DÖNEM: 23 CİLT: 50 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
3üncü
Birleşim
7 Ekim 2009 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Ardahan
Milletvekili Saffet Kayanın, Ardahan ilindeki son
yağışların tarım alanlarına verdiği
zararlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu Anadolu Bölgesinde son zamanlarda
yaşanan sel felaketi ve kötü hava şartları nedeniyle meydana
gelen zararlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, İlköğretim
Haftası ve yeni eğitim-öğretim döneminin başlamasına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik ve 24 milletvekilinin, sınır ve
kıyı güvenliği yönetimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/423)
2.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik ve 22 milletvekilinin, kapatılması söz
konusu olan belediyelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/424)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, enerji
politikaları ile enerji üretim, dağıtım, iletim ve
kullanımındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/425)
VI.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, kendisinden
haber alınamayan bir üsteğmene ilişkin Millî Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/493) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, dövizli askerlik hizmeti
uygulamasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/520) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, inşaat sektöründeki
durgunluğa ilişkin sözlü soru önergesi (6/634) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
4.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van Belediyesine İller Bankasından kredi
verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/771) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepte Kültür Parkı
alanındaki uygulamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/782) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
6.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Oyak Sigortanın yabancı bir
sigorta şirketine satışına ilişkin Millî Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/828) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
7.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, belediyelerin imar
değişikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/961) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, imar planı
değişikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1048) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
9.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, yabancılara satılan ve ipotek
edilen tarım arazilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1083) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
10.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, imar planında cem evlerine yer
verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1121) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
11.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, inşaat sektörünün
canlandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1126) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, 2008 yılında tahsil edilen
tapu suret harçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1177) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, görev şehitlerinin
yakınlarına kamu görevi verilmesine ilişkin Millî Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1192) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, terör ve görev şehidi
ayırımına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1193) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı
15.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, yabancılara satılan gayrimenkullere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1200) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
16.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, İller Bankasınca Gaziantep
Büyükşehir ve Şahinbey Belediyelerine verilen kredilere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1295) ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Mustafa Demirin cevabı
17.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, Atak helikopter ihalesindeki
ödemelere ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1398) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin cevabı
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, İl müdürlükleri personeline
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1422) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
19.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, kıyı şeritlerindeki
belediyelerin imar yetkilerinin alınmasına yönelik kanun teklifine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1465) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
20.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, depreme yönelik çalışmalara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1529) (Cevaplanmadı)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- İmar
Kanunu ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı:
397)
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
4.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
5. Bolu
Milletvekili Fatih Metinin; 491 Sayılı Denizcilik Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (2/137) (S. Sayısı: 228)
6.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, bazı tıbbi ürünlerin bedelinin
karşılanmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/8488)
2.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, emeklilerin ekonomik
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/8899)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, emekli aylıklarının
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/8902)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, emekli aylıklarına yapılan
zamma ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/8912)
5.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, huzurevi
aidatlarına yapılan zamma ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/8950)
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, emekli maaşları
arasındaki farklılıklara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/8953)
7.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, huzurevi aidatlarına
yapılan zamma ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/8954)
8.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, iş kazası raporu alan bir
kişinin durumuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/8957)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batmandaki mayınların
temizlenmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/9030)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, yeni yasama
yılının hayırlı olmasını ve 23üncü Dönemde
vefat eden milletvekillerine Allahtan rahmet, ailelerine, milletimize tekrar
başsağlığı dileyen bir konuşma yaptı.
Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanlığı seçimlerine,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, yeni yasama yılının başlamasına,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Parlamentonun bazı önemli konular
karşısındaki refleksine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu, Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlunun gündem dışı konuşmasına,
İçişleri
Bakanı Beşir Atalay, DİSK Genel Başkanı Süleyman
Çelebiye yapılan saldırı ve IMF-Dünya Bankasının
İstanbuldaki yıllık toplantısı nedeniyle yapılan
gösteri ve alınan tedbirlere,
Van Milletvekili
Özdal Üçer, İçişleri Bakanı Beşir Atalayın bilgilendirme
amaçlı konuşmasının yüzeysel olduğuna,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Niğde
Milletvekili Mümin İnanın (6/888, 6/1474, 6/1475),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1370, 6/1371),
Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun (6/1384, 6/1416),
Esas
numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
DTP Grubu
Adına Grup Başkan Vekili ve Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
kadınlara yönelik cinayet olaylarının (10/420),
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş ve 25 milletvekilinin, organ temini ve organ
naklindeki sorunların (10/421),
Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 21 milletvekilinin, Amik Ovasındaki
sulama sorununun (10/422),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
İrtibat
Subaylarına İlişkin Olarak Birleşik Devletler Kara
Kuvvetleri ve Türk Kara Kuvvetleri Arasında İmzalanan Anlaşma
Muhtırasında Yapılan Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair,
Türkiye
Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair,
Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Yeni
Zelanda Tarım ve Ormancılık Bakanlığı Yeni
Zelanda Gıda Güvenliği Otoritesi Arasında Sağlık
Hususlarında İşbirliği Konusunda Düzenlemenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair,
Kanun
tasarılarının, İç Tüzükün 75inci maddesine göre Hükûmete
geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkereleri okundu,
Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarıların geri
verildiği açıklandı.
TBMM Çevre
Komisyonu Üyesi Ali Rıza Alaboyunun ismen davet edildiği ve 6 Ekim
2009 tarihinde Washingtonda gerçekleştirilecek Habitat Küresel
Parlamenterler Toplantısına icabet edilmesine,
Romanya
Senatosunun ev sahipliğinde 27-28 Ekim 2009 tarihlerinde Bükreşte
gerçek-leştirilecek olan Orta Avrupa İnisiyatifi (CEI) Parlamenter
Meclisi Toplantısına TBMM Başkanını temsilen TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakutun katılmasına,
İlişkin
Başkanlık;
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin, Uluslararası Çalışma
Örgütünün Cenevrede gerçekleştirilecek 98inci Genel Kuruluna
katılmak üzere bir heyetle birlikte 3-19 Haziran 2009 tarihlerinde
İsviçreye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Başbakanlık;
Tezkereleri kabul
edildi.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, Irakın Kuzeyinden Ülkemize Yönelik Terör Tehdidinin ve
Saldırılarının Bertaraf Edilmesi Amacıyla,
Sınır Ötesi Harekât ve Müdahalede Bulunmak Üzere, Irakın PKK
Teröristlerinin Yuvalandıkları Kuzey Bölgesi ile Mücavir Alanlara
Gönderilmesi ve Görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
17/10/2007 Tarih ve 903 Sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve
8/10/2008 Tarih ve 929 Sayılı Kararı ile Bir Yıl
Uzatılan İzin Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi Uyarınca
17/10/2009 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına
Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/950), görüşmeleri tamamlanarak,
istem üzerine yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci
sırasında bulunan (6/493) esas numaralı soru, ilgili bakan Genel
Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
2nci
sırasında bulunan (6/512),
7nci
(6/571),
8inci
(6/573),
10uncu
(6/609),
31inci
(6/719),
32nci
(6/722),
33üncü
(6/723),
54üncü
(6/813),
95inci
(6/890),
133üncü (6/947),
Esas
numaralı sözlü sorulara, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım cevap verdi; (6/512), (6/571), (6/719), (6/722),
(6/723) esas numaralı soruların sahipleri de cevaplara
karşı görüşlerini açıkladı.
7 Ekim 2009
Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 19.13te son
verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
Bingöl |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 4
II.-
GELEN KÂĞITLAR
7
Ekim 2009 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik ve 24 Milletvekilinin, sınır ve
kıyı güvenliği yönetimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/423) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/06/2009)
2.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik ve 22 Milletvekilinin, kapatılması söz
konusu olan belediyelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/424) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/06/2009)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 23 Milletvekilinin, enerji
politikaları ile enerji üretim, dağıtım, iletim ve
kullanımındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/425) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/06/2009)
7 Ekim 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 3üncü Birleşimini açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır;
görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Ardahan ilinde yağışların
tarım alanlarına vermiş olduğu zararlar hakkında söz
isteyen Ardahan Milletvekili Saffet Kayaya aittir.
Sayın Kaya,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Saffet Kayanın, Ardahan
ilindeki son yağışların tarım alanlarına
verdiği zararlara ilişkin gündem dışı
konuşması
SAFFET KAYA
(Ardahan) Çok Değerli Başkan, Parlamentomuzun çok değerli
üyeleri; konuşmama başlamadan önce yüce heyetinizi en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
Başkan, çok değerli üyeler; serhat ilimiz
Ardahanımızın son zamanlarda özellikle müşteki olduğu
ve doğal bir felaketle karşı karşıya geldiğini
yüce Parlamentoda hem İktidarımızın hem de değerli
Parlamentonun dikkatini özellikle celbetmek için söz almış oldum.
Değerli Başkan Vekilime teşekkür ediyorum.
Ardahan ilimizde
yaklaşık nüfusumuzun yüzde 70inin hayvancılıkla ve
tarımla uğraşı verdiği ve yüzde 30unun da kentlerde
yaşadığını ve bölgemizin hayvancılık
ağırlıkta bir geçim kaynağı imkânlarına sahip
olduğunu ifade etmek istiyorum. Bölge hayvancılıkta ve
tarımda gelişmezse bölgenin kalkınması söz konusu
değil çünkü Ardahan ili bu anlamda hayvancılığa
dayalı, ekonomisiyle de özdeş bir yapıyı haiz.
Dolayısıyla son zamanlarda mevsim normalleri üstü
yağışların yağması, bölgemizde çiftçimizi ve
tarımla uğraşan köylümüzü -hani Ulu Önder Atatürkün ifade
ettiği gibi, Milletin efendisi köylüdür. veciziyle de ifade edecek
olursak- onların sorunlarını burada, Parlamentoda gündeme
getirmek bizim elbette ki boynumuzun borcu.
Ekili olan
alanlar
Ekili alanlarda fiğ, buğday, arpa gibi ürünlerin
tamamıyla, hem hasat süresi içinde hem de hasat elde edildikten sonra
yağan kar nedeniyle maalesef bu hasat verimli hâle gelmez noktadadır.
Dolayısıyla çiftçimiz bu anlamda çok ciddi manada beklenti içindedir.
Bu beklentileri ben Değerli Bakanımızla birkaç kez
görüştüğümü buradan ifade etmek istiyorum. Değerli Tarım
Bakanımız, bu anlamda, bu zararların kısa bir zamanda
ödeneceğini ve onunla birlikte de Ziraat Bankasına olan
borçlarının ertelenmesi anlamında Bakanlar Kuruluna bu
kararın getirileceğini, özellikle kendisinin bu konuda öncülük
yapacağını, tarım kredi kooperatiflerine olan
borçların yine ertelenmesi anlamında da, bu anlamda, konuyu Bakanlar
Kuruluna taşıyacağını bizlere ifade ettiler.
Bu çok ciddi
manada bir zorunluluk içeriyor. Özellikle hayvancılığın
dışında arıcılık da Ardahanımızın
son derece önemli iktisadi potansiyelidir. Bölgemizde bir anlamda Kafkas
ırkı olmazsa olmaz bir dengedir. Kafkas ırkının
olması da arıcılığın gelişmesinde çok önemli
bir rol oynamıştır. Bakanlar Kurulundan geçirerek hem
Arıcılık Enstitüsünün bölgemizde kurulmasına hem de
Arıcılık Gen Merkezinin Ardahanda kurulmasına
katkıları nedeniyle Tarım Bakanımıza özellikle
teşekkür ediyorum.
Tarım
Bakanımız Ardahanı çok iyi bilenlerdendir çünkü iki
yıllık süre içinde özellikle kendi hassasiyetlerinden dolayı 2
kez Ardahanı ziyarete geldiler ve burada özellikle teşekkürümü ifade
etmem gereken bir konu da var. Kırsal kalkınma projesinde IFADla
birlikte yaklaşık olarak 25 milyon doları hemen olmakla birlikte
on yıla sâri bir noktada 100 milyon dolarlık bir kırsal
kalkınma projesini Ardahanın gündemine taşıması da
ayrıca hem Hükûmetimizin hem de Sayın Bakanımızın bu
konudaki bölgeye olan bakışının çok samimi olarak ifadesidir.
Dolayısıyla Sayın Bakanımıza ve Hükûmetimize bölgemize
gösterdiği bu ilgiden halkımız çok çok memnun olmakla birlikte,
bu son yaşanan olay hiç şüphesiz ki Hükûmetimizin bu yaralara merhem
olacağı konusunda tereddüdümüz olmamakla birlikte Sayın Bakanımız
bu yaralara merhem olması anlamında Bakanlar Kuruluna
taşıyacağı borçların ertelenmesi konusundaki teklifi
kendisiyle görüştüğümde gerçekleştireceğini ifade
etmiştir. Elbette ki oradaki çiftçimizin yalnız tarım ve
hayvancılıkla geçinen ve oradaki ekonomik altyapıyı
besleyen, hayvancılığımızı desteklemek
Hükûmetimizin bugüne kadar önemli görevlerinden biri oldu. Bölgemizde son
beş altı yıldan beri İktidarımızın
sunduğu imkânlar, cumhuriyet tarihinde bugüne kadar yapılan en büyük
imkânlar olmuştur. Dolayısıyla ben bu anlamda Hükûmetime de
Sayın Başbakanıma da minnet borcumu bölge adına ifade etmek
istiyorum. Bu konu yalnızca Ardahanın meselesi değil.
Doğuda yaşanan bu olağanüstü şartlarda maalesef hava
şartlarına istinaden çok ciddi sıkıntılar çeken
çiftçimizin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaya, konuşmanızı tamamlayınız.
SAFFET KAYA
(Devamla) -
bu anlamda yaralarına merhem olacağını
düşündüğüm için yüce heyetinizle bu konuyu paylaşmak adına
söz almış bulunmaktayım.
Umuyorum ki çok
kısa bir zamanda bu yaralar mutlaka ve mutlaka sarılacak.
Ardahanımız, çiftçimizin hak ettiği noktada taleplerini
Hükûmetimiz, her zaman olduğu gibi, bugünden de sonra gereğini yerine
getirecektir.
Ben yüce
heyetinize selam ve saygılarımı sunuyorum. Çok teşekkür
ediyorum. Umuyorum ki çok yakın bir zamanda bölgemizin tüm sorunları
çözülmüş olur.
Saygıyla
herkesi selamlıyorum. Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Gündem
dışı ikinci konuşma, Doğu Anadolu Bölgesinde
yaşanan sel felaketi ve kötü hava şartlarıyla ilgili zararlar
meydana gelmesi konusunda söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüte
aittir.
Sayın
Öğüt, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu
Anadolu Bölgesinde son zamanlarda yaşanan sel felaketi ve kötü hava
şartları nedeniyle meydana gelen zararlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Doğu
Anadoluda yaşanan sel felaketi, kötü hava koşulları nedeniyle
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2 tane Ardahan Milletvekili üst üste konuşuyor. Niçin?
Demek ki çok büyük bir felaket var Ardahanda, hakikaten öyle. Çiftçimiz
perişan bir durumda. Yaz boyu devamlı şiddetli yağmurlar
yağdı. Kış da erken geldi. 26 Eylülde şiddetli bir kar
yağdı yani Antalyada millet denize girerken bizim orada 15 santim
kar
Dağ köylerinde biçilmemiş tarla ve çayırı olduğu
gibi yatırdı kar. Ova köylerinde biçilmiş tarla ve
çayırın -olduğu gibi- otların üzerine kar yağdı
-15 santim- ve çiftçi otlarını taşıyamaz duruma geldi.
Şimdi,
Sayın Kaya da söyledi, bizim bölgemiz yüzde 70inin üzerinde insanlar
hayvancılıkla geçiniyor. Samanı, otu, arpası, fiği,
yem bitkisi olmadığı zaman hayvanını
besleyemediğinde çocuğunu okutması mümkün değil,
sağlık tedavisini görmesi mümkün değil, geçinmesi mümkün
değil. Zaten bölgede göç var, bölge boşalmış, bir de bu
insanların tarımla ilgili hasatlarına doğal felaketin zarar
vermesi inanın çok perişan etti.
Şimdi, somut
olarak konuşmamız lazım değerli arkadaşlar. Bu
şiddetli yağmurlardan sonra yayla yolları bozuldu. Hâlen
bazı yaylalardan inmemiş insanlar perişan durumda ama bizim
önerimiz şu: Sayın Bakan, Tarım Bakanı Ardahana bal festivaline
geldi. Ben şimdi Ardahana şu anda gönderiyorum. Sayın Kayadan
da rica ediyorum. Tarım Bakanımızın şimdi Ardahana
gelmesi lazım. Şimdi gelip manzarayı görmesi lazım çünkü
insanlarımız -tarım sigortası yeni çıkmış-
tarım sigortası yaptıramamış, perişan bir
durumda. Onun için, hasar tespitleri zaten yapıldı. Bunu en kısa
zamanda Hükûmetin değerlendirerek ki arkadaşım da söyledi-
buradaki bütün çiftçilerimizin zararlarının
karşılanması lazım. Bu
karşılanmadığı takdirde inanın insanlar
artık orada yaşayamaz hâle gelirler.
Bakın, ben
size bir şey söyledim, her giden politikacı şunu söylüyor:
Burada hakikaten yaşamak çok zor çünkü sekiz ay kış var, çok
ağır kış koşulları var. Yani eksi 30 derece, 40
derece soğuk var. Şu anda sıfır derece,
sıfırın altında 1 ve 2. Oradaki vatandaşa para
verilmesi lazım üstelik. Yani oradaki vatandaşa aylık verilmesi
lazım ki oradaki vatandaş Ermenistan sınırında
Türkiyeyi beklesin. Bu kadar açık ve net konuşuyorum. Kaldı ki
bu tip doğal felaketlerde hükûmetlerin acil tedbir alması lazım
ve hemen, derhâl oradaki vatandaşın zararının ödenmesi
lazım.
Şimdi, benim
Tarım Bakanından istediğim şu, rica ettiğim: Yem
bitkiler parasını bekletmeden ödeyin Sayın Bakan, mazot
parasını bekletmeden ödeyin, gübre ve diğer primler, ne varsa
onları da bekletmeden ödeyin ki insanların eline üç beş
kuruş para geçsin. Aksi takdirde çok zor.
Onun
dışında, değerli arkadaşlar, besicilikle ilgili kredi
almış vatandaşımız, kredinin faizi gelmiş,
temerrüde düşmüş, perişan, Ziraat Bankası icra götürüyor.
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçların
derhâl durdurulması lazım, bir yıl ertelenmesi lazım. Bunu
da istirham ediyorum. Yem bitkisi, traktör için alınan kredilerin de
mutlak surette ertelenmesini istirham ediyorum. Aksi takdirde çiftçimiz
perişan durumda.
Değerli
arkadaşlar, politika yapmanın bir anlamı yok, birbirimizi
karalamanın da bir anlamı yok. Bugün Doğu Anadolu, sadece
Ardahan değil, Karsta, Erzurumda, Vanda, Ağrıda, Bayburtta,
Hakkâride, Şırnakta, her yerde bu zulüm var. Şimdi, bizim
Doğu Anadoluda insanları özveriyle bu ülkenin vatandaşı
oluyor, özveriyle bu ülkeye bağlı, vatanına, milletine,
devletine bağlıysa, bu insanlara da bu Meclisin, bu Hükûmetin yardım
etmesi gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde, inanın,
insanlarımız perişan durumda ve ben şunu söylüyorum:
Eğer insanların hayvanları telef olmuşsa, samanları,
otları, bitki örtüleri olduğu gibi gitmişse bu insanlar ne
yapacaklar? Ben daha önce memleketten saman ve ot getirerek burada basın
toplantısı yaptım. Niçin? Dikkati çekmek için. Yani oraya
artık üvey evlat gözüyle kimse bakmasın. Hep Doğu Anadoluya
şunu yapacağız, bunu yapacağız diyorlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Cumhuriyet kurulduğundan bu yana kimse bir şey
yapmamıştır. Yapan varsa iki adım bu tarafa gelsin,
konuşsun. Kürsü işte burada. Ha yapmıştır, tabii ki
teşekkür ederim yapılanlara ama batıdakiler gibi değil.
Şimdi IMF geldi, genç çocuklarımız dün olaylar
çıkarttılar, Taksimde -hepimiz üzüldük- bugün Şişlide
çıkarttılar. O insanlar isyan ediyorlar. Doğu Anadoluda gençler
işsiz ve perişan kaldıkları zaman ya silahını
alıyor PKKnın yanına gidiyor ya da göç ediyor, geliyor, oradaki
Taksimdeki o olayları yapan çocukların içine
karışıyor. Onun için, devletin görevi, sosyal devletin görevi
vatandaşını orada yaşatmaktır.
Vatandaşını orada yaşatmak istiyorsa, o zaman vatandaşına
yapacağı yardımları da ön planda tutması lazım
gelir diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralardan alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öğüt, cumhuriyet tarihi boyunca da her tarafa her türlü hizmet
yapılmıştır. Eksiği gediği olabilir ama bunlar
biraz kastı aşan cümleler oldu herhâlde, sürçülisan oldu.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Efendim, ben arz edeyim: Tabii ki yapılmıştır
ama az yapılmıştır. dedim.
BAŞKAN
Peki.
Gündem
dışı üçüncü söz, İlköğretim Haftası münasebetiyle
söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Buluta aittir.
Sayın Bulut,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
İlköğretim Haftası ve yeni eğitim-öğretim döneminin
başlamasına ilişkin gündem dışı
konuşması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009-2010
eğitim-öğretim döneminin başlaması dolayısıyla
görüşlerimi sunmak üzere gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve asil Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Yeni
eğitim-öğretim dönemi, fiziki yetersizlikler, öğretmen
eksikliği, donanım eksikliğiyle maalesef
başlamıştır. Her yıl artan nüfusa ayak uyduramayan,
plansız, kıt imkânlarla yürüttüğümüz eğitim
çalışmaları maalesef ihtiyaca cevap verememektedir.
Bunun sebebi,
eğitim harcamalarının bütçedeki payının az
oluşudur. 1992 yılında genel bütçeden ayrılan pay yüzde 19
iken, sonraki yıllarda bu pay yüzde 10lara kadar düşmüştür. Bu
payın içerisindeki yatırımlara ayrılan pay da yüzde
6ları maalesef geçmemektedir. Tüm yük, öğretmenlerin, idarecilerin
sırtına binmektedir. Bu nedenle her eğitim-öğretim
yılında kayıt parası tartışması
yaşanmaktadır. Durum böyle olunca da okullar eksikliklerle yeni
eğitim-öğretim dönemine maalesef başlamışlardır.
Bugün
okullarımızda ciddi bir öğretmen eksikliği mevcuttur.
Ülkemizde öğretmen açığı 150 bindir. Üniversitelerimizden
her yıl 40 bin öğretmen adayı mezun olmaktadır. 2009
yılı başından beri Millî Eğitim
Bakanlığı 30 bin öğretmen alarak istihdam etmiş, ancak
bu eksikliği maalesef karşılayamamıştır.
Öğretmen adayı olarak mezun olmuş ve bugüne kadar atama bekleyen
öğretmen sayısı 250 bindir. Bu mezunların istihdamı
için Millî Eğitim Bakanlığının öğretmen
alımı konusundaki politikalarını yeniden gözden geçirmesi
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, eğitim kalkınmanın temelidir. Kalkınmada
sermayenin yanı sıra yetişmiş insan gücüne de ihtiyaç
vardır. Ülkemizde ne ihtiyaçların tespiti ne de
yatırımların ve eğitimin planlaması
yapılmaktadır. Eğitimli gençler arasında işsizlik
yüzde 25lerin üzerindedir.
Temel eğitim
ilköğretimde giderilmelidir. Adabımuaşeret kuralları diye
niçin bir ders olmaz ve öğretilmez? Türk töresi çocuklara neden
belletilmez? Türk aile yapısı neden yaşanabilir hayat tarzı
hâline getirilmez?
İlköğretim
okullarını bitirirken seviye tespit sınavları
yapılır. Geçen yıldan itibaren bu seviye tespit
sınavlarında İngilizce sorular da sorulmaya başlandı.
Bu ne demektir? Bu, özel okullara, kolej öğrencilerine yapılan bir
ayrıcalık ama diğer ülke çocuklarına yapılan bir
haksızlıktır. Bunun da bu eğitim-öğretim döneminde
mutlaka değerlendirilip gözden geçirilmesi gerekir.
İlköğretimi
bitiren gençler kendi yetenekleri doğrultusunda meslek liselerine
yönlendirilmelidirler. Yönlenmiyorlar. Neden? Çünkü üniversiteye girişin,
meslek liselerine devam ettiği takdirde zor olduğuna, normal liselere
devam edenlerin daha kolay olduğuna inanıyorlar. Halbuki gerçek böyle
değildir. Lise mezunu yüz binlerce genç üniversiteye girememiş,
ellerinde de herhangi bir meslek sahibi olmadıklarından bir problem
hâlinde ailelerine ve toplumlarına yük olmak durumunda
kalmıştır. Meslek liselerinin önünün mutlaka açılması,
meslek liselerinde okuyan öğrencilerin kendi branşlarında bir
yükseköğretim okuluna, bölümüne girmelerinin yolunun açılması ve
kolaylaştırılması mutlaka gerekmektedir.
