DÖNEM: 23 CİLT: 56 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
35inci
Birleşim
18 Aralık 2009 Cuma
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442)
2.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1.- Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1.- Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1.- Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
F) ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Elektrik
İşleri Etüd İdaresi Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Elektrik
İşleri Etüd İdaresi Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU
1.- Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
H) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
İ) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1.-
İçişleri Bakanlığı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
İçişleri Bakanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) EMNİYET
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Emniyet Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1.- Jandarma
Genel Komutanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Jandarma
Genel Komutanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
L) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
M) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Dışişleri
Bakanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Dışişleri Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın, enerji üretimiyle ilgili
yanıltıcı rakamlar verdiğine ilişkin
açıklaması
2.-
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın, Ankara
Valiliğinin, Tekel işçilerinin eylemiyle ilgili müdahalesinde
bazı milletvekillerinin maruz kaldığı durumdan üzüntü
duyduğuna ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
- Gösteri ve Protestolar
1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ile
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Komisyon
sıralarında oturan İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın önüne birer limon bırakması
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak altı oturum yaptı.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (S.
Sayısı: 442) ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) görüşmelerine
devam edilerek;
Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü,
Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,
Dış
Ticaret Müsteşarlığı,
İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi,
Gümrük
Müsteşarlığı,
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü,
Devlet Personel
Başkanlığı,
Millî Savunma
Bakanlığı,
Savunma Sanayii
Müsteşarlığı,
Adalet
Bakanlığı,
Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu,
Türkiye Adalet
Akademisi Başkanlığı,
Yargıtay,
Danıştay,
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesapları kabul edildi.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin,
AK PARTİ Grubu Başkanına,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, CHP Grubu Başkanına,
Konya
Milletvekili Faruk Bal, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
mensubu bulunduğu Hükûmete,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Abdi İpekçi
Parkında sorunlarını dile getirmeye çalışan Tekel
işçilerine ve onların sorunlarını dinlemek için orada bulunan
bazı milletvekillerine güvenlik güçleri tarafından
aşırı güç kullanılmasını
kınadıklarına,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tekel işçilerinin aç ve açıkta
olmadığına, onları tahrik ederek yasa dışı
eylem yapmaları yönünde teşvik eden insanları kınadığına
ve orantısız güç kullananlar varsa onların da bu şekilde
davranmalarını tasvip etmediğine,
Adalet
Bakanı Sadullah Ergin, Abdi İpekçi Parkında yaşanan
olayların yasal platformda olup olmadığının ayrı
bir tartışma konusu olduğuna ancak milletvekillerinin maruz
kaldığı muamelenin tasvip edilemeyeceğine,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, bütçenin bu programa göre müzakeresini öngören bu
sistemi protesto ettiğine ve yarından itibaren de bütçe
müzakerelerine katılmayacağına,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Abdi İpekçi Parkında yaşanan
olaylarla ilgili konuşmalar sırasında bir milletvekilinin
kullandığı söz nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinden özür
dilemesi gerektiğine,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Mustafa Elitaşın, incelenmemiş, ham tutanakları dayanak
yaparak K. Kemal Anadolun ifadesini bir bütünlük dışında ifade
ettiğine ve ham tutanak ile incelenmiş tutanak arasında
farklılıklar bulunduğuna, tutanağın yeniden
incelenmesi gerektiğine,
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, ellerindeki tutanağa
göre konuştuklarına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, karşılıklı
konuşmalar sırasında meselenin başka yönlere
çekildiğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Alınan karar
gereğince, 18 Aralık 2009 Cuma günü saat 11.00de toplanmak üzere
birleşime 23.21de son verildi.
|
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Fatih METİN |
|
Murat ÖZKAN |
|
|
Bolu |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 45
II.- GELEN KÂĞITLAR
18 Aralık 2009 Cuma
Tasarılar
1.-
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylan-masının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/786) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.12.2009)
2.- Cumhurbaşkanı
Seçimi Kanunu Tasarısı (1/787) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2009)
Teklifler
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Tebligat Kanunu ile
Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/546) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.12.2009)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Oksalın; Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/547)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.11.2009)
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin; 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal
Güvenlik Yasasında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/548) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2009)
Tezkereler
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1028) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.12.2009)
2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1029) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.12.2009)
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1030) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.12.2009)
4.- Sakarya
Milletvekili Şaban Dişlinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1031) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.12.2009)
18 Aralık 2009 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.
Yedinci turda,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi
Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (x)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (x)
A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1.- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
(x)
442 ve 443 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri
14/12/2009 tarihli 31inci Birleşim Tutanağına eklidir.
E) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1.- Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU
1.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
H) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
I) PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 03/12/2009 tarihli 26ncı Birleşimde, bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika olması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin, konuşmaların
bitimine kadar şifrelerini yazıp parmak izlerini
tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları
gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı
ışıkları yanıp sönmeye başlayan
milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki
konuşmalar bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre
sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on
dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre
verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde
geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Yedinci turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Kocaeli Milletvekili Sayın Cevdet Selvi,
İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Ali Meral, Antalya Milletvekili
Sayın Hüsnü Çöllü, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan, Artvin
Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Yozgat Milletvekili Sayın Mehmet Ekici,
Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy, Adana Milletvekili Sayın
Yılmaz Tankut, Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına: Gaziantep Milletvekili Sayın Fatma
Şahin, Kocaeli Milletvekili Sayın Eyüp Ayar, Muğla Milletvekili
Sayın Mehmet Nil Hıdır, Ordu Milletvekili Sayın Ayhan
Yılmaz, Zonguldak Milletvekili Sayın Polat Türkmen, İzmir
Milletvekili Sayın İsmail Katmerci, Giresun Milletvekili Sayın
Ali Temür, Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Erdem.
Şahıslar
adına: Lehinde, Siirt Milletvekili Sayın Afif Demirkıran;
aleyhinde, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Cumhuriyet Halk
Partisi adına ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Cevdet Selvide.
Buyurun
Sayın Selvi. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
CHP GRUBU ADINA
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini belirtmek üzere huzurunuzdayım. Hepinize
saygı ve sevgilerimi sunarım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede belirsizliğin, sorumsuzluğun hatta
Türkiye'nin yangın alanına çevrildiği bir ortamda, 58, 59,
60ıncı Hükûmetin sekizinci bütçesini görüşüyoruz. Ne yazık
ki bu sekiz yıl, üç hükûmetin Türkiyeyi getirdiği bu acı durum
açıkça ortada. Bunların nüvesinde de çalışma hayatı,
endüstriyel ilişkiler yatmakta. Sorunlar olağanüstü,
rahatsızlıklar olağanüstü boyutlara ulaşmış
durumda.
AKP iktidara
gelirken verdiği sözlerin hiçbirini maalesef yerine getirmemiş,
halkın, oy aldığı yurttaşların taleplerini,
güncel sorunlarını, yakıcı hâle gelen sorunlarını
ise göz ardı ederek -ciddi gerçekleri saptırma, olayları
saklama, çevreyi suçlama, geçmişi suçlama, sosyal grupları suçlama-
kamu birimlerini suçlayarak vakti geçirmeye devam etmiştir.
İşsizlikte
havlu atmıştır ve işsizlik ciddi bir bunalım hâline
gelmiş, her aileyi güç durumda bırakmıştır ve orta
vadeli planda da 6-6,5 milyon işsizin 2012 yılına kadar devam
edeceği bakanlıklar tarafından belirtilmiştir. Rakamlarla
oynanmış ve bütün inceleme, değerleme düzeni
değiştirilerek halk yanıltılmıştır.
Ancak, bunlar son
derece rahatsız edici olaylar olmakla beraber ekonomi çökeltilmiş;
yoksulluk, işsizlik, toplumsal hayatımızda bunalım
yaşanır hâle gelmiştir. Demokrasi, özgürlük, insan hakları
ve özellikle uzlaşma, diyalog hiçbir zaman dilden bırakılmamış,
demokrasiden söz etmek mümkün olmayan hâle gelmiş, özgürlükler kendine
göre, kendi ideolojisinden yana olanlara kısmen
bırakılmış, insan hakları da iktidar tarafından
ihlal edilmiştir.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) Somut bir şey söyle.
M. CEVDET SELVİ
(Devamla) Verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmemiş ve özellikle,
fedakârca, umutla yedi yıl büyük samimiyetle, özveriyle bekleyen
yurttaşlarımızın sabrı tüketilir hâle gelmiştir.
İşçiler, çalışanlar ücretlerinden kaybetmişlerdir,
çalışma şartları kötüleşmiştir; fedakârlık
etmişlerdir, canına kastedilecek noktaya gelinmiştir.
İş
kazaları ve meslek hastalıkları: En son Bursa Kemalpaşada
19 işçimizin vefatı
Ondan önce 2003, 2004, 2005, 2006
yıllarında Anayasanın Hükûmete verdiği, Çalışma
Bakanlığına verdiği hiçbir görev yerine getirilmemiş,
4857 sayılı Yasanın 91inci maddesi Çalışma
Bakanlığına bu görevi verdiği hâlde kesinlikle
denetlenmemiş, sadece orada sorumlu olanlar -kömürün
çıktığı değil- valileri, kaymakamları şoför
mahallinde oy devşirmeye göndermiş ama oradaki insanların
ölümüne, 600 lirayla açlık, yoksulluk içinde ölümüne neden
olmuşlardır. Raporlar ortadadır, hepsi aynıdır. 83
kişinin bu göz göre göre -iş kazası değil- cinayetini, her
seferinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri Meclise getirmişler,
sorular sormuşlar, Meclis araştırması vermişler, dönüp
bakılmamış. Bütçe Komisyonunda Sayın Bakan 500 küsur
müfettişimiz var, denetleme imkânımız yok. Gelişmiş
ülkelerde bunun 10 katından fazla. demiş, sekizinci yılına
giren bu Hükûmet tarafından
Şimdi, bu,
uzmanlar tarafından, sivil toplum örgütleri tarafından yıllarca
bu Meclise getirilip Onu araştırıp çözümünü beraber
bulalım. dememize rağmen oy çokluğu nedeniyle
reddedilmiştir. İşte, böyle bu kanın üstünde bakanlık
yapılmaktadır. Hatta 2006 yılında Türkiyede ruhsatsız
kömür madeni ancak işçi öldükten sonra çıkmıştır.
Hepsi, bunlar
Hükûmetin vebali, Hükûmetin sorumsuzluğu, Hükûmetin insana, emeğe,
insan onuruna, insan sağlığına dönüp bakmamasının
sonucudur. Bu iş cinayeti, önlenebilir cinayetler nedeniyle -dullar,
yetimler- sadece bakanların zamanında görevlerini yapmamaları
nedeniyle, 5 bin lira verilip vicdanlarını rahatlatmak gibi hafiflik
içerisine girmiştir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kan üzerinden siyaset yapmayın.
M. CEVDET SELVİ
(Devamla) Bu cinayetlerden AKP Hükûmeti -belgeler ortadadır,
Meclistedir; tek tek veririz- sorumludur. Burada rahat oturmanın, bu
ihmalin sonucunda böylesine bakanlık yapmanın ne kadar hafiflik ne
kadar insanlık dışı bir anlayış olduğu
açıkça görülmektedir.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) 1 tanesi cenazede yoktu.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Bu cinayetlerden sorumlu olan, maalesef, Hükûmet ve
Bakanlık bu yetimlerin, dulların, çocukların hesabını
veremeyecek, öbür dünyada da hesabını veremeyecek noktadadır.
Yasalar ortadadır, yapılanlar ortadadır.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Ben Kemalpaşaya gittim. Aile Bizim üzerimizden siyaset
yapmayın. dedi.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) İkinci olay: Sendikalar etkisiz, yetkisiz
bırakılmış; işçiler çaresiz hâlde
bırakılmış. Önce kötü şartlarda, önce çeşitli
yerlerde iş kazaları katlanarak büyümüştür. Çalışma
Bakanlığının rakamları ortadadır ve maddi
kayıp da 2006 yılına göre 21 katrilyon liradır,
önlenmediği için, önlenemediği için. 1 milyar dolara imza atan
Türkiye'nin satışına bu Hükûmet, bu önlemleri
almadığı için maalesef 21 milyar
-Çalışma Bakanlığında bu rakamlar vardır-
2006 yılında Türkiye hazinesini zarara sokmuşlardır.
Değerli
arkadaşlarım, ne demokrasiden bahsedilip
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) O rakamları söyle.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Bakanlık biliyor, Bakanlığın
rakamlarını söylüyorum.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) Söyle o rakamları da millet de duysun.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Dünkü olay ise vahameti açıkça göstermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Selvi, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Bugüne kadar bütün eylemlerde bu şiddet, bu
saldırı görülmemiştir.
Ekonomik
hakları, demokratik hakları ellerinden alınanlar bu
sıkıntıları anlatmaya çıktığı zaman
karşısına polis dikilmiş, kasıtlı olarak
sendikalar içeri alınmış, işçiler içeri
alınmış, milletvekilleriyle beraber bu şiddet maalesef bu
kutsal çatı altında ilk defa görülmüştür. Bu Meclisin
itibarı, halkın oyuyla gelen milletvekillerinin
saygınlığı ortadan kalkmıştır. Bu, bu
dönemin utanç verici bir olayıdır, bu utanç da Hükûmete aittir.
Değerli
arkadaşlarım, sokağa çıktı herkes. Şimdiye kadar
iyi niyetle bekleyen Devlet Demiryolları çalışanları, kamu
çalışanları söz verildiği hâlde o ekonomik ve demokratik
hakları yerine getirilmemiş, yasalar
hatırlatılmış ve şimdi 56 kişi, bu insanların
demokratik hakları, yıllardır uğraşıp Hükûmet
programında yer almış olmasına rağmen, yerine
getirilmeyip
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. CEVDET
SELVİ (Devamla)
sokağa taşmaları nedeniyle şimdi de
cezalandırılır hâle gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, eczacılarla uzlaşılamamış,
itfaiyeciler sokakta
(AK PARTİ sıralarından süre bitti
sesleri, gürültüler)
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Ve Tekel işçilerinin tetiğini basan Sayın
Başbakandır. İstanbulda Tekel işçileri Sayın
Başbakandan müjde bekliyoruz. diye gittiğinde provokatörlükle
suçlanmış, kendilerine saldırılmasını
sağlamış ve o yıllardır bekleyen tütün üreticisini
ekmeğinden eden, tütün işçisine verilmeyen haklar şimdi
BAŞKAN
Sayın Selvi, teşekkür ederim.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Ama
bir dakika verdim. Bakın, bütçe konuşması
Teşekkür
ederim.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Hepimizi üzecek, sizi utandıracak bu faşizan
gidişe ne yazık ki, ortak olmanın utancını tarihte de
göreceksiniz.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Faşist sizsiniz!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kürsüyü de işgal ediyorsunuz!
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Diktatörlükler böyle gelir. İşte, bu sonuç
budur. Bu Hükûmet Türkiyeyi allak bullak etmiştir.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Aynı zorbalığı kürsüde gösteriyorsun!
M. CEVDET SELVİ (Devamla) Teslimiyetin
sonucu budur. Utanacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Ali Meral.
CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli AK
PARTİliler, ülkenin her zamankinden daha fazla birliğe,
bütünlüğe, huzura ihtiyacı var. Lütfen, huzur bozucu, huzur
kaçırıcı olaylardan
Sorumluluklardan kaçmayınız.
Değerli
arkadaşlarım, elli yıldır onurlu bir maziye sahip
Türk-İşin tarihinde ilk defa bir genel sekreter göz altına
alınmıştır.
Muhterem
arkadaşlarım, şimdi, bakınız, devletin önemli,
güvenilir müesseseleri vardır:
Bu yargıdır; bugün yargıyı
güvenilmez bir hâle getirdiniz.
Bu Türk
Silahlı Kuvvetleridir; akla, mantığa alınmayacak yorumlarda
bulundunuz, incittiniz. Bu, Avrupayı sevindirdi ama hepimizi üzdü.
Onun ötesinde
Türk polisi vardır; Türk polisi işçinin çocuğudur, memurun
çocuğudur, köylünün çocuğudur. Sen onu babasıyla karşı
karşıya getiriyorsun, kardeşiyle karşı
karşıya getiriyorsun, onu da sevimsiz bir hâle getiriyorsun.
Soruyorum size:
Hudutta üniformalı teröristleri karşılattınız;
müsteşarınız gitti, savcınız gitti, hâkiminiz gitti.
Türk işçisi Genel Merkezînizin önüne geldi, onlar sizin
vatandaşınız, inip de bir derdini sorma, onların sizden
bunu bekleme hakkı yok muydu? Yani üniforma mı istiyordunuz, oraya
gelsin de çıkıp da karşılayasınız? Ne istiyor
Tekel işçisi sizden?
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bazı müesseseler vardır
özelleştirilmiştir, bazı müesseseler vardır
kapatılmıştır, bunları birbirinden ayırmak
lazım. Kapatılan müesseselerde işçi müktesep hakkıyla yeni
iş yerine gitmiştir. Neresi kapatılmıştır? Köy
Hizmetleri kapatılmıştır, biliyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Köy Hizmetleri nasıl kapandı!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) SEKA kapatılmıştır, Sümer Holding kapatılmıştır,
HAVAŞ kapatılmıştır, birçok müessese -saymakla bitmez-
kapatılmış; buradaki çalışan işçi
kazanılmış haklarıyla bu müesseselere gitmiştir.
Tekel işçisi
demiyor ki: Ben gitmem. Diyor ki: Tamam, aldığınız
karara eyvallah, ama benim aldığım müktesep,
kazandığım haklarımla birlikte beni bu müesseselere
gönderin. Konu budur değerli arkadaşlarım.
Belki bakanlara
yanlış bilgi veriliyor, belki siz yanlış
bilgilendiriyorsunuz. Tekel işçisi Ben dağıtıma
karşıyım. demiyor, Gitmiyorum. demiyor, Kazanılmış
haklarımla beni yeni müesseseye gönderin. diyor.
Bu, bunun
doğal hakkı değil midir Allah aşkına? Ne istiyor bu
işçi sizden? Yakışıyor mu? Sayın Valiye
yakışıyor mu, Sayın Bakana yakışıyor mu, o
işçileri o hâle getirip
Bakınız
değerli arkadaşlarım, yargıyı bu hâle getirdiniz,
önemli müesseseleri bu hâle getirdiniz, şu Meclisin onurunu koruyun.
Milletvekilinizin gözüne neredeyse parmağını sokturuyorsunuz. Ha
onun gözüne sokmuş ha sizin gözünüze sokulmuş o parmak. Ne farkı
var? Konuşsanız ya bunu. Onurunu koruyun bu Meclisin, onurunu!
Ayaklar altına aldırdınız! Güveni kalmadı kimsenin.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Size mi kaldı onurunu korumak?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bir tek bu mu? Nerede
örgütlü toplumlar varsa teker teker makaslamaya başladınız.
Peki, ne oldu
şimdi Tekel işçileri dışında? İhaleye
veriyorsunuz dostlarınıza, yakınlarınıza. Ya,
itfaiyeciler ne oldu? Onlara ne oldu? Ya, bunlar Türkiye'nin sorunu
değerli arkadaşlarım. Yani, kargaşa yaratmanın
Şimdi ülke ateş içinde, bundan huzur mu duyuyoruz? O gitti,
şimdi eczacılara sıra geldi. Örgütlü toplumu ortadan
kaldırmak, teker teker yapacağım
Niye baştan
yaptınız? Eski başkan burada, ben onun yerinde olsam istifa
ederim.
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Eczacılara ne olmuş?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Devlet Demiryollarındaki arkadaşlar
Ya, bunlar hiç
hakkını aramayacak mı değerli arkadaşlarım? Yani,
yasalar bunlara bu hakkı vermiş. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Laf atıp durma ya! Yeter be! Dinle!
SONER AKSOY
(Kütahya) Ne biçim bağırıyorsun?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Bunlar hakkını aradı diye babası
yaşındaki bir adamın polisler kollarına girip -aynı
Filistinde olduğu gibi- kafasını betona dayayarak sürüklemesine
gönlünüz razı oluyor mu değerli arkadaşlarım? Ayıp
değil mi? Bu, Türk polisine yakışır mı, Türk memuruna
yakışır mı, Türk halkına yakışır
mı? Bunları yakıştırıyorsunuz.
Yapmayınız bunu değerli arkadaşlarım.
Söylüyoruz:
Tedbir alın, insan sağlığına önem verin. Ne oldu? 19
tane maden işçisi, 19 tane yuva yıkıldı. Ondan sonra,
sağ olsun, sayın bakanlar gitti cenaze namazını
kıldı, üç beş kuruş da ellerine verdiniz. Patron nerede?
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Patron Nerede?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Patron nerede değerli arkadaşlarım, tamam da
patron nerede? Yok. Ne oldu peki? Mutlaka patronu biri saklıyor, biri
gizliyor. Kim bulacak bunu? Ben şimdi soruyorum: Evet, kim bulacak? O
işçiyi göle sokan polis gitsin bulsun, ben bulacak değilim; ona gücün
yetiyor, kafasını suya sokuyor işçinin, gitsin bulsun onu,
arasın bulsun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ona yetmez! Yetmez!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Savcı bulsun. Habur Kapısına giden savcı
oraya gitsin, gitsin orada bulsun. Oraya gönderiyorsunuz savcıyı,
oraya da gönderin.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ver talimatı gitsin!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, ülkeyi ne hâle
getirdiniz farkında mısınız? Gülünecek hâliniz var. Ülke ne
hâle geldi arkadaşlar, bir oturup düşünün. Hiç düşünmüyor
musunuz? Ben bazen düşünüyorum, uykum kaçıyor. Yani şu gün
Güneydoğu Anadoluya, babayiğit iseniz, elinizi kolunuzu sallayarak
gidin. Var mı yüreğiniz? Gidin bakayım.
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Biz gidiyoruz, siz de gidin. Buyurun beraber
gidelim.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Kim orası
Kim gidiyor?
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Gidiyoruz, gidiyoruz; zaten her gün gidiyoruz.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Biliyorum da 8 tane, 15 tane de polisle. Yalnız git
yalnız, yüreğin varsa! Ülke bu hâle geldi.
Ben
gidemediğimden dert yanıyorum, gidemediğimden; ben kendi köyümde
bir akşam kalamayacağımdan dert yanıyorum.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Biz senin köyüne gidiyoruz hiç merak etme!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Aklınızı başınıza
toplayın. Bunu ben anlatıyorum. Ben kendi köyümde bir gece gidip
yalnız başıma kalamayacağımın derdini
anlatıyorum size. Uyanın, uyanın! Uyanın! Ülkeyi ne hâle
getirdiniz?
Siz, oturun
işçiyle uğraşın, fakir fukaranın ekmeğiyle
uğraşın, cuma günü de olduğu zaman camiye gidin, namaz
kılın. Allah kabul edecek mi bunu?
Bunu Allah kabul edecek mi? Fakirin hakkını verin,
hakkını. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen
Sayın milletvekilleri
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, sayın bakanlarınız
gitti.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sen de git!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Hataya gitti Adalet Bakanınız. Hataydaki
işçiler bana telefon ediyor Bize geldi söz verdi
Ne ölçüde söz
verdiğini söylemiyorum. Tekel işçisi, hiç merak etmeyin,
kazanılmış haklarınızla birlikte sizi
koruyacağız. Hani kazanılmış haklar, değerli
arkadaşlarım?
Ayrıca,
Adıyamana gitti Sayın Fırat, söz verdi orada da işçiye:
Hiç 1 kuruşluk zararınız olmayacak. Ne oldu şimdi
değerli arkadaşlarım?
OKTAY VURAL
(İzmir) Aldatma, kandırma!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Tekel işçisi diyor ki: Beni nereye gönderirse
göndersinler, bu ülke benim ülkem, gider çalışırım ama
kazanılmış hakkımla göndersinler. Bunu yapın, bunu
istiyorum sizden değerli milletvekilleri, bunu istiyoruz. Dağıtın,
gitsin tamam ama aldığı ücretle gitsin, aldığı
haklarla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Bu sendikaların gözünü seveyim, genel kurullara gelir saatlerce
konuşurdu siyasiler, burada bir dakikayla, iki dakikayla derdimizi
anlatamıyoruz. İşte orada da demokrasi çalışıyor,
kusura bakmayın, burada da çalışıyor; ne yapayım?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakınız, ben Emekliye şunu
verdiniz, memura şunu verdiniz, şunu mağdur ettiniz, şu
yakınlarınıza yeni ihaleler çıkardınız, iş
verdiniz. onları tartışmıyorum sizle. Onlara şöyle
biraz oturuyor, kendi kafanızı yoruyorsunuz, rahatsız
oluyorsunuz ama ne yapayım, gücünüz yetmiyor; bunları da
tartışmıyorum.
Şimdi,
burada, çalışanların mağduriyeti söz konusu. Biz şimdi
bunu tartışıyoruz. Bu adamlar hakkını kullanıyor,
siz de devletin güvenlik güçlerini işçilerin üzerine sürüyorsunuz ve orada
kargaşa oluyor. Şimdi, aklıma şu geldi: Siz bu Ergenekonu
iyi bellediniz, acaba demir yolu işçilerini, Tekel işçilerini de
Ergenokoncular örgütlemesin değerli arkadaşlarım, onlar da
örgütlemiş olabilir. Siz bunu iyi tutturdunuz, hep bunu
konuşuyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Meral.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, şunu bir kez daha
söylüyorum: Bu işçiler gitmek istiyor, çalışmak istiyor. Sizden
istekleri
Benim kazanılmış haklarımla birlikte
istedikleri yere gideyim. diyor, Gitmiyorum. demiyor. Lütfen Hükûmetinizle
konuşun, bakanlarınızla konuşun, bu sorunu çözün.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Meral.
Antalya
Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2010 yılı
bütçesini görüşmek üzere CHP Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Doğaldır
ki sekiz dakika içerisinde enerjinin tümü üzerinde konuşmak mümkün
değil. Bu nedenle birkaç konunun altını çizerek sizleri
bilgilendirmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, enerjide, özellikle elektrik enerjisinde hangi
noktadayız, önce onu bir irdeleyelim. Aslında Ekim ayında
yapılan yüzde 10luk zam bizim hangi noktada olduğumuzu çok iyi
göstermektedir. Türkiye kaynaklarını heba eden, sanayicisinin,
çiftçisinin, vatandaşının faturasını kabartan bir
politikayı AKP eliyle yedi yıldır sürdürmektedir. Talebi
düşen bir malın fiyatı da düşmesi gerekmektedir. Ama,
ülkemizde ne olmakta: Enerji talebinde tarihî düşüşler
yaşanırken vatandaşın elektrik faturası
zamlanmaktadır. Bunu anlamak mümkün değildir. Doğal gazın,
kömürün fiyatında ciddi bir artış mı var? Hayır, yok.
Barajlar boş, orada bir sorun mu var? Hayır, barajlar da dolu. Talep
düşüyor, maliyetlerde bir artış yok ama zam yapılıyor
çünkü sistem Türk vatandaşı için işlemiyor değerli
arkadaşlar.
Elektrik
üretiminde geçen yıla göre yüzde 4,8lik bir daralma yaşanırken
daha ucuza yapan kamu santrallerinin üretim düşüşü yüzde 11i buluyor
değerli arkadaşlar, yüzde 11i. Bunun anlamı şudur: Kamu
kendi elindeki santralleri durduruyor ama alım garantileri, al ya da öde
yükümlülükleri nedeniyle özel santraller tam gaz çalışıyor.
Sudan ucuz doğal gaz üretmek, ucuz elektrik üretmek yerine doğal gaz
yakıp üretim yaptığımız için de maliyetleri bir türlü
dengeleyemiyor ve bu kriz ortamında, sanayicimize, çiftçimize,
vatandaşımıza yüzde 10luk zam yükleniyor. Durum bu kadar
açıktır.
Zammın
gerekçesini geçenlerde Sayın Bakana sormuştum. Sayın Bakan diyor
ki: Fiyatlandırma yapılırken sadece maliyete bakılmaz. E
neye bakılır? Özel sektörümüz kâr etsin ki yatırım
yapsın, sonra arz açığı olur. Bunun garantisi ne
Sayın Bakan? Ya yapmazlarsa? Yedi yılda ne oldu? Ya Bu da yetmez.
deyip 2006 yılında olduğu gibi şalterleri indirmeye
kalkarlarsa? Bu anlayışla bir yere varılması mümkün
değildir.
Değerli
milletvekilleri, AKP yedi yıldır iktidardadır ve bu süre
içerisinde bu tablonun değişmesi yönünde bir adım atabilmiş
değildir. Serbest piyasa her şeyi çözer.
anlayışının çözüm olmadığı ortadadır.
Ne olacaktı: Özel sektör yatırım yapacak, arz talep dengesi
içinde fiyatlar oluşacak, ortalık güllük gülistanlık
olacaktı. Peki, böyle oldu mu? Hayır. Düşük senaryoya göre bile
yılda 2000 - 2.500 megavatlık yatırım yapılması
gerekirken yedi yılda toplam 6.500 megavat yatırım
yapıldı sadece, yıllık ortalaması bin megavatın
bile altında. Bunun sonunda yedek kapasite de tükendi. Arzda sorunlar
ortaya çıkınca da neredeyse bir karaborsa oluştu.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan Komisyonda 2020-2023 yılına kadar
120 milyar dolarlık yatırım yapılması gerektiğini
söylüyor, söylüyor da bu nasıl olacak? Yedi yıldır bu konuda ne
yapıldı ki bunu başaracağız?
Yenilenebilir
Enerji Kanunu çıkarılırken Devrim yapıyoruz. dendi ama ne
oldu? Geçen yıl bir kanun teklifi daha geldi yine devrimden söz edildi.
Aradan dört yıl geçmiş yine Bir devrim yapılacak. dedik ama
olmadı. Teklif Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine geldi ve
görüşüleceği gün geri çekildi. E, bu arada devrimci arkadaşlar
yani Sayın Bakan ve Komisyon Başkanı da görevinden
ayrıldı. Ha, bu arada dedikoduları da arkadan geldi, doğal
gaz lobisi baskı yapmış, Yenilenebilir Enerji Yasası o
yüzden geri çekilmiş diye. Her şey olur bu yönetimde arkadaşlar.
Ne demişler: Ateş olmayan yerden duman çıkmazmış.
Türkiye, kendi yerli ve yenilenebilir kaynaklarına teşvik vermedi ama
İrana, Rusyaya alamadığımız doğal gazın
parasını veriyoruz. Enerji tiplerinin finansmanı için altı
yılda 1,4 katrilyon lirayı faize veriyoruz ama yatırıma
veremiyoruz. Kendi kaynaklarımıza teşvik veremiyoruz ama
elektrik karaborsasında oluşan fiyatlar nedeniyle milyarlarca
lirayı fazladan ödeyebiliyoruz. Bu zihniyet değişmediği
sürece de ödemeye devam edeceğiz değerli arkadaşlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bir de
dağıtım özelleştirmelerinde yaşanan birkaç dikkat
çekici noktaya değinmek istiyorum. Şu sıra
dağıtım özelleştirmelerinde, ilginçtir, tesadüfler zinciri
hâlinde dikkat çekici gelişmeler yaşanmakta. Biliyorsunuz, elektrik
dağıtım özelleştirmeleri Başbakan Erdoğanın
Şimdi bunlar zam yaparlar, faturası da bize çıkar. sözleri
üzerine ertelenmişti. Ama şimdi ise özelleştirmeler tam gaz
gidiyor. İhalelerde genellikle AKP İktidarına yakın
firmalar yarışıyor ve onlar ihaleleri kazanıyorlar.
Osmangazi bölgesi, Çoruh bölgesi, Aras bölgesi hep aynı ihaleler,
Yeşilırmak bölgesini de malum, Çalık Grubu alıyor.
Çalık Grubunu hepimiz çok yakından tanıyoruz, kamu
bankalarından sağladığı kredilerle Sabah-ATV Grubunu
da almıştı. Bu özelleştirmelerde hep tanıdık,
bildik isimler var her nedense.
Bakın, Meram
bölgesi için de ihale yapılıyor. İhalede üçüncü en yüksek
teklifi veren firma ihaleyi kazanana daha sonra ortak oluyor. Kim bu üçüncü
sıradaki firma? Seydişehir Eti Alüminyumu alan ve kendisine bonus
olarak da Oymapınar Barajı verilen, yani Fabrikayı alana baraj
bedava. uygulamasından yararlanan şirket. Ne oluyorsa oluyor, bu
firma ihalede kaybettiğini sonradan kazanıyor. Tesadüfler zinciri diyorum
ya birisi de bu.
Şimdi
Sayın Bakana sormak istiyorum: Oymapınarın yüzde 20 olan
elektrik satma oranı artırıldı mı? Oymapınar,
dağıtım şirketine istediği kadar satış
yapabilecek mi? Ayrıca, Seydişehir Eti Alüminyum ve Oymapınar
Barajıyla ilgili Danıştayın 2006da yürütmeyi durdurma,
2008de de iptal kararı var. Bu kararlarla ilgili bugüne kadar ne
yapıldı? Bu kararlardan sonra Oymapınar, sisteme ne kadar
elektrik sattı ve ne kadar gelir sağladı?
Arkadaşlar,
bakın, Danıştay Bu barajı bedava veremezsiniz,
özelleştirme işlemi iptal edilsin. diyor ama bu karar
uygulanmıyor. Bu arada, aslında kamunun olan santral karaborsa
sistemi üzerinden devlete elektrik satıyor, faturayı da biz ödüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu tesadüfler bitmiş değil, bir örnek daha vereyim:
İki dağıtım bölgesi, on-on beş yıl önceki
ihalelere göre devrediliyor. Ne oluyor da on yıl öncesine göre işlem
yapılıyor? Bir bakıyorsunuz yeni ortaklar devreye giriyor, ortak
olacak firma ile ilgili Rekabet Kurulunun karar verdiği gün
Özelleştirme Yüksek Kurulu da bir karar veriyor. Ağır, hantal
denilen bürokrasi iki kararı aynı güne denk getiriyor! Tesadüfe
bakın ki bu da oluyor. Peki, kim bu ortaklar? İstanbul
Büyükşehir Belediyesinden yüklüce ihale alanlar. Kim bunlar? Hani bu Deniz
Feneri soruşturması var ya, orada adı geçenlerle RTÜKümüzün
meşhur eski Başkanı Zahid Akman bu şirketler zincirinde
birlikte çalışmışlar, ortak olmuşlar, birbirlerine
hisse devretmişler. Uzayıp
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Devamla) Zamanım olmadığı için de ayrıntılara
giremiyorum ama Elektrik Mühendisleri Odasının sayfasında, kim
kiminle, nerede, ne yapıyormuş, hepsini ayrıntısıyla
orada bulabilirsiniz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Resmî Gazetede, BOTAŞ ile
ilgili bir yönetmelik değişikliği yayınlandı. Bu
yönetmelik değişikliğine göre, BOTAŞa alınacak genel
müdür veya genel müdür yardımcısı dışarıdan
atanabilecek. Bunu neden yaptınız Sayın Bakan? BOTAŞta kimse
kalmadı da, genel müdürü, genel müdür yardımcısını
dışarıdan alacaksınız. Kadrolaşmanın en kötü
örneklerinden birini daha yaşıyoruz. Biri atanacak ama mevzuata
uymuyor, o zaman mevzuatı kişiye uydururuz; yaklaşım,
anlayış budur değerli arkadaşlar.
Evet, bunca
hayırsız ve düşündürücü gelişmeye rağmen, ben yine de
iyimserliğimi kaybetmek istemiyor ve bu bütçenin hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çöllü.
Adana
Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika. Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Enerji Bakanlığı ve bağlı
kurumlar bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle şu Bursadaki kazaya ben de
değinmek istiyorum çünkü bunun vicdanlarda kaza olduğunu söylemek çok
zor, çünkü öyle büyük ihmaller var ki.
Değerli
arkadaşlar, iki mühendise fatura çıkarılarak kamu vicdanı
rahatlatılamaz. Bakın, oradaki kazanın asli nedeni grizu
birikmesi. Grizuda oran yüzde 2dir, yüzde 10a geldi mi patlar, bunu bütün
teknik elemanlar bilir. Buna göre havalandırmanın, içeriye oksijen
tahliye etmenin gerekli olduğunu herkes bilir. Ama bakın, Maden
Mühendisleri Odası, 2009un başında Türkiyeyi
araştırıyor, grizu konusunda tehlikeli bölgeleri tespit ediyor,
bu patlamanın olduğu ocağı da en riskli bölgelerden ilan
ediyor. İlgili raporu da 2009un başında Enerji Bakanı
Hilmi Gülere veriyor. Sayın Güler de, bu raporun, dün, kendisine
verildiğini teyit etti. Rapor veriliyor. Peki, Enerji
Bakanlığı denetime sizce ne zaman gitmiş? En son 2007
yılında. Çalışma Bakanlığı ne zaman gitmiş?
2009 yılı Mayıs ayında ve Çalışma
Bakanlığı da on ikinci aya kadar süre veriyor, eksikleri görüyor
ve süre veriyor. Neye rağmen? Maden Mühendisleri Odasının grizu
açısından riskli bölge ilan etmesine rağmen.
Arkadaşlar,
böyle bir ihmale kaza diyemezsiniz. Yapacağınız iş çok
kolay: Bir sistem kurarsınız, oradaki grizu ölçümlerini Denetim
Dairesine, MİGEMde bir yere entegre edersiniz, günlük, ocaklarda grizu
ölçümlerini siz merkezden takip edersiniz, bu kazaları önlersiniz.
İnsanları ölçüme zorlarsınız. Kaldı ki ilgili ocakta
manuel olarak ölçülüyor, elektronik bir grizu ölçme sistemi de yok. Böyle büyük
eksiklikler hâlâ ocaklarımızda var. Arkadaşlar, beş
yıldır Enerji Bakanlığının gitmediği ocak
var Türkiyede.
Değerli
arkadaşlarım, ikinci eksiklik şu: Buradaki denetim
elemanlarının yetersizliği. Denetim elemanları
dışında değerli arkadaşlar, teknik denetmenlerin
maaşını işveren veriyor. İşverenin maaş
verdiği bir denetmenin denetimde mükemmeliyetinden söz edilebilir mi? Hem
yetersiz hem maaşını işveren veriyor. Atamayı kim
yapıyor? MİGEM. Böyle bir denetim aşamasıyla kazalar
önümüzdeki yıllarda daha çok görülecektir.
Geliyorum TAEKe.
Değerli arkadaşlar, TAEKte bir sıkıntı var, bir
hızlandırıcı ihalesi sıkıntısı var.
Enerji Bakanlığında, maalesef, hep yolsuzlukları
aklımıza getirecek şeyler oluyor. Ben
hızlandırıcıyı çok önemsiyorum.
Hızlandırıcının diğer ülkelerde, Cernde
birtakım çalışmaları yapılıyor, ülkemizde de
yapılsın ama 2001de 8 milyon dolara ihale edilen bir
hızlandırıcının şimdi 35 trilyon maliyete
geldiğini görüyorum. Bunu açıklamak çok zor, çok zor. İlgili
kurumların Bu ihaleyi ayrıştırmayın, inşaat ile
makineleri ayrıştırmayın. demesine rağmen,
ayrıştırıyorsunuz, 11,6 milyon avroya sadece malzemeleri
ihale ediyorsunuz. Bu benim vicdanımı çok sızlatıyor.
İkincisi
arkadaşlar, TAEKteki atamalar. Sayın Bakanın göreve
geldiğinde daha dikkatli olmasını beklerdim. Bir kere, TAEKin
başındaki kişiyi atayan kişi Sayın Bakan ama ilgili
kanunlar ve mahkeme kararları var Bu kişi Başbakan
tarafından atanır. diyor. Atamadan tam altı ay sonra
Başkan Atom Enerjisi Komisyonunu toplamaya çalışıyor,
Komisyon diyor ki: Biz toplanmayız, sizin atamanız Başbakan
tarafından yapılmalı. Toplanamıyor. İşte tam
altı ay sonra Sayın Başkanın ataması vekâleten
Başbakan tarafından yapılıyor. Peki, altı ay
içerisinde Kurum bütçesini kullandınız, anlaşma ve
sözleşmelere imza attınız, lisanslama faaliyetlerini
gerçekleştirdiniz, görevlendirmeler yaptınız. Bu dönem
içerisinde usulsüz atamanın sorumluluğunu kim üstlenecek? Kim bu
bedeli ödeyecek?
Kaldı ki,
sadece Başkandan ibaret değil. Şimdi Nükleer Güvenlik Daire
Başkanı da o görevi yapıyor, Teknik Daire Başkanı da
aynı görevde Bakanın atamasıyla, müdür
yardımcıları ve bölüm başkanları da hâlâ Bakanın
atamalarıyla görev yapıyor. Bu atamaları Başbakan
yapmadığı sürece ne meşrudur ne hukukidir; bunun bedelini
herkes öder.
Kaldı ki
Sayın Bakanın, ihalenin, nükleer santral ihalesinin iptali için bir
mahkeme kararını beklemesine, arkasına
sığınmasına gerek yoktu. İhale yapılmıştır,
23,7ydi, daha aşağıya çekildi. Bu, TETAŞ tarafından
fazla bulundu. Bulunduğu anda ihale bitmiştir, size düşen iptal
etmekti, bir mahkeme kararı beklemek değildi. Altı ay Sayın
Hilmi Güler bekledi, altı ay Sayın Yıldız bekledi.
Değerli arkadaşlar, ihaleye zaten tek firmanın girmiş
olması, yüksek bir fiyat vermiş olması dahi, geçmişteki
ihalelerle karşılaştırılırsa, yeni yapılan
yöntemin, adına yarışma denen yöntemin ne kadar hukuksuz ne
kadar amaca uygun olmayan bir yöntem olduğunu açığa koyuyor.
Değerli
arkadaşlar, hızla geçmek istiyorum. Enerjide durum, tablo çok kötü.
Sayın Bakan Enerji Bakanlığı bütçesindeki sorularıma
cevap vermiş, ne kadar kötü yönetildiğini ülkenin, kendisi
söylemiş. Bana verdiği -soru önergesine- cevapta diyor ki: İki
temel nokta var; birisi yerli kaynak kullanımı 2002de yüzde 50,1di,
2008de 40,14e düşmüştür. diyor,
yani İthal kaynak artmıştır. diyor ve Doğal
gazın payı 2002de yüzde 40,5ti, bizim dönemimizde, 2008de ise
48,5e çıkmıştır. diyor. Yani önemli olan yerli kaynak
dengelemesini yapamadığını soru önergesiyle Sayın
Bakan cevaplıyor. Bu kötü bir enerji yönetimidir.
Arkadaşlar,
bakın, Lisanslama Yönetmeliğimiz berbat, yenilenebilir enerjide
verimli olmayan lisanslar veriyoruz. Havza planlaması yapılmadan dereler
üzerine yedi sekiz tane ruhsat veriyoruz, burada can suyu dahi
bırakmıyoruz. Nükleer santral ihalesi değil ama hidrolik
santraller de diğer santraller de denetlenmiyor, denetim
yapılmıyor çünkü bu ülkenin yedi yıllık iktidarı var,
tek başına iktidarı var ama hâlâ bir denetleme kanunu yok. Bunu
izah edebilmek çok zor. İnsanlar neyle uğraşıyor?
Kendilerini nemalandırmakla.
Bakın, Eti
Bor kendi içerisinde birtakım çalışmalar yapıyor, Enstitüyü
kurduk, burada bir şeyler olsun diye; mutlaka bir şeyler yapıyorlar,
yaptıkları şeyi de inceledim ama şu ana kadar sanayiye
devredilmiş bir tek patent yok beş yılda. Önemli olan içe
yönelmektir değerli arkadaşlar.
Bakın, Eti
Bor için yapılan çalışmalarda elde edilen Eti Bor Enstitüsünün
dışında birtakım veriler var. Bu elde edilen verilerde de
şunu görüyoruz değerli arkadaşlar: Buradaki personellerimiz
maalesef ülke yerine kendi çıkarlarını düşünmeye
çalışıyorlar. Buradaki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Hemen tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bakın
arkadaşlar, Eti Borda tinkali buluyorlar, tinkalden sonra buluculuk
hakkı istiyorlar. Ben sordum: Patent başvurusu var mı?
Hayır. dediler, ama buluculuk hakkı var. Orada çalışan,
kurumun kaynağını kullanan, kurumun bütçesini kullanan,
malzemesini kullanan, devletten maaş alan kişi yedi göbek torununa
dahi buluculuk hakkı istiyor. Orada Genel Müdürümüz -kendisi de burada-
KİT Komisyonunda Ben bu buluculuk hakkını
almayacağım. dedi ama devletin kendine verdiği ikramiyeyi kabul
etmediğine, buluculuk hakkından feragat etmediğine dair
kendisinin bir yazısı var değerli arkadaşlar. Böyle bir
şey olmaz. Kamu kurumlarınızı yarıştırınız,
verimli kılınız ama kamu kurumlarını birinin cebini
dolduracak kaynak hâline getirmeyiniz. Lütfen, Enerji
Bakanlığını yolsuzluk Merkezî olmaktan
çıkarınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seyhan.
Artvin
Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu
(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2010 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına yüce
heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Günümüz
dünyasında enerji politikaları çevre bilinciyle birlikte dikkate
alınmakta ve ulusal çıkarlar göz önüne alınarak
belirlenmektedir. Bu bağlamda, siyasi tercihlerle ani kararlar vererek
günlük ve değişken politikalar üretmek yerine mevcut
kaynaklarımızı ve tüketim taleplerimizi çok iyi tespit edip,
bunları daha gerçekçi değerlendirmek suretiyle yeni bir ulusal enerji
politikası oluşturmak gerekmektedir.
Güvenilir enerji
demek öncelikle yerli enerji kaynakları demektir. Bu kaynaklar
işletilmediği müddetçe güvenilir enerjiden bahsetmek ve
kalkınmak mümkün değildir. Türkiye hâlen petrolde yüzde 85,
doğal gazda yüzde 100 ve genel enerjide yüzde 60 düzeyinde dışa
bağımlıdır. Uygulamada olan politikalar ve hızla
artmakta olan iç talep nedenleriyle bu
bağımlılığın yakın gelecekte daha da
artacağı aşikârdır.
Enerji, hem insan
hayatının tamamı hem de ekonomik kalkınmanın temel
taşlarından biridir. Günümüzde fosil kaynaklı enerji
kaynaklarının bir gün tükeneceği muhakkaktır.
Yenilenebilir
enerji kaynakları, bilindiği gibi su -yani buna hidrolik enerji
diyoruz- güneş, rüzgâr ve jeotermal enerjidir. Yenilenebilir enerjilerden
ülkemizde en yaygın kullanılanı bildiğiniz gibi hidrolik
enerjidir. Ülkemizin hidrolik potansiyeli 433 milyar kilovat
saat/yıldır ancak ekonomik ve teknik değerlendirilebilir enerji
potansiyelimiz 125 milyar kilovat saat/yıl olarak ifade edilmektedir. Bu
rakam kırk elli yıl önce o günün teknolojisi içinde hesaplanan
rakamdır. 1999 ve 2000 yıllarında akademisyenlere ve bu
işin uzmanlarına konuyu aktardık. Bu işin uzmanları bu
konu üzerinde çalıştılar ve bize bildirdikleri rakam Türkiyenin
kullanılabilir ekonomik hidrolik potansiyelinin 175 milyar kilovat saat
olduğunu belirttiler. Enerji Bakanlığı bu konunun üzerine
eğilmeli ve ülkenin ekonomik kullanılabilir hidrolik potansiyelinin
bugünün şartları ve teknolojisine göre yeniden
hesaplamalıdır. Bu hesaplamalar yapılınca ekonomik
kullanılabilir hidrolik potansiyelin yaklaşık 175 milyar kilovat
saat/yıl olduğu görülecektir Sayın Bakan. Ben bunu çok
önemsiyorum, lütfen bu hesaplamaların yeniden yapılması
gerekmektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; inşaat hâlindeki bütün
barajların bir an için tamamlandığını düşünelim.
Bütün barajlar elektrik üretse dahi nehirlerden istifade edilen miktar yüzde
29, yüzde 30dur. Neye göre? Yeniye göre. 175 milyara göre nehirlerden istifade
edilen miktar bütün barajların elektrik ürettiğini kabul edersek
yüzde 29, yüzde 30 düzeyindedir. Peki, ne yapıyoruz? Yüzde 70ini
boşa akıtıyoruz. Hidrolikte gelinen durum budur.
2009 bütçesinde
öngörülen açık 6 kat büyümüştür. 2010 yılında hedeflenen
bütçe açığını bu yıl olduğu gibi 6 kat
artırma becerisine ulaşırsanız, bu ülkeye yazık
edersiniz ve bütçe açığınız 300 milyarın üstüne
çıkar. Bütçe disiplinine bağlı kalmazsanız, keyfî bir
yönetim anlayışını hâkim kılacaksanız halkın
beklentilerine cevap veremezsiniz. Keyfî yönetim anlayışı var
mı dır yok mudur; konuşmamın ilerleyen bölümlerinde bu
konuya örnekleriyle değineceğim.
Ülkemizin önemli
enerji havzalarından biri de Çoruh havzasıdır. Artvin Çoruh
havzası üzerinde on adet baraj projelendirilmiştir. Bunlar
depolamalı büyük barajlardır. Borçka ve Muratlı
barajlarında enerji üretimi başlamıştır. Deriner
Barajının ise inşaatı devam etmektedir. 2011
yılı ortalarında Deriner Barajının üretime geçmesi
beklenmektedir.
Şimdi AKP
İktidarının keyfî uygulamalarına geliyorum. Değerli
milletvekilleri, 2006 yılının ortalarında Artvin Yusufeli
Barajına, Yusufeli Su Kavuşumu Barajına başlanmıştır.
Baraj şantiyesi kurulmuştur -biliyorsunuz, baraj şantiyesi dev
bir şantiyedir- iş makineleriyle, her şeyiyle dev bir
şantiye kuruldu ve buradaki ilgili firma işe başladı, Çoruh
üzerine iki adet köprü yaptı. Derivasyon tüneli inşaatlarına
başlayacakken 2007nin Nisan veya Mayısında inşaat durdu.
22 Temmuzdan sonra Sayın Bakanla temas kurup inşaatın neden
durduğunu öğrendik. Kredi görüşmelerinde bir tıkanma
olmuş ve 2008in ortalarında başlanacağı söylendi.
2008in ortalarında tekrar bir önerge verdik ve Bakanlar Kurulu
kararıyla bu inşaatın durduğu bize ifade edildi.
Şimdi ben
buradan soruyorum: Yusufeli Su Kavuşumu Barajına hangi hukukla
başlandı, hangi hukukla durduruldu? Baraj eksenine yakın
kamulaştırmalar yapıldı mı? Yapıldı.
Ocaklarla ilgili kamulaştırmalar yapıldı mı?
Yapıldı. Bunların hepsi doğruydu. Doğru kararla
doğru projeye başlanıldı fakat keyfî bir kararla
durduruldu. Bu konuda Sayın Bakandan önemli açıklamalar bekliyorum.
Kim bilir, Türkiye genelinde böyle, hukuk tanımayan işleriniz nice
vardır.
Doğal
akışlı hidrolik santraller: Bunlara halk arasında
ırmak tipi santraller de deniyor. Ülkemizde iki bine yaklaşan nehir
tipi HES projesi mevcuttur. Artvin ilinde EPDKdan ruhsat alan yüz altı
HES projesinin olduğu bilinmektedir. Bu projelerden çok az
kısmına başlanmıştır, ancak büyük bir
kısmında sorunlar yaşanmaktadır. Esas sorun yerel
halkın ihtiyaçlarının dikkate alınmamasıdır.
Genelde nehir tipi santrallerin biri bitiyor hemen bir diğeri
başlıyor. Dolayısıyla, nehir üzerinde bir boşluk söz
konusu olmuyor. Nehir üzerinde bulunan yerleşim alanlarının
ihtiyaçları ve balık üretim tesislerinin durumlarından
dolayı yerel halkla HES firmaları arasında gerginlik
yaşanmaktadır. Yerel halk jandarma ile sindirilmeye
çalışılmaktadır. Lütfen bu uygulamalardan vazgeçiniz.
Silopide PKKya gösterilen sevgi neden burada yaşayanlara gösterilmiyor?
(CHP sıralarından alkışlar)
Yerleşim
alanlarında bulunan HES projeleri iptal edilmelidir. Nehir tipi
santrallerin yapılacağı havzalarda esaslı analize dayalı
planlama yapılmadan, müracaatta bulunan herkese veya her firmaya ruhsat
verilmiştir. Bölgenin hassasiyetleri dikkate
alınmamıştır. Ayrıca, inşaata başlayan
HESler için gerekli kontrol yapılamamaktadır. Bu konuda yeterli
teknik eleman bulunmamaktadır. Bu nedenle, inşaatı devam eden
HESlerde hafriyatlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
yamaçlardan
atılmakta ve asıl korunması gereken dere vadisi doldurulup,
tahrip edilmektedir. Böylece, feyezanların zararları olmasına
davetiye çıkarılmaktadır.
Küçük HESlerle
ilgili bölge insanının endişeleri şunlardır:
Havzanın ekonomik dengesi bozulacaktır. Köyler için gerekli mevsimsel
su ihtiyacı karşılanmayacaktır. Doğa tahrip edilecek
ve erozyon hızlanacaktır. Sel ve heyelan gibi afetlerle
karşılaşma riski artacaktır.
