DÖNEM: 23 CİLT: 56 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
33üncü
Birleşim
16 Aralık 2009 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442)
2.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
A) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
B) BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.-
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK
ARAŞTIRMA KURUMU
1.- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ
BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye
Bilimler Akademisi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye
Bilimler Akademisi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1.- Atatürk Araştırma
Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1.- Atatürk
Kültür Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
H) TÜRK DİL KURUMU
1.- Türk Dil
Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
I) TÜRK TARİH KURUMU
1.- Türk Tarih
Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
İ) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1.- Diyanet
İşleri Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Diyanet
İşleri Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
K) AVRUPA BİRLİĞİ GENEL
SEKRETERLİĞİ
1.- Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1.- Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1.- Hazine
Müsteşarlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hazine
Müsteşarlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
N) SERMAYE PİYASASI KURULU
1.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
O) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1.-
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
Ö) DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
P) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
R) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1.- GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Van
Milletvekili İkram Dinçerin, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın,
şahsına, sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Gaziantep Milletvekili Akif
Ekicinin, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, CHP Grubu Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Deniz Feneri davasına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/8327) (Ek cevap)
2.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, tarımda kullanılan elektrik
ve mazot fiyatlarında indirim yapılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/10333)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Soma Termik Santraline yönelik bir projeye
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10351)
4.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, bazı yaylalara elektrik verilmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10354)
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, eğitim-öğretim
hazırlık ödeneği ödemelerine
ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı (7/10370)
6.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Alaşehir Atatürk Lisesi Projesine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/10374)
7.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Demirci Ortaöğretim Pansiyonu Projesine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/10375)
8.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Akhisarda Anadolu Öğretmen Lisesi
Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/10377)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, alternatif enerji projelerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10441)
10.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10442)
11.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TKİnin kömür dağıtımına
ve mali durumuna ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10443)
12.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsta kok kömürü
satışına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10557)
13.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, madencilikteki belediye
payına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/10558)
14.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, dağıtılan kömürlerin
alımıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/10559)
15.- Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, Hatayda yapılacak termik santrallerin
çevreye etkilerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10560)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bazı kömür işletmelerinin
yöneticilerinin hediye aldıkları iddialarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/10561)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, İstanbul-Kağıthanedeki
arşiv binası inşasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/10586)
18.-
Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmezin, Frigya Vadisi ve
Yazılıkaya
Anıtının korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/10588)
19.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Alparslan II Barajına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/10751)
20.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, elektrik dağıtım ihalesi alan
bir şirkete ilişkin
sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/10752)
21.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, YDKnın bir işletmeye
yönelik raporuna ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10870)
22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Bakanlığa tahsis edilen
taşınmazların kullanımına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10961)
23.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazarın, Hatayda termik santral yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/11012)
24.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, nükleer güç santralleriyle ilgili
yönetmeliğe ve ihaleye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/11014)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak dört oturum yaptı.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (S.
Sayısı: 442) ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) görüşmelerine
devam edilerek;
Cumhurbaşkanlığı,
Türkiye Büyük
Millet Meclisi,
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu,
Anayasa
Mahkemesi,
Sayıştay,
Başbakanlık,
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı,
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği,
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu,
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü,
Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü,
Özürlüler
İdaresi Başkanlığı,
Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü,
Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü,
2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçeleri ve 2008 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesapları kabul edildi.
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, ileri sürmüş
olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle bir konuşma yaptı.
16 Aralık
2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere birleşime 20.08de son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Yaşar
TÜZÜN Harun
TÜFEKCİ
Bilecik Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 43
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Aralık 2009 Çarşamba
Rapor
1.- Belediye
İmar Planlarında Okul Alanı Olarak Ayrılan Gayrimenkuller
Hakkında İlgili İdari Makamlar Tarafından Yasal Süresinde
Kamulaştırma veya İmar Planında Revizyon İşlemi
Yapılmadığı İçin Mülkiyet Haklarının
Anayasaya Aykırı Olarak Sınırlandığı İddiasını
İçeren Dilekçelere İlişkin Dilekçe Komisyonu Genel Kurulu Raporu
(5/1) (S. Sayısı: 448) (Dağıtma tarihi: 16.12.2009)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, ABDli bir görevlinin ilaç politikasıyla
ilgili tavsiyelerde bulunduğuna yönelik habere ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1661)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, burs ve öğrenim kredileri ile ücretsiz
barınmaya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) sözlü
soru önergesi (6/1662) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/12/2009)
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Tuncelide kanalizasyon yapımına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1663)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
4.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Tunceli-Elazığ karayolunun
güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1664) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, kamudaki işçi kadrolarına
öncelikli atanma konusundaki karara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11248) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, ÖSYMnin PMYO sınavını
iptaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11249)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
3.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, tedavi katılım payı
uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11250) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
4.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, engellilere yönelik hizmetlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11251)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
5.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, özürlülerin istihdamına ve özürlülerle
ilgili yasalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11252) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
6.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, yabancı bir ülkede
domuz gribi aşısı yaptırdığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11253)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
7.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, eczanelerin karşı
karşıya olduğu sorunlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11254) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, iş bırakma eylemine
katılan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11255) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/12/2009)
9.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, enerji dağıtım bölgelerinin
özelleştirilmesindeki bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11256) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/12/2009)
10.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, Gagauz Türklerinin
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11257) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
11.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, bir askeri tatbikata ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11258)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
12.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, erişimi yasaklanan bir
internet sitesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11259) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
13.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, terör örgütü başının ve
mensuplarının AİHMye yaptıkları başvurulara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11260)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
14.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, bir derenin ıslahına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11261)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
15.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, DSİdeki sendikal baskı
iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11262) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/12/2009)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Türkiye Kalkınma Bankası
yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11263) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TMSFye devredilen bankalara ve TMSFnin
faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11264) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yeni teşvik uygulamalarının
tanıtımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11265) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
19.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Türkiye Kalkınma Bankasındaki
personel yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11266) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
20.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, cemaat vakıflarının
taşınmazlarına ve yeni kurulan vakıflara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/11267) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/12/2009)
21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/11268) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/12/2009)
22.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRTnin reyting ölçümü ihalesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/11269)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
23.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, kadına karşı
şiddetin önlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye
Kavaf) yazılı soru önergesi (7/11270) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/12/2009)
24.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, kamudaki özürlü
istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/11271) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/12/2009)
25.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, SHÇEK çocuk yurtlarına ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/11272) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
26.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, kadına yönelik aile içi şiddetin
önlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/11273) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/12/2009)
27.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İsviçredeki minare
referandumuna ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11274) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
28.-
İstanbul Milletvekili Necla Aratın, sığınma talebinde
bulunan bir İranlıya ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11275)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
29.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Borçka-Muratlı
sınır kapısının açılmasına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11276) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
30.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, cezaevlerinde
yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11277)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/12/2009)
31.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbulda bazı
mahallelerde yaşandığı iddia edilen olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11278)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/12/2009)
32.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, polis alımına ve Emniyet
Teşkilatının bazı ihtiyaçlarının
karşılanma şekline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11279) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/12/2009)
33.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, İstanbulda konut önlerine
park edilen araçlardan ücret alınması uygulamasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11280)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
34.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köye kanalizasyon şebekesi
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11281) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
35.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, bireysel silahlanmaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11282) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
36.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, haklarında terör
suçlarından dolayı tutuklama ve yakalama kararı bulunanlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11283) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
37.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Düzce Valisi hakkındaki işlemlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11284) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
38.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, MKEnin tabanca
ithaline ve bireysel silahlanmaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11285)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
39.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursadaki bir yol yapımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11286) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
40.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, İstanbuldaki bir silahlı
çatışmaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11287) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/12/2009)
41.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, şüpheli olduğu
iddia edilen asker ölümlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11288) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/12/2009)
42.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Çatalzeytinde yaşanan sel
felaketi sonrası su şebekelerinin durumuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11289)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
43.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, terör örgütü
yandaşlarının gösterilerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11290)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
44.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
davasında adı geçen bir kişinin ilişkili olduğu
şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11291)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
45.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köye kanalizasyon şebekesi
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11292) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/12/2009)
46.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köye kanalizasyon şebekesi
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11293) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/12/2009)
47.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, bireysel silahlanmaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11294) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
48.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
Şırnak İl Emniyet Müdürlüğünde
yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11295)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
49.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Sivas Kongre Müzesine ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11296)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
50.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Topkapı Sarayı
arsasındaki bazı yapılara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11297)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
51.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, özelleştirilme uygulamalarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11298)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
52.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11299)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
53.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, KEY ödemelerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11300)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
54.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, çiftçilerin elektrik borçlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11301)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
55.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir köyün okul ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11302) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
56.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11303) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
57.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, müfettişlik
mülakatlarının yenilenmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11304)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
58.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir eğitim
kampanyasının denetimine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11305)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
59.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bir okulun adının
değiştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11306) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/12/2009)
60.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, otopark olarak kiralanan okul
bahçelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11307) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
61.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İbrahim Müteferrika
Matbaacılık Meslek Lisesinin kapatılmasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11308)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
62.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, diyabetli çocukların eğitim
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11309) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/12/2009)
63.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bir okulun adının
değiştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11310) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/12/2009)
64.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, İLKSAN kesintilerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11311) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
65.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Yalovada görev yapan öğretmenlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11312) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
66.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11313) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
67.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, kirlilikten etkilenen deniz ürünlerinin insan
sağlığına etkilerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11314)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
68.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, bir açıklamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11315) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
69.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, H1N1 aşısı
uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11316) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
70.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, küçük eczanelerin
kapanacağı iddialarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11317)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
71.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Samsun Adli Tıp Grup
Başkanlığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11318) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/12/2009)
72.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, diyabet hemşiresi açığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11319) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
73.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, GDOlu ürünlere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11320) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
74.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu Anadoludaki illerin bir destekleme
kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11321)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
75.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, GDOlu ürünlerle ilgili
yönetmelikten önce kontrol belgesi alan ürün ve firmalara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11322) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
76.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Doğanyurt ilçesinin
fındık ekim alanı kapsamına alınmamasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11323) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
77.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Türk Telekomun gayrimenkullerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11324) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
78.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11325)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
79.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, bazı yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11326) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
80.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvindeki bir yol
çalışmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11327) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
81.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Akyaka PTT Müdürlüğü
hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11328)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/12/2009)
82.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bazı beldelerdeki PTT şubelerinin
kapatılacağı iddiasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11329)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
83.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, hızlı tren hattının
bakım ve onarım hizmetlerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11330)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
84.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, nikah kıyan din görevlilerine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/11331) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/12/2009)
85.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, sosyal güvenlik destek primi
kesintisine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11332) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/12/2009)
86.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, şeker ithalat ve
ihracatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11333) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/12/2009)
87.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, el konulan ÇEAŞ ve Kepez elektrik şirketlerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11334) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2009)
88.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, su politikasıyla ilgili
bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Egemen
Bağış) yazılı soru önergesi (7/11335)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/12/2009)
16 Aralık 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat
ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Üçüncü turda,
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, Atatürk
Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk
Tarih Kurumu, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (x)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (x)
A) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.-
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK
ARAŞTIRMA KURUMU
1.- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
(x)
442 ve 443 S. Sayılı Basmayazılar ve
Ödenek Cetvelleri 14/12/2009
tarihli 31inci Birleşim Tutanağına eklidir.
D) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ
BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye
Bilimler Akademisi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye
Bilimler Akademisi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1.- Atatürk
Araştırma Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1.- Atatürk Kültür
Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
H) TÜRK DİL KURUMU
1.- Türk Dil Kurumu
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
I) TÜRK TARİH KURUMU
1.- Türk Tarih
Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
İ) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1.- Diyanet
İşleri Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Diyanet
İşleri Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
K) AVRUPA BİRLİĞİ GENEL
SEKRETERLİĞİ
1.- Avrupa Birliği Genel Sekreterliği 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Avrupa Birliği Genel Sekreterliği 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 03/12/2009 tarihli 26ncı Birleşimde bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika olması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin,
konuşmaların bitimine kadar şifrelerini yazıp parmak
izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna
basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları
yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul
edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki
konuşmalar bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre
sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on
dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre
verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde
geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Üçüncü turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum.
AK PARTİ
Grubu adına: Akif Gülle, Amasya Milletvekili; İrfan Gündüz,
İstanbul Milletvekili; Osman Coşkun, Yozgat Milletvekili; Mehmet
Domaç, İstanbul Milletvekili, İbrahim Kavaz, Erzurum Milletvekili;
Mustafa Kabakcı, Konya Milletvekili; Abdurrahman Dodurgalı, Sinop
Milletvekili; Abdullah Çalışkan, Kırşehir Milletvekili.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili; Osman
Coşkunoğlu, Uşak Milletvekili; Hüseyin Ünsal, Amasya
Milletvekili; Atila Emek, Antalya Milletvekili; Onur Öymen, Bursa Milletvekili.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Mustafa Kemal Cengiz, Çanakkale Milletvekili;
Alim Işık, Kütahya Milletvekili; Atila Kaya, İstanbul
Milletvekili; Osman Çakır, Samsun Milletvekili.
Şahısları
adına: Lehinde olmak üzere, Bayram Özçelik, Burdur Milletvekili; aleyhinde
olmak üzere, Hüseyin Pazarcı, Balıkesir Milletvekili.
Şimdi söz
sırası, AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Akif Gülle, Amasya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gülle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihin ta derinliklerinden ecdadımızın
adım adım ve nefes nefes varlığını ve manevi
değerlerini ifade eden vakıflarımızdan sorumlu
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, güzel Anadolumuzun her bir köşesinde dimdik ayakta
duran, yaklaştığımızda ve
baktığımızda ruh dünyasıyla aydınlatan,
coşturan, elbette derinden, hoşça düşündüren vakıf
eserlerimizin mimarlarını, yaptıranlarını ve taş
üstüne taş koyanlarını rahmetle anıyoruz. Allah hepsine
rahmet etsin.
Sayın
milletvekilleri, vakıf eserlerimize ait ilk yazılı belge 1048
yılına aittir. İftihar kaynağımız Selçuklular
döneminde, bu döneme ait camiler, çeşmeler, medreseler bizi iftiharla
düşündürüyor ve de sevindiriyor. Osmanlılarla ilgili dönemde bu
anlayışın yanında, sağlıktan eğitime,
çevreden sosyal hizmetlere kadar bütün alanlar vakıflarca, vakıflar
aracılığıyla ilgileniliyor ve de yürütülüyor. Bu icraat,
bize, bizim geçmişle olan bağlarımızı
sağlamlaştırıp, geleceğe güvenle bakmayı da bize
temin ediyor ve de sağlıyor çünkü vakıf kavramı,
yaşadığımız hayatın her anlamında etkisini
ve varlığını gösteren bir yardımlaşma biçiminin
kurumsallaştırılmış en güzel bir hâlidir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, vakıf eserlerimizin dünü kadar bugünü
de elbette hepimiz için oldukça önemlidir. Korunması ve amacına uygun
kullanılması da elbette bizlere aittir. Bugün bu sorumluluğu,
1924 yılında kurulan Vakıflar Umum Müdürlüğü yürütmektedir.
Değerli arkadaşlar,
iktidar dönemimizde bu kurum iftihar kaynaklarımızdan bir tanesidir.
Görev alan sayın bakanlarımızın, Genel Müdürlüğümüzün
merkez ve taşrada çalışan tüm mensuplarının samimi ve
gayretli çalışmaları yüzümüzü ağartmaktadır.
Bakınız,
2002 yılı itibarıyla tespit ve tescili yapılan eser
sayısı 9.483 iken, bugün bu rakam 19.825e
ulaşmıştır. Yani, 10 bine yakın vakıf eseri
ortaya çıkmış, kaybolmuş, unutulmuş, altın değerlerimiz
de yeniden aramıza gelmiştir.
1998-2002
yılları arasında 46 eser onarılırken, bugüne kadar
3.383 adet eser onarılmıştır. Onarılan bu eserlerin;
2003 yılında 94 adedi, 2004 yılında 400 adedi, 2005
yılında 519 adedi, 2006 yılında 750 adedi, 2007
yılında 750 adedi, 2008 yılında 750 adedi onarımı
gerçekleştirilmiş ve onarılan eserlerin yaklaşık 2.105
adedi cami, 165 adedi hamam, 331 adedi türbe, 26 adedi kervansaray, 89 adedi
medrese, 75 adedi han, 24 adedi bedesten, 21 adedi imaret, 3 adedi Mevlevihane,
1 adedi darüşşifa, 1 adedi bimarhane, 9 adedi çeşme, 30 adedi
kümbet 210 adedi zaviye ve mezarlıklardan meydana gelmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bu hizmetler bizlerin iftihar kaynaklarıdır. Ne var
ki bütün milletimizin vakıf eserlerimize gözünün içi gibi bakmaları
unutulmamalıdır. Bize en büyük emanetlerden başta gelenlerden
bir tanesi de hiç şüphesiz vakıf eserlerimizdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gülle, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
AKİF GÜLLE
(Devamla) Şunu da unutmayalım ki bu güzel hizmetleri devletimiz
yürütürken vatandaşlarımızın içerisinden de vakıf
eserlerimize sahip çıkan, onarılmasını tamamlayan ve güzel
bu tarihî abideleri halkımızın hizmetine sunan şahsiyetler
vardır. Bu şahsiyetleri de huzurlarınızda saygıyla
anıyorum. Allah sayılarını artırsın diyorum,
hepinizi en içten duygularla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası İrfan Gündüz, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gündüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2010
yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizleri televizyonları
başında izleyen aziz milletimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Geçmişimizi
geleceğe taşıyan göz bebeği kurumlarımızdan biri
olan Vakıflar Genel Müdürlüğü 41.720 adet mazbut, 287 adet mülhak,
4.498 adet yeni ve 161 cemaat vakfının iş ve işlemleri ile
denetimini ecdat yadigârı 19.980 adet tarihî eserin bakımı, onarımı
ve yaşatılmasını merkez ve taşra
teşkilatında toplam 2.769 personelle yerine getirmektedir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğünün bütçe grafiğindeki yükseliş trendi bu gözde
kurumumuzun başarı performansının en güzel göstergesidir.
2003 yılı bütçesi 44 milyon TL iken 2009 yılı bütçesi 443
milyon TL olarak gerçekleşmiş, 2010 yılı bütçesi de 460
milyon TL olarak hazırlanmıştır.
Bütçe
gelirlerinin tamamı Genel Müdürlüğün öz kaynaklarından
karşılanmakta ve genel bütçeye yük olmadan kendi ayakları
üstünde duran bir özellik arz etmektedir.
Hiçbir sosyal
güvencesi olmayan, gerekli şartları taşıyan muhtaç, özürlü,
engelli ve yetimlere sosyal yardımlar yapılmaktadır. Bu
fasıldan 2002 yılında 1.200 vatandaşımız
yararlanırken 2009 yılında bu sayı 5 bine
çıkarılmış ve her birine aylık yaklaşık 300
TL ödeme yapılmıştır.
2006-2007
öğretim yılında başlatılan Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim
kurumlarında öğrenim gören şehit çocuklarına, öksüz ve
yetim öğrencilerden 10 binine 2009 yılı itibarıyla
aylık 50 TL burs verilmesi sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 2002 yılında 23
imarette 14 bin kişiye sıcak yemek dağıtımı
yapılırken 2009 yılında bu rakam 81 ilde açılan
imaretler aracılığıyla 78.450 muhtaç vatandaşımıza
sefer taslarıyla evlerine kadar teslim edilmek üzere sıcak aş
dağıtımı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, 794
ilçede 58.650 aileye her ay 10 kalemden oluşan kuru gıda
yardımı yapılmaktadır.
Vakıflar
Genel Müdürlüğünce mazbut vakıfların vakfiyelerinde yer alan
eğitim şartının yerine getirilmesi amacıyla 5737
sayılı Vakıflar Kanununun 52nci maddesi gereği, toplumun
ihtiyaç duyduğu uluslararası bilimsel çalışmaları
yakından takip edecek insanlar yetiştirmek üzere Bezmi Âlem
Vakıf Üniversitesi kurulması çalışmaları ile ilgili
yasal prosedür tamamlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.
Ayrıca,
teknik konularda duyulan ihtiyacı karşılamak üzere
İstanbulda Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi adıyla,
bünyesinde mimarlık, mühendislik, güzel sanatlar fakülte ve meslek
yüksekokullarının yer alacağı bir üniversite kurulması
çalışması başlatılarak Yükseköğretim Kuruluna
sunulmuştur.
Vakıf kültür
varlıklarının bakım, onarım ve restorasyonu Genel
Müdürlükçe büyük bir itinayla yürütülmektedir. 2002 yılı
itibarıyla tespit ve tescili yapılan eser sayısı 9.483 iken
bugün bu rakam 19.825e ulaşmıştır. 1998-2002
yılları arasında 46 eser onarılmış iken 2003
yılından bugüne kadar toplam 3.383 adet eserin onarımı
gerçekleştirilmiştir. 2010 yılında da 750 eserin daha proje
ve onarımının yapılması planlanmıştır.
Ayrıca,
coğrafi bilgi sistemi, yine, vakıf taşınmazlarına ait
her türlü gelirin takibini dijital ortamda sağlayacak vakıf
taşınmazları yönetim sistemi 2010 yılında hayata
geçirilecektir.
2003
yılından bugüne kadar yapılan çalışmalarla 290 adet
gayrimenkul kat karşılığı modeli, 109 adet gayrimenkul
yap-işlet-devret modeli, 95 adet tarihî eser de restore
et-işlet-devret modeliyle değerlendirilerek 1 milyar 750 milyon
TLlik yatırım gerçekleştirilmiş ve bunların
hiçbirisi, ne genel bütçeye ne de Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesine
yük olmadan hayata geçirilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz personeline,
başta Sayın Genel Müdürümüz olmak üzere, bütün
çalışanlarına, bu başarıyı
yakaladıklarından dolayı teşekkür ediyor, 2010
yılı bütçesinin ülkemize, Genel Müdürlüğümüze ve aziz milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Osman Coşkun, Yozgat Milletvekili.
Buyurun
Sayın Coşkun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA OSMAN COŞKUN (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı bütçe görüşmelerinde
Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Meclisimizi ve halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşuyla eş zamanlı,
yaşıt bir kuruluşumuzdur. Kurtuluş Savaşından
beri önemli fonksiyonlar icra etmiş, yurt içinde ve dışında
enformasyon alanında ülkemizin en köklü kurumlarından biri hâline
gelmiştir. 1984 tarihinde Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü adıyla yeniden
yapılandırılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Müdürlük, kendisine verilen
yetki ve sorumluluklar çerçevesinde ilgili makamlar ile kamuoyuna
zamanında doğru, tanıtıcı, aydınlatıcı
bilgi akışını sağlamak ve aydınlatma
faaliyetlerine katılmakla yükümlüdür. Bunun yanı sıra, devletin
açık enformasyonunun en önemli kaynağını oluşturan
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğüne bu amaca yönelik olarak
günde yaklaşık 5 bin haber ulaşmaktadır. Bu haberlerin
toplanabilmesi için her gün Türkçe ve diğer dillerde yayın yapan
yabancı radyoların yaklaşık 41 yayını
kaydedilmekte ve dinlenmekte, 4 yerli, 20 yabancı haber ajansı ve
İnternet aracılığıyla elde edilen haberler sürekli
takip edilmektedir. 16 yabancı televizyon kanalının günlük
yayınları izlenmektedir. Yurt dışı basın
müşavirlikleri, görev bölgelerinde basın ve yayın
organlarında yayınlanan Türkiyeyi doğrudan ya da dolaylı
olarak ilgilendiren haber ve yorumların çevirilerini Genel Müdürlüğe
intikal ettirmektedirler.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Türkiyede İnternet sayfası oluşturan ilk kamu
kuruluşlarındandır. Türkçe ve İngilizce sayfasında,
ülkemizi tanıtmaya yönelik çeşitli bilgilerin yanında güncel
olaylara ilişkin bilgiler de yer almaktadır. Aylık ortalama 750
bin kişi kurumun İnternet
sayfasına erişmekte ve yaklaşık 160 bin dosyaya
ulaşabilmektedir.
Genel Müdürlük,
basın yayın hizmetleri kapsamında iç kamuoyunun sesini
yansıtan, yerli basın mensuplarımızın
çalışmalarını kolaylaştıracak ve özellikle çok
sesliliğin gereği olan yerel basını güçlendirecek tedbirler
almaktadır. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bu
çerçevede ülkemizin değişik illerinde yerel medya eğitim
seminerleri düzenlemektedir. Medya mensuplarına haber, fotoğraf,
yayın ve eğitim desteği vermektedir. Yerel medyayı
teşvik etmek amacıyla her yıl Anadolu basınını
özendirme yarışmaları düzenleyen Genel Müdürlük, ayrıca
yerel medya mensuplarının ihtiyaç duyduğu konularda yerel olarak
meslekleriyle ilgili bilgilendirme toplantıları düzenlemektedir.
Genel Müdürlük,
enformasyon hizmetleri kapsamında, ülkemizde görev yapan yabancı
medya mensuplarının mesleki çalışmalarına
yardımcı olmakta, ülkemizin tanıtılmasına katkı
sağlamaktadır.
Ülkemizde
yerleşik ve geçici olarak görevlendirilen yabancı basın mensubu
sayısında ve ülkemizde kendi imkânlarıyla veya Genel
Müdürlüğün davetiyle gelen yabancı basın-yayın
mensuplarının sayısında önemli bir artış olmaktadır.
Ülkemizde faaliyet gösteren mevcut yerleşik yabancı basın
mensubu 2000li yıllarda 30-40 kişi iken, 2009 yılında bu
rakam 265i bulmuş olup, 2010 yılında 300 olması
beklenmektedir. Davet edilen ve kendi imkânlarıyla ülkemize gelip mesleki
çalışmalar yapmak isteyen yabancı basın mensupları
sayısında sürekli bir artış gözlenmektedir.
Genel Müdürlük,
ülkemizin iller bazında tanıtımını da sağlamak
amacıyla yabancı basın mensuplarıyla çeşitli
programlar yapmaktadır. Genel Müdürlük, ayrıca dost ve komşu
ülkelerde medyayla ilgili konferanslar ve toplantılar düzenlemekte,
komşu ülke basın-yayın mensuplarına da eğitim
vermektedir.
Genel
Müdürlüğümüz, devletin iletişim ihtiyacını
karşılayan sayılı kurumlardan birisidir. Bu
niteliğiyle Genel Müdürlük ABye üye ülkelerin kamu iletişim
kurumlarının oluşturduğu danışma ve istişare
platformu olan Venedik Kulübünde 2004 yılında üyelik statüsünü elde
etmiştir. Bu yönüyle Genel Müdürlük basının ilgi odağı
olmaktadır.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün 2010 yılı bütçe
tasarısı, ekonomik sınıflandırmaya göre toplam olarak
67 milyon 175 bin TL şeklindedir. Ekonomik sınıflandırmaya
göre Genel Müdürlük hizmetlerinden en fazla ödenek kullanan haber
hizmetleridir. Yatırım ödeneğiyle devlet enformasyon takip
sistemi, matbaa birimi ve elektronik arşiv projeleri
gerçekleştirilecektir. Ayrıca, Genel Müdürlüğün bir
kısım demirbaşları yenilenecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakanlık
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçesinin kabul
edilmesi temennisiyle konuşmamı tamamlarken, 2010 yılı
bütçesinin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor,
Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun.
Mehmet Domaç,
İstanbul Milletvekili; buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Başkanlığı ve Türkiye Bilimler Akademisi 2010
yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
TÜBİTAK,
toplumda bilim, teknoloji ve yenilik kültürünün oluşması için
çalışan özerk bir kamu kurumudur; ülkemizde ARGE
politikalarının oluşumuna katkı sağlar, üniversite,
kamu ve özel sektörün bilimsel araştırmalarını, bilim
insanlarını destekler, enstitülerinde kritik alanda araştırmalar
yürütür. TÜBİTAKın etkinliğinin artırılması
amacına yönelik olarak son yedi yılda sağlanan kaynak,
kuruluşundan bu yana sağlanan kaynağın üzerindedir.
Sayın
milletvekilleri, yoğun bir küresel rekabetin yaşandığı
dünyamızda hızla değişen pazar ihtiyaçlarına kısa
sürede yanıt verebilen, ileri teknoloji geliştiren ve ekonomik
ürünlere dönüştürebilen inovatif firmalar ayakta kalabilecektir.
İnovasyonun temeli bilgiye, ARGE faaliyetlerine dayanır, ülkemizin
kalkınmasının da bilgiye dayalı olması kaçınılmazdır.
Ekonomik ve sosyal refahın artması, özel sektörün ARGE ve
yenilikçilik yeteneğinin geliştirilmesinden geçmektedir. TÜBİTAK
bu amaca yönelik özel sektörü de desteklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, yatırım ve istihdamı artırmak, katma
değeri yüksek ürünleri teşvik etmek için 2008 yılında
kanunlaşan Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun ülkemizdeki ARGE çalışmalarına
hız kazandırmıştır. Hükûmetimiz tarafından
altmışın üzerinde firmaya ARGE merkezi kurması için izin
verilmiştir. TÜBİTAKın ARGE destek programlarına özel
sektör kuruluşlarınca 2000 yılında 260 proje başvurusu
yapılmışken, 2009da bu rakam 1.645e yükselmiştir. Tüm
işletmelerin yüzde 98 kısmını oluşturan
KOBİlerin ARGE projeleriyle verimliliklerinin artırılmasını
teşvik amacıyla 2007de KOBİ ARGE Başlangıç Destek
Programı başlatılmıştır.
Savunma
sanayimizin ihtiyacı olan ARGE projeleri de TÜBİTAK tarafından
desteklenmeye başlanmış, Göktürk-2 Uydu Projesi kapsamında
geliştirilecek yer gözlem amaçlı uydu, ilk Türk tasarımı ve
üretimi uydu olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ulusal ve uluslararası iş
birliklerini desteklemek amacıyla katıldığımız
Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programındaki proje
katılımı, 6. Çerçeve Programına göre yüzde 35 artış
göstermiştir. Avrupa Birliği Komisyonunun
yayınladığı 2008 Türkiye İlerleme Raporunda,
ülkemizin Avrupa araştırma alanına entegrasyonunda iyi bir
konumda olduğu vurgulanmıştır.
TÜBİTAK son
derece önemli ve değerli akademik yayınlar, popüler bilim kitapları
ve dergiler yayınlamakta, çeşitli organizasyon ve etkinliklerle
toplumun bilime olan ilgi ve merakının artmasını
sağlamaktadır. Teknolojiyi geliştirme düşüncesinin toplumun
tüm kesimlerince benimsenmesi için çalışma yapmaktadır. Bilim Çocuk dergisi aylık 100 bin
civarındaki tirajıyla Türkiye'nin tüm kategorilerinde en çok satan
dergidir. Bilim ve Teknik dergisi, aylık tirajı 65 bin civarında
olup Türkiyede en çok satan beş dergi arasında bulunmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, ARGEye en fazla kaynak ayıran ülkeler arasında
olmayı, daha güçlü bir ülkenin vatandaşları olmak için
başarmalıyız. 2003-2007 yıllarında ARGE
harcamalarında özel sektörün payı yüzde 23ten yüzde 41e yükseldi.
Özel sektörün ARGEye ayırdığı kaynağın daha da
artması ülkemizin gelişimi için vazgeçilmezdir.
ARGEde finansal
kaynaklardan da önemlisi insan kaynağıdır. Ülkemiz son
yıllarda araştırmacı sayısını en
hızlı artıran ülkeler arasındadır.
Sayın
milletvekilleri, ülkelerin bilim ve teknoloji alanındaki ölçütlerinden
biri de bilimsel yayınlardır; TÜBİTAK bu yayınları
teşvik etmektedir. 2009 yılında 21.170 uluslararası
yayına teşvik verilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimler Akademisi
geleceğin bilgi toplumuna Türk toplumunu hazırlamakla görevlidir.
Bilim eğitimi ile çocuklarımızı ve gençlerimizi
hedeflerken, halk eğitimi programlarıyla da tüm toplumu
kapsamaktadır. TÜBA, bilimsel etkinliklerin uluslararası
kuruluşlarla beraber geliştirilmesi, ülkemizin bilim camiasında
temsili amacıyla yabancı bilim akademileriyle yirmi iki adet iş
birliği protokolü imzalamıştır. Türkiye Bilimler Akademisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Domaç, lütfen tamamlayınız.
MEHMET DOMAÇ
(Devamla)
2010 yılı bütçesi 9 milyon 980 bin Türk lirası olarak
öngörülmüştür. Bu bütçenin büyük bir bölümü de bilim
insanlarımızın desteklenmesinde bilimsel toplantılara ve
bilim insanı değişim programlarının düzenlenmesinde ve
araştırma programında kullanılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilim, teknoloji ve yenilik, refah
demek, rekabet gücü demek, bilgi toplumu demek, gelişmişlik,
kalkınma demektir. Dünyanın en güçlü on ekonomisinden biri olma
hedefimize ulaşmak, ancak bilimsel ve teknolojik ilerlemeyle,
eğitime, ARGEye ve inovatif çalışmalara yapılan
yatırımlarla olanaklıdır.
2010
yılında TÜBİTAK ve TÜBAya ayrılan ödeneğin en verimli
kullanılması, ülkemizin bilim ve teknoloji alanlarındaki
başarılarının artması dileğiyle, 2010 mali
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diler, hepinizi
saygı ve sevgilerle selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Domaç.
İbrahim
Kavaz, Erzurum Milletvekili...
Buyurun
Sayın Kavaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA İBRAHİM KAVAZ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı kapsamında Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Başkanlığı bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu, Anayasamızın 134üncü maddesi gereği 2876
sayılı Kanunla Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve
inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini, Türk dilini
bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayımlar
yapmak amacıyla kurulmuştur. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu; Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu
ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşmaktadır. Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu ve bağlı kuruluşları kanunla verilen
görevlerini yerine getirebilmek ve belirtilen amaçlara ulaşabilmek için
ülke çapında planlanan konferans, sempozyum ve paneller düzenlemekte,
uluslararası kongreler ve bilimsel toplantılar yapmaktadır.
Yüksek Kurum ve bağlı kuruluşların diğer faaliyet
alanları ise bilimsel, tarihî ve kültürel temellere dayanan geniş
kapsamlı yayımlar yapmaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Kurum ve bağlı
kuruluşlar yukarıda değindiğim esaslar çerçevesinde 2009
yılında şu faaliyetleri yürütmüştür: Atatürk
Araştırma Merkezi tarafından 15 adet bilimsel eser
yayımlanmış, 23 adet eser basım için ihale edilmiştir.
16 adet bilimsel konferans, 7 adet panel ve 6 tane sempozyum düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumu tarafından 12 süreli yayın ile 37 kitap
yayımlanmış olup baskı aşamasındaki
kitapların da yayımlanmasıyla yıl sonunda basılan
toplam kitap sayısı 58 tane olacaktır. Türk diliyle ilgili
olarak 20 ulusal, 5 uluslararası toplantı
gerçekleştirilmiş, yurt genelinde 33 konferans verilmiş ve bu
toplantılara konuşmacı olarak 345 bilim adamı
katılmıştır. Türk dili alanında lisans ve lisansüstü
düzeylerde öğrenim gören 77 öğrenciye burs verilmiştir. Türk Dil
Kurumu, Türkçe Sözlük, Sesli Türkçe Sözlük, Terimler Sözlüğü, Kişi
Adları Sözlüğü gibi Türk dilinin temel başvuru
kaynaklarını sanal ortama aktarıp ücretsiz olarak
halkımızın kullanımına açmıştır.
Kurum yeni bir
çalışma daha başlatmış, Türkçenin zengin söz
varlığına dayalı Güzel Türkçe Bulmaca Dizisini
hazırlamış; bulmacalar, yaygın, bölgesel ve yerel
basın kuruluşlarına Türk Dil Kurumu tarafından ücretsiz
olarak 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren gönderilecek ve güzel Türkçe bulmacalar
gazetelerimizde yayımlanmaya başlayacaktır. Böylece bir taraftan
basın kuruluşlarımıza destek sağlanırken
diğer taraftan da bulmaca çözerek kişilerin söz
varlıklarını geliştirmeleri sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Tarih Kurumu tarafından
toplam 25 bin adet, 1 tanesi altı cilt, 1 tanesi iki cilt, 4 tanesi birer
cilt olmak üzere, ayrıca 6 yeni kitap hazırlanmış ve
ayrıca 2 adet süreli yayın yayımlanmıştır. Yine
bu yıl 18 bin adet, 2.800 sayfalık Anadolu, Aşiretler,
Cemaatler, Oymaklar -ki, 1453-1650 yıllarını kapsamaktadır-
kitabının basımı gerçekleştirilmiştir.
3 adet
uluslararası, 1 adet ulusal olmak üzere 4 adet bilimsel sempozyum ve panel
düzenlenmiştir. 31 adet kazı çalışmasına 151 bin TL
destek sağlanmıştır. 12 lisans öğrencisi, 5 yüksek
lisans ve 5 doktora öğrencisi olmak üzere toplam 22 öğrenciye
karşılıksız burs verilmiştir.
Atatürk Kültür
Merkezi 2009 yılında 32 adet bilimsel eser
yayımlamıştır. Türk kültür kongrelerinin yedincisi 5-10
Ekim tarihleri arasında Ankarada gerçekleştirilmiştir.
Bunların dışında, kültürel konularla ilgili 5 panel
düzenlenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Başkanlığı ve bağlı kuruluşlarca 2010
yılı içerisinde Atatürk Araştırma Merkezi tarafından
20 adet konferans, 5 adet sempozyum, 1 adet çalıştay düzenlenmesi
öngörülmüştür. 3 adet dergi ve 20 adet bilimsel yayınla birlikte
Atatürk Ansiklopedisi ve Cumhurbaşkanlarımızın söylev ve
demeçlerinden oluşan eserlerin basımı
gerçekleştirilecektir. Türk Dil Kurumu tarafından Büyük Türkçe
Sözlük, 600 bine ulaşan söz varlığıyla 2010
yılında yayımlanacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kavaz, lütfen tamamlayınız.
İBRAHİM
KAVAZ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Türkçe Sözlükün
ve Yazım Kılavuzunun gerçekleştirilmiş yeni
baskıları 2010 yılında yayımlanacaktır.
Türk
dünyasına yönelik bilgisayar destekli dil bilimi
araştırmaları gerçekleştirmek amacıyla Türk Dil Kurumu
tarafından oluşturulan çalışma grubunda ortak kültür
değerlerimizin sanal ortama aktarılması ve veri tabanına
dönüştürülerek öncelikle Türkiye Türkçesinin daha sonra da Türk
lehçelerinin en büyük veri tabanının hazırlanması
çalışmaları yürütülmektedir. Türk Dil Kurumunun Türk
dünyasının ortak kültür değerlerine yönelik önemli
çalışması, Türk dünyası destanlarının tespiti ve
Türkiye Türkçesine aktarılması, ki değerli milletvekilleri,
Almanya 1930da bunu tamamlamıştır, bu çalışma projesi
tamamlanmış, başlangıçtan bugüne bu projede yayımlanan
eser sayısı 33tür, tamamı 100e yakın destan, kültür ve bilim
dünyamıza kazandırılmış olacaktır ki çok önemli
bir çalışma olarak ilgilileri kutluyorum bu manada. Yıllarca
ihmal edilen hatta yasaklanan Türk işaret dilinin oluşturulması,
sözlüğün ve dil bilgisi kitaplarının hazırlanması da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
KAVAZ (Devamla) -
bu çerçevede ele alınacak değerler,
çalışmalar arasındadır. Asılsız
Soykırım İddiaları ile Mücadele Koordinasyon Kurulu alt
çalışma gruplarıyla beraber ilmî araştırmalarına
2010da da devam edecek diyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kavaz.
Mustafa
Kabakcı, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kabakcı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA KABAKCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2010 mali yılı bütçesi üzerine
grubum adına konuşma almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, insanlık tarihinde önemli bir kırılmanın
ve dönüşümün yaşandığı, Doğu Blokunun
dağıldığı, 1990lı yılların
başında kurulan TİKAnın kuruluş amacı;
başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiyeye komşu
ülkeler olmak üzere gelişme yolundaki ülkelerin kalkınmalarına
yardımcı olmak, bu ülkelerle ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel ve eğitim alanında iş
birliği projeleri ve programlar aracılığıyla
geliştirmektir. Hükûmetimiz 2002 yılından bugüne kadar
dış politikada tüm dünyayı kuşatan bir politika
benimsemiştir. Benimsemiş olduğumuz dış politikaya
paralel olarak TİKA da faaliyet gösterdiği coğrafyayı
genişletmiştir.
Önemli bir
dış politika aracı olan kalkınma yardımları
alanında ülkemiz ciddi atılımlar gerçekleştirmiş ve
yükselen değerimiz ülkeler arasında anılmaya
başlamıştır. Bu yardımların gerçekleşmesinde
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığının rolü büyüktür. Kalkınma
yardımları küresel iş birliğine katılan ülkelerdeki
problem alanlarının iyileştirilmesi yoluyla dünyanın
güvenlik, istikrar, barış ve refahına önemli katkılarda
bulunur. Başta Balkanlar olmak üzere, kültürel havzamız, tarihî ve
kültürel derinliğimiz ve beşerî bağlarımız bize büyük
avantajlar sağladığı kadar büyük sorumluluklar da
yüklemektedir. Balkan, Orta Asya ve Kafkas orijinli milyonlarca vatandaşımız
ülkemizde yaşadığından
hâlâ sıkı ve yakın akrabalık bağları,
canlı bir etkileşim, sosyal ve ticari ilişkiler -bu bölgelerle-
bulunmaktadır. Ülkemiz bu ilişkilere bakarken askerî, siyasi ve
ekonomik çıkarı belirleyici bir parametre olarak görmemekte,
kardeş, akraba ve dost devlet ve topluluklar ile ilişkilerini her
türlü ölçülebilir menfaatin üstünde tarihsel bir sorumluluk olarak görmektedir.
Yapılan yardımların etkinliğinin artırılması
ve sinerji sağlanması her şeyden önce kurumlar arasında
eş güdümün tesisini ve iyi ilişkilerin kurulmasını ve geliştirilmesini
gerektirmektedir.
TİKA 20
ülkede 23 ofisiyle teknik ve kalkınma iş birliğini ve acil
insani yardımları, program ve proje faaliyetleriyle etkin bir biçimde
artırarak devam etmektedir. Yeni dönemde Pakistan, Suriye, Irak ve
ağırlıklı olarak Sancak bölgesinde faaliyet göstermek üzere
Sırbistanda TİKA ofislerinin açılması
planlanmaktadır. Ayrıca, ofisi olmayan ülkelerde merkezden planlanan
proje ve faaliyetler, sivil toplum örgütleri ve bu ülkelere en yakın program
koordinasyon ofisleri, Türk büyükelçilikleri ve konsolosluklarıyla merkez
birimlerince uygulanmaktadır. Tarihî ve kültürel mirasın
canlanması, TİKA faaliyetleri arasında oldukça önemli bir yer
tutmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğrudur, rüyalar
kurgulanmamalıdır ama sadece yaşayanların rüya gördüğü
de unutulmamalıdır. Yaşayan tarihî bir hafıza, kültürel
miras, aynı dili konuşmayan ama aynı hatıraları,
aynı duyguları taşıyan mazlumlar dünyası, Türkiyeyi,
Türkiye Büyük Millet Meclisini yakından takip ediyor.
Hiçbir siyasetçimiz
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir geniş coğrafya tarafından
takip edildiğini unutmamalıdır. Kongoda, Demokratik Kongo
Cumhuriyetinde beyazların girmediği 3 milyon kişinin
yaşadığı bir şehirde Beyazları buraya
sokmayız ama siz Türkler başkasınız. diyen zenci
kardeşlerimizi, Bekaa Vadisinde Bizi siz buralara
bıraktınız. diyen Türkmenleri, Kudüs Çarşısında
Osmanlı nüfus cüzdanıyla arkamızdan koşup Osmanlı
nüfus cüzdanını övünerek gösteren Arap kardeşimizi, 1 milyon
dolarlık yatırım yapsam acaba Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı alabilir miyim? diyen Erbildeki Kürt
kardeşimizi, Azerbaycanda seyyar tezgâhına Türkiye ve Azerbaycan
bayrakları asan Şehitlerinize, şehitlerimize ağladık.
diyen Azerbaycanlı Türk kardeşimizi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kabakcı.
MUSTAFA KABAKCI
(Devamla) -
Arnavutlukta cüzdanından özenle katlanmış Türk
Bayrağı çıkarıp öpüp başına koyan Arnavut
kardeşimizi unutmaya hakkımızın
olmadığını biliyoruz.
Türkiyede
oluşan oy merkezli dar siyaset havuzunun duvarlarını
Azerbaycanlı şair Bahtiyar Vahapzadenin yıkın çeperleri
çığlığıyla yıkmalıyız ve artık
mazlumlar dünyasının sorumluluğunu Meclis olarak hissetmeliyiz.
Siyasetçimizle, bürokratımızla, sivil ve askerimizle geleceğe
doğru yürümeliyiz.
Yaptığı
güzel çalışmalardan dolayı başta TİKA
Başkanımız olmak üzere tüm çalışanları tebrik
ediyor, Başkanlığın 2010 yılı bütçesinin ülkemize
ve yüce Türk milletine hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kabakcı.
Abdurrahman
Dodurgalı, Sinop Milletvekili
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) Sayın Başkan,
değerli üyeler; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesiyle ilgili olarak grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Hızlı
bir değişimi yaşadığımız ve beraberinde yeni
bir zihniyet dünyasıyla karşı karşıya olduğumuz
modern çağda, geleneksel bakış açıları da dâhil mevcut
bütün hayat tarzları, yönelim ve tercihler fazlasıyla sorgulanır
olmuş, daha bir açıklanmaya muhtaç hâle gelmiştir. İçinde
yaşadığımız dünyayı modernlik, postmodernlik
ve küreselleşme kavramları etrafında açıklayan
yaklaşımların dine edilgen bir rol yükleme konusunda bildik
kabullerinden vazgeçmemiş oldukları ve buna bağlı olarak
dinin hâlâ ya eski ve köhnemiş bir geleneğin parçası ya da
sadece hakikat iddiası taşıyan tezlerden bir tez olarak
değerlendirilebildiği müşahede edilse de, asla kabul edilemez
olan bu tarz değerlendirmelerin sıhhatli ve geçerli
olmadığı, aksine dinin, öneminden hiçbir şey kaybetmeyerek,
dün olduğu gibi bugün de birey ve toplum hayatında en önemli
belirleyicilerden biri olmaya ve toplumdaki merkezî konumunu sürdürmeye devam
ettiği görülmektedir.
Dünyanın her
tarafında din sosyal hayatı etkilediği gibi sosyal hayattan da
etkilenmektedir. Bu bağlamda dinin, özellikle İslam dininin
doğru anlaşılmasının, bütün insanlık için rahmet
olan boyutlarıyla hayatımıza yön vermesinin ne kadar önemli
olduğu açıklamaya bile ihtiyaç hissettirmemektedir.
Kabul etmek
gerekir ki, son iki yüz yıldır toplumsal hayata hâkim olan
anlayışların ürettiği tezlere karşılık,
Müslüman dünyanın yerinde ve zamanında cevaplar ve çözümler üretmesi
kolay olmamıştır. Geçici sayılabilecek bu sendeleme ve
şaşkınlık İslamın çağlar üstü ruhunun
kavranamamasından ve yüce dinimizin evrensel mesajının insani
yönünün ve insanlık için aydınlık aracı olarak
okunmasının ihmal edilmesinden kaynaklanan arızi bir durumdur.
İnsanlığa rahmet olarak gönderilen İslamın günümüz
dünyasında bilinen birtakım amaçlarla küresel ölçekte bir sorun
kaynağı olarak gösterilmeye çalışılması
Müslümanlar üzerinde psikolojik baskı sayılabilecek rencide edici bir
etki de yaratmaktadır. Bugün dinî hayatın yeniden canlanması,
İslamın özünün ve temel sabitelerinin gerçek anlamıyla
açığa çıkarılması, belli başlı
sorunların ele alınmasında dini referans olarak gören
yaklaşımların çoğalması ve bu çerçevede ortaya konulan
çabalar, mevcut açıkların kapatılması ve
kayıpların telafi edilmesi konusunda her birimize çok önemli imkânlar
sunmakta ve aynı zamanda birtakım sorumluluklar da yüklemektedir.
Sosyal bir
gerçeklik olarak dinin laiklik bağlamında devlet ve siyaset gereklilikleri
içinde ele alınması kaçınılmaz olmakla birlikte, başta
ülkemizde olmak üzere, dinselliğin alanı, temsil ve görünürlüğü
konusundaki tartışmalara yansıyan üslup ve yöntemin verimli
olmadığı da açıktır.
İslam dini,
inanç olduğu kadar ibadet, bir o kadar da bireysel ve sosyal ilişki
ağlarına uzanan dinamik bir ahlaki tutumlar bütünüdür. Dini bu
bütünlüklü ve kuşatıcı davetinden yalıtılmış
kimi form ve ögelerle yaşamaya mahkûm eden bir dindarlık
algısını ve retoriğini İslamla
özdeşleştirmek imkânsızdır. İslam, gündelik
hayatı huzur, dindarlığı özgüven üzerine kurmayı,
insanı kendisiyle ve çevresiyle barıştırmayı
hedeflemiş ve bunun için de inanç, ibadet ve ahlak ilkelerini bir bütün
olarak insanlığa sunmuştur.
Evrensel bir
gerçeklik teziyle gelen, insanın varoluşunun nihai
anlamını, hayata bütüncül ve kapsamlı bir şekilde
bakabilmeyi öğreten İslamın kendini bireysel ve toplumsal
sorunların uzağında veya kıyısında tutması
düşünülemez. Din, her zaman sosyal hayatın içindedir ve onun
katkısı, kendisinin inananları tarafından esaslı bir
referans ögesi olarak kabulüyle birlikte hayatiyet bulur.
İşte
böyle bir anlayış ortamında, devletimiz tarafından, 3 Mart
1924 tarihinden bu yana, kendisine, toplumu, inanç, ibadet ve ahlak
konularında aydınlatmak, bu konularla ilgili işleri yürütmek ve
ibadet yerlerini yönetmek görevi verilen Diyanet İşleri
Başkanlığımız, bu görevlerini laiklik ilkesi
doğrultusunda tüm siyasi görüş ve düşünüşlerin tamamen dışında
ve üstünde kalarak, milletçe bütünleşme ve dayanışma amacını
gözeterek yerine getirmeye çalışmaktadır.
Toplumu din
konusunda aydınlatırken, dinin iki temel kaynağı olan
Kuran ve sünnete dayalı sağlam bilgiyi esas almakta
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Dodurgalı, lütfen
tamamlayınız.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Devamla)
on dört asırdır yaşanan dinî hayat
tecrübesini daima göz önünde bulundurmakta, modern hayatı ve
insanlığın ortak birikimini ve bu konularda gelinen noktayı
göz ardı etmemektedir.
Diyanet
İşleri Başkanlığımız, bugün 100 bine
yakın camide 85 bin görevliyle ibadet ve din hizmetlerini yürütmekte,
camileri yönetmektedir. Cuma günlerinde yaklaşık 16 bin camide yüz
yüze, 40 bin camide merkezî sistemle vaaz ve irşat
çalışmaları yapmaktadır. Ayrıca, özel olarak
kadınların din hizmetlerinden yeterince istifade edebilmesi için
onlara yönelik çalışmalar yapmakta, kadın hakları, kız
çocuklarının eğitimi, kadınlara yönelik pozitif
ayrımcılık, töre ve namus cinayetleri ve zorla evlendirmeler
gibi konularda toplumsal bilinç oluşturma hedefini gütmektedir. Engelli,
kimsesiz, yaşlı, yoksul, tutuklu gibi ilgi ve desteğe muhtaç
vatandaşlarımızın yanında olmakta, onlara kendi
şartları içinde hizmetler sunmaktadır.
Yurt içinde ve
yurt dışında birçok önemli hizmete imza atan
Başkanlığımızın bu çalışmaları
dünya platformlarında tavsiye edilmekte
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Devamla) -
güçlü teşkilat yapısıyla Diyanet
İşleri Başkanlığımız, Türk dünyasına,
İslam coğrafyasına, Endonezya, Singapur, Pakistan gibi ülkelere
model bir kurum olarak vazifesini yürütmektedir.
Son olarak,
sayın değerli arkadaşlarım, şu anda
Başbakanlıkta bekleyen Diyanet İşleri Teşkilatı
yasamız mevcuttur. Bu yasa, Diyanet İşleri
Başkanlığının çok önemli sorunlarını
çözecektir ve birçok konuda da bu yönetmelik için elde edilen tecrübenin hayata
geçmesini sağlayacaktır. Bu konuda da hepinizin
yardımlarını bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Dodurgalı.
Abdullah
Çalışkan, Kırşehir Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 mali yılı bütçesi
içinde yer alan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bütçesi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ İktidarının
uyguladığı kararlı ve tutarlı dış politika
ile Türkiye'nin küresel ölçekte saygınlığa sahip ve
diplomasisine büyük değer verilen bir ülke hâline gelmiş olduğu
inkâr edilemez bir gerçektir. Dış politikamızın temelinde,
krizden çözüme giden bir yaklaşım değil bir vizyon ortaya koymak
suretiyle olası krizlerin önüne geçilmesini ve mevcut sorunların
çözüm süreçlerinin de bu anlayışta
kolaylaştırılıp hızlandırılmasını
sağlamak yatmaktadır. Komşularıyla sorunlarını
çözme yönünde önemli adımlar atan Türkiye, bölgesel bir güç hâline gelerek
küresel ölçekte de daha etkin bir konuma yükselmeye
başlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bölgesinde güven ve istikrar unsuru olan Türkiye, Avrupa
Birliğine tam üyelik yönünde tam bir kararlılık içindedir. 1959
yılında Avrupa Ekonomik Topluluğuna
yaptığımız ortaklık başvurusuyla başlayan bu
süreç, AK PARTİ İktidarının ortaya koyduğu güçlü
siyasi irade ve gösterdiği yüksek performans ile hız
kazanmıştır. Türkiye, 3 Ekim 2005te Avrupa Birliği ile
üyelik müzakerelerine başlayarak Avrupa Birliğine katılım
yönünde önemli ve ciddi bir adım atmıştır. 20 Ekim 2005-13
Ekim 2006 tarihleri arasında, bir yıl gibi kısa bir sürede
toplam 33 faslın tarama toplantıları başarıyla
tamamlanmıştır. Katılım sürecinde bugüne kadar 11
fasıl müzakerelere açılmış ve Avrupa Birliği
mevzuatına uyum amacıyla yaklaşık 225 adet kanun ve 1.100
adet ikincil düzenleme yayımlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, Avrupa Birliğine tam üyelik yolunda her zaman
ilerleme hâlindedir. Avrupa Birliğine üyelik sürecinde çok mesafeler
aldığımıza inanıyoruz. Hedefimiz tam üyeliktir ve
başka bir seçeneği kabul etmemiz kesinlikle mümkün değildir.
Türkiye bu süreçte üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirken,
Avrupa Birliği tarafının da vermiş olduğu sözlere ve
atılan imzalara sadık kalmasını ve çelişkili ifadeler
ile kamuoyumuzun tereddüt içinde bırakılmamasını beklememiz
en doğal hakkımızdır. Avrupa Birliğinin karar alma
mekanizmalarını daha da etkinleştirecek olan Lizbon
Antlaşmasının yürürlüğe girmesiyle tam üyeliğimiz
önündeki engellerin ve kurumsal belirsizliğin ortadan
kalkacağına inanıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliğine tam üye olmak, iktidarıyla
muhalefetiyle, hepimizin ortak amacı, ortak niyetidir. Biz, AK PARTİ
olarak, aslında sonuçtan ziyade süreci önemsiyoruz. Avrupa Birliğine
üyelik sürecinde gerçekleştirdiğimiz reformlarla, ülkemizin her
alanda daha çağdaş standartlara ulaşacağına
inanıyoruz. Biz üzerimize düşen çalışmaları
yaptıktan sonra, Avrupa Birliği tarafının Türkiyeyle
ilgili vereceği karar, bizden çok Avrupa Birliğini
ilgilendirmektedir. Avrupa Birliği küresel bir aktör olmak istiyorsa,
dünyadaki ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmelerde daha etkin olmak
istiyorsa ülkemize ihtiyacı vardır. Avrupa Birliğinin çeşitli
nedenlerle kendisini yapay, coğrafi ve düşünsel sınırlar
içine kapatması, kendisi için ciddi sorunlara yol açabilecek stratejik bir
hata olacaktır. Biz, temel hak ve özgürlüklerin kapsamını
genişleten çok sayıda yasal düzenlemeyi hayata geçirmek ve hazırladığımız
ulusal programdaki taahhütlerimizi yerine getirmek suretiyle reform sürecini
hız kesmeden sürdürmek konusunda kararlıyız. Türkiye,
karşılıklı kazanç ilkesi çerçevesinde, müzakere sürecini
başarıya ulaştıracak güç, birikim, heyecan ve iradeye sahiptir.
Zaman ne gösterecek, bu süreçte Avrupa Birliğinde hangi liderler gelip
geçecek, gelişmeler nasıl olacak, bunu hep birlikte göreceğiz.
Sayın Başbakanımızın da dediği gibi, biz,
Kopenhag Kriterlerine Ankara kriterleri diyerek, yolumuza devam edecek
potansiyele ve iradeye potansiyele ve iradeye sahip bir ülkeyiz.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Söylediklerine sen inanıyor musun?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) - Ümit ediyoruz ki Avrupa Birliği de Türkiye'nin
ne kadar büyük ve önemli bir ülke olduğunu göz önüne alarak müzakere
sürecinin siyasi istismarlardan ve suni engellemelerden uzak bir şekilde
hızla tamamlanmasına katkı sağlayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çalışkan, lütfen tamamlayınız.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ile
ilişkilerimiz açısından en önemli kurumlarımızdan biri
de Avrupa Birliği Genel Sekreterliğidir. 4 Temmuz 2000de kurulan
kurum, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik sürecini koordine
etmektedir. Bu yılın temmuz ayında yürürlüğe giren
teşkilat kanunu ile kurumun müzakere sürecini daha etkin bir şekilde
yürütebilmesinin önü açılmıştır.
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin 2010 bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çalışkan.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Baratalı,
İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Baratalı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT BARATALI (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, vakıflar Türkiyede modern anlamda
belediye hizmetleri başlamadan önce bin yıllık bir tarihî süreç
içinde bu hizmetleri yapan çok önemli bir kurumumuzdur. Nitekim, Ulu Önder
Atatürk, 1 Mart 1922de Türkiye Büyük Millet Meclisini açış nutkunda
vakıflarla ilgili konulara gelince Bilinmektedir ki vakıflar
memleketimizin mühim bir servetini teşkil eder. diyerek kuruma ne kadar
önem verdiğini ifade etmiştir. Tarihimizin ve kültürümüzün bir
parçası olan vakıf eserlerinin korunması ve gelecek nesillere
taşınması yalnızca bir kurumun ve kuruluşun
değil, merkezî ve yerel bütün yönetim ve yöneticilerin ortak
sorumluluğudur. Bu bağlamda, taşınmaz tarihî eserlere
ilişkin tasarruflarda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
eş güdüm önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Öte yandan,
taşınır ve taşınmaz tüm tarihî eserlerin tespitinin
tam ve sağlıklı olması için teknolojik araçlardan yeterince
yararlanılmadığı, Sayıştayın
yaptığı önemli eleştiriler arasındadır. Yine,
onarım ve restorasyon konularındaki denetim ve güvenliğe
yeterince önem verilmesi, harcamaların açık ve şeffaf
olması, yardımların hakkaniyet ölçülerinde dengeli ve eşit
yapılması, üstlenilen sorumluluk, misyon ve vizyon
açısından önemli olduğu kadar kamu vicdanı
açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu
bağlamda, önemli çalışmalar yaptığına
inandığım Sayın Genel Müdürün bu konularda da gereğini
yapacağını düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devletin tanıtım ve
enformasyon hizmetleriyle Hükûmetin uygulayacağı stratejiler ve
basınla ilişkileri düzenlemek gibi görev ve sorumluluklarla
yetkilendirilmiş olan Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü, geçmişte olduğu gibi bugün de önemli hizmetler
yapmaya çalışmaktadır. Ancak, bu görevleri layıkıyla
yapıp yapmadığı konusunda önemli kuşkular
bulunmaktadır. Bu kuşkuları yalnız Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bizim grubuz değil AKP Grubu da taşıyor olmalı ki
yedi yıl boyunca kendine yandaş medya oluşturma çabası
içinde her yolu mübah sayan bir görünüm arz etmektedir.