YÖKün
yanlış uygulamaları, eğitimin ders destekli olmaktan
çıkıp dershane merkezli hâle gelmesine sebep olmuştur. Burada
oluşan rekabet ortamında aileler, ekonomik durumları her ne
olursa olsun, dişlerinden, tırnaklarından
ayırdıkları paralarla çocuklarını dershaneye göndermek
zorunda kalmışlardır. Bunun bir öğrenci için
yaklaşık 2 bin TL olduğu düşünülürse, ailelerin katlanmak
zorunda kaldıkları durumu takdirlerinize sunuyorum.
Devletin
okulları, dershanelere öğrenci hazırlayan ve sunan merkezlere
dönüşmüştür. Öğrenciler, dershaneler tarafından
müşteri gibi görülmektedir. Sektörde çalışan 40 binin üzerinde
öğretmen zor şartlar altında hayatlarını
sürdürmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) Millî Eğitim Bakanlığı, bilginin,
yeteneğin değerlendirilerek, bu doğrultuda, ülkenin, ekonominin,
sanayinin, velhasıl toplumun ihtiyacı olan insan gücünü
yetiştirmek için ciddi tedbirler almalıdır.
Öğretmenler
yoksulluk sınırının altında maaş almaya devam ederken,
hâlâ, Sayın Bakanın Sözleşmeli öğretmenler de kadrolu
olacak. şeklinde verdiği sözün gerçekleşmesini
beklemektedirler.
Öğretmenlerin,
vekil öğretmen, kadrolu öğretmen, asil öğretmen, yedek
öğretmen şeklinde sınıflandırılmasıyla
öğretmenliğin onurunun zedelendiğini tekrar takdirlerinize
sunuyorum.
Yeni
eğitim-öğretim döneminin tüm öğrencilerimize, eğitim
çalışanlarına, ailelerine hayırlı olması
dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân Bakanı
Sayın Mustafa Demir, gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan
sorulardan 1, 2, 10 ,36, 40, 53, 129, 188, 215, 247, 252, 289, 301, 302, 306,
390, 481, 502, 544 ve 606ncı sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini
sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve 24 milletvekilinin,
sınır ve kıyı güvenliği yönetimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/423)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
sınır ve kıyı güvenliği ile ilgili sorunları
görüşmek üzere Anayasanın 98. İçtüzükün 104. ve 105. maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz. 05.06.2009
1) Behiç Çelik (Mersin)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Mehmet Günal (Antalya)
5) Hüseyin Yıldız (Antalya)
6) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
7) Ali Uzunırmak (Aydın)
8) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Mustafa Kalaycı (Konya)
11) Beytullah Asil (Eskişehir)
12) Cemaleddin Uslu (Edirne)
13) Gürcan Dağdaş (Kars)
14) Bekir Aksoy (Ankara)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) Akif Akkuş (Mersin)
17) Murat Özkan (Giresun)
18) Mümin İnan (Niğde)
19) Osman Çakır (Samsun)
20) Kürşat Atılgan (Adana)
21) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
22) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
23) Hasan Özdemir (Gaziantep)
24) D. Ali Torlak (İstanbul)
25) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
Gerekçe:
Özellikle 263
sıra sayılı Suriye Sınırında Mevcut Kara
Mayınlarının Temizlenmesi ve Söz Konusu Alanların
Tarıma Açılmasına ilişkin Tasarı TBMM Genel Kurulundan
5.6.2009 günü ilk saatlerde geçmiştir.
Bu husus Türkiye
Cumhuriyeti için başka bir meseleyi gündeme getirmiştir.
Sınır ve Kıyı Güvenliğinin Cumhuriyet tarihinde ilk
defa bu kadar hassasiyet kazandığı açıktır.
AB İlerleme
Raporunda özellikle vurgulanan şey, Türkiyenin
sınırlarının özel güvenlik birimleriyle korunmasına
ilişkin politikalar önerilmektedir.
3152
sayılı İçişleri Bakanlığının
Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun hükmüne göre sınır,
kıyı ve karasularının güvenliği İçişleri
Bakanlığının uhdesindedir. Buna rağmen gerek Genel
Kurmay ve gerekse Hükümetin teslimiyetçi yaklaşımı görevi ya
karmaşıklaştırmakta ya da etkisizleştirmektedir.
Devletin güvenlik
politikalarını belirleyen merciler
çalıştırılamamaktadır. Milli Güvenlik Kurulu pasifize
edilmiştir.
5442
sayılı İl İdaresi Kanununda Vali ve Kaymakamlara verilen
görev ve yetkiler zamanla budanmıştır. Bu sebeple
sınır ve kıyı ile karasularının güvenliğinde
vali veya kaymakam adına istihdam edilen Jandarma, Emniyet, Sahil Güvenlik
ve Silahlı Kuvvetler İç Güvenlik birimleri kanunen değil
nezaketen mahalli mülki amirlerle ilişkilerini sürdürmektedirler. Bahse
konu Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine
ilişkin Kanun tasarısı tartışılırken görüldü
ki Türkiyenin sınır ve kıyı güvenliği ile gelecekte
sınır aşan suların yönetimine heveslenen bazı odakların,
K.Irakta tehditkâr bir Kürt yönetiminin emellerine imkan ve fırsat
verecek bir açılımlar demeti hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır.
AB ile AKP
Hükümetinin ilan ettiği Türkiyenin Entegre Sınır Yönetimi
Stratejisinin Uygulanmasına Yönelik Ulusal Eylem Planı
sınırlarımızın askerden
arındırılması, emniyete de verilmemesi ama özel bir güvenlik
örgütü ile korunması yönünde bir AB uyum süreci
başlatılmıştır. Daha doğrusu Türkiyenin kara
sınırları ABne emanet edilecek hazırlıklar hızla
sürdürülmektedir. Suriye sınırındaki mayınların
temizlenmesi ve bu alanların tarıma açılması hususu entegre
sınır yönetimi ile birlikte ele alındığında
Türkiyeye yönelik ne korkunç bir tezgah kurulduğu daha iyi
anlaşılabilecektir.
Gelişmeler
Türkiyenin aleyhinedir. PKK terörü Batı tarafından
desteklenmektedir. Milli birliğimiz ve bütünlüğümüz korumamız
gereken en önemli değerdir. Bu sebeple sınır ve kıyı
ve karasularımızın güvenliğinin TBMM nezdinde
tartışmaya açılması oldukça önemlidir.
Konunun
ayrıntılı bir şekilde müzakere edilerek bir Meclis
Araştırmasına konu edilmesini arz ve teklif ederiz.
2.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve 22 milletvekilinin,
kapatılması söz konusu olan belediyelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/424)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
5747
Sayılı Kanunla ve Anayasa Mahkemesi ile Danıştay
kararları doğrultusunda 29 Mart 2009 Mahalli İdare Seçimlerine
katılmaya hak kazanan 862 belediyenin yaşamakta oldukları
sorunları tartışmak üzere Anayasanın 98. İçtüzükün
104. ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Behiç Çelik (Mersin)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Hüseyin Yıldız (Antalya)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
6) Ali Uzunırmak (Aydın)
7) Murat Özkan (Giresun)
8) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Cemaleddin Uslu (Edirne)
11) Beytullah Asil (Eskişehir)
12) Bekir Aksoy (Ankara)
13) Gürcan Dağdaş (Kars)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) Akif Akkuş (Mersin)
17) Osman Çakır (Samsun)
18) Mümin İnan (Niğde)
19) Kürşat Atılgan (Adana)
20) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
21) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
22) D. Ali Torlak (İstanbul)
23) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
Gerekçe:
Bilindiği
üzere 5747 Sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra 3225 olan
belediye sayısı 2105lere kadar düşmüştür. Belediye tüzel
kişiliği söz konusu Kanunla kaldırılan 1120 belediyeden
özellikle kırsalda bulunan 862 belediyenin hukuki durumu hakkında
Anayasa Mahkemesinde ve Danıştayda davalar yürütülmüştür.
Şu anda tüzel kişiliği devam eden 2948 belediye mevcuttur.
Anayasa
Mahkemesinin 31.10.2008 tarih ve 2008/153 sayılı kararı ve
Danıştayın 19.12.2008 tarih ve 2008/8384 sayılı
kararı karşısında 862 belediyenin tüzel kişiliklerinin
devamı sağlanmıştır. 29 Mart 2009 Mahalli İdare
Seçimlerine hak kazanan ve bir 5 yıl daha devamı uygun görülen 862
belediyenin akıbeti hakkında belirsizlik bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi
anılan kararında 6.3.2008 günlü, 5747 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun: Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
Yasaya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden,
1- Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı
nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası
açanlar,
2- Yasanın
yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı
Yasanın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi
ile nüfusu 2000in üzerine çıkanlar,
3- Kültür ve
Turizm Bakanlığının önerisi ve Bakanlar Kurulu kararı
ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri kapsamında kalanlar ile
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca saptanan
2008 yılı turizm öncelikli yöreler listesinde yer alanlar, yönünden,
31.10.2008 günlü, E. 2008/34, K. 2008/153 sayılı kararla iptaline
karar verildiğinden, uygulanmasından doğacak sonradan
giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal
kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazetede
yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına,
44 sayılı listede kalan bölüme ilişkin iptal istemi 31.10.2008
günlü, E. 2008/34, K. 2008/153 sayılı kararla reddedildiğinden,
yürürlüğün durdurulması isteminin reddine kararını vererek
söz konusu belediyelerin tüzel kişiliklerinin
kaldırılmasına ilişkin en son dava açılabilecek
tarihte tereddütler oluşmuş ve bunu ortadan kaldırmak amacıyla
Danıştayın 2008/8384 Sayılı kararı
açıklanmıştır. Bu Karar belediyelere daha geniş bir
hak tanıyarak,
Anayasanın
125. ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.
maddesine göre, menfaatleri ihlal edilenler, idari işlemler hakkında,
yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı iptalleri istemiyle idari dava açabilme
hakkına sahiptirler.
Bu itibarla,
Türkiye İstatistik Kurumunca gerçekleştirilen adrese dayalı
nüfus sayımı sonuçları, Resmi Gazetede
yayımlanmadığı ve ilgili belediyelere tebliğ edilerek
sonuçlara itiraz veya iptal davası açma imkânı
tanınmadığına ve yasanın iptali istemiyle Anayasa
Mahkemesine doğrudan başvuru hakkı da olmadığına
göre, davacı belediye tarafından nüfus sayımı
sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından
bahisle, 5747 sayılı Yasanın uygulanmasına ilişkin
genelgenin iptali istemiyle açılan bu davanın da Anayasa Mahkemesi
kararında belirtilen adrese dayalı nüfus sayımı sonucuna
karşı açılan davalar kapsamında olduğunun kabulü
zorunludur.
Bu durumda,
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese
dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal
davası açanlar yönünden iptaline karar verildiğinden, dava açan
belediyelerin tüzel kişiliklerinin devam ettiği tartışmasızdır
yönünde görüş beyan etmiştir.
Bugün itibarıyla
bu belediyelerin geleceği tartışma konusudur. Ne Hükûmet
nezdinde ne de yüksek yargı mercilerinde sonucun ne olacağı
hakkında bir netlik oluşmamıştır. Ama bu konu 2014
yılına yaklaştıkça ağırlığını
daha da hissettirecek, büyük tartışmalara sebebiyet verecektir. Hep
dışarıdaki bazı odakların talebi doğrultusunda
çalıştırılan TBMM kendi millî meselelerine dönerek
belediyelerini tartışmış olacaktır.
Ayrıca bu
belediyelerin ciddi mali ve idari sıkıntıları
gözlemlenmektedir. Bu sorunların çözümü yönünde bir Meclis
araştırmasının açılmasının uygun
olacağı mütalaa edilmektedir.
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23
milletvekilinin, enerji politikaları ile enerji üretim,
dağıtım, iletim ve kullanımındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/425)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiyede
uygulanan enerji politikaları ile enerji üretimi, iletimi,
dağıtımı ve kullanımında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, aşağıda belirtilen
gerekçelerle Anayasamızın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Alim Işık (Kütahya)
2) D. Ali Torlak (İstanbul)
3) Necati Özensoy (Bursa)
4) Mithat Melen (İstanbul)
5) Mehmet Şandır (Mersin)
6) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
7) Beytullah Asil (Eskişehir)
8) Zeki Ertugay (Erzurum)
9) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
10) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
11) Yılmaz Tankut (Adana)
12) Muharrem Varlı (Adana)
13) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
14) Cemaleddin Uslu (Edirne)
15) Mustafa Enöz (Manisa)
16) Cumali Durmuş (Kocaeli)
17) Ali Uzunırmak (Aydın)
18) Osman Durmuş (Kırıkkale)
19) Mustafa Kalaycı (Konya)
20) Hüseyin Yıldız (Antalya)
21) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
22) Akif Akkuş (Mersin)
23) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
24) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Dünyada söz
sahibi bir ülke olmanın öncelikli şartlarından birisi hiç
şüphesiz ki yeterli enerji kaynaklarına sahip olmak ve bu
kaynakları doğru kullanmaktır. Enerji politikalarını
doğru belirleyerek uygulayan ülkeler uluslararası rekabette öne
çıkarken, enerjide dışa bağımlı ülkeler gerek
ekonomik gerekse siyasi politikalarında da dışa
bağımlı olmak zorunda kalmaktadırlar. Türkiyenin de
küresel güç haline gelebilmesi, bir yandan kendi enerji kaynaklarını
üretimde kullanması diğer yandan da bölgesindeki enerji koridoru olma
konumunu ve fırsatını iyi kullanmasına
bağlıdır. Bu ise uygulanan enerji politikalarıyla
yakından ilgilidir.
Ülkemizde son
yıllarda, özellikle de AKP iktidarları döneminde ne yazık ki
enerjide dışa bağımlılık giderek
artmış, üretimin tüketimi karşılama oranı
düşmüş, yüksek kaçak ve kayıp oranları bir türlü kabul
edilebilir sınırlara çekilememiştir. Nükleer enerji santrali
ihalesi bir türlü sonuçlandırılamamış, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı üst düzey bürokratlarının
birçoğu yolsuzluk veya usulsüzlük yaptıkları gerekçeleriyle
görevden alınmışlar ve yargılanmak zorunda
kalmışlardır.
Diğer
yandan, enerji arz güvenliğinin sağlanabilmesi için, enerji
üretiminde rüzgâr, güneş, jeotermal, hidrojen ve biokütle gibi yeni, yerli
ve yenilenebilir kaynaklardan azami ölçüde yararlanılması
gerekmektedir. Bu amaçla ülke kaynaklarının bir an evvel harekete
geçirilmesi için gerekli tedbirler alınamamış, alternatif enerji
kaynakları alanında Ar-Ge çalışmaları ve
yatırımlar özendirilememiş, termik kaynaklı enerji üretim
santralleri yenilenememiş, doğal gaza bağımlılık
artmış ve hidroelektrik üretiminde su kaynaklarımız
yeterince kullanılamamıştır.
Ayrıca,
ülkemizde enerji verimliliği de beklenen düzeyde
artırılamamıştır. Elektrik enerjisi
dağıtım ve kullanımında kayıp ve kaçakların
önlenmesi, kullanılan teknolojinin geliştirilmesi ve enerji tasarrufu
konusunda tüketici bilinci oluşturulamamıştır.
Gelecekte enerji
ihtiyacı daha da artacak olan ülkemizde enerji üretiminin ve
verimliliğinin artırılması, enerji arz güvenliğinin
sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik
yatırımların teşvik edilerek
hızlandırılması kaçınılmaz olacaktır.
Diğer yandan, Kyoto protokolüne imza koyan ve bu sözleşme hükümlerini
kabul eden yasayı çıkaran ülkemiz 2012 yılından itibaren
özellikle termik enerji kaynaklarını kullanmada daha dikkatli
davranmak zorunda kalacaktır.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle ülkemizde uygulanan enerji politikalarının,
enerji üretiminde, iletiminde, dağıtımında ve
kullanımında karşılaşılan sorunların
belirlenerek gerekli tedbirlerin zamanında alınabilmesi amacıyla
bir Meclis araştırması yapılıp konunun tüm
boyutlarıyla değerlendirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmına geçiyoruz.
VI.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanakın, kendisinden haber alınamayan bir üsteğmene
ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/493) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
dövizli askerlik hizmeti uygulamasına ilişkin Millî Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/520) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
inşaat sektöründeki durgunluğa ilişkin sözlü soru önergesi
(6/634) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin cevabı
4.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Van Belediyesine
İller Bankasından kredi verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/771) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin cevabı
5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
Gaziantepte Kültür Parkı alanındaki uygulamalara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/782) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı
6.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın, Oyak
Sigortanın yabancı bir sigorta şirketine satışına
ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/828) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
belediyelerin imar değişikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/961) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin cevabı
8.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, imar
planı değişikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1048)
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
9.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın,
yabancılara satılan ve ipotek edilen tarım arazilerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1083) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, imar
planında cem evlerine yer verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1121) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin cevabı
11.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrulun,
inşaat sektörünün canlandırılmasına ilişkin söz-lü
soru önergesi (6/1126) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı
12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, 2008
yılında tahsil edilen tapu suret harçlarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1177) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı
13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, görev
şehitlerinin yakınlarına kamu görevi verilme-sine ilişkin
Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1192) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, terör ve
görev şehidi ayırımına ilişkin Millî Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1193) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
15.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin,
yabancılara satılan gayrimenkullere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1200) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin cevabı
16.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
İller Bankasınca Gaziantep Büyükşehir ve Şahinbey
Belediyelerine verilen kredilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1295) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
17.- Adana Milletvekili Kürşat Atılganın,
Atak helikopter ihalesindeki ödemelere ilişkin Millî Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1398) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı
18.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
İl müdürlükleri personeline ilişkin sözlü soru önergesi (6/1422) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı
19.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
kıyı şeritlerindeki belediyelerin imar yetkilerinin
alınmasına yönelik kanun teklifine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1465) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin cevabı
20.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
depreme yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1529) (Cevaplanmadı)
BAŞKAN
Soruları okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül
tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz
ederim. 21.02.2008
Gültan
Kışanak
Diyarbakır
Cumhurbaşkanı
Sayın Abdullah Gülün Köşke çıktıktan hemen sonra
yaptığı Şırnak ziyareti sırasında
kucağına aldığı 22 aylık Pelinsu bebeğin
babası, doktor Üsteğmen Fatih Uluğdan 2 Aralık 2007den
beri haber alınamıyor.
Basında
Fatih Uluğun operasyon bölgesinde unutulduğuna dair iddialar yer
aldı. Firar etmiş olabileceğine dair iddialar ise resmiyet
kazanmadı. Üsteğmenin eşi Feray Uluğ, Aradan
yaklaşık 2,5 ay geçti, eşim firar etmiş olsaydı
mutlaka bizi arardı diyerek yetkililere sesleniyor.
Sorular
1- Üsteğmen
Fatih Uluğun akıbetini öğrenmek için 2 Aralık 2007den bu
yana ne gibi çalışmalar yapıldı?
2- Eğer
Uluğun akıbeti ile ilgilendiyseniz, hangi bilgilere
ulaştınız ve bu bilgileri kamuoyu ile paylaşmayı
düşünüyor musunuz?
3- Üsteğmen
Fatih Uluğun kaybolmasıyla ilgili bir soruşturma
açıldı mı? Açıldıysa hangi aşamada?
4- Fatih
Uluğ operasyon bölgesinde unutulduysa, ihmali bulunanlar hakkında
dava açılacak mı?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Milli Savunma Bakanı Sayın M. Vecdi Gönül
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
23.02.2008
tarihli Resmî Gazetede yayınlanan Dövizli Askerlik Hizmeti Uygulama
esasları hakkındaki yönetmelikte;
1- Türkiyede ve
dünyada birçok gemi yabancı bayraklı olarak yük ve tanker
taşımacılığını uluslararası karasularda
yapmaktadır. Türk Şirketine ait olmasına rağmen
yabancı bayraklı gemilerde çalışanlar bu yasadan
yararlanmaktadır. Bu gemilerle ülkemize nakliye yapmaktadır. Ancak,
Türk Bayraklı olup uluslararası karasularında çalışan
gemi adamları bu olanaktan yararlanamıyorlar. Bu uygulama eşitlik
ilkesine uygun mudur ?
2- Yabancı
ülkede iş yapan iş adamı orada üretim yapıp, insanına
istihdam yaratacak yine ihracat dövizini oraya getirecek vergisini oraya
verecek, ülkemizde iş yapan, işveren, istihdamı ülkemiz
insanına istihdam yaratacak, ihracat dövizini ülkemize getirecek,
vergisini verecek kişilere farklı uygulama yapılacak
mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
İnşaat
sektörünün sorunları her geçen gün artmaktadır. Yüksek maliyetlerle
birlikte konut kredisi faizlerinin de artması 2007 yılının
durgun geçmesine sebep olmuştur. Halen devam eden durgunluk nedeniyle yapılan
tüm daireler elde kalmıştır.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Durgunluk
nedeniyle müteahhitler bankalara olan borçlarını, daire
satamadıkları için ödeyemez hale gelmişlerdir. Bu konuda bir
çalışmanız var mıdır? Çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
2-
İnşaat sektöründen sadece müteahhitler değil, inşaat
malzemesi satıcıları, elektrikçiler, su tesisatçıları,
hazır beton tesisleri, mobilyacı vb. geniş bir kesim ekmek
yemektedir. İnşaat sektörünü yeniden canlandırma konusunda nasıl
bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 99. maddeleri
gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını aracılığınızı
arz ederim.
Özdal
Üçer
Van
5393
sayılı kanunun 68. Maddesinin B bendinde İller Bankasından
yatırım kredisi ve nakit kredi kullanan belediye, ödeme
planını bu bankaya sunmak zorundadır. İller Bankası
hazırlanan geri ödeme planını yeterli görmediği belediyenin
kredi isteklerini reddeder. denilmektedir.
Van Belediye
meclisinin 06-01-2005 tarih ve 009 nolu kararı ile İller
Bankasından borçlanma sureti ile 7.013.760 YTL ancak bu meblağın
yetmemesi üzerine ek olarak 08.03.2005 tarih ve 094 sayılı Meclis
Kararı ile 990.239 YTL ek borçlanmaya gidilmiştir. Ancak bu
borçlanmalarla ilgili İller Bankasına ödeme planı
sunulmamıştır.
Verilen krediyle
ilgili olarak;
1- Ödeme
planı sunulmamasına rağmen usulsüzlük harcamaları olan Van
Belediyesine ödeme planı sunulmadığı halde hangi amaçla ve
hangi yasal dayanakla kredi verilmiştir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Belediyelerin
imar planları, revizyon ilave ve tadilatların yapımında
aldıkları Belediye Meclis kararları teknik yeterliliğe ve
yasalara uygunluğu zorunluluk iken;
1. Seçim bölgem
Gaziantepte 100.yıl Kültür Parkı olarak planlanmış olan
1,5 milyon m2lik alan hiçbir tadilat yapılmadan cafe, lokanta
ve eğlence merkezi olarak yapılıp gelişigüzel
dağıtılmaktadır.
Yapılan plan
tadilatı bir kez iptal edilen ve eski imar planının yürürlükte
olması gereken bu alanda Büyükşehir Belediyesince yapılan keyfî
uygulama yasal mıdır?
2. Yine aynı
bölgede Batalhöyük denilen sit alanı içinde mevcut Recep Koç
parkını da içine alan (Fidanlık Mah. Pafta : 36 ) imar
tadilatı yapılmadan hatta ihaleyle verildiği söylenen bu alanda
yeşil alan yok edilerek ne yapılmaktadır?
3.
Bakanlığınızca görevlendirilecek yetkililerce incelenilerek
bu yasa dışı uygulamanın durdurulması gerekmiyor mu?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
yazılı sorularımın Millî Savunma Bakanı Sn. Vecdi
Gönül tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:1- Son
dönemlerde basında çıkan haberlere göre, OYAK Sigortanın
yabancı menşeli bir sigorta şirketi olan INC şirketine
satışının söz konusu olduğu
anlaşılmaktadır. Bilindiği kadarıyla OYAK Sigorta,
çoğunluğu Türk Silahlı Kuvvetleri Mensuplarının üye
olduğu bir sigorta şirketidir. Üyelik form bilgileri bu personelimize
ait sağlık, eğitim, yaş, medeni hal vb gibi birçok
şahsi bilgileri içermektedir. Bu bilgilerin yabancıların eline
geçmesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısının
detaylı bir fotoğrafının yabancılara teslim edilmesi
anlamına gelmez mi? Bu bilgilerin yabancıların eline geçmesinin,
stratejik açıdan ülke güvenliğini olumsuz etkileyeceğini
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Belediye
Meclisleri görevlerini yaparken ve imar planları yapımıyla
değişikliklerine ilişkin alacağı kararlarda Belediye
Yasasına ve İmar Yasasına uymak zorundadırlar.