Şavşat
ve Ardanuç ilçelerini Artvin merkeze bağlayan yolun baraj gölü üstünden
devam etmesi beklenmektedir. Bu nedenle, Berta Viyadüğünden sonra baraj
gölünü takip eden yeni güzergâhla Şavşat ve Ardanuç suyunun Çoruhla
birleştiği noktaya viyadük yapılarak yeni yapılan
Artvin-Erzurum yoluna bağlantı beklenmektedir.
Ayrıca,
önceki adıyla Bertay, yeni adıyla Ortaköy yolu mutlaka projede
yapılmasını beklemektedir.
Bu projenin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi tekrar saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.
Birleşime
12.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yozgat
Milletvekili Sayın Mehmet Ekicide.
Buyurun
Sayın Ekici. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET EKİCİ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
bütçesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizi
kasıp kavurmakta olan kriz en çok dar gelirli ve sabit gelirlilerin
canını yakmaktadır. Partimiz başta olmak üzere sendikalar
ve sivil toplum kuruluşları 2006 yılından beri ülkemizin
bir krize doğru sürüklendiğini ve
olası kriz etkilerinin en aza indirilmesi için acil tedbirler
alınması gerektiğini her fırsatta dile getirmiştir.
Ancak bugün üzerinde konuştuğumuz bütçeyi yani Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının 3146 sayılı Kanunun
2nci maddesinde sayılan görevlerine dikkat ederseniz, bu görevlerin
ağırlığını dikkate alırsanız,
sayılan görevleri yerine getirmek için Bakanlığın, bir
bakanlığın faaliyetlerinin çok ötesinde bir vizyon, politik ve
stratejik bir derinlik ve alan gerektirdiğini kabul edersiniz ama bu
stratejik vizyonun bugün ortaya konulup konulmadığını ve
Hükûmet politikalarının özellikle istihdam ve işsizlik
politikaları noktasında doğru politikalar olup
olmadığını irdelersek, bugün işsizliğin
geldiği nokta ve istihdamdaki müthiş azalmayı da dikkate
alırsanız yanlış bir yolda ilerlediğimizi mutlaka
görürüz.
İşsizlik
rakamlarını vererek konuşmayı şişirmek
istemiyorum ancak Hükûmet de kabul ediyor ki gittikçe genişleyen ve
büyüyen bir işsizlik karabasan gibi ülkemizi sarıyor.
İşsizliğin azaltılması için ekonomik krizin
etkilerinin azaltılması, vatandaşlarımızın bu
krizden en az zararla çıkması için sosyal devlet ilkesi temelinde tüm
ekonomi politikalarının ve özelleştirme
uygulamalarının gözden geçirildiği yeni bir programa ihtiyaç
olduğu aşikârdır.
Üretim anlayışımızda
istihdam yaratmayan ve refah artışı sağlamayan bir büyüme
anlayışının hâkim olduğu gerçeğini dikkate alarak
rekabetçi olmayan bir kur politikanız da varsa ve ithalata dayalı üretim
yapısı âdeta teşvik ediliyorsa, Avrupa Sosyal
Şartının tanımladığı saygın iş
kavramı yerine ücretlerin düştüğü, iş güvencesinin
zayıfladığı esnek istihdamın ikame edildiği,
işten çıkarmaların kolaylaştırıldığı
bir çalışma hayatıyla düzenleme yaparsak tam istihdam düzeyine
ulaşmamız elbette hayal olur.
Değerli milletvekilleri,
işsizlikle mücadelede kurumlar, sektörler ve hatta partiler arasında
bir konsensüsün sağlanması gerektiğinin hepimiz
farkındayız ve bu konsensüs sağlanmadan Türkiyedeki
işsizliğin ve istihdam sorunlarının düzeltilmesi,
çalışma hayatımızın barış ve huzur dolu bir
hayat hâline getirilmesinin mümkün olmadığını biliyoruz
ancak sekiz yıllık AKP Hükûmeti döneminde siz de bu işsizlik
problemlerinin farkında olduğunuz hâlde hiçbir tedbir almadan
ilerliyorsunuz. Bunu birkaç örnekle açıklamak istiyorum.
Sayın
Bakanın Plan Bütçede yaptığı konuşmaları dikkatle
takip ettim, tutanaklardan da okudum. Öncelikle bir teşhis problemi
olduğu kanaatindeyim. Yani Sayın Bakan diyor ki, geleneksel sanayi
toplumundan bilgi toplumuna geçişin Türkiyedeki işsizliği
artıran en önemli sebep veya sebeplerden biri olduğunu ifade eden bir
konuşma özeti var. Türkiye henüz sanayi toplumundan bilgi toplumuna
geçmiş midir, Türkiye tam bir sanayi toplumu olmuş mudur?u
tartışmak durumundayken bilgi toplumu problemleri olarak işsizliği
öngörmek bize göre bir öngörüsüzlüktür.
Şimdi,
burada, tabii bazı sorular da aklımıza geliyor. Hükûmetin
uyguladığı sosyoekonomik politikaların bilgi toplumu
politikaları olduğunu Hükûmet üyeleri içtenlikle bize söyleyebilir
mi? Türkiyenin tam anlamıyla bir bilgi toplumu hüviyetine
kavuştuğunu ifade etmek bugün için mümkün müdür?
Uyguladığınız sözde sosyal politikalar, örneğin erzak
ve kömür dağıtımını sosyal devletin gereği olarak
gören bir toplum ve yönetim anlayışının bilgi toplumuna
uygun bir yönetim anlayışı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Tabii, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
görev alanında görevini ifa edebilmesi için öncelikle Hükûmet
politikalarının, öncelikle çalışma
politikalarının ve özelleştirme politikalarının
doğru olması gerekir.
Şimdi, üç
örnekle bu konudaki yanlışlığı ortaya koymak
istiyorum. Sayın Bakan da işsizlikten yakınıyor. Yozgatta
bir bira fabrikası vardı, şuursuz bir şekilde
özelleştirildi. Bu iktidar döneminde özelleştirilen fabrika
Yani
özelleştirme niçin yapılır? Yüksek istihdam sağlamak,
yüksek verimlilik için yapılır. Bütün dünyada özelleştirmenin
temel ilkesi budur. Şimdi, Yozgat bira fabrikasının yerine
Yozgatlı bir iş adamı bina inşa ediyor, konut yapıyor.
Bugün Telekom
özelleştirmesine bakın. Telekomun özelleştirilirken ilgili
firmanın Telekoma verdiği fizibilite etüdünde üç yıl içerisinde
işçi sayısının 45 binlerin üstüne çıkacağı
vaadi var. Bugün, Telekomda kaç kişi çalışıyor Sayın
Bakan, biliyor musunuz ve giderek düşen bir işçi grafiğinin
olduğu yerde, yani çalışanın işini kaybettiği bir
yerde siz yeni istihdamı nasıl meydana getirebilirsiniz? Mevcut
ekonomik potansiyeli de dikkate alarak söylüyorum.
Bir başka
dram da üç gündür Ankarada yaşanıyor. O, Tekel işçilerinin
dramıdır. Tekel özelleştirmeleri de aynı şuursuzluk,
aynı şuursuz özelleştirme eylemlerinin sonucudur. Bugün, 4-5 bin
kişi üç gündür parklarda yatıyor. Sayın Bakan, siz neredesiniz?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, bu işçilerin taleplerini
almak için, yirmi dört saat sokakta olan, polis marifetiyle de gaza
boğulan bu işçiler hakkında ne işlem yaptınız?
Onları 4/C gibi çok ilkel, bugün uygulamada olan ilkel bir personel
yönetimi olan 4/Cye mahkûm ederek kazanılmış özlük
haklarından mahrum ettiğinizin farkında mısınız?
Yeri geldiğinde birçok sendikayı ILO sözleşmelerine ve AB
standartlarına uymamakla da suçluyorsunuz. Acaba, bugün, Tekel
işçilerine reva gördüğünüz statü, Avrupa Birliği ve ILO
normlarının gerektirdiği saygın iş kavramıyla
örtüşüyor mu? Hiç olmazsa Bakan olarak devletin şefkat yüzünü,
merhamet yüzünü -ki merhamet ve şefkat, aynı, devletin iktidar gücü
kadar önemlidir- onlara göstermek için kendiniz gitmiyorsunuz. Kendiniz
başka işi de yapmıyorsunuz çünkü ilgili memur
sendikalarıyla bile görüşmek zahmetine katlanmıyorsunuz, onu
anlıyoruz. Bari Müsteşarınızı, Çalışma Genel
Müdürünüzü gönderin de bu insanların ne istediğini tespit edin.
Aynı
sıkıntı, bakın, aynı yanlış
özelleştirme münasebetiyle şeker işçilerinin başına
gelecek, göreceksiniz. Bir yanlış özelleştirme yaptı Hükûmet,
Türkiyedeki şeker fabrikalarının birçoğu kapatılacak.
Oradan da büyük bir işsizlik açığı çıkacak, nasıl
baş edeceksiniz? Bu Hükûmet politikalarıyla doğru bir istihdam
politikası meydana getirmeniz zaten mümkün değildir.
Bir başka
sıkıntı da demir yolları işinde yaşanıyor.
Bakanlığınız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı sosyal taraflarla uyum içinde çalışması
gereken bir bakanlıktır. ILO normlarına uygun bir şekilde
bir uyarı eylemi yapıldı. Cevabınız ve
karşılığınız şiddet oldu. Bir
soruşturmayı bahane ederek 50ye yakın insanın
ekmeğiyle oynayan bir anlayışın hadim devlet
anlayışıyla, şefkat devleti anlayışıyla
bağdaşması mümkün müdür?
Yine soruyorum
size: Acaba o demir yolunda uyarı grevine giden,
arkadaşlarının ekmeğini kurtarmak için giden arkadaşların,
işçilerin, memurların yanına bir tane görevlinizi gönderip de,
onları tehdit etmenin dışında, onların üzerine polis
göndermenin dışında bir tane çalışma
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
EKİCİ (Devamla) Bir daha bütçelerde konuşmayacağım,
süre yetmiyor.
birini
gönderdiniz mi?
Şimdi
diyalogdan bahsediyorsunuz. Bütün konuşmalarınızı okudum.
Ekonomik ve Sosyal Konseyi bile çalıştırmıyorsunuz.
Ekonomik ve Sosyal Konseyin yapısını
değiştiriyorsunuz. Yandaş kuruluşları da Konseye dâhil
ederek güya Konseyde Hükûmet taraflısı bir yapı oluşturmaya
gayret ediyorsunuz. Lütfen bunlara dikkat edelim.
Biz sizi ILO
sözleşmelerini hayata geçirmiş, Avrupa Birliği
müktesebatını çalışma hayatına yerleştirmiş
bir bakan olarak anmak istiyoruz. Biz sizi işçi ve memuruna zulmeden bir
bakan olarak anmak istemiyoruz. İşçi ve memurları ziyarete
gittiğimizde bize şunu sordular: Başkanım, bizi polisle
muhatap ediyorlar. Haburdan gelseydik aynı muameleyi görecek meydik?
diye o insanlar şimdi çırpınıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
EKİCİ (Devamla) Lütfen, şahsen bir şefkatiniz olmasa bile
hakkını arayan işçilere sahip çıkın ve devletin
şefkat yüzünü gösterin diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ekici.
Bursa
Milletvekili Sayın Necati Özensoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Enerji
Piyasası Düzenleme Kurulu bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Öncelikle Bursa
Kemalpaşa Alpağut köyünde meydana gelen elim kaza sonucu
hayatını kaybeden 19 vatandaşımıza Allahtan rahmet ve
ailelerine başsağlığı diliyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi mensupları olarak, 3 milletvekili olarak olay yerine
gittiğimizde Sayın Çalışma Bakanımız
oradaydı, bir gündür uykusuz olduğunu gördük. Daha sonra Sayın
Enerji Bakanı oraya geldiler ve defin işlemleri bitene kadar orada
oldular. Arkasından açıklama yaptılar, ailelere beşer bin
lira yardım sözü verdiler.
Bütün
bunları biz takdirle karşılıyoruz ancak bütün bunlar 19
canı geri getirmeyeceği gibi, geride kalan 40 yetimin de bundan
sonraki hayatlarını babasız geçirecekleri gerçeğini
değiştirmeyecektir.
Sayın
Bakanın ve Bakanlık yetkililerinin, kazadan önce tespit edilen ihmal
ve eksiklikler neticesinde çalışmayı durdurarak, eksiklikler
tamamlandıktan sonra çalışma izni vermeleri gerekirdi. Bursa
milletvekilleri olarak verdiğimiz araştırma önergesinin de
dikkate aınlarak sorumluların tespit edilmesi ve gereken
cezaların verilmesini talep ediyoruz. Bu elim kazadan ders çıkarılarak,
bundan sonra bu tür kazaların olmamasını temenni ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetleri döneminde enerji
piyasası tam rekabete dayalı, şeffaf, katılımcı,
denetlenebilir ve millî bir enerji politikasının
oluşturulabilmesine imkân verebilecek biçimde düzenlenememiştir.
Gelişmişlik göstergelerinden biri kabul edilen kişi
başına düşen enerji tüketimi ülkemizde arzu edilen seviyede
bulunmamaktadır. Enerji tüketiminin gelişmiş ülkeler seviyesine
yükseltilebilmesi, iç kaynakların kullanılabilmesi, yüksek
teknolojiyle üretim potansiyelinin artırılmasından geçmektedir.
Hükûmet, enerjinin vergilendirilmesinde adalet sağlayamamakta, kaçakla
yeterli mücadeleyi yapamamakta ve öz kaynak kullanımını
teşvik etmemektedir. Doğal gaz, sıvılaştırılmış
doğal gaz ve petrol piyasasında uygulanan yanlış
vergilendirme politikası kaçakçılığa yol
açmıştır.
22 Temmuz 2007
seçimlerinden önce elektrik ve doğal gaz fiyatlarını sürekli
baskı altında tutan Hükûmet, seçimden sonra kısa
aralıklarla yaptığı zamlarla yüzde yüze varan
artışlara sebep olmuş, bu durum vatandaşın bütçesini
ve üretimde elektrik enerjisi kullanan sanayicinin rekabet gücünü fevkalade
olumsuz bir şekilde
etkilemiştir.
Bütün bu
politikaların sonucunda enerji KİTleri arasında 30 milyar TL
civarında borç-alacak ilişkisi ortaya çıkmış, bunun
sonucunda KİTler bankalardan kredi kullanmak suretiyle bankalara
milyarlarca lira faiz ödemektedir. Bütün bu borç-alacak ilişkisi
sadeleştirildiğinde ortaya tam 12 milyar liralık Hazinenin
ödemesi gereken görev zararı çıkmaktadır. 2007 sonrasında
elektrik ve doğal gaz fiyatları maliyet esaslı
belirlendiğinden KİTlerin borç-alacak ilişkisinden dolayı
ödedikleri faizler maliyetler içerisine alınarak vatandaşa ve uzunca
zamandır krizde olan sanayiciye ödetilmektedir. Hazine, oluşan bu
zararı bir an önce ödemezse KİTler batma noktasına gelecektir.
Elektrik iletim
ve dağıtımında kaçak kayıp oranı dünya
ortalaması yüzde 5 ila 9 oranındayken bu oran ülkemizde yüzde
14,5tur. Türkiyenin bölgeler arasındaki elektrik iletim ve
dağıtım kayıp kaçakları önemli farklılıklar
göstermektedir. Ayrıca, TEDAŞın tahakkuk tahsilat oranı da
yüzde 91 seviyesindedir. AKP bu kayıp kaçakların önlenerek, enerji
verimliliğini artırmak adına bir çaba sarf etmemekte, herhangi
bir proje üretmemekte; dürüst vatandaşlarımızın bu
haksızlıktan dolayı ödediği yaklaşık 2 milyar
liralık haksızlığa göz yumulmaktadır. Hükûmetin
uygulamalarına esas teşkil eden enerji politikası, millî olmayan
sermayenin tam tahakkümüne açık, denetimden uzak ve verimsiz bir
çizgidedir.
Enerji üretiminin
geleceğini doğal gaza bağlayan AKP Hükûmeti,
yaptığı uygulamalarla, son derece önemli olan enerji
güvenliği konusunu riske atmıştır. 4646 sayılı
Doğal Gaz Piyasası Kanunu ile BOTAŞın, 2009
yılına kadar, ulusal tüketimin yüzde 20sine düşünceye kadar
yeni gaz anlaşması yapmayarak elindeki kontratları devretmesi
hüküm altına alınmıştır. Ancak bugüne kadar sadece
yüzde 15ine tekabül eden 4 milyar 750 milyon metreküplük devir söz konusu olup
bunların da tamamına yakını Gazpromun da ortağı
olduğu şirketlere devredilmiştir.
Yine,
BOTAŞla ilgili Yüksek Denetleme Kurulunun 2007 yılı raporu
55inci sayfasındaki paragrafı aynen aktarıyorum: 1 Kasım
2003 tarihinde uygulamaya konulan yeni Mavi Akım Anlaşması
sonucunda diğer anlaşmalar da yenilenmiştir. Mavi Akım
Anlaşmasının bitiş tarihi 1 Ocak 2026dır. 1
Kasım 2003 tarihinden önce uygulanan fiyat formülü arasındaki
farklılık nedeniyle 2007 yılı itibarıyla BOTAŞ
aleyhine tam 526 milyon 443 bin 968 ABD doları fark oluşmuştur.
2009a kadar oluşan zararlar, raporlar bitmediğinden
belirlenememiştir.
Yılda 31
milyar metreküp doğal gaz naklini öngören, yapımına 2011de
başlanması planlanan Nabucco Projesi, Avrupa doğal gaz
açığının bir kısmının ülkemiz üzerinden
geçecek boru hatlarıyla karşılanması amacıyla yürütülen
ve Bulgaristan üzerinden Romanya ve Macaristanı izleyerek Avusturyaya
ulaşacak bir doğal gaz boru hattı kurulmasını
öngörmektedir. Gazetelere manşet attırdığınız,
televizyonlarda flaş haber olarak verilen anlaşmayla ilgili
doğal gaz temininin nereden yapılacağı, BOTAŞın
yeni anlaşma yetkisinin olmadığından dolayı Türkiye
adına bu anlaşmaların nasıl yapılacağı
sorularına maalesef BOTAŞ tarafından cevap verilmediğini de
belirtmek isterim.
Hükûmetin su,
rüzgâr, güneş gibi yeni ve yenilenebilir alternatif enerji
kaynaklarına gereken önemi ve önceliği vermemesinden dolayı
enerjide dışa bağımlılığımız
giderek artmaktadır.
EPDK
tarafından verilen lisansların bire bir yatırıma ve üretime
dönüştürülmediği anlaşılmakta olup, bu durum
lisansların yatırım gücüne sahip gerçek
yatırımcılara değil rant temin etmek maksadıyla
yandaşlara verildiğini göstermektedir. Nitekim, lisansı elinde
bulunduran birçok şahıs ve şirketin bu lisansları yüksek
rakamlarla devretmek suretiyle önemli ölçüde rant elde ettikleri bilinmektedir.
Son günlerde, EPDKnın RESlerle ilgili lisans
çalışmalarını sıfırlayarak başa
almasının yine yandaşlara yer açma maksadı
taşıdığı söylenmektedir.
EPDKnın
yaptığı yanlış uygulamalardan biri de özel elektrik
üreticilerinin kapasitelerinin yüzde 25ini serbest piyasada verme
haklarını yüzde 50ye çıkarmasıdır. Bütün dünyada
elektrik alımlarının yüzde 90-95i ikili anlaşmalarla
gerçekleşirken son yıllarda Türkiyede bu rakam yüzde 76 seviyesine
düşmüştür, geri kalan yüzde 24lük kısım TEİAŞ
bünyesinde PMUM yani Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezî
vasıtasıyla gerçekleşmektedir; bu rakam aylık ortalama 1
milyar 350 milyon mertebelerine ulaşmaktadır. Bu sistemde marjinal
maliyet uygulaması yapıldığından dolayı fiyatlar
kilovat saat başına 20 kuruşun üzerine kadar
çıkmaktadır. Yani sisteme giren en yüksek rakam üzerinden, bütün o
sisteme elektrik verenlere de aynı fiyat uygulanarak bu sistem
uygulanmaktadır. Burada alınıp satılan elektriğin
büyük kısmı direkt TETAŞa ve TETAŞ vasıtasıyla
TEDAŞa ulaştırıldığından, elektrik
satış maliyetlerinin de yükselmesine sebep olmaktadır. PMUM
uygulamalarının bir an önce gözden geçirilerek, sistemdeki
yanlışlıkların bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir.
Türkiyedeki elektrik fiyatları OECD ülkelerinin ortalamasının
çok yukarısındadır.
Türkiye
elektriğinin 2005te 10,6; 2006da 10; 2007de 10,9; 2008de 13,2 sent
olduğu görülmektedir; OECDde ise sırayla 6,8; 7,3; 7,9; 8,8 sent
olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, Türkiye elektriği OECD
ortalamasının yaklaşık yüzde 50 üzerindedir.
AKP hükûmetleri,
geçmişten devraldığı mirası en hoyratça enerji
alanında harcamışlardır, 2001 yılında
çıkarılan Doğal Gaz ve Elektrik Piyasası
Kanunlarının ruhunu anlayamamış, özel sektörün önünü
gerektiği gibi açamamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özel sektör,
enerji alanında AKP yandaşı olmadıkça yatırım
yapmaktan ürkmekte ve bizlere bunu açıkça ifade etmektedir.
Türkiye'nin
geleceği yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
teknolojisindedir. Yenilenebilir kaynaklarla ilgili yasalar bir an önce
çıkmalı, Türkiye'nin güneş haritaları
sağlıklı bir şekilde çıkartılmalıdır.
Hidrojen teknolojisiyle ilgili ARGE çalışmaları
yoğunlaştırılmalı, bütçe artırılmalıdır.
Türkiye'nin
acilen millî enerji politikalarına ihtiyacı vardır. Verilen
araştırma önergeleri de dikkate alınarak yüce Meclisin bu konuya
katkı sağlaması bir an önce gerçekleşmeli, Türkiye'nin
geleceği daha güvenli bir şekilde oluşturulmalıdır.
Bütçenin
hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKANTeşekkür
ederim Sayın Özensoy.
Adana
Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut.
Sayın Tankut
konuşmasına başlamadan evvel
Saat 12.55, on dakikalık bir
konuşma yapacak. Alınan karar da saat 13.00te ara verilmesini
gerektiriyordu. Hatibin konuşmasını bitirinceye kadar
çalışmaların uzatılmasını Genel Kurulun
oylarına sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurun
Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 mali yılı Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün dünyamızdaki bütün gelişmiş ülkeler toplumlarına
refah düzeyi yüksek bir yaşantı sağlamayı amaç
edinmişlerdir. Bu amaç doğrultusunda söz konusu ülkelerin hemen hepsi
enerji ihtiyaçlarını kesintisiz ve uzun yıllar
karşılayabilecek şekilde temin etmeyi öncelikli hedefleri olarak
belirlemişlerdir. İşte bu çerçevede ülkemizin enerji
ihtiyacının kesintisiz ve yeterli bir şekilde kaynak
çeşitliliği sağlanarak temin edilmesi toplumumuzun refahı ve
Türk milletinin bekası için bir mecburiyet olarak
karşımızda durmaktadır. Şu an bütçelerini
görüşmekte olduğumuz Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü,
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü ve Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu ülkemizin enerji ihtiyaçlarının
karşılanması için araştırma yapan, kıstaslar
belirleyen, denetimler yapan ve yüksek teknolojilere dayalı üretimleri
esas alan çok önemli ve köklü kuruluşlarımızdır.
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü Türkiye ve dünyada bor ürün ve teknolojilerinin
kullanımı ve bor konularında değişik bilimsel
araştırmaların yapılması, yaptırılması,
koordine edilmesi ve bu araştırmalara katkı sağlanması
amacıyla 4865 sayılı Kanunla 2003 yılında Ankarada
kurulmuştur. Bor konusunda çok önemli bir görevi üstlenen Enstitü bor
madeni rezervlerine ne yazık ki 300 ila
Diğer
taraftan, böylesine önemli bir Enstitü için 2010 mali yılı bütçesi
olarak belirlenen 9 milyon 365 bin TLlik miktarın da çok yetersiz
olduğunu, bu bütçeyle kendisinden beklenen çalışmaları
sağlıklı ve düzgün bir şekilde yapmasının mümkün
olmadığını da huzurlarınızda hatırlatmak
istiyorum. Önümüzdeki yıllarda bu bütçenin mutlaka kurumun önemine
istinaden revize edilerek önemli ölçülerde yükseltilmesinin gerekli
olduğunu buradan belirtmek istiyorum. Ancak, yedi yılı
aşkın bir zamandır tek başına iktidar olan AKP
zihniyetinin ülkeyi kaosa sürükleyen sözde açılım ve
saçılımlarla meşgul olmasından dolayı, bu tip önemli
araştırma ve üretimlere destek vermesinin bir hayal
olacağını bildiğimizi ifade ederek kısıtlı
imkânlara ve AKPnin vizyonsuzluğuna rağmen kısa sürede önemli
projelere destek veren Enstitü çalışanlarına ve araştırmacılarına
da huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik İşleri Etüt
İdaresi Genel Müdürlüğü, 14/6/1935 tarihinde 2819 sayılı
Yasayla kurulmuş, ülkemiz elektrik enerjisi üretim imkânları ile
ilgili mühendislik hizmetlerini yürüten, özel hukuk hükümlerine tabi, kamu
tüzel kişiliğine sahip çok önemli yatırımcı bir kamu
kuruluşudur. Kuruluş görevleri arasında, elektrik enerjisi
üretimine elverişli olan bütün kaynakları değerlendirip etüt
etmenin yanı sıra yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili
araştırma ve tespit çalışmaları da bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, günümüzde, yenilenebilir enerji kaynakları gün geçtikçe
önem kazanmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler,
büyük miktarlarda paralarla çeşitli yatırımlar yapmaya ve enerji
ihtiyaçlarının önemli bir bölümünü güneşten, rüzgârdan,
dalgalardan veya jeotermal kaynaklardan elde etmeye
başlamışlardır. Ancak, bugün ülkemizde bu konuda yeterli ve
tatmin edici bir çalışmanın yapıldığını
söyleyebilmemiz maalesef pek mümkün değildir. AKP
İktidarının milletimizi içi boş ve sloganvari söylemlerle
oyalama ve aldatma anlayışına uygun bir şekilde ne
yazık ki enerji çeşitliliği sağlanamamış,
özellikle de var olan kendi öz potansiyelimizi kullanarak elde
edebileceğimiz yenilenebilir enerji kaynak ve araçları bir türlü
devreye sokulamamıştır.
Şahıslarına
saygı duyduğum ancak geleneksel olarak ülkemizin enerji
ihtiyaçlarının temininde hayalî ve boş söylemlerden bir türlü
vazgeçemeyen önceki ve şimdiki enerji bakanlarımız bu zamana
kadar Türkiye'nin enerji konusunda dışa
bağımlılığını azaltıcı ve ülke
kaynaklarını rasyonel olarak değerlendirici hiçbir somut
yatırım ve projeye de imza atamamışlardır.
Sayın
milletvekilleri, enerjide dışa
bağımlılığımızın azaltılması
için arz güvenliği ve enerji çeşitliliğini sağlayacak en
önemli yollardan birisi de hiç şüphesiz nükleer teknolojiyi kullanarak
elektrik başta olmak üzere, çevre ve insan sağlığına
duyarlı enerji yatırımlarının
yapılmasıdır.
İşte bu
amaca hizmet etmek için kurulmuş bulunan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu,
kısaltılmış ismiyle TAEK, yarım asırlık
geçmişe sahip köklü kuruluşlarımızdan birisidir. Ancak
bugüne kadar ülkemizin nükleer teknoloji konusunda önemli bir hamle
yapmasına dönük ihtiyaçları karşılayamadığı
gözüken Kurumun, içinde bulunduğumuz dünya gerçeğinde yeni bir
perspektifle nükleer enerji ve nükleer teknoloji alanlarında bir
atılım içerisine girmesini sağlayacak önlemleri mutlaka
almalıyız.
Bu manada bu
Kurumun varlığını önemli gördüğümüzü, yine bu Kuruma
gerekli imkânların sağlanmasının ve mutlaka
gerçekleştirilmesinin lazım geldiğini belirtmek istiyorum.
Ancak yeniden
ifade etmek gerekirse bugünkü konumuyla TAEKin misyon ve vizyonuna paralel
olarak gerekli fonksiyonlarını yerine getirdiğini söylemek
maalesef çok mümkün değildir. Böylesine stratejik bir Kurumda konusunda
uzman olmayan personelin istihdam edildiği, işe göre adam değil,
adama göre iş anlayışıyla ve tamamen siyasi taassupla
hareket edildiği iddiaları özellikle AKP Hükûmetinin göreve
başlamasından itibaren ayyuka çıkmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu Kurumun nasıl bir anlayış ve
partizanlıkla yönetildiğine dair bazı iddia ve hususları
burada belirtecek olursak TAEKin yakın zamanda emekli olarak Kurumdan
ayrılmış olan ve daha önce bir Amerikan firmasının
Türkiye müdürlüğünü yapan Başkanı, 24 Eylül 2008 tarihinde sessiz
sedasız gerçekleştirilen nükleer santral yapım
yarışmasının sonucunu, aradan ancak üç ay geçtikten sonra,
19 Aralık 2008de açıklayabilmiştir. Keza, benzer şekilde
Enerji Bakanlığı da bir yıldır İhalenin sonucunu
bugün yarın açıklayacağız. diye milleti oyalarken imdada
Danıştay yetişerek 10 Kasım 2009da ihalenin bazı
maddelerini iptal etmiş ve belki de Türkiyeyi bu konuda Rus enerji
bağımlılığından şimdilik
kurtarmıştır.
İhale
dosyası alan 13 firmadan 7si ihaleye hiç katılmamış, 5i
teşekkür etmiş, bir tek Rus firması
katılmıştır. TAEKten üç ay ilave süre isteyen firmalara bu
süreyi vermeyen Bakanlık ve Kurum yönetimi, on beş ay geçmesine
rağmen ihalenin değerlendirmesini yapamamış ve ihalenin
altında kalmıştır. Ve şimdi soruyorum: Peki, bunun
adı beceriksizlik değil de nedir?
Nükleer ihalenin
en önemli ayağı olan TAEK hakkında bu kürsüde defalarca
sıkıntıları ve Başkanı hakkındaki
sorunları dile getirmiş olmamıza rağmen, maalesef bu
ikazlarımızın hiçbirisi dikkate alınmamış ve
dönemin Enerji Bakanı Sayın Güler TAEK yönetimine sonuna kadar kefil
olduğunu müteaddit defalar söylemişti.
Değerli
arkadaşlar, Enerji Bakanlığı, sözde, nükleer santral kurma
sürecindedir ama maalesef, bu sürecin en önemli ayağı olan TAEKin
yedi aydır Başkanı yoktur. 2690 sayılı Kanuna göre
TAEK Başkanının nükleer
alanda ihtisas sahibi olması gerekmektedir ancak hem emekli olarak
Kurumdan ayrılan Başkanın hem de şu an Başkanlığı
vekâleten yürüten arkadaşımızın nükleer alanda ihtisas
sahibi olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
Yeni Enerji
Bakanı Sayın Yıldızın ilk atamalarından birisi
olan Başkan Yardımcısı arkadaşımız vekâleten
Başkanlık görevini yürütmektedir ancak vekâleten TAEK
Başkanlığını yürüten bu arkadaşımız
hakkında da liyakatten istismara, Kurum içerisindeki yönetim
anlayışından Kurum imkân ve araçlarını kendi
şahsı ve ailesi için kullanmaktan çekinmeyişine kadar pek çok
itham ve iddianın olduğunu da buradan Sayın Bakana
hatırlatmak istiyorum.
Netice olarak
nükleer santral kurulmasına dair ihalede bu Kurumun üzerine düşen
süreci iyi yönetemediği bilinen bir gerçektir ve bundan da elbette,
böylesine bilimsel ve teknoloji ağırlıklı bir kurumu
ülkenin diğer bütün kurumlarında olduğu gibi
siyasallaştıran AKP İktidarı sorumludur.
Değerli
arkadaşlar, nükleer enerji kırk yıldır Türkiye'nin
gündemindedir ve hep tartışılmış ve
tartışmanın ötesine de bir türlü geçilememiştir.
Şimdiye kadar üç kez ihaleye çıkılmış, kararlı konuşmalar
yapılmış ama ne olduysa olmuş çeşitli bahanelerle,
çıkılan üç ihaleden de sonuç alınamamıştır.
Sonuç olarak:
Türkiye, dünyada nükleer santrale sahip olmayıp fakat onu en çok
tartışan tek ülke olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak bütün ülkeler için
vazgeçilmez stratejik öneme sahip enerji politikalarını Türkiye'nin
çok iyi belirlemesi ve uygulaması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu bağlamda
petrolden kömüre, su kaynaklarından rüzgâra kadar var olan
kaynaklarımız, çevre ve insan hassasiyetleri üst seviyede dikkate
alınarak en verimli şekilde değerlendirilmelidir. Nükleer enerji
ise risklerine rağmen temiz enerji kaynağı olarak bilinmektedir
ve bu alanda ülkemizin yeterli bir ivme kazanamaması, yeterli teknolojik
birikime sahip olmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bugün
nükleer güce sahip ülkelerin başında gelişmiş ülkeler
bulunmaktadır. Ekonomik ve sosyal bakımdan birinci sınıf
ülkeler gibi gelişmiş olmamakla birlikte nükleer gücü elinde
bulunduran ülkelerin siyasi ve askerî güç bakımlarından
caydırıcı oldukları da bir gerçektir.
Gelişmekte
olan ülkeler konumunda bulunan Türkiye'nin de nükleer enerji konusuna
yoğunlaşmasının Hükûmetin önem vermesi gereken hususlardan
birisi olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu alanda atılacak
her somut adım ülkemizin dışarıya olan enerji
bağımlılığından da uzaklaşması
demektir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu stratejiye uygun atılan
bütün adımlara destek vermeye hazır olduğumuzu belirtiyor, bu
duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 13.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Şimdi, söz
sırası, Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnanda.
Buyurun Sayın
İnan.(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığına bağlı kuruluşlar olan Maden Tetkik
Arama Genel Müdürlüğü ile Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün
2010 yılı bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlarım.
Ekonomi
yönetimleri tarafından hazırlanan bütçeler gelecek için devletin
amaçlarına, hedeflerine ve politikalarına uygun olarak
gerçekleştirilecek faaliyetleri ve sonuçları gösterir. Hedeflenen
durum ile gerçekleşen durum arasındaki sapmalar ve nedenleri tespit
edilip gerekli tedbirler alınarak ileriye yönelik daha akılcı ve
sağlıklı politikalar geliştirilir.
2009 bütçesi
görüşülürken, şahsım da dâhil olmak üzere, birçok milletvekili
arkadaşımız hedeflenen yüzde 4lük ekonomik büyümenin
gerçekleşmeyeceğini, yine bütçe açığının 10,4
milyar TLnin çok üstünde gerçekleşeceğini, bu bütçenin ülke
ekonomisinin içinde bulunduğu durumla alakasının
olmadığını; plansız, programsız bütçeyle hiçbir
yere varılamayacağını, böyle hayalî bir ekonomi yönetiminin
acısını vatandaşların çekeceğini ifade
etmiştim. Maalesef, 2010 yılı bütçesinin de
hazırlanırken, 2009 bütçesi gibi ülkenin içinde bulunduğu
ekonomik gerçeklere göre hazırlanmadığını görmekteyiz.
Her ne kadar
Sayın Başbakan, inatla krizin ülkemize etkisiyle ilgili geometrik
terimler kullanmaya devam etse de vatandaşın durumunun hangi
geometrik şekle uyduğu pek belli değildir. Dünya krizden inim
inim inliyor, bizde kriz yok. diyenlere, örnek verenlere, geçen gün
milletvekili arkadaşımız Hüseyin Yıldız çok güzel bir
cevap verdi: Keşke Sayın Başbakanımız arkadaşı
Sayın Obamaya bunları anlatsa da Amerika da dünya da krizden
kurtulsa, biz de kurtulsak. Sayın Başbakan ısrarla Kriz yok.
dese de Sayın Maliye Bakanı 2010 bütçesinin krizden
çıkış bütçesi olacağını ifade etmektedir. Biz de
hangisine inanacağımıza milletvekilleri olarak
şaşırmış durumdayız. Takdiri sizlere bırakıyorum
değerli arkadaşlar.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bütçenin geneline
baktığımızda, karşı karşıya
olduğumuz sorunları Hükûmetin dünyadaki ekonomik krize
bağladığını yani sıkıntıların
dış dinamiklerden kaynaklandığını ve bunları
kabul ettiğini görüyoruz. Eğer gerçek böyle olsaydı ülkemizde
yaşanan küçülme krizin kaynağı olan ülkelerden daha fazla
gerçekleşir miydi? İşsizlik oranlarımız bu ülkelerdeki
işsizlik oranlarından çok daha yüksek olur muydu? Dünya ekonomisinde
yüzde 1,1 küçülme gerçekleşirken Türkiye ekonomisinin yüzde 6nın
üzerinde küçülmesi gerçekleşir miydi? Aradaki bu 6 katlık sapma ülke
ekonomisinin ve gelişen ekonomik krizin kötü yönetildiğinin ve bu
sebeple Türkiye ekonomisinin kırılgan hâle geldiğinin çok
açık bir göstergesidir.
Bütçe
hazırlanırken krizin ülke ekonomisinde yarattığı
çöküntünün görmezden gelindiği anlaşılmaktadır. Küresel
ekonomik krizin olumsuz etkilerinin bir iki yılda düzelmesi ve küresel
göstergelerdeki gelişmelerin hemen yansıması mümkün
değildir. Bu bütçede yüzde 3,5 büyüme öngörülmüş ve bütçedeki gelir
kalemleri bu öngörünün gerçekleşeceği hatta çok fazla
aşılacağı üzerine bina edilmiştir. 2010
yılında vergi gelirlerinde yüzde 18 civarında bir artış
beklenmektedir. Acaba Hükûmet almayı öngördüğü bu vergileri siftah
yapmadan dükkân kapatan esnaftan mı, fabrikasında üretime son veren
sanayiciden mi yoksa zorunlu tüketim ihtiyaçlarını bile
karşılayamayan tüketicilerden mi almayı planlamaktadır?
Bütçede her
zamanki emekliler, çalışanlar, köylüler, çiftçiler ve esnaflar
unutulmuştur. Öngörülen zamlarla emekliler ve memurlar yoksulluk ve
açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm
edilmektedir. Tarım kesimine ayrılan destek ise gayrisafi millî
hasılanın yüzde yarımından bile daha
aşağıdadır. Bu bütçede görülüyor ki Hükûmet, çiftçiyi de
köylüyü de tamamen gözden çıkarmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin maden
ve ham madde kaynaklarını kuruluş kanununa uygun olarak
araştırmak ve ekonomiye kazandırmak görevini sürdüren MTA Genel
Müdürlüğü, madencilik sektörünün gelişmesi için gerekli her türlü
bilgiyi üreten ve altyapı hizmetlerini de sunan araştırmacı
bir kuruluştur. Bu kuruluşumuza bütçeden geçen yıl
yaklaşık 228 milyon TL ayrılmışken bu yıl yüzde
1,5 artışla 231 milyon TL ödenek ayrılmaktadır. Kurum bu
kadar bütçeyle personel maaşlarını mı yoksa cari
giderlerini mi karşılayacaktır yoksa yukarıda
belirttiğimiz görevlerini mi yerine getirecektir?
Yine, ülkemizin
petrol ve doğal gaz kaynaklarının hızlı ve etkin,
güvenli bir şekilde aranması, üretilmesi ve ekonomiye
kazandırılması konularında sorumlulukları bulunan
Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi 5,6
milyon TL iken bu yıl kesinti yapılarak 5,5 milyon TLye
düşürülmüştür. Dolayısıyla, hiçbir görev yapmayıp
kendi hâlinde idare etmeye bırakıldığı apaçık bir
gerçektir. Anlaşılan Hükûmet devleti bu alandan bertaraf edip bu
sektörleri de tamamen özele bırakmak istemektedir.
Bu dönemde
ülkemizde maden konusu ne rezervler ne ruhsatlar ne de ülke ekonomisine
katkısı açısından gerçekçi sonuçları olan bir
şekilde ele alınmamaktadır. İzin verilirken maden
aramalarıyla ilgili çevre konusundaki ilkeler, sağlıklı
olarak ortaya konulmadığı için elinde izin olan madenciler, kimi
zaman Çevre Bakanlığı ve kamudaki diğer kurumlarla
karşı karşıya geliyor, kimi zaman da çevreci
kuruluşlar ve yöre halkıyla sorunlar yaşıyor. Oysa belge ve
arama ruhsatları, bütün sorunları ele alıp bertaraf edecek
şekilde madencileri başka kamu kurumları ve sivil toplum
kuruluşlarıyla karşı karşıya getirmeyecek biçimde
düzenlenmelidir.
İşletilen
maden sahalarının işçi sağlığı ve çevresel
etkileri açısından denetimlerinin çok daha ciddiyetle yapılarak
son günlerde hepimizin içini acıtan Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki
gibi faciaların önüne geçilmesi gerekmektedir.
Dünyada ve Orta
Doğudaki bütün olayların arkasında petrol
paylaşımının ve kavgalarının olduğu bilinen
bir gerçektir ama maalesef Hükûmet bu konuda petrol işlerini de bir tarafa
bırakmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti'nin
tarihini neredeyse AKPnin kuruluşuna indirgemeye çalışan
arkadaşlara bazı konuları hatırlatmak ve soru sormak
istiyorum.
İktidara
gelir gelmez bir yabancı bankanın milyar dolarlık vergi
cezasını sıfırlamak ülke kaynaklarını heba etmek
değil midir?
2002
yılı sonu itibarıyla 57 hükûmetin seksen yılda
yaptığı borç stoku 222 milyar dolar, 2008 yılı sonu
itibarıyla borç stoku 480 milyar dolar, aradaki fark 258 milyar dolar. AKP
İktidarı ülkeyi seksen yıllık hükûmetlerin
tamamının 2 katından fazla borçlandırmıştır.
Düşük kur yüksek faiz politikasıyla yaptığımız bu
borçlanma ve ülkeyi ithal cenneti hâline getirmek, ülke kaynaklarını
heba edip ülkeyi soydurmak değil midir? İç borç seksen yılda
91,7 milyar dolar, bugün 2 katına çıkarak 181 milyar dolar. İktidarda
kim var arkadaşlar?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) AKP.
MÜMİN
İNAN (Devamla) AKP.
Özel sektörün
borç yükü 2002 sonunda 43 milyar dolar, 2008 sonu 4 katının üzerine
çıkarak 185 milyar dolar.
2002
yılında kişi başına düşen borç miktarı 3.200
dolar iken 2008 sonunda ne kadar? 6.800 dolar. İktidarda kim var?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) AKP.
MÜMİN
İNAN (Devamla) Ekonominin büyümesi 2002 sonunda yüzde 7,5; bugün eksi
yüzde 6nın üzerinde.
Kapasite
kullanım oranları 2002de yüzde 85lerin üzerindeyken bugün yüzde
70lerde.
İşsizlik
oranı 2002de 10,7; bugün 13,5. Tarım dışı
işsizlik ise yüzde 20lerde. İktidarda kim var?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) AKP.
MÜMİN
İNAN (Devamla) Evet.
Değerli
arkadaşlar, 1923-2002 arası 250 milyar dolar dış ticaret
açığı veren Türkiye, 2002-2009 yılları arasında
300 milyar doların üzerinde dış ticaret açığı
vermiştir. İktidarda yine kimin olduğunu biliyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, bu tersine rekor listesini çok daha fazla uzatmak mümkündür.
Hatta Offerlere kadar uzanabilir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yukarıda
bahsettiğimiz konular ve olumsuzluklar ülkemizde ne kadar ağır
darbeler vursa da bunların üstesinden gelmek mümkündür.
Bugün,
karşı karşıya kaldığımız en büyük
tehlike bölücülüğün almış olduğu mesafedir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İktidarda kim var?
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) AK PARTİ.
MÜMİN
İNAN (Devamla) Hükûmet birçok konuda gerçekleri görmediği gibi,
Türkiye'nin geleceğini doğrudan ilgilendiren devlet ve millet için
bir beka sorununa dönüşen terörü ve bölücülüğü, onun iç ve
dış yapılanmalarını taleplerinde doğru
okuyamamakta ya da okumamaktadır.
Bugün,
yaşadığımız terör olaylarının arkasında
yatan bağımsız Kürt devleti taleplerinin yeri olmayıp yüz
yıla yakın bir geçmişe sahip olduğu bilinmektedir.
PKKnın ve
Kürt etnisitesinin üzerinden politika yapanların nihai hedefinin,
topraklarımız üzerinde bağımsız devlet kurma hayali
olduğu asla unutulmamalıdır. PKK ve yandaşları bu
hedeflerini şimdilik dondurarak ülkemizin bir bölgesinde özerklik
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MÜMİN
İNAN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Türkçeyi tek
resmî dil olmaktan çıkarma, Kürtçenin de resmî eğitim dili olarak
kabul edilmesi, Anayasada Türk milleti kavramını kaldırarak,
siyasal haklar elde etme adına etnik bölünmeyi Anayasaya
yazdırıp, katil Abdullah Öcalanın serbest
bırakılmasını ve siyaset yapmasını istemektedirler.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Formül arıyor.
MÜMİN
İNAN (Devamla) Hükûmet bu taleplere evet diyecek midir, Meclis diyecek
midir?
Her yerde bir
demokratik açılım safsatası konuşulmakta fakat bunun
içeriğini kimse bilmemektedir ve herkes birbirine bu soruyu
sormaktadır. PKK ya da etnik kökene dayalı politika yapanlar, ister
silahlı ister silahsız, kendi açılarından yukarıda
belirttiğimiz sonuçları almak istiyorlar ama sonucu ne olursa olsun
bu topraklarda bin yıldır kardeşçe yaşayan milletimizin
hiçbir ferdi bu bölücü taleplere asla müsaade etmeyecektir.
Bu vesileyle 2010
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına ilk söz, Gaziantep Milletvekili
Sayın Fatma Şahine aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Şahin, süreniz beş dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 mali yılı bütçe görüşmeleri
üzerine, Çalışma Bakanlığı bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinize saygılar sunuyorum ve
bütçemizin milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, 2010 yılı bütçesine
baktığımız zaman sosyal yönü güçlü, dünya ve ülke
gerçekleriyle örtüşen bir bütçe hazırlanmıştır ve 2010
yılı bütçesinin, küresel mali krizden çıkış ve
tesirlerini tamir edecek bir bütçe olduğu görülmektedir.
Büyük bir
küreselleşmeyi yaşadığımız ve dünyanın küçük
bir köy olduğu bir ortama baktığımız zaman ve
Uluslararası Çalışma Örgütünün bize verdiği verilere
baktığımız zaman değerli arkadaşlarım,
İkinci Dünya Savaşından sonra en büyük küçülmeyi 2009
yılında yaşadık. Bu, hepimizin büyük bir gerçeğidir ve
biz, bu mali krizde yüzde 1,5lik küçülmeyi yönetebilmek için, küresel krizde
dünyadaki işsizlik oranının yüzde 5ten yüzde 7,5e çıktığı
bir dünya düzeninde kendi ülkemizde daha az zararla çıkabilmek için 5763,
5838 ve 5921 numaralı kanunları bu Parlamentoda hep beraber
yasalaştırdık.
Bu Parlamentoda
5763 sayılı Kanunda -ilk istihdam paketidir- çok önemli,
çalışma hayatını düzenleyen çalışmaların
altyapısı oluşturuldu.
Birincisi,
sigorta primlerinden yüzde 5 oranında indirim yapıldı; ikincisi,
genç ve kadın istihdamındaki pozitif
ayrımcılığı gözeterek istihdam hayatındaki
oranlarını iyileştirecek çok önemli bir düzenleme
yapıldı. İşveren payının Hazine tarafından
karşılanacağı bir oran, beş yıllık kademeli
bir oran verildi ve bunun 2009 itibarıyla çalışma hayatında
gençlerde ve kadın istihdamında iyileşmeye
başladığının görüldüğü altyapısı bu
Kanunun bu maddesiyle oluşturuldu. İşsizlik ödeneği yüzde
12 civarında artırıldı, kayıt dışı
istihdamla mücadele etmek için kurumlar arası veri
paylaşımı sağlandı. İşsizlik Sigortası
Fonundan İŞKUR kaynağı aktarıldı ve mesleki
eğitim kursları, girişimcilik, sosyal güvenlik gelir
desteği sağlandı.
İkinci
İstihdam Paketi dediğimiz 5838de de kısa çalışma
ödeneği üç aydan altı aya yükseltildi ve yüzde 50 gibi bir oranda bu
miktar artırıldı.
Değerli
arkadaşlarım, 5921de de 2009 Nisan ayı itibarıyla ilave
yapılacak her istihdam için işsizlik sigortasından, işveren
payını işsizlik sigortasından ödeyecek şekilde bir
düzenleme yapıldı.
GAP,
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında, eğer ekonomiyi ve sosyal
hayatı iyileştirecek projeler varsa buradan kaynak aktarılacak
şekilde düzenlemeler yapıldı.
Sektörel bazda
iş hayatına baktığımız zaman, özellikle
tarım sektöründe yüzde 29dan yüzde 23,7ye düşen bir gerilemeyi,
köyden kente göçü görürken hizmet sektöründe ve sanayi sektöründe
iyileşmenin olduğunu sektörel bazda da inceleyebiliyoruz.
İŞKUR
ve E-İstihdam Projesi tamamlandı ve en önemli kısım dediğimiz,
özellikle işsizliğin arkasına baktığımız
zaman mesleksizliğin yattığını ve Her işi
yaparım ağabey diyen bir grubun olduğunu gördüğümüzden
dolayı, İŞKUR kapasitesi genişletilerek mesleki
eğitimlere öncülük verildi.
Bu manada
değerli milletvekilleri, 2009-2010 yılı hedefiyle 200 bin
kişi eğitim programına alındı. 120 bin kişinin
toplum yararına çalışacak programlarda eğitilmesi
sağlanacak, 100 bin kişi staj programında eğitilecek ve 10
bin kişi de girişim programında eğitilecektir. Toplamda 430
bin kişinin aktif iş gücü piyasasına eğitim alarak
katılması öngörülmektedir.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İş bulacak mı?
FATMA
ŞAHİN (Devamla) Ve burada
bilişim sektöründe, turizm, tekstil, evde bakım hizmetleri gibi
meslek kurslarına daha çok başvuru olduğu gözükmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FATMA
ŞAHİN (Devamla) Değerli milletvekili arkadaşlarım,
pasif istihdam politikasına baktığımız zaman
işsizlik sigortası, Ücret Garanti Fonu, kısa çalışma
ödeneği ve genel sağlık sigortası prim ödemesiyle beraber
işsizlik sigortasından 1,7 milyon kişi
faydalanmıştır, 2,8 milyar TL ödeme
yapılmıştır. Kısa çalışma ödeneğinden 3
bin firma faydalanmıştır, 168 bin kişi bu ödenekten
yararlanmıştır ve karşılığında 138
küsur milyar TL ödeme yapılmıştır. Güneydoğu Anadolu
Projesinde transfer edilen faiz oranlarının yükseltilmesiyle 4,9
milyar TL hazineye aktarılmıştır ve Avrupa Birliği
Mali İşbirliği Programı çerçevesinde kadın ve
gençlerimizin istihdamına yönelik eğitim programında beş
proje onaylanmış ve 215 milyon TL uygulamaya
başlanmıştır. Kadın istihdamında, özellikle
çıkarılan yasadan sonra
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
FATMA
ŞAHİN (Devamla)
iş gücüne katılım oranı,
değerli arkadaşlarım, yüzde 23ten yüzde 27,5a
yükseltilmiştir.
Ben bütçemizin
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor ve
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Kocaeli
Milletvekili Sayın Eyüp Ayar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ
GRUBU ADINA EYÜP AYAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının 2010 bütçesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce Türkiye'nin gündeminde olan Tekel işçilerinin
eylemleriyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bakınız,
özelleştirme 1980li yıllardan beri yapılmaktadır ve
doğrudur da Türkiye'nin özelleştirmeye ihtiyacı vardır.
2001 yılında Tekelin özelleştirilmesiyle ilgili, o günkü Hükûmet
bir karar almış, doğrudur ve yine, 2002 yılının
ikinci ayında yine Hükûmetin almış olduğu bir karar ki
altında bunların o günkü Başbakan, Başbakan Yardımcısının
da imzaları vardır. Bu Tekelin özelleştirilmesinin üç yıl
içerisinde bitirileceğine dair de bir karar
alınmıştır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Fabrikaların kapanması değil ama!
EYÜP AYAR
(Devamla) Biz iktidara geldiğimizde, bakınız, şöyle bir
tabloyla karşılaştık: 10 binlerce insan özelleştirme
mağduru çünkü özelleştirilen fabrikalardaki işçiler kıdem
ve ihbar tazminatları verilerek kapının önüne
bırakılıyordu. Bu konuda 10 binlerce mağdur
işçilerimiz, insanlarımız vardı. AK PARTİ
İktidarı bunlarla ilgili bir
düzenleme yaptı, 2004 yılında. 4/C kapsamı
dediğimiz ve 650 ile 850 bin lira arasında net maaş vererek,
yılda on ay çalıştırarak -kıdem ve ihbar
tazminatlarını aldıkları hâlde- bu
insanlarımızın mağdur olmaması için, en azından
emekli olana kadar çalışmaları için böyle bir kolaylık
gösterildi ve bu kapsamda şu an 21 bin kişi
çalışmaktadır. Çıkarmış olduğumuz kanunla
beraber, 1992 yılından sonraki özelleştirme mağdurları
da bu kapsam içerisine alındı ki bunların da sayısı 14
bindir.
