) İsmet Büyükataman (Bursa)
12) Mehmet Günal (Antalya)
13) Süleyman Lâtif yunusoğlu (Trabzon)
14) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
15) Beytullah Asil (Eskişehir)
16) Osman Çakır (Samsun)
17) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
18) Mümin İnan (Niğde)
19) Yılmaz Tankut (Adana)
20) Şenol Bal (İzmir)
Gerekçe:
Günümüzde enerji
dünyanın en önemli meselesi hâline gelmiştir. Çünkü enerji tüketimi
teknolojik gelişme ve nüfus artışına bağlı olarak
giderek her geçen gün artmaktadır. Enerji üretimindeki
bağımlılık, ülkemizin refah ve kalkınma seviyesini
olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye hâlen
petrol, doğal gaz ve kaliteli kömürde dışarıya
bağımlı konumdadır. Bu nedenle en yüksek fiyat
artışları sürekli olarak doğal gaz ve petrol ürünlerinde
meydana gelmektedir. Bu ürünlere yapılan zamlar, kısa sürede
başta sanayi ürünleri olmak üzere tüm üretime girdi maliyeti olarak
yansımaktadır. Enerjideki bağımlılık, sanayide
rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemekte ve tüm ekonomik dengeleri de
bozmaktadır.
Enerji
girdilerindeki fiyat artışlarının
ihracatımızı azaltarak, ithalatı
artırdığı da bir gerçektir. Ülkemizde hem petrolün hem de
doğal gazın satış fiyatının yaklaşık
beşte biri vergiye dönüşmektedir. Türkiye, dünyada enerjiyi en
pahalı kullanan ülkeler arasında ilk sıralarda yer
almaktadır. Dünya piyasalarında rekabet gücümüzü artırabilmemiz
için enerji girdi fiyatlarının düşürülmesi gerekmektedir.
Petrol, doğal gaz ve elektrik fiyatlarına sık sık
yapılan zamlar, özellikle enerjiye bağımlı sektörlerde hem
üreticiyi hem de tüketiciyi zorlamaktadır. Bu bakımdan ülkemizin
enerji meselesi her aileyi ve her bireyi yakından ilgilendirmektedir.
Türkiye, petrol
ve doğal gaz gibi ürünlerde dışa bağımlılıktan
kurtulmak için kendi iç kaynaklarını geliştirmek
zorundadır. Bugün gelinen noktada, Türkiye refah seviyesine ulaşmak
ve kalkınmasını sağlamak için en kısa sürede
yenilenebilir enerji kaynaklarından hidroelektrik, rüzgâr, güneş,
biyoenerji ve jeotermal gibi enerji kaynaklarına yönelmelidir. Ülkemiz,
yenilenebilir enerji kaynakları bakımından çok iyi bir iklim
kuşağı ve coğrafi konuma sahiptir. Bu potansiyeli
fırsata çevirmek için ülkemizin coğrafi konumu çok iyi
incelenmelidir. Hangi bölgelerde güneş enerjisinden, hangi bölgelerde
rüzgâr enerjisinden ve jeotermal enerjisinden yararlanılacağı
tespit edilmeli ve yenilenebilir enerji kaynakları daha etkin
kullanılmalıdır.
Çünkü
geçmişten günümüze yeryüzünde her ne kadar beslenme, barınma,
sağlık, eğitim ve istihdam gibi konular temel ihtiyaçların
başında gelse de, bugün enerji bu ihtiyaçların arasında
yerini çoktan almış durumdadır. Çünkü enerji sürdürülebilir
kalkınmanın, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutların merkezinde
yer almaktadır. Enerji talebi; endüstri, ulaşım, tarım ve
sosyal hayatın gereklerinden ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle,
enerjide bağımlılığı azaltmak, refah ve
kalkınmayı sağlamak için ülkemizin yenilenebilir enerji
kaynakları potansiyelinin araştırılarak,
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu araştırma önergemiz,
ülkemizin yenilenebilir enerji
kaynaklarına dikkat çekmek
amacıyla hazırlanmıştır. Bu konuda yüce
Meclisimize büyük görev düşmektedir. Yüce Meclisimizin bu görevi yerine
getirmesi için Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddesi uyarınca bir Meclis araştırması komisyonu
kurulması gerekmektedir.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilli arkadaşlarım, alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan Bolu Milletvekili Fatih Metinin; 491 Sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Bolu Milletvekili Fatih Metinin, 491 Sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/137) (S.
Sayısı: 228)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/674) (S. Sayısı: 375)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada
yer alan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi
Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet
Arşivi Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 351)
(x)
BAŞKAN
- Sayın Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
351 sıra sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Akif Akkuş.
Sayın
Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 351 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi Hırvatistan, Yugoslavyanın
dağılması sonucu ortaya çıkmış Avrupanın
yeni ve küçük ülkelerinden birisidir. Ancak, evvelki günkü haberlerde
vardı, bu ülke insanlarının vizesiz olarak ABye
girebileceği belirtilmekteydi. Yani biz elli yıldır Avrupa
Birliğine gireceğiz, Avrupa Birliği bizi alsın. diye
beklerken, onlar şurada geçen aşağı yukarı on beş
senelik bir süre içerisinde Avrupa Birliğine bu şekilde vizesiz girme
hakkını kazanmış olan bir ülke hâline geldi.
Hırvatistana
ülkemiz 2000 yılı itibarıyla 23 milyon 589 bin dolarlık
ihracat yaparken, bu ülkeden 25 milyon 395 bin dolarlık ithalat
yapmaktayız. Günümüzde bu oran biraz artış göstermekle beraber
hemen hemen aynı ölçülerde devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz büyük Osmanlı İmparatorluğunun külleri
arasından yeniden doğmuştur. Yani Hırvatistan da dün,
yakın bir geçmişte Osmanlı İmparatorluğunun bir
bölgesi, bir bölümü hâlinde bulunmaktaydı. Bu vesileyle Türkiyeyi yeniden
var eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve bu
uğurda maddi, manevi her şeyini ortaya koyan millet
evlatlarını ve can veren atalarımızı minnet ve
şükranla yâd ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin toplam ihracatında Hırvatistanın
payı binde 14, ithalatında ise binde 18dir. Hırvatistanın
toplam ihracatında Türkiye'nin payı ise binde 34 ve ithalatında
binde 64tür. Hırvatistanla ilişkilerimiz ekonomik olmanın
yanında, ortak tarihî geçmişimizin olması dolayısıyla
aynı zamanda kültüreldir. Bugüne kadar Hırvatistan ile
bankacılık ve serbest ticaret olmak üzere birçok sosyal ve ticari
anlaşma imzalanmış bulunmaktadır. Bugün
görüştüğümüz arşivlerin karşılıklı
değerlendirilmesi de bunlardan birisi olacaktır ve inşallah
faydalı da olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti
Devlet Arşivi arasında yapılacak olan iş birliği
protokolünün Osmanlı İmparatorluğunun
yıkılmasıyla ortaya çıkmış iki dost topluluğun
geçmişinin ortaya çıkmasına katkıda bulunacağı
kanaatiyle Hırvatistanın coğrafi ve siyasi yapısına
kısaca değinmek istiyorum.
(x)
351 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
milletvekilleri, Hırvatistan, Güneydoğu Avrupa Akdeniz
kıyısında, Bosna-Hersek ve Slovenya arasında yer
almaktadır. 56.542 kilometre kare yüzölçümüne sahip olan Hırvatistan,
engebeli bir ülke olması yanında, kıyılarının çok
girintili çıkıntılı olması da dikkati çeker ve
coğrafi bir terim olan Dalmaçya tipi kıyı bu ülkenin
kıyılarına istinat etmektedir. Ancak, bu girintili ve
çıkıntılı adalardan mürekkep kıyılar günümüz
dünyasının turizm etkinliklerine konu olduğundan,
Hırvatistan özellikle Avrupanın turizm merkezlerinden birisidir. Özellikle
kış olimpiyatları bu ülkede zaman zaman tekrarlanmaktadır.
Hırvatistan
sık sık ağır, yıkıcı depremlere sahne
olmasına rağmen, tarıma uygun topraklarının
miktarı çok fazla değildir. Yahut da işte hem burası
sık sık depremlere sahne oluyor hem de tarıma ayrılan
topraklarının miktarı fazla değildir. Bunun yüzde 25 kadar
olduğu, yüzde 25 kadarında tarım yapılabildiği,
diğer kesimlerinde ise tarım dışı faaliyetlerin sürdüğü,
sürdürülebildiği dikkati çekmektedir.
Nüfusunun yüzde
90a yakını Hırvatlardan müteşekkildir. Yüzde 10luk
kısmı ise daha çok eski Yugoslavya devletlerinden gelmişlerdir.
Okuma yazma oranı oldukça yüksek ve yüzde 98 oranındadır.
Değerli
milletvekilleri, Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı
İmparatorluğunun parçalanmasında ortaya konan benzer senaryolar
Büyük Yugoslavyanın 1989-95 yılları arasında çıkan iç
savaş sonrası sekiz devletçiğe ayrılmasına sebep
olmuş ve bugünkü küçük devletler ortaya çıkmıştır. Ancak,
bugün hâlâ sürtüşme ve bölünme yolunda sinsi çalışmalar
yapıldığı da bir gerçektir. Özellikle Bosna-Hersekte bu
konuda endişeli bir bekleyişin olduğu haberleri gelmektedir.
Yani Yugoslavyanın parçalara ayrılması henüz sona
ermemiştir diyebiliriz.
Geçtiğimiz
günlerde konuşan bir AKP yetkilisi TRT Şeş bir yıldır
Türkçe yayın yapıyor, Türkiye yıkıldı mı? gibi
bir cümle kullandı. Bu kişinin sabır ve iradesi varsa
Yugoslavyanın parçalanma safhalarını incelemesini istiyorum
çünkü sosyal, siyasi olayların ilk adımdan yirmi otuz yıl sonra
meyveleri ortaya çıkacaktır. Bu sayın milletvekili, biz
milletvekillerinin, tabii AKP milletvekillerinin de birçoğunun muhakemeden
yoksun olduklarını mı sanıyor? diye sormak gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, zaman zaman AKPnin gündeme getirdiği ancak kendi bilgi
ve akıl süzgecinden geçirmeden Meclise sunduğu önerilere muhalefetin
karşı çıktığı görülüyor. Ben ve Grubum 301inci
maddeye, Vakıflar Kanununa, ana dil eğitimine karşı
çıktık. Çıkmak mecburiyetindeyiz.
Dünya tarihine
baktığımız zaman, devrine göre önemli devletler kurmuş
milletlerin tarihin derinliklerinde yok olup gittiklerini görüyoruz. Mesela
Lidya Devletini düşünelim. Dünya medeniyetinin bugün de işini
görmede kullandığı parayı icat etmişlerdi. Bu
akıllı insanlar topluluğu devletlerini bugüne
taşıyamamışlardır. Dünya bilimine yakın dönemde
bir çok katkıda bulunmuş Yugoslavyanın
yıkılışı hepimizin gözleri önünde oldu. Bugün
aldığınız yanlış kararlar,
attığınız yanlış adımlar ülkenizi
sarsabilir, tökezletebilir. Bu yüzden gelecekte Damat Ferit Hükûmeti ve
destekçileri gibi anılmak istemiyorsanız,
yanlışlarınızda ısrar etmeyin ve daima
kullandığınız ama bir türlü ortaya
çıkartamadığınız ortak aklı ısrarla
arayın diyorum, aksi takdirde bin yıllık Anadolu
coğrafyası kardeşlik ve akrabalık kıtası olmaktan
çıkar, kan ve gözyaşı kıtası olur.
Değerli
milletvekilleri, tabii son günlerde telefon dinlenmesiyle ilgili birçok haber
okumaktayız. Gerçekten bu haberler milletimizi, bizi, sanıyorum
diğer parlamenterler olmak üzere sizi, hepimizi üzmektedir. Gerek bayram
münasebetiyle gerekse daha önceki çalışmalarımız
sırasında bölgelerimize gittiğimizde vatandaşlar -bize sorduğu yahut da en fazla
sorduğu sorulardan birisi- Acaba ben dinleniyor muyum? Beni niçin
dinliyorlar? Ne olacak bunun sonu? gibi sorular sordular.
Buradan diyoruz
ki bunların bu insanları korkuya ittiği ve psikolojik olarak da
etkilendikleri ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, belli
kişilerin dinlenmesinin epey zamandır söz konusu olduğu
anlaşılıyor ancak şimdikiler basına ve vatandaşa
bir şekilde duyuruluyor. Sade vatandaş ve önemli görev yapanlar daha
önce dinlemelerle hiç ilgilenmezdi çünkü haberi bile olmazdı. Bugün niçin
aleni hâle getirilmiştir, bunu bir türlü anlamak mümkün değil ama
düşünüldüğünde şunu görüyorum: Korkuyu, âdeta, yaymak ister gibi
bir hava var.
Tabii, bu son derece
yanlış. Millet bir şeyden korkmaya başladığı
zaman bu korku üzerine yeni birtakım senaryolar üretecektir ve bu
senaryoların da iyiye alamet olmayacağı kanaatindeyim.
Değerli
milletvekilleri, Hırvatistan, 2000 yılı sonlarında
parlamenter demokrasiye geçen bir devlettir ve Cumhurbaşkanı devletin
de başıdır. Beş yıl süreyle seçildiğini
görüyoruz. Cumhurbaşkanı aynı zamanda ordunun da
başkomutanıdır.
Hırvatistan
Hükûmeti, başbakan, 2 başbakan yardımcısı ve 14
bakanlığın bulunduğu bakanlar kurulu tarafından
yönetilmektedir. Başbakanın önderliğindeki hükûmet siyasi olarak
yalnızca Hırvat Parlamentosuna karşı sorumludur ancak
Parlamentonun iki birimden oluştuğunu görüyoruz: Bunlardan birisi
Temsilciler Meclisi, bir diğeri de İller Meclisi. Bu birimlerin her
biri de dört yıl süre ile seçilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, devlet arşivi, bir ülkenin devlet ve millet
hayatını ilgilendiren tarihî, hukuki, idari, ekonomik, ilmî doküman
ve bilgilerin toplanması, değerlendirilmesi ve düzenlenmesi; film,
mikrofilm gibi ileri teknolojileri kullanarak arşiv malzemesini tek nüsha
olmaktan kurtarmak ve bunları yurt ve dünya bilim çevrelerine sunmak üzere
kurulmuştur. Son derece önemli bir kuruluş olduğunu tekrarlamak
istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri Kansas Eyaleti Lawrence
Üniversitesine gittiğimizde kütüphaneden bir kitap istedim ama kitap
1800lü yılların sonunda basılmış. Bana dedi ki: Bunu
size bir gün sonra verebilirim. Niçin bir gün sonra? dediğimde dedi ki:
Biz bunu -70 derecelik bir ortamda tutmaktayız ve bunu o -70 derece
ortamdan belli bir ısıya düşmüş başka bir birime
almaktayız, orada bekletmekteyiz. Üç dört aşamadan sonra da bu
dışarıya çıkartılabilmekte. Niçin -70 derecede
bekletildiği yahut tutulduğunu sorduğumda da Kâğıt
bir şekilde hava ile temas ettiğinde gittikçe bozuluyor ve bu
kaynaklar da elden çıkıyor. diye belirtmişti. Buradan da
dünyanın her tarafında arşiv malzemesi olabilecek, arşiv
malzemesi sayılabilecek değerlerin bu şekilde korunduğunu
belirtmek istiyorum.
Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü devlet arşiv hizmetleri hakkında
bir yönetmeliğe göre hareket etmektedir. Bu yönetmelikte tabii birçok konu
bulunmakta. Arşiv malzemesi, arşivlik malzeme, birim arşivi,
kurum arşivi ve özel arşivler olmak üzere bunlar beş kategoriye
ayrılmış bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün kurulup
geliştirilmesi, geçmişimiz ve âdeta hafızamız olan
malzemenin korunup bilgimize sunulmasını sağlamak içindir. Daha
önce de söylediğim gibi, Türkiye altı yüz yirmi yıllık Osmanlı
İmparatorluğunun yıkılmasıyla millî bir devlet olarak
ortaya çıkmıştır ancak Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının yakın geçmişi Osmanlı
Arşivi olarak adlandırılan arşivlerde yer almaktadır.
Osmanlı
İmparatorluğundan devraldığımız zengin
arşiv mirası dünyanın en önemli tarihî arşivlerinden
birisidir. Bu arşivlerde sadece Türkiye değil, Balkanlar, Orta
Doğu ve Afrika coğrafyasında birçok ülkenin tarihini
aydınlatacak belgeler de bulunmaktadır. Diğer ülkelerle
yapılan iş birliği, ortak tarih ve kültürümüzün
paylaşılmasının yanında ülkemize ve tarihimize
karşı ön yargıların ortadan kalkmasına da
yardımcı olacaktır. Özellikle Osmanlı
İmparatorluğunun parçalanmasıyla ortaya çıkmış
olan Hırvatistan ile arşiv paylaşılması bu Protokolün
önemini artırmaktadır.
Bu Protokol ile
devlet arşivleri arasındaki iş birliği gelişecek,
tarafların arşivleri zenginleşecek, arşivcilik konusundaki
tecrübe artacak, her yıl karşılıklı olarak arşiv
görevlisi gelecek ve gönderilecek, böylece karşılıklı
dostluk ve anlayış gelişerek ülke vatandaşlarının
birbirini tanıması sağlanacaktır.
Devlet
arşivlerinin bu önemi, komşu ülkelerden Ermenistan ile ortaya konan
yakınlaşmada dikkate alınmıyor. Hâlbuki Ermenistanla
Türkiye arasındaki muvazaanın çözümünde devlet arşivlerinin
karşılıklı olarak bilim adamları ile ortaya konacak
bilgilere ihtiyacımız bulunmaktadır. Arşivleri
karşılıklı olarak inceletmekten ve açmaktan kaçan
Ermenistanla yapılacak anlaşmalarda arşivin önemi ortaya
konmalı ve ondan sonra Ermenistanla sıfır sorundan bahsedilmelidir.
Aksi takdirde verilen beyanatlar oyalamadan öteye geçemez.
Bugün, 9 milyon
321 bin 45 görüntü belgesi, mikrofilm ve dijital ortama
aktarılmış olan arşivlerimiz, aktarılan belgelerle
bilgisayar ortamında araştırma hizmeti vermektedir. Bütün bunlar
zengin arşivimizin kolayca kullanıcılara sunulması
demektir. Arşivin, ülkemiz ve dünya medeniyetine geçmiş
olayların doğru olarak yansıtılmasına ve ülkemizi
yanlış tanıyanlara doğruları, doğru bilgilerin
sunulması bakımından yardımcı olacağı
kanaatiyle, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün yeni teknolojilerle
donatılması ve daha fazla ödenek ayrılması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, biraz önce dedim ki işte Mersinde
yaptığımız çalışmalar sırasında
vatandaşın birçok konuda bize sorular yönelttiğini
belirtmiştik. Burada zaman ve fırsat olduğu için onların
bir kısmını belirtmek istiyorum. Bilindiği gibi ülkemizde
tarım ürünleri konusunda tavan fiyatlar belirleniyor, tavan. Hâlbuki taban
fiyatların belirlenmesi lazım. Bir aksaklık, eksiklik var gibime
geliyor. Dolayısıyla insanlar soruyor: Tavan fiyatları niçin
düşük? diyor. Hatırlayın, buğdaya 500 lira verdik,
mısıra 430 kuruş verdik, dolayısıyla bunları
vatandaş çok az buluyor. Bunu belirtiyorum.
Tarsus-Mersin
arasında birçok fabrika kapalı. Fabrikaların niçin kapalı
olduğunu ve işsizliğin dayanılmaz hâle geldiğini ve
çözüm beklediklerini belirtiyorlar. Yani bu fabrikaları ne yapıp
yapıp çalıştıralım. Sübvanse mi edeceğiz yahut
ürettikleri ürünleri depoya mı alacağız, nereye alacaksak alalım
ama bu fabrikaları mutlaka çalıştıralım, bu yöre
insanı bu fabrikalarda çalışsın.
Malumunuz, bizim
Çukurovada fabrikalar genellikle tekstile dayalı fabrikalardı.
Tekstil de emek yoğun bir sanayi kuruluşudur çünkü pamuk ekilir, onun
çapası yapılır, toplaması yapılır,
çırçır fabrikaları, sonra pamuğun değerlendirilmesi ve
kumaş ortaya çıkar. Bu bakımdan bu fabrikaları
çalıştırmakla hem tarımın gelişmesi sağlanacak,
tarımda çalışan insanların karnının doyması
sağlanacak hem şehirde yaşayan insanların fabrikalarda
işçi olarak çalışması sağlanacak, onların
karnı doyacak hem de dünyanın her tarafına güzel güzel
ürünlerimizi ihraç etme fırsatını yakalayacağız.
Vatandaş bir
de açılımı soruyor. Açılım ile vatandaşın
birbirine düşürülmek istendiğini söylüyor ve bunlara çözüm bekliyor.
Değerli
milletvekilleri, Hırvatistan ile ülkemiz arasındaki arşiv
anlaşmasının ülkemize, Hırvatistana ve dünya bilim
hayatına hayırlar getirmesi dileğiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akkuş, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına, Ankara Milletvekili Zeynep Dağı
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Talep etmiyor mu?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Konuşmayacak.
BAŞKAN
Sayın Veysi Kaynak talep etmiyor.
Başka söz
talebi yok.
Tümünün
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı istiyorsunuz.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.10
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
351 sıra
sayılı Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
1inci maddeyi
okutuyorum.
Buyurun:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKANLIK DEVLET
ARŞİVLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ İLE HIRVATİSTAN
CUMHURİYETİ DEVLET ARŞİVİ ARASINDA
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Haziran 2008 tarihinde Zagrebde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolünün onaylanması uygun bulunmuştur.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
B) Çeşitli İşler
1.- Finlandiya Parlamento Başkanı Sauli
Niinistöye Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahinin davetlisi olarak
ülkemize resmî bir ziyaret gerçekleştirmekte olan Finlandiya Parlamento
Başkanı Sayın Sauli Niinistö Genel Kurul salonunu teşrif
etmişlerdir. Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet
Arşivi Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 351)
(Devam)
BAŞKAN -
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili
Nevzat Korkmaz.
Sayın
Korkmaz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet
Arşivi Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde şahsım ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak
üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle sizlerin ve tüm milletimizin
geçmiş mübarek bayramınızı bir kez daha kutluyorum ve yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Devlet
arşivleri, bir milletin ve onun devletinin hafızasıdır.
Geçmişine önem vermeyen ve tarihinden gerekli ve yeterli dersler
çıkarmayan toplumların yarın güvencesi olamaz. Kalıcı
ve köklü medeniyetler de geçmişin üzerine ilaveler yapabilen
medeniyetlerdir. Amerikayı yeniden ve yeniden keşfetmenin
anlamı yoktur. Bu bakımdan nizamı âlem iddiası olan
ülkelerin gelecek nesillere ışık tutmak, hedeflerini ve deneyimlerini
aktarmak gibi bir zarureti vardır ve bu zaruret her ülkenin düzenli,
istikrarlı bir arşive sahip olmasını gerekli kılar.
On altı
büyük devlet kurmuş aziz milletimiz, tarihine, geçmişine diğer
milletlerden daha fazla sahip çıkmak, arşivlerine gereken önemi
vermek mecburiyetindedir. 19 Ekim 1984te Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü kurularak Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivi Daire
Başkanlıkları Genel Müdürlük bünyesine alınmış ve
millî arşivlerimizin korunması ve değerlendirilmesi ile ilgili
her türlü görev bu teşkilata bırakılmıştır.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir kabile, bir aşiret devleti değildir ve
akşamdan sabaha ya da diplomasinin pazarlık ve cetvel yöntemiyle
kurulmamıştır. Hele hele bazı konularda ya da alanlarda
binlerce yıllık gelenekleri vardır, teamülleri vardır.
Bunları bilmeden bu coğrafyada tarihi hafife almak, tecrübeleri yok
saymak yahut Herkes yanlış, ben doğruyu yaparım.
yaklaşımları amiyane tabirle devleti bilmemektir, devlet
yönetiminde hafifliktir. Ezberi bozuyoruz yaklaşımlarının
bu coğrafyada ciddiyetle bağdaşır bir tarafı yoktur.
Kerameti kendisinden bilen, devlet umuru olmayan siyasetçi ve yöneticilerin
işidir, cahil cüretkârlığıdır bu. Hem içeride hem
dışarıda ülkemizin başını belaya sokacak, sürekli
hatalar yaptıracak bir davranış tarzıdır bu. Ve
sergilenecek hataların, fütursuzluğun telafisi mümkün değildir.
Kısaca, bu coğrafyanın pardonu yoktur.
Değerli
milletvekilleri, bu tespitleri yaptıktan sonra belirtmeliyim ki devlet
arşivleri meselesi siyaset üstü bir meseledir. Dolayısıyla, bu
teşkilatın verdiği hizmetlere de partiler üstü bir
yaklaşımla yaklaşılması gerekmektedir.
Devletin ve
bireylerin haklarını, milletlerarasındaki ilişkileri
belirleyen, koruyan ve gelecek nesillere aktaran arşivler, ülkelerin tarihi,
geçmişi ve bugünü ile birlikte kültürel zenginliklerine, medeniyetin
gelişmesi ve kalkınmasına da büyük katkı sağlarlar.
Geçmişin aydınlatılmasında başvuru kaynağı
olan arşivler, devletlerin bugün
karşılaştığı, yarın
karşılaşabileceği önemli bazı iç ve dış
meselelerin çözümüne de ışık tutarlar. Kötü hadiselerle tarihin
tekerrürünü istemiyorsak, arşivlerden yararlanmak ve onların bugüne
getirdiği birikimlerden istifade etmek durumundayız.
Devletimiz, bir
cihan imparatorluğunun üzerine kurulmuştur; yaklaşık
kırka yakın ülkenin siyasi, kültürel, idari, askerî, ekonomik ve
medeniyet tarihleri ile bire bir çakışmış, üst üste
oturmuş ve hatta içinde barındırmış bir geçmişe
sahiptir. Böyle geçmiş bir coğrafya ve kültürel çeşitlilik bir
tarafta, son yıllarda bu coğrafyada meydana gelen
değişikliklerin yarattığı etkiler ve yenilikler de
öbür taraftadır. Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğuda olaylar
hızla gelişmektedir. Bloklar ortadan kalkmakta, yeni ortaklıklar
kurulmakta, sınırlar sorgulanmakta ve yeni yönetim biçimleri ortaya
çıkmaktadır. Bu baş döndürücü süreçte arşivlerdeki bilgi ve
belgeler daha da kıymetli hâle gelmektedir. Sadece
dışarısı için değil, içerideki gelişmelerde de
devlet arşivleri gerçeklerin ortaya konmasında daha çok atıf
yapılır bir konum kazanmaktadır. Osmanlı tarihçimiz
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Hisse mağlup
olmayarak, tarafsız bir görüşle incelemek ve yazmak, esas kaynaklar
olan arşivlerdeki vesikalara dayanır. demektedir ve insan ömrünün bu
vesikaları incelemeye, tasnif etmeye yetmeyeceğini de ifade
etmektedir Kıymetli Hocamız.
1846
yılında çıkarılan bir irade ile sistemli bir yapıya
kavuşturulan arşivlere, maalesef, 1984 yılına kadar geçen
dönemde yeterli önem verilmemiş ancak bu dönemden sonra yeniden
yapılanmaya gidilebilmiştir. Bu tarihten sonra personel
sayısı hızla artmış ve 650ye
ulaşmıştır. 1987 yılından beri modern teknik ve
usullerle yapılan çalışmalar neticesinde arşivlerimiz
dünyanın en kıymetli ve en başvurulur arşivlerinden biri
hâline gelmiştir. Bugün, Osmanlı arşivlerinde bulunan
yaklaşık 100 milyonu aşkın belge ve 350 bini geçen defter
kayıt altına alınabilmiştir. Cumhuriyet arşivlerinde
de yaklaşık 30 milyon belge mevcuttur.
Genel
Müdürlüğün araştırma salonlarında binlerce yerli ve
yabancı araştırmacıya hizmet verilebilmektedir. 2007
yılı sonuna kadar araştırma hizmetlerinden yararlanan
toplam araştırmacı sayısı ise 40 bini geçmiştir.
Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü, sahip olduğu eşsiz kültürel
zenginliği yeni neslin bilgisine sunmak ve arşivlerimizdeki bu zengin
malzemeyi dünyaya duyurmak, ayrıca ülkemizin dış
politikasındaki tezlerini bilimsel olarak tarihî belgeler
ışığında destekleyerek yerli ve yabancı
kamuoyunun aydınlatılması amacıyla başta Ermeni
meselesi olmak üzere, Kıbrıs, Irak, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya,
Orta Doğu ve Millî Mücadele dâhil birçok konuda bilimsel ve belgesel
eserler yayınını sürdürmektedir.
Dışişleri
Bakanlığının koordinatörlüğünde otuz iki ülke ile
arşiv hizmetlerinde iş birliği yapılmaktadır ve tüm bu
çalışmalar bir kez daha göstermiştir ki bu necip milletin
geçmişinde utanacağı hiçbir şey yoktur. Bu millete gerek
dışarıdan gerekse içeriden iftiralar atmaya çalışan,
adına Geçmişimizle yüzleşme denerek dışarıya
şirin görünmek için yapılan hakaretleri yağdıran çevreler
kasıtlıdır, bu milletin ve tarihinin
düşmanlığına soyunmuşlardır. Tarihimize
faşizanlık yahut -insanlık düşmanlığıyla
eş manaya gelen- soykırım yakıştırmaları
yapanlar, sıfatları cumhurbaşkanı, başbakan,
sanatçı vesaire ne olursa olsun milletin önünde utanmaktan kurtulamayacaklardır
ve bu çalışmaların teyit membası devlet arşivleridir.
Böylesine önemli çalışmalar içinde olan kurumun ve personelinin
mağduriyetlerini gidermek de siyasi iradenin yani Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevidir. Bu hizmeti ve hizmeti verenleri desteklemek için
Parlamentomuzun yapacağı en güzel şey, yürürlükteki 3473
sayılı Kanunun yetersiz kalmasını da bilerek, bu bilinçle,
şu an Genel Kurula inmeyi bekleyen Millî Arşiv Kanunu
Tasarısını görüşmeye başlamak olacaktır. Kanun
tasarısı, 2007 yılı içinde ihtisas komisyonlarında
görüşülmüş ancak erkene alınan seçimler dolayısıyla
bir türlü Genel Kurulda görüşme imkânı bulunamamıştır.
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğüne, verdiği hizmetlerde
etkinlik, verimlilik ve derinlik kazandıracak tasarı, bazı
yenilikleri de içerisinde barındırmaktadır.
