DÖNEM: 23                              CİLT: 54                       YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

27’nci Birleşim

8 Aralık 2009 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Hüsnü Tuna’nın, Hazreti Mevlânâ’nın 736’ncı Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenlerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, kadın haklarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, eczacı ve eczanelerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp dağıtıldığına ve bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen milletvekillerinin söz kayıt işlemlerine ilişkin Başkanlık duyurusu

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi ve 21 milletvekilinin, domuz gribi ve diğer salgın hastalıklar konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/483)

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, elma üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlen-mesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/484)

3.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 23 milletvekilinin, ÖSYM’nin sorunlarının araştırılarak daha sağlıklı çalışabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/485)

 

C) Tezkereler

1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, İsveç Parlamento Başkanı Per Westerberg’in davetine icabetle, İsveç’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1025)

 

D) Önergeler

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, (2/389) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/166)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/128, 10/272, 10/378) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 08/12/2009 Salı günkü birle-şiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

2.- (10/44, 10/147) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 08/12/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

3.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili ve KİT Komisyonu Başkanı Ünal Kacır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında Başkanı olduğu KİT Komisyonuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, grubuna ve görev yaptığı Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, sözlerinin farklı yorumlanarak AK PARTİ’li bazı milletvekillerinin uygunsuz sözlerle sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul Milletvekili Ünal Kacır’ın belirttiği gibi TOKİ’yi KİT Komisyonunun değil Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetlediğine ilişkin açıklaması

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/779, 2/523) (S. Sayısı: 444)

 

X.- OYLAMALAR

1.- 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, gözaltındaki cinsel taciz ve tecavüz iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9275)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, kanser hastası bir hükümlüye ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9277)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van-Saray Cumhuriyet Başsavcılığına memur atanmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9278)

4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, yargılanan çocuklara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9281)

5.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir tutuklunun sağlık durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9282)

6.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Mardin-Midyat Cezaevindeki koşullara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9285)

7.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, ÇYDD’den burs alan öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9287)

8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Ergenekon soruşturması kapsamındaki bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9288)

9.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, Ergenekon davası iddianamesinde yer alan bazı bilgilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9289)

10.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’a yeni adliye sarayı inşasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9423)

11.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, tutuklu bir turistin serbest bırakılmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9701)

12.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya eski adliye binasının öğrenci yurduna dönüştürülmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9705)

13.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, bir cezaevindeki yemekten zehirlenme iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9709)

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Anayasa’nın geçici 15’inci maddesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9711)

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki cezaevi yapımına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9714)

16.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Tekirdağ’daki bir cezaeviyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9715)

17.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, üniversite mezunlarının iş bulabilmesi konusundaki konuşmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/10032)

18.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, TMSF’ye devredilen bir medya grubundaki personel hareketlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/10042)

19.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, denetim ve yönetim kurullarında görevli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/10061)

20.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, denetim ve yönetim kurullarında görevli personele ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10097)

21.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, tedavi katılım paylarının artırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10098)

22.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’deki öğretmen açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10103)

23.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Çelikhan’daki bazı okullardaki taşımalı eğitime ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10104)

24.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir okul müdürü hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10112)

25.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, denetim ve yönetim kurullarında görevli personele,

- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, damızlık hayvanların kasaplık et olarak kesimine,

- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, üzüm üreticilerinin desteklen-mesine,

- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, gübre fiyatlarındaki artışın çiftçiye etkisine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/10118), (7/10119), (7/10120), (7/10121)

26.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, denetim ve yönetim kurullarında görevli personele ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/10140)

27.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, kamu kurumlarının basılı yayınlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/10142)

28.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Eskişehir Yazılım Üssü Projesi’ne ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/10155)

29.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ege Medeniyetler Müzesi Projesi’ne ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10187)

30.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’in tanıtımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10188)

31.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’in kongre merkezi ihtiyacına ve bir tatil köyüne ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10189)

32.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tedavi katılım payı uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10193)

33.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, sigara yasağı nedeniyle işletmelerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10194)

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, çiftçilerin elektrik borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10195)

35.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Muş’taki öğretmen istihdamına ve okulların durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10197)

36.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, zorunlu eğitime katılamayan çocuklara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10204)

37.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eğitimle ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10208)

38.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği’ndeki değişikliğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10209)

39.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki işsizliğin önlenmesine yönelik projelere,

Bazı illerde tarım ve hayvancılık sektörünün güçlendirilmesine,

Hayvancılıktaki kayıt sistemine,

- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, bir fabrikaya personel alımına,

- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, bir ihaleye,

Bazı yabancı şirketlerle ilgili iddialara,

- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, tarım politikasına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/10222), (7/10223), (7/10224), (7/10225), (7/10226), (7/10227), (7/10228)

40.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, marka tescillerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/10229)

41.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir lise müdürünün görevden alınmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10272)

42.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, tarım ve hayvancılıktaki desteklemelere,

- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, GDO’lu ürünlerin dış ticaretine,

- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bazı kişilerle bağlantısı olup olmadığına,

İlişkin, soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/10279), (7/10280), (7/10281)

43.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, ekonomik krizin turizm sektörüne etkilerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10318)

44.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10322)

45.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, özelleştirme uygulamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10323)

46.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, özelleştirme sonrası liman işletmelerinin durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10332)

47.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, TRT’nin tarım kanalı açmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/10348)

48.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Soma Vergi Dairesi hizmet binası projesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10367)

49.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Saruhanlı Vergi Dairesinin yeni hizmet binası projesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10368)

50.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, elektrik sayaçlarının bakım, onarım ve yenilenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10369)

51.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, mahrumiyet bölgelerindeki öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10372)

52.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şirketler hukuku işlemlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/10398)

53.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta erken yağan karın oluşturduğu mağduriyete ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/10405)

54.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, TMSF yönetimindeki bir medya grubundaki personel yönetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/10406)

55.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, özelleşen kurumlardan nakli yapılan teknik elemanların özlük haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10412)

56.- Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan’ın, yabancıların aldıkları taşınmazlara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/10425)

57.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/10433)

58.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, bazı ülkelere koyun ve sığır ihracatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/10440)

59.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10453)

60.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/10505)

61.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, TOKİ’nin site yönetimlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/10517)

62.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, SGK’nın açığına ve katılım payı uygulamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/10539)

63.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Tekirdağ’daki tarihî yapıların korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10587)

64.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir kanyonun tanıtılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10590)

65.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, müze ve ören yeri gelirlerinden il özel idarelerine pay aktarılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10591)

66.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Karabük’e yurt yapımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10609)

67.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TOKİ Gölbaşı Örencik konutlarındaki eksikliklere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/10651)

68.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, TRT verici ve aktarıcılarına,

TRT Genel Müdürünün bazı yurt dışı seyahatlerine,

İlişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/10666), (7/10667)

69.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kağızman’daki yurt ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10686)

70.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, koleksiyonerlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10705)

71.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, satın alma gücüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/10817)

72.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, TOKİ Ankara Sevgi Evleri Sitesi yapımı işine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/10830)

73.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, kamu çalışanlarına yönelik bir yasa tasarısı hazırlığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/10839)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü vesilesiyle gündem dışı bir açıklamada bulundu; Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, İzmir Milletvekili Nükhet Hotar grupları adına, Tunceli Milletvekili Kamer Genç şahsı adına, aynı konuda görüşlerini belirttiler.

Konya Milletvekili Orhan Erdem,

Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş,

Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut,

Dünya Özürlüler Günü’ne ilişkin birer açıklamada bulundular.

Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, hasta tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarının (10/480),

Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 39 milletvekilinin, Bursa’da oynanan Türkiye - Ermenistan millî maçıyla ilgili bazı konuların (10/481),

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, Adıyaman Besni’de Antep fıstığı yetiştiriciliğindeki sorunların (10/482),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen ve daha önce görüşmeleri yarım kalan, madencilik sektörünün sorunları ve yer altı kaynaklarımızla ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin (10/67) (10/75) (10/82) (10/122) (10/141) (10/180) (10/193) (10/208) (10/216) (10/229) (10/304) (10/309) (10/320) (10/324) (10/336) (10/337) (10/342) (10/374) (10/377) (10/388) (10/404), yapılan ön görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun :

16 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir kişi tarafından yanıltılması nedeniyle yanlış iddialarda bulunduğuna,

Kütahya Milletvekili Alim Işık, sözlerinin Hasan Fehmi Kinay’ın şahsıyla ilgili olmadığına, basında çıkan beyanatlara ve bir vatandaşın gönderdiği yazıya dayandığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Danışma Kurulunun, 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşülme yöntemine ilişkin;

1.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 14/12/2009 Pazartesi günü saat 13.00'te başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil, her gün saat 11.00'den 13.00'e ve 14.00'ten günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin on üç günde tamamlanması,

2.- Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların (Hükûmetin sunuş konuşması hariç) 1'er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların ise 10'ar dakika ile sınırlandırılması,

3.- Kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on üç turda tamamlanması, turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanması,

4.- İç Tüzük’ün 72’nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde, her turda gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların 40'ar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların 5'er dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İç Tüzük’ün 61’inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,

5.- Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakika ile sınırlandırılması,

6.- Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükûmete 1'er saat süre ile söz verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), İç Tüzük’ün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması,

Önerisi kabul edildi.

8 Aralık 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.20’de son verildi.

 

                                                                      

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Murat ÖZKAN

 

Konya

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Fatih METİN

 

 

 

Bolu

 

 

 

Kâtip Üye

 


                                  No.:                                   36

II.- GELEN KÂĞITLAR

4 Aralık 2009 Cuma

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/784) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2009)

2.- Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/785) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Çevre ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2009)

Teklifler

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/540) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2009)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/541) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2009)

 

 

                                                                                                                                                 No.: 37

 

7 Aralık 2009 Pazartesi

Rapor

1.- İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı: 397’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 7.12.2009) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Adli Tıp Kurumu Başkanının bir cinayetle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9189)

2.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, tutuklu ve hükümlü çocukların eğitimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9217)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, tartışmalı bir belge fotokopisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9245)

                                                                                                                                                 No.: 38

 

8 Aralık 2009 Salı

Raporlar

1.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/779, 2/523) (S. Sayısı: 444) (Dağıtma tarihi: 8.12.2009) (GÜNDEME)

2.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (Dağıtma tarihi: 8.12.2009) (GÜNDEME)

 

 

                                                                                                                                       No.: 38’e Ek

 

8 Aralık 2009 Salı

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi ve 21 Milletvekilinin, domuz gribi ve diğer salgın hastalıklar konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/483) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2009)

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 20 Milletvekilinin, elma üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/484) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2009)

3.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 23 Milletvekilinin, ÖSYM’nin sorunlarının araştırılarak daha sağlıklı çalışabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/485) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2009)


8 Aralık 2009 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Hazreti Mevlânâ’nın 736’ncı Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri münasebetiyle söz isteyen Konya Milletvekili Hüsnü Tuna’ya aittir.

Buyurun Sayın Tuna. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Hüsnü Tuna’nın, Hazreti Mevlânâ’nın 736’ncı Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenlerine ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSNÜ TUNA (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mevlânâ Haftası nedeniyle gündem dışı şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, Tokat Reşadiye ilçesinde barışa ve huzura kurşun sıkanlarca şehit edilen askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine ve Türk milletine başsağlığı, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar dilerim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti Mevlânâ, tüm insanlığın önem verdiği bir şahsiyettir. Bir sevgi insanı olan Mevlânâ, başta Anadolu olmak üzere Rumeli, Orta Doğu, Mısır gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun sahip olduğu geniş topraklar içerisinde yaşayan, dili, rengi, coğrafyası ve tarihi farklı insanlara kendine has bir dünya ve ahiret yorumu kazandırmıştır. Temelinde insan sevgisi ve saygısı, ahlak, fazilet, hoşgörü ve ümit prensipleri bulunan Mevlevilik, Türk mütefekkiri ve mutasavvıfı Mevlânâ’nın birliğe, dirliğe, barışa, dostluğa, kardeşliğe ve beraberliğe çağıran mesajının gönülden gönüle ulaşmasını sağlamıştır. Mevlânâ, asırlar boyunca sesiyle, soluğuyla, aşkıyla, heyecanıyla çağlar geçse de hep taze ve canlı kalmıştır. Zaman onun mesajlarını eskitememiş, olaylar ve esen rüzgârlar tesir etmemiştir. Mevlânâ’nın mesajları, yüzlerce yıl önce söylenmiş olsalar da her zaman eskimez yeniler olarak kalacaktır. Ortaya koyduğu çağlar üstü ölümsüzlük mesajları, fazilet ve meziyet yüklü öğretileri uyuyan gönülleri uyandırmıştır. Ortaya koyduğu ruhi ve ahlaki kaideler o kadar yenidir ki sanki bugün söylenmiş, az önce yazılmış gibidirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mevlânâ düşüncesinin temelinde aşk vardır. Mevlânâ’ya göre Allah’a ulaşmak için gerekli olan en önemli şey aşktır. Hazreti Mevlânâ, bütün gücünü Kur'an ve sünnetten almıştır. Mevlânâ, Kur'an-ı Kerim’in kölesi, Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’ın yolunun tozu olduğunu söylemekten her zaman onur duymuştur. Yedi yüz yıl kadar önce Anadolu’da, Konya’da mutasavvıf bir şahsiyet olarak yaşayan Celâleddin Rûmî, insanlara ilahî aşkı, hoşgörüyü ve umudu öğretmiştir. Günümüze kadar bu değerler geçerliliğini yitirmemiştir. Özellikle gerçek değerlerin yitirildiği, ortalıkta kan ve gözyaşının yayıldığı, kardeş kavgalarının zirveye çıktığı zamanlarda Mevlânâ öğretilerinin değeri daha da artmıştır.

Mevlânâ, ayrımcılık yapanları da şiddetle reddetmiştir. Ayrılık için harekete geçenlerin, insanları kavim kavim yaratan ve ona can veren Hakk’ın ayetlerini dahi ayrılık aracı yapabileceklerini belirtir. Ayrımcıların, varlıklarını kendi dışındakilerin, moda tabirle ötekilerin yokluğuna endekslemiş olduklarını düşünür. Hâlbuki, dünya hepimize yetecek genişliktedir.

Mevlânâ, akılların buluşmasını, kardeşliğin gelişmesini öğütlerken nefsî davranışlardan kaçınmayı fazilet olarak değerlendirmektedir; her türlü sevgiyi yüceltir çünkü bir başkasını seven insanın kendisini, tüm insanlığı, evreni ve Allah’ı sevebileceğini düşünür. O, tüm insanlığa derin bir sevgi beslemiştir ve insan sevgisini bir aşka, tutkuya dönüştürmüştür. Mevlânâ’nın sevgisi evrenseldir; ırk, din, dil ayrımı yapmadan tüm insanları kapsamaktadır. Ona göre tüm insanlar Allah’ın bir görüntüsüdür, insanlar arasında ayrım yapmak Allah’a saygısızlıktan başka bir şey değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğütlerinde, gerçek insanlardan oluşan mutlu toplumun nasıl oluşacağını anlatan Hazreti Mevlânâ, gerçek insanın vasfını tanımlarken de hırs ve öfke zamanında kendisine hâkim olabilen gerçek bir insandan bahseder.

Mevlânâ, insan ve toplumun zaman içerisinde değişim ve gelişime ihtiyacı olduğunu vurgular. Aslında, yalnız onun yaşadığı asra has bir hâl değildir bu ihtiyaç. Hayat, asırlar, yıllar, mevsimler için olduğu kadar haftalar, günler, saatler, hatta anlar içinde bile yenilenen tabii bir akıştır. “Dün dünle gitti cancağızım / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” diyerek insanın kendisini yenilemesini öğütleyen Mevlânâ…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tuna, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSNÜ TUNA (Devamla) – …bütün canlıların gayriihtiyari yaşadığı bu yenilenme hâlini sadece insanlar görüp, bilerek takip etme imkânına sahip olduğundan, görmekle kalmamaları, hakiki manasıyla yaşayarak tekamül etmeleri gerektiğini belirtir.

Mevlana’nın engin hoşgörü ve sevgisi, bugün insanlığın ihtiyaç duyduğu barış, kardeşlik ve iç huzurun anahtarıdır. Mevlana kültürü yedi yüz otuz altı yıl önce nasılsa, günümüzde de o kadar diridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünya, her şeyden daha çok barış ve hoşgörü kültürüne ihtiyaç duyduğu bir dönemden geçmektedir. İnsanlığın ortak aklını, ruhunu, vicdanını besleyen kaynak sulardan birisi hiç kuşkusuz Mevlana’dır. Farklılıklarımızı hoş görerek “Kim olursan ol yine gel.” diyen bu kutlu sese bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Daha iyi bir dünya için mutlaka hepimiz Mevlana gibi şefkat ve hoşgörüyle kollarımızı açmak zorundayız. Türkiye, medeniyetler arası çatışmaları, gerilimleri, kutuplaşmaları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSNÜ TUNA (Devamla) – …kin ve nefreti ortadan kaldırma misyonunu üstlenebilecek ülkelerden birisidir.

Evet, bu vesileyle, Hazreti Mevlana’nın 736’ncı Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenlerinin verimli geçmesini, millî birlik, barış ve kardeşlik çabalarına katkıda bulunmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tuna.

Gündem dışı ikinci söz kadın hakları konusunda söz isteyen Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’a aittir.

Buyurun Sayın Erbatur.

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, kadın haklarına ilişkin gündem dışı konuşması

NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, Reşadiye’de şehit olan 7 kardeşimize Tanrı’dan rahmet diliyor, kederli ailelerine başsağlığı gönderiyorum.

Türkiye’de kadınların hak ve özgürlüklerini kullanabilmeleri ve nihai eşitlik için yapılması gerekenler konusuna dikkat çekmek amacıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Ülkemizde kadınların hak ve özgürlüklerini kullanabilmeleri amacıyla önemli hukuki düzenlemeler yapılmış olmasına rağmen, gerçekleştirilen bu düzenlemelerin günlük yaşamda fiilî eşitliğin sağlanmasına gereği kadar yansıtılamadığı açıktır.

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği açısından öncelikli sorun alanları eğitim, çalışma yaşamı, şiddet ve siyasal katılım olarak belirlenmektedir. Bu sorunların çözümü için de cinsiyet eşitliğinin her alanda kararlara, politikalara ve uygulamalara en başından itibaren dâhil edilmesi sağlanmalıdır. Bu sadece kadınlar için gerekli olan bir tedbir değildir, toplumun yarısını oluşturan kadınların erkeklerle nihai eşitliğe ulaşması toplumsal kalkınmanın da yolunu açacak ve Türkiye’yi gelişmiş ülkeler sıralamasına sokacaktır.

Nihai eşitlik için gerçekleştirilmesi gereken ilk hedef, toplumsal cinsiyet eşitliğini yaşamın her alanına dâhil etmektir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin okul öncesi eğitimden başlanacak şekilde tüm bireylerce içselleştirilmesi için gerekli müfredat değişikliği gerçekleştirilmeli ve ilköğretim, lise ve yükseköğretimde toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına karşı şiddetle mücadele konularında derslere de yer verilmelidir.

Gerçekleştirilen hukuki düzenleme ve ilerlemelerin gündelik yaşama yansıtılabilmesi için emniyet mensupları, sağlık çalışanları, eğitimciler, mülki idare amirleri, bütçenin düzenlenmesi ve uygulaması sırasında görev alan personele toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmelidir.

Alınan kararlar ve uygulanan politikalarda kadın bakış açısının sağlanabilmesi için özel sektöre de örnek olacak bir biçimde kamu sektöründe kota uygulamasına geçilmeli ve karar alıcı pozisyonlarda kadınların sayısının artırılması için tedbir alınmalıdır.

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da düzenlenen Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu toplantısında katılımcıların ve konuşmacıların dile getirdiği önemli bir konu Komisyona dair yüksek beklentilerdi. Sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve toplum geneli Komisyonu ve Türkiye Büyük Millet Meclisini nihai eşitliği sağlama konusunda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün ve ilgili bakanlığın da üzerinde bir konuma koymaktadır. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından talebim, tüm tasarı ve teklifleri görüşülmek üzere Komisyonumuza göndermesidir çünkü kadın erkek eşitliği yaşamın tüm alanını ve konularını ilgilendiren bir hak eşitliğidir. Yasalaşacak tüm tasarı ve tekliflerin Komisyon incelemesinden geçirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için şarttır.

Bununla beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında akademisyenlerin, kadın sivil toplum örgütlerinin de görüşlerine başvurulabilecek bir biçimde Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca kabul edilmiş tüm yasaların toplumsal cinsiyet eşitliği algısıyla yeniden incelenmesi ve eşitliğe aykırı hükümlerin ayıklanması da sağlanmalıdır.

Ayrıca, bütçelerin hazırlanması ve uygulanması sürecinde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ilkesi artık uygulanmalıdır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme Anayasa’ya ve 5018 sayılı Kanun’a aykırı olmamasına rağmen, bütçeleme sürecinde yer alan personelin konuya ilişkin eğitimi alamamasından ötürü merkezî ve yerel bütçeler hâlen toplumsal cinsiyete duyarsız bir biçimde hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları ve yerel yönetimlerde bütçeleme sürecinde görev alan personeli toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda eğitmekle görevli birim olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün bu konudaki çalışmalarını hızlandırması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın 10’uncu maddesi gereğince nihai eşitliği sağlamak artık bir kamu görevidir. Bu kamu görevini yerine getirmek bu çatı altında yer alan herkesin ödevidir. Ülkemizin 20 Aralık 1985’te imzaladığı Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme de bize bu ödevi vermektedir.

Sözleşme’nin 3’üncü maddesine göre, taraf devletler, özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sahalarda olmak üzere bütün olanaklar kadınların erkeklerle eşit olarak insan haklarından, özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu haklarını kullanmalarını garanti etmek amacıyla kadının tam olarak gelişmesini sağlamak için yasal düzenlemeler dâhil bütün önlemleri alacaklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erbatur, lütfen tamamlayınız.

NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Yine, Sözleşme’nin 4’üncü maddesi de “Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınan geçici özel önlemler işbu Sözleşme’de belirtilen cinsten bir ayrım olarak değerlendirilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların muhafazası sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu uygulamalara son verilecektir.” diyerek nihai eşitliğe ulaşmak için geçici ve özel önlemler alma konusunda bizi görevlendirmektedir. Ayrıca, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesi de bize bu görevleri vermektedir.

Gerçekleştirilen tüm yasal değişikliklerin gündelik yaşamda nihai eşitliği sağlaması dileğiyle, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.

Gündem dışı üçüncü söz eczacı ve eczanelerin sorunları hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’a aittir.

Buyurun Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, eczacı ve eczanelerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; eczane ve ilaç sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün Tokat ilimizde 7 askerimizin şehit edilmesi ve 3’ünün yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıyı nefret ve üzüntüyle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, ilaç, dünyadaki beş büyük sektörden birinin temsil edildiği bir üründür. Türkiye 2002 yılında 5,2 milyar dolarlık ilaç tüketirken, dünya ilaç kartellerinin AKP’ye verdiği sağlıkta dönüşüm ya da hastalık programı sayesinde Türkiye 2008 yılında 15,4 milyar dolar küresel ilaç kartellerine para aktarmaktadır.

İlacın piyasaya sunumunu sağlayan eczacılık mesleğinin sahipleri yüzde 25 kârla sattıkları ilaçtan dolayı ciddi sıkıntı yaşamaktadır. Türkiye’de var olan 27 bin eczacının, üzülerek ifade edeyim, 24 bini eczane eczacısı konumundadır. Batı Almanya’da veya Almanya’da 8 bin eczane varken Türkiye’de 24 bin eczane var. Niçin? Eczacılık eğitimindeki eksiklikler, istihdam politikasındaki yanlışlardan dolayı. Biz, Türkiye olarak eczacıyı dört ana dalda istihdam etmek zorundayız. Eczane eczacısı olarak, ilaç firmalarının distribütörlüğünü yapacak eczacılar yanında, araştırmacı eczacı biyolojik araştırmalarda istihdam edilmelidir. Mesleki sorumluluk kanununu çıkardığımız takdirde, hasta haklarını korumak bakımından, hasta sağlığını korumak bakımından klinik eczacılığı istihdam etmek zorundayız; tüm tedavi kurumlarında, yataklı tedavi kurumlarında ilacı eczacının bizzat takdim etmesi lazım.

15 milyar dolarlık bir payda Eczacılar Birliği 7 bin civarında eczanenin kapanacağını ifade ediyorsa bu ülkenin ekonomisini yönetenler bu işi iyi yönetemiyorlar; tüm kârlar uluslararası ilaç kartellerine gidiyor.

Bakın, günümüzde 15,4 milyarlık ilaç pazarı varken Türk ilaç sanayisi batıyorsa Sağlık Bakanlığının uyguladığı hastalık programı ya da sağlıkta dönüşüm diye uluslararası küresel güçlerin rantına hizmet eden bir politika uygulamasından dolayıdır.

Aile hekimliği uygulamasıyla reçete sayısı 2,5 kat artmıştır. Bu uygulamalar özel tıp merkezleri, özel hastaneler, üniversite hastaneleri ve özellikle ifade edeyim, tıp fakültelerinde reçete yazma, ilacın hastaya ulaştırılmasıyla ilgili bilgi ve eğitim maalesef ilaç reprezantları tarafından yapılmaktadır. Böyle bir eğitimin verilme zorunluluğu vardır. Günümüzde her şeyin reklamını en üst düzeyde yapan… Bugün Türkiye için en az elzem olan grip aşısının durumunu görüyorsunuz, her gün ölü reklamı yapıyor Sağlık Bakanı. Niçin? Arkasında ilaç kartelleri var, adamı bağırtırlar, söylettirirler.

Bakın, Sosyal Güvenlik Bakanı ilaç harcamalarını kısmak istiyor, 3 milyar dolarlık tasarruf yapmak istiyor, hastaların sağlığından tasarruf yapmak istiyor.

Daha evvelki Sosyal Güvenlik Bakanı dert yandı, Sayın Başesgioğlu uluslararası karteller tarafından görevden uzaklaştırıldı, bürokratları da uzaklaştırıldı. Daha sonra Sayın Çelik Sosyal Güvenlik Bakanı oldu; tasarruf yapmak istedi, o da gitti, bürokratları da gitti.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan Sayın Recep Akdağ’ı görevden alamaz. Niçin? İlaç kartellerinin rantı bozulur. Bu politikalar ilaç kartellerinin Türkiye’ye dayattığı dönüşüm programıdır. Türkiye zincir hastaneler kuracak, para uluslararası sermaye gruplarına gidecek. Türkiye zincir eczaneler kuracak, para uluslararası kartellere gidecek. Türkiye, bir sömürge olarak, bu hizmeti Recep Akdağ marifetiyle yapacak. Eyalet valisi odur. Recep Tayyip Erdoğan’ın ona gücü yetmez! Almaya kalksın görün, Hükûmetin düşeceği durumu hep beraber seyredeceğiz.

Eczacılar ağlamakta haklı ama Türkiye'nin ilaç potansiyelinin yüzde 60’ı ithal ilaç. Yerli ilaç sanayisi onun için batıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen tamamlayınız.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bakın, biz ilaç üretiminde fiyat verirken yerli ilaca, jenerik ilaca, yüzde 80 fiyat veriyoruz, ithal ilaca yüzde 100 veriyoruz. Kurumsal indirim yapıldı; kurumsal indirimin her iki grupta da yapılması lazım. Ama gelin görün ki ithal ilaçta yüzde 4 ama yerli ilaçta yüzde 10 indirim yapıldı. Bu büyük bir haksızlıktır. O yüzde 6’lık pay yerli ilaç sektörünü batırmıştır. Şimdi eczanelerin stokları eriyor, o stok paralarını da yerli işverenler ödeyemiyor. Böylesine özenli, iyi eğitilmiş bir meslek grubunu göz göre göre aç ve işsiz bırakacağız. Bunun yolu istihdam politikaları üretmektir, bunun yolu uluslararası ilaç kartellerinin payından eczacıya da, yerli ilaç sektörüne de vermekten geçer. Onun için yerli ilaç sektörü daha fazla iskonto yapmamalı, o yüzde 6’lık pay kendisine verilerek yaşayabilme şansı verilmelidir. Türkiye bir savaş hâlinde ilaçsız kalacaktır AKP politikaları yüzünden.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp dağıtıldığına ve bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen milletvekillerinin söz kayıt işlemlerine ilişkin Başkanlık duyurusu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programı bastırılıp dağıtılmıştır.

Bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri, 9/12/2009 Çarşamba günü (yarın) 09.30 ile 10.30 saatleri arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu toplantı salonunda Başkanlık Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır. Söz kaydını her sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir. Başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır.

9/12/2009 Çarşamba günü saat 09.30 ile 10.30 saatleri dışındaki söz kayıtları Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünce yapılacaktır.

Genel Kurulun aldığı karara uygun olarak, bütçenin tümü üzerinde, her tur için ve bütçe görüşmelerinin sonunda lehte ve aleyhte olmak üzere ve bunlardan sadece biri için kişisel söz kaydı yapılacaktır.

Sayın üyelerimizin bilgilerine sunulur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi ve 21 milletvekilinin, domuz gribi ve diğer salgın hastalıklar konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/483)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2009 yılı başında ilk olarak Meksika'da ortaya çıktığı ve Dünya'ya hızla yayıldığı iddia edilen, halk arasında domuz gribi olarak bilinen H1N1, virüsünün ölümcül olduğu ve bu nedenle aşılama yapılması gerektiği konusunda Amerika başta olmak üzere birçok ülkede ve ülkemizde yoğun tartışmalar yaşanmaktadır.

Neredeyse her yıl ortaya bir yenisi çıkmaya başlayan, ölümcül ve salgın olduğu iddia edilen yeni mikropların neden olduğu yeni hastalıklar, Dünya'da ve ülkemizde halk arasında korku, telaş ve panik yaratmakla birlikte yeni tartışmalara da kaynaklık etmektedir.

Bu konuda toplumlar neredeyse ikiye bölünmüşlerdir. Bir bölümü resmi otoritelerce de kabul edilen tehdit ve tehlikeyi kabul etmekte ve aşı dahil gerekli önlemlerin alınması konusunda istekli davranırken diğer bir bölümü ise aslında bu konuda bir tehdit ve tehlikenin olmadığını konunun bilinçli ve sistemli olarak abartıldığını, tekel konumundaki bazı uluslar arası ilaç firmalarının kâr amacıyla bunu yaptıklarını, hatta bazı devletlerin ekonomilerini durgunluktan çıkarmak, ya da rakip devletlerin ekonomilerini baltalamak amacıyla bu yola başvurduklarını düşünmekte ve bu nedenle aşı dahil alınması gereken tedbirlerde isteksiz davranmaktadırlar.

Ancak salgın riski olan hastalıklarla mücadelede, mücadelenin başarılı olabilmesi toplumun bütününün tehlikenin varlığı ve alınacak tedbir konusunda bilinçlendirilmesine ve ciddi olarak ikna edilmesine bağlıdır.

Bu nedenle, gerek domuz gribi tehlikesi için gerek ise bundan sonra ortaya çıkması muhtemel yeni salgın hastalık tehlikelerinin toplum üzerinde yarattığı-yaratacağı tereddütlerin ciddi-inandırıcı bir biçimde giderilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

Sık sık bir yenisi ortaya çıkmaya başlayan bu yeni salgın hastalıkların, varlığı, gerçekliği ve alınması gereken tedbirler konusunda toplumda var olan tereddütlerin giderilmesi ve ileride benzeri durumun yaşanmaması için gerçek durumun ortaya konularak alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105 inci maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını dileriz.

1) M. Cevdet Selvi                         (Kocaeli)

2) Ali Arslan                                  (Muğla)

3) Fehmi Murat Sönmez              (Eskişehir)

4) Mehmet Akif Hamzaçebi         (Trabzon)

5) Durdu Özbolat                          (Kahramanmaraş)

6) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

7) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

8) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

9) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

10) Ensar Öğüt                              (Ardahan)

11) Gürol Ergin                             (Muğla)

12) Osman Kaptan                       (Antalya)

13) Bülent Baratalı                       (İzmir)

14) Ergün Aydoğan                      (Balıkesir)

15) Osman Coşkunoğlu                (Uşak)

16) Rasim Çakır                            (Edirne)

17) Fatma Nur Serter                   (İstanbul)

18) Atila Kart                                (Konya)

19) Şahin Mengü                          (Manisa)

20) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)

21) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

22) Atila Emek                              (Antalya)

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, elma üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/484)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Elma üreticilerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

1) Hasan Çalış                               (Karaman)

2) Oktay Vural                              (İzmir)

3) Behiç Çelik                                (Mersin)

4) Reşat Doğru                              (Tokat)

5) Kamil Erdal Sipahi                   (İzmir)

6) Süleyman Lâtif Yunusoğlu      (Trabzon)

7) Alim Işık                                    (Kütahya)

8) Mümin İnan                              (Niğde)

9) Süleyman Turan Çirkin           (Hatay)

10) Ali Uzunırmak                        (Aydın)

11) Mehmet Ekici                         (Yozgat)

12) Abdülkadir Akcan                  (Afyonkarahisar)

13) İsmet Büyükataman              (Bursa)

14) Ahmet Duran Bulut               (Balıkesir)

15) Cemaleddin Uslu                   (Edirne)

16) Gürcan Dağdaş                       (Kars)

17) Durmuşali Torlak                   (İstanbul)

18) Atila Kaya                               (İstanbul)

19) Recep Taner                           (Aydın)

20) Erkan Akçay                           (Manisa)

21) Mustafa Enöz                          (Manisa)

Gerekçe:

Sofralarımızı süsleyen, severek yediğimiz besin değeri yüksek bir meyve olan elma A ve C vitaminleri yönünden çok zengin özelliklere sahiptir. Muhtevasında su, protein, meyve şekeri, lif ve bakır, flor, magnezyum, kalsiyum, potasyum gibi mineraller bulundurur. 100 gramında 59 kalori mevcuttur.

Solunum yolları, beyin, prostat ve cilt hücrelerinin sağlam kalmasında, hastalıklara karşı korunmasında faydalı etkileri vardır. Bulundurduğu antioksidanlarla bazı kanserlere karşı koruyucu özelliği olduğu ve bağırsak faaliyetlerini düzenleyerek kabızlığı önlediği bilinmektedir.

Dünya’da yıllık ortalama 50-60 milyon ton elma üretilmektedir. Dünyada geniş bir üretim potansiyeline sahip olan elma, ülkemizde de en fazla yetiştiriciliği yapılan meyve türleri arasında yer almaktadır. Türkiye, yıllık yaklaşık 3 milyon ton civarında üretimle Çin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin arkasından 3. sırada yer almaktadır.

Ülkemizde rakımı 600-1.600 metre arasında her bölgede Elma yetişmektedir. 70’e yakın ilimizde bugün elmacılık yapılmaktadır. Yalnızca Karaman İlimizde 5 milyon elma ağacında yılda toplam 450-500 ton elma üretilmektedir. Ülkemizde Karaman, Isparta ve Niğde elma üretiminde ilk üç sırada yer almaktadır.

Artan üretim miktarı, kurulan modern elma bahçeleri, gençleştirilen elma ağaçlarımıza rağmen bugün ne yazık ki ürünlerimiz, hak ettikleri emeğin karşılığını alamamaktadır. Bu yıl da geçen yıl olduğu gibi elmada hasat mevsimi sıkıntılı başlamıştır. İç ve dış pazarlarda satışa sunulmak üzere bin bir emekle yetiştirilen elma, kimi yerlerde dalında, kimi yerlerde de soğuk hava depolarında alıcısını beklemektedir. Bu durum, ülke ekonomisi açısından önemli bir ekonomik kayba neden olmaktadır.

Hâlbuki elma, bol çeşitli olması, soğuk iklimlere dayanıklılığı ve sanayide çok farklı şekillerde değerlendirilmesi bakımından önemli bir meyvedir. Elmada iç piyasanın yanında dış piyasa koşullarının da devlet desteğiyle iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye genelinde her yıl gerçekleştirilen verimli üretimi kârlı bir tüketime dönüştürmek için elmayı; elma kurusu, elma püresi, elma suyu ve elma nektarı gibi ürünlere dönüştürecek ve pazarlayacak yatırımlara yönelmek gerekmektedir.

Üreticilerimizin, yan sanayi yetersizliğinin yanı sıra ihracat konusunda da sıkıntıları vardır. Bugün, elma ihracatının önündeki en büyük engel, disiplinsiz ve kontrolsüz yapılan ithalat uygulamalarıdır. Hükûmet, üretim ve pazarlama konusunda yetersiz kalmakta ve iyi bir planlama yapılmamaktadır. Teşvikler konusunda da üreticilerimiz, sıkıntı yaşamaktadır. Bahar aylarında verilen teşvikler, üreticilere çok az yansımaktadır. Elma teşvikleri, zamanında ve üreticinin işine yarayacak şekilde verilmelidir. İhracat teşvikleri, hep bir plan dahilinde verilmelidir. Üretici ile tüketici arasında yüksek oranda fiyat farkı yaşanmaktadır. Bugün, bahçede üreticiden zararına alınan elmalar, iç piyasada tüketiciye çok yüksek fiyatlarla satılabilmektedir.

Dünya pazarlarında rekabet sorunu yaşayan elma üreticilerimizin, yüksek girdiler konusunda da sorunları bulunmaktadır. Kredi, iç ve dış pazar açısından da sorun yaşayan elma üreticileri, taşıma ve depolama ile ilgili de sorun yaşamaktadır. Bu nedenle; elma üreticilerimizin sorunlarının Anayasa’nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması yerinde olacaktır.

3.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 23 milletvekilinin, ÖSYM’nin sorunlarının araştırılarak daha sağlıklı çalışabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/485)

                                                                                                            05/11/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) başta olmak üzere, diğer merkezi sınavları hazırlayan ve gerçekleştiren Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin (ÖSYM) çalışma kuralları ve işleyişinin yeniden gözden geçirilerek, daha sağlıklı, adaletli ve şaibesiz sınavlar yapması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi ve son yapılan sınavlardaki şaibe iddialarının tespiti, araştırılması ve çözümü amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Yılmaz Tankut                          (Adana)

2) Mehmet Şandır                         (Mersin)

3) Oktay Vural                              (İzmir)

4) Recai Yıldırım                           (Adana)

5) Mehmet Akif Paksoy                (Kahramanmaraş)

6) Alim Işık                                    (Kütahya)

7) Akif Akkuş                                (Mersin)

8) Süleyman Turan Çirkin           (Hatay)

9) Mehmet Ekici                            (Yozgat)

10) Hüseyin Yıldız                        (Antalya)

11) İsmet Büyükataman              (Bursa)

12) Hakan Coşkun                        (Osmaniye)

13) Rıdvan Yalçın                         (Ordu)

14) Abdülkadir Akcan                 (Afyonkarahisar)

15) Sabahattin Çakmakoğlu        (Kayseri)

16) Recep Taner                           (Aydın)

17) Ahmet Orhan                         (Manisa)

18) Hasan Özdemir                      (Gaziantep)

19) Beytullah Asil                         (Eskişehir)

20) Ahmet Duran Bulut               (Balıkesir)

21) Mümin İnan                           (Niğde)

22) Mithat Melen                          (İstanbul)

23) Mustafa Enöz                         (Manisa)

24) İzzettin Yılmaz                       (Hatay)

Gerekçe:

Bilindiği üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarındaki tüm personel alımları Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılmaktadır.

ÖSYM tarafından geçtiğimiz Eylül ayında 60 binin üzerinde gencin katılımıyla yapılan Polis Meslek Yüksekokulları (PMYO) sınavında, soruların büyük bir kısmının önceden çalındığı öne sürülmüştür. Sınavdan günler önce seçilmiş bazı adaylara "deneme testi" şeklinde verildiği iddia edilen 100 sorunun 85'i sınavda küçük değişikliklerle adayların karşısına çıktığı ve sınavdan 2 saat sonra da deneme testinin bir kopyasının ÖSYM'nin eline geçtiği belirlenmiştir.

Soruların aynı merkezden çıktığı düşüncesine yol açan örnekler, kitapçıkların tarih coğrafya ve genel kültür sorularının yer aldığı bölümünde yoğunlaşmaktadır. Deneme kitapçığındaki 32 sorunun tümünün ÖSYM kitapçığında da yer alıyor olması ve burada da soru kökleri ve cevap şıklarının aynı olması düşündürücüdür.

Bu bilgiler ışığında, ÖSYM'nin üzerine düşeni yaparak, sınavın iptal edilmesi anlamlı görülmekle beraber, yeterli olmadığı ortadadır. Sınav sorularının kimler tarafından, nasıl ve kimlere sızdırıldığı üzerinde çok ciddi durulması gereken bir sorundur. Ayrıca benzer durumların geçtiğimiz yıllarda yapılan merkezi sınavlarda olmadığından nasıl emin olunacağı konusunda da kafalarda soru işareti oluşturmuştur. Aynı endişe sonraki yıllarda yapılacak olan sınavlarda da korku ve kuşkuya haklı olarak sebep olmaktadır.