Değerli
arkadaşlar, Tekelin Samsun ve Tokattaki fabrikalarını alan
firmanın da -bildiğim kadarıyla- bir teklifi var -ki oradaki
çalışanlar zaten bu işlerde uzman olduklarından
dolayı- 850 kişiye teklifte bulunmuş:
Maaşlarınıza yüzde 10 artış vererek ve diğer
sosyal imkânlarla beraber çalışmalarınıza üç yıl
garanti veriyorum, devam edin. dediği hâlde buraya 150 civarında bir
müracaatın olduğu da bilinmektedir.
Gelelim, Sosyal
Güvenlik Kurumu meselesine ki bu, Çalışma
Bakanlığının ve Türkiye'nin en önemli kurumu ama maalesef
bugün durumu pek de iç açıcı değil çünkü Türkiyede maalesef
-yine maalesef diyorum- geçmişteki yanlış uygulamalar,
popülist politikalar sosyal güvenlik sistemini çökertme noktasına
getirmiştir. Avrupadaki insanlar altmış-altmış
beş yaşlarında emekli olurken Türkiyede otuz beş-kırk
yaşlarında insanlar emekli edildi. Üstelik de geçmişe yönelik değişik
borçlanmalarla, değişik aflarla emekli sayısı Türkiyede
iyice yükseltildi.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Onlar yanlış ama bugün
yaptıklarınız 4 katı. Mahvettiniz ya!
EYÜP AYAR
(Devamla) Bugünkü tabloya kısaca, rakamlarla bir bakalım:
Şimdi, 2010 yılı bütçesi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumunun
tüm gelirleri 86,9 milyar TL, tüm giderleri 118,7 milyar TL, açık 31,8
milyar.
OSMAN
ERTUĞRUL (Aksaray) Tekel işçilerini anlatsana burada!
EYÜP AYAR
(Devamla) Buna diğer ödemeleri ve sağlık
harcamalarını da kattığımız zaman bu rakam 57,7
milyar TLye ulaşıyor. Bu açık, geçmiş yıllarda da 30,
40, 50, 60 böyle devam edip gidiyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) 7 milyardı, 7 milyar!
EYÜP AYAR
(Devamla) Bu, sürdürülebilir bir tablo, sürdürülebilir bir durum
değildir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) 7 milyardı bütçe açığı, 39 milyara
çıkardınız, 2002de 7 milyardı!
EYÜP AYAR
(Devamla) AK PARTİ İktidarı Türkiye'nin her problemine, her
meselesine hiçbir şekilde popülist politikalar üretmeden yaklaşarak
Türkiye'nin sorunlarına tek tek çözüm arıyor ve bunlardan bir tanesi
de Sosyal Güvenlik Reformu Yasasıdır.
OSMAN
ERTUĞRUL (Aksaray) İşçileri anlat burada, işçileri anlat!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) 39 milyar bütçe açığın var!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
EYÜP AYAR
(Devamla) Bu, Türkiye için çok önemliydi. Türkiye'nin geleceği için çok
önemliydi.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Popülizmin en âlâsını siz yapıyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
EYÜP AYAR
(Devamla) Zaten beş dakika konuşmam var. Onu da hemen
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Tokat Sigara Fabrikasındaki yolsuzluğu
söylemiyorsun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Tokat Sigara Fabrikasındaki yolsuzluğu
söylesene!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
EYÜP AYAR
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, AK PARTİ
almış olduğu kararla beraber, müktesep haklara da dokunmadığından
dolayı sosyal güvenlikteki dengeler belki on beş-yirmi yıl sonra
ancak dengeye oturabilecektir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Tokat Sigara Fabrikasındaki vurgunu anlat!
EYÜP AYAR
(Devamla) Bakınız, aktüeryal dengeler iyice bozulmuştur. 1
emekliye normal 4 çalışan gerekirken bu, Türkiyede 1,8in de
altına düşmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.
EYÜP AYAR
(Devamla) Yine Türkiyede 9 milyonun üzerinde emekli var ve 15 bin
civarında da çalışan var. Bütün bu tabloya rağmen biz
emekli maaşlarında
Burada rakamlarla vermeye sürem de yetmeyecektir.
Bütün -bakınız tablolar burada- emeklilerin hangi statüde olursa
olsun almış olduğu maaşlarındaki iyileştirmeler
enflasyonun çok çok üzerindedir, reel artışları çok çok
fazladır. Bütün bunlara rağmen biz yine de işveren üzerindeki
yükleri kaldırıyoruz
AHMET BUKAN
(Çankırı) 2002de ne kadar şimdi ne kadar? Onu söyle!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) 1,8 zam yaptınız!
EYÜP AYAR
(Devamla)
ve işveren hissesindeki yüzde 5 primi kaldırdık ve
yine yapmış olduğunuz vergi kanunlarındaki
değişiklikle beraber bu yükü azalttık, OECD ülkeleri içerisinde
daha iyi bir konuma geldik.
Değerli
arkadaşlar, sağlıkla ilgili de SSKnın vermiş
olduğu çok önemli hizmetler var.
Sözlerimi burada
bitiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayar.
Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdır.
Buyurun
Sayın Hıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sayın Başkanım,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçe görüşmeleri üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün muhalefet mensubu
arkadaşlarımızın yaptığı
konuşmaları dinleyince, doğrusu, Acaba bu biz miyiz? diye
kendi kendime bakmaktan kendimi alamadım. Bizi öyle kelimelerle
suçladılar ki
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ayna al ayna, aynadan bak!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Evet, bizi öyle kelimelerle suçladılar ki, bu
suçlamalarını, doğrusu, geçmiş yıllarda kendilerinin
yaptıkları faaliyetler ve icraatlardan, belki, duydukları eziklik
içerisinde yapmış olduklarını anlıyorum.
Bir
arkadaşımız AK PARTİnin vizyonsuzluğu
dedi. Henüz
Genel Başkanımız Başbakan bile olmadan önce, ziyaret
ettiği kırk bir ülkede devlet başkanı protokolüyle
karşılanmışsa sizce bu mudur vizyonsuzluk?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Türkiye'nin yıllar boyu etrafındaki
komşularıyla kavgalı, sınırları kapalı
hâldeyken bugün bütün komşularıyla barış içerisinde,
vizenin kaldırıldığı ve yıl boyunca, bir yılda
5 milyar dolarlık ihracat, ithalat potansiyelinin
yakalandığı bir ülke konumuna gelmişsek bu mudur sizce vizyonsuzluk?
Türkiye'nin 70
sente muhtaç olduğu yıllardan bu yana dünya bankalarındaki ve
IMF nezdindeki kredibilitesinin artmış olması mıdır vizyonsuzluk?
Klasik Davos
toplantılarında, zengin ülkelerin haklarının devam
ettirilmesi konusunda yapılan görüşmelerden netice alınamazken,
Filistindeki, Gazzedeki henüz kundağında olan çocukların
üzerine yağdırılan fosfor bombalarının
hakkını savunmak mı vizyonsuzluk? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Iraktakiler ne olacak, Iraktakilere niye susuyorsunuz?
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Şimdi bakınız, dün Türkiyede, Londradan
çıkıp, 67 araçlık konvoyla İstanbula gelen ve dün Ankaraya
gelen, Meclis Başkanımızı, Dışişleri
Komisyonumuzu, İnsan Haklarını ziyaret eden Filistin Yolu
Açık konvoyunu Türkiyeden 250nin üzerinde aracın desteklemesi ve
bu araçla birlikte Gazzenin ambargosunun kırılması mı
sizce vizyonsuzluk?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Senin ne duhulün var burada, o 250 araç senin aracın mı?
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Evet arkadaşlar, bir başka
arkadaşımız dedi ki
Zannediyorum 1970li yıllardaki
sendikal hareketlere takılıp
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Siz Haburu düşünün, Haburu!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla)
kalmış olan bu arkadaşımız bizi
faşistlikle suçladı.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Haburda ne yaptığınıza bakın!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Öyle zannediyorum ki, şu anda muhalefette birbirlerini
destekledikleri için Faşist kelimesini
yakıştıramadıkları bu arkadaşlarımız,
bize faşizmi uygun görüyorlar.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Siz bu Meclisin elemanlarına göz yaşartıcı
gaz sıktınız.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Bakınız, eğer bu
arkadaşlarımıza kalsaydık, biz, Haburda toplanan 25 bin
kişinin tamamını, 1 Mayıs 1970li yıllardaki gibi
kurşuna dizmemiz gerekirdi, (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
tankların tekerlerinin altında, paletlerinin altında ezmemiz
gerekirdi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Vizyonun da bu kadar!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Sizin demokrasi anlayışınız bunu
gerektiriyordu.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Senin vizyonun da bu kadar işte!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Ama bugün, değerli arkadaşlarım
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Senin bilgin, senin hayal gücün de bu kadar!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla)
biz, ne doğudaki insanımıza ne batıdaki
insanımıza hiçbir şekilde baskıcı politikalar
üretmiyoruz, düşünce ve özgürlükleri sonuna kadar kullanmalarını
temin ediyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sokaklar kaynıyor!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Biz, hiçbir savcıya ve hâkime, ne Haburdaki yurt
dışından gelen, ama hiçbir suç işlememiş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Allah Allah!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla)
Türkiye
vatandaşlarını
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Nereden biliyorsun, mahkemeden geçirdin mi?
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla)
sorgulamak üzere talimat veriyoruz ne de Bursada 19 maden
şehidimizin
AKİF AKKUŞ
(Mersin) Onların avukatı mısın!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla)
sorgulanması konusunda hukukçularımızı
yönlendiriyoruz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, Türkiyede hukuk
bağımsızdır. Türkiyede hukuk adamlarını töhmet
altında tutmayınız. Buna hiçbirimizin hakkı yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Anayasa Mahkemesinde dava görülürken ne diye
bağırıyorsun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Ve yine, değerli arkadaşlarım, biz, 4/Cli 21
bin insanımızın, çalışanımızın
hakkını hakkıyla yerine veriyoruz, eline veriyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Onun için mi sokaklar işçilerle dolu?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Göz yaşartıcı gazla mı, biber
gazıyla mı?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
Sayın milletvekilleri
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Arkadaşlarımız 12 bin tane Tekel
işçisinden bahsediyorlar. İyi incelesinler, 12 bin değil, 6 bin
tane Tekel işçisinin 4/C kadrolarına intikal ettirildiğini
görecekler ve bu 6 bin işçimiz, kıdem tazminatını, ihbar
tazminatını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Teşekkür ediyorum.
ve iş
kaybı tazminatını almak suretiyle, tercih ettiği üç
vilayetten ilk tercihine gönderilmek suretiyle hakları eline
verilmiş.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Yani, biber gazı sıkmayı
haklı görüyorsunuz?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Suya bastırdınız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Kapının önünde duran 9,5 milyon işsiz
insanımız varken, biz, bu arkadaşlarımızın
emeklilik haklarını korumuşuz.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Bir tanesiyle konuştunuz mu? Bir
tanesine sordunuz mu?
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) 4/C kadrolarında istihdam etmişiz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Copladınız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Madem çok iyi biliyordu değerli
arkadaşlarımız, neden geçmişte 4/C benzeri bir yasayı
çıkartmak suretiyle özelleştirmeden kaynaklanan
arkadaşlarımızın hakkını vermediler?
Değerli
arkadaşlarım, bu kürsüden söylenecek söz çok ama bütçe
görüşmeleri yapıyoruz, milletimiz bizi izliyor ve milletimizin hassas
terazisi muhalefeti de, bizi de izliyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Göreceksiniz yakında.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Ben hiç endişe etmiyorum ki, milletimiz yiğidin
hakkını yiğide verecektir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Doğru! Doğru!
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hıdır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen de seçim bölgenden hakkını alacaksın.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İşçiyi havuza basan yiğit!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Ordu Milletvekili
Sayın Ayhan Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN YILMAZ (Ordu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı Enerji Bakanlığı bütçesi
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Siz
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımı ve
ekranları başından bizleri izleyen aziz milletimi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetleri her konuda olduğu gibi enerji
konusunda da almış olduğu kararlar, uyguladığı
politikalarla ülkenin önünü açmasını bilebilmiş, ülkeyi içine
düştüğü enerji bunalımından kurtarmasını
başarabilmiş bir politika uygulamıştır. Bu
politikalarla Türkiye'nin önünde bulunduğu enerji darboğazı 2002
yılından sonra bir bir aşılmış ki, o
zamanları hepimiz biliyoruz, 2000, 2001 krizleriyle ülke alabildiğine
bir sıkıntıya girmiş, sanayiciler fabrikalarını
bir bir kapatmışlar, esnaf kepenklerini kapatmış, büyüme
eksinin altlarında seyretmiş.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şimdi söylediklerin Asrı Saadet dönemi yaşıyor,
doğru!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Böyle bir dönemde enerji satın alan, Bulgaristandan enerji
satın alan bir ülke, altı yıl üst üste yüzde 6,5-7 arasında
büyüme gösteren, sanayisi gelişmiş, dünya ekonomisinde 26ncı
sıradan 17nci sıraya gelmiş bir ülkede, Allaha şükürler olsun,
daha bir günlük enerji kesintisi dahi olmamıştır.
Dün, yedi
yıl önce enerji satın alan Türkiye, bugün komşularına
elektrik satan ülke olmuştur. İşte Suriye, işte Kuzey Irak,
işte Gürcistan bunların birer birer örneğidir. Aynı zamanda
bunlarla kalınmamış, yolsuzluk teriminin ayyuka
çıktığı dönemler, Allaha şükürler olsun, bu
İktidar dönemiyle de siyaset literatüründen silinmiştir. Çünkü
biliyorsunuz enerjide de yolsuzluk had safhada.
AHMET BUKAN
(Çankırı) Doğru!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Deniz Fenerini unuttun galiba!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Bir saniye, rica ediyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Enerjimizi ve barajlarımızı ipotek altına alan
Uzan Grubu, bunlar unutuluyor tabii.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sen de inanmıyorsun, söylediğine sen de
inanmıyorsun!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Hiçbir siyasi güç, iktidar, devri iktidarınızda dahi
olmak üzere hiçbir siyasi güç bu haksızlıklara el uzatamazken,
şükürler olsun, bu Hükûmetin işte Uzan Grubunu ne hâle
getirdiğini bu aziz millet, hepimiz biliyoruz. Hortumlarını
kestik, hatta hortum boğazında bu yurt dışına kaçmak
zorunda kaldı.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Çalıkı ne hâle getirdiniz!
Çalıkı niye söylemiyorsun? Çalık ne hâle geldi, Çalık!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Evet değerli arkadaşlar, biz, her konuda -şükürler
olsun alnımız ak- her şeyi dört dörtlük yaptık diye iddia
etmiyoruz ama şunu biliyoruz ki samimiyetle, gayretle, azimle, aşkla
çalışıyoruz. Çünkü Ferhatı Ferhat yapanın
Şirini olduğunu biliyoruz. Bizim Şirinimiz bu aziz millettir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Aranıza dağlar mı koydunuz!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Bu aziz milletimizin neyi eksikse onu yerine getirmek iktidar
olarak, Hükûmet olarak bizim görevimizdir.
Enerji konusunda
da tıpkı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Milletle aranıza dağlar mı koydunuz,
Ferhat-Şirin benzetmesi yapıyorsunuz!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Evet, hiç dağlar yok milletle aramızda.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dağlar mı koydunuz!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Üç dört seçimi gördük, Allahın izniyle, dört seçimde de
aramızda güller olduğunu, kimin aralarında dağlar
olduğunu bu millet göstermiştir. Hiç merak etmeyin,
sabırsızlanmayın!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sabırla bekliyoruz! Biz bekliyoruz!
AYHAN YILMAZ (Devamla)
2011 geliyor, hiç meraklanmayın, 2011de de bu millet kendi
arasında dağlar ile güllerin kimlerin arasında olduğunu
takdir edecektir!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hadi sandığa gidelim, hadi!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, tabii, Enerji
Bakanlığı yirmiden fazla genel müdürlüğü içinde bulunduran
bir kuruluş. Tabii bunların içerisinde doğal gaz
Bir
düşünün Allah aşkına, bir düşünün, kaç kilometre doğal
gaz hattı döşemiş bu Hükûmet. Keşke bir imkân olsa uzaydan
şu Türkiye'nin bir röntgeni çekilse de kılcal damarlar gibi
altmış beş vilayete toprağın altında nasıl o
borular gitmiş bir gösterebilsek. Ama biz bunları
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Yolsuzluk görülür, her tarafta yolsuzluk görülür,
hadi!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Yolsuzluk olsa altmış beş vilayete doğal gaz
gitmezdi. Evet, dokuz vilayetten aldık altmış beş vilayete
götürdük.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Giresun ne oldu, Giresun!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Şükürler olsun, Giresuna, Orduya kim derdi Doğal gaz
gelecek. diye?
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Giresun ne oldu! Hâlâ dağda duruyor bu
borular.
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Ama gelmiştir, dağları aşarak gelmiştir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Giresun ne oldu! Orduya geldi, Giresun ne
oldu!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Onun için ben hem o Hükûmete hem o bakana hem o bürokrata
teşekkür ediyorum, hepimizin de teşekkür borcu vardır
değerli arkadaşlar.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Dağda borular duruyor hâlâ. İhalesi
yapılmadı, ihalesi!
AYHAN YILMAZ (Devamla)
Evet Al ya da öde. diye imzaları atanlar
Sayın
Başbakanımız burada, eski başbakanlardan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Evet, Sayın Başbakanımız buraya çıktı
dedi ki: Biz bu anlaşmaları yaptık, Mavi Akımı
yaptık. Evet, yaptınız ama dokuz tane vilayette doğal gaz
yanıyor! İnanın şu Hükûmet gelmeseydi bugün doğal gaza
vereceğimiz paralarla biz iflas ederdik. Ama şükürler olsun
altmış beş vilayete çıktı.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Şükür, iflas ettik, bir şey
kalmadı zaten, her şey bitti!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Ve onunla beraber, arkadaşlar, bakın bir Kömür
İşletmeleri
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) BOTAŞı iflas ettirdiniz,
BOTAŞı! BOTAŞ iflas etti, BOTAŞ! BOTAŞ kalmadı,
iflas etti!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Toprağın altında unutulmuş, toprağın
altında kalmış, insanları dışarıda
işsiz kalmış bu kurumu hareketlendirdi, 1 milyon 700 bin insana,
aileye her yıl kömür dağıttı. Toplam 8,5 milyon ton kömür
dağıttı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hazırı dağıtmak kolay, iş verseydiniz,
iş.
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Bunun ne olduğunu bilir misiniz? Size göre o bir şey
değildir, ömrü hayat
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İşsizlik yüzde 25.
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Siz hiç uzun ve soğuk kış gecelerinde yanmayan
sobanın karşısında titreyerek uyumanın ne
olduğunu bilir misiniz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Biliriz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Evet, işte onu bilen insanlara biz kömür
dağıtıyoruz. Bu İktidar, yanmayan sobalarda kömür,
kaynamayan tencerelerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN YILMAZ
(Devamla)
aş, okul masalarının üzerinde kitap olmuş
(AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Nerede iş? İş
nerede?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Fakirleştirdiniz.
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bütçemizin hayırlı
uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sen de konuştuklarına inanmadın
ama ne yapalım!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Zonguldak
Milletvekili Sayın Polat Türkmen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi adına Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 2010 yılı
bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz
günlerde Bursada şehit olan madenci kardeşlerime ve maden
şehitlerimize Cenabıhaktan rahmet diliyorum.
Sizlerin de çok
yakından bildiğiniz gibi, Hükûmetimiz döneminde ülkemiz enerji
sektöründe rekabete dayalı, işleyen piyasaların
oluşturulmasına yönelik önemli adımlar atılmıştır.
Bu amaçla sektörde faaliyet gösteren kamu kuruluşları yeniden
yapılandırılmış, serbestleşme temin edilecek
kurallar uygulamaya başlanmıştır. Bu kapsamda dört temel piyasa
kanunu çerçevesinde piyasa işleyişiyle ilgili EPDK
görevlendirilmiştir.
EPDK,
bağımsız bir düzenleyici kurum olarak yıllık ekonomik
büyüklüğü yaklaşık 120 milyar lira olan elektrik, doğal
gaz, petrol, sıvılaştırılmış petrol
gazları piyasasındaki faaliyetleri düzenlemekte ve denetlemektedir.
Elektrik
piyasasına yönelik Kurumun 2009 yılı faaliyetlerinin önemli bir
bölümünü özel sektörün yatırım başvuruları ve
lisanslandırma çalışmaları oluşturmaktadır. AK
PARTİ Hükûmeti ve Enerji Bakanlığımız her geçen
yıl hızla artan enerji ihtiyacımızı azami ölçüde millî
kaynaklarla karşılamayı temel bir hedef hâline getirmiştir.
Bu enerji politikası çerçevesinde EPDK, özellikle yerli ve yenilenebilir
kaynaklarımızın enerjiye dönüştürülmesi konusuna
ağırlık vermektedir. Bu yıl itibarıyla EPDK
tarafından lisans verilen özel sektör yatırımlarının adedi
800e, kurulu gücümüz ise 36 bin megavat seviyesine
ulaşmıştır.
Rüzgâr enerjisine
dayalı lisans başvurularıyla, yeni rüzgâr santrallerinin devreye
alınması konusunda 2009 yılında önemli gelişmeler
kaydedilmiştir. Yenilenebilir enerjiyle ilgili kanunun 2005
yılında yasalaşmasından sonra yaklaşık 3 bin
megavat gücünde 80 adet yeni rüzgâr projesine lisans verilmiştir. Bu
projelerden toplam bin megavat kurulu güce ulaşacak olan santrallerin
yapımı devam etmektedir. 2002 yılında neredeyse yok
sayılacak düzeyde olan rüzgâr enerjisi kurulu gücü bugün 738 megavata
ulaşmıştır. 2012 yılında ise 2.200 megavata
ulaşacağı görülmektedir. Elbette, yapılacak daha çok
iş vardır çünkü ülkemizin enerji sektörü çok büyük bir hızla
gelişmektedir.
Ülkemiz dünyada,
2000 yılından bu yana elektrik ve doğal gazda Çinden sonra en
fazla talep artışına sahip ikinci büyük ekonomi olmuştur.
Bu hızlı talep artışının
karşılanması için elektrik sektöründe arz güvenliği ve
sistemin geleceği açısından en önem verilen konu, üretim
yatırımlarının gerçekleşmesidir. 2009
yılında işletmeye alınan özel sektör elektrik üretim
yatırımlarında son yedi yılın en iyi dönemi
olmuştur. Bu yılın sonu itibarıyla tüm işlemleri
tamamlanarak geçici kabulü yapılmış özel sektör üretim
tesislerinin toplam kurulu gücü 2.800 megavata ulaşmış
bulunmaktadır. Bu rakam, son üç yılda elektrik üretim tesisi olarak
tamamlanmış özel sektör yatırımlarının
toplamından daha fazladır. Bu gelişmeler, siyasi istikrarın
ve doğru ekonomi politikalarımızın ülkemiz enerji sektörüne
ne kadar olumlu tesir ettiğinin de bir göstergesidir.
Dünya
çapındaki ekonomik krizin etkileri sürerken, ülkemizde 2008
yılında enerji sektöründe 6,6 milyar dolarlık birleşme,
satın alma işlemleri gerçekleştirilmiş olması dikkat
çekicidir. Ağırlıkla bu yıl elektrik dağıtım
bölgelerine yönelik 3,5 milyar dolarlık bir özelleştirme
işleminin gerçekleştirilmesi de yerli ve yabancı özel sektörün
Hükûmetimizin enerji politikalarına ne kadar güvendiğinin en somut
bir göstergesidir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, EPDKnın bir diğer
önemli faaliyeti de, şehirlerde ve sanayide doğal gaz
kullanımının yaygınlaştırılmasına
yöneliktir. AK PARTİ iktidarlarından önce 6 şehrimiz doğal
gaz kullanırken, bu rakam, AK PARTİ hükûmetleri döneminde 11 kat
artarak 67 ile ulaşmıştır. Böylece, Sayın
Başbakanımızın çok isabetli bir şekilde tespit
ettiği gibi, Anadoludaki Ayşe Ninemiz de artık bu medeni
hizmetten yararlanmaktadır. Bugüne kadar sürdürülen
çalışmaların sonucunda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
POLAT TÜRKMEN
(Devamla)
doğal gaz lisans ihalesi yapılmayan sadece on üç
şehrimiz kalmıştır. 2010 yılı içerisinde,
özellikle Zonguldak ve Bartın şehirlerimizde doğal gaz
dağıtım ihalesi yapılacaktır.
Bir diğer
husus da, EPDK tarafından petrol piyasasının düzenlenmesi ve
denetlenmesine yönelik kapsamlı çalışmalardır. Bu kapsamda,
son dört yılda petrol ve LPG piyasalarının tüm sektör oyuncuları
sürekli denetlenmekte, bu denetlemeler sırasında ihbar geldiği
zaman da süratle bu yerine getirilmektedir. EPDKnın karar ve
uygulamalarında, tüketici hakları, çevrenin korunması
anlayışına önem verilmektedir. Piyasanın büyüklüğü,
geliştirilmesi, şeffaflaştırılması bu konuda çok
önemli kararlardan bir tanesidir. Bu anlayış ile EPDK tüm karar ve
uygulamalarında, rekabetçi piyasaların düzenlenmesi ve
denetlenmesinin yanında, tüketici haklarının ve çevrenin
korunması anlayışını dikkate almakta, bu hizmetleri
yaparken bütçesini ve insan kaynaklarını en verimli şekilde
kullanmaktadır.
Ben, bu duygular
içerisinde, 2010 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkmen.
İzmir
Milletvekili Sayın İsmail Katmerci
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika, buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA İSMAİL KATMERCİ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü 2010 yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bor denildiği zaman, hepimizi titreten bir
madenimiz olduğunu hep hatırlarız ama bu madenin nasıl
işlendiği, nerelerde işlendiği, ne yapılması
gerektiği hakkında fazla bir bilgimiz olmaz ama bu madenin
varlığı, yeryüzündeki bu bor madeninin ülkemizde yüzde 72sinin
olması bizi hep gururlandırmıştır ama bir
çalışma yapılmamıştır. Bunun yanında, bor
piyasasının da yüzde 32si Türkiyededir. Yani bor
piyasasının belirleyici ülkesi ülkemizdir.
Değerli
arkadaşlarım, 2003 yılı Haziran ayında
çıkardığımız yasayla Ulusal Bor Enstitüsünü kurduk.
Ulusal Bor Enstitüsünde bu madenin nasıl işleneceği, nasıl
ekonomiye katkı sağlayacağı hakkında daha detaylı
bilgi olması için, daha ciddi çalışmalar yapmak için bu Enstitü
kuruldu. Bu Enstitümüze bugüne kadar, 1 Aralığa kadar 265 adet
araştırma projesi geldi. Bu araştırma projelerinin 49
tanesi hayata geçmek üzere, 25 proje üzerinde de çalışmalar
yapılmakta.
Değerli
arkadaşlarım, bu çalışmaları şöyle kısaca
özetleyecek olursak, bu, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği
kanalıyla, onların vasıtasıyla önce çimento sanayisinde
kullanılmış, Borlu çimento üretiminin çalışmaları
yapılmış, bu konularda sanayiyle de iş birliğine
gidilmiştir. Borlu çimentonun faydası nedir? Bize moral vermesi
açısından söylüyorum, diğer asfaltla yapılan yol
çalışmaları yerine borlu çimentoyla yapılan yolların
kullanım süresi yaklaşık ötekine göre 10 kat daha fazladır.
Bu arada, sodyum
bor hidrür üretimine başlanılmış, bu tesis 100 vatlık
pil üretmiştir. Bu da bu konuda önemli adımlardan bir tanesidir.
Değerli
arkadaşlarım, bunun yanında bitkilerde, tarımda borlu gübre
kullanılması -borun tarıma da dayalı yerlerimizde-
çalışmaları yapılmış, borlu gübre ile
yapılan üretimin yüzde 5 ila yüzde 70 oranında verimliliğinin
arttığı görülmüştür. Bu arada, aynı zamanda
yumurtacılıkta kullanılmaya başlanmış, tavuklara
verilen yemlerinin içerisine bor katkısı sağlanarak
yumurtanın kolesterol etkileri azaltılmıştır.
Seramikte sır yapımında kullanılan bor
kimyasalının sektörde kullanımını
yaygınlaştırmak amacıyla yapılan bu projede porselen
karo bünyesine bor ilave edilmiş, çalışma sonunda pişirme
sıcaklığının düştüğü, buna bağlı
olarak üretimin de hızının arttığı, mukavemetinin
önemli ölçüde iyileştiği görülmüştür. Bor nitrür üretimine
yönelik endüstriyel uygulama desteği verilmiş, bor nitrür üretim ve
ticaretleştirilmesi 2008 yılı içerisinde
gerçekleştirilmiştir. Yine bor nitrürün motor yağı ve yüzey
kaplama gibi değişik uygulamalarda kullanımına yönelik
projeler hâlâ yürütülmektedir. Enstitü tarafından desteklenen bu projede
ise çinko borat sentezi yapılmış ve pilot ölçekte üretimi
başarıyla gerçekleştirilmiştir. Çinko boratın aleve
dayanıklı boya ve ahşap levha üretimine yönelik farklı
çalışmaları devam etmektedir. Bor Araştırma Enstitüsü,
kuruluşundan bu yana geçen altı yıllık süre içerisinde
öncelikle bor ve bor ürünlerinin tanıtımının
sağlanması, mevcut bor ürünlerimize yeni kullanım
alanlarının araştırılması, ülke için yeni
istihdam ve katma değer yaratma amaçlı yeni bor ürünlerinin üretim
ve uygulama alanlarının
araştırılması konularında çalışmalar
yapmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSMAİL
KATMERCİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bilindiği
gibi, bor mineralleri bileşikleri çeşitli endüstri dallarında
farklı malzeme ve ürünlerin üretiminde kullanılmaktadır. Cam,
nükleer, seramik, elektrik, elektronik, bilgisayar, otomobil, ilaç ve kozmetik,
kimya sanayisi, temizleme, beyazlatma, kâğıt sanayisi bor
minerallerinin kullanıldığı başlıca
sahalardır. Bunun dışında, bor mineralleri günümüzde
inşaat, çimento sektöründe, enerji sektöründe, tekstil sektöründe,
tarım sektöründe de sıkça kullanılagelmektedir. Yani Türkiye,
dünya bor pazarında piyasa belirleyicisidir.
Avrupa
Birliğinin bu kararından sonra ülke olarak
yaptığımız girişimler şöyledir: AB nezdinde
yürütmeyi durdurma kararı alınması için Bor Enstitüsü
Avrupadaki şirketlerimiz kanalıyla 5 Aralık 2008 tarihinde
mahkemeye başvurmuştur.
Vaktim
dolduğu için, Başkanın da bana verdiği bir dakika
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
KATMERCİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Katmerci.
Giresun
Milletvekili Sayın Ali Temür.
Süreniz beş
dakika.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALİ TEMÜR (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı merkezî yönetim bütçesi Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Atom Enerjisi Komisyonu Genel
Sekreterliği adı altında 1956 yılında 6821
sayılı Yasayla kurulmuş, 1982 yılında 2690
sayılı Yasa ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumu adıyla yeniden
yapılanmıştır.
Kuruluş
amacı, Türkiyede barışçıl amaçlarla nükleer teknolojiden
yararlanılmasını temin etmek, nükleer ve radyolojik konulara
ilişkin düzenleme, denetleme, araştırma geliştirme
faaliyetlerinde bulunmaktır. Ülkemizin nükleer güç reaktörleri
vasıtasıyla üretilecek enerjiden yararlanmasına yönelik olarak
nükleer güç reaktörü kurulması düşünülen yerlerin jeolojik etütleri,
hidrolojik etütleri, metroloji ölçüm programı, çevresel izleme
faaliyetleri, deniz hidrolojisi çalışmaları, flora ve fauna
tespiti çalışmaları, jeofizik etütler, taşkın, tsunami
çalışmaları ve insan kaynaklı dış olaylara ilişkin
çalışmaları yürütmektedir.
Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu, 2009 yılında önemli projeleri uygulamaya
geçirmiştir. Ülkemizin ilk elektron hızlandırıcı
tesisi kurulum çalışmaları tamamlanmış ve tesis
işletmeye açılmıştır. Uluslararası gümrük
kapılarına radyasyon erken uyarı sistemi kurulmuştur.
Nükleer elektronik geliştirme üretim laboratuvarlarında ülkemizin
ihtiyacına yönelik radyasyon ölçer cihazlar üretilmiştir. Nükleer
teknikler ve radyoizotoplar kullanılarak tarım ve
hayvancılıkta üretimin, kalitenin artırılmasına
yönelik projeler geliştirilmiş ve bu çalışmalar hâlen devam
etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, nükleer teknolojinin takibi ve ülkemizde dünya
standartlarında kullanılması konusunda
çalışmalarını sürdüren Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, aynı
konuda çalışmalar yapan uluslararası kuruluşlarla iş
birliğini geliştirmeye devam etmektedir. Ülkemizin üyelik
başvurusu yaptığı Avrupa Nükleer Araştırma
Merkezînde yapılan çalışmaların koordine ve teşvik
edilmesi, desteklenmesi çerçevesinde, üniversitenin bu alandaki projelerine
etkin katılım ve katkı sağlanmaktadır.
Nükleer ve
radyasyon güvenliği alanlarında düzenleyici ve denetleyici kurum
olması yanında, kendine tahsis edilen bütçe olanakları
çerçevesinde nükleer bilimler ve teknoloji alanında araştırma,
eğitim faaliyetlerini yürütmekte olan Atom Enerjisi Kurumu, ülkemizin
nükleer teknolojide kendine yeter duruma gelmesini sağlayacak projeler
üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel
Müdürlüğü 1935 yılında kurulmuştur. Ülkemizin elektrik
enerjisi üretim imkânlarıyla ilgili mühendislik hizmetlerini yürüten,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı, özel
hukuk hükümlerine tabi ve ticari usullere göre yönetilen, kamu tüzel
kişiliğine sahip, yatırımcı bir kamu kuruluşu
olan Genel Müdürlüğün önemli çalışma alanları mevcuttur:
Ülkemizin
hidrolik, rüzgâr, jeotermal, güneş, biyokütle ve diğer yenilenebilir
enerji kaynaklarının değerlenmesine yönelik olarak
araştırma, ölçüm, modelleme ve proje çalışmaları ile
enerji potansiyellerini belirlemek ve gelecek tahminleri yapmak.
Yurt
dışındaki teknolojileri takip etmek, ARGE projelerini planlamak
ve gelişimini yönlendirmek.
Elektrik üretim
tesislerinin lisanslanması ve kurulması sürecinde teknik
değerlendirme, standartlar ve bunlara bağlı ölçümler, proje ve
tesis denetimleriyle ilgili çalışmalar yapmak.
Sanayi, konut ve
hizmet sektörlerinin enerji yönetimini, enerji etüdü ve verimlilik
artırıcı proje faaliyetleri için uygulamalı eğitim
hizmetleri vermek.
Üniversiteleri,
meslek odalarını ve enerji verimliliği
danışmanlık şirketlerini eğitim, etüt ve proje
hizmetleri verebilmeleri için yetkilendirmek ve denetlemek.
Toplumdaki enerji
kültürü ve verimlilik bilincini geliştirici uygulamaları özendirici
faaliyetlerde bulunmak.
Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü pek çok yeni proje
hazırlamış ve uygulamaya koymuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ TEMÜR
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Toplam 600
megavatlık 197 HES projesi, 14.400 megavatlık 17 adet pompajlı
HES projesi, 3,5 megavatlık 110 adet mikro HES projesi üretilmiştir.
2008
yılında başlatılan Ulusal Enerji Verimliliği
Hareketi doğrultusunda bakanlıklarımız, valiliklerimiz,
belediyelerimizle iş birliği ortamları ile halkın
bilinçlendirilmesine ve özendirilmesine yönelik çalışmalar
geliştirilmiştir.
Ayrıca
yatırımcıları yönlendirmek için rüzgâr, güneş ve
biyokütle enerjisi potansiyel atlasları geliştirilmiş, yurt
dışındaki teknolojik gelişmeler
ışığında enerji tesisleriyle ilgili analizler
yapılmıştır. Türkiyenin biyoyakıt üterim potansiyeli
belirlenmiş, üretim fizibiliteleri hazırlanmış ve biyodizel
konusunda tanıtım amaçlı pilot tesisler kurulmuştur.
Elektrik İşleri
Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü 2010-2012 döneminde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ TEMÜR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, 2010 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Temür.
Aydın
Milletvekili Sayın Mehmet Erdem.
Süreniz beş
dakikadır, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bütçesi
hakkında konuşacağım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
MTA Genel
Müdürlüğü, ülkemizde yer bilimlerinin gelişmesi ve buna
bağlı olarak da yer altı kaynaklarımızın
değerlendirilmesi hususunda öncülük etmiş, bu konuda önemli bir
misyon üstlenmiş tek kurumdur.
Kurum ülkemizin
jeolojik yapısını araştırarak pek çok maden ve enerji
kaynaklarını ülke ekonomisine kazandırmış ve
kazandırmaya devam etmektedir.
Varlığı
belirlenen yeni maden sahaları, bilimsel ve teknik bilgiler ilgililerin
hizmetine sunulmaktadır. Özellikle ülkemizde maden kaynaklarıyla
ilgili bölgesel jeolojik verilerin toplanması ve yorumlanması
suretiyle yatırımcıların ilgisini daha fazla çekmek üzere
maden aramadaki risk en aza indirilmeye çalışılmaktadır. Bu
bağlamda madencilik bilgi altyapısının
hazırlanması çalışmaları da MTA Genel
Müdürlüğünün üstlendiği önemli bir görevdir.
Ülkemiz ham madde
ihtiyacının yerli kaynaklarımızdan
karşılanması amacıyla MTA Genel Müdürlüğü,
arama-araştırma, çalışmalarında özellikle 2003
yılından sonra havza bazında çalışmalara
yönelmiştir.
AK PARTİ
Hükûmeti döneminde, diğer bütün kurumlarımızda olduğu gibi
MTAda da çok başarılı bir dönem
yaşanmıştır. Bu bağlamda 2003 yılında 32 bin
metrede olan sondajlı aramalar 2009 yılında yaklaşık 8
kat artışla 250 bin metreye yükselmiştir. 2009 yılında
yatırım bütçesi 2003 yılına göre yüzde 500 artarak 102
milyon TL olmuştur. Artan bu bütçeden hareketle MTA Genel
Müdürlüğünün can damarı olan sondaj makine parkının
yenilenmesi çalışması başlatılmış, son üç
yılda 18 adet yeni sondaj makinesi alınmıştır.
MTA Genel
Müdürlüğü tarafından 2005 yılından bugüne kadar
yapılan yaklaşık 704 bin metre sondajlı arama sonucunda
ülkemiz maden ve enerji ham madde kaynakları rezervlerinin
artırılmasına yönelik yeni keşifler elde edilmiştir.
Bu kapsamda 2003 yılında 50 olan MTA Genel Müdürlüğüne ait arama
ruhsatı sayısı, 2009 yılında 632ye yükselmiş,
arama-araştırma faaliyeti tamamlanan 40 adet ruhsat sahası da
ihale edilmek üzere Maden İşleri Genel Müdürlüğüne
devredilmiştir.
2005-2009
yılları arasında 400 bin metre kömür amaçlı sondajlı
arama tamamlanmış ve toplam 4,2 milyon ton yeni kömür rezervi
bulunmuş, Türkiye kömür rezervi yüzde 50,6 artmıştır.
Böylelikle, ülkemiz linyit rezervleri 8 milyar 300 milyon tondan 12 milyar 500 milyon
tona yükselmiştir. Bulunan yeni kömür rezervleri bin megavatlık 5
yeni termik santralini besleyebilecektir.
Metalik maden ve
endüstriyel ham madde aramalarına yönelik yapılan
çalışmalar soncunda, bilinen bor rezervleri yüzde 50 oranında
artmış, 2 milyar tondan 3 milyar tona ulaşmıştır.
300 bin ton bakır, 45 ton altın, 4,5 milyar ton dolomit, 2,4 milyar
ton kalsit, 40 milyon ton seramik ham madde rezerv artışı
sağlanmıştır.
1990
yılından bu yana durma noktasına gelen jeotermal enerji
çalışmaları, yine, MTA tarafından
hızlandırılmış, sondajlı aramalar 2 bin
metrelerden 30 bin metreye çıkarılmıştır. MTA
tarafından 5 tanesi elektrik üretimine, diğerleri ısıtma ve
termal turizme uygun olmak üzere 16 adet yeni jeotermal alan keşfedilerek
jeotermal saha sayısı 172den 188e
çıkarılmıştır. Bu başarılı hizmetleri
gördüğümüzde, Sayın Başbakanımızın Nereden
nereye sözünü bir kez daha hatırlıyoruz.
Seçim bölgem olan
Aydın, incirin, zeytinin, kestanenin, pamuğun Merkezî olduğu
gibi jeotermal enerjinin de Türkiyedeki en zengin kaynaklara sahip olduğu
bir ilimizdir. Bu önemli kaynakların keşfinde ve bu sondajların
yapılmasında MTA Genel Müdürlüğümüzün bu dönemde çok önemli
hizmetleri olmuştur; kendilerine, hem Genel Müdürlüğümüze ve hem
Enerji Bakanlığımıza teşekkür ediyoruz.
Temiz ve yerli
enerji kaynağı olan jeotermal enerji, enerji üretiminde, konut
ısıtma soğutmasında, seracılıkta,
sağlık turizmi gibi birçok alanda kullanılabilmektedir. Uzun
yıllar boyu yararlanamadığımız ve Türkiye petrolü
olarak mütalaa ettiğimiz jeotermal enerji kaynaklarımız, AK
PARTİ İktidarı döneminde, 2007 yılında çıkan
Jeotermal Enerji Yasasıyla beraber harekete geçmiş ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ERDEM
(Devamla)
Türkiye'de özellikle Aydın ili başta olmak üzere JEST
dediğimiz jeotermal elektrik santralleri kurulmuştur. Bunlardan
Aydın ili Germencik ilçesinde, 47,4 megavat kurulu güce sahip, 225 milyon
TLye mal olan ve yine Aydın ilinde, 8,5 megavat kurulu güce sahip, 20
milyon TLye mal olan JEST (jeotermal enerji santrali) kurulmuştur ve bu
konuda geçen dönem hizmet veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız
Sayın Hilmi Gülere ve yine bu dönem hizmet veren, verecek olan Sayın
Bakanımıza teşekkür ediyoruz Aydınlılar adına,
ülkemiz adına çünkü yerli enerji, kendimizin enerjisi bu şekilde
devreye girmiştir.
Yine,
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasası geçen dönem
çıkarılmış, Aydında, Didim Akbükte 31,5 megavat, 90
milyon TLye rüzgâr enerjisi santrali kurulmuş, hizmete girmiştir ve
yine akan su kaynakları üzerinde Akçay ve Sırmada 2 tane HES
kurulmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ERDEM
(Devamla) Bu konuda Sayın Bakanlarımıza teşekkür
ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Şahıslar
adına, lehinde Siirt Milletvekili Sayın Afif Demirkıran.
Buyurun
Sayın Demirkıran. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı Enerji
Bakanlığı bütçesi münasebetiyle sözlerime başlarken yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz,
jeopolitik konumu itibarıyla üst düzeyde stratejik bir önemi haiz olup
enerji zengini ülkeler ile yüksek miktarda enerji tüketen pazarlar
arasında tabii bir köprü oluşturmaktadır. Ülkemiz bu konumu ile
arz kaynaklarının ve taşıma güzergâhlarının
çeşitlendirilmesi bağlamında, başta Avrupa Birliği
olmak üzere dünya enerji arz güvenliğinde etkin bir rol oynamaktadır.
Bir başka ifadeyle, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının
kesişme noktasında yer alan Türkiye, dünya petrol ve doğal gaz
rezervlerinin yüzde 72sine sahip olan Orta Doğu, Hazar ve Orta Asya
bölgeleriyle Batının enerji tüketen ülkeleri arasında bir
enerji koridoru ve terminali olma rolünü üstlenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü kısa konuşmamda,
ülkemizin Avrasya enerji eksenindeki rolüne, her gün biraz daha artacak ve
bölgenin enerji arz güvenliğine tartışmasız bir
şekilde katkı sağlayacak olan, tamamlanmış ve
yapımı devam eden önemli boru hattı projelerine kısaca
değinmek istiyorum ve ben bunları ifade ettikten sonra, vizyonumuz
var mı, yok mu, çok daha rahat anlaşılabilecektir.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetimiz, Doğu-Batı enerji koridorunun en önemli
bileşenini oluşturan, günlük 1 milyon varil kapasiteli
Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi ile yıllık 20
milyar metreküp kapasiteli Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı
Projesini tamamlamış bulunmaktadır. 2007 yılı sonunda
işletmeye alınan Türkiye-Yunanistan doğal gaz boru hattı
ile de yılda 12 milyar metreküp kapasiteli Güney Avrupa Gaz Ringi
Projesinin ilk ayağı tamamlanmış olup böylelikle, ulusal
doğal gaz iletim şebekemizin komşu ülkelerin
altyapısıyla enterkoneksiyonu gerçekleştirilmiş ve ülkemiz,
doğal gazda köprü tedarikçi konumuna gelmiştir.
Güney Avrupa gaz
ringinin bir sonraki aşamasını ise Türkiye-Yunanistan doğal
gaz boru hattının Adriyatik Denizinden geçecek bir boru
hattıyla İtalyaya uzanması oluşturmaktadır ve bu
projenin 2013 yılında tamamlanması planlanmıştır.
Avrupaya bir
diğer gaz rotası ise yıllık 31 milyar metreküp kapasiteli
ve Nabucco Projesi olarak bilinen
Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya doğal gaz boru
hattıdır. Hükûmetler arası anlaşması 13 Temmuz 2009
tarihinde imzalanan Nabucco Projesinin 2014 yılında
tamamlanması öngörülmektedir.
Hükûmetimiz, Irak
doğal gaz rezervlerinin geliştirilmesi hususuna da özel bir ilgi
göstermektedir. Irak doğal gazı, mevcut Kerkük-Ceyhan petrol boru
hattına paralel bir boru hattıyla ulusal şebekemize
bağlanabilecektir. Geçen hafta içinde yapılan ihalede de Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığının, Irakta bir petrol sahasını
bir konsorsiyumun ortağı olarak geliştireceğini
memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz.
Mısır
gazının Ürdün ve Suriye üzerinden ülkemize ve ülkemiz üzerinden de
Avrupaya ulaştırılmasını hedefleyen Arap Doğal
Gaz Boru Hattı Projesi de Bakanlığımızın
geliştirmeye büyük önem verdiği bir başka projedir.
Hükûmetimizin bir
diğer önemli teşebbüsü de, yüksek miktarda doğal gaz
rezervlerine sahip olan Katar ile
sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG)
alımına yönelik olarak imzalanmış olan mutabakat
zaptıdır. Ayrıca, Suudi Arabistan-Ürdün ve Suriye üzerinden
Türkiyeye ulaşması planlanan bir boru hattının
inşasına yönelik olarak da Katar ile ikili görüşmeler devam
etmektedir.
Türkiye-Rusya gaz
protokolü ile de Rus gazının Türkiyeye ve Türkiye üzerinden
diğer pazarlara ulaştırılabilmesi amaçlanmış
olup, mevcut boru hatlarının genişletilmesi ve yeni boru
hatlarının inşa edilmesine yönelik fizibilite çalışmalarının
yapılması öngörülmektedir.
Kısa bir
süre önce, İran ile imzalanan bir anlaşma ile de Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı, İranın Güney Pars Bölgesinde
bazı sahalarda ihale şartı olmaksızın doğal gaz
arayabilecektir. Ayrıca, İran doğal gazı ülkemiz üzerinden
Avrupaya, Türkmen doğal gazı ise İran üzerinden Türkiyeye
taşınabilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyadaki günlük petrol tüketiminin
yaklaşık yüzde 3,7sinin boğazlarımızın üzerinden
taşınıyor olması nedeniyle enerji güvenliği
açısından boğazlarımızın ayrı bir önemi
vardır. İstanbul Boğazından 1996 yılında sadece
60 milyon ton petrol ve türevleri taşınıyor iken bu yük bugün
itibarıyla 150 milyon ton olup gelecek yıllarda 200 milyon tona kadar
çıkacağı varsayılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Boğazlarda
her geçen gün artan bu tehlikeli yük trafiğini azaltmak için
geliştirilen Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi aynı
zamanda kuzey-güney enerji koridorunun da ana ögesini oluşturacaktır.
Böylece inşa edilmiş ve edilecek Kerkük-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Ceyhan,
Samsun-Ceyhan petrol boru hatları ile birlikte Ceyhan önemli bir enerji
dağıtım Merkezî ve Doğu Akdenizin en büyük petrol
satış terminali olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu gelişmeler ülkemizin,
dünyanın ekonomik merkezleri ve enerji kaynakları arasında
önemli bir geçiş yolu olduğunu doğrulamakta ve artan stratejik
önemini vurgulamaktadır. AK PARTİ İktidarının enerji
arz güvenliği hususunda yurt içinde ve yurt dışında
aldığı tedbirler ve yaptığı teşebbüsler
takdire şayandır. Bu münasebetle Sayın
Başbakanımıza ve Hükûmetimize şükranlarımı arz
ediyor ve sözlerime son verirken Enerji Bakanlığının 2010
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirkıran.
Hükûmet
adına ilk söz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın
Ömer Dinçere aittir.
Buyurun
Sayın Dinçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 2010 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşülmesi dolayısıyla Bakanlığımın
bütçesi, çalışmaları ve projeleri hakkında bilgiler sunmak
üzere huzurundayım.
Sözlerime
başlarken öncelikle, Bursada meydana gelen maden kazasıyla ilgili
bilgileri arz ederek devam edeceğim. Her şeyden önce, bu elim kaza
neticesinde hayatını kaybetmiş olan işçilerimize tekrar
buradan rahmet diliyorum ve ailelerine de başsağlığı
diliyorum.
Ayrıca,
bugün maalesef, Kiliste bir taş ocağında meydana gelen
patlamada 3 işçimizi kaybettik. O işçilerimize de yine Allahtan
rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu
Kilisteki taş ocağında meydana gelen patlamada, maalesef, zemin
düzenlemesi yapan bir buldozerin sebebiyet verdiği kazada 3 işçimiz
hayatını kaybetti, 2 işçimiz de şu anda yaralı.
Ailelerine sabır ve başsağlığı temenni ediyorum.
Çok değerli
arkadaşlar, maalesef, bizim ülkemizin en temel sorunlarından, en
müzminleşmiş sorunlarından bir tanesi, iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili sorunlardır. Bu,
bizim toplumsal bir mesele olarak ele almamızı gerektiren ve çözüm
üretirken de yine toplumun bütün aktörlerinin birlikte
çalışmasını ve iş birliğini zorlayan bir
sorunumuzdur. Bu sorunla ilgili, belki de olayın vahametini söyleyebilmek
için, açıklayabilmek için şöyle bir rakamlandırma yapmak mümkün:
Türkiye, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
kazalarda yılda yaklaşık olarak 4 milyar liraya yakın bir
zarara uğramaktadır. Bu tabii, daha önceden belirtildiği gibi 21
milyar lira civarında bir rakam değildir. Ayrıca, işin daha
da vahim veya üzücü tarafı ise, aslında bunun çok cüzi bir oranla,
yani yüzde 2lik bir kısmıyla alacağımız tedbirlerle
bu sorunu önleyebilecek olmamızdır.
İşte,
Bursada meydana gelen kazayı da yine buna benzer bir kaza olarak
değerlendirmek mümkün. Bu kazanın oluş şekliyle ilgili
sahip olduğumuz bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu firma,
aslında 1987 yılından itibaren çalışan bir firma. O
zamandan itibaren o alanda maden çıkarmış, kömür
çıkarmış ve faaliyette bulunmuş. Yirmi yıllık
işletme süresi bittikten sonra, 2006 yılının sonunda tekrar
işletme hakkını elde edebilmek için ruhsatının
süresinin uzatılmasını talep etmiş. 2006 yılı
sonundaki bu uzatma talebinde hem Enerji Bakanlığı Maden
İşleri Genel Müdürlüğü hem de bizim
Bakanlığımız değişik safhalarda denetimde
bulunmuş. Enerji Bakanlığına verilen projede özellikle
tahkimat ve havalandırmayla ilgili sorunların olduğu
görülmüş ve Bakanlık bu konuda düzeltme yapmasını talep
etmiş ve firma 2007 yılındaki ruhsatın uzatılması
sürecinde proje üzerinde değişiklikler yaparak gerekli tedbirleri
aldığını beyan etmiş ve ruhsatını
almış. Biz ise 2009 yılı Haziran ayının
başlarında, Mayıs ayının sonlarında bir denetim
yapmışız.