Millî Arşiv
Kanunu Tasarısının getirdiği yeniliklerle, arşiv
hizmetlerine kurumsal bir kimlik kazandırmak, devletin
kayıtlarını emniyet altına almak, kayıtları
şeffaf ve hızlı bir şekilde hizmete sunmak, kuruma nitelikli
personel kazandırmak ve uluslararası standartlara uygun bir yasa
çıkarmak amaçlanmaktadır. Ayrıca, millî arşiv hizmet ve
faaliyetlerinin düzenlenmesi, tespiti, korunması, millî menfaatlere ve
kamu yararına uygun olarak kullanılması gibi birçok görevlerle
donatılmıştır ve devlet arşivleri, bu tasarıyla
yeniden yapılandırılmaktadır. Bu kanunun bir an önce
çıkarılması Meclisteki tüm parti gruplarının ortak
görevi olmalıdır çünkü tüm grupların ortak görevidir tarihî
mirasımıza sahip çıkmak, bu mirastan faydalanıp
geleceğimizi inşa etmek. Bu beklenti, sadece kurumun ya da kurum
personelinin beklentisi değildir. Türk dünyası ve bizlerle ortak
geçmişi paylaşan diğer ülkeler de bu beklenti içerisindedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Hırvatistan
da bu ülkelerden birisidir ve tarihî Osmanlı coğrafyası
içerisinden çıkmış ve bugün karşılıklı
dostluk ve saygı temelinde ilişkiler kurduğumuz ülkelerin
başında gelmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu uluslararası antlaşmayı
desteklediğimizi belirtirken Millî Arşivler Kanun
Tasarısının bir an önce Genel Kurula gelmesinin
gerektiğinin ve burada son şeklinin verilmesinin gerektiğinin
altını bir kez daha çiziyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Şahsı
adına Ömer Faruk Öz, Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolü düzenlenmesinin 1inci maddesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi arasında protokol
kapsamında hazırlanmış olan bu belge, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin otuz ikinci belgesi oluyor. Bunların çoğunluğu
Osmanlı coğrafyası içinde kalan ülkeleri kapsıyor.
Hırvatistanda aynı vesileyle 2008de gerekli imzalar
atılmış, şu anda yasa gereği Meclise intikal
etmiş bulunuyor.
Devletin ve
fertlerin haklarını ve uluslararası ilişkileri belgeleyen
ve koruyan arşivler, ülkelerin tarihsel geçmişleriyle birlikte
kültürel zenginlikleri, medeniyetin gelişmesi ve kalkınmasına da
önemli katkılar sağlamaktadır. Geçmişle gelecek
arasında irtibat kurma gibi hayati bir fonksiyonu olan arşivler,
millet ve devletlerin hafızası ve en kıymetli hazineleridir.
Başvuru kaynağı olma özelliğiyle arşivler, devletlerin
önemli bazı iç ve dış meselelerinin çözümüne de
ışık tutmaktadırlar.
Son
yıllarda, özellikle ülkemiz coğrafyasının etrafında
bulunan ülkelerde meydana gelen olaylar hızlı değişim
göstermektedir. Blokların ortadan kalkması, bazı birliklerin ve
federatif yapıya sahip ülkelerdeki bazı devletlerin
bağımsızlık mücadeleleri, ülkelerde yaşanan iç
savaşlar ve işgaller ve dünya dengelerinde meydana gelen siyasal,
ekonomik, idari ve benzeri değişimler, özellikle devletlerin
arşivlerinde bulunan bilgi ve belgelere ulaşma noktasında daha
kıymetli hâle gelmişlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu açılardan baktığımızda,
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devletinden devraldığı zengin
arşiv mirasıyla dünyanın en önemli arşivlerinden birine
sahiptir. Geniş bir coğrafyada altı yüz yıl ayakta
kalmış, çeşitli din ve milliyetlere mensup toplumları
barış içinde bir arada yaşatma başarısını
göstermiştir. Bu Osmanlı Devletinden intikal eden zengin arşiv
malzemesi, sadece Türkiyenin değil, bugünün bağımsız
devletler kurmuş, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar, Kuzey Afrika ve
Arap ülkelerinin birçoğunun millî ve ortak tarihlerinin tespit ve
yazılmasında başvurulacak otantik değerdeki önemli
kaynaklara sahiptir. Bu anlayışla milletlerarası ilişkilere
önem veren Hükûmetimiz, çoğunluğu Osmanlı
coğrafyasında yer alan otuz iki ülke ile arşivcilik ve tarihî
araştırmalar kapsamında iş birliğini kapsayan
protokoller imzalamıştır.
11 Haziran
2008de Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivleri arasında
gerçekleşen protokol sayesinde her iki ülkenin devlet arşivleri
arasında iş birliğinin mümkün olan en yüksek seviyede
geliştirilmesi amaçlanmıştır. Arşivlerimizin sahip
olduğu eşsiz kültürel zenginliği yeni neslin bilgisine sunmak ve
arşivlerimizdeki bu zengin malzemeyi dünyaya duyurmak, ayrıca ülkemizin
dış politikadaki tezlerini bilimsel olarak tarihî belgeler
ışığında destekleyerek yerli ve yabancı
kamuoyunun aydınlatılması amacıyla, başta Türkiye
Cumhuriyeti devleti ve Osmanlıya karşı oluşan
önyargıların kırılmasına ve de kendimizi doğru
tanıtmak için atılabilecek en ideal adım olduğunu
düşünüyorum.
Bu vesileyle, bu
iki ülke arasında imzalanmış olan ve Meclisimizin onayıyla
yürürlüğe girecek olan bu anlaşmanın hayırlı
olması temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öz.
Madde üzerinde
başka bir söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Söz
talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oylama için dört dakika süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Süre doldu.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Fiş yok, fiş yok.
Doldu, doldu, doldu
Yok, yok, yok.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Adam orada imzalamış, veriyorum yani.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Olmaz yahu! Olmaz
Sayın Başkan. Pusulaları bir okusun.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti
Devlet Arşivi Arasında İşbirliği Protokolünün
Uygulanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 351) açık oylama
sonucu:
Oy sayısı: 184
Kabul: 184 (x)
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yahu, Sayın Başkan, bir sürü pusula geldi,
onları
BAŞKAN
Sayın Başkanım, Sayın Özkan takip ediyor bizzat burada.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam efendim.
BAŞKAN
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bakınız, oylamalar peş
peşe geliyor. Buraya gelen arkadaşlarımızın bazen
parmaklarını okumuyor sistem. Biz de yaşıyoruz bunları
zaman zaman salonda. O zaman, böyle hemen bir dakikalık süre içerisinde
falan olmuş olan, yetişmiş olan arkadaşların orada
ısrar etmelerine gerek yok. Pusulalarını buraya gönderirler,
mesele hallolmuş olur. Bu defa sisteme giremiyor, son beş dakikada
yetişmiyor. Yani bazen uygun olmayan tartışmalara sebebiyet
veriyor. Arkadaşlarımızın onu dikkate almasını
rica ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 8inci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiyede Bir
Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Türkiyede Bir Türk-İtalyan
Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/672) (S. Sayısı:
416) (x)
BAŞKAN
Sayın Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
416 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hayır, yok efendim.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk.
Sayın
Anadol, grubunuz adına konuşmacı var mı efendim?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Var efendim, Ali Rıza Öztürk.
BAŞKAN
Evet, şahsı adına Azize Sibel Gönül, Kocaeli; Kamer Genç,
Tunceli milletvekilleri, onları da okumuş olayım bu arada.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 416 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Türkiyede Bir Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair
Uluslararası Anlaşma üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla yürekten selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu görüşmeme başlamadan önce, konuyla ilgili
görüşlerime başlamadan önce içinde bulunduğumuz bir tespiti
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gerçekten, son
günlerde, ülkemizde, yasanın, hukukun dışına
çıkılarak, hukuka uygunmuş gibi gösterilen böylesine korkulu bir
dönem daha yaşanmadı. Hatta açıkça hukuka karşı olan,
olağanüstü hukuksuzların egemen olduğu askerî yönetimler döneminde
bile -Döneminde bile. diyorum- bu kadar korkulu günler yaşanmadı.
(x)
416 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Özgür
iletişim, özgür basın, özgür meslek kuruluşları, özgür
üniversite yoksa, özgür toplumsal muhalefet yoksa, toplum sindirilmişse
demokrasi olmaz. Hukuk olmazsa, hukukun güvenliği olmazsa, hukuk
korunmazsa demokrasi olmaz. Çünkü, demokrasi mücadelesinin özü hukuk
mücadelesidir.
Bir ülkede
hoşlanmadığınız insanların özel
yaşamlarına müdahale ederseniz, size karşı gördüğünüz
insanların özel yaşamlarını ihlal ederseniz, kendinizden
görmediğiniz insanların telefonlarını dinlerseniz, telefonu
uygar, çağdaşlığa hizmet eden bir araç olmaktan
çıkarır insanlara zulüm aracı hâline getirirseniz demokraside
bir zafiyet var demektir. Demokrasiyi, bu kelimeyi çok ağzımıza
almakla savunmuş olmayız, bunun gerçekten kurum ve kuralları
vardır.
Bir ülkede
gerçekten rejimin nasıl işlediğini görmek için üniversitelere
bakmak lazım, özgür sivil toplum örgütlerine bakmak lazım, basına
bakmak lazım, basında yer alan manşetlere bakmak lazım.
Türkçeyi
öğreniyor. Bu manşet. Yine, bir başka manşet: Silivride
arsa savaşı.
Bakın
arkadaşlar, bunlar, bugün Türkiyedeki basındaki manşetler.
Silivride arsa savaşı. Emekli öğretmen 500 bin TLlik üç
arsayı hissedarıyla ve vekâletiyle almış. Bu, manşet.
Devam ediyoruz: Münevverin Son Günü, manşet, Türkiyede. Devam
ediyoruz: Yeni Kurban Bekliyor, bu da manşet değerli
arkadaşlarım. Başka bir gazetemizin bunlar Türkiye'nin çok ciddi
gazeteleri- manşeti: Cinayet Hazırlığı Sabah
Başladı Başka bir manşet: Soykırım oldu ev
ödevi Başka bir manşet: Daha yeni Sesi İşitince Ne
Hissettim. Adalet Bakanının mağduriyeti. Yani, bu ülkede
adaleti korumakla görevli Bakan mağdur hâle getirilmiş; sanki onun
telefonu dinlenmiş, Ben, ne işittim? Devam ediyoruz: 4
ayakkabıya 21 yıl hapis, manşet. Yine bir manşet
değerli arkadaşlarım: Beş kişiyi öldürdü, özür
dilerim dedi.
Değerli
arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri; bunları neden söyledim:
Bir basında gerçekten beşinci, altıncı sırada yer
alması gereken, son sayfalarda, orta sayfalarda yer alması gereken
haberler Türkiye'nin çok ciddi gazetelerinin manşetini süslüyorsa
eğer, öncelikle bundan rahatsız olması gereken insanlar -bu partide-
muhalefet partisinin milletvekilleri değildir, iktidar partisinin
milletvekilleri rahatsız olmalıdır. Bu ülkeyi demokratik hukuk
kuralları içerisinde yönettiğini iddia eden siyasi iktidarlar bundan
rahatsız olmalıdır. Çünkü, bu kürsüde özellikle benim hukukun
üstünlüğüne vurgu yapmamdaki temel olay budur.
Gerçekten,
demokratik hukuk devletini kurmak, tüm kurum ve kurallarıyla bunu
yaşatmak hepimizin görevi. Bugün iktidar olan parti yarın pekâlâ
muhalefet olabilir. Nitekim burada, bugün bakanlık koltuğunda oturan
arkadaşlarımızın, bu kürsüden geçmiş dönemde
söyledikleri laflar var ama şimdi öyle anlaşılıyor ki bu
arkadaşlarımız bu Hükûmette bakan. Bu şunu gösteriyor:
Demek ki muhalefet sıralarında oturanlar yarın iktidar
sıralarında oturabilirler.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kesin!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Ama muhalefet sırasında söylediğiniz sözleri
iktidara geçtiğiniz zaman unutursanız eğer, biz demokrasinin
güvenliğini sağlayamayız arkadaşlar. Benim söylemek
istediğim konu budur. Kimseyi suçlamak için söylemedim.
Bakın,
Değerli arkadaşlarım, herkesin birbirinden korktuğu,
şüphe ettiği, acaba ihbara mı uğrayacağım falan
diye düşünebileceği bir sürecin başlaması endişesini
taşıyoruz. Bu, ancak sosyalist ülkelerde olabilir. Şu
tasarıyı okuyunca Lenin'in bir sözünü hatırladım. Lenin
şöyle demişti: Hiçbir komünistin özel hayatı olamaz.
Şimdi,
arkadaşlarımı tenzih ediyorum, böyle bir şey söylemeleri
mümkün değil, bu tasarıyı hazırlayanların
kafalarından da böyle bir şey geçtiğini düşünemem; ama,
şu tasarı, hal lisanıyla, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının özel hayatı yoktur mu demek istiyor acaba?
Bunu söyleyen Mehmet Ali Şahin. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
birleşiminde söylemiş. Tek farkı o zaman muhalefet partisinin
milletvekiliydi, Fazilet Partisinin.
Yine bugün
bakanlık koltuğunda oturan, bakın çok değerli bir siyaset
adamının söylediği laflar: Hepimize düşen iş, hukukun
içinde kalmak ve ona saygılı olmaktır. Herkesin ama herkesin
görevi, en başta da hukuk adamlarının görevi, hukuku sağlamaktır,
huzuru sağlamaktır. Devlet adına yetki kullanan,
hukuksuzluğun, huzursuzluğun faili olamaz, kaynağı olamaz,
tarafı olamaz; velev ki, bu, DGM Savcısı olsa bile.
Millet iradesi
karşısında, bir kısım görevliler Ali kıran
baş kesen olamaz, Ali kıran baş kesen edasıyla
çalım atacaksa, bu ülkede hukukun üstünlüğü nasıl
sağlanacaktır?
Bu memlekette,
siyaset, hukukun teminatı altında değil de, bir görevlinin,
giyotinden daha keskin ve daha acımasız iki dudağının
arasında sıkışıp kalacaksa ya da bu memlekete siyaset
yoluyla hizmet edenler, hizmet etmek isteyenler, bayramlık gömleğiyle
idamlık gömleğini bir arada, pijamalarını yıl 12 ay,
sene 365 gün çıkarmadan yatıp kalkacaksa, hukuk devleti nerede
kalacak, demokrasi nerede kalacak, muasır medeniyet nerede kalacak ve ona
kim inanacak? Bunlar da değerli arkadaşlarım, 20 Ekim 1999 günü
bu kürsüden Sayın Cemil Çiçekin söylediği laflar. Bunlar güzel
laflar ama o zaman, işte, muhalefetteyken söylenilmiş.
Şimdi, benim
beklediğim şudur: O dönemde bu lafları söyleyenler, bugün
iktidar gücünü, kamu gücünü kullanma yetkisini mademki ellerine aldılar,
bunu da doğru bir şekilde kullanmaları gerekiyor değerli
arkadaşlarım.
Burada
bunları yaparken, demokraside iktidarın, güçlü, gerçekten kamu
yetkisini doğru bir şekilde kullanabilmesi için, muhalefetin de,
kendisine karşı eleştiri yönelten güçlerin de hakkını
koruması gerektiğini söyledim. Bu, başta bu Millet Meclisi
kürsüsünde olmalıdır. Eğer bu Millet Meclisinde biz gerçekten
Millet Meclisine saygı duyuyorsak, ikide bir söylediğimiz gibi irade
kayıtsız ve şartsız milletin ise o zaman bu milletin
vekillerinin hak ve hukukunun korunması gerekiyor, bunlara saygı
duyulması gerekiyor ve milletvekillerinin hak ve hukukunun korunması
görevi, öncelikle ve özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanınındır değerli arkadaşlarım. Bunu
neden söylüyorum? Yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yürütmeyi denetlemek için var olmasına rağmen, artık öyle bir
sürece girilmiştir ki kendisi yürütme organı tarafından
yönlendirilir hâle gelmiştir. Milletvekillerinin Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası ve Meclis İç Tüzüğüyle güvence altına
alınan soru sorma ve denetleme hakkı bugün ihlal edilmektedir.
Özellikle, belki iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız bu
yolları -iktidarda olmaları nedeniyle- kullanmıyorlar, bunu
anlıyorum ama değerli arkadaşlarım, bir milletvekilinin,
Anayasadan ve Meclis İç Tüzüğünden kaynaklanan soru sorma
hakkının çok genel geçer ifadelerle, soyut, afaki nedenlerle Meclis
Başkanı tarafından geri gönderilmesini savunmamız mümkün
mü? Ve aynı şekilde, Meclis Başkanlığı
duvarını aşan önergelerin olduğunu düşündüğünüzde
bakanlıklardan geri geliyor ve bakanlar, gerçekten, değerli
arkadaşlarım, bunlara, sorulara doğru yanıt vermiyor. Bunu
şöyle okuyorum: Sayın bakanların soru önergelerine yanıt
vermemesini, ben, açıkça, şahsıma veya milletvekillerinin
bireysel olarak şahıslarına yönelik bir davranış
olarak algılamıyorum, doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet
Meclisine saygı duymamanın bir tezahürü olarak kabul ediyorum. Ben,
çok açık bir soru soruyorum; örnek vereyim, çok elimizde.
Buradan,
değerli arkadaşlarım, sayın bakanların -tabir
yerindeyse, beni bağışlayın- bizi adam yerine koymamak,
bizi gerçekten anlamayan adamlar yerine koyarak verdikleri yanıtları
buradan eklesek, Mersine kadar, Silifkeye kadar köprü olur. Bunu anlamak
mümkün değil. Bugün gerçekten bakana açık ve net soru soruyoruz;
bakan bize Anayasa maddelerini yazıyor, Meclis İç Tüzüğündeki maddeleri
yazıyor, kanun maddelerini yazıyor. Hemen somut bir örnek vermek
istiyorum: Basında demeçler çıktı, Maliye
Bakanlığından açıklama yapıldı, denildi ki
Doğan grubuna yönelik cezalarla ilgili Evet, sadece Doğan grubuna
ceza yazılmadı, başka medya sektörlerine de ceza
yazılmıştır. Dolayısıyla başka holdinglere
de inceleme yapılmıştır denildi basında. Bunun
üzerine ben sordum: Hangi medya sektörüne, hangi holdinglere ceza
yazılmıştır? Soru çok basit. Bu, doğru mudur?
Doğruysa, hangileridir?
Değerli arkadaşlarım,
Maliye Bakanı, üç sayfa, dört sayfa yazmış, neler
anlatmış bana; Gelir İdaresinin görevlerini anlatıyor,
Gelir İdaresine personelin nasıl alındığını
anlatıyor ve denetmenlerin de sınavlarla
alındığını anlatıyor.
Değerli
arkadaşlarım, çok üzülüyorum, bu, bir milletvekiline
yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. Ben onu
sormadım, ben çok somut bir soru sordum. Başka sektörlere inceleme
yaptınız mı, yapmadınız mı? Cevap çok basit. Evet
yaptık, şu veya yapmadık. Bitti gitti, o kadar. Burada
kalkıp da, kanun maddelerini hele hele bir hukukçuya yazmak, göndermek,
değerli arkadaşlar, bu kabul edilemez.
Bunları niye
anlatıyorum? Özellikle iktidar partisi milletvekili arkadaşlarım
ve grup başkan vekili arkadaşlarım, lütfen bakanları bu
konuda ikaz edin. Milletvekillerinin soru önergelerine doğru yanıt
verdikleri zaman değerlerinden bir şey kaybetmezler. Aksine
demokrasinin gelişmesine, yücelmesine, büyümesine katkıda
bulunmuş olurlar. Bunlar aslında gerçekten bu Meclisin
aşması gereken çok ciddi sorunlar.
Sayın Meclis
Başkanının da -bundan sonra istiyorum ve diliyorum ki- çok
uydurma gerekçelerle bu soru önergelerinin Meclis İç Tüzüğüne uygun
olup olmadığı yönündeki soyut değerlendirmelerle
reddetmesini ben önergelerin reddine bahane olarak aldığını
düşünüyorum. Ben soru sordum, Hangi kriterlere göre reddediyorsunuz?
Bakın verilen cevap çok daha acı: Kanunlar Kararlar Genel
Müdürlüğündeki uzman elemanlarımız inceliyor. dedi. Yani uzman
elemanlar milletvekillerinin yasama faaliyetinden doğan yetkilerini kullanıp
kullanmamasında bir yerde kısıtlayıcı rol oynuyorlar
demektir bunun anlamı. Bunu içimize sindirebilir miyiz değerli
arkadaşlarım?
Bugün bu
Parlamentonun gerçekten saygınlığını korumak
istiyorsak kayıtsız ve şartsız millî egemenlik
halkındır demekle olmaz. Millî egemenlik iradesinin tecelli
ettiği bu Mecliste muhalefet partisiyle iktidar partisinin tüm
milletvekillerinin hakkının ve hukukunun gerçekten
gerçekleşmesini savunmaktır. Başkalarının hakkını
çiğneyerek kendinizin üstün olduğunu ispatlayamazsınız.
Değerli
arkadaşlarım, bu üniversitelerle ilgili tabii ki çok
tartışmalar var. Üniversitelerin sorunu aslında sadece kat
sayı arasındaki farklılıkların giderilip giderilmemesi
değildir. Üniversitelerde bugün denildiği zaman bu kürsüde ya
türbanı tartıştık veya üniversitelerdeki kat
sayıları tartıştık. Şahsen benim görev
yaptığım bu Mecliste 22 Temmuz 2007den bu yana üniversitelerin
gerçekten can alıcı sorunlarını tartışmadık.
Üniversitelerin sorunu bazı genç kızlarımızın türbanla
girip girmemesine indirgenemez veya kat sayı probleminin ortadan
kalkıp kalkmaması değildir. Yani bugün kat sayı sorunu
çözüldüğü zaman üniversitelerin sorunu ortadan kalkmış mı
oluyor? Üniversitelerin çok ciddi sorunları var. Bakın Sayın
Cumhurbaşkanımız diyor ki rektör atamalarıyla ilgili: Ben
rektör seçme yetkisini devretmeye hazırım. Sevgili
Cumhurbaşkanım, eğer siz gerçekten bu yetkiden
rahatsızsanız, o zaman yetkiyi, geçmiş dönemlerde kendinizin
eleştirdiği bir uygulamayı aynen devam ettirircesine niye
kullanıyorsunuz? Bugün, üniversitelerde en fazla oy alan adam rektör
atanmıyor, en altta dokuz oy alan adam rektör atanıyor. Peki, siz dün
bu uygulamaya karşı çıkmıştınız,
savunmamıştınız. Peki, bu uygulamayı bugün siz devam
ettirirseniz, ben sizin geçmişte gerçekten o savunduğunuz
düşüncenin samimi olup olmadığını nereden
bileceğim. Eğer benim bu kürsüden söylediklerim, yarın iktidar
partisinin milletvekili olarak söylediklerimi tutmuyor ise muhalefette
söylediğim laflar ciddi değildir arkadaşlar, samimi
değildir. Benim söylemek istediğim konu budur.
Bugün
üniversitelerimizin gerçekten akademik özerkliği denilince sadece 12 Eylül
yönetiminin anlayışıyla üniversite kampüslerine özerklik
tanımak değildir, sadece üniversite kampüslerinin içerisindeki
binalara özerklik tanımak değildir. Üniversite özerkliğinden
kastedilen şey, üniversitelerin öncelikle akademik özerkliğidir, mali
özerkliğidir, üniversite öğretim üyesi açığının
giderilmesidir, üniversitelerin halkla arasındaki kopukluğun
giderilmesidir.
Bakın -bu
Mecliste de çıkardık- Türkiye'nin dört bir yanında üniversiteler
kuruyoruz ama bu üniversitelerin eğitim öğretim sorununu çözemiyoruz,
öğretim üyesi açıklarını gideremiyoruz.
Dolayısıyla gelişen yerdeki üniversiteler ile gelişmekte
olan bölgelerdeki üniversiteler arasında, okuyan gençlerimizin
arasında çok ciddi bir şekilde fırsat eşitsizliği
doğmaktadır.
Bugün,
İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerde gelişen
üniversitelerde okuyan öğrenciler ile gerçekten gelişmekte olan
üniversitelerde okuyan öğrencilerin arasındaki bu eğitimdeki
fırsat eşitsizliğini kaldırmaya yönelik tedbirleri bu
Meclisin alması lazım.
Üniversite
öğretim üyelerinin en azından -demin söylediğim gibi- mali
özerkliklerini, idari özerkliklerini savunmak lazım, üniversite
özerkliğine yaraşır organik bir idari denetim
yapısını kurmak lazım.
Muhalefetteyken
hep şikâyet ettik, hep dert yandık -bunu söylerken tabii ki iktidar
partisindeki arkadaşlarımızı söylüyorum- ama bugün geldik,
sanki bu üniversitelerin sorunları çözülmüş gibi bu üniversitelerin sorunlarıyla
ilgilenmemeye başladık.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle bu ülkede gerçekten demokrasi hakikaten
üniversitelerin güçlü olmasıyla mümkündür. Çünkü üniversitelerimiz
toplumun güç kaynağı olan aydınların yetişmesindeki
konumları nedeniyle önemlidir. Üniversitelerin toplumun her yönden
kalkınması için insan unsuruna yapılan
yatırımların yoğunlaştığı ve
kaynaklandığı kurumlar olduğu bir gerçektir.
Dolayısıyla, üniversitelerin sorunlarının başında
gözüken bu bilimsel, akademik özerkliği tanımak lazım. Üniversitelerin
kendi kendini yönetir, tüm organlarında kendi kararlarını
alabilecek bir yapının oluşturulması lazım. Elbette ki
üniversitelerin hâlâ bugün 12 Eylül faşist darbe yönetiminin
anlayışıyla yönetilir durumda olmasının, aradan bunca
zaman, otuz yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen hâlâ o
noktalarda olunmasının demokrasiyi savunan tüm demokrasi güçleri
açısından acıklı bir durum olduğunu düşünüyorum
değerli arkadaşlarım.
Üniversite
kurmak, demin de söylediğim gibi, önemli değil, üniversite
kurduğunuz zaman orada yetişecek elemanların da, oradan mezun
olacak gençlerimizin de yeni sorunlarla
karşılaşmamasını ve onların hiç sorunsuz bir
şekilde yaşamlarını sürdürebilir olmasını savunmak
lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu anlaşmanın
Türkiye ile İtalyaya başta olmak üzere hayırlı
olmasını diliyoruz, ancak biz bu anlaşmayı desteklemiyoruz
değerli arkadaşlar, biz bu anlaşmayı savunmuyoruz.
Çünkü burada hep gelip konuşuyoruz,
yani bu tip anlaşmalarda, özellikle hiç okumadan, incelemeden -hepimiz
için söylüyorum- bu anlaşmaları işte bakan imzalıyor,
anlaşıyorlar Ya, bunlar anlaşmadır. diyoruz. Bu
anlaşma gerçekten Türkiye eğitim hayatıyla ilgili çok ciddi
eksiklikler içeren bir anlaşmadır. O nedenle biz bu
anlaşmayı savunmuyoruz.
Beni
dinlediğiniz için tüm yüce Meclisi bir kez daha saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Gruplar
adına başka bir söz talebi var mı? Yok.
Şahsı
adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
İtalya Cumhuriyeti Hükûmeti arasında Türkiyede bir üniversite
kurulmasına ilişkin olarak bir anlaşma üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bana göre bu anlaşma Anayasaya aykırı.
Anayasanın 130uncu maddesine göre üniversiteler devlet eliyle kurulur.
Burada kastedilen devlet Türkiye Cumhuriyeti devletidir, İtalyan devleti
de değildir. Birincisi devlet kurar, ikincisi yine kanunlar çerçevesinde
vakıflar kurar. Yoksa İtalyan Hükûmetinin Türkiyede üniversite kurması
bence Anayasamızın 130uncu maddesine aykırıdır.
Anayasamızın
6ncı maddesinde egemenlik kayıtsız şartsız millete
aittir, hiçbir kurum ve kişi, kaynağını Anayasadan almayan
bir devlet yetkisini kullanamaz. Dolayısıyla Anayasada böyle bir
yetki verilmediğine göre bunun bir kanunla veya bir anlaşmayla uygun bulunması
bence yerinde değildir.
Ayrıca, bu
anlaşmada üniversitenin İstanbula kurulması öngörülüyor. Niye
Ankaraya kurulmuyor? Şimdi AKP Hükûmeti bu Ankaranın başkent
olmasından çok rahatsız. İşte Kaddafi bile diyor ki: Yahu
git İstanbula yerleş. Böyle bir şey olur mu? Yahu burada
işte, niye İstanbulda kuruyorsun?
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ne saçmalıyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ve maalesef bu cumhuriyetin kurumlarından bu kadar
rahatsız olan bir hükûmet görmedim. Böyle bir şey olur mu? Eğer
kuracaksan başkente kuracaksın. Hem Anayasaya aykırı
üniversite kuruyorsun hem başkente değil İstanbula kuruyorsun.
Şimdi, bu üniversitenin masraflarını aşağı
yukarı Türk Hükûmeti karşılıyor. Yani burada diyor ki:
Türk tarafı ayrıca üniversitenin işleyişi için gerekli
olan masrafları üstlenir ve bütçeden buna pay ayırır. Yine,
İtalyan tarafına getirilen şey ise Öğretim görevlilerinin
geliş-gidiş yol masrafları ve muhtemel farkları. diyor.
Nedir bu muhtemel farkları? Yani, böyle, kâğıt üzerinde, bu
konular incelenmeden; ondan sonra, birtakım kişilere imtiyazlar
vermek bu devlete yakışmaz.
Şimdi,
Tayyip Beyle Berlusconi arasında özel bir dostluk var, hatta
düğününe de gelmişti, ne hediyeler getirdikleri de belli
değildi. Yani, böyle hediyelerle bunlara biraz avantaj
sağlanması doğru bir olay değil. Türkiye Cumhuriyeti
devleti bir devlet, yani bir şirket değil, bir muz hükûmeti de
değil. Dolayısıyla, yani bu anlaşmayı getiren Hükûmet
anlaşmanın ileride Türkiye için ne külfetler getireceğini de
hesaplamamış, incelememiş de. Onun için, şimdi, buraya
atamaların
İşte, bir karma komisyon, Türk-İtalyan
eşit temsili komisyon kuruluyor.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede YÖK denilen bir felaket var. Bu YÖK Türkiyeye yük
olmuş, üniversitelere yük olmuş bir kurum. Yani öteden beri bu
maalesef şey edilmedi. İşte en sonunda İzmirde
Dişçilik Fakültesine, 85 öğretim görevlisi, bir yerde seçim
yapılıyor, 60 öğretim görevlisinin oyunu bir profesör
alıyor, onu atamıyorlar, 9u atıyorlar. Ondan sonra, oradaki,
Dişçilik Fakültesindeki bütün akademik üyeler görevlerinden istifa ediyor.
Böyle hukuksuzluk olur mu? Böyle haksızlık olur mu? Yani, bir yere
gelen insanlar akıldan, izandan, vicdandan, adaletten yoksun olarak icraat
edebilir mi? Bir de şimdi Danıştay karar vermiş, demiş
ki: Katsayı senin bugünkü laik demokratik sisteme aykırı bir
sistemdir. Katsayıyı getirmekle üniversitelere, eğitim
sistemine, laik eğitim sistemine büyük bir darbe vuruyorsun. Bir medrese
eğitimine gidiyorsun. Efendim, YÖK Başkanı gidiyor Abdullah
Beyle konuşuyor, efendim, diyor ki: Danıştayın bir
kararında YÖK yetkilidir. diyor. Ya, YÖK yetkilidir ama YÖK yetkili
olduğu zaman layüsel bir kurum değil ki. YÖK karar verdiği zaman
haktan, hukuktan, hukukun genel ilkelerinden, Anayasanın temel
ilkelerinden ayrılamaz, yani hukuk içinde karar verebilir.