Ayrıca benzer şekilde emniyet teşkilatında polis olarak görevlendirilecek personeli belirlemek amacıyla yine geçtiğimiz yıllarda yurt genelinde 22 merkezde sınav yapılırken, Adana Kemal Serhadlı Polis Meslek Yüksek Okulu'nda görevli bir yardımcı hizmetlinin, sınav sorularını sattığı iddiasıyla tutuklanması ve soruları sattığı belirlenen adayların sınavlarının iptal edilmesi hafızalarda tazeliğini korumaktadır.

Önceki yıllarda yine KPSS ile ilgili bazı sahtekarlık iddiaları üzerine verdiğimiz bir yazılı soru önergesindeki, “Bu sınava ait sınav soruları nasıl, nerede ve kimler tarafından hazırlanmaktadır?" şeklindeki sorumuza Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından verilen cevapta "Bu testler, Merkezimizdeki ilgili alanların uzman personeli ve üniversite öğretim üyeleri tarafından gizlilik ve güvenlik önlemleri altında Merkezimizde hazırlanmaktadır" ifadesiyle, bu konudaki şaibe ve suistimal endişelerini gidermekten uzak bir yaklaşım sergilenmiştir.

Bundan dolayı tüm merkezi sınavların şaibesiz, tarafsız, adaletli bir şekilde yapılmasını sağlayacak, sınav sorularının her ne şartta olursa olsun sınav öncesi dışarıya sızmasını, çalınmasını veya tahmin edilmesini önleyecek gerekli tüm önlemlerin yeni baştan alınması zorunluluk haline gelmiştir. Ayrıca bu sayede vatandaşların ÖSYM'ye yani dolayısıyla devlete olan güvenlerinin azalmasının ve insanların midesinin bulanmasının önüne geçileceği kanaatindeyiz.

Netice olarak;

Yukarıda anlatılmaya çalışılan gerçekler çerçevesinde; "KPSS" başta olmak üzere, diğer merkezi sınavları hazırlayan ve gerçekleştiren Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin (ÖSYM) çalışma kuralları ve işleyişinin yeniden gözden geçirilerek, daha sağlıklı ve adaletli, şaibesiz sınavlar yapması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

C) Tezkereler

1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, İsveç Parlamento Başkanı Per Westerberg’in davetine icabetle, İsveç’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1025)

                                                                                                            2 Aralık 2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, İsveç Parlamento Başkanı Per Westerberg’in davetine icabetle, 12 Aralık 2009 tarihinde Stokholm’de düzenlenecek Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Olağanüstü Konferansı’na katılmak üzere İsveç’e gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum ancak karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.43

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve kabul edilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/128, 10/272, 10/378) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 08/12/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 08.12.2009 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Mehmet Şandır

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                    MHP Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/128, 272 ve 378 esas numaralı “Tütün sektöründeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 08.12.2009 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mustafa Enöz, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Tokat Reşadiye’de şehit edilen askerlerimize Cenabıallah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyor, bütün Türk milletinin başı sağ olsun diyorum.

Tütün sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergemiz üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına lehte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, cumhuriyetimizin ilk yıllarında âdeta bağımsızlığımızın sembolü olarak kurulan İnhisar İdaresi, sonradan Tekel, son olarak da TTA (Tütün, Tuz ve Alkol İşletmeleri AŞ Genel Müdürlüğü) adını alan millî bir kuruluş olup ülkemizde yüz kırk yedi yıldır tütün ve alkol sektöründe faaliyet gösteren, önemli sorumluluklar üstlenen bir kurumdur.

Bu tarihî süreçte Tekeli kimi gün bağımsızlığımızın sembolü, kimi gün çiftçimizin en yakın dostu, kimi gün ise hazinemizin en büyük kaynak sağlayanı olarak görmek mümkündür. Tekelin alkol birimi, 2004 yılında, iki yılı ödemesiz yedi yıl vadeli 230 milyon dolarlık kredi kullanılarak 292 milyon dolara Nurol-Özaltın-Limak-TÜTSAB konsorsiyumu tarafından satın alınmıştır. Sadece iki yıl sonra, bu ortak girişim grubu tarafından kurulan MEY İçkinin yüzde 90’ı 810 milyon dolara özel yatırım şirketi Pacific Group’a peşin olarak satılmıştır.

Tekelin alkol bölümünü alan konsorsiyum hiçbir yatırım yapmadığı gibi, devraldığı stok, mamul, yedek parça ve hammaddelerin büyük meblağlarda olması nedeniyle, o günün alkolden sorumlu Tekel bürokratları hakkında Yüksek Denetleme Kurulu raporları kamuoyuna açıklanmış, alkol müessesesi müdürünün daha sonra Mey İçkiye transfer olması da bu raporlarda dikkat çeken diğer bir husus olmuştur.

Ülkemiz sigara ve tütün pazarına göz diken uluslararası tekellerin, 1986 yılında zamanın Hükûmeti tarafından gerçekleştirilen Türkiye pazarına girme emelleriyle daha da kabaran iştahları, elde ettikleri pazar payı ile tatmin olmadığından uluslararası para organizasyonları IMF ve Dünya Bankası kullanılarak yeni boyutlara ulaştırılmaya çalışılmıştır.

Bütün bu gelişmelerden ders almak bir yana, ülkemiz sigara pazarında yaklaşık yüzde 30 pazar payına sahip olan Tekelin sigara birimi 2008 yılında 1,72 milyar dolar gibi düşük bir fiyatla BAT şirketine satılmıştır.

Türkiye halihazırda dünyanın en büyük şark tipi tütün üreticisi konumunda iken son yıllarda uygulanan yanlış politikalar, tüketici eğilimlerinin ve tercihlerinin değişmesi, rekabetin yoğunlaşması, sağlık endişelerinin artmaya başlaması ve ekonomilerin globalleşmesi gibi birçok sebebe dayalı olarak Türkiye’nin şark tipi tütünde rekabet şansı azalmaya başlamıştır.

Aynen fındıkta olduğu gibi, ülkemiz tütünde de en büyük üretici olma konumunu, izlediği yanlış üretim ve pazarlama politikaları nedeniyle iyi kullanamamış, bu da tütünü hem üreticiler hem de ülke için ekonomik bir ürün olmaktan çıkarmıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygulamaya çalıştığı Tütüne Alternatif Ürün Projesi de kâğıt üstünde kalan tam bir fiyasko olmuştur. Bu arada, Tekelin stoklarında bulunan tütünler ise son yıllarda komik rakamlarla dünya piyasalarına satılarak ülke tütüncülüğünün pazar ve pazarlık gücü zayıflatılmıştır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen tütüncülük, tarım ve sanayi sektöründe önemli bir istihdam alanı olmaya devam etmektedir. Hâlen Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Ege, Trakya, Marmara ve Karadeniz Bölgelerinde tütün tarımından geçimini sağlayan 750 bin kişiye ek olarak tütün ve tütün mamulleri sektöründe toplam 25 bin kişi istihdam edilmektedir. Tütün piyasasında 51 firma faaliyette olup tütün ihracatımız 2008 yılında 152 milyon kilogram olarak gerçekleşmiştir. Bunun ekonomiye katkısı 428 milyon dolardır. Ülkemiz belki artık bir daha hiçbir zaman bu tütün ihracat rakamlarını göremeyecektir.

Değerli milletvekilleri, yurt genelinde, Tekel bünyesindeki yaprak tütün işletme müdürlüklerinde çalışmakta olan 12 bin işçinin -ki bunların en yenisi on üç yıllık çalışma sürecine sahiptir- kamuoyunda 4/C uygulaması adıyla bilinen özelleştirme uygulamaları sonucunda işsiz kalan ve bilahare işsiz kalacak olan işçilerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici personel statüsünde istihdam edilmelerine dair Bakanlar Kurulu kararı doğrultusunda değişik kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilmeleri söz konusudur. Bunun gerçekleştirilmesi hâlinde, 4/C kapsamına alınan çalışanlarda önemli ölçüde gelir eksikliğinin yanı sıra, sosyal haklar açısından da ciddi kayıplar yaşanacaktır. Ne işçi ne de memur statüsünde kabul edilmeyen 4/C’liler, işçi sendikalarına mı yoksa memur sendikalarına mı üye olabilecekleri belirlenmediği için de sendikal haklarını kullanama-yacaklardır. Ayrıca, bir yıldan az süreyle çalışmaları öngörüldüğü için ücret ve sosyal haklarını en fazla on ay süreyle alabilmekte, geriye kalan iki aylık sürede ne sosyal güvenceleri ne de ücret hakları bulunmaktadır. Dört ayda iki günden fazla sağlık raporu alamayan ve mazeret izni kullanamayan 4/C’lilerin hasta olmaya dahi hakları yoktur.

Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 05 Aralık 2009 tarihinde bir açılışta yaptığı konuşmada, özlük haklarını arayan bir grup Tekel işçisine yatarak maaş kazanma devrinin bittiğini söylemiştir. Sayın Başbakana, yüz kırk yedi yıldır ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan Tekeli, çalışanların değil, komik bir ücret karşılığında özelleştirilmesi ve mevcut değerlerinin eşe dosta yok pahasına pazarlayanların bugüne getirdiğini birilerinin hatırlatmasına gerek olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bunlara seyirci kalanların bugün gelinen noktada hiç payları yokmuş gibi ekmeğinin peşindeki insanları azarlayarak yönetememe sorumluluğundan kurtulmaları mümkün değildir. Tekelin hiçbir çalışanı yatarak ücret almaya gönüllü olmamıştır. Kurumlarının bu duruma düşürülmesine engel olamayan bu insanlar, gelinen bu noktada, başka kurumlarda insan onuruna yakışır biçimde çalışabilmeyi istemiş, konuyla ilgili Hükûmetten çözüm beklemişlerdir. Oysaki, çözüm üretme sorumluluğunu üstlenmekten uzak olanlar, yeni bir popülizm örneği ile işçileri, işleyecekleri tütünleri sanki onlar eşlerine dostlarına pazarlamışçasına yavuz hırsızlık yapmaktadırlar. Sayın Başbakan, bu davranışıyla o meydanda olan 40-50 kişiyi azarlayarak o meydanda kendilerini izleyenler karşısında hedef göstermemiş, Muş’tan Çanakkale’ye, Bitlis’ten Tokat’a, Denizli’ye, Samsun’dan Manisa’ya, yurdun dört bir yanında iş yerleri kapanan binlerce Tekel çalışanını da azarlayarak zan altında bırakmıştır.

Sayın milletvekilleri, gelin, bu çalışanları, eline 3-5 kuruş verip hazırı tüketmek ya da senede azami on ay çalışıp mevcut hayat standartlarından uzak, asgari ücret ile yaşamaya mahkûm olma ikileminden kurtaralım. Bu insanları istihdam açığı bulunan ve eleman ihtiyacı olan bakanlıkların yörelerindeki kamu kurum ve kuruluşlarına özlük hakları ile beraber nakledelim. Gelin, TTA AŞ’de, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamındaki işçilerden mevcut üretim yapısı itibarıyla istihdam fazlası olarak nitelendirilen işçilerin, Tekel Genel Müdürlüğüne yazılı olarak başvurmaları hâlinde, çalışmakta oldukları iş yerlerine en yakın kamu kuruluşları veya kamu iktisadi teşebbüslerinin sürekli işçi kadrolarına -mevcut ücret ve özlük haklarını muhafaza etmek suretiyle- belirli bir süre içinde sürekli işçi kadrosuna nakline ya da 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/B maddesi statüsünde ve meri hükmün bir istisnası olarak mevcut ücret ve özlük haklarını muhafaza etmek suretiyle geçirilmelerine imkân verecek, gerekmesi hâlinde Devlet Personel Başkanlığınca kadro tahsisi yapılmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri yapalım.

Sayın milletvekilleri, ülkemizdeki toplam sigara pazarının küçülmesinde en önemli etkenin kaçak ve sahte sigara olduğu düşünülmektedir. Kayıt dışı bir sektör olmasından ötürü tam olarak boyutları bilinmemekle beraber, toplam pazarın yüzde 10-15’inin kaçak ve özellikle sahte ürünlerden oluştuğu tahmin edilmektedir. Bu durum, ülke açısından çok ciddi vergi kaybı oluşturmakla beraber, yasal sigara üreticilerinin ve tütün yetiştiricilerinin pazar kaybetmelerine neden olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Enöz, lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Bununla mücadele için, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının yıllardır bu işlerde fiilen çalışan TTA AŞ’nin elemanları ile desteklenmesi mücadele gücünü hiç şüphe yok ki artıracaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, önerimizin gündeme alınmasını bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Enöz.

Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Alaattin Büyükkaya, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Büyükkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; MHP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım.

Evet, sanıyorum -bu öneri ile ilgili konuşmaya başlamadan önce- bugün, maalesef, hepimiz için çok üzücü, acı bir gün. Bugün İstanbul’dan geldim. Geçen gün belediye otobüsünde diri diri yakılmak istenen insanlar içerisindeki Serap kızımızın cenazesi vardı ve ayrıca Reşadiye’de hain bir saldırıyla 7 tane erimiz şehit edildi. Önce bu hain saldırıları kınıyorum. Bunun hak istemekle, insanlıkla asla ve asla alakası olamaz. Bu ülkeyi seven, bu ülkenin ekmeğini yiyen hiçbir kimse böyle bir düşmanlık yapamaz, yapmamalıdır. Dolayısıyla, nefret ve şiddetle kınadığımı belirterek sözlerime başlamak istiyorum.

Çok değerli milletvekilleri, evet, bugün Milliyetçi Hareket Partisinin bir grup önerisini tartışıyoruz. Diyor ki Tekel işçileriyle ilgili: “Tekelin kapatılmasından sonra uğranılan bu işçilerin kayıpları ortadan kaldırılsın, bunlarla ilgili gerekli tedbirler alınsın.” Bir kere şuradan başlamak istiyorum: Biz, parti olarak 2002 Kasımında iktidara geldiğimizde bu millete bir taahhüdümüz vardı, dedik ki: “Biz, özelleştireceğiz, devletin elindeki bütün tesislerin özelleştirmesini yapacağız.” çünkü biliyorduk ki ve inanıyorduk ki bu işletmeler devletin elinde olduğu sürece birtakım siyasi çıkarlar, yolsuzluklar ve birçok kanun dışı işlemlerin de maalesef sebeplerinden biri oluyordu, istediğini zengin istediğini fakir yapıyorlardı. Ayrıca, bizim paralarımızla, bizim vergilerimizle bunlar zarar ediyor ve bu zararı da kapatıyorduk ve bunun yanında, ayrıca, bunların verimli çalıştığı da söylenebilecek durumda değildi. Çünkü, bunlar belki bir dönemde ihtiyaçtı, doğru da yapılmıştı ama daha sonra bunların artık miadı bir anlamda dolmuştu. Dolayısıyla, biz bunların özelleştirileceğini taahhüt ettik. Özelleştirdik mi? Evet, özelleştirdik. Bakın rakamlara. 1984’te özelleştirme programı başlamış, 84’te karar alınmış, demişiz ki: “Biz bunları özelleştireceğiz.” Ondan sonra gelen bütün hükûmetler, partiler de herkes “Özelleştireceğiz.” demişler. On dokuz senede, özelleştirme gelirlerinin toplamı 8 milyar dolar. Özelleştirme İdaresinin giderleri neredeyse bunun üstünde olmuş. Bazı yıllarda, gerçekten, Özelleştirme İdaresine ödenen paralar bunun üstünde olmuş. Peki, biz gerçekten bunu yapabilmiş miyiz? Yapmışız. 2003 ile 2009 arasında özelleştirmeden elde ettiği bu ülkenin geliri, bütçesine giren para 32 milyar dolardır.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Nereye gitti?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Dolayısıyla, biz bunu bihakkın yaptık, yapıyoruz da, daha da yapacağız; daha bitmedi bazı şeyler, onları da yapmamız lazım.

Bu dönemde, 117 tane iştirak ve işletme özelleştirilmiş ve bunların 6 bin civarında gayrimenkulü, makine ve teçhizatının da satışı gerçekleştirilmiş ve özelleştirilen bu kurumların birçoğu da özelleştirildikten sonra görüyoruz ki gerçekten verimli olmuş, markalaşmış ve dünya ile rekabet edebilir işletmeler hâline gelmişler.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hangisi?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Hangisi? Örnek ver.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, o örnekleri hepimiz biliyoruz. (MHP sıralarından “Örnek ver.” sesleri)

Evet, şimdi, biz bunları yapmışız, bunları hakkıyla gerçekleştirmişiz. Peki, biz bunları yapmasaydık ne olurdu? Her yıl gene zararlar bütçeden karşılanacaktı, bu işletmelerle birtakım insanlar siyasi çıkarlar sağlayacaktı…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Şimdi nasıl çıkarlar sağlanıyor?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – …ve birçok sıkıntılar gene yaşanacaktı.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Gene Telekom’un zararı ödenecek.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Yani, bildiğimiz hikâyeler aynen devam edecekti.

Bundan dolayı bu ülke zarara mı uğramış? Hayır, uğramamış. Peki, özelleştirildiği zaman, bunlar yapılınca ne ortaya çıkmış? Üç tane problem var:

1) İşletme ve tesislerin durumu. Bunlar ne olmuş?

2) Çalışanların durumu.

3) Bu faaliyetlerin durumu ne olmuş?

Baktığımız zaman, zaten bu işletmelerin çoğunda kullanılan makine ve tesisler yeni yatırımlar yapılmadığı için eskimiş, çok kullanım içinde olan makineler değil, demode makineler. Çok, o kadar büyük bir kayıp yok ama çalışanların durumu var.

Tabii, çalışanlar haklı olarak… Burada yıllarca çalışmışlar. Bunların gelir ve durumları… İşini kaybedecek, doğru. Bu yok mu? Var. Ve daha önce o özelleştirme kararı veren hükûmetler, 1984’ten itibaren o 8 milyarlık özelleştirme yapanlar, çalışanların durumuyla ilgili bir düzenleme yapmış mı? Yapmamış ve biz iktidara geldikten sonra 2004 yılında 7898 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve Özelleştirme Sosyal Destek Projesi ile bu insanlara güvence sağlamışız. Nereden başlatarak güvence sağlamışız? Taa 1992’den itibaren, özelleştirilip de açıkta kalan her türlü çalışan için güvence sağlamışız.

Bir kere, çalışanların durumuyla ilgili kararları alan bu Hükûmet, bu insanları sokağa bırakmayan bu Hükûmet. Dolayısıyla eğer burada bir problem varsa çalışanlarla ilgili, bunlarla ilgili bundan önce hiç kimse karar almamış, bu iktidar karar almış. Ve ne kararı almış? Alınan karar şu: Demiş ki: “Kardeşim senin sosyal haklarını aynen koruyorum.” İki: Belli bir süre -ki bir yıldan aşağı olmamak üzere- aynı ücreti, parayı vermiş. “Eğer işini bulabilir, başka bir yerde çalışmak istersen ol. Erken emeklilik mi istiyorsun? Erken emeklilik istersen bunu da yapmaya hazırım.” demiş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Peki, yaş sınırı ne olacak?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – …ve eğer buna muvaffak olamamışsa da 4/C kapsamında bunları diğer kamu kuruluşlarında uygun işlere yerleştirmeye çalışmış.

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – 17 tane 4/C’li intihar etti, intihar… 17 tane 4/C’li intihar etti Sayın Milletvekili.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Gayet tabii ki… Hiç problem olmamış mı? Olmuş.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Çok problem oldu, çok…

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Problem şurada: Burada çalışanların bazıları tabii ki belirli kademelerde -genel müdür, daire başkanı, müdür- belli seviyelerde, yüksek ücretler alıyorlardı, belli şeyler alıyorlardı. Gayet tabii ki bunların o düzeni bozulmuş. Onlar olmamış, olması mümkün de değil. Dünyanın her yerinde de bu böyledir. Özel sektörde de bir işletme satıldığı zaman birçok kalemler değişir, oradaki pozisyonlarda değişiklikler olur. Tabii bu tip sıkıntılar olmuş, olmadığını söylemiyorum ve bundan sonra da olacak ama şunu yapmış: Devlet olarak biz belirli asgarileri sağlamışız. Bu güvenceyi vermişiz, bu güvenceyle yürümüş. Dolayısıyla kimseyi kapının önüne koymamışız, böyle bir durum yaşanmamış.

Bakın, Tekel işçileriyle ilgili tabloyu, müsaade ederseniz sadece bir iki noktayı söyleyeyim, diğerlerine gerek yok. Sadece şu anda Tekelle ilgili Özelleştirme Yüksek Kurulunun 2/11/2009’da aldığı karardan sonraki tabloyu söylüyorum: Bu yeniden yapılanma, işçi kadrosunda 8.635 kişi ve memur kadrosunda da 644 kişi, toplam 9.279 kişinin mevcut, şu andaki görevlerinden ayrılması sonucunu doğuracak.

Peki, bunlara ödediğimiz para ne kadar şu anda? Biz bütçe disiplinini sağlamak zorundayız. Eğer bütçe açık verirse ya fazla vergi toplayacağız veyahut da borçlanacağız, başka çare yok.

RECEP TANER (Aydın) – Ne kadar açık verdi bütçe?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Biz bunlara aylık 30 milyon 620 bin lira para ödüyoruz -şu anda ödenen para- ve bunun için, iş akdi feshedilenler için ise 345 milyon 400 bin lira da…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükkaya, lütfen toparlayınız.

Buyurun.

ALAATTİN BÜYÜKAYA (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…tazminat, ihbar ve kıdem tazminatı ödenecek. Böylece bu insanların yeniden hayata bağlanmaları, düzenlerinin devamı için de gerekli şeyler yapılacak. Tabii ki bazılarının ücretinde azalmalar olacak. Bu sıkıntıları da biliyoruz ama yani “Eski düzen devam etsin.” diyorsanız bunları yapmamak lazım. Peki, hangisi daha kârlı? Milletin takdirine bırakıyorum ve milletin -sanıyorum ki- bu konudaki düşünceleri, kararı belli. Biz Hükûmet olarak, devlet olarak bu insanları kapının önüne koymayarak, onlara gerekli asgari güvencelerini sağlayarak sanıyorum ki vazifemizi yaptık.

Hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkaya.

Grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Arslan, Muğla Milletvekili.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin önerisinin lehinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öneri, Türkiye’deki Tekelin ve tütüncülüğün sorunlarıyla ilgili. Gerçekten çok önemli bir konu ancak ben sözlerime başlamadan önce dün Tokat’ta şehit olan, Türkiye'nin doğusundan batısından 7 şehit kardeşimize Tanrı’dan rahmet diliyorum, ailelerine ve Türk ulusuna sabırlar diliyorum. Ayrıca, yine bir ay kadar önce molotofkokteylli hain bir saldırıda yanan ve dün kaybettiğimiz on yedi yaşındaki Serap kardeşimize Tanrı’dan rahmet diliyorum, sabırlar diliyorum ailesine ve Türk ulusuna. Yine Diyarbakır’da bir gencimiz, biliyorsunuz, vuruldu. O gencimize de Tanrı’dan rahmet diliyorum.

Türkiye'nin çok önemli, gerçek gündemleri varken maalesef dışarıdan, kökü dışarıda, içeride de iş birlikçilerini bulan melun PKK terörüyle yıllardan beri boğuşuyoruz. Dün de sisli bir havada, kalleşçe 7 askerimiz şehit edildi. Bunun acısıyla tütün konusundaki görüşlerimi de sunmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, ben tütüncü bir ailenin çocuğuyum. Yine, yaprak tütün işletmesinde çalışan bir işçi emeklisinin de oğluyum. Tütün konusunda söyleyecek çok şeyim var. O ailenin çocuğu olarak tıp fakültesini bitirdim ve bugün milletvekiliyim. Ama bugün şöyle bir düşünüyorum, tütüncü bir ailenin artık yüksekokulda bir çocuğunu okutması mümkün değil çünkü gelirleri gerçekten çok düşük.

Yıllardan beri, biliyorsunuz, önce kota uygulamasıyla bu çiftçi kardeşlerimiz, tütüncüler tütün üretiminden vazgeçirilmeye çalışıldı. Sonra da düşük verilen fiyatlarla yurttaşlarımız yavaş yavaş tütün ekim alanından çekilmeye çalıştılar. Ancak başlangıçta hedef şuydu: Tütün ekiminden vazgeçirelim çiftçilerimizi -çünkü fazla üretiliyor, işte, yakılıyor, Türkiye'nin paraları heba oluyor- onun yerine alternatif ürün yetiştirsin bu çiftçiler diye mantıklı, insana ikna edici gelebilecek gerekçeler gösterildi ancak o dönemden bu döneme alternatif ürün yetiştirme konusunda hiçbir doğru dürüst işlem yapılmadı, vatandaş yönlendirilmedi. Çiftçimiz tütüncülük alanından çekilirken bırakın başka bir ürün elde etmeyi, açlıkla karşı karşıya, burun buruna geldi. Şimdi de en son artık Tekel son alımını bu yıl yaptı. Tekel tütün çiftçisinin, tütün üreticisinin ürünlerini almayacak.

Değerli arkadaşlarım, Tekel, bildiğiniz gibi 1925’te Reji İdaresinin… Reji İdaresi, biliyorsunuz, Osmanlının Düyunu Umumiyeden borçlarının ödenmesi için yabancı ülkeler tarafından, emperyalist ülkeler tarafından kurulmuş bir kurumdur. O kurumun yerine bir bağımsızlık mücadelesinin sembolü olarak kurulmuş tarihî, köklü geçmişi olan, bu ülkenin bağımsızlık sembolü olan kurumlarımızdan bir tanesi ve maalesef bugün biz, siz, böylesine önemli, böylesine anlamlı bir kurumu yok ederek hem çok büyük bir değer yaratan, vergi şampiyonu olmuş gerek sanayisinde gerek tarımında önemli bir istihdamda, hatta önemli derken birinci gelen bir kurumu ortadan kaldırarak hem Türk çiftçisini perişan hâle getirdiniz -Türk köylüsünü, Türk tütüncüsünü-hem de onun sonucu olarak -bugün tabii tütüncülük olmayınca yaprak tütün işletmeciliğine de gerek yok- 12 bin yaprak tütün işçisi arkadaşımızı da büyük bir sıkıntıya sokuyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, tablo çok hazin tütüne bakınca. Bakın, 2000’de 578 bin aile 234 bin hektar toprağı işliyormuş, 208 bin ton tütün elde ediyormuş; 2008’de yarıdan çok daha aşağısına düşmüş, 194 bin aile 146 bin hektar toprak işliyor, 118 bin ton tütün elde ediyor. 2009’da bu rakamlar daha da aşağıya düşüyor. 2000’de 100 bin ton tütün ihraç ediyoruz, 372 milyon dolar gelir sağlıyoruz. Biraz önce konuşmacı arkadaşımız, “Zarar ediyorduk ve özelleştirdik.” gibi yıllardan beri alıştığımız, halkı yanlış yönlendirmeye çalışacak sözler etti. 2008’de ihracat 42 bin tona, ihracat geliri 173 milyon dolara geriliyor.

Türkiye, dünyanın en önemli şark tütünü üreticilerinden bir ülkeyken -ki şark tütünü aromasıyla birçok sigaranın içinde bulunması zorunlu olan bir tütün- maalesef bu alandan yok oldu gitti. Şimdi, bazı bölgelerimizdeki çiftçiler bu soruna başka alanlarda iş bularak çözüm bulmaya çalıştılar. Şimdi, bakın, 2002’den 2008’e gelene kadar ekici sayısında yüzde 62 azalma var.

Sevgili arkadaşlarım, Türkiye işsizlikte dünya rekorları kırıyor. Al işte, dünya rekorunu neden kırdığımız ortada! Siz tarım istihdamını… Pamukta da benzer sorunları yaşıyoruz, şekerde de benzer sorunları yaşıyoruz, zamanım olursa biraz sonra değineceğim.

Üretim miktarı yüzde 47 azalmış, ekici sayısı yüzde 62. Nerede bu insanlar, ne yapıyor, ne yiyip içiyor, nasıl geçiniyor, düşünüyor musunuz? Ege Bölgesi’nde 2004 yılında 66 milyon 289 bin 131 kilogram tütün elde edilirken, bu, 2008 yılında 38 milyon kilograma düşmüş, yarı yarıya azalmış. Karadeniz’de ekici sayısında yüzde 67 azalma var, üretim miktarında yüzde 42,8 azalma var. Ama, bakın, Doğu ve Güneydoğu’da tam bir facia var: Bu düşük ücretlere rağmen, devletin tütün konusunda desteğini çekip özel sektörle -ki bu özel sektör dediğimiz uluslararası tekeller- baş başa bıraktığı üreticimiz, tarlasında tütünden başka bir ürün yetiştiremediği için -hem küçük hem susuz alanlar- alternatif ürün bulamadığı için, bunca zarara rağmen aç kalmamak için tütün ekmeye devam ediyor, azalma Ege ve Karadeniz Bölgesi’ndekiler kadar değil. Bakın, ekici sayısında yüzde 28,8 azalma var -Karadeniz’de ve Ege’de yüzde 67-70 civarında, biliyorsunuz- üretim miktarında yüzde 29 azalma var.

Şimdi, ben, bu tütün konusu bana verilince bir araştırma yaptım Doğu ve Güneydoğu’da çıkan yerel gazetelerde, insanlar perişan. Diyor ki bir üretici: “İznin çıkmamasıyla göç yapmak zorunda kalacağız.” diyor.

Sevgili arkadaşlarım, bu göç, biliyorsunuz, büyük şehirlerde başka sorun oluyor; göç bir de dağa doğru da olabiliyor. Siz, “Terörün sosyal boyutu var, ekonomik boyutu var.” diyorsunuz. Alın size sosyal boyutu, ekonomik boyutu. Tütün, biliyorsunuz, ekilmediği zaman o toprak boş kalıyor, başka bir ürün yetişmiyor, erozyon oluyor. Toprağı da korumuş oluyorsunuz siz tütün ekimini desteklerseniz. O nedenle, Avrupa Birliği ve Amerika tütün ekicisini desteklerken eğer siz tütüncüden desteğinizi çekerseniz, alın işte size sosyal sorun, ekonomik sorun. “Terörün hem kökünü kazıyacağız, işte, artık terör olmayacak, demokratik çözümler bulacağız, ekonomik çözümler bulacağız.” diyorsunuz ama bir yandan da insanları âdeta dağa mahkûm hâle getiriyorsunuz. Kendi toprağında tütününden başka hiçbir şey yapamayacak olan yurttaşlarımızı o tütünü yapmaya zorluyorsunuz ama insanlar aç. Şimdi, bu sene, artık, tütün alımını da bıraktınız, o insanlar kaderiyle baş başa.

Şimdi, Doğu’daki, Güneydoğu’daki milletvekillerimize soruyorum: Apo’nun cezaevindeki 1.700 santimetrekare… Değerli arkadaşlarım, metrekarenin beşte 1’inden daha az azalmayı bahane edip bütün Türkiye’yi yangın alanına çevireceksin, tütün çiftçisi perişan olacak, tütün ekicisi perişan olacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ ARSLAN (Devamla) – …tütün ekicisi açlıkla karşı karşıya olacak, 4 çocuğunu, 5 çocuğunu okutamadığı için intiharla burun buruna gelecek, bu konuda hiç sesinizi çıkarmayacaksınız!

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’nın 3’üncü maddesi: “Türkiye Devleti, ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” diyor. “Ülkesiyle” derken toprak bütünlüğünü kastediyor. “Milletiyle” de derken “Laz’ı, Kürt’ü, Çerkez’i, Boşnak’ı, Arap’ı hepimiz Türk milletiyiz, tek milletiz.” diyor. Ne olursunuz, bu, Türkiye'nin çok önemli sorunları varken, açlık sorunu, yoksulluk sorunu varken Türkiye’yi başka belalarla uğraştırmak zorunda kalmayın. Özellikle bu kürsüye çıkıp Anayasa’ya bağlılık yemini yapmış milletvekili arkadaşlarımızın bu konuda son derece duyarlı olması gerekiyor.

Ben bu duygularla hepinizi yeniden saygıyla selamlıyorum. Tütün çiftçisi üreticilerimize de Tekel işçilerimize de sabırdan başka burada diyecek bir şey bulamıyorum. İnşallah önümüzdeki seçimlerde bu sorunu hep birlikte çözeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de MHP’nin tütün ve tütün üreticilerinin sorunlarıyla ilgili verdiği önergenin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, klasik anlamda “aleyhinde söz almak” denildiği zaman bu verilen önergenin doğru olmadığı anlamında anılır ama biz, sonuçta kendi grubumuzun düşüncesini burada dile getirmek için aleyhte söz almış olduk.

Şimdi, biraz önce AKP adına konuşan Sayın Hatibi dinlediğiniz zaman gerçekten insan bu kadar iddiadan, bu kadar söylemden sonra bir milletvekili, iktidar partisinin milletvekili bu kürsüye çıkıp milyonların karşısında şu anda çok ciddi sıkıntılar yaşayan ve gözü Mecliste olan tütün üreticisi ve geçmişte Tekel işçisi, şimdi Yaprak Tütün İşletmelerinde çalışan ve yarın öbür gün kapının önüne bırakılmayla karşı karşıya olan işçilerin karşısında nasıl bu kadar rahat konuşabiliyor; anlamış değilim, anlam verebilmiş değilim.

Tabii, sanırım, Sayın Hatip, Sayın Başbakanından güç alıyordur. Diğer hatipler de dile getirdi: Geçenlerde İstanbul’da Yaprak Tütün İşletmesi işçilerinin taleplerine ve haykırışına “Yan gelip yatana para vermeyiz.” diyor.

Şimdi, tüm arkadaşlar belirtti, bu ülkede yüz binlerce çiftçi tütün üretiminden geçimini sağlıyordu. Yine, Tekel sigara fabrikaları ve Yaprak Tütün İşletmeleri bu ülkenin en fazla işçi çalıştıran işletmelerinden biri ve ilgili sendika Tekgıda-İş de bu ülkenin en büyük ve güçlü sendikalarından biriydi.

Şimdi, son kararlarla tütün üretimi yapılıyor ama artık, Yaprak Tütün İşletmeleri tütün almıyor yani yüz binlerce tütün üreticisini işsiz, aşsız ve aç bıraktık. Ha, şimdi, bazı alınan kararlar var. İşte, tütün üreticisine üç yıla kadar, dekar başına, hektar başına bu kadar para. Bunların ne kadar propagandaya yönelik, aç ve perişan bırakılmış üreticinin o andaki psikolojisini ve o andaki öfkesini dindirmeye yönelik olduğunu hepimiz biliyoruz.

Şimdi, Tekel sigara fabrikaları özelleştirildiği dönemde hepimiz şunu iyi biliyoruz: Bu kürsüde de değerli hatipler çıkıp işçinin sorununu dile getirmişti. Ankara’nın göbeğinde eksi 10 derece soğukta işçinin üzerine tazyikli su sıkılmasını da burada gündeme getirmiştik; günlerce, haftalarca bu konu Türkiye'nin gündeminde kalmıştı.

Nitekim, işçinin o direnişinden sonra Hükûmet aldığı bir kararla, o dönem Tekel sigara fabrikalarında çalışan işçileri Yaprak Tütün İşletmelerine devretti ve o sorun, nispeten işçiler büyük zarara uğramadan, işçiler büyük oranda mağdur edilmeden giderilmiş oldu. Yine, bu Hükûmetin övündüğü, “Ben tüm mevsimlik işçileri kadroya aldım.” dediği işçiler şu anda Yaprak Tütün İşletmelerinde çalışan ve o dönemde mevsimlik olan, o kararla, “Mevsimlik işçi artık kalmayacak.” kararıyla kadroya alınan işçiler ve şimdi, siz, bırakın mevsimlik çalışmayı, o işçileri kapının önüne koyuyorsunuz. Şu anda yirmi iki-yirmi üç yıl olmak üzere, en azı on yılın üzerinde çalışan 11 bin işçinin, sendikal hakları, bugüne kadarki yaşamları, bugüne kadar yaptıkları üretimler, hiçbir şey dikkate alınmadan, göz önüne alınmadan ve o işçilerin çalıştıkları bölgelerdeki ekonomik sorunlar, işsizlik ve onların bu aldıkları maaşlarla bulundukları ilde esnaftan tutun diğer kesimlere kadar sağladıkları katkı düşünülmüyor.

Şimdi, Yaprak Tütün İşletmelerinde çalışan işçilerin büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolulu. Şu anda, bu işçiler kapının önüne bırakıldıktan sonra hiçbiri Bitlis’te yaşamayacak. Bir taraftan göçten, bir taraftan büyük kentlerin yoğunluğundan, bir taraftan İstanbul’un böyle gitmeyeceğinden, her kalkanın İstanbul’a geldiğinden bahsedeceğiz; diğer taraftan, insanları üretimden koparıp pamuk üreticisini, tütün üreticisini ve bu ürünlerin üretiminden kaynaklı fabrikaları, işletmeleri kapatacağız, ondan sonra da insanlara, “Niye İstanbul’a, niye Ankara’ya, İzmir’e, büyük kentlere geliyorsunuz?” diyeceksiniz. Hem bunları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan, Karadeniz’den İstanbul’a, İzmir’e göndereceğiz hem de onları, yeri geldiği zaman, o günkü siyasi ihtiyaçlarımız ve bazı kesimlere mesaj vermek için ötekileştireceğiz; taşlatacağız evlerini, iş yerlerini.

İşin vahim olan yanı, bu kadar işçiye zulüm yapılıyor iken üzerine de hakaret yapılmasıdır. Başbakanın işçiye İstanbul’da söylediği hakarettir.

Yine, AKP sözcülerinin bayram öncesi işçi sendikalarına, sendika yöneticilerine “İşte, siz muhalefet partileri eğer kanun teklifi…” Ki o konuda kanun teklifimiz var. Bize sendikacılar “Teklifi geri çekin…” AKP yetkilileri “Eğer muhalefet bu konuda yasa teklifi veya öneri verirse Başbakan kızar. Onun için, bu talepleri geçirmeyebilir. Siz bunu sağlayın. Biz Başbakanı ikna edip, Kızılcahamam’daki toplantıda, işçinin mağduriyetini çözeceğiz.”

Ve yine, daha önce bin tane işçinin çalıştığı, Bitlis’in tüm ekonomik yükünün yarısının üzerinde olduğu sigara fabrikası kapatıldı. Şu anda da 300 civarında Yaprak Tütün işçisi kapının önüne bırakılıyor. Bitlis Milletvekili, AKP’li Milletvekili işçiyi gidip iş yerinde tehdit ediyor, diyor ki: “Siz AKP İl Binası önünde veya sokakta eylem yaparsanız… Biz sizler için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, aman bundan vazgeçin!”

Peki arkadaşlar, değerli iktidar mensupları, değerli Hükûmet mensupları; bir taraftan, sen, sıradan gerekçelerle işçiyi, üreticiyi mağdur edip kapının önüne bırakıyor iken, diğer taraftan da bu şekilde tehditler… Yani böyle bir mantık olabilir mi? Sen Hükûmetsin, iktidarsın, istediğini düzenleyebilirsin. Eğer bu konuda bir düşüncen varsa, eğer işçinin mağduriyetini giderme konusunda, gerçekten, bölgene gittiğin zaman oradaki üreticinin, işçinin, esnafın senin üzerinde bir baskısı varsa, getir, bunu ciddi bir şekilde Başbakanınla, Bakanınla, yetkilinle geçir ve muhalefetin vereceği her yasa teklifi, vereceği her araştırma önergesi gerçekten oradaki işletmelerin kapatılmasını istemeyen o ilin milletvekillerine güç verir, destek verir ama bakıyoruz, AKP’nin buradaki mantığı farklı.

Şimdi, bu konuda bir yasa teklifi de verdik. Bu konuda, yasa teklifinin bir an önce Meclise indirilmesi ve tütün üreticisinin mağduriyetiyle ilgili -yarın da öbür gün de konuşuruz, konuşmamız gerekir ciddi bir şekilde- bu araştırma önergelerinin kabul edilip bir komisyonun oluşturması, araştırılması gerekiyor. Ama şu anda acil olan, iş yerlerine, Yaprak Tütün İşletmelerine yazıların gönderildiği ve yarın öbür gün kapının önüne bırakılacak işçilerle ilgili bir an önce tedbir almak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabaş, lütfen tamamlayınız.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Şimdi, daha önce örnekleri var. Birçok kamu kurumunda çalışan işçiler, iş yerinin bir diğerine bağlanması, özelleştirilmesi veya kapatılması nedeniyle -örnekleri var- bu işçiler, başka bir kamu kurumuna, özlük haklarıyla, diğer haklarıyla, tüm haklarıyla aktarıldı. Yine, sürekli kamu kurumlarına personel alınıyor ki bazı Hükûmet veya bakanlık yetkilileri… Önümüzdeki yıl 30 bin civarında kamu kurumlarına personel alınacağıyla ilgili söylentiler var.

