DÖNEM: 23 CİLT: 56 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
34üncü
Birleşim
17 Aralık 2009 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442)
2.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
A) GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI
1.- Dış
Ticaret Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Dış
Ticaret Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
D) İHRACATI GELİŞTİRME ETÜD
MERKEZİ
1.-
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.-
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
E) GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1.- Devlet
Personel Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet
Personel Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
H) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1.- Millî Savunma
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.- Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
İ) ADALET BAKANLIĞI
1.- Adalet
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Adalet
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU
1.- Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ
BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye
Adalet Akademisi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye
Adalet Akademisi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
L) YARGITAY
1.- Yargıtay
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Yargıtay
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) DANIŞTAY
1.-
Danıştay 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Danıştay 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigenin AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
CHP Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Abdi İpekçi Parkında
sorunlarını dile getirmeye çalışan Tekel işçilerine ve
onların sorunlarını dinlemek için orada bulunan bazı
milletvekillerine, güvenlik güçleri tarafından aşırı güç
kullanılmasını kınadığına ilişkin
açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Abdi İpekçi Parkında
sorunlarını dile getirmeye çalışan Tekel işçilerine ve
onların sorunlarını dinlemek için orada bulunan bazı
milletvekillerine, güvenlik güçleri tarafından aşırı güç
kullanılmasını kınadığına ilişkin
açıklaması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tekel işçilerinin aç ve
açıkta olmadığına, onları tahrik ederek yasa
dışı eylem yapmaları yönünde teşvik eden
insanları kınadığına ve orantısız güç
kullananlar varsa onların da bu şekilde davranmalarını
tasvip etmediğine ilişkin açıklaması
4.- Adalet
Bakanı Sadullah Erginin, Abdi İpekçi Parkında yaşanan
olayların yasal platformda olup olmadığının ayrı
bir tartışma konusu olduğuna ancak milletvekillerinin maruz
kaldığı muamelenin tasvip edilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Abdi İpekçi Parkında
yaşanan olaylarla ilgili konuşmalar sırasında bir
milletvekilinin kullandığı söz nedeniyle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bütçenin bu programa göre müzakeresini öngören bu
sistemi protesto ettiğine ve yarından itibaren de bütçe
müzakerelerine katılmayacağına ilişkin açıklaması
7.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Mustafa Elitaşın incelenmemiş ham tutanakları
dayanak yaparak, K. Kemal Anadolun ifadesini bir bütünlük
dışında ifade ettiğine ve ham tutanak ile incelenmiş
tutanak arasında farklılıklar bulunduğuna,
tutanağın yeniden incelenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, ellerindeki
tutanağa göre konuştuklarına ilişkin açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, karşılıklı
konuşmalar sırasında meselenin başka yönlere
çekildiğine ilişkin açıklaması
VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Van eski Cumhuriyet Savcısına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/7431) (Ek cevap)
2.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/10437)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, faiz oranlarına ve İMKBye
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/10549)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, TMSF tarafından el konulan şirketlere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/10550)
5.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, TMSFnin bir taşınmaz
satışı ihalesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/10553)
6.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bazı fabrikaların
satılmasına veya kapatılmasına,
- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumuna yapılan proje başvurularına,
-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, TMO yönetimi ile ilgili
iddialara,
- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, et fiyatlarındaki artışa,
- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, armut ürünündeki ilaç
kalıntısına,
- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Eğirdirdeki elma
yetiştiricilerinin zararlarının giderilmesine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/10628), (7/10629), (7/10630), (7/10631), (7/10632), (7/10633)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, SGKya borcu olan yerel yönetimlere
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı ( 7/10661)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, seracılıkta kullanılan
elektriğin fiyatlandırılmasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/10678)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, varlık barışı
uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/10681)
10.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, bir medya grubunun satış ihalelerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/10713)
11.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, TMSFnin bir medya grubunun
satışı ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/10724)
12.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, merkezî trafo sistemi uygulanan
yerlerdeki sorunlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/10767)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman-İzmir uçak seferleri konulup
konulmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/10771)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı köylerde elektrik direkleri
çukurlarının kapatılmasına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/10772)
15.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki köylülerin elektrik ve banka
kredisi borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/10774)
16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel hareketlerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10958)
17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kayıt dışı istihdama
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/11085)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak beş oturum yaptı.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (S.
Sayısı: 442) ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) görüşmelerine devam
edilerek;
Vakıflar
Genel Müdürlüğü,
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,
Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Bilimler
Akademisi Başkanlığı,
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı,
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı,
Diyanet
İşleri Başkanlığı,
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği,
Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu,
Hazine
Müsteşarlığı,
Sermaye
Piyasası Kurulu,
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı,
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı,
GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçeleri ve 2008 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesapları;
Atatürk
Araştırma Merkezi,
Atatürk Kültür
Merkezi,
Türk Dil Kurumu,
Türk Tarih
Kurumu,
2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçeleri;
Kabul edildi.
Van Milletvekili
İkram Dinçer, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın,
şahsına,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, AK
PARTİ Grubu Başkanına,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, CHP Grubu Başkanına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
17 Aralık
2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere birleşime 21.13te son verildi.
|
|
|
Sadık
YAKUT |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Murat ÖZKAN |
|
|
Burdur |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Gülşen
ORHAN |
|
|
|
|
Van |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.:
44
II.-
GELEN KÂĞITLAR
17 Aralık 2009 Perşembe
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, bir milli maçta
Azerbaycan bayrağının alınmamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10324)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Ermenistan ile imzalanan protokollere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10325)
3.- Kayseri
Milletvekili Sebahattin Çakmakoğlunun, gazi ve şehit aileleri
derneklerinin törenlerdeki yerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10326)
4.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, çocuk
işçiliğine ve kayıp çocuklara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10328)
5.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Ermenistan ile imzalanan protokollere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10330)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, sendika ve konfederasyonlara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10342)
7.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, baraj projelerine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10346)
8.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Ermenistan politikasına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10349)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Ermenistan ile imzalanan protokollere
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10350)
10.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Aydın, Denizli ve Muğla illeri elektrik
dağıtım hizmetinin özelleştirilmesine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10352)
11.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Aydın, Denizli ve Muğla illeri elektrik
dağıtım hizmetinin devrine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10353)
12.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, bir köyün içme suyu sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10355)
13.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, bir köyün köprü ihtiyacına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10356)
14.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, kayıp kişilere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10357)
15.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, İstanbul Emniyet Müdürünün bir kabulüne
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10358)
16.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, terörle mücadeledeki karma tim
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10359)
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Merkez Polis Evi projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10360)
18.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, bir milli maçta Azerbaycan
bayrağının stada alınmamasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10361)
19.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursadaki bir imar planı
değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10362)
20.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, bir milli maçta Azerbaycan
bayrağının stada alınmamasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10363)
21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir işletmenin belediyeye yapması
gereken ödemeyi yapmamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10364)
22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Tapu ve Kadastro Müdürlüğündeki
pisuarların kaldırıldığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10365)
23.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, belediyelerin
borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10366)
24.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, ek sınav düzenlemesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10371)
25.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisadaki eğitim
yatırımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10373)
26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Gördes Genel Lisesi projesine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10376)
27.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Merkez Ortaöğretim Pansiyonu
projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10378)
28.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Osmancalı Kız Meslek Lisesi
projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10379)
29.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Öğretmen ve Öğrenci Veli
Rehabilitasyon Merkezi inşaatına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10380)
30.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Eğitim Teknolojileri Genel
Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10381)
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, terör olaylarına ve terörle mücadeleye
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10383)
32.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Sinoptaki insansız hava aracı
deneme uçuşlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10384)
33.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, balistik koruyucu yelek ihalesine ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10385)
34.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, tıp hatalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10386)
35.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, domuz gribi
aşısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10387)
36.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Akhisar Devlet Hastanesi ek hizmet
binası inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10388)
37.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisadaki sağlık
yatırımlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10389)
38.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10390)
39.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, personel alımına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10391)
40.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, domuz gribi
aşısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10392)
41.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10393)
42.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, domuz gribi
aşısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10394)
43.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, domuz gribi aşısına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10395)
44.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, D-400 karayolu projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10403)
45.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bazı taşınmaz tasarruflarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10404)
17 Aralık
2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 34üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme
geçiyoruz.
Gündemimize göre 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün iki tur görüşme
yapacağız.
Beşinci turda, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, Dış
Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme
Etüt Merkezi, Gümrük Müsteşarlığı, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Devlet
Personel Başkanlığı bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/759) (S. Sayısı: 442) (x)
2.- 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S.
Sayısı: 443) (x)
A) GENÇLİK VE SPOR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) YÜKSEK ÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) DIŞ TİCARET
MÜSTEŞARLIĞI
1.- Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
(x) 442 ve 443 S. Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 14/12/2009 tarihli 31inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
D) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ
1.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
F) SOSYAL YARDIMLAŞMA VE
DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1.- Devlet Personel
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Personel
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerindedir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 3/12/2009 tarihli
26ncı Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap
işleminin yirmi dakika olması
kararlaştırılmıştır. Bunun için soru sormak
isteyenlerin sisteme girmesini rica edeceğiz.
Tur üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru sahipleri
ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden soracaklardır.
Soru sorma işlemi on dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi
de on dakika içerisinde bitecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce
bitirildiği takdirde geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine
söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi, beşinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
sırasıyla okuyorum:
Gruplar:
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Muharrem Varlı,
Adana; Emin Haluk Ayhan, Denizli; Cumali Durmuş, Kocaeli; Mustafa Enöz,
Manisa.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına: Fikri
Işık, Kocaeli; Kâzım Ataoğlu, Bingöl; Mehmet Hanifi
Alır, Ağrı; Mehmet Yüksel, Denizli; Mahmut Dede, Nevşehir;
Canan Kalsın, İstanbul; Ahmet Koca, Afyonkarahisar; Ali Osman Sali,
Balıkesir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: Mehmet Sevigen,
İstanbul; Birgen Keleş, İstanbul; Orhan Ziya Diren, Tokat;
Zekeriya Akıncı, Ankara; Fuat Çay, Hatay.
Şahısları adına: Lehinde Mehmet Sekmen,
İstanbul; aleyhinde Ayşe Jale Ağırbaş, İstanbul.
Şimdi ilk olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan
başlıyoruz.
Adana Milletvekili Muharrem Varlı, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır efendim.
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve
Başbakanlık Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçeleri
hakkında MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,
teşkilat, tesis, sporcu ve gençlik konularında plansız,
düzensiz, hedefsiz ve başarısız bir kurum hâline gelmiştir.
AKP İktidarı döneminde bu kurumun Genel Müdürlüğü, spor ile
ilgili hiçbir eğitimi olmamasına rağmen tek özelliğinin
yandaş medyada genel müdürlük ve köşe yazarlığı yapmak
olan ve en az Bakan kadar yetki gücü olan, Başbakan torpilli birisi
tarafından yönetilmektedir. Sadece Genel Müdürlüğü değil, il
müdürlükleri de spor ile ilgisi olmayan kişiler tarafından
yönetilmektedir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü kendi vazifesi
olmamasına rağmen federasyon seçimlerine müdahale etmektedir. AKP
Hükûmetiyle ne yazık ki siyaset spora da
bulaştırılmıştır. Kendi istedikleri yönetimlerin
seçilmesi durumunda o federasyona her türlü maddi destek
sağlanmış, kendilerinden olmayan federasyonlara ise âdeta
zulmeder gibi her türlü imkândan mahrum bırakılmış, maddi
destek sağlanmamıştır.
Yine bu konuda şunu da belirtmeliyim ki yurt
dışı yarışmalara sporculardan çok yöneticiler
katılmaktadır. Örneğin 9 sporcu gidiyorsa 20 tane yönetici bu 9
sporcuyla birlikte yarışmalara, müsabakalara gitmektedir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü de bu konuda yeterli denetim
yapmamaktadır.
Az önce de söylediğimiz gibi spora siyaset sokuldu
demiştik. Bunun en güzel örneği Antalyada yaşanmıştır.
Şehir merkezinde Sheraton Otelinin yanında 250 bin metrekare alan
Geçlik ve Spor Genel Müdürlüğüne aitken geçmiş dönemde
Büyükşehir Belediyesine bırakılmış, onların da bu
alanı nasıl kullanmak istedikleri hepimiz tarafından
gözlenmiştir. Bu çok kıymetli arazi
karşılığında da Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
vakıflara ait bir arazinin on beş yıllığına
kullanım hakkını almıştır. Bu çok kıymetli
arazi heba edilmek istenmişken mahkeme tarafından bozulmuştur.
Değerli milletvekilleri, buradan Hükûmete sormak istiyorum:
İddaa bayiliklerinin 30 bin TLye satıldığı
iddiaları doğru mudur?
Erzurum Kış Oyunlarının 300 milyon TLye
bitmesi beklenirken 1 milyar TL harcandığı doğru mudur?
Doğru ise bu paralar nerelere harcanmıştır?
Sayın Genel Müdürün bu Kış Oyunları Düzenleme
Koordinatörü olarak aylık 7.500 dolar aldığı doğru
mudur?
Ankara 19 Mayıs Stadyumunun tabii çimleri 900 bin euro
harcanarak suni halı yapılmışken bir yıl sonra suni
halı sökülerek yeniden çim ekilmiş midir? Bu harcanan parada tüyü
bitmemiş yetimin hakkı yok mudur?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
işsizlik oranın resmî rakamlara göre yüzde 14 olduğu ülkemizde
gençlik işsiz, kahvehane köşelerinde kumar ve uyuşturucu
batağına düşürülürken Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
görevi siyaset yapmak mı yoksa gençliğe yeni spor alanları,
tesisleri kazandırıp onları kötü ortamlardan kurtarmak ve
toplumun değerli bireyleri hâline getirmek midir?
Uyuşturucu yaşının ortaöğretime, hatta
ilköğretime kadar indiği günümüzde elbette ki Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğüne çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
Tabii ki burada şunları da söylemeden
geçemeyeceğim: Sporda, iktidara geldiğiniz günden bu yana
başarılı sayılabileceğimiz hiçbir müsabaka
yaşanmamıştır. Geçmişte UEFA şampiyonluğunu
kazanan Galatasaray, Millî Takımımızın dünya
üçüncülüğü, halterde Naim Süleymanoğlu gibi bir dünya devi,
güreşte Hamza Yerlikaya -Sayın Yerlikaya da şu anda
aramızda, milletvekilidir- ve Şeref Eroğlu gibi, atletizmde
Süreyya Ayhan gibi başarılı sporcuları mumla arar hâle geldik.
Ne yazık ki son dönemde böyle başarılı sporcular,
başarılı müsabakalar ortaya koyamaz hâle geldik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamın bu kısmında da Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğüyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum: Değerli
milletvekilleri, Kredi ve Yurtlar Kurumu, Türkiye genelinde 81 il ve 92 ilçe
olmak üzere 243 adet yurt binasıyla hizmet vermektedir. Toplam yatak
sayısı 223 bin 675tir. Bu yıl başvuru sayısı 204
bin 478dir. Bunların sadece 62 bin tanesi yerleştirilebilmiştir.
Tabii, toplam üniversite öğrencisi sayısına
bakıldığında yeterli bir sayı değildir. Onun için
birçok öğrenci dışarıda kalmakta, birçok öğrenci de
öğrenimini terk edip evine dönmektedir.
Kredi ve Yurtlar Kurumu ülkemizde dar gelirli
vatandaşlarımızın eğitim-öğretimini
tamamlayabilmeleri için çok önemli bir kurumdur. Hem onların barınma
problemlerini hem de vermiş olduğu nakdi yardımlarla
harçlıklarını çıkarmalarına yardımcı olan
bir kurumdur. Ben de üniversite yıllarında bir yıl Kredi ve
Yurtlar Kurumunda kalmış bir arkadaşınızım. O
yıllarda yerleşme konusunda böyle problem yoktu. Öğrenci
sayısıyla orantılı olarak yurt sayıları da
artırılıyordu ama AKP İktidarında her şey siyaset
uğruna feda edildiği için, bu kurum da ne yazık ki torpilin had
safhaya çıkarıldığı bir kurum hâline geldi.
Böylesine önemli görevleri ifa eden Kredi ve Yurtlar Kurumu, hem
yatak sayısını artırmalı hem de verilen burs ücretini
arttırmalıdır. Tabii burada sorumluluk yine Hükûmetindir. Siz
her ile üniversite açarken güzel bir iş yaptınız, biz de
destekledik ancak aynı oranda yurt sayısını
arttıramadınız, onun için de birçok öğrenci açıkta
kaldı. Sizin bu açığınızı, gönüllü olarak bu işi
yapan kurumlar ile yüksek kârlar elde eden yandaş özel yurt sahipleri bile
karşılayamadı. Her şeye tüccar kafasıyla
baktığınız gibi bu çok önemli kurumda bile ne yazık ki
tüccar gibi düşünmekten kendinizi alamadınız.
Değerli milletvekilleri, Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürü
burada mı bilemiyorum çünkü kendisiyle tanışma
fırsatını bulamadık. Randevu aldığım hâlde
Sayın Genel Müdürle görüşemedim. Yurtlara kayıt
başladığı dönemlerde, iktidar milletvekillerini bilemiyorum
ama muhalefet milletvekillerinin ne yazık ki telefonuna bile çıkılmamaktadır.
Bunu yaparken, Hükûmet kendisine yeterli desteği verip yurtlar konusunda
yeterli yatırımı yapmamasından mı yoksa
arkasındaki siyasi desteğe güvenerek muhalefeti hiçe saymasından
mı, tam olarak anlamış değilim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞU (Malatya) Biraz
haksızlık yapma.
MURAT YILDIRIM (Çorum) Muhalefet karşı
çıkıyor.
MUHARREM VARLI (Devamla) Ama şunu unutmayın ki bizler,
milletimizin tertemiz oyları ile seçilmiş, buraya gelmiş ve
milletimizin problemlerini çözmek için uğraş veren
milletvekilleriyiz; dar kadro ve imkânlarla insanlarımıza hizmet
vermeye çalışıyoruz. Tabii bunları söylerken Sayın
Genel Müdürü köşeye sıkıştırmak, rencide etmek
niyetinde değilim ama bürokrat, devletin bürokratıdır;
muhalefetini de iktidarını da dikkate almak zorundadır.
Eğer siz muhalefeti duymaz ve görmezden gelmeye
çalışırsanız görevinizi yapmış
olamazsınız. Netice itibarıyla, bize gelen talepler de
milletimizin talepleridir. Unutmayınız ki sizler de bizler de o
insanların ödediği vergilerle maaşlarımızı
alıyoruz. Lütfen, yapacağımız işlerde onlara
layık olmaya çalışalım çünkü bizim insanımız her
şeyin en iyisine layıktır.
Tabii, zamanımız çok kısa, söylenecek, sorulacak
çok şeyler var ama bir şeyin daha altını çizmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dün hem Tekel işçilerini hem de
Demiryolunda iş bırakan işçilerimizi ziyaret ettik.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) İtfaiyeler.
MUHARREM VARLI (Devamla) Bakınız, bunlar -elde etmek
istedikleri şeyler- çocuklarının
rızıklarını, evlerinin ihtiyaçlarını
karşılamak için haklı mücadelelerini sürdürüyorlar ama 16 tanesi
açığa alınmıştı, dün duyduğumuz son habere
göre 26 tanesi daha açığa alındı. Şimdi, kimlere,
nasıl, ne mesaj verilmek isteniyor bilemiyorum ama haklı taleplerini
elde etmek uğruna mücadele veren insanlara hepimizin destek vermesi
lazım. Gidin, o Tekel işçilerini -Abdi İpekçi Parkındalar-
bir ziyaret edin. O soğukta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
MUHARREM VARLI (Devamla)
yağmurun, çamurun içerisinde
birçoğu ölüm orucuna başlamış ve birçoğu
Diyarbakırdan gelmiş, Adanadan gelmiş, İzmirden
gelmiş.
Ben özellikle iktidar milletvekillerine sesleniyorum: Burada
tekellerin özelleştirilmesinde bizler Sayın Bakana sorduğumuzda,
Sayın Başbakana yöneltilen sorularda Tekel işçilerine hiçbir
şey olmayacağını, her haklarını alacaklarını
söylemiştiniz ama şu anda o insanlar mağdur ediliyorlar. Yani
birilerinin haklarını arayabilmeleri için Kandilden veya Mahmur
Kampından mı gelmesi lazım, ona mı destek verilmesi lazım?
Onun için, lütfen gidin, o işçilerimizle bir görüşün, hakları
nedir, ne istiyorlar, bunu temin etmeye çalışın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Varlı.
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ayhan.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Dış Ticaret
Müsteşarlığı ve İGEME bütçeleri üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Yaşanan küresel kriz bize bu modelin düşüşünü
gösterdi. Finans piyasalarının yönlendirdiği ekonomik büyüme
modeli, yerini bilgiye, yüksek verimliliğe ve teknolojik rekabete
dayalı büyüme modeline bırakıyor. Dünyada yeni iş bölümleri
oluşuyor. Küresel ısınma, bilişim teknolojileri ve yüksek
teknolojiye geçiş uluslararası iş bölümünü
değiştiriyor. Yanlış yapısal politikalar
geliştiren ülkeler, uluslararası iş bölümüne uyum
sağlayamayacaktır.
Bu nedenlerle, Türkiye ihracatı için yapısal
politikalarınız, Türkiye ihracatını yeniden şekillenen
uluslararası iş bölümünün neresinde gördüğünüz
konularını açmak istiyorum. Sermaye yoğun sanayiler ile kalite
ve fiyat rekabetinde mi, teknoloji yoğun ürünleri üreten, satan bir ülke
olarak mı, bilgi yoğun ileri sanayi sektörlerinde söz sahibi ülke
olarak mı? İleri teknoloji ürünleri ihracatına ilişkin
açıklamalarınız var. Ancak ileri teknoloji ürünleri
dediğinizde neleri kastediyorsunuz, bunlardan bahsetmek istiyorum.
Örneğin, Çinin dünyanın yeni üretim üssü hâline gelmesi,
gelişmiş ülkeleri üretim maliyetlerine bağlı
rekabetçilikten kaçınmak için manufuture planlaması olarak
tanımlanan bir stratejiye götürüyor. Buradan hareketle, uluslararası
iş bölümüne uyum sağlamak için, dünyada olduğu gibi, ülkemizde
de dış ticaretin yapısal bir dönüşüme ihtiyacı var.
Bunu sadece biz söylemiyoruz, Merkez Bankası tarafından yapılan
Türkiye İmalat Sanayisinin İthalat Yapısı konulu
araştırma, üretimin içindeki ham madde, malzeme ve makine
teçhizatının payının yüzde 67sinin ithal edildiğini
söylüyor. Bu çok yüksek bir oran. Bu oranın bu kadar yüksek
olmasının nedeni ise yurt içi üretim yetersizliği, ithal
girdilerin ucuzluğu, küresel üretim zincirlerinin etkisi ve yurt içi
kalite yetersizliği olarak sıralanmakta. Yine aynı raporda,
ülkemiz, gelişmekte olan ülkeler arasında imalat sanayisi genelinde
ihracat miktarı başına ithal ara malı oranı en yüksek
ülke olarak ifade ediliyor. Bu tespitin karşısında, Çinin de
dünyanın en önemli ikinci ihracatçı ülkesi olmasına
karşın, önemli bir ithalatçı olduğu savı
geliştiriliyor. Evet, Çin, aynı zamanda önemli bir ithalatçı
ancak ihracat miktarı başına ithal ara malı
kullanımının oranı en düşük ülke. Diğer taraftan,
ülkemizdeki yüksek enerji ve iş gücü maliyetleri nedeniyle, diğer
ülkelerin ucuz ürünleriyle rekabet etmenin mümkün
olmadığını ifade ediyorsunuz. Bunun için de fiyat-kalite
rekabeti üzerinde yoğunlaştığınızı ifade
ediyorsunuz. Elbette pazarın yapısına, alım gücüne
bağlı olarak uygun maliyette üretim yapacağınız ve
fiyat rekabetine gireceğiniz pazarlar var ancak bunu tüm Türkiye
ihracatı için bir politika olarak benimsemeniz yanlış. Günümüzde
dış ticarette söz sahibi ülkeler maliyet-kalite odaklı
stratejiler dönemini geride bırakmış, teknoloji yoğun ve
daha ötesi bilgi yoğun ileri sanayi sektörlerine kaymışlar. Yani
dünya ticaretine yön veren ülkeler ihracatlarını dış
talebin şekillendirmesine izin vermiyorlar, talebi şekillendirmek
yoluna gidiyorlar. İşte bu nedenlerle alternatif stratejiler
geliştirmek gerekiyor ve yapısal dönüşüm ihtiyacı burada
ortaya çıkıyor ancak Komisyonda bu konulara ilişkin
sorduğumuz sorulara aldığımız cevaplar alternatif
stratejiler geliştirme ve yapısal dönüşüm ihtiyaçlarına
ilişkin uzun soluklu politikalarınızın maalesef
olmadığını gösteriyor. Ülke masaları stratejisi ile
hedef pazarların yeniden yapılandırılması amacı
taşıdığınızı ifade ediyorsunuz. Hedef
pazarları mı, üretimi mi yeniden yapılandırmak gerekiyor?
Mevcut ürün yelpazeniz ve üretim yapınız ile pazarları yeniden
nasıl yapılandıracaksınız ancak talebi
şekillendirebilirsiniz, bunun için de üretim senaryolarını katma
değerli ileri teknoloji ürünleri üzerinde yoğunlaştırmak
lazım, teknoloji senaryoları geliştirmek lazım. Bugün
dünyada teknoloji senaryoları konuşulduğunda
elektrik-elektronik, makine ve imalat ve bilişim gibi teknolojilerin
kendisinden bahsedilmiyor. Her sektörün katma değer ve yenilik yaratacak
teknolojiyi bünyesine katması kastediliyor, bu çalışmalar
destekleniyor, üretimi geliştirme destekleniyor. Hâlen sermaye yoğun
sektörler ile yoluna devam eden sanayimizin, bilimsel, mühendislik içeriği
ile teknoloji ürünleri safhasına ne zaman ve nasıl geçirileceği
konusunda proje ve projeksiyonlarınızı da öğrenmek isterim.
Eğer politikanız mevcut ürünler ile yeni pazarlara girmek ise bunu
kısa dönemde yapabilirsiniz ancak çok kısa dönemde bu pazarlarda
rakipleriniz yerinizi alacaktır. Kalıcı küresel rekabet gücü
için uzun vadeli bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu
kabul etmek gerekiyor. Kalıcı küresel rekabet gücü için üretim ve
ihracatın yapısal sorunlarının çözülmesi gerekmektedir.
Üretim ithalata, dolayısıyla ihracat ithalata bağımlı
hâle gelmiştir. İhracatın yaklaşık yüzde 40ı
büyük ölçekli ihracatçı firmalar eliyle gerçekleştirilmektedir. Bu,
on yıl önce de böyleydi, beş yıl önce de böyleydi, bugün de.
Hâlen, firma bazında tek pazar bağımlılığı
var. İhracatın yüzde 80i yirmi ülkeye yönelmiş. Enerji
maliyetleri çok yüksek. İhracatın teknolojik altyapısı
maalesef yetersiz. ARGE çalışmalarını desteklemekle beraber
ÜRGE çalışmaları desteklenmemektedir.
Bu sorunlar çözülmeden, Türkiye'nin ihracat artışı
istatistiksel verilerin ötesine geçemeyecektir. Bu durum, bugüne kadar
yürütülen ve ihracat stratejisi olarak adlandırılan stratejilerin
strateji olmadığını göstermiştir. Strateji olarak
ifade edilen unsurlar aslında ihracat destekleridir. Bu yapısal
sorunları aşacak projeleri ortaya koymadan, stratejiler
geliştirmeden, maalesef, Türkiye ihracatını bir yere
taşımanız mümkün olmaz.
Diğer taraftan, krizden etkilenen sektörlerin yeniden
canlandırılması için yapılacakların planlanması
önem arz etmektedir. Bu sektörleri nasıl
canlandıracaksınız? Bu politikaları da krizin etkisinden
geçtikten sonra mı belirlemeyi düşünüyorsunuz? Buna ilişkin bir
çalışmanızı ve politika önerinizi maalesef işitmedik.
Uzun dönemde krizden etkilenen sektörlerin yeniden
canlandırılması, yeni rekabet stratejileri geliştirilmesi
ve tarife dışı engellere hazırlık yapılması
gerekmektedir.
Sonuç olarak Türkiye dış ticareti, kriz öncesinde de
kriz döneminde de üretim, ihracat, ithalat karmaşası içindedir, kriz
sonrasında da böyle olacaktır. Geleceğe yönelik olarak sadece
bir istatistiksel hedef vardır, hedef: 500 milyar dolar. 500 milyar dolar
ihracat hedefi, istatistiksel bir hedeftir. İstatistiksel bir hedef
değil, sonuç olmalıdır. Bu hedefe nasıl
ulaşılacaktır? sorusunun cevabı Fiyat rekabetiyle
sağlanacaktır, destek araçlarıyla sağlanacaktır veya
yeni pazarlara girilecektir. değildir. Bu sorunun cevabına, arka
koltuk yolcusu olarak ulaşamazsınız, ön koltuğa geçmek
lazım. Şimdiye kadar arka koltukta oturup ön koltukta gidiyormuş
havası verildi. Bunun gerçekleşmesi mümkün değil; böylece
dış ticaretin, ihracatın bir yere gitmesi mümkün değil.
Şimdi ifade etmek istediğim birkaç husus var. Gerçekten
biz geçen yıl birtakım şeyleri ifade etmek istedik; gerek burada
gerek Komisyonda krizin geldiğini, krizin
başladığını ifade ettik. Ne söyledik o zaman? AKP
Hükûmeti gerçekten ne yaptı?
Şimdi, geçen yıl, makroekonomik veriler ve dış
ticarete ilişkin verilere baktığımız zaman
bunların yanlış olduğunu ifade ettik. Burada bu
görüşmelerin yapılması esnasında o günkü Sayın Bakan
da buraya getirdikleri rakamların, ithalatın yüzde 25, ihracatın
yüzde 17 daha -ne yaptı- düşük olarak gerçekleşeceğini
açıkladı.
Yani yamaca bir temel attınız, temelin aslı
esası yok, onun üzerine yamuk yumuk, demiri eksik, çimentosu eksik
kolonlar çıktınız. Hedefler nazari olarak kitaplarda aynı
kaldı. Hedeflere inanmadığınızı burada sizler de
beyan ettiniz. Şimdi -bugünkü hedefler- o yamaçtaki temelsiz,
isnatsız temelin üzerine çıkılan, demiri, çimentosu eksik
kolonun üzerine yine demiri, çimentosu eksik bir -ne atıyorsunuz- kat
betonu atıyorsunuz.
Şimdi, bu sonuçlarla, bu ekonomik verilerle bir yere gitmek
mümkün mü? Bunların gerçekçi olmadığını sizler de çok
iyi biliyorsunuz. İşin gerçekten -ne var- statiğinin düzgün
olması lazım. Diğer taraftan bakıyoruz, siz 300 milyar
dolarlara ulaşan dış ticaret hacmi için tedbirler getirmiyorsunuz,
serbest bölgeler için, 1 milyon dolar etkileyecek üreticiler için tedbirler
getiriyorsunuz. Bu işler gerçekten gayriciddi.
Geçen, tasarı olarak geldiğini düşündüğümüz
-üzerinde tasarı olarak- serbest bölgelerle ilgili bir mevzuat
değişikliği geldi. Kısa bir dönem önce
yapılmıştı fakat herhâlde yetişmesi gerekiyordu, bunu
gerçekleştiremediler. Fakat tasarının daksille silindiğini,
üzerine el yazısıyla teklif yazıldığını
gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu, işin ne kadar gayriciddi ele
alındığını gösteriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dikkatinizi ölçmek için
yaptık.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Şimdi, bu teklif olarak
geldikten sonra biz hayli düşündük. Bize muhalefet şerhimizin çok
acele olarak yetiştirilmesi gerektiğini söylediler, yetiştirdik
de nitekim fakat yukarıda bekliyor. Sorduk: Bu hangi firmaya, ülkenin
hangi sektörüne hitap ediyor? Gerçekten hitap etseydi, bizler de bilseydik,
bir katkı sağlamaya çalışacaktık. İktidar
kanadı, teklifi veren arkadaşlar veya önceden tasarı
şeklinde geldiyse onun sahibi Hükûmet, bize bunun hangi firmaya, hangi
sektöre ait olduğunu söylemekten imtina etti. Gerçekten, arkadaşlar,
biz bilseydik -biz oralarda hizmet ettik- daha çok faydalı olabilirdik.
Buna benzer birtakım hadiseler var. Buralarda AKPnin
iktidara geldiğinden bu yana yaptığı faaliyetlerde,
makroekonomik faaliyetlerde, dış ticarete yönelik faaliyetlerde
ülkeyi nereye götürdüğü çok açık ve net bir şekilde ortaya
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayhan
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dikkat konusundaki notunuz
100 üzerinden 100.
BAŞKAN Kocaeli Milletvekili Cumali Durmuş.
Buyurunuz Sayın Durmuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CUMALİ DURMUŞ (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında
Gümrük Müsteşarlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, teşkilat
yapısı merkez ve taşra teşkilatından oluşan
kurumun görevi, gümrük ve gümrük muhafaza hizmetlerini düzenlemek, yürütmek,
kaçakçılık fiil ve teşebbüsleriyle mücadele etmektir.
Ülkemiz, ekonomik, ticari ve siyasi yapıları farklı
ülkelerle komşu,
Gümrükler, vatandaşlarımızın
sağlığının ve güvenliğinin korunmasıyla
görevli olmalarının yanı sıra, tehditlerle mücadelede ve
gelir toplanmasında da önemli görevler üstlenmişlerdir. Gümrük
Müsteşarlığı, bütçeden aldığı çok az
kaynaklarla görevini yerine getirmektedir. Dünya ülkeleriyle sağlam bir
rekabet gücüne sahip olabilmemiz için ilk önce yasal ticaretin hızlanması,
yasa dışı ticaretin önüne geçilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, kaçakçılık, insanlık
tarihi boyunca süregelen ve toplumları büyük zararlara uğratan, kanun
ve nizamlara uymayanlara, devletin ekonomisine, zaman zaman insan
sağlığına ve çevreye büyük zararlar veren önemli bir toplum
sorunudur. Özellikle yasal ticaretin önünü açmak için kaçakçılıkla
etkin mücadele gerekmektedir. Kaçakçılık fiilleri, cezaların
artırılması, gümrüklerde ve sınırlarda olağanüstü
önlemler alınmasıyla önlenemez. Eğer Türkiyede ekonomi
kayıt altına alınabilirse kaçakçılığa hareket
alanı kalmayacaktır. Kaçakçılık fiili, hudut çizgisinde ve
gümrük kapılarında değil tüm yurt sathında denetlenmelidir.
Bunun tek yolu ekonominin kayıt altına alınması ve piyasa
denetiminin kurulmasıdır. Eşyanın gümrükte bekleme
süresinin asgariye indirilmesi, zaman kayıplarının ve gereksiz
harcamaların önüne geçilmesi suretiyle ticarette gümrük işlemlerinden
kaynaklanan maliyetin düşürülmesi ve özellikle sanayi için girdi
niteliğindeki eşyanın kısa zamanda ekonomiye
kazandırılması gerekmektedir. Zamanı daha etkin
kullanım amacıyla elektronik ortama geçilmesi göründüğü kadar
sorunları çözmemiştir. Sıkıntıların
başında veri tabanı ve hataları, kullanılan
sistemlerin çökmesi nedeniyle gecikmeler firmalara ek maliyet ve zararlara
sebebiyet vermektedir. Gümrük işlemleri, şirketlerimizin rekabet gücü
üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Dış ticaretin önündeki
hukuki engellerin kaldırılması yönünde somut adımlar
atılmalıdır. Sektör çalışanları tecrübeli
bürokratlar ve uzmanlar ile Hükûmet yetkililerinin ortaklaşa
çalışarak gerekli yasal düzenlemeleri yapmaları
şarttır. Genel anlamda baktığınızda
işleyiş, bürokrasi olarak hantallaşan ve kendi
yandaşlarıyla kurumlarda deneyimsiz elemanlarla hizmet vermesi,
hizmet alanı da vereni de rahatsız etmektedir.
4458 sayılı Gümrük Kanunu içerisinde ek ve
değişiklikler yapan 5911 sayılı Kanun 7/10/2009 tarihinde
yürürlüğe girdi. Bahsi geçen Gümrük Kanununun 225inci maddesinde
yapılan eklemeler sonucunda hızlı kargo
taşımacılığı yapan şirketlere ve posta
idarelerine dolaylı temsilci sıfatı verildi. Gümrük
işlemlerini takip etme ve sonuçlandırma yetkisi
tanınmaktadır. Sözde buradaki amaç, ticarette süratin
artırılması ve maliyetin düşürülmesi, kıymeti düşük
malların daha az işleme tabi tutularak gümrük işlemlerinin
hafifletilmesidir.
Dolaylı temsil yetkisi, düzenleme yapılmadan önce Gümrük
Kanunu içerisinde açıkça yalnız gümrük müşavirlerine
verildiği hâlde yeni düzenlemeyle gümrük mevzuat bilgisine sahip olmayan
kişi ve kurumlara yetki tanınmaktadır. 4458 sayılı Gümrük
Kanununun geçici 6ncı maddesinde belirtilen, gümrük müşavirleri
kamu kurum niteliğindeki meslek kuruluşu olma özelliğine bir an
önce kavuşturulmalıdır.
Dış ticaretin yüzde 85inde etkili olan gümrük
müşavirliklerinin özellikle beş bölgede, İstanbul, İzmir,
Mersin, Bursa ve Ankarada oda olmaları sağlanmalıdır.
Odalar Birliği, Gümrük Müsteşarlığına
yap-işlet-devret konusunda nasıl destek oluyorsa gümrük
müşavirleri derneklerinin beş bölgeden sonra Ankarada odalar
birliği oluşturmasına engel olmamalıdır. Bu anlamda
Kanunun uygulanması konusunda keyfî davranılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bütün problemler bir yana, çözülmesi
konusunda Ben yaptım, oldu. değil, öncelikle bakanlıklarla
yazışmaların azaltılması ve
kolaylaştırılması için birbiriyle bağlantılı
olan olmazsa olmaz bakanlıkların ve kurumların
birleştirilmesidir. Yani Maliye Bakanlığı, Dış
Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük
Müsteşarlığı, Gelir İdaresi
Başkanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve
Devlet Planlama Teşkilatı, bunları tek çatı altında
topladığımız zaman hem devletteki hantallığı
kaldırır, işleyişi hızlandırır ve bunun
sonucunda ekonomiye daha çok getiri sağlamış oluruz.
İhracatçı ve ithalatçılarımızın önünde sorun
teşkil eden, çözüm üreten, hızlı, bürokratik engellerin minimize
edildiği bir yapılanma mutlaka gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hazırlık aşamasında bulunan Gümrük
Müsteşarlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı Taslağıyla yapılacak değişiklikle,
kurumun başına belası varsayılan rüşvet ve
kaçakçılığın önleneceği düşünülüyor. Bu
bağlamda AKPnin genel manada zihniyeti, teşkilatı ve personeli
korumak ve kollamak değildir. Bizleri dehşete düşüren, kurumun
denetlenmesi konusunda en güvenilir birim olan Teftiş Kurulu
Başkanlığının kaldırılma düşüncesidir.
Gerçekten de aslında bütün kurumlara baktığınızda,
teftiş kurullarının kızak diye tabir edilen noktada
olduğu bilinen bir gerçektir. Kurumlardaki bu birimi
kaldırdığınız zaman, adli vakaları nasıl
yargıya ve kolluk güçlerine aktarmada hızlı
davranacaksınız, bu konuda nasıl şeffaf
davranacaksınız? Ya da soruyu net soralım: Bu yapılanlarla
hangi yandaşlarınızı koruyup kollayacaksınız?
Yapılacak düzenlemeler, kurumun iyileştirilmesi, israfın
önlenmesi ve kurumun koordinasyon içinde hareket etmesine yönelik olmak yerine,
kadrolaşma nasıl sağlanabilir, denetimden ve yargıdan
nasıl kaçınılabilir olmamalıdır.
Saygıdeğer arkadaşlar, AKP Hükûmetinin
yaptığı her icraatın sonunda her şeyi nasıl eline
yüzüne bulaştırdığını görmekteyiz. Yavaş
yavaş değil, Ben yaptım, oldu sonucu, ülke menfaati
değil, ticaretimizin canlanması değil, bütçeye gelir
sağlamak değil, kendi yandaşlarını, daha doğrusu
kendi menfaatlerini korumaktır.
Gelişen teknolojinin nimetlerini planlı, modern bir
şekilde, yüzünüzü sadece AB ve ABDye dönerek onların istediği
doğrultuda değil kendi ülkemizin ve milletimizin menfaatleri
gözetilerek teknik donanımların gümrük teşkilatının
eş zamanlı olarak bütün birimlerinde işleyişe geçirilmesi,
yani kara, demir yolu, askerî hava hudut kapılarında, bütün merkez ve
taşra teşkilatıyla aynı zamanda uygulanmasıdır.
Türk markalarının dünya çapında duyurulması,
en azından ihracatı konusunda önüne engeller koymak yerine
işleyişi hızlandırıp işletmelere destek
olmaktır.
Kaçakçılıkla etkin mücadele edilmemesi, ülkemizde
ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel her alanda onarılmaz yaralar
açmaktadır. Bu kapsamda gümrük kolluk kuvveti olan muhafaza
sınıfı personelinin yetki ve donanım olarak
kaçakçılıkla mücadelede etkinliği artırılmalı,
genel idare hizmetleri sınıfı yerine diğer kolluk
kuvvetlerinin sahip olduğu mali, sosyal haklara sahip olmalıdır.
Bununla birlikte kurum çalışanlarının motivasyonu için
çalışma ortamlarının fiziki ve teknik donanımları
iyileştirilmeli, modernleştirilmeli, sosyal ve mali haklara mutlaka
kavuşturulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CUMALİ DURMUŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ülkemizden ve üzerinden kaçakçılığı
yapılan eşya, akaryakıt, alkol, sigara ve uyuşturucu gibi
iktisadi hayatımızı son derece olumsuz etkileyen
kaçakçılık türlerine ilaveten birçok başka kaçakçılık
türü gelişmiştir. Sözde, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde
ve sınır komşusu ülkelerde yaşayan halk düşünülerek
giriş-çıkış, muafiyet hakkından
yararlanılmasıyla yeni bir zafiyet ortaya
çıkmıştır. Günübirlikçi olarak adlandırılan,
gümrükte çalışan herkesin her anlamda görev yetkisini
zorlaştıran ve yığılmalara neden olan bu sistem
başlı başına bir sorundur, kaçakçılığın
farklı bir boyut kazanmasına neden olmuştur.
Kaçakçılıkla mücadelenin sadece sınır
kapılarından eşyanın yasa dışı
geçişinin önlenmesi olarak tanımlanmasının dar
kapsamlı olduğu düşünülmemeli, kaçakçılık fiilinin
planlanması, yaşa dışı eşyanın üretilmesi,
özellikle uyuşturucu maddeler gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen Sayın Durmuş
CUMALİ DURMUŞ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye devletini oluşturan kurumların içinde önemli bir
yer işgal eden Gümrük Müsteşar-lığımızın
2010 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.
Manisa Milletvekili Mustafa Enöz.
Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sağ olun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet
Personel Başkanlığı ile Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasamızın 2nci
maddesinde yer alan sosyal devlet ilkesi, devletin çalışanlara
insanlık onuruna uygun bir hayat düzeyi sağlanmasını
öngörmektedir.
Anayasamızın 5inci maddesi de devletin temel amaç ve
görevlerinin, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve
adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamak olduğunu beyan etmektedir.
Özellikle 49uncu madde de devletin, çalışanların
hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını
geliştirmek için çalışanları korumak,
çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye
elverişli ekonomik ortam oluşturmak için gerekli tedbirleri alma
yükümlülüğünün olduğunu belirtmektedir. Ancak Hükûmet,
Anayasamızın öngördüğü sosyal devlet ilkesini görmezden gelerek
memuru ve çalışanı ezmekte ve ona köle olarak bakmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Kamu-Senin Gelir
Dağılımının İyileştirilmesi Sorunu ve
Politikalar adıyla yaptığı araştırmaya göre
Türkiye, OECD ülkeleri arasında gelir dağılımının
en bozuk olduğu 2nci ülke, yoksulluk oranında ise en yüksek 3üncü
ülke konumunda bulunmaktadır. Türkiyede hâlen en düşük gelire sahip
14 milyon fert toplam gelirin yalnızca yüzde 6,1ini alırken en
yüksek gelirli 14 milyon fert ise toplam gelirin yüzde 44,4ünü
almaktadır. Ülkemizde en düşük gelirli grup ile en yüksek gelirli
grup arasında yaklaşık 7,3 kat fark bulunmaktadır. Uluslararası
bilim çevrelerine göre bu fark 8 kat olduğunda ülkede sosyal patlamalar
meydana gelmektedir. Buna göre ülkemiz 7,3 kat farkla son derece kritik bir
bölgede bulunmaktadır.
Hükûmetin Türkiyede gelir dağılımı konusuna
daha fazla önem vermesi ve konunun farklı boyutlarını dikkate
alması gerektiği inancındayız. Toplumda ortaya çıkan
ve kimi zaman çatışmaya dönüşen, birçoğunda da
çatışmaya dönüşme potansiyeli taşıyan sorunların
çözümü için atılacak ilk adım, uygulanan ekonomi
politikalarındaki tercihlerin dar ve sabit gelirlilerin öncelikli
talepleri doğrultusunda değiştirilerek gelir
dağılımı yapısının daha fazla geç
kalınmadan düzeltilmesidir.
Sayın milletvekilleri, şunu özellikle belirtmek
istiyorum: AKP hükûmetleri döneminde kamu personel reformunun mutlaka
yapılacağı belirtiliyordu ancak maalesef bu, bugüne kadar
yapılmadı. Mutlaka çıkartılması gereken kamu personel
yasası bir an önce çıkartılmalıdır. Bunun yerine AKP
hükûmetleri döneminde akıl almaz şekilde memur
kıyımına gidilmiş, kendileri gibi düşünmeyen veya
kendi yandaşı sendikaya üye olmayan memurlar sürgün edilmişler,
yetkileri elinden alınmış veya yerleri
değiştirilmiştir.
AKP hükûmetlerinin siyasi olarak çok planlı bir şekilde
yapmış olduğu memur atamalarını sizinle burada bir kez
daha paylaşmak istiyorum: Kendi yandaşları olan partili
insanların dediklerini yerine getirmek amacıyla, kendi
yandaşı memurları hiç hak etmedikleri ve liyakatleri
tutmadığı hâlde sadece ve sadece yüksek ücret alsın ve
yüksek ücretle emekli aylığı kazansın diye üst kadrolara
atama yapmaktadırlar. Yapılan bu atamalarla, kendi yandaşı
olan ve o makamı asla hak etmeyen insanlar en üst dereceden emekli
olabilmektedirler.
Sayın milletvekilleri, yurt genelinde Tekel bünyesindeki
Yaprak Tütün işletme müdürlüklerinde çalışmakta olan 12 bin
işçinin -ki en yenisi on üç yıllık çalışma süresine
sahiptirler- kamuoyunda 4/C uygulama, adıyla bilinen, özelleştirme
uygulamaları sonucunda işsiz kalan ve bilahare işsiz kalacak olan
işçilerin, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici
personel statüsünde istihdam edilmelerine dair Bakanlar Kurulu kararı
doğrultusunda değişik kamu kurum ve kuruluşlarına
gönderilmeleri söz konusudur.
Bu işçiler, şu anda, Ankarada, Hükûmete seslerini
duyurabilmek için yağmur ve soğuk dinlemeden mücadele vermektedirler.
Bu işçilerin tek hedefi, insanca yaşam koşullarını
kaybetmeden ailesinin, çoluğunun çocuğunun nafakasını temin
etmektir. Bu haklı talepler karşısında Hükûmet ne
yazık ki bugüne kadar hiçbir olumlu cevap vermemiştir.
Ben, buradan Hükûmeti uyarıyorum ve diyorum ki: 12 bin
işçinin sesini duyun ve bunların hakkını gasp etmeyin.
4/C kapsamında çalışanlar, sosyal haklar
açısından büyük haksızlığa uğramaktadırlar.
Ne işçi ne de memur statüsünde kabul edilmeyen 4/Cliler, işçi
sendikalarına mı yoksa memur sendikalarına mı üye
olabilecekleri belirtilmediği için sendikal haklarını da
kullanamamaktadırlar.
Ayrıca, bir yıldan az süreyle çalışmaları
öngörüldüğü için ücret ve sosyal haklarını en fazla on ay
süreyle alabilmekte, geriye kalan iki aylık sürede ne sosyal güvenceleri
ne de ücret hakları bulunmamaktadır.
Dört ayda iki günden fazla sağlık raporu alamayan ve
mazeret izni kullanamayan 4/Clilerin hasta olmaya dahi hakları yoktur.
Geçmişte kullanılan çalışanları
vahşi kapitalizmin kucağına itmek politikasını AKP
Hükûmetinin çok iyi başardığını burada özellikle
belirtmek istiyorum. AKP Hükûmeti, ülkemizde uygulamakta olduğu
çalışma politikasıyla, çalışanları iş
güvencesinden yoksun bırakarak çalıştığı
şirketin kölesi hâline getirmekte, denetleyicilikten yoksun bir devlet
anlayışı içerisinde sosyal devlet ilkesinden uzaklaşarak
çalışanların sömürülmesine göz yummaktadır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü
bütçesinden bahsetmek istiyorum.
Gücünü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Türkiye
Cumhuriyeti demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. hükmünden alan
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu,
14/6/1986 tarihinde yürürlüğe giren 3294 sayılı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunuyla
kurulmuştur.
Genel Müdürlüğün yapması gerekenlere
baktığımızda, adil bir gelir
dağılımının sağlanmasına katkıda
bulunmak, yoksullukla mücadele kapsamında kaynakların etkin bir
biçimde kullanılmasını sağlamak, temel
ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun nüfusun en yoksul
diliminde yer alan vatandaşlarımızı sosyal yardımlarla
desteklemek, üretim ve istihdama yönelik projeleri sürekli kılarak
vatandaşların toplumsal hayata entegre olmalarını
sağlamak, kamu kuruluşları, sivil toplum kuruluşları,
vatandaşlar ve diğer paydaşlar ile eş güdüm içerisinde
çalışarak sosyal yardımların etkin bir biçimde
dağılmasını sağlamak ve bu doğrultuda sosyal
yardım politikaları geliştirmektir.
Sayın milletvekilleri, Genel Müdürlüğün yapması
gerekenleri yukarıda sıraladım, ancak AKP hükûmetleri döneminde
bu görevler maalesef siyasi ve yandaş gruplara yapılmaktadır.
Amaçları nüfusun en yoksul diliminde yer alan
vatandaşlarımızı sosyal yardımlarla desteklemek olan
Genel Müdürlük AKPli yandaşları desteklemekte, oy avcılığı
için bu yardımları kullanmaktadır. Özellikle seçim dönemlerinde,
yoksulluk içerisinde bulunan insanlarımıza çeşitli
yardımlar yapılarak oylarına ambargo konulmaktadır.
Hâlbuki, hepimiz Türkiye Cumhuriyetinin laik ve sosyal bir devlet
olduğunu ifade ediyoruz ve bu, Anayasamızda da yer almaktadır.
O zaman, devlet, yoksul vatandaşlarının insanca
yaşamaları için gerekli gayreti göstermek zorundadır. Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında biriken
paraların özellikle siyasi rant aracı olarak kullanılması
kabul edilebilir bir politika olamaz.
Sayın milletvekilleri, hükûmette kaldığı süre
boyunca her türlü hak gaspının altına imza atan ve çalma
çırpma konusunda her zaman Yola devam diyen AKP,
halkımızın vergisiyle oluşturulan fondan kendisi için
yatırımlar yapmaktadır.
AKPnin sosyal devlet anlayışı tamamen
aldatmacadır. Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğu açlık ve
yoksulluk sınırında yaşamaktadır. AKP Hükûmetinin
tutarsız politikalarıyla halkımız
yoksullaşmıştır. AKP, muhtaç hâle düşürdüğü
insanlarımıza özellikle seçim döneminde yardımlar
gerçekleştirerek onları etki altına almıştır.
Devletin resmî kurumları, özellikle seçim döneminde AKP bürosu gibi
hareket etmektedirler.
Sayın milletvekilleri, Genel Müdürlük, illerde vakıflara
yapmış olduğu ödenek dağıtımında illerin
sosyoekonomik yapıları ve gelişmişlik derecelerini dikkate
almamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Sosyal Yardımlaşma
Vakfınca vatandaşlarımıza yapılan yardımlar, daha
önceki yıllarda devlet tarafından yapılan yardım olarak
bilinirdi. Ancak AKP hükûmetleri döneminde bu yardımlar o kadar dejenere
edildi ki, vatandaşlarımız sanki bu yardımların AKP
tarafından yapılmakta olduğunu zannetmektedir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğünün bütçesi çok önemlidir. Çünkü sosyal devlet olmanın
gereği olarak, yoksullara yardım yapmak gereği vardır. Bu,
sadece bizim ülkemizde değil, refah seviyesi yüksek devletlerde
çeşitli adlar altında bulunmaktadır.
Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler
karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal
adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir.
Çağdaş devlet anlayışı da bunu gerektirmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün 2010 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Çağımızın en önemli değerinin bilgi
olduğu düşünüldüğünde, bir ülkenin de en önemli zenginliğinin
iyi yetişmiş, bilgili, nitelikli, donanımlı ve erdemli
insan kaynağı olduğu açıktır. Nüfusu gittikçe
yaşlanan Avrupa ile yarışan ülkemizin bu noktadaki en önemli ve
en büyük gücü gençliğidir. Gençlik ülkenin sadece zenginliği
değil, aynı zamanda dinamizminin ve değişim potansiyelinin
de kaynağıdır. Dolayısıyla genç nüfusa sahip olmak
Türkiye için çok büyük bir imkândır. Bu bilinçle toplumun gençlere,
gençlerin de Türkiye'ye güvenini sağlamayı en önemli öncelikleri
arasına alan İktidarımız, partimiz iktidara geldiği
günden bugüne kadar parti programında belirttiği pek çok hedefi
hayata geçirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ İktidarı döneminde gençlerimizin daha iyi ve kaliteli bir
eğitim alması için tüm imkânlar seferber edilmiş, cumhuriyet
tarihinde ilk defa eğitim bütçesi savunma bütçesini geçmiş, hatta 2
katına çıkmıştır. Daha çok gencimizin üniversite
eğitimi alabilmesi için bir taraftan tüm illerimize yeni üniversiteler
açılmış, diğer taraftan üniversitelerin kontenjanları
artırılmıştır. Türkiye'nin her tarafına modern
yurtlar yapılmış, her isteyen öğrenciye burs veya kredi
verilmiş, bu miktarlar ise devraldığımız döneme göre
tam 4 kat artırılmıştır.
Öte yandan, yeterli düzeyde eğitim alamamış,
mesleği olmayan gençlerimize İŞKURun önderliğinde
diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla, hatta sivil toplum
örgütleriyle iş birliği içinde meslek edindirme programları
düzenlenmiş, pek çok gencimiz önce meslek, sonra iş sahibi
yapılmıştır. Gençlerimizin meslek sahibi olmasına
yönelik bu çalışmalar tüm hızıyla sürdürülmektedir.
Amacımız tüm gençlerimizin meslek ve iş sahibi
olmasını sağlamaktır.
Aynı zamanda gençlerimizin siyasal hayata
katılımını sağlayan başta Anayasa
değişikliği olmak üzere pek çok düzenleme ve çalışma
yapılmış, gençlerimizin sosyal ve kültürel
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik adımlar
atılmıştır. Bu bağlamda, seksen bir ilimizde ve büyük
ilçelerimizde gençlik merkezleri kurulmuş, gençlik kulüplerine mali destek
sağlanmış, gençlere ücretsiz kültür hizmetleri sunulmuş,
gençlerin birbirini daha yakından tanımaları ve
kaynaşmaları amacıyla kamplar düzenlenmiş, gençlerimizin
tarihini ve kültürünü daha yakından tanıması için pek çok gezi
ve etkinlik gerçekleştirilmiştir.
Avrupa Komisyonuyla ortak çalışmalar
yapılmış, pek çok ülkeyle gençlik değişim
programları düzenlenmiş, Türkiye'nin dünyanın en önemli
merkezlerinden biri olduğu gerçeğinden hareketle dünya
gençliğinin Ankarada toplanması sağlanmıştır.
Genç girişimcilere kendi işlerini kurma ve
geliştirme noktasında çok önemli destekler verilmiş, yirmi dokuz
yaş altındaki gençlerimizin ilave istihdamı hâlinde sigorta
primleri devlet tarafından üstlenilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünyanın ve Türkiye'nin değişen ve gelişen
şartları dikkate alınarak yeni bir spor politikası
oluşturulmuş, spor hizmetlerinin verilmesinde yerel yönetimlerin
ağırlığı artırılmış,
çıkarılan yasayla sponsorluk hizmetleri özendirilmiş, bunun
sonucunda spora ayrılan kaynaklar önemli ölçüde artmıştır.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz, il özel idarelerimiz,
sponsorlarımız ve özellikle belediyelerimizin etkin iş
birliğiyle tesisleşmede tarihî başarılar elde
edilmiştir.
Tüm bu çalışmaların sonucunda, 2003
yılında 405 bin olan lisanslı sporcu sayısı 2009
sonunda 1 milyon 600 bini geçmiştir. Millî Eğitim
Bakanlığının ve Futbol Federasyonunun verdiği
lisanslar da bu işe dâhil edildiğinde tam 2 milyon 432 bin 25
lisanslı sporcumuz vardır. Ancak, bu sayıyı biz kesinlikle
yeterli görmüyor, bu noktada Avrupa Birliği hedefini yakalamayı
kendimize en önemli hedef olarak koyuyoruz.
Değerli milletvekilleri, şunu öncelikle ifade etmek
istiyorum: Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün
ağırlıklı olarak spora yönelmesi dolayısıyla
gençlik hizmetlerinin çok arzu ettiğimiz etkinlikte ve verimlilikte
yürümediği açıktır. Bundan dolayı, Genel Müdürlük
tarafından Başbakanlık talimatıyla yapılan
çalışmayı, başlatılan çalışmayı
destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
FİKRİ IŞIK (Devamla) Gençlerimize daha fazla
zaman, imkân ve kaynak aktarılabilmesi amacıyla gençliğin ve
sporun iki ayrı genel müdürlük hâlinde yeniden organize edilmesini
faydalı ve gerekli buluyoruz. Bu konuda yapılan
çalışmaları destekliyoruz.
Her açıdan başarılarla dolu bir yıl geçirmek
dilek ve temennisiyle 2010 yılı bütçesinin şimdiden ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle yüce
Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Bingöl Milletvekili Kâzım Ataoğlu.
Buyurunuz Sayın Ataoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KÂZIM ATAOĞLU (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu Kurumun amacı,
yükseköğrenim gören öğrencilere kredi vermek, yurtlar yaptırmak
ve yurtların işletilmesini sağlamak suretiyle gençlerin
yükseköğrenimlerini tamamlamalarına yardımcı olmaktır.
Bu amaçla, 1962 yılından itibaren yurt ve öğrenim kredisi veren
Kredi Yurtlar Kurumu, 1985 yılından bu yana katkı kredisi, 2004
yılından itibaren de burs hizmetleri vermeye
başlamıştır.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde Anayasamızın sosyal
devlet ilkesi ve partimizin adalet anlayışı doğrultusunda
zaman zaman çıkarılan yasalarla Genel Müdürlüğümüzün üniversite
gençliğine yönelik yapacağı çalışmalara
yardımcı olunmuş, üniversite gençliği için burs, kredi ve
yurt hizmetleri konularında çeşitli iyileştirmeler
yapılmıştır. Bu çerçevede, 2004 tarihinde 5102
sayılı Yasayla öğrencilere verilmekte olan burs ve krediler
güvence altına alınmış, ayrıca
başarısızlıkları nedeniyle bursu kesilen
öğrencilere, bursu kesildiği tarihten itibaren, talep etmeleri
hâlinde öğrenim kredisi verilmesi sağlanmıştır.
Ayrıca, daha önce üçer aylık dönemler hâlinde ödenen
burs ve öğrenim kredilerinin 2005 yılından itibaren aylık
olarak ödenmesi hükmü getirilmek suretiyle öğrencilere kolaylık
sağlanmıştır.
Yine ayrıca 5505 sayılı Yasayla, Kurumdan
öğrenim ve katkı kredisi alan borçluların borçları
ertelenmek suretiyle bir rahatlama getirilmiştir. Bu Kanun kapsamında
toplam 31.700 borçlu öğrencinin borçları ertelenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002
yılı sonu itibarıyla aylık burs ve kredi miktarı 45 TL
iken AK PARTİ hükûmetleri döneminde yüzde 300 artırılmak
suretiyle 180 TLye çıkarılmıştır. Yüksek lisans
öğrencileri için aylık burs ve kredi miktarı 90 TLden 360
TLye, doktora öğrencileri için ise 135 TLden 540 TLye
çıkarılmıştır.