Bu denetimin
mahiyeti hakkında biraz bilgi vermek istiyorum: Bu denetim, bizim
bildiğimiz, aslında müfettiş göndererek
yaptığımız bir denetim değil. Yine müfettiş
gönderiyoruz ama Türkiyede özellikle son bir yıldır teftiş
sistemindeki yaklaşım tarzlarımızın
değişmesinden kaynaklanan bir uygulamanın, bir örnek olayın
uzantısı.
Biz şöyle
bir çalışma yaptık: Bizim ülkemizde özellikle iş
kazaları, iş kazalarının sebebiyet verdiği ölümler ve
meslek hastalıkları analiz edildi. Bu analizler neticesinde, en
riskli sektörler neler, tespiti yapıldı ve riskli sektörlerin
içerisinden de her bir sektörün temel olarak ölüme, meslek hastalığına
ve kazaya sebebiyet veren faktörleri tespit edildi. İşte, bizim
riskli olarak belirlediğimiz sektörlerden birisi maden sektörüydü ve maden
sektörüyle ilgili çok geniş kapsamlı bir proje
çalışması başlatılmıştı. Aslında
benden önce konuşan milletvekillerimizin bahsettikleri, Maden Mühendisleri
Odasının belirttiği çalışma veya işçi
sendikalarının belirttiği çalışma, işte bizim bu
proje çalışmamızın uzantılarıdır.
Bu
çalışmaya Maden Mühendisleri Odası, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, işçi sendikaları, Maden-İş Sendikası,
işçi konfederasyonları, işveren sendikalarının
temsilcileri, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
bizim bürokratik birimlerin temsilcileri ve konuyla ilgili söz söyleyebilecek
bütün aktörler bir arada konuyu tartıştılar ve bununla ilgili
tespit ettikleri iki ana husus vardı: Birincisi genellikle maden
ocaklarındaki kazanın önemli bir sebebi, önemli faktörü tahkimat
unsurlarının yapılmayışında eksiklikler veya
yapılmayışıyla ilgili yetersizlikler, ikincisi ise havalandırmayla
ilgili yetersizliklerdi, nihayet, daha az bir faktör olarak da gaz ölçümüyle
ilgili teknolojik faktörlerdi.
Bu proje ortaya
konulduktan sonra bizim mühendislerimiz ve iş teftişindeki konuyla
ilgili uzman arkadaşlarımız Türkiyedeki bütün maden
ocaklarını istisnasız dolaştılar ve her birisini bu
belirlenen perspektiften ve ortaya konulan stratejilerden hareketle
denetlediler.
İşte,
mayıs ayının sonunda, haziran ayı başında bizim
yaptığımız bu madenle ilgili denetim de bu kapsamda
yürütülmüş bir denetimdi. O madende yine tahkimatla ilgili sorunların
olduğu görüldü, havalandırmayla ilgili sorunların olduğu
görüldü. Kapatılmadı çünkü hazırlık
safhasındaydı. 2007 yılından sonra yeniden süreyi
uzattığı için
Yeni bir alanda üretim yapmaya başlıyordu
ve bununla ilgili galerilerini açıyordu, tünellerini oluşturuyordu.
Hazırlık safhasında görülen bu tip eksiklikler sebebiyle
-konunun uzmanları durumu biliyorlar, olayı anlayabilecek
vaziyetteler- maden ocakları kapatılmaz. Üretime geçmeden önce
eğer bunları tamamlamadığı fark edilirse, o zaman
üretime geçmesine izin verilmez.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Eksiklikler varsa kapatılır Sayın Bakan,
yapmayın.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Nitekim, şimdi de
yine bu eksiklikler olmasına rağmen, üretim alanına geçmeden
önce, bu eksiklikleri tamamlamadan üretimine izin verilmeyecek. Bu açıdan
bakıldığında, eksikliklerin neler olduğunun tespiti
yapıldı ve kendileri uyarıldı. İş yeri -biz
yaptığımız tespitlerde çok açıklıkla bunu
kamuoyuyla paylaştık iki gün önce Enerji Bakanlığıyla
birlikte- maalesef iki vahim hatayı yaptı: Birincisi hazırlık safhasında
kendisinin bu süreci tamamlamadan üretime geçmesi başlamasıydı,
ikincisi ise yine bu süreçte gerekli tedbirleri almamış
olmasıydı. Nitekim, gördüğümüz temel şey,
havalandırmaların, özellikle üretimin yapıldığı
alanda nefesliğe doğru havalandırmaların hiç
olmadığı şeklindedir; hadise bu.
Aslında
sorumlularının
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Havalandırma eksikken patlayacağı belli
Sayın Bakan. Havalandırma eksikse infilakın olacağı
belli. Orada gazın birikeceği belli. Bunu hangi teknik adama
sorsanız söyler.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Şimdi
arkadaşlar, hazırlık safhasında
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Siz bunu hangi mantıkla izah edebilirsiniz
Sayın Bakan?
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Altı ay süre vermişsiniz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Arkadaşlar, bu,
bu konunun uzmanlarının bileceği ve takip edeceği bir
şey. Hazırlık safhasının teknik olarak ne anlama
geldiğini bu olayı bilenler benden duyduğu zaman bunu
anlıyor. Bu, mantık yürüteceğimiz bir hadise değil çünkü.
Burada bahsetmem
gereken başka bir husus var aslında. Esas durmak istediğim
mesele, hadisenin nasıl meydana geldiği meselesi değil.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Durmasan daha iyi olur!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Esas mesele,
aslında burada 19 insanımızın ölmüş olması
meselesidir. İster 1 kişi, ister 19 kişi
Bizim ülkemizin bu
temel sorununu biz objektif ve rasyonel bir şekilde görerek çözmeye
birlikte ve iş birliği içinde çalışmazsak eğer bu
sorunu aşamayacağımız anlamına geliyor. İddia
edildiği gibi, son yıllarda Türkiyede iş kazaları
artıyor değil, son yıllarda ölümlü kazalar da artıyor
değil. Burada benim elimde istatistikler var, bunları sizinle bütün
ayrıntısıyla ve uzun uzun paylaşmayı isterim.
2000li
yıllarda yaklaşık yılda 100 bine yakın iş
kazası oluyorken 2008de iş kazası 72 bine düştü. Yine
2000li yılların başında 2 binden fazla insan ölüyorken
iş kazalarımızda 2008 yılında 866 kişi öldü ama
hiç önemli değil, çünkü bir insan hayatı istatistiki bir şey
değildir. 1 kişinin bile ölmesi bizim için büyük bir sorun
teşkil etmeli, beraberce çözmeliyiz.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) İş kazalarında düşüş olmadı ki
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Şimdi, bu
sorunlarla ilgili olarak aslında herkesin kaza olduktan sonra ortaya
çıkıp böyle birtakım işaretler yapıyor
olmasının da ciddi bir sorun olduğunu
algılamalıyız. Hep beraber
Aslında bu sorunun önlenmesi için pek çok hukuki düzenleme
yapılmış. İş yerinde müfettişler gidiyor
denetimler yapıyorlar. İş yerinde işçilerimiz ve sendikalar
var. İş yerinde teknik
nezaretçiler var. Bunların tamamı, işveren de dâhil olmak
üzere iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini
almakla sorumlu insanlardır.
Şimdi, hep
beraber şunu sormalıyız: Aslında bugün çıkıp
konuşan maden ocağı temsilcileri, yine bugün çıkıp
konuşan maden mühendisleri odaları, bugün çıkıp
konuşan işveren sendikaları, bugün çıkıp konuşan
işçi sendikaları, biz hep beraber aslında bir adres göstermek yerine
-ben şunu teklif ediyorum- başımızı öne eğelim,
sadece bir dakika, aslında kimin neyi yapmadığını
değil, kendimizin neyi yapmadığını, o 19 işçinin
ölümünden önce aslında biz neyi yapsaydık hep beraber o
insanların hayatını kaybetmeyeceklerini ve şimdi bu kaza
olduktan sonra neyi yaparsak bu kazayla bir daha
karşılaşmayacağımızı düşünmeliyiz.
Maden
Mühendisleri Odası oradaki teknik nezaretçiyi eğitip
eğitmediğini ve inisiyatif kullanıp
kullanmadığını sorsun. İşçi sendikaları
oradaki işçilerin vurdumduymazlıklarıyla ilgili hangi tür
bilinçlendirme çalışmasını yapıp
yapmadığını sorsun. İşveren sendikaları
almadığı tedbirlerin maliyetini ve sebep olduğu
insanların canına dair tedbirleri düşünsün. Biz de politik
olarak bunu yapalım, lütfen. Bunu aslında bir siyaset meselesi
yapmaktan çıkaralım, iktidarıyla muhalefetiyle, ilgili bütün
aktörleriyle başımızı önümüze koyalım ve bir dakika
düşünelim Ben ne yapsaydım bu kaza olmazdı? diye.
Üzerinde
duracağım ikinci konu
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Yedi yıldır iktidardasınız Sayın
Bakan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bunları söyleyesiniz diye iktidar olmadınız, bunlara
çözüm bulacak sizsiniz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Üzerinde durmak
istediğim ikinci konu eczaneler meselesi.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) 2006 yılında Meclis araştırması
istenmiş Sayın Bakan, defalarca, kabul edilmemiş. Yani bunlar
laftan ibaret.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Üniversite hocası olarak konuşmuyorsunuz.
AHMET ORHAN
(Manisa) Bu, muhalefetin sorunu değil Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Arkadaşlar,
diğer sorularınızı ben
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Madenci yandaş olunca, müfettiş de maaş
alınca, olmaz.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Yani göz göre göre
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, bunları siz öngöreceksiniz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) İkinci soru veya
üzerinde durmak istediğim ikinci mesele eczanelerle ilgili mesele.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Meclis araştırması veriliyor, kabul
etmiyorsunuz; buraya da gelin çözüm arayalım!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Çok değerli
arkadaşlar, aslında özellikle son yıllarda yapılan sosyal
güvenlik ve genel sağlık alanında yaptığımız
reformlar, Türkiyede vatandaşımızın ilaca erişimini,
tedaviye erişimini çok kolaylaştırdı, sigorta
kapsamını çok genişletti ve insanlarımız bu alanda çok
ciddi bir rahatlamaya sahip oldular. Tabii, bu bizim için cesaretle
atılmış ve övünülecek bir adım. Ama bu rahatlığın,
erişimin kolaylaştırılmasının, kapsamın
genişletilmesinin bize bir maliyeti var. Bu, beraberinde yüksek bir
şekilde maliyetlerimizin artışına sebebiyet verdi. Tabii,
bu maliyetlerle ilgili olarak kurumun gelir-giderlerine
baktığımızda, birtakım temel, belki de bazı
radikal tedbirleri almamız gerekti. Bu açıdan hareketle şunu
söyleyebiliriz: Mesela, bu masrafların boyutuyla ilgili veya
harcamaların artışıyla ilgili birkaç rakam da vermek,
sizinle paylaşmak isterim doğrusu.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Grip aşısına 2 milyar dolar verdiniz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Mesela tedavide, 2008
yılında 217 milyon adet olan tedavi 2009 yılında yüzde 14,
yüzde 15 arttı, 249-250 milyon sayısına ulaştı. Reçete
sayımız 240 milyondan 280 milyona çıktı.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Aile hekimliği
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Reçete
harcamalarımızsa 11 milyardan 15,7 milyara yükseldi. Hâlbuki,
özellikle ilaç harcamalarımız daha 2002 yılı sonunda 4,5
milyar lira civarındaydı.
Şimdi, bu
masrafların artışına dikkat ettiğimizde,
sürdürülebilir bir genel sağlık sigortası oluşturmak ve
sosyal güvenlik sistemini de sürdürülebilir hâlde tutmak için birtakım
tedbirler almamız gerekiyordu. Nitekim, biz bu tedbirleri alabilmek
maksadıyla bazı stratejiler geliştirmiştik. Bunlardan
birincisi, global bütçelemeye dair stratejilerimizdi. Biz hem Sağlık
Bakanlığı, ilaç sanayisi, özel hastaneler ve üniversite
hastaneleri olmak üzere her birisiyle görüşerek global bütçelemeye geçmeye
teşebbüs ettik. Global bütçelemenin anlamı şu: Biz, kamu olarak
yapabileceğimiz maksimum harcamaları belirliyor ve bu
harcamaların üstüne çıkmamak için ilgili sektörle pazarlıklar
ediyorduk. Nitekim, ilaç sanayisiyle ilgili yaptığımız
çalışmalar başlangıçta olumsuzlukla neticelendi, çünkü
bizim tekliflerimizi kabul etmemişlerdi. Biz bazı tedbirler
aldık, sonra da anlaşmak mümkün oldu. Global bütçeyle ilgili olarak,
biz önümüzdeki üç yıl sağlık harcamalarında ilaçlar için ne
kadar para harcayacağımızın tespitini yaptık. Sizin de
bildiğiniz gibi bu seneki bütçemizde 14,6 milyar liralık bir harcama
öngörüyoruz. Bunu ilaç sanayisi kabul etti ve ilaç sanayisiyle ilgili
yaptığımız görüşmelerde yaklaşık olarak,
ortalama yüzde 25 ila yüzde 30 arasında ilaçlarımızın
fiyatlarında düşüş temin ettik. Bugün
vatandaşlarımıza ve kamu harcamalarına yönelik olarak
baktığımızda bunun iki tür yansıması olacak: Kamu
harcamaları itibarıyla baktığımızda bu tedbirle
kamuya maliyetinde 2,5 milyar liraya yakın bir tasarruf
sağlayacağımızı tahmin ediyoruz.
Vatandaşlarımız açısından bakıldığında
ise yüzde 25lik, yüzde 30luk bir indirim, onların ilaç alırken
sunacakları katkı paylarında da yine yüzde 25lik, yüzde 30luk
bir azalma anlamına geliyor. Bu açıdan bakıldığında
hem kamunun hem de vatandaşlarımızın lehine olan bir
durumla karşı karşıyayız.
Yönetimin temel
kurallarından birisidir: Yönetimin temel kuralı, genel
çıkarların özel çıkarlara üstünlüğü olarak
tanımlanabilir. Burada vatandaşların lehine olan bir sebep,
çıkar sebebiyle biz doğrusu bunun üzerine kararlılıkla
gidiyor ve uygulamak niyetimizi ifade ediyoruz.
Şimdi,
eczanelerimizin buna itirazları muhakkak ki aslında yapılan
indirimlerden dolayı değil. Eczanelerimizin konuya yönelik
itirazları iki tür sebepten dolayı ortaya çıktı. Bunlardan
bir tanesi raflarındaki veya stoklarındaki ilaçların
fiyatlarının düşmesinden kaynaklanan zararlarıyla
alakalıydı. Biz, aslında hiç görevimiz olmadığı
hâlde, yine eczanelerin talebiyle, ilaç sanayisiyle görüşmelerimizde bunu
konu hâline getirdik ve onlardan bu zararın telafi edileceğine dair, hem
de geçmişe yönelik bir aylık süreyle ve nakit olarak telafi
edileceğine dair söz aldık, hem şifahi söz hem de
yazılı söz aldık.
İkincisi ise
indirim oranlarından kaynaklanan kârlarındaki belirli bir
düşüştü. Bu yaklaşık olarak onların kârlarında
yüzde 1,5 civarında bir azalmaya sebebiyet verecekti. Biz doğrusu,
krizden geçen bir ülke olmamız sebebiyle, eczanelerimizden ve eczaneleri
temsil eden Eczacılar Birliğinden bu konuda bizi anlayışla
karşılamalarını ve taşın altına
birazcık da kendi ellerini sokmalarını talep ettik. Bizim
talebimiz aslında çok da büyük ve onlardan çok önemli bir
fedakârlığı yapmalarını beklemek değildi. Buna,
bu kriz içerisinde açık veren ve sürdürülebilir olmak için çaba sarf eden
bir kurumda alıcı olan birisinin belki de talebiyle ilgili olarak
bakılması ve bunun anlayışla karşılanması
gerekiyordu, maalesef bu anlayışı göremedik,
dolayısıyla da biz kendimiz birtakım tedbirler almak zorunda
kaldık.
Bu açıdan
bakıldığında, biz şundan dolayı da üzüntümüzü
ifade etmeyi burada belki bir gerek olarak görüyoruz: Eczacılar
Birliği belki de çoğu kere kendi çıkarlarından daha çok,
belki de genel kurula gidiyorken kendi içlerindeki iktidar mücadeleleriyle
ilgili olarak bu meseleyi kullandı diye varsayıyoruz. Ama daha da
önemlisi, aslında biz son aldığımız kararla biz hiç
kimseye yönelik bir tavır içerisinde olmadık. Sadece daha etkin ve
daha verimli bir çabayı ortaya koyabilmek için
eczacılarımızla karşılıklı olarak bir sözleşme
yapmayı düşünüyoruz çünkü onlar bizimle görüşmelerindeki bütün gerekçelerinde
maliyetlerinin yüksekliğinden bahsediyorlardı. Bu verdiğimiz
kararla üç konuda maliyetlerinin ortadan kaldırılmasına
sebebiyet veriyoruz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, tek tek anlaşma olmaz, kurumsal
yapın.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Birincisi, artık
eczaneler, Eczacılar Birliğinden 500 milyon lira vererek
sözleşme satın almayacaklar.
İkincisi,
bana verilen maliyet tablosuna göre -bunun altını çiziyorum-
Eczacılar Birliğinin bana verdiği maliyet tablosuna göre her ay
75 lira aidat da ödemeyecekler.
Yine, üçüncüsü de
temininde güçlük çekilen ve yüksek volümlü ilaçların, pahalı
ilaçların temininde bazı odaların aldığı -bütün
odalar almıyor onu biliyorum- binde 8 ila yüzde 1 arasındaki
komisyonu da ödemeyecekler ve böylece hiç maliyetsiz, eczanelerimizden hizmet
satın almaya açık ve hazır olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Kurumları yok ederek olmaz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Dördüncüsü, Tekel
işçileriyle ilgili konularda kısa bir açıklama yapmak istiyorum
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Eczaneleri tekelleştirmek istiyorsunuz, niyetiniz
bu!
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, lütfen.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bunu açık söyle bari.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Tekel işçileriyle
ilgili olarak şunu söylemeliyim:
Aslında,
benden önce konuşan arkadaşlarım konuyla ilgili süreci
kısaca bilgilendirdiler. Buna göre 2001 yılında
özelleştirme kapsamına alınan Tekel daha sonraki dönemde çok
sayıda işçisini kapının önüne koydu. Hatta 1992
yılından beri -ondan önceki yılları kastetmiyorum-
yaklaşık 14 bin insan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı
ve iş kaybıyla ilgili ek tazminatlarını alarak
kapının önüne konuldu.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Niye o zaman eylem yapıldı efendim?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) 2001 yılında
da yine, Sayın Bahçelinin de altında imzası olduğu bir
kararnameyle Tekel firmaları özelleştirme kapsamına
alındılar.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne zaman özelleştirilecek?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) 2004 yılına kadar
bu özelleştirmeler yapıldı ve insanların hiçbirisi
aslında hak hukuk denilmeden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) 2004e kadar Tekelin özelleştirilmesi olmadı
Sayın Bakan. Armut ile elmayı karıştırıyorsunuz.
2007de siz programa aldınız.
BAŞKAN
Sayın Dinçer, size iki dakika tekrar veriyorum. Sayın Taner
Yıldızdan keseceğim.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Tamam Sayın
Başkanım. Teşekkür ediyorum.
2004
yılına kadar yaklaşık 14 bin insan kapının önüne
konulmuşken, yine bugün burada bizi eleştiren işçi
sendikalarımızın eski başkanlarının haleflerinin
talebiyle -ben o zaman Başbakanlık Müsteşarıydım- çok
yoğun talepleriyle âdeta Başbakanlığı abluka
altına alarak bu arkadaşlarımız için çözüm talep ettiler.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) 2004te de Başbakanlık
Müsteşarıydınız.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Ve 2004
yılında çıkarılmış bir kararla 4/Cyi biz
Türk-İşin teklifiyle kararlaştırdık ve Bakanlar
Kurulu kararı olarak çıktı.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Siz yapmadınız, biz de yapmıyoruz mu
diyorsunuz?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Ve onun
arkasından bu arkadaşlarımızın hiçbirisi
kapının önüne konulmamaya başlandı.
Şimdi,
şunu soruyorum: Bu, hak arama mıdır?
OKTAY VURAL
(İzmir) Düzeltin, haklarını verin, haklarını.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Eğer hakkı
biz yanlış tarif edersek o zaman gerçek hakkı bulmakta
zorlanırız. Bu açıdan
bakıldığında ortaya konulan hususlar için
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Özlük haklarını istiyorlar, başka bir
şey istemiyorlar.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Özlük hakları da
veriliyor arkadaşlara, hiç endişe etmeyin, özlük hakları da
veriliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Verilmiyor. Bilmiyorsunuz Sayın Bakan.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Özelleştirme meselesi değil bu, özlük
hakları meselesi.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Ben ayrıca,
aslında sizlere bugün küresel krizin Türkiyedeki istihdam üzerine
etkilerini, işsizlik meselemizi, istihdama yönelik
aldığımız tedbirleri anlatmayı arzu ediyordum. Bununla
ilgili çok ayrıntılı analitik bir de konuşma metni
hazırlamıştım ama fırsatım olmadı, onu
görüyorum. Metni size dağıttım. Umarım beni affedersiniz.
Sizlere
teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum
anlayışınız için.
Ayrıca,
katkısıyla, eleştirisiyle bizi yönlendirmeye çalışan
bütün milletvekili arkadaşlarıma tek tek teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Hükûmet
adına ikinci söz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner
Yıldızda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
On sekiz
dakikanız var.
Buyurun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
Bakanlığımın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının 2010 yılı bütçesi üzerinde
konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Öncelikle,
iktidardan, muhalefetten bütün, katkı yapan milletvekili
arkadaşlarımı tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum.
Bunların
arasında bilgi kirliliğinden kaynaklanan yanlış
teşhisler de var, bir kısım doğruların
altının çizilmesi de var, bunlara vaktimin elverdiği kadar
değinmeye çalışacağım.
Ben de tabii ki
Mustafakemalpaşadaki maden ocağında hayatını kaybeden
19 tane işçi kardeşimizi rahmetle anarak sözlerime başlamak
istiyorum, hem milletimize hem de yakınlarına taziyelerimi bir kez daha
belirtiyorum.
Değerli
arkadaşlar, can üzerinden siyaset yapılmaz. Özellikle bu konuda,
maden işlerinde olduğu gibi nasıl biz bir Meclis
araştırma komisyonu kurmuşsak, aynen Meclis araştırma
komisyonunda bütün iktidardan ve muhalefetten
arkadaşlarımızın bulunduğu ortamda, bu konu
birleştirilerek zaten konuşulacaktır. Orası, ne
fotoğraf çektirme yeridir ne kameralar karşısında görüntü
aldırma yeridir, orada iş yapmak lazım.
Biz haber
aldıktan sonra Değerli Çalışma Bakanımızla
beraber gittiğimizde bir tane hedefimiz vardı: Özellikle göçüklerde
veya grizu patlamalarında oradaki işçi kardeşimizi kaç günde
çıkaracağınız bile belli olmaz, yeri gelir yedi ila on gün
civarında süre alır. Sebepleri, sonuçları, hangi gerekçelerle
yapılmış olursa olsun, biz öncelikle o işçi
kardeşlerimizi çıkarmakla ilgilendik ve oradaki beyanatımda da
var, son işçi kardeşimiz çıkarılıncaya kadar da maden
ocağında kalacağımızı söyledim. Hamdolsun, yaklaşık
elli sekiz-altmış saat civarında da onların hepsi
çıkarılmış oldu ve ailelerine teslim edilmiş oldu.
Şimdi,
siyaset yapılıyor. Değerli arkadaşlar, işte 5 bin TL
dağıttınız, canını mı tekrar iade
aldınız? Yani, hiç dağıtmadan, bununla alakalı ilk
ihtiyaçlarını karşılamak üzere verilen ve
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Vicdanın rahatladı mı? Halloldu mu 5 bin
liraya?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi,
vicdanımla alakalı konulara değineceğim ama şunu
söylemek isterim: Bu, vicdan rahatlatmayla alakalı konu değildir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu tür iş
kazalarının, Sayın Selvi siz bunları çok iyi bilirsiniz,
bir tane sebebi yoktur, müteselsilen bir zincirdir bu.
Şimdi ben,
Hepsi var kayıtlarımda, bütün siyasi partilerin olduğu
zamanlardaki maden kazalarında şu kadar işçi ölmüştür ve
bunun müsebbibi o partilerdir. desem doğru olur mu? Doğru olmaz. O
yüzden, olaya tam teşhis koyacaksınız. Buradaki teşhis
nedir?
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Denetimsizliktir.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Denetimsizliğin
payı varsa o da değerlendirilecektir, biz bunu baştan söyledik.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Değerlendir. Sekiz yıl oldu. Kendi
belgelerinizi okumadan geliyorsunuz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, biz bunu
söyledik. Kamunun, özel sektörün, patronun, işçinin hepsinin müteselsilen
görev alacağı bir zincirdir bu.
Niçin peki oraya,
kapıya Burada oluşabilecek iş kazalarıyla alakalı
sizin hiçbir sorumluluğunuz yoktur, sorumluluk Hükûmete aittir. diye
yazmazlar? Her kesimin kendine has sorumluluğu vardır. Mesela, bir
işçi kardeşimle konuştum Güzel kardeşim, ocağa
giriyorsun, niçin elinde sigara var? dedim Hangi gün sigarasız
olacağız abi? dedi. Bakın, doğru mu bu? Grizu patlaması,
metan gazının bulunduğu ortamda yaklaşık yüzde 2lere
çıkması hâlinde patlayabilecek.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Acemi işçi de ondan, ucuz işçi de ondan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi,
eğitimlerle alakalı kısma da geleceğim. Tekraren
söylüyorum: Bu tür işlerde, özellikle maden ocaklarının
çalıştırılmasında kamunun üzerine düşen görevler
vardır, onu yapması lazımdır; özel sektörün üzerine
düşen görevler vardır, onu yapması lazımdır; işçi
kardeşlerimizin üzerine düşen görevler vardır, onu yapması
lazımdır.
Şimdi,
bunlarla alakalı neler yapıyoruz? O görev bölümünü nasıl
değerlendiriyoruz? Önemli olan burada, işçi kardeşimizin 1
tanesinin, bırakın 19 tanesini, 1 tanesinin bile canıyla
değiştirilmeyecek olan işletmedir. Biz hedeflerimizi ortaya
koymuşuz.
Bakın, gayet
güzel konuştu arkadaşlarımız: İthalata
bağımlı bu ülke. dedi. Doğru. İthalata
bağımlılığı bir an önce gidermemiz lazım.
Nerelerde ithalata bağımlı? Doğal gazda, petrolde, kömürde.
Dışarıdan alıyoruz. Rakamlarını birazdan
vereceğim.
Bu rakamları
düşürebilmenin yolu, sağlıklı, sıhhatli ve
sistematiği kurulmuş bu tür iş yerlerini açmaktır. Bunun
çözümü Maden ocaklarında sıfır iş kazası olsun. Biz
bundan sonra hiç kaza yapmayalım. diye kapatmak değildir. O yüzden,
doğru bir teşhis koymamız lazım.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Kapatın
demiyoruz kardeşim. Önlem al!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, adım
adım geliyorum. Ben, dikkatle ve gerçekten ciddiye alarak dinledim ve
gayet de güzel şeyler de söylendi.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Yani ciddiye almadan dinleyenler de mi var?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bir kısmı
bunun bilgi kirliliğinden kaynaklanıyor. Siz bir maden
ocağında eksiklik gördüğünüz zaman, orası bir iş
yerinin mühürlenmesi, kapatılması gibi, kepengi indirilip, oraya
anahtar vurulacak hâlde değildir o. Ona, eksikleri giderebilmesi
açısından bir mühlet verirseniz, o mühlet içerisinde de eksiklerini,
üretim yapmaksızın
Bakın,
Çalışma Bakanlığımız ile
yaptığımız toplantıdan sonra
çıkarttığımız rapordan iki tane cümle
okuyacağım: Kaza sonrası yapılan incelemelerde -ki, son
cesedimizi çıkarttıktan yaklaşık üç saat sonra, oraya,
TTK, MTA, Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Soma Linyit
İşletmesi, Tunçbilek ve Dursunbeyden aldığımız
bu işle alakalı arkadaşlarımızdan 14 kişilik bir
ekip oluşturduk ve raporlarını yazdılar. Çalışma
Bakanımıza anlattılar. İşletmenin 2009 yılında
ruhsatlandırılmış projeden farklı bir alanda üretim
faaliyetlerine girerek proje dışına çıktığı
anlaşılmıştır ve yine proje dışında,
denetimlere rağmen üretime yönelik hazırlık
çalışmalarını tamamlamadan ve havalandırmayla ilgili
gerekli tedbirleri yeterince almadan üretime başlanmıştır.
Siz şimdi diyorsunuz ki: Kardeşim, ben burada denetim yaptım;
üretim yapmadan şu eksikliklerini gider, cebrî borularını
düzenle, havalandırmanı yap, nefes almalıklara doğru yürü.
Nefes almaya giderken işletme eğer siz
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Çalışma Bakanlığı yapmış
Sayın Bakan, bu denetimi siz yapmamışsınız.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Sayın Seyhan,
diyor ki: Altı ay içerisinde bu eksiklikleri gidereceksiniz.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Evet, ama Çalışma Bakanlığı diyor.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, bunu siyaset olsun diye söylemiyorum, eksik
bilginiz varsa lütfen düzeltin diye söylüyorum.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Anladım efendim. Siz yapmamışsınız,
siz en son 2007de gitmişsiniz Sayın Bakan, bunu Çalışma
Bakanlığı yapmış. Sizin denetimleriniz neden
yapılmamış?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, ben dinledim,
lütfen
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Siz 2007den sonra hiç gitmemişsiniz.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Ruhsatsız maden ocağını
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben bu Hükûmetin bir
bakanı olarak ne denetimini aksatan bir arkadaşa taviz veririm ne
özel şirkete taviz veririm ne de oradaki başka sorumluya. Bu konuyla
alakalı bizim seçme hakkımız yok değerli arkadaşlar,
sorumlusu kimse o hesabını verecek, bunu baştan söylüyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) 2007den sonra gittiniz mi?
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Dört yıl sonra
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Maden
ocaklarında iki tane temel unsur vardır -en fazla kaza- istatistikler
bunu söylüyor: Bir tanesi, grizu patlamalarına karşılık
yapılacak önlemler, tedbirler; ikincisi de tahkimattır. En fazla
kazanın olduğu bölüm budur ve özellikle
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Havalandırma?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Havalandırma dediğim bu, yani
grizu patlamalarına karşılık alınacak tedbirler
havalandırmadan geçer, en önemli tedbir bu.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Ölçüm?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bununla alakalı
biz kısa, orta ve uzun vadede şu anda bir kısım tedbirlerimizi
almış oluyoruz. Tuh, vah! diyerek bu işi geçiştirecek
değiliz, biz sorumluluğumuzun farkındayız.
Bugün, 1986
yılından bu tarafa oluşan iş kazalarında hem
sayıları itibarıyla hem de ölümlü vaka itibarıyla çok ciddi
bir düşüş sağlanmıştır. Bunda şimdiye kadar
bütün hükûmetlerin katkısı vardır. Bakın, 1986
yılından bu tarafa, eğri sürekli düşmektedir. Son 1
işçimize kadar bunu yeterli görmeyiz değerli arkadaşlar, son 1
işçimize kadar. Ancak, işçi kardeşlerimizin yanlış
uygulamalarından kaynaklanan veya özel sektörün veya kamunun veya patronun
veya işin başındaki mühendis arkadaşın eksiklerinden
kaynaklanan yanlışlıklar varsa bunun da üzerine
gideceğimizi söylüyorum.
Bakınız,
ben size birkaç rakam daha vereyim: Ülkemizde 2008 yılı
itibarıyla 104 milyon ton kömür tüketildi. Bu kömürlerin 23 milyon tonu
değişik ülkelerden geldi; Çin, Rusya, Güney Afrika, Polonya, Vietnam
Hiçbirimiz buna sıcak bakmıyoruz değil mi? Yani, yerli
kaynaklarımızın kullanılması, sürdürülebilir ve
yenilenebilir kaynaklarımızın kullanılmasıyla
alakalı elimizdeki bütün rezervlerin tespit edilmesi lazım ve bununla
alakalı araştırma fonlarının
artırılması lazım. AK PARTİ hükûmetlerinin hepsinde,
istisnasız, 12-13 katına çıkan arama faaliyetlerinin
artırılmasıyla alakalı, hem MTAda hem TKİde hem de
Maden İşlerinde bütçelendirilmiştir, aynen bu yıl da
olduğu gibi, TPAOda da olduğu gibi. Bakın, 8,5-9 katına
çıkartıldı. Sırf bu yıl, Karadenizde arayacağımız,
Petrobrasla beraber yapacağımız 450 milyon dolarlık
yatırımın haricinde, 1,1 milyar TL, TPAOda, arama
faaliyetlerine ödenek ayrılmıştır. Bu, işte, asıl
yerli kaynağımızı artırmak ve ithalatı kesmek
açısından çok önemlidir. Bu, lafla sözle olmuyor, yapacağınız
icraatlarla beraber olacak.
Eğer,
petrolün ve doğal gazın Türkiyede olabildiğince
araştırılıp tespit edilip bulunmasıyla beraber,
onların da yerli kaynaklar olduğunu düşünürsek
Türkiyede
özellikle sırf doğal gaz ve petrolden kaynaklanan ithalat 2008
yılında 34 milyar dolar olmuştur, türevleriyle beraber
geldiğimiz nokta ise 48,4 milyar dolara çıkmıştır.
Yani enerjinin bütün girdileriyle baktığımızda çok ciddi
bir rakamdır. O yüzden, biz şu anda kömürle alakalı kısmını
konuşuyoruz.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) İthalat oranımız nedir Sayın Bakan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, ithal
edilen 23 milyon ton kömüre 3,5 milyar dolar ödemişiz bizim
çıkardığımız 81 milyon tonun içerisinde. Özellikle
enerji sektöründe elektrik üretiminde kullanılan miktarlar ve bunların
detayları hep mevcuttur.
Şimdi,
bakın, kısa vadede, özellikle bunların özel sektör dâhil 450
tane kömür maden ocağı var. Bunların her birinin otomatik
sensörlemeyle alakalı, donatılmasıyla alakalı
çalışmaları için arkadaşlarımıza talimat verdik.
Orta vadede, işçilerimizin de şu anda eğitilmesi ve mutlaka
sevkiyle alakalı üniversitelerle beraber yapacağımız
iş birliği var. Uzun vadede ise TÜBİTAKla önceki gün
yaptığımız toplantıda
Yine ben teşekkür
ediyorum, Değerli Bakanımız, Enerji Bakanımız bu konuyla
alakalı çalışmaları başlattılar. Bunların
drene edilmesiyle alakalı gerek linyitlerde gerekse taş kömüründe,
-özellikle taş kömüründe çok ciddi miktarlara çıkıyor- 1 ton
kömürün içerisinde 32-35 metreküpe varan metan gazı, var. Bunların
drene edilmesi, çekilmesi lazım. Bırakın oradan elde
ettiğiniz gazın enerjiyle alakalı üretimde
kullanılmasını, yalnızca drene edilmesi bile bu iş
kazalarının önlenmesinde önemli bir tedbir olacaktır ve bu
çalışmaların hızlandırılmasıyla alakalı
da arkadaşlarımıza tekrar talimat verdik.
Değerli
arkadaşlarım, kamu artı özel, Türkiyede 450 tane maden
ocağı var ve bu maden ocaklarıyla alakalı
yaklaşık 88 milyon tonluk bir üretim var ve ithalatımız da
3,5 milyar dolarlara doğru gittikçe tırmanıyor. Bunun tek çözümü
var: Sağlıklı bir şekilde bu iş yerlerindeki üretimi
artırmak.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) İşçi alacaksın, işçi! İşçi
alacaksın üretimi artırmak için!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın,
dediğim gibi bununla alakalı eğitimlerin, özellikle
Tunçbilekte, Somada ve Zonguldaktaki eğitim merkezlerimizde özel
sektörün de burada eğitim görmeleriyle alakalı
hazırlıklarımız var. Özel sektöre yalnızca
sorumluluğunu bırakmayacağız, aynı zamanda bunu icbar
edeceğiz. Ben, şu ana kadar dağıtılan kömürleri, fakir
fukaraya ulaştırılan kömürleri falan saymayacağım, ama
denetlemeyle alakalı -5.769 tane saha denetlendi bütün maden
işlerinde- 5.769 sahanın denetlenmesi sonucunda -217 kişiyle
denetlendi- 2.059 tane işletmenin işletme ruhsat sahasıyla alakalı
faaliyetleri durduruldu. Faaliyetleri durdurulduktan sonra bundan pek haberimiz
olmuyor ama durduruldu, yerine getirmediği için. Türkiye'de toplam 44.380
tane ister kömür ister diğer madenler isterse kıymetli madenlerle
alakalı açılan ocakların denetlenmesi söz konusu ve Türkiye'deki
maden ruhsatlarının, özellikle kömürle alakalı
kısımlar da dâhil olmak üzere, hepsiyle alakalı tedbirimizi
alıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, ben, bu konu yeterince anlaşıldığı
kanaatiyle, diğer konulara da zaman ayırmak açısından bu
konuyu geçiyorum.
Şimdi, gaz
miktarlarıyla alakalı, doğal gaz miktarlarıyla alakalı
ne yapmamız lazım? Türkiye, özellikle AK PARTİ
İktidarıyla beraber büyümeye karar verdi. Büyümezseniz bir problem
yok.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bundan önce büyüme yok muydu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, lütfen,
bunun altını çizerek söylüyorum. OECD ülkeleri arasında -otuz
tane ülke vardır, elektrikle alakalı ve enerjiyle alakalı
doneleri veren yirmi üç tane ülke arasından söylüyorum- en büyük büyüme
miktarına sahip Türkiyedir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Hangi yıllar Sayın Bakan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Son yedi yıl
itibarıyla Çin birinci büyüyen ülkedir, ikinci sırada Türkiye
gelmektedir.
Bunun enerjiye
yansımaları şudur: En fazla ilgilendirdiği sektörlerden ve
somut-sonuç odaklarını almak açısından da enerji sektörü en
fazla etkilenen sektördür. Nedir bu? 90 yılından bu tarafa ülke
enerjide yüzde 4,4 büyümüş, son yedi yılda 6,8 büyümüş. Bunu karşılayacak,
öncelikle yerli ve yenilenebilir kaynaklar, daha sonra da enerjisiz
bırakmamak açısından ne buluyorsanız onu kullanmanız
lazım ve bununla alakalı ithal doğal gaz da bunlardan bir
tanesidir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yüzde 6,8 nominal büyüme mi Sayın Bakan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ama görüyorum ki
ithal doğal gazla alakalı bir kısım bilgi eksikleri ve
yanlışlıkları var. Sürem yettiği kadar bunların
hepsini aktaracağım, yoksa soru-cevap kısmına bırakacağım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Büyüme nominal mi Sayın Bakan, söylemediniz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, 2001 ve 2009 yıllarını
karşılaştırdığımızda, on bir aylık
rakamlarla karşılaştırdığımızda, aldığımız
doğal gazın kırkta 1ini kendimiz üretiyoruz, kırkta 39unu
ithal ediyoruz.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Bu büyüme nominal bir değer mi, cevap
vermediniz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yüzde 68,6sını her yılın büyüme
rakamları içerisinde değerlendirmeniz lazım. 2001
yılında aldığımız
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) 2002yi niye vermiyorsunuz, 2001e niye gidiyorsunuz
Sayın Bakan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) 2001
yılındaki konutlarda kullanım oranı yüzde 17,8; yüzde 22,2.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Oran değişmemiş ki, oranınız
artmış mı?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, doğal gazın, özellikle ithalatla alakalı
doğal gazın kullanım oranının
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Elektrikte artmış.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)
yüzde 30lara kadar
indirilmesiyle alakalı bizim strateji belgemizde bir hedefimiz var: 2030
yılına kadar yüzde 30 civarında doğal gazın enerji
üretimindeki payını düşürmemiz lazım. Bu, doğru bir
hedeftir. Bunu, tedricen, yerine yerli kaynakları ikame ettiğiniz
kadar yapmanız lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Bakan, 2001le ilgili verdiğiniz
rakam yanlış.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Yoksa, muhalefetin
sevineceği şekilde
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) 2001le ilgili söylediğiniz rakam
yanlış Sayın Bakan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Kusura bakmayın, biz yerli kaynaklarımızı kullandık.
Yerli kaynaklarımız 90 birimdi, ama şu anda elektrik
ihtiyacımız 100 birim. O yüzden 10 birimi elektriksiz
kullanıyoruz, günde 2,5 saat elektrik keseceğiz. desek, siz tabii ki
sevinirsiniz, ama biz bunu yapmayacağız.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Yanlış rakam veriyorsunuz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Biz, elektriği,
enerjiyi sürekli, sürdürülebilir
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Yanlış rakam veriyorsunuz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Aynen veririm!
bir şekilde
kullanmanız lazım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) 2001 yılında yüzde 40, düzeltin onu.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) 2001 yılında yüzde 40 Sayın Bakan,
düzeltin.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, doğal gazla alakalı yerli üretim kaynaklarının
kullanılması ve harekete geçirilmesiyle alakalı
yaptığımız çalışmaları ayrı bir bapta
anlatırım.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Rakamlar burada.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Petrolle alakalı
yaptığımız çalışmaları da
anlatırım, onları da kullanırım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Sayın Bakan, sözünüzü geri alın lütfen.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)
ama, ben, soru-cevap
kısmına bırakalım.
Sözlerimi
bitiriyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Aleyhte
şahsı adına söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Süleyman
Latif Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika, buyurun.
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2010 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer, Plan ve Bütçe Komisyonunda
Bakanlığının bütçesini sunmaya başlarken
kullandığı ilk söz Ülkemizdeki sosyal sorunları sizlerle
paylaşmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. olmuştur.
Sayın Bakanın da ifade ve itiraf ettiği gibi sosyal
sorunları olan, çalışma ve istihdam sorunları olan bir
ülkeyiz ancak bu bütçe AKP Hükûmetinin 8inci bütçesidir, Sayın Bakan da
AKP Hükûmetlerinin 3üncü Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanıdır. Yedi yıldır iktidarda olan bir partinin 3üncü
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hükûmetin 8inci bütçesinin
görüşülmesinde Bakanlığının bütçesini sunmaya
başlarken Sosyal sorunları paylaşacağım. demesi, AKP
İktidarının sorunları çözmekte başarısız
olduğunun göstergesidir. 2002 yılında
devraldığınız işsizlik tablosundan daha vahim bir
işsizlik tablosuyla maalesef karşı karşıyayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisi 2003-2008
döneminde ortalama yüzde 6 büyümüş olmasına rağmen büyümeyle
orantılı bir istihdam artışı
sağlanamamıştır. 2002 yılında iş gücüne
katılma oranı yüzde 49,6 iken, bu oran 2008 yılı sonunda yüzde
46,9 olmuştur. 2002 yılı sonunda işsizlik oranı yüzde
10,3 iken, 2008 yılının sonunda bu oran yüzde 11 olmuştur.
2009 yılı içinde işsizlik oranları yüzde 18lere kadar
ulaşmıştır. Orta Vadeli Mali Programa göre işsizlik
oranının 2009 yılında 14,8; 2010 yılı sonunda
14,6; 2011 yılı sonunda 14,2 ve 2012 yılı sonunda 13,6
olacağı öngörülmektedir. Yani siz iktidarı
bıraktığınızda işsizlik daha da artmış
olacaktır. AKPnin iktidarı devraldığı 2002
yılından on yıl sonra 2012 Türkiyesi için halka vadettiği
tablo on yıl öncesinden daha da kötüdür. Sayın Başbakan,
önceleri, işsizlik oranındaki küçük iyileşmeleri
İşsizlikle mücadelede başarılı olduk. diye
anlatırdı, şimdi İspanyada da işsizlik var.
gerekçesinin arkasına sığınılıyor.
5544
sayılı Yasayla Mesleki Yeterlilik Kurumu kurulmuştur. Bu
kurumun kurulmasına ilişkin kanun tasarısının genel
gerekçesinde, iş gücünün iş yaşamında geçerli olan mesleki
beceri belgelerine sahip olmasını ve dolayısıyla iş
gücü hareketliliği ve üretkenliğinin artırılarak istihdam
ile eğitim arasında sağlam ilişki kurulmasının
amaçlandığı ifade edilmiştir. Türkiye, genç nüfusuna
yeterli eğitim ve iş imkânı sağlayamayan bir ülkedir.
Mesleki Yeterlilik Kurumunun bu eksikliği gidereceği
düşünülmüşse de genç nüfusumuz arasında işsizlik hâlâ
yaygındır, istihdam ile iş gücü piyasaları arasında
ciddi bir iş kopukluğu mevcuttur.
Türkiye,
maalesef, planlama yapamayan bir ülkedir. Planlama yapılması, mesleki
öğretim, ön lisans ve lisans programlarının iş gücü
ihtiyacına göre belirlenmesi gerekmektedir. Sayın Bakan bu konuda
meslek liselerini sanayi bölgelerine taşıyacak bir projeleri
olduğunu ifade etmiş olmasına rağmen, henüz ortada ne bir
proje ne de bir uygulama vardır. Bu planlama eksikliğinin bir an önce
giderilmesi gerekmektedir.
Diğer bir
konu: Türkiyede, şu anda, maalesef, emeklilerimiz insan onuruna
yaraşır bir yaşam sürdüremiyor çünkü emeklilerimiz, özellikle
BAĞ-KUR ve SSK emeklileri yoksulluk sınırının
altında, hatta açlık sınırının altında
maaş almaktadırlar. Sayıları 9 milyonu bulan emeklilerimiz
gerek aldıkları ücret gerekse devletin sağladığı
diğer sosyal imkânlar bakımından, çağdaş dünya
ülkelerinin emeklilerine sağladığı hayat standartlarının
çok gerisindedirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Emeklilerimiz
alacakları aylıkların bir an önce iyileştirilmelerini
beklemekte ve intibak yasalarının çıkartılmasını
beklemektedirler.
Biraz önce,
Sayın Enerji Bakanımız, Mustafakemalpaşada 19
işçimizin orada iş kazası sebebiyle öldüğünden dolayı
üzüntülerini belirtti, bizler de üzüntülerimizi belirttik, millet olarak büyük
üzüntü duyuyoruz. Ancak, o ocaklarda, maden sektöründe de, diğer sektörlerde
de iş güvenliğini sağlamak sizin görevinizdir Sayın Bakan,
Hükûmetin görevidir. Yedi yıldan beri iş güvenliğini bu
sektörlerde sağlayamayan Hükûmetin, burada, konuşmacıları
vasıtasıyla, üzüntülerini belirtmesinin hiçbir anlamı yoktur. Bu
millet, iş güvenliğinin sağlanmasını ve bir daha bu
türlü kazaları yaşamamayı arzu etmektedir.
Bunun
yanında, üç günden beri Tekel işçilerimiz Sögütözünde bir eylem
gerçekleştiriyor. Muhalefet milletvekillerinin destek amacıyla burada
bulunmalarına rağmen, hiçbir iktidar yetkilisini orada göremedik.
SONER AKSOY
(Kütahya) Muhalefet var ya!
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) 2010 bütçesinin milletimize
hayırlara vesile olması temennisiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yunusoğlu.
İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre bir söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, enerji
üretimiyle ilgili yanıltıcı rakamlar verdiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız, biraz önce, enerji
üretimiyle ilgili vermiş olduğu rakamlarda Parlamentoyu
yanıltıcı rakamlar vermiştir. Bu nedenle söz aldım.
Sayın
Bakanın imzası olan 2010 Yılı Programında rakamlar
bütün çıplaklığıyla görülmektedir. Elektrik enerjisi
üretiminde doğal gazın 2001 yılı payını
Sayın Bakan yüzde 55 gibi bir oranla verdi, 2001 yılı yüzde
40,4tür. Kaldı ki esas alınması gereken yıl 2002dir, o da
yüzde 40,6dır. 2010 yılı için Hükûmetin öngörmüş
olduğu hedef yüzde 49,1dir.
Ayrıca, AKP
hükûmetleri döneminde enerji yatırımlarında reel bir
artış söz konusu değildir. Sayın Bakanın vermiş
olduğu yüzde 6,8lik artış nominal artıştır.
Enerji yatırımı kesinlikle olmamıştır. Eğer
ekonomik kriz olmasaydı Türkiye bir enerji kriziyle karşı
karşıyaydı.
Bilgilerinize
sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, düzeltmek istiyorum, yanlış şeyler söyledi.
BAŞKAN
Şimdi soru-cevaba geçelim, o zaman soru-cevapta düzeltirsiniz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
(Devam)
1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1.- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
H) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
I) PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1.- Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
SGKnın eczanelerle olan sözleşmesini hangi gerekçeyle feshettiniz?
Bu bir 4 Aralık intikamı mıdır?
TEBi aradan
çıkarmayı demokratik bir tavır olarak görüyor musunuz? Acaba bu
durumda meslek odalarına ne ihtiyaç kalacaktır? Yoksa bir süre sonra
meslek odalarını kapatmayı mı düşünüyorsunuz? Bunu
öğrenmek istiyorum.
İkinci
sorum: Isparta ve Denizlide borlu çimento denemesi yaparak bunlar, Ankarada
ve eski Enerji Bakanı Sayın Hilmi Gülerin milletvekili olduğu
Orduda belediye seçimleri öncesi beton yol yaparak ARGE denemesinde
kullanılmıştır. Bu kadar çimento nasıl
taşındı? Ne kadar ödeme yapıldı? Başka yerde
deneme yapılamaz mıydı? Bu yolları hangi taşeron firma
yapmıştır?
Son sorum: Ulusal
Bor Enstitüsü Başkanı Erk İngerin, Bor Enstitüsüne Başkan
olmadan önce bor konusunda hiçbir çalışması var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sizin de Genel Müdürlüğünü yaptığınız Kayseri ve
Civarı Elektrik Anonim Şirketi ile ilgili olarak pek çok yolsuzluk
söylentileri dolaşmaktadır. Bu yolsuzluk söylentileri ile ilgili bir
soruşturma ya da dava açtırdınız mı?
Hakkınızda genel müdürlüğünüz dönemiyle ilgili
açılmış bir dava var mıdır? Varsa ne
aşamadadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Enerji
Bakanına sormak istiyorum: TEDAŞ ve Genel Müdürü hakkında
çeşitli isnat ve iddialar mevcuttur. Örneğin Genel Müdürün yedi
yıllık görevi süresince yüzün üzerinde resmî ve resmî olmayan yurt
dışı seyahatlerinden bahsedilmektedir. Bu doğru mudur?
Doğruysa bu geziler hangi ülkelere, kimlerle, hangi amaçlar için
yapılmıştır?
Yine TEDAŞ
Genel Müdürü hakkında 2007 yılında Yüksek Denetleme ve Maliye
Bakanlığı tarafından eski parayla 265 milyar zimmet
çıkartıldığı, fakat bunun Teftiş Kurulu
tarafından örtbas edildiği iddiaları doğru mudur?
Diğer sorum:
Başbakanın korumasının kardeşinin ilişkili
olduğu bir şirkete Diyarbakır ilinin kayıp kaçak taahhüt
hizmet işi verilmiş midir? Diyarbakırda kayıp kaçak hizmet
ihalesini alan firmanın ismi nedir? Bu firma kayıp kaçak ihalesini
aldıktan sonra bu ilimizde kayıp kaçak oranı yüzde 60-65ten
yüzde 75-80e çıkmış mıdır? Şu an bölgeler
itibarıyla kayıp kaçak oranlarının bölgesel
dağılımları ne şekildedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Birinci etaptaki
sorularım Sayın Çalışma Bakanına: Bugün bütçeniz
Mecliste görüşüleceği için Gaziantepten, Aydın Germencikten
arayan sayısız emekli vatandaşımız son günlerde
söylediğiniz intibak yasasını merakla bekliyor. Bu konuda
çalışmanız var mı?
Ayrıca, TÜFE
farklarını ödemeyi düşünüyor musunuz?
Eczacılarla
olan sorununuz acaba onların kepenk kapatmasına karşı
cezalandırmak mıdır? Siz tek başına bu kararı
TEBin yetkisi varken nasıl ortadan kaldırıyorsunuz?
Ayrıca,
intihal suçlamalarına karşı açtığınız on iki
davayı kaybettiniz. Siz Mecliste bu davaları
kazandığınızı söylemiştiniz. Şimdi yeni
duruma göre öğretim üyeliğiniz, unvanınız ve
Bakanlığınızı yeniden gözden geçirmeyi düşünüyor
musunuz?
Özelleştirme
İdaresi Başkanını Enerji Bakanlığına
müsteşar yaptınız. Bor madenlerini özelleştirmeyi mi
düşünüyorsunuz?
Ayrıca,
Sayın Enerji Bakanı, İtalyada imza atılırken,
sözleşme yapılırken sizin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk sorum
Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına: Sayın Bakan, Hazine
Kontrolörleri Kurulunun raporuna göre, fakir vatandaşlarımıza
dağıtılmak üzere TKİnin kendi kaynaklarından temin
etmek yerine özel firmalardan kömür alarak devleti 2008 yılında
yaklaşık 20 milyon TL zarara uğrattığı yönündeki
haberler ulusal basında ve medyada da yer almıştır. Bu
raporla ilgili olarak Bakanlığınız nasıl bir
işlem yapmıştır?