1. Son
yıllarda, özellikle Büyükşehir Belediye Meclisi gündemlerinin %
90ının imar değişiklikleri ile dolu olduğu ve yasal
eksiklik içinde, rant yaratmaya yönelik yapıldığı
kamuoyunca bilinen imar plan değişiklikleri için
Bakanlığınızca soruşturma açılan ve
sonuçlandırılan belediye veya belediyeler var mıdır?
2. En son bir
siyasetçinin aracı olduğu ve çıkar
sağladığı, kamuoyunu günlerdir meşgul eden
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Meclisince kabul
edilen Silivrideki arazi için yapılan imar plan
değişikliği hakkında,
3194
sayılı İmar Yasasının plan değişikliği,
yapım koşullarına aykırı, imar plan bütünlüğünü
bozan yoğunluk artırıcı, sosyal donatı
alanlarını azaltan ve rant yaratan bir plan
değişikliği olduğu için Bakanlığınızca
teknik soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Bakanlığınız
gündeminde bulunan İmar Yasası değişikliği son aylarda
İstanbul ile Gaziantepte yaşanan ve kamuoyuna yansıyan yasaya
aykırı, rant yaratan imar tadilatlarının
çoğalması nedeniyle daha bir önem kazanmıştır. O
nedenle çabuklaştırılması kentler ve ülke
yararınadır.
1. Rant yaratan,
İmar Yasasının Plan değişiklikleri yapma
esaslarına aykırı kent yararına ve kamu yararına
olmayan imar değişikliklerini engellemek için almayı
düşündüğünüz yasal tedbirler var mıdır?
2. Seçim bölgem
Gaziantepte Büyükşehir Belediyesinde yaşanan;
Protokollere
dayanarak Meclis kararı olmadan taahhüt edilen 700 milyarlık
şartlı bağışlarla yapılan,
Belediye
Başkanının yatırımcıyla bizzat görüşerek,
Siz bu arsayı hissedarlardan toplayın, ben imar tadilatı
yaparım. Gaziantepi ticari alana çeviren 72,5 trilyonluk haksız ve
şaibeli rantın yaratıldığı imar
değişiklikleri için,
Kamuoyuna
yansıyan iddiaları suç duyurusu kabul ederek, teknik ve yasal
soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:1- 01 Ocak
2003 tarihinden sonra devlet, gerçek ve tüzel kişiler tarafından,
coğrafi bölgeler itibarıyla kaçar hektar tarım arazisi
yabancılara satılmıştır?
Soru:2- 01 Ocak
2003 tarihinden sonra devlet, gerçek ve tüzel kişiler tarafından,
coğrafi bölgeler itibarıyla kaçar hektar tarım arazisi kredi
kullanımı nedeniyle bankalara ipotek edilmiştir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
İmar
planları yapılırken yasa ve dinî inançlarımız
gereği ibadet tesislerine yer ayrılmaktadır.
Ülkemizde
değişik bölgelerde yaşayan Alevi
vatandaşlarımızın da isteği Cem Evlerine imar
planında yer ayrılması ve yasal statü kazandırılmasıdır.
1. Yeniden
düzenlenmesi Bakanlığınız gündeminde olan İmar
Yasası çalışmaları kapsamında, imar planı
yapımı esaslarında sosyal teknik altyapı olarak
tanımının yer almasını düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 27.11.2008
Osman
Ertuğrul
Aksaray
İnşaat
sektörünün sorunları her geçen gün artmaktadır. Yüksek maliyetlerle
birlikte konut kredisi faizlerinin de artması 2007 ve 2008
yılının durgun geçmesine sebep olmuştur. Hâlen devam eden
durgunluk nedeniyle yapılan tüm konutlar elde kalmıştır.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Durgunluk
nedeniyle müteahhitler bankalara olan borçlarını, konut
satamadıkları ve hak ediş alamadıkları için ödeyemez
olmuşlardır. Bu konuda bir çalışmanız var
mıdır?
2-
İnşaat sektöründen sadece müteahhitler değil, inşaat
malzemesi satıcıları, elektrikçiler, su tesisatçıları,
hazır beton tesisleri, mobilyacı vb. geniş bir kesim ekmek
yemektedir. İnşaat sektörünü yeniden canlandırma konusunda
nasıl bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tapu
İdarelerinde tapu başına 5 TL alınıyor. 2008
yılında toplanan paranın miktarı ne kadardır. Bu
paranın ne kadarı nerelerde kullanılmıştır. Bu
paranın bir kısmını döner sermaye olarak personele
dağıtımını düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Milli Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Terör
Şehitleri gibi Görev Şehitlerinin yakınlarının da
devlet hizmetlerinde görev alabilmeleri için bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Milli Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizde
TSK da fedakâr bir şekilde canını vererek ülke savunması
için çalışıyor. Görevleri esnasında yüreğimizi yakan
şehitler veriliyor. Bu görevlerde şehit olan insanların bir
kısmı Terör, bir kısmı da Görev Şehidi olarak
kanunlarımıza göre ayrılıyor. Bu ayrım
şehitlerimizin ailelerini çok rahatsız ve huzursuz ediyor. Bu
ayrımın kalkması için bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Türkiyede toprak
satışları kamuoyunda sürekli yer almış bir konudur.
Bugün de yabancılara toprak satışı ciddi bir boyuta
doğru ilerlemektedir.
Buna göre;
1) Türkiye
genelinde yabancılar üzerine kayıtlı toplam kaç konut
vardır? Yabancıların sahip oldukları toprak alanı ile
birlikte değerlendirildiğinde bu alan ne kadardır? Bu
alanın ne kadarı tarım arazisidir?
2) Başta
Gaziantep ili olmak üzere diğer Doğu ve Güneydoğu illerindeki
İsrail uyruklularının mülkiyetlerindeki toprak alanı ne
kadardır?
3)
Yabancılara toprak satışı konusunda il bazındaki binde
5lik sınırlama ilkesi uygulanabilmekte midir? Bu düzenlemenin idari
birim boyutunda değerlendirilmesi söz konusu mudur?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskan Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 23.03.2009
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Belediyelerimize
proje karşılığı borçlandırarak kredi veren Bakanlığınıza
bağlı İller Bankası Genel Müdürlüğünce;
1. Seçim bölgem
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Metropol
İlçe Şahinbey Belediye Başkanlığına 2004-2009
dönemi içerisinde borçlanma yoluyla ne kadar kredi verilmiştir?
2. Verilmiş
ise bu krediler projelere bağlı yatırım
karşılığı ve öncelikli midir?
3. Borçlanma
yoluyla verilen krediler kilit taşı ihalelerinde kullanılmak
amacıyla verilmiş ise, ihaleler hangi kurum tarafından
yapılmıştır? Kilit taşı döşeme ihalelerinin
kapsamında kilit taşı alımı dahil midir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Milli Savunma Bakanı Sn. Vecdi Gönül tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 96. maddeleri uyarınca saygılarımla arz
ederim.
Kürşat
Atılgan
Adana
Soru: Atak
Helikopter Tedarik İhalesi Şartnamesine göre üretimde herhangi bir
aksaklık olmazsa kontratın imzalanmasından 60 ay sonra ilk
helikopterin teslim edileceği ve ilk helikopter teslim edilmeden önce de
ihale bedelinin % 50sinin firmaya ödeneceği söyleniyor. Bu ihale
yapılalı aşağı yukarı bir yıl geçti. Şu
ana kadar hangi firmalara ne kadar ödeme yapılmıştır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Mustafa Demir tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınıza
bağlı il müdürlüklerinde birçok ilimizde olduğu gibi Kütahya
ilinde de iş yükünün yoğunluğuna karşılık gerek
idari ve teknik personel yetersizliği, gerekse personelin ücret ve özlük
haklarının iyileştirilememesi nedeniyle, kurum personeli ve bu
kurumdan hizmet alanlar zaman zaman değişik
sıkıntılarla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Bu konuyla ilgili olarak;
1. İl
müdürlüklerinde çalışan personelin ücret ve özlük
haklarının iyileştirilmesine yönelik bir
çalışmanız var mıdır? Personelin döner sermaye
gelirlerinden yararlandırılması sağlanabilir mi?
2.
Bakanlığınız 2009 yılı programında Kütahya
Bayındırlık ve İskân İl Müdürlüğünde ihtiyaç
duyulan mimar, mühendis, inşaat teknikeri ve idari personel
açığının kapatılmasına yönelik hangi tedbirler
alınmıştır?
3. İl
müdürlüklerinde bazı işlerin gerektiğinde hizmet alımı
yoluyla yaptırılması sağlanabilir mi?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
Sayın Mustafa Demir tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Yürürlükteki
belediye yasaları ve İmar Yasası,
Ayırımsız
tüm Belediyelere imar planı yapma- uygulama ve İnşaat
ruhsatı verme yetkisi tanımış iken,
1. T.B.M.M
Başkanlığına 6 AKPli Milletvekilinin önerisi olarak
sunulan, turizm merkezlerinde, kıyıda ve sahil şeridinde kalan
belediyelerden, imar uygulamaları ve ruhsatlandırma yetkilerinin
alınarak,
Kültür ve Turizm
Bakanlığının yetkilendirilmesini öneren yasa
tasarısına sorumlu Bakanlık olarak katılıyor musunuz?
Destekliyor musunuz?
2. İmar
uygulama ve ruhsatlandırma yetkileri elinden alınmak istenen
kıyı ve sahillerdeki belediyeler,
Bugüne dek
yeterliydi de, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden sonra mı aniden yetersiz
oldular?
3.
Yerelleşme adı altında belediyelerimizin yetkileri
artırılmaya çalışılırken, bu yasa
tasarısı ile turizm merkezlerimiz, kıyı ve sahillerdeki
belediyelerimiz iktidar yanlısı yönetimler olmadıkları için
mi cezalandırılmak isteniyor?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı
Sayın Mustafa Demir tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Ulusumuza büyük
acılar yaşatan 17 Ağustos Marmara Deprem felaketinin üzerinden
on yıl geçti.
Bu sürede manevi
acılar kapanmadı ama;
1) Büyük acı
veren deprem sonrası yaraların sarılması için alelacele
konulan Geçici Deprem Vergileri deprem yaralarının
sarılması ve alınması gereken köklü tedbirler için mi
kullanıldı? Yoksa kalıcı hâle getirilip, bütçeye yama
mı oldu?
2) Deprem
güçlendirme çalışmaları kapsamında bugüne dek ne kadar
dış kaynaklı kredi kullanıldı, kaç adet kamu
binası güçlendirildi?
3)
Yapılması gereken deprem ve afet risk haritaları
yaptırıldı mı? Yaptırıldı ise sonuçları
neden açıklanmadı?
4) Deprem ve
diğer doğal afetler konusunda Bakanlığınızca
yapılan teknik ve yasal çalışmalar var mıdır?
Yoksa arzu
etmediğimiz ve yaşanmaması için dua etmekten başka çare
bulamadığımız ikinci bir deprem felaketini mi
beklemektesiniz?
Olası bir
deprem felaketine karşı merkezi Hükûmetin, valiliklerimizin ve
mahalli idarelerimizin yeterli bir planlaması ve
hazırlığının olduğunu düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüzün.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığına
yöneltilmiş olan sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle Tokat
Milletvekili Sayın Doktor Reşat Doğru tarafından verilen
(6/1192) ve (6/1193) esas numaralı sözlü soru önergelerine cevaben:
1) 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1inci maddesi kapsamında,
şehit kamu görevlileri, erbaş ve erler ile geçici ya da gönüllü köy
korucularının yakınlarından birine (eş, çocuk veya
kardeş) iş istihdamı sağlanmıştır.
Şehit yakınları ile çalışabilir durumda olan
malullerin işverence istihdamında takip edilecek usul ve esaslar,
Terör Eylemleri Nedeniyle Şehit ve Malul Olanların
Yakınlarının ve Çalışabilecek Durumdaki Malullerin
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İstihdamı Hakkında
Yönetmelikte belirlenmiştir. Anılan yönetmeliğin hükümleri
İçişleri Bakanlığınca yürütülmektedir.
2) Türk
Silahlı Kuvvetlerinde muvazzaf olarak görevli iken veya askerlik hizmeti
sırasında hayatını kaybeden personelin şehit olarak
tanımlanması MSY 439-1A sayılı Millî Savunma
Bakanlığı Şehitlik Yönergesiyle yapılmakta olup, terör
ya da görev diye bir ayırım bulunmamaktadır. Şehitlik
kavramı, tamamen onursal ve manevi bir mertebedir. Hayatını
kaybeden personelin özlük işlemleri olayın vuku buluşu dikkate
alınarak, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun, 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt,
Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu,
2453 sayılı Yurtdışında Görevli Personele Nakdi
Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 2566
sayılı Bazı Kamu Görevlilerine Nakdî Tazminat Verilmesi ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 5434 sayılı
Emekli Sandığı Kanunu kapsamında düzenlenmektedir.
Niğde
Milletvekili Sayın Mümin İnan tarafından verilen (6/828) esas
numaralı sözlü soru önergesine cevaben:
Ordu
Yardımlaşma Kurumu, 2005 Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunuyla
kurulmuş, özel hukuk hükümlerine tabi, mali ve idari bakımdan özerk
bir teşekküldür. OYAKın karar organları; temsilciler kurulu,
genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve genel müdürlükten
oluşmaktadır. OYAKın icraatları ve aldığı
kararlar kendi organları tarafından yürütülmektedir.
Ordu
Yardımlaşma Kurumu -OYAK- Sigorta adlı bir şirket
bulunmamaktadır. 1968 yılında sigorta hizmetleri vermek üzere
kurulan aynı adlı şirketin hisselerinin bir kısmı OYAK
tarafından 1994 yılında AXA Grubuna satılmış ve
şirketin adı AXA OYAK Sigorta Şirketi olarak
değiştirilmiştir. 1999 yılında her iki grubun
hisseleri yüzde 50-50 olarak AXA OYAK Holding bünyesinde
eşitlenmiştir. OYAK Sigortanın, soruda belirtilen ING
şirketine -burada Hollanda şirketi ING şirketinin
kastedildiği kabul edilmiştir- satıldığı hususu
doğru değildir.
AXA OYAK Sigorta
Şirketi Türk kanunlarına göre kurulmuş bir Türk şirketidir.
AXA ve OYAK arasında yürütülen görüşmeler neticesinde 3 Şubat
2008 tarihinde AXA OYAK Holding bünyesinde bulunan yüzde 50 OYAK hissesinin AXA
grubuna satışına yönelik hisse devir anlaşması
imzalanmış ve 12 Ağustos 2008 tarihinde hisselerin devri
gerçekleşmiştir.
Türkiyede
sigortacılık alanında faaliyet gösteren şirketler elementer
branşlar ile hayat ve sağlık alanında isteyen herkese
sigortacılık hizmeti sunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri
mensupları da tamamen kişisel tercihleri doğrultusunda
Türkiyede faaliyet gösteren tüm sigorta şirketlerinden bu hizmeti
alabilmektedirler.
Adana
Milletvekili Sayın Kürşat Atılgan tarafından verilen
(6/1398) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap:
ATAK Projesi
kapsamında 29 Haziran 2009 tarihine kadar yapılan ödemeler şu
şekildedir:
Agusta Westland
firmasına yapılan ödeme miktarı 326 milyon 17 bin 687 Avro, TUSAŞ
firmasına yapılan ödeme miktarı 50 milyon ABD doları,
ASELSAN firmasına yapılan ödeme miktarı 75 milyon 159 bin 517
ABD dolarıdır.
Yine,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan Kışanak
tarafından verilen (6/493) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap:
Bilindiği
üzere, operasyon sonrasında kendisinden haber alınamayan Doktor
Üsteğmen Fatih Uluğ ile ilgili konu yargıya intikal etmiş
olup, süreç devam etmektedir. Bu itibarla konu ile ilgili olarak herhangi bir
değerlendirme yapılmasının uygun olmayacağı değerlendirilmektedir.
Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu tarafından verilen
(6/520) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap:
1) 1111
sayılı Askerlik Kanunu ve 2008/13171 sayılı Dövizle
Askerlik Hizmeti Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelik
kapsamında yürütülen dövizle askerlik hizmeti uygulamasından
faydalanacak vatandaşlarımızda;
a) Yurt
dışında bulundukları ülkelerde yabancılara
tanınan oturma ve çalışma iznine sahip olmak,
b)
Almış oldukları oturma ve çalışma izinleri ile
işçi, işveren veya bir meslek ya da sanat mensubu
sıfatını kazanmış olmak,
c) Kendilerine
verilen çalışma izinleri kapsamında 1.095 günlük fiilî
çalışma süresini tamamlamış olmak şartları
aranmaktadır.
2) Yabancı
bandıralı gemilerde gemi adamı olarak çalışanlar ise,
a) Donatan veya
vekil tarafından düzenlenmiş, yabancı bandıralı gemide
fiilen gemi adamı olarak çalıştığını
gösterir hizmet akit belgesini,
b) Geminin
bandırasında bulunduğu ülke kayıtlarına göre
düzenlenmiş denizci kütüğü kayıt suretini,
c) Gemi
adamı yeterlilik belgesi ve gemi adamları cüzdanı suretlerini,
dövizle askerlik hizmeti için yapacakları müracaatlarında ibraz etmek
zorundadırlar.
3) Ayrıca,
temel eğitim ve ödeme yükümlülükleri sona erinceye kadar
vatandaşlarımızın yukarıda belirtilen
şartları muhafaza etmeleri gerekmektedir.
4) Dövizle
askerlik hizmeti uygulamasını düzenleyen 1111 sayılı
Askerlik Kanununun ek 1inci maddesinin amacı, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
bulundukları ülkelerde elde ettikleri hak ve kazanımlarını,
yurt içindeki uzun süreli askerlik hizmeti nedeniyle kaybetmelerini önlemektir.
5) Bu nedenle,
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
bir anayasal hak ve yükümlülük olan askerlik hizmetini yerine getirmelerini
sağlamak maksadıyla 1980 yılından itibaren dövizle askerlik
hizmeti uygulamasına geçilmiş ve buna ilişkin düzenlemeler ise
Dövizle Askerlik Hizmeti Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelikle
hükme bağlanmıştır.
6) Görüldüğü
üzere, merkezi yurt içinde bulunan ve uluslararası ticaret yapan firma
veya nakliyat şirketlerinin ülke ekonomisinde yaratacakları istihdam
ya da ihracat yoluyla elde edecekleri döviz getirisi, Askerlik Kanununun ve
Dövizle Askerlik Hizmeti Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelikin amaçları
dışındadır. Ayrıca, hak ve yükümlülükler
açısından eşitlik ilkesi ise ancak eşitler arasında
temel alınan anayasal bir kriterdir.
7) Sonuç olarak,
uluslararası ticaret yapan şirketlerin Türk bandırasındaki
gemilerinde görevli gemi adamlarının dövizle askerlik hizmetlerinden
faydalandırılmaları, Askerlik Kanununun ve Dövizle Askerlik
Hizmeti Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelikin amaçlarıyla
uyuşmamaktadır.
Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalışın (6/634) esas
numaralı soru önergesine cevap:
Kamu
yapılarıyla ilgili diğer yapılaşmaların, plan,
fen, sağlık ve çevre şartları ve standartlarına uygun
olarak gerçekleştirilmesi, yapım sürecine katılan
tarafların yükümlülük ve sorumluluklarının netleştirilmesi,
kontrolsüz, kalitesiz yapılaşmanın engellenmesi,
gelişmiş ülkelerde uygulanan mevzuatın da
araştırılarak sektörlerin belirli kriterlere göre
düzenlenmesiyle disiplin ve kayıt altına alınması, sektörün
yetkisiz ve yetersiz kişilerden arındırılması gibi
hususlar Bakanlığımızın görevleri arasında yer almaktadır.
Bu kapsamda, Bakanlığımızca yeni bir düzenleme
yapılarak müteahhitlik hizmetlerinin disipline edilmesi amacıyla
hizmet paydaşlarının da katılımının
sağlandığı değerlendirme çalışmaları
yapılmaktadır.
Esasen
inşaat sektörünün gelişmesi ve canlanması, ülkemizin ekonomik
göstergeleriyle doğrudan etkileşim sonucu serbest piyasa
koşullarında oluşan bir husustur. İnşaat sektöründe
ülkemizin konut arzı, görevi Toplu Konut İdaresi Başkanlığı,
mahallî idarelerin ve bu alandaki kuruluşların ve özel sektör
marifetiyle yapılmaktadır. Konut sektöründeki imalatların
hızlı, kaliteli ve ekonomik yapılmasını temin
maksadıyla kamu desteği sağlanmaktadır. Buna rağmen
konut sektöründe serbest piyasa şartlarında zaman zaman durgunluklar
yaşanabilmektedir. Ancak oluşacak bu kriz durumunun serbest ekonomi
mantığı içerisinde geliştirilecek etkin çözümlerle
giderilmesi esastır. Bu bilgiler ışığında,
Bakanlığımız, özel sektöre iş yapan müteahhitleri de
kapsayacak şekilde müteahhitlik hizmetlerini yürütenleri disipline etmeye
yönelik bir düzenleme yapılabilmesi için hizmet
paydaşlarının da katılımının
sağlandığı bir çalışma
başlatmıştır. İnşaat sektörü, inşaatı
yapanlar, kullananlar, inşaat girdilerini üretenler ve pazarlayanlar da
dikkate alındığında çok geniş bir toplum kesimini
içine almaktadır. Bu geniş yelpaze içerisinde üretilen, pazarlanan ve
kullanılan inşaat malzemelerinin kaliteli yapılması ve
ucuza temini yönündeki denetim çalışmaları
Bakanlığımızca piyasa denetimi ve gözetimi kapsamında
yapılmaktadır.
Van Milletvekili
Sayın Özdal Üçerin (6/771) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevap:
Bilindiği
üzere belediyelerin kredi talepleri 4759 sayılı İller
Bankası Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak çıkartılan
İller Bankası Uygulama Yönetmeliği, İller Bankası
Genel Kredi Sözleşmesi, 5302 sayılı İl Özel İdareleri
Kanunu ile 5393 sayılı Belediye Kanunu hükümleri çerçevesinde
değerlendirilerek sonuçlandırılmaktadır. Van Merkez
Belediyesi Belediye Meclisinin 6/1/2005 tarih ve 009 sayılı ve
8/3/2005 tarih ve 94 sayılı Kararları ile Bankamızdan
hizmet aracı alımında kullanılmak üzere kredi talebinde
bulunulmuştur. Bankamız yönetim kuruluna sunulan değerlendirme
raporu ekinde bulunan itfa tablosunda, belediyenin krediyi aylık taksitlerle
geri ödeme planı -faiz ve anapara- detaylı olarak yer
almıştır. Bankamızca belediyelere ve il özel idarelerine
açılan kredilerde herhangi bir yasal prosedür eksikliği
bulunmamaktadır.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün (6/782) esas numaralı
soru önergesine cevap:
Gaziantep ili
100. Yıl Kültür Parkının imar planları ve
uygulamalarıyla ilgili olarak Bakanlığımızda herhangi
bir kayda rastlanılmamaktadır. Ancak, ilgili idarelerce
hazırlanarak onaylanan imar planları ile bu planlarda yapılacak
değişikliklerin şehircilik ilkelerine, kanunlara ve 3194
sayılı İmar Kanununa ve Plan Yapımına Ait Esaslara
Dair Yönetmelikte öngörülen planlama esaslarına uygun olması yasal
zorunluluktur. 3194 sayılı İmar Kanununun 8/b maddesinde,
İmar
Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar
Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan
kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye
sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar
planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır.
Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay
tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen
ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde
planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye
meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün
içinde inceleyerek kesin karara bağlar.
Onaylanmış
planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere
tabidir.
Kesinleşen
imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.
Hükümleri yer
almaktadır.
3194
sayılı İmar Kanununun 8inci maddesinde yer alan yasal
prosedüre uygun olarak kesinleşen imar planı
değişikliklerinin iptal edilmesi, değişiklikten önceki imar
planının kendiliğinden, yeni bir meclis kararı
alınmaksızın tekrar yürürlüğe gireceği anlamına
gelmemektedir. Bir bölgede bir plan iptal edildiğinde, idarece mevzuatta
öngörüldüğü şekilde yeni bir imar planı yapılıp
onaylanmadıkça o alan plansız hâle gelmektedir. İdarece bu
alanda yeni bir imar planı yapılması hâlinde ise yeni
planın iptal edilen değişiklikten önceki plan
kararlarını aynen içermesi mümkün olabileceği gibi, yine
mevzuata uygun olmak kaydıyla farklı kararlar içermesi de mümkündür.
