DÖNEM: 23 CİLT: 54 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
29uncu
Birleşim
10 Aralık 2009 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesi ve şekerde kotaların düşürülmesine
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçamın,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin kabulünün 61inci yıl dönümü ve 10 Aralık Dünya
İnsan Hakları Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
3.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin
kabulünün 61inci yıl dönümü ve 10 Aralık Dünya İnsan
Hakları Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin kabulünün 61inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, emniyet teşkilatı
mensuplarının çalışma şartlarında ve özlük
haklarındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/489)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 19 milletvekilinin, mülteci ve kaçak göçmenler
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/490)
3.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 22 milletvekilinin, ÖSYMnin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/491)
B) Önergeler
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1571, 6/1573) esas numaralı sözlü
sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/167)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Çek Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı:
445)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Samsun Milletvekili Ahmet Yeninin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantep Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun bir üyesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/10186)
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, eşitlik ilkesine aykırı
askerlik uygulamalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
M.Vecdi Gönülün cevabı (7/10382)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanın teşvik
uygulamasındaki yerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/10418)
4.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Çin mallarının ekonomiye etkisine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/10655)
5.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, İzmir Kalkınma Ajansının
faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/10957)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00te açılarak dört oturum yaptı.
Niğde
Milletvekili Muharrem Selamoğlu, ilaç fiyatlarında yapılan
düzenleme nedeniyle eczanelerin bir zararı söz konusu değilken boykot
yapmalarının yanlışlığına ve eczanelerin
sorunlarına,
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer, Danıştayın yürütmesini durdurduğu
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar hakkındaki yönetmeliğe,
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, Afganistana asker gönderilmesine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 24 milletvekilinin, lisanslı depoculuk
faaliyetlerinin yaygınlaşmamasının nedenlerinin araştırılarak
(10/486),
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 24 milletvekilinin, şeker
fabrikalarının özelleştirilmesinin yol açacağı
sorunların araştırılarak (10/487),
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi ve 21 milletvekilinin, geçici köy
korucularının sorunlarının araştırılarak
daha sağlıklı çalışabilmesi için (10/488),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/107, 10/207,
10/322) esas numaralı, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesindeki usulsüzlüklerin ve yolsuzluk iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 09/12/2009 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/139, 10/155,
10/171, 10/172, 10/173, 10/181, 10/183, 10/197, 10/369) esas numaralı
Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 09/12/2009 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte
yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay, Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanakın, Demokratik Toplum Partisini kapatma davasıyla
AK PARTİ Hükûmeti arasında direkt bir bağlantı kurarak
Hükûmete sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
(1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
4üncü
sırasında bulunan, Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/710) (S. Sayısı: 445),
5inci
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S.
Sayısı: 395),
6ncı
sırasında bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun (1/704) (S. Sayısı: 383),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve
İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun (1/713) (S. Sayısı: 397 ve 397ye 1 inci Ek)
görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
10 Aralık
2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 19.14te son verildi.
|
|
|
Sadık YAKUT |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Fatih METİN |
|
Gülşen ORHAN |
|
|
Bolu |
|
Van |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
|
|
|
Bingöl |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 40
II.-
GELEN KÂĞITLAR
10
Aralık 2009 Perşembe
Teklifler
1.-
Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu ve 2 Milletvekilinin; 5393
Sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/542) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2009)
2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın; Yardım Toplama Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/543) (Adalet
ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.12.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin; 492 Sayılı Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/544)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.12.2009)
4.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın; Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/545)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.12.2009)
Raporlar
1.- 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (Dağıtma
tarihi: 10.12.2009) (GÜNDEME)
2.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Dağıtma tarihi:
10.12.2009) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, özelleştirilen kuruluşlardan
üretimde bulunanlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1640)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, kaybolan çocuklara ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1641)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
3.- Mersin Milletvekili
Akif Akkuşun, Mut ilçesi köylerinin sulama sorununa ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1642) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/11/2009)
4.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Sami Oferle yapılan görüşmeye
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1643)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
5.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, Eskil Ulu Camiinin restorasyonuna
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1644) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/11/2009)
6.-
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, terör olaylarının
faillerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1645) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
7.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, iletişimin dinlenmesi kararlarına
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1646)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, farklı şartlarda
çalışan Emniyet Teşkilatı
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1647)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2009)
9.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, Adli Tıp Kurumunun bir belge
incelemesine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1648)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, emeklilere yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11062) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
2.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, diyabetli çocukların eğitimindeki
sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11063) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
3.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Boyabat Barajı kapsamındaki
kamulaştırmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11064) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, atıl durumdaki bazı
işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11065) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
5.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, kotalı internet kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11066)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
6.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Yaprak Tütün İşletmelerindeki
işçilerin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11067) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, uyuşturucu
kaçakçılığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11068) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/11/2009)
8.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, iletişimin dinlenmesinde görevli bir
yetkiliyi ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11069) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
9.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, TOKİnin iş
verdiği bazı şirketlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11070) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/11/2009)
10.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhanın, yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11071) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/11/2009)
11.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, yerleşim yerlerine eski isimlerinin
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11072) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
12.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, lastik atıklarının geri
kazanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11073) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
13.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, kamu işçilerinin ücretlerindeki
vergilendirmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11074) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, KPSS ile atanan memurlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11075)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
15.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, sağlık hizmeti alımındaki
bazı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11076) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
16.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Sarıkeçili
Yörüklerini mağdur eden bir uygulamaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11077) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
17.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11078)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2009)
18.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, tutuklu ve hükümlülere verilen
sağlık hizmetlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11079) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/11/2009)
19.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Türkiyeye gelen terör örgütü
mensuplarının durumuna ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11080) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
20.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir hakim hakkındaki şikayet
üzerine yapılan işlemlere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11081) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, çocuk işçiliğine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11082) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
22.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Samsun Hafif Raylı Sistem
inşaatına işçi teminine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11083)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kamu çalışanlarıyla ilgili bir
açıklamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11084)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
24.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kayıt dışı istihdama
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11085) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
25.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, isteğe bağlı
sigortalılıkta oluşturulan mağduriyete ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11086) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
26.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, Kopenhagda yapılacak bir
konferansa ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11087) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
27.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, turizm amaçlı tahsis edilen ormanlık
alanlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11088) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
28.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Akdağ Kayak Merkezi
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11089) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
29.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, su kaynaklarının yönetimine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11090) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
30.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bir köydeki ağaç kesimine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11091) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
31.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, Tuzlada ikinci
kademe arıtma tesisinin hizmete girmesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11092)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
32.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseride verilen maden
ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11093) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2009)
33.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, bazı illerde lisans
verilen enerji santralleri projelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11094)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
34.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseri Gaz A.Ş.nin
abonelere yapması gereken geri ödemelere ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11095)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
35.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, ilişiği kesilen TSK personelinin
atanmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11096) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/11/2009)
36.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, petrol ve petrol ürünleri ithalatına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11097) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
37.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, doğalgaz ve elektrik
fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11098) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
38.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel atamalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11099)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
39.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Florya Atatürk
Ormanının imara açılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11100) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/11/2009)
40.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhan Belediyesinin STKlara
yaptığı yardımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11101)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
41.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Yüreğir Belediyesinin STKlara
yaptığı yardımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11102)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
42.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, İstanbul Ümraniyede gaz
zehirlenmesinden hayatını kaybedenlerin defnine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11103)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
43.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Kırıkkale
Polis Meslek Yüksek Okuluna şehit ismi verilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
44.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Ankara Büyükşehir Belediyesi
zabıtasının bazı denetimlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11105)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
45.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, İstanbul Florya Atatürk
Ormanının imara açılıp açılmadığına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11106) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
46.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Ankaradaki metro projelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11107) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
47.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Ankarada şehit aileleri ve gazilere
yapılan polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11108) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/11/2009)
48.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11109)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
49.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün kanalizasyon şebekesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11110) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
50.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köye düğün salonu yapımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11111) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
51.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Denizlide Cumhuriyet Bayramı
yürüyüşündeki bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11112) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/11/2009)
52.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlide Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11113)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
53.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, metrobüs zammına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11114) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
54.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, İSKİnin
suya yaptığı zamma ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11115)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
55.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
davasında adı geçen bir kişinin ilişkili olduğu
şirketlerin aldığı ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11116)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
56.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Seyhan Belediye Meclisinin bazı üyelerinin
kıyafetlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11117) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
57.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün su şebekesine ve sulama
borularına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11118) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
58.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün kanalizasyon şebekesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11119) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
59.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Varlık Barışı
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11120) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
60.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, aydınlatma direği alımıyla
ilgili iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11121) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
61.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, ilişiği kesilen TSK personelinin
atanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11122) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
62.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karsta satılan TEKEL binalarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11123)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
63.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, özel eğitim okullarına
idareci atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11124) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2009)
64.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki okulların kaloriferci sorununa
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11125) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
65.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir köydeki öğrencilerin okul
değişikliği nedeniyle yaşadıkları
mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11126) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2009)
66.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, KOSGEBin kredi için
işletmelerde aradığı şartlara ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/11127)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
67.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, esnaf kredi
kooperatiflerindeki ortaklık payına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11128)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
68.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, su bedelini ödeyemeyen okullara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11129) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
69.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bazı tıp fakültelerine yatay
geçiş yapan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11130)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
70.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, eğitim ataşesi kadrolarına
atama yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11131) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
71.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, özel öğrenci yurtlarının
denetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11132) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
72.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Balıkesir İl
Milli Eğitim Müdürlüğündeki bazı yöneticiler hakkındaki
iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11133) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
73.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, otistik çocuklar eğitim
merkezlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11134) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/11/2009)
74.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, bir
öğrencinin başka bir okula gönderilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11135)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2009)
75.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, bir olaya acil sağlık ekibinin
intikaline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11136) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
76.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, H1N1 virüsü
aşısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11137) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2009)
77.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, H1N1 virüsü
aşısı alımına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11138)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
78.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, domuz gribi virüsünün domuz
ve hindilerdeki kuluçka evresine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11139) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2009)
79.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel atamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
80.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Urla Devlet Hastanesinin yeni bina
inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11141) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2009)
81.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Ankarada bir hastanede temizlik
işçilerine aşı hakkı tanınmadığı
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11142) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/11/2009)
82.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, H1N1 virüsü testine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11143)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
83.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, domuz gribi tedavisinde kullanılan
bir ilaçla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11144) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/11/2009)
84.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyadaki sağlık
ocaklarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11145) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/11/2009)
85.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, yapılan alımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11146) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
86.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, biyobenzer ve jenerik
ilaçların ruhsatlandırılmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
87.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Bursadaki bir hastanenin hizmete
açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11148) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
88.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, kanser vakaları ve tedavisi ile
tıbbi cihazlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11149) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
89.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, grip
salgınlarında telef edilen hayvanlara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11150)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
90.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, pamuk sektöründeki
sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11151) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2009)
91.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, muz ve narenciye ihracatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11152) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
92.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Bodrumda bir burunda marina
yapılacağı haberlerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11153)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
93.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, pamuk üretiminin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11154) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
94.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, GDOlu ürünlerle ilgili
düzenlemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11155) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2009)
95.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı personeline ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11156)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
96.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bölünmüş yol yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11157) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
97.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Ankara-İstanbul hızlı tren
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11158) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/11/2009)
98.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Alanya-Karaman yolunun
yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11159) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/11/2009)
99.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyada havaalanı bölgesindeki bir
mahallenin durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11160) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
100.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel atamalarına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11161)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
101.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin bir izleyici ölçüm firmasına
yaptığı ödemelere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/11162) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2009)
102.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahimin, Doğu Karadenizdeki afet
zararlarının tazminine ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/11163)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
103.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Kırıkkale
Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/11164) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2009)
104.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsta sporun desteklenmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru
önergesi (7/11165) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
105.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbul 2010
Avrupa Kültür Başkenti Ajansı yönetimine ilişkin Devlet
Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/11166) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2009)
106.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, Dış Ticaret
Müsteşarlığının bazı grup
başkanlıklarını kapatmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/11167)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
107.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Devlet
Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi
(7/11168) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
108.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek)
yazılı soru önergesi (7/11169) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
109.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımlarına ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/11170) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
110.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, TBMM
telefonlarının dinlenip dinlenmediğine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/11171) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2009)
111.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, TBMM telefonlarının dinlenip
dinlenmediğine ilişikin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/11172)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/11/2009)
112.- Ordu
Milletvekili Rahimi Günerin, Bakanlar Kurulu üyelerinin korumalarına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/11173) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/11/2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 Milletvekilinin, Emniyet Teşkilatı
mensuplarının çalışma şartlarında ve özlük
haklarındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/489) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.11.2009)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 19 Milletvekilinin, mülteci ve kaçak göçmenler
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/490) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5.11.2009)
3.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 22 Milletvekilinin, ÖSYMnin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/491)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, İzmirde SİT ve askeri bölge
kapsamındaki koylarda kurulan balık çiftliklerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9254)
2.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Adli Tıp Kurumuna ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9272)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9273)
4.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, HSYK çerçevesindeki tartışmalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9274)
5.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, ekonomik krizin doğurduğu ödeme
güçlüğü sorununa ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9280)
6.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Erzincan ve Erzurum
Başsavcılıklarının bir soruşturmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9283)
7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının
bir soruşturmasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9284)
8.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir tutuklunun ölümüyle ilgili
soruşturma izni verilmemesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9647)
9.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Hükümet üyelerinin gazeteci ve yazarlar aleyhine
açtıkları davalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9700)
10.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Ergenekon Davası savcı ve hakimleri
hakkındaki şikayetlerin incelenmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9702)
11.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, hakim ve savcıların
değerlendirilmesine yönelik bazı iddialara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9704)
12.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9706)
13.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Ergenekon Davası
iddianamesinde bazı bilgilere yer verilmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9710)
14.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, yargı reformu stratejisine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9712)
15.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Ergenekon Davası
kapsamındaki bazı dinlemelere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9716)
16.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, ABD ziyaretindeki bazı görüşmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10027)
17.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, kırtasiye ürünlerinin denetimine ve okul
servis araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10028)
18.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, EPDKnın kiraladığı binalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10029)
19.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bazı TMO
yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10030)
20.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, kayıp çocuklara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10031)
21.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, Licedeki bir
patlama olayıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10033)
22.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, KEY ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10034)
23.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, KEY ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10035)
24.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, yabancı bir artistin
açılımı desteklediği yönündeki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10036)
25.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, ADSL hizmeti ücretlerine ve sabit hat
zorunluluğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10037)
26.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, bazı belediyelerin sosyal denge
tazminatı ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10038)
27.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, E-Devlet uygulamalarında
kullanılan internet tarayıcılarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10039)
28.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, kayıp çocuklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10040)
29.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, iç borçlanma sistemindeki sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10043)
30.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, intihar veya
kaza sonucu olduğu belirtilen asker ölümlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10046)
31.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10063)
32.- Muğla Milletvekili
Ali Arslanın, KEY ödemelerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/10064)
33.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, cami önlerine araç park edilmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/10066)
34.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/10068)
35.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirnedeki yükseköğretim
öğrencilerinin barınma sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/10069)
36.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirde öğrenci yurdu
yapımına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/10070)
37.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bazı KİTlerde yöneticilerin
kayırmacılık yaparak personel aldığı
iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10073)
38.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10074)
39.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, nükleer santral ihalesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10075)
40.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, enerji hatlarına
ve yer altı kaynaklarını arama ve işletme izinlerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10076)
41.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, BOTAŞın borç ve alacaklarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10077)
42.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Rusya ve İran ile yapılan doğalgaz
anlaşmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10078)
43.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Tuzladaki bazı kaçak
yapılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10079)
44.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10080)
45.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, polisin bir şahsa
şiddet uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10081)
46.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, belediyelerin memurlara
yaptığı bazı ödemelerden dolayı zimmet
çıkarılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10082)
47.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Siirtte yaşanan bir olaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10083)
48.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, kayıp çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10084)
49.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir şahsın ortak olduğu
şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10085)
50.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirnedeki köy yollarının
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10086)
51.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Polis Meslek Yüksekokulları
giriş sınavının iptaline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10087)
52.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Polis Meslek Yüksekokulları
giriş sınavının iptaline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10088)
53.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursada öğrenci pasolarının vize
işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10089)
54.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, köye dönüş projesinden yararlananlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10090)
55.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, terör zararlarının tazminine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10091)
56.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Edirnekapı Şehitliğinde basın
açıklaması yapılmasının yasaklanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10092)
57.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Gençlik Parkının
yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10093)
58.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Manisada bir düğüne yapılan
polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10094)
59.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, düzenli vergi veren mükelleflerle ilgi
konuşmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10099)
60.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, vergi borçlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10100)
61.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kayıt dışı ekonomiyle
mücadeleye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10101)
62.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, iptal edilen Polis Meslek Yüksekokulları
giriş sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10107)
63.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Mersin Üniversitesinin işgal
ettiği iddia edilen bir binaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10108)
64.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir ilçe milli eğitim şube müdürü
hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10110)
65.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Polis Meslek
Yüksekokulları giriş sınavının iptaline ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10111)
66.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat Devlet Hastanesindeki uzman
doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10114)
67.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10115)
68.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Şişli
Etfal Hastanesinde bir virüsün yayıldığı haberlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10116)
69.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirde yapılacak
sağlık kuruluşlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10117)
70.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10122)
71.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Yenişehir-İnegöl yolunun trafiğe
açılmayan kısmına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10123)
72.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir-İstanbul ve
İzmir-Ankara otoyol projelerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10124)
73.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir çevre yolunun
uzatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10125)
74.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirde yapılan
viyadüklere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10126)
75.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Alsancak Limanı
özelleştirme sürecine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10127)
76.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir-Ankara demiryolu
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10128)
77.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirde Çandarlı ve
Kruvaziyer limanları ile tersane yapımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10129)
78.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Cihanbeyli ilçesi girişindeki
kavşağa ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10130)
79.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, bir köprü ve yol yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10131)
80.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10133)
81.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/10138)
82.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, krizin etkilerinin azaltılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10144)
83.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, KEY ödemelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10145)
84.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bir emekli
orgeneralin bazı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10146)
85.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, uyuşturucuyla mücadeleye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10147)
86.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
bazı göstericilere yapılan müdahalelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10149)
87.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, diplomatik pasaporta
vize uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10152)
88.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, 1996da Ağrıda meydana gelen
bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10154)
89.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Polis Meslek Yüksekokulları giriş
sınavının iptaline ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10156)
90.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bölgesel kalkınma
çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10165)
91.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
kalkındırılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/10166)
92.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu ve Güney Doğu Anadoludaki illerin
geliştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10167)
93.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, elektrik zammına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10173)
94.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın,
kamulaştırmalardan etkilenen bir köye ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10174)
95.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, 1996 yılında Ağrıda
meydana gelen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10175)
96.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, polisin bir kişiye
şiddet uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10176)
97.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Gevaş ilçesindeki bazı
uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10177)
98.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki yolların bakım
ve onarımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10178)
99.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir caddedeki trafik güvenliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10179)
100.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, okul polisi
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru Önergesi (7/10180)
101.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Yozgat-Yerköyde bazı alanların
işgal edildiği iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10181)
102.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, polisin bir kişiye şiddet
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10182)
103.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, polislerin
karıştıkları iddia edilen bazı olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10183)
104.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada bazı kamu görevlilerine baskı
yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10184)
105.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, kaçırılan ve kaybolan
çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10185)
106.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Gelir İdaresi
Başkanlığı personelinin açtığı idari
davalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10192)
107.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, tedavi katılım payı
zammına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10196)
108.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerde eğitime açılamayan
okullar ile sınıf mevcutları ve öğretmen
açıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10198)
109.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kalabalık sınıflara ve
öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10200)
110.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, engellilerin eğitimine yönelik
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10201)
111.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, eğitim yatırımlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10202)
112.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, eğitimdeki bazı sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10203)
113.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, öğretmen maaşlarına ve
öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10205)
114.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, okullardaki kalabalık sınıf
mevcudiyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10206)
115.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Barbaros Hayrettin Paşa
Denizcilik Meslek Lisesinin kapatılmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10210)
116.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki eğitim yöneticilerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10211)
117.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karstaki okulların
yetersizliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10212)
118.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Polis Meslek Yüksekokulları giriş
sınavının iptaline ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10213)
119.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karsta Sağlık Merkez Müdürlüğü
kurulmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10214)
120.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki sağlık
hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10215)
121.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, AMATEMlerin kapasitesine ve oda
paylaşımına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10216)
122.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, Demirci Devlet Hastanesinin yetersizliğine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10217)
123.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, sigara yasağının
işletmelere etkisine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10218)
124.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, bir hastanenin ikiye
ayrılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10219)
125.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı insanların böbreklerini
sattığına yönelik haberlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10220)
126.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Pazarcıktaki
sağlık altyapısına ve personel eksikliklerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10221)
127.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, baz istasyonlarının denetimine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10230)
128.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Afet İşleri Genel
Müdürlüğünün faaliyet raporuna ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/10232)
129.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, futbol maçlarındaki olayların
önlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı
soru önergesi (7/10234)
130.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, AB üyelik sürecinde yapılması
gerekenlere ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış)
yazılı soru önergesi (7/10235)
131.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, İstanbul
Üniversitesi önünde stant açan polislerin bildiri
dağıttığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10237)
132.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, ekonomik krizin
vatandaşa etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10238)
133.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, erişimi
engellenen internet sitelerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10239)
134.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, özel güvenlik elemanlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10240)
135.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, ayni ve nakdi yardımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10241)
136.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, işsizliğe ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10242)
137.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, İstanbulda camilerde
asılan mahyaların kaldırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10243)
138.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, CHP Genel Merkezinin iletişiminin
izlenip izlenmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10244)
139.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, il özel idarelerindeki işçilerin özlük
haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10245)
140.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, IMF-Dünya Bankası yıllık
toplantıları kapsamında alınan İstanbul
Kararlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10246)
141.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kuzey Irakın Akdeniz
bağlantısının sağlanmasına yönelik iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10247)
142.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, ekonomik krizin organ
satışına yol açtığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10249)
143.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbulda
meydana gelen sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10250)
144.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, İstanbulda camilere asılan
mahyaların kaldırılmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/10253)
145.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yaz Kuran kurslarındaki
kısıtlamaların kaldırılacağına yönelik
beyanına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/10254)
146.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Ermenistan politikasına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10257)
147.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Hollanda ziyaretindeki
görüşmelerine ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10258)
148.- Afyon
Milletvekili Abdülkadir Akcanın, trafiğe kayıtlı
araçların yaşlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10259)
149.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Çaldıranda
yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10260)
150.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, yerleşim
yerlerindeki yer isimlendirmelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10261)
151.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, yabancılar
misafirhaneleri ve mülteci merkezlerindeki duruma ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10262)
152.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, mağdur durumdaki bir şahsa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10263)
153.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ülkemizdeki etnik gruplara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10264)
154.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10265)
155.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Samsat ilçesinin
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10266)
156.- Çorum
Milletvekili Derviş Gündayın, korsan taksiciliğe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10267)
157.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir şahsa verilen ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10268)
158.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, bir
lisenin kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10271)
159.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, eğitim kurumlarına yönetici
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10273)
160.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bir müşavir
atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10274)
161.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda sınav
kazanan öğretmenlerin müdür yardımcısı olarak
atanmamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10275)
162.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, beden
eğitimi derslerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10276)
163.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, bazı illerdeki
kızamıkçık aşısı uygulamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10277)
164.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bazı
illerdeki kızamıkçık aşısı uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10278)
165.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, araç muayene ücretlerine
ve gelir paylaşımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10282)
166.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kütahyanın Burdur-Afyon ve Antalya çevre
yolu projesi kapsamına alınmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10283)
167.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Salihli-Gölmarmara-Akhisar yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10284)
168.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa-Akhisar-Balıkesir yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10285)
169.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Uşak-Kula ayrımı-Selendi yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10286)
170.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Kula-Salihli yol çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10287)
171.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Sındırgı-Simav ayrımı-Demirci-Salihli
yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10288)
172.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Bornova-Turgutlu-Salihli yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10289)
173.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Menemen-Manisa yol çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10290)
174.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü onarımı projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10291)
175.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa çevre yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10292)
176.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Bergama-Soma-Akhisar yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10293)
177.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Selendi Geçişi yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10294)
178.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10295)
179.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa-İzmir-Turgutlu yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10296)
180.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10297)
181.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Kırkağaç-Gelenbe yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10298)
182.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10299)
183.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10300)
184.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir alt geçit projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10301)
185.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir üst geçit projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10302)
186.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10303)
187.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10304)
188.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10305)
189.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10306)
190.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir üst geçit projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10307)
191.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü onarımı projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10308)
192.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir üst geçit projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10309)
193.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir köprü projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10310)
194.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisadaki yol ve köprü projelerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10311)
195.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu Anadolu Bölgesinde ekonominin
gelişmesine yönelik projelere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/10313)
196.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, doğalgaz alım anlaşmalarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10316)
197.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, yaşanan doğal afetlere
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10319)
10 Aralık
2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesi hakkında söz isteyen Amasya Milletvekili Hüseyin
Ünsala aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın, şeker
fabrikalarının özelleştirilmesi ve şekerde kotaların
düşürülmesine ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, şekerde
kotaların düşürülmesiyle alakalı olarak söz almış
bulunuyorum. Hepinize, sözlerime başlarken saygılarımı
sunuyorum. Ayrıca, İnsan Hakları Haftasının da tüm
insanlığa sevgi, barış, dostluk getirmesini dileyerek
sözlerime devam etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şeker fabrikalarıyla ilgili, şeker
sektörüyle ilgili dün MHPnin grup önerisi üzerine burada bir müzakere
yapıldı. Bu müzakereler sonucunda epeyce şeyler söylendi ama
bizim de Meclis tutanaklarına geçmesini istediğimiz bu konuyla ilgili
özellikle şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, kotalarla
ilgili ve son günlerde nişasta bazlı şekerin Türk
piyasasına girmesiyle ilgili söyleyeceğimiz sözlerin de tutanaklara
geçmesi anlamında söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde şeker pancarı üretimini sona
erdirmek ve sektörü ortadan kaldırmaya yönelik olarak son zamanlarda
olağanüstü çalışmaların yapıldığı, bu
çalışmalara başta İktidar olmak üzere, uluslararası
şeker lobileriyle iş birliğinin gerçekleştiğini
görmekten büyük üzüntü duymaktayız. Özellikle son günlerde nişasta
bazlı şeker üreticisi firmaların, birtakım medya
kuruluşlarının, Fransanın parfüm özü üretilen, parfümün
ham maddesinin yüzde 60ının özünün üretildiği bir şehirde,
Grasse kentinde şeker fiyatlarının yüksekliğiyle ilgili
çalışmalar yapması ve Türkiyede bu konuyla ilgili kamuoyu
oluşturması dikkatlerden kaçmamaktadır. Şeker
fiyatlarının yüksekliğini iddia edenler, Fransadaki şeker
fiyatlarını, üstelik Fransada şeker fiyatı yüksek.
Diyenler
Türkiyedeki şeker fiyatlarıyla ilgili
Fransadaki
şeker fiyatının 1.91 dolar/kilogram olduğunu, Japonyada
1.81 dolar/kilogram olduğunu, Finlandiyada 1.83, Norveçte 1,75,
Türkiyede ise 1,53 dolar/kilogram olduğunu bir ifade etmek istedim. Yani
Türkiyede şeker pahalı bir şekilde tüketilmemektedir, bu
iddialar yanlıştır. Hâlbuki şeker pancarı üretimi Türk
çiftçisinin en önemli üretimidir. Türkiyenin de stratejik önemi olan, katma
değer yaratan bir ürünüdür. Bu ürün sadece şeker üretmekle kalmaz,
bununla birlikte yan sektörler harekete geçer. Özellikle Türkiyenin
hayvancılık sektörü şeker fabrikalarının
melasından, küspesinden ve atıklarından faydalanmaktadır.
Bunun dışında, ulaşım sektörü gelişmektedir.
Bununla birlikte melas önemli bir mayanın ham maddesidir.
Dolayısıyla, geniş bir üretim alanı olan bir
yapıdır.
2000li
yıllarda, şeker pancarı üreten 500 bin çiftçi ailesinin 200 bine
düşmesi, 2 milyon dekar sulu arazide artık pancar ekilememesi
Türkiyede şeker sanayisinin yüzde 40 daralmasına neden
olmuştur. Dolayısıyla, bu konu, Türk çiftçisine de önemli bir
dert ve sıkıntı meydana getirmiştir. Salı günü
şeker fabrikaları özelleşmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, 6 tane fabrika özelleşmiştir. Bu
özelleşmeyle birlikte, burada özellikle Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekili arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu özelleştirmeyle birlikte, maalesef ve maalesef,
yakında, Elâzığ, Erzincan, Elbistan, Malatya, Ağrı,
Erciş, Erzurum, Kars ve Muş Fabrikaları da
özelleştirilecektir. Bunlar artık özelleşmekle kalmayacak,
şeker maliyetleri yüksek diye kapanma tehlikesiyle karşı
karşıya kalacaktır. Günümüzde, Adalet ve Kalkınma
Partisinin en önemli başarılarından birisi de işsizlikte
dünya 1incisi olmamızdır. Bu fabrikaların
kapatılması, özellikle Doğuda ve Güneydoğuda tekrar bir
işsizliğe neden olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, terörün önlenmesiyle ilgili günümüzde
yaşadığımız gayretleri göz önüne
aldığımızda, buradaki işsizlikten doğacak teröre
katkı sunmayacak mısınız? Bu konuyu çok dikkatle ele
almanız gerekir. Bu fabrikaların özelleştirilmesi değil, bu
fabrikaların burada bulunan pancar ekicileri kooperatiflerince ellerine
vererek çalıştırmasını sağlamalıyız.
Gerekirse, zarar ediyorsa zararlarının da devlet tarafından
desteklenmesini sağlamalıyız. Maalesef, salı günü
yapılan özelleştirmede, 2 tane pancar ekicisi kooperatifi
kuruluşumuz bu ihalelere girmiş ama ihaleleri
alamamıştır, ihaleleri bir inşaat firması
almıştır. Şekerle ilgisi olmayan, şeker üretimiyle
ilgisi olmayan bir inşaat firmasının 6 tane fabrikayı
alması manidardır. Acaba, bu alan insanlar inşaat şirketi
olunca bu fabrikalara mı talip yoksa şehrin göbeğinde kalan bu
fabrikaların arsalarına mı talip olduğu şüphesi
aklımıza gelmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünsal, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN
ÜNSAL (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Değerli
arkadaşlarım, bu fabrikaların kapanması tehlikesi
ortadadır. Bu fabrikaların arsaları satın
alınmıştır ve bu fabrikalar, 6 tane fabrika, 606 milyon
dolara satılarak çok ucuza gitmiştir. Bu fabrikaların bu
şekilde özelleştirilmesinin önüne geçmemiz gerekmektedir. Bu
fabrikaların özelleştirilmesinin önüne geçmemizin
dışında da şeker pancarı üretimini daha da
destekleyerek, şekerin fiyatının yüksekliğini bahane eden
NBŞ sektörünün -yani nişasta bazlı sektörün- Türkiyede yaratmak
istediği kaostan bir an evvel kurtulmamız gerekmektedir.
Bu sözlerimi,
kayıtlara geçmesi anlamında tekrar dile getirmek, ifade etmek
istiyorum ve sizleri saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünsal.
Gündem
dışı ikinci söz, İnsan Hakları Günü münasebetiyle söz
isteyen Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçama aittir.
Buyurun
Sayın Sarıçam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan
Sarıçamın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin kabulünün 61inci yıl dönümü ve 10
Aralık Dünya İnsan Hakları Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Kırklareli) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabulünün
altmış birinci yılını kutlamaktayız. Bu
altmış bir yıl içinde, bu bildirgeye ilk imza atan Türkiye
Cumhuriyeti devletinde, birçok Birleşmiş Milletler sözleşmesine
bundan sonraki süreçte de taraf olarak, insan haklarının ülkemizde
güvence altına alınması ve hak ihlallerinin önlenmesi
noktasında önemli bir noktaya gelinmiştir.
Son olarak Avrupa
Konseyi ve Avrupa Birliği üyesi kimi ülkelerin bile henüz onaylamadığı
Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı
Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokol Hükûmet tarafından Parlamentoya
sevk edilmiş ve inşallah önümüzdeki süreçte bütün milletvekili
arkadaşlarımızın da bu konuya destek vermesiyle
onaylanmış olacak. Böylece ülkemiz, insan haklarının
güvenceye alınması ve hak ihlallerinin önlenmesi noktasında çok
daha önemli bir noktaya bizler tarafından getirilmiş olacak.
Bu
altmış bir yıl içinde, biraz önce de belirttiğim gibi,
ülkemizde insan haklarının güvenceye alınması ve hak
ihlallerinin önlenmesi noktasında çok önemli çalışmalar
yapıldı. Özellikle 1999 yılındaki Helsinki Zirvesinden
sonra ABye uyum adı altında yapılan dokuz uyum paketindeki
reformlarla ülkemizde insan haklarının ihlalinin önlenmesi,
demokratikleşmesi ve insan hak ve özgürlüklerinin güvenceye
alınması noktasında çok önemli düzenlemeler yapıldı.
2008, 10
Aralık İnsan Hakları Gününden 2009, 10 Aralık İnsan
Hakları Gününe kadar, bu bir yıllık süreçte de Parlamentomuzda
bu konuyla ilgili çok önemli düzenlemeler yapıldı. Ben kısaca
bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Geçtiğimiz
bir yılda ülkemizde Birleşmiş Milletler Engellilerin
Haklarına İlişkin Sözleşme onaylanarak 18 Aralık
2008de yürürlüğe girdi ve bu Sözleşmenin ihtiyari protokolü de
Eylül 2009da imzalandı.
Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine
yönelik olarak Kyoto Protokolü, yine, 2009 yılı içinde onaylanarak
yürürlüğe girdi.
25 Şubat
2009 tarihinde kabul edilen 5840 sayılı Kanun ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi bünyesinde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu kuruldu ve ülkemizde kadının insan haklarının
korunması, geliştirilmesi, erkeklerle eşit hak ve imkânlara,
fırsatlara ulaşabilmeleri bakımından önemli bir adım
atılmış oldu.
22 Nisan 2009
tarihinde 5892 sayılı Kanun ile her yıl 1 Mayıs tarihi
Emek ve Dayanışma Günü adıyla tatil ilan edildi, böylece 1
Mayıs işçi ve emekçinin dayanışma gününe
dönüştürülerek haklarının hep bir ağızdan ifade
edilebilmesine imkân sağlanan bir gün hâline getirildi.
26 Haziran
2009da 5918 sayılı Kanun ile Türk Ceza Kanununda yapılan
değişiklikler sayesinde asker kişilerin barış
zamanında yargılanması konusu yeniden düzenlendi ve Türkiyedeki
uygulama AB ile uyumlu hâle getirilerek sivilleşme adına önemli bir
adım atılmış oldu.
15 Haziran
2009da yapılan ceza ve tevkif kurumlarındaki tüzük düzenlemesiyle de
ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerin önceden bildirdikleri kişilerle
Türkçe dışındaki bir dilde konuşmasına izin verildi.
Türkiyede insan
hakları ve demokratikleşme alanında kararlılıkla ve
samimi bir şekilde bu adımlar atılırken insan
haklarının ulusal düzeyde korunması amacına uygun olarak
kurulan ilk ulusal insan haklarını koruma mekanizması olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu da bu bir yıl içinde çok önemli görevleri Komisyon üyesi
arkadaşlarımızla beraber yerine getirdi. Geçtiğimiz
yıl boyunca 13 adet Komisyon toplantısı gerçekleştirildi.
Yerinde inceleme yapmak üzere 11 adet geçici nitelikte alt komisyon
oluşturuldu ve bu komisyonların hazırladığı 14
adet rapor da Komisyonumuzca kabul edildi. Yıl içinde 3 binin üzerinde
bireysel başvuru işleme alındı ve gereğinin
yapılması için ilgili kurumlara yönlendirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla) Sayın Başkanım, konunun önemine binaen
BAŞKAN
Sayın Sarıçam, lütfen tamamlayınız.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla) Ülkemizde insan odaklı bir anlayışın
sonucu olarak kararlılıkla yürütülen insan haklarına
ilişkin düzenlemeler önümüzdeki süreçte de devam edecek ve ülkemiz insan
hakları alanında eksiksiz bir denetim sistemine muhakkak kavuşturulacaktır.
Geçen bir yılın gelişmeleri de bunu açıkça göstermektedir.
Sorunlarımızın
çözümünün ülkemizde demokrasi ve insan hakları standartlarının
yükseltilmesiyle gerçekleşebileceği inancıyla
halkımızın ve tüm insanların Dünya İnsan Hakları
Gününü kutluyorum. İnsan haklarına göre şekillenmiş bir
toplumsal düzenin hayal olmaktan çıkarak, dünyanın her yerinde
gerçeğe dönüşmesini diliyorum. Bu konuda vermiş olduğunuz
katkılardan dolayı bütün milletvekili arkadaşlarıma
teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin kabulü ve İnsan Hakları Günü münasebetiyle söz isteyen
-aynı konuda- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdala aittir.
Buyurun
Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar)
3.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin kabulünün 61inci yıl dönümü ve 10 Aralık Dünya
İnsan Hakları Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin Birleşmiş Milletlerce
kabulünün ve ilan edilişinin 61inci yılı nedeniyle söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bundan
altmış bir yıl önce İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
kabul edildi. 30 maddesi var; 28 madde kişisel, siyasal, ekonomik,
toplumsal, kültürel hakları öngörüyor ve diğer 2 madde de bu hak ve
özgürlükleri düzenleyeceklere ve de kullanacaklara getirilen yükümlülükleri
ifade ediyor. Ama ben, Bildirgenin sadece 2nci maddesini anımsatmakta
yarar görüyorum. Çünkü insan haklarının öznesi herkestir ve bu madde
uyarınca da Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka
bir görüş, ulusal ya da sosyal köken, mülkiyet, doğuş ya da
herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirgeyle duyurulan
bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanır. Ayrıca, ister
bağımsız olsun ister vesayet altında ya da özerk olmayan ya
da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke
yurttaşı olsun, bir kimse hakkında uyruğunda bulunduğu
devlet ya da ülkenin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsü
bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir. ilkesini belirlemiştir.
Ne yazık ki
insanlık bu hedeflerden oldukça uzaklaşmıştır. Dünya
üzerinde barıştan söz etmek artık
zorlaşmıştır. Adalet ve özgürlükler konusunda ise
baskı ve otoriter yönelimler başat hâle gelmeye
başlamıştır. Bütün dünyayı kapsayan savaşlar
çıkmasa dahi bölgesel işgal ve savaşlar korkutucu
boyutlardadır. Nüfusun, dünya nüfusunun yüzde 20sinin bugün 2 dolarla
geçinmeye çalıştığı dünyamızda, günlük 2 dolarla
yaşamaya çalıştığı dünyamızda silahlanmaya
ayrılan pay 1 trilyon 700 milyar dolara ulaşmış
durumdadır. Bunun yüzde 60ı da Amerika Birleşik Devletlerince
gerçekleştirilmektedir.
Soğuk
savaş sonrası egemen olan küresel dünyadaki hegemonya ne yazık
ki halkların haklarının ve insanların haklarının
korunmasında uluslararası ve bölgesel topluluklar etki gücünü
yitirmiştir. Orta Doğu ise bugün kan gölüne dönüşmüştür.
Pakistan, Afganistanda süren çatışmalar, Irak işgali,
Kafkasyadaki savaşlar korkutucu gelişmelere neden olmaktadır.
İranda son aylarda idam sistematik hâle gelmiştir. İsviçrede
inanç ve ibadet özgürlüğü üzerindeki referandum baskısı veya sonucu
insan hakları açısından ciddi tehditler
oluşturmaktadır. Dünya üstünde 1 milyar insan bugün mülteci duruma
düşürülmüştür. Yani her 7 kişiden 1i göçmen durumundadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde gerek demokratikleşme
gerekse insan hakları açısından durum tam bir karanlık
hâldedir. Şimdi bir hafta içerisinde olup bitenlere bakalım.
Şimdi, bir söz var: Barışta çocuklar anne babalarının
cenazesini kaldırır ama savaşta anne babalar
çocuklarının cenazesini kaldırır. Şimdi son bir hafta
içerisinde İstanbulda, Diyarbakırda ve Tokatta, Serap Eser,
Aydın Erdem ve 7 askerimizi ne yazık ki anne babalar ve hepimiz,
büyük bir acıyla, onların cenazesini kaldırmak durumunda
kaldık.
Türkiyede insan
haklarının fotoğrafı iyi mi, değil mi? Bunun yanıtı
nedir? Kriteri nedir? İyi veya kötü oluşunun salt ölçüsü: Türkiyenin
taraf olduğu uluslararası bölgesel topluluklardan doğan kabul
ettiği sözleşmeleri iç hukukuyla, Anayasasıyla,
yasalarıyla ne kadar içselleştirmiştir ve bunu uygulamaya ne
denli dönüştürmektedir? İşte ölçü budur.
Bakıldığı zaman da kapkaranlık bir tabloyla
karşı karşıya kalmaktayız. Son bir hafta içerisinde
sadece şu olup bitenler ki
Ne yazık ki,
sayın milletvekilleri, Dünya İnsan Hakları Gününü ve bu
dünyanın içinde yer alan Türkiyenin insan hakları sorununu beş
dakikaya sıkıştırmak durumunda kalıyoruz. O nedenle
sayın Başkanlık keşke bu süreleri uzatabilmiş
olsaydı, gerçekten insan haklarının hem bu karanlık
fotoğrafını verebilmiş hem de nasıl
aydınlatabilirizi konuşabilmiş olsaydık. Şimdi, son
bir hafta içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkürler.
Arkadaşlar,
başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlükler
kuşatılmıştır ve şu anda işkence, kişi
güvenliği, özgürlüğü, cezaevleri ve bütün düşünce, ifade
özgürlüğü ağır ihlal altındadır ve bunları, ilgili
olanlara bütün rakamları, son rakamları verebiliriz. Türkiye Büyük
Millet Meclisi demokratikleşme, sivilleşme yolunda önemli bir
fırsat yakalamıştı ama ne yazık ki bu fırsat yine
heba ediliyor ve Türkiye inatla ve bilerek geriliyor, örneğin Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu. Az önce
Sayın Başkan Vekilimiz bir fotoğraf verdi. Şimdi, biz
nereden başvuru oluyorsa gidiyoruz. İmralıda bir işkence
sistemi var. İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna başvurdum.
Bakın, gidelim, durumu saptayalım ve kamuoyuna da
açıklayalım. Ama nedense, ısrarla ve inatla Komisyon böyle bir
heyetin oluşturulmasına karşı çıktı. Bu nedenle
durumun vahametini hepimiz biliyoruz. Eğer insan haklarına
dayalı, hukukun üstünlüğünü temel alan ve Kürt sorununun demokratik,
barışçıl çözümü temelinde bir açılım olacaksa
Türkiyede
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal, teşekkür ediyorum.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım. Bir dakika daha rica
ediyorum Sayın Başkanım, mümkünse.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum. Benim böyle bir uygulamam yok.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Peki.
Değerli
arkadaşlar, umuyorum ki belki öğleden sonra, o da ekonomik haklar
çerçevesinde Çek Yasası konusunda görüşümüzü
aldığınız zaman söz verildiğinde insan haklarına,
diğer yanlarına da değineceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı son iki konuşmaya, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Arınç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kırklareli
Milletvekilimiz Sayın Gökhan Sarıçam ve Diyarbakır
Milletvekilimiz Sayın Akın Birdal, 10 Aralık Dünya İnsan
Hakları Günü münasebetiyle gündem dışı konuşmalar
yaptılar, kendilerine teşekkür ediyorum. Dünyanın her yerinde
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin yıl dönümü törenlerle
kutlanmaktadır. Bugüne ait konuşmalar yapılmakta, etkinlikler
yapılmaktadır. Meclisimizde bu konunun gündeme getirilmesini de
fevkalade olumlu buluyorum, arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunca kabulünün 61inci yıl dönümü. 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi yeni bir düzenlemeyle yayınlandı ve
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kabul etti. Bu Sözleşme 6 Nisan
1949da onaylandı, dolayısıyla 10 Aralık günü
altmış bir yıldan bu yana Dünya İnsan Hakları Günü
olarak kutlanmaktadır.
Bu beyanname
günümüzde tüm dünya devletlerinin üzerinde uzlaştığı,
insanlığın ortak değerlerini yansıtan, hem sivil ve
siyasal hem de ekonomik, sosyal ve kültürel insan haklarını ihtiva
eden bir insan hakları idealidir. Hukuki açıdan olmasa da ahlaki
açıdan tüm dünya devletlerini ve herkesi bağlayan bu beyanname tüm
insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan
oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama
hakkına sahip olduğunu ilan etmektedir. Buna göre herkes ırk,
renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş,
doğuş, tabiiyet, servet ya da benzeri başka bir statü gibi
herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu Beyannamede ileri sürülen tüm hak
ve özgürlüklerden eşit bir şekilde istifade eder.
Evrensel
Beyannamenin ilanından sonraki yıllarda uluslararası ve
bölgesel düzeyde insan haklarıyla ilgili birçok alanda kapsamlı
ilkeler içeren birçok sözleşme kabul edilmiş, bildirgeler
yayınlanmış ve insanlık vicdanını derinden
yaralayan ihlallerin önlenmesine yönelik pek çok mekanizmalar oluşturulmuş,
bunun sonucunda insanlık suçu işleyenlerin
yargılanabileceği uluslararası mahkemeler bile kurulmuştur.
Günümüzde insan
haklarının korunması ve geliştirilmesi ülkelerin bir iç
sorunu olmaktan çıkmış, tüm insanlığın ortak bir
sorunu hâline gelmiştir. Bununla birlikte insan hakları alanında
evrensel ve bölgesel düzeyde kabul edilen tüm standartlara ve uygulamadaki
gelişmelere rağmen insan haklarının en temel
değerlerini hedef alan ırkçılık, ayrımcılık,
nefret ve hoşgörüsüzlük günümüzde çok önemli bir sorun olmaya devam
etmektedir.
Yüksek
insanlık ideali olan insan haklarını, uygulamada herkesin
yararlanabileceği şekilde gerçekleştirmek ve
dolayısıyla bireyler ve toplumlararası hoşgörü ve
saygıyı pekiştirmek için devletlere, tüm ulusal ve
uluslararası kurum ve kuruluşlara, sivil toplum
kuruluşlarına, bireylere bu konuda birçok önemli görev ve sorumluluk
düşmektedir.
Hoşgörü,
kardeşlik, sevgi ve dayanışma konusundaki tarihsel birikim ve
deneyimlerinden ilham alan Türkiye, başta ayrımcılık ve
hoşgörüsüzlükle mücadele olmak üzere günümüzde evrensel düzeyde
tanınan tüm insan haklarının evrensel bir gerçekliğe
dönüştürülebilmesinde öncü ve etkin rol oynayabilecek önemli bir
potansiyele, duygu ve düşünce iklimine sahiptir.
İnsan
haklarının, korunması ve geliştirilmesi konusunda
sorumluluk, öncelikle devletlere ait olmakla birlikte, bu görev, medyadan sivil
toplum örgütlerine, siyasi partilerden iş dünyasına, dünya devletler
ailesinin zengin ve müreffeh devletlerinden uluslararası örgüt ve kuruluşlara
kadar tüm kuruluş ve bireylerin iş birliğini gerektirmektedir.
İnsan
haklarını sadece devletle, oluşturulan hukuk düzeniyle koruyup
geliştirmek mümkün değildir. İnsan haklarının,
insanların gönül ve zihin dünyasında yer bulması insan
haklarını korumanın en güçlü teminatıdır. Sadece kendi
hakkı veya çıkarı için değil, başkalarının
hakkı ve çıkarı için de mücadele edebilen, her türlü
haksızlığa karşı onurlu ve dik durabilen sorumlu
insanların, sivil toplumun, kurum ve kuruluşların
varlığı insan haklarının herkes için
gerçekleştirilebilmesinin önemli bir güvencesi olacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti olarak, ülkemizdeki demokrasi
standardını yükseltmek, kamu yönetiminde şeffaflık
sağlamak, bireyin hak ve özgürlüklerini artırmayı temel politika
hedeflerimiz arasına koyduk. İş başına
geldiğimizde açıkladığımız Acil Eylem
Planında Demokratikleşme ve Hukuk Reformu
başlığı altında tam 24 faaliyet gerçekleştirmeyi
ilan ettik. Bugüne kadar bu planımızdan 21 faaliyet
gerçekleştirilmiştir. Bunlardan bazıları Anayasa
değişikliği, bazıları kanun, yeni kanun
değişiklikleri, bazıları da mevzuatın yeniden
düzenlenmesidir. Şüphesiz bu faaliyetleri Meclisimizin iktidarıyla
muhalefetiyle, tüm milletvekillerimizin katkısıyla
gerçekleştirdik. Çok zaman almaması bakımından sadece
hatırlatmalar yaparak geldiğimiz noktayı tekrar sayın
Meclisimize arz etmek istiyorum.
Bu
faaliyetlerimizden bazıları: Anayasa ve diğer mevzuatta gerekli
değişiklikler yapılmış, Avrupa Birliği
Müktesebatının Üstlenilmesine Dair Program çerçevesinde
sırasıyla pek çok kanun ve kararnamede değişiklik
yapılmasına ilişkin 4778, 4793, 4928, 4963 sayılı
kanunlar yürürlüğe girmiş, temel hak ve hürriyetlerin başta
Avrupa Birliği Kopenhag Kriterleri ve evrensel standartlara
çıkarılması yönünde çok önemli mesafeler kaydedilmiş ve
esasen bunlar sebebiyle de Avrupa Birliği tarafından ülkemize
müzakere tarihi verilmiştir.
İşkencenin
önlenmesine yönelik olarak Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma
Yönetmeliği uyum yasaları kapsamında
değiştirilmiş, İçişleri Bakanlığı
Teftiş Kurulu Başkanlığında İnsan
Haklarını İhlal İddialarını İnceleme Bürosu
kurulmuş; Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Jandarma
İnsan Hakları İhlallerini İnceleme ve Değerlendirme
Merkezi JİHİDEM açılmıştır.
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Kanununun 7nci maddesi
değişikliğiyle insan hakları ihlalleriyle ilgili
başvurularda azami cevap süresi üç aydan altmış güne
indirilmiş ve bu tür başvuruların daha kısa sürede
cevaplandırılmaları hukuki güvence altına
alınmıştır.
Adil
yargılama ilkesine aykırı yargılama kademelerinin
kaldırılması amacı doğrultusunda 5190 sayılı
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılması ve
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanun
Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında 5233 sayılı Kanun kabul edilmiş, ayrıca bu
kapsamda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Çocukları Koruma
Kanunu yasalaşmış; Kamu Denetçiliği Kurumu Kanun
Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine, Tanık Koruma Kanunu
Taslağı ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Taslağı da Meclisimize intikal ettirilmiştir.
Dünyada meydana
gelen sosyal, siyasal, ekonomik değişiklikler
karşısında yetersiz kalan Türk Ceza Kanunu yenilenerek 5237
sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu yasalaşmıştır. 2659
sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu, 3682 sayılı Adli Sicil
Kanununda değişiklik yapılarak Adli Tıp Kurumu
çağın ihtiyaçlarına göre yeniden
yapılandırılmış, adli sicil kayıtları daha
düzenli bir sistemle yeniden kurulmuş, Ulusal Yargı Ağı
Projesi (UYAP) çalışmalarının tamamlanması
gerçekleştirilmiştir.
5235
sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluşu Hakkında Kanun, Türk Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun, Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama
Usullerine Dair Kanun yasalaşmış; istinaf mahkemeleri, çocuk
mahkemeleri, fikrî ve sınai haklar, hukuk ve ceza mahkemeleri gibi ihtisas
mahkemeleri kurulmuş, Çocukları Koruma Kanunu kabul edilmiştir.