2003-2009
döneminde bu uygulamayla devletin toplam zararı ne kadar olmuştur? Bu
zarardan GLİ ve SLİ işletmelerine düşen pay ne kadardır?
Bundan sonraki
sorularım Sayın Çalışma Bakanımıza:
Sayın Bakan,
emeklilerle ilgili olarak önceki yıllarda sağlanan
yapılandırmalardan ekonomik sorunlar başta olmak üzere
değişik nedenlerle yararlanamayan
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi yönünde
bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, önce Enerji Bakanımıza
sorum: TEİAŞ özel elektrik üreticilerinden ve EÜAŞtan elektrik
alarak bunun iletimini sağlamaktadır. TEİAŞ özel sektöre
ödemelerini üç ay geriden yapmaktadır ve özel sektör üreticileriyle
EÜAŞa 2,3 katrilyon lira borcu bulunmaktadır. Ödemelerin
yapılamamasından dolayı özel elektrik üreticileri de doğal
gaz aldıkları BOTAŞa ödeme yapamamakta, kredi kullandıkları
için maliyetleri artmaktadır. Özel elektrik üreticisi şalter kapatma
noktasına gelmiştir. Bakanlık TEİAŞı borç
batağından nasıl kurtaracaktır?
İkinci sorum
Sayın Çalışma Bakanına: Emekli maaşları
arasındaki uyumsuzlukları gidermek üzere bir çalışma yaptığınız
basına yansıdı. Hemen akabinde bu işin kolay
olmadığı, zaman alacağı yine tarafınızdan
belirtildi.
Bir: Tüm
emeklilerimizi umutlandıran bu iyileştirme ne zaman
yapılacaktır?
İki: Bu tür
umut dağıtılan demeçler işin gerçekleştirilme ihtimali
araştırıldıktan sonra yapılsa ve böylece istismar
edilmese emeklilerimiz daha iyi olmaz mıydı?
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Çalışma
Bakanımıza sormak istiyorum: Sayın Bakan, bakıma muhtaç
özürlülerin tespiti ve bakım hizmeti esaslarının belirlenmesine
ilişkin yönetmelik kapsamında bakım aylığı
bağlanan kişilerin 2022 sayılı Kanun kapsamında
aldıkları malullük aylıkları Sosyal Güvenlik Kurumunca
gelir kriterinden dolayı kesilmektedir. Bakım
aylığını özürlü değil özürlüye bakan yakını
almaktadır. Bu kapsamda bakım aylığı özürlünün geliri
midir? Kesilen aylıkların tekrar bağlanması için SGK
nezdinde bir girişiminiz olacak mıdır?
İkinci
sorum: Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü Sayın Hasan
Çağılın, Kurumda 15 eczacının görev
yaptığı toplantı salonunu makam odası
yaptırdığı doğru mudur? Şayet doğruysa,
makam odasının maliyetinin 50 bin TLye mal olacağı
söyleniyor. Sayın Bakan, doğu toplumu olmaktan ne zaman
kurtulacağız? Sağlık harcamalarını kısmak
için vatandaştan 5 ile 12 TL muayene katılım payı
alınırken böyle bir makam odası yapılmasına gerek var
mı?
BAŞKAN Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çalışanların
çalışma ortamını, sosyal haklarını ve
güvenliğini koruması gereken, onlar adına Bakanlık
koltuğunda oturan Sayın Bakan çalışanlarını
suçluyor verimsiz olması nedeniyle, çalışanlarınız
kapı dışarı ediliyor. Demokratik haklarını arayan
çalışanlar insanlık dışı muamele görürken, pis su
ve biber gazı sıkılırken, şiddete maruz bırakılırken
onlar adına nasıl Bakanlık yaptığınızı
düşünüyorsunuz?
Siz hiç biber
gazı yediniz mi? Üzerinize pis su sıkıldı mı?
Kış günü termal havuz dışında soğuk havuza
girdiniz mi?
Bir de Enerji
Bakanına soruyorum: Her yıl ayrılan bütçenin belli bir
kısmını geri ödemektesiniz. BORENe bütçeden ayrılan
payı yeterli görüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Enerji
Bakanına: 2003 yılında Mavi Akımdan alınan doğal
gazın metreküp fiyatı nedir? Mavi Akımdan alınan gazla
ilgili olarak 2004 yılında tarafınızca gaz alımı
formülü değiştirildikten sonraki fiyat nedir? 2007 yılı
itibarıyla bu fiyat formülü değişikliği nedeniyle
BOTAŞ aleyhine 526 milyon dolarlık fark oluştuğuna göre, bu
soygunun hesabını kim, nasıl soracak, bu hesabı kim
verecek?
İkinci sorum
Sayın Çalışma Bakanına: Memurların toplu
sözleşmesi ve grevi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yönde bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
bakanlara sorularım:
Genelkurmay
tarafından hazırlanarak Millî Savunma Bakanlığına
gönderilen uzman jandarmaların sorunlarını içeren ve sizlerin
görüşüne gönderilen tasarıya neden olumlu cevap vermediniz, bunun
sebebi nedir?
Yüzde 45,5 kaçak
istihdamı nasıl değerlendiriyoruz? Yine Türkiyede yüzde 14lere
varan işsizliğin ne anlama geldiğini açıklar
mısınız?
Enerji
Bakanına: Ankara Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞa olan borcu ne
kadardır? Buna dair nasıl bir ödeme planı uygulamayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
Yok.
Sayın Atay
Sayın Atay da yok.
Sayın Behiç
Çelik
Sayın Hasan
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Emeklilerin intibakları ve maaşlarının iyileştirilmesiyle
ilgili bir çalışmanız var mıdır? Bilhassa polis
emeklileri son derece perişandır ve maaşlarının ancak
üçte 1ini almaktadırlar. Bizlere binlerce bu konuda faks gelmektedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanlar, önce hanginiz cevap vereceksiniz?
Buyurun
Sayın Dinçer.
On dakikanız
var; beş beş paylaşabilirsiniz, farklı
paylaşabilirsiniz, size kalmış.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın
Kösenin sorusu: Eczanelerle ilgili doğrudan sözleşme
yapmamızın gerekçesini sordu. Ben en temel gerekçemizi söyleyeyim:
Vatandaşın hakkını korumak, vatandaşın ilaca
erişiminde herhangi bir aksaklığa meydan vermeden etkin bir
hizmet sunmak. Şayet herhangi bir kurum kendi iç çekişmeleri ve
iktidar mücadeleleri sebebiyle vatandaşımıza hizmet sunmaktan
imtina ederse, Bakanın görevi bununla ilgili tedbir almaktır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Daha önceki Sayın Bakanın sorumluluğu yok muydu
Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Bizim
sözleşmelerimizden kaynaklanan bir hakkımız vardır. TEBle
Bakanlığın yaptığı, kendi arasında
yaptığı sözleşmede, bu sözleşmeyi her iki tarafın
da karşılıklı olarak bir ay önceden birbirlerine bildirmek
şartıyla iptal edebileceklerine dair hüküm vardır, biz o
hakkımızı kullanıyoruz. Bu hakkımızı
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Gerekçe ne?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Söylediğim
gerekçe vatandaş gerekçesidir, daha büyük gerekçe mi olabilir?
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Şimdiye kadar vatandaşı
düşünmüyor muydunuz? Sekiz senedir vatandaşı düşünmüyor
muydunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şimdiye kadar korumuyor muydunuz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru sordunuz cevabını almak
istiyorsanız lütfen sakince dinleyin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) İkincisi:
Vatandaşın dışında eczanelerimizin de
hakkını korumak istiyoruz. Birilerinin araya girip eczanelerimizden
bizimle yaptığı sözleşmeyi parayla satmasına mâni
olmak, ayrıca bu işlemleri yaptığı için de aidat
toplamasından çok rahatsız olduğumu da ifade etmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Daha önceki bakanlar niye göz yumuyordu Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Onu onlara
sormalısınız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Böyle bir şey var mı!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Ve nihayet
üçüncü gerekçem de, Bakanlığımızın, Sosyal Güvenlik Kurumunun
haklarını korumaktır. Bu açıdan
bakıldığında, üç temel gerekçem: Vatandaşa etkin
hizmet ve haklarını korumak, eczanelerimizin hakkını
korumak ve Sosyal Güvenlik Kurumunun hakkını korumak üzere bu
kararı verdik.
İkincisi,
emeklilerimizle ilgili olan
Emeklilerimizle ilgili olarak bana yöneltilen
sorulara ortak bir cevap vermek istiyorum vakit
sınırlılığı sebebiyle. Onunla ilgili
söylediğiniz konularda size hak veriyorum ve konuyla ilgili Bakan olarak
da bu konuyla ilgili elimden gelen neyse onu yapacağıma dair size
burada bilgi arz ediyorum. Konuyla ilgili
çalışmalarımızı tamamladık aslında büyük bir
oranda. Eğer sizler de uygun görürseniz, yüce Meclisimiz kabul eder, uygun
görürse, bütçe görüşmelerinden sonra konuyla ilgili bilgileri sizlerle
paylaşmak istiyorum. Kaynak bulmayla ilgili
çalışmalarımızı tamamladığımız
andan itibaren sizinle paylaşacağız.
Bununla ilgili,
yalnız, teknik bir ayrıntıyı burada altını
çizerek belirtmek istiyorum: Emeklilerin intibak meselesi diye
bahsedildiğinde, intibak ayrı bir kavram ve maalesef intibak bütün
emeklilerimizi kapsayan bir kavram değil, sadece sanayi işçilerinin
arasındaki sorunları ifade eden bir kavramdır. Hâlbuki
BAĞ-KUR emeklilerimizin, sanayi işçisi olmayan diğer SSKlı
işçilerimizin de haklarının ve ücretlerinin, maaşların
iyileştirilmesiyle ilgili sorunlarımız vardır. Bu
açıdan, intibak kelimesinden daha farklı olarak, emeklilerimizin
maaşlarının veya gelir durumlarının iyileştirilmesi
varsayımından hareketle bir çalışma yürütüyoruz. Onu
bilgilerinize arz ediyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ne kadar sürecek?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Bütçe
görüşmelerinden sonra uygun görürseniz getireceğiz, Meclise arz
edeceğiz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sizce uygunsa, bizce uygun.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Bunun
dışında, doğrusu, jandarma tasarısıyla
alakalı konu çok teknik bir konu olarak geldi bana. Bunu yazılı
olarak cevaplandırmak istiyorum.
Sayın
Aydoğanın dile getirdiği mevzuyla ilgili şunu söylemek
istiyorum: Sayın Aydoğan, eğer bu soruları biz iyi niyetle
soruyorsak birbirimize ve cevabının ne olduğunu merak ediyorsak,
o zaman ben size şunu söyleyeyim: Herhangi bir soruna doğru bir çözüm
üretebilmek için önce doğru bir teşhis yapmak gerekir. Ben Türkiyenin
insan kaynakları, işçiliği, iş gücünün verimliliği,
işverenin ve çalışma şartlarının ve
çalışma hayatının kalitesinin ne olduğu konusunda
çözüm üretmesi gereken bir Bakanım. Bunun için de zaman zaman konuyla
ilgili teşhisler yapabilir, analizleri sizlerle paylaşabilirim. Bunun
neresi mahzurlu olabilir? Aslında bu işçilerimizin veya diğer
çalışanlarımızın suçlanması anlamından çok
içinde bulunduğumuz durumun bir tespiti olarak algılanırsa bence
çok daha iyi olur ve birlikte çözüm üretme şansına sahip oluruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Onun
dışında bir de ifade etmek istediğim husus
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, ikinci soruya niye cevap
vermiyorsunuz?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) İkinci
sorunuz hangisiydi?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Çok net soru sordum.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Neydi o?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Yani demokratik hakkını arayan kişilere
Şiddete maruz
kaldınız mı? Siz çalışanları, bakanlıkta
çalışanları suçluyorsunuz, resmen suçluyorsunuz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Evet.
Peki, bir
diğer konu, GSS Genel Müdürlüğüyle ilgili olarak
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Bakan, makam odasıyla ilgili
sorum
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) O makam
odası konusu doğrusu şimdi sizin sormanız
karşısında sahip olduğum bir şey.
Şimdi
BAŞKAN
Beş dakikanız doldu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
ÖMER DİNÇER (İstanbul) Son bilgi: Arkadaşlar, doğru,
Hasan Çağılın makam odası yapılıyor ama sizin
bahsettiğiniz gerekçeyle yapılmıyor. Orada toplantılarda
karar verecek ve toplantı yapacak salon olmadığı için
toplantı salonu yapılıyor ve Hasan Bey o yüzden odasından
taşınmak zorunda kalıyor ve eczacıların
boşaltılması diye bir durum söz konusu değil ve
bahsettiğiniz maliyetler de söz konusu değil. Sadece boya, badana ve
düzenlemeden ibaret bir uygulama var. Zannediyorum abartılmış ve
yanlış bir bilgi sunulmuş.
Süre bitti. Ben
geri kalan soruları cevaplandıramadığım için
affınızı talep ediyorum, onları yazılı
cevaplandıracağım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
Yıldız
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Evet Sayın Bakanım, yine cevap
vermediniz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bu soru-cevap kısmıyla
alakalı bir kısım rakamları
Sayın
Başkanım, ben lütfen iki dakika daha ek süre istiyorum, mümkünse
efendim.
BAŞKAN Siz
konuşun, bakarız.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Soru-cevap
kısmıyla alakalı Bakanlığımıza ait bir rakam
takdim etmek istiyorum: Bugün, 18 Aralığa kadar, ister soru
önergeleriyle isterse Plan ve Bütçe Komisyonundaki sorulan sorularla
alakalı Bakanlığımızın
cevaplamadığı hiçbir soru kalmamıştır. Buradaki
sorular da aynı şekilde cevaplanacaktır. Bundan emin
olmanızı isterim. 17 tane milletvekili arkadaşımız
Plan ve Bütçe Komisyonunda 122 tane soru sordu, bugüne kadar hepsi
cevaplandı. 76 tane milletvekilimiz de 215 tane soru önergesi verdiler ve
onlar da cevaplandı, toplam 337 tane. Buradaki sorulan sorular da dikkatle
not alındı ve onlar da cevaplandırılacak.
Sayın Hamzaçebiyle
alakalı bir şey söylemek istiyorum. Ben, onun itham ettiği gibi,
iddia ettiği gibi kamuoyunu yanıltmak maksadıyla bu cevap
hakkını aldığını zannetmiyorum ama bir şeyi
aceleyle yanlış anladığı kanaatindeyim. İki tane
kavram var: Bir, toplam doğal gazın içindeki elektrik üretiminde
kullanılan oranla toplam elektrik üretimindeki doğal gazın
payı farklı farklı konulardır, farklı farklı
şeylerdir. Şimdi, bu kadar acele edip de, bu kadar yanlış
anlayıp da, kamuoyunu yanıltmak gibi bir ithamda bulunmak
Ben
doğrusu yakıştıramadım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
ikinci bir konuya daha geleceğim. Yatırım oranındaki
yüzdeyle büyüme hızındaki oranlar yine ayrı konulardır,
bunlar ayrı ayrı başlıklardır. Ben, bunun da, dediğim gibi, Sayın
Hamzaçebinin kamuoyunu yanıltmak maksadıyla yapmadığı
ama çok acele ettiği, acele ettiğinden dolayı da
yanlış anladığı kanaatindeyim.
Değerli
arkadaşlar, burada birçok iddiadan bahsediliyor. Deniyor ki: Bir
kişi 100 defa dışarı çıkmış.
TEDAŞın Genel Müdürü.
Değerli
arkadaşlar, kimin ne yanlışı varsa, milletimin huzurunda ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda söylüyorum, hiç kimsenin
yanlışına göz yummam ancak bu, atılan iftiraların da
karşılıksız kalmayacağı anlamına gelmemesi
lazım. Bakın 100 defa çıktı. dediğiniz arkadaş
toplam yedi yılda 14 defa yurt dışına çıkıyor ve
bunun 7 tanesi de işveren sendikası başkanı olarak
çıkıyor. Yani vebal denen bir şey yok mudur, günah denen bir
şey yok mudur? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Söylüyorsunuz, bu kadar rahatlıkla anlatıyorsunuz.
Yazıktır, günahtır! Ondan sonra bürokrasi eskidi diyorsunuz,
yıprandı diyorsunuz. Dürüst çalışan arkadaşların
hakkını her zaman savunacağız değerli arkadaşlar.
Burada yalnızca iktidar değil, muhalefet de aynı şekilde
yapması lazım. Ha, yanlışı varsa
yanlışının da üzerine gideriz. Bu konuda hiçbir
şekilde taviz vereceğimizi beklemeyin. (CHP sıralarından
gürültüler)
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Ne biçim cevap veriyorsun?
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Sakin ol!
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Çocuğunu mu azarlıyorsun?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Değerli
arkadaşlar, şimdi ben size birkaç tane şey söylemek isterim
Bir dakika, ne
bağırıyorsunuz?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Siz niye bağırıyorsunuz?
Bağıran sizsiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Bir dakika
Ne
bağırıyorsunuz kardeşim? Açıkça söylüyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sakin ol Sayın Bakan, sakin.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Sakin ol
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Şimdi,
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; burada
yaklaşık otuza yakın soru soruldu.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Elbette sorulacak.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Ben bunlarla
alakalı bir tanesini dahi eksik bırakmaksızın, nasıl
337 tane sorunun cevabı alınmışsa, bunlarla alakalı
cevaplar da alınacaktır.
Ben, bütün bu
duygu ve düşünceler içerisinde, 2010 yılı bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, yedinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, sırasıyla
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, Sayın Bakan bana atfen
bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN
Sataşmada bulunmadı. Dikkatle izledim. Dedi ki: Milletimizi
yanıltmak amacıyla konuşmadı, aceleye geldi. O da
cevaplandırdı. Yani size sataşmaya yönelik bir söz sarf edilmedi
burada.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Tespit yanlış.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkanım, yani doğru
rakamı yine vermedi çünkü benim verdiğim rakamlar doğru efendim.
Doğru rakamı verebilmiş değil Sayın Bakan. Bu konuyu
açıklamak için söz istiyorum.
BAŞKAN
Tamam, netice hasıl oldu Sayın Akif Hamzaçebi.
Şimdi,
sırasıyla yedinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
18 - ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama
(TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 26.469.700 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
02 Savunma
Hizmetleri 645.700 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.388.300 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 236.001.300 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
09 Eğitim
Hizmetleri 174.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 35.877.000.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
TOPLAM 36.141.679.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek Toplamı : 26.029.224.000,00 |
|
- Toplam Harcama : 26.024.322.463,80 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 4.901.536,20 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlğı 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.50- MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1. Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.942.900 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 2.940.100 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM |
6.883.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 509.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 6.775.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 7.284.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2008 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek
Toplamı : 5.378.000,00 |
|
- Toplam
Harcama : 1.544.235,86 |
|
- İptal
Edilen Ödenek : 3.833.764,14 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
|
B- CETVELİ |
|
(YTL) |
|
- Bütçe Tahmini : 5.255.000,00 |
|
- Yılı Tahsilatı : 2.294.089,50 |
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
20- ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 335.641.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
02 Savunma
Hizmetleri 98.500 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 330.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 112.264.500 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 448.334.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 423.470.090,00 |
|
- Toplam Harcama : 304.798.551,41 |
|
- Ödenek Dışı Harcama : 40.734,89 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 118.712.273,48 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.05- ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 6.521.100 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
02 Savunma
Hizmetleri 410.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 750.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 90.958.900 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
TOPLAM 98.640.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
|
B C E T V E L
İ |
|
KOD Açıklama (TL) |
|
|
|
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 91.929.400 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
05 Diğer
Gelirler 7.850.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
09 Red
ve İadeler (-) -1.139.400 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 98.640.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 108.488.000,00 |
|
- Toplam Harcama : 69.962.129,57 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 38.525.870,43 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
|
B C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Bütçe tahmini : 102.988.000,00 |
|
- Yılı tahsilatı : 97.499.186,03 |
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsünün 2010 yılı bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.26- ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1. Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 9.365.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM |
9.365.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
|
B C E T V E L
İ |
|
KOD Açıklama (TL) |
|
|
|
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 7.558.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
05 Diğer
Gelirler 1.507.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 9.065.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsünün 2010 yılı bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsünün 2008 yılı kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 8.093.000,00 |
|
- Toplam Harcama : 6.232.962,08 |
|
- Ödenek Dışı Harcama : 141.518,07 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 2.001.555,99 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
|
B C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Bütçe tahmini : 7.753.000,00 |
|
- Yılı tahsilatı : 5.983.037,55 |
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsünün 2008 yılı kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün 2010 yılı
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.39- ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 9.361.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
02 Savunma
Hizmetleri 365.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 40.211.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
TOPLAM 49.937.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
|
B C E T V E L
İ |
|
KOD Açıklama (TL) |
|
|
|
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 7.145.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 42.437.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
05 Diğer
Gelirler 355.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 49.937.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün 2010 yılı
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün 2008 yılı
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 48.703.000,00 |
|
- Toplam Harcama : 41.531.010,47 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 7.171.989,53 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
|
B C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Bütçe tahmini : 34.403.000,00 |
|
- Yılı tahsilatı : 42.150.550,20 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün 2008 yılı
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu 2010 yılı Merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.27- TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU
1. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 9.409.300 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 315.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 74.833.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
07 Sağlık
Hizmetleri 178.700 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 84.736.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
|
B C E T V E L
İ |
|
KOD Açıklama (TL) |
|
|
|
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 9.411.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 75.106.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
05 Diğer
Gelirler 219.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 84.736.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2008 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 82.140.159,34 |
|
- Toplam Harcama : 60.534.315,78 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 21.605.843,56 |
|
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 12.693.699,25 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
|
B C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Bütçe tahmini : 65.139.000,00 |
|
- Yılı tahsilatı : 55.468.296,37 |
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.40- MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 58.752.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
02 Savunma
Hizmetleri 154.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 800.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 171.365.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 231.071.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
|
B C E T V E L
İ |
|
KOD Açıklama (TL) |
|
|
|
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 21.957.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 201.071.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
05 Diğer
Gelirler 8.043.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 231.071.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 259.509.317,54 |
|
- Toplam Harcama : 187.630.311,46 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 71.879.006,08 |
|
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 36.161.542,09 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
|
B C E
T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Bütçe tahmini : 213.575.000,00 |
|
- Yılı tahsilatı : 249.946.409,79 |
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
20.92 - PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kod Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 1.304.500 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 200.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 4.026.500 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 5.531,000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C E T V E L
İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 4.718.000,00 |
|
- Toplam Harcama : 4.086.852,02 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 631.147,98 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi
Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğü ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün 2010
yılı bütçeleri ile 2008 yılı kesin hesapları kabul
edilmiştir, hayırlı olmalarını temenni ederim.
Sayın
milletvekilleri, yedinci tur görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
sekizinci tur görüşmelere başlayacağız.
Sekizinci turda,
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Dışişleri Bakanlığı
bütçeleri yer almaktadır
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Başkan, siz ara mı verdiniz? Siz
konuşurken nedir bu? Başkana bu hakaret yani.
BAŞKAN Her
kafadan bir ses çıkmasın.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Siz konuşurken bu görüntü normal mi?
(CHP sıralarından Ara mı verdiniz? sesleri)
BAŞKAN Ara
mı vereyim?
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Hayır, şu manzara nedir, ara
mı verdiniz? Bakın, kutlamalar yapılıyor.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ara verin.
BAŞKAN
Sayın bakanlar, diğer tura geçiyoruz. Ara verdiğimi zannettiniz,
ara vermedim devam ediyorum. Siz orayı boşaltırsanız
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan, pazar yeri mi
burası?
BAŞKAN Ben
onu anladım ama söylenenin ne olduğunu anlamadım.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
İ) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- İçişleri Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- İçişleri Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J) EMNİYET
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Emniyet Genel Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet Genel Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1.- Jandarma Genel Komutanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Jandarma Genel Komutanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1.- Sahil Güvenlik Komutanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sahil Güvenlik Komutanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Dışişleri Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Dışişleri Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi
sekizinci tur görüşmelerine başlayacağız.
Sekizinci turda
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Dışişleri Bakanlığı
bütçeleri yer almaktadır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, tur üzerindeki
konuşmalar bittikten sonra yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız. Soru sorma işlemiyle ilgili açıklamalar daha
önceleri de yapıldığı için tekrarlamıyorum. Soru
sormak isteyen milletvekilleri konuşmaların bitimine kadar
yerlerinden soru için giriş yapabilirler.
Soru sorma
işlemini başlatıyorum, bilgilerinize sunulur.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Önce Bakan özür dilesin, sonra görüşmelere
başlayalım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Önce, dün milletvekillerine yapılanlar için
İçişleri Bakanı özür dilesin.
GÖKHAN DURGUN
(Hatay) Özür dilemeyi düşünüyor musunuz Sayın Bakan?
BAŞKAN
Sayın Bakan 60ıncı maddeye göre pek kısa söz talebinde
bulundu.
Buyurun
Sayın Bakan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın, Ankara Valiliğinin, Tekel işçilerinin eylemiyle
ilgili müdahalesinde bazı milletvekillerinin maruz kaldığı
durumdan üzüntü duyduğuna ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, bütçemizin
görüşülmesine başlamadan önce, dün Ankara Valiliğinin,
işçilerin eylemiyle ilgili müdahalesinde bazı milletvekillerimizin de
maruz kaldığı durumdan duyduğum üzüntüyü ifade etmek
istiyorum.
Olaydan sonra
bilgimiz oldu ama dün hemen 2 tane müfettiş görevlendirdim. Bu niye
olmuş, bütün ayrıntısıyla da -milletvekillerimizle ilgili
boyutunu özellikle- araştırtıyorum. Genel olarak, Ankara
Valiliğini de çağırdım, bilgi aldım kendilerinden.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
- Gösteri ve Protestolar
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ile Balıkesir Milletvekili Ergün
Aydoğanın, Komisyon sıralarında oturan İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın önüne birer limon bırakması
(İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ile Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan,
Komisyon sıralarında oturan İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın sırasına birer limon bıraktılar)
BAŞKAN
İdare amirlerine
Lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Ben o konudaki üzüntümü
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
Sayın Soysal
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hediye etmek istiyorum, belki ileride lazım olur size.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın, Ankara Valiliğinin, Tekel işçilerinin eylemiyle ilgili
müdahalesinde bazı milletvekillerinin maruz kaldığı
durumdan üzüntü duyduğuna ilişkin açıklaması (Devam)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara)
o konudaki üzüntümü tekrar yüce
Meclisle ve milletvekilleriyle paylaşmak istedim.
Tekrar
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı:
442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
İ) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1.- İçişleri Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- İçişleri Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J) EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Emniyet Genel Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet Genel Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1.- Jandarma Genel Komutanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Jandarma Genel Komutanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1.- Sahil Güvenlik Komutanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sahil Güvenlik Komutanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1.- Dışişleri Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Dışişleri Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Sekizinci turda grupları ve şahısları adına söz alan
sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar
adına:
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Ankara Milletvekili Sayın Bekir Aksoy,
Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir, İzmir Milletvekili
Sayın Kamil Erdal Sipahi, Ankara Milletvekili Sayın Ahmet Deniz
Bölükbaşı.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına:
Eskişehir Milletvekili Sayın Hasan Murat Mercan, Antalya
Milletvekili Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Düzce Milletvekili
Sayın Yaşar Yakış, İstanbul Milletvekili Sayın
Feyzullah Kıyıklık, Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Ekmen, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya, Çankırı
Milletvekili Sayın Nurettin Akman, Niğde Milletvekili Sayın
İsmail Göksel.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Bartın Milletvekili Sayın Muhammet
Rıza Yalçınkaya, Mersin Milletvekili Sayın Ali Oksal, Adana
Milletvekili Sayın Hulusi Güvel, Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner,
İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ.
Şahıslar
adına: Lehte Mardin Milletvekili Sayın Cüneyt Yüksel, aleyhte
İstanbul Milletvekili Sayın Çetin Soysal.
Gruplar
adına ilk söz Ankara Milletvekili Sayın Bekir Aksoyda.
Buyurun
Sayın Aksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on iki
dakika.
MHP GRUBU ADINA
BEKİR AKSOY (Ankara) Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşmak
üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri
selamlıyorum.
Bugün Hükûmetin
açılım dediği projeyi konuşacağız. Bizlerin ve
Türk milletinin hafızaları tazelensin, ne oluyor ne bitiyor, hafızalara nakşedilsin istedik.
Nedir bu
açılım? Başkan Obama nisan ayında Mecliste bir konuşma
yaptı, açılımın kodlarını verdi. Daha sonra
devletin yüksek kademeleri tarafından Meselenin adına ister Kürt
meselesi ister Güneydoğu meselesi deyin, bu, Türkiye'nin en önemli
meselesidir. Bunun çözümünde devletin bütün kurumları mutabıktır
ve bu yıl tarihî bir fırsattır. denildi ve düğmeye
basıldı. Adına Kürt açılımı denildi ve
İçişleri Bakanı Kürt açılımının da
koordinatörü olarak görevlendirildi.
Sayın
İçişleri Bakanı da ilk Kürt Çalıştayını
terörle mücadelede taraf olan kahraman Türk polis teşkilatının
haremi ismeti olan Polis Akademisinde yaptı. Bu çalıştaya kimler
katıldı? Bu çalıştaya kendisini aydın ilan eden fakat
toplumda karşılığı olmayan numaralı cumhuriyetçiler
katıldı. Bu toplantıya Türk devleti, Türk milleti ve millî
kavramlarıyla kavgalı bazı kişiler katıldı. Bu
çalıştaya mütareke döneminin İngiliz Muhipler Cemiyeti ve Kürt
Teali Cemiyeti üyelerinin fikrî torunları katıldı. Bu
toplantıya, fikrî ve siyasi grafiği çizildiğinde karikatür
olacak kişiler katıldı ve nihayet bu toplantıya Soros
beslemeleri katıldı. Bu çalıştaydan öneriler
çıktı. Neymiş bu öneriler? Şarkıcı Şivan
geri getirilecekmiş, gerçek ateşkes ilan edilecekmiş, cami ve
eğitim açılımı yapılacak, burada Kürtçe eğitim
yapılacakmış, Apo silahsızlandırmada
kullanılacakmış. Mahmurdan gelenlere iş verilecekmiş,
Kürtçe Anayasaya girecekmiş. Bu önerilere karşı ciddi devletin,
ciddi Hükûmetin tek diyeceği bir şey vardır, o da amiyane
tabiriyle Başka sıkıntın var mı canım?
Başlangıçta
devletin bütün kurumlarının Kürt meselesinin çözümünde mutabık
olduğunu söylemişlerdi. Eşkıyanın Haburdan
girişinde devletin kurumlarının nede mutabık olduğunu
gördük. Nede mutabıkmış? Eşkıyayı Aponun elçisi
olarak kabulde mutabıkmış, eşkıyanın Aponun
taleplerini otobüsün üstünde okumasına müsamahada
mutabıkmış, eşkıyaya mobil savcı, mobil mahkeme
göndermekte mutabıkmış, bütün bunlar suç iken
eşkıyanın durumunu 221inci maddeye sokmakta
mutabıkmış, eşkıyanın serbest
bırakıldıktan sonra basın toplantısı yaparak
Muhatap İmralıdır. demelerinde mutabıkmış ve
nihayet, Haburdan giren eşkıyanın il ve ilçelerde
dolaşarak halkı kışkırtmalarına müsamahada
mutabıkmış.
Bütün bu
hareketler Türk devletini, Türk milletini PKKnın psikolojik
harekâtına teslim etmiştir. Eşkıyanın Haburdan
girişinde olabilecekleri tahmin etmekte âcizlik gösteren ve gerekli
tedbirleri almayanlarla, eşkıyaya mobil mahkeme gönderenlerle bu
milletin hesabı vardır, bu hesap sorulacaktır. (MHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi
gelelim Hükûmetin açılımda ne yapmak istediğine. Önce Kürt
açılımı denildi, aşırı tepki gelince demokratik
açılım denildi, sonra da Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi
denildi. Bu bağlamda yapılması düşünülen işler
neymiş? Şunlarmış: Yerleşim yerlerinin adları
değiştirilecekmiş, üniversitelerde Kürt dili eğitimi veren
bölümler açılacakmış, cezaevlerinde Kürtçe görüş serbest
bırakılacak, okullarda Kürtçe seçmeli ders olacak, özel
televizyonlarda Kürtçe serbest olacak, köy korucularının
ıslahı adı altında bu teşkilat lağvedilecek, Ne
mutlu Türk'üm diyene! yazılarının yenilenmemesi
sağlanacak, İlköğretim Andının toplu
okunmasının kaldırılması sağlanacak, kara
yolları levhalarında Kürtçe kullanılması gerekecek.
Bunları yapmakla eşkıyayı tatmin edeceğinizi
zannediyorsanız, hemen bunun yanında bazı bakanların,
bazı toplantılarda iki cümle Kürtçe konuşup, gözyaşı
döküp, şirinlik yaparak bu eşkıyayı tatmin edeceklerini
zannediyorlarsa ya çok safsınız ya da millete
açıklamadığınız hazmettirme lafının
gerisinde gizli ajandanızda bir şeyler var.
Bunu neden
söylüyorum: Çünkü eşkıyanın talebi bellidir. Ne diyorlar?
Güneydoğunun sorunu geri kalmışlık sorunu değildir.
Güneydoğunun sorunu Kürt iradesinin Anayasada hâkim
kılınmayışıdır. Bunun manası nedir? Anayasa
değiştirilecek, Türkiye, Türk ve Kürtlerden oluşan federal bir
devlettir. denecek. Bu talep onların stratejik hedefidir. Bu hedefi en az
iktidar partisi de bizler kadar biliyor ve bildiklerine de inanıyoruz. Bu
nedenle saf olduğuna inanmıyorum.
İkinci
şık olarak, hazmettirme lafından hareketle, millete
açıklamadığınız bazı ileri düşünceler
olduğuna inanıyoruz. Niye inanıyoruz? Çünkü bunun
işaretleri var. Nedir işaretler? Bir iktidar partisinin genel
başkan yardımcısı çıkıyor, diyor ki: Türk
milleti kavramı Anayasadan çıkartılabilir. Ne mutlu Türküm
diyene! deyiminden alınıyorsunuz, bir daha yazılmaması
kararı alıyorsunuz. İlköğretim Andını
tartışmaya açtınız. Şehitler ölmez, vatan bölünmez.
deyimi milletin hançeresinden çıkan acı bir feryattır, bundan
alınıyorsunuz. Millî bir vasfı olan düşüncenin, millî bir
vasfı olan vicdanın bundan rahatsız olması beklenemez.
İşaretler, ileri düşüncelerinizin olduğu kanaatini
oluşturuyor.
Sizin
açılımınızda üçüncü ihtimal de Dur bakalım ne
olacak. mantığıdır. Hükûmetin önce Kürt
açılımı, sonra da Millî Birlik, Kardeşlik Projesinin
beş aylık özetine baktığımızda kaos var,
ayaklanma provaları var. İstanbul, Adana, Mersin, Diyarbakır,
Hakkâri, Van, Ağrı, Muş, Elâzığ, Malatya,
Iğdır, Antalya, İzmir, daha pek çok yerde güvenlik güçlerimiz
şehit ediliyor, karakollar basılıyor; Türk Bayrağı
takan evler, Türk Bayrağı takan arabalar taşlanıyor,
yakılıyor; otobüsler yakılıyor, kızlarımız
otobüs içerisinde yakılıyor. Aynı mahalledeki insanlar
birbirlerinin kimliklerini sorguluyor. Hükûmet de kalkıyor Bunlar lokal
asayiş olaylarıdır. diyor. Bu, asayiş olayı
değildir, ayaklanma provasıdır. Sayın İçişleri
Bakanı da bir beyanatında Teröre boyun eğmeyeceğiz.
diyor. Sayın Bakan, bu söz mağdur lafıdır, bu söz savunma
lafıdır. Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı
Teröre boyun eğmeyeceğiz. demez, o Terörü, teröristi ininde
boğacağız, imha edeceğiz. der. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Ayaklanma
provalarını lokal asayiş olayları olarak gören zihniyet
terörle mücadele edemez. Düğmeye basanı da provokasyon yapanı da
başka yerde aramayın, düğmeye basan da provokasyon yapan da bu
sizin açılım projenizin içindedir.
Bugün
itibarıyla Millî Birlik ve Kardeşlik Projeniz çözülme, anarşi,
milleti birbirine düşman etme projesi hâline dönüşmüştür. Türk
milleti arasında duygu kayması yarattınız. Ülkenin her
sokağı bir Kandil Dağı hâline geldi. Bin yıllık
kardeşliğin, bin yıllık müsamahanın temeline dinamit
koydunuz. Benim Kürt gelinimin, benim Kürt dayımın, benim Kürt
eniştemin, benim Kürt yeğenimin ve milyonlarca, devletine, ülkesine,
bayrağına sadakatle bağlı Kürt kökenli Türk
vatandaşımın temsilcisi olarak eşkıyayı öne
çıkardınız. Kürtçülük meselesini Kürt meselesi hâline
getirdiniz, adına da Demokratik açılım ve barış
dediniz. Barış düşmanla olur, bu sınırlar içerisinde
benim düşmanım yok; benim birliğime, dirliğime,
bütünlüğüme göz diken, kanunlara karşı gelen eşkıya ve
onun siyasi uzantıları var. Devletin görevi de bunlarla müzakere
değil mücadele etmektir. Bu vebalin hesabını millet size ilk
seçimde soracak, sonra da Türk adaleti soracak.
Çare nedir? Bu
açılım gibi fantezileri bir kere bırakın. Türk devletinin,
Türk milletinin ortak paydasını ilan edin. Ortak payda nedir? Tek
bayrak, tek devlet, tek millet, tek başkent, tek dil, tek vatan. Bunu
deklare ettikten sonra da Demokrasilerde hürriyetler bireyseldir. Her kim
bireysel hürriyetler bağlamında talepte bulunursa bunun çaresi
aranacak ve gereği yapılacaktır. deyip her kim ki bireysel
hürriyetleri etnik bağlamda kolektif kimlik oluşturma yoluna girerse
onun da demokrasinin zırhına çarpacağı deklare edilmelidir.
Hemen bunun
arkasından terörün dört unsuruyla amansızca mücadeleye
girişilmelidir. Dört unsuru nedir? Dağdaki terörist, bunların
şehir ve köylerdeki uzantıları, teröre mali kaynak temin eden,
adlarını iş adamı koyan uyuşturucu
kaçakçıları, insan kaçakçıları, petrol
kaçakçıları, bunların fikrî ve siyasi zemindeki
destekleyicileri. Bu dört unsurla mücadele edilir.
Barzani,
Talabaninin ipleri elde tutulmalıdır. Diyeceksiniz ki: Yirmi dört
senedir olmadı. Oldu, yirmi dört senedir oldu. 2002de sıfır
terörle teslim edildi bu memleket sizlere, oradan buraya getirdiniz.
Sonuç olarak
arkadaşlar: Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. Bir
ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu ormanın
içinde çam vardır, kavak vardır, meşe vardır, ladin
vardır, kuş vardır. Adı ormandır, kardeşçe
yaşarlar. Bizim ormanımızın adı da Türk devleti, Türk
milletidir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne güzel söylüyorsun. Aynısını söylüyoruz.
BEKİR AKSOY
(Devamla) - Her kim ki bu ormanın içinde özel koruluk oluşturmaya
kalkarsa onunla hesabımız var. Her kim ki bu özel koruluğu
oluşturmaya çalışanlara çanak tutarsa, onlara mecra açarsa
onlarla da hesabımız var.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksoy.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Hasan Özdemir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yedi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, mensubu olmaktan gurur duyduğum emniyet
teşkilatımız kurulduğu 1845 yılından günümüze kadar
büyük aşamalar kaydetmiş, sahip olduğu teknoloji ve
yetişmiş personeliyle dünya standartlarında bir teşkilat
hâline gelmiştir ve yüz altmış dört yıllık mazisinde
takdire şayan hizmetler sunmuştur ancak AKP hükûmetlerinin
yanlış güvenlik politikaları sonucunda ülkemizin bugün
geldiği noktada yaşanan tüm olumsuzlukların yükü en çok emniyet
teşkilatımızın üzerine
yıkılmıştır.
Şöyle ki,
kısaca baktığımız zaman, asayiş olaylarında
2007 yılına göre 2008 yılında asayiş olayları
yüzde 8,28 artarken, 2009da 2008e göre yüzde 12,21 artmıştır.
2007ye göre 2008 yılında kaçakçılık suçları yüzde
24,35 azalırken, 2009da 2008e göre yüzde 49,52 artmıştır.
Yine, 2007 yılına göre 2008 yılında terör suçları
yüzde 13,02 artarken, 2009dan 2008e yüzde 36 arttığını
görüyoruz. 2007 yılına göre 2008 yılında toplumsal olaylar
yüzde 74,83 azalırken, 2009da 2008e göre yüzde 21
arttığını görüyoruz.
Ve bugün önümüzde
vizyonu, misyonu olan gerek eğitimli personeli gerek teknolojik
yenilikleri kullanarak sunduğu hizmetlerde sağladığı
kamu yararı, ulusal ve uluslararası başarılarıyla
iftiharla bahsedeceğimiz bir emniyet teşkilatımız
vardır ancak AKP Hükûmetinin ülkemizi sürüklediği ağır
ekonomik buhran, işsizlik, etnik ayrımcılık, güvensizlik ve
kaos, suç işleme oranlarını işte bu şekilde
artırdığını ve bütün yükün yine emniyet
teşkilatımızın sırtına yüklendiğini
görüyoruz.
Bu durumda
emniyet teşkilatımıza maddi ve manevi her alanda destek olmak
gerekir. Daha kaliteli, etkin ve verimli güvenlik hizmetleri sunmak adına
polisimizin görev, yetki ve sorumlulukları ile özlük haklarını
düzenleyen mevzuatta ihtiyaçlar doğrultusunda acil düzenlemeler
gerekmektedir. Acilen polisin yalnızca asli görevini yapma imkânı
sağlayan düzenlemeler yapılmalı, polis bina ve kişi koruma,
tebligat gibi işlerden acilen kurtarılmalıdır.
Uluslararası
Çalışma Örgütünün aylık standardı, çalışma süresi
160 saat iken polisimiz 288 saat çalışmaktadır. Polisin de etten
kemikten olduğu unutulmamalı ve mesaisi ISO standartlarına hemen
getirilmelidir.
Üniversite mezunu
polislerimiz yirmi altı-yirmi yedi yaş ortalamasına göre göreve
başlamaktadırlar. Görevde yükselme sınavlarına girebilmek
için otuz beş yaş sınırı ve altı sene fiilî
hizmet süresinin düşürülmesi, polisimizin motivasyonu için
şarttır.
İçişleri
Bakanlığı bütçesinin Komisyon görüşmelerinde, polisin
askerlik sorununu gündeme getirmiştim. Sayın Bakan, Komisyonda
önerilerimiz doğrultusunda çalışmalar
yapıldığını ifade etti. Bu konu basında da yer
aldı. Yüzlerce polisimiz düzenlemenin bir an evvel hayata geçirilmesini
Sayın Bakandan beklemektedir. Sayın Bakandan,
çalışmaların ne aşamada olduğunu, ne zaman
sonuçlanabileceği konusunda bugün polisimizi rahatlatabilecek bir
açıklama bekliyoruz.
Makam
tazminatının kimlere ne şekilde ödeneceğini düzenleyen
Emekli Sandığının ek 68inci maddesinde, Emniyet Genel
Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığında altı
ay çalışma ve birinci sınıf emniyet müdürü rütbesiyle yirmi
dört ay çalışma şartı vardır. Yirmi dört aylık
süreyi doldurmadan vefat edenlerin dul ve yetimlerine yapılacak ödemelerde
bu şart aranmamaktadır. 1inci derecenin 4üncü kademesindeki 3 bin
ek göstergesi olan tüm emniyet müdürlerine makam tazminatı verilmelidir,
sadece il emniyet müdürlerine verilmektedir.
Polisimiz,
standart mesaisi olan memura göre yüzde 60 daha fazla
çalışmaktadır. Bugün, örneğin il cumhuriyet
başsavcıları 5.066, birinci sınıf mülki amir 4.280, il
jandarma komutanı 4.134, il emniyet müdürü 3.106 lira maaş
almaktadır.
TÜİKin 2008
verilerine göre, 71 milyon 500 bini aşan ülke nüfusunun yüzde 75i il ve
ilçe merkezlerinde, yani polis sorumluluk bölgesinde yaşamaktadırlar.
İl emniyet müdürü, benzer konumda görev yapan diğer meslek
gruplarına göre 974 lira daha az maaş almaktadır. Bunun adil olduğunu
söyleyebilir misiniz?
Öte yandan,
polisimiz emekli olduğunda da maaşında ortalama bin lira
düşüş olmaktadır. Polis maaşının büyük bir bölümü
tazminat ve fazla mesailerden oluşmaktadır. Tazminat ve fazla mesai
ücretleri emekli maaşına yansımadığından,
emekliye ayrılan personelimiz gerçekten çok mağdur ve yokluk içinde
bulunmaktadır.
Emniyet
teşkilatının en alt kademesinden başlayarak, İzmir,
Ankara, İstanbul gibi üç büyük ilin emniyet müdürlüğünü yapan ve vali
unvanıyla ödüllendirilen bir kamu görevlisi olarak çok iyi bilmekteyim ki
düzensiz çalışma şartları, meslekteki riski ve stresli
olması, ağır ekonomik ve mesai şartları,
bırakın çalışma azmini, polisimizin yaşama azmini dahi
kırmakta ve bu durum intihar vakalarına kadar gitmektedir.
Bakın, 2005-2007
yılları arasına baktığımız zaman, ruhi
bunalımdan 21, maddi sıkıntıdan 12, ailevi sebepten 10 ve
sebebi bilinmeyen 21 yani 64 personelimiz intihar etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, hiçbir meslekte bu kadar intihar olayı yoktur. Bunun
mutlaka araştırılması gerekmektedir.
Yine şunu da
belirtmemizde yarar var: Sayın Başbakan 2007 yılı genel
seçimlerinden önce sözü de ve
Kendisi polislere maaşlarında belirli
artma olacağını her yerde söz vermiştir. Polisimiz bunu
gerçekten beklemektedir.
Sayın milletvekilleri,
polis camiasında çok bilindik bir söz vardır: Herkesin vicdanı
kendi polisidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN
ÖZDEMİR (Devamla) Bugün, bu kürsüde Sayın Bakanımızdan
polis ve emeklileri için tazminatlarına değil, maaşlarına
iyileştirme sağlayacak müjdeli zam bekliyoruz.
Polis, devlet
memurunun dışında, devletin silahlı bir gücüdür, diğer
devlet memurlarının maaşıyla orantılı maaş
verilmemelidir. Gelişmiş dünya devletleri incelendiği zaman,
oralarda polisin ne kadar maaş aldığı görülecektir.
İşte bu
duygu ve düşüncelerle, 2010 yılı Emniyet Genel Müdürlüğü
bütçesinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, yüce
heyetinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
İzmir
Milletvekili Sayın Kamil Erdal Sipahi. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yedi
dakika, buyurun.
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz aldım. Size ve yüce Meclise saygılar sunarım.
Jandarma, Türk
coğrafyasının yüzde 92sinde güvenliği sağlayan, en
ücra yurt köşelerinde ve en zor sınırlarda asil Türk milletinin
namus ve şerefini koruyan, Atatürkün tanımıyla Yurt, ulus ve
cumhuriyete aşk ve sadakatle bağlı bir kanun ordusudur.
Bir jandarma
çocuğu olarak ve bünyesinde görev yapmakla onur duyduğum
teşkilatın mensuplarını saygıyla, sevgiyle
selamlıyor, şehitlerini rahmetle anıyorum.
1982
yılında 2682 sayılı Yasayla kurulan, 8.333 kilometrelik
sahil ve kara sularımızın bekçisi Sahil Güvenlik
Komutanlığı mensuplarına en iyi dileklerimi sunuyorum.
Bölücü terörde 5
binin üzerinde Mehmetçik, 200den fazla polis, 1.300den fazla kahraman korucu
şehit oldu. Binden fazla, organ kaybı olan gazi var. Binlerce masum,
bebek, yaşlı, kadın katledildi.
Şimdi,
onların katilleri aklanmaya, İmralıdaki paklanmaya, Obamaya
yaranılmaya ve bütün bunlar millete yutturulmaya çalışılıyor.
Teslimiyetin adı açılım ver kurtulun adı çözüm.
Yıkım
sürecinin ucu açık. deniliyor, uçlarının Washingtona,
Brüksele, Erbile, Kandile, İmralıya uzandığı
saklanmaya çalışılıyor. Millî birliği yok etme,
kardeşi kardeşe kırdırma projesi, millî birlik ve
kardeşlik maskesiyle gizlenmeye çalışılıyor.
Şehitleri
hatırlıyorum, Bahtiyar Aydını, Lütfü Tekelioğlunu,
Ercan Şahini, kollarımda son nefesini veren astsubay Hayati
Bilgini, onlarca Mehmetçiği, Cizrede parçalanmış polis
kardeşlerimi. Irak sınırında, Altınyaylada Mehmetçik
evlatlarım zor durumda. deyip yardıma koşan, birkaç metre
önümde şehit düşen geçici köy korucusu, altmış
yaşın üzerinde, ak sakallı Hurşit Babatı
hatırlıyorum.
Evet, korucular;
boğaz tokluğuna mahkûm, emekli olunca yaşlılık
aylığından daha az alan çalışıyorsun diye
yeşil kartı toplanan, tazminatları çok görülen, kendileri
1.300den, aileleri 5 binden fazla şehit veren korucular, şimdi de,
PKK aklanırsa ne olacağız? endişesi taşıyan
korucular.
Bir AKP
milletvekili açılımı aklayıp, geçmişi çamurlamak için
1999-2002 döneminde 1.500 şehit verildi, terör bitmemişti. dedi.
Sonra da iftira tutmayınca çark etmişti.
1999-2002
yılları arasında toplam şehit sayısı 225, sadece
MHP dönemi ay olarak alındığında toplam 200den az, hükûmet
olunduğu yıl 99da 203, AKPye devredilen 2002de 10. Şehitlere
kelle diyen AKP zihniyetinde anlaşılan, şehit sayısı
250 olmuş, 1.500 olmuş fark etmiyor.
MHP döneminde
200den az şehide mukabil, etkisiz hâle getirilen terörist
sayısı 2.500e yakın, yurt içinde neredeyse terörist
kalmamış, teröristlerin en yoğun olduğu bir bölgede, örnek
olarak Lice-Kulp bölgesinde, 98de terörist sayısı 298, 2000
yılında sadece 12; terörist inisiyatifinde olay kalmamış,
terör gündemden düşmüş, bitti bitecek. İşte
devraldığınız Türkiye ve şimdi yangın yerine
dönmüş, isyan provaları yapılan Türkiye, İktidar
döneminizde 735 şehit veren Türkiye. Nereden nereye.
Tokatta 7 askeri
şehit eden PKKyı aklamaya çalışanlar oldu. 93te
Bingöldeki 33 Mehmetçiğin katledilmesini bilmem ne terör örgütüne
neredeyse devlete, orduya mal etmeye çalışanlar var. Uyarıyorum
onları: Eğer millî eğitimden nasiplerini aldılarsa, okuma
yazmaları varsa ve eğer PKK yandaşı değillerse Bingöl
olayının mahkeme dosyasını okusunlar, aklamaya
çalıştıkları katil PKKyı okusunlar.
Provokasyon
deniliyor. Sayın Bakan, provokasyonu garip Tekel işçilerine, demir
yolu işçilerine o da yetmedi milletvekillerine sıkılan biber
gazlarında arayın. Siz bu provokasyonun neresindensiniz?
Açılıma
destek için fason şehit ailesi derneklerine açılım destek primi
dağıtılmaya kalkıldı ama gerçek şehit
anaları, bacıları gözleri yaşlı, bir ellerinde
çocuklarının resmi, öteki elleri bayraklı, Tandoğanda
inadına bizle beraber oldular.
Eylül
ayında, babası açılım karşıtı diye bir
şehit astsubayımızın mezarı Kırıkkalede
açılımcılarca tahrip edildi, taşı
kırıldı. Şehit Deniz Piyade Astsubay 94te benim emrimde
Şırnak-Madende şehit düşmüştü. Ve Sayın Bakan,
siz Kırıkkalenin neresindensiniz?
Bu yüz
karası olay ilgililerce saklanmaya çalışıldı. Ben
Meclise soru önergesi verdim, Meclis Başkanı İç Tüzükün 97nci
maddesi, istişare falan diyerek iade etti, bu rezillik
açılım zedelenmesin diye millet gözünden kaçırılmaya
çalışıldı. Ben de inadına, şimdi 72 milyona ilan
ediyorum.
Açılım diyenleri rahmetli Osman
Bölükbaşı büyüğümüzün zarif benzetmesiyle
andığımızı daha önce ifade etmiştim. Biz ihanet
açılımından bahsedince rahatsız olup yanındakilere bir
şeyler mırıldananları görünce biz de bir şeyler
söylüyoruz. Mustafa Kemalin 29 Ağustos 1922de Yunan ordusunun vahim
durumunu haritada görüp Trikopis için söylediklerini, onu da biz söylüyoruz:
Sayın Bakan, ülkenin her yanı yangın yeri. Ayaklanma
provaları başladı. Açılım ayrışmayı, o
çatışmayı getirdi. Bunun sonu, Allah korusun, ya bölünmeye ya
kardeş kavgasına döner. Bu vebali taşıyamazsınız.
