DÖNEM: 23 CİLT: 54 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
26ncı
Birleşim
3 Aralık 2009 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
HÜKÛMETİN GÜNDEM DIŞI AÇIKLAMALARI
1.- Devlet
Bakanı Selma Aliye Kavafın, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü
vesilesiyle gündem dışı açıklaması ve MHP Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, DTP
Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaş ve AK PARTİ İzmir Milletvekili Nükhet
Hotarın grupları,
Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin şahsı adına konuşmaları
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Konya
Milletvekili Orhan Erdemin, Dünya Özürlüler Gününe ilişkin
açıklaması
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Dünya Özürlüler Gününe
ilişkin açıklaması
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Dünya Özürlüler Gününe
ilişkin açıklaması
4.- Kütahya
Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, bir kişi tarafından
yanıltılması nedeniyle yanlış iddialarda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sözlerinin Kütahya Milletvekili Hasan
Fehmi Kinayın şahsıyla ilgili olmadığına,
basında çıkan beyanatlara ve bir vatandaşın gönderdiği
yazıya dayandığına ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, hasta tutuklu ve hükümlülerin
sağlık sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/480)
2.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman ve 39 milletvekilinin, Bursada oynanan Türkiye -
Ermenistan millî maçıyla ilgili bazı konuların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/481)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, Adıyaman Besnide
Antep fıstığı yetiştiriciliğindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/482)
VI.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖN GÖRÜŞMELER
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 26 milletvekilinin, taş kömürü üretimindeki
sorunların ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun durumunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/67)
2.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun ve 29 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/75)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 milletvekilinin, altın
madenciliğinin bütün yönleriyle araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/82)
4.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34 milletvekilinin, bor
madenciliğindeki sorunların araştırılarak bor
kaynaklarının etkin ve verimli değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/122)
5.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici ve 22 milletvekilinin, Manisa-Turgutlu-Çaldağ
nikel yatağının işletilmesi konusunun
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
6.- Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 24 milletvekilinin, petrol arama
çalışmaları konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/180)
7.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, mermercilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/193)
8.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 38 milletvekilinin, mermercilik
sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/208)
9.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 28 milletvekilinin, taş ocaklarının
çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/216)
10.-
Balıkesir Milletvekili Ergün
Aydoğan ve 20 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/229)
11.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37 milletvekilinin, madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/304)
12.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24 milletvekilinin, bor
madenciliğindeki sorunların araştırılarak bor
kaynaklarının etkin değerlendirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/309)
13.-Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, Batmandaki petrol tesislerinin
çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/320)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, Kütahyadaki Seyitömer
ve Garp Linyit İşletmeleri yönetimine yönelik iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/324)
15.- Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen ve 20 milletvekilinin, maden kaynaklarının
araştırılarak madenciliğe dayalı sanayinin
oluşturulabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/336)
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki maden
kaynaklarının araştırılarak etkin ve verimli
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/337)
17.-
Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmez ve 23 milletvekilinin, lüle
taşının değerlendirilmesindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/342)
18.- Siirt
Milletvekili Afif Demirkıran ve 20 milletvekilinin, madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/374)
19.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü ve 22 milletvekilinin, Turgutlu-Çal
Dağında yapılacak nikel madenciliği faaliyetlerinin
çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/377)
20.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, Tarsustaki
şantiye ve maden ocaklarının yol açtığı
sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/388)
21.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, kömür üretimi ve ticaretindeki
yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/404)
VII.-
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Beydağ Barajı sulama
hattına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10058)
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, işsizliğin
azaltılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10148)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Tekel İzmir İşletme
Müdürlüğünde tayini çıkarılan personele ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/10248)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bolu sanayi sitesinin kanalizasyonuna
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergünün cevabı
(7/10312)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Başbakan ve Genel Kurmay
Başkanının Dolmabahçe Sarayındaki görüşmelerine
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/10315)
6.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Akhisar-Gördes Sulama Projesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/10344)
7.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Direnin, Karakuş Çayının ıslahına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10345)
8.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Sanayi ve Ticaret Bakanlığındaki
bazı bürokratlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Nihat Ergünün cevabı (7/10419)
9.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, SGKya borçlu olan belediyelere ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10428)
10.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10431)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda müze açılmasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10452)
12.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağışın cevabı (7/10500)
13.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, emeklilerin durumlarının
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10516)
14.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, muayene katılım paylarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/10526)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, eşdeğer ilaç uygulamasına
ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10536)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir genelgeye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10537)
17.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, sosyal güvencesi
olmayan çalışanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10540)
18.-
Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, ÇED görüşlerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10544)
19.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Kemalpaşada kurulması planlanan geri
kazanım tesisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10546)
20.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova Kalkınma Ajansının
projelerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10640)
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, sağlık harcamalarına
ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (10660)
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Orman İşletme
Şefliğinin köylere yakacak yardımına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (10664)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03te açılarak dört oturum yaptı.
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı verilmesinin 75inci yıl dönümüne,
İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam, İzmir Büyükşehir Belediyesinin
çalışmalarına,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Türkiyede ve dünyadaki tedavi
kurumları ile sağlık turizmine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, gündem dışı konuşma yapan
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun görüşlerine
katıldığına, Turgut Özal Tıp Merkezinin, Ferit Mevlüt
Aslanoğlu gibi herkesin gurur duyduğu bir tıp merkezi
olduğuna ilişkin bir açıklamada bulundu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Erbaa HES Projesinin
muhtemel etkilerinin araştırılarak (10/477),
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak (10/478),
Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 19 milletvekilinin, yenilenebilir enerji
potansiyelinin araştırılarak enerjide
bağımlılığın azaltılması için (10/479),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulu
ziyaret eden:
Finlandiya
Parlamento Başkanı Sauli Niinistöye,
Kosova
Parlamentosundan bir milletvekili heyetine,
Başkanlıkça
Hoş geldiniz denildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S.
Sayısı: 395),
4üncü
sırasında bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun (1/704) (S. Sayısı: 383),
5inci
sırasında bulunan, Bolu Milletvekili Fatih Metinin, 491
Sayılı Denizcilik Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun (2/137) (S.
Sayısı: 228),
6ncı
sırasında bulunan, Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/674) (S. Sayısı: 375),
16ncı
sırasında bulunan, Telsiz Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporunun (1/428) (S. Sayısı: 99),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
7nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet
Arşivi Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/669) (S. Sayısı:
351),
8inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiyede Bir Türk-İtalyan
Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/672) (S. Sayısı:
416),
9uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/531) (S. Sayısı:
380),
10uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti
Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/579) (S. Sayısı:
340),
11inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/493) (S. Sayısı:
345),
12nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Oman
Sultanlığı Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (1/527) (S. Sayısı: 381),
13üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Oman Sultanlığı Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/550) (S. Sayısı:
339),
14üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Umman Sultanlığı Tarım ve
Balıkçılık Bakanlığı Arasında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/360) (S.
Sayısı: 421),
15inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman
Sultanlığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/381) (S.
Sayısı: 423),
Görüşmeleri
tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra kabul
edildi.
Genel Kurulun, 3
Aralık 2009 Perşembe günkü birleşiminde, daha önce
görüşmeleri yarım kalan, madencilik sektörünün sorunları ve yer
altı kaynaklarıyla ilgili Meclis araştırması
önergelerinin görüşülmesine ve bu görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
3 Aralık
2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 19.31de son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Murat
ÖZKAN Harun
TÜFEKCİ
Giresun Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatih
METİN
Bolu
Kâtip
Üye
No.:
35
II.- GELEN KÂĞITLAR
3 Aralık 2009 Perşembe
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, HSYK kararlarının uygulanmasına
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1631)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
2.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, kanunların kodifikasyonuna
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, cezaevleri personeline yönelik
bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1633) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, personelin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1634) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
5.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, illere göre kesilen trafik
cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1635) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
6.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, telefon dinlemedeki yetki
aşımına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1636) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/11/2009)
7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, TEKELin bazı işletme
müdürlüklerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1637) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/11/2009)
8.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, öğretmenlik mesleğine
münhasır yasa yapılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1638) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/11/2009)
9.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, ders seçimi işlemlerindeki bazı
sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1639) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Recai Birgünün, resmi üniformalı kişilerin TBMMye girişlerine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/10971) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2009)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, terör kaynaklı zararların
tazminine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10972) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bir jeotermal sahanın kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10973)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
4.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun, mayınlı arazilerin temizlenmesi için
ihale yapılıp yapılmadığına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10974)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
5.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, iletişimin dinlenmesi
tartışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10975) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2009)
6.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir köyde yapılan konutlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10976)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
7.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, terör örgütü mensupları hakkındaki
işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10977) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
8.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, vatandaşlar arasında ayrımcı
uygulamalar olup olmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10978) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/11/2009)
9.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, demokratik açılımla ilgili bazı
hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10979) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
10.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, bazı projeler ile Doğu ve Güneydoğu
Anadoludaki yatırımlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10980) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/11/2009)
11.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Kastamonudaki yeşil kart
verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10981) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
12.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, BM Çocuk
Hakları Sözleşmesindeki çekincelerin kaldırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10982)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
13.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, polis memuru alımına ve öğretmen
açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10983) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
14.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, bir vergi düzenlemesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10984)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
15.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, Düzce Üniversitesi Rektörü
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10985) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İstanbul-Bursa Ro-Ro hattı projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10986)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
17.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, yargıdaki dinleme
tartışmalarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10987) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2009)
18.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, hâkim ve savcıların iletişiminin
dinlenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10988) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
19.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, yargıda yapılan dinlemelere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10989)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bazı tutuklu ve hükümlülere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10990)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
21.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, çocuk adalet
sistemine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10991) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
22.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10992)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
23.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Batmana yapılması planlanan cezaevine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10993)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
24.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, AİHMnin kesinleşmiş
bazı kararlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10994) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/11/2009)
25.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10995) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
26.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, çocuk işçiliğinin önlenmesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10996) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/11/2009)
27.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, silikozis hastalığı
mağduru olan işçilerin sosyal güvenceden yararlanmalarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10997) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/11/2009)
28.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bir köyün arazi sulamasında
bir barajdan yararlandırılmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10998)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
29.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10999) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/11/2009)
30.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Eximbank kredileriyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11000) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
31.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, bankaların aldığı
hesap işletim ücretine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11001) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
32.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda tamamlama vizesi alamayan yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/11002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
33.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseri Terminal Camisinin
yıkılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/11003) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2009)
34.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, camilerdeki kıymetli
halıların değerlendirilmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/11004)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
35.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, ihmal ve
istismara uğrayan çocuklara yönelik hizmetlere ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/11005)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
36.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, göçün çocuklar üzerindeki etkisine
ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/11006) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
37.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, erken evliliklerin önlenmesine ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/11007) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
38.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, aile içi şiddetten etkilenen çocuklara
yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye
Kavaf) yazılı soru önergesi (7/11008) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/11/2009)
39.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, sokakta yaşayan ve çalışan
çocuklara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/11009) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/11/2009)
40.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, çocukların yerel yönetimlerdeki
katılımına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye
Kavaf) yazılı soru önergesi (7/11010) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/11/2009)
41.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, ticari cinsel sömürüye uğrayan
çocukların rehabilitasyonuna ilişkin Devlet Bakanından (Selma
Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/11011)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
42.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazarın, Hatayda termik santral yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11012)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
43.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, İran ile imzalanan bir doğalgaz
anlaşmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11013) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2009)
44.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, nükleer güç santralleriyle ilgili
yönetmeliğe ve ihaleye ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11014)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
45.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, belediyelere kaynak tahsisinde
hane sayısının dikkate alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11015)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
46.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir askerin ölümü olayına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
47.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, kepenk kapatma eylemlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11017)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
48.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, şehit ve gazilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
49.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, demokratik açılım kapsamında
farklı dillerle ilgili çalışmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11019)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
50.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, demokratik açılım kapsamındaki
bazı çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11020) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/11/2009)
51.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Emniyet Teşkilatı emeklilerinin maddi
durumlarında iyileştirme yapılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11021)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
52.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat İl Özel İdaresinin
kaynak kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11022) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/11/2009)
53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İzmirde kaybolan ve kaçırılan
çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11023) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
54.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Diyarbakırda kaybolan ve
kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11024) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/11/2009)
55.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batmanın çöp sahası sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11025) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumun şebeke suyuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11026)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
57.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbuldaki
ulaşım zamlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11027) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/11/2009)
58.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kayıp çocuklara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11028)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
59.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir kişinin ortağı olduğu
şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11029)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
60.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, ibadete açılan tarihi
bir kiliseye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11030) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
61.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11031)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
62.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın, çocuklara
ayrılan bütçe kalemlerine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11032) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/11/2009)
63.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, deri mamulleri arasındaki KDV oranı
farklılığına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11033) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/11/2009)
64.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, TEKELe bağlı işletme
müdürlüklerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11034)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
65.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bütçe sürecinde çocuk haklarının
gözetilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11035) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
66.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün
bir dernekle yaptığı protokole ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11036)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
67.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, SHGMnin modül
sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11037) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/11/2009)
68.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vandaki bazı okullarda
sınıfların oluşumu ile ilgili iddialara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11038)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
69.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11039)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
70.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, çocuklarda artan obeziteye karşı
alınacak önlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11040) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/11/2009)
71.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, çocukların okula
devamsızlıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11041) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/11/2009)
72.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, okullardaki şiddet olaylarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11042) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
73.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Gaziantep İl Milli Eğitim
Müdürlüğüne atama yapılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11043)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
74.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Yenişarbademlideki sağlık
hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11044) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
75.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, çevre sağlık
teknisyenlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11045) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/11/2009)
76.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
yenidoğan ünitelerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11046)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
77.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, aşı olmayan
sağlık personelinin bilgilerinin istenmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11047)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
78.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Direnin, Tokattaki göz doktoru ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11048) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
79.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Devlet Hastanesinin yenilenmesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11049) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
80.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, tarımsal sulamada kullanılan bazı
yöntemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11050) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2009)
81.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, gıda analizleri yapılabilen
laboratuvarlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11051) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2009)
82.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, çevre sağlık
teknisyenlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11052) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/11/2009)
83.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11053) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
84.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki bir yol
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11054) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2009)
85.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Adana-Mersin arasında
yapılacak havaalanının yer seçimine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11055)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/11/2009)
86.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa çevre yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11056)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
87.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazarın, Türkiye ile Suriye arasındaki
geçişlere ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11057) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2009)
88.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, askerlik hizmeti sırasında yaşanan
ölüm olaylarına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11058) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2009)
89.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvin-Hopada serbest bölge
kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer
Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/11059)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
90.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/11060)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2009)
91.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, otomotiv sektöründe hurda indirimine gidilip
gidilmeyeceğine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11061) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin
sağlık sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/480) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2009)
2.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 39 Milletvekilinin, Bursada oynanan
Türkiye - Ermenistan milli maçıyla ilgili bazı konuların
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/481)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2009)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 Milletvekilinin, Adıyaman Besnide
antep fıstığı yetiştiriciliğindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/482) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2009)
3 Aralık 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Hükûmet adına Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavafın Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle açıklama yapmak üzere,
İç Tüzükün 59uncu maddesine göre söz talebi vardır.
Gündeme geçmeden
önce bu talebi yerine getireceğim.
Sayın
Bakanın açıklamasından sonra, istemleri hâlinde siyasi parti
gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz
vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN -
Konuşma süreleri Hükûmet için yirmi, siyasi parti grupları için on,
grubu bulunmayan milletvekili arkadaşımız için beş
dakikadır.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, kürsü mikrofonu kapalı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, beni yazdınız mı?
AHMET YENİ (Samsun)
Sayın Başkan, Bakanımız bekliyor.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, saygıdeğer arkadaşlarım, bugün
Özürlüler Günü münasebetiyle Sayın Bakanımız konuşma
talebinde bulunmuştu, ben de ifade etmiştim. Fakat bunu işaret
diliyle izleyicilerimize izletmek bakımından bir beş dakika ara
verme zorunluluğumuz vardır. O arada o fırsatı
yakalayabilirsek, işaret diliyle de o imkânı
sağlayacağız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, kusura bakmayın lütfen.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 13.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.44
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündem
dışı açıklama yapmak üzere Devlet Bakanı Sayın
Selma Aliye Kavafı kürsüye davet ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Beş dakika ara verdiniz, kırk beş dakika ara
yapıyorsunuz. Bu Meclis bu kadar keyfî yönetilmez. Eğer bu kadar
basiretiniz yoksa bunun önceden tedbirini alırsınız. Bu Meclisin
zamanına yazık oluyor. Bu Meclisi yönetemiyorsunuz. Lütfen o kürsüyü
terk edin!
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) HÜKÛMETİN GÜNDEM DIŞI AÇIKLAMALARI
1.- Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın, 3
Aralık Dünya Özürlüler Günü vesilesiyle gündem dışı
açıklaması ve MHP Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, CHP
Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, DTP Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaş ve AK PARTİ İzmir Milletvekili Nükhet Hotarın
grupları, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin şahsı adına
konuşmaları
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü vesilesiyle söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Şartları
ne olursa olsun özürlülük ağır bir toplumsal sorundur.
Özürlülerimizin temel hak ve özgürlüklerden, fırsatlardan ve imkânlardan
eşit ölçüde tam katılımla faydalanabilmesi devlet
politikamızdır, temel hedefimizdir. Bu çerçevede, 7 Temmuz 2005
tarihinde yürürlüğe giren Özürlüler Kanunu ile her şeyden önce insan
haklarına dayalı, ayrımcılıkla mücadele eksenli bir
sosyal politikanın çerçevesini belirlemiş durumdayız.
Özürlülerimizin
tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden eşit olarak
yararlanmasını teşvik eden Birleşmiş Milletler
Engellilerin Hakları Sözleşmesini 30 Mart 2007de imzalayan ilk
ülkelerden biri olduğumuzu da memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Bugüne
kadar gerçekleştirdiğimiz tüm yasal düzenlemeler, daha
doğdukları andan itibaren fiziksel, zihinsel ve duygusal
farklılıkları yüzünden başkalarının
ulaşabildiği birçok hakka ulaşmaktan mahrum bırakılan
ve ayrımcılığa maruz kalan özürlü kardeşlerimizin bu
mağduriyetini en aza indirgemek ve onları kendi ayakları
üzerinde durabilen, toplumla, hayatla barışık insanlar hâline
gelmelerini sağlamak temel hedefimizdir.
Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekilleri; son yedi yılda özürlü
kardeşlerimizin hayatlarını kolaylaştırmak üzere her
alanda başlattığımız iyileştirme
çalışmalarının bir kısmını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Özürlülerle
ilgili olarak yapılacak çalışmaların ve planların
etkin ve verimli bir biçimde yapılabilmesi için özürlülerle ilgili güncel
ve geçerli bilgilerin elde edilmesine ve derlenmesine ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu nedenle, Ulusal Özürlüler Veri Tabanı Projesi son
derece önemlidir. Ulusal özürlüler veri tabanı özürlülere hizmet veren
kamu kurum ve kuruluşları tarafından ortak kullanılacak,
her kurum, yetkileri ve hizmet alanı kapsamında veri tabanına
ulaşabilecektir. Böylece, ülkemizde özürlülük konusundaki politikalar
doğru belirlenecek ve özürlülere yönelik hizmetler planlı, düzenli ve
hızlı bir şekilde sağlanacaktır.
Özel eğitim
desteğine ihtiyaç duyan tüm özürlülerimiz için İktidarımız
döneminde özel eğitim desteği sağlanmıştır. 2002
yılında özel eğitim desteği alan özürlü öğrencilerimiz
sadece 19 bin kişi iken bugün itibarıyla bu kapsamda
yaklaşık 206 bin özürlü öğrencimize ayda 422 Türk lirası
eğitim desteği verilmektedir. Diğer bir deyişle, özel
eğitim desteğinden yararlanan özürlü kardeşlerimizin
sayısı 11 kat artmıştır.
Ücretsiz
Taşıma Projesi kapsamında da yaklaşık 30 bin özürlü
öğrencimizi eğitim kurumlarımıza ücretsiz
taşıyoruz.
Ankara Atatürk
Öğrenci Yurdunun örnek olarak seçildiği Engelsiz Öğrenci Yurdu
Projemiz ile özürlü öğrencilerimiz için ulaşılabilirlik
düzenlemelerinin yapılarak tüm yurtlarda
yaygınlaştırılması ve personelin özürlülük bilincinin
geliştirilmesini hedefliyoruz. Atatürk Öğrenci Yurdunda bu konudaki
çalışmaların birinci aşaması bu yıl
tamamlanmıştır, diğerlerine 2010da
başlanacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimiz döneminde sosyal devlet olmanın gereği
olarak hayatını başkasının yardımı olmadan
sürdüremeyecek durumdaki özürlülerimize yönelik evde ve
kurumlarımızda bakım hizmetini başlattık. 2006
yılında uygulaması başlayan evde bakım hizmetlerinden
2009 Kasım ayı itibarıyla 204.652 özürlü
vatandaşımız yararlanmaktadır. Bu hizmetlerin iki asgari
ücret tutarına kadar olan kısmı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu tarafından ödenmektedir.
Yine uygun
görülmesi hâlinde, bakımı aile bireyi ya da yakını
tarafından karşılanan özürlü için bakımı yapan
kişiye bir asgari ücret tutarında ödeme yapılmaktadır.
Bundan yedi sekiz
yıl öncesine kadar, özürlüler, evlerin arka odalarında, bodrum
katlarında gizlenen, saklanan, aileleri tarafından bile
utanılan, varlığı asla dillendirilmeyen insanlardı. Bu
hizmetlerle birlikte artık özürlüler toplum içine çıkmaya
başladı, şimdi de sırada istihdam konusu var.
Yine, Özürlüler
Kanunu ile özürlülere bağlanan aylıklar Hükûmetimiz döneminde yüzde
200 ile 300 oranında artırılmıştır. Özür
oranlarına göre 181 Türk lirası ile 272 Türk lirası
tutarında aylık ödenmektedir. Bugün yaklaşık 407 bin özürlü
vatandaşımız bu uygulamalardan faydalanmaktadır.
Bakım
desteği, özürlü aylıkları ve özel eğitim desteği olmak
üzere sadece bu üç alanda yapılacak harcamalar için 2010 mali
yılı bütçesinde yaklaşık 4 milyar 611 milyon liralık
bir kaynak ayrılmıştır.
Özürlü bakım
ve rehabilitasyon merkezlerimizde 2002 yılında 21 merkezde 3.908
özürlümüze hizmet verilirken, 2009 Kasım ayı itibarıyla bu
sayı 61 merkezde 4.524 olmuştur. Görüldüğü gibi, kurum
bakım hizmeti verdiğimiz merkezlerimizin sayısı 3 kat
artmış, buna karşılık hizmet alan özürlü
vatandaşlarımızın sayısındaki artış
yüzde 50 olmuştur. Burada en önemli etken, özürlülerimiz için hizmeti
onların evine götürmemizden kaynaklanmaktadır. Böylece mağdur
vatandaşlarımız profesyonel hizmete aile
sıcaklığında kavuşmuşlardır, kurum
hizmetlerimizin de kalitesi yükselmiştir.
2002
yılında 26 aile danışma ve rehabilitasyon merkezinde 2.065
kişiye hizmet verilirken, 2009 yılı Kasım ayı
itibarıyla 10 aile danışma ve rehabilitasyon merkezinde 376
özürlüye hizmet verir hâle geldik. Ayrıca, Kasım 2009 tarihi
itibarıyla 38 özel bakım merkezinde 2.017 bakıma muhtaç
özürlümüz de bakım hizmetinden yararlanmaktadır.
Özürlü
kardeşlerimize getirdiğimiz vergi avantajları, özel
tertibatlı araç kullanan özürlülerimiz özel tüketim vergisi ve motorlu
taşıtlar vergisi ile sahip olunan bir ev de emlak vergisinden muaf
tutulmaktadır.
Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile isteğe bağlı
erken emeklilik uygulaması bütün sigortalılar için standart hâle
getirilmiştir. İlk defa olarak kendi hesabına çalışan
özürlüler ile bakıma muhtaç çocuğa sahip kadın
çalışanlara emeklilik hakkı sağlanmıştır.
Yine 4857
sayılı İş Kanununun 30uncu maddesine göre
çalıştırılan özürlülerin sigorta primine ait işveren
hisselerinin tamamı kontenjan fazlası özürlü
çalıştıran işverenlerin sigorta primlerinin yüzde 50si
Hazine tarafından ödenmektedir. Özürlü işçi
çalıştırmayan işverenlere kesilen idari para
cezalarının daha kolay tahsil edilebilmesi için de İŞKUR il
müdürlükleri yetkilendirilmiştir.
Ayrıca
mesleki eğitim projelerimiz ile özürlü kardeşlerimizin nitelikli
iş gücü sahibi olmaları ve istihdamda kalıcı yer
almaları da sağlanmaktadır. Bu çerçevede İŞKUR Genel
Müdürlüğü ve sivil toplum kuruluşlarının iş
birliği ile 2008 yılında toplam 535 proje
gerçekleştirilmiştir. Belediyelerimize de özürlü kardeşlerimizin
mesleki rehabilitasyonu bakımından sorumluluklar yüklenmiş ve
özel merkezlerin açılması için yeni düzenlemeler
yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet olarak istihdam alanında önyargıları
yıkmak ve özürlü istihdam oranını artırmak yönünde özürlü
dostu aktif istihdam politikalarına daha hızlı devam etmek
yönünde kararlılığımızı sürdürüyoruz.
Bildiğiniz gibi kamu kurum ve kuruluşlarında 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun değişik 53üncü maddesinde
belirtilen yüzde 3 oranında özürlü memur
çalıştırılması kanuni bir zorunluluktur. Ancak kamu
kurum ve kuruluşları personel alımı için
sınırsız yetkiye sahip olmayıp Bütçe Kanununun
belirlediği sınırlar çerçevesinde personel ihtiyacını
karşılamakta ve belirli periyotlarla özürlü memur alımı
için sınav açmaktadır.
Hâlen kamu kurum
ve kuruluşlarında istihdam edilmesi gereken özürlü memur
sayısı 48.549 iken istihdam edilen özürlü memur sayısı
ancak 10.357dir. 38.192 özürlü kontenjan açığı
bulunmaktadır. Bu gerçekten hareketle Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve
Bütçe Komisyonunda özürlülerimiz için devrim olabilecek bir karara daha imza
attık. 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmesi sırasında yapılan bir
değişiklikle, kamuda ilk defa işe alınacak özürlülerle
ilgili istisnai düzenlemeye gidildi. 1 Ocak 2010 tarihinde yürürlüğe
girecek söz konusu düzenlemeyle kamudaki özürlü istihdamı kadro
sınırlamasının dışında
bırakıldı. Bu şekilde yükümlülüklerini kadro
sınırlaması ve diğer nedenlerle yerine getiremeyen kamu
kurum ve kuruluşları 2010 yılı içerisinde özürlü
kontenjanlarının tamamını kullanabileceklerdir. Böylece,
özürlü istihdamı, kamuya tahsis edilen kadroların
dışında değerlendirilmiş olacaktır.
Özürlü
kardeşlerimizin tüm sorunlarını çözmek tek başına
kamunun yapacağı bir iş değil elbette. Hükûmetimizin
özürlülere kamuda sağladığı 38 bin kişilik istihdam
imkânının ardından sevinerek ifade ediyorum ki özel sektörümüz
de harekete geçmiştir. Bugün düzenleyeceğimiz törenle ülkemizin üç
GSM operatörü engelli kardeşlerimize kapılarını
açmıştır. Bundan sonra görme engelli ve felçliler, Turkcell,
Vodafone ve Avea müşterilerinin operatörlere gelen şikâyet
telefonlarına evlerinden cevap verebilecek, ilk kapsamda her operatör
10ar kişi istihdam ederken bu sayı daha sonra 30a
çıkarılacaktır.
Engellilerin
hayata tutunmasını sağlayacak projeye büyük emek veren
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali
Yıldırıma ve söz konusu GSM operatörlerinin ilgililerine
buradan teşekkür ediyorum. Bu duyarlı davranışların
tüm özel sektöre örnek olmasını diliyor, 2010 yılının,
özürlü kardeşlerimizin aktif istihdamı bakımından önemli
gelişmeleri kaydettiğimiz altın bir dönem
olacağını ifade ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamuya açık her türlü yol,
kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor
alanları ve benzeri sosyal ve kültürel altyapı alanları ile
binaların özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesi
zorunluluğu vardır. Bunu başardığımızda,
sokaklarımızda okuluna ya da işine giden, spor ve sanat
etkinliklerine katılan, bir kafede çayını yudumlayan, bir
kütüphanede kitap okuyan daha çok özürlü insanımızla
karşılaşabileceğiz. Bu karşılaşmalar hem
onları hem bizi hem de Türkiyeyi değiştirecek, bu alanda
zihniyet dönüşümünü sağlayacaktır.
Bu günlerin bir
an önce gelmesi dileklerimle herkesi bu ortak çabaya katılmaya
çağırıyor, verilecek ortak mücadelede bizi yalnız
bırakmayacağınıza gönülden inanıyor,
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır.
Sayın
Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi şahsım ve grubum
adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün 3
Aralık Dünya Özürlüler Günü. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, tüm
özürlü vatandaşlarımızın ve aile
yakınlarının bu gününü kutluyor, herkese ayrı ayrı
saygı ve sevgiler sunuyorum.
Doğuştan
veya sonradan bir şekilde herhangi bir vücut organı
sakatlanmış insanlarımızın sorunlarının,
beklentilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda birlikte bu
kapsamda görüşülmüş olmasını önemsiyorum. Bu imkânı
veren, gruplara söz hakkı doğmasına imkân veren Hükûmetin bu
tavrına da teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz 1
Aralık Salı günü çok sayıda özürlü derneği, federasyonu ve
Türkiye Sakatlar Konfederasyonundan yetkililer Meclisimizi ziyaret etti,
gruplarımıza sorunlarını tekrar ifade ettiler. 3
Aralık Dünya Özürlüler Günü dolayısıyla böyle bir
toplantının yapılmasına biz söz vermiştik, diğer
gruplar da buna uydu; bence bugün güzel, doğru, gerekli bir iş
yapıyoruz. Buna katkısı olan herkese de teşekkür ediyorum.
Bu
toplantının, bu oturumun yalnız konuşulan, özürlülerin
sorunlarının konuşulduğu bir toplantı
olmasının ötesinde bazı kararların da
alınmasının imkânı zorlanmalıdır. Eksik kalan,
geç kalan bazı hususların yapılması konusunda, muhalefet
partileri olarak bizlerin de önerileriyle, katkılarıyla, Sayın
Hükûmetimizin, Sayın Bakanın özürlü
vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü için,
beklentilerinin karşılanması için yapılması gereken
acil hususlarda bazı kararlar almasına da bu toplantı vesile
olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, özürlü vatandaşlarımız, ülkemizin bir
gerçeği olarak, bizden ilgi beklemektedir. Bu, toplumsal bir sorundur,
toplumun bir gerçeğidir, hayatın bir gerçeğidir. Bugün ülkemizde
yüzde 12,29 olarak ifade edilen özürlü vatandaşlarımızı
aileleriyle, çevreleriyle hesaba katarsak yüzde 25e, yüzde 30a yakın bir
toplum kesimini çok doğrudan ilgilendiren bir toplum kesiminin sorunlarını
konuşuyoruz. Bunu çok önemsemek gerekir. Sakat doğmuş veya bir
kaza sonucunda sakat kalmış insanlarımız bizim
insanlarımızdır ve bu olay hayatın bir gerçeğidir,
toplumun bir gerçeğidir. Hangimizin ailesinde bir özürlü bulunmamaktadır.