Hâkimlerin
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını sağlamak amacıyla, 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, Türkiye
Adalet Akademisi Kanununda değişiklik yapılmasını
amaçlayan buna dair Kanun ve diğer kanunlarda da değişiklikler
yapılması, 24/12/2005 tarih 26033 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, bunlara ilaveten infaz sistemi iyileştirilmiş;
hâkim, savcı ve yardımcı adalet personeli
açığını, adliye teşkilatının altyapı
eksiklerini giderecek yasal ve idari tedbirler alınmış; Siyasi
Partiler Kanununun 104üncü maddesinde, Anayasanın 69uncu maddesi
değişikliğine paralel olarak siyasi partilerin
kapatılması şekilleri yeniden düzenlenmiş ve kapatma
yaptırımı yerine ilgili siyasi partinin devlet
yardımından kısmen veya tamamen yoksun
bırakılması yaptırımı getirilmiştir.
Dilekçe
Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun şu şu
maddeleri değişiklikleriyle, Türkiyede ikamet eden
yabancıların dilekçe hakları Anayasanın 74üncü maddesi
değişikliğine paralel olarak yeniden düzenlenmiş, cevap
verme süresi altmış günden otuz güne indirilmiştir.
Adli Sicil
Kanununun 5inci maddesi değiştirilerek, Birleşmiş
Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede belirlenen esaslara
paralel olarak, on sekiz yaşından küçükler hakkında adli sicile
geçirilen bilgilerin ancak istisnai durumlarda talep edilebileceği
öngörülmüştür.
Adli Sicil
Kanununun 8inci maddesinde yapılan değişikliklerle, adli
sicilden silinemeyecek suç kavramı ortadan kaldırılmış
ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye
uygun olarak suç tarihinde on sekiz yaşını
tamamlamamış olanları kapsayacak biçimde yapılan
düzenlemeyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararı
verdiği durumlarda ihlal kararına konu olan suçlarla ilgili
bilgilerin bilgi arşivinde saklanmasının önlenmesi
amaçlanmıştır.
Türk Ceza
Kanununda yapılan değişiklerle namus için çocuk öldürme suçunun
failine verilen cezalar ağırlaştırılmış,
töre cinayetleri olarak adlandırılan durumlarda fiilin cezasında
indirim yapılmasını içeren madde yürürlükten
kaldırılmıştır, failin cezasında.
Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
yapılan değişikliklerle Türk vatandaşlarınca günlük
yaşamda geleneksel olarak kullanılan farklı dil ve lehçelerde
yayın yapılması imkânının hem kamu hem de özel radyo
ve televizyon kuruluşları vasıtasıyla sağlanması
yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Türk Ceza Kanununun 301inci
maddesinden dolayı soruşturma yapılması Adalet
Bakanımızın iznine tabi tutulup TRT tarafından farklı
dil ve lehçelerde yayın yapılabilmesine imkân
tanınmıştır.
Ülkemiz,
engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit
şekilde yararlanmasını teşvik ve temin etmeyi ve
insanlık onurlarına saygıyı güçlendirmeyi amaçlayan engelli
haklarına ilişkin sözleşmeye de taraf olmuştur.
Kadın
haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu kurulmuştur.
Polis Vazife ve
Selahiyet Kanununda yapılan değişiklerle direnişle
karşılaşmadığı sürece polisin güç kullanma
yetkisi kaldırılmıştır.
Cezaevlerinin
fiziki altyapısının iyileştirilmesi
çalışmalarına devam edilmektedir.
Basın
Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Dernekler Kanunu, Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile
Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ve İl
İdaresi Kanununda değişiklikler gerçekleştirilmiştir.
İfade
özgürlüğünün genişletilmesi amacıyla, daha ileri bir adım
olarak, Basın Kanununun 15inci maddesinde yapılan
değişiklikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatlarına uyum, basının demokratik toplumlardaki
fonksiyonunu yerine getirmesi ve kamunun bilgilenme hakkının
korunması için basının haber kaynaklarını
açıklamaya zorlanamayacağı hükmü getirilmiştir.
İşkencenin
önlenmesi bağlamında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa eklenen bir
madde ile -Ek madde 7- işkence ve kötü muamele suçlarına ilişkin
soruşturma ve kovuşturmaların acele işlerden
sayılacağı, öncelik ve ivedilikle ele alınacağı,
bu suçlarla ilgili davalarda zorunluluk olmadıkça duruşmalara otuz
günden fazla ara verilemeyeceği, adli tatilde de bu davaların
görüleceği düzenlenmiştir.
İnsan
haklarını sadece devletle ve oluşturulan hukuk düzeni ile
koruyup, geliştirmek mümkün değildir. İnsan haklarının
insanların gönül ve zihin dünyasında yer bulması insan
haklarını korumanın en güçlü teminatıdır. Sadece kendi
hakkı veya çıkarı için değil, başkalarının
hakkı ve çıkarı için de mücadele edebilen, her türlü
haksızlığa karşı onurlu ve dik durabilen sorumlu
insanların, sivil toplumun, kurum ve kuruluşların
varlığı insan haklarını herkes için
gerçekleştirebilmenin en önemli güvencesi olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, şüphesiz, Türkiyenin demokrasi ve insan hakları
alanında reform süreci veya başka bir anlatımla insan
hakları seferberliği devam etmektedir. Son dönemlerde de Demokratik
açılım süreci olarak tanımlanan sürecin temel hedefi de insanımızın
insan hakları ve temel özgürlük çıtasını arzu edilen en
yüksek noktaya çekmek ve ülkemizi insan hakları açısından
yaşanılabilir, ideal bir ülke konumuna getirmektir. Hiç
şüphesiz, insan haklarını toplumsal barışın ve
güvenliğin teminatı olarak gören bir anlayış, demokratik
açılım sürecinin de temel felsefesini oluşturmaktadır.
Türkiye,
insanı için gerçekleştirdiği son dönemdeki sayısız
reformlarla birlikte, hem devlet ve halkı arasındaki gönül köprüsünü
güçlendirmiş hem de hak arama bilincini tüm toplum bazında
yaygınlaştırmıştır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; şüphesiz Türkiyenin demokrasi ve
insan hakları alanında reform sürecinin devam ettiğini
söylemiştim. İnsan hakları alanında uluslararası
standartlara uygun yeni bir kurumsal yapılanmaya gidilmesi demokratik
açılım sürecinin de önemli bir parçasını teşkil
etmektedir.
Geçtiğimiz
günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Sayın İçişleri
Bakanının da açıkladığı üzere, insan hakları
alanında denetim mekanizmasını güçlendirmek amacıyla
Birleşmiş Milletler Paris Prensiplerine uygun, ulusal bir insan
hakları kurumu ve ayrımcılık komisyonunun ayrıca
kurulması bu kurumsal yapılanmanın en önemli
ayağını oluşturmaktadır. İnsanımızın
haklarını uluslararası standartlar düzeyinde daha iyi koruyup
geliştirmek, devlete veya insan hakları ihlal potansiyeline sahip
diğer aktörlere karşı yapılan insan hakları
ihlallerini araştırıp çözüme kavuşturmak, insan
haklarıyla ilgili eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunmak
ve insan haklarının gerçekleştirilmesinin önündeki yasal, idari
ve toplumsal engelleri tespit edip ortadan kaldırmaya yönelik
çalışmaları yapmak üzere Türkiye insan hakları kurumu
kurulacak ve ayrımcılıkla mücadele gibi gittikçe önem kazanan
bir sorun alanında araştırmalar yapıp konuyla ilgili
şikâyetleri inceleyecek olan ayrımcılık komisyonu bu alanda
önemli bir boşluğu dolduracaktır. Benzer bir şekilde,
İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesinin İhtiyari Protokolünün ülkemizce
onaylanmasını müteakip bir yıl içerisinde kurulacak ulusal
önleme mekanizması da işkence ve kötü muameleyle mücadelede çok
önemli bir merhale olacaktır.
Unutulmamalıdır
ki insan haklarının korunup geliştirilmesi kamu güvenliğini
tehdit eden bir unsur değil, bilakis bireylere onurlu bir
yaşamın tüm koşullarını sağlaması yönüyle
kamu düzeninin, huzurun ve esenliğin teminatıdır. İnsan
hakları hukuksuzluğun, kargaşanın, düzensizliğin
adı değil, bilakis tüm bireylerin onurundan kaynaklanan haklarının
ahenkli bir uyumu; toplumsal barışın, kardeşliğin,
hoşgörü, sevgi ve saygının ortak dilidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 10 Aralık
Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle hem yapılan
konuşmalara hem de Hükûmetimiz tarafından bu konuda yapılan
çalışmalara temas etme fırsatı buldum. İlginizden ve sabrınızdan
dolayı hepinize teşekkür ediyorum.
Şu ana kadar
yapılan çalışmaları Meclisimiz insan hakları
konusundaki duyarlılığı sebebiyle müştereken
gerçekleştirmiştir. Bundan sonra yapacağımız tüm
çalışmalarda da tüm milletvekillerimizin katkısının
olacağına inanıyorum.
Hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Ağırbaş, bir söz talebiniz var. Nedir?
Buyurun.
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Bugüne yönelik konuşmak istiyordum
Sayın Başkan. Birkaç dakika, iki dakika müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Sayın Ağırbaş, gündem dışı konuşmalarda
diğer sayın milletvekillerine söz vermememize rağmen, İnsan
Hakları İnceleme Komisyonu üyesi, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu üyesi olmanız ve ayrıca da bayan
olmanız sebebiyle yerinizden üç dakika söz veriyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin
kabulünün 61inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Herkesin
eşit haklardan yararlanmasını sağlayan İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin bugün 61inci yıl dönümü. Özellikle
Demokratik Sol Partinin içinde bulunduğu 1999 ve sonraki yıllardaki
hükûmetler döneminde önemli düzenlemeler gerçekleştirilerek hayata
geçirilmiştir. Gerçekleştirilen Anayasa değişikliklerinin,
bugün, büyük kısmı insan haklarıyla ilgili olmuştur.
Ancak, bugün hâlâ
ülkemizde ne ile suçlandığını bilmeyen, hapishanelerde
tutuklu bulunan akademisyenler, politikacılar, gazeteciler ve emekli
askerler bulunmaktadır. Basın, birtakım cezalarla susturulmaya
çalışılmaktadır. Bunlar, ülkemizin geleceğini tehdit
eden son derece vahim girişimlerdir.
Kadınlara
yönelik şiddet artarak sürmektedir. Kadınlar hâlâ erkeklerle birçok
konuda, haklarının kullanımı konusunda eşit haklara
sahip değillerdir.
Sendikal
örgütlenme özgürlüğünün önünde hâlâ engeller bulunmaktadır.
İnsan
haklarına aykırı hususların son bulması için,
ivedilikle gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Ülkemizin
demokratikleşmesi ve insan hakları ihlallerinin son bulması
amacıyla yapılması gereken düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi hususunda Demokratik Sol Partinin her zaman gerekli
desteği vereceğini ve insan hakları ihlallerinin her zaman
karşısında yer alacağını belirterek hepinize
saygılar sunarım.
Çok teşekkür
ediyorum. (DSP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağırbaş.
Gündeme
geçiyoruz.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçeceğiz ancak bundan önce
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 22
milletvekilinin, emniyet teşkilatı mensuplarının
çalışma şartlarında ve özlük haklarındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/489)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu düzen ve
güvenliğinin sağlanması için suça karşı yapılan
etkin mücadelede toplumsal barışın kesintisiz bir şekilde
sürdürülmesinde en önemli etken olan Emniyet Teşkilatı
mensuplarımızın faaliyet alanlarındaki
başarılı çalışmalarına rağmen özlük
haklarında herhangi bir iyileştirme henüz
gerçekleştirilmemiştir. Ağır çalışma
koşulları ile görevlerini yerine getiren emniyet teşkilatı
mensuplarımızın çalışma koşullarındaki
zorlukları tespit etmek ve özlük hakları bakımından
alınacak önlemleri tespit etmek üzere Anayasanın 98inci ve TBMM
içtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
4) Rıdvan Yalçın (Ordu)
5) Şenol Bal (İzmir)
6) Behiç Çelik (Mersin)
7) Ahmet Orhan (Manisa)
8) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
9) Recep Taner (Aydın)
10) Osman Durmuş (Kırıkkale)
11) Beytullah Asil (Eskişehir)
12) İzzettin Yılmaz (Hatay)
13) D.Ali Torlak (İstanbul)
14) Zeki Ertugay (Erzurum)
15) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
16) Metin Ergun (Muğla)
17) Ahmet Bukan (Çankırı)
18) Gürcan Dağdaş (Kars)
19) Osman Ertuğrul (Aksaray)
20) Kadir Ural (Mersin)
21) Hüseyin Yıldız (Antalya)
22) Ali Uzunırmak (Aydın)
23) İsmet Büyükataman (Bursa)
Gerekçe:
Emniyet
Teşkilatı ülkemizin iç güvenliğinin temeli ve toplumsal
barışın teminatı olarak hizmetlerini aksatmadan devam
ettirmektedir. Ancak, emniyet teşkilatı mensuplarımıza
sağlanan özlük hakları bu hizmetlerin daha sağlıklı
bir şekilde yerine getirilmesinde önemli bir etken olacaktır.
Bugün emniyet
teşkilatı mensuplarımız maaş, konut, hizmet
aracı, terfiler ve atamalar gibi çalışma
şartlarını doğrudan ilgilendiren alanlarda ciddi
sıkıntılar yaşamaktadırlar.
Ülkemizde emniyet
teşkilatı mensuplarımıza gerekli maddi olanaklar
sağlanamamakla birlikte, polislerimizin özlük hakları gibi alanlarda
diğer devlet memurlarına sağlanan olanaklar
sunulmamaktadır. Emniyet Teşkilatının gece gündüz
başarılı çalışmalarına rağmen özlük
hakları bu çalışmaları karşılayacak bir düzeyde
değildir.
Örneğin,
polisler diğer memurlar gibi 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu kapsamında görev yapmakta, maaş ve özlük haklan bu kanuna göre
şekillenmektedir. Fakat çalışma şartları bu kanun
kapsamındaki diğer memurlardan çok daha zordur. Diğer devlet
memurları haftada 40 saat, yılda 249 gün ve toplamda bin 992 saat çalışmaktadır.
Oysa Emniyet Teşkilatı içerisinde en iyi çalışma saati
olarak bilinen ve hafta izninin bulunmadığı 12/24
çalışma sisteminde haftada 60 saat; haftada bir gün izin
kullanılan 12/12 çalışma sisteminde haftada 72 saat
çalışılmakta ve bu da yılda 313 gün, toplamda ise 3 bin 756
saat etmektedir. Görüldüğü gibi aynı kanun kapsamında görev
yapmalarına rağmen polislerimiz diğer devlet memurlarından
%88 oranında fazla çalışmaktadır.
Emniyet
Teşkilatı mensuplarımız bu fazla çalışma
saatlerine karşılık 195 ile 210 YTL arasında bir ödemeye
tabi tutulmaktadır. Yapılan bu ödemeler teşkilat
mensuplarımızın görev süresinde maruz kaldıkları
tehdit ve tehlikeler göz önüne alındığında gerçekçilikten
uzak bir görüntü vermektedir.
Ağır
çalışma koşullan altında polislerimiz ciddi toplumsal ve
ailevi sorunlar da yaşamaktadırlar. Polislerimiz haftada bir gün, o
da hafta sonu günlerinde izin kullanabilmektedir. Ancak o gün görev
yaptığı şehirde futbol maçı, toplantı ya da
gösteri yürüyüşü varsa bu izinli günleri de göz ardı edilerek
polisimiz görev almaktadır. Böylece haftanın 7 günü çalışan
polisimiz ailesine vakit ayıramamakta ve aile içi problemler
yaşamaktadır.
Polislerimizin
içerisinde bulundukları bu sosyal bunalım tablosunu rakamlarla da
ifade etmek mümkündür: Son 10 yılda 276 polisin intihar ederek, toplamda
ise bin 556 polis görevi sırasında ve görevin
yarattığı meslek hastalıklarına bağlı olarak
vefat etmiştir. Bununla birlikte 704 polis malulen ve bin 413 polis de
disiplin yönünden görevine son verilmiştir.
Emniyet
teşkilatı mensuplarımızın maaşları konusunda
da ciddi sorunları bulunmaktadır. Örneğin, 2 bin 106 TL
maaş alan polis memuru emekli olduğunda bin 281 TL maaş
almaktadır. Yine 2 bin 449 TL maaş alan dördüncü sınıf
emniyet müdürü emekli olduğunda bin 321 TL maaş almaktadır.
Devletimizin en
köklü kuruluşlarından olan ve bugün 200 bine yaklaşan personel
sayısı ile ülkemizin huzur ve güvenliği için
çalışmalarını sürdüren Emniyet Teşkilatımız
özlük haklarının iyileştirilmesine gerek duyulmaktadır.
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 19 milletvekilinin,
mülteci ve kaçak göçmenler sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/490)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde 18.000
den fazla kayıtlı mülteci bulunmaktadır. Kayıt altına
alınamamış mülteci sayısı ise bilinmemektedir.
Sayısı yüzbinlerle ifade edilen mülteci statüsü kazanamamış
sığınmacı ya da göçmen ülkemizde bulunmaktadır.
Ülkemizde
mevzuattan ve uygulamalardan kaynaklanan sorunlar, ırkı, dini, bir
toplumsal gruba aidiyeti ya da siyasal görüşü nedeniyle ülkesini terk
etmek zorunda kalan sığınmacılara yönelik insan onuruna
yakışır bir koruma sağlanmasını engellemektedir.
Zulme uğradığından dolayı ülkemize
sığınan kişinin ülkemiz için yük değil aksine bir onur
olduğu unutulmadan mültecilerin sorunlarının acilen ortadan
kaldırılması gerekliliği bulunmaktadır.
Bu nedenle
ülkemize sığınmak zorunda kalan insanların
sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce
Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İç
Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz. 03.11.2009
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
3) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
4) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
5) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
8) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
9) Tekin Bingöl (Ankara)
10) Rahmi Güner (Ordu)
11) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
12) Fatma Nur Serter (İstanbul)
13) İsa Gök (Mersin)
14) Hüsnü Çöllü (Antalya)
15) Rasim Çakır (Edirne)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Bilgin Paçarız (Edirne)
18) Fevzi Topuz (Muğla)
19) Birgen Keleş (İstanbul)
20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
Gerekçe:
Günümüzde
çoğu Avrupa ülkesinde sığınma hakkı temel bir hak
olarak anayasalarında yer almakla beraber sınır güvenliği,
artan göçmen baskısı ve ekonomik sebeplerle mülteci ve göçmen
sorununa duyarlılık Avrupada azalmakta, bu sorun giderek Türkiye
gibi ülkelere kayma eğilimi göstermektedir.
Genel olarak
ülkemiz Afrika ve Orta Doğu ülkeleri kaynaklı göçmen hareketlerinde
Avrupa ülkelerine geçişte transit ülke olarak kullanılmaktadır.
Bu geçiş sürecinde yüzlerce göçmen batan teknelerde veya kamyon
kasalarında hayatlarını kaybetmektedir.
Irkı, dini,
bir toplumsal gruba aidiyeti ya da siyasal görüşü nedeniyle ülkesini terk
etmek zorunda kalan insanların, ülkemizde yabancı misafirhanelerinde
zaman zaman isyanlara neden olacak denli kötü koşullarda yaşamak zorunda
bırakılmaları mağduriyetlerini artırmaktadır.
Özellikle
yabancı misafirhanelerinin fiziki durumları ve mültecilerin
alıkonulma koşulları oldukça rahatsız edicidir. Helsinki
Yurttaşlar Komitesince 2007 yılında hazırlanan bir raporda
16 yataklık alanda 200 kişilik bir grubun tutulduğu, banyo ve
koğuşların kirli ve böceklenmiş olduğu,
sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu, mültecilerin zaman zaman
dayağa varan fiziksel ve sözlü kötü muameleye maruz
bırakıldıkları gözlemlerine yer verilmiştir. Yetersiz
ve sağlıksız içme suyu, yemeklerin kalori ve besin
değerlerinin düşüklüğü, mültecilerin anladıkları
dillerde bilgilendirme materyalleri hazırlanmaması, işkenceye
uğramış mültecilere yeterli psikolojik destek
sağlanmaması aynı raporun içinde yer alan gözlemlerdir.
İnsan
Hakları İzleme Örgütünce hazırlanan bir başka raporda
mülteci statüsünde olmayan kaçak göçmenlerin Türkiye tarafından
insanlık dışı ve onur kırıcı koşullarda
gözaltında tutulduğu ve kendilerine sığınma
başvurusunda bulunabilmeleri için anlamlı koşullar
sağlanmadığı belirtilmektedir. Söz konusu rapor mülteci,
sığınmacı ve göçmenlerin alıkonma şartları
ve barınma koşulları konusunda pek çoğu haklı olan
eleştiriler sunmaktadır.
Avrupa İnsan
Haklan Mahkemesinin Yabancılar Misafirhanesi tabir edilen kapatma
yerlerindeki alıkonma uygulamasının hukuka
aykırılığı, Türkiyedeki yargının
sınırdışı ve iltica vakalarındaki
etkisizliği ile Türkiyenin düzensiz göç kontrolü ve iltica
alanındaki mevzuat ve uygulamalarının temelden
değiştirilmesi gerektiğine işaret etmesi bu konularda
ülkemizin içinde bulunduğu durumu sergilemesi açısından önem
taşımaktadır.
1951 tarihli
Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Sözleşmeyi coğrafi çekinceyle
imzalayan Türkiyede hâlen bir mülteci yasası bulunmamaktadır. Söz
konusu sözleşmede mülteci durumunda olup korunma ihtiyacı bulunan
yabancılar Avrupa ülkelerinden gelenler ve Avrupa
dışından ülkelerden gelenler olarak ikiye
ayrılmaktadır. Avrupa ülkelerinden gelen ve mülteci durumunda
bulunan kişilere Türkiyede iltica hakkı tanınmakta, Avrupa
dışından ülkelerden gelen kişiler ise geçici
sığınma tabir edilen sınırlı bir korumadan
yararlandırılmaktadır.
Ancak
mevzuatın uygulanmasında, mevzuattaki kavram kargaşasından
ve tanımların yetersizliğinden kaynaklanan sorunlar
yaşanmaktadır. Mülteci, sığınmacı, göçmen
tanımları birbirinin yerine ikame edilmekte ve yorumlanmaktadır.
Bütün bu koşullar ülkemize göçmen, mülteci veya
sığınmacı sıfatıyla gelen insanların
aleyhine işleyen bir mekanizmaya neden olmaktadır.
Bu konuda 1983
Mülteci Misafirhanesi Yönetmeliği ve 1994 tarihli Sığınma
Yönetmeliği ve bu yönetmelikte 2004 yılında yapılan
değişiklik ile 2006 yılında yayımlanan genelge
ülkemizin temel mülteci mevzuatını oluşturmaktadır. AB uyum
süreci kapsamındaki İltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği
Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Eylem
Planının ise hayata geçirilmesinde sıkıntı
yaşanmaktadır.
Türk
sığınma sistemine temel oluşturan düzenlemelerin
genelgelerle şekillenen ve yönetime geniş takdir yetkisi veren
düzenlemeler olması ve uygulamada bu takdir yetkisinin olumlu anlamda
yorumlanmamasından kaynaklı sıkıntılar bulunmakta,
Türkiyede sığınma sistemini temel hak ve özgürlükler eksenine
taşıyacak genel bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 22
milletvekilinin, ÖSYMnin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/491)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), 19 Kasım 1974 tarihinde
Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÜSYM)
adıyla kurulduğundan, 1981 yılında Yükseköğretim
Kanunu ile Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) bağlanarak Öğrenci Seçme
ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) adıyla günümüze gelene kadar ülkemizde
en çok güvenilen kurumlardan biridir.
Yükseköğretim
Kanununa bağlı olarak faaliyet göstermekte olan ÖSYMnin bir kanuna
ihtiyacı vardır. Kurum olarak da YÖKe bağlı olan ÖSYM,
280i kadrolu, 38i sözleşmeli olmak üzere toplam 318 personeli ile
Türkiyedeki üniversiteye giriş sınavları başta olmak üzere
Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS), Kamu Personeli Yabancı Dil
Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (KPDS), Akademik Personel ve Lisansüstü
Eğitimi Sınavı (LES), Üniversitelerarası Kurul Yabancı
Dil Sınavı (ÜDS), Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS)
başta olmak üzere birçok kurum için de önemli sınavların
yapılmasını sağlamaktadır.
Bu kadar önemli
bir kurumun başkanının geleceğinin YÖK
Başkanının iki dudağı arasında olması
ÖSYMnin üzerinde psikolojik baskı yaratmaktadır.
ÖSYM
Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan kurumun bir kanunu ve
kadrosu olmadığı için ciddi
sıkıntılarının olduğunu dile getirmektedir.
Kurumun personelin özlük hakları ve maaşları çok yetersizdir.
Kurum başkanının kadrosu olmadığı için kendi
üniversitesinde bulunmaktadır. Bu büyüklükteki bir kurumda başkan
yardımcılığı statüsü yoktur. Başta soru
hazırlama birimi olmak üzere kurumun tüm birimlerinde eleman ihtiyacı
vardır. Kurumun kanunu ve kadrosu olmadığı için eleman
ihtiyaçlarını gidermede de sıkıntı
yaşamaktadır. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal
Yarımağanın beyanına göre, kuruma verilen
sınırlı kadro için de alınacak personel için KPSS
puanı ile, adayla hiçbir görüşme, mülakat yapılmadan,
başvuranların puan yüksekliğine göre işe alın
talimatı bulunmaktadır. Bu da kurumun güvenlik ile ilgili
sıkıntılarının daha da artmasına neden
olmaktadır.
ÖSYMnin
ülkemizin güvenilir kurumlarından biri olarak kalması için
çözümlenmesi gereken sorunlarının tespit edilmesi ve bu
sorunların çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi,
İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir
Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
3) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
4) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
5) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
8) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
9) Hulusi Güvel (Adana)
10) Tekin Bingöl (Ankara)
11) Rahmi Güner (Ordu)
12) İsa Gök (Mersin)
13) Fatma Nur Serter (İstanbul)
14) Hüsnü Çöllü (Antalya)
15) Rasim çakır (Edirne)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Bilgin Paçarız (Edirne)
18) Fevzi Topuz (Muğla)
19) Birgen Keleş (İstanbul)
20) Ahmet Küçük (Çanakkale)
21) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
22) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
23) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır,
okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1571,
6/1573) esas numaralı sözlü sorularını geri
aldığına ilişkin önergesi (4/167)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının 536 ve 538inci sıralarında yer alan
(6/1571) ve (6/1573) esas numaralı sözlü soru önergelerini geri
alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
BAŞKAN
Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
445 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Rıdvan Yalçın, Ordu Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 445 sıra sayılı Çek Kanunu
Tasarısının geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, yıllardır ülkemizin yüreğinde derin acılar
açan kanlı terör, 7 askerimizin daha arkalarında tarifsiz acılar
bırakarak hayatlarının kaybına neden olmuştur. Vatan
uğruna canlarını veren sevgili evlatlarımıza Allahtan
rahmet, aileleri, Türk Silahlı Kuvvetleri ve aziz milletimize sabır
ve başsağlığı dileklerimle başlamak istiyorum. Bu
hain saldırıları yapanlar kadar onları destekleyen, cesaret
veren ve himaye edenlerin de milletimizin vicdanlarındaki mahkûmiyetlerine
yargı önündeki mahkûmiyetlerinin de eklenmesini bütün kalbimle temenni
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı nisan ayında Meclise
sunulmuş, Adalet Komisyonunda görüşmeleri alt komisyon kurmak
suretiyle aylar önce yapılmış olmasına karşın
Genel Kurula ancak gelebilmiştir. Tasarıdaki düzenlemeler içinde
Hâlen cezaevlerinde karşılıksız çek vermek suçundan hükümlü
bulunanlar, aileleri, yargılamaları süren 10 binlerce insan âdeta
aylardır işkenceye tabi tutulmuşlardır. Şimdi ise
aslında sorunları çözmek yerine çek hamilleri ve düzenleyenler
bakımından hem de bankalar açısından çok daha büyük
sorunlar açacağı anlaşılan bir tasarıyla
karşı karşıyayız.
(x)
445 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Türk yasama
sisteminin en büyük handikaplarından biri, çıkarılacak
yasaların yasadan etkilenecek kişi ya da kurumlar
bakımından doğuracağı sonuçların, ticari
yaşamın, hukuk hayatımızın kısa, orta ve uzun
vadede nasıl etkileneceğinin bir sistem içinde öngörülmeyişinin
analizlerinin yapılmayışının olduğu
gerçeğidir. Komisyon görüşmelerinde de ne yazık ki bu iklim
oluşmamış, tasarı ilgili kurumların
görevlendirdiği hukuk müşavirleriyle birlikte ancak bir hukuk metni
olarak tartışılabilmiş, tasarının yıllar içinde
etkileri değerlendirilememiştir. Bu eksikliğimiz nedeniyledir
ki, 1985 yılında çıkarılan 3167 sayılı Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun, ortaya
çıkardığı sorunlarla hiç gündemden düşmemiş, Yasa
üzerinde yapılan her değişiklik sorunları azaltmak yerine
artırmış ve sonuçta 100 binlerce insanın adliye
kapılarında süründüğü bir tabloyu önümüze getirmiştir.
Mali
yapısı güçlendirilmiş, başta finans sektörü olmak üzere
birçok alanda oluşturulan sağlam kurumsal yapılarla
yenilenmiş bir ekonomi devralan AKP İktidarı ülkemizin borcunu
yaklaşık 3 katına çıkarmışken, milletimizin
önemli varlıklarının çoğunu da yabancılar olmak üzere
satmışken arttığı ifade edilen ekonomik büyüklüklerden
milletimizin geneli istifade edememiştir. Ülkemizdeki yoksulluk ve
açlık sınırı altında yaşayan insanlar her geçen
gün artıyor ve milyonlarla ifade ediliyorsa, çalışanların
gelirleri azalıyor, işsizlik patlıyor, insanlar tarımı
terk ediyorken esnaflık bitiyorsa, 25 bin liralık krediye yüz
binlerce KOBİ başvuruyorsa ya ülkemizin büyüdüğüne ilişkin
rakamlarınız doğru değildir ya da bu büyüme krizin
teğet geçtiği bir avuç yandaş grubun cebine girmektedir.
Üzerinde
konuştuğumuz tasarının kapsama alanı daha geniş
değerlendirildiğinde ürkütücü bir tabloyla karşı
karşıya olduğumuz görülecektir. Yaklaşık bir
yılda bir buçuk milyon çekin karşılığının
çıkmadığı düşünüldüğünde, sadece Yargıtayda
doksan bine yakın dosyanın beklediği, taşra adliyeleriyle
birlikte bu sayının çeyrek milyonu çok aştığı
anlaşılmaktadır. Karşılıksız çekler icraya
da verilebildiğinden âdeta karşılıksız çek meselesi
adli teşkilatlarımızı başka işe bakamaz hâle
getirmiştir.
Türk Ticaret
Kanunundaki kurgusuna göre, gelişen ekonomik hayata paralel olarak nakit
taşımak ya da bulundurmak yerine, nakit yerine geçmek üzere
kullanılan çek, zamanla gerek ülkemizdeki sermaye birikiminin
azlığı gerekse bankaların piyasaya kredi vermek yerine
yüksek faizle devlete borç vermeyi tercih etmesi gibi sebeplerle bu
özelliğinden uzaklaşıp uzun vadeli kredi aracına
dönüşmüştür. Böylece 100 milyarlarca liralık sanal bir çek
ekonomisi oluşmuş, devlet ise bu fiilî duruma sessiz kalmayı
tercih etmiştir.
Bugün gelinen
noktada diğer kambiyo senetleri neredeyse tedavülden kalkmış,
ticari yaşam çek ve kredi kartları ile sürdürülebilir hâle gelmiştir.
Bu sebepledir ki, ticari yaşamda özellikle mal
alışverişlerinde çek hamilleri karşılıksız
çek vermenin hapis cezasına dönüşen adli para cezasıyla
müeyyidelendirildiği için mutlaka çek karşılığı
mal vermektedirler. Çek düzenleyenler bakımından ise vadeli mal
alabilmek açısından çek vazgeçilmez bir unsur hâlindedir.
Türkiyeye özgü
bu durum öylesine yaygın kullanılmaktadır ki, piyasada kırk
milyona yakın çek yaprağı tedavül hâlindedir. Cirolarla
yapılan sirkülasyon da hesaba katıldığında bu rakam çok
daha büyük sayılara ulaşmaktadır. İlk bakışta
masum ve hatta ekonominin çarklarını nakitsiz döndüren bu sistem,
özellikle ekonomik kriz dönemlerinde toplumda domino etkisi yaratan
yıkımlara neden olmaktadır. Bugün
yaşadığımız durum da aslında tam da böyledir.
Çekin, hapis
cezası sebebiyle tercih ediliyor olması, piyasada kötü niyetli, halk
arasında tokatçı diye tabir edilen dolandırıcılara
da önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu niyette olanlar mevcut yasaya
göre temini çok kolay bir çek koçanına sahip olduklarında birer emek
hırsızına dönüşmektedirler. Bu tanım içerisinde
olanların bazıları da yanlarında
çalıştırdığı gariban insanlar adına
aldıkları çek koçanlarıyla piyasayı
dolandırırken, günahsız garibanların da hapishanelerde çile
doldurmalarına yol açmaktadırlar. Böylece, bugün de olduğu gibi
gerçekten dara düşmüş, bütün varlığını
kaybetmiş, belki bir alacağını alamadığı
için borcunu ödeyemez hâle gelmiş insanlarla, çeki dolandırma
kastının aracı olarak kullananlar birbirine
karışmışlardır.
Bu kanun görüşüldüğü
günlerde Karşılıksız çek bedellerini devlet ödesin.
şeklinde uçuk fikirler olduğu gibi, Çek bedellerinin
tamamını banka garanti etsin, hapis cezası tümden kalksın.
diyenlere de sıkça rastlanmaktadır. Bu kadar soru ve sorun ortadayken
yapılacak bir çek yasası, yalnızca ceza boyutuna
indirgenemeyecek kadar titiz bir çalışmanın ürünü
olmalıdır. Her şeyden evvel, bu tasarının ne hukuki ne
ticari bir felsefesi bulunmamaktadır.
Çek bir müessese
olarak kalmalı mıdır? Piyasadan çekin bu ölçüde tedavülü
istenirken aynı zamanda çeke güvenin artırılması, sadece
temininin bir miktar zorlaştırılması da mümkün olabilecek
midir? Hem kayıt dışıyla mücadele etmek hem de
sınırsız ciroyu savunmak ne ölçüde
bağdaşmaktadır? Bir yandan bankaların sorumlu olduğu
miktarı artırırken bankaların da bu tutarı
müşterisinden temin edeceği düşünülünce, acaba, bankaya mı
yükümlülük getirilmektedir yoksa müşteriye mi yükümlülük getirilmektedir,
doğrusu merak konusudur.
Çekte hapis ya da
hapse dönüşen adli para cezası olmalı mıdır? Bono
alacaklısının, hatta mahkeme kararından doğan bir
alacağın sahibinin çek alacaklısından eksik yanı
nedir? Sadece ibraz edildiğinde karşılığının
çıkmaması kasıtlı bir suç için yeterli kabul edilebilinir
mi? Hangi sebeple karşılığının
olmamasının hiç önemi yok mudur? Yürürlükten
kaldırdığımız ya da yeni
çıkaracağımız Çek Yasasının mukayeseli hukuk
konusu olamayacağı, çünkü dünyanın hiçbir yerinde böyle bir
cezanın öngörülmediği gerçeği karşısında bir daha
mı düşünmeliyiz, yoksa dünyada olmayan hukuk keşfi yaptık
diye sevinmeli miyiz?
Kanunun
gerekçesinde çekin ödeme aracı olması niteliğine tekrar
kavuşturulmasının amaçlandığı yazarken vadeli çek
vermeyi yasal hâle getirmek nasıl açıklanabilir?
Karşılıksız çıkmış bir çek, kambiyo
senetlerine mahsus hızlı bir icra takibine konu edilmesi mümkün iken
bu durum neden acaba alacakları tatmin etmemektedir? Üzerine
kayıtlı hiçbir mal varlığı olmayan bir şahıs
nasıl olur da hapis cezası çıkınca borcunu
ödeyebilmektedir? Bunların her birisi ayrı birer merak konusudur.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonda da ifade ettiğim üzere, yeni
çıkarılacak bir çek yasası bütün bu soruları
tartışmış, sağlıklı, nesnel sonuçlara
ulaşmış bir çalışma sonucu olmalıdır. Bir
kez daha ifade etmem gerekirse, oluşmuş
tıkanıklığı aşmak adına geçici 2nci maddede
yapılan düzenlemeyi etraflıca tartışıp
yasalaştırmak, tasarının yukarıdaki sorulara cevap
bulamamış kalan maddelerini geri çekmek hâlen mümkündür.
Sayın
milletvekilleri, elbette tasarının önemsediğimiz yenilikleri de
bulunmaktadır. Her şeyden evvel, borçlu olmadığı hâlde
çalıştığı yerdeki idarecilik görevi sebebiyle patron
namına çek imzalamış, işten ayrılmış
olmasına rağmen, sırf imza sahibi olduğu için hapis yatan
insanlar bu yasayla bu mağduriyetlerinden kurtarılacaklardır. Bu
değişiklik bizim de desteklediğimiz hususlar
arasındadır.
Tasarıyla,
beklentilere uygun olarak çek defteri verecek bankaların yükümlülükleri
artırılmakta, müşterisinin ekonomik ve sosyal durumunun
araştırılması istenmekte, karşılıksız
çıkacak her yaprak çek için bin Türk lirası ödemeye mecbur edilmekte,
başta karşılığı olan çekin ödemesini geciktirmek
olmak üzere, kanunda belirlenen usullere riayet etmemek hâlinde de ilgililerin
adli para cezaları hatta hapisle cezalandırılacağı
öngörülmektedir. Bu sistem kabul edilecekse bankalara getirilen yükümlülükler
elbette savunulabilir ancak bilinmelidir ki bankaların çek bedelinin
tamamını garanti etmediği hiçbir düzenleme çeki tam güvenceli
bir ödeme aracı hâline getirmeyecektir. Bir çeki itibarlı yapan, çek
defterlerinin bankalarca basılıyor olması değil,
keşidecisinin itibarıdır. Bugünkü uygulamada birçok ileri ülkede
olduğu gibi ülkemizde kişi ya da kuruluşlara kendi çekini
bastırıp kullanma imkânı verilmesi
tartışılmalıdır. Bankalar, asıl ticari
ilişkinin tarafı olmadığı hâlde, borçlusu ya da
alacaklısı olmadığı bir ilişkinin neden
muhatabı hâline getirilmektedir? Kişilere kendi çekini
bastırıp kullanma imkânı verilirse piyasa hangi çekin muteber
olduğuna kendi karar verecek, bu çeki kabul edenler de sonuçlarına
elbette kendileri katlanacaklardır.
Tasarının
en tartışmalı maddesi, elbette karşılıksız
çekin yaptırımını düzenleyen 5inci maddedir. Maddede alt
komisyonda eklenen, benim de öteden beri savunduğum böyle bir ceza var olacaksa
en azından dolandırıcılık kastıyla hareket
edenlerle basiretli de davransa engel olunamayan sebeplerle borç ödeyemez hâle
gelmiş insanları birbirinden ayıracak ve suçu şeklî bir suç
olmaktan çıkaracak kasten ibaresi, bu ibareyi metne ilave eden AKPli
arkadaşlarımızın oylarıyla geri
çıkarılmıştır. Bugün bu uygulamada bu suçtan beraat
kararları veren mahkemeler bulunmaktadır. Birçok hukuk adamı,
AKPli Komisyon üyelerinin birçoğu temenni olarak ifade edip oylarına
yansıtmasa da karşılıksız çek vermenin hapse
dönüşen bir cezayla cezalandırılmasını doğru
bulmamaktadırlar. Bu görüşü savunanların önemli bir
kısmı, İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol 1inci
maddesinde belirtilen, hiçbir kimsenin borcundan ötürü hürriyetinden mahkûm
bırakılamayacağı ve Anayasamızın 38inci
maddesinde ifade edilen özel kaynaklı taahhütlerden doğan borcun
ihlaline bir suç ve ceza hükmü bağlanamayacağı hükümlerini
dayanak göstermektedirler. Anayasa Mahkemesinin aksi görüşteki
kararlarına rağmen, özü itibarıyla doğru ve
çağdaş olmakla birlikte bugün için hayata geçirilmesi çok mümkün
gözükmemektedir. Maddede yenilik olarak, çeke
Karşılıksızdır. işlemi yaptırabilmek için
üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre süresinde ibrazı
gerekmekte, sorumluluk imza sahibine değil,
karşılığını hesapta bulundurmaya mecbur olan
kişiye yüklenmektedir.
Sayın
milletvekilleri, 5inci maddede karşılıksız çek verme suçu
farklı yorumlanabilecek şekilde düzenlendiği gibi eylemle
orantılı olmayan, üst sınırı ucu açık olarak
düzenlenmektedir. Hükûmetle iktidar milletvekillerinin Komisyon
görüşmelerinde fikir birliği içerisinde olmadıkları da
gözlemlerimiz arasındadır. İktidar sözcüleri, maddede geçen, her
bir çekle ilgili olarak ayrı ceza verileceği hükmünü aynı hukuki
ilişkiden kaynaklanan çekler bakımından genel hükümlere göre tek
suç sayılacağını ifade ederek bu konudaki önergemi
desteklemezken, Hükûmet adına konuşan sayın bürokrat aynı
alacağın taksitlendirilmesi adına verilmiş bile olsa her
bir çek yaprağının ayrı suç
oluşturacağını ifade etmiştir.
Sayın
milletvekilleri, maddede verilecek cezanın üst sınırı,
benim gibi birçok insanın da bin beş yüz gün olarak
algılamasına karşın, iktidar kanadı ve Hükûmet
görüşüne göre çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından
az olamayacağı öngörülmektedir. Bu durumda aynı anda infaz
edilmemek hâlinde karşılıksız çek sebebiyle her bir çek
yaprağı için ayrı cezalar öngörüldüğünden, on yıllarca
hapse karşılık gelen cezalar ortaya çıkmaktadır.
Düzenleme bu hâliyle ne adalete ne hakkaniyete ne de ceza hukuku genel
ilkelerine uygun bulunmamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, tasarının en önemli maddesi ise tasarıya bir
önergeyle eklenen geçici 2nci maddesidir. Bu maddede, 1.11.2009 tarihi
itibarıyla haklarında soruşturma, kovuşturma ya da
mahkûmiyet olan kişilerin alacaklıyla anlaşmaları ya da
borçlunun iki yılı geçmeyecek, 1/4/2010 yılına kadar bir
taahhüdü karşılığında hakkındaki işlemin
durdurulmasına karar verileceği öngörülmektedir. Yukarıda
açıkladığım görüşler çerçevesinde, tasarının
sorunları çözmeyeceği, daha da karmaşık hâle
getireceği gerçeği yanında bu madde ile de yalnızca
meselenin bir miktar öteleneceği anlaşılmaktadır.
Borçlulara ödeyebilme imkânı sağlanması, alacaklıların
da bu vesileyle alacağına ulaşabilme imkânı adına bu
yaklaşıma olumlu bakmakla beraber, maddenin eksiklerini de ifade etmeliyim.
Düzenlemeye göre,
verilecek taahhütnamenin kriterleri konulmadığından,
örneğin bu iki yıl içerisinde borçlarını ne şekilde
taksitlendireceği, taksitlerin esas borca bir orantısının
olup olmayacağı belirlenmediğinden, belirlenen iki
yılın son günü ödeme yapılacağını taahhüt etmek
borçluları bu imkândan faydalandırmaya yetmektedir. Bu durum
istismara açık bulunmaktadır.
Bu maddenin bir
amacı da değerli milletvekilleri, eğer alacaklıların
alacağını temin etmesine yardımcı olabilmekse, en
azından başta faiz olmak üzere ferî alacaklar bakımından
ödemeyi daha cazip hâle getirecek bir anlayışın maddede yer
alması gerektiğini düşünmekteyim. Bu görüşümü Komisyonda da
ifade ettiğimde, Sayın Komisyon Başkanımız, bir özel
alacağa devletin müdahalesinin doğru olmayacağı
görüşünü ifade etmişti fakat Meclisimiz, kredi kartları meselesi
yaşandığında, özellikle faiz indirimlerini içeren bir
düzenlemeyi, özel alacak olmasına rağmen, yapmayı uygun bulmuştu.
Ben, bu borçların ödenmesinin temini arzu ediliyorsa, burada da ana borç
esas alınmak suretiyle faiz ve yan ödemeler için bir inisiyatif
geliştirilmesinin kanunun amacına daha uygun olacağını
kişisel olarak düşünmekteyim.
Tasarının
yasalaşması hâlinde her dosya bakımından lehe, aleyhe kanun
değerlendirilmesi gerekeceğinden, mahkemeler bakımından
iş yükünün oldukça artacağını söylemek abartı
olmayacaktır sanırım.
Sayın
milletvekilleri, şu an Türk yargı sistemi içerisindeki davaların
yüzde 20ye yakınının çek ve çeke bağlı
yargılamalar olduğu bilinmektedir, bu çok önemli bir
sayıdır. Âdeta mahkemeler çek suçlarını yargılayan
birer çek mahkemesine dönüşmüşlerdir. Şimdi
yaptığımız bu tasarıyla da tasarı içerisindeki
maddeler sebebiyle, her mahkeme, her bir çek dosyasını tekrar ele
alıp eski ve yeni kanun arasında lehe, aleyhe kanun uygulaması
yapmak zorunda kalacaktır. Bu da mahkemelerin elindeki iş yükünü çek
suçları bakımından 2 katına çıkarması mümkün
olacak, zorunlu hâle getirecek bir düzenlemedir. Bu da bu tasarıdan sonra
adliyelerin çek suçları bakımından iş yükü yüzde 30lara,
belki 40lara çıkacak demektir. Ne yazık ki bütün
ikazlarımıza, uyarılarımıza rağmen bu hususu da
Komisyonda düzeltmek mümkün olamamıştır.
Sayın
milletvekilleri, sonuç itibarıyla, sorunları çözmek, ticari
hayatı rahatlatmak ve güvenli kılmak adına gerçekçi çözümler
üretmeyen, sadece sorunları öteleyerek daha karmaşık hâle
getiren bu tasarı üzerinde çok daha ciddi çalışmalara
muhtaçtır. En azından, var olan bu sıkışmışlığı
bir nebze rahatlatabilmesi umuduyla, Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu
olarak tasarının hayırlara vesile olmasını diliyor,
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yalçın.
Tümü üzerinde söz
isteyen Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hamit Geylani, Hakkâri
Milletvekili. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı üzerinde
Demokratik Toplum Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
antidemokratik sistemlerin, yaşamın her alanına ilişkin
çekleri sahte ve karşılıksız kalmaya mahkûmdur. Bu
mahkûmiyetin benzeri olan AKPnin açılım vaadi de bu sendromu bugün
tarih itibarıyla yaşamaktadır.
Bakınız,
insan hakları günlerini andığımız bir zaman dilimi
içinde ülke olarak oldukça sancılı bir süreçten geçmekteyiz. Türkiye,
bugün tarih itibarıyla gerçek anlamda demokrasi ve hukuk
sınavıyla karşı karşıyadır. Çeyrek
asırdır devam eden şiddet ve çatışmalı
ortamın biteceği umudu veren güzel günler söylemleri tükenme
noktasına gelmiştir. Ne yazık ki, yeteri kadar cesaret
gösteremeyen Hükûmet ve yandaş güçler, ülkeyi yeniden karanlık
günlere götürmek üzere uzlaşma görüntüsü içindeler.
Bunun doğal
sonucu olarak, bütün engellemelere ve antidemokratik yasa ve uygulamalara
rağmen milyonların desteğini almış, Parlamentoya
girmiş, yüzlerce belediye başkanlığı ve binlerce
meclis üyeliği kazanmış Demokratik Toplum Partisi yeniden kapatılma
tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu tehdit, iktidar ve
muhalefet tarafından gizli bir anlaşmayla benzeşerek ve
uzlaşarak körüklenmektedir. Görülüyor ki, Kürt sorununun demokratik
çözümsüzlüğünde oldukça iyi anlaşıyorlar.
Son iki üç gündür
AKP kanadının bunu daha açık bir şekilde
yaptığını ibretle izliyoruz. Bakınız, Anayasa
Komisyonu Başkanı ve bir anayasa hocası olan Sayın Kuzu,
gece gündüz TV kanallarını dolaşarak âdeta Anayasa Mah-kemesinin
vermesini istediği kapatma kararının gerekçesini okur gibi
talihsiz yorumlar yapmaktadır. Yine, Sayın Cemil Çiçek, her zaman olduğu
gibi dün akşam bakınız dün akşam da- yine bir televizyon
kanalında teorik olarak parti kapatmalara karşı olduğunu
söylüyor, ama politik ve pratik olarak Türkiyedeki parti kapatma örneklerini
mevcut yasalarla ve İspanyadaki Batasunanın kapatılması
kararını da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle
örneklendiriyor ve böylece, özet olarak, Sayın Çiçek DTPnin
tabelasını in-dirmek istiyor ama Sayın Çiçek durumdan vazife
çıkarmasın. Kürtler ve demokrasi güçleri bugüne kadar onlarca
demokratik parti tabelasını asmıştır ve asmaya da
devam edecektir. İşte, Sayın Çiçekin teorisiyle pratiği
birbiri-ni böylece tamamlıyor. Ne yazık ki bu çifte standartlı
bütüncülük ülkede çiçek açmıyor, ülkenin toplumsal dokusuna diken gibi
batıyor ve toplumsal ba-rışı da arkadan hançerliyor.
Değerli
arkadaşlar, ülke gerçekleri yirmi beş yıllık ezberleri
geride bırakma zorunluluğunu dayatıyor. Hiç kimsenin
başını kuma gömüp toplumsal barışı kum
fırtınasına savurmaya hakkı yoktur, halk bunu sorgulayacak
ve tarih de bunun hesabını soracaktır.
Değerli
arkadaşlar, her şeyden önce, hangi parti olursa olsun
kapatılmasını çağ dışı ve antidemokratik bir
uygulama olarak değerlendiriyoruz. Parti kapatma, çağımız
değerlerine, demokrasi ve hukuka uygun düşmemekte, Türkiye bu
ayıptan bir an önce kurtulmak zorundadır.
Bir yandan
açılım diyeceksiniz, diğer yandan ise Kürt halkına ve
demokratik güçlere her tür baskıyı ve şiddeti reva göreceksiniz.
Böyle bir kandırmacaya halkımız kanmayacaktır. Sokaklarda
yaşanan olaylara kolluk güçlerinin orantısız güç
kullanımı gerilimi daha da tırmandırmaktadır.
Göstericilerin üzerine hedef gözetilerek ateş açılmaktadır. Bu
tablo, bölgede açık bir olağanüstü hâl rejiminin
yaşandığını ortaya koymaktadır.
Bakınız,
son iki haftadır düzenlenen demokratik gösterilerde, aralarında
kadın ve çocukların da bulunduğu bini aşkın kişi
gözaltına alınmış, çoğu çocuk olmak üzere 150yi
aşkın kişi de tutuklanmıştır. Yine, Demokratik
Toplum Partisi Genel Merkez Binası dâhil il ve ilçe binalarına linç
saldırıları pervasızca devam etmektedir. Sayın
İçişleri Bakanı, âdeta seyirci ve
alkışlayıcı konumuna düşmüştür. Dicle
Üniversitesinde okuyan Aydın Erdem isimli bir gencimiz vurularak
öldürüldü, on yedi yaşındaki Serap Eser kızımız bir
çılgınlığın kurbanı, Tokatta 7 gencimiz ise bir
provokasyonun kurbanı. Peki, artık bu kurbanlara son vermenin
zamanı gelmiş geçmemiş midir? Şimdi, bu bilanço, çözümün ne
denli acil ve yakıcı olduğunu bir kez daha somut bir biçimde
ortaya koymuyor mu? Bunu hep birlikte gündemimize almalıyız. Bunun
tarihî sorumlusu, başta bu Meclis olmak üzere, bu ülkede
barıştan, demokrasiden yana olan herkestir ama herkestir.
Evet,
değerli arkadaşlar, bu sıcak gündemin yanında, bir de
iktidar tarafından sürekli unutturulmaya çalışılan
ağır ekonomik kriz Türkiyeyi bir kez daha derinden sarsmaya devam
etmektedir. Kredi ve kredi kartları borçlularının içinde
bulunduğu durum herkesin malumudur. Karşılıksız çek
mağdurlarının hâli ortada. Artan yoksulluk ve işsizlik
krizin hangi aşamaya geldiğini en iyi gösteren göstergelerden biri.