Dolayısıyla, siz Ben
yetkiliyim. demekle Her istediğimiz kararı veririz. olur mu?
Şimdi, dün
burada bir AKPli arkadaşımız konuştu; işte, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin o kadar dış devletlerde itibarı var ki,
işte Abdullah Gül Ürdüne gitmiş, Tayyip Bey öteki tarafa gidiyor,
Dışişleri Bakanı o tarafa gidiyor
Bu her seyahatin,
arkadaşlar, hem Başbakan seviyesinde hem Cumhurbaşkanı
seviyesinde yapılan seyahatin bu devlete 500 bin dolara mal olduğunu
biliyor musunuz? İnceleyin bakalım kayıtları, yurt
dışına gittiklerinde örtülü ödeneklerden bunlara 500 bin dolar
veriliyor mu verilmiyor mu? Ben soru sordum, çıksın burada cevap
versinler. Bu örtülü ödeneklerde başta çok az bir ödenek
ayırıyorsunuz ama bir bakıyorsunuz, 700-800 trilyon liraya
çıkıyor. Bu 700-800 trilyon lira nereye harcanıyor?
Maalesef
Türkiyede, işte, Tayyip Bey de Abdullah Bey de Dışişleri
Bakanı da canı istediği zaman uçaklara yandaşlarını
topluyor, Haydi bakalım, gidelim güzel bir eğlence yapalım.
diyorlar. Gittiklerinde de, yaptıkları seyahatlerde Türkiyeye
getirdikleri bir şey var mı sayın milletvekillerim? Türkiye
Cumhuriyeti devletine getirdikleri bir şey var mı? Dediler ki:
Libyaya gitmiş Tayyip Bey, 700 milyon dolar hesaplara yatmış.
Bakalım, görürüz; yatmışsa, gelsin bakalım; Türkiyeye
gelecek mi?
Yani, bir
basın var -tabii, nasıl bu basını bu kadar terbiye ettiniz,
ben de hayret ediyorum- bize telefon açıyor adam -basın mensubu-
diyor ki: İşte, sizi de bu açılışa
çağırmışlar, gidecek misiniz? Diyorum ki: Hele bir
davetiye gelsin de göreyim. Hemen yazıyor: Kamer Genç dedi ki Bana
davetiye geldiğinde katılacağım, teşekkür ederim
Hükûmete. Bu kadar ahlaksızca bir yayın olur mu, böyle bir şey
olur mu sayın milletvekilleri?
Şimdi, ben
bilmiyor muyum ki AKP Hükûmetinin insanları kandıran bir iktidar
olduğunu, bu AKP İktidarının insanların böbreklerini
satan bir iktidar olduğunu, bu AKP İktidarı zamanında
hukukun işlemediğini, hakkın işlemediğini, tek bir
kişinin diktatörce Türkiyeyi yönettiği bir yönetim sisteminin
olduğunu bilmiyor muyum? Bu memlekette insanlar açken, böbreklerini
satarken, devletin tepesinde bulunan insanların katrilyonlar seviyesinde
harcama yaptıklarını bilmiyor muyuz? Yani bir uçağın
yurt dışına gidişinin 500 bin dolar masrafla gittiğini
bilmiyor muyuz?
Değerli
milletvekilleri, bunların hepsi ispatlıdır ama siz hesap
vermiyorsunuz. Bir Sayıştay denetiminin bile raporlarını da
getirip burada denetleyemiyoruz. Ne israflar var ne soygunlar var ne
yolsuzluklar var ne ihaleler var ama bunlar devletin
İşte elektrik
dağıtım ihalelerinin kimlere verildiğini bilmiyor muyuz?
Biliyoruz ama hepsi gizli, kapalı. Siz zannediyorsunuz ki bu işler
hep yapanın yanına kâr kalır ve bundan, ondan sonra hesap
sorulmaz. Bu işin sorumluluğu çok büyüktür ve Türkiyeyi maalesef
ekonomik yönde çöküntüye getirdiniz.
Egemen
Bağış diyor ki: İsviçre şey ettiği için
paraları Türkiyeye getirsinler. Bir defa, sen, ekonomin iflas
etmiş, sen, 500 küsur milyar dolarlık iç ve dış borcun var,
kim sana güvenecek getirecek parayı? Sonra, İsviçre senin Türkiye
Cumhuriyeti devletinin aleyhine kanun çıkarıyor, Ermeni
soykırımı yoktur. diyeni cezalandırıyor, sen
gidiyorsun Türkiye ile Ermenistan arasındaki anlaşmayı
İsviçreye aracılık yapıyorsun. Ondan sonra Ermenistan
açılımında İsviçre Büyükelçisi geliyor senin arkanda
alkışlıyor.
Arkadaşlar,
Osmanlı Devletindeki zihniyet bu Hükûmetin zihniyetiyle paralel gidiyor.
Osmanlı Devleti parçalandı gitti ama inşallah Türkiye
Cumhuriyetini bu duruma getirmeyiz.
Her
bakanınızın, her Hükûmet üyenizin her beyanatında, çok
büyük bir beyanatında Türkiyeyi bölmeye yönelik şeyler var.
Şimdi, Hüseyin Çelik diyor: Efendim, bu açılım sonuca
ulaşmazsa batıda büyük olaylar olur. Ne diyor? Ey batıda
yaşayan vatandaşlar, oradaki doğuluları yaşatmayın.
diyor. Bunun anlamı budur. Ağzından çıkanı kulağı
duymuyor bu insanların. Yıllarca bu insanlar bir araya gelmiş,
bir arada yaşıyorlar ama maalesef böyle bir felaket bir kadro geldi
Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına, devleti alt üst ettiniz. Böyle
bir şey olur mu arkadaşlar? Böyle bir şey olmaz. Yani, onun
için, bence, size tavsiyem, en kısa zamanda bir seçime gidin ve bu
işi de bırakın.
Arkadaşlar,
zaten ilgili makamda bulunanlar yeteri kadar ceplerini doldurdular. Ondan sonra
gidip köşelerinde otursunlar, rahat rahat yesinler. Şimdi, yeter
artık! Türkiyede de zaten satılacak arazi de kalmadı, KİT
de kalmadı. İşte, enerji dağıtımlarını
sattınız. Yeni yeni kaynaklar da artık bulmak mümkün değil.
Ama Türkiye ciddi bir sıkıntı içinde.
Kıbrıs
konusunu, şimdi, nasıl halledecektiniz? İşte
Kıbrısın başına desteklediğiniz Mehmet Ali
Talatın, Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurulması
sırasında üzüntüden ağladığını ve bu devleti
kabul etmediğini
Ama buna rağmen geldi devletin başına
oturdu. Şimdi, Tayyip Bey Amerikaya gidecek, tabii ki Obamaya hesap
vermek için, hemen onu zorluyor; ille benim dediğimi, Amerikanın
dediğini yap deniliyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti devleti onurlu ve
haysiyetli bir devlettir. Bu devletin büyüklüğüne, haysiyetine ve onuruna
uygun yönetim tarzını göstermeyen insanlar kısa zamanda bunun
meyvesini, belki dışarıya karşı desteğini
alabilirler ama bunların sonu gelecekte çok kötü olur sayın
milletvekilleri. Gerçekten Türkiye, devri iktidarınızda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla)
çok büyük sıkıntılarla karşı
karşıya kaldı. İnsanlar huzursuz. Hukuk diye bir şey
bırakmadınız. Danıştayın kararını bile
Şimdi, sen -Danıştay, bir yüksek idare mahkemesidir- onun
verdiği kararı ideolojik kabul edersen
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Yanlış karar verirse
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki, niye ideolojik, bir söylesene. Yani Danıştay, laik
Türkiye Cumhuriyeti devletinin hukuk sistemini, hukuk ilkelerine göre,
çağdaş hukuk ilkelerine göre karar veren bir kurum.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Ne alakası var?
KAMER GENÇ
(Devamla) Evvela senin hukuk bilgin ne kardeşim? Sen ne tahsil
yapmışsın? Evvela diploman neresi? O diplomanı göreyim bir
evvela. Diploman nerede? Evvela hukuk tahsilini görmüşsen de ki ben
falanca fakültenin falanca yüksekokulundan mezunum da
Bir diplomanı
görelim hele. Onu görelim de hakikaten böyle bir nosyonun var mı, böyle
bir hukuk nosyonun var mı, böyle çıkıp da olayları
tartışabilecek bir bilgin var mı, onu bir öğrenelim.
Onun için,
değerli milletvekilleri, tabii zaman zaman burada konuşulanları
biz yerimizde duymadığımız için
Mesela dün Bülent
Arınç benimle ilgili bir laflar sarf etmiş. Ben duymadım ama
zaman içinde ona da cevap vereceğim. Zaten zamanım da kalmadı.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Görüşmeler
tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Vurul,
buyurun efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Efendim, tabii bu
sözleşme nasıl hazırlanmış? Gerçekten çok
yadırgadığım bir şeyi var. Şimdi, bu
sözleşmede diyor ki, 7nci maddede: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tahsis edeceği bütçe
Türkiye Büyük Millet Meclisi hangi bütçesiyle?
Türkiye Büyük Millet Meclisinin zaten kendisinin bütçesi var. Bütçe merkezî
yönetim bütçesi. Yani bu durumda biz bunu kararlaştırırsak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesinden bir şey mi tahsis
edeceğiz? Böyle bir şey olabilir mi! Bu, merkezî yönetim bütçesidir.
Merkezî yönetim bütçesini biz topyekûn kabul ederiz. Yani Türkiye Büyük Millet
Meclisinin böyle bir bütçesi yoktur. Tahsis etmesine ilişkin bir karar
mı var, bilemiyorum. Bu bakımdan, gerçekten, bu sözleşme
Yükseköğrenim Kanununa aykırı bir sürü hüküm içermektedir.
Bakın,
doktora ve master vereceğini söylüyor, enstitü bile yok burada. Enstitü
olmadan nasıl doktora ve master verecek? Hangi fakültenin
kurulacağı kanunla belirlenir. diyor, Bunlar istediği gibi
kurabilir, kaldırabilir. diye hüküm ifade ediliyor. Yani, bu tamamen
yükseköğrenimin dışında, sistemin dışında
oluşturulan ve gerçekten üniversitelerin kalitesine yardımcı
olmayacak bir konu. Bunları düzeltilmeden kanun olarak geçmesi doğru
olmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tahsis edeceği bütçe yoktur,
merkezî yönetim bütçesi içerisinde yer alır. Dolayısıyla böyle
bir sözleşmenin onaylanması doğru değil. Bu bakımdan
bunun geri alınması gerektiğini düşünüyorum. Düzeltilmesi
gerekiyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de
sözleşmeyle ilgili birkaç endişeli konuyu Sayın Bakanla
paylaşmak istiyorum.
Her şeyden
önce, mevcut Anayasamızda üniversiteler devlet ve vakıf
üniversiteleri olarak kurulabiliyor. Bu hangi statüdedir? İlk defa böyle
bir üniversite uygulaması Meclisin gündemine gelmiştir. Bu başka
üniversitelere kapı açacaktır. Bundan sonra hangi üniversitelerin
kurulması düşünülmektedir bu kapsamda?
İkincisi:
Üniversite kuruluyor, Millî Eğitim Komisyonunun görüşü yok. Tali
komisyon olarak gönderilmiş, onun görüşü beklenmeden
Dışişlerinin görüşüyle böyle bir uygulama sizce ne derece
doğrudur? Dolayısıyla, bu iki konu Türkiyede önümüzdeki dönemde
çok ciddi tartışmalara yol açacak konulardır. Bu konudaki
görüşünüzü almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, 7nci maddede Üniversitenin
kurulması ve işleyişi için gerekli olan arsa, taşınmaz
ve altyapıları sağlamayı Türkiye taahhüt eder. Türk
tarafı ayrıca üniversitenin işleyişi için gerekli olan masrafları
üstlenir. diyor.
O zaman niye
İtalyan üniversitesi kuruyoruz? Devlet üniversitesi kuralım, normal
üniversite kuralım ve o üniversitede İtalyanca bölüm açalım.
Böyle, ayrıca bir kanun çıkarmanın, Millî Eğitim
Komisyonuna sokmadan bunu Parlamentoya getirmenin ne derece doğru
olduğunu söyler misiniz lütfen.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Bir defa, bu bir
anlaşma. Bu anlaşmanın onaylanmasına ilişkin kanun
tasarısı görüşülüyor. Yani, bu kanunu yüce Meclisin kabul etmesi
hâlinde bu anlaşma onaylanmış olacak, işlerlik kazanacak.
Bu anlaşmanın işlerlik kazanması demek, hemen
Türk-İtalyan ortaklığı bir üniversitenin kurulması,
faaliyete geçirilmesi anlamına gelmez, bunun altını özellikle
çiziyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, ortaklık yok mu?
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Kanun niye geldi o zaman?
OKTAY VURAL
(İzmir) Allah Allah!
BAŞKAN
Arkadaşlar, dinleyelim
Sayın
Bakanım, devam ediniz, buyurun.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yani, izin verirseniz arz edeceğim.
Yine bu
anlaşmada yer aldığı şekilde, bu üniversite başta
Anayasa olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına, pozitif
normlarına uygun olarak kuruluşunu gerçekleştirecek ve
faaliyetini sürdürecektir.
Bu da şu
anlama gelir: Anayasanın 130uncu maddesinde, Türkiyede üniversiteler ya
devlet eliyle kurulur veya vakıflar aracılığıyla
kurulur.
Yine burada
yüzlerce örneğini yaşamışsınızdır, bütün
üniversiteler bir kanunla kurulur, vakıf üniversiteleri de bir kanunla
kurulur. E bu anlaşma onaylandıktan sonra, şayet yüce Meclis
onay verirse, Türk-İtalyan ortaklığı bir üniversitenin
hayata geçirilmesi için ayrıca bir kuruluş ya da teşkilat kanunu
yüce Meclise gelecektir. Bütün çerçeve orada belirlenecektir. Onu özellikle
bilmenizi istirham ediyorum.
Bundan önce de bu
Meclisten geçti. Türk-Alman üniversitesi kuruluşuna ilişkin
anlaşma imzalandı ve Türk-Alman üniversitesi kuruluşuna
ilişkin teşkilat kanunu yüce Meclise sevk edildi. Bunu
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, bir şey sorabilir miyim?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Şu soruları bir bitireyim. Yani
benim sistematiğimi lütfen bozmayın, bitireyim.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Buyurun.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Kanunun 7nci maddesinde, Sayın
Vuralın sözünü ettiği, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tahsis
edeceği bütçeden söz ediliyor. Bu, şu anlamda: Bütün bütçeleri Meclis
tahsis eder, yani bütçe kanunu demektir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bunda yorum olur mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yani, 2010 yılında hangi
üniversitenin, hangi kamu kuruluşunun, hangi kamu idaresinin ne kadar
bütçe kullanacağı bütçe kanununda belirlenir, burada müzakere
yapılır ve ocak ayından itibaren yürürlüğe girer; bu, bu
anlamdadır, yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisinin, gene yüce Meclisin,
yüce heyetin, Meclisin, faaliyetleri için tahsis ettiği bütçenin bir
kısmının bu üniversiteye tahsis edileceği anlamında
bir düzenleme değildir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru düzgün yazsalardı ya.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ama ben böyle anlıyorum, siz biraz
öyle anlıyorsunuz. Ben de söylediğim gibi olduğunu
anlıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Anayasada merkezî yönetim bütçesi diyor.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) E siz biraz farklı anlıyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani şimdi bu anlama geliyor
Anlamla sözleşme yorumu
olur mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Vallahi hukukçular tabii biraz farklı
düşünebilir, farklı olabilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu hukukla ilgili değil ki.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Her kanun metninin hukukla biraz
ilişkisi vardır, bu böyledir ama sizin burada, bu hususta, bu
tereddütte dile getirdiğiniz bu kaygılar, eminim ki teşkilat
kanun tasarısı hazırlandığında, yüce Meclise
geldiğinde giderilecektir. Şu hâliyle de bir engel yok ama şayet
varsa elbette ki buradaki müzakereler, buradaki eleştiriler de dikkate
alınmak suretiyle bizim mevzuatımıza tamamen uyumu
sağlayacak bir düzenleme gerçekleştirilecektir. Dolayısıyla
ben bu açıklamalarımla Sayın Işıkın, Sayın
Bulutun da sorularını cevaplamış oluyorum.
Teşekkür
ediyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, ortaklık, ortak bir
sermayeyle, masrafı paylaşmakla olur. Bütün yük bize, adı
İtalyanlara! Böyle ortaklık olur mu!
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Başka, detaylı maddeler de var,
sadece söylediğiniz maddeden ibaret değil. Elbette ki öğretim
üyesi temini vardır, öğrenci temini vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, ne temini? Yol masraflarını sadece onlar
karşılıyor. Aradaki farkı veriyorlar.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) - Öğrencilerin yarısı ÖSSyle
olacak, yarısı bunun dışındaki bir yöntemle
alınacak. Yabancı öğrenci kabul olunacak vesaire falan. Bu
konular çok ayrıntılı olarak teşkilat kanununda
görüşülecektir. Elbette ki Türkiye, bir başka ülkeyle kendi ülkesinde
bir üniversite kuruyorsa öncelikle kendi çıkarlarını koruyor ve
gözetiyor, nesillerin geleceğe yönelik olarak daha donanımlı
olması için bütün hassasiyeti ifade ediyordur. Yani bunun ötesinde
başka bir şey düşünülemez. Sanırım, bu çerçevede
teşkilat kanunu da geldiğinde Meclisimiz en iyi düzenlemeyi
gerçekleştirecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Dengesiz bir protokol.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yorumunuza katılmıyorum tabii.
BAŞKAN
Sayın Vural, ek bir şey mi söyleyeceksiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, şimdi, tabii, bu anlamda, şu anlamda, şu
anlamda, bu anlamda
Yani Anayasamıza göre, bizim görüşeceğimiz
2010 merkezî yönetim bütçesidir. Bunun başka bir şeyi yok ki! Yani
buna yanlıştır diyebilirsiniz. Yok şu anlama geliyor, bu
anlama geliyor
Şimdi, gerçekten, Sayın Bakan, o zaman
Efendim, kanun
gelecek... Ee bu sözleşme o kanunu bağlayan çerçeveyi ifade etmiyor
mu? Ediyorsa, o zaman, demek ki o kanunla buna aykırı bir şey
getiremeyeceksiniz. Gelemeyecekse, o zaman, bu ifadelerinizin hiçbirinin
anlamı yok.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) -
Hayır, hayır
OKTAY VURAL
(İzmir) - Yani Efendim, kanun gelecek, ayrıntılı olarak
düzenleyecek... Ben şimdi size soruyorum: Kanunla kurulan fakülteler,
kanunla kurulduğuna göre, üniversite senatoları bu fakülteleri
ortadan kaldırabilecek mi? İsmini değiştirebilecek mi?
Yapabilecek çünkü sözleşme bunu öngörüyor. Uluslararası
sözleşmeler de kanunun üstünde olduğuna göre Bunu uygula
kardeşim, uluslararası sözleşmem var. diyecek.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Şimdi, bakın
BAŞKAN
Sayın Bakanım, müsaade eder misiniz efendim.
Sayın
Vurala teşekkür ettikten sonra, bir iki arkadaşımız var,
ama sürede daralıyor arkadaşlar, ben onun için
arkadaşlarımıza kısa kısa söz veriyorum.
Sayın
Akkuş, buyurun efendim.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Değerli Bakanım;
şimdi burada öğrencilerle ilgili bir madde var. 6ncı maddede,
üniversitenin kabul edeceği öğrencilerin yarısı normal,
ÖSYMnin yapacağı imtihanlarla alınan sonuçlara göre
alınacak, diğer kısmı ise İtalyan liselerinden mezun
yahut okuduğu lisede İtalyanca dersi almış, ekstradan
İtalyanca dersi almış öğrenciler arasından seçilecek.
Ona da bir imtihan yapılacak. diyor ama şimdi düşünelim,
Türkiyede bir tane İtalyan lisesi var. Bu, o İtalyan lisesinden
mezun olacak çocuklara bir kapı aralamak anlamına gelmiyor mu? Yani
yarısı onlardan gireceğine göre -Türkiyede üç tane, beş
tane, elli tane, yüz tane İtalyan lisesi yok, İtalyanca eğitim
veren bir tane lise var- o zaman biz bu anlaşmanın bu maddesi ile o
öğrencilerin büyük bir kısmının âdeta imtihansız bir
şekilde üniversiteye kabulünü istemiyor muyuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, aslında Hükûmet adına bana göre yanlış bilgi
veriliyor. Burada devlet kurar kelimesi içinde, devlet ama devlet bir taraf,
bir de başka bir devlet var. Yani birinci yanlış
yapılıyor. İkincisi, anlaşmanın 3üncü maddesinde
-zaten üç tane fakülte kuruluyor- diyor ki: Maddede tanımlanmış
olan Komitenin önerisine istinaden üniversite Senatosu, fakültelerin
sayılarında ve isimlerinde değişikliğe hükmedebilir.
Yani fakülte kurulması kanunla olduğuna göre, o zaman bu getirilecek
kanunda da böyle bir yetkiyi alamaz. Yani bu gelecek kanun da, ileride
düzenlenecek kanun da bu anlaşmaya aykırı olamaz.
Anayasanın 90ıncı maddesine göre Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş olan uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir.
Dolayısıyla yerine gelecek kanun da bunu bozacak, buna
aykırı hükümler taşıyamaz.
Ayrıca, bu,
Türkiyeye çok, bütçesine de külfet getiriyor, İtalyanlara da hiçbir
külfet de getirmiyor. Onların öğretim görevlilerinin ücretlerini de
neredeyse biz ödüyoruz, otel paralarını da biz ödüyoruz gibi bir
anlam çıkıyor. Yani niye böyle bir ihtiyaç duyulmuş da, İtalyanlara
ne borcumuz var da bunlara böyle bir fakülte kurup da bazı
adamlarını getirip de İstanbulda güzel, bunlara seyahat ve
ikamet etmeyi zorunlu kılan neden nedir? Onu Sayın Bakan
açıklasın bakalım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, daha önce söz almış olan iki
arkadaşım var. Önce Sayın Bakana söz vereyim, cevap
hakkını kullansın, vakit kalırsa o arkadaşlara tekrar
söz vereyim.
Buyurun
Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
7nci maddede
sözü edilen bütçe
Bakın, değerli arkadaşlar, bizim zaten meri
hukukumuza göre, bütün kamu idareleri, millete ait olan kaynağı bütçe
kanununa göre kullanırlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tahsis
edeceği bütçe demek, bu anlamda doğru bir ifadedir, yani bütçeyi
Meclis tahsis eder. Bunun ötesinde başka bir idarenin bütçe tahsis etmesi,
kaynak tahsis etmesi söz konusu değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tahsisli bütçe bitti Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yani kanunda, yıllık bütçe kanununda
bu üniversite için ne kadar ödenek gerekiyorsa onu belirtecek, o kanunda ifade
edilecektir.
Öte yandan,
6ncı maddede, demin de aslında söz ettim, bu üniversiteye kabul
edilecek öğrencilerin yarısı ÖSYM yoluyla seçilecek,
yarısı da İtalyan liselerinde eğitim görmüş
öğrenciler arasından elbette ki bir başarı
sıralaması yapılmak suretiyle alınacaktır. Bu da son
derece doğaldır diye düşünüyorum. Türkiyede İtalyanca
eğitim-öğretim gören liseler vardır, o liselerde okuyacak
olanlar da büyük ölçüde Türk vatandaşıdır. Bu
çocuklarımız da bu yöntemle bu üniversitede yükseköğrenim alma
hakkına kavuşmuş olacaklardır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
Bozdağ, siz soru sormamıştınız, sizden başlayarak
diğer arkadaşlara geçelim.
Buyurun efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısı, bir uluslararası anlaşma. Tabii, Meclisin
uluslararası anlaşmalar üzerinde onaylama veya ret yönünde bir
yetkisi var ama bu anlaşmanın maddelerini iyi okuduğumuz zaman
birbiriyle irtibatı çok açık ama okunmadığında
sıkıntı var. Ben, 1inci maddeyi bir defa daha okumak isterim:
Taraflar, özellikleri izleyen maddelerde belirtilmiş olan, Türk ve
İtalyan dillerinde eğitim verecek bir üniversitenin, Türk
mevzuatına uygun olarak İstanbula kurulmasına karar
vermişlerdir. Yani kanunda yazanlar istisnalardır bu anlaşmada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, işte onu diyoruz. İstisna getiriliyor, imtiyaz
veriyoruz. Bu istisna yani.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Bunun dışındaki bütün koşullar, Türk
mevzuatına uygun olarak İstanbulda kurulmasına karar
vermişlerdir. Onun için herhangi bir sorun yoktur.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Ben Sayın
Bakanımdan, böyle bir üniversite kurulması hangi ihtiyaçtan
kaynaklanmıştır, onu öğrenmek istiyorum. Yine,
anlaşmanın giriş bölümünün son fıkrasında Türkiyede
bir Türk-İtalyan Üniversitesi kurulmasıyla ilgili olarak
aşağıdaki hususlarda anlaşılmıştır.
deniyor.
Şimdi,
fakültelere bakıyoruz, bu fakültelerin ilgili bölümleri şu anda
üniversitelerimizin birçoğunda zaten açık. Sadece İtalyan dili
ve kültürü var, o bölümlerde de eğitim-öğretim veren
üniversitelerimiz var. Dolayısıyla fakültelerin isimlerini
değiştirme, sayılarını artırma veya azaltmada
yetkili ama Sayın Vuralın da ifade ettiği gibi master ve
doktora programı verecek bir enstitü burada zikredilmemiş
durumdadır. Dolayısıyla çalakalem hazırlanmış bir
anlaşmayı bence Millî Eğitim Komisyonuna geri gönderip iyice
tartıştıktan sonra Meclisten geçirmenin daha yararlı
olacağına inanıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Sayın Başkanım, Millî Eğitim
Komisyonu görüştü mü acaba bunu?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hayır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani bu konuda, raporda, Sayın Başkanım,
Komisyona havale var ama Komisyonun ne yaptığına ilişkin
hiçbir bilgi yok, yani gelmemiş.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, Komisyonun görüşü var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, Komisyon görüşsün, orada
arkadaşlarımız tavsiyelerde bulunsunlar.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım, son söyleyeceğiniz cümleleri alayım
efendim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu bir anlaşma, uluslararası bir anlaşma.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Yanlış bir anlaşma.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bu anlaşmanın onayına
ilişkin bir tasarı var. Ben demin de cevaplandırırken ifade
ettim, bu üniversitenin faaliyete geçebilmesi için bir kuruluş kanunu
taslağı hazırlanıyor. O taslak elbette ki Millî Eğitim
Komisyonunda ve gerekmesi hâlinde Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecek,
yüce Meclise gelecektir. Onun için, buradaki maddelerle birlikte veyahut da
bugün kabul edeceğiniz onay kanunuyla birlikte Türk-İtalyan Üniversitesinin
hayata geçirilmesi diye bir durum söz konusu değil, bir teşkilat
kanunu çıkacak. Bunu bilmenizi özellikle rica ediyorum.
Hangi ihtiyaçtan
kaynaklandı? Yani ilginç bir soru. Bakın, Türkiyede Galatasaray
Üniversitesi var, Türk-Alman Üniversitesi var, benzer üniversiteler var. Biz
dünyayla, dünya ülkeleriyle çok yoğun bir ilişki içerisindeyiz. Bu
çerçevede İtalyanlarla birlikte, çerçevesi burada belirtilmiş ve daha
sonra kuruluş kanununda detaylarının yer alacağı bir
üniversite kurulması ülkemiz çıkarları açısından uygun
görülmüştür.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut,
ekleyeceğiniz herhangi bir şey var mı efendim? Bir
dakikalık süremiz var.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Var efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Efendim, yapılan bu anlaşma, sanki mağlup
olmuş bir ülkeye dayatılmış bir anlaşma. Ülkenin
şartları ilgili teknik komisyonlarda görüşülmeden
gelişigüzel hazırlanmış bir anlaşma. Bu çerçeve
çıkacak olan yasayı bağlıyor. Bütün masraflarını
Türkiye karşılıyor. İtalyan Lisesi mezunu
öğrencilerden yarı öğrencisini alıyor. Diğer
öğrencilere yapılan bir haksızlık değil mi bu?
Diğer, normal lise mezunu öğrenciler de aynı hakka neden sahip
değil? Madem eğitimde birlik var kanunen Türkiyede, bu birliği
ve eşitliği, hakkaniyeti bozan bir anlaşma, yanlış
yapılmış bir anlaşma; düzeltilmesi gerekir, yeniden gözden
geçirilmesi gerekir. Millî Eğitim Komisyonu üyelerinin, öyle tahmin
ediyorum, hepsinin çekincesinin olduğunu düşünüyorum çünkü çok
yanlış, tepeden aşağıya yanlış. Doğru
madde bulmak için iktidar mensupları yer arıyorlar ama herkesin
yanlışlığında bunun birleştiği
düşüncesindeyim. Böyle bir anlaşma yanlış efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı
.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım Sayın Genç.
Evet,
sorularımızı cevaplandıran Sayın Bakana ve
katkıda bulunan diğer milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
416 sıra
sayılı Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Sayın
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İTALYA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ
ARASINDA
TÜRKİYEDE BİR TÜRK-İTALYAN ÜNİVERSİTESİNİN
KURULMASINA
DAİR
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 12
Kasım 2008 tarihinde İzmirde imzalanan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiyede Bir
Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili
Engin Altay.
Sayın Altay,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir
uluslararası anlaşmada gördüğümüz bazı çekincelerden
dolayı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Sayın
milletvekilleri, biz, tabii ki ülkemizde eğitim alanında
yapılacak her türlü girişimin
yanındayız ve bunu her zaman destekleriz. Bunda bir tereddüt
yok. Neticede, burada Meclisimizin çıkardığı -her ne kadar
adı kanun da olsa- bir uluslararası anlaşmanın uygun
bulunup bulunmayacağıyla ilgili bir tasarrufumuz söz konusu olacak.
Ben her vesileyle her zaman söylüyorum, bu kuvvetler
ayrılığı prensibini çok ihlal ediyoruz bu Mecliste zaman
zaman. Yürütmenin icraatlarına elbette saygımız var ama yasama
organı yürütmenin tasdik mercisi değildir.