Biz, şu anda “Sırtüstü yatıyorsunuz.” dediğimiz, hakaret ettiğimiz işçiyi, ki bu doğru değil… Bu işçiler, yıllarca, kimisi sigara fabrikalarında, kimisi Yaprak Tütünde, bu kurumların bugüne gelmesine, ülke ekonomisine katkı sunmuşlardır. Biz, bunların diğer kurumlara aktarılmasını sağlayalım, bunların mağduriyetlerini giderelim ve o yasa teklifini de bir an önce Meclise indirip tüm parti grupları olarak destek verelim diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum. Karar yeter sayısı…

III.- Y O K L A M A

(CHP ve DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Köse, Sayın Korkmaz, Sayın Tütüncü, Sayın Serter, Sayın Süner, Sayın Keleş, Sayın Emek, Sayın Aydoğan, Sayın Özkan, Sayın Özer, Sayın Yıldız, Sayın Öztürk, Sayın Baytok, Sayın Anadol, Sayın Altay, Sayın Okay, Sayın İçli, Sayın Macit, Sayın Koç.

Evet, yoklama için beş dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/128, 10/272, 10/378) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 08/12/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.56

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

2.- (10/44, 10/147) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 08/12/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 08.12.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        Kemal Kılıçdaroğlu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                        Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (10/44) ile (10/147) esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul’un, 08.12.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Sevigen, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Sevigen. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce, bugün cenazesi kalkan, İstanbul’daki terör saldırısıyla hayatını kaybeden Serap Eser’in ailesine buradan başsağlığı diliyorum, kendisine rahmet diliyorum. Yine, Diyarbakır’da üniversite öğrencisi Aydın Erdem’in ailesine de başsağlığı diliyorum ve dün akşam hepimizi yasa boğan, Tokat Reşadiye’de acımasızca, kalleşçe kurşunlara hedef olan askerlerimizin ailesine ve bütün milletimize, burada bulunan milletvekillerine de başsağlığı diliyorum, hepsine Allah da rahmet eylesin. Ümit ediyorum, bir daha böyle acı günleri yaşamayız diye düşünüyorum.

Böyle bir günde -ateş düştüğü yeri yakıyor- biz buralarda yıllardır kanayan bir yara olan Tekeli konuşmaya başlamadan önce, milletvekili arkadaşım Alaattin Büyükkaya biraz önce konuşma yaparken konuşmasında Tekelle, tütün üreticileriyle, Yaprak Tütünle ilgili bilgi verirken yanlış bilgiler verdi diye düşünüyorum. Millete buradan ben doğrularını söylemeye çalışıyorum.

Sevgili arkadaşlarım, Tekel, biliyorsunuz 2002 yılında yani Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti iş başına gelinceye kadar dünyanın en büyük 10 kuruluşundan bir tanesiydi. 2002 yılında dünya araştırmalarında Tekel 10 büyük kuruluş arasına giriyordu. Türkiye devletinin sağlık ocağı bulunmadığı yerlerde Tekelin tütün depoları vardı. Bakın, sağlık ocağının bulunmadığı yerlerde, bankaların bulunmadığı yerlerde, PTT’nin bulunmadığı yerlerde, Türkiye devletinin var olmasını sağlayan o yerlerde tütün depoları, tütün alım depoları var. O dönemden bu döneme kadar en çok kâr eden kuruluş, en çok istihdam yapan kuruluş, en çok vergi ödeyen kuruluş nasıl oluyor da biraz önce Alaattin arkadaşımızın söylediği gibi, AKP Sözcüsünün söylediği gibi zarar ediyor? En büyük vergiyi vereceksiniz, kâr etmeden nasıl vergi ödeyebilirsiniz! En büyük vergiyi vereceksiniz, en çok insan sizde çalışacak ve hiç yatırım yapmadan bunları yok pahasına birilerine peşkeş çekeceksiniz, satacaksınız yetim hakkını, tüyü bitmemiş çocuğun hakkını ve diyeceksiniz ki bunun adına: “Biz, devlet zarar ediyordu, özelleştiriyoruz.” Arkadaşlar, kim inanır buna! Siz hepiniz, çoğunuz işçi çocuklarısınız, köyden geliyorsunuz, köylü çocuklarısınız. Siz bunları bilmiyor musunuz?

Şimdi o Tekelin işçileri, 10 bin-15 bin tane işçi dışarıdan buradaki konuşmaları bekliyor, buradaki tam görüşmeleri bekliyor. Bu görüşmeler arasında Özelleştirme Daire Başkanlığından İzmir’deki Balatçık Yaprak Tütüne bir yazı gidiyor: “31/12’de bütün iş haklarınız feshedildi.” Şimdi biraz önce telefonla bildirdiler bana, yani şuradan, beş dakika evvel. Biz burada bunları konuşmaya başladık, Tekel Büyük Millet Meclisinde görüşülmeye başlandı, “Milletvekili belki de bu konuda geri adım atar.” düşüncesiyle hemen, alelacele Özelleştirme Daire Başkanı, kimden talimat alıyorsa, oradaki işçilere bu tebligatı yapıyor saat dört itibarıyla sevgili arkadaşlarım. Acımasızca bir durum.

Şimdi şunu anlayamıyorum: İçki bölümü satıldı, içki bölümünde çalışan 3.500 tane insanımıza “özelleştirme” dediler, “zoraki işten çıkarma” dediler, “Ya gideceksin 4/C’ye tabi kalacaksın ya buraları terk edeceksin…” İstanbul’da çalışan Diyarbakır’a, Diyarbakır’da çalışan Mardin’e, Mardin’de çalışan Adana’ya… “Ya gidersin ya işini bırakırsın ya da emekli olursun…”

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Onların hepsi kapandı.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Başka bir şey yok, bunların hepsi kapandı gitti.

İki: Sigara bölümü yine aynı şekilde oldu. Dağıtım-pazarlama bölümü zaten mahvoldu gitti. Ortada hiçbir şey yok. Orada da kaldı 2.500 tane işçi, yine bu dediğim olaylar karşısında zorunlu emekliliğe ya da göçe zorlanarak yok edildi gitti. Şimdi kaldı bir Yaprak Tütün elinizde.

Yaprak Tütünde çalışan 10 bin-15 bin tane işçi sokakta bekliyor şimdi sevgili arkadaşlarım. Bütün bu Tekeli aldığınız zaman yaklaşık 1,5 milyon insan bundan ekmek yiyordu. Şimdi bizden gelecek bir merhameti bekliyor, bir el uzatmayı bekliyor sizlerden. Diyor ki: “Lütfen bizi 4/C gibi veyahut da daha önce yapılan uygulamalar gibi sokağa atmayın.” Bakın biraz önce söyledim, yine aynı şekilde bir telefon geldi. Daha önce İstanbul Tekelde çalışan, İstanbul Sigara Fabrikasında çalışan İmam ismindeki bir işçiye 4/C uygulanıyor, başka bir bölüme gönderiliyor, gece kendini asıyor, gece kendini asıyor. Bir Tekel işçisi… Bundan acaba Özelleştirme Daire Başkanlığının, Hükûmetin bundan haberi var mı acaba? Bunalıma giriyor, asıyor, işsiz kalıyor, çocuk yok, et yok, para yok.

Sevgili arkadaşlarım, tabii bunların yanında bu insanlar da feryat edecek, bu insanlar da demokratik ülkede haklarını arayacaklar. Nasıl girecekler? Ya milletvekillerine gelecekler ya sokağa dökülecekler. “Sokağa da dökülemezsin.” diyor. Sokağa döküldüğü zaman ne oluyor biliyor musunuz? Sokağa döküldüğü zaman eksi 10 derecede -geçen sene buraya geldi bu insanlar, hatırlarsınız- üzerlerine sanki Nazi ülkelerinde bile rastlanmayacak bir şekilde soğuk su dökerek… İşkenceye bakın, şunlar işçilere uyguladıkları şeyler. Geçen sene hakkını aramaya gelen Tekel işçilerinin başından geçen olaylar bunlar sevgili arkadaşlarım. Eksi 10 derece, geçen sene Ankara’da hava soğuk ama soğuk suyla vurduğun zaman eksi 30 derece. Kim vuruyor bunu? Başbakan işçi dostu ya, Başbakan  diyor ya: “Ben sonuna kadar, benim inancım gereği…” Daha önce katıldığı bir toplantıda grev önlükleriyle il başkanlığını beraber yapmıştık, o il başkanlığı döneminde bir toplantıya katılıyor, grev sözcüleri için, matbaa işçilerinin toplantısına; o toplantıda diyor ki: “Benim inancım gereğidir sizin haklarınızı sonuna kadar savunmak.” “Benim inancım gereği.” diyor! Başbakan muhalefette inançlı da iktidarda inançsız mı oluyor sevgili arkadaşlarım, bu kadar ucuz mu inanç! Ve bu bakımdan Sayın Başbakan -işte burada var resmi- greve katıldığı zaman “Bu işçilerin haklarını sonuna kadar savunacağım.” diyor. Ve yine bu işçiye, su sıkılan çocuklar var ya, biliyorsunuz Samsunlu bir işçi kardeşimiz… Bir yazı var, onu da okuyayım size de bir dinleyin. Samsun’da Tekel işçisi Yılmaz Gümüş diyor ki: “Mehmet Bey, oğluma Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın adını verdim…” Yani o dövülen çocuk, gazetede resmini gösterdim biraz önce, Samsunlu Yılmaz Gümüş isminde birisi. “…Gönül verdim, oy verdim, oğluma ismini verdim, ancak beni işsiz ve oğlumu aşsız bıraktılar. Tayyip olan oğlumun adını mahkeme kararıyla değiştireceğim.” Ankara’daki eylemde de polisin panzerle su sıkmasıyla yere düşüp elinde Türk Bayrağı olan… İnanın, Türk Bayrağı’nı da getirmişti bana -siz bilirsiniz, çok unuttuğumuz bir şey ama o da benim yanımda bulunuyor- onu da getirip bana vermişti. Samimi olarak söylüyorum, açın, kendisine de sorun.

Yani demek istiyorum, bayrağı yaşıyor, sadece hakkını arıyor ve o eksi derecede insanlar dövülmeye, sövülmeye layık görülüyor ve şimdi, bu insanlar bizden bir umut bekliyorlar, bir haber bekliyorlar, diyorlar ki: “Bizi 4/C’ye göndermeyin.” 4/C nedir? 4/C’yi biliyorsunuz; 4/C’de yol parası yok, 4/C’de yemek parası yok, 4/C’de mesai yok, 4/C’de kıdem tazminatı yok. On ay çalıştıracaksınız, on ay sonra diyeceksiniz ki: “Sen zorunlu izne çıkacaksın.” Maaş da vermeden izne göndereceksin. Ya bunları kabul edeceksin -çünkü bunlardan sonra bir daha tazminat filan talep etmeyesin diye- ya bunu yapacaksın ya bunu uygulamayacaksın. Ya  bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin! Ama yok, perişan insanlar, aç susuz…

İlkokul mezununa kaç para veriyorlar biliyor musunuz? 600 bin lira. Lise mezununa kaç para veriyorlar biliyor musunuz? 680 bin lira. Yüksekokul mezununa da 720 bin lira para verecekler başka yerlerde çalıştırdıkları zaman. Yani bunlar bizim ve Allah aşkına, samimi olarak söylüyorum, biz istesek bir kalemde bunları düzeltiriz şu dakika. Arkadaşlarım, daha önce bunun örnekleri var, 1995 yılında bunun örneklerini yaşamış insanlar. Yani daha önce bu Köy Hizmetlerinde özelleştirme yapıldığı zaman, bunlar, sevgili arkadaşlarım, değişik kurumlarda görev almışlar, değişik yerlerde istihdam edilmişler ama özlük haklarını koruyarak gitmişler ve oralarda mağdur olmamışlar. Eğer biz böyle -çeşitli kurumlarda, iş arayan, işçi arayan bütün bakanlıklarımızın, kurumlarımızın sitelerine girdiğiniz zaman orada görürsünüz insanlar iş arıyor- bunların özlük haklarını koruyarak, biz bunların geleceklerini koruyarak, mağdur etmeden bunları, eğer gerçekten biz bu 4/C’den kurtararak değişik… Kendi illerinde ama. İstanbul’da çalışıyorsa İstanbul. Çünkü gidip kira ödeyemiyor, yol parasını ödeyemiyor, ailesini götüremiyor, okulunu götüremiyor, mecburi, zorunlu olarak işinden ayrılmak zorunda kalıyor.

Bu bakımdan, yani Sayın Tayyip Erdoğan’ın “Yan gelip yatma yeri değildir. Bizim dönemimizde benden öyle müjdeli haber beklemesin.” dediği gibi, bunların zaten yan gelip yatmaları filan yok. Bunlar işten atılıyor. Bunlar Adana’da, Mersin’de, Diyarbakır’da, hepsi bunların sizin döneminizde işten atıldı, yani sizin döneminizde. Bu Adalet ve Kalkınma Partisi… 2003’ten sonra işten atıldı. Hiç olmazsa yarısını kurtardık, geri kalan yarısını kurtarırız diye düşünüyorum.

Bu konuda ben, biraz önce bizim verdiğimiz Meclis araştırma önergesinin, arkadaşlarımın verdiği önergenin kabulünü rica ediyorum. Eğer böyle bir düşünürseniz, el ele verirsek, inanıyorum ki biz, en azından, olmazsa bu işçilerin bir kısmını, yarısını kurtarırız diye düşünüyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Sağ olun, eksik olmayın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sevigen.

Önerinin aleyhinde söz isteyen Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Kacır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Kacır, komisyonlardaki gibi yapma ha!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce değerli bir arkadaşımızın konuşmasını burada birlikte dinledik: “Belli bir yıla kadar -işte 2002 yılına kadar- kâr eden bir kuruluş, ondan sonra sizin döneminizde zarar etmeye başladı ve siz burayı özelleştirdiniz.” diyor.

Değerli arkadaşlar, evet, raporlarda, yazılı evraklarda öyle görünüyor. Ama bir de bunun, madalyonun arka yüzü var. Tekelin işlediği tütünler hazine tarafından satın alınır, depolanır, bakılır, Tekel kullandığı kısmını değerlendirir, ona göre hesap yapılırdı. Ama 2002’den sonra o öyle olmadı, artık Tekel kendi aldı, kendi aldığını, efendim, kullanmaya başladı ve sistem değişti. Ondan önce bütün bunlar hazineye yazılırdı, Tekele yazılmazdı bu zararlar, bu giderler. Tekelin sigara fabrikaları vardı, sigara fabrikalarında tütünü kullanırdı ama depolardaki tütün hazinenin tütünüydü. Hazine destekleme olarak alırdı ve hazineden bunun parası ödenirdi ve değerli arkadaşlar, biliyor musunuz, Tekelin sigara fabrikalarının olduğu, en çok üretim yaptığı o dönemde depolarda biriken tütün miktarı ne kadardı? 470 bin ton. Evet, 470 bin ton tütün depolarda yığılı, bizim geldiğimizde depolarda yığılı bu tütün ve bu tütüne bakacaksınız, bu tütünün bakımını yapacaksınız. Bakım maliyeti ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar? Kilogram başı 50 sent yani 235 milyon dolar yıllık bakım masrafı. Sizin biriktirdiğiniz, sizlerin döneminde biriken tütünün bakım masrafı 235 milyon dolar ama bu, Tekelin masrafına yazılmadığı için zarar görünmüyor orada.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz de vardınız, sizin parti de iktidar oldu.

ÜNAL KACIR (Devamla) – Tekelin masrafına yazılmadığı için zarar görünmüyor. Ne görülüyor? 61 milyon, efendim, Tekel buradan kâr elde etmiş; bu, kârmış! Nerede 235 milyon dolar masraf?

Değerli arkadaşlar, bakın, az önce de yani bu Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinden önce de Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi aynı mahiyetteydi ama Tekelin özelleştirilmesi gerektiğine siz karar verdiniz 2001 yılında, dediniz ki: “Tekel özelleştirilmeli.” Şimdi ne diyorsunuz? “Tütün sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespiti…” Kim istiyor? Milliyetçi Hareket Partisi. Siz karar vermişsiniz burayı özelleştirmek lazım diye ve bir de yasa çıkarmışsınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Özelleştirmeyle bunun ne alakası var Sayın Kacır? Bir sefer de doğruyu söyleyin.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yani doğru yapılıp yapılmadığını mı...

ÜNAL KACIR (Devamla) – Evet, doğru yapmışsınız.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Biz de sizin doğru yapıp yapmadığınızı araştıralım.

ÜNAL KACIR (Devamla) – Biz de sizin yaptığınız doğrunun üzerine devam ettik ve sizin döneminizde özelleştirilmesine karar verildi. Bizim dönemimizde de özelleştirildi.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Kaç kişiyi işsiz bıraktı, kaç kişi işsiz kaldı?

ÜNAL KACIR (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bak şimdi, kaç kişi işsiz kaldı? (Gürültüler) 4/C denilen bir şey…

Dinleyin, bakın arkadaşlar…

RECEP TANER (Aydın) – 4/C işçilik değil.

BAŞKAN – Sayın Kacır, lütfen Genel Kurula hitap edin.

ÜNAL KACIR (Devamla) – Genel Kurula hitap ediyorum efendim.

4/C denilen bir şey sizin döneminizde yoktu.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Kacır…

BAŞKAN – Sayın Özkan, lütfen…

ÜNAL KACIR (Devamla) – Siz özelleştirdiğiniz yerdeki işçileri kapının önüne koyuyordunuz, “Git ne yaparsan yap.” diyordunuz ve biz geldik, hem bizim dönemimizde özelleştirilenleri, oradaki mağdur olan işçileri ve hem de bizden önce, yıllarca önce, sizlerin dönemlerindeki özelleştirme mağdurlarının hepsini aldık, 4/C diye bir şey çıkardık ve hepsini, yeniden devlete gel kardeşim…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Çok hayırlı bir iş yaptınız, çok!

ÜNAL KACIR (Devamla) – …sen kırk yaşına gelmişsin, kırk iki, kırk beş yaşına gelmişsin, emekliliğine bir iki yıl var, mağdur olma, devlette çalış ama biz sana ancak şu şekilde karşılayabiliriz diye, devlet bir destek olmak adına bu 4/C’yi bizim dönemimizde çıkardık.

KADİR URAL (Mersin) – 4/C’lilere bir sorarsanız söylerler size niye olduğunu. 4/C’lilere bir sorun, nasıl oluyor.

ÜNAL KACIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 4/C’lilerin hepsi çok iyi biliyorlar. Mesela, Petrol Ofisi bizim dönemimizde özelleştirilmedi ama Petrol Ofisinin özelleştirilmesinden dolayı özelleştirme mağduru olanları da, yıllar sonra biz onları da 4/C kapsamına aldık, aman bu vatandaşlarımız mağdur olmasın diye.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sizlere hayır duaları ediyorlar, AKP’ye hayır duası ediyorlar! Her  seferinde AKP’ye hayır duası ediyorlar!

ÜNAL KACIR (Devamla) – Şimdi, sizin döneminizde “özelleştirin” diye karar verdiğiniz yerler özelleştirilmiş, şimdi, “Bunları çalıştırmaya devam edin…”

Değerli arkadaşlar, Tekelin artık sigara fabrikaları falan yok. Sadece mevcut depolarda az bir miktar tütünü kaldı ve bundan sonra da bu, sürmeyecek. Artık özel sektör kendi tütününü kendisi yine üreticilerden sözleşmeler yaparak alıyor ve dolayısıyla bu tütün depoları da sürmeyeceğine göre, burada “bu işçilerimizi aynı şekilde devam ettirin” demek popülizmden başka hiçbir şey değildir. Popülist yaklaşıyorsunuz…

KADİR URAL (Mersin) – Et ve Balık Kurumunu da özelleştirin o zaman Sayın Kacır!

ÜNAL KACIR (Devamla) – Popülist yaklaşıyorsunuz ama…

KADİR URAL (Mersin) – Et ve Balık Kurumunda da var aynı şeyler.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…

ÜNAL KACIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, popülist yaklaşmanın bu ülkeye nelere mal olduğunu hepimiz gördük, görüyoruz.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Ne kâr etti bu ülke? Ne kâr etti? Dış borcu yükseldi, iç borcu yükseldi. Ne faydası oldu?

ÜNAL KACIR (Devamla) – Şimdi, yine bu işçi kardeşlerimiz…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Kamu yararı ne oldu?

ÜNAL KACIR (Devamla) – …burası özelleştirilirken -bir bilgi olsun diye de vermek istiyorum değerli arkadaşlar- sigara fabrikaları özelleştirilirken, sigara fabrikalarını da yeni alan firmada çalışmak isteyenler orada çalışmaya devam ettiler. Buradan 2.700 arkadaşımız “Ben orada çalışmak istemiyorum, ben Yaprak Tütünde kalacağım.” dedi. Bu neticenin de bu tarafa gideceği bilindiği hâlde bu arkadaşlarımız bunu tercih ettiler. O tabii kendi tercihleridir, saygı duymak gerekir. AK PARTİ, iktidarı döneminde kimseyi mağdur etmemiştir ama popülist yaklaşımlardan da uzak durmuştur.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyor ve CHP önerisinin aleyhinde olduğumu ifade etmek istiyorum.

Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kacır.

Önerinin lehinde söz isteyen Ali Uzunırmak, Aydın milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu önergenin lehinde söz aldım, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, her şeyden önce, biz, mantık ve bilginin konuşmasını yapmamız gerekir. AKP Grubundaki konuşma yapan arkadaşlarımızı dikkatle dinliyorum. Değerli arkadaşlar, muhalefetin karşı çıktığı veya öngördüğü birtakım konular sizlerle mantıken âdeta bilgi kirliliği yaratılmak için bir tartışma konusu şekline getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, geçmişte elbette ki özelleştirme bu ülkenin politikasıydı, dünyadaki gelişmeler elbette ki özelleştirmeyi gerekli kılıyordu. Dün özelleştirmenin dünyadaki ve ülkemizdeki konjonktür olarak sahip olduğu imkân ve kabiliyetlerle AKP İktidarının Türkiye’de yönetimde olduğu gündeki dünyadaki konjonktür, imkân ve kabiliyetler aynı değildir. Öyleyse geçmişe dönük imkân ve kabiliyetlerin eşit olmadığı şartlarda uygulayıcıları suçlamak mantıki değildir. İkincisi, muhalefetin karşı çıktığı konuları sağlıklı değerlendirmeyi sayın milletvekillerinden ben rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, karşı çıkılan özelleştirme değildir. AKP’nin mantığı özelleştirme değildir. İktidarın mantığı, Hükûmetin mantığı satmaktır, iktidarın mantığı yabancılaştırmaktır. İktidara muhalefetin karşı çıktığı nokta, yabancılaştırmaya karşı çıkmaktadır, haraç mezat satmaya karşı çıkmaktadır. Yoksa, özelleştirme politikalarının doğru yapıldığı anda ben inanıyorum ki bu ülkenin kuruşuna kadar halel getirmek istemeyen bütün milletvekilleri bu politikaların desteğinde olacaktır.

Değerli arkadaşlar, sadece işçilerin problemi olarak meseleyi görmemek lazım. AKP İktidarının bakışında acaba üretime nasıl bir bakış açısı vardır?

Bakın, kıymetli arkadaşlar, Tarım Bakanlığının, Tütün Eksperleri Derneğinin düzenlediği basın toplantısı var.  Tarım Bakanlığının tarımsal destekleme modelinde Türkiye’de 30 havza öngörülüyor. Bu 30 havzadan 23’ünde tütün üretiliyor ve bu 23’ündeki tütün üretimi, 145 bin hektar alanda 180 bin aile ekici olarak geçiniyor ama işte bu Tarım Bakanlığının destekleme modelinde tütün bir ürün olarak hiçbir yerinde, programın hiçbir yerinde deklare edilmiyor. Tütün tarımsal üretim ürünü olmaktan, Tarım Bakanlığından çıkartılmış. Tütün hiçbir yerinde deklare edilmiyor. Acaba sayın milletvekillerimizin, iktidar milletvekillerimizin bundan haberi var mı?

Değerli arkadaşlar, biz elbette ki ülke siyasetçileri, ülke yöneticileri olarak küresel gelişmelere kayıtsız kalamayız ama küresel düşünceyi okurken, küresel imkân ve kabiliyetleri okurken biz kendi bölgesel imkân ve kabiliyetlerimizi, potansiyelimizi ve fırsatları inisiyatif kullanır şekilde değerlendirmezsek o zaman küresel rüzgârların teslimiyetinde oluruz. İşte, bizim karşı çıktığımız bu teslimiyetçiliktir.

Değerli arkadaşlar, tabii ki ülkemizdeki içinde bulunduğumuz şartlarda “12 bin Tekel işçisi bedava ekmek aramıyor.” diye Tekgıda-İş Sendikasının basın toplantısı var. Sayın Başbakanla bir tartışma yaşandı. 5/12/2009 tarihinde Sayın Başbakan İstanbul’daki bir törende “Tekel sizden müjde bekliyor.” diyen Yaprak Tütün işçilerine çok sert bir şekilde bir uyarıda bulundu. Sayın Başbakanın bu alışık olduğumuz bir davranışıydı. Elbette ki Sayın Başbakan bugüne kadar Yargıtaya kızıyor, Danıştaya kızıyor, Anayasa Mahkemesine kızıyor, askere kızıyor, medyaya kızıyor, memura kızıyor, çiftçiye kızıyor, işçiye kızıyor, muhalefete kızıyor, kızıyor da kızıyor Sayın Başbakan. Başbakanın kızmadığı bir taraf yok ama siz değerli milletvekili arkadaşlarımızdan, devlet adamına ve Sayın Başbakana bir uyarıda bulunmak lazım.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede Başbakanın kızgınlığından nasibini almayan kalmadı ama siz ikna edebilir misiniz? Zannetmiyorum. Eğer milletin iradesinin tecelligâhı olan Meclis Başkanına da biz, Sayın Başbakan için o hâletiruhiyeyi yaşattıysak, Sayın Başbakanı bu konuda herhâlde ikna edecek ancak millet iradesi olacaktır, işçinin iradesi olacaktır, emeğin iradesi olacaktır. Onun dışında artık Başbakanı bu huyundan vazgeçirmek mümkün değildir.

Yaprak Tütün İşletmeleri AKP İktidarında, siyasi iktidar iradesiyle kapatılmaktadır değerli arkadaşlarım. İşte Yaprak Tütün İşletmelerinde 12 bine yakın işçinin çalıştığı illeri okuyorum sizlere: Adana, Adıyaman, Ankara, Amasya, Aydın, Batman, Bursa, Bitlis, Denizli, Diyarbakır, Hatay, İstanbul, İzmir, Malatya, Manisa, Muğla, Muş, Siirt, Samsun, Tokat ve Trabzon. Yirmi bir il ve kırkı aşkın ilçedeki işletme iktidar tarafından kapatılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu insanlar neyi istemektedirler? Bu insanlar, elbette ki bu ülkede yatarak para kazanmak, öyle Sayın Başbakanın dediği gibi “Devlet deniz, yemeyen domuz.” falan benzetmelerine asla ve asla muhatap olmamalıdırlar.

Değerli arkadaşlar, bu işçiler mevzuatın… Mevcut özlük haklarıyla ilgili üç öneri sunmuşlardır: Başka kamu kuruluşlarına geçmek istemektedirler, eğer olmuyorsa kamuda sözleşmeli personel olmak istemektedirler, eğer olmuyorsa 4/C’nin statüsünün iyileştirilmesini istemektedirler. Bu, sendikanın basın toplantısındaki Hükûmetten olan talepleridir.

Dolayısıyla 4/C statüsündeki iyileştirme isteklerini de şu şekilde izah etmişlerdir: Aylık ücretin en az 1.200 lira olması, çalışma süresinin on iki aya çıkartılmasını istemektedirler ve hâlen 4/C statüsünde 12 bin Tekel işçisinin yanında, toplamı 26 bini bulan bu ülke insanı vardır, bu ülke evladı vardır.

Tekel işçisi alın teriyle çalışarak para kazanmak istemektedir. AKP’nin sosyal yardımlarına muhtaç olup AKP’nin oy deposu olmak istememektedir. Şahsiyetiyle, gururuyla, onurlu vatandaşlık bilinciyle demokrasideki siyasi tercihini özgürce kullanmak istemektedir. Ama AKP, onları ve vatandaşları sosyal yardımlarla bir oy deposu ve bir kul noktasına taşımak istemektedir.

Değerli arkadaşlarım, okuduğum vilayetler Türkiye’nin dört bir yanıdır. Bu dört bir vilayette, dört bir yanda iktidar milletvekili arkadaşlarımız da vardır. İşte Türkiye’nin dört bir yanı yangın yerine dönmüştür. Tokat’ta yaşadığımız olay, sayının, şehidin 1 veya 7 olması önemli değil kıymetli arkadaşlar, önemli olan o ülke insanının, ülkenin askerine, ülkenin devletine karşı kurşun sıkabilecek duruma getirilmiş olmasıdır.

Sayın Başbakan, gene bir kurtuluş yolu aramaktadır. Sanki Türk askerini şehit eden terörist değil, sanki Türk askerini şehit edenler provokasyon eylemlerdir. Sayın Başbakan, eğer silahı eline alanın maksadından sen vazgeçirmiyorsan o zaman bu provokasyonlar çok meydana gelecek demektir.

Ve kısaca şunu ifade etmek istiyorum kıymetli arkadaşlar: Millî güvenliği oluşturan en önemli unsurlar ülke insanının birbiri arasındaki adaletli paylaşımdır. Dolayısıyla, eğer bir ülkede 4/C statüsünden başka statülere varıncaya kadar personel rejiminde onlarca çeşitli kademe ve eğer maaş farklılıkları meydana gelmişse, bu ülkede etnik bölücülükle ilgili konularda millî birlik projesi sunmak yerine, en kolay şekilde bu personel rejimindeki düzenlemeleri yaparak, insanımız arasında eşit emeğe, eşit bilgiye, eşit işe eşit ücret ve hakkaniyetli ücret vererek millî birliği sağlamanın yolu siz kıymetli milletvekillerinin iradesinden geçmelidir.

Bu araştırma önergesi Hükûmet iradesinin üstüne Meclis iradesini koyma önergesidir kıymetli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen tamamlayınız.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Dolayısıyla, Hükûmete bir yol gösterme önergesidir bu, iktidar karşıtlığı falan değildir, Meclis iradesini Hükûmet iradesinin üstüne koyma, ona bir yol gösterme önergesidir. Dolayısıyla, siz kıymetli milletvekili arkadaşlarımızın mutlaka daha sağlıklı, iktidar-muhalefet çekişmesi ve bağnazlığı dışında görerek önergeye oy vereceğinize inanıyorum.

Bakın, 13/11/2009 tarihinde daha, Aydın’dan Kenan Telefoncu, Orhan Özyörük, Menderes Çomak, Tuncay Maden isimli işçiler bizzat Büyük Millet Meclisine gelerek bizlerle görüştüler, iktidar ve muhalefet milletvekilleriyle görüştüler kıymetli arkadaşlar. Bu insanları Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar getiren sıkıntı var ki bu insanlar buralara geliyor. Bunların sesine kulak vermek gerektiğine inanıyorum.

Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.

Öneri aleyhinde söz isteyen Mehmet Nil Hıdır, Muğla Milletvekili.

Buyurun Sayın Hıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önergenin aleyhinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Çok değerli arkadaşlar, tütünün mazisine baktığımızda, ilk defa 1986 yılında, Dünya Sağlık Örgütünün tütün ve tütün mamullerine, ekim alanlarına daraltma getirme tavsiyesinde bulunduğunu görüyoruz. 1986 yılında henüz göreve yeni başlamış olan ANAVATAN Partisi İktidarı Dünya Sağlık Örgütünün bu uyarısına çok küçük adımlarla… Çünkü bütün dünyada tütün ve tütün mamullerinin zararları sebebiyle, kalp rahatsızlıkları, beyin damarındaki tıkanıklıklar, ayaklarda, ekstremitelerde “reyno fenomeni” dediğimiz damar tıkanıklıkları sebebiyle ölümlerin sayısı yaklaşık 7 milyon kadardır.

1986’da ilk defa hükûmet gündemine gelmiş, ekim alanları daraltılmış ya da vatandaşımız bu noktada bilinçlendirilmeye çalışılmış, ülkemizin bazı tütün ekim alanlarında bu uyarılar nazarıitibara alınmış. Örneğin Manisa bu uyarılara dikkat kesilmiş, tütün ekim alanlarını daraltmak suretiyle çekirdeksiz üzüm ve salçalık domates ekimlerine ağırlık vermiş, susuz alanları, kurak alanları sulama faaliyetlerine girişmiş ve o günkü hükûmetten yeterli yatırımı almak suretiyle kurak alanları sulu alanlara tahvil etmiş. Bugün Türkiye’de salçalık domates deyince aklımıza Manisa geliyor, ihracata yönelik çekirdeksiz kuru üzüm deyince aklımıza yine Manisa geliyor.

İkinci hamle olarak, 1996 yılında, Refahyol döneminde, yine Dünya Sağlık Örgütünün bütün ülkelere yaptığı tavsiye neticesinde -Tütün Yasası’yla ilgili- alanların daraltılması ve sigaranın kapalı alanlarda, özellikle yolcu otobüslerinde yasaklanmasına dair yasa çıkarılmış. Türkiye ikinci bir merhaleye daha girmiş. Bazı illerimizde, yine bunların başında Aydın ilimizi görüyoruz, Kütahya ilimizi görüyoruz, Gediz Ovası’nda, Menderes Ovası’nda, Söke Ovası’nda tütün ekim alanlarını daraltmak suretiyle ihracata yönelik pamuk, incir ve narenciye ekim alanlarının genişletildiğini görüyoruz. Ne zaman Dünya Sağlık Örgütünün ülkelere tavsiye ettiği kararlar hükûmetler tarafından ciddiye alınmak suretiyle vatandaşın sağlığı, vatandaşın emeklerinin heba olmayacak ürünlere yönlendirilmesi gündeme geldiyse, bu paralelde icraat gösteren illerimiz kazançlı çıkmış. Tütün ekiminde Türkiye’de sayılı iller arasında olan Muğla ili, benim de seçim bölgem olan Muğla ilinde maalesef bu iki dönemde de hiçbir şekilde tütün alanlarının daraltılması çalışmaları yapılmamış, ta ki 2005 yılına gelinceye kadar.

AK PARTİ hükûmetleri tütüncünün derdini çok yakinen takip ediyor. Ben tütüncü bir ailenin çocuğu değilim ama tütüncü ailelerin altı kez kırmak, çizmek, depolamak, ekspertize bunun birinci kalite tütün olduğunu anlatabilmek için dil dökmek suretiyle kurak alanlarda kızıyla kızanıyla, çoluğuyla çocuğuyla yapmış olduğu ekimler neticesinde 10 liraya, 12 liraya mal ettiği tütünü 4,5 liraya ekspertize yalvara yakara satmak suretiyle nasıl kazanç elde ettiğini çok yakinen bilen kardeşlerinizden birisiyim. Eğer popülist politikalara devam edeceksek bu milletin çilesini, bu milletin ektiği, diktiği bitkilerden kazanç elde edemeden nasıl fakirleştiğini görerek politikamızı devam ettirelim ama 2005 yılında Muğla’da da gerek Tekel Tütün İşletmelerinin bölgeye intikal ettirilmesiyle gerek ekim alanlarının daraltılması suretiyle, evet, Muğla’da da radikal kararlar aldık. Çoğu arkadaşımız bunun siyasi olarak rantını elde etmeye de çalıştı ancak gururla söyleyebilirim ki vatandaşımız kendisine uzatılan yardım elinin hayırlı mı, hayırsız mı olduğunun farkında. AK PARTİ Hükûmeti hiçbir zaman, tütün alanlarının daraltılması karşısında vatandaşımızın ekmeğiyle oynamadı. Ya ne yaptı? Kıraç alanların sulanması için barajların temelini attı. Önceki dönemde atılmış olan, 2020’de bitirilmesi düşünülen Dalaman Akköprü gibi, Akgedik gibi, Geyikli barajları gibi barajların ödeneğini artırmak suretiyle beş yıl, altı yıl, on yıl daha erken bitirilmesini, çiftçinin alanlarının, arazilerinin sulanmasını temin etti.

Yine, DSİ Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı, yaptığı master planlarla, bölgede bir gram suyun, yer altı suyunun ya da yer üstüne çıkmış olan suyun değerlendirilmesi amacıyla yeni projeleri de Yüksek Planlama Kuruluna, Devlet Planlama Kuruluna intikal ettirdi. Bunların en bariz örneği, 60 bin dönüm arazinin sulanması babında, yirmi sene önce projesi yapılmış olan, Yaşyer Ovası’nı, Bafa Ovası’nı ve 60 bin dönüm araziyi sulayacak olan Derince Barajı’nın Çevre ve Orman Bakanlığımız tarafından 2009 yılında ihale çalışmalarının başlatılmasıdır.

Gelin, tütün ekimi yapan Milas Ovası’ndaki milletimize sorun: Tütüne mi devam etseniz daha iyi, yoksa Derince Barajı’nın 60 bin dönüm araziyi sulaması suretiyle mısır, nar, narenciye, hayvancılık yem ürünleri gibi yem bitkilerinin ekilmesi mi daha avantajlı? Milletimiz, kimin popülist politika yaptığını, kimin toprakları değerlendirerek milletin önünü açtığını, milletin makûs talihini yenme noktasında atılım yaptığını gayet güzel görüyor ve biliyor. Burada, elbette, özelleştirme neticesinde işini kaybeden ama bu arada kendisini özelleştirme mağduru olarak takdim eden 10-12 bin civarında vatandaşımız, arkadaşımız, Tekel çalışanımız var. Eğer olayı vatandaşımızın sağlığı bakımından, ülkemizin kalkınması açısından ele alırsak, bu 12 bin kişilik komplikasyonu çok rahatlıkla bu milletimiz tolere eder, edebilir, etmiştir de. Ama biz eğer bunlara kıdem tazminatlarını ödememişsek o zaman devlet olarak zulmetmişiz demektir; tam tersine, 4/C’ye geçenlere kıdem tazminatları bihakkın ödendi.

Yine, bu arkadaşlarımız, asla kapının önüne bırakılmadı. Bu arkadaşlarımızın arzu edenleri kıdem tazminatıyla emekliye ayrıldı, arzu edenleri 4/C kadrosunda havuzda toplanmak suretiyle yeni iş alanlarına gönderildi. Eğer biz korkak siyaset yaparsak, eğer biz ülkemizin hayvancılıkta, yem bitkilerinde, meyvede, sebzede bu milletin önünü açmazsak, daha on yıllar boyunca seher vaktinde tütün kırmakla, maliyetinin yarı fiyatına satmak suretiyle bu milletimizin makûs talihini devam ettirmeye gayret etmiş oluruz ki bu da Türkiye Büyük Millet Meclisine ve onun onurlu, haysiyetli milletvekillerine yakışmaz.

Ben bu duygularla, ümit ediyorum ki milletimize, tütün ekincimize, tütün çiftçimize yeni açmış olduğumuz ufukları bu milletimiz anlar, anlamaya da devam edecektir ve tütünün sağlığımıza verdiği zararları yakinen bilen milletimiz sigarayı da, tütünü de tamamen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hıdır, lütfen tamamlar mısınız.

MEHMET NİL HIDIR (Devamla) – …bırakmak suretiyle, sağlığını en üst düzeyde korumaya devam edecektir.

Bu sebeple, önergenin aleyhinde olduğumu bir kez defa daha ifade ediyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Kılıçdaroğlu.

…Kabul etmeyenler…

Sayın Kılıçdaroğlu, ben karar yeter sayısı anladım, doğrusu…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul ) – O da olur.

BAŞKAN – Sayar mısınız…

AHMET YENİ (Samsun) – Hangisi? Karar versinler.

BAŞKAN – Karar verildi, oylama yaptık arkadaşlar.

Lütfen, sayın milletvekilleri… Başkanlık Divanı biliyor ne yaptığını.

Karar yeter sayısı vardır. Kabul edilmemiştir.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır Sayın Başkan!

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edilmiştir efendim.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – “Kabul edenler” dediniz ve kabul edildi.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Hayır, hayır…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır efendim.. Tutanakları getirtin efendim. “Kabul edenler” diye sordunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, “Kabul edenler” diye sordunuz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – “Kabul edenler… Kabul etmeyenler…”

OKTAY VURAL (İzmir) – “Kabul edenler” diye sordunuz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – “Kabul etmeyenler” diye soruldu.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Kabul edenler” diye sordu.Kabul etmeyenleri sormadı. Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen, “Kabul edenler” diye sordum, siz el kaldırdınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Tutanaklara bakın efendim, siz “Kabul edenler” dediniz, arkadaşlar el kaldırdı. 

BAŞKAN – Hayır efendim… Lütfen… Biz burada ne yaptığımızı…

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, tutanakta var canım!