Burs ve yurt hizmetlerinde şehit, gazi yakınlarına,
terör mağdurlarına, anne-babası vefat edenlere, yetiştirme
yurdu mezunlarına, Darüşşafaka Lisesinden mezun olan
öğrencilere ve özürlü öğrencilere kayıtsız
şartsız burs ve yurt hizmeti verilmektedir.
2002 yılında yurtlarımızda yatak kapasitesi
188 bin iken 2009 yılı itibarıyla bu rakam 228 bine
çıkarılmıştır. Yine 2002 yılında burs ve
öğrenim kredisi alan öğrencilerimizin sayısı 451 bin iken
2009 yılı itibarıyla 817.700 kişiye
çıkarılmıştır bu rakam.
AK PARTİnin iktidara geldiği 2003 yılından
bugüne kadar, müracaatta bulunan öğrencilerin tamamına burs,
öğrenim kredisi ya da katkı kredilerinden mutlaka biri
verilmiştir.
2003 yılından bu yana, 49 bin kapasiteli 124 adet yurt
hizmete açılmıştır. Ranza sistemi kaldırılmak
suretiyle, öğrencilerin daha konforlu şartlar altında
barınmaları sağlanmıştır.
Kredi ve Yurtlar Kurumu 2009 yılı yatırım
programında, 65 bin yatak kapasiteli 85 adet yurt projesi
bulunmaktadır. Bu projelerden hizmete giren 6 bin yatak kapasiteli 10 adet
yurt tamamlanarak hizmete sunulmuştur. 17 bin yatak kapasiteli 21 adet
inşaatı devam eden yurt bulunmakta olup, 17.650 yatak kapasiteli 18
adet yurdun inşaatı ihale aşamasında, 24.300 yatak
kapasiteli 36 adet yurdun proje çalışmaları devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız;
buyurunuz.
KÂZIM ATAOĞLU (Devamla) Hiç şüphesiz, değerli
arkadaşlar, bu çalışmaları takdir ediyoruz. Bu hizmetlerin
artarak ve tüm hızıyla devam etmesi gerekmektedir.
Yeni üniversitelerin kurulması, üniversitelerde
kontenjanların artırılması, Kredi ve Yurtlar Kurumumuzun
yükünü az da olsa ağırlaştırmaktadır. Özellikle yeni
üniversitelerimizin devreye girdiği illerimizde yurt
ihtiyaçlarının bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Ayrıca bu meyanda, doğu ve güneydoğu illerinde yurt
yapımına biraz daha önem verilmesi gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
yaşanan, yukarıda ifade etmeye çalıştığım
tüm bu olumlu gelişmelere ilaveten, bu kurumumuza hep beraber sahip
çıkıp, destek vermek durumundayız, çünkü hedef kitlesi üniversite
gençliği olan bu kurumumuzun başarısı gerçekte ülkemizin
başarısı olacaktır.
Bu duygularla, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
Müdürlüğünün bütçesinin hayırlı olması dileğiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ataoğlu.
Ağrı Milletvekili Mehmet Hanifi Alır.
Buyurunuz Sayın Alır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HANİFİ ALIR
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir ülkenin kalkınmasında,
bir ülkenin gelişmesinde, bir ülkenin ilerlemesinde, dünya
standartlarını yakalamasında, hatta vatandaşların
hayat standartlarının, yaşam standartlarının yükselmesinde,
hatta ve hatta toplumda hoşgörü ve toleransı tesis etmede
eğitimin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz, hepimiz bunun
idraki içindeyiz.
Bu çerçevede maalesef eğitim konusunda yıllardan beri
ülkemizde eğitim şartlarının, eğitim
imkânlarının, gerek eğitimi görme imkânları ve gerekse
eğitimi sürdürme imkânları açısından hepimizin aynı
imkânlara sahip olduğunu söylemek maalesef zor ve ben okulunu yarım
bırakan, eğitimini sürdüremeyen, imkânsızlıklardan
eğitimini sürdüremeyen insanları, arkadaşlarımı
biliyorum. İşte bunun için devlete düşen en büyük görev bu
açığı kapatmaktır. Bunun için Kredi Yurtlar Kurumu
vardır, Kredi Yurtlar Kurumunun anlamı budur.
Peki, Kredi ve Yurtlar Kurumunun AK PARTİ döneminden önceki
durumu neydi, son yedi yılda durum nedir? İsterseniz, gelin, bunu
beraber bir düşünelim, bir bakalım.
2002-2009 yılları arasında AK PARTİ döneminde,
biz, eğitim kredisi açısından, yurtlar açısından
beş temel alanda hizmet veriyoruz: Birincisi, ihtiyacı olan
başarılı öğrencilere burs vermek. İkincisi, bütün
öğrencilere öğrenim kredisi vermek. Üçüncüsü, katkı kredisini
isteyen öğrencilere vermek. Dördüncüsü, akşam ve sabah yemek
yardımlarını vermek. Beşincisi, barınma ve otelcilik
hizmetleri.
Peki, bunlar daha önce nasıldı? Bakın, değerli
arkadaşlar, 2002 yılında bir öğrencinin almış
olduğu kredi veya burs miktarı 45 YTL idi. 2009 yılında bu
180 YTL. Yani artış ne kadar? Yüzde 300. Peki, Türkiyede enflasyonun
bu kadar düştüğünü, paradan rakamların
atıldığını hesaba katarsanız bunun ne kadar önemli
olduğunu görürsünüz.
Aynı zamanda, 2002 yılında öğrencilere sadece
ve sadece akşam yemeği yardımı olarak 0,50 YTL veriliyordu.
2006dan beri hem sabah kahvaltısı yardımını
veriyoruz, 1.50 TL; hem akşam yemeği yardımını
veriyoruz, 2,10 TL; toplam 3,6 TL. Yani 2002de siz bir öğrenciye yemek
yardımı için 0,50 TL veriyorsunuz ama 2009 yılında 3,6 TL
veriyoruz. Peki, bunun farkı ne kadar? Yüzde 620. Yani, bir düşünün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET HANİFİ ALIR (Devamla)
kredi verirken yüzde
300, yemek yardımı yaparken yüzde 620 farkla biz hizmet veriyoruz.
İşte AK PARTİnin farkı budur. Bunun yanında,
öğrenci sayısı ne kadar? 2002de 451 bin iken 2009
yılında 817 bin; yüzde 81. Yüzde 81 öğrenci sayısı
artmış ama biz yüzde 300, yüzde 620 gene fark atmışız.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son vermeden önce, her
zamandan daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, barıştan
yana, kardeşlikten yana, bu ülkede huzurdan yana, gelin, hepimiz
yüreğimizi ortaya koyalım, 2010 yılı için, barış
için, kardeşlik için, ülkemizde huzur için ne gerekiyorsa bunu
yapalım.
2010 yılı bütçesinin ülkemize, insanlarımıza
hayırlara vesile olmasını diler, barış dolu günler
dilerim.
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Alır.
Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yüksel.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2010 bütçe
görüşmeleri içerisinde Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın bütçesi hakkında
görüşlerimi bildirmek üzere grup adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 1990lı
yıllarda koalisyon hükûmetleri döneminde uygulanan mali ve para
politikalarına bağlı olarak makroekonomik yapıda
kırılganlığımız artmış ve Türkiye
ekonomisi istikrarlı büyüme sürecinden uzaklaşmıştır.
Bu dönemde, istikrarsız büyümenin yanı sıra, kronikleşen
yüksek enflasyon, artan kamu açıkları, yüksek iç borç stoku ve
verimsizlik gibi ekonominin temel sorunlarını hepimiz acıyla
tecrübe ettik. Bu yapısal sorunlar en sonunda siyasi
kırılganlıklarla birleşince 2001 krizinin kaçınılmaz
hâle geldiğini biliyoruz. Daha sonraki dönemde, AK PARTİ İktidarında
ülkemizde sağlanan siyasi istikrar ve mali disiplin sayesinde 2001
yılı krizinin sarsıntıları mümkün olabilecek en az
zararla ve hızla aşılmıştır.
Ülke olarak son altı yılda önemli mesafeler aldık.
Türkiye ekonomisinin uzun yıllar mücadele ettiği ve enflasyon gibi
diğer birçok sorunun kaynağı olan bütçe açığı
konusunda da çok önemli gelişmeler sağlanmıştır.
Azalan bütçe açığına paralel olarak devletimizin borçlanma gereği
de düşmüş, bu durumda faiz oranları da enflasyonda olduğu
gibi uzun bir aradan sonra tek haneli rakamlara inmiştir.
Sürdürmekte olduğumuz başarılı ekonomi
politikalarımızın vazgeçilmez bir parçası olan
dış ticaretimizde de 2002 yılından bu yana
sayısız başarılara imza atılmıştır. Bu
dönemde dış ticaretimizin hacmi 4 kat artarak 88 milyar dolardan 334
milyar dolara yükselmiştir. 2002 yılı sonunda 36 milyar dolar
olan ihracatımız 2008 yılı sonunda 132 milyar dolara
ulaşmıştır. 2003-2008 döneminde dünyada yıllık ortalama
ihracat artışı yüzde 15, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde
13 olurken Türkiyede bu oran yüzde 24ün üzerinde gerçekleşmiştir.
Ayrıca, 2002-2008 yılları arasında ülkemiz,
son yedi yılda ortalama yüzde 23lük artış oranıyla
dünyanın en büyük 22nci ihracatçısı konumuna gelmiştir.
2002 yılından bu yana sadece ihracatımız değil, hem
firma hem de il olarak ihracatçımız katlanarak
artmıştır. Burada büyük bir gururla ifade etmek isterim ki
ihracat yapmayan ilimiz kalmamıştır. Dış ticaret
bilinci ülke genelinde paylaştığımız bir olgu hâline
gelmiştir.
2008 yılında ihracat yapan firma sayısı
48.143e, 1 milyon doların üzerinde ihracat yapan firma sayısı
ise 9.414e yükselmiştir. Türk ihraç ürünleri dünyanın dört bir
yanına yayılmaktadır. 2008 yılına gelindiğinde
dünyada ihracat yapmadığımız ülke
kalmamıştır.
Türkiye'nin komşu ülkelerle olan ticaretine
baktığımızda 2002 yılı öncesi oldukça zor bir
dönemden geçmiş ve komşu ülkelerimizle ticaret en alt seviyelerde
seyretmiştir. Oluşturulan Komşu ve Çevre Ülkeler Stratejisi 2003
yılında genişletilerek çevremizdeki ülkelerle olan ticaretimiz
üst seviyeye taşınmıştır. Bu ülkelerle olan
ihracatımız 2000 yılında 6,9 milyar dolar seviyesinden 56,7
milyar dolara yükselmiştir. İthalatımız ise 13 milyar dolardan
73,5 milyar dolara ulaşmıştır. Bölge ülkelerinin toplam
ihracatımız içindeki payı ise 2002 ve 2008 döneminde yüzde
24,7den yüzde 43,3e yükselmiştir.
Yine, bilindiği gibi, Türk müteahhitlik sektörü de dünyaya
adını duyurmayı başarmıştır. Türk
müteahhitlik sektörü ilk defa 1972 yılında Libyayla yurt
dışına açılım hamlesi başlatmış, 2002
yılından sonra da bu hamlesini 72 ülkede toplam 142 milyar
dolarlık iş hacmine ulaşarak ortaya koymuştur.
Bir de bir yıl içerisinde üstlenilen projelerin toplam bedeli
üzerinden her yıl belirlenen dünyanın en büyük 225 müteahhidini
gösteren listede 2008 yılında 23 firmayla Çin ve Amerika
Birleşik Devletlerinden sonra üçüncü sırada yerini almış,
2009 yılında ise 31 müteahhitlik firmasıyla Çinin ardından
dünyada 2nci sırada yerini almıştır.
Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan ve
Dış Ticaret Müsteşarlığı yetkililerinden
edindiğim bu rakamlar, girişimci, cesur ve dinamik
ihracatçılarımızın son yıllardaki
başarılarının somut olarak bir göstergesidir.
Bir de teşekkürümüz olacak burada.
İhracatımızın göstermiş olduğu bu
başarılı performans için, türlü zorluklara rağmen büyük
fedakârlıklarla arı gibi çalışan
ihracatçılarımızı huzurlarınızda tebrik ediyorum.
Bu başarı öyküsünün diğer bir mimarı ise, nitelikli
kadrosuyla ihracatçılarımızla kol kola çalışan
Dış Ticaret Müsteşarlığımızdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2008 yılı son
çeyreğinden itibaren tüm dünya ekonomisini etkisi altına alan küresel
kriz dünya toplam dış ticaretini de olumsuz bir biçimde
etkilediği gibi, ülkemizi de olumsuz biçimde etkilemiştir ve
ihracatımız geçtiğimiz yıllara göre yüzde 27,6lık bir
daralma göstermiş ve 83,2 milyar dolara gerilemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET YÜKSEL (Devamla) Teşekkür ederim.
Ancak, son iki aydan beri, ekim ve kasım aylarında
başlayan artışlardan dolayı da yıl sonu
itibarıyla 100 milyar dolarları bulacağımızı
tahmin etmekteyiz. Artık bu daralan ekonomik piyasada hepimize büyük
görevler düşmekte, dünya piyasasındaki bu daralma
karşısında dış ticaret yöntemimiz ve ihracatçılarımızla
birlikte bizlere de, hepimize büyük görevler düşmektedir. Bunlardan en
önemlisi de bütün milletvekillerimizle birlikte bulunduğumuz seçim
bölgelerimizde sanayicilerimizi yüreklendirmek, onları yönlendirmek ve
hemen hemen bütün firmalarımızı ihracat noktasında harekete
geçirmek en büyük görevimizdir, çünkü artık bundan sonra ihracata
dayalı büyümeyle ülkeler ayağa kalkabilecektir, Türkiyenin önü bu
konuda açıktır, geniş bir iş potansiyeli vardır ve bu
potansiyeli en iyi değerlendirmek bizim hakkımızdır diye
düşünüyorum ve hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yüksel.
Nevşehir Milletvekili Mahmut Dede. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Dede.
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT DEDE (Nevşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Mali Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının bugünkü görüşmelerinde yer alan
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinin bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyor ve bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya ekonomisinde giderek
keskinleşen rekabet şartları, yeni rakipler ve beklenmeyen
riskler ve sürekli değişen ticaret yapma şekilleri, küresel
ticarette ülkelerin alacağı payı doğrudan etkilemektedir. Nitekim,
önce gelişmiş ülkelerin finansal piyasalarında başlayan ve
giderek gelişmekte olan ülkeleri de içine alarak reel sektörü ciddi bir
şekilde etkileyen küresel kriz ortamında iş
dünyasının, girişimcilerimizin ve
ihracatçılarımızın devlet tarafından çeşitli
projeler ve faaliyetler ile desteklenmeleri daha da önem kazanmaktadır.
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi bir kamu
kuruluşu olarak kırk dokuz yıldır, değişen dünya
pazarlarına, ihracatın artırılması ve sanayicimizin,
girişimcimizin ve ihracatçımızın bu küresel rekabetin
getirdiği zorlu ortam karşısında kendilerini
hazırlayabilmeleri ve gelişmelere ayak uydurabilmeleri için
çeşitli faaliyetler ile hizmet vermektedir. İhracat potansiyeli olan,
ihracata başlamak isteyen veya hâlihazırda ihracat yapmakta olan
iş dünyasının yanındadır. Onlara profesyonelce ve
dünya standartlarında hizmet sunmaktadır.
Özellikle, yaşanmakta olan küresel kriz ortamında
Türkiyedeki işletmelerin yüzde 95ini oluşturan KOBİlerimizin
ihracata hazırlanmalarında ve uluslararası pazarlara
açılmalarında İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinin
misyonu daha da önem kazanmıştır, hatta, KOBİler için
hayati bir yol arkadaşı hâline gelmiştir. Yalnızca Türk
ihracatçısına değil Türkiyeyle iş yapmak isteyen
yabancı ülke iş adamlarına da çeşitli hizmetler
sunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, sadece yurt içine yönelik değil
yurt dışına da yönelik çalışmalar yapmaktadır.
Yurt dışındaki ithalatçı firmalara Türk ihraç ürünleri ve
firmalarının tanıtılması amacıyla yabancı
dillerde yayınlar hazırlamakta, uluslararası fuar ve sergilere
millî katılımı organize etmekte, uluslararası projelerle,
yerli ihracatçıyla yabancı ithalatçı arasında doğrudan
temas imkânları sunmaktadır.
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, firmalara bilgi
vermenin yanı sıra aynı zamanda onları eğitmektedir
de. Bakınız, girişimcilere ihracat kültürü kazandırmak ve
dış ticaret eğitimini ülke çapında
yaygınlaştırmak amacıyla 2009 yılında
çeşitli illerimizde gerçekleştirdiği 104 eğitim
programıyla yaklaşık 5 bin katılımcıya
dış ticaret konularında eğitim hizmeti vermiştir. Bu
eğitim programlarıyla ihracatçı firma sayımızı,
dolayısıyla, ihracatçımızı daha yüksek rakamlara
çıkarmak ve Hükûmetimizin ana hedeflerinden olan cumhuriyetimizin 100üncü
yılı olan 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat
hedefimizi gerçekleştirmek istiyoruz ve bunu da inşallah
gerçekleştireceğiz.
Rekabetçi bir ihracat stratejisinin önemli sacayaklarından
birisi de sağlıklı işleyen ihracat destekleridir. Bu
kapsamda, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi finansal açıdan
da KOBİlerimizin yanındadır. İhracatçı
firmalarımızın ve ihraç ürünlerimizin tanıtımı
amacıyla 2009 yılında yurt dışında çeşitli
uluslararası fuarlara yüz yirmi dört ihracatçı firmayı
götürmüş ve bu fuarlarda tanıtım yapmaları
sağlanmıştır. Ayrıca, yurt dışında ve
yurt içinde çeşitli uluslararası fuarlara bilgilendirme
standıyla katılmış olup, yabancı dillerde
hazırlanmış ve yayınlanmış olan Türkiye'nin
ihracat potansiyelini tanıtıcı yayınların yabancı
alıcılara ulaşması sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ihracatta
bugün geldiğimiz nokta bir tesadüf değildir. Hükûmetimizce belirlenen
hedeflere giden yolda yürürlüğe konulan faaliyet ve projeler çerçevesinde,
ihracatçılarımızla karşılıklı güven ve
koordinasyon içerisinde gerçekleştirilen yoğun çalışmaların
bunlar birer sonucudur. Bu çalışmalarda İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezinin yeri hep vardır ve artarak da devam
edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
MAHMUT DEDE (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin sürdürülebilir ekonomik
istikrarı için ihracatın güçlü konumunu korumak durumundayız. Bu
nedenle, ihracatın düzeyli olarak artışının
sağlanarak çeşitlenmesi, daha teknolojik ve katma değeri yüksek
bir kompozisyona ulaştırılması yönündeki çabaların
devamı çok önemlidir.
Bu çerçevede, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinin
2010 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını
diliyor, bu vesileyle, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dede.
İstanbul Milletvekili Canan Kalsın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kalsın.
AK PARTİ GRUBU ADINA CANAN KALSIN (İstanbul)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2010
yılı Gümrük Müsteşarlığı bütçesi üzerinde
grubumun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Sözlerimin
başlangıcında Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ekonomik, ticari ve siyasi
yapıları farklı ülkelerle komşu,
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
dış ticaret hacmimizin artmasına paralel olarak yeni pazar
arayışları da gündeme gelmekte ve bu bağlamda aynı coğrafyayı
paylaştığımız, ortak tarihî ve kültürel değerlere
sahip olduğumuz ülkelerle ticari ve ekonomik ilişkilerimizin çok
yönlü olarak geliştirilmesini öngören Komşu ve Çevre Ülkeler
Stratejisi AK PARTİ hükûmetleri döneminde uygulamaya konulmuştur. Bu
stratejinin ilk aşamasında Irak, İran ve Suriye başta olmak
üzere Orta Doğu ülkelerine odaklanılmış ve bu ülkeler ile
ticari ve ekonomik ilişkilerimizin özel program ve projelerle
desteklenmesi sağlanmıştır. Bu stratejinin ikinci
aşamasında ise Orta Asya ve Kafkas ülkeleri, Balkan ülkeleri, Kuzey
Afrika ülkeleri, Rusya ve Ukraynaya yönelik alt programlar
oluşturulmuş ve uygulamaya başlanmıştır. Bu
stratejinin en temel hedefi olan bölge ülkeleriyle ülkemiz arasında
serbest ticaret alanı oluşturulması hedefine yönelik olarak
kısa sürede önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu kapsamda
Mısır, Fas, Tunus, Filistin, Suriye, İsrail, Makedonya,
Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Gürcistan ve Arnavutluk ile
serbest ticaret anlaşması imzalanmıştır. Komşu ve
çevre ülkeler stratejisinin kapsamında kalan diğer tüm ülkelerle
ikili ya da bölgesel bazda tercihli ticaret anlaşması
imzalanması yönünde çalışmalar sürdürülmektedir. Bu strateji
kapsamındaki ülkelerin tamamına yakını ile
yatırım, ticaret, gümrük, ulaştırma, çifte vergilendirmenin
önlenmesi ve yatırımların karşılıklı
teşviki ve korunması gibi alanlarda temel anlaşmaların
imzalanması suretiyle ekonomik ilişkilerin hukuki altyapısı
günümüz koşullarına uygun bir çerçeveye kavuşturulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin
dünyaya açılan yüzü olan kara gümrük kapılarının günümüz
koşullarına ve hizmet anlayışına göre yeniden
düzenlenerek çağdaş bir yapıya kavuşturulması için
yoğun çaba harcanmaktadır. Gümrük ve ulaştırma olmak üzere
ülkemiz ekonomik ve mevzuat altyapısının
uyumlaştırılması ile sürdürülen bu çalışmalarda
önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu çerçevede Gürcistandan
başlayarak, İran, Irak, Suriye, Bulgaristan ve Yunanistan ile mevcut
gümrük kapılarımızın modernizasyonu ve genişletilmesi
çalışmaları tamamlanılmış, yeni gümrük
kapıları ve bağlantı noktalarının önemli bir
bölümü bitirilmiştir. Ülkemiz dış ticaretinde yaşanan bu
hızlı artış nedeniyle Sayın Bakanımız Zafer
Çağlayana teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Uluslararası kara yolu taşımacılarının
sınır geçişlerinde harcadıkları sürenin
azaltılması ve kapılarda verilen hizmet standardının
yükseltilmesi de çok daha önemli hâle gelmiştir. Nitekim kara
sınır kapılarının idari, teknik ve hizmet
altyapılarının durumu uluslararası ulaşım
koridorları açısından önemli bir kriter hâline gelmiştir.
Türkiye olarak dünya ulaşım koridorları üzerinde bir güzergâh
ülke olmayı hedefliyoruz. Bu alanda sahip olduğumuz
altyapının durumu son derece belirleyicidir. Bu anlamda
sınır kapılarımızın etkin yapısı en
belirleyici özellik taşımaktadır. Gümrük
kapılarının modernizasyonu ile birlikte Kapıkule
Sınır Kapısının araç geçiş kapasitesi 1,2 milyon
adetten 4 milyona; modernizasyonla birlikte gümrük kapılarında
bekleme süresi ise otuz dakikadan on dakikaya inmiştir. Diğer yandan
Dereköy, Nusaybin ve Akçakale gümrük kapılarında modernizasyon
çalışmalarına devam edilmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Türkiyede e-devlet projesi kapsamında kurumlar arası elektronik veri
değişimini ilk başlatan kurum olmuştur. Nitekim dün gümrük
kapılarının otomasyona geçişi sağlanarak
işlemlerinin yüzde 100ünün elektronik ortamda yürütülmesi
sağlanmıştır. Yasa dışı ticareti engellemeye
yönelik geliştirilen GÜMSİS Projesi ile de kaçakçılıkla
etkin mücadele sağlanmıştır. Bu mücadele kapsamında
bütün gümrük kapılarımıza televizyon sistemleri, plaka okuma
sistemleri yerleştirilmiş, tüm kapılar Ankara merkezde kurulan
Kontrol Kumanda Merkezi ile izlenir hâle gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
CANAN KALSIN (Devamla) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; gümrük mevzuatının Avrupa
Birliği ile uyumlu hâle getirilmesi ve uygulamalardan kaynaklanan
sorunların giderilmesi amacıyla yeniden düzenlenen Gümrük Kanunuyla
gümrükteki işlemleri hızlandırmayı, ekonomiye katma
değer yaratmayı, yasa dışı işlemleri önlemeyi
öngörmektedir. Kanunun getirdiği en önemli değişikliklerden bir
tanesi de özet beyanın eşyanın gelişinden önce verilmesini
öngörerek risk değerlendirilmesi süreci öne çekilmiştir. Böylece,
gümrük işlemlerinin daha çabuk yapılması, kâğıt
evrakının ortadan kaldırılması hedeflenmiştir.
Böylece, AB hedefine daha da yakınlaşmış bulunmaktayız.
2010 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni eder, saygılarımı
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kalsın.
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Koca
Buyurunuz Sayın Koca. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Mali Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu itibarla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğanın
ifade ettiği gibi Kimsesizlerin kimi olmak için yola çıktık.
Yoksula, garip gurebaya, yakacak kömürü bulunmayan, yiyecek ekmeği
bulunmayan vatandaşlara umut kapısı olduk. Yapılan bu
yardımlar sosyal devlet anlayışımızın vazgeçilmez
bir gerçeğidir. Bu, sadece bizim sorunumuz olmayıp çok
gelişmiş ülkelerde bile rastlanan küresel boyutta temel bir problem
hâlini almış, gelir dağılımındaki
dengesizliklerin giderilmesine ve yoksul kesimlerin desteklenmesine yönelik
sosyal politikalar, toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi ve
sosyal barışın korunması açısından da büyük önem
arz etmektedir. Büyük ve güçlü Türkiye ancak sosyal devlet
anlayışının tam anlamıyla yerleşmesiyle
mümkündür. Devletin şefkat eli her zaman milletimizin yanında yer
alacak. Devlet ana işte bunun için vardır.
Hükûmetimiz bu sorunlardan yola çıkarak sosyal politikalar,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa Sosyal Şartı
gibi uluslararası belgelerde yer alan insanların yoksulluğa
mahkûm edilmeme gibi evrensel haklarıyla birlikte sosyal adalete öncelik
veren insan merkezli bir kalkınma anlayışıyla hareket
etmiştir. Bu anlayış içerisinde talep edene değil,
gerçekten muhtaç olana yardım edilen, sosyal
kısıtlılık altında bulunan tüm kesimlere ulaşan
modern, sosyal bir yardım mekanizmasının
oluşturulmasına öncelik verilmiştir.
Ekonomik ve sosyal yönden güçsüz olanlar lehine toplumsal
eşitsizlikleri ve sorunları giderici etkin ve yaygın sosyal
politikalar uygulanmak suretiyle bu alandaki kaynakların toplumun en
yoksul kesimlerine ulaşılması sağlanmıştır.
Aynı zamanda, sosyal yardım alanında faaliyet gösteren
kuruluşlarla iş birliği en üst seviyeye çıkarılarak
katılımcı bir yaklaşımla yoksulluğun azaltılması
için kalıcı programlar geliştirilmiştir.
Hükûmetimizden önce Fon kaynaklarından önemli bir
kısmı bütçeye aktarılıyordu. 2003ten itibaren bu süreç
tersine dönmüş, Fonun bir kuruşunun bile başka bir amaçla
kullanılmasına izin verilmemiştir. Hatta bütçeden bu Fona
önemli miktarda kaynak aktarılmış ve Fonun kaynak
yapısı güçlendirilmiştir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) İşsizlik Sigortası
Fonları ne oldu Sayın Vekilim?
AHMET KOCA (Devamla) Son yedi yıldaki Fon gelirleri önceki
dönemlerle kıyaslanmayacak kadar büyük artışlar göstermiş,
2 milyar TLye ulaşan Fon gelirleriyle vatandaşımıza önemli
bir kaynak artışı sağlanmıştır.
Bu rakamları, yapılan işleri küçümsemek elbette
mümkün değil. Olayı sadece basit bir odun kömür yardımıyla
nitelendirmek büyük bir haksızlıktır çünkü bunlar birer sosyal
projedir. Bu projeler kalıcı ve etkin çözümler üretmek için
vardır. Bizden önce çıkartılan bu kanun üzerine, Fon üzerine
bundan önceki hükûmetler zamanında hep uygulanagelmiştir.
Dolayısıyla bu uygulamayı yapan valilerimizi ve
kaymakamlarımızı da töhmet altında bırakmak büyük
vebaldir, günahtır diye söylüyorum.
Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı ilke
edinen Hükûmetimiz göreve geldiği andan itibaren köklü reformlar
yapmış, fonlar oluşturmuş ve bu fonların
etkinliği artırılmıştır. Hastane
kapılarında aç açıkta, sokakta kimseyi bırakmamak
adına azami gayret sarf edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere ülkemizde
yoksullukla mücadeleye yönelik sosyal yardım faaliyetleri için 1986
yılında kurulan Fon, kaymakamlarımız, valilerimiz ve
dayanışma vakıflarımız tarafından uygulanmaktadır.
Sosyal yapıyı canlandırmak, dayanışma bilincini
artırmak adına yapılan bu yardımlar, eğitim,
sağlık ve istihdam alanında kapsamlı bir şekilde devam
etmektedir. Nüfusun en yoksul kesimindeki ailelerin çocuklarının
temel eğitim hizmetlerine tam olarak erişimini hedef alan sosyal
yardım ağı oluşturulmuştur. Şartlı nakit
transferleri adıyla yürütülen bu programla, eğitim gören
çocuklarımızın annelerine -altını çizerek
dikkatlerinizi çekiyorum, annelerine- okula devam etmeleri şartıyla
aylık eğitim yardımı yapılmaktadır. Bu
bağlamda 2009 yılı Ekim ayı itibarıyla 2 milyon
öğrencimize 270 milyon TL ödenmiştir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız sözlerinizi.
Buyurunuz.
AHMET KOCA (Devamla) Değerli milletvekilleri,
sağlık alanında bu kapsamda, yoksul aile çocuklarını
sağlıklı bireyler olarak geleceğe hazırlamak hedefiyle
2003 yılında başlatılan yine şartlı nakil
transferleri uygulamasıyla 0-6 yaş grubundaki çocuklarımıza
sağlık hizmeti verilmiş ve 2009 itibarıyla 788 bin
çocuğumuza sağlık hizmeti 112 milyon TL
kullandırılmıştır.
İstihdam alanında çalışabilir, üretebilir
durumlarda yoksul vatandaşlarımızın, işsizlerimizin
toplum hayatına aktif katılmaları için
ağırlıklı bir politika uygulanmıştır. Gelir
getirici, istihdam artırıcı projeler oluşturulmuştur.
Sonuç olarak, insan odaklı bir hizmet
anlayışıyla milletimizin problemlerini çözmeye
çalışıyoruz. İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın düsturuyla milletimiz için biz her türlü
fedakârlığı yapıyoruz. Başta bu projeyi
gerçekleştiren Bakanımız Hayati Yazıcı Beyefendiye,
Genel Müdürlüğümüze ve onun tüm çalışanlarına
teşekkürü bir borç bilirim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET KOCA (Devamla) Bu itibarla 2010 yılı mali
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize, hayırlar getirmesini
temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Koca.
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali, buyurunuz efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ OSMAN SALİ
(Balıkesir) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Devlet Personel Başkanlığı bütçesiyle alakalı olarak
AK PARTİ Grubu adına huzurunuzdayım. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Devlet Personel
Başkanlığının kurumsal yapısına girmeden
önce kamu personel sisteminin belli başlı birkaç sorununa
değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu alandaki en önemli sorun,
farklı kamu kurum ve kuruluşlarında benzer statüde görev
yapmakta olanların mali haklarının birbirinden farklı
olmasıdır. Farklı kurumlarda çalışıyor
olmaları sebebiyle aynı işi yapanlara farklı ücretlerin ödenmesi
söz konusudur. Ülkemizde tek kanuna dayalı bir ücret rejimi maalesef
uygulanamamaktadır. Son yıllarda çıkarılan teşkilat
kanunlarında ve personelle ilgili düzenlemelerde ücretle ilgili özel
hükümlere yer verilmesi kurum ve kuruluşlar arasında eşitsizliklere
yol açmıştır. Kurum ve kuruluşlar arasındaki ücret
eşitsizliğini gidermek amacıyla ek ödeme uygulamasına,
hepinizin bildiği ve hatırladığı üzere, 2006
yılında başlanmıştır. Son olarak da, Bakanlar
Kuruluna, kurumsal ek ödemesi olmayan memurlara en yüksek devlet memuru
aylığının yüzde 200üne kadar ek ödeme yapma yetkisi
verilmiş ve 2008 yılı Ağustos ayı itibarıyla
yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararı ile de, kurumsal ek ödemesi
olmayan memurlara genel olarak ek ödeme verilmesi öngörülmüş, kamudaki
ücret adaletsizliğinin giderilmesi yönünde önemli bir adım
atılmıştır. Kurumlar arasındaki ücret
dengesizliği, söz konusu genel ek ödeme oranlarının kademe
kademe ve bütçe imkânları çerçevesinde, kurumsal ek ödeme oranlarına
eşitlenmesi suretiyle giderilebilecektir. Sistem kurulmuştur, zaman
içinde problemin çözümü yoluna girilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bir başka önemli sorunumuz bu
alanda, ödeme kalemlerinin çokluğudur. Maaş ödeme kalemleri
inanılmaz sayıdadır. Birkaç örnek: Gösterge
aylığı, ek gösterge aylığı, taban
aylık, kıdem aylığı, iş güçlüğü,
iş riski tazminatı, özel hizmet tazminatı, denetim
tazminatı, görev tazminatı, makam tazminatı, fazla çalışma
ücreti, ek çalışma tazminatı, eğitim-öğretim
ücreti, ek ödeme
Yani liste yüzlere doğru yaklaşmaktadır ve
sayıyı da doğru dürüst tespit etmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, bu ödeme kalemlerini topluca
değerlendirdiğimizde üçe indirmenin mümkün olduğunu görüyoruz.
Birincisi personelin şahsıyla ilgili olan ödemeler, ikincisi
unvanıyla ilgili ödemeler, üçüncüsü de iş ve işin görüldüğü
yerle ilgili ödemeler. Bu yöndeki bir çalışma zaman geçirilmeden
yapılmalıdır.
Diğer bir problem iller arasındaki personel
dağılımındaki dengesizliktir. Bazı
kurumlarımız kurdukları atama sistemleriyle iller
arasındaki dağılım problemini ciddi şekilde
çözmüştür. Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık
Bakanlığı bu kurumlarımıza örnektir. Esasen iller ve
alt bölgelerinde belirlenecek ilave ödemelerle bu sorun çözülebilecektir.
Örneğin büyük şehir tazminatı, kırsal alan
tazminatı gibi tazminatlarla personelin iller arasındaki nakil
taleplerini azaltmak mümkündür.
Değerli arkadaşlar, bir başka konu liyakatle
alakalıdır. Liyakat konusu da hepinizin bildiği üzere ciddi
şekilde çözülmüştür. Merkezî sınav ve merkezî atama sistemi
liyakatin temelini oluşturmaktadır. Diğer yandan, şube
müdürlüğüne kadar olan alt görevlerde de sınavlı atamalar söz
konusudur. Demek ki liyakatle alakalı problemimiz daire başkanı
ve üstü görevlerle alakalıdır.
Değerli arkadaşlar, 1982 Anayasasında üst düzey
yöneticilerin yetiştirilme usul ve esaslarının kanunla
düzenleneceği belirtilmiş ancak günümüze kadar bu yönde bir yasal
düzenleme yapılamamıştır. Daha doğrusu yapılmıştır
ama Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir. Bu problemi çözme
açısından bu düzenleme derhâl yapılmalı ve kadrolaşma
iddiaları, tartışmaları ebediyen sona erdirilmelidir.
Değerli arkadaşlar, Devlet Personel
Başkanlığımız Türk kamu personel yönetiminde öncü ve
köklü değişimleri gerçekleştirmeyi amaçlayan bir başkanlığımızdır.
Devlet personel rejiminin temel ilke ve politikasını, kurum ve
kuruluşların teşkilat, görev ve yetkilerini, kamu görevlilerinin
tabi olacakları personel rejimlerini ülke şartlarına en uygun
olacak şekilde düzenlemek, belirlenen personel politikalarını
uygulamak, revize etmek, uygulamayı takip etmek ve denetlemek, personel
rejimleri arasında uyum, denge ve koordinasyonu sağlamak göreviyle
çalışmaktadır.
Devletli kuruluşlarımızdandır. 1960lardan
kalma bir kuruluşumuzdur. Benzer örnekleri de vardır, Devlet Planlama
Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü, değişti daha
doğrusu.
Değerli arkadaşlar, bu
Başkanlığımız 12 milyon bütçesiyle, 237 personeliyle
nicelik olarak devletimizin en küçük kurumlarındandır ve
faaliyetlerini fedakârca arkadaşlarımız yürütmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ OSMAN SALİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Bütçenin hayırlı olması temennisiyle yüce Meclisi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sali.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Sevigen.
CHP GRUBU ADINA MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
konuşmama başlamadan önce hem milletvekili olarak uzun süredir
aranızdayım, bir de insan olarak, Sayın Başbakanın
bütçe konuşmalarında yaptığı konuşmayı kınadığımı,
Meclis Başkanı konumunda olan Meclis Başkanımızı
tam bir şamar oğlanı gibi, Ali kıran baş kesen gibi
azarlamasını içime sindiremediğimi, bir milletvekili olarak
içime sindiremediğimi burada sizlere arz etmek istiyorum. Yani, Meclis
Başkanına siz saygı göstermezseniz, kim gösterecek?
CANAN KALSIN (İstanbul) Başbakana da saygı
göstermek lazım!
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Toplumda yeri var, Türkiyenin
ikinci adamı. Eğer, siz burada her gün azarlarsanız, her
konuşmaya başladığınızda, dünyada da yeri olmaz
toplumda da yer olmaz. Ben, terbiyeye davet ediyorum, her Meclis
Başkanı konumunda olan bir insana karşı yapılacak
saygıya.
Ve bu arada, Tekel işçileri sokaklara dökülmüş
perişanlık içerisindeler. Onlara da buradan Allahtan yardım
edilmesini diliyorum. Çünkü, sizden gelecek bir yardım yok onlara.
İnsanlar açlık içinde, perişanlık içinde dayak yiyor, sopa
yiyor. İlkin buzlu su attınız, şimdi de gaz
attınız. Şimdi gazların, buzlu suların içinde
işkence görüyor insanlar orada da.
Ama bu işkenceyi biz daha önce yaşadık. Sayın
Bakanımız, bizim Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde gerçekten
çok değer verdiğimiz bir insan. Sporun içinden gelen bir insan.
Pırıl pırıl bir adam. Bir şeyler söylediğimiz
zaman sakın üzülmesin diye söylüyorum.
İşkence deyince aklıma geldi,
hatırlarsınız Manisada öğrenciler vardı. Manisada
genç öğrenciler vardı afiş ve pankart asmışlardı,
DHKP-Cli. Öğrenciler yargılandı. Bu öğrencilere
işkence yapıldığı tespit edildi. İşkence
yapan polis, şimdi bu öğrencilerin başında, belediyemizde
spor direktörlüğünün başında görev yapıyor!
Öğrencilere işkence eden polis, yüz aya mahkûm olan polis,
yargılanmış bir polis, görevli, gelip öğrencilere
Sevgili
Bakanım, nasıl müdahale edersiniz bilemiyorum, bu da Spor
Bakanlığı içinde bir olay diye düşünüyorum.
Gençlik Spor Bakanlığı deyince aklımıza
çok şeyler geliyor. O kadar çok konuşulacak şeyler var ki ama
gençliğe sahip çıkmak, spor adamları yetiştirmek, sporcu
faaliyetlerini programlamak, tesis yapmak, sporcu
sağlığını korumak, spor müsabakaları düzenlemek,
başarılı sporcuları ödüllendirmek
Ödüllendirmekte de nasıl
biliyor musunuz bu uygulamada arkadaşlarım? Erkekler farklı,
kadınlar farklı, özürlüler farklı. Avrupaya gidiyorsunuz,
yarışmalar yapıyorsunuz, erkeklere 1.000 altın
veriyorsanız kadınlara 500 altın, öbürlerine de özürlülere de
üçte 1 altın veriyorsunuz. Bu ödül yasasının acilen Sayın
Bakanım düzeltilmesi gerekiyor.
Bunun yanında, sevgili arkadaşlarım, biz Türkiye'de
kendi çocuklarımıza sahip çıkamıyoruz. Amatörlerimiz
almış başını gidiyor, sahipsiz, çaresiz, perişan,
kahve odalarında
Kiralarını ödeyemedikleri için kulüplerimiz
kapatılıyor. Devlet belediye yerlerini onlara tahsis etmediği
için çocuklarımız kahve köşelerinde, uyuşturucuların
elinde perişan olup gidiyorlar.
Türkiye'de yetmiş beş yıllık bir spor
kulübümüz vardır, Yüzme İhtisas, İstanbulda. Bilir misiniz
sevgili milletvekilleri? İstanbullu olanlar bilir, diğerleri de
bilir. Bu yetmiş beş yıllık Yüzme İhtisas Kulübü
yüzlerce sporcu yetiştiriyordu, Avrupa şampiyonları
çıkartıyordu buralardan, maalesef burasını satmak
istediler. Söz verdi Sayın Vali Başka bir yere götüreceğim.
diye, Bakanlığımız o dönemde söz verdiler; satmak
istediler, satamadılar. Ondan sonra, geldiler, burasını Türk
Hava Yollarının ikram bölümüne yirmi beş
yıllığına kiraladılar. Yani yüzlerce sporcunun
yetiştiği okul, şimdi, Türk Hava Yollarında ikram etmek
için kurulan -onun yeri mi yok ikram etmek için kurulan yerlere?- bir müessese
konumuna geliyor.
Üç tarafı denizle çevrili olan bir ülkeyiz biz.
İstanbulda her tarafımız deniz. Maalesef, bir Kısa Kulvar
Dünya Şampiyonası yapıldı. Kısa Kulvar Dünya
Şampiyonasında, Abdi İpekçi Spor Salonu Sayın
Bakanım, gittik, yüzmeye bir havuz getirdik oraya. Yani
havuzlarımıza sahip çıkmıyoruz, kapatıyoruz biz; ithal
olarak, 5 milyon dolar para harcıyorsun, 500 milyon, 5 milyar para
harcıyorsun, elinde bulunan spor tesisini bozuyorsun, havuz getiriyorsun
ve dünya şampiyonasını burada yapmaya
çalışıyorsun. Rezillik almış başını,
diz boyu sevgili arkadaşlarım. Ondan sonra, şimdi, orada, Avrupa
voleybolu yapılacak 2010da, basketbol turnuvası düzenlenecek, onu
bozacaksınız tekrar, tekrar bir 500 milyon, 1 milyar, ne kadar
tutuyorsa, bir daha masraf edeceksiniz ve tekrar, o masrafın yerine 2010
Dünya Basketbol Şampiyonasını burada oynatmak için 5 trilyon
daha devletin cebinden para gidecek. Daha belli değil
Burada gerçekten merak ediyorum: İstanbulda Avni Akyol Yüzme
Havuzu vardı Sayın Bakanım, dört yıldır bitirilmedi,
neden bitirilmez burası? Neden biz böyle
Taşıma suyla
değirmen döner mi? Yüzme havuzlarıyla, şişme havuzlarla bu
işler yapılır mı?
Derya Büyükuncu diye otuz üç yaşında bir sporcu
arkadaşımız var. Bu çocuk kendi imkânlarıyla orada, bu
yarışmada dünya beşincisi oldu. Çocuk Amerikada kendisini
yetiştiriyor, sponsorunu kendisini buluyor, parasını kendisini
buluyor, imkânlarını kendisi buluyor; geliyor, burada
yarışıyor ve dünya beşincisi oluyor.
Şimdi, bizim burada, amatörlerimize önem verme
şansımız yok, devşirme sporcularla götürüyoruz işi.
Olimpiyata gittiler sevgili arkadaşlarım, olimpiyatlara 68 tane
sporcu götürdüler. 68 tane sporcunun içerisinde 20 tane Türk yok biliyor
musunuz! Mesela, uçakla geliyorlar, parayı veriyoruz, götürüyorlar
İşte, Ukraynalı, Çin, Japon
Yani masa tenisinde yirmi dokuzuncu
oluyorlar, bizim çocuklarımıza sahip çıksanız beşinci
olsun, yüzüncü olsun... Kendi çocuklarımıza sahip çıkın
Sayın Bakanım. Devşirme sporcularla bu iş gider mi? Bu
işler yapılır mı?
Mesela, güreşte olimpiyat şampiyonu olan bir
arkadaş vardı. İstiklal Marşımız
çalındığı zaman
İstiklal
Marşımızı bilmiyor, garip, çünkü niye? Bir Rus olduğu
ortaya çıktı sonradan! İstiklal Marşını
bilmeyen
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan
dinlemiyor.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Olabilir, dinlemeyebilir
Sayın Bakanım dinliyordur, not alıyordur, çünkü ben inanıyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Kuzu
meşgul ediyor. Bakan dinliyor da Sayın Kuzu rahat vermiyor.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Şimdi mesele
Ben buradan
gerçekten söylüyorum: Bu şampiyonada Ahmet Ayıklara, Yaşar
Doğulara, içimizde bulunan Hamza Yerlikayalara ayıp oluyor. Kendi
içimizden gelmiş aslan gibi insanlarımız bunlar. Bunları
biz yetiştirdik, bizim insanlarımız bunlar, ama maalesef biz
bunlara sahip çıkma şansını elde edemiyoruz. Yani hangi
ülkenin, Rusyanın, Fransanın, Brezilyanın, hangi ülkenin
ulusal takımlarında Çinli, Ukraynalı, Brezilyalı var Allah
aşkına Sayın Bakanım? Ama maalesef bizim ulusal
takımımızda aklınıza kim geliyorsa, hangi ülke
geliyorsa her ülkenin sporcusu var.
Üniversitelerin kesinlikle yoksul öğrencilere sahip çıkması
gerekir diye düşünüyorum. Bu basketbol, voleybol konusunda bizim
sporcularımız çok yetenekli. Bunlara sıfır burs verip, yani
sıfır öğretim maliyetiyle ciddi burslar verilerek bu
öğrencilere sahip çıkılması gerekir diye düşünüyorum.
Bu amatörlerimizi İddaaya koymak gerekir diye düşünüyorum Sayın
Bakanım. Daha önce, Mehmet Atalay arkadaşım, bir gazetede
okumuştum Amatörlerde şike yapılıyor
Şikenin
amatörü, profesyoneli olur mu? Amatör insanlara, kulüplere
Her hafta bir iki
tane amatör spor kulübünü eğer İddaanın içine koyarsanız,
federasyonlardan ciddi bir gelir alır, onlar da kimseye muhtaç olmadan
yollarına devam ederler çünkü şikenin profesyoneli, amatörü olmaz
diye düşünüyorum.
Mesela, bu belediyeler
Allah aşkına, belediyelerin
futbolla, sporla ne alakaları var! Yani bu Ankara Belediye
Başkanımız, işte Ankarasporu bıraktı, şimdi
Ankaragücü
Tamam, yardım edebilir
İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı
Bu spordan biraz
İnsanlar onlara, belediyelere,
ellerine imkânlar veriyor; yol için, su için, elektrik için para veriyor, onlar
spor kulüplerine harcıyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Spor Kulübünün maçına bir gelin görün, Allah aşkına! Olimpiyat
stadında yapılıyor, kaç kişi gidiyor? Ya 20 kişi ya 50
kişi! Yöneticiler seyircilerden daha fazla. Günah değil mi bu
imkânlar
Fakir fukara, garip gureba diyordu ya arkadaşım,
kimsesizlerin kimsesi, sahibiyiz diye. Kimsesizlerin sahibi cumhuriyettir,
cumhuriyet, Tayyip Erdoğan değil. Tayyip Erdoğan, kimsesizlerin
kimsesi olsaydı, şu sokakta bekleyen işçilere giderdi, elini
uzatırdı, Gelin, ben size söz verdim. derdi -Dengir Mir
Fıratın burada sözü var- bu insanlara sahip çıkardı
sevgili arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız
Sayın Sevigen.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
O kadar çok konuşulacak şey var ama son olarak da
Sayın Bakanın bilgisi dâhilinde olsun diye söylüyorum.
Sevgili arkadaşlarım, İstanbulda bir arsa
vardı. Bu arsayı, Allah rahmet eylesin, Hasan Doğan, Federasyon
Başkanı; Cihan Kamer, Başbakanın oğlunun ve gelinin
ortak olduğu; bir de Sayit Kavurmacı, Kadir Topbaşın
damadı, üç ortak aldılar. Bu arsa ortak alındı, toplandı.
Sonra Bu arsaya, biz Adalet ve Kalkınma Partisinin il binasını
yapacağız. dediler. Peki dedik. CHPliler de Mademki il
binası, kamu kuruluşudur. Lütfen, gidin, siz buraya il
binasını yapın. dediler. Bir imar değişikliği
yapıldı. İmar değişikliği yapıldıktan
sonra, bu ayyuka çıktı. Buraya ticaret alanı yapıldı,
kendilerine kalıyormuş gibi. Adalet ve Kalkınma Partisinin il
binası olmaktan çıkıp ticaret alanına çevrildi. Sonra, bu,
gazetelerde, Hürriyette, diğer gazetelerin çoğunda, Milliyette,
hatta Starda filan böyle, büyük manşetlerle çıkınca
gazetelerde, bunlar değiştirdiler Biz, bu arsayı federasyona
hibe edeceğiz. dediler. Çünkü ciddi bir imar artışı oldu,
büyük rant kazanıldı. Federasyona hibe edeceğiz, oraya tesis
yapılsın diye. dediler. Belli bir süre geçti, daha federasyon bir
çivi çakmadı. Belli bir süre sonra, burası gerçek sahiplerine -imar
değişikliği yapıldıktan sonra- tekrar geri verilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sevigen, lütfen, cümlenizi
tamamlayınız. Fazla süre veremeyeceğim.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Bitiriyorum. Cümlemi bitiriyorum.
Bilgi sahibi olsun, takip etsin diye Sayın Bakanıma
Bu arsa, o sahiplerine, imar değişikliğinden sonra
devredilecek ve ben buradan Sayın Bakandan bu konuyu takip etmesini
istiyorum. Orası eğer gerçekten -Federasyon kendisine bir yer
kiraladı İstinyede- kendisine yetmiyorsa, bu gerçekten böyle bir
oyalama taktiğiyse, Federasyon burayı kendine göre, spora göre
uygulamayacaksa amatör spora lütfen hibe etsinler. Sayın Bakanım, el
koyun oraya. Orası çünkü Federasyona hibe edilmiş bir arsa ve büyük
milyon dolarlar kazanılıyor, büyük bir rant elde edildi orada. Biz
AKP diye geçti, CHPliler yardımcı oldu, ticaret alanına
döndü. Şimdi, rahmetlinin de anılarına saygı duymak
lazım diye düşünüyorum. Eğer mesela
Hasan Doğan öldü, gitti
Federasyon Başkanımız. Onun anısına inşallah
saygı duyarlar ve burayı da sporculara, gerçek sahiplerine verirler
diye düşünüyorum.
Konuşacak çok şeyimiz var, önerilerimiz var. Ben, Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürüne teşekkür ediyorum kendi adıma. Bizim
gönderdiğimiz öğrencileri kabul ediyor, şikâyetçi olan
arkadaşlarım da var ama gerçekten bu öğrencilere sahip
çıkıyorsunuz, çıkmaya da devam edin, yurt yaptırmaya devam
edin. Yurt çok önemli. Tarikatların ellerine düşmesin
çocuklarımız. Türkiyede devlet sahip çıkamadığı
zaman, işte görüyorsunuz, siz iş, aş veremediğiniz zaman
onlar ellerine taş veriyorlar, kavgalar çıkıyor, dövüşler
çıkıyor. Çocuklarımıza sahip çıktığınız
müddetçe biz de sizlere teşekkür etmeye devam ederiz Sayın Genel
Müdürüm.
Bütçenin milletimize, ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sevigen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Hatip kürsüde
konuşmasına başlarken, Sayın
Başbakanımızı herhâlde amacını aşan bir
şekilde tazir etti diye düşünüyorum. Müsaade ederseniz o konuya bir
açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Böyle bir şey ben duymadım Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, bakınız, Sayın Başbakanı terbiyeye
davet etmek bir milletvekiline yakışan
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Terbiye demedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Terbiyeye davet ediyorum.
dedi, farkında değil.
SONER AKSOY (Kütahya) Evet, aynen öyle dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Amacını aşan
bir ifade kullandı. İzin verirseniz düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Meclis
Başkanına saygı duyarlarsa iyi olur yani.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın vekillerini de
oturdukları yerden daha edepli davranmalarını
uyarırsanız
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sen edepli olmayı
öğren bir defa, sen edepli olmayı öğren.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Meclis
Başkanına da saygı göstermek lazım Elitaş.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Hiçbir hareketinde edep
yok senin.
BAŞKAN Sayın Elitaş, bu Genel Kurulda bu kürsüyü
kullanan herkesin edepli davranması gerekir, bunu herkesin de içine
sindirmesi gerekir.
Buyurunuz, bir dakika süre veriyorum.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sen edepli olmayı
öğren. Hiçbir hareketinde edep yok senin.
BAŞKAN Lütfen
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Bu kürsüye her çıkanın
illa Başbakana yağcılık yapması mı gerekiyor?
Eleştiren de olacak Sayın Başkan.
SONER AKSOY (Kütahya) Eleştirmek başka, saygıya
davet etmek başka.
BAŞKAN Buyurunuz, bir dakika süreniz var.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin AK PARTİ
Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Sevigen, burada konuşurken Türkiye Cumhuriyetinin 2nci
sırasında olan Sayın Meclis Başkanına saygı
gösterilmesi gerekir. dedi, amenna. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına,
devletin temsilcisi Cumhurbaşkanına herkes saygı göstermek
zorundadır, Meclis Başkanına herkes saygı göstermek
zorundadır, Başbakanına da herkes saygı göstermek
zorundadır.
TAYFUR SÜNER (Antalya) Başbakan da Meclis
Başkanına saygı göstermek zorundadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Başbakanı terbiyeye
davet edip ona karşı yapılan saygısızlığa da
dikkat etmek gerekir.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Başbakan da Meclise
saygılı olmalıdır. Başbakan da Meclise
saygılı olmalıdır, saygı duymayı
öğrenmelidir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, buradaki
Sayın Başkan, biraz önce bir uyarı yaptı Kürsüde
konuşana saygılı olun. dedi Hazımlı olun. dedi.
BAŞKAN Kürsüde konuşan da dâhil buna efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, o gün,
Sayın Ana Muhalefet Partisi Başkanı orada oturuyor,
sağında grup başkan vekilinin birisi, solunda grup başkan
vekilinin birisi, ha bire laf atıyorlar. Grup Başkanı, Ana
Muhalefet Partisi Genel Başkanı, eğer grup başkan
vekillerinin laf atmalarına dur diyemiyorsa ya umursamıyorlar grup
başkan vekilleri Muhalefet Partisi Genel Başkanını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
ya da acziyetlerinden bir
şey yapmıyor olabilirler. Eğer acziyet değilse açıkça
tahrik vardır.
BAŞKAN Sayın Elitaş, teşekkür ediyoruz.
Açıklamanızdan
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ana Muhalefet Partisi Grup
Başkanının, Genel Başkanının
davranışlarını kontrol etmesi gerekir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Elitaş, sizin bu söyleminizden sonra
burada kim laf atarsa ona göre davranış görecek o zaman, herkes
grubuna sahip olsun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkanım, Genel
Başkanımız hakkında acziyetten bahsettiler. Sataşma
nedeniyle söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, size de bir dakika süre veriyorum.
Buyurunuz efendim.
2.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın CHP Grubu
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün de bu polemik yaşandı. Anlaşılan, bu
polemik devam edecek. Önce, herkes birbirine saygılı olacak.
Saygının ön koşulu da insan olmaktır. Ama, devletin kimi
kurumları var ki bu kurumlara herkes biraz daha hassas davranacak.
Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını azarlamayı
alışkanlık hâline getiren bir Başbakan varsa
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüyü işgal etmedik
biz hiçbir zaman.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Onu da ayrıca
tartışırız Sevgili Elitaş.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) O, ona cevap değil
ki.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Azarlamayı
alışkanlık hâline getiren bir Başbakan varsa
SONER AKSOY (Kütahya) Azarlama yok.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
ve o Başbakan hem Hükûmeti hem
Meclisi yönetmeye kalkarsa, e, çok doğaldır ki o Başbakana
görevi hatırlatılır. Bunu da hatırlatanlar Parlamento
adına, Meclis adına, Meclis saygınlığı adına
yapar ve o Başbakan bu kürsüde muhalefet partilerini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
özel kelimeler seçerek tahrik ederse
ve bu tahrikte de ısrarcı olursa çok doğal ki biraz evvel
Sayın Elitaşa laf atıldığı gibi, daha sonra da
laf atılacağı gibi, herkes hak ettiği cevabı
alacaktır ve bundan sonra da bu böyle devam edecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.
Sayın milletvekilleri -öğlen- çalışma süremiz
dolmuştur. Saat 14.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.58
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 34üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S.
Sayısı: 443) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) YÜKSEK ÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) DIŞ TİCARET
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
(Devam)
2.- Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ (Devam)
1.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) SOSYAL YARDIMLAŞMA VE
DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
G) DEVLET PERSONEL
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Devlet Personel
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Personel
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Birgen Keleşe ait.
Buyurunuz Sayın Keleş.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dış Ticaret Müsteşarlığı üzerinde CHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum ve yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Dış ticaret, bir ülkenin ekonomik ve sosyal
yaşamını doğrudan etkileyen ve hükûmetin
uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalardan da doğrudan
etkilenen bir sektördür. O nedenle de bu alandaki sorunların köklü çözümü
sadece kur politikasıyla ve ihracatçının teşvik edilmesiyle
gerçekleştirilemez.
Türkiye'nin ciddi bir kalkınma stratejisi ve planı, bir
sanayileşme stratejisi ve bunu destekleyecek bir teknoloji politikası
yoktur. İç tasarrufları arttırmak için de özel bir çaba
gösterilmemiştir. Nitekim, 2000li yılların başında
yüzde 24ü bulan yurt içi tasarrufların millî gelire oranı 2008
yılında yüzde 17ye düştü. Bu dönemde dış
tasarrufları çekmek için yüksek faiz politikası uygulandı.
Dünyada olağanüstü likiditenin varlığı ve verilen yüksek
reel faiz Türkiyeye sermaye girişlerini artırdı ve Türk
lirası aşırı değerli hâle geldi. Bu ise ithalatı
çekici hâle getirerek, bir yandan yurt dışından borçlanmayı
teşvik etti, öte yandan da üretimin ve ihracatın ithalata olan
bağımlılığını artırdı.
Sağlıklı bir ekonomi açısından son derece
önemli olan vergi reformunun yapılmaması, faiz dışı
fazlanın kamu harcamalarının kısılarak
gerçekleştirilmesi, kamu harcamaları içinde de en çok
kısıntı yapılan kalemin yatırım harcamaları
olması kamu yatırımlarını inanılmaz boyutlara
indirdi ve kamunun üretimi ve yatırımı yönlendirme kapasitesini
tümüyle ortadan kaldırdı. Gelişmiş ülkeler kriz
sonrasında kamu sektörünün müdahalesine olanak sağlayacak
değişiklikler gerçekleştirip üretim ve yatırımı
arttırmak amacıyla bütçede kaynak ayırdı. Türkiyede ise
iktidar, üretim ve yatırımı artırmakla pek ilgilenmedi;
kriz nedeniyle talebini erteleyenler, ÖTV ve KDV indirimi gibi önlemlerle
tüketime teşvik edildi; üretimin arttırılması ve
çeşitlendirilmesi değil, stokların eritilmesi hedef
alındı; alım gücü olmayanlar için ise hemen hiçbir önlem
düşünülmedi. Üstelik, yabancılar tarafından üretilen araba gibi
mallar da desteklendiğinden alınan önlemler yerli değil
yabancı üreticilerin desteklenmesi sonucunu da yarattı.
Bugün ihracatın ithalata
bağımlılığı, dış ticaretteki önemli
sorunların başında gelmektedir. Buna katkı yapan
unsurların başında da izlenen kur politikası ve dâhilde
işleme rejimi vardır.
İthalata bağımlılık sadece fiyatlardan
değil, kaliteli ürün eksikliğinden veya pek çok ürünün ülkede
üretilmemesinden de kaynaklanmaktadır. Ancak
bağımlılığın hızla artmasında ne
pahasına olursa olsun özelleştirme anlayışıyla
hareket edilmesinin ve cumhuriyet döneminde kurulan ve Türkiye sanayisine girdi
sağlayan bazı tesislerin özelleştirilmesinin de etkisi
vardır. Özelleştirme gelirleri ise yatırımlarda değil,
bütçe açıklarının kapatılmasında
kullanılmaktadır.