Herhâlde Damat Feritin İçişleri Bakanı Ali Kemal gibi
hatırlanmak istemezsiniz, biz de istemeyiz. İhaneti ya siz susturun
yahut da millet sandıkta sizi susturup ardından hesap soracak. Biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak size rağmen ve inadına,
ayrılmadan, ayrışmadan, nifaklara karışmadan, Tek bir
millet, tek bir vatan, sonsuza kadar var ol Türkiye! demeye devam edeceğiz
ve bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz.
Bütçe
hayırlı olsun.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
Ankara
Milletvekili Sayın Ahmet Deniz Bölükbaşı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Dışişleri
Bakanlığı bütçesi üzerindeki görüşlerini açıklamak
için huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın
Başbakan ve Dışişleri Bakanının bütçe
görüşmelerindeki açılış ve takdim konuşmalarında
AKPnin dış politikası ön alıcı, gündem
belirleyici, düzen ve oyun kurucu gibi çok iddialı sıfatlarla tanımlanmıştır.
Bana ayrılan süre içinde, bu sanal tanımlamaların gerçeklerle ne
ölçüde bağdaştığını, Hükûmetin dış
politikasının turnusol kâğıdı olan iki konuyu ele
alarak değerlendirmek ve görüşlerimizi yüce heyetinizle
paylaşmak istiyorum. Bu kapsamda üzerinde duracağım iki husus
Hükûmetin her yönüyle fiyasko olan Erivan ve Erbil açılımlarıdır.
Değerli
milletvekilleri, Ermenistan ve Irakla ilişkiler konularında izlenen
basiretsiz politikalar, AKP Hükûmetinin vizyonsuz ve pusulasız
dış politika anlayışının çok çarpıcı
örnekleridir. Hükûmetin Erivan açılımı ve Ermenistanla imzalanan
protokoller, dış baskıların yönlendirdiği teslimiyetçi
dış politikanın şahikası olmuştur. Türkiye'nin
toprak bütünlüğünü sorgulayan, soykırım yalanını millî
dava olarak benimseyen işgalci Ermenistan, uluslararası hukuka
aykırı tutumunu değiştirmeden bu ülkeyle hiçbir ön
şarta bağlı olmaksızın sınırın
açılması ve diplomatik ilişki kurulmasını öngören
protokollerin imzalanması en hafif tabiriyle bir gaflettir.
Sayın
Dışişleri Bakanının bunu savunmak için bugüne kadar
söyledikleri, kusura bakmasınlar, akademik hüviyetiyle pek
bağdaşmayan nafile çabalardır. Bu vesileyle üç temel konuyu
dikkatlerinize getirmek isterim. Protokollerde 1921 Kars
Anlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerin geçerliliğinin
açıkça teyit edilmemesi bu protokolleri temelden sakat
kılmıştır. Uluslararası anlaşmalar ve halefiyet
hukuku konusunda Sayın Bakanla pek anlaşamıyoruz. Sayın
Bakanın, Başbakanlığın güdümlü
hukukçularının ayar verilmiş mütalaalarına güvenmesi
kendisinin bileceği bir husustur. Hayrını görmeleri temennisiyle
bu konuda bir tartışmaya girmeyeceğiz, sadece şu
hususları hatırlatmakla yetineceğiz: Sayın Bakan,
sınırlar egemenlik alanlarını belirler. Uluslararası
hukukta sınırın zımni tanınması gibi bir kavram
yoktur. 1921 Kars Anlaşması, sadece sınırı belirleyen
ikili bir sınır anlaşması değildir, bunun ötesinde
âkit taraflara ahdî hak ve yükümlülükler getiren çok taraflı bir dostluk
anlaşmasıdır. Anlaşmanın sınırı
belirleyen 4üncü maddesinin dışında 5 ve 15inci maddeleri
Türkiye için hayati önem taşımaktadır. 5inci madde,
Nahcivanın Azerbaycanın koruması altında ve Türkiye'nin
garantörlüğünde otonom bölge olduğunu hükme
bağlamıştır. Bu madde, Nahcivanın tapusudur. 15inci
madde ise 1915 olaylarını da kapsayan dönemde yaşananlar için
genel af yükümlülüğü getirmiştir. Bu hüküm, Ermenistanın sözde
soykırım iddialarının siyasi ve hukuki temelini ortadan
kaldırmaktadır.
İmzalanan
protokollerde, Kars Anlaşmasının bir bütün olarak tahmil
ettiği yükümlülükler teyit edilmemiştir. Kars
Anlaşmasının 5 ve 15inci maddelerinin geçerli olduğunu,
doğrudan veya dolaylı olarak, açık veya zımni şekilde
gösteren herhangi bir hüküm yoktur. Başbakanlığın güdümlü
hukuki mütalaaları bile bunun aksini iddia edemeyecektir.
Protokollerin bu
şekliyle imzalanması, Türkiye'nin bu konulardaki hak ve
yükümlülüklerinin geçerli olduğunu ileride dermeyan etmesi
imkânını da ortadan kaldırmıştır. Bu
bakımdan, Sayın Dışişleri Bakanının Lozan
Antlaşmasının tahkim edildiği, sözleri kara bir mizah
örneği olarak hatırlanacaktır.
Ermenistan
Anayasasında ve Anayasa hükmü hâline getirilen
Bağımsızlık Bildirisinde Doğu Anadolu
topraklarının batı Ermenistan olduğu iddia edilmekte,
Ağrı Dağı da millî amblem olarak kabul edilmektedir.
Ermenistan
Anayasası ortadayken, Erivan bu hükümleri gözden geçirerek düzelteceğine
ilişkin hiçbir yükümlülük altına girmemişken bu protokollerin
imzalanmasının siyasi, hukuki ve ahlaki meşruiyetinin
savunulması mümkün değildir.
Protokollerin
onay süreci de bir komediye ve çelişkiler yumağına
dönüştürülmüştür. Sayın Dışişleri Bakanı
protokolleri imzalayarak Türkiye'nin bunlara bağlanma iradesini ortaya
koymuştur. Türkiye ve Ermenistan, 31 Ağustos 2009da
yaptıkları ortak açıklamada, ikili ilişkilerin makul bir
zaman diliminde normalleştirilmesi ve onay işlemlerinin
zamanlıca ilerletilmesini sağlamak konularında yükümlülük
altına girmişlerdir. Bu aşamada Dağlık Karabağ
şartı Türkiye tarafından gündeme getirilmemiş,
uluslararası hukuka göre Türkiye'nin bu irade beyanları, hiçbir ön
şarta bağlı olmayan yükümlülük tahmil etmiştir.
AKP Hükûmeti,
imza sonrası tepkiler karşısında, Sayın
Başbakanın ağzından, Dağlık Karabağ sorunu
çözülmeden ve Ermeni işgali sona ermeden protokollerin Meclis
tarafından onaylanmayacağını açıklamak zorunda
kalmıştır. Sayın Başbakanın onay için dile
getirdiği ön şartların anlamı çok açıktır.
Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden onay işlemi
başlatılmayacak, protokoller komisyonda bekletilecektir.
Sayın
Başbakan, tevil ve ricat kapısı olmayan çok açık bir
taahhüt altına girmiştir. Bu ön şarta yorum ve esneklik
getirilmesi, Ermenistanın birkaç reyondan çekilmesinin bu şartı
karşıladığının söylenmesi mümkün değildir.
Bu, aynı zamanda siyasi ahlak açısından da savunulabilir
değildir.
Dağlık
Karabağ sorununun çözümü için yürütülen görüşmelerde,
Ermenistanın uzlaşmaz tutumu nedeniyle bugüne kadar hiçbir ilerleme
kaydedilememiştir. Protokollerin imzalanması sonrası Ermenistan
tutumunu daha da sertleştirmiştir. Bu durumda yakın bir
gelecekte sorunun çözümünü hiç kimse beklememektedir.
Değerli
milletvekilleri, karşımızdaki tablo budur. Türkiye, tam bir
çıkmazın içine sokulmuştur. Başkan Obamanın 1915
olayları hakkında geleneksel anma günü mesajı yayınlayacağı
24 Nisan 2010 tarihi yaklaştıkça, Hükûmet 24 Nisan sendromuyla
hareket edecektir, Protokolleri onaylayın, aksi takdirde Obama
soykırımı tanıyacaktır. baskılarıyla
karşılaşacaktır. Ermeni lobileri de bunu soykırım
yasa tasarısının ABD Kongresinde ilerletilmesi için
kullanacaktır.
Başkan
Obama, Amerika Ermeni Asamblesi Başkanına 20 Kasım 2009da
gönderdiği mektupta Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşme
sürecinin ön şartsız ilerletilmesi ve makul bir zaman dilimi içinde
sonuçlandırılması gerektiğini açıkça
belirtmiştir.
Sayın
Başbakanın Obama ile son görüşmesi sonrası Sarkisyanı
arayan ABD Dışişleri Bakanı da bu anlayışı
teyit etmiştir. Bu durumda AKP Hükûmetinin manevra alanı
kalmamaktadır. Türkiye, ya bu protokolleri Meclis Genel Kuruluna indirerek
onay işlemlerini başlatacak ya da bu konudaki ahdî yükümlülüklerini
yerine getirmemekle suçlanacak, büyük baskılar altında
kalacaktır. AKP Hükûmetinin bu durumda ne yapacağı merak
konusudur.
Amerikanın
soykırımı kabul etmesini geciktirmek için acemice bu
protokolleri imzalayan Hükûmetin, bunu yapmakla aslında bertaraf etmeye
çalıştığı sonucu tacil etmiş olup
olmadığı o zaman daha iyi anlaşılacaktır. Bu
durumda Ermeni açılımı AKP Hükûmetinin basiretsiz ve
teslimiyetçi dış politika anlayışının ibret
verici bir örneği olarak siyasi tarihimize geçecektir. Bu bakımdan
Sayın Bakana samimi tavsiyemiz, protokollerin şimdiden Genel Kurula
getirilmesi ve Meclisin iradesiyle bunların onaylanmayarak Türkiye'nin
içine sokulduğu bu darboğazdan çıkarılmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
AKPnin Irak politikaları da bir hezimet tablosudur. Bunun satır
başları şunlardır: Amerikanın yönlendirmesiyle
Barzani odaklı bir stratejinin peşinden sürüklenen Hükûmet, Irak
Türkmenlerini kaderlerine terk etmiş ve Barzaninin Kerkük üzerindeki
emellerinin gerçekleştirilmesine yardımcı olacak süreçlere
angaje olmuştur. PKKya desteği süren Barzaninin bu
düşmanlık politikasını terk etmesi
sağlanamamıştır. Bunun yerine Barzani meşru siyasi
muhatap olarak kabul edilmiş ve siyasi koruma altına
alınmış, Barzaninin savunduğu Türkiyede siyasi çözüm
süreci Sayın Başbakan tarafından siyasi gündeme
taşınmıştır.
Barzani,
Sayın Başbakanın PKK açılımının önemli bir
aktörü, kilit oyuncusu konumundadır. Hükûmet, Barzani
aracılığıyla Kandildeki terör çeteleriyle siyasi af
karşılığı dağdan inme pazarlığı
başlatmış, Mahmur Kampının Türkiyeye terörist
transferi ara istasyonu olarak kullanılması düzenlemelerini Barzaniye
havale etmiştir. Kuzeydeki bölgesel yönetimin eski Başbakanı
Neçirvan Barzani Habur ve Silopi rezaletlerine sahne olan Eve Dönüş
Projesini AKP Hükûmeti ve MİT Müsteşarı ile birlikte
geliştirdiklerini 2 Kasım 2009 günü açıklamıştır.
Hükûmetin Irakla imzaladığı terörle mücadele
anlaşmasında da Türkiye'nin terör saldırılarına
mukabele ve sınır ötesi harekât hakkı yer almamış,
Barzaninin bu konudaki itirazına boyun eğilmiştir.
Başkan
Obamanın Sayın Başbakanla 7 Aralıkta Beyaz Sarayda
yaptığı görüşmeden sonra PKK ile bağlantılı
olarak yaptığı şu açıklama ibret vericidir: Iraktaki
Kürt nüfusun Bağdattaki merkezî hükûmette etkili biçimde temsil
edildiklerini hissetmesine ve Kerkük gibi sorunların çözümüne
bağlı olarak Kürtler, kendi çıkarlarının askerî
faaliyetleri desteklemekte değil, ihtilafların siyasi çözümü için
çalışmakta yattığını daha iyi
anlayacaklardır. Biz böyle bir süreci destekliyoruz. Obamanın
sözlerinin anlamı açıktır: Barzani, Bağdatta siyasi temsil
ve Kerkük sorununa ilişkin beklentilerinin karşılanması
hâlinde PKKya desteğini kesecek ve Başbakanın PKK
açılımını daha faal olarak destekleyecektir. Bu beyan,
Amerika Birleşik Devletleri ve Barzaninin PKK açılımındaki
rolü ve konumuna ışık tutmuştur.
AKP, maalesef,
önüne konulan bu denklemi kabul etmiş ve Türkiye'nin etnik temelde
ayrışmasını, çatışmasını ve bölünmesini
amaçlayan bir süreci başlatmıştır. Bu süreçte Türkiye'nin
bölünme modelleri arayışlarının iç ve dış
koordinasyonuyla görevli 2 Sayın Bakanın bütçesinin bugün bir arada
görüşülmesi ilginç bir tesadüf olmuştur. Hükûmetin izlediği
dış politikanın laboratuvarı niteliğindeki bu iki
konuda Türkiye'nin geldiği noktanın özeti ve özü budur. Bu
politikanın vizyon odaklı, gündem belirleyici, oyun ve düzen kurucu
etkili dış politika olduğunu iddia etmek ve Türkiye'nin sözü
dinlenir, itibarlı bir ülke hâline geldiğini söylemek, Türk
milletinin aklı ve idrakiyle alay etmektir.
Değerli
milletvekilleri, dış politikanın yürütülmesinde Türkiyenin
millî çıkarlarını ve itibarını zedeleyen adımlar
atan AKP Hükûmetinin devlet gelenekleriyle ve ciddiyetiyle
bağdaşmayan anlayışının Dışişleri
Bakanlığı ve mensuplarına bakış açısına
da yansıdığı üzüntüyle görülmektedir. Washington
Büyükelçimizin Sayın Başbakanın ziyareti sırasında
yaşananlar nedeniyle merkeze dönmek istemesi bunun son tezahürü
olmuştur. Bu konuda çok spekülasyon yapılmış, ancak
olayın baş aktörü Sayın Dışişleri Bakanı
bugüne kadar suskunluğunu korumuştur. Büyükelçi Nabi Şensoy da
devlet terbiyesinin gereği olarak konuşmamıştır.
Olayın Erdoğan ile Obama arasında yapılan baş
başa görüşmeye giremeyen Dışişleri Bakanının
buna tepki göstermesi ve Büyükelçiyi haksız yere kırmasından
kaynaklandığı basına yansımıştır.
Gerçek neden bu ise Sayın Başbakan Türkiyeye dönüşünde
Dışişleri Bakanının bu görüşmeye mutlaka
katılması yönünde bir kural olmadığını
söyleyerek, Dışişleri Bakanının haksız
olduğunu ortaya koymuştur. Bu bakımdan, Sayın Bakanın
Büyükelçiye hangi konuda tepki gösterdiğini açıklaması, bu
husustaki spekülasyonları, kuşkuları ve senaryoları
bertaraf etmek bakımından yararlı olacaktır.
Obama ile
heyetler arası görüşmelere hiç alakası olmamasına
rağmen bir AKP Genel Başkan Yardımcısı girerken
Müsteşarının dışarıda beklemesine tepki
göstermeyen, görüşmenin resmî tutanağının tutulmamasını
dert edinmeyen Dışişleri Bakanının neye ve niye tepki
gösterdiğini bilmek isteriz. Sayın Bakanın suskunluğunu
sürdürmesi hâlinde, bunun, haksızlığın ikrarı ve bir
mahcubiyet ifadesi olduğu kabul edilecektir.
Dışişleri
Bakanlığı bütçesinin hayırlı olması temennisiyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bölükbaşı.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına ilk söz Eskişehir Milletvekili
Sayın Hasan Murat Mercanda.
Buyurun
Sayın Mercan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dışişleri Bakanlığının 2010 yılı
bütçesinin Genel Kurulumuza sunulması vesilesiyle söz almış
bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bin yıllık tarihimize
baktığımızda milletimizin engin bir barış ve
hoşgörü medeniyetine beşiklik ettiğini ve bu bağlamda
dünyaya örnek olduğunu görürüz. Biz, tarih boyunca dışa
açık, dünyadaki gelişmelere duyarlı bir dış politika
izledik. Kurtuluş Savaşının en zor şartlarında
dahi Afganistana asker gönderen Mustafa Kemal Atatürk, sanırım bu
hassasiyeti en iyi biçimde ortaya koymuştur.
Coğrafyası
itibarıyla dünyanın en sorunlu bölgesinde bir istikrar ve huzur
adası konumundaki Türkiye, tarih ve kültürel birikimi, Batı ile
Doğu arasındaki konumuyla dünyada esnek gücü en iyi kullanabilecek
bir ülkedir. Bu özellik ülkemize büyük sorumluluklar yüklemektedir.
Bu dinamik
gelişmeler ışığında, ülkemizin önünde, vizyon
sahibi, çok boyutlu ve ön alıcı bir dış politika izlemekten
başka seçenek bulunmamaktadır. AK PARTİ hükûmetlerinin
izlediği dış politikaya bu çerçeveden bakılması
gerektiğine inanıyorum.
Değerli
üyeler, belirttiğim hususları somut örnekleriyle tahlil etmek için
gelin, en sorunlu bölgelerden birine, Orta Doğuya bakalım. Türkiye,
bölge ülkelerinin güvenine mazhar bir ülke olarak Filistin sorununun
hakkaniyetle çözülmesi ve taraflar arasında iyi ilişkilerin
kurulmasına çaba harcamaktadır. Kaynaklarını silahlanma ve
silahlı mücadele için değil, bölge halklarının bekası,
refahı ve mutluluğu için harcayan bir Orta Doğu en büyük
temennimizdir. Keza Türkiye, önemli sorunlarla boğuşmak zorunda kalan
dost ve kardeş Afganistana en büyük desteği vermektedir.
Afganistandaki en büyük yardım ve en büyük takdir, muhakkak ki Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinedir.
Güneydoğu
komşumuz İran ile iyi komşuluk bağlarımızın
korunması ve ilişkilerimizin karşılıklı fayda
esasında geliştirilmesi önemlidir. Uluslararası normlara uygun
ve barışçıl olması koşuluyla İranın nükleer
enerjiden yararlanma hakkı tüm ülkeler gibi vardır. Biz,
İranın uluslararası toplumda endişe yaratan nükleer
programı konusunda daha şeffaf ve iş birliğine açık
bir yaklaşım benimsemesi için cesaretlendirilmesi gerektiğine
inanıyoruz. Ayrıca, bölgemizdeki tüm ülkelerin de nükleer silahlardan
arındırılmasının gerekli olduğuna
inanıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Ermenistanla imzaladığımız protokollerin
bir yandan bu ülkeyle ilişkilerimizin karşılıklı
çıkarlarımıza dayalı bir anlayışla
normalleşmesine, diğer yandan da Minsk Grubu ülkelerini de harekete
geçirerek başta Dağlık Karabağ ve işgal altındaki
Azerbaycan topraklarından kaynaklanan sorunlar olmak üzere, Azerbaycan ile
Ermenistan arasındaki anlaşmazlıkların çözümüne
katkıda bulunacağına inanıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şahsıma ayrılan
kısa süre içinde elbette ki Hükûmetimizin izlediği dış
politikayı anlatmak mümkün değildir. Burada kısaca şunu
belirtmek istiyorum: Hükûmetimizin Latin Amerikadan Afrikaya uzanan yeni
açılımlarını destekliyoruz. Balkanlarda, Bosna-Hersekte,
Kosovada, Makedonyada, Sırbistanda, Karadağda izlenen
şahsiyetli politikalarını destekliyoruz. Kafkaslarda
izlediği kapsamlı çözüm stratejisinin bölgede barış ve istikrarı
getireceğine inanıyoruz. Hükûmetimizin komşularımızla
sürdürmekte olduğu sıfır sorun politikasının ve
ekonomik entegrasyon modelinin bölgemizin istikrarına ve
kalkınmasına büyük katkı sağlayacağına
inanıyoruz.
Amerika
Birleşik Devletleriyle ilişkilerimizde Hükûmetimizin izlediği
model ortaklık ruhuna uygun iş birliğinin ekonomik, ticari,
kültürel, akademik, teknolojik ve askerî alanlarda somut adımlarla daha da
derinleştirilmesini hedefleyen politikasını destekliyoruz.
Hükûmetimizin
Irakta harcamakta olduğu çabaları takdire şayan bulduğumuzu
ifade etmek isterim.
Enerji
güvenliği ve istikrarı için Hükûmetimizin aldığı
önlemleri ve izlediği politikayı destekliyoruz.
Dış
politikamızın yönelimi ve uygulamaları günümüzün hızla
değişen koşullarına uygun ve akılcıdır.
İzlenen proaktif tutum ulusal çıkarlarımızı hayata
geçirecek, Ulu Önder Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh. düsturunu
uygulamada gerçekleştirecek tek yoldur.
Kısaca,
izlenen dış politikanın ülkemizin
ağırlığıyla mütenasip ve milletimize yakışan
bir politika olduğuna inanıyoruz. Bu vesileyle, başta
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere
Sayın Dışişleri Bakanımıza ve
Bakanlığın tüm personeline AK PARTİ Grubu adına
şükranlarımızı sunuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN MURAT
MERCAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime son verirken dış politikamızın felsefesi ve
uygulamalarına desteğimizi bir kez daha teyit ediyor,
Dışişleri Bakanlığımız bütçesinin gelecek
yıllarda bu vizyona, bu hedeflere uygun bir şekilde beklenen
görevleri layıkıyla yerine getirebilmesine imkân verecek bir seviyeye
yükseltilmesini arzu ediyor ve yüce heyetinize saygılarımı
sunuyorum.
Özellikle Avrupa
Birliği ve diğer konularda benden sonraki arkadaşlarım söz
alacaklardır.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Mercan.
Mardin
Milletvekili Sayın Cüneyt Yüksel. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığı 2010 mali
yılı bütçesi hakkında grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, kısıtlı zamanımda sizlerle,
derin bir değişim sürecinden geçen küresel sistem, Türkiye'nin yeni
bir yıldaki dış politika vizyonu ve öncelikleri hakkında
değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye hem iç politikada hem de
dış politikada yeni bir süreçten geçiyor. Bununla beraber, uluslararası
sistem de derin bir değişim sürecinin içinden geçiyor. Bir tarafta
insanlığın refahına katkıda bulunacak gelişmeler,
diğer tarafta da karmaşık sorunlar ve belirsizlikler bulunmakta
terörizmden çevre sorunlarına kadar.
Bu konjonktürde
uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması için
uluslararası organizasyonlar ve örgütlerde tam etkinlik ilkemiz
çerçevesinde, başta Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Konseyi,
AGİT, İslam Konferansı Örgütü gibi kuruluşlarda aktif bir
şekilde katılımı sağlıyoruz. En son olarak
ülkemiz, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Sürecinin de dönem
başkanı olmuştur.
Türkiye,
dış politikasında yöntem ve uygulamalarıyla ilkeli hareket
etmektedir. Biz, dış politikamızı bütüncül olarak ele
alıyoruz. Mesela, Ermenistanla normalleşme sürecimizi sadece
Türkiye-Ermenistan ikili ilişkileri olarak değil, bölge olarak ele
alıyoruz. Biz biliyoruz ki bölgenizde barış yoksa ülkenizde de
olmaz, ülkenizde barış yoksa dünyada da barış olmaz.
Dolayısıyla, yurtta sulh, bölgede sulh, cihanda sulh diyoruz.
Biz, vizyonu olan
bir dış politika izliyoruz. Kriz yaratan, sorun yaratan değil
çözüm üreten politikalar izliyoruz. Biz Avrupa Birliğinden bahsederken
2057deki 100üncü yılını kutlayacak olan Avrupa Birliğini
düşünüyoruz, Türkiyeden bahsederken 2023te cumhuriyetin 100üncü
yılındaki Türkiyeyi düşünüyoruz. Bizim dış politikada
vizyonumuz, amacımız ve kararlılığımız son
derece açıktır: Ulusal, bölgesel ve küresel barışa hizmet
etmek.
Son dönemde
çeşitli çevrelerce, maalesef, kasıtlı da olarak dile getirilen
Türk dış politikasında bir eksen kayması
yaşandığı yönündeki iddialar tamamen gerçek
dışı ve haksız iddialardır. Bizim Irakla,
İranla, Suriyeyle, Gürcistanla, Ermenistanla iletişim ve iş
birliği içinde olmamızdan daha doğal ne olabilir? Aynı
şekilde, bizim, İsraille, Filistinle, Mısırla
iletişim ve iş birliği içinde olmamızdan daha tabii ne
olabilir?
Türkiye, çevre
havzalarında uyguladığı proaktif politikasıyla
Kafkaslarda, Balkanlarda, Orta Doğuda düzen kurucu bir ülke konumuna
gelmiştir; bölgesel güç olmaktan küresel güç olma yolunda emin
adımlarla ilerlemekte olan bir ülkedir. Bunlar, Türkiye'nin dış
politikasında bir eksen kaymasının değil, Türkiye'nin
küresel barış için önemli bir imkân hâline geldiğinin
işaretleridir.
Bakınız,
Irak ile Suriye ile ilişkilerin nereden nereye geldiği
ortadadır. Suriye ile ilişkilerde savaşın
eşiğinden vizelerin kaldırılmasına, yüksek düzeyli
stratejik iş birliği konseyi ve âdeta iki devlet, tek heyet
şeklindeki çalışmaya dek göz kamaştırıcı bir
gelişme söz konusudur. Bizim temel amacımız ekonomik
karşılıklılık ilkesi çerçevesinde ekonomik
bağımlılıkları artırmak ve ilişkilerimizi en
üst seviyeye çıkarmaktır.
Bizim ülkemizin
dış politikası komşularla sıfır sorun ilkesine
dayanmaktadır. Bu ilkenin temelinde de maksimum iş birliği yani
tam entegrasyon bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere bu noktada bir soru sormak
istiyorum: Avrupa Birliğinin komşuluk stratejisi nedir?
Bakınız, Avrupa Birliğinin komşuluk politikası
kapsamında hedeflediği amaçlar üç başlık hâlinde şu
şekilde sıralanıyor:
Birincisi: Ortak
değerler ve çıkarlar çerçevesinde siyasi iş birliğini
geliştirerek özgürlük ve demokrasinin yayılması.
İkincisi:
Önemli boyutta ekonomik bütünleşme sağlamak ve ekonomik reform
süreçlerini desteklemek yoluyla komşu ülkelerde refah düzeyini
artırmak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
CÜNEYT YÜKSEL
(Devamla) Üçüncüsü: Avrupa güvenlik stratejisiyle de paralel olarak komşu
ülkelerle kalkınma, çevre, silahsızlanma ve terörizm konularında
ortak çalışmalar yürüterek istikrar ve güvenliğin
artırılması.
İşte,
Orta Doğuya yönelik stratejik yaklaşımın parametrelerini
yukarıdaki hususlar doğrultusunda belirleyen Avrupa Birliğinin
Türkiyeyle örtüşen çıkar ve hedeflere sahip olduğu da
açıkça görülmektedir.
Türkiyenin,
Avrupa Birliği, ABD, Rusya gibi küresel aktörlerle ilişkileri
dış politikasında büyük önem taşımaktadır. ABD
ile ilişkilerimizi stratejik ortaklığın da ötesine geçiren
model ortaklığa taşıdık. Enerji arz güvenliğinden
terörle mücadeleye varan geniş bir yelpazede ilişkilerimiz devam
etmektedir.
Burada şunu
unutmamamız gerekiyor: Barış ve adaleti savunmak,
savaşmaktan çok daha güçlü bir yürek ister. İçeride adalet ve
kalkınma için demokratik açılımı, dışarıda
barışçıl ve proaktif politikayı destekleyenlerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CÜNEYT YÜKSEL
(Devamla)
yani bizde bu güçlü yürek var diyorum, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Düzce
Milletvekili Sayın Yaşar Yakış. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA YAŞAR YAKIŞ (Düzce) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı
Dışişleri Bakanlığı bütçesi konusunda AK
PARTİ Grubunun görüşlerini sizinle paylaşmak için
huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Grup adına
konuşma yapacak arkadaşlarımızla
yaptığımız iş bölümüne göre ben bu konuşmamda,
esas itibarıyla, Avrupa Birliğiyle ilgili gelişmeler
hakkında görüşlerimi sizinle paylaşacağım.
İzninizle, geçen haftaki gelişmelerden başlayacağım
çünkü daha önceki gelişmeler hepimizin malumudur.
10 ve 11
Aralık günlerinde Avrupa Birliği Zirvesi yapıldı. Zirvede
Türkiyeyle ilgili olarak alınan karar bizi yüzde 100 tatmin etmedi ama
bazı çevrelerin çizdiği felaket senaryosu da gerçekleşmedi.
Hatırlarsınız, 2006 yılında alınan bir zirve
kararında Türkiye kendi limanlarını Kıbrıs Rum
gemilerine açmazsa 2009 sonunda durumun yeniden değerlendirileceği
belirtiliyordu. 2009 sonu geldi, Türkiye limanlarını Kıbrıs
Rum gemilerine açmadı fakat Türkiyenin katılım sürecinde de
herhangi bir duraklama olmadı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliğinin bu tutumu
bence şöyle değerlendirmelidir: Birliğin beklentisini yerine
getirmemiş olmasına rağmen Türkiye hâlen vazgeçilemeyecek bir
ortak olma özelliğini korumaktadır. Türkiye son yıllarda
bölgesinde çok önemli adımlar atmıştır. Bu
adımların Avrupa Birliğine katılma sürecimize zarar
vereceğini söyleyenler de olmuştur. Şimdi, Zirve
sonuçlarından da görüyoruz ki bu yaptıklarımız Avrupa
Birliği tarafından da soğukkanlılıkla değerlendirilmiş
ve Türkiyedeki bazı çevrelerin karamsar öngörüleri
gerçekleşmemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 7-8 Aralık tarihlerindeki
Avrupa Birliği Genel İşler Konseyi Toplantısından
sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Dışişleri
Bakanı Kipriyanu, Türkiye üzerinde baskı kuracağını
zannederek bazı yeni fasılların açılmasını
engelleyebileceği yolunda bir açıklama yapmıştır.
Türkiye, Kipriyanunun bu beyanına takılıp kalacak değildir
çünkü Türkiyenin muhatabı Avrupa Birliğinin münferit üyeleri
değildir; o ülkelerdeki, o münferit üyelerdeki bazı
politikacılar hiç değildir. Türkiyenin muhatabı Avrupa
Birliğinin kurumlarıdır. O kurumlar da Türkiye ile müzakerelerin
tam üyelik için yapılmakta olduğunu söylüyorlar. Bizim için esas olan
budur. Bu nedenle Türkiye, 2006 yılında bloke edilen sekiz
başlıkta da Fransa tarafından bloke edilen beş
başlıkta da Kıbrıs Rum kesiminin bloke edebileceği
ilave fasıllarda da reformlarını sürdürecektir ve Hükûmetimizin
yayınladığı yol haritasına göre 2013 yılının
sonunda da söz konusu reformlar tamamlandığı zaman Türkiye
Avrupa Birliği müktesebatıyla yüzde yüz uyum sağlamış
bir ülke hâline gelecektir. İşte, bu nedenlerle Hükûmetimiz,
Avrupadaki bazı siyasi liderlerin Türkiye hakkında neler
söylediklerine takılıp kalmadan yoluna devam etmektedir. Böylelikle,
Türkiye, temel hak ve hürriyetlerin genişlediği, demokratik
kurumların ve pazar ekonomisinin güçlendiği bir ülke hâline
gelecektir. O zaman göreceğiz ki Türkiyenin üyeliği yalnız
Türkiye için değil, Avrupa Birliği için de önemli bir hedef hâline gelecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce otuz dokuz yıl süreyle, gururla ve
zevkle hizmet ettiğim Dışişleri Bakanlığı
hakkında da birkaç cümle söylemek istiyorum.
Türkiye, son
zamanlarda, dış politika alanında arka arkaya önemli
açılımlar ve girişimler başlatmıştır. Bu
açılımlar uluslararası camia tarafından da takdirle
karşılanmaktadır. Bu zorlu politikayı arazide uygulayan
neferler olarak Dışişleri Bakanlığının
değerli mensuplarını buradan takdirle, sevgiyle ve saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Dışişleri Bakanımızın isabetle ve dirayetle
ortaya koyduğu dış politika açılımlarını
yıllık bütçeden aldığı pay sürekli olarak düşen
bir bakanlıkla gerçekleştirmek zordur. Bu sınırlı imkânlar
böyle kaldığı sürece ister istemez gelecekte bir tıkanmaya
varacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YAŞAR
YAKIŞ (Devamla) Teşekkürler.
Bu güzide
Bakanlığın sorunlarına çözüm ararken bu
Bakanlığı Türkiyedeki öteki kurumlarla mukayese etmek
yanlıştır. Dışişleri Bakanlığımızın
mukayese edeceği kuruluşlar öteki ülkelerin dışişleri
bakanlıklarıdır. Bu kuruluşumuzun maddi
imkânlarını bizim emsalimiz ülkelerin dışişleri bakanlıklarının
maddi imkânları düzeyine getirmek zorundayız. Bu amacı
gerçekleştirmek için Hükûmetimizin atacağı her adımı
desteklememiz gerektiğine inanıyorum. Şimdi görüşmekte
olduğumuz bütçe o imkânları yeteri ölçüde
sağlamadığı hâlde biz AK PARTİ olarak bu bütçeye
olumlu oy vereceğiz.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yakış.
İstanbul
Milletvekili Sayın Feyzullah Kıyıklık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli üyeler; İçişleri Bakanlığımızın
2010 mali yılı bütçe görüşmeleri sebebiyle AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum
adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
İçişleri
Bakanlığı ülkemizin her karış toprağına
hizmet götürmek ve bütün vatandaşlarımızı kucaklamak üzere
örgütlenmiştir. Bakanlığımızın görevi, Anayasa ve
yasalarımıza uygun olarak Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü, güvenlik ve asayişi, kamu düzenini ve genel
ahlakı, Anayasamızda yazılı hak ve hürriyetleri korumak,
suç işlenmesini önlemek ve suçluları takip edip yakalamak, her türlü
terörle, kaçakçılıkla ve organize suçlarla mücadele etmektir; illerin
genel idare alanındaki hizmet esaslarının belirlenmesi, mahallî
idarelerin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde verimli ve etkin bir biçimde
hizmet yürütülebilmesi amacıyla standartlar oluşturmak ve onlara yol
göstermek, dernekler, sivil savunma, nüfus ve vatandaşlık
hizmetlerini yürütmektir; belediyeler, il özel idareleri, mahallî idare
birlikleri ve köy muhtarlıkları ile ilgili olarak mevzuatla verilen
vesayet yetkisini kullanmak ve bu mahallî idarelerin merkezî idareyle
ilişkilerini düzenlemektir; mahallin en büyük mülki idare amiri olan vali
ve kaymakamlar aracılığıyla ilçelerdeki kamu kurum ve
kuruluşlarının koordinasyon içinde
çalışmalarını sağlamaktır. AK PARTİ
döneminde, İçişleri Bakanlığı, yürüttüğü tüm
faaliyetlerde, hukukun üstünlüğü, açıklık, şeffaflık,
hesap verilebilirlik ve katılımcılık gibi evrensel
değerleri esas alan bir hizmet anlayışıyla
halkımıza hizmet vermektedir.
Sayın
Başkan ve değerli üyeler; AK PARTİ olarak bizler, demokrasinin
yerelden başladığına inanıyoruz. Bu sebeple yerel
yönetimlerin güçlendirilmesine büyük önem verdik ve birçok reformlar yaptık.
Büyükşehir Belediye Kanunu, Belediye Kanunu, İl Özel İdaresi
Kanunu, Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
İl Özel İdaresine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanun. Bu kanunlar çıkarılarak yürürlüğe
konmuş ve yerel yönetimlerin kaynaklarının
artırılması, Hükûmetimizin kurulduğu günden bu yana önde gelen
hedeflerinden olduğu için, bu konuda çıkarılan kanunlarla yerel
yönetimlerin mali kapasiteleri önemli oranda
artırılmıştır. Buna kısa bir örnek vermek
istiyorum. 2002 yılında bugünkü TL değeriyle 4,17 milyar TL
yerel yönetimlere aktarılırken 2008 yılında 15 milyar 800
milyon TL kaynak aktarılmıştır ki bu da 4 katı bir
kaynak aktarımıdır. Tabii, bu, halkımıza hizmet olarak
geri dönmüştür. Belediyelere bu hizmetler verilirken asla parti
ayrımı yapılmamıştır ve belediyeler hak
ettiği mali desteği almışlardır.
KÖYDES,
Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve en önemli kırsal kalkınma
projelerinden birisidir ve bu projeyle 2005-2009 döneminde 5,2 milyar para
harcanarak yirmi sekiz binin üzerinde yerleşim merkezîmize su, içme suyu
götürülmüş, bir o kadar köye asfalt ve stabilize yapılmış
ve parke taşı döşenmiştir. Bu projeler aslında
asrımıza göre çok basit gibi görünse de kırsal kesimde
yaşayan vatandaşlarımızın ilk defa gördüğü
çalışma ve durumdur ki ilk defa köyünde asfaltı görmüştür,
ilk defa stabilizeyi ve maalesef, diğer hizmetleri görmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) Teşekkür
ederim.
Aslında,
niçin bu köylerin bütün yolları bugüne kadar bekletildi, bunu da anlamakta
gerçekten ben çok zorluk çektim.
BELDES
Sayın Başkan ve değerli üyeler; ben belediye
başkanlığından gelen bir insanım. Maalesef, 2002den
önceki dönemlerde belediyeler çok ayrımcılığa tabi
tutulmuş ve istenen belediyelere paralar aktarılmış,
bazı belediyeler ise bundan hiç faydalanmamış hatta mevcut
gelirleri bile düşürülmüştür ama Hükûmetimiz, partimiz 2007-2008
yılları arasında, hiçbir ayrım yapmadan bütün belediyelere
634 milyona yakın yüklü bir parayı eşit olarak göndermiş
nüfusları oranında ve acil ve hayati önemdeki birçok proje oralarda
gerçekleştirilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) Bunlardan su da
vardır, o beldelerin su ihtiyaçları da onunla
karşılanmıştır.
Hepinizi hürmet
ve sevgiyle selamlıyor ve 2010 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kıyıklık.
Batman
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Demokratik,
özgürlükçü, sivil ve çoğulcu bir anlayışla devleti yöneten ve
dönüştüren partimiz, bu çalışmaları demokratik
açılım süreciyle taçlandırmak istemiştir.
Nihai hedefi,
sivil, çağdaş ve demokratik bir anayasa olan bu sürecin hedef
kitlesi, her bir vatandaşımız; referansı, evrensel insan
hakları ve hukuk devleti anlayışı; muhatabı aziz
milletimiz; kırmızı çizgileri de demokratik, sosyal, laik bir
hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetimizin birliği ve bütünlüğüdür.
Sürecin hedefi,
terörü bitirmek; vatandaşlarımızın etnik, dinsel, sosyal
hak ve özgürlüklerini teminat altına alarak vatandaşlık
bağının ve aidiyet duygusunun güçlendirilmesidir.
Sorunun
kaynağı, çağın gerisinde kalmış, bir proje olarak
başarısız olmuş tek tip vatandaş oluşturma arzusu
ve bu doğrultuda yapılmış yönetim hatalarıdır.
Şüphesiz ki bu anlayışın tek mağduru Kürtler
değildir. Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Müslim-gayrimüslim, dindar-dinsiz,
milliyetçi-liberal, sağcı-solcu her kesimden insanımız bu
mağduriyeti yaşamıştır.
Türkiyede
siyasetçiler, devlet aygıtını ele geçirmeyi veya ayrı bir
devlet kurmayı hedeflemek yerine, devleti, etnik, dinî ve
sınıfsal açıdan körleştirmeyi hedeflemiş
olsalardı bugün bu noktada mı olurduk acaba?
İşte
tam da burada AK PARTİ, devleti ele geçirerek veya kendine benzeterek
değil, devleti herkesin devleti yapmayı hedefleyerek yüz
yıllık kısır döngüden kurtulmayı hedeflemektedir.
Devletin
körlüğü, farklılıkları görmeyerek değil, görerek ve
teminat altına aldığında anlam ve meşruiyet
kazanır. Devlet, bir siyasi düşüncenin değil, milletin
devletidir; milleti tüm zenginliğiyle odağına alarak, koruyarak
devlet olabilir. Devlet, tüm farklılıklara karşı eşit
bir mesafede durduğu; devlet, gücünün ve farklılıkların
birbiri üzerinde baskı unsuru olmasını engelleyebildiği
ölçüde herkesin devletidir.
Ortalama bir Kürt
vatandaşımızın talebi, demokratik bir yönetim, iyi bir
yaşam kalitesi ve başta dil olmak üzere
farklılıklarını özel ve kamusal alanda yaşama
hakkı ve bunların hukuki teminat altına
alınmasıdır, sayısız saha araştırması
da bu yöndedir. Bu basit ama insani talepleri hangi siyasi anlayış
görmezden gelebilir ve bu taleplerin hangisi güvenlik ve beka sorunu
yaratabilir?
Değerli
arkadaşlar, sorun çözerken, bir sorunla ilgilenirken empati de
yapabilmeliyiz. Resmî rakamlara göre hayatını kaybetmiş en az 50
bin insanımız, yerinden edilmiş milyonlarca
vatandaşımız var. Tek bir can kaybının kaç
kişinin duygu dünyasında fırtınalar
kopardığını, kaç kişinin zihninde
kırılmalara, bölünmelere yol açtığını, bu
kişilerin tepkilerini, bu tepkilerin zaman zaman kimlerin değirmenine
su taşıdığını düşündük mü? İnsan
olmanın gereği, onurlu ve sağlıklı bir
yaşamdır. Yerinden edilmiş, köyünde iki hayvan, bir dönüm
araziyle onurlu bir yaşam sürdüren milyonların bazen bir
çadırda, bazen bir gecekonduda ama çoğu zaman bir ekmeğe muhtaç
yaşadıkları yılların getirdiği tahribatı hiç
düşündük mü?
Şimdi
soluklanıp düşünme vaktidir. Bu olayı AK PARTİden
kurtulmanın bir vesilesi olarak değil, bin yıllık
kardeşliğimizi, bin yıllık geleceği
taşımanın, cumhuriyetimizi sonsuz kılmanın vesilesi
olarak görme zamanıdır. Her bir cümlemizin, kendi kıyametini
yaşamış insanlarca nasıl algılandığını,
hangi duygusal ve düşünsel patlamalara sebebiyet verdiğini iyi
düşünmemiz gerekir. Sözlerimizin, insanımızın
komşusuna, hemşehrisine bakış açısını
değiştirdiğini, sokak çatışmalarını
körüklediğini görmüyor muyuz? Yürüttüğümüz politikaları
yanlış veya yetersiz görenler ülkemizin geleceği adına
görüşlerini halkla paylaşmalıdırlar. Sadece bir reddiye
çözüm müdür? Yaptığımız ve yapacaklarımızı
değil, korkularımızı paylaşmak çözüm müdür? Bu konuda
raporlar yazan Sayın Baykal ve CHP
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET EMİN
EKMEN (Devamla)
güncel bir çalışma ile çözüm için ne
önerdiğini ortaya koymalıdır.
Ülkücü
gençliği sokaklardan çekerek Türk demokrasisine tarihî bir katkı yapan,
anayasal vatandaşlık ifadesini kullanan Sayın Bahçeli ve MHP,
tırnak içinde söylüyorum, Kürtçe konuşan
vatandaşlarımız için politikalarınız ve önerileriniz
nedir?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Okursan görürsün.
MEHMET EMİN
EKMEN (Devamla) DTPli siyasetçiler, Kürtlerin doğal ve insani
hakları, bu ülkenin geleceği muhataplık
tartışmasına mı feda edilecek? Konu 17 santimlik bir
tartışma mıdır yoksa barış ve kardeşlik
midir? Açılıma ilişkin varsa eksiklerinizi ve kendi özgün
düşüncelerinizi ne zaman ifade edeceksiniz?
Tüm muhalefetin,
bizi suçlamak yerine, kendi politikalarını ifade ederek
halkımızın ve devletimizin daha güzel günlere
kavuşması için katkı yapma zamanıdır.
Bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Adresini versin de Mehmet, görüşlerimizi
gönderelim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ekmen.
Ardahan
Milletvekili Sayın Saffet Kaya. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) Değerli Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarımız; Emniyet Genel
Müdürlüğünün 2010 yılı bütçesi üzerine Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en
derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Bugün, gerçekten,
burada, çilekeş, fedakâr ve özverili bir teşkilat bütçesini
konuşuyoruz, polislerimizi konuşuyoruz. Polislerimiz, vatanın
her sathında gerçekten canhıraş bir çalışmayla vatana
ve millete hizmet etmekte ve bu şiarlarıyla -üzülerek de söylüyoruz,
hepimizin de yüreğinde gerçekten vicdani bir yaradır- son yirmi
beş-otuz yılın terör bilançosunda da 500e yakın polisimiz
şehit olmuştur, 4 bine yakın polisimiz de maalesef gazi,
maalesef yaralı hâle gelmiştir. Elbette ki bunlar istediğimiz
bir tablo değildir. Elbette ki Türkiyenin tablosu, otuz yıldan beri
terörle gerçekten boğuşan, kısmi bir örtülü savaşla
Türkiye'nin maddi imkânlarını seferber ettiği bir süreç
olmamalıdır hiç şüphesiz. İşte, onun için biz AK
PARTİ olarak, AK PARTİ Hükûmeti olarak her zaman diyoruz ki: Bu
savaşın söndürülmesi, bu yangına benzin dökmek yerine bu
yangına su dökerek hiç şüphesiz ki Türkiyeyi huzura
kavuşturmaktır. Bu anlamda, emniyet güçlerimize her zamankinden daha
çok mutlaka sorumluluk düşmektedir, biz hükûmetlere sorumluluk
düşmektedir. İçişleri Bakanlığımız son
dönemde özellikle polis teşkilatı kadrolarında -hepimizin çok
yakinen takip ettiği şekliyle- eğitim noktasında nitelikli
ve nicelikli polis sürecini çok net bir şekilde enforme etmiştir.
Yaklaşık olarak her yıl 100 bine yakın polisimizi iki yüz
elli eğitsel ölçüden geçirerek gerçekten toplumda daha etkin ve hukukun
üstünlüğüne saygılı bir polis yapabilme adına
İçişleri Bakanlığımızın çok ciddi gayretleri
vardır.
Dünya
ölçeklerinde ve Avrupa ölçeklerinde de çok net olarak bilindiği gibi,
Türkiyede 500 kişiye 1 polis düşerken Avrupada -bu oran- 250
kişiye 1 polis düşmektedir ama son zamanlarda 120 bin polis kadrosunu
210 bine, 220 bine çıkaran Hükûmetimiz daha da etkili olmak adına 350
vatandaşımıza 1 polisin düşmesi anlamında katkı
sağlamıştır, katkı sunmuştur. Bu, Hükûmetimizin
-çok önemli bir şekilde- Emniyet Genel Müdürlüğümüze verdiği çok
ciddi bir desteğin örneğidir. Bu, rakamlarla ortadadır ve
İçişleri Bakanlığımızın bu konudaki
katkılarını da özellikle ben burada kutlamak ve tebrik etmek
istiyorum. Yalnızca polisimizin özlük haklarıyla ilgili de bana göre
657ye tabi olup da bu anlamda, pozitif ayrım anlamında katkı
sunulan en öncelikli memurumuz polisimiz olmuştur. AK PARTİ
Hükûmetimizin ve Sayın Başbakanımızın bu anlamdaki
hassasiyetiyle memur farklılığında polisimize
ayrıcalıklı bir imkân sunulmuştur. Bu anlamda da Sayın
Başbakanımıza polisimize gösterdiği bu önemden dolayı
da yüce Parlamento huzurunda teşekkürlerimi bir borç biliyorum.
Yalnızca
polisimizle ilgili özlük haklarının düzeltilmesi değil, onun
dışında da lojman taleplerini, fiziki şartlarını
daha iyi bir noktaya taşıyabilmek için, bu anlamda, 6 bine yakın
polisimiz lojmanlardan istifade etmekte ve bu rakamın da 10 binlere
çıkabilmesi adına da çok ciddi bir çalışma, ilk defa
Hükûmetimiz döneminde ve AK PARTİ Hükûmeti döneminde polisimize gösterilen
hassasiyetin bir örneği olarak ortaya konmuştur.
Bunlar gerçekler.
Bu gerçekleri görmeyebilirsiniz. Her zaman söylenildiği gibi, hiç kimse
görmek istemeyecek kadar kör olamaz ama ortada bir gerçek var ki o gerçek de,
polisimize her zaman önem vererek, değer vererek o polisimizi hak
ettiği noktaya taşımaktır. Bu çok nettir ki özellikle, yine
Hükûmetimiz döneminde -altını çizmek istiyorum- polisimizin 2003
yılında veya daha ötesinde yüzde 20si üniversite mezunu iken,
şimdi yeni bir vizyonla, Hükûmetimizin aldığı karar,
Bakanlığımızın uygulamasıyla birlikte
yaklaşık yüzde 75i üniversite eğitimi görmüş bir noktaya
getirilmiştir. Bu da hiç şüphesiz, AK PARTİ Hükûmetinin çok
ciddi bir şekilde farkıdır,
ayrıcalığıdır. O bakımdan, AK PARTİ
Hükûmetine, her zaman, dört seçimde olduğu gibi, halkımızın
çok büyük bir teveccühü vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Polisimizin bu anlamda desteği vardır, hiç
şüphesiz böyle.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SAFFET KAYA
(Devamla) Dolayısıyla, değerli milletvekili
arkadaşlarım, şunu çok iyi biliyoruz ki terörle mücadele eden ve
dünyanın hiçbir yerinde örneğine rastlanmayan Türk polisimize, mesai
mefhumunu gözetmeden, her noktada canıyla bu vatana hizmet edebilme
şuuruyla var olan teşkilatımıza ben özellikle
minnettarlığımı ifade etmek istiyorum. Bir Almanya -iki yüz
elli maddesi vardır işte kendiyle övünülecek- polisiyle övünür. Biz
de vatanımız ve milletimiz için gerçekten hukukun üstünlüğü
noktasında hayatını esirgemeden koyan polisimize
minnettarlığımızı, şükran borcumuzu ifade etmek
istiyoruz. Biliyoruz ki onlar hukukun üstünlüğü çerçevesinde varlar.
Biliyoruz ki onlar can güvenliğine, mal güvenliğine ve huzura çok
ciddi bir şekilde katkı sağlıyorlar. Onun içindir ki
onları alkışlamak, onları tebrik etmek bizim her
zamankinden daha çok hakkımızdır ve tüm İçişleri
Bakanlığı teşkilatımıza, Emniyet Genel
Müdürlüğümüzün kadrosuna, Bakanımıza ve onun tüm
kadrolarına, polislerimize gerçekten yürekten tebriklerimi yüce Parlamento
huzurunda arz etmek istiyorum. İnşallah terörün bittiği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET KAYA
(Devamla) Başkan, teşekkürümü sunayım mı, müsaade eder
misiniz?
BAŞKAN
Verdim ben size, bitti.
SAFFET KAYA
(Devamla) Peki, yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum, hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun Sayın Kaya.
Çankırı
Milletvekili Sayın Nurettin Akman. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ GRUBU
ADINA NURETTİN AKMAN (Çankırı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak Jandarma
Genel Komutanlığı bütçesi üzerinde görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle en
son Tokat Reşadiyede olmak üzere ülkemizin emniyet ve asayişini,
toplumun huzur ve güvenliğini sağlarken şehit olan vatan
evlatlarına Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, her zaman ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey
huzur olmuştur. Güvenliğin olmadığı, asayişin
bozulduğu, kargaşanın hâkim olduğu yerde demokrasiden,
özgürlükten bahsetmek mümkün değildir. Anayasamızın 2nci
maddesi Türkiye Cumhuriyetinin niteliklerini ifade ederken toplumun huzurunu
birinci öncelikle esas altına almış, 5inci maddesinde ise
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin temel amaç ve
görevleri arasında sayılmıştır.
Ülkenin emniyet
ve asayişi ne kadar iyi seviyede ise toplumun huzuru, refahı ne kadar
emin ve güvence altında ise devletin ekonomisi ve dış siyaseti
de o derece güçlü hâle gelir. İşte dönemimizde sağlanan güven ve
istikrarla ülkemiz dünyada gündem tayin eden bir ülke hâline gelmiş, dünya
ülkeleri arasında da 17nci büyük ekonomi olmuştur.