Diğer
taraftan, Batalhöyük denilen sit alanıyla ilgili olarak da
Bakanlığımız kayıtlarında herhangi bir bilgi ve
belgeye rastlanılmadığından, bu konuya ilişkin bir
görüş verilememektedir. Ancak, plan değişikliklerinin, 3194
sayılı İmar Kanununa, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelike, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu
yararına ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmesi,
planlama alanının da plan kararlarına uygun olarak kullanılması
gerekmektedir.
Bakanlığımızca,
3194 sayılı İmar Kanunu ve yönetmeliklerin uygulanması
konusunda idarelerce tereddüde düşülen konularda açıklık
getirmek üzere görüş belirtilmektedir.
Yine, Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün (6/961) sayılı sözlü
soru önergesine cevap:
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonunca kabul edilen İstanbul
Silivrideki arazi için yapıldığı iddia edilen imar
planı değişikliği hakkında, 3194 sayılı
İmar Kanununun plan değişikliği koşullarına
aykırı, imar planı bütünlüğünü bozan, yoğunluk
artırıcı, sosyal donatı alanlarını azaltan ve
rant yaratan ve plan değişikliğine yönelik olarak
Bakanlığımızın doğrudan teknik soruşturma
açma veya inceleme yaptırma imkânı bulunmamaktadır. Çünkü,
14/12/1983 tarihli ve 180 sayılı Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ve 9/5/1985 tarihli ve 18749
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3194 sayılı
İmar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
Bakanlığımızın imar mevzuatına ilişkin
konulardaki belediyelere ait iş ve işlemleriyle, belediyelerin
kendilerine yaptıkları imarla ilgili çalışmaları da
dâhil olmak üzere tüm bunları denetleme yetkisi, 23/1/1985 tarihli ve
18775 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393
sayılı Belediyeler Kanunu uyarınca İçişleri
Bakanlığı yetkisinde bulunmaktadır.
Ayrıca,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonunca kabul
edildiği ifade edilen İstanbul Silivrideki araziye ilişkin imar
planı değişikliği hakkında bugüne kadar
Bakanlığımıza yapılmış herhangi bir
başvuru da bulunmamaktadır.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, arkadaşlarımızın da tekrar belki
ek soru sorma düşünceleri olabilir. Sisteme girenlerden anlıyorum.
Biraz daha özetleyerek daha seri bir şekilde olursa bu imkânı iyi
kullanmış oluruz. Çünkü şu anki akış, sizin cevap
verme sürecinde zamanın tamamlanacağını gösteriyor.
Buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Devamla) Sayın Başkanım,
tabii, konular teknik olduğu için biraz kısaltmak belli bir yerden
sonra pek mümkün olmuyor ama diğer cevaplar daha kısa. Sayın
Başkanım, sürede tamamlamaya çalışacağım.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün (6/1048) sayılı
sözlü soru önergesine cevap:
1) 3194
sayılı İmar Kanununa ilişkin Plan Yapımına Ait
Esaslara Dair Yönetmelik insan, toplum ve çevre münasebetlerinde kişi ve
aile mutluluğu ile toplum hayatını yakından etkileyen
fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmayı,
yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini
yönlendirmeyi ve toprağın korunma, kullanma dengesini en rasyonel
biçimde belirlemek üzere hazırlanacak olan her türlü ölçekteki plan ve bu
planlar üzerinde yapılacak değişikliklerin hangi esaslar
dâhilinde yapılacağını belirlemeyi amaçlamaktadır.
Anılan yönetmelik hükümlerinde imar planı değişikliklerinde
uyulması gereken esaslar açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Belediyeler tarafından İmar Kanunu ve yönetmelik hükümleri
kapsamında yapılan plan değişikliklerine ilişkin
olarak tereddüde düşülen hususlarda Bakanlığımıza
görüş sorulmakta, konular incelenerek yapılması gereken
işlemler hakkında ilgili birimler bilgilendirilmektedir. Ancak bütün
bunların yanında öncelikle temel sorun olan imar konusundaki yetki
karmaşasının ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Bakanlığımızca bu konudaki çalışmaların
önümüzdeki Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşınmasına
yönelik hazırlıklar tamamlanma aşamasındadır.
Bakanlığımız
plan ve mevzuat hükümlerine uygun kentleşmeyi gerçekleştirmek
amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmak ve bunun uygulanmasını
sağlamakla yetkili kılınmıştır. Daha önce de
ifade edildiği gibi belediyeler tarafından yapılan imar
değişiklikleriyle birlikte imara ilişkin diğer tereddüde
düşülen konuların Bakanlığımıza iletilmesi
hâlinde konular Bakanlığımız tarafından incelenmekte,
ilgili kanun ve yönetmelik hükümleri doğrultusunda görüş verilmekte,
mevzuata uygun işlem yapılması için belediyeler ile valilikler
sürekli olarak uyarılmakta, doğru uygulamalar konusunda
yönlendirilmektedir. Plan veya plan değişikliği
yapılmasına ilişkin usul ve esaslar gerek 3194 sayılı
İmar Kanununda gerekse Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelikte ayrıntılarıyla açıklanmaktadır.
5216
sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu uyarınca
büyükşehir belediyeleri, 5393 sayılı Belediye Kanunu
uyarınca belediyeler, 5302 sayılı İl Özel İdaresi
Kanunu uyarınca il özel idareleri, yetkili oldukları
sınırlar içinde her türlü uygulamanın yürürlükteki plan ve
mevzuat hükümlerine uygun olmasını, olmadığı tespit
edilenlerin ise uygun hâle getirilmesini sağlamakla yükümlüdürler. 5442
sayılı İl İdaresi Kanunu uyarınca da valilikler de bu
sınırlara bakılmaksızın il sınırı
içerisindeki mevzuata aykırı yapılaşmaların kontrol
altında tutulmasında yasalar çerçevesinde ayrıca sorumludur.
Niğde Milletvekili
Sayın Mümin İnanın (6/1083) numaralı önergesine cevap:
2644
sayılı Tapu Kanununun 35inci maddesine göre Türk asıllı
olmayan yabancı gerçek kişiler ülkemizde tarım arazisi
edinememektedirler. Bu sebeple önergenizde sözü edilen 1/1/2003 tarihi itibarıyla
yabancı uyruklu tüzel kişiler tarafından taşınmaz mal
edinimi gerçekleşmemiştir. Yabancı sermayeli şirketlerden
4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununa
tabi şirketler Türk Ticaret Kanunu kapsamında değerlendirilmekte
olduklarından yabancılar envanteri içerisinde yer alamamaktadır.
Bu husustaki yetkili kurum Hazine Müsteşarlığıdır.
Ayrıca, yabancı gerçek ve tüzel kişiler tarafından edinilen
taşınmaz malların kredi kullanımı nedeniyle bankalara
ipotek edildiğine dair verilere ilişkin olarak
Bakanlığımızda herhangi bir kayıt
bulunmamaktadır.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün (6/1121) numaralı sözlü
soru önergesine cevap:
3194
sayılı İmar Kanununun revizyonu çalışmaları
sürdürülmekte olup cemevlerinin kentsel, sosyal ve teknik altyapı
tanımı içerisinde yer almasına ilişkin husus,
çalışmalar kapsamında ayrıca değerlendirilecektir.
Aksaray
Milletvekili Sayın Osman Ertuğrulun (6/1126) numaralı sözlü
soru önergesine cevap:
1)
Bakanlığımız ve bağlı ve ilgili
kuruluşlarıyla yapım sözleşmesi bulunan müteahhitlerin hak
edişleri iş programına uygun olarak ödenmektedir. Ayrıca,
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında yapım
sözleşmeleri devam eden müteahhitleri de etkileyen özellikle demir ve
demir mamullerinde 2008 yılının ilk yarısında meydana
gelen beklenmeyen fiyat artışlarının
karşılanmasına yönelik olarak ilk etapta 4735 sayılı
Kanunda değişiklik yapılmış ve hazırlanan ilave
fiyat farkı esasları 26/12/2008 tarihinde Bakanlar Kurulunca
yürürlüğe konulmuştu.
Ülkemizin
lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat sektöründeki daralmayı
aşmak için akılcı projeler üreterek özel yapılara vergi
indirimleri getirilmesi, mortgage kredilerine destek verilmesi, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının can suyu projesinin bir benzerini
inşaat sektörü için harekete geçirmesi, yurt dışında
yapılacak müteahhitlik hizmetleriyle ilgili olarak özendirici
birtakım tedbirlerin alınması ve kolaylıkların
sağlanması, yurt dışındaki yatırımcıların
ülkemizde inşaat ve müteahhitlik sektörüne yatırım
yapmaları için özendirici tedbirlerin alınması gibi teşvik
edici birtakım önlemlerin, daralmanın aşılmasına
katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
Bakanlığımız
görev alanı dışındaki enerji, ulaştırma gibi
altyapı çalışmalarının
hızlandırılması, ülkemizde ihtiyaç duyulan kamu hizmet
yapılarının tespit edilerek yeni yapım ihalelerinin
açılması da inşaat sektöründeki daralmanın
aşılmasına katkı sağlayabilecektir.
2) Öncelikle
üretim ve ürün kalitesiyle uluslararası piyasalarda aynı konularda
faaliyet gösteren firmalarla rekabet edebilecek düzeydeki yerli sanayicilerin
desteklenmesi için yerli ürünlerin kamuda kullanımını
avantajlı hâle getirmek üzere gerekli olan mevzuat düzenlemeleri
yapılmış olup, 2008/20 sayılı Bakanlık genelgesiyle
de, bu yeni durum, kamu kurum ve kuruluşlarınca dikkate
alınması hususunda kamu yöneticilerinin gereken
duyarlılığı göstermeleri istenilmiştir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/1177) sayılı
sözlü soru önergesine cevap:
2008
yılı itibarıyla kadastro müdürlüklerince tapu belgeleri için
alınan 5 TL ücret, 8/1/2009 tarih ve 1 no.lu yönetim kurulu kararıyla
kaldırılmıştır. Döner sermaye işletme
hesabında biriken paraların tamamı tapu ve kadastro
hizmetlerinde kullanılmaktadır. Ayrıca, personele fazla mesai
ücreti olarak yansıtılması konusunda da gerekli yasal
düzenlemeler yapılarak, 1 Şubat 2009 tarihinden itibaren uygulamaya
geçilmiştir.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Hasan Özdemirin (6/1200) sayılı sözlü soru
önergesine cevap:
1) Türkiye
genelinde bugüne kadar yabancı gerçek kişiler adına
kayıtlı toplam 49.338 adet kat mülkiyeti taşınmaz
vardır. Yabancıların sahip oldukları toprak alanı ile
birlikte değerlendirildiğinde toplam 50 milyon 300 bin 95
metrekaredir. Bu alanın 43 milyon 852 bin 596 metrekaresi ana
taşınmaz alandır.
2) Doğu ve
güneydoğu illerinde İsrail uyruklu yabancı gerçek kişilere
ait herhangi bir gayrimenkul kaydı bulunmamaktadır.
3) 5782
sayılı Kanuna göre yabancı uyruklu gerçek kişilerin,
merkez ilçe ve ilçeler bazında uygulama imar planı ve mevzi imar
planı sınırları içerisinde kalan toplam alanların yüz
ölçümünün yüzde 10una kadar olan kısımda taşınmaz ile
bağımsız ve sürekli nitelikte sınırlı ayni hak
edinebilmeleri mümkün bulunmaktadır.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün (6/1295) sayılı
sözlü soru önergesine cevap:
1) İller
Bankası Genel Müdürlüğünce Gaziantep Büyükşehir Belediye
Başkanlığı ile metropol ilçe Şahinbey Belediye
Başkanlığına 2004-2009 dönemi içerisinde borçlanma yoluyla
açılan krediler 5411 sayılı Bankacılık Kanununun
73üncü maddesi gereğince ticari sır niteliğinde
bulunduğundan açıklanamamaktadır.
2) İller
Bankası Genel Müdürlüğünce yerel yönetimlere sağlanan yapım
kredileri mutlaka bir projeye dayalı olarak verilmektedir.
3) İller
Bankası Genel Müdürlüğünün kredileriyle mahallî idarelerce
gerçekleştirilen projelere ilişkin ihaleler ilgili idarelerin
istemleri üzerine kendileri tarafından yapılmaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık Beyin (6/1422) sayılı
sözlü soru önergesine cevap:
1)
Bakanlığımızın merkez ve taşra
teşkilatlarında tüm personelin ücret ve özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik çalışmalarımız devam etmekte
olup şimdilik döner sermaye gelirlerinden personelin
yararlandırılması yöntemleri
araştırılmaktadır.
2)
Bakanlığımızın tüm taşra
teşkilatlarında sözü edilen personel açığının bir
an önce kapatılması amacıyla çalışmalar
başlatılmış olup iller düzeyinde ihtiyaç duyulan ve
bazı yerlerde fazla olan çeşitli branşlardaki teknik ve idari
personel tespit edilerek personelin dengeli olarak merkez ve taşradaki tüm
birimlerimize dağıtılması için gereken düzenlemelerin
hazırlıkları devam etmektedir.
3) İl
müdürlüklerinde bazı işlerin hizmet alımı yoluyla
gerçekleştirilmesi hususu tamamen bütçe imkânlarına bağlı
olup yeterli kaynağın temin edilmesi ve ilgili mevzuatın
elverdiği imkânlar ölçüsünde bazı hizmetlerin
dışarıdan satın alınması yoluna
gidilebilmektedir.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün (6/1465) esas numaralı
sözlü soru önergesine cevap:
3621 sayılı
Kıyı Kanununa göre kıyıda ve sahil şeridinde
yapılacak olan planlamalar ile yapı ve tesislere ilişkin ruhsat
işlemleri belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde
belediyeler, dışında ise valiliklerce yürütülmektedir.
Ayrıca, Kıyı Kanununun 7nci maddesi hükmünde de
belirtildiği üzere 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun
7nci maddesi uyarınca kıyı ve sahil şeridinde düzenlenen
planlarla imar mevzuatı veya yerin özelliği dolayısıyla anılan
kanun kapsamına girenler Kültür ve Turizm Bakanlığınca
tasdik edilmektedir. Ancak, bu alanlardaki yapılara ilişkin ruhsat
işlemleri 3194 sayılı İmar Kanunu ve 5302 sayılı
İl Özel İdaresi Kanunu uyarınca belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde belediyesince, dışında ise
il özel idaresince yürütülmektedir. Hâlen yürürlükte bulunan 2634
sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 7nci maddesinin birinci
paragrafında Bakanlık; kültür ve turizm koruma ve gelişim
bölgeleri ve turizm merkezleri içinde her ölçekteki planları yapmaya, yaptırmaya,
resen onaylamaya ve tadil etmeye yetkilidir. hükmü yer almakta olup, ilgili
madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezi olarak ilan edilen
yerlerdeki kıyı ve sahil şeridiyle birlikte diğer tüm
alanlar içerisinde her ölçekteki planları yapmaya, yaptırmaya, resen
onaylamaya ve tadil etmeye Kültür ve Turizm Bakanlığı
yetkilidir.
Bakanlığımız,
plan ve mevzuat hükümlerine uygun kentleşmeyi gerçekleştirmek
amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmak ve bunun uygulanmasını
sağlamakla yetkili kılınmıştır. İlgili kanun
ve yönetmelik hükümlerine uygun işlem yapılması için belediyeler
ile valilikler sürekli uyarılmakta, doğru uygulamalar konusunda
bilgilendirilmekte ve rehberlik edilmektedir.
Bakanlığımızca
3194 sayılı İmar Kanunu ile 3621 sayılı Kıyı
Kanununun revizyon çalışmaları sürdürülmekte olup, imar
konularında bütüncül bir yaklaşım getirilmesi hedeflenmektedir.
Sayın
Başkanım, okunan sözlü soru önergelerine cevaplar bu şekildedir.
Tekrar sayın milletvekillerimizin anlaşılmayan konular üzerinde
ilave açıklama talepleri ve soruları varsa cevaplandırmaya
hazırım.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Kısa
kısa, arkadaşlarımızın katkılarını
tekrar almak istiyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana da teşekkür ediyorum vermiş olduğu cevaplardan
dolayı.
Tapuyla ilgili
vermiş olduğum soruda, esasında o alınan 5 lira harcın
daha sonra kaldırıldığı ifade edildi. Tabii benim soru
önergemden sonra kaldırıldı. Ondan dolayı teşekkür
ediyorum kendilerine.
Diğer bir
konu terör şehitleriyle ilgili bir soruydu. Biliyorsunuz, ülkemizde, Türk
Silahlı Kuvvetleri ve emniyet güçlerimiz fedakâr bir şekilde,
canını vererek ülke savunmasında çalışıyor.
Görevleri esnasında yüreğimizi yakan şehitler veriliyor. Bu
şehitlerin bir kısmına terör şehidi diyoruz bir
kısmına da görev şehidi diyoruz. Terör şehitleri ve
ailelerine iş imkânı sağlanıyor ama görev şehitlerine
ise iş imkânları sağlanmıyor. Bundan dolayı da çok büyük
sıkıntı olduğu ortaya çıkıyor. Özellikle Tokat
için diyorum, Tokatta Tokat nüfusuna kayıtlı yaklaşık
olarak 356 tane şehit var. Bunların bir kısmı terör
şehidi bir kısmı görev şehidi. Dolayısıyla, bu
ayrımın ortadan kalkmasını, daha doğrusu terör
şehidi ile görev şehidinin tanımının
yapılmasını istiyor halk, halk bunu istiyor, aileler
bunları istiyor. Bu noktada Sayın Bakandan cevap beklemiştim,
soruma tam cevap alamamış durumdayım.
Bir diğer
husus: Sayın Bakan, yani, yirmi soruya cevap vereceği yerde on soruya
cevap verse tam olarak hem anlaşılmış olur hem de daha
geniş bir şekilde bu cevap verilmiş olur diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim kendisine.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, öncelikle Arguvan Belediyesiyle
ilgili duyarlılığınıza teşekkür ediyorum,
yardım ettiğiniz için. Arguvan Belediyesiyle ilgili bir konumuz
vardı, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
tabii, bu, Millî Savunma Bakanlığıyla ilgili bir sorundu.
Aynı şirketin yabancı bandıralı bir gemisi ile Türk
Bayrağı çekmiş bir gemisi aynı işi yapıyorlar,
aynı yükü taşıyorlar, aynı yere gidiyorlar, ama
yabancı bandıralıda çalışanlar dövizle askerlikten
yararlanıyorlar, aynı işi yapan Türk Bayrağı
çekmiş gemideki, uluslararası taşımacılıktaki
insanlar yararlanamıyor. Ben bunu sordum. Spesifik örnek veririm;
aynı şirketin iki gemisi, biri yabancı bandıralı, biri
Türk Bayrağı çekmiş; aynı işi yapıyorlar,
aynı büyüklükte; örnek verebilirim. Bu bir eşitsizlik Sayın
Bakanım. Yani, biri yabancı bayraklı gemide çalışan
insanlar dövizli askerlikten yararlanıyor, aynı şirketin Türk
Bayrağı çekmiş uluslararası çalışanı ise
yararlanamıyor. Ya hepten kaldırın
Bu kişiler
arasında bir aykırılık yaratıyor, her şeye
aykırı. Ben bunu spesifik örneklerle dile getiririm. Bu bir
ayrıcalık. Ya hepten kalksın yahut da dışarıda
çalışan bir şirketin Türk Bayrağı taşıyan
gemilerindeki çalışanlar da dövizli askerlikten yararlansın.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Üçer,
buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Aslında, Sayın Bakanımın konuyla ilgili
açıklamasını yetersiz bulmakla beraber, Sayın
Bakanımın o dönemde bakan olmadığını da belirtmek
isterim. Çünkü, belirttiğim konu, sormuş olduğum soru yolsuzlukla
ilgili bir soru aslında. Belediye bütçesine girmiş 10 trilyonun
nereye gittiği konusunda bir belirsizlik var ve bu belirsizliği sözlü
bir iddia olarak ifade etmiyoruz. İçişleri Bakanlığı
tarafından görevlendirilmiş resmî müfettişler tarafından
da, alınan banka kredileri için ödeme planı
sunulmadığını ve günümüz gerçekliği itibarıyla da
Van Belediyesinin beş yıllık AKP yönetimi döneminde, Burhan
Yenigün yönetimi döneminde 200 trilyona yakın borçlandırıldığı
bir gerçeklik. Şimdi bu gerçeklikle beraber Sayın Bakanımın
Bütün prosedürler uygulanmıştır, herhangi bir sorun yoktur.
cevabını eksik bir cevap, yanlış bir cevap olarak
algılamaktayım.
Ülkemizin en
temel sorunlarından biri de kamu kaynaklarının doğru ve
güvenilir bir şekilde kullanılması. Kamu kaynaklarının
doğru ve güvenilir bir şekilde kullanılmayışı,
birilerinin özel maksatları doğrultusunda çarçur edilmesinin tek bir
ismi vardır: Yolsuzluk. Bence bu soruma böyle bir cevap verilmek yerine
derhâl o dönemdeki yöneticiler hakkında bir soruşturma başlatılması
ve adli merciler önüne çıkarılması gerekiyordu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Bakana vermiş olduğu cevaplardan dolayı teşekkür ediyorum.
Hepimizin de yakından bildiğine inandığım, Sayın
Bakanımın da bu konuda ciddi bir eksikliğin olduğunu zaman
zaman dile getirdiği, hakikaten bayındırlık il
müdürlüklerindeki personel eksikliği, özlük haklarının
sıkıntılı olduğu ve birçok hizmeti personel
yetersizliği nedeniyle zamanında gerçekleştiremediği
yakınmaları kamuoyu tarafından ve bizler tarafından
yakından bilinmekte. Örneğin, Kütahya ili Simav ilçesinde 17
Şubat 2009 tarihinde yaşanan deprem felaketinin ardından hasar
tespit çalışmaları sınırlı sayıda, çok
özverili çalışmalarla, mevcut personel tarafından
gerçekleştirilebilmiştir. Ancak birçok hasar gören binanın
sonradan, bu çalışmaların ardından yeniden müracaatta
bulunmak zorunda olduğu ve mağduriyetleri giderilemediği
gerçeği de bilinmektedir. O nedenle, özellikle afetlerde
vatandaşın mağduriyetinin en kısa sürede giderilmesi
açısından, bayındırlık il müdürlükleri, yine
Bakanlığınıza bağlı tapu sicil ve kadastro
müdürlüklerindeki özellikle teknik personel ihtiyacının mutlaka,
acilen giderilmesi kaçınılmaz görünmekte. Kütahya gerek Tapu gerek
Kadastro gerekse Bayındırlık İl Müdürlüğü teknik
eleman eksikliğinin mümkün olduğunca, en azından 2010
yılı içerisinde tamamlanması hâlinde kamuoyu adına teşekkürü
tekrar size ileteceğimi de belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Son olarak,
Sayın Özdemir, buyurun efendim.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana
teşekkür ediyorum.
Ancak, bir kere,
Sayın Bakanın konuşmalarını çok anlayamadım ben,
çok yavaş bir tonlaydı. Ancak görebildiğimiz kadarıyla,
duyabildiğim kadarıyla, Doğu ve Güneydoğuda İsrail
uyruklulara satılan hiç bir toprak olmadığını
O
şekilde anladım ben. Ancak hem basında çıkan haberlerde hem
de konuşmacıların medyada konuşmalarını
incelediğimiz zaman, bilhassa Urfa Ceylanpınar bölgesinde ve
diğer, Güneydoğuda toprak satışlarının
olduğu söyleniyor. Bu konuda tam yeterli cevap alamadım. Bu bölge
bildiğiniz gibi son derece önemli bir bölge. Bazı devletler tarafından
bizim sınırlarımız içerisindeki bazı toprakların
kendileri tarafından kutsal topraklar olarak değerlendirildiğini
biliyoruz. Bilhassa bu konu mayınlı arazilerin mayından
temizlenmesi ve daha sonra onların aynı şirkete, yabancı
firmalara verilmesi konusunda da büyük bir hassasiyet gösteriyordu. Bu konuda,
dediğim gibi ben ya tam anlayamadım veya satılmalar varsa
bunların miktarları ne kadardır? Bunları Sayın Bakan
yeniden bildirebilirse memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım ilave edeceğiniz herhangi bir husus var mı?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Açıklık getirmemizde
yarar var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle Millî
Savunma Bakanlığımıza ait konularla alakalı hem
Sayın Aslanoğlunun ve diğer milletvekili
arkadaşlarımızın, açıklığa kavuşmayan,
tutanaklardan da alıp ben kendilerine aldığım notlarla
birlikte Savunma Bakanımıza ileteceğim, ilgili bilgilendirmeyi
kendisinin yapmasında yarar vardır diye düşünüyorum.