SUAT KILIÇ (Samsun) – “Kabul edenler” dedi…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Kabul edilmiştir.” Nereden kabul edilmiştir? “Kabul edenler” dedi, kaldırdınız…

SUAT KILIÇ (Samsun) – “Kabul etmeyenler” diye de…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır… Tutanaklara bakın…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Kabul edenler” dendi…

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buradaki tartışılan nedir; anlamadım. Çünkü “Kabul edenler” diye sordum, siz el kaldırdınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – “Kabul etmeyenler“ diye soruldu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, hayır, biz kaldırmadık.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Vural, bir saniye…Sayın Kılıçdaroğlu’na soruyoruz, bir cevap versin. Lütfen, sordum, cevap versin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan “Kabul edenler” dediniz, arkadaşlar el kaldırdılar. “Kabul etmeyenler” diye sormadınız.

BAŞKAN – Hayır. Şimdiye kadar, bu uygulamanın haricinde bir şey mi yapıldı? “Kabul edenler” denildiğinde siz el kaldırdınız. “Kabul etmeyenler” denildiğinde…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Kabul edilmiştir” diyoruz…

SUAT KILIÇ (Samsun) – “Kabul edenler” dedi, sonra “Kabul etmeyenler” dedi. Olur mu öyle şey!

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul ettiler, onu diyorum.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Hayır, hayır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öneri kabul edilmiştir..

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Tutanaklara bakalım.

BAŞKAN – Tutanakları incelemek için beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Biraz önce oylamaya ilişkin olarak yapılan itiraz nedeniyle tutanakları getirttim. Tutanaklarda:

“Başkan – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyoruz.

Başkan – Arayacağım Sayın Kılıçdaroğlu.

…Kabul etmeyenler…

Sayın Kılıçdaroğlu, ben karar yeter sayısı anladım, doğrusu…

Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) – O da olur.

Başkan – Sayar mısınız…

Ahmet Yeni (Samsun) – Hangisi?

Başkan – Karar verildi, oylama yaptık arkadaşlar.

Lütfen, sayın milletvekilleri… Başkanlık Divanı biliyor ne yaptığını.

Karar yeter sayısı vardır. Kabul edilmemiştir.”

Tutanaklar bu şekilde.

Böylelikle Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

3.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Danışma Kurulu 08.12.2009 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                Suat Kılıç

                                                                                                                 Samsun

                                                                                              AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

08.12.2009 tarihinde (bugün) dağıtılan ve Gelen Kağıtlar Listesinde yayımlanan 444 ve 445 sıra sayılı kanun tasarılarının 48 saat geçmeden Gündemin sekizinci kısmının 3 ve 5 inci sıralarına alınması, 07.12.2009 tarihinde dağıtılan ve Gelen Kâğıtlar Listesinde yayımlanan 397 ve 397’ye 1 inci Ek sıra sayılı kanun tasarısının da 48 saat geçmeden Gündemin sekizinci kısmının 4 üncü sırasına alınması, diğer işlerin sırasının da buna göre teselsül ettirilmesi.

Genel Kurulun; 08.12.2009 Salı günkü birleşimde 444 sıra sayılı kanun tasarısının, 10.12.2009 Perşembe günkü birleşimde ise 445 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların devam edilmesi, 445 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin Perşembe günkü birleşimde tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun 11.12.2009 Cuma günü saat 14.00’te toplanması, bu birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi ve 445 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi.

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Suat Kılıç, Samsun Milletvekili.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi grup önerileri görüşüldü, oylandı. Haftalık çalışma programımızı belirlemek üzere AK PARTİ grup önerisi görüşülecek ve nihayet, bu öneri doğrultusunda, kabul edilmesi hâlinde, Genel Kurulun iradesine bağlı olarak haftalık çalışma programımızı şekillendirmiş olacağız.

Bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda üç önemli kanun tasarısını görüşmek ve yasalaştırmak istiyoruz. Bunlardan bir tanesi konut edindirme yardımlarına ilişkin aksaklıkları ortadan kaldırmayı amaçlayan konut edindirme yardımına ilişkin kanun tasarısıdır.

Bilindiği gibi, AK PARTİ Hükûmeti, yılların kangren sorunu olan Konut Edindirme Fonu’nda toplanan paraları hak sahiplerine devretmek üzere, bu önemli problemi ortadan kaldırmak üzere çok tarihî bir adım attı. Yıllarca bu paraların nerede olduğu, hangi hesaplarda toplandığı, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığı maalesef bilinemedi. Hesapların toplandığı, yardımların biriktirildiği banka hesaplarındaki gerçeklere ulaşmak bile, maalesef, birkaç yıllık bir zaman diliminde gayretli, kuvvetli çalışmalar yapmayı gerektirdi. Yani, geriye dönük olarak bakıldığında, devlet tarafından toplanan, biriktirilen ama nerede, ne şekilde fonlandığı belli olmayan bir kaynağın hak sahiplerine devri nihayet çözüm aşamasına kadar gelebildi.

Bugüne kadar yaklaşık 2 milyar liralık bir kaynak hak sahiplerine aktarıldı ancak uygulamadan kaynaklanan birtakım eksikliklerin giderilmesi, yasal düzenleme ihtiyaçlarıyla birlikte, geri kalan hak sahiplerinin geri kalan haklarına kavuşmaları noktasında aciliyet arz eden bir düzenlemedir ve 2010 yılı mali bütçe kanunundan önce çıkmasında gereklilik görülmüştür. Dolayısıyla, bu çerçevede, bugünkü çalışmalarımızı KEY Kanun Tasarısı’nı görüşmek şeklinde başlayıp neticelendirmek istiyoruz.

Diğer iki kanun tasarısı, bu haftanın gündemine almak istediğimiz: Biri İmar Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören kanun tasarısı. Burada yine müteahhitlerin yapı işlerindeki kusurlarına ilişkin sorumluluğu şantiye şefleriyle fennî mesullerle paylaşmasına yönelik düzenlemeleri içeren bir kanun tasarısı var. Mahkemelere intikal eden değişik konularda, hukuki ihtilaflarda, muhatabı bulunamayan işlerde çok önemli hukuk sorunlarını çözüme kavuşturmayı amaçlayan bir kanun tasarısı olarak şekillenmiştir İmar Kanunu Tasarısı’ndaki değişiklikler.

Diğer bir aynı kalem altında konu: Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde inşaatın yüklenicisi olan müteahhidin borçlarından kaynaklanan mağduriyetler arsa sahiplerinin hak kullanımı noktasında çok ciddi yasal engeller çıkmasına maalesef zemin hazırlar durumdaydı. Yine bu kapsam içerisinde bütün bu sorunların, tespit edilen, belirlenen hukuki ihtilaflara ilişkin boyutu da olan sorunların yapılacak düzenleme ile çözüme kavuşturulması hedeflenmektedir.

Yine, bu haftanın gündeminde görüşüp yasalaştırmayı düşündüğümüz bir diğer tasarı Çek Kanunu’na ilişkin düzenlemeler içeren tasarıdır. Bilindiği üzere ödenmeyen çeklerle ilgili olarak hapis cezası yaptırımı mevzubahis olmuştur. Çek evrakının Türkiye’deki kullanımından kaynaklanan birtakım problemler “çek” kavramını kuvvetlendirmek şeklinde geçmiş dönemde ortaya çıkmıştır, tezahür etmiştir. Ancak hapis cezaları farklı birtakım sıkıntıları beraberinde getirdiği için bütün bu süreçler yeni baştan yapılandırılma cihetine gidilmektedir. Buradaki temel gaye şudur: Borçlu olan borcunu ödeyebilecek imkânlara kavuşsun, hapis cezası son noktada gündeme gelen bir faktör olarak değerlendirilsin. Diğer taraftan bu düzenleme yapılırken alacaklının hukuku da göz ardı edilmesin. Yani kantarın iki tarafını da gözeten, terazinin iki kefesini de dengelemeyi amaçlayan bir yaklaşım burada söz konusudur. Doğrusunu isterseniz Çek Kanunu’nda ideal bir düzenlemeye bu anlamda mağduriyet olarak nitelendirilen sorunları ortadan kaldırmak üzere ideal bir düzenlemeye ulaşabilmek ne yazık ki tam manasıyla mümkün değildir çünkü yaşanan sorunlar bağlamında hadisenin iki tarafı vardır. Bir tarafta çek evrakını düzenleyen ama değişik nedenlerle borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımız, sektörel kesimler, imza sahipleri vardır. Diğer tarafta çek evrakına ve bu evrakın hapis cezasıyla kuvvetlendirilmiş garantilerine güvenerek kabul ettiği evraktan dolayı alacağını tahsil edemeyen, tahsil edemediği alacaktan dolayı da piyasa koşulları içerisinde zor durumda kalan vatandaşlarımızın içinde bulundukları koşullar vardır.

Dolayısıyla yapılan düzenleme sorunları önemli ölçüde çözüme kavuştursa da elbette ki muhalefet sözcülerinin her şart altında bu konu üzerinde söyleyecek sözleri mutlaka vardır ama belirttiğim gibi, bu konu üzerinde konuşurken terazinin iki kefesinin varlığı göz ardı edilmemelidir. Ne alacaklı lehine borçlunun hukukundan ne borçlu lehine alacaklının hukukundan taviz verilebilmesi mümkün değildir. Adalet Komisyonunda görüşülen tasarı, büyük ölçüde bu dengeyi sağlama kaygılarına göre şekillenmiştir.

Temennimiz, değerli milletvekilleri, salı, çarşamba ve perşembe günü yapılacak çalışmalarla, bugün KEY’le başlamak, yarın İmar Kanunu’yla devam etmek, hemen akabinde Çek Kanunu Tasarısı’nı getirmek ve perşembe günü bitimine kadar bu görüşmeleri sürdürebilmektir. Eğer perşembe günü değişik nedenlerle Çek Kanunu Tasarısı’nı tamamlayamayacak olursak, milletvekillerimizin cuma günü de Ankara’da bir gün daha fazla yasa mesaisi yapmalarını sağlamak suretiyle cuma günü Çek Kanunu Tasarısı’nın bitmesini sağlayabilmektir. Burada “Cuma olmaz da pazartesi, salıya kalmaz mı?” gibi bir soru akla gelebilir.

Değerli arkadaşlar, 2010 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. 14 Aralık-26 Aralık tarihleri, bütçe kanunu tasarısının Genel Kurulda görüşüleceği takvimi işaret ediyor. Dolayısıyla bu üç tasarıyı bu hafta en geç cuma günü çalışmaların bitimine kadar tamamlamak cihetinde bir kararlılık ortaya koymak durumundayız.

Malumunuz olduğu üzere, bayram öncesi Çek Kanunu’yla ilgili düzenlemenin yetişmesi arzu edildi ancak birden fazla bakanlığı alakadar etmesi dolayısıyla bu arada bu düzenleme maalesef Hükûmet tasarısı olarak şekillendirilip Komisyona intikal ettirilemedi. Nihayet bu tasarı ancak Komisyona geldi, Genel Kurulumuzun gündemine indirilebildi ve arzu ediyoruz ki araya iki haftalık bütçe maratonu ve yılbaşı tatili girmeden önce Çek Kanunu’yla ilgili düzenlemeyi yetiştirebilelim.

Tekrar toparlıyorum: Üç kanun tasarısı gündemimizde var. Cuma gününe kalmamak bizim de arzumuzdur. Eğer olabilirse, belli noktalarda zaman efektif kullanılabilirse, perşembe günü kanun tasarısının görüşmeleri bitinceye kadar devam edip, görüşmeleri tamamlayıp tasarıyı yasalaştırmak bizim de temel hedefimizdir. Gayemiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimli çalışabilmesini bu noktada temin edebilmektir; milletimiz tarafından aciliyeti olan ve hızla, sabırsızlıkla beklenen tasarıları burada yasalaştırabilmektir. Bütçe maratonu öncesinde uzun mesailer harcamayı gerektiren grup önerileri elbette ki bir miktar bizleri tedirgin edebilir. Ancak, andığım nedenlerle bütçe kanunu görüşmelerine başlamadan önce bu üç tasarıyı kanunlaştırmanın gereği vardır. Bu noktada, 23.00’ten sonraki saatlerde de mesai yapmak durumunda kalacak olan milletvekili arkadaşlarımızın anlayışına sığınıyoruz.

Grup önerimizin kabulüyle birlikte Meclis çalışmalarının bu hafta üç tasarının yasalaşmasıyla milletimiz için hayırlı, güzel, verimli yasalar ortaya çıkarmasını temenni ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Tabii bu grup önerisinden önce, Cumhuriyet Halk Partisiyle MHP Grubunun önerileri vardı. Bu önerilerde, Tekel tütün depolarında çalışan işçiler mağdur ediliyor, bu insanların mağdur edilmemeleri, yıllarca emek vererek, üreterek, bu ülkenin ekonomisine verdikleri bu emeklerle büyüyen bu ekonomiyi bir yandan buraları özelleştirerek bu insanları sokağa atmamak gerektiği vurgulanıyor. Ama, AKP adına konuşan arkadaşlarımız sanki kendi memleketlerinde bunlar işçi tanımıyorlar diye “Ne olacak yahu! 12 bin tane işçi… At dışarıya, gitsin. At kapıya, gitsin. Ne olacak 12 bin işçi olmasa!” diyor. Yahu! Haksız yere 1 işçinin görevine son vermek en büyük zulümdür, en büyük insafsızlıktır, en büyük gaddarlıktır; değil 11 bin kişi, 12 bin kişi!

Şimdi, yıllarca bunlar bu memleketin ekonomisine katkıda bulunmuşlar, üretiyorlar. Ondan sonra sen gelmişsin birtakım holdinglere, patronlara, kendi yandaşlarına devletin malını peşkeş çektirmek için bunların görevine son veriyorsun. Devlet tabii ki buna para ödeyecek. Tayyip Erdoğan’a diyorlar ki: “Bizim işimizi hallet.” “Yahu bedavadan para alıyorsunuz.” diyorsunuz. Peki, Tayyip Bey, nereden bunlar bedavadan para alıyorlar? Sen iş verdin mi bunlara da bu insanlar yapmadılar, bedavadan para aldı!

Yani, Türkiye Cumhuriyeti devletinde değil, hiçbir ülkede bir devleti yöneten bir kişi bu kadar mantıksız, akılsız, bir emekçiye hitap edemez: “Efendim, çalışmıyorsunuz.” diyor. Sen çalıştır işte! Çalıştır da adam emeğinin karşılığını alsın. At dışarıya, kolundan tut… At dışarıya, ondan sonra da adamın, emeğin hakkını verme!

Arkadaşlar, bu özelleştirmeyi yıllarca… Cumhuriyet kurulduğu zaman devletin bir iğne yapacak fabrikası yoktu, bir bez yapacak şeyi yoktu. İşte, bu KİT’ler kanalıyla bunlar yapıldı, Telekomlar, o büyük kurumlar ama siz geldiniz ne ettiniz? Sanki özelleştirmek büyük bir güzellikmiş de, sanki Türkiye için büyük bir hayır işiymiş de bu özelleştirmeyi bu kadar övüyorsunuz. Özelleştirince ne oluyor? İşte, neoconcularla birleşiyorsunuz Türkiye'nin ekonomisini öldürüyorsunuz. Bunda övünecek bir şey yok ki! Onun için tabii sizin felsefenizde, sizin inancınızda işçiye, emeğe, alın terine pek değer olmadığı için, siz nasılsa bedava para kazanan zihniyetle iş birliği yapan bir kitlesiniz. Dolayısıyla, sizin düşüneceğiniz o emekçi insan değil, o tabii, emekçinin birikimiyle kazanılan değerlerin bedava sizin yandaşlarınıza kanalize edilmesidir. Sizin üzerinde durduğunuz konu bu.

Şimdi, AKP grup önerisinde getirilen KEY ödemeleri, konut edinme yardımları… Evet biz de bunu istiyoruz ama siz daha geçenlerde bunu getirdiniz, altından çıkamıyorsunuz. Yani doğru dürüst bir kanun düzenlemesini getirmiyorsunuz, böyle enine boyuna tartışılmadan getiriyorsunuz -uygulamada o kadar büyük haksızlıklar oluyor ki- arkasından hemen bu kanun tasarısını yeni bir kanun tasarısıyla takviye etmek istiyorsunuz. İşte, bunlar burada enine boyuna müzakere edilseydi bu duruma gelmezdi.

Tabii, en önemlisi, bu arada çok büyük bir soygun aracı olan İmar Kanunu var. Yani KEY, çek önemli de ama bunların arasına sıkıştırdığınız o İmar Kanunu var. O İmar Kanunu’nu daha dağıtmamışsızın bize, milletvekilleri olarak bilmiyoruz. En büyük yolsuzluk ve soygun nerede var? İmarda var. Bu imarın bugün en büyük etkisini verdiğiniz TOKİ’dir. TOKİ’de şimdi, vurulan vurgunlar dünya tarihinde görülmemiştir; değil Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, dünya tarihinde görülmemiştir. Daha geçen hafta işte, Cemil Çiçek’in damadına 1 trilyon 800 milyar liralık iş veriliyor TOKİ tarafından, o da getiriyor bunu 300 milyar liraya bir başkasına veriyor ve bir anda 1 trilyon 500 milyar lirayı alıp cebine koyuyor! Böyle bir şey olur mu? Daha bunu incelesek var ya… Bu daha bir diş kovuğunu doldurmayacak küçük bir iş; bunun binlerce, on binlerce katı kadar suistimaller var.

Şimdi, Türkiye'nin en güzel arazilerini, en güzel yeşil alanlarını, devletin en büyük ihalelerini getirip TOKİ’ye veriyorsunuz. TOKİ’de denetim yok, eskiden Sayıştay denetimi vardı, onu kaldırdınız. Peki, burada yapılan işler usule uygun mudur, değil midir; burada soygun var mıdır, yok mudur nasıl tespit edeceksiniz?

AHMET YENİ (Samsun) – KİT Komisyonu denetliyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, KİT Komisyonu kendisini denetlemiyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Biz denetliyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) – KİT Komisyonundakiler, evvela… Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun gelen sağlıklı raporları var mı? Abdullah Gül’e bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu memlekette bu kadar suistimaller var da doğru dürüst denetliyor mu? Yalnız sivil toplum örgütleri eğer sizin iktidarınıza karşıysa hemen onların başına salıyor, “Git onları denetle.”

AHMET YENİ (Samsun) – Bütün partilerden üye var orada.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bakın, değerli milletvekilleri, bu TOKİ’de dönen oyunları bir bilmemiz lazım. Şimdi, getirdiğiniz bu İmar Kanunu’yla kime ne avantajlar sağladığınız burada enine boyuna tartışılmadan, burada devletin en kıymetli arazilerinin yok pahasına birtakım yandaşlara verildiği burada araştırılmadan… Bunlar, denetim de olmadığı için, işte, devletin bütün kaynakları yandaşlara gidiyor.

İşte, diyorum, bakın, şu Eskişehir Yolu’nda eskiden kaç tane gökdelen vardı? Şimdi, o gökdelenleri yapanlar… İşte, size, İktidarınız döneminde dönen fırıldaklarla, elde edilen yolsuzluklarla, haksız olarak kazanılan paralarla dikilen o gökdelenlerdir. Bunları araştıralım.

Niye bunları vergi incelemesine tabi tutmuyorsunuz? Niye Tayyip Erdoğan vergi idaresinin özerkleşmesini istemiyor? Çünkü eğer bir memlekette vergi idaresi özerkleşirse, o zaman siyasi iktidara rant sağlayanların boğazına yapışacak, onlardan vergi alacak. Ama şimdi ne yapıyorsunuz? Doğru dürüst bir vergi incelemesini yapmıyorsunuz. Niye? Ee, çünkü Bakanlığın emrinde!

Siz, gidiyorsunuz, Citibank’ın 3,5 milyar dolarlık vergisini bir anda Merkezî Uzlaşma Komisyonunda siliyorsunuz, ondan sonra da size karşı siyasi bir mücadele veren insanların başına da vergi elemanlarını salıyorsunuz, onların canını alıyorsunuz. Onun için, yani Türkiye sizin İktidarınızda bir korku ülkesi hâline geldi.

İşte, daha -ben konuşmamın başında tabii söylemeyi unuttum- dün 7 tane canımızı, kardeşimizi şehit ettik. Bu, bizim canımızın, ruhumuzun, can damarımızın kesilmesi kadar bize acı veriyor. Ülkeyi yönetemez durumdasınız.

Size tavsiyem şu: Bu memleketi yönetemez durumdasınız, sokaklar yaşanmaz hâle geldi; lütfen şu iktidarı bırakın gidin. Çünkü eğer bir memleketi yöneten insanlar o memleketi yönetmiyorlarsa, biraz da sorumluluk taşıyorlarsa bırakıp gitmesi lazım. “Ben beceremiyorum arkadaşlar yahu!” Yani, bu neye benziyor? Bir uzman doktor, karşısına gelen bir ameliyatı beceremiyor. Buna düşen şerefli ve haysiyetli şey nedir? “Ben bu ameliyatı beceremiyorum…”

Bir devleti yönetemez duruma geldiniz. Sokaklar gezilmez hâle geliyor. İnsanların can güvenlikleri kalmamış. Bu neden dolayı geliyor? Sizin başarısız ve basiretsiz yönetiminiz sayesinde gelmiş. Yani, çıkıp da basını karşınıza alıyorsunuz…

Akşam Tayyip Erdoğan Amerika’da basın toplantısı yapıyor, bütün televizyonlar saatlerce onun basın toplantısını veriyor. Bu nerede görülmüş? Söylediği de bir ceviz kabuğunu dolduran bir şey yok. Ama saatlerce bizim bütün basın organları, televizyonlar onu veriyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanını dinliyorlar.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hangi ülkede böyle bir şey olur? Hangi ülkede böyle bir şey olur? Ondan sonra da şimdi, burada, maalesef…

Türkiye’yi ekonomisiyle batırdınız; güvenliğiyle batırdınız, insan haklarıyla batırdınız, maliyesiyle batırdınız; ülkeyi yönetemez hâle getirdiniz. Tarikatçılara ve cemaatçilere teslim oldunuz. Yani, bir savcı çıkıyor Erzincan’da bir soruşturma açıyor. Vay efendim, size dokundu diye savcının canına okuyorsunuz. Böyle bir şey olur mu yahu? Savcıyı görevinden alıyorsunuz, hemen soruşturma açıyorsunuz. Herkesin telefonunu dinliyorsunuz. Niye? Korkunuz ne yani? Neden korkuyorsunuz? Demek ki, arkanızda çok kirli çamaşırlar var. Demek ki, kirli çamaşırlarınızın meydana çıkmasından korkuyorsunuz. Alnı açık olan insanların çıkıp da toplum içinde alnı açık gezmeleri en istenebilir bir davranış. Ama, siz ne yaptınız? Her yönüyle ülkeyi çökerttiniz.

Bakın, İstanbul Belediyesinde yeşil alan bırakmadınız yahu, yeşil alan! Sizin zamanınızda yapılan imar yolsuzluklarının hesabını veremiyorsunuz ki. İşte sizinkiler diyor ki: “Geldikleri zaman 5 bin tane imar değişikliğini yaptılar ve 250 milyar dolar suiistimal oldu, rant oldu.” Bunlar bizim söylediğimiz değil sizin, orada belediye başkanlığı yapan kişilerin söylemleridir. Onun için, gerçekten, hakikaten biraz sorumluluk duygusunu Türkiye’ye karşı duyuyorsanız bence, şu iktidarı bırakın, kısa bir zamanda erken seçime gidin, bu millete deyin ki: “Biz bu memleketi yönetecek durumda değiliz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, ekonomiyi aldığınız getirdiğiniz nokta: 600 milyar dolar iç ve dış borç getirdiniz. Nereye gitti bu paralar? Bu kadar devletin mallarını sattınız, hazinenin en kıymetli varlıklarını üzerinize geçirdiniz, yandaşlarınızın üzerine geçirdiniz. Tayyip Bey daha dün, 94’te Belediye Başkanı olmadan önce bir gecekonduda oturuyordu, bugün dünyanın sayılı zenginleri arasına geldi. Bu paralar nereden geldi arkadaşlar? Herkes hesabını vermek zorunda. Yani işçinin 100 lirası da 200 lirası da… Emekliye 100 lira verirken efendim övünüyorsunuz da, iyi ama 10 bin tane tütün işçisini sokağa atıyorsunuz da oraya verdiğiniz 30 milyon lirayı burada şey koyuyorsunuz ama katrilyonlar seviyesindeki servetlerin nereden karşılandığının hesabını vermiyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? Uganda gibi devletlerde bile bu kadar sorumsuzluk yapılamaz, bu kadar milletin gözünden kaçılamaz.

Onun için, maalesef, gördüğümüz kadarıyla Türkiye’yi yaşanmaz bir hâle getirdiniz. Bu İktidarınız devam ettiği zaman daha da bu yaşanamaz hâl devam edecektir. Benim size tavsiyem, en kısa zamanda şu iktidarı bırakın. Hiç olmazsa yeni bir seçime gidelim. Doğru dürüst bir hükûmet gelsin de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) – Yine biz geliriz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kacır.

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – İç Tüzük 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Konuşmacının sözleriyle ilgili.

BAŞKAN – Ne diye Sayın Kacır?

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – TOKİ’nin denetlenmediği şeklindeki sözler yanlıştır efendim. Bu durumda KİT Komisyonu Başkanı olarak halkımızı doğru bilgilendirmek…

BAŞKAN – Sayın Kacır, sesinizi yükseltir misiniz, anlaşılmıyor.

Ne için istiyorsunuz?

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – KİT Komisyonunun görevini yapmadığı, TOKİ’nin denetlenmediği şeklinde Konuşmacının ifadeleri var. Toplumun doğru bilgilendirilmesi amacıyla kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – KİT Komisyonu Başkanı sıfatıyla istiyorsunuz.

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kacır, iki dakika söz veriyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, TOKİ’yi denetleyen Başbakanlık Yüksek Denetleme Komisyonunun da lağvedildiğini, dağıtıldığını belirtmek isterim.

Sayın Başkandan sonra ben de söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yerinizden, yerinizden…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – 60’a göre söz isteyip de… Sayın Başkan, 60’a göre söz istedi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, neye göre söz verdiniz?

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, 60’a göre söz istedi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, neye göre söz verdiniz? (AK PARTİ sıralarından “69’a göre” sesleri)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – “60’a göre.” dedi. “60’a göre.” dedi Sayın Başkan.

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – Efendim, 69’a göre olabilir…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – “60’a göre, yerimden söz istiyorum.” dedi.

OKTAY VURAL (İzmir) – 60’a göre söz istedi.

BAŞKAN – Sayın Vural, ne için söz verdiğimi açıklıyorum. Biraz sabrederseniz öğrenirsiniz. Burada ne için söz verdiğimi açıklıyordum. Lütfen, oturur musunuz.

İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre, Komisyon Başkanı olmanız sebebiyle sataşma nedeniyle…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, talep sahibi 60’a göre söz istiyor. Siz talep sahibi adına irade…

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – 69’a göre istedim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili ve KİT Komisyonu Başkanı Ünal Kacır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında Başkanı olduğu KİT Komisyonuna sataşması nedeniyle konuşması

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çok kısa bir açıklamada bulunacağım, o kadar telaş etmeye gerek yok.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Telaş eden sizsiniz!

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (Devamla) – Şimdi, az önce burada konuşma yapan Sayın Konuşmacı, “TOKİ’nin denetlenmediği, KİT Komisyonunun görevini yapmadığı.” şeklinde algılanabilecek bir şekilde söylediği için, bir açıklama yapmak lüzumunu hissettim.

Bildiğiniz gibi KİT Komisyonu, 22’si iktidar partisi olan AK PARTİ’den, 13 tanesi de muhalefet partilerinden oluşan bir komisyondur. Alt komisyonlarda da aynı şekilde, bu oranı yansıtacak şekilde alt komisyonlarımız da vardır. KİT alt komisyonlarımız da, KİT Komisyonumuz da TOKİ’nin bütün denetimlerini, zamanında, süresi içerisinde yapmaktadır. KİT Komisyonu bu denetimlerini yaparken Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun raporları üzerinden yaptığı gibi, çeşitli duyumlarla önüne gelen bilgiler çerçevesinde de denetlemelerini yapmaktadır, denetlemeler sürmektedir. Sanki hiç denetlenmiyormuş gibi, “Denetlense neler çıkar.” gibi sözler, doğru sözler değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tarafsız denetlenmiyor…

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (Devamla) – Halkı yanıltmak doğru bir şey değil.

Halkın doğru bilgilenmesi amacıyla bu açıklamayı yapma lüzumunu hissettim.

Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kacır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, TOKİ’nin sağlıklı denetlenmediği konusunda bir açıklama yapmak isterim efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, siz İç Tüzük’ü bilen bir grup başkan vekilisiniz...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ama, Sayın Başkan…

BAŞKAN – …gayet de iyi bildiğiniz kanaatindeyim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – O zaman, usulünüz hakkında söz talebi doğar.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç burada bir konuşma yaptı ve konuşurken “Komisyonun görevini yapmadığı” şeklinde, Komisyon Başkanının da huzurunda bir sataşmada bulunduğu iddiasıyla söz istedi Sayın Kacır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, TOKİ’nin yeterince, sağlıklı denetlenmediği ifade edildi. TOKİ’nin denetlemesini yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonu değil, denetimini yapan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruludur; onların da burada temsilcisi yoktur.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, böyle bir usul yok ama buyurun iki dakika da sizi dinleyelim.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul Milletvekili Ünal Kacır’ın belirttiği gibi TOKİ’yi KİT Komisyonunun değil Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetlediğine ilişkin açıklaması

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki dakika konuşmayacağım. Sadece şunu söylemek istiyorum: Ünal Bey, siz komisyonda başkansınız, uzun yıllar bürokraside çalıştınız. Ama bana şunu söyler misiniz: TOKİ’yi bir kuruluş denetliyor, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu. Raporları da çıkıyor ortaya. Fakat daha sonra bu raporlar… TOKİ’yi eleştirdiği için raporu düzenleyen Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun pek çok denetçisi TOKİ’nin denetiminden alınıyor, onlar başka komisyonlarda görevlendiriliyor. Sizin dikkatinize bunu sunmak isterim. İsterseniz ben size -TOKİ’nin siz o dönem başkanı değildiniz- hem isterseniz o görevden alınan denetçilerin listesini, arzu ederseniz hangi konularda denetim yapıldığını ve belli çevrelere nasıl büyük olanakların, çıkarların sağlandığını da yine o raporlardan, yine Başbakanlık Yüksek Denetlemeden isterseniz size takdim edebilirler.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, lütfen…

BAŞKAN – Sayın Kacır…

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkanım, ama yanlış bilgiler efendim, öyle bir şey yok.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yanlış değil efendim, ben size vereceğim.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi lehine söz isteyen İkram Dinçer.

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkanım, yani yanlış bilgiler...

BAŞKAN – Lütfen Sayın Kacır, tamamlandı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yanlış değil efendim, yanlış değil.

KİT KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bu bilgiler yanlış bilgiler. Olur mu öyle şey!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – İsterseniz Başbakanlık Teftiş Kuruluna sorun.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, ben de Komisyon üyesiyim. Ben de bu konuyla ilgili iki dakikalık söz istiyorum.

BAŞKAN – Oturur musunuz Sayın Milletvekilim. Lütfen…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ünal Bey, anlam ifade etmeyen bir açıklama yaptı. Neyin denetlemesini yapıyoruz, hangi şekilde denetleme yapıyoruz onu sergilemek istiyorum. Sayın Başkan…

BAŞKAN – Oturur musunuz Sayın Milletvekilim, lütfen…

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın Dinçer, buyurun Genel Kurula hitap edin lütfen.

İKRAM DİNÇER (Van) – Değerli milletvekilleri, sözlerimin başında dün Tokat’ta hain bir saldırı neticesinde şehit olan askerlerimizi rahmetle anıyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum; yaralı askerlerimize ise Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Yine İstanbul’da İETT otobüsüne molotofkokteyli atılması yüzünden hayatını kaybeden Serap Eser kızımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu hain saldırıları gerçekleştirenleri de lanetle ve nefretle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, benden önce Grup Başkan Vekilimiz Sayın Suat Kılıç, Çek Kanunu, konut edindirme yardımı ödemeleri ve İmar Kanunu’nda bazı değişiklikleri kapsayan kanun tasarılarıyla ilgili grup önerimiz hakkında gerekli açıklamayı huzurunuzda yaptılar. Ben de şahsım adına AK PARTİ grup önerisi lehinde söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, gerek Çek Kanunu gerek KEY ödemeleri ve gerekse İmar Kanunu’ndaki değişiklikler toplumun büyük bir kesimini yakından ilgilendirmektedir. Toplumun orta direği olarak bilinen esnafımız Çek Kanunu’nun çıkması için büyük bir beklenti içerisindedir. Yargı ve diğer kamu kuruluşlarından gelen şikâyetler de bu düzenlemeyi zorunlu kılmaktadır.

Daha önce ödemelerine başlanmış ancak uygulamada karşılaşılan sıkıntıların giderilmesi için Konut Edindirme Yasası ödemelerinin düzenlenmesi büyük bir önem teşkil etmektedir. Bu tasarı ile söz konusu sekiz aylık süre uzatılarak herhangi bir hak kaybının önlenmesi başta olmak üzere diğer aksaklıkların giderilmesi sağlanacaktır.

Aynı şekilde, İmar Kanunu’ndaki değişiklikler ile yetki karmaşasının, farklı hukuki yorum ve değerlendirmelerin önüne geçilecektir.

Değerli milletvekilleri, vatandaşlarımız tarafından umutla beklenen bu yasa tasarılarının bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisimizden geçerek yasalaşması gerekmektedir. Bu yasanın çıkması durumunda esnafımız, işçimiz, memurumuz ve diğer vatandaşlarımızın beklentileri gerçekleşecek, piyasalar da bu hâliyle rahatlayacaktır.

Bu nedenle, belirttiğim kanun tasarılarının bu hafta görüşülmesini ümit ve talep ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın İçli.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, molotofkokteyli saldırısı sonucu yaşamını yitiren Serap kardeşimize ve 7 askerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, AKP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Şüphesiz, AKP grup yöneticileri, gündeme getirmek istedikleri yasaların ne derece önemli olduğunun bilincindeler, biraz evvel de kendileri bu konuda görüşlerini ifade ettiler ancak değerli arkadaşlarım, bu kürsüye çıkan her hatip, biraz evvel benim yaptığım gibi, terör saldırısında şehit olanlarımıza Allah’tan rahmet diledi. Yani Türkiye’nin, sokağın konuştuğu olay terör saldırıları. Bir toplumda huzur ve güven kalmadıysa, can güvenliği yoksa, terör dağdan şehre indiyse, terör mensupları mazlum, kahraman olarak karşılanıyorsa, öyle kabul ediliyorsa ama teröre karşı mücadele vermiş kişiler, yeni bir tanımla, tırnak içerisinde, “terör örgütü mensubu” olarak algılanıyorsa, kentlerimizde otobüslere molotofkokteyli atılmak suretiyle insanlarımız katlediliyorsa o zaman bu ülkede bir sorun var demektir.

Değerli arkadaşlarım, bu sorunun adı da aslında bir güvenlik sorunudur. Peki, bu sorunun sorumlusu kimdir? Hükûmettir, başta Başbakan olmak üzere bakanlardır ve özellikle İçişleri Bakanıdır. Şimdi, neden Hükûmet sorumludur, neden İçişleri Bakanı sorumludur; daha 7 şehidimizin ölüm haberini aldıktan sonra İçişleri Bakanının yaptığı açıklamada aramak lazım.

Sayın İçişleri Bakanı ilk önce adına “Kürt açılımı” denilen, sonra “demokratik açılım” denilen, daha sonra da “millî birlik açılımı” denilen açılımın devam edeceğini ifade etmiş ama kendinde kusur aramadan sorumluluğu ve kusuru muhalefete yüklemiştir.

Değerli arkadaşlarım -dünyanın hiçbir yerinde- bir ülkede eğer huzur ve güven kalmadıysa, terörist saldırılar varsa, insanlar evlerine, işlerine giderken ya da çocuklarını okullara gönderirken kaygı içerisinde yaşıyorsa hiçbir içişleri bakanı böyle pişkin bir açıklamada bulunamaz çünkü o ülkede yaşanan bütün olayın sorumlusu, güvenlik sorununun sorumlusu içişleri bakanıdır.

Şimdi, çok değerli grup başkan vekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekilleri biraz evvel grup önerileri getirdiler. Bence çok önemli grup önerisiydi. Ama aslında bugün önümüzdeki gündemde görüşülmesi gereken konu: Anayasa’mızın 99’uncu maddesi, İç Tüzük’ümüzün 106’ncı maddesi gereğince gensoru görüşülmeliydi. Onun için AKP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Çünkü gensoru bir anayasal müessesedir, Anayasa’mızda tanımlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye yanıyor, televizyonlarda, gazetelerde hep terör konuşuluyor ama biz farklı şeyleri konuşuyoruz ve halkın farklı şeyleri algılamasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu sorunlar nereden meydana geldi? Hiç 2002’ye gidip “2002’de sıfır terörle teslim almıştım.” noktasında değilim, ben çok kısa bir tarihe, dört beş ay öncesine gitmek istiyorum; dört beş ay öncesinde, işte, adına “Kürt açılımı” denilen, “millî birlik açılımı” denilen o süreçten bahsetmek istiyorum. Ne zaman Sayın Başbakanın ağzından böyle bir ifade çıktı, “Çok geç olur, evet; bu yıl sonu çok geç olur, bunu bir an evvel halletmemiz...” sözü çıktı, Türkiye’de birtakım şeyler değişmeye başladı. Sanki bir kader mahkûmuymuş gibi bir havaya bürünen bölücübaşı, İmralı’dan Türkiye Cumhuriyeti devletine -dayatmalarda, projelerde- projeler sundu. Bu projeler halktan saklandı ama PKK terör örgütünün yayınları bölücübaşının ne gibi taleplerde bulunduğunu çok net olarak ifade etti, kimi gazetelerimiz de bunu kamuoyuna net olarak ortaya koydu.

Değerli arkadaşlarım, sadece o mu? Hayır. Kandil’den PKK terör örgütünün sözcüleri, demokratik açılımın, Kürt açılımının nasıl olması gerektiğini bizlere söylediler. Sanki bölücübaşı, bebek katili terör örgütünün başı değilmiş gibi, sanki bir kader mahkûmuymuş gibi, yattığı İmralı’daki cezaevi koşulları televizyonlarımızda yayınlandı, gazetelerimizde yazıldı, çizildi ve açık olarak da Türkiye Cumhuriyeti bu açıklamalardan dolayı bir şekilde tehdit edildi. Bir taraftan “demokratik özerklik” söylemleriyle federal bir yapının Türkiye’de gerçekleşmesi gerektiği, kardeş kavgasının ancak o şekilde durabileceği çok sıklıkla ifade edilmeye başlandı.

Değerli arkadaşlarım, işte, bu süreç, bu dört beş aylık süreç, Sayın Başbakanın ifade ettiği, Sayın İçişleri Bakanının da birçok ziyaretlerle aslında hiçbir şey ifade etmediği o millî birlik, kardeşlik projesinin sonucunda Türkiye’de yaşanmaya başlandı.

Değerli milletvekilleri, demokrasisi gelişmiş ülkelerde “demokratik açılım”, “millî birlik açılımı” söylemleri şunları ifade eder: Daha çok demokrasi demektir, daha çok özgürlük demektir, hukukun üstünlüğü demektir, yargı bağımsızlığı demektir; kardeşliktir. Bir millî birlik projesinden söz ettiğiniz zaman demokratik ülkelerdeki insanlar bunu algılar. Peki, bizim ülkemizde Sayın Başbakanın ve Sayın İçişleri Bakanının açılımından sonra nasıl algılanmıştır? Daha az demokrasi. Yobazlara ve bölücülere karşı mücadele edenler terörist, özel mahkemelerde özel muameleye tabi tutuluyor ama bölücü terör örgütü mensupları terör örgütü giysileriyle geldikleri Habur’da özel kahraman muamelesiyle karşılanıyor. İçişleri Bakanı Müsteşarı, savcılar, yargıçlar seyyar mahkemelerle ayaklarına gidiyor. Gazetelere gelen bilgilere göre o kişilerin verecekleri ifadeler matbu hâle getirilmiş, ne şekilde ifade verecekleri, Türk Ceza Kanunu’na göre pişmanlıktan nasıl yararlanacakları söyleniyor. İşte bizde böyle algılanıyor; medyaya baskı olarak algılanıyor, medyaya baskı.

Başka? Hukuk ihlalleri. İşte, Silivri’deki sürdürülen davalara baktığınız zaman, sanık ifadelerine baktığınız zaman bir komedinin sergilendiğini ama Habur’da başka bir komedinin de sergilendiğini görüyorsunuz.

Başka? Bağımlı yargı olarak algılanıyor Türkiye’de demokratik açılım. Eğer yargıcınız, savcınız siyasi iktidara tabi değilse o yargı değil, eğer yüksek yargı siyasi iktidarın düşüncesinin tersine karar verdiyse yargı tu kaka.