AHMET YENİ
(Samsun) Hiç kuşkumuz yok bizim.
BÜLENT BARATALI
(Devamla) Bunları dinleyin, kuşku sizde de olacaktır
Sayın Milletvekili.
Öte yandan,
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün
kiralamış olduğu binayla ilgili kuşkular hâlâ
dağıtılamamıştır. Geçen yıl bu kürsüden
konuyu dile getiren milletvekili arkadaşımızın
sorularına ne yazık ki bugüne kadar aydınlatıcı bir
yanıt verilememiştir, ortada çok pis kokular vardır. Bu binadan,
yolsuzluğu aşan kokular yayılmaktadır. Bu konunun üzerine
niçin gidilmiyor? Kimden korkuluyor? Kim korunuyor? Sayın Bakan,
Sayın Genel Müdür bu konuda ne yaptı? Eğer bir suistimal veya
bir ihmal varsa bunu yapanlar kadar Sayın Genel Müdürün, Sayın
Bakanın da bunda sorumluluğu vardır.
Ayrıca,
personel konusunda bugüne kadar kurumda çalışan personelle
belediyeden ve Deniz Feneri Derneğinden gelen personel arasında, son
gelenlere yönelik ayrımcılık burada huzursuzluk yaratmaya
başlamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çağdaş demokrasiler üç
temel üzerine oturur: Yargı, yürütme ve yasama. Basın da buna
dördüncü kuvvet olarak eklenir. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü de basınla ilişkileri düzenlemek ve geliştirmek
gibi bir sorumluluğa sahiptir. Ancak görünen odur ki bu kurum sadece rutin
işleri yapmaktadır. Bu kurum yerine Sayın Başbakan bu
kurumun diğer işlerini yapmaktadır. Özgür basın ise
değerli arkadaşlar, bugünkinin aksine, hukukun üstünlüğüne
dayalı, laik ve demokratik bir düzende varlığını
sürdürür.
Yedi
yıllık AKP İktidarının görüntüsü şudur: Yürütme
önce sayısal üstünlüğe dayanarak yasamayı, sonra da kendi
oluşturduğu medyayı kullanarak baskı, tehdit ve
şantajlarla yargıyı devre dışı
bırakmıştır. Bugün ne yasamanın gücünden ne de
yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün
değildir.
Hitler
Almanyasındaki uygulamaları aratmayacak şekilde istihbarat ve
dinleme faaliyetlerinde bulunan, bütün aydınları ve düşünürleri
sadece söz ve düşüncelerinden dolayı Ergenekon çorbası içinde
eritmeye kalkan, tarikat ve cemaatleri soruşturan savcıları yine
kendi meslektaşlarına boğduran, hak ve özgürlüğü sadece
kendine meşru sayan tek tip medya yaratarak herkesi susturmaya kalkan bir
zihniyetle karşı karşıyayız. Bu zihniyet, bütçenin
birinci gününde bu değerli Meclisi ve muhalefeti de burada susturmaya
çalıştı ve görevini yapmadığından dolayı
ikinci defa Sayın Meclis Başkanını, Cumhurbaşkanı
Vekilini burada fırçaladı.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde sessiz sedasız bir sivil darbe süreci
yaşanmaktadır. Darbeyi yapanlar Darbelere karşıyız.
diyerek kamuoyunun karşısına çıkmaktadır. Asıl
hedef cumhuriyettir. Şu anda seksen altı yıllık bir
hesaplaşma görülmektedir. Bunların içinde, padişahlık
dönemine özlem duyanlardan liboşlara, numaracı cumhuriyetçilerden
ümmetçilere, patronlardan kalemşorlara
kadar her renkten, her kesimden insan vardır, bunların
sınırlarımız dışında da önemli temsilcileri
bulunmaktadır. İşin en acı yanı da bu sivil darbenin
lojistik desteğini ise besleme ve yandaş medya sağlamaktadır.
Sayın
Başbakan, İstanbulda kendisinden müjde bekleyen Tekel işçilerine
Bunlar Devlet malı deniz, yemeyen domuz. dediler. diyerek suçlamada
bulundu.
Sayın
Başbakan, buradan soruyorum: Vakıfbank ile Halkbanktan
kullandırdığınız 750 milyon doları ne çabuk
unuttunuz? Yandaş medya yaratmak için kullanılan bu 750 milyon dolar
kimin malı? Bu krediyi kim aldı, kim kullandı? Bununla neler
yapılabilirdi, istihdam nasıl sağlanabilirdi, hiç
düşündünüz mü? Ama bunu düşünmediniz, siz ancak kendi dibinize,
Sayın Başbakan, kendi dibinize çalışıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede Devlet malı denizdir.
anlayışı kapanmıştır, Türkiye çöl olmuştur
çünkü bu anlayış, bu zihniyet, her şeyi mübah sayan, her yolu
serbest sayan, hukuku, ahlakı tanımayan, tam bir Makyavelist
zihniyettir. Tek tip medya yaratmıştır, yaptıkları
bütün bu olumsuzlukları da bununla örtülemeye ve örtmeye
çalışmaktadırlar.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Genel Başkanımız Deniz
Baykalın daha önce dediği gibi, dokunulmazlık
zırhının arkasına saklanan başbakanlar, bakanlar,
milletvekilleri demokrasilerde yoktur, kendi suçları için af çıkaran
bakanlar, milletvekilleri demokrasilerde yoktur, iktidar baskısıyla
devlet bankalarını kullanarak yakınlarınıza
yandaş medya satın almak demokrasilerde yoktur, cumhuriyeti yok
etmeye çalışmak demokrasilerde yoktur ama AKP tipi demokrasilerde
bunların hepsi vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Baratalı, lütfen tamamlayınız.
BÜLENT BARATALI
(Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunlara karşı
çıktığı için, balkonlarda, camlarda Atatürklü Türk
Bayrağını sallandırdığı için İzmire
faşist yakıştırmasını, gâvur İzmir
yakıştırmasını yapanları burada esefle kınıyorum!
Asıl faşistler bizlere bugünü yaşatanlardır ve buna
alkış tutanlardır.
Her ne
pahasına olursa olsun bu kirli oyuna dur diyecek ve Cumhuriyet Halk
Partisi ve yurtseverler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bölünmesine,
parçalanmasına seyirci kalmayacaktır.
Bu
düşüncelerle, her iki kurumumuza da bütçelerinin iyilikler getirmesini
diliyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.
Osman
Coşkunoğlu, Uşak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Coşkunoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile
Türkiye Bilimler Akademisi bütçelerini görüşürken bu iki önemli kurumun
çalışmalarını da gözden geçirmemiz gerekiyor.
Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumunun kuruluş yasasının
ilk cümlesini okuyorum: Türkiye'nin bilim ve teknoloji
politikalarının saptanmasında Hükümete yardımcı
olmak
diye başlıyor.
Yine,
TÜBİTAKın -kendi web sitesinde yayınladığı-
misyonu: Ülkemizin rekabet gücünü ve refahını artırmak... diye
başlıyor.
O zaman bu
anahtar kelimeleri tekrar söylüyorum: Türkiye'nin bilim, teknoloji
politikaları, rekabet gücü, yenilikçilik. Yenilikçilik üstüne inşa
edilen rekabet gücü.
Peki, Türkiye'nin
durumu nedir? Buna bakarsak: Küresel rekabet raporu, Davostaki Dünya Ekonomik
Forumunun yayınladığı 2009-2010 raporunda rekabet gücünde
Türkiye 133 ülke içerisinde 61inci sırada. 17nci büyük ekonomi olmakla
övünen, Kafkasların, Orta Doğunun ve Balkanların en güçlüsü
olduğuyla övünen Hükûmetimizin yönetiminde Türkiye 61inci
sıradadır 133 ülke içerisinde. Üstümüzdeki ülkelerin
birkaçını sayayım: Panama bizden daha ileride, Azerbaycan,
Endonezya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Slovenya, Tunus, Ürdün. Bunlar
rekabet gücü olarak Türkiye'nin önünde. İnovasyonda 58inci
sıradayız ve biraz önce saydığım ülkeler yine
Türkiye'nin önündedir.
Şimdi,
Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe sunumunda TÜBİTAKa
sağlanan olanakları bir bir ve büyük bir övünçle saydı. Ben
bunların birkaç tanesini söyleyeyim: Kuruluşundan 2004
yılına kadar yirmi yılda sadece 9 kere toplanan Bilim Teknoloji
Yüksek Kurulu, son beş yılda 10 kez toplanmıştır, 10
kez. TÜBİTAKa son beş yılda sağlanan kaynak kırk
yılda sağlanan kaynağın da üstündedir, vesaire. Peki, bütün
bu harcamalar, kaynaklar, toplantılar, önemli çalışmaların
sonucu rekabet gücünde 61inci sırada, inovasyonda 58inci
sıradayız.
Daha da kötüsü,
zaman üzerindeki dağılıma bakarsak en geçerli - bütün tablolar,
istatistiklere itibar etmek mümkün olmayabilir fakat - Avrupa Birliğinin
her yıl yayınladığı Avrupa İnovasyon Karnesi
vardır. Bu karneye göre 2004te Türkiye sondan 2nci, üye ve aday ülkeler
arasında. Altımızda bir tek Bulgaristan var 2004te. 2005te
yine aynı. Notumuz bu arada Avrupa Birliği 27 (AB 27)
ortalamasının yarısından daha düşük. 2006da yine en
sonda Bulgaristan, onun üstünde Türkiye. 2007de Bulgaristanla Türkiye
eşit 206 puanla, AB 27 ortalaması 466 iken ve 2008 yılında
Bulgaristan da Türkiyenin önüne geçiyor, Türkiye en sonda. Yani zaman
içerisinde göreceli olarak içinde bulunmayı iddia ettiğimiz Avrupa
Birliği topluluğu içerisinde sürekli geriye düşen bir performans
içerisindeyiz. Türkiye ilerliyor. deniyor, elbette ilerliyor. Yedi bin
yıl önce tarım devrimini -diyelim- yapan insanlar da hükûmet olmadan,
TÜBİTAK olmadan, parlamentoları olmadan ilerliyordu. İlerlemenin
başarısı diğer ülkelerle göreceli olaraktır ve biraz
önce saydığım, göreceli olarak diğer ülkelerin
arkasına düşmemiz son beş yıl içerisinde, bu kadar kaynak,
toplantılar vesairenin ne kadar başarısız olduğunu
ortaya koyuyor. Daha da vahim bir durum var, onun ayrıntılarına
giremeyeceğim ama Avrupa Birliği ortalaması bir yöne giderken
Türkiye bambaşka bir yere gidiyor. Örneğin, Slovenya ve Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi Avrupa Birliği ortalamasını
yakalıyor ama Türkiye bambaşka bir yöne gidiyor zaman içerisinde.
Bunun nedenleri
elbette incelenmeli ve gereği yapılmalı. Bir kere, teknoloji
politikası diye bir şey yoktur, bunun mutlaka hazırlanması
gerekir. Türkiyenin bu inovasyonda ve rekabet gücündeki
başarısız performansının tek sorumlusu elbette ki
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu değildir.
Hükûmetin teşvik politikaları da aynı şekilde,
yanlış teşvik politikaları, ulufe dağıtır
anlayışıyla herhangi bir hedef, öncelik ve izlemeden yoksun
teşvik politikaları da önde gelen sorunlardan birisidir.
Fakat,
değerli milletvekilleri, Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma
Kurumu derken bilim ile inancı da karıştırmamanın
gerektiğini tekrar vurgulamak isterim. Sayın Bakan, bilim insanı
olmak demek, bir alanda veya bir konuda çok fazla bilgi sahibi olmak demek
değildir. Bilim insanı olmak, belli bir kültür, belli bir
anlayış, belli bir zihniyet gerektirir, sadece bilgiyi üst üste
yığarak olunmaz. Bunu sizin de takdir etmenizi ve Türkiye Bilimsel ve
Teknik Araştırma Kurumunun inançla bilimi birbirine
karıştıran, bilimi
âdeta inancın esiri
durumuna getiren uygulamalarından vazgeçmesini
sağlamak zorundasınız.
Bütün dünyada
Darwini tanımamak, Darwini sansür etmek, Darwini küçük düşürmüyor,
bunu yapanları küçük düşürüyor.
Şimdi, bilim
kültürü ve bilim anlayışından bahsedince elbette ki Türkiye
Bilimler Akademisinden de söz etmemiz gerekir. Türkiye Bilimler Akademisi,
Türkiyede bilim kültürünü geliştirmek ve yaymak için 10 milyon Türk
lirası altındaki sınırlı bütçesiyle ve bir
binasının bile henüz olmamasına karşın, bu
sınırlı olanaklar içerisinde çalışmalarını
sürdürüyor. En önemlisi bir bilim dilimizin olmamış
olmasıdır. Bu konuda çalışmaların
başladığını memnuniyetle öğrendim.
Bu arada, TÜBA
Başkanı Hocamızın kolunda -bilmiyorum göremedim burada
mı- Hindistan Başbakanının hediye ettiği bir saat
vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Coşkunoğlu, lütfen tamamlayınız.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Benzer bir şekilde Türkiyede de bilim
insanımıza saygı gösterilmesi, değer verilmesi ve bilim
kültürünü yayması çabalarında Türkiye Bilimler Akademisine gereken
desteğin verilmesini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına diler, bu
bütçenin Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumuna ve TÜBAya,
Türkiye Bilimler Akademisine, hayırlı olmasını diler,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Hüseyin Ünsal,
Amasya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Başkanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bir tespitimle
sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın
Başkan, burada AKP Grubundaki milletvekili sayısı bürokratlardan
az. Dolayısıyla, ben zımni olarak acaba bütçeyi protesto mu
ediyorlar diye de düşünmeye başladım.
Sayın Bakan,
bir konuyla ilgili ayrıntıdan söz ederek, Türk Tarih Kurumuyla ilgili
bir konudan söz ederek sözlerime başlamak istiyorum. Sizin de
hassasiyetinizi bildiğimiz için bu konuyu dile getirmek istedim.
Bu da: Türk Tarih
Kurumunun satın almış olduğu bina için bina alım
işine ait bir teknik şartname hazırlanmış. Bu teknik
şartnamede Ziya Gökalp, Mithatpaşa ve Atatürk Bulvarı;
okuyucuların kolay ulaşabileceği şart. Bir de Alınan
binada kiracı bulunmayacak. Bina boş bir hâlde Türk Tarih Kurumuna
teslim edilecek. diyerek bir şartname hazırlanmış ve bir
bina satın alınmış. Bu bina, bir kere yer tarif
edilmiş. Dolayısıyla, alınacak bina önceden
belirlenmiş. Bunun da ayrıntılarını şimdi tekrar
sizlere söylemek istiyorum:
Bina, Ankara
Çankaya ilçesinde, Cumhuriyet Mahallesinde satın alınıyor -yani
Kızılayın göbeğinde bir yer- alınan binanın
değeri de 2,5 trilyon lira ama binanın satın
alınmasıyla ilgili yapılan işlemler tamamen hukuka ve usule
aykırı olarak gözükmüş, sonradan da izah edeceğim bir konu nedeniyle de bir AKP klasiği hâline
gelmiş çünkü bu binanın satın alınmasında yine bir AKP
nüfuzu kullanılarak bina yüksek değeriyle satın
alınmıştır.
Her şeyden
önemlisi bir belge elimde var: Binanın satın alma komisyon karar
tutanağı. Bu kararda bina satın alınsın denmiyor,
bina satın alınmasın deniyor. Bu binanın yüksek fiyatla
satın alındığı resmen dile getirilmiş. 5
kişilik komisyondan 4 tanesi binanın değerini yüksek
bulduğu hâlde, Tarih Kurumunun Başkanı bir yazıyla bütün
mesuliyeti üstüne almış ve binayı satın
almıştır. Bu tamamen hukuka aykırı bir konudur.
Peki, niye bu
kadar ısrarlıca satın alınmıştır? Ve
evraklar bina satın alındıktan sonra
tamamlanmıştır. Bütün tutanaklar, satın alma belgelerinin
hepsi daha sonra tamamlanmış ve bu konuyla ilgili direnen devlet
memurlarına da evraklar ve baskılar yolu açık tutulmuştur.
15/6 tarihinde alınan binadan daha sonra 16/6/2009 tarihinden itibaren
26/6/2009 tarihine kadar, Tarih Kurumu Başkanlığı
tarafından evrakların sonradan tamamlanmasıyla ilgili bir
baskı yapılmış fakat memurlar, bu konuyla ilgili
bürokratlar epeyce direnmişler, fiyatın yüksek olduğunu,
buranın en fazla 1 trilyon 750 milyar lira edeceğini ifade
etmişlerdir.
Sayın Bakan,
işin ilginç tarafı, binanın bulunduğu yerde ben de dün
gittim, bu konuyla ilgili konuşma yapacağım için bir
araştırma yaptım ve araştırma yaptıktan sonra
aynı bölgede ben de bir yer buldum. Alınan bina 701 metrekare, 2,5
trilyon lira. Aynı bölgede 4.200 metrekare, üstelik beş katlı,
iki kat da bodrumu olan -tek katlı bir bina aldınız- toplam yedi
katlı binanın 5 trilyon liraya satılacağı ifade
ediliyor ve bu konuyla ilgili 5,5 trilyon lira diyorlar ve en son
fiyatımız da 5 trilyon lira diyorlar.
Dolayısıyla,
eğer bu fiyat, sizin aldığınız fiyat göz önüne
alındığında, bu binanın 15 trilyon lira olması
gerekiyor. Netice itibarıyla bina çok yüksek bir fiyata
alınmış ve üstelik de içerdeki memurların tüm direnmelerine
rağmen, karşı çıkmalarına rağmen. Sadece bir
personel bu konuyla ilgili imza atmış, 4 tanesi de satın alma
komisyon kararına itiraz etmişlerdir. Israrlıca, belgelerle bu
personele ve bu bürokrata baskılar kurulmuş, satın
alınmıştır.
Peki, sebebi
nedir bu kadar baskı kurulmasının? Bunun sebebini
araştırdığımızda işin daha da ilginç bir
yanı ortaya çıkıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu binanın sahibinin vekâleti 7333
sayılı yevmiye numarasıyla Ankara 28. Noterliğinde Mehmet
Akın Dinçer adına bir vatandaşa veriliyor. Bu vatandaş da
bir AKP milletvekilinin oğlu ve bu vatandaşı
araştırdım, acaba emlakçı mı dedim, kendisi emlakçı
da değil, Çukurambarda restoran işletiyor, yani özel bir yanı
yok. Dolayısıyla, bu baskılar buradan ileri geliyor ve netice
itibarıyla da aradaki ciddi farkın nerelere gittiği, nüfuzunu ne
şekilde kullandığı da ortaya çıkıyor.
Sayın Bakan,
sizin bu konudaki hassasiyetinizi biliyorum. Muhtemelen bir soruşturma
açma gereği duymuşsunuzdur, bunu lütfen araştırın.
Niye biz bu
konuya bu kadar hassasız? Bu konuya hassas olmamızın içinde
sadece bir bütçe anlayışı gelmiyor. Bu bütçe
anlayışının dışında, Ulu Önder Gazi Mustafa
Kemal Paşanın Cumhuriyet Halk Partisine
bıraktığı bir miras var. Bu mirasın 6ncı
maddesinde de bu paraların, kalan paranın Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Kurumu Başkanlığına verilmesi, yani Türk Dil Kurumuna
ve Türk Tarih Kurumu Başkanlığına paylaştırılması
vasiyetinde geçmiş. Dolayısıyla, bizim sadece bütçe anlayışı
içerisinde bir muhalefet anlayışımızdan değil
Atatürkün Cumhuriyet Halk Partisine bırakmış olduğu bu
mirasın nasıl kullanıldığına dair
hassasiyetimizin de ortada olmasındandır. Dolayısıyla, bu
hassasiyetimizin de lütfen ciddiye alınmasını istiyoruz.
Dolayısıyla,
alınan binayla ilgili bizler gereğini yapmaya
çalıştık. Çünkü, her konuşmada Savcılığa
duyurun, savcılığa suç duyurusunda bulunun. deniyor. Biz bu
konuyla ilgili gerekli çalışmaları yaptık. Bina alım
işine ait teknik şartnamenin olumsuz olduğu ve kanuna ve hukuka
aykırı olduğu ortada. Bina alım öncesi kurum
tarafından piyasa araştırması yapılmış ama
usule uygun yapılmamış, sonradan usule uygun olarak getirilme
noktasındadır. Yani istimi arkasından gelmiştir.
Dolayısıyla, bina için 2,5 trilyon liralık ücret çok yüksek bir
ücrettir. Bina için en fazla verilecek para, bütün emlakçilerin ortak
kararı 1,5 trilyon ila 1 trilyon 600 milyar Lira arasındadır.
Dolayısıyla arada 1 trilyon liraya yakın bir fark kimlerin eline
ne şekilde gitmiştir? Bunun mutlaka araştırılması
gerekmektedir.
Binayla ilgili
daha önce basına yansıyan konular oldu. Sayın Grup Başkan
Vekilimiz Kemal Kılıçdaroğlunun bu konuyla ilgili
açıklamaları oldu ve bir miktar basına
yansıdığı hâlde, gerekli çalışmaların ne
zaman yapıldığı konusunda hâlâ merakımız gidiyor.
En son da Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konunun yine bizim Plan ve Bütçe
Komisyonu üyemiz tarafından, Sayın Akif Hamzaçebi tarafından
dile getirildiğini görmekteyiz.
Binayla ilgili
tüm belgeleri topladık. Bu belgede bir konuyu okuyarak sözlerime devam
etmek istiyorum. Personelden bir tanesi, bürokratlardan bir tanesi: Piyasa
araştırma dosyasında bulunan emlakçilerden alınan fiyatlar
arasında farklar nedeniyle 2,5 milyon liraya alınmasını
uygun görmüyorum. diyor. Diğeri ise Dükkânın kiracılar
tarafından boşaltıldıktan sonra, satış taahhüdü
sözleşmesi yapıldıktan sonra maliyet cetvelinde belirtilen 1
milyon 750 bin liradan yüksek alınması uygun değildir ama 1 trilyon 750 milyar
liraya alınması uygundur. Bunun üstü yüksek bir fiyattır.
deniliyor. Bir personel hiç imza atmamış, hiç üzerine
almamış. Diğer bir personel de binanın fiyatı muhammen
bedelin çok üzerinde olduğundan alınmasının uygun
olmadığını söylüyor.
Resmen
alınmasın denilen bir binayla ilgili bu kadar gayret
gösterilmesinin, acaba, bu araya giren siyasi nüfuzun mu içinde olduğunu
merak edip duruyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünsal, lütfen tamamlayınız.
HÜSEYİN
ÜNSAL (Devamla) - Dolayısıyla, burada, aynı bölgede çok daha
ucuza ve daha fazla kullanım alanı olan bina alınması
gerekirken Türk Tarih Kurumunda yapılan bu usulsüzlüğün,
hukuksuzluğun mutlaka çözülmesi gerekir.
Bunun bir kez
daha Meclis kayıtlarına geçirilmesi anlamında söz aldım.
Sözlerime
hepinize saygılar sunarak son veriyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünsal.
Atila Emek,
Antalya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığının 2010 yılı bütçesiyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Grubum ve şahsım adına yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, konuşmama geçmeden sizlerle bir konuyu paylaşmak
istiyorum: Sayın Başbakanın iki gün önce bu kürsüden
yaptığı sert konuşma ve kullandığı üslup
toplumda tepki yaratmıştır. Sayın Başbakan ne bir han
ne bir sultandır. Milletimiz Türkiye Cumhuriyeti devletinin özgür
yurttaşlarıdır. Bizler de büyük Türk milletinin vekilleriyiz.
Milletin bir vekili olarak yapılan bu konuşmayı ve üslubu
milletimiz adına yadırgadığımı milletin kürsüsünden
ifade ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı,
demokratik, laik cumhuriyetin en önemli alt kurumlarından biridir. Temel
işlevi toplumumuzu din konusunda bilgilendirmek, aydınlatmak ve din
hizmetlerini vermektir. Takdir edileceği üzere bu çok zor ve hassas bir
görevdir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı bu hizmetleri verirken
Anayasanın 136ncı maddesine bağlı kalmak
durumundadır. Bu bağlamda her siyasi görüş ve inanç sahibi
yurttaşımızın bu hizmetlerden eşit olarak yararlanması
gerekir. Hizmet veren din görevlilerimiz de bu türlü siyasi görüş ve
düşüncenin dışında bir anlayışla yansız ve
tarafsız bu hizmetleri vermelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yürürlükteki Anayasamızın
136ncı maddesinde ifade edildiği üzere, Diyanet İşleri
Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda milletimizin
dayanışma ve bütünleşmesini amaç edinerek bütün siyasi
görüş ve düşüncelerin dışında kalmak koşuluyla
hizmetlerini yürütmelidir.
Değerli
arkadaşlarım, Diyanet İşleri
Başkanlığının yayınları bu hizmetlerin
verilmesinde önemli bir etkendir. Özellikle genç kuşaklarımızın
bu yayınlardan daha çok yararlanması için kullanılan dilin sade
ve günümüz Türkçesine uygun olması gerekmektedir. Bu konuda Diyanet
İşleri Başkanlığımızın gereken duyarlılığı
ve özeni göstermesini öneriyoruz. Diyanet İşleri
Başkanlığının bu konularla ilgili olarak tasarı
ve tekliflerin bir an önce Hükûmetçe Meclise getirilip Parlamentomuzda tüm
milletvekillerimizin desteğiyle yasalaşmasını bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı
bütçesinden yapılan harcamaların nerede ise tamamına
yakını toplumun bir inanç kesimine verilen hizmetlere
ayrılırken toplumun önemli bir inanç kesimi bu hizmetlerden
gerektiği gibi pay alamamaktadır. Geçmişte olduğu gibi bu
yasama döneminde de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri bu eşitsizlik
ve haksızlığın giderilmesi yönünde Türkiye Büyük Millet
Meclisine defalarca kanun teklifleri verdiler. Bütün bunlara AKP
çoğunluğu karşı çıktı ve çıkmaya da devam
ediyor. Bütçeden cemevlerine ve Alevi derneklerine ayrılan pay AKPnin
iktidara gelmesiyle kesildi.
Değerli
milletvekilleri, toplumumuzun nüfus itibarıyla önemli bir kesimini
teşkil eden Alevi inancına bağlı
yurttaşlarımızın bu ülkenin asli unsurları olarak
demokratik, laik cumhuriyete, Atatürk düşüncesine, vatanın bölünmez
bütünlüğüne, ulus devlet ve üniter yapıya bütün
varlıklarıyla bağlı, aydın düşünceli insanlar
olarak inançlarını her yurttaş gibi özgürce yaşamak
haklarıdır. Esasen, büyük bir imparatorluğun içinden çıkmış
ve Türkiye Cumhuriyeti ulus devletini kurmuş bir millet olarak bu ülkede
yaşayan her yurttaşımızın inancını güven
içinde, huzur içinde, özgürce yaşama hakkı cumhuriyet tarafından
teminat altına alınmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi, laik, demokratik cumhuriyetin
sağladığı bu hakkın yurttaşlarımız
tarafından kullanılmasının güvencesi olmaya devam
edecektir. Bu alan, siyasetin girmeyeceği, taassup ve hurafenin inanca
etki etmeyeceği bir alandır. Açık ifadesiyle, din ve inanç
üzerinde siyaset yapılmamalı, hurafenin ve yobazlığın
etkisinden yüce dinimiz her zaman korunmalıdır. Bu bağlamda,
inançlara dışarıdan müdahale edilmemeli, Alevi
yurttaşlarımızın kendi inançlarını özgürce
yaşamaları sağlanmalı, onları rencide eden ve istismar
eden her türlü beyan ve açıklama ve siyasi çıkar sağlamaya
yönelik girişimler son bulmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı Alevi
inancına sahip yurttaşlarımızın sorunlarına çözüm
getireceğine, göstermelik çalıştaylarla, matem oruçlarında
lüks otellerin salonlarında iftar açarak zaman harcamaktadır. Oysa
sorunlar belli, çözümler açıktır.
Değerli
milletvekilleri, nedir Alevi inancına sahip
yurttaşlarımızın talepleri? Öncelikle cemevlerinin
ibadethane olması için yasal düzenleme yapılması,
acısını yüreklerimizde taşıdığımız,
canların yakıldığı Sivas Madımak Otelinin müze
olması, kitaplarda, yayınlarda, Alevi toplumuna hakaret anlamına
gelen ifadelere son verilmesi. Bunların çözümü çalıştaylarla,
lüks otellerin salonlarında iftar açmakla değil, Parlamentoda yasal
düzenlemeyle gerçekleştirilebilir. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin verdiği kanun teklifleri gündeme alınıp AKP
çoğunluğunun ve diğer milletvekillerimizin desteğiyle
yasalaştırıldığı zaman çözümler
gerçekleştirilmiş olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP, göstermelik
çalıştaylarla toplumun diğer alanlarında
yaptığı kuşatma ve yarattığı
ayrıştırmanın bir örneğini de Alevi inancına
sahip yurttaşlar üzerinde sürdürmektedir. Günümüzde hepimize ve özellikle
AKP İktidarına düşen görev, bu inanç kesimiyle ilgili çözüm
üretmektir.
Değerli
milletvekilleri, Alevi yurttaşlarımızın
sorunlarının çözümü yerine, kelime oyunlarıyla ve zaman
kaybına neden olan çalıştaylarla siyasi çıkar amaçlı
istismarı Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul etmiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar önemli ve hassas bir konuda hizmet verme
sorumluluğu taşıyan Diyanet İşleri
Başkanlığının, yürürlükteki Anayasanın geçici
8inci maddesinde belirtildiği şekilde, kuruluş ve görevleri
hakkında yasal düzenleme yapılmış değildir. Bu konuda
yasal boşluk devam etmektedir.
BAŞKAN
Sayın Emek, lütfen tamamlayınız.
ATİLA EMEK
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak hangi
inançtan olursa olsun yurttaşlarımızın demokratik, laik
cumhuriyetin teminatı altında inançlarını özgürce
yaşamalarının milletimizin birlik, dayanışma ve
kardeşlik duygularını pekiştireceğine inanıyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle Diyanet İşleri Başkanlığı
bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
Onur Öymen, Bursa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bütçesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle belirtmek isterim ki Cumhuriyet Halk Partisi,
başından beri Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini
samimiyetle desteklemektedir, bunu bir millî mesele olarak görmektedir ve iç
politika tartışmalarının malzemesi yapılmaması
gerektiği görüşündedir.
Ne yazık ki
2004 yılının sonundan beri bir taraftan Avrupadan kaynaklanan
bazı olumsuz yaklaşımlar, bir taraftan da Hükûmetin
yaptığı bazı stratejik yanlışlıklar üyelik
sürecimizi zorlaştırmıştır. 1999 yılında
Helsinki Zirvesinde Türkiye'ye resmen adaylık statüsünün tanınması
umutlarımızı artırmıştı fakat 2004
yılından itibaren Avrupa Birliğinin tutumunda bir
değişiklik ortaya çıktı. Bizi üzen budur. Bir taraftan
Kıbrıs meselesini Türkiye'nin üyeliğinin bir parçası hâline
getirdiler ve Güney Kıbrısı resmen tanımamıza yol
açabilecek ek protokolün imzalanmasını bir ön şart olarak
dayattılar. Bu konudaki tepkimizi biliyorsunuz, Sayın Genel
Başkanımızın görüşlerini biliyorsunuz. Buna
rağmen Hükûmet, maalesef, o zirvede bunu kabul etti ve 2005
yılının 29 Temmuzunda da bu ek protokolü imzaladı ama bunun
ne kadar yanlış bir iş olduğunu kendisi de idrak etmiş
olacak ki aradan dört seneden fazla zaman geçmiş olmasına rağmen
onay için Meclise getirmemiştir. Türkiye'nin şartlarının
Avrupa Birliği tarafından yerine getirilmediğini
söylemiştir fakat bunun ötesinde, herhâlde, halkımızın
tepkisini de dikkate almıştır.
Değerli
arkadaşlarım, 2004 yılından beri, Türkiye'nin üyelik
müzakerelerinin ucu açık olacağı söyleniyor. Bizden başka
kime söylendi bu? Ucu açık müzakereler dedikten hemen sonra da Türkiye'nin
tam üye olamayabileceği yazılıdır 2004 yılında
kabul edilen metinlerde. Bizi üzen taraf budur.
Daha da ileri
gittiler; o tarihteki bir değerlendirme belgesinde, Dicle ve Fırat
sularının İsrail ve Arap ülkeleri için stratejik önem
taşıdığını, Türkiye üye olursa bunların
uluslararası yönetime sokulabileceğini söylediler, hatta geçenlerde,
basında, bunun, çevre başlığının
açılması için ön şart olduğu söylendi ama bereket, Hükûmet
bir açıklama yaptı ve bunun doğru olmadığını
ilan etti. Bu konularda çok dikkatli olmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, maalesef, sıkıntılar bundan ibaret
değil. Bazı ülkelerden gelen tepkiler, Türkiyenin üyeliğinin ne
kadar zor olduğunu ortaya koyuyor. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy,
açıkça çıktı defalarca dedi ki: Türkiye hiçbir zaman üye
olmamalıdır çünkü Türkiye bir Avrupa ülkesi değildir, bir Asya
ülkesidir. Bu sözün altında kalmamız mümkün değildir. Türkiye
altmış yıldan beri Avrupa Konseyinin üyesidir. O zaman niçin
bize demediniz, gidin Asya konseyine üye olun diye. Öyle bir konsey de yok
aslında. Ama o zamandan beri bizim üyeliğimizi kabul ediyorsunuz,
Avrupaya mensubiyetimizi kabul ediyorsunuz, 63 ortaklık
anlaşmasında tam üyelik hedefini kabul ediyorsunuz; aynı
ülkelerin bazıları şimdi çıkıyor diyor ki: Siz hiçbir
zaman üye olamazsınız çünkü Avrupalı değilsiniz.
Evvelce
üyeliğimizi destekleyen bazı Avrupalı yöneticiler, Fransız
devlet adamları, şimdi çıkıyorlar geri adım
atıyorlar. Fransız Dışişleri Bakanı Bernard
Kouchner, 7 Nisan 2009 tarihinde yaptığı bir konuşmada
Türkiyenin daha az laik bir yöne doğru gitmesi beni endişelendiriyor,
onun için Türkiyeye desteğimi geri çekiyorum diyor.
Fransanın
Avrupa Bakanı Pierre Lellouche şimdiye kadar üyeliğimizi
destekliyordu, o da desteğini geri çekti; Türkiye ancak Avrupanın
yanında yer alabilir, içinde yer alamaz diyor.
Değerli arkadaşlarım,
Almanya Başbakanı Merkel aynı şekilde Türkiyeye ancak
özel statü verebiliriz diyor, bu konuda partisinin grubunda karar alıyor.
Bunlara karşı ne tepki gösteriyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, milletimizi bu kadar incitici sözler söyleyenlere yeterli
tepkiyi Hükûmetin bugüne kadar gösterdiği kanısında
değiliz. Daha güçlü bir tepki göstermemiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, kısa bir süre önce Lizbon Antlaşması
yürürlüğe girdi, Avrupa Birliğine bir Başkan seçildi iki buçuk
yıllığına, Herman Van Rompuy, Belçikanın eski
Başbakanı. Ne diyor Türkiye konusunda biliyor musunuz? Aynen
şunu söylüyor: Türkiye Avrupanın parçası değildir ve
hiçbir zaman da olmayacaktır. Hristiyanlığın da temellerini
oluşturan Avrupada geçerli, evrensel değerler Türkiye gibi büyük bir
İslam ülkesinin kabulü durumunda gücünü kaybedecektir.
Değerli
arkadaşlarım, bu düşüncedeki bir insan şu anda Avrupa
Birliğinin Başkanıdır. Nerede buna tepkiniz? Nerede buna
tepkiniz? Bunlara güçlü tepki göstermemiz gerekiyor.
Çok değerli
milletvekilleri, Türkiye 3 Ekim 2005 tarihinde Hırvatistanla aynı
gün üyelik müzakerelerine başladı. Geçenlerde yayınlanan
Strateji Belgesinde, Avrupa Birliğinin, deniliyor ki: Hırvatistan,
müzakereleri bitirmek üzere, 2010 yılında bitirecek, muhtemelen 2012
yılında üye olacak.
Türkiye ne
durumda? 35 müzakere başlığının sadece 11ini
müzakereye açabildik, 1 tanesini de açıp kapayabildik. Hiçbirini
kapatamadık, 1 tanesi hariç olmak üzere.
Bunun ötesinde,
değerli arkadaşlar, bütün üyelik müzakerelerine başlayan
ülkelerin vatandaşlarına Avrupa Birliğine vizesiz seyahat
hakkı tanınmışken bu hak Türkiyeye tanınmadı.
Strateji raporunu açıyorsunuz, Sırbistan, Karadağ, Makedonya
vatandaşları 2010 yılından itibaren vizesiz girebilecekler
Avrupa Birliği ülkelerine, yılın ortasından itibaren
Bosna-Hersek ve Arnavutluk. Türkiye? Türkiye'nin adından bile bahis yok.
Değerli
arkadaşlarım, iktidarın sürekli olarak övündüğü
başarılı diplomasi bu mudur? Bu başarı
mıdır, Türkiye hesabına başarı mıdır?
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliği bizden ne istiyor? Komisyonun
ilerleme raporuna bakıyorsunuz, Milletvekili
dokunulmazlıklarını kaldırın, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun üyeliğinden Adalet Bakanlığı
Müsteşarını çıkarın,
Başkanlığından Adalet Bakanlığını
çıkarın, Adalet müfettişlerini oraya bağlayın. diyor.
Biz de aynı şeyleri söylüyoruz. Biz de aynı şeyleri
söylüyoruz. Ergenekon davasında usullere uyun. diyor. Biz de aynı
şeyi söylüyoruz. Yolsuzluklarla daha iyi mücadele edin. diyor. Biz de
aynı şeyi söylüyoruz. Bunun dışında, Basın
özgürlüğüne saygı gösterin. diyor, Basına boykot
çağrısı yapmayın. diyor, Aşırı para
cezaları vermeyin. diyor. Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Onun
dışında, Sendikalar yasasını çıkarın.
diyor. Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Bu konularda aramızda
farklılık yok ama bazı öyle konular var ki raporda, bizim kabul
etmemiz mümkün değil. Öyle bir ifade var ki sanki siyaseti askerler
yönlendiriyor. Şimdi size soruyorum arkadaşlar: Yüce Mecliste
herhangi biriniz bir tek kere askerlerin telkiniyle oy kullandınız
mı? O zaman bu Meclise bir saygısızlık değil midir
Türkiyede siyaseti askerler yönlendiriyor. demek? Bu konulara
karşı çok duyarlı olmak zorundayız. Heybeliada Ruhban
Okulunu açın. diyor, Anayasamıza aykırı. Bunu söylemek
lazım. Onun dışında, Atatürke karşı
suçları, düşünce özgürlüğünü engelleyen hususlar arasında
söylüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öymen, lütfen tamamlayınız.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Tamamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bunlara tepki göstereceksiniz, itiraz edeceksiniz.
Ne diyor ilgili
Bakanımız? Bu, olumlu ve dengeli bir rapordur, bugüne kadar
yayınlanan en objektif raporlardan biridir. diyor, içinde söylediğim
unsurlar olan raporu.
Şimdi, bütün
mesele şu: Bizim, Avrupa ile aramızdaki ortak değerlere sahip
çıkmak lazım. Nedir bunlar? Demokrasi, insan hakları, laiklik,
kadın-erkek eşitliği, hukukun üstünlüğü, basın
özgürlüğü vesaire. Bütün bu alanlarda, maalesef, Türkiye gerilemektedir.
Yargı bağımsızlığında dünyada 64üncü
sıradayız, basın özgürlüğünde 106ncı
sıradayız, kadın-erkek eşitliğinde 123üncü
sıradayız.
Değerli
arkadaşlarım, bu tabloya bakarak Türkiye'nin Avrupaya
yaklaştığını söylemek mümkün müdür? İşte,
biz, Cumhuriyet Halk Partililer olarak bu eksen kaymasını durdurmak
ve Türkiye'nin Avrupa değerlerine bağlı biçimde cumhuriyetin
koyduğu temel ilkeleri mutlaka başarıya götürmek için
çalışmaya devam edeceğiz ve bu vesileyle Türkiye'nin Batı
medeniyeti içinde yer aldığını da bir kere daha
vurguluyoruz; medeniyetler ittifakı müzakerelerinde de Batı
medeniyetinin karşısında değil, Batı medeniyetinin
içinde yer aldığını düşünüyoruz.
Yüce Meclise
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Osman Çakır, Samsun
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çakır. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bütçesi hakkında konuşmak
istiyorum.
Hepimizin
bildiği gibi, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz yaklaşık
elli yıl önce, 1960 yılında Ankara Anlaşmasıyla
başladı. 1999 yılında 57nci Hükûmet döneminde Helsinki
Zirvesinde Türkiye adaylık statüsü aldı. Türkiye'nin diğer
ülkelerle eşit şartlarla ve gecikmeksizin müzakerelere
başlanacağı taahhüt edildi ancak 3 Ekim 2005e kadar müzakere
süreci başlatılamadı. Gerek 17 Aralık 2004 zirve
kararlarında ve strateji belgesinde ve gerekse ilerleme
raporlarının hemen hemen tümünde, Türkiyeye tam üyelik değil,
ikinci bir sınıf ilişki statüsünde veya imtiyazlı bir
ortaklık adı altında daima bağlı tutulan bir pozisyon
belirlendi. Bu temel belgelerle, bir taraftan Türkiye ABye tam üyelikten
dışlanırken diğer taraftan da ülkemizi Avrupa yapılarına
sıkıca bağlamayı ve özel bir statüye oturtmayı öngören
bir müktesebat, bir hukuki zemin oluşturulmaya
çalışıldı.
Bugüne kadar bu
35 müzakere faslı içerisinden 1
fasıl, bilim ve araştırma faslı geçici olarak
kapatıldı. Bu fasılla birlikte 11 fasılda müzakereler
açılmış ve devam etmektedir. 2006dan bu yana dondurulmuş 8
fasıl var. AB, Ankara Anlaşmasına dayalı ek protokolü tam
olarak Türkiye'nin uygulamaya koymadığını belirterek toplam
8 fasılda müzakerelerin açılmaması ve hiçbir faslın da
geçici olarak kapatılmamasına karar vermiştir. Böylece, 8
fasıl askıya alınmış, 5 fasıl bloke edilmiş,
9 fasıl da şu anda Konseyde beklemektedir.
ABye tam üyelik
müzakereleri 14 Aralık 2007 Liderler Zirvesinden sonra yayınlanan
bildirgede tam üyelik ibareleri çıkarılmış, bundan sonra
da her türlü Avrupa belgesinde bu ibarelerden kaçınılmaya
çalışıldığı izlenilmiştir. AB için
şimdi gerçekte tek amaç Türkiyeyi yapay sorunlarla bunaltmak ve köprülerin
atılacağı bir gerilim yaratmadan en uygun ortamda bize özel bir
statü kabul ettirmektir. AB mevcut tutumunu değiştirmedikçe
Türkiye'nin ABye üyeliği sanal bir hedef olmaya mecbur kalacaktır.
Bu durumda
şu sorunun yanıtını verme zamanı gelmiş ve
geçmektedir: Türkiye Kopenhag ve Maastricht Kriterlerini eksiksiz ve harfiyen
yerine getirmiş olsa bile diğer aday ülkeler gibi ABye tam üye
olabilecek midir? Bu sorunun cevabını maalesef Avrupa Parlamentosu ve
Avrupa Birliği yetkilileri bile bilmemektedir çünkü Türkiye için hiçbir
şey belli değildir, olması gereken şekilde de değildir
ve ortada bir samimiyet de yoktur.
Üyelikten
Sayın Başbakan da umudunu kesmiş olacak ki Biz de Kopenhag
Kriterlerini Ankara, Maastricht kriterlerini de İstanbul kriterleri
olarak kabul eder, yolumuza devam ederiz. diyor. Acaba, Sayın Başbakan,
bu konuda bakanları ne yapıyor, Avrupa Birliği konusunda
bakanları ne ediyor diye bakıyor mu? Bakanlıkların Avrupa
Birliği kriterlerini gerçekleştirmede ne ölçüde gayret
gösterdiklerini ve uyum sağlamada ne ölçüde başarı
sağlayıp sağlamadıklarını takip ediyor mu?
Eğer ediyorsa Avrupa Birliği kriterlerinin kendi
bakanlarının hiç de umurunda olmadığını
Sayın Başbakan çok yakından görecektir. Bu konuda
bakanlarının hiçbir gayretleri olmadığını, sadece
durumu idare ettiklerini ve gerçekte hiçbir şey yapmayıp ancak yapar
gibi göründüklerini de çok açıkça fark edecektir. AB üyeliği
hedefinde olduğu gibi Ankara ve İstanbul kriterlerini
gerçekleştirmede de bakanlar fevkalade hayal
kırıklığı yaratmaktadır. Zaten gidişat da
kendisini ortaya koymaktadır.
AB üyeliğine
inanmayan sadece Başbakan ve bakanları değildir. 1999
yılında Türkiye, Helsinki Zirvesinde adaylık statüsü
aldığında ABye olan yüzde 75 destek, bugün
halkımızda, 2009 yılında yüzde 30lara kadar
düşmüştür. Bugün gazeteler de yüzde 40 civarında bir rakam
vermiş ama gerçek rakamlar bu civarda ifade ediliyor.
ABye olan
inancı ve beklentisi de artık milletimizin
kalmamıştır. AB bütün işlemlerinde Türkiyeye
haksızlık yapmaya devam etmektedir. Türkiyeyle aynı tarihte
müzakerelere başlayan Hırvatistan bugün 33 fasıldan 22sini
açmış, 10 tanesini de kapatmıştır. Hırvatistan
toplam 18 fasılda görüşmeleri yürütmektedir ve 2012 yılında
da tam üyeliğe kabulü planlanmaktadır. Genişleme belgelerinde
Türkiye'nin yol haritası belirsiz ve ucu açık ifadelerle yer almaktadır.
Başka ülkelerin yol haritaları belirli, tarihli ve takvimlidir.
Haziran ayında Sırbistan için dahi vizeyi kaldıran AB,
Türkiye'nin hukuki haklarını bile vermeye direnmektedir. AB, Adalet
Divanının kararlarını bile görmezlikten gelmektedir. Gümrük
birliğinden dolayı uğradığımız maddi
zararlar telafi edilmemektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Fransa, özellikle Sarkozy döneminde
Türkiye'nin ABye katılım sürecine karşı
çıkmıştır ve Türkiyeyi farklı statülere yönlendirmeye
çalışmış ve Fransa döneminde açılması planlanan
fasıllar da açılamamıştır.
AB,
Kıbrıs konusunda da Türkiyeye haksızlık yapmaktadır.
Türkiye'nin iç meselelerini kendince tanzim etmeye kalkışan AB,
bağımsızlığımızı yok saymakta;
ayrımcılığı, bölücülüğü haklı göstermeye çalışmakta
ve bunları Fikir özgürlüğü başlığı altında
Türkiyeye dayatmaktadır.
İşgal
altındaki Karabağda işgalci Ermenistanın bu topraklardan
çıkmasını sağlamak yerine Azerbaycan ve Türkiyeyi çözüm
için taviz vermesi gereken taraf hâline getirerek işgali haklı
çıkarma görüntüsü vermektedir ve Ermenistanla olan
sınırlarımızı açmayı öncelikle öngörmektedir.
Avrupa
Birliğinin ve Parlamentosunun bütün raporlarında yer alan
haksız, adaletsiz dayatmalar, AB yetkililerinin ve ülkelerinin
beyanları, açılamayan fasıllar, çözülemeyen sorunlar, bitmeyen
kriterler gösteriyor ki AB Türkiyeyi oyalamaya devam etmektedir. Bu süreçte de
dişine uygun gördüğü bir iktidar vasıtasıyla
alabildiği kadar çok taviz alıp Türkiye'nin birliğini sarsarak
bölücülere imkân ve fırsat oluşturmak, bölemezse de Türkiyeyi
zayıflatmak arzusundadır. AB, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş
temellerini, üniter yapısını, Lozanı görmezlikten
gelmekte, yetkililerimiz de buna rıza göstermektedir. Bugün
İsviçrede minareler yasaklanırken Fener Rum Patriğine ekümenik
sıfatı vermek, apartman bodrumlarına kadar kiliseler kurdurmak,
ruhban okulları açmak nedense bizim hükûmetlerimizin asli görevi hâline
gelmiştir. AB Komisyonunun Türkiyeyle ilgili Etki Raporu, AB Konseyi ve
Parlamentosu için bir aday ülkeye özel olarak
hazırlanmıştır. Bu, Türkiyeye çifte standart
uygulandığının, Türkiyenin
dışlandığının kanıtıdır. Avrupa
Birliğinin amacı, yüksek stratejik öneme sahip Türkiyeyi kontrol
altında tutmaktır; Türkiyeyi âdeta teslim alarak ABden uzak bir
konumda ama kontrol altında bulundurmak istemektedir.
Müzakereler
başlayalı dört yıl oldu. Geçen sene kasım ayında AB
Komisyonu tarafından yayınlanan İlerleme Raporunda on bir
müzakere başlığının açıklanmamasının
sebebi olarak Türkiyenin gerekli ön hazırlıkları yapmaması
olarak gösteriliyor. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Bakan,
Hükûmet bakanı olarak göreve geldiğinde en büyük hedeflerinin AB
olduğunu belirterek Yarım asırdır gel-gitlerle dolu olan
AB sürecini gerçek ve varılabilir bir hedef hâline getirdik. diyor ve
ekliyor Türkiyeyi AB sürecinden dışlamaya kimsenin gücü yetmez.
Sayın Bakan neye güveniyor, neye dayanıyor, hangi olumlu sinyaller
alıyor bilemiyorum ama ABnin kararlarına baktığımız
zaman aynı cesareti ben bulamıyorum ve orada da ben böyle bir olumlu
hava ve tavır göremiyorum.
Sayın
Bakanın işe başlamasıyla 5916 sayılı Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin bütün üst
kadroları tamamen tasfiye edildi. Bu görevlere hangi kriterlere göre
yapıldığı belli olmayan yeni atamalar yapıldı ve
yıllardır AB ile ilgili çalışmalarda bulunmuş uzmanlar
işinden ayrılmak zorunda kaldı. Sayın Bakan bu Kanunun
gereği olduğunu söyleyecek ama bu Kanun yeni uzmanlara ihtiyaç duymuş,
yeni bir giriş sınavı açmayı zorunlu hâle getirmiştir
ancak yazılı sınavı kazananların listesinin ilan
edildikten sonra neden değiştiğini, ikinci bir sınavın
neden gerekli görüldüğü ikinci bir listenin neden
asıldığı ve iki liste arasındaki farklar da izah
edilmediğinden bir kargaşa ve skandal ortadadır. Bünyesinde
uzman alımında bile
objektif, saydam ve AB ölçülerine
göre bir seçim yapamayan Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin ABye
ne derece uyum sağlayacağı ve müzakere
çalışmalarında bu hâliyle ne kadar başarılı
olacağı da ortadadır.
ABye diğer
ülkelerle eşit şartlarda onurlu bir tam üyelik esas
olmalıdır. Adaylık statüsü alışımızın
onuncu yılında AByle müzakere sürecinde bir sıçrama mutlaka
gerçekleştirilmeliydi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakır, lütfen tamamlayınız.
OSMAN ÇAKIR
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, AB
tarafından aday ülke ilan edilmiş. Kıbrıs meselesi o zaman
bunun ön şartı değildi. Adaylık süreciyle ilgili belgede en
önemli nokta, Türkiye'nin diğer bütün aday ülkelerle eşit statüde bir
aday ülke olduğu beyan edilmişti. Daha sonraki zirve kararları
gözden geçirildiğinde, Türkiyeye aynı politikalar yerine
ayrımcı, dışlayıcı bir yol haritası verildi
ve Türkiye için çok vahim sonuçlar ortaya koyan zirve kararları
alındı ve bu haritalara göre ucu açık, ekonomik destekten
yoksun, serbest dolaşımda kalıcı kısıtlamalara
sahip, sonucu, süreci ve nasıl biteceği belli olmayan bir süreç
ortaya konuldu. AB zirve kararlarının tümünde bunu bulmak ve
bunları hissetmek mümkündür ve bugüne kadar geçen süreçte Avrupa
Birliğinin Türkiye'yi oyalaması, dışlaması ve
haysiyetiyle oynaması, Türkiyeyi üye olarak kabul etmek istememesinin
Bir Hristiyan projesinde Türk ve Müslüman Türkiyeye yer
bulunmadığının ifadeleri ortadadır.
Avrupa
Birliği Türkiyede zorla millî azınlık yaratmak
sevdasındadır. Etnik temelde
bir ayrışma yaratmak ve AB politikalarıyla aynı zamanda
bireysel farklılıkları da kaşımak ABnin temel görevi
hâline gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Sayın
Dinçer, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Amasya
Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal, oğlumun ismini kullanarak
şahsıma sataşmış ve ayrıca bir konuyu gerçek
dışı bir biçimde anlatmıştır. Bu nedenle, İç
Tüzük madde 69a göre söz talep ederim. diyerek bir dilekçeniz var. Buna göre
tutanakları incelettim.
Buyurun.
Üç dakika söz
veriyorum ancak yeni bir sataşmaya mahal vermeden.
İKRAM
DİNÇER (Van) Vermem Sayın Başkan.
BAŞKAN -
İç Tüzükün 69uncu maddesine göre buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili İkram Dinçerin, Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, şahsına, sataşması
nedeniyle konuşması
İKRAM
DİNÇER (Van) Sayın Başkanım, böyle bir olanağı tanıdığınız
için size teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Amasya Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Ünsal Bey,
demin bu kürsüde, oğlumun da ismini vermek suretiyle bir alımdan
bahsettiler. Şimdi bu konuyla ilgili gerçek bilgileri size sunmak üzere
söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Tarih Kurumu, daha önce satın almak
istediği bir iş yeri için bir kısım emlakçılarla
konuşmuş ve yer göstermiş, Kızılay semtimizin falanca
sokaklarında kitaplık, kütüphane olarak bir yer istiyoruz, böyle bir
yer bulursanız haber verin. diye bir kısım emlakçılara
haber vermiş. Şimdi -Allah aşkına, lütfen dikkatlice bir
dinleyin- bir dükkân düşünün üzerinde satılık veya
kiralık iş yeri levhası var ve o dükkânın o
levhasının üzerinde de bir kısım telefonlar. Şimdi,
benim oğlum, dükkân sahibiyle birlikte çalışan bir insan. Türk
Tarih Kurumu oradaki telefonları almak suretiyle, bu dükkânı
satın almak istediğini ifade etmiş değerli
arkadaşlarım. Sonra bir kısım görüşmeler olmuş,
görüşmeler yapılmış, Türk Tarih Kurumu Başkanımız
ya da oradaki ilgili arkadaşlarımızla bir kısım
konuşmalar olmuş, belli bir rakam üzerinde
anlaşılmış. Sonra, iş yerinin gerçek sahibi yani
tapusu adına kayıtlı olan arkadaşımız
İngiltereye gidiyor ve diyor ki benim oğluma: Ben yurt
dışına çıkıyorum, tapu işlemlerini yürütmek üzere
sana vekâlet bırakıyorum ve lütfen bu zahmete katlanır
mısın?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, orada bir sınır konmuş, alt
ve üst sınır konmuş ve Türk Tarih Kurumunun yetkilileri ile mülk
sahibi bir kere belli bir rakamda anlaşmışlar. Bir gazetemiz
-ismini vermeye gerek yok- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun bir açıklaması
üzerine haber yapıyor bunu.
Sonra, bir
sonraki gün, bir sonraki sayısında aynı gazete diyor ki: Bu
mülk gerçek değerinin altında satılmış. Aynen haber
bu. Kaynak olarak da Ankara Emlakçılar Odası, Millî Emlak
Müdürlüğü, İl Bayındırlık Müdürlüklerinin belgelerini
de aynı gazete yayınlıyor değerli arkadaşlar.
Şimdi,
burada Sayın Milletvekilimiz, işte, binanın şu kadar olduğu,
bu kadar olduğunu söyledi. Keşke biraz daha sağlıklı
inceleme imkânı olsaydı. Bina, dört katlı bir bina
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Sayın Başkan, konunun ehemmiyetine binaen bir
dakika daha süre istiyorum.
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız, bir dakika süre veriyorum, buyurun.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Vekil, oğlunuz ne iş yapıyor,
onu da belirtirseniz
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya)- Lokantacı.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Tabii
Oğlum tüccardır.
BAŞKAN Siz
konuşmanızı tamamlayınız, lütfen Sayın Vekil.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Şimdi, bina dört katlı bir yer, bir kere, tek
katlı falan değil.
Değerli
arkadaşlarım, Saygıdeğer Milletvekilimiz Hamzaçebi de
Plan-Bütçede bu konuyu bir kez daha irdelemişti. Ben hem Sayın
Kılıçdaroğluna hem Sayın Hamzaçebiye dostane ziyaretlerde
bulundum ve dikkatlerinize bir şey -istemeyerek söyleyeyim- sunayım:
Sayın Hamzaçebinin ilinde, on yıldır orada ticaret
yapıyorum ve son on yıldır, değerli arkadaşlarım,
Trabzonda vergi ödeyenler sıralamasında mutlaka ilk 10dayız.
Şimdi, bizi böyle bir şeyle ilişkilendirmelerini doğrusu
çok doğru bulmuyorum ve üzüldüğümü burada ifade etmek istiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, esasen konunun özü nedir biliyor musunuz?
Onu da söyledikten sonra huzurlarınızı fazla işgal
etmeyeceğim. Türk Tarih Kurumu içerisinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dinçer, lütfen
Teşekkür ediyorum, konu
anlaşılmıştır. Teşekkür ediyorum Sayın
Dinçer.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Her ne kadar
BAŞKAN -
Lütfen Sayın Dinçer
Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Bunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Arkadaşlar,
Türk Tarih Kurumu içerisinde Sayın Başkana, yeni Başkana,
burdaki personel, burdaki yetkili arkadaşlarımızın bir
ideolojik sıkıntıları var. Bütün meselenin özü budur. Bunu
buralara taşıyıp, AK PARTİyle, AK PARTİ
milletvekilinin oğluyla, AK PARTİ milletvekiliyle ilişkilendirmek doğru değildir.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Olan şey anlatıldı yani bir şey olmuş, o
olan şey burada anlatıldı, açıklandı.