Sayın Alim
Işık milletvekilimizin ifade ettiği bu eleman yetersizliği
konusunda Bayındırlık ve İskân
Bakanlığımızla ilgili şu anda bir teşkilat
yasası çalışmamız var. Burada tamamen işin
doğası gereği bir kariyer bakanlığı kuruluşu
hâline hem tapu kadastro bağlı genel müdürlüklerimizi, İller
Bankası da dâhil, hem bayındırlık il müdürlerimiz de dâhil
olmak üzere bir çalışma neticelendirdi. Sizlerin de desteğiyle
yasalaşması durumunda bugün eksikliği duyulan birçok
noktanın hallolacağını düşünüyoruz.
Sayın Hasan
Özdemir milletvekilimizin ifade ettiği konuyu net bir şekilde ifade
ediyorum. Tarım arazisi adı altında, tarım niteliği
taşıyan herhangi bir gayrimenkulün, hiçbir, bırakın
İsrail vatandaşı, herhangi bir yabancı uyruklu kişiye
satılmış olması Türkiyede söz konusu değildir, böyle
bir şey yasal olarak da mümkün değildir. Bu, net bir şekilde
daha önceki sorularda da ifade edildi ama ben bir kere daha ifade etmekte fayda
görüyorum.
Sayın Özdal Üçer,
Van Milletvekilimizin ifade ettiği konu da şöyle: Tabii sizin
sorunuzda belediyenin işlemleriyle ilgili ifade ettiğiniz noktalar
var. Saygı duyuyorum ama bunların araştırılması
-bu, bir iddiadır- İçişleri
Bakanlığımızın yetkisi ve sorumluluğu dâhilindedir
ama Bayındırlık ve İskân Bakanlığımıza
bağlı olarak çalışan İller Bankasından herhangi
bir şekilde, Yönetim Kurulunun ve ilgili düzenlenen mevzuatların,
teşkilat kanunundaki yetkilerin ve sunulan projelerin kapsamı
dışında herhangi bir yolsuzluğa ve usulsüzlüğe meydan
verebilecek şekilde kredi alması mümkün değildir,
kullanması mümkün değildir. İller Bankasının
uygulamasını kastediyorum. İller Bankası
açtığı kredilere de, özellikle bizim de sıkı
sıkı takip ettiğimiz kendi görev ve sorumluluğu içerisinde
verilen kredilerin de nasıl kullanıldığını takip
etme noktasında işin verimli, kaliteli ve projelerine uygun
şekilde yapılmasını takip etmektir. Diğer konu bir
iddiadır. Bu, adli bir konudur. Belki İçişleri
Bakanlığımızın da bakanlık olarak takip
ettiği bir konudur. Böyle bir şey söz konusuysa yani herhangi bir
şekilde bir kamu kurum ve kuruluşunun buna göz yumması asla söz
konusu değildir.
Buna
açıklık getirmek için söz almış bulundum.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sorular
cevaplandırılmıştır.
Sayın
Bakanımıza ve sayın milletvekili arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkanım, sataşma var.
BAŞKAN
Sayın Üçer, Sayın Bakan burada, kendisiyle görüşebilirsiniz.
Burada karşılıklı bir konuşma imkânımız
İç Tüzük gereği yok.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Hayır, karşılıklı değil. Lütfen
Şunu
söyleyeyim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.37
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik),Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- İmar Kanunu ile Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/713) (S. Sayısı: 397)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı:
395)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S.
Sayısı: 383)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Bolu Milletvekili Fatih Metinin; 491 Sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Bolu Milletvekili Fatih Metinin; 491 Sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/137) (S.
Sayısı: 228)
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) (x)
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
321 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hamit Geylani,
Hakkâri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Rahmi Güner, Ordu; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Faruk Bal, Konya; AK PARTİ Grubu
adına Veysi Kaynak, Kahramanmaraş milletvekillerinin söz talebi
vardır.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani
Sayın
Geylani şu anda yok galiba.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Rahmi Güner, Ordu Milletvekili.
Sayın Güner,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı yüce Meclis
tarafından kabul edildikten sonra -hâlen yürürlükte bulunan- 8 Mayıs
1926 tarihinde yürürlüğe giren ve seksen üç yıldır yürürlükte
olan Borçlar Kanunu tamamen yürürlükten kaldırılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Türk Borçlar Kanunu Türk Ticaret Kanunundan önce
çıkarılması gerekliyken, her nedense Türk Ticaret Kanunu Meclis
gündemine getirilmişti fakat Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının Genel Kurul gündemine getirilip öncelikle
görüşmeye başlanılması da bu düzensizliği
önleyecektir.
(x)
321 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlarım, biz bu konuda hem komisyonda hem Mecliste ısrarla
Borçlar Kanununun temel kanun olduğunu ve Ticaret Kanunundan daha önce
görüşülmesi gerektiğini belirtmiştik. Bu durum Meclis
tarafından düzeltilmiştir.
818
sayılı Borçlar Kanununun kabulünden bu yana geçen zaman, ilke ve
dünya koşullarındaki değişim ve özel hukuk alanında
kaydedilen ilerleme değerlendirildiğinde Türkiyenin yeni bir Borçlar
Kanunu gereksinimi olduğu açıktır. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu gereksinimin farkında olduğumuzdan tasarının
komisyondaki görüşmelerinde düzeltici, katılımcı, pozitif
anlamda katkı sağlayıcı olarak tüm üye
arkadaşlarım görev yapmışlardır.
Değerli
arkadaşlar, Türk Borçlar Kanunu borç ilişkilerini düzenleyen temel
bir kanundur. Bu Kanun Tasarısı mümkün olduğu kadar yürürlükte
olan kanunun bazı maddelerini kabul etmiş, o maddelerin dilinde
sadeleştirmeler yapmıştır fakat dilin
arılaştırılması konusundaki yaklaşım sadece
yabancı kelimelerin Türkçeleştirilmesi olarak
algılanmıştır. Ancak, uygulamada yerleşmiş
bazı hukuki terimlerin Türkçeleştirilmesi, hukuki problemlerin
doğmasına neden olacaktır. Bu sebepledir ki, terimler üzerinde
yapılacak düzenlemelerde azami dikkat edilmeliydi.
Temel
kanunların kolaylıkla anlaşılabilmesi gerekmektedir. Bu
kanun tasarısının hazırlanmasında Türk Borçlar Kanunu
konusuna giren uygulamalarda mahkeme kararları, Yargıtay
kararları ve doktrinden istifade edilmiştir. Bu tasarıda
çağdaş hukukun ve küreselleşen ekonominin ortaya koymuş
olduğu sorunların çözümünde Yargıtay ve doktrin görüşünün
yanında İsviçre Borçlar Kanunu, daha doğrusu İsviçre
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Alman Borçlar Kanunu ile Fransa Borçlar
Kanunundan da istifade edilmeye çalışılmıştır.
Esasında Türk Yargıtayının kararları ve bu konuda
ihtisas sahibi akademisyenlerin görüşleri esas
alınmıştır.
Sayın
milletvekilleri, tasarının hükümler kısmında yeni
getirilen genel işlem koşulları müessesesiyle sözleşme
taraflarından birinin önceden hazırlayıp diğer tarafa
sunduğu, müzakere edilmeden kabul edilen sözleşme metinlerinin
doğurduğu olumsuzlukları önlemek amacı taşınmaktadır.
Ancak bu hükümde tüketici işlemi ve ticari işlem ayrımı
yapılmadığı için bu hüküm ticari işler
açısından bazı olumsuzlukları da gündeme getirecektir.
Eğer bu hüküm düzeltilmez ise ticaretin hızlı ve güvenli
yapısı bozulacak, tacirin basiret yükümlülüğü, genel işlem
şartları içeren ticari sözleşmeler de daralacaktır.
Sayın
milletvekilleri, yine kanunlaştırma tekniğindeki büyük
hatalardan birisi, Türk Borçlar Kanunu Tasarısının hâlen
yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun madde
numaralarını değiştirmiş olmasıdır. Hukuk
uygulamasını büyük oranda zorlaştıracaktır. Bu
sebeplerle, yürürlükte olan kanun madde numaraları ile bu
tasarının madde numaraları arasında uyum
sağlanması gerekmekteyken tasarı bunu dikkate
almamıştır. Bu temel kanunlaştırma hatalarının
derhâl dikkate alınması, böyle bir temel konu
yasalaştırılırken zarurettir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının gerekçesinde her ne kadar Avrupa
sözleşmeler hukuku genel ilkeleri, milletler arası ticari
sözleşmelerin genel ilkeleri gibi milletler arası
kuruluşların hazırladığı model kanunlardan
yararlanıldığı ifade edilse de tasarı
incelendiğinde, maalesef, bu milletler arası metinlerin ve birçok AB
yönergesinin dikkate alınmadığı, bunun aksine, sadece
İsviçre hukukunda odaklanıldığı
anlaşılmaktadır ancak -yapılması gereken- milletler
arası düzenlemelerin tamamının dikkate alınması
gerekirdi.
Sayın
milletvekilleri, tasarının Aşırı faydalanma
başlıklı hükmünde, aşırı faydalanma nedeniyle
oransızlığın giderilmesi talebi, aşırı
faydalanmanın öğrenildiği tarihten; zor durumda kalmada ise, bu
durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak iki yılda
ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren beş
yıl içinde kullanılabileceği hükmü getirilmiştir ancak bu
hükmün, biz, daha uzun süreli bir şekilde düzenlenmesi gerektiğine
inanmaktayız. Bu hâliyle, kanunda bulunan zaman aşımı
süreleri yumuşatılacak ve aşırı faydalanmadan zarar
gören korunacaktır.
Sayın
milletvekilleri, tasarının genel hükümler kısmında yer
alan haksız fiil sorumluluğu hükmü eksik olarak kaleme
alınmıştır. Tasarının haksız fiil hükmü
düzenlenirken, haksız fiil sorumluluğunun sonucu olarak sadece
tazminat öngörülmüş, fiilin durdurulması, önlenmesi ve eski hâle
iadeye ilişkin hükümler düzenlenmemiştir. Ayrıca, yine bu
hükümde, manevi tazminat talebinin sebebi tam olarak belirtilmemiş, hüküm
muğlak ifadelerle kaleme alınmıştır.
Ayrıca,
tasarıda düzenlenen tehlike sorumluluğu hükmü ağır bir
şekilde düzenlenmiştir. Almanya, Fransa, İtalya sanayileri
tehlike altına girer sebebiyle tehlike sorumluluğundan
vazgeçmekteyken bu hüküm ile sanayimiz Avrupa Birliği ülkelerinin sanayisi
karşısında zor duruma düşecektir.
Sayın
milletvekilleri, tasarıda yine düzenlenen kısmen ödemede mahsup
hükmüne göre, borçlu ancak faiz ve gider borcunu kapatmışsa
alacaklının oluru ile gerçekleştirdiği kısmen
ödemesini anaparadan düşebilir. Hükmün devamında bu kurala
aykırı sözleşme yapılamayacağından
bahsedilmektedir. Bu gereksiz olarak eklenmiş bir hüküm olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Tasarının
Faiz başlıklı hükmünde, faiz oranının özel mevzuata
bırakılması kanaatimizce uygun olmamıştır. Avrupa
Birliğinde eğilim, yasal faiz oranlarını Merkez
Bankasının uyguladığı faiz oranına tabi tutmak
şeklindedir. Ayrıca, bu madde hükmünde düzenlenen akdi faiz oranı
çok fahiş olmakla beraber, kanaatimizce faiz oranı hiçbir
şekilde yasal faiz oranının yüzde 40ını geçmemelidir.
Bu hükümde, hâkime cezai şartta olduğu gibi hakkaniyet uyarınca
faiz oranını indirme yetkisi de tanınmalıdır. Bunun
yanı sıra, sözleşmede öngörülmese bile erken ifa hâlinde faiz
indirimi zorunlu kılınmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, tasarıda akdi temerrüt faizi
sınırının yasal faiz oranının 2 misli olarak
belirlenmesi, fahiş bir akdi temerrüt faizi uygulamasını
doğuracaktır. Kanaatimizce bu yasal faiz oranı da yasal faizin
yüzde 50si oranında sınırlanmalıdır. Ayrıca,
haksız fiillerden doğan borçlarda temerrüt faiz oranı
düzenlenmeli ve bu faiz oranı asgari yasal faizin 2 katı
olmalıdır. Tasarının genel zamanaşımı
hükmü de eksik olarak düzenlenmiştir. Kanaatimizce iki tarafa borç
yükleyen ilişkilerde farklı zaman aşımı süreleri
düzenlenmelidir. Ayrıca, alacağın bir kısmı için zaman
aşımı kesilmiş ise tamamı için de kesilmiş
sayılmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, tasarının Mal varlığı veya
işletmenin devralınması başlıklı hükmünde, bir
işletmeyi devralanın sınırsız bir şekilde sorumlu
tutulması maddeyi uygulanmaz hâle getirmekte. Bu sebeple, yüzlerce
kişinin çalıştığı işletmeler devir yoluyla
değil, hurda olarak satılmakta ve kapatılmaktadır ve sonuç
olarak burada çalışanlar da işsiz kalmaktadır.
İşletmeyi devredenin, asıl borçlunun sorumluluğu iki
yılla sınırlıyken devralan, geriye doğru zaman
ihbarıyla sınırsız sorumluluk altına girmektedir. Her
şeyden önce, devralanın sorumluluğu da son iki yıllık
borçlarla sınırlandırılmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, yürürlükte bulunan Borçlar Kanununda yer
aldığı gibi, aynen tasarıda düzenlenen aşkın
zarar uygulamada ispatı konusunda tereddütlere neden olan bir
düzenlemedir. Aşkın zarar konusunda uygulamada yer alan tereddütlerin
giderilmesi için bu maddeye aşkın zararın ispatı hususunda
bir hüküm eklenmemiş, madde eksik düzenlenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Borçlar Kanununun özel borç ilişkilerini düzenleyen
Özel Hükümler bölümünde yeni sözleşme türleri düzenlenmesine
rağmen, uygulamada sıklıkla kullanılan arsa
karşılığı inşaat sözleşmesi gibi özel
hükümlere ihtiyaç duyan bu konu, tasarı kapsamında
düzenlenmemiştir. Özellikle, tasarının konut
kiralarını düzenleyen hükümleri, yürürlükte olan 6570
sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanundan
alınarak düzenlenmiştir. Kira sözleşmeleri gibi sosyal ve
ekonomik yaşamdaki hızlı ve önemli değişikliklerin
görüldüğü bu alanın özel kanunda düzenlenmesi daha uygundur çünkü
böyle bir konuyu özel kanunda düzenlemek, zaman içinde değişen
şartlara göre yasa değişikliği yapılması
gerektiğinde bunun daha çabuk ve kolay bir şekilde
yapılabilmesine imkân sağlar.
Ancak buna rağmen, konut kiraları gibi özel bir konu
tasarının içerisinde düzenlenmiştir. Ayrıca, tasarıda
yapılan düzenlemeler kiracı ile kiralayan arasında dengeyi
bozmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, evde hizmet sözleşmesi bu tasarı ile Türk hukuk
sistemine ilk kez girecektir. Tasarıda düzenlenen hizmet sözleşmesi
hükümleri ile 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri arasında
düzenleme ve terim uyumu sağlanamamıştır. Ayrıca, bu
bölümde düzenlenen evde hizmet sözleşmesi kapsamında iş
sağlığı ve iş güvenliği bakımından
iş yeri olan evlerin nasıl denetleneceği tasarıda
düzenlenmemiştir.
Borçlar
Kanununun temel kanun olması sebebiyle özellikle tüm
çalışanların grevli sözleşmeli koşullarda iş akdi
yapmasını güvence altına alan bir genel hükmü içermesi yerinde
olurdu diye düşünüyoruz.
Tasarının,
eser sözleşmesinin düzenlendiği bölümde ise iş sahibinin
hakları başlıklı hükümde yer alan Eser, iş sahibinin
taşınmazı üzerinde yapılmış olup da sökülüp
kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa iş
sahibi sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz. hükmü özellikle
kaçak ve projeye aykırı inşaatta, aykırılık,
proje tadilatı süresi ile dahi giderilemiyorsa arsa sahibi bu
inşaattan yararlanamayacağı ve sadece yıkım
istenebileceğinden bu hâl için sözleşmeden dönme hakkı
tanınmalıdır.
Ayrıca,
tasarıda düzenlenen bugün genellikle küçük işletmelerde, genellikle
esnaf arasında bir şirket uygulaması yer almaktadır. Bu
eski kanunumuzda da var, yeni kanun tasarımızda da var.
Değerli
arkadaşlarım, bu uygulama adi ortaklık sözleşmesi olarak
kanun tasarısına girmiştir. Bu uygulama ile bugün mahkemelerde
büyük sıkıntı yaşanmaktadır çünkü bu tasarı ile
adi ortaklık sözleşmesinin ispat edilmesi konusunda zorluklar
yaşanması bunun bir şekil şartının
olmamasından ileri gelmektedir. Mahkemelerde bir adi
ortaklığın ispat edilmesi sıkıntı yaratmakta.
Eğer bir şekil şartı ortaya konulmuş olsa, yazılı
bir şekilde hazırlanmış olsa adi ortaklık, bunun ispat
durumu çok daha kolay olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, önümüzde Borçlar Kanunu Tasarısı var.
Gerçekten, Türk ekonomisinin unsurlarından olan, bugün tarım
sektörünün, ticari sektörün en büyük kaynağı olan bu
tasarının tatbik sahası olması için gerçekten üzerinde
durulması gerekli hususlar da vardır. Türkiye, tarihinin en büyük
sıkıntılı, Türkiye bugün işletmeler konusunda en
sıkıntılı bir dönemi yaşamaktadır. Yine, bu kanun
tasarısında, incelendiğinde, ürün kirası şeklinde bir
durum var.
Değerli
arkadaşlarım, Anadoluda birçok yerlerde, tamamen tarım sektörü
zaafa uğramış, devlet, Hükûmetten hiçbir destek görememiş;
Anadoludaki işletmeler, kamu iktisadi teşebbüslerinin
işletmeleri, bugün özelleştirme adı altında başkalarına
devredilmiş, özelleştirilmiş; maalesef, Anadoluda binlerce işçinin
istihdam edildiği, binlerce kişinin evine ekmek götürdüğü bu
işletmeler ortadan kaldırılmıştır. Şu anda
Anadoluda, özel teşebbüsün giremediği yerlerde kurulan, geçmiş
hükûmetler tarafından kurulan bütün işletmeler ortadan
kaldırılmıştır değerli arkadaşlarım.
Bu kanun elbette
uygulanacak, Anadolu esnafına uygulanacak, Anadolu üreticisine
uygulanacak. İstanbuldaki, büyük şehirlerimizdeki işletmelere,
esnaflara uygulanacak olan, ticari işletmelere uygulanacak olan
kanunların anasını, ana kanunu teşkil etmektedir, temel
kanun olarak teşkil etmektedir. İşte bu bakımdan, bu kanun
bizim için çok önemli ama önemli olan da Türkiye'nin ekonomisi, Türkiye'nin
kalkınmasıdır. Önemli olan budur.
Değerli
arkadaşlarım, bir konuya daha değinmek istiyorum. Türkiyede
bugün en büyük sorunlardan birisi de demokrasi ve demokrasinin en büyük
unsurlarından birisi de hukukun üstünlüğüdür.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, bilen de konuşuyor, bilmeyen de
konuşuyor. Türkiyede çıkıyor bazı yetkililer Biz en iyi
şekilde hukuku uyguluyoruz. diyorlar; Türkiyede en iyi şekilde
hukuk uygulaması, tarafsız yargı sisteminin olduğunu
söylüyorlar.
Şunu
açıkça söyleyeyim değerli arkadaşlarım: Türkiyede
eğer hukukun üstünlüğü yoksa, Türkiyede yargı teminatı
yoksa, bugün hâkim teminatı yoksa, yargıcın
bağımsızlığı yoksa, bağımsız
olarak atanacak olan hâkimlerin bugün atamaları yürütme
organının bir bakanı tarafından yapılıyorsa,
müsteşarı tarafından yapılıyorsa, hangi
bağımsız yargıdan bahsediliyor değerli
arkadaşlarım?
Biz geçmişte
hâkimliğe başvuranların nasıl
alındığını biliyoruz. Ne imtihan vardı ne mülakat
vardı değerli arkadaşlarım. Üniversiteyi
başarıyla bitiren kişiler, şartlarını yerine
getirmek suretiyle, sıradan, hâkimlik statüsüne alınıyordu
değerli arkadaşlar. Şimdi nasıl oluyor? İmtihana
giriliyor ve yüksek derecede puan alan çok değerli öğrencilerin hepsi
mülakatta eleniyor. Bazı sıfatlar aranıyor değerli
arkadaşlarım. Türk hukuk sisteminde, böyle sıfatlar aranarak
geçmişte hâkim statüsüne alınmış değildi hâkimler.
İşte, değerli arkadaşlarım, bu gerçekten büyük bir
noksanlık olarak görülüyor.
Bugün,
tartışılan bir Yüksek Hâkimler Kurulu varsa, bunun
değiştirilmesi varsa, yürütme organının ve yasama
organının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
RAHMİ GÜNER
(Devamla)
atadığı, atayacak olduğu bir sistem varsa,
nasıl tarafsız bir hukuk sisteminden bahsedilir değerli
arkadaşlarım?
İşte,
biz, bu kanun tasarısını uygulayacak olan yargıçların,
hâkimlerin çok daha tarafsız ve gerçekten, bir yürütme organının
denetiminde olmadan, onun terfi işlemlerinde olmadan, onların atamasıyla
olmadan, onların teftişiyle olmadan, daha bağımsız,
daha özgür ve kendi kanaatlerine göre, kendi yetiştiği kurallara
göre, vicdani kanaatlerine göre karar vermesini istiyoruz. Yüzlerce kanun
çıkarın, yüzlerce kararname çıksın, eğer ki Türkiyede
hukukun üstünlüğü yoksa, bağımsız yargı yoksa,
hâkimlik teminatı yoksa, eğer hâkim verecek olduğu kararda etki
altındaysa, etki altında kalacak durumdaysa, o memlekette, o yerde
tutup da Biz hukukun üstünlüğünü sağlıyoruz. diye kimse
söylemesin değerli arkadaşlarım. Ben hâkimlerin
atamalarının çok daha bağımsız, çok daha özgür
yapıldığı devirleri biliyorum. Ama şimdi de dikkat
ederseniz, bir Adalet Bakanının katılmadığı, bir
Müsteşarın katılmadığı bir Yüksek Hâkimler
Savcılar Kurulunun görev yapamadığını biliyoruz
değerli arkadaşlarım.
İşte,
Türkiyede kimse çıkıp da, hangi mevkide olursa olsun, hukukun
üstünlüğünü savunmasın, geriye baksın. Türkiyede
uygulamaları görüyoruz, Türkiyede yargılanmaları görüyoruz. Onu
kimse savunmasın. Bugün gazetelerde resmi var, cellat gibi resim çektirmişler,
bilmem şunu, şunu şeklinde eğlence yerlerinde.
Değerli
arkadaşlar, hukuk bu değildir. Parlamentonun, gerçekten, kanunlar
çıkarmak suretiyle, hâkim teminatının, hukukun üstünlüğünün
ne olduğunu göstermesi lazım değerli arkadaşlarım. Biz
çağdaş bir ülkeyiz, Atatürk ülkesindeyiz, biz Türkiye'nin
kuruluş felsefesini çizen Mustafa Kemalin Meclisindeyiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Günere teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit
Geylani, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Borçlar Yasa
Tasarısının tümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 1926 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilen ve hâlen yürürlükte olan Borçlar
Yasasının aradan geçen uzun süre nedeniyle günümüz
ihtiyaçlarına yanıt olmaktan uzak olduğu bir gerçekliktir. Özellikle
dilinin oldukça eskimesiyle birlikte içerik bakımından ve
gelişen teknolojiye ve ticari yaşama yanıt olmaması yeni
bir borçlar yasasını kaçınılmaz duruma getirmiştir.
Akademik çevrelerin ve yargının bu yöndeki yorumlarıyla eskiyen
metinlerin günümüz olaylarına uygulanması ve ihtiyaçların
giderilmesi noktasında değişen dünya koşulları ve
ekonomik dengeler karşısında eskiyen mevzuatın bir bütün
olarak değiştirilmesi gerekliliği ortaya
çıkmıştır. Bu nedenle Borçlar Yasasının
değiştirilerek hem dil açısından hem de içerik
bakımından güncelleştirilmesi olumlu bir
yaklaşımdır. Ayrıca bu alanda yapılan
değişim Avrupa Birliğine uyum programı çerçevesinde
atılacak önemli adımlardan bir tanesidir. Ne var ki Türkiye'nin
Avrupa Birliğine üye olması için ekonomik kriterlerin siyasi
kriterlerin önüne çıkması, hadiseyi ne yazık ki kökten çözmüyor.