Şimdi,
deminden beri iktidar partisinin grup yöneticileriyle de orada istişare
ediyoruz. Belli ki, aslında onların da bu anlaşmanın
metniyle ilgili, yazım tekniğiyle ilgili kafaları
karışık ama deniyor ki: Efendim, bizim bu anlaşma üzerinde
tadil yetkimiz yok. Onaylayıverelim gitsin. Sayın milletvekilleri,
hiç böyle bir şey olur mu? Eğer Meclisimiz bu anlaşmayı,
milletvekillerimiz bu anlaşmayı ulusal çıkarlarımız
bakımından, mali çıkarlarımız bakımından
yeterli bulmuyorsa, uygun görmüyorsa bunu onaylamamalıyız. Kaldı
ki -biraz sonra belirteceğim- anlaşmanın 12nci maddesi de buna
imkân veriyor. Bir tadil fırsatı koymuş 12nci madde. Bizim
Hükûmetimiz, Hükûmetimizin sayın bakanları gittikleri yerlerde
anlaşma yapsınlar, bir itirazımız yok ama bu
anlaşmayı yaparken lütfen, bir kere şu yürürlükteki Anayasaya
dikkat etsinler, bizim yürürlükteki kanunlarımıza bir dikkat
etsinler, bir baksınlar, bir göz atsınlar. Yani göz göre göre de
Efendim, biz bu anlaşmayı yaparız, Meclis de onaylar. Bu,
kabul edilebilir bir mantık değildir.
Altını
çizerek söylüyorum: Biz üniversitenin kurulmasına karşı
değiliz ama bu, bir kere ne olduğu belli olmayan bir üniversite.
Bizim yürürlükteki mevzuatımız, Anayasamız,
kanunlarımız iki tane üniversite modeli koymuş önümüze: Bir,
devlet üniversitesi, bir de vakıf üniversitesi.
Ben, şimdi,
sayın milletvekilleri, size soruyorum: Bu ne üniversitesi? Devlet
üniversitesi mi, vakıf üniversitesi mi? Bir iktidar partisi sözcüsü
gelsin, buna samimiyetle, inanarak bir cevap versin ama inanarak cevap versin.
BAŞKAN
Sayın Altay, beş on
saniyenizi rica edebilir miyim?
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Çeşitli İşler (Devam)
2.- Kosova Parlamentosu üyelerinden oluşan
milletvekili heyetine Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Kosova Parlamentosundan bir milletvekili
heyeti şu anda Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine
Meclisimiz adına Hoş geldiniz. diyoruz. (Alkışlar)
Buyurun efendim.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Türkiyede Bir Türk-İtalyan
Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/672) (S. Sayısı: 416) (Devam)
ENGİN Altay
(Devamla) Ben de Kosovadan gelen parlamenter meslektaşlarıma
Hoş geldiniz. diyorum.
Şimdi, bu
önemli bir konu, ilk defa olan bir şey, yeni bir model. Hükûmet şu
nezaketi gösteremez miydi: Çıkıp bir Hükûmetin temsilcisi burada
-mümkünse Millî Eğitim Bakanı, değilse herhangi bir sayın
bakan- bu konuda yüce Meclisi bilgilendiremez miydi? Bu
yapılmamıştır. Yani Meclise Hükûmet hak ettiği
saygıyı lütfen göstersin. Tarihte, cumhuriyet tarihimizde ilk defa
bir şey getiriyorsunuz, hiç karşılaşmadığımız,
görmediğimiz bir şey getiriyorsunuz ve Hadi, bunu iki dakikada
geçiriverin. Tekrar ediyorum, burası noter değil, burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Şimdi,
Sayın Bakan dedi ki: Bunun kuruluş ve teşkilat kanunu geriden
gelecek. Şimdi, uluslararası anlaşmada, altına imza
attığınız anlaşmaya aykırı bir kuruluş,
teşkilat kanunu getirebilir misiniz? Getiremezsiniz.
Şimdi, gene
Anayasa -geçen ben de atladım- 90ıncı madde, hakikaten
uluslararası anlaşmaları da Anayasa Mahkemesine getirmemize
imkân vermiyor. Ee, siz diyorsunuz ya hep Yapıcı muhalefet
Yapıcı muhalefet
Alın size bir yapıcı muhalefet
örneği sayın milletvekilleri! Biz diyoruz ki: Gelin, bunu çekin.
Anlaşmanın 12nci maddesi de bir tadil imkânı veriyor. Biraz
sonra söyleyeceğim çekinceleri, aleyhimize olan çekinceleri Sayın
Bakan Ali Babacan düzeltsin, getirsin biz de memnuniyetle kabul oyu verelim.
Ee, kötü mü söylüyoruz? Ha, Yok, biz bunu getirdik, sayısal
çoğunluğumuz da var, geçiririz gider. İşte, o zaman ulusal
çıkarlarımıza aykırı iş yapmış
olursunuz, milletvekili yemininize de sadık kalmamış olursunuz.
Benim söylediğim budur.
Bakın,
şimdi çekinceler. Çekince girişten başlıyor.
1) Gerekçede,
İtalyanca eğitim verecek bir üniversite
yazmışsınız, ama anlaşmada Türkçe ve İtalyanca
diyor.
2) 3üncü
maddede, senatolara fakülte sayısını ve isimlerini
değiştirme yetkisi veriyorsunuz. Yani anlaşmada diyorum,
imzaladığınız anlaşmada. Fakültelerin nasıl
kurulacağı Türkiyede bellidir.
Şimdi, kabul
edilecek öğrencilerle ilgili bir hüküm, 6ncı maddede diyor ki
anlaşma: Yüzde 50sini -yani yarısını- ÖSYMnin ÖSS
üzerinden yerleştireceği öğrencilerden alacağız, öbür
yarısını da İtalyan liselerinden ve ek yabancı dil
olarak İtalyanca almış öğrencilerden ÖSSden
alacakları düşük bir taban puan sonrasında
yapacağımız özel bir sınavla alacağız. Bu bir
ayrıcalıktır, eşitlik ilkesine de
Çok makul,
mantıklı değildir bu. Kaç tane İtalyan lisesi var Türkiyede?
Bilen var mı?
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Bir tane.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bir tane İtalyan lisesi için şimdi üniversite mi
yapıyorsunuz? Böyle şey olur mu? Yani, İtalyadaki
meslektaşıyla, Berlusconiyle Sayın Başbakanın çok
özel ailevi dostluğundan dolayı, hatıra binaen bir üniversite mi
kuruluyor burada? Böyle bir şey olabilir mi? Parlamento, Türkiye Büyük
Millet Meclisi -her vesileyle Meclis Başkanlarımız Bu gazi
Meclis diye başlar 1 Ekimde- böyle bir şey yapabilir mi sayın
milletvekilleri? Bir eğitimci olarak ben bunu yanlış görmesem,
çıkıp burada buna karşı olabilir miyim? Rica ederim. Biraz
aklıselim rica ediyorum. Hakikaten söylüyorum, ettiğimiz yemine
sadakat rica ediyorum. Çok şey mi istiyorum? Şimdi, bu
yanlış.
Bakın, 7nci
maddede Türk tarafının katkıları yazılmış ve
bütün arsası, taşınmazı, altyapı
masraflarını üstleniyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tahsis
edeceği bir bütçe öngörüyoruz. Böyle bir şey var mı? Yani,
Türkiye Büyük Millet Meclisi merkezî bütçeyi onaylar ya da onaylamaz. Türkiye
Büyük Millet Meclisi ilk defa bir üniversiteye bütçe tahsis edecek. Bunun bana
mantığını kim
Diyeceksiniz ki şimdi, efendim
yazım tekniği bakımından öyle olmuştur, bu
aslında merkezî yönetim bütçesinden olur. İyi ya, biz de onu
söylüyoruz zaten. Yazım tekniği de yanlış olmayan bir
uluslararası anlaşmayı onaylamış olalım biz.
Bakın,
İtalyan Hükûmetine getirilen yükleri isterseniz size okuyayım da
belki o zaman sağduyu galip gelir.
İtalyan
üniversitelerinin onayını müteakiben, dersleri verecek olan
öğretim personelinin teminiyle bahse konu personelin yol giderleri ile ücretlerindeki
olası farklılıkları
Yani, İtalyadan gelecek
hocaların yol giderlerini ve ücretlerini de biz vereceğiz de adam,
oradan, beğenmezse Venedikteki, Romadaki hoca Bu bana yetmez. derse,
ek farkı İtalya verecek. Mali kaynakların
ışığında didaktik ve bilimsel araçlar gereçleri temin
edecek
Bir de 5. maddede yer alan Komitenin İtalyan üyelerinin seyahat
masraflarını
5inci maddede, İtalyadan 5 kişi,
Türkiyeden 5 kişi bu üniversitenin yürütme komitesi olacak
Yani,
lütfetmişler, bu üniversite komitesinin İtalyan üyelerinin yol
masraflarını da İtalyan hükûmeti üstleniverecek. Yani,
lütfetmişler! Hesabı ödedikten sonra biz bahşişi de öderiz!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Üstü
kalsın!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ne gerek var yani onu da buradan çıkaralım!
Şimdi,
sayın milletvekilleri, şekil bu, manzara bu. Daha farklı,
arkadaşlarımızın da söylediği çekinceler var.
Bakın, şimdi ben size 12inci maddeyi okuyayım Anlaşmadan:
İşbu Anlaşma süresiz olup, her an için diplomatik yollar ile
tadil edilebilir veya feshedilebilir. 12nci madde, Anlaşma. Ben diyorum
ki: Feshetmeyelim, tadil edelim. Büyükelçilikler nezdinde devreye girilsin,
yenilensin, tanzim edilsin -bakanlar sık sık buluşuyor,
Başbakanlar sık sık buluşuyor -bu yeni şekline göre,
ulusal çıkarlarımızla eşitliği muhafaza ederek bunu
düzeltelim.
Biraz önce bir
sayın milletvekilim söyledi. Bakın, Türkiyede kaç İtalyan
lisesi var? Bir bir dendi, bir iki dendi. Gelin, bunu İtalyada
kuralım, yani Türkiye daha kazançlı çıkar. Bir sürü Türk
öğrencimiz orada da okuyabilir, oradaki Türk çocukları okuyabilir,
daha çok gelişir, eder; şudur, budur, daha iyi bilim üretirler,
İtalyan kültürü alınır, verilir. Biz burada
kuracağız...
Ben bu
Anlaşmanın -tekrar altını çizerek söyleyeyim- ulusal
çıkarlarımıza çok uygun olduğunu düşünmüyorum,
yanlış buluyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun. Konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Anlaşmanın girişinden itibaren, eşit temsilden
başlıyor ama sadece temsili eşit, külfeti tamamen bize ait ve
Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı,
insanlarımızın bu üniversiteye girişiyle ilgili çok istisna
bir gruba çok özel ayrıcalık tanınacak ve âdeta üniversite
diploması temin edilecek, pazarlanacak bir müesseseye benzetiyorum bu
üniversiteyi ve bu sebeple doğru bulmuyorum; yanlıştır,
Anayasaya aykırılık bakımından
tartışmalıdır, bizim de Anayasa Mahkemesine gitme
şansımız yoktur.
Tekrar
vicdanınıza sesleniyorum, tekrar ettiğiniz yemini
anımsatıyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mehmet Sağlam.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi Türkiye ile
İtalya arasında Türkçe ve İtalyanca eğitim yapacak olan bir
üniversitenin kurulmasıyla ilgili konuyu konuşuyoruz. Bu bir
anlaşma, yani İtalyan Hükûmetiyle Türk Hükûmeti arasında
dışişleri bakanlarının imza ettikleri bir anlaşma
ve 12nci maddesine göre de her zaman karşılıklı nota
teatisiyle veya yeniden görüşme talebiyle bu anlaşmanın
çeşitli yerleri de yine o anlaşmaların muhatapları
tarafından değiştirilebilecek durumda. Asıl, üniversitenin
kurulmasıyla ilgili 1inci maddedeki çok açık bir biçimdeki şu
hüküm çok önemli: Türk mevzuatına uygun olarak İstanbulda
kurulmasına karar vermişlerdir. Şimdi, Türk mevzuatında
üniversitelerin kurulmasının yolu belli. Mutlaka vakıf
üniversitesi de olsa, devlet üniversitesi de olsa Yükseköğretim Kurulunun
hazırlayacağı bilgilerle ve Millî Eğitim
Bakanlığının hazırlayacağı bir kararnameyle
Bakanlar Kuruluna geliyor ve kanun tasarısı olarak Millî Eğitim
Komisyonuna veya ilgili komisyonlara geliyor, orada görüşülüyor, Meclisin
alacağı kararla kanun hâline dönüştükten sonra üniversite
olabiliyor. Dolayısıyla, Türk mevzuatına göre bir üniversitenin
kurulması demek devlet üniversitesi ya da vakıf üniversitesi olarak kurulması
demek. Şimdi, bu üniversite ne üniversitesi? Çok açık bir biçimde
devlet üniversitesi olacak.
Şimdi, bizim
mevzuatımıza ters gibi gözüken bazı hükümler var. Mesela, 5
kişilik, iki taraflı 10 kişilik, 5er kişiden oluşan
komisyonlar kurmuş Bu komisyonlar senatoların
danışmanı gibi hareket eder. diyor. Hâlbuki bizim sistemimizde
üniversiteyi rektör, yönetim kurulu, senato
Mevzuatımıza göre
üniversite öyle işleyecektir ama İtalyanların da kendilerine
göre bir mevzuatı var. İkisini de birbirine mezcetmek için bu
anlaşmada daha geniş bir çerçeve ortaya konmuş ama mutlaka, bu
üniversitenin kurulmasıyla ilgili bir kanun tasarısının
gelmesi lazım komisyonlara, Meclisimizde üzerinde
çalışılarak kanun hâline getirilmesi lazım. Nasıl bir
kanun? Bir devlet üniversitesinin kurulmasına ilişkin hükümler. Yani
kaç fakülteden oluşacak, nerede kurulacak, bunun maddi kaynakları
nereden sağlanacak
Burada, Türkiye'nin sağlayacağı
şeyler İtalyan tarafının sağlayacaklarından biraz
daha fazla gözüküyor
ENGİN ALTAY
(Sinop) Rica ederim Sayın Başkan, Allah aşkına
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) -
ama üniversitenin bizde kurulacağını
kabul ederseniz, bu binaları da İtalyanların herhangi bir
anlaşmazlıkta sırtlayıp İtalyaya götüremeyeceklerini
de düşünürseniz, buradaki avantaj bizde.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, Türkiye topraklarını da böyle
sattınız!
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Efendim, müsaade buyurun.
Dolayısıyla,
bu üniversitenin ilk olmasından dolayı, bazı şeyler benim
de kulağıma aykırı geliyor ama mevzuat sırasında
yani üniversitenin kuruluş kanunu sırasında düzeltilemeyecek
şeyler değil. Bizim mevzuatımıza göre bir devlet
üniversitesi kurulacak.
Şimdi,
öğrencilerin alınmasıyla ilgili de bazı şeyler var.
İşte, İtalyan Lisesi mezunları veya İtalyancayı
seçmiş olan öğrencilerin, YÖKün tespit edeceği belli bir
puanın üzerinde olanları mülakat yoluyla alınabilecek
yarısı, yarısı da zaten İtalyan Lisesi veya
İtalyanca bilenler arasından alınacak. Şimdi, buna benzer
bir uygulama Galatasaray Lisesinde yapıldı. Uluslararası
anlaşmayla yapıldığı için, bizim mevzuatımızla,
orada fazla -bazı akademik arkadaşlarımızın haklı
olarak içlerine sinmedikleri gibi- bir kontenjan Galatasaray Lisesine
ayrılmışsa da Türkiyenin eğitimi dikkate
aldığınız takdirde bunun kimseye büyük bir zararı yok.
Yani, doğrudan doğruya Galatasaray Lisesini bitirmiş veya en
azından yabancı dili o düzeyde öğrenmiş olan
insanların yabancı dilde eğitim yapan bir üniversitede daha
kolay başarılı olacakları düşünülerek
yapılmış bir uygulama. Özellikle önümüzdeki dönemde bir de
Türk-Alman üniversitesiyle ilgili böyle bir teklif yine önümüze gelecektir.
Biraz da bu, Avrupaya Türkiyenin biraz daha yakınlaşması
anlamında belirli noktalarda merkez olduğunuz zaman
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O, daha evvel kanunlaştı.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Daha evvel kanunlaşmış, bunu ben
bilmiyordum doğrusunu isterseniz ama bir örneği olarak ona da
bakılabilir. İlk defa bizim üniversitelerimizin
alıştığımız bazı kurumlarından
farklı bazı kurumlar var çünkü iki devletin mevzuatını
birleştirmeye çalışıyorsunuz. O anlamda belki özellikle
kanun teklifi olarak, üniversite kuruluş kanunu teklifi olarak önümüze
geldiğinde gerek komisyonlarda gerekse burada, bunun, bizim
mevzuatımıza göre uydurulması, ona göre yapılması
mümkündür. Arkadaşlarımızın tedirginliğini
anlıyorum, samimi olarak anlıyorum; benim de bazı
mülahazalarım var bunun üzerinde ama Türk mevzuatına göre kurulacak
üniversite geldiği takdirde bunu bizim mevzuatımıza göre
kuracağız, başka bir yolu da yok.
O bakımdan,
arkadaşlarımız müsterih olarak buna oy verebilirler, bu bir
anlaşmadır. Türkiye Hükûmeti, bunu, her zaman
karşılıklı olarak da, tek taraflı olarak da
değiştirebilir ama asıl üniversiteyi kuracak olan mevzuat
geldiğinde, arkadaşlarımızın mülahazalarını
da dikkate alarak bir kanun çıkarmamızda
ENGİN ALTAY
(Sinop) Komisyonda görüşeceğiz!
MEHMET
SAĞLAM (Devamla)
ve o şekilde bir üniversite kurulmasında ben
de fayda görüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın
Osman Durmuş.
Sayın
Durmuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına kanunun bütünü
üzerinde söz alacaktım, geciktiğim için özür diliyorum; şu anda
maddeyle ilgili görüşlerimi ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasamızın
130uncu maddesi, Yüksek Öğretim Kanununun 4üncü maddesi, Tevhidi
Tedrisat Kanunu Sayın Bakanım bu üniversitenin kuruluşuna cevaz
vermez. Türkiye Cumhuriyetinde üniversiteyi devlet kurar ya da devletin izin
verdiği vakıflar kurar. Yabancı bir üniversitenin bu ülkede
kurulması hâlen meri Anayasa ve kanunlar çerçevesinde mümkün değildir.
Kişisel
olarak benim bilgimi sorarsanız, benim, iş birliği hâlinde know
how üretecek yüksek teknoloji üniversitelerinin Türkiyede kurulmasıyla
ilgili beklentilerim var. Ama mevcut Anayasayı değiştirmezsek,
2547yi değiştirmezsek, Tevhidi Tedrisatı
değiştirmezsek siz ikili anlaşma adı altında
Türk-İtalyan üniversitesini kurarsınız ama Anayasayı ihlal
etmiş olursunuz, yasaları ihlal etmiş olursunuz. Gelin ilgili
yasalarda düzenlemeler yapalım.
Bakın amaç
bölümü var, yükseköğretimin amaç bölümü. Siz bir kere gerekçede yanlış
yapıyorsunuz. Gerekçede diyorsunuz ki: Dili İtalyancadır.
Birinci rauntta siz bu üniversiteyi Türk-İtalyan üniversitesi olarak
kurmuyorsunuz, İtalyan-Türk üniversitesi olarak kuruyorsunuz. Dili Türkçe
değil, İtalyanca. Sonra açıklamalarda, maddelerde
İtalyanca da olabilir, Türkçe de olabilir. diyorsunuz, Anayasanın
eşitlik prensibini ihlal ediyorsunuz, İtalyanca bilenlerin mülakatla
bu üniversiteye gireceğini söylüyorsunuz. Hâlbuki Türkiyeye
dışarıdan gelen öğreniciler Türkçe sınavını
başarmaları hâlinde mülakatla girebilirler. Burada hükümran olan ülke
Türkiyedir. Hükümran olan ülkenin diliyle mülakatla girecekken,
İtalyanların diliyle girecek. Hatta burada İngilizce
eğitim de verilebilir. diyorsunuz. Verilebilir ama başta tüm
kuralları altüst eden
Yani Sayın Başbakan İtalyaya
gitmiş, bir sofra yarenliği sırasında Berlusconiye bir söz
vermiş, Anayasayı da ihlal ediyoruz, 2547yi de ihlal ediyoruz
1924
yılında çıkan Tevhidi Tedrisat Kanununun amacı sadece
tekke, zaviye, medreseleri kapatmak değildi; yabancı
okullarını, liseleri, kolejleri, ajan okullarını
kapatmaktı, Merzifon Kolejini kapatmaktı; o tedbir o gün onun için
alındı.
1972de özel
üniversiteler kuruluşuna izin verilince bu Tevhidi Tedrisat Kanunu
delindi. Delindi ama Yükseköğretimin amaçları maddeleri
sıralandığında, orada çok ciddi maddeler önümüzde duruyor:
Öğrencilerini;
ATATÜRK
İnkılapları ve ilkeleri doğrultusunda ATATÜRK
milliyetçiliğine bağlı, İtalyan milliyetçiliği var
canım! Nerede Atatürk milliyetçiliği? İtalyan üniversitesi bu.
Türk milletinin
milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan,
Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan, insan İtalyanca
eğitim almaz; İtalyancayı öğrenir, İngilizceyi
öğrenir ama müfredat dilini İtalyanca asla kabul etmez ama siz bunu
getiriyorsunuz.
Toplum
yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile,
ülke ve millet sevgisi ile dolu, Burada kişi yararı var, başka
ülke yararı var, kişinin bir İtalyan üniversitesinde okuma
yararı var. Ülke yararı nedir? Siz, İtalyada bulunan bir
teknolojiyi, bir yüksek teknoloji üniversitesi ya da teknik bir üniversite
iş birliğiyle kurarsınız, O teknolojiyi getirecek.
dersiniz. Bunların hiçbiri yok. İtalyan dili edebiyatı,
arkeoloji
Yani ben bu
kanunu Milliyetçi Hareket Partisi adına destekleyemem ama siz Anayasada
gerekli düzenlemeleri yaparsanız, 2547de gerekli düzenlemeleri
yaparsanız, gelin Türk-Alman üniversitesi kuralım, Türk-Amerikan
üniversitesi kuralım, İngiliz, İtalyan kuralım; hiçbir
sakıncası yok ama önce, amaç ve hedefleri net ortaya koymamız
lazım. Biz burada amaçları da bir tarafa atıyoruz, hedefleri de
bir tarafa atıyoruz. Sağ olsun, İtalya bize dost
davranıyor, Başbakanımızı iyi ağırlıyor,
hadi bir üniversite kuralım. Böyle bir şey olabilir mi? Bu kabul
edilebilir mi?
Türkiye'nin yurt
dışında Manas Üniversitesi var, Türk dünyasında
kurduğumuz üniversiteler var; tamam, onu anlarım. Hatta
Türkiye-Gürcistan iş birliği var. Bakın -Batılı bir
ülke- Gürcistan tıp fakültelerinde okuyan öğrenciler üçüncü
sınıftan sonra Hacettepe Üniversitesine gelip tahsillerini ikmal
edebiliyorlar. Bu bir dostluktur. İtalyanlarla da dostluk kurabiliriz.
İtalyan üniversitesine prensipte karşı çıkmıyorum.
Türkiye'nin mevcut konumu buna uygun değil, Anayasayı
canınızın istediği gibi delemezsiniz, Bu uluslararası
anlaşmadır, nasıl olsa Anayasa Mahkemesinden dönmez.
diyemezsiniz
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Anayasa Mahkemesine gidilmez.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla)
Gidilmez. diyemezsiniz. Bunu derseniz Anayasayı delmeyi
alışkanlık hâline getirirsiniz. Gelin yanlıştan
dönelim. Bizim İstanbul Milletvekilimiz Sayın Melene ben rica ettim
Amerikalılar Türkiyede bir teknoloji üniversitesini Türk
üniversiteleriyle birlikte kurabilirler mi
Bakın, 1933
üniversite reformunda Reşit Galipi rahmetli Atatürk İsviçreye
gönderdi, oradan Musevi orijinli öğretim üyeleri getirildi ve 33 reformu
onlarla yapıldı. Onlara bir direktif verdi Mustafa Kemal: Dört
yıl içinde Türkçeyi öğreneceksiniz. dedi. Bugün Medeni Kanunumuz,
Borçlar Kanunumuz, Ticaret Kanunumuz, modern tıbbın
uygulaması, birçok şeyi onların sayesinde öğrendik.
İtalyan bilim adamlarına karşı değiliz.
Uluslararası
arenada belirgin, öne çıkmış, bir bilim alanında Türkiyeye
ciddi bir üniversite kurulacağına dair işaretler de vermiyorsunuz
Sayın eski Bakanım. Burada bahsedilen fakültelerin, mesela,
heykeltıraşlık bölümünde bir heykel yapılsa Melih Beyin
önünde o heykeli nasıl koruyacağız? Kampus içine Melih Beyi
sokmamak lazım. Dolayısıyla, gelin iyi şeyler yapalım,
sofra yâreni babından Tayyip Bey istiyor, haydi çıkaralım
Yok
öyle şey, olmaz böyle bir şey!
Türkiye'nin
modern üniversitelere ihtiyacı var. Türkiye üniversitelerinin kendi
kendini yeniden reforme etmeye ihtiyacı var. Türkiyede pratik uygulamalar
iyi değil. Biz ilk defa tıp fakültelerinde yapıyorduk, ben
tıp fakültelerindeki pratiği bile yeterli bulmuyorum. Niçin bizim
mühendislik fakültelerinin öğrencileri kâğıt üzerinde staj
yapar; niçin sanayinin içinde eğitim yapmaz; sanayi-üniversite iş
birliği niçin ciddi olarak yapılmaz, buna kafa yoralım.
İtalyanın Torino kentindeki sanayi Türkiyeye gelecek mi?
Hayır. Bize teknokent kursunlar, o yolla bir girişimde
bulunalım. Hayır, İtalyan dili-edebiyatı
öğrenecekmişiz, arkeoloji öğrenecekmişiz, sosyal bilimlerde
eğitim verecekmişiz! Bunlar doğru değil. Floransaya da
gidersiniz, Bolognaya da gidersiniz, orada eğitim de yapabilirsiniz.
Öğrencilerimiz İtalyaya gidiyor ikili anlaşmalar çerçevesinde,
eğitim de alıyorlar.
Ama her
şeyde olduğu gibi bunu da oldu bittiye getiriyorsunuz. Burada da
ciddi bir hazırlığınız yok. Beden, zihin, ruh, ahlak
ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde
gelişmiş gençleri nasıl yetiştireceksiniz?
Türkçeyle bilimi
anlamak farklı bir şey, yorumlamak farklı bir şey,
kavramlar arası ilişkiyi kurmak farklı bir şey. Yeni
öğreneceğiniz bir dille siz pozitif ilim, matematik teoremlerini
çözeceksiniz! İnandırıcı olamazsınız. Nitekim
Türkiyede bunun örneklerini görüyoruz. Orta Doğu Teknik Üniversitesine
yüksek puanla giren bir öğrenciyi Siyasal Bilgilerden mezun olan
öğrenciyle mukayese ettiğinizde Mülkiyeden çıkan daha
başarılı oluyor, öbürü yavaşlamış oluyor. Niçin?
Türkçe düşünmenin, Türkçe anlamanın, Türkçe savunma yapmanın
becerisi
Yeni bir dil öğrenmek ve öğreneceğiniz dil üzerinden
eğitim yapmak sizi yavaşlatıyor, 8 kat yavaşlatıyor.
Bilimsel araştırmalar yapılmış.
Bu teklifteki
dilin İtalyancası da yanlış, üniversite kuruluşundaki
-ben son dakikada dinledim- CHP sözcüsü arkadaşımın
söylediği tavizler de yanlış.
İtalyanın
bize burada getireceği ne var?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Külfet!
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Bir şey getirmesi lazım. Ne getirecek? Müsaade edin de
biz çocuklarımızın cebine para koyalım İtalyaya
gönderelim, İtalyancayı da orada öğrensinler, bilimi de orada
öğrensinler. Bu fakültelerin de bize getireceği bir şey yok.
Ciddi fakülte
kuracaksanız Anayasada gerekli değişiklikleri yapın; biz
de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Türkiyeye yeni, modern,
Batılı anlamda, en yeni bilgiyi, know-howu üretecek üniversiteler
kuruluyor diye Anayasa değişikliklerine, eğer şartlar,
hedefler ve amaçlar düzgün ortaya konursa, o zaman destek veririz.
Burada söz
verdiniz, sonra caydınız. demeyin. Hedefleri, amaçları
doğru koyun, biz de o zaman destek verelim diyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Sayın Başkanım, bitiriyorum selamlayıp.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Durmuş.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) - Bu vesileyle uluslararası ortaklıklar hâlinde üniversite
kurulması anlayışına Evet ama mevcut şartlar
düzeltilmeden böyle bir girişimde bulunmaya Hayır diyor,
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Hükûmet
adına Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu anlaşmanın herhangi bir sözcüğünü
diğerlerinden ayırt ederek ele alırsak söylenenlerden çok daha
fazla şeyler söylenebilir. Örneğin, Türk-İtalyan üniversitesi
değil de, Türkü bir yana bırakıp İtalyan üniversitesi
dersek çok farklı şeyler söyleyebiliriz. Ama bunu bir bütün olarak
değerlendirmek gerekir ve birkaç arkadaşımın bu konu
üzerinde görüşlerini ifade ederken değindikleri anlaşmanın
1inci maddesini iyi özümsemek gerekir diye düşünüyorum. Kurulacak olan
üniversitenin Türk mevzuatına uygunluğuna vurgu
yapılmaktadır. Bu bir kere şaşmaz bir ölçü. Bu üniversite
faaliyete geçerken Türk mevzuatı gözetilecek. Ne var mevzuatta? Anayasa
var, Yüksek Öğretim Kanunu var. Elbette ki kanunla kanun
değiştirebilirsiniz ama Anayasanın 130uncu maddesini gerek
anlaşmalarla gerek kanunla değiştiremeyeceğinize göre
130uncu maddeye uygun bir üniversite faaliyete geçecektir.
Sorulara cevap
verirken ifade etmeye çalıştım, bir kez daha vurguluyorum ve
altını kalın bir şekilde çiziyorum: Bu üniversite,
Türk-İtalyan üniversitesi Anayasanın 130uncu maddesinde
tanımlandığı üzere bir devlet üniversitesi olarak faaliyete
geçecektir.
Değerli
arkadaşlar, buna benzer uygulamalar ülkemizde var, Galatasaray
Üniversitesi var; gene yüce Meclisin çok yakın zamanda 5849
sayılı Kanunla onayladığı Türk-Alman Üniversitesi
kurulmasına ilişkin uluslararası anlaşma var.
Bakın,
Türk-Alman üniversitesinin de anlaşmanın imzalanmasıyla
faaliyete geçmiş, kurumsal bir yapıya dönüşmüş hâli söz
konusu değil. Öyle bir
üniversitenin faaliyete geçebilmesi için kanun çıkartılması
gerekir. Nitekim, cumhuriyet Hükûmeti ekim ayında Türk-Alman Üniversitesinin
kurumsallığını, kuruluş kanunu içeren
tasarıyı Meclise sevk etmiş ve bu tasarı da
sanırım Millî Eğitim Komisyonundadır.