BAŞKAN
Sayın Dinçer, teşekkür ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İkram Bey düzgün adamdır.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Ben düşüncelerimi burada ifade ettim
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Karalama yok yani ne olmuşsa o anlatıldı yani
karalamayla alakası yok bunun.
BAŞKAN
Sayın Dinçer
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Sayın Başkan size ve yüce heyetinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 14.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati : 13.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat
ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
A) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Vakıflar Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Vakıflar Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
B) BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK
ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim
2.- Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1.- Atatürk Araştırma Merkezi 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1.- Atatürk Kültür Merkezi 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
H) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1.- Türk Dil Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
I) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1.- Türk Tarih Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
İ) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1.- Diyanet İşleri Başkanlığı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Diyanet İşleri Başkanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) AVRUPA BİRLİĞİ GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1.- Avrupa Birliği Genel Sekreterliği 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Avrupa Birliği Genel Sekreterliği 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
üçüncü tur üzerinde söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mustafa Kemal Cengiz, Çanakkale Milletvekili.
Buyurun
Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu içinde yer alan Vakıflar
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vakıf denince,
yardımlaşmayı ve dayanışmayı esas alan köklü bir
geçmişe sahip vakıf müessesesi İslam anlayışı ve
inancıyla şekillenmiş, Türk medeniyeti ve Türk kültürüyle de
kurumsal bir yapıya kavuşmuştur.
Türk milletinin
hasletlerinden biri de sahip olduğu hayır
anlayışıdır. Bu hayır ve vakıf
anlayışı Anadolu Türk devletleriyle, özellikle Selçuklu
beylikler ve Osmanlı İmparatorluğuyla üç kıtaya ilahî
kelimeyi tevdi eden ve şairin Hani ardında çil çil kubbeler serpen
ordu? dediği büyük ecdat, üç kıtaya çil çil medeniyet ve sanat
eserlerini serpmiş, vakıf müesseselerini, vakıf ve hayır
anlayışını üç kıtaya
taşımıştır.
Çok geniş
bir coğrafyadan miras aldığımız vakıf
eserlerimize ne kadar sahip çıkabildiğimiz, ne kadar
koruyabildiğimiz, ne kadarını yaşatabildiğimiz ve ne
kadarını gelecek nesillere teslim edebildiğimiz meçhul olmaya
hâlen devam etmektedir.
Vakıf
sistemi Osmanlı Devletinde oldukça önem kazanmış,
Osmanlının hayat tarzına damgasını vurmuş;
devleti ayakta tutan, milletin birliğini, dirliğini ve sosyal
yardımlaşma ve dayanışmayı ve bütünleşmeyi
sağlayan vakıf sistemi, başka devletlerin ve milletlerin de esin
kaynağı olmuştur.
Bugün bütçesini
görüştüğümüz Vakıflar Genel Müdürlüğünün temel görevleri,
hayrı ve sosyal hizmetleri toplumun tüm muhtaç kesimlerine sunmak, mevcut
vakıf eserlerini korumak, kollamak, bir kültür mirası olan bu
eserleri gelecek nesillere ulaştırmaktır. Aynı zamanda
vakıf mallarını ekonomik bir şekilde işletmek, tarihî
değere sahip eserleri onartmak, muhafaza etmek, gayelerine göre
yaşatmak, geçmiş ve gelecekteki vakıf kültür ve medeniyetlerinin
devamlılığını sağlamaktır.
Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk 1 Mart 1922 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde
açılış konuşmasında vakıfla ilgili şu
kelimeleri ifade etmektedir: Bilinmektedir
ki vakıflar memleketimizin mühim bir servetini teşkil eder. Bu
servetten millet ve memleketin gerektiği şekilde istifade edebilmesi
için Şer'iyye Vekâletiyle beraber bütün Bakanlar Kurulunun ve hatta Yüce
Meclisin bu hususu ehemmiyetle tetkik ile bu büyük müessesenin haraplıktan
korunmasını ve memlekete faydalı bir hale konulmasını
temenni eylerim.
Atamızın
bu mesajı doğrultusunda baktığımızda,
vakıfların varoluş esprisi göz önüne alınınca, bunun,
dinî müesseseler ile beraber hizmet ve sosyal yardımlaşmayı
hedeflediği anlaşılmaktadır. Atatürkün de önemini
vurguladığı vakıfların, bugün, günümüzde layık
olduğu şekilde yönetildiğine inanmamaktayız. Genel
Müdürlükten bölge müdürlüklerine kadar kulağımıza gelen usulsüz
işler ve şaibeli ihaleler, dualı vakıf malları
üzerinde oluşturulan rant mücadelesi, vakıf mallarının
peşkeş çekilmesi, ecdat yadigârı bu müesseselerdeki
şayialar vicdanlarımızı sızlatmaktadır ve bizleri
üzmektedir. Şunu hatırlatmak isterim, vakıf malını
keriz malı görenlerin abat olması mümkün değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolumuz, cennet
vatanımız açık hava müzesi gibi ecdat eserleriyle bezelidir.
Bugün, sanat tarihi bölümünü bitirmiş gençler işsiz gezerken,
vakıf vakfiyeleri, vakıf taşınır eserleri, vakıf
taşınmaz eserlerinin hâlen envanter çalışmasının
yapılmamış olması manidardır. Vakıfların,
Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde üst kademelerinde ve alt
kademelerinde sanat tarihçi ve sanat tarihçileri -bünyesinde- kullanmayan ve
Genel Müdürlük içinde oluşturulan ihalelerde bu arkadaşlara görev
vermeyen ve bu gibi ihalelerin teknik ve uzmanlar tarafından takip
edilmediği de tarafımızdan bilinmektedir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü, taşınmaz kültür varlıklarının
birçoğunun daha tespitini ve tescilini yapmamış ve envanter çalışmalarını
tamamlayamamıştır. Envantere alınmış eserlerden
restorasyona ihtiyaç olanların 2008 yılında 188 tanesinin
restore edildiği görülürken, 2009 yılında bu sayı aşağıya
düşmüş ve restore edilmeyi bekleyen yüzlerce taşınmaz
kültür varlığı sırasını beklemektedir. Ecdat
yadigârı olan bu eserlerin bir an önce koruma altına
alınması, aslına uygun restorasyonun yapılması, acil
ve önceliği olanların ise tamamlanıp bakımının
bir an önce bitirilmesi gerekmektedir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğünün, Yaşa ve yaşat. ilkesi doğrultusunda,
toplumun vakıf geleneğini sevdirme, vakıf bilincini artırma
yönündeki çalışmaları yetersizdir. Kurum sadece Vakıf
Haftası süresince etkinlik yapmak yerine, sürekli sunumlar, paneller,
konferanslar tertip etmeli, görsel veya yazılı medyada
yazılı vakıf eserlerini ve envanter çalışmasında
yer alan çalışmalarını halkıyla paylaşmalı,
basımını yapmalı ve bunların da
dağıtımını gerçekleştirmelidir.
2008
yılında açılan müze sayımız 6 iken, 2009
yılında ise açılan müze sayımız
sıfırdır. Özellikle vakıf eserlerinin restoresi
yapıldıktan sonra vakıf müzeciliğinin ön plana
çıkarılmasının ve taşınır vakıf
eserlerinin de halkla buluşturulmasının, ziyaretlere açılmasının
ve halkın bu vakıf müzeciliği noktasında da
bilinçlendirilmesinin sağlanması gerektiğine inanıyoruz.
Aynı zamanda
vakıfların temel amaçlarından biri de, yoksullara, kimsesizlere,
çaresizlere, muhtaçlara sahip çıkmasıdır. Bu da imarethaneler,
hastaneler, muhtaç aylığı ve burs şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2008 yılında yüz sekiz imarethaneden 77.280
kişiye sıcak yemek verirken, 2009 yılında bu rakam
78.450ye ancak ulaşabilmiş, neredeyse bu konuda yerinde
saymıştır. Vakıflar sosyal yardım taleplerinin ancak
yüzde 56sına cevap verebilmektedir. Günde 229 kuruşun üzerinde
geliri olanları aç, 639 kuruşun üzerinde olanları yoksul
saymayan TÜİK verilerine göre ülkemizde, en iyimser rakamlara göre,
yarım milyon kişinin açlık, 12 milyon kişinin de yoksulluk
sınırının altında yaşadığını
düşünürsek, Vakıflar Genel Müdürlüğünün sosyal yardımlar
noktasında yetersiz kaldığını, ihtiyaca cevap
veremediğini görmekteyiz.
Vakıflar
Genel Müdürlüğümüzce Vakıf Arşiv Yönetimi Sistemi (VAYS) projesi
ihale edilmiştir. Bu ihaleyi alan firmanın bu ihale sonucunda VAYS
projesini gerçekleştiremediği ve daha sonra bu ihalenin iptal
edildiği, iptal edildikten sonra yeniden açılan ihalede yine
aynı firmaya bu projenin verilmesi de bizce manidar görülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi bu Mecliste bir yıl önce
Vakıflar Kanununu çıkardık. Bu Vakıflar Kanunuyla
birlikte vakıflarımız gerçekten denetimden uzak kaldı ve iç
denetime yönelik yapılanmayla birlikte vakıflarımızda ve
özellikle vakıf teşekküllerinde oluşan yolsuzlukların Genel
Müdürlüğümüz tarafından yeterince denetlenmediği ve
bunların takibinin gerçekleştirilmediği ortaya konulmuştur.
Sayın
Başbakanımızın özellikle ülke dışında
restorasyonlar ve onarımların yapıldığını
ifade ettiği buradaki konuşmasına rağmen, özellikle
Batı Trakyada ve Balkanlarda birçok ecdat yadigârı eserin hâlen depo
olarak kullanıldığını, özellikle camilerin Batı
Trakyada ahır olarak kullanılmaya devam edildiğini ve özellikle
bu bölgedeki halkımızın ibadet etme noktasındaki ibadet
mekânlarının da bu şekilde elinden alındığını
görmekteyiz.
Çıkardığımız
Vakıflar Kanununda mütekabiliyet hesabının,
karşılıklılık anlayışının
yerleşmemesi nedeniyle, bu noktada bizim özellikle Batı Trakyadaki
vakıf eserlerimize yönelik restorasyon çalışması, tespit ve
envanter çalışmalarımızı yapamadığımız
aşikârdır.
Bu bağlamda,
özellikle son günlerde Fener Rum Patrikhanesiyle ilgili konulara
baktığımızda hem Rum Patrikhanesinin
Başpatriğinin kendisini Ekümenik olarak addetmesi hem de birçok
yazışmalarda İstanbulun Konstantinapol
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Cengiz, lütfen, tamamlayınız.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Konstantinapol
olarak geçmesi de, bu Vakıflar Kanunundan sonra özellikle cemaat
vakıflarının elde etmiş olduğu haklar doğrultusunda
birçok cemaat vakfının yeni hakların peşinde
koştuğu ve gayrimenkullerini geri istedikleri noktası da
dikkatlerimizden kaçmamakta ve bu Kanunla birlikte yeni
yaptırımları da beraberinde kazanmışlardır.
Özellikle Ruhban Okulunun onarıma girdiği şu günlerde, Ruhban
Okulunun açılmasıyla ilgili de çalışmalar devam etmekte ve
Obama da bu konuda isteklerini Başbakanımıza iletmiştir. Bu
konular bizleri üzmekte ve gelecekle ilgili konularda tedirginliğimiz
artmaktadır. Özellikle vakıflarımızın bize ecdat
yadigârı emanetler olduğunu, bunları gelecek nesillere iletmemiz
gerektiğini ifade ediyoruz.
Vakıflar
Genel Müdürlüğümüzün bütçesinin hayırlara vesile olmasını
temenni eder, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Cengiz.
Alim
Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2010 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
yani TÜBİTAK, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ve Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi
ve bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu kurumlar,
şüphesiz ki ülkemizin bilimsel, tarihî ve kültürel faaliyetlerinin
düzenlendiği ve milletimizi millet yapan bu ortak değerlerimizin
gerek ulusal gerekse uluslararası arenada yayımlanarak
tanıtımının yapıldığı çok önemli
kurumlarımızdır. Bu nedenle, kurulduklarından bu yana
ülkemizin gelişmesine ve Türk kültürünün tanıtımına
katkı sağlayan bu kurumlarımızda görev yapan tüm
çalışanlara milletimiz adına teşekkür ediyor, daha nice
başarılı çalışmalarla ülkemizin lider ülke olma
ülküsüne en kısa sürede ulaşmasını diliyorum.
Adı geçen
kurumların faaliyetleri ve bütçeleri hakkında da kısa kısa
sizlerle görüşlerimizi paylaşmak istiyorum.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü yüce Meclisimizle aynı yaşta olup
7 Haziran 1920de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş,
kuruluşundan bugüne önemli görevler yapmıştır. 1984
yılında 231 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bugünkü
adıyla yeniden yapılandırılmış olan, kendi
İnternet sitesinde de detaylı faaliyetleri verilen kurumda
değişik alanlarda yurt içinde ve dışında çok önemli
faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Bu kurumun yaptığı birçok
güzel iş yanında yapamadığı ve mutlaka yapması
gereken en önemli işlerden birisi de Türkiyede basın
özgürlüğünün geliştirilmesi ve bunun uygulanmasına katkı
sağlamaktır. Bu konuda özellikle AKP hükûmetleri döneminde gelinen
nokta hepimizin malumudur ve maalesef hiç de iyi değildir. Kurumun 2010
yılı bütçesi bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 4
oranında artırılarak 67 milyon 175 bin TL olarak
belirlenmiş ancak bu bütçe 2008 bütçesinin yüzde 1i oranında daha
düşük kalmıştır, dolayısıyla bütçenin yeterli
olduğu söylenemez.
TÜBİTAK,
Türkiye'nin rekabet gücünü ve refahını artırmak ve sürekli
kılmak için toplumun her kesimi ve ilgili kurumlarla iş birliği
içinde her türlü bilimsel faaliyeti desteklemek ve öncülük yapmak amacıyla
kurulmuş, Başbakanlıkla ilgili bir kurumdur. Kurumun 1963
yılında çıkarılmış 278 sayılı
Yasasında bilime destek amaçlı, bilimsellik kavramını
esas alan yapısının çok net bir şekilde
vurgulandığı görülürken, değişik iktidarlar döneminde
yapılan çeşitli değişikliklerle ne yazık ki bu güzide
kurum da özerk olmaktan çıkartılarak âdeta herhangi bir genel
müdürlük konumuna getirilmiş durumdadır.
TÜBİTAKta
oynanan oyunu ve AKP döneminde gelinen son noktayı iyi anlamak için
geçmiş dönemlerde yapılan değişikliklere kısaca bakmak
gerekir. 1987 yılında çıkarılan 294 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye göre TÜBİTAK, bir yönetim kuruluyla yönetilir hâle
getirilmiştir. 1993 yılında çıkarılan 498
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, yeniden Bilim Kuruluna
geçilmiş ve açılacak üyelikler için, Kurul tarafından, gizli
oyla ve üye tam sayısının çoğunluğuyla seçim yapılacağı
hükmü getirilmiştir. 2003 yılında çıkarılan 5016
sayılı Kanun ile boş bulunan Bilim Kurulu üyeliklerine bir
defaya mahsus olmak üzere Başbakan tarafından atama
yapılması ve Başkanın bir defaya mahsus olmak üzere,
Başbakanın teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından
atanması hükme bağlanmış ancak AKPnin
yaptığı bu çok önemli değişiklik, dönemin
Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiş, Anayasa Mahkemesi
tarafından da önce yürürlüğü durdurulmuş ve ardından da
iptal edilmiştir. Ancak AKP yine durmamış, 1 Eylül 2008de
yürürlüğe giren 5798 sayılı son Yasada ise özetle, 12 üye ile
Başkandan oluşan Bilim Kurulu üyelerinin ilgili birimlerin
göstereceği adaylar arasından Başbakan tarafından
seçileceği hükme bağlanmış, Yasanın geçici 7nci
maddesiyle, Kurum Başkanının 2 Başkan adayı
arasından Başbakan tarafından seçilerek, bu adayın
Cumhurbaşkanı tarafından dört yıllık bir süre için
Başkan olarak atanması sağlanmıştır. Böylece, AKP
döneminde beş yıla yakın süredir vekâletle yönetilen kurum,
nihayet asil Başkanına kavuşabilmiştir.
Doğrudan
TÜBİTAKın yönetimini ele geçirmeyi; amaçlayan AKPnin
yaptığı bu değişikliklerle, ne acıdır ki
akla ve evrensel normlara dayalı bilimsel çalışmaların
lokomotif gücü olan TÜBİTAKın özerk yapısı yok edilerek,
tüm unsurlarıyla birlikte siyasi amaçlara hizmet eden bir kuruma
dönüştürülmesi sağlanmıştır. Gerek ilgili bakanın
gerekse iktidar partisi milletvekillerinin değişik ortamlarda
TÜBİTAKın performansının iktidarları döneminde
katlanarak artırıldığı yönündeki beyanları
sayısal olarak kısmen doğru olabilir. Bu konuda
katkısı bulunan herkese teşekkür ederiz. Ancak bilindiği
gibi, ülkelerin ARGE ve bilimsel düzeylerinin uluslararası rekabette
geldiği nokta çok daha önemli bir göstergedir. Bu açıdan
değerlendirildiğinde, ülkemizin konumunu şu birkaç son
istatistikle sizlerle paylaşmak istiyorum:
Ülkemizde, ARGE
harcamalarına ayrılacak payın millî gelirimizin yüzde 2sine
çıkarılması hedeflenmesine rağmen, daha yüzde 1ine bile
ulaşamadığımız bir gerçektir. 2007 yılı
verileri bu oranın binde 7 dolayında olduğunu göstermektedir.
Sayın Osman Coşkunoğlunun Plan ve Bütçe Komisyonu
tutanaklarında da yer alan ifadeleri ile ülkemiz, Dünya Ekonomik
Forumunun 2009-2010 Küresel Rekabet Raporu verilerine göre rekabet gücünde
130dan fazla ülke arasında Azerbaycan, Malta, Litvanya ve benzeri gibi
ülkelerin gerisinde ve 61inci sırada yer almaktadır. Aynı
forumun inovasyon kapasitesine ilişkin değerlendirmesine göre ise
ülkemiz 46ncı sırada ve birçok ülkeye göre daha iyi durumda iken,
bilimsel araştırma kurumlarının kalitesi
açısından Malta, Gana, Uganda, Vietnam gibi ülkelerin gerisinde ve
71inci sırada kalmaktadır. Şirketlerin ARGEye
ayırdıkları harcama bütçelerinin bir göstergesi olarak
değerlendirilen ARGE yoğunluğu açısından ise ülkemiz 76ncı
sıradadır. Yine Avrupa Birliğinin Avrupa İnovasyon
Karnesi adıyla Ocak 2009da yayınladığı raporuna göre
ise AB ülkeleri ve aday ülkeler arasında 2004te 192 puanla
Bulgaristanın önünde sondan 2nci sırada yer alan ülkemiz, 2007de
206 puanla Bulgaristanla aynı düzeye inmiş, nihayet 2008de 205
puanla 221 puanlı Bulgaristanın altına düşerek son
sıraya gerilemiştir. Yani ülkemiz son beş yılda diğer
ülkelere göre göreceli olarak sürekli geriye gitmiştir.
Bu göstergelere
göre bir değerlendirme yapıldığında, ülkemizin
bilimsel düzeyinin ve rekabet gücünün artırılabilmesi için Hükûmetin
bu kurumumuza ayırdığı bütçenin yeterli olduğunu ve
ayrılan kaynakların etkin kullanıldığını
söylemek mümkün görünmemektedir. Bu amaçla, geçen yıl
çıkardığımız ARGE Teşvik Yasasının
uygulanabilir hâle getirilmesi sağlanmalı ve TÜBİTAK
tarafından 2023 vizyon çalışmasına benzer şekilde yeni
bir 2053 vizyon çalışması zaman geçirilmeden gerçekleştirilmeli,
mutlaka ülkenin bir bilim, teknoloji politikası ve yol haritası hazırlanmalıdır.
2010 yılı için öngörülen 1,3 milyar TLlik kurum bütçesinin gelecek
yıllarda daha da artırılarak mutlaka üst değerlere
çıkartılması kaçınılmaz görünmektedir.
Türkiye Bilimler
Akademisi (TÜBA), bilimsel etkinliklerin uluslararası düzeyde geliştirilmesi
amacıyla yabancı kurum ve kuruluşlarla ilişkilerini
sürdüren ve genç bilim adamlarının yetiştirilmesi için
çalışan bir kurum olup, şimdiye kadar desteklediği toplam
200 dolayındaki genç bilim adamı sayısının daha da
artırılması mutlaka gerekmektedir. Kurumun 2010 yılı
bütçesinde öngörülen 9 milyon 980 bin TLlik ödeneğin, kurumun
yukarıda sayılan amaçlarını gerçekleştirmesine
yetmeyeceği açıktır ve mutlaka artırılması
gerekir.
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı,
Anayasamızın 134üncü maddesi gereği 2876 sayılı
Kanunla, Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve
inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini
bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayınlar yapmak
amacıyla kurulmuş olup, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil
Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezi olmak üzere 4 adet
bağlı kuruluştan oluşmaktadır. Şimdiye kadar
ortak bütçeyle kendilerine ayrılan ödenekler ölçüsünde ellerinden
geldiğince en iyi şekilde bu ödeneklerini değerlendirerek
çalışmalar yapmakta olan bu kuruluşlarımız, ilk kez bu
yıl, bu bütçeyle ayrı ödeneklere kavuşmaktadırlar. Bu
kuruluşlarımızın yaptıkları çok değerli
çalışmalar, kendi İnternet siteleri başta olmak üzere
birçok yazılı basında da ve yaptıkları
yazılı eserlerde de tarafımızdan ve hepimizce yakından
izlenmektedir. O nedenle, bunların ayrı ayrı faaliyetlerine
zaman yetersizliği nedeniyle değinmek istemiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen tamamlayınız.
ALİM
IŞIK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Fakat, bu
vesileyle, Türk Tarih Kurumuyla ilgili olarak Plan ve Bütçe Komisyonu
çalışmaları esnasında Sayın Hamzaçebi tarafından,
2009 yılında yapılan bir ihaleyle 2,5 milyon TLye bir
gayrimenkul alımıyla ilgili olarak tutanaklara geçirilen yolsuzluk
iddialarının mutlaka açıklanması ve sorumlular
hakkında gerekli işlemlerin yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, kurum Başkanlığından hiç de etik olmayan
şekilde uzaklaştırılan değerli bilim adamı
Sayın Halaçoğlunun, son günlerde Hükûmet tarafından gündeme
getirilen Ermenistan açılımıyla bir ilgisinin olup
olmadığının da bu vesileyle tekrar sorgulanması
gerektiği inancındayım.
Atatürk
Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi çok
kısıtlı bütçelerle faaliyetlerini sürdürmektedirler ve
bunların kendilerine ait binaları dahi yoktur. 2876 sayılı
Kanunun 519 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
değiştirilen bazı hükümlerinin Anayasa Mahkemesince iptal
edilmesi üzerine bu kurumlarımız, 2002 yılından beri ilgili
kurullarına atamalar yapamamakta, faaliyetlerini
gerçekleştirememektedirler.
Bu düzenlemenin
mutlaka Meclisimiz tarafından bir an önce yapılması
dileğiyle 2010 yılı merkezî bütçesinin kurumlarımıza
ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Şimdi söz
sırası İstanbul Milletvekili Atila Kayada.
MHP GRUBU ADINA
ATİLA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kısa adı TİKA olan Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi ile Diyanet
İşleri Başkanlığı bütçeleri hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini anlatmak için söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi,
Sovyetler Birliğinin dağılmasının hemen akabinde,
4668 sayılı Yasa gereğince, 1992 yılında, Türk dilinin
konuşulduğu ülkeler ve topluluklar öncelikli olmak üzere
gelişmekte olan diğer ülkelere yardım etmek, teknik yardım
vermek ve öncelikli ülkelerle iş birliği ortamını
geliştirmek amacıyla kurulmuştur.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, esasen 1930lu yılların
ortalarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından, bir gün Sovyetler
Birliğinin dağılması ihtimali göz önüne alınarak
Sovyetler Birliği sınırları içerisinde yaşayan ve dil,
din ve soy birliği içerisinde olduğumuz kardeşlerimize o gün
geldiğinde yardım etmek amacıyla, o hususta
hazırlıklı olmak amacıyla yapılmış olan
ikazlara rağmen, daha sonraki yönetimler maalesef bu uzak görüşlü
öneriyi dikkate almayarak, Sovyetler Birliğinin
dağılmasıyla hazırlıksız bir şekilde bu
sürece yakalanmışlardır ve zaman içerisinde birtakım olumlu
adımlar atılmış olmasına rağmen, hâlen devam
etmekte olan birtakım yanlışlıklar, işte bu
hazırlıksız olmanın
getirdiği bir sonuç olarak,
bu hazırlıksızlığın bir doğal neticesi
olarak karşımıza çıkmış bulunmaktadır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı son derece önemli ve
stratejik öneme sahip olan bir kuruluşumuzdur. Çünkü, bugün içinden
geçmekte olduğumuz ve genel bir kabul olarak adına
küreselleşme denilen, birtakım yan unsurları olmakla beraber
esas itibarıyla Amerikan kapitalizminin, Amerikan hayat tarzının
ve değerlerinin yerküre çapında hâkim kılınmasını
ve yaygınlaştırılmasını öngören bir sürecin yanında,
son yıllarda, özellikle bölgesel siyasi ve ekonomik güç merkezlerinin
oluşmaya başladığı yeni bir dünyaya doğru bir
gidiş vardır. Dolayısıyla, Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresinin ilgi alanına giren ve işlevleri
bakımından hitap ettiği coğrafyayı dikkate
aldığımızda, Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, yürütmekte olduğu
çalışmaları düzgün, doğru ve belli prensip ve esaslar
çerçevesinde yürütmesi hâlinde, Türkiye Cumhuriyeti devletine, bölgesel bir güç
olmanın ötesinde, küresel bir güç olma noktasında önemli
katkılar sağlayabilecek olan bir kuruluşumuzdur. Bunun için
TİKAnın çalışmalarında tespit etmiş
olduğumuz birtakım eksiklikleri ve yapılması gereken
hususları zamanın kısıtlılığını da
göz önüne alarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, TİKAnın kuruluşunda, ilk
kuruluşta ortaya konulan öncelikli ülkeler -yani burada kastedilen Türk
cumhuriyetleri ve henüz devlet hâline gelememiş Türk toplulukları-
konusu öncelik olmaktan çıkarılmış ve çok daha geniş
bir coğrafyaya yayılmıştır. Elbette ki buna belki
ihtiyaç vardır ancak bu öncelik hiçbir zaman gözden
kaçırılmamalıdır.
Diğer önemli
bir husus: TİKAnın faaliyetleri yürütülürken, teknik yardım ve
yardım yapılan ülkelerin kalkınmalarının yanı
sıra ülkemizin tanıtımı ve iş birliği için zemin
hazırlanması da dikkate alınmalıdır. Aynı zamanda
bu dış yardım ve destekler uzmanlık isteyen
konulardır. Bu sebeple TİKA personeli seçilirken bu hususlar özellikle
dikkate alınmalıdır ve dikkat edilmelidir.
Yine,
TİKAnın yirmi civarında ülkede koordinatörlüğü
bulunmaktadır. Bu koordinatörlüklere atanan elamanlar, bulunduğu
ülkenin diline ve kültürüne vâkıf olmalı, ayrıca bu
dış görevlendirmelerde zaman zaman medyaya yansıyan ve bazı
cemaatlere yakın olmak gibi nesnel olmayan birtakım ölçütler
uygulanmamalıdır.
Yine, bir
diğer önemli mesele olarak TİKAnın, değerli
arkadaşlar, Türkçenin kullanımı,
yaygınlaştırılması konusunda bir eksiklik
görülmektedir. Aynı zamanda yurt dışında Türk kültür
merkezleri kurulması da keza yeterince önem verilmeyen konular
arasındadır. Aslında Türk dünyasına ve çevremize yönelik bu
faaliyetlerin esaslarının belirlenmesi noktasında, 20nci
asrın başlarında Türk aydınlanmasının sembol isimlerinden
İsmail Gaspıralının ortaya koyduğu prensipler bugün
için de geçerliliğini korumaktadır. Bu prensip, hepinizin
bildiği gibi Dilde birlik, işte birlik ve fikirde birlik.
prensibidir. Dolayısıyla -daha başka, TİKAyla ilgili
hususlar var ama zaman darlığını dikkate alarak- bütün bu
esaslara dikkat edilerek TİKAnın faaliyetlerini yürütmesi
gerektiğini bir kere daha dikkatlerinize sunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün karşı
karşıya kaldığımız önemli sorunlardan birisi
millî ve manevi değerlerimizin toplumsal çatışma alanına
dönüştürülmesi ve Türkiye'nin inanç ve mezhep temelinde çok tehlikeli bir
ayrışma ve cepheleşme sürecine çekilmek istenmesidir. Toplumsal
huzursuzluk ve gerginlik alanları her geçen gün derinleşmektedir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu bakımdan, Diyanet
İşleri, son derece önemli; çok büyük bir bütçeye, muazzam bir kadroya
sahip kuruluşumuz olması bakımından önemlidir.
Öncelikle Diyanet
İşleri Başkanlığının ilgi alanına
giren, yani toplumda din hizmetleri, doğru bir din
anlayışının topluma ulaştırılması,
sosyal dayanışma ve yardımlaşma gibi hususlarda Diyanet
İşleri Başkanlığının yapması gereken
önemli hizmetler vardır.
Ancak, biraz önce
ifade ettiğim gibi, bugün Diyanet İşleri
Başkanlığının yapısı
tartışılan bir husus hâlindedir. Çünkü bugün Türkiyede bizim
millî birliğimizin, millî bütünlüğümüzün ve kültürümüzün
ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olan Alevi İslam inancına
mensup olan kardeşlerimiz vardır ve bunların zaman zaman dile
getirilen çeşitli sorunları vardır ki, bunların bu
sorunlarına yönelik birtakım çalışmalar yapılmaktadır.
Ben özellikle bunun yanında aynı şekilde Caferi inancına
mensup vatandaşlarımızın da birtakım sorunları
olduğunu biliyorum ve bunlar hususunda da bunlar hakkında da birtakım
çalışmaların yapılması gerektiğine olan
inancımı sizlerle paylaşıyorum.
Ancak,
değerli arkadaşlar, bütün bu çalışmaları yürütürken,
özellikle bu çalışmaları yürüten iktidar partisinin dikkat
etmesi gereken bir tespitte bulunmak istiyorum. Öncelikle bir milletin içinde
yaşayan fertlerin tek tek sosyal ya da siyasal kimlikleri, şu ya da
bu mezhebe ya da herhangi bir etnik gruba mensup olmakla, mensubiyetle
belirleniyorsa, o ülkede millî birliği, millî bütünlüğü sağlamak
son derece zor olur.
Ancak,
değerli milletvekili arkadaşlarım, bu tür kimliklerden önce ve
bu tür kimliklerin üzerinde aynı millete mensup olma şeklinde temel
bir kimlik şuuruna ulaştığımız, sosyal ve
kültürel yapımızın da böyle bir gelişme safhasına
vasıl olduğu toplumlarda bu alt kimlikler ve bu alt kültürler bir
çatışma ve bölünme sebebi olmuyor.
Dolayısıyla
bu tespitler bize millî birliğin, ulusal bütünlüğün sosyolojik
temellerinin sosyal bütünleşme
ve millî kültür
olduğunu
göstermektedir.
Dolayısıyla yapılacak bütün bu çalışmalarda
-gerek Alevi çalıştayı olsun gerekse diğer
çalışmalarda- esas dikkat edilmesi gereken husus, aynı millete
mensup olma şeklinde bilincin güçlendirilmesidir ve bu bilincin asla ve
asla zaafa uğratılmaması gerçeğidir. Dolayısıyla
bu cümleden olmak üzere geçtiğimiz günlerde Alevi kardeşlerimizin
sorunlarıyla ilgili Genel Başkanımızın grup
toplantımızda, bir çerçeve olması ve yapılan
çalışmalara bir katkı olması bakımından dile
getirdiği hususları burada bir kere daha sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Birinci olarak,
Aleviliğin öncelikle nitelikli eğitim ve nitelikli kadro ihtiyacını
karşılayacak Türkiye Alevilik araştırmaları merkezi
devlet desteğinde kurulmalıdır. Bu merkez, genel bütçeden
ayrılacak ödenekle desteklenmeli ve idari bakımdan özerk
olmalıdır.
Alevi inanç
önderlerinin akademik seviyede eğitilmesi için ilahiyat fakültelerinde
tasavvuf ilimleri bölümü kurulmalıdır. Millî Eğitim
Bakanlığınca din derslerinin müfredatına, doğrudan
Alevi toplumunun katılımıyla şekillenmiş doğru,
objektif ve bilimsel bilgiler girmelidir. Bu kapsamda olmak üzere, Alevi
İslam inancı önderlerinden, konusunda uzman ilahiyatçılardan ve
akademisyenlerden oluşan özel ihtisas komisyonu kurulmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaya, lütfen tamamlayınız.
ATİLA KAYA
(Devamla) Kültür Bakanlığı ve ilgili kuruluşların
iş birliğiyle Alevi İslam inancının ve tarihî,
kültürel şahsiyetlerinin envanteri ve külliyatı
çıkarılmalı, varsa yabancı dilde olanlar Türkçeye
çevrilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, ortaya
çıkacak külliyatın orijinallerine sadık kalarak yayınlanmasında
istişare ve iş birliği içinde olmalıdır. Alevi
İslam inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde Diyanet
İşleri Başkanlığında yapısal düzenlemeye gidilmelidir.
Alevi toplumunun
hayatında çok önemli yeri olan cemevi gerçeği, siyasi kaygılardan
uzak, cami-cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden
kabul edilmelidir. İnanç ve kültür hayatımızın bir unsuru
olan cemevlerine devlet yardım etmeli, genel bütçeden ödenek tahsis
edilmelidir.
Konunun beklemeye
tahammülü kalmamıştır. AKP elinde daha fazla tahrik edilip daha
fazla kaşınmadan acilen çözüme muhtaçtır. Geçmişin
acılarını ve hatta varsa hatalarını tahrik ederek
ulaşacağımız bir sonuç da yoktur.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde bütçenin hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Şimdi,
şahsı adına, lehinde olmak üzere söz isteyen Bayram Özçelik,
Burdur Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özçelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 mali yılı bütçe görüşmelerinde şahsım adına
lehte söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Vakıflarımız
bizim medeniyetimizin hangi düzeyde insanlığa hizmet edildiğini
göstermesi açısından bir mihengimizdir. O medeniyet ki tarihimizdeki
altın sayfaları oluştururken geleceğimize hangi pencereden
bakacağımızı, aydınlık geleceğe umutla
yürüyebileceğimizi göstermektedir.
Vakıflar,
kültürümüzü, şuurumuzu geliştirici, paylaşmayı ve
katılımcılığı
yaygınlaştırmaktadır. Sağlıktan eğitime,
çevreden sosyal hizmetlere her alanda vakıf hizmetleri bulunmakta ve
öncülük etmektedir. Önemli olan hayatımızın içerisindeki o
kültürü, hizmetleri yaşatmak ve devamını sağlamaktır.
Her gün gelip
geçtiğimiz mekânlardaki eserler bizlerden bir bakım ve onarım
beklemektedir. Yaşatma şuurunda olan insanlar vasıtasıyla,
amel defterlerini kapatmayacak vakıf insanları tarafından bunlar
ele alınmaktadır. Vakıf insanı ve vakıf insanlarının
sayılarını artırmak ve teşvik etmek hepimizin
görevidir.
Bilgi ve
teknoloji olan çağımızda, sosyal ve bireysel buhranların
anaforunda oradan oraya savrulan insanlığın manevi dinamiklerine
kavuşması için vakıf dava adamlarına çok büyük ihtiyaç
duyulmaktadır.
AK PARTİ
hükûmetlerimizin medarıiftiharı olan, eğitimde, sağlıkta,
ulaşımda, TOKİde yapılanlar kadar Vakıflar Genel
Müdürlüğü, vakıf eserlerimizde yaptıkları,
TİKAnın, da Türk ve İslam dünyasında yaptıkları
gururumuzdur, onurumuzdur.
İş
bilenin kılıç kuşananındır. sözü, öyle
inanıyorum ki Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün ve
TİKAnın, AK PARTİ hükûmetlerinin programı çerçevesinde
yaptığı çalışmalar için kullanılsa yeridir.
Vakıf
eserlerinin ve vakıflara ait mülklerin art niyetli kişiler
tarafından suistimal edilerek kullanılmalarına
hükûmetlerimiz döneminde son verilmiştir.
Hukuk çerçevesinde her türlü tedbirler alınmış, bir daha
suistimallerin önü kapatılmıştır.
Antalya
Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından Burdur ilimizde de
vakıf eserlerimizin bakım ve onarımı için 2 milyon TL
ödenek harcanmıştır. Burdur merkezde Ulu Cami, Saden
Hatipoğlu Camisi, Dökmecikızı Camisi, Şeyh Sinan Camisi,
Tefenni Hüseyinoğlu Camisi, Çavdır Dengere Köyü Camisi ve benzeri
restorasyonlar yapılmıştır.
Vakıflar
Genel Müdürümüzle Burdurumuzdaki vakıf eserlerini yerinde görerek neler
yapılacağını değerlendirdik. Özellikle, Burdur
şehir merkezine prestijli bir eser
kazandırılacağını büyük bir ümitle bekliyoruz. Bucak
ilçemizdeki Susuz Han Kervansarayı restore et-işlet-devret
modeliyle restore eden As Çimentoya, Âdem Saka buradan teşekkür
ediyoruz. Aynı şekilde,
Bucaktaki büyük bir kısmı ayakta kalan İncirhan da
restore edilmek için beklemektedir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü, hüzünlü, ağlayan, harabe görüntüdeki eserleri
restore ettikten sonra gülen vakıf eserlerini toplumumuzun hizmetine
sunmaktadır. Ağlayan vakıf eserleri arasında yer alan
Burdur şehir merkezindeki Hoca Bali Hamamı ve Derviş Mehmet
Kütüphanesi bir an önce gülen vakıf eserleri arasına girmeyi
beklemektedir.
Geçmişimize
sahip çıkmadan geleceğimize yön veremeyeceğimizin bilincinde
olarak hiçbir kısıntıya gitmeden ihtiyaç duyulan ödenekleri
anında temin ve talimat veren, başta Başbakanımız
olmak üzere ilgili bakanlarımıza, Vakıflar Genel Müdürümüze,
TİKA Başkanımıza ve diğer kurum
başkanlarımıza ve çalışanlara, emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki gündür muhalefet
milletvekilleri, bütçe görüşmelerinde Başbakanımızın
tümü üzerindeki görüşmelerindeki üstün performansını
akıllarınca karalamak için ağır ithamda
bulunmaktadırlar.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hop, hop! Konuyla ilgili konuş.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) Onların ruh hâlini anlıyorum çünkü kendi
Genel Başkanları önceki günkü konuşmalarında bütçeye
yakışır konuşma yapmadılar ve kendi parti
tabanlarını bile tatmin etmeyen, Böyle de pasif konuşma
yapılır mı? dediklerini duyduk.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kendi akıl eksikliğinden!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bayram, sana ne bizim parti tabanından? Sen kendi partinin
işine bak! Benim parti tabanım gayet memnun bu üsluptan. Sen kendi
partine bak! Senin Genel Başkanın özrü kitap hâline getirmiş.
Bırak bu işleri!
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada Tekelcilerin kanlı şapkası var!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) Aslında siyasetin birtakım ilkeleri var. Bu
ilkelerden birisi de, genel başkanlar birbirlerine karşı hitap
edebilirler, karşılıklı atışmalarda genel
başkanlar birbirlerine söz söyleyebilirler
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sen söylüyorsun şimdi!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sen söylüyorsun! Sen geriyorsun Meclisi! Tahrik etme
Meclisi! Allah Allah!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla)
ama gel gör ki muhalefet milletvekillerinin her
sözünde Başbakanımıza galiz hakaretler yapma
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özçelik, lütfen tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu tablodan, buradaki tablodan utanın! AKP Genel Merkezinin
önünde şu anda 10 bin tane Tekel işçisi bekliyor. Ayıp ya! Ne
konuştunuz? Ne vaat ettiniz yalandan başka?
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) Değerli arkadaşlar, lütfen, Türkiye hassas
bir süreçten geçerken
OKTAY VURAL
(İzmir) Fitneci seni!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Senin gibi
konuşmacılar Türkiye'yi tahrik ediyor! Parlamentoyu tahrik ediyor!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla)
bizleri de, liderlerinizle ilgili kamuoyunda bilinen
olumsuz sözleri söyletmeye itmeyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Seni gidi fitneci! Kan üzerinden siyaset yapıyorsunuz!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) 2010 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bayram, sana yakışmıyor!
Ağzına yakışmıyor ağzına!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bir de geçip orada oturma bari!
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Meclis Başkanını azarlayan Başbakana
sözün yok mu Sayın Vekil?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen de o Divandasın!
BAŞKAN
Şimdi, söz sırası Hükûmet adına söz isteyen Devlet
Bakanı Mehmet Aydında.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ayıp ya! Bayram, bir de gülüyorsun ya!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Burada böyle konuştuktan sonra Divana çıkıyorsun,
bir de gülüyorsun!
ATİLA EMEK
(Antalya) Milletvekilisin bir de!
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir de gülüyorsun orada, çok maharetli bir iş
yapmış gibi!
BAŞKAN
Sayın Aydın, süreniz on üç dakikadır.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu, AKP Genel Merkezinin önünde dövülen Tekel işçilerinin
kanlı şapkası. Onlara bütün milletvekilleri söz verdi, hepsine
kadro vereceğiz, mağdur etmeyeceğiz. dedi.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok kısa bir
konuşma yapacağım, çünkü soru-cevap kısmına
geçtiğimiz zaman, soru soran arkadaşlarımızın bir
anlamda hakkını yememek için, eleştirilen ve soru olarak öne
sürülen birkaç konuya temas edip zamanımızı iyi kullanmayı
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bilim ve teknoloji konusu -hepimizin bildiği
cümleleri tekrar etmeme izin verin- günümüzün en kritik konularından
biridir. Yani gerçekten de bir ülkenin şimdisi, geleceği, bekası
önemli ölçüde bilim ve teknoloji alanında, özellikle yenilik alanında
yapacağı çalışmalara ve kat- edeceği mesafeye
bağlıdır.
Bugün öyle bir
dönemde, öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, ekonomi bilime dayanmak
zorundadır, bilim eksenli olmak zorundadır; siyaset, gerek iç siyaset
gerek dış siyaset, uluslararası ilişkiler bilime dayanmak
zorundadır; kültür konuları uzak gibi görünüyor ama yine de bilim
temelli bir açılıma, bilim temelli bir yükselişe her zaman ihtiyaç
göstermiştir, ama günümüzde çok daha fazla bu ihtiyacı hissediyoruz.
Eğer bir ülke kendi kültür değerlerini, bir ülke kendi iç dinamizmini
yeterince bilmiyorsa, güvenilir bilgiye bu konuda sahip değilse pek çok
alanda başarılı olması da mümkün değildir. Hatta
günümüzde tartıştığımız, konuştuğumuz konularda
dahi -Türkiye'nin içine yönelik olarak söylüyorum- bizim gerçekten, ilaç kadar,
herhangi bir rahatsızlığımız varsa, ülkemizle ilgili
güvenilir, dayanılır, sağlam bilimsel bilgiye
ihtiyacımız vardır. Yoksa, konuşmaların önemli bir
kısmı hakikaten yanlış olur, yerine oturmaz ve zaten böyle
bilgiler üzerine de siyaseti veya ekonomik hayatı inşa etmeye
çalışırsak başarılı olmamız mümkün
değildir. Ben, sadece bu konuda iki cümle söyleyeceğim, çünkü
asıl konumun birazcık dışında kalıyor ama hemen
hemen bütün arkadaşlarımın benimle hemfikir
olacağını düşünerek söylüyorum.
Mesela, günümüzde
farklılıklardan bahsetmenin çok cazip bir tarafı var.
Aslında bu, insan tarihi boyunca hep öyle olmuştur.
Farklılıklar benzerliklere, aynılıklara nazaran çok daha
dikkat çekici olmuştur. Çünkü farklı olduğu için zaten dikkat
çekiyor ama kabul etmek lazım, farklılıklar üzerine dayanan
söylemler de karşı karşıya kalınan problemlerin
başında gelmektedir. Dolayısıyla, her zaman
aynılıklardan ve benzerliklerden bahsederken, gerçekten de
farklılıkların ne kadar farklı olduğu sorusunu
sormamız lazımdır. Çünkü, sanki birbiriyle
bağdaşmayacak boyutta birtakım farklılıklar
varmış gibi bir izlenim ortaya çıkarsa sorunlar daha gittikçe
büyür. Bu konuda, esasında bugün, kalkınmış olan dünyada
gelinmiş olan nokta bellidir, insan hakları bellidir. Temel insan
haklarının ne olduğunu biliyoruz. Temel değerler bellidir,
temel etik değerleri bellidir. Bunlar, zaten evrenseldir. Şu veya bu
şekilde yorum farkı olabilir. Ama temelde bunlar üzerinde de
kognitif, bilgisel, bilişsel bir anlaşma vardır, yorumlar
farklı olsa bile ve bir de bizim farklılıklarımız
vardır.
Soru, en
azından entelektüel açıdan bakıldığında, gayet
kolay görünüyor, yola koyulmak için kolay görünüyor. Sorunları çözmek
babında söylemiyorum bunu.
Nedir o?
Eğer farklılıklar -adına ne dersek diyelim; kültürel
olabilir, töresel olabilir, başka türden olabilir- insan haklarına
aykırı ise, eğer farklılıklar politik değerlere,
pek çok anayasada yer bulan temel değerlere aykırı ise, o
farklılıkların değiştirilmesi lazım. Hangi yolla?
Silah yoluyla değil, savaş yoluyla değil; eğitimle
değiştirilmesi lazım onların, geniş soluklu plan ve
programlarla değiştirilmesi lazım ve bir birlik ve beraberlik
içinde değiştirilmesi lazım. Yok eğer değilse,
eğer değilse, o farklılıklar temel insan haklarıyla ve
paylaşılan değerlerle çatışmıyorsa, o zaman,
ister yurt içinde olsun, ister Avrupa Birliği bağlamında olsun,
ister uluslararası ilişkilerde ve siyasette olsun, bunların
zenginlik sayılması lazım. Bunlara tolere edelim demek bile,
esasında etik bakımından sorunlu bir cümledir. Kim kime tolere
ediyor?
Eğer Türkiye
birtakım kültürel farklılıklara sahip ise, Avrupa
Birliğinden herhangi birinin kalkıp Bunu tolere edelim. demesi
doğru değildir. Tekrar ediyorum, eğer o temel değerlerle
çatışmıyorsa, o zaman bunun cevabı bellidir. Bunlar
zenginliktir. Tolere edelim. demek doğru değildir. Aslında
bunların desteklenmesi lazım. Bunların daha da
zenginleşmesi ve güçlenmesi lazım.
Dolayısıyla,
günümüzde Türkiye içinde de, Türkiyede Türkiye hakkında konuşurken,
hakikaten millî tarihten, millî tarihî tecrübeden, millî kültürden kaynaklanan
ortaklıklar vardır, aynılıklar vardır, benzerlikler
vardır. Millet olmanın zaten temelini de bu zemin
oluşturmuştur. O zemin bu milleti, bu ülkeyi, bu vatanı daha
binlerce yıl -ama gelin Sonsuza değin. diyelim- birlikte
yaşatabilecek güce sahiptir.
Tekrar ediyorum,
bunlarla çatışmayan farklılıklar zenginliklerimizdir ama
Türkiye bugüne kadar nasıl bir ortak tarih, ortak kültür, ortak tarihî
tecrübe ve bir tek siyasi sistem ve bir tek hukuk sistemi çerçevesinde bugüne
kadar gelmişse onu, Türkiye'yi ebediyete taşıyacak kadar da
güçlü olduğuna inanıyorum, götüreceğine inanıyorum. Dediğim
gibi bu bir yan konuydu.
Gelelim
TÜBİTAK meselesine: Eleştiren arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum; gerçekten bu konuda ne kadar yaparsak azdır, ne kadar bütçemiz
artarsa memnun oluruz, minnettar oluruz çünkü yapacak iş çok, bilim ve
teknoloji alanı Türkiye'de ihmal edilmiş bir alandır. Arkadaşlarımız
haklı olarak Şuradan şuraya gelemediniz. diyorlar ama hep
2004ten, 2005ten başlayarak bunu söylüyorlar. Biraz geriye gidilirse
acaba ne yapıldı, yani ARGEde ne kadar bütçemiz vardı, nereden
nereye kadar geldik? Bunların hesabı yapılmadan, hemen
birdenbire bir kesitten yola çıkıp değerlendirme yaparsak
haksızlık olur.
Ben sadece birkaç
rakam vererek konuyu bağlamak istiyorum. Evvela, hakikaten gayrisafi yurt
içi hasılada bugün bizim ARGE için harcadığımız para
-gerçi ben bunların bir kısmını Komisyonda söyledim ama
2007 rakamlarını söyledim çünkü TÜİK hâlâ o gün
açıklamadığı için 2008 rakamlarını
söyleyememiştik- 2008e göre söylüyorum: 6,9 milyar TL. Bu, yüzde 0,73.
Dolayısıyla eğer Avrupa Birliğinin ortalamasıyla
mukayese edersek iftihar edebileceğimiz bir oran değil. Hele bir de
kendimize bir hedef koymuşsak, Yüzde 2ye çıkaracağız.
demişsek gerçekten de bu konuya hiç aralık vermeden, hiç nefes
almadan her türlü desteği vermemiz lazım ki -tekrar ediyorum- bilgi
eksenli, ekonomik, siyasi, kültürel hayatımız mümkün olsun ama yine
de yapılanları da hakikaten görmemiz lazım. Mesela ilk defa,
memnuniyetle ifade edelim ki özel sektör önemli bir konuma geldi; özel sektör
kamu sektörünü 2008de geçti, yüzde 44 küsuruyla kamu sektöründen bir
bakıma daha öne çıktı. Bu bizim için hayati önem arz ediyor
çünkü eğer kamu sektörü temel bilimlere daha fazla zaman, daha fazla para,
enerji ayıracaksa -ki bilimsel zihniyet, Osman Bey bu konuya temas etti,
bilim kültürü ve bilim zihniyeti dedi- bilimsel kültürün ve bilim
zihniyetinin gelişmesi için, laboratuvardan pazara giden o alan o kadar
fazla etkili değildir, onu söyleyeyim. Önemlidir, aslında ülkenin
kapasitesi bakımından önemlidir fakat yine de kabul etmek lazım
ki bilimsel zihniyet, esasında, temel bilimlerde bizim mesafe
almamızla doğru orantılıdır. Eğer özel
teşebbüs yüzde 60lara gelirse, bizim ilk hedefimiz yüzde 50dir, ama
yüzde 50yi de geçer yüzde 60a gelirse, o zaman zaten üniversitelere de
kamunun yaptığı katkıda belli ölçüde bir azalma olacak.
Çünkü, zaten üniversite ve sanayi iş birliği neticesinde projelerin
geliş gidişi büyük ölçüde özel sektör ile üniversitelerimiz
arasında olacak ve oradan da bir bakıma kamu alanı bir tasarrufa
gidecek ama bu, onun oradan alınıp başka alanlarda harcanması
için değil, doğrudan doğruya, hakikaten temel bilimlere yani
fiziktir, kimyadır, astronomidir
O alanlarda başarılı
olamayan bir ülke bilimde başarılı olmuş sayılmaz ve o
alanlarda sağlam duramayan bir ülkenin teknolojisi de uzun soluklu olamaz.
Dolayısıyla pek çok gayret var.
TÜBİTAKın
yanı sıra, şükranla bahsetmek istiyorum ki Millî Eğitim
Bakanlığının bu, her sene bin öğrenciyi yurt
dışına gönderme projesi gerçekten övünülecek bir projedir ve
Millî Eğitim Bakanlığımıza teşekkür borçluyuz.
Ayrıca, Dış Ticaret Müsteşarlığının
büyük ölçüde, Planlamanın büyük ölçüde katkısı var.
Bunların bir kısmı hakikaten binlerce bilim adamının
yetişmesine katkı sağlayan kurumlarımız.
Dolayısıyla,
arkadaşlarımız, her iki arkadaşımız da bir
bakıma bu inovasyon konusunda konuştular. Doğrudur yani, o
konuda, inovasyon konusunda da yine dediğim gibi, bir dört sene öncesinden
başlayalım, bir de şimdi başlayalım. İnovasyon
konusunda yapacak işimiz çok ama şunu da lütfen hatırlatmama
izin veriniz: Bu inovasyon konusunda, özellikle endekslerin
hazırlanmasında ciddi sorunlar var. Evvela, hakikaten eski verileri
değerlendiriyorlar. Artık Türkiyede bizim
değerlendirmediğimiz veriler değerlendiriliyor.
Bazılarını değerlendiriyorlar, bazılarını
değerlendirmiyorlar. Güya bu endeksleri hazırlamak için geliyorlar,
diyelim ki 93 firmaya soruyorlar, 93 firmadan aldıkları 93
cevabı sanki Türkiye'nin genel perspektifini açıklıyormuş
gibi kullanabiliyorlar. O konuda ciddi sıkıntılar var. Ama
tekrar ediyorum, inovasyon konusunda, yenilik konusunda bizim
yapacağımız çok iş var ve o konuda
alacağımız çok mesafe var. Ama madem Avrupa Birliğine
atıfta bulunularak bu söyleniyor, lütfen Avrupa Birliğinin aynı
zamanda son iki ilerleme raporunda bilim ve teknolojiyle ilgili söylenenlere de
lütfedip bir bakarsanız -İnternet ortamında zaten var- orada,
gerek bir önceki ilerleme raporu gerek bu sene yayınlanan ilerleme raporu
açıkça Türkiyede TARALın, yani Türkiye Araştırma
Alanının Avrupa Araştırma Alanıyla rahat
çalışabilecek bir konuma geldiğini, aralarında uyum
olduğunu, entegrasyon sağlandığını açıkça
söylüyor ve her iki raporda da zaten Türkiye'nin bu yaptığı
çabalar övgüyle anılıyor.
Tam zaman
Vaktim
kaldıysa Sayın Başkan, ondan da sadece iki üç rakam vereyim.
Mesele ARGE personeli 67 bine çıktı. Bizim hedefimiz 2010da 50
bindi. 67 bini zaten bulduk. 67 bine ulaştığımız için
de şimdi hedefimizi 150 bine göre ayarladık. Ayrıca, tam zaman
eş değer araştırma sayısı 52 bin, hatta 53 bin,
52.819a çıktı. Yurt dışından geniş bir
-hakikaten- araştırıcı kitlesi Türkiyeyle ilgilenmeye
çalışıyor. Orada başarılı olan Türk bilim
adamları var, onlar ülkelerine dönmek istiyorlar. Her türlü
kolaylığı sağladık, her türlü engeli ortadan kaldırdık
ve hakikaten o konuda da çok büyük bir alan açılması oldu. TÜBİTAK
için bu kadar yeter.
İki konu,
mutlaka temas etmem gereken konu arasında. Bunlardan bir tanesi,
Sayın Hamzaçebinin
Bazen ağzımdan Çelebi çıkıyor,
hoşuna gidiyor. Sayın Hamzaçebinin zaten Komisyonda sorduğu
soru olarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen tamamlayınız.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Tamam, bir dakikada bitiriyorum efendim.
Sayın
Hamzaçebinin Komisyonda hatırlattığı konu, yani bu Türk
Tarih Kurumunun aldığı bina konusu, şu anda Başbakanlık
Teftiş Kurulunda süreçte. Komisyonda söylediğimi burada da
söyleyeyim: Oradaki sonucu alacağız ve o sonuca göre hareket
edeceğiz, sizi ve kamuoyunu da bilgilendireceğiz. O konuda hiçbir
arkadaşımın herhangi bir tereddüdü olmasın lütfen. Ne varsa
o ortaya çıkacak, ne varsa ona göre de muamele edilecek ama şu anda
ortada henüz daha gelinen bir -durumun açıklık kazanması
bakımından- durum söz konusu olmadığı için üzerinde
durmuyorum.
Yusuf
Halaçoğlu Bey uzaklaştırıldı. tabirini kullandı.
Keşke kullanmasaydınız bu tabiri çünkü her
yaptığı görevi bırakıp asli görevine dönen
Bu
arkadaşlarımız üniversiteden geliyorlar zaten, bunların
kadroları üniversitede, geliyorlar, bir süre hizmet ediyorlar.
Ayrılmalarının gerek idare tarafından gerek kendileri
tarafından bir uzaklaştırılma şeklinde
anlaşılması doğru değildir.
Bir konuyu daha
söyleyeyim: Ben bu ülkede hiçbir Türk insanının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) - ... altını çiziyorum, hiçbir Türk
insanının bu ülkenin büyük menfaatleri konusunda, Ermeni meselesi
konusunda öbür insandan daha hassas, daha duyarlı olduğunu
söyleyemem. Ben de en az Halaçoğlu kadar, hâlihazırda görev yapan
arkadaşımız da en az Halaçoğlu kadar
Hepimiz öyleyiz,
davalarımız konusunda hepimizin heyecanı, fikri, her şeyi
aynıdır.
Çok teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Hükûmet adına ikinci söz talebi, Faruk Çelik, Devlet Bakanı.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on üç
dakika.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığıma bağlı Diyanet
İşleri Başkanlığı ile Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi TİKAnın
bütçeleriyle ilgili siz değerli milletvekili arkadaşlarımın
yaptıkları değerlendirme ve eleştirilere, katkılara
teşekkür ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Temel görev
alanı din hizmetlerini yürütmek ve toplumu din konusunda aydınlatmak
olan Diyanet İşleri Başkanlığı cumhuriyetimizle
yaşıt en önemli kurumlarımızdan bir tanesidir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı asli görevlerini yerine
getirirken, bununla birlikte, çocuk ve gençlik sorunları, kadın
hakları, doğal afetler, engelli ve yaşlılara yönelik yeni
yaklaşımlar, çevre sorunları ve ekolojik dengenin
korunması, aile yapısının korunması, uyuşturucu
ve bağımlılık meydana getiren maddelere karşı
duyarlı olunması, hükümlü ve tutukluların rehabilite edilerek
topluma kazandırılmaları, SHÇEKe bağlı sosyal
hizmetler kurumlarındaki hizmetler gibi pek çok alanda toplumun
bilinçlendirilmesi amaçları çerçevesinde çalışmalarını
yürütmektedir.
Diyanet
İşleri Başkanlığının asli görevlerinden
birisi de hac ve umre organizasyonları gerçekleştirmektir.
Bakanlık, hac organizasyonunu şeffaf ve objektif ölçüler içerisinde
otuz yıldır başarıyla sürdürmektedir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı, Anayasanın ve
yasaların kendisine tanımış olduğu sınırlar
çerçevesinde eğitim merkezleri, Kuran kursları ve yaz Kuran
kurslarıyla, yaygın din eğitimi hizmetlerini sürdürmektedir.
Başkanlık,
din görevlilerinin mesleki yeterliliklerini daha da geliştirmek
amacıyla mesleki eğitime büyük önem vermektedir. Bugün din
görevlilerinin en az üçte 1i ön lisans ve lisans mezunudur.