Onun için Borçlar Yasası ve Ticaret Yasası gibi yasalardan önce
23üncü Dönem Parlamentosunda öncelikle ele alınması gereken yeni
demokratik bir Anayasa, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası gibi
öncelikler bulunmaktadır. Ancak AKP hükûmet olduğu günden bu yana
sürekli yeni bir Anayasa değişikliği paketinden ve zaman zaman
da kısmi acil değişimlerden söz etmektedir ama ne yazık ki
yurttaşın özgür geleceği adına değişim iradesini,
inandırıcılığını ve basiretini
gösterememiştir. Oysaki hâlen Türkiye'nin temel sorunu yeni bir anayasayla
birlikte demokratikleşme ve baş sorunu da Kürt sorununun demokratik
ve barışçıl çözümüdür.
Bugün Türkiye'nin
gündeminde pompalanan, içeriğinden boşaltılmış
açılım söylemleri havada kalıyor ve sorunu daha da
karmaşıklaştırıyor. Salt birkaç simge şahsiyeti
rahmetle anmak ve bazı çevrelerin tehdit boyundaki eleştirilere göre
olayı makaslama ile de açılım olmuyor. En önemlisi de içi
boşaltılmış bir açılımı bile içine
sindiremeyen siyasi muhalefetin karşıtlığını da
oldukça manidar görüyoruz ve demokratik açılımla savaş
tezkerelerinin hiç de bağdaşmadığını söylemeye
gerek bile yoktur çünkü aynı iklimde yaşamayan olgulardır.
Değerli
arkadaşlar, bize göre, Avrupa Birliği müktesebatına uyum
çerçevesinde ele alınması gereken temel konular siyasi kriterlerdir.
Bu kriterleri yerine getirmenin tek yolu da demokratik, yeni sivil bir
anayasadır. Bunu da Türkiye'nin çağcıl bir hukukla
buluşması için önemsiyoruz. Türkiye'nin ekonomik alanlarda
gelişebilmesinin en önemli koşullarından bir tanesi de
istikrarlı bir siyasetin yanında, demokratik, barışçıl
ve huzurlu bir ortamın bulunmasıdır. İstikrarlı
siyasetin de temel anahtar sözcüğü istikrarlı yönetimlerdir ama temsilde
adaletin olmadığı hiçbir bir ülkede ne siyasette ne sosyal
yaşamda ve ne de ekonomik alanda istikrardan söz edilemez. İşte,
ülkemizin ve toplumumuzun temel sancısının bu olduğunu
düşünüyoruz. Bu sancının çözüm ilacı da altını
çizerek söylüyorum- dünyanın hiçbir antidemokratik ülkesinde bile
görülmeyen yüzde 10luk seçim barajını halkın özgür iradesi
sınırına çekmektir. Bu bağlamda, Türkiye ekonomisinin söz
sahiplerinden olan Sayın Rahmi Koç da Yüzde 10 seçim barajının
olduğu bir yerde demokratik açılımdan söz etmek hiç de
inandırıcı değildir. diyor.
Ayrıca
yabancı yatırımcıların, büyük şirketlerin
aradığı en önemli koşul, herkesin kendini güvende
hissettiği, temel hak ve özgürlüklerin
kısıtlanmadığı, refah düzeyi yüksek olan ülkelerdir.
Dolayısıyla, Türkiyede barış ve huzur ortamı
yaratılmadan, ekonomik ve hukuk alanında yapılacak hiçbir
düzenleme istenilen sonucu veremeyecektir.
Sonuç olarak,
temel hak ve özgürlükleri tam güvence altına alan, farklı kimlik ve
kültürleri tanıyan ve koruyan, ülkeyi demokratikleştirecek,
baştan sona yenilenmiş bir anayasa ve aynı argümanları
içeren bir siyasi partiler ve seçim yasası toplumun dileği ve
özlemidir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ulusal program çerçevesinde
değiştirilecek ve yeni çıkarılacak çokça yeni yasa ve
düzenlemelerden söz ediliyor. Biz bu çerçevede yapılacak düzenlemeleri
kuşkusuz önemsiyoruz. Biliyorsunuz, ticaret yasası Meclis gündemine
daha önce gelmişti. O zaman da altını çizerek belirttiğimiz
gibi, borçlar yasası görüşülmeden ticaret yasasının
görüşülemeyeceğini ifade etmiştik. Aksi takdirde uyum
sağlanması konusunda sorun çıkacağı endişesini
taşıdığımızı da
vurgulamıştık. Çünkü borçlar yasasına atıfları
içeren birçok madde Ticaret Yasa Tasarısında da yer almaktadır.
Her ülkede Borçlar
Yasası ticaret hukukunun temeli kabul edilir ve değişimler
Borçlar Yasasından başlar. Borçlarla ilgili yasal hükümler
netleştirilmeden çıkarılan bir ticaret yasası yeni
sorunlara ve kuralsızlıklara neden olacaktır. Bu nedenle Borçlar
Yasa Tasarısı yasalaştıktan sonra ticaret yasası da
kaldığı yerden ve de yeniden güncelleştirilerek
görüşmeye devam edilmelidir.
Değerli
arkadaşlar, Borçlar Yasa Tasarısını
hazırlayanların Avrupa ülkelerinde son yıllarda
yapılmış olan değişiklikleri yeterli ve gereği
gibi incelediği konusunda ciddi endişelerimiz vardır.
Tasarının gerekçesinde her ne kadar Avrupa sözleşmeler hukuku
genel ilkeleri ile uluslararası ticari sözleşmelerin genel ilkeleri
gibi uluslararası kuruluşların hazırladığı
model yasalardan yararlanıldığı ifade edilse de tasarı
bir bütün olarak incelendiğinde bunun çok eksik olduğunu görmekteyiz.
Tasarı daha
çok İsviçre Borçlar Yasası ön tasarısından
yararlanılarak hazırlanmıştır. Anılan
İsviçre yasa tasarısı henüz İsviçrede de kabul
görmemiş çünkü parlamentoya dahi sevk edileceği şüpheli olan bu
ön tasarı İsviçreli büyük hukukçular tarafından da yoğun
bir şekilde eleştirilmektedir; bu da tasarının Avrupa
Birliği mevzuatından uzak olduğu anlamına gelmektedir.
Ayrıca madde
gerekçelerinde yapılan değişiklikler ve getirilen yeniliklerle
ilgili hiçbir istatistiki veriye de yer verilmemiştir. Örneğin kira
sözleşmelerinde kiracıdan güvence parasının en fazla üç
aylık kira bedeliyle sınırlandırılmasının
hukuki ve mantıksal nedenleri tasarıda görülmemektedir. Bu konuda
açılan dava sayısı ve verilen mahkeme kararlarına
ilişkin hiçbir bilimsel veriye de yer verilmemiştir.
Aynı
şekilde, tasarıda haksız fiillerde, satımda ayıba
karşı garanti sorumluluğunda zaman aşımı süreleri
artırılırken bunun nedenleri ve hangi verilerden, hangi hukuki
kriterlere dayandığı da belirtilmemiştir.
Tasarının
en büyük handikaplarından bir tanesi de -bir önceki konuşmacı
arkadaşımız da sanırım belirtti- madde
numaralarının değiştirilmiş olmasıdır. Bu
sorun 4721 sayılı Medeni Yasada da yaşandı ve hâlen
içinden çıkılmamaktadır çünkü pratik yaşamda, özellikle de
yargı alanında çalışan kimseler açısından ciddi
sıkıntılara neden olmaktadır.
Tasarının
dili her ne kadar sadeleştirilmişse de literatürde
yerleşmiş bazı hukuki terimlerin yerini komik karşılıklar
almıştır. Sadece bir örnek verirsek: İcap gibi köklü bir
terime karşılık öneri gibi basit bir ifade
kullanılmıştır ki karşılığını
bulmadığını düşünüyoruz. Bunun gibi birçok örneğe
de rastlanmaktadır.
Tasarının
en önemli yeniliklerinden bir tanesi de genel işlem koşullarıyla
ilgili 20 ile 25 maddelerinde yer verilen düzenlemeler olmuştur.
Her ülkede
olduğu gibi ülkemizde de başta bankalar ve sigorta
kuruluşları, idari kurumlar ve neredeyse topluma yönelik tüm ticari
ilişkilerde giderek yoğunlaşan biçimde uygulanmakta olan tip
sözleşmeleri ve bunların içerdikleri genel işlem
koşulları yasal bir düzenlemeye kavuşturulmuştur.
Öğretide gerekli ve öngörülen böyle bir düzenleme uygulamada da son derece
de yoğun bir biçimde pratik kolaylıklar sağlayacaktır.
Ancak genel işlem şartlarının yürürlük, yorum ve içerik
denetiminin Alman Medeni Yasasındaki denetimle
karşılaştırıldığında yetersiz
olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yine,
tasarıda 461 - 469 maddeleri arasında düzenlenen, hizmet
sözleşmesinin bir türü olan, evde yapılan işleri konu alan evde
hizmet sözleşmesinin yer alması, bir ilk olması
açısından oldukça önemli olduğuna da bakıyoruz. Ne var ki,
düzenlemenin eksik olduğu kanısındayız, bu öneme binaen. Bu
alandaki önemli bir eksiklik, işçi sağlığı ve iş
güvenliği açısından evlerin aynı zamanda iş yeri
oldukları için nasıl denetleneceklerinin hükme
bağlanmamış olmasıdır. Bu konuda genel bir hüküm
getirilmiş olsaydı daha iyi olurdu düşüncesindeyiz.
Değerli
arkadaşlar, tasarının konut kiralarını düzenleyen
hükümlerinin sosyal ve ekonomik yaşantıdaki hızlı ve önemli
değişikliklerin görüldüğü bir alan olması nedeniyle özel
yasayla düzenlenmesinin daha uygun olacağı yaygın bir
görüştür çünkü değişen koşullara göre yasa
değişikliği yapılması da daha pratiktir.
Burada bir
gerçeği vurgulamakta yarar görüyoruz: Hazırlanan yasa
tasarılarında, sadece Borçlar Yasası değil daha önceki yasa
tasarılarında, yeteri düzeyde konunun uzmanlarından
yararlanılmamaktadır. Ayrıca ciddi bir
karşılaştırmalı hukuk araştırması da
yapılmamakta, çoğulculuğa ve saydamlığa uygun bir
yöntem de izlenmemektedir ve de kuralların kaleme alınmasında özenli
davranılmadığı da görülmektedir. Bu nedenle, Türk Ceza
Yasası ve Medeni Yasasında yaşanan olumsuzluklar hâlen bu
gerekçelerle devam etmektedir.
Ayrıca
yasaların hazırlanmasındaki özensizliğin faturası
sadece hukukçulara ve ilgili kişilere çıkmamakta, bu tutum aynı
zamanda yasama organına da pahalıya mal olmaktadır, çünkü bu tür
önemli yasaların eksikliklerini kapatmak için yeni düzenlemeler yapmak
üzere Meclis yoğun bir mesai harcamak zorunda kalmaktadır, bu da
Meclisin hantallaşmasına neden olmakta ve daha önemli
çalışmalarının önünü de tıkamaktadır. Bize göre,
hukuk uzmanlarına ve ilgili kuruluşlara tasarıyı yeteri
kadar inceleyebilme fırsatı verilmelidir. Ayrıca Avrupada son
yıllarda yapılmış olan borçlar hukukunu
uyumlaştırma çalışmalarının da dikkate
alınması gerekir diye düşünüyoruz.
Borçlar Kanunu
gibi önemli ve köklü bir yasada tüm eleştirilerimize rağmen tümden
retçi bir yaklaşımımız yoktur, olumlu her yanını
bundan önce desteklediğimiz yasalarda olduğu gibi burada da
desteklemeye devam edeceğiz. Ancak tasarının hiçbir
eleştiriye meydan vermeyecek şekilde yeniden bir kez daha incelenip
eksiklik ve aksaklıklarını gidermesini öneriyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Geylani, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Partim ve
şahsım adına yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Borçlar Kanunu özel hukukun en temel
yasasıdır. Özel hukuk, günlük hayatımızın,
uyandığımızda, faaliyetlerimize
başladığımızda karşımıza çıkan,
belirli maddeleri günlük hayatımızın süreci boyunca da bizi ilgilendiren
ve bir gün boyunca defalarca uymaya tabi olduğumuz bir kanunlar
silsilesidir.
Borçlar Kanunu,
gündelik hayatı doğrudan ilgilendirdiği kadar özel hukuk
alanındaki diğer düzenlemelerin, diğer kanunların da
temelini teşkil etmekte, anayasasını teşkil etmektedir.
Elbette ki
toplumlar ilerlemektedir, toplumsal gelişme, ekonomik ihtiyaçlar
artmaktadır. Gelişen ihtiyaçlara ve toplumsal zaruretlere uygun bir
biçimde yasalarda da değişiklik yapılması gerekmektedir.
Ancak kanunlarda yapılacak bu değişikliklerin
sınırı toplumsal ve ekonomik ihtiyaç ile belirlenmelidir.
İhtiyacın hasıl olduğu yerde, zaruretin hasıl
olduğu yerde o toplumsal gelişmeye ve ekonomik gelişmeye uygun
yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Yasal düzenlemeler
yapılmalıdır, gerekiyorsa kanun ihdas edilmelidir, gerekiyorsa
kanun ilga edilmelidir.
Önümüzdeki yasa
tasarısı ile bizim seksen altı yıldır
uyguladığımız Borçlar Kanunumuz külliyen ortadan
kaldırılmaktadır. Külliyen ortadan kaldırılan bu Kanun
ile birlikte toplum hayatımızda ve ekonomik alanda belirli
dönemlerde, belirli katmanlarda uygulanagelen kuralların silsilesi
bozulmakta, kanun maddeleri bozulmakta, terimler, deyimler bozulmakta,
kavramlar değişmektedir. Buna niçin ihtiyaç duyulmuştur? Buna
niçin ihtiyaç duyulduğunu kanunun gerekçesine bakarak bulmamız
gerekmektedir. Önümüzdeki kanunun gerekçesinden
anlaşıldığına göre, bu tasarı aslında
Borçlar Kanununun önemli bir kısmının tekrarı
anlamındadır. O hâlde niçin Kanunun tümü ortadan
kaldırılmaktadır? O hâlde niçin seksen altı yıllık
bilgi, tecrübe, seksen altı yıllık içtihat, özel hukuk kültürü
bir çırpıda yok edilmek istenmektedir? Bunu Milliyetçi Hareket
Partisi olarak anlayabilmiş değiliz. Ancak, daha önce Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetinin yürüdüğü bir yanlış yoldan
duvara çarptığımızı hatırlatmak istiyorum.
Borçlar Kanunu
gibi Türk Ceza Kanunu da külliyen değiştirilmişti, Ceza
Muhakemesi Kanunu da külliyen değiştirilmişti. Bu
değişikliğin ortasında yok edilmiş ceza hukuku
kültürü, hafızası boşaltılmış ceza
hukukçuları; uygulanmayan, raflar, arşivler arasına
kaldırılan seksen altı yıllık ceza hukuku birikimi, o
yıkıntının, o tahribin altında
kalmıştır.
Altında
kalınmakla kalınmamıştır değerli
arkadaşlarım, Ceza Kanunu ile meşgul olan Yargıtayın
çok değerli Başkan ve üyeleri, baroların, barolarımıza
kayıtlı çok kıymetli ceza hukukçuları, ceza
mahkemelerimizdeki hâkimler, bu kanunların uygulandığı
müştekiler, müdahiller, sanıklar, mahkûmlar ve onların yakınları
da bu yıkıntının arasında kalmıştır.
O derecede
kalınmıştır ki, bir tek örnekle size ifade etmeye
çalışayım: Hükmen tutuklu olan bir kişi dilekçe veriyor
Yargıtaya Ben ceza aldım. Bu suçu işlemedim, suçsuzum ama benim
cezamı tasdik edin ki, bir an önce ben bu tutukluluktan kurtulayım.
Niçin bunu
istiyor? Şunun için istiyor: Tutuklu olduğu için meşruten
tahliye hakkından yararlanamıyor. Yararlanamadığı için
-tutuklu kaldığı süre meşruten tahliye hakkından
yararlandığı takdirde tahliye olmasını
gerektirmektedir- onun için, işlemediğini savunduğu suçtan
mahkûmiyeti dahi göze almaktadır.
Yargıtay
niye buna cevap veremiyor? Çünkü Yargıtayın önündeki işler
şişti. O kadar şişti ki, kesinleşmiş ceza
kararları bile bu Ceza Kanunu değişikliği ile birlikte,
lehe olan hükmün uygulanması ilkesi, kuralı gereği tekrar
hâkimin önüne gelmiştir.
Şimdi
şu silsileyi birlikte takip edelim: Altyapısı hazırlanmadan
bu Kanun çıkarıldığı için hâkim, evrak üzerinde karar
vermiştir, dosyayı Yargıtaya göndermiştir. Yargıtay
birinci bozması: Bu, evrak üzerinde görülecek iş değildir,
duruşma açın. Dosya tekrar mahkemeye gitmiştir. Mahkeme
duruşmasını yapmıştır, tekrar karar
vermiştir. Bu arada, Ceza Kanununda -ki belki dünyanın tek kanunudur
yürürlüğe girmeden değiştirilen maddeleri olması
itibarıyla- bazı değişiklikler daha olmuştur. O
değişiklikler gereği tekrar bozulmuştur. Örneğin,
hükmün açıklanmasının ertelenmesi maddesi.
Dolayısıyla, bir tek ceza kararı 4 defa mahkemeye, 4 defa da
Yargıtaya gitmiştir. Bir kalemde görülmüş, bitirilmiş
iş, 4 defa daha yargının önüne getirilmiştir. Bundan dolayıdır
ki Yargıtayın önündeki dosyalar şişmiştir, iş
yükü artmıştır, mahkemelerin önündeki iş yükü
şişmiştir ve mahkemeler bununla cebelleşmenin sonunda
hâkimleri bıkkın ve bezgin bir hâle gelmiştir. Hâkimin
bıkkın ve bezgin bir hâle geldiği bir ortamda, her celseyi takip
eden müştekisi, müdahili, sanığı, avukatı
bıkkın hâle gelmeyecek midir? Onlar da gelmiştir ve bu alanda,
yürüdüğünüz yolda, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak duvara
tosladınız. Şimdi ikinci defa duvara çarpmayın diye ben
sizi uyarmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunun eleştirilecek çok yönleri
bulunmaktadır ama ben bu kısa zaman dilimi içerisinde,
olabildiğince özetleyerek ve madde başlıkları içerisinde
sizlere sunmaya çalışacağım. Kanunun dili çok önemlidir.
Değerli milletvekilleri, Konfüçyüse sormuşlar: Bir ülkeyi daha iyi
hâle getirebilmek için, bir ülkedeki sorunları giderebilmek için işe
nereden başlarsınız? Konfüçyüsün verdiği cevap: Dilinden
başlarım. diyor. Niçin dilinden başlıyor? Çünkü dil
düşünceyi ifade ediyor. Düşünce hareketi ifade ediyor. Hareket
toplumsal davranış biçimini ifade ediyor ve toplumsal
davranış biçimindeki bozukluklar eğer uygun şekilde
giderilemez ise bu, ahlaksızlığı, yozlaşmayı ve
suç oranının artışını ortaya koyuyor. Adalet de
buna çare bulamazsa tuzun kuruduğu noktaya geliyoruz. Şimdi,
Konfüçyüsün binlerce yıl önce söylediği olayı biz Türkiyede
sıkça yaşamaktayız ama bu kanun vesilesiyle bunları da
yaşamaktayız.
Bir başka
hukukçu, İtalyan meşhur ceza hukukçusu Beccaria Suç ve Ceza isimli
kitabında iki tane üzüntüsünü dile getiriyor. Bunlardan bir tanesi
Halkıma üzülüyorum. Sebep, halkım yargılandığı
dili anlayamıyor. İkinci üzüntüsü ise Hâkimlerimize üzülüyorum.
Sebep, hâkimlerimiz halkın anlamadığı bir dilden
yargılama yapıyorlar ve verdikleri kararın
doğruluğunun halk tarafından iyi
değerlendirilemediğini ifade ediyor. Şimdi, Konfüçyüsün ve
Beccarianin bu sözlerinin bize ışık tutması gerekmektedir.
Bize ışık tutarken de önümüzdeki yasa tasarısının
diline gerekli özeni ve önemi göstermemiz gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, dinde zorlama olmaz, dilde de zorlama olmaz. Dinde
olmayan zorlamayı dile sıkıştırmak, toplumun
düşünce kapasitesini zayıflatmak, daha dar kelimelerle düşünme
sonucunu ortaya çıkarır. Şimdi bu yasadaki zorlamalardan sizlere
birkaç tane örnek vererek düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunda
arılaştırılmış Türkçe diye bir tabirden
bahsedilmektedir. Tabii, Agop Dilaçar zamanından beri bu iddiayı
değişik kelimelerle ortaya koyanlar olmuştur ama bir kanun
tasarısında, bir kanun tasarısının gerekçesinde
arılaştırılmış Türkçeyle ben ilk defa
karşılaşıyorum. Türkçenin
arılaştırılmamışı nedir? Bu sorunun
cevabını bekliyoruz. Ancak, kastedilmesi gereken, biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak baktığımızda hadiseye, yaşayan
Türkçeyi kanuna koymak lazım. Yaşayan Türkçe halkın
anladığı Türkçedir. Yaşayan Türkçe Beccarianın 1664
yılında -iki sebepten dolayı- üzüldüğü sebebi ortadan
kaldıran Türkçedir. Yaşayan Türkçe binlerce yıl önce
Konfüçyüsün verdiği öğüdü bugün akla getiren Türkçedir.
Şimdi
soruyorum size: Hata kelimesi yaşayan Türkçede var mıdır?
Vardır, herkes bilir hatayı; köylü, kentli, işçi,
işveren, müteahhit, yüklenici, hâkimi, savcısı, herkes bilir
bunu. Hata kelimesini bilmeyen insan olabilir mi? Bu hata kelimesi eski
Kanunda var. Hata kelimesinin ne hatasını gördünüz ki bunu
Kanundan çıkarıyorsunuz, yerine aynı anlamı kapsama
ihtimali zayıf olan yanılma kelimesini koyuyorsunuz? Bu, yaşayan
Türkçeyi tahriptir.
Hile kelimesini
yaşayan Türkçede herkes bilir, değil mi? Türkçe konuşup da
hile kelimesini bilmeyen bir arkadaşımız, bir kardeşimiz,
bir vatandaşımız olabilir mi? Olamaz. Ne akla hizmettir ki
hileyi Kanundan çıkarıyorsunuz, onun yerine aldatma kelimesini
koyuyorsunuz. Hile ve aldatma kelimesinin ne anlama geldiği seksen
altı yıl boyunca hem Ceza Kanununda hem Borçlar Kanunu'nda uygulana
uygulana, tecrübe edile edile, mahkeme kararlarına içtihat olarak geçe
geçe bir olgunluk kazanmıştır. Bu olgunluğu terk etmenin
anlamı nedir? Bu kadar, Türk dilini zayıflatırken,
cömertliğin cesaretini nereden buluyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, muayene kelimesi de aynıdır. Kanundaki
muayene kelimesinin bir anlamı vardır, bu anlamın içi
içtihatlarla doldurulmuştur. Şimdi, bu muayene kelimesi herkes
tarafından bilinen bir kelimedir, onu çıkarıyorsunuz, yerine, ne
anlama geldiği, içi nasıl doldurulacağı belli olmayan
gözden geçirme kelimesini getiriyorsunuz.
Bunun gibi
onlarca yaşayan Türkçenin kelimesini kanun ile kanun metninden
çıkararak Türkçeyi kısırlaştırmaya kimsenin hakkı
yoktur, kimsenin haddi de yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, bunun yanı sıra, kavram
farklılığı olduğu hâlde doğru olarak
yazılmış olan kelimelerin, karşılığı
aynı anlama gelmeyecek başka kelimelerle ifade edildiğine de
şahit oluyoruz.
Şimdi, borç
ödemekten aciz ifadesi vardır Kanunda. Borcu ödemenin anlamı zaten
Arapçadır, adı ifadır. Borç ödeme kelimesi ifa kelimesine
göre yaşayan Türkçe içerisinde daha çok anlam bulmuştur ve daha çok
kullanılmaktadır, ama yaşayan Türkçeyi, yani borç ödemeden
ifadesini çıkarıyorsunuz, onun yerine ifa kelimesini koyuyorsunuz.