Gene Türkiyede
İstanbul Teknik Üniversitesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
arasında eğitim-araştırma konusunda yükseköğretim
düzeyinde müessese kurulması, Orta Doğu Teknik Üniversitesiyle Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti arasında aynı çerçevede bir kampus kurulması
kararı alınmış. Kanunlarla bu anlaşmalar hayata
geçirilmiştir ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ODTÜ
arasındaki anlaşmanın onaylanması için kanun 2001 tarihinde
yüce Meclisten geçmiştir. Bunları özellikle ifade etmek istiyorum.
Niçin böyle bir
üniversite kurulmasına ihtiyaç duyuldu? Bakınız, Türkiye'nin
ticaret hacmi son yıllarda, iktidarımız döneminde büyük bir
hızla artmaktadır ve İtalya ile Türkiye arasındaki ticaret
hacmi 20 milyar dolar düzeyindedir. Bu, çok önemli bir rakam. Yani 2003
yılından önce Türkiyede ticaret hacmini veyahut da ihracatın
40-50 milyar dolar düzeyinde olduğunu düşünürseniz, 20 milyar
dolarlık ticaret hacmi bir ülkeyle çok önemli bir durumdur ve Türkiyede
şu anda yedi yüz dolayında İtalyan firması faaliyette
bulunmaktadır. İtalyada da Türkiye firmaları var;
İtalyanlarla ortak, dünyanın değişik ülkelerinde
yatırım yapan Türk firmaları var; bütün bu alanlarda
çalışacak gençlere, yeni kadrolara ihtiyaç var.
Dolayısıyla,
İtalyanlarla Türkiye arasında böyle bir üniversitenin kurulması
hem gençlerimize imkân sağlayacak hem ticari faaliyetlerimizin daha etkin,
daha yoğun bir şekilde cereyan etmesine altyapı oluşturacaktır.
Bunları da
sizinle paylaşmak istedim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Madde üzerinde
başka söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Doğru, buyurun efendim.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Mevzuata uymayan
şekilde bir üniversite kuruyoruz. Ancak mevzuata uygun olacak şekilde
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Erbaa Meslek Yüksekokulu bünyesinde dört
yıllık sağlık meslek yüksekokulu kurulmasıyla ilgili
karar Üniversitenin senatosundan geçmiş ve Yükseköğrenim Kuruluna
gönderilmiştir. Ancak bu zamana kadar bir gelişme
olmamıştır. Okulun kurulmasıyla ilgili bir
çalışma var mıdır? Ne zaman Erbaaya, sağlık
meslek yüksekokulu açılacaktır?
Aynı
şekilde, Niksar ve Turhal ilçelerinde de böyle bir beklenti vardır.
Bunlarla ilgili de bir çalışma yapılacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
karşılıklılık ilkesi gereğince İtalyada
da bir Türk-İtalyan üniversitesinin kurulması planlanmakta
mıdır? Acaba aynı şartlarda Türk dili ve kültürünü
yaymayı, geliştirmeyi esas alan bir üniversiteyi İtalyan Meclisi
kabul edebilir mi?
İkincisi:
Kurulacak olan üniversitenin ülkemiz yükseköğrenim camiasına ne tür
bir katkısı olacaktır? Bu konuda bir şeyler söyleyebilir
misiniz?
Bir diğer
sorum: Anlaşmanın 9uncu maddesinde Taraflar özel sektörün
üniversiteye katılımını ve desteğini
sağlamayı taahhüt ederler. hükmü yer almaktadır. Acaba, özel
sektörden bu üniversiteye destek verecek birisi var mıdır? Devlet bu
taahhüdü nasıl verebilmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; tabii,
bir İtalyan üniversitesinin, Türkiyede İtalyanlar tarafından
kurulması uygun olurdu. Ama bakıyoruz burada her şeyini hemen
hemen Türkiye karşılıyor, ama adı Türk-İtalyan
Üniversitesi oluyor. Elbette ki, okumak isteyen gençlerimizin sayısı
bir hayli fazla. Daha önce bir istekte bulunmuş idim: Tarsus Üniversitesinin
kurulması. Biz tabii Tarsus gibi bir büyük şehrimizde üniversite
kurmak varken İtalyanlara âdeta hediye olarak bir üniversite kuruyoruz.
Bunun için diyorum ki Tarsusa da bir üniversite kurmayı düşünür
müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Ülkemizde yabancı devletlerin de üniversite kurmalarından şeref
duyarız ama neden Türk-İtalyan Üniversitesi? Acaba biz de
İtalyada İtalyan-Türk üniversitesi kurmak istesek İtalyan
Hükûmeti bizim alelacele bu tasarıyı çıkarmayla ilgili
yaptığımız gibi bu konuya sıcak bakarlar mı, bir
üniversite kurulmasına sıcak bakarlar mı? Uluslararası
ilişkilerde karşılıklılık ilkesine uygun olarak
biz de İtalyada bir Türk-İtalyan Üniversitesi kurma teklifi
yaptık mı, yaparsak İtalyanlar bize aynı desteği
verecekler mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmet
adına konuşan Sayın Bakan anlaşmanın 1inci maddesine
atıfta bulunarak Türk mevzuatına uygun olarak bu anlaşmanın
hayata geçeceğini söyledi. Sayın Bakana soruyorum: Bu
anlaşmanın 3üncü, 5inci, 6ncı, 7nci ve 8inci maddeleri Türk
mevzuatına uygun mudur?
Gene devamen,
üniversitenin kuruluşuyla ilgili kanun tasarısı getireceksiniz
Meclise, bu kanun tasarısını getirirken bu anlaşmanın
anlaşma metnine sadık kalacak mısınız? Anlaşma
metnine sadık kalmayacaksanız Sayın Babacan ve Sayın
Frattininin 12 Kasım 2008de attığı imzaların bir
önemi olacak mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakanım, mevzuatımızdaki son duruma göre,
bildiğiniz üzere üniversiteler sadece il merkezlerinde kurulabiliyor ancak
teknolojide ve iletişimdeki gelişmeleri gördüğümüzde ve
özellikle insanlarımızdaki eğitim anlayışındaki
değişmeleri gördüğümüzde de yine bir ihtiyaç belirdi. Bu da en
azından belirli bir nüfusa sahip ilçelerde, Fethiye, İskenderun,
Tarsus, Alanya, Akşehir, Yalvaç gibi birtakım ilçelerde de üniversite
kurulmasının önü açılacak mı? Böyle bir
çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben de çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğrunun sorularını tabii yazılı olarak
cevaplayacağız çünkü bir yazışmadan söz ediliyor, onun
nerede olduğunu benim bilmem mümkün değil. Sanırım
arkadaşlarımız yazılı olarak cevaplayacaklar.
Sayın
Işıkın İtalyada
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, anlaşılmıyor efendim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın Doğrunun sorularına
yazılı olarak cevap vereceğiz çünkü birtakım
yazışmalardan söz ediyor sorusunda. Tabii ki, takdir edersiniz ki, o
yazışmaları benim şimdi burada detaylı olarak size
ifade etmem mümkün değil.
Sayın
Işıkın soruları ve benzer sorular var. Özel sektör
katkısından söz ediliyor Verilecek mi? diye. Temennidir. Yani özel
sektörün katkı vereceğinin altının çizilmiş
olması çünkü bir şey değil. Elbette ki, Türkiyede mevcut
üniversitelere, mevcut eğitim kurumlarına özel sektörün katkı
verdiği gibi, kurulacak ve bundan sonra faaliyete geçecek eğitim
öğretim kurumlarına da sanırım ki hayırsever birçok
kişi ve özel sektör temsilcisi gerekli katkıyı verecektir.
İtalyanlar
kursaydı iyi olurdu. deniyor. Olurdu. Tek başına
kurmamışlar, o fırsatı vermemişiz ama birlikte
kuruyoruz.
Tarsusta ve
Fethiyede, benzeri ilçelerde, işte Yalvaçta üniversite kurulacak
mı?
Bakın
değerli arkadaşlar, biz, iktidarımız zamanında,
elbette ki sizlerin katkılarıyla, Türkiyenin 81 ilinde üniversite
kuruluşunu gerçekleştirdik. Bu, önemli bir fark.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu Meclisin tamamı destekledi.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ee, desteğinizle dedim,
desteğinizle dedim. Ben adil bir adamım, öyle şey yapmam.
Desteğinizle dedim. Yani izlerseniz, desteğinizle
Elbette ki Meclis
çıkarttı ama iktidarımız döneminde biz planladık,
getirdik; siz de katkı verdiniz, çıkarttık ve Türkiyenin 81
ilinde üniversite var. Özel üniversitelerle kamu üniversitelerinin toplamı
140 dolayında. Bu, önemli bir gelişme eğitim öğretim
konusunda. İnşallah, ileride, elbette ki bütçe imkânları ve
ihtiyaç durumu da dikkate alınmak suretiyle, sözü edilen yerlerde de
zamanı gelince bu üniversiteler kurulur. Ha, insan arzu eder ki bu büyük
ilçelerimizde de özel sektörü örgütleyelim, hayırsever
vatandaşlarımızı yönlendirelim, onlar vakıf
üniversitesi kursun. Bu da arzularımızdan bir tanesi.
İtalyada
Türk üniversitesi kurulmasına fırsat verilir mi?
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teklif ettiniz mi efendim? Sizin teklifiniz var
mı Hükûmet olarak?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ee, teşebbüs edelim. Etmedik. Yani
etmeden, öyle bir teşebbüs ortaya çıkmadan İtalyanlar buna
fırsat vermez, müsaade etmez. demenin çok doğru olduğu
kanısında değilim.
Diğer bir
arkadaşım 3, 7, 8inci maddeleri Anayasaya, kanunlara uygun mu?
Uygun, gayet uygun, aykırı bir tarafını göremiyorum.
Bu anlaşmada
5inci maddede sözü edilen ve her iki ülkenin de belli kurumlarının
temsilcilerinin yer aldığı 5er kişilik komisyon ya da
altını çizerek söylüyorum, bir yönetim organı değildir, bir
danışma kuruludur. Danışma kurulu olarak faaliyet
göstermesinde de, anlaşmada yer almış olmasında da bir
sakınca görmüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
İşlem
var mı?
BAŞKAN
Sayın İnce, söz talebiniz?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yok efendim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Vazgeçti efendim.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Ayakta 18 kişi var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arkadaşlar, sakin olalım. Daha bir önerge var oylamaya geçmeden önce.
Önergenin oylamasında herhâlde böyle bir talep olur.
Evet, bir adet
önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
TBMM Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 416 Sıra Sayılı yasa tasarısının birinci
maddesi Anayasaya aykırıdır. Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşacaksınız
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, tutanaklarda düzeltilmesi
açısından söylüyorum. Sayın Bakan Devlet üniversiteleri ve özel
üniversiteler. dedi. Anayasamıza göre özel üniversite kurulamaz,
vakıf üniversitesi olacak. Lütfen tutanaklardan düzeltilsin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, önergemizi de görmüyorsunuz.
BAŞKAN Hayır,
önergenizi gördük. Onlar fırsat vermedi. Biz önergeyi biliyoruz.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 416 sıra sayılı yasanın 1inci maddesinin
Anayasaya aykırı olduğuna dair verdiğim önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum.
Şimdi,
burada, Bekir Bey konuştu, Sayın Bakan konuştu, Hükûmetin
Bakanı konuştu. Olaylar bana göre yanlış
anlaşılıyor.
Şimdi,
bakın arkadaşlarım, Anayasamızın 90ıncı
maddesine göre Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası
anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa Mahkemesine
gidemezsiniz.
Şimdi, Bu
bir anlaşma. diyorsunuz. Anlaşma yahu! Ne olacak, hiçbir şey
yok. Şimdi bu Anlaşmayı kabul ettiğimiz zaman, bu
Anlaşma temel bir kanun olacak ve çıkaracağımız
kanunlar buna aykırı hükümler taşımayacak,
taşıdığı zaman da geçerli olmayacak ve bunda Anayasa
Mahkemesine gitmeyeceğimize göre, bu temel bir kanun olacak. Buradaki Türk
mevzuatı nedir? İşte, Anayasanın 90ıncı
maddesidir. Yine, Anayasa Mahkemesine gitmeyeceğimize göre bu temel kanun
olacak.
Şimdi,
burada o kadar olay yanlış anlaşılıyor ki. Şimdi,
deniliyor ki: Efendim, 12nci maddeye göre taraflar anlaşmayı
feshedebilir. Edebilir ama yani siz kurulmuş bir üniversiteyi
karşı taraf kabul etmediği takdirde -feshedebilirsiniz de,
karşı taraf kabul etmediği takdirde-
değiştiremezsiniz. Bu çok açık bir şey.
Şimdi,
burada, Anayasanın 131inci maddesi de fiilen işlemez hâle geliyor.
Burası, her ne kadar Hükûmet sözcüsü diyor Bu danışma kurulu
ise de, Anayasanın
Yani YÖK, üniversiteleri yöneten YÖKtür. Şimdi,
burayla getirilen, 5inci maddeyle getirilen hüküm, bu Türk-İtalyan
üniversitesini yönetecek bir heyet var, bu heyet karar veriyor. Yani olay çok
açık. Bunu niye inkâr ediyorsunuz? Yani resmen deyin ki Anayasayı
bir defa delmekle bir şey olmaz. Turgut Beyin de taklidini yapın.
Yani bunu demeyin.
Bakın,
arkadaşlar, devleti yöneten insanlar ayaküstü bir ziyafette böyle bol
palavra atarak söz verirlerse işte Türkiyenin sonu- ve siz de onu
uygulamaya kalkarsanız bu böyle olur. Şimdi, mevcut Anayasamıza
göre üniversite kurmak devlete aittir; Türkiye Cumhuriyeti devletine, herhâlde
İtalyan devletine değil. Bu üniversite devlet üniversitesi olmuyor.
Niye olmuyor? Çünkü 5inci maddede bunun temsili iki tane eşit kurumdan
oluyor, yarısı Türkiye Cumhuriyeti devletinin temsilcileri,
yarısı İtalyan devletinin temsilcileri oluyor,
dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniversitesi olmuyor. Yani
böyle acayip bir
Onun için, Anayasanın 130uncu maddesine
aykırı, 131inci maddesine aykırı, Anayasanın 6ncı
maddesine aykırı: Hiçbir kurum ve kuruluş
kaynağını Anayasadan almayan devlet yetkisini kullanamaz. Yok
burada. Yani yasama organı kanun yaparken Anayasaya
bağlıdır, bağlı bir yetki içinde. Yani Anayasa,
eğer herhangi bir konumda yasama organına kanun çıkarma
yetkisini vermemişse o konuda yasama organı kanun çıkaramaz. Bu
bir bağlı yetkidir. Hukukçu olanlar bunu anlar, fakat hukukçu
olmayanlar da burada çıkar, gaf yapar, boş laf yapar. Böyle bir
şey yok ya. Yani, şimdi, bunu biraz arkadaşlar, hukuku bilmeden
çıkıp da efendim, Danıştayı, bilmem Anayasa
Mahkemesini tenkit etmek kolay da önemli olan akla, mantığa, hukuka,
hukukun genel ilkelerine uygun olması lazım. İşte
Danıştayın verdiği kararı, eğitim birliği ve
Tevhidi Tedrisat Kanununa aykırı kat sayı. Ne diyor?
İşte Kat sayı Tevhidi Tedrisat Kanununa da aykırı,
eğitim birliğine de aykırı. Efendim ideolojik karar. Ya
sen ne biliyorsun ideolojik kararı kardeşim? Ondan sonra da YÖK
Başkanı da çıkmış, o hukuk bilmez bilgisiyle Efendim,
bunun gerisi var. diyor. Yani gerisi olabilir, İdari Dava Daireleri
Kuruluna gider ama İdari Dava Daireleri Kurulunun nasıl bir karar
vereceğini, herhâlde YÖK Başkanı tahmin edecek kadar değil,
o konularda bilgisi yok.
Yani çok
açık seçik, net, Anayasaya aykırı bir kanunu burada
çıkarmakla çok büyük şan ve şöhret kazanıyorsunuz, sizi
tebrik ederim! Ama ben çok memnunum çünkü ben bu konuyu fark ettim bir
bağımsız milletvekili olarak, siz de
anlaşmıştınız, çıkarıyordunuz. Ben dile
getirdikten sonra bakın bu kadar olay tartışıldı. Ben
haklıyım. Onun için, lütfen bu önergemizi kabul edin. İlle,
Tayyip Erdoğan gitmiş de Berlusconiye böyle bir söz vermiş diye
biz bu Parlamentonun itibarını o kadar kırmayalım
değerli milletvekilleri. Ya, bir defa da dirayet gösterin arkadaşlar!
Bir defa dirayet gösterin ki bundan sonra herkes gidip her yerde fuzuli bilmem
palavra atmasın, sözler vermesin arkadaşlar ya! Türkiye Cumhuriyeti
bir hukuk devletiyse, bu hukuk devletinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı palavra atmaz!
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Orada mıydın Berlusconiyle konuşurken Başbakan?
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Açıkça Anayasaya aykırılığı sabit
olan bir kanunu çıkarmaktan ne kazanıyorsunuz? Yani bunu yarına
bir başlangıç
Niye? Bakın,
bir gün burada bir kanun geçti, bir torba kanun geçti. Efendim, RTÜK
yöneticilerinin, RTÜK başkan ve üyelerinin hakkında soruşturma
açma izni Başbakana bağlandı. Biz Ya, Allah Allah, durup
dururken bu niye geldi? dedik. Meğer, RTÜK Başkanının
büyük suistimalere ismi karışmış, Deniz Fenerinde büyük
suistimallere ismi karışmış, Tayyip Bey bunları
biliyormuş, orada soruşturma emri vermemek için böyle bir kanun
getirmiş. Böyle bir şey olur mu! Bakın, hâlâ daha hakkında
soruşturma açılmıyor. Niye açılmıyor? Şimdi,
böyle, hukuku ayak altına almak olur mu!
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Olur mu canım, gitti mahkemeye.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi bu kanunda da ben inanıyorum ki öyle bir tuzak var.
Türkiye Cumhuriyeti devletinden özel menfaatler sağlayacak, devletten
büyük menfaat sağlayacak, kayıplar sağlayacak özel bir
çıkar var. Bu çıkar kapalı kapılar arkasında söz
verilmiş, siz de o sözü uyguluyorsunuz. Sizi tebrik ederim! Ama önergemi
kabul etmenizi diliyorum.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır.
İsimleri okuyorum:
Sayın Anadol, Sayın Altay, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Diren, Sayın Karaibrahim, Sayın Çakır, Sayın
Köse, Sayın Yıldız, Sayın Güvel, Sayın Ertemür,
Sayın Emek, Sayın Küçük, Sayın Çöllü, Sayın Paçarız,
Sayın Güner, Sayın İnce, Sayın Gök, Sayın Arat, Sayın
Seçer, Sayın Barış.
Sayın
milletvekilleri, ismini okuduğum arkadaşlarım lütfen elektronik
cihazla yoklamaya girmesinler.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Türkiyede Bir Türk-İtalyan
Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/672) (S. Sayısı:
416) (Devam)
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye'de Bir Türk-İtalyan
Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 250
Kabul :
205
Ret : 45 (x)
Anlaşmanın
aziz milletimize ve İtalyan Cumhuriyetine hayırlı
olmasını diliyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
9uncu
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/531) (S. Sayısı: 380) (x)
BAŞKAN
Sayın Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kamil Erdal Sipahi,
İzmir Milletvekili.
Sayın
Sipahi, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, sizi
ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Türkiye ile
Kafkasyadaki ülkeler arasında tarihe dayanan köklü ilişkiler
vardır. Bu coğrafyadaki ülkeler -Ermenistan hariç-
yüzyıllardır dostça, bazen Altınordu devleti gibi aynı
bayrak altında, çoğunlukla da kardeş ilişkileri içinde
bulunmuştur. Bu ülkeler aynı zamanda Anadolu Türklüğünün Türk
dünyası ile irtibat sahasıdır.
Atatürk Kafkasya
hududu deyince Basra Körfezinden Karadenize kadar olan bir alanı
kasteder ve emperyalizmin Türkiye ile Türk dünyasını birbirinden
ayırmak için oynadığı oyunlara Kafkas duvarının
teşkili adını verir. Böyle bir duvar teşkil
edildiğinde bunu Türkiye'nin mahvı projesi olarak gösterip buna
karşı mevcut her türlü vasıta ile mutlaka mücadele edilmesini
ister. Emperyalizm şimdi de Büyük Orta Doğu Projesinin gölgeli
senaryoları içerisinde Karadenizle Basra Körfezi arasında Türkiye
ile Türk dünyası arasındaki Kafkas duvarını yeniden
teşkil peşindedir.
(x)
380 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Açılım
adı altında Türkiyeye pompalanan ABD ve AB projelerinin
irdelenmesinde mutlaka Atatürkün bu Kafkas duvarı tehlikesine işaret
ettiği konularda dikkatli bulunmak gerekir. Müsaade ederseniz, ben, bu
konuda, bu Kafkas duvarı teşkili konusunda, günümüzü de
ilgilendirdiği için bizzat Atatürkün ağzından bazı
cümleleri burada tekrarlamak ve bugünkü oyunlarla
karşılaştırmak istiyorum: 6 Ekim 1920, Basra Körfezinden
Karadenize kadar Doğu ile Türkiye arasında itilaf devletleri nüfuz
ve himayesi altında büyük bir kütle husule getirmek.
O zamanın
tarihî şartlarında, Atatürkün ifadesiyle, İngiltere Hazar ile
Basra petrol havzaları arasını kendi kontrolünde bir
coğrafi bağ ile birleştirmek ve Anadolu Türklüğünün Kafkas
ve Orta Asya Türkleriyle fiziki bağını kesmek için Ermenicilik
ve bölücülük hareketini birbirine paralel olarak yürütmüştü. Her iki
hareketi kendi emperyalist politikaları için bir vasıta olarak
kullanmıştı. Atatürk, sözünü ettiği Doğu ile
Türkiye arasında büyük bir set meydana
getirme projesini görmüş, Ermenicilik ve bölücülük hareketlerinin bu seddi
oluşturmak için itilaf devletleri -yani o günün şartlarıyla
İngiltere- tarafından tezgâhlandığını ve Türkiye
için tehlikelerini anlamış ve inşa aşamasında da bu
seddi yıkmıştır. Bu seddin yapılmasını
önlemedeki kesin kararlılığını şöyle ifade eder:
Kafkas seddinin yapılmasını Türkiyenin kati mahvı projesi
sayıp bu seddi itilaf devletlerine yaptırmamak için en son
vasıtalara müracaat etmek ve bu uğurda her türlü tehlikeleri göze
almak mecburiyetindeyiz.
Aynı konuyu
bugüne taşır isek: Bir taraftan Sovyetler Birliği ile Batı
dünyası arasında, yani eskinin emperyalistleri arasında bir oyun
sahasına dönen Gürcistan; Batının her zaman Türkiyeye karşı
kullanmak için özel olarak teşvik ettiği, oyunlar
oynadığı, Türkiye aleyhtarlığını
kışkırttığı, soykırım bahanelerini
ortaya sürdüğü ve kardeş Azerbaycana yönlendirdiği bir Ermenistan
konusu ve onun arkasından da onun güneyindeki ülkelerle Türkiye
arasındaki ilişkileri bozma girişimleri. Dolayısıyla
bugünün Büyük Orta Doğu Projesinin ortaya çıkardığı
oyunlar esasında Kurtuluş Savaşı
yıllarımızda Kafkas seddi oluşturmak şeklinde
emperyalizmin bundan önce denemiş olduğu bir oyundu. Kurtuluş
Savaşıyla bu seddin inşasına mâni olunmuştu ancak
görüyoruz ki 2000li yıllarda bu seddin tekrar teşkili için Türkiye
ve komşu coğrafyalar üzerinde bu oyun oynanmaya devam etmekte ve
Türkiye ile Doğu birbirinden ayrılmaya çalışılmakta.
Millî güvenlik
politikalarının tespitinde tarihî tespitlerin, tecrübelerin mutlaka
göz önüne alınması gerekir. Bu nedenle de bugünkü dış
politikamızın oluşturulmasında gerek Osmanlı döneminin
gerek Türkiye Cumhuriyetinin kurulması aşamasında yaşanmış
olan sorunların ve o zaman işaret edilmiş bulunan tehlikelerin
göz önünde bulundurulması ve
bugünün politikalarının belirlenmesinde birer tecrübe alanı
olarak yararlanılması uygun olur. Malumunuz Mehmet Âkifin
meşhur bir sözü vardır: Tarih tekerrür ediyor derler, hiç ders
alınsaydı tarih tekerrür eder miydi? diye. Bugün de
açılım adı altında yabancı menşeli, Türkiyeye
pompalanan birtakım planların icrasına -tabirimi mazur görün-
balıklama atlamadan önce tarihimizde bunlarla ilgili olarak oynanmış
olan oyunların farkında olmanın ve tarih şuuruna sahip olmanın
ne denli önemli olduğunu sizlere bir kez daha vurgulamak istedim.
Bugünkü oynak
merkezli veya komşularla sıfır sorun icadıyla
başlatılan dış politikamız, millî güvenliğimizle,
tarihî gerçeklerimizle ve tarihte yaşadıklarımızla tenakuz
teşkil etmeye başlamıştır. Bunun bir örneğini bu
Kafkas Duvarı Projesiyle sizlere iletmeye çalıştım.
Güvenlikle ilgili
yüzlerce tarif bulabilirsiniz ansiklopedilerde veya ilgili dokümanlarda. Ancak
bu konuda güvenlikle ilgili en kestirme tarif güvenlik eşittir
yumuşama artı caydırma şeklindeki bir formülasyondur.
Maalesef AKP döneminde güvenliğin caydırma boyutu neredeyse
sıfırlanmış, yumuşama maddesi ise tek yanlı
olarak taviz politikasına dönmüş durumdadır. Sonuçta
sıfır onur, sıfır gurur, sıfır itibara doğru
hızla gitmekte olan dış politikamızda yeni
değerlendirmelerde ve tarihî tecrübelerden yararlanmakta büyük fayda
vardır.
Oynak merkeze
gelince: Oynak kelimesi Türkçede fazla itibarlı bir kelime
değildir, onun için dış politikamızın anahtarı
olarak böyle bir sözcüğün kullanılmasını şahsen ben
doğru bulmam. Kaldı ki bir ülkenin millî güvenlik ihtiyaçları
belirlidir yani merkez sabittir, coğrafya sabittir, o ülkenin
jeopolitiği sabittir. Dolayısıyla bu jeopolitiğinden
kaynaklanan endişeleri ve menfaatleri de sabittir. Zaman içerisinde
meydana gelen değişimlere ayak uydurmak ise sadece siyasi
manevralardan ibaret olup bu coğrafya ve jeopolitiğin sabit
faktörlerinin yıkılmasını veya başkalarının
emellerine göre değiştirilmesini gerektirmez.
Bu konulara
nereden geldim? Malum, bir yandan Amerikan menşeli açılım
girişimleri ki Obamanın Türkiye ziyaretinde bunların madde
başları maalesef bu Meclisin çatıları altında
talimatlar hâlinde verildi. Daha sonra Hükûmetin uygulama alanına
soktuğu açılım projeleri de aslında alınan
talimatların tekrarından başka bir şey değildi. Son
günlerde Avrupa Birliğinin bu konudaki çabalarını da buna ilave
etmekte yarar var çünkü hepsi dış politikamız
açısından önemli. Bir tanesi, malumunuz, Güney Kıbrıs Rum
Yönetimine bu yıl sonuna kadar limanlarımızın ve
havaalanlarımızın açılma konusu. Bu konuda Hükûmetin Avrupa
Birliğinden kaynaklanan bazı baskılarla karşı
karşıya olduğunu biliyoruz. Ancak bu baskılara, taviz gibi
bir oyuna düşülmeyeceğini umut ediyoruz.
Gene bugünlerde
basında yer alan bir başka haber vardı. Avrupa Birliğinin
bu çevre konusundaki başlığın kapatılması
karşılığında Türkiyeye Fırat ve Dicle
havzalarının kullanımında Avrupa Birliğinin de yetkili
kılınması şeklinde bir teklifin Türk makamları
tarafından kabul gördüğüne dair bir basın haberi vardı.
Ben, böyle bir basın haberinin doğru olduğuna inanmak dahi
istemiyorum ve burada Sayın Bakan Hükûmeti temsil ediyorlar. Böyle bir
konunun olmadığının kendi ağızlarından
tekrarlanmasını çok arzu ederim. Ben, Avrupa Birliğinde bir
başlık kapatılacak diye Fırat ve Dicle
havzalarının Avrupa Birliğinin kullanım alanı hâline
getirilerek hükümranlık haklarından vazgeçilmesini Türkiye'nin
bağımsızlığına yapılmış en büyük
hakaret ve saldırı olarak kabul ederim. Tekrar ediyorum, bu konuda
basında yer alan haberlerin şu anda Hükûmet sırasında
oturan ve sanırım beni dinlemekten ziyade başka konularla
uğraşmakta olan Sayın Bakan tarafından
yalanlanmasını çok arzu ederim.
Türkiye, 1991
yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasının
hemen ardından Gürcistanın
bağımsızlığını tanımış ve bu
ülkeyle yakın ortaklık ilişkileri tesis etmiştir. İki
ülke arasındaki ilişkiler dostluk ve iş birliği temelinde
gelişmektedir. Türkiye, Gürcistanla arasında mevcut ortaklık
ilişkilerinin korunmasına büyük önem atfetmekte ve ikili
ilişkilerin her alanda karşılıklı saygı temelinde
daha da geliştirilmesi gerektiğine inanmaktadır.
Türkiye-Gürcistan
ikili ilişkilerinin ulaştığı seviyeyi göstermesi
açısından, ticaret hacminin 2008 yılı verileriyle 1,5
milyar ABD doları tutarına ulaşması, iki ülke
vatandaşlarının birbirlerinin ülkesine yapacakları ve
doksan günü aşmayacak turistik seyahatlerinde vize muafiyeti
bulunması ve Gürcistandaki bir hava limanının iki ülke tarafından
ortaklaşa kullanılması gibi örnekler verilebilir.
Diğer
taraftan, Türkiye ve Gürcistan arasındaki iş birliği sadece
ikili planda değil Bakû-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı,
Bakû-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattı ve Bakû-Tiflis-Kars
Demiryolu Hattı Projesi gibi bölgesel iş birlikleri
aracılığıyla da sürdürülmektedir.
Türkiye, Stalin
döneminde Gürcistanın Ahıska bölgesinden göçe zorlanan Ahıska
Türklerinin yani Ahıskalı kardeşlerimizin, Gürcistanın
Avrupa Konseyi yükümlülükleri çerçevesinde ata yurtlarına yani bu
bölgedeki eski yerleşim bölgeleri olan Ahıska, Ahılkelek gibi
bölgelere dönüşleri hususunda da Gürcistanla iş birliğine
değer vermektedir.
Ancak burada bir
konuyu tekrarlamakta ve Hükûmetin dikkatine sunmakta yarar görüyorum:
Ahıska Türklerine de TİKA vasıtasıyla, Kırım
Türklerine yapıldığı gibi ev ve arazi alım projesi
uygulanmasını biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak uygun ve
uygulanabilir ve mutlaka yerine getirilmesi gereken bir tedbir olarak
düşünmekteyiz. Bu konuda Hükûmetimizi, TİKA vasıtasıyla, Kırım
Türkleri uygulamasında olduğu gibi bu konuda da bir uygulama
konusunda davranışa itmek istiyoruz. Bu konuya ilgi göstermelerini ve
bu gösterdikleri ilgiyi eyleme çevirmelerini beklemekteyiz.