Ayrıca,
personelimiz, mütevazı maaşlarından tasarrufta bulunarak
ilköğretim okulları yaptırmış, kız
çocuklarının okullaşması kampanyası çerçevesinde örgün
eğitim ve öğretime katkıda bulunmuşlardır.
Bakanlık,
eğitim, kültür faaliyetleri çerçevesinde ailelere, çocuklara, gençlere,
kadınlara, aydınlara yönelik olarak bilimsel eserler
yayınlamakta, çeşitli toplantılar düzenlemekte; bu sayede
herkesin bilgi sahibi olarak toplumsal barış ve huzura katkı
sağlamalarına destek olunmaktadır.
Diyanet
İşleri Başkanlığımız, toplumumuzda sosyal
bir olgu olarak var olan farklı inanç grupları, mezhepler ve
oluşumların hepsini kuşatıcı bir hizmet yürütmektedir.
Bu kapsamda, geçtiğimiz dönemde on kitap hâlinde basılan ve
basımına hâlen devam edilen Alevi Bektaşi klasiklerinin
sadeleştirilerek yayımlanması halkımızdan büyük ilgi
görmüştür.
Ayrıca,
vatandaşlarımızın dinî bilgi ihtiyaçlarını
karşılamak üzere Şafii ve Caferi ilmihalleri
çalışmaları da tamamlanmak üzeredir. Diyanet İşleri
Başkanlığı toplam otuz beş ülkede bulunan
vatandaş, soydaş ve dindaşlarımıza yönelik olarak
bilgilendirme ve din hizmetleri açısından rehberlik yapma
faaliyetlerini sürdürmektedir. Başkanlık, yurt dışı
hizmet ve çalışmalarını koordine etmek üzere hâlen 22
ülkede büyükelçilerimizin bünyesinde din hizmetleri müşavirliği ve 24
başkonsolosluğumuz bünyesinde de din hizmetleri ataşeliği
bulunmaktadır. Ayrıca müşavirlik ve ataşeliklerin emrinde
sınavla seçilmiş ve altı ay süreyle yabancı dil
ağırlıklı yurt dışı hizmete hazırlık
eğitimine tabi tutulmuş 1.315 din görevlisi görev yapmaktadır.
Başkanlığımız özellikle Avrupada görev yapacak din
görevlilerini mahallinden yetiştirmek için Uluslararası
İlahiyat Projesi geliştirmiş; bu program çerçevesinde ülkemizde
dokuz farklı Batılı ülkeden gelmiş 225 lisans öğrencisine
eğitim verilmektedir. Türk cumhuriyetleri, Balkan, Kafkas ülkeleri Türk ve
Müslüman topluluklarına yönelik hizmetler de çeşitli düzeylerde devam
etmektedir. Bu ülkelerden 2009-2010 öğretim yılında 180 lisans,
55 yüksek lisans ve 16 doktora öğrencisi ülkemize getirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizle yaşıt
Diyanet İşleri Başkanlığı küreselleşen
dünyamızda ülke sınırlarımızı da aşarak çok
geniş bir coğrafyada insanlığa hizmet veren bir kurum
hâlini almıştır. Bu köklü kuruluşumuzun hizmetleri hâlâ
kırk dört yıl önce çıkarılmış bir Kanun, 633
sayılı Kanunla yürütülmektedir. Bu çerçevede Hükûmet olarak Diyanet
Teşkilat Yasasıyla ilgili çalışmalarımızı
neticelendirmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki hafta içerisinde Diyanet
Teşkilat Yasasını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edeceğiz
ve kısa süre içerisinde de umuyorum ki -otuz yılı
aşkın süredir- bir boşluğu dolduracak olan bu yasayı
yüce Meclis kabul edecek ve yürürlüğe koyacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığıma
bağlı kuruluşlardan bir tanesi de Türk İşbirliği
ve Kalkınma İdaresi Başkanlığıdır.
TİKAnın kuruluş amacı, başta Türk dilinin
konuşulduğu cumhuriyetler, akraba toplulukları ile Türkiyeye
komşu ülkeler olmak üzere kalkınma yolundaki ülkeler ve diğer
ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmaktır.
TİKAnın çalışmaları ülkemizin prestijine, lobi ve
tanıtım gücüne büyük katkı sağlamaktadır.
TİKAnın
projeleri arasında yurt dışındaki kültür
varlıklarımızın restorasyonu önemli bir yer tutmaya
başlamıştır. Bu çalışmalarla bir yandan ecdat
yadigârı eserler gelecek nesillere korunarak devredilmekte, diğer
yandan da bu eserlerin bekçiliğini yapan soydaş ve akraba
topluluklarımızın kültürel benlikleri pekişmekte ve öz
güvenleri artmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Balkanlar, Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya, Orta
Doğu, Afrikada bulunan 21 ülkede 24 Program Koordinasyon Ofisiyle -acil insani yardımlar ile teknik ve
kalkınma iş birliğini- hazırlanan program, proje ve
faaliyetlerle yürüten TİKA, proje seçiminde uygulamaların yerel
sahiplenmesi, sürdürülebilirlik ve ülkemize geri dönüşüm kriterlerini
dikkate almaktadır.
On yedi
yıllık kurumsal kültür ve tecrübesiyle TİKA, her yıl
giderek artan proje ve faaliyetleri ve genişleyen faaliyet
coğrafyasıyla ülkemizin dış politikasında
Hükûmetimizin önemli enstrümanlarından biri hâline gelmiştir. Bu
anlamda, TİKA, Türk dış politikasının ilke ve
ihtiyaçları doğrultusunda açılım göstererek büyümektedir.
Yeni dönemde, Pakistan, Suriye, Irak ve Sırbistan yeni açılım
alanını oluşturacak, Afrikada yeni açılan
büyükelçiliklerimiz geliştirilecek ve kalkınma projeleriyle daha
desteklenerek ülkemizin gönüllülüğüne katkı sağlanacaktır.
TİKAnın
1992-2000 yani kurulduğu tarih ile 2002 yılları arasında
toplam 2.241 proje gerçekleştirmiş iken 2005-2008 yılları
arasında toplam 5.084 proje ve faaliyeti gerçekleştirmiştir.
Gerçekten bu faaliyetlerin tümü takdire şayan faaliyetlerdir. 2008
yılında gerçekleştirdiği faaliyetleri 111 ülkede
gerçekleştirmiş, yıllar itibarıyla da yaklaşık
100-150 milyon dolar arasında bu ülkelere
yatırımlarını, kalkınma hamlelerini TİKA
sürdürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, burada Bakanlığımın bütçesiyle ilgili
değerlendirmeler yapan arkadaşlarımız bazı hususlara
temas ettiler, kısaca onlara da değinmek istiyorum.
Bunlardan biri
Tabii ki cumhuriyet ve cumhuriyetin kazanımları belli bir kesimin
değil, bütün vatandaşlarımızındır. Bu konuda, bu
süreç içerisinde, bulunduğumuz şu nazik dönem içerisinde yeni yeni
tasnifler yapmanın doğru olmayacağı kanaatindeyim. 72
milyon vatandaşımız cumhuriyeti ve cumhuriyetin kazanımlarını
özümsemiştir.
Bir diğer
değerlendirilmesi yapılan konu Alevi çalıştaylarıyla
ilgili; işte göstermelik çalıştaylar ve zaman kaybına neden
olduğu şeklinde değerlendirmeler yapılmaktadır.
Doğrusu bunlara da katılmak mümkün değil. Göstermelik diye
ifade edilen bu çalıştaylarla ilgili olarak şu cümleyi söylemem
herhâlde yeterli olacaktır: Devlet, ilk kez tüm Alevi kesimleriyle bir
araya geliyor ve devlet, Alevi kesimlerini dinliyor ve tüm bu
çalıştaylarda konuşulanları da arşivine dercedecek.
Bunu önemsiz gibi görmeyi takdirlerinize sunuyorum, nasıl önemsiz
olabilir? Yıllarca ihmaller neticesinde
yaşadığımız sosyal sorunlardan biri olan bu konunun,
bugün Hükûmetimiz tarafından derli toplu bir şekilde alınıp,
bu düzeyde bu çalışmaların gerçekleştirilmesini göstermelik
şeklinde değerlendirmeyi çok yerinde bir değerlendirme olarak en
azından görmediğimi ifade etmek istiyorum.
Zaman
kaybı ifade ediliyor. Bildiğiniz gibi bu konu tarihsel
derinliği olan bir konu. 3 Haziranda biz çalıştayları
başlattık. Başlattığımız zaman da net bir
şekilde ifade ettik, dedik ki: Biz bunu 7 çalıştayda
bitireceğiz. Yarın gerçekleştireceğimiz çalıştay
6ncı çalıştaydır. Bugüne kadar devlette bulunmuş veya
aktif olarak şu anda siyasette bulunan değerli siyasetçilerle bu değerlendirmeyi
yarın gerçekleştireceğiz ve son
çalıştayımızı da büyük ihtimalle ocak ayında
gerçekleştirip bir yol haritasını ortaya çıkarmış
olacağız. Yani altı aylık bir süre içerisinde toplumun tüm
katmanlarını bir masa etrafında buluşturup, bütün tonları,
bütün renkleri, bütün çiçekleri içine katacak şekilde bu konunun ele
alınmasını ve belli bir düzeyde bu konunun götürülmesini ve
altı aya sığdırılmasını Zaman
kaybıdır. diye değerlendirmek takdirlerinize yine arz edilecek
ikinci konudur diye düşünüyorum. Umuyorum ki yeni yılla birlikte,
ocak ayı sonu itibarıyla bu çalıştaylarımız
tamamlanmış olacak ve yol
haritası konusunda da
değerli milletvekillerine
söyleyeceğimiz çok önemli konular olacağı
inancındayım.
Bir diğer
değerlendirilmesi yapılan konu ise TİKAnın
kaynaklarının amacına uygun kullanılıp
kullanılmadığı şeklindeki bir değerlendirme.
TİKAnın kaynakları kuruluş amacına uygun
kullanılmaktadır ve özellikle Türk cumhuriyetleri ve
soydaşlarımızın yaşadıkları bölge ve
devletlere dönük olarak yüzde 50nin üzerinde bir kaynağın
kullanıldığını burada belirtmem gerekiyor.
Ayrıca,
Türk diliyle ilgili bir şey yapılmıyor. tarzında bir
eleştiri de oldu. Tabii, bu eleştirilere saygımız var ama
cevap da verilmesi gerekiyor. Yirmi beş ülkede otuz beş üniversitede
Türkoloji Projesini yürütüyoruz ve her yıl 3.500 öğrenci buradan
mezun olmaktadır. İnanıyorum ki bu da bu soruya cevap
teşkil etmiştir. Ayrıca, Yunus Emre Vakfının da
faaliyetlere başladığını hepiniz biliyorsunuz.
Söylenmesi
gereken çok şey olmasına rağmen, bu iki güzide kurum, gerek
Diyanet İşleri Başkanlığı gerekse TİKA,
üzerinde çok politik değerlendirmelerin yapılmaması gereken
Gerçekten yurt dışında gerek TİKAnın gerekse Diyanet
İşleri Başkanlığının çok çok önemli
hizmetleri var. Yurt içinde de politik değerlendirmelerden uzak, hizmet
amaçlı bu iki kurumumuza verdiğiniz önem ve
yaptığınız sağlıklı değerlendirmelerden
dolayı bütün milletvekili arkadaşlarıma, bütün gruplara
teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunarken, bütçenin
hayırlı olmasını temenni ediyorum; sağ olun, var olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Hükûmet
adına üçüncü konuşmacı Egemen Bağış, Devlet
Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dört
dakika Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğinin 2010 yılı bütçesiyle ilgili olarak
huzurlarınıza çıkmış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin çalışmaları
hakkında burada söz alan gerek iktidar partisinin gerek muhalefet
partilerimizin milletvekillerine, katkıları için, yapıcı
eleştirileri için sözlerime teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Sayın
Başbakanımızın tabiriyle cumhuriyetimizin ilanından
sonraki en önemli çağdaşlaşma projemiz olan Avrupa Birliği
sürecimizin koordinasyonundan sorumlu olan Avrupa Birliği Genel
Sek-reterliği bu yüce Meclisin katkılarıyla geçtiğimiz
yıl içerisinde yeni bir teşkilat yasasına kavuştu ve yeni
teşkilat yasamızın bizlere sağladığı yeni
imkânlarla daha aktif, daha dinamik bir performans sergilemeye
başladık. Bu performansın burada da takdir edilmiş
olması, sizlerin övgülerine layık olmuş olması bizler için
en önemli ödüldür. Ben hepinize teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz
Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci yeni bir süreç değil. Rahmetli
Menderesin 1959 yılında ilk başvuruyu yapması, rahmetli
İnönünün 1963 yılında Ankara Anlaşmasını
imzalamasından bu yana, 99da Helsinkide
adaylığımızın tescil edilmesi ve 2004
yılının 17 Aralığında kırk beş
yıllık bir aradan sonra ilk defa Türkiye'nin müzakere tarihi
almasıyla çok önemli bir süreç başlamıştır. Bu süreçte
müzakerelerin başlaması çok önemlidir. Çünkü müzakereye
başlayıp da bitiremeyen bir ülke yoktur. Zor olan, Türkiye trenini AB
rayına oturtmak. Onu burada 2002 ve 2004 yılları arasında
hep birlikte gerçekleştirdiğimiz yasal değişiklikler,
anayasa değişiklikleri ve Türkiye'nin ortaya koyduğu
kararlılıkla hep beraber gerçekleştirdik.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Bitiremeyenlerin ilk örneği olmayalım Sayın
Bakan!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) Sayın Milletvekilim, isterseniz bir
dinleyin, biraz öğrenmeye çalışın, eğer
öğrenmekte bir sorun yaşarsanız ben daha sonra size biraz daha
öğretme konusunda da çabada bulunurum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi
2002den bu yana bu Mecliste 225 adet kanun, 1.100 adet ikincil düzenleme
gerçekleştirildi ve bu değişikliklerin neticesinde Türkiye daha
demokratik, daha müreffeh, daha zengin, daha şeffaf, daha çağdaş
bir ülke konumuna geldi. O çerçevede, bu sene başında
yayınlanan, daha doğrusu birkaç hafta evvel yayınlanan Avrupa
Birliğinin İlerleme Raporu çok önemli vurgular yapmaktadır.
Geçmişte maalesef yayınlanan ilerleme raporlarında Türkiyedeki
işkencelerden, insan hakları ihlallerinden, faili meçhullerden
bahsedilirken, bu sene ülkemizin reform konusunda yaptığı
gelişmeler Avrupa Birliği tarafından da desteklenip, onlar
tarafından da takdir edilmiş olması ülkemiz adına,
iktidar-muhalefet hiçbir ayrım yapmadan bu Meclisin bütün üyeleri
adına çok önemli bir gelişmedir. Bu, rapordaki her şeye
katıldığımız anlamında değildir, ama
geçmişte devamlı ülkemizi başımızı öne
eğmeye sevk edecek sebeplerden dolayı eleştirenlerin artık
o konularda ağızlarını açamamış olmaları,
kalemlerini oynatamamış olmaları ülkemiz adına bir
gelişmedir. Bu seneki raporda ülkemizin bir Ulusal Programı
hazırlayıp yayınlamış olması, ilk defa sadece AB
süreciye ilgilenen bir bakanlığın istihdam edilmiş
olması ve koordinasyonun kurumlar arasında artmış
olduğunun vurgulanmış olması, Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğinin yapısının güçlendirilmiş olması
ve eskiden yılda bir, bilemediniz iki kere toplanan Reform İzleme
Grubunun artık yılda altı kere, iki ayda bir farklı
illerimizde de toplanıyor olması ve bunun raporda da
vurgulanmış olması çok önemlidir. Bugün ülkemizde, raporda da
bahsedildiği gibi, tabular artık geçmişte
kalmıştır. Bugün ülkemizde Alevi açılımı gibi,
gayrimüslim azınlıklarla sürdürülen diyalog gibi, Ermenistanla imzalanan
protokoller gibi, bölgemizde birbirleriyle ihtilaf içerisinde olan ülkeler
arasındaki arabuluculuk gibi çalışmalarımız,
dış politikadaki aktif sürecimiz, ekonomide
oynadığımız önemli rol Avrupa Birliği tarafından
da teyit edilmektedir, tescil edilmektedir. Eskiden ülkemizin hep
eleştirilmesine sebep olan 301de yapılan, bu Mecliste sizlerin
katkılarıyla yapılan değişikliklerin neticesinde bu
sene sadece sekiz davanın Adalet Bakanımızın iznine tabi
olarak açılmış olması Türkiyenin nereden nereye geldiğinin
önemli bir göstergesidir. Bu çerçevede, raporda bahsedilen bazı
eleştirilerin bir kısmı Reform İzleme Grubumuzda ve
artık Reform İzleme Grubumuzun altında çalışmaya
başlayan siyasi komitede ele alınmış ve kararları
alınmış birçok konudur. Bu Mecliste gündemde bekleyen birçok
yasa bu konularda da önemli gelişmeleri hep birlikte
gerçekleştirecektir.
Şu anda,
sayın milletvekilleri, siyasi reformlar ve ilerleme raporunda, Türkiyede
demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarında yapılan
çalışmalar, siyasi reformlar, Türkiye'nin Avrupa Birliği
sürecindeki önemli kazanımlarını göstermektedir. Artık
siyasi kriterlere uyum devam edilen bir süreç içerisindeyiz. Bu çerçevede,
diğer konularda da -ekonomide olsun, sosyal alanda olsun, kültürel
konularda da olsun- yeni reformların önü bu siyasi reformlarla hep
birlikte açılmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye on yıl öncesine
nazaran çok daha demokrattır, çok daha özgürdür, çok daha zengindir, çok
daha istikrarlıdır, müreffehtir ve itibarlıdır.
O çerçevede,
müzakereler ve müktesebat uyumu konusunda da çok önemli gelişmeler
yapılmaktadır. Bizim yaptığımız reformlar sadece
siyasi konularda değil aynı zamanda teknik konulardadır.
Örneğin, şu anda üzerinde çalıştığımız
çevre faslını açabilmek için bin beş yüz sayfalık bir çevre
strateji belgesi hazırlanmıştır. Bizim
vatandaşlarımızın, bizim çocuklarımızın daha
temiz bir havayı teneffüs edebilmeleri için kırsalda
kullanılması gereken motorinin şehir merkezlerinde
kullanılmamasına imkân verecek yönetmelikler
hazırlanmıştır. Yani biz Avrupa Birliği sürecinde
birtakım teknik detaylarla uğraşırken, aslında,
başından beri söylediğimiz gibi kendi
insanımızın, bizlerin burada temsil etme onurunu
taşıdığımız halkımızın yaşam
standardını yükseltme konusunda da çok önemli adımları hep
birlikte atıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bu çerçevede, Türkiye'nin burada da dile getirilen önemli
eksikliklerinden bir tanesi iletişim konusuydu. Biz yetiştirilirken
Ağır ol, molla desinler. , Aman evladım kendini övme,
bırak başkaları övsün. kültürüyle yetiştirilmiş
insanlar olduğumuz için, millet olarak kendimizi fazla övmekte
zorlandığımız için, belki de burada
yaptığımız tarihî reformları anlatmakta,
Avrupalıların dikkatine getirmekte sıkıntı
yaşadığımız dönemler oldu. Bazen ülkemizde de Avrupa
Birliğinin ülkemize olası katkılarını anlatmakta
sıkıntılarımız oldu. O çerçevede, yine sizlerin
desteğiyle burada gerçekleştirilen teşkilat yasamızda yeni
bir birim oluşturduk, İletişim, Sivil Toplum ve Kültür
Başkanlığı ve bu birimimiz, yeni bir sivil toplum ve
iletişim stratejisi hazırladı. Bunun hazırlanmasında
Türkiyedeki bütün kamu kurumlarımızın, yurt
dışındaki bütün temsilciliklerimizin, sivil toplum
kuruluşlarımızın, akademisyenlerimizin ve ilgi duyan bütün
kesimlerin desteği alındı ve bu iletişim stratejisi
artık her geçen gün yeni katkılara, yeni fikirlere açık
şekilde planlandı. Sizlerin de bu konuda fikirlerini her zaman alma
konusunda hazır olduğumuzu özellikle vurgulamak istiyorum. Ve bu
stratejimiz çerçevesinde, inşallah, 2010 yılında, gerek
Türkiye'miz içerisinde Avrupa Birliğini daha iyi anlatmak gerekse AB üyesi
ülkelerde Türkiye'mizin Avrupa Birliğine olası
katkılarını anlatmak için önemli ve yoğun bir çaba
içerisine gireceğiz. Bu çalışmalarımızda da
Meclisimizin desteğini beklediğimizi özellikle vurgulamak istiyorum.
Her zaman
söylüyoruz, Avrupa Birliği süreci Türkiye'nin bir devlet
politikasıdır. Sadece iktidar partisinin değil aynı zamanda
muhalefet partilerinin de seçim beyannamelerinde, parti programlarında yer
alan bir konudur. O çerçevede, 2010 yılında, Türkiyede, hep beraber
bu Mecliste el ele vererek gerekli reform yasalarını, AB
yasalarını da birlikte geçirebileceğimizi ümit ediyorum.
2010
yılı seçimsiz bir yıl olacaktır. Türkiyedeki bazı
apartman yöneticiliklerinin veya odaların seçimleri olabilir ama
Türkiyede bir genel seçim söz konusu değildir.
O çerçevede,
buradan, bu vesileyle, muhalefet partilerimize de seslenmek istiyorum: Gelin,
2010 yılını, bu seçimsiz yılı iyi
değerlendirelim; gelin, burada, hepimizin ortak paydası olan,
Türkiye'nin, daha demokratik, daha hür, daha çağdaş, daha şeffaf
bir ülke olması için AB yasalarımızı hep birlikte
gerçekleştirelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çıkartın.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - O çerçevede, bugüne kadar verdiğiniz
desteği devam ettirmenizi özellikle rica ediyorum ve AB projelerinde çok
-ben sizleri detaylarla boğmak istemiyorum ama- önemli işler
yapılıyor. Türkiyede, artık, Avrupa Birliği süreci, sadece
beş yıldızlı otellerin toplantı salonlarında
konuşulan bir süreç değil, Türkiye'nin her ilinde, her ilçesinde, her
beldesinde, farklı AB fonlarıyla yapılan altyapı
çalışmalarıyla, farklı sivil toplum diyaloğu
projeleriyle, farklı işbirlikleriyle Türkiyede her köşede, her
kesim vatandaşımızın hissettiği bir proje hâline gelmiştir.
O çerçevede,
birlikte yapabileceğimiz çok önemli işler vardır ve biz bu
yıl içerisinde yeni kurduğumuz ekibimizle birlikte önemli
adımları hep birlikte atmak istiyoruz ve dört ana platform üzerinde
çalışmalarımızı sürdürmek istiyoruz. Bu dört platformlu
stratejimizin birinci platformu, tabii ki, Avrupa Birliği müzakere
sürecinin resmî platformlarda devamının sağlanmasıdır.
İkinci platformumuz, ulusal programımız ve müktesebat uyum
programı, esasında, Türkiyenin yapması gereken yasal
değişiklikleri, yönetmelik değişikliklerini yerine
getirmektir. Yani Avrupa Birliği üyesi birtakım üyeler Türkiyenin
üyeliğiyle ilgili farklı düşüncelere sahip olsalar bile, biz,
ülkemizin AB standartlarına gelmesi için yapılması gereken yasal
değişiklikleri yapmak için burada hep birlikte çalışmak
durumundayız.
Üçüncü platform
ise siyasi kriterlerdir. Bugün Türkiye bundan sadece elli değil, otuz
değil, on yıl değil, iki yıl öncesine nazaran bile çok daha
demokratik bir ülke olabildiyse burada birlikte gerçekleştirdiğimiz
siyasi reformlarla gerçekleşmiştir. Onların devamı son
derece önemlidir.
Dördüncü platform
ise biraz evvel sizlerle paylaştığım iletişim
stratejimizdir. O çerçevede de Türkiyeyi Avrupada daha iyi anlatmak,
Avrupayı da Türkiyede daha iyi anlatmak için
çalışmalarımızı birlikte sürdürmek arzusundayız.
Biz, Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin, 60 kadrodan oluşan bir kurumun
yeni teşkilat yasamızla 340 kadroya kavuşmasını ve 6
başkanlığı 14 başkanlığa çıkarmayı
sağladık. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum, üst düzey 16
yöneticimizin 9u bayandır, 14 başkanımızın 8i
bayandır; çalışanlarımızın yüzde 52si,
yöneticilerimizin yüzde 65i bayandır. Bu çerçevede, bayan
milletvekillerimizin desteğini özellikle beklediğimizi de vurgulamak
istiyorum.
İlk defa
cumhuriyet tarihinde yeni teşkilatımızda Avrupa Birliği
Hukuk Başkanlığı kurulmuştur, ilk defa Sivil Toplum ve
İletişim Başkanlığı kurulmuştur, ilk defa
yüz on bin sayfalık müktesebatın dilimize çevrilmesi ve ilerleme
raporu gibi hepimizin yakından takip etmesi gereken belgelerin Türkçemize
çevrilebilmesi için bir Çeviri Eşgüdüm Başkanlığı
kurulmuştur. İlerleme raporu bütün milletvekillerimize tercümesi
yapıldıktan sonra ulaştırılmıştır.
Eminim, sizler de bundan faydalanmışsınızdır.
Bu çerçevede,
Ankaradaki büromuzun daha da genişlemesi için yanımızdaki
binadan yeni yerler kiraladık. İstanbulda, Ortaköyde, bizim tarihî
zenginliğimizi gösteren bir mekânda, bir caminin, bir havranın, bir
kilisenin çok yakın bir mesafesi içerisinde, insanlığa huzur
verdiği bir semtimizde Avrupa Birliği Genel Sekreterliğimize
yeni bir İstanbul irtibat bürosu kurduk. Yakında Brükselde bir
çalışma imkânına kavuşacağız. Yeni, sizlerin
desteğiyle geçen teşkilat yasamız çerçevesinde 6
arkadaşımızı da Brükseldeki Avrupa Birliği Daimi
Temsilciliğimizde görevlendireceğiz.
Biliyorsunuz,
logomuzu değiştirdik. Eski logomuzda Avrupa Birliği
yıldızlarının üzerinde Türkiyenin ay
yıldızı sanki yamanmış gibi duruyordu. Hâlbuki biz
Türkiyenin AB sürecinin en az Türkiye kadar Avrupa Birliğinin de
etkileneceği bir süreç olacağı düşüncesiyle, Avrupa
Birliğinin yıldızlarını hilalleştirerek bu
karşılıklı etkileşimi göstermek için yeni bir logomuzu
da sizlerin dikkatine sunduk ve kamuoyunun da çok beğenisini
kazandığını özellikle sizlere vurgulamak istiyorum.
Bu çerçevede
ülkemiz Avrupanın birçok konusunda çözümün parçasıdır. Türkiye
sorunların değil, çözümün parçasıdır. Gerek yasa
dışı göçle mücadelede gerek dış politikada gerek
ekonomik konularda gerek enerji konusunda gerek genç ve dinamik nüfusuyla,
Avrupa Birliği Türkiyesiz sorunlarına çözüm bulamayacaktır;
bunun Avrupa Birliği de farkındadır. Yeni kabul edilen Lizbon
Anlaşmasıyla Avrupa Birliğinin önündeki artık kavram
kargaşaları da son bulmuştur. Artık, Avrupa Birliği de
kendi yönünü daha net görmektedir. O çerçevede Türkiyenin önü
açılmıştır.
Bu çerçevede,
saygıdeğer milletvekilleri, biz yepyeni bir heyecanla, yepyeni bir
ekiple, yepyeni bir kadroyla sizlerin güvenine, desteğine layık olmak
için, burada onaylayacağınız bütçeyle 2010 yılında da
azimli çalışmalarımızı ortaya koymak istiyoruz ama
burada bir kez daha vurgulamak istiyorum: Avrupa Birliği süreci Türkiyede
belirli bir kesimin veya iktidarın veya belirli bir grubun projesi değildir,
hepimizin ortak projesidir, hepimizin ortak paydasıdır. O yüzden 2010
yılında sizlerle birlikte sorunlarımızı aşmaya,
Türkiyemizi daha demokratik, daha çağdaş, daha hukukun
üstünlüğünü benimsemiş, daha zengin ve şeffaf bir ülke hâline
getirmek için birlikte çalışmak istediğimizi özellikle vurgulamak
istiyorum.
Sayın Öymen
Dicle ve Fırat konusunda basında yer alan birtakım iddialarla
ilgili konuları gündeme getirdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Bakan, lütfen tamamlayınız.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) Arkadaşlar, onu biz basında da
düzelttik, Sayın Öymen de onu burada vurguladı, açıklama
yaptığımızı. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum:
Böyle bir konu hiçbir müzakere pozisyon belgesinde veya herhangi bir
toplantıda gündeme dahi gelmemiştir. Fırat ve Diclenin yönü
nasıl değiştirilemezse, Türkiyenin egemenlik hakları,
Türkiyenin çıkarları, bölgesel ve küresel bir güç oluşu hiçbir
kimse tarafından da değiştirilemez. O çerçevede, müsterih
olunuz, biraz evvel çok değerli Devlet Bakanımız Sayın
Mehmet Aydının söylediği gibi, bizim ulusal
politikalarımızda, devlet politikalarımızda, her bir
milletvekilimizin hassasiyeti bir diğerinden fazla veya eksik
değildir. Bu konuda hepimiz, eminim, bu ülkenin eşit
hizmetkârları olarak Türkiyemizin haklarını hep birlikte savunacağız.
Ben burada
hepinize gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ediyorum, bütçemizin
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şahsı
adına aleyhinde söz isteyen Hüseyin Pazarcı, Balıkesir
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Pazarcı. (DSP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
3üncü turu çerçevesinde Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bütçesine
ilişkin olarak şahsi söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bana ayrılan sürenin darlığını göz
önünde tutarak, konuşmamı, AB - Türkiye ilişkilerinde en önemli
sorunların başında gelen Kıbrıs sorunu ile sınırlı tutacağım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime Kıbrıs sorununa
ilişkin gelişmelerden ciddi endişe duyduğumuzu belirterek
başlamak istiyorum. ABnin Güney Kıbrıs Rum Yönetimini
Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında tüm Kıbrıs
adasının temsilcisi olarak tam üye kabul etmesi
yanlışlığının sonuçları giderek kendini daha
fazla göstermektedir. Bugün AB çerçevesinde
karşılaştığımız durum şudur: AB bir
yandan Birleşmiş Milletler bünyesindeki Kıbrıs
görüşmelerinin olumlu sonuçlanması yönünde Türkiye üzerinde
baskı kurmaktadır, öte yandan ise Türkiyenin -tırnak içinde-
Kıbrıs Cumhuriyetiyle ilişkilerini normalleştirmesini ve
hukukileştirmesini beklemektedir. Yine AB, Türkiyenin hâlen yürürlükte
olan ortaklık ilişkilerini Rumlara da genişletmesini ve limanlarımız
ila havaalanlarımızı Rumlara da açmamızı istemektedir.
Türkiyenin bütün bunlara yanaşmaması durumunda ise AB, Türkiyeyi
zaten hâlen birtakım kısıtlamalara tabi tutulan katılma görüşmelerini
askıya almakla tehdit etmektedir. Bu gelişmeler çerçevesinde
endişemizin kaynağı, özellikle Kıbrıslı Türkler
ve Rumlar arasındaki görüşmelerde Türk tarafının AB
baskılarına boyun eğerek Kıbrıs sorununda ödün
vermeleri olasılığıdır. Her ne kadar AB son 10-11
Aralık 2009 zirvesinde bu tehditlerini yaşama geçirmemişse de
baskılarını hâlen sürdürmektedir. Bu baskılar
karşısında Türk Hükûmetinin ve KKTC
Cumhurbaşkanının bazı açıklamaları ödün
verilmeyeceği yönündedir. Bununla birlikte, basında yer alan ve
yalanlanmayan bazı veriler Türk yetkililerin açıklamalarıyla
bağdaşmamaktadır. Örneğin, Türk ve KKTCli yetkililer
Kıbrısta iki eşit devlete dayanan yeni bir ortaklık
devletinin kurulmasını savunurken taraflar arasındaki
görüşmelerde ortaklar arasında tek halk, tek devlet ve tek egemenlik
üzerinde anlaşmaya varıldığı açıklamaları
yapılmaktadır. Oysa Kıbrısta eşit yetkilere sahip iki
devlet anlayışı kabul edilmediği ve yeni bir devlet
oluşturulmasına gidilmediği sürece getirilecek bir çözümün,
sorunun kalıcı olarak ortadan kalkmasını
sağlaması olanağı çok zayıftır.
Yine, Sayın
Mehmet Ali Talatın basında yer alan Kıbrısın
askersizleştirilmesi konusunda tarafların karara
vardığı biçimindeki sözleri Türkiyenin Kıbrıstaki
askerlerini çekeceği ve hatta garanti ve ittifak anlaşmaları
uyarınca Kıbrısta bulundurulması kabul edilen askerlerinin
durumunu da değiştireceği görüş ve yorumlarına meydan
vermektedir. Oysa, Kıbrıslı iki halkın ve Türkiye,
Yunanistan, İngiltere garantör devletlerinin birlikte oluşturduğu
bu anlaşmalar, uluslararası hukuk uyarınca bütün taraflarca
birlikte değiştirilmeden ve Türkiye bakımından, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde uygun bulunmadan Kıbrıslı iki taraf
liderinin görüşüyle değiştirilemez. Öte yandan, bazı
çevrelerde, Birleşmiş Milletler çerçevesindeki taraflar arası
görüşmelerde ilkbahara kadar bir sonuca varılamadığı
takdirde tarafların görüş birliğine vardığı
noktalar üzerindeki mutabakatı içeren bir ara belgenin kabul edilmesinin
uygun olacağından söz edilmektedir. Böyle bir ara belgenin kabulü tüm
sonucu görmeden kabul edilecek birtakım ilkelerin sonradan Türk
tarafının beklentilerini karşılayamaması tehlikesini
taşımaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Pazarcı, lütfen tamamlayınız.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Önümüzü iyice görmeden kabul edilecek açılımların
bir başka konuda nerelere gidebileceğini maalesef gördüğümüz
bugünlerde bir başka hata yapmamızın ülkemize maliyeti çok büyük
olacaktır. Bu nedenlerle, bütün bu tür endişelerin giderilmesi için,
Türk Hükûmetinin, Birleşmiş Milletler ve AB çerçevesinde
Kıbrısın geleceğine ilişkin olarak,
Kıbrısta var olan gerçek durumdan kalkarak görüşme
parametrelerinin Kıbrıslı Türkler lehine
değiştirilmesine uğraşması gerekmektedir. Aksi
takdirde, bugünkü AB müktesebatı ve Birleşmiş Milletler
parametrelerinin Batılılarca yorumlandığı biçimiyle
yürütülen görüşmelerden Türk tarafının kazançlı
çıkması beklenmemelidir.
Bütçenin
hayırlı olmasını, hepinize saygılarımı
sınarak ifade etmek istiyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Pazarcı.
Sayın
milletvekilleri, üçüncü turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi,
soru-cevap işlemine geçeceğiz ancak ondan önce birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.34
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat
ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Soru ve cevap
işlemi için yirmi dakika süre vardır.
18 sayın
milletvekili soru sormak istemektedirler, onun için her sayın
milletvekiline otuz saniye süre vereceğiz.
Sayın
Aslanoğlu, Sayın Çalış, Sayın Kaptan, Sayın
Doğru, Sayın Akçay, Sayın Asil, Sayın Güvel, Sayın
Süner, Sayın Korkmaz, Sayın Genç, Sayın Özdemir, Sayın
Işık, Sayın Enöz, Sayın Cengiz, Sayın Akkuş,
Sayın Ekici, Sayın Coşkunoğlu ve Sayın Köse söz
istemişlerdir.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, otuz saniye verecekseniz sormuyoruz,
sorularımızı çekiyoruz. Otuz saniyede soru sorulmaz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Otuz saniyede soru sorulmaz Sayın Başkan.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sorularımızı çekiyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Soruları çekiyoruz. Otuz saniyede
50 kişi girse
beş saniye mi vereceksiniz, on saniye mi?
BAŞKAN
Sayın Vural, ne yapalım, siz söyleyin ona göre yapalım, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Otuz saniyede soru sorulmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şu anlamda: Çözüm bulmak için soruyorum, ne yapalım yani ne
yapmamız gerekir?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Otuz saniyede ne sorulacak ki?
BAŞKAN O
zaman birer dakika veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Verin birer dakika, eğer
BAŞKAN Bu
benimle ilgili değil ki, soru soran milletvekili
arkadaşlarımızla ilgili. Herkese soru sorma hakkı
tanınsın diye. Yani bunda sayın grup başkan vekillerimizin
problem yapacağı bir şey yok. Siz söyleyin, çözüm bulalım,
sizin söylediklerinizi yapalım.
Yalnız,
Kâtip Üye Arkadaşlarımız uyardılar, ilk önce giren 12
arkadaşı okuyorum: Sayın Aslanoğlu, Sayın
Çalış, Sayın Kaptan, Sayın Doğru, Sayın Köse,
Sayın Akçay, Sayın Asil, Sayın Güvel, Sayın Süner, Sayın
Korkmaz, Sayın Paksoy ve Sayın Varlı.
O zaman birer
dakika süre veriyorum.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, yol haritanızda acaba -2010
yılında bir harita çiziyorsunuz ya- 2010 yılı Diyanet
İşleri bütçesine cemevlerinin tamir, tadilat, su, elektrik
bütçelerini kapsayan ödenek koydunuz mu, koymadınız mı?
Yine, kamu kurum
ve kuruluşlarının sınavını kazanan ama mülakatta
elenen Alevi vatandaşlarımızın çocuklarında,
haritanızda acaba kafalar değişecek mi?
İki: Sayın
basın - yayın kurumuyla ilgili soruyorum: Türkiyedeki tüm yerel
televizyonlardan yüzde 10 vergi alınıyor yani en ünlü
televizyonlardan da Hakkârideki televizyonumuzdan da, reklam üzerinden.
Sayın Bakanım, burada verilen beyannameler. Bu adil midir? RTÜK
payı adı altında en ünlü, en çok reklam geliri elde eden
televizyon da yüzde 10 veriyor, Hakkârideki ayda bin lira
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tamam, hakkıma razıyım.
BAŞKAN
Sayın Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Vakıflarla ilgili Sayın Bakanımıza soruyum:
Sayın Bakanım, Vakıflar Genel Müdürlüğü sorumluluğunda
restorasyon bekleyen çok fazla tarihî eserimiz ve kültürel mirasımız
vardır ancak restorasyonların normal bir bina gibi mevcut İhale
Kanunuyla ihale edildiğine, ihale ve denetimlerde yeterli sayı ve
vasıfta uzman görevlendirilmediğine, aslına uygun restore
edilmediğine, kültürel mirasın zarar gördüğüne dair
eleştiriler vardır. Bu konularda ne diyorsunuz?
Bir diğer
sorum: Tarihî mekânları uzman denetiminde aslına uygun olarak restore
etmek için özel şartnameyle ihale yapmayı düşünüyor musunuz? Bu
konuda ne gibi çalışmalarınız vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birinci sorumu
vakıflardan sorumlu Sayın Bakana soruyorum: Ankara ve bazı
illerde kurulan vakıflar müzesi önemlidir. Antalya, tarihî, kültürel
vakıf eserleri zenginliği açısıyla ve turistik
özellikleriyle vakıflar müzesini fazlasıyla hak etmektedir.
Sayın Bakan, Antalyaya vakıflar müzesi kurulmasını
sağlayacak mısınız? Bu konuda bir çalışmanız
var mıdır?
İkinci sorum
basın-yayından sorumlu Sayın Bakana: Sayın Bakan,
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü belediyelerden ve
Deniz Feneri Derneğinden kaç kişi almıştır?
Bunların meslekleri ve eğitimleri nelerdir? Atamaları mevzuata
ve personel yönetmeliğine uygun mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vakıflar
Genel Müdürlüğünün ülkemizin her tarafında ve Tokat ilinde
yapmış olduğu vakıf eserlerinin restorasyon
çalışmalarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Tokat ilinde
Yazmacılar Hanı çok kötü durumdadır. Bu, tarihî bir handır.
Bununla ilgili bir çalışma
yapılacak mıdır?
Ayrıca Deveciler Hanı ve Arastalı Bedesten Hanıyla ilgili
de çalışmalar var mıdır?
İkinci sorum
olarak: Türk Dil Kurumu çok önemli çalışmalar yapıyor. Özellikle
Türkçenin işyeri isimlerinde kullanılmasıyla ilgili Belediye
Kanununda bir değişiklik yapılacak mıdır? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Üçüncü sorum
olarak: Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü işçileri şu
anda AKP önünde ve Sıhhiye Meydanında hak arıyorlar.
Soğukta, karda, kışta kıyamette çocuklarını
bırakarak buraya gelmiş, ekmeklerine sahip çıkmak,
haklarına sahip çıkmakla ilgili büyük mücadele veriyorlar. 2 kere
soru sormuş olmamıza rağmen, bir türlü Hükûmet tarafından
cevap verilmedi. Bu işçilerimizin hakları ne olacak? Bunlarla ilgili
bir çalışma yapmayı düşünmüyor musunuz? Çünkü, kendileri
şu anda coplarla biber gazları altında şu anda eylemlerini
yapmaya çalışıyorlar. Bununla ilgili Hükûmetten bilgi almak
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2009 yılını
Sağlık Yılı olarak ilan etmesine rağmen kendi hizmet
binalarını ve lojmanlarını kanserojen etkisi bilinmesine
rağmen gelir getirmek için baz istasyonlarına ihaleyle kiraya
vermiştir. Sağlık Bakanlığınca onaylanmayan bu
baz istasyonlarının vakıfların Sağlık Yılı
ilan ettiği bir dönemde kurum tesislerine yapılmasını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
İkinci
sorum: Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün
görevlerinden birisi de Türkiyenin yurt dışı
tanıtımını yapmaktır. Türkiyenin yurt
dışı tanıtım sorunlarından en önemlisi,
tanıtım yapan resmî kurumların birbirleriyle ve özel sektör
kuruluşlarıyla koordinasyon eksikliğidir. Bu koordinasyon
eksikliğini gidermeye yönelik bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Hükûmet, Alevi çalıştayları yapmaya devam ediyor.
1) Bu
çalıştayların sonucunda ortaya çıkan öneriler nasıl
değerlendirilecek? Bu sonuçlarla ilgili hukuki bir düzenleme yapacak
mısınız? Örneğin, çalıştaylardan Aleviliğin
mezhep sayılması kararı çıktı. Bunun üzerine
Aleviliği mezhep olarak görmeyen Diyanet İşleri
Başkanlığı, Aleviliği bir gecede mezhep olarak görecek
mi? Cemevlerinin ibadethane sayılması için yasa teklifi verdik,
AKPnin oylarıyla reddedildi. Cemevleri yasal statüye kavuşturulacak
mı?
2) Alevi
çalıştayları yapan İktidarınız Sivasta insan
yakanları affetmiştir. Açılım kapsamında bu
kişilerin tekrar yargılanmasının yolu açılacak
mı?
Son sorum:
Sayın Bakan, burada yüz yüzeyken sormak istiyorum: Ülkemizde üst düzey
bürok-ratlar içinde Alevilerin olmamasını nasıl
değerlendiriyorsunuz? Bu durumu hakkaniyete uygun buluyor musunuz? Bu bir
ayrımcılık değil midir, açıklar
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Suudi Hükûmeti
tarafından Kâbedeki Osmanlı revaklarının
yılbaşından sonra yıkım kararı
alınmıştır. Ülke olarak bu konuda bir girişimimiz
olmuş mudur?
İkinci
sorum: Ülkemizin pek çok yerinde olduğu gibi Eskişehirin Çifteler
ilçesinde de tarım yapılan arazilerin yüzde 50si
vakıfların mülkiyetindedir. Çiftçiler, vakıflar idaresine
işgaliyelerini ödemek suretiyle dededen oğla kullanıyorlar ancak
çiftçi kayıt sistemine bu arazileri kaydettiremedikleri için hiçbir
destekten faydalanamadıkları gibi sigortalarını da
yaptıramamaktadırlar. Bu da millî servet kaybına ve
çiftçilerimizin mağduriyetine neden olmaktadır. Bu
mağduriyetleri çözme konusunda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
geçtiğimiz aylarda, Diyanet İşleri
Başkanlığı, kurumu ve İslamı tehdit eden
unsurların listesini çıkardı. Diyanetin tehdit listesinde, kimi
çevrelerce zorunlu din öğretiminin kaldırılması
taleplerinin olması maddesi de yer almaktadır. Bu listeyi ve
listedeki bu maddeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Zorunlu din dersinin
kaldırılması, Alevi vatandaşlarımızın talepleri
arasında yer almaktadır. Başkanlık, Alevi
vatandaşlarımızın bu talebini bir tehdit unsuru olarak
mı görmektedir?
İkinci
sorum: Sayın Bakan, yaklaşık otuz yıldır zaman zaman
gündeme gelen Diyanet Teşkilat Yasası konusunda gelinen nokta nedir?
Yıllardır yaşanan statü ve yapı karmaşasını
ortadan kaldıracak çalışmalar yapılmakta mıdır?
Sivil toplum kuruluşlarının Diyanet İşleri
Başkanlığı hakkındaki eleştirileri yasa
çalışmaları sırasında dikkate alınmakta
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
57nci Hükûmet döneminde programa alınıp üzerinde
çalışılan Vizyon 2023 Projesi ne aşamadadır? Rafa
kaldırıldığı söyleniyor, bu konuda bilgi verir
misiniz?
İkinci
sorum: TÜBİTAKta yeni başkan döneminde kurum içi rotasyon
uygulaması adı altında kaç kişinin yeri
değiştirilmiştir? Ayrıca, yeni yönetimce kaç kişi
işe alınmıştır?
Üçüncü sorum:
Sayın Bakan, Kâbede değişik dillerden Kurban Bayramı
kutlandığı hâlde Türkçe yayınla kutlama
yapılmamıştır. İngilizce bile yayın yapıldığı
hâlde en çok hacı gönderen ülkemizin insanının
bayramının kutlanmaması devletimizin bir zaafı
mıdır sizce?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumunun işlerliğini devam ettirebilmesi için nitelikli elemana
ihtiyacı olduğu bilinen bir gerçektir. Kurumda çalışan bir
uzman 800-900 TL maaş almaktadır, bu maaşlarla bu işin
yapılabilmesi güçtür. Özlük haklarıyla ilgili bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Türk Dil Kurumunun -Mustafa Kemal Atatürkün 1936 yılında
belirttiği üzere- bugünkü adıyla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumunun ulusal akademiye dönüştürülmesi düşüncesi hâlâ
gerçekleştirilememiştir. Kurumu ulusal akademiye dönüştürmek
için yeni bir yasal düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun; soru sorma süresi tamamlanmıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, 12 kişiye birer dakika verecektiniz Sayın Başkanım,
okudunuz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, on dakika soru sorma süresi. 10 kişi tamamlandı,
yapabileceğimizi söyleyin de yapalım yani.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, 12 kişiyi okuttunuz ve ilan ettiniz, ona göre
suallerimizi hazırladık. Ne olur birer kişiye daha söz verseniz?
BAŞKAN
Anladım da ben yapmıyorum ki Sayın Korkmaz, Tüzükte böyle, yani
on dakikalık
Baştan açıklamasını yaptım, otuzar
saniye dedim, grup başkan vekiliniz itiraz etti.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ama Sayın Başkanım
BAŞKAN - Her
soru soran arkadaşa soru sorma imkânı vermek için
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bakın, Sayın Başkanım, milletvekilinin
emeğine saygı göstermek mecburiyetindesiniz.
BAŞKAN
Hayır, Sayın Korkmaz, bunu sizin söyleme hakkınız yok bana.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sabahtan beri bekliyoruz soru sormak için.
BAŞKAN
Bana söyleme hakkınız yok bunu.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yapmayın efendim.
BAŞKAN -
Otuz saniye verelim. dedik, grup başkan vekiliniz itiraz etti.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 12 kişiyi okudunuz
OKTAY VURAL
(İzmir) 12 kişiye söz vereceğinizi siz söylediniz. Söyleyen
kim oldu, yanınızdaki mi? Siz söylediniz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O 12 kişinin adını siz okutmadınız
mı?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, on dakikalık süreyi sırasıyla, birer
dakikayla verdim.
OKTAY VURAL
(İzmir) 12ye bölelim
BAŞKAN -
Bunda itiraz edilecek, tartışılacak hiçbir konu yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani otuz saniyeye bölerseniz
BAŞKAN - Hem
Sayın Genel Kurulun bilgilerine hem de tüm kamuoyuna ilan ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu 12 kişiyi siz okutmadınız mı Sayın
Başkanım?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir buçuk dakika geçti zaten.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne olurdu birer dakika feragat etselerdi Sayın Bakanlar?
BAŞKAN
Sayın Bakana söyleyin o zaman.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siz söyleyin efendim, siz yönetiyorsunuz Meclisi.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Alıştık, Başbakan yönetiyor, bakan
yönetiyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Evet, Sayın Bakan, bir dakika feragat istiyorum sizden. Madem
Meclis Başkanımız söylemiyor, bir dakika efendim
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz, Muharrem Varlıyla çekiyoruz
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Saygıdeğer milletvekilleri,
bize bir soru gelmediği için hepinize teşekkür ediyorum.
Sözü Sayın
Bakana devrediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Egemen Beyin cevap verme süresini ekleyin sorulara, biter
gider.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Ben de soru soran bütün arkadaşlara
teşekkür ediyorum.
Diyanet
bütçesinde cemevleriyle ilgili bir ödeneğin olup
olmadığını sordu Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yol haritası
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Böyle bir ödenek faslının
olmadığını ifade ediyorum.
İkincisi,
mülakatlarda bir ayrımın yapıldığı şeklinde
bir ifade kullandınız. Bunu böyle genel geçer değil de
müşahhas hâle getirirseniz biz de memnun oluruz. Böyle bir şey söz
konusu değildir. Çok ciddi bir ithamdır, bunu kabullenmek mümkün
değil.
Sınavlar
nasıl yapılacak, bunlar yasalarımızda,
mevzuatımızda belli, bunlara kimin gireceği bellidir.
Müşahhas bir örneğiniz varsa da bunu lütfen ilgili yerlere, bizlere
iletmenizi istirham ediyoruz.
Diğer bir
soru: Din dersleriyle ilgili bir ifade kullanıldı. Aslında,
Anayasanın 24üncü maddesi bunu çok sarih bir şekilde
düzenlemiş. Bir yönüyle sağlıklı değerlendirilirse,
bütün ihtilafları, bütün anlaşmazlıkları çözecek bir
düzenlemedir de denebilir. Bahse konu din dersi diye bir şey söz konusu
değil. Din kültürü ahlak bilgisi öğretimi Anayasada zorunlu
kılınmış ama din eğitimiyle ilgili ise burada bir
zorunluluk söz konusu değil, kanuni temsilcilere bu verilmiş
bulunuyor. Dolayısıyla, bu, Anayasa 24 aslında bir anlamda bu
sorunuza cevap teşkil edecek bir düzenlemedir. Türkiyede uygulama bu
istikamettedir.
Sayın Köse,
çalıştaylarla ilgili
Yedinci çalıştayımızı
ocak ayında yapacağımızı söyledim. Buradan bir yol
haritası çıkacak ama bu yol haritasını biz siyasiler
çıkarmayacağız. Bu yol haritasını, yine gerek Alevi
klasikleri konusunda gerek diğer tüm mezhebî konularda bilgi sahibi olan,
derinliği olan ve bu sürece katkı sağlayacak olan
arkadaşlar, çalıştaylarda zaten öne çıkmış olan
arkadaşlardır. Ayrıca, ilave edilmesi gereken şahıslar
da yani bir heyet yedinci çalıştay için belirlenecek ve ciddi
bilimsel verilere dayalı bir şekilde
çalışmalarını tamamlayacak ve bir yol haritasını
çıkaracak. Şimdi, burada gerek Büyük Millet Meclisinde ifade edilen
bazı kavramlar gerekse Meclisin dışında ifade edilen
bazı değerlendirmeler yüzeysel değerlendirmelerdir. Siz
işte Alevilik bir mezhebe oturtulursa diye kendiniz söylediniz, bir
başkası başka türlü bir değerlendirme yapıyor,
cemevleriyle ilgili de aynen bu şekilde. Bunlar çok böyle siyasi
mekânlarda, mercilerde konuşulacak konular değil. Bunun bir bilimsel
temeli mutlaka var, o şekilde temellendirilmeli ve yol haritası da
buna göre çizilmeli. Çıkan o netice ne ise sizin gibi ben de merak ediyorum
çünkü onu belirleyecek olan siyasi irade olmayacak, bunu net söylüyorum.
Çalıştaylara katılan vatandaşlar da değerli
katılımcılar da bu çalışmalarda bu işlerin
nasıl yürütüldüğünü çok iyi bilmektedirler. Bundan dolayı bir
endişeniz olmasın. Çalıştay neticesinde çıkacak olan
yol haritası bilimsel verilere dayalı olacak ve o çerçevede de
sizlerle bu neticeleri paylaşmış olacağız.
Şu anda
başka bir boyutu kaldı mı bilemiyorum, benim not
alabildiğim bunlardı.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Büyük bürokratlar arasında bir Alevinin olmaması
sizi düşündürüyor mu?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Şimdi, böyle bir istatistiki bilgi bizde yok.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Bakın, bakın
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Yani, şimdi bunun karşıtını
da söyleyenler var.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Bir tane vali olamaz mı efendim, emniyet müdürü olamaz
mı?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Diyanet için mi söylüyorsunuz?
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Evet.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Şimdi, şunu ifade edeyim: Diyanet
İşleri Başkanlığına bazı Alevi kesimlerinin
bakışını biliyoruz. Bu çalıştayların bir
katkısı da şu oldu: Aslında, gerek Diyanet gerek ilahiyat
fakülteleri gerekse Alevi kesimi arasında böyle bir uçurumun olmadığı
da ortaya çıktı. Bu çalıştayların neticesinde
çıkacak olan değerlendirmeleri aldığınızda,
okuduğunuzda göreceksiniz ki çok objektif değerlendirmeler
yapılıyor. Dün belki vardı bilemiyorum, geçmiş
itibarıyla, ama bugün, gerçekten objektif değerlendirmeler
yapılıyor ve ciddi bir yumuşama var, bakış
açılarında da yumuşama var, uygulamada da inanıyorum ki bu
gidişatın yansımaları olacak ve bu huzursuzluğun önüne
hep beraber geçmiş olacağız.
Ben, iyi giden ve
neticesinin de iyi olacağına inandığım bu çalıştaylara
katkı sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Üç soru
yöneltildi, soru içinde soru da var ama üç soru olarak ben onları
cevaplandırmaya çalışacağım.
Birincisi, Yüksek
Kurumla ilgili Özlük hakları konusunda bir çalışma, faaliyet
var mı? diye soruldu? Evet, bir teşkilat yasası üzerinde,
aslında geçen dönem de bir tasarı üzerinde
çalışıldı ama bu geçen süre içerisinde oradaki
birtakım eksiklikleri gördük. Genel Kurula gelmemişti zaten,
komisyona da gelmemişti. Şimdi yeniden tekrar ele aldık, çok
kısa bir süre içinde bitireceğiz o teşkilat yasasını
ve orada zaten özlük haklarıyla ilgili maddeler de olacak.
Yine, Yüksek
Kurumla ilgili bir ulusal akademiye dönüşme fikri vardı, bu hâlâ
devam ediyor mu? Evet, devam ediyor. Yalnız, bunun için Yüksek Kuruma
bağlı bazı kurumların, Türk Dil Kurumunun ve Tarih
Kurumunun özellikle isimleri ve durumları Anayasada belirlendiği
için Anayasa değişikliğine ihtiyaç var. Ama üzerinde
çalıştığımız bir konu. Eminim Anayasa
değişikliği konusu bile Genel Kurula geldiği zaman büyük
bir ihtimalle bir görüş birliği olacak ve o konuda da öyle bir
değişikliği
Şu anda üzerinde
çalıştığımız bir konu.
Bizim de
gönlümüzde yatan, gerçekten, hem Türkiyeye hem de -özellikle- Ankaraya,
başkentimize, cumhuriyetin başkentine yakışan,
binasıyla, altyapısıyla mükemmel bir bilim akademisidir. Zaten
Yüksek Kurum da bir bilim kurumudur. Onunla ilgili şu sıralarda bir
arsa üzerinde çalışıyoruz. Bütün kurumlarımızı,
üniversitelerimize yakın olan bir bölgede bir araya getireceğiz ve
tekrar ediyorum, hem mimari yönüyle hem işlevsel yönüyle Türkiyeye,
Ankaraya yakışır bir altyapıyı oluşturacağız
ve ümit ediyorum bunu, kısa bir sürede binayı ve altyapıyı
tamamlayacağız ve o zaman zaten bu yasal değişiklikler de
bitmiş olur; yakışan da odur hem -dediğim gibi- Türkiyeye
hem başkente.
Bir diğer
konu, iş yerleri adlarıyla ilgili. Mevzuatta maalesef boşluklar
var ve bu boşluklardan da istifade edilerek
Zaten çok çarpıcı
bir durum var. Pek çok kurumun, iş yerinin ticari adı ayrı,
levhadaki adı ayrı. Yani ticari adı Türkçe ama levha adı
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Yabancı isimler var, yabancı isimlerin
değiştirilmesini istiyoruz.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Onun için diyorum. Aslında, söylediğiniz
zaman, size resmî olarak verdiği cevap Türkçe. ama bir
bakıyorsunuz, iş yeri üzerine koyduğu levha Türkçe değil,
İngilizce, Fransızca, bilmem ne. Ama doğrudur yani, onun
üzerinde çalışıyoruz. Bir de zaten Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir araştırma komisyonu kuruldu. Onların çözüm
önerileri var. Daha çok kurumlar arası bir iş birliği ile bu
sorunun, bu önemli sorunun, hakikaten
Resimseldir ama hayatidir, sizinle hemfikirim.
Bazen insanın, hakikaten, gördüğü zaman morali bozuluyor. Koca bir
caddede üç tane, dört tane ya Türkçe isim var ya yok, gerisi sanki biz
başka ülkedeymişiz gibi. O bakımdan, üzerinde durduğumuz
bir konu. Bu Komisyonun da
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz tamamlanmıştır.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Teşekkür ederim. Geri kalan sorulara
yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN Ben
teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bütçesi görüşülürken bir
konuyu aracılığınızla iletmek istiyorum Sayın
Bakanın dikkatine.
Bu, Diyanet
İşleri Başkanlığının takvimi, Ankarayla
ilgili. Bütün ilçelerle ilgili namaz vakitleri yazılmış ama
Gölbaşı ve Etimesgut yok. Gölbaşı ve Etimesgut da
Milliyetçi Hareket Partisinin belediye başkanlıklarını
kazandıkları yerler. O bakımdan, bunun düzeltilmesi
gereğini ben istirham ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler)
Bunda gülünecek
bir şey yok!
BAŞKAN
Sayın Vural, teşekkür ediyorum.