Bu özürlülerimizin, kendi hizmetini göremeyen veya kendi kendine yetemeyen bu
insanlarımızın yardımına koşmak bana göre bir
toplumsal sorumluluktur, bir sosyal sorumluluktur. Özürlü yavrusu için
çırpınan annenin, babanın feryadına, özellikle Türkiye
Büyük Millet Meclisi kulak tıkamamalıdır, yok
saymamalıdır.
İnsan
olmanın sorumluluğu, millet olmanın ön şartı, devlet
olmanın mecburiyeti olarak ülkemizin ve hayatın en yalın, en
acı gerçeği olan ve sayıları gerçekten çok fazla olan,
dünya standardının, dünya ortalamasının üstünde olan
özürlülerimizin, özürlü vatandaşlarımızın
sorunlarının çözümü maliyet hesabı yapılmadan, bir sosyal
maliyet olarak geciktirilmeden, ertelenmeden, bir pozitif
ayrımcılık anlamında, gerekiyorsa hem hukukunu kurarak hem
de imkân yaratarak bu vatandaşlarımızın
sorunlarının çözülmesi gerekir. Özürlü vatandaşlarımız
kendilerini sahipsiz, çaresiz ve gerçekten unutulmuş hissetmemelidirler;
bu toplum onlara sahip çıkmalıdır, bu Meclis onlara sahip
çıkmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz böyle düşünüyoruz; iktidarımızda
da inşallah, özürlü vatandaşlarımızın
sorunlarının çözümü konusunda yaklaşımımız bu
anlayışla olacaktır.
Bir başka
hususu daha ifade etmek istiyorum: Özürlü vatandaşlarımızla
ilgili uygulamalar Hükûmet politikası olmanın ötesinde
algılanmalıdır. Hükûmetlerin yaptıkları görevleridir,
daha fazlasını yapmak da sorumluluklarıdır. Bazı
hususlar Hükûmet politikalarıyla şekillenmemeli, bir devlet
politikası, bir toplumsal sorumluluk olarak öne konulmalıdır.
Onun için, Hükûmetimizin, yapmış olduklarını ifade etmekten
çok -hele ki bir alışkanlık oldu- 2002yle mukayese etmekten
çok, bu özürlü vatandaşlarımızın örgütlü gücü temsilcileri
bir araya gelmeli, getirilmeli, yapılmış olanların ötesinde
hangi sorunlarının olduğu araştırılmalı ve
çözümü için, bir maliyet hesabı yapılmadan, devlet görevi olarak,
toplumsal bir sorumluluk olarak yerine getirilmelidir. Ben Hükûmetten bu
anlamda böyle bir yaklaşım beklemekteyim çünkü Türkiye Cumhuriyeti
devleti sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal bir hukuk devleti olmanın
sorumluluğunda, kamunun gücünü kullanan siyasi iktidarlar meseleyi bir
siyasi parti politikası olmanın ötesinde bir görev olarak,
vatandaşlarına karşı devlet olmanın bir görevi olarak
algılamalılar ve gereğini yapmalılar.
Özürlü
vatandaşlarımızın sorunlarını biliyoruz, en iyi
de kendileri biliyor, toplumumuz da biliyor. Özürlü
vatandaşlarımızın dernekleri, Sakatlar Konfederasyonu her
gruba bir dosya sundular; dosyalarında sorunlarını tek tek ifade
ettiler, bizlere de verdiler. Bunları buradan tekrar saymanın bir
anlamı yok. Bu, bir yaklaşım meselesidir. Sorun ne olursa olsun,
o sorun sahibinin gerçeğidir. O sorunu sorgulamak, Niye böyle? demek
hakkına sahip değiliz. O sorunlar çözülmeli.
Burada ben bu
kısa süre içerisinde bir hususu dile getirmek istiyorum:
Birincisi: Bu
sağlık kurulu raporlarında kanunla çıkarılan, 5378
sayılı Kanun ve ondan sonra gelen yönetmelikle çıkarılan,
konulan normların Dünya Sağlık Örgütünün normlarının
üstünde birtakım yükümlülükler getirdiği ifade ediliyor. Tam
özürlülük tanımlamasında yüzde 90 sakatlığı
getirirseniz o zaman bundan faydalanabilecek insan sayısı çok az
olur. Bu oranın Dünya Sağlık Örgütünün kriterlerine indirgenmesi
gerekir; bunu özellikle istemektedirler.
Sakatlar
Konfederasyonu yöneticisi arkadaşlarımızın ısrarla
söyledikleri bir başka husus: Türkiyenin kabul ettiği, işte
Sayın Bakanın da ifade ettiği Birleşmiş Milletler
Engelli Hakları Sözleşmesinin uygulanabilmesi, bu haklardan özürlü
vatandaşlarımızın faydalanabilmesi için ihtiyari
sözleşmenin de imzalanması gerekiyor yani Dışişleri
Bakanlığımız tarafından bu Sözleşmenin
imzalanarak burada kanunlaştırılması hâlinde,
Birleşmiş Milletler engelli haklarından özürlü vatandaşlarımızın
faydalanması da mümkün olabilecektir. Bu sebeple Hükûmeti tekrar bu anlamda
bir özel davranış içerisinde, anlayış içerisinde bu konuyu
düşünmelerini ve yapılması gereken eksik kalanları
tamamlamalarını istirham ediyorum. Bunu bugün dolayısıyla,
Özürlüler Günü dolayısıyla Sayın Hükûmetin bu
toplantının sonrasında bu yönde birtakım kararlar almak
noktasında adım atacağını ümit etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bence temel anlayış şu olmalı: Özürlüyü
hayata hazırlamak, onu üretime kazandırmak, onu kendi kendine yeter
hâle getirebilmek için devlet olarak imkân vermeliyiz. Özürlüye yardım
etmek, özürlüye maaş vermek; bu, tabii ki tavsiye edilebilinir, temenni
edilebilinir. Özürlünün yaşamını kolaylaştırmak için
alınması gereken tedbirler var, tabii ki alınması gerekir.
Ona özürlü olmaktan dolayı temel hak ve özgürlüklerinden faydalanma
imkânı vermemiz lazım, ondan bir ayrımcılığa
uğratmamak lazım ama temel anlayış bana göre, özürlüyü
hayata kazandırmamız, onu eğitmemiz gerekir, onu meslek sahibi
yapmamız gerekir, onu istihdam etmemiz gerekir; o kendi emeğiyle,
kendi becerisiyle kendi hayatını devam ettirebilme imkânına
sahip olmalı. O zaman özürlümüz kendini daha böyle güvenli, daha onurlu,
daha huzurlu hissedecektir.
Ben tüm özürlü
vatandaşlarımıza -tekrar ifade ediyorum- Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) -
olarak tüm özürlü vatandaşlarımıza ve
onların yakınlarına buradan seslenmek istiyorum: Kendilerini
sahipsiz ve çaresiz hissetmesinler. Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük
devlettir, Türk milleti büyük bir millettir. Kendi özürlüsünün
ihtiyacını temin edecek her türlü imkâna da sahiptir. Bu noktada
yapılması gereken neyse, bunun için yapılacak hukuki
düzenlemelere de Milliyetçi Hareket Partisi olarak sonuna kadar destek
vereceğimizi ifade ederek tüm özürlü vatandaşlarımıza ve
onların değerli yakınlarına saygılar, sevgiler
sunuyorum. Yüce heyeti de saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.
Sayın
Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar).
CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü nedeniyle Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz günlerde
bir toplantıda yaşanan olayı sizinle paylaşmak istiyorum:
16 Kasım günü Özürlüler İdaresi Başkanlığınca
düzenlenen 4. Özürlüler Şûrası toplantısında protokol
konuşmalarında adları olmasına rağmen Türkiyenin en
önemli, engelli iki sivil toplum örgütünün temsilcileri zaman darlığı
nedeniyle konuşturulmamıştır. Sayın
Başbakanın, Sayın Bakanın ve ilgili bürokratların
bulunduğu o toplantıda maalesef asıl konuşması
gerekenler yani sivil toplum örgütü temsilcileriyle özürlüler
konuşturulmamıştır. Bu konfederasyon
başkanlarından bir tanesi, Sayın Başbakanın huzurunda
özürlülerin sorunlarını dile getirmek istemesine rağmen,
görevliler ve korumalar vasıtasıyla ağzı kapatılarak,
itilip kakılarak salonun dışına
çıkarılmıştır. Bu sivil toplum örgütü temsilcileri bu
davranışı hak etmiyor değerli milletvekilleri. Daha da
üzüntü verici olan, aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen, hiçbir
ilgilinin bu sivil toplum örgütü başkanını aramaması daha
da ilgi çekici bir olaydır. Biz, bu davranışı üzüntüyle
karşıladığımızı ifade etmek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, her yıl 10-16 Mayıs tarihleri Sakatlar Haftası
olarak değerlendirilir; keza 3 Aralık Özürlüler Günü de yoğun
toplantılar, seminerler, konuşmalarla geçer, engelli
yurttaşlarımızın sorunları masaya
yatırılıp çözüm önerileri üretilir ama maalesef, bir yıl
sonra yine o sorunlarla ve artmış hâliyle yeniden karşılaşırız.
Hepinizin
bildiği bazı sorunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Özürlülerin, sosyal yaşam alanlarında, yerel yönetim ve diğer
idari binalarda uygun koşullarda o binaları, o sosyal yaşam
alanlarını, o toplu taşım araçlarını
kullanamadıkları bir gerçektir. Dolayısıyla, engelli
durumlarına bakılarak tüm bu yaşam alanlarını, kültür
merkezlerini, binaları ve toplu taşım araçlarını
mutlaka engellilerin kullanımına uygun düzenleme zorunluluğu
vardır.
Değerli
milletvekilleri, engellilerin çok önemli sorunlarından bir tanesi
eğitim sorundur. Maalesef, Türkiyede engelli eğitimi hâlâ çok
çağ dışı koşullarla verilmektedir ve işin
ilginci, eğitim sorunu halledileceğine, azaltılacağına
derinleşerek devam etmektedir.
Size iki temel
örnek vermek istiyorum değerli milletvekilleri: Türkiyede 48 ila 50 bin
civarında eğitim çağında görme engelli çocuğumuz
vardır ve bu 50 bin civarındaki eğitime muhtaç
çocuklarımıza on altı görme engelli okuluyla eğitim vermek
durumundayız. Çok ilginçtir, bu okulların sayısı artırılıp
modernize edileceğine, bu eğitim okulları kapatılmak
cihetine gidilmiştir. Geçtiğimiz yıl Niğde Cemil Meriç
Görme Engelli İlköğretim Okulu kapatılmıştır.
Kapatılma gerekçesi son derece komiktir değerli milletvekilleri.
Gerekçe, yeterli sayıda öğrencinin okula başvurmaması
gösterilmiştir. Oysa bu okula 2005 yılından itibaren
öğrenci kaydı durdurulmuştur. Şimdi bu okula öğrenci
kaydı durdurulurken, öğrencilerin başvurusu engellenirken nasıl
olur da öğrenci sayısı artırılır? Bu gerekçelerle
bu okul kapatılmıştır ve korkarım ki ilerleyen
günlerde Çanakkaledeki, Konya Selçukludaki ve Ankaradaki görme engelli
okulları da kapatılsın.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin temel sorunlarından birisi işsizliktir.
Maalesef bu sorun engelli yurttaşlarımızda da çok derin bir
şekilde görülmektedir. Türkiyede istihdam sorunu yüzde 13-13,5 gibi
değerlerle telaffuz edilirken, bu sorun engelli
yurttaşlarımızda yüzde 16ların üzerindedir ve bu rakam
dünyada birçok ülkenin çok çok üzerinde bir rakamdır. Türkiyede bugün 100
bin civarında engelli yurttaşımız resmî iş
başvurusunda bulunmuştur ama Türkiyede yasal zorunluluk olan kamuda
ve özel sektörde engellilerin istihdamı söz konusuyken ve kamuda 40 bin,
özelde 20 bin civarında engelli istihdamı zorunluluğu söz konusuyken
ve kadro varken maalesef bu kadrolar kullandırılmamaktadır.
Türkiyede 50 bin civarında engelli istihdamı kamuda söz konusuyken
bunun sadece 10 bini kullandırılmıştır değerli
milletvekilleri. Eğer var olan 60 bin kadro kullandırılırsa
bu 100 binlik engelli istihdamı otomatik olarak 40 bine kadar
düşürülecektir.
Değerli
milletvekilleri, 13 Aralık 2006 yılında Birleşmiş
Milletlerde kabul edilen Engelli Hakları Sözleşmesi Türkiye
tarafından da onaylanmıştır. Nihayet 28 Eylülde
Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, 64.
Birleşmiş Milletler Toplantısında ihtiyari protokolü de
imzalamıştır. Bu sevindirici bir olaydır. Ancak, Türkiyede
iç hukuk yolları tıkanan engelli yurttaşlarımızın
Birleşmiş Milletlerdeki Engelliler Komitesine başvurabilmesi
için o ihtiyari protokolün bu Genel Kuruldan da geçme zorunluluğu
vardır. Dolayısıyla ihtiyari protokolün bir an önce Meclis Genel
Kuruluna getirilerek buradan da geçmesi sağlanmalıdır. Aksi
takdirde, 28 Eylülde Birleşmiş Milletlerde imzalanan o Sözleşme
hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede engellilerin sorunları artarak devam
etmektedir. Sayın Bakan az önce konuşmasında ciddi
iyileştirmelerin olduğundan bahsetti. 2005 yılında 5378
sayılı Özürlüler Yasası çıktı ama beraberinde
yönetmelikler o yasaların önüne geçmeye başladı. Maalesef 5378
sayılı Yasayla birlikte 2022 sayılı ve 269
sayılı yasalar gibi engellileri ilgilendiren yasalar artık
ihtiyacı karşılamaktan uzak bir hâle gelmiş
durumdadır.
Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak gerek ihtiyari protokolün buraya getirilmesi hâlinde
gerekse bu yasaların ve yönetmeliklerin yeniden düzenlenmesi hâlinde,
olumlu gelişmeler, olumlu düzenlemeler karşısında tüm
desteğimizi vereceğimizi açıklıkla ifade etmek istiyoruz.
Bu yasalar ve
yönetmelikler ihtiyacı karşılamaktan uzaktır değerli
milletvekilleri. Bakınız, size birkaç örnek vermek istiyorum:
Sayın Bakan bahsettiler, engelliler bazı ÖTV muafiyetleri
kullanmaktalar. Evet, doğrudur. Örneğin, bir yönetmelik
kapsamında, sağ bacağını kaybeden ya da sağ bacağı
özürlü bir yurttaşımız o ÖTV muafiyetinden faydalanabilmektedir
ama çok ilginçtir, sol bacağı özürlü bir vatandaşımız
araçlardaki bu ÖTV muafiyetinden yararlanamamaktadır. Şimdi
düşünün, teknolojideki bu kadar yenilikler, bu kadar gelişmeler
karşısında böyle bir komik uygulama ülkemizde vuku
bulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Sağlık Kurulu Raporları Hakkında
Yönetmelik yenilendi. Ancak engelli yurttaşlarımız Biz bu yeni
Yönetmelikten vazgeçtik. Bırakın yeni düzenlemeyi, eski Yönetmelike
razıyız. demeye başladılar. Zira yeni yayınlanan
Yönetmelik eski Yönetmeliki, Sağlık Kurulu Raporları
Hakkında Yönetmeliki aratır hâle gelmiştir. Şimdi, sivil
toplum örgütleri ve engelli yurttaşlarımız bize Aman ne
yaparsanız yapın, biz vazgeçtik yeni düzenlemelerden, şu
Yönetmeliki geri çekin. demektedirler.
Değerli
milletvekilleri, engelli yurttaşlarımızın bir başka
sorunu ise yine istihdamla, işsizlikle paralellik gösteren çok temel bir
sorun. 2022 sayılı Yasa kapsamında, engelli
yurttaşlarımıza -çalışamayan ya da
çalışmayan yurttaşlarımıza- maaş ödenmektedir.
Sayın Bakan da bahsettiler, on sekiz yaşın altındaki
engelli yurttaşlarımıza üç aydan üç aya 557 TL, on sekiz yaşın
üstündeki yurttaşlarımıza ise 850 TL civarında bir ücret
ödenmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Bingöl.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) Bu da yaklaşık olarak, 200 ile 250 TLlik bir
aylık maaşa tekabül etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, özel bakıma muhtaç, özel yaşam koşulları
gerektiren bu insanlarımızın bu mütevazı maaşlarla
hayatlarını idame ettirmeleri mümkün değildir.
Dolayısıyla bu Yasa kapsamındaki muhtaçlık
tanımı da mutlaka gözden geçirilerek yeniden düzenlenmeli ve engelli
yurttaşlarımıza ödenen ücretlerin mutlaka asgari ücret düzeyinde
olması sağlanmalıdır.
Biz, parti
olarak, yapılabilecek tüm düzenlemelerde, mutlaka ve mutlaka, engelli
yurttaşlarımızın sorunlarının
aşılması anlamında üzerimize düşen tüm desteği
vermeye hazırız.
Bu duygu ve
düşüncelerle, 3 Aralık Dünya Özürlüler Gününde engelli
yurttaşlarımıza ve büyük bir özveriyle, meşakkatle
onları hayata bağlayan ailelerine başarılar diliyor,
onların yaşamlarını kolaylaştırmak adına, ne
gerekiyorsa yapmak adına hepsine saygılar, sevgiler sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 14.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.33
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
3 Aralık
Dünya Özürlüler Günü vesilesiyle Hükûmetin yaptığı açıklama
üzerine yapılan konuşmalara devam edeceğiz.
Şimdi,
gruplar adına söz sırası, Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Diyarbakır Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Selahattin
Demirtaşa aittir.
Sayın
Demirtaş, buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü vesilesiyle Sayın
Bakanın yapmış olduğu gündem dışı
konuşmaya cevap vermek üzere Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
söz aldım. Bir kez daha hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Tabii ki hem
Sayın Bakan hem benden önce konuşan değerli grup sözcüleri de
son derece önemli konulara temas ettiler. Aslında, üzerinde
rahatlıkla uzlaşılabilecek ve konu üzerinde tartışma
götürmez bir şekilde hepimizin hemfikir olduğu bir sorunu,
Türkiye'nin önemli bir toplumsal problemini aynı zamanda
tartışıyoruz bu gün vesilesiyle. Yani siyasal konularda,
ekonomik konularda gruplar anlaşamayabilirler, uzlaşamayabilirler; bu
son derece normal, son derece doğaldır. Her birimizin Türkiye'nin
temel sorunlarına bakışında siyasal, ideolojik
yaklaşımları olabilir. Bunlar da son derece normal,
demokrasilerde olması gereken durumlardır. Ama özürlüler gibi
Türkiye'nin kanayan yarası ve siyaset üstü, ideoloji üstü bir meseleyi de
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında en azından
gündeme getiriyor olmak, tartışabiliyor olmak da bizce önemlidir. Her
grubun, her parlamenterin buradan bu duygularını, düşüncelerini
ifade ederken toplumun aslında önemli bir kesiminin, hiç de küçümsenmeyecek
bir rakamı ifade eden 8,5 milyon gibi bir yurttaş kesiminin
sorunlarını bu vesileyle burada küçük de olsa dile getiriyor
olmaları önemlidir.
Yine, benden
önceki değerli sözcüler ifade ettiler, Türkiyede bizce engelli konusunda,
özürlü yurttaşlar konusunda en önemli problem eğitim meselesidir ama
bu, özürlülerin eğitimi meselesi değildir. En önemli problem, özürlü
olmayanların, geri kalanların eğitimi meselesidir. Bu,
aslında toplumda dezavantajlı grupların hepsi için geçerli bir
konudur; çocuklar için de, kadın hakları için de, yaşlılar
için de geçerli bir konudur. Yani örneğin, biz bu dezavantajlı
grupların sorunlarını çözelim derken her zaman onların
eğitimi meselesini tartışırız. Yani onlar eğitime
muhtaçtır, eğitimsiz oldukları, iyi eğitilemedikleri için
onlar bir sorundur -tırnak içinde- kadın sorunu vardır
-tırnak içinde- engelli sorunu vardır -tırnak içinde- işte,
yaşlılar bir sorundur. Oysa sorun, geri kalanlardır. Bu nedenle
sorun, geri kalanların eğitimi sorunudur, bilinçlendirilmesi
sorunudur. Türkiyede eğer bir özürlü sorunundan söz edeceksek geri kalan,
8,5 milyon özürlü yurttaşın dışında kalanların
tamamının eğitimi meselesidir, bilinçlendirilmesi meselesidir
öncelikle. Bizce her toplumsal sorun bu açıdan bakılarak ele
alınmak durumundadır. Eğer zaten geri kalanlar, kendini bir
özürlü yurttaşın yerine koyacak bilince ulaşmamış olan
bizler, kendini şanslı hisseden bizler bu konuda bilinçli olsak,
yeterli bir duyarlılık olsa bir toplumda özürlü sorunu diye bir sorun
olmaz. Her birimiz birer potansiyel özürlü yurttaş olarak, potansiyel
özürlü olarak gün içerisinde herhangi bir saatte, herhangi bir şekilde o
gruba, ötekileştirilmiş o 8,5 milyon gruba dâhil
olabileceğimizin bilinciyle hareket edebilsek Türkiyede özürlü problemi
diye bir şey olmaz.
Şimdi,
konuşmamın başında da ifade ettim, bütün grupların
rahatlıkla üzerinde uzlaşabileceği, anlaşabileceği bir
konuyu konuşuyoruz, Hükûmet de dâhil. Sayın Bakanın bu konudaki
yaklaşımını, kişiliğini de biliyoruz; son derece
iyi niyetlidir, yaklaşımı da son derece
çağdaştır, ama buna rağmen özürlü sorunu Türkiye'nin temel
bir sorunu olarak devam ediyor, çözülmüyor. İşte bu da hem devletteki
hem toplumdaki bakış açısından, zihniyetten
kaynaklıdır. Bu nedenle, eğitim denince öncelikle kendi eğitimimizden
başlayacağız. Millî eğitim sistemi öncelikle özürlü
yurttaşlara yönelik eğitimi planlarken, aynı zamanda, geri
kalan, özürlü olmayan çocukların da özürlülük konusunda
bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve özürlü yurttaşların
yaşamlarının kolaylaştırılabilmesi
açısından tüm yurttaşların bu bilinç düzeyine
ulaşması konusunda bir planlama yapmak durumundadır.
Şimdi, millî
eğitim planlaması genelde şöyle yapılır: Önce özürlü
olmayan, geri kalan bütün yurttaşlar için bir planlama
çıkarılır, daha sonra eklektik olarak özürlüler için ekleme
planlar yapılır. Yani başından itibaren, planlama
yapılırken, örneğin bir eğitim sisteminde -sadece
eğitim sistemi için değil, aslında bütün alanlar için geçerlidir
ama- önce hiçbir şey yokmuş, toplumun bütün kesimleri
eşitmiş gibi davranılır, önce plan böyle
çıkarılır, arkasından, eklektik bir şekilde,
özürlülerle ilgili, toplumun geri kalan dezavantajlı gruplarıyla
ilgili eklektik bir yaklaşım sergilenir.
Özürlü
yurttaşlarla ilgili sorunlar, çözüm önerileri bilinmeyen bir durum da
değil. Yani Türkiye'nin aslında en örgütlü kesiminden söz ediyoruz.
Kendi içinde en örgütlü, sesini duyurma gayreti içerisinde olan, kendi
sorunlarını kendileri tartışmış, bilince
çıkarmış, çözüm önerileri üretmiş, Hükûmete defalarca bu konuda
çözüm önerileri sunmuş bir gruptan söz ediyoruz, dezavantajlı büyük
bir gruptan söz ediyoruz. O nedenle özürlülerin sorunları
şunlardı, çözümleri bunlardı; hani bunları
tartışmak yerine
Tartışmışlar,
yapmışlar, konferanslar yapmışlar, toplantılar
yapmışlar, belgeleri çıkarmışlar,
yayınlamışlar. Biz onlardan daha mı iyi bileceğiz? En azından bu konuda, bu
konuda saygı duyulmalıdır yani özürlü örgütlerinin, engelli
derneklerinin, federasyonların bu konudaki yaklaşımları
bizim temel perspektifimiz olmak durumundadır. Burada çıkıp
onlar adına söz söylerken onların kendi çıkardığı
sonuçlar üzerinden ancak söz söyleme hakkına sahip olabilmeliyiz. Zaten
önceki konuşmacı arkadaşlar da biraz oralara atıfta
bulunarak konuyu gündeme taşıma gayreti içerisinde oldular. Ben de
yine Sayın Tekin Bingölün değindiği önemli bir konuyu burada
belirtmeden geçmeyeceğim.
Şimdi sivil
toplum örgütlerinin öneminden söz ediyoruz; ayrıca engellilerle ilgili
federasyon ve konfederasyonların uluslararası sözleşmeler
gereğince de Hükûmetin yapacağı çalışmalarda mutlaka
yer alması gerekiyor, görüşlerinin alınması gerekiyor. O
bileşen içerisinde bir aktördür, zorunlu bir aktördür yani Hükûmet istese
istemese olmak zorunda ama maalesef işte, yakın zamanda
yapılmış olan bir toplantıda Engelliler Konfederasyonunun
Başkanı oradaki söz hakkı gasbedildiği için tepkisini
gösteriyor ve o tepki gösterildiği için yaka paça ağzı
kapatılarak yaklaşık bir saat boyunca da salonun arka
tarafında özgürlüğünden mahrum bırakılarak engellenmek
isteniyor.
Şimdi, orada
şu soru doğru sorulmalıdır: Orada hangisi engelli? Yani
orada konfederasyon Başkanı mı engelli, onu engelleyenler mi
engelli? Engellilerin bu konuda güzel bir sözü vardır: Engel sizsiniz. o
engel sizsiniz. Dolayısıyla öncelikle Hükûmetin kendisine bakması
lazım. Yani böylesi önemli bir konfederasyonun başkanı bile
Orada, hadi diyelim ki münferit bir olaydı, bir güvenlik görevlisinin
saygısız bir yaklaşımıydı, şu güne kadar
Başbakanın veya Sayın Bakanın bu konuda bir açıklaması
olmadı. Ziyaret edilebilir, özür dilenebilir, şu kürsüden en azından
özür dilenebilir; yapılmak zorundadır bu. Yani orada söz hakkı
gasbedilmiş Federasyon Başkanı, söz hakkı gasbedilmekle
kalınmıyor; yaka paça korumalar tarafından dışarı
atılıyor. Gün ne gün? Engellilerle ilgili önemli bir toplantı
yapılıyor ve o toplantıda Engelliler Federasyon
Başkanı dışarı atılıyor. Olacak iş
değil. Yani yine başa dönüyorum, bu bir zihniyet meselesidir. Biz
kendi zihinlerimizde bu sorunu çözdüğümüz oranda özürlüler meselesi de
kadın haklarına bakış açısı da
yaşlılara, çocuklara bakış açısı da bu
şekilde ancak düzelebilir. Elbette ki kadın hakları çok özel,
çok özgün bir alan fakat dezavantajlı grup olması ve toplumun
bakış açısının bu şekilde olması vesilesiyle
bu grupta ifade ediyor ve anıyorum.
Engelliler
federasyonlarının yine yapmış olduğu
çalışmalardaki somut talepleri bizce bağlayıcı
olmalıdır. Hem istihdamla ilgili hem eğitimle ilgili hem kentsel
yaşam alanları, çevre koşullarıyla ilgili son derece somut
belirlenmiş sorunları, talepleri vardır. Eğer Hükûmet bu
konuda gerçekten samimi bir çalışma yürütmek istiyorsa referans
noktası budur. Küçümsenmeyecek çalışmalar
yapılmıştır, bunun farkındayız ama bu bilinç
artırma faaliyetlerinin, bilinç artırma çalışmalarının
özellikle bu Sayın Bakan döneminde artması gerektiğini
düşünüyoruz. Sayın Bakanın bu konularda daha hassas
olacağına inanıyor ve hani Kapımız engellilere
açıktır. düşüncesinden artık çıkıp engellilerin
kapılarına gitmek gerekiyor. Kapımız engellilere
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Kapımız herkese açıktır.
düşüncesi ağır bir bürokrasi kokusu veriyor. Engelli dernekleri
ziyaret edilmelidir, derneklerin hâli yerinde görülmelidir. Bir engelli, bir
sakat derneğinin bile bir binanın beşinci katında, asansörsüz
bir binanın beşinci katında faaliyet yürütmek zorunda
kaldığını gözleriyle görmelidir Sayın Bakan,
onları ziyaret edebilmelidir. Ancak bu şekilde sorunlar
karşılıklı yüz yüze tartışılarak, yerinde
görülerek anlaşılabilir. Yine de bu gün vesilesiyle bu konunun
gündeme getirilmiş olması önemlidir. Sayın Bakanın da
Mecliste bir konuşma yaparak bizlere de düşüncelerimizi açıklama
fırsatı sunmuş olması önemlidir. Kendisine de bu vesileyle
teşekkür ediyor, bir kez daha bütün yurttaşlarımızın,
başta özürlü yurttaşlarımız olmak üzere bütün
yurttaşlarımızın bu gününü, sorunsuz bir güne evrilmesi
vesilesiyle kutluyor, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Demirtaş, teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Nükhet Hotar.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NÜKHET HOTAR (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü sebebiyle grubum adına
söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
1992
yılında Birleşmiş Milletlerin aldığı bir
kararla, her yıl 3 Aralık dünyada ve ülkemizde çeşitli
etkinliklerle kutlanmaktadır. Bu gün, insanların yaşamları
boyunca bir hastalık ya da bir kaza sonucu kendilerinin de engelli
olabileceği gerçeğini hatırlatma günüdür. Bu gün bizim için çok
anlamlıdır. Çünkü 2002 yılında Türkiye İstatistik
Kurumu ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından
yapılan bir araştırmada, sonuçlara göre ülkemizde
yaklaşık 8,4 milyon özürlü vatandaş vardır ve bunların
toplam nüfusa oranı da yüzde 12,29dur. Yine bu oran içinde özürlü
vatandaşlarımızın yüzde 9,7si süreğen
hastalığı olanlar, yüzde 1,25i ortopedik, yüzde 0,48i
zihinsel, yüzde 0,38i dil ve konuşma, yüzde 37si işitme, yüzde
0,6sı ise görme özürlü bireydir. Araştırmaya göre özürlülerin
yüzde 21i okuryazar değildir. Özürlülerimizin yalnızca yüzde 17,7si
mesleki eğitimden faydalanabilmektedir.
Yaşlılıkla
birlikte özür oranı ve var olan özrün derecesi de artmaktadır.