Değerli arkadaşlarım, “alt kimlik, üst kimlik”, şimdi insanlar “Sen Kürt müsün, Türk müsün…” Daha yeni İzmir’de bir olay, DTP’li 200 kişi açıklama yapmaya kalkmış, bayraklar asılmış, İzmir’de yeni bir gerginlik. Ee, peki, ülkenin güneydoğusunda… Vatandaşlarla görüşüyorum, ziyaret edenler diyor ki: “Orada Arap kökenli, Türk kökenli, ikinci sınıf vatandaş, orada bir kimlik verilmeye çalışılıyor.”

Değerli arkadaşlarım, böylesi mi millî birlik projesi? Kardeşler birbirine düşmüş, kardeşler birbirine yan gözle bakıyor ve bunun arkasında emperyalist politikalar var. Peki, bu millî birlik projesi sadece ırk temeline, ırkçılık temeline mi dayalı? Hayır, mezhep temeline dayalı. Alevileri, Sünnileri, kardeşleri birbirinden ayırdık; şimdi Alevileri de kendi içinde ayırmaya tabi tuttuk. Emperyalistlerin böl parçala yönet, salam politikası! Hazmetme! Bu kadar salamı yiyemezsiniz, dilim dilim; dilim dilim kıyacaksınız, her ay, on beş günde bir onları yedireceksiniz! İşte, hazmettire hazmettire, demokratik açılım böyle hazmettiriliyor değerli kardeşlerim, değerli milletvekili arkadaşlarım.

Onun için, önümüzdeki Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi gensorudur. Demin Kamer Genç arkadaşım istifa etmesi, çekilmesi gerektiğini söyledi. Hayır, çekilmezler, çekilmeyecekler çünkü kendilerini kusurlu görmüyorlar çünkü ellerindeki o millî birlik projesinin kendi projeleri olmadığını kendileri çok iyi biliyor; bir yerlerden o projeler hazırlanıyor getiriliyor. O zaman onun adı demokrasilerde Anayasa’mızdır, Anayasa’nın 99’uncu maddesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Kendine bak, kendi partine bak!

BAŞKAN – Sayın İçli, lütfen tamamlayınız.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ben milletvekili olarak 20 milletvekilinin imzası olmadığı için veremiyorum ama bu konuda siyasi partilerin gruplarını…

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Tahrik ediyorsunuz!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Anayasa’dan bahsediyorum, tahrik değil. Biraz vicdan sahibi olan benim ne dediğimi anlar. Bu böyle lafta başsağlığı dilemekle algılanmaz. Laf atmakla bundan kurtulamazsınız. Ama ben hep onu söylüyorum, içinizdeki vicdan sahibi arkadaşlarım bu giden sürecin iyi bir süreç olmadığını çok iyi biliyorlar. Bir milletvekiliyim ben. Hep demokratik açılımdan bahsediyorsunuz. İşte, bakın demokratik olarak görüşlerimi ifade ediyorum. Alınmayacaksınız, bundan sonuç çıkaracaksınız.

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Tahrik ediyorsunuz!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Yani insanlar son dönemlerde -zamanım çok az kaldı- yalnız gıdaların genetiğini değiştirmekle uğraşmıyorlar, artık insanların genetiğini değiştiriyorlar ve Türkiye’de genetiği değiştirilmiş insan manzaralarını görmek de çok mümkündür diyorum.

Hepinize, beni dinlediğiniz için sonsuz saygılar ve teşekkürler sunuyorum.

BAŞKAN – AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam efendim.

Yoklama talebiniz var Sayın Kılıçdaroğlu, arayacağız.

Sayın Korkmaz, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Tütüncü, Sayın Köse, Sayın Emek, Sayın Ağyüz, Sayın Keleş, Sayın Köktürk, Sayın Özkan, Sayın Küçük, Sayın Aydoğan, Sayın Dibek, Sayın Gök, Sayın Öztürk, Sayın Çakır, Sayın Paçarız, Sayın Okay, Sayın Erbatur, Sayın Oyan, Sayın Güvel.

Beş dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Kaç…

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Yedi dakika olsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sizin isteğinize biz bağlı kalırız, eğer on dakika isterseniz veririz tabii ki…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – On dakika da olabilir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Herkes üç dakika veriyor, siz niye beş dakika veriyorsunuz.

BAŞKAN – Siz İç Tüzük’teki bir hakkı kullanıyorsunuz, biz de yetkiyi kullanıyoruz aynı İç Tüzük’teki.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Öyle mi, aynı şey mi?

Yarım saat ver; ad okunmak suretiyle yap, evdekiler de gelsin!

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime 19.45’e kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.59

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Önergeler

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, (2/389) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/166)

                                                      

                                                                                                              05.05.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

21.01.2009 tarih ve 2/389 esas numarası ile Başkanlığınıza gelen ve tarafımdan verilen “Nâzım Hikmet Müzesinin Kurulmasına Dair Kanun Teklifi” ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37. maddesine göre işlem yapılması için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                             Şevket Köse

                                                                                                               Adıyaman

BAŞKAN – Önerge üzerinde, teklif sahibi Şevket Köse, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Köse.

Süreniz beş dakikadır.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, sözlerime başlamadan önce, dün Tokat ilimizde yedi ocağa ateş düştü. Şehit olan 7 askerimize rahmet diliyor, 3 askerimize de geçmiş olsun diyor ve kederli ailesine, ulusumuza başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.” diyen dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet Ran’ın adına bir müze kurulmasına dair verdiğim yasa teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, Nâzım Hikmet 15 Ocak 1902’de Selanik’te dünyaya geldi. Henüz on bir yaşındayken ilk şiirini yazdı ve 1918 yılında ilk kez bir dergide şiiri yayınlandı. Bu bir aşk şiiriydi ancak büyük usta İstanbul’un işgaliyle birlikte yurtsever nitelikte şiirler yazmaya başladı. Bu şiirler çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı. Bununla birlikte çok sayıda yazısı da yayınlandı, kitapları basıldı. Böylelikle usta Nâzım siyasal yaşamda aktif bir rol üstlenen ünlü bir şair konumuna geldi. Şiirleri ders kitaplarına girdi, oyunları devlet tiyatrolarında oynandı ama kovuşturmalardan da bir türlü kurtulamadı. Sık sık gözaltına alındı, yargı önüne çıkartıldı. Düzmece davalarla yaşamının on yedi yılını hapishanelerde geçirdi. Neticede Nâzım, yaşamına yönelik komplolar nedeniyle yeniden yurt dışına çıkmak zorunda kaldı ve ölene dek yurduna, halkına, sevenlerine hasret şiirleri yazacağı göçmenlik yılları başladı. Cezaevi yıllarından kalan hastalıklar onu rahat bırakmadı ve acılı yüreği 3 Haziran 1963 günü sabahı Moskova’daki evinde durdu.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin yetiştirdiği ve dünyanın en büyük sanatçılarından biri olan Nâzım Hikmet’in eserleri onlarca farklı dile çevrilmiş ve onlarca farklı ülkede okunmaktadır. Ne yazık ki, ülkemiz bu denli büyük bir isme yeterince sahip çıkmamıştır. Ünlü şairin ölümünün ardından iftiralar, aslı astarı olmayan hikâyeler uyduruldu ancak hiçbir karalama, halkının Nâzım Hikmet’ten soğumasına neden olamadı.

Değerli arkadaşlar, şair vatandaşlıktan çıkarıldıktan elli sekiz yıl sonra yine bir Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlığa alındı ancak Nâzım Hikmet gibi büyük bir şaire yalnızca Türk vatandaşlığını geri vermek sanat tarihindeki yeri için yeterli değildir. Nâzım için ulusal ve uluslararası düzeyde daha ayrıntılı çalışmalar yapılmalı ve bu bağlamda Nâzım Hikmet müzesi kurulmalıdır. Biliyorsunuz, ülkemizde önemli şairlerimizin evleri müze hâline getirilmiştir ve dünyada da bunun çeşitli örnekleri mevcuttur.

Değerli milletvekilleri, merkezi İstanbul’da olan ve Nâzım dostlarının yürüttüğü çalışmalar sonucunda, şairin kız kardeşi merhum Samiye Yaltırım tarafından 22 Mayıs 1991 tarihinde kurulan bir vakıf bulunmaktadır. Vakfın yönetim kurulunda Rutkay Aziz, Tarık Akan, Deniz Kavukçuoğlu, Kıymet Çoşkun gibi çok değerli isimler yer almaktadır. Nâzım Hikmet müzesinin kurulması amacıyla en ciddi girişim bu Vakıf tarafından gerçekleştirilmiş ve bir anı odası kurulmuştur. Bu anı odasının müze statüsüne kavuşturulması için çeşitli girişimler de yapılmıştır ancak şairin İstanbul’da yaşadığı yerlerin varlığını koruyamamış olması, müze açılmasında gereken yasal ve maddi koşulların zorluğu Nâzım Hikmet müzesinin açılmasına engel olmuştur.

Sayın milletvekilleri, Nâzım Hikmet’in ülkemizde hak ettiği yeri bulması, anısının sürekli yaşatılması, Türk ve dünya edebiyatına yaptığı katkıların unutulmaması amacıyla yaşamının önemli bir bölümünün geçtiği İstanbul’da Kültür ve Turizm Bakanlığının öncülüğünde bir müze yeri tahsis edilmelidir. Ayrıca, bu müze çalışmaları Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfıyla birlikte yürütülmelidir. Çünkü Vakıf müze konusunda çok sayıda çalışma yapmıştır, bu konuda ciddi birikime ve araç-gerece de sahiptir. Bu verilerle birlikte müzenin kurulması amacıyla bir yasa teklifi sundum.

Değerli arkadaşlar, herkes salonlarda, kongrelerde Nâzım Hikmet’in şiirlerini okumakta, ona övgüler sıralamaktadır. Yalnız bu iş methiye düzmekle, şiir okumakla olmaz. Nâzım Hikmet’e sahip çıkılacaksa ismi yaşatılmalı ve mutlaka müzesi açılmalıdır. Ustanın şiirini okuyan, ona övgüler sıralayan herkesi bu konuda desteğe davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili müzenin kurulması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir yasa teklifinde bulunuyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda girişimde bulunsun, biz de destek olalım ve müzenin açılış kurdelesini hep birlikte keselim.

Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken Nâzım’ın dizeleriyle sizlere seslenmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Köse.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) –

“Bilekleri kan içinde, dişleri kenetli, ayakları çıplak

Ve ipek bir halıya benziyor toprak

Bu cehennem, bu cennet bizim

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın

Yok edin insanın insana kulluğunu

Bu davet bizim...”

Verdiğimiz önergenin kabul olması dileğimle hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Bir milletvekili adına Hulusi Güvel, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Güvel.

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse’nin vermiş olduğu Nâzım Hikmet müzesi kurulması hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, dün hain bir pusuda şehit verdiğimiz 7 vatan evladına Allah’tan rahmet; Türk Silahlı Kuvvetlerine, yakınlarına ve tüm ülkemize sabır; çatışmada yaralanan askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, 1902 yılında Selanik’te doğan Nâzım Hikmet bu memleketin, bu toprağın dilidir, onurudur. Türkçenin ve Türk kültürünün insanlığa kazandırdığı ve artık yalnızca bizim kültürümüzün değil insanlığın tümünün sahip olduğu evrensel bir değerdir. Onun yazdığı Kurtuluş Savaşı Destanı, tüm halkımızın emperyalizme karşı verdiği onurlu mücadelenin anlatıldığı en güzel eserlerden bir tanesidir. Böylesine yurtseverce yazılmış bir destanın şairinin 1951 yılında dönemin Başbakanı tarafından vatan hainliğiyle itham edilmesi tarihte pek az rastlanabilecek trajik bir durumdur.

Bir ağaç gibi tek ve hür olmanın ve aynı zamanda bir orman gibi kardeşçe yaşamanın hasretini yaşayan büyük şair, yalnızca Türk Kurtuluş Savaşı’nın sesi olmakla kalmamış, yaşadığı dönem içerisinde dünya üzerinde nerede insanı insana kul eden bir düzen varsa orada o düzenin karşısında yer almıştır. Bu nedenle, Nâzım Hikmet, Türk şairi olduğu kadar insanlık şairidir de.

Değerli arkadaşlar, Nâzım Hikmet ömrü boyunca sömürüye, adaletsizliğe, emperyalizme, faşizme ve savaşlara karşı durmuş, yaşamının her anında rüzgâra karşı yürümüştür; bu toprağın sesi olmuş, halktan ve haklıdan yana, özgürlük ve eşitlik için savaşım vermiştir. Barış ve kardeşlik onun en büyük özlemi olmuştur. Böylesi değerlerin sesi olan Nâzım Hikmet ömrünün en güzel çağlarında hapislerde yatmıştır, çok sevdiği ülkesini bırakıp gitmek zorunda bırakılmıştır. Yurt dışında bulunduğu yıllarda aleyhinde çok çirkin kampanyalar yapıldı. Uzunca bir dönem yok sayıldı. Ölümünden sonra bile o kadar korktular ki, Nâzım Hikmet’in şiirlerini yasakladılar. Nâzım Hikmet’i yok sayan, ondan ve onun kişiliğinde halktan korkanlar tarihin sayfaları arasında kalırken büyük şair hâlâ olanca ihtişamı ve pırıltısıyla dimdik ayaktadır.

Değerli arkadaşlarım, küresel sömürünün daha da acımasızlaştığı, insanların köklerinden koparıldığı, savaşların yüceltildiği bir dönemdeyiz. Böylesi dönemlerde Nâzım Hikmet gibi sömürünün karşısında dimdik duran, barışı savunan insanlara özlemimiz daha da artmaktadır. Günümüzde Nâzım Hikmet gibi insancıl seslerin çıkmaması nedeniyle hepimiz daha yoksullaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Nâzım Hikmet gibi bir şairi yetiştirmiş olmak her ulusa nasip olmayacak bir onurdur. Nâzım Hikmet gibi bu toprağın, bu dilin yetiştirdiği çınarlar halktan kaynaklanan kültürü bir sonraki kuşağa ve daha ötelere taşıyacak birikimlerimizdir. Bu birikime sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur. Bu teklif, Nâzım Hikmet’e ve büyük şairin kişiliğinde acı çeken, sürgün edilen, öldürülen, yasaklanan, yok sayılan insanlarımıza olan saygımızı göstermek için bir fırsattır; çevremizi kuşatmış olan savaşlara, acımasız sömürüye karşı insan onurunu yüceltmenin gereğini göstermek için bir fırsattır.

Değerli arkadaşlar, Nâzım Hikmet gurbette çok sevdiği vatan toprağına hasret, çok sevdiği halkına hasret, 3 Haziran 1963’te yaşamdan ayrılmıştır. Bu öylesine büyük bir hasretti ki memleketinde başucunda bir çınarın dikili olduğu bir mezardan başka bir şey istememiştir. Uzak kıyılardan vatanına giden gemileri büyük bir özlemle seyretti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güvel, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Vatanına, toprağına, halkına hasretini bu büyük şairin kendi dizeleriyle anlatmak daha doğru olacaktır. O, Bulgaristan’da Varna kıyısında geçen gemilere bakarak şöyle diyordu: “Çok yorgunum, beni bekleme kaptan

Seyir defterini başkası yazsın

Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman

Beni o limana çıkaramazsın...”

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Enöz.

Teşekkür ediyorum Sayın Güvel.

Başka söz talebi? Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.02


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin (2/389) esas numaralı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında uyuşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.13

 


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin (2/389) esas numaralı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması önergesinin ikinci oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/779, 2/523) (S. Sayısı: 444) (x)

                              

(x) 444 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 444 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Esfender Korkmaz, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Korkmaz.

CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önce, Reşadiye’de şehit olan 7 aziz şehidimiz için Tanrı’dan rahmet diliyorum, Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Önümüzde görüşülmekte olan kanun tasarısı, Cumhuriyet Halk Partisi adına benim verdiğim 20/10/2009’da bir kanun teklifi ile Hükûmetin bir ay sonra 20/11/2009’da verdiği bir kanun tasarısının birleştirilmiş şeklidir.

Değerli milletvekilleri, KEY ödemeleri, Türkiye’de 15 milyon nüfusu ilgilendiriyor. 8,6 milyon çalışanın, emekli ve SSK’ya bağlı çalışanın bir kısmı bu ödemeleri aldı, bir kısmı almadı, bir kısmı itiraz etti. Netice olarak, Türkiye’de 15 milyon insanı ilgilendiriyor. Çünkü bunların içinde 1,5 milyon insan, 1,5 milyon memur itiraz etti ve bunların da beklentisi bu yasanın bir an önce çıkması.

Ancak, bu tasarı, bu Hükûmet tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçtiği şekliyle burada yasalaşırsa sorunları çözmekte çok etkili olmayacaktır çünkü tasarıda çok eksikler var. Bir defa, önemli bir eksik ve önemli bir hak eden insanı ilgilendiren eksik, hak ettiği hâlde, her ne sebeple olursa olsun KEY ödemesini hak ettiği hâlde başvurmayı unutmuş, hangi nedenle unutmuş, hangi sebeple başvurmamış ama başvurmayan önemli ölçüde, önemli sayıda insan var.

Arkadaşlar, madem biz bu tasarıyı geçiriyoruz, o zaman bu eksiği de tamamlamamız lazım. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda tamamlayamadık ama burada tamamlamamız lazım çünkü bu tasarı, yalnızca başvuranların ödemesini bir nevi erteleyen bir tasarı. Hiç başvurmayan insanların, hiç başvurmayan hak edenlerin yeniden başvurmaları söz konusu değil ve bunların hakları zayi oluyor.

Değerli arkadaşlar, burada, bizim teklifimizde, başvuru şartı aranmadan bunun yapılması lazım şeklinde idi çünkü başvuru şartı bir hakkı ortadan kaldırmaz. Ayrıca bu yasada var ama eğer hakkıysa bu hakkı başvuruya bağlamak da hukuka uygun değil. Dolayısıyla, burada başvuru şartı yapılmadan bunların ödenmesi gerekiyor. Bunların SSK, Emekli Sandığı kayıtlarında yer alan şekliyle, ona göre ödenmesi gerekiyor. Başvurmayanlar için en azından bir aylık bir süre tanınması lazım, eğer başvurma şartı kaldırılmadan yapılmak isteniyorsa. Hiç olmazsa başvurmayanlar için, bugüne kadar başvurmuş olmayanların hakkı kaybolmasın diye, bunlara bir aylık bir süre getirilmesi lazım. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin bir önergesi de var.

Şimdi, değerli milletvekilleri, KEY ödemelerinin üzerinden çok zaman geçti. Önce yasada bir altı aylık süre tanındı, olmadı, 2009 Bütçe Kanunu’nda sekiz aylık süre tanındı, olmadı ve nihayet bugüne kadar geldik. Bu tasarı ile de bir süre tanınıyor. Şöyle: Son liste belirleme süresi. İlgili kurumların son liste belirleme süresi 31 Mart 2011’de kesinleşiyor. Bu şimdi ne demektir arkadaşlar? Çok açıktır. Yani üç yıl on ay sonra hak eden hakkını alacak. Bu neden böyle, neden bu kadar gecikiyor? Çok açıktır. Birisi bütçe açıkları. Aslında Hükûmet bunu bilerek erteliyor çünkü tasfiye hâlindeki Emlak Bankasına bu, Sosyal Güvenlik Kurumundan bir ay gecikmeyle geldi, ödenmedi. E bir ay gecikmeyle geldi… Yani bu, hakkın ortadan kaybolmasını mı gerektirir? Sen ödersin, o geciktirenlere de yasal takibat yaparsın. Dolayısıyla, burada, arkadaşlar, Hükûmet bütçe açığını kapatmak için hak eden çalışanların hakkını maalesef erteliyor.

Ayrıca, burada, kamu kurumlarının görevini aksatması var. SSK ve Emekli Sandığının bunu zamanında göndermemesi önemli bir sorundur. Kamu kurumları birbirini suçluyor. Yani Emlak Bankası işte “Zamanında gelmedi.” diye, öbürü de “Tam gönderdik.” diye birtakım karşılıklı suçlamalar içinde. Bu, devleti zayıflatan, devleti zafiyete sokan bir tartışma.

Nihayet “gecikme faizinin yüzde 10 fazlası” deniyor. Değerli arkadaşlar, siz devlet olarak vergisini vermeyenden, örneğin gelir vergisini geç ödeyenden senelik ne gecikme faizi alıyorsanız kendi verdiğiniz, kendi geciktirdiğiniz ödemeye de aynı faizi ödemeniz lazım. Onun için, bizim tasarımızda bu ödemenin Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 149’uncu maddesine göre faiz ve gecikme tazminatı ödenmesi var.

Değerli arkadaşlar, ben şunu merak ediyorum: Neden Hükûmet hep memura karşı, çalışana karşı bir tutum içerisinde? Bakın, 2010 yılı zammı, memura 2,5 artı 2,5 verildi, ortalama 3,78. Memur, hiç olmazsa enflasyonu telafi etmek için 4 artı 4 istedi ve Uzlaşma Kurulu da bu 4 artı 4’e “evet” dedi. Buna rağmen, Hükûmet kendi 2,5 artı 2,5’unda direndi ve bütçeye bu konuldu; bir örnek.

İkinci örnek: Şimdi, bütün Avrupa Birliğinde, Avrupa ülkelerinde ve Avrupa Birliğinde, memura grev hakkı var. Neden Hükûmet memura grev hakkı vermekte direniyor? Yani, toplu sözleşmeli grev hakkı bütün Avrupa Birliğinde var. Avrupa Birliği müktesebatı için, uyum için uğraşıyoruz, peki neden memura grev hakkı vermiyoruz? Grev hakkını vermeyi bir tarafa bırakın, Sayın Başbakan “Uyarı grevini yapanlar bunun hesabını verirler.” diye de memuru tehdit ediyor. Nihayet, bu KEY ödemeleri de memura karşı yapılan bir haksızlıktır.

Değerli milletvekilleri, bizim önerimiz, çözüm önerisi olarak: Başvuru yapılmadan, SSK ve Emekli Sandığı kayıtlarına göre bu ödemenin hemen yapılması. Ayrıca, bugüne kadar KEY ödemeleriyle ilgili gecikmenin, tartışmaların bir Meclis araştırmasıyla tespit edilmesi. Yani, biz bunu burada bırakamayız, ödemeyi yaptıktan sonra her şey bitti diyemeyiz çünkü ortada bir gecikme, bir haksız gecikme var, bir yerde devletin memurun hakkını gasbetmesi var, bunun hesabını sormamız lazım; kamu kurumları arasında kavga gürültü var, bunun hesabını sormamız lazım. E bunun için de ancak Meclis araştırması açmak lazım. İşte Cumhuriyet Halk Partisi bir Meclis araştırma önergesi de bu anlamda vermiştir.

Arkadaşlar, bu KEY ödemelerinin bu şekilde gecikmesi devleti de zayıflatmıştır yani halkın nezdinde, memurun nezdinde devletin zayıflamasına neden olmuştur.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de eğer devleti zayıflatırsanız, devletin uygulamalarını, devletin imajını zedelerseniz işte bugünkü ortamı yaratmış olursunuz. Bugünkü ortam, devletin zayıflaması ve Hükûmetin devamlı taviz vermesi üstüne oluşmuş bir ortamdır. Taviz nasıl veriyoruz? Verdiğimiz taviz, terör örgütüyle devletin aynı kefeye konulmasına yol açmıştır.

Bakın, çok önemli bu. Ne diyor bir belediye başkanı? “Sorun çözülmek isteniyorsa -dikkatinize sunuyorum- DTP, PKK, Öcalan buna hazırdır, yeter ki devlet hazır ve samimi olsun.”

Arkadaşlar, siz devleti böyle PKK’yla aynı kefeye koyan, eşit tutan bir belediye başkanını bu ülkede nasıl tutarsınız? Nasıl belediye başkanı olarak devam ettirirsiniz bunu? (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Ee, siz bunu yaparsanız işte terör bu boyuta gelir, işte siyasette kaos yaşanır.

Arkadaşlar, siyasette kaos yaşanırsa…

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, KEY ödemesiyle ne alakası var bunların?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Var, var, her şeyle var.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Bakın, dinleyin, öğrenin lütfen.

Siyasette kaos yaşanırsa siyasetin iç dinamikleri bu kaosu çözemez. Ekonomide çözer, ekonomide kriz olur, ekonominin iç dinamikleri bu krizi yener, uzun zamanda yener -iki senede, üç senede- ama yener ama siyasette kaos, yeni kaos doğurur. Onun için Türkiye’de can güvenliği yok. Onun için Türkiye’de -insanın aklına geliyor- acaba bir iç savaş hazırlığı mı var?

Bakın, bir örnek vereyim: Bir fabrika sahibi bana “Bugün fabrikamı tatil ettim, işçilerimi izne çıkardım, çünkü can güvenliğinden korkuyorum, fabrikamın çalışmasından korkuyorum…”

Arkadaşlar, bakın, bunları görmezlikten gelmeyelim. Siyaset kendini onaramaz, siyasette kaos olursa siyaset kendini onaramaz. Neden onaramaz? Çünkü demokrasi yok. Siyaset ancak demokrasi içinde kendini onarır, eğer demokrasi yoksa kendini onaramaz. O zaman işte birtakım dış müdahaleler, iç müdahaleler ortaya çıkar.

Neden Türkiye’de demokrasi yok? Bunu yalnız biz söylemiyoruz. Bakın, Avrupa Birliğinin 2009 Raporu’nda demokrasiyle ilgili söylediklerini söyleyeyim: “Türkiye'nin siyasi partilerle ilgili mevzuatını hâlâ Avrupa standartlarına getirmesi gerekmektedir.” Sayfa 1. “Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı ve bölge adliye mahkemelerinin kurulması gibi konularda yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliği ile ilgili kaygılar devam etmektedir.” Başka ne diyor demokrasiyle ilgili…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ergenekon’la ilgili ne diyor Avrupa Birliği?

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – “Medya üzerindeki siyasi baskı ve hukuki belirsizlikler uygulamada basın özgürlüğünü etkilemektedir.”

Arkadaşın sorusu: “Ergenekon’la ilgili ne diyor?” Ergenekon’la ilgili biz söyleyeceğiz, biz söyleyeceğiz ve Ergenekon’un hesabını soracağız! Avrupa Birliğine gerek yok, biz soracağız onun hesabını!

Değerli arkadaşlar…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siyasi kaosu kim istiyor?

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Siyasi kaosu Hükûmet yaratmıştır. Siyasi kaosu Hükûmet taviz vererek, “açılım” adı altında aslında çeşitli taviz vererek, devleti zafiyete uğratarak sağlamıştır.

Arkadaşlar, şimdi, bu kaos içinde demokrasi de yok. Ne yapacağız? Halkın tek güvendiği orduya da, orduya karşı da maalesef asimetrik propaganda yapılmaktadır. Hadi gelin, işin içinden çıkın. Halkın yüzde 85’i -benim yaptırdığım birçok ankette- orduya güvenmektedir. Asimetrik propaganda yaparsanız orduya karşı… E peki, Türkiye neye güvenecektir söyler misiniz?

AHMET YENİ (Samsun) – Halkımız tüm bunların…

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Bu dışarıdaki kaosu kim çözecektir? Eğer siz çözebilseydiniz bu kaosu yaratmazdınız. Madem kaos yarattınız, bırakın Türkiye'nin millî kurumları, Türkiye'nin ordusu ve halkın beklentisi bu kaosu çözsün.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Yedi sene değil, on yedi sene daha kalsalar çözemezler.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; elbette ki hiçbirimiz Türkiye'nin bu kaosa girmesini istemezdik, bugün de istemiyoruz ama biz burada kanunlardan önce bu kaosun çözülmesine uğraşmamız lazım. Aksi takdirde hepimiz tarih önünde bunun hesabını vereceğiz.

Ben demiyorum ki “Türkiye’de illa müdahale olsun.” ama halk, halk müdahalenin zaruri hâle geldiğine karar verirse olur. Bunu halka söyletmeyin.

AHMET YENİ (Samsun) – Siz bir milletvekili olarak nasıl söylersiniz bunu?

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Bunu halka söyletmeyin. Eğer, eğer, eğer halk…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp, ayıp!

AHMET YENİ (Samsun) – Kürsüdeki milletvekilinin sözüne bak!

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Burası Millet Meclisi! Millet Meclisi burası!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Eğer halk Türkiye’de bir müdahale gereğine inanırsa ki buna elbette ki hiçbirimizin gönlü razı değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Bu kürsüde bunu söylüyorsunuz ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Eğer halk Türkiye’de kaosun çözülmediğine kanaat getirir ve bu siyasi kaos içinde çözüm olmayacağına kanaat getirirse ve mecbur kalırsa bir müdahale istemeye, bundan hiçbirimiz hoşnut olmayız.

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Hiçbir şey olmaz! Hiçbir şey olmaz!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Onun için böyle bir müdahale olmadan biz çözelim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Demokrasiden korkma, demokrasiden!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Amerika’dan yardım isteyerek…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Demokrasiden korkma!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Amerika’dan yardım isteyerek Türkiye'nin iç sorunlarını çözemeyiz. Türkiye’de demokrasi yok. Sen ön seçimle mi geliyorsun?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Demokrasiden korkma!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Sen ön seçimle mi geliyorsun?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen neyle geldin, sen neyle geldin?

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Nasıl demokrasi var, hangi demokrasi var? Avrupa Birliği Raporu’nu okudum…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Eksik okumuşsun, eksik!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Türkiye’de eğer istiyorsanız, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’nu değiştirelim demokrasinin gelmesini istiyorsanız. Eğer istiyorsanız gelin, dokunulmazlıkları kaldıralım; demokrasi mi istiyorsunuz, gelin kaldıralım; kaldırmıyorsanız, direniyorsanız Türkiye’de demokrasi yoktur.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Türkiye’de tek parti demokrasisi yoktur!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Demokrasinin olmadığı bir ortamda kaos vardır. Siyasi kaosu demokrasi olmadan çözemezsiniz. Gelin o zaman Siyasi Partiler Kanunu’nu, Seçim Kanunu’nu değiştirelim, dokunulmazlıkları kaldıralım ve Türkiye’de bu kaosu önleyelim. Aksi takdirde bunun ekonomik sonuçları da var.

Arkadaşlar, bakın, geçenlerde kasım ayı itibarıyla Türkiye’de enflasyon oranları açıklandı. Bakın enflasyon oranlarına: Türkiye’de ortalama kasımdan kasıma TÜFE 5,53; buna mukabil Diyarbakır’da 7,83. E yazık değil mi, Diyarbakır halkı ne diye daha pahalı ürün alsın, ne diye bunu Diyarbakır halkı çeksin, neden çeksin?

Arkadaşlar…

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Hocam, sen bilemezsin bunu!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Ben bunu senden de iyi bilirim. Senin yaşın kadar da benim tecrübem var.

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Hocam sen hâlâ darbeyi savunuyorsun Mecliste.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Senin yaşın kadar da benim tecrübem var.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

Sayın milletvekilleri…

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Biz aklımızı başımıza alalım.

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Bunlar CHP’ye yazıyor, CHP’ye.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Biz aklımızı başımıza alalım.

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – CHP’ye yazık oluyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Benim yazmakla falan ilgim yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – CHP’ye yazık ediyorsunuz.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Benim Türkiye'nin geleceğiyle ilgili endişelerim var. Bu endişeleri çözmemiz lazım.

AHMET YENİ (Samsun) – Demokrasiye inanmayanlar o kürsüye yakışmıyor.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Bakın, Avrupa Birliği Raporu’nda ne diyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Devamını oku, devamını.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Bakın, ne diyor Avrupa Birliği Raporu’nda.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ergenekon’la ilgili kısmı oku Avrupa Birliği Raporu’nda.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Diyor ki: “Ancak yolsuzluk pek çok alanda yaygın olmaya devam etmektedir.” Bakın “Ancak yolsuzluk pek çok alanda yaygın olmaya devam etmektedir. Ulusal yolsuzlukla mücadele stratejisinin kabul edilmesi ve etkili uygulanması önem taşımaktadır.” Gelin bunu yapalım. Ne diyor bakın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) – Bir kere demokrasiye inanın önce! Demokrasiye inanmıyorsanız söylediklerinizin hepsi boş!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen tamamlayınız.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Bir dakika var değil mi?

Diyor ki: “Mali şeffaflığı artırmaya yönelik tedbirlerde duraklama, hatta bazı durumlarda geriye gidiş olmuştur.”

Bakın, bu, sizin inandığınız, güvendiğiniz ve girmekte ısrar ettiğiniz -ki haklısınız da, tabii ki edeceksiniz- Avrupa Birliği, raporunda diyor ki…

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Siz istemiyor musunuz?

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – İstiyoruz.

“Devlet yardımlarının şeffaf olmayan biçimde verilmesine devam edilmiştir.” Buyurun, Avrupa Birliği Raporu.

AHMET YENİ (Samsun) – Siz, demokrasiye inanmıyorsunuz bir kere!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Önce demokrasiye inanın.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Ergenekon’u savundun burada, ayıp ya!

AHMET YENİ (Samsun) – Talihsiz bir konuşma yaptınız!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 444 sıra sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın geneli hakkında MHP Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, 29/12/1999 tarih ve 23921 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Konut Edindirme Yardımı Hesaplarının Tasfiyesine Dair 588 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4’üncü maddesiyle 11/11/1986 tarih ve 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkındaki Kanun, konut edindirme yardımı hesaplarının toplam karşılığı Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketine ait gayrimenkullerin Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ'ye ayni sermaye olarak devri suretiyle yürürlükten kaldırılmış, hisse senetlerinin hak sahiplerine payları oranında verileceğini hükme bağlamıştır. Ancak hak sahibi tespiti ve bu hak sahiplerine Emlak Gayrimenkulün hisse senetlerinin verilmesi çalışması tanınan yasal süre olan 17/8/2001 tarihine kadar kurum ve kuruluşların istenilen belgelerinin gelmemiş olması nedeniyle sonuçlandırılamamıştır.

Bu kez 30/5/2007 tarih ve 26537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun ile mülga 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun uyarınca hak sahibi olanlara nakit veya hisse senedi olarak ödeme yapılmasına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.

5664 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesi, bankaca hak sahiplerinin anapara ve nemalarının tespit edilebilmesi için tüm kurum/kuruluşların kesintilere ilişkin bilgileri Yasa’nın yayım tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde göndermelerini zorunlu kılmıştır.

Konut edindirme yardımı hak sahiplerine nakit veya hisse senedi olarak yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları düzenleyen 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun 30/5/2007 tarih ve 26537 sayılı Resmî Gazete’de ve 5664 sayılı Kanun’un uygulamasına ilişkin Yönetmelik de 14/8/2007 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bilindiği üzere, konut edindirme yardımı uygulaması 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun ile 1/1/1987 tarihinde başlatılmış ve bu uygulama 1/1/1996 tarihinden itibaren durdurulmuştur.

Bahse konu KEY tutarları maaşlardan kesilen tutarlar olmayıp maaşa ilave olarak işveren tarafından yatırılmış olan tutarlardır.

1999 yılına gelindiğinde, 29/12/1999 tarih ve 588 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile söz konusu konut edindirme yardımı hesaplarının tasfiyesine ilişkin yasal süreç başlatılmıştır. 3320 sayılı Kanun, konut edindirme yardımı hesapları toplamı karşılığı Emlak Bankası Anonim Şirketine ait gayrimenkullerin Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ'ye ayni sermaye olarak devri suretiyle yürürlükten kaldırmış, Emlak Gayrimenkulün hisse senetlerinin hak sahiplerine payları oranında verileceğini hükme bağlamıştır. Fakat 588 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili mevzuatla oluşturulan hak sahiplerine hisse senedi verilmesi suretiyle hak sahiplerinin alacaklarının itfası sistemi bir türlü sonuçlandırılamamıştır.

KEY hak sahiplerini belirlemede yaşanan güçlükler nedeniyle yaşanan mağduriyeti bir an önce gidermek amacıyla KEY hak sahiplerine nakit veya hisse senedi olarak yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları belirleyen 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun 30/5/2007 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak, daha önce ifade ettiğimiz gibi, yürürlüğe girmiştir.

5664 sayılı Kanun ile mülga 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun uyarınca hak sahibi olanlara nakit veya hisse senedi olarak ödeme yapılmasına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.

5664 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesi, bankaca hak sahiplerinin anapara ve nemalarının tespit edilebilmesi için tüm kurum ve kuruluşların kesintilere ilişkin bilgileri Yasa’nın yayım tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde göndermelerini zorunlu kılmıştır.

KEY hak sahipliğinin tespiti ve hak sahiplerinin alacağı nema dâhil KEY tutarlarının belirlenmesi işlemleri 5664 sayılı Kanun’da tanımlanan süreler çerçevesinde ilgili kurumlar tarafından yürütülmüştür.

57’nci Hükûmet döneminde başlatılan söz konusu kesintilerin hak sahiplerine ödenmesi sürecinin, o günden bu yana yapılan çalışmalar sonucu neticelenmesi yine de sevindiricidir. Ancak bunun sonuçlandırılamaması, maalesef, uygulamada gerekli düzenlemelerin tamamıyla yapılamamasından kaynaklanmaktadır.

Şimdi, enflasyonun yüzde 100’ü aştığı dönemlerde bunlar yüzde 30’la nemalandırılmıştır. Emlak Bankasında o günün parasıyla 420 trilyon ödeme kabiliyeti olmaması nedeniyle Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı kurulmuş, sermaye ayni olarak buraya konulmuştur. Ama o gün o değerde olan arsaların, bugün ödediğiniz paralarla karşılaştırıldığında hangi ölçüde gerçekçi olduğunu ifade etmek Hükûmete düşmektedir.

Hükûmet, KEY hesaplarıyla ilgili çalışmaların sadece kendi döneminde yapıldığını ifade etmekle birlikte, daha önceki dönemde yapılan çalışmalar, maalesef, inkâr edilmektedir. İktidara geldiği 2002 yılından 5664 sayılı Kanun’un çıktığı 2007 tarihine kadar bir şey yapmamıştır.

Şimdi, kanun teklifinin görüşülmesi esnasında, konut edindirme yardımı kapsamında 1987-1995 yılları arasında çalışanların maaşından kesinti yapıldığı, 2008 yılının Temmuz ayında Resmî Gazete’de yayımlanan listenin 8 milyon 630 bin 604 kişiyi kapsadığı, bunlardan başvuruda bulunan 5 milyon 399 bin 741 kişiye toplam 2,5 milyar TL civarında ödeme yapıldığı, geriye kalanların alacağının 400 milyon TL civarında olduğu, bunların ağırlıklı olarak küçük meblağlardan oluştuğu; ek bildirimlerde yer alan kişiler, Sosyal Güvenlik Kurumunun ödemeye hazır olduğu kişiler, deprem, sel gibi nedenlerle kayıtları zayi olan kişiler gibi 3 milyon civarında hak sahibine de 1,4 milyar TL civarında ödeme yapılacağı; kayıtların binin üzerinde ayrı kamu kuruluşunda tutulduğu, bunların yedi yüzden fazlasının sekiz aylık süre içerisinde bildirimde bulunamadığı, ancak bunlardan bir kısmının sonradan listeleri tamamlayarak ek süre istedikleri, bunlara bir aylık ek süre verildiği; bazı kuruluşlarda çalışmaların hâlen devam ettiği; uzun yıllar boyunca milyonlarca kişinin elle tutulmuş olan kayıtlarının elektronik ortama aktarılmasında karşılaşılan güçlükler, işverenlerin eksik ya da hatalı bildirimleri nedeniyle yapılan itirazlar ve aynı kişilere ait kayıtların farklı kamu kuruluşlarında yer alması gibi nedenlerle listelerin hazırlanmasında aksaklıkların ve gecikmelerin yaşandığı; bugüne kadar 3 milyon civarında itirazın değerlendirildiği, pek çok hak sahibinin yayımlanan listede yer almakla birlikte kesintilerinin eksik bildirilmesi nedeniyle alacaklı durumda olduğu; Ağustos 2008’den Ekim 2009’a kadar kümülatif TÜFE’nin yüzde 8,3 olarak gerçekleştiği, dolayısıyla gecikmelere uygulanacak yüzde 10’luk artışın yeterli olduğu; esasen ödemelerin büyük çoğunluğunun yapılmış olduğu; 5664 sayılı Kanun’un yirmi iki yıllık bir sorunu ortadan kaldırmak amacıyla çıkarıldığı ancak uygulama sırasında Kanun’un bazı eksikliklerinin tespit edildiği, tasarının bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla hazırlandığı; tasarı ile KEY alacaklarının nemalandırılmasının öngörüldüğü; ayrıca belediyelerin hak sahiplerine kendi kaynaklarından ödeme yapabilmelerine imkân tanındığı ifade edilmiştir.

5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi esnasında tasarının 7’nci maddesiyle, 5664 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılması uygun değildir. Çünkü, alacakları olanların haklarını arayabilmelerine devam etmeleri gerekir.