Hükûmetin işsizlik ve enflasyon rakamları gerçekleri
yansıtmadığı gibi pembe tablolar çizmeye de devam
etmektedir. Ne yazık ki önümüzdeki günlerde görüşeceğimiz 2010
yılı bütçesi de Türkiyedeki yoksulluğa, işsizliğe ve
gelir dağılımındaki adaletsizliğe çare
olamayacağı şimdiden açık bir şekilde görülmektedir.
Hükûmet, 2009 yılı bütçesinde olduğu gibi, 2010 yılı
bütçesinde de krize karşı önlem alamamıştır, alması
da bu mantıkla olanaklı değildir.
Ayrıca,
siyasi, hukuki ve kültürel anlamda ülkemizin içinde bulunduğu
karanlık tablonun da yakın bir tarihte çözüme
kavuşacağı düşüncesi ve umudunu da giderek kaybetmek
üzereyiz. Kuşkusuz, yaşamsal sorunlar birbirinden
bağımsız ele alınamaz. Her fırsatta dile
getirdiğimiz gibi, ülkemizin ekonomik refah düzeyi ancak ve ancak siyasi
ve hukuki alanlarda yapılacak demokratik düzenlemelerle elde edilecek
barış ortamıyla olanaklıdır.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik dalgalanmalarla birlikte,
karşılıksız çek sayısı ve bu konuda açılan
dava ve icra takibi sayısı her geçen gün daha da artmakta. Türkiyeyi
etkisi altına alan ciddi ekonomik krizin bir sonucu olarak çekten
kaynaklanan dava ve icra takiplerinin doruk noktasına
ulaştığı ve bunun daha da süreceği Hükûmetin
basiretsiz politikalarından net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Tasarının
tümü incelendiğinde, köklü bir değişimin getirilmediği
anlaşılacaktır. Ancak son günlerde, yüklü miktardaki çekler
nedeniyle beş yıla kadar hapis cezası almış
insanların ailelerinden gelen çığlıkları duymamak da
olanaksızdır. Hapis gibi hürriyeti bağlayıcı bir ceza
karşısında, insanlar artık alacaklarını, içinde
bulundukları ve hak etmediklerini düşündükleri uzun süreli ceza
nedeniyle isyan etmektedirler. Yürürlükteki yasa ve uygulaması,
karşılıksız çek suçunu uzun süreli hapis cezalarıyla
cezalandırmanın herhangi bir
caydırıcılığı da olmadığı
gerçeği ortaya çıkmıştır. Üstelik her geçen yıl
karşılıksız çek sayısı artmış ve bu
nedenle mahkûm olanlar cezaevlerinin kapasitesini bile zorlar hâle
getirmiştir.
Değerli
üyeler, bir suçu ve cezasını onu yaratan şartlardan
bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Hangi ticaret
erbabı çekinin karşılıksız kalmasını ve
yazılmasını isteyebilir? Herkes çeklerini ödeyebilmek,
itibarını korumak ve geliştirmek arzusuyla ticari
hayatını sürdürmek ister, kötü niyetli kişiler tabii ki bunun
dışında.
Kısacası,
karşılıksız çek için öngörülen hapis cezası, ceza
politikası açısından kendisinden beklenen sonucu
yaratmamıştır. Kişileri uzun süreler boyunca hapiste
tutmak, çalışmalarını, kazanmalarını, borçlarını
ödeyebilmelerini engellemekten başka bir işe
yaramadığını söyleyebiliriz. Kaldı ki
Yargıtayın bu yasaya ilişkin görüşlerinde ifade ettiği
gibi, karşılıksız çek suçları gerçek ve tüzel
kişilerin ticari ilişkilerinden kaynaklanan ve edimin yerine getirilmesine
yönelik yaptırımları içermektedir. Bir ticari ilişkiden
kaynaklı borcun yerine getirilmemesi ve suç olarak tanımlanması
mümkün görülmemektedir. Suç genel teorisindeki sorumluluk esaslarına
aykırı bir şekilde suç tipi tarif edilmektedir burada. Çek, genel
olarak özel bir hukuk alanını ilgilendiren bir kambiyo senedi türüdür
ve Türk Ticaret Kanununda böylesi düzenlenmiştir.
Karşılıksız çek düzenlemenin cezai yaptırıma
bağlanmasının hiçbir hukuki ve mantıklı gerekçesi
yoktur diye düşünüyoruz. Çekin karşılığının
ödenmesini sağlamak için ceza yaptırımının
uygulanması hukuka aykırı düşer. Anayasanın 38inci
maddesinde de belirtildiği gibi, özel kaynaklı taahhütlerden
doğan borcun ihlaline bir suç ve ceza hükmünün
bağlanamayacağını hüküm altına
almıştır. Peki, Anayasanın bu maddesi de
bağlayıcı değil midir?
Bakınız,
tasarının 5inci maddesiyle düzenlenen yeni hükümle birlikte
değişen bir şey olamayacağı gerçeği de ortada.
Kişiler, verilen adli para cezasını ödeyemedikleri takdirde yine
hapis cezasıyla karşı karşıya kalacaklardır.
Uygulamada, parası olmayana ve bu nedenle çekini ödemeyene devlet para
cezası kesiyor. Peki, parası olmadığı için bu
cezayı da ödeyemeyenler ceza miktarı kadar hapis yatmayacaklar
mıdır? Dikkat edilirse bu cezanın,
karşılıksız çekin ödenmesiyle hiçbir ilgisi ve alakası
yoktur. Çünkü, para cezasına hükmedilenler, bir yerlerden para bularak
para cezasını devlete ödeyebilseler de
karşılıksız çekten alacağı olanın eline bir
metelik dahi geçmeyecektir. Dolayısıyla, çek hamili de mağdur edilmektedir.
Cezayı ödeyemediği için hapis yatan kişiler, işlerini ve
para kazanma olanaklarını kaybedeceklerinden, alacaklılar da
paralarını tahsil umudunu hepten bu kez yitirmiş
olacaklardır.
Burada, bir
açıklama daha yapmak gerekir. Borç-alacak ilişkilerinin yasal
belgesi, borç senedi yani bonodur.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde, bir kambiyo türü olan çek, işlevine göre
kullanılmamakta, ne yazık ki tıpkı bir bono ya da kredi
kartı gibi vadeli işlerde kullanılmaktadır. Oysaki bir
ödeme aracı olan çek, bankaların ve de tefecilerin kötü niyetleri ve
suistimalleri nedeniyle yanlış kullanılmaktadır. Bize göre,
çek konusunda yaşanan en büyük sorun, bankalara yeteri kadar sorumluluk
yüklenmemesinden kaynaklanmaktadır. Bankalar neredeyse önüne gelen her
başvuruya, bu başvuruyu değerlendirmeden, yeteri kadar
araştırma ve inceleme yapmadan, kişilere çek hesabı
açmaktadırlar.
Bankaların
sorumluluğunun az olması, karşılıksız çek
sorununun bu hâle ulaşmasının en önemli, belirgin nedenlerinden
biridir. Ne yazık ki görüştüğümüz bu tasarı da
bankaların yeteri kadar sorumluluk almasına ilişkin bir
düzenleme içermemektedir.
Burada
yapılması gereken: Banka nasıl kredi sözleşmesi yaparken
yeteri kadar araştırma yapıyorsa, kefil veya ipotekle garanti
altına alıyorsa, çek hesabı açarken de buna benzer bir
sorumluluğu ve araştırmayı göstermeleri gerekiyor. Bizce
yapılması gereken, çıkan her karşılıksız çek
yaprağı için bankanın sorumlu tutularak çek miktarını
ödemesini sağlamaktır. Daha sonra, bankanın çek hesabı olan
müşterisinin karşılıksız çıkan çeki için
ödediği miktarı faiziyle rücu edebileceği koşulunu da
koymak gerekir.
Değerli
arkadaşlar, dikkat edilirse burada çek hamili, yani hiçbir kusuru olmayan
kişi korunmaya çalışılmaktadır. Ayrıca böyle bir
uygulamanın ardından karşılıksız çek düzenleme
olaylarında büyük bir düşüş yaşanması
kaçınılmaz olacaktır. Bu tür radikal düzenlemeler
yapılmadığı takdirde, biz bu çek konusunda daha çok sorun
yaşar ve tartışır olacağız.
Değerli
arkadaşlar, bir de tasarının geçici 2nci maddesiyle
karşılıksız çekler nedeniyle haklarında
soruşturma ve kovuşturma başlatılmış ya da
kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan kişilere iki
yıllık bir ödeme süresinin verilmesi hadiseyi çözmemekte,
beklentilere hiçbir şekilde de cevap olamamaktadır. Kaldı ki bu
hükümle birlikte bu düzenlemeden yararlanacak olan kişi sayısı
bizce çok az bir orandadır çünkü bu suçtan dolayı mahkûm olan bu
kişilerin haklarında şikâyetçi olan kişilerle
anlaşmaları hâliyle zor bir durum. Zira, şu an bu suçtan
cezaevlerinde bulunan kişilerin birçoğu ekonomik ilişkilerinden
koparıldığı ve bu nedenle maddi olanaksızlıklar
içerisine düştükleri için, bize göre, çek konusunda yaşanan
sorunların bu şekilde çözüme kavuşamayacağı
gerçeği malumunuzdur diye düşünüyorum.
Son olarak:
Kısaca sunduğum bu nedenler karşısında,
tasarının bu şekilde yasalaşması hâlinde bile gelecek
dönemlerde yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulacaktır. Bu nedenle, zaman
ekonomisi açısından da dikkate aldığımız zaman,
bu tasarının daha da detaylı bir araştırma ve
soruşturmaya tabi tutularak sonuçlandırılması
gerektiğini söylüyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Geylani.
Tasarının
tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Nurettin Canikli,
Giresun Milletvekili.
Buyurun
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 445
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir konuyu
tartışıyoruz, görüşmelerine başlıyoruz.
Gerçekten, çekle ilgili işlemler, bugüne kadarki kabul edilme oranı
ve yoğunluğu, çekin ticaret hayatımızda, ekonomide son
derece ağırlığa, öneme sahip olduğunu çok net olarak
göstermektedir.
Hepinizin
bildiği gibi -ki arkadaşlarımız da konuşmalarında
belirttiler- çek, esas itibarıyla bir ödeme aracı, daha doğrusu
bir ödeme talimatı yani bankada varlığı bulunan bir nakdin
ilgili kişiye ödenmesi talimatı. Bütün dünyada bu şekilde
uygulanıyor, Türkiyede de bu şekilde uygulama imkânı var,
uygulama biçimi var. Dünyadakinden farklı olarak, Türkiye
şartlarında yeni bir sistem geliştirildiğini, özellikle
vadeli çek uygulamasıyla, söylemek mümkün. Bu -sanıyorum- dünyada çok
sınırlı sayıda ülke tarafından uygulanan bir yöntem
yani biraz önce tanımını yapmaya
çalıştığımız ve esas itibarıyla ödeme
talimatı olan çeke farklı bir fonksiyon yükleme şeklindeki
uygulama Türkiyede çok yaygın bir şekilde ticari hayatta yerini
almış durumda, dünyada da çok fazla uygulaması yok.
Tabii bu yönüyle
zaman zaman tartışmalarda şu da yaşanıyor:
Aslında bu açıdan bakıldığında çek
tanımına uymamaktadır yani Vadeli çek, fonksiyonu
itibarıyla, ödeme aracı olan, ödeme talimatı olan çekin
fonksiyonlarını taşımamaktadır. şeklinde zaman
zaman tartışmalar ve itirazlar yapılıyor. Bu doğrudur
esasında değerli arkadaşlar. Bu tartışmalar, bu itirazlar
doğrudur. Buna başka bir isim de verebilirsiniz yani mutlaka ileri
düzenleme tarihli çek ya da vatandaşın ifadesiyle vadeli çek
demeyebilirsiniz, başka bir isim verebilirsiniz ancak bu isim bunun
şu andaki fonksiyonunu, ifa ettiği fonksiyonu, önemi ortadan
kaldırmaz. Bir realitedir, bir gerçektir, Türkiyede böyle bir uygulama
vardır ve bu uygulama uzun yıllardan beri Türkiyede vardır,
yoğun olarak da uygulanmaktadır. Yani ticari hayatımız,
ticaret, iş adamlarımız, herkes bunu kabul etmiştir, bunu
benimsemiştir, özümsemiştir ve küçümsenmeyecek bir geçmişi
vardır. On yıllardan daha fazla bir geçmişi vardır, kabulü
vardır, yoğunluğu vardır. Zaten kabul edilmediği
takdirde taraflarca uygulanması mümkün değil. Dolayısıyla
bu tartışmalara bu şekilde bakmak lazım. Yani bu
tartışmalar, bu itirazların sonucunda Madem dünyada yok, madem
Türkiyeden ve sınırlı sayıda birkaç ülkeden başka
ülkede uygulanmıyor, özellikle Avrupa Birliğinde ve
gelişmiş ülkelerde madem böyle bir uygulama yok, Türkiyede de
olmasın, bunu mevzuatımızdan çıkaralım, bunu ortadan
kaldıralım. şeklinde birtakım düşünceler,
eleştiriler gündeme de gelebiliyor. Buradan yola çıkarak, buradan
hareketle burada şunu söylemek lazım her şeyden önce: Türkiyede
Türkiye ekonomisi de Türk milleti de Türk vatandaşı, Türk iş
adamı da kendi şartlarına özgü birtakım araçlar
geliştirebilir. Bunun hiçbir yerinde bir yanlışlık,
sakınca yoktur. Tamamen kendi iç dinamiklerimiz çerçevesinde, ekonominin
şartları, tarihî gelişimimiz çerçevesinde böyle bir uygulama
ortaya çıkabilir. Yani biz de üretebiliriz, kendi insanımız da
böyle bir formül bulabilir, böyle bir mekanizmayı harekete geçirebilir,
böyle bir sistemi oturtabilir. Bunda bir yanlışlık yok.
Eğer beğenmiyorsak ya da çok yoğun eleştirilerimiz varsa
mutlaka yerine alternatif olacak, bunun ortadan kaldırılması
nedeniyle ortaya çıkması muhtemel sıkıntıları
giderecek ve boşlukları dolduracak yeni bir öneri, yeni bir
mekanizmayı kurmamız lazım, onu önerebilmemiz lazım.
Eğer bunu öneremiyorsak, böyle bir alternatif ortaya koyamıyorsak ıslah
ederek ve hukuki çerçevede, mevzuat anlamında boşlukları doldurarak
yürümemiz gerekiyor. Başka bir seçeneğimiz, başka bir
alternatifimiz, başka bir yöntemimiz olamaz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, vadeli çek, birçok açıdan unique,
eşsiz, Türkiyeye özgü ve bana göre, vadeli çekin en önemli özelliği,
ekonomik açıdan en önemli özelliği -yani ticari hayat tarafından
kabul edilmesi, yoğunluğu, bunlar elbette reel gerçekler-
aslında bir tür para, kaydi para oluşturma mekanizmasıdır
aynı zamanda. Vadeli çek düzenlemekle aslında piyasaya satın
alma gücü aktarılmaktadır, para aktarılmaktadır, ekonomiye
para enjekte edilmektedir.
Biliyorsunuz,
paranın üç tane fonksiyonu vardır: Bunlardan bir tanesi de mübadele
aracı olması. Kaydi para, zaten ismi üzerinde, kaydi para. Yani kaydi
para olmasaydı Merkez Bankasının piyasaya verdiği reel
para, gerçek para, bildiğimiz para anlamında kullanırdık.
Onun için kaydi para olarak nitelendiriyoruz ama fonksiyon açısından
bakıldığında, paranın önemli fonksiyonlarından
bir tanesi olan mübadele, değişim aracı fonksiyonunu ifade
ediyor. Diğeri hesap fonksiyonu ve servet biriktirme fonksiyonu var
paranın. Çek, iki tanesini karşılamıyor ama mübadele
fonksiyonunu, değiştirme fonksiyonunu, dönüştürme fonksiyonunu
tam anlamıyla karşılıyor. Neden? Malınız var,
malı veriyorsunuz, karşılığında başka, bu
amaçla yani ödemelerinizde kullanabileceğiniz bir kıymetli evrak
alıyorsunuz ve mübadeleye, takasa aracı olarak bunu koyuyorsunuz,
ileri düzenleme tarihli çeki koyuyorsunuz yani para hâline getiriyorsunuz. Bunu
düzenlediğiniz zaman, bir iktisadi kıymettir ve ticarette, takasta
kabul edilmektedir, mal verirken onu alıyorsunuz, daha sonra mal ve hizmet
satın alımında onu kullanıyorsunuz, para gibi veriyorsunuz.
Dolayısıyla bu yönüyle paradır, mübadele aracıdır,
takas aracıdır ve bu fonksiyonu son derece önemlidir.
2008
yılında takasa verilen çeklerin miktarı 265 milyar lira
civarındadır. 2008 yılında tahsil amacıyla takasa
verilen çeklerin tutarı 265 milyar liradır. Takasa verilmeyenler,
verilmeden tahsil edilenler bu kapsam dışındadır. 2008
yılında millî gelirimizin 950 milyar lira olduğu dikkate
alınırsa, 265 milyar liralık bir kullanım
alanının inanılmaz bir rakam olduğunu kabul etmemiz
gerekiyor, yaklaşık yüzde 28i. Yani millî gelirimizin yüzde 28ine
yakın, vadeli çek kullanımı söz konusudur Türkiyede, en az.
Takasa verilmeyen, takas dışı yöntemlerle işlem gören
çekleri de buna ilave ettiğinizde bu rakam daha da yükselecektir, onu
bilemiyoruz. Ama bu hâliyle bile 265 milyar lira yani 265 katrilyon
liralık bir kullanım alanı, gerçekten vadeli çekin ne kadar
benimsendiğinin, ne kadar yoğun bir şekilde
kullanıldığının çok net yansıması ve
göstergesidir.
Adet olarak da bu
rakamları verirsek sanıyorum onun büyüklüğünü teyit etmiş
oluruz. Bakın, 2008 yılında 265 milyar lira, adedi de 25 milyon
611 bin adet çek kullanılmış, takasa verilmiş.
Düzenlenmiş, tahsil amaçlı olarak kullanılmış 25
milyon 611 bin adet, tutarı bu.
Burada ilginç
olan bir husus daha var değerli arkadaşlar.
Karşılıksız çıkan oran yüzde 5 civarında, sadece
yüzde 5 civarında yıllar itibarıyla
bakıldığında da. Bakın, takasa ibraz edilip
karşılıksız kalan çek tutarı -yine aynı yıl
için söylüyorum- 2008 yılında 13 milyar 317 milyon lira, 13 katrilyon
lira. Toplam rakamı ne kadardı? 265 milyar lira. Sadece yüzde 5. Yani
yüzde 95 oranında vadeli çek sistemi çalışıyor,
işliyor, fonksiyonunu ifa ediyor ve taahhütler zamanında yerine
getiriliyor yüzde 95 oranında.
Dolayısıyla,
bu rakamlar sistemin başarılı olduğunu, başarıyla
uygulandığını, kökleştiğini, kabul
edildiğini çok net olarak ifade etmektedir, göstermektedir. Bunun
başka hiçbir izahı yoktur değerli arkadaşlar. Bir sistem
yüzde 95 oranında, en az yüzde 95 oranında
başarılıysa, kabul edilmiş ise, uygulanıyor ise, bu
başarılıdır, başarılı bir sistemdir; bizim
ürünümüzdür, Türkiyenin, Türk insanının ürünüdür, başka
ülkelerde yoktur ancak çok başarılıdır. Ticarete derinlik
kazandırmaktadır, ticaretin ve işlemlerin hacmini inanılmaz
oranda artırmaktadır. Bunun yerine ancak para koyabilirsiniz. Yani
alternatif olarak eğer vadeli çeki uygulamadan çıkarmak
istiyorsanız, ortadan kaldırmak istiyorsanız ortaya onun yerine
ikame edebileceğiniz tek araç vardır, tek argüman vardır, o da
paradır. Yani Merkez Bankasının ihraç ettiği banknot
anlamındaki para ya da onun ifade ettiği satın alma gücü
anlamında para, başka bir seçenek yok. Bunu yapma
şansımız var mı? Yok. En azından bugüne kadar öyle bir
imkân ortaya çıkmamış, öyle bir uygulama kabiliyeti
olmamış. Dolayısıyla yapılması gereken nedir?
Yapılması gereken, yüzde 95 oranında başarılı
olan, ekonominin, iş adamının, iş adamlarının,
sistemin kabul ettiği, benimsediği, özümsediği bu
mekanizmayı, hataları varsa onları gidererek, onları
ortadan kaldırarak minimum hatayla daha başarılı bir
şekilde uygulamasını sürdürmeye çalışmaktır,
yapılması gereken budur.
Bunu şunun
için de söylüyorum değerli arkadaşlar: Zaman zaman -ki ben muhalefet
şerhlerinde rastladım, gördüm- özellikle hapis cezasıyla ilgili,
yani karşılıksız çıkan çekler muvacehesinde uygulanan hapis
cezasının tümüyle kaldırılmasına yönelik birtakım
talepler de gündeme geldiğini gördüm, zaman zaman buradaki
konuşmacı arkadaşlar da bunu ifade ettiler. Ancak hiç kimse
kusura bakmasın değerli arkadaşlar, böyle
başarılı şekilde uygulanan bir sistemi ortadan
kaldırmak istiyorsanız, yerle bir etmek istiyorsanız bu
önerileri getirebilirsiniz. Yani hapis cezasının
kaldırılması demek vadeli çek sisteminin, 265 milyar
liralık ticaretin, mübadelenin büyük oranda -tamamen demeyelim ama-
ortadan kaldırılması demektir. Ticarete ve ekonomiye gerçekten
inanılmaz bir darbe vurmak anlamına gelir.
Neden? Neden bu
kadar başarılı bu vadeli çek uygulaması? Ne kadar itibar
görüyor, neden itibar görüyor insanlar arasında, hem alanlar hem de
verenler arasında? Tek bir nedeni var değerli arkadaşlar: En
büyük faktör, tek neden demeyelim ama en temel faktör, en önemli faktör hiç
kuşkusuz arkasındaki hapis cezasıdır, hapis cezası
müeyyidesidir. Siz bunu, çekin, vadeli çekin arkasından
aldığınız takdirde vadeli çek uygulaması bir anda
çöker, biter çünkü malını veren ve
karşılığında çek alan kişi, tacir, ticaret
erbabı çok iyi biliyor ki ödenmediği takdirde
karşılığı -hem alan için geçerli hem veren için
geçerli, hem keşide eden için geçerli hem muhatap olan için geçerli- bu
çekte belirtilen rakam ödenmediği takdirde,
karşılığında ciddi bir hürriyeti
bağlayıcı müeyyide söz konusu, hapis cezası söz konusu; üç
yıla kadar, üç yılı geçemiyor biliyorsunuz.
Dolayısıyla bunun tüm ekonomi tarafından kabul edilmesine,
itibar görmesine temel neden olan faktör de bu, yani hapis cezası.
Son derece
başarılı ve geriye dönme oranı da ihmal edilebilecek kadar
-yüzde 5 oranında- düşük olan bir mekanizmayı ve ekonomiye
katkısı ispatlanmış, tespit edilmiş bir
mekanizmayı ortadan kaldırmak istiyorsanız, yok etmek
istiyorsanız o zaman hapis cezasının kaldırılmasını
önerebilirsiniz. Aksi hâlde bu sistem bir bütündür, hapis cezasıyla bir
bütündür ve bu şekilde uygulanması gerekir.
Bakın
değerli arkadaşlar, böyle bir şey olduğu takdirde, çek
kullanımında, vadeli çek kullanımında ve ticarette ciddi
bir daralma meydana geldiği takdirde, bu, talebin düşmesi
anlamına gelir. Hiç kuşkusuz olarak ekonomide talebin
kasılması, ticaretin azalması, talebe olan talebin azalması
anlamına gelir. Bu ne demektir? Millî gelirin düşmesi ve
fabrikaların bir kısmının kapanması, insanların
mallarını satamaması ve gelirlerinin azalması anlamına
gelir değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, bu gibi önerilerde
bulunurken bu önerilerin hangi anlama geldiğini, nereye
gidebileceğini de tam olarak bütün boyutlarıyla ortaya koymak
gerekir. Aksi hâlde, olaya sadece bir açıdan bakarsak, bir cenahtan, bir
çerçeveden bakarsak eksik olur, ki o açıdan
bakıldığında da eleştirilerin ben doğru
olmadığını söylemem gerekiyor. Bu eleştirileri ortaya
atan arkadaşlarımızın argümanları, temel
referansları şu: Dünyadaki hukuk sisteminde böyle bir uygulama yok ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı,
Anayasamıza aykırı. Yani özel ilişkilerden doğan bu
tür bir muamelede hapis sonunda edimlerin yerine getirilmemesi nedeniyle
hürriyeti bağlayıcı bir ceza uygulanmasının
Anayasamızın 38inci maddesine, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırı iddiasını gündeme getiriyorlar en
çok itiraz eden arkadaşlarımız. Bu da doğru değil, bakın,
arkadaşlar, bunlar tartışılmış, bunu siz de çok
iyi biliyorsunuz.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 4üncü Protokol 1inci maddesinde aynen
okuyorum Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir
yükümlülüğü yerine getirememiş olmasından dolayı
özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Burada anahtar kelime
şu:
getirememiş olmasından
Bir mücbir sebebi işaret
ediyor, bir zorunluluğu işaret ediyor. Bunun da ispat edilmesi
gerekir. Zaman almamak için, Anayasa Mahkemesinin de
Yine 3167
sayılı Kanunla ilgili olarak, Anayasa Mahkemesine götürülen bu
konu, yani hapis cezası uygulanamaz, Anayasanın 38inci maddesine
aykırı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve Anayasa
Mahkemesi de Anayasaya aykırı olmadığına karar
vermiş; somut olarak, doğrudan bu konu, tartıştığımız
konu üzerinden gidilmiş.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, burada herhangi bir sıkıntı yok,
sistem doğrudur. Elbette eksiği vardır, zaman zaman
sıkıntılar ortaya çıkabilir. Bu da doğaldır. Ha,
bu tür problemler ortaya çıktığında da minimize etmeye
çalışmak da bizim görevimizdir, ayrı bir konu ama sistemin
geneli, işleyişi itibarıyla bir problem yoktur.
Şimdi, çek
konusu, yoğun olarak karşılıksız çek tanzim eden, bu
nedenle hapis cezasıyla karşı karşıya kalan ya da
tehdidiyle karşı karşıya kalan veya buradan dolayı
hüküm giyen bazı vatandaşlarımızla ilgilidir ve gerçekten
şu anda bu konuyla ilgili sıkıntı yaşıyoruz.
Hepimize de intikal ediyor, bütün milletvekillerimize -sanıyorum-
iktidarıyla, muhalefetiyle intikal ettiriliyor ve kendilerini çek
mağduru olarak tanımlayan bu vatandaşlarımız bu
sorunlarının çözülmesini istiyorlar ve esas beklentileri de
affedilmeleri yani bu verilen hükümlerin ortadan
kaldırılmasını talep ediyorlar.
Tabii,
şimdi, ortada bir sorun var. Böyle bir adım atabilmemizin önünde bir
engel var. Bu bir özel hukuk ilişkisi yani taraflar
anlaşmışlar, malı veren yani çeki kabul eden, çekin
muhatabı olan kişi çekin arkasındaki hapis cezasına
güvenerek ödeme aracı olarak çeki kabul etmiş ve bu çek
ödenmemiş, o kişi de yani keşide eden de şu anda hapiste ve
biz diyoruz ki veya talep şu şekilde: Biz bu hapis
cezasını kaldıralım, bunları affedelim. Bizim kamu
otoritesi olarak Meclisin ya da devletin böyle bir şey yapabilmesi için
zarar görenin zararlarını tazmin edebilmesi gerekir değerli
arkadaşlar çünkü o güven nedeniyle böyle bir ilişki oluşmuş
aralarında. Bizim onu karşılamadan, onu telafi etmeden böyle bir
düzenleme yapma şansımız yok. Yani af getiremeyiz, bir af burada
uygulanamaz. Ama bir de sorun var, sorunu da çözmemiz gerekiyor.
İşte,
bu nedenle ek 2nci maddeyle bir orta yol bulunduğunu düşünüyorum ve
bu da hem mantığını bozmuyor sistemin hem bir af
düzenlemesi içermiyor ama aynı zamanda bu tür insanlara bir imkân
sağlıyor, tekrar bir fırsat veriyor. Yani infazın,
kovuşturmanın ertelenmesi, askıya alınması yöntemiyle
bunu sağlıyoruz. Yani özetle şunu yapıyoruz, bu nedenle
hapiste olan ya da kovuşturma tehdidi altında bulunan vatandaşa
diyoruz ki: Sen sana imkân verildiği takdirde bu borcu
ödeyebileceğini düşünüyorsan
Diyor ki: Ben hapiste olduğum
zaman bunu ödeme şansım yok çünkü orada çalışamam, hapiste
çalışamam, ticaret yapamam, bu borcu da ödeyemem. Onun için benim
çıkmam lazım bu borcu ödemem için. Aslında mantık
doğru. O zaman diyoruz ki: Tamam, sana bir fırsat veriyoruz
-eğer düzenleme kabul edilirse- çık, çalış ve borcunu öde.
Bu imkânı sağlıyoruz ve ne alacaklıyı ne de borçluyu
mağdur etmiyoruz değerli arkadaşlar.
Tek taraflı
bir irade ortaya koyarak dengeyi bozamaz devlet. Dengeyi bozduğu zaman,
dengeyi düzeltmek için başka birtakım adım atması gerekir,
başka birtakım külfete katlanması gerekir, maliyet ödemesi
gerekir. Bunun da yapma imkânı olmayacağına göre bana göre en
ideal formül budur. Hem çek mağduru olarak nitelendirdiğimiz
vatandaşlarımızın problemleri çözülüyor bana göre hem de
alacaklı açısından da alacağın ödenmesi
noktasında bir yol açılıyor, bir kanal açılıyor, bir
imkân ortaya çıkıyor.
Ha, bu
düzenlemenin sonucunda bütün bu şekildeki borçlar ödenir mi? Hayır,
ödenmez, bunu ben de biliyorum, ama ne kadar ödenirse o kazançtır ekonomi
açısından, alacaklılar açısından borçlular
açısından. Dolayısıyla, bu noktadan da bakıldığında
herhangi bir yanlışlık yoktur.
Değerli
arkadaşlar, biraz önceki konuşmacının, Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına konuşan konuşmacının, DTP
hakkındaki kapatma kararı veya şu andaki kapatma süreciyle
ilgili bir açıklaması oldu. Devletin AK PARTİyle birlikte
DTPyi kapatmaya çalıştığı anlamına gelecek
-kelimeler belki aynı olmayabilir- veya bu içerikte bir ifade ortaya
koydu.
Böyle bir
ifadeyi, böyle bir açıklamayı, gerçekten, tek kelimeyle -tabii, ben
çok ağır ifadeler kullanmayacağım, kullanmak istemiyorum,
ama- basit, içi boş, anlamsız, saçma bir ifade olarak söylemem
gerekiyor değerli arkadaşlar.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Cemil Çiçek ve Burhan Kuzunun
beyanlarını verdi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, bakın, birazcık muhakeme
yapma imkânı olsa
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Cemil Çiçek ve Burhan Kuzunun
açıkladığı şeyleri söyleyin o zaman Sayın
Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
birazcık detaylı değerlendirilse,
böyle bir şeyin hiçbir şekilde olmasının mümkün
olmadığını bilmesi gerekir. Süreç bellidir. Bir siyasi
partinin kapatılmasıyla ilgili, nasıl başlar, nasıl
yürür, süreç bellidir değerli arkadaşlar.
Siz onu
bırakın, kendinize bakın. Kapattırmak için her türlü çaba
içerisindesiniz, her türlü şeyi yapıyorsunuz.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Ne yapıyoruz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Konuşmacılarınızın
sözlerine bakın. Konuşmacılarınız
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Canikli
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bir defa, bakın, legal olarak faaliyette
bulunan bir siyasi partinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Canikli, lütfen toparlayınız.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Bunu söyleyerek kapatma niyetinizi
ortaya koyuyorsunuz!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biz, değerli arkadaşlar, bütün
sözcülerimiz
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Aynı şeyi yapıyorsunuz!
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sen niye karar veriyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere, siyasi partilerin
kapatılmasının çözüm olmadığını ve
karşı olduğumuzu her defasında açıkladık ve izah
ettik, kamuoyuyla paylaştık, ondan yana bizim bir
sıkıntımız yok, ama her şeyden önce legal faaliyette
bulunan bir siyasi partinin, terör ya da güç kullanma konusuyla ilgili, terör
örgütüyle ilgili, arasındaki mesafesini çok net olarak ortaya koyması
gerekir. Ama, konuşmacılara baktığınız zaman, tam
aksine, orayla organik bağ kurulabilecek açıklamalar o kadar çok
yapılıyor ki değerli arkadaşlar.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Yargının görevini niye üstleniyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Dolayısıyla, bunu biz değil siz yapıyorsunuz,
kendiniz yapıyorsunuz. Kendinize bakın.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Siz kendinize bakın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Önce kendi konuşmalarınıza dikkat
edin. Böyle bir ayıp açıklama yapılabilir mi? Böyle bir şey
olabilir mi?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Siz sözcülerinizin
açıklamalarına bakın Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Biz demokrasiye inanıyoruz, biz hukukun
üstünlüğüne inanıyoruz, yürekten inanıyoruz ve bugüne kadar
attığımız adımlarda da bunların izlerini çok net
olarak görmek mümkün değerli arkadaşlar. Dolayısıyla,
eğer hukuk ve hukukun üstünlüğü, demokrasi yürüyecekse, devam
edecekse -ki öyle olması gerekir- buna herkesin samimiyet göstermesi
gerekir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Canikli, demokrasiyi askıya
aldınız, demokrasi yok artık.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Sayın Kılıçdaroğlu, sizinle
ilgili değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Biraz önce Sayın Konuşmacı o
nedenle bir suçlamada bulundu. Onun için söylüyorum. Dolayısıyla,
sizi ilgilendiren herhangi bir durum yok.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.01
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 15.13
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
445 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi söz
sırası, tasarının tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Sayın
Öztürk? Yok.
Şahsı
adına söz isteyen Bayram Ali Bayramoğlu, Rize Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
445 sıra sayılı çek kanunu ile ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Hepimizce malum,
ekonomik gündemimiz açısından baktığımızda, bugün
çek konusu hakikaten başlı başına bir hadisedir. Ancak çek
konusunu gündeme getirirken dikkat etmemiz gereken, gündemde konuşulan konulardan
çok işin realite açısından nasıl olduğunu çok iyi
anlamak. Çekin fonksiyonu, çekin işlevselliği hakkında çok iyi
bilgi sahibi olmamız da gerekiyor.
Özellikle, kanun
gündeme geldiğinde ısrarla bir şeyin konuşulduğuna
şahit oldum. Onun da sanki bir anlamda, borçlunun hakkını
korumak gibi bir sorumluluğu taşıdığımız
gibi bir mana ortaya çıkıyor. Bu çok doğru bir anlam yani
borçlunun hakkını korumak. Ancak eşitlik ilkesi
açısından baktığınızda sadece borçlunun hakkını
korumak gibi bir sorumluluğunuz olmaz, aynı zamanda
alacaklının hakkını da korumak gibi bir sorumluluk; ikisi
aynı çerçevede değerlendirilmesi gereken bir işlev olmak
zorundadır.
İşte bu
minval üzerine bu kanunumuzun gündeme gelmesinde ve topluma, iş
hayatına faydası noktasında dört ana unsuru nazarıitibara
alabiliriz. Bu kanunla ne gündeme gelmiş oluyor?
Birincisi: Ceza
kanunlarıyla uyumsuzluk olan maddelerin düzenlenmesi
sağlanmış oluyor. Birincisi bu.
İkincisi:
Bankaların çek verirken ve piyasaya davranış biçimleri
açısından sorumlulukları biraz daha
artırılmış oluyor.
Üçüncüsü ve en
önemlisi, altı kalın kalemle çizilmesi gereken nokta: Kayıt
dışı ekonomi diye bilinen ekonominin özellikle kayıt
altına alınabilmesine imkân tanınmış oluyor.
Dördüncüsü de:
Şu anda en çok kamuoyunda bu kanunu bekleyen, hüküm altında bulunan
veya çeşitli vesilelerle yaklaşık 65 bin kişi olduğu
söylenen kişilere yeni bir ödeme imkânı tanınmak suretiyle
onlara yeni imkânlar tanınmış oluyor.
Ancak bunlara
geçmeden önce, az evvel Sayın Canikli kısmen bahsetti ama ben de
bazı rakamları vurgulamakta ve çekin öneminin ne olduğunun
altını biraz daha kalın kalemlerle çizmekte fayda görüyorum.
Bakın,
Türkiyede şu anda 2009 yılı itibarıyla emisyondaki toplam
para miktarımız 37,9 milyar TL, yani yaklaşık 38 milyar
liralık emisyon hacmimiz var. Yine gündeme geldi, Takasbank kanalıyla
bir yıl içerisinde resmî statüde, sadece Takasbanka takas yoluyla giden
çek miktarı ne kadar? 265 milyar TL. Yani mevcut emisyon hacmimizin
yaklaşık 8 katı kadar sadece takas yoluyla giden bir çek
hareketini görüyoruz. Peki bir de bankaya vadesinde, gününde elden tahsil
edilmeye gidilen veya normalde şirketler arasında ciro edilmek
suretiyle birbirlerine gidilerek tahsil edilen sistemin de bunun
yaklaşık 1,5 katı kadar -civarında- olduğunu
düşünürseniz, piyasada dönen çek hacminin yaklaşık 600 milyar TL
civarında bir rakam olduğunu görürsünüz. Bu şu demek:
Aslına bakarsanız, ticari hayat, Türkiye genelindeki mevcut bütün
bankacılık sistemindeki şirketler arası krediler, ferdî
krediler, özel krediler, kredi kartları dâhil olmak üzere toplam kredi hacminin
377 milyar TL olduğunu hesap edersek piyasanın aslında bundan
çok daha fazla birbirine kredi açtığını ve bu sistemin de
aynı şekilde kabullenildiğini ortaya koyduğunu görmüş
oluruz.
Şimdi,
gündeme getirdiğimiz konu nedir? Karşılıksız
çıkan çeklerdir. Şimdi ben size 2004 yılından bu yana,
Merkez Bankası verileriyle karşılıksız çıkan
kredilerin adet ve miktar olarak rakamlarını, yüzde olarak vereyim:
Bakın, 2004 yılında adet olarak toplam çek miktarının
yüzde 5,63ü, 2005 yılında yüzde 6sı 2006da 5,20si, 2007de
5,48i, 2008 yılında 5,60ı, içinde bulunmuş olduğumuz
2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,83ü ama onuncu ay
itibarıyla ortalama aldığımızda yüzde 5,82si, adet
itibarıyla. Peki, rakamsal boyutu itibarıyla ele alırsak bu,
yaklaşık yüzde 1 daha düşük yani ortalaması yüzde 5in
altında. Bu şu demek: Piyasada eğer 100 milyar liralık çek
dönüyor ise bu 100 milyarlık çekin 95 milyar lirası, müdebbir tacir
dediğimiz, çekini gününde ödeyen ve karşılığında
insanlara sıkıntı vermeden ticari hayatı devam ettirebilen
insanlar demek, yüzde 5 ise ekonomik şartlardan veya kendi
imkânsızlıklarından kaynaklanarak çek kesip bunları
ödeyemeyen insanlar demek.
Bu yüzde 5in
tamamını sahtekâr statüsünde değerlendirmemiz mümkün değil
ancak gündemimize almamız gereken en önemli konu şu: Türkiyede
insanlarımız cesur. Bu, çok güzel bir özellik, Akdeniz ikliminden
kaynaklanan ve özellikle de Türk insanının müteşebbis ruhundan
kaynaklanan bir özellik. Fakat bu özelliğin içerisinde yanlış
olan bir tarafımız var. O da ne? Yapmış olduğumuz
işlerin hiçbir tanesini bir fizibiliteye dayandırmamamız.
Şimdi, Anadoluda çok güzel bir tabir vardır. Köyden Mehmet Efendi
şehre inmiştir, bir market açmıştır, Vay, bizim köylü
Mehmet açtıysa ben de yanına bir tane açarım. Benim Mehmetten
neyim eksik? veya birisi pastane açmışsa Ben de pastane
açarım. veya fabrika yapmışsa Ben de fabrika yaparım. Bu
özelliği ben size bir de sanayici olarak söyleyeyim. Mesela Rize, Trabzon
ve Artvinde toplam 364 tane özel sektör çay fabrikası vardır ama
çalışanı 77 tanedir. Neden? Fizibiliteye
dayanmadığı için, O yapmışsa ben de yaparım.
diye yapılmaktan kaynaklanıyor. Öyle yaparsanız piyasaya çek
verirsiniz. Verdiğiniz bu piyasadaki çek sadece size zarar vermez. Kime
verir? Silsile olarak bütün iş yapan insanlara da zarar vermiş
olursunuz. Biliyorsunuz ki birçok çek sahibinden önce
Ara ciranta
dediğimiz insanlar ilk önce mahkemeye verilerek haciz yoluyla onlardan
para isteniyor. Yani ben sizden bir çek almışım. Çekimi
almışım arkadaşıma vermişim. Arkadaşım
ilk önce beni haczediyor. Ben bu sattığım malın bedelini
bir de ödüyorum, ondan sonra dönüp sizden tahsil etmeye
çalışıyorum. Dolayısıyla çekin bu anlamda
itibarını devam ettirebilmek için ilk önce devam ettirebilmemiz
gereken nedir? Müdebbir tacir sıfatını devam ettirmemiz
önemlidir.
Bugün için
özellikle yeni iş hayatına giren insanlar açısından da bir
örnek vermek istiyorum. Hep bunları ben çeşitli toplantılar
vesilesiyle esnaflarımızla, sanatkârlarımızla
görüşürken yaşıyorum. Yine kendi şehrimden bir örnek
vereceğim. Rizenin toplam nüfusu 320 bin arkadaşlar. Toplam, esnaf
ve sanatkârlar odasına kayıtlı esnaf sayımız 23 bin,
23 bin kişi esnaf ve sanatkâr odasına kayıtlı. Odalar
kaydettiriyor. Özellikle niye? Aidat alıyorlar, sayılarının
çokluğunu gündeme getiriyorlar. Peki, toplam kredi kullanan miktar? 3
binin üzerinde. Şimdi, esnaf olmayı yadırgamıyorum ama 320
bin nüfusun olduğu bir yerde 23 bin tane esnaf oluşturursanız,
ortalama 14 kişiye 1 tane esnaf düşürürsünüz demektir. O zaman bu
piyasada bir esnaf enflasyonu, iş hayatı enflasyonu oluşur.
Bunun kaçınılmaz sonucunda da çeklerin ödenemediği piyasadaki bu
bahsettiğimiz sıkıntıların yaşanması
kaçınılmaz olur.
Ben
esnafları topluyorum, arkadaşlarımıza diyorum ki: Gelin,
beraber ortak bir planlama yapalım. Hemen çıkıyor bir
vatandaş diyor ki: Ya ne yapayım, benim oğlum askerden geldi, 20
bin lira da sermayem var, bununla gittim bir tane market açtım ona. Ee,
öbür komşu da gitti 20 bin lirayla bir market daha açtı, diğer
komşu da gitti 20 bin lirayla bir market daha açtı; üç tane 20 bin
liralık market. Piyasaya çekler verildi, 100 bin liralık çek var
piyasada. Üç tane market de iş yapamıyor. Bunları, kümelenme
yapmak suretiyle üçünden bir tane hipermarket değilse bile bir süpermarket
yaptırtmak, 60 bin lira sermayeyle daha mantıklı iş
yapıp 3 tane çocuğu bir araya getirmek daha akılcı bir
formül değil mi?
İşte
bunları yapmak sadece bizim işimiz değil, hepimizin işi.
Biz bunları anlatarak, bakın, kümelenme
çalışmalarını başlattık. Bunlara
danışmanlık hizmeti de veriyoruz bu noktada. Mühim olan piyasaya
çek vermek değil, o tacirliğini, esnaflığını,
tüccarlığını devam ettirebilmek. Dolayısıyla, bu
anlamda yapılabilecek en önemli işlerden bir tanesi gündeme
getirilirken çekin itibarının ayaklar altına
alınmış bir ifade şekliyle konuşulmasını
engellememiz gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayramoğlu, lütfen tamamlayınız.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Bu arada,
çeşitli maddelerde bazı konuları tekrar gündeme getireceğim
ancak özellikle bu rakamlardan önce söylemek istediğim bir şey var.
Kanunda esnaflarla tacirler arasında bir sıkıntı
oluştuğu, esnafların çek kullanması konusuyla ilgili
bazı meseleler gündeme geldi ki haklılık payı vardı.
Bu noktada, Yozgat Milletvekilimiz Abdulkadir Bey buradaydı, onun da -eski
bir esnaf başkanlığından gelmesi münasebetiyle- yoğun
çalışmalarıyla, esnaf ve sanatkârlarımızın
özellikle çek düzenlenmesi konusunda tacir statüsünde değerlendirilmesiyle
ilgili bir önergemiz de var. Bu önergemizi de inşallah birazdan gündeme
getirip kabul edeceğiz. Böylece, esnaflarımızın da ticari
itibarlarını bu anlamda sağlamış olacağız.
Diğer eksik
kalan kısımları maddelerde görüşmek üzere hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bayramoğlu.
Komisyon
adına Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, Ankara
Milletvekili.
Buyurun
Sayın İyimaya. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli
Başkanım, yüce Parlamentonun değerli üyeleri; sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
70 milyon
insanın bağrına ateş düştü, 7 yavrumuzu şehit
verdik. Ailelerin, aziz milletimizin, hepimizin başı sağ olsun.
Merhumlara Cenabıhaktan rahmet diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, şu anda hem hukuk ve hem kültür olarak 1985
yılında uygulama dünyamıza giren bir kanunun altıncı
değişikliğini gerçekleştiriyoruz. Aslında, çek
alanındaki düzenlemenin partilere izafe edilecek değil, sisteme izafe
edilecek bir kusuru var; o da, çek konusunda dualist bir sistemin, ikili bir
yapının hukukumuzda mevcut olması. Bu bir sistem inşa
kusurudur, ancak uzlaşmayla ortadan kaldırılabilir.
Bir de sıkça
değişimin, altı kez değişimin bize öğrettikleri
olmalı. Bu şu demektir: Biz, hukuku kökten inşa ederken
uygulamaya yönelik, inşaya yönelik araştırmaları derince
yapmıyoruz ve deneme yanılma yöntemleriyle inşa ediyoruz. Bugün
ne yapıyoruz? Bugün bu değişiklik zorunlu mu? Evet zorunlu. Bu
değişiklikle ne yapıyoruz? Reform yapmıyoruz. Yaptığımız
şu: 1985 yılından bu yana Türk hukuk kültüründe,
müktesebatında yerleşik olan durumu koruyor, ihtiyaçların
gerekli olduğu durumları hükümlere dönüştürüyoruz, yani bir
iyileştirme tasarısıyla karşı
karşıyayız. Bu tasarının dayandığı üç
temel ruhu, rasyosu, sebebi var:
1)
Bankaların sorumluluğunu -yine de noksanlıkları var,
söyleyeceğim- kodifiye etmek.
2) Kayıt
dışı ekonomiyle mücadelede hukuksal araçsallığı
ortaya koymak.
3) Bundan önceki
Parlamentomuzun oy birliğiyle gerçekleştirdiği ceza reformunu
2008 yılına kadar -31 Aralık galiba- uyarlamamız
gerekmesine karşın ancak bugün uyarlayabiliyor olmamız.
Ben
başlıca değişiklikleri yüksek kurulla paylaşmak
istiyorum. Bir: Bankaların özen borcu. Çekin keşidesinde,
muhatabının seçiminde, borçlunun tercihinde çek keşidesi
noktasında bankalara geliştirilmiş bir özen borcu yükleniyor.
Hukukçu, Parlamento, burada, özen borcundan çıkarsanabilecek uygulama
sonuçlarını ortaya koymak zorundadır. Ağırlaştırılmış
özen borcunun temel sonucu kanunun 1inci maddesinin ikinci
fıkrasındaki bu hâlde genel hükümlerin uygulanmasıdır.
Diyelim ki yasaklı kişiye banka çek keşide etti. Buradaki özel
sorumluluk maddesi değil. Diyelim ki 1 trilyonluk çeki Yasanın
1inci maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle Borçlar Kanununun
-Ticaret Kanununun 1inci maddesine yollama yaparak- ilgili hükümlerine göre
çekin karşılığını tahsil edemeyen alacaklı
sorumluluk davası yoluyla alabilecektir. Bu, tasarıdaki gizli bir
anlamdır ama anlamı bilen hukukçularca rahatlıkla ortaya konan
bir anlamdır. Bir Komisyon Başkanı olarak hukuk
uygulayıcılarına bir şerh beyanı olarak arz ediyorum.
İki: Çek
türleri değiştiriliyor: Tacir çeki, tacir olmayan çeki -dilemesi
hâlinde esnaf ve sanatkârlar da tacir çekinden yararlanacak- ve hamiline çek.
Bu, tamamen hukuksal bir işlevi değil, mali bir mücadeleyi,
kayıt dışılığı, terörün
finansmanını ve kara parayı denetlemeye yönelik bir
ayrımdır. Çek yasaklısının tüzel kişi organda
görev yapması hâlinde tüzel kişinin çek keşide etmemesi de bu
amaçla önemli bir iyileştirmedir.
Yine, ilk
milletvekiliyim, imzam yok, birkaç bankadan çekler vesaireler gönderiliyor, çek
keşide ediliyor. Burada çek hesabının açılmasının
mutlaka imzaya ve rızaya dayalı olma zorunluluğu getiriliyor.
Bunlar, her maddede okunduğunda anlaşılan ve belki de
iyileştirmelerin onda 1ini ancak dile getirdiğim marjlar, maddeler.
Esasen, ceza
sisteminde getirilen yapılanma önemlidir. Burada sadece ceza reformunun bu
yasaya uyarlanması değil, onun dışında ceza sisteminde
yapısal bir dönüşüm yaşanıyor. Önceden yani şu anda
yürürlükteki yasada ceza veriyorsunuz, parası ödenecek ama borç devam
ediyor. Şu anda adli para cezasının ödenmesi hâlinde borcun
kendisi ödenmiş oluyor. Borç ödendiğinde adli para cezası kesinlikle
çöküyor, ortadan kalkıyor. Bu nedir? Bu, belki de ceza hukuku
bakımından incelenmeye değer yeni bir enstrümandır; ceza
ile icra işlevi kümülatif, bileşik bir hâl alıyor. Bu, gerçekten
bir yenilik.
Şimdi, bir
de sorun var, somut sorun var. Bütün milletvekillerimize dijital yollarla
erişiliyor, telefonlarla erişiliyor, 14.00te, 14.30da, gece, rahat
Ancak iki kişinin telefonuna cevap veremedim. Bir beklenti var. O beklenti
neden kaynaklandı? Ceza Kanunundaki özel kanunlara yapılan
atıf, 5inci madde, 2008in, o yılın son gününe kadar uyarlanacaktı,
uyarlanma olmadı, acaba cezalar düştü mü? Düzenlememe sebebiyle
düştü mü? Buradan bir af beklentisi veya bir sukut, düşme beklentisi
doğdu ve çek borçluları bakımından toplumsal talep
teşekkül etti. Adalet Komisyonumuzun, önemle, ayrıntılı
olarak üzerinde durduğu sorun bu sorun olmuştur.
Üç tane öneri
geldi. Bunlardan birisi, Adalet Komisyonu üyeleri değerli
araştırmalarıyla, fikirleriyle ortaya koydular, dediler ki: Hem
ulusal üst hukukumuza hem Anayasamıza aykırı olması
sebebiyle bu çek suçu ve cezasını ortadan kaldıralım,
sistem olarak ortadan kaldıralım. Bu, mantığa
aykırı, üst hukuk normlarına aykırı bir öneri
değildi, mukayeseli hukuk bakımından da yabancı bir öneri
değil çünkü Amerikada Anglosakson sistemlerinde birkaç eyaletteki ceza
sistemi dışında dünyada böyle bir şey yok. Ha, burada bir
sorun var.