İnşallah Barış ve Kardeşlik Projesi hayata
geçtiğinde, terör bittiğinde dünyada ilk 10a gireceğimiz günler
yakındır diyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemiz sınırları içerisinde emniyet ve
asayişin sağlanması görevi İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile
Emniyet Teşkilatı Kanununa göre İçişleri
Bakanlığının sorumluluğuna verilmiştir.
Bakanımız, yürütme araçları olarak bu görevi, şehir
merkezlerinde polis, kırsal kesimde jandarma marifetiyle yerine getirmektedir.
Jandarma Genel
Komutanlığının görev, yetki ve sorumlulukları,
bağlılık ve ilişkileri, kendi teşkilat kanununda, 2803
sayılı Jandarma Kanununda düzenlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti
jandarması, emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin
korunmasını sağlayan, diğer kanun ve yönetmeliklerin
verdiği görevleri yerine getiren silahlı, askerî güvenlik kolluk
kuvvetidir. Jandarmamız, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası
olup eğitim öğrenim ile askerî kanun ve nizamların kendisine
verdiği görevler yönünden Genelkurmay Başkanlığına,
emniyet ve asayiş işleriyle diğer görevler ve hizmetlerin
icrası yönünden de İçişleri Bakanlığına
bağlıdır.
Jandarmamız,
sorumluluk alanında, mülki, adli ve askerî görevler ile yasaların
kendisine verdiği görevleri yerine getirmektedir. Karargâh ve
bağlı birlikleriyle, iç güvenlik birlikleri, sınır ve
eğitim birlikleri, jandarma okulları, idari, lojistik ve destek
birliklerinden oluşmaktadır jandarmamız. Personel
yapısı ise subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, er ve
sivil memurlar ile işçilerden oluşmaktadır. Subay ve
astsubayların eğitim ve yetiştirilmeleri, terfi, izin, sicil
işlemleri, 926 sayılı Askerî Personel Kanununa göre
yürütülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, jandarma sorumluluk bölgesinde meydana gelen emniyet ve
asayiş olaylarının yüzde 96sı
aydınlatılmıştır, olayların faillerinin yüzde
99u yakalanarak adli makamlara teslim edilmiştir. Jandarmamız,
İkili Askerî İlişkiler Uygulama Planı kapsamında, dost
ve müttefik ülkeler jandarma teşkilatlarıyla 2009 yılı
içerisinde, 15i Türkiyede olmak üzere 15i de diğer ülkelerde, 30
faaliyete imza atmıştır. Avrupa Kriminal Laboratuvarları
Organizasyonu Yıllık Genel Kurul Toplantısı, Jandarma Genel
Komutanlığımızın ev sahipliğinde ilk defa
Türkiyede yapılmıştır.
Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerimizde meydana gelen ve yirmi beş yıldır devam
eden bölücü terör örgütünün başlangıcından bu yana
jandarmamız fedakârane görevler ifa etmiş, şehitler
vermiştir. Devletimiz bu mücadelede her türlü imkânı
jandarmamızın emrine vermek suretiyle
ihtiyaç duyulan teknik donanıma kavuşmasını
sağlamıştır.
Bu yılki
bütçemizde ayrılan ödenek miktarı 3 milyar 898 milyon 531 Türk
lirasıdır. Sağlanan bu ödeneklerle ülke genelinde iç
güvenliğin sağlanması konusunda jandarma personelinin profesyonel
hâle getirilmesi, emniyet ve asayiş hizmetlerinin gerektirdiği yeni
birliklerin kurulması, jandarmamızın araç ve gereç yönünden
takviye edilmesi, kırsal kesimdeki emniyet ve asayiş hizmetlerinde
teknolojiden azami derecede istifade edilmesi amacıyla gerekli
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NURETTİN
AKMAN (Devamla)
muhabere sistemlerinin hayata geçirilmesi, böylece bilgiye
süratli ve zamanında ulaşmak suretiyle emniyet ve asayiş hizmetlerinin
aksatılmadan etkin bir şekilde yürütülmesi sağlanmış
olacaktır. Bu dönemde elde bulunan 87 projeden 52 proje hayata geçecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan ve
emekli olan astsubaylarımızın 1inci derece 4üncü kademeye
getirilmesi ve durumlarının iyileştirilmesiyle ilgili olarak
vermiş olduğum yasa teklifiyle uzman çavuş ve uzman
erbaşların özlük haklarının iyileştirilmesiyle
alakalı teklifin bir an önce kanunlaşması için Meclise
getirilmesini diliyorum.
Memleketimizin en
ücra köşesinde çok zor şartlar altında hizmet eden jandarma
personelimize başarılı hizmetlerinin devamını diliyor,
şükranlarımı sunuyor, şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi
ve emekli personelimizi de minnetle anıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akman.
Niğde
Milletvekili Sayın İsmail Göksel.
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA İSMAİL GÖKSEL (Niğde) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığımızın
bünyesinde olan Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Devletin ilk
görevi, güvenliği sağlamaktır. Denizlere hâkim olan, ülkeye
hâkim olur.
Sayın
milletvekilleri, günümüzde denizler, canlı kaynakları, deniz dibi
ekonomik varlıkları ve kolay ulaşım imkânlarıyla ülke
ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır.
Son yıllarda
enerji ve su ihtiyaçlarının karşılanması için
denizlerde yapılan araştırmalar artmış, bu enerjinin
elde edilmesinde ve ihtiyaç duyulan yerlere gerek boru hatlarıyla gerekse
gemilerle ulaştırılmasında denizler artan oranda
kullanılmaya başlanmıştır. Bu maksatla, özellikle
hükümranlık alanlarımız olan deniz yetki alanlarımızda
enerji kaynaklarının tespiti, bu enerji kaynaklarından istifade
edilmesi çalışmalarında ve sonrasında denizlerde yeterli
güvenliğin tesisi, denetleme ve kontrollerin gerçekleştirilmesi,
denizlerdeki sahildar ülkelerle karşılıklı bilgi
alışverişi başta olmak üzere denizlerin
kullanımında gerekli iş birliğinin tesisi önemli hâle
gelmiştir.
Ulusal ve
uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde mavi vatan olarak
adlandırdığımız ve Türkiye yüz ölçümünün
yaklaşık yarısına eşit büyüklükteki deniz yetki
alanlarımızda kendine tevdi edilen görevleri icra ederken can ve mal
güvenliğini ön planda tutan Sahil Güvenlik Komutanlığı,
Hopa'dan İğneada'ya, Enez'den Çevlik'e kadar 65 üs liman ve
yerleşim yerinde konuşlanmış muhtelif büyüklükte sahil
güvenlik botu, mobil radar, helikopter ve uçaklara sahiptir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığımızca 2009 yılında on bir aylık
dönemde icra edilen faaliyetleri bazı rakamlarla size açıklamak
istiyorum.
382 adet arama ve
kurtarma olayında 3.461 vatandaşımızın hayatı
kurtarılmış ve yine 46 teknenin zayiatı önlenmiş,
41.044 adet gemi kontrol edilerek bunlardan yasa dışı olaylara
karışan 5.121 gemi ve personeli haklarında işlem
yapılmak üzere yetkili savcılıklara gönderilmiştir.
Deniz
kirliliğinin önlenmesi, deniz çevresinin korunması faaliyetleri
kapsamında deniz kirliliğine neden olan 80 adet deniz aracına
394.425 TL idari para cezası uygulanmıştır ve tespit edilen
115 adet deniz kirliliği ise elde edilen delillerle birlikte yetkili
makamlara tevdi edilmiştir.
Yasa
dışı su ürünleri avcılığı yapan 2.035 adet
tekne ve kişiye yaklaşık 3 milyon 568 bin TL idari para
cezası uygulanmıştır. 3.469 yasa dışı
göçmen, 55 organizatör, 2.952 ton akaryakıt, muhtelif cins ve miktarlarda
kaçak malzeme ve sigara yakalanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sahil Güvenlik
Komutanlığımızın genç bir komutanlık olması
sebebiyle ihtiyaçları da çoktur. Ödeneğin büyük bir kısmı
altyapıyı tamamlamak için kullanılmaktadır.
Müsaadenizle
burada komutanlığın hâlen devam etmekte olan ve önem arz eden
bazı projelerinden bahsetmek istiyorum: Ağır deniz ve hava
şartlarında görev yapabilecek, helikopterli 1.700 tonluk sahil
güvenlik arama kurtarma gemilerinden ilkinin inşasına ülkemiz
tersanelerinde başlanmaktadır. 190 tonluk sahil güvenlik botu
inşa çalışmaları da Deniz Kuvvetleri tersanelerinde devam
etmektedir. Özellikle daha ağır hava şartlarında arama
kurtarma görevi icra edebilecek ve mevcutlardan daha güçlü olacak orta
sınıf helikopter tedarik çalışması
başlatılmış, CASA CN 235 tipi sahil güvenlik
uçaklarına sahil güvenlik görevlilerine yönelik cihaz ve sistem
entegrasyonuna devam edilmektedir. Ayrıca, deniz güvenliğinin sürekli
ve etkin bir şekilde tesisi için 2010 yılında Sahil
Gözetleme Radar Sistemi (SGRS) Projesi başlatılmıştır.
Hâlen Türkiye
Cumhuriyetinin bütün sahilleri, karasuları ve ekonomik bölgelerinde
erbaşlar dâhil yaklaşık 5 bin civarında personelle görev
yapmaya gayret eden Sahil Güvenlik Komutanlığımızın
bütçedeki yeri İçişleri Bakanlığı bütçesinin sadece yüzde
2sidir. Bu, yeterli değil ve başta hukuk, bilgisayar gibi alanlarda
sivil memur ihtiyaçları, çevre mühendisleri, modern gemi, helikopter ve
keşif gözetleme sistemleri, istihbarat sistemleriyle birlikte personel
lojman ihtiyaçları da vardır.
Milletimize
denizciliği sevdirmeye çalışan, deniz yetki
alanlarımızda güven ortamını tesis etmek amacıyla
gayret sarf eden ve denize çıkan herkesin ihtiyacı hâlinde
yardımına koşarak yüksek derecede bir mesuliyeti, böyle bir
sorumluluğu üstlenen, güzel vatanımıza, yüce milletimize hizmet
etmeyi kendisine şiar edinen, denizlerimizi koruyan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSMAİL GÖKSEL (Devamla)
sorumluluğunu
layıkıyla yerine getiren tüm sahil güvenlik görevlilerimizi kutluyor
ve tebrik ediyorum.
Bu uğurda
şehit olan ve rahmete kavuşan tüm şehitlerimizin ve bu arada
Tokatta şehit olan askerlerimizin ailelerine
başsağlığı diliyor ve yüce Türk milletinin
başı sağ olsun diyorum. Zira şehitlerimiz millete mal
olmuşlardır.
2010
yılı bütçesinin ülkemize ve büyük Türk milletine hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Göksel.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza
Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika, buyurun.
CHP GRUBU ADINA
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; İçişleri
Bakanlığı bütçesiyle ilgili konuşmak üzere, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, konuşmama başlamadan önce, dün Sıhhiye
Abdi İpekçi Parkında haklarını arama mücadelesi yapan
Tekel işçileriyle onları ziyarete giden milletvekillerimize emniyet
güçlerinin orantısız güç kullanarak acımasızca
saldırmalarına müsamaha gösteren, yol açan Sayın
İçişleri Bakanını kınıyor, siyasi
sorumluluğunun gereğini yapmaya davet ediyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Bakan,
Tekel işçilerine, Demiryolu işçilerine, itfaiye
çalışanlarına zulmederek adaleti gerçekleştiremezsiniz.
Şimdi, soruyorum size: Zulmettiğiniz bu insanlar ne yapmış?
Tekele ait fabrikalarda çalışan bu işçi kardeşlerimiz,
iş yerlerinin özelleştirme kapsamı içerisinde birilerine
peşkeş çekilerek satılması nedeniyle çalışma
şartlarının değişmesi ve aldıkları
ücretlerin çok aşağıya düşürüleceği endişesiyle
yakında sıkıntıya gireceklerinden korkarak Ankarada hak
arama mücadelesi yapıyorlar; üstelik demokratik bir şekilde, hiç
kimseye zarar vermeden, kırıp dökmeden, kimsenin canını
yakmadan; karşı karşıya kaldıkları
haksızlıkları kamuoyuna duyurmak, Hükûmet yetkililerine
isteklerini iletmek için. Bu kadar masumane davranış
karşısında sizin yaptığınız, bu
insanların üzerine dondurucu soğukta su sıkmak, gözlerine biber
gazı püskürtmek. Bu mu sizin demokrasi anlayışınız? Bu
mu insanlık? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor,
rahatsızlık duymuyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu insanlar
işleri için, aşları için, çocuklarının geleceği
için ülkemizin değişik yerlerinden geldiler, demokratik bir biçimde
haklarını arıyorlar. Bu insanlara, onları ziyarete giden
milletvekillerimize ve görevleri gereği orada olan basın
mensuplarına terörist muamelesi yapıyor, acımasızca
saldırıyorsunuz ama Haburdan girenleri karşılamak için
müsteşarınızı, genel müdürünüzü, valinizi,
kaymakamınızı, savcınızı, hâkiminizi gönderip
gelenleri törenlerle, kahramanlar gibi
karşılattırıyorsunuz.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Yazıklar olsun!
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) Onları baş tacı yapıyorsunuz fakat
bu görüntülere tahammül edemeyerek sizleri protesto eden şehit ailelerini,
Ankarada haklarını arayan işçilerimizi, mağduriyetlerini
dile getirmek için seslerini yükselten emeklilerimizi, üniversite
harçlarını protesto eden gençlerimizi coplatıyorsunuz. Bu mu
sizin adaletiniz?
Dün akşam
Sayın Genel Başkanımla birlikte Konyada Hazreti Mevlânâyı
anma törenlerindeydik. Sayın Başbakan orada yaptığı
konuşmada Biz ülkemizde hak ve adaletin sesini yükselteceğiz. dedi.
Gariban Tekel işçisine biber gazı sıkarak, basınçlı su
tutarak hak ve adaletin sesi nasıl yükselebilir? Dün Abdi İpekçide
duyulan sesler hak ve adaletin sesi değil, sadece ve sadece oradakilerin
acı ve öfkelerinden doğan seslerdi.
Gene
Başbakan konuşmasının içerisinde Hiddet ve şiddet
bizim işimiz değil. diyor. Şimdi, Başbakana soruyorum:
Sizin İçişleri Bakanınız tarafından verilen talimatla
Tekel işçilerine ve milletvekillerine yapılan neydi acaba?
Başbakan,
konuşmasının bir yerinde de Başkalarına zulmederek
adaleti gerçekleştiremezsiniz. diyor ama siz Sayın Bakan, kabinenin
bir bakanı olarak Başbakanınızın -samimi olmasa da-
söylemine ters düşerek
haklarını arayan masum insanlara zulmediyorsunuz. Siz, zalime kuzu,
mazluma aslan kesiliyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AKP
İktidarı olarak bu ülkeye ve onun güzel insanlarına
karşı öylesine büyük günahlar işliyorsunuz ki o insanların
her gün ahını alıyorsunuz ve günah işlemekten de hiç
korkmuyorsunuz ama aslında korkmanız lazım. Allah, kul
hakkı yiyenlerin, kul hakkı yiyerek günah işleyenlerin
tövbelerini kabul etmez. Dolayısıyla, siz de affedilmeyen bu
günahlarla yaşayacağınızdan belki bu dünyada değil ama
öbür dünyada asla rahat edemeyecek, sürekli bu aldığınız
ahların vebalini çekeceksizin. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bu dünyada da hesabı sorulacak. Öyle şey yok.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar, ülkemizin bölünmez
bütünlüğünü, yurdumuzun iç güvenliğini ve asayişi, kamu
düzeniyle genel ahlakı korumakla görevli Bakanlığımız,
maalesef hukuki dayanağı olmayan, toplumun huzurunu bozmaktan öteye
gitmeyen ve ülkeyi yangın yerine çeviren Kürt Açılımı Projesini
Polis Akademisinden başlatarak, kamu düzeninin tesisine değil, tam
tersi, bozulmasına katkı sağlayan bir projenin aracısı
olmuştur.
Son günlerde
yurdun çeşitli bölgelerinde yeniden tırmanmaya başlayan,
vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğinin yok
edildiği ve en son teröristler tarafından Tokatta 7 askerimizin
şehit edilerek 3 askerimizin de yaralandığı olaylar bu
açılımın sonucudur. Buradan tüm şehitlerimize Allahtan
rahmet, yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bu
düşüncelerimle İçişleri Bakanlığı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Öbür dünyaya bırakmayacağız, bu dünyada da
hesabı göreceğiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçınkaya.
Mersin
Milletvekili Sayın Ali Oksal. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ OKSAL (Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Emniyet
teşkilatı, gücünü yasalardan, desteğini halktan alan, ülkede
dirlik ve düzenin sürekli kılınması için gece gündüz demeden tüm
gücüyle çalışan, köklü geçmişiyle Türkiye Cumhuriyetinin temel
kurumlarındandır.
Huzurun, güvenliğin
bulunmadığı ortamda demokrasinin yerleşmesi, devlet
otoritesine saygı duyulması, temel hak ve özgürlüklerin
kullanılması beklenemez.
Değerli
milletvekilleri, günümüzün en önemli konusu olan terör, artık
sınır boylarından kentlere, kasabalara inmiştir. İç
güvenlikten sorumlu İçişleri Bakanlığımız, bundan
dört buçuk ay önce Kürt açılımı adı altında,
kimilerine göre demokratik açılım, kimilerine göre de Millî Birlik
Projesi adı altında bu konuyu kamuoyunun gündemine
taşımış ve içeriği belli olmayan bu
açılımın ilk adımını, bazı gazetecilerle
birlikte basına kapalı olarak Polis Akademisinde
başlatmıştır.
Daha sonra, sivil
toplum örgütleri, akademisyenler, sendikalar ve Cumhuriyet Halk Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisi dışında bazı siyasi parti
temsilcileriyle görüşülmüş, fakat içeriğiyle ilgili ne
İçişleri Bakanı ne de Başbakan herhangi bir açıklama
yapmamıştır. Ancak Cumhurbaşkanı Bu tarihî bir
fırsattır, bunu değerlendirmemiz gerekir. Hiçbir bedel ödemeden,
kan dökülmeden terörü bitireceğiz ve eğer biz bu sorunu çözmezsek
başkaları gelir sorunu çözer. diye beyanatta bulunmuştur. Bu ne
demektir değerli arkadaşlar?
Demokratik
açılımla ilgili olarak AKP DTPyle el ele vermiş, ancak DTP daha
ilk görüşmeden itibaren İmralıyı, yani terörist başı
Öcalanı adres göstermiştir. Silah bırakmadan, terörden
vazgeçtiklerini beyan etmeden, âdeta PKK ile mücadeleden vazgeçilip kapalı
kapılar ardında müzakere başlatılmıştır.
Gazetelerden kamuoyuna yansıyan istekleri, Kürt etnik
yapısının önündeki siyasal engellerin
kaldırılması, yerel parlamentoların kurulması, ana
dilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, dolayısıyla da
Türkiye'nin belli bir coğrafyasında özerklik tanınması gibi
ulus devlet yapısıyla bağdaşmayan talepler de bulunuyordu.
Bu taleplerin yerine getirilmesi için yeni bir demokratik anayasanın
yapılması ve içindeki Türk Milleti sözünün etnik
ayrıştırmayı
çağrıştırdığı gerekçesiyle Anayasadan
çıkarılması ve birtakım hakların bu yeni anayasada yer
alması isteniyordu.
Öcalanın
çizdiği yol haritasıyla ilgili plan uygulamaya konuldu.
Öcalanın talimatıyla Kandil ve Mahmur kampından gelen ve
kendilerini barış elçileri olarak adlandıran teröristler, zafer
kazanmış gibi, Habur sınır kapısında, üzerlerinde
gerilla elbiseleri, davullu zurnalı, PKK bayraklarıyla ve büyük bir
törenle karşılandılar. Bu karşılamada
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, MİT
Müsteşarı, Emniyetin üst düzey yetkilileri, valiler ve kaymakamlar
hazır bulundu. Devletin savcısı ve hâkimi de oraya getirtilerek
seyyar mahkeme kuruldu ve görülmemiş bir yargılama yöntemiyle hukuk
çiğnenmiş oldu. Yapılan sorgulamada Pişmanlık
Yasası olarak adlandırılan TCKnın 221inci maddesinden
yararlanmak istememelerine rağmen, bu Yasadan
yararlandırılıp serbest bırakıldılar.
Aldığınız
bu açılım kararı ve Hükûmetin bu tavizkâr tutumu, PKKnın
kuruluş yıl dönümünü ve teröristbaşı Öcalanın
hücresini bahane edenleri cesaretlendirmiş, Diyarbakır,
İstanbul, İzmir, Mersin ve Adana gibi büyük illerimizde
düzenledikleri mitinglerde halk tahrik edilerek âdeta ayrışmanın
fitili ateşlenmiş ve karakol baskınları had safhaya
varmıştır. Yüzyıllardır beraber
yaşadığımız kardeşlerimiz arasında etnisite
farklılıkları tartışılır hâle
getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, işte, açılımın getirdikleri bu.
Değinmek
istediğim diğer bir konu da, AKP Hükûmetinin çıkmaza
düştüğü, köşeye sıkıştığı
zamanlarda bir can simidi gibi yetişen Ergenekon gözaltıları.
Terörle Mücadele
Yasası kapsamında yapılan sorgulamalarda, suçu sabit olmayan
insanların gece yarılarında evlerinden alınmaları,
Emniyet tarafından hazırlanan fezlekelerin savcılıkça
doğrudan iddianame hâline getirilmesi, bazen de aylarca, yıllarca
iddianame hazırlanmaması ve yandaş medyaya sızdırılan
haberlerle bu insanların kamuoyuna suçlu gibi gösterilerek hapse
atılması kamu vicdanında derin bir yara açmıştır.
Bunun en büyük göstergesi, yargılama öncesi fezlekeyi tutan polis ve
Ergenekon savcılarının bir akşam yemeğinde aynı
masada görüntülenmesidir.
Dinlenmenin,
izlenmenin, baskının korkusuyla sinmiş bilinçli kitleler;
kısacası, tepetaklak bir Türkiye manzarası.
Değerli
milletvekilleri, eleştirilerimizin yanı sıra, zor
koşullarda görev yapan ve güvenliğimizi sağlayan emniyet
güçlerimizin tereddütlerini, dertlerini giderecek şekilde
çalışma saatlerinin düzenlenmesi, çalışırken ve emekli
olduklarında ücret ve özlük haklarının iyileştirilmesi için
Cumhuriyet Halk Partisi olarak üzerimize düşen her türlü göreve
hazırız.
Ancak,
emeğin yanında olan biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri,
emeğiyle geçinen ve özelleştirme mağduru Tekel işçilerinin
dünkü hak arama eylemlerine destek vermek isterken, polisin orantısız
güç kullanarak biber gazı ve tazyikli su sıkması neticesinde
birçok vatandaşımız ve milletvekillerimiz mağdur
olmuştur. Bu davranış kabul edilemez. Yetkililer Provokasyon
yapılacaktı. söyleminin arkasına da
sığınamazlar. Kandil ve Mahmur Kampından gelenlere
gösterilen müsamahanın yüzde 1i dahi emeğiyle geçinen ve
ekmeğini kaybetmek istemeyen Tekel işçilerine gösterilmemiştir.
Sayın
İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürüne sesleniyorum: Bu
olayın sorumlularını bulup, gereğini yapınız ve
görevinizi yerine getiriniz.
Değerli
milletvekilleri, güvenliğimizi sağlayacak olan bu kurumun halka
karşı tavırlarında siyasi fikirleri olmamalıdır.
İçişleri Bakanlığı son dönemde çok önemli bir
tartışmanın odağı hâline gelmiştir. Konu, devlet
yönetiminde giderek egemen hâle gelen cemaat yapılanmasının
Emniyetteki varlığının artık gizlenemeyecek kadar
belirgin hâle gelmesidir. Polis teşkilatında yıllardır
yürütülen sistemli dönüştürme harekâtı tüm
çıplaklığıyla su yüzüne çıkmıştır.
Emniyet içinde F tipi yapılanma diye bilinen bu etkin cemaat
kadrolarının ülkenin en stratejik kurumlarının
başına getirildiği artık belgelerle sabittir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ OKSAL
(Devamla) Kadrolaşmayla ilgili olarak Polis Akademisi sınav
sorularının cemaat yapılanmasının adresi olan
Işık Dershanesine verilmiş olması bunun en büyük göstergesidir.
Buradaki amaç Işık Dershanesine bir yönlendirme yapıp
yandaş kazanmak mı ya da Cemaatten olmayan polis olamaz.
düşüncesini yerleştirmek mi? Neyse ki bu sınav iptal edildi ama
Sayın Bakanım, Sınavı ÖSYM yaptı, bizimle bir ilgisi
yok. demek sorunu çözmüyor.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bütün bu karanlık tablonun
altında bize yine de umut veren, demokratik ve laik cumhuriyetimizin, tüm
olumsuzlukların üstesinden geleceğine olan inancımızla, ay
yıldızlı bayrağımızın
aydınlattığı bu ülkede hiçbir vatandaşımızı
ayırmadan, bir bütün olarak yaşamaya devam edeceğimizi biliyor,
İçişleri Bakanlığı bütçesinin tüm halkımıza
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisin üyelerini
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oksal.
Adana
Milletvekili Sayın Hulusi Güvel.
Süreniz yedi
dakika, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığına bağlı
Jandarma Genel Komutanlığı bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce, dün Ankara Abdi
İpekçi Parkında demokratik haklarını kullanmaktan
başka hiçbir suçu olmayan işçilerimize ve alanda bulunan
milletvekillerimize ölçüsüz şiddet uygulanmasını
kınıyorum. Tekel işçilerimizin haklı mücadelelerinde
yanlarında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Hükûmet,
demokrasiyi ne kadar içine sindirdiğini, haklarını arayanlara
gösterdiği şiddetle ortaya koymuştur.
Değerli
arkadaşlar, Jandarma Genel Komutanlığı, 14 bölge
komutanlığı, her ilde 1 il jandarma komutanlığı,
922 ilçede jandarma komutanlığı ile 24 bini uzman jandarma olmak
üzere 195 binden fazla personelle hizmet vermektedir. Jandarmanın
sorumluluk alanı Türkiye yüzölçümünün yüzde 92sini kapsamaktadır.
Jandarma, il ve ilçe belediye sınırları dışında
kalan yerler, polis teşkilatı bulunmayan yerler ile
sınırlarımızda kendisine 2803 sayılı Jandarma
Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yasası gereğince verilen görevleri
yerine getiren askerî bir güvenlik ve kolluk kuvvetidir.
Jandarma Genel
Komutanlığı, terörle mücadelenin yanı sıra halkla
ilişkiler ve toplumsal gelişime destek faaliyetleri kapsamında,
sağlık ve eğitim alanlarında da katkı vermektedir. Bu
kapsamda, okullar inşa etmekte, kurslar verilmekte, sağlık
taramaları yapılmakta, aile planlaması, tarım ve
hayvancılık konularında halka bilgi verilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, terörle mücadelenin en önemli unsurunu oluşturan
ve bu mücadele sırasında binlerce şehit ve yaralı veren
jandarma, son dönemlerde bir yıpratma ve karalama kampanyasıyla
karşı karşıyadır. Son yıllarda jandarmaya
karşı medya eliyle yürütülen kirli bir savaş vardır.
Bazı malum medya organları, jandarmayı ve Türk Silahlı
Kuvvetlerini hedef alan çirkin karalama kampanyaları yürütmektedir.
Ergenekon soruşturmaları bahane edilerek jandarma kurumu ve Türk
Silahlı Kuvvetleri yıpratılmak istenmektedir. Jandarma Genel
Komutanlığı bünyesinde 195 binden fazla sayıda personel görev
yapmaktadır. Bunlar arasında suç işleyenler olabilir. Elbette
suç işleyen varsa ceza verilmelidir. Ancak suçun kişiselliği ve
suçsuzluk karinesi yok sayılarak, bir kurum toptan suçlanarak peşin
hükümlerle hareket edilmemelidir. Bu durum, hem adalet mekanizmasını
hem de devlete olan güveni zedelemektedir. Yüz yetmiş yıldır
ülkemizin güvenliği ve ulusal bütünlüğümüzün korunması konusunda
önemli rol üstlenen jandarmanın yıpratılmasına seyirci kalmamalıyız.
Bu konuda azami özeni göstermeliyiz.
Değerli arkadaşlar,
Adalet Bakanlığı geçtiğimiz yıl polis ve Millî
İstihbarat Teşkilatının ülke genelinde dinleme
yapmasına itiraz etmezken jandarmanın ülke genelinde dinleme
yapmasına itiraz etmiştir. Elbette herhangi bir güvenlik kurumuna
iletişimi toptan izleme yetkisi verilmesi doğru değildir. Ancak
devlet yönetme sorumluluğu, devletin kurumları arasında
eşitlik sağlanmasını gerektirir. Jandarma, bu Hükûmet
açısından üvey evlat gibi algılanmaktadır. Çünkü istenilen
kadrolaşma bu kurum içinde yapılamamıştır. Bu nedenle,
jandarma pasifleştirilmek istenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardır her türlü
olumsuzluğa karşın büyük bir özveriyle görev yapan güvenlik
kuvvetlerimizi terör karşısında zaafa uğratmak büyük bir
yanlışın parçası olmaktadır. Etnik, dinsel veya
ideolojik terör karşısında zaafa düşmemek gerekmektedir.
Ancak son bir yılda Hükûmet açılım adı altında tam
bir zafiyet sergilemekten öteye gidememiştir. Terörün ve teröristin
muhatap alınarak bir yere varılmasının mümkün
olmadığı Hükûmet tarafından ısrarla görmezlikten
gelinmiştir. Bu süreçte yandaş basın tarafından sanki
terörle mücadele suçmuş ve Türk Silahlı Kuvvetleri de bu suçu
işlemiş gibi bir izlenim yaratılmak istenmektedir. Hükûmet, bu
duruma seyirci kalmış, belirsizliği ortadan kaldırmak
yerine iyiden iyiye beslemiştir. Halkımızı acı içinde
bırakan bu sürece muhalefet partileri de ortak edilmek istenmiştir.
Bu durumu kabul edilemez bulan, Türkiye'yi bölünmeye götürecek bu projeye ortak
olmak istemeyen herkes demokrasi düşmanı ilan edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, hangi ülke silahını bırakmamış
teröristi muhatap almıştır? Hangi hükûmet binlerce şehit
vermiş güvenlik kuvvetlerinin basınla yıpratılmasına
göz yummuştur? Hangi devlet pişman olmadığını
ısrarla söyleyen teröristin ayağına mahkeme götürmüştür? Bu
soruları sorduğunuz zaman Demokrasiden nasibini almamış.
diye nitelendiriliyorsunuz.
Etnik temeller
üzerine siyaset inşa etmenin son derece tehlikeli olduğunu, bin
yıllardır beraber yaşayan insanları birbirine düşürmek
anlamına geleceğini, ayrışmaları körüklemenin
etkilerini yıllarca sürdürecek tehlikelere yol açacağını
defalarca söyledik. Sayın Başbakan bu durumu bir hazım sorununa
indirgedi.
Geldiğimiz
noktaya dönüp baktığımızda, ortada basiretsizce yönetilen
bir süreç ve bunun şimdiden acılara neden olan sonuçlarından
başka bir şey görememekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; geçmişte terörle
mücadele edilirken yanlışlar yapılmış, güvenlik ve
temel hak ve özgürlükler arasında denge zaman zaman bozulmuştur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Güneydoğuda
yaşayan yurttaşlarımız bu süreçte çok
sıkıntı yaşamışlardır ancak bunların
ortadan kaldırılmasının yolu etnik
ayrımcılığın güçlendirilmesi değildir. Teröre
neden olan sosyal adaletsizlik, işsizlik,
dışlanmışlık sorunlarını ortadan
kaldırmanın yolunun terörle pazarlık etmek
olmadığının altını ısrarla çizmek isterim.
Terörle mücadele
sırasında şehit olan vatan evlatlarını rahmetle,
şükranla, gazilerimizi minnetle anıyorum.
2010
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güvel.
Ordu Milletvekili
Sayın Rahmi Güner. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 2010 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, burada, dünden beri konuşmalar var. Türkiyenin
bir hukuk devleti olduğunu, Türkiyenin yargı
bağımsızlığı olduğunu ve hukuk devleti
içinde, İçişleri Bakanlığının, kanun çerçevesinde
bütün sorunları çözümlediği şeklinde çok iyimser konuşmalar
yapılmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığının iki
yüzü vardır: Bir yüzü, gerçekten, terörle ilişkiler; terörle
nasıl anlaşılır
Teröre verilen yol haritasının
birisinin Abdullah Öcalanda, birisinin Kandilde, birisi de kendi cebinde.
Diyor ki: Bunu nasıl uygularız, bunu nasıl yaparız?
Bu, teröre
karşı mücadele veren, teröre karşı canını veren
çocuklarımız vurulduğu zaman, terörün kurşunlarına
kurban gittiği zaman, buna komplo teorileri hazırlanıyor. Buna
karşı deniyor ki, burada Ergenekon var. Hangi Ergenekon var
değerli arkadaşlarım! Eğer, terör, ben yaptım demese
Bugün, 7 şehidimizin arkasında terörün varlığı
araştırılıyor, burada bir komplo olduğu
anlaşılıyor.
Devletin en yüce
mevkisinde bulunan kişilerin söyledikleri bunlar değerli
arkadaşlarım ve öyle bir yorum yapılıyor ki, Türkiyenin
üniter yapısı, Türkiyenin Misakımillî hudutları,
Türkiyenin rejimi her gün tartışılıyor.
Bugün yandaş
medyaya gidin, yandaşların tartışmalarını görün;
değerli arkadaşlarım, beş dakika sabredemezsiniz. O kadar
ihanet içindeler ki, Türkiye Cumhuriyeti nasıl yıkılır, Türkiye
Cumhuriyetinin, Anayasanın bugün teminatı olan, Türkiye Cumhuriyeti
rejiminin teminatı olan birçok kurumlar nasıl
yıpratılır, nasıl halkın gözünün önünde
düşürülür? şeklinde tartışmalar yapılıyor
değerli arkadaşlarım.
Şimdi
İçişleri Bakanı diyor ki: Ben demokratik açılıma
inadına devam edeceğim, Başbakanla beraber.
Değerli
arkadaşlarım, demokratik açılım nedir, öğrendiniz mi?
Ben öğrenemedim. Hâlâ demokratik açılımın içeriği
belli değil. Çiçek bahçelerinden bahsediyorlar, çiçeklerden bahsediyorlar
ama Öcalanın bulunduğu yeri çiçek bahçesi yapmışlar; ondan
bahsetsinler.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Anadoluya gidin, köylere gidin, her
mezarlıkta üç dört tane Türk Bayrağı dalgalanıyor. Bu
çocuklarımız ne için ölüyor? Sayın İçişleri
Bakanı bunun hesabını ver? Bunu söyle Sayın
İçişleri Bakanı. Demokratik açılım deyip de Kandile
gidip, Kandile mesaj vermek, Öcalana mesaj vermek sorunu çözmez. Türk milleti
hiçbir zaman terörle uzlaşmaya gitmemiştir, teröristle müzakereye
gitmemiştir. Türk milleti terörün üzerine mücadeleyle gitmiştir.
Örneğini söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım:
Bakın, Ulusal Kurtuluş Savaşını biz halkla beraber
yapmadık mı? Avrupa emperyalizmine, dünya emperyalizmine kucak
mı açtık, yalvardık mı değerli arkadaşlarım?
Biz onlara karşı mücadelemizi verdik.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan; lütfen, geçen bu kürsüde yine
söyledim, bu sevimsiz konuşmalarından, Türk halkından özür
dileyin ve şunu söylüyorum: Bu yapılan komplolara karşı
çıkan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanından özür dileyin
diye söyledim; bunu ben söyledim; yine tekrar ediyorum değerli
arkadaşlarım.
Şimdi,
deniyor ki
Bir yüzü daha var İçişleri Bakanının, kendi
halkına saygıları yok. Bunu açıkça söylemek istiyorum.
Nerede 1 Mayıstaki o işçilere yapılan işkenceler? Nerede
kamu kesiminde yüzde 2,5 maaşına zam yapıp, Çocuğumu
nasıl geçindireceğim, ben nasıl yaşayacağım?
diyen kamu kesiminde çalışanlara yapılan muameleler değerli
arkadaşlarım. En son örneğini gördük, yaşadık. Tekel
işçileri ne istedi sizden? Sayın Bakan, ne istedi bu işçiler?
İşçiler Ekmeğimiz yok, geleceğimiz karamsar,
çocuklarımız aç; bize imkân sağlayın, bize iş verin;
işimiz kötüye gidiyor; biz ne yapacağız? dediler,
kapılarınıza dayandı. Siz ne yaptınız? Karşısına,
özel olarak yetiştirilmiş, özel olarak bunları dövmesi için,
özür dilerim ama, gurka gibi polisi çıkarttınız.
Yapmadınız mı değerli arkadaşlar? Neden bu polis
halkını dövüyor? Neden bu polis milletini dövüyor? (CHP
sıralarından alkışlar) Buna emri kim veriyor?
İşte, orada Emniyet Genel Müdürü var, orada Ankara Valisi var. Neden
bunlar emri veriyorlar?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Ne bağırıyorsun!
Bağırmadan konuş!
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Otur oturduğun yerde, laf atma, laf atma!
Utanılacak şeye laf atma!
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Ne diyorsun?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sağır mı var!
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Hiç kimseye zararı olmayan, çoluğu çocuğunu
geçindirmek için iş arayan, Abdi İpekçi Parkında
toplanmış, kimseye zararı yok, kimseye bir şey demiyor ve
onlara karşı lağım suları, kokulu sular ve
değerli arkadaşlarım, onlara karşı gaz
kullanılmak suretiyle sokaklarda süründürdüler, havuzlarda süründürdüler;
onlara yazık değil mi?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Saçmalıyorsun!
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) İşçiyi dövdürmeye utanmıyor musunuz!
RAHMİ GÜNER
(Devamla) İçlerinde anneler
vardı onların, içlerinde babalar vardı onların;
bunları görmediniz mi? Vicdanınız sızlamadı mı
değerli arkadaşlarım? Sayın İçişleri Bakanı,
vicdanın sızlamadı mı televizyon izlediğin zaman?
Sayın Vali, vicdanınız sızlamadı mı? Sayın
emniyetçiler, vicdanınız sızlamadı mı onlara
vurduğunuz zaman? (CHP sıralarından alkışlar) Niye
vuruyorsunuz? Halkınızı dövüyorsunuz, halkınızı!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Bağırmadan konuş!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne bağırıyorsun?
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Halk dövülmez, halk sevilir ama siz bunu yapmıyorsunuz
değerli arkadaşlarım. Çıkıyor, Ankara Valisi diyor ki:
Provokasyon var. Ne provokasyonu arkadaş? Kim yapacak bunlara
provokasyonu?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Siz provoke ediyorsunuz?
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Kim bunlara işkence yapacak? Açıklasınlar bunu.
Açıklama yok. Bir durum da yok. Yazık değil mi bu halka?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Neden eziyorsunuz halkımı değerli
arkadaşlarım? Ne yaptı bu halk? Askerlik görevini yapar, vergi
görevini yapar, İş verirsen çalışır; var mı bunun
başka şeyi? Devletine saygılıdır ama siz üniter
devleti yıkmaya, Türkiye'nin Misakımillî hudutlarını bölmek
isteyen ve bu uğurda şehit olan askerlerimize, güvenlik
görevlilerimize bile saygılı değilsiniz. Onlara kelle diyen
siz değil misiniz değerli arkadaşlarım? İşte,
bakın, siz, 30-40 bin kişinin ölümüne sebebiyet veren Sayın
Öcalana Sayın Öcalan demediniz mi, Öcalana değerli
arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından Sen diyorsun
sesleri, gürültüler)
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sen diyorsun!
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Sayın Öcalan demediniz mi değerli
arkadaşlarım siz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sen dedin!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sen söyledin.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Hayır, yanlış anlamayın, Sayın Öcalan
demediniz mi ve bundan ceza yemedi mi adamınız değerli
arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kendin söyledin, kendin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Şimdi, çıkıp, bağırmayın
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Şimdi tutanakları göreceğiz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Sizin yerinizde olsam, yüzüm kızarır, sizin yerinizde
olsam çıkıp şu kürsüden konuşmam. Siz Atatürkün şu
Büyük Millet Meclisini
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Hadi canım, hadi oradan!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Özür dile!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güner.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Sayın Bakanın, Sayın Başbakanın derhâl
istifa etmesi lazım, çekilmesi lazım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Güner.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Ben, Türkiye'nin bu iktidar giderse başarılı
olacağı görüşündeyim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, şimdi Hatip konuşurken
hitabının bir yerinde teröristbaşıyla ilgili Sayın
ifadesini kullanmıştır, tutanaklardan
çıkarılmasını ya da düzeltilmesini istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) O yanlış, dili sürçtü.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Milletin Meclisinde, milletin kürsüsünde
teröristbaşına Sayın hiç kimse diyemez.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Başbakanın diyor, Başbakanın.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Vekil lütfen sözünü geri alsın.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Bir dil sürçmesini dahi kullanacak kadar
aşağılara düştünüz.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Benim baştan beri savunduğum, baştan beri
söylediğim
Sayın İçişleri Bakanının Abdullah
Öcalanla özel ve gizli görüşmelerine karşı çıkıyorum.
BAŞKAN Tamam,
tutanaklara geçti.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Ona Sayın Öcalan dememin imkânı yok. (AK PARTİ
sıralarından dedin, dedin sesleri)
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Dedin.
BAŞKAN
Sayın Güner, anladım, tutanaklara da geçti.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Öcalan Sayın değildir!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Böyle hata yapamaz!
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Otur yerine!
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Dil sürçmesi!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Hata oldu yani!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Böyle hata olmaz!
M. CEVDET SELVİ
(Kocaeli) Hata oldu.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Ne diyorsun! Yani şu olayı
büyütecek misin! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN On
beş dakika birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi söz
sırası İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Mustafa
Elekdağda.
Buyurun
Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Dışişleri Bakanlığı bütçesi hakkında
konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, yararlanabileceğim çok kısa süre Hükûmetin
dış politikası hakkında asgari kapsamda dahi bir
değerlendirme yapmama imkân vermiyor. Bu nedenle, Sayın
Dışişleri Bakanına, yanıtlanması ricasıyla
sorular yönelteceğim.
Birinci sorum
Sayın Başbakanın 7 Aralık tarihinde Washingtonda
Başkan Obama ile yapmış olduğu görüşme hakkında
olacak.
7 Aralık
zirvesinin Türkiye açısından hayati olan yönü kuşkusuz
Irakın kuzeyinde konuşlanmış bulunan PKK
unsurlarının tasfiyesiydi. Başbakan Erdoğan da Washington
yolunda uçakta bulunan gazetecilere, Obama ile yapacağı
görüşmenin ana gündemini PKKyı tasfiye planının
teşkil ettiğini, bu bağlamda PKKya karşı Kandil ve
Mahmuru da kapsayacak bir ortak strateji oluşturulacağını
açıklamıştı. Oysa ortak basın toplantısında
Başkan Obama yaptığı açıklamayla, PKKnın
tasfiyesi ve Kandilin temizlenmesi hususunda Türkiyeye hiçbir destek
vermeyeceğini kesin bir şekilde ortaya koymuştur. Yani Başbakan
Erdoğan PKKyı tasfiye planı üzerinde Obamanın desteğini
almak için Washingtona gitmiş ve eli boş dönmüştür. Beni mazur
görün ama Başbakanın Amerika ziyaretinin bilançosu Sıfıra
sıfır, elde var sıfırdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Türkiye bir NATO
üyesi olarak, değerli arkadaşlarım, Afganistan
savaşına kapsamlı ve boyutları takdir edilen katkıda
bulunmaktadır. Türkiye Kabilin komutasını üstlenmiş ve
buranın korunması için 1.700 askerini göndererek Amerikayla omuz
omuza teröre karşı mücadele vermektedir.
Sayın Bakan,
buna rağmen neden Türkiye'nin PKKyı tasfiye planına
Amerikanın destek vermesini sağlayamıyorsunuz? Bana lütfen
burada Amerikanın Türkiyeye anlık istihbarat verdiği ve Irak
hava sahasını Türkiyeye açtığı hikâyesini anlatmayın
çünkü Amerikadan alınan kısıtlı istihbarat
karşılığında Hükûmetiniz, Amerikanın izni
olmadan Türkiye'nin Kuzey Irakta harekât yapmayacağı
yükümlülüğü altına girmiştir. Yani Türkiye kutsal bir hak olan
meşru savunma hakkından ve uluslararası hukuktan doğan
müdahale hakkından feragat etmiştir. Bu, Türkiye'nin tarihine,
maalesef siyasi tarihine bir kara leke olarak geçmiştir. Bu gerçeği
kimse inkâr edemez.
Amerikanın
iki yıldır Türkiyeye verdiği istihbarat bir şeye
yarasaydı Hükûmetiniz bugün karşısında, arkasını
Barzaniye dayayarak Türkiyeye meydan okuyan ve siyasi müzakere
şartlarını dayatmayı öngören bir PKK bulmazdı.
Türkiye'nin bu konuda beklediği yardım, Amerikanın fiilen
PKKyla mücadeleye girişmesi değildir. Türkiye'nin beklediği,
Amerikanın Türkiye'nin Kuzey Irakta kendi özgür iradesiyle kara ve hava operasyonları
yapmasına getirdiği kısıtlamaları
kaldırmasıdır.
Sayın Bakan,
Türkiye'nin size sağladığı, siyasi, stratejik ve jeopolitik
kozları cesaretle ve dirayetle kullanarak stratejik müttefikimiz diye
tanımladığınız Amerikayı, PKK terörüyle mücadelede
Türkiye'nin uluslararası hukuktan doğan haklarına koyduğu
kısıtlamaları kaldırmaya ikna etmeniz gerekir. Bu beceriyi,
bu yeteneği gösteremezseniz Sayın Bakan, bu kürsüden istediğiniz
kadar Türkiyeyi bölgesel güç yaptık düzen kurucu ülke yaptık küresel
oyuncu hâline getirdik teranesini okuyun, bunlar, maalesef, boş ve kof
böbürlenmeler olmaktan ileri gitmez.
İkinci
sorum, Washingtonda cereyan eden talihsiz bir olay hakkındadır: 7
Aralık Washington zirvesinin ardından yapılan ortak basın
toplantısındaki açıklamalar, Sayın Başbakanın,
Türkiye'nin İran
Sayın Bakan,
böyle bir skandalı önleyecek önlemleri alamaz mıydınız? Bu
olayın Türk dış politikasının itibar ve
inandırıcılığını zedelemediğini iddia
edebilir misiniz? Şu ağzınızdan düşürmediğiniz
proaktif dış politikanız Washingtonda prokomik bir hâle
dönüşmedi mi? Bu skandaldan birkaç gün sonra İranlı yetkililer
ağız değiştirdiler, ama Washingtonda olan oldu: Bade
harabül Basra.
Üçüncü sorum,
Ermenistanla imzalanan protokollerin akıbeti hakkında: Başkan
Obama, 7 Aralık zirvesinde, bu konuda tüm
ağırlığını Ermenistan Cumhurbaşkanı
Sarkisyandan yana koyarak Başbakan Erdoğana şu mesajı
verdi: Protokolleri gecikmeden Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirerek
onaylayın ve bu suretle Ermenistanla diplomatik ilişkileri kurun ve sınırı
açın. Onay işlemi ile Karabağ sorununun çözümü arasında
bağ kurmanıza karşıyız. Protokolleri
onaylamadığınız takdirde, nisan ayında Amerikan
Kongresinde soykırım tasarısını durdurmak çok zor
olur. Verdiği mesaj bu Obamanın. Başbakan Erdoğan Obamaya
verdiği cevapta ise Protokoller hakkındaki son karar Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından verilecektir. dedi. Oysa, Sayın
Başbakan 13 Mayısta Azerbaycan Parlamentosunda Azeri halkına
şeref sözü vermiş ve Karabağın Ermenistan tarafından
işgali sona ermeden sınır kapısı açılmaz.
demişti. Başbakanın Washingtonda ve Baküde
yaptığı açıklamalar birbiriyle çelişkilidir.
Bunların hangisinin doğru olduğunu bilmek hakkımızdır
değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakan,
şimdi sizden kaçamaksız ve dürüst bir yanıt rica ediyorum:
Ermenistana sınır kapısını
Başbakanımızın şerefiyle garanti ettiği üzere
Karabağın işgali son bulunca mı açacaksınız,
yoksa Başbakanın Obamaya söylediği gibi, protokolleri Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirecek ve eğer Meclis protokollere onay verirse
sınırı Karabağın işgali son bulmadan mı
açacaksınız?
Dördüncü sorum
yine protokollerle ilgili: Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan
yaptığı açıklamalarla Türkiyenin protokolleri ön şart
koymadan imzaladığını, bu nedenle protokollerin Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasının Karabağ
sorununa bağlanmayacağını vurguluyor ve protokoller
uygulanıp sınır açılmazsa anlaşmadan çekilme tehdidini
savuruyor, Sayın Bakan, siz ise ön şartlı
imzaladığınızı söylüyorsunuz fakat bunu kanıtlayamıyorsunuz.
Ermeni tarafının ise eli kuvvetli. Ermeni tarafı onay
işlemlerinin yerine getirilmesinden itibaren iki ay sonra
sınırın açılacağını, ilişkilerin
geliştirilmesi hakkındaki protokole kaydettirmek suretiyle tutumunu
güvence altına almış.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Siz Ermenistanı mı savunuyorsunuz, Türkiyeyi mi
savunuyorsunuz?
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Siz ise onay işlemlerinin Yukarı
Karabağ sorununun hâlline bağlı olduğunu protokole
kaydettirememişsiniz. Sayın Bakan, insan bu kadar kolay tongaya
düşer mi? Türkiyeyi yıldız gibi parlayan ve küresel roller
üstlenen bir bölgesel güç yapma hayali peşindeki zatıalinizin bu
oyuna gelerek protokollere imza atması bana Ziya Paşanın
şu beytini anımsatıyor:
Yıldız
arayıp gökte nice turfa müneccim,
Gaflet ile görmez
kuyuyu rehgüzerinde.
Beşinci
sorum Irakla ilişkilerimiz hakkında: Irakla kırk sekiz
anlaşma yaptık diye böbürleniyoruz ama en yaşamsal
anlaşmayı yapamadık, yapamadınız. Irak Merkezî
Hükûmeti ile Türkiye arasında 2007de imzalanan Terörle Mücadele
Anlaşması 4üncü maddesinde öngörülen sıcak takip hakkı
Barzaninin karşı çıkması nedeniyle onaylanamadı.
Anımsayacaksınız, Hükûmetiniz tarafından 2008
yılı başında Barzaniye gönderilen talep listesinde
Türkiyenin şu dört meşru talebi yer alıyordu:
1) PKKnın
terör örgütü olarak ilan edilmesi.
2) Örgütün
elebaşlarının Türkiyeye teslim edilmesi.
3) PKK örgütünün
siyasi bürolarının kapatılması ve kamplarının
tecrit edilmesi.
4) PKKya
lojistik desteğin kesilmesi.
Barzani bugüne
kadar bu taleplerin hiç birini yerine getirmedi. PKKnın Türkiyeye
yönelik kanlı terör eylemlerine destek vermeyi sürdürdü ama buna
rağmen siz gene Barzani önünde yalvar yakar olmaya devam ettiniz ve en
sonunda siz
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Biz siz değiliz. Onu siz
yaparsınız.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla)
Türkiyenin Dışişleri
Bakanı olarak Diyarbakırdaki Kürt halkını ayağa
kaldırırım. diye Türkiyeyi tehdit eden, PKKya destek veren ve
bağımsızlık için gün sayan Barzaninin ayağına,
Erbile gittiniz. Barzaniye iletilen dört talep yerine getirilmeden Erbile ayak atmamalıydınız
Sayın Bakan. Ben bu yaptığınızı Türkiye için bir
zül olarak görüyorum. Gururunuzu bu kadar esneterek ne elde ettiniz? Hiçbir
şey!
Altıncı
ve son sorum terörle mücadele stratejisi hakkında: Sayın Bakan,
Hükûmetiniz tarafından başlatılan ve önce Kürt
açılımı sonra demokratik açılım ve nihayet Millî
Birlik Projesi ismi verilen ve hâlâ ana unsurları belli olmayan
girişim esas itibarıyla terör odağını muhatap
almayı ve uzlaşmayı hedeflemektedir. Terörle mücadeleyi terk
edip, terörle mücadeleye yönelen bu strateji şu üç nedenle
yanlıştır:
1) Eğer
Obama yönetiminin 2011de kuvvetlerini Iraktan çektiği zaman
arkasında nispeten istikrarlı, Amerikan yörüngesinden kaymayan ve
bütünlüğünü koruyan bir Irak bırakmayı ve Kuzey Irakı
Sünni ve Şii Arapların hışmından korumak için
Türkiyeyi emanet etmeyi öngören bir planı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla)
varsa -ki var olduğu
anlaşılıyor- o zaman Obama yönetiminin Türkiyenin Kuzey
Iraktaki PKK unsurlarını tamamen tasfiye etmesi için gerekli
şartları yaratması gerekir. Obama yönetimi eninde sonunda bu
gerçeği anlayacaktır.