Tasarının 2’nci maddesiyle, 5’inci maddesine eklenen dördüncü fıkrayla 30/6/2010 tarihinden sonra yeni hak sahibi bildirimi yapılmaması da hakkaniyete uygun değildir. Düzeltmeler sonunda 31/3/2011 tarihine kadar Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına gönderilen listelerin hak sahipliğinin tespitine esas olmak üzere Resmî Gazete’de ilanının beklenmesi, alacaklılar açısından haklarının geciktirilmesi anlamını taşımaktadır.

Tasarının 2’nci maddesiyle, 5664 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine eklenen beşinci fıkrasındaki oranın belirlenecek yasal kriterlere bağlanması uygun olacaktır.

Tasarının 2’nci maddesiyle, 5664 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine eklenen altıncı fıkrayla deprem, sel, yangın gibi sebeplerle konut edindirme yardımı hak sahiplerinin Kanun’dan yararlanması imkânı getirilmesi uygun olmakla birlikte beşinci fıkra çerçevesinde uygulanan oranlarla belirlenecek meblağın yukarıda izah ettiğimiz şekilde yasal kriterlere bağlanması uygun olacaktır.

Tasarının 2’nci maddesiyle, 5664 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine eklenen dokuzuncu fıkrayla belediyelerin bu Kanun’la ilgili hususlarla ilişkilendirilmesi ileride birtakım problemlerin ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Diğer taraftan, kamu çalışanlarının hakkı olan bu ödemenin yapılması, çalışanlar açısından gerekli ancak yeterli değildir. Bizim Hükûmetten beklentimiz, kamu çalışanlarının insanca yaşayabileceği bir ücreti alabilmelerinin sağlanmasıdır. Çalışanların bu gibi ödemeleri kurtuluş saymak yerine, aldığı aylıkla rahatça geçinebilmelerinin temin edilmesidir. Kamudaki hantallıktan, personel rejimindeki düzensizlikten, bürokratik oligarşiden bahseden AKP, Hükûmet olunca bunları unutmuştur. Bu çarpık düzenden nemalanmayı, eş dost kayırmayı çarpıklığı gidermeye tercih etmiştir. Personel rejimine ilişkin düzenlemeyi yapmamıştır. Gerçi kamuoyuna yansıyan taslaklar sorunu çözmek bir yana daha da derinleştirecek niteliktedir. Her kurum kendi personel rejim taslağını Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altına getirme gayreti içindedir.

İstihdam ve ücret rejimi tahrip edilmiştir. Ücret rejimindeki esas problem, ücret düzeyinin düşüklüğü kadar ücretler arasındaki adaletsizliktir. Kamuda aynı işi yapmalarına rağmen ondan fazla çeşit ücret alan personel vardır. Kuruma, statüye veya unvana dayalı farklı ödemelerin önüne geçilmesi gerekmektedir. Eşit işe eşit ücreti sağlayacağını söyleyen Hükûmet altı yıldır bu yönde olumlu hiçbir katkı sağlamamıştır. Ücret adaletsizliği altı yıl öncesine göre daha da artmıştır. Teşkilat kanunlarında yapılan münferit düzenlemelerle o kurum personeline ilave haklar sağlanarak diğer kurum çalışanlarına nazaran avantaj sağlanmaktadır. Burada büyük bir haksızlık vardır, buna sebep olanlar vebal altındadırlar. Yapılacak düzenlemelerin mutlaka tüm çalışanları kapsayacak şekilde yapılması gerekmektedir. Ortada dağıtılacak bir pay var ise bu, adil bir şekilde herkese dağıtılmalıdır.

Yukarıda ifade ettiğim hususlar nedeniyle bu tasarıya muhalefet ediyoruz. Burada, bugüne kadar aceleyle, her şey, her tasarı bir gün öncesinden getirilmeye çalışılmaktadır, bir hafta öncesinden getirilmeye çalışılmaktadır. Maalesef, iktidar partisi bunu alışkanlık hâline getirmiş veya program yapamaz hâle gelmiştir. Dolayısıyla, çalışanların haklarının geciktirilmeden, adalet prensibi içinde yerine getirilmesi gereklidir.

Bu vesileyle, yüce heyetinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Tasarı üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok.

BAŞKAN – Yok.

Fikri Işık, Kocaeli Milletvekilli…

Buyurun Sayın Işık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 444 sıra sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, dün Tokat Reşadiye’de menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybeden 7 tane şehidimizi rahmetle anıyorum, Cenabıallah’tan rahmet diliyorum; yaralı askerlerimize Allah’tan acil şifalar diliyorum, bütün ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, üzerinde görüşme yaptığımız kanunun temel bir mantığı var, o da şu: 1987’den 95’e kadar “Size konut yapacağız.” diye paralar toplanmış ve 95 yılının sonuna gelindiği zaman ortada ne konut var ne para var. Hem paralar buharlaşmış veya diğer bir ifadeyle, devletin borç finansmanında kullanılmış ama ortada da bir tek konut yok. 95 yılının sonunda bu süreç durdurulmuş, ondan sonra değişik vesilelerle, zamanın hükûmet yetkilileri, “Bu parayı biz işçiden kesmedik, devletten veya işverenden aldık, dolayısıyla, işçiler bu paranın üzerine bir bardak soğuk su içsin.” demiş ve uzun süre bu işin varlığı inkâr edilmiş, ta ki AK PARTİ İktidarına kadar. AK PARTİ iktidara gelmeden önce…

FARUK BAL (Konya) – Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının sermayesi nereden geldi?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ta ki…

Müsaade ederseniz…

RECEP TANER (Aydın) – Elindeki kanunu…

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Müsaade ederseniz…

Yok işte, para ortada yok, para ortada yok, konut ortada yok. 2002 yılında AK PARTİ iktidara geldiğinde, öncelikle şu Tasarrufu Teşvik Fonu’nda biriken vatandaşın alacağının ödenmesi birinci öncelik olarak gündeme alındı ve Allah’a şükürler olsun, bugün, vatandaşa olan devletin, 14,5 milyar TL yani 14,5 katrilyon lirasının tamamı ödendi, bu hesap tasfiye edildi ve hemen bir adım daha atıldı, KEY ödemeleriyle ilgili 2007’de kanun çıkarıldı ve şu ana kadar 2,5 milyar TL’lik yani 2,5 katrilyonluk rakam ödendi. Bunun…

FARUK BAL (Konya) – Kaynak?..

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bir saniye… Kaynak… Kaynak, bu milletin varlıklarıdır, bu milletin varlıklarıdır kaynak.

FARUK BAL (Konya) – Kaynak, Emlak Bankasından aktarılan gayrimenkuller.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın, bakın… Bu milletin ödediği vergidir kaynak. (MHP sıralarından gülüşmeler)

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Çok güzel ya!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şimdi, problem çıktı, eksikler kaldı, şimdi bugünkü düzenlemelerle bu problemler de çözülecek ve yaklaşık 5 katrilyon civarında bir para da vatandaşa ödenmiş olacak ve bu hesaplar da tasfiye edilmiş olacak.

Değerli arkadaşlar, gülüyorsunuz ama ağlanacak hâlinize gülüyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen Genel Kurula hitap edin.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Niye gülüyoruz biliyor musunuz? Bu kaynakları evden getirmediniz Sayın Vekil, sizden önceki hükûmetler yarattı bu kaynakları.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın, sizin İktidarınız döneminde üç buçuk yılda yirmi iki banka battı, 40 milyar dolara yakın para kayboldu. Bizim İktidarımız döneminde biz sizin ödemeniz gereken 20 katrilyon lira parayı vatandaşımıza ödedik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz hepsini yabancılara sattık!

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Özelleştirmelerden aktardınız o paraları.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Sadece bununla kalmadık, sadece bununla kalmadık, başka bir şey daha yaptık: Bu ülkede TOKİ vasıtasıyla şu anda 400 bine yakın konutun 337 binini bitirdik, anahtarını teslim ettik. 2011’de 500 bin konut hedefine de ulaşıyoruz. Geldiğimiz gün ortada ne para ne konut vardı, bugün para da ödendi, memura konut da yapıldı, dar gelirliye konut da yapıldı; AK PARTİ’nin farkı budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Piyasa ne âlemde?

RECEP TANER (Aydın) – Bakana sor, sen anlamıyorsun bu işlerden.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Burada, değerli arkadaşlarım, hiç gocunmayın. Bakın, size düşen, AK PARTİ’nin yaptığı güzel icraatları alkışlamak olmalı.

Bakın, burada demin çok talihsiz bir konuşma yapıldı.

RECEP TANER (Aydın) – Aynı seninki gibi.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Demokrasi adına, bu milletin, bu yüce milletin en kutsal çatısı altında çok talihsiz bir konuşma yapıldı. Ne denildi? “Efendim, halk isterse darbe olur.” Haa, demek ki darbe olması için halkın istemesi lazım, halkın istemesi için de şartların olgunlaşması lazım, tıpkı 1980 öncesi gibi. Yahu bu Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda oturan değerli arkadaşlarım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda oturan değerli arkadaşlarım, bu ülkede 12 Eylüle zemin hazırlamak için binlerce genç toprağa gitmedi mi?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Biz sandıkta ihtilal yapacağız. Çalarak aldınız oyları.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Daha biz bunlardan ders almayacak mıyız? Yani, bakın, bizim halkımız çok iyi bilir. Bu konuşmayı, size samimi söylüyorum, okuma yazması olmayan bir insan yapmaz ama talihsizlik şu ki önünde “profesör doktor” titri olan bir kişi, bir zat yapıyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, 12 Eylüle Türkiye’nin nasıl geldiğini, bu konuyla ilgili hangi provokatif eylemler yapıldığını, Maraş’ta sıkılan kurşunla, sağcıya sıkılan kurşunun çıktığı silahla solcuya sıkılan kurşunun çıktığı silahın aynı silah olduğunu bu ülke biliyor. Şimdi hâlâ aynı dönemleri mi yaşayacağız?

OKTAY VURAL (İzmir) – Açılıma gel, açılıma.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bugün Türkiye bir demokratik açılım süreci başlatmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teröre teslim ettiniz ülkeyi.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sen bugüne bak, bugüne. Biz onların hesabını verdik.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Evet, bakın, dinleyin.

OKTAY VURAL (İzmir) – İmralı’da pazarlık yapıyorsunuz.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Dinleyin. Pazarlığı kimin yaptığını bu millet biliyor. Bakın, siz “pazarlık” demeyin de terör örgütünün ekmeğine yağ sürecek hareketlerden lütfen kaçının.

OKTAY VURAL (İzmir) – Millette huzur bırakmadınız. İnsan bu tablodan biraz üzüntü duyar bari.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın, dikkat edin, dikkat edin değerli arkadaşlar…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen dikkat et!

AKİF AKKUŞ (Mersin) – İnsan biraz üzüntü duyar.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Dikkat edin, bugün demokratik açılım süreci elbette ülkenin demokratik standartlarını yükseltecek ama aynı zamanda ülkede terörü de bitirecek.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hangi demokrasi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Tabii… Teröre demokrasi vereceksin, değil mi?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ülkede terörün bitmesinden rahatsız olanlar…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim onlar? Sen oluyorsun! Canlandıran sensin!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – ...ülkede âdeta bir karışıklık çıkarmak için, ülkede bir karışıklık…

OKTAY VURAL (İzmir) – Politik açılımla zemin hazırlıyorsunuz!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Dinle… Dinle… Dinle… Önce dinlemesini bil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yedi yıldır terörle mücadele etmeyerek politik açılımla zemin hazırlayan sizsiniz.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Keşke, önce dinlemesini bilseniz de…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne konuştuğunu bilmiyorsun be!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın, bu ülkede demokrasinin Avrupa standartlarına ulaşması, terör zemininin bitirilmesi bu ülkenin geleceği için olmazsa olmazdır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Yedi senedir bitirseydin! Tatilde miydin?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ama bundan korkan terör örgütü her türlü provokatif eylemi adım adım uyguluyor ama burada terör örgütünün her provokatif eyleminden sonra birileri çıkar da “Ülkede kaos var.” derse terör örgütünün ekmeğine yağ sürer, başka bir iş yapmış olmaz, başka bir iş yapmış olmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İktidarda olan sensin, yaptırma!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Muhalefet, kafasına gelen her şeyi konuşmak değildir.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Habur’da ne yaptınız, Habur’da? Bu millet unuttu mu?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Muhalefet ülkenin çıkarlarını kendi çıkarları üzerinde tutan bir anlayışla hareket etmezse, seçimde, sandıkta dersini alır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Alacaksınız, alacaksınız. Anketlerde görüyorsunuz.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Burada, değerli arkadaşlarım, burada, dikkat ediniz… Habur’daki provokasyon milletin tepesini attırmak için bilinçli şekilde yapılmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Provokasyonu siz yapıyorsunuz, provokatör sizsiniz! Terörü azdıran, teröristlerle el ele, kol kola merasim yapan sizsiniz!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bugün Türkiye’nin her yerinde, Türkiye’nin belli merkezlerinde çıkarılmaya çalışılan karışıklık milletin tepesini attırmaya yöneliktir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Güzel şeyler oluyor değil mi Türkiye’de!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bu oyuna biz gelirsek millet olarak, bu ülke daha yıllarca terörle mücadele etmek zorunda kalır.

OKTAY VURAL (İzmir) – 7 tane şehidimiz kalkmadan bunları konuşabiliyorsunuz!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Profesör etiketli değerli arkadaşımız, efendim, diyor, asker… Elbette asker görevini yapıyor, en güzel şekilde yapıyor.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Siz niye yapmıyorsunuz görevinizi?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ama aynı Genelkurmay Başkanı çıkıp demedi mi: “Terörle mücadele sadece askerî yöntemle olmaz; kültürel, sosyal ve ekonomik tedbirler alınmadıktan sonra bu başarı elde edilmez.” Biz ne yapıyoruz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne yapıyorsunuz?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ne yapıyoruz? Kültürel, sosyal ve ekonomik tedbirleri alıyoruz. Daha ben bu sabah GAP’tan geldim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ne yaptığını bilmiyorsun!

RECEP TANER (Aydın) – Yan gelip yatıyorsunuz.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Daha bu sabah GAP’tan geldim, o bölgede oluşan heyecanı gördüm. Ben de çok büyük bir ümit besledim. Bakın, Suruç 17 kilometrelik tünelle su alacak. İnsanlarda müthiş bir heyecan var. Bu heyecanı baltalamaya, evet, terör örgütü tevessül edebilir çünkü hayat damarları kesilecek onun ama terör örgütünün ekmeğine yağ sürecek açıklamalar özellikle bu milletin kürsüsünde yapılmamalıdır. Herkes sorumlu konuşmalıdır, herkesin konuştuğu ülkenin geleceğine pozitif katkı sunmalıdır. Elbette muhalefet eleştirecek, elbette eksikleri gösterecek ama muhalefet hiçbir zaman yapılanı bozma noktasına gelmemelidir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Neyi bozduk, neyi?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Aksine…

Değerli arkadaşlarım, eğer bu Hükûmet terörle pazarlık yapsaydı bugün sokaktakiler yaşanmazdı, bu Hükûmet eğer terörle müzakere yapsaydı bugün sokaktakiler, dağdakiler olmazdı. Olmadığı için bunlar yapılıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Habur’a gel, Habur’a gel!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ama mal bulmuş mağribî gibi bu ülkenin bütünlüğüne yönelik her hareketi Hükûmet aleyhine çevirmeye çalışmayın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim? Sen mi?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bu, ülkenin hayrına değildir. Bu, muhalefetin de hayrına değildir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ne söyleyeceğimize sen mi karar vereceksin!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Biz muhalefetten eksiklerimizi söylemesini isteriz, biz muhalefetten ola ki hata varsa, yanlış varsa bunları ortaya koymasını bekleriz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Doğru yaptığınız bir şey yok ki! Her şey hata!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Biz muhalefetten terör örgütünün ekmeğine yağ sürecek bir söylem asla beklemeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen toparlayınız.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu ülke hepimizin. Sayın Hocam, şunu iyi bilesiniz: Halk iktidarı seçer, beğenmezse bir sonraki seçimde değiştirir. Demokrasi budur. Darbeler iktidara karşı değil, demokrasiye karşı yapılır ve demokrasinin içinde de olmazsa olmaz muhalefettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz size bunu bir daha hatırlatıyoruz. Sözlerinizi tavzih edeceğinizi, düzelteceğinizi ümit ederek bu konuşmamı bitiriyorum.

Yüce Meclisi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. Kanun tasarımızın yasalaşmasını ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, hem mensubu bulunduğum partiye hem de mensubu bulunduğum…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Milletvekilleri, lütfen…

FARUK BAL (Konya) – …Hükûmete yönelik sataşmada bulunmuştur, kısa bir açıklamayla cevap vereceğim.

BAŞKAN – Sayın Bal, önce Mehmet Günal’a, Antalya Milletvekiline söz vereceğim.

FARUK BAL (Konya) – Ama şeyi bitmesin…

BAŞKAN – Tutanakları istiyorum, bitmeyecek Sayın Bal.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, kişisel olarak ben 60’a göre söz istedim sataşma olduğu için.

FARUK BAL (Konya) – Efendim, değerli üyelerin şu anda duyduğum laflarının üzerine benim gerçeği açıklamam lazım. Araya bir konuşma girerse işin sıcaklığı kaybolur.

BAŞKAN – Sayın Bal, vermeyeceğim demiyorum. Sayın Günal’a söz vereceğim. Konuşurken tutanakları inceleyeceğim, değerlendireceğim.

FARUK BAL (Konya) – Benden sonra konuşsun Sayın Günal.

BAŞKAN – Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Günal.

Lütfen oturun… Tutanakları istiyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Şahsım adına, sataşma olduğu için yerimden iki dakikalık söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, tutanakları istiyorum, değerlendireceğim.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu siz de.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Hatip doğrudan doğruya Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna seslenerek bazı ifadelerde bulunmuştur. Konuyu tavzih etmek isterim.

BAŞKAN – Tutanakları istiyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Böylesine teknik bir konu ve çalışanlarımızın hak kaybını önlemek için getirilmiş bir teklif ve tasarının birleştirilmesi görüşülürken ben böyle tartışmaları duymaktan gerçekten üzüldüm.

Değerli arkadaşlarım, burası Meclis kürsüsü. Evet, zaman zaman arkadaşlarımız söz alamayıp aleyhte, lehte konuşup birtakım görüşlerini beyan ediyorlar ama gecenin bu saatinde bunları tartışmanıza ne gerek var Değerli Hatip? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, ben size şimdi söylüyorum. Hiç üslubunuz… Hocamın söylediklerinin de bir kısmına yetiştim bir kısmına yetişemedim, o anda izliyordum televizyonda.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocanın avukatlığını yapma!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben Hocamın avukatı değilim. Ben size bir şey söylüyorum. Hem diyorsunuz ki: “Uzlaşma olsun, demokratik kültür içerisinde olsun.” Burada konut edindirme yardımı ödemelerinde hak alamayan çalışanlarımıza bir ay daha ek süre vermek üzere bir kanun tasarısı tartışıyoruz.

AHMET YENİ (Samsun) – Siz o konuda konuşun işte.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, yani bir taraftan kalkıp hem o tarafa hem bu tarafa hem sağa hem sola, Allah aklınıza ne verdiyse konuşuyorsunuz. Eğer oraya geçerseniz bu Mecliste…

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Yahu, sen…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bir saniye, bir saniye… Dur… Dur bir dinle de sana da söyleyeceğim, dur.

BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu Mecliste altı maddeyi dört hafta boyunca tartıştığınızı biliyorsunuz. Bakın, oralara getirmeyin. Amaç bir şey çıkarmaksa, burada bir kanun tasarısı çıkarmak istiyorsanız, kanun teklifini çıkarmak istiyorsanız hem bir taraftan muhalefete “yapıcı olmuyor” diyorsunuz… Teknik konuların hangisinde geldiniz? Az önce biz Plan-Bütçe Komisyonundan geldik.

Bakın, değerli arkadaşlar, bir dinleyin, ben size anlatayım. Az önce Plan-Bütçe Komisyonundan geldik. 4 Aralık tarihinde gelmiş. Bakanlar Kurulu tasarısı üzerine arkadaşlarımız elleriyle “teklif” yazarak getirmişler. Bakın, 4 Aralık Cuma günü geliş tarihi. Kabul edilmiş, gündeme almış Komisyon Başkanımız, 4 Aralık. Bizlere tebliğ 4 Aralık. Akşamüstü saat altıda cuma günü tam çıkarken -ki hepiniz memleketlerinizdeydiniz, ben çalışıyordum- “Bir dakika.” dedim görevli gelen arkadaşa, “Bunun üzerine saatini yazın.” dedim. Az önce Komisyonda arkadaşların dinledi, gülüyor. Ee, şimdi, orada, yukarıda tartıştık. İçinde eksiği var, fazlası var. Genel Kurula gelmek üzere de geliş yöntemini eleştirdik. Kendi aramızda da konuştuk ama geldi. Neden? Eksiği olmasına rağmen, başka maddeler de içinde olması gerekmesine rağmen, içindeki eleştirilerimizle beraber esasına bir itirazımız olmadı. Sadece başka hususların da içinde olması gerektiğini, böyle gelmesinin yanlış olduğunu, arkadaşlarımıza sorulması gerektiğini söyledik. Eğer bu yaklaşımla siz gerçekten bir şey yapabileceğinizi zannediyorsanız aldanıyorsunuz. Sadece yapamadıklarınızı kapatmak için bunu yapıyorsanız onda da aldanıyorsunuz.

Şimdi bakıyorum Sayın Bakan demiş ki KEY ödemeleriyle ilgili -yine Hocama laf atıyordunuz, Hocamın sorusu üzerine, teklif sahibi olduğu için- “Hiçbir hükûmetin el atmadığı, âdeta kenara bırakılmış bir konuydu. Şimdi biz bunları çözüyoruz.” Bu yaklaşımla uzlaşma arayamazsınız. Bunun ne zaman geldiğini az önce Sayın Ayhan da söyledi, siz de biliyorsunuz. Emlak Konuta devredilmesini, hisselere dönüştürülmesini… Ki yedi yıl boyunca siz hiçbir şey yapmadınız. 2002’den 2007’ye kadar bir şey olmadı.

Bakınız, o anda Emlak Konuta bunlar devredilmiş, hisse senetleri çıkarılmış, belli şekilde ödenmek üzere hazırlanmıştı. Yani bu anlayışla gidersek… Şu anda ne diyoruz? Hak zayiatı var. Kimlerin? Listede isimleri eksik bildirilenlerin. Kurumların tam olarak bildirmediklerine bir ay daha bildirim süresi veriyoruz. Şimdi, bunun üzerinden ne siyaseti yapabileceksiniz?

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Verelim, geçelim.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hayır. Ama nedir bu yani? Şimdi bu heyecanınız, telaşınız niye? İşin demokrasisi, cumhuriyeti, bugün bakınız... Bakınız, değerli arkadaşlarım…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Siz, ihtilali savunanların…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün sorunların burada tartışılmasını, bütün çözümlerin de burada üretilmesini istiyoruz. Ama şimdi siz kalkar, dışarıdan aldığınız senaryolarla gelip burada onun sıkıntısını kendi aranızda konuşamayıp, bir şey diyemeyip sonra gelip bizlere çatarsanız o zaman cevabını alırsınız. Bir taraftan bu olaylar yaşanırken, bir taraftan “Allah rahmet eylesin”, “Türk milletinin başı sağ olsun” diye dileklerinizi burada söylerken öbür taraftan kalkıp bu konularda lütfen ajitasyon yapmayın. Bunlar, üzerinden siyaset yapılacak konular değil.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Aynen öyle.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlarım, çok yapıcı bir şekilde konuşuyorum. Yapıcı bir şekilde konuşuyorum. Örneklerini veririm mahcup olursunuz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bize nasihat etmeye mi çıktın Mehmet?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet, evet, evet.

“Uzlaşma” dediniz, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak getirdiğiniz her türlü…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Tasarı hakkında konuşmak için buradayız, nasihat dinlemek için burada değiliz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Siz çok tasarı konuştunuz akşamdan beri! Dinliyorum, çok tasarı konuşuyorsunuz! Az önce indi Hatip, herkese buradan sataştı. Bak, sırada bekliyor değerli hatipler, hem partiye hem hükûmete hem şahıslara sataşma var.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – KEY ödemelerinin darbeyle ne alakası vardı? AK PARTİ’ye değil, CHP’ye diye…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu mu sizin konuşma üslubunuz o zaman? Yani bu mu konuşma üslubunuz? Lütfen, bakınız, sizin konuşmanıza söyledim. Siz ne yaptınız diye dönüp… (AK PARTİ sıralarından “Sen ‘darbe, darbe’ diyerek…” sesi) Hayır, hayır orayı bırak, sizin söylediğinizi söylüyorum. Ne dediniz? “Siz batırdınız.” Biz size…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, niye Hatibe müdahale ediyorsunuz? Lütfen…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Biz, size, KEY hesapları gibi, aynı şekilde, o dönemde oluşan sıkıntıların çözümü için kurumsal bir yapı bıraktık. Sizin söylediğinizi gayet net duydum. “Siz bankaları batırdınız, biz ödedik.” dediniz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Onu değil, onu değil.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, hayır, söylüyorum. Ben Hatibin bizimle ilgili kısmını söylüyorum. Hoca’m kendi cevabını kendisi verir. Sayın Kılıçdaroğlu da orada söz aldı. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizi ilgilendiren, 57’nci Hükûmetle ilgili kısmını ben söylüyorum. Lütfen, çatışma ve gerilimden beslenmeyelim. Ülkeyi ne hâle getirdiğiniz ortada. Onun için, böyle lüzumsuz şeylerle, başka kanunlarla uğraşacağınıza temel kanunların üzerine gelin ve hepiniz beraber, burada ortak bir şekilde karar almaya katkıda bulunun, gerilim ve çatışmadan beslenmeden, düzgün bir şekilde bu kanun tasarılarını geçirelim. Bizi bu kısır çekişmelerle yormayın değerli arkadaşlarım. İşsizliği nasıl önleyeceksiniz onu söyleyin, büyümeyi nasıl artıracaksınız onu söyleyin. “Krizden çıktık.” demekle bu iş olmuyor. Bunun çıkış formülü nedir onu söyleyin, lafta kalmasın. Gelin, biz size onlarda önerilerimizi söyleyelim diyoruz. Kaç defa araştırma önergesi verdik, muhalefet verince hiçbirisini dikkate almıyorsunuz. Gelen kanun tekliflerini de dikkate almıyorsunuz. Gelin bunları tartışın, lüzumsuz gündemlerle bizi oyalamayın.

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – KEY ödemeleri lüzumsuz mu?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bakınız, diyorum, buradaki şeyi siz ne zaman getirebildiniz? KEY ödemelerinin lüzumsuzluğu değil, bu tartışmaları yaptığınız zaman üç saatte çıkması gereken bir kanun tasarısı üç günde çıkar. Onu anlatmaya çalıştım. Arkadaşlarımız ne dediğimizi gayet iyi biliyorlar.

Gelin, burada, işçinin, esnafın, emeklinin sıkıntısını tartışın, onları nasıl çözeceğinizi tartışın. Gelin, sosyal güvenlik açıklarını nasıl kapatacağınızı tartışın, bütçe açıklarını nasıl kapatacağınızı tartışın. O getirdiğiniz bütçedeki gelir hedeflerini tutarlı hâle getirip gerçekten bir yerlerden bir şeyler olur mu, bu büyümeyi gerçekleştirebilir miyiz, neyle yaparız diye onlara kafa yorun. Bu gündelik çatışmalarla ortalığı gererek kendi suçunuzu bastırma şansınız yok. O konular daha sonraki oturumlarda konuşulacak geniş konular.

Ben sizleri tekrar sağduyuya davet ediyorum. Çıktığınız zaman, konuşmalarda, lütfen biraz daha yapıcı olun. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak getireceğiniz her türlü olumlu, devlet yararına olan, millet yararına olan tasarılarda, tekliflerde arkanızdayız ama yanlışa gidecek her şeyde de her zaman muhalefet etmeye devam edeceğiz. Onun için, burada lütfen bir an önce bu kanunun yasalaşmasına, eksikliklerinin tamamlanmasına, eleştirilerin dikkate alınarak bir an önce hak sahiplerinin mağduriyetinin giderilmesine yoğunlaşın. Diğer konuları önümüzdeki günlerde zaten sıkça, bütçe tartışmaları var, bütün bakanlıkların konularını sizlerle beraber tartışacağız.

Türk milleti önünde sorumluluğunuzu yerine getirmeye ve yapıcı bir şekilde, demokrasinin muhalefeti de içerdiğini, birtakım eleştirilere tahammül etmek gerektiğini ben bir defa daha sizlere hatırlatıyorum, siz istediğiniz kadar söyleyin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hoca’nınki eleştiri değil ama!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bize de sataşırken lütfen dikkatli olun, biz burada ne yaptığımızı size tek tek söyleriz. 99 yılından itibaren o kanunları kimlerin çıkardığını, daha önce kaybolan bütün verilere rağmen yeniden bir düzenleme yaparak konut edindirme yardımını o noktaya getirdiğimizi ama 2007’ye kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dördüncü ortağınız Kemal Derviş getirmiş.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen tamamlayınız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – …o tarihe kadar sizin bir şey yapamadığınızı çünkü kısır çekişmelerle uğraştığınızı, dışarıdan aldığınız talimatları yerine getirdiğinizi söylerim.

Onun için -tekrar ediyorum- demokratik parlamenter rejim içerisinde bütün çözümler buradadır, bu Parlamentodadır. Sizler de çözüme odaklandığınız sürece biz eleştirilerimizi yapar, eksiklerinizi söyleriz ama yapıcı bir şekilde de olumlu olanlara katkı veririz.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

FARUK BAL (Konya) – Söz istemim vardı Sayın Başkanım. Sataşma nedeniyle söz talebim vardı.

BAŞKAN – Sayın Bal, gelmedi, getirtiyorum; birinci bölüm geldi, ikinci bölümü istedim, geliyor.

FARUK BAL (Konya) – Efendim, duymadınız mı siz? Herkes duydu, siz duymadınız mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Ben duymadım Sayın Bal! Gürültüden anlaşılmıyor ki hiçbir şey!

Yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Akcan, Sayın Uslu, Sayın Işık, Sayın Atılgan, Sayın Özdemir, Sayın Taner, Sayın Cengiz, Sayın Akkuş, Sayın Bulut…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – …Sayın Korkmaz’ın söz talepleri vardır. Birer dakikalık soru sorma hakları var, birer dakikayla sınırlandırmış bulunuyoruz.

Buyurun Sayın Uslu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan “cahil konuşma” sözü çok açıktır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sataşma var…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Zabıtlara bakmadan, bu bir sataşmadır, lütfen, İç Tüzük’ün…

BAŞKAN – Soru-cevap işleminden sonra değerlendireceğim Sayın Korkmaz, lütfen…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Efendim, oturum kapanırsa nasıl değerlendireceksiniz? Soru-cevaptan sonra…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, kapanmayacak oturum, taleplerinizi değerlendireceğim, ondan sonra kapanacaktır. (MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi niye değerlendirmiyorsunuz yani?

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Açık, ortada; niye zabıtlara bakıyorsunuz? Öbür tarafa veriyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz önce hemen söz verdiniz, tutanak aramadınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Başkan takdir eder.

BAŞKAN – Sayın Vural, sesinizi yükseltmekle bu konunun çözüleceğini mi zannediyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin sesiniz alçak geliyor da, o bakımdan, duyamıyorum, bağırma ihtiyacında oluyorum.

BAŞKAN – Hayır, benim sesimi Genel Kurul ve tüm Türkiye duyuyor. Tutanaklar yeni geldi, inceleyeceğim, değerlendireceğim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, biraz önce yaptığınız uygulamayla doğrudan doğruya söz verdiniz!

FARUK BAL (Konya) – Unutturuyorsunuz Sayın Başkan, sataşmayı unutturuyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Akcan, buyurun…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, söz talebi konusunda kararınızı verin lütfen!

BAŞKAN – Tutanaklar geldi, inceleyip değerlendireceğim Sayın...

OKTAY VURAL (İzmir) – Geldi, bakın o zaman, verin.

FARUK BAL (Konya) – Okuyun o zaman.

BAŞKAN – Değerlendireceğim diyorum, niye acele ediyorsunuz ki, onu anlamış değilim ben.

FARUK BAL (Konya) – Sataşılan biziz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Vermeyeceğim demiyorum ki!

OKTAY VURAL (İzmir) – Görevinizi zamanında yerine getirin diye söylüyoruz! Allah Allah…

BAŞKAN – Sayın Bal, Sayın Vural, ben söz vermeyeceğim veya değerlendirmeyeceğim demiyorum, tutanakları getirttim, inceleyip vereceğim.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman, bakın verin kararınızı, niye geciktiriyorsunuz? Biraz önce başka uygulama yaptınız Ünal Bey’le ilgili! (AK PARTİ sıralarından “Bağırma!” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Öyle bir usul yok, burada bekleyerek… Eğer, Sayın Vural, burada tansiyonu yükseltmek maksadınızsa o başka bir şey.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, usul tartışması açıyorum. Tutumunuz taraflıdır, usul tartışması açıyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Bak bak, harekete bak, harekete! Meclis Başkanı ya…

BAŞKAN – Ne için usul tartışması açıyorsunuz Sayın Vural?

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, tutumunuz taraflıdır, objektif bir şekilde yönetmiyorsunuz…

BAŞKAN – Hangi konudaki usulüm taraflıdır, nedir yani?

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz önce Ünal Bey’in söylediği sözle ilgili tutanağı aramadınız, hemen buradan söz verdiniz, şimdi “Tutanakları getirip bakalım.” diyorsunuz. Böyle bir tutumunuz taraflıdır.

BAŞKAN – Yani, tutanağın incelenip buna göre karar verilmesi taraf mıdır Sayın Vural?

OKTAY VURAL (İzmir) – Taraflıdır, evet.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Bütün millet duyuyor.” dediniz, siz duymuyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Vural, tutanağın incelenip karar verilmesi taraf mıdır?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, evet, taraftır.

FARUK BAL (Konya) – O da taraf, şu da taraftır. Sataşma…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, açık olan bir konuda bir talebin yerine getirilmesinden neden imtina ediyorsunuz, bunu anlamış değilim.

BAŞKAN – İmtina eden yok ki Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – İmtina ediyorsunuz, geciktiriyorsunuz.

FARUK BAL (Konya) – Efendim, zaman kaybettiriyorsunuz, sataşmanın…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek canım ya! Ortamı geriyorsunuz…

BAŞKAN – Ortamı ben germiyorum Sayın Vural.

RECEP TANER (Aydın) – Türkiye’yi gerdiğiniz gibi burayı da geriyorsunuz!

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Şimdiye kadar biterdi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğru.

Sayın Başkan, bakın biraz önce söyledim: Sataşmadan dolayı söz istediler, bu sataşmanın açık bir şekilde yapıldığını bilmenize rağmen “Tutanakları getireyim…” diye söylüyorsunuz.

BAŞKAN – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklar önünüzde.

BAŞKAN – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklara bakınız, kararınızı veriniz, geciktirmenin bir anlamı yoktur. Sataşmayla ilgili arkadaşlara sözünü verin, bitirin gitsin bu işi.

BAŞKAN – Tamam, sorular sorulduktan sonra…

OKTAY VURAL (İzmir) – Veriyorsanız da verin ya!

BAŞKAN – Sorular sorulduktan sonra…

FARUK BAL (Konya) – Ondan önce istiyoruz efendim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Konuşmadan sonra dediniz.

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – İşlemden sonra devam edersiniz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkanım “Bütün Türkiye duyuyor.” diyorsunuz, bir siz duymuyorsunuz herhâlde bu sataşmaları.

BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun, sorunuzu sorun lütfen.

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan “Birinci sırada Sayın Akcan.” dediniz, sözü bana verdiniz.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, benim sorumu…

BAŞKAN – Sayın Uslu, işlemde bir yanlışlık oldu, Sayın Akcan’a da vereceğim.

Buyurun Sayın Uslu.

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Peki, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana soruyorum: Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ’nin nakit durumuna baktığımızda, 1999 yılında 6.912 milyar TL, 2002 yılında 110.756 milyar TL olduğunu görüyoruz. Bu süre içerisinde nakit yönetimi, etkin bir şekilde, kamu bankalarında döviz, hazine bonosu ve repo sepeti olarak değerlendirilmiştir. İktidarınız döneminde nakit yönetimi nasıl değerlendirilmiştir? Hâlihazırdaki nakit miktarı nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: KEY hesabı karşılığı olarak Emlakbank’tan Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına ne kadar miktar ve değerde gayrimenkul devredilmiştir?

İkinci sorum: Bu gayrimenkullerin akıbeti nedir? KEY hesabı sahiplerine hisseleri verilecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, söz konusu tasarının yasalaşması hâlinde kaç vatandaşımıza bu sağlanan haktan yararlanma imkânı doğmaktadır? Bu vatandaşlarımız hangi miktarlarda ve ne zaman bu yardımdan yararlanabileceklerdir? Bu ödemelerin ne kadarı anapara, ne kadarı nemalardan oluşacaktır?

İkinci sorum da: Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ’nin konut arzı 1999-2002 arasında yüzde 1.100’ü aşkın miktarda değişmiştir. Tek başına iktidarda bulunan AKP döneminde bu konut arzı ve satış gelirlerinin değişimi nasıl olmuştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Sayın Atılgan…

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 1999-2002 yılları arasında, yani 57’nci Hükûmet zamanında Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ -ki sermayesi KEY hesaplarıdır- yüzde 775 kârlılıkla çalışmıştır, buna karşılık personel sayısı yüzde 72 azaltılmıştır. 2002-2009 yılları arasında Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ’nin personel sayısı devri İktidarınızda ne kadar artmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Atılgan.

Sayın Özdemir, buyurun.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana soruyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı olduğu 1999-2002 yılları arasında Emlak Konut AŞ, “Emlak Konut”u “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı”na dönüştürmüştür. Bu dönemde ticari kârı yüzde 775 oranında rekor bir artış sağlamıştır. 2002-2009 arasındaki, AKP dönemindeki kârlılık oranı nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

KEY kesintileri 1996 yılında durdurulmuş, 1999 yılında 57’nci Hükûmet döneminde KEY’in tasfiyesiyle ilgili karar verilmiş, başlatılmış ve bunun neticesi olarak da Emlak Konut AŞ, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına çevrilmiş ve aktif büyüklüğü de bu üç buçuk yıllık süreçte yüzde 4.512 oranında artmıştır. 2003-2009 yılları arasındaki, AKP dönemindeki Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının aktif büyüklüğü nedir? Bu konuda bilgi verir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

57’nci Hükûmet döneminde, MHP sorumluluğunda bulunan Emlak Konut AŞ, Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına dönüştürülerek, ticari faaliyetleriyle birlikte ödediği kurumlar vergisi yüzde 672 oranında artmıştır.

Sayın Bakanım, 2002 ile 2009 yılları arasındaki, Hükûmetinizin, bu kurumlar vergisi göz önüne alındığında, kurumlar vergisi ödemesindeki artış oranı nedir? Bu çıkmış mıdır?

Bir de, memurlardan, çalışanlardan kesilen bu kesintilerin o günkü kesim tarihi ile bugün ödeme tarihi arasında bir kıyaslama veya mağdur olmaması için çalışanların, bir kıyaslama yapıldı mı? Ödemeler buna göre düzenlendi mi? Yoksa belli bir kıstas nasıl oldu?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengiz.

Sayın Akkuş, buyurun.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; 5664 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine eklenen (4)üncü fıkrada “…30/6/2010 tarihinden sonra yeni hak sahibi bildirimi yapılamaz.” denilmekte. Bu bir hak gasbı anlamına gelmez mi?

Yine, 5’inci maddeye eklenen (10)uncu fıkrada “Bu madde uyarınca yapılan ilan tarihlerinden itibaren beş yıl içinde talep edilmeyen alacaklar Hazineye irad kaydedilir.” denmektedir. Bunun hak sahibi veya vârislerine ödenmesi daha uygun olmaz mı?

5664 sayılı Kanun kolayca çıkarıldı ve uygulamaya kondu. Hak edişlerin hak sahiplerine ödenmesi konusunda niçin birçok zorluk yaşanmakta, ödenmek istenmemesinin bir sebebi mi var acaba?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Sayın Bulut, buyurun.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, çalışanların geciken konut edindirme yardımlarını almaları, bir nebze olsun bunları rahatlatacaktır. Yeni emekli olanlarla önceden emekli olanlar arasındaki maaş farkları had safhadadır. Hükûmetinizin, bu maaş farklarını normal bir şekle getirmesi, yeni emekli olanlarla aynı seviyeye dönüştürmesi konusunda bir çalışmanız olabilir mi?