Bir: Değerli
arkadaşlar, Anayasamızın 38inci maddesi, İnsan
Hakları Avrupa Sözleşmesinin 4 no.lu Protokolünün 1inci maddesi,
özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan edimlerin yerine getirilememesine
hapis cezası, özgürlükten yoksun kalma cezası tertip edilemez
Burada
bir defa hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hem Anayasa
Mahkememizin doğru anlamı, bu subjektif ve objektif
imkânsızlık hâlinde ceza tertip edilemez demektir. Zaten şimdi
de tertip edilemez çünkü Yargıtayımız hukuk yorumunu Anayasaya
uygun -Anayasanın 90ıncı maddesine uygun, 38inci maddesine
uygun- yapmak zorundadır. Ha, bunun dışındaki yani
subjektif imkânsızlık. Yolda trafik kazası geçirdi, ödeme
saatine yetişemedi, subjektif imkânsızlık; deprem oldu, ekonomik
olarak çöktü, objektif imkânsızlık. Bu gibi durumların
dışında çeke ceza tertibini yasaklayan bir üst norm yoktur. bu
yorumla ve ayrıca çekin 1985 yılından bu yana ekonomi içindeki
enstrüman özelliliği, alacaklıların çek cezasına
yüklediği güven ve diğer sebeplerle bu formülü Adalet Komisyonu
benimsemedi ama bir başka nedeni de gerçekten şu andaki Çek Kanunu
onu aşağıda söyleyeceğim- noksandır; veri tabanı
noktasında, risk merkezi noktasında bankacılık sisteminde
bir boşluk var, Bankacılık Kanununa eklenmesi lazım.
Komisyonuma geldi ama uygun olmayan bir zamanda geldi, son günde geldi, onun
için işleme koyamadım. Fakat benim kanaatim de esasen bugünkü
yaptığımız düzenleme çek suç ve cezalarının
sistemden kaldırılması yönündeki uzak veya orta gelecekteki bir
adımdır veya uzak veya orta gelecekte sonuç doğuracak bir
adım olarak görüyorum.
İkinci
öneri: Affedelim. dendi. Değerli arkadaşlar, af konusunda siyasal
deneyimi olan bir arkadaşınızım. Af yaşandı. Bir
af Anayasadan Cumhurbaşkanının geri göndermesi sebebiyle
beş defa burada konuşuldu. Eğer sistem bir cezayı
üretmişse af hukukun inkârıdır, af hukuka güvenin
inkârıdır ve affa ancak istisnai hâllerde
Devlet çökmüştür,
yeniden kurulacaktır, işte Kurtuluş Savaşındaki gibi.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ekonomi çöktü Başkanım!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) - Çok büyük
ekonomik krizdir, olabilir, bu mümkün. Burada af her zaman
başvurulabilecek bir araç olmadığı ve esasen
Benim önerimle
gelmiştir. Anayasanın 87nci maddesini okuyalım. 3/5 lik bir
ağırlaştırılmış oy, yani tamamen
vasıflı oy nisabı var, yeter sayı çok yüksek, onun için
çıkması da mümkün değil.
Geçici çözüm.
dendi. Tabii geçici çözüm üretirken her yasa koyucu düzenlemenin ait
olduğu sorunla ilgili çıkarı olanları, hukuki menfaatleri
olanları gözetmek ve menfaatleri dengelemek zorundadır. Yoksa Ben
yaptım, bitti. değil. Burada kimin menfaatleri var? Gerçekten iflas
etmiş, alacağını tahsil edememiş bir çek borçlusu ödeme
yapamıyor. Bu bir menfaattir, çok önemli bir menfaattir. Alacaklı
parasını tahsil edemiyor, o menfaat
Yani hem borçlunun hem
alacaklının hem ekonomik kamu düzeni yoluyla piyasadaki likiditenin
burada bir gözetilmesi lazım. O zaman dedik ki
İki model
geliştirdik değerli arkadaşlar. Modellerden birisi komisyon
modelidir. Modellerden birisi anlaşmalı model, ikincisi taahhüt
modeli. Çek borçlusu içeridedir, dışarıdadır. Yani kendi
çek suçu, karşılıksız çek suçu takibe
uğramış şikâyete konu çek borçlusu alacaklısıyla
anlaşırsa, istediği vadelerde, istediği miktarlarda,
istediği tavan sürede anlaşırsa, orada cezai takip askıya
alınır, infaz varsa dışarıya çıkar. Bu birinci
model ama nisan ayına kadar bu başvurunun yapılması
lazım merciye.
İkinci model
taahhüt modeli. Değerli arkadaşlar, taahhüt modelinde borçlu
alacaklıyı bulamıyor. Amerikada, adresi gitmiş, varisler
hepsiyle bağ kuramıyor, iştirak hâlindeki mülkiyet vesaire veya
alacaklıyla anlaşamıyor, O zaman yasama organı, kamu
müdahale ediyor, diyor ki: Ey borçlu, tamam, sana iki yıllık süre
veriyorum, çıkıyorsun içeride isen veya ceza takibe
uğramıyor, askıya alınıyor. Buna doktrinde, belki,
Şikâyetin askıya alınması da denebilir; İsa Bey
bakıyor, şarta bağlı, meşruten tahliye değil: O
zaman taahhütname veriyor, taahhütname ilgili merciye gidiyor ve kendisi
çıkıyor. Ha şöyle bir imkân var: İki
yıllığına taahhütle çıktı. Birinci yıl
borçlarını ödedi, alacaklı da bakıyor, çok güzel, ödüyor. E
ne olacak? İkinci yıl da içeri girecek çünkü borç yüksek ama çalışma,
üretme kabiliyeti yüksek. O zaman -ilave enstrüman geliştirildi- İki
yıl tamamlanmadan alacaklıyla böylesi bir anlaşma yaparak
modelden öbür modele geçebilir, uzun süreli bir anlaşma yapabilir.
diyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu yasanın noksanları da var. Birinci noksanı:
Çek risklerinin sigorta edilmemesi; edilebilir, fonlar üretilebilir, Türk
sistemi bu kapasiteyi rahat rahat üretebilir ama Adalet Komisyonumuzun
gerçekten yükünün ve sahasının dışında, sigorta hukukuyla
vakıa benim münasebetim var ama dışında, doğrudan bu
konuda bir çalışma yapmadık.
Bir de bugün çek
kanunu hem şu andaki yani yürürlüğe girecek olan -kabul edilirse
yüksek oylarınızla- çek kanunu hem yürürlükteki Çek Kanunu
bakımından veri tabanında sadece negatif veriler toplanıyor,
pozitif veriler toplanmıyor. Verilerle ilgili toplanmama noktasında,
yaptırımlar noktasında bayağı sorunlar var.
İşte burada bir risk merkezinin ve veri toplama merkezinin
kurulması lazım. Bu konuda teklifler Merkez Bankasından bana
ulaştı ama zaman itibarıyla, nihai, son oylama veya son güne
geldiği için, Komisyonumuzun çalışması uzayacağı
için, bu geçici model de gerçekten kamuoyunca, talep sahiplerince
beklendiği için onun uyarlanması başka bir düzenlemeye
kaldı.
Beni dinleme
lütfunda bulunduğunuz için teşekkür ediyorum, saygılar,
sağlıklar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk,
Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Çek Kanununyla ilgili şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Öncelikle, söz sırasını bana
verdiği için Mersin Milletvekili Akif Akkuşa çok teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik kriz sonucu çeke
bağlı borçlarını ödeyemedikleri için
karşılıksız çek keşide etme suçundan hâlen
hapishanelerde yatmakta olan ya da hapishaneye girme tehdit ve tehlikesi
altında oldukları için evlerini barklarını, sıcak
yuvalarını terk ederek eşinden, çoluğundan çocuğundan,
yakın akrabalarından ayrı yaşamak zorunda kalan, kaçak
yaşayan çek mağdurları diye anılan kişilerin kendilerinin,
eşlerinin, çocuklarının ve yakın akrabalarının
umutla bekledikleri ancak Adalet Komisyonundan geçmiş hâliyle bu
umutlarının kırıldığı, tükendiği bir
Çek Kanunu Tasarısını görüşüyoruz.
Bu tasarı
Bankacıların, tefecilerin çek alacaklarının
hakkını, hukukunu nasıl daha da
sağlamlaştırabiliriz. düşüncesinden hareketle
yapılmış bir tasarıdır. Bu, sadece onların hak ve
hukukunu korumaya yöneliktir. Bu toplumda bankacılar ve tefeciler
dışında başka sosyal gruplar da vardır. Bu
tasarı, kanun, çek mağdurlarının yarasını
sarmaktan çok uzaktır, çek mağdurlarının yarasını
sarıyormuş gibi göstererek sadece pansuman niteliğindedir.
Benden önce
konuşan Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Ahmet İyimaya,
değerli bir hukukçu, acaba bu kürsüde söylediklerine kendisi inanarak
mı söyledi?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Aynen inanıyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Eğer bu kürsüde söylediklerini inanarak söylediyse
bugüne kadar çek mağdurları diye adlandırılan
kişilere yönelik yaptığı açıklamalarda kendisinin çek
hukukunda cezaya karşı olduğunu neden söyledi? Bugüne kadar
AKPnin yetkilileri ve başta Komisyon Başkanı, çek
mağduru diye anılan kişilere niye umut verdi? Adalet Komisyonu
Başkanı, en son 9 Haziran günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet
Komisyonu alt komisyonundan geçen bu tasarıyı altı ay neden
bekletti? Niye tekrar ana Komisyona getirmedi? Niye bu tasarıyı
tekrar görüştürmedi?
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak karşılıksız çek keşide etme
fiilinin, suç genel teorisi içerisinde, modern ceza hukuku içerisinde yeri
olmadığı nedenle ve sadece bazı kişilerin değil,
ceza hukukunda otorite olan bilim adamlarının da düşüncesi bu
şekilde olduğu nedenle, hiçbir modern ülkede, çağdaş ülkede
böylesine haksız, adaletsiz bir ceza sistemi olmadığı
nedenle, karşılıksız çek keşide etme fiilinin suç
olmaktan çıkarılmasını talep ediyoruz ve
karşılıksız çek keşide etme suçu nedeniyle bugün
cezaevlerinde yatan herkesin hemen salıverilmesini talep ediyoruz
değerli arkadaşlarım, böyle pansuman tedbirlerle falan
değil.
Şimdi,
burada üzerinde durulması gereken konulardan bir tanesi, çek konusunda
ayrı bir kanuna ihtiyaç var mı, yok mu?
Değerli
arkadaşlarım, Türk Ticaret Kanununda -691-736 maddeler
arasında- ve hâlen Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülecek olan yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısında -780-823
maddeler arasında, 44 maddelik- düzenlenmiş çek hukukunun
çözemediği sorunları dokuz maddeyle mi çözeceksiniz? Bu kürsüde bilen
de konuştu, bilmeyen de konuştu; sokakta bilen de konuşuyor,
bilmeyen de konuşuyor.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, insanların çeke güven
duymalarının nedeni nedir? İnsanların çeke güven
duymalarının nedeni, çekin bağlı olduğu
alacağın tahsilini garanti altına almak için çeke uygulanan
cezadır. Burada vadeli çekin faydalarını anlattılar. Türk
Ticaret Kanununda çekin işlevi nedir? Çek, bir ödeme aracıdır.
Bunun dışında çek hiçbir amaçla kullanılamaz. Çekin,
terörün finansmanını önlemek, kayıt dışı
ekonomiyi kayıt içine almak ya da kara paranın aklanmasını
sağlamak gibi bir görevi yoktur. Çekin amacı, fonksiyonu, görevi Türk
Ticaret Kanununda bellidir, senedin de belidir. Çek, kayıtsız ve
koşulsuz belli bir miktarın ödenmesi emrini içerir. Bono ise belirli
bir miktarın ödenmesi taahhüdünü içerir. Eğer siz, belirli bir
miktarın ödenmesi taahhüdü yerine çek alıyorsanız artık o
çek değildir, çek olma vasfını kaybetmiştir; bu, bono
yerine geçiyor demektir. Bu kürsüde dile getirildi, ekonominin ve ticaretin bir
gereğiymiş. Siz eğer bugün bononun arkasına da bir cezai
müeyyide koyarsanız o zaman insanlar çek almaz, bono alır. Bugünkü
sistemde çeki alan bir alacaklı, çek alacaklısı ileri tarihli
çek aldığı zaman o çekin karşılıksız
olduğunu o anda bilmektedir, bilerek almaktadır yani o çeki
alırken o çekin aslında çek değil, bir senet, bir bono
olduğunu bilerek ve bu bilinçle almaktadır. Dolayısıyla, o
tarihli çekin bankada karşılığının
olmadığını ve bunun ileride, o tarihte ödeneceği
umuduyla almaktadır. Şimdi siz, uygulamada bono yerine çek ikame
etmişsiniz, arkasından da bu yanlış uygulamaya uygun bir
şekilde, Türk Ticaret Kanunundaki çek hukuk sistemini altüst eder
şekilde, darmadağın eder şekilde, uluslararası hukuk
kurallarını bir kenara iterek yeni yapılanmalar getiriyorsunuz.
Hangi ülkede görülmüş tacir çeki-tacir olmayan çek? Sizin örnek gösterdiğiniz
Cenevre Yeknesak Kanununda, bu gerekçede söylemişsiniz, tacir çeki-tacir
olmayan çeki ayrımı var mı? Hangi ülkede hamiline çek - hamiline
olmayan çek ayrımı var? Hangi ülkede karşılıksız
çek keşide etme suçu bir cezai müeyyideyle bağlanmış? Bütün
bunlar gerçekken burada sadece ticari hayatın dalgalanması adına
bunun yapıldığı söyleniyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, 1985e kadar bu ülkede
karşılıksız çek keşide etme suçundan bir ceza yoktu.
Peki 85 yılına kadar bu ekonomi yok muydu? Bugün Amerikada, Avrupa
ülkelerinde ve dünyanın çağdaş hukukla idare edilen ülkelerinde
ekonomi yok mu? Oralarda çek yok mu? Var. Niye ekonomiler dalgalanmıyor?
Çünkü çek amacına uygun olarak kullanılıyor. Sen burada çeki
bononun yerine kullandırırsan, amacına uygun olmadan
kullandırırsan ekonomin dalgalanır. Kaldı ki 1985
yılına kadar olmayan bir sistemi Türk hukukuna sokmuşuz. 85
yılında doğrudan hapis cezası öngören bir yasa
çıkarmışız 3167 sayılı. Peki, sorunlar
önlenmiş mi? Sizin burada ileri sürdüğünüz sorunlar ortadan
kalkmış mı? Kalkmadığını siz söylüyorsunuz?
Nerede söylüyorsunuz? Kanunun gerekçesinde söylüyorsunuz. Diyorsunuz ki daha
1993 yılında: Sekiz yıllık uygulama 3167 sayılı
Kanunun değiştirilmesi gereğini ortaya
çıkarmıştır çünkü umut edilenin aksine, karşılıksız
çek suçunun özel olarak düzenlenip suçun oldukça uzun bir hürriyeti
bağlayıcı cezayla cezalandırılması
caydırıcı olmamış, aksine, piyasadaki
karşılıksız çek miktarı artmış ve ceza
davaları önemli rakamlara ulaşmıştır. Bunu kim
söylüyor? Siz söylüyorsunuz. Hangi dediğiniz doğru, hangi
dediğiniz doğru sizin?
Değerli
arkadaşlarım, bugün gerçekten bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda uluslararası hukuk kurallarına ve ulusal hukuk
kurallarımıza aykırı, ceza adaletine aykırı, son
derece haksız bir ceza sistemini getiren bir yasayı görüşüyoruz.
Çek Kanunu özel hukuktaki ilişkileri bir kenara bırakmış,
tamamen sanki Ceza Kanunu görüşüyoruz gibi, kamu hukukunun temel
meselelerini görüşüyoruz gibi -birazdan önergeler ve maddeler üzerinde
konuşacağız- Çek Kanunu olmaktan çıkmış yani
ticaret hukukundaki anlamıyla özel bir enstrüman olmaktan
çıkarılmış, tamamen bir ceza hâline getirilmiş.
Bu kürsüden
soruyorum: Çek alacaklıları padişahın çocuğu mu? O
zaman siz alacağın tahsilini garanti altına almak için bu
cezayı savunuyor iseniz bono alacaklılarının hakkı,
hukuku ne oluyor? Bono ile çek aynı hukuki rejime tabi değil midir?
Türk Ticaret Kanunundaki düzenleniş biçimleri itibarıyla bono ile
çekin arasında bir fark var mıdır? Siz burada çek
alacaklısını koruyorsunuz, o zaman bono
alacaklısını niye korumuyorsunuz? Bonodan ve çekten daha
kuvvetli bir belge olan mahkeme ilamına dayalı olan alacak
sahiplerini neden korumuyorsunuz?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten böylesine hukuk
dışı, böylesine adil olmayan bir yasa daha olamaz. Bu
aslında, Türkiyede bakın, bu işle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Bu kanun tasarısına tüm hukukçular
karşı; bunu Komisyon Başkanı da biliyor, Adalet Bakanı
da biliyor. Adalet Bakanının kendisi de karşı, buna
Komisyon Başkanı karşı, buna hukukçular karşı,
ceza hukukçuları karşı, Türk Ticaret Kanununun Bilim Komisyonu
Başkanı olan Ünal Tekinalp Hoca demeç veriyor, o da karşı. Bir
tek savunan yok. Bu işlerle görevli Yargıtay 10. Ceza Dairesi
karşı.
Bu tasarıyla
siz ne yapıyorsunuz? Pansuman tedbir ama çek
alacaklılarının durumunu daha da güçlendirecek, onların hak
ve hukukunu daha da sağlama alacak, devleti tamamen çek alacaklılarının,
tefecilerinin icra müdürü hâline, konumuna sokacak bir uygulamayı
getiriyorsunuz. Bunu bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak savunmamız
mümkün değildir.
Sayın
Başkan burada iyi niyetlerini söyledi. AKP eğer reformcu
olduğunu iddia ediyorsa reformcu olduğunu bu yasada göstersin.
Türkiyede çek kanunu gibi ayrı bir kanuna gerek yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Bu kanundaki birtakım maddeler Türk Ticaret Kanununun
içerisine alınabilir ve yapılması gereken, çek kanununa tümden
karşı çıkmaktır.
Ben saygılar
sunuyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Şimdi yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. On dakika soru
sorma süresi var.
Sayın Taner,
Sayın Şandır, Sayın Doğru, Sayın Işık,
Sayın Kaptan, Sayın Özdemir, Sayın Melen, Sayın Emek,
Sayın Uslu, Sayın Dibek, Sayın Orhan, Sayın Ünlütepe,
Sayın Öztürk, Sayın Yalçın, Sayın Akkuş ve Sayın
Gökün soru sorma talepleri var ancak ilk 10 kişiye birer dakikalık
süre vereceğiz. Sayın Bakanın açıklamasından sonra
süre kaldığı takdirde soru sormak isteyen diğer
arkadaşlarımıza hak tanıyacağız.
Sayın Taner,
buyurun.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz Çek Kanunu ile
mağdurların mağduriyeti geçici de olsa öteleniyor, erteleniyor
ama çek mağdurlarının çoğunluğu kriz yüzünden ödeme
zorluğu çeken vatandaşlarımız. Dolayısıyla, yeni
düzenlemeyle getirilen karşılıklı anlaşma ve iki
yıla kadar taksitlendirme imkânları kısmen sorunu çözmekle
beraber, karşılıksız çekin verildiği bankalarca
açılacak olan tüketici kredileriyle bunun desteklenmesi konusunda
Hükûmetinizin bir çalışması var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Anayasanın 38inci maddesinde Yerine getirememe hususunu subjektif
sebebe dayandırdı Sayın Komisyon Başkanı. Bu Anayasa
hükmünün gerekçesinde ise çok açık net -Danışma Kurulunun veya
daha sonraki 2001 yılında yapılan değişiklikle-
şu söylenmiştir yani Sözleşmeden doğan bir yükümlülük
nedeniyle hiç kimsenin özgürlüğünden alıkonulamayacağı
hükmü eklenmiştir.
Sözleşmeden
doğan yükümlülük içinde borçlar da vardır. Burada subjektif bir
değerlendirme hakkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla,
çıkardığınız kanunun Anayasaya
aykırılığını düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim.
Bu kanun
içerisine, bankalarca çek verilirken insanların veya firmaların
ödeyebilecekleri kadar miktarda çek kullanımına müsaade edilmesiyle
ilgili neden bir madde konulmamıştır? Ayrıca, verilen
çekler ödenmediği zaman bunun bankalar tarafından
karşılanması konusunda bin lira taahhüdü vardır. Bu neden
bin liradır, daha fazla artırılmamaktadır? Ayrıca, iyi
niyetli olarak çekleri verilenlerle çeki ödemeyenlerin arasında bir ayrım
yapılamaz mı? Yani, bunu şu şekilde söylemek istiyorum: Adam
ödemek istiyor da ödeyemiyor, şartları uygun değil. Bir de kötü
niyetli çek verenler var. Bunlarla ilgili de ayrım yapılamaz
mıydı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
tasarının öneminin kamuoyunca da daha yakından
anlaşılabilmesi açısından en güncellenmiş verilerle
2009 yılında 3167 sayılı Kanun hükümleri gereğince;
1) Ceza
mahkemelerine açılan toplam dava sayısı ve bu davaların ait
olduğu kişi sayısı nedir?
2) Açılan bu
davalardaki toplam çek bedeli tutarı ne kadardır?
3) 3167
sayılı Kanuna muhalefetten ve mahkemelerce verilen adli para
cezasını ödeyemediği için cezaevlerine giren
vatandaşlarımızın sayıları ne kadardır?
4)
İktidarlarınız döneminde adli para cezalarının
devletin gelir kaynaklarından birisi hâline geldiği
iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dava
dosya-larının sayısı ve dosya tutarları bu
iddiaları doğrulamakta mıdır?
5) 2008
yılı sonu itibarıyla mahkemelik olmuş sanıkların
kaçı hakkında mahkûmiyet, kaçı hakkında ise beraat ve
diğer kararlar verilmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaplan
Yok.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Çek Kanunu Tasarısı ekonomik krizle mücadele, krizin etkilerinin
toplumsal yansımalarını hafifletmek için
hazırlanmıştır. Ancak bakıyorsunuz, Mayıs 2009da
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen
tasarı, tam yedi ay sonra gündeme gelmektedir. Altı aylık bir
dönemde Türkiyede çek nedeniyle ortalama 259 bin dava açılmış
olup yine ortalama 221 bin kişi yargılanmaktadır.
Tasarının Meclis gündemine bu kadar geç bir tarihte gelmesinin sebebi
nedir?
Soru iki:
Tasarının 3üncü maddesinin üçüncü fıkrasında 470 TL olarak
bir sınır belirlenmiştir. Bu sınırın
belirlenmesinde kullanılan yöntem nedir? 470 TL neye göre
belirlenmiştir? Hangi ekonomik ve sosyal gereklilikleri işaret
etmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Sayın Melen
MİTHAT MELEN
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu
tasarının üçüncü sayfasında çok önemli bir söz var, orada
şöyle diyor: Türk piyasasında hâlâ ödemeler yoğunlukla nakit
olarak yapılmakta, bundan genel ekonomi zarar görmektedir. 3167
sayılı Kanun da bu konuda başarılı
olamamıştır. Madem konu böyle, bu da açıkça buraya
yazılmış, acaba ekonomistlere danıştınız
mı? Niye burada ekonomiyle ilgili hiçbir kimse yok, özellikle sayın
bakanlar yok? Bunu sormak istiyorum, merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Emek
ATİLA EMEK
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yüksek Yargıtay Başkanı Sayın Hasan Gerçeker Yargı,
sistematik baskı ve saldırıya maruz kalmıştır.
açıklamasıyla yargının içine düşürüldüğü durumu işaret
etmiş ve yargının bu nedenle savunma durumunda olduğunu
açıklamıştır. Yargı mensuplarının üzerindeki
baskılar kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.
Adalet Bakanı olarak gelinen bu durumu nasıl değerlendirmektesiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hâlihazırda
karşılıksız çek adedinin 1 milyon 700 bin civarında
olduğunu biliyoruz. Yine, karşılıksız çekten
dolayı 2 binin üzerinde vatandaşımız hapis cezası
çekiyor. Tasarı kanunlaştığında bu durum ne ölçüde
düzelecektir, buna dair bir öngörünüz var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım teşekkür ederim.
Sayın Bakana
ben görüştüğümüz kanunla ilgili değil ama kendisinin bilgisi
dâhilinde olan bir soru sormak istiyorum çünkü uzun zamandır Sayın
Bakanı Meclis Genel Kurulunda görmüyoruz, yanıtlarsa memnun olurum.
Bir süre evvel,
Erzincanda 3 tane MİT mensubunu gözaltına aldılar Ergenekon
soruşturması iddiasıyla, daha sonra sorgulandılar ve
tutuklandılar. Fakat basına yansıyan haberlerde, bu MİT
görevlileri hakkında Başbakanlık tarafından herhangi bir
soruşturma izni verilmediği belirtildi. Şimdi, eğer
öyleyse, bir soruşturma izni verilmeden bu MİT mensuplarını
nasıl sorguladılar, nasıl tutuklandılar, hangi güç bunu
yaptı? Bunu merak ediyorum. Bu konuda bilgi verirseniz mutlu
olacağım Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Sayın Orhan
AHMET ORHAN
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben öncelikle
uzun zamandan bu tarafa Türk kamuoyu tarafından
tartışılmakta olan çek mağdurları
kavramının üzerinde durmak istiyorum. Kimimiz çek mağduru olarak
çek keşidecisini, kimimiz de çek alacaklısını
tanımlamaktayız. Her hâlükârda da toplumda ciddi bir çalkantı
söz konusudur ancak Meclisimiz Genel Kuruluna bugüne kadar getirilen kanun
tasarıları içerisinde en ciddi muhalefet şerhlerini ihtiva eden
bu tasarının toplumdaki beklentileri, uzun süredir
tartışılmış olmasına rağmen, karşılamaktan
uzak olduğunu tespit ederek, buradan hareketle Sayın Bakana
soruyorum: Cezaevlerinden aldığım çok miktarda telefonlar
sebebiyle, cezaevlerindeki mahkûm sayısının çokluğu
sebebiyle güvenliğin tehlikeye düştüğü ifade edilmektedir, bu
konuda herhangi bir çalışmanız, tedbiriniz söz konusu mudur?
Ayrıca da
piyasadaki dönen karşılıksız ve takibata
uğramış çek miktarı ne kadardır?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Ünlütepe
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
aracılığınızla şunu sormak istiyorum: Sayın
Bakan, Yargıtay Başkanının açıklaması bizi ciddi
bir şekilde düşünceye sevk ediyor. Aynen şunu söylüyor: Bugün
çok acı, çok somut örnekleri ortaya çıktığı gibi,
gerek yasal gerek yasal olmayan, hukuka uygun olmayan dinlemeler çok
yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Dünyanın başka
bir ülkesinde, demokrasiyle idare edilen bir ülkede bu tür
hukuksuzlukların yaygın olduğu başka ülke var mı?
Bunun çözümü nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, müfettişler, Hükûmetin
beğenmediği kararları veren yargıç ve savcıları
denetliyor. Fakat Hükûmetin beğenmediği yargıç ve
savcıları niçin hep aynı müfettişler
soruşturmaktadır?
İkinci
sorum: Yeni Şafak gazetesi patronu neden hâlâ bulunmamaktadır?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan,
buyurun.
Süreniz on
dakika.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Recep
Tanerin sorusuyla başlamak istiyorum: Bu tasarı, geçici olarak
mağduriyetleri önleme amacıyla getirildi ancak bunun kalıcı
olarak sorunu çözecek bir formülasyonu mümkün müdür? Bankalar, çek
borçlularına tüketici kredisi açmak suretiyle, bu sorunu tamamen
çözebilirler mi? Elbette, bu krediyi açacak bir fonlama oluşturulabilirse,
bunu yapacak banka bulunabilirse bu mümkün. Ama bu, Adalet
Bakanlığının çalışma konusu değil, hazine,
Merkez Bankası ve ekonominin genel yönetiminde olanların
yapacağı bir çalışma. Bu anlamda, problem, zaten
kredibilitesi olmayan, borç ödeyemediği için bu hâle gelmiş olan çek
borçlularına kim, nasıl, hangi güvenceyle kredi verecektir? Bu
nasıl fonlanacaktır? Bu ciddi bir konu.
RECEP TANER
(Aydın) Çeki veren banka
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Çeki veren bankalar bunu sağlasın
formülüyle ya da teklifiyle, çek yaprağına yazılı olan
miktarı banka taahhüt etsin teklifi aynı şey aslında.
Dolayısıyla, çek yaprağı üzerinde yazılı olan
miktarı, o çeki vermiş olan bankanın ister kredi yöntemiyle
karşılamış olması isterse direkt tekeffül ile bunu
sağlamış olması arasında bir fark yok. Ama bunu
yaptığınız zaman, şu anda piyasada çok büyük bir
sirkülasyonu olan çek müessesesini tamamen devre dışı
bırakma riskiyle karşı karşıyayız çünkü şu
anda piyasada 37,5 milyon civarında, bankaların vermiş
olduğu çek var; dönen, keşide edilmiş ve henüz edilmemiş,
toplamı 37,5 milyon. Bu çekler içerisinde takasa verilenlerin
sayısı 27,5 milyon civarında. Takastaki çeklerin ödenmeme
oranı, 2008 için söylüyorum, 1,5 milyon civarında. Yani 27,5 milyon
çek takasa geliyor, karşılıksız çıkan 1,5 milyon
civarında, o da ortalama yüzde 5e takabül ediyor. Sadece takasa gelen
çekler 250 milyar TL ya da eski parayla 250-260 katrilyon civarında bir
büyüklük ifade ediyor. Buna takasa gelmeyenleri de ilave ettiğiniz zaman
gerçekten çek, Türk ekonomisinin, piyasada dönen likidite ihtiyacının
önemli bir kısmını karşılayan bir enstrüman olarak
önümüze çıkıyor. Dolayısıyla, burada getireceğimiz
düzenlemeler sadece çek borçlusu açısından değerlendirilemez,
bunun alacaklısı var. Biraz önce bir değerli milletvekilimiz
Çek mağduru kavramından ne anlamak gerekir? diye bir soru da sordu.
Bu gerçekten yerinde bir soru. Bu Genel Kurulda çek mağduru olarak sadece
borçlular zaman zaman telaffuz ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, elbette çekini ödeyemediği için şu anda soruşturma
ve kovuşturma geçiren ya da mahkûmiyeti kesinleşip cezaevinde olan
insanımız var. Bunlar elbette bu sürecin mağdurları ancak
bir de alacağı çeki tahsil edemediği için müteselsil olarak
kendisi de mağdur duruma düşen insanlar da var. Yani bu mağdur,
kendisi mağdur olmakla beraber bir başkasını da mağdur
hâle sokan bir süreci başlatmış oluyor. Dolayısıyla,
burada çek keşidecisi, çek alacaklısı ve banka üçlüsü var. Bu
üçlünün ve bu üçlünün oluşturduğu faaliyetlerin genel ekonomiyi
etkileme potansiyelini de göz ardı edemeyiz. Sadece bir pencereden bakmak
doğru olmayacaktır. Bütün bunların tamamını
ekonomideki dengeleri bozmayacak tarzda düzenlemek gibi bir vazifemiz var. O
açıdan, bu dengeleri gözeterek bu düzenlemeleri getirdik.
Bu arada,
Sayın Öztürk konuşması sırasında Adalet Bakanı
da bu düzenlemeye karşı. gibi bir ifade kullandı. Ben bu
düzenlemeye karşı değilim ancak bu düzenlemenin nihai hedef
olmadığını ifade ettim Komisyonda. Çekten dolayı
hürriyeti bağlayıcı cezanın -ki Sayın
Şandırın da bir sorusu vardı- olup olmaması
tartışmaları esnasında, evet, modern ceza hukuku felsefesi
içerisinde ekonomik borçtan dolayı hürriyeti bağlayıcı
cezaya yer yok, ancak bizim de bu sisteme geçebilmemiz için birtakım
altyapıları kurmamız gerektiğini ifade ettim. Bunun için
risk merkezinin kurulması ve kredi sigortası sisteminin
getirilmesiyle beraber, orta vadede karşılıksız çıkan
çekten dolayı hürriyeti bağlayıcı cezanın
kaldırılabileceğini ifade ettim. Ancak bugün itibarıyla
huzurunuza gelmiş olan tasarı, bir geçiş süreci ve önümüzdeki
döneme hazırlık olarak değerlendirilebilir ama ideal
değildir, bir geçiş sürecini kapsayan bir düzenlemedir.
demiştim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, sizin bu ifadeniz yasanın
Anayasaya aykırılığını güçlendiren bir beyan
oldu, çok da yanlış oldu. Eğer böyle bir geçiş süreci için
böyle bir düzenleme yaptıysanız
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Şandır, ben sizin sorunuza
da geliyorum.
Şimdi, evet,
bugün getirmiş olduğumuz düzenleme hedeflediğimiz
yapıyı kurmuyor, ancak çek alacaklısı olanlar ya da
piyasada, biraz önce bahsettiğim, değindiğim büyüklükte,
miktarda bir likidite ihtiyacını karşılayan bu enstrüman
üzerinden bu cezai müeyyideyi bir anda kaldırma şansınız
yok, ancak bir geçiş süreci öngörmeniz, ara dönem öngörmeniz gerekecektir.
Anayasamızın
38inci maddesiyle ilgili olarak daha önce de gündeme getirilen Çek
Yasasındaki, 3167deki 16ncı madde düzenlemesinin Anayasaya
aykırı olduğu iddiası, malumunuz, Anayasa Mahkememizde
değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu kararda
şu gerekçelere dayanarak bu aykırılık iddiasının
yerinde olmadığına hükmetmiştir: Türk Ticaret Kanununda
kambiyo senetleri arasında düzenlenen çek, temel ilişkide bir
sözleşmenin bulunup bulunmamasından bağımsız olarak,
kambiyo hukukuna özgü borç doğuran özel bir havaledir. Hatır
senetlerinde olduğu gibi, taraflar arasında herhangi bir
sözleşme ilişkisinin bulunmadığı veya temelde yer alan
sözleşmenin geçersiz olduğu durumlarda çek, başlı
başına borç kaynağı biçiminde ortaya çıkabilmektedir.
Ayrıca, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan bir
borç için dahi çek keşide edilebilmektedir. Çeki elinde bulunduran hamil,
keşideci ile lehtar arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan bir
alacağı değil, doğrudan doğruya çekten doğan bir
hakkı iktisap etmektedir. O hâlde, çek ilişkisi bizzat sözleşme
olmadığı gibi, çekin temelinde her zaman bir sözleşme
bulunması da zorunlu değildir. Temelde bir sözleşme
ilişkisinin bulunduğu durumlarda ise çekte bu ilişkiden
bağımsız ve sözleşme olarak nitelendirilemeyecek bir
kambiyo taahhüdü söz konusudur. Borçlu, temel ilişki ne olursa olsun,
borcunu ödemek için çek kullandığında, asıl borç
ilişkisi dışında kambiyo ilişkisi
doğmaktadır. İtiraz konusu kuralın Anayasanın 38inci
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında değerlendirebilmesi
için, ilişkinin yalnızca sözleşmeden doğması ve borcun
yerine getirilememesi gerekmektedir. Oysa çek, temelde sözleşmeden
bağımsız olarak, kambiyo hukukuna özgü borç doğuran özel
bir havaledir. Bu nedenlerle kural Anayasanın 38inci maddesinin
sekizcini fıkrasına aykırı değildir.
İtirazın reddi gerekir.
Bu, Anayasa
Mahkemesinin yapılan itirazı reddetme gerekçesinden kısa bir
özet. Daha geniş detayları var ancak biraz önce de ifade ettim, bu
getirdiğimiz düzenleme Anayasa Mahkemesinin içtihadı
doğrultusunda da Anayasaya aykırı olmamakla beraber, modern
ceza hukuku sistemlerinde öngörülen o ekonomik suça ekonomik ceza ilkesine
biz de katılıyoruz ama bunun için süreye ihtiyaç var. Risk merkezinin
kurulması
Ki şu anda Merkez Bankamızın bünyesinde böyle
bir merkez var ama sadece olumsuz sicilleri tutuyor. Oysa bunun Bankalar
Birliğine devredilerek hem olumlu hem olumsuz sicillerinin tutulması,
buna esnaf ve ticaret odalarının, üçüncü kişinin ya da çek keşidecisinin
muvafakatini almak suretiyle muttali olmasının
sağlanmasıyla beraber, isteyen çeki alsın istemeyen almasın
ama muhatabının aktif ve pasif çek ödeme kapasitesini görebilmesini
sağladıktan sonra ve kredi sigortası sistemiyle beraber bu
hürriyeti bağlayıcı cezanın kaldırılabileceği
kanaatindeyim.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Reşat Doğrunun Neden bin lira bir
güvence sağlanıyor çekte, daha fazla arttırılamıyor?
gibi bir sorusu var. Bu rakam artırılabilir. Her çek
yaprağı için bankanın teminat olarak gösterdiği bin
Tasarıda, bizim sevk ettiğimiz tasarıda bununla ilgili bir hüküm
yoktu, mevcut düzenlemede 470 TL olarak geliyor ve her yıl Merkez
Bankası bunu eskale ediyor endekslere göre, bu rakam otomatik olarak
artıyor idi ancak alt komisyonda bin lira gibi bir rakam öngörülmüş.
Burada bu rakamın artırılmasının çek
alacaklısını koruyan bir düzenleme olmadığı
kanaatindeyim. Niçin? Buradaki teminatı 2 bin lira, 3 bin lira, 5 bin lira
yazmak mümkün.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Tamamını yazsanız mesela.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Tamamını yazsak -biraz önce ifade
ettim- belki 500-600 katrilyonluk büyük bir ticari hacmi yöneten bu likiditeyi
sağlayan enstrümanın tamamen devre dışı
kalmasını sağlayacaktır çünkü hiçbir banka muhatabına
bir çek defteri vermeyecektir. Tamamını teminat yapmak demek ucu
açık kredi vermekle eş anlamlıdır. Teminat almadan hiçbir
finansman kuruluşu muhatabına kredi açmaz. Biz şu anda çekin
üzerindeki, her yaprak üzerindeki banka teminatını artırdığımız
vakit bankanın sorumluluğunu artırmıyoruz dikkatinizi çekiyorum-
çeki almak durumunda olan ve küçük kredi ihtiyacı duyan esnafın
omzundaki yükü artırırız, endişem odur. O açıdan bu
bin liralık rakam bile bana göre fazla bir rakamdır. Çek almak
isteyen esnafın üstüne ilave bir yük getirecek bir riski içeriyor diye
düşünüyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz tamamlandı.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Peki.
Cevap
veremediğim diğer sorulara da yazılı olarak cevap
vereceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ÇEK KANUNU TASARISI
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu
Kanunun amacı, çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine,
kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ve kayıt
dışı ekonominin denetim altına alınması
önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin
karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer
yükümlülüklere aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanacak
yaptırımları belirlemektir.
(2) Bu Kanunda
hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 445 sıra
sayılı Çek Kanunu Tasarısının 1inci maddesi üzerinde
MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, amaç ve
kapsam maddesi. Tasarıda Tasarının amacı, çek
defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına,
hamillerinin korunmalarına ve kayıt dışı ekonominin
denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya
ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız
çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere
aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanacak
yaptırımları belirlemektir. şeklinde ifade ediliyor.
Tasarı
gerekçesinde de uluslararası kurallara uyumda bir değişiklik
yapılmamasına özen gösterildiği özellikle ifade ediliyor.
Özellikle de çekin bir peşin ödeme aracı olduğu belirtiliyor.
Türk Ticaret Kanununda ileri tarihli çek düzenlemesine imkân tanındığı
ifade ediliyor. Problem burada başlıyor. Bu nedenle, Türk Ticaret
Kanununun dışında ayrı bir kanunla çek defterinin içerik,
düzenleme, kullanımı ve hamillerinin korunması için ayrı
düzenleme yapılması gerekliliğinin ortaya çıktığı
belirtiliyor.
Peki, neden?
Çekin karşılıksız çıkması ve çek hesabı
açılmasında çekin karşılığının
tahsiline kadarki süreçte ilgili olarak belirlenen yükümlülüklere
aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanabilecek
ceza hukuku yaptırımlarını belirlemek amacıyla özel
kanuni düzenleme yapılması zarureti ortaya çıkmıştır.
Ayrıca yapılan bu düzenlemelerde kayıt dışı
ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda
bulunulması amaçlanmıştır.
Türkiyede ceza
davalarının yaklaşık yüzde 15i
karşılıksız çekle ilgili, esas mesele burada. Siz ekonomide
uygun bir ortamı sağlayamaz iseniz bu sorunu çözmeniz mümkün
değil. Esasen ceza davalarının yüzde 15inden öte
kullanılan çeklerdeki bir anlamda yaratılan kaydi paranın toplam
miktarı ve yüzde 15inin toplam çek meblağının yüzde
kaçı olduğu, bunun seyri önemli. Ayrıca bu problemin hangi
sektörlerde, hangi bölgelerde yoğunlaştığı önemli.
Bunların bilinmesi lazım.
MHPnin muhalefet
şerhinde konu şu şekilde ifade edilmektedir: O hâlde
yapılması gereken sırf ekonomik bir durum olan
karşılıksız çek durumunun cezalandırılması
değil, çekin bir suç aracı olarak kullanılmasının
önlenmesi ve bu durumun cezalandırılmasıdır. Tasarıda
böyle bir tedbir ve cezalandırma öngörülmediği gözlenmektedir.
Burada söylemek
ve ifade etmek istediğim husus: Ekonomik ortamı daha
sağlıklı hâle getirmeden, sektör, bölge açısından
çekle ilgili olayları detaylı analiz etmeden bir hukuki
değişikliğin çok başarılı
olmayacağıdır. Burada görüyorum ki, Hükûmet konunun iktisadi
yönüyle ilgili değil. Ekonomiyle ilgili bakanlar ve kurumlar bu işe
ilgi duymuyorlar. Bunu buradaki görüntüden anlıyoruz veyahut da Hükûmet
böyle arzu ediyor.
Çekin suç
aracı olarak kullanılmasını engelleyecek, ekonomik
ortamın sağlanması, bunun ötesinde
cezalandırılmasıdır. Aksi takdirde Zorla
imzalattırdılar. hadisesi hem geçerlilik payına sahip olmaya
hem de hile yapma ve inkâr metodu olarak kullanılmaya devam eder.
Bir diğer
husus: Ne var ki tasarı ile daha başlangıçta bankaların çek
hesabı açması ve çek karnesi vermesinin onların inisiyatifine
bırakılmayarak kredi hesabına benzer araştırma ve
kurallara bağlanılması kaçınılmazdır. Oysa
tasarıda buna ilişkin düzenleme olmadığı gibi böyle
bir anlayış da yoktur.
Bakın, 2002
yılında karşılıksız çek sayısı 748 bin,
2008 yılında karşılıksız çek sayısı 1
milyon 224 bin, 2009 Ağustos ayına kadar karşılıksız
çek sayısı 1 milyon 336 bin. Bu, AKPnin eseri, sizin eseriniz.
Şimdi, her
şeyi psikolojiye bağlayan bir görüşü var Hükûmetin. Gerek
Sayın Başbakan ve gerek sayın bakanlar bu söylemi çok
kullanır hâle geldi. Ekonominin siyasetle ilişkili olduğunu,
birbirini etkilediğini söylüyorlar. Doğru, biri bozuk oldu mu
diğeri de bozuk oluyor. Ekonomi bozuk, psikolojik; siyaset problemli,
psikolojik; istihdam kötü, psikolojik; bunların hepsi kötü, o da
psikolojik. Milletin de psikolojisi bozuldu. İyiye gittiğine dair iki
ekonomik datayı, veriyi ve detayı kendi bildiği gibi kasti
olarak yorumlayanlar dünyadaki ekonomik konjonktürü takip etsinler, hepsi
sallanmaya devam ediyor. İki veri açıklanıyor, hangi tür
mukayese imkânı lehte ise onu kullanmaya çalışıyorsunuz.
Ancak rakamların da şakulünü bozdunuz. Kapasite kullanım oranı
düşerken Üretim arttı. diyorsunuz, kapasite kullanım oranı
düştü. Gayrisafi yurt içi hasılasındaki kötüleşme
azalıyor diye seviniyorsunuz.
Şimdi,
rakamları 2002yle mukayese yapıyordunuz, vazgeçtiniz; geçen yıl
ile mukayese ediyordunuz, ondan da vazgeçtiniz; geçen ay ile mukayese
ediyordunuz, o da tükendi; şimdi Fark etmez, hangisi olursa olsun.
diyorsunuz. Gerçekten AKP ve Hükûmetin psikolojisi de bozuldu.
Dolandırıcı
ile perişan ettiğiniz küçük esnafı ayırt edin, onları
da cezaevlerinde süründürmeyin. Büyük bir dram var. Denizliden, Erzurumdan,
Antalyadan, İstanbuldan haberler geliyor, insanlar perişan.
Bakın,
Denizli Ticaret Odası, Sanayi Odası ve Ticaret Borsası bu
tasarının 2nci maddesiyle ilgili şunu söylüyor: Bireysel
değerlemelerle, somut bir veriye dayanmadan talep edene çek hesabı
açmama veya vermeme gibi sonuç doğuracak bir düzenleme yer
almaktadır. Bu nedenle 2nci maddenin birinci fıkrasının
son cümlesinin daha somut hükümler içermesi gerektiğini ifade ediyor.
Ancak AKPliler ve yandaşları, bilançolar incelenmeden,
bankaların sorumluluğu kendi üzerlerine alıp krediyi
vatandaşlara vermesine bankaları zorlarken bu hususta farklı bir
yaklaşım sergiliyor. Gerçekten ekonomik ortamla ilgili problemin
büyüklüğü bu işin gündeme daha çok taşınmasına neden
oluyor. Aksi takdirde ıstıraplar artmaya devam ediyor.
Şimdi hiçbir
ekonomik kurum çekin ekonomik etkileri konusunda hiçbir araştırma
yapmadan Hurra! Bu kanunu da hazırlayalım ve bu
değişikliği yapalım. diyorsunuz. Bunun etkilerinin,
sonuçlarının ne olacağını önceden kestirmeden, bunun
büyüklüğünün, etkilerinin ne kadar olduğunu bilmeden
yaptığınız her icraat, her olay bu hadiseyi daha kötüye
götürecektir.
Bugün
açıklanan ekonomik veriler var, biri millî gelir rakamı.
Bakıyorum Hükûmet yetkilileri bundan rahatlıkla seviniyorlar. Neden?
Kötüleşmenin azalmasına seviniyorlar. Kötüleşmenin durduğu
falan yok. Düşme
Büyüme azalıyor, kötüleşme devam ediyor ancak
mevcut Hükûmet kötüleşmenin azalmasından memnuniyet duyuyor. Herhâlde
bu da dünyada az görülen bir şeyin olması gerekir.
Bir diğer
hadise, bakın, insanlar tüketemiyor, üçüncü çeyrekte ne var? Üçüncü
çeyrekte tüketimin o azalan millî gelir içindeki payı bile azalmaya
başlamış. Özel sektörün yatırımları ne olmaya
başlamış? Azalmaya devam ediyor, sıkıntılar
büyük. Bakın, stoklar tekrar artmaya başlamış, bunları
eritemezseniz yarın maliyetler artacak. Bunların üzerinde
düşünmeden, bunların üzerinde incelemeden, bunun etkilerinin ne
olacağını bilmeden çıkaracağınız bir yasanın
ne sonuçlar ortaya çıkaracağını, piyasayı, ekonomiyi
nasıl etkileyeceğini bilmeniz mümkün değil.
Dolayısıyla, bakın, maaş ve ücretlerin de millî gelir
içinde payı düşüyor.
Burada,
bunları hiç dikkate almıyorsunuz. Bunların dikkate
alınması gereklidir. Hükûmet yaptığı düzenlemeleri bir
bütün içinde ele almalıdır, aksi takdirde sadece bir yönüyle, sadece
hukuki yönüyle veya sadece ekonomik yönüyle -zaten ilgilendiğiniz yok-
ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, lütfen tamamlayınız.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
diye
kararları uygulamaya koymaya çalışırsanız bunun
sonucu, zaten ekonomik ve sosyal olarak kaosa, kargaşaya itilen bu ülkenin
daha da kötüye gitmesine neden olacaktır.
Dolayısıyla,
bu tür uygulamalarda, Hükûmetin, hesapları çok iyi yapıp, kamuoyunun
önüne öyle çıkması gerekir. Ben bu kadar etkisi olanı,
Sayın Adalet Bakanının burada açıkça ifade ettiği
hususu, burada ekonomiden sorumlu, ekonominin koordinasyonundan sorumlu bir
bakanın da gelip izahat vermesini, bunun etkilerinin neler
olacağını söylemesini çok arzu ederdim. Millet de esnaf da bu
yüzden cezaevinde yatan vatandaşlar da -en azından- onların
yakınları da ne yapardı? Bunu anlardı. Bu konuda da
ekonomiyle ilgili bakanların bir açılım yapmasını
beklerdik. Maalesef AKP İktidarı vatandaşın perişan
olmasına razıdır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yüce
Meclisin çok değerli üyeleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben olaya tabii
Adalet Komisyonu, Adalet
Bakanlığının hazırladığı bir
tasarı ama sordum demin, kimler var, hangi bakanlıklardan kimler var?
Bir tek Merkez Bankasının dışında, ekonomiyle ilgili
hiçbir bakanlıktan tek kişi yok diye cevap aldım. Eğer
yanlışsam özür diliyorum. Ben burada BDDKnın olmasını
isterdim -şimdi söyleyeceğim- değişik ekonomik
kurumların olmasını isterdim.
Bu, bir suç ve
ceza olarak değil, burada mağdurlar olarak değil
Niye bu hâle
geldik, kimler bu hâle getirdi? Nedenini araştırmazsak altı ay
sonra gene aynı konuma geliriz.
Şimdi,
sadece burada karşılıksız çek yazanlara suçu yükledik ve
her türlü suçu bunlara ilettik, her türlü suçu bunlarda gördük. Değerli
arkadaşlarım ama bunları bu hâle getirenler kimler? Esnafı
bu hâle getiren kim?
Peki, Sayın
Bakanım, bankaların suçu yok mu? Böyle, bankalara, çok böyle,
sakın ola ki
Bir numaralı suçlularından biri de
bankalardır. Bu çek suçlarından önemli bir kısmını,
geçtiğimiz bir iki yılda, bir buçuk yılda bankalar da yaratmıştır.
En büyük suçlulardan biri bunlardır. Nasıl
yaratmışlardır? Bırakın acze düşen
firmaları, tabii banka para vermiştir, alacaktır
parasını ama, kendilerine çek ciro eden müşteriler acze
düştüğü zaman, o çekin arkasındaki 8-10-15 ciranta, daha çeklerle
ilgili tarih gelmeden herkesin ocağını söndürmüştür. Daha
altı ay varken, daha bir sene, daha vade dediğimiz olguya
Çekte vade
olmaz demeyin, bir piyasa gerçeği var arkadaşlar. Banka, bu çeki üç
ay sonra -üç aysa üzerindeki tarih- tahsil edeceğim diye
almıştır. Artık bu zımni kabuldür, artık bu
piyasa gerçeğidir.
Siz, daha üç ay,
senin borçlun acze düştü diye ciro ettiği çeklerin arkasındaki
8-10-15 tane cirantaya takip yaparsan, bunların ocağını
söndürürsen, hiçbir günahları olmamasına rağmen
Bu yaratılan
karşılıksız çeklerin çok önemli bir kısmı da bu
sayede yaratılmıştır, ama bakıyorum, dün onları
Geçen yıl Eylül ayından itibaren Plan ve Bütçe Komisyonunda da
yalvardık. Aynen ilettik. Onları bu hâle getirenlerle ilgili hiçbir
şey yapmıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, banka ismi vermek istemiyorum. Aslında yasal bir
suç, bir tazminat ödemezsem vermekten de gurur duyarım yapanı. Yani
bunlar bunu yaptı demekten de ve piyasaya bunları söylemekten de
gurur duyarım, ama biliyorum ki önemli bir tazminat gelir.