Yaşlı nüfus oranının en fazla olduğu Avrupa
Kıtasında 2000 yılında yüzde 20 olan altmış
yaş üzeri nüfusun 2050 yılında yüzde 37ye
çıkacağı hesaplanmıştır. Bu durum, gelecekte
özürlülük oranının da artacağı gerçeğini ortaya
çıkarmaktadır.
Ülkemizde
diğer sosyal alanlarla birlikte özürlülük alanında da son zamanlarda
önemli politikalar oluşturulmuş ve bu politikalar doğrultusunda
yasal düzenlemelere gidilmiştir. Sayın Bakanımızın ve
konuşmacılarımızın da işaret ettiği gibi,
5378 sayılı Özürlüler Kanunumuz 7 Temmuz 2005 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Bu kanundaki temel anlayış,
yardım temelli bir anlayıştan hak temelli bir anlayışa
geçişin izlerini görmektir.
Özürlü
hakları ve özürlülere devlet tarafından tanınmış olan
çeşitli gelişmelere ilaveten, ben AK PARTİ olarak partimizin
yaptığı bir çalışmadan da kısaca bahsetmek
istiyorum çünkü siyasi partiler tarihi içine baktığımızda
bu tür bir uygulamanın sadece partimizde yer almış olduğunu
da görüyoruz, bu da şu: Bir sorun alanı olarak nicelik olarak
tanımlamadan kendisiyle ilgili çözümün mümkün olmayacağı
düşünüldüğünde, ülkemizde özürlülere yönelik
yaklaşımların yakın tarihte nasıl seyrettiği
hakkında ciddi bir kanaat oluşmuştur. Bu kanaate göre
baktığımızda da 2002 yılına gelinceye kadar,
bazı belediyelerin yaklaşımları hariç, özürlülerimize yönelik
ciddi bir kurumsal hizmet ve kurumsal bir düzenleme
olmadığını izleyebiliyoruz. Biz AK PARTİ olarak Sosyal
İşler Başkanlığımıza bağlı ve tüm
Türkiye genelinde örgütlenmesini tamamlamış olan özürlüler
koordinasyon merkezlerimizi oluşturduk. Özürlüler koordinasyon
merkezlerimiz Genel Merkezimizin paralelinde tüm illerimizde ve tüm
ilçelerimizde teşkilatlanmasını tamamlamış durumda ve
âdeta birer sivil toplum kuruluşu şeklinde hizmetine devam eder
durumda.
Sayın
konuşmacılarımızın bir kısmının
üzerinde durduğu Sivil toplum kuruluşlarıyla çok yakın
görüşülmüyor. şeklindeki yaklaşımlara bizim
cevabımız, özellikle bu koordinasyon merkezlerimizin zaten sürekli bu
kuruluşlarla birlikte çalıştığı, onların
görüşlerini aldığı ve bu yapılan hukuki düzenlemelerin
temelinde de hep bu çalışmaların olduğu şeklindedir.
Yani kanuni ve hukuki düzenlemelerin mutfak çalışması bu
koordinasyon merkezlerimizde ve birimimizde olmuş ve
Bakanlığımızda icra hâline dönüşmüştür. Tabii ki
çok yeni, 2005 yılı, Türkiye Cumhuriyeti tarihini göz önüne
alırsak çok yeni bir uygulama. Tabii ki eksikleri olacak ama 2005ten önce
hiç olmadığını düşünürsek bugün geldiğimiz
süreçteki başarıyı herhâlde olumlu olarak değerlendirmek
her insaf sahibinin yapacağı bir sonuç olacaktır.
Yine, sayın konuşmacılar
birkaçına değindi ama değinilmediklerden birkaç örnek vermek
istiyorum: Bu Kanunla ve bizim İktidarımızda, bugüne kadar hiç
önceliği olmamış, öncelenmemiş engellilerimize karşı
neler yapılmış acaba? Hatta minik bir örnekle de bu
konuşmayı süslemek istiyorum, o da şu: Hepinizin
başına gelmiş olabilir, özellikle yurt dışından
gelen misafirlerimiz ülkemizi gezdikleri
zaman Bu ülkede engellilerin oranı herhâlde çok düşük çünkü
sokaklarda, iş yerlerinde, eğitim kurumlarında hiç göremiyoruz.
demişlerdir. İşte, oranın düşük olduğu için
değil, engellilerimizin okullarda, sokaklarda, iş yerlerinde
çalışma şanslarının olmadığı içindi bu.
İşte, biz onun için eğitim dedik, onun için okuluna gidemeyeni
taşıyalım dedik, okulda eğitim alamayana evde eğitim
verelim dedik, dolayısıyla, bakım ücreti getirdik yani onlarca
sayacağımız uygulama var.
Şimdi,
bunların hiçbiri yokmuş gibi davranıp da hâlâ bazı
konularda takılıp kalmak da çok doğru değil, pek hakla,
hukukla da bağdaşıyor değil diye düşünüyorum.
Size birkaç tane
örnek daha vermek istiyorum konuşulanlara paralel olarak: İlk defa
bizim dönemimizde -ki ne mutlu- 2002 tarihinde özürlü
vatandaşlarımıza devlet tarafından ödenen aylık 24
lira iken sadece, bugün 284 lira 48 kuruşa çıkmış
bulunuyor. Bu özürlü aylığı, yaşlılıkla,
yardımcı bakımla birlikte ele alındığında,
bir engellimizin aylık bin küsur liraya varan bir gelir elde etme
imkânı oluşmuş durumda.
Yine, on sekiz
yaşın altındaki özürlü çocuklarımız da bu ekonomik
şartları iyileştirmeye dönük düzenlemelerden ilk kez
yararlanmış ve kendilerine özürlü aylığı
bağlanmıştır.
Yine, özel
eğitim kurumlarına giden öğrencilerimiz ücretsiz servislerle
taşınmaktadır. Doğru, tabii ki eğitim çok önemli,
herkes için olduğu kadar engelli vatandaşlarımız için de;
işte, onların servislerle ücretsiz olarak taşınması
onlara ciddi bir katkıdır.
Yine, bakıma
muhtaç özürlü çocuğu bulunan kadınlarımıza beş
yıla kadar erken emeklilik hakkı getirilmiştir.
BAĞ-KURlu
ve Emekli Sandığı mensupları için motorlu malul
arabası alabilme imkânı getirilmiştir.
Yine, kademeli
olarak özür derecesine göre emekli olabilme hakkı getirilmiştir.
Özürlü
vatandaşlarımıza, resmî sağlık kurumlarından sevk
almadan doğrudan özel muayenehanelerde diş tedavilerini yaptırma
imkânı getirilmiştir.
Özürlü üniversite
öğrencilerine araç-gereç temini yapılmakta, özel ders materyalleri
hazırlanmakta, özürlülere uygun eğitim, araştırma ve
barınma ortamlarının hazırlanması
sağlanmaktadır.
Yine, Fikir ve
Sanat Eserleri Kanununa yapılan ekle, yayımlanan eserlerin
özürlülerin kullanımına uygun bir kopyası yoksa, eserin bu
kişilerin erişimine uygun bir versiyonunun telifsiz olarak
hazırlanması hüküm altına alınmıştır.
Yine,
bildiğiniz gibi Özürlüler Kanunumuzun ek maddesiyle, yedi yıl
içinde, yani 2012ye kadar tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla,
belediyelerin, tüm çevreyi özürlülerin kullanabileceği hâle getirmesi
şartı getirilmiştir.
Yine, Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunuyla, isteğe
bağlı erken emeklilik uygulaması bütün sigortalılar için standart
hâle getirilmiştir.
Özel
rehabilitasyon merkezlerine devam eden öğrenci sayısı 2002de
-bununla mukayese etmek zorundayız çünkü biz 2002de iktidara geldik- 16
bin iken, bu sayı kasım ayı itibarıyla 214 bine
yükselmiştir.
Millî Eğitim
Bakanlığımızın yayımladığı
genelgeyle her ilde bir OÇEM, yani Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi
açılmıştır. Eğitim, uygulama ve iş okuluna devam
eden öğrencilere de ücretsiz kitap dağıtımına
başlanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
NÜKHET HOTAR
(Devamla) Evde eğitim sisteminden yararlanan öğrenci
sayısı şu anda yaklaşık bindir.
Görme engelli
öğrencilere 22.500e yakın kabartmalı ders kitabı
dağıtılmıştır.
Bilim ve sanat
merkezlerindeki öğrenci sayısı
artırılmıştır.
Kaynaşmalı
eğitimden yararlanan öğrenci sayısı 60 bindir ve bu
sayı artmaya devam etmektedir.
Zamandan
dolayı, yaptıklarımızın çok azını bile
buraya sığdırmak çok mümkün değil.
Son olarak,
Sayın Bakanımız da bahsetti, doğrudur, kamuda özürlü
çalıştırma konusunda bir zorunluluk olmasına rağmen
ciddi bir boşluk vardı. Bu boşluk da Plan ve Bütçe
Komisyonumuzda Sayın Başbakanımızın talimatıyla
bir önergeyle ciddi oranda doldurulacak 2010 yılından itibaren. Bu da
ciddi olarak atılmış güzel bir adım diye düşünüyorum.
Engelli
vatandaşlarımızın meslek edinip üretken hâle getirilmesi,
sağlık, eğitim, ulaşım ve rehabilitasyon başta
olmak üzere tüm ihtiyaçlarının karşılanması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hotar, teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun efendim.
NÜKHET HOTAR
(Devamla) -
kendi kendilerine yetebilen bireyler hâline gelebilmelerini ve
toplumsal hayata katılımlarını sağlamak devletimizin
ve hepimizin görevidir.
Bu gün
dolayısıyla, herkesi özürlü vatandaşlarımıza sahip
çıkmaya çağırıyor, özürlülerimize aileleriyle birlikte
sağlıklı, mutlu ve engelsiz bir yaşam diliyorum, sizleri de
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hotar.
Son
konuşmacı Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Aralık
Dünya Özürlüler Günü dolayısıyla Hükûmetin gündem dışı
yaptığı konuşma nedeniyle, İç Tüzükün verdiği
bir olanak nedeniyle şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, evvela, Meclis yönetiminin özürlü olmaması lazım.
Maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi o kadar laçka bir yönetim gösteriyor ki,
bakın, burada beş dakika ara verdik, kırk beş dakika sonra
açıldı. Arkasından on dakika daha ara verildi; elli beş
dakika.
Şimdi,
Mehmet Ali Şahin 50 tane AKP milletvekilini çağırıp da
bilmem Moskovada gönül eğlendireceğine, evvela, şu Meclisin
yönetimiyle ciddi bir ilgilensinler.
Arkadaşlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Türkiyenin Kâbesidir, en ciddi kurumudur. Bu kurum çok
ciddiyetle yönetilmelidir, dakikalara riayet edilmelidir. Ben kırk
beş dakika keyfî bu Meclisi
Eğer bugün bu olay
yapılıyorsa, bu önceden biliniyordu. Bu
arkadaşımızın gelip de burada bu konuşmayı
engelli vatandaşlara aksettirmesi konusu biliniyordu. Niye bunun önceden
tedbiri alınmıyor? Yani maalesef, AKP İktidarı
zamanında devletin en kutsal kurumları, en saygıdeğer
kurumları laçkalaştırıldı. Onun için, gerçekten, hakikaten
insan üzülüyor bunları söylemekten.
Yerimizden söz
istiyoruz, Meclis Başkan Vekili lütfedip de yahu Evet veya Hayır
de kardeşim ya! Ağzın açılmaktan niye bu kadar yoruluyor?
Böyle bir şey olmaz yani.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, özürlülük konusu, hakikaten insan
yaşamında elinde olmayan, hayatta doğarak da var olan veya
hayatının yaşantısı içinde var olan bir trafik
kazasıyla veya çeşitli kazalarıda her insan için mukadder olan
bir sonuç.
Özürlü
vatandaşlarımızın yaşamlarını
kolaylaştırmak, onların hayatını en iyi şekilde
yaşamasını kolaylaştırmak her devletin sosyal bir
görevidir.
Elbette ki, AKP
iktidara gelince, 2005 yılında bu kanunu çıkarması
gerçekten güzel bir icraattır. Özürlülere getirilen kolaylıklar
Türkiyede birçok insanımızın hayatını,
yaşamını kolaylaştırmıştır.
Burada,
belediyelere büyük görevler düşmektedir. İmar planları
yapılırken özellikle sokaklarda, caddelerde, parklarda, özürlülerin
oraya rahat girip çıkmasını sağlayacak düzenlemeler
yapılması lazım. Biliyorsunuz bizim memleketimizde en büyük
özürlülük akraba evliliğinden kaynaklanmaktadır. Yani -çevrenizde
gördüğünüz zaman- akraba evliliğinden kaynaklanan, aynı ailede
bir bakıyorsunuz 3-4 tane özürlü insan meydana geliyor. Bence buna bir çare
bulmak lazım. Evvela, akraba evliliğini bence yasaklamak lazım
yasayla çünkü bu, toplumun çok ciddi bir sorunu olarak görülen, meydana gelen
bir gerçektir.
Yine, bana göre,
bir özürlüler bakanlığı kurmak lazım. Yani bugün, nüfusun,
ülke yaşamının aşağı yukarı yüzde 12 veya
13ü civarında olan özürlü sayısı, aile efradıyla beraber
bu yüzde 30lara şey ediyorsa bence, ayrı bir özürlüler
bakanlığı kurulursa ve mesela bu insanlarımız orada
özellikle çalışma imkânlarını bulursa, herkes, her meslek
sahibi, her hastalık sahibi veya her birimdeki insanlar sorunları en
iyi kendileri bilir, sorunları en iyi kendisi çözer. Mesela bugün,
bakın, bir özürlü arkadaşımız var galiba Mecliste ama
çıkıp da konuşabilirdi burada yani en azından, bir özürlüler
gününde, bir özürlü milletvekilimiz varsa, o kendi sorunlarını en iyi
şekilde burada dile getirecek arkadaşımız olabilirdi. Yani,
o bakımdan bunlar bana göre düşünülmesi gereken konulardır.
Bana göre, bu
özürlülere sınır getirme meselesi de yanlış. Yani,
düşünebiliyor musunuz, aynı özürlü niteliğe sahip bulunan,
işte, kolu olmayan veya çeşitli, ayakları olmayan kişiler
Gerçi son zamanlarda bir küçük maaş bağlanıyor ama bu insanlara
hayatı kolaylaştıracak, mesela bir kamu hizmetinde
çalıştırarak emeğiyle onun yaşamını
kazanması bence ona daha onurlu bir zevk verir; yoksa, hazır para
vermek
Elbette ki yani son çaresizliktir ama bence özürlü
vatandaşlarımızın büyük bir kısmı çok zekidir,
çok kabiliyetlidir ve bu insanların o zekâlarını, o
kabiliyetlerini belli meslek dallarında ortaya koyacak imkânlar tanımak
lazımdır, onlara özel eğitimler vermek lazımdır.
Özürlüye kendi özürlü durumu sıkıntı yaratmayacak şekilde,
yaşamında sıkıntı yaratmayacak şekilde bir
eğitim verilmesi lazımdır. Bunlar, bunların
hayatlarını daha kolaylaştıracak ve kamu hizmetine
alınmada da bu sınırlamayı bence kaldırmak
lazımdır.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Aslında devletin o kadar çok çarçur edilen kaynakları var
ki yani siz 50 bin tane özürlüye ayda 500 milyon verseniz bu fazla bir şey
ifade etmez. Çünkü bu ekonomiye katkıya gidiyor. O
alışveriş yapıyor, işte
Bu, dolayısıyla
ekonomiye de bir canlılık getiriyor. Ama, önemli olan, bir ülkedeki
kaynakların birtakım holdingler tarafından, birtakım güç
odakları tarafından alınıp da yurt dışına
transfer edilip de yurt dışına
kaçırılmamasıdır, yoksa ülke içinde kalan ekonomik kaynaklar
ekonomiye fayda sağlar, ekonominin canlanmasına fayda sağlar.
Ben Dünya
Özürlüler Gününde bütün özürlülerin hayatlarını
sağlıklı, huzurlu ve rahat yaşamalarını
diliyorum, kendilerine saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
Sayın Erdem,
buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya Milletvekili Orhan Erdemin, Dünya Özürlüler
Gününe ilişkin açıklaması
ORHAN ERDEM
(Konya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de 3
Aralığın önemine binaen engelli kardeşlerimizin bir gün de
olsa bu anıldıkları günde ama her gün anılmaları
gerektiğini bilerek kutluyorum. Engellerini kaldırmak için AK
PARTİ İktidarı olarak yaptığımız güzel
hizmetlerin yine devam edeceğini de bir milletvekili olarak Hükûmetimin
yaptıklarından rahatlıkla söylüyorum.
2005
yılına kadar hükûmet politikası olan engelliler sorunları
2005 Temmuzundan sonra devlet politikası olmuştur. Bu çok önemlidir.
Bu, AK PARTİnin hükûmeti döneminde atılmış bir
adımdır. Bu sayede engellilerimiz sahipsiz, kimsesiz
kalmamışlar, birçok sorunları da çözülme noktasına gelmiştir.
Alan zordur, çok sorunu vardır ama 2002 Kasımından bugüne
yapılanlara, eğitimde, istihdamda, sosyal hayatta, birçok konuda
yapılanlara baktığımızda hayal bile edilemeyecek
şeylerdir.
Başbakanımızın
ne kadar duyarlı olduğunu biliyoruz. En son
katıldığı Özürlüler Şûrasında, istihdama dönük
son kararıyla da ciddi bir sorun çözülüyor
BAŞKAN
Sayın Erdem, toparlarsanız efendim.
ORHAN ERDEM
(Konya) Şahit olduğum bir konuya da değinerek bitirmek
istiyorum.
AK PARTİ,
engellilere dönük tüm dernek, federasyon, konfederasyonlarla görüşme
hâlindedir. Bahsedilen Engelliler Konfederasyonuna da Değerli
Başkanımız Nükhet Hanımla birlikte ziyarete
gitmişizdir. Kendileri her yıl Başbakanımızla,
Cumhurbaşkanımızla, bakanımızla çıkmıştır;
o gün programın sıkışık olmasından dolayı
hem Sakatlar Konfederasyonu Başkanı hem Engelliler Konfederasyonu
Başkanı konuşamamıştır. Ama bu,
konuşturulamıyor, konuşamamışlar anlamına gelmez,
her yerde konularını ifade etmektedirler. Önümüzdeki günlerde bizle
de tekrar görüşecektir.
Ben, söz
verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Hükûmetimizin, vekillerimizin bu
konudaki duyarlılığını bu dostlarımıza
tekrar buradan belirtmek istiyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Durmuş
2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
Dünya Özürlüler Gününe ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu 3 Aralık
Özürlüler Günü vesilesiyle, duyu ve uzuv noksanlığı olan
vatandaşlarımızın birçok beklentisi var ama iki tanesini
Sayın Bakan buradayken ifade etmek istiyorum.
Genetik
geçişli özür ve noksanın kendi çocuklarında ortaya
çıkmaması için tüp bebek yardımıyla çocuk sahibi olmak
istiyorlar. Bu konuda Hükûmetin desteğini bekliyoruz.
İkincisi de,
kimseye, muhannete muhtaç olmamak için bir işe sahip olmak istiyorlar.
Özel sektör bu kapıyı kapattı; geçen 5510 sayılı Yasa
sırasında kamuda bu kontenjanlar artırıldı deniyor ama
bu konuda biz şirketlerimizi, kurumlarımızı
özelleştirdiğimiz için kamunun oranı giderek düştü.
Dolayısıyla, iş kapasitesi fazla yaratılamıyor, var
olan kadrolar da bir türlü tahsis edilemiyor.
Bu ikisini
belirttikten sonra, Sayın Bakana ifade etmek istiyorum:
Kırıkkalede Özürlüler Derneğine belediyenin altında bir
yer tahsis edilmişti 2001 yılında ve açılışı
da bize nasip olmuştu. Şimdi oradan bu özürlüler
çıkarıldılar, belediye zabıtasının müsadere
ettiği seyyar satıcı arabaları konuyor.
İkincisi de,
Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde bir çiçekçi dükkânı
bunlara tahsis edilmişti. Vergilerini veriyorlar, kiralarını
veriyorlar ama şimdi o da ellerinden alındı.
Sayın
Bakandan istirham ediyorum, bir engelli derneğinin dernek
binasının kapatılması ve dernek faaliyetlerini sürdürmek
için kendilerine, kirası alınmak kaydıyla, vergilerini ödemek
kaydıyla tahsis edilen dükkânların yeniden tahsisini
sağlamalarını diliyorum.
Bu vesileyle özürlülerin,
inşallah, hükûmet ve yönetim biçimlerine bağlı
olmaksızın bir devlet politikasıyla düzenli korunması
gerektiğini ifade etmek istiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Sayın Bulut,
buyurun efendim.
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Dünya
Özürlüler Gününe ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Efendim, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü
dolayısıyla tüm özürlü kardeşlerime sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum.
Özürlülerin
birçok sorunlarının var olduğunu ve bunların çözüm
beklediğini bilmekteyiz, ancak artan taleplerin bir türlü yerine
getirilmemesi, verilen hakların kendilerine verilmemesi bu kitle üzerinde
büyük bir olumsuz etki yaratmaktadır.
Kamuda özürlüler
için tahsis edilen kadrolara, birçoğu boş bulunduğu hâlde atama
yapılmamaktadır. Bu yapılacak olan atamaların şekli,
kıstası belirlenmemektedir.
Sadece kamuya
yetmez, Sayın Bakan, özel sektörün de özürlü istihdamı konusunda bir
gayretin içerisine girmesi için bir yaptırımın mutlaka
yapılması gerekmektedir.
Bu vesileyle
özürlülerin ve ailelerinin daha mutlu, daha sağlıklı, daha refah
içerisinde hayatlarını sürdürmeleri ümit ve temennisiyle hepsine
sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Özürlü
vatandaşlarımızın beyin gücünden ve beden gücünden en iyi
şekilde faydalanacağımız günlerin gelmesi dileğiyle
ben de özürlü vatandaşlarımızın gününü kutluyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
Şimdi
okutacağım Meclis araştırması önergesi beş yüz
kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin
tam metni Tutanak Dergisine eklenecektir.
Buyurun.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
hasta tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/480) (*)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yaşam
hakları devletin güvencesi altında olan hasta tutuklu ve hükümlülerin
karşı karşıya bulunduğu sağlık
sorunlarının araştırılması ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün
104 ve 105'inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Ahmet Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
(*)
(10/480) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam
metni tutanağa eklidir.
Gerekçe Özet
İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi ile başlayan ve zamanla başka
uluslararası sözleşmelerin oluşturulmasıyla devam eden
süreçte, temel insan hakkı olan yaşam hakkı ile birlikte
bireylerin vücut dokunulmazlığı ve sağlıklı
yaşama hakkı da koruma altına alınmıştır. Bu
çerçevede uluslararası belgeler, tutuklu ve hükümlülerin haklarına
ilişkin olarak da oldukça gelişmiş standartlar ortaya
koymuştur. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin
korunması, haklarının kullanımının
sağlanması ve tutulma yerlerinin koşullarının
iyileştirilmesi için birtakım standartlar belirlenmiştir.
Cezaevinde sağlanan tıbbi bakım hizmetinin, cezaevi
dışındaki olanaklarla eşit olması gerektiği
düşüncesinden hareketle, özgürlüğünden yoksun bırakılan
kişilerin, her zaman bir doktora erişim haklarının
bulunması gerektiği ve bu hakkın gereksiz gecikme olmadan
karşılanacak şekilde düzenlenmesi gerektiği
belirtilmiştir. Durumu özel bir tedaviyi gerektiren kişilerin ise,
uzman kurumlara veya sivil hastanelere sevk edilmeleri gerektiği
belirtilirken, hastane hizmetlerinin kurum içinde verilmesi halinde, bu
kurumların araçları, donanımları ve ilaç
stoklarının hasta mahpusların tıbbi bakım ve
tedavilerini karşılayabilecek uygunlukta olması ve buralarda bu
işe uygun eğitim görmüş görevlilerin bulunması
gerektiği belirtilmiştir.
Tutuklu ve
hükümlülerin sağlık haklarına ilişkin kendi
mevzuatımızdaki mevcut düzenlemelere son olarak, 30.04.2009 tarihinde
Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı
arasında imzalanan Ceza İnfaz Kurumlarındaki Sağlık
Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Protokol eklenmiştir. Bu protokol
ile ceza infaz kurumlarındaki sağlık hizmetlerinin,
Birleşmiş Milletler Minimum Standartlarında yürütülmesi
öngörülmektedir. İmzalanan protokol ile mevcudu 5.000'i aşan kampüslerde
ceza infaz kurumu semt polikliniği açılabilir, sağlık
hizmeti ise, günün 24 saatinde kesintisiz olarak verilir. Yine mevcudu 1.000 ve
üzerinde bulunan her kuruma aile hekimliği pozisyonu ihdas edilerek
sağlık hizmeti sunulur, denilmektedir.
Gerek uluslararası
insan hakları hukukunda gerekse de kendi mevzuatımızda tutuklu
ve hükümlülerin haklarına ilişkin birtakım düzenlemeler
olmasına karşın, bu hakların kullanımı yetkililer
aracılığı ile mümkün olabilmektedir. Hakların
kullanımının bir başkasının elinde olması,
bu hakların keyfi bir biçimde kısıtlanmasına da yol
açabilmektedir. Ancak burada unutulmaması gereken alıkonulan
kişilerin, vücut sağlığı ve beden bütünlüğünden
sorumlu olan devletin, bu hakların kullanılabilmesini sağlamakla
da yükümlü olduğudur. Sağlık hakkı gibi temel bir
hakkın kullanımında devletin yükümlülüğü,
dışarıdaki yurttaşa göre daha fazla bulunmaktadır.
Konuyla ilgili
olarak 18.05.2009 tarihinde Adalet Bakanlığına, cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarına ilişkin yazılı
olarak sorulan soru önergesine verilen cevapta; ceza infaz kurumlarında
sağlık sorunları hayati tehlike doğuracak nitelikte olan ve
acil tedavi edilmesi gereken kişilerin net bir sayısının
verilemediği, bu şekilde rahatsızlıkları olan tutuklu
ve hükümlülerin tedavileri ile ilgili yapılması gereken
işlemlerin tamamen tıbbi gerekliliklere ve mevzuata uygun olarak
sürdürüldüğü belirtilen yazının devamında 2007-2008
yıllarında yeterli sağlık hizmeti alamadıkları
için yaşamını yitirmiş hükümlü veya tutuklunun
bulunmadığı, yatalak vaziyette ve kendi ihtiyaçlarını
karşılayamayacak durumda olan kişi sayısı ise 14
olarak verilmiştir.
Ancak insan
hakları alanında çalışma yürüten kurumlara yapılan
başvuruların ortaya koyduğu, hak ve özgürlüklerini kullanma
konusunda eşitsiz olan bu kesimin yeterli ve eşit sağlık
hizmeti alamadığıdır. Bireylerin sağlıklı
yaşama hakkından sorumlu olan idarenin, keyfi tutumları ve
duyarsızlığı nedeniyle 2009 yılının
başından itibaren Mustafa Elelçi, Gurbet Mete, Hasan Kert, Beşir
Özer, Recep Çelik, İsmet Ablak ve Resul Güner adlı vatandaşlar
yaşamlarını yitirmiştir. Yine Güler Zere, Halil Güneş,
A. Samet Çelik, Erol Zavar, Yusuf Kaplan, Hayati Kaytan, Latif Badur, Hüseyin
Balar gibi pek çok hasta tutuklu ve hükümlü de cezaevlerinde yaşam
mücadelesi vermektedir.
2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 39
milletvekilinin, Bursada oynanan Türkiye - Ermenistan millî maçıyla
ilgili bazı konuların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/481)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ermenistan-Türkiye
millî maçı münasebetiyle gerekçede açıklanan ve kamu vicdanında
ciddi soruların oluşmasına vesile olan konuların
araştırılarak aydınlığa kavuşması için
Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1) İsmet Büyükataman (Bursa)
2) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
3) Necati Özensoy (Bursa)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Münir Kutluata (Sakarya)
6) Behiç Çelik (Mersin)
7) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Zeki Ertugay (Erzurum)
10) Beytullah Asil (Eskişehir)
11) Yılmaz Tankut (Adana)
12) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
13) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
14) Mustafa Enöz (Manisa)
15) Hasan Özdemir (Gaziantep)
16) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
17) Gürcan Dağdaş (Kars)
18) Kürşat Atılgan (Adana)
19) Bekir Aksoy (Ankara)
20) Hüseyin Yıldız (Antalya)
21) Hakan Coşkun (Osmaniye)
22) Recai Yıldırım (Adana)
23) Ahmet Bukan (Çankırı)
24) Akif Akkuş (Mersin)
25) Atila Kaya (İstanbul)
26) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
27) İzzettin Yılmaz (Hatay)
28) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
29) Muharrem Varlı (Adana)
30) Mehmet Günal (Antalya)
31) Mümin İnan (Niğde)
32) Murat Özkan (Giresun)
33) Cemaleddin Uslu (Edirne)
34) Recep Taner (Aydın)
35) Kadir Ural (Mersin)
36) Cumali Durmuş (Kocaeli)
37) Hasan Çalış (Karaman)
38) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
39) Mustafa Kalaycı (Konya)
40) Metin Ergun (Muğla)
Gerekçe:
Kayseride
yapılması planlanan Türkiye-Ermenistan milli maçı Kayseri
halkından ve sivil toplum kuruluşlarından yükselen tepki
nedeniyle Bursa'ya alınmıştır.
Spor
müsabakaları devletler ve özellikle milletler arasında tatlı bir
rekabet ve dostluğun oluşmasına katkı sağlayan
organizasyonlardır ve zaten bu amaçla turnuvalar gerçekleştirilir.
Türkiye-Ermenistan milli maçları öncesi yaşanan mesele ise bu spor
müsabakasının sportif amaçları aşan bir boyutta siyasi
meselelere alet edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Ne yazık ki
bu spor karşılaşması AKP hükümeti ve Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından siyasete alet edilmiştir. Her konuda
"açılım" adı altında yürütülen siyaset sonucu
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül milli maç sebebiyle Türkiye ile
diplomatik ilişkisi bulunmayan Ermenistan'a gitmiştir. Doğal
olarak da rövanş maçı için Ermenistan Cumhurbaşkanı
Türkiye'deki maça davet edilmiştir. Ancak toplumlar arası husumetin
sona ermesine katkı sağlamak amacı gibi iyi niyetli bir
düşünce ile yapıldığını varsaydığımız
futbol diplomasisi ve bu davet Ermenistan Cumhurbaşkanınca hemen siyasi
bir şantaja alet edilmiştir.
Ermenistan
Cumhurbaşkanı maça ancak sınır kapısı
açılırsa sınırdan geçerek geleceğini beyan
etmiştir.