Bu ne lahana, bu ne perhiz, bu ne turşu? Aciz kelimesi borç ödemeden
aciz kelimesi hukuki bir mana ifade eder, ifa güçsüzlüğü aynı
anlamı kapsamaz. Çünkü, borç ödemeden aciz gerek icra hukukunda gerek
borçlar hukukunda yüzlerce içtihatla etrafı çerçevelenmiş, içi
doldurulmuştur, ama ifa güçsüzlüğü yeni bir tabirdir. Şimdi,
bunu uygulayacak hâkim diyecek ki, bu Meclis emek vermiş, bu ibareyi
değiştirmiş, herhâlde bir maksadı var. Nedir
maksadınız? Neyse açıklayın biz de öğrenelim.
Alacağın
temliki
Alacağın temliki kelimesinin de bir anlamı
vardır özel hukukta, alacağın devri. Devir de Arapça,
temlik de Arapça. Niye değiştiriyorsun kardeşim? Niye kafa
karıştırıyorsun?
Borcun nakli
Bu daha vahim bir şey. Borcun naklinin
karşılığını borcun üstlenilmesi diyorsun.
Hâlbuki üstlenme kelimesini borçlar hukukunda nevzuhur dilciler
müteahhitlik anlamında kullanıyor. Taahhüt sözleşmesini
üstlenme sözleşmesi olarak değerlendiriyorlar veya o kelimeyi
Türkçeye sokmaya çalışıyorlar yanlış olmakla birlikte.
Benim bilebildiğim kadarıyla borçlar hukukunda üstlenilme ifadesi
taahhütle ilişkilidir. Borcun nakliyle üstlenme arasında herhangi bir
ilinti ve ilişki yoktur. Borcun nakli ayrı bir anlama gelir, borcun
üstlenilmesi ise bu anlamı taşımaz ve muhtemelen uygulamada yeni
anlamlar yüklenmeye çalışılacaktır ki, bu yüklenecek
anlamların da ne derecede adalete hizmet edeceğini bilemiyoruz.
İlliyetlik
kelimesi
İlliyetlik kelimesini hepimiz biliriz. Hukukta illiyetlik
kelimesi sebep ve sonuç ilişkisi anlamına gelmektedir. Sebep ve
sonuç ilişkisi
Karşılığında nedensellik.
Nedensellik, illiyeti karşılıyor mu?
Karşılamıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunları sıralamak mümkündür ancak zaman da
dolmakta. Bir an önce ben dilden diğer konulara geçmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun yapılırken elbette ki Adalet
Bakanlığı bir hazırlık çalışması
yapacaktır. Diğer hususlara zaman yetmeyeceği için özetleyerek
geçiyorum. Elbette ki Adalet Bakanlığı bir kanun tasarı
tasarısı hazırlayacaktır,
hazırlamıştır. 1998 yılında
başlamıştır bu çalışmalar ve devam etmiştir
ancak çıkan bu tasarı tasarısının Meclise
getirileceği sürece kadar temel bir kanun olan, özel borç
ilişkilerinin anayasası niteliğindeki Borçlar Kanununun çok
özen gösterilerek, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri
alınarak, uygulayıcıların görüşleri alınarak, bu
kanunun uygulanacağı toplum kesimlerinin ve onların sivil
örgütlerinin görüşleri alınarak, bu görüşlerin bir beyin
fırtınası hâlinde tartışılarak, alternatifleri
hazırlanarak bir hâle, bir olgunluğa
ulaştırılması gerekirdi ve o olgun seviyeden sonra 4-5
kişiyi geçmeyecek bir komisyon marifetiyle bunun kaleme alınması
ve redakte edilmesi gerekirdi. Maalesef, bu kanun acelece ve acemice, bu süreçler
atlatılmadan huzurumuza getirilmiştir. Huzurumuza getirilen bu
şekliyle bu kanun Türkiyeye ceza hukukunda yaşatılan
yıkıntının bir benzerini özel hukuk alanında
yaşatacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, yöntemle ilgili bu eksiklikle birlikte, kavram
kargaşasıyla da eksikliği pekiştiren bu durum, kamuoyunda
kanun tasarısının yeterince tartışılmaması
şeklinde, en nihai, olumsuz yönünü karşımıza
çıkarmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, kamuoyu dediğimiz halkın kendisidir. Halk,
bu kanunun günde en az 8-10 defa hükümlerine tabi olan kitledir. Halkın bu
kanunla ilgisinin hangi seviyede araştırıldığını,
hangi seviyede görüşünün alındığını, hangi
seviyede katkısının sağlandığını
doğrusu biz bilmiyoruz, bilenin de olduğunu sanmıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, ilerleyen zaman içerisinde ben tekrar huzurunuzda
olacağım. Ancak bu bir temel kanundur, bu kanunla ilgili önerilerimiz
vardır, bu kanunun maddelerinin tümüyle ortadan
kaldırılması, dili, kavram kargaşası itibarıyla
ortaya çıkan bozuklukların giderilmesi için teklifimiz
olacaktır. Sayın Komisyonun ve Sayın Adalet
Bakanlığının bu tekliflerimize karşı alacakları
tavrı
Ticaret Kanununda, Milletlerarası Özel Hukuk Kanununda ve
diğer kanunlardaki gibi oy çoğunluğuyla reddetmesi hâlinde,
topyekûn bir şekilde, bu kanunun kanunlaşmasını engellemek
için, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak İç Tüzükün verdiği tüm
hükümlerden yararlanacağımızı huzurunuzda saygıyla
ifade ediyor, kanun çalışmalarının milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Gruplar
adına son konuşmacı, AK PARTİ Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak.
Buyurun
Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, yeni
yasama yılının ülkemize, milletimize ve Parlamentomuza
hayırlar getirmesini temenni ediyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün Türk hukuk tarihi adına önemli bir gün. On iki
yıla yakın bir zamandan beri, yani Nisan 1998den beri üzerinde büyük
emekler verilen, bir büyük, temel yasa tasarısının
kanunlaşması için Genel Kuruldaki görüşmelerine
başladık.
Özel hukukun
anayasası olarak tabir edilen böylesine önemli bir tasarının
kanunlaşması sürecinde en önemli safhalardan birini bugün
başlatmış bulunuyoruz. Bu önemli temel yasa
tasarısının, değerli milletvekillerimizin de
katkılarıyla, kısa sürede yasalaşması temennisiyle
sözlerime başlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar geçen
seksen yıllık süreçte Borçlar Kanununun içeriğinde bazı
değişiklikler yapılmış olmakla birlikte bunlar köklü
ve önemli değişiklikler olmamıştır. Kanunların
bir sosyal varlık olarak aynen canlı varlıklar gibi zamanla
yaşlanmaları, kendilerinden beklenen işlevleri tam
anlamıyla yerine getirmekte güçsüz kalmaları, bu sebeple de günün
şartlarına ve ihtiyaçlarına gereği gibi cevap vermemeleri
herkesçe kabul edilebilecek bir gerçektir. Bu gerçek, kanunların ve
özellikle hukuk hayatında büyük önemi olan temel kanunların
baştan sona gözden geçirilerek o günün şartlarına ve
ihtiyaçlarına cevap verebilecek hâle getirilmesini zorunlu kılar.
Nitekim,
aynı ihtiyaç ve zorunluluk daha önce Türk Kanunu Medenisi için de söz
konusu olmuş, bu ihtiyaç uzun çalışmalar sonucu hazırlanan
ve Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen 4721 sayılı Türk
Medeni Kanununun 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla
karşılanmıştır. Aynı ihtiyaç ve zorunluluk temel
kanunlardan birisi olan 818 sayılı Borçlar Kanunumuz için de söz
konusudur. Bu nedenle Adalet Bakanlığınca yürürlükteki Kanunu
baştan sona gözden geçirmek, tamamlayıcısı ve ayrılmaz
bir parçası niteliğiyle beşinci kitabını
oluşturduğu Türk Medeni Kanunu ile uyumu sağlamak ve özellikle
günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir tasarı hazırlamak
üzere 2/4/1998 tarihinde akademisyenlerden ve uygulayıcılardan
oluşan bir Borçlar Kanunu Komisyonu kurulmuştur. Bu Komisyon
çalışmalarını tamamlamış, raporunu 23/9/2005
tarihinde Başbakanlığa sevk etmiş,
Başbakanlığın 11/7/2006 tarihli yazısıyla Mevzuat
Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte yer alan yeni
şekil şartlarına uydurulması amacıyla Adalet
Bakanlığına tekrar iade edilmiş, son şekli verilen
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ile gerekçeleri, görüşe gönderilen
taslak metin, taslağa ilişkin gelen görüşler, görüşlerin
değerlendirildiği form ve taslağın yürürlükteki Kanunla
karşılaştırılmasına ilişkin cetvel 2/10/2006
tarihinde Başbakanlığa tekrar sevk edilmiş, 59uncu Hükûmet
döneminde sonuçlandırılamadığı gerekçesiyle
Başbakanlığın 14/9/2007 tarihli yazılarıyla
Adalet Bakanlığına tekrar iade edilmiş, 3/10/2007 tarihinde
yenilenmiş ve bu arada Mart 2007de Antalyada yapılan ve Komisyon
üyelerinin konuşmacı, Yargıtayın ilgili daireleri ile hukuk
hâkimlerinin dinleyici olarak katıldığı seminerde ileri
sürülen görüş ve önerilerin değerlendirilmesi de yapılarak
30/11/2007 tarihinde Başbakanlığa sevk edilmiştir. Yani
şunu demek istiyorum ki, bu tasarı hem çok uzun bir süre hem çok
geniş bir kadro ve hem de çok geniş katılımla önce taslak
bir metin hâline, sonra tasarı hâline getirilmiştir.
Tasarının
oluşması sırasında Türkiye'nin de üyesi bulunduğu
Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulmuş UNCITRAL gibi
kuruluşlardan, bütün Avrupa Birliği ülkelerinin bilim
adamlarının Avrupa borçlar hukukunun ortak mirasını tespit
etmek için çalışmakta ve yayımlamakta oldukları eserlerden,
Avrupa Birliği Komisyonunun da Daha Uyumlu Bir Avrupa Sözleşme
Hukuku İçin Faaliyet Planı, Avrupa Sözleşme Hukuku ve Topluluk
Mevzuatının Gözden Geçirilmesi - İleriye Dönük Adımlar
başlıklı bildirileri gibi uluslararası metinlerden de
istifade edilmiştir.
Bu tasarı 25
Ocak 2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca Adalet Komisyonuna sevk edilmiş,
Komisyon tarafından bir alt komisyona havale edilmiştir. Alt
komisyonda görevli bulunan Bursa Milletvekilimiz Mehmet Tunçak, Düzce
Milletvekilimiz Celal Erbay, Ordu Milletvekili Rahmi Güner, Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu ve bendenizden oluşan 5 kişilik
komisyon, çalışmaları sırasında, bilim komisyonunun da
başkanı olan Profesör Nevzat Koç, Profesör Cevdet Yavuz, Adalet
Bakanlığının tetkik hâkimleri ve Yargıtaydan görevli
hâkimler nezaretinde on toplantı yapmış ve toplantı
sonucunda raporunu ana komisyona intikal ettirmiştir. Adalet Komisyonu ise
tasarı üzerinde uzun görüşmeler yapmış, alt komisyonun
metnini esas alarak yaptığı çalışmaları
25/12/2008 tarihinde tamamlamıştır.
Tasarı,
gerek alt komisyonda gerek Adalet Komisyonunda bir temel kanunun zorunlu
kıldığı bilinç ve dikkat düzeyinde müzakere
edilmiştir. Komisyon, tasarıyı, borçlar hukukunun üzerinde oturduğu
temel felsefeyle birlikte ele almış, özellikle hukuktaki gelişim
ve somut adalet ihtiyacını karşılamadığı
sonucuna ulaştığı hâllerde tasarıdaki hükümlere
müdahale etmiş, oluşan ortak kanıya denk düşen yeni hüküm
inşasında bulunmuştur. Komisyon, bu çalışmalarını
yaparken tamamen hukuk ekseninde yürümüş ve çoğulcu bir
yasamanın örneğini vermiştir.
Gerek
yürürlükteki Borçlar Kanununun ve gerekse tasarının üzerinde
oturduğu temel felsefeyi birkaç madde hâlinde özetlemek gerekirse: Borçlar
Kanunu irade özerkliğinin egemen olduğu bir hukuk normudur. Birey,
diğer birey veya öznelerle kuracağı hukuki ilişkinin
yapısını, karşılıklı hak ve borçları ve
ilişkiye uygulanacak hukuku serbestçe takdir etme yetkisiyle
donatılmıştır. Tasarının Anayasamıza da
uygun olarak bu noktada bir sorunu olduğu söylenemez.
Yine,
tasarı, tarafların özel konumunu dikkate alan ve modern devletlerin
ayrılmaz karakterini oluşturan sosyal devlet ilkesinin zorunlu olarak
yansıdığı bir dayanışma ve barış
kanunudur. Sözleşmenin tipine ve sözleşenlerin konumlarına göre
eşitlik terazisinin aleyhte olduğu durumlarda yasa koyucu, zayıf
olanı koruma normuyla adalet ve barışa hizmet etmek
istemiştir. Tasarının bu karakteri, yürürlükteki kanunumuza göre
daha belirgin, daha somut ve daha baskındır. Zarar görenin,
işçinin, kefilin ve kiracının korunmasına ilişkin özel
normlar ve genel işlem şartları bu perspektiften
okunmalıdır.
Borçlar Kanunu,
sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişiler için borç üretilmesini
yasaklayan ve fakat bu kişiler için hak üretilmesini mümkün kılan bir
sözleşme temeline oturur. Yine Borçlar Kanunu, sözleşmelerde ivaz
ilkesini benimsemiştir. Çok istisnai hâller dışında,
karşılık içermeyen bir sözleşme tipine rastlanmaz. Borçlar
Kanunumuzun ana parametrelerinden biri de sorumluluğun kusura
dayandırılmış olması, kusur ilkesidir. Kanunun
hakkaniyetin gerekli kıldığı kusursuz sorumluluk hâllerini
ancak bir yasayla üretilebileceği ve genel bir kusursuz yahut hakkaniyet
sorumluluğunun tipinin öngörülemeyeceğini esas olarak benimsemiştir.
Borçlar Kanunu, niteliği itibarıyla Türk Medeni Kanununun
ayrılmaz bir parçasıdır. Tasarının dili için
yapılan eleştirilere bir de bu gözle bakmak gerektiği üzerinde
duruyorum. Medeni Kanunun âdeta beşinci kitabı gibi olan Borçlar
Kanununun Medeni Kanunun sahip olduğu dilden farklı bir dille
hazırlanması düşünülemezdi.
Yürürlükteki
Borçlar Kanunumuz böylece seksen üç yıl sonra yeni bir tasarı olarak
karşımıza gelmiş, dili sadeleştirilmiş,
yenilenmiş, mevcut Borçlar Kanununda olmayan birçok hüküm ilave
edilmiş, olanların sadeleştirilmesi
yapılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, isterseniz vaktim elverdiğince Borçlar Kanunu
Tasarısının getirdiği yeniliklerden genel hükümlerle
ilgili olanları birkaç madde başlığı altında arz
etmek istiyorum.
Getirilen
yeniliklerden birincisi, sözleşmenin kurulması sırasında
bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan
iletişimi yapılan önerinin de hazır olanlar arasında
yapılmış sayılması olmuştur.
Yine bir yenilik
olarak ısmarlanmayan bir şeyin gönderilmesine ilişkin yeni
hükümler getirilmiştir. Yani ısmarlanmamış bir şeyin
gönderilmesinin öneri sayılmadığı ve bu şeyi alan
kişinin, onu göndermek veya saklamakla yükümlü olmadığı
belirtilmektedir. Böylece, bu tür taşınırları posta
kutusunda veya kapısının önünde bulan ya da başka bir yolla
alan kişilerin bundan dolayı herhangi bir borç altına girmesi
engellenmek istenmiştir.
Önerinin hangi
durumlarda önereni bağlamayacağı, öneri niteliğinde olan ve
olmayan davranışlar düzenlenmiştir. Ticari
kuruluşların reklam ve pazarlama faaliyetleri sırasında
sattıkları ürünlere veya sundukları hizmetlere ilişkin
tarife, fiyat listesi ya da benzerlerini ulaştırdıkları, bu
tür belgelerde yer alan ürünlerden veya hizmetlerden yararlanma amacıyla
söz konusu ticari kuruluşlara başvurulduğunda belirlenen
fiyatların veya niteliklerinin değiştirildiği ya da belgede
basım hatası olduğu gibi açıklamalarla
karşılaşıldığından, tasarıda aksi
açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça bu tür
belgelerdeki açıklamaların öneri sayılacağı kabul
edilmiştir.
İlan yoluyla
ödül sözü verenin yükümlülüğü ve tazminat sorumluluğuna ilişkin
yeni hükümler getirilmiştir. Sözleşmelerin şekle bağlı
olmaması ilkesiyle kural olarak geçerlilik niteliğinde olmak üzere kanunda
öngörülen şekle uyulmaksızın yapılan sözleşmelerin
geçersizliği hükme bağlanmıştır.
Sözleşmeye
ters düşmeyen, özellikle ifa yeri ve zamanında değişiklik
yapılmasında olduğu gibi, üstlenilen edimlerin
kapsamını genişletmeyen tamamlayıcı yan hükümler için
yazılı şekle uyulması zorunluluğunun
bulunmadığı kabul edilmiştir. Sözleşmenin
kurulmasında imzaya ilişkin hükümler yeniden düzenlenmiştir.
Mevcut Borçlar Kanununda olduğu gibi imzanın borç altına
girenin el yazısıyla atılmasının zorunlu olduğu
belirtilmiş ancak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun
4üncü maddesinde güvenli elektronik imzanın
tanımlandığı göz önünde tutularak güvenli elektronik
imzanın da el yazısıyla atılmış imzanın
bütün hukuki sonuçlarını doğurduğunu belirten yeni bir
hüküm eklenmiştir.
Yazılı
şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına
girenlerin imzalarının bulunması zorunluluğu ve
yazılı şekil yerine geçen belgeler bu tasarıda
düzenlenmiştir. İletişim teknolojisinde ortaya çıkan yeni
gelişmeler göz önünde tutularak bunlara teyit edilmiş olmaları
kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ile güvenli
elektronik imzayla gönderilip saklanabilen metinler de eklenmiş ve hükmün
kapsamı genişletilmiştir.
Ve Borçlar
Kanunumuzun, tasarımızın yeniliklerinden biri, borcun sebebini
içermeyen borç tanımlamasına ilişkin yeni hükümlerin kabul
edilmesi olmuştur. İradi şekle uyulmamasının hukuki
sonucu ve herhangi bir belirleme olmaksızın
kararlaştırılan yazılı şekle uygulanacak hükümler
düzenlenmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarının belki en önemli reformlarından biri
borçlar hukukunun temelini oluşturan bireysel sözleşme modelinin
tasarıya yansımasının bir sonucu olarak uygulamada kitle
sözleşme katılmalı sözleşme ya da formüler
sözleşme şeklinde adlandırılan sözleşmelerle yeni bir
hüküm olarak tasarıda genel işlem koşullarına ilişkin
ayrıntılı düzenlemelere yer verilmesi olmuştur.
Çağımızın sosyal ve ekonomik gelişmeleri, kitlelere
yönelik hizmet gereksinimini yaratmış ve bunlar için de üretim
zorunluluğu doğmuştur. Buna bağlı olarak bireysel
sözleşme modeli yanında yeni bir sözleşme modeli ortaya
çıkmıştır. Bankalar, sigorta şirketleri, seyahat ve
taşıma işletmeleri, dayanıklı tüketim malları
üretimi ve pazarlaması yapan girişimciler bireysel sözleşmenin
kurulmasından önce soyut ve tek yanlı olarak kaleme alınmış
sözleşme koşullarını hazırlamakta, bunlarla gelecekte
kurulacak belirsiz sayıda ancak aynı şekil ve tipteki hukuki
işlemleri düzenlemektedirler.
Bir başka
ifadeyle, bireyin önüne konulan metin karşısında sadece evet
ya da hayır demesi mümkün olmakta, buna karşılık evet
ama seçeneğinden yoksun olmaktadır. Hizmet, ya edimden hiç
yararlanmamanın söz konusu olmaması ve evet ama deme
olanağı bulunmaması karşısında bireyin bu tür sözleşmelerin
uygulanmasında kanunla korunmasının zorunluluğunu ortaya
çıkarmaktadır.
Tasarıda
öncelikle genel işlem koşulları
tanımlanmıştır. Buna göre genel işlem
koşulları bir sözleşme yapılırken ileride çok
sayıdaki sözleşmelerde kullanma amacıyla taraflardan birinin tek
başına önceden hazırlayıp diğer tarafa sunduğu
sözleşme hükümleridir. Maddenin ikinci fıkrasında da genel
işlem koşulu olma bakımından diğer tarafa sunuluş
biçiminin önemli olmadığı, bu koşulların sözleşme
metninde veya ekinde yer alabileceği, kapsamının, yazı
türünün ve şeklinin önem taşımadığı
açıklanmıştır.
Yapılan
düzenlemeyle sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar
tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kurumların
hazırladıkları sözleşmeler her durumda tip sözleşme
olarak kabul edilmekte ve böylece mutlak surette genel işlem koşullarının
emredici düzenlemesine bağlı tutulmuş olmaktadır. Genel
işlem koşullarının tabi olduğu emredici düzenleme
açısından sözleşme ve koşullarını hazırlayan
tarafın kamu tüzel kişisi olması uygulama
farklılığını doğurmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu genel işlem koşulları üzerinde ilgili
bölümde daha çok durmamız gerektiğini, milletimizin,
vatandaşlarımızın getirilen bu düzenlemeden önemli oranda
istifade edeceklerinin şimdiden bilinmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Tasarımızın
daha birçok vaktim elvermediği için değinemediğim yenilikleri
var. İlgili bölümlerde diğer konuşmacı
arkadaşlarım bunlardan bahsedecekler.
Bu
tasarının on iki yıla yakın bir süreden beri
hazırlanmasında emeği geçen bütün herkese teşekkür etmekle
beraber, Adalet Komisyonunda ve adalet alt komisyonunda bizlerle birlikte,
iktidar muhalefet ayrımı yapmadan sadece hukuk ekseninde kalarak bu
tasarının oluşmasına katkı veren milletvekili
arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Ancak bir hususu da, az önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sözcüsü Ordu Milletvekilimizin
eleştirilerine kısaca cevap vererek huzurlarınızdan
ayrılacağım.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu sözcüsü milletvekilimiz, Türkiyede hukukun üstünlüğünün
olmadığını, hâkimlerin bağımsız
olmadığını, etki altında karar verdiklerini ve hâkim
atamalarında gerekli niteliklerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaynak, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Teşekkür ederim.
aranmadan
atamaların yapıldığını, kabaca böyle
özetleyebileceğimiz eleştiriler yöneltti.
Biz AK PARTİ
olarak, AK PARTİ Grubu olarak hukukun üstünlüğüne tarafız ancak
üstünlerin hukukuna taraf değiliz. Biz hukukun
siyasallaştırılmasına karşıyız, siyasetin de
hukuksuzlaştırılmasına karşıyız. Türkiyede
görev yapan çok değerli hâkimler, savcılar, yargıçlar var. Bu
hâkimler, savcılar kararlarını verirken tamamen hukuk
çerçevesinde, tamamen kanun çerçevesinde ve bir etki altında kalmadan
vicdanlarıyla hareket eden hâkimler, savcılardır.
Tamamını itham etmek, tamamına etki altında karar
veriyorlar demek, bu hâkimlere, savcılara en büyük
saygısızlıktır. Ancak şunu da ifade etmemiz
lazım: Partimiz ve Hükûmetimiz, Avrupa Birliği kriterleri
çerçevesinde yargı reformuna taraftardır ve yargı reformu yüce
Meclisimizin gündemine gelecektir.
Şunu da
ilave etmem gerekir ki Türkiyede artık 1 tane, 2 tane, 3 tane değil,
54 tane hukuk fakültesi var ve bu 54 hukuk fakültesi her yıl binlerce
mezun vermektedir. Bu mezunlardan hâkim, savcı olmak isteyenlerin
girdikleri sınavda en başarılıları ancak atanabilmekte
ve Türkiyede gerçekten hukuk kalitesi bakımından, kararların
isabet kalitesi bakımından önemli mesafeler alınmaktadır.
Ben bu duygularla
tasarının hayırlı olmasını ve yüce Meclisimizde
kısa sürede görüşülerek kanunlaşmasını temenni ediyor,
hepinize bir kez daha saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kaynak, teşekkür ediyorum.
Komisyon
adına, Komisyon Başkanı, Ankara Milletvekili Sayın Ahmet
İyimaya.
Buyurun
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Çok değerli
Başkanım, yüksek Parlamentonun değerli üyeleri;
yasamamızın bu döneminin de verimli ve hayırlı
olmasını dileyerek sözlerime başlıyorum.