Sayın Başkanım size de: Siz, AKP grup başkanı değilsiniz, Meclisin Başkanısınız. AKP’li sözcülerle muhalefet partilerinin sözcüleri arasında davranışlarınız ve tavırlarınızla sizi taraflı görüyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut, Bakana soru sormak durumundasınız.

Teşekkür ediyorum.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sizi tarafsızlığa davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, sorusuna niye müdahale ediyorsunuz, kesiyorsunuz, daha konuşması varken oradan konuşuyorsunuz? Allah Allah!

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sizi tarafsızlığa davet ettiğimi söylüyorum. Bir dakika bana süre verseniz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani kesiyorsunuz.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Bakın, sözümü kestiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi yapılıyor Sayın Başkan.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim de kestiniz.

BAŞKAN – Vereceğiz Sayın Korkmaz, verilecek, bir saniye bekleyin.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Efendim, ben açıklama yapacağım. Bana farklı görüş atfedildi. Burada zabıtlara bakmaya gerek yok. Benim konuştuklarım farklı şekilde bana atfedildi, bunun için 69’a göre söz istiyorum Sayın Başkan. Bunun zabıtla ne ilgisi var?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Soru süresi geçiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, bu tasarıyla ilgili soru… Sisteme girin…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – 69’a göre… Benim açıklamalarım yanlış, farklı atfedildi bana.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha soru süresi bitmedi.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Bu benim hakkım ve bu sözü istiyorum ve öncelikle istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, daha süre var, niye kestiniz?

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, soru-cevap bitmemiştir daha niye kestiniz? Sayın Başkanım, soru-cevap bitmedi daha, devam ediyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Üç dakikası gitti.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, biraz önce değerli milletvekilimiz size bir soru sordu ama sorusunu sormasına vakit bırakmadan sorusunu kestiniz. Bu taraflı tutumunuzla bu Meclisi yönetmeye ne kadar devam etmeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık, soru bana değil Sayın Bakana sorulacak.

Teşekkür ediyorum.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Size soruyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Başka türlü fırsat gelmiyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin aracılığınızla size soruyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Başka türlü fırsat gelmiyor yani ancak böyle geliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz mi tayin edeceksiniz soruyu nasıl soracağını?

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – İç Tüzük tayin ediyor.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, Emlak Gayrimenkul Yatırım AŞ’nin aktif büyüklüğüyle ilgili bugünkü değer 8 milyar Türk lirasına ulaşmıştır 30/11/2009 tarihi itibarıyla. Yine nakit durumu bugünkü tarih itibarıyla, Sayın Uslu’nun sorusu, 103 milyon Türk lirasına ulaşmıştır. Aynı zamanda, KEY hak sahipleri adına, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketine 395 milyon Türk lirası değerinde arsa ve konut devrolmuştur 99 yılında. KEY alacaklılarının alacağı ise bu miktarın 2 katına ulaşmıştır yani alacağın yarısına karşılık arsa verilmiştir.

Bunun dışında, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının yıllara göre kâr değişimi şu şekildedir: 2002’de 52 milyon, 2003’te 98 milyon, 2004’te 142 milyon, 2005’te 168 milyon, 2006’da 175 milyon, 2007’de 946 milyon, 2008’de 562 milyon, 2009 yılının dokuz ayı itibarıyla 291 milyonluk kâr ortaya çıkmıştır. Bunu bu şekilde ifade etmek isterim.

2003-2009 yılları arasında, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının konut sayısı 28 bin konuta ulaşmıştır.

Bunun dışında, bu yasa ile çeşitli nedenlerle listede yer almayan veya hak edişleri eksik ya da hatalı olan kişilere imkân verilmektedir. Bu yasadan, yaklaşık olarak 3 milyon kişi yararlanacaktır. Bu kişilere yapılacak ödemelerin tutarının da 1 milyar 400 milyon Türk lirası civarında olması beklenmektedir.

Yine, bunun dışında, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ’nin, gayrimenkul yatırım ortaklığı olması nedeniyle kazançları, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesine göre istisna kapsamındadır.

Arkadaşlarımızın not alabildiğim kadarıyla sorularına vereceğim cevaplar bunlardır.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Personel artışını söylemediniz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Evet, diğer sorulara da…

Personel sayısı, 149 adet personeli bulunuyor. Bugün itibarıyla, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ’nin personel sayısı 149’dur.

Teşekkür ederim.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Emlak Gayrimenkulün personel sayısı 108 kişi artmıştır, 41’den 149’a çıkmıştır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Bulut, buyurun.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, demin sorumu kestiniz.

BAŞKAN – Sorunuzu kesmedim Sayın Bulut.

Buyurun.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Ben sizden burada tarafsız olmanızı, buna dikkat etmenizi istedim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.

Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakan, bir sürü soru soruldu ama siz iki tanesine falan cevap verdiniz herhâlde. Bir on dakika daha zamanımız vardı.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Hayır, sorular hiç öyle değil. En az sekiz tane soruyu cevapladım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gelen paralarla ilgili sorular vardı, tam söylemediniz. Bilmiyorum, zaman çabuk bitsin diye mi bakıyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Zaman bitsin diye bakar mı ya?

BAŞKAN – Sorunuzu sorun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben şunu soracağım… Yani cevap yine gelmeyecekse boşuna sormayayım diye, hazır, fırsat geçmişken…

Korkuyorum Başkanım, öyle bir bakıyorsunuz ki, ne olur ne olmaz diye bir bakıyorum, soru sorsam mı, sormasam mı, gözünüzün içine bakıyorum.

BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen sorunuzu sorunuz.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakanım, şu anda en son durumda -arkadaşlarımızın sorduğu soruya… Ben tam duyamadım- bu haktan kaç kişi yararlanacak? Bilgi eksikliği olarak kalan kaç kişi vardı? Resmî Gazete’de yayımlanan bir liste vardı. Ya onu vermediniz ya da ben tam duyamadım. Onu sormak için alıyorum. Yani şu anda çıktığı zaman, bilgi eksikliği olanlar yararlanabilecekler mi? Yani kurumlarda şimdiye kadar kalmasının nedeni, o kurumların bilgi vermemesiydi. Bizim bilgilerimizde herhangi bir güncelleme oldu mu, hem Ziraat Bankasının hem Emlak Bank’ın devredilen? Herhangi bir bilgi var mı? Aynı durumda olacaksa zaten bildiremeyecekler demektir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

Başka soru yok.

Sayın Bakan, buyurun cevap verecekseniz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Şöyle bir bilgi arkadaşlara aktarayım: Bu kanun çıktıktan hemen sonra 1 milyon 360 bin kişi hemen paralarını alabilecek durumdadır, daha önce alanlara ilaveten. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından hazır olduğu belirtilen hak sahibi ise 1 milyon 220 bin kişidir. Yaklaşık 2,5 milyon kişi daha, hemen parasını alabilecek noktadadır. Bunun dışında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilave giriş yapılacağı bildirilen hak sahibi sayısı 15 bin kişidir, bu bir aylık sürede işlemleri devam eden. Diğer kurumlarca deprem, sel, yangın gibi nedenlerle bildirilememiş ve bildirimleri yapılacak olan yaklaşık 404.050 kişi söz konusudur. Dolayısıyla yaklaşık olarak 3 milyon kişi bundan yararlanacaktır, yararlanacakların ortalama alacağı 471,35 Türk lirasıdır ve toplam 1 milyar 414 milyon 50 bin Türk lirası bu kişilere ödeme yapılabilecektir tahminî olarak. Yani önümüzdeki bu kanunun çıkmasıyla 2,5 milyon kişi hemen bu paralarını alabilecek noktadadır.

Evet, sanırım cevaplanmayan bir soru kalmamış oldu.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ayhan, buyurun…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim, bu soru-cevap işlemine girmeden önce sizin yaptığınız bu usulün, özellikle sataşma münasebetiyle tutanakları istemenizi ve tutanaklar önünüzde olmasına rağmen soru-cevap işlemine girmeden önce sataşma nedeniyle söz vermeniz gerekmesine rağmen bunu ötelemenizin açıkçası bir usul tartışmasıyla gündeme getirilmesini istedim. Siz bunu geçiştirdiniz. Bunda ısrar etmememin sebebi farkında olmadığımızdan değil ama eğer bu konuda sizin tutumunuzla ilgili, bu geriye bırakma işleminizle ilgili, usulünüzle ilgili bir söz talebimiz varsa öncelikle o söz talebimizle ilgili karar vermeniz gerekiyor. Dolayısıyla, tekraren, yönetiminizde daha tarafsız ve objektif olmaya davet ediyorum ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu İç Tüzük’ten kaynaklanan haklarımızın hepsini sonuna kadar kullanacağımızı belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir soru tevdi etmek istiyorum.

Sayın Bakan, AKP’li bazı sayın milletvekillerini niye yeterince aydınlatmıyorsunuz? Hatiplerin konuşmalarından, hâlâ bu düzenlemelerin başlangıcının 57’nci Hükûmet döneminde olduğunu bilmiyorlar, bunu anladık.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, teşekkür ediyorum.

Sayın Korkmaz…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Ben 69’a…

Bana mı söz veriyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, soru için veriyorum. Soru-cevap işlemi…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Soru için değil Sayın Başkanım, sataşma için söz istedi.

BAŞKAN – İki dakikalık süre var, eğer soru soracaksanız…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Ben açıklama için 69’a…

BAŞKAN – Vereceğim Sayın Korkmaz, değerlendireceğim, konuşacağız.

Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Evet, milletvekili arkadaşlarımızın konuyla alakalı yeterli bilgiye sahip olduklarını şahsen düşünüyorum. Zaten soru-cevap işlemleri de… Eğer bir bilgi ihtiyacı varsa soru-cevap işlemleriyle bu bilgi ihtiyaçlarını da buradan karşılamaya çalışıyoruz. Bu nedenle milletvekili arkadaşların bilgilendirilmesinde bir sorun olduğunu düşünmüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Yıldız, buyurun.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ataköy’de TOKİ’nin uygulamalarına halk tepki göstermekte. 9 Aralık tarihinde -yarın da- TOKİ gene bir ihaleye çıktı. Orada yeşil alanların ve kıyı şeridinin yapılaşması söz konusu. Pazar günü bütün o semtte oturanlar tepkilerini dile getirdiler, bunların hukuksuz olduğunu ilettiler. Bu, TOKİ’nin uygulamalarına devam edilecek midir, bu konuda ne düşünmektesiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Bu konuya yazılı cevap vermeyi düşünüyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Sayın Vural, öncelikle, taraflı yönettiğime ve talebinizi ertelediğime dair İç Tüzük’ün 69’uncu maddesini okuyorum: “Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükümet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir.”

Başkanlığı ilgilendiren burası: “Açıklama ve cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını takdir eder.”

Talepte bulundu Sayın Bal, Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Korkmaz. Ben, tutanakları getirtip, inceleyip, buna göre söz vereceğim dedim, takdir edeceğim dedim. Yani 69’un ikinci maddesinde belirtilen esaslar dâhilinde ne yapacağımı söyledim.

Şimdi tutanaklar geldi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Daha önce geldi, on beş dakika önce geldi, şimdi gelmedi ki.

BAŞKAN – Sayın Vural, on beş dakika filan önce gelmedi ama öyle değerlendiriyorsanız o çok önemli değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Soru-cevaptan önce geldi.

BAŞKAN – Evet, Sayın Bal, buyurun, şimdi ne için sataştı diyorsunuz?

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben bir açıklama yapacağım için tutanakla ilgisi yok.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Korkmaz, başladım işte Sayın Bal’dan. Sayın Kılıçdaroğlu, siz…

FARUK BAL (Konya) – Biraz önce ismini cismini hatırlayamadığım bir AKP milletvekili, konuşmasında…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ben de hatırlayamadım…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ama girişi, sataşmaya meydan vermeden…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “İsmini cismini hatırlayamadığım…” demesi uygun düşmüyor. Lütfen Sayın Milletvekili…

FARUK BAL (Konya) – Böyle yönetime böyle cevap vereceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen Sayın Milletvekilini uyarınız.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir saniye…

FARUK BAL (Konya) – Mensubu bulunduğum partiye ve Hükûmete sataşmada bulunmuştur, cevap vereceğim.

BAŞKAN – Ne diye sataşmada bulundu?

FARUK BAL (Konya) – Siz okudunuz.

BAŞKAN – Sayın Bal, bunu ben…

FARUK BAL (Konya) – On beş dakika önce siz getirttiniz tutanağı okudunuz.

BAŞKAN – Sayın Bal, tutanaklara geçmesi için Tüzük gereği soruyorum.

FARUK BAL (Konya) – 40 milyar dolarlık bir hortumlama yapıldığından bahsedildi.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

Üç dakika süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya mahal vermeden…

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, grubuna ve görev yaptığı Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, beş saniyemi erkenden aldınız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal, o zaman yeniden veriyorum.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – KEY hesabı gibi, açıklayamazsanız söz yok, gitti…

FARUK BAL (Devamla) – İki: Sayın Başkan, sizi tebrik ediyorum(!) partime ve bakan olarak görev yaptığım Hükûmete hakareti size bile unutturabilecek bir zamandan sonra sataşmaya cevap vermek üzere söz veriyorsunuz. Bu hakkı nereden görüyorsunuz? Meclis Başkanı olmak ile takdir yetkinizi şahsen, kasten kullanma hakkını mı elde ettiğinizi zannediyorsunuz? Siz İç Tüzük’e bağlısınız ve grupların hukukunu korumak sizin görevinizdir. Grupların hukukunu korurken, geçmiş cumhuriyet hükûmetlerinin manevi şahsiyetini korumak da sizin görevinizdir. Dolayısıyla sizi tebrik ediyorum…

BAŞKAN – Cevap vereceğim Sayın Bal, devam edin siz.

FARUK BAL (Devamla) – …bu sataşmayı unutturacak kadar bir zamanı kazandırdığınız için!

Değerli arkadaşlarım, biraz önce konuşan milletvekili arkadaşımız, AKP iktidara gelmeden önce herhangi bir işin, işlemin olmadığı dünyası içerisinde ve AKP iktidara gelince… Bu KEY hesaplarıyla ilgili konuşacağım ayrı, ama, bankaların hortumlandığını, 40 milyar dolarlık bir hortumlamanın da 57’nci Hükûmet tarafından zamanında yapıldığını ilan etti.

Bu, sadece bu Sayın Milletvekilinin düşüncesi değil, Sayın Başbakan da bunları telaffuz ediyor. Bilin, öğrenin: 1997 yılında Bankacılık Kanunu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. 1999 yılında 57’nci Hükûmet kurulana kadar bankacılık sektörü kanunsuz bir sektör olarak çalıştı. Bakkal dükkânı açmak için bir usul vardı, banka açmak için usul yoktu. Önüne gelen hortumcu banka açtı ve 1999 yılında 57’nci Hükûmet kurulana kadar vatandaşın parasını hortumladı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz ne yapıyordunuz o zaman?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir dinle be!

FARUK BAL (Devamla) – 57’nci Hükûmetin ilk yaptığı iş, 1999 yılı Haziran ayında Bankacılık Kanunu’nu çıkardı ve o Bankacılık Kanunu’nun ortaya koyduğu düzenlemeler ile, hortumlanmış olan sekiz tane banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredildi. İşte bu irin, ekonominin bu irini, 57’nci Hükûmet tarafından ameliyat edilerek ekonomiden temizlendi. Elbette burada bir yük doğmuştur, bu yük, 24 milyar dolar civarındadır, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bunun 18 milyar dolarını geri almıştır. Ancak, sizin Hükûmetiniz zamanında sadece Uzan’ın bankasına, İmar Bankasına el koymakla 15 milyar dolar civarında hazineyi zarara uğrattırdınız.

Değerli arkadaşlarım, söz ağızdan çıkana kadar insan o sözün hâkimidir, söz ağızdan çıktıktan sonra insan o sözün esiridir. Lütfen sözünüzün esiri olmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Millet o hesabı gördü.

BAŞKAN – Bitti süre Sayın Bal, buyurun, bir dakika süre veriyorum.

FARUK BAL (Devamla) – O hesabı siz de milletin mahkemei kübrâsında çok yakında göreceksiniz inşallah.

Değerli arkadaşlarım, ikinci olarak sizlere ifade etmek istediğim husus, burada bir sosyal faciayı çözmeye çalışıyoruz. Bu, gerek özel sektörde gerek kamu sektöründe çalışmış, 1987 yılında devletin yalan yanlış çıkardığı bir kanunla emeğinin hakkını, alnının terini bir şekilde devlete güvenerek vermiş olan insanların hakkını iade meselesi.

Dolayısıyla, burada tansiyonun gerilmesine ihtiyaç yoktur, burada insanları taciz etmenin ve siyasi polemiğe girmenin bir ihtiyacı yoktur ancak Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız bir gerilim içerisinde. Biz anlıyoruz onun neden doğduğunu. Halkın huzuruna çıktığınız zaman ekonomik sıkıntının, açılımın yarattığı sorunların cevabını verememenin bir sıkıntısıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – Burada gerilimi yaratmak ve siyasi partilerimize saldırmakla, şahsımıza saldırmakla o gerilime derman olamazsınız. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Önce Hocam konuşsun, sonra ben konuşurum, izniniz olursa Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, ne için söz istediniz? Önce ne için söz…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Benim konuşmalarım farklı atfedildi bana, onun açıklamasını yapacağım; saptırıldı. 69’uncu maddeye göre onun açıklamasını yapacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz, üç dakika süre veriyorum.

3.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, sözlerinin farklı yorumlanarak AK PARTİ’li bazı milletvekillerinin uygunsuz sözlerle sataşması nedeniyle konuşması

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce “cahil konuşma” sözünü buradaki Değerli Milletvekiline aynen iade ediyorum, fazlasıyla da iade ediyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Az gelir!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, siz, ben konuştuğum zaman sesli konuştunuz, sataştınız; bu hâlde, kim olursa olsun, elbette ki söylediklerimi çok farklı yorumlayabilir. Onun için, bakın, benim söylediklerim şudur özet olarak: Demokrasi dışı yaptırımları önlemek için demokratik yasaları çıkaralım dedim ve örnek verdim, dedim ki: Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda da “Seçim Yasası, Siyasi Partiler Yasası, bunların çıkarılması gerekir.” diye var. İlaveten, dokunulmazlıkları kaldıralım dedim. Bunlar, demokrasinin yolunu açmak için gereklidir ve önemlidir. Eğer demokrasinin yolunu açmazsak bu kaos devam eder dedim. Siyasi kaos, kendi kendini, demokrasi yoksa, onaramaz, yenileyemez dedim ve “halk isterse” sözünden kastım da şudur: Halk en büyük güçtür ve en büyük güç olduğunu söyledim, halkı farklı tercihlere zorlamayalım dedim. Orada zabıtlar var arkadaşlar.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Zabıtları bir daha oku.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Biraz daha böyle dinleseydiniz aynı şeyleri söylediğimi anlardınız.

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, özür dilerseniz iyi olur.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Onun için, arkadaşlar, kimsenin yarası yok, kimse gocunmaz ama burada her konuyu tartışmamız lazım ki ileride doğacak sorunları bugünden çözelim. Burası halkın Meclisidir. Burada her konu, halkla ilgili her sorun konuşulur, ben de bunları konuştum ve uyardım. Dolayısıyla, bu uyarılarıma da -teşekkür ediyorum- istemediği hâlde de, orada, halk istemediği hâlde farklı tercihlere yönelirse de dedim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

AHMET YENİ (Samsun) – Milletten özür dileyin! Özür dilemedikçe olmaz Hocam.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gruba yönelik sataşma oldu efendim.

BAŞKAN – Ne dedi gruba yönelik Sayın Kılıçdaroğlu?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna olarak.

BAŞKAN – Ne söyledi Sayın Kılıçdaroğlu?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan “Tutanağı okudum.” diyorsunuz, hâlâ soruyorsunuz. Beş sefer söyledi. Hâlâ tutanağa bakmadınız mı?

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, benim sorduğum sorunun muhatabı siz değilsiniz; bir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İmtihan mı ediyorsunuz?

BAŞKAN – Kimseyi ben imtihan etmiyorum ama İç Tüzük gereği sormak zorundayım. Bu da tutanaklara geçmek zorunda.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Araya girdiği için böyle oluyor, üç tane konuşma girince yeniden bir daha soruyorsunuz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İç Tüzük’ü bir öğren.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Esfender Hocaya, doğrudan “Unvanında Profesör Doktor titri olan…” diye başlayıp, amacı aşan suçlamalarda bulunmuştur. Sayın Milletvekiline cevap vereceğim.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, kendisi cevap verdi zaten.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ayrıca “CHP Grubu” diye başlayarak suçlamalarda bulundu, ben de CHP Grubu adına cevap vereceğim.

BAŞKAN – Peki, Sayın Kılıçdaroğlu, okumamı ister misiniz tutanakları? CHP Grubuyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuyla ilgili…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Okuyun da biz de duyalım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet efendim “CHP Grubu” diye… Tutanaklar sizde.

BAŞKAN – Tamam, okumamı ister misiniz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Okuyun. Ben onlara cevap vermek istiyorum, amacı aşan suçlamalar yapıldı burada.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Üç dakika süre veriyorum.

4.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Konuşan Değerli Hatip aynen şunları söyledi: “Muhalefet, kafasına gelen her şeyi konuşmak değildir.” Doğru. “Muhalefet, ülkenin çıkarlarını kendi çıkarları üzerinde tutan bir anlayışla hareket etmeli.” Doğru. Ama muhalefet böyle de iktidar acaba nasıl?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bunun neresinde sataşma var Sayın Başkan?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sataşma var efendim, geleceğim ona da.

Eğer iktidar, sınır ötesi gelip, yurt içinde terör estirip, tekrar gittiği zaman “Oraya gitmeyeceğim.” diye Dubai’ye gidip anlaşma imzalıyorsa, bu iktidar ne demektir? Parlamentonun iradesine ipotek koyuyor demektir. 1 milyar dolar karşılığında, kredi olursa 8 milyar dolar karşılığında Parlamentonun iradesine ipotek koyan bir iktidara siz niçin çağrı yapmıyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nerede imza var, çarpıtıyorsun her şeyi!

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – İftira atıyorsun. Kaç sefer yalanlandı o.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sataşmayla ne ilgisi var?

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen sataşmayla ilgili konuşur musunuz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ben kanıtlarsam…

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sataşmayla ne ilgisi var bunun?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sataşma neresinde?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Amerikan Hazine Bakanlığının İnternet sitesine gireceksiniz, bütçe tutanaklarında vardır, Sayın Ali Babacan’a bu soru sorulmuştur, kimse şu ana kadar yalanlayamamıştır. Ayrıca, Sayın Başbakanınız da şu anda zaten Atlantik ötesindedir, ona da sorabilirsiniz.

Yine, “Efendim, açılım yapıldı, Silopi’deki manzaralar bizim irademizin dışında oluşan bir görüntülerdir, biz onları kabul etmiyoruz, provokatif görüntülerdir.” 20 Ekim, Sayın Başbakanın AKP Grubunda yaptığı konuşma, hemen bu olaydan sonra.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bu size sataşma mı oluyor yani? Bu sözün sataşma neresinde?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – “Bu tabloya bakıp umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Dün Habur Sınır Kapısı’nda yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün değildir.” diye. Buyurun arkadaşlar, kim provokatif eylem yapıyor?

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Neresi sataşma bunun?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Eğer, 12 Eylül askerî darbesi… Siz demiyor muydunuz “Darbeye karşıyız.”

Bakın, Sayın Elitaş orada…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Siz karşı değil misiniz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Biz beraber gittik 2 grup başkan vekili, Sayın Elitaş’a dedik: Gelin Anayasa’nın 15’inci maddesini kaldıralım, darbecilerden hesap soralım. Yapmayan namerttir, getirmeyen de namerttir.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili ismimden bahsederek itham etti. Müsaade ederseniz iki dakika…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir saniye…

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/779, 2/523) (S. Sayısı: 444) (Devam)

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

KONUT EDİNDİRME YARDIMI HAK SAHİPLERİNE ÖDEME YAPILMASINA DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1- 22/5/2007 tarihli ve 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesinin beşinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Bu fıkra uyarınca ana para ve fer'ilerinin ayrımı yapılmaksızın 410 numaralı hesaba aktarılan tutarlar bütçeye gelir kaydedilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, konuşmayacaktım. Öğleden beri de konuşmaları takip ediyorum. Hakikaten konuşma talebim yoktu. Ama bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok üzüldüğümü, halkım adına, insanlar adına, işçiler adına hicap duyduğumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1987, çıkıyor ülkeyi yönetenler “Ey işçiler, ben size ev yapacağım, ben size konut yapacağım. Bu maaşlarınızdan para keseceğim, sizi ihya edeceğim.” diyor. Herkes mutlu. 87.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maaşlardan kesilmedi yalnız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 87.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maaşlardan kesilmedi. Sen bu işleri iyi bilen adamsın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben bilirim. Sene 87.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maaşlardan kesilmedi, sen de biliyorsun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 87’de başladı kesilmeye bu iş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maaşlardan kesilmedi, iyi bilirsin!

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Maaş veya hak ettiği ödemelerden.” diyeyim, o zaman öyle söyleyeyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İşverenden kesilip yatırıldı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İşçinin hakkından kesinti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Aslanoğlu, sen bu işi iyi bilirsin!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben biliyorum ama işveren bir başka katkıyı işçiye yapacaktı, oradan işçiye katkı yapmadı, buna katkı yaptı.

Şimdi, bir kere sene 87. Bu iş 96’da durdurulmuş, doğru mu? 96. Şimdi 87’den 96’ya bakıyorum, yedi yıl geçmiş. O süreçte hepiniz, buraya kim çıktıysa işçiler adına büyük haksızlık yapıldığını -doğru mu?- ve bu insanların mağdur edildiğini, işçilerin yok edildiğini tüm konuşmacılar belirtti. Doğru mu?

AHMET YENİ (Samsun) – Gideriyoruz onu işte.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika, dur! Şimdi bir kere siz sütten ak kaşık gibi çıkmayın! Bir dakika!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, niye karşılıklı konuşuyorsunuz? Lütfen Genel Kurula hitap edin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Baksana Sayın Başkan, oradan laf atıyor.

BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, 96 yılında bu iş sona erdirilmiş. “Biz haksızlık yaptık.” denmiş. Haksızlık yapılırken, bakın, dikkatlerinizi çekiyorum, o günlerde, 87-96 arasında hazine bonosu faizleri yüzde kaçtı? Arkadaşlar yüzde 90, yüzde 95, yüzde 100, yüzde 130. Doğru mu arkadaşlar? İçinizde bu işi çok iyi bilenler vardır. Ama her ne hikmetse, özellikle “Bu KEY hesapları Emlak Bankasının altı ay vadeli mevduatına verildiği faiz oranıyla ödenir.” diye bir madde konulmuş, dikkatlerini çekiyorum. Diğer aylık faizler yüzde 80, yüzde 90. Diyelim ki üç aylık faiz yüzde 90, ama her ne hikmetse bir aklıevvel ve aklıevveller işçinin hakkını yemek için öyle bir getirmiş koymuş ki bir madde, demiş ki: “Bu KEY hesapları Emlak Bankasının altı ay vadeli mevduata uyguladığı faiz oranıyla değerlendirilir.”

Değerli milletvekilleri, ömrübillah, 87-96 arasında Emlak Bankası hep altı aylık mevduatını yüzde 30 oranında ilan etmiş, her ne hikmetse, hep yüzde 30. Faizler yüzde 100, yüzde 120 ama her ne hikmetse, Merkez Bankasına bildirilen… Yani, diyor ki: “Bankaların Merkez Bankasına bildirdiği faiz geçerlidir.” Yani, Emlak Bankasının Merkez Bankasına bildirdiği altı aylık faiz geçerlidir, o da yüzde 30. Bir kere, hicap duydum, büyük haksızlık yapmışız bu insanlara, ayıptır, yapılmış, bu Parlamento yapmış, bizler değil ama, burada o gün oturan insanlar bunu bilerek yapmışlar.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Şimdi AK PARTİ’liler düzeltiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Dur şimdi… Hayır…

Şimdi, 2002’den 2009’a geçildi. Siz diyorsunuz ki… Ya, yedi yıl geçti ya, yani insaf edin ya, sizde de yedi yıl geçti. Eğer çok da işçinin haksızlığa uğradığını… Çok, böyle “aman, haksızlık, hemen bu işi düzeltelim” demediniz. Yedi yıl sonra… Ha, buna uyguladığınız faiz de “aman, işçiler haksızlığa uğramış. 87’den 96 yılına kadar verdikleri paraları değerlendirelim, şu yüzde 30 faiz değil de günün faizleri, rayiç faizleri neyse onunla değerlendirelim, işçinin hak kaybını ödeyelim.” derseniz, o zaman ben size teşekkür ederdim. Yaptığınız hiç farklı bir şey değil, yine aynı tas aynı hamam. Yedi yıl sonra, şu kalan 500 milyon var arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum; kalan hepsi 500 milyon!

Bir işçinin alacağı… Kaç kişi alacak biliyor musun bu kalan 500 milyonu? 3 milyon 200 bin kişi. Kalan 500 milyonu 3 milyon kişi alacak. İşçi başına kaç lira düşeceğinin hesabını siz yapın.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – 3,5 katrilyon…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şu anda kalan… Bu kanun, çıkardığınız kanun… Kalan 500 milyon. Daha önce 8 milyon 600 bin kişinin -biraz önce Komisyon, yetkili arkadaşlar bilgi verdiler- hakkı varmış, yaklaşık 4 milyon 800 bin kişi almış; 2,5 katrilyon. Kalan 500 milyonu 3 milyon kişiye böleceğiz.

Değerli arkadaşlarım, haksızlık yapmayalım. Büyük bir haksızlık olmuştur. Haa, gelin, eğer siz işçiyi çok seviyorsanız, işçinin hakkını çok seviyorsanız, işçinin 87’den bugüne kadar hak ettiği, enflasyondan dolayı, alnının terini silerek hak ettiği kaybı verebiliyor musunuz? Yok. O zaman ne? “İşçiyi çok seviyoruz, hakkını veriyoruz…” Hadi be! Hiçbir şey vermiyorsunuz.

İki: İşçiyi çok seviyorsunuz… Ben size bir anekdot anlatacağım. Geçen yıl burada aynı kürsüden “Şu Tekel gidiyor, ayak sesleri geliyor, kapanacak bu fabrikalar…” dedim. Yine bugün dinledim. Bu lafları ben ettiğimde o gün burada oturan arkadaşlarımız “Hayır, üretim devam edecek, siz senaryo yazıyorsunuz, siz kâhin misiniz?” diyorlardı. Biz kâhin değiliz ama biz halkı biliyoruz, sizin düşüncenizi biliyoruz. Ne oldu? Arkadaşlar, özelleşti, bir ay sonra Adana, Bitlis, Malatya fabrikaları kapandı. Makineler kamyonlara bindirildi, yallah… Nereye gitti, bilmiyoruz. Üç ay sonra da Tokat fabrikası kapandı. Şimdi bir tek kaldı Samsun. O işçilerin çoğunu, Samsun’a, Tokat’a verdiler. Şimdi, çok şükür, Tokat da kalmadı! Sonra hepsini bunların aldılar Yaprak Tütüne… Ne kadar işçi varsa dediler ki: “Gelin Yaprak Tütüne.” Şimdi, bak, bir tarafta “İşçiye haksızlık yaptık, işçinin hakkını verelim.” diyorsunuz, ama bugün burada öyle bir haksızlık yapıyorsunuz ki…

Şimdi, 12 bin kişi arkadaşlar, 12 bin kişiye diyoruz ki… Fabrikalardan gönderilen herkes, Yaprak Tütünde çalışan herkes… Bir kere, tütün üretimi yok olacak, artık Yaprak Tütün kapatıldığı için hiçbir yerde tütün alınmayacak. İkincisi, 12 bin kişiye diyoruz ki: “Senin çoluk çocuğun, onurun var, senin bir şerefin var, bir haysiyetin var, bir ekmek yiyorsun.” Bugüne kadar insanların bir onuru var, her türlü onurunu, şerefini, haysiyetini ayaklar altına alıyoruz. “Ey arkadaş -bunların emekliliği gelmemiş- ya ayrıı tazminatı al -tazminatla kaç ay geçinecek, dikkatlerinize sunuyorum- ayrılmazsan 750 lira, 600 lira, 650 lira -eğitim durumuna göre- maksimum üniversite mezunu 750 liraya sen on ay çalışacaksın, geçici işçi olacaksın, hiçbir sosyal hakkın olmayacak.”

Arkadaşlar, bunun adı nedir? Yani “Dün işçiye büyük haksızlık yapmış.” diye şu KEY ödemelerinden dolayı büyük eleştiriyorsunuz dünü ama siz bugün bunları yapıyorsunuz. Yarın şu kürsüde siz eleştirilmeyecek misiniz? Yani şu yaptığımız vicdanlara sığar mı? Ekmeğini elinden alıyoruz insanların. Benim vicdanıma sığmaz. Ben şahsen bir milletvekili olarak 12 bin kişinin ekmeğinin elinden alınıp, bu insanların aylık 600 lira, 650 lirayla on ay çalışan, sabit işçi konumundan geçici işçi konumuna düşürülmesine hiçbir vicdan elvermeyeceği gibi benim vicdanım hiç kabul etmez.

Onun için burada yeni bir haksızlık yaratıyorsunuz. Diyorsunuz ki: Biz anlıyız, şanlıyız, bir haksızlık… Hayır, hiçbir haksızlık gidermiyorsunuz. İşçileri siz de dokuz yıldır oyalıyorsunuz, haklarını vermiyorsunuz. Verin o faizlerini, hak ettiği enflasyon faizlerini, yüzde 120, yüzde 130; o zaman ben size döneyim, “İşçilere iyilik yaptınız.” diyeyim. Yine yüzde 30’larla edindiği şeyi vereceksiniz ve verdiğiniz para da 500 milyon, 3 milyon 250 kişiye. Takdiri sizlere sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Madde üzerinde, MHP adına Faruk Bal, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1987 yılından beri devam eden bir ıstırabı ortadan kaldıracak, hayırlara vesile olacak bir kanun tasarısına katkıda bulunmak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 1987 yılında bir fonlar cenneti yaratılmıştı. Onlarca, yüzlerce fon devlet bütçesinin yanında farklı amaçlara hizmet etmek üzere, devlet yönetiminin bir şekli olarak o zamanın iktidarı tarafından benimsenmişti. İşte bu fonlar kapsamında devletin nakde olan ihtiyacını giderebilmek için “konut edindirme yardımı” adı altında bir düzenleme yapılmış ve bu düzenleme ile de 10 kişiden fazla işçi çalıştıran iş yerleri ile kamu iş yerlerinde ve devlet memurlarında belirli şartları haiz olan kişilerin 64 metrekare net veya 75 metrekare brüt alanda bir konuta sahip olabilmesi için onların hak edişlerinden bir miktar paraların kesilmesi öngörülmüş ve bu kesilen paralar da Emlak Bankasına altı aylık vadeler hâlinde yatırılır şeklinde bir kanun ile ortaya çıkmıştı.

Değerli arkadaşlarım, Emlak Bankası, o dönemde çok yüksek olan faiz oranlarına ve enflasyon oranlarına rağmen üç aylık vadeli hesaplara yüksek bir miktar uyguluyor, daha yüksek vadelere yüksek miktarda faiz uyguluyor ancak altı aylık hesaplara sadece yüzde 30’luk gibi bir faiz uygulamasıyla bu el emeği, alın teri olarak biriken KEY hesabı sahiplerinin banka nezdinde biriken parasının enflasyon karşısında erimesine sebep oluyordu. Mesele 1996 yılına kadar böyle gitmiştir, 1996 yılında bu uygulama durdurulmuştur ama 1999 yılına kadar bu uygulamadan uğranılan mağduriyetin giderilmesi için hiç kimsenin kılı kıpırdamamıştır. Biraz önce konuşan Sayın AKP Milletvekili meselenin AKP İktidarıyla başladığını ifade etmişti. Şimdi o arkadaşımız buradaysa beni iyi bir şekilde dinlesin.

Değerli arkadaşlarım, 1999 yılına gelindiğinde, Milliyetçi Hareket Partisi, haziran ayı itibarıyla güvenoyu almış olan Hükûmette bu işlerden sorumlu Bakanlığın siyaseten sorumluluğunu üstlenmişti ve 29 Aralık tarihine kadar yaptığı, o zamanın Bakanı tarafından yapılan çalışmalar neticesinde, 29 Aralık 1999 tarihine kadar KEY hesaplarında biriken paranın 387 trilyon 94 milyon 712 bin 170 liraya baliğ olduğunu tespit etmiş ve bunun karşılığında bu bankanın varlıkları içerisinde, nakdi içerisinde karşılığı bulunmadığından, bankanın gayrimenkullerinin Emlak Konut Anonim Şirketine aktarılmak suretiyle KEY hesabı sahiplerinin alacakları garanti edilmeye çalışılmıştır. İşte, 31 Aralık 1999 tarihinde 2.576 konutun ki, bunların bedeli 362 trilyon 300 milyon lira civarında bulunmaktadır, 362 trilyon diye kabaca söyleyebiliriz… Fakat KEY hesabı miktarı 387 trilyon lira olduğu için, daha sonra 257 konut daha Emlak Konut Anonim Şirketine aktarılmak suretiyle 25 trilyon 760 milyar liralık bir gayrimenkul daha ilave edilmiş ve böylece KEY hesaplarının Emlak Bankasında bulunan parasının karşılığı nakde dönüştürülmek suretiyle Emlak Konut Anonim Şirketinin hesaplarına kaydırılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, burada da durulmamış, o yıllarda ekonominin önemli bir unsuru olan gayrimenkul yatırım şirketi, gayrimenkul yatırım ortaklığı şeklindeki piyasa enstrümanından yararlanılmak istenilmiş, o zamanın şartları çerçevesi içerisinde Sermaye Piyasası Kurulundan ve diğer, devletin ilgili kurumlarından izinler alınmış ve Emlak Konut Anonim Şirketi gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüştürülerek KEY hesabı sahipleri, aktarılmış olan 2.833 adet gayrimenkulün hissedarı hâline getirilmiştir ve 2.833 gayrimenkulün hissedarı olan bu KEY hesabı sahipleri nakden değil aynen koydukları parayı alma hakkını elde etmişlerdir. Şimdiki tasarı ve bundan önceki kanunlar, AKP İktidarı tarafından çıkarılan kanunlar işi ayni alacak yerine nakdî alacağa dönüştürmüştür. Biz burada KEY hesabı sahiplerinin mağdur edildiğini düşünmekteyiz.

Diğer taraftan gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüştükten sonra bu Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Emlak Konut Anonim Şirketi iki depreme, iki krize rağmen nasıl bir performans izlemiştir, bunu bilginize sunmak istiyorum:

Satışlarının tutarı 1999 yılında 3 trilyon 830 milyar lira iken yüzde 1.115 artış ile 2002 yılında 64 trilyon liraya ulaştırılmıştır. Bu, KEY hesapları sahiplerinin lehine bir durumdur.

1999 yılında bu şirketin 3 trilyon 334 milyar lira ticari kârı var iken 2002 yılında, Milliyetçi Hareket Partisinin iktidar olduğu dönemde kârı 50 trilyona çıkmıştır.

Bu şirketin 1999 yılında ödediği kurumlar vergisi 1 trilyon 249 milyar lira iken, Milliyetçi Hareket Partisinin siyasi sorumluluğu döneminde, iki depreme, iki krize rağmen ödediği kurumlar vergisi, 2001 yılı sonu itibarıyla 8 trilyon 394 milyar liraya ulaşmıştır.

Bu şirket, aynı zamanda KEY hesabı haklarını koruyan bu şirket, Milliyetçi Hareket Partisinin siyasi sorumluluğunda bulunduğu 1999 yılında aktif büyüklüğü 15 trilyon 252 milyar lira iken, 2002 yılında 688 trilyon 259 milyar liraya ulaşmıştır.

Bu şirket o kadar rantabl bir şekilde yönetilmiştir ki üç yıllık bir süre içerisinde, ticari performansının artmasına, aktiflerinin büyümesine, vergisinin artmasına rağmen, 149 olan 1999 yılındaki personel sayısı 2002 yılında 45 kişiye düşürülerek yüzde 72 oranında personel tasarrufu yapılmıştır.

İşte, devlet böyle yönetilir. Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisini suçlayan AKP milletvekiline söyleyeceğim söz bu. İşte, alın teri böyle korunur. İşte, yetim hakkı böyle korunur. İşte, emek böyle korunur. İşte, devlet böyle korunur. İşte, KEY hesaplarının hakkı böyle korunur.

Şimdi, benim merak ettiğim bir husus var: Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidarı ele geçirdi, 2009 yılındayız.