Esasında
Türkiye ile Ermenistan sınırı İkinci Dünya Savaşı
sonucu Sovyet Bloğu ile batı arasında çekilen
"Demirperde" sonucu kapatılmıştı. SSCB
dağıldıktan sonra Kars'ta bulunan Türkiye-Ermenistan
sınır kapısından birkaç tren seferi dışında
herhangi bir faaliyet olmamıştır. Ancak SSCB dağılmadan
hemen önce Ermenistan ile Azerbaycan arasında başlayan Yukarı
Karabağ'ın statüsü savaşında Rus destekli Ermeni ordusunca
Uluslararası hukuk hiçe sayılarak Yukarı Karabağ ile onun
dışında kalan birçok Azerbaycan toprağı işgal
edilmiş ve yaklaşık bir milyon Azeri kardeşimiz yerlerinden
yurtlarından sürgün edilmiştir. Savaş sırasında Ermeni
ordusunca birçok katliam ve soykırım gerçekleştirilmiştir.
Türkiye de bunun üzerine zaten fiilen çalışmayan Ermenistan-Türkiye
sınır kapısını Karabağ meselesi uluslararası
hukuk normları çerçevesinde çözülünceye kadar
kapattığını açıklamıştır.
Şimdi ise
AKP hükümeti ile Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
tarafından Ermeni açılımı adı altında yürütülen
diplomasi ile, bu gerekçeler yok farz edilerek bir takım dış
güçlere bu sınır kapısının açılması sözü
verildiği anlaşılmaktadır. Oysa Ermenistan tarafı Yukarı
Karabağ meselesinde hiçbir geri adım atmayacağını,
Türkiye ile yürütülen gayrı resmi diplomaside Karabağ meselesinin
hiçbir suretle gündeme gelmeyeceğini beyan etmektedirler.
Bursa'da
geçtiğimiz günlerde oynanan futbol müsabakasına gelecek olursak bu
karşılaşma futboldan ziyade siyasi bir gösteriye
dönüşmüştür. Maça günler kala Azerbaycan bayrağı krizi ise
derinleşmiş farklı kararlar ortaya
çıkmıştır. Valilik önce bayrak yasağı
konduğunu, daha sonra bu yasağın kalktığını
duyurmuş ardından FİFA kararı gerekçe gösterilerek maça 4
saat kala yeniden yasak konulmuştur.
Öte yandan statta
Ermeni taraftarlar şeref tribünü altında 30 metrekare Ermenistan
bayrağı ve Ermenice "Hrant'ın ülkesine hoş
geldiniz" pankartını açmışlardır.
Maç biletlerinin
kontrollü gruplara dağıtıldığı ve biletlerin
karaborsa tabir edilen piyasada fahiş fiyatlarla
satıldığı iddia edilmektedir.
Özellikle emniyet
ve federasyon yetkililerince tribün liderleriyle toplantı
yapıldığı bundan dolayı stat içerisinde kontrollü
sloganlar attırıldığı, iddialar arasındadır.
FİFA
kararından önce Bursa'da Azerbaycan bayrağı yasağı
valilik tarafından bütün kamuoyuyla
paylaşılmıştı. Bu nedenle salı gününe kadar ilan
edilen yasağın gerekçesi neydi?
Stada sokulmayan
Azerbaycan bayraklarının basına yansıdığı
şekliyle sepetlere, selelere, çöp bidonlarına atılması
kardeş ülke Azerbaycan'ı rencide etmiştir. Bir ülkenin
bağımsızlık sembolü olan bayrağına yapılan
bu rencide edici uygulama kasıtlı mı
yapılmıştır?
Yukarıda
açıklanan ve kamu vicdanında ciddi soruların
oluşmasına vesile olan bu konuların araştırılarak
aydınlığa kavuşması için bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 21
milletvekilinin, Adıyaman Besnide Antep fıstığı
yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/482)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyanın en
kaliteli olanının ülkemizde yetişmesi nedeniyle Antep
Fıstığı ismiyle anılan
fıstığımız, ekonomik olarak büyük öneme sahiptir.
Yalnızca ekonomik değil, birçok açıdan yararı olan Antep
Fıstığının 100 gramı vücudun günlük protein,
vitamin, B1 ve fosfor ihtiyacının % 35'ini karşılayabilmektedir.
Ayrıca; Antep Fıstığında kolesterol yoktur. Kandaki
kolesterol seviyesini düşürür. Başka bir deyişle Antep
Fıstığının sağlık açısından
yararları da saymakla bitmeyecek kadar çoktur.
İsminden de
anlaşılacağı gibi, Antep
Fıstığının pazarı Gaziantep ilimizdir. Bununla
birlikte tek üretim Gaziantep'te yapılmamaktadır.
Adıyaman'ın Besni İlçesi, Antep Fıstığı
üretiminde oldukça önemli bir yere sahiptir. Toplam üretimin yaklaşık
% 30'u bu bölgemizden karşılanmaktadır. Fıstık,
Besni'nin ekonomik olarak hareketlenmesine katkı sunarken, bu
yararından Adıyaman, dolayısıyla bütün bölge ve ülkemiz
yararlanmaktadır.
Adıyaman
Besni'de yapılan fıstık üretimine ve üretim sonrası
aşamalara en önemli katkıyı sunan Fıstık
Satış Kooperatifi'nin Besni şubesi
kapatılmıştır. Besnili yurttaşlarımız ise
ilçe için bu kadar önemli olan fıstık üretiminde ilçelerinde
alım hizmetinin yapılmama nedenini bilmemektedir. Alımların
Gaziantep'te yapılıyor olması, Besnili üreticileri zor duruma
sokmakta, maliyetleri artırmakta ve ilçenin ekonomik hareketliliğine
engel olmaktadır. Bu durumun sosyal gelişmeye de olumsuz etkisinin
olduğu açıktır.
Besni'de 2005
yılı sonrasında, kayıtlı 430 bin dönümlük tarım
arazisinin yaklaşık 74 bin dönümünde Antep
Fıstığı üretimi yapılmaktadır. Bu kadar önemli
yere sahip olan Antep Fıstığının bölgede üretiminin
planlı bir biçimde, artırılarak sürdürülmesi için çok
sayıda çalışma yapılmalıdır. Bakanlık; kendi
yetkilileri, konusunda uzman bilim adamları ve bölgede üretim yapan
çiftçilerimizle birlikte ekipler oluşturmalıdır. Her şeyden
önce, bölgedeki çiftçimize dönük olarak
teknik destek ve
eğitim konularında çalışmalara ihtiyaç
bulunmaktadır. Aynı zamanda Besni'de üretilen Antep
Fıstığı GAP kapsamında özellikle ele alınmalıdır
ve bu kapsamdaki çalışmalar artırılmalıdır.
Çiftçi, maliyetlerini azaltacak yeni çalışmalara ihtiyaç
duymaktadır.
Hem ekonomik hem
de sosyal olarak Besni'ye, Adıyamana, bölgeye ve ülkemize önemli
katkı sunacak Besni'de Antep Fıstığı
yetiştirilmesi konusunda yaşanan sorunlar, bu sorunların
çözümüne ilişkin önerilerin araştırılması amacıyla
Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Turgut Dibek (Kırklareli)
3) Hulusi Güvel (Adana)
4) Ali Arslan (Muğla)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
9) Ahmet Ersin (İzmir)
10) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12) Sacid Yıldız (İstanbul)
13) Gürol Ergin (Muğla)
14) Tansel Barış (Kırklareli)
15) Ahmet Küçük (Çanakkale)
16) Atila Emek (Antalya)
17) Ensar Öğüt (Ardahan)
18) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
19) Abdulaziz Yazar (Hatay)
20) Selçuk Ayhan (İzmir)
21) Suat Binici (Samsun)
22) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu kısmın 2ci
sırasında yer alan, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin birlikte yapılan görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖN GÖRÜŞMELER
1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 26 milletvekilinin,
taş kömürü üretimindeki sorunların ve Türkiye Taşkömürü
Kurumunun durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/67)
2.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/75)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19
milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün yönleriyle
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82)
4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34
milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların
araştırılarak bor kaynaklarının etkin ve verimli
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/122)
5.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici ve 22 milletvekilinin,
Manisa-Turgutlu-Çaldağ nikel yatağının işletilmesi
konusunun araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
6.- Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 24
milletvekilinin, petrol arama çalışmaları konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180)
7.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28
milletvekilinin, mermercilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/193)
8.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 38
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/208)
9.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 28
milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/216)
10.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 20
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/229)
11.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37
milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/304)
12.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24
milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların
araştırılarak bor kaynaklarının etkin
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/309)
13.-Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
Batmandaki petrol tesislerinin çevre ve insan sağlığı
üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23
milletvekilinin, Kütahyadaki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri
yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)
15.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen ve 20
milletvekilinin, maden kaynaklarının araştırılarak
madenciliğe dayalı sanayinin oluşturulabilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336)
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 20
milletvekilinin, ülkemizdeki maden kaynaklarının
araştırılarak etkin ve verimli değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/337)
17.- Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmez ve 23
milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
18.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve 20
milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/374)
19.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve 22
milletvekilinin, Turgutlu-Çal Dağında yapılacak nikel
madenciliği faaliyetlerinin çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/377)
20.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21
milletvekilinin, Tarsustaki şantiye ve maden ocaklarının yol
açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/388)
21.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve usulsüzlük
iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/404) (*)
BAŞKAN
Sayın Hükûmet
Buyurun efendim.
Araştırma
önergeleri üzerindeki görüşmelere önerge sahipleri adına yapılan
konuşmalarla devam edilecektir.
Şimdi
konuşma sırası İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasa
aittir.
Sayın Uras
Gördüğüm kadarıyla yok.
Sayın Ahmet
Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili. Sayın Bulut burada.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar).
Sayın Bulut,
süreniz on dakika.
(10/67,75,82,122,141,180,193,208,216,229,304,309,320,324,336,337,342,374,377,388,404)
esas numaralı Meclis araştırma önergelerinin ön
görüşmelerine 13/10/2009 tarihli 5inci Birleşimde
başlanmıştır.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bor
madenlerinin sorunları, bor kaynaklarının etkin
kullanımıyla ilgili vermiş olduğumuz Meclis araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve asil
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, bor
kaynakları itibarıyla dünyanın en zengin bölgesine sahip. Sadece
Balıkesir, Kütahya ve Eskişehir illerinde 851 milyon ton bor rezervi
bulunmaktadır. Dünya bor rezervinin toplamı 1 milyar 176 milyon ton
ise bunun yüzde 72si Türkiyededir. Bu sadece bilinen kaynaklarımız.
Türkiyenin neresinde ne kadar madenimiz ve rezerve olduğu konusunda kesin
bir bilgiye sahip maalesef değiliz. Çeşitli uzmanlar Rusların
doğal gazı, Arapların petrolü neyse Türkiyede de bor odur.
demektedirler.
Bor mineralleri
bünyelerinde değişik oranlarda bor oksit içermektedirler. Ülkemizde
yaygın olarak bulunan bor mineralleri tinkal, kolemanit ve üleksittir. Dünyada
kolemanit rezervinin tamamı Türkiyededir. Hesaplara göre Türkiyenin bor
rezervinin ömrü daha binlerce yıldır. Hatta ülkemizi tek
başına refaha kavuşturacak bir kaynağa sahiptir. Amerika
Birleşik Devletlerinin bor rezervinin ömrü sekiz yıldır. Bunun
için Amerika, Japonya gibi ülkeler Türkiyeden bor ithal etmekte ve
depolamaktadırlar. 1968 yılında yabancıların Türkiye
hakkında vermiş oldukları rapor da Türkiyede bor yok, olanlar
da tükenmiş. şeklindedir. Yabancıların Türkiye
hakkında vermiş oldukları, petrol de başta olmak üzere,
raporların yeniden değerlendirilip gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Türkiyenin bor
piyasasından dünyadan aldığı pay maalesef çok
düşüktür. Bundan istifade ancak ham madde olarak ihraç yerine bu ürünün
rafine edilerek satılmasından geçiyor. Bu ürünü işleyerek
satmanın kazancı daha fazladır.
Bor, temizlik
maddelerinden uzay teknolojisine kadar yayılan ve çok geniş alanda
kullanılan bir maddedir. Borun ileri teknoloji gerektiren endüstriyel
alanlarda kullanılmasının gittikçe artması, bunun bir ham
madde olarak kullanılması değerini daha da
artırmaktadır. Cilt tümörleri için bor izotopunun kanserli hücrelerin
yok edilmesinde kullanıldığı bilinmektedir. Bor metaline
hidrojen bağlanarak, 200 atmosfer basınç altında tüplere doldurularak
akabinde bu hidrojen iyonlarını yakarak enerji elde edilmektedir.
Bor yeni
alternatif enerji kaynağıdır. Bor füzyon santrali yoluyla
elektrik elde etme çalışmalarının başarıya
ulaşması durumunda elektriğin kilovat saatinin maliyeti çok
düşük olacaktır. Bor füzyon santrallerinin nükleer santrallere göre
sıfır radyasyon içermesi insanlığın geleceği
adına umut vericidir.
Amerika
Birleşik Devletlerinde 600 proje borun yakıt olarak
kullanılmasıyla ilgili patent almıştır. Chrysler
firması Mayıs 2002 tarihinde bor hidrit yakıt hücresine sahip
otomobil üretmiştir. 8 litre su ile
karıştırılmış 1 kilogram bordan elde edilen
enerji ile 500 kilometre yol alan otomobiller imal edilmiştir.
Yakında bu menzilin 1.500 kilometreye çıkacağı ifade
edilmektedir. 30 galon ile yaklaşık 110 litre, 750 kilometre yol
gidilebiliyor. Türkiyede 1 galon benzin fiyatı 7,5 dolar seviyesinde.
Seri üretim imkânları tamamlandığında borun galonu 2,5
dolar olacaktır.
Laptopların
şarjlarının ömrü 2,5 saattir. Bu süre bor ile 12 saate
çıkmaktadır. Fiberglasların yüzde 15i bordan ibarettir. Cam,
elyaf, optik, teknik cam endüstrisi, sır ve emaye üretimi, boya ve
diğer kimyasalların yapımı, seramik, gübre,
fotoğrafçılık, ilaç, deri, demir, çelik, kozmetik, deterjan
sanayisi, uzay araçlarının yakıtı ve araçların
üzerlerinin kaplanması, ısı yalıtımı, pil, yanmaz
kumaş, çelik yelek, askerî araç zırhı yapımında bor
kullanılmaktadır. Alüminyum ile bor birleştiğinde
dünyanın en sert ama en hafif metali elde edilmektedir. Silahların
içindeki yiv setler, roketlerin dışı bundan meydana gelmektedir;
ilaç yapımında, karaciğer yağlanmasının
azaltılmasında kullanılmaktadır. Magnezyum bor, yüksek
ısıdaki iletkenliği sayesinde bilgisayar bileşenlerinin 4
kat daha hızlı çalışması sağlanmaktadır.
50 milyar
dolarlık yıllık bor cirosu içinde elde ettiğimiz gelir
bizim, maalesef, sadece 300-350 milyon dolardır. Türkiye de bor madeni
bakımından dünyada tekeldir. Bizden ileri devletler, bir şekilde
bizim bu madeni işlememizi engelliyor ve madeni ham olarak alıyorlar.
Eğer biz bu madeni E-glass dediğimiz bor fiberleri yaparak
işletmeler kurup üretim yaparsak, nanoteknolojiyi kullanarak sanayinin ve
endüstrinin hizmetine sunarsak yıllık kazancımız 350 milyon
dolardan 70 milyar dolara çıkacak ki bu yaklaşık 200 katlık
bir artıştır. Ülkemizde ham madde değeri 1 trilyon dolar
olan bu cevher işlendiğinde gelirimiz 200 kat artacaktır. Avrupa
Birliği ülkeleri yılda 200 milyon avroluk bor ithal etmektedirler. Bu
boru işleyerek mamul hâle getirip 200 milyon doların karşılığında
gelirlerini 89 milyar dolara çıkarmaktadırlar.
19uncu
asırda Osmanlı toprakları içinde petrol kokusunu sezen
başta İngilizler olmak üzere Batı ülkeleri Osmanlıyı
yıktılar. Petrol bize imparatorluk kaybettirdi. Bor madeni Türkiye
için son derece büyük bir nimet olduğu gibi ülkemizin başına
gaileler açacak çok önemli bir zenginliğimizdir.
Değerli
milletvekilleri, Atatürk Bizi iktisadi hayatımızı
geliştirme, böylece refaha ulaşma amacına varmaktan
alıkoyan iki kuvvet vardır. Biri dış
düşmanlardır. Bunlar bizi bir sömürge hâline koymak için ilerlememizi
istemeyenlerdir. Fakat bizim için bundan daha zararlı, daha öldürücü bir
sınıf daha vardır ki o da içimizden çıkması muhtemel
olan hainlerdir.
Tanzimatın
açtığı serbest ticaret devri, Avrupa rekabetine karşı
kendisini savunamayan ekonomimizi bir de iktisadi kapitülasyon zinciriyle
bağladı. İktisat alanında bizden çok kuvvetli olanlar
yurdumuzda bir de imtiyazlı durumda bulunuyorlardı. Gelir vergisi
vermiyorlardı. Rakiplerimiz bu suretle gelişmeye elverişli
sanayimizi de mahvettiler. İktisadi ve mali gelişmelerimiz ve
ilerlememizin önüne geçtiler.
Hakiki zafer
muharebe meydanlarında muvaffak olmak değil, zafer
muvaffakiyetlerinin membalarını kuvvetlendirmek, milleti
yükseltmektir. Memleketimiz baştan nihayete kadar hazinelerle doludur. Biz
o hazineler üstünde aç kalmış insanlar gibiyiz. Hepimiz bütün bu
hazineleri meydana çıkarmak, servet ve refahımızın
kaynaklarını bulmakla vazifeliyiz. demektedir.
1983
sonrasında çıkarılan yasalarla yabancı sermayenin ülkemize
girişi, kolayca dolaşımı sağlanmıştır.
Bunun en önemli alanlarından biri de madencilik olmuştur.
1985
yılında çıkarılan 3213 sayılı Maden Yasası
ile yerli ve yabancı sermayeye madencilik sektöründe önemli imtiyazlar
tanınmıştır. Bugün gelinen noktada bütün bu üretimleri
sürdüren Etibank bir holdinge dönüştürülerek yedi ayrı anonim
şirket kurulmuştur. Bunlar ise maalesef birer birer
özelleştirilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bulut, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) - Günümüzde bor madeni stratejik olmaktan çıkarılmaya, 2840
sayılı Bor Kanunu olarak bilinen Yasa değiştirilmeye, bor
madenleri dünya tekellerinin eline bırakılmaya çalışılmaktadır.
IMFye verilen niyet mektupları içinde bu alanda verilen sözler var
mıdır? Sayın Bakandan duymak istiyorum.
Bir milletin
yükselmesi ve yücelmesi yer altı zenginliklerinin işlem ve
değerlendirilmesine bağlıdır. Gümrük birliğiyle
Türkiyeyi açık pazar hâline getiren Avrupa Birliği, Türkiyenin
ihracatına darbe vurmak için 15 Eylülde yayınlanan raporda borun
insan sağlığına zararlı olduğunu
belirtmiştir. Bu, Türk bor madenine vurulmak istenen en büyük darbedir,
ihracatımızın azaltılması ve böylelikle sektörün
özelleştirme adı altında yabancılara peşkeş
çekilmesi için ortaya konulan bir rapordur. Bu kabul edilmezdir.
Bu
düşüncelerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Sayın Enöz,
buyurun.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa ili
Turgutlu ilçesi Çaldağ nikel yataklarının işletilmesi
konusunun araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına dair Genel Başkan
Yardımcımız Mehmet Ekici ve 22 milletvekilimizin verdiği
önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, nikel, demirin bazı niteliklerini taşıyan,
beyaz, parlak bir madendir. Yer kabuğunun belli başlı
elementlerinden olan nikel, doğada çoğunlukla demirle birlikte olmak
üzere, sülfürler, arsenürler ve silikatlar şeklinde bulunur. Nikel,
dövülebilen ve ısıtıldığı zaman
kırılmadan uzayabilen bir maden olmakla birlikte, kullanılan
madenlerin de en sertidir, yerin yüzeyinde pek bol değildir, gök
taşlarında saf hâlde bulunurlar,
çıkartıldığı maden ocaklarında başka
madenlerle karışık hâldedirler. Nikel, maden cevherinin
zenginleştirilip kavrulmasından sonra elektrik
fırınında ergitilmesiyle elde edilir. Buna ham nikel diyoruz.
Son arıtma için, genellikle elektroliz denilen kimyasal yönteme
başvurulur.
Dünya nikel
üretiminin yaklaşık olarak yarısı Kanadadadır.
Kanadayı Sovyetler Birliği, Yeni Kaledonya, Küba ve Amerika
Birleşik Devletleri izler. Rusya, Avustralya, Kanada, Yeni Kaledonya,
Endonezya dünya nikel rezervlerinin yüzde 70ine sahiptirler. Ülkemizin bilinen
nikel rezervleri toplamı 40 milyon tonu geçmektedir. Bu rezervin 39,5
milyon tonu Manisa Turgutlu Çaldağ yatağındadır, Bursa
Yapköydere ve Bitlis Pancarlı yatakları geri kalan rezervlere
sahiptirler.
Nikel cevheri,
başlıca paslanmaz ve alaşım çeliği üretiminde,
demirsiz alaşımlarda, elektro kaplamalarda kullanılır.
Nikelin uç ürünleri ise uçak, gemi ve kara taşıtlarının
korozyona maruz parçalarının üretiminde, kimya sanayisinde,
elektrikli aletlerde, petrol sanayisinde ve mutfak aletleri yapımında
kullanılmaktadır.
Ülkemizin en
büyük nikel yataklarının yer aldığı Manisa Turgutlu
Çaldağ nikel yataklarının işletilmesi için yapılan
çalışmalarla ilgili yanlış uygulamaları sizinle
paylaşmak istiyorum.
Elbette, madenlerimizin
yer üstüne çıkartılıp işletilmesi ülke ekonomisi yönünden
son derece önemlidir ancak ülke çıkarlarının göz önüne
alınması birinci öncelik olmalıdır. Zengin madenlerimizin
fakir bekçileri olmak istemiyorsak anlayışımız bu
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
1970li yıllarda Turgutlu ilçemizde MTA tarafından bulunan ve yeni
sondaj çalışmalarıyla rezerv miktarının 40 milyon ton
civarında olduğu tahmin edilen Çaldağ nikel
yatağının işletme hakkı Sardes Maden Şirketine
verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bahse konu nikel ve kobalt madeninin, İngiliz sermayeli
ruhsat sahibi firma tarafından uygulanmak istenen sülfürik asit liç
yöntemiyle zenginleştirilmesi söz konusudur. Bu maden şirketinin
üretimde kullanacağı sülfürik asit liç yöntemidir ve böyle bir proje,
açık bir maden işletmesi olarak yürütülecektir. Endişelerimiz,
böyle bir yönteme dünyanın hiçbir ülkesinde, çevreye verdiği zararlar
dolayısıyla izin verilmemiş olmasına dayanmaktadır.
Ayrıca, Sardes Şirketinin bağlı bulunduğu İngiliz
European Nickel, bu nedenle hiçbir ülkede çalışma ruhsatı
alamamıştır. Tüm bunlar, uluslararası düzeyde bilinen
gerçeklerdendir.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu üretimde çıkarılan madenlerin belli tane
iriliğine getirilmesi suretiyle hazırlanan cevherlerin sülfürik asit
ile temas ettirilerek nikel ve kobaltın asit çözeltisine geçirilmesi ve
yüzde 20 seviyesinde nikel ihtiva eden jel hâline getirilmesi söz konusudur. Bu
faaliyet bir laboratuvar ortamında olsa son derece masum olabilir ancak bu
işlem, dünyanın en önemli ovalarından biri olan Gediz
Ovasında, açık bir ortamda yapılmak istenmektedir. Her
şeyden önce, asit ve cevherin muamele edilebilmesi için
genişliği 100, boyu da 2 bin metreyi bulan bir sahaya ihtiyaç
vardır. Bu alanın önemli bir kısmı, yirmi beş-otuz
yıl önce erozyonu önleme çalışmaları çerçevesinde elle
dikilerek bölgede yaşayan köylülerimizin de ihtimamıyla
büyütülmüş kızılçam ağaçlarıyla örtülü olan
ormanlık bir alandır. Söz konusu alanda, neredeyse 1 milyon
yetişkin kızılçam ağacı katledilecektir. Bunun kabul
edilmesi, içe sindirilmesi mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, cevherin zenginleştirilmesinde kullanılacak olan
sülfürik asit ayrı bir felakettir. Sülfürik asit kimya biliminde en
kuvvetli asitlerden olup insan ve doğa için son derece tehlikelidir.
Bahsettiğimiz
cevher zenginleştirmede kullanılacak sülfürik asit miktarı
günlük 3 bin tondur, yani günde 3 milyon kilogram aside ihtiyaç
bulunmaktadır. Firmanın planına göre Gediz Nehrinin yanı
başında, Gediz Ovasında üretilecektir. Başka bir
deyişle yurdumuzda üretilen sülfürik asit kadar sülfürik asit Gediz
Ovasında, hem de kara yoluyla taşınarak, kullanılacak
ithal kükürtten üretilecektir. Yani yurt içinde üretilen toplam sülfürik asit
kadar asit, Gediz Ovasında üretilmiş olacaktır. Böyle bir asit
üretiminin dünyanın en güzel ovasında, Egenin kıt su
kaynaklarını ve doğasını riske sokacak şekilde
yapılması kabul edilemez bir gerçektir. Bu kapsamda kullanılacak
olan kireç taşı ve soda kürü de ciddi risklere sebebiyet vermektedir.
Bu işlemlerin
yapılabilmesi için önemli bir suya ihtiyaç bulunmaktadır.
Tarımsal sulamada sıkıntıların
yaşandığı Ege Bölgemizin -su kaynakları son derece
yetersiz bir bölge olup- Gediz ve Menderes Nehirleri bir tarafa
bırakılırsa önemli bir akarsu kaynağı yoktur. Gediz
Ovasının yegâne akarsu kaynağı ise kendine adını
veren Gediz Nehridir. Maden de bu nehrin hemen yanı başında ve
bu su kaynağından istifade edilecek şekilde yer
almıştır ki bu durumun hiçbir surette kabulü mümkün
değildir.
Değerli
milletvekilleri, önergemizde de belirttiğimiz üzere, şirketin on
beş yıllık üretim süresince dünya metal borsasındaki nikel
fiyat artışı da göz önüne alındığında
yaklaşık 40 milyon ton kaynaktan 460 bin ton saf nikel ve 25.200 ton
saf kobalt elde edip buna karşılık milyarlarca dolarlık
geliri yurt dışına transfer edeceği, bu paranın ancak
1,2 milyar dolarlık kısmının Türkiyede kalacağı
Ve güncel mali hesabın da ne olduğu bilinmemektedir.
Nikel-kobalt
üretiminde asit liç metodu rüzgârla çevreye asit yağmuru oluşturarak
çevre kirlenmesine yol açacaktır. Bunun yerine firma, biraz daha
pahalı olan konvansiyonel üretim metodunu tercihe
zorlanmamıştır.
Kullanılması
düşünülen yöntemin zengin tarım alanlarına verebileceği
zararın boyutları hesap edilmemiştir. Kükürtten asit üretimi
gibi tehlikeli bir üretimin tartışılan Çin teknolojisine emanet
edilmesine müsaade edilmesiyle bölge insanının yaşamına
etkileri de hesap edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Manisa Turgutlu Çaldağ nikel madeni yatakları ile
ilgili Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana
Bilim Dalının, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünün,
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesinin, Orman Mühendisleri
Odası İzmir Şubesinin ve benzeri birçok konu ile ilgili sivil
toplum kuruluşlarının rapor ve görüşleri çeşitli
vesilelerle gündeme taşınmıştır ve
taşınmaktadır. Örneğin, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Halk Sağlığı Ana Bilim Dalının verdiği
raporda olumsuzluklar şu şekilde sıralanmıştır:
1) Ekosistemin
bozulması,
2) Hava
kirliliği olarak tozluluğun oluşturduğu sağlık
etkileri, asit yağmurları, kükürt oksitlerin oluşturduğu
sağlık etkileri, azot oksitlerin oluşturduğu
sağlık etkileri,
3) Gürültü
kirliliği,
4) Toprak, su ve
gıdalarda ağır metal kirliliği,
5)
Aşırı su tüketimi.
Yine Ege
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünün konu ile ilgili verdiği
raporda Çaldağ Nikel Maden İşletmesi su, toprak ve atmosfer
kirliliği açısından bir risk oluşturmaktadır.
Ayrıca havza su varlığı, havza içi tarımsal su
ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Maden işletmesinin
yüksek miktarlarda ve sürekli su kullanımı mevcut su
yetersizliğinin artmasına neden olacak, buna bağlı olarak
da çevre tarımsal üretiminde önemli miktarlarda verim kaybına yol
açacaktır. Asit özellikli liç sularının buharlaşması
ve sülfürik asit fabrikası baca gazlarının çevrede asit
yağmurları oluşturması durumunda yöredeki tarımsal
üretimin kalitesi zarar görebilecektir. denmektedir.
Ayrıca
Ziraat Mühendisleri Odasınca verilen raporda Turgutlu Çaldağ
mevkiinde işletilmesi düşünülen nikel madenciliği
faaliyetlerinin gerek çevresel gerekse tarımsal üretim açısından
doğrudan olumsuz etkiler yaratacağı, ayrıca bölge
ekosistemindeki dengeleri bozarak sürdürülebilir yaşam üzerinde önemli bir
tehdit özelliği taşıdığı düşünülmektedir.
denmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Enöz konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) Sağ olun.
Sayın
milletvekilleri, sonuç olarak Turgutlu Çaldağda yüz binlerce ağaçtan
oluşan ormanlık bir alan yok olacaktır. Çevredeki tarımsal
yaşamın zenginliği ve verimliliği yok olacak, insan ve
diğer canlılığın sağlığı riske
girecektir. 965 bin metrekareye yayılmış açık liç
alanı, sülfürik asitle yıkanmış ve içinde milyonlarca ton
kükürt bulunan atık yığınları kalacaktır.
Milyonlarca ton kükürt oksitleriyle kirlenmiş bir doğa, on-on
beş yıl boyunca üretilecek sülfürik asit nedeniyle olası asit
yağmurları, buna bağlı birinci sınıf tarım
arazisinin göreceği zararlar, yine bu proje sırasında
toprağa, suya ve doğaya karışan nikel tozları
nedeniyle birçok hastalık ve kanser tehlikesi insanlarımızı
ve Gediz Ovasını bekleyen başlıca tehditler
olacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle Meclis araştırması açılmasına dair
önergemizin kabulü yönünde oy kullanmanızı bekliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Göktaş
Yok.
Sayın
Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekilimiz.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasamızın
98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 ve 105inci maddeleri
gereğince doğal taş olan mermercilikte ve travertende
yaşanan sorunların ve çözüm yollarının belirlenmesi,
eksikliklerin giderilmesi, geliştirilmesi, ulusal ve yöresel düzeyde
koordinasyonun sağlanması, destekleme yollarının
araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin
yapılması, teknik bilgi ve altyapı eksikliklerinin giderilmesi
için verdiğimiz araştırma önergesinin sizler tarafından hem
istihdam hem de işsizliğin çözümü anlamında desteklenmesini
bekliyorum.