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Beypazarı var. Bir kasıt yok Sayın Grup Başkan
Vekili.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi
sırasıyla üçüncü turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümleri ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.18 - VAKIFLAR
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.Vakıflar Genel Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 18.595.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve
Güvenlik Hizmetleri 2.985.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 40.146.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 280.284.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik
ve Sosyal Yardım Hizmetleri 118.153.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 460.165.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 314.500.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.700.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirleri 83.100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 106.700.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 509.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezi yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Vakıflar Genel Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 637.995.491,12
- Toplam Harcama : 477.811.014,11
- İptal Edilen Ödenek : 159.618.679,60
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 565.797,41
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 414.537.000,00
- Yılı tahsilatı : 422.658.734,28
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylariniza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.77 BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 6.274.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 56.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetler 60.845.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 67.175.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 68.991.000,00
- Toplam Harcama : 67.768.920,36
- İptal
Edilen Ödenek : 1.222.079,64
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı 2010
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.08- TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK
ARAŞTIRMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 1.252.193.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 520.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 375.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 54.162.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.307.251.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 130.105.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.129.251.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 47.855.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 40.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.307.251.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı 2010
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı 2008
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.261.379.260,59
- Toplam Harcama : 1.075.268.557,48
- İptal Edilen Ödenek : 186.110.703,11
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 6.526.253,91
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 989.923.000,00
- Yılı Tahsilat : 1.157.374.756,82
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı 2008
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler
Akademisi Başkanlığı 2010 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.09- TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ
BAŞKANLIĞI
1. Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 9.908.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 9.908.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 75.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 9.773.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 10.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 9.858.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler
Akademisi Başkanlığı 2010 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler
Akademisi Başkanlığı 2008 yılı merkezi yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 9.097.706,01
- Toplam Harcama : 8.014.704,80
- İptal
Edilen Ödenek : 1.083.001,21
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 6.575.000,00
- Yılı
Tahsilat
: 7.907.138,44
BAŞKAN (B)
cetvelinini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler
Akademisi Başkanlığı 2008 yılı merkezi yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı 2010 yılı
merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.02- ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 3.635.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir..
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 918.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.553.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 4.553.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.553.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı 2010 yılı
merkezi yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı 2008 yılı
merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 33.770.501,73
- Toplam Harcama : 18.896.888,19
- İptal
Edilen Ödenek : 14.873.613,54
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 21.665.000,00
- Yılı Tahsilat : 225.998.999,75
BAŞKAN (B)
cetvelinini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı 2008 yılı
merkezi yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.03- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1. Atatürk Araştırma Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 117.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir..
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 2.272.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.389.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 160.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 2.229.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.389.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür
Merkezi 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.04- ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1. Atatürk Kültür Merkezi
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 3.504.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir...
TOPLAM 3.504.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 150.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 3.354.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.504.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür
Merkezi 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu
2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.05- TÜRK DİL KURUMU
1. Türk Dil Kurumu
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 142.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir..
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 11.601.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 11.743.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 86.890.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 30.110.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 117.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu
2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu
2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.06- TÜRK TARİH KURUMU
1. Türk Tarih Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 102.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir..
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 6.706.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 6.808.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 80.827.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 256.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 41.917.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 123.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu
2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.32 - TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1. Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 64.138.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 213.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 64.351.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 64.251.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 64.351.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2008 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlğı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 48.481.620,27
- Toplam Harcama : 39.672.537,36
- İptal Edilen Ödenek :
7.368.303,91
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek :
1.440.779,00
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini :
44.966.000,00
- Yılı tahsilatı :
37.012.183,34
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanılğı 2008 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2010 yılı merkezi
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.86 - DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI
1. Diyanet İşleri Başkanlığı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 19.240.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 182.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.970.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 392.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 2.628.360.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 386.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.650.530.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2010 yılı merkezi
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2008 yılı merkezi
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Diyanet İşleri Başkanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 2.148.033.777,00
- Toplam Harcama : 2.099.603.805,11
- Ödenek Dışı Harcama : 4.159.270,90
- İptal Edilen Ödenek : 52.589.242,79
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2008 yılı merkezi
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği 2010 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.95 AVRUPA BİRLİĞİ GENEL
SEKRETERLİĞİ
1. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 20.956.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 500.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 21.456.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği 2010 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği 2008 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 5.866.700,00
- Toplam Harcama : 5.219.985,80
- İptal Edilen Ödenek : 646.714,20
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği 2008 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı ve Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğinin 2010 yılı merkezi yönetim bütçeleri ve 2008
yılı merkezi yönetim kesin hesapları ile Atatürk
Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu ve Türk
Tarih Kurumunun 2010 yılı merkezi yönetim bütçeleri kabul
edilmiştir. Hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, üçüncü tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.39
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Gülşen ORHAN
(Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Şimdi,
dördüncü tur görüşmelerine başlayacağız.
Dördüncü turda,
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, Hazine
Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı, Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
L) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1.- Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
M) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1.- Hazine Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hazine Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
N) SERMAYE PİYASASI KURULU
1.- Sermaye Piyasası Kurulu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sermaye Piyasası Kurulu 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
O) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1.- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
Ö) DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1.- Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
P) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
R) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1.- GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra yirmi dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Soru sorma işlemiyle
ilgili açıklamalar daha öncelerde yapıldığı için
tekrarlamıyorum. Soru sormak
isteyen milletvekilleri görüşmelerin bitimine kadar yerlerinden soru için
giriş yapabilirler.
Bilgilerinize
sunulur.
Dördüncü turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Faik Öztrak, Bihlun Tamaylıgil, Enis Tütüncü,
Akif Ekici.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Mehmet Günal, Münir Kutluata, Mustafa Cihan
Paçacı, İzzetin Yılmaz.
AK PARTİ
Grubu adına: İbrahim Yiğit, Ruhi Açıkgöz, Cahit
Bağcı, Ahmet Yeni, Mehmet Ceylan, Zeki Karabayır, Kutbettin
Arzu, Zülfükar İzol.
Şahısları
adına: Lehinde, Halil Mazıcıoğlu; aleyhinde Faik Öztrak.
Şimdi, ilk
söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Faik Öztrak,
Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on iki
dakika Sayın Öztrak.
CHP GRUBU ADINA
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve Hazine
Müsteşarlığının bütçeleri üzerinde grubum adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinize
saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, seçimlerin 2011 yılında
yapılacağını dikkate alırsak 2010 yılı
bütçesi bu iktidarın hazırlayıp bir yıl boyunca
uygulayacağı son bütçedir. Bu nedenle de bu bütçe müzakerelerinde
iktidarın tüm icraat döneminin, hem iktidar hem de muhalefet partileri
tarafından ele alınması beklenir. Oysa Sayın Başbakan
bütçe müzakerelerinin ilk gününde kendi icraat dönemini teğet geçmiş,
1990lı yıllarla 2000li yılların başına kadar
olan dönemi ele almış ve çeşitli senaryolardan
bahsetmiştir. Bunlar arasında ülkenin soydurulmasına dair bir
değerlendirme dikkatimi çekti. Aslında Sayın Başbakanın
o kadar geriye gitmesine gerek yoktu. Kendi iktidarında ülkeyi soydurma
olarak nitelenebilecek buna benzer çok daha taze, üzerinde dumanı tüten
birçok olay var. Bunlardan en taze olanını sizlerin ve milletimizin
dikkatine sunmak isterim. Bu örnek aynı zamanda ekonominin hangi
maliyetlerle finanse edildiğini göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, krizin başladığı geçen yılın
ekim ayından bu yılın mart ayına kadar İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası benzer borsalar içinde en sert düşüşü
yaşamıştır. Buna yol açan ve Teğet geçti.
yaklaşımı olarak özetlenebilecek yanlış politikalara
burada zamanım olmadığı için girmeyeceğim.
Başlangıçtaki bu hızlı düşüşün etkisiyle
İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının bu yılın
mart ayındaki ortalama değeriyle aralık ayının ilk on
günündeki ortalama değeri arasında yüzde 103lük bir artış
olmuştur.
Şimdi bir
hesap yapalım: Mart ayında Türkiyeye 1 milyon dolar getiren bir
yabancının parası aralık ayında 2 milyon 327 bin 859
dolar oldu. Bu yabancı bu parayı aldı ve ülkesine gitti. Yani
yabancı yatırımcı dokuz ayda 1 milyon 327 bin 859 dolar
kazandı, günde ise 4.676 dolar kazandı. Bunun yaklaşık 300
bin doları TLdeki değerlenmeden yani
kur politikasından geliyor. Dolar cinsinden kazanç dokuz ayda yüzde
133.
Değerli
arkadaşlar, dünyanın hangi ülkesi ekonomisinin böyle soyulmasına
kayıtsız kalır? Hükûmetin izlediği ve artık tüm
dünyada yanlış olduğu kabul edilen politikaların bizi
getirdiği nokta budur.
Yabancı
yatırımcının cebine her gün 4.676 dolar koyan AKP
İktidarı, kendi memuruna, emeklisine, çiftçisine ne vermektedir? Bu
soruyu sormak milletin hakkı değil midir? AKP İktidarı 2010
yılının ilk yarısı için memur ve hizmetli
maaşına aylık 32 lira, öğretmen maaşına 43 lira,
hemşire maaşına 36 lira, teknisyen maaşına 37 lira zam
veriyor. Peki, yabancı yatırımcıya ne veriyor? Günde 4.676 dolar.
Sayın
milletvekilleri, AKP İktidarı 2009 yılının ikinci
yarısında bir SSK emeklisinin aylık maaşına 11 lira,
BAĞ-KUR emeklisinin maaşınaysa sadece 6 lira zam veriyor, yani
12 simit parası. AKP, yabancı yatırımcıya ne veriyor?
Günde 4.676 dolar.
Sayın
milletvekilleri, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı Meclisimize geldiğinde, 2009 için öngörülen
tarımsal destekleme tutarı 5,5 milyar liraydı. Hükûmet, bütçenin
yasalaşma sürecinde bunu 4,9 milyar liraya indirdi. Bu yetmedi, 2009
yılı sonunda tarıma verilen desteklerin 4,5 milyar liraya
düşeceği ortaya çıktı. Hükûmet, 2009 yılındaki
krizin faturasının neredeyse tamamını çiftçiye
yıktı.
Sayın
milletvekilleri, bu mu adalet anlayışı, bu mu kalkınma
anlayışı?
Sayın
Başbakan ve AKP sözcüleri, bütçe görüşmelerinin ilk gününde, krizi
IMFsiz yönettiklerini, kendi yağımızla kavrulduğumuzu
ifade ettiler. Dilerseniz, Hükûmetin bu ülkeyi kavurduğu yağa bir
yakından bakalım.
AKP
İktidarında doğal gaz fiyatları, 2002-2009 Şubat
arasında yüzde 151 oranında arttı. 2002yle 2009
yılının Aralık ayı arasında kurşunsuz
benzinin litre fiyatı yüzde 103 oranında arttı. AB ülkeleriyle
kıyaslandığında Türkiye en pahalı benzini tüketiyor.
Yine benzinde en yüksek ÖTV de Türkiyede. 2008 yılı
başında 36 lira olan bir ailenin ortalama elektrik faturası,
yapılan zamlarla bugün 62 liraya yükseldi.
Hükûmet bunlarla
da yetinmedi, daha önce ücret alınmayan sağlık ocakları ve
aile hekimlerinin muayenesinden artık 2 lira alıyor. Resmî
sağlık kurumlarından 3 lira, üniversite hastanelerinde 6 lira
olan katılım payları 8 liraya çıkarıldı. 10 lira
olan özel hastane muayene ücretleri, yüzde 50 artırılarak 15 liraya
çıkarıldı.
Değerli
milletvekilleri, Sezarın hakkını Sezara, AKPnin
hakkını AKPye teslim etmek gerekir. Hükûmet, icraatlarıyla
IMFyi bile mumla aratmıştır. Zaten Hükûmet, IMFsiz
yürüdüğü izlenimini piyasalara vermekten hep
kaçınmıştır. Bu süreçte IMFyi hep anlaşma
yapacakmış gibi yanında taşımıştır.
Daha geçtiğimiz hafta, ekonomiden sorumlu Başbakan
Yardımcısı, Dubai ve Yunanistanda işler
karışınca IMF Başkanıyla görüştüğünü
basına sızdırdı. Bu ne biçim IMFsiz yürümedir, bunun
takdirini sizlere bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir ekonomi yönetiminin başarısı
vatandaşına iş yaratması, aş vermesiyle ölçülür.
İşsizlik verilerinin yayımlanmaya başladığı
1988 ile AKPnin iktidarı aldığı 2002 yılları
arasında ortalama işsizlik oranı yüzde 8di. İlk iktidar
dönemi olan 2003-2007 döneminde işsizlik oranını yüzde 10,5e
çıkardı. Kriz döneminde ise, 2008-2009 yıllarında ortalama
işsizlik oranı yüzde 12,9a yükseldi. Sadece 2009 yılında,
Hükûmet, işsizliğin yüzde 14,8 olacağını
açıkladı. 2010-2012 dönemini kapsayan ve bütçeye dayanak teşkil
eden orta vadeli programda ortalama işsizlik oranı yüzde 14.
Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği
Teşkilatının, yani OECDnin tahminlerine göre ise 2010-2011
döneminde işsizlik oranı yüzde 15e çıkacak. Bütün bu rakamlar
Hükûmetin huzurunuza getirdiği orta vadeli programın ve 2010 bütçesinin
vatandaşın derdine deva olmayacağını açıkça ortaya
koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan ve iktidar sözcüleri burada mali
sistemimizin sağlamlığıyla övündüler ve Türkiyede bir
finans krizi yaşanmadığını dile getirdiler. Bu durumda
bizim de şu soruyu Hükûmete sormak hakkımız: 2009da finansal
kriz yaşamayan Türkiyede neden işsizlikteki artış krizin
merkez üssündeki ülkelerin pek çoğunun üzerindedir? Bunu öğrenmek
vatandaşın hakkıdır. Türkiyede 2009 yılının
üçüncü üç aylık döneminde bir yıl öncesine göre işsizler
ordusuna 927 bin kişi katıldı. Aynı dönemde sanayi
sektöründe 369 bin kişi işini yitirdi.
Bu rakamlar
Sayın Başbakana başka bir soruyu sorma hakkını da
doğuruyor: Sizin hiç oğlunuz, yavrunuz işsiz kaldı mı?
Siz hiç evladı işsiz kalmış bir anne, babanın yerine
kendinizi koydunuz mu? (CHP sıralarından alkışlar)
Aslında, evet, bir kez daha iddia ediyorum, Kriz Türkiyeyi teğet
geçti, geçiyor. diyerek bu sorunun cevabını bütçenin
açılış konuşmasında verdiniz; işsiz
kalmış, evine aş, çocuğuna ekmek götüremez bir baba, bir
evlat, bir anneyle nasıl duygudaşlık kurabildiğinizi bir
kez daha vatandaşlarımız huzurunda gösterdiniz.
Bütçenin
açılış oturumunda Stalinin 1 kişinin ölümü trajik, 1
milyon kişinin ölümü ise istatistiktir. sözlerini dile getirdiniz. Yoksa
bu ülkedeki milyonlarca işsiz de sizin için yalnızca bir istatistik
midir? (CHP sıralarından alkışlar) Aslında,
işsizlerin sizin için bir istatistik olduğunu son olarak Tekel
işçilerine reva gördüğünüz zulümle gösterdiniz. Size daha önce oy
veren Tekel işçileri şimdi partinizin binası önünde bileklerini
kesmeye kalkışıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, özelleştirme, ekonomide etkinliği, verimliliği
ve istihdam olanaklarını artırmak için yapılır,
işsizliği artırmak için değil ama Tekelde öyle bir
özelleştirme yaptınız ki 31 Ocak 2010 tarihinde 12 bin
işçiyi fabrikalarının kapısına koyuyorsunuz. Bu,
Tekelde çalışan 12 bin işçinin buharlaşması ve
Sayın Başbakanın istatistiklerinde bir rakam olması
demektir. Bu mudur adalet anlayışınız, bu mudur
kalkınma anlayışınız?
Değerli
milletvekilleri, iktidarın sadece bir istatistik olarak gördüğünü
düşündüğüm bir diğer rakamı da sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bu yılın üçüncü üç aylık döneminde tüketici kredisi
ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın
sayısı 2007 yılına göre 1 milyon 12 bin 390 kişi
artarak 1 milyon 664 bin 301 kişiye çıkmış. Bu
vatandaşlarımızın yüzüne bakarak bu krizin teğet
geçtiğini söyleyebilir misiniz?
Sayın
milletvekilleri, Hükûmet ve iktidar sözcüleri, borç yükünün AKP
İktidarı döneminde düştüğünü, bunun bir AKP
başarısı olduğunu huzurlarınızda ifade ettiler.
Dünyada küresel ekonomik iklimin son derece olumlu olduğu, yüksek
büyümelerin kaydedildiği, faizlerin düştüğü bir ortamda borç
yükü zaten kendiliğinden düşer. Nitekim, bize benzeyen birçok ekonomi
bu konuda bizden çok daha iyi performans göstermiştir. Ancak asıl
olan bu düşüşün kalıcı olup
olmadığıdır. Yani, bu olumlu koşullar kaybolunca borç
yükünün nereye doğru gittiğidir. Nitekim, küresel krizle birlikte
Türkiyede borç dinamikleri hızla bozulmaya başlamıştır.
AKP sözcüleri
bütçe görüşmelerinin başından itibaren yaşanan krizin
Türkiye'nin değil, dünyanın krizi olduğunu iddia ediyorlar.
İddia bu olduğuna göre, yine millet adına şu soruyu
sormamız gerekiyor: Kriz dünya krizi olduğuna göre, uluslararası
kuruluşların rakamlarına göre 2007-2010 döneminde Arjantinin,
Endonezyanın, Brezilyanın borç yükü düşerken neden benim ülkem
G-20 liginde bana benzeyen ülkelere göre borç yükü en hızlı artan
ülke oluyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztrak, lütfen tamamlayınız.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - Hele Türkiyede bir bankacılık krizi
yaşanmadığı da dikkate alındığında,
borç dinamiklerindeki bu hızlı bozulma neyi gösteriyor, Hükûmetin
üstün kriz yönetme becerisini mi?
Şimdi,
değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim bir başka
husus, Hükûmetin ve sözcülerinin, krizden çıkış sürecinin özel
kesim öncülüğünde gerçekleşeceğini ifade etmesidir ama bu
bütçedeki borçlanmaya, son iki yılda borç stokuna ilave edilen 90
milyardan fazla iç borca baktığımızda, borç çevirme
oranlarına baktığımızda;
1) Özel kesimin
bu dönemde talebini artırmak için, yatırım talebini
arttırmak için kullanabileceği kredi imkânları son derece
sınırlıdır.
2) Biraz önce
anlattım. Memura, emekliye, çiftçiye, esnafa hiçbir şey vermediniz
ki. Ne aldılar da ne ile tüketecekler?
Şimdi, bu
çerçevede sayın milletvekilleri, geçen yıl 2009 bütçesinde gördük,
AKP İktidarının ortaya koyduğu hayalî manzara daha dört ay
geçmeden dağıldı. Bence, 2010 bütçe büyüklükleri de ve
sürdürülmeye çalışılan stratejileri de bu dönemde çok
hızlı iflas edecektir.
Sözlerimi
tamamlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Öztrak, teşekkür ediyorum.
Bihlun
Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kurulu ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 2010 yılı
bütçeleri üzerine CHP Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün bir
bütçe görüşmesi yaparken ve o bütçenin kalemleri ve o bütçenin
muhatabı en büyük güç olan halkımızın içinde bulunduğu
sorun ve başlıkları değerlendirirken bugün karşı
karşıya olduğumuz ve fiilî olarak uygulanan bir tavrı da
protesto ederek sözlerime başlamak istiyorum. Bugün, sadece niyeti hak
aramak olan, hakkını alabilmek için bir çağrı, bir
çığlık ortaya koymaya çalışan Tekel işçilerimiz gaz
bombalarıyla karşı karşıya
bırakılmıştır. Ben, bu eylemi onlara reva görenleri ve
onun karşısında sessiz kalanları kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Emekçinin hakkını ve o
hakkı için mücadeleyi böyle görenlere de bu bir yakışan tablo
olsun diyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün konumuz SPK ve BDDK. BDDKya
baktığımızda ve bankacılık sektörüne
baktığımızda, bankacılık, Dünya bir kriz
yaşadı, ne mutlu bizde bir kriz yaşanmadı. sevincini
beraberce paylaşıyoruz. Peki, bu paylaşımı ortaya
koyarken, bu değerlendirmeleri yaparken nerelerde haklıyız,
nerelerde haksızız, bu haksızlığımızı
veya değerlendirmeleri geçmişten günümüze bakarak önümüzdeki vizyon
içerisinde nasıl görmeliyizi kısaca bir değerlendirmenin
şart olduğunu düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle bu dönemde bankalar açısından
baktığınızda önemli bir kriz yansımasının
olmamasını Sayın Bakanımız bir uçak seyahatinde, Biz
yöneticilere mali varlıklarıyla yükümlülük getirdik, o yüzden bu
krizi hafif atlatıyoruz, etkilemiyor. diyor. Peki, bu ülkede BDDK, onun
aldığı kararlar, yıllardır yapılan uygulamalar
değil midir? Yani bir düzenleme yok mudur? Yani yapılan bir faaliyet
yok mudur da
Hani bir 5411 sayılı Bankacılık Yasası çıkarttığımızda
-ve o yasayı da tepki yasası çıkartıyorsunuz- batan bankalar,
o batan bankalar için çıkarılan tedbir kararları, tepki
kararları, bir de BDDK ve TMSFnin örgüt organizasyon
yapısını oluşturuyorsunuz dediğimizde ve içerisinde,
bakınız, bu aldığınız mali yükümlülük
noktasındaki sürecin bankacılık ve reel sektör açısından
neler yaşatabileceğini de bir sorgulayın dediğimizde biraz
düşünme ihtiyacı vardır.
Bugün
bakıyoruz, bankacılık sisteminin tek başına iyi
olması veya bir noktada dengeyi bulması ve oransal iyileşmeleri
sağlaması, bankacılığın tarafları olan reel
sektörün bu derece daraldığı, bu derece sermaye eksikliği
çektiği ve bu derece zarar noktasında rakamların realize
olduğu bir dönemde ne derece sevinilir! Yani zamanında bir Millî
Eğitim Bakanı demiş ki: Ya şu okullar olmasa ben bu
Bakanlığı çok iyi idare ederim! Yani bu ülkede reel sektör,
sanayi gelişmediği, bu kadar sıkıntı
yaşadığı bir dönemde Canım, bankalarımız
işte şu kadar rasyolarda iyileşme yaşıyor
Ve bu iyileşmeyi yaşarken de
bankalar neden kredi veremiyor? Yani bunu bir sorgulayalım. Neden
veremiyor mu, vermiyor mu, verememenin altındaki sebepler ne? Acaba bu
ülkede uygulanan ekonomi politikaları ve onların getirdiği
sonuçlar bu verememe sürecini hangi noktada etkiliyor?
Değerli
arkadaşlar, Türkiyedeki beş yüz sanayi kuruluşunun bilançolarına
2008 yılı itibarıyla bakın, yüzde 47ye yakın bir
kârdan zarara gidiş var. Merkez Bankasının
yaptığı araştırmalara bakın, en önemlisi -SPK
Başkanı da burada- İMKBnin altı aylık
bilançolarına bakın, yüzde 80 geri gidişler var. Şimdi, bu
bankacılık sistemini işletirken mekanizmaya ve sürece kaynak
sağlayacak, güvenirliği ve katkıyı uygulayacak yöntemlerde
ne yaptık? Evet, bir Kredi Güvence Fonu ortaya çıktı ki 2008
yılının Ekim ayında bunu biz dile getirmiştik. O zaman
Teğet geçti, kriz yok. söylemleriyle Hükûmetin idare ettiği
dönemlerdi ve hatta o zaman bir Maliye Bakanımız vardı, kendisi
şimdi emekli oldu bakanlıktan ve o zaman Teğet geçti. denilene
dedi ki: Teğet meğet geçmedi, teğet belki Başbakan ve
çevresine geçti ama bizi yürekten vurdu. Şimdi bakınız, o
dönemlerle beraber değerlendirdiğinizde ne oldu Kredi Güvence Fonu?
Ne yapılıyor? Sonuna geldi mi, bir çalışma
yapılıyor mu? Şu anda ne yazık ki bunu göremiyoruz.
Diğer taraftan, bu Hükûmetimiz döneminde bir söylem var
bankacılıkla ilgili: Bizim dönemimizde hiçbir bankaya hiçbir
şey olmadı.
Değerli
arkadaşlar, bunu geçen gün Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanımız
da söylemiş. Yani bankaların yeterlilik rasyoları arttı ama
anlıyorum ki hafıza yeterlilik rasyosunda birtakım problemler
var. O da ne? 2003ün Haziran ayında bu ülkede BDDKnın üyeleri
yetersiz kaldı, karar alamadı ve karar alamadığı için
İmar Bankasının el koyma süreci üç hafta gecikti. Niye gecikti?
Bizden olsun, bize uygun olsun. denilerek. Peki ne oldu? 2003ün Temmuzunda
el konuldu. O zaman iktidar kimdi? Adalet ve Kalkınma Partisi. Biraz bu
konuda insaflı davranmak lazım.
Bakın,
BDDKyla ilgili bir iki şey daha
söylemek istiyorum. PTT Bank konusunda
Yani para veriyor, para alma
imkânı tanındığı söyleniyor ve kredi kartı işlemi
var. O noktada ne yapıyorsunuz? Fatura ödeme noktaları diye bir
sistem oluştu. Siz bu konuda ne yapıyorsunuz? Bakınız,
dünkü basında da vardı Gayrimenkul çöplüğü hâline geldi
bankalar. deniyor. Bu konuda gayrimenkul yatırım
ortaklığına dönüş noktasındaki bazı eylemler var.
Özellikle tarım kredilerinde alınan teminat arsaları, arazileri
bu tür bir el değiştirme sürecinde nasıl içeride
değerlendirilecek? Bunları takip ediyor musunuz?
SPKya
geldiğimizde, SPKnın gelişmesi ve SPKnın o güzel, Türkiye'nin
en büyük kaynak aldığı dönemlerde neler
yapıldığına bakıldığında, hiçbir
şey. Neden hiçbir şey? Düşünün, bir KOBİ borsası...
Bildim bileli bir KOBİ borsası kurulacak. Bugün
baktığınızda, bankaların kredileri açısından
kredi ödeme noktasındaki problem ve takibe dönüşüm oranında en
yüksek oran KOBİlerde.
Peki, o kadar
büyük kaynağın olduğu dönemde neden bunları daha
sağlıklı ve hazırlayacak yönteme götürecek sermaye
piyasası tabanı, altyapısı hazırlanmadı? Ne
beklenildi? Ama o zaman, çünkü para geldiği zaman kullanım
alanları farklıydı.
Peki, yine
soruyorum ve tekrar Sermaye Piyasası Kurulu açısından
değerlendirdiğinizde, bakınız, bu piyasayı
geliştirmenin altındaki temel güç, güven ve istikrardır.
Şimdi, SPK bir karar alıyor. Sermaye piyasası nedir? Halka
açıklık oranının yüksek olduğu ve sermayenin tabana
yayıldığı bir piyasa. Ne yapılmıştır?
Şimdi bir çağrı yöntemi vardır Hisseler el
değiştiğinde bu hisse oranlarının yüzde 25i
aştığında küçük yatırımcının hakkı
korunacak. diye, SPK bunu yüzde 50ye çıkarmıştır. Hani,
Avrupa Birliğine uyum. diyordu biraz önce ilgili Bakan. Dünyanın
neresinde vardır, hangi ülkesinde vardır? Küçük
yatırımcı mı korunmuştur, buraya kaynak mı girmiştir?
Varsa yoksa ters repo, repo işlemleri.
Bakın, yine
uyarıyorum: Forex işlemleri yapılıyor. Forex
işlemlerinin denetim altına alınması lazım. Vadeli
işlemler borsası diyorsunuz, bunun gelişmesi için ne
yapılıyor ve hangi noktada forex işlemleriyle ilgili gerekli
tedbirleri alıyorsunuz?
Diğer
taraftan, altın borsası. Altın borsası ve rafineri
konusunda, dünyada altın bu kadar değer kazanırken Türkiyede
rafineri ve borsanın verimliliği ve etkinliği
açısından hangi noktadayız, nereye geldik?
Diğer
taraftan, baktığınızda, kurumlar arası bir
koordinasyonda büyük kopukluklar yaşıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi son geleceğim konu, Sermaye Piyasası
Kurulu Başkanından bizzat ve özellikle bu konuda ne
yaptığını öğrenmek istediğim bir konu.
Bakınız, 2003 yılından itibaren, bu kürsüden, bazı
şirketlerin adı İslami holding olarak değerlendirilip ve
ondan sonra da halkın dinî ve millî değerlerini kullanıp büyük
bir dolandırıcılığı organize etmiş
şirketlerin ilgili sürecini ortaya koyan bir komisyon kurduk, rapor
çıkarttık. Kanun çıkacaktı, ne yaptınız? Hiçbir
şey.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen tamamlayınız.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Yine, aynı
grup ve özellikle Almanyada takip eden Deniz Feneri e.V. davasında,
burada adı suçlu olarak geçen, Türkiyede aranması ve bu konuda
hukuki işlemin yapılması için değerlendirme sunulan Kanal
7yle ilgili olarak SPK eski Başkanı döneminde bir rapor
hazırlanmıştı. Burada zamanım yetmiyor, soru önergelerinin
cevaplarını veremiyorum. O rapor dâhilinde, bu şirketin
incelendiği, yeterli bir delilin bulunamadığı
söylenmişti. Şimdi bu yargı kararı çıktı,
Türkiyede de devam ediyor. Siz bu konuyla ilgili ne yaptınız? O
zaman o rapor sümen altına itilmişti. Şimdi o sümen altına
itilen rapor ve alınan kararı bir daha gözden geçirmeyi
düşünüyor musunuz?
Sermaye
piyasasına güven diyorsunuz. Bu ülkede inanan insanlar belli bir noktada
o inançlarını kullananlara belki parasını emanet etmiş
ama o emanet sonrasında onların hakkını arayacak olan
sizler -gerekli olan Hükûmet veya gerekli olan kurullar- ne
yapmaktasınız? Hiçbir şey. Bu da sizin için önemli bir
başarı olarak kalsın.
Aynı zamanda
şunu da söylüyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) - İhlas Finans Kurumuna -arkadaşlar
hatırlamaz- burada bir gecede değiştirdiniz kanunu, burada
çıkacak noktadayken. 2016da paranızı ödeyeceğiz.
diyorlar. Buna da vicdanınız ne derece uygun gidiyor, sizlerin
takdirine bırakıyorum.
Size
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.
Enis Tütüncü,
Tekirdağ Milletvekili.(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı ile Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en iyi dileklerimle, sevgi
ve saygıyla selamlıyorum.
2010
yılı bütçesi ve Orta Vadeli Programla ilgili iki önemli tespitimizi
sizlerle paylaşmak istiyorum öncelikle. Birinci tespitimiz: AKP
Türkiyedeki krizin nasıl çifte bir kriz olduğunun hâlâ farkına
varamamış ne yazık ki. İkinci tespitimiz: Orta Vadeli Program
ile 2010 yılı bütçesinde IMF anlaşması için sanki zemin
hazırlanmış.
Neden çifte kriz
diyoruz? Şu gerçek artık kabul edilmelidir: Dünya ekonomik krize
girmeden önce AKP Türkiyenin kendi içsel krizini yaratmıştı ve
AKP bu krizi yaratma basiretsizliğini, görememe basiretsizliğini
sürdürürken dünya küresel krizi patlak verdi ve hep birlikte gözledik,
arkasından Teğet geçecek. muhabbetlerine tanık olduk.
Şimdi ne görüyoruz? Sayın Maliye Bakanını Plan ve Bütçe
Komisyonunda izledik, burada izledik. Sayın Maliye Bakanı ve Hükûmet
krizle yatıyor, krizle kalkıyor, Türkiyedeki tüm ekonomik ve
toplumsal sorunların tek müsebbibini küresel kriz olarak görüyor. Bize
göre yine yanlış yapılıyor. Neden? Böyle bir
anlayışla Türkiyenin kendi içsel krizini yaratan yapısal
sorunların önemli ölçüde gözden kaçırıldığı
görülüyor. Örneğin yurt içi tasarrufların ne kadar düşük
olduğu, yüzde 15ler düzeyinde düşük olduğu gözden
kaçırılıyor. Kalkınmış ülkeler yüzde
30ların üzerinde, hatta gelişmekte olan ülkeler yüzde 35lerin
üzerinde yurt içi tasarruflarla yürüyorlar. Bu göz ardı ediliyor. Kamu
sabit sermaye yatırımlarındaki endişe verici düşüklük,
yetersizlik göz ardı ediliyor. Türkiyenin sanayi üretimi teknoloji
yoğunluğu açısından düşük ve orta düşük bir yapıdadır, yüzde
70i böyle. Bu yapı teknoloji temelli bir üretim yapısına
nasıl dönüştürülebilir? Burada yeni bir kamu girişimciliği
modeline ihtiyaç yok mu? Kamu sektörü ile özel sektör ve hatta yabancı
sermaye ortaklıkları nasıl oluşturulabilir? Türkiyenin
bunu düşünmeye ihtiyacı yok mu? Bu da es geçiliyor.
İşsizlik
sorunu göz ardı ediliyor. Bugün Tekel işçilerine Ankarada göz
yaşartıcı bombayla karşılık verildi, hak arayan
emekçilere. Gerçek işsizlik yüzde 20nin üzerine çıktı, 5 milyon
250 bin kişi. Gençlerde ise işsizlik yüzde 30lara
tırmanıyor. Kentli gençlerde, yani çoğunlukta okumuş olan
gençlerde ise gerçek işsizlik yüzde 35lerin üzerine çıktı.
İşsizlik gelecek yıllarda da tırmanacak ama hem bütçede hem
orta vadeli programda es geçiliyor.
Tarıma
bakıyorsunuz, can çekişiyor. Çiftçi komada ama es geçiliyor.
Buğday ile DAP gübresi arasında bir karşılaştırma
yaptık: 10 kilogram buğdayla 2002 yılında 7,3 kilogram DAP
gübresi alınırken, şimdi 2,8 kilogram alınıyor.
Ayçiçeği ile üre karşılaştırması yaptık: 10
kilogram ayçiçeğiyle 20 kilogramlık üre gübresi alınırken
2002de, şimdi 5 kilogram alınabiliyor. Ayçiçeğindeki çiftçinin
kaybı yüzde 300, buğdayda çiftçinin kaybı yüzde 161.
Değerli
milletvekilleri, yoksulluk ve gelir dağılımındaki
adaletsizlik endişe verici boyutlarda artıyor. Bakıyoruz, hem
Orta Vadeli Programda hem de bütçede es geçilmiş. Asgari ücret 546,5
lira, Türk-İşin açlık sınırı kasım ayı
itibarıyla 778 Türk lirası. Şimdi buradan ben
çalışanlara sesleniyorum: Ücret ve gelirleri 800 liranın
üzerinde olanlar içinizde çoğunlukta mı, azınlıkta mı?
Bugün asgari ücret ortalama ücret oldu. Ortalama ücret oldu asgari ücret hatta
asgari ücretin altında insanlar fabrika kuyruklarında kayıt
dışı bir şekilde çalışma için ne yazık ki
büyük bir çaba içindeler. BAĞ-KUR emeklilerine bakıyorsunuz
BAĞ-KUR emeklilerinin yüzde 99unun maaşı açlık
sınırının altında, işçi emeklilerine
bakıyorsunuz yaklaşık yüzde 82sinin maaşı açlık
sınırının altında, Emekli Sandığının
emeklilerinin de yüzde 29u açlık sınırının
altına gelmiş. Şimdi, bakıyorsunuz sosyal güvenlikte kazanılmış
olan haklar gasbediliyor. Sağlık hizmetini artan oranda paralı
hâle getiriyorsunuz ve -kısa kesiyorum- bu manzara neyi gösteriyor
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri? Krizin etkisi, krizin faturası
yine garibana çıkıyor. Vur abalıya! Zengin daha zengin; gariban,
yoksul daha fazla ezilmiş.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan
Yardımcısı, Sayın Babacan Orta Vadeli Program ile
Türkiyenin gelecek üç yılını kaybedeceğini şahsen
itiraf etmiş durumdadır. Ancak Türkiye üç yılını
değil, en az beş yılını kaybediyor. Doğru
hesabı kişi başına sabit Türk lirası ile yapmak
gerekiyor. Sayın Bakana ben, şu 2010 yılı
programının 13üncü sayfasındaki o tabloya bakıp oradan
hesap yapmasını öneriyorum. Bu durumda yurttaşlarımız
2007nin satın alma gücüne kavuşması için en az beş
yıl çalışacaklar, her şey Hükûmetin öngördüğü
şekilde giderse en az beş yıl. Yazık değil mi, günah
değil mi? Yani böyle bir duruma nasıl Türkiye düşürülebilir?
İşte, size yıllardır Türkiyenin alın terini,
emeğini dışarıya akıtan, peşkeş çeken, yurt
içinde ise üreteni cezalandıran,
çalışanı cezalandıran AKP İktidarının
ekonomik faturasının bir bölümü. IMF ile anlaşma zemini
nasıl hazırlanmış? Bütçe tasarısı ekonominin
işleyişiyle tutarsızlık içinde Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri.
Bakınız,
hazine borçlanma programı geçen hafta açıklandı. İç borç
çevirme oranı 2010 yılı için yüzde 99,5 öngörülüyor. Bütçenin
gelir ayağı sakattır. Öngörülen gelirlere ulaşılması
imkânsızdır. Ne olacak? Ek vergilere yükleneceksiniz. Vatandaş
evine ekmek götürmekte zorlanıyor, ek vergiyi nasıl ödeyecek? Bu ek
vergiyi toplamanız mümkün değil.
Bakınız,
AKP döneminde ailelerin borcu yüzde 946 artmış. Bu, bir cumhuriyet
rekoru. 13 milyar lirayken 2003te 140
milyar liraya çıkmış. Bu durumda ne
yapacaksınız? Ya bütçeyi ve borçlanma programını yıl
içinde revize edeceksiniz ve büyüme hedefini düşüreceksiniz ya da IMF ile
anlaşacaksınız.
Esasen, bunun da
zeminini hazırlamışsınız. Şimdi bu kürsüde
Sayın Necmettin Erbakan olmuş olsaydı size şöyle
seslenirdi: Hımm, sizi gidi IMFciler! Sizi gidi IMFciler! diye
seslenirdi ustanız. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DPTnin ismi var cismi yok. Burada
da DPTden gelmiş bir Değerli Bakanımız oturuyor. DPTnin
işlevi neredeyse kamu kurum ve kuruluşları arasındaki
koordinasyona indirgenmiş. Öte yandan, plan amaçlarının
gerçekleştirilmesinde kalkınma ajansları temel araç olarak kabul
ediliyor. Plan Bütçedeki Sayın Bakanın konuşmasından
aldım. Buna göre, Kalkınma Ajansları ekonomik
kalkınmayı sağlama açısından Devlet Planlama
Teşkilatının yerine ikame ediliyor, ayrıca bu ajanslar
ülkede sanki bir eyalet sisteminin altyapısını oluşturacak şekilde
çalıştırılıyor. Bu yanlışlardan
dönülmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
Devlet Planlama
Teşkilatı temel görevi ve sorumluluğunu bilmelidir.
Kalkınma Ajanslarının işlevleri yeniden
tanımlanmalıdır. Kalkınma Ajansları uygulaması
üniter yapıyı daha da güçlendirecek bir şekilde yeniden
tanımlanmalıdır.
Türkiyede her
zamankinden daha fazla planlamaya ihtiyaç var, ama nasıl planlamaya? Eski
planlama uygulaması ve modeli, anlayışı artık tarihe
gömüldü. Yeni planlama anlayışı. Yıllardan beri bunu
savunmaya çalışıyoruz. Yeni planlama anlayışı,
strateji ve politika planlaması anlayışı. Bu hâlâ stratejik
planlarla karıştırılıyor. Yeni planlama
anlayışıyla yeni bir sanayileşme yol haritası
hazırlanmalıdır. Bu haritaya göre yatırım, üretim,
ihracat ve istihdamda ciddi bir atılım
başlatılmalıdır. Ayrıca tarım ve
hayvancılığı gelişmiş ülkeler düzeyine
çıkaracak bir ana plan yapılmalıdır. TÜİK de daha
gerçekçi birtakım veriler üretecek şekilde yeniden
düşünülmelidir, yapılandırılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Ve bu duygularla, düşüncelerle bu bütçenin ülkeye
hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinizi tekrar
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Akif Ekici,
Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinize saygılarımı sunarım.
Sözlerime
başlamadan önce, özelleştirme adı altında iş yerleri
peşkeş çekilen, bugün de demok-ratik haklarını aramak için
Türkiyenin değişik noktalarından Ankaraya gelen işçilere
reva görülen gaz bombalarını atma talimatını verenleri
esefle izliyorum, kınıyorum, ayıplıyorum onları. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, önemli ekonomik fırsatlar sunan ve yaklaşık
otuz beş yıl önce başlayan bu proje 75 bin kilometrekarelik bir
alanı ve dokuz ili kapsamaktadır. Başlangıçta Dicle ve
Fırat nehirlerinden sulama ve hidroelektrik amaçlı projeler yapmakla
planlanan GAP, 1980 yıllarının sonunda sulama, hidroelektrik,
enerji, tarım, kırsal ve kentsel altyapı, ormancılık,
eğitim ve sağlık gibi alanları kapsayan çok sektörlü
sosyoekonomik bir bölgesel kalkınma programına
dönüştürülmüştür.
GAPın en
önemli bileşenlerinden biri olan GAP Toprak ve Su Geliştirme
Programı kapsamında 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve 1,8 milyon
hektar alanı sulayacak sulama sistemlerinin yapımı
öngörülmekteydi. Sulanması
hedeflenilen 1,8 milyon hektar arazinin 2008 yılı sonuna kadar ancak
287 bin hektarı sulanabilmiştir. Bu 287 bin hektar sulanan bölgenin
63,9 bin hektarı ancak yedi yıllık AKP döneminde
gerçekleştirilebilmiştir. Şimdiye kadar işletmeye açılan
sulama alanı planının ancak yüzde 15i gerçekleştirilebilmiştir,
planlananın ancak yüzde 15i olarak gerçekleştirilmiştir. Bu,
çok düşük bir orandır. Küresel ısınma, ülkenin ekonomik
durumu, bölgenin şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda
projenin bu kadar yavaş ilerlemesi kabul edilebilen bir durum
değildir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle AKPnin ilk beş yıllık döneminde
GAPa yapılanlara bakacak olursak kocaman bir sıfır görürüz. Bu
süreç içerisinde projeye aktarılan kaynak her yıl bir önceki
yıla göre azalmıştır. Bölge için önemi çok büyük olan
sulama projelerinin ihale edilmesinden kaçınılmış, önceki
hükûmetler döneminde ihale edilen sulama kaynaklarının sulama
işlemlerine kaynak aktarımı azaltılarak kesintiye
uğratılmıştır. Bu süreçte GAP âdeta kapanma sürecine
girmiştir.
GAPın itici
gücü olan sulama projelerinin gerçekleşme oranı AKP iktidarları
boyunca yüzde 3 düzeyinde gerçekleştirilmiştir. Bu
başarısızlıkta en büyük pay AKPnin iş
başına gelir gelmez DSİde yapmış olduğu
kıyımdır. DSİde yapılan üst düzey
kıyımlarla içi boş, işlevsiz hâle getirilmiş bir
DSİ ile karşı karşıya kalmışız.
Bakınız,
2002 yılı sonuna kadar GAP bölgesinde sulamaya açılan 223 bin
hektar idi, 2003 yılında 13 bin hektar sulamaya açıldı,
2004te 12 bin, 2005te 9.200 hektar, 2006 yılında 13 bin hektar,
2007 yılında ise sadece 2.700 hektar sulamaya
açılmıştır. Bu sulama projelerinin de çoğu AKP
iktidara gelmeden önce ihalesi yapılan projeler idi.
Değerli
arkadaşlar, tabii bu sulama projeleriyle ilgili iş bilmezlik,
vurdumduymazlık bununla da bitmiyor. Benim seçim bölgem olan Gaziantepte
1996 yılında Birecik Barajının gövde temel
inşaatı ile birlikte Hancağız besleme kanalı ve Barak Ovası sulama
kanalı inşaatına başlanmıştır. 2001
yılında inşaatı biten Hancağız Barajı
besleme kanalının yüzde 95i tamamlanmış olmasına,
Barak sulama kanalının ise yüzde 2lik kısmının
tamamlanmasına rağmen yüzde 95i tamamlanan Hancağız
besleme kanalına 2008 yılına kadar su verilememiştir. Bu
süre içerisinde, dökülmüş olan betonlar çürümüş ve işlevsiz hâle
gelmiştir. 2008 yılında verilen suyun da yüzde 50si çatlayan bu beton
kaçaklarından kaybolmuştur. Oysaki bitmiş olan
Hancağız besleme kanalına su verilmezse bu kanallar yine
çürümeye devam edecektir. Bu, israf edilmiş bir harcamadır.
Değerli
arkadaşlar, bu da -net bir şekilde gösteriyor ki- AKPnin tarım
ve sanayiyi bu ülkede çökertmek için ne kadar kararlı olduğunun bir
göstergesidir. Kanallara suyun ne zaman verileceği, nasıl
verileceği belirsizliğini korumaktadır. Barak Ovasına 11
kilometre uzaklıkta Fırat Nehri akmaktadır, çiftçiye de bu akan
su seyrettirilmektedir. Barak Ovası çiftçilerinin en büyük beklentisi bu
kanalların bir an önce yapılmasıdır. AKP İktidarı
2008 yılına kadar GAPı hiç görmemiştir ancak 2008de
Diyarbakırda GAP Eylem Planını açıklayan
Başbakan, klasik bir aldatmacayla,
bir demagojiyle, 19 milyar dolar bütçe ayrılarak, bir anda
tamamlanacağını söylemiştir. Evet, 19 milyar
ayrıldığında şu anda 13 milyara ihtiyacı olan GAP
projesi tamamlanacaktır. Ülkenin bunları yapmak için imkânları
var ancak doymak bilmeyen AKPnin vurguncuları,
fırsatçıları bu imkânı bu ülkeye tanımamaktadır.
AKP kendi şürekâsından başkasını görmemektedir; hem
emekçiyi hem çocuklarımızın geleceğini hem bölge
halkını, har vurup harman savurmaktadır. Son olarak da
İşsizlik Fonunda biriken halkın emeğine göz dikmiştir
AKP.
Değerli
arkadaşlar, tabii bu har vurup harman savurmanın nedenlerini
şöyle değerlendiriyorum: Bugün hakkında onlarca suç dosyası
olan bir Başbakanla karşı karşıyayız: Evrakta
sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık suçları
Sayın Başbakanın dosyası raflarda beklemektedir.
Bunun içerisinde
bir şaşkınlık ve heyecan içerisine girmiş bir
Başbakanı üzülerek
İki gün önceki Mecliste bir Başbakan
izledik ki ruh hâli bozulmuş, hırçınlaşmış
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lütfen temiz bir dille
konuşmaya davet edin.
AKİF
EKİCİ (Devamla) -
acilen tedaviye ihtiyacı olan bir
Başbakanı gördük. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet değerli
arkadaşlar, ne diyor Sayın Başbakan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ağzını
yıkayıp gelsin buraya!
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp oluyor ama!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Ne diyor Başbakan? Meclis Başkanına
tahakküm ediyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Çok ayıp, çok ayıp!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Sana ayıp oluyor!
AHMET YENİ
(Samsun) Çok ayıp ediyorsun!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Sana ayıp oluyor! Oturduğun yerden
konuşma oradan!
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ağzını
yıkasın gelsin buraya!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Sana ayıp oluyor, oturduğun yerden
konuşma oradan. Ben gördüğüm gerçekleri söylüyorum, utanarak
izlediğim bir tabloyu izah ediyorum buradan. Meclis Başkanına
dönüyor, talimat veriyor. Nereden geliyor bu talimat? Bu talimat içindeki
duyguyu açık ve net bir şekilde ortaya vuruyor Başbakan.
AHMET YENİ
(Samsun) Şimdi duygu okumaya mı başladın?
AKİF
EKİCİ (Devamla) Geçtiğimiz dönem içerisinde de yaptı,
Çıkar şunları dışarıya. dedi, Çıkar
şunları dışarıya., Şu grubu
dışarıya çıkar. dedi Meclis Başkanına.
AHMET YENİ
(Samsun) Şimdi duygu okuyorsun!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Ne demek Şunları dışarıya
çıkar. demek? Bu diktatör ve zalim bir zihniyetin tezahürüdür ve
işaretidir değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O sende var, sende gözüküyor o! O sende gözüküyor,
aynısı sende gözüküyor!
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen
AKİF
EKİCİ (Devamla) Evet, Başbakan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Git aynaya bak! Ayna getireyim sana bir tane
AKİF
EKİCİ (Devamla) Başbakan
Başbakan
BAŞKAN
Sayın Ekici
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ayna getireyim bir tane, bak sen oraya!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Oturduğun yerden konuşma oradan! Grup
başkanlık görevini bil! Grup başkanı gibi davran!
Oturduğun yerde görevini bil!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ben grup başkan vekili gibi
davranıyorum, sen milletvekili ol!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Ekici
AKİF
EKİCİ (Devamla) Başbakan bu Meclisi kendinin tahakküm
edebileceği
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Milletvekili gibi davran sen!
AKİF
EKİCİ (Devamla)
kendinin yönlendirebileceği bir yapı
içerisinde görmüştür. Ama sizleri görebilir, bizi göremez değerli
arkadaşlar.
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen
AKİF
EKİCİ (Devamla) Tabii ki Meclis Başkanı ve Meclis
başkan vekilleri seçilirken Şu başkan vekili seçilsin, şu
başkan vekili seçilmesin. diye talimat veren bir Başbakan bu
hakkı da kendinde görür. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sizde kim veriyor!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sizi de millet görüyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen Tüzükün ne olduğunu bilmeden
konuşuyorsun burada!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Cumhurbaşkanlığına
kardeşim Abdullahı uygun gördüm. diyen bir Başbakan.
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tüzükten haberin bile yok senin!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Kardeşim Abdullahı uygun gördüm. diyen
bir Başbakan tabii ki bu Meclisi böyle görür, ama halktan o tokadı
yiyecektir, o cevabı alacaktır Sayın Başbakan.
AHMET YENİ
(Samsun) Duygu okumaya başladın, duygu!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, halktan o tokadı
yiyecek, o cevabı, o konuştuğu lafların cevabını
alacaktır. Ne demek, Kardeşim Abdullahı uygun gördüm. Kimsin
sen! Kardeşim Abdullahı Cumhurbaşkanlığı için
uygun gördüm. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK YÜKSEL
(Tokat) Tabii ki kardeşini uygun görecek, seni mi uygun görecekti!
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sen kimsin be!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen kimsin, senin cirmin ne!
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Haddini bilmeyen bir adamsın sen!
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen tamamlayınız.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Ben düzgün, inandığını,
bildiğini söyleyen bir milletvekiliyim, milletten oy alarak gelmiş
bir milletvekiliyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O kim, 16,5 milyon oy almış bir partinin
genel başkanı.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sen haddini bilmiyorsun be!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Bunları
ben söylemek mecburiyetindeyim değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, evet, tablo bu çerçeve içerisinde. Bugün, ülkemizde yoksulluk
sınırı altında 17 milyon insan, açlık
sınırı altında aç yatıp aç kalkan 2 milyon insan
varken biz, her gün Başbakanın ortaya çıkarmış
olduğu yeni safsatalarla oyalanmaktayız değerli arkadaşlar.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Safsata sensin be!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Her gün açılım adı altında,
saçılım adı altında yeni yeni bir şeyler ortaya
koymaktadır değerli arkadaşlar.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Siz demokrasiden ne anlarsınız!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Bir şey mi diyorsun? Sizin demokrasi
anlayışınız bu! Sizin demokrasi
anlayışınız bu! Sizin demokrasi
anlayışınız teslimiyettir, teslimiyet! (CHP
sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sizinki tek parti anlayışı, tek parti!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Teslimiyettir. Konuşma özgürlüğünü teslim
etmiş bir grupla karşı karşıyayız. Konuşma
özgürlüğünü bir tek kişiye teslim etmiş bir grupla
karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Yazık oluyor bu ülkeye!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ
(Samsun)- Tahrik etmeyin Meclisi, tahrik etmeyin.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sen safsata bir adamsın, başka
bir şey değilsin!
BAŞKAN
Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Tarımı göçürdünüz, sanayiyi göçürdünüz,
ekonomiyi göçürdünüz!..
AHMET YENİ
(Samsun)- Hadi tamam, konuşma süren bitti.
BAŞKAN -
Sayın Ekici, lütfen
Teşekkür ediyorum Sayın Ekici.
DİLEK YÜKSEL
(Tokat) - Senin o dediklerinin hepsi suçtur!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Bakın, burada da görülüyor değerli
arkadaşlar: Emekliler intibak yasası istiyor, sokaktaki Tekel
işçileri dayak yiyor! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın
Ekici.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Otur yerine, otur!
AHMET YENİ
(Samsun) Ben de konuşacağım biraz sonra. Germeyin
ortalığı!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Oyun kadar konuş!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Dik durmayı öğrenin, dik durmayı!
AHMET YENİ
(Samsun) - Hadi oradan be!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Gözüne girdin Baykalın!
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen oturur musun!
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Hakaret etmeyeceksin, adam gibi konuşacaksın! Oyun kadar
konuş o zaman!
BAŞKAN -
Sayın Kafkas
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Boyu var, kilosu var
AKİF
EKİCİ (Devamla) Kim onu diyen? Benim boyum da var, kilom da var
senin gibi! (AK PARTİ sıralarından Otur yerine! sesleri)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kabadayı mısın!
BAŞKAN
- Lütfen, sayın milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, hakaret
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ağzınla kulağın arasındaki mesafeyi ayarla,
yoksa ayarlarlar!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz önce konuşan
Hatip, Grubumuzun Başkanını ağza alınmayacak sözlerle
itham ettiler. Lütfen, o konuda düzeltmeleri yapmama izin verin.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, nedir o ağza alınmayacak
şeyler?
BAŞKAN
Soracağız, bir müsaade edin, soracağız. Lütfen Sayın
Okay
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Safsatadan bahsetti, yolsuzluktan bahsetti
BAŞKAN Ne
diye sataştı Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, birincisi, demokratik
olmayan bir şekilde idare ettiğini, Meclis Başkan Vekillerinin
nasıl seçildiğini, nasıl talimat verdiğini, öbür taraftan
da Cumhurbaşkanıyla ilgili nasıl talimat verdiğini ve
burada Sayın Başbakanın, safsataların
BAŞKAN
Sayın Elitaş, yeni bir sataşmaya mahal vermeden, üç
dakikalık süre veriyorum İç Tüzükün 69uncu maddesi gereğince.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KADİR URAL
(Mersin) Tutanaklara bakmanız gerekmiyor mu Sayın Başkan?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Tutanaklara bakın.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Tutanaklara bak Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Talimat yüksek yerden!
BAŞKAN
Hiçbir sayın milletvekiline soracak değilim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Dün öyle demiyordun!
KADİR URAL
(Mersin) Tutanağa bakmıyor musunuz?
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, AK PARTİ Grubu Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Dün öyle demiyordun!
BAŞKAN
Otur yerine Sayın
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Azarlar gibi konuşuyorsunuz. Size yakışıyor mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri..
MEHMET GÜNAL
(Antalya) On dakika sonra bile vermediniz!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sana mı soracak? Tüzüke göre
yapacak!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Tutanakları getirteceğim. dediniz, tutanaklara bile
bakmadınız. Açıklayın, hadi buyurun! (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Dinleyelim arkadaşlar!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ben İç Tüzüke göre söz veriyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İç Tüzüke göre getirttiniz, olmadı
BAŞKAN
Oturduğunuz yerde istediğiniz kadar gürültü yapabilirsiniz! (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
Buyurun
Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Nasıl bir hitap bu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekillerine hitap ederken saygılı davranın!
Milletvekillerine saygılı davranmayı öğrenin!
Milletvekilleri senin memurun değil! (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Dün vermediniz, tutanakları getirttiniz
İç Tüzüke göre
vermediniz. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler; MHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bazı arkadaşlar burada konuşmalarını
yaparken, şu anda, herhâlde kendilerinin karşısında ayna
varmış gibi hissediyorum. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Seni görüyorum karşımda. Seni
görüyorum, aynaya gerek yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Az önce, Sayın Başbakanın, burada,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu içerisinde bulunan
(CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
hem grup başkan vekillerinin
hem de aynı sırada bulunan milletvekillerinin
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Sayın Başbakan burada konuşurken attıkları lafa, bir
siyasi partinin genel başkanının, grup başkanının
orada müstehzi bir şekilde izlemesini esefle izledik ve
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Buradan kalkıp da Sayın Başbakanın Meclis
Başkanını, buradaki arkadaşlarımızı ve
Sayın Başbakanın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanına Grubunuza hâkim olun. şeklindeki ifadelerini
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Grubunuza hâkim olun. şeklindeki sözlerini Meclis Başkanına
talimat vermek diye algılayan muhalefetin şu anda size
davranışlarıyla, o günkü, Sayın Başbakanın
söylediklerini aynı şekilde milletimizin değerlendirmelerine
sunuyorum. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
Bakınız,
Sayın Başkan, İç Tüzük 67nci madde -dün Sayın
Başbakan Yardımcımız da ifade ettiler-
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
(CHP ve MHP sıralarından
Tutanağa bakın. sesleri)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - ...aynen okuyorum: Genel Kurulda kaba ve
yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhâl, temiz bir
dille konuşmaya
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Başbakanı niye uyarmadı, Başbakanı!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta
ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Başbakanı niye ikaz etmediniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Milletten 16,5 milyon oy almış ve dört
seçimde de ibra olmuş bir siyasi partinin genel başkanını,
uluslararası camiada dik yürüyen bir ülkenin Başbakanını bu
şekilde hakaret ederek, iftiralarla ortaya koyup, onları
aşağılamaya çalışmak temiz bir dil değildir.
Burada konuşan insanların önce ağzını
yıkayıp ondan sonra bu kürsüye gelmeleri gerekir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
KADİR URAL
(Mersin) Başbakana söyle onu, Başbakana!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkanım, sataşma nedeniyle, Grup
Başkanımıza sataşma nedeniyle
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Okay
KADİR URAL
(Mersin) Başbakan da ağzını yıkasın gelsin bu
Meclise!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, sussunlar, bir saniye
KADİR URAL
(Mersin) Başbakana söyle onu!
BAŞKAN -
Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkanım, 69uncu madde uyarınca, Grup
Başkanımıza sataşma nedeniyle söz talebinde bulunuyorum.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Şimdi tutanağa mı
bakacaksınız?
BAŞKAN
Sayın Okay, anlaşılmıyor, tekrarlar mısınız.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Grup Başkanımıza söylediğinin
dışında atıfta bulunarak ve sataşma nedeniyle
BAŞKAN Ne
diye söylediğinin dışında atıfta bulundu Sayın Okay?
AKİF
EKİCİ (Gaziantep)- Tutanaklara bakın!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Efendim, biraz evvel
Sayın Elitaşın ifadeleri
ortada ama Elitaşı niye bu kadar merak etmediniz de bizi merak
ediyorsunuz, onu da anlamakta zorluk çekiyorum.
Sayın
Başkan, Grup Başkanımıza sataşma vardır, söz
talebinde bulunuyorum. Açıkçası Grup Başkanımızın
söylemediklerini söylemiş olarak, Sayın Başbakanın da
söylediklerini eksik olarak ifade etmişlerdir.