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – İktidarı ele geçirmedi, halk, halk…

FARUK BAL (Devamla) – Yedi yıllık devri İktidarınızda niçin KEY hesabı sahiplerinin -ki milyonlarca insanı buluyor ve onların alnının teridir bunlar- bunların derdine deva olmadınız da bugün geliyorsunuz? Tabii seçim görülüyor galiba. (AK PARTİ sıralarından “Sizin öbür borçlarınızı ödüyoruz.” sesi)

Hayhay… Hayhay… Bu hesapları görecek, herhâlde milletin bir mahkemei kübrası vardır. Milletin o mahkemei kübrasında da sizler de tartılacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir an önce KEY hesabı sahiplerinin haklarının kendilerine teslim edilmesinden yanayız ve bunun bir an önce gerçekleştirilebilmesi için de elimizden gelen katkıyı göstermeye gayretliyiz. Ancak merak ettiğim husus, Sermaye Piyasasında…

BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

FARUK BAL (Devamla) – …tedavül edebilecek şekilde gayrimenkul yatırım ortaklığına hissedar yapılan KEY hesabı sahiplerinin niçin bu ayni hakları yerine kendilerine enflasyon karşısında kar gibi, buz gibi erimiş nakde dönük bir para vermeye çalışıyorsunuz?

İkinci merak ettiğim husus ise, onların paydaş olarak gayrimenkul yatırım ortaklığına konulan 2.833 gayrimenkulü ne yapacaksınız? Sayın Bakandan bunun açıklamasını alabilirsek mutluluk duyarım.

Teşekkür eder, saygıyla, bu kanunun KEY hesabı sahiplerine hayırlara vesile olmasını dilerim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AK PARTİ Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Ayhan Yılmaz, Ordu Milletvekili.

Sayın Yılmaz, hem grup ve şahsınız adına istediğiniz için süreniz on beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Tokat Reşadiye ilçesinde 7 tane yiğidimizi yitirmenin üzüntüsünü yaşadığımı ifade ediyor; şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı olan 3 kardeşimize de acil şifalar diliyorum. Tabii içimiz yanmıştır. 1997 yılında da bu bölgede böyle bir hadise zuhur etmiştir. Aslında bu tür hadiseler, memleketimizin geleceğine, birliğine, beraberliğine sıkılan kurşunlardır. Bu hunharca saldırıları şiddetle kınarken, buna her kim çanak tutuyor ise bu tür tavır ve davranışlardan vazgeçmesini, bir milletin vekili olarak buradan söylemek istiyorum. Bir tarafta askere kurşun, bir tarafta çocukların eline molotofkokteyli verilerek insanların bindikleri araçta yakılması vahşet bir durum. Bunu kabul etmek, bunu telin etmemek mümkün değil. Ama şunu aziz millet biliyor ki doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine herkes kimin ne yaptığını çok iyi biliyor. Kimlerin bu çocukların ellerine molotofkokteyli verdiğini, kimlerin bu teröristlerin ekmeğine yağ çaldığını biliyor.

Başka bir Türkiye yok değerli dostlar. Biz, bir ve beraber olmak durumundayız. Her şeyden önce bütün milletvekilleri olarak bizi, bu insanlar, bu aziz millet, bu Parlamentoya hak ve hukukunu korusun, birliğini ve beraberliğini müdafaa etsin diye gönderdi. Bu işin bilincinde olmamız lazım. Bilinmelidir ki bu aziz millet her şeyin en güzeline layıktır.

Öyle demiş şair: “İbret ile bakmalı daldan düşen yaprağa/ O da bir zamanlar bakardı yukarılardan toprağa.” Biz milletvekiliyiz… Öyle senaryolar görüyoruz ki, bir kızımız diri diri yanıyor, televizyon kameraları karşısına gülerek poz veren siyasileri görüyoruz. Ne kadar üzücü bir durumdur bu. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – AKP’li mi o?

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Değil tabii. Siz biliyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O zaman, biliyorsan söyle.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, evet, DTP’li bir milletvekili gülerek karşılık veriyor ve bunu ben ayıplıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Kim? Kim?

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Bu bilinçlidir, bilinçli değildir bilmiyorum ama ayıplıyorum ben bunu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hangi siyasi, söyleyin biz de bilelim.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Söyleriz, söyledim; okursunuz gazetelerden, bilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, bugün burada, tabii, hayırlı bir kanunu konuşuyoruz, KEY ödemeleri, işçiden, memurdan kesilmiş paralar.

Muhalefet milletvekili arkadaşlarımızdan bazıları geldiler, burada “Yedi yıldır iktidardasınız, neden bu paraları ödemediniz, bu gecikmeyi yaptınız?” dediler. Hadi, yedi yıl öncesini tartışmıyorum, konuşmuyorum ama sonuç itibarıyla iktidar partisi olarak aldığımız Türkiye’yi de konuşmakta fayda var. Yani geldiğimizde kasalarda, keselerde çok para yoktu arkadaşlar. Yani geldiğimizde boş kasanın üzerine geldik, çok çalıştık, çok çabaladık, o paralarla 14,5 katrilyon nema ödedik. Evet, 14,5 katrilyon nema ödedik. Bu paraları biz kesmedik bu işçiden, memurdan. Hangi siyasi hükûmet AK PARTİ İktidarına kadar bu nemalara el atabilmiştir? Bakın, bizim ne günlerden geldiğimizi hepimiz biliyoruz, bu aziz millet de biliyor. Onun için AK PARTİ’yi üst üste dört seçim Türkiye'nin en büyük ve birinci partisi yapıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunlar boşuna yapılan şeyler değil çünkü en büyük hakem millettir, birbirimize bağırmaya, çağırmaya gerek yok. Güzel şeyler yaparsanız bu millet takdir eder ama o güzellikleri şayet AK PARTİ kaybederse bu millet onu da takdir eder, onun da kararını verir. Onun için çözümü başka yerde aramanın hiçbir manası ve mantığı yoktur. Bu tür konuşmalar bir milletvekili olarak, bir insan olarak, bir vatandaş olarak beni derinden yaralamıştır. Aziz millet en büyük hakemdir, kararı o verir, indirir, kaldırır, güzel yaparsan devam ettirir ama o güzelliği, o düzgünlüğü kaybedersen seçimlerde de seni sandığa gömer tıpkı geçmişte olduğu gibi. Biz çok siyasi partilerin yüzde 20-22’lerden yüzde 1’lere düştüğünü yakın tarihte gördük, hepimiz biliyoruz. Onun için, biz AK PARTİ olarak milletvekilleri, il teşkilatları, ilçe teşkilatları, Hükûmeti ve Başbakanıyla gece-gündüz çalışıyoruz. Her şeyi dört dörtlük yaptık demiyoruz ama azimle, gayretle çalışıyoruz. İnsanımıza sırtımızı dönmedik, dönmeyeceğiz de. Onun için değerli milletimiz, aziz milletimiz bizim ne yaptığımızı biliyor arkadaşlar.

KEY ödemeleri… Tabii ki bunlar parayla oluyor. Hepimiz şuradan, Ankara’dan çıkıyoruz, Karadeniz’e doğru giderken o duble yolları görüyoruz. Bunlar neyle yapılıyor arkadaşlar? Karadeniz sahil yolu yıllarca bir bilmeceydi. Karadenizli bir milletvekili olarak konuşuyorum: O 4 kilometrelik tüneller, bunlar neyle oldu? Bunlar parayla oldu. Var mıydı bu para? Yoktu.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Borçlanmayla oldu onlar. Dış kaynaklı onlar, hepsi dış krediyle oldu onların.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Bu paralar işte bu hükûmetlerin büyük gayretiyle olmuştur.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Bu Hükûmetin 1 kuruş parası yok.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Bunu da aziz millet biliyor. Onun için sandıkta da gerekli desteği her zaman sağlamıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O otoyollardan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – O otoyollar için 57’nci Hükûmete teşekkür etmeniz gerek.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Sayın Bakanım o otoyollardan hep beraber geçiyoruz. Bak, ben geçen gün Ankara’dan Samsun’a gittim.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – 57’nci Hükûmetin aldığı kredilerle oldu bunlar.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – İnanın bir vatandaş olarak, bırakın AK PARTİ’li bir milletvekilliğini, bir vatandaş olarak gurur duydum, onur duydum. Onun için bu Hükûmete teşekkür etmemiz lazım gelmez mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler) Lütfen arkadaşlar, bir tane de bir doğru şeyini… Bu Hükûmetin bir tane bir doğrusu yok mu? Gelip şurada insan bir teşekkür etmez mi?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – 57’nci Hükûmete teşekkür ettiniz mi?

AYHAN YILMAZ (Devamla) – 14,5 katrilyon nema ödemiş. Bu Hükûmet teşekkürü hak etmiyor mu? Bakın, bu KEY ödemeleri… Anlatıyorsunuz, konuşuyorsunuz, “Bizim zamanımızda aldık, yaptık.” diyorsunuz. Ne ödediniz Allah aşkına?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – 301’i çıkardınız, ihanet; Vakıflar Kanununu çıkardınız, ihanet! Hangisi iyi?

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Bak, 2,5 katrilyon para ödedik. Arkasından geri kalan, işte tutanaklarınız… İşte bu kanunları bunun için yapmaya çalışıyoruz. Değerli dostlar, değerli arkadaşlar, işte, biz… Bu Hükûmet ödüyor ve ödemeye de devam ediyor. İşte, onun için bu Hükûmet işçinin, bu Hükûmet emekçinin, bu Hükûmet memurun, bu Hükûmet çiftçinin yanındadır.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Çiftçi mi kaldı?

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Çünkü, bu Hükûmet kurtarmıştır çiftçiyi haciz kapılarından. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu Hükûmet kurtarmıştır çiftçiyi esnafı haciz kapısından.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bravo, helal olsun(!)

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Evet, öyledir, sağlık konusunda da öyledir. Hastaneye gitmek bir bela, çıkmak bin belaydı. [MHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar(!)] Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi bugün yeşil kartlı vatandaş bir genel müdür, bir milletvekili nereye gidiyorsa, o hastaneye gidebiliyor. Bunun için bir teşekkür gerekmez mi?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Başka hastane mi var?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yahu sizden önce Türkiye’de hastane yoktu, okul yoktu zaten!

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Ama hayır arkadaşlar, bunu yapmıyoruz; bak bunlar doğru değil, bunlar doğru değil. Sayın milletvekili arkadaşlarım, bu yapılanlar doğru değil. Bu milletin gözü önünde konuşuyoruz. Hep burada konuşuyoruz. Değerli arkadaşlar, kıymetli arkadaşlarım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Nevzat Bey milletvekili de olmamıştı, Cemil Çiçek bakan da olmamıştı, Abdülkadir Aksu bakan da olmamıştı, bunlar hiç Türkiye’yi yönetmediler!

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin Sayın Grup Başkanvekili, ilk defa çıkıyorum konuşmaya… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Evet, belli oluyor!

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Bak biz sizi hep dinliyoruz. Hep dinliyoruz, evet. Hep dinliyoruz sizi… Sizi hep dinliyoruz, onun için azıcık sabrederseniz, biz de sözlerimizi tamamlayacağız.

Değerli arkadaşlar, bu Hükûmet hangi konuda başarısız olmuştur?

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Yahu KEY’den bahset.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Bakın, KEY’den bahsediyoruz işte. KEY ortada; ödeyen de biziz, ödeyecek olan da biziz.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Devam et, güzel.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Evet, ödeyecek olan da biziz. Millî eğitimden bahsettiğimizde niye sıkılıyorsunuz, ne var? Her okulda bir online sistemi, her okulda bir online sınıfı olmasından sıkılacak ne hâlimiz var? Neden?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hortumlardan bahset!

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Hangi hortumlardan, hortumların nerede kesildiğini herkes biliyor, ne zaman kesildiğini herkes biliyor. Onun için, bu millet, hak edenin her zaman hakkını vermiştir değerli arkadaşlar, her zaman hakkını vermiştir. Bu manada da ben inanıyor ve güveniyorum ki inşallah bu tasarı yasalaştıktan sonra da geriye kalan yaklaşık 2-2,5 milyonluk vatandaşımız da bu haktan, hukuktan yararlanacak.

Bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyor, dinlediğiniz için hepinize şükranlarımı sunuyorum, sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok.

BAŞKAN – Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Işık, Sayın Taner ve Sayın Uslu sisteme girmişlerdir.

Sayın Işık, buyurun.

Yok.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz KEY yasasının 2’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan yüzde 10’luk artış nasıl hesaplanmıştır? Hesaplama kriterleriniz nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: KEY alacaklısı vatandaşlarımız, ilk ödeme tarihinden bu yana geçen sürenin faizi de dâhil olmak üzere gerçek getirisi üzerinden ödenmesini talep etmektedirler. KEY ödemeleri en kısa sürede ne zaman ödenecektir ve gerçek değeri üzerinden ödenecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, bu yasa tasarısının 1’inci maddesinin son fıkrasında “Bu fıkra uyarınca ana para ve fer’ilerinin ayrımı yapılmaksızın 410 numaralı hesaba aktarılan tutarlar bütçeye gelir kaydedilir.” diyor. Bu, hangi yıl bütçesine gelir kaydedilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.

Sayın Bakanım, başka soru yok.

Buyurun.

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Taner’in sorduğu soru yüzde 10 artışla ilgili, bunun nasıl hesaplandığı konusunda. Esas itibarıyla, ilk ödemenin başladığı Ağustos 2008’den Ocak 2010 arasındaki TÜFE baz alınarak böyle bir rakam belirlenmiştir, işin esası TÜFE’dir.

Sayın Uslu’nun sorusuyla ilgili, hazırlanan listeler üzerinden ödemelerin yapıldığını ifade edebiliriz.

Yine, değerli diğer vekilimizin sorusuyla ilgili olarak, ilgili yıl bütçesine kaydedilmektedir.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Bütçeye kaydedilir.” diyor Sayın Bakanım. Hangi yıl bütçesine?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – İlgili yıl bütçesine kaydediliyor. İçinde bulunulan, işlemin yapıldığı yılın bütçesine kaydediliyor; esas itibarıyla, tahsil edildiği yıl. Rakam da cüzi bir rakam yani öyle çok yüksek bir rakam değil, 586.600 lira gibi cüzi bir rakam.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Benim de bir sorum vardı, onu sormak istiyorum Sayın Bakana.

Sayın Bakanım, 1987-1996 yılları arasında KEY hesabında biriken paranın ne kadarı o dönemde çalışan işçi ve memurlardan kesilen paradan, ne kadarı da çalışanlar adına SSK, Emekli Sandığı ya da 10’dan fazla işçi çalıştıran işletmeler tarafından yatırılan paradan oluşmaktadır?

Yedi yılı aşkın bir süredir tek başına iktidarda bulunan partiniz, KEY hesabında birikmiş anaparayı ve bu paranın nemasını niçin bir türlü hesaplayıp zamanında hak sahiplerine dağıtamamıştır? Bu konuda ihmali bulunanlar hakkında Bakanlığınızca herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Işık’a teşekkür ediyorum.

Tabii, bu KEY’le ilgili hadisenin yirmi iki yıllık bir tarih olduğunu dikkate almamız lazım. Bizden önceki dönemlerde, maalesef bir işlem yapılmamışken, bizim Hükûmetimiz döneminde bu işlerin tasfiyesine dönük olarak ciddi adımlar atılmıştır. Bugün yapılan da zaten bunu sonuçlandırmaya dönüktür.

5 milyon 400 bin insanımıza ödeme yapılmıştır bu süre içinde.

Diğer sorduğunuz hususla ilgili, uygun görürseniz, arkadaşlarımız size yazılı bir cevap iletsinler.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.48


SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

444 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 5664 sayılı Kanunun 5 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiş, maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi ile üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“(4) İkinci fıkrada belirlenen sürenin sonuna kadar ilgili kurum ve kuruluşlarca Bankaya gönderilen listelerde belirlenen hatalı bildirimler, Banka tarafından azami 3 ay içinde ilgili kurumlara düzeltme işlemleri için iade edilir. Hatalı bildirimlerin düzeltilmesi ile ilgili süre 31/12/2010 tarihinde sona erer. Ancak kurum ve kuruluşlar süre sonunu beklemeden düzeltmesi tamamlanan listeleri üçer aylık dönemler halinde Bankaya gönderir. Bu düzeltme sırasında, 30/6/2010 tarihinden sonra yeni hak sahibi bildirimi yapılamaz. Banka, ikinci fıkrada belirlenen sürenin sonuna kadar yapılacak bildirimlerden hatasız olanlara göre hazırlanacak listeleri 31/3/2010 tarihine kadar, kurum ve kuruluşlarca düzeltme işlemleri yapılarak gönderilen listeleri ise üçer aylık dönemler halinde EGYO’ya gönderir. Düzeltmeler neticesinde hazırlanacak son liste 31/3/2011 tarihine kadar EGYO’ya gönderilir. Bankaca EGYO’ya bildirilen listeler hak sahipliğinin tespitine esas olmak üzere EGYO tarafından Resmi Gazetede ilan edilir.

(5) Dördüncü fıkraya göre Resmi Gazetede ilan edilen ilk listede yer alan hak sahipleri için 4 üncü maddeye göre yapılan nema hesaplaması neticesinde oluşan yardım tutarına ilk ilanın yapılacağı tarihe kadarki dönem için % 10 artış uygulanır. İlk ilan tarihinden sonraki listelerde isimleri yer alan hak sahiplerine ise her ilan dönemi için başlangıçtaki % 10 artışa ilave olarak basit usulde % 1,25 artış uygulanır.

(6) Deprem, sel, yangın gibi sebeplerle konut edindirme yardımı hak sahiplerinin bildirimlerini bu Kanuna ekli (1) sayılı cetvele uygun şekilde yapamayan kurum ve kuruluşların, bu bilgilerin yukarıda belirtilen sebeplerle zayi olduğuna ilişkin mahkeme kararını ekleyerek hak sahiplerinin kurum ve kuruluşlarında çalıştıkları tarihleri 30/6/2010 tarihine kadar bu Kanuna ekli (2) sayılı cetveldeki formatta ve elektronik ortamda Bankaya bildirmeleri halinde, hak sahiplerinin bu kurum ve kuruluşlarda çalıştıkları tarihlere isabet eden kanuni yardım dilimleri dikkate alınmak suretiyle beşinci fıkra çerçevesinde nema hesaplaması yapılır.

(7) Birinci fıkra uyarınca Resmi Gazetede ilan edilen listelerde yer aldığı halde hatalı bildirimler nedeniyle yardım tutarını alamayanların bilgileri de dördüncü fıkrada belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda işleme alınarak Resmi Gazetede iptal ve düzeltme listesi olarak ilan edilir. Bu listelerdeki hak sahiplerinin alacakları da beşinci fıkra çerçevesinde nemalandırılır.

(8) Birinci fıkra uyarınca Resmi Gazetede ilan edilen listelerde yer aldığı halde, yardım tutarını eksik alan hak sahiplerinin alacakları ile Resmi Gazetede ilan edilen listelerde yer almayıp hak sahibi oldukları ilgili kurum ve kuruluşlarca bildirilen kişilerin alacakları ile ilgili olarak; düzeltme, nemalandırma ve ilan işlemleri dördüncü ve beşinci fıkrada belirtilen esaslar uyarınca yapılır.

(9) Belediyeler, bu Kanunda belirlenen kriterlere ve nema hesaplama yöntemine göre nemalandıracakları tutarı kendi kaynaklarından çalışanlarına ödeyebilir.

(10) Bu madde uyarınca yapılan ilan tarihlerinden itibaren beş yıl içinde talep edilmeyen alacaklar Hazineye irad kaydedilir.

(11) Bu maddede yapılan düzenlemeler uyarınca ilan edilen listelerde yer alan;

a) 3 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde ve bu maddenin ikinci ve altıncı fıkralarında tanımlanan gruptaki hak sahiplerine 4 üncü maddenin üçüncü fıkrası ve 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun geçici 18 inci maddesi uyarınca,

b) 3 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde tanımlanan gruptaki hak sahiplerine 4 üncü maddenin dördüncü fıkrası uyarınca,

ödenmek üzere Hazine Müsteşarlığı tarafından EGYO’ya kaynak aktarılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Oktay Vural, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, KEY ödemeleriyle ilgili görüştüğümüz…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ses yok.

BAŞKAN – Sayın Vural, bir saniye. Sistemde bir arıza var.

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (Devamla) – Mustafa Bey, duydunuz mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben sizi duyuyorum ama milletimiz duymuyor.

OKTAY VURAL (Devamla) – Siz milleti duymuyorsunuz ki beni duyasınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biz milletten hiç ayrılmıyoruz.

OKTAY VURAL (Devamla) – Gözler var ama görmüyor, kulaklar var ama duymuyor. Dolayısıyla, kendinizi gözden geçirseniz iyi olur gerçekten.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biz sizi duyduğumuzu ifade ettik. Hiç uymadı, bu söylediğiniz hiç uymadı.

OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; konut edindirme yardımının ödenmesine ilişkin günümüze kadar gelen sorunları ortadan kaldırmak amacıyla bir kanun tasarısı ve teklifini görüşmekteyiz.

Aslında, bugün görüştüğümüz konut edindirme yardımıyla birlikte, daha önce çalışanları tasarrufa teşvik hesabıyla birlikte, 1987 ve 88’li yıllarda ülkemizdeki insanların tasarruf oranını cebrî tedbirlerle çoğaltmak amacıyla ortaya konmuş ve çalışanların aleyhine tecelli etmiş bir uygulama.

Maalesef bugün Türkiye’de zaten emek-sermaye hasılası emek aleyhine bozulmuş, insanlarımız zaten bu ekonomi politikası münasebetiyle tasarruf edemez hâle getirilmiştir. Günümüzde, bu uygulamalarla, maalesef, emeğin, çalışanın millî gelirden aldığı payı düşürmek suretiyle bunları tasarruf edemez hâle getiren bir ekonomi politikasıyla karşı karşıya olduğumuzu belirtmek istiyorum.

İşte, bugünkü ekonomi politikasının sonucunda memurların hepsi bir günlük işi bırakıyor, eczacılar ayakta, Tekel işçileri ayakta, şeker işçileri ayakta, memurlar, devlet memurlarının dışında çiftçi ayakta; herkes perişan edilmiş bir vaziyette, bu ekonomi politikasının bedelini ödüyor. Sadece emek-sermaye hasılası emek aleyhine bozulmuş değil, aynı zamanda çalışan sayısı da giderek azalmış durumdadır. Dolayısıyla, bugünkü ekonomi politikası da açıkçası, daha önce emeğin maaşı ve ücretinden indirim yapmak suretiyle zorunlu tasarrufa sokan bir Hükûmet uygulaması vardı, bugün de ekonomi politikasıyla fakirleştirmek suretiyle yine maaş ve ücretleri geçinemez duruma düşürmüş bir çalışan kesimi vardır.

Şimdi, epey gecikme oldu. Ben burada iki tane teknik konuyu sizlerle paylaşmak için söz istedim. Bu konut edindirme yardımlarıyla ilgili bütçede görüşeceğimiz Hazine İşlemleri Raporu’nda Sayıştayın da bir raporu var, yaklaşık bir 970 milyon YTL, bir de 1,3 milyon YTL’lik iki tane ödeme yapıldığını ifade ediyor ve Sayıştay burada şunu söylüyor -aynen buradan okuyorum- diyor ki: “İhraç edilen özel tertip devlet iç borçlanma senetleri tutarı, bütçede ödeneği olmaması nedeniyle bütçe gideri yapılmamakta ve bu bakımdan da bütçe açığından daha fazla borçlanma olmaktadır.” Bu ne demektir? Bütçe gideri yazmayarak, bütçe açığını azaltmak için bir araç olarak kullanmıştır. Bugün karşınızda bu bütçeyle ilgili getirilen rakamların çoğunun sanal olduğunu burada ifade etmektedir ve burada da söylüyor: “Bütçedeki saydamlık ilkesiyle bağdaşmamaktadır.” Bütçenin gideri ne kadardır? Geliri ne kadardır? Sayıştay diyor ki: “KEY ödemelerini siz gider olarak bütçeye ödenek koymak suretiyle karşılamadığınız için bütçenin giderlerini az gösteriyorsunuz.” İşte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinin kandırılması burada. Biz bütçeyi yapıyoruz ama bu bütçeyi yaparken maalesef bunlar bütçe gideri olarak yazılmadığı için, açıkçası bütçe gideri açığı az gösterilmektedir. Bu bakımdan bu KEY ödemeleriyle ilgili açıkçası bu raporda yer alan husus çerçevesinde Hükûmetin bütçe uygulamasının ne kadar yanlış olduğunu da ortaya koymuş olduk.

Şimdi, bir diğer konu daha var: Biraz önce AKP sözcüsü söyledi “Bu çalışanları tasarrufa teşvik hesabı ödedik.” deniyor.

Evet, değerli milletvekili arkadaşlarım, bu da yine Sayıştayın 2007 Hazine İşlemleri Raporu’nda yer alıyor ve burada, bu raporda şunu söylüyor: “Çalışanları tasarrufa teşvik hesabında biriken para karşılığında 4,9 katrilyonluk senet itfa edilmiştir ama bunlar vatandaşa ödenmemiştir.” diyor. Yani vatandaşa ödenen 10,1 katrilyonun dışında 4,9 katrilyonun da ödenmesi gerekiyordu. Burada, Hazine İşlemleri Raporu’nda aynen bunu söylemektedir.

Dolayısıyla, çalışanların tasarrufu teşvik hesabında birikip de devlet iç borçlanma senedi çıkardığımız ve itfa ettiğimiz kısım maalesef çalışanlara dağıtılmamıştır. Bu da dağıtılan miktarın yüzde 48’ini teşkil etmektedir. Bu Hazine İşlemleri Raporu’nda yer aldı. Dipnot olarak yer almasına rağmen dipnotla ilgili, diğer konularla ilgili raporun o kısmı çıkartıldı. O çıkartılan rapor da buradadır ve burada aynen söylüyor, diyor ki: “Öneriler:” Diyor ki: “Bu yükümlülüklerden doğan bütün bu bilgiler Ziraat Bankasından devralınmalıdır, bunların dağıtımı sağlanmalıdır.” Ama Sayıştayın raporunda maalesef bu özel kısım dahi çıkartılmış, dipnot unutulmasına rağmen çıkartılmış ve burada, aynen bu raporda şunu söylemektedir: Bakın, burada 4.860 senet iadesi vardır. 4.860 senet iadesi olmasına rağmen bu da bütçede gelir olarak yazılmamıştır. Gelir yazılmamasının amacı da gider olarak yapılmamasıdır yani gelir olarak yazılırsa gider yapılması gerekmektedir. Çalışanlara ödememek için gelir konusu dahi yapılmamıştır. Böylelikle çalışanların 4.860 milyon dolarlık ana parası maalesef gasbedilmiştir.

İşte, hazine işlemleri raporlarında ortaya konan gerçekler bunlardır. Bu vesileyle, bu kanun vesilesiyle bunların tutanağa girmesini ve Hükûmetin, aslında gerek bu zorunlu tasarruf gerek KEY ödemeleri münasebetiyle çıkarttığı tahvillerin itfasını, açıkçası nasıl bütçe giderlerini ve bütçe açığını az göstermek için bir araç olarak kullandığını da burada gösteriyor. Biz burada çıkarıyoruz, bütçe gideriyle ilgili, bütçe gelirleriyle ilgili kanunu çıkarıyoruz ama maalesef bu uygulamalarla, 5018 sayılı Kanun’un gerektirdiği saydamlık ilkesine uygun olmayacak şekilde bütçe açıkları az gösterilmektedir; bu da Hükûmetin, toplumda sanal bir şekilde makroekonomik verilerle ilgili masa başında kâğıt üzerinde yaptığı birtakım düzenlemelerdir ama sonuçta çalışanların 4,8 katrilyonluk ödemesi gerçekleştirilmemiştir, onların senetleri vatandaşlarımıza ödenmemiştir.

Bu konularla ilgili görüşlerimi belirtmek amacıyla söz talep ettim. Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oktay.

Başka söz talebi yok.

Soru da yok.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 444 Sıra Sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (5) numaralı fıkrasındaki “%10 artış” ibaresinin “Kanuni faiz oranından az olmamak üzere, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi uyarınca uygulanan faiz oranında artış” olarak değiştirilmesini ve fıkranın son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        M. Akif Hamzaçebi                    Bülent Baratalı                      Osman Kaptan

                 Trabzon                                    İzmir                                     Antalya

        Esfender Korkmaz                      Şevket Köse                            Gürol Ergin

                 İstanbul                                Adıyaman                                  Muğla

                                                          Mehmet Sevigen

                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 444 Sıra Sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Bülent Baratalı

Gürol Ergin

 

Trabzon

 

İzmir

Muğla

 

Osman Kaptan

 

Esfender Korkmaz

Mehmet Sevigen

 

Antalya

 

İstanbul

İstanbul

 

 

 

Şevket Köse

 

 

 

 

Adıyaman

 

“4- İkinci fıkrada belirlenen sürenin sonuna kadar ilgili kurum ve kuruluşlarca Bankaya gönderilen listelerde belirlenen hatalı bildirimler, Banka tarafından azami 3 ay içinde ilgili kurumlara düzeltme işlemleri için iade edilir. Hatalı bildirimlerin düzeltilmesi ile ilgili süre 31/12/2010 tarihinde sona erer. Ancak kurum ve kuruluşlar süre sonunu beklemeden düzeltmesi tamamlanan listeleri üçer aylık dönemler halinde Bankaya gönderir. Banka kendisine gönderilen listeleri en geç intikal ettiği tarihi takip eden ayın onbeşine kadar EGYO'ya gönderir. Bankaca EGYO'ya bildirilen listeler de EGYO'ya intikal tarihini takip eden ayın onbeşine kadar hak sahipliğinin tespitine esas olmak üzere Resmi Gazetede ilan edilir. Hak sahibi olmak için ilgilinin ilgili kuruma başvurması şartı aranmaz. Kurumlar KEY ödemelerine ilişkin listeleri başvuru şartı aranmaksızın hazırlarlar."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

KEY ödemelerinin iadesi için başvuru şartı kaldırılmakta, ayrıca ödemelerin kısa zamanda yapılması sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III.- Y O K L A M A

(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır, isimleri okuyorum:

Sayın Vural, Sayın Akcan, Sayın Özdemir, Sayın Korkmaz, Sayın Özkan, Sayın Asil, Sayın Enöz, Sayın Atılgan, Sayın Yıldız, Sayın Gök, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Bulut, Sayın Taner, Sayın Cengiz, Sayın Işık, Sayın Sönmez, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Öğüt, Sayın Uslu.

Pusula gönderecek olan sayın milletvekilleri Genel Kuruldan ayrılmasınlar lütfen.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Pusula gönderen sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını arayacağım.

Sayın Özak? Burada.

Mehmet Nil Hıdır? Burada.

Mehmet Müezzinoğlu…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, burada olanları da lütfen tutanaklara geçelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Zaten kayıtlara geçiyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Geçmiyor efendim “Yok.” demesi gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Müfit Yetkin…

Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/779, 2/523) (S. Sayısı: 444) (Devam)

BAŞKAN – Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının verdiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 444 Sıra Sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (5) numaralı fıkrasındaki “%10 artış” ibaresinin “Kanuni faiz oranından az olmamak üzere, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi uyarınca uygulanan faiz oranında artış” olarak değiştirilmesini ve fıkranın son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                      Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU KÂTİBİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Gerekçe:

KEY ödemelerinin enflasyon karşısında belli bir tarih itibarıyla reel değerlerinin korunması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi ekli 2 sayılı cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 5664 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki 8 aylık süre içerisinde yapmaları gereken bildirimleri Bankaya yapamamış olan kurum ve kuruluşlara, bildirimlerini yapabilmeleri için bu maddenin yayımı tarihinden itibaren 1 aylık süre verilmiştir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen, Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan.

Buyurun Sayın Akcan.

MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 3’üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

NURİ USLU (Uşak) – “Hayırlı olsun.” deyin!

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Sayın Vekilim, “Hayırlı olsun.” demek üzere burada olmak isterdim ama konuşmak zorundayım. Çünkü biraz önce söz alan Ordu Milletvekili Arkadaşımızın Karadeniz sahil yoluyla ilgili olarak ve çoğu zaman da Sayın Başbakan başta olmak üzere pek çok AKP milletvekilinin dile getirdiği bir hususu bu on dakikalık süre içinde özetlemeye çalışacağım. Burada Hazine Müsteşarı da aramızda iken konunun netliğe kavuşması, açıklığa kavuşması lazım.

Değerli milletvekilleri…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sonra…

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Yok, şimdi konuşacağız.

Bir eser var…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Sayın Başkanım, biraz önceki konuşma sırasında bu dile getirildiği için bunu özellikle orada ikaz etmenizi bekliyordum, lütfen bu hakkı esirgemeyin muhalefetten.

BAŞKAN – Esirgeyen yok Sayın Akcan. Ben Sayın Milletvekiline size müdahale etmesin diye…

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, 1990’lı yılların başlarında Karadeniz sahil yolu 22’nci Dönemdeki milletvekili arkadaşlarınızın Yüce Divana göndermek üzere Meclis soruşturması istediği ilgili bakan Sayın Topçu tarafından o bakanlık döneminde ihale edildi. İhale ediliş şekli: Karadeniz sahil yolu 554 kilometre, bölümlere ayrılmış. Bu bölümler ayrı ayrı müteahhitlere düşecek şekilde ihale edilmiş ve yapım başlamış. Ödenek yok, proje yok. Yapılacak iş miktarını Karayolları tayin edecek; o yılki birim fiyatlarıyla yapılacak iş miktarı kaça yapılacaksa işi yüklenen müteahhit yurt dışından getireceği krediyle bu yolu yapacak, bu işi yapacak. Bütçe yok. “Biz bu paralarla bu Karadeniz sahil yolunu yaptık.” diyen arkadaşımız lütfen bu noktayı iyi dinlesin. Bizim İktidarımız döneminde de bütçe ayrılmış değil, ihaleyi yapan Hükûmetin bakanlığı döneminde de bütçe ayrılmış değil. Bu bütçe yok. Yapılacak iş var, yapılacak işin o yıl yapılacak kısmını müteahhit dış kredi getirerek yapacak. Hazine bunu onaylayacak ve hazine getirilecek kredinin faizinin yüzde 10’una kadar kefil, yüzde 10’una kadar garanti veriyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti krizler geçiren bir döneme girmiş durumda ve o dönemlerde, kredibilitenin dibe vurduğu dönemlerde yurt dışından dolar üzerinden kredi getirilirken, dolar faizi yüzde 20’leri bulurken o “hırsız” diye nitelendirdiğiniz müteahhitler yüzde 10’un üstünde olan faizi sineye çekerek o yolu yapmaya çalıştı ve 3 Kasım seçimlerinden sonra AKP İktidarı geldi. Benden görevi devralan Sayın Bakan, âdeta temcit pilavı gibi, her hafta minimum bir sefer “Benden öncekiler 1,5 milyar dolarlık ihalesiz iş verdi. Keşif artışı verdi.” diye diye kamuoyunda bizi sokağa çıkamayacak hâle getirdi, insanlar yüzümüze şüpheyle baktılar. Oysa yapılan iş şu: O içinde bulunan yıla kadar ne kadar iş yapılmışsa, içinde bulunacak yılda yapılacak iş, yapılmış olan işin yüzde kaçına tekabül ediyorsa o kadarlık keşif artışı verilecek, bunu karşılayacak para dış kredi olarak müteahhit tarafından bulunup getirilecek, Karayollarının yazısıyla Hazine Müsteşarlığına intikal ettirilecek, Hazine Müsteşarlığı bu krediyi onaylayacak, kullanım başlayacak, Karayollarının düzenlenen hak edişi ölçüsünde müteahhidin getirdiği kredi harcanacak.

Karadeniz sahil yolu, Samsun-Çarşamba arası hariç, tamamı böyle yapılmıştır değerli milletvekilleri ve bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin borç hanesine yazılmıştır, Türkiye Cumhuriyeti devletinin borçları böyle kabarmıştır.

Şimdi, bu borçlar bir taraftan kabarırken, bu borcu bizim milletimiz hep beraber, sizler, ödemek üzere o eserlere sahip olurken birilerinin kalkıp “Bu işi biz yaptık.” diyerek övünmesi ve kendilerinden öncekilerin ihalesiz iş vermek suretiyle suçlanması, hakkında Meclis soruşturma önergesi verilerek Yüce Divana gönderilmeye çalışılması Türkiye'nin gerçeğiydi. Bunlardan bir tanesi de bendim ama aranızda bulunan, elini vicdanına koyabilen insanların “Burada yanlışlık yok.” demesi üzerine o yanlıştan, Yüce Divana gönderilme yanlışından dönüldü. Bu sefer de Sayın Başbakanı yanlış bilgilendirenler mahcup oldular. Keşif artışı vermeden Karadeniz sahil yolunun bitirilemeyeceği ayan beyan ortaya çıktıktan sonra bir taraftan keşif artışı vermeye karşı çıkacaksınız Hükûmetin üyesi olarak, öbür taraftan keşif artışı vereceksiniz. Nasıl izah edeceksiniz? Veremediler. Cumhuriyet tarihinde bir ilk: 2004 yılının Aralık ayında, 20 Aralık veya 22 Aralık tarihli Başbakanlık Genelgesi’yle Sayın Başbakan Karadeniz sahil yoluna keşif artışı verme talimatı vermiştir. Keşif artışı verme talimatı Başbakanlık Genelgesi’yle verilmemiş olsaydı ve keşif artışı verilmeseydi o yol bitmezdi ve 2002’de görevi devraldıktan sonra 58’inci Hükûmet döneminden bu keşif artışı talimatı verilen 59’uncu Hükûmet dönemine kadar Karadeniz sahil yolunda bu şaibeler yüzünden, bu dedikodular yüzünden bir küreklik iş yapılamamıştır ve bir buçuk yıl heba edilmiştir.

Onun üzerine, zamanı telafi etmek için Sayın Başbakan Karadeniz sahil yolunun müteahhitleriyle Başbakanlıkta toplantı yapmıştır “Bu yolu bitirin, ne pahasına olursa olsun bitirin.” diye ve o müteahhitler bitirmiş ancak hak edişlerinin düzenlemesi gecikmiş ve mağdur edilmişlerdir. O mağduriyetin önüne Bozüyük-Bilecik, Bilecik-Mekece arası yolun, dış krediyle yapılan yolun, kredisini benim getirdiğim yolun yapımı geciktiği için işin içinden çıkılmaz hâle geldiğinden burada bir kanun tasarısı geçişi sırasında verilen bir önergeyle tekrar yapılabilir hâle getirildi; bunda muhalefetin katkısı vardır. O çerçevede, Karadeniz sahil yolu da ele alınmak istendi ve ele alındı. Çıkmaz, çıkar hâle getirildi, o yolun açılışı yapıldı.

59’uncu Hükûmetin bu yola katkısı, 58’inci Hükûmet dönemiyle beraber bu yolun bir buçuk yıl gecikmesi şeklinde olmuştur; buna inanın, burada milletin huzurunda söylüyorum bunu. Hiç öyle değil. Bir küreklik iş yapılmamıştır ve dolayısıyla, burada, dış krediyle yapılan ve borcunu bu milletin ödeyeceği, yavaş yavaş ödeyeceği bu yolun ihalesini başkası yapmış, yoluna başkası konulmuş… Bolaman Tüneli bir tarih, şahane eserdir. Bolaman Tüneli’nin içerisinde ben bizzat Bakan olarak incelemelerde bulundum. Ondan sonra da “bu şahane tüneller” diye kalkıp nutuk atmaya başlarsanız, onları gören insanlar gülerler, tıpkı Ankara-İzmir bölünmüş yolunun açılışında olduğu gibi.

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Onu da sen yaptın!

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – İzmir-Manisa arasının açılışını bu ülkenin 57’nci Hükûmet döneminin Bakanı, Maliye Bakanı Sümer Oral’la beraber açtım. Turgutlulu bilir, Salihlili bilir, Manisalı bilir o yolun ne zaman ne şekilde yapıldığını. Benden önceki Bakan bu yolun üzerinde bulunan İzmir’in içine tekabül eden Karşıyaka Tüneli’nin içerisinde bitişinin hazırlığını yaparak bize bu görevi devretmiştir.

Değerli milletvekilleri, hiç öyle değil. Başlayıp bitirdiğiniz eserleri getirin burada söyleyin, hep beraber teşekkür edip alkışlayalım.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.

Başka söz talebi yok.

Soru da bulunmadığı için, madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 444 sıra sayılı kanun tasarısının 3. maddesiyle eklenen geçici birinci maddede geçen (bir aylık) ibaresinin (üç aylık) olarak değiştirilmesini arz ederim. 

                                                                                                             Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU KÂTİBİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç… Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bir ay çok azdır, üç ay daha makuldür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanunun;

a) 1 inci maddesi ve 2 nci maddesiyle 5664 sayılı Kanunun 5 inci maddesine eklenen dokuzuncu fıkra 30/5/2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünün oylamasından önce madde üzerinde aleyhte söz talebi Kamer Genç, Tunceli Milletvekili… Yok.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar var ise hangi Bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                       : 193

Kabul                                             : 193 (x)

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Aralık 2009 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.40

 

 

 

 

 

 

 

 

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.