2002de 241
milyon dolar olan ikili ticaret hacmimiz bu yıldan itibaren
istikrarlı bir artış göstererek 2006 yılında 752
milyon dolara ulaşmıştır. 2007 yılı ilk on bir
ayı itibarıyla ise 836 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Ticaret dengesinin de ülkemiz ihracatının sürekli artışına
bağlı olarak lehimize gerçekleşmeye
başladığı memnuniyetle gözlenmektedir.
İkili
ticaretimizde başlıca ihracat kalemlerini plastik ürünleri, makine ve
teçhizat, elektrikli aletler, demir ve çelik eşyalar oluştururken
ithalatımızda hurda metal ve petrol ürünlerinin önemli bir yeri
bulunmaktadır.
Türkiye,
Gürcistanın en önemli ticaret ortağı hâline gelmiştir.
Gürcistandaki Türk yatırımları 200 milyon dolar
civarındadır, müteahhitlerimizin Gürcistanda üstlendikleri
işlerin toplamı ise geçen yıl itibarıyla 750 milyon dolar
civarındadır.
Bu arada,
Bakû-Tiflis-Ceyhan ve Bakû-Tiflis-Erzurum gibi enerji alanındaki bölgesel
projelerin ardından bölgesel çapta ulaştırma alanındaki en
önemli proje olan Bakû-Tiflis-Kars demiryolu hattının Gürcistan
kesimindeki temel atma töreni, malum olduğu üzere, 21 Kasım 2007
tarihinde üç ülke Cumhurbaşkanının katılımlarıyla
Tifliste gerçekleştirilmiştir. Bu hattın inşa edilmesinin
iki ülke ilişkilerinin artışında büyük bir rol
oynayacağı malumlarıdır.
Serbest ticaret
anlaşmasıyla iki ülke arasındaki ticaret hacminin, çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşması ile Gürcistana yönelik, özellikle
müteahhitlik alanındaki Türk yatırımlarının
artırılabileceği konusunda olumlu olacağını
düşünmekteyiz.
2008
yılı Gürcistanın Güney Osetya sorununu askerî yöntemle çözme
girişiminin başarısızlığa uğraması olayı,
Rusyanın Güney Osetya ve Abhazyanın
bağımsızlığını tanıyarak Gürcistandan
fiilen ayırması bölgede yaşanan en önemli son gelişmeler
olarak görülebilir.
Rusya için
Abhazya ve Güney Osetyayla müttefiklik politikası çerçevesinde Güney
Kafkasyada askerî gücünü artırma fırsatı doğmuştur.
ABD bu gelişmelere sert bir şekilde karşı
çıkmıştır malumlarınız fakat Gürcistanı
savunabilecek herhangi somut bir adım da atılamamıştır.
Sonuç itibarıyla, ABD Güney Kafkasyada önemli bir prestij kaybı
yaşamıştır.
Diğer
taraftan, Gürcistan ve Ukraynanın NATOya katılım isteklerine
sürekli olarak Rusya Federasyonu tarafından veto hakkının
kullanılması ve bunun NATOyu razı ederek engellenmesi konusu da
NATO ülkeleri olarak -bu arada tabii, bir NATO ülkesi olarak bizi de
ilgilendiren ve bütün NATO ittifakını ilgilendiren bir başka
konudur- aynen Yunanistanın, Makedonyanın NATOya dâhil
olmasına karşı çıkması gibi, Rusya da sürekli olarak
Gürcistan ve Ukraynanın NATOya dâhil olma projelerine kesin bir
şekilde karşı çıkmaktadır. Bu konuda bir anlamda
Amerika Birleşik Devletleriyle de menfaat alanında bir şekil
anlaşma sağlandığını söylemek mümkün.
Bu
gelişmelerin ardından Gürcistanda muhalefetin ülkenin
parçalanmasına neden olan Saakaşvili yönetimini istifaya zorlama girişimi
de başarısız olmuştur.
Bu
gelişmeler karşısında Gürcistanın izlediği
politika ise değişmemiştir. BDTden ayrılmış olan
Gürcistan, ABD ile ilişkilerin geliştirilmesi yönünde izlediği
politikaları daha da yoğunlaştırmıştır.
Böylece Gürcistan, Kuzey Kafkasyada ABD ve Rusya çıkarları
arasında bir çatışma unsuru olma özelliğini sürdürmeye
devam etmektedir. Fakat son dönemde ABD ve Rusya arasında
tartışma konusu olan bazı önemli sorunlarda bir mutabakat
eğilimi gözlenmeye başlanmıştır. Bu konudaki en önemli
gelişmelerden birisi de ABDnin Manas Hava Üssünü kullanmaya devam etmesi
konusunda Kırgızistanla yeniden anlaşmasına Rusyanın
sessiz kalması olmuştur. Bu sessizliğe karşılık
olarak ABDnin Doğu Avrupadaki Füze Kalkanı Projesinde önemli bir
değişikliğe gideceği tahmin edilmektedir. Bununla ilgili
ilk adımlar ve ilk belirtilerin atıldığı da
malumlarıdır.
Ben bu iki
taraflı vergilendirmeyi önleme anlaşmasının Gürcistanla
olan ilişkilerin artırılmasında ve özellikle oradaki
ticaret hacminin artırılmasında ve müteahhitlik hizmetlerinde
olumlu rol oynayacağını partim adına düşünüyorum.
Bu vesileyle,
dış politika konularına girmiştim, Sayın Bakandan
tekrar istirham ediyorum. Bu, Avrupa Birliği tarafından
Kıbrıs konusundaki son baskıların ne yolda olduğu,
buna dair basında yer alan, Avrupa Birliği baskıları
karşısında Türk limanlarının ve
havaalanlarının Güney Kıbrıs Rum Yönetimine
açılacağı konusundaki baskıların Hükûmetimiz
tarafından nasıl değerlendirileceği konusuna
Süre
kısaldığı için, önümüzde bir aylık bir süre var.
İkincisi:
Gene, bu çevre konusundaki başlığın kapatılması
karşılığında Avrupa Birliğinin Dicle ve
Fırat havzalarının idaresi konusunda söz sahibi olmak isteyerek
bir noktada bizim hükümranlık haklarımızın çiğnenmesi
şeklindeki ve güya basında yer aldığı şekliyle
buna rıza gösterilişi şeklindeki bir haberin yalanlanması
konusunda, ben Hükûmeti temsil eden Sayın Bakanının bu konularda
bizleri aydınlatmasını ve bizleri rahatlatmasını
diliyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu anlaşmaya olumlu oy vereceğimizi belirtir,
yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 380 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
21 Kasım
2007 tarihinde Tifliste bahse konu anlaşma Türkiye adına o günün
Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen ile Gürcistan adına
Maliye Bakanı Nika Gilauri tarafından imzalanmıştır.
İki seneyi geçtikten sonra bu tasarı Meclise gelerek bugün
görüşmeye başlayabildik. O zaman Maliye Bakanı olarak bu
anlaşmayı imzalayan Nika Gilauri, şimdi Gürcistanda
Başbakan olarak görev yapmaktadır.
Bilindiği
gibi Gürcistanla sınırlarımız 30 Ağustos 1988
tarihinde açılmıştır. O zamanın Ulaştırma
Bakanı Sayın Ekrem Pakdemirli ve 18inci Dönem Artvin milletvekilleri
rahmetli ağabeyim Ayhan Arifağaoğlu, Sayın Hasan Ekinci ve
Sayın Bahattin Çaloğlunun katılımlarıyla yirmi bir
yıl önce açıldı.
O gün orada
olanlar o trajediyi gördüler. Çok büyük bir kalabalık vardı.
Gürcistan tarafından gelen vatandaş Türk vatandaşını
bulmuş, Ben filan sülaleyim, tanıyor musun? diyor, Türk
tarafında olan öbür tarafa diyor ki: Ben filan sülaleyim,
tanıdığın var mı? Böyle bir trajedi de
yaşandı. Niye yaşandı? Elli altmış yıl
kapalı kaldıktan sonra bu iki komşu ülke arasında
akrabalık ilişkileri o gün doruğa çıkmıştı.
Yirmi bir
yıldır Gürcistanla olan ticaretimiz istenilen seviyeye
gelememiştir. Komşumuz Gürcistanla siyasi ve askerî açıdan son derece
iyi ilişkiler içindeyiz. Bu iyi ilişkileri ekonomik boyuta
taşıyabilmek ve her iki ülkede iş yapan müteşebbisler için,
gelir üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önlemeye yönelik
bu tasarı oldukça önemlidir ve ticaretin gelişmesine büyük katkı
verecektir.
Gürcistan,
aynı zamanda Bakû-Tiflis-Ceyhan boru hattı ve Bakû-Tiflis-Erzurum
doğal gaz hattıyla önemli bir enerji geçiş ülkesi olarak
bilinmektedir.
Türkiye ile
Gürcistan arasında önemli bir proje, Kars-Tiflis demir yolu
inşaatıdır. Bu proje tamamlandığında bölge
ticaretinde büyük bir canlanma yaşanacaktır. Kars-Tiflis-Bakû
Demiryolu Projesiyle yılda 1,5 milyon insan ve 3 milyon ton yük
taşınması hedeflenmektedir. Yirmi yıl sonra, yani
2030larda ise 3-3,5 milyon insan ve 16 milyon ton yük taşınması
beklenmektedir.
Gürcistan, hava
ve kara ulaşımı yanında 1.612 kilometrelik demir yolu
ağına sahiptir. Demir yolu ağı Gürcistanı
Azerbaycana, Rusya ve Ermenistana bağlamaktadır. Kars-Tiflis
Demiryolu Projesi bu nedenle Türkiye için çok önemlidir.
Tiflis
Havaalanı bir Türk ortaklığı tarafından modernize
edilerek işletilmektedir. Batum, Poti, Senaki ve Kutaisi de daha küçük
olmakla birlikte Karadeniz limanlarına yakın olmaları
itibarıyla önemli havaalanlarıdır. Batum Havaalanı
TAV-Urban ortaklığı tarafından yenilenmiş ve
işletilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, Türkiye ile Gürcistan arasında ortak
kullanım ile bizler, yani Türk vatandaşı olan yolcular iç hat
seferi gibi Batum Havaalanından istifade etmektedirler. Herhangi bir vize
işlemi veya pasaport giriş çıkışı
yapılmadan, uçakla Batuma iniyorsunuz, Batumdan hemen HAVAŞın
otobüsüne binerek doğrudan, sınırda herhangi bir beklemeye tabi
tutulmadan en fazla yirmi beş dakika, otuz dakika içinde Hopaya
ulaşıyorsunuz.
İstanbul-Tiflis
ve İstanbul-Batum arasında Türk Hava Yolları uçak seferleri her
gün yapılmaktadır. Burada bir aksaklık yok, muntazam bu seferler
yapılmaktadır ve benim uçuş yaptığım günlerde de
doluluk oranının iyi olduğunu görüyorum. Ancak, ne yazık
ki, Ankara-Batum arasında, bunca talebe rağmen, bunca isteğe
rağmen, bunca Ulaştırma Bakanımızı
sıkıştırmamıza rağmen, hâlen daha Ankara-Batum
uçak seferlerine başlanamamıştır. Halkın beklentisi
Haftada iki gün olarak uçak seferlerinin başlaması buradaki
beklentilere cevap verecektir.
Türkiye ile
Gürcistan arasında Sarp Sınır Kapısı ve Ardahan Posof
Türkgözü Sınır Kapısı olmak üzere iki sınır
kapısı mevcuttur. Çıldır Aktaş Sınır
Kapısı her ne kadar açılmışsa da Gürcistan
tarafındaki eksikler tamamlanmamıştır ve kısa sürede
bu sınırın da açılacağını umuyoruz.
Sarp
Sınır Kapısı iki ülke arasında en yoğun
geçiş kapısıdır. Sarp Sınır Kapısından
2008 yılında geçen araç sayısı 140 binin üstündedir.
Bilindiği gibi, bu kapının modernizasyonu Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği tarafından yapılmıştır. Tır
adı verilen ve ülkeler arası nakliye yapan araçların günlük
geçiş miktarı 300ün üzerindedir.
Değerli
milletvekilleri, 300 aracın geçmesi az bir rakam değildir, 400e
doğru tırmanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Kurtuluş Savaşını gerçekleştiren
Birinci Meclisin 5 Batum milletvekili vardır. O zaman Batum, biliyorsunuz,
bizim sınırlarımız içindedir. 300 küsur yıl
Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan Batum, bu Meclisin
kurulmasıyla, 23 Nisan 1920de 5 milletvekili ile temsil edilmiştir.
Bu milletvekilleri Mehmet Edip Dinç, Ali Rıza Acara, Ahmet Fevzi Erdem,
Ahmet Nuri Efendi ve Ahmet Akif Sümerdir. Nur içinde yatsınlar.
Kurtuluş mücadelesi veren bu Mecliste Batum milletvekili olarak görev
yaptılar.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Birinci Mecliste Batum milletvekilleri
vardır ancak 2nci Dönemde Batum milletvekilleri yoktur. Niçin yoktur?
1921de bugünkü sınırlarımız çizilmiştir ve Artvin,
7/7/1921 ve 130 sayılı Kanunla il olmuştur. Onun için
İkinci Dönem milletvekilleri Artvin milletvekili olarak buraya
gelmişlerdir.
Peki, 1921de
sınırlar çizilmiş ve Batumla irtibat kesilmiş midir?
Hayır, irtibat kesilmemiştir. 1921de bugünkü
sınırların çizilmesine rağmen, 1936 yılına kadar,
bugünkü adıyla Muratlı, o zamanki adıyla Maradit
Sınır Kapısı hizmet vermiştir ve Artvinde
yaşayanlar 1936ya kadar Batuma geçmişler, Batumdakiler Artvine
gelebilmişlerdir. Yani Muratlı Sınır Kapısı
1936ya kadar hizmet vermiştir ve 1936da, Stalin döneminde, bir gece
ansızın bu kapı kapanmıştır.
Kapı
kapanınca ne olmuştur? Değerli milletvekilleri, Batum bölge
şehridir. Oraya, eskiden eğitim almaya gidiyor Artvinin gençleri,
iş yapmaya gidenler var, ticaret yapmaya gidenler var, hasta olunca tedavi
olmaya gidenler var. Batum, böylece bölge vilayeti. Yine, 1936dan önce,
Batumda yaşayıp -o zaman çünkü Batum belli bir düzeyde eğitim
veriyor fakat daha iyi eğitim almak isteyenler İstanbula geliyorlar-
Batumlu olup İstanbula gelenler de 1936da sınır kapanınca
-onlar da- geri gidemiyor ve burada kalıyorlar. Dolayısıyla
aileler parçalanıyor, yarısı orada kalıyor,
yarısı burada kalıyor ve bu nedenle Muratlı
kapısının üzerinde duruyorum. Muratlı kapısından,
1936ya kadar, o günün imkânlarıyla Batumdan fayton geliyor, bir de
leninka denen at arabaları geliyor ve onunla sınırdan
geçiş sağlanıyor.
Bugün, Batumu
Türkiyeye bağlayan Muratlı kapısı neden önemlidir?
Bakınız, Batum Havaalanı bize hizmet ediyor fakat Hopa ve Arhavi
ilçelerinin dışında diğer ilçeleri Batum Havaalanına
ulaştıracak en kısa yol Çoruhu takip eden güzergâhtır.
Çoruhu takip eden güzergâhta yol var mı? Var. Nereye kadar? Muratlı
sınır kapısına kadar var. Borçka-Muratlı arası
yaklaşık 16 kilometredir. Muratlı sınır
kapısından Batum Havaalanı yaklaşık 20 kilometredir.
Dolayısıyla, Artvinin altı ilçesini Batum Havaalanına
ulaştıracak en kısa yol Çoruh havzası, Çoruh Vadisini
takip eden güzergâhtır. O nedenle, Muratlı sınır
kapısının açılmasına ihtiyaç vardır.
İkinci bir
ihtiyaç nedir? İkinci bir ihtiyaç da şudur: Bakınız, Borçkanın
altı pare köyü var. Bu altı pare köyün yolu 1991den günümüze kadar
devam ediyor, on sekiz senedir bu yol yapılıyor; yedi yılı
da İktidarınız zamanındadır ve gerçekleşen yol
yapımı, fiilî gerçekleşme yüzde 60 seviyesindedir, yüzde
40ının daha yapılmasına ihtiyaç vardır. Ancak 1.800
rakımlardan geçiyor buradaki yol ve kışın beş
altı ay kapanıyor bu yol. Çare? Çare bulunamadı. Ancak
Gürcistanla 1998de kapılarımızın açılmasından
on yıl sonra çare bulundu. Hastalananlar veya Türkiyeye gelmek isteyenler,
Macahel havzasından Türkiyeye gelmek isteyenler Gürcistana geçiyorlar ve
Gürcistanın yardımlarıyla bize gelebiliyorlar.
Şimdi, bu
altı pare köy ki içlerinde, bakınız, iktidar partisinin
milletvekili ve Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Ahmet
İyimayanın köyü de vardır. Bir ay sonra o köye gidemezsiniz.
Niye? O köyün yolu beş altı ay kapanacak. Peki, çözüm nedir? Çözüm
şudur arkadaşlar: Bu altı pare köyü, (Maradit) Muratlı
sınır kapısına uygun bir güzergâh ile bağlamak
mümkündür. Çok uygun güzergâh var, herhangi bir tepeden, dağdan geçmeye
gerek yok. Muratlı sınır kapısına yaklaşık
8-10 kilometrelik yeni yol yapımıyla ulaşmak mümkün ki bu yol
yapımını TİKA Ben üstleneceğim. diyor. O hâlde, ne
kalıyor? Muratlı sınır kapısı açılırsa
Macahel havzasında oturan altı pare köy buradan sağlık
nedenleriyle, diğer nedenlerle Macahel havzasına ulaşacak ki bu
köyler Sayın İyimayanın köyü Efelerdir, Kayalardır,
Uğurdur, Maraldır, Düzenlidir, Camilidir. Bu köyler bu projeden
istifade edebilir. O hâlde, şimdi vakit geçirmeden burada Muratlı
sınır kapısının açılmasına ihtiyaç
vardır ya da 1.800 rakımdan geçmek mümkün olmadığına
göre orada bir tünel yapmaya ihtiyaç vardır. Bana göre aklın yolu
birdir. Gürcistanla ilişkilerimiz iyidir. O nedenle, bir an evvel Muratlı
sınır kapısının açılması doğru bir
uygulama olacaktır diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, Gürcistanın ekonomik durumu nedir, biraz da ona
değinmek istiyorum. Komşumuz Gürcistan 2,6 milyar dolarlık
ihracat yapıyor, 7,2 milyar dolarlık da ithalat yapıyor. Yani
7,2 milyar dolarlık ithalatı kim yapıyor? Komşumuz
Gürcistan yapıyor.
Peki, biz
Gürcistana bu 7,2 milyar dolarlık ithalatından ne satabiliyoruz yani
biz Gürcistana ne ihraç edebiliyoruz? Aşağı yukarı 1
milyar dolara yakın, 900 küsur milyon dolarlık ihracat yapabiliyoruz.
Bana göre bu çok azdır ve buradaki iş adamlarımız,
müteşebbislerimiz bu rakamı artırmak için girişimlerde
bulunmalıdırlar.
Bakınız,
Türkiye'den Gürcistana ihraç edilen önemli kalemler nelermiş: Bunlar
petrol yağları, çimento, demir çelik çubuklar, plastik monofil, yonga
pano ve levhalar, çelik yassı mamul, inşaat demiri,
kaldırım taşı, yer karosu, buzdolabı, soğutucu,
dondurucu, alüminyum profil çubuklar, izole edilmiş tel kablo, elektrik
malzemeleri, inşaat malzemeleri, gıda maddeleri olarak daha çok un,
makarna. Ama biz ne kadar makarna satıyorsak -ben sordum- İtalya da
bizden daha çok satıyormuş. Bana göre bu eksikliğimizi de
gidermemiz lazım.
Yine
Gürcistandan neler alıyoruz? Hurda demir alıyormuşuz, hurda
alüminyum, kesilmiş ağaç, taş kömürü, katı yakıtlar,
kimyasal gübreler, ham deri, soğutulmuş balık, sökülecek
gemiler, yüzen araçlar, işlenmemiş kurşun, işlenmemiş
alüminyum, et, sakatat ve deniz hayvanları alıyormuşuz.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Gürcistanın önemli sanayi
kolları demir çelik, kimya, gıda, ağaç işleme, makine,
metal olarak sayılabilir.
Zestaponi Demir
Alaşımları İşletmesi, Rustavi şehrinde demir çelik tesisi, azot kimya, siliko mangan ve
ferro mangan tesisleri önemli sanayi kuruluşlarıymış.
Ayrıca, iki çimento fabrikası yılda 1 milyon 800 bin ton üretim
yapmaktadır. Bu miktar Gürcistanın ihtiyaçları için yeterli
olamamaktadır, Türkiyeden çimento ithal edilmektedir.
Gürcistan, maden
suyunda önemli bir kaynak ülke konumundadır. 2.300 farklı su
kaynağından özellikle Borjomi bölgesinden elde edilen maden suyu
Gürcistan için önemli bir ihraç ürünüdür.
Gürcistanda
şarapçılık ve diğer alkollü içecekler önemli ölçüde
yaygındır.
Gürcistanın
yüzölçümü 69.700 kilometrekaredir. Ekilebilir alanlarıyla ormanlık
kısımlar toplamı yüzölçümünün yüzde 85ini
oluşturmaktadır. Topraklarının yüzde 43ü tarıma
elverişlidir ancak şu anda ekilebilir alanlar yüzde 20-25
civarındadır.
Tarım
ürünleri içerisinde ülke ekonomisinde ayrı bir öneme sahip olan şarap
üretimine bağlı olarak, üzüm yetiştiriciliği özellikle
ülkenin güney bölgesinde yapılmaktadır.
Diğer önemli
tarım ürünleri arasında çay, fındık, mısır,
patates yer almaktadır. Ülkedeki çay üretimi
canlılığını yitirmiştir, yeni çay
fabrikalarına şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır.
Şarap
üretimi Gürcistanın başlıca ihracat kalemlerindendir.
Rusyanın 2006 yılında başlattığı ithalat
yasağının sektöre büyük ölçüde darbe vurduğu kesindir.
Gürcistanın alkollü içecekler ihracatı daha çok Ukraynaya
yapılmaktadır.
Gürcistan, Kafkas
Dağları eteklerinde geniş meralara ve
hayvancılığa elverişli bir coğrafyaya sahiptir ancak
hayvancılık istenilen şekilde gelişememiştir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Gürcistanda, devlet-özel sektör
iş birliğiyle Türk mallarının tanıtımına
yönelik bir kampanyaya ihtiyaç vardır. Özellikle kaliteli ve rekabet gücü
yüksek ürünlerin tanıtımı için Türk firmaları
tarafından tekstil ve gıda alanlarında perakende ve toptan
satış noktalarının oluşturulması teşvik
edilmelidir.
Eğitim
alanında iki ülke arasında iş birliği potansiyeli
mevcuttur. Türk ve Gürcü üniversiteleri arasında iş birliği ve
öğrenci değişimi projeleri geliştirilebilir.
Yine Türk-Gürcü
İş Konseyi 1992de kurulmuştur ve faaliyetlerine devam
etmektedir.
Yine Gürcistanla
aramızda önemli bir konu da sınır ticaret kanunu. Biliyorsunuz
haziranda yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararıyla 17 ilimizde
sınır ticareti yapılmaktadır. Bu kapsamda sınır
ticareti merkezleri
Bizim Hopanın Kemalpaşa beldesi vardır. Bu
beldede 100ün üzerinde yeni mağaza açılarak buradaki giyime yönelik
ürünler Gürcistandan gelen vatandaşlara pazarlanıyordu. Haftada iki
gün olarak 6 bin ile 10 bin civarında vatandaş sınırdan
geçerek
Hemen sınıra 4 kilometredir Kemalpaşa beldesi. Buradan
sınır ticaretiyle pazarlamamız gayet iyi durumdaydı. Ancak
kanunda bahsedildiği gibi sınır ticaret merkezleri
yapılamadığı için Gürcistan sınırda bizim
mallara, yani bu bavul ticaretiyle giden mallara yüzde 18 gibi bir KDV
uygulaması yaptı. Ondan sonra sınırdan bu tarafa geçiş
yapıp bu malları alanlar azaldı, bir hayli azaldı ve
buradaki mağaza sahipleri büyük yatırımlar yaptılar ve
şimdi sıkıntı içindedirler. Çözüm? Çözüm şudur:
Sınıra yakın bir yerde biz sınır ticaret merkezi
yapacağız. Yani bunun bir giriş kapısı olacak, buradan
yapılan alışverişler paketlenecek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Arifağaoğlu.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Sınır ticareti merkezinden
yapılan alışverişler için sınırda herhangi bir
gelir vergisi veya KDV uygulaması yapılmayacak, gümrük vergisi diye
bir şey yapılmayacak ve buradan diğer tarafa geçecek.
Aynısını Gürcistan da kendi topraklarında yapacak,
sınıra yakın bir yerde sınır ticaret merkezi yapacak.
Bizden oraya giden olup oradan mal alanlar da yine aynı muameleye
Karşılıklı, mütekabiliyet esasına göre bir kanun
tasarısı var sınır ticareti anlaşmasına göre.
Henüz bu faaliyet gelişmemiştir ama kısa sürede
gelişeceğini umut ediyoruz.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu anlaşmaya destek vereceğimizi belirtiyor, hepinize
tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.
Şahsı
adına Celal Erbay, Düzce Milletvekili.
Buyurun
Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CELAL ERBAY
(Düzce) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 380
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sayın
üyeler, bu anlaşma, sermaye, teknoloji ve hizmet hareketlerinin
geliştirilmesi açısından her iki devletin de refahına
katkıda bulunacak ve bu hususlarda çifte vergilendirme nedeniyle ortaya
çıkan sorunlara çözüm açısından kolaylık üretecek önemli
bir kanun tasarısıdır.
Anlaşmayla
kişilerin aynı gelir üzerinden iki devlette birden
vergilendirilmesinin önü alınmış olacaktır. Bu
doğrultuda vergileme hakkı gelir unsurları itibarıyla
ikamet edilen veya kaynak devletlerden birine bırakılmakta, bu mümkün
olmazsa iki devlet arasında paylaştırılmaktadır.
Böylece, sözleşmenin tarafını teşkil eden devletlerden
birinde yatırım yapan, teknoloji veya hizmet sunan diğer devlet
mukiminin o devletin mükelleflerine göre daha ağır
vergilendirilmesine engel olunmuş olacaktır. Böylece,
müteşebbislerin risk almadan önce ileride karşılarına
çıkacak her türlü vergiyle mükellefiyetleri hesaplanabilecek ve ona göre
taraflar, müteşebbisler tedbir alabileceklerdir. Çifte vergilendirmenin
âkit devletlerde önlenmesi ile Gürcü yatırımcılar için
Türkiye'nin, Türk yatırımcılar için ise Gürcistanın daha
cazip hâle geleceği tabiidir. Anlaşmanın kapsamına
aldığı vergiler açısından çifte vergilendirmenin ve
vergi kaçakçılığının nasıl önleneceği ve
muhtelif gelir unsurlarının vergilendirilmesine ilişkin ilkeler
ve düzenlemeler yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Kafkasya, soğuk savaşın sona ermesinin
ardından hem kendi içinde hem de global rekabette bir çatışma
alanı hâline gelmiş durumdadır. Bölge, sunduğu pek çok
fırsata karşılık barındırdığı
karmaşık sorunlar nedeniyle güvenlik zaafı içerisindedir.
Buradaki ülkelerin dâhil olduğu çalışmalar belli bir
coğrafyada kapalı kalmamakta ve çevre ülkelerdeki istikrar ve
güvenliği de tehdit etmektedir. Rusya ile ABDyi soğuk savaş
sonrasında ilk kez karşı karşıya getiren, Ağustos
2008de patlak veren Rus-Gürcü savaşı bu durumun en iyi
göstergesidir. Kafkasyadaki pek çok ülke ile güçlü ticari ve kültürel
bağları bulunan Türkiye'nin, yakın coğrafyasında
yaşanan bu gelişmelere seyirci kalması beklenemez. Nitekim gerek
Rus-Gürcü savaşında izlediği politika ile gerekse daha sonra
gerçekleştirdiği Kafkasya İstikrar ve İşbirliği
Platformu girişimi ile Türkiye, bölgeye yönelik aktif bir dış
politika izleyeceğini açık bir şekilde göstermiştir.
Vatandaşlarımızın doksan güne kadar turistik amaçlı
seyahatlerinde karşılıklı vize muafiyeti, yürürlükteki
Serbest Ticaret Anlaşması, Batum Havaalanının ülkemiz
tarafından ortak kullanılması, Sarp Sınır
Kapısının tek pencere modelinde işletilmesine yönelik
çalışmalar ile ikili ticaret hacmimizde yaşanan istikrarlı
artış ilişkilerimizin ulaştığı düzeyi
göstermesi bakımından çok önem arz etmektedir.
Diğer
taraftan, ilişkilerimizin yalnız ikili planda yürütülen iş
birliği projeleriyle değil, aynı zamanda Bakû-Tiflis-Ceyhan,
Bakû-Tiflis-Erzurum boru hatları ile Bakû-Tiflis-Kars demir yolu projesi
gibi bölgesel iş birliği projeleriyle de mükemmel düzeyde
seyrettiğini söylemek mübalağa olmaz. Son dönemde
ilişkilerimizde kaydedilen olumsuz bir gelişme, Ağustos 2009da
yaşanan Türk şirketlerine ait ticari gemilere Gürcistan
tarafından uluslararası sularda müdahale edilmesi olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Sayın Dışişleri
Bakanımızın 7-8 Eylül 2009 tarihli Gürcistan ziyaretinde bu konu
etraflıca ele alınmıştır. Dostluk ve iyi komşuluk
ilişkilerimizle bağdaşmayan bu tür olayların
tekrarlanmamasını arzu ediyoruz.