Haa, şimdi,
mesele şu: Özellikle son bir buçuk yıllık krizde çok
duyarlı davranan bankalarımız oldu, müşterinin yanında
olan bankalarımız oldu, onların önünde şükranla
eğiliyorum, ama özellikle birkaç banka karşılıksız
çekler konusunda piyasada çok sorun doğurdu ve piyasada bir sürü
insanın ocağını söndürdü. Çeklerini alamayan esnaf, tahsil
edemeyen esnaf karşılıksız çek mağduru oldu, kendi de
karşılıksız çekten dolayı yargılandı. Bir
kere bu bankalar cezalandırılmadı. Ben, defalarca Plan ve Bütçe
Komisyonunda ekonomi kurmaylarına bunu söylememe rağmen, krizin
göbeğinde geçen yıl Eylül, Ekim, Kasım, Aralık
aylarında, fakat hiçbir kurum ilgili kurumlara en küçük bir şekilde
müdahale etmedi arkadaşlar.
Ha, şimdi
bakıyorum, o kurumlar çıkmış piyasaya anlı
şanlı ilanlar veriyor. Yazıklar olsun. Bir kere, suçlunun bir
başka penceresinin de bunlar olduğunu da söylemek zorundayım
arkadaşlar.
Tabii, bu yasada
getirilen
Biz, grup olarak bu yasanın bu şekilde gelmesine son
derece karşıyız. Ama, bir yönüyle, bir maddesi var ki, o maddede
birazcık
Yani, kanuni temsilciler hepten mağdur oluyordu. Bir
kurumun, bir tüzel kişinin çekine imza atan profesyonelleri, genel müdürü,
muhasebe müdürü atıyordu birinci ve ikinci derecede, ilgili şirketin
sermayedarları eğer atmamışsa hiçbir ceza görmüyordu.
Şimdi, bu tasarıda bir nebze olsun, zarar gören profesyoneller
yanında, o şirketin sermayedarı veya temsilci
atadığı yönetiminden birisi de onlar kadar, atadıysa, bir
ceza görecektir. Bu, şu demektir: Burada, suçu, sadece karşılıksız
çeki profesyonellere yükleyerek buradan sıyrılmak yerine, o
şirketin sermayedarları da -bir nebze olsun, tam değil, çünkü,
bunun daha kaçak yönü var- bir kişiyi atayacaklar, çünkü, yasanın
şeyi öyle. Hâlbuki, tüm yönetim sorumlu olmalı. Ama, kanunda diyor
ki: Atanan kişi. Yani, mali işlerden sorumlu bir yetkili
atayacaklar 5inci maddede, o, diğer yetkililerle sorumlu olacak diyor. En
azından, kurumsallaşmış şirketlerde profesyonellerin
ceza almasının yanında, o şirketin sermayedarları da
elini taşın altına koyacak bu maddede, buna memnun oldum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bir başka konuya geleceğim. Keşke
burada ekonomi kurmayları olsaydı; dikkatinizi çekmek istiyorum, bunu
açık söylüyorum: Dünyada yaşanan ekonomik olaylarda
Şunu da
söylemek istiyorum: Bu krizde veya herhangi başka krizlerde, dikkat ettim,
tabii, ulusal sermaye, ama yerli bankalarımız, yani sermayesi
yabancı olmayan bankalarımız hep esnafın yanında
olmuştur. Bunu açık söylüyorum. Banka ismi verip teşekkür etmek
istiyorum, o da suç olur diyorum. Hakikaten yüzde 100 sermayesi yerli olan,
devlet bankaları dâhil, yani Ziraat Bankası, Halk Bankası,
Vakıflar Bankası dâhil ve yerli sermaye olan özel
bankalarımız hep müşterinin yanında olmuştur,
müşteriye eziyet etmemiştir. Ancak sermayesinin çoğu
yabancıların elinde olan bankalar ise, maalesef, bunlar proje
finansmanı yapmadığı gibi, sadece yaptığı
iş, tüketici kredisi ve ithalatın finansmanıdır, ama
müşteriye, esnafa ilk eziyeti yapan bunlardır.
Dikkatinizi
çekmek istiyorum, dünyadaki ekonomik krizden hâlâ etkilenen Dubaidir,
Yunanistandır, Belçikadır. Türk bankalarının bir
kısmının sermayesi, Türkiyede faaliyette olan, yüzde 100ü
yabancı olan, yabancı sermayesi olan bankaların bir
kısmının o bacakları oradadır. Dikkatinizi çekmek
istiyorum. Yani Yunan bankaları var, Hollanda bankaları var, Belçika
bankaları var Türkiyede. Türkiyedeki bankaların yüzde 100 sermayesi
onlara aittir veya Dubaide çok önemli riskler üstlenmiş bankalar var. Ben
buradan uyarıyorum. BDDK olsaydı BDDKyı uyarırdım.
Buradan uyarıyorum. Yarın Türk ekonomisinin herhangi bir kaosa
girmesinde o bankaların kendi ülkelerinde yaşayacağı
sorunların ne kadarı bizi etkileyebilir; bunun bu günden önleminin alınması
lazım. Çünkü Türk bankacılığının yüzde 42si
arkadaşlar, yabancı sermayenin eline geçmiş; görünen. Borsadaki
bacağı bilmiyoruz. Ben buradan bir kez daha uyarmaya
çalışıyorum.
Tabii, yine,
geçen yıl çok ısrarla söyleyip ama geç kabul ettiğiniz, geç
uygulamaya soktuğunuz
Zamanında uygulamaya soksaydınız birtakım
şeyler olmazdı. Yani, çeklerde kötü niyetli borçlunun korunması
kaldırıldı. Yani, inisiyatifin dışında elinden
çıkmıştır uygulaması olumlu bir uygulamadır,
onurlu alacaklıyı korumuştur; bunun aynen devam etmesi
lazım. Kötü niyetli borçlunun gidip kendi ispat etmesi lazım. Bu
uygulamanın yine mutlaka önümüzdeki süreçte eğer
Çek gidiyor
arkadaşlar, altı ay piyasada dolanıyor, elli tane ciro
geçiriyor, son gün, ödeme günü geliyor, borçlu gidip bankaya diyor ki: Elimden
inisiyatifim dışında çıkmıştır. Altı
aydır neredeydin sen kardeşim? Geçen yıl yine burada çok
ısrarla benim söylediğim ve daha sonra hepinizin kabul ettiği
teşekkür ediyorum- bu uygulama piyasaya bir istikrar getirmiştir,
kötü niyetli borçlunun gidip çekinin elinden çıktığını
kendinin ispat etmesi lazım, yani alacaklının, iyi niyetli
alacaklının bu konuda mağdur edilmemesi lazım; bunun devam
etmesi lazım.
Yine geçen
yıl, piyasaya istikrar için de
Gene günlerce söyledik, geç alınan
bir karar ama, örneğin, özellikle vadeli çekler dediğimiz çeklerin
gününden önce takasa sürülmesi, üzerinde kanuni takip yapılması
olayı önlenmiştir; bunun devam etmesi lazım çünkü piyasaya bir
istikrar getirmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen tamamlayınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Mutlaka bu piyasa
gerçeğinin devam etmesi lazım. Aksi hâlde bir finans kurumu vadesine
altı ay, yedi ay kala bir çekin eğer gidip arkasını
yazdırıp insanların üzerine gidiyorsa tıpkı bugüne
kadar yaşanmış olayları aynen yaşarız; bunun
devam etmesi lazım.
Bu nedenle bu
yasa bir ekonomik yasadır, adli bir yasa değildir. Ekonominin tüm
anlamlarıyla, her şeyiyle tartışılmadan
Yarım
bir yasadır, bir kısmi tedavidir, kısmi pansumandır;
yarın altından çıkacak hastalıkları bilmiyoruz ama
bazı konularda çok eksiktir. Burada tüm suçu çek mağdurlarında
aramayalım, en azından onları mağdur eden kişilerin de
niye mağdur ettiklerini aramazsak, demin dediğim gibi, yine aynı
şeyleri yaşarız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Madde üzerinde AK
PARTİ Grubu adına Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun 1inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle
huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi ve siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Tokatta menfur bir saldırı sonucu şehit
olan Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Bu saldırının
arkasında, önünde, içinde, her neresinde ne varsa, kim varsa onları
da nefretle, lanetle kınıyorum.
Yine, biraz evvel
CHP sözcüsü Ali Rıza Öztürkün, bankalar ile tefecileri aynı kefede
değerlendirmiş olmasından dolayı da eski bir bankacı
olarak üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şu gerçeği ifade
etmeliyim: Yürürlükte bulunan mevcut Kanun, çek defteri içerikleri,
düzenlenmesi ve kullanılmasında eksik kalmıştır. Çek
hamillerinin alacaklarının korunmasına, kayıt
dışı ekonominin de engellenmesine yönelik getirilen cezai
müeyyideleri ve uygulama safhasında istenilen sonuçları
verememiştir. Günümüz koşullarında ortaya çıkan sorunlara
çözüm üretme yönünden eksiklikleri vardır. Özellikle karşılıksız
olan çeklerle ilgili olarak çekin ilgilisine, hesabı açan bankaya,
hamillerine getirilen yükümlülük ve cezaların tam ve etkin olarak
uygulanamadığı bir yasa olarak kendini göstermiştir.
Ülkemizde büyük
bir oranda kullanılan çek defterleri, özellikle ticaretteki
alışverişlere ödeme noktasında nakit
aracılığı etmesi, keşideciler ve hamiller
açısından ödeme ve borçlanmaya kolaylık sağlamasından
dolayı ticaretimizin vazgeçilmez bir ögesi olarak
kullanılmaktadır. Ancak, buna bağlı olarak
karşılıksız çeklerde yaşanan artışlar, çek
kullanmanın piyasalarda yarattığı olumsuz güven ortamı
-her gün Yasayı- artan karşılıksız çeklerin kontrolü
ve takibinin ciddi bir disiplin içinde kontrolünü gerektirmektedir.
İşte bu gibi nedenlerle bu kanuni düzenleme Meclisimize
getirilmiştir.
Getirdiğimiz
bu kanun tasarısı, ileriye yönelik olarak sorunların
yaşanmamasına, elde edilen tecrübelerle birlikte, çözüm getirecektir.
Geçmişte yaşananların bir daha yaşanmaması,
ekonomimizdeki güven ve istikrarın devam etmesi için, reel sektörün ve
piyasaların daha da hareketlendirilmesi adına bütün çevrelerle
birlikte kamuoyuna, kamuoyu menfaatlerine kalıcı bir uygulama
getirecektir. Özellikle keşidecilere, çek hamillerine, hesapların
tutulduğu bankalara bu işleyiş içinde yeni yaptırımlar,
makul ve uygulanır yükümlülükleri getirmekteyiz. Bu konuda bütün taraflar
sorumluluklarıyla birlikte hareket edeceklerdir.
Uygulamada olan
Yasanın bugüne kadarki işleyişinden de görüleceği üzere,
başarılı olamadığı görülmüştür. Beklenen
neticeler elde edilemediği gibi ticaretimizden piyasalara kadar, adalet
sistemimizden kamuoyuna kadar önemli ölçüde güven kaybına neden
olmuştur. Çözüm bekleyen birçok sıkıntıyı da
beraberinde getirmiştir.
Çek
Tasarısında çek kullanımına ilişkin getirdiğimiz
yaptırımlar da özellikle keşidecilere ve bu kişilerin hangi
adla, sorumluluklarla hareket etmelerine, ayrıca hesaplarının
açıldığı, çek defterlerinin verildiği bankalara yeni
sorumluluklar getirmektedir.
Hâlen yürürlükte
olan 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin
Korunması Hakkında Kanun, bu Kanunla ilişkili tüm
muhatapların sorumluluklarını tam manasıyla yerine
getiremediğinden başarılı olamamıştır.
Kanunun güçlendirilmesi için geçtiğimiz yirmi yılda, özellikle Kanunun
karşılıksız çekin cezalandırılmasına
ilişkin maddesinde kanuni değişiklikler yapılması, 3
kez de Anayasa Mahkemesinin incelemesine konu olması, sisteme yönelik
eleştirileri, şüpheleri güçlendirmiştir.
İktidarımızın ilk döneminde, 2003 yılında yaptığımız
köklü ve etkin düzenlemeler getiren 4814 sayılı Kanun da cumhuriyet
savcılarından, mahkemelerden ve Yargıtaydan gelen
şikâyetlerle birlikte eleştirilere maruz kalarak istenilen sonuca
varılamamıştır. Netice olarak Adalet
Bakanlığımızca bu konuda çözüm üretilecek yeni bir yasa
çalışmasının yapılması ağırlık
kazanmıştır.
Bugün
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı metni, uzun süren
çalışmalar
Komisyonun, BDDK, Hazine, bankalar, akademisyenler, TOBB,
esnaf ve baro, sivil toplum örgütlerinin tamamı bu çalışmalara
iştirak etmişlerdir.
Yeni bir
yasayı gerekli kılan öncelikli nedenlerden biri olan
karşılıksız çek kullanımı üzerinde
yapıcı yaptırımların getirilmesi, yaşanan
aksaklıklarla çıkan sorunlara süratle cevap verilmesi içindir.
Tasarının bir an önce kanunlaştırılarak yürürlüğe
konulması gerekmektedir. Bu konudaki muhatapların artık daha
dikkatli ve kontrollü hareket etmeleri sağlanmalıdır.
Ülkemizdeki
yaşanan krizlerin sebeplerini hepimiz bilmekteyiz. Hortumlamalara,
yolsuzluklara müsaade edilen ülkemiz geçmişte ne hâle getirildi, hep
beraber bunu yaşadık ve biliyoruz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Aynen devam ediyor zaten!
AHMET YENİ
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizi bu
yasayı acilen çıkarmaya gerek kılan öncelikli sebebin
başında, çek kullanımındaki olumsuzlukları
kaldırarak çeki gerçekten güvenilir bir ödeme aracı hâline
getirmemizi ve bu konudaki çalışmamızı neticelendirmemizi
gerektirmektedir.
Çek
kullanımı ve çekin kazanacağı itibarın yeniden
oluşturulup güçlendirilmesi, tüm piyasalarla birlikte ticaret
dünyasında ve toplumsal menfaatlerimizde güven, istikrar ve olumlu
gelişmeleri birlikte getirecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı, çekle
işleyen hesapları sıkı kurallara bağlamakta,
bankaların mali yükümlülüklerinde parasal artışları
getirmektedir. Bankalarca bu mali sorumluluklar her ne kadar istenmemiş
olsa da uzun vadede bu işin faydalarını hep beraber
göreceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eski bir bankacı olarak
bankaların sorumluluklarının yüksek olduğunu özellikle
ifade etmek istiyorum. Bunun, inşallah, biraz sonra bir önergeyle belli
bir seviyeye çekilmesini de talep ediyoruz ve bu önergeye de imza koymuş
bulunmaktayım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlam temeller üzerine
oturtulan bir yapı oluşturulan yeni sistem bütünüyle birlikte
başarıyı da getirecektir ve sonuç itibarıyla
başarılı olacaktır.
Tasarının
1inci maddesi, kanunun amaç ve kapsamını belirlemektedir. Bu kanun
tasarısı, yeni kurallarıyla, yaptırım ve
müeyyideleriyle kanun kapsamındakilerin daha bilinçli ve makul olarak
sorumluluklarla hareket etmelerini genel olarak izah etmektedir.
Karşılıksız
çekte hapis cezasını direkt olarak uygulamadan
kaldırmaktayız.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı, bankaların bu husustaki özen ve
sorumluluklarını artırmaktadır. Hamiline düzenlenecek çeklerde
yeni düzenlemeleri getirmektedir. Burada ayrıca, çek hamillerini sadece
karşılıksız ve hesabın sahteliğine
karşı korumakla kalmayarak, keşidecinin hukuki
aykırılıklarını, hilelerini de önleyerek, çek
hamillerini ve piyasayı gözeten bir yapı da gözetilmektedir.
Karşılıksız
çek ve bu çeklerin arkasının yazılması konusunda cezai
işlem olarak, hürriyeti bağlayıcı hapis cezası yerine,
yaptırıcı, esnek uygulamalar getiren para cezalarına yer
verilmektedir.
Yasanın bir
önemli yönü de, kara paranın aklanması, terörün finansmanı
konusunda kayıt dışı para hareketini engel teşkil
etmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır. Özellikle
bu yönde sıkı bir denetim getiren tasarı, ülkemizin bir yandan
ekonomik faktörlerine yapıcı etkilerini getireceği gibi, yasa
dışı faaliyetlere karşı da ciddi tedbirler
getirmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizler konuyu çok yönlü olarak ele
alıyoruz. Bu mesele birçok yönüyle etkilerini göstermiştir.
İşin ekonomik boyutuyla, piyasalarda yaşattığı
olumsuzluklarla çözümsüzlükler neticesinde, cezai davalarda ve Yargıtay
safhasındaki sıkıntılarla, tüm sosyal sorunlarıyla
birlikte ele almaktayız ve tamamını da çözmekteyiz.
Tasarıdan da anlaşılacağı gibi, eski kanuna göre
şartlar bir yandan makul ve uygulanabilir şekle getirilirken,
kişilere, bankalara, bu konudaki tüm muhataplara, kanunun getirdiği
biçimde hareket etmelerini açıkça ortaya koymaktadır.
Çek Kanun
Tasarısı, çek defterinin içeriklerine, çek düzenlemesine ve
kullanımına, çek hamillerinin korunmalarıyla birlikte,
kayıt dışı ekonomide yaşanan işleri azami
derecede azaltacaktır.
Kontrol ve
denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi de sağlanmaktadır.
Çekin ibrazı, ödenmesi, çekin karşılıksız
olduğunun tespiti ve gecikme zammı tekrar ele alınmaktadır.
Burada en
önemlisi, karşılıksız çekin cezasında getirilen
değişikliklerdir. Hapis cezasının yerine, çek bedeli
tutarından az olmayacak şekilde adli para cezalarını
öngörmektedir. Bu uygulamayla, karşılıksız çeklere
ilişkin işleyen temerrüt faizleri de ilgililerden
alınacaktır. Karşılıksız çek suçu işleyenler
bu yasayla hapis cezasından kurtulmaktadırlar. En önemli konu da bu.
Binlerce kişi bu kanunu beklemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen tamamlayınız.
AHMET YENİ
(Devamla) Karşılıksız çekte hamilin imzalamaktan
kaçınması hâlinde karşılıksızdır
işlemi yapılamayacaktır. Tasarıda süresinde ibraz edilen
çekin karşılıksız çıkması hâlinde ibraz eden
düzenleyici dışındaki hamile bankaca ödenmesi gereken asgari
miktara ilişkin hükümler de yer almaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunla birlikte şu anda
cezaevinde olanlarda bir rahatlama olacak ve dışarı
çıkacaklardır ve piyasamızda çek konusunda bugüne kadar zorluk
çeken ticaret erbabımız da bir rahatlamaya kavuşacaktır.
Bu kanun
tasarının taraflara hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım, şimdi, Sayın Hatip
konuşurken benim ismimden de bahsederek benim söylediğim cümleyi
yanlış izah etti, ben o konuda açıklama yapmak istiyorum izin
verirseniz.
BAŞKAN Ne
diye yanlış söyledi Sayın Öztürk?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi, şunu söyledi, benim adımı da
vererek: Bankacılarla tefecileri aynı kefeye koydu. dedi, bunlara
üzüldüğünü söyledi.
AHMET YENİ
(Samsun) Aynı cümleyi kullandı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
Yeni bir
sataşmaya mahal vermeden, iki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Samsun
Milletvekili Ahmet Yeninin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, şimdi burada konuşan
arkadaşımız, benim konuşmam sırasında -bu Çek
Kanununun- bankacılarla tefecileri aynı kefeye koyduğumu ve
kendisini üzdüğünü söyledi. Bunda üzülecek bir şey yok, bir.
Bankacılarla
tefecileri aynı kefeye koymadım; Bankalarla, tefecilerin
çıkarlarını, hakkını, hukukunu korumaya yönelik bir
tasarıdır bu. dedim. Bankalarla tefeciler
Buradan bile bankalarla
tefecilerin aynı kefeye konulmadığı açıktır ancak
kaldı ki koymamı istiyorsa, evet koyuyorum, bankalar bugün tefecilik
rolüne sığınmışlardır. Bu tasarının,
bankaların istediği tasarı olduğunu söylüyorum. Nedeni de
şudur: Bugün Adalet Komisyonunda bile bu tasarının patronu sanki
Bankalar Birliği görünümdeydi, görüntüsü de öyleydi, her şeyin
hâkimiyetiydi. Bu tasarı eğer bankaların
çıkarlarını korumak için yapılmamış ise, alt
komisyonda 1.000 liraya çıkarılan, AKPlilerin oylarıyla 1.000
liraya çıkarılan sorumluluğun dahi, bankaların günlerdir
yaptığı lobiler üzerine 500 liraya düşürülmesi hangi
anlayışa hizmet etmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
AHMET YENİ
(Samsun) Aynı şeyi söylediniz zaten.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın
Milletvekili.
Sayın Tunç,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445
sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısının 1inci
maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Çek Kanunu
Tasarısının 1inci maddesi kanunun amaç ve kapsamını
açıklamaktadır. Tasarının geneli üzerinde yapılan
görüşmelerde de ifade edildiği üzere, yeni Çek Kanunu
Tasarısı, 1inci maddede sayılan amaçları gerçekleştirecek
önemli düzenlemeler içermektedir.
3167
sayılı Çek Kanunu 1985 yılından bu yana uygulanan bir
kanundur. Bu Kanunda en önemli değişiklik 2003 yılında
yine AK PARTİ Hükûmeti döneminde yapılmış,
karşılıksız çekte yaptırım olarak hapis
cezası yerine adli para cezası sistemi getirilmiştir. Bugün de,
zaman içerisinde kanunun uygulanmasından kaynaklanan sorunları
ortadan kaldırma iradesini yine bu Hükûmet göstermiş, hem çek
borçluları hem de çek alacaklıları hem de ekonominin dengeleri
düşünülerek yeni bir tasarı hazırlanmıştır.
Muhalefete mensup
arkadaşlarımızın tasarıyla ilgili en önemli
eleştirisi, karşılıksız çekin
yaptırımıyla ilgili olarak adli para cezası ve
ödenmediği takdirde de hapis cezasına yönelik eleştirileridir.
Buna gerekçe olarak Anayasamızın 38inci maddesindeki Hiç kimse
yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine
getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
şeklindeki hükmünü göstermektedirler.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmemiz gerekir:
Anayasamızın 38inci maddesi ve imzaladığımız
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4 no.lu Protokolü
gereğince Hiç kimse sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine
getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz. Bu konuda
hepimiz hemfikiriz. Sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğü yerine
getirememenin yaptırımı hapis cezası olmamalıdır.
Hem Anayasamızda hem de imzaladığımız
uluslararası sözleşmelerde, bir suçun ekonomik suç olabilmesi için
borcun sözleşmeden kaynaklanması ve borcun yerine getirilememesi
şartları vardır. Anayasa Mahkememizin 2002 ve 2004 tarihli
kararlarına ve birçok hukukçunun görüşüne göre, çek, temelde
sözleşmeden bağımsız olarak kambiyo hukukuna özgü bir
havaledir. Çekin sözleşme olduğunu iddia edenler olsa da, çek, bir
sözleşmenin sonucunda ya da sözleşme olmadan da verilebilen, para
yerine geçen bir ödeme aracıdır. Hamil, bankada çekin
karşılığının var olduğu inancıyla
malını vermektedir. Bu nedenle, diğer kambiyo senetlerinden farklıdır
ve özel olarak düzenlenmiş ve korunmuştur.
Çeke olan kamusal
güven nedeniyle ekonomide önemli bir yeri vardır. Bu güveni sağlayan
da çek ile ilgili yaptırımdır. Bu yaptırımın
gerekli altyapı oluşmadan şu aşamada ortadan
kaldırılması hem çek borçluları hem de çek
alacaklılarının lehine olmayacak, çekin bonodan hiçbir
farkı kalmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, karşılıksız çek sayısı ve
davalarının son yıllarda katlanarak arttığı
yönündeki görüşler doğru değildir. Merkez Bankası
kayıtları ortadadır. Yıllar itibarıyla
karşılıksız çek sayıları Merkez
Bankasının İnternet sitesinden yayınlanmaktadır. Buna
göre, 1999-2002 yılları arasında dört yılda, yılda
ortalama 1 milyon 692 bin 500 adet çek karşılıksız
çıkmıştır. 2003-2009 yılları arasında yedi
yılda, yılda ortalama 1 milyon 588 bin 285 adet çek
karşılıksız çıkmıştır.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Az mı bu rakam?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) İşlem sayısındaki artışa rağmen,
küresel finans krizine rağmen, yıllık ortalamaya
baktığımızda, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
karşılıksız çek sayısının önceki
hükûmetlerden az olduğu görülmektedir.
Dava
sayısı itibarıyla baktığımızda da 1999-2002
yılları arasında, dört yıl içerisinde 1 milyon 67 bin adet
karşılıksız çek davası açılmıştır.
2003-2009 yılları arasında yedi yılda açılan dava dört
yıldakinden daha azdır, 992 bin adet dava açılmıştır.
AK PARTİ Hükûmetinden önceki dört yıllık sürede yılda
ortalama 267 bin adet dava açılırken son yedi yılda ortalama
yıllık 141 bin adet dava açılmıştır. Resmî
kayıtlar bunu gösterirken son yıllarda
karşılıksız çek sayısında artış
olduğu yönündeki açıklamalar gerçeklerle
bağdaşmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Çek Kanunu Tasarısı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tunç, lütfen tamamlayınız.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla)
hem alacaklıların menfaatini korumakta hem de çek
borçlularına önemli bir imkân tanıyarak hapis cezasından
kurtarıp borcunu ödeme imkânına kavuşturmaktadır.
Alacaklıyla anlaşma durumunda anlaştıkları süre kadar,
anlaşamama durumunda da iki yıllık bir süre tanınması
sorunları ortadan kaldıracak makul bir süredir. Çek
borçlularının birçoğu aynı zamanda çek
alacaklısıdır, bizim her iki menfaati ve ekonominin dengelerini
birlikte gözetmemiz gerekir.
Bu duygu ve
düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tunç, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
445 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi söz
sırası, 1inci madde üzerinde söz isteyen Denizli Milletvekili Mehmet
Salih Erdoğanda.
Buyurun
Sayın Erdoğan.
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 445 sıra sayılı
Çek Kanunu Tasarısının 1inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Canikli olmak üzere
burada konuşan arkadaşlarımızın bazıları
piyasada kullanılan çek adedi, çeklerin ödenme-ödenmeme durumlarıyla
ilgili birtakım bilgiler verdi. Ben bir defa daha konuyu ifade etmek
istiyorum.
2006
yılında 26 milyon, 2007 yılında 30 milyon 106 bin, 2008
yılında da 34 milyon 936 bin ve 2009 yılının ilk on
ayında da 30 milyon 95 adet çek piyasaya sürülmüş, piyasada
dolaşmıştır, ve bu çeklerin parasal değeri 265 milyar
liradır 2008 yılı itibarıyla. Üzerinde
konuştuğumuz, tartıştığımız tasarı
yasalar bakımından, kişiler bakımından bu nedenle
önemli bir tasarıdır. Böyle önemli bir tasarıyı tartışıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, çek, ifade edildiği gibi bir ödeme aracıdır,
güvenli bir ödeme aracıdır ve güvenli bir ödeme aracı olmak
zorundadır. Çekin güvenli bir ödeme aracı olarak itibar
kazanmasında hem ekonomik çevrelerin yararı vardır hem de
toplumsal yarar bulunmaktadır. Ne var ki ülkemizde çek, dünyada
uygulandığının aksine, uygulamalardan farklı olarak
sadece ödeme aracı olarak değil aynı zamanda kredi aracı
olarak kullanılmakta, bu nedenle vadeli çek kullanımı
yaygın bir şekilde piyasada dolaşmaktadır. İleri
tarihli çek düzenlenmesi Türk Ticaret Kanunumuzda da yer almaktadır,
ancak üzerindeki tarihin vadeli olması çekin ibrazında ödenmesini ve
yasal işlem yapılmasına mani değil idi 3167
sayılı Yasamız.
Çek
Yasasını tartışırken çekin ekonomideki bu
ağırlığını ve vadeli çek
kullanımının çokluğunu da göz önünde bulundurmak
zorundayız. Bu yasa tasarısıyla yapılmak istenen
şeylerden bir tanesi de amaçlarından birisi de çek düzenlemelerini
zapturapt altına almaktır.
Tasarıyı
görüşürken dikkate almamız gereken başka bir husus: Çekin tek
tarafı yok değerli arkadaşlar, çeki düzenleyen bir keşideci
var, ayrıca çeki elinde bulunduran çek hamili dediğimiz çek
alacaklısı var, bir de alacaklı ile borçlu arasında havale
işlemini gerçekleştiren banka var, bir de bütün bu işlemlerden
etkilenen piyasa var. Tasarıyı tartışırken çek
hamilini korumalıyız, çek hamilini koruduğumuz kadar
piyasaları ve toplumun menfaatini de gözetmek zorundayız. Ayrıca
çeki teorideki yerine oturtmak bakımından da mevcut durumu dikkatle
izlemeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunun görüşülmesi sırasında
tartışmamız gereken ve cevap aranması gereken birkaç hususu
daha sizlerle paylaşmak istiyorum. İfade edildi, çekte ceza
olmalı mı olmamalı mı? Karşılıksız
çekte ceza olmamalı. Bu, yanlış bir düşünce değil.
Anayasamızın 38inci maddesinden söz edildi.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanımız da ifade ettiler; bir kere,
Anayasamızın 38inci maddesi Hiç kimse, yalnızca ceza
sözleşmesinden doğan yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı
özgürlüğünden alıkonulamaz. hükmüne yer vermektedir. Burada
yükümlülüğü yerine getirememekten değil, yerine getirmemekten
dolayı belki bir ceza gerekiyor.
Cezayı
kaldırdığımız zaman piyasalar ne olur? Çünkü -biraz
önce ifade ettim- 2009 yılının ilk on ayında 37 milyon çek
piyasaya sürülmüş, bunların parasal değeri 260 milyar
liranın üzerinde. Dolayısıyla, biz bu konuları da dikkate
almak suretiyle bir düzenleme yapmak zorundayız.
Ayrıca, 3167
sayılı Yasaya göre çek keşide etmiş ve çekin lehtarı
durumunda olan kişiler, çek lehtarı olan kişiler 3167
sayılı Yasadaki ceza hükümlerini öngörmek suretiyle ona güvenerek bu
çekleri almışlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, lütfen tamamlayınız.
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) Bu nedenle, hem çek hamilini hem piyasaları
gözeterek bir düzenleme yapmamız gerekiyor.
Çek, vadeli bir
işlem aracı mutlaka olmamalı ama piyasada çek, vadeli işlem
aracı olarak kullanılmaktadır.
Görüşmüş
olduğumuz yasanın 1inci maddesi, çek hesabı
açtırılırken, çek defteri verilirken ve çek kullanan
kişilerin menfaatini koruyan bir düzenleme getirmektedir.
Ben bu
yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.
Madde üzerinde on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır ancak 12 kişi
sisteme girdi, soru sormak istiyor. İki tercih var; birisi, birer
dakikayla 5 kişiye soru sorma imkânı tanımak, ikincisi, otuzar
saniyeden herkese. Hangisini kabul ederseniz ona göre işlem
yapacağım sayın vekiller.
Evet, herkese
otuz saniye veriyoruz.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Hayır efendim, bir dakika
BAŞKAN
Sayın Doğru, bir dakikadan 5 kişiye
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Ben niye o zaman ilk başta girdim sisteme?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Doğru, bir dakika
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Biraz önce
ülkemizdeki haber ajanslarında bir haber geçmiştir Tokattaki hain
saldırıyı PKK üstlendi. diye. PKK terör örgütünü şiddetle
lanetliyorum ve askerlerimizin ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin diyorum.
Sayın
Başkan, sorumu soruyorum: Tokat ili Pazar ilçesinden Mehmet Gençal isimli
bir çiftçi biraz önce telefon etti; diyorlar ki: Biz, gübre, ilaç, tohumluk
alırken çek ve senet veriyoruz. Ürettiğimiz ürün de -domates
başta olmak üzere- para etmediği için borcumuzu ödeyemiyoruz.
Verdiğimiz çekte de tarih ve miktar yazılı değil. Miktar
istenildiği kadar yazılıyor, biz de bunu ödeyemiyoruz.
İcralar ve hapisler kapıya dayanmıştır. Bu kanuna veya
getirilecek başka bir kanuna çiftçilerin borçlarıyla ilgili bir madde
eklenebilir mi? Bunu öğrenmek istiyorlar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Emek,
buyurun.
ATİLA EMEK
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yüksek Yargıtay Başkanının açıklamalarına konu
olan ve yargı mensubu hâkim ve savcılara yapılan baskılar
ile yargının maruz kaldığı sistematik
saldırılar karşısında modern ve demokratik bir
devlette adalet bakanı sessiz kalamaz, Bu ancak demokratik olmayan parti
devletinde olabilir. Türkiye Cumhuriyeti modern, çağdaş ve demokratik
bir devlet olduğuna göre, Adalet Bakanı olarak kamuoyunun
kaygıyla izlediği bu olaylar karşısında tutum ve
davranışınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısının yirmi altı buçuk yıla kadar hapis
cezasıyla yargılanmasını gerektirecek kadar hangi suçu
işlemiştir? Bu savcının mahkeme kararıyla tespit
ettiği dinleme tutanaklarını niye açıklamıyorsunuz?
İkinci
sorum: İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı hangi soruşturma
ve kovuşturmanın şüphelisi olarak, hangi suç sebeplerinin
varlığı hâlinde dinlenmiştir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan
2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında çek adetleri,
karşılıksız çek adetleri, miktarları ve yıllara
göre de cezaevlerinde olan kişi sayısını bilmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakana soruyorum: Tasarının bu
hâliyle çıkması durumunda yıllardır piyasada
varlığını sürdüren, ticaret yapan ancak ekonomik kriz veya başka
bir nedenle çekini ödememiş olanların adli suçlu gibi hapse
atılmasının önüne geçilememektedir. Yeni düzenlemede de
dolandırıcılar için elbette hapis cezası olabilir ama bunun
tanımı yapılmalıdır. Oysa böyle bir tanım yoktur.
Dolayısıyla, tasarının gerekçe bölümünde iddia
edildiği gibi, 5237 sayılı Kanunun, özellikle Kast
başlıklı 21inci maddesine bir uyumlaştırma söz konusu
değildir. Tasarının bu hâliyle kabul edilmesinde sosyal ve
ekonomik gereklilikleri karşılayabileceğini düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, karşılıksız çeklerle
ilgili açılan davalara konu çeklerin yüzde kaçı cirolu çeklerden
oluşmaktadır?
İki; biraz
önceki konuşmanızda, çekin güvenilirliğini artırmak için
bahsettiğiniz sistem ciro devam ettiği sürece gerçekleşmesi
mümkün mü?
Üç; çekte ciro
kaldırılabilir mi?
Dört; dünyadaki
çek ciro uygulamaları ne durumdadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Az önce sordum
ama Sayın Bakanımız yanıt vermedi; 3 MİT mensubu
neden tutuklandılar? Haklarında bir soruşturma izni verildi mi?
diye. Yazılı yanıt vereceğini belirtti.
Yine Erzincandan
bir soru sorayım, Sayın Öztürkün sorusuna ilaveten: Erzincan
Cumhuriyet Başsavcısı hakkında açılan davanın
altında savcının başlattığı daha sonra da
Erzuruma nakledilen soruşturma yani iki tane tarikat hakkındaki soruşturma
yatmakta mıdır? Eğer öyleyse ülkede yeni bir dokunulmazlık
müessesesi mi kurulmuştur? Yani tarikatlara da dokunmak artık yasak
mıdır? Onu merak ettim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Reşat Doğrunun Tokat ilinden bir çiftçinin sorusuyla
başladığı soruya ilişkin cevabı vermek istiyorum.
O da çiftçimiz yapmış olduğu tarımsal faaliyete
ilişkin girdi alımlarını çekle
yaptığını ama mahsulle bu çeki ödeyemediğini ifade
ediyor. Bu, sadece çiftçiler için geçerli bir şey değil ama bu yasanın
düzenleme konusu dışında bir konu. Başkası ticaret
yapar ticaretten de para kazanamaz ya da zarar edebilir. Dolayısıyla
bizim burada yapmış olduğumuz düzenleme,
karşılıksız çekten dolayı şu anda
sıkıntıda olanları bir miktar geçici bir çözümle
bunları tekrar ekonomiye kazandırabilir miyiz
çalışması ve genel olarak 3167 sayılı Çek
Yasasında bir düzenleme öngörüyoruz. Bu açıdan bu
tasarının içerisinde, böyle bir, bu sorunu karşılayacak bir
düzenleme söz konusu değil.
İkincisi,
Sayın Atila Emekin; yargının maruz kaldığı
sistematik bir saldırı olduğu iddiasına karşı
Adalet Bakanı sessiz kalabilir mi? Değerli arkadaşlar,
burası bir hukuk devleti. Hukuk devletinde hem yargı hem yürütme
hukukla bağlı, Anayasayla bağlı, pozitif hukukla
bağlı. Dolayısıyla, bu süreçte eğer Anayasayı,
yasaları ihlal eden bir uygulama var ise, bir fiil bir eylem var ise
bunların karşılıkları ve müeyyideleri var. Soyut
iddiaların, soyut ithamların karşılık bulması söz
konusu değil; mutlaka bunların mücessem hâle getirilmesi, somutlaştırılması
ve varsa bir ihlal bunun da elbette ki müracaat yolu ve yöntemleri de belli;
kim ihlal etmişse, bu ihlal karşılığında
mevzuatımızda bir karşılık var. O açıdan, Adalet
Bakanı somut ihlal iddiaları olur ise bunlara elbette ki
cevabını verecektir.
Sayın Ali
Rıza Öztürk, gene Sayın Turgut Dibek benzer, birbiriyle paralel
sorular sordular, Erzincan Başsavcısı, İstanbul
Başsavcısı
Değerli
arkadaşlar, hâkim - savcıların soruşturulmasıyla
ilgili düzenleme Anayasamızın 144üncü maddesi ve Hâkimler ve
Savcılar Kanunumuzun 92 ve devamı maddelerinde
soruşturmayı yapma Adalet Bakanlığının izniyle
teftiş kurullarına verilmiş. Bu sürecin işleyişiyle
ilgili olarak yapılan işlemler, oluşturulan raporlar ve o rapor
sonucunda verilen karar, isterse bu soruşturmanın kovuşturmaya
dönüştürülmesi kararı olsun isterse işlem yapmaya gerek
olmadığına dair takipsizlik mahiyetinde bir karar olsun
bunların hepsi yargı denetimine tabi tasarruflardır, idari
işlemlerdir. Adalet Bakanlığı hâkim, savcı
soruşturmalarında sonuç getirici bir işlem yapmamaktadır;
gelen şikâyetleri, iddiaları alıp bunları incelemekte;
Anayasamızın ve kanunun verdiği yetkiye dayanarak bu bir
görevdir, takdiri bir durum değildir; Bakanlık bu işlemleri
yapmakla mükelleftir, zorunlu olarak bu işlemleri yapmak
durumundadır.
O açıdan,
Bakanlık, gelen iddiaları alıp araştırır,
dosyayı tekemmül ettirir, eğer kovuşturmaya geçilmesi
kanaatindeyse bunu ilgili başsavcılıklara gönderir. Karar
verecek olan yine bağımsız yargıdır. Kovuşturma
gerekli görülmeyip de Hâkimler ve Savcılar Kuruluna disiplin yönünden
gönderilmesine karar verilmişse burada da kararı verecek olan makam
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruludur. Adalet
Bakanlığının kendi tasarrufuyla hâkim ve savcılarla
ilgili sonuç alıcı, sonuç intaç edici bir işlem yapma
imkânı yoktur Anayasamıza göre.
O açıdan,
yapılan işlemlerin tamamı idari işlem tasarrufundadır
ve yargı denetimine tabidir. Bunlarla ilgili hukuka
aykırılık, keyfîlik vesair tespitlerimiz, iddialarımız
var ise, bunların hukuk yoluyla bu kararlara karşı müracaat
edilmesi mümkündür.
Onun
dışında, Sayın Uzunırmakın bir sorusu var.
Karşılıksız çekle ilgili adet ve tutar itibarıyla
bizim elimizde tüm rakamlar yok ama 2006 yılında 1 milyon 150 bin
adet çek, 9,6 milyar TL; 2007 yılında 1 milyon 325 bin çek, 11,7
milyar TL; 2008 yılında 1 milyon 540 bin çek, 15,7 milyar
tutarında bir çek sayısı var karşılıksız ve
meblağ itibarıyla da biraz önce ifade ettiğim rakamlar var.
Keşide edilen
toplam çek sayısına ilişkin net bilgi yok ancak takasa gelen
çekleri bilebilme durumumuz var, vatandaşın kendi arasında
işleme tabi tuttuğu çeklerin bilgisi istatistiklerde görünmüyor.
İnfaz
kurumlarımızda da bugün itibarıyla elimizdeki rakam 2.172
kişi şu anda 3167 sayılı Çek Yasasına muhalefetten
hükümlü pozisyonunda cezaevlerimizde bulunmaktadır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çek kanunu tasarısının 1. madde
başlığının Amaç ve İçerik olarak maddenin de;
Madde 1- (1) Bu
Kanunun amacı, çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine,
kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ilişkin esaslar
ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen
diğer yükümlülüklere aykırılık hâllerinde uygulanacak
kuralları belirlemektir.
(2) Bu Kanunda
hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır.
Şeklinde
değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
Ali İhsan
Köktürk |
Turgut Dibek |
|
|
Mersin |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
|
Halil Ünlütepe |
Rahmi Güner |
Mehmet Ali
Susam |
|
|
Afyonkarahisar |
Ordu |
İzmir |
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Susam konuşacak efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali
Susam.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çek
Yasasıyla ilgili bugün yaptığımız bu
çalışma sırasında, Hükûmet tarafı, Çek
Yasasının aslında ekonomideki krizden kaynaklanmadığını,
rakamların çok abartılacak durumda olmadığını,
dönen rakam içerisinde oranın yüzde 5 olduğunu, sayısal olarak
yıllara döktüğünüzde rakamların birbirine yakın olduğunu
söyleyerek bu çek yasasının neden buraya geldiğinin gerçek
nedenini kamuoyundan ve yüce Meclis huzurlarından saklamaya
çalışıyor. Aslında çek yasasının buraya
gelmesinin nedeni piyasadaki krizin ta kendisidir, piyasada kriz var da ondan
geldi. İnsanlar içeriye girdi, hapishanelerde yer olmadı, bu
insanların feryatları buralara kadar geldi, ondan dolayı hareket
etmek durumunda kaldınız, onun için bu noktadasınız.
Rakamlarla
oynamayın. Bakın, 2000li yıllardaki çek oranıyla bugünkü
çek oranını karşılaştıramazsınız. Neden
karşılaştıramazsınız? Çünkü 2000li
yıllardan sonra öyle çeke alternatif ödeme biçimleri çıktı ki,
kredi kartı çok yaygınlaştı, çünkü bankalar için çok
kârlı bir araç, kredi kartı kullanıyor insanlar çek yerine
şimdi. Doğrudan ödeme sistemine geçtiler, onu yapıyor bankalar;
bir müşteriyi kredilendiriyor, direkt alışveriş yaptığı
firmadan onu yapıyor. Onun için rakamlar az değil. Bir yılda,
bakın 2009da dokuz aylık verilere göre yüzde 48e yakın çek
oranında karşılıksız çıkma oranı var. Tüm bunlar
gösteriyor ki ekonomi kötüde.
Yalnız AKP
sözcüleri, burada ciddi bir şekilde sanki bir şey yokmuş dedi,
Ali Bayramoğlu da çıktı, dedi ki: Esnaf, sanatkâr
sayısı çok, bu sayıyı azaltmak lazım. Bir kere
bilgisini düzeltiyorum. Rizede 23 bin esnaf- sanatkâr yok, 15.232 esnaf - sanatkâr
var. Rize Milletvekili olarak bu sayıyı düzeltsin. Ya onun bilgisi
olduğu zamandan bu yana 7 bin esnaf kepenk kapattı ya da bilgisi
yanlış. Ama bir de dedi ki: Bu esnaflar birleşsinler,
kümeleşsinler, bir araya gelsinler, esnaf sayısı azalsın ki
işler düzgün olsun çünkü esnaflar tek tek oldukları için piyasada bu
noktaya geliyorlar. Hükûmetinizin anlayışında Sayın
Bayramoğlu, küçük işletmeleri koruma diye bir anlayış yok.
Birleşme lafla olmaz, teşvikle olur. Bakın, kanun
çıkardık, KOBİlerin birleşmesinde vergi avantajları
Kimlere verdik avantajları? En az 10 işçi
çalıştıranlara. Niye küçük işletmelere vermedik vergi
avantajları? Biz burada bunu söyledik, dedik ki: Küçük işletmeler,
10un altına düşün, daha küçük işletmeler de bir araya gelsin.
Yok, onların en az 10 olması lazım. dediniz. Onun için,
değerli arkadaşlarım, bu Hükûmetin kafasında esnaf yok.
Diyorsunuz ki:
Bir araya gelsin., Esnafta birleşme kültürü yok. Bu kültürü, eğer
varsa bildiğiniz bir şey, söyleyin yapalım. Hipermarket
yasasını çıkartıyor musunuz? Çıkartmazsınız
çünkü küçüklerin yok olmasına ve piyasanın büyüklerin eline geçmesine
imkân sağlıyorsunuz. Böyle doğal bir selektif, doğal bir
yok olmayı önümüze koyuyorsunuz.
Onun için, hiç
böyle esnafı suçlamayın. Küçük girişimcinin
sayısının çok olması güzel bir şeydir; küçük
girişimci büyüklerin fidanlığıdır, KOBİler Türk
ekonomisinin fidanlığıdır, onların sayısı ne
kadar çok olursa büyükler o kadar çok çıkabilir. Onun için burada kendi
uyguladığınız ekonomik politikanın bu ülkeyi ekonomik
krize getirmiş olmasının sorumluluğunu esnaf ve sanatkâra
çıkartamazsınız, Sayınız çok, onun için işler
kötü. diyemezsiniz. Esnaf ve sanatkâra sahip
çıkmadığınız için onların işleri kötü.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlayışla gidilmez. Bakın, çek
yasasında yine Sayın Bakan bankacıların ve TOBBun
dediğini yapmaya çalışıyor. 500 bin lira
Şu an 470
lira olan oranı korumaya çalışıyorlar. Bu oranı
korumayınız, bu oranı biraz yükseltiniz. Bankacılık da
bu işte sorumluluk altına girsin; bir.
Bir konuya da
teşekkür etmek istiyorum: Sizin anlayışınızın,
Hükûmetin anlayışının esnaf, sanatkârı
düşünmediğinin bir göstergesi bu yasada da çıktı. Tacir
çeki çıkardınız, tacir çeki ile esnaf, sanatkârı ikinci
sınıf bir ticari insan konumuna getirdiniz. Bu konuyu Hükûmet
Komisyondan böyle geçirdi ama inanıyorum ki yüce Mecliste, burada bulunan
esnaf temsilcilerinin de katkılarıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Susam lütfen tamamlayınız.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) -
iktidar partisinin içindeki esnaf kökenli milletvekili arkadaşlarımızın
da önergesiyle, Hükûmetin ve Komisyonun kararına rağmen,
inşallah, burada esnaf - tüccar - tacir ayrımı
kaldırılması yönünde adım atılacaktır. Onun için,
sizin hükûmet etme anlayışınızda esnaf tacirin yanında
ihmal edilen, ihmal edilmesi gereken, kanunlarda pek dikkate alınmayan bir
kesim olarak gözükmektedir.
Onun için, bu
beş dakikalık sürede genel olarak AKP İktidarının
küçük işletmelerle ilgili zihniyetini bir kez daha ortaya sermek için söz
aldım. Önergemin de desteklenmesini istiyorum.
Bu duygularla
huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Bankanın
araştırma yükümlülüğü, çek hesapları ve çek defterleri
MADDE 2- (1)
Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak bu Kanunla
kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı
açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını bu
Kanun hükümlerine göre araştırırlar; ayrıca ilgili
kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve
özeni gösterirler.
(2) Bankalar, çek
hesabı açtırmak isteyenlerin yasaklılık durumuna
ilişkin adlî sicil kayıtlarını, açık kimliklerini
saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı, pasaport veya sürücü
belgesi örneklerini, yerleşim yeri belgelerini, vergi kimlik numaralarını,
tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını, esnaf
ve sanat-kâr olanların ise esnaf ve sanatkâr sicili
kayıtlarını almak ve çek hesabının
kapatılması hâlinde bunları, hesabın
kapatıldığı tarihten itibaren on yıl süreyle saklamakla
yükümlüdür. Yerleşim yeri yurt dışında bulunan
kişiler, bankaya kendileri ile ilgili olarak Türkiyede bir adres
bildirmek zorundadır. Çekin karşılığının
tamamen veya kısmen bulunmaması hâlinde, çek düzenleyenin bankaca
bilinen adresleri, talebi hâlinde hamile verilir.
(3) Çek
hesabı ilgilinin, vekilin veya yasal temsilcisinin imzası olmadan
açılamaz. Çek hesabı açıl-masını veya mevcut çek
hesabından çek defteri verilmesini isteyen kişi, her defasında
tacir veya esnaf ve sanatkâr olup olmadığı ve kendisi
hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunur.
Tüzel kişiler adına verilecek beyannamede ayrıca, tüzel
kişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi olan veya imza
yetkilisi olan kişilerin çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağı bulunmadığı belirtilir.
(4) Hakkında
çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı bulunan
gerçek kişinin, yönetim or-ganında görev yaptığı,
temsilcisi veya imza yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek defteri
verilmez.
(5) Çek
defterleri bankalarca bastırılır.
(6) Çek
defterlerinin baskı şeklini belirleyen esaslar, Maliye
Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye
Katılım Bankaları Birliğinin görüşü alınarak,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca Resmî Gazetede yayımlanacak
tebliğle düzenlenir. Tacir olan ve tacir olmayan kişilere verilecek
çekler ile hamiline düzenlenecek çekler, açıkça ayırt edilebilecek
biçimde bastırılır. Hamiline düzenlenecek çek-ler için sadece bu
çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek
hesapları açılır. Hamiline düzenlenecek çeklerde, hamiline çek
defteri yapraklarının kullanılması gerekir. Çek
yapraklarının üzerinde hamiline ibaresi matbu olarak yer alır.
(7) Çek
defterinin her bir yaprağına;
a) Çek
hesabının numarası,
b) Çek
hesabının bulunduğu banka şubesinin adı,
c) Çek
hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzel
kişinin adı,
ç) Çek
hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişinin vergi kimlik numarası,
yazılır.
(8) Tüzel
kişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve soyadı,
düzenlenen çek üzerine açıkça yazılır.
(9) Türk Ticaret
Kanunundaki unsurları taşıması kaydıyla, düzenlenen
çekin bu maddede yer alan koşullara aykırı olması çekin
geçerliliğini etkilemez.
(10) Çek
hesabı, ancak sahibinin veya yasal temsilcisinin yazılı talebi
ya da mevduat veya katılım fonu zamanaşımı süresinin
dolması üzerine kapatılabilir. Çek hesabı
kapatıldıktan sonra, üzerinde yazılı bulunan düzenleme
tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibraz edilen çekler
karşılıksızdır işlemine tabi tutulur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın Milletvekili.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bize
dağıtılan metinde olmayan bir tarihi okudu efendim. Acaba bu
tarih
Bizim metinde yok ama
BAŞKAN
Ticaret Kanunu tarihi.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) 29/6 diye söyledi ama
BAŞKAN
Teknik olarak konmuş Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın
Kumcuoğlu, buyurun.
MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizdeki Çek Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
konuyla ilgili kısmına başlamadan önce, iki gün önce
Tokatın Reşadiye ilçesinde husule gelen elim ve son derece menfur
terör olayı dolayısıyla şehitlerimize rahmet, ailelerine ve
bütün Türk milletine başsağlığı diliyorum. Şimdi,
biliyorsunuz, bundan birkaç saat önce PKK terör örgütü saldırıyı
üstlendi. Bu durumda, birkaç günden beri, başta Sayın Başbakan
olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisinin üst düzey yetkililerinin, bu
saldırının başka mercilerce yapılmış
olabileceğine dair sözleri, imaları hakkında bugün ne
düşüneceklerini ciddi surette merak ediyorum ve bu ifadelerden ve
beyanlardan sonra, bu zevatın bu milletin yüzüne nasıl
bakacağını da ciddi surette sorguluyorum, ciddi surette
sorguluyorum.
Devlet ne
olduğunu bilir, bildiğini söyler, bilmediğinde sükût eder ve
öyle olur olmaz, hatta milletin zihninde Türkiyenin en seçkin kurumları
hakkında sual işaretleri uyandırabilecek iftira mahiyetinde
açıklamalar yapmaz, yapmamalıdır, bundan sonra da
yapmamalarını temenni ve tavsiye ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
asıl konum bu değil.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) PKKnın her dediğine inanıyor musunuz?
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, bu konuyu
niye açtım? Şimdi, hadise mahalline ilk giden bir şoför
arkadaşın ifadesini gazetelerden okuyorum, diyor ki: Elinde bir
telefonla bir şeyler yapmaya çalışan ağır yaralı
bir er gördük, asker gördük. Diyor ki asker: Pusu yedik,
arkadaşlarım öldü, ben de çok kan kaybediyorum. Telefonumda kontör
yok, 155i arar mısın?
Şimdi,
burada kimseyi itham etmeden, kimseyi rencide etmeden ciddi bir probleme temas
etmek istiyorum. Benim faturalı telefonum var, 155 dâhil olmak üzere
-polis yardım- bütün üçlü telefonlara telefon edebiliyorum ama kontörlü
telefonlardan edemiyorsunuz, niye? Her ikisi de bedelsiz. Teknolojinin bu kadar
geliştiği bir dönemde, kontörlü telefonlardan bu kadar önemli bir
konuda üçlü, üç rakamlı telefonlara telefon edilememesini büyük bir
eksiklik ve aksaklık olarak görüyorum. Derhâl, Hükûmetin, devletin bütün
etkili ve yetkili kurumlarının ve bütün ilgili
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) Doğru.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) -
iletişim şebekelerinin bu konuya süratle
bir çare bulmaları lazım ve bu teknolojinin bu denli
geliştiği bir dönemde Buna çare bulunamaz. denileceğini de
tahmin etmiyorum ve böyle bir mazereti de şahsen kabul etmiyorum.
Onun için
Hükûmeti uyarıyorum, ilgilileri uyarıyorum, Türkiyenin her geçen gün
bu tür vakalarla karşılaşma riskinin arttığı bir
dönemde bu konuya bir çare bulunmalıdır diyorum.
Şimdi,
efendim, müsaade ederseniz, konuya gelmek istiyorum. Burada benim dikkatimi
çeken husus şu oldu, biraz önce bir arkadaşımız da buradan
ifade etti: İktidar kanadı, bu rakamları küçültme eğilimini
burada gösterdi. Efendim, yüzde 5iymiş de, yüzde 3üçüymüş de
Efendim, Türkiyede asayiş berkemal, sadece her 100 kişiden 5i
birbirini öldürüyor gibi bir şey olmaz. Yani kaldı ki böyle, nispi
olarak küçük olan rakamlar da insanlar için yanıltıcıdır. Bakın,
ben size söyleyeyim: Yüzde
İkinci
husus: Efendim, 2009 yılında 1.500 civarında çekin altı
yazılacakmış! Efendim, bu da toplam çek adedinin, takastaki
çeklerin yüzde 5iymiş. Bakın, bir çekin altı
yazıldığı zaman üç taraf, hatta dört taraf
sıkıntıya giriyor: Çekinin altı yazılan adam,
ödeyemediği için hapis cezasıyla karşı karşıya
kalacak. Çekin bedelini alamayan adam, o gün için hesapladığı
taahhüdünü yerine getiremeyecek, belki o da çek suçlusu durumuna düşecek.
Onun dışında, bankalar bir sürü bürokratik işlem yapacaklar.
Sonra, bütün bu hadise hâkimin önüne gidecek, mahkemenin yükü artacak.
Dolayısıyla, olay ciddidir, olay önemlidir.
Hükûmet ne
yapıyor bu kadar ciddi ve bu kadar önemli olayda? Efendim, bizim hiç
kabahatimiz yok. Ne var? Suç kanunda. Ee, ne yapalım? Kanunu
değiştirelim, düzeltelim. Efendiler, hanımefendiler,
beyefendiler; suç kanunda değil. Bu kanun yapıldı o zaman,
1985ten beri, madem suç kanunda, 2002 senesinde iktidara geldiğiniz
vakit, niye değiştirmediniz kanunu, bugüne kadar beklediniz? Çünkü
iş bugün ciddiyet kesbetti. Niye? Çünkü siz iktidara geldiğinizden
beri ekonomiyi doğru yönlendiremiyorsunuz, doğru idare edemiyorsunuz,
ondan sonra bu problemler çıkıyor. Sonra da bu problemleri nasıl
çözeriz? Bizim kabahatimiz yok. Kanun
Onun için kanunu düzeltirsek belki
düzelir diye bekliyorsunuz. Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Bugün
hep şikâyet ettiğiniz ve Bizden kaynaklanmadı. dediğiniz
krizin çıktığı yer, ülke Amerika Birleşik Devletlerinde
toplam gayrisafi millî hasılada küçülme hızı 1-2 civarında,
sizde 7-8 civarında. Yani kriz karşısında Amerikadan daha
müşkül duruma düşmüşsünüz. Dünyada işsizlik oranında
gelip -rekor- 4üncü sıraya yerleşmişsiniz, geri kalan 190 ülke sizin
arkanızdan geliyor, işsizlikte 4üncü sıradasınız.
Üçüncüsü: Efendim,
biz şöyle başarılıyız, biz böyle iyi yaptık.
dediğiniz yerde, dünyada 2009 senesinde toplam ticaret hacmi, global,
küresel ticaret hacmi yüzde 13 civarında gerilerken Türkiyede yüzde 30
civarında geriliyor. Dolayısıyla, 2007de başlayıp
2008de belirginleşen ve 2009da bütün
ağırlığıyla dünyanın üzerine çöken krizden en çok
etkilenen, en çok yara alan ülke durumundasınız. Bunu inkâr ederek,
bunu görmezden gelerek meseleyi çözemezsiniz. Sayın Başbakan her
çıktığında diyor ki: Biz en az etkilendik.
Başında da diyordu Teğet geçecek. hâlâ da diyor Teğet
geçecek. Niye? Efendim, bankacılık sektörümüz sapasağlam
yerinde duruyormuş. Bu Gemi battı ama makine dairesi su
almıyor. demekten başka bir şey değildir. Gemi battı,
ekonomi battı ama makine dairesi olduğu yerde duruyor. Ama netice
itibarıyla eğer sorunlara ciddi teşhis koymazsanız ve bu
teşhisin gerektirdiği tedbirleri almazsanız böyle bir kanun
değil bin kanun daha yapın sorunları aşamazsınız.
Bu kanun çıkacak, insanları iki yıllık bir beklenti
dönemine sokacaksınız, bazıları mutlu olacak,
bazıları İki sene sonra başımıza ne gelecek?
diye uykusuz kalacak, ondan sonra, iki sene sonra Eh, nasıl olsa seçim
geride kalır, Allah kerim. Önümüzdeki seçimlere kadar milleti
oyalamış, gevelemiş oluruz. diye düşüneceksiniz. Bunlar
çıkar yol değil. Lütfen, hep beraber oturalım -bakın,
önümüze bütçe geliyor- ondan sonra ekonomiyi nasıl düzlüğe
çıkarabileceğimizi bu vesileyle düşünelim. Biz ekonomiyi düzlüğe
çıkarır isek bu kanunlara belki gerek bile kalmaz.
Bakın, geçen
sene geldim, bu kürsüden, son gün, Yapmayın, etmeyin, bu bütçeyle 2009u
çıkaramazsınız; Yaptığınız bütçeyle ortaya
çıkacak resim arasında dağlar kadar farklar olacak. dedim, böyle
güldünüz. Netice: İşte geldik. E, ne? 2009 yılını
Türkiyede bütçeyle mi geçirdi zannediyorsunuz devlet? 2000 yılında
ne bütçe vardı ne bütçeye yakın bir şey? İşte,
saldım çayıra, Mevlam kayıra, olay bugünlere geldi. Şimdi
yeni bir bütçe yapıyoruz. Bakıyorum, bunu daha
sağlıklı, daha iyi yapabildik mi? Geçen seneye nazaran belki
daha iyi yapabildik ama Çok iyi yaptık. dememiz de mümkün değil.
Bu çerçevede,
değerli arkadaşlarım, ekonomiyi düzeltmedikçe, bu ekonomideki
düşük büyüme hızının sebeplerini araştırıp
bulmadıkça, bu ekonomide kayıt dışılığa son
vermedikçe, bu ekonomide sizin zamanınızda artık zirveye
ulaşan gelir adaletsizliğini bertaraf etmedikçe bu insanlar
karşılıksız çek satmaya devam ederler, siz de onları
hapse koymaya devam edersiniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kumcuoğlu, lütfen tamamlayınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) -
ondan sonra hapishaneleriniz dolar, bu
adamların bir kısmını nasıl dışarı
çıkaracağız diye çırpınırsınız.
Olay gayet basit,
açık. Bugün Türkiyede ceza davalarının yüzde 15i
karşılıksız çek davaları. Bunun öyle küçümsenecek bir
tarafı yok, bu ciddi bir olay. Her 100 davadan 15i
karşılıksız çek davası.
Dolayısıyla,
lütfen olayı bu çerçevede görün, lütfen olayın bu kanunu çoktan
aştığının bilinci içinde olalım. Ondan sonra çare
bulabiliyorsanız bulun, bulamıyorsanız seçimlerden sonra biz
bulmak durumunda kalacağız. Ne yapalım, o yükü de
kaldırırız.
Bu duygu ve
düşüncelerle, saygılarla hepinizi selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kumcuoğlu.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali İhsan Köktürk,
Zonguldak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Köktürk.
CHP GRUBU ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 445 sıra sayılı çek yasasının 2nci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle
yitirdiğimiz şehitlerimizin anısına tüm ulusumuzun büyük
acısını yürekten paylaşıyor, yitirdiklerimizin
ailelerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, 3 Haziran 2009 tarihinde Adalet Komisyonu gündemine gelen, çok
geniş toplum kesimlerini ilgilendirdiği için daha kapsamlı bir
araştırma yapılması amacıyla alt komisyona gönderilen
ancak alt komisyonda da uzun bir süre uyutulan ancak son derece önemli olan bir
yasa tasarısını nihayet bugün görüşüyoruz ve yine hepimizin
takdir edeceği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisince
gerçekleştirdiğimiz düzenlemelerin, hukukun temel ve evrensel ilkelerine
uygun olması gerektiği gibi, ülkemizin ekonomik ve sosyal
gerçekliğiyle de bağdaşır olması bir temel zorunluluk
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu anlamda
tasarı, daha önceki konuşmacılarımızın da ifade
ettiği gibi, gerek ana kanun olan Türk Ticaret Kanunu hükümleriyle gerek
normlar hiyerarşisinde en üst sırada yer alan Anayasamızın
38inci maddesiyle gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4.
Protokolünün 1inci maddesiyle bağdaşmadığı gibi ve
yine evrensel ceza normlarıyla bağdaşmadığı gibi,
ülkemizin ekonomik ve sosyal gerçekliğinden oldukça uzak bir
düşünceyle hazırlanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine taşınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, çek, bir kambiyo senedi olarak, ticaret
yaşamının, ekonomik yaşamın temel
enstrümanlarından birisidir. Bu nedenle, çeki, ülkenin genel ekonomik
tablosundan, ticaret yaşamının gerçeklerinden ayrı bir
şekilde değerlendirmek ve soyutlamak mümkün değildir. Bu
anlamda, Çek Yasasını daha somut olarak değerlendirmek için
öncelikle ülkemizin ekonomik ve sosyal gerçekliklerine yakından bakmak,
göz atmak gerekir. Ülkemizin ekonomik tablosuna
baktığımızda ise oldukça karartıcı, oldukça kötü
bir tablo karşımıza çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetçe 10 katrilyonluk bir bütçe açığı
öngörülmüşken bugün gelinen noktada bütçe açığı 63,4
katrilyona ulaşmış yani şu anki siyasal iktidarın
öngördüğü, hesapladığı bütçe açığından tam 5
katı fazla bir bütçe açığı gerçekleşmiş.
Yine 2002
yılında, 129,5 milyar dolar olan borç miktarımız şu an
268,6 milyar dolar seviyesine çıkmış, seksen küsur
yıllık cumhuriyet tarihimizin tamamının neredeyse 2
katı kadar bir borçlanma yapılmış, bu yetmemiş 30
milyar dolar değerindeki mal varlığımız
özelleştirme adı altında yabancılaştırılmış,
94 bini aşkın taşınmazımız ve pek çok maden
ocağımız elden çıkarılarak satılmış.
Yine 2002
yılında, büyüme hızı bakımından 149 ülke
arasından 29uncu sırada olan ülkemiz, bugün gelinen noktada
136ncı sıraya gerilemiş.
Bu tablonun iç
piyasa şartlarına yansımasına
baktığımızda, özellikle 2008 yılının ikinci
yarısından sonra durumun oldukça kötüleştiğini ve özellikle
2008 yılının son çeyreğinde ekonomide yaprak dökümünün
başladığını ve Sayın Başbakanın Kriz
teğet geçiyor. söylemlerine rağmen 2009 yılındaki bu kara
tablonun doruk noktasına çıktığını görüyoruz.
2008 yılı için özellikle kabaran ticari işletme
sayısındaki yıllık artışa baktığımızda
yüzde 51,2 gibi rekor bir oran karşımıza çıkıyor.
TESK
Başkanı Sayın Bendevi Palandökene göre: Krizle birlikte 89 bin
esnaf kepenk kapatmış, 950 bini aşkın
insanımızın evine ve iş yerine haciz gelmiş. Yani ülke
âdeta bir yangın yerine dönmüş. Dolayısıyla böylesine
ağır bir tablonun ticaret yaşamının doğal süreci
içerisinde ticari ilişkilerin taraflarını etkilemesi
kaçınılmaz hâle gelmiş.
Değerli
milletvekilleri, bu nedenle, ülkenin taşındığı sürecin
ve genel ekonomik tablonun yok sayılarak bu olumsuz tabloyu yaratanlar ve
bu olumsuz tablodan kazanç sağlayanlar dışarıda tutularak,
evrensel ceza sistemiyle bağdaşmayan bir suç tipi yaratarak
enkazın sadece piyasadaki temel borç ilişkilerinin üzerine
bırakılması yani çek borçlularının üzerine
bırakılması kabul edilemez, yasal ve meşru olarak
varsayılamaz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Canikli az önceki konuşmasında, AKP Grubu
adına yaptığı konuşmada Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi 4. Protokolünün 1inci maddesini okuyarak, bu getirilen
düzenlemenin bu Protokole aykırı olmadığından söz
etti. Protokol diyor ki: Hiç kimse, yalnızca akdi ilişkiden
doğan bir yükümlülüğü yerine getirememiş olmasından
dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Yani Sayın
Canikli diyor ki: Bu borçlarını ödemeyenler, borçlarını
ödeyemediği için değil, ödemediği için ceza alıyorlar.
Sayın Canikli burada olsa kendisine sormak isterim: Böyle bir ekonomik
tablo içerisinde böyle borçların ödenmesi, bu borçların ödenmesi
mümkün müdür değerli arkadaşlar?
Peki, size göre
böylesine bir yangın yok, ekonomik tablo bu kadar kötü değil, o zaman
129 milyar dolarlık borcu 268 milyar dolara niye
çıkartıyorsunuz, niye bu ülkenin borçlarını ödemiyorsunuz
ekonomik göstergeler bu kadar iyiydi de? Peki, niye cari açık 10
katrilyonken 60 küsur katrilyona çıkıyor?
Değerli
arkadaşlar, bir de Caniklinin bilmesi gereken bir şey var. Tabii,
Adalet ve Kalkınma Partisi bütün hukuk kurallarını tersten
yorumladığı gibi bu kuralı da tersten yorumluyor. Medeni
Kanunun 3üncü maddesi var. Bildiğimiz gibi, Çek Kanunu Ticaret Kanununa
aykırı olamaz, Ticaret Kanunu Borçlar Kanununun bir
parçasıdır, Borçlar Kanunu da Medeni Kanunun bir
kitabıdır. Dolayısıyla Medeni Kanunun 3üncü maddesi,
bütün bu hukuk sistemimizin temel maddesidir. Medeni Kanunun 3üncü maddesi
iyi niyet kuralını düzenlemektedir; Şayet bir ilişkide borçlunun
iradesine itibar etmek gerekiyorsa aslolan iyi niyettir. diyor. Oysaki Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu ve Sayın Canikli, burada tüm borçların
iyi niyetli değil, kötü niyetli olduğu olgusundan yola
çıkıyor, ülkede yaratılan yangını görmezden geliyor.
Bu, doğru bir anlayış değil.
Değerli arkadaşlar,
tasarıya baktığımızda, tasarının 2nci
maddesinde de gerçekleştirilen düzenlemelerin hukuksal normlara uygun
olmadığını görüyoruz. Az önce Sayın Mehmet Ali Susam
bahsetti, bu düzenlemeyle daha önceki Ticaret Kanununda yer almayan ve yeni
Türk Ticaret Kanununda da hiç yer verilmemiş yeni bir düzenleme
getiriliyor. Ne deniyor? Tacir çeki, tacir olmayan çek ve hamiline çekler. Yani
dolayısıyla, ana kanun olan Ticaret Kanununa açıkça
aykırılık oluşturan ve Meclis Genel Kurulunda
görüştüğümüz Türk Ticaret Kanununda hiç yer verilmeyen bir
düzenlemeyle çekler arasında muteberlik sıralaması
yapılıyor ve bu muteberlik sıralamasının sonucunda
esnaf çekleri daha az güvenilir çekler kategorisine sokularak, ekonomik
yaşamın bel kemiği olan esnaf ve sanatkârlarımız
incitiliyor. Biz bunu Komisyonda yoğunlukla dile getirmemize rağmen,
Sayın Bakanın ısrarlı tutumu nedeniyle bu madde
tasarıdan çıkartılmadı. Ancak bugün Genel Kurul gündeminde
görüyoruz ki bu anlayış biraz farklılaşmış, en
azından, geç de olsa doğruyu buldukları için ben teşekkür
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak ülkemizdeki tüm ekonomik yapının altüst
olduğu, tüm toplum kesimlerimizin âdeta büyük bir enkazın
altında kaldığı, kriz nedeniyle yaklaşık 2 milyon
592 bin insanımızın işini kaybettiği, hepimizi
derinden sarsan intiharların yaşandığı ve tüm bu
gelişmelere paralel olarak son kırk yılın
rekorlarını kırarak cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü
sayısının 116 binlere ulaştığı bir süreçte
çözümü, ekonomik göstergeleri, piyasaları düzeltmekte değil, bu
piyasadan kazanç sağlayanların, özellikle bankaların
sorumluluklarını genişletmekte değil,
olanaksızlıklar nedeniyle borçlarını ödemekte acze
düşen insanları cezaevlerine kapatmakta bulan yöntem doğru bir
anlayış olarak kabul edilemez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, lütfen tamamlayınız.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Değerli milletvekilleri, sorunun iki
yıl ötelenmesi de çözümü beraberinde getirmeyecektir. Cumhuriyet tarihi
rekorları kıran daralmaların yaşandığı bir
ekonomik süreçte, 2nci maddede verilen sürelerin sonunda cezaevlerinin yeniden
dolması kaçınılmaz olacaktır çünkü acımasız
piyasa koşulları içerisinde ayakta kalmaya çalışan
esnafımız, tüccarımız, geniş toplum kesimlerimiz
ülkemizdeki büyük yoksullaşmaya rağmen sürekli zenginleşen, yeni
yeni şirketler açan ve korkunç bir şekilde büyüyen Sayın
Başbakanın ve sayın bakanların çocukları gibi iş
bilir ve bahtı açık değildir.
Ayrıca, yine
şunu eklemek istiyorum son olarak: Bir ülkede hukuk devleti ilkesi bir
bütündür. Ülkemizde yargının sistematik olarak baskı altına
alındığı, âdeta kuşatıldığı, bu
yasaları uygulayacak iktidarın talimatlarına göre değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
evrensel hukuk kurallarına ve yargı
bağımsızlığı ilkesine uygun olarak uygulayacak
hâkimlerin Adalet Bakanlığının müfettişlerince denetim
altına alındığı bir toplum düzeninde hukuki
güvenliği sağlamak mümkün değildir.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Mehmet Tunçak, Bursa
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tunçak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle Tokatta şehit olan 7 kardeşimizi rahmetle anarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Tasarının
2nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Çok önemli bir madde, bu önemli maddenin özellikle iki bendini
kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. 2nci maddenin 1inci bendi çek
hesabı açılmasında ve çek karnesi verilmesinde bankalara
yüklenen sorumluluğu belirliyor. Ne diyor? Öncelikle
yasaklılığı araştıracaksınız, bankalara
hitaben, ardından ekonomik durumunu ve sosyal durumunu gerekli basiret ve
özeni göstererek araştıracaksınız. Bu, çok önemli bir
ifadedir. Sayın Komisyon Başkanımız da
konuşmasında altını çizerek söylediler. Bankaların bu
gerekli araştırmayı yapmaması sebebiyle oluşabilecek
zararlardan doğacak tazminat yükümlülüğü, özellikle kanun koyucu
olarak bu Mecliste yapılan konuşmalarda tekraren tarafımca da
altını çizerek ifade edilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Ayrıca, bu
sadece hâlihazır tasarı için geçerli bir husus da değildir. 3167
sayılı Kanun içerisinde de 2nci maddede yer alan bu mecburiyet,
bankalara önemli sorumluluklar yüklemiştir. Hukukçular tarafından bu
konunun tekraren değerlendirileceğine inanıyorum. Bu konu dahi
çeke güven hususunun daha da kuvvetlenmesini sağlayacaktır.
Yine,
tasarının 2nci maddesinin 6ncı bendi, kişilerin ticari
ilişki çerçevesinde yapacakları iş ve işlemlerde
kullanacakları çek, yani tacir çekini düzenlemektedir. Bu tacir çeki
kavramı yeni bir kavram. Hâlihazırdaki ekonomik enstrümanlar
açısından doğru şekliyle uygulandığında çeke
daha da güç kazandıracak bir kavram. Hem güvenin artması hem
kayıt dışı ekonominin denetim altına
alınması noktasında önemli olduğunu düşünüyoruz. Tacir
çeki, tacir çeki alabilecek kişilerin yalnız ticari işlerinde
kullanılacak. Yani ticari olmayan işlerinde kişiler, tacir
çekini kullanmayıp, tacir olmayan kişilere verilen çeki ya da
hamiline çeki kullanacaklar.
Ayrıca, yine
aynı bentte tüzel kişiler, yani anonim şirketler, limitet
şirketler her hâlükârda tacir çeki kullanacaklar. Gerçek kişiler
adına bugüne kadar birçok uygulaması olduğu gibi-
açılmış çek hesapları karşılığı
verilen çekleri kullanamayacaklar tüzel kişiler. Yani üç tane çek geliyor Türk
ekonomisi içerisindeki kavramlara, tacir çeki, tacir olmayan kişilere
verilecek çek ve hamiline çek. Bunlar çok önemli değişiklikler. Az
önce konuşan değerli vekillerimizin söylediği iki hususa cevap
vermek istiyorum ayrıca.
Dediler ki:
Rakamlar gerçeği yansıtmıyor. Gerek Sayın
Bakanımızın gerekse burada konuşan değerli AK
PARTİ sözcüsü milletvekillerimizin verdiği rakamlar ispatlı
olarak gerçeği yansıtıyorlar, bunun karşısında
söylenen sözlerin hepsi lafügüzaftır. Yani rakam olarak, ispatlı laf
olarak, ispatlı olarak ortaya konan tüm rakamların
karşısında söylenecek cümleler ispatlı ve rakam olarak
ortaya konmalıdır, aksi konuşulacak tüm kelimeler
lafügüzaftır.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) İspatla, lafla olmaz!
MEHMET TUNÇAK
(Devamla) Ayrıca, az önceki değerli konuşmacı vekilimizin
Çek Kanununun Ticaret Kanununa aykırı olamayacağı
ibaresi hukuki bir ibare değildir.
Bununla beraber,
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; özellikle Çek
Kanunu içerisinde, tacir çekinin esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı
esnaf ve sanatkârımız tarafından da kullanılabilmesi, bu
konuda bir ayrıma gidilmemesi için alt komisyonda ve üst komisyonda
yapılan görüşmeler, esnaf ve sanatkâr temsilcilerinin bu hususun net
bir şekilde arkasında durması, Sayın Adalet
Bakanımızın, Sayın Sanayi ve Ticaret
Bakanımızın, Sayın Komisyon
Başkanımızın bu konuya verdiği önemli desteklerle
önerge oluşmuş ve tacir çeki, hem ticaret siciline hem de esnaf ve
sanatkâr siciline kayıtlı kişilerce kullanılabilecektir. Bu
şekliyle oluşabilecek bir eksikliğin önüne geçilmiş ve bu
desteği verenlere de ayrıca şahsım adına çok
teşekkür ediyorum.
Tasarının
hayırlı olması dileğiyle sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tunçak.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Bayram Ali Bayramoğlu, Rize
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bayramoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında kanunun geneli üzerine
söz aldığımda eksik kalan konularımı bu maddelerin
arasında paylaşmak istiyordum sizinle, fakat daha sonraki süreler
içerisinde konuşma yapan değerli milletvekili
arkadaşlarımızın söyledikleri ifadelerin birçoğuna
cevap verme gereği hasıl olduğu için onları kısaca
değerlendirmekte fayda görüyorum. Sonraki maddelerde, inşallah, eksik
kalan kısımları da tamamlamaya çalışacağım.
Söz söylemek çok
güzel bir şeydir, sözün nereye gittiği önemlidir ve söylenen sözlerin
içerisinde somut delillerin yanında çözüm önerilerinin de beraberinde
gelmiş olması hem bizler açısından hem ülke
açısından hem de vatandaşlarımız açısından
önemlidir.
Arkadaşlarımız,
burada, gelip konuşma yaparken Bu işi çok önemsiz bir
olaymış gibi gösteriyorsunuz. Dolayısıyla, ülke
yanıyor, yangın var. Bu yangının içerisinde, siz bu kadar
işi önemsiz hâle getirerek işi çok egzajere ediyorsunuz. gibi
ifadeler kullandı. Burada, hiç kimse bu işin önemsiz bir şey
olduğunu söylemedi. Önemsiz bir işin zaten burada kanun olarak yeri
de yok. Geldi, görüşüyoruz, bir ihtiyaçtır; ihtiyaca göre gereken
konuları masaya yatırıyoruz ve çözümlerini arıyoruz. Ama,
burada öyle ifadeler dinledim ki, sanki bu ülkede öyle bir ekonomik model
olmalı veya ekonominin çok çok güzel olduğu bir dönemde sanki hiç
karşılıksız çek olmayacakmış veya çek kesip de
bunu ödemeyecek insan var olmayacakmış gibi hava da estirildi.
Dünyanın ekonomik düzeninin en iyi olduğu dönemlerde bütün ülkelerde
karşılıksız çekler vardır, ama bunun rakamı yüzde
1dir, yüzde 3tür, 5tir, 15tir ama vardır. Dolayısıyla, bunu
ortadan kaldırabilmeye yönelik ekonomik tedbirler de mutlaka onunla
beraber gelecek olan şeylerdir. Ama, ekonominin iyi olması
karşılıksız çek olmayacağı anlamına gelmez.
Dolayısıyla, iki şeyi bu anlamda birbirinden mutlaka ayırt
etmemiz lazım.
Sayın Mehmet
Ali Susam Sana cevap vereceğim. dedi. Sevdiğim bir
arkadaşım, komisyon arkadaşım. Dışarıya
çıkma, ben buradayım. dedim, ama benim hakkımda konuştu ve
kendisini göremiyorum. İlk önce benim rakamlarla ne kadar iyi
haşır neşir olduğumu çok iyi bilir. Ben, Rizede ne kadar
esnaf olduğunu çok iyi bilirim. Söylediğim rakamların da çok
arkasındayım. Benim söylediğim rakam esnaf odalarına
kayıtlı esnaf sayısıdır ve şu andaki aktif
sayı ayrı şeydir, kayıtlı sayı ayrı
şeydir.
Bunun
yanında, Sayın Susamın Çek Yasasının buraya
getirilmesinin hiçbir anlamı yok. Sadece, hapishanelerde yer kalmadı.
Onun için buraya böyle bir kanun maddesini getirdiniz. dediğini tekrar
hatırlatıyorum. Bu kanun dört ana içerik olarak buraya
gelmiştir:
Birincisi, Ceza
Yasasına uyumdur.
İkincisi,
bankalara özel sorumluluk yüklemeye yöneliktir.
Üçüncüsü,
kayıt dışılığı ortadan kaldırmaya
yönelik tedbirlerdir.
Dördüncüsü de,
şu anda hukuki açıdan içeride bulunan ve 2.172 kişi olduğu
söylenen insanlara yeni bir çıkış kapısının
hazırlanmasıdır.
Ne demek, hiçbir
gayesi yok da bu kanun buraya geldi? Üstelik hapishanelerde yer olmadı
dediğiniz, 117 bin tane şu anda tutuklu ve hükümlü var. Bunun
içerisinde 2.172 kişi yüzde 1,85idir. Yani yüzde 1,85ten dolayı
hapishanelerde yer kalmadı, onları çıkartalım, yeni tutuklu
alacağız anlamında bir ifadenin gündeme gelmesi de hakikaten çok
doğru bir ifade tarzı değildir.
Ben
hukukçuluğuna gerçekten inandığım, güvendiğim,
buradaki ifadelerinden dolayı kendisini takdir ettiğim Sayın Ali
Rıza Öztürke de bir iki tane ifadede bulunmak istiyorum.
Bize çok güzel,
bir kambiyo ve bono rejimi ve çek açısından hukuki olarak neyin ne
manaya geldiğini anlattı. Doğru, bütün altına ben de imza
atıyorum söylediği ifadelerle. Ancak, kendisi de hukukçu, ben
şimdi bir çek mudisi olarak onun hukuk bürosuna gidiyorum; hukuk bürosu
olarak, borçlu bir insanın çekini mi almayı arzu eder, yoksa
alacaklı bir kişinin çekini mi almayı tercih eder?
İkincisi,
alacaklı kişi geldiğinde, elinde çek mi olmasını arzu
eder, bono mu olmasını arzu eder?
Üçüncüsü, çekini
alacak için tahsile veya icraya gittiğinde, insanın o borçlu olan
kişiye Ben seni hapse falan attırmayacağım ha, sakın
hiç öyle bir derdin olmasın. Ben sadece bu paramı almaya geldim,
keyfin nasıl bilirse böyle yaşa. mı der?
Dolayısıyla,
bono ve çek meselesi gündeme geldiğinde unutmamamız gereken en önemli
işlerden bir tanesi piyasa teamülleridir ve piyasa teamülü de hukukun en
önemli ifadesidir. Piyasa teamüllerinde çek, ibraz edildiğinde
itibarlı bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız Sayın Bayramoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Helal olsun Ali Bey, Ali Rıza Öztürk Beyi
meşhur ettin ya!
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla)
itibarlı bir ifadedir demenin ötesinde,
piyasa teamüllerine göre çekte bir vade uygulamasının var
olduğunu kendisi de bir hukukçu olarak çok iyi bilir.
Dolayısıyla hadiseleri gündeme getirirken piyasada
yaşanmış olanlarla, gerçek hayatla mevcutları
birleştirmemizde fayda mülahaza ediyorum.
Son olarak,
burada Değerli Hocam, eski Müsteşarım, terör örgütüyle ilgili
bir ifadede bulundu. Çok net bir ifade söylüyorum arkadaşlar: Terör
nereden gelirse gelsin, buna Başbakanımız da bakanlarımız
da Hükûmetimiz adına sözcüler de parti temsilcilerimiz de her türlü net
tavrı ortaya koyarlar, bugüne kadar koymuşlardır, bundan sonra
da koyarlar. Ancak, uluslararası arenada ismini bile ağzıma almayacağım,
terör örgütü olarak ilan edilmiş bir kurumun yapmış olduğu
açıklamayı itibarlı açıklama göreceksiniz, ülkenin
Başbakanının yaptığı açıklamayı,
Bakanının yaptığı açıklamayı itibarsız
göreceksiniz; böyle bir mantık olmaz. Bu ifadeler terör örgütünü
güçlendirir. Dolayısıyla teröre karşı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yani Terör örgütü yapmadı. mı
diyelim?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bayramoğlu.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Çöllü,
buyurun.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
Deniz Feneriyle ilgili iki sorum olacak.
Deniz Feneri
davasının Türkiye ayağıyla ilgili soruşturma tamamlanmış
mıdır? Hâlen Almanyada cezaevinde olan kişilerle Türkiye
bağlantılarını oluşturmak üzere orada ifade
alınması için bir girişimde bulunulmuş mudur? O
kişilerden bizim savcılığımızın
doğrudan bilgi ve ifade alması sağlanacak mıdır? Bunun
önünde engel var mıdır?
Aynı davayla
ilgili ikinci sorum da: Türkiyeden bazı kişilerin
fotoğrafları, parmak izi, avuç izlerinin alınması
istenmişti. Bu işlem yapıldı mı? Kimler hakkında
bu bilgiler istenmiştir? Hangilerinin bilgileri alınmış ve
gönderilmiştir? Gönderilmedi ise nedeni nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim sorum
şudur ki: 5084 sayılı Yatırımlar ve
İstihdamı Teşvik Kanununun süresi 31 Aralık tarihinde sona
eriyor. Bu eğer uzatılmazsa birçok iş yeri de kapanmış
olacaktır. Bununla ilgili, Hükûmetin bir çalışması var
mıdır?
Bir ikincisi de
5084 sayılı Kanundan faydalanmayan iller de var. Bu faydalanmayan
iller de haksız rekabetle karşı karşıyadır.
Uzatılmayla beraber, bu haksız rekabetin
kaldırılmasıyla ilgili de bir çalışma yapılacak
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, 1) Düzenlenecek olan çeklerin üç ayrı
gruba ayrılması çeke olan güven ortamını farklılaştırmaz
mı?
2) Tacir olarak
çek alabilecek ticaret erbabının kapsamı nedir? Örneğin,
esnaflar, sanatkârlar, serbest meslek erbabı tacir olarak
sayılabilecekler mi?
3) Bu madde ile
çeklerin üç gruba ayrılması Türk Ticaret Kanunu açısından
uygun mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Sayın
Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, asıl soruma geçmeden önce, bize gelen telefonlar
doğrultusunda, şu anda Ciddede kırk saattir mahsur kalan
6ncı ve 7nci hacı kafilemizin bir mağduriyeti vardır.
Buradan canlı yayından, hacı yakınlarına, bir Hükûmet
üyesi olarak acaba, uçağı kalkmayan, iptal edilen bu hacı
kafilemizin mağduriyetinin giderildiği veya giderilmesi
noktasında çabalar ve çalışmalar konusunda,
yakınlarına ve Meclisimize bilgi verebilir misiniz Hükûmet
adına? Bunun için teşekkür ederim.
Diğer sorum:
Yine bize ulaşan bilgiler doğrultusunda, bu tasarıyla ilgili, bu
tasarının bu hâliyle ceza yaptırımı
bakımından mevcut Yasadan çok farklı olmadığı
ifade edilerek kişiler adli para cezasını ödedikleri takdirde,
para cezasıyla karşı karşıya kaldıklarında,
para cezasını ödedikten sonra
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Deminki açıklamasında Sayın
Bakan, hâkim ve savcılara ilişkin soruşturmada Adalet
Bakanının işleminin sonuç doğurucu
olmadığını söyledi. Eğer öyleyse, bugüne kadar,
usulsüz işlem yaptığı iddiasıyla şikâyet
yapılan hâkim ve savcılarla ilgili olarak neden soruşturma izni
vermemiştir? Öte yandan, soruşturma izni verilmeyen hâkim ve
savcılar hakkında HSYKyla ilgili bir protokol
yapmıştır, yaz kararnamesinde. Bu protokolün gereğini ne zaman
yerine getirecek veya yerine getirecek midir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın Çelik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de yine Çek
Yasası üzerinde soru sormak istiyorum. Özellikle kayıt
dışı ekonominin denetim altına alınmasıyla ilgili
hüküm hakkında, acaba yedi yıllık İktidarınız
döneminde kayıt dışı ekonominin total olarak değerinin
kabaca ne olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu konuda Sayın
Başbakanın da bir açıklaması olmuştu, özellikle petrol
ürünleriyle ilgili, 19 milyar dolarlık bir kaçaktan bahsetmişti. Bu
konuda herhangi bir işlem yapıldı mı? Çek Kanununu olumlu
ya da olumsuz etkilemesi açısından bu soruyu yöneltiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Behiç
Çelikin hemen sorusundan başlayayım çünkü bu sorunun cevabı
benim Bakanlığımda yok, ama bunu yazılı olarak
kendisine ifade edeceğim ayrıca.
İlk olarak,
biraz önce konuşan Sayın Ali İhsan Köktürkün bir tespiti oldu
kürsüde, ona bir ufak cevap vermek istiyorum. Cezaevleri doldu,
taştı. diye bir tespitte bulundu Sayın Köktürk. Evet,
cezaevlerinde şu anda 117 bin civarında hükümlü ve tutuklu, toplam
itibarıyla, var. Ama bunların temel artış nedenlerinin
birincisi ceza infaz rejiminde yapılmış olan
değişikliktir. Malumunuz, daha önce yüzde 40 infaz
yapıldığında şartlı salıveriliyordu
hükümlüler ama şimdi bu oran yüzde 67ye çıkartılmış
durumda. Toplumda da bu yönde ciddi bir talep oluşmuştu, hatırlarsanız
yıllar önce. Kamuoyunda oluşan talepler ve ihtiyaçtan dolayı bu
ceza infaz rejiminde yapılan değişiklik ceza evlerinde hükümlü,
tutuklu sayısının artmasına bir miktar sebep olmuştur.
Sayın Hüsnü
Çöllünün sorusu, bu tasarıyla ilgili olmamakla beraber yine de önümdeki
bilgilerden yardımcı olmaya, cevap vermeye
çalışacağım. Deniz Feneri davasıyla ilgili olarak
gelişmeleri Adalet Bakanlığı olarak bizim bilgimiz, bizim
ilgi alanımız Alman adli makamlarının Türk adli
makamlarından talep ettiği adli yardım müessesesini işletme
işleminde biz aracı pozisyonundayız. Alman makamlarından
bize gelen yazışmaları biz ilgili adli makama
ulaştırırız, bizim adli makamlarımızdan Almanlara
dönük olan cevapları da tekrar Alman Büyükelçiliği ve
Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla
ilgili muhataplarına göndeririz. Bu anlamda iki tane dosya söz konusu. Bir
tanesi, Almanların kendi açılarından yaptığı
soruşturma var; Frankfurt Bölge Mahkemesi Savcılığının
Türk adli makamlarından istediği adli yardım, kendi
soruşturması açısından. Bir de Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının yaptığı bir
soruşturma dosyası var. Orada da bizim yargı
organlarımız Alman makamlarından bilgi ve belge talep
etmektedir. Her iki soruşturmada da Adalet Bakanlığından
yapılan taleplerde, bir ila üç-beş gün gibi makul süreler içerisinde
bu yazışmaların muhatabına
ulaştırılması, teslimi söz konusu olmuştur. Adalet
Bakanlığının, bunun ötesinde, soruşturmanın
içerisinde falancanın ifadesinin alınması, el izleri, parmak
izleri ve sair teknik konularda herhangi bir tasarrufu söz konusu
değildir. Bu yargılama ve soruşturmanın içeriğine
ilişkin yetkiler tamamen soruşturmayı yürüten
savcılıklarca yapılmaktadır. Bu soruya da böylece cevap
vermiş olayım.
Sayın
Reşat Doğru Yatırım teşvikiyle ilgili bir
çalışma var mıdır? Bu konuda Devlet Planlamada ve
ekonomiden sorumlu Bakanlığımızda bir çalışma
olduğunu biliyorum ama henüz sonuçları ortaya çıkmadı.
Yakında onunla ilgili bir açıklama yapılır.
Onun
dışında, Sayın Recep Tanerin Çeklerin ayrımı bu
alanda çekin daha iyi işlemesini sağlayacak mıdır? gibi
bir sorusu var. Bu, ekonominin kayıt altına alınmasını
sağlamak açısından da
Şirket çeki, tacir çeki, tacir
olmayan çek ayrımı hem ekonominin kayıt altına
alınmasını sağlamak hem de çekin daha iyi işlemesini
sağlamak amaçlı.
Tacir esnaf
kimdir? sorusu ise bu tasarıda düzenlenmiyor. Bu husus genel hükümlere ve
Ticaret Kanunundaki düzenlemeye göre ve 5362 sayılı Kanunda ilgili
maddelerde değerlendirilmiş, düzenlenmiş durumdadır. Türk
Ticaret Kanununda 692nci maddede çekte bulunması zorunlu unsurlar zaten
açıkça belirtilmiş.
Türk Ticaret
Kanununda farklı türde çek basılmasını yasaklayan hüküm
bulunmamaktadır.
Bir başka
soru da, yine, Ticaret Yasasına uygun mudur üç ayrı çek
bastırılması? sorusuna
Bunu engelleyen bir düzenleme yok.
Ticaret Yasası genel yasadır ama burada düzenlediğimiz Çek
Yasası özel yasadır. Geçmişte de farklı türde çek
uygulaması ortaya çıkmıştır. Mavi çek uygulaması
yapılmıştır geçmişte. Bu nedenle, tasarıda, tacir
çeki ve tacir olmayan kişilerin kullanacağı çekin ayrı
olmasında, Türk Ticaret Kanunundaki düzenlemelere aykırı bir
yön bulunmadığı düşüncesindeyiz. Getirilen bu ayrım
çekle ilgili uygulamanın daha iyiye gitmesini, daha güven unsurunu
pekiştirmesini sağlamaya dönük bir uygulamadır.
Ayrıca,
Sayın Cengizin, Ciddede altı ve yedinci kafilelerin mahsur
kaldığına dair bir tespiti var. Bu konuyu şimdi sizden
duyduk, sabahtan beri Genel Kuruldayız malumunuz, ama bununla ilgili hem
Ulaştırma Bakanlığımızdan hem diğer ilgili
kurumlardan, Diyanet İşleri
Başkanlığımızdan
Şu anda bu canlı
yayın vesilesiyle haberleri olmuştur ama biz, ayrıca da
oraların harekete geçmesi için gerekenleri yapacağız.
Onun
dışında, Sayın Ali Rıza Öztürkün, Usulsüz işlem
yaptığı iddia edilen hâkim ve savcılara ilişkin niçin
soruşturma izni vermiyorsunuz? gibi bir sorusu oldu. Sayın
Öztürkteki bilgi doğru değil, bize gelen tüm şikâyet
dilekçeleri mutlaka incelemeye alınır, bunlarla ilgili bir sonuca
bağlanır. Şu anda devam eden inceleme ve soruşturmalar
vardır, gerek muhakkik eliyle gerekse müfettiş eliyle bunlar devam
ediyor.
Ayrıca,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla bir protokol
yaptığımız bilgisi de doğru değil. O bir protokol
değil, ama hakkında şikâyet bulunan hâkim ve savcılara
ilişkin müfettişlerimizin o konuyla ilgili incelemeleri şu anda
İstanbulda devam etmektedir.
Arz ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Dört adet önerge
vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çek Kanunu Tasarısının 2 nci maddesine onbirinci fıkra
olarak aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
(11) Esnaf ve
sanatkâr odalarına kayıtlı olanlardan, tacir kişilere özgü
çek hesabı açtıranlar hakkında bu Kanunun tacirlere ilişkin
hükümleri uygulanır.
|
|
Suat
Kılıç |
Abdulkadir
Akgül |
Ahmet Yeni |
|
|
Samsun |
Yozgat |
Samsun |
|
|
İkram
Dinçer |
Ertekin Çolak |
Tuğrul
Yemişci |
|
|
Van |
Artvin |
İzmir |
BAŞKAN
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 2.
Maddesinin;
1-
3.fıkrasının 3. cümlesinde yer alan Tüzel kişiler
adına verilecek beyannamede ibaresinin Tüzel kişiler adına
yapılacak yazılı beyanda şeklinde
değiştirilmesini,
2-
6.fıkrasının 2. Cümlesinden sonra gelmek üzere Bankalar her bir
çek yaprağında belli bir tutarı aşmayacak çek karneleri
bastırabilir. Bu tutar çek yaprakları üzerinde matbu olarak yer
alır. Bu çekler en fazla bu tutara kadar düzenlenebilir. Cümlelerinin
eklenmesini,
3-
6.fıkrasının sonuna Banka çek keşidecisine, çek hamilinin
adı, soyadı ve tutarının yazılı bulunduğu
çek yaprağındaki karşılığın ödeneceğine
dair garanti yazısı verebilir. Bankalar bu garanti
yazısını verip vermemekte serbesttir. Cümlelerinin eklenmesini,
Saygılarımızla
arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Kürşat
Atılgan |
Osman
Durmuş |
|
|
Konya |
Adana |
Kırıkkale |
|
|
Akif Akkuş |
Alim
Işık |
Hasan Özdemir |
|
|
Mersin |
Kütahya |
Gaziantep |
BAŞKAN
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çek kanunu tasarısının 2.maddesinin;
1.fıkrasında;
ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde
gerekli basiret ve özeni gösterirler. İfadesinin,
4.fıkrası
hükmünün tamamının,
6.fıkrasındaki
..Tacir olan ve tacir olmayan kişilere verilecek çekler ile hamiline
düzenlenecek çekler, açıkça ayırt edilebilecek biçimde
bastırılır. Hamiline düzenlenecek çekler için sadece bu çeklere
ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek hesapları
açılır. Hamiline düzenlenecek çeklerde, hamiline çek defteri
yapraklarının kullanılması gerekir. Çek
yapraklarının üzerinde hamiline ibaresi matbu olarak yer
alır.. ifadesinin,
8.fıkrasındaki,
..Tüzel kişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve
soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça yazılır..
ifadesinin,
madde metninden
çıkarılmasını
10.fıkrasının
ikinci cümlesinin çek hesabı kapatıldıktan sonra dahi, süresi
içinde ibraz edilen çekler karşılıksızdır
işlemine tâbi tutulur. şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
Ali İhsan
Köktürk |
Turgut Dibek |
|
|
Mersin |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
|
Halil Ünlütepe |
|
Rahmi Güner |
|
|
Afyonkarahisar |
|
Ordu |
BAŞKAN
Dördüncü ve en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin
anayasaya aykırılığından dolayı tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
|
|
Yaşar
Ağyüz |
İsa Gök |
Rahmi Güner |
|
|
Gaziantep |
Mersin |
Ordu |
|
|
Sacid
Yıldız |
|
Bülent
Baratalı |
|
|
İstanbul |
|
İzmir |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın İsa Gök konuşacak.
BAŞKAN
İsa Gök, Mersin Milletvekili, önerge üzerinde konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Gök.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu
kanun, yargı üzerinde, kürsü üzerinde top çevirmektir. Yargı
kilitlenecek, hiçbir çözüm getirmiyor, ne için geldi anlamış
değiliz. Aslında bu kaosun daha öncesine gitmek lazım. Gayet iyi
bilirler, 2004 yılının Kasım ayında 5252
sayılı Ceza Kanununun Meriyet Kanunu çıktı. Bu Kanuna
2005in Mayıs ayında ek geçici madde koydunuz. Bu geçici maddede özel
ceza kanunundaki ceza hükümlerinin 31 Aralık 2008e kadar uyarlanacağını
söylediniz ama yapmadınız; atladınız, unuttunuz, ihmal
ettiniz. Bu, Bakanlığın sorumluluğundadır. Bu kaosun
sorumlusu Adalet Bakanlığıdır, bürokratlarıdır,
siyaseten de Bakandır. Bu kaosun sorumlusu sizlersiniz. Yalnız bu
kanun değil, başka kanunlar da var, hepsini biliyorsunuz.
Diğer bir
konu arkadaşlar, AKPli bir hatip arkadaşımız az önce bir
konuşma yaptı, çok talihsiz bir konuşma yaptı. Dedi ki:
Terör örgütüne mi inanacağız, Başbakana mı? Başbakan
Tereddüt içerisindeyim diyor, PKK olayı kabul etmiş Önemli
değil. gibi bir laf etti. Hakikaten ben dondum kaldım.
Şimdi,
bakınız, Tokat ili Reşadiye ilçesi Sazak köyü, 8 Aralık.
Erlerimiz şehit oluyor. Yapılan açıklamayı bugün Fırat
Haber Ajansı duyuruyor. PKKnın üstlendiğini duyuruyor ve
şunu diyor Fırat Haber Ajansı arkadaşlar: PKK Dersim eyalet
birimine bağlı bir grup yapıyor ama kendi inisiyatifiyle
yapmış. DTP Grup Başkan Vekili de Bu gelişme, bu realite
bizim yaşam hakkımıza olan saygımızı
kaldırmaz, olay yanlıştır. diyor. Şimdi bakın,
PKK, haber ajansıyla üstleniyor, AKPli arkadaşımız ise
üstlenmeyi kabul etmiyor.
Biraz daha derine
gidin. İstanbul Güngörende patlama olmuştu.
Başbakanımız, AKPnin ileri gelenleri Güngören
patlamasını PKKya mal edemediler, söylemediler.
Bugüne gelin.
Reşadiyede olan olayı
Bakan Nihat Ergün, konuşmaları
elimde, Sanayi Bakanı diyor ki: Arkasına bakmak lazım.
Bunların arkasında aslolanı görmek lazım.
Danıştay saldırısında nasıl olmuştu,
Ergenekon çıkmıştı, bunda da çıkacak gibi, dikkatli olun.
Hedef şaşırtıyor. Derken, Bülent Arınç
Onun da
konuşma metni burada arkadaşlar. Türkiyede ismi bilinen örgütler
var, bu örgütleri sevk eden iç ve dış mihraklar var, bu örgütlere
görev verip yaptırıyorlar. Bülent Arınç diyor ki, Başbakan
Vekili, Devlet Bakanı: Türkiyede daha çok ses getirecek, milliyetçi
duyguları daha fazla körükleyecek, özellikle bu söylem içerisinde siyaset
yapan partilerin işini biraz daha kolaylaştıracak bir eylemi çok
akıllıca planlamışlardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) PKKyı yasallaştırıyor, bizi hedef
gösteriyor.
İSA GÖK
(Devamla) - Şimdi, bakın, bu eylemin, arkadaşlar, adı nedir
biliyor musunuz? Her 2 Bakanın söylemi, PKKyı aklama
girişimidir. PKK aklanıyor, başka bir şey değil. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ergenekon örgütüne yamamaya çalışılıyor.
Arkadaşlar,
aynen, şimdi
SUAT KILIÇ
(Samsun) Kürsüden örgüt propagandası yapamazsın, o kürsüden!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) PKKyı siz kabul ediyorsunuz.
İSA GÖK
(Devamla) Bilemiyorum.
SUAT KILIÇ
(Samsun) O kürsüden örgüt propagandası yapamazsın!
İSA GÖK
(Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, geldiğimiz nokta ne? Acaba her 2
Bakan şimdi de çıkıp Arkadaşlar, belki de askerler intihar
etmişlerdir. diyecek sanırım, çünkü bir çıkış
yolu arıyorlar, bir çıkış yolu. PKK üstleniyor, haber
ajansı duyuruyor, bu kabullenilmiyor, anlam veremiyorum.