BAŞKAN
Sayın Okay, ben Tüzük gereği sormak zorundayım, bunu biliyorsunuz,
bir. İkincisi, Tutanakları getirtin. diyen sayın
milletvekilleri var.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep)- Tutanağa bakacak!
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Demin niye getirtmedin tutanakları?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tutanakları siz getirtip okuyabilirsiniz.
Buyurun
Sayın Okay.
Yeni bir
sataşmaya mahal vermeden Tüzükün 69uncu maddesine göre söz veriyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep)- Çok demokratiksin Sayın Başkan, kutlarım
sizi!
3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, CHP Grubu Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada tüm
kamuoyunun gözünün önünde yaşananları AKPnin Değerli Grup
Başkan Vekili gelip, yarısını söylemeyip
yarısını yutarak tahrif etmeye çalıştı.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Vakti yetmedi, vakti yetmedi.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Şimdi, burada, tüm kamuoyunun gözü önünde bir şey cereyan
etti. Başbakan Sayın Meclis Başkanına döndü Bunları
sen mi susturacaksın, ben mi susturacağım? dedi. Ben mi
susturayım? dedi.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Doğru söyledi
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Sayın Başbakan CHP Grup Başkanına, Sayın
Genel Başkanımıza dönerek Grubunuza hâkim ol yoksa ben hâkim
olacağım. dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Çok doğru
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Şimdi, Elitaş, çok güzel diyorsun. O zaman sen de grubuna
hâkim ol yoksa ben senin grubuna hâkim olacağım. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ben grubuma hâkimim, sen grubuna hâkim ol.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Bu lafı beğeniyor musun? Hoşuna gidiyor mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Grubumdan laf atan var mı sana?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yalan dolan... Her şey
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gruptan laf atan var mı sana?
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Buraya çıkacaksın, yarısını
yutacaksın, yarısını saklayacaksın
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yalan dolan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yalan dolan diyor, bunları
yazıyorsunuz değil mi tutanaklara?
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Burada, herkes temiz bir dil kullanacak, kamuoyunu
yanıltmayacak, gerçekleri tahrif etmeyecek. Eğer
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yalan dolan diyor, yazın bunları
tutanaklara.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yalan dolan
AGÂH KAFKAS (Çorum)
Sen bu kürsünün vicdanını
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Sen de bir kere
Sus, sen otur yerine
Herkes de haddini
bilecek. Böylesine tartışmalara sebebiyet verenler, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubundan her süreçte de istedikleri, hak ettikleri cevabı alacaktır.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
L) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1.- Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
M) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Hazine Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hazine Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
N) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1.- Sermaye Piyasası Kurulu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sermaye Piyasası Kurulu 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
O) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1.- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
Ö) DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
P) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
R) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, önceki hafta, KEY ödemelerini konuşurken ben
sizlere burada yine üslupla ilgili bir şey söylemiştim. Bazı
arkadaşlarım kızıp Bize ders mi veriyorsun Hoca?
demişti ama görüyorum ki pek ders alınmamış.
Böyle bir
durumda
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Senden ders almaya ihtiyacımız yok.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bir başlayayım
Bir müsaade edin de başlayayım.
En başta
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Yaz bunları, yaz!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir başlayayım,
itirazınız varsa söylersiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Hatibe müdahale etmeyin.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Burada, yine, maalesef aynı uyarıyı yapmak
durumundayım. Bir taraftan hem böyle söyleyeceksiniz öbür taraftan da
kalkıp herkesi azarlayacaksınız. Ben bunu anlayamıyorum.
Biraz muhalefete tahammül edin. Mademki Demokraside muhalefet olmadan olmaz.
diyorsunuz, bırakın, önce bir dinleyin, itirazınız varsa
yine kızın, söyleyin. Bu üslup
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hepsi olsa siz ne yapardınız acaba?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Biz, sizin söylediklerinizde bazen çok hakaretamiz laflar da olsa
ancak itiraz edip Başkan söz hakkı verirse, o da uygun görürse gelip
itirazımızı dile getiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle son zamanlarda gündemdeki konularda destekler
azalmaya başlayınca, başta Başbakan olmak üzere, bütün AKP
yetkilileri, öncelikle MHPye ve muhalefetin geneline saldırmaya
başladı. Düşünüyorum, ben de anlamaya çalışıyorum
-size söyledim ama- ben de ders almaya çalışıyorum Neden böyle
oluyor? Bunun psikolojik nedenleri neler olabilir? Neden böyle bir
davranış içerisine girilebilir? diye. Bakıyorum, tabii,
diğer alanlarda sıkıntı olunca ve bugün
konuştuğumuz ekonomik kurumların uygulamalarıyla ilgili
sıkıntı olunca doğal olarak tepki biraz daha farklı
olmaya başlıyor, alınganlık artmaya başlıyor diye
düşünüyorum. Tabii ki önceki gün Sayın Başbakanın
konuşması bu fitilin ateşleyicisi oldu. Ben, biraz daha
tansiyonu düşürerek bütün konularda, baş olmaya
yakışır bir şekilde, Edebalinin Orhan Gaziye nasihati
gibi biraz daha sakinleştirici, atmosferi düşürücü bir konuşma
bekliyordum ama tabii ki içinde bulunduğumuz ekonomik tabloyu
savunamayınca ne yapacağız? Geçmişi karalayarak, bugün için
pembe tablolar çizerek ve yandaş medyanın da katkısını
alarak halkın gözünden bu durumu kaçırmaya
çalışacağız ama ben gerçekten bu gidişata rağmen
AKP yetkilileri
Bu sefer Sayın Unakıtan bakan değil, geçen
sefer kendisine şapka çıkardığımı
söylemiştim, buradan hocam da itiraz etmişti Hangi
şapkanı? diye, bu sefer Sayın Başbakana şapka
çıkarıyorum ama ben görüyorum ki Sayın Başbakan
işçilerin şapkalarını çıkarttırmış dün
ve burada
(MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Senin şovmen olduğunu pek bilmiyordum.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) -
kan bulaşmış bir şapka,
arkadaşlarımız destek olmak üzere gittikleri zaman oradan
alıp getirmişler, çamurlu bir şekilde
Diyor ki Bu, artık,
mızrak çuvala sığmaz hâle gelmiş.
Değerli
arkadaşlarım, bakın ne diyor: AKPye oy verdiği için bileğini
kesti. Tekel işçileri AKP Genel Merkezinin önünde kamp kurdu.
OKTAY VURAL
(İzmir)- İki damla gözyaşı da onlar için döker.
MEHMET GÜNAL
(Devamla)- Şimdi, değerli arkadaşlar, burada bunları
ajitasyon yapmak için söylemiyorum. Burada arkadaşlarımız
sürekli olarak hassasiyetlerini dile getiriyorlar, ekonominin içine
düştüğü durumu söylemek için. Burada, sendikacı
arkadaşlarımız var. Deminden beri, Sayın Kafkas
kızıyor, Sayın Tanrıverdi bakıyor. Türk
Ulaşım-Sen mensupları da dün de yine bugün de yine diğer
sendikaların mensupları protestolarına devam ediyorlar. Demek ki
bir huzursuzluk var, bütün kesimler ayakta. Çiftçisi, esnafı, emeklisi,
memuru, bir şekilde neden acaba huzursuzlar? Bu ortadaki gerilimci,
çatışmacı yaklaşımdan mı yoksa gerçekten ekonomik
olarak da durumları sıkıntıya girmeye mi başladı?
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakanın ve bakanların
konuşmasında, yedi yıldır ekonomik olarak yapısal
önlem alınmadığı için, bugün
karşılaştığımız tabloda, daha önce kabul
etmedikleri krizi günah keçisi olarak ilan ettiklerini görüyoruz. Hani önce
Sayın Başbakanın Yok. dediği, sonra Teğet geçer.
dediği, sonra Krizi fırsata çevirebiliriz. dediği kriz var ya,
onu bugün için sizler artık günah keçisi olarak ilan etmiş
görünüyorsunuz. Ne varsa hepsi küresel krizden kaynaklanıyor demeye
başladınız. Yavaş yavaş, kimseye teğet
geçmemiş. Bakın, bir araştırma yapılmış:
Kriz yüzde 95i delip geçti. diyor, sadece yüzde 5ini etkilememiş.
Bütün hepsini yapılan araştırmalara dayanarak söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada, Sayın Başbakan, önce kabul etmediği krizin kendisi için
çok iyi bir şey olduğunu bir anda fark etti ve ondan sonra her
şeyi krize yüklemeye başladı ve bütün AKPli yetkililer de krizi
günah keçisi ilan ettiler. Şimdi, burada kafa karışıklıkları
devam ediyor. Birçok defa, Sayın Başbakan -senelerdir
uyarıyoruz- aynı şeyleri, yanlışları, eksikleri
tekrarlamaya devam ediyor. Bunlardan bir tanesi, bankacılıkla ilgili
söyledikleriydi.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bakanların konuşma metinlerinde var:
Bankacılık sektörümüzdeki yapısal önlemler nedeniyle krizden az
etkilendik. mealinde sözler söylüyorlar. Ben size bir iki kısa
hatırlatma yapayım: 57nci Hükûmet döneminde
hazırladığımız 4389 sayılı Bankalar Kanunu,
arkasından, bugün burada oturan Sayın
Başkanımızın temsil ettiği Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun kurulması, durumu kötü olan
bankaların rehabilitasyonu, tasfiyesi, kamu bankalarının görev
zararlarının tasfiyesi ve yeniden
yapılandırılmaları, tamamı, sizin karalamaya
çalıştığınız 57nci Hükûmet döneminde
gerçekleştirilmiş.
Bir de
-Sayın Başkan burada, Sayın Bakanımız burada- merak
ediyorum, sürekli olarak, Sayın Bakanım, bu tasfiyenin maliyetinden
bahsediliyor. Bir de Sayın Başkanımız buradayken BDDK
rakamlarına baktık, 18,5 milyar dolar tahsil edildiğini,
önümüzdeki yıllarda da 3 milyar daha tahsil edileceğini söylüyor.
Ekonomik zararları, kur farkı, onları istemiyorum. Toplam
maliyeti gerçekten nedir? Hepimizi bir aydınlatabilirseniz
Çünkü
Sayın Başbakan bir 30 dedi, bir Maliyet 60a
çıkmıştır. diyor, ben tam anlayamıyorum. Benim
gördüğüm kadarıyla 20 küsur milyarlık bir şey vardı.
18,5 tahsilat gözüküyor BDDK raporlarında. 3 milyar da beklenen tahsilat
var. deniyor.
Şimdi,
diğer bir iş, değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan
Şubat 2001 krizinde döviz alan bankalarla ilgili bir değerlendirmede
bulunarak Siz milliyetçiydiniz, memleketin soyulmasına göz yumdunuz.
mealinde -mealen söylüyorum- sataşmalarda bulundu.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuda, sizin iktidara geldiğiniz dönemde yani
sonraki dönem Meclisinde, Sayın Salih Kapusuzun önergesiyle bir
araştırma komisyonu kurulmuş, rapor görüşülmüş, karara
bağlanmış ve onunla ilgili sonuca sizin devam etmeniz
gerekiyordu. Bunun başında kendisi listeyi göstermedi ama isterseniz
sizlere takdim edebilirim. Basında yer aldı, artı, raporun
içinde de -liste kısmında yer almasa da raporun bir yerinde- en fazla
alan bankanın Citibank olduğu yazıyor. İsteyenlere o
listeyi de sonra verebilirim. Basında yer aldığı için
değerlendiriyorum. Raporun içinde de bir yerinde -unutmuşsunuz, orada
duruyor- en fazla yüzde 20sini -beşte 1ini- o bankanın
aldığını yazmışsınız.
Ben size
kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum değerli
arkadaşlarım: Sizin bunu takip etmeniz lazımdı,
arkasından sonuçlandırmanız lazımdı ve
cezalandırmanız lazımdı. Bunu yapması gereken Hükûmet
ne yapmış? Çok kısa bir süre sonra, değerli
arkadaşlar, sadece bir ay sonra -20/12/2002- Gelir İdaresi Başkan
Vekili Osman Arıoğlunun teklifiyle ve Sayın
Unakıtanın oluruyla, miktarını bilemediğimiz, 2 ve 3
milyar dolar arası olduğu söylenen vergi borcunun ve
cezasının silinmesini gerçekleştirmiş. Bir ay içerisinde,
taze, gelir gelmez. Bu Citibankla ilgili. Miktarını bize Bakanlık
açıklarsa
KAMER GENÇ
(Tunceli) 3 milyar dolar silmişler.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Biz onu bilemiyoruz. Basında yer alan iddiaların
miktarını söylüyorum ama olay gerçek. Yazının bir
nüshası bendedir, isteyenlere verebilirim.
Değerli
arkadaşlarım, peki, bunu söyleyen Sayın Başbakan başka
ne yaptı bankalarla ilgili? Şimdi, bize bunu söylerken,
bankaların soyulduğunu söyleyen Sayın Başbakan, kamu
bankaları aracılığıyla, damadının
başında bulunduğu Çalık Grubuna, 750 milyon dolar, teminat
almadan kredi veriyor. Üstüne üstlük, geri kalan kısmını da, bu
kurumu alması için 1,1 milyarın geri kalan kısmını da
temin etmesi için Sayın Cumhurbaşkanı ve 8 bakan dâhil
Başbakan defalarca Katara gidip geliyorlar Katar Emiriyle ortaklık
kursun diye.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Dönmeyen kredi var mı?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada sonuç
olarak ne denmiş? Bir milletvekili arkadaşımız sormuş.
Ticari sırdır, söyleyemeyiz ne kadar, kaçtan verdiğimizi. denmiş. Onu da söyleyeyim, tekrar siz
cevap olarak bana dönmeyin.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakanın bir de
uluslararası ziyaretlerle ilgili Sayın Genel
Başkanımıza sataşmaları vardı. Bizim
yaptığımız bütün ziyaretler, devletin yetkilileriyle
birlikte, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle
birlikte olur, tutanak altına alınır, kriptolarda bulabilirsiniz.
Sayın Başbakanın yaptığı gibi kapalı
kapılar arkasında olmaz ve hepsi de tutanaklıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Günal, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) Başbakanın görüşmeleri de tutanaklıdır.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Sayın Başbakan kendi Dışişleri
Bakanını dahi içeri aldırmamış, kendi başına
görüşmüş. Tutanaklarını bize açıklarsanız biz de
öğreniriz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Siz devlette uzun süre
çalıştınız. Bunları söylemek size yakışmıyor
Sayın Günal!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada IMFyle
ilgili Sayın Başbakanın sözleri var. Efendim, diyor ki: Burada
23,5 milyar devraldık, 8 milyara düşürdük. IMFye evet demedik.
diye de altında söylüyor. Zamanım kısa olduğu için
hızlı geçiyorum.
Sayın
Başbakan, 2005 yılındaki programı siz
imzalamadınız mı? 11 Mayıs 2005. Süre otuz altı ay,
beklenen para 10 milyar dolar, kullanılan 4,5-5e yakın. 6,7 milyar
SDR -3,6 milyar o anda kullanılmıştı, belki bu senekilerle daha
da arttı- bunu kim imzaladı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Islak imza mı?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Kim imzaladı ben anlamadım. Burada yazıyor, 2005
Mayıs değerli arkadaşlarım. Lütfen
Lütfen
KADİR URAL
(Mersin) İmzaya bak, ıslak
imza mı?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Bir de son olarak hazinenin borç yönetimiyle ilgili bir şey
söyleyeceğim: Değerli arkadaşlar, üç yıldır
söylüyorum, 2008de biraz daha iyiydi -Sayın Şimşek vardı-
2009 bütçesinde biraz zayıfladı, 2010 bütçesinde borçla ilgili
doğru dürüst bir şey yok, Sayın Bakanıma söyledim,
isterlerse tekrar tek tek beraber bakabiliriz. Bir tek hazine garantili
kısımlar vardır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Toparlamaya vaktin kalmadı.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Toparlama süresi bitti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Toparlayamadın Hocam, toparlayamadın.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Çok dağıttın, toparlayamadınız.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Saygımızı sunalım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Verdim sürenizi Sayın Günal.
Teşekkür
ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Nasılsa daha on dakikamız var. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İkinci konuşmacı Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Devlet Planlama Teşkilatı ve Türkiye İstatistik
Kurumu bütçeleri vesilesiyle 2010 yılı merkezî yönetim bütçesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Devlet Planlama Teşkilatı ve Türkiye İstatistik
Kurumu, devlet yönetimimiz ve tabii ekonomi yönetimi için de fevkalade önemli
iki kurumumuzdur. TÜİK, ülkenin mevcut durumunu öğrenmek ve
gidişini takip etmek isteyen herkes için önemli ve saygın bir
kuruluştur. Ekonomi yönetiminin ise gözü, kulağı ve sinir
uçları durumundadır. Eğer TÜİK hükûmetler elinde oyuncak
olur, hükûmetler için sonuçlar üretmeye başlarsa çöküntü
başlamış demektir. O bakımdan bu kurumun
itibarının korunmasında kurum ve ülke yöneticileri gerekli
hassasiyeti göstermelidirler.
Diğer
taraftan kaynakları isabetli kullanmanın önemini bilen, önünde ciddi
hedefleri olan ülkeler ve hükûmetler için Devlet Planlama Teşkilatı
gibi bir kurum, bu kurumun sahip olduğu birikim önemli bir imkân verir,
önemli bir kazançtır. Böyle iki önemli kurum elinde olan bir hükûmetin
planları tutmuyorsa, bütçeleri güven vermiyorsa, hedefleri her ay revize
ediliyorsa kabahati kurumlarda değil iktidarda aramak lazım gelir.
Bütçenin
değerlendirilmesi genellikle yeterliliği veya yetersizliği
üzerine olur; ülkenin ihtiyaçlarını karşılayacak
özelliklere sahip mi, hangi kesime ne getiriyor, neleri ihmal etmiş,
bunlara bakmak gerekir. Ama biz, bütçenin yeterliliğinden önce
güvenilirliğini sorgulamak zorundayız. Neden böyle bir zorunluluk
var? Çünkü, bundan önce yapılan 2008 ve 2009 yılı bütçelerinin
hedef ve sonuçları arasında çok büyük farklar ortaya
çıkmış durumda. 2010 yılı bütçesi, Meclisin 23üncü
Dönemde yaptığı üçüncü bütçe olmaktadır. Bari bunda
dikkatli davranılsın deme hakkımız var zannediyorum.
2008
yılı bütçesinin büyüme hedefi yüzde 5,5 olmasına rağmen
gerçekleşme yüzde 0,9da kalmıştır. Ortada kriz yokken 2007
sonunda hazırlanan 2008 yılı bütçesinin sonucu ortada: Yüzde
5,5tan yüzde 0,9a. Diğer taraftan 2009 yılı bütçesine yani iki
hafta sonra bitecek olan bu yılın bütçesine gelince, öngörülen büyüme
oranı yüzde 4, gerçekleşen büyüme yok, küçülme yüzde 6, aradaki fark
10 puan.
Yüzde 4 büyüme
hedefi geçen yılın aralık ayında bugünlerde burada
ısrarla savunulmuştu. Hâlbuki o tarihte, yani 2009un son
çeyreğinde ekonomi yüzde 6,5 küçülme içindeydi. Ocak ayından itibaren
gelen üç ayda da küçülme yüzde 14,7 olarak gerçekleşti. Ülkenin kendi
krizi yüzünden tutturulamamış 2008 bütçesi, ardından dünya krizi
içerisinde ikazlar dikkate alınmadan hazırlanmış bulunan ve
yüzde 10 sapma gösteren -büyüme konusunda- 2009 yılı bütçelerinin
sonunda bu yılın bütçesinin güvenilirliğini irdelemekte
haklıyız diye düşünüyorum.
Geçen yıl bu
kürsüde dönemin Maliye Bakanından, Hükûmetin denk bütçe hazırlama
konusundaki uzmanlıklarını, başarısını
dinledik. O Bakanın öngördüğü 10,3 milyar liralık açık,
bildiğiniz gibi, 62 milyar lira olarak revize edildi. Bugünün Maliye
Bakanı 60 milyarın altında kalırsak bunu iyiye işaret
sayacağız. demek durumunda kaldı.
Bakın, o
günlerin Maliye Bakanı Herkes bir resesyon tutturmuş gidiyor.
Türkiye resesyonda değil, ABD, Japonya resesyon içinde. diyordu ancak onu
söylerken Türkiye resesyona girmişti. Bakan iki dönem net küçülme
bekliyordu. O tarihte küçülme 6,5tu; arkadan 17 olarak gerçekleşti.
Şu anda 4 küçülme çeyreği yaşamış bulunuyoruz. Biz,
Bakana yine o gün bu kürsülerden. Altı ay beklemek için mazeret
yapmayın; Türkiye küçülüyor, tedbirlerinizi alın. demiştik.
Tedbirler alınmadı, bugünlere gelindi.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin oluşturduğu kriz takip
komisyonunun tavsiyelerinin hiçbiri de dikkate alınmadı ve bugünlere
gelindi.
Şimdi, bu
bütçenin güven vermemesinin yanında yetersizlikleri de ortadadır.
Bütçenin gelirleri de harcama kalemleri de bunu açıkça gösteriyor.
Bunları birçok zeminde söylüyoruz, söyleyip geliyoruz.
Ben burada,
bütçenin güvenilir ve yeterli olmadığının herkesin gözü
önünde cereyan eden diğer delillerine, işaretlerine temas etmek
istiyorum. Sözünü ettiğim deliller, kanıtlar, bütçeden, ekonomiden ve
ülke yönetiminden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalar
ve sergiledikleri tavırlardır.
Değerli
milletvekilleri, 2010 yılı bütçesinin, 14 Aralık günü, yani iki
gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde geneli üzerinde yapılan
görüşmelerde, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli
münhasıran bütçeyi değerlendirmiştir.
Bu bütçenin
fakirleştirilmiş, çaresizlik içine itilmiş toplum kesimlerinin
ihtiyaçlarına cevap vermeyeceğini ortaya koymuş ve Hükûmetin,
milletimize problemlerini nasıl çözeceğini açıklaması için
bir kapı aralamış ve yol göstermiştir.
Ne var ki daha
sonra söz alan Sayın Başbakan, bütçenin, ne güvenilirliği ne de
yeterliliği konusunda hiçbir şey söyleyememiştir.
Sayın
Başbakan, konuşmasında, işsizliğin çözümü için bütçede
var olan bir tedbirden bahsetmemiştir, bahsedemezdi, çünkü yoktur. Çünkü
ülkeyi kasıp kavuran işsizlik için 2012 yılından önce
hiçbir şey beklenmemesi gerektiğini ilgili bakanlar söylemektedir.
Sayın
Başbakan, konuşmasında, bütçenin çiftçi için getirdiği
tedbirlerden de bahsedemedi, bahsedemezdi, çünkü yoktu. Köylüye ektiğinin
para edeceğine dair bir ümit verme şansı yoktu;
Başbakanın, fındık üreticisinin, buğday üreticisinin,
meyve sebze üreticisinin tekrar mutlu günlere döneceğine dair hiçbir
müjdesi de yoktu.
Konuşmada,
esnafla ilgili bir kelam, bir ümit, bir ışık yoktu, çünkü bu
bütçeye bu konuda konulmuş bir kaynak da yoktu.
Sayın
Başbakanın konuşmasında, üretici kesimin önünü görmesini
sağlayacak bir ifade yoktu, çünkü bu İktidar döneminde üretim
birimleri bir bir devreden çıkmış, sanayiciye rantiye
olmanın yolu gösterilmişti.
Bütçe, bugünden
öngörülen 51 milyarın üzerindeki açıkla, piyasada iş âlemine
kullanabileceği bir para bırakmayacağını ilan
ediyordu.
Sayın
Başbakan, ne kredi borçları altında ezilen toplum kesimlerine ne
itibarıyla oynanır hâle düşürülmüş emeklilerimize ne de
çaresizlik içindeki aile reislerine ümit verici bir şey
söyleyebilmiştir.
Söyleyebildiği,
varsa yoksa PKK açılımıdır; Ermeniler, Rumlar, Barzani ve
benzerleri nazarında kazandıkları itibardır. Sayın
Devlet Bahçeli kendisine Milletin fakirliğine çare bulun, destek
olalım. demiş, Sayın Başbakan sadece yıkım
projesine destek istemeye devam etmiştir.
Herkes Sayın
Başbakanın üslubuna takıldı, bu üslubu kınadı,
ayıpladı. Lütfen düşününüz, evine ekmek götüremeyen aile
reisine, kahveye çıkamayan köylüye, iş ümidini yitiren gence,
tarlaları yabancı bankaların ipoteği altındaki
çiftçiye, fabrikası kapanan iş adamına bütçe görüşmeleri
sırasında derdine çare diye Kürt açılımı sunmak
durumuna gelmiş bir başbakandan üslup hassasiyeti beklemek yerinde
midir? Bunu sizin takdirlerinize bırakıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
2010
yılı bütçesinin işsizliğe hiçbir çare getirmediğini
söylemiştik. Size yine Sayın Başbakanın ifadesiyle
işin vahametini vurgulamak ve nasıl tedbir
alınmadığını tekrar dikkatlerinize sunmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kutluata, lütfen tamamlayınız.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Değerli milletvekilleri,
hatırlayacaksınız, kriz sözleri çıktığı
dönemde, Sayın Başbakan, Odalar ve Borsalar Birliği
yöneticilerine 1 milyon 300 bin üyeniz var, birer kişi işe
alsanız işsizlik meselesi çözülür. demişti. Biz de o zaman
hiçbir iş erbabının, hiçbir işletmenin gerekmediği
zaman işçi alamayacağını, dolayısıyla bu
işin bir tavsiyeden ibaret kalacağını, ama Sayın
Başbakan mademki bu ifadeyi ve rakamı kullandı, kendisinin düşünmesi
gerektiğini söylemiştik. Bu 1 milyon 300 bin iş sahibi birer
işçiyi çıkarmak mecburiyetinde kalırsa Türkiye ne hâle gelir?
demiştik. Nitekim, o tarihten beri maalesef bu oranda insanımız
işsiz kalmış durumdadır.
Bu bakımdan,
işin vahametini yine tedbiri almayan yetkililerimizin ağzıyla
ifade ediyor, bütün yetersizliklerine rağmen 2010 yılı
bütçemizin millete hayırlar getirmesini diliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kutluata.
Üçüncü
konuşmacı Mustafa Cihan Paçacı, Ankara Milletvekili.
Buyurun
Sayın Paçacı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçe
görüşmelerini, ülkemizin risk ve tehditlerle dolu bir darboğazdan
geçtiği, içte ve dışta ağır sorunların
yaşandığı bir ortamda gerçekleştiriyoruz.
Dışa bağımlılığın
arttığı, halkın yoksullukla boğuştuğu, millî
kardeşlik duygularının sarsıldığı, etnik
farklılıkların kaşınarak husumet aracı hâline
getirildiği, toplumsal huzursuzluk, gerginlik ve kutuplaşma sürecinin
her geçen gün arttığı, millî ve manevi değerlerimizin
siyasi ve toplumsal çatışma alanı hâline getirildiği
sancılı bir süreci hep birlikte yaşıyoruz.
Gençlerimiz
işsiz ve umutsuz. Toplum karamsar ve geleceğinden endişeli.
Yıllarca bu ülkeye şerefle hizmet eden emeklilerimiz bugün yarı
aç yarı tok yaşar hâldedir. Memurlarımızın yüzde 90ı
yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Geçmişte milletin efendisi olan çiftçi, azarlanan, hor görülen ve
düştüğü borç batağından kurtulmaya çalışan bir
kitleye dönüşmüştür. Esnafımız ve sanayicimiz her geçen gün
erimekte, kapanan fabrikaların sayısı her geçen gün
artmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bütçe görüşmeleri, esas itibarıyla, ülkeyi yöneten
iktidarın bir yıllık ekonomik faaliyetlerinin analiz
edildiği görüşmelerdir. Bir yılın başarılı
olup olmadığının ölçüsü ise bir önceki yıl ile
kıyaslanarak tespit edilir. Ancak AKP, her bütçe görüşmesinde, bir
önceki yılla kıyas yapmaktan kaçınmakta ve sürekli 2002 ve
öncesiyle kıyaslama yoluna gitmektedir. Böylece ekonomideki
başarısızlığın üstü örtülmeye
çalışılmaktadır. Özellikle Sayın Başbakan her konuşmasında,
kendi dönemini değerlendirmek yerine 2002 ve öncesine atıfta
bulunarak o dönemi eleştirmekte, böylece kendi döneminin
başarılı olduğu imajını vermeye
çalışmaktadır. Bu değerlendirme gerçekleri saptırmaya
yönelik oportünist bir yaklaşımdır.
Sayın
Başbakan iki gün önce, Milliyetçi Hareket Partisinin ortağı
olduğu 57nci cumhuriyet Hükûmeti döneminde Merkez Bankasından
bazı yabancı bankaların bir gecede 4 milyar dolar civarında
döviz satın aldığını ve bu işlemlerden de önemli
ölçüde kâr sağladıklarını ifade etti. Yapılan bu
işlemlerden dolayı da o dönemde ekonomi yönetimi ve ilgili
bakanlıklar Milliyetçi Hareket Partisine bağlı
olmadığı hâlde Milliyetçi Hareket Partisine yönelik haksız eleştirilerini
sürdürdü.
Değerli
arkadaşlar, bugünün teknolojisiyle milyarlarca dolarlık bir
meblağın herhangi bir yere aktarılması veya herhangi bir
işlem yapılması tek bir tuşla ve bir saniyede
gerçekleşebilmektedir. Şu anda, Merkez Bankasında kim ne kadar
para yatırıyor veya kim ne kadar para çekiyor, bunu Sayın Başbakan
bilebilir mi? Bunu ilgili Bakan bilebilir mi? Hiçbirinin bilmesi mümkün
değildir, ancak işlemler gerçekleştirildikten sonra bilgi sahibi
olunur. Kaldı ki o tarihte bu paralar bir gecede neden çekilmiştir?
Kim veya kimler pimi çekmiştir? Niçin bu pim çekilmiştir? Kimler,
neden MHPsiz bir hükûmet modeli arayışına girmiştir? Esas
irdelenmesi gereken bu sorulardır. Hâl böyle iken bir başbakanın
bu konuyu siyasetinin temel argümanı hâline getirerek sürekli bu Mecliste
dile getirmesi ya bilgi eksikliğiyle ya da art niyetle açıklanabilir.
Şayet
yolsuzluk ve usulsüzlük diyorsanız AKP hükûmetlerinin bulunduğu son
yedi yıla bakmak daha gerçekçi olacaktır. Şöyle birkaç soru
sormak istiyorum:
Balıkesir
SEKA Kâğıt Fabrikası, kime, kaça satılmıştır
ve satın alan kişi kimin yakınıdır?
TÜPRAŞın
yüzde 14,76lık hissesini yüzde 10 iskontoyla, temettü çıktıktan
sonra, 388 milyon dolara satın alan Ofer ile kim özel uçakla yurt
dışına giderek görüşme yapmıştır ve kim gece
yarısı 02.00de pazarlık masasına oturmuştur?
Altı ayda Oferin bu işlemden dolayı kârı yani 388 milyon
dolara aldığı hissenin altı ay sonraki değeri,
TÜPRAŞın satış bedeli esas alındığında
1 milyar 200 milyon dolara çıkmıştır. Diğer bir
deyimle Ofer altı ayda 388 milyon dolar yatırımından 812
milyon dolar kazanç sağlamış ve para yurt dışına
transfer edilmiştir.
Her yıl
milyarlarca dolar hazineye gelir temin eden Telekom, kime, hangi şartlarda
satılmıştır ve satın alan grup kimin yakın aile
dostudur? Her yıl, bu satıştan dolayı yurt
dışına, bugün, ne kadar kâr transferi yapılmaktadır?
Telsimin
satışında neler olmuştur? Hangi miktarlar, kimlere ve
nerelere transfer edilmiştir?
Sabah ve ATVnin
satışı nasıl gerçekleştirilmiştir? Kamu
bankaları bu satışta nasıl
kullanılmıştır?
Bu, Sayın
Başbakanın deyimiyle liste uzayıp gidiyor. Ancak, bu
işler böyle gelip böyle gitmeyecektir. Unutulmasın ki Milliyetçi
Hareket Partisi iktidarında bu yapılanların, bu soruların
cevabı mutlaka bulunacak ve müsebbiplerinden de mutlaka hesabı
sorulacaktır.
Değerli milletvekilleri,
dünyada yaşanan küresel krizden, Türk ekonomisi, en fazla olumsuz
etkilenen ülkelerden biri olmuştur. Bu dönemde Türkiye, üretimdeki
düşüşte, işsizlik artışında, fakirleşmede
dünya sıralamasında ilk beş içine girmiştir. Üretimdeki
düşüş bir taraftan bütçe dengesini bozmuş, diğer taraftan
işsizliğin önemli ölçüde artmasına sebep olmuştur. Bugün
genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 25e
çıkmıştır. Yani her 4 gençten 1i işsizdir. Vahim
olanı ise bu probleme Hükûmetin herhangi bir çözümünün olmayışıdır.
Ekonomik krizden
en az etkilenen sektör ise finans sektörü olmuştur. Bütçe
açılış konuşmasında Sayın Başbakanın
haksız ve mesnetsiz eleştirdiği, Sayın Maliye
Bakanının ise kerhen de olsa teşekkür ettiği 57nci
Cumhuriyet Hükûmeti döneminde alınan tedbirler, finans sektörünü krizden
en az etkilenir konumda tutmuştur. Finansal sistemimizin yüzde 80ini
oluşturan Türk bankacılık sektörünün etkin bir tarzda
çalışmasında şüphesiz Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun büyük rolü ve katkısı vardır. Bankacılık
sistemimizdeki en önemli problem, sektör içindeki yabancı
payının artıyor olmasıdır. Halk Bankası ve Ziraat
Bankasının özelleştirme kapsamına alınması ve
yabancılara satılması hâlinde bankacılık sektörü
tamamen yabancıların kontrolü altına girmiş olacaktır
ki, bu, telafisi mümkün olmayan bir hata demektir. Buradan Hükûmeti ikaz
ediyorum, bankacılık sektöründeki yabancı payını
yükseltecek hiçbir girişimde bulunulmamalıdır.
Bankacılık
sektöründeki diğer bir problem ise toplanan fonların reel sektöre gerektiği
ölçüde aktarılamamasıdır. Bugün bankacılık sektörü,
sadece her geçen gün fakirleşen halkımıza yüksek faizlerle
bireysel kredi vererek fonlama yolunu seçmiştir. Esas olan, asıl
olan, bankaların reel sektöre üretimi ve ihracatı
artırıcı tarzda kaynak aktarmasıdır. Bugün bu
işlem yapılmamaktadır. Bankacılık sektörü yüksek
kârlar açıklarken reel sektörde her gün onlarca fabrika kapısına
kilit vurmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kurulu ise bugün tüm vaktini
manipülasyon dosyalarına ve sermaye artırım
başvurularını cevaplamaya ayıran bir kurul hâline
gelmiştir. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında pek çok
vatandaşımızın dolandırılmalarına neden olan
izinsiz halka arz faaliyetlerinin engellenebilmesi ve borsada gerçekten
manipülatif işlemlerin engellenebilmesi için, Sermaye Piyasası
Kurulunun piyasaları düzenleyebilmesi için,
bağımsızlığına dokunulmadan uzmanların
görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmelerine imkân sağlanması
son derece önem arz etmektedir. Ancak bugün işbaşında bulunan
Hükûmet, yaptığımız bu eleştiri ve önerilerimizi
değerlendirmek yerine, ülkenin bölünmesine yol açan yıkım
projesiyle halkı ayırmaya, ayrıştırmaya maalesef devam
etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Paçacı, lütfen tamamlayınız.
MUSTAFA
CİHAN PAÇACI (Devamla) İnanıyorum ki bugün yaşanan bütün
bu olumsuzluklar ilk genel seçimlerde son bulacak ve ülkenin tahrip edilen
bütün değerleri ve bozulan bütün dengeleri Milliyetçi Hareket Partisi
iktidarı ile yeniden düzeltilecektir.
Bu
düşüncelerle yüce Meclise saygılarımı sunuyor, 2010
yılı bütçesinin milletimize hayırlara vesile olmasını
arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Dördüncü
konuşmacı, İzzettin Yılmaz, Hatay Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İZZETTİN YILMAZ (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı ile Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2010 yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Partim
ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, büyük tartışmalarla özelleştirilen Tekel, planlanmadan,
Biz yaptık oldu. mantığıyla özelleştirme sürecine
girdiği için sonuçları iyi değerlendirilmemiştir ve bunun
sonucu olarak da çok büyük sıkıntılar ortaya
çıkmıştır. Bir zamanlar, yarattığı artı
değer, sağladığı istihdam ile Türkiye'nin övünç
kaynağı olan Tekel, bugünün Hükûmet adına sorunu,
yarının ise keşkelerle hatırlanacak
pişmanlığı olacaktır. 2002den günümüze kadar 4 milyar
dolar civarında ihracat gelirlerine sahip Tekelin gözden
çıkartılması ne kadar akılcıdır? Yüz kırk
yedi yıllık tarihi olan bir kurumun bir gecelik kararla
özelleştirilmesi, hatalar dizisinin başlangıcı
olmuştur. Bu süreçte, tütün üreticisinden çalışanına kadar
herkes mağdur edilmiştir. Tekelin özelleştirilmesiyle beraber 12
bin işçi bugün yalnızlığa itilmiştir. Bugün Tekel
işçilerine Ya bizim dediğimizi kabul edin ya da
başınızın çaresine bakın denilmektedir.
Özelleştirme sürecinden sonra diğer kamu kurumlarına 4/Cli
olarak nakledilecek işçiler, birçok özlük haklarını da
kaybetmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, son olarak, Sayın Başbakanın, bu soruna bir
çözüm bulmak yerine Artık yatarak para kazanma dönemi bitti
şeklindeki konuşmaları, Tekel işçilerimizi derinden
yaralamıştır. Bu işçilerimiz, Sayın
Başbakanın dediği gibi Devlet deniz, yemeyen domuz
şeklindeki benzetmelerine kesinlikle muhatap olmamalıdırlar. Bu
sorun artık sosyal bir sorun olmuştur. Sayın Başbakana
soruyoruz, kendi çocukları acaba hiç işsiz kaldı mı?
İki gündür
AKP Genel Merkezi önünde eylem yapan Tekel işçilerinin
feryadının duyulması gerekmektedir. Bu sorunun, öyle oldu
bittiyle üzerinin kapatılamayacağı anlaşılmıştır.
Tekel işçileri, ekmeklerinin peşinde iki gündür sokaklarda
perişan olmuşlardır. İşçiler, Abdi İpekçi
Parkında suya girerek kendilerini gaz bombasından korumaya çalışmışlardır.
Konu tekrardan gözden geçirilip, işçilerin hak kaybına uğramaları
engellenmelidir.
Bu konunun çözümü
olarak; ya bu işçilerin statüleri korunarak diğer kurumlara
geçişi sağlanmalıdır ya da 4/Clilerin statülerinde
iyileştirme yapılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, tütün piyasasında 51 firma faaliyette olup, tütün ihracatımız
2008 yılında 152 milyon kilogram olarak gerçekleşmiştir.
Bunun ekonomiye katkısı 428 milyon dolardır. Ülkemiz, belki
artık bir daha hiçbir zaman bu tütün ihracat rakamlarını
göremeyecektir. Bunun yanında, Hükûmet, ihracata destek olsun diye bir
musluk açıyor, bunun yanında on musluğun
kapatamayacağı delik yaratıyor.
Ayrıca,
bölücü terör örgütünün önemli gelir kaynaklarından biri olan kaçak tütün
ve sigara kaçakçılığının önlenmesi ulusal
güvenliğimiz açısından oldukça önemlidir. Tekelin özelleştirilmesinden
sonra önemli ölçüde bir denetim sorunu yaşanmaktadır.
Kıymetli
milletvekilleri, tütün üreticiliği yapan başta Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Trakya, Ege, Marmara, Karadeniz
bölgelerinde toplam 750 bin kişi bulunmaktadır.
Tütün
alımına son verilmesiyle birlikte tütün ekicilerinin ne
yapacağını sorduğumuzda alternatif ürünlerden
bahsedilmekteydi.
Bu
toprakların yapısı gereği başka ürünlere hazır
olmadığını dile getirsek de tatmin edici bir cevap
alamadık.
Tütün ekicimizin,
köylümüzün üstüne bu kadar gitmenin ne anlamı var? Tarlaların
boş, köylülerin işsiz kalması kime yarar sağlar?
Türkiye'nin en
önemli sorunlarından biri olan işsizliğin önüne geçmek
gerekirken, tütün ekilen toprakların boş kalmasıyla beraber
işsizler ordusuna yüz binlerce kişi eklenecektir.
Bunlar sorunun
sadece dorudan etkileri. Sorun o kadar büyük ki yaratacağı
dolaylı etkiler değerlendirilememiştir bile.
Tütün ekiminin
yasaklanmasıyla birlikte ekim yapılan bölgelerde ekonomik bir
düşüş yaşanmıştır. Bu ekonomik daralma bölge
esnafını da etkilemiştir. Yani sorun bölgenin hepsini olumsuz
yönde etkilemektedir.
Gelinen noktada
sonuç tam bir fiyasko. Özetle Hükûmet, tütün ekicisini tarlada yalnız,
işçiyi çaresiz, dükkânında siftah yapamayan esnafı da parasız
bırakmıştır.
Hatay,
Adıyaman, Muş, Bitlis başta olmak üzere diğer birçok
bölgede özel sektör sözleşmeli deneme ekim çalışması
yapmaktadır.
Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu kontrolünde yaprak tütün işletme
müdürlükleri, bir süre daha, bölgeyi daha iyi tanıması sebebiyle
tütün ekicisi ile özel sektör arasında koordinasyonu
sağlamalıdır. Hiç değilse bu sayede çiftçimizin
korunması sağlanmış olur.
Değerli
milletvekilleri, Maliye Bakanlığına aktarılan Tütün Fonu
Hükûmetin garabetlerinden bir başkasıdır. Hükûmet bu fonu Maliye
Bakanlığına aktarmakla çiftçinin hakkını
gasbetmektedir. Hâlen tütün ve tütün mamullerinin ithalatında 3 bin
dolar/ton ve paket başına 0,40 sentlik Mülga Tütün Fonu kesintisi
yapılmaktadır. 2008 yılında bu rakamın 243 milyon ABD
doları civarında gerçekleştiği bilinmektedir.
Şimdi, hiç
değilse, bu fonda biriken paraların, mağduriyetin bir nebze de
olsa giderilmesi amacıyla, tütün ekicisine, Tekel
çalışanlarına dağıtılması gerekmez mi? Bu
sayede insanların biraz da olsun soluk alması sağlanabilirdi. Bu
sorunu Hükûmete soru önergesiyle sorduğumuzda aldığım cevap
hayal kırıklığı yaratmıştır.
Ayrıca,
fonun, tütün ekicisinin yeni üretim alanlarına teşvikini desteklemek
için kullanılmasını önerdiğimizde, bürokrasi bahane
edilerek önerimiz reddedilmiştir. Fonda biriken para tütün üreticisine
anasının ak sütü gibi helaldir. Bu paranın Maliye
Bakanlığına devredilmesi tütün ekicisine ihanettir.
Gelinen noktada,
hem tütün ekicisi hem de Tekel işçileri yapılacak yeni bir
düzenlemeyle hak kaybına uğramaları engellenerek
korunmalıdır.
Kıymetli
milletvekilleri, otuz yıllık tarihi olan Güneydoğu Anadolu
Projesi, bölge halkının gelir seviyesini yükseltmek, gelişmesini
sağlamak ve bu sayede hem bölgesel kalkınma hem de millî ekonomiye
destek amaçlarını gütmektedir ama gereken önem bir türlü
verilemediği için Güneydoğu Anadolu Projesi, hedeflerine hiçbir zaman
ulaşamamıştır.
GAP projesinin
sağlıklı yürütülebilmesi için 1989 yılında bir master
plan yapılmış, ancak 2009 yılı itibarıyla bu
planın yarısı bile gerçekleştirilememiştir.
Güneydoğu
Anadolu Projesinin ekonomik yönünün yanı sıra bir de sosyal yönü
vardır. İşsizlik sorununu önemli ölçüde bitirmesi beklenen
projeye gereken önem verilirse sosyal istikrar da sağlanmış
olur. Bu projeyle 4 milyon insana istihdam sağlanması beklenirken
bugün gelinen noktada da tam bir fiyasko yaşanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomisi tarıma
dayanmaktadır ve bu bölgede sulama çok önemli bir sorundur. Sulamayla
ilgili projeler bir türlü bitirilemediği için çiftçi tarlasını
kuyu suyuyla sulamak zorunda kalmıştır. Çözüm amacıyla kuyu
sularına mahkûm edilen köylümüzün tarlalarında çoraklanma sorunu
yaşanmaktadır. Bu soruna çözüm için acil olarak damla sulama sistemi
yaygınlaştırılmalıdır. Çiftçimize yeterli madde
destek sağlanarak sorunun çözüme kavuşturulması
sağlanmalıdır.
Güneydoğu
Anadolu Projesinin tamamlanması için toplam kamu kaynaklarından
yüzde 10luk bir payın ayrılması gerekmektedir. Bunun
yanında, kamu kaynaklarından ayrılan payın etkin
kullanılmasını sağlamak çok önemlidir. Kaynakların
etkin kullanılmaması hem Güneydoğu Anadolu Projesinin
aksamasına hem de millî servetin uçup gitmesine neden olmaktadır.
Artık, GAPta hataya tahammül yoktur. Projenin
hızlandırılıp, kaynakların verimli
kullanılması sağlanmalıdır. Aksi takdirde, bu proje,
yarım kalan projeler içerisinde yer alacaktır.
Bölgede
işsizlik had safhadadır. Sorun; kömür, erzak, yeşil kart
dağıtmakla halledilecek kadar basit bir iş değildir.
Bölgedeki şehir merkezleri yoğun miktarda göç almaktadır.
Şehirler suç merkezlerine dönüşmüştür. Bölgenin ekonomik ve
sosyal sorunlarının bitirilmesinde bu projenin
başarılı olması hayati önem taşımaktadır.
Kıymetli
arkadaşlarım, GAP sorunu Hükûmetçe hayalî önlemlerle ötelenmektedir.
En son, projelerin etkinliğinin artırılması amacıyla
GAP İdare Merkezinin Ankaradan Şanlıurfaya
taşınması çözüm olarak sunulmuştur. Ama bu
değişiklik, çözüme yönelik hiçbir ilerleme
sağlamamıştır. Bu sorunun çözümü, projelerin
yatırım programlarında öncelikle yer almasıyla
sağlanacaktır.
Güneydoğu
Anadolu Projesi, günlük çözümlerle geçiştirilecek kadar basit
değildir. Konu, gerçekçi çözümlerle tekrardan ele
alınmalıdır. Bölgenin ve Türkiye'nin bundan başka
çıkış yolu yoktur.
Bu yönde
yapılacak her türlü olumlu çalışmanın sonuna kadar
destekçisi ve takipçisi olacağımızı beyan eder, bu duygu ve
düşüncelerle grubum ve şahsım adına 2010 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına birinci konuşmacı İbrahim Yiğit,
İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır Sayın Yiğit.
AK PARTİ
GRUBU ADINA İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2010 merkezî bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi ben
beklerdim ki, gerçekten, bu bütçe görüşmelerinde yapıcı
eleştiriler gelsin, bütçe konuşulsun fakat bakıyoruz,
muhalefetteki arkadaşlarımız bütçenin dışına
çıkmaya başladılar. Bir arkadaşımız,
Bakanımız biraz önce Alevi çalıştayıyla ilgili
bilgilendirdi Genel Kurulu, orada altıncı çalıştayın
yarın devam edeceğini, yedinci çalıştayla bu işin
noktalanacağını söylemişti, fakat enteresan bir soru
soruyor, diyor ki Bakanımıza: Zorunlu din dersleri ne olacak? Çok
güzel bir soru, gerçekten kutluyorum o arkadaşımızı.
Arkadaşlar,
geçenlerde burada konuştum, yine aynı cümleleri
tekrarlayacağım. Tarihin en karanlık, en acı dönemini
yaşatan bir 12 Eylül yaşadı bu ülke ve bunun getirdiği 82
Anayasası var; toplumun gerisinde kalmış, demokrasiyle
bağdaşmayan, vesayet altında çıkmış, özgürlüklerin
önünü kapatmış bir Anayasa var. İşte, bu zorunlu din
derslerini 82 Anayasası getirdi, Anayasanın 24üncü maddesi.
Arkadaşlarımızın bunları okumaları,
Anayasayı iyice bir ezberlemeleri gerekir.
Şimdi,
gerçekten de soruyorlar: Çalıştay neden geç kaldı? Gerçekten,
tarihî derinliği olan Alevi sorunları iyi tanımlanıp içselleştirilirse
çözümün de ne kadar kolay olacağını yakında göreceğiz.
Onun için Alevilerin gerçekten bu Alevilik sorunlarından, insan
hakları sorunları var, tasavvuf felsefesine dayanan kültürel sorunları
var, inanç sorunları var. Hep biz demokrasiden bahsediyoruz; demokraside
düşünce açıklama özgürlüğü var, inanç özgürlüğü var fakat
nedense bizim ülkemizde şimdiye kadar demokrasi tam olarak
anlatılamamış ve gerçekten de tam rayına
oturmamış. Şimdi, demokrasiyi tanımlarken diyoruz ki:
Değişik düşüncelerin aynı platformda açıklıkla,
uygarca tartışıldığı, insanın insana
saygı duyduğu bir rejimdir. Peki, bu rejimde düşünce
açıklama özgürlüğü var da, inanç özgürlüğü de var. O zaman
gelin, bu soruna hep beraber, muhalefet, iktidar olarak çözüm getirelim.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki AK PARTİ olarak, 60ıncı
Hükûmet olarak bu ülkede refah düzeyini biz yükselteceğiz, demokrasiyi biz
geliştireceğiz, toplumsal barışı biz
sağlayacağız; kardeşlik ve barış devam edecektir.
Bu proje sonuna kadar da gidecektir. Sayın Başbakanımız
dedi, bu konuda da dönmek yok, çünkü bu
ülkeye barış lazım, bu ülkeye kardeşlik lazım, bu
ülkeye demokrasi lazım, bu ülkenin özgürlüklerinin önünü açmak lazım.
Değerli
arkadaşlarım, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, 4733
sayılı Kanunla 2002 yılında tütün ve alkol
piyasalarında devlet tekelinin sona ermesiyle bu piyasaları
liberalize etmek, düzenlemek ve denetlemek üzere kurulmuştur. Kurumun
yetki alanındaki sektörler, tabi oldukları ÖTV nedeniyle,
kaçakçılık, izinsiz üretim, sahte ve kayıt dışı
ürün arzı gibi yasa dışı faaliyetlerin diğer
sektörlere oranla daha yoğun yaşandığı sektörlerdir.
Gerek illegaliteyle mücadele gerekse bu ürünlerin halk sağlığıyla
doğrudan ilişkili olması nedeniyle, sektörde yasa
dışı faaliyetlerin önlenmesine yönelik özel piyasa
düzenlemelerine ihtiyaç duyulmaktadır. İşte bu sebeple,
dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de tütün ve alkol
piyasası ayrı bir kamu idaresi eliyle ve özel olarak izlenmektedir.
Özel düzenlemeye konu olan sektörler
yaklaşık 27 milyar TL ekonomik büyüklüğü bulunan tütün ve alkol
piyasalarından oluşmaktadır. 2008 yılında tütün
ihracatımız 152.033 ton olup, bunun ekonomiye katkısı 428
milyon 442 bin dolardır. 2009 yılı Eylül ayı sonu
itibarıyla ise tütün ihracatımız 70.711 ton olup, bunun
ekonomiye katkısı da 361 milyon 767 bin dolardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede altı coğrafi
bölgede tütün üretimi yapılmaktadır. Ülkemiz Şark tipi tütün
üretimi ve ihracatında dünya liderliğini sürdürmektedir. Tütün üretiminde
Tekelin özelleştirilmesiyle başlayan süreçte tütün ekiminin
azalmasının en büyük nedeni, serbest piyasa koşullarında
talep olmayan tütün menşelerine ihtiyaç duyulmamasıdır. Tütün
ekim alanlarında alternatif ürünlerin yetiştirilmesinin desteklenmesi
konusunda da Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımızın çalışmaları devam
etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tütün mamulleri piyasasına
baktığımızda, 2009 yılının ilk dokuz
ayında 96 milyar adet sigara üretimi, 80 milyar adet tüketimi
gerçekleşmiş, 14,9 milyar TL tutarındaki satış
hasılatından yaklaşık 10,9 milyar TL vergi geliri tahsil
edilmiştir. 2009 yılının ilk dokuz ayında 15,9 milyar
adet sigara yaklaşık
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yiğit, lütfen tamamlayınız.
İBRAHİM
YİĞİT (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; halk
sağlığını doğrudan etkileyen, devlet ekonomisine
büyük oranda gelir sağlayan ürünlerin denetlenmesi görevini üstlenen Tütün
ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun 2010 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İkinci
konuşmacı Ruhi Açıkgöz, Aksaray Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına Hazine
Müsteşarlığı bütçesi üzerine görüşlerimi
paylaşacağım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde AK
PARTİ İktidarının sürdürdüğü mali disiplin ve kararlı
ekonomi politikaları sayesinde toplam kamu açığına
ilişkin Maastricht Kriterleri tutturulmuş, AB tanımlı brüt
kamu borç yükü AB üye ülkeleri ortalamalarının altına
çekilmiş, net kamu borç stoku hem millî gelire oran olarak hem de mutlak
değer olarak azaltılmış, faiz harcamalarının
vergi gelirine oranı düşürülmüş, borcun vade ve döviz
bileşiminde önemli iyileşmeler sağlanmıştır.
Aynı dönemde, hazinenin borçlanmasında risk yönetimi
anlayışının geliştirilmesine ilişkin olarak
hukuki ve kurumsal alanlardaki gerekli adımlar atılmış,
borç portföyünün maruz kaldığı maliyetlerin yanı sıra
borç maliyetini etkileyen çeşitli riskler de göz önüne
alınmıştır. Bu alanda uygulanan politikalar piyasalarda
güven ortamı sağlamış, borçların
sürdürülebilirliği tartışma konusu olmaktan
çıkmış, bu durum borçlanma faizlerinin hızla gerilemesine
yol açarak kamu borçlanma gereğini daha da azaltmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine
Müsteşarlığı yürüttüğü borçlanma
politikalarının oluşturulmasında uluslararası en iyi
örnekler arasında yer alan gelişmiş sayısal modeller
kullanmakta, senaryo analizleri vasıtasıyla çeşitli borçlanma
stratejilerini farklı makro ekonomik senaryolar altında deneyerek
riskler ve maliyetler açısından en etkin borçlanma yöntemini
belirlemektedir. Diğer taraftan, 2003 yılından bu yana yürütülen
borç ve risk yönetimi uygulamalarında hazine oldukça şeffaf ve hesap
verebilir bir usul izlemektedir.
Borç yönetimi
alanında atılan bu adımların bir sonucu olarak 2003-2009
yılları arasında uygulanan stratejiler ve sağlanan
makroekonomik istikrarın katkısıyla hazine borç stokunun
likidite faiz oranı ve döviz kuru risklerine karşı hassasiyeti
önemli ölçüde azalmıştır.
Bu çerçevede,
2003 yılı başında yüzde 58 seviyesinde olan döviz cinsi
borcun merkezî yönetim borç stoku içerisindeki payı 2009 yılı
Ekim ayı sonu itibarıyla yüzde 30 seviyesine gerilmiştir.
Diğer taraftan, dövize endeksli borçlar ise 2000 yılı
itibarıyla sıfırlanmıştır.
Faizi bir
yıl içerisinde yenilenecek borcun TL cinsi borç stoku içindeki payı
ise 2003 yılı başında yüzde 94 seviyesindeyken, 2009
yılı Ekim ayı sonu itibarıyla yüzde 74 olarak
gerçekleşmiştir.
Öte yandan,
vadesi bir yıl içerisinde dolacak iç borcun toplam iç borç stoku içindeki
payı 2003 yılı başında yüzde 42 seviyesindeyken, 2009
yılı Ekim ayı sonu itibarıyla yüzde 36 olarak
gerçekleşmiştir.
Uygulanmakta olan
güçlü nakit rezervi tutma politikaları da piyasalar açısından
önemli bir güven unsuru olmuş, bu sayede, kamu borçlanmasına yönelik
likidite riski etkin şekilde yönetilebilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu gelişmeler sayesinde,
2002 yılında 285 gün olan nakit borçlanmanın ortalama vadesi,
2009 Aralık ayı itibarıyla üç yıla
yaklaşmıştır. Buna ilaveten, aynı dönemde iç borçlanma
maliyetlerinde düzenli bir düşüş kaydedilmiştir. 2002
yılında Aralık ayında yüzde 49,8 olan iskontolu borçlanma
maliyeti, 2009 yılının Ağustos ayından itibaren tek
haneli seviyelere düşmüş ve 2009 Aralık ayında yüzde 9
olarak gerçekleşmiştir.
Son yıllarda
borçlanma maliyetlerinin en önemli unsurlarından biri olan risk primi
sürekli azalmaktadır. 2002 yılından itibaren uygulanan
sıkı maliye politikalarıyla birlikte etkin borç yönetimi
stratejileri çerçevesinde piyasaların ekonomi yönetimine duyduğu
güven artmış ve buna paralel olarak borçlanmalardaki risk primi ve
reel faizler ciddi ölçüde azalmıştır.
Bunların
sonucunda, 2003 yılında yüzde 11,9 seviyelerinde olan iç borç
stokunun reel faizi 2008 yılı sonunda yüzde 6,5 seviyesine, Eylül
2009 itibarıyla da yüzde 4,87 seviyesine kadar gerilemiş ve
milletimizin kaynakları daha doğru kullanılır
olmuştur.
Hazine
Müsteşarlığımız, aynı zamanda, ülkemizdeki
teşvik uygulamalarını yöneten ve yönlendiren kurumumuzdur.
Hepinizin bildiği gibi, 5084 sayılı İstihdamı
Teşvik Kanunu bu yıl sonunda süresini dolduracaktır. Bir
yıl uzatmaya tabi tuttuğumuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Açıkgöz, lütfen tamamlayınız.
RUHİ AÇIKGÖZ
(Devamla) - Bir yıl uzatılmıştır. Tüm
milletvekillerimize, bölgelerinden, bu konuda -5084 sayılı
Teşvik Kanununun bir yıl daha uzatılmasıyla ilgili,
özellikle kriz ortamının etkileriyle daha faydalı
olacağı düşünülmektedir- bize bu yönde talepler gelmektedir. Bu
konunun sayın bakanlarımız tarafından incelenmesinde yarar
görüyorum.
Bir diğer
konu: Burada muhalefetten arkadaşlar tütün fabrikalarındaki
özelleştirmelerle ilgili bizi kınayan açıklamalar
yapmıştır. Biliyorsunuz, biz geldiğimizde 4/C diye bir
uygulama yoktu arkadaşlar. Özelleştirmeler sonucu insanların
sokağa bırakılması âdettendi. Biz geldiğimizde, bu
konuyla ilgili, on aya kadar yeniden istihdamı sağlayan bir kanun
çıkarttık. Umut edilir ki -bakanlarımız- eğer bu
konuda bu sürenin on bir aya, on iki aya çıkarılması mümkün
olabilirse, bunu talep etmekte fayda görüyorum işçiler adına.