Türkiye, dünya
mermerciliğinin yüzde 40ına sahip olmasına rağmen bu
potansiyelin ancak yüzde 1ini kullanabiliyor çünkü rekabet ettiği
ülkelerden enerjiyi 5 kat daha pahalı kullanıyor. Acilen, enerji
girdileri olan elektrik ve mazot fiyatlarının aşağı
çekilmesi gerekmektedir.
Burdurda toplam
mermer rezervimiz 2 milyon metreküp, traverten rezervimiz ise 75 milyon
metreküptür. İlimizde bulunan ve 4 bin kişinin istihdam edildiği
60 ocak ve 90 mermer fabrikasının ihraç ettiği mermer ve
traverten miktarı 250 bin metreküp olup yaklaşık 90 milyon dolar
tutarında bir ihracat sağlanmaktadır. Ancak teşvik alan
iller arasında yer alamadığımızdan dolayı
aynı mermeri teşvik alan illere göre 3 kat fazla bir maliyetle
üretebilmekteyiz. Yani 1 metrekare traverten işlenebilmesi için 10-15
dolar, 1 metrekare bej mermer işlenebilmesi için ise 15-20 dolar maliyet
gerekmektedir. Teşvik kapsamında olmadığımızdan
dolayı da teşvik kapsamında olan illerden yüzde 10-12 fazla
vergi ödemekteyiz.
Dünyada Burdur
Beji olarak bilinen özel mermerimizin 290ı aşkın çeşidi
vardır. Bu çeşidin 1,5 milyar ton rezervi mevcuttur Burdurumuzda.
Burdurda en fazla katma değer vergisi kazandıran sektör şu anda
mermerciliktir. Bu durum Muğlada, Denizlide, Afyonda, Bilecikte,
Balıkesirde, Diyarbakırda, Elâzığda ve birçok ilde
aynı şekildedir.
Ulusal
mermercilik politikası geliştirilerek arama, araştırma,
tespit, üretim ve işleme çalışmalarına bir yön verilmek
gerekmektedir. Yön verilirken çevre duyarlılığına azami
önem gösterilmesi gerekmektedir değerli arkadaşlarım, çevre
duyarlılığına özellikle önem göstermemiz gerekmektedir.
Mermercilik
sektörünün ileri teknolojilerle rekabet edebilmesi için düşük faizli kredilere
ihtiyaç vardır. Sektörü besleyen bir finans kuruluşuna ve yöresel
ürün borsalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Zaman zaman iktidardan
uyarı ve öneriler yok diye biz talepler alıyoruz. Burada uyarı
ve önerilerimizi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlar söylemde
kalmamalı, iktidar tarafından acilen ele alınmalıdır.
Yukarıda
değindiğim gibi, enerji kullanımı yoğun bir sektör
olan mermercilik sektörüne ucuz elektrik ve akaryakıt sağlanması
ülke ekonomisi açısından bir zorunluluktur. Sayın Enerji
Bakanımız da burada. Gerçekten mermercilerimizin en büyük sorunu, o
dağlarda enerji sorunudur. Çünkü, kuş uçmaz kervan geçmez o
dağlara çıkarlar, enerjiyi bir şekilde oraya
ulaştırırlar fakat bu enerjiyi de çok yüksek fiyatlarla
kullanmak zorunda bırakılmaktadırlar. Bu enerji
fiyatlarının mermerciler için özel bir statüye alınması bir
zorunluluktur Sayın Bakanım.
Düşük kur,
yüksek faiz politikası mermerciyi ekonomik olarak zor duruma
sokmuştur. Mermerciler için uzun vadeli kredi sözleşmelerinde
ruhsatlar teminat olarak kabul görmelidir. Tekrar ediyorum sayın
arkadaşlarım: Ocak vardır, ocak bir sermayedir ama bankalar
tarafından teminat olarak görülmemektedir. Uzun vadeli kredi
sözleşmelerinde ruhsatlar teminat olarak kabul görmelidir.
Mermercilik
sektöründe ÖTV kaldırılmalıdır.
Yine bu sektörde
mevzuatta büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Faaliyete
geçmek isteyen bir firmanın -bütün arkadaşlarım bunları
belirtti- yedi bakanlık, yirmi iki genel müdürlükten izin alması
gerekmektedir. Bu bir zulümdür değerli arkadaşlarım.
Mermer
ocaklarının yol, su, elektrik sorunlarının yanında
nakliyede sorunlar yaşanmaktadır. Kara yollarında tonaj
problemi, demir yollarında altyapı yetersizliği, limanlarda
kapasite eksikliği söz konusudur.
Değerli
arkadaşlarım, Antalyada Toprak Mahsulleri Ofisinin -sayın
bakanlarım da burada, buna dikkatlerinizi çekmek istiyorum- bir
limanı vardır. Bu limana yılda en fazla iki üç gemi
yaklaşmaktadır, ama bu liman ne çimento sanayicileri için ne
mermerciler için kullanıma açılmamaktadır. Bu limanın acilen
mermercilere ve çimento sektörümüzde hizmet eden fabrikalarımıza bir
görevlendirme anlamında açılması gerekmektedir. Bu konuda
Sayın Ulaştırma Bakanımızla bir görüşme
yaptım, Tarım Bakanlığını aşamıyoruz.
diyor. Ben Sayın Başbakanımızdan rica ediyorum. Bakın,
istihdam sağlıyoruz, üretim yapıyoruz; o dağlarda gece
bekçisi gibi bekleyen mermercilerimiz katma değer üretiyor, istihdam
sağlıyor, işsizliğe çözüm buluyor ama bir limanı,
kullanılmayan Antalyadaki Toprak Mahsulleri Ofisinin bir
limanını çok görüyoruz. Bir prosedür, yapılması gerekiyor
bunun. Burada dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir ekonomik değer olan bu mermercilikte ancak
yüzde 2lik ithal katkısı vardır, yüzde 2. Yani yüzde 98 yerli
ham madde ile üretilmektedir mermerimiz. Bugün övündüğümüz otomobil
sektöründe yüzde 65lik ithal girdisi vardır ama mermer öyle mi? Yüzde
2lik bir ithal mal girdisiyle yüzde 98lik bir üretim sağlıyoruz.
Geçenlerde
-gazetelerde yer aldı- bir oto galeri açılışına birçok
bakanın ve milletvekilinin katıldığını gördüm. Bu
bakanlara ve milletvekillerimize uyarı ve önerim: Doğal taş ve
maden ocaklarının açılışlarına da katkı
koymalıyız. Onların da sahiplenmeye ihtiyaçları
vardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Uyarı ve öneri yok. diyorsunuz.
Yine bir uyarı ve öneri: Yerli malı Türkün malı, herkes bunu
kullanmalı. anlayışı içinde kamu kurum ve
kuruluşlarında ve belediyelerde yerli doğal taş, yerli
granit, yerli mermer, yerli traverten kullanımını bir zorunluluk
hâline getirmemiz gerekiyor. Belediyelerimiz, değerlerimizi haraç mezat
yurt dışlarına döviz olarak gönderiyor. Buna bir son vermemiz
gerekiyor.
Ucuz yabancı
granitler Türkiyeye girmemelidir. Bizim mermerlerimiz ve granitlerimiz
yağ ve leke tutmayan bir özelliğe sahiptir. Dıştan gelen
granit ve mermerlerde radyasyon olduğunu, yağ ve leke tuttuğunu
bilmeyen yoktur. Bunu uzmanlar söylüyor.
Mermer
ocaklarına çekilen elektrik direklerinin ve trafoların yerleri için
orman arazilerimizde sorunlar yaşanıyor, ağaçlandırma için
bedeller ödeniyor. Alınan bedeller mutlaka ve mutlaka ağaç dikimi
için ayrılmalıdır -bu bedeller ağaç dikimi için
kullanıldığı zaman yine yeşil çevreyi korumuş
olacağız ve doğaya sahip çıkacağız- genel
giderlerde kullanılmamalıdır.
Tekrar ediyorum:
Organize sanayi bölgelerinde ve dağda kullanılan yani ocaklarda
kullanılan elektrikte indirim bu sektörde şarttır. Bunu neden
söylüyorum? Tesadüfen burada Sayın Bakanımız var, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanımız var, onun dikkatini çekmek istiyorum. O
insanlar bu enerjiden bıkmış durumdalar. İşçinin
parasını ödüyor ama enerjinin hakkından gelemiyoruz. diyorlar.
Bu sorunu mutlaka Bakanlar Kurulumuz dikkate almalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce Taşımada sorunlar
yaşanıyor. dedim. Taşımada gerçekten -bu mermerler bir
blok- bloğun bozulmaması gerekiyor. Bu bloğu bozduğunuz
zaman, sanayide işlenirken zerreciklere parçalanması için, küçük
parçalara ayrılması için blok olarak satışı gerekiyor.
O bloklar da 50-60 ton ama 50-60 tonu koyduğunuz zaman -kantarlar var, Antalya
girişinde bir kantar var- kantara girdiği an bu mermerciler çok
yüksek fiyatlarda ceza ödemek zorunda kalıyor. Bu arabalar artık
eskisi gibi değil, dingilleri farklı. Bir dingil üzerinde gitmiyor,
en az 5-6 dingil var, kırkayak diyorlar. Bu kırkayak yolları
bozmuyor değerli arkadaşlarım. Köy yollarında bozulma
oluyor ama bu yollar, otoyollarımız, duble yollarımız
muntazam yapıldı. Bu muntazamlığı bunlar bozmuyor ama
köy yollarında bozulma çok fazla çünkü o altyapıya hazır
değil ama köy yollarımızı o mermercilerimiz gerçekten
kendileri katkı koyarak, kullandıkları yolları tekrar
düzeltme cihetine gidiyorlar.
Onun için bu
tonajla ilgili sorunu bir an önce aşmamız gerekiyor çünkü şu
anda altın yumurtlayan bir tavuk durumundadır mermercilerimiz.
Çimento sektörümüz de aynı şekilde. Bu sorunun çözümünü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Bu sorunların bu yüce Meclis tarafından
çözüleceğine inanıyorum. Araştırma önergemizin sizlerin
oylarıyla kabul edileceği inancıyla tümünüze saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın Ali
Rıza Ertemür.
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mermer sektörünün yaşadığı sorunların saptanarak
gerekli önlemlerin alınması konusunda vermiş olduğumuz
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi ve bizleri ekranı başında izleyen
yurttaşlarımızı sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyada yer altı zenginlikleriyle dikkat çeken ülkelerden
biri de Türkiyedir. Ülkemiz, sahip olduğu bu büyük zenginlik ve
potansiyele rağmen izlenen yanlış politikalar nedeniyle dünya
piyasalarında hak ettiği yeri bir türlü alamamaktadır.
Dünyadaki mermer
rezervlerinin yaklaşık yüzde 33ü ülkemizde bulunmaktadır.
Bununla birlikte Türk mermeri, yüzlerce renk, doku ve kalitesiyle
uluslararası piyasalarda pazar şansı yüksek bir üründür.
Hâlen dünya
mermer piyasası yıllık 15 milyar dolar dolayında bir
potansiyele sahiptir. Ancak, bir mermer cenneti olan Türkiye, bu büyük pastadan
çok az pay almaktadır. Ne yazık ki tüm bu üstünlüklerimize
rağmen Türkiye, mermer üretiminde ve ihracatında dünyada 5inci
sırada bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tüm bu olumsuzluklara rağmen ülkemizde mermercilik
sektöründe 1.500ün üzerinde firma ve binin üzerinde ocakta mermer üretimi
yapılmaktadır. Bu sektörümüz Türkiye ekonomisinde doğrudan 220
bin kişiyi istihdam etmekte olup yan sektörleriyle birlikte 2,5 milyon
kişinin geçimini sağlamaktadır.
Aynı
zamanda, ihracatın tamamı, yarattığı katma değeri
net döviz girdisi olarak ülkemize giren mermer, ekonomimizin önemli
ürünlerinden biri olma özelliğini de korumaktadır.
Son tespitlere
göre ülkemizde bilinen mermer rezervi 5,2 milyar metreküptür. Bu da
yaklaşık 14 milyar ton mermere tekabül etmektedir. Mermerin tonunun
100 dolar olduğu varsayıldığında, bu rezervler 2
trilyon doların üzerinde büyük bir kaynağı
oluşturmaktadır.
Bu denli zengin
rezervlere sahip ülkemiz, modern teknoloji kullanıldığında,
doğru ve yerinde teşvik politikaları
uygulandığında, girdi fiyatları ve vergilerle ilgili yeni
düzenlemeler yapıldığında dünya piyasalarında gerçek
yerini alacaktır. Ancak, bugün mermer sektörümüz ciddi sorunlar
yaşamakta, âdeta can çekişmektedir; her gün yeni bir ocak kapanmakta,
sektörden geçimini sağlayan binlerce kişi işsiz
kalmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mermercilik sektörünün
sorunları bellidir, çözüm yolları bellidir. Önemli olan, ciddiyetle
ve iyi niyetle sorunların çözümü için adım atmaktır. Hükûmet,
her konuda olduğu gibi, bu sektörümüzün de sorunlarına
kulaklarını tıkamıştır. Maliyeti etkileyen
unsurların başında, enerji ve akaryakıt fiyatları,
yüksek artışlar gelmektedir. Tabii bununla birlikte, işveren
üzerindeki ek yükler tüm işletmeleri olumsuz yönde etkilemektedir.
Özellikle girdi fiyatlarındaki artışın yanında döviz
fiyatlarındaki gerileme, sadece bu sektörü değil, yerli girdiyle
imalat yapan gerçek ihracatçıları da mağdur etmektedir. Bu
nedenle, pek çok firma kapısına kilit vurmuş, binlerce insan
işinden olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bir an önce, mermer üzerinden alınan vergiler
uluslararası arenada rekabet ettiğimiz ülkelerle aynı düzeye
çekilmelidir. Yanlış ve yetersiz teşvik uygulamalarına
artık son verilmelidir. Teşvikler bölgeye değil, sektöre göre verilmelidir çünkü
mermer ocağını bulunduğu yerden başka bir yere
taşıma imkânı mümkün değildir. Bürokratik engeller, kamu
otoriteleri arasındaki koordinasyonsuzluk ve yerel yönetimlerden
kaynaklanan sıkıntılar bir an önce giderilmelidir. Bugün, mermer
sektöründe meslek içi eğitime özel önem verilmeli, aynı zamanda
üniversitelerin mimarlık ve mühendislik fakültelerinde mermercilik dersi
verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu konuyla ilgili, Hükûmetin samimiyeti açısından
bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum: Biliyorsunuz zaman zaman bu tür
sıkıntılarla ilgili sorunlarımızı
yazılı önergelerle veriyoruz. Mermercilik sektörünün içinde
bulunduğu sıkıntıları belirten bir önergeyle
Sayın Bakanımıza, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımıza
sormuştum. Çok ilginç bir cevap aldık yani. Onu sizinle
paylaşmak istiyorum.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner Yıldız, Çin kökenli
alıcı firmaların mermer ithalatında ısrarcı
olması ve bu düşük fiyatlardan Türkiyeden alımlarda
bulunması ve bunu işleyerek yeniden Türkiyeye
pazarlamasının mermer sektörünü sıkıntıya
soktuğunu, fabrikaların kapanmasına yol
açtığını söylemektedir. Yani bizim buradaki mermer ocaklarının
Çine bu mermerleri sattığını ve Çin işleyerek tekrar
Türkiyeye soktuğu için bu sıkıntının olduğundan
söz etmekte Sayın Bakan. Ama sektör temsilcileriyle görüşmemizde bu
konuda yanlış bilgi verildiğini, Sayın Bakana bu konuda
yanlış bilgi verildiğini sektör yetkilileri bize söylemekte.
Çin, sadece bizim
ülkemizden değil, dünyanın her bölgesinden blok mermer
almaktadır. Çin, iş gücü çok ucuz olması nedeniyle
işlenmiş mermer almamaya özen göstermekte. Sektör yetkilileri, Çinli
firmaların Türkiyeden satın aldıkları blok mermerleri
işleyerek öncelikle kendi ülkelerindeki büyük binalarda
kullandıklarını, kalan bölümünü ise başka ülkelere
pazarladıklarını, Türkiyeye ise yalnızca granit sattıklarını
özellikle belirtmektedirler. Bu konuda, özellikle kamu yönetimleri ve
belediyelerin kendilerini gözden geçirmeleri gerekmektedir. Ülkemizdeki kamu
binalarında yerel doğal taşların kullanılması
yönetmelikle zorunlu olmasına rağmen kamu yapılarının
çoğunluğunda hâlen yurt dışından temin edilen
özellikle Çin graniti kullanılmaktadır. Bugün dünyanın en seçkin
mekânlarında Elâzığ vişne mermeri kullanırken
Elâzığ Havaalanında bu granitler kullanılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, görünen odur ki Sayın Bakan yanlış
bilgilendirilmiştir. Krizin nedeni yanlış yerlerde
aranmaktadır. Krizin nedeni yukarıda belirttiğimiz gibi
bellidir. Bu konuda ikinci bir husus ise önergede yer alan kriz nedeniyle kaç
mermer ocağının kapandığı, kaç kişinin
işini kaybettiğine ilişkin soruya hâlen bir cevap alamadık.
Umarım, Sayın Bakanımız bugün bu soruların
cevaplarını bize verir.
Değerli
milletvekilleri, Denizli ve ülkemiz mermerciliğinin
Hükûmetin büyük bir
samimiyetle verdiğimiz araştırma önergesine destek
olacağını umuyoruz. Tekstil sektöründe yapılan
yanlışlıkların, ilgisizliğin, tekstil sektöründe
kapanan onlarca fabrikaların, işini kaybeden binlerce
insanımızın yaşadıklarını mermercilik
sektöründe yaşamamak için Türk mermerciliğinin dünya
piyasalarında hak ettiği yeri alması, sektörün
yaşadığı sorunların bir an önce çözülmesi dileklerimle
konuşmamı noktalarken sizleri ve ekranları başında
bizleri izleyen yurttaşlarımızı bir kez daha saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Bu önergemizin
oylanarak gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertemür.
Muğla
Milletvekili Sayın Fevzi Topuz.
Sayın Topuz,
buyurun efendim (CHP sıralarından alkışlar)
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taş
ocaklarının çevreye verdiği zarardan dolayı 11 Haziran 2008
tarihinde vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında
söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Taş
ocaklarının açılması izni il özel idareleri tarafından
Taşocakları Nizamnamesine göre verilirken bu izinler, 5 Haziran 2004
tarihinde yürürlüğe giren 5177 sayılı Maden Yasası
kapsamına alınmıştır. Böylece su kaynakları,
orman ve ağaçlandırma alanları, özel çevre koruma bölgeleri,
tarım ve mera alanları, sit alanları, turizm gelişim ve
koruma bölgeleri, millî parklar, doğal ve kültürel zenginliklerin
bulunduğu alanlar dâhil tüm coğrafya diğer tüm madencilik
faaliyetleri ile birlikte taş ocaklarına da
açılmıştır.
Başta
Muğla olmak üzere ülkemizin her bölgesinde su kaynaklarımız,
tarım alanlarımız, orman alanlarımız, yerleşim
alanlarımız, turizm alanlarımız, tarihî ve kültürel
alanlarımız taş ocaklarının işletiminden
dolayı zarar görmektedir. Bundan dolayı, taş
ocaklarının yer seçimi, kuralsız ve denetimsiz
işletilmesinin ortaya çıkardığı zararların
araştırılması için Meclis araştırması
açılmasını istemiştik.
2009 yılında
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararı ile Çevresel Etki
Değerlendirmesi Yönetmeliğine göre değerlendirme
zorunluluğunun ortaya çıkmış olmasıyla, bizim
vermiş olduğumuz Meclis araştırması
açılmasındaki haklı talebimiz bir anlamda
onaylanmıştır.
Bu noktada
sorunlar tam olarak çözülmemiş olup işletilmekte olan alanlarda ÇED
istenmemektedir. Doğaya ve insana verilen zararlar devam etmektedir. Bu
noktada verilen zararların tespit edilmesi zorunluluktur.
Taş
ocağı ruhsatı verilen yerlerin nasıl ve kimler tarafından
belirlendiği, söz konusu alanların yer seçiminde hangi ölçütlerin
esas alındığını bilmek istiyoruz.
Son beş
yılda taş ocaklarının ne kadar bir orman alanında kaç
adet ağacın yok olmasına neden olduğunu bilmek istiyoruz.
Taş
ocağı ruhsatı verilirken alınan ağaçlandırma
bedelleri ve tazminatların bölgenin yeniden ormanlaştırma
çalışmalarında kullanılıp
kullanılmadığı, kullanılmışsa bu
ocakların hangi ruhsatlı alanlar olduğu ve hangi illerimizde
bulunduğunu öğrenmek istiyoruz.
Doğrudan
çevrenin bozulmasına ve dolaylı olarak insan yaşamına
olumsuz etki yaptığı gerekçesiyle çalışmaları
mahkeme kararlarıyla durdurulan taş ocaklarının
sayısı, mahkeme kararlarının kaç adedinin
uygulandığı, uygulanmayan mahkeme kararlarının
uygulanmama nedenlerini öğrenmek istiyoruz.
Ruhsatsız
çalışan veya izinli alanların dışına taşan,
orman arazisinde ağaç kestikleri tespit edilen taş
ocaklarının varlığı, ruhsatsız taş
ocaklarının sayısı ve bu ocakların hangi bölgede
bulunduklarını bilmek istiyoruz.
14/12/2007
tarihli Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden
Kazandırılması Yönetmeliğinin yürürlük öncesi ve
sonrasında kaç taş ocağı sahasının rehabilite
edildiği, bu sahaların yerleri ve ruhsat sahiplerinin kimler
olduğu gibi soruların ve alınacak önlemlerin, yukarıda
belirtilen gerekçelerle yüce Meclisimizde ele alınması, incelenmesi
bu anlamda zorunluluktur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yoğunluğu kendi bölgemde
olmak üzere zarar gören ve araştırılması gereken alanlar
hakkında sizlere örnek vermek istiyorum: Muğla Bodrum-Milas kara
yolunun 13'üncü kilometresinde denize sıfır noktada ve turistik
tesislerin yanında, ÇED belgesi aranmaksızın taş
ocağı işletilmek üzere 50 dönüm orman arazisinin tahsis
edildiğini biliyor muyuz?
Antalya'nın
önemli su kaynaklarının bulunduğu, Karaveliler beldesine
bağlı Ilıca'ya taş ocağı açılmasına
izni verildiğini biliyor musunuz?
Muğla'nın
Ortaca ilçesine bağlı Okçular köyü yakınlarında özel çevre
koruma bölgesi sınırları içerisinde kalan doğa
yürüyüşü ve ekolojik turların düzenlendiği Kocadere Vadisi'ndeki
142 dönümlük Kapız bölgesine taş ocağı izninin
verildiğini biliyor musunuz?
İzmir'in
Menderes ilçesi Özdere beldesine bağlı Ahmetli köyü
sınırları içindeki 3 bin yıllık Klaros Apollon
Tapınağı'nın yanı başında taş
ocağı açılmasına izin verildiğini biliyor musunuz?
Konu ile
ilgilenenler olayın bilincindedir.
Bu arada
sahalarda çalışmaların da hâlâ devam ettiğini biliyor
muyuz?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine İzmir'in Urla ilçesine
bağlı Yağcılar köyünde, 1995 yılında 1inci
derece doğal sit alanı ilan edilen orman alanında taş
ocağı izni verilmesini, Bakanlar Kurulu kararı ile kültür ve
turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan edilen Aydın ili Didim
ilçesinde deniz manzaralı ormanlık alanda denize 700 metre mesafede
taş ocağı ruhsatı verilmesini biliyor musunuz?
Yine Muğla
Bodrum ilçesinin Çamlık ve İrmene köylerinin de içerisinde
bulunduğu ve 30 bin ağacın kesilmesinin öngörüldüğü 90
hektarlık kızılçam ormanında taş ocağı
açılma izni verilmesini biliyor musunuz?
Yine Milas Bodrum
Havaalanının hemen bitişiğinde Yaşyer köyü
sınırları içerisinde köye 300 metre mesafede taş
ocağında patlatılan dinamitlerin evlere ve hayvanlara, taş
ocağından çıkan tozların ise zeytin ağaçlarına
zarar vermesi yaşanan olumsuzluklardan sadece birkaç tanesidir.
Değerli
milletvekilleri, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da en önemli
turizm merkezlerinden biri olan Marmaris'in toplam 878 kilometrekare olan yüz
ölçümünün yüzde 48'ine denk gelen 451 kilometrekaresinde maden aranması
planlanmaktadır.
Gökova
Körfezi'nin güneyinden başlamak üzere Marmaris büyük bir tehlike
altındadır. Manganez ve krom madenleri için verilen arama
ruhsatları bir turizm ve arıcılık kenti olan Marmaris'in
sonunu getirecektir.
Ormanlık
alanlarımız çok zarar görmektedir. Ayrıca, turizm alanları,
tarım alanları ile yerleşim alanlarındaki konutlar,
okullar, sağlık tesisleri ve buna benzer yerler de olumsuz
etkilenmektedir.
Eğer
taş ocakları yaşam alanının yakınında ise
çevre sağlığı açısından risk artmaktadır.
Patlatmalar nedeniyle ocak yakınlarında yaşayan kişiler
sürekli deprem korkusu yaşamaktadır.
Toz, ciddi bir
problem olarak ortaya çıkmakta olup bölgede astım ve akciğerle
ilgili hastalıklarda artışa neden olmaktadır. Toz,
aynı zamanda, tarımı ve tarımsal verimi de etkilemektedir,
arıcılığı da öldürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bir proje değerlendirilirken onun çevreye vereceği
sürekli veya geçici etkilerinin sosyal sonuçlarını ve alternatif
çözümlerini de içine alacak şekilde analizinin yapılması gerekmektedir.
Planlanan faaliyetin yol açabileceği bütün olumsuz, zararları önceden
tespit edilip gerekli tedbirlerin alınması bir zorunluluktur.
Madencilik
Yasasına sığınarak rahatlıkla ruhsat alınıp
taş ocağı açılabiliyor. Ayrıca, taş ocakları
için ÇED alınması konusunda da mevzuatta birtakım boşluklar
bulunmaktadır.
Bilindiği
üzere, her olayın geri planına da bakmakta yarar vardır.
Biliyorsunuz, Dünya Bankası ve IMF madencilik sektörüne de el
atmıştı. Dünya Bankası ve ilişkili kurumların
yönlendirmesiyle son on beş yılda 100ün üzerindeki ülkede madencilik
yasası değiştirilmiştir.
Taş
ocağı ihtiyacında her bölge ve havzada, her ilde hazırlanan
1/100.000 ölçekli çevre düzeni imar planları hazırlanırken bir
ilde ya da illerde kısa, orta ve uzun vadede olmak üzere ne kadar konut ve
yapıların olacağı, ne kadar ve ne tür yapı
gereçlerinin ihtiyaç olacağı öngörülmesi, hesaplanması ve
planlamasının düzgün yapılması gerekmektedir.
Yine bu planlar
hazırlanırken o il ya da iller grubunun jeolojisi, ham madde kaynakları
ve bu arada yapı taşı ve agrega kaynakları da incelenip
haritalanması gerekmektedir.
Bu durumda,
1/100.000 ölçekli çevre düzeni imar planlarında taş ocaklarıyla
ilgili kaynak alanları ve üretim plan ve programları daha
ayrıntılı olarak planlanmalıdır. Bu planlama ile
birlikte denetim, kontrol kamu eliyle yapılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Topuz, konuşmanızı tamamlayınız.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
Bu şekilde
yerleri, özellikleri, işletme koşulları, çevresel etkileri ile
birlikte sahalar ilan edilmeli ve bu işletmelerle ilgili izinler il özel
idareleri ve yerel yönetimlerin kontrolünde ihale ile verilmelidir.
İşletme
koşulları yeterince tanımlanmış olduğu için
denetimler de daha sıkı koşullarda yapılabilecek ve bu
konudaki laçkalık ve keyfîlik de ortadan kalkacaktır.
Değerli
milletvekilleri, taş ocağı bölgesi ilan edilen alanların
etrafında koruma alanları oluşturularak buralarda kaçak
yerleşime meydan verilmemelidir. Bu şekilde daha planlı kaynak
kullanımı ve daha planlı bir çevre yaratılacaktır.
Taş
ocaklarının çevreye etkisini en aza indirgemek için taş
ocağı kaynakları ve ihtiyaçlarımız tespit edilmelidir.
Dolayısıyla, tespit edilen bu verilerle ÇED kapsamına
girmiş kontrollü ve denetim altına alınan sahalar ortaya
çıkarılmalı, bu kapsamda taş ocağı
ruhsatları verilmeliydi. Bu noktada taş ocaklarının
kuralsız ve denetimsiz işletilmesinin verdiği zararların
araştırılması bir zorunluluktur.
Bu
araştırma önergemize vereceğiniz destek için şimdiden
teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.
Ahmet Küçük,
Çanakkale Milletvekili.
Sayın Küçük,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; mermer sektörünün sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili verdiğimiz önergenin
görüşülmesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; elbette
Türkiye'nin önemli sorunlarını, problemlerini görüşüyoruz;
ilgili sektörlerle ilgili, sorunlarla ilgili kanunları
çıkarıyoruz; araştırmalarla ilgili kararlar alıyoruz,
komisyonlar oluşturuyoruz, raporlar yazıyoruz ve sonuçta Türkiyede
yaşam kalitesini veya belli sektörlerin sorunlarının çözülmesi
adına çözüm üretmenin gayreti içinde oluyoruz.
Parlamentonun
elbette kanun çıkarmak ve bunların uygulamasıyla ilgili
gerekenleri yapmak, yürütmeyi içinden çıkarmak gibi görevi var.
Parlamentonun bir de en önemli görevi denetim yapmak, sorunların tespitini
sağlamak ve çözüm yolunda yol açmak gibi de bir görevi var;
araştırma raporları da bunun en önemli aracı. Zaman zaman,
her yıl birkaç tane araştırma komisyonu kuruluyor, önemli
çalışmalar yapılıyor, emekler veriliyor ama
araştırma komisyonları raporları doğrultusunda bu
Parlamentoda ne yapıldığı ve bunların yürütme üzerine
ne gibi sonuçlar doğuran etkileri olduğu konusunda bir kanaatimiz
yok. Maalesef, işte bir sürü komisyon kuruldu, burada geçtiğimiz
dönem, 22nci Dönemde orman köylülerinin sorunları araştırmakla
ilgili komisyonlar kurduk, birçok konuyla ilgili komisyon kurduk ama
gereği ne yapıldı, orman köylülerinin yaşam
standardını, kalitesini artırmakla ilgili ne yaptık? Hiçbir
şey. Eğer bu raporlar böyle olumlu sonuçlara yol açmayacaksa burada
bununla ilgili boşa vakit geçiyoruz demektir. O zaman bu
yaptığımız çalışmaların bir anlamı
yoktur, o zaman toplum bizim yaptığımız işe saygı
duymaz değerli arkadaşlarım. Onun için ben de sanıyorum bu
kadar araştırma komisyonuyla ilgili bir görüşmenin
yapıldığı ve araştırma komisyonu kurulması
yönünde karar alınması konusunda ondan sonra gereğinin yapılması
yönünde umarım gerekli işler yapılır.