Söz konusu tesislerin üretimden çekilmesi veya üretimin
azaltılarak sembolik hâle getirilmesi ve ekonomide ihtiyaç duyulan ara
mallarının üretiminde de bu tesislerden yararlanılmaması
dışa bağımlılığı hızla
artırmıştır. Ancak, yatırım mallarında
dışa bağımlılık ara mallarındaki kadar
yüksek olmamıştır. Çünkü son yıllarda kaynak
yetersizliği gerekçesiyle kamu yatırımları neredeyse
sıfırlanmış, özel sektör yatırımları ise
özel sektörün kârlı bulduğu konut ve iş yeri inşaatı
gibi alanlara yönelmiştir.
Kalkınma ve dış ticaret açısından büyük
önem taşıyan imalat sanayisinin üretim ve ihracat yapısına
baktığımız zaman görülmektedir ki teknoloji
yoğunluğu yüksek olan ürünlerin oranı 2008 üretiminde sadece
yüzde 4,1; ihracatta ise yüzde 3,1dir ve 2002-2008 yılları
arasında bu, her iki kalemde azalan bir trend göstermektedir.
Sayın milletvekilleri, dış ticaretin
yapısı, sorunları, dış ticaret
açığının ve cari işlemler açığının
gerçek boyutları ve bu alandaki sorunların çözümü için neler
yapılabileceğinin kapsamlı bir şekilde belirlenmesi için
kullanılacak yöntem, bizim girdi çıktı dediğimiz input
output tablolarıdır. Ancak söz konusu tabloların
yapıldığı son tarih 1998 yılıdır. Oysa bu
tablolar ciddi bir planlama içinde çok yaşamsal önemdedir.
Bu eksikliğe rağmen, bazı ciddi bilim
insanları 1998 yılı tablolarını kullanarak
çalışmalar yaptılar. Bu çalışmalar Türkiye'nin
ihracatının emek yoğun sektörlere dayandığını
sergilemektedir. Ham madde yoğun sektörlerdeki ihracat oranları da
eklendiğinde görülmektedir ki, Türkiye ihracatında emek yoğun ve
ham madde yoğun sektörler hemen hemen ihracatın tümünü
kapsamaktadır.
Türkiyenin ihracatında dış ticaret ve cari
işlemler dengesine olumlu katkıda bulunan sektörlerin de geleneksel
sektörler olduğu çok net olarak görülmektedir.
Otomobil sanayisi gibi ihracatta önde giden bir sektörde görülen
ise üretim için yapılan ithalatın ihracat boyutuna
yaklaşmasıdır. Elektrikli makine ve cihazlar ile parçalarının
üretiminde de yüksek teknoloji gerektiren girdiler ithal edildiğinden,
ihracattan çok ithalat gerçekleştirilmektedir.
Türkiye, değerli arkadaşlarım, bazı temel
sanayiler ve tüketim malı sanayileri ile başlattığı
sanayileşme sürecini tam olarak tamamlayamadan Avrupa Birliğiyle
tamamlayıcı protokol yaptı ve sanayi ürünleri ithalatındaki
vergileri ve miktar kısıtlamalarını öngörülen takvime göre
kaldırdı. Hemen arkasından küreselleşme ve gümrük
birliği uygulamaları başladığından dış
ticarette serbestleştirme rüzgârları esti ve Türkiye
serbestleştirmeyi pek çok ülkeden daha fazla benimseyerek kendi
ürünlerinin rekabet gücünü ortadan kaldıracak şekilde uyguladı.
Bu nedenle, Türkiyede ithal edilen ürünlerin yerli olarak üretilmesi ve bu
kanalla dış ticaret açığının ve
dolayısıyla cari işlemler açığının
hafifletilmesi yaşama geçirilmedi.
İşin ilginç yanı, gelişmiş ülke
hükûmetlerinden farklı olarak AKP İktidarı ithalattaki
hızlı artışa karşı öyle duyarsız
davrandı ki geleneksel sektörlerde de, sadece yüksek teknoloji kullanan
sektörlerde değil geleneksel sektörlerde de ithal girdi oranı giderek
arttı. İhracat artışları yatırım yaparak,
yeni ürünler üreterek, teknoloji yoğun ürün oranlarını artırarak,
daha yüksek katma değer gerçekleştirerek
sağlanmadığı için dış ticaret
açığı ve cari açık hızla yükseldi. Borç ve faiz
ödemelerinin yüksek boyutlara ulaşması ve hızla artan kâr
transferleri Türkiyede gelecekte daha büyük sıkıntılara yol
açacaktır çünkü yabancı sermaye, yatırımlara ve döviz
kazandıran, ihracatı artıran üretime yönlendirilmedi.
Bugün karşımızda olan gerçek, ekonomideki tasarruf
açığını ve dış ticaret
açığını kapatabilmek için en az ödediği borç kadar
borçlanan, diğer bir deyişle borcu borçla ödeyen bir Türkiyedir.
Bunun anlamı şudur: AKPnin uyguladığı
yanlış politikanın bedelini sizler değil bu
kuşağın çocukları ve torunları ödeyecektir. Bu büyük
bir haksızlıktır ve bu duruma yol açmaya hiç kimsenin hakkı
yoktur.
Pazar arayışları ve olmayacak tavizler vererek
ithalatı azaltmak, ihracatı uzun süreli ve istikrarlı bir
şekilde artırmak mümkün değildir. Eğer Avrupa
Birliğine tam üyeliği hedef alıyorsanız Türkiye'nin tek
başına çeşitli ülkelerle yaptığı serbest ticaret
anlaşmalarının da uzun dönemde sonuç vermesi beklenemez çünkü
gümrük birliği tam üyelerin üçüncü ülkelere karşı aynı
dış ticaret rejimini uygulamalarını ve benzer ticaret
anlaşmaları yapmalarını öngörmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) Dış ticaretteki
sorunları çözmenin, krizi en kısa sürede aşmanın,
işsizliği azaltmanın, kalkınmayı
hızlandırmanın ve sağlıklı bir ekonomik
yapıya kavuşmanın yolu üretimden, yatırımdan,
sanayileşmekten ve ciddi bir kalkınma stratejisi ve planı
uygulamaktan geçmektedir. AKP İktidarı yedi yıldır bu
gerçeği anlamamakta ısrar ediyor ve yabancıların
önerilerine uyarak ters yönde politikalar uyguluyor.
Yabancı ülkelerin ve uluslararası kuruluşların
Türkiye'nin yararlarını değil, kendi çıkarlarını
koruduklarını bir kez daha hatırlatıyor, yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Keleş.
Sayın milletvekilleri, sistemde bir arıza
oluştuğu için, şimdi soru-cevap için sırasıyla
okuduğum isimlerin tekrar sisteme girmelerini rica ediyorum: Sayın
Işık, Sayın Özdemir, Sayın Uslu, Sayın Süner,
Sayın Yıldız, Sayın Aslanoğlu, Sayın Çelik,
Sayın Doğru, Sayın Güvel, Sayın Akçay, Sayın Asil, Sayın
Enöz, Sayın Akkuş, Sayın Ağyüz, Sayın Ekici,
Sayın Çalık, Sayın Genç, Sayın Korkmaz, Sayın
Yıldız, Sayın İnan, Sayın Köse, Sayın Soysal ve
Sayın Kaptan.
Sözü de bu ilk baştan okuduğum şekilde
vereceğim, ona göre dikkate almanızı rica ediyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren.
Buyurunuz Sayın Diren (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; İhracatı Geliştirme
Etüd Merkezi ve Gümrük Müsteşarlığının 2010 mali
yılı bütçeleri hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, İGEME, ülkemiz
ihracatını artırmak ve sağlıklı bir yapıya
kavuşturmak amacıyla 1960 yılında 118 sayılı Yasa
ile kurulmuş bir kamu kuruluşudur.
Bu kuruluş, ihracatçı firmalarımıza yeni
pazarlar bulunması, ihracat ürünlerinin ve firmalarının
tanıtılması amacıyla yayınlar hazırlamak,
uluslararası fuarlara millî katılımlar organize etmek,
ülkemizdeki ve dünyadaki ekonomik gelişmeler ve mevzuatlar hakkında
ihracatçımıza ve üreticimize ve ihracata yeni başlayacak
firmalarımıza gerekli bilgilerin aktarılması, dış
ticarette ilgili kamu kuruluşları arasında koordinasyon
sağlamak gibi çok önemli faaliyetleri yürütmektedir.
Bu noktada, yapmış olduğu bu faydalı
hizmetleri ülkenin ekonomi ve dış ticaret politikalarının
içinde değerlendirmekte fayda vardır. Yaşanmakta olan ekonomik
sıkıntıları sadece küresel ekonomik krize bağlamak çok
doğru olmaz. Türkiye, yedi yıllık AKP İktidarının
uygulamış olduğu yanlış ekonomi politikaları
sonucu 2002 yılında dünya ülkelerinin hızlı büyümelerindeki
çok uygun uluslararası ekonomik koşulları yeterince
değerlendirememiştir. Ülkemiz, bu dönemde, G20ler içerisinde en
hızlı büyüyen 3üncü ekonomiyken henüz küresel krizin
başlamadığı dönemde, 2007de 9uncu; 2009da da 17nci
sıraya gerilemiştir. Bu süreçte ülkede işsizlik ve yoksulluk
artmış, iktidarın bu yanlış politikası
ithalatı, işsizliği ve borçlanmayı körüklemiştir.
Sayın milletvekilleri, bu noktada Türkiye'nin günü kurtarmak
amacıyla sürdürülen politikalar yerine, istikrar içerisinde büyüyen,
geliri daha adil paylaşan, üretime dayalı dış rekabet ve
ihracat gücü yüksek ulusal sanayisini sahiplenen politikalara ihtiyaç
vardır.
Uygulanmakta olan yüksek faiz, düşük kur politikası,
sanayicimiz ve ihracatçımızı zorlamakta; ara mal üreten, ihracat
yapan, ekonomimizin hayat damarı KOBİlerimize en büyük zararı
vermektedir. 6 milyona yakın işsizin olduğu ülkemizde
işsizlik sorunu çözülüp üretkenlik yaratıldığında
ihracat kabiliyetimiz de artacaktır. İhracatta 100 milyarlıklar
kulübüne girmiş olmamız elbette ki çok önemlidir ancak ihracat
2009un ilk on ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde
30 gerilemiştir. Burada dikkat çeken ara malı ithalatının
patlamasıdır. Bu yapısal bir sorundur. Döviz kurunun olması
gereken reel seviyeye çekilmesi durumunda ihracatçı bu ara malları iç
piyasadan temin edecektir ve bu sayede cari açığın temel sebebi
olan dış ticaret açığının da düşmesi
olası olacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye İhracatçılar
Meclisinin önerdiği, ticari ilişkimizin bulunduğu her ülkede
ticaret noktaları ve ticaret temsilcisi bulundurma önerisi ile Sayın
Bakanın göreve geldiğinde öne sürdüğü ülke masaları
uygulamaları bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu sayede Avrupa
pazarlarıyla sınırlı kalmayıp çeşitli ülkelerde
yeni pazarların araştırılması sağlanacaktır
çünkü pazar araştırması hususunda ticari ataşeliklerimiz
yetersiz kalmaktadır.
İlki nisan ayında Sofyada açılan ticaret
merkezimizin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bu
merkezlerde Tik-Tak adı verilen dış ticaret konusunda
donanımlı personel istihdam edilecektir. Bu oluşum ihracatın
arttırılması ve Türk iş adamlarının dünyaya
açılmasının kolaylaştırılması
açısından çok önemlidir. Devlet ve özel sektörün bir arada
çalışacağı bu ticaret merkezlerinde bürokrasi ortadan
kalkacak, ihracatçı iş adamlarımız işleri belirli boyuta
gelene kadar buradaki ofis ve hizmetlerinden, iletişim hizmetlerinden faydalanabilecek
ve gerekli toplantılarını yapabileceklerdir. Bu uygulamalar
ihracatı artırmanın en etkin yolları olarak görülmektedir.
Ancak kurum için ayrılan bütçeye baktığımızda geçen
yıla oranla yaklaşık yüzde 6lık bir artışla bu
projelerin gerçekleşmesi pek olası gözükmemektedir.
Sayın milletvekilleri, konuşmama Gümrük
Müsteşarlığıyla devam etmek istiyorum: Gümrük,
sınırlayıcı, koruyucu, ülkelerin kendi ekonomik
çıkarlarının başka ülkelerin çıkarlarıyla ithal,
ihraç, transit malları aracılığıyla zaman zaman
değişen hükümlere göre dengelendiği uygulama alanıdır.
Bugün, bütün ülkeler gümrüklerle ilgili çeşitli ekonomik politikalar
uygulamak zorundadır. Böylece gümrüğe gelen çeşitli mallar
kanunda gösterilen vergi, harç ve resimler ödendikten sonra ülkeye girmekte, bu
muamelelerden hem devlet gelir elde etmekte hem de ülkede üretilen
malların diğer ülkelerde imal edilen benzeri mallar
karşısında korunması sağlanmaktadır.
Bugün itibarıyla gümrükler vergi tahsilatı yapan kurum
hüviyetinden çok farklı alanlara ilişkin politikaların
uygulayıcısı ve denetleyicisi konumuna getirilmiştir. Fikrî
ve sınai mülkiyet haklarının korunması, insan ve toplum
sağlığının korunması, haksız rekabetin
engellenmesi, kültürel mirasın korunması gibi çeşitli alanlarda
görev üstlenen gümrük idareleri, bir bakıma ulusal politikaların
tümünün uluslararası ticaret boyutunun da uygulayıcısı
durumundadır.
Gümrüğe ilişkin olumlu politikalar uluslararası
ticareti artıracaktır. Bu politikalar serbest piyasa ekonomisi
gereklerine göre seyir izlemeli, ulusal ekonomik politikalara ters
düşmemelidir.
Gümrük işlemleri, şirketlerimizin rekabet güçleri
açısından doğrudan bir etkiye sahiptir. Yasal ticaretin
hızlandırılıp yasa dışı ticaretin önüne
geçilmesiyle rekabet gücümüzün artacağı da açıktır.
Gümrükler, gelişen dünya ticaretinde birer engelleyici unsur
olmaktan çıkmıştır ve Türkiye'de de çıkmak
zorundadır. Hâlen gümrüklerdeki bürokratik zorluklarla ve ticareti
engelleyici hususlarla karşılaşıyor olmamız, dünya
ticaretinden daha fazla pay almak isteyen Türkiye için büyük bir eksikliktir.
Elbette ki 1996da yapılan Gümrük Birliği Sözleşmesinden
günümüze kadar yapılan iyileştirmeler inkâr edilemez ancak bu
iyileştirmeler istenen, özlenen seviyeye gelmemiz için yeterli
değildir.
Gümrükler, vergi daireleri ve bankalar arasında ortak bir
veri tabanı oluşturulmalı ve bilgi akışı on-line
olarak sağlanmalıdır. Veri tabanı, ihracatçı
birlikleri ve Dış Ticaret Müsteşarlığı gibi kurum
ve kuruluşlarla da uyum içinde olmalıdır. Bu sayede oluşan
veri tabanıyla mükellefin omzundan ciddi bir evrak takip yükü
kalkmış olacaktır.
Sayın milletvekilleri, önemli sorunlardan biri de
kaçakçılık ve yolsuzluk olarak görülmektedir. Kaçakçılık,
akaryakıt, şeker ve canlı hayvan kaçakçılığı
başta olmak üzere çok ciddi boyutlarda yaşanmakta ve ülke ekonomisine
önemli oranda zarar vermektedir.
Ankara Ticaret Odası verilerine göre, bu ülke içinde
tüketilen akaryakıtın beşte 1i kaçaktır ve parasal
değeri yaklaşık 4,5 milyar dolardır. Yılda
yaklaşık 1 milyon ton şeker kaçakçılığı
sebebiyle stoklar artmakta olup, bu gerekçeyle pancara konan kotalardan
dolayı da 2 milyon dekar arazide pancar tarımı
yapılamamaktadır; bu da tarımda 1 milyon 600 bin, sanayide ise
260 bin olmak üzere, toplam 1 milyon 860 bin işsiz insan demektir. Keza
çay, içki, canlı hayvan, et ve et ürünleri ile insan
kaçakçılığının boyutları da çok büyüktür.
Ayrıca, ülkemiz üzerinden Batıya yapılan
uyuşturucu kaçakçılığı Türkiyemizin imajını
zedelemektedir. Sınırlarımız ve gümrük
kapılarımız yolgeçen hanı mıdır? diye bir soru
geliyor akla. Güvenlik güçlerimizle koordineli bir şekilde bu
gidişata Dur. denilmesi gerekmektedir. Bazı gümrük
kapılarımızın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
iş birliğiyle yenilenmiş olması olumlu bir gelişmedir.
Ancak gümrüklerin fiziksel ve kimyasal analizlerin yapılabileceği
laboratuvar olanaklarının, özellikle şu meşhur GDOlu ürün
trafiğinin denetlenmesi noktasında yetersiz olduğu
görülmektedir. Personele Avrupa Birliği standardında teorik ve pratik
eğitim imkânı sağlanmalı, sosyal ve mali haklara
kavuşturulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu arada TÜRMOB çatısı altında örgütlenmiş
mali müşavirlerimiz gibi gümrük müşavirlerinin de odalarını
kurup meslekleriyle ilgili örgütlerine kavuşmaları mutlaka
sağlanmalıdır. Zira onlar hem gümrük
bürokratlarımızın ve hem de gümrükle işi olan
vatandaşlarımızın üzerinden önemli bir yükü
kaldırmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, 2010 bütçesinde vergi
dışı gelirlerdeki artışın büyük ölçüde zamlarla
karşılanacağı anlaşılmaktadır.
Elektriğe, doğal gaza, köprülere ve paralı yollara zam
yapılması kaçınılmazdır. Dış ticarete konu
mal üreten sektörleri dikkate alan bir büyüme stratejisi izlemek
zorundayız. Kamu ve özel kesim iş birliği içinde en yüksek
verimliliği sağlayacak bir iş ortamı geliştirilmeli,
yenilikçi çalışmalar sürekli desteklenmeli, teşvik sistemi etkin
hâle getirilmelidir. KOBİlerimizin krediye ulaşmalarını
kolaylaştıracak kredi garanti sistemi derhâl düzenlenmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle, 2010 yılı bütçemizin
ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Diren.
Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı.
Buyurunuz Sayın Akıncı. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğünün 2010 yılı bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Halkımızın Fak Fuk Fonu diye
tanıdığı bu tür dayanışma mekanizmaları
bizce de toplumun muhtaç ve yoksul kesimlerini korumak, toplumsal dengeyi bir
parça olsun sağlayacak kısmi çözümler üretmek amacıyla
oluşturulmuş olabilirler. Ama görünen odur ki, gördüğümüz odur
ki, bu dönemde Hükûmet, alınması gereken köklü önlemleri ve
kalıcı politikaları bir yana bırakmış, işi
sadece bu kurumlara havale etmiştir. Anayasanın en temel
ilkelerinden birisi olan sosyal devlet olma özelliği unutulmuş,
milyonlarca yurttaşımıza sadaka gibi verilen yakacak, gıda
ve benzeri yardımlarla, arada bir de kanepe ve buzdolabı takviyesiyle
bu sorunların çözülebileceği düşünülmüştür. Üretimi,
istihdamı, sanayileşmeyi unutup daha fazla yardım yapmakla
övünenler, aslında bunun, giderek daha çok
yoksullaştığımızı göstermiş olduğunun
farkına varamamışlardır.
Başkentimiz Ankara, bu anlayışın ve
açmazın tipik bir örneğini sergilemiştir.
Dağıtılan yardımların şeffaflığı
bu kadar tartışmalı olsa bile, devletin parasını
babasının parasını dağıtıyormuş gibi
dağıtıp caka satanlar, on beş yıllık
yönetimlerinde yardım dağıtılan aile sayısını
90 binden 400 bine çıkarmakla övünenler, aslında bunun, o kenti ve
ülkeyi yönetenler için bir övünç değil, utanç tablosu olması
gerektiğini mutlaka öğrenmeliler.
Değerli arkadaşlarım, hiçbir avunma ve avutma
çabası ülkemizde yaşanan acı gerçekleri görmemize engel olamaz,
olmamalıdır. Size de, sizin için de bu engel olmamalıdır.
Niye söylüyorum bunu? Bakınız, ülkemiz, yaşadığı
ekonomik krizi daha da büyüten ve derinleştiren bir uluslararası
krizi de yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Bu krizin kuşkusuz
en önemli sonucu, işsizliğin ve yoksulluğun artması
olmuştur. Yapılması gereken, kendimizi ve
halkımızı, krizin bizi teğet geçtiğini, söyleyerek
aldatmak değil, avutmak değil, gerçekçi ve akılcı
önlemlerle krizin yükünü azaltmak olmalıydı. Ama Hükûmetimiz,
bunları hiç tartışmak istemedi, yapılan uyarı ve
önerilere hep kulaklarını tıkadı; rakam
cambazlığıyla kişi başına düşen millî
gelirin 10 bin dolara çıktığıyla övündü ama ülkede 10
milyon insanımızın yeşil kartlı olduğunu
unutuverdi.
Güneydoğu bölgemiz dâhil olmak üzere yapılan bütün
kamuoyu yoklamalarında, insanlarımız en önemli
sorunlarının işsizlik ve yoksulluk olduğunu açıkça
ifade etmişlerdir. Hükûmet ise bu gerçeği görmezden gelip her birini
eline yüzüne bulaştırdığı, ülkemiz için
hayırlı sonuçlar getirmeyeceği de ta başından belli
olan ve Türkiye'yi allak bullak eden envaiçeşit açılımla
uğraşmayı tercih etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, kriz üzerine birçok
değerlendirmeler yapıldı, yapılıyor. En son, sanki
kendisini teğet geçmemiş de Maliye eski Bakanı Kemal
Unakıtan krizin Başbakan ve çevresini teğet geçtiğini
söylüyordu. Kimilerine göre ise yapılması gereken, krizi fırsata
dönüştürmekti. Fakir fukara, garip gureba krizi nasıl fırsata
dönüştüreceğine kafa yorarken Başbakanımızın,
bakanlarımızın, hatta Cumhurbaşkanımızın
çocukları sihirli formülü çoktan bulmuştu bile, halka hizmet etmenin
aracı olması gereken siyasi iktidarı hızla
zenginleşmelerinin aracına dönüştürüvermişlerdi.
Peki, Tekel işçilerine Yatarak para kazanma devri geçti.
diyen Başbakan kendi çevresindekilere Bu kadar sürede, bu kadar
parayı nasıl kazanıyorsunuz? diye neden sormuyor sevgili arkadaşım?
Başbakan sormuyorsa siz niye sormuyorsunuz ey milletin AKPli
milletvekilleri, siz niye sormuyorsunuz?
Oysa bu ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan
milyonlarca insanın gerçekleri bambaşka. Terörle mücadelede
canını esirgemeyen bir Mehmetçik 120 lira olan asker
aylığının 20 lirasıyla yetinip 100 lirasını
da memleketteki yoksul ailesine gönderiyor; bir Kore gazisi aç susuz ölmek
üzereyken bir barakada, tesadüfen kurtarılıyordu. 80 liralık
yardım için Urfada insanlar birbirini eziyor; gazetelerde her gün,
yoksullaşmanın acısına dayanamayıp intihar eden
insanlarımızın haberleri yayınlanıyor. Kasım 2009
rakamlarıyla yoksulluk sınırı 2.533, açlık
sınırı 778 lira iken kimi çaresiz insanlar her şeyi göze
alarak ilkel maden ocaklarında 600 lira aylıkla çalışmaya
razı olabiliyor. Ölümün kol gezdiğini bile bile insanlar hiçbir ciddi
önlemin alınmadığı tersanelerde sessiz sedasız ekmek
peşinde koşmaya devam ediyorlar. 50-100 kişinin
alınacağı iş yerlerinde sınavlara binlerce genç
umutsuzca başvuru yapıyor, bir şirkette temizlik işçisi
olabilmek için on binlerce genç her gün Meclis koridorlarında milletvekili
ve bakan torpili arıyor. Örnekler çoğaltılabilir, çok söz
söylenebilir ama esas olan, Bunlar her zaman olmuştur, olabilir. diye
geçiştirmek değil, bunları çözmek ve ortadan kaldırmak
üzere işbaşına gelmiş olan iktidarınızın
çaresizliğidir ve esas olan, yurttaşlarımızın devlete
güveninin kaybolmamasıdır, eşitlik ve adalet duygusunun yok
olmamasıdır. Ama, eğer ülkemizde milyonlarca çiftçi, esnaf,
sanayici, iş adamı krizin yükü altında inim inim inlerken, ülke
kaynaklarından hak ettiği payı alamazken, can suyu
kampanyalarıyla avutulurken, şalterler inerken, kepenkler
kapanırken eğer Sayın Başbakanın talimatıyla
devlet bankalarından damadının yönetici olduğu holdinge
Hükûmeti destekleyecek bir medya grubu satın alma uğruna 750 milyon
dolar aktarılabiliyorsa, ülkemizde ne eşitlik ne adalet kalır ne
de kalkınma olur.
Eğer, ülkemizde temel ihtiyaç ürünlerine sürekli zam
yapılırken, sadece mutfak harcamalarındaki bir aylık
artış yüzde 2,76 iken İmkânlarımız bu kadar.
bahanesiyle siz, kamu çalışanına 2,5+2,5, emekliye 1,83lük
artışı reva görürseniz, üstelik bıçak kemiğe
dayandığı için açlık grevine giden emekliye
sırtınızı dönerseniz, insanca yaşamak için meydanlara
inen milyonlarca kamu çalışanını tehdit ve baskıyla
engellemeye çalışırsanız, eczacıları duymaz,
şeker fabrikalarından yükselen feryatlara, AKP Genel Merkezine
dayanan binlerce Tekel işçisinin sloganlarına kulak vermezseniz,
demiryolculara, itfaiyecilere ters ters bakarsanız, yetmez gaz
sıkarsanız, panzer sürerseniz, bunun adı sosyal hukuk devleti
değil, faşist devlet olur.
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
yoksulluğun en önemli nedenlerinden birisinin yolsuzluk olduğunu siz
de biz de biliyoruz ama eğer siz, yolsuzlukların
kaynağındaki siyasetçi-iş adamı-bürokrat çarkını
kıramıyor, herkesin hesap verebilmesinin önünü açmak için, söz
vermenize rağmen, yedi yıldır dokunulmazlıkları kaldırmak
için hiçbir şey yapmıyorsanız, sizin iyi niyetinizden şüphe
edilir. Bir Deniz Feneri dosyasının bile -sağır sultan
duydu ya- ucu size dokunabilir korkusuyla üstüne gidemiyorsanız, sizin ne
yoksullukla ne de yolsuzlukla mücadelede samimiyetinize inanmak mümkün
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) Sevgili arkadaşlarım,
başka bir yalın gerçeği daha hatırlatmak istiyorum:
Yapılan bütün araştırmalar, hane halkı sayısı
arttıkça yoksulluğun da arttığını gösterirken ve
biz daha mevcut çocuk ve gençlerimizin hiçbir sorununu köklü bir biçimde
çözememişken, eğer Sayın Başbakanımız hâlâ her
gittiği yerde, hatta Meksikadaki bir Türk ailesine bile En az 3 çocuk
yapın. demeye devam ediyorsa, bunu Yaradan rızkını
verir. diye de geçiştirmek mümkün değildir. Yaradan
rızkını verir vermesine de, ben merak ediyorum, niye hep sizin
rızkınıza villalar, gemiler, inşaatlar, televizyonlar,
gazeteler, enerji boru hatları, mısır ticareti, pırlanta
mağazaları düşüyor da size oy verip iktidar yapan milyonlarca
yurttaşımızın rızkına Fak Fuk Fonu
yardımları, iftar çadırları, açlık, yoksulluk,
işsizlik düşüyor? Bunu hiç vicdanlarınızda sorgulamayacak
mısınız? (CHP sıralarından alkışlar) Ama
üzülerek görüyorum ki buna niyetiniz yok. Siz çoktan bu çarkın bir
parçası olmuşsunuz artık. Yoksulları, yoksulluğun ne
demek olduğunu, onun acısını çoktan unutmuşsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözünüzü bağlayınız.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Bize de kulak vermeyeceksiniz ama umudum, yüzlerce yıl
öncesinden seslenen Karacaoğlanın o güzel deyişini biliyorsunuz
Üç derdim var birbirinden seçilmez /Bir ayrılık bir yoksulluk bir
ölüm diyerek ölümle yoksulluk arasında bir fark
olmadığını anlatan dizelerine kulak verin hiç olmazsa.
İnşallah, bütün bu adaletsizliklerin ve çarpıklıkların
hesabı ilk seçimlerde sandıkta sorulacaktır.
Bu umutla hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Umudum olmasa da bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akıncı.
Hatay Milletvekili Fuat Çay.
Buyurunuz Sayın Çay. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FUAT ÇAY (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Devlet Personel Başkanlığı
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi ve televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada umut verici temennilerde bulunmak isterdim. Ne
yazık ki bugünkü koşullar ve gelişmeler kaygı ve üzüntü
verici bir tablo olarak karşımıza çıkmıştır.
Yüreğimiz derinden yaralanmıştır. Ne yazık ki
uygulanan sözde politikalar neticesinde toplum tehlikeli bir
ayrışmaya doğru sürüklenmiş ve terör, geleceğe dönük
güven ortamını ortadan kaldırmıştır. İnsanlar
birbirlerine kuşkuyla bakar hâle gelmiş, barış ve
hoşgörü içinde yaşamak neredeyse
imkânsızlaşmıştır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi,
işsizlik ve yoksulluğun hangi boyutlarda olduğundan söz etmeme
bile gerek yok sanırım. Çalışanların durumu da
ayrı bir vakıa.
Ülkede bu kadar olumsuz tablo varken hangi hükûmet bütün bu
yaşananları pembe gözlüklerle görebilir ve kendilerine olumlu bir
sonuç çıkarabilir ki? Ak kadrolar olarak ortaya çıkanlar
karanlıkları aydınlatmak yerine ülkeyi daha kötü
karanlığa sürüklüyorlar.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin ciddi sorunlarında
biri de ekonomideki daralmadır. Bundan en çok etkilenen kesim ise
çalışanlarımız, memur ve emeklilerimizdir. Memurlar
kasım ayında uyarı grevi olarak işi bırakma eylemi
yaptı. Bu eylem Hükûmete ciddi bir uyarı niteliğindedir. Memurun
ailesine bakacak gücü kalmamış, alım gücü ortadan
kalkmış, geçinemez hâle düşmüştür. AKP dönemindeki
işsizlik oranı cumhuriyet tarihinin en üst seviyelerine yükselmiştir.
Ülkemizde gelir dağılımındaki adaletsizlik ve işsizlik
suç işleme oranlarını artırmıştır.
Hapishaneler dolmuş, bunların çoğunluğunu gençler
oluşturmaktadır. Hapishanelerde mevcut 117 bin tutuklu ve hükümlünün
83 bini genç nüfustandır.
Bütün bu olumsuzluklar bir yana, AKP Hükûmetinin
uygulamalarıyla devlet memurları arasındaki adaletsizlik de
sürekli büyümektedir.
Ülkemizde kurumlar arasındaki eşitsizlik bugüne kadar
giderilememiştir. Kamu personeliyle ilgili ortaya atılan taslaklar,
sorunun çözümünden çok yandaş memurlara avantaj sağlama, Hükûmetin
politik kadrolaşmasının önünü açma amacı
taşımaktadır.
Ülkemizde, aynı işi yapıyor olmalarına
karşın aldıkları ücretlerde büyük
farklılıkların bulunduğu kadrolar mevcut. Bütün kamu
kurumlarında bu adaletsizlik vardır. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa göre çalışan devlet memurları, bu
Kanunun 4/B maddesine tabi sözleşmeli personel ve 4/C maddesine tabi
geçici personel
Fazla uzağa gitmeye de gerek yok, bu
saydığım kadroların tamamı Meclis çatısı
altında da mevcut. Yirmi yıldır geçici görevle çalışan
personel var Mecliste. Aynı işi yapmalarına karşın
farklı ücretler verilmektedir. Bu adil midir gerçekten?
Sözleşmeli personel uygulamasıyla kamu görevlileri ikiye
bölünmektedir. Yargının, bu statüdeki personelin de memurlar gibi
aynı haklara sahip olduğu yönündeki kararlarına rağmen, bu
kişilerin hakları tam manasıyla verilmemiştir. Aynı
işi yapan kadrolu memur ile sözleşmeli memurun mali hakları
eşitlenmemiştir.
AKP İktidarından sonra memurların açmış
olduğu davalarda büyük artış meydana gelmiştir. Bu artış,
Hükûmetin memurlar üzerindeki keyfî atamalarından ve işlemlerinden
kaynaklanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, şimdi de bir moda
çıktı; Kendi ekibimle çalışırım, Kendi
takımımı kurarım. şeklindeki açık ifadeler,
özellikle AKP Hükûmeti döneminde göreve gelen kadrolar, üst kadrolar,
müsteşarıyla, genel müdürleriyle ve daha alt düzeydeki kadrolar dâhil
olmak üzere böyle diyor. Bu modanın neticesinde memurların görevden
ayrılmaları için baskı uygulanıyor. Baskılara boyun
eğmeyen memurlar disiplin soruşturmasıyla tehdit ediliyor.
Teftiş kurulları ve soruşturmacılar âdeta tetikçilik
yapıyor. Meclis yönetiminde de, bakanlıklarda da bu örnekler
yaşanıyor. AKP yandaşı olmayan, arkasında tarikat, cemaat
desteği olmayan yöneticiler hakkında hep aynı oyun oynanıyor.
Bu desteğe sahip memurlar ise haklarında hapis cezası, disiplin
cezası da olsa üst görevlere atanabiliyor, terfi olabiliyor. Öğrenim
şartı bile tutmayan kişiler üst göreve getirilebiliyor. Ne
yazık ki bu uygulamaların başını da Meclis çekiyor.
Yani balık baştan kokuyor. Hükûmet ve yöneticiler Danıştay
kararlarını zoraki uyguluyor, etkisizleştiriyor. Yasayı
dolanacağını açıklayan yöneticiler hukuk devletini ortadan
kaldırıyor. Hükûmetin bakanı ulu orta Ortada Danıştay
kalmayacak. şeklinde açıklamalar yapabiliyor. Bu türden keyfî
uygulamalar bugün iktidarın hukuk devletini içine sindirmediğinin bir
kanıtıdır.
Değerli milletvekilleri, devlet personel rejiminin temel ilke
ve politikası, kurum ve kuruluşların teşkilat, görev ve
yetkilerini, kamu görevlilerinin tabi olacakları personel rejimlerini ülke
şartlarına en uygun olacak şekilde düzenlemek, belirlenen
personel politikasını uygulamak, revize etmek, uygulamayı takip
etmek ve denetlemek, personel rejimleri arasında uyum, denge ve
koordinasyonu sağlamak Devlet Personel
Başkanlığının temel görevleri arasındadır.
Ne yazık ki bu önemli görevlerle donatılmış böylesi bir
kurum, siyasi iradenin otoritesi altında ezilmekte ve görevini yapamaz,
çözüm üretemez hâle getirilmiştir.
Türkiyede devlet merkezî zihniyetle bürokratik engeller yaratarak
iş ve işlemlerin süratle yapılmasını engellemekte,
kırtasiyeciliği artırmaktadır. İnsanlar işlerini
takip etmek ve çözmek için başkente akın etmektedirler. Devletin,
yerinden yönetim ve yerel yönetimlerin hareket alanlarını
sınırlayarak kontrol altına alma çabası ne yazık ki
hâlen devam etmektedir. Yerinde kısa sürede çözülmesi gereken küçük bir
iş dahi Ankaranın onayına sunulmaktadır. Bu da
devlet-vatandaş açısından ek masraf ve zaman kaybı
demektir. Taşradaki memur merkezî idarenin emir ve direktiflerini
uygulamaktan kendisini geliştirememekte, karar verememekte ve fikir dahi
üretemez hâle gelmektedir. Merkeziyetçi zihniyet nedeniyle bürokrat ve
milletvekili asli işlerini yapamaz hâle gelmiştir. Bütün bunların
sonucunda iş takipçiliği meslek hâline gelerek haksız
kazancın yolu açılmıştır.
Değerli milletvekilleri, mevcut olumsuzluklar yeniden ele
alınarak sistem yeniden yapılandırılmalı, görev ve
hizmetlerin yeniden düzenlenmesini sağlayacak bir düzenlemeye vakit
kaybedilmeden geçilmelidir. Bir an önce merkezî idarenin takdir yetkisine gerek
duyulmayan iş ve işlemlerle ilgili yetkilerin yerel yöneticilere
devri yapılmalıdır.
Ayrıca, merkezî idarenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FUAT ÇAY (Devamla) Ayrıca, memurlar arasındaki
adaletsiz yapıya son verilerek eşit işe eşit ücret
politikası yürürlüğe konulmalıdır. Performansa dayalı
hukuk ve mali bir yapılanma esas alınmalıdır. Kamu personel
rejimiyle ilgili çağdaş bir yapılanmaya gidilerek liyakat ve
kariyer ilkesi dışında atama ve yükselmenin önüne geçilmelidir.
Kısaca, çağdaş, devamlı olarak kendini
geliştiren, yenileyen, kaliteli, rekabetçi, sistemli, hizmeti eşit
veren, adam kayırmayan, siyasi otoritenin baskısı altında
ezilmeyen ve dinamik bir personel yapısına sahip güçlü bir yönetim
sistemi geliştirilmelidir.
Bu düşüncelerle, bütçenin ülkemize hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çay.
Şahsı adına, lehinde İstanbul Milletvekili
Mehmet Sekmen.
Buyurunuz Sayın Sekmen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET SEKMEN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 mali yılı bütçe
görüşmelerinde Gençlik ve Spor ve Sosyal Yardımlaşma Genel
Müdürlük bütçeleri üzerinde şahsım adına lehte söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Spor, kişisel olarak veya toplu yarışlar biçiminde
yapılan, bazı kurallara göre uygulanan beden hareketlerinin tümü
şeklinde tanımlanır. Günümüzde spor, dili, dini, ırkı
farklı insanları birleştiren önemli bir araçtır. Spor,
gerek yarışma gerek sağlıklı yaşam gerekse
izleyici bazında dünya kültürünün bir parçasıdır. Spor, giderek
daha çok kişi tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak ilgi
görmeye başlamış, daha organize hâle gelmiş,
uluslararası bir saygınlık ve prestij göstergesi olarak
ulusları sevince ya da yasa sürükler hâle gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genç ve
dinamik bir nüfusa sahip ülkemizin bu potansiyelini iyi değerlendirmesi
her açıdan çok önemlidir. Ülkemizin sağlam bir spor
altyapısı oluşturması, spor kültürünü geliştirmesi,
eğitimini yaygınlaştırması, her branşta sporcu
yetiştirmesi, tüm vatandaşlarımıza spor imkânları
sunması hepimizin temel amacı olup, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün
üstlendiği büyük bir sorumluluktur.
Ayrıca, bu Genel Müdürlüğümüzün bünyesinde yer alan
Gençlik Hizmetleri Daire Başkanlığı, Türkiye çapında
kurulmuş yüz elli bir gençlik merkezi kurarak gençlere eğitici
konferanslar, seminerler verilerek kötü alışkanlıklardan
korumaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Bu merkezlerde spor
dallarıyla ilgili verilen bilgilerin yanında çeşitli kurslar da
verilerek gençlerimiz eğitilmektedir.
Ayrıca, 2009 yılı içerisinde spor tesisi
yatırımları için 451 milyon 169 bin TLlik ödenek
kullanılmıştır. Kullanılan bu ödenekle toplam yedi yüz
altmış proje yürütülmüştür. Son yıllarda Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünün üstün çaba ve desteğiyle sporda elde edilen başarılar
sonucu kulüp ve lisanslı sporcu sayısında büyük bir
artış gözlenmektedir. Bugün dünya sporunun en büyük
turnuvalarına ev sahipliği yapmak bizlere gurur vermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamın ikinci bölümünde ülkemizde çok önemli bir görevi yerine
getirdiğine inandığım Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğünün bütçesi üzerinde görüşlerimi
ifade etmek istiyorum.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğümüz, ülke genelinde gıda, yakacak, barınma
yardımları ile öğrencilerimize yönelik eğitim, barınma
yardımı, yükseköğrenim bursları, özürlü öğrencilerin
okula ücretsiz taşınması, anne ve çocuk
sağlığı için şartlı nakit transferi gibi
sağlık ve tedaviye yönelik çeşitli yardımlar
yapmaktadır. Bunlar sosyal devlet olmanın gereğidir.
Değerli milletvekilleri, yoksulluk, daha doğru bir
deyişle, kaynak ve imkânların eşitsiz
dağılımı belki de dünyamızın en önemli sorunudur.
Yaşanan krizler hem gelir dağılımındaki
adaletsizliği hem de yoksul sayısını
artırmaktadır. Ülkemizde gelir dağılımı
adaletsizliğini gidermek için 58, 59 ve 60ıncı cumhuriyet
hükûmetleri döneminde önemli adımlar atılmış olup, bu
yöndeki çalışmalar devam etmektedir.
Gelir dağılımındaki dengesizliklerin
giderilmesi ve yoksul kesimlerin desteklenmesine yönelik
uyguladığımız sosyal politikalar insan merkezli
kalkınma anlayışımızın sonucudur. Bu
yardımlar, toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi ve sosyal
barışın korunması açısından da büyük önem
taşımaktadır.
İhtiyaç sahibi ailelerimize gıda ve giyim gibi temel
ihtiyaçlarının karşılanması için 2008
yılının Haziran ayından itibaren gıda
yardımları üçer aylık periyotlarla yılda 4 kez
yapılmaya başlanmıştır. 2009 yılı Ekim
ayı itibarıyla 2 milyon 66 bin 869 öğrencimize 261 milyon Türk
liralık eğitim yardımı ödenmiştir. Ayrıca 27.205
özürlü çocuğumuz okuluna ücretsiz olarak götürülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET SEKMEN (Devamla) Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğümüzün yaptığı önemli bir
çalışma da, gelir artırıcı ve istihdamı
artırıcı projeleri hayata geçirerek 5.486
vatandaşımızın bu projeden yararlanması
sağlanmıştır.
Hükûmet olarak yoksullukla mücadelemiz devam edecektir. Her
vatandaşımızın onurlu, huzurlu ve yüksek yaşam
standardına ulaşması amacıyla sözlerime son verirken, 2010
yılı bütçesinin hayırlı olmasını temenni eder,
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sekmen.
Şimdi Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Yazıcı, süreniz on beş dakika.
Buyurunuz.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İzninizle, konuşmamın başında, geçen
dönem Üsküdarda Belediye Başkanlığı yapmış başarıyla,
çok yakın dostum, kardeşim dün gece vefat etti, bugün de onun şu
anda cenazesi var, ama görevim sebebiyle iştirak edemedim ama
müsamahanıza sığınarak buradan kendisine rahmet, ailesine
ve dostlarına başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, benim konuşmam Gümrük
Müsteşarlığına ilişkin, Sosyal Yardımlaşmaya
ilişkin ve Devlet Personel Başkanlığına ilişkin
olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.
Bildiğiniz gibi, gümrük idareleri bütün ülkeler için son
derece önemli, kamu idareleri ama Türkiyeyi şöyle dikkate
aldığımızda, bulunduğu coğrafyayı göz önüne
getirdiğimizde, gerçekten Türkiyenin gümrük idaresinin ne denli önem
taşıdığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
Gerçekten de Hükûmetimiz, gümrük idaresini bu önemli işlevine uygun olarak
her yönden hem görsel olarak hem altyapı ihtiyaçlarını giderme
bağlamında ve hem de teknolojik imkânları gümrüğe
kazandırmak suretiyle, gümrükte iş ve işlem icra eden ticaret
erbabımızın en rahat bir şekilde, en güvenli bir
şekilde, en etkin bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesinin
altyapısını oluşturmuş ve bu gayretini
sürdüregelmektedir.
Bu anlamda, gerçekten kapılarımız modernize
edilmeye başlanmıştır. İşte, son olarak modernize
ederek hizmete açtığımız Kapıkule Gümrük
Kapısı dünyada ikinci, Avrupa ülkeleri arasında da bir
numaralı büyüklükte ve güzellikte, donanımda olan bir gümrük
kapımızdır ve böylece, on sekiz kara gümrük
kapımızı peş peşe, inşallah, bir plan dâhilinde,
yap-işlet-devret modeliyle, öz kaynaklardan hiç para
aktarmaksızın
Elbette ki yap-işlet-devret bedava değil,
karşılığında mutlaka kullanım hakkı da
verilmek suretiyle ama o dengeleri gözetme noktasında çok sıkı
bir pazarlık yapmak suretiyle, Odalar Borsalar Birliğinin
şirketiyle uzlaşarak kapılarımızı modernize
ediyoruz.
Burada konuşmada ifade ettikleri gibi
arkadaşlarımın, gümrük idarelerinin diğer kamu idareleriyle
elektronik ortamda entegrasyona girmeleri yönündeki önerilerini tabii ki bilgi
edinmedeki eksikleri olarak niteliyorum çünkü Türkiyede gerçekten gümrük
idareleri, hem Maliyeyle, bankalarla, TİMle ve bu alanda işlem icra
eden bütün kamu idareleriyle elektronik ortamda ilk entegrasyonunu tamamlayan
kamu idarelerinden bir tanesidir. İnşallah, Nisan 2010 tarihinden
itibaren Türk gümrüklerinde bütün işlemler kâğıtsız,
İnternet ortamında gerçekleşir hâle gelecektir ve bugün de çok
belli oranda -bazı alanlarda yüzde 100e varan oranlarda- gümrük
faaliyetlerimiz gerçekten elektronik ortamda ve ofislerinden, gümrük
müşavirlerimizin işlemlerini yürütecek şekilde icra edebilmelerine
imkân sağlayacak donanıma kavuşturulmuştur.
Gümrüğümüzün yasal mevzuatı çerçevesinde var olan
eksiklileri, yüce Meclisin de burada yoğun bir çalışması
sonucu Meclis ara vermeden önce giderilmiştir. Bir kez daha yüce Meclise
bu anlamda teşekkür ediyorum. Gerçekten, 5911 sayılı Kanun
Değerli milletvekilleri, kanunda yapılan yeni
düzenlemeyle gümrüklerde hızlı kargo ve posta vasıtasıyla
işlemlerin yapılıyor olmasının gümrük
müşavirlerinin aleyhine olacağına ilişkin bir
değerlendirme oldu, ki bu doğru değil. Yeni
çıkarttığımız kanunda,
hatırlayacaksınız, bu şekilde işlem yapacak olan kargo
şirketleri ve posta idareleri faaliyetlerini yürütürken gümrük
müşaviri istihdam etmek zorunda. Ama, bu, çağdaş bir
uygulamadır. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin veya devletinin e-devlet
uygulaması konusunda süregetirdiği yapılanmanın
dış ticaret açısından en özgün örneğini de gene gümrük
idaresi gerçekleştirmiş ve yılbaşı itibarıyla
devreye girecektir. Bunun da devreye girmesiyle, Anadolunun herhangi bir
yerinde küçük ve orta ölçekli KOBİler 1.500 lirayı aşmayan
değerdeki ürünlerini hızlı kargo ve posta vasıtasıyla
İnternet ortamından yararlanmak suretiyle pazarlama imkânına
kavuşacaklardır. Yani, Patnostaki bir vatandaş, beğenilen
bir ürünü varsa ürününü tanıtmak suretiyle Chicagoya pazarlama
imkânına da kavuşacak. Bunu nasıl yapacak? İşte bu
hızlı kargo ve posta aracılığıyla yapacak ve hiçbir
şekilde gümrük idaresiyle muhatap olmayacaktır. Tamamen işlemler
hızlı kargo ve posta idareleri vasıtasıyla yürütülecek ama
yanlış anlaşılmasın, bütün bunların gümrük
kontrolleri ülkeye giriş kapılarında, gümrük alanlarında
yapılacaktır. Böyle bir uygulamayı da hayata sokmak üzere
olduğumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öte yandan, gümrük alanında ihtiyaç duyulan
laboratuvarları modernize ettik. Yirmi üç yerde bulunan
laboratuvarları altı bölgede bölge laboratuvarı olarak yeniden
düzenledik, bunlardan bir tanesi de İstanbulda. GDOlu ürünlerin
kontrolünü yasa gereği Tarım Bakanlığı
yapmaktadır. Bizim laboratuvarlarımızda GTİP
standartları açısından gerekli inceleme ve tahlil faaliyeti
yürütülmektedir.
Gümrük teşkilatımızın bina olarak ihtiyaç
duyduğu Eskişehir yolu üzerinde sağlanmış bir arsa
ihalesi ayın 4ünde yapıldı. Sanırım ocak ayında
inşallah gümrük teşkilatının hizmet binasının
temelini atacak ve bir aksaklık olmazsa çok kısa zamanda
tamamlayacağız.
Zaman tabii hızla akıp gidiyor, saate bakıyorum.
Şimdi de sosyal yardım faaliyetlerimize ilişkin sizlerle birkaç
konuyu paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten dünyada 1990lı
yıllardan sonra artan işsizlik, yaşanan krizler
dolayısıyla meydana gelen sosyal sonuçlar ve ülkemizde de kırsal
alanda tarım kesiminde yaşanan sorunlar kırsal kesimin kente
göçüne yol açmış ve kentte vasıfsız insan gücünün sosyal
sorunlarının artmasına neden olmuştu. İşte,
Hükûmetimiz bu olgudan hareketle halkımız arasındaki, sosyal
kategoriler arasındaki farklılaşmayı giderme
noktasında güçlü projeler geliştirmiş, öte yandan da sosyal
güvenceden yoksun vatandaşlarımızın gerek ekonomik gerekse
sosyal açıdan imkâna kavuşmaları noktasında projelerini
somut olarak hayata geçirmiştir.
Bu faaliyetlerimizi sadaka olarak nitelemek bana göre biraz
küçümseme anlamına geliyor ama sadaka sözcüğü de bizim kültürümüzün
bir parçası. Sadaka nedir, tarifini iyi bilmek lazım. Sadaka,
gezerken, dolaşırken sizden talepte bulunan ya da bulunmayana
gönlünüzden koptuğu oranda katkıda bulunmaktır. Ölçüsü size
aittir ama sosyal yardım faaliyetlerinin ölçüsü var, bir plan dâhilinde
yapılıyor. Öznesi belli, yüklemi belli, standartları bellidir.
Bu bir projedir. Projeyi -dolayısıyla- küçümseyecek anlamda
nitelemenin bir dil sürçmesi olduğunu düşünüyorum. Ama Hükûmetimiz
gerçekten Yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edeceğiz.
şeklindeki taahhüdü çerçevesinde, bütün uygulamalarını, bütün
politikalarını yoksulluğun giderilmesi, gerçekten, kimsesizlerin
kimi olma bağlamında somut projelerle uygulamalarını hayata
geçirmekte ve buna devam etmektedir.
Birkaç örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Mesela,
değerli milletvekilleri, her eğitim-öğretim yılı
başında, yedi yıldır, 13 milyon öğrencinin
kitapları masalar üzerinde teslim edilmektedir. Bu bir sosyal projedir ve
bu projenin kaynağı Sosyal Yardımlaşma Fonundan
karşılanmaktadır ve 2009 yılında bu faaliyet için
tahsis ettiğimiz kaynak 235 milyon TLdir. Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü aylık periyodik ödemelerini gerçekten
objektif kriterlere göre, nüfus kriteri, sosyal gelişmişlik ölçütü,
Devlet İstatistik Enstitüsünün ölçütünü dikkate almak suretiyle
yaptığı bir hesaplama sonucu Türkiye genelinde faaliyet yürüten
973 vakfa her ay muntazam şekilde göndermektedir. Bunların kime
verileceği, yardımların nasıl yapılacağı
belirlenmiş ölçütlere göre vakıf mütevelli heyetleri tarafından
takdir edilmekte ve ihtiyaç sahiplerine erişimi sağlanmaktadır.
Sadece, biz, vatandaşlarımıza yardım etmiyoruz, maddi
imkânsızlık içerisinde, sosyal güvenceden yoksun
vatandaşlarımızın iş kurmalarını teminen
proje destekleri de veriyoruz. Böylece yoksul vatandaşlarımız
işlerini kurmak suretiyle geleceğe yönelik, sosyal yardımlaşmanın
yükü olmaktan da kendilerini kurtarmış oluyor. Böylece ekonomik bir
boyutu da bulunmaktadır.
Bir şeyden daha söz edip diğer konuya geçmek istiyorum.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü
gerçekten e-devlet uygulaması kapsamında SOYBİS ismini
verdiğimiz sosyal yardım bilgi sistemini devreye sokmuş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, masa başından hizmette, tek tuşla
hizmet edebilmenin yolunu bu projelerle sağlamış bulunuyoruz.
Vatandaş bugüne kadar 12 ayrı kamu idaresinden 24 sorunun
cevabını toplayarak yardım alabiliyordu. Sosyal güvenceden
yoksun vatandaşlar âdeta fakirliklerini, yoksulluklarını ispat
etme külfetiyle karşı karşıya bırakılıyordu.
Bugün o yükü onların üzerinden almış Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü ve
vakıflarla entegre olmak suretiyle vakıf mütevelli heyetleri bu yükü
yüklenmekte ve sağlamaktadırlar. Vatandaş sadece geliyor, kimlik
bilgilerini veriyor Bana ait bilgilerin sosyal yardım amaçlı olarak
kullanılmasına, değerlenmesine izin veriyorum, müsaade
ediyorum. beyanında bulunuyor, imzalıyor. Yedi saniye içerisinde o
kişinin vergi mükellefi olup olmadığı, sosyal güvenlik
kurumundan herhangi birisinden ücret alıp almadığı,
Tarım Bakanlığından tarım desteği alıp
almadığı, Vakıflar Genel Müdürlüğünden yardım
alıp almadığı, Sosyal Yardımlaşma Genel
Müdürlüğünden ŞNT vesaire ismi altında yardım alıp
almadığı, araç sahibi olup olmadığı, künyesi
ortaya çıkıyor ve vatandaş yönlendirilerek yardımına
erişmiş oluyor. Bu projeyi de sağlayan arkadaşlarıma
huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.
Son olarak, Devlet Personel Başkanlığının
faaliyetlerinden kısaca söz etmek istiyorum. Gerçekten, Devlet Personel
Başkanlığı kuruluş kanununa
baktığımız zaman işlevi son derece önemli, son derece
geniş alanda faaliyet göstermesi gereken bir kamu idaresi. 1960
yılında kurulmuş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ama maalesef şu
veya bu sebeple fonksiyonunu, bugüne kadar yeterince, beklenen oranda icra
edememiş. Ama çok yoğun bir çalışma içerisindeyiz,
gerçekten yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Burada özellikle Sali
Kardeşim çok güzel tespitlerde bulundu, kendisine teşekkür ediyorum.
Onun tespitlerine aynen katılıyorum. Gerçekten Türkiyede kamu
personel rejimine şiddetle ihtiyaç var ama bunu birlikte
yapacağız. Aynı eğitimi almış, aynı derecede
ama farklı kamu idarelerinde çalışan kamu görevlilerinin çok
farklı ücret aldığını görüyoruz. Ama bunu gidermek
için bir kararname çıkardık, ek ücret kararnamesi. Yeterli
değil, çalışmamız sürüyor ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda hazırladığımız kanun
değişikliğini de yakında Hükûmete ve oradan da yüce Meclise
getireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Sayın
Başkan, müsaade ederseniz şunu da söyleyeyim:
O kanunla alakalı olarak şunu size ifade etmek isterim
ki biz memur sendikalarıyla yaptığımız
görüşmelerde yapmayı taahhüt ettiğimiz pek çok konuyu bu kanun
tasarısıyla gidermeye, karşılamaya
çalışıyoruz. Memurlarla ilgili doldurulmakta olan sicilleri kaldırıyoruz.
Hiçbir işe yaramayan, her yıl 2 milyon 500 bin dolayında memurla
ilgili doldurulan sicillere son veriyoruz. Yerine, disiplin
kurallarının egemen olacağı yeni bir sistem, yeni bir
düzenleme getiriyoruz.
Biz hiç kimseyi aç, açık bırakmayız. Tütün işçilerini
de terk etmiş durumda değiliz. Onlara ilişkin de hukuki
düzenleme mevcut, diyalog kanallarımız açık.
Bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Tekel işçileriyle gidin konuşun.
Millet karın altında, orada insanlar perişan vaziyette.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yazıcı.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan.
Süreniz on beş dakikadır Sayın Çağlayan.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara)
Saygıdeğer milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Ben de Bakanlığıma bağlı Dış
Ticaret Müsteşarlığı ve İGM, İhracatı
Geliştirme Merkezi bütçesi üzerindeki görüşlerimi ifade
edeceğim. Ama öncelikle şu ana kadar konuşma yapan, gerek
eleştiren gerek öneri getiren gerek, sağ olsunlar, memnuniyetini
belirten tüm milletvekillerine özellikle teşekkür etmek istiyorum ve gerek
yapılan eleştirilerden gerek gündeme getirilen önerilerden en azami
şekilde faydalanacağımızı da ifade etmek istiyorum.
Evet, aslında çok önemli bir konu, Türk sanayisinin ihracat
motoru olma özelliğine sahip bir yapı. Ben de tabii bunu yirmi yedi
sene fiilen üretmiş, yatırım yapmış ve ihracat
yapmış, dış ticaret yapmış biri olarak, önemini
hem sanayici olarak yaşamış, ihracatçı olarak
yaşamış hem de bugün sorumluluğum altındaki bu
çalışmayla ihracatımızın daha fazla
artırılması ve ithalatımızın bu oranda daha fazla
azaltılması ve iç üretimin, ara malı üretiminin özellikle ülkemizde
artırılması, özellikle 2008 yılında daha fazla etkisi
görülmeye başlanan ve 2009da devam eden bu küresel kriz ortamında
dünya piyasasında elde etmiş olduğumuz piyasaları
kaybetmemek noktasında çok önemli çalışmalar
yaptığımızı ifade etmek istiyorum.
Evet, hep ifade ettim, yine aynı şekilde de ifade
ediyorum, tabii ki bu kriz, Türkiye'nin çıkartmış olduğu,
Türkiye'nin sebep olduğu bir kriz değildi. Amerikada çıkan ve
her ülkenin küresel ekonomiye entegre olduğu oranda bu krizden
etkilendiği bir krizle karşı karşıyayız. Türkiye,
132 milyar dolar geçen yıl ihracat yapan ve yapmış olduğu
ihracatının yüzde 90ından fazlası sanayi mamullerinden
oluşan, 200den fazla ülkeye 20 binden fazla ürün çeşidi
ihracatı yapan bir ihracat kapasitesine ve kabiliyetine sahip
olmuştur. Bu değerle geçen yıl, toplam dünyadaki 16 trilyon
dolarlık dünya mal ihracatında Türkiye yaklaşık yüzde 1e
yakın bir pay elde ederek, ihracatta, Avrupa Birliğini tek blok
sayarsak 22nci, ama Avrupa bloku ülkelerini tek tek sayacak olursak dünya
32ncisi konuma gelmiştir. Gerçekten Türkiye'nin 2008 yılı
itibarıyla gelmiş olduğu ihracat değeri, ihracat
performansı son derece önem arz ediyor; miktar açısından,
değer açısından ve her şeyden önemlisi özellikle yüzde
90ının sanayi mamullerinden oluşması açısından.
Bu çerçevede, geçen yıl 16 trilyon dolarlık dünya mal
ihracatı küresel krizle beraber, hepimizin bildiği gibi, 12 trilyon
dolara düşecektir yani dünyadaki mal ihracatının 16 trilyon
dolardan 12 trilyon dolara düşmesi son derece önemli bir rakam.
Zannediyorum ki bu gidişle dünya ekonomileri 2008de yakalamış
olduğu bu 16 trilyon dolarlık toplam dünya mal ihracatı
rakamını herhâlde 2012den önce de yakalayamayacaktır.
Böylesine bir küresel krizin yaşandığı,
özellikle ihracatımızı en fazla yapmış olduğumuz
pazarların böylesi bir ortamda, en fazla küresel ekonomiden
etkilendiği bir ortamda bütün gayretimizi, bütün
çalışmamızı ihracatımızı 100 milyar
doların altına düşürmemek noktasında sarf ediyoruz. Niye?
100 rakamı hem psikolojiktir hem de Türkiye şükürler olsun ki ihracat
konusunda 100ler Kulübünün bir üyesi olmuştur. Bu noktada size
rakamları da özellikle vereyim, sonra neden bu rakamlara
düştüğünü ve bundan sonra, özellikle sayın milletvekillerimizin
belirttiği gibi, gerek içeride bir sanayi stratejisiyle gerek girdi
maliyetleriyle gerek yeni pazar ve teknolojik ürünlerle nasıl bir ihracat
yapısı yapacağımızı belirtmek istiyorum.