Kafkasyadaki
gelişmeler bölgenin doğrudan komşusu olan Türkiyeyi
yakından ilgilendirmektedir. Türkiye, Gürcistanın toprak
bütünlüğünü desteklemekte ve Abhazya ve Güney Osetya ihtilaflarına
barışçıl bir çözüm bulunmasını yürekten arzu
etmektedir. Bölgede yaşayan insanların huzurunun sağlanması
için, içinde bulunduğu dönemde uluslararası toplumun koordineli bir
biçimde ve bütünlükçü bir yaklaşımla hareket etmesi, tarafların
ise gerginliği artırıcı tutumlardan ve
davranışlardan kaçınmaları önem
taşımaktadır. Güney Kafkasyadaki ülkeler arasındaki güven
eksikliği, çatışmaların çözümü için uluslararası
toplumun ortaya koyduğu iyi niyetli girişimlerin sonuca
ulaşmasını engellemektedir. Ülkemizin Ağustos 2008de
yaşanan krizin ardından gündeme getirdiği Kafkasya İstikrar
ve İşbirliği Platformu önerisi bölge ülkeleri arasında var
olan güven eksikliğini gidererek mevcut ihtilafların çözümü için
uygun bir ortamın yaratılmasını hedeflemektedir. Tüm
taraflar, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan önerimizi
desteklemektedir. Platformun oluşumuna ilişkin çalışmalar
dışişleri bakan yardımcıları seviyesinde
düzenlenen teknik toplantılarla sürdürülegelmektedir. Aynı
şekilde, Türkiye Cumhuriyeti devleti
bağımsızlığını kazandığı
günden bu yana en zor günlerinde hep Gürcistanın yanında olmuş,
bahse konu ihtilaflardan zarar gören Gürcistan vatandaşlarının
bir an önce normal yaşantılarına dönmelerinin
sağlanmasına da önem vermiştir. Bu itibarla, son olarak
Ağustos 2008 savaşının ardından evlerini terk etmek
zorunda kalan mağdur Gürcü vatandaşlarının eski
yaşantılarına kavuşabilmelerine yönelik çabalara
katkıda bulunmak üzere Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığımızın koordinasyonunda
gerçekleştirilen yüz adet kalıcı tip konut Devlet Bakanı
Sayın Faruk Çelik ve Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvilinin
katılmalarıyla birlikte 8 Kasım 2009da gerçekleştirilen
bir merasimle sahiplerine teslim edilmiştir. Aynı şekilde,
Ahıskalı Türk kardeşlerimizin ana yurtlarına
yerleştirilmesi hususunda TİKAnın bu doğrultudaki
çalışmaları alt seviyede devam etmekte, inşallah bu
doğrultuda da yine aynı şekilde sonuçlar alınacaktır.
Yine,
konuşmacı arkadaşlarımın konuştuklarına bir
katkı olmak üzere, ben önce sizin huzurunuzda Batumun ilk
milletvekillerine burada rahmet diliyorum. Onlara diyorum ki: Müsterih olun,
Türkiye Cumhuriyeti devleti Batumda yerleşik Müslüman Gürcü
kardeşlerinin hem maddi hem de manevi gelişmeleri yolunda elinden
gelen gayreti sarf edecek ve nitekim bu doğrultuda Rize İlahiyat
Fakültesi ve Rize Müftülüğü Acaradaki Müslüman kardeşlerinin gönül
tokluğu açısından hissedecekleri eksikliği gidermeye
yönelik her türlü tedbiri almış ve akla gelebilecek en etkin
çalışmaları yapmaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ERBAY
(Devamla) Ben bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu sözleşmenin tasdik edilmesinin Meclisimiz
tarafından, hayırlara vesile olacağını, Türkiye ve
Gürcistan arasındaki dostluğun kalıcılığına
katkıda bulunacağını deklare ediyor, hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Başka söz
talebi yok.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Dibek
burada mı efendim? Yok.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: 1996 yılında Bağımsız Devletler
Topluluğu tarafından Abhazya Cumhuriyetine ambargo konulmuştu.
Rusya Federasyonu, Amerika Birleşik Devletleri ve AB bu ambargoya
katıldılar. Bağımsız Devletler Topluluğu
Abhazyaya ambargoyu kaldırdığı hâlde biz Trabzon-Sohum
seferlerini 1996da kaldırdık, hâlâ Trabzon-Sohum seferleri
yapılamamaktadır. Sebebini açıklarsanız memnun olurum.
Saygılar.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türk
dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesinde önemli olan
Bakû-Tiflis-Kars demiryolu şu anda ne durumdadır? Burası ne
zaman bitirilecektir?
İkinci soru
olarak
Ahıska Türkleri dediğimiz Gürcistanın Ahılkelek
bölgesinde yaşayan insanlar Stalinin zulmünden sonra Rusyanın
çeşitli yerlerine dağılmış durumdadırlar.
Gürcistan devletinin almış olduğu karar doğrultusunda Türk
bölgelerine yani Ahılkelek bölgelerine dönüşle ilgili olarak
çalışmalar yapılmaktadır. Şu anda Hükûmet olarak,
onların oraya geri dönüşleriyle ilgili olarak bir
hazırlığımız var mıdır? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Valilik yaptığım Ardahan ilimiz Gürcistan
sınırında serhat bir ilimizdir. Ancak Ardahanın
problemleri vardır. En az altı ay karla kaplı olan
Ardahanın -kara yolları da aynı şekilde
kaplıdır- açılış yeri Posof Türkgözü
Kapısıdır. Posof-Damal arasındaki Ilgar Dağına
tünel yaptırmayı düşünüyor musunuz?
İkincisi:
Türkgözü Kapısı-Ardahan arasında bir demir yolu
yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Bir üçüncüsü de:
Buranın en önemli konusu Kafkaslara açılmasıdır.
Sınır ticaretini geliştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırıklareli) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Şimdi, geçen
hafta AKP Grubu Kızılcahamamda bir kamp yaptı. O kampta
basına yansıyan birtakım Sayın Başbakanın da
açıklamaları oldu. Yani milletvekillerinden bir
kısmının Sayın Bakanla ilgili olarak şikâyetleri oldu.
Bazı konularda Bakana ulaşamadıkları iddia edilmişti.
Basına yansıyan şöyle bir şey vardı: Bir ilin
milletvekili, işte birtakım yatırım talepleri vardı,
Sayın Bakan da uzak duruyormuş ama daha sonra Sayın
Başbakanın talebiyle ikinizin bir odaya girdiği ve bu konuyu
konuştuğunuz, hatta Dumanlar tütmeden çıkmayın.
şeklinde bir beyanı olduğu
O tür iddialar var.
Ben şunu
merak ediyorum: Yani o konu nasıl halledildi? O ilin milletvekilinin
taleplerini Maliye Bakanlığı nasıl
karşıladı? Bir.
Ben kendi ilim
için söyleyeceğim. Kırklareli olarak biz Türkiyedeki fazla veren on
bir ilden biriyiz, yani aldığımızın çok
fazlasını veriyoruz ekonomiye. Benim de taleplerim var Sayın
Bakan, beraber konuşsak birlikte, acaba bizim taleplerimizi de
karşılama imkânınız var mı bu işler böyle
oluyorsa? Bunu merak etmiştim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii, Ardahanla
ilgili sorudan başlamak istiyorum. Orada tünel yapılıp
yapılmayacağı, demir yolu yapılıp
yapılamayacağı hususlarını doğrusu
Ulaştırma Bakanımızla görüşmemiz lazım yani
şu anda programda ne var ne yok tam olarak bilmiyorum takdir edersiniz ki.
Ama sınır ticareti konusu önemli bir konudur. Gerçekten bütün
komşu ülkelerle ticaretin geliştirilmesi bizim için temel bir
hedeftir ve sınır ticaretinin Türkiyenin menfaatine olduğu
kanısındayım. Onun için onun geliştirilmesi konusunda her
türlü inisiyatife destek verdiğimizi, Hükûmet olarak da bu konuda gerekli
adımları attığımızı söylemek isterim.
Tabii ki
diğer yine birtakım hususlar var, özellikle Trabzondan yapılan
seferlerle ilgili veya Ahıska Türkleriyle ilgili olarak. Doğrusu bu
konulara yazılı cevap vermeyi tercih ederim çünkü ilgili
Bakanımızla görüştükten sonra. Doğrudan doğruya bizim
şu anda konuştuğumuz konuyla ilgili olmadığı için
müsaade ederseniz onu ilgili arkadaşlarıma ileteyim, onlar size cevap
versinler.
Kızılcahamamdaki
konuya gelince, tabii bu bir aile toplantısı. Orada basında
çıkan her şeye inanmamak lazım. Ama Sayın Dibek, eğer
sizin ilinizle ilgili sorularınız varsa her zaman kapım
açık, gelin, konuşalım. İmkânlar çerçevesinde her zaman
bütün arkadaşlarıma elimden gelen desteği, yardımı
yaparım.
Yine,
konuşmalarını yaparken MHP milletvekili değerli
arkadaşımız Sayın Sipahi bir iki soru
sormuşlardı. Özellikle Avrupa Birliğinin çevre
faslının yani çevre başlığının
kapatılması karşılığında Türkiyenin
Fırat ve Dicle havzalarının kullanımında Avrupa
Birliğini de yetkili kılması şeklinde birtakım
haberlerin olduğunu ifade ettiler. Bir kere hiçbir şekilde biz Avrupa
Birliğiyle bu konuları müzakere etmeyiz yani Türkiyenin
hükümranlık haklarını hiçbir şekilde bu tür müzakerelerde
söz konusu dahi etmeyiz. Onun için Fırat ve Dicle havzalarına
ilişkin bu türden bir mülahaza söz konusu değildir.
Dolayısıyla basında okuduğunuz bütün haberlere itibar
etmemek gerektiğini söylüyorum burada. Çok açık bir şekilde
ifade edeyim, hiçbir şekilde, başka konularda da Kıbrıs
konusunda da biz hiçbir dayatmayı kabul etmeyiz. Yani Türkiyenin
menfaatleri, Kıbrıstaki Türk kardeşlerimizin menfaatleri ne
gerekiyorsa onu yapacağız. Bugüne kadar da onu yaptık, bundan
sonra da onu yapacağız. Türkiye, Kıbrıs konusunda
attığı adımlarda konumunu güçlendirmiştir ve hiçbir
şekilde Türkiye bir geri adım atmamıştır. Bugün
Kıbrısın uluslararası camia
Kıbrıs Türk Devletinin,
Kıbrıs Türk halkının bugün uluslararası konumdaki yeri
çok çok daha güçlüdür. Bugün birçok platformda öncesine oranla çok daha iyi bir
şekilde temsil edilmektedir ve dediğim gibi, bu tür hususlarda
Türkiyenin menfaatlerine uygun olmayan hiçbir dayatmayı Türkiye hiçbir
şekilde kabul etmemiştir, bundan sonra da kabul etmeyecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanımıza ve katılımlarıyla katkıda bulunan
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE GÜRCİSTAN
ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN
ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE
VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ
KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ VE EKİ
PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 21
Kasım 2007 tarihinde Tiflisde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
Gürcistan Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve eki Protokolün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, madde üzerinde Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Hükûmeti arasında gelir
üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önlemeyle ilgili Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Gürcistan iş adamlarıyla Türk iş
adamlarının karşılıklı yatırım
yapmaları, ülkelerini kalkındırmaları, sınır
ticaretinin geliştirilmesi için çok gayret göstermemiz gerektiğine
inanıyorum. Çifte vergilendirmenin kaldırılması gerekiyor,
bu doğrudur. Ayrıca, vergi kaçakçılığının da
önlenmesi gerekiyor. İki ülke arasında ticaretin daha geniş,
daha güzel, daha sık, daha iyi yapılabilmesi için önce yol
lazım.
Şimdi, bizim
Gürcistana üç sınır kapımız var: Sarp, Posof Türkgözü,
Çıldır Aktaş. Sarp gayet güzel çalışıyor. Çünkü
niçin? Otoban yapılmış, tüneller yapılmış, gitme
gelmede problem yok ama Posof Türkgözü Kapısı açık olmasına
rağmen çalışmıyor. Niye çalışmıyor? Çünkü
yol yok, çünkü tünel yok. Şöyle ki: Posof Sınır
Kapısının çalışabilmesi için Posof ile Damal
arasında bulunan Ilgar Dağına mutlak surette tünel
yapılması lazım. Tünel yapılması olmasa bile
kesinlikle bir tüp geçit yapılması lazım. Çünkü büyük
tırlar daha yukarı çıkamıyorlar. Rakım 2.540. Şu
anda kar var orada. Ben bayramda oradaydım. Yollar çok kötü. Tır
çıkamıyor. Bir de inerken debriyaj, fren diye hiçbir şey
kalmıyor. Bunun pratiğini yaşayan bütün şoförler
anlatıyor ve onun için de bu yol tercih edilmiyor veya az tercih ediliyor.
O bakımdan,
Sayın Bakanım, bir kere Gürcistanla Türkiyenin ilişkilerini
geliştirmek için mutlak surette Posoftan Ardahana kadar yolun
yapılması lazım, çift yol olması lazım yani
bölünmüş yol, duble yol diğer adıyla. Bir de Ilgar
Dağına ya tüp geçit ya da tünel yapılması lazım.
Şimdi,
Türkiyenin her tarafına Hükûmet, bütün iller arasında
sınıra kadar duble yol yapıyoruz diye açıklamalar
yaptı, doğrudur ama Ardahanla sınır kapısı, yani
Türkgözü Sınır Kapısına kadar, Gürcistan sınır
kapısına kadar yol, çift yol yapımı programa dahi
alınmamış. Bunu bizim Posof Belediye Başkanımız
Sayın Şükrü Bozyiğit de Karayolları Erzurum Bölge Müdürüne
söylediğinde Efendim, biz bunu programa alamadık. Ee, ne
yapalım? Ne demek ne yapalım! Sen bir yandan getireceksin,
Gürcistanla Türkiyenin arasındaki ilişkileri geliştirelim
diyeceksin, bir yandan da yol yapmayacaksın! Millet helikopterle mi
gidecek veya yalın ayak mı gidecek oraya? Böyle bir saçma şey
olabilir mi!
Şimdi, ben
sizden rica ediyorum. Yüz yıldan daha fazla orada sınır
bekçiliği yapan Posofluların ve Ardahanlıların
gelişmesi ve kalkınması için mutlak suretle bu yolun
yapılması lazım, mutlak suretle Ilgar Dağına tünel
veya tüp geçit yapılması lazım. Ben istirham ediyorum Sayın
Maliye Bakanımdan, buraya ödenek ayırın lütfen. Sizden istirham
ediyorum. Bu yolun çift yol olması lazım.
Efendim, araç
geçmiyor. Yol olmayan yerden araç geçer mi? Böyle bir saçma şey olabilir
mi? Yol yapacaksınız ki araç geçsin.
Şimdi, bu
nedenle, istirham ediyorum, Posof-Ardahan arasının duble yol
olması ve Posof Ilgar Dağına tünel veya tüp geçit yapılması
lazım ki Gürcistanla Türkiye arasında ilişkiler gelişsin.
Şimdi,
iş adamımız Nurettin Çarmıklı, sağ olsun, Batuma
çok güzel bir otel yaptı, Sheraton Oteli. Yatırım yaptı
Gürcistana. Ama uçakla gidip gelinebiliyor, kara yoluyla gidilemiyor veya gidilse
de diyelim Sarptan gidebiliyoruz.
Bu nedenle, bizim
diğer kapılarımız arkadaşlar, Çıldır
Aktaş Kapısı var. Çıldır Aktaş
Kapısının yıllardır, kangrene geldi,
açılmıyor. Gürcistan tarafında 33 kilometre bir yol var. Bu 33
kilometre yol yapılırsa, buraya dikkat edin, Azerbaycana Türkiyenin
sınırı, yani Aktaştan Azerbaycanın Zagatala
bölgesine 186 kilometre. 186 kilometre bir buçuk saatte gidiliyor. Şimdi,
eğer o yol yapılmış olsa, bugün yabancı güçler veya
Ermeni diasporası Ermeni kapısının açılmasını
zorlamaz.
Türkiye ile
Azerbaycan arasında kara yolu bağlanıyor arkadaşlar. 186
kilometre, bir buçuk saatte, Türkiyeden çıkan adam Azerbaycana gidiyor,
Azerbaycandan çıkan Türkiyeye geliyor. Yani böyle bir yolu, Hükûmet
nasıl kale almıyor, nasıl yaptırmıyor veya nasıl
yaptırmaya katkı sunmuyor, benim aklım, mantığım
almıyor bunu.
Bu nedenle, bir
de demir yolu projemiz var arkadaşlar: Kars-Tiflis-Bakû demir yolu. Bu
konuda da ben İlham Aliyeve, Azerbaycan Cumhurbaşkanına
huzurunuzda çok teşekkür ediyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı
İlham Aliyevin sayesinde bu yol yapılıyor. Şöyle ki -ben o
işin içinde oldum, bizzat kendim gittim- Gürcistana uluslararası
kuruluşlar kredi vermiyordu; 200 milyon dolar krediyi Azerbaycan
sağladı. O yol şu anda yapılıyor. Onun için, bu yolun
da bir an evvel bitirilmesi ve bu yolun bitirilmesinin ötesinde,
Yukarıcanbaz köyü var Çıldıra bağlı, bu köyde
gümrükleme istasyonunun ve antrepoların yapılması gerekiyor ki
sınır ili gelişsin.
En önemlisi
arkadaşlar, Gürcistanda biliyorsunuz, temmuz ayında Osetya veya
Abhazya da bir işgal oldu, Rusya işgali oldu ve bir gerginlik oldu.
12 Ağustos 2008de Rusya Cumhurbaşkanı Medvedev Fransız
Cumhurbaşkanı Sarkozy bir anlaşma yaptılar. Bir ay
içerisinde Osetya veya Abhazyadan Rus güçleri taşınacaktı,
çıkacaktı. Çıkmadığı gibi şu anda oraya
askerî yığınak yapıyor. Bu da stratejik anlamda Türkiyeyi
çok ilgilendiriyor. Buradan söylüyorum: Rusya derhâl elini Osetya ve
Abhazyadan çeksin.
Değerli
arkadaşlar, bizi ilgilendiren sınır kapısı olduğu
için, 1996ya kadar sınırda mazot ticareti yapıldı. Bu
mazot ticaretinden dolayı hakikaten hem Posof hem Ardahan hem Kars hem o
bölge fevkalade kalkındı. Ancak, 1996da mazot ticaretini kestiler. Şimdi,
Posofa giden her siyasetçi -bu, AK PARTİli de CHPli de diğer bütün
partililer de- Efendim, bize şimdi oyunuzu verin, biz geldiğimiz
zaman Posof Kapısının sınır ticaretini
geliştireceğiz, mazotu serbest bırakacağız
Peki
kardeşim, hani nerede? Yedi yıldır Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarda, mazot yok, bir şey yok, bölge de
kalkınmamış, yoksulluktan kıvranıyor. Yoksulluk ve
işsizlik olması nedeniyle de korkunç derecede göç var. Şimdi
rica ediyorum, eğer siz Evet, oradan gelen mazotu, büyük petrol
şirketleri bize baskı yapıyor, onun için serbest
bırakmıyoruz. diyorsanız, o zaman siz büyük şirketlerin
Hükûmeti misiniz, halkın Hükûmeti misiniz? Bu soruma lütfen cevap verin.
İki: Çok
önemli bir şey daha söyleyeceğim: Eğer Efendim, oradan kaçak
geliyor, önleyemiyoruz. diyorsanız sadece sınır ili olan
Ardahana, Artvine, Karsa, Iğdıra yetecek kadar, kendi
ihtiyacı kadar mazot ithalatını serbest bırakın,
sadece o illere. O zaman Kars da kalkınır, Ardahan da Iğdır
da Artvin de kalkınır. Yani diyelim 50 bin ton mazot ihtiyacı
varsa Ardahanın, 50 bin ton mazot ithalatını serbest
bırakın, Türkiyeye gitmesin. Sınır ili olmamızın
anlamı ne? Yedi sekiz ay kar, kış, kıyamet; 2.000
rakımlı bir yerde perişan, -30, -40 derece; halk
kıvranıyor, açlıktan, işsizlikten perişan, göç ediyor,
ondan sonra burada da -tabir caizse- millet yan gelip yatıyor.
Arkadaşlar,
biz halk tarafından seçildik geldik, Büyük Millet Meclisini temsil
ediyoruz. Çıkaracağımız kanunlar çok önemli. Bu nedenle,
Gürcistan dâhil, bütün sınır illerinde, Vanda, Nahcivanda, Kuzey
Irakta, İranda bu bölgelerde, Edirne de dâhil, bütün illerde
sınır ticaretinin gelişmesi için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öğüt, konuşmanızı
tamamlayınız.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) -
sınır illerine özerklik tanımak lazım, oraya
özel yasalar çıkarmak lazım, başka türlü insanları
tutamıyoruz.
Bakın size
ben bir örnek vereceğim: Posof ilçemizde -buraya dikkat edin sayın
milletvekilleri- bir yılda 105 tane çocuk olmuş, 105 tane. Nüfus
hızla düşüyor. Yaşlı insanların dışında
genç insan kalmamış. On yıl sonra orası
boşalıyor, gözünüz aydın. Yedi yıldır hükûmettesiniz
kardeşim, Posofa şu çiviyi çaktık deyin? Yapın, ben de
sizi alkışlayayım.
Sizden rica
ediyorum, en azından şu tüneli yapın da Posof gelişsin.
Yani Posof elden gidiyor, Ardahan elden gidiyor, samimi söylüyorum.
Üniversitenin gelmesiyle inşallah belki bir şeyler olacak ama
değerli arkadaşlar, ne demek yani bir ilçede bir yılda 105 çocuk
doğmuş. Bu çocukların bir kısmı da biliyorsunuz
ölüyor. Ve göç veriyor. O bakımdan, ben istirham ediyorum Meclisten ve
Sayın Bakandan, Hükûmetten, Posofun yolunun yapılmasını ve
sınır ticaretinin geliştirilmesini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Teşekkür edebilir miyim Başkanım.
BAŞKAN
Bakan notları aldı efendim, Ulaştırma Bakanına
iletecek Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bitti mi?
BAŞKAN
Bitti, bitti
Teşekkür
ederiz.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Aslında Meclis Başkan Vekilimiz de Posof kökenlidir,
kendisine teşekkür ediyorum! (Gülüşmeler)
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kardeşlerimiz
Ahıska Türkleri ve Bakû-Tiflis-Kars demir yoluyla ilgili olarak soru
sormuştum. Sayın Bakan bu soruma cevap vermedi, daha sonra cevap
verileceğini ifade ettiler.
Kendi konusuyla
ilgili olarak sormak istiyorum: Şu anda ülkemizde çiftçilerimiz çok zor
durumdadır. Özellikle pancar üretiminin olduğu şu aşamada
pancar para yapmamakta ve geçmişte de birçok ürün para
yapmamıştır. Başta bankalar ve tarım kredi
kooperatifleri olmak üzere yaklaşık olarak 10 milyar doların
üzerinde büyük borç vardır ve çiftçilerimizin evlerine artık icra
gelmiş, bazı yerlerde hapse de girmişlerdir.
Bu yönlü olarak
da çiftçi kardeşlerimiz, Hükûmetten faizlerin silinmesi ve beraberinde de
borçların tekrar yapılandırılmasını bekliyorlar.
Bu konuda Sayın Bakanın ve Hükûmetin bir çalışması var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, başka soru yok.
Buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii,
Ahıska Türkleriyle ilgili olarak, soruya -dediğim gibi- ilgili
arkadaşlarımla görüştükten sonra sizlere yazılı cevap
verilmesini sağlamaya çalışacağım.
Biz
çiftçilerimizi birçok alanda destekliyoruz. Bu borçlarına ilişkin
konuya gelince: Tabii ki faizlerin silinmesi bir af mahiyetinde olur. Ben ilke
olarak
Tabii ki bu borçlar herhâlde muhtemelen de bankalaradır ve
muhtemelen sadece Ziraat Bankasına değil, başka
bankalaradır. Devletin böyle bütçesine para koymadan bir bankanın bir
vatandaştan herhangi bir alacağını silmesi söz konusu
olamaz ama şu var: Tabii ki bankalarımız mevcut
şartları dikkate alıp bu borçları yeniden
yapılandırma yoluna giderse tabii ki çiftçilerimiz
açısından olumlu olur ama dediğim gibi ki yani bir kurum ile
vatandaş arasındaki bir ticari sözleşme sonucu ortaya çıkan
bir borcun faizinin silinmesine tabii ki Hükûmetin ancak ve ancak şöyle
bir kararı olur: İlgili bütçeye para koyarsınız ve o
şekilde karşılarsınız. Başka türlü
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Tarım kredi borçları var, bir de Ziraat
Bankası borçları var.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
Ziraat Bankası, tarım kredi borçları geçmişte eminim birkaç
kez en azından yapılandırılmıştır. Faizlerin
sürekli bir şekilde silinmesinin gündeme gelmesi aslında borç ödemede,
yani borç ödeme yükümlülüğünü yerine getirmede de -bu tür beklentiler-
tabii ciddi sorunlar yaratıyor. Çiftçilerimize biz, dediğim gibi,
bütçeden ürün bazında çok önemli destekler veriyoruz, vermeye de devam
edeceğiz ama borçlarının yeniden
yapılandırılması, faizlerin silinmesi gibi özellikle
affı içeren hususlar konusunda şu aşamada herhangi bir
çalışmamız yoktur.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için dört
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 229
Kabul :
229 (x)
Her iki ülke için
de anlaşmanın hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 10uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti
Hükûmeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/579) (S. Sayısı: 340) (xx)
BAŞKAN
Sayın Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu,
340 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime
başlarken sizlerin ve ulusumuzun geçmiş Kurban Bayramını
kutlar, saygılarımı sunarım.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz ile Kuveyt arasında sağlık alanında
bir anlaşma imzalanmıştır. Bununla birlikte, Kuveyt ile
ciddi oranlarda ticari ilişkimiz mevcuttur. Ülkemiz ile Kuveyt
arasındaki ticari ilişkiler, 1982 yılında imzalanan
Ekonomik, Sınai ve Teknik İşbirliği Anlaşması
çerçevesinde yürütülmektedir.
Ülkemizin
Kuveyte yaptığı ihracatın son yıllarda
arttığı gözlenmektedir. Sanayi ürünleri olarak
ithalatımızda kimyasallar ile plastikler iki önemli kalemi
oluşturmaktadır. İhracatımızdaki başlıca
kalemler ise demir, çelik, tekstil, sebze, meyve ve bunların mamulleri ile
kara ulaşım araçlarıdır. Aslında son dönemde Kuveyte
ihracatımız madde bazında da zenginleşmektedir ve bunun
karşılığında Kuveytten az miktarda tarımsal ürün
ithalatı yapılmaktadır.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
340 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlar, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerde
tarım, su, tekstil, beyaz eşya, mobilya ve gıda
yatırım yapılabilecek alanlar olarak dikkat çekmektedir.
Ayrıca inşaat ve taşeronluk sektörlerinde
firmalarımızın daha etkin bir rol üstlenmesi beklenmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Kuveyt ile ticari ilişkilerimizin gelişmesi
şüphesiz memnuniyet vericidir. Bu ticari ilişkiler ülkemiz ekonomisi
için olumlu etkiler doğuracaktır. Ancak, bunlar tek başına
yeterli değildir.
Sayın
milletvekilleri, AKP İktidarı sayesinde özellikle son dönemde
Batı ile olan ilişkilerimizde bir zayıflama görmekteyiz.
Şüphesiz Türkiye bağımsız bir ülkedir ve ülkemiz her
devletle karşılıklı çıkar ilişkileri çerçevesinde
anlaşmalar yapabilir. Yalnız bu anlaşmalar yapılırken
ülke olarak çizdiğimiz ana rotadan sapmamamız gerekir ve
dünyanın çağdaş değerlerini terk etmemeliyiz diye
düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İslam ülkeleriyle
ilişkilerimizi geliştirmek elbette olumludur ama bu ilişkiler
bağımlılık yaratacak türden olmamalıdır. Hukuksal
ve siyasal yapımıza zarar vermeyecek ilişkiler
geliştirmemiz gerekir.
Değerli
milletvekilleri, günümüzde yalnızca siyasi, ekonomik ya da teknolojik
alanda küreselleşme yaşanmamaktadır. Bununla birlikte
sağlık, eğitim gibi hemen hemen her alanda küreselleşme
eğilimi görülmektedir. Aynı zamanda iyi gelişmeler ve olumlu
etkilerin yanı sıra tüm olumsuzluklar da küreselleşmeden
nasibini almaktadır. Yaşadığımız son ekonomik
kriz gibi tıpkı, domuz gribi olayındaki olumsuz
gelişmelerin de nasıl dünyamıza
yayıldığını ayrıca görmekteyiz.
Ayrıca
görüştüğümüz tasarının gerekçesinde sağlık
alanında uluslararası iş birliğine ne kadar çok ihtiyaç
olduğunu da görmekteyiz. Tasarının gerekçesinde aynen şöyle
denmektedir: Sağlık sorunlarının yarattığı
sınırlar ötesi etkiler, bu alanda ülkeler arasında iş ve güç
birliğine duyulan ihtiyacı giderek artırmıştır.
Herhangi bir ülkede görülen bir hastalık, ulaşımın da
artmasıyla çok kısa sürede dünyanın her tarafına hızla
yayılabilmektedir. Bu nedenle, ülkeler kendilerine özgü sağlık
sorunlarıyla değil, genel dünya sağlık sorunlarıyla da
ilgilenmek durumundadırlar.
Sayın
milletvekillerim, bilimin ve teknolojinin gelişmesiyle her alanda
olduğu gibi sağlık alanında da çok sayıda
değişiklik yaşanmıştır. Ayrıca bu
değişim insanların sağlığa bakışlarında
da büyük değişimler doğurmuştur. Günümüzde
sağlık kavramı hasta haklarından çevre
sağlığına kadar çok fazla unsuru içermektedir. Bunun
doğal bir sonucu olarak sağlık alanında yapılan
uluslararası iş birliği de çeşitlenip
derinleşmektedir.
Sayın
Başkanım, ülkemizin de bu gelişmelerin dışında
kalması elbette ki beklenemez. İşte bu gerekçelerle Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma 12 Şubat 2008
tarihinde Kuveytte imzalanmıştır. Kuveyt ile Türkiye
arasında sağlık alanında gerçekleştirilmesi öngörülen
ilişkilere hukuki zemin sağlayacak bu anlaşmayla,
sağlıkla ilgili tüm konularda deneyim, bilgi ve personel
değişimi gibi yollarla iş birliği yapılması
hedeflenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaşanan küreselleşmenin
olumsuz etkilerinin yanında dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta ise
ulusal sınırlar içerisinde krizlere karşı önlem
almaktır. Bakınız, Yaşadığımız
ekonomik krizin kökeni yurt dışıdır. diye açıklamalar
yapıldı. Elbette olabilir, yani kriz yabancı kökenli olabilir
ancak bu krize ulusal sınırlar içerisinde önlem almazsak
altından kalkmak o derece zor olur.
Bu
bağlamda sağlık
alanında da aynı şeyleri söylemek olanaklıdır.
Eğer biz ülkemizdeki sağlık sistemini en iyi biçime getirmezsek
uluslararası alanda yaşanan olumsuz etkiler sonucu hemen
hastalanabiliriz ve yaşanan küresel olumsuzluğun etkisini kolay kolay
üzerimizden de atamayız.
Değerli
arkadaşlar, konuyla ilgili olarak sağlık sistemimizde
yaşanan sağlık sorunlarına bir yeni sorun ise 4
Aralıkta eklenecektir yani 4 Aralık itibarıyla eczanelerimizin
içine düşeceği durum maalesef tedirginlik yaratmaktadır. 4
Aralıkta başlayacak uygulama nedeniyle eczanelerin ve hastaların
zarar görmemesi için eczaneler çok mücadele verdi. Bu soruna Sağlık
Bakanlığı da olumlu bir tutum takındı yani hem
Sağlık Bakanlığının hem de eczacıların
sorun yaşanmaması için gayretleri yeterli olmadı.