Değerli
arkadaşlarım, mermer ve madencilik bu ülkenin en önemli
kaynaklarından bir tanesi. Türkiye, dünya mermer rezervinin yüzde
40ına sahip yani aslında
şu anda Türkiye, bir bor ülkesi ve bir mermer ülkesi diye bir marka ülke
olmalı, öyle olmalıdır, öyle tanınıyor
olmalıdır. Yapamamışsak, becerememişsek,
başaramamışsak eksikliğimizdir. Suudi Arabistan nasıl bir petrol
ülkesiyse Türkiyenin de bir mermer ülkesi, bir bor ülkesi olarak bilinmesi
gerekir ama öyle bir marka oluşturabildiğimiz kanaatinde
değilim.
Değerli
arkadaşlarım, 1985ten önce ancak 2 milyon dolarlar seviyesinde olan
mermerle ilgili ihracat gelirimiz, 3213 sayılı Yasanın
çıkmasıyla ilgili alınan tedbirlerle 2006da 1 milyar dolarlara
gelmiş ve 2012 tarihi itibarıyla da 2,5 milyar dolar gibi ciddi bir
hedef ortaya konmuş yani neredeyse otomobil sektörümüzün
yaptığı ihracat kadar bir ihracatı hedefleyen bir rakam.
Doğrudur, olumludur, yerindedir, yapılması gerekir, otomotiv
sektörüne verdiğimiz teşviklerin hiç olmazsa yarısını
bu sektöre vermek çok anlamlı ve doğru olur çünkü mermerde
yaptığımız ihracatın yüzde 98i bu ülkenin iç
kaynaklarından meydana gelmekte ve bu kadar bir miktar ülkemizde katma
değer olarak kalmaktadır. Hâlbuki otomotivde yüzde 80 - 90
civarında ithalatla bu rakamlar karşılandığında
ciddi bir gelir ortaya çıkmamaktadır. Bu anlamda mermere ve
madenciliğe çok önemli değer vermek lazım. 250 bin
çalışanı var sektörün. Sektörde her ocakta, çalışan
işçi daha sonrası için 8-10 işçinin önünü açmaktadır.
Aynı zamanda, maden sektöründe ve mermer sektöründe, yerinde
insanları istihdam etmek gibi bir avantaj sahibiyiz çünkü mermer
ocaklarında çalışanlar genellikle yörenin insanları olup
köyden kente göçü de durdurmakta ve yerinde gelişmeyi sağlayan önemli
bir avantajı bize sunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, biz mermer sektöründe ihracatımızın
yüzde 38ini yaklaşık, Amerikaya yapıyoruz ama Amerikada
yaşanan son mortgage kriziyle birlikte oradaki konut sektörünün krize
girmesi dolayısıyla maalesef ülkemiz ihracatçıları da bu
konuda önemli bir sıkıntının içine girmişlerdir. Dünya
konut üretiminde bir sıkıntı ortaya
çıkmıştır ve şimdi, eskisinden daha çok, mermer sektörüyle ilgili girişimcilere,
madencilere sahip çıkmak gerekmektedir ama maalesef bu sektörde
çalışanlar, bu sektörde yatırım yapanlar büyük
sıkıntı içerisindedir. Büyüme çok hızlı rakamlarda
ilerlerken yüzde 7lere düşmüştür ve bugün birçok girişimci
ocağını kapatmıştır ve çalışabilenler,
devam edebilenler de ya işçilerini çıkarmış ya
vardiyalarını azaltmış ya da büyük miktarda zararları
Geleceğe dönük umuda yatırım yapmak adına bir var olma
mücadelesini sürdürmektedirler.
Ne yapmak
lazım? Değerli arkadaşlarım, ihracatçıya cazip
olanaklar sunmak lazım. Değerli arkadaşlarım, öncelikle
paramızın değerini yüksek tutma anlayışından
vazgeçmek ve ihracatçıyı avantajlı duruma getirmek lazım.
Yıllardır yüksek bedelle, Türk lirasını yüksek değerde
tutma anlayışıyla ihracatçılarımızın bütün
sektörlerde belini kırdık ama madencilik sektörünü de perişan
ettik. Madencilerimizin en büyük giderleri işçilik -hepimizin bildiği
gibi- ve yakıt özellikle önde tutulmaktadır. Denizcilik sektörüne
verdiğimiz akaryakıt desteğiyle ilgili maalesef madencilikle
ilgili hiçbir girişimde bulunmuyoruz. Madenciler öncelikle araziyi tespit
ettikten, yatırım alanını tespit ettikten sonra müracaatlar
için maden dairesi önlerinde ve birçok kurumun elinde oyuncak olmuş, bu
konuda bürokrasinin elinde maalesef oyuncak hâline gelmişler ve
perişan olmaktadırlar ve öncelikle maden sahasını tespit
ettikten sonra buraya yatırım yapmakla ilgili öz kaynakların
önemli miktarını harcamakta, işletme yatırımıyla
ilgili bir kaynak ellerinde kalmamaktadır.
Elektrik, su, yol
ve yakıtla ilgili mutlaka özel destekler sağlanmalı,
ihracatçıya ÖTV indirimi mutlaka gerçekleştirilmelidir.
Teşvikler,
özellikle sektör bazında ele alınmalı, mermercilik ve
madencilik, özellikle madenciliğin belli kolları, avantajlı
kolları özel bir destek kapsamı içinde değerlendirilmeli ve
madencilerimizin önünü mutlaka açmalıdır. Madencilerimizin önünü
açmamız demek, onların da Türkiyenin her anlamda gelişmesinin
önünü açma anlamına gelecektir.
Maden
ocaklarının açılmasıyla ilgili ÇED ve benzeri gibi izin
alınmasıyla ilgili süreçler sağlam esaslara bağlanmalı
ve keyfîlikten kurtarılmalıdır. Bürokrasinin elinde madenci
oyuncak hâline gelmemelidir. Nerede, ne zaman, işinin ne kadar sürede
biteceğiyle ilgili bir takvim ortaya konulmalıdır. Örneğin,
Müracaat edildiğinde üç ay içinde bu süre biter. gibi
yaklaşımlar ortaya konulmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, mermerin çıkarıldıktan sonra nakliyle
ilgili altyapı hizmetleri olan liman, yol, demir yolu gibi
kolaylıklar sağlanmalıdır. Özellikle bildiğimiz gibi,
Afyon, Denizli, Balıkesir, Çanakkale yöresindeki ocaklardan çıkan
mermer kütüklerinin limanlara nakli için öncelikle kara yolları da
iyileştirilmeli; mutlaka, olmayan yerlerde demir yolu gibi ucuz nakliye
imkânlarının kullanılmasını sağlayacak
altyapı hizmetlerini götürmeliyiz. Bir şey vermezseniz alamazsınız.
Mermerciden, madenciden eğer ülkeye zenginlik getirmesini
istiyorsanız hizmeti sunmamız lazım, devlet olarak elinden
tutmamız lazım.
Değerli
arkadaşlarım, ihracatçıların yeni pazar
arayışlarına destek olmamız lazımdır.
İşçilikte mutlaka vergileri düşürmemiz lazımdır.
Bizden kütük alıp işleyen Çin, bizden, işlenmiş mermeri
daha ucuza satarak bizimle rekabette avantajlı bir durumdadır,
mutlaka gerekenleri yapmak lazım. Bizim önemli rakiplerimizden biri olan
İtalyaya teşvikle ilgili destek miktarlarımızı ulaştırmamız
lazımdır.
Değerli
arkadaşlarım, Maden İşleri Genel Müdürlüğünü
madencilerin işlerini kolaylaştıran bir bürokratik merkez hâline
getirmemiz lazım. Maden İşlerini madencilere ceza yazan,
madencilerin işlerini tıkayan, önünü kesen, problem olan bir yer olmaktan
mutlaka çıkarmamız lazımdır. Maliyeye ve devlet dairelerine
borçlarıyla ilgili kolaylıklar sağlanmalı, borçları
varsa da bu borçlarının diğer işlerini yapmasına engel
olma konumundan çıkarmamız lazım.
Bir kriz
döneminden geçiyoruz ve krizin meydana getirdiği etkiler içinde
madencileri problemleriyle baş başa bırakmamamız
lazımdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Küçük, konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET KÜÇÜK
(Devamla) Bugün teşvikler çok ağır şartlarda veriliyor ve
sektörel anlamda çok önemli manalar ifade etmiyor. Teşvikleri ödenebilir,
geri ödenebilir ve gerçekten madenciyi motive eden, yatırım yapmaya
teşvik eden bir manaya getirmek lazımdır.
Bankaların
finansman temininde madencilerin en büyük sermayesi ocaklarıdır.
Ocaklarının teminat hâline gelmesini sağlayacak gerekli
tedbirleri almamız lazımdır.
Madencileri sanki
şehir içindeki büyük sanayi kuruluşları gibi önünde büyük
engeller koyduğumuz bir ortamdan çıkarmamız lazımdır
ve madenciler sık sık yer değiştirmek zorunda
kalmaktadır yaptıkları işler gereği, onlara bu konuda,
işlettikleri ocakların rehabilitasyonu konusunda da her türlü
desteğin verilmesi lazımdır.
Gene teknik
nezaretçi tanımı mutlaka yeniden yapılanmalıdır.
Teknik nezaretçi devlet adına görev yapar madencilik sektöründe ama
işverenden maaş almaktadır. Maalesef bazen aldığı
maaşı bile işveren kendisine ödememekte, işi bırakacak
olsa işverenin iznine tabi bir durumdadır teknik nezaretçiler. Ciddi,
çalışanların böyle benzer sorunları vardır. Mutlaka bu
sorun da çözülmeli ve bu sektörde çalışan teknik nezaretçilerin
maaşlarını garanti eden bir sistem kurulmalıdır.
Gerekirse maden mühendisleri odası burada devreye sokularak bu
arkadaşlarımızın günlük iaşelerini temin edeceği
maaşları ve geleceğini kurgulayacakları,
yaşamlarını sağlayacak asgari şartların
oluşması için her türlü destek verilmelidir.
Değerli
arkadaşlarım, umuyorum bu konuda araştırma komisyonu
kurulacak ve inanıyorum ki sorunları gerçekten doğru
şekilde tespit edecek ve çözüm önerilerini sektörün her konudaki
temsilcisiyle görüşerek oluşturacaktır ama önemli olan, bu
tespit edilen sorunların ve çözüm önerilerinin bu Parlamento
tarafından ve bu Parlamentonun içinden çıkmış yürütme
tarafından hayata geçirilmesidir, bir anlam kazanmasıdır
yaptığımız çalışmanın.
Bu
duyarlılık içinde olunması dileğiyle ben, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsım adına sektörü ve Türkiye Büyük Millet
Meclisini en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öztürk
Yok.
Sayın Türk
Yok.
Sayın Alim
Işık Kütahya Milletvekili, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü nedeniyle ülkemizde yaşayan
tüm özürlü vatandaşlarımızın bu gününü kutluyor, bundan
sonraki yaşantılarının daha mutlu olmasını
temenni ederek saygıyla sizleri selamlıyorum.
Geneli üzerindeki
görüşlerimi 12/10/2009 tarihli birleşimde anlatmaya
çalıştığım madencilik sorunlarıyla ilgili konunun
bugünkü bölümünde, Kütahya ili SLİ ve GLİde yaşanan bazı
olumsuzlukların araştırılması ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla şahsım ve 23
değerli grubumuz milletvekilinin imzasıyla verilen önerge üzerinde
görüşlerimi beyan etmek istiyorum, bu konuyla ilgili önergemiz gerekçesinde
de ifade ettiğimiz birkaç konuyu sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Kütahya ili Seyitömer Linyit İşletmesi kısaca
SLİ- ve Garp Linyitleri İşletmesi (GLİ) ile bu
işletmelerimizde bulunan Seyitömer ve Tunçbilek termik santralleri,
gerçekten Kütahya ilinin hem ekonomisinde hem de istihdamında çok önemli
yere sahip işletmelerimizdir. AKP iktidarları döneminde hızla
başlatılan özelleştirme furyasından henüz nasibini
alamamış ilimizin elinde bulunan önemli KİTlerin
başında gelmektedirler. Özellikle Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının yetkililerinin ulusal basında da
yer alan BOTAŞ, TKİ, Makine Kimya Endüstrisi gibi
kuruluşların da özelleştirilebileceği yönündeki
açıklamaların ardından SLİ ve GLİde bazı ciddi
olumsuzlukların yaşanması, kamuoyunda Acaba bu
yanlışlar ve bilerek yapılan olumsuzluklar, hatalar,
işletmelerin ve enerji santrallerinin özelleştirilmesinin önünün
açılması amacıyla bilerek mi yapılıyor? şeklinde
endişeli soruların sorulmasına da ve bazı
tartışmaların yapılmasına yol açmıştır.
Adı geçen
işletmelerimizde ve termik santrallerimizde üretilen kömürün
pazarlanması, nakliyesi ve dağıtılması, hizmet
alımı ihalelerinin yapılması, eleman alımı gibi
konularda firmalar ya da kişiler arasında ayrım
yapıldığı; bazı AKP yanlılarının ve
teşkilat mensuplarının, işletmelerin yönetimlerinde siyasi
nüfuzlarını kullanarak etkili oldukları, işletmelerde
çalışan bürokrat ve kamu görevlilerinin rahat çalıştırılmadıkları
ve benzeri gibi olumsuzluklar yerel ve ulusal basında da yansıyarak
adı geçen işletmelerin milletimiz nezdinde itibarının
zedelenmesine neden olmuştur. Örneğin Garp Linyit İşletmesi
Müessese Müdürlüğüne bağlı Tunçbilek İşletmesinde
1/6/2005 günü dağıtılan kömürlerin sevk fişleri üzerine
görevlilere baskı uygulanarak 31/5/2005 günü
yazıldığı, kredili kömür
dağıtımının 31/5/2005 günü sona erdiği, 1/6/2005
günü kömüre gelen zammın bilindiği, kömüre gelen zammın kredili
satışlara yansıtılmayarak eski fiyatla
satılmasına göz yumulduğu iddiaları
karşısında ilgililerce yapılan soruşturmalar sonucunda
bazı bürokrat ve yöneticilerin ceza aldıkları ve bu
cezaları yargı organları tarafından da
onaylandığı hâlde işletmedeki görevlerini sürdürdükleri
iddiaları, kurumun güvenilirliği ve itibarı konusunda şüphe
uyandırmaya başlamıştır.
Hemen bu konuyla
ilgili, size, ilgili kararlar ve teftiş kurulu raporlarından
sonuçları okumak istiyorum. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Teftiş Kurulu
Başkanlığının yazısı ve bu yazıda
Bakanlığın oluru ile soruşturma yapmak üzere
görevlendirilen müfettişlerin, söz konusu iddialarla ilgili
yaptıkları soruşturma sonucunda ilgililerle ilgili
almış olduğu gerek idari gerek cezai gerek hukuki yönden
kararlarından sadece idari yönden olanını sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Bu bölümde, idari
tasarrufa yönelik olarak müessese müdürü hakkında yapılan
açıklamalardan, müessese müdürü görev unvanı ile memuriyetine
devamının uygun olamayacağı görüş ve kanaatine
varılmıştır ve uygundur görüşüyle ilgili genel
müdürlük 29/8/2005 tarihinde personele ve hukuk işlerine bu raporu havale
etmiş, ancak nasıl olmuşsa o günlerde çok sihirli bir el ortaya
girerek bu işlemin yapılmasını engellemiştir. Hâlâ bu
müdür ve bu konuda yolsuzluğa adı karışmış olan
kişiler görevlerinin başındadır. Bu durum gerek devletimize
gerekse devletimizin kurumlarına olan güveni ciddi anlamda
sarsmıştır. Bunun ardından konu yargıya intikal
etmiş ve yargı, Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesi, 2006/12
dosya numaralı, 2008/296 karar numaralı ve 2005/636 esas
numaralı Kararıyla, kurumda görev yapan genel müdür başta olmak
üzere 6 kişiyle ilgili kararını
açıklamıştır.
Sonunu okuyorum,
hüküm 6 kişiyle ilgili: Sanıkların üzerilerine atılı
görevi kötüye kullanmak suçu ile usulen sabit sayılmakla suçun
işleniş şekli, suç sebep ve saikleri, sanıkların amaç
gözetilerek taban ceza uygulaması benimsenerek eylemlerine uyan 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 37/1inci maddesi delaletiyle 257/1inci
maddesi uyarınca takdiren bir yıl hapis cezasıyla ayrı
ayrı cezalandırılmalarına, iyi hâlleri göz önünde
bulundurularak on ay hapis cezasıyla ayrı ayrı
cezalandırılmalarına
Özetleyerek okuyorum.
Cezalarının Türk Ceza Kanununun 51inci maddesi uyarınca
ayrı ayrı ertelenmelerine, cezası ertelenen sanıkların
ayrı ayrı bir yıl süreyle denetim altında
bulundurulmalarına
Devam ediyor:
İlgili dosyada adı geçen
bir milletvekiliyle ilgili, suç duyurusuyla ilgili evrakın gereğinin
yapılmak üzere Tavşanlı Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmesine ve bununla ilgili diğer
kararlara 1/7/2008 tarihinde varılmış ve ilgili
bakanlığa iletilmek üzere karar gönderilmiştir.
Ve bu karar
15/7/2008 tarihinde tebellüğ edilmiştir.
Bu konuyla ilgili
acaba Bakanlığımızın gerekli işlemi yapıp
yapmadığı, yaptıysa nasıl bir sonuç elde edildiği
konusu tarafımdan bir önergeyle sorulmuş, henüz cevabı alınmamıştır.
Bir diğer
konu SLİ Müessese Müdürlüğüdür. SLİ Müessese Müdürlüğünde
ocak ayı itibarıyla yapılan eleman alımlarında ciddi
anlamda sıkıntıların yaşandığı gerek sınava
girenler gerekse bu sınava giren kişilerin aileleri tarafından
ilgililere bizzat iletilmiştir, bana da iletildi.
En son 7-9 Ocak
2009 tarihlerinde yapılan şoför, operatör, kantarcı ve maden
teknikeri personel alımı sınavlarında AKP yetkilileri
tarafından siyasi nüfuz kullanıldığı, komisyonlara
siyasi baskı yapıldığı, sınavı kazananların
çoğunluğunun AKP Kütahya il, ilçe veya belde teşkilatındaki
görevlilerin yakın akraba ve tanıdıkları olduğu,
diğer yandan, Bursa Orhaneli Keles İşletmesine eleman
alımı için Türkiye İş Kurumu tarafından son
başvuru tarihi 15/12/2008 olarak belirtildiği hâlde, 16/12/2008
tarihli başvuranlar listesinde adı bulunmayan bir kişinin daha
sonra 9 Ocak 2009 tarihinde başvurusunun yapıldığı ve
10 Ocak tarihli Türkiye İş Kurumu başvurular listesinde listeye
sonradan ilave edilen bir kişinin önceki müracaat yapanlar arasından
mülakat sınavı sonucunda kazandığı ilan edilen fakat
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun
efendim.
ALİM
IŞIK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
daha sonra, asılan
listelerin indirilmesinin ardından yapılan bazı müdahalelerle,
bu sınavı kazandığı açıklanan kişinin yerine
Türkiye İş Kurumu listesine sonradan adı eklenen bir
kişinin asil olarak sınavı kazananlar listesine
yazıldığı ve önce 3üncü sırada asil listeden
sınavı kazanan kişinin de yedekler listesine
alındığı belgeleriyle tarafımıza
ulaşmıştır.
Bu konuyla ilgili
soru önergesine o günkü Enerji Bakanımız Sayın Hilmi Gülerin
vermiş olduğu cevabi yazıda, konunun teftiş edildiği
ve konuyla ilgili gerekli takibatın yapılacağı 19 Mart 2009
tarih ve 374 sayılı yazıyla tarafıma bildirilmiştir.
Üzücü olan, o
günlerde, bir milletvekilinin Bu sınavlarda kayırma yok, Kütahyada
herkes AKPlidir. beyanı maalesef bu kurumu iyice
karıştırmıştır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, verdiğimiz önergeye olumlu oy vermenizi bekliyor,
konunun araştırılmasının hem Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onurunun yükseltilmesi hem de bu devletin kurumlarının
saygınlığının korunması açısından
önemli olduğunu sizlerle paylaşıyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Polat Türkmen,
Zonguldak Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
POLAT TÜRKMEN
(Zonguldak) Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ülkemizdeki yer altı kaynakları rezervlerinin
ve madenciliğe dayalı sanayinin oluşturulması için
yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla Anayasamızın
98inci, İç Tüzükümüzün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması için verdiğimiz önergemizin
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Madencilik, maden
kaynaklarının bulunmasıyla başlayan, madencilik
politikasının ilk aşamasında arama faaliyetlerinin
düzenlemesi, son aşamasında ise ürünlerin işlenmesi ve sanayiye
kazandırılmasıyla meydana gelen bir faaliyettir. Ülkemiz
doğal kaynaklar bakımından çok zengindir. İşte,
buradaki arkadaşlarımızın da çok fazlaca bu konuda söz
almaları bunun bir göstergesidir. Evet, herkes kendi bölgesinde bulunan
madenler üzerinde konuşuyor. Yer altı madenleri bakımından
ülkemiz çok zengin fakat bunun ihracatı ve nihai ürünler
bakımından da çok fazla zenginliğe sahip değildir yani
işletilmesinde sıkıntılarımız vardır, pazar
paylarının dünyada oluşmasında
sıkıntılarımız vardır, bunun çevreyle uyumlu hâle
getirilmesinde muhakkak sıkıntılarımız vardır.
Bunların bir koordinasyon hâlinde birlikte, sivil toplum örgütleriyle ve
bu konuda üniversitelerimizle beraber bir organizasyonun
yapılmasını, buradaki sanayi ürünlerimizin, madenlerimizin daha
verimli hâlde kullanılmasını sağlamak amacıyla bir
araştırmanın yapılmasını önemsiyoruz ve onun için
de bu önergede bizim de imzamız olmuştur.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, dünyadaki gelişmiş ülkelerde
madenciliğin payı, gayrisafi millî hasılanın yüzde 4ü
civarındadır. Ülkemizde bu, daha yeni yeni yüzde 1,5 civarına
gelmiştir. Burada, bu araştırma önergesinin verilmesinin
nedenleri: Yapmış olduğumuz büyük çalışmalar
olmuştur AK PARTİ hükûmetleri döneminde. Maden Yasasını
çıkarmışızdır. Orada madenlerle ilgili eksik olan,
noksan olan neyimiz varsa onlarla ilgili kanun çıkarmışız.
Onlarda da eksiklerimiz olabilir. Bugün bütün
arkadaşlarımızın söylediği gibi, özelde kendi
yörelerinde bulunan yer altı kaynaklarımızın
değerlendirilmesi adına, iş güvenliğimizin
değerlendirilmesi adına, madenlerimiz bir yönde de emek yoğun
bir çalışma alanıdır, işçi istihdamı
anlamında da çok önemi haiz bir hadisedir.
Sektörün arama
faaliyetlerinde Hükûmetimiz döneminde ciddi ilerlemeler
sağlanmıştır. 2004 yılında yapılan maden alanındaki
yasa düzenlemesinde sektörümüzün arzuladığı mevzuat
gerçekleştirilmiştir, bürokratik işlemler
azaltılmıştır. 2002 ile 2008 yılları
arasında yaklaşık olarak 60 bin civarında kişi arama
ruhsatına başvurmuştur. Bu çok önemli bir gelişmedir.
Arama faaliyetlerinde
özel sektörün payı yeterli değildir. Arama faaliyetlerinde özel
sektör teşvik edilmeli ve yönlendirilmelidir. Arama faaliyetleri için
teknoloji yatırımlarına destek
artırılmalıdır. Maden işletmelerimizin ham madde
dış satımından vazgeçip daha çok maden sanayisinin nihai
ürünlerine yönlendirilmesi sağlanmalıdır. Madenciliğe
dayalı sanayinin gelişmesi ve maden kaynaklarının ülkemiz
ekonomisine katkısının artırılması öncelikli
meselemiz olmalıdır.
Madencilikte
çevre-madencilik dengesi sağlanmalıdır. Sanayi, enerji, çevre,
madencilik politikaları paralellik arz eder; bu nedenle koordinasyon
oluşturulmalıdır. Madencilik sorunlarının çözümünde
kamu, özel sektör, sivil toplum ve üniversitelerin bir araya geleceği
kuruluşların gerekliliği açıktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ülkemizde maden kaynaklarımızın rezervlerinin
ve madenciliğe dayalı sanayinin oluşmasıyla ilgili
yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla Meclis
araştırması açılması hususundaki önergemize
desteklerinizi bekliyor, bu vesileyle milletimize ve sizlere
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Türkmen.
Sayın
Kaynak
Yok.
Sayın Fehmi
Murat Sönmez, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sönmez. (CHP sıralarından alkışlar)
FEHMİ MURAT SÖNMEZ
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
adı Eskişehirle birlikte anılan lüle taşı ve lüle
taşı işletmeciliğinin içinde bulunduğu durum ile bu
konuda yaşanmakta olan sorunların araştırılması
amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Lüle
taşı ismi ve ürünleri bir şekilde kamuoyunda bilinmektedir. Ben
izninizle buradan lüle taşıyla ilgili kısaca teknik bilgiler de
vermek istiyorum.
Lüle
taşı, magnezyum ve silisyum esaslı ana kaya
parçalarının çeşitli etkilerle başkalaşımı
sonucu oluşmuş bir kayaçtır. 19uncu yüzyıl
ortalarında sepiolit olarak adlandırılmıştır.
İlk kez bir Alman minerolog tarafından bulunan lüle taşı
yoğunluğu nedeniyle Almancada deniz köpüğü adıyla
bilinmektedir. Yer altında ıslak hâlde bulunan lüle taşı
çıkarılıp işlendikten sonra kurutulmaktadır.
Dünya lüle
taşı rezervleri Somali, Kenya, Tanzanya ve Meksikada
bulunmaktadır ancak dünya lüle taşı rezervlerinin yüzde 70i
Eskişehirdedir. Eskişehirde bulunan lüle taşı rezervinin
2,5 milyon ton civarında olduğu hesaplanmaktadır.
Dünya
ölçeğinde, Somali hariç tutulursa, lüle taşı üretiminin
Türkiye'nin tekelinde olduğunu söyleyebiliriz. Lüle taşı
ülkemizde 1830da Avusturyalılar tarafından Eskişehirin Sepetçi
ve Margı köylerinde bulunmuş ve yüz yıla yakın bir süre
boyunca Avusturyalılar tarafından ham madde olarak ihraç
edilmiştir. 1960 yılında ham madde olarak ihracının
yasaklanmasına kadar Avusturyalılar tarafından dünyaya pazarlanan
lületaşı dışarıda Viyana taşı olarak
tanınmıştır.
Eskişehirin
Margı, Sarısu, Sepetçi, Gökçeoğlu, Başören, Türkmentokat ve
Nemli yörelerinde bulunan lüle taşı yatakları yüz elli
yılı aşkın bir süredir işletilmektedir. Eskişehir
dışında Konya-Yunak bölgesinde bulunan lüle taşı
oluşumları ise henüz işletilmemektedir.
Lületaşı
pipo, ağızlık, kolye, bilezik, küpe gibi hediyelik
eşyalarda kullanıldığı gibi birtakım heykelcikler
ile maket yapımında da kullanılmaktadır. Elektrik
makineleri ve otomobil sanayisinde, ayrıca füze ve diğer uzay
araçlarının başlık iç kaplamalarının
yalıtılmasında da kullanılmaktadır.
Başlangıçta
tamamı ihraç edilen ham lüle taşları Avrupada işlenmekte
iken günümüzde Eskişehirli ustalar tarafından işlenmektedir.
Eskişehir ticareti ve lüle
taşı ustaları açısından önemli bir ekonomik unsur olan
lüle taşı işletmeciliği ne yazık ki son yıllarda
can çekişmektedir. Geçmişte pek çok lüle taşı ustası
geçimini bu yolla sağlarken maalesef bugün odaya kayıtlı üye
sayısı 50yi geçmemektedir.
Sayın
milletvekilleri, yetenek, tecrübe ve sabırlı bir çalışma
gerektiren lüle taşı işletmeciliği ülkemiz ve
Eskişehir için önemini hızla yitirmiştir. Konuyla ilgili olarak
nisan ayında verdiğim soru önergesine verilen yanıtlarda
Eskişehir ili dâhilinde hâlen yedi adet lüle taşı işletme
ruhsatının yürürlükte olduğu, bunlardan birinin Eti Maden
İşletmelerine diğerlerinin ise özel sektöre ait olduğu
belirtilmiştir. Maalesef hükûmet döneminizde lüle taşı
işletmeciliğinin ekonomik seyrine ilişkin bilgiler de aynı
soru önergesinde, yanıtlarında yer almıştır. Buna göre
2003 yılında 128 bin dolar olan lüle taşı ihracatı her
yıl azalarak 2008 yılında bin doların altına
düşmüştür. Lüle taşı ihracatı
İktidarınız döneminde sıfırlanmıştır.
Ekonomik krizin ağırlığı altında zaten ezilmekte
olan esnafımız bu alanda tümüyle işsiz
kalmışlardır. Lüle taşı madeni işletmecileri,
lüle taşı ustaları, bu ürünleri pazarlayanlar, kısaca bu
sektör şu anda geçim derdindedir.
Lüle
taşı Eskişehir için yalnızca bir maden olmanın ötesinde
Eskişehiri karakterize eden, tanıtan en önemli sembollerden bir
tanesidir. Lüle taşının yok olması aynı zamanda
Eskişehir ilimizin hem ülke içinde hem ülke dışında da
tanıtımında önemli zafiyetler yaratacaktır. Maalesef,
ülkemizde lüle taşı işletmeciliğine gereken önem
verilmemiştir. Türkiyede lüle taşı işletmeciliğine
gereken önem verilmesi durumunda yöre halkı önemli bir kazanç
kaynağına erişmiş olacaktır.
Lüle
taşı mesleğini geleceğe taşımak ve
geliştirmek için bununla ilgili projeler yapılmalı, varsa
yapılanlar desteklenmelidir. Mesleğin hak ettiği konumuna
gelebilmesi için kamu desteğine ihtiyaç vardır. Lüle taşı
sanatının genç kuşakların ilgisini çekebilecek noktaya
taşınması için her ne gerekiyorsa yapmak zorundayız. Yok
olma sürecindeki kültürel mirasımız, yetkililerin ilgisiyle,
yetenekli ancak imkânları kısıtlı gençler tarafından
geleceğe taşınacaktır.
Öncelikle,
bölgedeki lüle taşına değer katan sadece az bulunan bir maden
olması değil, aynı zamanda onu işlemede kullanılan
ustalık ve emektir. Bu yüzden hem günümüz lüle taşı
ustalarına hak ettikleri değerin verilmesi hem bu doğal
kaynağın işlenerek ekonomiye kazandırılması
bakımından gerekli çalışmalar zaman yitirilmeksizin
yapılmalı, yapılacak eğitim projeleriyle bu sanatla
ilgilenenlerin sayısı artırılmalıdır.