TÜİKin yapmış olduğu ilk on aylık
ihracat açıklamaları ve ihracatçı birliklerinin yapmış
olduğu kasım ayı ihracatıyla beraber şu anda on bir
aylık ihracatımız yaklaşık 93 milyar dolar seviyesine
gelmiştir. Bugün itibarıyla baktığımız zaman,
1-16 Aralık itibarıyla ihracatımız şu anda 4,5 milyar
dolardır. Yani bu şekilde devam ederse, demek ki yıl sonuna
kadar, aralık ayı itibarıyla 9 milyar dolarlık bir ihracat
daha gerçekleştirilecek ve dolayısıyla Türkiye 101-102 milyar
dolarlık bir ihracat hedefini yakalamış olacaktır.
İtiraf etmeliyim ki, orta vadeli programda koymuş olduğumuz,
revize etmiş olduğumuz hedefimiz 98,5 milyar dolardı.
Peki, Türkiye acaba ihracatındaki bu düşüşü
yaşarken Türk ihracatçısı rekabet gücünün zorlanmasından
dolayı mı kaybetti, yoksa Türkiyenin ihracat yapmış
olduğu pazarların daralmasının ortaya
çıkarmış olduğu bir sonuçmudur? Bunu bir kere çok net
görmek lazım. Burada gözüken, 132 milyar dolarlık bir ihracatın
100 milyar dolar seviyesine düşeceği yani Türkiye geçen yıla
göre yaklaşık 30 milyar dolar civarında bir ihracat kaybı
yaşayacak.
Değerli arkadaşlar, özellikle şunun
altını çizmek isterim ki, şu anda baktığımız
zaman ihracatımızın değer bazındaki azalması 27
milyar dolardır. Ama ihracata sadece değer bazında bakmak son
derece yanlış bir bakış açısı olur, eksik bir
bakış açısı olur, ihracatın aynı zamanda miktar
bazında da değerlendirilmesi gerekir. Miktar bazında
değerlendirme yaptığımız zaman, Türkiyenin 2009
yılı ihracatındaki miktar azalmasının 2008e göre
sadece yüzde 9 olduğunu görüyoruz.
Bunun iki tane sebebi var:
1) Euro/dolar paritesindeki değişmeler,
2) Dünyadaki emtia fiyatlarının düşmesinin ortaya
çıkarmış olduğu bir sonuçtur.
Yani şunu söylemek istiyorum: Geçen yıl Türk
ihracatçısı şu gözlükten 100 tane ihraç ediyordu ve bunun
tanesini 1 dolara satıyordu, dolayısıyla 100 dolarlık bir
ihracat geliri elde ediyordu. Bu sene değer bazında ihracattaki
azalma, ihracatçı bu gözlükten 91 tane ihraç etti ama buna
karşılık 74 dolar gelir elde edebildi. Yani tekrar ifade
ediyorum: Miktar bazındaki artış yüzde 9dur. Yani, 100 ton demir-çelik
ihraç etmişse Türkiye, bu yıl 91 ton ihraç etti. Sadece yüzde 9luk
bir kayıp var ama değer bazında bahsetmiş olduğum
gerek euro/dolar paritesindeki değişmeler, gerek dünya emtia
fiyatlarının düşmesinden dolayı miktar bazındaki, değer
bazındaki azalışımız daha azdır.
Bunun yanı sıra tabii, meseleye şöyle bakmak
lazım: Türkiye, geçen sene 132 milyar dolarlık ihracatını
nereye yaptı? Hangi bölgelere, hangi ülkelere yaptı? Buna
baktığımız zaman, Türkiye geçen yılki toplam 132
milyar dolar ihracatının -ki bunu övünerek ifade ediyorum,
geçmişte ciddi sanayicilik yapmış, bu işin içinde bir
oyuncu olmuş, biri olarak ve katkısı olmuş, buradan pay
almış biri olarak söylüyorum- 75 milyar dolardan fazlasını
Avrupa Birliğine, Avrupa ülkelerine yapmıştır, tüm Avrupa
Kıtasına yapmıştır ve yapmış olduğu bu
ihracatı da demir-çelik, otomotiv, tekstil konfeksiyon, makine teçhizat
sektörü başta olmak üzere bu sektörlerde gerçekleştirmiştir.
Bu çerçevede Avrupa ile olan ihracatımıza bir göz atacak
olur isek, bakın geçen yıl, 2008in ilk on ayında Avrupaya
bizim yapmış olduğumuz toplam ihracatımız 69 milyar
276 milyon dolar, ilk on ayda; 2009 ilk on ayında ise bu ihracat
miktarı 47 milyar 559 milyon dolara düşmüş. Yani, sadece bizim
Avrupaya yapmış olduğumuz ihracatımız değerli
arkadaşlar, 22,5 milyar dolarlık bir değer kaybıyla
karşı karşıya kalmıştır. Ve bakın,
sadece Avrupa olarak size söylüyorum ve bu kayıp tabii ki Türkiyenin
Avrupadaki ihracat pazarlarını kaybetmesinin ortaya çıkardığı
bir sonuç değil, bunun rakamlarını da sizinle
paylaşacağım çünkü, bu kayıp tamamıyla Avrupadaki
talebin azalması, Avrupadaki ithalat talebinin ortaya
çıkarmış olduğu azalmadır. Bakın, bunu da
özellikle size belirtecek olur isem, Avrupa Kıtasının 2008in
ilk dokuz ayında -veriler ilk dokuz ayda olduğu için söylüyorum- yapmış
olduğu toplam ithalatı yaklaşık 5,5 trilyon dolarken,
aynı Avrupa Kıtası 2009un ilk dokuz ayında yani bu
yıl 3,7 trilyon dolarlık bir ithalat yapmıştır. Yani,
Avrupanın ithalatında yüzde 31,7lik bir azalma var.
Dolayısıyla, bu, bizim Avrupadaki ihracatımızın neden
azaldığının çok net bir göstergesi. Aynı şekilde
Amerika Birleşik Devletleri, aynı şekilde Rusya pazarı,
aynı şekilde Rusya pazarı, aynı şekilde Birleşik
Arap Emirlikleri. Geçen yıl 7,3 milyar dolar yapmış
olduğumuz Birleşik Arap Emirliklerine bu yıl yapmış
olduğumuz ihracatımız 2,5 milyar dolardır. Bunun, tekrar
ifade ediyorum, tamamıyla küresel krizin ortaya çıkartmış
olduğu talep daralmasının bir sonucu olarak ortaya konması
lazım ve bu çerçevede baktığımız zaman, sadece Avrupa,
yaklaşık şu anda 22,5 milyar dolarlık bir azalma dersek,
demek ki yıl sonunda, kümülatif bir değerlendirme yaparsak,
yaklaşık 26-27 milyar dolarlık Avrupaya ihracatımızda
bir azalma olacak. Aynı şekilde Amerika Kıtasını,
Amerikanın kendisini, aynı şekilde Birleşik Arap
Emirliklerini koyduğumuz zaman, zaten bu üç ülke, Rusyayı da dâhil
edersek, 34-35 milyar dolarlık bir ihracat kaybını Türkiyeye
getirmiş oluyor.
Ne yaptık? Evet, bu çerçevede, ihracatımızın
hem pazar çeşitlendirmesini yaptık hem ülke çeşitlendirmesini
yaptık hem de sektör ve ürün çeşitlendirmesini yaptık. Bu
noktada Türk ihracatçısı oturmadı. Bu noktada, benim
başkanlığımda, bugüne kadar, göreve geleli altı buçuk
ay oldu, altı buçuk ay içinde tam yirmi sekiz ülkeye -dünyanın
etrafını tam beş kez dönecek- birçok milletvekilimizle beraber
200 bin kilometreden fazla yol yaptık. Dün gece sabaha karşı
saat üçte de Hollandadan geldik ve yapmış olduğumuz bu
temasların hepsinden de çok somut sonuçlar aldık. Bunları
yaparken de çok net ifade edeyim ki böyle oturup haritadan, dünya
atlasından kendimize ülke seçmedik, hepsini belli bir strateji
çerçevesinde yaptık. Neydi stratejimiz? Özellikle Hükûmetimizin, özellikle
Sayın Başbakanımızın ısrarla üzerinde durmuş
olduğu bir komşu ve çevre ülkeler stratejisi, yine bununla beraber
Amerika stratejisi, Latin Amerika, Güney Amerika stratejisi ve Afrika
stratejisinin bir parçasını uygulamaya koyarak bunları
gerçekleştirdik.
Bakın, değerli arkadaşlar, bugün, özellikle bu
komşu ve çevre ülkelere yapmış olduğumuz
ihracatımız son altı yılda ortalama 7 kat
artmıştır ve ticaret dengemiz oldukça yükselmeye başlamıştır.
Bugün, Mısıra yapmış olduğumuz ihracat, geçen
yılın aynı dönemine göre tam yüzde 104lük bir artış
sağlamıştır, sadece Mısır olarak size söylüyorum.
Aynı şekilde, Türkiyenin Iraka yapmış olduğu
ihracatta -yine aynı dönemden bahsediyorum- ocak-kasım dönemi
itibarıyla yüzde 33lük bir artış gerçekleşmiştir,
Libyaya, yüzde 63lük bir artış gerçekleşmiştir,
Türkmenistana yüzde 40lık bir artış gerçekleşmiş ve
aynı şekilde yine, Suriyeye yaklaşık yüzde 30
civarında bir artış gerçekleşmiştir.
Bir taraftan Afrikayla ticaretimizi artırırken, bir
taraftan komşu ve çevre ülkelerle ihracatımızı,
dış ticaretimizi artırırken -Afrikada da bundan önceki
yıllarda- Afrikaya yapılan toplam ihracat bizim
ihracatımız içinde 2003 yılında yüzde 4lük paya sahipken
-ki o günkü ihracat rakamıyla söylüyorum- bugün şükürler olsun Afrikaya
yapılan ihracat bugünkü ihracat rakamlarımız içinde yüzde 11
seviyesine gelmiştir. Bu nokta, tekrar ifade ediyorum ki pazar
çeşitlendirmesinin, ürün çeşitlendirmesinin ortaya
çıkartmış olduğu bir sonuç. Bunun için şöyle bir
çalışma yaptık: Öncelikle oraya ihracat stratejimizi bir bütün,
komple bir parça olarak görürsek, bunun bir parçası olarak ülke
masaları stratejisi, diğer bir parçası olarak Dış
Ticaret web sitelerimizin, müşavirliklerimizin yeniden yapılandırılması
ve diğerleri de tespit etmiş olduğumuz hedef ülkeler ve
öncelikli ülkeleri önceden belirleyerek bu pazarlarda tutunmaya ve yeni
pazarlara girmeye çalışıyoruz.
Ve yapmış olduğumuz şeyi de özellikle ifade
etmek isterim ki
Biraz evvel çok değerli bir konuşmacı ifade
ettiler. Ben rakamları, tabii özellikle sektörü de çok yakın
bildiğim için ve sektörün içinden de gelen biri olduğum için
şunu çok net ifade edeyim ki: Geçen yıl otomotiv sektörü tam 5,5
milyar dolar net ihracat fazlası vermiştir, net ihracatçı
olmuştur.
Bakın, tekrar ifade ediyorum: TÜİKin
kayıtlarına girdiğiniz zaman göreceksiniz ki geçen yıl
Türkiye, otomotiv ihracatında 18 milyar dolarlık
-küsuratlarını söylemiyorum- bir ihracat yaparken, yapmış
olduğu ithalat yüzde 70dir. Eskiden ihracatın ithalatı
karşılama oranı söylenirdi, şimdi ben ithalat-ihracat
dengesini söylüyorum ve burada 5,5 milyar dolarlık bir ihracat
fazlası vardır, bunun da mutlaka bu şekilde bilgi
alınmasında fayda var. Ve yine bu yıl için de söylüyorum: Bu
yıl da yine ilk dokuz ayda otomotiv sektöründeki ihracatımız 2,5
milyar dolarlık net ihracatçı pozisyonuna gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, şunu ifade edeyim: Oturduk,
ülkeleri tek tek analiz etmeye başladık. Özellikle biz dış
ticaret açığımızın yüzde 40ından
fazlasını Uzak Doğudan veriyorduk. Japonya, Çin ve bununla
beraber özellikle oradaki ülkelerden yüzde 40 dış ticaret
eksiğimizi vermekteydik. Bunun üzerine otuz üç tane ülkeyle ilgili
bünyemizde ülke masası kurduk. Ülke masalarında hem dış
ticaret Müsteşarlığının çok uzman kadrosu ve hakikaten
altyapısı son derece donanımlı bir Müsteşarlıkta
-çalışan elemanlarımla hakikaten iftihar ediyorum- son derece
donanımlı arkadaşlarımın olması... Diğer
taraftan, ihracatçı birliklerini devreye soktuk. Yine
Bakanlığıma bağlı ve son derece
başarılı çalışmalar yapan İGEMEyi de oyunun
içine katarak tam otuz üç ülkede, her bir masa için minimum 4 görevliden
oluşan bir masa oluşacak. Bu masa ne yapacak? Bu masayı,
sizlere, ben özellikle sadece bir ülke örneğinde verecek olursam, biraz
evvel ifade edildi, evet Çin. Çin, bugüne kadar, maalesef, zaman zaman bir öcü,
bir korku, bir dehşet olarak gösterildi ve her zaman için bir tehdit
olarak gündeme getirildi. Oysa iyi hesaplarsak, iyi değerlendirirsek, Çin
bizim için ciddi bir fırsat olabilecek bir ülke. Bunu söylerken şuna
dayanarak söylüyorum: Çin, geçen yıl 1,4 trilyon dolar ihracat yapıp
ama buna karşılık da 1,2 trilyon dolar ithalat yapan
dünyanın 3üncü büyük ithalatçı ülkesidir ve Çinin bu
ithalatının içindeki bizim payımız, maalesef sadece 1,5
milyar dolardır. Şimdi, oturup bunları etüt ettik. 1,2 trilyon
dolar ithalatta biz 1,5 milyar dolar yaparken, peki, bu Çin 1 trilyon 198,5
milyar dolarlık ithalatı kimlerden yapıyor ve niye
yapamamışız biz ihracatımızı? Psikolojik
baskı, ikili anlaşmalar, navlun bedelleri veya sektörel bazda o
ülkeyi tanıyamamak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bakın, değerli arkadaşlar, Japonya, geçen yıl
700 milyar dolarlık ithalat yapıp bunun 60 milyar doları sadece
gıda ithalatına bağlı bir ekonomiye sahiptir ve Türkiye bu
konuda iddialıdır.
Şimdi, bu ülke masaları çerçevesinde, perspektifinde
oturup ülkeleri tek tek analiz ediyoruz. Hangi sektörlerde hangi ülkeyle
baş edebiliriz, hangi sektörde hangi ülkeye gidebiliriz, tek tek
bunları tespit ediyoruz. Tabii, bu yeni başlamış olan bir
çalışma ve tüm hedefimiz, 2023 yılında, Büyük Atatürkün
dediği gibi, Türkiyeyi muasır medeniyetler seviyesine sokacak ilk 10
ekonomi içine sokmak, 500 milyar dolarlık ihracatı
gerçekleştirmek ve bu çerçevede de 500 milyar dolar ihracatı
nasıl yapacağız, ihracatçı birliklerimiz,
İhracatçı Meclisimiz ve yirmi üç sektördeki ihracatçı
birlikleriyle ve Müsteşarlığımızla beraber, şu
anda onların çalışmalarını yapıyoruz. Ümit
ediyorum ki çok kısa bir süre içinde, benim de
katıldığım toplantılarla hangi sektörlerde, 2023
yılına kadar nasıl 500 milyar doları
yakalayacağız, bunu tespit edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
Buyurunuz.
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Sayın
Başkan, bitiriyorum.
Çok teşekkür ederim.
İnanıyorum ki işin içinden gelmiş biri olarak
tekrar tekrar bunu söylüyorum, Türkiye, inşallah, stratejisini ve içerideki
özellikli üretimini, üretim miktarını ve bu üretim kapasitesini ve
kurmuş olduğumuz bu stratejiyle ilgili
çalışmalarımızı gerçekleştirdiğimiz zaman
bu, kayıtlara geçsin diye söylüyorum, o günü tabii görür müyüm görmez
miyim, onu yüce Mevlam bilir, ben bilemiyorum ama- Türkiye, inşallah,
2023ten evvel de 500 milyar dolarlık ihracatı yakalayabilecek bir
kapasiteye sahip. Bakın, dört saatlik uçuş mesafesinde 54 ülke var,
dünyanın nüfusunun dörtte 1i yaşıyor ve dünya ekonomisinin
dörtte 1inden oluşan bir coğrafyaya sahibiz. Gittiğimiz her
yerde de itibarımız son derece yüksektir, ihracatçımız,
girişimcimiz son derece morallidir ama dediğim gibi, bütün hadise,
bunları bir strateji çerçevesinde geliştirmek istiyoruz.
Son olarak da İGEMEyle ilgili üç kelime, sürem içinde hemen
ifade edeyim. Evet, son derece başarılı çalışmalar
yapıyor, ihracat stratejisinin ortağı, 22 ülkede 32 tane fuar
desteği almıştır, son derece geniş kadrosu var. Ben özellikle
bu ihracatla ilgili çalışmalarda, ithalatla ilgili çalışmalarda,
çalışmalarımızın sürekli devam edip gideceğini,
bu konuda en ufak bir tavizimizin olmayacağını ifade etmek
istiyorum. Tabii ki benim Müsteşarlığım, sadece ihracat
yapan bir müsteşarlık değil, ithalat da benim sorumluluğum
altında. Bu noktada da gerek Türk tüketicisinin gerek Türk sanayicisinin
korunması noktasında, Dünya Ticaret Örgütünün bize vermiş
olduğu haklar çerçevesinde her türlü gözetim, denetim
sorgulamasını da yapıyoruz ve bu konuda dünyanın 3üncüsüyüz.
Bakın tekrar altını çiziyorum, dünyanın 3üncü ülkesiyiz en
fazla denetim ve sorgulama yapan. 113 ürüne karşı şu anda toplam
gözetim ve denetim alınmıştır, Türk üreticimizin bu konudan
mağdur olmaması için. Aynı şekilde, gerek Avrupa
Birliği gerek Dış Ticarette Standardizasyon Genel Müdürlüğü
çerçevesinde çok önemli çalışmalar yapıyoruz.
Ben tekrar, verilmiş olan bilgileri en iyi şekilde
değerlendireceğimizi, yapılan eleştirileri iyi bir
şekilde alıp değerlendireceğimizi ifade etmek istiyorum.
En son, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir söz vermiştim. Bana
sorulan soruları vakit darlığından dolayı
cevaplayamamıştım ama tüm milletvekillerimize, Plan Bütçenin tüm
üyelerine, bütün soruları her biri sanki sormuş gibi
cevaplarıyla beraber sizlere de bunu da gönderdim.
Yine, her zaman, görüş ve eleştirilerinize,
önerilerinize açık olduğumuzu ifade ediyorum çünkü şunu söylemek
istiyorum ki, ihracat, ne benim ne başkasının, ihracat sadece
Türkiye'nin meselesi, dış ticaret Türkiye'nin meselesi. Herkesin
mutlaka taşın altına elini koyması gereken bir konudur.
Ben, hepinizi, yüce heyetinizi tekrar sevgi, saygı ve
hürmetle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çağlayan.
Devlet Bakanı Faruk Özak, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de
Bakanlığımla ilgili sizlere bilgi vermek üzere
huzurlarınızdayım.
Evvela, müsaadenizle, YURTKURla ilgili bilgi vermek istiyorum.
Yükseköğrenim öğrencilerinin çağdaş ve
güvenilir barınma, beslenme, kredi, burs hizmetleriyle öğrenimlerine,
sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle kişisel gelişimlerine
sosyal devlet yaklaşımı ile katkıda bulunmak üzere kurulan
Genel Müdürlüğümüz gerçekten bir başarı öyküsünü
tamamlamıştır. Değerli milletvekillerimize teşekkür
ederim iltifatlarından dolayı, gerek Plan Bütçede gerek burada.
Özellikle, neler yaptık, bunu sizinle paylaşmak
istiyorum. Bütün müracaat eden öğrencilerimize mutlaka kredi veriyoruz.
Başarılı ve ihtiyaç sahibi öğrencilere burs veriyoruz. Her
öğrenciye katkı kredisi veriyoruz. 2002 yılında bu rakam 45
TL iken, 2009da 180 TLye yükseltildi. Geçmişte üç ayda bir veriliyordu,
şimdi her ay veriliyor. Yüksek lisans öğrencilerimize aylık
burs, kredi miktarının 2 katı, 360 TL ödüyoruz; doktora
öğrencilerine 3 katı olan 540ı ödüyoruz. Ayrıca ÖSSde ilk
100e giren öğrencilerle amatör millî sporcu olan öğrencilere 3
katı olan 540 TL burs vermekteyiz.
5102 sayılı Kanunla çok önemli kararlar aldı yüce
Meclis, teşekkür ediyorum. Öğrencilere verilmekte olan burs ve
kredilerin haczedilmesi önlendi. Öğrencilerimizin noterde tanzim ve tasdik
ettirmek zorunda oldukları taahhüt senetlerinden dolayı vergi, resim,
harç işlemlerinden muafiyet sağlandı. Dokuz ay verilmekteydi bu
burs ve kredi, daha sonra bu on iki aya çıkarıldı.
Başarısızlığı nedeniyle bursu kesilen
öğrencilerimize hemen kredi verildi.
Burs kontenjanlarıyla ilgili şunu söylemem lazım:
Üniversiteler kontenjanı, Millî Eğitim Bakanlığı
kontenjanı, ilk 100e giren öğrenciler, amatör millî sporcularla
ilgili toplam 154 bin talebemize burs verdik.
Yine, öncelikli olarak burs verilen öğrencilerimiz var.
Özürlü öğrenciler, anne babası vefat edenler, Darüşşafaka
Lisesi mezunları, gazi çocuğu, şehit çocuğu vesaire. 10.260
tane çocuğumuza böylelikle burs veriyoruz.
Öğrenim ve katkı kredisi tahsilatlarını
maalesef iyi yapamıyorduk. Yani eskiden bu oran, bu kredi
tahsilatlarının öğrenim ve katkı kredisini
karşılama oranı yüzde 4,4tü, şu anda bunu yüzde 40a
çıkarabildik ki daha fazla ödeyebilelim ve bu tahsilatla ilgili problemler
ortadan kalksın.
Şimdi, yine başka bir konu vardı. Şöyle:
Kurumdan öğrenim ve/veya katkı kredisi alan borçluların Emekli
Sandığı, SSK, BAĞ-KUR veya sosyal güvenlik kuruluşu
niteliğinde başka kuruluşlarla ilk defa
ilişkilendirildiğinin tespitine kadar, yani işe girene kadar bu
öğrencilerimizden geri para istemiyoruz. Böylelikle 31.702 borçlunun
borçlarını ertelettik. Bu da son derece önemliydi çünkü maaş
almadan biz o gencimizden geri ödeme istiyorduk. Bu doğru değildi.
Yine, 10 Temmuz 2009 tarihinde yayınlanan 5917
sayılı Kanunla ne yaptık? On iki, yirmi dört ve otuz dört aya
varan vade seçenekleriyle kredi almış ve takipte olan
öğrencilerimizle ilgili bir rahatlama getirdik. 290 bin kişi
başvurdu, 579 milyon TL olan borçlarından 96 milyon terkin edildi ve
483 milyon TL yeniden yapılandırıldı. Bunların 130u
-yakın rakamı- alındı, geri kalan devam ediyor,
alınmak istiyor. Böylelikle büyük kolaylıklar sağlandı.
Çok değerli milletvekillerimiz, özellikle şu tablodan da
size bilgi vermek istiyorum. 2002 yılında 73 üniversitemiz
vardı, şu anda 140 üniversitemiz var. Öğrenci sayımız
1,810a çıktı, yurt sayımız 250ye çıktı, yatak
kapasitemiz 230 bine çıktı ama bu da yetersiz. Biraz evvel burada
değerli arkadaşların dediği gibi, madem seksen bir ilimizde
üniversite var, o hâlde yurt sayımızı artırmamız
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, şu anda, 2009 yılı
yatırım programında 85 adet 65 bin yatak kapasiteli yurt projesi
bulunmakta. Bunların bir an önce hayata geçirilmesi için hızla
çalışmaktayız. Kiralama, satın alma yöntemiyle de eksik
olan illerimizde yurt sorunumuzu ortadan kaldırmaya
çalışıyoruz. Bir de tabii bu arada
yaptığımız bir işlem var: Koğuş sisteminden,
ikili, üçlü, tekli odalara geçtiğimiz için yurt kapasitemizde bir
düşüş de oluyor ama tabii çağdaş yurtlar yapmaya
çalışıyoruz. Onu da sizinle paylaşmak istiyorum.
Barınma ücretiyle ilgili şöyle bir misal vereyim: 84
lira aylık ücret alıyoruz ama bunun 79unu, beslenmeden, sabah
kahvaltısı ve akşam yemeğine yaptığımız
sübvanseden geri veriyoruz. Bazı yurtlarımızdan 96
alıyoruz, bazı yurtlarımızdan da 165 alıyoruz ama her
öğrencimize mutlaka beslenme katkısında bulunuyoruz. Bunun
şu andaki güncel olarak değeri 3,60 TL. Bunu da belirtmek istiyorum.
Ayrıca, ücretsiz barınma
Kimleri ücretsiz
barındırıyoruz? Hükûmet burslusu yabancı uyruklu
öğrenciler, Türk cumhuriyetleri, Türk topluluğuna mensup
öğrencilerden yurt ücreti ve depozito alınmamakta. Ayrıca, maddi
yetersizlik içerisinde bulunan ve yurt ücretini ödemekte zorluk çeken 5.766
öğrenci de ücretsiz olarak barınmakta. Şehit, gazi
çocukları; toplam 12.112.
Şimdi, özellikle bu yurtla ilgili ihtiyacı giderebilmek
için yeni finansman modelleri oluşturmamız lazım. Belki özel
sektöre yurt yapıp işletirken belli teşvikler getirmemiz
lazım. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor, onu
sizinle paylaşmak istiyorum. Ayrıca, diğer modeller üzerinde de
çalışmalar devam ediyor. Bunu evvela tabii ki komisyonlara getireceğiz,
sonra sizlere, hizmetinize sunmak istiyorum.
Evet, sporla ilgili şunu söylemem lazım. Ha şunu da
söyleyeyim, unutmayalım: Eleştiriler oldu ama çok az eleştiriler
oldu. Biz özellikle bu dönemde, yurt taleplerinin karşılanması
döneminde bilhassa ben değerli milletvekillerimizden
Hangi partiden
olursa olsun, bu yurtlar Türk milletine aittir, A partiye B partiye ait
değildir. Gerek genel müdürümüz gerek bizler elimizden gelen gayreti
göstererek sizlerin, siz saygıdeğer milletvekillerimizin taleplerini
yerlerine getirmeye çalıştık. Burada sakın şu
düşünülmesin: İşte, Bakan ve YURTKUR Genel Müdürü iktidara
Hayır, değil. Sizden gelen talepler bizim için önceliklidir, bunu
bilmenizi isterim. Eksik kalan da varsa bunu da -tekrar
huzurlarınızda söylüyorum- hemen halledelim. Onu söylemek istiyorum.
Diğer taraftan, Spor Totoyla ilgili konuşmak istiyorum,
belki spora zamanımız kalmayacak. Şimdi, bu bir başarı
öyküsü değerli milletvekili arkadaşlarım. Bakın, 2004,
2005, 2006, 2007, 2008, 2009da 10,5 milyarlık bir hasılat elde
etmişiz. Bunun tam 2 milyarını şans oyunları vergisi
ve katma değer vergisi olarak devletimize vermişiz, ikramiye
dağıtmışız, isim haklarından kulüplerimize vermişiz.
Geçmişte -ben de kulüp yönettim, siz de yönettiniz, biliyorsunuz- gerek Üçüncü
Lig kulüplerimiz gerek İkinci Lig kulüplerimiz gerek Bank Asya ve gerek
Süper Ligde buradan, İddaadan para gitmiyordu. Şu anda, beş
yılda giden para 744 milyon TL. Bir Üçüncü Lig kulübü bununla
geçinebiliyor, eğer İkinci Lig kulübü akıllı olursa bununla
geçinebiliyor, Bank Asyaya gerçekten çok önemli katkıları
olabiliyor.
Onun dışında bakın neler yaptık: 60 tane
spor salonu yaptık, 6 tane atletizm pisti yaptık, 10 tane kamp
eğitim merkezi yaptık, 7 tane yüzme havuzu yaptık, 1 tane motor
sporlar pisti yaptık, 1 adet su sporları merkezi yaptık, 150
tane spor tesisi ayrıca -basketbol, voleybol, futbol, tenis kortu- 235
adet spor tesisi kazandırdık ve yine, 200ün üzerinde tesiste
bakım onarım yaptık. Şu anda on beş ilimizde kayak
tesisleri yapıyoruz. Bunları da Spor Toto Genel Müdürlüğümüzün
bu İddaadan gelen paralarla yapmaya çalışıyoruz ve 63 tane
federasyonumuz var. Sadece 2009da 109 milyon TL federasyonlarımıza
katkıda bulunduk ve toplam olarak da 202 milyon katkıda
bulunmuşuz.
Biraz evvel değerli bir arkadaşımız
eleştiri yaptı federasyonlarla ilgili. Bir iktidar düşünün,
federasyon başkanlarını kendi atayabilirken huzurunuza sporda
demokrasiyi getirdi ve burada hep beraber
Federasyonlar seçimle gelebiliyorlar.
Bizim onlara karışma şansımız yok. Denetimleri zaten
onların Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz tarafından
yapılabiliyor. O bakımdan biz sporda demokrasiyi destekliyoruz.
Sponsorluk Yasasıyla beraber onları desteklemeye
çalışıyoruz.
Yalnız, şunu söylemek lazım: Toto İdaresi yani
bu 2000li yıllarda, 31 milyon TL vergi borcunu, SSK borcunu ödeyemezken,
maaşlarını üç ay sonra ödeyemezken buraya gelmesini gerçekten
ben takdir ediyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu,
tabii, sizlerin katkılarıyla oldu.
Yine şunu söylemek lazım: Türkiye çok genç nüfusa sahip
bir ülke. Yirmi sekiz yaş altı nüfus nüfusumuzun yarısı,
bunu hep beraber biliyoruz. O hâlde neden başarılı
olamıyoruz olimpiyatlarda, uluslararası organizasyonlarda? Tabii ki
bu konuda federasyonların önlerini açmamız lazım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) Tamam Sayın
Başkanım.
daha fazla onlara tesis konusunda destek vermemiz lazım,
eğitici konusunda destek vermemiz lazım. Çünkü sporun önemini hep
beraber biliyoruz. Spor, gerçekten gelişmişliğin bir göstergesi.
Uluslararası ilişkilerde çok önemli katkısı olan, turizme,
tanıtmaya, istihdama çok katkısı olan bir sosyolojik olgu ve
toplumsal hareket.
Şunu söylemek lazım: Türkiye çok büyük organizasyonlara
imza atıyor. İşte daha dün kurası çekilen -Van kedisi bizim
sembolümüz- 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası. Yine 2005te
yaptığımız Universiade, 2007de Karadeniz Oyunları,
2011de Erzurumda yapacak olduğumuz ve yaklaşık 500 milyon
liraya çıkacak olan ve Erzurumu çok büyük bir destinasyon yapacak olan
Erzurum Kış Oyunları ve yine 2011de Trabzonda yapılacak
olan Karadeniz Gençlik Oyunları. Bütün bunlar gerçekten ülkemizin gurur
vesileleri. Ayrıca dünya tenis organizasyonunu 2011, 2012, 2013te
yapıyoruz. İnanılmaz dünya şampiyonaları
yapıyoruz, eskriminden halterine kadar. İşte Avrupayla ilgili,
Avrupa seviyesinde ve dünya şampiyonları seviyesinde her kategoride
bunları yapmaya çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü bağlayınız Sayın
Özak.
DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
En son ayın 23ünde Futbol Federasyonumuzla 2016 Avrupa
Futbol Şampiyonasına talip olacağız. İnşallah bunu
başarırız. Türkiye bunu başaracak güçtedir. 2012 Accord
denen bir organizasyon var, çok büyük bir organizasyon ama esas hedefimiz,
tabii ki gelişmişliğin göstergesi olarak 2020de
İstanbulda olimpiyat yapabilmek. Türkiye bunu yapabilir mi? Yapabilir. Bu
irade bu Türk milletinde var, bu Mecliste var, bu gençlikte var, bu özel
sektörde var, ben buna inanıyorum.
Bu duygularla hepinize teşekkür ediyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özak.
Aleyhinde, İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş.
Buyurunuz Sayın Ağırbaş. (DSP
sıralarından alkışlar)
AYŞE JALE AĞIRBAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin beşinci turunda aleyhte söz almış bulunuyorum.
Sizleri şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe, bir sene içerisinde elde edilecek gelirleri ve bu
gelirlerin harcama biçimini ortaya koyan, ülkenin geleceğini
şekillendiren bir karar tasarısıdır. Bu nedenle bütçe
tasarısı ortaya konduğu zaman toplumda bir heyecan, bir beklenti
oluşurdu, toplum kesimleri bütçede kendileri için bir kaynak
yaratılmış olacağını umarlardı, ülkenin
kalkınmasını sağlayacak bir perspektif içerisinde
hazırlandığı duygusu herkese hâkim olurdu. Ancak bugün
haklarını aramak için Ankaraya gelen binlerce Tekel işçisini ve
onlara yönelik insan hakkı ihlallerini, işten el çektirilen Devlet
Demiryollarındaki arkadaşlarına destek olabilmek için iş
bırakan emekçileri, 4 Aralıkta kepenk kapatan, sözleşmeleri feshedilen,
örgütlendiği için cezalandırılan eczacıları,
İstanbul sokaklarında haklarını arayan itfaiyecileri
görüyoruz.
AKP dönemindeki bütçeler sorunlara çözüm üretmekten, toplumun
beklentilerini karşılamaktan uzak şekilde
hazırlanmıştır. Getirilen bütçeler sorunları çözmek
yerine, kısa vadeli suni büyümelerden başka bir işe maalesef ki
yaramamıştır. Geçen sene görüşmelerini
yaptığımız 2009 yılı bütçesi yüzde 4lük büyüme
hedefine dayalı olarak oluşturulmuştu. Dünyada kriz
yaşandığını, bu nedenle bütçenin revize edilmesi
gerektiğini bu kürsüden defaatle söyledik. 2009 yılının
yarısı dolmadan AKP 10 milyarlık borçlanma yetkisini, diğer
yarıda da 75 milyar liraya çıkaran yasal düzenlemeyi Meclise getirdi.
Bugün 2009un yüzde eksi 6yla, yani yüzde 6 küçülmeyle kapatılması
öngörülmektedir. Yanlış şekillendirilen bütçe, sorunlara
kalıcı çözüm üretecek politikaların oluşturulmasına,
uygulanmasına engel olur.
Değerli milletvekilleri, dünyada ekonomik kriz ortaya
çıkmadan önce ülkenin ekonomisi pek iç açıcı değildi. Bu
kürsüden uyarılarda bulunduk. İşçiler, memurlar, çiftçiler
dertli; sanayici, tüccar, esnaf ve sanatkâr kan ağlıyor. dedik. Her
alanda gerilemelerle karşı karşıya kaldık. Bütün
bunların sorumlusu çözümü hedeflemeyen, kaynakları etkin kullanamayan
ve sadece pembe tablolarla süslenmiş bir bütçe koyan iktidardır.
Demokratik Sol Partinin içinde bulunduğu Hükûmet
tarafından 1992-2002 yılında alınan ekonomik tedbirlerin
meyvesini yiyen AKP, ekonomideki iyileşmeyi sürdürecek yeni bir politika
ortaya koyamamıştır. 1999 yılında izlenen gerçekçi
ekonomi politikaları, 2002 yılının sonuna doğru sonuç
vermeye başlamıştı. Enflasyonda düşüş, faizlerde
gerileme söz konusuydu. Yani iktidar, 2002 yılında iktidar
olduğunda zaten ekonomik göstergeler iyileşmeyi gösteriyordu. 2001
krizinde 57nci Hükûmet tarafından alınmış olan
yapısal ve radikal önlemler sayesinde bugün küresel kriz ortamında
Türk bankacılık sistemi ve ekonomisi ayakta kalabilmiştir.
2010 yılına girdiğimizde ekonomik verilere
bakıyoruz: 374 bin kişi sadece gıda harcamalarını
içeren açlık sınırının, 11 milyon 933 kişi ise
gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk
sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir.
Tarımsal desteklerde geçen yıla göre yüzde 129 düşüş
yaşanarak çiftçiler kaderine terk edilmiştir.
Ortaya konulan bütçenin bu durumu tersine çevirecek, sorunlara
neşter vuracak bütçe olması gerekmektedir ancak bütçede öngörülen
kalemlerdeki artışların toplumun hiçbir sorununa çözüm
getirmediğini görüyoruz.
Ekimde yüzde 20 artırılan elektriğe 2010 yılında
yüzde 6 zam öngörülürken doğal gaza Hükûmetin 2010 yılında yüzde
50 zam yapacağı söylentileri kamuoyuna yansımış
durumda. Toplumun en sıkıntılı kesimi olan emeklilerin
aylıklarına 12 ila 20 liralık zam öngörülmektedir. Bütçe,
memurun, çiftçinin, emekçinin, sanayicinin yani vatandaşın
sorunlarını çözmek amacıyla onları refaha kavuşturmak
için hazırlanmış bir bütçe değildir.
Aynı anlayışın beşinci turdaki
kuruluşlara tahsis edilen bütçelerde de hâkim olduğunu görmekteyiz.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, öngörülen bütçeyle gençleri spora
teşvik edecek, başarılı sporcular yetiştirecek
çalışmalara nasıl imza atacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
AYŞE JALE AĞIRBAŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, bu bütçeyle artan
öğrenci sayısına paralel yurt sayısını, yatak
sayısını arttırabilecek mi? İhracatı
Geliştirme Etüt Merkezi, öngörülen yetersiz bütçeyle KOBİleri
nasıl ihracata yönlendirecek?
Değerli milletvekilleri, beşinci turda yer alan
kuruluşlar için öngörülen bütçeler, kuruluşların
işleyişindeki aksaklıkları giderici ve yeni projeler ortaya
koymalarına imkân verecek büyüklükte değildir.
2010 yılı bütçesinin topluma hiçbir hizmet
taşıma umudu vermeyen, halkın beklentilerine cevap vermekten çok
uzak bir bütçe olduğunu düşünmekle birlikte hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Ağırbaş.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Süremiz yirmi dakika. On dakikasını soruya
ayıracağım ve bir dakika süre vereceğim.
İlk söz Sayın Işıka ait.
Buyurunuz Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sorularım ilgili bakanlaradır.
Sayın bakanlar, ülkemizde 2003-2009 yıllarında
hangi firmalar tarafından ne kadar GDOlu mısır ve şeker
ithalatı yapılmıştır? Bu mısırın ne
kadarı nişasta bazlı şeker üretiminde
kullanılmıştır? Şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinde ve kotaların düşürülmesinde
uluslararası mısır kartellerinin etkisinin olduğu
iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı
yurtlarda kalmak için Ekim ayından bu yana sıra bekleyen
öğrencilerin ve ailelerinin dramının bitirilmesi için
Bakanlığınızca hangi tedbirler alınmış ya da
alınmaktadır?
Milletvekilleri aracılığıyla Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğüne iletilen yazılı ya da sözlü taleplere
karşın yetkililerinin kayıtsız kalmasıyla ilgili
olarak Bakanlığınızın bir talimatı var
mıdır? Yoksa bu konuda başka etkili insanlar mı
bulunmaktadır?
Son sorum: 2007-2008 sezonunda Türkiye Futbol Federasyonu
tarafından Aydınspora verilen 3 puan silme cezasının geç
uygulanmasıyla, Kütahyaspor haksız olarak ligden düşürülmüştür.
Bu konuda verdiğim bir buçuk yıldır hâlâ cevap verilmeyen
önergeme cevap vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Özdemir.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
Sayın Bakana soruyorum: Gaziantep ilimiz son yıllarda büyük göç alan
ve eğitimde geri kalmış büyük illerimizden birisidir. Son yedi
yılda il merkezinde yüzde 25 göçten artış vardır.
Basına intikal eden haberlere göre, halkımızda, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakfının yaptığı
yardımların büyük bir bölümünün AKPye oy kazandırma gayesiyle
yapıldığı kanaati hasıl olmuştur. Eğitimdeki
geri kalmışlıkta, AKPnin yanlış eğitim
politikasıyla birlikte göçün de büyük etkisi vardır.
Soru 1: Yedi yıllık iktidarınız döneminde
Vakıftan Gaziantep eğitimine ne kadar yardım yaptınız?
Soru 2: Kırsal bölgeden gelen dar gelirli öğrencilerin
kalacağı yeni yurtlar yapmayı düşünüyor musunuz?
Soru 3: Eğitim konusunda vakıf
yardımlarını artırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Uslu.
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum sayın bakanlara: Bilindiği üzere 2009-2010 iş
yılı ayçiçeği üretim döneminde, ayçiçeği üretiminin
piyasalarda gereği gibi alıcı bulmasını sağlamak,
üretici ve tüketicinin haklarını yeterince korumak
bakımından, bizzat işlenmesi kaydıyla firmalara 15
Aralık 2009 tarihi baz alınarak, toplamda 650 bin ton düşük
vergili ithalat imkânı tanınmış idi. Bu uygulama
amacına ulaşmış mıdır?
Ağustos ayından bugüne ayçiçeği ve ham
yağı iç ve dış piyasaları nasıl bir
değişim göstermiştir? Bu uygulamayla ayçiçeği üreticisinin
kazancı ne olmuştur? Bu yolla devletin vazgeçtiği gümrük vergisi
miktarı ne kadardır?
Bir diğer sorum: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü tarafından Edirne ilinde kaç aileye ne kadar
yardım yapılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkanım, Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetleri 1923-2000 döneminde yetmiş beş yılda 250
milyar dolarlık dış ticaret açığı verirken AKP
İktidarı döneminde yedi yılda ülkemiz 314 milyar dolar
dış ticaret açığı vermiştir. Bu durumda sizce
dış ticarette başarı sağlanmış
mıdır?
İkinci sorum: İki sene önce kaçak akaryakıt konulu
soru önergemin yanıtında ülkemizde solvent ve baz yağı gibi
kimyasalların karıştırılıp motorin
yapıldığı söylenmişti. Solvent ve baz yağı
gibi maddelerin ithalatını sınırlandırma konusunda
çalışmalar yaptınız mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Bakan, yurtlarda yatak sayısının
artış oranı öğrenci sayısının
artış oranını karşılamıyor, her yıl
açıkta kalan öğrenci sayısı artıyor. Bu,
öğrencileri tarikat yurtlarının kucağına itmek
demektir. Yurt ve yatak açığının kapatılmasına
ilişkin bir planlama mevcut mudur? Öğrenci sayısındaki
artış dikkate alındığında devlete ait yurt ve
yatak sayılarındaki açık ne kadardır?
İkinci sorum: Sayın Bakan, öğrenci katkı
paylarına yapılan zam insaf sınırlarını
aşmıştır. Artışın bu denli yüksek
oluşunun nedeni nedir?
Üçüncü sorum: Sayın Bakan, Adanada bin öğrenci
kapasiteli yurt binası projesi yer aldığı konusunu da Plan
ve Bütçe Komisyonunda söylediniz. Üç ay içerisinde inşaat ihalesi
yapılacak. diyorsunuz. Bu, müjdeli bir haber. Adana Milletvekili olarak
teşekkür ediyorum.
Ne zaman
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Güvel.
Sayın Yıldız, buyurunuz efendim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Üç sayın bakana da ayrı ayrı soruyorum: Yedi
yıllık tek başınıza iktidarınız döneminde,
bakanlıklarınızda Artık bu konu da Türkiyede sorun
olmaktan çıkmıştır. diyebileceğiniz hangi temel sorun
çözülmüştür?
İkinci sorum: Dış ticaret açığı yurt
dışına kaynak transferi demektir. 1923-2002, yani yetmiş
dokuz yıllık 57 hükûmet döneminde 250 milyar dolarlık
dış ticaret açığı verilmiştir. 2003-2009
yılları arasında, yani yedi yıllık AKP hükûmetleri
döneminde 327 milyar dolarlık dış ticaret açığı
verilmiştir.
Bu anlamda, dış ticaret politikanızı
başarılı buluyor musunuz? Açıklar mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Sayın Aslanoğlu...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
İnönü Üniversitesi Rektörlüğü YURTKUR Genel Müdürlüğüne 100
dönümlük arsayı tahsis ederek orada yeni bir yurt
inşaatımız devam etmektedir. Tekrar yeni bir karar alarak 100
dönümlük bir arsa daha tahsisini yapmaya hazır olduğunu YURTKUR Genel
Müdürüne iletmiştir ve 2011 yılında da yurt konusunda çok
mağdur olan bugüne kadar İnönü Üniversitesinin projesinin, yeni bir
projeyle yeni bir yurdun yapılmasını hepimiz istemekteyiz.
Ayrıca, Arapgir Meslek Yüksekokulunun ihtiyacı olan,
acil ihtiyacı olan 500 öğrencilik yurt binasının da 2010
yılında projeye alınacağını
Zannediyorum ki
alacaksınız. Ben bu konuda duyarlı olan YURTKURun tüm
yetkililerine teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bir sorum da gümrükle ilgili.
Sayın Bakanım, gümrük komisyon
yardımcılarına yalan söyledik. Meclisten, bir gümrük
komisyoncusu olmak kaydıyla, gümrük komisyon yardımcıları
şirkete ortak olabilecekti. Fakat yönetmelikte öyle olmadı, 2 tane
gümrük komisyoncusu şeklinde geçti. Biz onlara yalan söyledik Sayın
Bakanım.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyoruz.
Sayın Çelik
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Çağlayana sorumu yöneltmek istiyorum.
Türkiye'de en sorunlu serbest bölge Mersin Serbest Bölgesidir. Tapu,
doğal gaz, dâhilde işleme rejimi avantajlarından yararlanma ve
tüketim ve ara malı girişinde kolaylıklar sağlanması
konusunda sorunlar içermektedir. Yıllardır bu dile getiriliyor ancak
henüz bir çözüme kavuşmuş değil. Bunu sormak istiyorum.
Bir de esnaf ve sanayici Türkiye'de kan ağlıyor.
Mersinde binlerce iş yeri kapandı, bazı fabrikalar AKP
politikaları sonucu Mısıra taşındı, on binlerce
işsiz oluştu. Yine Ankara Sitelerde 40 bin esnaf var ve 16 bini
kapısına kilit vurdu. Bu doğrultuda Mersin Serbest Bölge ve
esnaf ve sanayiciyi destekleyici icraatlar düşünüyor musunuz? Nasıl
icraatlar geliştireceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başbakanım.
Sayın bakanlara ve Hükûmete soruyorum. Yaklaşık
olarak üç günden beri her bakana da sorduk aşağı yukarı.
Tekel işçileri Sıhhıye Meydanında özlük haklarıyla
ilgili bir mücadele veriyorlar fakat sormamıza rağmen, bir türlü, en
küçük bir cevabı da alamadık. Bu insanlarla ilgili verilmiş bir
karar var mıdır yahut da polisler tarafından
dağıtılmasını mı istiyorsunuz?
İkinci sorum: ABD Kongresi Ermeniler tarafından
işgal altında bulunan Yukarı Karabağa 8 milyon dolar
civarında yardım yapmıştır. Hükûmet olarak bunlara bir
tepki gösterecek misiniz?
Diğer sorum: Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne
teşekkürlerimi arz ediyorum, hakikaten güzel çalışmaları
vardır ancak Tokat ilinde kız öğrencilerle ilgili büyük bir
eksiklik vardır. Kız öğrenci yurdu yapmayı düşünüyor
musunuz?
Diğer sorum olarak: Uyuşturucuyla ilgili mücadelede
gümrük kapılarında araçların geçmiş olduğu yerlerde,
yüklerini gösterir x-ray cihazları hangi gümrük kapılarında
vardır? 2008 ve 2009 yılları içerisinde acaba gümrük
kapılarında uyuşturucu maddeyle ilgili ne miktar madde
yakalanmıştır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Aldığımız son soru efendim.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum Sayın Yazıcıya. 24 Kasımda yani 3
Aralık Özürlüler Günü öncesinde Çalışma Bakanı Sayın
Ömer Dinçer tarafından, kamu kurum ve kuruluşlarına 38 bin
özürlü personel alınacağına yönelik, kamuoyuna açıklama
yapılmıştır. Özürlüler İdaresine özürlü personel
alımıyla ilgili bir çalışma olup
olmadığını sorduğumuzda, bu konunun Devlet Personel
Başkanlığını ilgilendirdiği ifade edilerek
cevaplanmıştır. Devlet Personel
Başkanlığınca 38 bin özürlünün istihdamıyla ilgili
herhangi bir çalışma var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan,
benim ismimi de okumuştunuz ama
BAŞKAN Sisteme daha önce girmiş olan
milletvekillerimizin giriş sırasına göre verdim
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Benim ismimi
okumuştunuz ama
BAŞKAN Ama ilk 10un içinde
olamadığınız için, on dakika soru-cevap için
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Söz verecektiniz...
BAŞKAN Süre yeterse vereceğim efendim.
İlk önce kim cevap verecek efendim?
Sayın Yazıcı, buyurunuz efendim.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Özdemirin dile getirdiği
konulara ilişkin olarak Tabii ki AK PARTİ, oy kazanmak amacıyla
bu yardımları yapıyor. şeklindeki değerlendirmesi
nesnellikten uzak bir yaklaşım. Yani, kendisi nasıl algılar
bilmem ama vatandaşlarımız gerçekten Hükûmetin sosyal devlet
olgusu olma doğrultusunda yaptığı uygulamaları son
derece memnuniyetle karşılıyor. Ha, bundan şunu ifade etmek
istiyorsanız, Vatandaş bu yardımlar karşısında,
işte, AK PARTİ hükûmetlerine teşekkür ediyor. demek
istiyorsanız, biz, yardım yapılan vatandaşın, kime,
nasıl teşekkür edeceğine karışmayız. O,
vatandaşın takdiridir, nasıl istiyorsa teşekkürünü öyle
yapacak.
Yeni yurtlar yapacak mısınız? Tabii ki onu
arkadaşım cevaplandıracak. Bizim görev sahamızda
değil.
İşte, eğitimde yardım, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü olarak
eğitim alanında da son derece özgün projeleri uyguluyoruz. Bunlardan
bir tanesi ŞNT (Şartlı Nakit Transferi) eğitim
yardımıdır. Bu yardımlardan 2 milyon 26 bin aile
faydalanmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmamızı
sürdürüyoruz.
Yine eğitimle dolaylı olarak da alakalıdır,
sıfır-altı yaş grubuna yaptığımız
katkılar. Özürlü öğrencilerin taşınması, sosyal
güvenceden yoksun vatandaşların okullarına taşınması,
onlara yemek servisleri, bu kapsamda. Bunları ifade etmek istedim.
Edirnede kaç aileye verildi? Değerli arkadaşlar, ben,
her yıl sonunda yani ocak ayı içerisinde bir önceki yıl hangi
ile, hangi fasıldan, ne kadar yardım yaptığımıza
ilişkin kitapçıkları bütün milletvekili arkadaşlarıma
gönderiyorum. Yani Edirneyle ilgili olanları Edirne milletvekili
arkadaşlara gönderiyorum. İnşallah, ocak ayında
göndereceğim. Onu, o kitapçıkları dikkatle okumanızı,
özellikle istirham ediyorum. Çünkü ben hep şunu gördüm: Ben iki
yıldır bu kitapçıkları dağıtmama rağmen,
geriye dönüş olmadı, bundan ötürü bir eleştiri almadım.
Bunu memnuniyet olarak telakki ediyorum. Bunun için de ayrıca
teşekkür ediyorum.
Kaçak akaryakıtla ilgili veyahut da
sınırlarımızda kaçak ürünlerle ilgili mücadele konusundaki
sorular noktasında şunu ifade edeyim: 2009 yılında akaryakıt
ve diğer kaçak ürünler dâhil olmak üzere elde edilen ürünlerin ekonomik
değeri 391 milyon TL dolayında. Dolayısıyla etkin bir
mücadelemiz var, devam ediyoruz. Akaryakıt benzeri, solvent gibi ürünlerle
alakalı olarak da Akaryakıt Komisyonu var. O, benim Başkanlığımda
yürütülüyor. İnşallah, 30 Aralıkta da tekrar toplantı
yapacağız. Elde ettiğimiz bilgileri sizlerle
paylaşacağız.
Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim ama
şunu da ifade edeyim: Özürlülerle ilgili olarak bizim Personel Dairesi
Başkanlığının çalışması var. Onu da
sizlerle daha sonra paylaşacağım.
Bu Tekel işçileriyle ilgili olarak da konuşmamda sözle
ifade etmeye çalıştım, kısaca ifade etmeye
çalıştım. Zaten onların statüleri bellidir. Elbette ki o
statünün değişmesi konusunda talepleri var ama bunlar
değerlendirilecek. Ekonomik imkânla alakalıdır, Türkiye'nin
genel durumuyla alakalıdır.
Diğer sorulara da yazılı cevap vereceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yazıcı.
Sayın Çağlayan, buyurunuz.
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle teşekkür ediyorum.
Sayın Özaka bir cevap verme süresi bırakacak şekilde ben de çok
kısa birkaç cevap verip sonra geri kalanlara elbette ben de
yazılı cevap vereceğim.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Şeker ithalatı yok.
Şeker ithalatına zaten izin verilmiyor. Ayçiçeğinde
yapmış olduğumuz desteklemeyle beraber ayçiçeği üreticileri
ürünlerini 500 liradan 750 liraya kadar çıkartacak bir fiyata
kavuştular ve bu konuda ayçiçeği üreticileri bize müteşekkir
olduklarını hem kendileri gelerek hem de yapmış
olduğumuz tüm görüşmelerde kendileri ifade ettiler.
Mersin Serbest Bölgesiyle ilgili
Tüm serbest bölgelerle ilgili
şu anda bir yoğun çalışma içindeyiz. Tabii ki son derece
önemli bir serbest bölge olmakla beraber, yeniden bazı düzenlemeler
üzerinde çalışmalar yapıyoruz, yönetmeliği hazırlamak
üzereyiz. Serbest bölgelerimizi, yeniden, günün şartlarına uygun,
daha iyi, fazla ticaret yapacak bir hacme kavuşturmak için de çok
kısa bir süre içinde, zannediyorum yılbaşına kadar,
inşallah önümüzdeki bir hafta, on gün içinde daha iyi çalışacak
bir hâle getireceğiz.
Efendim burada, özellikle, tabii, iç piyasayla ilgili çok
destekler verildi, bunlara girmeyeceğim.
Solvent ithalatı soruldu. Bu konu da EPDK iznine
bağlı ve bunu da kontrollü bir şekilde
yaptığımızı ifade etmek isterim.
Ama bunun yanı sıra, özellikle, bana, bu yedi yıl
içindeki dış ticaret açığından bahsedildi. Tabii, bu
yedi yılın beş yılında ben de sanayiciydim yani benim
belki de en iyi cevaplayabileceğim sorulardan biri bu. Tabii, yedi
yıl önce Türkiye'nin gayrisafi yurt içi hasılası 230 milyar
dolardı, 2008de Türkiye'nin gayrisafi yurt içi hasılası 742
milyar dolara çıktı. Dolayısıyla, borç
rakamlarını, açıkları, vesaireyi yaparken mutlaka
ekonominin büyümesini dikkate alarak yapmak gerekir.
Bakın, size şu kadar ifade edeyim: 2002
yılında ithalat ve ihracat dengesine
baktığımızda, o zaman ihracatın ithalatı
karşılama oranı ile daha sonraki yıllarda gelmiş
olduğumuz oranlar devamlı ihracatın lehine olarak
artmıştır ve Türkiye sadece geçen yıl 48 milyar dolar
enerji ithalatına para ödemiştir. Bakın, 2008:48; 2007:33
Şuradan kısa toplayacak olsam: 9, 20, 35, 66, 90, 120
Sadece 170
milyar dolar -bahsetmiş olduğunuz dış ticaret
açığına cevap olsun diye söylüyorum- enerji ithalatına
Türkiye para ödemiştir. Çünkü 2002 yılında Türkiye'nin
kullanmış olduğu enerji tüketimi
2008de piyasanın
büyümesi, işlerin büyümesi, ihracatın büyümesi, Türkiyenin gayrisafi
hasılasının büyümesinden dolayı enerji tüketimi ve bütün
girdiler aynı şekilde artmıştır. Ama, tekrar ifade
ediyorum: Bu açığın temel sebebi, enerji ve enerji
fiyatlarının yükselmesidir. Bu yıl ise şu an
itibarıyla enerji açığı ve enerjiye ödenen ithalat bedeli
27 milyar dolardır. Yani, bu çerçevede baktığımız
zaman, asıl aradaki açık, enerji ithalatına, enerji bedeline
ödenen paradır. Ne yapalım, Allah da Türkiyeye enerji vermedi.
Bu noktada şunu çok net ifade ediyorum ki: Evet, Türkiye,
ihracatta 2002-2009 arasında bir rekor kırmıştır. 132
milyar dolar ihracat yapmış ve dünyanın en
başarılı ihracatçıları arasına girmiştir.
Ben buradan da bu vesileyle tüm ihracatçılarımızı gönülden
kutluyorum, teşekkür ediyorum ve Müsteşarlığa mensup tüm
arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum.
Sağ olun efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çağlayan.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) İthalat ne durumda
Sayın Bakanım, ondan niye bahsetmiyorsun?
BAŞKAN Sayın Özak, size bir iki dakika ek süre
vereceğim, buyurun.
DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Peki, teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, ben de
bu müddette cevaplamaya çalışayım.
2009 yılı yatırım programında 85 adet 65
bin yatak kapasiteli yurt projesi bulunmakta. Bunların bir kısmı
ihale ediliyor, bir kısmı proje aşamasında, bir
kısmının arsa tahsisi yapıldı. Bunları realize
ettiğimiz zaman, yaklaşık 65 bin kapasitemiz artacak, 300 bine
yaklaşacak. Doğrudur, tüm şehirlerimizde üniversiteler
açtık, 139a çıktı sayı. Buralardaki eksikliği
biliyoruz. Özel sektöre, biraz evvel de söylediğim gibi, belli bölgelerde
özel sektöre yurt yapanlara ve işletenlere bazı muafiyetler
tanımak için çalışıyoruz. Ayrıca başka modeller
geliştirmeye çalışıyoruz.
Bu arada özel sorular var. Malatyada 1.000 kişilik yurt
projesi; 30/10/2009da sözleşmesi imzalandı.
Diğer konuya inşallah Mevlüt Beyle beraber
bakacağız.
Adana 1.000 kişilik yurt projesi; üç ay içerisinde ihalesi
yapılacak.
Gaziantep 1.300 kişilik yurt projesi; 2010
yılının ilk üç ayı içerisinde yapılacak.
Gaziantep Nizip 500 kişilik yurt projesi; bu da 300
kişilikti, 500e çıkardık ve inşallah bu da ihale
aşamasında, bu da yine üç ay içerisinde inşallah olur.
Yine baz sorular var, özellikle onlara cevap vermek istiyorum.
Bu, Aydınsporun konusu, Türk Futbol Federasyonuyla ilgili bir
konu. Bunu ben, ilgili kuruluş olarak arkadaşlardan öğrenip
değerli milletvekilimize bilgi verebiliriz.
Katkı payı söylendi; katkı payı, YÖK
tarafından Bakanlar Kuruluna önerilir ve Bakanlar Kurulu burada makul bir
oranı kabul eder. Son iki yılda bu biliyorsunuz yüzde 8 olarak
artmıştı.
Yine burada biraz evvel sorulan belki cevaplamam gereken konular
var. Mesela biz özellikle il müdürlerimizi nasıl, hangi kriterlere göre
tayin ediyoruz? Bakın, millî sporcular Adana, Niğde, güreşçi,
Avrupa şampiyonu; Bolu jimnastik Avrupa şampiyonu; Aydın,
güreş, millî sporcu; Kırıkkale, Antep, İstanbul, Rize,
Ordu, Osmaniye, güreşçi, millî. Velhasıl kriterlerimiz bunlar. Bunlar
sporun da içinden gelenler ve bu konuda ehliyetli kişilerden yapmak
istiyoruz.
Yine Sayın Sevigen sormuştu, 68 sporcuyla biz Pekin
Olimpiyatlarına katıldık. Bunlardan yalnız 8 tanesi Türk
vatandaşlığına geçirilen. Bu konu
tartışılabilir ama bunların eğer biz birikimlerinden,
tecrübelerinden faydalanabiliyorsak ve kendi sporcularımıza örnek
yapabiliyorsak bunun faydası var ama tabii sayı çok fazla olmamak şartıyla.
Yine dendi ki: Siz erkek, kadın ve engellilere neden
farklı ödül veriyorsunuz? Hayır. Biz ödülleri erkek, kadın ve
engelli olmasına göre değil; olimpik branşı olup
olmamasına göre değişkenlik gösteriyor. Bunu yapıyoruz.
Yine Ankaragücü ile Gençlerbirliğinin kullanmış
olduğu 19 Mayıs sahasında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
olarak biz 1 lira harcamadık. Bu iki kulübümüz buradaki suni çimi
yaptı, sonra pişman oldu ve değiştirdi. Bunu da bilginize
sunmak istiyorum.