Sağlığı yalnızca teknik bir konu olarak
değerlendiren bürokratların çözümü olanaksız kılan
yaklaşımları eczacılarımızı 4 Aralık
tarihine getirmektedir. Eczacılar üzülerek şunu belirtiyorlar:
Sağlıksızlığın çözüm olarak sunulduğu bir
noktaya geldik. diyorlar.
Sayın
milletvekilleri, Türk Eczacıları Birliği Sayın
Başbakana açık bir mektup yazdı, bu mektup şöyle diyor:
Sağlık ışığımız eczaneler
kapanıyor. başlığıyla gazetelerin
bazılarında tam sayfa yayınlandı, şüphesiz sizlerin de
dikkatini çekmiştir. Bakınız, bu mektubun başında
neler denilmektedir sizlere aynen aktarıyorum yani eczacılar
söylüyor: Sayın Başbakanımız, eczanelerimiz sadece
eczacıların değildir, eczanelerimiz hastalarımızındır
ve halkımızındır da aynı zamanda. Ancak 4
Aralıkta ilaç ve eczacılık alanında yeni tedbirler bu
hâliyle hayata geçtiğinde hastalarımızın ilaca ve
eczacıya ulaşması son derece zorlaşacaktır.
Değerli
arkadaşlar, eczaneler korunmadan bu tedbirler uygulanırsa bir
yıl içerisinde, sağlık alanının kılcal
damarları olarak hizmet veren her 3 eczaneden 1inin kepenk kapatması
tüm yetkililerce de açıkça ifade edilen ve beklenen bir sonuçtur ve ne
yazık ki kapanacak eczanelerimizin 3 bini ilçe, belde ve mahallelerde tek
eczane olarak hizmet vermektedir.
Sayın
milletvekilleri, hastalarımızın eczaneye erişiminin
zorlaşmasının yanında ayakta kalabilen eczanelerimiz de
raflarında ilaç bulamayacak kadar eriyecek ve ilaç yokluğunda
yaşanacak sıkıntılar yine hastalarımızı
etkileyecektir.
Değerli
arkadaşlar, eczacıların açıkça belirttiği gibi,
yarından itibaren yaşanacak süreç hastalarımızın ve
eczacılarımızın aleyhine olacaktır. Oysa
eczacılar, her yerde ve her zaman akılcı ve bilimsel
politikalara dayandığı takdirde sağlıkta israfın
önlenmesini desteklediklerini açıklamaktadırlar.
Türk
Eczacıları Birliğinin yayınlanan mektubunda öyle bir bölüm
var ki hepimizi de ilgilendirmektedir. Şöyle diyor eczacılar:
Bizler, Türkiye'nin her köşesinde fedakârca çalışan ve
sağlığın ekonominin insafına terk edilmesini
kabullenemeyen her siyasi görüşten, her bölgeden 24 bin
eczacıyız. Yani
eczacılar diyor ki, içimizde Cumhuriyet Halk Partili olanlar var, Adalet
ve Kalkınma Partili olanlar var, Milliyetçi Hareket Partili olanlar var, DTPli
olanlar var. Ayrıca Edirneden Şırnaka, Adıyamandan,
Sinoptan Hataya kadar her yerdeyiz diyorlar eczacılar.
Bakınız
arkadaşlar, sorun artık siyaset üstü bir noktaya gelmiştir.
Sorun eczacıların sorunu olmaktan çıkmıştır,
sorun tüm halkın sorunu hâline gelmiştir. Bu nedenle, yaşanan
soruna bir an önce çözüm bulunmalıdır ve halkımızın
sağlığa ulaşımının önünde hiçbir engel
olmamalıdır. Bunu sağlamak ise bizim görevimizdir. Lütfen
sağlık ışığımızın sönmesine izin
vermeyelim değerli arkadaşlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin sınırları
içerisinde iyi bir sağlık sistemi kurarsak
yaptığımız bu uluslararası anlaşmalar daha da
anlamlı olacaktır diye düşünüyorum. Unutmamalıyız ki
iyi bir sağlık sisteminin en önemli destekçisi iyi bir sosyal
güvenlik sistemi olmalıdır. Ama değerli arkadaşlar,
maalesef sosyal güvenlik sistemimiz de uyarı vermektedir. Bayram boyunca
Adıyamanda köyleri ve mahalleleri gezme fırsatını buldum.
Muhtarlarımızdan ve halkımızdan sosyal güvenlik
sistemimizdeki çok önemli bir sorun hakkında bilgi aldım. İlk
olarak şunu söylemek istiyorum, muhtarlarımızın
sorunlarından bahsetmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, muhtarlarımızın maalesef hiçbir sosyal
güvencisi bulanmamaktadır. Şimdi diyeceksiniz ki bununla ne ilgisi var,
sağlıkla ilgili
Açıkçası, muhtarlarımız kaçak
çalıştırılıyor. On yıldan fazla süredir
muhtarlık yapan bir yurttaşımız Bir tek gün bile
BAĞ-KUR primimi yatırmadım. diyor. Zaten
muhtarlarımızın maaşları yetersiz, bir de sosyal
güvenlik alanında böyle sorun yaşamaları mağduriyetlerini
ayrıca arttırıyor. Umarım Hükûmet bu konuda elini
vicdanına koyar ve muhtarlarımızın
yaşadığı soruna çözüm getirir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak her zaman bu konuda destek vermeye hazırız.
Sayın
milletvekilleri, sosyal güvenlik alanında bir başka sorun ise
BAĞ-KUR ya da Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli olduktan sonra ticari
faaliyette bulunan yurttaşlarımızın
yaşadığı sorundur. O da şöyle: Bu kişilerden
sosyal güvenlik primi adıyla kesinti uygulanmaktadır. Yani bir insan
emekli oluyor, iş yeri açıyor ve prim kesiliyor. 1 Ekim 2008den
önceki tarihlerde ticari faaliyette bulunan mükelleflerin bizzat ödeme
yapması gerekmektedir. Ancak bizzat ödeme yapmaları konusunda
mükelleflere hiçbir tebligatta bulunulmamıştır. Bu nedenle,
bilgisi olmayan ve herhangi bir ödeme yapmayan mükelleflerin borçları
birikmiştir ve bunun sonucunda mükelleflere borçları 4-5 bin TL
olduktan sonra ancak bir tebligat yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz ekonomik kriz ülkemizi derinden etkiledi. Çok
sayıda esnaf bu ekonomik krizin de etkisiyle borcunu ödeyemeyeceğini
söylemektedir. Bu esnaflarımızın önemli bir kısmı kriz
nedeniyle iş yerlerini kapatmıştır. Peki, bu esnaflar borçlarını
nasıl ödeyecektir? Bu konuda en azından bir yeniden
yapılandırmaya ihtiyaç duyulmaktadır diye düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; son olarak, yine
sağlıkla ilgili önemli bir konuya değinmek istiyorum. Yarın
3 Aralık Dünya Özürlüler Günü. Maalesef bu konuda da çok ciddi
eksiklerimiz bulunmaktadır. Özürlülerimizin istihdamı konusunda
yaşanan sorunlara her geçen gün yeni sorunlar eklenmektedir. Özürlüler
yalnızca istihdam konusunda sorun yaşamamaktadırlar, aynı
zamanda şehirlerde ulaşım olanaklarından yeterince
yararlanamıyorlar. Araçlara binmek için turnikeler yapılmış
ama özürlülerin geçişine uygun değil. Kimi şehirlerde
kaldırımlara çıkmak için neredeyse merdiven lazım. Bu
kaldırımlara özürlülerimiz nasıl çıkabilir, düşünen
yok. Özürlü vatandaşlarımızın günlük olarak
yaşadığı sorunların azaltılması için
herkesin hassasiyetle davranması gerekmektedir. Sayın
milletvekilleri, hepimiz üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz, bu
konuda tüm engelleri kaldırmak için daha da çok çalışmalıyız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken yapılan
anlaşmanın hayırlı uğurlu olmasını diler,
yüce heyetinize saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Köse, teşekkür ediyorum.
Başka söz
talebi yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
KUVEYT DEVLETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA SAĞLIK ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 12
Şubat 2008 tarihinde Kuveytte imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt
Devleti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 208
Kabul :
208 (x)
BAŞKAN
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 11inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yemen Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/493) (S. Sayısı: 345)
(xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
345 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
Şandır, Behiç Çelik Bey yok değil mi burada?
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
345 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yok efendim, konuşma yok.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE YEMEN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ
ARASINDA
GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE
VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26
Ekim 2005 tarihinde Sanada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 210
Kabul :
210 (x)
Her iki ülkeye de
hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 12nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Oman Sultanlığı Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Oman
Sultanlığı Hükûmeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/527) (S. Sayısı: 381) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
381 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon raporu
381 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE OMAN SULTANLIĞI HÜKÜMETİ
ARASINDA
YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN
ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 4
Şubat 2007 tarihinde Muskatta imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Oman Sultanlığı Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Oman
Sultanlığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 208
Kabul : 208 (x)
Anlaşmanın
her iki ülkeye de hayırlar getirmesini dilerim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 13üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ile Oman Sultanlığı
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
13.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Oman Sultanlığı Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/550) (S. Sayısı: 339)
(xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu,
339 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 339 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ SAĞLIK BAKANLIĞI İLE OMAN SULTANLIĞI
SAĞLIK
BAKANLIĞI
ARASINDA SAĞLIK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE
DAİR MUTABAKAT
ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 24
Aralık 2005 tarihinde Oman Sultanlığında imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Oman
Sultanlığı Sağlık Bakanlığı
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Mutabakat Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Oman Sultanlığı Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu arz ediyorum:
Oy sayısı : 204
Kabul : 204 (x)
Anlaşmanın
her iki ülkeye de hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 14üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı ile Umman Sultanlığı
Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı Arasında
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Dışişleri Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
14.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Umman Sultanlığı Tarım ve
Balıkçılık Bakanlığı Arasında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/360) (S.
Sayısı: 421) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
421 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon raporu
421 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcanın söz talebi vardır.
Sayın Akcan,
buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 421 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Umman
Sultanlığı Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı
Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi, bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında, temelde bir anlaşmanın var olduğu
ve bugün öngörülen kanun tasarıları görüşüldükten sonra Meclisin
çalışmasına bugün için ara vereceği bilgisine rağmen
söz aldım. Türk tarım sektörüyle uluslararası alanda iş
birliğinin yapılmasının önemini, ancak hangi zeminde, iş
birliği yapılabilecek bir zeminin yakalandığı hâlde bu
iş birliğinin anlamlı olacağını ve bununla
ilgili temel kriterleri, temel
öngörülerimizi ifade etme ihtiyacı hissettiğim için grup adına
bu söz hakkını kullanıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Umman Sultanlığı, gayrisafi millî
hasılası 25,4 milyar dolar olan, nüfusu yaklaşık 2,5
milyon, kişi başına millî geliri 13.400 dolar, ihracatı 19
milyar dolar olan, ithalatı da 8,7 milyar dolar olan bir ülke.
Bu ülkede, söz
konusu mutabakat zaptına konu olan tarımla ilgili durum ne? Ekonomisi
petrole bağımlı hâlde olan bir ülkede, ekonomiyi petrole
bağımlı hâlden kurtarmak isteyen, bu amaçla petrol
dışı sektörleri geliştirmeyi amaçlamış Umman için
tarım özel bir önem taşımakta. Petrol gelirleri tükenmeden
tarımı geliştirmek ve kısa sürede gıda maddesi ve
tarım ürünü ithalatını azaltma arzusu var bu ülkede.
Tarımın geliştirilmesi için çaba sarf edilmesine rağmen,
gerek arazi yapısı gerekse iklim özellikleri tarımsal üretimi
güçleştirmektedir.
Ülkenin en önemli
tarım ürünü hurmadır. Diğer önemli tarım ürünleriyse, muz,
limon, Hindistan cevizi ve mangodur.
Ülke
toprakları sebze yetiştirilmesi için pek elverişli
olmadığından, ekilebilir alanın ancak yüzde 23,6sında
bu faaliyet sürdürülebilir durumdadır.
Balıkçılık
ise, Umman ekonomisi açısından en fazla ümit bağlanan bir
sektördür. Ülke suları çok zengin balık kaynaklarına sahiptir.
Ayrıca, sıcak deniz olduğundan, çok yağlı olmayan bu
balıklar oldukça da lezzetlidir. Bu açıdan, ülkede petrolden sonra en
önemli gelir kaynağı olarak balıkçılık görülmektedir.
Hâlen yakalanan balıkların yüzde 72si gibi çok büyük bir bölümü
geleneksel yöntemlerle yakalanmaktadır.
Ülkedeki avlanma
kapasitesi yeterli düzeyde olmadığından, zaman zaman
çeşitli ülkelere ait balıkçılık şirketlerine ülke
sularında avlanma müsaadesi verilmekte; 1989 yılına kadar Güney
Kore bu fırsatı kullanmış ve bu yıl için de
İspanyol balıkçılık şirketleri bu imtiyazı elde
etmiş durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, bu kısa Umman ve konumuzla ilgili bilgi aktarımından
sonra Hükûmetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunduğu Mutabakat Zaptı ile ilgili gerekçelerine değinmek
istiyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Umman
Sultanlığı Tarım ve Balıkçılık
Bakanlığı arasında Mutabakat Zaptı 13 Eylül 2005
tarihinde Ankarada imzalanmıştır. Sayın
Başbakanın gönderdiği yazının gerekçesinde Türkiye
ile Umman arasında imzalanan Mutabakat Zaptı'nın yürürlüğe
girmesi ile, iki ülke arasında tarım, gıda işleme,
hayvancılık ve köy işleri alanlarında iş
birliğinin teşvik edilmesi amacıyla;
1) Bilimsel ve
teknik bilgi ve doküman değişimi,
2) Genetik ve
biyolojik bitki ve hayvan materyali mübadelesi,
3) Sulama ve
modern sulama sistemleri konularında bilgi mübadelesi yapılması,
4) Yukarıda
bahse konu iş birliği alanlarında eğitim kursları,
seminerler, toplantılar ve konferanslar düzenlenmesi,
5) İlgili
kuruluşlar arasında müşterek faaliyetler tesis edilmesi,
6) Tarım
ürünlerinin ulusal ve uluslararası alanlarda pazarlanabilmesi
amacıyla her iki ülkedeki özel sektörler arasında ortak
yatırımların tesis edilmesi için iş birliğinin
güçlendirilmesi.
Ana hedef bunlar.
Şimdi,
burada bilgiye dayalı, fikir teatisine dayalı, eleman mübadelesine
dayalı hususlarda kimsenin diyeceği bir şey yok ancak malum
olduğu üzere tarımsal faaliyet biri bitkisel, biri de hayvansal
üretim olmak üzere iki ana konu üzerinde gerçekleştirilir. Bu
tarımsal faaliyet sırasında gerçekleştirilen bitkisel
üretimde biz ne yapıyoruz? Hububat üretimi gerçekleştiriyoruz,
yağlı tohum bitkileri ve endüstri bitkileri üretimini
gerçekleştiriyoruz, bir de meyvecilik ve sebzecilik faaliyetini bitkisel
üretim içerisinde gerçekleştiriyoruz. Ana hedef, ana ürün, doğrudan
kullanılabilir ürünler olarak bunu gerçekleştirirken, bir yandan da
hayvansal üretime ham madde temin eden bir faaliyet olarak bitkisel üretimi
gerçekleştiriyoruz.
Bizim
karşılaştığımız en önemli sorun Türkiyede,
özellikle endüstri bitkilerinde ve yağlı tohum bitkilerindeki üretim
açığımızdır. Bu açığı kapatmak için
değişik yollarla değişik ülkelerden ithalat
yapmaktayız. İthalatla açığın kapatılmasında
en fazla kullanılan ürünler ayçiçeği tohumu ve ham yağ;
diğer taraftan mısır, soya, kanola gibi yağlı tohum
tahılları. Bunlarla ilgili son bir ay içerisinde
yaşadıklarımız bütün Türkiye'nin gözünün önünde cereyan
etti. Bu ithal ettiğimiz ürünler GDOludur dendi. Bu GDOlu ürünlerin
Türkiyeye girmesini yasaklayalım dedik. Bunu yasaklamak için bir mevzuat
ortaya koyduk. Bu mevzuat Resmî Gazetede yayınlandı ve ertesi gün
yasak işlemi devreye sokuldu.
GDOlu ürünlerin
ithalatı başlı başına aslında bir kriz objesi
olması gerekmesine rağmen, bu krizin yönetimi için
çıkartılan mevzuat başlı başına uygulamada
kendisi kriz yarattı ve kriz yarattı ki Bakanlık bu defa bunun
için bir geçiş süresi uygulamaya koydu. Bu geçiş süresi içerisinde
biz ne ithal ediyoruz? Eğer biz GDOlu ürün ithal ediyorsak, o zaman, bu
zaman zarfında ithal edilecek GDOlu ürünlerin Türk insanının
sağlığını ne biçimde değiştireceği, ne
biçimde oynayacağı hususunu mutlaka iyi irdelememiz lazım.
Şimdi,
bakın değerli milletvekilleri, bu ürünler bu yönetmelik çıkmadan
önce Türkiyeye ithal ediliyordu ve kullanılıyordu. Nerede
kullanılıyordu? Mesela, tavuk eti üretiminde kullanılıyordu
tavukçulukta, yem ham maddesi olarak mısır. Bu mısırı
kullanan Türkiye hayvan yetiştiricisi, tavukçusu elde ettiği ürünü
Avrupa Birliği ülkelerine ihraç ediyordu. Avrupa Birliği ülkeleri de
bunun kontrolünü yaparak kendi ülkelerinde tüketilmesine müsaade edip
gümrüklerinden, sınırlarından geçiriyordu. Eğer bu
kullanılabilir idiyse, eğer bu tüketilmesi hâlinde insan
sağlığını riske atmıyor idiyse biz bu mevzuatla
neyi düzenledik? Bu sırada spekülasyonlarla acaba birileri bu sektörden
rant mı elde etti? Bunların kamuoyu tarafından çok iyi anlaşılmasını
sağlamak için iyi anlatılması lazım. Yani krizi yaratan
Hükûmetin bizzat kendi uygulaması. Ne? Mevzuat, yönetmelik,
çıkarılan yönetmelik, Resmî Gazetede yayımlanılan
yönetmelik. Krizin yönetimi de elbette ki herhâlde muhalefet partilerine
düşmez, krizin yönetimi Hükûmete aittir. Bu krizin yönetilmesi
sağlıklı olamadı ki, iyi bilgilendirilemedi ki, öyle bilgi
kirliliği yaratıldı ki insanlarımızın kafası
karıştı.
Çok
üzüldüğüm noktalar oldu değerli milletvekilleri. Şimdi, yurt
dışından ithal edilen yem ham maddesini düzenleyen bir,
aşağı yukarı, mevzuat var. Bu, tahıl
ithalatını, yağlı tohum bitkisi ürünlerinin ithalatı
var, bunları düzenleyecek bir mevzuat ama karşımıza televizyonlarda
çıkan ne? Televizyonlarda kabzımala gidiliyor, bir markete gidiliyor,
kamera çekiyor, kameranın çektiği asla Türkiyede GDOlu üretimi söz
konusu olmayan meyve. Kamera meyveyi gösteriyor, kamera sebzeyi gösteriyor ve
GDOludan bahsedince insanlar ürküyor. Bu ürkmenin sonunda ne oldu, bakın.
Değerli
milletvekilleri, Antalya ilimiz Türkiyede örtü altı sebze üretiminin
âdeta başkenti. Mukayeseli tarımsal ürün ihracatı üretimi
bakımından diğer bölge ülkeleriyle beraber ciddi bir potansiyel
arz eden, ihracatta çok önemli yeri olan bir üretim faaliyeti sebze üretimi.
Yeni yeni işte Mersin bu üretim sektörüne dâhil ediliyor, İzmir
bölgesi bu alana dâhil ediliyor. Bunlar ülkemiz için güzel şeyler.
Değerli
milletvekilleri, örtü altı topraklı tarımda 1 metrekaresinin
sera maliyeti 40 lira, minimum. Topraksız tarımda bunun 2 katı,
80-90 lira. Çelik konstrüksiyon olduğu için demirin fiyatına
bağlı olarak bu rakamlar yükseliyor. Türkiyede kullanılan
hibrit sebze tohumu miktarı 3,5 ton. Bunun yüzde 85i ithalat. İthal
ediyoruz, parayı veriyoruz. Gerek topraksız tarımda gerek topraklı
tarımda bitkiyi beslemek için kullandığımız besin
elementlerinin ham maddesi de ithal. Onu kullanıyor ona da parayı
veriyoruz, işçiyi kullanıyoruz parayı veriyoruz -çiftçi olarak
söylüyorum- hasat ediyoruz, ayağımızla hâle götürüyoruz çiftçi
olarak, işin sonunda üretim maliyetimiz asla 35 kuruşun altında
değil. Bunu söyleyen çiftçi.
Bayramdan önce
bir marketin Çankaya civarında, Ankaranın pek çok yerinde
billboardlarda reklamı vardı 1 kilogram domates 39 kuruş.
diye. Reklam olmasın diye marketin ismini söylemiyorum. Hepimiz gördük bu
afişleri, 39 kuruş. Serada üretim maliyeti 35 kuruş olan bir
ürünü Ankarada bir market, nakliye de dâhil olmak üzere Antalyadan Ankaraya,
39 kuruşa satabilir mi? Mümkün değil. Bunu 30 kuruşun
altında sattı. Şimdi domatesin kilosu 200.000 lira, yani 20
kuruş. Bunu nasıl sürdürür bu çiftçi? Mukayeseli üstünlüğümüzün
olduğu, Ummanda eğer domates üretilmiyorsa, bu anlaşma
gereği biz Ummana domates ihraç edeceğiz. Adam önce üretecek, üretim
kabiliyetini elinde bulunduracak, ondan sonra siz üretilen ürünü oraya ihraç
edeceksiniz. Üretme kabiliyeti yok, üretimde sürdürülebilirliği yok. O masrafı yapmış. Boş
tarla olsa, düz tarla, amenna.
Benzer durum
Şimdi bu da yetmiyor
Bakın, Plan Bütçe Komisyonunda Maliye
Bakanlığı bütçe görüşmeleri sırasında söyledim.
Komisyon üyesi arkadaşlar ne söylediğimi biliyorlar. Antalya
Defterdarı gidiyor, salma salıyor: Sizin cironuz bu kadar,
ödediğiniz vergi bu kadar. Bu ciroyla bu kadar kâr etmiş
olamazsınız, daha fazla kâr ettiniz, gelin anlaşalım. Sera
başına veya özellikle fide seralarında, Sayın Bakan, salma
salıyorlar. Sera başına 200 milyar, 300 milyar ilave
Gelin,
anlaşalım. Bak buluruz ha!
Sayın Bakan
burada. Neyi bulurlar? Domates tohumunu alıyor
-Bakanlığımızın deklarasyonuna göre, kullanılan
tohumların yüzde 15-20si çimlenmeyebilir- tohumu attı, torfu
kullandı, gübreyi kullandı, serayı kullandı, işçiyi
kullandı, hepsi tamam -bu cironun içerisinde- ama yüzde 20si çimlenmedi.
Ne yapacağız şimdi? Kullandığın tohum şu
kadar adetle veriliyor çünkü- sen bundan 80ini deklare etmişsin. Bunun
vergisinin şu olması lazım, bu kadar vergi vereceksin. Gel
anlaş; anlaşmazsan canına okurum.
Hukuk devletinde
bu olur mu sayın milletvekilleri? Burada düzenlediğimiz
kanunların ne anlamı var? Orada vergi uzmanı canının
istediği şekilde, hukuk devletinde olmaması gereken tavrı
takınarak giderse
Sayın Bakan orada oturuyordu; ben bir anlamda da
bu konuşmayı onun için istemiştim. Plan Bütçede söyledim
Sayın Bakana. İnşallah, bana bir şey söyler şimdi
burada.
Değerli
milletvekilleri, aynı şey: Sürdürülebilirlik. 1 kilogram sütü
sattığınız zaman 2 kilogram yem alabilmelisiniz. Yeni yeni
daha süt 600 bin lirayı yani 60 kuruşu, 65 kuruşu buldu.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) 725, 750 oldu.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Şimdi, 725, 750
1 kilo yem ne kadar Sayın Koyuncu?
600 bin lira. Ne alırsınız bununla? 2 kilo yem alabilir misiniz?
Aslolan budur, sürdürülebilirliğin parametresi budur. Eğer, siz 1
litre sütü satınca 2 kilogram yem alamıyorsanız bu faaliyeti
sürdüremezsiniz. Bunun sonunda süt veren hayvan damızlıktır.
Hayvanlar mezbahaya gider. Son altı ayda mezbahaya giden
damızlık sayısı 200 bin baş inek olmuştur, bizim
tespitlerimize göre. Bunların yerine konması, parayı
bassanız dahi, Ben size para veriyorum. deseniz dahi, ithal
etmediğiniz sürece bu damızlığı yurt içinden temin
etme şansınız yok. Eğer yurt dışından temin
etmeye kalkarsak, o zaman, teşvikle verilen bu paranın adı ne
olur değerli milletvekilleri? Başka ülke üreticisinin
hayvancılığını teşvik etmek olur. Çünkü, o, pazar
arıyor satmak için, sen de pazar oluyorsun. Dolayısıyla, 1937
yılından beri bu ülke potansiyel ithalatçı damızlık
hayvan yetiştiriciliğinde, 37den beri. Ama, bugün, hâlâ, damızlık
ihraç edebilir ülke durumuna gelememişiz.
Bu nedenle,
eğer bir ülkeyle bir anlaşma imzalıyor, bunun
şartlarını yerine getireceksek -bilgi ise- gerçekten bugün
ziraat fakülteleri, veteriner fakülteleri, su ürünleri fakültelerinde çok
kaliteli insanlar yetiştiriliyor dünya çapında, bunlarla bu bilgiyi
transfer edebiliriz. Ama, iş, genetik materyale gelince,
damızlığa gelince, madde mübayaasına, mübadelesine gelince,
onlar bize ne verebilir? Onun için başta okudum Ummanın
potansiyelini. Ama bizde çok yüksek potansiyel oluşturma şansı
var.
Bu itibarla, söz
almamın nedeni de, prensipte anlaşmaya zemin teşkil edecek
tarımsal altyapı Türkiyede var olduğu hâlde bunu kaybetmemenin
yolunda bizim teşvik ve sübvansiyon sistemlerini ayarlamamız ve zinde
tutmamız lazım bu sektörü. Bu sektörü zinde tutarsak, o zaman şu
oylayacağımız, buradan, yüce Meclisten geçireceğimiz
tasarıların kanunlaşmasının bir anlamı olur. Aksi
takdirde anlaşma buradan geçer, tamam, orada rafta kalır. Bunun biz
böyle olmamasını istiyoruz, Türk tarım sektörünün zinde
kalmasını istiyoruz. Bunun için de, daha ciddi, daha
sağlıklı destekleme politikalarıyla, üretim
politikalarıyla tarım sektörünü hem bitkisel hem hayvansal üretimde
zinde tutmamız lazım. Bunu ispatlarız.
Bizim bal
adına gönderdiğimiz madde yok
-bundan iki hafta önce söyledim, bayramdan önce bir konuşmam
sırasında- güya biz Bulgaristana bal ihraç etmişiz, adamlar
bizim balımızı beğenmemişler, balı iade
faturasıyla iade ediyorlar. Yok böyle bir şey. Şakır
şakır Bulgaristanda üretilen bal Türkiyeye giriyor, süt tozu
şakır şakır Türkiyeye giriyor. Dolayısıyla
bunların önünü kesmediğimiz, çiftçinin ürününü bu anlamda tüketiciye
ucuz, üreticiye onun bu işi sürdürebilir şekilde gelir temin edecek
tarzda fiyatlandırarak, sağlıklı üretim
politikalarını, pazarlama politikalarını geliştiremezsek
bu sektörü kaybederiz. Sayın Bakanın -üzülerek ifade ediyorum, burada
olduğu için de yüzüne söylemek istiyorum- en çok kullandığı
Efendim, biz serbest piyasa ekonomisinin hüküm sürdüğü ülkeyiz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Almanyada ne
hüküm sürüyor Sayın Bakan? Amerikada ne hüküm sürüyor? Orada başka
bir sistem mi var ekonomide? Ama ona rağmen sektörün ayakta
kalmasını sağlayacak uygun tedbirleri o ülkeler kullanıyor
serbest piyasa ekonomisi şartlarına rağmen. Bizim de serbest
piyasa ekonomisi şartlarının hüküm sürmesini,
alabildiğince, hürce sağlamasını temin etmemiz lazım.
Ondan sonra sürdürülebilirliğin gerçekleşmesi için ne yapmamız
gerekiyorsa onu yapmamız lazım. Sık sık önümüzde
kullanılan ifadeler: Efendim, 2002de 1,8 katrilyondu, biz 5,8e
çıkardık. Sonuç? Damızlık hayvanını götürüp
kasaba sevk ediyorsa, Sayın Bakanım, 5,8 ya isabetli
kullanılmadı ya yeterli değil demek durumundayız.
Bu duygu ve
düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Fenerbahçeye de
Twente maçında başarılar diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI İLE UMMAN
SULTANLIĞI TARIM VE BALIKÇILIK BAKANLIĞI ARASINDA
MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 13
Eylül 2005 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı ile Umman Sultanlığı
Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı Arasında
Mutabakat Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Umman Sultanlığı Tarım ve
Balıkçılık Bakanlığı Arasında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının yapılan açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 243
Kabul :
243 (x)
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
Her iki ülkeye de
hayırlar getirmesini diliyorum.
Evet, son
anlaşmamıza geçiyoruz saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım.
15inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman
Sultanlığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
15.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Umman
Sultanlığı Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/381) (S.
Sayısı: 423) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
423 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UMMAN SULTANLIĞI
HÜKÜMETİ
ARASINDA
GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE
VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL
OLMA ANLAŞMASININ VE EKİ
PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 31
Mayıs 2006 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Umman Sultanlığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasının ve eki Protokolün onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
(x)
423 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman
Sultanlığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 235
Kabul: 235 (x)
Böylece
tasarı kanunlaşmıştır. Her iki ülkeye de
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Genel Kurulun, 3 Aralık 2009 Perşembe günkü
birleşiminde, daha önce görüşmeleri yarım kalan, madencilik
sektörünün sorunları ve yer altı kaynaklarıyla ilgili Meclis
araştırması önergelerinin görüşülmesine ve bu
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun yaptığı toplantıda aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Kemal
Anadol
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Mehmet
Şandır Gültan
Kışanak
Milliyetçi
Hareket Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Genel Kurulun 3
Aralık 2009 Perşembe günkü birleşiminde, daha önce
görüşmeleri yarım kalan, madencilik sektörünün sorunları ve
yeraltı kaynaklarıyla ilgili Meclis araştırması
önergelerinin görüşülmesinin ve bu görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun
onayına sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz talebi yoktur.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 16ncı sırada yer alan, Telsiz Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
16.- Telsiz Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/428) (S. Sayısı: 99)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonun olmayacağı dikkate alınarak, alınan karar
gereğince, maden üzerindeki araştırma önergesini görüşmek
üzere 3 Aralık 2009 Perşembe günü saat 13.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum; sizlere ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma saati: 19.31