Konuyla ilgili
olarak bilimsel ve teknolojik çalışma yapabilecek altyapı için
gerekli kaynak tahsisi yapılmalıdır. Bu yolla lüle
taşının başka kullanım alanları
araştırılarak ekonomik değerleri artırılabilir.
Lüle taşı günümüzde sadece hediyelik eşya yapımında
kullanılıyor şeklinde algılanmaktadır. Bu durum da
sektörün gelişmesinin önünde önemli bir engeldir.
Lüle
taşı işletmeciliğinde yaşanan bu gerilemenin
nedenlerinden birisinin de tanıtım ve pazarlama eksikliği
olduğunu söyleyebiliriz. İç pazarda bile yeteri kadar bilinmeyen lüle
taşı ürünleri için hem dış pazarda hem iç pazarda
yapılabilecek tanıtım etkinlikleri lüle taşı
pazarının genişlemesine hizmet edecektir. Lüle taşı
tanıtımı bireysel çabalarla yapılmaktadır.
Bugün için
İnternet üzerinden ABD dâhil pek çok ülkeye ihracat yapmaya
çalışan girişimcilerimiz, biraz destekle başarılı
işlere imza atacaklardır. Devletimizin bu konudaki
duyarsızlığa bir son verip hem özel girişimcileri
destekleyecek mekanizmaları geliştirmesi hem de kamu faaliyetlerini
desteklemesi gerekmektedir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı bugüne kadar lüle taşının
tanıtımıyla ilgili ne yapmıştır, bu konuda bir
çalışması olmuş mudur? Ülkemize ait önemli bir
tanıtım değeri taşıyan bu maden, bugün Bakanlık
tarafından niçin görmezlikten gelinmiştir? Kültür ve Turizm
Bakanlığının artık lüle taşı
işletmeciliğine hak ettiği önemi vermesi gerektiğini
düşünüyorum.
Bugün, el
sanatımızın Bakanlık tarafından organize edilen iç ve
dış sergilerde, fuarlarda yeteri kadar yer alması ve
tanıtımına Bakanlığın vereceği özel destek
ve katkılar çok yararlı olacaktır.
Sektörde faaliyet
gösteren lüle taşı madencilerinin ve işletmeciliğini yapan
ustaların hem ticari hem de mesleki örgütlenmeleri özendirilerek kurulacak
bu örgütlere sağlanacak destekler, bu anlamda çok işlevsel
olacaktır.
Dünyada tekel
konumunda olduğumuz bu kaynağımızın gerekli
şekilde değerlendirilmesi ülkemizin dış dünyada
tanıtımına da ciddi katkılar sağlayacaktır.
Ayrıca, lüle
taşı sektörünün gelişmesi Eskişehirde son yıllarda
gelişmekte olan turizm
hareketlerine de önemli bir katkı sağlayacaktır.
Yok olmaya yüz
tutmuş lüle taşı konusunda Meclisimiz de gerekli
duyarlılığı gösterir, konuyu ele alırsa lüle
taşı eski günlerdeki konumuna dönerek bu alanlarda
çalışanlara iş, aş sağlanmış olacaktır.
Bu doğal kaynağımız da bu yolla ekonomiye
kazandırılmış olur diye düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sönmez.
Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi şahsım adına, Cumhuriyet Halk Partisi adına
saygıyla selamlıyorum.
Böylesine önemli
bir konunun Meclisin gündemine getirilmiş olması gerçekten önemlidir
çünkü kendi kaynaklarını yok sayan, kaynaklarını etkin ve
verimli bir şekilde değerlendiremeyen ülkelerin kalkınması
mümkün değildir. Gerçek sahibi halkımız olan ve tükenebilir
özellikleri nedeniyle yeniden var olma imkânlarının olmamasından
dolayı gelecek nesillerimizin de hak sahibi ve söz sahibi olduğu
madenlerimizin halkımızın yararına etkin bir şekilde
değerlendirilmesi önemlidir. Böylesine önemli bir sektörün
sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından enine
boyuna araştırılması ve bu sorunların çözüm
yollarının da tespit edilmesi artık içinde yaşanılan
süreçte bir zorunluluk hâlini almıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede aslında bilgi kirliliğinin, kafa
karışıklığının
yaşatıldığı, yaşandığı bir
süreçten geçiyoruz. Madencilik sektöründe de gerçekten hem bilgi kirliliği
var hem kafa karışıklığı yaratılıyor.
Bugün, gerçekten madencilik sektörü sanki yasa dışı bir
faaliyetmiş gibi, madencilikle ilgilenenler de yasa dışı
faaliyet yapan bir eylemci gibi görülmektedir. Çevreyi koruma adına
girişilen bu eylemlerin aslında haklı veya haksız olup
olmadığını enine boyuna irdelemek gerekiyor.
Bugün çevreyi
koruyan en önemli sektör madenciliktir. Eğer madencilik olmamış
olsaydı, yakıt olarak kullanacağımız
yakıtların hiçbirisi olmayacaktı. Dolayısıyla, bugün
kesilmedik orman bırakılmayacaktı. Şu oturduğumuz
koltuklar bile madencilikle ilgili. Yazdığımız kalem,
kâğıt, hepsi madencilik sektörüyle ilgili.
Şimdi,
böylesine önemli bir sektörü yasa dışı bir faaliyetmiş gibi
sunan bir anlayışın hem insanın bireysel
çıkarları bakımından hem de toplumsal çıkarları
bakımından örtüştüğünü kabul etmek mümkün mü?
Değerli
arkadaşlarım ya madencilik ya çevre diye bir dayatma artık
günümüz koşullarında geçerli değildir. Çünkü sürdürülebilir kalkınma
ilkelerine uygun madencilik politikasında ya madencilik ya çevre olmaz.
İnsan odaklı faaliyetlerde esas olan şey insanların
mutluluğu olduğuna göre, madencilik de esas olarak insan odaklı
bir faaliyet; dolayısıyla, o faaliyette de amaç, insanın mutluluğudur.
Dolayısıyla,
bugün insanı odağına yerleştiren, insanın
mutluluğunu esas alan bir madencilik faaliyeti pekâlâ yürütülebilir. Her
sektörde olduğu gibi madencilik sektöründe de kimi sektör temsilcilerinin
yanlış uygulamaları, insana değer vermeyen
uygulamaları toptancı bir anlayışla o sektöre mal edilemez
değerli arkadaşlarım.
Bakın,
kalkınmış ülkelere baktığımızda, esas olarak
madencilik kaynaklarını çok iyi değerlendirdikleri, verimli bir
şekilde kullandıklarını çok iyi görebiliriz. Bizim de bu
kaynaklarımızı değerlendirmemizi engelleyen hiçbir şey
yoktur. Çevreye saygı göstererek, çevreye ilişkin tüm önlemleri
alarak, hatta madencilik faaliyetleri nedeniyle zarar gören çevreyi yeniden
eski hâline getirme yöntemlerini uygulayarak pekâlâ madencilik
yapılabilinir.
Bugün
tartışılması gereken temel konu şudur: Türkiye,
madencilik politikalarından, yer altı kaynaklarını
değerlendirmekten vazgeçecek midir geçmeyecek midir? Eğer
vazgeçmeyecekse, bu kaynaklarını etkin ve verimli bir şekilde
değerlendirme gereği var ise, o zaman, önlemlerini alarak madencilik
politikalarını daha etkin bir şekilde yerine getirmesi gerekiyor
ve buna yönelik bilgi kirliliği yaratmayı, kafa
karıştırmaya yönelik tüm girişimleri de etkisiz bir hâle
getirmesi gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bugün gayrisafi millî hasıla içerisindeki
payına baktığımız zaman madencilikten yeteri kadar
yararlanamadığımız açıktır. Türkiye, yer
altı kaynakları bakımından, sahip olduğu madenlerin
hem rezerv miktarı hem kalitesi bakımından dikkate alındığında
dünyanın sayılı ülkelerinden birisidir. Böylesine yer altı
zenginlikleriyle dolu olan ülkemizde bu yer altı zenginlikleri etkin bir
şekilde değerlendirilememekte, madenciliğin gayrisafi millî
hasıla içerisindeki payı bir türlü artırılamamaktadır.
O zaman, yapılması gereken, madencilik faaliyetine, etkin, kayıp
miktarını en aza indirerek dört elle sarılmak ve üretilecek
madenleri sadece uluslararası sermayenin, uluslararası tekellerin ham
madde ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir üretim
politikasıyla değil, kendi ülkemizin sanayisinin hizmetine
sunulabilecek en uç ürün elde edilmesini amaçlayacak şekilde bir
politikanın güdülmesi gerekmektedir.
Türkiye
madencilikten vazgeçebilir mi? Dünyada kendi yer altı
kaynaklarını değerlendirmeyen ve kendi yer altı
kaynaklarını değerlendirmeye yönelik faaliyetleri yasa
dışı faaliyetmiş gibi gören başka bir ülke var
mı? Hangi zenginliklerin üzerinde oturduğumuzun farkında
değiliz. Çünkü kendi maden potansiyelimizi ortaya çıkarabilmek için
maden aramacılığını teşvik etmiyoruz değerli
arkadaşlarım. Türkiye, maden aramacılığında
harcanan risk sermayesi çok az olduğu için yeni maden
yataklarını keşfedemiyor. Aslında madencilik sektörünün
sadece ekonomik yönden değil, toplumdaki sosyal patlamaları önleme
yönünden de çeşitli işlevleri olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bunlardan en önemlisi, madencilik kırsal kesimlerde yapılır.
Dolayısıyla orada işsizlere iş imkânı
sağlanır ve aynı zamanda kırlardan şehirlere
doğru göçü önleyici bir fonksiyonu vardır. Dolayısıyla
sosyal barışın artmasına yönelik bir hizmeti vardır.
Değerli
arkadaşlarım, Kanadada son bir yılda maden aramaları için
14 milyon metre maden sondajı yapılmıştır ve hâlen
yapılmaktadır. Bir başka ifadeyle, Türkiye Cumhuriyetinde
seksen altı yılda gerçekleştirilen maden sondajları
Kanadada bir buçuk yılda gerçekleştirilmektedir. Bu kadar az sondaj
yapılan bir ülkede kendi maden potansiyelimizin
değerlendirildiğinden söz edebilir miyiz? Öte yandan, önüne gelen
herkese ruhsat veriliyor değerli arkadaşlarım. Maden arama ruhsatını
herkes alıyor. Gerçekten maden aramak için, hiçbir sermayesi ve bilgisi
olmayan binlerce kişi maden arama ruhsatı alıp hiçbir arama
yapmadan, hiçbir para harcamadan bunun ticaretini yapmaktadır. Bugün 40
bin maden ruhsatı var Türkiye'de. Her bir ruhsat için yılda 100 bin
lira harcanmış olsa sektöre yılda 4 milyar TL bir kaynak bir
girişi olması gerekir. Oysa madencilik sektöründe bir yılda
maden aramalarına harcanan para birkaç yüz milyon TLyi geçmemektedir. Bu
da ülkemizde madencilik sektörünü yatırım yapmak için çok riskli bir alan hâline getirmektedir ve
-bunun somut sonuçlarından bir tanesi- üretime yönelik ruhsat alma yerine
bunun ticari amaçlarla alındığını ve alınan
ruhsatların kârlı bir şekilde başkalarına devredilmesi
amacıyla bu ruhsatların alındığını
göstermektedir.
İki senede
bitmesi gereken bir yatırım madencilik sektörüne yapılan
müdahaleler nedeniyle on-on beş seneyi bulmaktadır. Bu nedenle, büyük
sermaye grupları yatırımları, on-on beş sene sonra
geriye dönüşü olacağı bile şüpheli olan madencilik sektörü
yerine başka alanlara kaymaktadır. Sanayimizin ihtiyaç duyduğu
ham madde güvencesini sağlamakla görevli madencilik sektörü son
yıllarda yaşanan kaos nedeniyle tam yatırım yapılamaz
hâle gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, her bakanlık madenciliği kendisine göre
tanımlar hâle gelmiştir yani 7 kocalı Hürmüz gibi olmuştur
madencilik. Her bakanlık bu madencilik sektörünü bir tarafından çekip
çeviriyor, bir tarafından hak sahibi olduğunu düşünüyor, bir
bakanlığın verdiği izni bir başka bakanlık
tanımıyor.
2004
yılında yürürlüğe giren 5177 sayılı Maden Kanunu ile
maden iş yerleri için iş yeri açma izni belediyelere verilmiş
durumdadır. Belediyelerin hangisinde maden mühendisi istihdam
edilmektedir? Koskoca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı varken,
madenciler, madencilikle ilgili faaliyetleri konusunda, madencilikle uzaktan
yakından hiçbir ilgisi olmayan belediyelerin insafına terk
edilmiş olması doğru bir politika mıdır?
Bakanlık,
kendisine ait olması gereken bir yetkiyi, sırf kendi yandaş belediyelerine
gelir sağlayabilmek adına madenciliği engelleyen bir
uygulamanın içine girmiştir. Madenciliğin önünün
açılması isteniliyorsa, öncelikle ve ivedilikle yapılması
gereken husus, gerçekten bu konunun Bakanlık yetki alanına tekrar
çekilmesidir. Madencilikle uzaktan ve yakından alakası olmayan, maden
mühendisi istihdam etmeyen belediyelerden bu yetki derhâl
alınmalıdır. Bu, gerçekten ülkemizde madencilik faaliyeti
yürüten ciddi madencilik sektörünün temsilcilerinin bana yönelttikleri
talepleridir.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde son beş yılda sektöre ne kadar
sermaye girişi oldu, belli değil. Kaç tane yeni maden
yatağı bulundu, işletilmeye açıldı, belli değil.
Kaç tane yeni yatırım yapıldı, o da belli değil. Kaç
kişiye istihdam sağlandı, o da belli değil. Yapılacak
iş, çevresel olumlu görüşü alınmış yatırım
projeleri için, yasa ve yönetmeliklere harfiyen uyacağı ve
standartların gereklerini yerine getireceğine dair bir taahhütname alıp,
hiç vakit kaybetmeden bu sektörün önünü açmaktır değerli arkadaşlarım.
Artık, madenciler, çevreye duyarlılık konusunda toplumun
diğer kesimlerinden daha etkin, daha verimli düşünmeye
başlamışlardır.
Değerli
arkadaşlarım, madencilikle ilgili araştırma önergesinin
önemi bu nedenle gerekmektedir. Türkiyenin hak ettiği seviyeye
çıkması için kendi yer altı kaynaklarını etkin ve
verimli bir şekilde değerlendirmesi gerekmektedir.
Bakın,
madencilik Anayasamızda gerçekten güvence altına
alınmıştır. Anayasamızın getirilen hükmüyle
madenlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu ilkesi
getirilmiştir. Bunun getirilmesinin nedeni, madenlerin tükendiği
zaman yerine konulamayan metalar olması nedeniyle gelecek nesillerin hak
sahibi olmasıdır.
Madencilik
denilince bordan bahsetmemek mümkün değil. O nedenle de bor konusu üzerinde
ben bir önerge vermiştim, araştırma önergesi, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili arkadaşlarımızla birlikte. Çünkü Türkiye
denilince dünyada bor akla geliyor. Borun farklı bir özelliği var.
Özellikle Avrupa Birliğinde son yıllarda alınan bu bor kimyasallarının
tehlikeli, üremeyi engelleyici toksik madde olduğu konusundaki tespitinden
sonra gerçekten bor madenciliğinin Türkiyede engellenmek
istendiğinin ne kadar açık olduğu ortadadır.
Türkiye bor
madenciliğinde de sahip olduğu potansiyeline, rezervine ve kalitesine
uygun bir üretim miktarını ve ihracat miktarını
yakalayamamıştır. Hatta bendeki rakamlar
Bu rakamlara
boğmak istemiyorum, bundan on yıl önceki bordaki üretim miktarı
ve bordaki üretimden elde edilen gelir ile mermerden elde edilen gelir kıyaslandığında
mermer sektöründen elde edilen gelir almış başını
gitmiş ama bor hâlâ yerinde duruyor.
Değerli
arkadaşlarım, dünya bor rezervinin yüzde 72sinin ülkemizde
olduğuna dikkat edilirse o zaman bor ticaretinden elde edilen paranın
300-400 milyon gibi çok cüzi bir para olması bizi düşündürmelidir.
Ayrıca ben
bor madenciliğiyle ilgili olarak soru önergesi de vermiştim. Orada
Avrupa Birliğinin, Türkiye'nin bor madenciliğini engellemek için
yaptığı girişimlerden, bor kimyasallarının
üremeyi engelleyici etkisi nedeniyle kuru kafa, yani tehlikeli madde
anlamında işaretiyle paketlenip satılması yönündeki
kararının haklılığı
olmadığını, bu nedenle hem Bor Enstitüsünün hem de Hükûmetin
bu konuda tedbir alması gerektiğini söylemiştim.
Değerli
arkadaşlarım, böyle bir önerge, bu Meclis araştırması,
bu Meclisin bugüne kadar yaptığı araştırma
önergelerinin içerisinde gerçekten belki de en somut olanı, en yol
gösterici olanı ve ülkeye belki de en hayırlı olacak
araştırma önergelerinden birisidir.
Madencilik sektörü
çok riskli bir sektördür. Gerçekten, iş kazalarının büyük bir
kesimi madencilik sektöründedir. İşçilerin burada sorunları
vardır, mühendislerin sorunları vardır.
Bugün, Türkiyede
yer altı kaynakları bu kadar yüksek olmasına rağmen, mezun
olan maden mühendislerinin yüzde 35i, yüzde 40ı işsizdir. Genç
maden mühendislerinde bu oran yüzde 50-60lara tırmanmaktadır. Bu,
aslında, hepimizin düşünmesi gereken bir sorundur.
Madencilerin,
sektöre gerçekten yatırım yapan iş adamının sorunu
vardır; işçisinin sorunu vardır, mühendisin, teknik
elemanının sorunu vardır. Meclis, siyasetin en üst kurumu
olarak, tüm ülkedeki sorunları çözmekle görevlidir. Meclisin görevi,
siyasetin görevi sorun çözmektir. Dolayısıyla siyaset bu sorunu da
çözmek durumundadır.
Türkiyede havza
madenciliğini esas alan, ulusal politikalarımıza uygun bir
madencilik politikasının faaliyete geçirilmesi, hatta öylesine önemli
ki
Hükûmetten hükûmete değişmeyen, âdeta bu konuda bir devlet
politikasının artık oturtturulmasının zamanı
gelmiştir çünkü maden yataklarının etkin değerlendirilmesi
sürdürülebilir politikalarla mümkündür. Hükûmetten hükûmete tespit edilecek ve
değişecek politikalarla kalıcı bir madencilik
politikasını yürütmek çok doğru değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bu nedenle önergelerimize destek vereceğinizi
umuyorum. Gerçekten bugüne kadar bizden sorunlarına çözüm bekleyen tüm
madencilik sektörüne çok önemli katkılar sağlayacak bir
çalışmayı bu Meclisin gerçekleştireceğini düşünüyorum.
Bu anlamda, artık, madencilerimizin, madencilikle ilgilenen iş
adamlarının ve madencilik sektörünün temsilcilerinin yasa
dışı iş yapan insanlar olarak görülme
anlayışının bir kenara bırakılmasını
diliyorum, öyle umut ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.35
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
VII.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşme gün ve saatleri ile konuşma
sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarihi:
03.12.2009
Danışma
Kurulunun yaptığı toplantıda, aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Kemal
Anadol
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet
Şandır Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi Hareket
Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneriler
1.- 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının 1 inci ve 2 nci
sıralarında yer alması; Bütçe görüşmelerine 14.12.2009
Pazartesi günü saat 13.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî
tatil günleri dahil, her gün saat 11.00'den 13.00'e ve 14.00'ten günlük
programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
olunması ve görüşmelerin on üç günde tamamlanması,
2.-
Başlangıçta Bütçenin tümü üzerinde Gruplar ve Hükümet adına
yapılacak konuşmaların (Hükümetin sunuş konuşması
hariç) 1'er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir), kişisel konuşmaların ise 10'ar dakika ile
sınırlandırılması,
3.- Kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on üç turda
tamamlanması, turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanması,
4.-
İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak
görüşmelerde, her turda Gruplar ve Hükümet adına yapılacak
konuşmaların 40'ar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların 5'er
dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda
İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere
iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya
sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı
yaptırması,
5.- Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin 20 dakika ile
sınırlandırılması,
6.- Bütçe
görüşmelerinin sonunda Gruplara ve Hükümete 1'er saat süre ile söz
verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir), İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre
yapılacak kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Söz
talebi? Yok.
Danışma
Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, madencilik sektöründeki sorunlarla ilgili Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖN GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 26 milletvekilinin,
taş kömürü üretimindeki sorunların ve Türkiye Taşkömürü
Kurumunun durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/67)
2.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/75)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19
milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün yönleriyle
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82)
4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34
milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların
araştırılarak bor kaynaklarının etkin ve verimli
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/122)
5.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici ve 22 milletvekilinin,
Manisa-Turgutlu-Çaldağ nikel yatağının işletilmesi
konusunun araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
6.- Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 24
milletvekilinin, petrol arama çalışmaları konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180)
7.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28
milletvekilinin, mermercilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/193)
8.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 38
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/208)
9.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 28
milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/216)
10.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 20
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/229)
11.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37
milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/304)
12.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24
milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların
araştırılarak bor kaynaklarının etkin
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/309)
13.-Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
Batmandaki petrol tesislerinin çevre ve insan sağlığı
üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23
milletvekilinin, Kütahyadaki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri
yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/324)
15.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen ve 20
milletvekilinin, maden kaynaklarının araştırılarak
madenciliğe dayalı sanayinin oluşturulabilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/336)
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 20
milletvekilinin, ülkemizdeki maden kaynaklarının
araştırılarak etkin ve verimli değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/337)
17.- Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmez ve 23
milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
18.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve 20
milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/374)
19.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve 22
milletvekilinin, Turgutlu-Çal Dağında yapılacak nikel
madenciliği faaliyetlerinin çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/377)
20.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21
milletvekilinin, Tarsustaki şantiye ve maden ocaklarının yol
açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/388)
21.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve usulsüzlük
iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/404) (Devam)
BAŞKAN
Önerge sahipleri adına şimdi söz Siirt Milletvekili Afif
Demirkıranda.
Sayın
Demirkıran, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; madencilik ve yer altı kaynaklarımızın
sorunlarının araştırılmasıyla ilgili bir Meclis
araştırma komisyonu kurulması yönünde yirmi bir adet önerge
değişik partilerimize mensup arkadaşlarımız tarafından
verilmiştir. Bu da konunun ne kadar ehemmiyetli olduğunun bir
göstergesidir.
Şimdiye
kadar birçok arkadaşımız kendi önergeleriyle ilgili
görüşlerini ifade ettiler. Ortak kanaat şu:
1) Türkiye,
madencilik itibarıyla, özellikle maden çeşitliliği
itibarıyla zengin bir ülkedir.
2) Türkiyede yer
altı kaynakları, madenlerimiz yeterince değerlendirilmemektedir.
3)
Madenciliğin daha etkin ve verimli şekilde işletilebilmesi için,
madencilik faaliyetlerinin daha etkin ve verimli şekilde uygulanabilmesi
için bir çalışmanın Meclis tarafından yürütülmesinde fayda
vardır.
4) Sürdürülebilir
bir madencilik faaliyeti için çevre ve madenciliğin mutlaka başa
baş gitmesi lazım. Ne çevreyi madenciliğe ne madenciliği
çevreye feda edemeyiz. Çevre uyumlu bir madencilik faaliyetinin yürütülmesi
lazım.
Gerçekten
ekonomilerin en önemli sektörlerinden bir tanesi madencilik sektörüdür. Niçin?
Çünkü madencilik, madenler hemen hemen her sanayi alanında
kullanılmaktadır. Ayrıca özellikle madencilik faaliyetlerinin
kırsal kesimde olması hasebiyle, nedeniyle istihdama çok büyük bir katkısı
vardır. Onun için madenciliğe her ülke çok ciddi bir şekilde
önem vermektedir. Madencilik faaliyetinin yoğun olduğu ülkelere
baktığımız zaman madenciliğin gayrisafi millî
hasıla içindeki payının da yüksek olduğunu görüyoruz
Türkiye ile mukayese ettiğimizde. Mesela Almanyada, Amerika Birleşik
Devletlerinde -biraz önce de arkadaşlarımız da ifade ettiler-
yüzde 4 civarında, Kanada ve Avustralyada
yüzde 7nin üzerinde yüzde 8 civarında bir gayrisafi millî hasıla
içinde yeri var. Peki Türkiyede madencilik faaliyetlerinin, madenciliğin
gayrisafi millî hasıla içindeki payı nedir diye
baktığımızda, cumhuriyetin ilk yıllarına
gittiğimiz zaman epey yüksekti; belki o zamanki gayrisafi millî
hasılayı oluşturan sektörlerdeki dağılımdan olsa
gerek yüzde 30 civarındaydı. 1960lara geldiğimizde yüzde 5
civarında ama daha sonraki yıllarda maalesef madenciliğe yeteri
kadar önem verilmemiş ve 2002 yılı AK PARTİ iktidara
gelince, geldiğimizde yüzde 1,1. Ancak AK PARTİ İktidarıyla
beraber madenciliğe verilen önem Maden Kanunundaki değişiklik,
ruhsat güvencesi ve madencilik faaliyetlerinin özellikle bürokratik
işlemlerin basitleştirilmesi sonucu 2002 yılındaki yüzde
1,1den yüzde 1,4e çıkmıştır. Bu da önemli bir
gelişmedir. Biraz önce dedik ki: Türkiye madencilik açısından,
madenler açısından zengin bir ülke. Gerçekten de öyle. Dünyada -daha
önce de burada bu kürsüden de ifade edildi- 90 adet maden çeşidi
mevcuttur. Bunlardan 77 tanesi Türkiyede var, 60 tanesinin üretimi
yapılmaktadır ve madenciliğiyle öne çıkmış 132
ülkeden Türkiye maden üretimi itibarıyla 28inci sırada ve maden
çeşitliliği itibarıyla da 10uncu sırada. Çok çeşitli
madenlerimiz var ve birçok madende de ciddi şekilde kapasitemiz,
potansiyelimiz, rezervimiz var. Mesela, borda yüzde 72dir bizim
potansiyelimiz, rezervimiz; mermerde yüzde 40, endüstriyel ham maddelerde yüzde
2,5; feldispatta yüzde 23, bentonitte
yüzde 20; altında her ne kadar görünen rezervimiz şu anda 700 ton
gibi görünüyorsa da yapılan çalışmalar 6.500 ton civarında
bir altının mevcudiyetini göstermektedir. Eğer bu böyleyse,
bunlar görünür rezerv hâline dönüştürüldüğünde Türkiye 2nci
sırada oturacak altın rezervi itibarıyla.
Dolayısıyla,
bu kadar zengin çeşidi bulunan bir ülkede madenciliğin gayrisafi
millî hasıla içindeki payının bu kadar düşük
olmasını kabullenmek mümkün değildir.
Kömür
Defalarca
ifade ettik, tekrar ifade edelim: Bakın, yetmiş yılda
Türkiyedeki linyit rezervimiz ancak 8,4 milyar ton olarak ifade edilmekteydi.
Sadece AK PARTİ İktidarı döneminde MTAnın yapmış
olduğu yoğun çalışmalar
Nedir bu yoğun
çalışma? 2002 yılında sadece yılda 30 bin metre sondaj
yapılıyor iken 2008de 300 bin metre sondaj yapılmış
MTA tarafından. MTAnın yapmış olduğu yoğun
çalışmalar sonucunda mevcut rezervin yarısı kadar ilave bir
rezerv tespit edilmiştir; 4,2 milyar ton. Şu anda 12,5 milyar tonun
üzerinde bir linyit rezervimiz var. Peki önemi nedir? Çünkü biz elektrikte
dışa bağımlıyız, çünkü biz elektriği yerli
kaynaklarımızla üretmek istiyoruz ve mutlaka linyit kömürümüzü
elektrik üretiminin emrine vermek mecburiyetindeyiz, onun için önemlidir.
Taş kömürü de önemlidir.
Bor
Evet dünyaya
dört yüz yıl yetecek kadar borumuz var. B2O3 olarak dünya bor rezervi 1,2
milyar tondur, bunun 850 milyon tonu Türkiyededir ve 2 milyon ton kadar bir
tüketim var. Dolayısıyla dört yüz yıl kadar Türkiyenin dünyaya
yetecek boru var. Ancak maalesef dünya bor pazarı sadece 1,2-1,5 milyar
dolar civarındadır. Peki biz bu pazarın içinde ne kadar
alıyoruz? Biraz önce Ali Rıza Bey burada dedi ki: Yıllar
öncesine gittiğimiz zaman mermer ve bor başa baştı.
Doğrudur. 250 milyon dolarlık mermer, 250 milyon dolarlık
veyahut 200 milyon dolarlık da bor ihracatımız vardı. Fakat
bugüne geldiğimizde biz borda da yerinde saymamışız. Çok
ciddi bir faaliyet var dünya bor pazarından, pastasından daha fazla kapabilmek
için ve bugün itibarıyla 535 milyon dolara çıkmıştır.
Dünya ihracatının üçte 1inden fazla bir ihracatımız var.
Bunu daha fazla yapmamız lazım. Onun için Bor Enstitüsü kuruldu
İktidarımız döneminde. Uç ürüne gitmemiz lazım. Uç ürüne
gidip katma değeri yüksek bir bordan elde edilen ürünler elde
edemediğimiz müddetçe kör topal 1,5 milyar dolarlar civarında
yürüyecek bu. Onun için uç ürüne gitmek için Bor Enstitüsü kurulmuştur ve
çok ciddi faaliyet yapmaktadır. Ama mermerde 1,4 milyar dolara
çıkmış bulunuyor 2008 ihracatı. Büyük bir
aşamadır. Yeterli midir? Hayır, yeterli değildir. Yüzde 40
potansiyeli olan bir ülkenin sadece 1,4 milyar dolarlık mermer ihraç
etmesi yeterli değildir. Onunla ilgili de çalışmaların çok
yoğun bir şekilde yapılması lazım. Özellikle bu özel
sektör marifetiyle üretildiği için orada neler yapabiliriz, özel sektörün
önünü açmak için ne tür ilave teşvikler vermek gerekir,
sıkıntıları nedir, sorunları nedir? İşte bu
kuracağımız araştırma komisyonu bunları da
gündemine alacaktır.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce ifade ettim, 700 ton altınımız var.
Hâlen 12 ton altın üretiyoruz, birkaç sene içinde 100 tona çıkabilme
imkânımız vardır. Türkiye altın ithalatında
beşinci sıradadır. 300 ton altın ithal etmekteyiz senede,
6-7 milyar dolar para ödemekteyiz altın ithalatına. Gerçi bunun
yarısını tekrar işleyip satıyoruz ama altında da
biz söz sahibi olmamız gerekir.