Diğer sorularda eksiklik kalmışsa ben de
onları yazılı olarak vereceğim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özak.
Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla 5inci
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.14 - GENÇLİK VE SPOR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 22.139.900
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 151.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 375.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.549.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 456.624.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 480.840.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KOD
Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 9.100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 439.340.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 32.400.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 480.840.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 493.231.728,00
- Toplam Harcama : 470.445.373,78
- İptal Edilen Ödenek : 22.786.354,22
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 403.275.000,00
- Yılı tahsilatı : 398.901.956,23
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.13 YÜKSEK ÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 29.745.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 334.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 16.450.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 2.700.321.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.746.851.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KOD
Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 207.315.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.761.851.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 269.685.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilatı 473.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 2.711.851.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 2.225.031.635,00
- Toplam Harcama : 2.204.227.634,68
- İptal Edilen Ödenek : 20.804.000,32
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 1.994.372.000,00
- Yılı tahsilatı : 2.259.065.589,55
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.83 - DIŞ TİCARET
MÜSTEŞARLIĞI
1. Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 49.731.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 294.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 74.953.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 124.979.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 102.840.000,00
- Toplam Harcama : 95.624.326,66
- İptal Edilen Ödenek : 7.215.673,34
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabı bölümleri kabul
edilmiştir.
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.31 - İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ
1. İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.528.485
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 85.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 11.766.015
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 15.379.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KODU
Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 200.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 13.409.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.770.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 15.379.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2010
yılı merkezİ yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 13.436.000,00
- Toplam Harcama : 11.415.295,42
- İptal Edilen Ödenek : 2.020.704,58
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 13.436.000,00
- Yılı tahsilatı : 11.897.506,26
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.84 - GÜMRÜK
MÜSTEŞARLIĞI
1. Gümrük
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 275.631.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 2.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 10.953.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 286.587.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Gümrük
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 232.481.703,00
- Toplam Harcama : 202.873.168,80
- İptal Edilen Ödenek : 29.608.534,20
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.90 - SOSYAL YARDIMLAŞMA VE
DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 1.157.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 300.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 10.475.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 11.933.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabı
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 3.939.520,00
- Toplam Harcama : 3.433.899,07
- İptal Edilen Ödenek : 505.620,93
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabın bölümleri
kabul edilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.78 - DEVLET PERSONEL
BAŞKANLIĞI
1. Devlet Personel
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 12.149.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 51.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.201.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Devlet Personel
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 9.578.000,00
- Toplam Harcama : 8.984.465,50
- İptal Edilen Ödenek : 593.534,50
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, Dış Ticaret
Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi, Gümrük Müsteşarlığı, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Devlet Personel
Başkanlığının 2010 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ile 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul
edilmiştir.
Böylece 5inci tur görüşmeleri de
tamamlanmıştır.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 34üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan,
60ıncı maddeye göre yerimden kısa bir söz istirham ediyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun, Abdi İpekçi Parkında sorunlarını dile
getirmeye çalışan Tekel işçilerine ve onların
sorunlarını dinlemek için orada bulunan bazı milletvekillerine,
güvenlik güçleri tarafından aşırı güç
kullanılmasını kınadığına ilişkin
açıklaması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Teşekkür ederim efendim.
Sayın Başkan, şunun için istirhamda bulundum:
Türkiyenin dört bir tarafından gelen Tekel işçileri, salı günü,
çarşamba ve bugün (perşembe günü) Ankarada Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Merkezi önünde, daha sonra Abdi İpekçi Parkı önünde
sorunlarını dile getirmek için üç gündür uğraşıyorlar.
Herhangi bir iktidar mensubu veya bakan, iktidara mensup bir milletvekili
gitmedi. Bugün, muhalefet partisinden milletvekilleri işçilerle beraber
oldular. Dertlerini dinlemek üzere, milletin vekili olarak onların arasını
katıldılar ama Haburda terör örgütünün kıyafetleriyle Biz
pişman olmadık, İmralıdaki önderin barış
elçisiyiz. diye gelenleri rahatlıkla sınırdan içeri sokan ve
çadır mahkemeleri kuran İktidarın güvenlik güçleri
orantısız güç kullanarak bütün işçilere âdeta terör
uyguladı.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Gündem dışı
konuşma mı?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Milletvekilleri de dâhil hepsine,
tamamına su sıkarak, biber gazı kullanarak terör uyguladı.
Burada milletin bütçesi konuşuluyor. Bu milletin bütçesi
konuşulurken bu milletin mensuplarına ve işçilerimize
(AK
PARTİ sıralarından Konuş, konuş sesi)
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Konuşma lan! (CHP
sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz,
Sayın Anadolu dinleyiniz.
İdare amirleri, lütfen
(CHP sıralarından
gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ne bağırıyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen yerinize
oturunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Niye
bağırıyorsun? (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Bağırmadan
Yerlerinize oturunuz lütfen.
Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bağırarak ne elde
edeceksin, ne bağırıyorsunuz! Ne diyorsun ya, ne diyorsun!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sen ne diyorsun! Sen niye
bağırıyorsun!
BAŞKAN Karşılıklı
atışmayınız, lütfen yerinize oturunuz. (AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Nasıl milletin vekilisin sen!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen yerinize
oturunuz. (Gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Şu hâlimize bak.
Ayıp ya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, burası konuşma
yeri, bağrışma yeri değil. Lütfen yerlerinize oturunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Anadol, devam ediniz. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İstanbul) Gürültü bitmeden konuşmam
mümkün değil. (Gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
MUHARREM VARLI (Adana) Ne bağırıyorsun
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Her gün bağırıyorsunuz
siz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen yerinize oturunuz
ve sakin olunuz. Herkes yerine otursun lütfen,
bağırmayınız.
Buyurunuz.
K. KEMAL ANADOL (İstanbul) Şu anda olay yerinden gelen
milletvekilleri de kıyafetlerinden belli. Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi burada, üstleri
başları biber gazı ve basınçlı suyla
ıslatılmış durumda. Ben diyorum ki Haburda gösterilen
müsamahanın binde 1ini alın teriyle ekmek parası kazanmak
isteyen Tekel işçilerine de göstermek zorundadır İktidar. Onun
için İktidarı göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, aynı
konuda Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini de ifade etmek için söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Şandır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İçişleri
Bakanını istifaya davet ediyoruz arkadaşlar. İçişleri
Bakanı kapı kapı dolaşıp açılım
sahterkârlığı yapacaklarına gelsinler orada polisin
müdahalelerini görsünler...(AK PARTİ sıralarında Otur yerine!
sesleri) Ortada Bakan yok. Ne Bakana ulaşabiliyoruz ne Emniyet Müdürüne
ulaşabiliyoruz. Orada insanlar perişan.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ne arıyorsun orada?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ortada bakan yok, ortada
İçişleri Bakanı yok, ortada Hükûmet yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen yerinize
oturunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Burası şov yapma yeri mi?
BAŞKAN Sayın Şandır konuşacak, onu
dinleyelim.
Buyurunuz.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Abdi İpekçi Parkında sorunlarını
dile getirmeye çalışan Tekel işçilerine ve onların
sorunlarını dinlemek için orada bulunan bazı milletvekillerine,
güvenlik güçleri tarafından aşırı güç
kullanılmasını kınadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biz, burada 2010 yılı bütçesini görüşürken
maalesef Hükûmetin talimatıyla Tekel işçilerine Sıhhıye
Meydanında zulüm uygulanmaktadır. Buna duyarsız kalamayız.
Bu insanlar bizim insanlarımızdır ve kaybettiklerini kazanmak
için, aramak için, hak aramak için buradalar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Biz onları kurtardık
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Devletin, milletin, Meclisin
merhametine sığınmış durumdalar. Ekmeklerini
istiyorlar, haklarını istiyorlar. Siyaset
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ya, ne
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sus yahu!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ya, ne diyorsun?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya, dinle bir dakika!
SACİD YILDIZ (İstanbul) Ya, dinle!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bu sabırsızlık niye?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani Tekel işçilerine su
sıkarak, biber gazı sıkarak
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sopa yemiş adamlar. Milletvekilini
döven polis var bu memlekette.
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Susma! Sustukça sıra size
gelir kardeşim!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
panzerlerle havuza yükleyerek,
düşürerek, ıslatarak neyi ispat etmek istiyorsunuz?
İktidarınızın gücü size sığınan, size emanet
emeğe mi yetiyor, Tekel işçilerine mi yetiyor? Şimdi, burada
buna gösterilen tepkiye gösterdiğiniz tepkiyi de kınıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak milletin bütçesinin
görüşüldüğü şu saatlerde aralarında milletvekillerinin
olmasına rağmen, milletvekili Ben milletvekiliyim, su sıkmayın.
demesine rağmen, polisin gösterdiği, İçişleri Bakanının
veya Hükûmetin talimatıyla polisin gösterdiği bu aşırı
güç kullanımını kabul etmemiz mümkün değil. Bütçe
görüşülmeden önce sayın bakanlarımız önce bu duruma bir
açıklık getirmeliler ve bu zulüm durdurulmalıdır. Aksi
takdirde burada milletin bütçesini görüşmenin hiçbir anlamı
kalmayacaktır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne alakası var?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Tekel işçisine gösterilen bu zulmü şiddetle kınıyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Sayın Elitaş, buyurunuz efendim.
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Tekel işçilerinin aç ve açıkta
olmadığına, onları tahrik ederek yasa dışı
eylem yapmaları yönünde teşvik eden insanları kınadığına
ve orantısız güç kullananlar varsa onların da bu şekilde
davranmalarını tasvip etmediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
arkadaşlarımızın biraz önce bahsettiği konuyla ilgili
bilgi sahibi değiliz. Muhakkak ki İçişleri Bakanı bu konuda
bilgi verecek.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bakanın da bilgisi
yok.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sus, dinle! Demin aynı
şeyi sen söylüyordun oradan!
BAŞKAN Dinleyiniz lütfen
. Dinleyiniz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
özelleştirmeyle ilgili düzenleme 1983lü yıllardan bu tarafa Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetlerinin kabul ettiği bir süreçtir. 2001
yılında
(MHP sıralarından Özelleştirmeyi
tartışmıyoruz, copu tartışıyoruz sesi)
BAŞKAN Dinleyiniz lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 2001 yılında Tekel
idaresinin Özelleştirme İdaresine devriyle birlikte başlayan
süreç, 3 Ocak 2002 tarihinde gerçekleştirilen 4733 sayılı
Kanunun yürürlüğe konması. Bakınız, 2004 yılına
kadar, 2002 yılından önce, AK PARTİ iktidarlarından önce
16.228 kişi özelleştirilmeden dolayı aç ve açıkta kalmıştır.
Şimdi, bu
(MHP sıralarından Su sıkılmış
diyorlar sesi; CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Biber gazı, basınçlı
su sıkıyorlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Niye rahatsız oluyorsunuz?
Dinleyin!
BAŞKAN Sakin olalım
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Arkadaşlar, sizin
yaptığınız tahrikle ilgili konuşmaya bizim
milletvekillerimizin gösterdiği tepkiye sabredemeyen
Doğrusunu
açıklarken o sabırsızlığı lütfen göstermeyin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) 16.228 kişiyi, aç ve
açıkta duranların
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Biber gazı, biber gazı,
ondan bahset! Bırak özelleştirmeyi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
bırakanların
sorumluluklarını, hiçbir şeyi ortaya koymadan yavuz
hırsız ev sahibini kovar misali, biz 2004 yılında
(CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Hırsız sizsiniz!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ne hırsızı?
Sayın Başkan, ne demek istiyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) ...2004 yılında
özelleştirmeden dolayı
(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Özelleştirmeden dolayı 2004 yılında
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Söylediğimiz şey, şu
anda gaz ve su sıkılıyor işçilerin üzerine. Budur durum.
Özelleştirmeyi konuşmuyoruz. Hikâye anlatıyor.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Özelleştirmeden
dolayı 2004 yılına kadar aç ve açıkta bulunan
insanları 4/C kapsamına alarak piyasada iş bulma imkânı
olmayan insanlara biz iş vermişiz, aş vermişiz
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Burada özelleştirme yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bugüne kadar
sendikaların bu konuyla ilgili getirdikleri bize teşekkür plaketleri
vardır ama şu anda Tekel işçileri aç ve açıkta
kalmayacaklar.
YILMAZ TANKUT (Adana) Masal okuma burada. İşçilere
anlat o zaman!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bizim 4733 sayılı
Yasa, 57nci Hükûmet döneminde çıkarılan yasa çerçevesinde
özelleştirme kapsamına gelen işçilerin 2004 yılındaki
düzenlememizle birlikte kamu sektörlerinde çalışıp iş
imkânlarına devam edebilmeleri, evlerine aş ve ekmek
götürebilmelerine imkân sağlamış. Ama şunu ifade ediyorum
BAŞKAN Siz de bu olayı kınıyor musunuz
Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Olayın ne olduğu
konusunda bir
Ama şunu söylüyorum
(Gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ya, olaydan bahsediyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Özelleştirme
kapsamının içerisinde olan
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Elitaş, biber
gazı, basınçlı su
YILMAZ TANKUT (Adana) Tekel işçilerine anlat.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Tekel işçilerini tahrik
ederek o insanların yasa dışı eylem yapmaları yönünde
teşvik eden insanları da kınıyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Eğer bu konuyla ilgili
bir şey varsa, orada demokratik bir şekilde yaptıkları
eylemi farklı bir şekilde, orantısız güç kullananlar varsa
onların da bu şekilde davranmamalarını tavsiye ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İnsanlara su
sıkıyorlar, gaz bombası atıyorlar.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bal. (Gürültüler)
Sakin olunuz lütfen. Talebi anlayamıyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Alkışlamayın
arkadaşlar ya, o yalan söylüyor zaten! (Gürültüler)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, Sayın Hatip benim
de Bakan bulunduğum dönemle ilgili Yavuz hırsız ev sahibini
bastırır. ifadesinde bulunmakla sataşmada bulunmuştur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Gitmeseydin. (Gürültüler)
FARUK BAL (Konya) Açıklama yapmak üzere söz talep ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gitmeseydin mi? Ayıp ya! Siz
niye duruyorsunuz? Hadi siz de gidin.
BAŞKAN Lütfen, tekrar sataşmaya yol açmayacak
şekilde buyurunuz Sayın Bal
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, niçin
BAŞKAN Usulü öğrenecek değilim sizden Sayın
Vekilim.
Buyurunuz Sayın Bal.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, mensubu
bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Burası keyfî yönetim
makamı değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, Sayın Bala ne adına söz verdiniz? (MHP
sıralarından Dinle, dinle! sesleri)
BAŞKAN Bir dinleyiniz lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, ne diye verdiniz?
BAŞKAN Sataşma olduğunu söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bal 57nci
Hükûmetin temsilcisi değil. (MHP sıralarından Dinle! sesleri,
gürültüler)
FARUK BAL (Devamla) 57nci Hükûmet döneminde ben Bakanım
beyefendi.
KEMALATTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Keyfî yönetilmez
orası.
BAŞKAN Doğrudur efendim. Siz de öyle keyfî
bağıramazsınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ne
sataşması?
FARUK BAL (Devamla) Yavuz hırsız ev sahibini
bastırır. derken siz sataştınız Beyefendi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Doğru söyledi.
FARUK BAL (Devamla) Ona cevap vereceğim, Beyefendi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hırsızlık
mı yaptınız?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Kim kime
sataştı?
BAŞKAN Dinleyin o zaman.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkanım, bu
sataşma nedeniyle süremi kullanamadım.
BAŞKAN Lütfen buyurunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Niye söylüyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Niye gocunuyorsunuz ki!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Niye gocunacağız ya
arkadaşlar!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Ortalığa
konuşunca
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Peki, şerefsizler var bu
Mecliste! Gocunan gocunsun!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Kimse söyle, kimse söyle.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Kim şerefsizse,
çıksın söylesin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gocunan gocunsun! Niye
gocunuyorsun?
BAŞKAN Sakin olun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Niye gocunuyorsun o zaman?
Aynı mantık.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Biz gocunmuyoruz.
BAŞKAN Sakin olunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Kim? Kim, söyle. Koskocaman
adamsın. Beş altı dönem milletvekilliği yaptın.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Kim yavuz hırsız? Yavuz
hırsız kim? Yavuz hırsız kim?
BAŞKAN Lütfen
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Kime Şerefsiz
diyorsa şerefsiz odur. (Gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yavuz hırsız kim? (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
konuşmacıyı dinleyin.
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) Süremi başlatır
mısınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Aynı mantık! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Her zaman böyle
yapıyorsun. Yaşından başından utan!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Ulan babandır! Ulan
babandır! Ulan diye hitap etme!
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkanım, ben hiç
konuşmadım, sürem yarıyı geçti.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Haydi! Haydi!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Ulan babandır! Ulan
diye hitap etme milletvekiline!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Haydi! Otur yerine!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, görüşmeye devam
edemiyorum.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 34üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Faruk Balı konuşmasını tamamlamak
üzere kürsüye davet ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bal, size iki dakika süre veriyorum ve lütfen, yeni bir
sataşmaya mahal vermemenizi rica ediyorum.
Buyurunuz efendim.
FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oturum
kapanmadan önce çıkan tartışmadan son derece üzüntü
duyduğumu paylaşmak istiyorum. Bugün binlerce Tekel işçisi 4/C
mağduru olarak hak aramak için, ekmek aramak için gösteri
yapmaktadırlar ve Sıhhiyede bulunmaktadırlar. Bu işçilerin
üzerine, aralarında Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri de bulunmasına rağmen,
İçişleri Bakanlığının siyasi sorumluluk üstlendiği
emniyet güçleri tarafından biber gazı ve su sıkılmak
suretiyle dağıtılmıştır.
Tartışmanın konusu Kandilden elçi olarak geldim. Mektup
getirdim. Pişman değilim. diyen teröriste devletin
müsteşarını, devletin valisini, devletin hâkimini, devletin
savcısını gönderip karşılayan, hâkime avukatlık
yaptıran zihniyetin niçin bu işçilere orantısız güç
kullandığını sorgulamaktır. Sayın
Elitaşın burada bu konu üzerinde konuşması gerekirken,
benim de üyesi bulunduğum 57nci Hükûmete Yavuz hırsız ev
sahibini bastırır. şeklinde hakaret etmesini kendisinin
şahsiyetiyle bağdaştıramıyorum ancak ben buraya
gelirken Sen hırsız mısın? şeklindeki bir
sataşması daha olmuştur ki bunu aynen kendisine iade ediyorum!
(MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Hırsızın kim olduğunu herkes bilmektedir, milletimiz
bilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, tartışmanın
konusunun dışına çıkarak, dilimizdeki bir sözü kendi
partilerine siyasi bir jargon olarak benimseyip Bir dirhem et
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkanım,
toparlıyorum.
BAŞKAN Lütfen, çok kısa Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) Dilimizdeki Bir dirhem et bin ayıp
örter. güzel lafını AKP kendisine çevirmiş 57nci Hükûmetin
bir kararı AKPnin bin peşkeşini örter. şekline
çevirmişler ve bu şekilde bir siyaset yapmaktadırlar, bu
siyaseti de şahsiyetli bir politika anlayışına
yakıştıramıyorum ve biz burada milletin temsilcisiyiz,
manevi şahsiyetleri rencide etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Hele
hele ilkeli, seviyeli ve dürüst siyasetiyle ülkeye büyük hizmet vermiş
57nci Hükûmetteki Milliyetçi Hareket Partisini ilzam etmeye hiç kimsenin
hakkı da yoktur, haddi de yoktur.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Sayın milletvekilleri, bugün, az önce, Abdi İpekçi
Parkında Tekel işçilerinin eylemi sırasında meydana gelen
üzüntü verici olaylar hakkında Adalet Bakanı Sayın Sadullah
Ergin bir açıklama yapacaktır.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Başkanım, önce orada yaşanan olaylar hakkında eğer
izin verirseniz olayları yaşayan milletvekilleri konuşsun,
Sayın Bakan ondan sonra açıklama yapsın.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Adalet Bakanı Sadullah
Erginin, Abdi İpekçi Parkında yaşanan olayların yasal
platformda olup olmadığının ayrı bir
tartışma konusu olduğuna ancak milletvekillerinin maruz
kaldığı muamelenin tasvip edilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yani,
yaşadıklarımızı orada bir anlatalım, Sayın
Bakan ondan sonra konuşsun. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen, Bakanın
açıklamasını dinleyiniz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
burada oturumun
başlamasıyla beraber -bütçe görüşmeleri esnasında- grup
başkan vekillerimizin gündeme getirdiği ve Sıhhiye
Meydanında yaşanan olaylara ilişkin anlatılanlar bizim
burada muttali olduğumuz konular. Bunları duyduktan sonra
İçişleri Bakanımızdan bilgi talep ettik. Bununla ilgili bir
bilgi notu hazırlığı var ve İçişleri
Bakanlığımız da konuyu araştırmakta, şu anda
üzerine gitmektedir. Tabii oradaki hadiselerin, yaşanan olayların
yasal platformda olup olmadığı ayrı bir tartışma
konusudur ancak milletvekillerimizin maruz kaldığı muameleyi
kabul edebilmemiz, bunu tasvip edebilmemiz mümkün değildir.
Ben arkadaşlarıma geçmiş olsun dileğimi
iletiyorum ve üzüntülerimi ifade ediyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
Sayın milletvekilleri, şimdi, altıncı tur
görüşmelerine başlayacağız.
Altıncı turda, Millî Savunma Bakanlığı,
Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Adalet
Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı, Yargıtay, Danıştay bütçeleri yer
almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
(Devam)
H) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI
1.- Millî Savunma
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
İ) ADALET BAKANLIĞI
1.- Adalet
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Adalet
Bakanlığı2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI
İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1.- Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
L) YARGITAY
1.- Yargıtay 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Yargıtay 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) DANIŞTAY
1.- Danıştay 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Danıştay 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerindedir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ilk söz Bursa
Milletvekili Canan Candemir Çelike aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çelik.
AK PARTİ GRUBU ADINA CANAN CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2010 mali
yılı Danıştay Başkanlığı bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Bursanın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden
ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucu
yaşamını yitiren işçilerimize Allahtan rahmet, ülkemize ve
kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.
Konu, medyanın gündeminden düşmüş olmasına
rağmen bizler konunun takipçisiyiz. Bu kapsamda 100 bin lirası
Başbakanlık Acil Yardım Fonundan, 100 bin lirası Bursa
Valiliğinden olmak üzere toplam 200 bin lira yaşamını
kaybeden 19 işçimizin ailelerine dağıtıldı. Aynı
zamanda, vefat eden işçilerimizin emeklilik işlemleri tamamlanarak
emekli maaşlarının bağlanması sağlandı.
Bunun yanı sıra, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımızca altı ay süre ile kapatılan maden
ocağında çalışan 180 işçimize işsizlik
ödeneği ödenmesi ile ilgili çalışmalar da Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımız tarafından
yürütülmektedir. Ayrıca, madencilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Meclis araştırma komisyonu, 3 Aralık
2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda oylanarak kuruldu.
Bu komisyonun yapacağı çalışmaların da sorunların
tespitinde ve çözümünde katkı sağlayacağı kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
ilk defa 1868 yılında kurulan ve o zamanki adı Şûrayı
Devlet olan Danıştayın faaliyeti, İmparatorluk döneminde
elli dört yıl görev yaptıktan sonra, 4 Kasım 1922 tarihinde,
İstanbuldaki bütün merkez kuruluşlarının Türkiye Büyük
Meclisi Hükûmetinin idaresine geçtiği sırada sona ermiştir.
Cumhuriyet döneminde, Yüce Önder Atatürkün,
Danıştayın ülkenin idari ve ekonomik yaşamıyla ilgili
önemli bir kurum olması nedeniyle, gün geçtikçe artan bir ihtiyacı
gidermek amacıyla bir an önce kurulması yolundaki dileği
üzerine, 669 sayılı Kanunla 6 Temmuz 1927 tarihinde yeniden
kurulmuştur.
Danıştay, gerek Osmanlı İmparatorluğu
döneminde gerekse cumhuriyet döneminde hukuk devleti adına önemli
görevleri yerine getirmek üzere kurulmuştur. Önemli bir yargı
organımız olan Danıştay, idari yargının en
tepesinde bulunmaktadır.
Anayasada öngörülen yüksek mahkemelerden biri olan
Danıştay, Anayasanın 155inci maddesine göre, yürütme
organına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar
organı olmanın yanı sıra, yönetimin yargı yoluyla
denetlenmesiyle de görevlidir.
İdari yargının en üst birimi olan
Danıştayın her koşul ve şartta yalnızca hukukun
üstünlüğünü düşünmesi ve ona göre karar vermesi gerekmektedir. Bu
konumu nedeniyle Danıştay, hukuk devletinin korunması ve
etkinlik alanının genişletilmesinde çok önemli bir yer
almaktadır. Biz de, AK PARTİ İktidarı olarak, yargı
bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü
her şeyin önünde tutmaktayız.
Değerli milletvekilleri, Danıştayın şu
anda hizmet verdiği binasının yetersiz ve elverişsiz
olduğu kanısıyla, üst yargı organımızın
mensuplarına daha huzurlu bir çalışma zemini oluşturmak
için, Hükûmetimiz, Eskişehir Yolunda, hizmete elverişli yeni bina
için gerekli çalışmaları başlatmış ve bütçe görüşmelerine
başladığımız gün olan 14 Aralıkta yeni hizmet
binasının temeli atılmıştır. Bina inşaat
maliyeti, 2008 yılı fiyatları ile 112 milyon 500 bin
liradır. Hizmet binası için 2009 yılında 11 milyon 250 bin
lira ödenek verilmiş, 2010 yılı için de bütçeden 38 milyon 200
bin lira ödenek ayrılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel bütçe
kapsamında bu yıl Danıştaya ayrılan pay 2009
yılına oranla yüzde 59,40 oranında
artırılmıştır. Danıştayın toplam
bütçesi 83 milyon 725 bin liradır. 2010 Danıştay toplam bütçesi
ekonomik sınıflandırmada, personel giderleri 34 milyon 913 bin,
sosyal güvenlik devlet primi giderleri 4 milyon 696 bin, cari transfer 232 bin,
sermaye giderleri 40 milyondur. Fonksiyonel sınıflandırmada ise
genel kamu hizmetleri 6 milyon 866 bin, kamu düzeni ve güvenlik hizmetleri 76
milyon 756 bin 600, eğitim giderleri 101.800 lira olarak
belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, sözlerimi tamamlarken 2010 mali
yılı bütçesinin Danıştay camiasına ve ülkemize
hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Düzce Milletvekili Celal Erbay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erbay.
AK PARTİ GRUBU ADINA CELAL ERBAY (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; grubum adına Adalet Bakanlığı
bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Adalet kavramı, devletimizin varlığı ve
devamlılığı açısından vazgeçilemez ve ihmal
edilemez nitelikte bir değerdir. Toplumun huzur ve barış içinde
yaşayabilmesi, sosyal ve kültürel gelişmesini sürdürebilmesi ancak
eksiksiz ve zamanında işleyen, çağın
ihtiyaçlarını karşılayan, toplumun yargıya güven
duygusunu sağlayan bir adalet sistemiyle mümkündür. Sosyal, kültürel ve
ekonomik gelişmenin temel şartı adalettir. Bu nedenle, adalet
sisteminin alternatifsiz temelini oluşturan yargı
tarafsızlığının geliştirilmesi, adalet
hizmetlerinin çağdaş bir çalışma ortamında yerine
getirilmesi, kaliteli bir yargı hizmetinin sunulabilmesi için gerekli her
türlü önlemi almak devletin temel amaçları ve asli görevleri
arasındadır. Demokratik bir hukuk devleti olmamızın
gereği olarak demokratik ülkelerde kabul edilen standartlarda, birey
odaklı, adaletli bir hukuk düzenini oluşturup toplumumuza her alanda
tarafsız, etkin, verimli yargı ve adalet hizmetini sunmaya yönelik
olan amacımız doğrultusunda Hükûmetimizin
çalışmaları hızla devam etmektedir. Bu nedenledir ki AK
PARTİ hükûmetleri döneminde, cumhuriyet tarihi boyunca en fazla ihmal
edilen adalet kurumunun olması gereken konuma yükseltilebilmesi
amacıyla, her birini ayrı ayrı köklü reform olarak
niteleyebileceğimiz bir dizi iyileştirmeler
yapılmıştır.
Yargı reformunun bel kemiğini, hukuk sistemimizin
toplumsal ihtiyaçlara cevap vermesi amacıyla yapılan mevzuat
değişiklikleri oluşturmaktadır. Özellikle son yıllarda
teknolojinin, bilimin hızla ilerlemesi sonucunda ortaya çıkan
sorunlara çözüm üretebilmesi amacıyla, mevzuatımız tüm
yönleriyle gözden geçirilerek gerektiğinde yeni müesseseler ihdası ya
da bazı müesseselerin revizyonuna büyük önem verilmiştir. Bu mevzuat
değişiklikleri yapılırken devletin hukuku yerine hukuk
devleti anlayışı esas alınmış, kanunları
hukuka, hukuku evrensel adalet ilkelerine dayandırma hedefi
gözetilmiştir.
Ancak, bütün bu çalışmalara rağmen, ülkemizde
adalet kurumunun en zayıf noktası, milletimizin adalet sistemine
duyduğu güven bunalımıdır. Güven bunalımının
birçok nedeni vardır. Bunların başında, adalet
mekanizmasının hantal bir yapıya sahip olması gelmektedir.
Yargılama sonucunda hakkaniyete uygun kararlar verilse, bile geciken
adaletin adalet olmaması nedeniyle bu durumun insanları bir
hoşnutsuzluğa sürüklediği aşikârdır. Bu
hoşnutsuzluğu giderme yolunda, adalet mensuplarının
çalışmalarındaki verimliliği artırmak ve hizmet içi
eğitimlerini tamamlamak gayesiyle Adalet Akademisi kurulmuş ve
e-adalet sistemine geçilmiştir. Nitekim bu çalışmalar sonucu
adalet çalışanlarının verimlilik açısından her
geçen gün gözle görülür şekilde iyileşme göstermesi oldukça
sevindiricidir. Yine, yargının verimli ve güvenilir şekilde
çalışabilmesi için bilgi ve haberleşme teknolojileriyle entegre
bir yapı içinde dinamik, bilgi tabanlı çözümlerden azami oranda
yararlanma amacıyla geliştirilen Ulusal Yargı Ağı
Projesi UYAP oldukça başarılı olmuştur.
Adalet mekanizmasının ağır aksak bir görünüme
sahip olmasının diğer bir nedeni de adalet hizmetinin
verildiği adliye binalarının yetersizlikleriydi. Keza bundan
önce, yedi sene öncesine kadar hükûmet konaklarının alt
katlarına sıkıştırılan adliyelerimiz isimlerine
yakışır şekilde adliye saraylarına
dönüştürülmeye başlanmıştır. Nitekim 2003
yılından itibaren çağın gelişmelerine,
yargının saygınlık ve ciddiyetine uygun, modern ve özgün
Türk mimarisini yansıtan görkemli 113 adalet hizmet binasının
inşaatı tamamlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
CELAL ERBAY (Devamla) Hâlen 24ü inşaat, 62si de proje
aşamasındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
milletinin layık olduğu evrensel standartlarda bir yargı mekanizması
için bugüne kadar yapılan UYAP, e-adalet uygulamaları ile adalet
sarayları, Adalet Akademisi yanında, bunlardan daha önemlisi,
metinleri yorumlayacak yargı organlarının
varlığına sahip olmaktır. Bu nedenle yüksek mahkeme
üyelerinin belirlenmesi usulü, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı,
mesleki kriterler ve seçim yapacak organların demokratik ülke
deneyimlerine dikkat etmek kaydıyla yeniden düzenlenmesi
kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu sayede tam tarafsız, etkin ve
güvenli bir yargı sistemine sahip olabilmemiz mümkün olacaktır, çünkü
her şey insan içindir, her şeyin başı insandır.
Bütçenin hayırlı olması dileklerimle birlikte yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Erbay.
Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan.
Buyurunuz Sayın Doğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YAHYA DOĞAN (Gümüşhane)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığının 2010 yılı bütçesiyle ilgili olarak
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve
şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bugüne kadar vatan
müdafaasında şehit düşen her kademedeki silahlı kuvvetler
mensuplarımıza Allahtan rahmet dilerken gazilerimizi de minnet ve
şükranla anıyorum.
Türk ordusu, yüzyıllardır, içinden
çıktığı milletimizin dünya üzerinde var olması için
üzerine düşen görevleri en iyi şekilde yapmıştır.
Milletimizin tarihi yazılırken ordumuzun kahramanlıkları da
bunun içinde yer almaktadır. Orta Asyadan Avrupa içlerine kadar,
yüzyıllardır, ordumuz, milletimizin gücünün sembolü olmuş ve
zaferden zafere koşmuştur. Son yüzyıl içinde Çanakkalede,
Kurtuluş Savaşında kazandığımız zaferler
ordumuza her zaman güven duymamız gerektiğini bizlere
hatırlatmıştır.
Ordumuz milletimizin içinden çıkmıştır ve
milletimizin hizmetindedir. Yüzyıllardır dünya tarihinde yer alan,
çağ açıp çağ kapatan bir milletin mensubuyuz. Bütün bu
dönemlerde ordumuz zorlu görevler üstlenmiş ve bunları da
başarıyla yerine getirmiştir.
Bugün yaşadığımız zorlu coğrafyada
da ordumuzun gücü çok önemlidir. NATO içindeki ikinci büyük orduya sahibiz.
Yine, ordumuz, göz bebeğimiz olarak bölgemizdeki en güçlü ordulardan
biridir. Bölgenin huzuru, barışı için üzerine düşen
görevleri hakkıyla yerine getirmektedir. Ayrıca, güçlü ordu
caydırıcı özelliğiyle de barışa hizmet
etmektedir.
En eski kurumlarımızdan olan ordumuzun
yıpratılması hiç kimseye fayda sağlamaz. Günlük
tartışmalara ve siyasete orduyu çekmemek lazımdır. Bizim
devlet olarak varlığımızı sürdürmemizi sağlayan
kurumlarımıza özenle sahip çıkmamız gerekmektedir. Her
kurum kendi sorumluluk alanında üzerine düşen görevleri en iyi
şekilde yapmak için çalışmaktadır.
Dünyanın zor bir coğrafyasında
yaşamaktayız. Bu zor coğrafyada ayakta kalmak için zaman zaman
dış politikamızı daha güçlü olarak yürütebilmek için güçlü
bir ordumuzun olması gerekir. Türk ordusu, her gün daha da artan imkân ve
kabiliyetleriyle millet için övünç kaynağıdır. Türk ordusu,
savunma sanayimizdeki gelişmelerle birlikte birçok ihtiyacını
yurt içinden karşılamaktadır. Bizler Millî Savunma
Bakanlığımızın ihtiyaçları hususunda ayrı
bir hassasiyet göstermekteyiz. Bu ihtiyaçların süratle
karşılanması için Hükûmetimiz bugüne kadar üzerine düşeni
yapmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri bugün sadece ülkemizin güvenliğini sağlamakla
kalmamakta aynı zamanda dünyanın çeşitli bölgelerinde de
barışa katkıda bulunmaktadır. Bulundukları her yerde
Türk Silahlı Kuvvetlerinin her kademedeki mensubu milletimizi ve devletimizi
en iyi şekilde temsil etmekte, oranın halkından da kabul ve
takdir görmektedir. Bosna-Hersekte, Kosovada, Adende, Afganistanda,
dünyanın her tarafında barışa
yaptığımız katkılar azımsanamayacak düzeydedir.
Ayrıca, silahlı kuvvetlerimiz dost ve kardeş ülkelerin
ordularının eğitimine de katkı sağlamaktadır.
Böylelikle oralarda da âdeta milletimizin temsilcisi olarak görev
yapmaktadır.
Bilindiği gibi ülkemiz bölücü terörle yıllardır
mücadele etmektedir. Teröristlerin amaçlarına ulaşması mümkün değildir.
Güvenlik güçlerimiz bundan önce olduğu gibi bundan sonra da terörle
mücadelesini sürdürecektir. Akan kanı durdurmak için çok iyi niyetlerle
başlatılmış olan demokratik açılım sürecini
kasıtlı olarak çarpıtmak ve sabote etmek isteyenlerin tahrikleri
neticesinde vuku bulması muhtemel terör olaylarına karşı
hepimiz dikkatli olmalıyız. Bu ülke hepimizindir. Herkesin
aklını başına alıp terör denen illetten medet
ummayı bir an önce bırakması gerekir. Büyük Türk milleti birlik
ve beraberliğini korumasını her zaman bilmiştir. (MHP
sıralarından alkışlar)
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Büyük Türk milleti
Bravo!
YAHYA DOĞAN (Devamla) Arkadaşlar, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi. Bu milletin adı Türk milleti devletin adı da
Türkiye Cumhuriyeti devletidir, nesine şaşırıyorsunuz?
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Büyük Türk milleti
KADİR URAL (Mersin) Tebrik ediyoruz sizi!
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Başbakanın
diyemediği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAHYA DOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
sözlerimi tamamlarken, ülkemizin güvenliğinin ve milletimizin
bağımsızlığının teminatı silahlı
kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının karşılanması için
bundan sonra da üzerimize düşen görevi yerine getireceğimizi
belirtmek istiyor ve Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesinin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını dilerken yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Doğan.
Siirt Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu.
Buyurunuz Sayın Helvacıoğlu.
AK PARTİ GRUBU ADINA M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayi
Müsteşarlığının 2010 yılı bütçesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinize
saygılar sunarım.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyon ihtiyaçlarını
karşılamak ve modern savunma sanayimizi geliştirmek, ülkemizin
stratejik savunma ve güvenlik ihtiyaçlarına teknolojik gelişmeler
doğrultusunda yurt içi çözümler sunan, uluslararası pazara entegre ve
savunma sanayisine yön veren uzman tedarik kurumu olma konusunda
çalışmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002
yılından bu yana büyük bir hızla gelişen savunma sanayimiz,
2002 yılında 240 milyon dolar seviyesinde olan ihracatı, 2009
yılında 800 milyon dolar seviyesine çıkartmıştır.
2002 yılından beri kaydedilen istikrarlı ve sürdürülebilir
büyümenin tesadüfi olmadığı, Hükûmetimizin güçlü bir savunma
sanayisinin dışa bağımlılığının
azaltılmasının ordumuzun
caydırıcılığının
artırılmasındaki rolünün bilinciyle Savunma Sanayi
Müsteşarlığı eliyle kararlı bir şekilde
gerçekleştirdiğini görmekteyiz.
Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının yurt içinden
karşılanma oranı yedi yıl içerisinde yüzde 25 seviyesinden
yüzde 44,2 seviyesine ulaşmıştır. Savunma
ihtiyaçlarının yüzde 50 oranında yurt içinden
karşılanmasıyla birlikte 1 milyar dolar savunma hizmeti
ihracatı hedeflerinin yakalanacağına olan inancımız
sonsuzdur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009
yılı içinde Birleşik Arap Emirliklerine 34 adet sahil güvenlik
botu ile Güney Kore Cumhuriyetine elektronik harp eğitim merkezi
satışı gerçekleşmiştir. Pakistan ile F-16, Suudi
Arabistan ile roket sistemleri gibi önemli projelere imza
atılmıştır. Hâlen taahhüdü alınmış olan yaklaşık
4,2 milyar dolarlık offset yükümlülüğünün önümüzdeki yıllarda savunma
sanayisinin büyümesinin sürdürülebilirliği açısından önemli bir
işlevi yerine getireceği inancındayız.
2009 yılı içinde Savunma Sanayi
Müsteşarlığı tarafından KOBİlerin artan bir
oranda yer alabilmesi ve katılımının en az yüzde 20
düzeyinde olması fiilen hedeflenmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002-2009
dönemi içerisinde savunma sistem projelerinde Türk Silahlı Kuvvetleri
modernizasyon ihtiyaçlarının Türk sanayisi tarafından tasarlanan
ve geliştirilen ürünlerle karşılanması
amaçlanmaktadır. Bu temel yaklaşım çerçevesinde millî imkânlarla
modern tank geliştirilmesi, silah, malzeme ve personelin emniyetli ve
süratli taşınması amacıyla mayına karşı
zırh korumalı personel aracı sözleşmesi Otokar
firmasıyla birlikte imzalanmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin taarruz, taktik, keşif
helikopteri ihtiyacının karşılanması amacıyla
2004 yılında ATAK Projesi Sözleşmesi
imzalanmıştır. TAI firması ana yükleniciliğinde
ASELSAN ve AgustaWestland firmalarıyla birlikte Türkiyede üretilecektir.
Tamamen millî tasarım olan güçlendirilmiş ilk helikopter uçuşu
2009 yılında icra edilmiştir.
Korvet sınıfında bir savaş gemisinin ülkemizde
millî tasarımı ve üretimini öngören ilk gemi olan Heybeli Ada Gemisi,
Preveze Deniz Zaferinin yıl dönümünde denize indirilmiştir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
denizaltıların tedarikine yönelik sözleşmeyi Gölcük Tersanesinde
inşa edilmesi planlanarak imzalamıştır.
Jet uçağı özellikleri olan gelişmiş çift
pilotlu uçağın tasarımı 2008 yılında TUSAŞ
tarafından tamamlanmıştır.
Özel sektör şirketlerimiz eliyle tamamen millî imkânlarla
geliştirilen 76 insansız hava aracı 2008 yılı içinde
Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmiştir.
TUSAŞ tarafından modernize edilen yarasa
helikopterlerinin teslimatlarına başlanmıştır.
F-16 uçaklarının modernizasyonu ASELSAN ve MİKES
firmalarınca geliştirilen elektronik harp sistemleri F-16lara
entegre edilecektir.
Yeni nesil savaş uçağı F-35 Projesinde dokuz
ülkenin yer aldığı konsorsiyumla yapılacak harcamanın
en az yüzde 50sine tekabül eden bedelin ülkemiz tarafından üstlenilmesi
hedeflenmiştir.
Türk Hava Kuvvetlerinin ihtiyacına binaen 30 adet ilave F-16
uçağı üretimi TAI tarafından Ankarada
gerçekleştirilecektir.
Toplam 42 adet F-110 motorunun üretim ve montajı da
TUSAŞ fabrikalarında yapılacaktır.
A-
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz devam ediniz lütfen.
M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Devamla) HAVELSAN ana yükleniciliğinde
yürütülen helikopter simülatörleri pilotların Sikorsky helikopterlerine
intibak ve harbe hazırlık eğitimleri yapılacaktır.
2004 yılında başlatılan ve özel sektör
tersanelerimizde inşa edilecek ilk muharip gemi olan sahil güvenlik arama
kurtarma gemisiyle yeni tip karakol botunun 2008 yılında
yapımına başlanmıştır.
İnsansız hava araçları askerî gemiler ve elektronik
sistemler başta olmak üzere 2010 yılından itibaren silahlı
kuvvetlerimizin envanterine girmeye başlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003
yılında başlatılan ve ülkemizde bir ilki
gerçekleştirmiş olan modern tanksavar füzelerinin ROKETSAN
tarafından 2011 yılında yapılması hedeflenmiştir.
Türk savunma sanayisi sektör ciromuzun 2010 yılında 3
milyar ABD Doları seviyesine, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma payının
2010 yılına kadar yüzde 50ye çıkartılması
hedeflenmiştir.
Sözlerime burada son verirken 2010 yılı bütçesinin
hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Helvacıoğlu.
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Akgün.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, adalet, kısaca,
hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi olarak ifade edilmektedir.
Haklıyla haksızın ayırt edilmesi ancak adaletle
sağlanır. Adalet, aynı zamanda toplumsal düzenin barış
içerisinde sürdürülebilmesinin temel şartıdır. Bu sebeple,
modern devlet anlayışının ortaya koyduğu en temel
hizmetlerden birisi kuşkusuz adalet hizmetidir.
Cumhuriyetimiz, kuruluş felsefesi olarak modern demokrasinin
kurulmasını hedeflemiştir. Bu amaçla, döneminin en iyi
uygulamalarını araştırarak yeni bir hukuk sistemini
kurmuştur.
AK PARTİ iktidarları döneminde bu kuruluş
felsefesini güçlendirmek ve insan haklarına dayalı hukuk devleti anlayışını
hâkim kılmak amacıyla, adalet hizmetlerinde reform niteliğinde
faaliyetler gerçekleştirilmiştir.
Kısaca bahsedersek, öncelikle güven veren bir adalet
sistemine ulaşmak amacıyla temel kanunlar yenilenmiştir.
Başta Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu, Ceza Usul Kanunu, Kabahatler Kanunu
olmak üzere yasalaşan birçok kanun ve Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu
gibi Meclisimizin gündeminde olan kanunlarla hukuk sistemimize yeni kurumlar
kazandırılmış, sistemimiz zenginleştirilmiştir.
Ayrıca, insan odaklı yeni bir ceza sistemine geçilmesi,
bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması, toplumsal düzenin ve
güvenliğin sağlanması, yargının adil ve
hızlı çalışması amaçlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, adli yargı sistemine
ilişkin olarak, ikinci derece yargılama mercisi olan istinaf
yargılamasına ilişkin yasal altyapı
çalışmaları İktidarımız döneminde
tamamlanmıştır. İstinaf mahkemelerinin kurulmasıyla
birlikte daha etkili bir kanun yolu denetimi sağlanmış
olacaktır. Adalet Bakanlığımız bölge adliye mahkemelerinin
2010 yılında faaliyete geçirilmesi için gerekli
çalışmaları büyük oranda tamamlamıştır.
Diğer yandan, uluslararası toplumun adalet sistemleri
konusunda ulaştığı noktayı ve öncelikli hedefleri
gösteren Yargı Reformu Strateji Belgesi ilgili tüm tarafların
katılımıyla hazırlanmıştır. Bu belgeyle,
Türk yargısının temel hak ve özgürlüklerin korunmasına
dayalı olarak bağımsızlık, tarafsızlık ve
etkinliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Özellikle Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı kurulum, objektiflik,
tarafsızlık ve şeffaflık temelinde yeniden
yapılandırılmasını öngörmektedir. Uluslararası belgelerin
ışığında, geniş tabanlı temsil esasına
göre yapılandırılacak olan Kurulun kararlarına
karşı etkili bir itiraz sistemi de bu strateji belgesinde
öngörülmüştür ve Kurulun kararlarına karşı yargı yolu
mutlaka açılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa
ülkelerinde bir hâkimin bakacağı yıllık iş
sayısı 200 civarındadır, hâlbuki bu rakam ülkemizde hâkim
başına yıllık 1.078 dosya, cumhuriyet savcıları
için de 1.417 hazırlık dosyasını bulmaktadır. Bu
rakamlar bize yargının iş yükü altında ezildiğini
göstermektedir. Bu nedenle, boş bulunan hâkim ve savcı
kadrolarına süratle atama yapılmalıdır.
İktidarımız döneminde yargı
mensuplarının özlük ve sosyal haklarında yapılan
iyileştirmeler bugün için mesleği daha cazip hâle getirmiştir.
Ancak, belirtmek gerekir ki, özveri içerisinde görev yapan adalet personelinin
mali imkânları tatmin edici seviyeye mutlaka
çıkarılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, yargının
hızlı, etkin, verimli ve güvenilir biçimde çalışabilmesi
için bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanmak gerekmektedir.Bu
amaçla adliyelerimizin teknolojik altyapısı güçlendirilmiştir.
Ülkemizin e-dönüşüm stratejisinin önemli ayaklarından birisi olan,
adalet hizmetlerine ilişkin olarak geliştirilen Ulusal Yargı
Ağı Projesi (UYAP) bu dönemde hayata geçirilmiştir. Bu Proje
birçok ülke tarafından da örnek proje olarak gösterilmektedir.
Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken en
önemli takdirlerden birisi kuşkusuz, adalet sarayları konusunda
gösterilen başarıya olmalıdır. Adalet hizmetlerinin sunulduğu
binaların devletimizin kökünü tarihten alan azametine
yakışır olması gerekmektedir. 2003 yılından beri
Bakanlık, emsali görülmemiş bir gayretle toplam 113 adet adalet
hizmet binasının inşaatını
tamamlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Böylelikle, adalet hizmetlerinin sağlıklı ve etkin
yürütülebilmesi için adliye binaları izbe apartman köşelerinden
kurtarılmış ve adalet saraylarına
taşınmıştır. Öyle ki, metrekare olarak yapılan
yapılar 2002 yılına kadar yapılan toplamın
metrekaresinden daha fazladır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin tam demokratik bir
hukuk devleti olması dileğiyle, başarılı adalet
hizmetleri nedeniyle Hükûmetimize, Adalet Bakanımıza ve emeği
geçen tüm çalışanlarına teşekkür ediyor ve bütçenin
hayırlar getirmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akgün.
Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak.
Buyurunuz Sayın Tunçak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET TUNÇAK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, sizleri saygıyla
selamlıyorum. Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu bütçesi hakkında söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle, üç kavramdan bahsetmek isterim: Birincisi, devletin
egemenlik hakkının en önemli göstergelerinden biri olan
cezalandırma yetkisinden ve bu cezalandırma yetkisinin
kullanılması neticesinde oluşan hükümlü ve tutukluların
devlete emanet olmasından ve son olarak, işte bu hükümlü ve
tutukluların devlet adına en yakın irtibatta olduğu
kişilerden, yani infaz koruma memurları ve genel olarak da kurum
personelinden.
Değerli milletvekilleri, hâlihazırda 117.718 tutuklu ve
hükümlü ve hükümözlünün mevcut olduğu cezaevlerimizde bu sayının
fazlalığı ve özellikle geçtiğimiz üç yıl içerisinde
her geçen gün daha fazla olmasının en önemli üç tane sebebinden
burada kısaca bahsetmek istiyorum: 01/6/2005 tarihinde yürürlüğe
giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkındaki Kanun ile şartlı tahliye oranının ortalama
yüzde 40tan yüzde 67e yükselmesi; mevzuatta yapılan düzenlemelerle
cezaların miktarının artırılması; örneğin
kapkaç suçlarında olduğu gibi; suçla mücadelede daha etkin
yöntemlerin devreye konulmuş olması, MOBESE gibi.
Değerli milletvekilleri, ayrıca ceza infaz
kurumlarımızda 369 bina mevcut, hâlihazır ceza infaz kurumu
sayımız 369. Gerek standartlara uygun yenilerinin yapılması
gerekse standartlara uygun olmayanların kapanmasıyla yoğun bir
süreç yaşadık gerek 2010da ve ondan sonraki süreçte de
standardizasyonun, kalitenin yükseltilmesinin, Avrupa ve dünya
standartlarına daha hızla ulaşımı için büyük bir
mücadele de sarf edilmekte.
Ceza infaz kurumlarımızda, özellikle, 28.846 personel
bulunuyor. Bunlar infaz koruma memurları, başmemurları,
öğretmenler, sosyal çalışmacılar, psikologlar,
veterinerler, mühendisler, müdürler. Ayrıca denetimli serbestlik ve
yardım merkezlerinde de 1.297 personelimiz bulunuyor.
Burada, personelden bahsetmişken altını özellikle
çizmek istediğim bir husus var. Burada özellikle vefakâr ve fedakârca
görev yapan, devletin en önemli kişilerinden, devletin yüzünü en önemli
şekilde temsil eden kişilerden olan Ceza ve İnfaz Kurumları
ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu personeline çok teşekkür
ediyoruz, başta Genel Müdürlerine çok teşekkür ediyoruz. Özellikle de
fazla mesai ve özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda önemli
gayretlerin sarf edildiğini buradan ifade etmek istiyorum. Bu konuda
Sayın Bakanımızın hassasiyetine fevkalade teşekkür
ediyorum. En azından bir polis ya da bir uzman çavuş mertebesinde
özlük haklarının oluşturulmasının fevkalade önemli
olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, hâlihazırdaki hükümlü ve tutuklu mevcudunun
düşürülebilmesiyle ilgili alınacak diğer tedbirlerin
yanında, kanuni anlamda yapılabilecek üç önemli
değişikliği de sizlerle paylaşarak sözlerime son
vereceğim. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 109da adli kontrol tedbirleri
yani tutuklama yerine gerçekleştirilecek adli kontrol tedbirleri için gereken
üst sınırın daha genişletilmesi, konuttan çıkamama
gibi kontrol tedbirlerinin eklenmesi hükümlü ve tutuklu mevcudunu
azaltacaktır diye düşünüyoruz. Yine ayrıca, Türk Ceza Kanununun
50nci maddesinde -hâlihazır yürürlükte bulunan- kısa süreli hapis cezalarının
kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya
çevrilmesini gönüllülük koşuluna bağlamadan karar verilebilmesi
hususunun önemli olduğunu düşünüyoruz ve son olarak da yine Ceza
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105inci
maddesinde, kamu yararına çalışma, mahkûmiyet üst
sınırının tekrar düzenlenebileceğini düşünüyoruz.
Cezaevleri, gerçekten, birçok konuda, birçok filmde, birçok
şiirde çok kez yer almış, büyük dertlerin, acıların
yaşandığı yerler ve her geçen gün daha iyileşen, daha
medenileşen yerler. Özellikle AK PARTİ Hükûmeti döneminde ve
Sayın Bakanımızın da üstün gayretleriyle gerçekleşen
bu büyük çabadan dolayı, ülkemizin kazandığı, Avrupa
Birliği çerçevesinde ve dünya insan hakları örgütleri nezdinde
kazandığı önemli artıların da altını
çiziyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Tüm personele, başta Genel Müdür
olmak üzere teşekkür ediyor, bütçenin hayırlı olmasını
diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tunçak.
Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan.
Buyurunuz Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet
Akademisi Başkanlığı bütçesiyle ilgili AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hukukun üstünlüğü ve insan
haklarına saygı temelinde, yargının adil ve tarafsız
gerçekleşmesi için hâkim ve savcılarımıza evrensel hukuk
anlayışını da kazandırmayı hedefleyen eğitim
hizmetlerini bilimsel yöntem ve uygulamaların ışığında
sunmak üzere 2003 yılında Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı Yasası çıkarılmış ve
Adalet Akademisi kurulmuştur. 2003 yılından bu yana da hâkim ve
savcılarımızın gerek meslek öncesi eğitimleri ve
gerekse meslek içi eğitimleri bağımsız, bilimsel, idari ve
mali özerkliği bulunan Adalet Akademisi Başkanlığı
tarafından yerine getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Adalet Akademisinin görevi, sadece
hâkim ve savcılarımızın eğitimi değildir. Bunun
yanında, hukuk ve adalet alanlarını ilgilendiren konularda
inceleme ve araştırmalar yapmak, seminerler, sempozyumlar düzenlemek,
konferans ve benzeri etkinlikler düzenlemek, yayınlar yapmak ve bu gibi
çalışmaları desteklemek ve adalet hizmetinde sorumluluk alanlara
yönelik olarak yabancı dil eğitim merkezi kurmak gibi görev ve
sorumlulukları da bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz çağ,
hiç şüphesiz teknoloji ve bilgi çağıdır. Bilim ve teknoloji
alanındaki gelişmeler, bir taraftan hayatımızda büyük
kolaylıklar sağlarken, diğer taraftan da yeni yeni istek ve
talepleri karşımıza getirmektedir. Toplumsal hayatta
yaşanan bu değişim ve gelişmelerin hukuk ve adalet
alanına yansımaması mümkün değildir. Hukuk, her gün
değişen ve gelişen koşullara uyum sağlamak ve toplum
ihtiyaçlarına cevap vermek durumundadır. Dünyanın ciddi bir
ekonomik, teknolojik, sosyal ve politik değişim
yaşadığı günümüzde adaletin varlığını
güven içinde sürdürebilmesi için toplumdaki bu değişimi
yakalaması, hatta bunun da ötesinde değişimi yaratabilmesi
zorunluluk hâline gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
-58, 59 ve 60ıncı hükûmetlerimiz zamanında- hukuk devletine
bağlılığın gereği olarak yargının daha
verimli ve etkin işlemesi, bireyin hak ve özgürlüklerinin korunması
ile toplum düzeni ve güvenliğinin sağlanması arasındaki
hassas denge de gözetilerek çok önemli faaliyetler gerçekleştirilmiştir.
Bu yüce Mecliste de çok önemli yasal değişiklikler
yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, adalete başvuru ve adil
yargılama hakkı demokratik toplumun temel ilkelerindendir. Herkes
yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede,
davasının makul bir süre içinde ve hakkaniyete uygun ve açık
olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir. Adil, etkin ve herkese
açık yargı sistemleri oluşturmadan demokrasinin temelini
oluşturan hukuk devletinin gerçekleştirilemeyeceği de
aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu:
Vatandaşların bugün yargıdan beklentileri yalnızca ticari,
medeni veya idari uyuşmazlıkların mahkemelerden çözümünden
ibaret değildir. İhtilafların veya davaların mümkün
olduğu kadar en hızlı ve en etkin bir şekilde ve en güven
verici biçimde sunulması yargıdan faydalananlar açısından
gittikçe artan bir öneme sahiptir. Yargının, gerek siyasi iktidar
karşısında gerek diğer toplumsal güçler
karşısında bağımsız ve tarafsız olması
ve kararlarını sadece hukuk ve adaleti düşünerek serbestçe
verebilmesi gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sadece
adaletin yerine getirilmesinin yetmeyeceğini, yerine getirildiğinin
de gösterilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, hâkimin ve verdiği
kararların doğruluğu konusunda makul düşünen insanlarda
şüphe varsa veya hâkimin tutarlı olmadığı yolunda bir
kanı oluşmuşsa, maddi anlamda adalet tecelli etse bile kamu
vicdanında tereddütler oluşacak ve adaletin tecelli etmediği
düşüncesi yaygınlaşacaktır.
Hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye ve oradan
da barışa giden yolda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız sözlerinizi;
buyurunuz.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla)
hâkim, her zaman
doğru ve tutarlı bir çizgi izleyerek hiç tereddüde yer vermeyecek bir
tutum, hak arayanlara güven veren tarafsız bir görünüme sahip olmak
zorundadır.
İşte Adalet Akademisi, böyle bir hukuk sisteminin
yapı taşları olan hukukçularımızın, hâkim ve
savcılarımızın yetişmesine katkı veren önemli bir
kuruluşumuzdur. Bu kuruluşumuzun, bu kurumumuzun 2010 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü
Buyurunuz Sayın Köylü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yargıtay bütçesiyle ilgili olarak Grubumuz adına konuşmadan önce
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yüksek mahkeme, 1868 yılında kurulmuş ve bugün,
hâlen 11 ceza, 21 hukuk dairesiyle görev yapmaya devam etmektedir. İş
sayısı çoğaldıkça Yargıtaydaki daire adedi de
devamlı artmıştır.
Dünyada, 250 üyesi olan ve 32 dairesi bulunan başka bir
Yargıtay örneği görmek mümkün değildir. Yargıtayın
işi, ülkemizdeki artan nüfus, ekonomik ve sosyal sebepler ve diğer
sebeplere bağlı olarak artan dava sayısıyla
orantılı olarak devamlı artmıştır. Bunun
yanında, bu arada yeni çıkan temel kanunlar dolayısıyla da,
gerek Yargıtayın gerekse bidayet mahkemelerinin işleri tekrar
artmıştır.
Önceki yıllara hiç bakmazsak, 2009 yılını ele
aldığımız zaman, hukuk dairelerine 346 bin iş
gelmiş ve bunun 308 bini karara bağlanmış; ceza dairelerine
266 bin iş gelmiş, 209 bini karara bağlanmış, gene bu
yıl da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına da
283 bin iş gelmiş, 217 bini çıkmıştır.
Bu rakamlar bir temyiz mahkemesi için görevin
yapılabilmesinin çok çok üzerinde rakamlardır. İşte bu
sebeple adil yargılamayı sağlamak ve daha süratli bir
yargılama yapmak için bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına ihtiyaç
duyulmuş ve bölge adliye mahkemeleri resmen kurulmuştur ancak altyapısı
henüz tamamlanamadığı için faaliyete geçilememiştir.
Asli görevi hukuki denetim yapmak ve içtihat üretmek olan yüksek
mahkeme, ikinci derece mahkemeleri olmadığı için vaka denetimi
de yapmak zorunda kalmış ve bu sebepten dolayı da asli görevini
yapmakta zorlanmıştır.
Bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçtiği zaman ilk derece
mahkemelerinden verilen kararlar istinaf incelemesi için ilk derece istinaf
mahkemesine gelecek ve bölge adliye mahkemeleri gerektiğinde duruşma
yapacak, keşif yapacak, tanığı dinleyecek, sanığı
dinleyecek ve daha doğru bir karar verecek, delilleri daha doğru
değerlendirecektir.
Ayrıca bölge adliye mahkemelerinden verilen beş yıl
ve altındaki hapis cezalarıyla bidayet mahkemelerinden, ilk derece
mahkemelerinden verilen beş yıl ve altındaki kararların
onanmasına dair kararlar ve para cezasına ilişkin kararlar kesin
olacak. Keza on yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren
suçlarla ilgili olarak yapılan yargılama sonunda verilen beraat
kararlarında kesin olacak. Ayrıca sulh ceza mahkemelerinin
kararlarının incelenmesi sonucunda verilen kararlar da kesin
olacaktır. Bu, şu demektir, bu demektir ki: Bölge adliye mahkemeleri
kurulup göreve başladığı zaman Yargıtaya gelen
işlerin en az üçte 2si düşecektir. Dolayısıyla bu takdirde
yüksek mahkeme asli görevini rahatlıkla yapabilecektir.