Kınamakla, vesaireyle işçilerin sorunlarının
önlenemeyeceğini düşünüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Açıkgöz.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Gaz bombası atıldı diye
RUHİ AÇIKGÖZ
(Devamla) Bu vesileyle, Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Üçüncü konuşmacı, Cahit Bağcı, Çorum Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bağcı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA CAHİT BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kurulunun bütçesi
hakkında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kurulu, tasarrufların menkul
kıymetlere yatırılarak halkın iktisadi kalkınmaya
etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını sağlamak
ve sermaye piyasasının güven, açıklık ve
kararlılık içinde çalışmasını, tasarruf
sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasını düzenlemek ve
denetlemek amacıyla 1981 yılında çıkarılan 2499
sayılı Kanunla kurulan, bağımsız, düzenleyici ve
denetleyici ilk kamu kurumumuzdur. Esas amaç, yatırımcılar için
en güvenli ortamda ülkemiz sermaye birikimini hızlandırmaktır.
Düzenleyici otoritelerin, piyasaları ve gelişmeleri izleyen
değil, olacakları önceden sezinleyen, hisseden ve öngören proaktif
bir yapıda şekillenmeleri son derece önemlidir. Bu nedenle,
düzenleyici otoriteler piyasaların nabzını iyi ölçmeli, onlarla
birlikte hareket etmeli ve piyasalara ufuk açan bir yapıya
dönüşmelidirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kurulunun
temel fonksiyonlarından birisi düzenlemedir. Kurul, kanunla kendisine
verilen yetki çerçevesinde sermaye piyasası kurumlarını,
araçlarını, piyasayı ve yatırımcıları
korumaya yönelik, emeklilik yatırım fonlarına, vadeli işlem
ve opsiyon borsalarına, tahvil ve bono piyasalarına ve aracı
kuruluşların rollerine ilişkin pek çok düzenleme
yapmıştır. İhraç ve halka arz olunacak sermaye
piyasası araçlarının Kurula kaydı ise zorunludur. Bu
çerçevede, hisse senedi katılma payları, emeklilik yatırım
fonu payları, finans bonosu, tahvil başvuruları incelenerek
sonuçlandırılmaktadır. Ayrıca, aracı kuruluşlara
yönelik izinler ve gerekli koşullar SPK tarafından belirlenmektedir.
Bu çerçevede, aracılık, portföy yöneticiliği, yatırım
danışmanlığı ve kredili menkul kıymet,
açığa satış ve menkul kıymetlerin ödünç alma ve verme
işlemlerine ilişkin başvuru ve izinleri
sonuçlandırmaktadır. Sermaye piyasasında gözetim faaliyetleri,
yatırımcıların korunması, piyasaların adil, etkin
ve şeffaf bir biçimde işlemesinin güvence altına
alınması ve sistematik riskin azaltılması amacına
yönelik önemli bir görevi yerine getirmektedir.
SPKnın
düzenleme kadar önemli bir diğer görevi de denetimdir; sermaye
piyasalarının güven, açıklık içinde
çalışmasını ve tarafların hak ve
yararlarının korunmasını engelleyen ihmal, ihlal, suistimal
ve benzeri her tür yasal olmayan fiil ve eylemlerin önlenmesidir. Bu amaçla,
halka açık şirketler, aracı kuruluşlar, yatırım
fonları, emeklilik yatırım fonları, yatırım
ortaklıkları, portföy yönetim şirketleri,
bağımsız denetim şirketleri, derecelendirme kuruluşları,
borsalar ve teşkilatlanmış diğer piyasalar ile sermaye
piyasasında faaliyet gösteren kurumların faaliyetleri, SPK Kanunu ve
Kanun uyarınca çıkarılmış yönetmelik, tebliğ ve
diğer mevzuat uyarınca denetlenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, hem komisyon müzakerelerinde hem de zaman zaman Genel Kurulda
İMKBde işlem gören şirketlerin, dolayısıyla
sermayelerin yabancıların portföyünde olması bir olumsuzluk
olarak sunuldu ve eleştiri konusu yapıldı. Ancak bu durumu,
sermaye piyasalarına ilişkin düzenlemeler sayesinde ülkemiz sermaye
yapılarının küresel risklere ve dalgalanmalara ve krizlere
karşı dirençli hâle geldiğinin ve ülkemiz ekonomisine ve
sermayelerine bir güvenin göstergesi olarak da değerlendirmek gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi tamamlarken şunu
ifade etmek istiyorum: İyi düzenlenmiş bir piyasanın ne kadar
önemli olduğunu küresel kriz döneminde gördük.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bağcı, lütfen tamamlayınız.
CAHİT
BAĞCI (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Gerek
tasarrufların sermaye oluşumlarına katkısı ve gerekse
ülkemizdeki sermayelere olan güven, yirmi yedi çeyrek büyüme
gerçekleştirmiş Türkiye ekonomisinin tekrar istikrarlı bir
büyüme sürecine geçmesinde önemli olacaktır diyor, 2010 yılı
bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını
temenni ederek yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bağcı.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.55
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz
sırası, 4üncü konuşmacı olarak Ahmet Yeni, Samsun
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılından bu yana
hazırlayıp getirdiğimiz tüm bütçelerin kararlılıkla
uygulandığını ve başarıyla
sonuçlandırıldığını tekrar hatırlatmak istiyorum.
Bugüne kadar yapılan tüm eleştirileri, haksız ve yersiz, tüm
muhalefete rağmen, AK PARTİ İktidarımızın
yaptığı tüm bütçeler ekonomideki uygulamalarımızla
birlikte milletimiz nazarında kabul görmektedir. Bunun neticesi olarak da
yedi yıldır yaptığımız bütçe
çalışmalarından AK PARTİ hükûmetleri olarak ve
girdiğimiz dört seçimden aldığımız sonuçlardan da
anlaşılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 2010 mali yılı bütçesi iktidarımızın
getirdiği 8inci bütçedir. Bizim esas gayemiz ve
çalışmalarımız güçlü bütçelerle birlikte ülkemizin ekonomik
ve siyasi istikrarını sürdürmek, ülkemizi uluslararası arenada
da en yüksek seviyeye getirmek içindir, muasır medeniyeti yakalamak
içindir.
Bankacılık
alanında da yine aynı amaç ve anlayışla
çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Bankacılıkta
düzenleme, denetleme ve uygulamalardaki başarı bizim dönemimizde
başlamıştır. Bugüne kadar yapılan
çalışmalarla sektörün gerçek ihtiyaçları
karşılanmış, özellikle hantal durumda olan kamu
bankalarının işlerliği
hızlandırılmıştır. Sektörün bir başka güçlü
ayağı olan özel bankalar ve finans kuruluşları için de
bazı düzenlemeler getirilerek bankacılıkta işlerlik
artırılmıştır.
İktidarımız
öncesi dönemde yönetimden kaynaklanan ve sayısı yirmiyi aşan
birçok banka Tasarruf Sigorta Fonuna devredilerek bankacılık
sektöründe yaşanan kuralsızlık ve olumsuzluklarla birlikte bizim
dönemimizde buna son verilmiştir. Özellikle bu sektörü etkileyen ve
düzenleyen başta Bankacılık Kanununda, Kredi Kartları ve
Banka Kartları Kanununda, en son görüştüğümüz Çek Kanununda da
yapısal ve uygulamalara ilişkin birçok yeni değişiklikler
getirilerek sektör ciddi anlamda denetim altına
alınmıştır.
Reel
sektörümüzün, KOBİlerimizin, esnaf ve tüccarların özellikle kamu
bankalarıyla entegrasyonu sağlanarak mali kredi olanakları
artırılmıştır. İşte, bugün, Halk
Bankası, esnaf bankası olmakla birlikte yeni dönemde KOBİlerin
en önemli finans kaynağı hâline gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca en köklü
bankalarımızdan Ziraat Bankası 2002 yılı aktifleri
arasında bulunan kredi arzı payı yüzde 11 iken, bugün yüzde 20
seviyesine ulaşmıştır. Muhakkak ki bunlar düzenleme,
denetim ve etkin bir uygulamayla sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyayı etkisi altına
alan küresel mali krizle ABDde yüz elli sekiz banka batarken Türkiyede hiçbir
bankanın batmaması ve Fona devredilmemesi ciddi anlamda bizim
istikrarlı bir ekonomi yönetimimizden kaynaklanmaktadır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DSP-MHP-ANAP döneminde batan
bankaların nasıl batırıldığı, nasıl,
niçin soydurulduğu, buna niçin, nasıl göz yumulduğu
üniversitelerde örnek ders kitabı olarak
okutulacaktır. İşte, bu kitaplar bugün burada
hazırlanmıştır. DSP-MHP-ANAP döneminde 50 bin bankacının
işsiz kaldığını hiç düşündünüz mü? Ne
yaptınız? O zaman ne yaptınız? İşte, o zaman
bırakıp kaçtınız, gittiniz.
Değerli
milletvekilleri, Tekel işçileriyle ilgili geçmişte 4/Cyi biz icat
ettik ve onlarla ilgilendik. Şimdiden sonra da bunların problemini
yine Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bizler çözeceğiz.
KEMAL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Suriyeye git de gör!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Suriyede seni bekliyorlar Ahmet Bey.
AHMET YENİ
(Devamla) - Türk bankacılığının aktif büyüklüğü
Aralık 2008de 738 milyar TL iken, bu rakam Eylül 2009da 798 milyar TLye
ulaşmıştır. 2008-2009 Eylül döneminde yüzde 17, eylülden
günümüze kadar olan süreçte de yüzde 9 oranında artış
gösterilmiştir. Ekim 2009 sonu itibarıyla aktifteki kalemlerden
toplam kredilerin miktarı 376 milyar TL iken menkul değerlerin
miktarı 241 milyar TL düzeyinde seyretmiştir. Gelinen durum
itibarıyla Eylül 2009 sonunda 376 milyar TL olan toplam kredinin yüzde
22si KOBİ kredisi olarak, yüzde 33ü bireysel kredi olarak, yüzde 45i
ise ticari, kurumsal kredi olarak kullanılmıştır.
Gelişen rakamlarla birlikte bankalardaki bu ilerleyiş Türkiyeyi
eskiye göre daha çok ileri götürecektir. Birçok ülkede bankacılık
sektöründe çöküşler yaşanmasına rağmen, Türkiyede
bankacılık sektöründe yapılan çalışmalarla sektörün
ayakta kalması sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, 2002 yılı öncesi
ekonominin dağıldığı, bankaların
battığı, ticaret ve sanayinin âdeta yok olduğu dönemleri
geride bırakarak geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde ilerlemeler
kaydetmiştir. Günümüzde bankacılık sektörü sermaye
yeterliliği açısından da birçok yönden daha ileri seviyelere
gelmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen tamamlayınız.
AHMET YENİ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidarımız döneminin en önemli gerçeklerinden biri de
bankacılık sektörünün aktif kalitesinin yüksek tutulması ve
sermaye yapısının güçlü kılınmasıdır. Bu
anlayışla birlikte bankalarımız
kârlılıklarını sürekli artırmış,
geçmişe göre başarılı bir yükseliş kaydetmiştir.
Baştan beri gösterdiğimiz istikrarlı ilerleme, ekonomide artan
yükselişimiz, ülkemizin uluslararası itibarını da
artırmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; söylenecek çok şey var ancak
ben vücut diliyle değil, şu kitaplarla konuşmak istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O kitaplar ne anlatıyor!
AHMET YENİ
(Devamla) İşte, Türkiyenin gerçekleri burada. Türkiyenin
kitapları burada. Hangi birini okuyayım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kitap hâline dönmüş. Ülkeyi
batıranlar nerede? O gün bırakıp kaçtılar.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Tek tek göster, tek tek.
AHMET YENİ
(Devamla) İşte, biz lafla değil, kitaplarla izah ediyoruz.
DSPden de arkadaşlarımız var, MHP zaten burada. Hangi birini
okuyayım size? Şu kitaplara bakın, şuna. Dünyada ders
kitabı okutulacak 2002 öncesi banka soygunu. İşte ben kitapla
konuşuyorum, afaki konuşmuyorum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ne yazıyor içinde? Ahmet Bey, içinde ne var?
AHMET YENİ
(Devamla) Bu bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, yüce
heyetinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ahmet Bey, bravo, bravo!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kitap gibi konuştun be!
AKİF AKKUŞ
(Mersin) Ahmet Bey, bunlar ne kitapları?
AHMET YENİ
(Samsun) Bankaların soygun kitapları.
BAŞKAN
Sayın Yeni, teşekkür ediyorum.
Beşinci
konuşmacı, Mehmet Ceylan, Karabük Milletvekili.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ver onlara, ver de okusunlar.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kitap gibi
konuştun, bravo!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ceylan.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Hangi matbaaya bastırdın Ahmet Bey?
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET CEYLAN (Karabük) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Devlet Planlama Teşkilatının bütçesi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım
Sayın
Başkanım, uğultu var biliyorsunuz, konuşamıyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Bir de ilave süre verirseniz memnun olurum.
BAŞKAN
Hayır Sayın Ceylan.
Buyurun.
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Bir dakikamı aldılar.
Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi Türkiye, cumhuriyet döneminden
itibaren gelişme ve kalkınmasını belli bir plan
anlayışı içinde sürdürmeye çalışmış
KADİR URAL
(Mersin) Ahmet Bey, ver şu kitaplardan.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ahmet Bey, gönder de okuyalım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET CEYLAN
(Devamla)
bu maksatla, çeşitli dönemleri kapsayan kalkınma
planları hazırlanmıştır
(Gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, işgal var.
KADİR URAL
(Mersin) Yok, yok. Kitapları alıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Ceylan, lütfen siz devam eder misiniz.
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Ancak, Türkiye esas plan ve kalkınma sürecini 1960
yılında Devlet Planlama Teşkilatının kuruluşu ile
başlatmış bulunmaktadır. (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın idare amirleri
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Ceylan.
O kitapları
kaldırır mısınız lütfen
Buyurun
Sayın Ceylan.
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere,
ülkemizin gelişmesi ve kalkınmasında çok önemli bir rol üstlenen
Devlet Planlama Teşkilatı 1960 yılında kurulmuş ve
bugüne kadar çok önemli hizmetlerde bulunmuştur. Gelecek yıl yani
2010 yılında Devlet Planlama Teşkilatının 50nci
kuruluş yıldönümünü kutlamış olacağız. Ben
şimdiden kurum yetkililerini ve çalışanlarını
kutluyorum, ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum.
Bilindiği
üzere, Devlet Planlama Teşkilatı, kuruluş kanunu gereği,
ülkemizin kalkınması, hızlı bir şekilde
kalkınması için kısa, orta ve uzun vadeli kalkınma plan ve
programlarını hazırlayarak bugüne kadar yürürlüğe
sokmuş bulunmaktadır. İşte hazırlanan bu kalkınma
plan ve programları içinde ilk sekizi beş yıllık, sonuncusu
yedi yıllık olmak üzere dokuz adet uzun vadeli kalkınma
planı ve bunlara ait programlar ile yatırımcı kamu
kuruluşlarının yıllık yatırım
programları en temel planlama çalışmalarını
oluşturmaktadır.
Diğer
taraftan, uzun vadeli kalkınma planı ve programlara ek olarak Avrupa
Birliğine üyelik süreci ve mali reform çalışmaları
kapsamında her yıl katılım öncesi ekonomik program, ulusal
kalkınma planı ve üç yıllık orta vadeli program gibi plan
ve programları başarıyla hazırlayıp yetkili kurumlara
sunmaktadır. (Gürültüler)
Sayın
Başkanım, lütfen
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, Devlet Planlama
Teşkilatı, kalkınma plan ve program
çalışmalarının yanında, bilindiği üzere, bölgesel
kalkınma alanında da GAP gibi, DAP gibi, DOKAP gibi, KOP gibi
Zonguldak-Bartın-Karabük ve Yeşilırmak Havza Gelişim
Projeleri gibi bölgesel kalkınma projelerini başarıyla
geliştirmiş ve geliştirmeye devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki ekonomik ve sosyal açıdan hızla
gelişen ve küreselleşen dünyaya paralel olarak ülkemizde de planlama
anlayışı ve uygulaması zaman içinde değişiklik
göstermiş, Devlet Planlama Teşkilatı da bu yeni planlama
anlayışını başarıyla hayata geçirmiştir.
Bunun en somut örneğini, en son hazırlanan ve 2007-2013
yıllarını kapsayan yedi yıllık Dokuzuncu Kalkınma
Planında görmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; işte Hükûmetimizin bu
yeni kalkınma vizyonu perspektifinde bölgelerimizin rekabet gücünün
artırılması ve bölgeler arası gelişmişlik
farklarının azaltılması için yerelde en etkili
kalkınma araçlarından birisi de Kalkınma Ajansları
olmuştur. Kalkınma Ajansları bu amaca yönelik yerel
kuruluşların da desteğini alan gerçekten devrim niteliğinde
bir uygulama olacaktır.
Bilindiği
üzere, Kalkınma Ajanslarının kuruluşuyla ilgili 5449
sayılı Kanun Şubat 2006 tarihinde değerli
oylarınızla kabul edilerek yürürlüğe girmiş
bulunmaktadır.
Cumhuriyet Halk
Partisinden değerli konuşmacı Sayın Tütüncünün de
eleştirdiği şekilde Cumhuriyet Halk Partisi, Kalkınma
Ajanslarının yeni bir idari yapılanma nedeniyle üniter
yapıyı bozuyor gerekçesiyle, maalesef, Anayasa Mahkemesine
başvurmuş bulunmaktaydı. Bu başvuru neticesinde bu
kuruluşların kurulmaları bir miktar gecikti. Fakat, Anayasa
Mahkemesinin olumlu kararı neticesinde yeniden bu kuruluşların
çalışmalarına hız verilmiş bulunmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ceylan lütfen tamamlayınız.
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bugün
itibarıyla 26 adet düzey-2 seviyesinde kalkınma ajansı
tamamıyla kurulmuş bulunmakta, 18 tane genel sekreter ataması
gerçekleştirilmiş ve diğer uzman ve personel atamaları da
gerçekleştirilmektedir. Kalkınma Ajanslarına genel
bütçeden ve yerel katkıların da ilavesiyle 2009
yılında 260 milyon, 2010 yılında da 600 milyon TL bir
kaynak oluşturulacaktır. Bu kaynak tabii ki, yerelde, bölgelerde
geliştirilecek projelerde kullanılabilecektir.
Bu projeyi
başlatan ve hayata geçiren başta Hükûmetimize, DPT yetkililerine,
yerel yöneticilere teşekkür ediyor, Kalkınma Ajanslarının
ve 2010 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ceylan.
Altıncı
konuşmacı, Zeki Karabayır, Kars milletvekili.
Buyurun
Sayın Karabayır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ZEKİ KARABAYIR (Kars) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı
bütçesi üzerinde Grubum adına söz aldım, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, ekonomik ve toplumsal gelişme hedeflerinin belirlenmesinde ve bu
hedeflere ulaşılmasında güncel ve güvenilir veriler hayati
derecede önem taşımaktadır. Bu verileri temin eden TÜİKin
yaptığı hizmetleri beş dakikalık kısa bir sürede
anlatmam mümkün olmadığından, şu ana kadar yapı-lan ve
kısa sürede yapılması hedeflenen birkaç önemli hususa
değinmek istiyorum.
5429
sayılı Türkiye İstatistik Kanununa istinaden, ülkemizin resmî
istatistiklerinin üreticisi ve koordinatörü olarak görev yapan Kurum,
kurulduğu 1926dan bugüne kadar geçen sürede yürüttüğü tüm
araştırmaların yöntemlerini son yıllarda uluslararası
standartlara paralel hâle getirmeyi başarmıştır. Bu
doğrultuda, Kurumun stratejik amaçları içerisinde yer alan idari
kayıt ve bilgi sistemlerinin geliştirilmesi, yeni yöntemlerin
belirlenmesi, yeni istatistik ve göstergelerin üretilmesi,
araştırmaların içeriğinin geliştirilmesi, veri
çeşitliliğinin artırılması, verilerin zamanında
yayınlanması konularında önemli çalışmalar
gerçekleştirmiştir.
Kurum
tarafından 2005 yılında geliştirilen Resmî İstatistik
Programı dört yıldır başarılı bir şekilde
yürütülmüş, program kapsamında öngörülen çalışmaların
büyük bir kısmı gerçekleştirilmiştir.
2007 ve 2008
yıllarında sonuçları açıklanan Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemiyle hem kurumsal bazda hem de güncel nüfus bilgileri
açısından önemli bir çalışma
yapılmıştır. Adrese Dayalı Nüfus Sistemiyle, daha
önce elde edilmesi mümkün olmayan medeni durum, iç göç ve eğitim durumu
gibi ayrıntılı bilgilerin rahatlıkla elde edilmesi
sağlanmıştır.
Ayrıca, Kurum,
Hükûmetimiz döneminde, Birleşmiş Milletler, OECD ve Eurostat
gibi uluslararası kuruluşlar ile sürekli veri ve bilgi
alışverişi içerisinde olmuş, ürettiği verilerin
uluslararası standartlara uygun olmasını
sağlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, illerimiz ve bölgelerimiz hakkında
sağlıklı karar alabilmemiz, doğru ve yerinde
yatırım yapabilmemiz için il ve bölgeler hakkında
sağlıklı ve güncel verilere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu
nedenle, AK PARTİ Hükûmetleri döneminde önem verilen ve üzerinde
titizlikle durulan bir konu da verilerin il ve bölge düzeyinde
alınmasıdır. Bu konuda, Kurum, hâlihazırda ülke geneli için
üretilen birçok veriyi bölgesel düzeyde, bölgesel düzeyde üretilen birçok
veriyi de il düzeyinde üretmek için yoğun bir şekilde
çalışmaktadır. Şu an sadece Türkiye geneli için üretilen
millî gelir rakamları, yirmi altı istatistiki bölge bazında 31
Aralık 2009 tarihinde açıklanacaktır, 2010 yılı
sonlarına doğru da il bazında millî gelir rakamlarının
açıklanması planlanmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, başarı çıtasını daha yukarıya
çekmek için uğraşan Kurum, gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda
veri üretim yelpazesini genişletme ve verileri detaylandırma
çalışmalarını sürdürmektedir. Bu bağlamda, 2011
yılında birçok ülkeyle eş zamanlı olarak nüfus ve konut
araştırması ülkemizde de yapılacaktır. Bu araştırmayla
ülkemizdeki konutların kullanım alanları ve oda
sayısı, mülkiyet durumu, metrekareye düşen kişi
sayısı, su temin sistemi, ısınma türü, aile
yapısı, yapılan iş, özürlülük durumu gibi verileri
ağırlıklı olarak elde edecektir. TÜİK, tüm toplumu
ilgilendiren çalışmalar yaptığından, 2007-2011
dönemini kapsayan Resmî İstatistik Programında, sorumluluğu
bulunan bütün kurum ve kuruluşlarla yakın iş birliği
içerisinde olmaya devam edecektir. Özürlüler İdaresi
Başkanlığıyla birlikte 2010 yılında özürlülerin
sorunları ve beklentileri araştırması yapılacak olup
orta vadede özürlüler konusunda bir veri tabanı oluşturarak bu alanda
daha kapsamlı ve güncel verilere sahip olunması
sağlanacaktır. Ayrıca, 2010 yılı içerisinde tarım
ile ilgili güncel ve sağlıklı bilgilerin elde edilmesi için
büyük bir çalışma yapacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabayır, lütfen tamamlayınız.
ZEKİ
KARABAYIR (Devamla) - Son olarak şu hususu özellikle vurgulamak isterim
ki, TÜİKin yaptığı başarılı
çalışmalar Avrupa Komisyonu tarafından da takdir edilmiş ve
14 Ekim 2009 tarihinde Komisyon tarafından yayımlanan İlerleme
Raporunda istatistik faslının iyi düzeyde ilerleme kaydettiği
belirtilmiştir.
TÜİKin
yaptığı bu çalışmalarda emeği geçenleri kutluyor
ve bütçesinin hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karabayır.
Yedinci
konuşmacı, Kutbettin Arzu, Diyarbakır Milletvekili.
Sayın Arzu,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA KUTBETTİN ARZU (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı bütçesi hakkında Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 1966 yılında Keban Projesinin temelinin
atılmasıyla başlayan GAP, 1980 yılında Dicle ve
Fırat havzası birleştirilerek GAP Bölge Kalkınma Planı
olarak hayata geçirilmeye çalışılmış ve o günden bugüne,
2000 yılında bitirilmesi gerekirken, 1998 yılında
bakılmış ki projenin daha yüzde 50sine gelinmiş ama esas,
bölgenin kaderini tayin edecek sulamada daha yüzde 7-8lerde. Onun üzerine,
proje revize edilerek 2008 yılında bitirilmesi planlanmış
ama 2002 yılına geldiğimizde, bölgenin kaderini
değiştirecek olan sulamada sulanabilecek 1 milyon 800 bin hektar
arazinin daha 198 binine gelindiği görülmüş. Yani sulanabilecek
arazinin ancak kırk iki yılda yüzde 11ini sulayabilmişiz.
Değerli
milletvekilleri, maalesef, kırk iki yılda yapılan bu. AK
PARTİ iktidara geldikten sonra, bu konuda çok ciddi çalışmalara
başlamış ve Sayın Başbakanımız
tarafından 2008 yılında Diyarbakırda açıklanan GAP
Eylem Planıyla, bölgeler arası gelişmişlik farkını
bir an önce ortadan kaldırabilmek için yapılan
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) 2008e kadar ne yapılmış, onu söyle.
KUTBETTİN
ARZU (Devamla) -
ek ödeneklerle 2012 yılına kadar 1 milyon 58 bin
hektar arazinin sulanması gündeme alınmış, 2008e kadar 98
bin hektar daha arazi sulanabilmiş. Yani kırk iki yılda
yapılanın yarısı kadar da beş yılda
yapılmış ama esas bu süre içerisinde planlama
çalışmaları yapılmış ve proje yeniden gözden
geçirilmiş, projenin kısa süre içerisinde nasıl hayata
geçirileceği planlanmış ve gerçekten ilk defa cumhuriyet tarihinde
bir proje bütçesiyle beraber, eylem planıyla beraber gündeme
geçirilmiş ve takip edilmiş, ciddi bir şekilde ihaleler
yapılmış, ödenekler aktarılmış ve sulama
projelerine başlanmış. Yine cumhuriyet tarihi boyunca
yapılmış olan arazi toplulaştırmaları kadar arazi
toplulaştırması bu dönemde ihale edilmiş ve bu arazi
toplulaştırma projelerine başlanmış.
Değerli
milletvekilleri, görüldüğü gibi ülkemizin en büyük kalkınma,
hidroelektrik ve sulama projesi zamanında yapılmış
olsaydı bölgeler arası gelişmişlik farkı bu kadar
büyümemiş ve işsizlik yüzünden bölgede bu kadar göç
yaşanmamış olacaktı. Hükûmetimiz, bölgenin ekonomik ve
sosyal kalkınmasına verdiği önemin yanında yine Türkiye'nin
önemli bir sorunu olan Millî Birlik, Beraberlik ve Demokratikleşme Projesi
ile geçmişte bölgede yaşanan köy boşaltmaları, faili meçhul
cinayetler, hak ihlalleri, işkence ve çetelerle mücadele ederek, bölge
halkının Kürt kimliğini tanıyarak ve
vatandaşımızın bu konudaki hak taleplerini kısa, orta
ve uzun vadede çözmeyi gündeme getirmiş ve bu konuda başta TRT
Şeş olmak üzere uygulamaya koymuştur. Bütün tahrik ve
suçlamalara karşı Sayın Başbakanımız her neye mal
olursa olsun bu kardeşlik projesini devam ettirmeye kararlıdır.
Değerli
milletvekilleri, çünkü bu sorun 40 binin üzerinde insanımızın
can kaybı ve 100 milyonlarca dolar maddi ve manevi kayba sebep
olmuştur. Bu sorunun şiddetle çözülmeyeceği konusunda herkes
hemfikirdir. Hem can ve mal kaybına sebep olmamak ve annelerin,
eşlerin, çocukların ağlamaması için, Türkiye'nin
kardeşlik projesi olan bu projeye, iktidarı ve muhalefetiyle tüm partilerin,
siyasi kaygıları bir yana bırakarak sahip çıkması
gerekir.
Yine, Parlamento
dışındaki siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, meslek
örgütleri, sendikalar, asker ve sivil bürokrasi, yargı, üniversite ve
basının bu sorunu barış ve demokrasi içinde çözme konusunda
destek vermesi gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arzu, lütfen tamamlayınız.
KUTBETTİN
ARZU (Devamla) Değerli milletvekilleri, çünkü, başka Türkiye yok.
Bin yıllık kardeşliği yaşayıp yaşatmak istiyorsak
kardeşimizin ne gibi haklarının olduğunu bilip bu konuda
onunla konuşmamız gerekir. Yine, bu konuda geçmişte
yazdığımız raporlara sahip çıkıp o
raporların gereğini yapmamız gerekir.
Değerli
milletvekilleri, hassas bir süreçten geçiyoruz. Daha önce çok
seyrettiğimiz bu filmi birileri yeniden sahneye koyuyor. Bu kötü filmi
oynatanlara hep birlikte dur demeliyiz. O yüzden, hepinizi
barışın ve demokrasinin dilini kullanmaya davet ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arzu.
Sekizinci
konuşmacı, Zülfükar İzol, Şanlıurfa Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
bütçesi hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet döneminin en büyük
yatırımlarından biri olan Güneydoğu Anadolu Projesi, bu
bölgemizin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek bu yörede
yaşayan insanlarımızın gelir düzeyini, refahını
ve yaşam kalitesini yükseltmeyi, bölgeler arası
farklılıkları gidermeyi ve ulusal düzeyde ekonomik gelişme
ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
GAP projesi
hızlı bir şekilde ilerliyor. Bölgeye kamu
yatırımları devam ediyor; eğitimde, sağlıkta,
adalet ve güvenlik noktasında AK PARTİ Hükûmetimizin
yatırımları, teşvikleri devam ediyor. Bölgenin çehresi
hızla değişiyor ve değişmeye de devam edecektir.
Güneydoğu
Anadolu Projesi kapsamında 22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali ile
sulama şebekelerinin yapımını öngören GAPın
tamamlanmasıyla 1,82 milyon hektar alan sulamaya açılacak, yılda
27 milyar kilovatsaat hidroelektrik enerji üretimi sağlanacak, kişi
başına gelir yüzde 209 oranında artacak, 3,8 milyon kişiye
iş olanağı sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu hedeflere ulaşmak için
gereken kamu yatırımları finansman ihtiyacı 2008
yılı fiyatlarıyla toplam 41 milyar 271 milyon 361 Türk
lirasıdır. 2008 yılı başında GAP
yatırımları için 1 milyar 63 milyon Türk lirası kaynak
tahsis edilmiştir.
2008 sonu
itibarıyla GAPa tahminî olarak toplam 27,3 milyar Türk lirası
harcanmıştır; böylece GAPta genel nakdi gerçekleştirme
oranı yüzde 66ya ulaşmıştır.
Diğer
taraftan, GAP enerji yatırımlarında ise yüzde 74 oranında
fiziki gerçekleşme sağlanmıştır. Bu
yatırımlarla Türkiyede 2008 yılında üretilen hidroelektrik
enerjisi içinde GAPın payı yüzde 47,7dir.
GAP bölgesinde
2008 yılı itibarıyla Fırat ve Dicle havzalarında
toplam 290 bin hektar alan sulamaya açılmış bulunmaktadır.
Bugüne kadar GAP kapsamında toplam 15 baraj tamamlanmış, 1
milyon hektar alanı sulayacak su depolanmıştır. Fiziki
gerçekleşme açısından sulama projelerinin yüzde 15'i
işletmede, yüzde 5'i inşaat halinde, yüzde 80'i ise planlama
aşamasındadır.
Son yıllarda
GAP bölgesinden yapılan ihracat düzeyinde de önemli oranda artış
olmuş, 2002 yılında 699 milyon dolar olan ihracat tutarı
2009 yılının ilk dokuz ayında 3 milyar 126 milyon dolara
ulaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Hükûmetimiz bu önemli
projenin bir an önce tamamlanması ve gerekli finansmanın
sağlanması için 2008-2012 dönemini kapsayan GAP Eylem
Planı'nı hazırlamış ve uygulamaya koymuştur.
Yerel öncelikler dikkate alınarak katılımcı bir
yaklaşımla hazırlanan bu eylem planı yetmiş üç ana
eylem altında üç yüzden fazla projeden oluşmaktadır.
2009
yılında GAP Eylem Planı kapsamındaki proje ve faaliyetlere
toplam 2,7 milyar Türk lirası tahsis edilmiş, bunun yüzde 37'si
sulama projelerine, yüzde 25'i ise eğitim, sağlık, sosyal
hizmetler ve yardım, kültür, sanat, spor eylemlerinin
gerçekleştirileceği sosyal projelere ayrılmıştır.
Bu
yatırımlarla birlikte GAP bölgesindeki bütün yatırımlar
için kamu kaynaklarından 2009 yılında ayrılan ödenek
tutarı 3,1 milyar Türk lirası olmuştur. Böylece GAP genel
yatırımlarının kamu yatırımlarından aldığı
pay 1990-2007 döneminde ortalama yüzde 7 iken 2009 yılında bu oran
yüzde 14'e kadar yükselmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İzol, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölgenin büyümesinde,
kalkınmasında önemli önemli bir rol oynayacak kalkınma
ajansları Diyarbakır, Gaziantep ve Mardin illerinde kurulmuştur.
AK Parti
Hükûmetimiz sadece devlet eliyle refah üretmeyi ve artırmayı
değil, aynı zamanda refah üretenleri de desteklemek amacıyla
yeni teşvik sistemi geliştirerek uygulamaya koymuştur.
Sulama
alanında 386 kilometre uzunluğunda 3 adet ana kanal
inşaatına başlanmıştır. 476.190 hektar alana ait
16 adet sulama projesinin proje yapım işi ise ihale edilmiştir.
Önemli sulama
projelerinden biri olan GAP Şanlıurfa Hilvan Siverek Projesi, 158.053
hektarlık tarım arazisini sulayacak proje alanında 4 ilçe ve
Şanlıurfa merkez ilçeye bağlı 127 yerleşim yeri
bulunmaktadır. Projenin proje yapım ihalesi
yapılmıştır, inşaatının yapımı ise
ihale aşamasındadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Sayın Başkan
(Bir dakika daha
verin.sesleri,alkışlar) (Bir dakika daha verin. sesleri)
BAŞKAN
Genel istek üzerine buyurun Sayın İzol, bir dakika daha veriyorum.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Sağ olun.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İzol.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Ben bütün gruplara teşekkür ediyorum. MHPye, CHPye, AK PARTiye, bütün gruplara
sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum, çok sağ olun. (AK PARTİ, CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
Adıyaman-Çamgazi
sulamasının 2009 yılında bitirilmesi planlanmaktadır.
13.455 hektarlık Yukarı Harran Ovası sulamasının 2009
yılı sonuna kadar tamamlanması planlanmaktadır.
Yukarı
Harran Ovası sulaması altıncı kısmı 2009
yılında tamamlanacaktır. Belkıs-Nizip sulamasının
5.680 hektarlık alanı 2009 yılı sonuna kadar işletmeye
de açılacaktır.
Bozova pompaj
sulaması ana kanal inşaatları,
Suruç Ovası pompaj sulaması ana kanal inşaatları,
Suruç Ovası pompaj sulaması kapsamındaki Taşbasan
depolaması inşaatının ihalesi yapılmış,
hızlı bir şekilde inşaat çalışmaları devam
etmektedir.
Batman Silvan
Projesi kapsamındaki Pamukçay Barajı inşaatının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Başkanım bir dakika daha
Bir dakika daha
BAŞKAN
Lütfen Sayın İzol
Teşekkür edin Sayın İzol, lütfen.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Batman Havaalanı terminali
BAŞKAN
Teşekkür edin Sayın İzol, buyurun.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 bütçesinin milletimize, ülkemize hayırlı, uğurlu
olmasını Cenabı Allahtan diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İzol.
Şahsı
adına lehinde söz isteyen Halil Mazıcıoğlu, Gaziantep
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Mazıcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 mali yılı bütçe tasarısı
görüşmelerinin 4üncü turunda şahsım adına lehte söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Öncelikle, 2010
mali bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen başta Maliye
Bakanımıza, bakanlarımıza ve bürokratlarına, Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkan ve üyelerine ve tüm kamu bürokrasisine
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, küresel finansal piyasalar, son iki yıldır
dünyayı hem mali hem de sosyoekonomik açıdan ağır
şekilde sarsan ciddi bir kriz ile karşı karşıya
bırakmıştır. Hatırlarsanız bu kriz, IMF
tarafından 1929 bunalımından sonraki en büyük,
Birleşmiş Milletler tarafından ise yüz yılın en büyük
ekonomik krizi olarak görülmüştür.
Küresel ekonomide
likidite şartları olumsuz bir çizgiye girmiş ve risk
algılamaları bozulmuştur. Risk algısında meydana gelen
bu bozulma, doğal olarak kredi piyasalarında ciddi bir daralma
yaşanmasına sebep olmuştur. Ancak, ülkemiz, sağlanan siyasi
istikrar ve yaratılan güven ortamının yanı sıra
Hükûmetimizin ve ilgili kurumların gerekli önlemleri almış
olması ve almaya devam etmesi sayesinde bu krizden en az düzeyde
etkilenmektedir. Krizin iktisadi faaliyet üzerindeki daraltıcı
etkisini sınırlandırmak amacıyla uygulanan dengeleyici mali
tedbirler bütçe açıklarındaki artışı da hâliyle
hızlandırmış ve bütçe açıklarındaki bu
artış borç dinamiklerinin sürdürülebilirliliği sorununu da
beraberinde getirmektedir. Ancak, diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında ülkemizde kamu
kesimi borçlanma oranları krize karşı mali politikaların
daha etkin bir şekilde uygulanmasına imkân
sağlamıştır. Bu itibarla küresel düzeyde meydana gelen bir
krizin dâhildeki tahribatının gerçek değerini anlamak için
dış piyasalardaki savrulma seviyesini de göz önünde bulundurmak
gerekir. Böyle bir perspektif hem doğru siyaset üretimine vesile olucu bir
misyon üstlenir ve hem de ekonominin psikolojik cephesini destekler.
Değerli
arkadaşlar, yaşadığımız kriz uzun vadede semeresi
alınacak hayırlı ilhamlar vermiş ve küresel ekonominin
yeniden yapılanması gerekliliğinin altını çizerek son
derece anlamlı mesajlar ortaya koymuştur. Nitekim bu krizin ilham
ettiği yeni düzen fikirleri, gelişmiş ülkelerin yanı
sıra gelişmekte olan ülkelerin de dünya ekonomisinde söz sahibi
olabileceği bir döneme işaret etmektedir. Ben şahsen bu
gelişmelerin ülkemiz açısından çok hayırlı sonuçlar
doğuracağına ve devletler muvazenesindeki haklı yerini alma
yolundaki önemli adımlara vesile olacağına inanıyorum.
Şu anda küresel çapta tesirleri süren krizden çıkış
emareleri güçlenmektedir. TÜİK ve Merkez Bankası tüketici güven
endeksi ve Merkez Bankasının reel kesim güven endeksinde önemli bir
toparlanma yaşanmaktadır. Bunda enflasyonda sağlanan
kalıcı düşüş ve hükûmet politikalarının
kredibilitesi önemli bir rol oynamıştır. Küresel kriz sebebiyle
dünyanın birçok ülkesinde bankacılık sektöründe ciddi
çöküşler yaşanmasına rağmen Türkiyede bankacılık
sektörü güçlü kalmıştır. Bu dönemde bankacılık
sektörüne kaynak aktarmayan nadir ülkelerden birisi Türkiyedir. Bu cihetten
vatandaşlarımızın sırtına yeni bir yük konulmaması
da ayrıca bir başarıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yedi senelik AK PARTİ
iktidarları döneminde tesis edilen güven, inşa edilen istikrar, büyük
azim ve gayretlerle elde edilen demokratik itibar ülkemizin tüm meselelerini
cesaretle çözme iradesini gösteren bir siyasetin eseridir. Demokrasimizin
saygınlığı da, cumhuriyetimizin yükselişi de, hukuk
devletimizin işleyişi de, vatandaşlarımızın
mutluluğu da siyasi iradenin ne kadar sağlam olduğuna
bağlıdır.
Ülkemizde bugün
itibarıyla bir demokratik düzen kökleşmeye başlamışsa,
ekonomimiz dünyanın en istikrarlı büyüyen ekonomileri arasında
yer aldıysa, belirsizlikler geride kalmış gelecek vizyonumuz
sağlam adımlarla netleşmişse, gelişme ve büyüme için
uygun ortam sağlanmışsa, adalet ve kalkınmanın
çıtası yükselmişse, bu başarının ana
dinamiği, hiç şüphesiz, millet adına, milletle beraber ortaya
konan ak siyasettir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Mazıcıoğlu, lütfen tamamlayınız.
HALİL
MAZICIOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye
Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye İstatistik Kurumu ve GAP
Bölge İdaresi ülkemizin en güzide kurumları arasındadır. Bu
kurumlar iyi yönetilmeleri ve doğru bir şekilde yönlendirilmeleri
hâlinde ülkemizin refah ve huzuruna çok önemli katkılar yapabilecek,
özellikle bilgi ve sinerji üretiminde ciddi fonksiyonları
oluşturabilecek teşkilatlardır. Dolayısıyla, bugün
yaptığımız bütçe görüşmeleri ülkemizin gelecek
yılını büyük ölçüde ilgilendiren bir içeriğe sahiptir.
Bu vesileyle, söz
konusu kurumların 2010 yılı bütçelerinin hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Mazıcıoğlu.
Hükûmet
adına Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali
Babacan söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Babacan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika Sayın Babacan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesi için yapmakta
olduğumuz görüşmeler vesilesiyle dünya ekonomisi ve Türkiye ekonomisi
hakkında bazı bilgileri ve ekonomi politikalarımız hakkında
bazı hususları sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin malumu,
dünya gerçekten modern ekonomi tarihinin içinden geçtiği en derin krizle
karşı karşıya. Her ne kadar son aylarda dünya genelinde
toparlanma sinyalleri alsak da yine de bu toparlanmanın riskler içeren,
yavaş ve kademeli bir toparlanma olacağı konusunda da geniş
bir mutabakat var.
Pek çok
açıdan baktığımızda -gerek finans kesimi gerek
ekonomideki yavaşlama gerek ticaret rakamlarındaki
gerçekleşmeler- bu krizin boyutları, gerçekten, son seksen
yıldır, son yüz yıldır görülmemiş boyutlarda.
Türkiye bu
krizden sınırlı ölçüde etkilenen ülkelerden birisi.
Sınırlı ölçüde diyorum çünkü pek çok ülke üzerinde gerçekten çok
derin etkileri oldu bu krizin, pek çok ülke ekonomisinde ciddi daralmalar
yaşadı ve finans sistemiyle ilgili özellikle çok ciddi problemler
yaşadı. Sadece Amerika Birleşik Devletlerinde 158 tane
bankanın iflas ettiğini düşünürseniz, dünyanın ve
Avrupanın en büyük bankalarına şimdiye kadar görülmemiş boyutlarda
kamu kaynağı aktarıldığını da düşünecek
olursanız, bu krizin aslında boyutlarının nerelere
vardığı kolayca belki anlaşılacak.
Türkiye G20
platformunda küresel krizle ilgili çalışmalara çok etkin katkıda
bulundu. G20 bizim en başından beri içinde olduğumuz ve çok faal
bir şekilde katkı verdiğimiz bir platform çünkü G20de
alınan bütün kararlar konsensüsle yani tam bir mutabakatla
alınıyor. Herhangi bir G20 ülkesinin istemediği hiçbir cümle,
kelime hatta nokta, virgül kararlara giremiyor. Dolayısıyla,
Türkiye'nin bugüne kadar alınan tüm G20 kararlarının oluşumuna
çok etkin katkısı oldu.
Pek çok kararlar
alındı G20lerde ve G20 ülkelerinin artık bundan sonra küresel
ekonomik hususlarla alakalı, küresel finans hususlarıyla alakalı
yegâne platform olmasına karar verildi. Yani bundan sonra G7, G8den öte artık
G20de tartışılacak küresel ekonomik hususlar.
Son alınan
kararları şöyle bir gözden geçirecek olursak, G20 ülkeleri
önderliğinde güçlü, sürdürülebilir ve dengeli bir küresel büyümenin tesis
edilmesi ve bununla ilgili de tüm ülkelerin ortak hareket etmesi kararı
alındı. Krize karşı alınan olağanüstü tedbirlerin
-ki bu tedbirler, biliyorsunuz olağanüstü bankacılık tedbirleri
var, olağanüstü para politikası tedbirleri var, olağanüstü
maliye politikası tedbirleri var- bu tedbirlerin koordineli bir
şekilde ve iş birliğiyle geri çekilmesi, normalleşme
kararı alındı. Uluslararası finansal düzenleme çerçevesinin
güçlendirilmesi kararı alındı. Finansal İstikrar Kurulu
oluşturuldu biliyorsunuz ve o Kurulda artık Türkiye üye oldu; daha
önce bizim üye olmadığımız bir Kuruldu ve Türkiye'nin
artık bundan sonra o Kurulda da bir sandalyesi var ve finansal kesimle
alakalı küresel düzeyde alınacak kararlarda da yine Türkiye'nin
bundan sonraki dönemde orada etkin bir şekilde sesi olacak.
Türkiye'nin de
dâhil olduğu pek çok ülkenin, özellikle gelişmekte olan ülkelerin
uluslararası kuruluşlardaki söz hakkının hissesinin
artmasıyla ilgili kararlar alındı ve bunların da uygulama
safhasına yakında geçilecek.
Yine, ticaretle
ilgili, istihdamla ilgili, uluslararası ticarette korumacılığın
önlenmesiyle ilgili de önemli kararlar alındı.
G20 Zirvesinden
hemen sonra İstanbul çok önemli bir organizasyona ev sahipliği
yaptı, Dünya Bankası - IMF Grubunun 2009 yıllık
toplantıları İstanbulda yapıldı ve yüz seksen
altı ülkeden bakan ve merkez bankası başkanı seviyesinde bu
toplantılara katılım oldu. Yüzlerce sivil toplum kuruluşu
bu toplantıları takip etti ve İstanbul Kararları adı
altında dünya ekonomi tarihine işlenecek derecede önemli kararlar
kayda geçirildi.
Türkiye, bu
küresel krizin ülkemize olan etkilerini sadece en aza indirmek için
çalışmadı, aynı zamanda küresel krize karşı
küresel önlemlerin belirlenmesinde de önemli katkı sağlayan bir ülke
oldu. Türkiye, G20nin aktif bir üyesi olarak, bölgesel ve küresel bir güç
olarak krize karşı ortak çözüm çabalarının önemli bir
parçası oldu.
Aslında şöyle bir 2001 kriziyle
mukayese edecek olursak, 2001 krizi biliyorsunuz o dönem Türkiyeye özel bir
krizdi. Türkiyedeki o dönemin yönetiminin bir bakıma
çıkarttığı ve yönetemediği bir krizken, Türkiye bu
krizi hem kendi sistemini, finansal sistemini sapasağlam bu krizden
geçirirken hem de küresel krizin çözümüne faal katkı veren bir ülke oldu.
Türkiye
sınırlı ölçüde etkilendi bu krizden, dedim; özellikle ticaret
kanalından ve finansman kanalından bizi etkiledi. Yarıdan fazla
ihracatımız biliyorsunuz Avrupa Birliği ülkelerine. Avrupa
Birliğinin ekonomisi çok ciddi bir sıkıntıyla şu anda
karşı karşıya ve o ülkelere olan ihracatımızdaki
azalmanın getirdiği bizde de üretim azalması ve millî gelirde
daralma meydana geldi. Aynı zamanda finansman kanalları da normal
dönemler gibi kuşkusuz rahat çalışmadı.
Büyüme
rakamlarına bakacak olursak: Türkiye 2010 yılı için bu krizden
en hızlı çıkacak ülkeler arasında gösteriliyor dünya
genelinde, Avrupada da bir numaralı gösteriliyor. Yani bugün Avrupa
Birliğinin yaptığı açıklamalara bakacak
olursanız, yayınladığı raporlara bakacak
olursanız, OECDnin yayınladığı raporlara bakacak
olursanız, IMFnin, Dünya Bankasının
yayınladığı raporlara bakacak olursanız Avrupada
gelecek sene 2010da en hızlı büyüyecek ülke hangisi? diye listelere
göz attığınızda görüyorsunuz ki Türkiye o listelerin en
başında yer alıyor.
Enflasyon hem iç
talepteki daralma hem de enerji fiyatlarının gerilemesiyle beraber
Türkiyede oldukça düşük seviyelere indi, son kırk yılın
rekor seviyelerine indi ve bu Merkez Bankamızın para
politikaları için çok geniş bir hareket alanı sağladı.
Merkez Bankamız yüzde 10,25 kadar politika faizlerini aşağı
indirdi bu dönemde ve hem Hazinenin borçlanma politikalarına hem Merkez
Bankasının para politikalarına bakacak olursanız krizin en
akut döneminde gerçekten zamanında ve akıllı atılan
adımlarla bu krizin Türkiye ekonomisindeki etkileri en az düzeyde tutulabildi.
Cari açıkla
alakalı gelişmeler de yine hem enerji fiyatlarının
düşmesi hem ithalatımızın azalmasıyla beraber bu sene
yüzde 1,8e kadar cari açığımız gerilemiş olacak.
Bütçeye bakacak
olursak: Biliyorsunuz bu sene bütçe için hedeflediğimiz millî gelirin
yüzde 6,6 oranında bir açık var. Bu açık nereden meydana geldi
diye bakacak olursak, ağırlıklı olarak ekonomideki
yavaşlamayla beraber bütçe gelirlerinin azalması bu açığa
sebep oldu yoksa bizim politika kararlarıyla bazı harcamalarda,
diyelim ki yatırım harcamalarında artışa
gidişimiz ya da bazı sosyal konularda, istihdamla ilgili ilave
harcamalar yapışımız aslında bu bütçe
açığının bu kadar artmasına sebep olacak büyüklükte
rakamlar değil. Bu 6,6 açığın çok önemli bir kısmı
konjonktürel ve ekonomik daralmayla beraber gelen bir açık.
Dolayısıyla, gelecek sene için, daha doğrusu 2010 yılı
için hedeflediğimiz yüzde 4,9 açık, onun için gayet gerçekçi bir
açık rakamı. Ekonomideki toparlanmayla beraber ve ilave
aldığımız ve alacağımız tedbirlerle beraber
gelecek yılki bütçe hedeflerimizi biz gayet ulaşılabilir,
gerçekçi hedefler olarak görüyoruz. Bunu sadece biz değerlendirmiyoruz,
Türkiyeyi içeriden ya da dışarıdan izleyen pek çok kurum ve
analist de bunu teyit ediyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, ekonomi iyi ise bütçe gelirleri niye
azaldı?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Türkiyenin bütçe
açığını başka ülkelerle mukayese ettiğinizde
aradaki fark gerçekten çok büyük. Bakıyorsunuz, bugün Amerika
Birleşik Devletlerinin gelecek yıl için beklenen
açığı yüzde 10 civarında, İngilterenin yüzde 13
civarında. O ülkeler bankacılık sektöründen de maliyetler
üstlendiği için, bu bankacılık sektörüne de büyük miktarlarda
kaynak aktarmak zorunda kaldıkları için oralardan gelen ilave yükleri
var ki, bu yükler sadece 2009 için değil, sadece 2010 için değil
bazı ülkelerde yıllarca devam edecek yükler ve özellikle Avrupa
Birliğinde kamu borç stoku bundan sonraki yıllarda çok çok
yüksek seyredecek yani ortalamalara baktığınızda
Türkiyenin rahat bir 2 misli kamu borç stoku Avrupa Birliği ülkelerinde
bundan sonraki dönemde göreceksiniz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) - Çinde de var mı; Japonyada, Çinde Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Bizim bu dönemde, bu
krizin diğer krizlerden belki en önemli farklarından bir tanesi de
faizler ve enflasyon. Türkiyede tarihî olarak krizler faizlerdeki ve
enflasyondaki yükselmeyle beraber anılır. Kriz olduğu zaman
Türkiyede faizler alır başını gider, enflasyon alır
başını gider. Oysa bu krizle, tam tersine, hem enflasyonda hem
faizde Türkiye Cumhuriyetinin rekor düşük seviyelerini gördük. Yani
Türkiye bu krizi iyi yönettiği için, risklerini iyi yönettiği için ve
zamanında doğru tedbirleri aldığı için bu krizi mümkün
olan en az hasarla, en az etkiyle atlattı, atlatıyor.
Burada ben
özellikle bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum ki, o da bizim özellikle
2004, 2005, 2006 yıllarında almış olduğumuz tedbirler.
Biz o dönemlerde ki hatırlayacak olursanız, Türkiye'nin çok
hızlı büyüdüğü dönemler; yüzde 6, 8, 9 gibi oranları o
dönemde görüyorduk- çok ciddi tedbirler aldık. Bütçe
açığımızın kontrol altına alınması,
kamu borç stokunun düşmesi, kamu borç stokunun kompozisyonunun risklerden
daha korunaklı hâle gelmesi son derece önemliydi. Biz düşük bir borç
stokuyla değil, yüzde 39luk bir borç stokuyla değil de 2001 krizinde
olduğu gibi yüzde 70, yüzde 80 gibi bir borç stoku ile eğer bu krize
girseydik, onun Türkiye üzerindeki maliyeti çok çok daha farklı olurdu,
çok çok daha yüksek olurdu.
Sonra, borcun
kompozisyonu kur risklerine karşı daha korunaklı hâle geldi. Bu
da yine bu kriz döneminde bize son derece faydalı oldu. Biliyorsunuz,
Hazine Müsteşarlığı içerisinde biz bir orta ofis kurduk. Bu
orta ofisin sadece ve sadece görevi kamu borcunun risklerden korunaklı bir
yapıya büründürmek. Sadece borcun miktarı, büyüklüğü değil,
riskler karşısında o borç nasıl davranacak, faizler
değiştiğinde borç stoku ne olacak, kur haddi
değiştiğinde borç stoku ne olacak ve bunlara karşı
borç stokunu biz nasıl daha dayanıklı, korunaklı hâle
getiririz, nasıl bir bakıma sigortalı ederiz
Bu
çalışmaları zamanında yaptık ve 2002de kamu net
dış borç stoku millî gelire oranla yüzde 35 iken bugün
itibarıyla bu sadece yüzde 3 gibi bir rakama düştü. Yani bugün
artık kamu sektöründe Türkiye'nin döviz varlıklarıyla döviz
borcu hemen hemen dengeli.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Kamu yatırım yapmıyor, nereden
borçlanıyor Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Dolayısıyla,
kur inse de çıksa da kamu borç stoku artık bundan etkilenmiyor. Bu da
bizim bu krizde elimizi çok güçlendiren unsurlardan bir tanesi oldu.
Yine o dönemde
biz bankalarımız üzerinde stres testleri yaptık. Tek tek
bankaları, ekonominin en iyi olduğu dönemlerde, enflasyonun
hızla düştüğü ve hızlı büyüdüğümüz dönemlerde
kötü senaryoya karşı bankacılık sistemimizi
hazırladık.
Biliyorsunuz,
sermaye yeterlilik rasyosu kanunen yüzde 8ken fiilen yüzde 12ye
çıktı. Likidite konusunda bankaların rasyoları
zorlandı ve likidite konusunda da daha yüksek, hem Türk lirası hem
döviz likidite mecburiyetleri getirildi. Bankaların yönetim ve
sahipliğiyle alakalı çok ciddi tedbirler alındı ve
düşünebiliyor musunuz ki, OECD ülkeleri içinde -ki bütün zengin ülkelerin
içinde olduğu Türkiye artı pek çok daha ülkenin de içinde olduğu
bir grup- tek ülke Türkiyedir ki bankalarıyla ilgili bir sorun
yaşamasın ve bankalarına tek bir kuruş dahi kaynak aktarmak
zorunda kalmasın. Hatta, bırakın kaynak aktarmayı,
bazı ülkeler garanti sistemini de değiştirdiler, yani Ben
bankalarıma kefilim. dediler, Bankalardaki bütün mevduata ben kefilim.
dedi bütün ülkeler. Biz bunu da demedik. 5 Temmuz 2004te garanti sistemiyle
ilgili ne getirdiysek, bütün bu kriz boyunca o garanti sistemimizi dahi
değiştirmek zorunda kalmadık. Bu da bizim, özellikle krizden
çıkış döneminde en önemli, güçlü noktalarımızdan bir
tanesi olacak. Yani, kontrol altına alınmış bir bütçe
açığı, düşük bir kamu borç stoku ve güçlü bir finans
sistemi, Türkiye'nin krizden çıkış sürecinde en önemli
dayanaklarından birisi olacaktır ve zaten, eğer, bütün
uluslararası kuruluşlar Avrupada en hızlı büyüyecek olan
ülke Türkiye. diyorsa 2010 için, bunların altında yatan sebepler de
bu saydığım konulardır.
Zaten,
biliyorsunuz, bizim Orta Vadeli Programımızı ortaya
koymamız da, yine, pek çok ülke arasında bir ilktir. Yani, dünyada
şu anda dahi çok az ülke çıkış stratejisini
açıklamıştır. Oysa biz 16 Eylül 2009 tarihinde
çıkış stratejimizi açıkladık, üç yıllık bir
program ortaya koyduk hedefleriyle, projeksiyonlarıyla ve Türkiyeyi içeriden
ve dışarıdan takip eden pek çok çevre bu programın
ayağı yere basan, gerçekçi, uygulanabilir, tutarlı bir program
olduğunu da teyit etti. Programı açıklamamızdan hemen bir
gün, iki gün sonra kredi derecelendirme kuruluşlarımızın
kredi görünümünü Türkiye'nin bir derece yukarı çıkartması;
arkasından Plan ve Bütçe Komisyonumuzdan 2010 yılının
bütçesi çıktıktan hemen birkaç gün sonra Fitchin iki kademe birden
Türkiye'nin notunu artırması, ki biliyorsunuz (BB-)den (BB)ye, (BB+)ya çıktı
Bu da dünyada tektir, onu da
ben burada söyleyeyim. Bu kriz döneminde yaklaşık 13-14 ülkenin kredi
notu artmıştır. 80 küsur tane kredi düşümü
yapılmıştır pek çok ülkeyle alakalı. Ancak kredi notu iki kademe birden yükseltilen tek
ülke de yine Türkiyedir. Bizim Orta Vadeli Programımızı ortaya
koymamız ve onunla tutarlı bir bütçeyi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul etmiş olması da bu kredi
notu artışındaki en önemli faktörlerden bir tanesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi yönetiminin temelinde güven
ve istikrar var, bunu sağladığınızda her şey
kolaylaşıyor. Güven ve istikrarı
sağlayamadığınız zaman da mümkün değil. Ne kadar
elinizde birikmiş kaynağınız olsa, ne kadar petrolünüz
olsa, maden yatağınız olsa güven ve istikrarı
sağlayamadığınız sürece ekonomide başarı
mümkün değil. Türkiyeyi düşünün ki enerji konusunda, petrol ve
doğal gaz konusunda dışarıya çok çok bağlı bir
ülke. Bizim kendi ürettiğimiz petrol, ihtiyacımızın çok çok
küçük bir miktarını karşılıyor. Doğal gaz şu
an için hiç üretmiyoruz, tamamen dışarıya
bağlıyız. Petrol fiyatlarının 20 dolardan 150
doları bulduğu, daha sonra da çok ciddi şekilde
dalgalandığı bir dönemde, Türkiye, enerji ithal eden bir ülke
olarak arka arkaya büyüme rekorları kırmıştır. Oysa
bazı ülkeler, özellikle petrol ve doğal gaz üreten ülkeler ne
yapıyorlar diye baktığınızda, bunların bir
kısmı sadece ve sadece petrol fiyatlarının yükselmesini
seyredip işte bizim ekonomimiz büyüdü. diye ortaya koyuyorlar bunu.