Yüce Meclis,
bugün bir arkadaşımızın ifade ettiği gibi,
aslında tarihî bir gün yaşıyor. Düzenlemenin konusu,
kapsamı ve sınırları itibarıyla özel hukukun
anayasasını yeniden gözden geçiriyoruz. Bütün sistemlerin
odağında yer alan insanın iradesinin kurallarını
yeniden belirliyoruz. Şu anda yaptığımız girişim
özgürlüğü ve diğer özgürlüklerin anayasal pratiğidir,
sınırlarıdır, yasaklamalarıdır. Aslında ne öğretide
ne de yargıda borçlar hukukuna bu bağlamda, anayasal temel
hakların sınırlanması bağlamında
yaklaşılmamış ve Türk borçlar hukuku Avrupadaki
derinliğine, genişliğine bu sebeple
kavuşamamıştır.
Ne yapıyoruz
değerli arkadaşlar? Türk uygarlığının son
asrında borçlar hukukunda iki kuşak önemli değişiklikler
yaptık. Birinci kuşak Mecelledir, modernleşmenin büyük
adımıdır. Konyalı Ebu Said Hadimiyi, İbni Nüceymiyi,
Ahmed Cevdet Paşayı, bu vesileyle onların torunlarını
Meclislerinde anmak herhâlde onların ruhlarını şad eder.
İkinci
kuşak Türk Borçlar Kanunu veya Borçlar Kanunu bir devrim dönemi kanunudur.
Anadolu işgal edilmiş, Lozan barışı
yapılmış, kapitülasyonlardan kurtulmak için Borçlar Kanununun,
Medeni Kanunun, yargılama hukuku kanunlarının kodifikasyonunun
yapılması Lozan barışı şartı olarak
öngörülmüş, devrimin o dönemindeki verimi içerisinde Borçlar Kanunu ikinci
evrede başarılı çeviri yoluyla önümüze gelmiştir.
Partilerimizin
sözcülerini dinledim, çok faydalandım, teşekkür ediyorum. Gerçekten
Büyük Meclis, yasama organı, siyasal iktidar veya siyaset kurumu böyle
bir değişiklikle karşı karşıya mıdır?
sorusuna doğru cevap oluşturmak gerekir, doğru cevap
oluşturmamız gerekir.
Değerli
arkadaşlar, Avrupada borçlar hukukunun köklü oluşumunun
başlangıcı 20nci asrın başıdır,
1911lerdir. Eugene Hubertin tanzimi o dönemdir. 1926da bu kanunu kodifiye
ettik, Büyük Meclis kabul etti. Kök kanuna göre iki yüz yıla, ulusal
kanunumuza göre aşağı yukarı -Faruk Bey ifade ettiler-
seksen, işte yüz yıla yakın bir dönem geçti.
Arkadaşlar,
dönüşümlerin, değişimlerin bilimsel olsun, teknolojik olsun,
hukuk akademyasında olsun başka çağlarda olduğunun en az 10
katı, 20 katı büyük değişiklikler yaşanıyor.
Avrupa birinci kuşak borçlar kanunlarını büyük ölçüde
değiştirdi, kısmen değiştirdi, tamamen
değiştirdi, genellikle kısmen değiştirdi. Biz 1900, işte
şu ana kadar sanıyorum 8e yakın doğrudan ve en
azından 10-15 tane de borçlar hukukunda dolaylı değişim
etkisi doğuran düzenlemeler yaptık. Doğrudan etkiler: 1957
Nakliye Sözleşmesi, Temerrüt Faizi Kanunu, Medenî Kanunun
değişimi 1, 4, 5inci kitap, bunun parçası ve 8e yakın
değişiklik. Dolaylı etki doğuran normlar: Koruyucu hukuk,
tüketicinin hukuku, gayrimenkul kiraları hakkında kiracının
himayesine veya kira hukukunun tanzimine ilişkin kanun.
Değerli
arkadaşlar, teknolojik değişim, e-hukuk, Borçlar Kanununa
müdahaleyi vazgeçilmez bir zaruret hâline getirmiştir. Borçlar hukukundaki
küreselleşme veya uluslararasılaşma eğilimleri, Avrupada
bu konuda yeknesak kuralların oluşturulması hem bilim
adamları tarafından hem komisyonlar ve çeşitli NGOlar tarafından
vurgulanarak ortaya konmaktadır. Bugün sosyoekonomik gelişmenin ve
mağduru korumanın borçlar hukukundaki, şu andaki yürürlükte olan
düzende yeterlik sınırlarının gerisinde kalmıştır.
Bir hususa
işaret edeyim: Tabii resepsiyon, iktibas yoluyla başka
uygarlıklardan aktarma yoluyla oluşturduğunuz hukuk, ister
istemez millî koşullarınızla somut, konjonktürel
çatışmalar içerisinde olabilir. Yargıtayımızın
İsviçre-Türkiye uygulaması çatışmaları sebebiyle
oluşturulan tevhidi içtihatları veya bazı içtihatlar
bağlamında, yasama organının bu çelişkileri gidermek
bakımından müdahalesi de zaruriydi.
Değerli
arkadaşım Komisyonun veya tasarının dil konusundaki -kendi
iddialarına göre- zaaflarına işaret ettiler. Arkadaşlar,
bir milletvekili, dilsever bir insan olarak, Türkçeyi en güzel kullanmaya özen
gösterdikten başka, aşağı yukarı şu anda Türk
kültürünün elinde olmayan bir Türkçe sözlüğünü kendi kitabında
saklayan ve ileride uygarlığa sunmak durumunda olan bir
arkadaşınızım. Bu kanunda, dil konusunda, değerli arkadaşlar,
gerçekten büyük hassasiyet gösterilmiştir. Tabii orta dili bulmak mümkün
değil. Ben yarın da devam edeceğim. Bir anımı
hatırlatayım: 1996 yılında parlamenterim. Anayasa Komisyonu
Başkanıyım. Şu sıralarınızda oylama
çeşitleri yazarken çekinser yazıyordu. Rahmetli Ecevit 1973 iç
tüzük kodifikasyonunda çekinseri ısrarla savunmuştu. Bense, dilsel
araştırmalarımla ortaya çıkardım ki Türçede insa
takısı yok imsa takısı var, gülümser, sevimser gibi
çekimserdir. Türk Dil Kurumundan da rapor aldım ve İç Tüzükteki o
madde ortadan kalktı. Yani dil önemli. Ha bizim burada işaret edilen
dil zaafları var mı? Bakın arkadaşlar,
avukatlığımda bir davayı yürütüyordum. Hâkim dedi ki: Zaman
aşımından davanızı reddettim. Zaman
aşımı yoktu ama madde metninde zıman vardı
zımanı tazminattır. Bugün -369uncu maddede sanıyorum-
baliğan mabelağ var. Ben Arapçayı çok iyi biliyorum,
Osmanlıcayı da çok iyi biliyorum ama Türkçeliği gitmiş.
Değerli
arkadaşımın örnekseme yoluyla birkaç yollaması var, onlara
işaret ediyorum. Hata olur mu arkadaşlar? dendi, yani Yanılma
olur mu, hatanın nesi var? dendi. 2001 yılında aynı
iktidar içerisinde, aynı kanun tasarısı içerisinde biz hataya
yanılma dedik, madde 149.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Medeni Kanun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Medeni Kanun
tabii.
Yine aynı
yılda hileye aldatma dedik, madde 150. Yine aynı kanunda ikrâha
korkutma dedik. Tabii ortayı bulmak mümkün değil ama güzel Türkçeyi
kullanmaya mahkûmuz ve güzel Türkçeye özen göstermemiz lazım. Ben
şahsen zamanımın yettiği ölçüde normların,
kuralların Türk dilinin anlamını en iyi yansıtacak üslubu
seçme gayreti içerisindeyim. O konuda bir sözüm var: Cümleler manaların
vefalı hamallarıdır, neyi yüklerseniz onu taşırlar.
Gerçekten de burada eğer dil yanlışlıkları varsa
zevkle o konuda önergeleri müzakere ederek kabul edebiliriz. Bir dil
cimriliği veya dil yanlışı direnci içerisinde hiçbir zaman
olamayız.
Değerli
arkadaşlar, bu proje önümüze nasıl geldi? Bir defa bu proje
2000lerin, 2004lerin, 2005lerin projesi değil, ta 1974lerin
projesidir. Rahmetli Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Oğuzman o
dönemlerde büyük emek gösterdiler. Uludağa gittiler, yayınlar yaptılar
-İsmet Sungur Bey- büyük emek gösterdiler. Gerçekten o dönem
müktesebatı elinde olmayan bir hukukçunun tam bir Türk hukukçusu
olabileceğini, medeni hukukçusu olabileceğini varsayamıyorum.
2001
yılında gerçekleştirilen Medeni Kanun projesinin bir devamıdır.1998
yılında çalışmalara başlanmıştır.
Bilim, hukuk bürokrasisi, yargı, Barolar Birliği, Noterler
Birliği, değerli, huzurunuzda yer alan bilim adamları ve
diğer bilim adamları
Ha bu arada, gerçekten, bu projeye büyük emek
veren ve o projede, Medeni Kanun bölümünde, ben milletvekili değilken
-sanıyorum 94 veya 95 yılında Barolar Birliğini temsilen
çalışmıştım- Rahmetli Turgut Akıntürkü bu
dönemde kaybettik, aramızdan ayrıldı ama eserleriyle,
hatıralarıyla ve derinleştirici yorumlarıyla gönlümüzde yaşıyor.
Tasarılaştı, komisyona geldi, 147 birime -bilim adamları
olsun, özel otoriteler olsun, Barolar Birliği olsun- gönderildi. Komisyon
üyelerimize huzurunuzda özellikle teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten,
zaman konusunda büyük fedakârlık göstererek, bütçe
çalışmalarından vazgeçerek, Borçlar Kanunu Komisyonu, bu kanunu
o şekilde, komisyon raporu şeklinde, Genel Kurula indirmiştir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, yöntemde kusur var mı? Milliyetçi Hareket
Partisi değerli sözcüsü arkadaşımızın önemli bir
işareti var bu konuda. Veysi Bey de herhâlde şey yapıyor
Yöntemde bir kusur var mı?
Değerli
arkadaşlar, bu kanunda, bu kanunun yönteminde bir kusur var. Nedir o? 1926
yılında, işte 2nci Parlamentonun döneminde başarılan,
sonuçlandırılan verim burada sağlanamamıştır.
1926, Borçlar Kanununu ve Medeni Kanunu görüşmüş ve aynı anda
yürürlüğe koymuştur. Hâlbuki cumhuriyetin devrim sonrası
ulusallaştırmak, toplumsallaştırmak, dönüştürmek
yükümlülüğü altında bulunan bizlerin bu dönüşümü 2001
yılında gerçekleştirmemiz lazımdı. İşte
burada Türk siyaset kurumundaki uzlaşmazlık zaafı veya gerilim
sorunu ister istemez engel olarak önümüzde görülüyor.
Değerli
arkadaşlar, peki, bu kanunu kısmen değiştirerek,
değiştirilmesi gereken bölümlerini gözden geçirerek olduğu gibi
bırakabilir miyiz?
FARUK BAL (Konya)
Evet.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) - Bir defa,
değerli arkadaşlar, arz ediyorum.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Doğrusu odur ama. Code Napoleonda biliyorsun ha bire
ekler vardır. Böyle değişiklik az.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, burada gerçekten en iyi bir hukuk reformu, nihayet, bir
bütünün, kodun yüzde 20sini değiştirebilir, yüzde 60 tekrardır;
doğru, fakat bizim geleneğimizde bunu deldik. Biz o zaman
çağırdık 2000lerde, 2001lerde, o dönemde, dönüşüm
dönemlerinde Medeni Kanunu böyle yapmayalım. Bizzat 939uncu maddesine
kadar ben bulundum o komisyonlarda. Madde hafızası gidiyor. 939uncu
madde olağanüstü iktisap, zaman aşımı ama 713ü ezberlemek
zorundayım. Tapu siciline güven ilkesini, şu anda -zayıf olmayan
bir hukukçu olarak- maddesini bilmiyorum. Bir madde hafızası, bir
madde kültürü yok oluyor ama Medeni Kanunda bu oldu. Atıflar sebebiyle
burada -benim de kısmen gözden geçirmeyi kabul edebilecek- hafif yoğunluklu
bir zaruretle karşı karşıyayız ama -o da olabilirdi
tabii, öyle çalışmalar olabilirdi- 2001 yılında
olmadı, olsaydı keşke.
Bir başka
yöntem, değerli arkadaşlar, bakın, işaret ediyorum, önemli
konuşmalarda işaret ediyorum, bazen televizyon programlarında
işaret ediyorum: İçinde yaşadığımız
gerilimden soyut ve kopmuş olarak bir yasama krizini yaşıyoruz.
Bunu kabul etmeye mecburuz. Çeşitli arkadaşlarımız dünya
parlamentolarında çalışma usullerini inceliyorlar. Dünya
parlamentolarındaki görüşme yöntemleri zaten iki temel kod, örnekleme
olarak da elimizde var.
Şimdi, benim
burada bir modelim var. Bütün partilerimin grup başkan vekillerine tek tek
gönderdim; DTPye gönderdim, MHPye gönderdim, CHPye gönderdim, AK
PARTİye gönderdim ve bu konuda ilgisi olan arkadaşlara gönderdim.
Yapılacak şey şudur: Geçici bir iç tüzük. Atatürkün yoludur,
kül hâlinde müzakeredir. Oluşum aşamasında maddeler
görüşülmüştür, kül hâlinde müzakeredir. Geçici bir iç tüzük. Tüzüğün
maddelerinde, bir defa tüm partiler maddelerinde ittifak edecekler. Diğer
maddesinde oylama olacak, en son maddesinde de bu kanunlar -uygulama kanunu
dâhil- yürürlüğe girdiği zaman bu geçici iç tüzük ortadan
kalkmış olacak. Bu, hukuken mümkün mü, anayasal olarak mümkün mü?
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Bence mümkün değil.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Ben, kavas
arkadaşa veriyorum, grup başkan vekili arkadaşlarıma bu
metni göndermesini istiyorum.
Mümkün olabilir.
Ben
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Olmaz.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Dikkat
ederseniz, olabilir
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Aynı anda iki tane iç tüzük olur mu İyimaya?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Efendim
bakın, konu incelenmiştir. Ben size arz ediyorum, arkadaşlar
getirecekler.
Burada tabii, bu
temel kanunlar, Borçlar Kanunu, Yargılama Usulü Kanunu ve Ticaret Kanunu,
gerilimlerin kanunu değil, geleceğin hukuku, nesillerimizin hukuku,
torunlarımızın hukuku. Bunu, israfçı, didişmeci bir
yasama yöntemi yerine, Parlamentoda yasama krizine karşı anlamlı
bir örnek vermek için rahat rahat gerçekleştirebiliriz. Ben,
olabilirliğini düşünüyorum, olamaz görüşte olanlarla da her
platformda tartışmaya hazırım.
Ben, diğer
maddelerde, bu kanun neyi getiriyor, komisyon ne yaptı, bunları
anlatacağım ama bu kanuna emeği geçen bilim
adamlarımızı, bakanlarımızı -farklı bakanlar
var- komisyon üyelerimizi, komisyon uzman ve çalışanlarını,
Yargıtay üyelerini, Barolar Birliğimizi, hasılı bir gram
emeği olanları saygıyla selamlıyor, Komisyon adına
şükran duygularımı sizlerle paylaşmayı bir görev
biliyorum.
Hürmetler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İyimaya.
Tümü üzerinde
şahsı adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz
Tunç, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Tunç,
süreniz on dakika.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Borçlar Kanunu Tasarısının geneli üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Kanunlar birer
sosyal varlık olarak, aynen canlı varlıklar gibi zamanla
yaşlanmaktadır, kendilerinden beklenen işlevleri tam
anlamıyla yerine getirmekte güçsüz kalmaktadırlar. Bu sebeple de
günün şartlarına ve ihtiyaçlarına gereği gibi cevap
verememektedirler. Bu gerçek, kanunların ve özellikle hukuk hayatında
büyük önemi olan temel kanunların baştan sona gözden geçirilerek o
günün şartlarına ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek hâle
getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
İşte bu
ihtiyaçları gören AK PARTİ hükûmetleri, geçen yasama döneminde temel
ceza kanunlarını elden geçirerek Meclise sevk etmiş ve
yenilenmesini sağlamıştır, bu yasama döneminde de hukuk
alanındaki temel kanunları Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
taşımıştır. Şu anda görüşmekte
olduğumuz Borçlar Kanunu Tasarısı da aynı ihtiyaç ve
zorunluluk nedeniyle hazırlanmış. Tasarı,
yasalaştığında, seksen üç yıldan bu yana uygulamakta
olduğumuz Borçlar Kanununun yerine geçecek, günümüz
ihtiyaçlarını karşılayacak reform diyebileceğimiz
önemli yenilikler içermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; altı yüz kırk dokuz
maddeden oluşan bu tasarının getirdiği yeniliklerin
tamamına bu kısa süre içerisinde değinmek elbette ki mümkün
olamayacaktır. Bölümler üzerinde yapılacak görüşmelerde
getirilen yenilikleri hep birlikte göreceğiz. Ancak ben, önemli
gördüğüm ve hukuk sistemimize yeni giren, günümüzde ortaya çıkan
birtakım yeni ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla yer verilen yeni
hükümlerin bir kısmına değinmek istiyorum.
Öncelikle
şunu belirtmek gerekir: Yeni Borçlar Kanunumuzu her okuyan
anlayabilecektir. Dili sadeleştirilmiş, yerleşmiş bazı
hukuki terimler korunmuş, Anayasamız ve Türk Medeni Kanunumuza
paralel bir şekilde, halkımızın da kolayca
anlayabileceği bir kanun hazırlanmıştır.
Teknolojik
gelişmeler nedeniyle ihtiyaç duyulan önemli değişiklikler
yapılmıştır.
Yeni Borçlar
Kanunumuzun en önemli özelliği, genellikle sözleşmenin zayıf
tarafı olan tüketiciyi, kefili, kiracıyı ve işçiyi koruyucu
hükümler içermesidir.
Tasarının
en önemli yeniliklerinden biri genel işlem koşullarıyla ilgili
düzenlemelerdir. Bankalar başta olmak üzere, sigorta şirketleri,
seyahat ve taşıma işletmeleri, dayanıklı tüketim
malları üretimi ve pazarlaması yapan müteşebbislerin bireysel
sözleşmenin kurulmasından önce tek taraflı olarak
hazırladıkları, bireylerin hizmet ya da edimden yararlanabilmek
için imzalamaktan başka çarelerinin olmadığı tip
sözleşmelerin uygulamada yol açtığı mağduriyetler
giderilecektir. Tip sözleşmelerin içerdikleri genel işlem
koşullarının tabi olduğu geçerlilik kurallarıyla bunlara
aykırılığın yaptırımı ve genel
işlem koşullarının yorumlanması gibi konular Borçlar
Kanunumuza tüketiciyi koruyan yeni bir müessese olarak girmiştir.
Sorumluluk
hukukuyla ilgili olarak da çağdaş gelişmeler göz önünde
tutularak önemli değişiklikler yapılmıştır.
Müteselsil sorumluluk, kusursuz sorumluluk ve tehlike sorumluluğuyla
ilgili yeni düzenlemeler getirilmiştir. Sorumluluk hukukunda hak
kayıplarının önüne geçmek için haksız fiillerde ve sebepsiz
zenginleşmeden doğan davalarda kısa zaman aşımı
süresi bir yıldan iki yıla çıkarılmıştır.
Hâkimin, sadece
ölüm hâlinde değil, ağır bedensel zararlarda da zarar görenin
yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın
ödenmesine karar verebileceği yönündeki hüküm hukukumuza ilk kez giren
önemli bir düzenlemedir.
Yine borçlar
hukukumuza ilk kez giren müesseselerden bir tanesi de dava sırasında
geçici ödemeye karar verilebilmesidir. Bu düzenlemeyle de zarar gören,
haklılığını gösteren inandırıcı
deliller sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde, mesela
hiçbir sosyal güvenceden yararlanamayacak durumda bulunmakla birlikte, somut
olayda uğradığı zararın giderilmesi için acilen
parasal bir desteğe ihtiyaç duyması gibi durumlarda, hâkime,
davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebilmesi
imkânı getirilmiştir.
Sözleşmenin
yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve
öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya
çıkmış olması ve bu durumun şartları borçlu
aleyhine önemli şekilde değiştirmiş olması hâlinde
gerekli koşullar gerçekleşmişse, borçlu, hâkimden
sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilecektir.
Bunun mümkün olmaması hâlinde, borçlu, sözleşmeden dönebilecek,
sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını
kullanabilecektir.
Satış
sözleşmesiyle ilgili olarak uygulamada tüketicilerin mağduriyetlerine
neden olan birçok hususun önüne geçilmesini amaçlayan tüketiciyi korumaya
yönelik değişiklikler toplumun bizden beklediği olumlu
değişikliklerdir.
Tasarı, kira
hukukumuzda yeni bir dönemin kapılarını açmaktadır. 6570
sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun, kiracı ve
kiralayan arasındaki dengeyi bozan birtakım hükümler içermekteydi.
Tasarıyla 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında
Kanun yürürlükten kaldırılmakta, gayrimenkul kiralarıyla ilgili hükümler
Borçlar Kanunumuzun içerisine alınmaktadır.
Tasarıdaki
yeni düzenlemelerle gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri, ev
sahiplerini de koruyan ancak kiracı haklarından da ödün vermeyen bir
sisteme dönüştürülmektedir. Uygulamada, özellikle kiracıların
mağduriyetine neden olan hususların ortadan
kaldırılmasına yönelik yeni düzenlemeler
yapılmıştır.
Tasarının
yürürlüğe girmesiyle kira sözleşmelerinde kiracılar için önemli
bir sorun olan depozito üç aylık kira bedelini aşamayacaktır.
Kira
sözleşmesinin uzaması durumunda yeni kira bedeli bir önceki kira
yılının üretici fiyat endeksindeki artış
oranını geçemeyecektir.
Kiracıya,
kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme
yükümlülüğü getirilemeyecektir.
Kira bedelinin
zamanında ödenmemesi hâlinde cezai şart uygulaması veya sonraki
kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar
artık geçersiz olacaktır.
Bu hükümler,
uygulamada kiracıların mağduriyetine yol açan hususları
ortadan kaldırmaya yönelik olumlu düzenlemelerdir.
Tasarıda
aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda
kiracının eşinin açık rızası olmadıkça kira
sözleşmesini feshedemeyeceği gibi önemli bir düzenleme getirilerek
uygulamada özellikle kadınlarımızın mağduriyetlerinin
önlenmesi amaçlanmıştır.
Kefalet sözleşmesinin
geçerlilik koşulları yeniden düzenlenerek getirilen sıkı
şekil şartlarıyla kefili koruyan önemli hükümler
getirilmiştir.
Tasarı,
hizmet sözleşmesine dayanan işçi ve işveren ilişkisi
konusunda da önemli yenilikler getirmektedir. İş Kanunumuza paralel
düzenlemelerin yanı sıra yürürlükteki Borçlar Kanununda yer almayan
yeni hükümlere yer verilen tasarıya göre, işveren, hizmet
ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı
göstermekle yükümlü olacak, işçinin sağlığını da
gözetecek, işçiyi hastalandığında çalışmaya
zorlayamayacak, tedavi olması için izin verecek, iş yerinde de acil
tedavi imkânlarını sağlayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerine
başladığımız bu tasarının
yasalaşmasıyla günlük hayatımızda önemli yer tutan birçok
alanda mevzuatımız günümüz ihtiyaçlarına uygun hâle gelmiş
olacaktır.
Tasarının
hazırlanmasında emeği geçen değerli hocalarımıza,
Bilim Kurulu üyelerimize, Adalet Bakanlığımıza,
tasarının Komisyonda görüşmeleri sırasında maddelerin
tek tek inşa edilmesini sağlayan Adalet Komisyonumuzun Değerli
Başkanı ve değerli iktidarıyla muhalefetiyle tüm Komisyon
üyelerimize teşekkür ediyor, tasarının milletimize, ülkemize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tunç, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sayın grup başkan vekili
arkadaşlarım; şimdi konuşma sırası Hükûmete
gelmiştir ama süre için yirmi dakika gerekiyor. Sizin görüşünüzü
alacağım. İsterseniz yarına bırakıp yarın
Hükûmetin görüşmesini temin edeyim.
Sizce de uygun
mudur efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yarın devam edelim efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yarın devam edelim.
BAŞKAN
Tamam.
Soru sormak için
ekranda ismini gördüğüm, sisteme giren
arkadaşlarımızın isimlerini arkadaşlarımız
kaydettiler. Yarın soru sorma hakkı öncelikli olarak o
arkadaşlarımıza verilecektir.
Sizlere
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 8 Ekim 2009 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 18.46