Yalnız bir hususu gözden uzak tutmamak gerekir. Alınan
bir karara göre veya düşünceye göre Ankara, İstanbul, İzmir,
Adana, Bursa, Konya, Diyarbakır, Erzurum ve Samsun illerinde, dokuz ilde
bölge adliye mahkemesi kurulması gündeme gelmiştir. Şayet böyle
olacak olursa bizim beklediğimiz daha adil yargılama, daha iyi adalet
ve daha sürat bir tarafa, belki de yargıda tıkanıklık hatta
eziyet söz konusu olabilecektir. İşte bu sebepledir ki, en az otuz
ilde bölge adliye mahkemesi kurulması zaruridir ve bu kurulduğu
takdirde bölge adliye mahkemeleri rahat çalışacak,
dolayısıyla, Yargıtay da görevini rahat yapabilecektir. Bunun
için, şu anda bulunan 4 bin açık hâkim kadrosuna, her yıl en az
bin hâkim almak suretiyle bu kadro tamamlanmalıdır. Hatta, daha
gerçekçi olursak, bugün Türkiyedeki hâkim, savcı sayısı 2
katına çıkarılırsa ancak Türkiyede rahat bir adalet
sağlamak mümkün olacaktır.
Yıllardır zorluklar içerisinde çalışan, zor
şartlarda görev yapan Yargıtay hâlen üç ayrı yerde görev
yapmaktadır ve şu anda yüksek mahkeme için Ahlatlıbelde
gümrüklere ait bir arsa tahsis edilmiş, projesi bitirilmiş. Ümit
ediyorum ki, iki yıl içerisinde mahkeme binası yapılacak ve
yüksek mahkeme daha rahat bir çalışma imkânına kavuşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Ben, yüksek mahkemenin çok zor şartlarda görev yapan, bu
kadar yoğun işle boğuşan bütün görevlilerine,
yetkililerine, çalışanlarına bu görevlerinden dolayı
başarılar diliyorum. Ayrıca, Yargıtayımızın
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüksek heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Köylü.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Hacaloğlu.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Millî Savunma Bakanlığı bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, bölücü terör örgütüyle yirmi beş
yıllık mücadele süreci içinde kahraman şehitlerimizi bir kez
daha rahmetle anıyor, gazilerimize minnet duygularımızı
iletiyorum.
Bütçe üzerinde devam etmeden evvel, bugün burada kısaca
tartışılan konu üzerinde bir cümleyle görüşlerimi belirtmek
istiyorum. İşlerine, aşlarına AKP İktidarı
tarafından el konulan Tekel emekçilerine ve onlarla dayanışma
için aralarında olan 15 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiline polisin
bugün yaptığı tazyikli su ve biber gazı saldırısı
bir vahşettir, bir insanlık suçudur. Olayı CHP Grubu olarak
şiddetle kınıyoruz. Sayın Adalet Bakanı iki kelimeyle
milletvekilleri için özür diledi; yetmez, asıl özür o meydanda üstlerine
bu vahşet saldırısı yapılan binlerce emekçiye,
onların gasbedilen hak ve hukukları geri verilerek o özür
dilenmelidir.
Değerli arkadaşlarım, Millî Savunma
Bakanlığı 2010 yılı bütçe ödeneği 15 milyar 118
milyon liradır. Bu miktar reel olarak 2009 yılı bütçesinden
yüzde 2 oranında daha azdır. Terörle mücadeleye 15 milyar, faize ve
rantiye kesimine ise bunun tam 4 katı; terör yaygınlaşıyor,
savunma bütçesi ise geriliyor. Oysa Silahlı Kuvvetlerin daha esnek vurucu
güce ve caydırıcılık vasfı daha yüksek bir yapılanmaya
ihtiyacı var. AKP İktidarının bu gafını
anlayışla karşılayabilmek hiç mümkün değil
arkadaşlarım. Bu nedenle 2010 yılı bütçesi bir hizmet ve
barış bütçesi değil, bir faiz, bir teslimiyet bütçesidir.
Değerli arkadaşlarım, Orgeneral Başbuğ,
bundan iki buçuk yıl evvel 2008den itibaren komando tugaylarında yedek
subaylar görev almayacak, 2009dan itibaren er ve erbaşların
yerlerini uzman çavuşlar alacaktır. demişti. Silahlı
Kuvvetlerimizden terörle mücadeleye etkinlik kazandıracak bu
yapılanmayı hızla gerçekleştirmesini bekliyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son zamanlarda
Silahlı Kuvvetlere karşı sistematik bir muhalefet cephesi
açılmıştır. Bu cepheleşmenin kaynağı AKP
İktidarı, uygulayıcısı ise bizzat Başbakan ve ona
doğrudan bağlı birimlerdir. Bu durum devlet kurumları
arasında onarılmaz uçurumlar yaratmaktadır. Bu akıl ve
sağduyudan yoksun uygulama derhâl durdurulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, halkımız Türk
Silahlı Kuvvetleriyle kuşkusuz onur duymaktadır. Ancak, yine
halkımız Başbakanlığa bağlı karargâhtan
yürütülen, telefon dinlemeleriyle destekli, Ergenekon davasında yer alan
Genelkurmay Karargâhında tertip, entrika, ıslak veya kuru imzalı
kaos kurguları iddialarını, Kara Kuvvetlerinde tarlalara,
arsalara bomba gömme eylemleri iddialarını, Hava Kuvvetlerinde
karargâh evleri iddialarını, Deniz Kuvvetlerinde gayrimüslimlere
cinayet hazırlıkları, Kafes eylem planları
iddialarını hiç anlamamaktadır. Bağımsız
yargımızdan, ülkemizin üzerine çökertilen bu karabasanı en
kısa zamanda aydınlığa dönüştürmesini bekliyoruz.
Toplumumuzda korku, baskı ve bıkkınlık yaratan
karabulutların yargımızın adil kararlarıyla
dağıtılmasını istiyoruz.
Ne Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35inci
maddesi ne de hukukumuzun hiçbir maddesi, koşullar ne olursa olsun,
kimseye darbe yapma yetkisi vermemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türk
Silahlı Kuvvetlerinin demokratik rejime olan bağlılığından
hiçbir kuşku duymuyoruz. Darbeler dönemi artık geride
kalmıştır, geçmişte kalmıştır. Geçmişte
darbelere karşı en kararlı karşı duruşu
sergilemiş olan Cumhuriyet Halk Partisi, bugün de, yarın da darbelere
karşı demokrasimizin güvencesidir.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül askerî darbesi
demokrasimize derin yaralar açtı, Türkiyeyi tarikatların
kucağına taşıdı. Yıllar geçti, 12 Eylül,
hukuksuzlukları ve yolsuzluklarıyla anılır hâle geldi. Dönemin
sorgulanmasının önüne duvar çeken Anayasanın geçici 15inci
maddesi ise AKP İktidarının koruması altında. Sık
sık demokrasi havarisi rolüne soyunan AKP, kendini önce bu büyük
ayıptan arındırmalıdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bölücü terör
örgütü 1984ten günümüze 392si çocuk, 371i kadın olmak üzere toplam
5.669 sivil vatandaşımızın ölümüne neden olmuştur. Bu
vahşet, iç barışımızda bu insanlık
dışı kanama bu çerçeve içinde kesinlikle devam edemez. Kimsenin
şüphesi olmasın, Türk Silahlı Kuvvetleri yurt içinde ve
dışında terörü tasfiye edecek güce sahiptir, ancak bunu
sağlayacak siyasi irade ne yazık ki ülkeyi yönetmekte olan iktidarda
gözükmemektedir, aksine AKP İktidarı günümüzde terör örgütünü, hatta
dolaylı olarak İmralıyı muhatap alır hâle
gelmiştir; bu durumu şiddetle kınıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir konuyu da hiç
anlayamıyoruz. Genelkurmay Başkanı iki yıl evvel PKK
yerleşim yerleri ve hareketlerini BBG evi gibi izliyoruz. demişti.
Eğer gerçekten izleyebiliyorsa, Aktütün, Dağlarca, Reşadiye gibi
katliamlar nasıl olabiliyor? PKK karargâhları nasıl tasfiye
edilemiyor? Yoksa büyük bir zafiyet içinde olan kendi istihbarat birimlerimizin
yerini alan dış odaklar bizi kandırıyor, bize sanal filmler
mi izlettiriyor?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği
gibi Sayın Başbakan Washingtona Kandil ve Mahmur
sorunlarını çözeceğim. diyerek gitti ama Obamayla
görüşmesinde ne PKK ne de Kandilden söz açıldı.
Halkımız şimdi bu görüşmeyle ilgili gerçekleri
öğrenmek istiyor. Başbakan, Obamadan Kandile lojistik desteğin
kesilmesini, PKKya uluslararası finansman ve silah desteğinin
kesilmesini ne diye isteyemedi? ABD tarafından uyuşturucu
kaçakçısı ilan edilen 3 PKK yöneticisinin Türkiyeye teslim
edilmesini ne diye kotaramadı? PKKyla mücadelemize etkinlik
kazandıracak, çift motorlu whiskey tipi silahlı helikopterlerden,
şöyle beş on tanesinin Türkiyeye verilmesini ne diye
sağlayamadı? PKKya karşı daha etkin istihbarat
desteğini ne diye isteyemedi?
Başbakan Erdoğan, Obamadan, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 1373 sayılı Kararının Irak
Hükûmeti ve Irakı işgal etmiş olan Amerikan Hükûmetine
yüklemiş olduğu sorumlulukların gereğini
yapmasını ne diye isteyemedi?
Model partner, stratejik ortak olarak
tanımladığı Türkiyeye yönelik ABDnin iki yüzlü
politikasına karşı ne diye sesini çıkaramadı? Ne diye
one minute diye haykıramadı? (CHP sıralarından
alkışlar)
Dün, Hikmetyarın önünde diz çökmeyi içine sindiren Tayyip
Erdoğanın bugün Obama karşısında suspus
kalmasına herhâlde hiç şaşırmamak gerekir.
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarıyla, Türkiye
hızla kendi içinde etnik ayrışmaya sürüklenmektedir. AKPnin
açılım safsatası tam bir komediye dönüştü.
İçeriği boş olan sözde açılım, Habur
şarlatanlığıyla İmralıyla müzakere zemini
oluşturmanın arayışına dönüştü.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bu kadar raporda imzanız
var.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) Hükûmeti bu kürsüden
uyarıyorum: ABDnin değil halkın sağduyulu sesine kulak
veriniz. Biliniz ki PKKyla müzakere masasına oturtmayı öngören ABD
dayatması Türkiyeyi selamete değil ancak felakete götürür. Eğer
açılım yapacaksanız PKK açılımı değil, etnik
duyarlılıklara demokratik açılım, çözüm
açılımı yapın, gerçek anlamda Kürt açılımı
yapın.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet, biz
bundan daha otuz yıl evvel Ulus devlet ve üniter devlet dedik, Devlet etnik
kördür, devletin ırkı ve dini olmaz. dedik, Kimlik herkesin
şerefidir, bireysel, kültürel haklar temeldir. dedik, Herkes ana dilini
özgürce konuşabilmeli, kendi kültürünü yaşayabilmeli, herkes özel
alanda kendi ana dilini öğrenebilmeli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
ana dilinde yazılı,
sözlü ve görsel yayında bulunabilmeli. dedik, Herkes için hukuk devleti,
herkese insan hakları dedik, Eşitlik, özgürlük dedik, Herkes için
sosyal devlet, kadınlarımıza vatandaşlık hakkı
ödemesi, çocuklarımıza en kaliteli bedelsiz eğitim ve herkese
sosyal adalet dedik, Kamu öncülüğünde bölgesel kalkınma -bölgedeki
geçici istihdam projeleri- boşaltılan köylere ve meralara devlet
desteği altında güvenli ve gönüllü geri dönüş dedik.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Raporda imzan var mı?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) Siz, bu konuya, ülkemizin
kırmızı çizgilerini, kuruluş değerlerini umursamadan
sadece ABD talep etti diye, sadece bu konudan siyasi rant bağlarız
diye balıklama daldınız. Biliniz ki, bu ilkesiz, sorumsuz
davranışla ülkemize en büyük kötülüğü yaptınız.
Sayın Başkan
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Acaba, o raporların
altında imzan var mı?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) Bütün raporların
şahıs olarak arkasındayım, onurumla arkasındayım.
92den beri milletvekiliyim. Siz Türkiye milleti lafını Anayasadan
çıkartmaya nasıl cüret ediyorsunuz?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu duygularla
Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin silahlı kuvvetlerimize
ve ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinize
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Hacaloğlu.
Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe
(CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA EROL TINASTEPE (Erzincan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının Savunma Sanayi
Müsteşarlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma
Sanayi Müsteşarlığı, Türkiye Cumhuriyetinin sivil
yapılı askerî tedarik ve ulusal savunma endüstrisini güçlendirme
kuruluşudur.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, dünyanın en çok
silah ithal eden ülkeleri arasında en üst sıralarda yer
almaktadır. Ülkemizin silah ithalatına
baktığımızda, sistemlerin yüzde 80i yurt
dışından sağlanmakta olup bu oran hava kuvvetlerinde yüzde
90lara ulaşmaktadır. Türkiye, yerli üretim konusunda Makine Kimya
Endüstrisi Kurumu, TUSAŞ, ASELSAN, ROKETSAN ve HAVELSAN gibi istisnalar
dışında genelde savunma sanayisi ihtiyacını anahtar
teslimi şartıyla ithalat yaparak gerçekleştirmektedir.
Türkiye, vergi gelirlerinin yaklaşık beşte 1ini
savunma sanayisi giderlerine harcamaktadır. Ülkemizin coğrafi konumu,
komşularıyla arasındaki tarihten gelen sorunlar ve terörle
yaptığı mücadele savunma sanayisi harcamalarının
yüksek olmasını zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizin jeopolitik konumu gereği en son teknolojiyle donanmış
bir savunma sistemi oluşturması bir zorunluluktur. Hükûmetin,
Bakanlığın 2010 yılı bütçesi ödeneklerinde
öngördüğü artış miktarındaki düşüklükten de
anlaşılacağı üzere fedakârlığı Millî Savunma
Bakanlığından beklediği görülmektedir. Buna göre Savunma
Bakanlığının mal ve hizmet alımı için öngörülen
ödenekler 1,9 oranında azalmıştır. Ülkemiz
açısından, barışın ve
caydırıcılığın korunmasından, savunma
sanayisinin ileri teknoloji ürünlerini üretebilir durumda olmasına
bağlı olduğu bir gerçektir. Türkiyede savunma sanayisi
ürünlerinden yerli oranı ortalama yüzde 40lar düzeyindedir.
İsrailde bu oran yüzde 90, İtalyada yüzde 70, diğer
gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 90lar civarındadır.
Yerli üretimi ciddi ölçülerde olan Fransa son yıllarda yaptığı
atılımlarla, Avrupanın en önemli ordularından birisine
sahip olan İspanya teknolojik olarak büyük atılımlar
içerisindedirler.
Değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin silah, mühimmat ve hava kuvvetleri konusunda dışa
bağımlı olmaması için yerli ağır sanayimizi ve
teknolojimizi geliştirmemiz gerekmektedir. Teknolojiye sahip olma süreci
uzun ve zahmetli bir süreçtir. Bu süreci nedeni ne olursa olsun kısa
vadeli ve özel çıkarlara feda etmek ülkeye yarar getirmeyecektir. Ülkemizin
gereksiz yere harcanacak bir tek kuruşu yoktur. Tüm projeler gerçekçi bir
biçimde, uzun vadeli hedeflerimizin gerçekleştirilmesine katkı
sağlayacak şekilde ele alınmalıdır.
Yıllardır ABD ve İsrailin dayatmaları sonucu
kullanamayacağımız sistemlere ve geciken teslimatlar nedeniyle
eskiyen teknolojilere milyarlarca dolar para ödedik, Awacs tanker uçakları
ve CASA uçakları gibi. CASA uçakları 2002 yılında
alınmasına rağmen cihazlarının uçaklara entegre edilip
görev uçağı olarak kullanılmaya başlanması 2010lu
yıllarda olacağı öngörülmektedir. Bir uçağın ömrünün
otuz yıl olduğunu düşünürsek, üçte 1lik ömrü zaten gitmiş
olacaktır. Bu cihazlar uçağa monte edilip kullanılmaya
başlandığında eskimiş bir teknolojiyi
kullanmış olacağız.
Savunma sanayisinde sistemler çok çabuk gelişmektedir. Ülke
olarak bu gelişmelere ayak uydurmak zorundayız. Son olarak uzun
menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi üzerinde çalışmalar
yürütülmektedir, on yıllık tedarik planı çerçevesinde
gerçekleştirileceği söylenmektedir. ABD ve İsrail kendi silah sanayilerini
ayakta tutmak için bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin savunma
sistemlerini kendilerine bağımlı hâle getirmek suretiyle
diğer ülkelerin savunma sistemlerinin gelişmesini engellemeye
çalışmaktadırlar. Bundan birkaç yıl önce ASELSANda önemli
bir projede çalışan dört mühendisin arka arkaya şüpheli ölümleri
de bir tesadüf müdür sormak lazım.
Değerli arkadaşlarım, özellikle
Başbakanın yerel siyasete mesaj vermek amacıyla her
fırsatta İsraile yönelik çıkışlarının
aksine, savunma sanayisi ihaleleri ve buna bağlı olarak ülkeler
arası yapılan anlaşmalara baktığımızda
bunların büyük bir bölümünün İsrail ile gerçekleştirildiği
görülmektedir. Hâlâ tamamlanamayan M-60 tank modernizasyonu, Manavgat suyu
karşılığı silah alımı, savunma sistemleri ve
bir muammaya dönen Heron insansız savaş uçakları alımı
gibi.
Değerli arkadaşlarım, AKP yöneticileri her kürsüye
çıkışlarında İsraile veryansın ediyorlar ama
aynı Türkiye, Orta Doğuda İsrailin en yakın müttefiki
konumundadır. Hem one minute diyeceksiniz hem de gizli gizli
anlaşmalar yapacaksınız! Bu, şovdan başka bir şey
değil değerli arkadaşlarım.
Son sekiz yılda sürekli artış kaydeden
Türk-İsrail ekonomik ilişkileri 2008de 3 milyar dolar, 2009da ise 4
milyar dolar civarında bir ticaret hacmine sahip olacağı
öngörülmektedir. Başta savunma sanayisi olmak üzere birçok sektörde
ticaret anlaşmaları bulunan İsrail ile 2008 yılındaki
toplam ithalat ise 1,9 milyar dolar civarında olmuştur.
Değerli arkadaşlarım, ülkemiz yıllardır
teröre karşı mücadele etmiş ve bu mücadelede 35 bin
insanımız hayatını kaybetmiştir. Terörün bu kadar uzun
sürmesi emperyalist ülkelerin teröre desteğinin bir sonucudur. Terörle
mücadele ederken eğer silahlı mücadelenin yanında ekonomik,
psikolojik, sosyokültürel, siyasi ve diplomatik alanda uluslararası
ilişkiler boyutlarını görmezden gelirseniz ve bunları
eş güdüm içerisinde, dayanışma içerisinde yürütmüyorsanız o
zaman silahlı mücadeledeki başarılarınız sonuçsuz
kalacaktır.
Millî Savunma Bakanı yaptığı açıklamada
Türkiyenin güvenliğine yönelik en önemli tehdidin bugün için PKK terörü
olduğunu belirtmiştir. Gelin görün ki Hükûmet en önemli tehdit olarak
nitelediği örgüt ile pazarlık masasına oturmuş, daha da
ileri giderek geçenlerde Tokatta şehit düşen 7 askerin pusuya
düşürülmesini bile Ergenekona ve gizli güç odaklarına mal etmeye
çalışmışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
EROL TINASTEPE (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
AKP Hükûmeti toplumu açılımlarla germekten başka bir şey
yapmamaktadır. Bugün gelinen noktada ülke etnik
ayrıştırmaya doğru sürüklenmekte ve bunun bir sonucu olarak
yaşanan gerilim toplumu kutuplaştırmaktadır. Bu
kutuplaşmanın sokaklara çatışma olarak yansıması
hepimizi derin endişeye sürüklemektedir. AKPnin yaptığı
açılımlar, AKPnin ülkenin gerçek sorunlarını unutturup
gündem değiştirerek oyalama ve zaman kazanma taktiğinden
başka bir şey olmadığını göstermiştir.
Sözlerime son verirken yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tınastepe.
Konya Milletvekili Atilla Kart.
Süreniz dokuz dakikadır.
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
başında maden işçilerine, tersane işçilerine, tarım
işçilerine, itfaiye çalışanlarına, 4/C
mağdurlarına saygı ve desteğimizi beyan ediyor,
insanları köleleştiren sömürü ve soygun düzeninden hesap
sorulacağını kararlılıkla ifade ediyoruz. Keza, hak
arama mücadelesini çok ağır şartlar altında sürdüren Tekel
işçileri ve demir yolu çalışanlarına da saygı ve
desteğimizi ve takdir duygularımızı önemle ifade ediyoruz.
Demokratik haklarını, Anayasal haklarını, meşru
haklarını kullanan işçilere ve onları destekleyen
milletvekili arkadaşlarımıza yönelik olarak devlet terörü
yoluyla, husumet duygularıyla ve talimatla yaratılan şiddeti
lanetliyoruz, kınıyoruz.
Bu aşamada Sayın Adalet Bakanının
milletvekillerine yönelik saldırı için özür dilemiş
olmasını olgun bir davranış olarak gördüğümü ifade
etmek istiyorum ama aynı olgun tavrı demokratik haklarını
kullanan işçilere karşı da göstermesi gerektiğini hemen
yeri gelmişken ifade ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet Bakanlığı
bütçesinin teknik, soyut ve akademik değerlendirmesini
yapmayacağım. Bu türlü söylemlerle vakit kaybetmek istemiyorum,
zamanımı dikkatli kullanmak istiyorum. Bu çerçevede de altı
somut olayla ilgili olarak değerlendirme yapıp Adalet
Bakanının hamaset yapmadan, demagojiye tenezzül etmeden, karartma
yapmadan bu sorularımıza somut cevaplar vermesini talep ediyoruz.
Birinci olay şu: Kamuoyu gündemini meşgul eden Ergenekon
soruşturması. Bakıyoruz, burada 931 suç duyurusu
yapılmış. Neyle ilgili yapılmış? Soruşturmanın
gizliliğini ihlalden dolayı. Son derece ciddi suç duyuruları.
Öyle ki 516sı hakkında kamu davası açılmış.
Bakın değerli arkadaşlarım, üç beş
ihlalden söz etmiyorum, yüzlerce ihlalden söz ediyorum. Peki, bu ihlallerin o
sorumluluk mevkisinde olan savcılık makamının bilgi ve
himayesi olmadan olması mümkün mü? Üç beş ihlalden söz etmiyoruz.
Siz, orada o ihaleli yapacak Adalet personeline yönelik olarak, kolluk gücüne
yönelik olarak disiplin işlemlerini uygulamıyorsanız, onlar
hakkında adli süreci başlatmıyorsanız, siz o zaman
savcılık makamı olarak orada o servisleri, o ihlalleri himaye
ediyorsunuz demektir.
Siz, burada Adalet Bakanı olarak, Adalet
Bakanlığı olarak o savcılık makamı hakkında
yapılan suç duyurularını neden engelliyorsunuz, neden soruşturma
izni vermiyorsunuz? Neden böylesine bir organik ve kurumsal himaye içine
giriyorsunuz? Siz Adalet Bakanı olarak, o mahkeme üyelerinden birisi,
hâlen görev yapan bir savcıyla birlikte icra dosyalarının
satışına girip kendisi adına, doğrudan ya da dolaylı
olarak gayrimenkul satışı aldığı hâlde ve bu
durum Hâkimler Savcılar Kanunu anlamında, 68inci madde
anlamında çok açık bir ihlal olduğu hâlde nasıl olur da
böylesine ciddi bir suçlama hakkında soruşturma izni vermezsiniz?
Bu söylediğim olayların takdir yetkisi kavramıyla
izahı mümkün mü değerli arkadaşlarım? Bunlar hakkında
mutlaka soruşturma izni verilmeli, inceleme yapılmalı, inceleme
ve soruşturmanın sonucuna göre de yasal prosedür tamamlanmalı.
Devam ediyorum. İkinci olayımız şu:
Bakıyoruz değerli arkadaşlarım, 22nci Yasama Döneminde,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi kökenli Kahramanmaraş,
İstanbul, Sivas milletvekilleri; bunlar hakkında fezlekeler var.
Geçen dönem el sürülemedi, bu dönem de dokunulmazlıkları
kaldırılamadığına göre bu dosyalara el sürülmemesi
gerekir. Ama neyi görüyoruz? Eyüp Savcısının, Anayasanın
83üncü maddesini ayaklar altına alarak, 5 Ekim 2007 tarihinde bu
dosyaları ortadan kaldırdığını görüyoruz.
Efendim, 2006/100 sayılı Genelge, Adalet Bakanlığı
genelgesi ne diyormuş? Kamu davası açılmasını
gerektiren yeterli şüphenin bulunmaması hâlinde savcılık
takipsizlik kararı verebilirmiş. Ortada yargılama
aşamasına gelen zimmet suçlaması var, trilyonlara ulaşan
kamu zararı var. Siz Adalet Bakanı olarak bunların tahkikini, bu
yargılamayı nasıl engellersiniz? Bu, gerçekten izahı mümkün
olmayan bir kurumsal himayedir. Dosyalar ortadan kaldırılıyor,
dosyalar yok ediliyor, Adalet Bakanı o savcıyı himaye ediyor, o
pervasızlığı yapan, o cüretkârlığı yapan
savcıyı himaye ediyor.
Devam ediyoruz. Son derece somut olaylardan söz ediyorum.
Bakın değerli arkadaşlarım, üçüncü olay şu:
Cumhurbaşkanıyla ilgili kayıp trilyon dosyası. Ne oldu bu
dosya? Altı ay akıbetini öğrenemedik, hangi kurumda
bulunduğunu öğrenemedik. Sonra ne çıktı ortaya? Adalet
Bakanlığında sümen altı edildiği ortaya
çıktı.
Devam ediyoruz. Sayın Başbakanla ilgili,
şehitlerimize kelle dediği, terör örgütü liderine Sayın
Öcalan dediği fezleke. Kaç ay sümen altı edildi biliyor musunuz
değerli arkadaşlarım? On altı ay boyunca
Başbakanlıkta sümen altı edildi. Bunun anlamı nedir? Bunun
anlamı, siz siyasi otorite olarak, müsteşar düzeyinde, kanunsuz emir
veriyorsunuz, onlar da suç işliyorlar ve bunları himaye etmeye devam
ediyorsunuz. Bunu hangi takdir yetkisiyle izah edebilirsiniz? Bu
müsteşarlar hakkında, bu bürokratlar hakkında yasal süreci
nasıl engellersiniz, hangi takdir yetkisiyle engellersiniz?
Devam ediyorum. 25 yargıç hakkında, biliyoruz, yasa
dışı, yasaya aykırı bir dinleme kararı verildi.
Nasıl verildi? Bakıyorsunuz, orada dinleme kararı verilen
yargıçların ismi yok. Hangi suç isnadıyla o dinleme
yapılıyor, bu belli değil. Kim talep ediyor bunu? Adalet
müfettişi talep ediyor. Kim veriyor bu kararı? İstanbul ilgili
Sulh Ceza Mahkemesi hâkimi veriyor? Peki, o hâkim, o adalet müfettişi bu
türlü verilen bir dinleme kararının yasaya aykırı
olduğunu bilmeyecek kadar hukuk kültüründen uzak mı? Bu mümkün
değil, bu mümkün değil.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hâkim
bağımsız
ATİLLA KART (Devamla) Hâkim bağımsız ama
hâkim görev ve yetkisini kötüye kullandığı zaman, bu olayda
olduğu gibi, Adalet Bakanı ne yapar? Ceza İşleri Genel
Müdürlüğüne talimatını verir, soruşturma izni verilmesini
sağlar. Bunu sorguluyoruz değerli arkadaşım.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hepsinin cevabı verildi.
ATİLLA KART (Devamla) Adalet Bakanı olarak suç
ilişkisi bu kadar açık olmasına rağmen neden
soruşturma izni vermiyorsun? diyoruz. Bunun açıklanması
gerekiyor.
Ve siz bir milletvekili olarak böylesine açık olan suç
ilişkilerine rağmen bu davranışın olağan
olduğunu ifade ediyorsunuz. Bu gerçekten üzüntü verici bir tablodur.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Onların hepsinin
cevabı verildi, Genel Kurulda olsaydın bunların
cevabını duyardın.
ATİLLA KART (Devamla) Bu gerçekten üzüntü verici bir tablodur.
Deniz Feneri olayına geliyoruz: Sayın Bakan, önergeye
verdiğiniz cevapta Deniz Feneri e.V. Türkiyedeki Deniz Feneri
Yardımlaşma Derneğine yardım yapmıştır.
demek zorunda kalıyorsunuz, müteaddit önergelerden sonra.
Soruyoruz Sayın Bakana: Sayın Bakan, o yapılan
yardımların ayni tutarı nedir, nakdî tutarı nedir? Neden
bunları açıklamıyorsunuz? Neden himaye etmeye devam ediyorsunuz?
Sayın Bakana soruyoruz, diyoruz ki
Bu Hükûmet KEYleri
tasfiye ettik. diye ahkâm kesiyor. Ama bakıyoruz aynı Hükûmet ne
yapıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız sözünüzü.
Buyurunuz.
ATİLLA KART (Devamla) Bu Hükûmet ne yapıyor? Adli
emanet paralarını kanunsuz bir şekilde, faizsiz olarak nereye
aktarıyor? Vakıfbanka aktarıyor. Niye? Vakıfbankın
mevduat dengeleri bozulmuş. Niye mevduat dengeleri bozulmuş? Çünkü
Sabah-ATVye verdiği usulsüz kredi sebebiyle, yolsuzluk ilişkileri
içeren kredi sebebiyle mevduat dengeleri bozulmuş.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hayal bunlar!
ATİLLA KART (Devamla) O mevduat dengelerinin bozulması
üzerine ne yapıyoruz? Yeni bir yolsuzluk yapmak pahasına kanunun
açık hükümlerini ihlal ediyoruz, bu şekilde bir aktarım
yapıyoruz.
Yolluk tazminatlarında aynı şey söz konusu.
Değerli arkadaşlarım, ortaya çıkan tablo
şudur: Bu altı olay birlikte değerlendirildiği zaman
Türkiyenin yaşamakta olduğu bu kritik dönemde Adalet
Bakanlığının Başbakanlık ile birlikte
adaletsizliklerin odağı ve karargâhı hâline geldiğini
görüyoruz. Bu değerlendirmeyi yaparken, elbette görev sorumluluğu
içinde çalışan Adalet Bakanlığı
bürokratlarını tenzih ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, lütfen sözünüzü bitiriniz.
ATİLLA KART (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
hukuk devletini, bağımsız yargıyı
inşa etmekle birinci derecede sorumlu olan Adalet
Bakanlığı, artık tuzun koktuğu yer hâline
gelmiştir. 1 kişinin ölümü trajik, 1 milyon kişinin ölümü
istatistiktir. sözüne eleştirel olarak atıfta bulunan Başbakan,
aslında Türkiyede Stalinleşmeyi kurumsal hâle getirme
noktasında ciddi bir mesafe almış durumdadır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Başbakan, Stalin
değil; onu tek parti döneminin diktatörüne sor!
ATİLLA KART (Devamla) Bu süreçte AKP Grubunun tarihî bir
sorumluluğu olduğunu hatırlatıyor ve bu sorumluluğun
gereğini yapmaya davet ediyorum. Unutulmamalıdır ki, Hukuku
dolanacağız. diyenlerin, hukuku ve demokrasiyi araç olarak
kullananların ve onlara sahip çıkanların hukukun ve demokrasinin
altında, ayaklar altında kalmaları kaçınılmazdır.
Türkiye inanıyoruz ki, bu kritik süreci demokrasi, hukuk ve siyaset içinde
aşacaktır değerli arkadaşlarım.
Bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri, saat 20.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 34üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda
kalmıştı.
Sayın Şahin Mengü, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, orada oturan
milletvekili Komisyon yetkilisi değil.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Mengü.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, rapora bakar
mısınız.
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 mali yılı bütçe
tasarısının Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu ve Türkiye Adalet Akademisi bütçeleri üzerine
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini grubum adına arz etmek üzere
huzurlarınızdayım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Komisyon yok orada.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Komisyon oluşmadı.
BAŞKAN Komisyon vekili oturmadı mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Grup başkan vekilleri bilmiyor
mu?
BAŞKAN Evet, vekili oturdu, tamam.
Buyurunuz Sayın Mengü.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; cezaevleri, bilindiği üzere hürriyeti
bağlayıcı ceza almış hükümlülerin ve daha
hakkındaki karar kesinleşmemiş tutukluların devlet
nezaretinde hürriyetlerinden alıkonuldukları ancak buraya gelen
hükümlü ve tutukluların devletin koruma ve denetimi altında
bulunduğu kurumlardır yani adaletin tecellisinin hükümlü ve tutuklu
hakkındaki son noktasıdır. Ancak buraya girip kendini devletin
emniyetine, devletin korumasına teslim etmiş olan insanların
yaşamlarına baktığınız takdirde, Türkiyede
maalesef bu işlerin dünyadaki standartlarına uygun
olmadığı, kişiye, cemaate, gruba göre değişik
infaz davranışları içinde bulunulduğu görülür.
Örneğin, bir hoşlanılmayan grubun davasında -ismini de
vereyim, Ergenekon davasında- bu teşkilatın kasası diye
nitelendirilen ama akabinde ölüme tahliye edilen bir şahsın sonradan
devletin belediyesi tarafından Fakir Fukara Fonundan cenazesinin
kaldırıldığını görürsünüz ancak gene aynı
cezaevlerinde bir başka uygulama yapılır: İmralı
katiline dilediği şekilde, hoşlandığı
şekilde, talep ettiği şekilde cezaevi yapılır. Bununla
da yetinilmez. Demokratik Toplum Partisi kapatıldığı gün,
zatı muhterem ne diyecektir, ne buyuracaktır diye -basına
intikal ettiği kadarıyla ve yalanlanmadığı için
söylüyorum- avukatlarına özel görüşme hakkı tanınır.
Bu nasıl bir ceza infaz kurumudur? Kişiye göre, cemaate göre
ayrı infaz sistemi uygulanmaktadır. Dünyanın neresinde 40 bin
kişinin katiline herhangi bir tutukludan, herhangi bir hükümlüden
farklı davranıldığı
Ve bu
farklılığın, hiç utanılmadan, bu ülkede
söylenebildiği bir toplumda yaşıyoruz. Bu nasıl bir infaz
kurumudur? Bu nasıl bir ceza adaleti anlayışıdır? Bunu
anlamak mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, 2005 yılından bu tarafa
baktığınız zaman, Türkiyedeki tutuklu sayısındaki,
hükümlü sayısındaki korkunç artışı görürsünüz. 2005
yılında, devletin rakamlarıdır, hükümlü sayısı 55
bin, 2007 yılında 70 bin, 2009 yılında 117 bin kişi.
Yani şu anda devletin koruması altında, tasarrufu altında,
hürriyetlerinden mahrum edilmiş insan sayısı 117 bindir.
2005ten bu tarafa artış yüzde 100den fazladır. Suçlunun ve
suçun arttığı ortamları incelediğiniz zaman, ya sosyal
ya siyasal ya ekonomik büyük çalkantıların sonunda olur.
İnsanlar doğuştan suçlu değildir. Büyük ceza hukukçusu rahmetli
Faruk Eremin deyimiyle Her kazıdığınız suçlunun
altından insan çıkar. Şimdi, bütün bunlar ortadayken, hümanist
ceza hukuku açısından bakın, hangi perspektiften bakarsanız
bakın, eğer bir ülkede, dört senede suçlu, hükümlü sayısı
yüzde 115ler civarında artıyorsa, bu dönemde ülkeyi yönetenlerin
dönüp kendilerine bakmaları gerekir.
Şu anda içeride bulunan bu hükümlü, tutuklu insanların
büyük bir çoğunluğunun çek mağduru dediğimiz yani
ekonomik modelin sonucu olarak içeride bulunduğu da hepimizin bildiği
bir gerçektir. Olayları doğru koyup doğru teşhis etmek
mecburiyetindeyiz. Maalesef, belki bu, AKP Grubundaki arkadaşların
hoşuna gitmeyecek ama uygulanan ekonomi politikalarının sonucu
cezaevleri kapasitelerinin üstünde bir konuma gelmiştir. Onun içindir ki
maalesef Türkiyede af kanunları cezaevleri dolduğu zaman o
cezaevlerini boşaltmak için uygulanan, maalesef yanlış
uygulamalardır. Bu cezaevlerinin doluluğu, bu kötü idaresi hepsi bir
tarafa, cezaevlerinde insanların, devlete teslim edilen insanların
sağlık sorunları da vardır.
Bakın, değerli arkadaşlarım, 2005ten 2009a
kadar cezaevlerinde hastalıktan ölen tutuklu, hükümlü sayısı
2005te 9 kişi, 2009da 89 kişi. İntihar sayısı
2005te bir miktar yüksek 63 kişi, 2006da gene yükselmiş 68
kişi, 2007de düşmüş 26 kişi, 2008de tekrar yükselme
trendine girmiş 36 kişi, 2009da 38 kişi olmuş.
Cezaevlerinde toplam ölüm sayısına baktığınız
zaman, 2005te 84 kişi, 2009da 162 kişi. Elbette burada eceliyle
ölenler vardır, elbette burada herhangi bir hastalıktan ölenler
vardır ama çok acı bir şey var, elimde liste var, isimler var.
Bu tutukluların hangi cemaatten, hangi gruptan, hangi terör örgütünden
olduğunu hakikaten bilmiyorum, bilmek de istemiyorum ama bunlar insan. Bunlar,
insan haklarından istifade etmek açısından sizden, benden hiçbir
farkı olmayan insan. Bir hasta Ankara Sincanda yatıyor 2 no.luda,
kanser hastası, kan kanseri. Bir tane, bir başkasının 30a
yakın tıbbi müdahale geçirdiği belirtiliyor. Bir tanesi belden
aşağı felçli, iyileşme şansının
olmadığı belirtiliyor. Biri kemik kanseri. Aradan atlayarak
okuyorum, böyle tesadüfi. Adli Tıp Kurumu raporu vermediği için,
kanser olmasına rağmen, tahliye edilemeyen bir vatandaş. Bu
nasıl bir anlayıştır? Kansere yakalanmış bu
insanları tabutla mı tahliye edeceksiniz? O dejenere ettiğiniz
Adli Tıp Kurumu ciddi kurum olsa, bir kanser hastasının
cezaevinde tutulamayacağını veya bir üniversite rektörüne, eski
bir üniversite rektörüne, sırf Ergenekon davasından tutuklu diye, hiç
utanmadan, hiç sıkılmadan, kanser hastası bir profesöre
Cezaevinde tedavi olur. diye rapor veremez.
Sayın Bakan, bunlara müdahale etmek lazım. Adli Tıp
Kurumunun hiçbir özerkliği kalmamış, tek taraflı
yönetiyorsunuz. İşine geldiği zaman bir yaşlı
sapığa lehte rapor verebiliyor. Bir genç kızın ölümü,
cesedi üstünde
Yanlış raporuyla, ölmüş bir insanı toplum
nezdinde mahvediyor. Bu, döneminizdeki cezaevleri durumudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Hemen bağlıyorum
Sayın Başkan.
Eğer Türkiyede bağımsız bir yargı
istiyorsanız, hâkimin niteliği çok önemlidir. O bakımdan, Adalet
Akademisini gerçek bir bilimsel akademi hâline getirmek
durumundasınız. O Adalet Akademisini, Bakanlığın
tasarrufundan çıkartıp üniversiteye bağlamak durumundayız.
Orada, Akademide, hakikaten bilim yapılsın. Bilim yapılsın
ki nitelikli hâkim yetiştirelim. Nitelikli hâkim yetiştirelim ki
herhangi bir makama geleceğim diye mahkeme kararı vermesin. Evvela
hâkim olsun ama hâkim gibi hâkim olsun; ben kararını okurken büyük
bir zevk alayım, lehime veya aleyhime olsun. Ama maalesef,
yıllardır Türkiyede nitelikli hâkim yetiştirmiyoruz. Benden
evvel konuşan arkadaşımın verdiği örneklere
baktığınız zaman, yargının niteliksiz hâkim
nedeniyle hangi hâle geldiğini açıkça görürsünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Mengü, lütfen sözünüzü
bağlayınız.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Bağlıyorum Sayın
Başkanım, bağlıyorum.
Adalet Akademisinin, süratle bilimsel bir akademi hâline
getirilerek üniversitelere bağlanması gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Mengü.
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk.
Buyurunuz Sayın Köktürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yargıtay ve
Danıştay bütçeleri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, emek mücadelesi veren,
işine ve aşına sahip çıkmaya çalışan Tekel
işçilerimize, demir yolu işçilerimize ve İstanbul Belediyesinin
itfaiye çalışanlarına gösterilen tavrı ve muameleyi bu
kürsüden şiddetle kınıyorum.
Yasa dışılığı Haburda değil,
demokratik işçi eylemlerinde arayan, işçilerimize, emekçilerimize hiç
de hak etmediği gaz bombalı, su tazyikli, coplu
saldırıları reva gören anlayışı, öncelikle ulusal
emeğimize ve demokratik toplum yapısının gereklerine
saygılı olmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi,
Danıştay ve Yargıtay, Anayasamızın 154 ve 155inci
maddelerinde düzenlenen yüksek mahkemelerimizdir ve yine hepimiz biliyoruz ki
laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, Anayasanın
başlangıç kısmında ifadesini bulan kuvvetler
ayrılığı ilkesinin temeli üzerinde yükselmekte ve bu ilke
demokratik rejimin, hukuk devletinin olmazsa olmaz bir koşulu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Ancak bugün parmak çoğunluğuyla yasama faaliyetlerine
egemen olan yürütme, bağımsız yargıya da egemen olma
çabalarını sınır tanımaz bir şekilde göstermekte,
bağımsız yargı erkinin en üstünde yer alan yüksek
mahkemelerimize âdeta sürekli, kararlı ve sistematik bir baskı
uygulamaktadır. Dolayısıyla yüksek mahkemelerimiz bir taraftan meslek
içi sorunlarla boğuşurken diğer taraftan siyasal iktidara
karşı yargı bağımsızlığını
koruma ve yargıya olan güveni sağlama mücadele süreciyle
karşı karşıya bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, mesleki sorunlar açısından
baktığımızda, Yargıtay ve diğer yüksek mahkememiz
Danıştay çok ağır bir iş yükü altında âdeta
ezilmektedir. 01/12/2009 tarihi itibarıyla
baktığımızda, Yargıtaya gelen dosya sayısı 1
milyon 593 bin 528dir.
Yargıtay bu kadar ağır bir iş yükü
altında ezilirken maalesef Adalet Bakanlığı tam tersine bir
çaba içerisine girmiş, Yargıtay Kanunu Tasarısını
Adalet Komisyonuna sevk ederek öncelikle Yargıtaydaki üye ve daire
sayısını azaltmaya çalışmış, bunda
başarılı olamayınca, tıpkı Sayın Çiçek
döneminde olduğu gibi bu dönemde de Adalet Bakanının ve
Sayın Müsteşarın engellemesiyle bu hedefini fiilen
gerçekleştirmeye çalışmış, Yargıtay üye seçimini
engelleyerek bu amacına ulaşmaya
çalışmıştır.
Değerli milletvekilleri, Yargıtay Kanununun 29uncu
maddesine baktığımızda, Yargıtay üyeliklerinde,
10uncu üyenin boşalmasından itibaren iki ay içerisinde üye seçimi
yapılması zorunludur. Ancak, bugün, 33 üyeliğin
boşalmasına rağmen, yine az önce ifade ettiğim gibi,
Sayın Adalet Bakanı ve Müsteşarın engellemesiyle
Yargıtaya üye seçimi yapılamamakta, gündeme dahi
alınamamaktadır. Bu durum, Adalet Bakanlığının
yüksek yargıyı baskılama yöntemlerinden birisidir.
Diğer bir baskılama yöntemi, bundan kısa bir süre
önce Yargıtayın telefon santralinin dinlenmesi olayıyla
karşımıza çıkmıştır. Kabul edilemez, demokratik
bir ülkede, daha doğrusu, demokrasiyi benimsemiş bütün ülkelerde
siyasal iktidarı önüne katıp süpürecek kadar, adalet
bakanının görevden ayrılmasını gerektirecek kadar
ağır bir skandaldır.
Ben burada Sayın Adalet Bakanına sormak istiyorum:
Sayın Bakan, Yargıtay telefon santralinin Birinci Başkanlık
Kurulunun onayı olmaksızın dinlenmesiyle, Anayasadaki en temel
hak ve özgürlüklerin askıya alınmasıyla gerçekleşen siyasal
iktidarınızın hukuk tanımaz ve yasa tanımaz
anlayışı bir Adalet Bakanı olarak sizi hiç rahatsız
etmiyor mu? Kendinizi hiç sorumlu hissetmiyor musunuz?
Yine burada, Sayın Adalet Bakanına sormak istiyorum:
Sayın Bakan, hukuk devletimizin en temel güvencelerinden olan
Yargıtay büyük bir iş yükü altında ezilirken Yargıtay
Kanununun 29uncu maddesinin açık hükmüne rağmen Yargıtaya üye
seçimini engelleyerek, kilitleyerek neyi hedefliyorsunuz? Nereye varmak
istiyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, Yargıtaya karşı
yapılan baskılardan diğer yüksek mahkememiz Danıştay
da nasibini en ağır bir şekilde almaktadır.
Hatırlayacağımız üzere Ankara 10. İdare Mahkemesince
iptal edilen ve temyiz başvurusu Danıştayda reddedilen
TÜPRAŞın özelleştirme ihalesi, Danıştayın
gerekçe ve eleştirileri doğrultusunda yeniden ihaleye
çıkılmış, birinci ihalede yüzde 65,76sı 1 milyar 302
milyon dolara yapılan satış, ikinci ihalede yüzde 51i 4 milyar
147 milyon dolar olarak gerçekleşmiş ve aradaki tam 4,5 katrilyonluk
kazancın birilerinin cebine aktarılması yani kısa tabiriyle
hortumlanması Danıştay tarafından engellenmişti.
İşte bu örnekte ve benzer örneklerde görüldüğü
gibi, gerek yağmayı engelleyen kararları gerekse cumhuriyetin
temel niteliklerini koruyan, arkasında dimdik duran kararları
nedeniyle Danıştay siyasal iktidarın, çıkar
gruplarının ve yandaş basın organlarının
açık hedefi hâline gelmişti.
Geçmiş süreçte Ulemaya danışmak lazım. diyen
Sayın Başbakanın, Danıştayda birçok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
engelle karşı
karşıyayız. Ya engelleri aşacağız ya da bizi
anlayanla yürüyeceğiz. şeklindeki demeçleri, Sayın Cemil Çiçek
ve diğer iktidar sözcülerinin eleştiri
sınırlarını aşan açıklamaları, içinden
geçtiğimiz süreçte diğer iktidar sözcülerince dozunu artırarak
devam etmektedir.
YÖKün katsayı düzenlemesinin iptaline yönelik olarak
kararı, Sayın Başbakanın ideolojik bir karar olarak itham
etmesi, Sayın Bülent Arınçın Bayramdan sonra ne
Danıştay kalır ne ben. şeklindeki açıklamaları
ve düzeltme beyanında dahi Danıştay gitsin kalsın diyemem,
kötü bir niyetim yok. Yani çok sevdiğimden aklıma
Danıştay kelimesi gelmiş demek ki. şeklindeki
yaklaşımları, devleti yönetme sorumluluğu ve devlet
adamı ciddiyetiyle bağdaşamaz.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bülent Arınçın
önümüzdeki süreçte olmamasına herhangi bir itirazımız yok ancak
çok uzun yıllardır var olan, her türlü saldırılara
karşın dimdik ayakta kalan Danıştay, bundan sonraki süreçte
de laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti ile sonsuza kadar var olacaktır,
sonsuza kadar yaşayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü bağlayınız.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Bağlıyorum.
Bu nedenle, sonuç olarak, siyasal iktidar ve Sayın
Başbakan yargıyı kuşatma anlayışından
vazgeçmeli ve yüksek mahkemelerimizden elini ve kulağını
çekmelidir. Sayın Adalet Bakanı da bağımsız
yargıya yapılan sistematik saldırı ve
kuşatmaların hukuk devletinin norm ve ölçütleriyle bağdaşmadığının
bilincine vararak, bir an önce görev ve sorumluluklarının
gereğini yapmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Köktürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili
Sabahattin Çakmakoğlu.
Buyurunuz Sayın Çakmakoğlu.(MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarımız;
2010 yılı Millî Savunma Bakanlığı ile Savunma Sanayi
Müsteşarlığı bütçeleri ve 2008 yılı kesin hesap
kanun tasarıları üzerinde, bize ayrılan sürenin
sınırlarını da dikkate alarak bir seçim yapmak suretiyle,
Milliyetçi Hareket Partisi adına görüş ve düşüncelerimi
özetlemek istiyorum. Sizleri saygılarla selamlıyorum.
Bu bütçe, bilindiği gibi Türkiye'nin savunma bütçesidir.
Savunma, geleneksel bir yapımızı ifade eder. Bu bütçe, aynı
zamanda silahlı kuvvetlerimizin de bütçesi demektir.
Öncelikle bütçeyle ilgili, demin söylemeye
çalıştığım ama genel anlamda bir değerlendirme
yapmak istiyorum. Bütçeyle devletin uygulamak istediği savunma
politikalarını, siyasi ve askerî değerlere nasıl
bakıldığını da anlamamız mümkündür. Bize göre de
savunma politikamızda Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh daima geçerli
temel ilkemizdir.
Silahlı kuvvetlerimizin dünya gerçekleri
karşısında gelişerek etkinleşen, harekât kabiliyeti
yüksek, ateş gücü üstün bir güce ulaşmış olması bir
temel ilkemiz olmaya devam eder niteliktedir diyebiliriz. Tarihî
geçmişimiz, coğrafi konumumuz itibarıyla silahlı
kuvvetlerimizi yalnız cephe savaşlarına hazırlamak
değil, onunla birlikte günümüzün asimetrik denilen çok değişik
görevlerine göre de hazırlıklı olunmalıdır. Bu hâl
caydırıcı güç olmamızı sağlamak demektir.
Savunmamızda etrafımızda geliştirilen kitle
imha silahlarını, füze menzillerinin artırılma çabalarını,
nükleer silahlardaki etkileyici, bizi de etkileyici gelişmelerden
doğabilecek tehditleri de dikkate almalıyız. Üç tarafı
denizlerle çevrilmiş, çok komşulu, aynı zamanda dört mevsimi
birlikte yaşadığımız ülkemizin zenginliklerini
koruyan, kara sınırlarımızı ve deniz
sınırlarımızın ifadesi olan kara
sularımızın güvenliğini artık güçlendirmeliyiz.
Uluslararası hukuka dayalı meşru müdafaa
haklarımızı kullanmanın gereği olan sıcak
takipleri ve sınır ötesi harekâtı en aza indirecek,
korunması daha kolay şartlarda mümkün olacak Irak gibi
sınırlarımızda çalışmalar yapılması
düşünülmelidir. Böylece gerektiğinde sınır güvenlik
kuşakları ya da tampon bölgeler oluşturulmasının neden
gerekli olduğu, bunu sorgulamak isteyen etrafa da
anlatılmış olacaktır.
Millî Savunma bütçesi görüşülürken ilgisi olan bazı
konulara da kısaca temas etmek istiyorum. Şehit ve gazilerimizi,
onların yakınlarını tanımlayan, yapılacak
yardımları, sağlanacak imkânları belirleyici temel ilkeleri
düzenleyen, mevcut dağınıklığı giderici, halkımızın
şehit, gazi diye bildiklerinin bütün kesimlerini kucaklayıcı
bir şehitler ve gaziler temel kanunu çıkarılması
yararlı bir hizmet olacaktır kanaatindeyim.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelede sınır
ötesi, sıcak takip gibi harekâtta başlıca görev
aldıklarını hepimiz biliyoruz. Bu konularda polis bölgesi,
jandarma bölgesi, köy korucuları ve kırsal alan gibi farklı
anlayış ve uygulamaları giderici, mücadeleyi
bütünleştirici, onları âdeta tek bir güç hâline getirmenin
sağlanması faydalı bir hizmet olacaktır
düşüncesindeyim.
Sayın milletvekilleri, teröristlerle mücadelede görevlilerin
bu alanda eğitilerek yetiştirilmiş, bu hizmeti meslek
edinmiş, uzmanlık kazanmış daimî güç
oluşturmalarının yerinde bir düzenleme olduğunu
belirtiyorum. Bu durumun halkımıza zaman içinde yeterince
duyurulmasının da gerektiğini söylemek istiyorum. Tabii, terörle
mücadele edilirken, teröristlerce ve terör eğilimlerince âdeta
maksatlarına göre yorumlanarak kullanılan istismar edici hâl ve
hareketleri giderici, ülkemize ve milletimize bin yıllık birlikte
oluşumuzu vurgulayan ve insanlarımızın tamamını
kucaklayıcı, onlara doğruları gösteren çok yönlü,
koordineli bir çalışmayı, devlet ve millet hizmeti olarak,
etkin, yoğun ve netice alıcı anlamında sağlamayı,
bir ve beraber oluşumuzu süratle güçlendirmeyi gerçekleştirmeliyiz
diyorum. Bu hâl, eğitim, kültür, sosyal, psikolojik, ekonomik gibi benzeri
çalışmaları içine almalıdır.
Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarından edinilen
bilgilere göre, silahlarımızı iyileştirme, geliştirme
ve yenileme ile modernizasyon çalışmalarının ilave
projelerle savunma sanayisinde devam ettiriliyor olunmasının, ele
güne muhtaç olmayı en aza indirme yönünde bir çalışma
olduğunun da altını çizerek belirtmek istiyorum.
Askerlik, milletimiz için, Anayasamızın 72nci
maddesinde ayrıca belirtildiği üzere, inançlarımızın
da gereği bir vatan hizmetidir. Burada askerlik yapma ihtiyacı
dışında kalabilecek olanları, vatan hizmetlerinin Anayasa
gereği neler olduğunun belirlenmesinin yerinde bir hizmet olacağını
da düşünmekteyim.
Türkiyemizde, sıkça, doğal afetler dediğimiz umumi
hayata müessir afetler ve felaketler olmakta, maalesef
yaşanılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, silahlı kuvvetlerin yardım
ve iştiraklerini, 1999 depremlerinin felaketlerinde yaşananları
hepimiz yakından biliyoruz.
Kısa adı DAK olan birliklerin, uygun bölgelerde,
konularında eğitimli, disiplinli, her an hizmete hazır bir çare
olarak yaygınlaştırılmasını, bunların vatan
hizmetine dâhil edilmesini düşünülmeye değer görüyorum.
Dövizle askerlik yapma imkânları
tanıdığımız, yurt dışında yaşayan,
Avustralya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri gibi özellikle bizden
uzaktaki ülkelerdeki vatandaşlarımızın, zaten kısa
süreli askerliklerini yapmak için geliş ve dönüşlerinde fazlaca
görülen yol harcamalarının kısmen ya da tamamen devlete
ödedikleri dövizlerden karşılanması dâhil
kolaylaştırıcı bir çare aranmalıdır. Mesela, o
ülkelerle anlaşılarak onların askerî birliklerinde, mecburi
askerlikleri şayet yok ise mütevazı bir askerî eğitim
birliğimiz zaman içerisinde fasılalarla oralara gönderilmek suretiyle
bu hizmeti sağlamak yolu düşünülebilir. Bu iyileştirmeyle uzak
ülkelerde yaşamak zorunda olan insanlarımızın vatan ve
millet sevgilerini, ona bağlılıklarını gururlanarak
güçlendireceğine de inanıyorum.
Sözlerimi tamamlarken şunları da müsaadelerinizle ilave
etmek istiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmelerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin bu alanda çalışan
uzmanlaşmış üye milletvekili arkadaşlarımızın
da tespitleriyle oluşan muhalefet şerhlerinde belirtilen
görüşlerin savunma bütçelerinde veya kesin hesap
çalışmalarında başta olmak üzere ilgililerce dikkate
alınmasının uygun, teknik ve hukuken isabetli
olacağını da bilgilerinize sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekili
arkadaşlarım; tekrar sizleri sevgilerle, saygılarla, içten
duygularla selamlıyorum. Bu bütçelerin, Savunma Sanayii bütçesi, Millî
Savunma Bakanlığı bütçesi, esas kuruluş, bağlı
kuruluş, ilgili ve ilişkili kuruluşların bütününe
hayır ve başarılar getirmesini, bunun dışında da
genelde Türk milletinin ve Türk milletinin devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin
geleceği bakımından bu bütçelerin hayırlara vesile
olmasını sevgi ve saygılarımla tekrarlıyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çakmakoğlu.
Konya Milletvekili Faruk Bal.
Süreniz on sekiz dakika.
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığı, Yargıtay ve
Danıştay bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, adalete hizmeti şerefli bir hayat tarzı
olarak benimsemiş yüksek mahkemelerimizin değerli
başkanlarını, üyelerini, hâkimlerimizi,
savcılarımızı, yazı işleri müdürlerimizi,
kâtiplerimizi, infaz koruma memurlarımızı, mübaşirlerimizi
saygıyla selamlıyor, zor şartlar altında görev yapan
yargı çalışanlarına sağlık ve mutluluklar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, parlamenter demokrasi ile
idare edilmektedir. Parlamenter demokrasinin temel özelliği kuvvetler
ayrılığı ilkesine dayanır. Yasama, yürütme ve
yargı güçleri arasında hassas bir denge ve denetim mekanizması
vardır. Kuvvetler arasındaki denge bağımsız kurullar
ve anayasal organlar tarafından sağlanır. Yasama ve yürütmenin
denetlenmesi ise yargı organları tarafından yerine getirilir.
Yasama gücü Anayasa Mahkemesi tarafından yasama
faaliyetlerinin Anayasaya uygunluk denetimine tabidir. Yürütme gücü ise
Danıştay ve idare mahkemeleri tarafından iktidarın iş
ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun denetimine tabidir.
Yasama ve yürütme organına karşı yargının
en önemli güvencesi hâkim teminatıdır, yargı
bağımsızlığıdır. Çünkü hukuk devletinin
temel ilkesi budur ve hukukun üstünlüğünün gereği de budur.
Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet
Bakanlığı, Yargıtay ve Danıştay bütçe
görüşmelerine büyük önem vermekte ve yargı ile ilgili
görüşlerini yüce heyete açık bir şekilde sunarak içinde bulunduğumuz
sorunlara çare aramak gayreti içerisindedir.
Değerli arkadaşlarım, Adalet
Bakanlığının 2008 yılında 2 milyar 847 milyon 927
bin lira olan bütçesi 2009 yılında 3 milyar 413 milyon 306 bin
liraya, 2010 yılı bütçesinde ise 3 milyar 783 milyon 866 bin liraya
çıkarılmıştır. Orta ve kısa vadeli bütçe
programına göre Adalet Bakanlığı bütçesi 2011
yılında 3 milyar 939 milyon 939 bin lira olması beklenmektedir.
Buna göre Adalet Bakanlığının bütçesi uzun yıllar ortalamasına
göre her ne kadar 2010 yılında 10,86 oranında bir
artış göstereceği fark edilmekte ise de 2011 yılında
2010 yılına göre de 4,12lik bir artış
sağlayacağı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla bu bütçe rakamlarıyla yargının karşı
karşıya bulunduğu sorunların çözümlenmesi mümkün
değildir.
Yargıtay bütçesine baktığımızda, 2008
yılında 47 milyon, 2009 yılında 55 milyon, 2010
yılında 68 milyon lira bütçeden pay ayrılmıştır.
Orta ve kısa vadeli bütçe programına göre 2011 yılında 86
milyon, 2012 yılında ise 95 milyon olarak öngörülmektedir.
Yargıtayın biraz sonra sizlerle paylaşacağım
sorunlarını dikkate aldığımızda bu bütçe
büyüklükleriyle Yargıtayın Yargıtaya has sorunlarını
halletmek mümkün görünmemektedir.
Danıştay bütçesine baktığımızda
-yaklaşık rakamlarla ifade ediyorum- 2008 yılında 40
milyon, 2009 yılında 55 milyon, 2010 yılında 83 milyon;
orta ve kısa vadeli bütçe programına göre 2011 yılında 86
milyon, 2012 yılında 89 milyon olarak öngörülmektedir. Bu da yürütme
görevini denetleyen bir makam olarak Danıştayın içinde
bulunduğu sorunlara cevap verebilecek ve o yargı sorunlarını
çözebilecek bir bütçe büyüklüğü değildir.
Değerli arkadaşlarım, yargının içinde
bulunduğu sorunları sizlerle 2008 ve 2009 bütçe
konuşmalarında paylaşmıştım. Şimdi bir kez
daha paylaşmak istiyorum. Genel olarak Yargıtayın temel
sorunları:
1) Adalet mensuplarına siyasi baskı, telefon
dinlemeleri, müfettiş tahakkümü gibi sebeplerle ortaya çıkan
motivasyon eksikliği. Bu, en az fark edilen ve günümüzde en çok hissedilen
bir sorun olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır.