Şimdi,
bakınız, her 2 Bakanın konuşmasında, arkadaşlar,
bir suç var, Türk Ceza Kanunu 288, bir soruşturma
başlatılmış orada, bir soruşturma. Soruşturma
yönlendiriliyor bakanlar marifetiyle, PKK değil, Ergenekon, Silivriye
git. deniyor, Danıştay gibi olduğunu düşün. diyor, böyle
bir açıklama yapıyor, yetmiyor, bir basın var. Hatta
basının bir grubunun finansı Pensilvanyadan geliyor, Utahtan,
Amerikadan geliyor, Fethullah Hoca hazretlerinden geliyor. Bu basın ve
yine Amerikadan destekli kimi basın organları da doğrudan her 2
Bakanın ve Başbakanın tereddüt içeren
açıklamalarını destekleyen mahiyette yayınlar
yapıyorlar. Bazı köşe yazarları, hatta kimisinin eşi
de vekil Meclisimizde, önemli açıklamalar, ifşaatlar yapıyorlar,
Bu PKK işi değil. demeye geliyorlar. Derken bugün gerçek ortaya
çıkıyor. (AK PARTİ sıralarından Konuya gel, konuya
sesi)
Arkadaşlar,
gerçek nedir biliyor musunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen tamamlayınız.
İSA GÖK
(Devamla) Basın Kanunu 19uncu madde var, uygulanmıyor. Bu ülkede
kamuoyu yönlendiriliyor. Amerikan toplum mühendisliğinin bir taşeronu
da AKP oldu, buna anlam vermek mümkün değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar,
gelinen noktada, bakınız, toplumu yönlendiriyorsunuz, kamuoyu
oluşturuyorsunuz, soruşturmalara yön veriyorsunuz, suç
işliyorsunuz. Arkadaşlar, normal şartlar altında demokratik
bir ülkede bu kadar gaftan, bu kadar çam devirmeden sonra her iki bakanın;
Nihat Ergünün ve Bülent Arınçın derhâl kamuoyundan özür dilemesi,
şehit ailelerinden özür dilemesi, itham ettiği kurumlardan özür
dilemesi ve mertçe istifa etmesi gerekir. Kendisini istifaya davet ediyorum
ben.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çek kanunu tasarısının 2. maddesinin;
1.
fıkrasında; ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal
durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler. ifadesinin,
4.
fıkrası hükmünün tamamının,
6.
fıkrasındaki ..Tacir olan ve tacir olmayan kişilere verilecek
çekler ile hamiline düzenlenecek çekler, açıkça ayırt edilebilecek
biçimde bastırılır. Hamiline düzenlenecek çekler için sadece bu
çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek
hesapları açılır. Hamiline düzenlenecek çeklerde, hamiline çek
defteri yapraklarının kullanılması gerekir. Çek
yapraklarının üzerinde hamiline ibaresi matbu olarak yer
alır.. ifadesinin,
8.
fıkrasındaki, ..Tüzel kişi adına çek düzenleyen
kişinin adı ve soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça
yazılır.. ifadesinin,
madde metninden
çıkarılmasını
10.
fıkrasının ikinci cümlesinin çek hesabı
kapatıldıktan sonra dahi, süresi içinde ibraz edilen çekler
karşılıksızdır işlemine tâbi tutulur.
şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk söz istemişlerdir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
2nci maddeye
yönelik yapmış olduğumuz konuşmada da ifade ettiğimiz
üzere, 2nci maddenin düzenleme içeriğinde hem yasal gerçekliklerle,
hukuksal sistemle, aynı zamanda toplumumuzun ekonomik ve sosyal
gerçekliğiyle bağdaşmayan düzenlemeler bulunduğunu ifade
etmiştik. Bu önergemizle 2nci maddenin bir kısım metinlerinin
madde metninden çıkartılmasını ve bazı
düzenlemelerinin de talebi doğrultusunda değiştirilmesini
öneriyoruz, ancak önergemize geçmeden önce, biraz önce konuşan Sayın
Bayramoğlu ve Sayın Adalet Bakanımızın
açıklamalarına kısaca da olsa değinmek istiyorum.
Sayın
Bayramoğlu, Sayın Mehmet Ali Susamın konuşmasına
atıf yaptı. Sayın Mehmet Ali Susam cezaevlerinin dolu
olduğunu, kapasitesini aşan bir tutuklu ve hükümlü sayısı
barındırdığını ifade etmişti ve bu
yasanın ve benzer yasaların çıkma nedenlerinden birisinin de bu
olduğunu söylemişti, ancak Sayın Bayramoğlu bu düzenlemenin
gerekçesi olamadığını ifade etti ama, ben Sayın
Bayramoğluna tekrar az önceki açıklamalarım doğrultusunda
birtakım bilgiler vermek istiyorum. Sayın Bayramoğlu, gerçekten
ülkemizde son kırk yılın tutuklu ve hükümlü sayısı
rekorları kırılmakta. Sayın Mehmet Ali Susam cezaevlerinde
yer olmadığını söyledi. Doğrudur, çünkü
cezaevlerimizin kapasitesi -Sayın Adalet Bakanı da doğrulayacaktır
sanıyorum- yetmiş bin civarında. Yani ülkemizde şu an 117
bin tutuklu ve hükümlü olduğunu varsaydığımızda, 45-50
bini aşkın tutuklu ve hükümlümüz ya beton zeminlerde yatıyor ya
da yatak nöbeti tutuyor. Gerçekten cezaevlerimizin durumu içler
acısı.
Şimdi,
Adalet Bakanımız açıklamasında bu durumun ekonomik ve
sosyal nedenlerden değil ceza infaz sistemindeki
değişikliklerden kaynaklandığını söyledi. Buna
benzer bir açıklamayı bundan kısa bir süre önce Hükûmet Sözcüsü
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek de
yapmıştı. Ülkemizde son günlerde artan ve hakikaten
yüreğimizi burkan intihar olayları nedeniyle Sayın Cemil Çiçeke
soru yönelttiğimizde Sayın Cemil Çiçekin vermiş olduğu
yanıt İntiharlar refah toplumlarında da var, o nedenle bu
olaylar ekonomik nedenlerden kaynaklanmıyor, refahtan kaynaklanıyor.
gibi buna benzer bir yanıt vermişti sanıyorum, bunu
hatırlayacaklardır. Sayın Bakan da yanıt olarak Ceza infaz
sistemindeki nedenlerden kaynaklanıyor. diyor.
Şimdi,
Sayın Bakanım, ben Zonguldak Milletvekiliyim. Zonguldaktaki son
sekiz dokuz yılın istatistiklerine bakıldığında
gerek intihar rakamlarının gerekse suç işleme oranının
yüzde 300 civarında arttığını görüyoruz. Yani olay
sadece infaz sisteminden kaynaklanan bir durum değildir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Refahtan!
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Evet, ülkemizde, Sayın Cemil Çiçekin ifade
ettiği gibi, insanlar refahtan, efendim, artık ekonomik tatminin
doruk noktasına çıkmasından dolayı intihar etmiyorlar. Bu
ülkede gerçekten milyonlarca insan açlık ve yoksulluk sınırında
yaşama tutunmaya çalıştığı için ve
tutunamadığı için intihar ediyor ve suç işleme
oranları, intihar oranları bu nedenle artıyor ancak
sanıyorum, Hükûmetinizin, Sayın Başbakanın ve Sayın
Bakanımızın, bakanlarımızın çevresindeki insanlar
sürekli zenginleştiği için, daha dün burslu okuyan çocuklar gemi sahibi
olduğu için, kuyumculuk şirketlerine ortak olduğu için ve yine
bakanlarımızın eşleri büyük mağazalar zincirlerinin
sayısını artırdıkları için, sanıyorum,
Kabinedeki üyeler ve Sayın Başbakan, ülkemizin,
halkımızın içinden geçtiği yoksulluk sürecini tam olarak
değerlendiremiyor. Bizim tavsiyemiz Sayın Başbakana ve
bakanlara, hani bize önerdikleri bir şey var ya Halkın içerisine
girin. diye, biz de şu an Sayın Başbakana ve sayın
bakanlara halkın içerisine girmelerini ve halk bu kadar ağır,
zulüm derecesindeki bir yoksullaşma süreci yaşarken, cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlü sayısının artmasını ve intihar
oranlarının artmasını, refahın artmasına ve ceza
infaz sistemine bağlamamalarını, bunun toplumda gerçekten
saygıda bir ölçü aşımı durumu
yarattığını burada ifade etmek istiyorum.
Yine de burada
açıklamak istediğim bir husus önergemizle ilgili. Tacir olan çek
tacir olmayan kişilere verilecek ve hamiline kesilecek çekler
ayrımına, biz Adalet Komisyonunda şiddetle karşı
çıktık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin Adalet
Komisyonu üyeleri olarak önerge vermiştik. Önergemizde, bu
tasarının gerekçesinde yer alan kayıt dışı
ekonomiyle mücadele gerekçesiyle bile çelişen bir düzenleme
getirildiğini ifade etmiştik ve bu düzenlemeyle iktisadi
yaşamın bel kemiği olan esnaf ve
sanatkârlarımızın çeklerinin muteberlik sırasında
güvenilmeyen çekler kategorisine sokulduğunu ve
esnaflarımızın incitildiğini açıkça ifade
etmiştik.
Ancak
değerli arkadaşlar, bizim ifademizden sonra söz alan Odalar ve
Borsalar Birliği Başkanının bizim düşüncelerimize
katıldığını açıkça ifade etmesine rağmen,
Esnaf ve Sanatkârlar Odası temsilcisinin bu düşüncelerimize ve
önerimize açıkça katıldığını ifade etmesine
rağmen, kaldı ki bankaların, Bankalar Birliğinin bile bu
düşünceye açıkça katıldığını ifade etmesine
rağmen, Sayın Başbakanın tavrı ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin tıpkı Genel Kurulda olduğu gibi
-komisyonlarda da olan- o parmak çoğunluğuna dayalı Biz ne
yaparsak, biz ne istersek o olur. mantığı bu doğru olan
düzenlemenin gerçekleşmesini engellemiştir. Ancak şu an gelinen
noktada doğruyu bulduklarını görüyoruz, bu da bir kazançtır
diyoruz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 2.
Maddesinin;
1- 3.
fıkrasının 3. cümlesinde yer alan Tüzel kişiler adına
verilecek beyannamede ibaresinin Tüzel kişiler adına yapılacak
yazılı beyanda şeklinde değiştirilmesini,
2- 6.
fıkrasının 2. Cümlesinden sonra gelmek üzere Bankalar her bir
çek yaprağında belli bir tutarı aşmayacak çek karneleri
bastırabilir. Bu tutar çek yaprakları üzerinde matbu olarak yer
alır. Bu çekler en fazla bu tutara kadar düzenlenebilir. Cümlelerinin
eklenmesini,
3- 6.
fıkrasının sonuna Banka çek keşidecisine, çek hamilinin
adı, soyadı ve tutarının yazılı bulunduğu çek
yaprağındaki karşılığın ödeneceğine
dair garanti yazısı verebilir. Bankalar bu garanti
yazısını verip vermemekte serbesttir. Cümlelerinin eklenmesini,
Saygılarımızla
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Bundan önceki okunan önerge oylanmadığı için üçüncü önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Biraz önce okunan
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutuyorum, konuşacak var mı önerge hakkında?
KÂMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1)
Fıkranın bir önceki cümlesinde çek hesabı sahibinin çek
hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya
yazılı beyanda bulunacağı hüküm altına
alınmıştır. Beyanname genellikle malî yükümlülüklere ilişkin
idare tarafından düzenlenmiş matbu bir formun doldurulması
suretiyle verilir. Yazılı beyan ile beyanname bu açıdan
farklılık arz etmektedir. İfade birliği ve
doğruluğunun sağlanması açısından beyanname
ibaresinin yazılı beyan şeklinde değiştirilmesi
gerekmektedir.
2)
Gelişmiş ülke uygulamalarında bankalar çek hesabı
sahiplerine hesaplarında bulunan tutarlarla orantılı olarak her
bir çek yaprağı üzerinde düzenlenecek en fazla tutarı belirleyen
çek karneleri vermektedirler. Çek karneleri üzerine yazılan tutarlar matbu
tutarların üzerinde olamaması nedeniyle bu çeklerin
karşılık sorunu bulunmamaktadır. Bu çekler bankalara ibraz
edildiğinde ödeme yapıldığı için çek gerçek
işlevini yerine getirmekte ve iyi niyetli çek hamilleri böylece korunma
altına alınmış olmaktadır. Bankalar
müşterilerinin maddi durumlarına ve hesaplarına göre bu tutarları
belirlemekte ve böylece suiistimallerin önüne geçilmiş olunmaktadır.
Getirilecek sistemin uygulanması basit ve kolay olacaktır. Bu
basitlik ayrıca çek ile ilgili ihtilafların ve davaların
azalmasına da katkı sağlanacaktır.
3)
Gelişmiş Avrupa ülkelerinde bankalar çek hesabı sahibinin izin
verdiği ölçüde çek keşidecisinin isteği üzerine ibrazı
halinde çekin ödeneceğine dair garanti yazısı vermektedirler. Bu
garanti yazısını veren bankalar böylece çek hamilinin çek
bedelini tahsilini imkân sağlamaktadırlar. Bankalar bu garanti
yazısını verip vermemekte serbest olup garanti
yazısını verdikleri tutarları bloke ederek, veya
kredilendirerek çekin ödenmesini garanti etmekte ve kendilerini de
korumaktadırlar. Garanti yazısı verilen çeklerin tahsili sorunu
olmayacağı için çek gerçek işlevini yerine getirmekte ve
suiistimalleri önlemektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Dördüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çek Kanunu Tasarısının 2 nci maddesine onbirinci fıkra
olarak aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
(11) Esnaf ve
sanatkâr odalarına kayıtlı olanlardan, tacir kişilere özgü
çek hesabı açtıranlar hakkında bu Kanunun tacirlere ilişkin
hükümleri uygulanır.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Yüksek Genel
Kurulun takdirlerine bırakıyorum efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Esnaf ve
sanatkâr odalarına kayıtlı kişilerin, talep etmeleri
halinde, tacir kişilere verilen çekleri kullanabilmelerine imkân
sağlanması, ticarî hayat ve hakkaniyet bakımından daha
doğru olacaktır. Bununla birlikte, esnaf ve sanatkâr odalarına
kayıtlı kişilerin, tacir kişilere özgü çek hesabı
açtırmaları durumunda, bu kişiler, Tasarıda tacirlere
ilişkin olarak öngörülen cezaî ve hukukî hükümlere tabi olacaklardır.
Bu düşüncelerle değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 19.45e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN
(Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
445 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
3üncü maddeyi okutuyorum:
İbraz,
ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme
cezası
MADDE 3- (1)
Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu
muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin
varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Ancak çek,
hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye ibraz
edildiğinde, o şubece karşılığı sorulmak
suretiyle ödenir.
(2)
Karşılıksızdır işlemi, muhatap bankanın
hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın
dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla
sınırlı olarak yapılır.
(3) Muhatap
banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz
edilen her çek yaprağı için;
a)
Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
1) Çek bedeli bin
Türk Lirası veya üzerinde ise bin Türk Lirası,
2) Çek bedeli bin
Türk Lirasının altında ise çek bedelini,
b)
Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
1) Çek bedeli bin
Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak
koşuluyla, kısmî karşılığı bin Türk
Lirasına tamamlayacak bir miktarı,
2) Çek bedeli bin
Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak
koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak bin Türk
Lirasını,
ödemekle
yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek
defterinin teslimi sırasında yapılmış olan
dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu
fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz
önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her
yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazetede yayımlanır.
(4) Hamilin
talepte bulunması hâlinde, karşılıksızdır
işlemi; çekin arka yüzüne tahsil için bankaya ibraz edildiği tarih,
hesap durumu, bankanın yükümlülüğü çerçevesinde ödediği miktar
ve ibraz eden gerçek kişinin adı ve soyadı yazılmak, bu
kişinin tüzel kişi adına bedeli tahsil etmesi hâlinde bu husus
belirtilmek ve bu kişi ile birlikte banka yetkilisi tarafından
imzalanmak suretiyle yapılır. Banka tarafından ödenen miktar
düşüldükten sonra karşılıksız kalan tutar açıkça
belirtilir. Hamilin imzalamaktan kaçınması hâlinde,
karşılıksızdır işlemi yapılmaz.
(5) Kısmi
ödeme kabul edilmiş olsun veya olmasın, çekin tamamen veya
kısmen karşılıksız çıkması hâlinde, ikinci
ve üçüncü fıkralar hükmüne göre karşılıksızdır
işlemi yapıldıktan sonra, ön ve arka yüzünün fotokopisi
çekilerek bankada saklanır ve çek hamile geri verilir.
(6) Banka;
a) Çekin
karşılığının hesapta bulunmasına rağmen
hamiline ödenmesinin geciktirilmesi,
b) Kanunen
ödemekle yükümlü olduğu miktarın hamile ödenmesinin geciktirilmesi,
hâllerinde, çek
hamiline, her geçen gün için binde üç gecikme cezası öder. Bu hâllerde
4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine
İlişkin Kanun hükümleri uygulanmaz.
(7) Üzerinde
yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin
karşılığının Türk Ticaret Kanununun 707 nci
maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması
hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri
düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için,
çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya
ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi
tutulması şarttır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Alim Işık,
Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 445 sıra sayılı Çek
Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında üç gün önce Tokat Reşadiyede yapılan
katliamın bugün terör örgütü tarafından üstlenilmesi nedeniyle benden
önce bu konuda görüşlerini ifade eden değerli milletvekillerinin
görüşlerine aynen katıldığımı ifade etmekle
birlikte, üç gün boyunca, köşe yazarlarını ve televizyon
yorumcularını, milletin kafasını
karıştırmaya yönelik yorumları nedeniyle, yarın
sadece, hiçbir şey söylemeden köşelerinde ve yorum saatlerinde
şu cümleyle Türk milletinden özür dilemeye buradan davet ediyorum: Yüce
Türk milleti, sizi üç gün boyunca yanlış yönlendirdik, özür dileriz.
Ben de sizin gibi PKKyı lanetliyorum. demeye davet ediyorum bu
değerli, anlı şanlı yorumcuları ve köşe
yazarlarını.
Değerli
milletvekilleri, Meclisimizin, toplumun çok büyük bir bölümünü ilgilendiren çok
önemli bir yasayı görüştüğü bir gündeyiz. Böyle bir günde
bizleri izleyen çek mağdurlarının yakınları, çek
alacağını zamanında tahsil edemediği için borcunu da
zamanında ödeyemeyen alacaklılar, borcunu zamanında
ödeyemediği gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılarak
cezaevinde hapis yatan binlerce vatandaşımız, dört gözle, bu
önemli konunun tarafları mağdur etmeden yüce Meclisimiz
tarafından acilen çözülmesini beklemektedir.
Görüşmelerin
başlangıcından bu yana konuşan değerli bazı
hatipler ve Sayın Bakan, piyasadaki çek sayıları ve tutarı,
karşılıksız çek sayıları ve tutarları,
takibe düşen dosya sayıları ve bundan mağdur olan
kişiler ve benzeri gibi konularda değişik bilgiler verdiler. O
nedenle ben sizleri bu konularla tekrar vaktinizi alarak meşgul etmek
istemiyorum. Verilen bu bilgilere göre, ülkemizi yedi yılı
aşkın süredir tek başına yöneten AKP hükûmetleri döneminde
çek kul-lanımı nedeniyle değişik sıkıntılara
muhatap olmuş vatandaşlarımızın
sayısının giderek arttığı açıktır.
Resmî istatistikler göstermiştir ki toplumun çok büyük bir kesimini
doğrudan ya da dolaylı olarak yakından ilgilendiren bu temel
soru-nun müsebbibi, uyguladığı yanlış ekonomik
politikaları nedeniyle esnafın iş ye-rini
kapattırmış ya da kepenk indirtmiş, çiftçinin elindeki
ürünü maliyetini dahi karşılayamaz bedellerle sattırmak zorunda
bırakmış, çalışanlarını ve emeklile-rini
açlık ya da yoksulluk sınırı altındaki bir ücrete
layık görerek -bu insanları- kredi kartlarına mahkûm etmiş,
özetle ülkeyi üretmeden tüketen ve bu yolla geçinmeye çalışan bir
ülke hâline getirmiş olan AKP İktidarı ve onun yürütmeden
sorumlu hükûmetleridir.
Konuyla ilgili
olarak 25/5/2009 tarihinde verdiğim (7/8193) esas numaralı soru
önergesine Sayın Bakanın verdiği, 31/7/2009 tarih ve 3808
sayılı cevabi yazısında, 2008 yılında ceza
mahkemelerinde toplam 312.516 kişi hakkında 211.363 dava
açılırken 2009 yılının 1/6/2009 tarihine kadar geçen
ilk beş aylık döneminde bu sayıların, 221.755 kişi
hakkında 159.774 dava olduğu bildirilmiştir. Bu değerlere
göre, sadece aylık ortalama miktarlar dikkate
alındığında, iyimser rakamlarla, 2009 yılı
sonunda 500 bin kişiden fazla kişiye 400 bine yakın davanın
açılmış olacağını tahmin etmek doğru
olacaktır.
Aynı
önergeye verilen cevabi yazı ekindeki istatistikler incelendiğinde,
3167 sayılı Kanunla ilgili olarak açılan davalarda adı
geçen sanık sayıları 2005 yılında 112.116 kişi
iken 2006da yaklaşık yüzde 15 artışla 128.653 kişiye,
2007de yüzde 23 artışla -bir önceki yıla göre- 158.632
kişiye, 2008de de yüzde 97 artışla -biraz önce de
belirttiğim gibi- 312.516 kişiye yükselmiştir. 2009
yılında, son dönemde yaşanan ağır ekonomik krizin de
etkisiyle bu kişilerdeki artışın daha da büyük oranlara
ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Bu verilere,
ülkemizdeki uygulamada, borçlu ve alacaklı arasındaki akrabalık
bağları, araya giren hatırlı kişilerin etkisi ve
benzeri gibi nedenlerle mahkemeye intikal ettirilmeyen çok sayıdaki çekin
vadesi geçmesine rağmen alacaklının cüzdanında ya da
iş yerinin kasasında hâlâ bekletilen çekler de eklendiğinde,
uygulamadaki yasa hükümlerinden doğrudan etkilenen borçluların
sayısının çok daha yüksek değerlerde olduğu açıktır.
Açılan
davaların kısa sürede sonuçlandırılamadığı
gerçeği de dikkate alındığında, yıllarca süren
mağduriyetler ve mahkûmiyetler zinciri devam edip gidecektir. Cezaevine
girmemek için adresini değiştiren ya da kaçarak ailesinden ya da
yakınlarından ayrı başka şehirlerde yaşamak
zorunda kalmış çok sayıdaki vatandaşımızın
durumları ise gerçekten içler acısıdır. Tüm bunların
sebebi nedir? derseniz ya da Sebepleri nelerdir? derseniz, bunların
başında size şunları söylemek zorundayım: Bir, AKP
hükûmetlerinin yanlış ekonomik politikaları ve en yetkili
ağızdan ülkemizi teğet geçeceği ifade edilen ekonomik
krizin de etkisiyle işleri bozulan insanlarımızın içine
düştüğü çıkmazın yanında; iki, mevcut
yasalarımızdaki hükümlerin borçlular aleyhine hapis cezası gerektirmesidir.
Sayın Bakan,
karşılıksız çek suçuna hapis cezası verilmesi
uygulaması ülkemiz dışında acaba hangi dünya ülkelerinde
mevcuttur, yürürlüktedir? Bu insanlık dışı uygulamanın
sona erdirilmesi kim ya da kimlerin aleyhine olacaktır? Bu uygulama acilen
değiştirilmeli ve hapis cezası mutlaka
kaldırılmalıdır çünkü mevcut uygulamadaki hapis
cezası:
1) Borçlunun
borcunu ödemesine katkıda bulunmamakta.
2) Bu nedenle
borcu katlanarak artmaya devam etmekte borçlularımızın.
3) Borçlu, imkân
bulursa öncelikle devlete olan adli para cezasını ödemeyi tercih
etmekte, alacaklı yine mağdur olmaya devam etmekte.
4) Aynı
borca kefil olmuş ya da Hatır çeki adını verdiğimiz
bir uygulamayla dosyada adı geçen insanlarımızın aynı
derecedeki mağduriyetleri devam etmekte.
5)
İşini kaybetmiş insanlarımızın
borçlarını ödeme gücü kalmadığı için yuvalar
yıkılmakta ve aileler dağılmaktadır.
Peki, yüce
Meclisin gündemine, kamuoyunun ve muhalefet partilerinin ısrarlarına
rağmen, geç de olsa bugün getirilmiş bulunan bu tasarı,
yukarıda belirtilen sorunların hangisine çözüm getiriyor diye soracak
olursak, maalesef, cevap hiçbirisine.
Tasarı, özü
itibarıyla, yaklaşan genel seçimler öncesinde cezaevlerini dolduran
insanlara getirilen iki yıla kadar bir ertelemeyle âdeta günü kurtarmakta
ve temel sorunu ötelemekten ileri gitmemektedir. Değerli milletvekilleri,
bu yüce Meclisin görevi, problemleri erteleyerek geciktirmek yerine,
şüphesiz ki toplumun her kesiminden gelen sorunlara en kısa sürede
çözüm bulmaktır. Geliniz, bu vesileyle, henüz vakit varken, verilecek
ortak önergelerle gerekli köklü düzenlemeleri bu tasarı görüşmeleri
sürecinde gerçekleştirelim. Bu kapsamda hem uygulamada en büyük sorun olan
ve ülkemize hiç yakışmayan hapis ve adli para cezası
uygulamasını kaldıralım hem de alacaklının
alacağının ödenmesini sağlayacak bir düzenlemeyi getirelim.
Aksi takdirde, toplumda her geçen gün artarak devam eden ve patlama
noktasına gelmiş olan sosyal olayların vebalinden hiçbirimiz
kurtulamayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen tamamlayınız.
ALİM
IŞIK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu
tasarının 3üncü maddesi, özetle, çekin muhatap bankanın
herhangi bir şubesine ibrazı, çekin karşılıksız
olduğunun tespiti ve uygulanacak gecikme cezasına ilişkin
düzenlemelerle ilgilidir. Bu maddeyle, bankalara her çek yaprağı
başına 1.000 TLye kadar yükümlülük getirilmekte ve ödemenin
gecikmesi hâlinde her geçen gün için binde 3 gecikme cezasının
ödenmesi hükme bağlanmaktadır. Günlük binde 3 gecikme cezası
demek, yıllık yüzde 110luk bir faiz demektir. Bankalar bu faizi
nereden karşılayacak? Bugünün şartlarında bu faiz
yüksektir, düzenlenmesi gerekir. Bu maddede yer alan bazı düzenlemeler
grubumuzca da olumlu bulunmakta ancak yetersiz görülmektedir.
Bu vesileyle
tekrar hepinize saygılar sunar, yasanın tüm milletimize
hayırlara vesile olmasını temenni ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Turgut Dibek,
Kırklareli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çek kanununun 3üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım, öncelikle Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben de konuşmama başlamadan önce, iki gün önce Tokatın
Reşadiye ilçesinde yaşanan terör saldırısı sonucu
şehit olan 7 askerimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine ve Türk
milletine de sabırlar diliyorum.
Bu konuyla ilgili
olarak gerek Milliyetçi Hareket Partisinden Sayın Kumcuoğlu gerekse
Sayın İsa Gök, aslında Hükûmetin tutumuyla ilgili, gerek
Başbakanın gerek Sayın Başbakan
Yardımcısının gerekse Sanayi Bakanının
beyanlarını da belirterek düşüncelerini açıkladılar.
Değerli
arkadaşlar, ben de bir iki cümleyle ilave yapmak istiyorum bu konuya.
Şimdi, tabii Haburdaki olay aslında bu işin bence
başı, miladı. Haburda yaşanan bir olay var ekim
ayının başında, o olay tabii Türkiyedeki tüm
vatandaşlarımızın içini kanatmıştı. Bir gün
sonra -ben de çok dikkatli bir şekilde takip ettim tüm
vatandaşlarımız gibi, sizler de grupta izlediniz- Sayın
Başbakan salı günü grup toplantısında o olayı
irdelerken şöyle bir şey dedi: Dünkü Haburdaki yaşanan olumlu
ve umut verici gelişmeler bizleri memnun etmiştir, mutlu
etmiştir. Bu anlamda, belki tam bire bir söylemiyor olabilirim ama,
cümleler kurmuştu değerli arkadaşlar.
İşte,
onları söylerseniz, o sözleri söylerseniz ondan sonra Türkiye yangın
yerine de dönerse ki yaklaşık on beş günden beri
O Haburdaki
olay milattır dedim. Ondan sonra Türkiyenin hangi noktaya geldiğini
hep beraber yaşıyoruz; kentleri, İstanbuldaki olayları,
diğer kentleri
İşte, kalkıp da Tokatta yaşanan o
acı olaydan sonra da böyle konuşmalar yaparsınız
değerli arkadaşlarım. İşin altında bence o
yatıyor. Yani Sayın Başbakan, Sayın Başbakan Yardımcısı
Arınç -kendisi şu anda Hükûmeti temsilen orada- yaşları
itibarıyla zaten benim çok büyüğüm insanlar, devleti yönetiyorlar,
Türkiye Cumhuriyetinin bakanları. Onlar, değerli arkadaşlar,
neyin ne olduğunu, nerede ne konuşacaklarını bilmeyen
insanlar mıdır? Niçin bu konuşmaları yaptılar diye
düşünmek gerekir. İşte, belirtmiş olduğum olay, o
Haburdaki, o görüntülerden sonra aslında kafaların içindeki var olan
şey netleşmişti. Sayın Başbakanın o tabloya Umut
verici. dedikten sonra kalkıp da o konuşmaları, geçen günkü
konuşmaları yapmaması zaten beklenemezdi.
Aslında,
özellikle bu diğer medyada da yani kendine yakın, yandaş medya
dediğimiz medyada da- birtakım operasyonlarla ilgili olarak
insanları gözaltına alıyorlar, daha sorguya gitmeden o insanlarla
ilgili belgeler yayınlanıyor, sorgudaki ifadeleri daha savcıya
gitmeden gazetelerde veya internetlerde yer alıyor. Onların bir
benzeri aslında bu yaşananlar. Yani anladığım
kadarıyla medya Hükûmetten etkileniyor, Hükûmet medyadan etkileniyor.
Sayın Başbakan,
Amerikada veya değişik toplantılarda masuniyet karinesini bazen
hatırlıyor ama işte, yeri geldiğinde de o
soruşturmanın gizli olması gereken, insanların özel
hayatları, insanların masuniyet karinesinin ihlal edilmemesi gereken
o davranışlar da maalesef ihlal ediliyor. Yani bunları da bir
paragraf olarak belirtmek istedim değerli arkadaşlar.
Şimdi, Çek
Kanununu Komisyonda görüştük hep beraber, iktidar partisi üyeleri,
bizler, diğer parti üyelerinin mensuplarıyla beraber. Değerli
arkadaşlar, tüm samimiyetimle bunu belirtmek istiyorum: Bu kanun hiç
kimsenin içine sinmedi. Yani bizler, haziran ayının başında
bir toplandık, orada bu kanunla ilgili bir alt komisyon kurulsun dendi.
Geneli üzerinde tartıştık, alt komisyona indirdik.
Sakıncaları nedir, ne değildir diye orada
arkadaşlarımız işte, ayrıntılı
tartışırlar diye düşündük fakat altı ay, hemen hemen
altı ay
Bu kanun alt komisyonda sanıyorum haziranın 8i veya
9unda görüşüldü, bir daha hiç gündeme gelmedi. Aslında, Türkiyede
insanlar kanunla ilgili olarak beklentilerini basın yoluyla, işte,
diğer iletişim yollarıyla Türkiyeye iletiyorlardı, bizlere
de geliyordu bu olay ama altı ay gelmedi; neyse, toplandık.
Değerli arkadaşlar, oradan bakıyoruz bir şey yok, buradan
bakıyoruz sorunu çözmüyor. Şimdi, ileride göreceğiz, 9uncu
madde var, mevcut Çek Kanununu bu kanun kaldırıyor.
Şimdi, ben
şunu düşünüyorum: Yeni bir kanun yapıyorsunuz. Bu kanunu Adalet
Bakanı hazırlamış, bürokratlar Türkiyedeki eksiklikleri,
uygulamada yaşanan sorunları da tespit etmişler, aylarca
hazırlamışlar, nisan ayında bu kanunu Bakanlar Kurulu
Meclise sevk etmiş.
Şimdi, ne
olması gerekir? Mevcut kanunu yürürlükten kaldıracağız. Bu
mevcut Kanunla yani 3167 sayılı Kanun
Komisyondaki
arkadaşlarımızın burada bir kısmı, görüyorum.
İnanın, orada maddeleri tartışıyoruz, önergeler de
geliyor, çekimser kalındı, işte o maddelerin ne
getireceğini arkadaşlarımız da anlamadılar, Hükûmetin
de anlamadığı ortada çünkü alt komisyona gitti, birtakım
değişiklikler yapıldı, bakıyorum birazdan önerge var.
Yani alt komisyonda kabul edildi, Komisyonda kabul ettik, daha doğrusu
iktidar partisi üyeleri kabul etti, şimdi tekrar önerge gelmiş.
Değerli
arkadaşlar, bu kadar hazırlık yapıldıktan sonra bu
kadar kafaların karışık olduğu bir kanunu bizim bugün
tartışıyor olmamız da bir talihsizlik bana göre.
Komisyonda bir arkadaşımız,
Rıdvan arkadaşımız şunu demişti daha
başlarken -kendisini de gerçekten kutluyorum- dedi ki: Bu kanunla biz hiç
uğraşmayalım, bir geçici madde, yani geçici 2nci maddeyle, o
beklenen
Az önce arkadaşımızın belirttiği gibi, bana
göre de, yani ameliyatlık olması gereken bir sorunu geçici olarak
böyle pansuman dediğimiz bir önlemle çözmeye çalışıyoruz,
ama o geçici 2nci maddedeki değişikliği yapalım, şu
anda acil olan o konuyu çözelim, onun dışında adam gibi
oturulsun
Ve Sayın
Bakan da Komisyonda Ben de hapse karşıyım, orta vadede bunu
ortadan kaldırmamız gerekir. dedi. İşte, diğer, az
önce konuşuldu, birazdan yine konuşacağız, tacir çeki
sorunları
Bir önerge geldi, tacir ile esnaf çeki birleşti, sanki
sorun çözüldü. Dünyanın hiçbir tarafında tacir çeki, esnaf çeki veya
diğer çekler yok, bir tane çek var. Yani, ben tacirim değerli
arkadaşlar -komisyonda da söyledim, örneği değiştireyim-
konfeksiyon atölyem var veya tekstil işi yapıyorum. Tacir olarak fabrikama
alacağım, işleyeceğim malzeme için tacir çeki
kullanacağım, ticari işim benim, kumaş alacağım,
boya alacağım, neyse, ne alacaksam, ama çocuğumla herhangi bir
yerde alışveriş yaparken bir mont beğendi, bir tişört
beğendi veya bir ayakkabı beğendi, ona tacir çekini
kullanamayacağım, ona ayrı, diğer çeki, tacir olmayan çeki
kullanacağım. Dünyanın neresinde böyle bir şey var
arkadaşlar?
Şimdi,
kanunun genel gerekçesine bakıyorum, orada da yazmış Hükûmet,
demiş ki: Ne Avrupa Birliğinde ne Amerikada, hiçbir yerde böyle
çekle ilgili olarak birden fazla niteleme yok, bir tane çek var. Ben,
şimdi şunu düşünüyorum: Bunlar bu işi bilmiyorlar, biz
biliyoruz, yani Türk usulü yaptık bu işi. Avrupaya
öğreteceğiz, diyeceğiz ki: Bakın siz bu işi bilmiyorsunuz.
Yani, onların tek çeklerinde itibar yok, bizim çeklerimizi sıraya
koyduk. İşte yeşil çek, kırmızı çek, uzun
boylulara ayrı çek, kısa boylulara ayrı çek, esnafa ayrı
çek, tacire ayrı çek, hamiline ayrı çek
Değerli
arkadaşlar, bu bir tanesiydi. Az önce Sayın Bayramoğlu da
belirtti bu kanunun gelme nedenlerini.
Diğer bir
neden -sürem de kısalıyor ama onu da belirtmek istiyorum- gerekçede
kara paranın aklanması, terörün finansmanı, onun
dışında, denetimin sağlanması gibi Çek Kanununda
bugüne kadar görmediğimiz birtakım şeyler var. Diyor ki Hükûmet:
Biz işi gücü bıraktık, çeklerin ödenmemesinden kaynaklanan
sorunları, uygulamadaki sorunları falan bıraktık, biz
ekonomideki kayıt dışılığı denetim
altına alalım, kara para aklamayı önleyelim. Onunla ilgili
olarak kafa yormuşlar burada. Ne zaman yormuşlar? Geçen sene
yormuşlar.
Değerli
arkadaşlar, çok yakın bir tarihte, geçen sene kasım ayında
burada bir kanun çıkardık, hatırlıyor musunuz, 5811
Sayılı Kanun olması lazım, yani, Bazı
Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Dair Kanun. Neydi o Kanun? Aynı tarihlerde
çıkardık. Şunu diyorsunuz vatandaşa, yurt
dışındaki vatandaşa da yurt içindeki vatandaşa da:
Nereden bulduysan buldun, nasıl kazandıysan kazandın, nasıl
elde ettiysen elde ettin; nakit, taşınır, taşınmaz,
yurt dışındakiler için yüzde 2, yurt içindeki vatandaşlar
gelir beyanında bulunurlarsa yüzde 5 vergiyi öde, geçmişini
sormayacağım. Yani bir taraftan onu diyorsunuz. Kara parayı
aklamayı önlemek istiyorsanız, işte, kayıt dışılığı
ortadan kaldırmayı düşünüyorsanız
Yani çok güzel atasözlerimiz
var Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye. Belki buna benzer
atasözleri de var ama, diğer taraftan da Ben çekle bunları
sağlayacağım.diyorsunuz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dibek, lütfen tamamlayınız.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Tamam Sayın Başkanım.
Yine, bazen
basında okuyorum böyle heyecanla Nereden buldun yasası geliyor.
deniliyor. Geçen sene vardı, yakında da vardı. İşte,
beyanlarıyla, bu kazançlarını beyan eden vatandaşlardan yaşantılarıyla
bu beyanları örtüşmeyen yani çok lüks yaşayan, çok kazanan
insanlar bakıyorsunuz ki vergi dairelerine çok düşük beyanlarda
bulunmuşlar. Bunlarla ilgili, Hükûmet, nereden buldun yasası getiriyor.
diye başlıklar okuduk. Yakında daha, birkaç ay evvel de ben
gazetelerde gördüm. İşte, bunu getirin. Gelir Vergisi Kanununda
yapın değişiklikleri. Getirin arkadaşlar. Siz, Türkiyedeki
kayıt dışılığı kontrol altına alacaksanız,
kara parayı aklamayı önleyecekseniz, bunları getirin.
Ama bu Çek Kanunu
ile ilgili olarak -daha sözlerime devam edeceğim, süre tabii yeterli
değil- o kadar çok aksaklık var ki, inanın, sizler de
göreceksiniz -takip eden arkadaşlarım için söylüyorum- bu kanun
çıktıktan sonra, çok kısa bir süre sonra şikâyetler gelmeye
başlayacak, değişiklik önergeleri de gelecek. Zaten çok
kısa bir süreye de gerek kalmadı. Komisyonda kabul ettik, burada
hemen hemen birçok maddeyi tekrar önergelerle siz değiştiriyorsunuz.
Evet, sürem de
bitti değerli arkadaşlar.
Ben hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve diğer maddelerde de düşüncelerimi
açıklamak üzere teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Şahıslar
adına söz talebi, Abdulkadir Akgül, Yozgat Milletvekili.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akgül. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, Çek Kanunu Tasarısının
görüşülmesinde, 3üncü maddesinde, özellikle esnaf ve sanatkârlarla ilgili
olan bu maddede şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, esnaf ve sanatkârların -bütün dünya konjonktüründe
olduğu gibi- yaşamış olduğu sıkıntılar,
ülkemizde de son yirmi beş yıldır yaşanmaktadır. Tüm gelişen
ülkelerin başından geçen ve çağdaşlaşmanın veya
modernleşmenin gereği olan bazı yapılandırmalar
ülkemizde de maalesef esnaf ve sanatkârları yirmi beş
yıldır derinden yaralamaktadır. Bunlar özellikle,
marketleşme, globalleşme, toplu hâle gelip bireylerin ortadan
kaldırılmasına yönelik çalışmalar olmaktadır.
Ancak, tüm gelişen ülkelerde bu süreç yaşanmıştır ve
atlatılmıştır. Bugün, ülkemizde esnaf ve sanatkârların
da yaşamakta olduğu süreç bu süreçtir. İnşallah, en
kısa zamanda bu süreç de atlatılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, esnaf ve sanatkârların temsili konusunda, tüm siyasi
partilerdeki arkadaşlarımız, Esnaf ve Sanatkârlar Kanunuyla
ilgili bir madde görüşüldüğünde bir araya gelip müzakere ederek esnaf
ve sanatkârın yararına, en iyisinin bulunmasına çalışmaktayız.
Parti siyasetinden çok, mensup olduğumuz, geldiğimiz yerdeki esnaf ve
sanatkârların temsili konusunda, bu konuda, bu arkadaşlarla
aşağı yukarı her konuda anlaştık. Bugüne kadar çıkarmış
olduğumuz bazı önemli yasal haklar da bu müzakereler sonucunda
olmuştur. Tabii, her Hükûmet döneminde, son yirmi beş
yıldır, esnaf ve sanatkârlara hep iyi şeyler verilmek
istenmiş, imkânlar ölçüsünde de verilmeye
çalışılmıştır.
Büyük ölçüdeki
ekonomik krizlerin dışında, esnaf ve sanatkârların bugün
burada söylenen rakamları da aşağı yukarı, muhalefet
grubundaki arkadaşların da iktidar mensubu
arkadaşlarımın da söylemiş olduğu tüm rakamlar
doğrudur. Tabii ki bu rakamların ikisinin de nasıl doğru
olacağı konusunda
Her insan istediği rakamı kullanabilir
çünkü rakamlar sicillerde, kayıtlarda, istediğimiz ölçüde,
istediğimiz şekilde kullanılmaya elverişlidir. Bugün sicile
kayıtlı esnaf ve sanatkârlar, çeşitli odalarda bir esnaf en az
üç odaya kayıtlı olabilmektedir, mükerrer olabilmektedir. Onun için
hangi rakamı sayarsan uygunluğu ortadadır. Bundan yedi sene önce
başlatılan Sanayi ve Ticaret Bakanlığında e-Esnaf
Projesine göre bu mükerrerlik ortadan kaldırılmaya
çalışılmıştır ancak tam manasıyla bunun
şu anda sonucuna ulaşılmış değildir. Bugün onun
için de bu rakamlarda çeşitli noksanlıklar olmakla birlikte her ikisi
de doğrudur.
Değerli
arkadaşlar, bunun dışında, kapanan esnaf sayısı,
açılan esnaf sayısı da bugüne kadar, yirmi beş
yıldır ortalama aynen devam etmektedir. Büyük krizlerin
dışında esnaf ve sanatkâr işini değiştirmekle
veya devlet dairesine geçmekle veya iflas etmekle dükkânını
kapatabilmekte ama bunun yerine o miktarda, ondan da daha fazla esnaf
açılabilmektedir. Onun için, bu rakamlar da pek sağlıklı
değildir. Şu kadar kapandı, şu kadar açıldı.
demek de pek sağlıklı değildir çünkü yirmi beş
yıllık ortalama da yine aynıdır.
Bunun
dışında, değerli arkadaşlar, bazen tabii siyasetin
gereği siyasi konuşmalar yapılıyor. Özellikle bu
konuşmalar, hepimizin canını sıkan bazı olaylarda
işin ucu biraz daha kaçmaktadır. Bugün şu anda bu Mecliste
bulunan tüm arkadaşlarımızın hiçbirinde zannetmiyorum ki,
vatanına ihanet eden, yediği ekmeğe nankörlük eden ve kahpece,
arkadaşlarımızı, çocuklarımızı,
askerlerimizi şehit eden o şehitlerimiz için içi kanamayan bir
arkadaşımızın burada olacağını hiç
zannetmiyorum ve yoktur. Onun için bazı konularda lütfen birlikte
olmamızda çok büyük fayda var. Esnaf ve sanatkârlar konusunda da gerçekten
de önemli konularda birleşmemiz gerekiyor, çünkü şu anda önemli bir
yerden geçmekteler. Bunun için de çalışmalarımız devam
etmektedir. Bakın, son yedi yıl içerisinde esnaf ve sanatkârlara
verilen hizmetler oldukça fazladır ama bunun yanında verilemeyenler
de vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akgül, lütfen tamamlayınız.
ABDULKADİR
AKGÜL (Devamla) Bunun doğrusunu doğru olarak söylemek gerekir,
eğrisini de eğri olarak. Bugün esnaf ve sanatkâr, son yedi yıl
içerisinde 20 milyar yani eski parayla 20 katrilyonun üzerinde bir para
kullanmıştır ve ortalama faizi yüzde 4 ile 8
arasındadır. Bu, Türkiyede belki de akıldan geçemeyecek bir
rakamdır. Onun için, bugün bunlar verilmiştir, verilmektedir ve
sıfır faize doğru yol almaktadır.
Bu konuda hizmeti
geçen tüm arkadaşlarıma, özellikle Hükûmet temsilcilerine çok
teşekkür ettiğimi, esnaf camiası adına
şükranlarımı sunduğumu söylüyorum ama esnafın
özellikle içinde bulunmuş olduğu bazı
sıkıntıların giderilmesinde de tüm esnaf teşkilatlarıyla
birlikte, bu kanunları el birliğiyle çıkarmamızın da
yararlı olacağını söylüyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akgül.
Madde üzerinde
şahsı adına ikinci söz talebi Mevlüt Akgün, Karaman
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEVLÜT AKGÜN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çek Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, önemli bir kanunu görüşüyoruz. Gerçekten çek
dediğimiz zaman bir tarafında alacaklı, diğer
tarafında borçlu; bir tarafında muhatap banka, diğer yandan da
-konuşmacılar defaatle dile getirdiler- ekonomik anlamda çok önemli
bir enstrümanı görüşüyoruz. Dolayısıyla, burada
yapılacak düzenlemenin, ilgili tarafların hak ve menfaatlerini
gözetecek, bu anlamda ekonominin çarklarının da dönmesine
yardımcı olacak bir düzenleme olması gerekir.
Çekin bir kambiyo
senedi olduğunu ve havale hükmünde olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama
ülkemizdeki uygulaması itibarıyla çek diğer kambiyo
senetlerinden farklı bir uygulama alanına geçmek suretiyle neredeyse
kendine özgü bir uygulama alanı bulmuştur. Gerçekten, çekte vade
olmamasına rağmen, uygulamada alacaklı ile borçlu arasındaki
sözleşme ilişkisine dayanılarak çekte vade uygulaması
ortaya konulmuş, diğer yandan da piyasanın özellikle
ihtiyacını dikkate alarak çekte bir sözleşmeden doğan
borcun ödenmemesi hâlinde cezai yaptırım hükmü getirilmiştir. Bu
uygulama, gerçekten, piyasanın ihtiyaçlarına göre şekil
almış bir uygulamadır. Gerçekten, ticaret hayatı, sosyal
hayat çok dinamik bir süreç, çoğu zaman kurallarını kendisi
koyuyor, çoğu zaman hukuk kurumları bu kurallara yetişememekte
ve aciz kalmaktadır. Dolayısıyla, bu uygulamanın ortaya
koyduğu ihtiyaçlara dönük olarak da aradan geçen süre içerisinde Çek
Kanununda muhtelif değişiklikler yapılmış. Bu durum
göstermektedir ki aslında, çeke olan piyasada bir güven unsuru
vardır. Çek, güvenilir bir ödeme aracı hâlinde kabul edilmiştir.
Bugün de, bakanlarımızın ifade ettiği gibi, piyasada 200
milyarın üzerinde bir çek varlığı varsa,
dolaşımı varsa, Türk milletinin, halkının çeke olan
güveninin boşuna olmadığı, yanlış veya doğru
böyle bir sonuç ortaya çıkmıştır.
Burada bu
düzenlemeyi yaparken, piyasanın gerekleri, hukuk kurumları dikkate
alınarak, bir yandan çeke duyulan bu güven tesis edilmeli, korunmalı,
ceza yaptırımı noktasında altyapısı
oluşmadan
Burada bütün hukukçular ceza yaptırımının
aslında çağdaş ceza hukukuna aykırı olduğu
yönünde hemfikir, fikir birliği içerisinde. Yalnız, cezayı
kaldırırken alacaklının, çek ilişkisi
doğduğunda, çekte olan cezai müeyyidelere olan güvene dayanarak
verdiği hesap edilerek bir defa altyapısı
oluşturulmalı; altyapısı oluşturulduktan sonra belki
orta vadede hapis cezası kaldırılabilir. Ama bugün içinde
bulunduğumuz şartlar dikkate alınmak suretiyle, bir yandan ceza
hükmü korunmalı, diğer taraftan da iyi niyetli olan çek
mağdurlarına, borçlularına, işinin başına dönerek
düzenini devam ettirme ve borcuna ödemek için bir mühlet verilmeli, ona bir
fırsat verilmeli. Hükûmetimizin burada yapmaya
çalıştığı husus bu çek konusunda mağdur
olmuş, elinde olmadan belki ödeme imkânını kaybetmiş
insanlara da makul bir süre yani iki yıllık bir süre vermek suretiyle
onlara fırsat vermek şeklinde olmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının bu 3üncü maddesinde aslında
piyasada çok ihtiyaç duyulan iki tane düzenleme geliyor. Bunlardan birisi
bankalar özenli bir tacir gibi davranmıyor, önüne gelen herkese çek
karnesi veriyor diye hepimizin şikâyet ettiği bir durum var. Belki
getirilen düzenlemeler bu anlamda tam yeterli de sayılmayabilir ama
bankaların sorumluluğu bu kanunla, bu tasarıyla
artırılıyor ve her bir çek yaprağı için
bankaların ödeme yükümlülüğü artırılıyor, diğer
yükümlülükleri de sorumlulukları da bu kanunla artırılıyor.
Diğer
taraftan, uygulamada vadeli çek uygulaması tacirler arasında genel
bir uygulama hâline gelmiş, genel bir kabul hâlini almış,
dolayısıyla bu maddeyle vadeli çekin önü açılıyor ve vadeli
çekte
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akgün, lütfen tamamlayınız.
MEVLÜT AKGÜN
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
yani çekin
üzerindeki düzenleme tarihinden önce çekin ibrazı hâlinde bu hususun takip
konusu yapılamayacağı yani vadesinden önce işleme
konulamayacağı ifade ediliyor.
Diğer
taraftan da çekte karşılıksızlık işleminin
nasıl yapılacağı madde metninde ifade ediliyor. Buna göre
muhatap banka ödemekle yükümlü olduğu para, artı, kısmi ödeme
varsa o, onu ifade etmek suretiyle karşılıksızlık
işlemini çeke dercetmek ve çekin aslını da önceki uygulamadan
farklı olarak hamile iade etmekle yükümlü hâle getiriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısının uygulamadaki
sıkıntıları çözme noktasında önemli ve faydalı
olacak bir kanun tasarısı olduğuna inanıyorum. Bu düşüncelerimle
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akgün.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapılacaktır on dakika süreyle.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bazı savcı ve hâkimlerin usulsüz işlemler
yaptığı iddiasıyla yapılan şikâyetler üzerine
Bakanlığın soruşturma izni vermemesi yönündeki
işlemlerin iptali için açılan davaları sümen altı
ettiği iddia edilen Ankara 4. İdare Mahkemesinin önceki
Başkanı Kasım Davas, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yaz kararnamesiyle Kırıkkaleye tayin edilmişken şimdi
neyin karşılığında Başbakan Müsteşar Yardımcısı
yapılmıştır? Bu bağlamda, Adalet
Bakanlığında ödül-ceza sisteminin kriterleri nelerdir,
açıklar mısınız ?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Adli para cezasını ödeyemediği nedenle, sadece adli para
cezasını ödeyemediği nedenle cezaevlerinde yatan kişi
sayısı nedir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
asıl borçlusu şirket olduğu hâlde şirketin imzaya yetkili
patronu veya ortağının vekâletle yetkili
kıldığı iş yerindeki herhangi bir
çalışanın imzalamış olduğu çekin ödenmemesi
hâlinde yargı nezdinde vekâletle yetkilendirilmiş iş yeri
çalışanı ceza davalarının muhatabı olmakta ve hapis
cezalarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Hâlen
ülkemizde bu durumda olan, adli para cezası ödenmediği gerekçesiyle
hapse girmiş kaç kişi bulunmaktadır? Bu durumda firma
yetkilileri tarafından yetkilendirilmiş kişilerin
kurtarılmasına yönelik bir düzenleme bu tasarıda var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Önce, Ciddedeki
hacılarımızın ilgili problemini ilettiğimiz
Ulaştırma Bakanı aradı, kendisine de teşekkür
ediyorum, bir iki saat içinde hacılarımızın Türkiyeye
naklinin gerçekleştirileceğini ifade ettiler. İlgililere
teşekkür ediyoruz bununla ilgili.