Biraz önce yine
bir arkadaşımız ifade etti, borda ve mermerde marka hâline
gelebilmemiz lazım. Evet; İtalya için mermer ne ise, Amerika
için- Orta Doğu- Rusya için
petrol ne ise, Tunus için fosfat ne ise -ve saire- Türkiye için de bor odur,
altın o olacaktır, mermer o olacaktır. Bunun
çalışmasını yapacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Demirkıran, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) O zaman toparlamam lazım çünkü konu o kadar
önemli ki.
BAŞKAN
Evet. Lütfen tamamlayınız.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) Tamamlayacağım Sayın
Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, vermiş olduğumuz bu Meclis araştırma
önergesinin Meclisimiz tarafından kabul göreceğine inanıyorum.
Bunun sonucunda gerçekten, Türkiyede madenciliğin gelmiş olduğu
noktada mı kalmalı, daha ileriye mi götürmeli, ki, daha ileriye
gitmesi gerektiği hep beraber, bütün Parlamentomuzun ortak kanaatidir.
Dolayısıyla
bu komisyonun bir an önce kurulup çok kısa bir zamanda Türkiyede
madenciliğin önünü açması dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Demirkıran, teşekkür ediyorum.
Şahin Mengü,
Manisa Milletvekili.
Sayın Mengü,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyeti saygıyla selamlarım.
Seçim bölgem
Manisanın önemli bir sorununa huzurlarınızda parmak basmak
istiyorum. Manisanın en büyük ilçesi Turgutlunun 12 kilometre kuzeyinde
Çaldağ mevkisinde Türkiyenin belki de en önemli nikel madeni söz konusu.
On-on beş yıllık bir üretim dönemi sonunda faaliyeti bitecek
olan bir nikel madeninden bahsediyoruz. Bu nikel madeni şu anda 700-800
bin ağacın olduğu, ormanlık bir alanın olduğu
yerde yapılacaktır ve dünyada ilk defa yığın liçi
yöntemiyle nikel madeni işlemesi Türkiyede yapılacaktır.
Dünyada ilk defa! Bunu ben söylemiyorum. Bunu konunun uzmanları söylüyor.
Kim söylüyor? İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya-Metalurji Fakültesinden
Profesör Doktor İsmail Duman söylüyor. Elbette yer altındaki maden bu
ülkenin kendi değeridir, millî değeridir, sonuna kadar kullanmak
durumundayız. Ancak bu millî değerleri madenleri
çıkartırken çevreyle uyumlu, insanla uyumlu bir yöntem uygulamak
mecburiyetindeyiz. Yani daha değişik bir tabiriyle fayda-maliyet
ilişkilerini ortaya koymak durumundayız. Bu fayda-maliyet
ilişkileri sadece parasal olmakla değil çevreyle, insanla uyumluluk
açısından da bakmak gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, bu yığın liçiyle nikel madenciliği
yapılacak bölgede çeşitli söylemler var kaç bin ağacın
kesileceğine dair. Fizibilite raporuna bakarsanız 100 bin, belediyeye
bakarsanız 200 bin ama orman mühendislerine bakarsanız 300 bin
ağacın yok olacağı söyleniyor. 300 bin ağaç
abartı. deniyor, belediyenin verdiği rakam 200 bin ağaç. Bir
ağacın dahi çok önemli olduğu bir ülkede 200 bin ağacın,
ilk defa bir üretim tarzı kullanılarak heba edilmesinin
araştırmasını yapmak gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, burada, hatırlayacaksınız, Sayın
bağımsız Tunceli Milletvekilimiz bir konuşması
sırasında Turgutlu Belediye Reisinin, Türkiyenin, İngiliz
Hükûmetinin Büyükelçisinin baskısıyla bu madenciliğe izin
verdiğini söylediğini söylemesi üstüne burada bulanan Sayın
Bülent Arınç buna tepki göstermişti ve bunun gerçek
dışı olduğunu, Turgutlu Belediye Reisiyle
konuştuğunu ve Turgutlu Belediye Reisinin de bunu
yalanladığını söylemişti.
Elimde bir
tutanak var. Bu tutanak Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odası Meclisinde
yapılan konuşmanın tutanağıdır. Burada bir gerçek
dışı konuşma varsa, ya bunu bu tutanaktan
okuyacağım Sayın Belediye Reisi söylemiştir veya bu tutanak
sahtedir.
Bakın, bu
tutanakta ne diyor biliyor musunuz Sayın Belediye Reisi meclis üyelerine
konuşurken: Bunu bakanımın ağzından söylüyorum.
Bakanım dedi ki, biz kendi kazdığımız kuyuya kendimiz
düştük. İngiliz Hükûmeti baskı yapıyor. Bu baskı neticesinde
ÇED raporunu da aldılar. Eğer siz bize bu izni vermezseniz, biz bu
ÇED raporuna dayanarak sizi uluslararası mahkemeye götürürüz, büyük
tazminatlar alırız demişler.
Vallahi
hukukçuyum, avukatım, ÇED raporundan ötürü nasıl Türkiyeyi
uluslararası mahkemelerde mahkûm edecekler pek anlayamadım! Ancak,
istesen istesen ÇED raporuna ne para verdiyse onu istersin. Yoksa, Türkiye, ÇED
raporu verildi diye bir devlete, bir maden şirketine dilediği
hakkı vermek gibi bir zorunluluk altında değil. Doğru mu?
Böyle bir yetkisi yok. Ancak başka konuşmalara
baktığınız zaman çok önemli bazı gerçeklerle
karşılaşıyorsunuz. Bu şirketin saygıdeğer
yöneticilerinden bir tanesi 1997-2001 yılları arasında
Türkiyede büyükelçilik yapan Sir David Logandır. Sir David Logan,
büyükelçiliği dışında, ondan evvel İstanbulda da
görev yapmıştır konsoloslukta. Hakikaten çok akıcı
Türkçesi olan bir zattır, bir İngiliz diplomatıdır.
Bakın, şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Felix Pole bir
konuşmasında diyor ki: Davidin akıcı Türkçesi ve Türkiyedeki
güçlü bağlantıları bize çok yardımcı oldu. Ne tür
bağlantılar bunlar? Şimdi, o zaman Turgutlu Belediye Reisinin
Ticaret Sanayi Odası Meclisinde söyledikleri doğru oluyor; devlet, bu
baskıya dayanamamış oluyor.
Şimdi,
şirketi incelediğiniz zaman ta Papua Yeni Gineden, Avustralyadan,
Sırbistandan, bütün gittiği ülkelerden kovularak
ayrılmış bir şirket. Özellikle Avustralya mahkemelerinde
çok ağır tazminatlara mahkûm olmuş. Bu tazminatları ve
gösterdiği teminatları yerine getirmeden ülkeleri terk etmiş.
Şimdi, bütün
bunların içinde başka şeye bakmak lazım. Konuşmamın
başında Bir fayda-maliyet analizi yapmak lazım. dedim.
Bakın, tek tek okuyacağım. ÇED raporunda da belirtiliyor bunlar.
Şirket, on beş yılda toplam 144 milyon dolar vergi verecek; 19,3
milyon dolar devlet hakkı verecek; 4,5 milyon dolar orman vergileri olmak
üzere 168 milyon dolarlık yarar sağlayacak; 4,68 milyon dolarlık
da zarar verecek; böylece toplam yararı 163 milyon dolar olacaktır.
Turgutlunun yıllık tarım üretimi 5,1 milyar dolardır ve
siz, bu yığın liçi vasıtasıyla üreteceğiniz
nikelde asit bulutları çıkacağı için, sadece bu bölgede
değil, dünyanın en önemli tarım alanlarından bir tanesi,
dünyanın koruma alanı içine aldığı Gediz
Ovasında yaşayan 100 bin ailenin geleceğini
karartırsınız. Doğrudur, on - on beş sene içinde bu
parayı alırız, bu bir gelirdir ama Gediz Ovasının yüz
yılını ipotek altına alırız. Bunu yapmaya
kimsenin hakkı yok. Özellikle bu 100 bin aile bu toplumda çok büyük bir
sosyal rakamdır. 1 insan çok önemlidir, hiç tartışmasız ama
100 bin aileden bahsediyoruz, dünyanın en verimli tarım
alanlarından bahsediyoruz ve devletin o Gediz Nehrini temizlemek için
sarf ettiği çabayı biliyoruz.
Şimdi bütün
bunlar ortadayken
Elbette o nikel madeni çıkacak. Bu tarzda
çıkartırsanız maliyet yüzde 75 düştüğü için bu
acımasız savın içine giriyorlar. Madeni
çıkartacağız, elbette çıkartacağız; bizim
değer yer altı kaynağımız ama bu yöntemle çevreyi ve
insanı yok ederek değil. Asıl araştırılması
gereken konu budur. İnşallah komisyon kuracağız; bu
komisyona Turgutlu Belediye Reisi çağırılsın ve bunlar
sorulsun. Bu konuşmanın anlamı nedir? Hakikaten Sayın
Bakandan mı duymuştur bunu, yoksa bu kendisinin bir hayal mahsulü
müdür? İkisi de çok ayıp. Eğer bunu Sayın Bakan söylediyse
demokrasi adına çok ayıp, bağımsız bir devlet
adına çok ayıp. Eğer Turgutlu Belediye Reisi bunu hayal mahsulü
olarak söylüyorsa onun açısından da, Bakanı bu duruma
düşürdüğü için de çok ayıp. Evvela bunları çözmemiz
lazım. Bir belediye reisinin bakana atfen bunları söylemesi çok
çirkindir ama Şirket Yönetim Kurulu Başkanı Sir David Logan için
söylediklerini de buraya koyduğunuz zaman, olayda bir gerçeklik payı
olduğu çok açık şekilde ortaya çıkıyor.
Her yerden
kovulmuşlar. Sırbistandan kovulmuşlar, Avustralyadan
kovulmuşlar, Makedonyadan kovulmuşlar. Bazı yerlerde daha izin
aşamasında izin verilmemiş bunlara. Şimdi,
karşımızda böyle bir şirket var ve nitekim bu şirket
bana mektup yazdı Sen bizim için basın toplantısında
Oralardan, buralardan kovulmuşsun. diyorsun, Sardes hiçbir yerden
kovulmadı. diyor. Doğru, Sardes kovulmaz çünkü Sardes, European
Nickel şirketinin Türkiyedeki varlığı. Şirketin
adı ilk kurulduğu zaman 2002de Bosphorustur, European Nickel
aldıktan sonra bu şirketi, adını Sardes olarak değiştirmiştir.
Dünyada Sardes olarak kovulan bir şirket yok ama European Nickel yani
Sardesin yüzde 100 sahibi birçok ülkeden kovulmuştur.
Bütün bunlar göz
önüne alınarak bir araştırma komisyonu kurulmasının
desteklenmesini arz ve talep ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Mengü, teşekkür ediyorum.
Sayın Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Madencilik
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin, sorunların tespiti, çözümlerin
tespiti ve tedbirlerin alınmasıyla ilgili bir Meclis
araştırması komisyonunun kurulması yönündeki önergeler birleştirilerek
bugün burada müzakere açıldı ve guruplar arasında varılan
mutabakat sonucunda bir komisyon kuracağız; madencilik sektörlerinin
sorunlarını Meclis olarak tartışacağız ve
belirleyeceğimiz sorunları, önereceğimiz çözümleri Hükûmete
sunacağız. Bunu önemsiyorum.
Tabii, bir
şey söylemek lazım değerli arkadaşlar, her defasında
yaşadığımız bir şeyi maalesef bir türlü
atamıyoruz: Burada birlikte bir konuyu müzakere ediyoruz bir ortak
akıl üretmek amacıyla; adına müzakere diyoruz,
yaptığımız iş de bileşim. Ne konuyu müzakere
ediyoruz ne konunun müzakeresinde bir birleşim sağlayabiliyoruz;
Sayın Bakan meşgul, sayın gruplar meşgul, milletvekilleri
sohbette; millete konuşuyoruz, milletin de çok meselesi değil bu.
Sektör sorunlarını bizden daha fazla biliyor, o sorunların çözümünü
de biliyor.
Siyaset üretmek,
hukuk kurmakla görevli bu Meclis gerçekten sorunları müzakere etmeli,
müzakerelerde ortak noktalarda birleşmeli, ortak aklı üretmeli ve
ülkenin faydasına, milletin faydasına hukuk üretmeli. Görevimiz bu
ama biz, inanınız ki, bu İç Tüzükü bir türlü
değiştiremedik, iki yıldan bu yana şikâyet ederiz
-kendimden, kendimizden de başlayarak söylüyorum- bu İç Tüzükü
değiştiremedik.
Değerli
milletvekilleri, burada yaptığımız şey -milletime
burayı şikâyet anlamında söylüyorum- bir şekil
şartını yerine getiriyoruz, başka bir şey değil,
bir şekil şartı. Hâlbuki bizim görevimiz bu değil; milletin
sorunlarına çözüm üretmek. Madencilik sektörü
Ben madenci değilim
ama burada -işte on dakika
konuşacağız- verdiğim bir önerge var, önerge çok özel bir
önerge; Tarsusta, madencilik sektörünün yaşadığı
sorunlardan öte madencilik sektörünün yaşattığı
sorunları konuşmak üzere önerge vermiştim ki onun üzerine üç
beş cümle söyleyeceğim ama madem madencilik sektörüyle ilgili
konuşacağız, oturdum, ders çalıştım. Bir heyet
kurdum, arkadaşlardan, bilenlerden rica ettim, 50 küsur sayfalık bana
bir rapor getirdiler -yanlış söylemeyeyim- 27 tane sorun
belirlediler; sorunun muhatabını, sorunun bugünkü mevzuattaki yerini,
açıklamasını ve nasıl çözülmesiyle ilgili önerilerini de
getirdiler, çok da ciddi ciddi. Okuyunca bir anlamda madenci gibi oluyorsun
yani bir şeyler öğreniyorsun.
Ama bana göre
temel sorun, Türkiye'nin temel sorunu, sorunların çözümüyle sorumlu olan
siyaset kurumunun ilgisizliği. Meseledeki işleyiş, mevzuat,
İç Tüzük, neyse, anlayış maalesef bu noktada hepimizin belini
bükmektedir. İki saate yakındır konuyu
tartışıyoruz. Bir ara İçişleri Bakanımız
oturdu, şimdi Sayın Enerji Bakanımız oturdu ama meseleyi ne
müzakere ediyoruz ne müzakerede birleşiyoruz maalesef. Bunu öncelikle
ifade edeyim.
Değerli
arkadaşlar, madencilik, MTA Genel Müdürlüğü raporlarına göre,
Türkiye açısından gerçekten üzerinde ciddiyetle durmamız gereken
bir konu. Türkiye, 2,9 trilyon dolarlık maden varlığına
sahipmiş -rakamlar doğrudur, yanlıştır bilemem ama
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün raporundan söylüyorum- bundan
yılda 2,5 milyar dolarlık üretim potansiyelimiz varmış, 500
milyon dolar civarında da ihracatımız varmış ama bu
kadar büyük potansiyele sahip olan Türkiye, maden ihracatında açık
veren, dış ticaretinde açık veren bir ülke. 1 milyar dolar
dolayında da maden ham maddesi ithalatımız varmış.
Şimdi, Türkiye büyük olacak, güçlü olacak, merkez ülke olacak, küresel güç
olacak, bize göre lider ülke Türkiye olacak inşallah, eyvallah ama sahip
olduğumuz varlıkları biz değerlendiremiyorsak, bu konuyla
ilgili özel sektörün sorunlarını aşamıyorsak
Bir makale okudum
Sayın Başkanım, diyorlar ki: Bu 5177 sayılı Maden
Kanunumuz bir ceza kanunu oldu; maden kanunu değil, bir ceza kanunu oldu,
biz eskiyi arar duruma geldik. Dolayısıyla, bu sorunların
çözümüyle ilgili siyasetin sorumluluğunu tekrar hatırlatarak
söylüyorum. Yedi yıllık iktidar
Gerçekten bir şey söylemek
lazım. Yapılması gereken
Yapılması gerekenler belli
çünkü sektör çığlık çığlığa, İnternet
portallarına girerseniz onların sayfalarında, dergilerinde
çığlık çığlığa ifade ediyorlar. Burada da
okuyacak olursak -biraz önce Cumhuriyet Halk Partisinin bir sözcüsü, çok da
güzel, sorunları ifade etti, Ahmet Küçük Beydi galiba- sizler de
biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz ama bu sorunların çözümü için hukuk kurmak
ve bu hukuku uygulamak noktasında görevli ve sorumlu olan siyasi iktidar.
Bunun ötesi yok Sayın Bakanım.
Bu sebeple,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum: Biz, bu konuda ev ödevimizi
bihakkın çalıştık, sorunları kendi parti
programımızın bakış açısından çözümlere
kavuşturduk. Eğer Hükûmet bu konuda
İşte burada bir
komisyon kuracağız, ümit ederim ki bu komisyon meseleyi ciddiye
alır, üzerinde çalışır ama Hükûmet bu konuda
Sayın
Başbakana atfen buradan söylüyorum, Muhalefet hiç çözüm önermiyor, hiçbir
projeleri yok. beyanına atfen de söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizim, madencilik sektörünün sorunlarının çözümü konusunda
önerilerimiz var, tespitlerimiz var; bu tespitler doğrultusunda, parti
programımız ışığında önerilerimiz var.
Eğer Hükûmet gerçekten çözüm ürütmek, çözümleri geliştirecek hukuk
kurmak istiyorsa bu konuda katkı vermeye hazır olduğumuzu
buradan bir daha ifade ediyorum ama sorumluluğun siyasi iktidarda
olduğunu da ısrarla söylüyorum. Yedi yıldan bu yana bu sorunlar,
yani 2004te çıkartılan kanunla çözülemedi, ceza kanununa
dönüştürüldüyse oturup tekrar düşünmek gerekir diye düşünüyorum.
Benim önergem:
Özellikle Tarsus ilçesi hudutları içerisinde çok sayıda taş
ocağı işletmesi var -gerekli, değil bunu
tartışmıyorum- taş ocağı işletmesi olsun mu
olmasın mı? Sayın Bakan bir defasında Gelin, beraber
tartışalım; madencilik yapalım mı yapmayalım
mı? dedi. Madencilik yapalım; yapalım ama topluma fayda
getirsin, diğer sektörlere, diğer kesimlere zarar vermesin. Benim
ilçem Tarsustaki taş ocakları maalesef tarıma çok ciddi zarar
vermekte.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Çevre Bakanı uyuyor da onun için Sayın
Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Burası zeytincilik bölgesi. Zaten zeytincilik
yapılan yerde 3 kilometreye kadar taş ocağı
açılmaması lazım ama hiç böyle bir hassasiyet yok, böyle bir
denetim yok. Burası bağcılık bölgesi. Taş
ocağı işletmelerinin olduğu yerde köyler bile bomboz, toz
altında, bağlar toz altında, meyve bahçeleri toz altında.
Tamam, madencilik yapılsın, yer altı zenginliklerimiz toplumun
faydasına kazandırılsın ama bir yeri yaparken bir yeri de
yıkmayalım.
Bir başka
şey: Yani alınması gereken, alınabilecek tedbirler
yeterince alınamadığı için taş ocağı
işletmelerinin malzemesini, üretimini taşıyan kamyonlar bir
felaket; ne yol kalıyor ne can sağlığı kalıyor,
bir tedbir yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bunları söyleyince madenciler bağırıyorlar.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Madencilerin sorunlarını çözelim ama bu
sorunların çözümünde toplumun diğer kesiminin veya diğer
sektörlerin sorunlarını da artırmayalım. Tarım çok
önemli, Türkiye açısından vazgeçilemeyecek kadar toplumsal bir
sektör. Maden sektörü ülke için önemli ama tarım sektörü bu millet için
çok önemli, bu milletin ekmek kapısı tarım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sağ olun.
Dolayısıyla,
bir sorgulama yapmıyorum, kimseyi suçlamıyorum ama Hükûmeti ve
yönetimi uyarıyorum: Tarsusta madencilik veya taş
ocakçılığı yapılacak diye, tarım sektörüne, Türk
çiftçisine ve orada yaşayan köylülere, Sucular, Karadiken, Taşçılar,
Sağlıklı köylerine ve Nacarlı, Tepeköy, Belen, Kerimler,
Pirömerli yani bütünüyle, tarımla uğraşan bu köylere çok büyük
zararlar vermektedir. Aynı zararlar zannediyorum her milletvekilinin kendi
bölgesinde yaşanmaktadır. Birilerinin sesi çok çıkıyor,
örgütlü gücü siyaseti etkiliyor diye bir başka kesimi yok sayamayız.
Bu sebeple, kuracağımız komisyon, meseleyi yalnız
madencilik, madenciler açısından değil bir bütünlük içerisinde
ülke ekonomisi ve toplum sorunları açısından irdelemeli,
çözümleri birlikte oluşturulmalı. Yoksa bir yeri yapalım derken
bir yeri bozmuş oluruz. Bunun da ülkemize bir fayda getirmeyeceği
kanaatindeyim.
Son söz olarak
tekrar söylüyorum: Ülkeyi, Türk milleti adına, siyasi iktidar olarak AKP
yönetiyor. Hiçbir mazeretiniz yok, yedi yıldır
iktidardasınız. Eğer bu kadar büyük potansiyeli olan madencilik
sektörü sorun içerisinde kıvranıyorsa bunun sorumlusu sizlersiniz.
Çözümü noktasında katkı vereceğimizi tekrar ifade ediyorum ama
gelin, müzakere yapalım, ortak aklı birlikte arayalım; gelin,
bir bileşim adı altında burada bir şekil şartı,
böyle topluma saygısız bir görüntü içerisinde de olmayalım.
Gerçekten, gelin burada, iktidarıyla muhalefetiyle, ülke sorunlarına
çözüm bulalım diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Biraz önce bir
milletvekili arkadaşımızın konuşması
sırasında kendisinin söylediğinin dışında bir söz
ifadesi olduğu için Sayın Kinayın kısa bir açıklama
talebi vardır.
Sayın Kinay,
iki dakika süre vereyim size, kürsüden açıklayın sözünüzü. Herhangi
bir sataşmaya sebebiyet vermeden, sadece maksadınızı
açıklayın.
Buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın, Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir kişi tarafından
yanıltılması nedeniyle yanlış iddialarda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Öncelikle
madencilik sektörünün sorunlarının
araştırılmasına ilişkin verilmiş olan önergenin
imza sahiplerine teşekkür ediyorum, grubumuzun destekleyeceğini
buradan ifade ediyorum.
Kütahya tabii ki
maden sahaları oldukça geniş, yaklaşık otuz sekiz madenin
içinde bulunduğu bir ilimiz. O nedenle bölgemize de büyük katkılar
sağlayacağını ümit ediyorum.
Biraz evvel
değerli Kütahya Milletvekilimiz Alim Işık Bey
konuşması sırasında benim yerel basına yansıyan
bir demecimi gündeme getirdiler. Kütahya Seyitömer Linyit
İşletmelerinde 48 işçinin alımına ilişkin
yapılan sınavlarda siyasi birtakım baskıların
oluştuğu yönünde bazı iddialarda bulundular. Biz bu iddialara,
yerel basında ve Kütahya kamuoyunda, 29 Mart seçimleri öncesinde bütün
milletimizle birlikte bulunduğumuz her ortamda cevap verdik. Bu kürsüden
de bu imkânı verdiği için ben ayrıca Sayın Işıka
teşekkür ediyorum.
Şimdi, sözüm
aslında çarpıtılmayacak kadar açıktır, burada üzülecek
de herhangi bir şey söz konusu değildir. Kütahyada 2002
yılından bu yana girmiş olduğumuz tüm seçimlerde yüzde
50nin üzerinde, en son 22 Temmuz seçimlerinde de merkez ilçede, yani Seyitömer
Linyit İşletmelerinin bulunduğu merkez ilçede yüzde 67,5 oy
almış bir siyasi partiyiz. Ben de yedi yıldan beri bu partinin
Kütahyadaki seçmenlerimizin desteğiyle milletvekilliğini yürüten bir
kişiyim.
Bugüne kadar
hiçbir milletvekili arkadaşımızla ilgili en ufak bir
kırıcı hareketim olmamıştır. Ben Sayın Alim
Işıkı da gayet iyi tanırım, kendisi ilmiye
sınıfındandır ve bugüne kadar herhangi bir
kırıcı ilişkimiz de olmamıştır. Ancak burada
bizim ifade etmeye çalıştığımız şey: Biz bu siyasi sorumluluğu taşımak
durumundayız. Yüzde 70e yakın bir oy aldığınız
ilde herhangi bir siyasi baskı yaparak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) Çok affedersiniz Sayın Başkanım.
sadece 48
kişinin işe alınacağı bir yerde o ya da bu partiden
olması, kişilerin bu yönde tercihte bulunması elbette ki söz
konusu olamaz.
Sayın Alim
Işık belki de yanıltılmıştır. Kütahyada
kendisinin dayandığı, bu iddiayı buraya getirdiği
kişi de Ben partizanlık sebebiyle işe giremedim.
iddiasında bulunan kişi de yapılan araştırmalar sonucu
AK PARTİ Gençlik Kolları mensubu olarak ortaya
çıkmıştır yani partizanlık
yapıldığı yönünde iddiada bulunan kişi de AK
PARTİli çıkmıştır. Bu olay da gayet açık bir
şekilde göstermektedir ki Kütahya - belki de geçmişte bu yönde
iddiada bulunulmuştur, Türkiyede bu hep tartışılır,
baskı yapılır işte işe alımlarda vesaire diye- en
temiz olan ildir, en temiz olan partidir diyorum.
AHMET ERSİN
(İzmir) Yapmıyor musunuz yani?
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) Saygılar sunuyorum, çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun
ALİ KOÇAL (Zonguldak)
Yani diğerleri o kadar temiz değil!
KADİR URAL
(Mersin) Diğerlerinde oluyor mu yani?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) AKPliler arasında bile ayrım
yapmışsınız.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Işık, siz bir şeyde, ifadelerde
bulundunuz, arkadaş açıkladı. Biz bunu
karşılıklı konuşmaya çevirirsek günün bu saatinde
fazla şık bir şey
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Bu usul hiç hoş değil ama.
BAŞKAN
Efendim? Anlamadım.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Bu usul hiç hoş değil.
BAŞKAN
Vallahi bilmem, karşılıklı konuşuyorlar, usulün
hoş olup olmadığına milletvekillerimiz ve kamuoyu karar
verecek, ben o konuda bir şey demiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Alim Işıkın
BAŞKAN
Sayın Işıktan da
Hayır, şimdi aynı ifadelerin tekrarı
olacak. Dolayısıyla bir açıklama yapıldı,
kırıcı bir şey olmadı. Ben bu hususta Sayın
Işıkın da şeyini istirham ediyorum. Ayrıca kendileri
değerlendirsinler. Evet
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Cevaba gerek olmayacak şekilde yerinden birkaç
cümle söylemesine fırsat veriniz.
BAŞKAN
Efendim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, ona Sayın Işıkın
söylediği yanlış anlaşılabilir. dedi, cevap verecek
bir şey söylemedi.
BAŞKAN
Hayır, bir şey olmadı zaten burada. Sadece kısa bir
açıklama oldu. Sayın Işıka da teşekkür ediyorum.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkanım, son kullandığı
cümle şık değil.
BAŞKAN
Efendim?
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Son
kullandığı cümle şık değil Sayın Hatibin.
BAŞKAN Ben
belki kaçırmış olabilirim Sayın Paçarız, neydi son
cümlesi?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, yani İç Tüzük imkânı
olarak söylemiyorum ama Sayın Alim Işık yeniden bir
sataşmaya meydan vermeyecek şekilde kısa bir
açıklaması olsun.
BAŞKAN Siz
öyle diyorsunuz
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çünkü vatandaş izliyor, Kütahya izliyor.
BAŞKAN
Hayır onun bir şeyi yok, tek cümleyle alayım ben ama şimdi
cümlenin arkası gelirse yalnız
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gelmez, gelmez.
BAŞKAN
mikrofon burada, müdahale edebilirim.
Buyurun
Sayın Işık, alayım cümlenizi.
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
sözlerinin Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın şahsıyla
ilgili olmadığına, basında çıkan beyanatlara ve bir
vatandaşın gönderdiği yazıya dayandığına
ilişkin açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Milletvekilimize teşekkür ediyorum. Tabii, şahsıyla ilgili benim
hiç olumsuz bir sözüm olmadı, olmaz da. Ancak gazetelerde çıkan
beyanat Kayırma Yok. Zaten Herkes AK Partili. Bu, yerel basında da
olmuştur, ulusal basında da çıkmıştır.
Dediği de doğrudur, herkes AK PARTİli değildir. Ama o
çocuk bana gönderdiği yazıda -Sayın Bakanıma
ileteceğim- üç yıldır işe girmek için AK PARTİ Gençlik
Kollarında çalıştığını belirtmiş Ancak
elimden tutan bir milletvekili olmadığı için hakkımın
yendiğini
diye yazmıştır. Bunu da bu vesileyle
anlatmış olayım. O belgeyi kendisine de vereceğim,
Sayın Bakana da vereceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Tabii, gelen mektupların da bir tezekkür edilip değerlendirilmesi
lazım.
Teşekkür
ediyorum.
VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖN GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 26 milletvekilinin,
taş kömürü üretimindeki sorunların ve Türkiye Taşkömürü
Kurumunun durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/67)
2.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/75)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19
milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün yönleriyle
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82)
4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34
milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların
araştırılarak bor kaynaklarının etkin ve verimli
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/122)
5.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici ve 22 milletvekilinin,
Manisa-Turgutlu-Çaldağ nikel yatağının işletilmesi
konusunun araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
6.- Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 24
milletvekilinin, petrol arama çalışmaları konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180)
7.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28
milletvekilinin, mermercilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/193)
8.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 38
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/208)
9.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 28
milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/216)
10.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 20
milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/229)
11.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37
milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/304)
12.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24
milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların
araştırılarak bor kaynaklarının etkin
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/309)
13.-Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
Batmandaki petrol tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23
milletvekilinin, Kütahyadaki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri
yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)
15.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen ve 20
milletvekilinin, maden kaynaklarının araştırılarak
madenciliğe dayalı sanayinin oluşturulabilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336)
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 20
milletvekilinin, ülkemizdeki maden kaynaklarının araştırılarak
etkin ve verimli değerlendirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/337)
17.- Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmez ve 23
milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
18.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve 20
milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/374)
19.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve 22
milletvekilinin, Turgutlu-Çal Dağında yapılacak nikel
madenciliği faaliyetlerinin çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/377)
20.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21
milletvekilinin, Tarsustaki şantiye ve maden ocaklarının yol
açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/388)
21.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve usulsüzlük
iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/404) (Devam)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım.
Meclis
araştırması açılmasını kabul edenler
Kimsenin
itirazı yok. Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 16 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun
çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Komisyonun
gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Evet,
milletvekili arkadaşlarımızın ve özellikle grup başkan
vekillerimizin güzel bir dayanışmasıyla çok güzel bir
haftayı geride bıraktık, başarılı bir
kısım çalışmalara imza attık. Dolayısıyla
bütün grup başkan vekili arkadaşlarımıza, sözcülere,
herkese teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum.
İnşallah, bundan sonraki haftalar da böyle olur diyorum.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 8 Aralık 2009 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati : 18.20