2) Adalet hizmetlerinde araç gereç yetersizliği ve teknolojik
destekten yoksunluk.
3) Dokümantasyon eksikliği.
4) Standardizasyon eksikliği.
5) Reorganizasyon eksikliği.
6) Suç ve hukuki ihtilaf doğuran sebeplerin asgariye
indirilememesi.
7) Bazı suç ve hukuki ihtilafların yargı önüne
gitmeden sonuçlandırılamaması.
8) Yargıda usul hatalarını, insani ve maddi
hataları asgariye indirecek bir düzenleme
yapılamayışı.
9) İnsan hakları ihlali iddiaları. Adil
yargılanma hakkının ihlali. Davaların makul sürede
bitirilememesi.
10) Hâkim ve savcı açığının
giderilememesi. Personel açığının giderilememesi.
11) Kapatılan adliyeler nedeniyle 136 küçük ilçede adalet
hizmetine erişimin sağlanamaması. Bu arada, Konyanın
Çeltik, Tuzlukçu, Emirgazi, Akören, Güneysınır, Taşkent,
Ahırlı, Derebucak ve Yalıhüyük gibi ilçelerinde yaşayan
vatandaşların adalet hizmetlerini komşu ilçelerden alması
gibi sorunlar bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra, bina sorunu birtakım gayretlere
rağmen kökünden çözülememiştir. Birtakım gayretlere rağmen
cezaevi sorunu, bina anlamında çözülememiştir. Personel sorunu ise
bütün haşmetiyle karşımızda bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yazı işleri müdürü,
icra müdürü, cezaevi müdürü, seçim müdürü, kâtip, mübaşir, infaz koruma
memuru ve adli sicil memurluğu kadrolarında bulunan adalet personeli
hâllerinden şikâyetçidir. Bu personel aldıkları maaşın
yetersizliğinden şikâyetçidir. Bu personel eşit işe
eşit ücret ödenmemesinden şikâyetçidir. Bu personel nöbet tuttukları
hâlde nöbet ücreti alamamaktan şikâyetçidir. Fazla mesai ücreti
alamamaktan şikayetçidir. Yargı ödeneği, iş riski
tazminatı, adalet hizmeti tazminatı, ek gösterge, teknik destek
tazminatı, kreş, servis, yiyecek ve giyecek
yardımlarını yeterince alamamaktan şikâyetteler.
Adliyelerde 4/B ve 4/C kapsamında çalışanlar bu sorunun
çözümlenmesi için hâllerinden şikâyetçidir. Bütün bunları Adalet ve
Kalkınma Partisi yedi yıllık tek başına
iktidarında çözememiştir ve yedi yıllık
iktidarını, tek başına, tek partili bir iktidarı bu
sorunları çözmek için harcamamış, onun yerine yargıyla
yarışa, yargıyla kavgaya işi dönüştürmüştür.
Değerli arkadaşlarım, iş gücü ve iş yükü
yargının temel sorunlarının en başında
gelmektedir. Yargının 2002 yılından bu yana tüm
kademelerinde sürekli bir biçimde iş yükü artmıştır.
Rakamları uzatmamak için sadece Yargıtay ve Danıştay ile
ilgili bilgileri sizlerle paylaşacağım. Ama alt derecedeki
mahkemelerde de aynı oranlarda iş yükünün
arttığını görmekteyiz. Yargıtay ceza dairelerine 2002
yılında gelen iş miktarı 244.223 adettir. Bu dairelere, yedi
yıllık AKP İktidarı süresince, 2009 yılında gelen
iş miktarı 543.232dir. 2002 ile 2009 arasındaki
Yargıtayın ceza dairelerindeki iş yükü artış
oranı yüzde 222dir. Yargıtay hukuk dairelerine 2002
yılında gelen iş adedi 320.547dir, 2009 yılında gelen
iş adedi ise 494.836dır. Yedi yıllık AKP
İktidarında hukuk dairelerine gelen iş yükünde artış
oranı yüzde 154tür. Yargıtay Başsavcılığına
2002 yılında gelen iş adedi 317.481dir, 2009 yılında
gelen iş adedi ise 700.325tir. Yargıtay
Başsavcılığına ulaşan işlerdeki
artış oranı ise yüzde 221dir.
Değerli arkadaşlarım, Danıştayda da durum
farklı değildir. 2002 yılında Danıştaya gelen
iş adedi 59.952; 2009 yılında ise 149.856dır;
artış oranı yüzde 249dur.
Bu rakamlar bir şey ifade ediyor değerli milletvekilleri.
Bu rakamlar, yedi yıllık AKP İktidarında ekonomik ve sosyal
hayatın nasıl bozulduğunu ortaya koyuyor. Hukuki ihtilaf ve suç
oranındaki artışın toplumun ekonomik ve sosyal
çalkantı içerisine sürüklenmesi neticesi ortaya
çıktığını ifade ediyor.
Değerli arkadaşlarım, iş yükü, AKPnin yedi
yıllık devri iktidarında yarattığı ekonomik ve
sosyal çalkantısının neticesinde,
hırsızlığın, gaspın, yağmanın, kapkaçın,
yani mal aleyhine işlenen suçlardaki bir patlamanın ifadesidir. AKP
Hükûmetinin hukuka aykırı eylem ve işlemlerine karşı
devlet hizmetlerinden yararlanan vatandaşın şikâyetinin
patlamasıdır.
Değerli arkadaşlarım, AKPnin yedi yıllık
devri iktidarında fakirleşen insanların elektrik, su, telefon,
doğal gaz faturasını ödeyememelerinden doğan ihtilaflardır
bunlar ve AKPnin yine yedi yıllık iktidarında alevlenen terör,
çete, insan kaçakçılığı gibi suçlardaki patlamadır.
AKPnin yedi yıllık iktidarında perişan olan esnafın,
tüccarın ödenmeyen çeki, bonosudur bu davaların ifade ettiği
rakam. AKPnin yedi yıllık devri iktidarında mecalsiz kalan
çiftçinin mazot, gübre, elektrik, banka borcudur bu davalar. AKPnin yedi
yıllık devri iktidarında fakirleşen memurun,
SSKlının, BAĞ-KURlunun, emeklinin kredi borcu, kira borcundan
doğan davalardır bu davalar. En önemlisi ise, AKPnin devri
iktidarında yarattığı hukuk hafızasının
kaybı ile ilgili yeni Ceza Kanununun, yeni Ceza Muhakemesi Kanununun ve
Kabahatler Kanununun defalarca bir dosyayı yargı önüne getirmesinin
ifadesidir.
Değerli arkadaşlarım, AKP, bu yedi yıllık
süreç içerisinde bu sorunları çözmek için uğraşmamış,
aksine yargı ile kavgaya tutuşmuştur. Yasama ve yürütmeyi
denetleyecek yüksek yargıya yandaş yargıç yaratmak için sistemin
genetiğini değiştirmeye çalışmıştır.
AKP Hükûmeti, Yargıtay Başkanının,
Danıştay Başkanının, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Başkanının uyarılarına kulak
tıkamıştır. Bu uyarılarda hukuk devleti, hukukun
üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve
yargının denge ve denetim mekanizmasındaki yeri
anlatılıyordu. AKP, yargının bu figanına bigâne
kalmıştır. Tarih 10 Mayıs 2009, Danıştay
Başkanı feryat ediyor: Hukuk devleti kurallarına uyun, mahkeme
kararlarını uygulayın, hukukun üstünlüğünün gereğini
yerine getirin. diyor. Tarih 27 Eylül 2008, Yargıtayın Sayın
Başkanı feryat ediyor: Suça battık. Tarih 7 Eylül 2009,
Yargıtay Sayın Başkanı tekrar feryat ediyor: Yandaş
yargıç yaratmayın.
Değerli arkadaşlarım, AKP bu feryatları
duymuyor ya da duysa bile bir kulağından giriyor, öbür
kulağından çıkıyor. AKP, yüksek yargıdan gelen bu hukukun
üstünlüğü kavramına dikkat etmesi, onun gereğini yerine
getirmesi gerekirken, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu
yaratmaya çalışıyor. Kılı kırk yarması
gereken yargı, Ümraniye Davasında kurunun yanında
yaşı da yakıyor, Adalet Bakanlığının
Teftiş Kurulundan ses çıkmıyor. Gizlilik kararı verilen
davada, yandaş yayın organları, pehlivan tefrikası gibi,
her gün, her saat başı, kimin, ne zaman, hangi saatte içeri
alınacağını, tutuklanacağını haftalarca önce
haber veriyor ve Adalet Bakanlığının Teftiş Kurulundan
ses çıkmıyor. Milletvekillerinin, hâkimlerin, savcıların,
hatta Yargıtayın telefonu dinleniyor, özel hayatın
gizliliği, haberleşme hürriyeti ihlal ediliyor, Adalet Bakanlığının
Teftiş Kurulundan ses çıkmıyor. Devlet gücüyle hâkim baskı
altına alınıyor, Adalet Bakanlığının
Teftiş Kurulundan ses çıkmıyor. Ben İmralının
emriyle geldim. Elçiyim, mektup getirdim. Örgütün emrindeyim, pişman
değilim. diyen bölücüye sahra mahkemesi kuruluyor. Silopide kurulan bu
mahkemede hâkim teröriste sanki avukatlık yapar gibi yol gösteriyor,
ifadesine yardımcı oluyor, Adalet Bakanlığının
müfettişlerinden ses çıkmıyor. Son on beş gündür Türkiye
kan revan içerisindedir. Hakkâride, Iğdırda, Mersinde, Adanada,
İstanbulda evler yakılıyor, otomobiller yakılıyor,
dükkânlar yakılıyor, kepenkler kapatılıyor, polis
taşlanıyor, molotofkokteyli atılıyor, polis arabaları
yakılıyor, Adalet Bakanlığından ses
çıkmıyor. Pardon, buradan iki tane ses çıkıyor. Birinci
ses, bu vahşi terör olaylarına karşı devletin gücü olarak
ortaya çıkan polis sadece su sıkıyor, çıkan ses suyun sesi.
İkinci ses ise değerli milletvekilleri, yandaş basından
gelen ses. Onlar da diyor ki: Göstericiler polisle çatıştıktan
sonra arka sokaklara dağılarak kayboldular. Şimdi, Sayın
Bakan bu söze cevap verin: Türkiye Cumhuriyeti kanunları ana caddelerde
uygulanır da arka sokaklarda uygulanmaz mı? Ya da, değerli
arkadaşlarım, hukukun üstünlüğü yerine
yarattığınız üstünler hukukuna göre teröristi
yargılamaya Türk makamları yetkili değil mi? Türk polisi yetkili
değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FARUK BAL (Devamla) Fotoğraf bu değerli
arkadaşlarım.
Epeyce var konuşacağım ama sanıyorum zaman
yetmeyecek. Bunun yanı sıra, değerli arkadaşlarım,
hâkimler ve adalet personeli üzerine uygulanan siyasi baskı, müfettiş
tahakkümü, telefon dinlemeleri, yasal gayri yasal, bir korku
yaratmıştır. Yargı korkmuştur. Yargı, hiç
korkmaması gereken makam olarak, korkutulduğunu Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla basına duyurmuştur.
Sayın Bakan, sizin yaratmak istediğiniz bu hukukun
üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku sisteminin çatısında bir de
korku imparatorluğu mu var? Bu korku imparatorluğu, Sayın
Bakanım, adaletin tecelli etmesinin önünde en büyük engeldir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
FARUK BAL (Devamla) Bu korkuyla ilgili çok şey
söyleyeceğim ama bir Osmanlı valisinin bir Osmanlı hâkimine yazdığı
şiiri ya da tehdidi okuyarak sözlerime son vermek istiyorum.
Osmanlı valisi korkutmak istediği Osmanlı hâkimine
hitaben yazar:
Silivri naibi,
Şeriat haini,
İlamını okudum,
Kahkaha ile güldüm.
Meali hezeyan,
Ve hilafı Kuran,
Mührü müeyyidemi basarım,
Gelir seni mahkeme kapısına asarım.
Sayın Bakan, Osmanlı İmparatorluğunun son
döneminde yargı böyle korkutulmuştu ve Osmanlı
İmparatorluğu bu gibi nedenlerle -diğerleriyle birlikte-
yıkılmıştı. Yıkılacaktı, çünkü adalet
mülkün temeliydi, o temel korkuya dayandırıldığı zaman
mutlaka kayacaktı.
Şimdi, yeni bir Adalet Bakanlığı bütçesi,
yargı bütçesi, Yargıtay bütçesi ve Danıştay bütçesiyle
karşı karşıyayız. Bu bütçenin adaletin gerçekten
mülkün temeli olması temennisiyle ülkemize hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yalçın.
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
Ceza İnfaz Kurumları ile İş Yurtları ve Türkiye Adalet
Akademisi Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış
bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce Meclisin değerli
üyelerini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk parlamento geleneğinde
bütçe görüşmeleri, her zaman en ilgi çekici Meclis faaliyeti
olagelmiştir. Hesap sormanın, hesap vermenin bütüncül örnekleri
sergilenen bütçe görüşmelerinde AKP iktidarlarına kadar genellikle
ciddiyet, zarafet, letafet hâkim olmuştur. Ne yazık ki, bu önemli
Meclis faaliyeti, haklı eleştirilere bile tahammülün
olmadığı, Meclis Başkanı ve milletvekillerinin nezaket
dışı sözlere maruz kaldığı, entelektüel
derinliği sıfıra yakın cevapların verildiği hazin
bir tabloya dönüşmüştür. Yeni bir yıla sayılı günler
kala, özlenen, beklenen tablo elbette bu olmamalıdır.
Sayın milletvekilleri, bu görüşmeleri milletçe elimizin
yüreğimizde olduğu karamsarlık iklimi içerisinde
gerçekleştiriyoruz. Sayın Genel Başkanımızın,
iktidarın adını koymakta zorlandığı süreci aylar
önce yıkım projesi olarak nitelendirip, bu sürecin bin
yıllık kardeşliği bozacağı, milletimizin
arasına husumet tohumları ekeceği, milletimizi etnik temelde
ayrışmaya, ayrışmanın çatışmaya,
çatışmanın bölünmeye dönecek sonuçlara ilişkin
uyarıları iktidarca dikkate alınmamış, üzülerek ifade
ediyorum ki bugün milletimiz bu gerçeklerle yüzleşir hâle gelmiştir.
Temennimiz odur ki iktidarın daha fazla zaman kaybetmeden, geri dönmenin
herkes için anlamını yitirmediği bir zaman
aralığı içinde bu tehlikeli inattan vazgeçmesi, kaybolmuş
kanun hâkimiyeti ve toplumsal huzuru tekrar temin edebilmesidir.
Sayın milletvekilleri, bütçesi üzerinde konuştuğum
ceza infaz kurumları birçok açıdan, sanıldığından
daha önemli bulunmaktadır. Uzun bir süre, cezaevleri, devlet otoritesinin
bulunmadığı, âdeta terör örgütleri ve organize suç örgütlerinin
yeni üye devşirip eğitim verdikleri, hukuk kurallarından ziyade
kendine özgü kuralların geçerli olduğu yerler olarak
varlığını sürdürmekteyken, 57nci Hükûmetin cesur çaba ve
çalışmaları sonunda önemli ölçüde rehabilite edilmişlerdir.
Ceza infaz kurumlarında, tutuklu ya da hükümlüler gözüyle
bakıldığında, alınan bütün önlemlere, oluşturulan
sosyal bilince rağmen hâlen sonu ölümle bitebilen kötü muamele örneklerine
rastlanabilmektedir, bu durum asla kabul edilemez. Bu uygulamaları yapan
personel, er geç, yaptığının hukuki karşılığını
göreceğini, memur olduğu kuruma hükümlü olarak geleceğini ve
işini kaybedeceğini aklından çıkarmamalıdır. Hem
vicdanları yaralayan ve hem ülkemizin onurunu zedeleyen bu
uygulamaların tekrar etmemesini diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ceza infaz kurumlarında
yaşanan bir diğer önemli sorun ise kapasitenin bir hayli
aşılmış olması gerçeğidir. Sayın
Bakanın Komisyonda verdiği rakamlar esas alınsa bile, on
binlerce insanın insanlık onuruyla bağdaşmayacak
şartlarda bulunduğu saklanamaz bir gerçektir. Ne kadar dilesek de suç
ve suçlu olmayan bir dünya tasavvur edilemeyeceğine göre devlet, yeterli
sayıda, modern gereklere uygun, yalnızca
yaptığını ödetme mantığıyla değil,
aynı zamanda bir terapi ve tekrar topluma kazandırma
fonksiyonları da olan infaz kurumları yapmalıdır. Bu
çerçevede, anneleriyle birlikte infaz kurumlarında kalan masum
yavrularımız için ileriki yaşlarında etkileri en aza inecek
şartlar oluşturulmalı ve hatta çocukları belli bir
yaşa gelecekleri zamana kadar bu durumdaki kadınların cezalarının
ertelenmesini mümkün kılacak düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, farklı suçlardan birçok
insanımız kötü şartlarda cezalarını çekmekteyken zaman
zaman bazı terör örgütü liderleriyle suç örgütü liderlerinin
ayrıcalıklı, lüks şartlar içinde bulunmaları kamu
vicdanını yaralamaktadır. Vatandaşımız
Nasıl olur da devlet bu insanların cezaevlerinden çetelerini ve
örgütlerini yönetmelerine müsaade eder? Devletin üst düzey bürokratları
nasıl bunların ayağına gidip bu propagandanın parçası
olur? sorularını sormakta ve doğrusu bu durumu anlamakta
zorlanmaktadır. Bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi, basındaki
haberler doğruysa Avrupa Birliğinden bir heyet inceleme için ülkemize
Dışişleri Bakanlığınca davet edilmiştir. Bu
nasıl bir komplekstir, bu kadar küçülme ne uğruna
yapılmaktadır, doğrusu anlamak mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, ceza infaz kurumlarında
çalışmakta olan kurum müdüründen idare memuruna, infaz koruma
memurundan hizmetlisine kadar tüm çalışanlar çok zor şartlar
altında ve stresli bir ortamda görev yapmaktadırlar. Bu noktada en büyük
sıkıntıyı çeken de resmî ve dinî bayramlar dâhil yedi gün
yirmi dört saat sistemiyle haftalık çalışma saatlerini
aşarak çalışan, kapalı ve stresli ortamın
getirdiği sıkıntıların yanında türlü
saldırılara ve tehditlere maruz kalan infaz koruma memurlarıdır.
Yaptıkları görev bakımından benzer görevleri yapan kolluk
kuvvetleri gibi emniyet ve güvenlik hizmetleri sınıfında
olmaları gerekirken idari hizmetler sınıfına dâhil edilen
infaz koruma memurları, bu nedenle, benzer görevleri yaptıkları
sınıfların sahip oldukları fiilî hizmet zammı,
yıpranma tazminatı, nöbet ücreti, emekli olduktan sonra silah
taşıma ruhsatı gibi özlük ve sosyal haklardan mahrum
bırakılmışlardır. Özlük haklarına gelince genel
idari hizmetler sınıfından sayılan infaz koruma
memurları, sendikal haklara gelince ilgili yasalar gereği güvenlik ve
asayiş hizmeti verenlerle eş kılınarak sendika kurma
hakkından mahrum bırakılmışlardır. Bu durum, her
şeyden evvel eşit işe eşit hak ölçüsüne aykırı
olduğu gibi Anayasamıza da aykırı bulunmaktadır.
Daha önce de bir vesileyle belirttiğim gibi, infaz koruma
memurları, mevcut düzenlemeyle, emekli olduktan sonra silah ruhsatı
almak için normal vatandaşlar gibi harç ödemektedir. Bir emekli memur için
oldukça yüksek olan bu harçtan infaz koruma memurları mutlaka muaf
tutulmalıdır. Bir infaz koruma memurunun silah
taşımasına esas ihtiyacı emekli olduktan sonra
başlamasına karşın, kendilerinden harç istenmesi
yaptıkları işi ciddiye almamak, mesleğin risklerini
önemsememek olarak değerlendirilmektedir. Bu konuda, yakın zaman
içinde Meclise geleceğini tahmin ettiğim ateşli silahlara
ilişkin yasa bir çözüm zemini olur diye temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, dikkat çeken bir başka durum ise
son zamanlarda ceza infaz kurumlarında çalışan personel
arasında intihar edenlerin sayısında önemli bir
artışın olmasıdır. Basından takip ettiğimize
göre, son bir yılda değişik il ve cezaevlerinde görev yapan 7
personel intihar etmiştir. Bu, çok üzücü olduğu kadar, sayı
bakımından da oldukça düşündürücüdür. Bakanlığın
böyle bir çalışması var mıdır bilemiyorum ama bir an
evvel konuyu araştırıp önlem almasını
Bakanlığa tavsiye etmekteyim.
Sayın milletvekilleri, AKP iktidarları, suç
patlamasının yaşandığı, hükümlü ve tutuklu
sayısında rekorlar kırılan bir dönem olmuştur. 2002
yılında hükümlü ve tutuklu sayısı 59 binlerdeyken
bugünlerde 120 binlere ulaşmış bulunmaktadır. Ceza infaz
kurumlarındaki aşırı yığılmalar, pek
söylenmese de, her zaman bir af gerekçesi olmuştur. Modern devletlerin
hiçbir zaman başvurmadığı bu yöntemin defalarca
denendiği ülkemizde umulan sonuçların aksine, çıkan
insanların bir çoğunun başka insanlara daha büyük zararlar
vererek geri dönüşüne tanıklık ettik. Bu nedenle, affın bir
çözüm olarak düşünülmesi yerine suç ve ceza politikalarının
gözden geçirilmesi, ekonomik suçlara ekonomik cezaların düşünülmesi
ve en önemlisi belli sınıra kadar olan cezaların kamuya
yararlı işlerde çalışma ya da benzer yöntemlerle
infazının daha yaygın kullanımının
düşünülmesi hem devletimiz ve hem vatandaşlarımız için daha
hayırlı olacaktır diye düşünmekteyim.
Sayın milletvekilleri, toplam sayıya göre çok az
hükümlünün faydalanabildiği iş yurtları önemli bir işleve
sahiptir. Hükümlülerin hem meslek öğrenip hem kazanç
sağladığı ve ayrıca sosyal güvenliklerinin temin
edildiği bu sistem şartları daha iyileştirilerek
yaygınlaştırılırsa hükümlülerin cezalarını
tamamladıktan sonraki yaşamlarına uyumları çok daha kolay
olacaktır diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, kalan zamanımı Adalet
Akademisi Başkanlığı bütçesi üzerinde kullanmak istiyorum.
Temelde hukuk uygulayıcılarının eğitimleri için
kurulmuş olan Adalet Akademisinin kuruluş yasasında bilimsel,
idari ve mali özerkliği bulunduğu belirtilmektedir. Ne var ki
Akademinin kanunda belirtilen diğer üyeleri yanında Adalet
Bakanının, Bakanlık Müsteşarının, Ceza
İşleri Genel Müdürünün, Hukuk İşleri Genel Müdürünün,
Kanunlar Genel Müdürünün, Avrupa Birliği Genel Müdürünün, Personel Genel
Müdürü ile Eğitim Dairesi Başkanlarının da Akademinin Genel
Kurul üyesi olarak belirlenmiş olmaları karşısında bu
özerkliğin aslında bir anlamının olmadığı da
ortaya çıkmaktadır. Bu sakat mantıkla oluşturulmuş
akademinin hâkim-savcılar için verdiği son eğitimden sonra
mesleğe kabul için sınav yaptığı, hâkim-savcı
adaylığına kabulde 2 üyesiyle komisyonda bulunduğu
gözetildiğinde kuvvetler ayrılığı prensibi ile ne
ölçüde tezat içerisinde olduğu daha iyi anlaşılacaktır
sanıyorum. Ülkemizde mesleğe kabule kadar yani hâkim-savcı
adaylığı döneminde hâkim-savcı adaylarının
yargı erkinin değil, yürütme erkinin bir unsuru olarak genel idari
hizmetler sınıfında sayılıyor olmaları,
hâkim-savcı adaylarının yetişmelerindeki bu en önemli
evrede klasik memur refleksleriyle şekillenmesine neden olmaktadır.
Her zaman göze batmayan, hukuka, erkler
ayrılığına saygılı yönetimler döneminde çok fark
edilmeyen bu hususlar, yüksek yargı organlarının
dinlenildiği, en önemli soruşturmaları yürüten
başsavcıların dinlenildiği, yargının kurumsal
olarak topyekûn baskı altına alınmaya
çalışıldığı dönemlerde daha da çarpıcı
hâle gelmektedir. Gerek Meclis eliyle gerek yargı eliyle gerek basın
ve sivil toplum kuruluşları eliyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
denetlenmeyi kabullenmeyen, demokrasiyi
içselleştirememiş iktidar mensupları, geçmişte de dönemleri
bittikten sonra hukuka en çok ihtiyacı olan insanlar
olmuşlardır.
Hukukun herkese bir gün lazım olacağını
hatırlatıyor, bütçenin kurumlarımıza ve milletimize
hayırlı olması dileklerimle yüce Meclisin değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.
Şahsı adına lehinde Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak.
Buyurunuz Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Adalet ve Millî Savunma
Bakanlıklarının 2010 yılı bütçesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken millî iradenin tecelligâhı olan yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, adalet mülkün temelidir. Adalet,
aynı zamanda devletin de temelidir. Adalet, insanların bir arada
barış ve huzur içinde yaşamaları için asla vazgeçilemeyecek
bir unsurdur. O sebeple, bizim partimizin adı da Adalet ve Kalkınma Partisidir.
Çünkü bu ülkenin kalkınması gerektiğine, bu
kalkınmanın da devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü ilkesi çerçevesinde, hiçbir bölgesini ve hiçbir ferdini
birbirinden ayırmadan yani adaletle olması gerektiğine olan
inancımızdan dolayı bizim partimizin adı Adalet ve
Kalkınma Partisidir ve biz inanıyoruz ki ülkemiz muasır
medeniyet seviyesinin de ötesine adalet ve kalkınma alanında
alacağı mesafeyle geçecek ve Atatürkün koyduğu hedefe ancak
böylece ulaşabilecektir.
Sayın milletvekilleri, adalet gibi ulvi ve mukaddes bir
görevi yüklenen Adalet Bakanlığının asli görevi, adalet
hizmetinin vatandaşa götürülmesidir. Diğer bütün görevler adalet
hizmetinin yerine getirilmesi için bir araçtır.
Anayasamızın 2nci maddesinde ifade edilen nitelikleriyle
Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Hukuk devleti ise tüm vatandaşların hukuki güvenliğinin
sağlandığı ve devletin bütün organlarının ve
bütün faaliyetlerinin hukuka uygun olduğu bir devlettir. Hukuk devleti,
sadece kanunu olan değil, hukukun üstünlüğüne dayanan ve evrensel
standartlarla uyumlu hukukun egemen olduğu bir devlettir. Hukuk devleti,
kurallara uymak bakımından devlet ile vatandaş arasında bir
fark olmayan, hukuka uymanın devlet için de bir zorunluluk olduğu bir
devlettir.
Demokratik rejimlerde temel hak ve özgürlüklerin etkin bir
şekilde korunması, bağımsız ve tarafsız bir
yargıyla mümkündür. Yasama ve yürütme organlarının yargıya
müdahalesi, yargı bağımsızlığı ve kuvvetler
ayrılığı prensibini ortadan kaldıracağı
gibi, yargının da yasama ve yürütmenin yerine geçerek karar vermesi,
demokrasi ve hukuk devletini ortadan kaldırır ve hâkimler devletine
yol açar.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; arz
ettiğim bu temel ilkeler ve Avrupa Birliği hedefimiz
doğrultusunda Adalet Bakanlığımızın üzerinde
büyük bir yük bulunmaktadır. Bu Bakanlığın önem ve
değerini bilen AK PARTİ hükûmetleri bu Bakanlığa adliye
koridorlarından gelen sayın bakanları görevlendirmiş ve bu
şekilde, AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu Bakanlık çok
başarılı hizmetler vermiştir.
Bu bağlamda mevzuat alanında önemli
değişiklikler yüce Meclisimizde yapılırken motor görevini
Adalet Bakanlığı üstlenmiştir. Bu değişiklikler
çerçevesinde temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvenceler artırılmış,
düşünce ve ifade özgürlüğünün alanı genişletilmiştir.
İşkenceyle mücadelede sıfır tolerans esası
benimsenmiş, ceza infaz sistemi etkin hâle getirilmiş, Avrupa Birliği
uyum sürecinde önemli yasal düzenlemeler yapılmış ve bir
kısmı da Meclis gündemine getirilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; adalet
hizmetinin vatandaşa ulaşması için, Adalet
Bakanlığı, mahkemelerin kurulması ve faaliyete geçmesinde
de etkin bir görev yapmaktadır. Ülkemizde hâlen 5.425 adet adli
yargıda, 163 adet idari yargıda mahkeme kurulmuş ve görev
yapmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
VEYSİ KAYNAK (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Saygıdeğer milletvekilleri, avukatlık
mesleğinden gelen bir milletvekili olarak benim de yıllarca görev
yaptığım adliye binaları, AK PARTİ iktidarları
döneminde, küflü, nemli bodrum katlarından, gerçekten ismine ve
yüceliğine layık adalet saraylarına kavuşmaktadır. Bu
bağlamda 2003 yılından beri 113 adet adliye binası
tamamlanmış, 24 adedinin ise yapımı hızla
sürdürülmektedir. Bu çerçevede, benim seçim bölgem olan Kahramanmaraşta
Pazarcık, Afşin ve Göksun adliye sarayları hizmete girmiş,
Kahramanmaraş adliye sarayı inşaatı da hızla devam
etmektedir. Fiilen çok zor şartlar altında iki ayrı binada biri
kiralık olmak üzere 5 bin metrekarede hizmet veren Kahramanmaraş
Adliyesi şehrimizin en güzel arsasında 25 bin metrekare olarak ve
gerçekten mimarisiyle bir saray olarak inşa edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
VEYSİ KAYNAK (Devamla) Ayrıca, Kahramanmaraştaki
hâkim ve savcılarımızın konumlarına uygun bir mekânda
oturabilmeleri için de Bakanımız ve
Bakanlığımızla yaptığımız lojman
çalışmalarının hızla neticelenmesi temennimizdir.
Saygıdeğer milletvekilleri, sürem bittiği için
sözlerimi burada tamamlıyorum. 2010 yılı bütçesinin Adalet
Bakanlığımıza ve Millî Savunma
Bakanlığımıza hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaynak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Saat 17.00deki
yaptığımız görüşmeler sırasında hepimizi
üzen olumsuz hadiseler gerçekleşti, tansiyon biraz yükseldi fakat o ortam
içerisinde bir siyasi partimizin temsilcisi
BAŞKAN Duyamıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yerimden açıklamama izin
verir misiniz?
BAŞKAN Hayır, ne için istediniz? Duyamıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, tutanakları
incelediğimizde o sataşmalar esnasında bir sayın
milletvekillinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine hitaben Bu Mecliste
şerefsizler var. sözünü kullanmasının açıkçası
kastını aşan bir söz olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN Evet.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Abdi İpekçi Parkında yaşanan olaylarla
ilgili konuşmalar sırasında bir milletvekilinin
kullandığı söz nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinden özür
dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran bir meclistir. Bu milletvekillerinin,
hakkını hukukunu korumak Meclis Başkanlığına
düşer. Meclis Başkanlığı olarak sizin tutanakları
ki haberlere de geçmiş. Sayın Milletvekilinin kastını
aştığını ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden özür
dilemesi gerektiğini ifade ediyorum.
BAŞKAN Evet, kastını
aştığını düşünüyorum ben de ama Sayın
Milletvekili burada yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama Sayın
Milletvekilinin kendisinin bu şekilde kastını
aştığını ve milletvekillerimizden, Parlamentodan,
Meclisten özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Grup Başkan Vekilimize onu söyledim,
kastını aşan bir ifade kullandığını
-Sayın Grup Başkan Vekili Kemal Anadol Beyi buraya
çağırın- Parlamentodan, bu devleti kuran yüce Meclisten özür
dilemesi gerektiğini ifade ettim ama herhâlde ulaşamadılar diye
tahmin ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Kimseyi suçlamadı ki
BAŞKAN Evet, o zaman böylece tutanaklara geçmiş oldu.
Milletvekilimiz de burada yok olduğuna göre, olmadığına
göre
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
suçlayıp suçlamamak diye bir ifade kullanmıyorum. Söylenen sözün...
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Anladım Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Arkadaşlarım
buradan ifade ediyorlar da, söylenen söz bütün milletvekillerini itham
altında bırakan bir sözdür. Ben, AK PARTİ Grup Başkan
Vekili olarak, bütün milletvekillerinin hakkını ve hukukunu burada
koruma amaçlı bir şey söylüyorum. Şunu da ifade ediyorum
(CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Elitaş, tutanağa baktık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakınız
-değerli milletvekili arkadaşlarım laf atmasınlar -ben bu
Parlamentodaki temsilciler adına konuşuyorum ama şunu diyorlarsa
Ben grubumun şerefi konusunda kefilim
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Mesele yok o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Herkes kendi grubuna kefil
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Muhakkak.
Kayıtlara geçmiştir. Bu sözü sarf eden Sayın
Milletvekilimiz de şu anda olmadığına göre ve
kastını aştığına ben de kaniyim. Böylece konu
kapanmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama yarın özür dilemesi
gerekir Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül,
buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz o
şahsın adına değil, o şahsın kendisinin burada
beyan etmesi gerekir.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Şahıs yok
burada. Şahıs mı var?
BAŞKAN Sayın Bakan, süreniz on beş dakika.
Buyurunuz.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S.
Sayısı: 443) (Devam)
H) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî Savunma
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
İ) ADALET BAKANLIĞI
(Devam)
1.- Adalet
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Adalet
Bakanlığı2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI
İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1.- Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
L) YARGITAY (Devam)
1.- Yargıtay 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Yargıtay 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) DANIŞTAY (Devam)
1.- Danıştay 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Danıştay 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın
başında tenkit ve ifadeleriyle büyük katkıda bulunan
konuşmacıların hepsine teşekkür ediyor, şahsım ve
mesai arkadaşlarım adına sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Millî Savunma Bakanlığının 2010 yılı
bütçesiyle ilgili rakamlara geçmeden evvel bazı hususlara değinmek
istiyorum.
20nci Yüzyılın sonunda Berlin duvarının
yıkılışı ve 21inci Yüzyılın hemen
başında 11 Eylül İkiz Kuleler saldırısı,
uluslararası ilişkileri, ittifakları, stratejik düşünceleri
tehdit ve bu bağlamda güvenlik gibi kavramları temelden
etkilemiştir. Bahse konu olayların ortaya
çıkardığı sonuçlar dünya konjonktürüne derinden tesir
ederek yeni bölgesel ve uluslararası dengelerin doğmasına yol
açmıştır.
Ülkemizin güvenliğine yönelik en önemli tehdit bugün için PKK
terörüdür. Bilindiği üzere PKK terör örgütünün varlığı,
sınır ötesi de dâhil olmak üzere güvenlik güçlerimizin
yapmış olduğu operasyonlar ve kararlılıkla uygulamakta
olduğu tedbirler neticesinde son derece kritik bir sürece girmiştir.
Terör örgütünün insanlık dışı eylemlerine karşı
başta silahlı kuvvetlerimiz olmak üzere tüm güvenlik güçlerimizin,
Hükûmetimizin ve konuyla ilgili tüm kurumlarımızın kararlı
tutumunun sonuna kadar devam edeceğini özellikle burada belirtmek
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
altmış dört yıldır Birleşmiş Milletler, elli yedi
yıldır NATO üyesidir. Hâlen Birleşmiş Milletler
şemsiyesi altında Lübnan, Sudan, NATO şemsiyesi altında
Kosova ve Afganistan, Avrupa Birliği şemsiyesi altında Bosna-Hersek'te
yürütülen barışı destekleme görevlerine katılmaktadır.
Ayrıca Aden Körfezi ve Somali açıklarında yoğunlaşan
deniz haydutluğu ve korsanlık faaliyetlerine karşı
yürütülen faaliyetlere katkımız devam etmektedir.
Türkiye, Lübnan'daki Birleşmiş Milletler Geçici Görev
Gücü UNIFIL Deniz Görev Gücüne bir helikopterli fırkateynle
katılmaktadır. Sur şehrinin yakınındaki Eş
Şadiye kasabasında 261 personeliyle istihkâm-inşaat
birliğimiz konuşlanmıştır.
Türkiye Afganistanda Kabil Bölge Komutanlığı
liderliğini Fransadan sonra 1 Kasım 2009'dan itibaren
üstlenmiştir. Bugün Afganistandaki askerî varlığımız
1.750ye ulaşmıştır. Türkiye tarafından Afganistan'da
teşkil edilen Vardak Bölgesel İmar Ekibi 20 Kasım 2006 tarihinde
faaliyete başlamış olup 28 sivil ve 77 askerî personelden
oluşmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
Afganistana yapılan yardımlar Ekim 2009 tarih itibarıyla toplam
60 milyon ABD dolarıdır.
Benzer şekilde Kosova Harekâtında Güney Bölge Çokuluslu
Görev Kuvvetine takviyeli bir manevra taburu ve destek birlikleriyle
katkıda bulunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Avrupa Birliğinin, Bosna-Hersekte 2004 yılında NATOdan devraldığı,
NATO imkân ve yeteneklerini kullanarak başlattığı EUROFOR
ALTHEA Harekâtına 269 personelle katkıda bulunmaktadır.
Sovyetler Birliği ve Yugoslavyanın
dağılmasının ardından Orta Asya, Kafkasya ve
Balkanlarda bağımsızlığını kazanan
çoğuyla tarih ve kültür birliğimiz olan dost ve müttefik ülkelere
1992 yılından itibaren yardım faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.
1992-2008 yılları arasında yapılan
yardımların personel ve ulaştırma giderleri de dâhil olmak
üzere toplam tutarı yaklaşık 497 milyon ABD tutarındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma
Sanayii Müsteşarlığı hâlihazırda Türk Silahlı
Kuvvetlerinin öncelikli modernizasyon projeleri arasında yer alan iki yüz
kırk savunma sanayisi projesini başarıyla yürütmektedir.
Bilindiği üzere, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı tarafından yürütülen savunma projeleri,
3238 sayılı Kanun çerçevesinde Savunma Sanayii Destekleme Fonundan
finanse edilmektedir. 5018 sayılı Kanun gereği Fon giderleri
bütçe dışında olup muhasebe yönüyle denetimi burayı
özellikle belirtmek istiyorum- Sayıştay
Başkanlığı tarafından yerine getirilmektedir.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı için 2010 bütçe
yılına ilişkin olarak teklif edilen özel idari bütçe tutarı
29 milyon 250 bin TLdir. Teklif edilen bütçenin büyük bölümü
Müsteşarlığın personel giderleriyle yönetim faaliyetleri
için gerekli malzeme ve hizmet alımlarını karşılamaya
yöneliktir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008
yılı sonu itibarıyla Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 560
milyon olarak gerçekleştirdiği satışları sonucunda
İstanbul Sanayi Odasının organize ettiği ISO
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunda alınan tedbirler sonucu,
üretiminde kaliteyi ve verimliliği artırmış, ürün maliyetini
düşürmüş, bu suretle yarattığı rekabet gücüyle Türk
Silahlı Kuvvetlerinin taleplerini karşıladığı
gibi dünyaya yaptığı ihracat imkânlarını
artırmıştır. Bu doğrultuda, 2005 yılı
öncesinde ortalama yılda 2,5 milyon dolar seviyesinde olan ihracat, alınan
tedbirler, yapılan çalışmalar sonucu 2008 yılı sonu
itibarıyla 33,5 milyon dolar olarak gerçekleşmiş olup Ekim 2009
sonu itibarıyla bağlantılarıyla birlikte 92 milyon dolar
seviyesine yükselmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009
yılı inşaat yatırım programında 247 yeni
inşaat projesi yer almaktadır. 2008 yılından devam eden 64
adet inşaat projesi de bulunmaktadır.
Diğer bir husus mayın temizlemesiyle ilgilidir. NATO
Bakım ve İkmal Merkezi (NAMSA) ile yürütülen ve sizin iradeniz sonucu
çıkan kanuna uygun olarak mesele çözülmek üzeredir. Bu doğrultuda
koordineli çalışmalara devam edilmekte, NAMSAya niyet mektubu
gönderilmiş, NAMSAnın teklifleri beklenmektedir.
Ayrıca, Millî Savunma Bakanlığında
oluşturulan bir çalışma grubuyla ulusal ve uluslararası
yasal mevzuat uygulamalarının incelenmesi, arazi keşif ve
projelendirme çalışmaları devam etmektedir.
Kamuoyunu yakından ilgilendiren askere alma işlemleri
konusunda, 6 Temmuz 2009 tarihinden itibaren yeni Millî Savunma
Bakanlığı Bilgi Sistemi devreye girmiş ve merkezi
tabanı uygulanmasına başlanmıştır. Bu sistem
sayesinde askerlik şubelerinden bilgi ya da belge almak ihtiyacında
olan vatandaşlarımız, yerli askerlik şubelerine gitmeden
herhangi bir askerlik şubesine başvurarak işlerini süratli bir
şekilde yaptırabilmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah, mühimmat, teçhizat ve
diğer ihtiyaçları, kamu ve özel sektör firmalarından ihale
mevzuatı çerçevesinde serbest rekabete açık bir şekilde
karşılanmaktadır.
2009 yılı Ekim ayı başına kadar yapılan
-buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- 5.961 ihaleden 46 adet için aynı
kuruma şikâyet başvurusunda bulunulmuş, bu kurumun incelemesi
neticesinde sadece 1 adet ihale iptal edilmiştir.
Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, Millî
Savunma Bakanlığı tarafından yapılan ihaleler son
derece açık, şeffaf ve mevzuata uygun olarak yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
yılı bütçe teklifimiz, azami tasarruf ve kaynakların etkin
kullanımı ilke olarak temel alınmış ve buna göre
hazırlanmıştır.
Millî Savunma Bakanlığı 2010 bütçe teklifi 15
milyar 118 milyon lira olarak huzurunuza getirilmiştir,
teferruatını arz etmek istemiyorum.
Değerli milletvekilleri, sayın
konuşmacıların konuşmaları sırasında temas
ettikleri bazı hususları aydınlatmak bakımından
sizlere arz etmek istiyorum. Sayın Algan Hacaloğlu
profesyonelleşmenin yetersiz olduğunu söylemiştir.
Profesyonelleşmedeki durumu arz etmek istiyorum: Bugün için 37.507
kadromuz vardır, bunun 35.922si doldurulmuştur.
Komando tugayında ise 2.747 erbaşın ataması
yapılmış, hâlen 644 uzman erbaşın eğitimi devam
etmektedir. Ayrıca, faaliyetine başlanan 992 uzman erbaşın
Mart 2010da birliklerine katılması öngörülmektedir. Böylece,
komandodaki profesyonel uzman erbaş sayısı 4.383 olacaktır.
Diğer bir husus, terörle mücadelede siyasi irade konusu
gündeme getirilmiştir sayın konuşmacı tarafından.
Siyasi irade, her seferinde açıkça beyan edilmektedir ve bu iradenin
tezahürü olarak yüzlerce sorti yapılmış ve onlarca defa hudut
ötesi harekât düzenlenmiştir. Bunlardan birisi de bildiğiniz gibi,
çok başarılı bir şekilde kara harekâtı
düzenlenmiştir. Bugün, hiçbir şekilde teröre taviz verilmesi söz
konusu değildir. Zaten, Başbakanımızın da ifade ettiği
gibi, demokratikleşmede muhatap millettir ve terör ile demokratikleşme
arasındaki ilişki yanlış yorumlanmamak gerekir. Çünkü,
terör bir millî felaket olarak elbette itlaf edilecektir.
Sayın Erol Tınastepenin temas ettiği anahtar
teslimi ithal yapılmakta ve alımlarda yüzde 80 -eğer doğru
tespit ettiysem- diye bir yüzde vermektedir. Yedi sene içerisinde büyük
sistemlerden hiçbir tanesi anahtar teslimi alınmamıştır.
Bütün bu sistemlerde ofset uygulanmıştır, beraber üretim
uygulanmıştır. Binaenaleyh, anahtar teslimi bugün için hiçbir
ihalede söz konusu değildir.
Savunma üretimlerinin yalnız devlet ve vakıf
kurumları tarafından yapıldığı sayın
konuşmacı tarafından ifade edildi. Sizlere şu projelerimizi
arz etmek istiyorum: MİLGEM Projesi, 44 firmanın yapımıyla
bir büyük savaş gemisi, 100 metrelik bir savaş gemisi cumhuriyet
tarihinde ilk defa suya indirilmiştir, 44 firmanın
katkısıyla, özel sektörün.
Ayrıca, karakol botları, kurtarma gemileri,
zırhlı taşıyıcılar, zırhlı teknik
araçlar ve elektronik ürünler özel sektör tarafından
yapılmaktadır.
Biraz evvel, bir sayın konuşmacı tarafından
ifade edildiği gibi, bu ürünler vakıflara verildiği takdirde de
yüzde 20sinin özel sektöre verilmesi ortalama olarak şart
koşulmaktadır. Mesela, Genesis gibi çok ileri teknoloji bir projede
dışarı verilmesi, out force edilmesi şart konulan miktar
yüzde 70tir. Yüzde 70i dışarı yaptırılacak. diye
şart konmuştur ihaleye.
Ayrıca İhaleler gizlilik içerisinde
yapılıyor. deniyor. Hiçbir ihalemiz gizli değildir.
İhaleler, gerek Savunma Bakanlığının gerek Savunma Sanayi
Müsteşarlığının ihaleleri İnternette ilan
edilmektedir. Sonuçları da İnternette ilan edilmektedir. Bu
bakımdan hangi ihale gizli deniyorsa belgelerini de kendilerine, ihale
belgelerini de kendilere vermeye amadeyiz.
M60 tanklarıyla ilgili belirsizlik olduğu ifade edildi
Sayın Tınaztepe tarafından. M60 tankları İsraile
bizden önce, bizim Hükûmetimizden önce ihale edilerek verilmiştir ancak,
devlette devamlılık vardır ve biz bu ihalenin sonuçlarını
almak için büyük gayret sarf ettik. Bugün için 156 tank Kayseride modernize
edilerek hizmete verilmiştir. Geriye kalan 14 tank da
yılbaşında, modernizasyonu yine Kayseride tamamlanarak hizmete
verilecektir.
Şunu ifade etmek istiyorum: Savunma sanayisinde, eğer
bir mukayese yapılmak isteniyorsa, yedi senede nereden nereye
geldiğimize bakmakta fayda vardır. Biz göreve geldiğimizde yüzde
22lerde olan yerli katkı bugün yüzde 44lere
çıkmıştır. Ancak bu oran maddi bakımdan değildir,
para bakımındandır. Fiziki gerçekleşmeye bakarsanız
bunun yüzde 80lere, yüzde 90lara çıktığını
görürsünüz. Özellikle Kara Kuvvetlerinin ihtiyaçları, Fırtına,
obüs, hele havadan taşınan 105 milimetrelik toplar gibi hiç bundan
önce tahayyül edilemeyecek hususlar gerçekleştirilmektedir. Ayrıca
pek az ülkenin yapabildiği görev bilgisayarı 150 mühendisimizin
beş sene gece gündüz çalışmasıyla mission computer
dedikleri source codelar olarak çok hassasiyetle üzerinde durduğunuz
konuyu çözecek görev bilgisayarı gene zamanımızda yapılmıştır.
Ayrıca ilk defa sıfırdan, Türkiye'de bir uçak üretilmiştir
Hürkuş ismiyle. Bunun yanında, insansız hava
araçlarının onlarcası şu anda havada ve Türk askerinin
hizmetindedir.
Sayın Çakmakoğlunun profesyonel askerlikle ilgili
hususunu biraz evvel arz etmiştim rakamlarıyla. Dövizli askerlik
mükelleflerinin mobil eğitim timleriyle yapılmasını
dikkatle not aldık. Bunu inceleyelim, eğer altyapı faaliyetleri
anlaşmalarla çözülebilirse yani yabancı ülkede vereceğimiz
eğitim faaliyetleri çözülebilirse gerçekten mükelleflerimize büyük hizmet
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime son
verirken vatan savunmasında hayatlarını feda ederek en yüksek
rütbeye yükselen şehitlerimizi rahmetle, benzer fedakârlığı
yapan gazilerimizi minnetle yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla)
Savunma alanındaki ihtiyaçlarımızı büyük
fedakârlıklara katlanarak karşılayan ve askerine Mehmetçik
ismini vererek askerliği kendisiyle özdeştiren büyük Türk milletinin
temsilcileri olan sizlerin Bakanlığımız bütçe teklifini
tasvip edeceğinize inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gönül.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin.
Buyurunuz Sayın Ergin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz 25 dakika.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her
şeyden önce, sözlerime başlamadan,
Bakanlığımızın bütçesi üzerinde değerli
görüşleriyle bütçemize katkı sunmaya çalışan
milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Bakanlığımızın 2010 yılı
bütçesini yüce Meclisimize arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Faaliyetlerimizle ilgili bilgileri geniş ve ayrıntılı
olarak sunma ve değerli görüş ve önerilerinizi alma imkânına
kavuşmamız münasebetiyle hepinizi şahsım ve
Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere toplumun huzur ve barış içinde
yaşayabilmesi, sosyal ve kültürel gelişmesini sürdürebilmesi,
eksiksiz ve zamanında işleyen ve çağın ihtiyaçlarını
karşılayacak, toplumun yargıya güven duymasını
sağlayan bir adalet sistemiyle mümkündür. Büyük düşünür İbni
Haldunun Adalet ancak hakikatten, saadet ancak adaletten doğabilir.
sözü de bu gerçeği ifade etmektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürkün
işaret ettiği, tam demokrasi, dünya medeniyeti ailesinden kopmama ve
çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma hedeflerini
yakalayabilmemiz için adalet sistemimizin de sürekli değişmesi ve
gelişmesi gerekmektedir.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) İnanarak mı söylüyorsunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devleti, tüm
vatandaşların hukuki güvenliğinin
sağlandığı, bütün faaliyetlerinin hukuka bağlı
olduğu devlettir. Hukuk devletinde kurallara uyma bakımından
devlet ile vatandaş arasında bir fark yoktur. Hukuka uymak
yalnızca vatandaş için değil, yasama, yürütme ve yargı için
de bir zorunluluktur.
Hukuk devletinin ön koşulu ve adil yargılamanın
teminatı yargı bağımsızlığıdır.
Yargı bağımsızlığı, yargı üzerinde
devlet kurumlarından ve her türlü baskı gruplarından gelen
müdahaleleri oluşturan dış etkiden ve yargının kendi
içerisinden gelen müdahaleleri oluşturan iç etkilerden korunmasıyla
ancak mümkündür. Güven veren bir adalet sisteminin tesisi, başta
yargı olmak üzere tüm kurumlarımızın görevidir.
Yargıya güveni etkileyen olumsuz tutum ve davranışlardan
herkesin kaçınması gerekmektedir.
Demokratik hukuk devletinin gereklerinden biri de kuvvetler
ayrılığıdır. Bu ilkenin gereği olarak
Anayasamızda egemenliğin kayıtsız ve şartsız
millete ait olduğu ve milletin egemenliğini Anayasanın
koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanacağı
belirtilmiştir. Esasen devlette gerçek kuvvet tektir ve o da millet yani
millî iradedir. Egemenliğin kaynağı olan millet, aynı zamanda
bütün kuvvetlerin dayanağını oluşturmaktadır. Günümüz
demokrasi anlayışında kuvvetler ayrılığı
ilkesi kuvvetlerin birbirinden sert ve mutlak şekilde ayrı
kalmaları anlamına gelmemekte, aksine, kuvvetler arasında
iş birliği ve dengeyi öngören bir anlayış benimsenmektedir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam olarak
benimsenmediği ve hukuk devleti ilkesinin yerleşmediği
sistemlerde totaliter, oligarşik ve jüristokrasinin egemen olduğu
yönetimler görülmektedir. Oysa hukukun üstünlüğüne dayalı ve
kuvvetler ayrılığı sistemini benimseyen devletlerin
amacı, vatandaşların ve devlet kurumlarının evrensel
ilkeler ışığında oluşturulan hukuk
kurallarına uymasını sağlamaktır. Böyle bir sistemde
hukuk kurallarının uygulanmasında herhangi bir kişi veya
kuruma ayrıcalık tanınmayacak, kurallar hukukun üstünlüğüne
göre yorumlanacaktır. Unutulmamalıdır ki hukukun üstünlüğü
hukukçunun üstünlüğü anlamına gelmemektedir. Üstün hukuk
kuralları hukukçular için de bağlayıcıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargıda
kamuoyu tarafından çeşitli zamanlarda ifade edilen yargıya ait
sorunların çözümü yolunda 2003 yılından itibaren reform
nitelikli faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Yargı,
yılların ihmalinin telafisi amacıyla hükûmetlerimiz döneminde
diğer kamu kurumlarına göre pozitif ayrımcılığa
tabi tutulmuştur.
Adalet hizmetlerinin hükûmet konaklarının alt
katlarında veya kiralık iş hanlarında, son derece olumsuz
fiziki şartlarda görülmeye çalışıldığı,
daktilo temininde bile güçlük çekildiği, belediyelerden temin edilen
personel ile hizmetin yürütülmeye çalışıldığı,
mahkeme tutanaklarını düzenlemek için standart
kâğıtların bulunmadığı, seçmen listelerinin arka
taraflarının tutanak kâğıdı olarak
kullanıldığı hâlen hafızalarımızdadır.
Yapılan çalışmalar neticesinde,
değiştirilmesi gerektiği sürekli ifade edilen temel kanunlar
yenilenmiş ve bu kanunlarla hukuk sistemimize yeni kurumlar
kazandırılarak sistemimiz zenginleştirilmiştir.
Bugün gelinen noktada, ülkemizin kaynakları göz önünde
bulundurularak hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın mali
konumları mesleğin saygınlığına
yakışır hâle getirilmiştir.
Ayrıca, 2003 yılından itibaren 1i adli tıp
hizmet binası olmak üzere 119 adalet hizmet binası
tamamlanmıştır. Hâlen 84 hizmet binasının inşaat
ve inşaat öncesi işlemleri devam etmektedir.
Ülkemizde hizmet veren adalet saraylarının kapalı
alanlarının toplamı 569 bin metrekare iken -buraya dikkatinizi
çekiyorum- son yedi yılda yapılan 1 milyon 142 bin metrekare
kapalı alanla birlikte bugün bu miktar 1 milyon 711 bin metrekareye
ulaşmıştır. Devam eden inşaatlarla birlikte 2 milyon
500 bin metrekareyi aşacaktır bu rakam. Bir diğer ifadeyle, son
yedi yılda yapılan ve hâlen devam eden adalet sarayı metrekare
miktarı 2002 yılında mevcut olan miktarın 4
katını aşmaktadır. 2003 yılından itibaren devlet
bütçesinden 1 milyar 600 milyon TL yani 1,6 katrilyon adliye ve cezaevi
inşaatı için harcama yapılmıştır.
Ayrıca, yürütülen çalışmalarla bütün adliyelerin
bilgisayar teknolojisiyle donatılmasıyla kalınmamış,
yargı mensuplarımıza, kişisel olarak da kullanabilecekleri
dizüstü bilgisayarlar verilmiştir.
E-devlet alanında Hükûmetimizin yaptığı en
büyük yatırım adalet hizmetlerine yönelik uluslararası alanda
sürekli ödüller alan Ulusal Yargı Ağı Projesi dediğimiz
UYAPtır.
Öte yandan, bugün itibarıyla adliyelerin zabıt kâtibi
ihtiyacı büyük oranda karşılanmıştır. Bu kapsamda
2009 yılında 12 bin sözleşmeli personel alınmasına
karar verilmiş, bunların 6 bininin ataması
yapılmıştır.
Bu dönemde Anayasa Mahkemesinin yeni hizmet binası
tamamlanmış, Yargıtayımıza hizmet binası için
arsa tahsisi yapılmış, Danıştayımızın hizmet
binası temel atma töreni gerçekleştirilmiştir. Türkiye Adalet
Akademisi kurulmuş, ayrıca hâkim ve cumhuriyet
savcılarımızın hizmet içi ve hizmet sonrası yurt
dışı dil eğitimlerine büyük önem verilmiştir.
Bu kısa izahtan da anlaşılacağı üzere
2003-2009 yılları arasında yargı hizmetlerine yönelik
geçmiş dönemlerle mukayese edilemeyecek nitelikte çalışmalar
yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005
yılında, 35 fasıl çerçevesinde, Avrupa Birliğine
katılım müzakerelerine tarama süreci ile başlanmış ve
ilk olarak mevzuatımızın Avrupa Birliğine uyum derecesi
tespit edilmeye çalışılmıştır. Müzakere
çalışmaları doğrultusunda, sürecin önemli bir bölümünü oluşturan
Kopenhag Siyasi Kriterlerinin yerine getirilmesinde kritik öneme sahip
Yargı ve temel haklar başlıklı 23üncü fasıl ile
ilgili tarama süreci Bakanlığımızca
gerçekleştirilmiştir. Bu fasıl ile ilgili olarak ülkemizin,
yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı
ve etkililiğinin güçlendirilmesine yönelik bir yargı reformu
stratejisini komisyona sunması gereği belirlenmiştir.
Bu strateji belgesi oluşturulurken en fazla önem
verdiğimiz husus, katılımcılık sürecidir. Bu nedenle,
Bakanlık bünyesindeki komisyonca hazırlanan ön taslak İnternet
üzerinden yayımlanarak kamuoyunun bilgisine sunulmuş ve gelen
görüşler incelenmiştir. Aynı zamanda tüm yargı
paydaşlarına bu taslak gönderilmiştir. Gelen görüşler,
şeffaflığı sağlamak üzere bu amaçla
oluşturulmuş bir İnternet sitesinde yayımlanmış
ve tartışmaya açılmıştır.
Tüm bunların yanında, 8-10 Haziran 2009 tarihlerinde
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay,
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, Millî Savunma Bakanlığı,
Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve Yüksek
Öğretim Kurumu temsilcilerimizin katılımıyla bir
çalıştay düzenlenerek taslak tartışılmış ve
ilkeler üzerinde mutabakata varılmış ve mutabakat zaptı
imzalanmıştır.
Katılımcılık sürecinde
paydaşlarımızın eleştirileri dikkate alınarak
taslakta gerekli değişiklikler yapılmış ve Bakanlar
Kuruluna sunularak Yargı Reformu Stratejisi bugünkü şeklini
almıştır.
Değerli Başkan, kıymetli milletvekillerimiz;
Strateji Belgesinde, savunmanın etkinliğinin
artırılmasından hukuk eğitimi ve öğretiminin etkin
hâle getirilmesine, yargı sistemi yönetiminin kurumsal yapısının
yargı bağımsızlığı çerçevesinde
geliştirilmesinden ceza infaz sisteminin güçlendirilmesine, mesleki
yetkinliğin artırılmasından adalete erişim
olanaklarının geliştirilmesine, bilirkişilik ve icra iflas
sisteminin geliştirilmesinden alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemlerinin yaygınlaştırılmasına kadar birçok alan
bulunmaktadır.
Yargı Reformu Stratejisi, birçok boyutu bulunmakla birlikte,
kamuoyunda yoğun biçimde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısına ilişkin düzenlemeleri ile gündeme gelmiştir.
Yargı Reformu Stratejisinde HSYKnın yapısına
ilişkin tüm paydaşların üzerinde mutabakata vardıkları
iki hedef bulunmaktadır. Bunlardan ilki, HSYKnın objektiflik,
tarafsızlık ve şeffaflık temelinde, uluslararası
belgeler ışığında, geniş tabanlı temsil
esasına göre yeniden yapılandırılması,
kararlarına karşı etkili bir itiraz sisteminin getirilmesi ve
yargı yolunun açılması üzerinde mutabakata varılan birinci
ilkedir. İkincisi ise, HSYKnın yeniden yapılandırılmasına
paralel olarak Kurulun sekreteryasının ve denetim sisteminin yeniden
düzenlenmesidir. Yargı Reformu Stratejisi Eylem Planında ise
hedeflerin ne şekilde gerçekleştirileceğine dair
Bakanlığımızca hazırlanan faaliyetler
gösterilmiştir.
Buna göre, HSYKnın geniş tabanlı temsil
esasına göre oluşturulması, HSYKnın iki veya üç daire
şeklinde yapılandırılması, HSYK kararlarına
karşı etkili bir başvuru yolu getirilmesi, sekreterya
hizmetlerinin Kurul bünyesinde olması, iddia ve karar makamı tek elde
birleşmeyecek şekilde hâkim ve savcıların denetiminin Kurul
bünyesinde gerçekleştirilmesi, hâkim ve savcıların disiplin
inceleme ve soruşturma işlemlerinin Kurul bünyesinde
yapılması, HSYKnın müstakil binasının bulunması
ve HSYKnın bağımsız bütçe kullanmasının
sağlanması öngörülmüştür.
Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; söz
konusu hedef ve ilkeler dikkatlice incelendiğinde, hedeflerin
gerçekleşmesi hâlinde, ülkemizde yargı
bağımsızlığının daha da güçleneceği
açıktır.
HSYKnın sekreterya hizmetlerinin Kurul bünyesinde
gerçekleştirilmesi yani Personel Genel Müdürlüğü faaliyetlerinin
Kurul bünyesine alınması, bağımsız bütçeye sahip
olması, yargı teşkilatının yani hâkim ve
savcılarımızın denetimine dair işlemlerin Kurul
tarafından yapılması adımlarından her biri ayrı
bir değer ifade etmektedir.
Hepimizin bildiği gibi bu faaliyetler şu anki
düzenlemede Bakanlığımız tarafından yerine
getirilmektedir. Oysaki öngördüğümüz değişiklikler
gerçekleştirildiğinde Adalet Bakanlığının önemli
yetkilerini devredeceği açıktır. Bu durum da bizim
çalışmalarımızı günlük kaygılarla değil, yargının
geleceğini planlayarak ve kişiye bağlı olmadan
geleceği şekillendirme yönünde attığımızı
gösteren en önemli adımdır.
Öte yandan, 1982 Anayasasının kabul ettiği
sistemde HSYK kararlarına karşı yargı yolu
kapalıdır. Kararlara karşı yapılan itiraz yine
aynı Kurulca sonuçlandırılmaktadır. Bu durum Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde dava konusu olmuş ve Mahkeme,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarına karşı etkin
bir başvuru yolunun bulunmamasının adil yargılanma
hakkına aykırı olduğu gerekçesiyle ihlal kararı
vermiştir. Strateji Belgesinde etkin bir başvuru yolu
oluşturulması öngörülerek bu eksikliğin de giderilmesi
amaçlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, milletvekillerimizin
konuşmalarında değindikleri hususlara zaman ayırabilmek
açısından bundan sonraki bölümü metinden değil ama benden önce
konuşan değerli milletvekillerimizin sormuş oldukları
suallere ve değindikleri konulara ayırmak istiyorum.
Bunlardan bir tanesi Konya Milletvekilimiz Sayın Atilla
Kartın sorularıdır ki bunlara kısaca değinmek
istiyorum. Sorulardan bir tanesi, Ergenekon soruşturmasında
gizliliğin ihlaliyle ilgili işlemlerde Bakanlık, hâkim ve
savcıların soruşturulmasına neden müsaade etmiyor ya da bu
konuyla ilgili olarak niçin yargıyı ve savcıları harekete
geçirmiyor, Teftiş Kuruluna niçin inceleme yaptırmıyor?
sorusudur. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında
görevli savcılarla ilgili olarak yapılmış olan
şikâyetler Bakanlık bünyesinde değerlendirilmiş, bunlarla
ilgili incelemeler yaptırılmış, bunlardan 15 dosya hâlen
derdest, bu incelemelerin bir kısmıyla ilgili olarak da
doğrulanamaması gerekçesiyle işlem yapılmasına yer
olmadığı kararları verilmiştir. Ancak,
soruşturmanın gizliliğini ihlal gerekçesiyle şu anda
içerisinde kamu görevlilerinin de olduğu 4.139 ayrı soruşturma
açılmıştır; bu soruşturmalardan şu anda devam
edenleri vardır, dava açılmış olanları vardır,
1.270 adet kovuşturmaya geçilen dosya vardır. Şu ana kadar 487
derdest dosya var, şu anda 17 mahkûmiyet çıkmıştır,
diğer dosyalar devam ediyor.
ATİLLA KART (Konya) Bu kadar çok ihlal olması normal
mi Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Elbette ki bu
yargılama faaliyetlerine bunun ötesinde bizim müdahale etme
imkânımız bulunmamaktadır.
Yine, şu anda, bu birinci etap gelen şikâyetlerden sonra
yeni şikâyetler gelmiştir. Bakanlığımızca
geçtiğimiz aylarda yeni bir görevlendirme yapılmıştır.
Şu anda 2 tane başmüfettişimiz İstanbulda bu
soruşturmalara devam etmektedir.
Onun dışında, İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesi Üye Hâkimi hakkında ihale yolsuzluğu
yaptığına ilişkin iddia konusunda Komisyon
Başkanı tarafından yani daha kıdemli bir hâkim eliyle
yapılan inceleme, söz konusu iddia doğrulanmadığı
gerekçesiyle 25/8/2009 tarihli olurla işlem yapılmasına yer
olmadığı şeklinde
sonuçlandırılmıştır.
Cumhurbaşkanımız hakkındaki kayıp
trilyon dosyası, Adalet Bakanlığında altı ay sumen
altı edildi. iddiası gündeme getirildi bu kürsüden. Sincan 1.
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca verilen karar
10 Haziran 2009 tarihinde Adalet Bakanlığına tebliğ
edilmiş, Bakanlığımız 28/8/2009 tarihli yazıyla
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bu
dosyayı göndermiştir. Dosya öyle altı ay
Bakanlığımızda beklemiş değildir.
ATİLLA KART (Konya) Altı ay boyunca hiç işlem
yapılmamış Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Onun
dışında
Sayın Kart malumunuz, benim, yürütmenin başında
birisi olarak savcılıklarda bulunan dosyalara müdahale etme
imkânım yok. Dosyalarla ilgili Bakanlığımıza gelen
süreler beni ilgilendiriyor ama savcıya talimat verme yetkim yok. 2004 yılından
beri, Ceza Usul Yasasında yapılan değişikliklerle, Adalet
Bakanının cumhuriyet savcılarını bu şekilde
murakabe etme imkânı yoktur.
Onun dışında, 25 yargıç hakkında isimleri
yazılmadan dinleme kararı alınmasıyla ilgili bir
eleştiri yaptı Sayın Kart. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma
kapsamında elde edilen ve hangi hâkime ait olduğu
anlaşılamayan ses kayıtlarının ve telefon
numaralarının hangi hâkime ait olduğunun
anlaşılması amacıyla sadece HTS raporlarının
istenmesi söz konusudur, dinleme kararı yoktur. Teknik olarak bilgisayar
üzerinden, şu numaralarla görüşme yapan numaraların tespitine
ilişkin bir karar verildiği elimizdeki bilgilerde mevcuttur.
ATİLLA KART (Konya) İsnat edilen suç belli değil
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Gene, Bazı
milletvekilleri hakkında takipsizlik kararı veren Eyüp cumhuriyet
savcıları hakkında ne yaptınız? diye bir soru
sorulmuştur.
ATİLLA KART (Konya) Dosya ortadan
kaldırılıyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu konuyla ilgili
olarak 2007 yılında aynı şikâyete ilişkin kıdemli
savcı eliyle yapılan incelemede, bunun savcının takdir
yetkisi içerisinde olduğu ve bu yetkinin tartışılmayacağı
gerekçesiyle karar verilmiştir.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Bakan, yargılama
aşamasındaki bir dosyadan söz ediyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) 2009
yılında, yeni yapılan aynı konuya ilişkin müracaat da
bu gerekçeyle sonuçlandırılmıştır.
ATİLLA KART (Konya) Yargılama aşamasındaki
bir dosya Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Gene, emanet
paralarının Vakıflar Bankasında değerlendirilmesine
ilişkin bir sual ve eleştiri getirilmiştir. Bu bankayla
Bakanlığın çalışması yeni değildir. Esasen,
2006 yılına kadar Vakıflar Bankasıyla zaten Bakanlık
çalışmıştır
ATİLLA KART (Konya ) Ama faiz almıştır
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
ama buna
ilişkin, geçmiş yıllarda değişik bankalarla
çalışmıştır Bakanlık. 2006-2008 arası bir
başka bankayla çalışılmıştır ama 2008de
yeni bir kararla tekrar Vakıflar Bankasıyla
çalışılmaya başlanmıştır. Bu, idarenin
takdirindedir.
ATİLLA KART (Konya) Yasayı genelgeyle nasıl
kaldırırsınız Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Burada alınan
hizmetin takdiri idareye ait bir husustur. İlk defa Vakıflar
Bankasıyla çalışmıyor Bakanlık, uzun yıllar bu
bankayla zaten çalışmıştır. Burada da herhangi bir
olumsuz durum söz konusu değildir.
ATİLLA KART (Konya) Faizi neden almıyorsunuz
Sayın Bakan? Faizi neden almıyorsunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Milletvekillerimizden Sayın Şahin Mengünün değerlendirmelerine
hemen
Sürem çok süratle ilerliyor.
DTPnin kapatıldığı gün İmralıda
avukatlara özel görüşme izni verilmiştir. dedi Sayın Mengü.
Böyle bir bilgi yanlış bir bilgidir Sayın Mengü.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Basında
yayınlandı, yalanlanmadı.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Yanlış bir
bilgi. Avukatlar çarşamba günleri mutat görüşme yapıyorlar.
Bunun dışında bir görüşme bizim kayıtlarımızda
söz konusu değil.
Gene, cezaevlerinde bulunan 118 bine yakın hükümlü ve
tutuklunun önemli bir kısmının çek mağdurlarından
oluştuğuna dair bir tespitte bulundu Sayın Mengü. Bu tespit de
doğru bir tespit değil değerli arkadaşlar.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Yüzde 47si, resmî rakam.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) 2.100 küsur
kişi şu anda karşılıksız çekten dolayı
cezaevlerinde bulunuyor.
Gene, 2005ten bu yana suçlu ve hükümlü sayısı yüzde 115
artmıştır gibi bir tespit yaptı Sayın Mengü.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Evet, bu doğru.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şu tablo yaklaşık 2000 yılından
sonraki tutuklu ve hükümlülerin artış oranını gösteren bir
grafik. Bu grafiğe baktığımızda, mesela 2000
yılında, 73.748 hükümlü, tutuklu var yani 2005te rakam 55 bine
düşmüş ama bunun düşüş sebebi Türk Ceza Yasasında
yapılan değişiklik esnasında hüküm özlü dosyalarda
Yargıtayın salıvermelerinden kaynaklı cezaevlerinde bir
hükümlü azalması olmuş.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Bir nevi aftan ötürü.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Ayrıca, yine
2000 yılında 4616 sayılı Kanunla çıkan aftan
dolayı keskin bir düşüşle hükümlü, tutuklu sayısı
azalmış ama tekrar eski hâlini toparlamaya başlamış
yani kanunlarda yapılan değişiklik ya da af yasalarıyla
cezaevlerindeki azalma kısa sürede tekrar kendini eski konumuna
getirmektedir.
Yine, 2005te bizim yapmış olduğumuz Ceza
İnfaz Yasasındaki değişiklikler, Ceza Kanunundaki
asayişi bozucu hareketlere verilecek cezaların
artırılması hükümlü ve tutuklu sayısının
artmasına neden olmuştur. Bu infaz miktarı yüzde 40tan yüzde
67ye çıkartılmıştır. Bundan kaynaklı hükümlü,
tutuklu sayısında bir artış doğrudur ama bu,
Türkiyede huzurun ve asayişin sağlanması için
yapılması gereken bir değişiklikti.
Biz, 2014 sonu projeksiyonumuza göre 158 bin kapasiteye
ulaşacak bir yatırım programı hazırlamış
durumdayız. 2010 yılında, değerli milletvekillerimiz, elli
iki yeni cezaevi inşasıyla ilgili hazırlıklarımız
tamam. İnşallah, bunların 2010 yılı içerisinde
ihalesini yapmak suretiyle inşaata başlayacağız. Şu
anda on beşin üzerinde cezaevi inşaatımız devam etmektedir.
Gene, değerli milletvekillerimizden Ali İhsan Köktürk
Beyefendi Yargıtay üye sayısını 150ye indirmek için niye
uğraşıyorsunuz gibi bir tespit yaptı.
Sayın Köktürk, bizim, 2004 yılında
çıkartılan 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Kanunundan sonra,
Yargıtay Birinci Başkanlığı, Adalet
Bakanlığına müracaat ederek Yargıtay Kanununun
değiştirilmesini talep etmiştir
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, o
değişti. Geçen gün görüştüm Yargıtay Başkanıyla.
Lütfen, kullanmayın onu.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
ve Yargıtay
Başkanlığının gönderdiği teklif içerisinde,
Yargıtay üye sayısının 150ye indirilmesi
öngörülmüştür.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Tasarıda var, daha
yeni gelen tasarıda Başkanlığın görüşü var.
Lütfen
Adalet Komisyonu Başkanı burada
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Bakanlığımızın hazırlamış olduğu
tasarı, Yargıtay Başkanlığının
gönderdiği görüş doğrultusunda hazırlanmış,
Parlamentoya sevk edilmiştir. Parlamento komisyonlarında
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Adalet Komisyonu
Başkanı burada, Yargıtayın görüşü belli.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Beni dinlerseniz
Sayın Köktürk, anlayacaksınız.
Yargıtayın görüşü doğrultusunda
hazırlanan tasarı Parlamentoya sevk edilmiş, komisyonda iken
yeni seçilen Yargıtay Başkanımız süre istemiş ve
inceledikten sonra, yakın tarihte Adalet Komisyonu Başkanlığına
ve Bakanlığımıza yeni görüşlerini
göndermişlerdir. Bu yeni görüşte, bu sayının şimdi
indirilmesinin sakıncalı olacağını ifade etmiştir
Yargıtay. Biraz sabretseydiniz bunu da söyleyecektim.
Dolayısıyla, bizim, Parlamentoya göndermiş olduğumuz Yargıtay
Yasası, gene Yargıtay 1. Başkanlığının
talebi doğrultusunda tanzim edilmiş bir yasa
tasarısıdır. Kendi yanımızdan, Yargıtaya dönük
kasıtlı herhangi bir çalışma ürünü değildir.
Onun dışında, değerli arkadaşlar, çok
önemli bir konu var, ona zaman yetiştiremiyorum ama Sayın Başkan
beni birazcık tolere ederse birkaç konu var onlara da değinmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Gene Sayın
Atilla Kartın sorularından bir tanesi, Deniz Feneri davasıyla
ilgili ki bu kürsüden çokça kullanıldı, eleştirildi. Adalet
Bakanlığı niçin bu süreçte üzerine düşeni yapmıyor,
olayı geciktirmek, savsaklamak için elinden geleni yapıyor? gibi hiç
de haklı olmayan bir ithamla karşı karşıyayız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yayın yasağı niye konuldu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, buradan ilan ediyorum, Deniz Feneri davasıyla ilgili,
Türkiyede, Ankara Adliyesinde iki tane dosya var. Bir tanesi, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü bir
soruşturma, biri de Frankfurt Bölge Mahkemesi
Savcılığının yürüttüğü bir soruşturma.
Frankfurt Savcılığının yürüttüğü soruşturmayla
ilgili Türk makamlarından adli yardım talebi vardır, Ankara
Başsavcılığının yürüttüğü dosyayla ilgili
Ankara Başsavcılığının Alman makamlarından
adli yardım talebi vardır. Zaman zaman bu ikisi birbirine
karıştırılıyor. Şimdi, bakınız, Ankara
Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ergin, lütfen tamamlayınız,
süre veriyorum biraz daha.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Hemen
toparlıyorum Sayın Başkanım.
25 Eylül 2008 tarihinde adli yardım talebi
Bakanlığımıza ulaşıyor. 26 Eylül 2008 tarihi, bir
gün sonra, Adalet Bakanlığı bunu hemen muhataplarına
gönderiyor. Almanya yetkili makamlarına iletilmek üzere Frankfurt
Başkonsolosluğuna gönderiyoruz. 16/10/2008 tarihinde Almanya Federal
Adalet Bakanlığına ulaşıyor. Bundan sonra Türk Adalet
Bakanlığı 2008 yılı içerisinde 2 defa tekit
yazısı yazıyor Alman makamlarına Dosyayı
geciktiriyorsunuz, bunu hızlandırın. diye. Böyle bir
mecburiyeti yok Bakanlığın ama bunu yapıyor. Bunlardan bir
tanesi 20 Ekim 2008 tarihinde, bir tanesi 30 Ekim 2008 tarihinde. 24 Şubat
2009 günü Alman makamlarınca yerine getirilen evrakın
tamamının Bakanlığımıza
ulaştırılması sağlanıyor, 24 Şubat 2009.
Bakanlığımıza geldiği gün, Ankara
Başsavcılığına bu evrakları gönderiyor
Bakanlık. Burada, Bakanlığın Ankara
Başsavcılığına giderek evrakları kendisinin takip
etmesi, işlemlerin kendisi tarafından yapılması gibi bir
usul yok. Bakanlık burada, adli yardım mevzuatı çerçevesinde
üzerine düşen görevi yapmaktadır.
Gene aynı şekilde, Alman makamlarından Alman
Frankfurt Savcılığında yürütülen soruşturmayla ilgili
gelen yazışmalar, bir ila dört iş günü gibi kısa sürelerle
Bakanlığımız tarafından talepler
karşılanmış ve ilgili yargı organlarına dosyalar
gönderilmiş. Bizim dahlimiz bundan ibarettir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yargıya müdahale ettiniz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bunun ötesindeki
hususlar, tamamen o savcılıkların tasarrufunda olup
tarafımızdan müdahale imkânı bulunmamaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Oldu oldu, yayın
yasağını siz koydunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bununla ilgili, bu
konu çok istismar edildiği için, Almanyanın Ankara Büyükelçisi Cuntz
şöyle bir açıklama yapmak zorunda kalmıştır: Süreç
gayet normal işliyor. Türk ve Alman makamları arasında bu konuda
çok iyi bir iş birliği var. Konuyu politikaya alet etmenin hiçbir
anlamı ve getirisi yok. Cuntz, iki ayrı dosya olduğunu, birinin
Almanyanın Türkiyeden, diğerinin ise Türkiye'nin Almanyadan adli
yardım talebiyle Ankaraya gönderildiğini söyledi.
Değerli arkadaşlar, süremi daha fazla istismar etmek
istemiyorum, Sayın Başkanın hoşgörüsünü. Bundan sonraki
bölümlerde de inşallah soru-cevap bölümünde değinmeye
çalışacağım.
2010 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
Sayın milletvekilleri, şimdi, soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Aleyhte Sayın Sipahi
konuşacak efendim.
BAŞKAN Çok pardon, aleyhte var söz hakkı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım,
60ıncı maddeye göre yerimden kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, yapın.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, bütçenin bu programa göre müzakeresini öngören bu sistemi protesto
ettiğine ve yarından itibaren de bütçe müzakerelerine
katılmayacağına ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bütçe
müzakerelerini başladığı günden beri burada takip ediyorum.
Maalesef, konuşma hakkımız yok, soru sorma hakkımız
yok. Memleketimizin çok büyük sorunları var, ilimizin işte köprü
sorunu var, kar her tarafı kaplamış, Munzur Nehrinde baraj
yapılmaması sorunu var, belediyeler yirmi aydır maaş, ücret
vermiyor.
Bunlar bir tarafa, burada AKPli bakanların birçoğu
bakanlıklarında yapılan talan ve soygunun dile getirilmesini
önlüyorlar.
Ayrıca, bugün Abdi İpekçi Parkında işçilere
reva görülen o saldırı, o insanlara reva görülen muameleden
dolayı bu Hükûmetin hemen istifa etmesi lazım. İnsanların
gözüne getirip de öyle gaz sıkan bir siyasi iktidarın, zihniyetin
Türkiyede artık demokrasiden bahsetmesi mümkün değildir.
Ben bütçenin bu programa göre müzakeresini öngören bu sistemi
protesto ediyorum. Yarından itibaren de katılmam bu müzakerelere. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar(!)] Sizin hoşunuza
gidiyor tabii.
Böyle bir müzakere sistemini, Sayın Başkanım,
Meclis Başkanlığının önlemesi lazım. Çünkü çok
soygun var, çok vurgun var. Bakın, çok şeyler dile getirmiyoruz.
Keşke imkânımız olsa
Bakın, burada bakanlar hep çıkıp yalan söylüyorlar.
Dün Ali Babacan İmar Bankasında o kadar yanlış bilgi verdi
ki.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Yeter artık, yeter!
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun zamanında İmar
Bankasından Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 2
üyesinin bir ay geç atanması nedeniyle 8 katrilyon götürüldü. Burada
çıktı, başka şeyler söyledi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, süresi yok mu
acaba konuşmasının?
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, biz, milletvekili olarak
bunları dile getirmezsek nerede dile getireceğiz? Bu Hükûmet de
çıkıyor, soygunlarını maalesef -hepsini- burada, sanki
büyük bir marifetmiş gibi anlatıyor. Meclis
Başkanlığının buna müdahale etmesi lazım.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Basın
toplantısı yap, basın toplantısı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Burada bütçelerin enine boyuna
tartışılması lazım. Böyle bir sistem olmaz.
Akşama kadar, geliyoruz, burada hep yalanları, hep boşu
boşuna kandırmacaları dinliyoruz efendim.
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) Ne biçim idare bu!
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun için ben yarından itibaren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, süresi yok mu efendim. Ne kadar daha konuşacak acaba?
BAŞKAN Teşekkürler ediyoruz Sayın Genç.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
Sayın
Başkan, yerimden kısa bir açıklama için söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kısa bir açıklama için söz
talebim var Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Neye dayanarak?
BAŞKAN Hangi konuda?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Tutanaklarla ilgili.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Soru-cevaba geçtik
efendim. Neye dayanarak?
BAŞKAN Peki, buyurunuz Sayın Okay.
7.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa
Elitaşın incelenmemiş ham tutanakları dayanak yaparak, K.
Kemal Anadolun ifadesini bir bütünlük dışında ifade
ettiğine ve ham tutanak ile incelenmiş tutanak arasında
farklılıklar bulunduğuna, tutanağın yeniden
incelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkanım,
sayın bakanların söz talebi öncesi, AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Elitaş incelenmemiş ham tutanakları dayanak yaparak
bir açıklamada bulundu. Bu konuda Sayın Kemal Anadolun ifadesini bir
bütünlük dışında ifade ettiler. Ancak, tabii, söz sahibi
Sayın Anadol olduğu için, çok doğaldır ki Sayın Anadol
bu konuda açıklama yapacaktır. Ancak, biraz evvel elimdeki
incelenmemiş tutanaklarla incelenen tutanakları
karşılaştırdığımda, eğer böyleyse, çok
vahim bir tahrifat görüyorum.
Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
hatiplerin konuşması buradaki stenograflar tarafından not
ediliyor ama şu meydandaki mikrofonlar da bu sesleri en ince
ayrıntısına kadar alıyor.
Şimdi, elimdekinde, yani incelenmemiş tutanakta:
Kemalettin Göktaş (Trabzon) Kim şerefsiz diyorsa şerefsiz
odur! Bu incelenmiş hâli, bu incelenmiş hâli, son hâli: Kemalettin
Göktaş (Trabzon) Kime şerefsiz diyorsa şerefsiz odur! Yani
kim kelimesinin arkasına bir e harfi eklenerek eğer bu cümlenin
tamamen anlamı değiştiriliyorsa çok ciddi bir sorun vardır.
Bu hususu kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum ve bu tutanakta eğer
bir farklılık yaratıldıysa bunun yeniden incelenmesini
talep ediyorum.
Bu hususu Meclis Genel Kurulunda sizlerle paylaşmak istedim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben de açıklama
yapmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
8.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, ellerindeki tutanağa göre
konuştuklarına ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Arkadaşımız, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa
Elitaşın açıklaması üzerine bir görüş bildirmek
istedi ve gizli kapaklı olarak veya da açık olarak Mustafa
Elitaşın tutanaklardan okuduğu şeyin tahrifat
olduğunu söyledi.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kesinlikle öyle bir şey
söylemedim, iki tutanak elimde.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ee bizim de elimizde
bir tutanak var. Bu tutanakta
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) İki tutanak var. İki tutanak
var.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Müsaade eder misiniz
lütfen. Lütfen, müsaade eder misiniz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ama tahrif etme benim söylediğimi!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Mustafa
Elitaşın tutanakları tahrif ederek bilgi verdiğini
söyledi. Tahrife yönelik beyanlarda bulundu. Oysa bizim elimizdeki tutanakta
Sayın Kemal Anadolun
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Kendi
çarpıtıyor
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
bu Mecliste Peki,
şerefsizler var bu Mecliste! şeklinde bir cümlesi var. Bu cümlesi
üzerine Kemalettin Göktaşın Kim şerefsizse, çıkın
söyleyin! beyanı var.
Şimdi hâl böyle iken bu söylemi tahrif ederek, bizim, olmayan
bir şeyden dolayı, bu şerefsizlik konusunda yüce Meclise hakaret
konusunu gündeme getirmemizi eleştirmelerini ben AK PARTİ Grup
Başkan Vekili olarak grup adına şiddetle eleştiriyorum.
Biz elimizdeki tutanağa göre konuştuk, kendilerinin de
bilgilerine sunuyorum. Bu konu çok açıktır. Hepimiz buradaydık.
Tutanaklar delildir. Hepimiz burada duyduk. Ben dâhil olmak üzere Sayın
Anadolun bu şekilde konuştuğunu duyduk. Kayıtlara geçmesi
adına teşekkür ederek, bilginize sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bahçekapılı.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir dakika Sayın Okay.
Bu tutanaklar konusunu ben de inceledim. Tutanakların
incelenmemiş bölümünde bazı eksik sözcükler var. Bunun üzerine biz
tekrar bunun detayını istedik. Yeniden gözden geçirilmişte,
bazı harf -incelenmiş olanlarda- bazılarında harf
eksikliği, bazılarında da sözcük eksiklikleri vardı,
onları düzelttikten sonraki, Sayın Okayın elindekiler herhâlde
en son olan tutanaklar olsa gerek.
Bu konuda sizin bu tarz bir şey söylemiş ya da
söylemediğiniz anlamında söylemedi Okay. Benim
anladığım, tutanakların düzgün tutulması konusunda bir
uyarıda bulundu. Bunun da yerine getirileceğini ve düzgün
tutulacağının gözetileceğini herkesin bilmesini istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yalnız
şerefsizler konusunda böyle bir beyanın
olmadığını söyledi. Efendim, biz de buradaydık, böyle
bir şey olmuştur. Mustafa Elitaş da, Grup Başkan Vekilimiz
de grubumuz adına cevap vermiştir.
BAŞKAN Böyle bir şeyin olmuş olduğu
tutanaklarda var fakat tutanaklar eksik efendim. Bu eksikliği dile
getirdiler. Bu eksikliği de biz gözettiğimizi ve bunların düzgün
tutulması konusunda Divan olarak gerekli hassasiyeti gösterdiğimizi
Genel Kurula tekrar bildirmek isterim.
Bu konu da kapanmıştır, teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bir
açıklama da ben yapabilir miyim?
BAŞKAN Hangi konuda Sayın Şandır?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, birlikte şahit
olduğumuz olayın ulaştığı nokta beni
rahatsız etti, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. Aslında,
bizim konuşmamız gereken bir başka husus var, müsaade ederseniz
onu arz edeyim.
BAŞKAN Buyurunuz, siz de yerinizden söyleyiniz.
9.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, karşılıklı konuşmalar
sırasında meselenin başka yönlere çekildiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Anadol, Sayın Elitaşın Yavuz
hırsız ev sahibini kovar. misaline misal olarak kalkıp,
ayağa kalkarak Bu Genel Kurulda şerefsizler var dersem doğru
olur mu? anlamında sözler söyledi ve mesele başka yerlere çekildi.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar[!])
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Yapmayın!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Müsaade ediniz
Müsaade ediniz
Şimdi, arkadaşlar
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Başka bir kelime
bulabilirdi Sayın Şandır.
BAŞKAN Sayın Şandır, devam ediniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Size çok
yakıştı!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Müsaade ederseniz tamamlayayım.
Şimdi, Sayın Anadolun söylediği, Sayın
Elitaşın sözünün yanlışlığına izafeten
böyle bir şey söyledi. Ama burada grup başkan vekilleri olarak
bizlerin bu meseleyi şöyle bağlaması gerekir, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak ben şöyle diyorum: Bu Mecliste, bu milletin
seçtiği milletvekillerinin Meclisinde asla şerefsiz olmaz, bunu kabul
edemeyiz. Bu millet şerefsizleri seçmez, bu Mecliste şerefsiz olmaz.
Sayın Anadol da bunu böyle kastetmemiştir zaten.
BAŞKAN Evet.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) Öyleyse çıksın,
söylesin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İşin özü budur. Bunu
başka yerlere çekmek başka bir tartışmayı
başlatır ki, bu, bu Meclise yakışmaz.
Teşekkür ederim.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Gelsin burada
söylesin, kendi burada konuşsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Konu netliğe kavuşmuştur.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S.
Sayısı: 443) (Devam)
H) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî Savunma
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
İ) ADALET BAKANLIĞI
(Devam)
1.- Adalet
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Adalet
Bakanlığı2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI
İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1.- Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
L) YARGITAY (Devam)
1.- Yargıtay 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Yargıtay 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) DANIŞTAY (Devam)
1.- Danıştay 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Danıştay 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Aleyhte, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi.
Buyurunuz Sayın Sipahi. (MHP sıralarından
alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, Millî Savunma Bakanlığı bütçesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Bu vesileyle, zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle
başlayan şanlı ordumuzun mensuplarına en iyi dileklerimi
sunuyor, şehitlerini rahmetle anıyorum.
Sürenin kısalığı nedeniyle
konuşmamı, Hükûmet adına Sayın Bakana yönelteceğim
sorularla sürdüreceğim:
1) Millî Savunma bütçesinin genel bütçeye oranı AKP döneminde
sürekli düşmüş, 2002de yüzde 8,9 olan oran 2009da yüzde 5,6;
2010da ise 5,26dır. Soruyorum: Sizin döneminizde Türkiye'nin güvenlik
ihtiyacı devamlı azalmakta mıdır? Azalıyorsa isim
özürlü yıkım açılımıyla yangın yerine dönen
Türkiye'nin izahı nedir?
2) Türk Silahlı Kuvvetleri personel yapısı
karmakarışık hâle gelmiş, insicamı kaybolmuştur.
Tek tip askerlik projesi nerededir? Belirli görevlerin profesyonel hâle gelmesine
evet, ama yükümlü askerlik yapısının daha genç, demokratik ve
disiplinli bir ordu olduğunu da hatırlatırım.
3) Ordunun görevdekileri ve özellikle emeklileri gittikçe
fakruzaruret içine düşmekte, artık birçoğu fakirlik değil,
açlık sınırında bulunmaktadır. Emekliler için vaat
edilen 100 liralık seyyanen zam ne oldu? Astsubaylarımızın
derece, kademe ilerlemeleri -ki, Meclisimizin kendilerine borcudur-
tazminatlardan yararlanma işi, yüksekokul bitirenlerin kademe ilerlemesi
nerede? Bunlar sorunların bir kısmı.
Uzman jandarmaların lise mezunu olarak göreve
başlayıp ortaokul mezunu gibi emekli olmaları sorunu, askerî
eğitimlerinin emekliğe sayılması işi, yüksek tahsil
yapanlarının derece, kademe ilerlemeleri konuları ne oldu?
Onlarla ilgili gönderilen tasarıya aylardır neden cevap verilmiyor?
Uzman erbaşların hangi sorununu giderdiniz? Kırk
beş yaşından gün aldıkları için kaç uzman erbaş
çoluk çocuğuyla sokağa atıldı? Bu yılbaşında
kaç tanesi daha aynı kadere mahkûm olacak farkında
mısınız? Makul sürelerde derece, kademe ilerlemeleri
almaları ne oldu? Ek gösterge konusunu unuttunuz mu? Ekonomik kriz var.
demeyin, bu konuda verilen sözleri hatırlatırız. Sahte vaatlerle
bu arkadaşlarımın yeniden kandırılması için
müteakip seçim dönemi mi beklenmektedir? Onlara Biz istiyoruz ama Genelkurmay
istemiyor. yalanlarını kim ve neden söylemektedir?
Uzman erbaşlarla ilgili düzenlemeler için Maliye
Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı geçen
hafta olumsuz görüş verdi. Bu yiğit Anadolu çocuklarıyla AKPnin
alıp veremediği nedir?
Ordu mensupları ve emeklilerinden esirgenen imkânlar
Kandilden gelecek katiller için mi ayrılmıştır?
4) Övünülen TOKİ 3 Ekim 2008 Aktütün olayı sonrası
protokolle yapacağı elli dört sınır karakolu ve iki
sınır taburu inşaatı işinden on dört ayda neden sadece
on bir karakolun inşaatına başlayabilmiştir?
Yandaşlara peşkeş çekilen konutlar Mehmetçik için
yapılacak karakoldan daha mı önemlidir?
5) Dünyanın en büyük asimetrik tehdidine maruz ülkemizde
savunma projeleri içinde hemen hemen hiç asimetrik tehdidi
karşılayacak proje bulunmaması tenakuzu nasıl izah
edilebilir?
6) Hükûmetin aklamaya çalıştığı PKK
terörüyle mücadele için ATAK Projesini üç dört yıl daha eldeki viski tipi
kobrayla beklemek doğru mu?
Yılan hikâyesine dönen İHA Projesi ne oldu? Bu projenin
gerçekleşmesine kadar kaç Mehmetçiğin hayatı riske
atılacak? Yoksa PKKyla açılım koduyla müzakere mütareke
sürecinden mi medet umulmaktadır?
7) Güçlü ordu, güçlü Türkiye sözünden rahatsız olanlar
hangi sapık zihniyetin sözcüleridir?
8) 6 Ekim İstanbulun kurtuluşunda Ordumuza şükran
borçluyuz. mahyasından rahatsız olanlar hangi yabancı güce
şükran borçludurlar?
9) Gece yarısı oyunuyla, askerler, siyaset ve cemaat
ilişkisi bulaştırılan, çadıra sokulan sivil
yargının önüne atıldı. Kimse suç ve suçlu korunsun demiyor.
İktidar yönlü telefon dinlemeleri, şüpheli itirafçı ifadeleri,
kerameti Hükûmetten menkul gizli tanıklarla önüne gelen sivil yargı
askerî personelle uğraşırsa, bu orduda emir-komuta, disiplin
nasıl sağlanır?
Sayın Bakan, sizin bu gece yarısı oyunundan
haberiniz var mıydı?
10) AKPnin oynak merkezli dış politikası, bizzat
millî güvenliğe yönelik en ciddi tehlike hâline geldi, çünkü merkez o
kadar oynadı ki Washingtona, Brüksele, Erbile, Erivana kadar
uzandı, farkında mısınız?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Senin söylediklerini kulakların
duyuyor mu?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) 11) Bölücü teröre
karşı canını ortaya koyarak mücadele eden kahramanlardan
kimin namına hesap sorulmaktadır? PKK adına mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
12) Son Millî Güvenlik Kurulunun gündemi, Türk Silahlı
Kuvvetlerine yönelik asimetrik, psikolojik harekâttı. Hükûmetiniz, kendi
ordusuna yönelen bu ciddi asimetrik, psikolojik tehdidin hangi tarafında?
Hoş göreni mi, yüz vereni mi, yol göstereni mi, teşvikçisi mi,
tahrikçisi mi, iş birlikçisi mi, planlayıcısı mı,
icracısı mı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hiçbiri değil!
AHMET YENİ (Samsun) Emekli subayın laflarına bak!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Bu konudaki
gayretler hangi dış güçlerin emelleriyle tevlit edilmektedir?
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp ayıp! Çok ayıp! Bir
milletvekili olarak bunları konuşuyorsun!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Efendim, sözüm
kesiliyor, lütfen
Ancak millet bu soruları da bilmektedir,
cevaplarını da bilmektedir. Millî uyanış
başlamıştır ve Tandoğanda 13 Aralıkta
ispatlanmıştır.
Ben bu vesileyle sözlerime son veriyorum. Bütçe hayırlı
olsun der, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.22
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.43
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 34üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Soru-cevap işleminde kalmıştık.
Süremiz yirmi dakika.
Önce isimleri okuyacağım, ilk 10 kişiye söz
vereceğim. Bulunanlar-bulunmayanlar şeklinde bakacağım ve
on dakikalık süre yeterse tekrar söz verebileceğim.
Sayın Korkmaz, Sayın Özdemir, Sayın
Yıldız, Sayın Işık, Sayın Tankut, Sayın
İnan, Sayın Çelik, Sayın Tunç, Sayın Akçay, Sayın
Genç, Sayın Köse, Sayın Kaptan, Sayın Çalış,
Sayın Ağyüz, Sayın Atılgan, Sayın Ertuğrul,
Sayın Arıcı, Sayın Helvacıoğlu, Sayın Taner.
20 tanesini okudum.
Şimdi, sırayla başlıyorum.
Sayın Korkmaz, buyurunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkanım,
aracılığınızla, önce Sayın Millî Savunma
Bakanımıza iki tane sorum olacak.
1) Uzman jandarmaların sorunlarının çözümüne
ilişkin taslak tasarı Bakanlığınızca 8 Nisanda
kurum görüşlerine gönderildiği hâlde, bazı kurumların cevap
vermemesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi mümkün
olmamaktadır.
İmzanıza sahip çıkarak bu tasarının
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevkini ne zaman sağlayacaksınız?
Aileleriyle birlikte yaklaşık 100 bin kişiyi ilgilendiren bu
mağduriyeti ne zaman gidereceksiniz?
2) Uzman erbaşlar kırk beş yaşında
sözleşmeleri yenilenmeyerek, âdeta o güne kadar yaptıkları
hizmet inkâr edilerek sokağa atılmaktadır. Çoluk
çocuklarının nafakasını temin için bu
arkadaşlarımızın kamu kurumlarında işe
alınmaları gerektiği hâlde başvurularına ya ret
cevabı verilmekte ya da hiç cevap verilmemektedir. Gençliğini vatana adamış
bu memleket evlatlarının bu hayati problemini ne zaman çözeceksiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Sayın Özdemir...
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
Sayın Adalet Bakanına soruyorum:
Ülkemiz yedi yıllık AKP iktidarları döneminde âdeta
bir korku imparatorluğuna dönüşmüştür. İnsanlar telefonla
eş ve çocuklarını, dostlarını bile arayamamakta,
sohbet ederken de izleniyor izlenimine kapılmaktadır. Döneminizde
Ankara, İstanbul cumhuriyet başsavcıları ile Yargıtay
telefonları bile dinlenebilmiştir.
Hâl böyleyken, Hükûmetiniz Silopide açılım adı
altında eli kanlı teröristlerin ayağına savcıları
gönderip, Türk devletinin tarihinde hiç görülmemiş şekilde seyyar
mahkeme kurdurmuştur. Biz elçiyiz. Pişman değiliz. demelerine
rağmen PKKlılar serbest bırakılmıştır.
AKP Hükûmetinin bu zafiyetini gören PKKlılar, şehir
eşkıyaları Güneydoğu Anadolu ve büyük şehirlerimizi
âdeta savaş alanına döndürmüştür. Olay vahimdir ve ciddidir.
Generaller, savcılar, aydınlar dinlenirken Hükûmetimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Adalet Bakanına ve Sayın Millî Savunma
Bakanına soruyorum: Yedi yılı aşan iktidarınız
döneminde bakanlıklarınızda Artık bu konu Türkiyede sorun
olmaktan çıkmıştır. diyebileceğiniz hangi temel sorun
çözülmüştür?
İkinci sorum: Sayın Bakan, AKP, bir gece
yarısı değişiklik önergesiyle askerî personelin sivil
yargıya sevkinin yolunu açmıştır. Bu
değişikliği, askerî yargıya Hükûmetin güveni
olmadığı için mi getirdiniz? Bakanlığınız
askerî yargı mensuplarına güvenmiyor mu? Hukuk askerî yargı için
de sivil yargı için de aynı hukuk değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Millî Savunma Bakanına soruyorum:
1) Geçen hafta Sayın Kemal Anadol ve Sayın Sayın
Bekir Bozdağın katıldıkları bir televizyon
programında, AKP Grup Başkan Vekili terörle mücadelede 1999-2002
yılları arasında verilen şehit sayısının
1.500 olduğunu iddia etmiştir; doğru mudur bu iddia? Diğer
yandan, 1999-2002 ve 2003-2009 dönemlerinde verilen şehit
sayıları nedir?
2) Astsubaylarımızın derece ve kademe ilerlemesi
konusunda Komisyonda kabul edilip sonra Hükûmetinizce geri çekilen
tasarının akıbeti ne olmuştur?
Sayın Adalet Bakanına soruyorum: İki yıl önce
kapatılan Kütahya Tekel Başmüdürlüğü binalarının
Bakanlığınıza devrine ilişkin girişiminiz ne
aşamadadır? Bu binaların nasıl değerlendirilmesi
düşünülmektedir?
Diğer sorum: Emekli infaz koruma memurlarının silah
ruhsatı harçlarının düşürülmesi ya da muaf tutulması
konusunda bir çalışmanız var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sorum Sayın Millî Savunma Bakanına olacaktır.
Sayın Genelkurmay Başkanı bugün yaptığı
basın toplantısında Türk Silahlı Kuvvetlerine
karşı psikolojik harekât yürütenlerin olduğuna dikkat çekerek
Bulunduğunuz yer doğru değildir. demiştir. Yine Orgeneral
Başbuğ Bizi en çok üzen ve yaralayan noktalardan biri TSK içinde
bizlere canları emanet edilen Mehmetçikler üzerinden kanlı hesaplar
yapabilenlerin olduğunun düşünülmesi, ileri sürülmesi konusudur.
demiştir.
Millî Savunma Bakanı olarak siz, TSKya karşı
psikolojik harekât yapanların varlığına inanıyor
musunuz? TSKya karşı psikolojik harekâtı kimler
yapmaktadır? Bu konuda Hükûmet olarak bir tespitiniz var mıdır?
Sayın Genelkurmay Başkanının bu açıklama ve
şikâyetlerine katılıyor musunuz? Bu konudaki
değerlendirmeleriniz nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Öncelikle Sayın Adalet Bakanımıza sormak istiyorum.
Birinci sorum: Niğdeye kapasitesinin 2 katı üzerinde
mahkûm barındıran yeni bir cezaevi yapmayı düşünüyor
musunuz?
İkincisi: 2010 yılında Niğdeye yeni bir
adliye binası projesi var mıdır?
Üçüncüsü: Son zamanlarda, kapatılan DTPnin
milletvekilleriyle Hükûmetin görüşme hâlinde olduğu ve DTPli
milletvekillerinin birtakım şartları olduğu öne
sürülmektedir. Bu şartların içerisinde Abdullah Öcalanın ev
hapsi çekmesi talepleri var mıdır?
İmralı-Mudanya arasında, Adalet
Bakanlığının, kullanmak üzere bir hızlı feribot
siparişi var mıdır? Varsa hangi amaçla kullanacaktır?
Döneminizde ya da daha önce dinlenen milletvekili var
mıdır? Varsa bu milletvekillerinin isimleri
Kimdir?
Diğer sorum Sayın Savunma Bakanımıza:
Hükûmetin bir türlü adını koyamadığı açılım
projesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.
Sayın Çelik
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Ben de yine Adalet Bakanına yöneltiyorum sorumu: Malum bu
dinleme hadiseleri daha önce Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Sayın
Paksüt üzerinden kamuoyuna yansımıştı. Daha sonra Sincan
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve İstanbul, Konya, Adana,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılarının dinlendiği ve
yüzlerce hâkim ve savcının dinlendiği anlaşıldı
ve nihayet Yargıtayın sabit telefonlarının dinlendiği
ortaya çıktı. İktidarın buradan beklediği, acaba,
yandaş yargı oluşturma faaliyeti mi?
Ve diğer bir husus da ıslak imza yargılaması.
Yine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
soruşturması yürütülmekte. Acaba, niçin Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı bu konuda yetkilendiril-memekte ya da
Başsavcılığa bir baskı mı yapılmakta bu
soruşturmayı yürütmemesi için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Adalet Bakanımıza soruyorum: Sayın
Bakanım, yedi yıllık AK PARTİ İktidarında, her
alanda olduğu gibi, adalette de çok önemli mesafelerin
alındığını görmekteyiz. Yüz yirmiden fazla adliye
binasının yapılarak adaletin bodrumlardan saraylara
taşınması, mevzuatımızın önemli bir bölümünün
çağın gereklerine uyacak şekilde yenilenmiş olması,
ülkemizin geleceğine, demokratik hukuk devletine yönelik kirli
planları yapanların adalete teslim edilmiş olması önemli
gelişmelerdir ancak alınacak daha çok mesafe vardır. Avrupa
Birliği İlerleme Raporunda da ifade edilen,
Bakanlığınızca da yayımlanan Yargı Reformu
Stratejisi Taslağıyla ilgili çalışmaları yüce
Meclisin gündemine ne zaman getirmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tunç.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum, Sayın iki bakana. AKP İktidarı
tarafından Haburda İçişleri Müsteşarı, Vali,
Kaymakam, hâkim ve savcılar sınırda, terör örgütünün sembolleri
altında dağdan inen teröristleri karşılamaya
gönderilmişlerdir. Gelen PKKlı grup Biz pişman değiliz.
Pişmanlık Yasasından da yararlanmak istemiyoruz. Biz teslim
olmaya değil, uzlaşmaya geldik. Biz liderimiz Öcalanın
talimatıyla mektuplarını getirdik ve bunu Hükûmet yetkililerine
vereceğiz. demişler ve mektup dedikleri zarfı da oradaki
Vali Yardımcısı teslim almıştır ve akabinde
göstermelik ifadeleri alınarak serbest
bırakılmışlardır.
Şimdi soruyorum, bu yapılanlar terör örgütü ve terörist
başı ile muhatap olmak değil de nedir? Durum böyle iken
Hükûmetin muhalefete, muhalefet milletvekillerine ve hak arayan mazlum
işçilere zalimce davranmasına karşılık, terörist ve
terör olayları karşısında teslimiyetçi ve aciz bir durumda
olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Son olarak Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Efendim, burada bize verilen bilgilerin aşağı
yukarı yüzde 90ı yanlış. Biraz önce, Adalet Bakanı
burada bazı bilgiler verdi. AKPyle beraber Adalet
Bakanlığı, yargı ve savcılar üzerinde örfi idare
kumandanları gibi hareket etmektedir.
Şimdi, Anayasanın 144üncü maddesine göre hâkim ve
savcıların denetimi müfettişler kanalıyla da
yapılabilir ama o konuda daha kıdemli hâkim ve savcı da
belirleyebilir. Ama bugüne kadar AKP iktidarları bir defa bu yolu, ikinci
yolu seçmişler midir? Yani hâkim ve savcının denetimini
müfettişler yoluyla değil de daha kıdemli tetkik hâkimi ve
savcıya yaptırmışlar mıdır?
Yaptırdıklarını zannetmiyorum. Niye bu yolu tercih
etmiyorlar? Çünkü hâkim ve savcıları çok baskı altında
tutmaktadırlar.
Ayrıca genelkurmay başkanları zaman zaman
konuşma yapmaktadır. Bu, AKPye büyük bir kamuoyunda- güç
kazandırmaktadır. 27 Nisan, 28 Şubat bunun misalidir. Ama yani
yine Sayın Genelkurmay Başkanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önce kim cevap verecek acaba?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Ben cevap vereyim müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gönül.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Sayın Başkan, ilk soru, belki sorular cümlesi, Sayın Erdal
Sipahinin son konuşmasında yer aldı, on iki tane soru sordu.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Evet.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Fakat üslubunu üzüntüyle karşıladığımı ifade
etmeliyim. Kendisinden de beklemiyordum böyle bir üslubu ve bunları soru
değil Hükûmetin ithamı olarak telakki ediyorum. Tabii, teknik
soruların dışında mütalaa ediyorum.
Sayın Korkmazın temas ettiği husus fevkalade
önemli. Gerçekten bizi de cidden yerine göre üzen, yerine göre Neler
yapabiliriz? diye çok gayret sarf ettiğimiz bir konu, uzman
çavuşlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Uzman jandarma ve uzman erbaş
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Yalnız iki şeyi ayırmak lazım: Uzman jandarma başka,
diğer uzmanlar ayrı. Uzman jandarma daha yerine oturmuştur.
Şimdi, Maliye Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik
Bakanlığı -açıkça söylüyorum- teklifimize menfi cevap
verdi, cevap verilmemiş değil, menfi cevap verildi. Şimdi
karşılıklı görüşmelerle mutabakat sağlamaya
çalışıyoruz.
Kırk beş yaşından daha fazlaları için
Başbakanlık bir genelge yayınladı -zaten kanunda da var-
KPS vesair aranmaksızın iş verilecektir. diye. Bunun da görevi
İçişleri Bakanlığına ait ama Bakanlık hem
şehit yakınlarına hem de bu görevlilere iş vermekle
mükellef olduğu için sıkıntı var. Şimdi, Genelkurmayda
bir çalışma yapılıyor: Kendi bünyemizde acaba bir görev
verebilir miyiz? diye.
Yani temas ettiğiniz konu, yani hanginiz temas etseniz
fevkalade önemli ve mutlaka çare bulmamız lazım. Size de temas
ettiğiniz için teşekkür ediyorum.
Diğer bir soru: Yedi yılda hangi işleri
yaptınız? Ben saatlerce anlatırım şimdi, vaktinizi
almayayım.
Türk Ceza Kanunu ile ilgili tasarruf
Bakanlığımızın tasarrufu değildir, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tasarrufudur ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin tasarrufuna
biz icra olarak ancak saygı duyarız.
Sayın Işık 1999-2002 arasındaki zayiatı
1.500 diyor. Yanlış bir şey söylememek için ben kendisine
yazılı cevap vereceğim.
Astsubayların terfileriyle ilgili
Başbakanlığa, aradaki maddi farkı kapatalım diye,
askerî hiyerarşiyi bozmadan maddi farkı kapatalım diye bir
teklifte bulunduk. Onu takip ediyoruz.
Sayın Başbuğun ifadeleri, tabii, bir asker gözüyle
meselelerin aydınlatılmasıdır, halkın
aydınlatılmasıdır. Psikolojik harbe gelince: Yalnız
Genelkurmay değil, bütün kurumlar psikolojik harbin muhatabıdır.
İçinde yaşadığımız şu Mecliste nasıl
bir psikolojik harp yapıldığını, buna karşın
nasıl yapıldığını sizler benden daha iyi takdir
edersiniz.
Saygılar sunarım Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gönül.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Bakanın
cevaplarının hiçbirini yeterli bulmadığımızı
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ergin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben, hemen Sayın Gençin sorusundan başlayayım, en
son sordu. Anayasanın 144üncü maddesine göre, müfettiş eliyle
yapılabilecek soruşturma ve incelemelerin daha kıdemli bir
savcı ve hâkim eliyle yapılabileceği yazılıyor. Ben
2009 yılını örnek veriyorum sadece. 2009 yılında 2.431
dosya incelenmiş, 2.431 dosyanın sadece 202 tanesi müfettiş
eliyle yapılmış, 2.229 adedi daha kıdemli bir hâkim ve
savcı eliyle yapılmış. Dolayısıyla Bakanlık,
ağırlıklı olarak, adliyelerdeki hâkim ve
savcılarımız tedirgin olmasın, dışarıdan
gelen bir müfettiş adliyede çalışıyor izlenimiyle kendi
çalışan personeline karşı, kâtibine karşı,
mübaşirine karşı ve diğer hâkimlere karşı
sıkıntıya girmesin diye, sessiz sedasız, o adliyede daha
kıdemli bir hâkim, savcı eliyle bu incelemeler
yapılmaktadır. Bu konuda çok da titiz davranılmaktadır.
Bu konuyla ilgili olarak başka sorular da var. Şunu
ifade etmem lazım: Değerli arkadaşlar, yürütme
yargıyı baskı altına almaya çalışıyor
iddiaları, bu dönem için oldukça haksız bir iddia. Çünkü
Anayasanın 144üncü maddesi, Hâkimler, Savcılar Yasamızın
82 ve devamı maddeleri, 1982 Anayasasıyla ve 1983te yapılan
Hâkimler Savcılar Kanunuyla oluşturulmuş bir mevzuattır.
Bu mevzuatın hiçbir tanesi son yedi yıllık dönemde
çıkartılmış değildir. Yıllardan beri uygulanan,
1982den beri yargıda uygulanan bu yöntem 2002 Kasımından sonra
da aynen devam ettirilmiştir. Devam ettirilen bu yönteme
baktığınız zaman, 2003ten sonra, AK PARTİ
iktidarları döneminde hâkim ve savcılar üzerinde yapılan
şikâyetlerin çok daha azının incelendiği, ondan önce, çok
fazla, hâkim ve savcıları tedirgin edecek isimsiz, imzasız
birtakım ihbar dilekçeleriyle hâkim ve savcıların rahatsız
edildiği gerçeği ortadaydı. Bunun üzerine 2006 yılında
yapılan bir değişiklikle, Hâkimler ve Savcılar Kanununun
98inci maddesinde yapılan bir değişiklikle bu tür
şikâyetlerin işleme alınmayacağı, mutlaka
şikâyetçinin belli olması, konunun belli olması, soyut
şikâyetlerin işleme konulmayacağı hüküm altına
alındı. Bundan itibaren de, hâkim ve savcılarımızla
ilgili yapılan şikâyetlerin çok azı işleme alınmaya
başlandı. Bununla ilgili bir sayı vermem gerekirse,
bakınız, 1999 yılında yapılan şikâyetlerin sadece
yüzde 4ü işleme alınmamış, yüzde 96sı işleme
konulmuş. Bu oran 2002 sonuna kadar yüzde 6ya çıkmış, yani
gelen 100 şikâyetten 6 tanesi işleme alınmamış, yüzde
94ü işleme alınmış. 2003te yüzde 7 olmuş, 2004te
yüzde 15e çıkmış bu oran. Mevzuat
değişikliğinden sonra, asılsız, mesnetsiz, somut bilgi
ve belgeye, görgüye dayanmayan iddiaların dikkate alınmaması
açısından yapılan değişiklikten sonra, bugün
itibarıyla yapılan şikâyetlerin yüzde 46sı işleme
geçilmeden, evrak üzerinden işlemsiz bırakılıyor Kanunun
98inci maddesi gereğince. Bu da hâkim ve savcılarımızın
gereksiz, lüzumsuz, kötü niyetli şikâyetlerden korunmasını amaçlayan,
onların çalışma barışını korumaya dönük bir
düzenleme.
Ancak, gene ortak sorular içerisinde Türkiyede bir korku
imparatorluğu oluşturuldu. Dinlemelerle hâkim ve savcılar
üzerinde bir baskı kuruldu. gibi bir soru var.
Değerli arkadaşlar, bunu defaatle açıkladık,
Bakanlığımızın İnternet sitesinde bu konuya
ilişkin geniş bilgiler sunduk ve bunu kitapçık olarak da
aslında birçok yere dağıttık. Adalet Bakanlığında
11 binin üzerinde hâkim, savcı var şu anda. Bu 11 binin üzerindeki
hâkim ve savcıdan son beş yıl içerisinde dinlenen toplam 69
hâkim, savcıdır; bunu defaatle ifade ettik. Bunun
dışında sanki bütün hâkim, savcılar üzerinde bir dinleme
işlemi yapılıyormuş gibi bir enformasyonun yapılması
doğru değildir. Kaldı ki Adalet Bakanlığı
dinlemeyle ilgili herhangi bir tasarruf yapma hakkına sahip değil
yine Anayasanın 144üncü maddesi ve Hâkimler Savcılar Kanununun 82
ve devamı maddeleri gereğince. Yine Kanunun 101inci maddesi
savcılara bu görevi veriyor. Müfettişler burada aslında
savcıdan daha ötede bir yetki kullanıyor.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Ankara Başsavcısı
dinlendi mi, dinlenmedi mi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, müfettişler yaptığı inceleme sonucunda,
ihtiyaç duyması hâlinde ilgili mahkemeden, ilgili hâkimden karar almak
suretiyle bu tedbire müracaat edebiliyor. Yani idari bir tasarrufla
yapılabilecek bir işlem değil, tamamen yargı kontrolü
altında yapılan bir faaliyettir. Bu da çok istisnai bir
uygulamadır, yaygın bir uygulama değildir.
Kaldı ki Adalet Bakanlığı dinlemelerle ilgili
genel işleyişi düzenleyen bir bakanlık değildir. Biz sadece
hâkim ve savcıların incelenmesinden kaynaklı bu konuda
müfettişlerin yaptığı faaliyetlerden dolayı bu
sorulara cevap veriyoruz. Onun dışındaki dinlemeler tamamen
savcıların, hâkimlerin süzgecinden geçerek Telekomünikasyon
Başkanlığıyla yapılan faaliyetlerdir,
Bakanlığımızla hiçbir alakası, ilgisi söz konusu
değildir.
Bunun dışında, şu anda mevcut Anayasadaki bu
yetkiler Adalet Bakanlığına verilmiştir hâkim,
savcıların denetimine ilişkin. Biz bunu
yapmadığımız anda bunu yapacak başka bir birim yoktur.
Anayasa bunu Bakanlığa vermiş. Hâkimler ve Savcılar Kanunu
bunu
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakan, benim sorum
sadece bu değil. Benim sorum şu: Bunlar gayet rahat dinlenirken,
şehir eşkıyası PKKlılar her tarafı savaş
alanına döndürürken bunlar niye önlenemiyor? Benim sorum bu.
BAŞKAN Sayın Özdemir
Sayın Özdemir
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsaade ederseniz
Sayın Özdemir, sadece sizin sorunuza değil, diğer sorulara da
cevap veriyorum. Dolayısıyla bu yapılan dinlemeleri ya da hâkim,
savcıların denetimi faaliyeti Anayasanın
Bakanlığımıza verdiği görev nedeniyle
yapılmaktadır. Kaldı ki, bizim huzurlarınıza
getirdiğimiz yargı reformu stratejisinde biz bu yetkilerin Adalet
Bakanlığından alınıp kurula verilmesini kendimiz
teklif ettik, kimse istemeden. Onun için biz bu konuda samimiyiz. Getirmiş
olduğumuz yargı reformunu tamamlayalım, bu konuda hâkim ve
savcıların denetimi oluşacak Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna tevdi edilsin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
özerkliği, bağımsız bütçesi temin edilsin, geniş
tabanlı temsil esasıyla oluşturulsun ve bu tür
tartışmalar da sona ersin diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Kurulu ele geçirdikten sonra
mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, diğer
sorular ne olacak?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Yazılı
olarak cevap vereceğiz değerli arkadaşlar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) O zaman bir konuya da
açıklık getireyim: Türkiyede bir korku imparatorluğu
oluşturdunuz. Milliyetçi Hareket Partililerin sizden korktuğunu falan
sakın düşünmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim.
Soru-cevap işlemi sona ermiştir.
Şimdi, sırasıyla altıncı turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Millî Savunma Bakanlığı 2010 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
09- MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI
1. Millî Savunma
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 108.051.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 14.995.145.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 15.038.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 15.118.234.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2010 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Millî Savunma
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 19.297.912.420,07
- Toplam Harcama : 12.889.677.942,35
- Ödenek Dışı Harcama : 1.283.739,74
- İptal Edilen Ödenek : 6.400.507.166,05
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 6.249.085.284,11
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.28- SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI
1. Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 5.810.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 23.081.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 359.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
TOPLAM 29.252.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KOD
Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 3.560.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
05 Diğer
Gelirler 25.686.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilatı 1.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 29.252.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 32.364.000,00
- Toplam Harcama : 22.070.987,55
- İptal Edilen Ödenek : 10.293.012,45
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 27.416.000,00
- Yılı tahsilatı : 22.692.493,96
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2010 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
08- ADALET BAKANLIĞI
1. Adalet
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 815.615.325
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 3.811.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.964.439.675
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
TOPLAM
3.783.866.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2010 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Adalet
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Adalet Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 2.881.898.076,00
- Toplam Harcama : 2.852.724.636,24
- Ödenek Dışı Harcama : 2.913.111,26
- İptal Edilen Ödenek : 32.086.551,02
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.41 - CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1. Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 729.332.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 729.332.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KOD
Açıklama
(TL)
01 Vergi
Gelirleri 93.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 206.119.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 399.405.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 30.658.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 605.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
09 Ret
ve İadeler (-) -455.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 729.332.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumları 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumları 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 981.703.000,00
- Toplam Harcama : 718.525.230,14
- İptal Edilen Ödenek : 263.177.769,86
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 713.503.000,00
- Yılı tahsilatı : 805.982.581,21
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumları 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.10 - TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1. Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kod
Açıklama
(TL)
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 10.723.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 10.723.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KOD
Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 333.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 10.140.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 150.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 10.623.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 9.180.000,00
- Toplam Harcama : 5.474.515,14
- İptal Edilen Ödenek : 3.705.484,86
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 8.557.000,00
- Yılı tahsilatı : 6.390.763,48
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Yargıtay 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
04- YARGITAY
1. Yargıtay 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 14.447.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 53.898.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 68.346.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Yargıtay 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 46.877.000,00
- Toplam Harcama : 45.505.086,40
- İptal Edilen Ödenek : 1.371.913,60
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Danıştay 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
05 - DANIŞTAY
1. Danıştay 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 6.866.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 76.756.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 101.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 83.725.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Danıştay 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Danıştay 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 37.772.000,00
- Toplam Harcama : 36.551.906,06
- İptal Edilen Ödenek : 1.220.093,94
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Danıştay 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı, Adalet Bakanlığı, Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu,
Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı, Yargıtay ve
Danıştayın 2010 yılı merkezî yönetim bütçeleriyle 2008
yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, programa göre kuruluşların
bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için 18
Aralık 2009 Cuma günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.21