Çek Kanunu
Tasarısının, bu hâliyle, ceza yaptırımı
bakımından mevcut yasadan pek farklı olmadığı
görüldü. Kişiler adli para cezasını ödeyemedikleri takdirde
hapis cezasıyla karşı karşıya kalmakta, hapse giren
veya adli para cezasını ödeyen borçlu, asıl alacaklıya
borcunu ödeyemediği takdirde, bu yasa ile de artı bir
yaptırım oluşturmamaktadır. Asıl alacaklılar alacaklarını
yine tahsil edememeyle karşı karşıya
kaldıklarından, bu konuda, bu gibi durumdaki
vatandaşlarımız tatmin edici bir açıklama beklemektedirler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kulkuloğlu
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Bakan, Kayseride kurulu
yaklaşık 500 fabrikadan 170inin sahipleri çek yasağına
girmiştir. Bunlar içerisinde, yirmi, otuz, kırk, altmış
yıllık firmalar vardır ve bunlar çoğunluğu
oluşturmaktadır. Bugün, batmış ya da can
çekişmektedirler. Kast unsurunun aranmadığı bu yasa ile
ekonomik kriz sonucu batan bu insanların düştüğü,
düşürüldüğü bu durumda, sizce, bu yasaya evet oyu veren
milletvekillerinin vicdanları rahat edebilir mi?
İki, siz, bu
yasada olmadığına göre, kast unsuru aranmadan batan bu
insanların mağduriyetlerini gidermek için nasıl bir düzenleme
yapmayı düşünmektesiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Ben sorumu,
tabii, tartışma şeklî böyle olduğu için, mecburen, verilen
önergeden hareketle ifade edeceğim. Verilmiş bir önerge var,
sorulardan sonra bu önerge ele alınacağı için ben bunu belirtmek
zorundayım. İktidar partisinin vermiş olduğu bir önergede,
karşılığı bulunmaması hâlinde çekin bin lira olan
banka yükümlülüğünü 500 liraya düşüren bir ifade
Yani, burada,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Hükûmetin 2010 yılında
yapacağı yatırım miktarı kadar bütün bankaların
kâr ettiğini görüyoruz 2009 yılında, krize rağmen. Bu kadar
kârlılık varken, bu sorumluluğun bin lira olarak Komisyondan
konsensüsle çıkmış olmasına rağmen, yarıya
düşürülmesine, adaletli olma adına evet diyecek misiniz bu önergeye
diye sormak istiyorum?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Sayın Bakan,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, daha süre var. Beni konuşturmamak için
çok gayret sarf ediyorsun ama
BAŞKAN
Sayın Genç, bir dakika veriyoruz, ben görüyorum buradan, on saniye
kaldı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, daha yarım dakika var, muhalefeti
konuşturmamak için çok gayret sarf ediyorsunuz. Sizi tebrik ederim!
BAŞKAN Ben
de sizi tebrik ediyorum Sayın Genç!
Buyurun
Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
sorulardan önce müsaade ederseniz bir konuya cevap vermek istiyorum. Benim
maddeler üzerinde konuşma imkânım yok, başka bir şekilde de
arkadaşlarıma bir konuyu anlatma imkânım yok, sorulara da cevap
vereceğim, ancak bundan önceki oturumda Mersin Milletvekili Sayın
İsa Gök ismimden de bahsetmek suretiyle bir konuyu gündeme getirmiş.
Biraz önce Sayın Turgut Dibeki dinlerken aynı konuya temas
ettiğini gördüm; bu konuya izninizle hemen bir iki cümleyle cevap vermek
istiyorum.
Sayın
İsa Gök uzun uzun konuştuktan sonra, Bülent Arınç olarak benim
konuşma metnimin elinde olduğunu Türkiyede ismi bilinen örgütler
var bu örgütler
anlatıyor ve Bülent Arınç Türkiyede daha çok ses
getirecek şöyle şöyle planlanmış olabilir. diyor,
Sayın Oktay Vural orada söze karışıyor, sonunda Şimdi
bakın, bu eylemin, arkadaşlar, adı nedir biliyor musunuz? Her
iki bakanın söylemi PKKyı aklama girişimidir. PKK
aklanıyor, başka bir şey değil (Alkışlar,
Gürültüler) ve sonunda da Bu kadar çam devirmeden sonra her iki bakanın,
Ergün ve Bülent Arınçın derhâl kamuoyundan özür dilemesi, şehit
ailelerinden özür dilemesi ve mertçe istifa etmesi gerekir. diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) En doğru hareket.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Kamer Gençin buna
En doğru hareket demesi beni teselli etti.
Şimdi
şunu söylemek istiyorum: Ben dün Habertürk Televizyonunda bir saat kadar
bir mülakata katıldım; bant tapesi de, elimde notlarım da var,
arkadaşlara da gönderebilirim. Söylediğim sözlerin bu konuyla ilgili
olanlarını müsaade ederseniz hemen arz etmek istiyorum. Bu katliamla
ilgili olarak benim bir tek cümlem var: Son yapılan katliamın
hesabını bunu yapan alçaklardan en kısa zamanda
soracağız. Tokat saldırısı hakkında devam
ediyorum: Güvenlik güçlerinin bölgede arama tarama çalışmalarını
sürdürdüğünü anlatan Arınç, olayın sisli bir havada pusu
kurularak işlendiğini, olaydan kısa bir süre sonra oradan geçen
bir vasıta tarafından fark edildiğini anımsattı.
Dolayısıyla, olayı işleyenler, failler mutlaka saklanmak,
gizlenmek durumunda kalmışlardır. Ümitle ifade ediyorum,
faillerini en kısa zamanda yakalayacağız, bu hain
saldırıyı en kısa zamanda tüm
bağlantılarıyla ortaya çıkaracağız. diye
konuştu.
Devam ediyorum
gene konusu, ilgisi itibarıyla: Bunun içerisinde seçilen yer çok önemli.
Tokat, vatansever, yurtsever insanlarımızın yoğun olarak
bulunduğu bir vatan parçası, vatan köşesi. Yani Mersinden de
farkı yok -ne hikmetse Mersinden bahsetmişim- Manisadan da
farkı yok.
İSA GÖK
(Mersin) Niye Mersinden bahsediyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Yani İsa Gökle,
bakın, dünden itibaren bir bağlantı kurmuşum.
Şehidi en
çok illerimizin başında gelmektedir ama bunun tam aksini
İSA GÖK
(Mersin) Zaten ileriyi görüyorsunuz, konuşmayı baştan
biliyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Lütfederseniz
Dinleyin
lütfen.
ama bunun tam
aksini ben Şırnak için de söylemeliyim. Şırnak ili
şehidi en çok gelen illerimizin içerisinde yer almaktadır.
Puzzleları bir araya getirdiğinizde şu eylemler şöyle
şöyle olmuştur. diyorum.
Değerli
arkadaşlar, sözlerimin sonunda da siyasetçilere, dün cenazelerin
başında o acı içerisinde feryatlarını
haykırırken anne ve babaların ne söyledikleri konusuna da dikkat
etmelerini istiyorum. Bu şehit ailelerinin ne söyledikleri gazetelerin
birinci sayfalarında ve televizyonların ekranlarında çok
açık biçimde ortaya çıktı.
Ben sadece
şunu söyleyeyim: PKKyı aklamak, bize yapılabilecek, hem
şahsıma hem de Hükûmete en büyük hakarettir. Bu hakareti hiçbir
şekilde kabul etmiyorum ve söyleyenlere iade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Çok açık
söylüyorum, PKK bir terör örgütüdür. Alçakça, haince eylemler
yapmıştır. Bu eylemlerinden dolayı da yıllarca
milletimizin kanayan bir yarası vardır ancak Tokatta işlenen
olayla ilgili olarak Başbakan Vekili sıfatını
taşıdığım anda söylediğim şu söz -çok
geniş bir konuşma- Tokatta bugüne kadar PKK eylemine son on
yıldır rastlanmamıştır. Tokat bölgesinde eylemler daha
çok TİKKO, TKP/ML, DHKP-C örgütleriyle bağlantılıdır.
Olabilir ki bu örgütler birilerine eylem yaptırmış olabilirler.
Bütün bağlantılarıyla, PKK olsun, TİKKO olsun, ne olursa
olsun, hatta taşeron kullanmış olabilirler, bunların
faillerini en kısa zamanda yakalayacağız ve bu alçaklığın
hesabını soracağız. demişim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bunun içerisinde PKKyı aklamak, hiçbir vatansever Türk
yurttaşının yapabileceği bir şey değildir. Ne
Sayın İsa Göke ne Cumhuriyet Halk Partisinin en uzaktaki ferdine ne
MHPye ne bir başkasına hiçbir şekilde
yakıştıramam.
Burada Çek
Yasasını görüşüyoruz ve binlerce insan televizyondan şu
anda burayı izliyor. Bu konuyu söylediniz, ben de cevap vermek zorunda
kaldım. Ama binlerce insanın takip ettiği bir konuyu burada
görüşürken, lütfen konu dışında başka bir şey
konuşmamaya gayret edelim.
Bu bağlamda
sorularınıza cevap vermek istiyorum.
Sayın
Şevket Köse, müsteşar yardımcısı olan bir
BAŞKAN
Sayın Bakan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Süre geçti.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Süre doldu Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
idare mahkemesi
başkanından bahsediyor
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz tamamlandı efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Peki,
arkadaşlarımdan özür diliyorum, diğer maddenin sorularında
cevap vereceğim.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök.
İSA GÖK
(Mersin) İster 69/1e, ister 60/4e göre söz verin, ama bana söz vermek
durumundasınız, zira adım zikredilerek doğrudan
sataşma var. (AK PARTİ sıralarından Sataşma yok
sesleri)
BAŞKAN Ne
diye zikretti Sayın Bakan? Sayın Gök, ne dedi yani?
İSA GÖK
(Mersin) Beni dinlemediniz galiba, o anda duymadınız; doğrudan
benim konuşmama atfen konuşma yaptı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutanakları getirin, bir saat sonra incelerisiniz!
BAŞKAN -
Sizin konuşmanızdan bahsetti, onun için bahsetti isminizden.
İSA GÖK
(Mersin) Efendim, bakın, ister kürsüden ister yerimden, ister 69/1e
ister 60/4e göre, ama söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Gök, benim sataşmadan söz verebilmem için Sayın
Konuşmacının sataşması gerekir. Ben de onun için Tüzük
gereği soruyorum: Size söylediğinizden farklı ne söyledi?
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, İsa Gök benim adım.
BAŞKAN
Evet İsa Gök sizin isminiz.
İSA GÖK
(Mersin) Ben Mersin Vekiliyim. Konuşmayı yapan bizzat benim.
İtham varsa söyleyen benim, savunma da bana düşer.
BAŞKAN
Hayır, itham veya savunma söz konusu değil.
İSA GÖK
(Mersin) Ya söz verin veya benim sesim gürdür ben bağıra
bağıra konuşurum.
BAŞKAN
Sizin için sizinle ilgili ne söyledi, ne diye sataştı? Onu soruyorum
Sayın Gök. Sizinle ilgili ne söyleyerek size sataştı?
İSA GÖK
(Mersin) Anlaşılan söz vermiyorsunuz değil mi Sayın
Başkan? Ben yerimden konuşurum efendim, hiç merak etmeyin.
Başbakan Vekili
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tutanaklara girsin, bir dakika.
BAŞKAN
Buyurun yerinizden söz veriyorum.
İSA GÖK
(Mersin) Teşekkür ediyorum, sağ olun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili İsa Gökün, Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İSA GÖK
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Arınça, benim konuşmalarımın dayanağı,
doğrudan Hükûmetlerine bağlı Anadolu Ajansının haber
metnidir. Tekrar, aynen okuyorum Anadolu Ajansından; Habertürktek:
programınız olmayabilir, başka yerden
almışlardır: Başbakan Vekili Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Arınç: Türkiyede daha çok ses getirecek,
milliyetçi duyguları daha fazla körükleyecek, özellikle bu söylem
içerisinde siyaset yapan partilerin işini biraz daha
kolaylaştıracak bir eylemi çok akıllıca planlamış
olabilirler. Bu ima nedir Sayın Bakan, nedir?
OKTAY VURAL
(İzmir) Özür dilemesi lazım.
İSA GÖK
(Mersin) - Aynı imayı Nihat Ergün
Bakınız
Danıştay saldırısında da bir İslamî örgüt
denmişti de ardından Ergenekon çıktı. Aynı
şekilde, sayın kamuoyunu, vatandaşlarımızı
düşünmeye sevk ediyorum. diyor. Bu imadır, bu toplum
mühendisliğidir, bu kamuoyu yaratmadır. Bu, kanunen de suçtur.
Hukukçusunuz, Ceza Kanunu 288e bakın. Bunları yaptınız.
Bunları
Eylemin olduğu günden bu tarafa kamuoyu oluşturmaya
çalıştınız; ta ki, PKKnın Dersim bölgesi falanca
timinin yaptığını Fırat Haber Ajansı ikrar edip,
DTP Grup Başkanvekilinin de Evet ama yaşam hakkına
saygımız bizim devam etmektedir, tavrımız bakidir. diyerek
olay açıklanıncaya dek. Bu açıklama gelmeseydi, örgütün bu
ikrarı gelmeseydi, Sayın Başbakan, Sayın Arınç ve
Sayın Ergünün bu laflarıyla toplumu yanlış yöne sevk
etmiş olmuyor musunuz? Devlet adamı ciddiyetiyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK
(Mersin) -
soruşturma yapılırken nasıl böyle bir beyanda
bulunursunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Vural,
sisteme girdiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet. Benim de ismimi kullanarak
BAŞKAN
Lütfen, ayağa kalkar mısınız Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet
BAŞKAN
Sayın Vural, ayağa kalkar mısınız. (AK PARTİ
sıralarından (Kalk ayağa. sesleri)
Lütfen sayın
milletvekilleri
Buradaki Sayın Milletvekilinden herhangi bir talebimiz
tamamen Tüzük gereği bizim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Benim de ismimi kullanarak sataşmada bulunmuştur, söz
istiyorum.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Vural.
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet
Ben de Sayın Bakan size aynen iade ediyorum. O
sözlerinizin altında kalacaksınız. Öyle hain bir terör örgütünün
saldırısını milliyetçi söylemli partilerle ilişki
kurmak sizin yüz karanız bir söz olarak kalacaktır. (MHP
sıralarından alkışlar) Ve orada altı aydır
PKKnın eylemsizlik içinde bulunduğunu söyleyen sizsiniz. Altı
ay boyunca PKKnın yetmişe yakın saldırısı
neticesinde o kadar şehidimiz olmuştur. Bunları unutacak
mıyız? Yani PKKnın eylemsizlik devresinde
yapıldığını söyleyen sizsiniz.
Değerli
milletvekilleri, PKKnın eylemsizlik diye bir devri mi olmuştur,
elimizi vicdanımıza koyalım? 4 Aralıkta ölenler, 8 Eylülde
ölenler, 12 Eylülde ölenler, 4 Ekimde ölenler, bunlar hep PKKnın
eylemleridir ama bir Başbakan Yardımcısının
kalkıp PKKnın eylemsizliğine atıf yaparak bu eylemden
dolayı onu aklamasından, gerçekten Türkiye Cumhuriyetinin bir
vatandaşı olarak büyük bir elem duydum.
SUAT KILIÇ (Samsun)
Öyle bir iddia olamaz. Çarpıtmayın.
OKTAY VURAL
(İzmir) O bakımdan Sayın Başbakan
Yardımcısına bu ifadelerini düzelterek özür dilemesini, Türk
milletinden özür dilemesini istirham ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BURHAN KAYATÜRK
(Ankara) Asıl sen özür dile!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşmacılar PKK Dersim şubesinden bahsettiler. (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN
Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN -
Madde üzerinde soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bir ile iftira atılıyor, lütfen
BAŞKAN
Sayın Genç, sizinle ilgili herhangi bir şey söz konusu değil ki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim?
BAŞKAN Sizinle
ilgili herhangi bir şey söz konusu değil, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ben Tunceli Milletvekiliyim ve son olayda Tunceliye
iftira atılıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Beş adet önerge
vardır; önce geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alıyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum bu konuda. Benim ilime iftira
atılıyor. Başkan mısın nesin burada! Ne biçim
Başkanlık yahu! Söz istiyorum
Susturamazsın!
BAŞKAN
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü ve beşinci
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini; maddeye beşinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki altıncı fıkranın eklenmesini
ve devamındaki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz
ve teklif ederiz.
(3) Muhatap
banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz
edilen her çek yaprağı için;
a)
Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
1) Çek bedeli
beşyüz Türk Lirası veya üzerinde ise, beşyüz Türk Lirası,
2) Çek bedeli
beşyüz Türk Lirasının altında ise çek bedelini,
b)
Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
1) Çek bedeli
beşyüz Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak
koşuluyla, kısmî karşılığı beşyüz Türk
Lirasına tamamlayacak bir miktarı,
2) Çek bedeli
beşyüz Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak
koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak
beşyüz Türk Lirasını,
ödemekle
yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek
defterinin teslimi sırasında yapılmış olan
dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu
fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz
önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her
yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazetede yayımlanır.
(5) Muhatap
bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar
dahil, kısmî ödemenin hamil tarafından kabul edilmemesi hâlinde,
ikinci fıkra hükmüne göre karşılıksızdır
işlemi yapılır; ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine
yazılır ve çek, üzerine imzası alınarak hamiline geri
verilir; ön ve arka yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır. Çek
hesabında hiç karşılığın bulunmaması ve
hamilin sadece muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü
olduğu tutarın ödenmesini talep etmesi hâlinde de bu fıkra
hükmüne göre işlem yapılır.
(6) Muhatap
bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil
kısmî ödeme hâlinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi
ücretsiz olarak hamile verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat
borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine
başvurabileceği gibi, Cumhuriyet
başsavcılığına şikâyette bulunurken dilekçesine
bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde ispat
aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin istemi hâlinde
çekin aslı bu mercilere gönderilir.
|
|
Suat
Kılıç |
Ahmet Yeni |
Akif Gülle |
|
|
Samsun |
Samsun |
Amasya |
|
|
A. Sibel Gönül |
|
Metin
Kaşıkoğlu |
|
|
Kocaeli |
|
Düzce |
BAŞKAN
İkinci önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı yasa tasarısının 3.
maddesinin 3 nolu fıkrasında geçen (bin TL) ibaresinin (bin liradan
az olmamak üzere çek bedelinin %15ini) biçiminde değiştirilmesini
arz ederiz.
|
|
Kamer Genç |
İsa Gök |
Şevket
Köse |
|
|
Tunceli |
Mersin |
Adıyaman |
|
|
M. Şevki
Kulkuloğlu |
Sacid
Yıldız |
Atila Emek |
|
|
Kayseri |
İstanbul |
Antalya |
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanununun 3. Maddesinin 3/A.1
maddesindeki ve B/1,2 maddesindeki bin Kelimesinin beşbin olarak
değiştirilmesini teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
Bilgin
Paçarız |
Ahmet Küçük |
|
|
Mersin |
Edirne |
Çanakkale |
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Atila Emek |
|
|
Malatya |
|
Antalya |
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu
Tasarısının 3. Maddesinin;
1- 1. Fıkrasının 1. Cümlesinde yer alan varsa
ibaresinin metinden çıkarılmasını,
2- 1. Fıkrasının 1. Cümlesinden sonra gelmek üzere
Tutarı çek yaprağında matbu olarak yazılı çeklerde
ödeme bu tutarı aşamaz. Banka tarafından ödeme garanti
yazısı verilen çek tutarları banka tarafından ödenir. Bu
çeklerle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi
yapılamaz.
Cümlelerinin eklenmesini,
3- 7. Fıkrasının 1.Cümlesinde yer alan Türk
Ticaret Kanununun 707. Maddesi uyarınca ibaresinin Türk Ticaret Kanunu
hükümleri uyarınca şeklinde değiştirilmesini,
Saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Kürşat
Atılgan |
Osman
Durmuş |
|
|
Konya |
Adana |
Kırıkkale |
|
|
Akif Akkuş
|
Alim
Işık |
Hasan Özdemir |
|
|
Mersin |
Kütahya |
Gaziantep |
BAŞKAN - En
son ve en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çek Kanunu Tasarısının 3. maddesinin;
1.
fıkrasındaki; Ancak çek, hesabın bulunduğu şubeden
başka bir şubeye ibraz edildiğinde, o şubece
karşılığı sorulmak suretiyle ödenir
ifadesinin ve 2.
fıkra hükmünün tamamının madde metninden
çıkarılmasını,
3. fıkra
hükmünün;
Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki
hamile, talep ettiği takdirde, süresinde ibraz edilen her çek
yaprağı için;
a)
Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
1) Çek bedeli
üçbin Türk Lirası veya üzerinde ise, üçbin Türk Lirası,
2) Çek bedeli
üçbin Türk Lirasının altında ise çek bedelini,
b)
Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
1) Çek bedeli
üçbin Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak
koşuluyla, kısmî karşılığı üçbin Türk
lirasına tamamlayacak bir miktarı,
2) Çek bedelinin
üçbin Türk Lirasından fazla olması hâlinde, çek bedelini aşmamak
koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak üçbin
Türk Lirasını,
ödemekle
yükümlüdür. şeklinde düzeltilmesini,
6. fıkradaki
her geçen gün için binde üç gecikme cezası öder
ifadesindeki gecikme
cezası teriminin, temerrüt faizi
terimi ile değiştirilmesini
7. fıkra
hükmünün madde metninden çıkarılmasını
teklif ederiz.
|
|
Ali İhsan
Köktürk |
Turgut Dibek |
Halil Ünlütepe |
|
|
Zonguldak |
Kırklareli |
Afyonkarahisar |
|
|
R. Kerim Özkan |
|
Rahmi Güner |
|
|
Burdur |
|
Ordu |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek.
Buyurun.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, üzülerek ifade etmek istiyorum yani ben bu
tasarının, Adalet Bakanlığının, daha sonra Bakanlar
Kurulunun tasarısı olarak Meclise gelmiş bir tasarı
olmasını, Komisyonda gerçi değiştirdik ama onlara ait
olmasını arzu ederdim. Burada da konuşuldu, maalesef bu
tasarıda söz sahibi Bankalar Birliği arkadaşlar, bunu çok net
söylüyorum. Yani aslında Komisyonda bu konular konuşulurken daha
dikkatli bir üslup kullanmaya dikkat etmiştim, ama şimdi önergeleri
okuduktan sonra, biz komisyon üyesiyiz, orada yapılan
konuşmaları bizler biliyoruz neler konuşuldu neler etti. Hatta,
Bankalar Birliğini temsilen gelen katılımcının oradaki
konuşmalarından birer cümle de okuyacağım sizlere,
göreceksiniz.
Değerli
arkadaşlar, tasarı geldiğinde karşılıksız
çıkan her çek yaprağı için bankalara 500 TLlik bir yükümlülük
öngörülüyordu. Yine, tasarı geldiğinde çekin
karşılığının hesapta olması ya da
kısmen olması, fakat bunun ödenmemesi durumunda binde 3 bir gecikme
cezası vardı. Aynı şekilde, Komisyonda düzelttiğimiz
bir durum da vardı, yani çekin karşılığının
bulunmaması durumunda, çeki bankaya ibraz eden kişinin talep etmesine
gerek kalmaksızın, bankanın yükümlü olduğu o
kısmı ödemesi öngörülüyordu; bunların hepsi kalkmış.
Şimdi, alt
komisyonda bin TLyi iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız
getirdiler, yani bankaların sorumluluklarını, yükümlülüklerini
artıralım düşüncesiyle. Zira, değerli arkadaşlar,
uygulamadaki sorunlardan bir tanesi bu, ne yaparsak yapalım
karşılıksız çekler katlanarak geliyor. Sanıyorum, 2009
yılı için 2 milyon çekin karşılıksız
olduğunu göreceğiz. Şu anda, herhâlde, 1.700 civarı
olduğunu düşünürsek Eylül-Ekim ayı itibarıyla, 2 milyon
civarı çek karşılıksız çıkacak. Yani, bu çek
yaprakları, bu çekler bankalar tarafından veriliyor, başka veren
bir kurum yok, Avrupada, Amerikada farklı yöntemler var, şirketler
de çek bastırabiliyorlar, mevzuat orada uygun, ama bizde, bizim ülkemizde
bankalardan başka çek karnesi basıp da veren başka bir kurum
yok, yasa gereği. Şimdi, bankalar bunları verirken, burada çok
güzel konuşuluyor, işte özenli hareket etmesi, yükümlülüklerini
yerine getirmesi, iyi araştırması gerekiyor deniyor. İyi
güzel de bunları yapıyorlarsa gerçekten niye bu çekler
karşılıksız çıkıyor diye düşünmemiz gerekir.
Bunu Komisyonda da belirtmiştim. O zaman bankaların yükümlülükleriyle
ilgili olan kısımlarda ciddi düzenlemeler yapmamız lazım.
Şimdi, biz
bin lirayı az bulmuştuk Komisyonda, Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri
olarak verdiğimiz önergede, her bir çek yaprağı için
bankaların sorumluluk limitinin bin TL olarak
artırılmasını istemiştik, fakat kabul edilmemişti
ve bin olarak kaldı. Değerli arkadaşlar, şu anda AKPnin
önergesi de elimde, az önce okundu, orada bu, 500 TLye indiriliyor. Yine,
binde 3 gecikme cezası, yani çekin karşılığı var,
banka ödemekte gecikiyor, ödemiyor veya kısmen var, ödemiyor. Bununla
ilgili olarak bir ceza öngörülüyor, bunu da kaldırmışlar.
Bakın,
Bankalar Birliği temsilcisinin Komisyondaki konuşmasından bu
kısımlarla ilgili kısa birer cümle okuyayım; diyor ki
kendisi: Bugün itibarıyla 470 Türk lirası olan garanti
tutarının artırılmaması ve 3167 sayılı
Yasanın şu anki mevzuatı çerçevesinde 470 lira olarak
kalması konusunda biz Bankalar Birliği olarak görüşümüzü
açıklamak istiyoruz. Görüşleri yerine getirilmiş. Yine diyor
ki: Bir de binde 3 rakamının fahiş olduğu, yüksek
olduğu, bunun binde 1 olması gerektiği noktasında bir
görüşümüz var. Buna da Hükûmet veya arkadaşlar daha da kolaylık
sağlamışlar, öyle diyelim. O binde 1i bankalar kabul ediyorlar,
diyorlar ki: Binde 1 olabilir. Hayır, onu da kaldıralım.
demiş Hükûmet, daha doğrusu AKP Grubunun önerisi öyle geldi şu
anda, öyle diyelim.
Yine, bu çekin
karşılığı yoksa, ancak ilgili kişi bankadan talep
ederse o asgari miktar ödenecek, bunu da talep etmezse bankadan, çekecek
gidecek. Banka uyarmayacak Gel, bak ben sana 500 lira veya bin lira ödemek
zorundayım, bunu sana vereceğim. diye. Bankanın
sorumluluğu da kalmıyor, ben öyle gördüm önergede.
Değerli
arkadaşlar, bunları gördükten sonra sözlerimin başındaki
beyanımı tekrarlamak istiyorum: Maalesef, Bankalar Birliği,
bankalar Türkiyede söz sahibi. Şimdi, Türkiyedeki en büyük borçlu -bunu
Komisyonda da söyledim- devlet, Hükûmet.
Değerli
arkadaşlar, 2002den bu yana Türkiyeyi, cumhuriyet tarihinin
borçlarını ikiye katlayarak getirmişsiniz. Türkiyenin en büyük
alacaklıları da bankalar. Şimdi, bu yükümlülükleri artırmak
üzere biz düşüncelerimizi belirtirken Sayın Adalet Bakanı
Komisyondaydı ve şunu söyledi, dedi ki: Şimdi, bankalar
geliyorlar, bankalarla konuşurken onlar şunu söylüyor: Bu bir özel
hukuk ilişkisidir, burada kamu olarak siz bir zorlamada bulunamazsınız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dibek, lütfen, tamamlayınız.
TURGUT DİBEK
(Devamla)
Biz bankalar olarak bu çekleri istediğimize veririz,
istediğimize vermeyiz, bu konuda tüm yetki bize aittir. O yüzden, yani bu
şartları zorlaştırırsanız piyasa
tıkanır. Ve Sayın Bakan aynen şunu söylemişti: Ya,
bankaların tuzu kuru, onlar devlete borç verirler işlerini devam
ettirirler.
Değerli
arkadaşlar, bizim şunu sağlamamız gerekir: İşte
az önce, bakın, Kayseri milletvekilimiz Kayseriden bahsetti, 170 tane
fabrika sahibinin yasaklı olduğunu, çek yasaklısı
olduğunu belirtti. Parayı bankaların devlete borç olarak
vermesinden kurtarmamız lazım Türkiyeyi. Yani bu parayı KOBİlere,
işte, esnafımıza ve sanayiciye bankaların vermesini
sağlamamız lazım. Öyle bir düzen kurdunuz ki garanti yer devlet,
bankalar oraya veriyor ve daha sonra da işte bu tasarıların söz
sahibi onlar oluyorlar.
Ben, önergemizin
sizler tarafından desteklenmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 3.
Maddesinin;
1- 1.
Fıkrasının 1. Cümlesinde yer alan varsa ibaresinin metinden
çıkarılmasını,
2- 1.
Fıkrasının 1. Cümlesinden sonra gelmek üzere Tutarı çek
yaprağında matbu olarak yazılı çeklerde ödeme bu
tutarı aşamaz. Banka tarafından ödeme garanti yazısı
verilen çek tutarları banka tarafından ödenir. Bu çeklerle ilgili
olarak karşılıksızdır işlemi yapılamaz.
Cümlelerinin
eklenmesini,
3- 7.
Fıkrasının 1.Cümlesinde yer alan Türk Ticaret Kanununun 707.
Maddesi uyarınca ibaresinin Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca
şeklinde değiştirilmesini,
Saygılarımızla
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1- 5411
sayılı Bankacılık Kanununun 76. Maddesinin 3.
Fıkrasında bankaların kimliklerini ve vergi kimlik
numaralarını belgelemeyen müşterilerine ilişkin olarak
bankacılık işlemleri ve mali hizmetleri vermeleri yasaktır.
Ayrıca, 4358 Sayılı Vergi Kimlik Numarası
Kullanımının Yaygınlaştırılması Hakkındaki
Kanunun 4. Maddesinin verdiği yetki uyarınca Maliye
Bakanlığınca yayımlanan 2 sıra numaralı Vergi
Kimlik Numarası Genel Tebliğinde vergi kimlik numarası
saptanmadan ödeme yapılmayacağı hakkında düzenlemeler
yapılmıştır. Mevcut durumda bankalar çek hamillerinin vergi
kimlik numaralarını bilgi sistemlerinde muhafaza etmekte ve hesaba
ilişkin bilgileri 3 er aylık dönemler itibariyle Gelir idaresi
Başkanlığına bildirmektedirler. Mevcut düzenlemelere
aykırılık teşkil eden varsa ibaresinin
kaldırılması gerekmektedir.
2- Bankalar çek
yapraklarında matbu olarak yer alan ödeme tutarının üzerinde bir
ödeme yapamazlar. Banka garanti yazısı verdiği çek
tutarlarının tümünü ödemekten imtina edemez. Garanti
yazısında yer alan tüm tutarı ödeyerek yükümlülüğünü yerine
getirmeli güveni boşa çıkarmamalıdır.
3- Türk Ticaret
Kanunu tasarısının TBMMye sunulduğu ve yakın zamanda
değiştirileceği ve geçerli olan kanun maddesinin
numarasının değişeceği göz önüne alınarak bu
ibarenin kanun maddesinden kaldırılması isabetli olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çek Kanunun 3. Maddesinin 3/A.1 maddesindeki ve B/1,2 maddesindeki bin
Kelimesinin beşbin olarak değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Ali
Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili, önerge üzerinde söz istemişlerdir.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3üncü
madde üzerinde vermiş olduğunuz önerge hakkında söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Komisyonumuz
katılmadı fakat Komisyonumuzun, AKP Grup Başkan Vekili ve
arkadaşları tarafından Bankalar Birliğinin
dayatmasıyla verilen önergeye katılıp
katılmayacağını ben çok merak ediyorum. Altını
çizerek söylüyorum: O önerge Bankalar Birliğinin dayatmasıyla
verilmiştir. Çünkü aynı şeyler
Bizzat bana telefon
açmıştır 500 TLye düşürülmesi konusunda ve AKP
tarafından böyle bir önerge verilirse siz karşı çıkar
mısınız? demişlerdir telefonla. Şimdi o önerge, hem
Komisyondaki tutum ve davranışları nedeniyle hem de buradaki
işleyen işleyiş bakımından Bankalar Birliğinin
önergesidir. Dolayısıyla bu görüşülmekte olan kanun tasarısı
Bankalar Birliğince dayatılan bankaların kanun
tasarısıdır değerli arkadaşlarım.
Şimdi, alt
komisyonda AKPnin oylarıyla ben alt komisyon üyesiydim- 470 TL 1.000
liraya çıkarıldı, AKPnin oylarıyla
çıkarıldı. Ana komisyonda- Komisyon Başkanı burada-
yine herkesin olduğu, Bakanın da olduğu bir ortamda 1.000 lira
olarak kaldı, Bankalar Birliğinin itirazına rağmen
kaldı, ama ondan sonra Bankalar Birliği lobi
çalışmalarını devam ettirdiler, öyle
anlaşılıyor ki AKP Grubunu etkilemişler değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, bugün Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Bildirgesinin kabul edilişinin 61inci yılını
kutluyoruz. 61 yıl sonra, otuz madde hâlinde güvenceye alınan insan
haklarının hâlâ 61 yıl sonra bu ülkede çiğneniyor
olmasından son derece üzüntü duyuyorum ve bu çiğnemenin özellikle
hukuk adına yapılıyor olması beni son derece üzüyor.
Artık
halkımızın bu AKPden umudu falan kalmamıştır. Bu
çek yasası falan görüşmelerinin artık kimin talepleri
doğrultusunda yapıldığını herkes bilmektedir.
Bakın, şu mesajı okuyorum: Sayın Ali Rıza Öztürk, ben
çek mağduru olarak hem borçlu hem alacaklıyım ama biz
alacaklarımızdan vazgeçtik, yeter ki bu Hükûmet yakamızdan
düşsün artık. diyorlar.
Şimdi,
bakın değerli arkadaşlarım -Adalet Bakanının soru
önergeme verdiği yanıtta- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
5inci maddeyi ihlalden dolayı bugüne kadar 435 tane ihlal kararı
vermiş ve Türkiye tazminata mahkûm edilmiştir ve özellikle
altını çizerek söylüyorum, bu konu, mahkemelerin isnat edilen suçun
vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesi,
tutuklama sebebinin henüz ortadan kalkmamış olması gibi sosyal,
soyut, genel ve tek tip gerekçeyle tahliye taleplerini reddederek
tutukluluğun devamına karar vermesi nedeniyle Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin bugüne kadar Türkiyeyi tazminata mahkûm edip
etmediği sorusuna Evet, bu 5inci madde kapsamında
değerlendirilmektedir. deniliyor ve 435 tane toplam olarak ihlal
edildiği söyleniyor.
Şimdi, insan
haklarının güvenceye alındığı bir ortamda insan
haklarının nasıl ihlal edildiğinin de somut göstergesidir
değerli arkadaşlarım. İşte bu çek yasası da,
görüşülmekte olan çek yasası da insanların borçlarından
dolayı hürriyetlerinden yoksun kaldıklarının somut
göstergesidir. Bu, içeride yatan insanlar, çek mağduru olan insanlar,
haksız, hukuksuz, ceza hukukuna aykırı bir cezalandırma
yöntemi nedeniyle hapishaneye giren insanlardır. Çek mağdurundan
kastedilen şey budur. Özel hukuk hükümlerine göre alacağını
tahsil etme imkânına sahip olan çek alacaklısı, bono
alacaklısı hiçbir zaman ceza hukuku anlamında çek mağduru
değildir değerli arkadaşlarım. Çek alacaklıları
ne kadar mağdursa bono alacaklıları da o kadar mağdurdur.
Burada, aynı zamanda çek alacaklısıyla diğer
alacaklılar arasında Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı bir tutum sergilenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, Türkiye gerçekten yasalarını
işletemez, çalıştıramaz, hukukuna sahip çıkamaz bir
hâle gelmiştir. Türkiye artık sokağa teslim olmuştur.
AKPnin milletvekilleri gazete okumuyorlar mı, televizyonları izlemiyorlar
mı? İktidarların hatadan dönme şansları vardır
ama AKP için bu dönüşün faydası kalmamıştır. AKP
İktidarı hatadan geri dönme hakkını kaybetmiştir.
Türkiyenin temel değerleri ağır hasar görmüştür, tahrip
edilmiştir. Bu tahrip bizzat hukuk kullanılarak, yargı
kullanılarak, hukuk adına yapılmıştır
değerli arkadaşlarım.
AKP, analar
ağlamasın diye açılım yapmıştır, o
açılım saçılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Eğer siz bu ülkede gerçekten anaların
ağlamasını istemiyorsanız, gerçekten benim seksen
yaşındaki anamı ağlatmak istemiyorsanız
yapacağınız tek bir hayırlı iş var değerli
arkadaşlarım, çekip gitmektir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı yasa tasarısının 3.
maddesinin 3 nolu fıkrasında geçen (bin TLsi) ibaresinin (bin
liradan az olmamak üzere çek bedelinin %15i) biçiminde
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer
Genç (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Kamer Genç, Tunceli Milletvekili, önerge üzerinde söz istemişlerdir.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili
olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Benim önergem,
diyoruz ki 100 milyar liralık çek veren de, bin lira ödeyecek, banka 1
milyar ödeyecek, 10 milyar liralık çek veren de banka 1 milyar ödeyecek.
Hiç olmazsa buna nispi bir şey getirelim. Yani, çek bedelinin yüzde 15ini
banka ödesin. Benim önergenin mahiyeti bu.
Şimdi,
Sayın Başkan, burada, biraz önce arkadaşlar, Tokattaki katliamı
Dersimdeki PKK kolu dediler. Bakın, bir ilin milletvekiliyim ve
maalesef, PKK içinde, öyle, Dersim kolu, Bingöl kolu, bilmem başka bir
kollar yok, Elâzığ kolu yok. Burada PKK yapmıştır
denilmesi lazım. Maalesef, Türkiyede, özellikle Tunceli halkını
kötülemek için kamuoyunda hep böyle iftiralar atılıyor Tunceli
halkına. Hâlbuki Tunceli halkının bu işle ilgisi yok.
Buyurun, güç sizde, iktidar sizde, gidin dağdaki PKKyı etkisiz hâle
getirin. Kim kolunuzu tutmuş? Ama iftira atmaya gelince de hemen Tunceli
halkına rahat iftira atıyorsunuz. Bugün Tunceli gençleri içinde
PKKnın içinde çok az insan var, son zamanlarda da, yani o gençler bu
işlerden çekildiler, ama o insanları, bu Hükûmet, maalesef, sözlü
imtihana girildiği zaman, Nerelisin? dediği zaman, Tunceliliyim,
Git kardeşim diye sözlüye bile almayan zihniyet var sizin içinizde.
Şimdi,
Bülent Arınç, biraz önce, burada, televizyondaki
konuşmasını getirdi, okudu. Getirip o bandı
dinleyeceğiz Sayın Bülent Arınç. Burada böyle
değiştirmeye gerek yok. Zoru gördünüz mü Biz yanlış
anlaşıldık. dediniz. Siz, o beyanatınızda, esas,
askerlerimizi şehit edenlerin üzerinden suçu aldınız, güvenlik
kuvvetlerine sanki bir ithamda bulundunuz. Devletin bazı organlarına
şey ettiniz. Bunun bedelini ödeyeceksiniz. Burada, böyle olmaz. O
söylediğiniz beyanları buraya getireceğiz ve burada, halk
dinleyecek bunu. Öyle olur mu? Ben söyledim, ondan sonra zora gelince
dönüş yapıyorsunuz. Başta Abdullah Gül, siz, Tayyip
Erdoğan, Hüseyin Çelik ve öteki bakanınız da vardı, Nihat
Ergün arkadaşımız, bunların istifa etmesi lazım.
Devlet sorumluluğu bu. Bir memlekette 7 tane er şehit ediliyor, 7
tane can alınıyor ve o canın acısını
birtakım yerlere çekmek için tutuyorsunuz faili başka yöne çevirmeye
çalışıyorsunuz. Böyle devlet yönetilir mi? Devletin
organlarına karşı böyle düşmanlık yapılır
mı? O zaman bu devletin organlarına karşı
düşmanlık yapıyorsanız niye o makamlarda oturuyorsunuz? O
zaman oturulmaz.
Beyler, bu
Türkiye Cumhuriyeti devletinin korunması lazım. Kim tarafından korunacak?
Organların korunması lazım. Kim tarafından korunacak?
Hükûmetsiniz, varsa bir suçu, onları getirir yargılarsınız,
ama böyle devletin çeşitli
Efendim, bunu bazı Ergenekoncular
yapmış
Kim yapmışsa söyle kardeşim. Böyle olur mu?
Yani bu işin suçunu başka tarafa at. Bu devlet yönetiminde ciddiyet
de olmaz. Yani o kadar çok şeyler söylüyoruz ki. Burada, maalesef şu
salonda kendimizi güven içinde hissetmiyoruz. Başta Başkanlık
Divanı çok taraflı hareket ediyor. Yani orada Söz isteyen var
mı? diyor, Yok diyor, ben oradan çıkınca hemen söz isteyeni
çağırıyor. Böyle bir şey olur mu?
Bakın, dün
ben size anlayış gösterdim, 11 maddede konuşmadım. Hadi,
peki, şey edelim. Ama, böyle yaparsanız, bundan sonra biz de
kendimize düşeni yaparız beyler. Ben, tek kişi olduğumdan
da o kadar fazla cesaretlenmeyin, çünkü benim arkamda halk var, sizin
arkanızda hiçbir şey yok. Yarına bu iktidardan
düştüğünüz zaman da halkın içine çıkamazsınız.
Bakın,
Hüseyin Çelik diyor ki: Efendim, 33 eri yine Ergenekoncular yaptı.
Arkadaşlar, olayların içinde olanlar biliniyor. Yani
yazıktır, günahtır şu devlete. Bu devleti bitirmeye
getirmeyin. Bu devletin itibarını her yerde sarsıyorsunuz. Ya
devlet adamı olun veya da buradan çekin gidin. Bu devletin bu şekilde
dayanması mümkün değil.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sen mi getirdin de
KAMER GENÇ
(Devamla) Memleketi iç savaşa doğru götürüyorsunuz. Bunun sonu iç
savaştır. Bakın, bu iç savaşta siz kendinize göre
birtakım güçler yerleştirdiniz ama, yani Fethullah Gülenin
yönlendirmeleri paralelinde hareket ediyorsunuz, onların
talimatlarıyla birtakım olaylar yaratıyorsunuz, bazı
yerlere iftira atıyorsunuz, ama bunun sonunda da bunun altında da siz
kalırsınız. Ben sizi bugünden ikaz ediyorum. Böyle bir şey
olmaz. Bu işi ciddiyetle ele almak lazım. Bu memlekette çok ciddi
meseleler bir şeyler olmak üzere. İnsanlar bir anda ekonomik çöküntü
içindeyken
AHMET YENİ
(Samsun) İftira dolu konuşmalar!
KAMER GENÇ
(Devamla)
sizin bir yandan Başbakanınız,
Cumhurbaşkanınız, milletvekilleriniz, Meclis
Başkanınız her gün uçaklarla yurt dışında ve
şu anda araştırsanız, yine her gün, en azından bir
15-20 tane parlamenter yurt dışına gidip, keyiflerine
bakıp, harcırah alıyorlar. Böyle bir devlet yönetimi de olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Geçen gün ben yerimden soruyorum Bülent Arınç
ağlıyor. diyorum. Bir devlet adamına ağlamak
yakışmaz. Yani, ihtiyacın varsa bir tedavi usulünü
bulalım. diyorum. Bakın, bana cevap veriyor.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sen mazurlusun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir dakika
Bana cevap
veriyor
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sen mazurlusun!
KAMER GENÇ
(Devamla)
diyorki: Ben sizin bu kadar
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Mazurlusun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir dakika kardeşim. Bir dakika
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sen mazurlusun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Konuşma ya! Konuşma!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Konuya gel, konuya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, şunu sustursana.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sen hastasın. Sen kafadan rahatsızsın!
KAMER GENÇ
(Devamla) Sussana ya! Sussana!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sen mazurlusun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Hayır, sussana, ya!
BAŞKAN
Sayın Genç, siz de Genel Kurula hitap edin lütfen.
Sayın
milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben şimdi, diyorum ki, bak, ben diyorum ki: Ya, niye
ağlıyorsun? Bir yerin mi acıyor? Tedavi edelim. Bana diyor ki:
Ben sizin bu kadar terbiye dışı ve ahlak dışı
işler yaptığını çok merak ediyordum.
Bülent
Arınç, ben hangi terbiye dışı ve ahlak dışı
iş yapmışım? Ben bunun hesabını sana mahkemede
soracağım.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ama bunu da açıklamak zorundasın. Bunu açıklamak zorundasın.
Daha biz birbirimizle uğraşacağız.
Sayın
Başkan, önergenin oylamasında karar yeter sayısı istiyorum.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sen ancak karar yeter sayısı istersin. AK
PARTİ aslanlar gibi burada!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Mazurlusun sen zaten!
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, yok.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Divanda muhalefetten bir milletvekilinin
olması lazım.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çek Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü ve
beşinci fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini; maddeye beşinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki altıncı fıkranın eklenmesini
ve devamındaki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz
ve teklif ederiz.
(3) Muhatap
banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz
edilen her çek yaprağı için;
a)
Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
1) Çek bedeli
beşyüz Türk Lirası veya üzerinde ise, beşyüz Türk Lirası,
2) Çek bedeli
beşyüz Türk Lirasının altında ise çek bedelini,
b)
Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
1) Çek bedeli
beşyüz Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak
koşuluyla, kısmî karşılığı beşyüz Türk
Lirasına tamamlayacak bir miktarı,
2) Çek bedeli
beşyüz Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak
koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak
beşyüz Türk Lirasını,
ödemekle
yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek
defterinin teslimi sırasında yapılmış olan
dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu
fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz
önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her
yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazetede yayımlanır.
(5) Muhatap
bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar
dahil, kısmî ödemenin hamil tarafından kabul edilmemesi hâlinde,
ikinci fıkra hükmüne göre karşılıksızdır
işlemi yapılır; ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine
yazılır ve çek, üzerine imzası alınarak hamiline geri
verilir; ön ve arka yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır. Çek
hesabında hiç karşılığın bulunmaması ve
hamilin sadece muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü
olduğu tutarın ödenmesini talep etmesi hâlinde de bu fıkra
hükmüne göre işlem yapılır.
(6) Muhatap
bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil
kısmî ödeme hâlinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi
ücretsiz olarak hamile verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat
borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine
başvurabileceği gibi, Cumhuriyet
başsavcılığına şikâyette bulunurken dilekçesine
bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde ispat
aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin istemi hâlinde
çekin aslı bu mercilere gönderilir.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli
Başkanım, İç Tüzükümüzün 42, 45 ve 87nci maddeleri
uyarınca, Komisyonda kabul edilen metnin karşıtı bir
beyanda bulunamıyorum. Takdiri yüce heyete tevdi ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Takdirin olumsuz mu, olumlu mu?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Olumlu mu, olumsuz mu?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Çok güzel yaptı Sayın Başkan, kendine
yakışan açıklama yaptı. Kendine çok güzel
yakışıyor Başkan!
BAŞKAN
Sayın Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Biz katılıyoruz
efendim.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hesapta
sorumluluk miktarında karşılık bulunsa dahi, bankanın
karşılıksız kalan miktarın sorumlu olunan tutarı
kadar ödeme zorunluluğunun sürmesi karşısında miktarın
beş yüz Türk Lirası olarak modellendirilmesi amaca ve risk adaletine
daha uygundur.
Muhatap bankaya
başvuran hamilin, kısmi ödemeyi kabul etmesi hâlinde, banka
tarafından yapılan kısmi ödemeden sonra, bu çekle ilgili olarak
ortaya çıkabilecek hukukî ve cezaî uyuşmazlıkların
çözümünde çek aslına ihtiyaç duyulması her zaman ihtimal
dahilindedir. Kısmi ödemede çek aslının hamile iade edilmesi,
daha sonradan çekin aslına ihtiyaç duyulması durumunda çek
aslının elde edilememesi sonucunu doğurabilecektir. Bu durum ise
telafisi mümkün olmayan sorunlara yol açabilecektir. Bu itibarla, Hükümet
Tasarısında öngörülen model daha doğrudur.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle bu değişiklik önergesi verilmiştir.
III.-YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım. Ancak ondan önce bir yoklama
talebi vardır.
Sayın Akcan,
Sayın Şandır, Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakalım Bankalar Birliğinin önergesine ne
diyeceksiniz?
BAŞKAN -
Sayın Özdemir, Sayın Yıldız, Sayın Torlak, Sayın
Yunusoğlu, Sayın Işık, Sayın Taner
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İki parti bir grup ancak ediyor işte.
BAŞKAN -
Sayın Cengiz, Sayın Uslu, Sayın Melen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 4 kişiye ihtiyacınız olduğu günü de
hatırlatırız size.
BAŞKAN -
Sayın Güner, Sayın Özkan
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Gelecek dönemde burada
olmayacağınızı hep beraber tarih yazacak.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Geçen dönem de öyle diyenler burada yok.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İşte göreceğiz onu.
BAŞKAN -
Sayın Öztürk
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sen kadrolu sataşıcı mısın
Sayın Kacır?
BAŞKAN -
Sayın Özensoy, Sayın Bulut, Sayın Akkuş, Sayın Emek,
Sayın Dibek.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Yorumunu kendine sakla, bul 184ü, tamam! Sana ne!
Milletvekili ciddiyetini koru!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sen de koru canım, senin korumaman mı lazım?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) - Koruyorum ben! Bizim hakkımız değil mi
toplantı yeter sayısı istemek!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hakkınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Ee tamam, onu istiyoruz, niye hakkımıza
itiraz ediyorsunuz? Ne yani! Bankalar Birliğinin direktifiyle hareket
ediyorsunuz burada, bu ayıp olmuyor, bizim toplantı yeter
sayısı istememiz ayıp oluyor!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, Komisyon yerinde yok.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Buradayım.
Burası da Komisyon sırası.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, öncelikle belirteyim, yoklamada komisyona ihtiyaç yok. Sonra
Sayın Komisyon Başkanımız da burada, ikinci sırada
oturuyor.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, altı dakika mı
verdiniz. Orada altı dakika görünüyor.
BAŞKAN - Üç
dakika söyledim, üç dakikada kesilecek.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, geçen gün
dışarıdaydım; vakit var diye ona göre geldim. Ben içeri
girdiğimde vakit bitmişti. Bu, dışarıdaki
arkadaşları yanıltıyor.
BAŞKAN
Sayın Kacır, benden kaynaklanmıyor, sistemden
kaynaklanıyor.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.27
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 21.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.-Y O K L A M A
BAŞKAN 445
sıra sayılı Tasarının 3üncü maddesi üzerinde verilen
önergenin oylamasına geçmeden önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
elektronik cihazla tekrar yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
Pusula veren
sayın milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
İkinci
yoklamamızda da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından, alınan karar gereğince Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşleri
sırasıyla görüşmek için 11 Aralık 2009 Cuma günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.51