Hâlbuki, Türkiye, bir bakıma ekmeğini taştan çıkaran bir
ülke ve tamamen dışarıdan ithal ettiği enerjiyle ve
hammaddeyle üretip satan bir ülke ve bu şekilde ekonomisini büyüten bir
ülke. O açıdan da zaten son derece Türkiye takdir topluyor ve ekonomimizin
sıhhatli bir kompozisyona sahip olması da Türkiyeyi bu krizden
hızlı çıkaracak en önemli faktörler arasında kabul
ediliyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki dönemde üzerinde
çalıştığımız önemli konulardan bir tanesi mali
kural. Bunu inşallah bu bütçe görüşmeleri tamamlandıktan sonra
daha geniş bir şekilde işleyeceğiz, üzerinde
çalışacağız ve inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisine
de getireceğiz. Bu da Türkiyenin uzun vadeli istikrarı için,
Türkiyedeki mevduatın, kredilerin ve tüm finans sisteminin kısa,
orta vadeden gerçek anlamda uzun vadeye kendini bir bakıma götürmesi için
son derece önemli bir konu. Türkiyenin maliye politikalarıyla ilgili
kendi üreteceğimiz ve son derece güvenilir olacak bir çapa. Bununla ilgili
de önümüzdeki dönemde yüce Meclise düzenlememizi getireceğiz ve
inşallah hep beraber üzerinde çalışacağız.
Ben sözlerime son
vermeden önce, buraya, kürsüye, bizden önce söz alan konuşmacılar
değerli katkılarda bulundular, eleştirilerde bulundular;
farklı konular açıldı ama ben fazla uzatmadan, sadece birkaç
rakam vereceğim geçmiş dönemlerle alakalı ve daha sonra bunun
takdirini de size bırakacağım.
20 Kasım
1991den 6 Mart 1996ya kadar iş başında olan Hükûmet
Kimler
var? DYP-SHP-CHP koalisyonu. Hani, borçlardan falan bahsediliyor, Kasım
1991de devraldıkları borç, merkezî yönetimin toplam borcu 215
milyon, Şubat 1996da devrettikleri borç 3 milyar 996 milyon, 20 kat.
Borçlanma faizi Kasım 1991de yüzde 87, Şubat 1996da yüzde 146. O
dönemdeki toplam bileşik enflasyon yüzde 1.231; süre elli iki ay, yüzde
1.231 bileşik enflasyon. İş başında kim var? CHP var,
SHP var, DYP var.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Hangi yıl Sayın Bakan, hangi yıl?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - 1991-1996.
Bir başka
dönem, 28 Mayıs 1999 - 18 Kasım 2002; MHP-DSP-ANAP
Devraldıkları borç 29 milyar, devrettikleri borç 235 milyar;
artış yüzde 700.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizin son borcunuz ne şu anda?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Bizimki enflasyondaki
artışın dahi altında.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ne kadar? Oranı boş ver, ne kadar, rakam ne?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Enflasyon kadar bile
artmamış.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, rakam ne?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Onu, geçen,
Başbakanımız anlattı, siz buradaydınız,
dinlemişsinizdir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) - Söyleyin de
duyalım bir ağzınızdan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Bakın,
kitapçıklar dağıttık, rakamlar var. Enflasyondaki
artışın dahi altında.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Rakamı ağzınızdan bir duyalım
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Bu rakamlar çok
çarpıcı. Anlıyorum, sıkıntınızı
anlıyorum ama sabırla dinleyin, ben bitireceğim hemen.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Dinliyoruz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Bir başka ölçü
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İşine gelmedi.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Dolar kuru: Mayıs
1999da koalisyon hükûmetinin devraldığı dolar kuru 395 bin,
devrettiği 1 milyon 646 bin, Türk lirasındaki değer kaybı
yüzde 300. Bir başka rakam: gayrisafi yurt içi hasıla; 99da 262
milyar, Mayıs 99da, Ekim 2002de
215 milyar. 262 milyarla Gayrisafi yurt içi hasılayı
devralıyorsunuz 215 milyar olarak bir sonraki hükûmete, bizim Hükûmetimize
devrediyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sanayide küçülme nasıl Sayın Bakan?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Çeklerde niye düzenleme yapıyorsunuz, kredi
kartlarında niye düzenleme yapıyorsunuz ekonomi bu kadar iyi de
Sayın Bakan? İşler yolunda da niye bunlarla
uğraşıyorsunuz madem? Zevkinizden mi yapıyorsunuz
bunları?
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Gerçeklere dönelim, işçiler sokaklarda.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) Şimdi, tabii bu
eleştirileri biz sabırla dinliyoruz. Önemli bir
kısmını da haksız buluyoruz ama özellikle ekonomiyle
alakalı
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ama doğruları söylemiyorsunuz Sayın Bakan,
doğruları söyleseniz ağzımızı
açmayacağız.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) Yani bizi
eleştirirken aman dikkat edin, aman dikkat edin çünkü 99, 2001le
alakalı (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2001
kriziyle alakalı öyle rakamlar var ki
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Milletle alay etmeyin Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
yani ekonomiyle ilgili
özellikle MHP-DSP-ANAP dönemiyle alakalı hiç konuşmamak sizin
hayrınıza diyorum ve hepinizi tekrar saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yolsuzluklar yok, milletin açlığı yok, çek
problemi yok, her şey yolunda Sayın Bakanım!
BAŞKAN -
Hükûmet adına ikinci konuşmacı Devlet Bakanı Cevdet
Yılmaz.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 yılı bütçesi kapsamında görüşlerimi paylaşmak
üzere huzurunuza çıkmış bulunmaktayım. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2002 sonrası dönemde Türkiye ölçek
değiştirmiştir. Neresinden bakarsanız bakın, millî
gelir rakamından da baksanız, kişi başına gelire de
baksanız, duble yol uzunluğuna, üniversite sayısına da
baksanız, ARGE harcamalarını da dikkate alsanız,
dış ilişkilerde nereye gelindiğine de baksanız, temel
hak ve hürriyetler, demokrasi noktasında alınan mesafeye de
baksanız, sosyal harcamalarda nerelere geldiğimize de baksanız,
neresinden bakarsanız bakın, gerçekten, Türkiye, 2002 sonrası
ölçek değiştirmiştir.
KADİR URAL
(Mersin) Tekel işçileri de aynı şeyi söylüyor Sayın
Bakan. Tekel işçileri sabahtan beri aynı şeyi söylüyor.
Yanlarına gidin, anlatın onlara.
BAŞKAN
Sayın milletvekili, lütfen
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Sadece sayısal anlamda değil nitelik
anlamında da farklı bir kategoriye geçmiştir Türkiye. Bugün
dünyada yaşanan krize gösterdiği farklı tepki aslında
bünyevi anlamda değişiminin de en açık göstergesidir. Artık
Türkiye eski Türkiye değil, Türkiye gerçekten yepyeni bir Türkiye.
Bu nasıl
elde edildi? Gerçekten, bu, hem sayısal hem de nitelik anlamındaki
başarı nasıl elde edildi? Buraya baktığımız
zaman, bana göre en önemli unsurlardan bir tanesi çok hızlı karar
alabilen, hızlı uygulama yapabilen, liderliğe ve öz güvene sahip
tek başına bir hükûmetin bu ülkeyi yönetmesi son derece etkili
olmuştur. Geçmişte koalisyon dönemlerinde hâlimizin ne olduğunu
az önce Sayın Bakanımız rakamlarla ortaya koydu. Bunlar yorum
olsa farklı şeyler söyleyebiliriz, bunlar rakam, farklı
şeyler söyleyemeyiz.
Çatışmacı
değil uzlaşmacı bir yaklaşımı benimsedi AK
PARTİ. Gerçekten, popülizmi değil, orta ve uzun vadeli
politikaları esas aldı. Halka kısa vadede şirin görünmeyi,
sloganik, yüzeysel söylemlerle siyaset yapmayı değil, analizlere
dayalı, rakamlara dayalı, esaslı politikalara dayalı bir
yönetim sergiledi. Bunu ilk ilan ettiğimiz Acil Eylem Planında da
çok net bir şekilde görmeniz mümkün.
Acil Eylem
Planına, ilk Hükûmetimiz geldiğinde, ilan ettiği plana
baktığınız zaman dört tane ana başlık görürsünüz:
Ekonomik politikalar, sosyal politikalar, dış ilişkiler,
demokrasi ve hukuk. Bu dört alan, bu dört temel eksen bizim genel
politikalarımızın omurgasını oluşturmuştur
ve biz bunları birbiriyle ilişkili alanlar olarak hep gördük.
Ekonominin etrafını duvarlarla çevirebilir misiniz? Bir ülkede koalisyon
varsa, siyasi istikrarsızlık varsa, bir ülkede şiddet, terör üst
seviyelere tırmanıyorsa, bir ülkede her gün siyasi kavgalar
yaşanıyorsa o ülkenin ekonomisi düzgün gidebilir mi? Ekonomi
siyasetten etkilenir. Bunu da, işte, Başbakanımızın
konuşmasında da ifade ettiği gibi, bir risk birimi olarak da bu
vatandaş maalesef bunun bedelini öder. Dolayısıyla, biz ekonomi
politikalarımızı hiçbir zaman demokrasiden, hukuktan, sosyal
politikalardan ve dış politikadan bağımsız
düşünmedik ve başarımızın en önemli
sırlarından bir tanesi de budur. Diğer partilere de biz bunu
tavsiye ederiz. Bütün ülkemizin değerli partilerine de tavsiye ederiz.
Keşke ülkemizin geleceğine ilişkin çok bütüncül bir çerçeve
ortaya koysalar, bütün değişik unsurları itibarıyla da bunu
halkımızla, herkesle paylaşsalar.
Bu sayededir ki
değerli arkadaşlar, gerçekten çok güçlü bir performans gösterdik.
Büyümede özelikle bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Yüzdelerle
değil, katlarla ifade edilen büyümeler gösterdik.
Burada Devlet
Planlama Teşkilatı, bugün bütçesini konuştuğumuz Devlet
Planlama Teşkilatının da kurul olarak önemli katkıları
olduğunun ben altını çizmek istiyorum, Acil Eylem
Planının koordinasyonundan başlamak üzere. İlk defa belki
Acil Eylem Planıyla çok güçlü bir planlama yapılmış ve
takvim konarak, hangi kurumunun neyi, ne zaman yapacağı ortaya
konarak bir planlama yapılmış ve uygulanmıştır.
Geçmişte yapılan ve hayata geçirilemeyen birçok planı biliyoruz.
Burada çok değerli değişik partilerden Planlama kökenli arkadaşlarımız
var. Kâğıt üzerinde plan yapmak önemli değil, bunu herkes yapabilir.
Dünyanın en iyi akademisyenlerini getirirsiniz en güzel planları
hazırlayabilirler size. Önemli olan bu planları uygulama iradesini
gösterebilmektir.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Neyi uyguladınız Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Biz, bunları, Acil Eylem Planını
hayata geçirdik ve onun sonuçlarını da vatandaşımız
hayatında yaşıyor. Aldığı buzdolabı
sayısıyla, otomobil sayısıyla, gittiği üniversite
sayısıyla, konut sayısıyla, neresinden bakarsanız
bakın vatandaşımız bunu yaşıyor. Yaşamasa
zaten bugün biz burada iktidara devam ediyor olmazdık.
Vatandaşımızın sağduyusu her şeyin üzerindedir.
Devlet Planlama
Teşkilatı olarak, yine cazibe merkezleri politikasından
Güneydoğuda uyguladığımız sosyal destek
programına, Kalkınma Ajanslarından Suriye gibi komşu
ülkelerle sınır ötesi iş birliği programlarına, Avrupa
Birliği ulusal gençlik programları merkezi faaliyetlerine kadar çok
çeşitli uygulama araçları da bu dönemde gelişti. Gerçekten bu da
bu dönemin önemli bir farklılığı. Eskiden sektörel
politikalar vazedilirdi fakat bunlar bir eylem planına dönüştürülüp
uygulama mekanizmaları güçlü bir şekilde ortaya konmazdı. Oysa
bu dönemde, İŞKUR politikalarına bakın, KOSGEBin
politikalarına bakın, Tarım Bakanlığının
özellikle kırsal kalkınmaya dönük proje bazlı
politikalarına bakın, Devlet Planlama Teşkilatının
SODESine bakın, bütün bunlarda proje bazlı bir şekilde uygulama
mekanizması ortaya konmuş, rekabetçi bir şekilde projeleri alan,
yarıştıran ve uygun projeleri destekleyen uygulamalar görürsünüz.
Bu da ülkemizde aslında planlamada, programlamada ve bunları hayata
geçirmede çok farklı bir düzeye geldiğimizin açık bir
göstergesidir.
Bu anlamda,
Devlet Planlama Teşkilatımızın tüm
çalışanlarına ben Hükûmetimiz adına teşekkürlerimi
sunmak istiyorum.
Önümüzdeki
dönemde de tabii Türkiye büyümeye devam edecek. Bu yıl, 2009
yılında dünyada yaşanan krizin etkisiyle Türkiyede bir küçülme
olacağı ortada. Orta Vadeli Programımızda da bunu ilan
ettik biz, yüzde 6 civarında bir küçülme bekliyoruz. Fakat bu konjonktürel
bir etkilenme değerli arkadaşlar, yapısal bir tahribat
değil. Bunun altını çizmek istiyorum. Burada yapısal bir
tahribat yok, konjonktürel bir etkilenme var. Bankacılık sistemi
batan, büyük büyük firmaları batan ülkeler görüyoruz, bunlara kendi
kaynaklarından, kamu bütçesinden destekler veriyorlar. Peki, bu
desteklerin bedelini kim ödeyecek o ülkelerde? O ülkelerin
vatandaşları ödeyecek ve önümüzdeki yıllarda bu bedeli
ödeyecekler. Önümüzdeki birkaç yıllık dönemde Amerikanın
vatandaşları, Avrupada birçok ülke vatandaşları bu
bankalara aktarılan fonların ve birtakım firmalara
aktarılan kaynakların bedelini, faturasını ödeyecekler,
ödemek zorunda kalacaklar.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Obamaya da anlatsaydınız,
arkadaşınız değil mi, onları da
aktarsaydınız. Çok biliyor sizin Başbakan, onlar
arkadaşı değil mi?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bakın, siz ülkenize güvenin yani Amerikayı
böyle çok üstün bir ülke olarak görmeyin. Bakın, Amerikada
başladı bu kriz.
KADİR URAL
(Mersin) Biz zaten güveniyoruz, onun için Obamaya anlatın. diyoruz.
Obama da yapsın aynı şeyleri!
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Evet, nasıl bir üslupla söylediğinizi
duyuyoruz burada tabii, vatandaşlarımız da duyuyorlar.
KADİR URAL
(Mersin) Obamaya anlatın siz, Obamaya.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
KADİR URAL
(Mersin) Obama da kurtarsın Amerikayı.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Neyse, biz vatandaşa hitap edelim.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bizim şu an yapmamız gereken, bütün
partiler olarak aslında, bütün sivil toplum kuruluşları olarak,
kriz sonrası dünyayı çok iyi algılamak ve ülkemizi buna göre
konumlandırmak durumundayız. Yeni bir dünya, yeni bir ortam
oluşuyor. Artık, dünyanın iyi yönetilmediğini herkes
görüyor. Dünyadaki dengesizlikleri, yoksulla zengin arasındaki
dengesizliği, düzenleme eksikliklerini bütün dünya görüyor,
algılıyor. Dünya iyi idare edilmedi ve dünya bugünkü noktaya geldi.
Bundan sonraki süreçte, G20nin üyesi olan bir ülke olarak, dünyanın
yeniden şekillenmesinde biz de tabii ki katkımızı sunmak
durumundayız. Bu anlamda, gereksiz tartışmaları bir tarafa
bırakıp gerçekten anlamlı tartışmalarla, önümüzdeki
beş yıllık, on yıllık, yirmi yıllık süreçte
nereye gidecek dünya ve biz ülke olarak ülkemizi nasıl
konumlandıracağız, bu konuda hep birlikte kafa yormak
zorundayız.
Bu anlamda, yine
çok önemli bir süreç, bir eğilim,
onu da paylaşmak istiyorum saygıdeğer milletvekilleriyle.
Küresel ısınma dediğimiz süreç, işte post-Kyoto, Kyoto
sonrası dönem. Bu da yine geleceğe dönük büyüme
politikalarımızda çok dikkatli bir şekilde değerlendirmemiz
gereken, gerçekten hepimizin kafa yorması gereken bir husus. Bunu nasıl
kendi lehimize dönüştürebiliriz, çevre politikalarımızı,
sanayi politikalarımızı, enerji politikalarımızı
bu küresel ısınma sürecinde nasıl yeniden ayarlayabiliriz, çevre
teknolojilerini ve çevreye dönük üretimimizi nasıl geliştiririz, bu
konular da mutlaka tartışmamız gereken hususlar arasında.
Nihayet,
geleceğe dönük uzun vadeli perspektifimizi çizerken Avrupa Birliğinin
Lizbon Stratejisini yenilediğini de dikkatle izlememiz gerekiyor. Avrupa
Birliğinin, biliyorsunuz 2010 yılında Lizbon Stratejisi sona
erecek, Avrupa Birliğinin büyüme stratejisi. Şu anda 2020
yılıyla ilgili tartışmalar yapılıyor Avrupada,
Avrupanın 2020 yılında nereye gideceğine ilişkin
tartışmalar. Bu tartışmaları da çok dikkatli bir
şekilde izlememiz gerekiyor. Müzakere sürecinde olan bir ülke olarak ve
yine ekonomik anlamda Avrupayla çok entegre bir bölge olarak, ülke olarak
mutlaka bu tartışmaları izlememiz gerekiyor.
Bu çerçevede
özellikle Avrupa Birliğinin tartışmalarında yenilik
stratejilerinin çok ön plana çıktığını görüyoruz.
Burada da yerel düzeyin giderek çok daha fazla vurgulandığına
şahit oluyoruz. Yani artık sadece makro politikalarla rekabet gücü
sağlamanız mümkün değil. O olmazsa olmaz, makro
politikalarınız mutlaka olacak, siyasi istikrar olacak, güven olacak,
makro ekonomik istikrarınız olacak fakat rekabetçi bir dünyada
yenilik yapmak istiyorsanız yerel düzeye inmek durumundasınız.
Yerel düzeye inmeden yenilik olmaz. Sadece belli bir merkezde, dar bir kadroyla
yenilik olmaz. Ülkenin bütün potansiyelini harekete geçirmeden üniversitesiyle,
sivil toplum kuruluşlarıyla, özel sektörüyle yenilik
yapamazsınız. Bu kapsamda Avrupa Birliği giderek bu anlamda
bölgesel politikaların önemini daha fazla ön palana çıkarıyor.
Muhtemelen 2020 stratejilerinde bu çok temel bir vurgu olacak.
Aslında biz
bu konuda son yıllarda çok önemli atılımlar sağladık,
gerek GAP Eylem Planıyla gerekse Kalkınma Ajansları projemizle
ve yeni üniversitelerimizle bu anlamda çok önemli bir adım attık.
Bakın, üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Yenilik anlamında
eğer biz bu yeni üniversiteleri, devletin altyapı projelerini, yeni
üniversitelerin bilgi birikimlerini, Kalkınma Ajanslarının
oluşturacağı platform, oluşturacağı sentezle
birlikte bunları birbirleriyle de ilişkilendirerek götürebilirsek,
önümüzdeki dönemlerde Anadolunun potansiyelini gerçekten hayata geçirebiliriz,
gerçekten çok daha canlı hâle getirebiliriz. Bunun gayreti içindeyiz.
Az önce
değerli arkadaşlarımız bilgi verdiler ajanslarla ilgili. Bu
ajans-lardan gerçekten çok şey bekliyoruz. Nitelikli, bulunduğu
bölgenin potansiyellerini ortaya çıkaran, gerçekten artı yönlerini,
mukayeseli avantajlarını ortaya çıkaran bir kadro
oluşturuyoruz. Pırıl pırıl hakikaten uzmanlardan
oluşan kadrolar. Bunlar, içinde bulundukları yörenin bir anlamda
aklı olacaklar, o bölgenin potansiyellerini tespit edecekler. Bundan sonra
özel sektöre yol gösterme anlamında, kamu projelerinin daha rasyonel hâle
gelmesi anlamında, son derece, izleme değerlendirme sistemlerimizin
rasyonalize hâle gelmesi anlamında çok değerli hizmetler yapacaklar.
Bölgenin tanıtımı, potansiyellerinin tanıtımı
anlamında da önemli çabaları, hizmetleri olacak. Biz oraya
alacağımız genç, dinamik, gerçekten nitelikli
uzmanlarımızla yöredeki iş dünyasının ve kamunun
ortaklaşa hareketiyle, üniversitelerin de sisteme dâhil olmasıyla çok
önemli bir gelişme sağlayacağımıza inanıyoruz.
Bununla ilgili
yersiz endişeleri de gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz. Elli
yıldır, belki daha fazladır birçok ülkede yapılan
değişik uygulamalar var. Bunlar federal ülkeler değil
değerli arkadaşlar, bir kısmı federal ülke, bir
kısmı üniter ülke, fakat hepsinde baktığınız
zaman bu modeli görüyorsunuz. Bunun hiçbir şekilde üniter
yapımıza en ufak zarar getirmeyeceğini çok açık bir
şekilde söyleyebiliriz. Anayasa Mahkememiz de bu yönde yapılan
itirazları zaten sonuçlandırmış durumdadır.
Dolayısıyla, benim istirhamım bu tartışmaları bir
tarafa bırakıp gerçekten kalkınma sürecinde biz bu
enstrümanlarımızı nasıl daha etkili kullanırız;
rakip ülkeler karşısında ülkemizi ve ülkemizin yörelerini
nasıl daha avantajlı konuma yükseltiriz, bunu hep birlikte
tartışmamız lazım ve bu anlamda herkesin fikrine, bütün
sivil toplum kuruluşlarının, bütün partilerin, meslek
kuruluşlarının fikirlerine, katkılarına ihtiyacımız
var.
GAP Eylem
Planını -yine son derece önemli bir yenilik oldu- 2008
yılında Başbakanımız Diyarbakırda ilan etti
biliyorsunuz ve o tarihten bu yana GAP projesi çok önemli bir ivme
kazandı. Şimdi, burada bazı eleştiriler oldu, orada da
şunu söylemek isterim: Bakın, 1991 yılında GAPın
toplam yatırımlar içindeki payı yüzde 8,5muş, 95
yılında yüzde 7,2ye gelmiş. Yani o dönemde, CHP, SHP-DYP
koalisyonlarının olduğu dönem 8,5la alınmış GAP,
7,2yle hatta 1996da 6,9la devredilmiş, kamu yatırımları
içindeki payı itibarıyla söylüyorum. Yine, MHP-DSP-ANAP döneminde 6,7yle
alınmış GAP -toplam yatırımlar içindeki payı-
devrederken 5,9la devredilmiş. Bizim dönemimizde bununla
devralmışız, 5,9la devralmışız ve GAP Eylem
Planına kadar aşağı yukarı 7ler civarında
gitmiş, Eylem Planından sonra, 2008 yılında toplam
yatırımlar içindeki payı yüzde 12ye çıkmış, 2009
yılında yani içinde bulunduğumuz yıl ise tahsisatlardaki
payı yüzde 14ü aşmış. Dolayısıyla, burada
rakamsal olarak kimin GAPa daha fazla önem verdiği, değer
verdiği çok açık bir şekilde ortada.
GAPta gerçekten
çok güzel çalışmalar yapılıyor. 3 adet ana kanal ihale
edildi biliyorsunuz, 400 kilometreye yakın bir ana kanal inşa
ediliyor. Bu, GAPın sulama sisteminin omurgasını
oluşturuyor. Bunu bitirdiğimiz zaman, bu ana kanallar bittiği
zaman
Mardin-Suruç-Kralkızı Dicle olmak üzere üç ana doğrultuda
yürüyor. 16 adet sulama şebekesinin yapımını ihale ettik.
1 milyon 178 bin
hektar alanda toplulaştırma ihalesi yaptık. Bütün
geçmişinde ülkemizin,1 milyon civarında bir toplulaştırma
yapılmış olduğunu düşünürseniz kümülatif olarak bu
yapılan ihalenin büyüklüğünü de daha iyi takdir edersiniz. Burada
tarla içi geliştirme, drenaj, çok çeşitli faaliyetler yürütülüyor. Bu
toplulaştırma, ölçeği büyüttüğü için hem yatırımlarımızı
daha rasyonel, daha ucuz hâle getiriyor hem de işletme döneminde daha
ucuz, daha uygun maliyetlerle çiftçilerimizin üretim yapmasına
katkıda bulunuyor.
İşte,
otoyolları tamamlıyoruz, duble yollar yapıyoruz.
GAP Bölge
Kalkınma İdaresini Urfaya taşıdık. Ayrıca üç
tane kalkınma ajansı kurduk GAP bölgesinde.
Yine, derslikler,
hastaneler, bölgedeki dokuz üniversiteye sağladığımız
önemli artışlar.
Diyarbakırda
uyguladığımız Cazibe Merkezi Programı. Organize sanayi
ve küçük sanayi sitelerinde yapılanlar.
Gaziantep
Üniversitesinde teknopark kurduk yine Eylem Planı kapsamında, Urfa ve
Diyarbakırda da kurma çalışmalarımız devam ediyor.
Eski eserler
onarılıyor. Dört ilimizi turizm cazibe merkezi ilan ettik; Gaziantep,
Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin illerimizi. Buralarda Turizm
Bakanlığımızın yoğun çalışmaları
var.
SODES
dediğimiz Sosyal Destek Programını uyguluyoruz yani KÖYDESin
sosyal versiyonu bir anlamda. Bu kapsamda, 2008 yılında 398 adet
projeye destek verdik, 2009 yılında ise 778 adet projenin
finansmanını sağlayacağız; toplam 1.176 adet projeyi
destekliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen tamamlayınız.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Çünkü biz GAPı sadece fiziki altyapı
olarak görmüyoruz, sosyal boyutunu, ekonomik boyutunu çok önemsiyoruz. Bölgede,
ülkemizde, huzur ve güven ortamının da pekişmesiyle bu kamu
yatırımlarını özel sektör yatırımlarıyla da
destekleyerek -mutlaka özel sektör yatırımlarına
ihtiyacımız var bölgede- bunu da canlandırarak, kalkınma
ajanslarıyla, yeni ilan ettiğimiz teşvik mekanizmalarıyla
bunları da destekleyerek, yeni komşuluk politikalarımızla
ticareti de canlandırarak o bölgeyi inşallah çok farklı bir
noktaya taşıyacağız.
Ben bu vesileyle
bütün -vakit kalmadığı için TÜİKle ilgili maalesef
konuşamadım ama- Devlet Planlama Teşkilatının, Türkiye
İstatistik Kurumunun ve GAP Bölge Kalkınma İdaremizin
bütçelerinin ülkemize, milletimize hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şahsı
adına aleyhte söz isteyen Faik Öztrak, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)
FAİK ÖZTRAK
(Tekirdağ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Görüşülmekte
olan bütçelerin aleyhinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce
sayın bakanların açıklamalarını dinledim ve gerçekten,
sayın bakanların açıklamaları içinde çizmiş
oldukları Türkiye resmi bu Türkiye midir, benim Türkiyem midir, benim
insanlarımın çektikleri sıkıntı
karşısında şaşkınlık içinde kaldım.
Şimdi,
sayın bakanlar diyorlar ki: Bu kriz bizi çok az etkiledi. Aslında bu
iş konjonktüreldi. Bir bakalım hep beraber: İşte, Amerika
Birleşik Devletlerinde şu kadar banka iflas etti, bizde banka iflas
etmedi. Bir kere, Türkiyede banka iflas etmediyse, şunu açıkça
ifade etmek lazım ki bu, bu İktidarın yapmış
olduğu reformlardan dolayı değil. Türkiye, bankacılık
sisteminde çok büyük bir yenilenme operasyonunu, maliyeti de çok yüksek olan
bir yenilenme operasyonunu 2001 krizinde yapmıştır. (MHP
sıralarından alkışlar) Ve bu İktidarın,
işbaşına geldiğinde, 2002 yılında, ilk
sıkıntı duyduğu bağımsız kuruluş
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu olmuştur. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kendi zamanında yapsaydı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Ondan sonra, bugün çıkıyoruz diyoruz ki: Türkiyede
bankacılık krizi yaşanmadı. Doğru,
yaşanmadı. Türkiye, o bedeli 2001 yılında ödedi. 2001
yılında borçlar niye arttı? O nedenle arttı. Şimdi
neredeyiz? Böyle bir kriz yok. Sizin, 2002 yılında AKPnin
iktidarı devraldığı dönemde dünyada müthiş bir bolluk
havası başlamış, müthiş olumlu bir küresel
konjonktürde AKP iş başına gelmiş ve bunların hepsini
bir yana bırakalım, 2002 yılında dünyadaki son derece
olumsuz şartlara rağmen, AKPye devredilen Türk ekonomisi 149 tane
gelişmekte olan ülke içinde 29uncu sırada. Orada, AKP iktidarda
değil.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Şu an kaç?
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - Geleceğim, geleceğim, şimdi oraya geliyorum.
İyi ki sordunuz.
2007
yılına geldiğimizde Türk ekonomisi büyüme bakımından
bu 149 ülke arasında 100üncü sıraya düşmüş. İktidarda
kim var arkadaşlar? AKP.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 2003ü söyle.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Yine, bugün değerli milletvekilimiz sordu, 2009
yılında, şu anda neredeyiz? dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 2003te kaçıncı sıradayız?
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - 149 ülke arasında 136ncı
sıradayız, yani sondan 13üncüyüz değerli arkadaşlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 2003 ne, 2003?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bravo, güzel bir izah.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - 2009 yılındaki durumumuz bu.
Şimdi,
bazı iktidar sözcüsü arkadaşlarım burada, geliyorlar diyorlar
ki: Efendim, bizi gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırmayın.
Hay hay sizi mi kıracağız! Nedir bizim ligimiz? G20, öyle
değil mi? Gelin, bu karşılaştırmayı G20 ülkeleri
için yapalım. AKP iktidarı devraldığında Türkiye, G20
ülkeleri içinde büyüme bakımından 3üncü.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) G20de değildi ama.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - Hah, bu çok önemli, Sayın Bakan da açıklamayı bu
şekilde yaptı. Türkiye 1999 yılında yani siz gelmeden çok
önce G20 üyesiydi arkadaşlar, bunu milletin de bilmesi lazım. Sanki
Türkiyeyi G20ye siz sokmuşsunuz gibi konuşuyorsunuz. Yapmayın,
G20 içinde, 1999 yılında Türkiye G20 üyesiydi.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onun için mi yirmi tane banka battı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - Şimdi, bu da açıklığa kavuştuktan sonra
şu hususu dikkatlerinize sunmak isterim:
RUHİ AÇIKGÖZ
(Aksaray) Yirmi yedi çeyrektir
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - Siz iktidarı aldığınızda size G20 içinde
büyüme bakımından 3üncü sırada olan bir ekonomi devredildi.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onun için mi duvara toslandı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) 2007 yılına geldiğimizde, Türk ekonomisi 9uncu
sıraya düştü. Neden? Kim vardı iktidarda? Siz vardınız
arkadaşlar. 2009 yılına geldiğimiz zaman da G20 içinde
17nci sıraya düştük büyüme bakımından. Yani, bakın,
ben size bir nereden nereye hikâyesi söyleyeyim: Baştan 3üncü olan, ligde
baştan 3üncü olan bir ekonomiyi aldınız, sondan 3üncü
yaptınız. Ondan sonra da burada diyorsunuz ki: Bu kriz bizi hafif
etkiledi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bu kriz bizi
diğer ülkelerden çok daha fazla etkiledi büyüme ve istihdam
bakımından. Ama, görüyorum ki sizler için büyümenin, insanlara
iş vermenin, insanları iş sahibi yapmanın, yeni iş
imkânları açmanın bir önemi yok. Sizin için önemli olan, faiz, döviz.
Arkadaşlar,
bir şey daha söyleyeyim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztrak, lütfen tamamlayınız.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlar,
son bir noktanın daha altını çizmek isterim. Bu kriz, diğer
krizlerden farklıdır. Bütün yükselen piyasa ekonomilerinde, bundan
önceki krizlerden farklı olarak faiz ve döviz oynamamıştır,
çok az oynamıştır.
Şimdi
Küresel büyümeyle istihdam küresel kriz nedeniyle düştü ama enflasyonu
biz düşürdük. Bu da doğru değil arkadaşlar. Bakın,
bugün, bu yıl itibarıyla
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Biz yönettik, siz düşürdünüz!
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Hayır efendim, hayır efendim. Dünyadaki olumlu konjonktür
nedeniyle düştü. Siz bir şey yapmadınız, seyrettiniz ve
yeni kırılganlıklar yarattınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yok canım!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 2002de millet ne dedi?
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Çok açık söyleyeyim ve buradan, bakın, buradan defalarca
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri sizleri uyardı: İstihdam
yaratmayan bir büyümeye doğru gidiyorsunuz. dedi Bu işsizlik bu
ülkenin başına bela olacak. dedi, dinlemediniz.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize)
İktidardayken kaç kilometre
yol yaptınız, onu
söyleyin siz, 1 kilometre bile yol yapmadınız.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Yani, şimdi bakın, şunu çok açıkça söyleyeyim:
Aslında sürem de tamamlandı, daha çok söylenecek şey var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztrak, lütfen tamamlayınız.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum, bu rakamları dikkate
almanızı rica ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Koalisyonun diğer ortağı CHP miydi?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztrak.
Sayın
milletvekilleri, dördüncü turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi,
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
On dakika süreyle
soru sorulacaktır. Her sayın milletvekiline bir dakika süre
tanıyoruz.
Sayın
Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başbakan konuşmasında Biz IMFden emir almayız, kredisini
de kullanmıyoruz. dedi. 21/5/2005 tarihli 19uncu stand-byla 4,748
milyar dolar dilimini kullanmıştır.
Yine, 2009
yılı bütçesi görüşmeleri esnasında bakanlarımız
ve diğer AKPli milletvekilleri bu bütçenin ne başarılı bir
bütçe olduğunu anlatırken bütçenin son gününde IMFnin Başbakana
verdiği emri Başbakan da Sayın Ahmet Yeniye verdi ve
vermiş oldukları ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk defa
yapılan bir değişiklikle de geçen yılki bütçeden 3,061
milyar TL indirim yapıldı.
Hani siz IMFten
emir almıyordunuz, IMFin kredilerini kullanmıyordunuz? Bu teklifi de
Sayın Ahmet Yeni getirmişti. Az önce kitap getiriyordu, onu da
bilmesini kendisine arz ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Biz hesap adamıyız, hesap adamı. Hesap yaptık.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorularım
sayın ilgili bakanlaradır.
Bir: İki
gündür AKP Genel Merkezi önünde hak arama mücadelesi veren ve şu anda Abdi
İpekçi Parkında kış soğuğunda bekleyen Tekel
işçilerinin mağduriyetlerinin giderilmesiyle ilgili olarak
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır? Varsa bu konudaki çözüm öneriniz nedir?
İki: Hâlen
hazinenin ve özel sektörün iç ve dış borç stoklarına
vatandaşlarımızın tüketici kredisi, kredi kartı,
vergi, Sosyal Güvenlik Kurumu prim borçları ve benzeri gibi kişisel
borçları da eklendiğinde kişi başına ortalama ne kadar
borç yükü düşmektedir?
Üç: TÜİK
tarafından dün yayımlanan verilere göre işsizlik oranı
yüzde 13,4, işsiz sayısı ise 3 milyon 396 bin kişi olarak
belirtilmiştir. İş aramaktan vazgeçenlerle birlikte oranın
yüzde 21e, sayının ise 6 milyona yaklaştığı
iddiaları ve OECD ülkeleri içerisinde ilk sıraya yükseldiğimiz
konusunda düşünceniz nedir? Bu veriler doğruysa TÜİK niçin bu
verileri işsizlik rakamlarına eklemeden yayınlamaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Bakan, malumunuz olduğu üzere, 2
Mart 2009 tarihinden itibaren GAP İdaresi Başkanlığı
Şanlıurfada faaliyete geçmiştir. Plan-Bütçe Komisyonunda da
gündeme gelen personelin ailelerinin bölüneceği konusu maalesef
gerçekleşmiştir. Konuyla ilgili olarak zamanın GAP İdaresinden
sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısının
tutanaklara da geçen, konuyla ilgili çözüm bulunacağı ve ailelerin
parçalanmasının önüne geçileceği sözü havada mı
kalmıştır? Konuyla ilgili herhangi bir çalışma
Hükûmetinizce yapılmakta mıdır?
İki: GAP
Eylem Planı kapsamında tahsis edilen 2009 yılı
ödeneğinin genel olarak tenkis edilen ödenek miktarı nedir, yüzdesini
verir misiniz?
GAP bölgesinde
kullanılmadığı için başka bölgelere ve projelere
aktarılan ödenek var mıdır? Miktarları nedir ve
nereleredir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum. Sorum ilgili bakanlara.
Bütün
konuşmalarda 57nci Hükûmet dönemi ile daha sonraki AKP hükûmetleri
kıyaslandı. 57nci Hükûmet döneminde Bankalar Kanunu
çıkarılmasaydı, BDDK kurulmasaydı, kamu bankaları ve
özel bankalar yeniden yapılandırılmasaydı, Merkez
Bankası bağımsız hâle getirilmeseydi acaba bugün çok
övündükleri Banka sektöründe kriz olmadı. konusu olur muydu, olmaz
mıydı?
İkincisi:
Benim saymış olduğum dört tane maddenin üzerine AKP hükûmetleri
döneminde özellikle bankacılıkla ve finans sektörüyle ilgili sadece
üç tane yapısal bir değişikliği sayın bakanlar
söyleyebilir mi?
Üçüncüsü: Şu
anda Türkiyedeki bankacılık sistemi içerisinde kaç tane banka
yabancılara satılmıştır ve millî bankanın
oranları nedir?
Dördüncü sorum:
Çalık Grubunun devlet bankalarından almış olduğu
kredilerin geri ödenip ödenmediği sorulduğunda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonominin
tahminen ne kadarı kayıt dışıdır? Kayıt
dışılığın önlenebilmesi için vergi
oranlarını düşürmeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum
olarak: Tekel Yaprak Tütün İşletmelerinin işçileri şu anda
eylem içerisindeler. Yaklaşık olarak iki günden beri buraya oturan
sayın bakanlara hep bu soruyu soruyoruz ve o insanların kendileri ve
aileleri -Türkiye'nin birçok yerinden geldiler onlar çünkü- hep beraber bu sorunun cevabını
bekliyorlar. Bu insanları ne yapacağız? Bu insanlar burada hasta
mı olsunlar, ölsünler mi? Yani bununla ilgili Hükûmet olarak bir
çalışma yapmayı düşünmüyor musunuz? Hatta şöyle bir
teklifte bulunalım isterseniz: Bu görüşmeler bittikten sonra siz
bakanlarla beraber, milletvekili arkadaşlarla beraber gelin şu anda
soğukta titreyen bu insanları ziyaret edelim. Bakalım onlar ne
söyleyecekler? Hep beraber bunları duyalım diyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, ekonomiden sorumlu Sayın
Bakanımızı biraz önce dinledik, bütçeyi de inceledik ancak bu
bütçede, bu konuşmalarda maalesef biz, sanayicinin, işçinin,
esnafın, memurun sıkıntılarının çözüldüğünü
göremedik. İşçinin yanında, köylünün, çiftçinin
sıkıntılarına da bir çözüm göremedik.
Sayın
Bakanım, 4/Clilerin sıkıntılarını çözmeyi
düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Bu bütçenin içerisinde yatırımlara
ayırdığınız toplam ödenek ne kadardır? Faiz
giderleri için ayırdığınız ödenek ne kadardır?
İşsizlikte dünya şampiyonluğuna koşan Türkiye'nin
işsizlik problemlerine bu yatırım ödeneğiyle ne kadar çözüm
getireceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Gaziantep,
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında değerlendirilen
illerimizden birisidir. Projenin en önemli etkisi sulanabilir alanların
artırılmasında görülmektedir. Barak Ovası Sulama Projesi
Gaziantep ekonomisi için büyük bir önem arz etmektedir. Bu projeyle, Nizip,
Karkamış, Oğuzeli ve Kilise kadar olan geniş bir alan
sulanacaktır. Ancak, Sayın Başbakanın, Mayıs 2008de
Diyarbakırda Finansman kaynağımızı belirledik,
yapılacak işleri somut bir takvime bağladık.
açıklamasının ardından yaklaşık bir buçuk sene
geçmiştir. Ancak, bu bir buçuk sene geçmesine rağmen Barak Ovası
Sulama Projesinde herhangi bir gelişme olmamıştır. Barak
Ovası Sulama Projesi ne durumdadır? Projeyi ne zaman bitirmeyi
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın
bakanlar, biraz önce arkadaşlarımızla birlikte Sıhhiyeden,
Tekel işçilerinin oradan geliyoruz. Yağmur ve soğuk altında
bekleyen işçiler bize sordular Bizim durumumuz ne olacak? diye. Ben de
sayın bakanlara soruyorum; Tekel işçilerinin sorunu ne olacak?
İkinci sorum:
Sayın Bakan, bankacılık sektöründe yabancı sermaye
oranı nedir? 2002 yılından bu yana bu orandaki değişim
nasıl olmuştur? 2002 yılından bu yana ne kadar banka
kârı yurt dışına transfer edilmiştir?
Üçüncü sorum:
Sayın Bakan, iktidara geldiğiniz dönemde Güneydoğu Anadolu
Bölgemizde, Devlet Planlama Teşkilatı yatırım
programında olup da iktidarınız süresince yapılmayan,
yapımı durdurulan, ertelenen ve plandan çıkarılan fabrika
sayısı kaçtır? Bu fabrikalarla kaç kişiye istihdam
sağlanacaktı? Bunların durdurulma nedenleri nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İki sorum
var. Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın tasarruflarını hortumlayarak
bünyesine aktaran İslami finans kuruluşları hakkında SPK
herhangi bir işlem yapıp soruşturma açtı mı,
sonuçları nelerdir?
İkinci
sorum: Sanayi ve Ticaret Bakanı, Bakanlık bütçesinin sunuş
konuşmasında, yeni bir finansman sistemi uygulamaya konulana kadar
tarım satış kooperatifleri ve birlikleri üzerinde bulunan 844,1
milyon TL DFİF kredisinin vadesinin 31/12/2009 tarihine kadar
uzatıldığını söylemiştir. Bilinmektedir ki bu
krediye vade uzatılarak faiz yürütülmektedir ve birlikler yeni bir borç yükü
altına sokulmaktadır. Önemli olan ve birliklerce beklenen bu kredi
borcunun affedilmesi ve silinmesidir. Buna dair düşünceniz nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla sormak istiyorum.
Sayın
Başbakanın bütçe görüşmelerine başlarken
yaptığı konuşmada 2001-2000 dönemindeki krizler
yaşanırken bir gecede hazine özel bankalara hortumlatıldı
4 milyarın üzerinde bir rakam ifade etti Sayın Başbakan. Bu
noktadan hareketle,
Bir: Sayın
Başbakanın söylediği doğru mudur?
İki:
Eğer doğruysa, yolsuzlukların üzerine gideceği taahhüdüyle
iş başına gelen Hükûmetin Sayın Başkanı gerekli
soruşturmayı bugüne kadar açtırmayarak görevini kötüye
kullanmış olmamakta mıdır?
Üç: Gerekli
soruşturma bugüne kadar açılmadığı gibi, AKPnin
iktidara gelişinden bir ay sonra, yani 20 Aralık 2002 tarihli bir
bakan oluruyla Sayın Başbakanın kastettiği bankaların
3 milyarın üzerinde vergi borçlarını tahsil etmekten
vazgeçilmiştir. Bu vazgeçişle AKPnin iktidara gelişinin
desteklenmesi arasında bir ilişki var mıdır?
Son olarak,
Sayın hazineden sorumlu Bakan istikrarlı ve isabetli tahminler
yaptıklarını söylüyorlar. Bütçe açığını
2009da 10 milyar olarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Evet, soru sorma
süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; faiz ödemelerinin bütçedeki
payı soruldu. 2002 yılındaki bütçeye
baktığımız zaman faiz ödemelerinin bütçedeki payı
yüzde 43,2. Geçen yıl yüzde 22,4e iniyor rakam. 2010 bütçesinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde şu anda görüşülmekte olan bütçede ise yüzde
19,8. Yani devraldığımızda bütçenin yüzde 43ü faizken,
2010 bütçesinde bu yüzde 20nin de altına çekilmiş durumda.
Bankacılıkla
ilgili Yapısal anlamda neler yapıldı? diye soruldu.
Aslında ben konuşmamda bunların bir kısmına
değindim ama biliyorsunuz, biz, öncelikle TMSF Yasasını
çıkarttık.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Biliyorsunuz, biz, TMSF
Yasası çıkarttık, meşhur 5020. Ondan biraz önce bahsedildi
bankalar şöyle böyle diye. Bu bankaların hangi dönemde
battığını, hangi dönemde bu devletin, bu milletin milyarca
dolar bankalar yüzünden borç altına sokulduğunu da unutmamak
gerektiğini düşünüyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İmar Bankasına 15 katrilyon para çektiren siz değil
misiniz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) İmar Bankası
Güzel bir noktaya değindiniz. Biliyorsunuz, burada İmar
Bankasıyla ilgili özel bir yasa çıkarttık biz. 6,5 milyar lira
mevduat toplayıp defterlerine sadece 500 milyon dolar işlerken, 6
milyar doları hortumlarken İmar Bankası bu ülkede hükûmet kimdi?
Onu sormak lazım. Biz bunu ortaya çıkarttık. Bizim dönemimizde
bu ortaya çıktı, iktidara geldikten üç dört ay sonra.
Yıllardır bu devleti, bu milleti hortumlayan bu İmar
Bankasına, 6 milyar doları alıp kayıtlarına
işlemeyen İmar Bankasına
Ki kayıtlarda da var, bu
denetimde de ortaya çıkmış, denetimlerde zaman zaman bunlar
ortaya çıkmış fakat üstü
(MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizin döneminizde yapıldı, sizin döneminizde. AKP
vardı o dönemde.
BAŞKAN
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Dolayısıyla
İmar Bankasından bahsedenlerin bu bankanın hangi dönemde
yolsuzluk yaptığını, hangi dönemde hortumlama
yaptığını iyi düşünmeleri gerekir. O dönemde iktidarda
kimler vardı? Onu düşünmeleri gerekir. Bunu ortaya çıkaran
biziz, çözen biziz yani. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şimdi tutup da İmar Bankası kimin döneminde
battı? derken, o paraları göz göre göre bunlar hortumlarken kimler
iktidardaydı? Onlar kendilerini biliyor, onun için
Diyorum ki,
bakın, ekonomik konularda çok dikkatli konuşun, hangi noktada
konuşsanız başınıza iş açarsanız. Dolayısıyla
hiç bunları gündeme getirmeyin, kendiniz zor durumda
kalırsınız. (MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, ondan sonra, Hükûmettiniz, niye üzerinize
düşeni yapmadınız? Kim hortumladıysa
çıkartsaydınız ortaya.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Başka neler
yaptık? Biliyorsunuz, Bankacılık Yasası
çıkarttık, 5411 sayılı Bankacılık Yasası.
Çok önemli bir reformdur.
Kredi
Kartları Yasası çıkarttık. Bugün, bakıyorsunuz,
gelişmiş ülkelerde yeni yeni kredi kartları yasaları
çıkarılıyor. Hatta büyük bir ülkenin, bakın, kredi
kartı yasası, madde madde, bizim, zamanında
çıkarttığımız yasanın hemen hemen
aynısıdır, 5464 sayılı Kredi Kartı Yasası.
Yine, Mortgage
Yasası çıkarttık buradan biliyorsunuz. Sınırlı
mevduat güvencesi getirdik. Dolayısıyla, bütün bunlar Türkiyedeki
bankacılıkta yapılan köklü işler. Dolayısıyla,
bankalardan bahsederken çok çok aman dikkatli olalım, şu dönemde
oldu, bu dönemde oldu
O dönemde ne oldu? Bankalar battı. Bankaların
battığı bir döneme
İşte Bankalar battı, bu
iş iyi oldu. gibi anlattı biraz önce Sayın Öztrak, kendisi
Hazine Müsteşarlığı da yapmıştır, yani,
bankaların battığı bir döneme O dönemde iyi ki bankalar battı,
şimdi onun için bir şey olmuyor. diye savunmaya çalışmak
DPT kültürüne ve DPT formasyonuna da pek yakışmıyor, ben ona da
açıkçası burada vurgu yapmak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, son
beş dakikada, Sayın Başkan, Devlet Bakanı Sayın
Yılmaz sorulara cevap verecek.
BAŞKAN
Tabii ki Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Ben, son olarak da bu
4/Cye değinmek istiyorum. Şimdi 4/Cden bahsediliyor. Bakın,
4/C bizim İktidarımızın getirdiği bir
uygulamadır. Daha önceki dönemlerde, bizden önceki dönemlerde
özelleştirmelerden sonra işsiz kalanların tekrar
rahatlanmalarına imkân veren bir uygulamadır. MHP- CHP- DSP döneminde
işten çıkarılanlara tekrar imkân sunan bir uygulamadır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, siyaseti siyasete girdikten sonra mı
öğrendin? Böyle bir hükûmet yok.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Şimdi siz 4/Cyi
gündeme getirirken aman dikkat edin, aman dikkat edin.
Ben sözü
Sayın Yılmaza bırakıyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de
hızlı bir şekilde sorulan sorulara cevap vermeye
çalışacağım.
Sayın
Işık TÜİKle ilgili bir soru sormuştu işsizlik
rakamları konusunda. TÜİK tamamen uluslararası standartlarda ve
karşılaştırılabilir nitelikte bu verileri
hesaplamaktadır. Ümidi kırık işsizleri hesaplayıp
yayınlayan da yine TÜİKtir, bu verileri de yayınlamaktadır
fakat şu anda TÜİK, tamamen, dediğim gibi, işsiz
rakamını uluslararası tanım ne ise, Avrupanın
tanımı ne ise aynı tanım üzerinden üretmekte ve mukayese
edilebilir bir şekilde kullanmaktadır.
OECDdeki
işsizlikle ilgili bir şey sordunuz. 2008-2009 arasına
baktığınız zaman Çek Cumhuriyeti -mesela- 4,4müş,
OECD üyesi, 6,9a çıkmış işsizlik; Danimarkada 3,3ten
5,9a çıkmış, yüzde 79 artmış; İzlandada 3ten
7,1e, İrlandada 6dan 11,9a, işte Meksikada 3,5tan 5,7ye, böyle
gidiyor; İspanyada 11,3ten 18,1e, yüzde 60 bir artış,
Türkiyede de 10,7den- OECDnin mukayeseli verilerinde- 14,6ya, yüzde 36;
OECD ortalaması ise sadece yüzde 39. Yani Türkiye, OECD
ortalamasının altında ama maalesef ta geçmişten gelen
işsiz stokumuz yüksek olduğu için o hâlen yüksek düzeyini korumaya devam
ediyor. İnşallah önümüzdeki yıllarda tedricen azalacak.
Sayın
Paksoyun GAPla ilgili, tenkis edilen ödeneklerle ilgili sorusu vardı.
Şimdi, bazı kuruluşlarda, doğru, tenkis ediliyor,
bazılarına ilaveler yapılıyor, daha çok bu
toplulaştırma ve ihale süreçlerinden kaynaklanan bazı proje bazlı
gecikmeler olabiliyor. Eğer uygun görürseniz daha dikkatli bir cevap
açısından yazılı bir cevap verelim bu sorunuza.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Personelin durumu ne?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Personelin durumu
Bu karar artık alındı
yani biz, her türlü kararı tartışmaya açarsak bu ülkede hiçbir
iş yapamayız. O bölgede çalışmasına karar verildi bu
kurumun. Belli fedakârlıklara hepimiz katlanacağız bu kararlar
için ama çok sıkıntılı durumlarda da tabii ki özel
durumlara bakmak gerekir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Fedasını halk yapacak, kârını siz
yapacaksınız Sayın Bakan; olur mu öyle şey!
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Kayıt dışılık oranı
nedir? diye sordu bir değerli milletvekilimiz. İstihdam
açısından söyleyebilirim, yüzde 45 civarında. Tarım
sektöründe maalesef çok yüksek, yüzde 90lara yakın, yüzde 87-88,
işte diğer tarım dışı alanlarda yüzde 30
civarında. Toplam ortalama olarak baktığınızda yüzde 45
civarında bir kayıt dışılık söz konusu. Fakat
bizim İstatistik Enstitümüz işsizliği veya istihdamı tespit
ederken kayıt dışını da tespit ediyor, yani orada
sadece kayıtlıya bakmıyoruz, kayıtlısı,
kayıt dışı olanı, tamamını kapsayan bir
hesaplama söz konusu.
Yatırımlara
ne kadar ödenek ayırdığımızı sordunuz. 2010
yılında mahallî idare yatırımları da dâhil
edildiğinde yaklaşık 41 milyar TL bir ödenek söz konusu. 2009
yılında yine aynı bazda 35,7 milyar TLydi yani 35,7den
40,975e çıktı. Artış oranına baktığınızda,
programa göre, nominal olarak yüzde 14,7 artış, reel olarak ise 9,2.
Yani kamu yatırımlarında biz bu süreçte makul bir düzeyde
yatırım yapmaya devam ediyoruz. Keşke imkânımız olsa
daha fazla altyapı yatırımı yapabilsek tabii. Çünkü bu
süreçte çok daha ucuza mal ediyoruz aynı zamanda
yatırımlarımızı düşen fiyatlardan dolayı.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Süre tamamlandı. Diğer sorulara,
müsaadenizle yazılı cevap verelim.
Çok teşekkür
ediyorum.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Bakan, Tekel işçilerini ziyarete gidecek misiniz?
Çaylarını içeriz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
(AK PARTİ
sıralarından Otur yerine. sesleri)
BAŞKAN -
dördüncü turda yer alan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN -
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) On binlerce Tekel işçisi dışarıda bekliyor.
Bakın burada soruldu. Niye cevap vermiyorsunuz?Sizde izan yok mu?
BAŞKAN
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2010 yılı merkezi
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, burada milletvekili konuşuyor, beni
dinler misiniz?
BAŞKAN
Sayın Genç
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Abdi İpekçi Parkında şu anda on binlerce işçi
soğukta bekliyor.
BAŞKAN
Sayın Genç, kaba gürültüyle kimseyi korkutamazsınız burada.
Tüzük gereği oylama yapılıyor burada, lütfen oturur musunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Oylama yapıyorsunuz ama ben milletvekiliyim, bana cevap
verecek. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Doğru canım, adam bir şey soruyor.
Dinle, cevabını ver ya!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu memleketin evlatları şu anda soğukta, karda,
parkta eziyet çekerken size sorulan sorulara niye cevap getirmiyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz oylamaya geçtiniz,
devam edin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye cevap vermiyorsunuz?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, Tekel işçileri
Sıhhiyede eylem yapıyor. diyor, Sayın Bakan cevap vermedi.
diyor, siz duymuyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) On binlerce işçi dışarıda bekliyor. Böyle
Meclis olur mu?
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen oturun.
Bölümleri
okutuyorum:
42.09 TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 29.228.082
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 19.473.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 48.701.082
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 44.691.082
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 4.010.000
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Genç, tamam.
Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan nerede var,
saymadınız.
BAŞKAN Toplamı okutuyorum:
TOPLAM 48.701.082
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumunun 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tütün, Tütün Mamulleri
ve Alkollü İçki Piyasası Düzenleme Kurulu 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayacaksınız, saymıyorsunuz efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Neyi sayacak, buradaki kalabalığı
görmüyor musun?
BAŞKAN
Lütfen Sayın Genç
Şurada oylama yapıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ama saymadan diyorsunuz
BAŞKAN E,
Sayın Genç, kâtip üyeler burada ve iki farklı partiden.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Saydılar mı?
BAŞKAN
Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, siz devam edin.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
Burayı siz idare etmeyeceksiniz. Burada iki
farklı partiden, biri muhalefetten olmak üzere kâtip üye var. (Gürültüler)
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Burada 100 küsur kişi
var.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lüften
Olmuyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Arkadaşlar, lütfen
Sayın Başkan
gerekeni yapıyor.
BAŞKAN -
Genel toplamları okutuyorum:
2. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçki Piyasası
Düzenleme Kurulu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 42.068.924,00
- Toplam Harcama : 29.621.469,10
- İptal Edilen Ödenek : 12.447.454,90
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 42.068.924,00
- Yılı tahsilatı :
29.306.550,89
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tütün, Tütün
Mamulleri ve Alkollü İçki Piyasası Düzenleme Kurumu 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.82 - HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1. Hazine
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 59.661.862.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 340.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.447.882.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
06 İskân ve
Toplum Refahı Hizmetleri 705.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 1.106.793.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 68.921.877.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Hazine Müsteşarlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 63.751.930.900,00
- Toplam Harcama :
57.910.318.668,99
- İptal
Edilen Ödenek : 5.841.612.231,01
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.03 - SERMAYE PİYASASI KURULU
1. Sermaye Piyasası Kurulu 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 26.028.360
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 6.379.760
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 37.017.880
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 69.426.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 57.104.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 12.322.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 69.426.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sermaye Piyasası Kurulu 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı :
63.514.867,00
- Toplam Harcama : 53.511.661,88
- İptal
Edilen Ödenek : 10.003.205,12
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini :
52.810.000,00
- Yılı
tahsilatı : 57.089.235,50
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.04 - BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURULU
1. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 8.041.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler
ve Hizmetler 81.959.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 90.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
05 Diğer
Gelirler 90.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 90.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı :
105.000.000,00
- Toplam Harcama :
55.499.587,23
- İptal
Edilen Ödenek : 49.500.412,77
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini :
105.000.000,00
- Yılı
tahsilatı : 87.723.371,45
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.81 - DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI
MÜSTEŞARLIĞI
1. Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 841.395.900
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 124.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 250.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 170.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
09 Eğitim
Hizmetleri 27.600.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 869.540.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 289.958.800,00
- Toplam Harcama : 225.853.344,18
- İptal
Edilen Ödenek :
63.946.655,82
- Ertesi
Yıla Devreden Ödenek : 158.800,00
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.85 TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1. Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 112.143.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 659.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetler 11.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 112.813.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı :
101.511.000,00
- Toplam Harcama :
85.439.672,30
- İptal
Edilen Ödenek : 16.071.327,70
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.34 - GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1. GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 3.325.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve
Toplum Refahı Hizmetleri 56.550.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 59.876.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 59.876.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 59.876.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı :
31.238.000,00
- Toplam Harcama : 28.050.550,48
- İptal
Edilen Ödenek : 3.187.449,52
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini :
24.330.000,00
- Yılı
tahsilatı : 29.876.072,78
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye
Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı ve GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2010
yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmasını temenni ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 17 Aralık
2009 Perşembe günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati : 21.13