2) Bölgesel
siyasi dinamikler PKKyı yalnızlığa iten ve güç
aldığı kaynakları kurutan bir doğrultuda
oluşmaktadır.
3) Bugün Türk
Silahlı Kuvvetlerinin dış tehdit algılaması
Türkiyenin acil ve ciddi bir dış tehditle
karşılaşmadığını ortaya koyuyor. Yani
bugünün ortamında Türk Silahlı Kuvvetleri tam gücünü enerjisini PKK
terörüne odaklamak imkânına sahiptir.
Son yirmi
beş yıl zarfında Türkiye PKKyla mücadelede hiçbir zaman bu
kadar olumlu koşullardan yararlanmamıştır değerli
arkadaşlarım. Bu durumda Hükûmet Kuzey Iraktaki PKK
unsurlarının silah bırakmasını istiyorsa stratejisini
terörle uzlaşmaya değil terörü tasfiyeye odaklamalıdır.
Bu bakımdan,
izlediğiniz strateji yanlıştır Sayın Bakan.
Yanlış strateji yanlış ilaç gibidir, öldürür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.
Şahıslar
adına lehte konuşmak üzere Karabük Milletvekili Sayın Mehmet
Ceylan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MEHMET CEYLAN
(Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu turda
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle şahsınızı ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, Türkiye, AK PARTİ İktidarı döneminde dış
politikada yıllardır sürdürülen statükocu, korumacı bir politika
yerine yapıcı, aktif ve etkin bir dış politika
izlemektedir. Bu dönemde, bölgesinde ve dünyadaki gelişmelere
duyarsız kalan, Bana ne diyen, dört tarafı düşman gören bir
anlayış artık terk edilmiş, aksine, cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün de ifade ettiği gibi Yurtta sulh
cihanda sulh ilkesi, prensibi çerçevesinde bölgemizin ve dünyanın
sorunlarına duyarlı olan, bu sorunlara çözüm üretmeye
çalışan, birçok donmuş ihtilafta ara bulucu rol üstelenen, bunun
neticesinde de dünyada gerçekten takdir toplayan bir politika izlemektedir.
Değerli
arkadaşlarım, ifade ettiğim gibi bu dönemde Türkiyenin
dış politikada izlemiş olduğu politika neticesinde
gerçekten komşularımızla olan ilişkilerde ve bölgemizdeki
gelişmelerde çok önemli katkılarda bulunmuş ve önemli sonuçlar
elde edilmiş bulunmaktadır. Bu sonuçları yakın komşularımızla
olan ilişkilerimizde, Orta Doğuda, Kafkaslarda, Balkanlarda,
Akdenizde çok açık bir şekilde görebilmekteyiz.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Azerbaycanda da!
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Azerbaycanda da öyle efendim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; sınır
komşularımız olan Suriyeyle ilişkilerimize bakın, Irak
ile ilişkilerimize, İran ile ilişkilerimize bakın;
Gürcistan, Rusya ile ilişkilerimize bakın; Yunanistan, Bulgaristan,
Romanyayla ilişkilerimize bakın; hatta Ermenistan ve
Kıbrıs Rum Yönetimiyle ilişkilerimize, Azerbaycanla
ilişkilerimize bakın. Bütün bu konularda gerçekten geçmişe göre
çok önemli ilerlemeler sağlanmış bulunmaktadır. Komşu
ve dost ülkelerle vizeler bir bir kalkmaya başlamış ve
dış ticaret rakamları bunun neticesinde çok önemli
gelişmeler ifade etmektedir.
Uzlaşmacı
ama onurlu bir dış politika izliyoruz değerli
arkadaşlarım. Tabii ki, uzlaşmacı olmakla birlikte
ülkemizin menfaatini koruyan, mazlumları koruyan bir dış
politika izlemekteyiz. Haksızlıklara da yeri geldiğinde hiç kimseden
çekinmeden karşı koymaktayız. Bilindiği üzere, Filistinde
akan kana, haksızlığa, işgalci ve yayılmacı
İsraile karşı en sert tepkiyi koyan ülkelerin başında
Türkiye ve Sayın Başbakanımız gelmektedir. Sayın
Başbakanımız Davosta olduğu gibi, her platformda cesaretle
İsrailin bu saldırgan, bu acımasız tutumunu
eleştirmekte ve kendilerini barışa davet etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye, tabii ara bulucu faaliyetlerine de önem
vermektedir. Bakın, Suriye ile İsrail ilişkilerinde bir ara
bulucu rol üstlenmektedir. Yine İsrail ile Ürdün sorununda, diğer taraftan
Filistin sorununda her seviyede etkin rol oynuyoruz. Daha iki gün önce
Mısır Devlet Başkanı ile Sayın
Cumhurbaşkanımız görüştü. Mısır Devlet
Başkanı Sayın Hüsnü Mübarek ülkemizi ziyaret etti ve bugün de
Sayın Cumhurbaşkanımız Danimarkada İsrail Cumhurbaşkanı
Şimon Peresle bu konuları görüştü. Geçen yıl
Rusyanın Gürcistanla, Abhazya ve Güney Osetyaya
saldırısı neticesinde ortaya çıkan
anlaşmazlığın çözüm noktasında yine Türkiye devreye
girmiş ve ara bulucu rol oynamıştır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Ermenistan ile
ilişkilerimizi de normalleştirmeye çalışıyoruz. Bu
konuda tabii ki protokoller imzalandı ve Meclisimize geldi. Şunu
burada açık yüreklilikle ifade etmem gerekir ki, Azerbaycanlı
kardeşlerimizi, soydaşlarımızı,
dostlarımızı incitecek hiçbir karar, benim de görev
yaptığım Dışişleri Komisyonundan ve bu Meclisten
asla geçmez ve geçmeyecektir. Bundan bütün milletimizin emin
olmasını, Azerbaycanlı kardeşlerimizin emin olmasını
bekleriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Kıbrıs konusunda da gerçekten bu dönemde çok önemli, olumlu
gelişmeler kaydedilmiş bulunmaktadır. Geçmiş yıllara
kıyasla, bundan önceki dönemlere kıyasla gerçekten artık
Kıbrısta elimiz çok güçlü, müzakere konumumuz çok güçlü
bulunmaktadır. Daha düne kadar Avrupa Konseyi binasına giremeyen
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkilileri, şimdi gözlemci
statüsüyle orada bulunmakta ve büroları bulunmaktadır. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin İslam Konferansı Örgütünde
temsilcisi bulunmakta ve gözlemci olarak katılmaktadır. On yedi
ülkede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin resmî temsilcisi bulunmaktadır.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; tüm bunlar göstermektedir ki
Türkiye, gerçekten, artık hem bölgesinde hem dünyada barış
üreten, istikrar üreten bir politika izlemekte ve onurlu bir konuma gelmiş
bulunmaktadır. Bu açıdan da bu politikayı gerçekten ülkemizin bölgemizde
ve dünyada
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Cümlemi bitireyim.
BAŞKAN
Cümleleri öyle bitiriyorsunuz.
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Değerli milletvekilleri, hepinize teşekkür ediyorum.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ceylan.
Hükûmet
adına ilk söz, İçişleri Bakanı Sayın Beşir
Atalaya aittir.
Buyurun
Sayın Atalay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika, bir dakika da ek süre veriyoruz, yirmi bir dakika.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığım ve bağlı
kuruluşlarının bütçesinin görüşülmesi vesilesiyle yüce
heyetinizi şahsım ve Bakanlığım adına en içten
duygularımla selamlıyorum. Bakanlığım bütçesi üzerinde
söz alan değerli milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Dile
getirilen eleştiri ve tavsiyelerden faydalanacağımızı
umuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önce şunu ifade edeyim -tabii
oturuma başlarken de bugün ifade ettim- dün Ankara Valiliğinin
işçilerin gösterisine müdahale ederken milletvekillerimizin maruz
kaldığı durumdan üzüntümü tekrar ifade ediyorum. Burada ifadeler
oldu, yanlış ifadeler. Keşke her şey konuşulsun ama doğru
konuşulsun yani yanlış ve yalan bilgi verilmesin. Burası
tabii, Meclistir. Benim talimatım falan olmamıştır.
Bunları herkes bilir, valiliklerin görev alanıdır. Ben de Ankara
Valiliğinden bu konuda bilgi aldım ve ne
yaptığımı da söyledim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3152 sayılı
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ve ilgili diğer mevzuatla İçişleri
Bakanlığına, güvenlik, asayiş ve trafik hizmetlerinden
sınır, kıyı ve kara sularımızın muhafaza ve
emniyetinin sağlanmasıyla her türlü kaçakçılığın
men ve takibine, il ve ilçelerin genel idaresinden mahallî idareler ve
bunların merkezî idareyle olan alaka ve münasebetlerinin düzenlenmesine
kadar çok önemli görevler verilmiştir.
Bakanlığımız,
kendisine tevdi edilen bu görevleri merkezde, 6 ana birimi, 7 danışma
ve denetim birimi, 4 yardımcı hizmet birimi, 3 sürekli kurul ile 3
bağlı kuruluşu; taşrada ise, 81 il valiliği ve 892
ilçe kaymakamlığı ve bunlara bağlı alt birimleri
vasıtasıyla yürütmektedir.
Bakanlığımız,
başta vali ve kaymakamlar olmak üzere, her kademedeki görevlileri, polis,
jandarma ve sahil güvenlik personeli vasıtasıyla hiçbir
fedakârlıktan kaçınmadan ve mesai mefhumu gözetmeden ülke
çapında, ülkemizin her köşesinde görevlerini titizlikle yerine
getirmektedir.
Güvenlik
hizmetleri, Bakanlığımızın bağlı
kuruluşları olan Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
vasıtasıyla yürütülmektedir. Ben bu vesileyle, bu üç güvenlik
kuruluşumuzda gece gündüz, mesai mefhumu dinlemeden fedakârca
çalışan bütün mensuplarımızı buradan selamlıyorum,
hepsine teşekkür ediyorum. İçlerinde hayatını kaybeden,
şehit olan bütün arkadaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Gazilerimizi saygıyla selamlıyorum ve
çalışmalarında bütün arkadaşlarıma başarılar
diliyorum.
Bugün
itibarıyla, değerli milletvekilleri, Emniyet Genel Müdürlüğünde
212.127, Jandarma Genel Komutanlığında 193.068 ve Sahil Güvenlik
Komutanlığında 5.051 personel görev yapmaktadır.
İçişleri
Bakanlığı olarak, temel görevlerimizden biri olan güvenlik
hizmetlerini sunarken, hukukun üstünlüğü, açıklık,
şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi evrensel değerleri kapsayan
ve vatandaş memnuniyetini esas alan bir anlayışı temel
alıyoruz.
Bu
yaklaşım çerçevesinde, 2002 yılından bu yana,
güvenliğin yasal altyapısının oluşturulmasına,
zihniyet dönüşümünün sağlanmasına ve güvenlik güçlerinin
etkinliğinin artırılmasına yönelik çok önemli adımlar
atıldı.
Ben bunlardan bir
kısmını ana başlıklarıyla, izninizle burada
sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Her şeyden
önce güvenlik güçlerimizin kalitesinin, niteliğinin, niceliğinin
artırılması yönünde önemli çaba gösteriyoruz. Bunların
bina, araç gereç ve diğer ihtiyaçlarının
karşılanmasında, Hükûmet olarak bütün
imkânlarımızı öncelikle kullanıyoruz ve özellikle de
personelin eğitiminde ve yetişmesinde gerçekten çok farklı
kararlar ve uygulamalar söz konusu olmuştur bu yedi yılda.
2009
yılına kadar polis meslek yüksekokullarının
sayısı otuza çıkarılmıştır ve şu anda,
hem polis meslek yüksekokullarımızda hem de altı aylık
eğitim veren polis mesleki eğitim merkezlerinde eğitimler devam
etmektedir. Biliyorsunuz, üniversite mezunlarının ilk defa
polisliğe alınması 2005 yılında
başlamış ve devam etmektedir.
Şöyle
sayıları da verebilirim: Sadece 2009 yılı içinde 17.750
polis teşkilatımıza katılmıştır. Bunlardan
bir kısmı, 6.500 civarı polis meslek
yüksekokullarımızın mezunudur, diğer kısmı ise
üniversite mezunlarının merkezî sınavla polislik mesleğine
kazandırılması ve bunlara altı ay çok hızlı bir
eğitim verilmesidir ve 2010 yılında da yaklaşık 16 bin
polis memuru teşkilatımıza kazandırılacaktır. Bu
çabalarımız sonucunda, iktidara geldiğimizde emniyet
teşkilatında yüzde 20 civarında olan üniversite mezunu polis
oranı şu anda yüzde 80lere yaklaşmıştır.
Jandarma
teşkilatımızda da benzer
çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve özellikle
profesyonelliğin sağlanması için erlerin yerine uzman nitelikli
personelin görev yapmasını sağlamak amacıyla 24.094 uzman
jandarma teşkilata kazandırılmıştır. Jandarma
meslek eğitimi ön lisans programından da bugüne kadar 15.552 personel
mezun olmuştur.
Güvenlik
personelimizin hizmet içi eğitimine de ayrı bir önem verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; emniyet teşkilatımız
içinde özellikle vatandaşlarımızla daha yakın irtibat ve
yardımlaşma temin etmesi için Toplum Destekli Polislik Projesi 81
ilimize yaygınlaştırılmıştır. Projeli
çalışmalarımızdan özellikle Polisin Asayiş
Suçlarıyla Mücadele Stratejisinin Geliştirilmesi ve Güçlendirilmesi
Projesi, Güven Timleri ve Yıldırım Ekipleriyle ülke genelinde
etkili şekilde yürütülmektedir. Özellikle asayişe ilişkin
suçlarda her yıl biraz daha düşme ve azalma olmaktadır;
bazıları, kapkaç gibi tarihe karışmıştır,
hırsızlık gibi suçlarda da etkin mücadeleyle ciddi azalmalar söz
konusudur.
Eğitim
kurumlarımızda, ilk ve orta öğretimde, üç yıldır
dikkatinizi çekiyordur, bizleri üzecek hiçbir olay meydana gelmemiştir,
basına yansıyan önemli bir olay olmamıştır, Güvenli
Okul Güvenli Eğitim Projemiz Millî Eğitim Bakanlığı ve
Bakanlığımızın iş birliğiyle çok verimli
şekilde yürümektedir.
Kent Güvenlik
Yönetim Sistemi (MOBESE) bütün illerimizde tamamlanmak üzeredir,
yaklaşık otuz ilçemizde de turizm ağırlıklı büyük
ilçelerimizde tamamlanmıştır.
Jandarmanın
buna benzer JEMUS (Entegre Muhabere ve Bilgi Sistemi) Projesi de bütün illerimizde uygulamaya geçirilmiştir.
Kriminal
laboratuvarlarımızın sayısı, niteliği ve kalitesi
çok artırılmıştır.
Polis
merkezlerinde özel bir çalışma yapılmıştır. 2009
yılı Polis Merkezleri Yılı ilan edilmiş, bütün polis
merkezleri ve jandarmada bütün karakollar standart hâle getiriliyor,
yenileniyor ve hepsi de kameralı hâle getiriliyor. Bu yılın
sonuna kadar da bunlar tamamlanmış olacaktır.
Burada, çetelerle
ve organize suçlarla mücadelemizin ne kadar öncelikli olduğunu tekrar
ifade etmek isterim. Bu konuda, gerçekten Hükûmetimiz döneminde büyük
başarılar elde edilmiştir. 2009 yılının ilk on
bir ayında düzenlenen 421 operasyonda 6.691 şüpheli
yakalanmış ve toplumsal huzuru derinden etkileyerek bozan bu suç
örgütleri bertaraf edilmiştir.
Ayrıca,
uyuşturucuyla mücadelede de yine çok ciddi şekilde yakalamalar ve
cezalandırmalar olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle tekrar ifade etmek
istiyorum, işkenceye sıfır tolerans uygulamamız bütün
titizliğiyle sürdürülmektedir. Hem hükûmetlerimiz döneminde,
bilindiği gibi, Türk Ceza Kanununda bu yönde değişiklik
yapılmış, bu cezaların ertelenmesi ve paraya
çevrilmeyeceği hükmü getirilmiştir hem de bütün diğer
mekanizmalar ciddi şekilde çalışmaktadır.
Trafikte
gerçekten ağırlıklı olarak bu 2010 yılında tekrar
yeni bir ivme kazandıracağız ama bir boyutu özellikle sizlere
bilgi olarak sunmak istiyorum: Özellikle büyük şehirlerde, yoğun
zamanlarda meydana gelen sadece hasarlı kazalarda
vatandaşlarımızın kendi arasında form doldurarak
oradan ayrılmaları ve sigorta kanalıyla bütün işlemlerin
tamamlanması uygulaması başarılı olmuştur.
Şu anda benim elimdeki veriye göre yüzde 77ye
ulaşmıştır kazalarda bu şekilde uygulama. 1 Nisan 2008
tarihinden bu yana yani on dokuz aylık dönemde 1 milyon 424 bin 755 maddi
hasarlı trafik kazasından 1 milyon 95 bin 892si bu şekilde
çözümlenmiştir. Bu şekilde hem trafik polisinden tasarruf
edilmiş hem de gerçekten o caddelerin tıkanması artık
önlenmiştir.
Trafik
kazalarının, otoyollarda özellikle ölümlü kazaların artması
sebebiyle otoyol büro amirlikleri kurulmuş ve otoyollarda yeni bir otoyol
polisi uygulaması başlatılmıştır. Bunları da
bu süreçte biz önemli görüyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ İktidarı
olarak millî birlik ve beraberliğimizin, ülkemizin bölünmez
bütünlüğünün, devletimizin bekasının ve üniter
yapımızın korunması en önemli önceliğimizdir. Bu
anlayışla hükûmetlerimiz döneminde terörle mücadelemiz bütün
boyutlarıyla ve kararlılıkla devam etmekte, konu tüm
boyutlarıyla değerlendirilerek alınması gereken tedbirler
gözden geçirilmekte ve uygulamaya konulmaktadır. Irakın kuzeyinden
kaynaklanan terör saldırılarına engel olmak amacıyla yüce
Meclisimizce sınır ötesi operasyon yapma yetkisi verilmiş olup
bu yetki ihtiyaç olduğunda kullanılmaktadır. Terörün istismar
ettiği ekonomik kalkınma ve kırsal altyapı
ihtiyacının karşılanmasına yönelik
çalışmalar hızla yapılmaktadır. Terörün dış
desteğinin kesilmesi amacıyla her düzeyde diplomatik girişimlere
ağırlık verilmektedir.
Bu çerçevede,
tabii burada bugün üzerinde durulan konuya da birkaç cümleyle doğrusu
değinmek istiyorum, millî birlik ve kardeşlik projemiz, demokratik
açılım sürecimizle ilgili: Ben bu projeye, koordinatörlüğünü
üstlendiğim ve ilk basın toplantımızı
yaptığım andan itibaren demokratik açılım projesi
dedim ve biz daima bunu kullandık, bunu ifade ediyorum.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Başkası yapsın Sayın Bakan, yani
İçişleri Bakanına düşmez bu, İçişleri
Bakanının görevi değil bu.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Başbakan başka türlü söylüyor, herkes başka bir
şey söylüyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Millî birlik ve kardeşlik
bunun içeriğidir ve değerli milletvekilleri, daha çok kısa süre
önce burada iki tam gün biz bu konuyu burada, Mecliste görüştük.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Mehmet Aydına verin o yapsın,
İçişleri Bakanının görevi değil bu. Şehitlerin
olduğu bir Bakanlık bu, yazık oluyor!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) İki tam gün hem biz Hükûmet
olarak hem bütün parti gruplarımız düşüncelerini dile getirdiler
ve hâlen İçeriğini bilmiyorum. diyen arkadaşlarımız
var, çok üzülüyorum ve
ŞENOL BAL
(İzmir) Bitti mi Sayın Bakan, konu bitti mi?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) O günkü tutanaklar okunabilir, yani
biz içeriği o gün burada tek tek tek ifade ettik, onun
dışında da bir şey yok arkadaşlar; biz her şeyi
çok açık yürütüyoruz, gizli kapaklı bir şey yok. Yani
insanların hâlen Biz içeriğini bilmiyoruz. demesi ve Mecliste iki
gün oturum yapılmasına rağmen ve bütün konu bu olmasına
rağmen, insan üzülüyor doğrusu.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) İmralıyla görüşüyor musunuz?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Burada amaç şudur: Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; amacımız ikidir, tekrar
ediyoruz: Son günlerde tasfiye kavramı da kullanıyor, doğrudur,
terörün tasfiyesidir, birinci amacımız budur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Terörün ve şiddetin
tasfiyesidir. İkinci amacımız, Türk demokrasisinin
güçlendirilmesidir, derinleştirilmesidir, genişletilmesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bizim iki amacımız
vardır.
ŞENOL BAL
(İzmir) Demokrasiyi katleden sizsiniz!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Siyasi çalışmalar olsun, düşünce olsun, her düşünce
kendisini özgür ortamda gerektiği kadar ifade edebilsin ama şiddet ve
terör olmasın.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) PKK yapıyor bunu!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Şiddet ve terörün
olmadığı
ŞENOL BAL
(İzmir) Çelişkidesiniz Sayın Bakan, çelişkidesiniz!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
kardeşlik içinde yaşanan bir Türkiyedir. Bizim hedefimiz
budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) PKK gayet güzel anlatıyor sayenizde!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
ve şunu burada ifade etmek
istiyorum: AK PARTİ
ERKAN AKÇAY
(Manisa) PKK açılımı yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Niye
karşısındasınız böyle?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) AK PARTİ ve AK PARTİ
hükûmetleri
ŞENOL BAL
(İzmir) Başkan vekiliniz
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Terörün devam etmesini mi istiyorsunuz?
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Siz istiyorsunuz bunu, siz!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Türkiye'nin, ülkemizin, Türk
milletinin
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Daha başınıza taş yağacak!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
kardeşliğimizin, bütünlüğümüzün teminatıdır.
AK PARTİ bu ülkenin ayrışmasının değil, bütünlüğünün
teminatıdır, kardeşliğinin teminatıdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL
(İzmir) Manzara ortada! Manzara ortada!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) AK PARTİ Türkiye'nin
tamamında vardır
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Bunu siz söylüyorsunuz, siz!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
ve ülkemizin, vatandaşımızın, her kesimimizi temsil
ediyoruz biz. Burada, biz sürekli şunu diyoruz: Biz sürekli,
kardeşlik diyoruz, birlik diyoruz, bütünlük diyoruz ama ne hikmetse
muhalefet sürekli ayrışma ve bölünme diyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Milleti bölüyorsunuz!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Biz, değerli arkadaşlar
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) 36 etnik
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Değerli arkadaşlar, biz bugüne kadar, bu
çalışmanın tek amacının ülkemizde
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Ayrıştıran sizsiniz, sonra
birleştirmeye çalışıyorsunuz. Kardeşliği isteyen
biziz. Bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
kardeşliği sağlamak,
birliği sağlamak, bütünlüğü sağlamak olduğunu,
kardeşliği derinleştirmek olduğunu söylüyoruz ve şunu
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Bölücülük yapıyorsunuz Sayın Bakan!
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Allah ıslah etsin sizi!
BAŞKAN
Sayın Çelik
Sayın Çelik
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar,
samimiyetle, bütün inancımla şunu söylüyorum: Bakın, bizim
çabamız, ülkemizde kardeşliği zedelenir hâle getirilmiş
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayenizde, sayenizde!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Eğer bugün bu kardeşlik pekiştirilmezse
gelecekte daha büyük sorunların olmasını önlemektir
Açıkça
bunu ifade ediyorum ben burada.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Allah ıslah etsin sizi!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Zamanında bunlara el
atılmadığı için, bu konular zamanında böyle
derinlemesine çalışılmadığı için bunlar
derinleşmiş
ŞENOL BAL
(İzmir) Vah, vah, vah!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
derinleşmiş, birileri
ihmal etmiş.
ŞENOL BAL
(İzmir) Yazıklar olsun!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Biz bugüne kadar yapılan ihmali
gidermeye çalışıyoruz. Görevimizi yerine getirmeye
çalışıyoruz.
ŞENOL BAL
(İzmir) Terörle müzakere ederek mi?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sorun odaklı değil, çözüm
odaklı. AK PARTİ hükûmetlerinin bir özelliği vardır.
ŞENOL BAL
(İzmir) Var, doğru, cumhuriyete karşı olmak!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Biz, bu ülkenin
kronikleşmiş, herkesin korkarak, çekinerek el atmadığı
sorunlarına el atıyoruz ve Türkiye'nin geleceği giderek daha
güçleniyor. Korkmayın, konuşmaktan korkmayın.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Ülkede ayaklanma provaları yapılıyor Sayın
Bakan! Ülkede ayaklanma provaları yapılıyor!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Terörden korkun, şiddetten
korkun. Konuşmaktan korkmayalım. Her şeyi konuşalım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Asayişi sağlayın, asayişi!
BAŞKAN
Sayın Akçay
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Daha fazla demokrasiden
korkmayalım.
ERGÜN
AYDOĞAN (Bursa) Hangi demokrasi, hangi demokrasi?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ve inşallah, AK PARTİ
ŞENOL BAL
(İzmir) Türkiyede demokrasiyi katlettiniz!
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Demokrasi nerelerde geçerli Sayın Bakan?
Nerelerde demokrasi geçerli?
M. FATİH
ATAY (Aydın) Dün gördük demokrasiden korkup
korkmadığınızı. Dün gördük işçilere
yaptığınız muameleyi. Ne kadar demokratik olduğunuzu
gördük dün.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Burada konuşmasından da
üzüntü duyduğum, hiç kendisinden beklemediğim bir değerli
arkadaşın ortak paylar dediği o paydaların garantisi
biziz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye'nin o
bakın
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Ortak paydaları parçalıyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Türkiye'nin, milletimizin, tek
devletin, tek milletin, tek bayrağın, tek dilin garantisi AK
PARTİ, AK PARTİ ve AK PARTİ hükûmetleri. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Adını söyle! Bayrağın adını söyle,
devletin adını söyle, milletin adını söyle!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Anayasadan Türk milleti kelimesini çıkarmakla mı oluyor?
BAŞKAN
Sayın Güner
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Millet biliyor Sayın Bakanım,
konuş!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
ERGÜN
AYDOĞAN (Bursa) Sayın Bakan, PKK bayrakları meydanlarda! PKK
bayraklarını görmüyor musunuz?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben tabii, sizlerin, bir
kısım arkadaşların hakaret içeren şeylerini bile
dinledim ama bizim üslubumuz onlara gitmiyor.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Hepsi gerçek, neresi hakaret?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben sadece burada düşünceler
ifade ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Bakan, siz konuşmaya başlarken
Doğruları söyleyeceğim. demiştiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Şehit ailelerimiz
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MUHARREM VARLI
(Adana) Hangi doğrulardan bahsettiniz?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Şehit ailelerimiz ve
gazilerimizin her türlü sorunlarıyla Bakanlık olarak yakından
ilgileniyoruz. Bakanlığımız bünyesinde Şehit ve
Gaziler Bürosu, illerimizde de iş ve işlemleri takip etmek
amacıyla irtibat büroları oluşturulmuştur.
Bakanlığımız
mensubu veya köy korucusu olup da terörle mücadelede şehit olanların
yakınlarıyla yaralananlara nakdî tazminat ödenmekte; öte yandan,
terör nedeni ve etkisiyle şehit veya çalışamayacak derecede
malul olan kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile geçici ve gönüllü köy
korucularının eş, çocuk veya kardeşlerinden birisi ile çalışabilecek
durumdaki malullere kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam imkânı
sağlanmaktadır. Bugüne kadar 10.104 şehit ve malul
yakını ile çalışabilir durumda malul kamu kurumlarına
yerleştirilmiştir.
MUHARREM VARLI
(Adana) PKKlılara da veriyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Varlı
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ayrıca,
Bakanlığımızın sorumluluğunu yürüttüğü
O sözler sizlere
aittir, sizlere iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, burada kanun çıkardınız.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ayrıca, bu alanda MERNİS
projesi çerçevesinde kimlik paylaşım sistemi ve adres kayıt
sistemimiz başarıyla yürütülmektedir. Bu konuda, Hükûmetimiz
döneminde devrim çapında bir değişim olmuştur. Nüfus
sayımları kalkmış, nüfusun, artık sürekli olarak
izlenebildiği çağdaş bir sistem kurulmuştur ve
Bakanlığımız bunu da bütün kapsamıyla
başarıyla yürütmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada ifade etmem gereken hususlar
var ama vaktim de bitti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) Yeterince boş konuştun! Yeterince boş konuştun!
Yeter!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkanımız
eğer bir dakika verirse
BAŞKAN Bir
dakika veriyoruz zaten
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sivil savunma nereye gitti Sayın Bakan, sivil
savunma? O da gitti.
BAŞKAN Bir
dakika
Buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Tamam, sağ olun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın 2009 yılı içerisinde
yapmış olduğu ve önümüzdeki yıllarda yapacağı
çalışmaları çok özet olarak, burada bazılarını
ifade ettim.
Bakanlığımızın
bütçesinde yüzde 16,65lik bir artış vardır. Toplam 15 milyar
226 milyon 374 bin TL ödenek ayrılması öngörülmektedir.
Yüce heyetinizin
tasviplerine mazhar olduğu takdirde Bakanlığımıza
tahsis edilecek olan bu ödeneğin etkin, verimli ve hizmet gereklerine en
uygun biçimde kullanılması yönünde her tür gayret gösterilecektir.
Beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Tekrar, bütçemize ilginiz için,
katkılarınız için, bütün konuşmalar için teşekkür
ediyor, şahsım ve Bakanlığım adına hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Hükûmet
adına ikinci söz, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet
Davutoğluna ait.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımın 2010 Mali Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısının yüce Meclisin onayına
sunulması vesilesiyle huzurunuzda bulunmaktayım.
Her şeyden
önce, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız
görüşmelerde değerli katkılarını bizden esirgemeyen
Komisyon üyelerine teşekkürü bir borç biliyorum. Gerçekten çok verimli,
çok istifade ettiğimiz görüşmeler söz konusu oldu.
Şimdi de,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu, takip ettiğimiz dış
politikanın temel esasları ve uygulaması konusunda
bilgilendirmek suretiyle, yüce Meclisimizin her zaman saygı
duyduğumuz nihai meşruiyet makamı olma özelliğini bir kez
daha yerine getirmek istiyoruz.
Her şeyden
önce, dış politikamız hangi uluslararası konjonktür içinde
seyretmektedir, kısaca bunu sizlere arz etmek istiyorum.
Bildiğiniz
gibi, soğuk savaş sonrası dönemde uluslararası sistemde çok
ciddi belirsizlik alanları ortaya çıktı. Her şeyden önce,
uluslararası siyasi düzen, Orta Avrupadan Çine kadar uzanan çok
geniş bir alanda jeopolitik boşluk alanlarıyla karşı
karşıya kaldı. Ülkemizi de yakından ilgilendiren bu
jeopolitik boşluk alanları yeterince ve zamanlıca
doldurulamadığı için birçok ateşkes bölgeleri ortaya
çıktı -Balkanlarda, Saraybosnada, Kosovada, Kafkaslarda,
Karabağda ve birçok alanda jeopolitik boşluk alanlarının
ortaya çıktığı- geçici düzenlemeler söz konusu oldu.
Yine küresel
siyasal düzende Birleşmiş Milletler reformu ele alınmaya
çalışıldı ama tamamlanamadı. Bunun ortaya
çıkardığı bir belirsizlik söz konusu oldu. 90lı
yıllarda bölgesel krizler gündeme gelirken, 2000li yıllarda, 11
Eylülün hemen sonrasında küresel siyasal sistemde ciddi çalkalanmalar
yaşandı.
İkinci
olarak, küresel ekonomik alanda, küresel ekonomik düzende ciddi problemlerle
karşı karşıya kalındı. 90lı yıllarda
Rusya - Asya krizleriyle belli bölgelere münhasır olan ekonomik krizler
2000li yıllarda küresel kriz niteliğine dönüştü.
Küresel kültürel
düzene baktığımızda ise yine 90lı yıllarda
özellikle kimlik çatışmaları çerçevesinde yaşanan krizler,
belli bölgelerde odaklaşan krizler 11 Eylül sonrasında, medeniyetler
çatışması tezinin de tetiklemesiyle, küresel çatışma
alanlarına dönüştü. Son olarak İsviçredeki minare krizini buna
bir örnek olarak verebiliriz. Bütün bölgelere yayılan küresel
karşılaşmalar söz konusu oldu.
Bugün
baktığımızda ülkemiz, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi üyesi olarak siyasal krizlere, G20 üyesi olarak ekonomik
krizlere, medeniyetler ittifakının yürütücüsü olarak kültürel
krizlere doğrudan müdahil konumdadır ve bu konuda elinden geleni
yapmaya devam edecektir.
Böyle bir
uluslararası konjonktürde Türkiye gibi Afroavrasyanın tam da
Merkezînde yer alan bir ülkenin karşı karşıya
kaldığı çok ciddi riskler ama aynı zamanda bu
coğrafyayı ve sahip olduğu tarihî birikimi
kullandığında çok büyük avantajlar söz konusudur. Çok büyük
riskler vardır çünkü bütün çevremiz, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu
ciddi krizlerle karşı karşıyadır. Ancak, bu krizlere
yönelik tavrımız eğer bu krizleri çözme noktasında ciddi
katkı sağlamaya yönelik olursa -ki olmaktadır- bu krizler bir
avantaja da dönüştürülebilir.
Nedir Türkiye'nin
o büyük coğrafyası? Bir kere biz Afroavrasyanın tam
Merkezîndeyiz, en optimum noktasındayız; Asya ve Avrupa
kıtalarında topraklarımız var, Afrikaya komşu
hâldeyiz.
Yine tek bir
bölgeyle izah edilmeyecek, tek bir kıtayla izah edilmeyecek bir
coğrafi etki alanımız var; Avrupa ülkesiyiz, Asya ülkesiyiz,
Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu, Karadeniz, Akdeniz, Körfez, Hazar
ülkesiyiz. Dolayısıyla, Türk dış politikası bütün bu
bölgeleri kuşatan bir stratejiye dayanmak zorundadır.
Bu da yetmez,
ikinci sabit parametresi her toplumun tarihtir. Çok güçlü tarihî birikimimizle
ta Çin sınırlarından Orta Asya, Asyaya, Somaliye kadar uzanan
bütün kuşaklarda akrabalık bağlarıyla, çok yoğun
tarihî bağlarla irtibat hâlinde olduğumuz topluluklarla birlikte
yaşıyoruz ve bu topluluklar Türkiyeden çok ciddi beklentiler içinde.
Ülkeler bazında, topluluklar bazında Türkiye üzerine düşeni
yapmak zorunda. Her an dikkatimizi bütün bu bölgelere
yoğunlaştırmak zorundayız.
O zaman,
nasıl bir Türkiye hedefliyoruz bu uluslararası konjonktürde bu
coğrafya ve tarihi kullanarak?
Her şeyden
önce, AB üyeliği kesinleşmiş ve çağdaş standartlarda
demokrasiye kavuşmuş, yerleşik bir AB üyesi olarak etkin, Avrupa
Birliğinde etkin çevre ülkesi değil etkin bir merkez ülkesi olarak
Avrupa Birliği içinde yer almak.
Başta
Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, bütün küresel güçlerle
sağlıklı ve onurlu bir iş birliği alanı
oluşturmak. Komşu ülkelerle her alanda bütünleşmek; hiçbir
alanı sınırlamaksızın, siyasi, kültürel, ekonomik
alanda bütünleşmek. Komşu havzalarda, bölgelerde istikrar ve düzen
kurucu bir aktör olarak öne çıkmak ve bunu yürütmek.
Uluslararası
örgütlerde etkinliği artan bir Türkiye; dünyanın her köşesinde
temsil edilen, Afrikanın her köşesinde, Latin Amerikada,
Pasifiklerde temsil edilen bir ülke; dünyanın en büyük ekonomisine, ilk on
ekonomisine sahip ülkelerden biri olan, enerji, ulaştırma, ticaret
hatlarıyla bütün küresel, ekonomik, politik alanda etkisini gösteren bir
Türkiye ve nihayet, sahip olduğu bu etki gücüyle biraz önce
bahsettiğim küresel, siyasi, ekonomik, kültürel krizlere müdahil olabilen,
bu krizlerde etkin bir rol alabilen bir Türkiye. Çünkü biz bu krizlerde etkin
rol almayı sadece prestijimiz için yapmıyoruz. Eğer bu krizlerde
etkin rol almazsak ve bunları da yönlendirici bir şekilde
bunların çözümüne katkıda bulunmazsak Türkiye'nin millî bekası
da tehlike altına girer çünkü bütün bu kriz alanları doğrudan
bizim bölgelerimize ve sınır hatlarımıza uzanmaktadır.
Uyguladığımız
yöntem nedir? Uyguladığımız yöntem, bunu başarabilmek
için, kriz odaklı değil vizyon odaklı bir yaklaşım ve
her alanda, Avrupa Birliğinin geleceğiyle ilgili bir Türk vizyonu
olmalıdır. Bu, sadece Avrupalılara has,
ayrıcalıklı bir durum değildir. Türkiye, Avrupanın
geleceğini belirleyecek en önemli ülkelerden biridir. Orta Doğunun
vizyonu, geleceği bizim vizyonumuzla şekillenmelidir. Kafkaslarda,
Balkanlarda etkin bir vizyon sahibi olmalıyız. Çıkan krizlere
tepki veren değil, bu krizlerin ortaya çıkmasını engelleyen
bir vizyonla yaklaşmalıyız. Reaktif değil, proaktif, etkin
olmalıyız, ön almalıyız, beklememeliyiz. Çarpıcı
bir misal olsun diye söylemek bakımından Suriye ile Irak
arasında, iki dost ve komşu ülke arasında bir kriz
yaşandığında iki tarafın dışişleri
bakanlarının ilk müracaat ettiği ülke Türkiyeydi ve hemen
devreye giren ülke de Türkiyeydi. Bu şekilde, çevremizdeki kardeş ve
dost ülkelerin arasındaki problemleri çözen, bu ilişkiye sahip
olmadığımız ülkelerle dahi, doğrudan komşumuz
olmayan ülkelerle dahi ön alıcı tedbirlerle buna katkıda bulunan
bir ülke olmak. Öylesine bu konudaki konumumuz pekişmiştir ki
Filipinler Hükûmeti ve oradaki bir grup, Mindanaoda yaşanan gerilimlerde
her iki taraf da Türkiye'nin katkıda bulunması için resmen talepte
bulunmuşlardır.
Parçacı
değil, bütüncül bir yaklaşımı benimsemek zorundayız,
bütüncül ve sistematik bir yaklaşım. Bu eksen
tartışmalarının, lütfen, hangi dönemde
çıktığına dikkat ediniz. Ne zaman Türkiye etkin bir
politika takip etmişse böyle bir eksen tartışması
başlatılmıştır. Türkiye'nin ekseni Ankaradır,
Ankara ve Anadolu topraklarıdır ve böyle olmaya devam edecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bütün diğer alanlar
bu eksen etrafında şekillenecek, bütün bu bölgelerde geçmişte
etkin olmuş bu aziz millet, geleceğinde de etkili olacak.
Bundan sonra çok
boyutlu dış politikayla her bir ilgili konuya aynı ölçüde ilgi
göstermeye devam edeceğiz. Türkiye, Balkanlarda, ki bu hafta başı
Saraybosnadaydım ve Bosna-Hersekte yoğunlaşan bir krize
müdahil olma durumumuz söz konusu, birçok mekanizma başlattık,
bunları arz etmeye çalışacağım. Balkanlarda
bulunduğumuz anda kulağımız Afganistandaydı,
Afganistanda bulunduğumuzda kulağımız takip ettiğimiz
ve Dışişleri Bakanlığımızın son derece
tecrübeli diplomatlarıyla her yerde takip ettiğimiz şekilde bir
anda kulağımız Balkanlarda ya da Karadenizde. Hiçbir bölgeyi
ihmal edemeyiz. Bir an bile ihmal, ileride çok onarılmaz sonuçlar
doğurabilir.
Biraz daha bu
konulara girmek gerekirse biz, bütüncül bir stratejiyle bütün bu unsurları
birleştiren, bakıldığında güzel ve ahenkli bir resim
oluşturan bir dış politika ve diplomasi takip etmek istiyoruz.
Bugün, Türkiye'nin uluslararası basında yer alışına
bakarsanız, dünyanın her
köşesindeki basında, sadece Batı ve Orta Doğu
basınında değil, Uzak Doğuda, Afrikada, Latin Amerikada
-ki Meksikada bize bunun örneklerini gösterdiler- herkes bu etkinliğin,
bu ahengin takibi içindedir. Kimisi eleştirecektir, normaldir, iş
yaptığınızda mutlaka eleştirenler çıkacaktır
ama kimse Türkiye'nin şu anda etkin olmadığını,
Türkiye'nin takip ettiği dış politikanın bölgede ve küresel
alanda barışa katkı sağlamadığını iddia
edemez.
Biraz daha
dış politika konularına çok spesifik olarak girersek, öncelikle
Avrupa Birliği üyeliğimiz: Avrupa Birliği üyeliği Türkiye
için stratejik bir hedeftir ve bu hedef Türkiye'nin Avrupa içinde
etkinliğini, gelecekteki belirleyici kudretini göstermesi kadar,
Türkiye'nin iç reformlarla daha sağlıklı bir yapıya
kavuşması
Bundan kastettiğim sadece siyasal reform değil,
mesela önümüzdeki pazartesi günü çevre faslını açacağız.
Türkiye'nin çevre alanında problemi olmadığını
söyleyebilir miyiz? Bütün müktesebatımızı gözden geçirdik. Çevre
faslını açarken Türk halkının hak ettiği çevre
şartlarına kavuşması için bunu bir fırsat olarak
telakki ediyoruz. Bütün alanlarda böylesi bir reform faaliyetinin içinde
olacağız. Son dönemde, bir yıl içinde -vaktimiz
olmadığı için detaylı giremeyeceğim ama- çok ciddi
reform faaliyetleri söz konusu oldu, yarın da Reform İzleme Grubunu
tekrar toplayacağız 4 bakan arkadaşımızla birlikte ve
bütün bu gelişmeleri takip edeceğiz.
Lizbon
Anlaşmasıyla Avrupa Birliği yeni bir yapıya
dönüşmüştür. Bunu yakından takip ediyoruz. Avrupada olan her
gelişme bizi ilgilendirir ve bu açıdan da yakından takip etmeye
devam edeceğiz ve Avrupa Birliğinin yayılması sürecinde,
özellikle Balkanlardaki yayılması sürecinde de etkin olmaya devam
edeceğiz.
Avrupa
Birliğinde şu anda önümüze iki ana noktada negatif etki yapan
gelişmeler söz konusu olmaktadır. Birincisi, Avrupa Birliği
içindeki siyasal gelişmeler ve maalesef bazı ülkelerin, büyük devlet
stratejisi uygulamasını beklediğimiz bazı ülkelerin küçük,
günlük hesaplarla Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini
tartışma konusu etmeleri söz konusudur.
Biz sürekli
olarak uyarıyoruz, Türkiye'nin büyüklüğünü fark etmeleri lazım.
Türkiyesiz bir Avrupa Birliği, içe kapanık, ekonomik olarak statik,
geleceği olmayan kıtasal bir güçtür. Türkiyeli bir Avrupa
Birliği ise ekonomik olarak dinamik, kültürel olarak
kuşatıcı, geleceği olan bir küresel güçtür. Çin, Hindistan,
Amerika Birleşik Devletleri yükselirken, Afrikada, Latin Amerikada yeni
güçler ortaya çıkarken eğer Avrupa Birliği, bir gün kendi içine
kapalı bir kıtasal güç olarak kalmayacaksa, Türkiye'nin bu büyük
gücünün farkına varmak zorundadır. Küçük siyasal hesapların bu
ilişkiyi, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerini
etkilememesini istiyoruz, diliyoruz ve bunu Avrupalı liderlere de
söylüyoruz.
İkinci,
tabii, önemli konu -ki bu başlı başına bizim için stratejik
bir konudur- Kıbrıs konusu. Kıbrıs, bizim için, hem
Kıbrıs Türk halkının, soydaşlarımızın
refah ve esenliği için hem de Türkiye'nin Doğu Akdenizdeki stratejik
çıkarları için temel konulardan biridir. Bu iki konuda da taviz
vermemiz söz konusu olamaz. Türkiye'nin Doğu Akdenizdeki stratejik
çıkarları korunacaktır ve her bir ferdiyle Kıbrıs Türk
halkının geleceği garanti altına alınacaktır.
Hiçbir başka gerekçe bizim bu iki önemli stratejik hedefin
dışında kalmamıza sebep olamaz.
Şimdi takip
edilen müzakere yöntemi de ve şu anda Kıbrıs konusunda yürütülen
müzakerelerde de Birleşmiş Milletlerdeki temel parametreleri -ki
bunlar Türkiye'nin vazgeçmeyeceği ilkelerdir- iki kesimlilik, iki
topluluk, iki toplumluluk, iki kurucu devlet esasına dayalı siyasal
eşitlik ve Türkiye'nin etkin ve fiilî garantileri herhangi bir çözümün ana
unsurları olmaya devam edecek. Takip ettiğimiz bu etkin diplomasi
suretiyledir ki, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yurt
dışı temsilciliklerinin sayısı son yıllarda on
sekize yükselmiştir ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Sayın Talatın birçok ülke tarafından,
doğrudan görüşülerek, tanınması noktasında, yani bir
lider olarak temas kurmaları noktasında da ciddi mesafeler
alınmıştır.
Amerika
Birleşik Devletleriyle kurduğumuz ilişkiler yeni bir çerçeveye
oturmak zorundadır. Çünkü Soğuk Savaş döneminin parametreleri
değişmiştir, Türk-Amerikan ilişkileri de her iki
tarafın çıkarlarına uygun ve biraz önce bahsettiğim
Türkiye'nin stratejik vizyonuna uygun bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Bu sebepledir ki, Sayın Obamanın yönetime geldikten sonra daha kendi
iç görüşmeleri sürerken ilk gezisini Türkiyeye yapmış
olması ve burada kullandığı Model ortaklık
kavramını biz bu perspektifte değerlendiriyoruz. Burada iki
taraf vardır ve iki tarafın stratejik çıkarları söz
konusudur. Evet, bir tarafta küresel güç olarak Amerika Birleşik
Devletlerinin bütün dünya sathında yürüttüğü diplomasi var ama öbür
tarafta da Amerika Birleşik Devletlerinin ilgilendiği her alanda
etkin olan, her konuda çok ciddi katkılar yapabilecek olan küresel düzene,
bir Türkiye vardır.
Sayın
Başbakanımızın yeni Amerika Birleşik Devletleri
ziyareti esnasında Sayın Obamayla yaptığı
görüşmelerde şu ana kadar süren siyasi ve askerî iş birliği
alanları dışında bu model ortaklığın da
muhteva olarak içermesi gerektiğini düşündüğümüz için ciddi bir
ekonomik iş birliği alanı da tespit edilmiştir ve bu konuda
Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan
başkanlığında ve ekonomik ilişkilerde Amerika
Birleşik Devletleriyle ilgili olarak atacağımız yeni
adımlar ele alınacaktır. Biz bundan sonra da Amerika
Birleşik Devletleriyle ilişkilerimizi bu eksende yürüteceğiz.
Bu vesileyle şunu vurgulamak isterim ki: Gerek resmî görüşmelerde
gerekse basında yapılan açıklamalarda Sayın Obama
Türkiyenin teröre karşı verdiği mücadeleye olan desteğini
net bir şekilde ifade etmiştir. Bu konuda tereddüt yoktur, tereddüt
olması zaten iki müttefik ülkenin ilişkisinin
mantığına sığmaz, teröre karşı mücadelede
tereddüt gösterilen bir ittifak ilişkisi olmaz.
Üçüncü, bu temel
ilkeler etrafındaki önemli bir başka unsur, takip ettiğimiz
komşu ülkeler stratejisidir. Sıfır problem ilişkisi diye
başladık, şimdi yeni bir kavramla karşı
karşıyayız: Maksimum entegrasyon. Bütün komşu ülkelerle
maksimum entegrasyon gerçekleştirmek istiyoruz. Yeni mekanizmalar
oluşturuyoruz, daha önce denenmemiş mekanizmalar. Yüksek düzeyli
stratejik iş birliği konseyleriyle komşu ülkelerle ortak kabine
toplantıları yapıyoruz. Bu, bölgemizde bir ilktir ve ilk
toplantıyı Sayın Başbakanımızın Irak
seyahatinde gerçekleştirdik ve bildiğiniz gibi sağlıktan
enerjiye, ulaştırmadan tarıma kırk sekiz ayrı
anlaşmayla Türk-Irak ilişkilerini yeni bir yapıya
kavuşturduk ve bu çerçevede benzer bir toplantı için önümüzdeki hafta
Suriyeye gideceğiz, yine bütün bu alanları kapsayan ortak kabine
toplantısı sonrasında çok kapsamlı anlaşmalar
imzalayacağız. Bu yüksek düzeyli stratejik iş birliği
mekanizmasını Rusya ve Yunanistana teklif ettik, Rusya kabul etti,
Rusyayla da başlatacağız, Ürdünle de
başlatacağız. Yakın dönemde ziyaret ettiğimiz
Libyayla da yine buna yakın bir model üzerinde yürüteceğiz. Sadece
Doğulu ülkelerle değil, benzer bir modeli İspanya ve
İtalyayla da yürütüyoruz, Türk-İtalyan, Türk-İspanyol
zirveleriyle bu çalışmaları gerçekleştiriyoruz.
Yine, komşu
ülkelerle vizelerin kaldırılmasına dayalı bir politika
takip ediyoruz. İnsan, mal ve kültür akışını
artıracak şekilde vizeleri kaldırıyoruz. Serbest ticaret
anlaşmaları imzalıyoruz ve hiçbir ülkeyi bunun dışında
tutmuyoruz. Nitekim, Ermenistanla olan ilişkilerimizde de yine komşu
ülkeler stratejisinin, bu tespit ettiğimiz vizyonun önemli bir etkisi
vardır ancak bunu bölge vizyonuyla da bütünleştiriyoruz. Bizim
Ermenistanla başlattığımız normalleşme
ilişkisini, her zeminde söylediğimiz gibi, ancak ve ancak
Kafkaslardan kapsamlı bir normalleşme gerçekleşmesi hâlinde
sürdürülebilir olacağını söylüyoruz. Kapsamlı bir
normalleşme olmaksızın yani işgal altındaki Azeri
topraklarında işgal bitmeksizin, Azeri-Ermeni ihtilafı sona
erdirilmeksizin tek ayaklı normalleşmenin yürüyemeyeceğini her yerde
söylüyoruz, söyledik, söylemeye devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Başbakan Karabağ dedi Sayın
Bakan
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Protokollerin imza töreninde eş
başkanların, Minsk Grubu eş başkanlarının yani
Karabağ ihtilafıyla ilgili sorumlu olan Minsk Grubu eş
başkanlarının bulunması da bunun işaretidir. Bu iki
süreç birlikte yürüyecek. Son sekiz ayda Ermenistan ve Azerbaycan
cumhurbaşkanlarının 6 kez bir araya gelmeleri, son AGİT toplantısında
çok ciddi ilerleme kaydedilmiş olması, daha dün Sayın
Başbakanımızın Sayın Aliyevle
Ki, Sayın
Başbakanımız Sayın Aliyevle, ben Sayın
Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarovla hemen hemen her hafta
görüşüyoruz, gerektiğinde her gün görüşüyoruz, birkaç kere
görüşüyoruz. Onlar eğer Türkiye'nin iyi niyetinden ve bu konudaki
kararlılığından şüphe etmiyorlarsa bu yüce Meclisin
üyelerinin hiç şüphe etmemesi gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Bakan, çelişki var. Yani
Sayın Başbakanın Washingtonda söylediğiyle Baküde
söylediği çelişiyor birbiriyle.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Daha önce burada Ermenistanla
normalleşmeyle ilgili süreci sizlere arz etme imkânı bulmuştum.
O sebeple tekrar etmek istemiyorum ancak sadece
Başbakanlığımızın değil
Dışişleri Bakanlığımızın Hukuk
Müşavirlerinin -ki Dışişleri
Bakanlığımızın, Sayın Bölükbaşı çok iyi
bileceklerdir, çok sağlam bir hukuk altyapısı vardır-
onların mütalaaları da aynı doğrultudadır.
İsterseniz size gönderebiliriz.
Uluslararası
mütalaaları da aldık ve burada bir keresinde daha arz etmiştim;
Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 62nci maddesinin ikinci
fıkrası, sınır oluşturan anlaşmaların
değişmeyeceğini işaret eder. Viyana Sözleşmesinin 34üncü
maddesi ardıllık prensibini ortaya koyar. Bütün bunlar, Kars
Anlaşmasının bundan sonra ve ebediyete kadar geçerli
olacağını teyit eder.
Hiç kimsenin,
hiçbir ülkenin Türkiye'nin topraklarında gözü olamaz. Böyle bir şeyin
gelişmesi hâlinde de alacağı cevap açıktır ve bu
konuda da herhangi bir Meclis üyesinin şüphe ve tereddüt göstermemesi
gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Nahcivanın garantörlüğü konusunda zaaf göstermemiz beklenebilir mi?
(AK PARTİ sıralarından Asla sesleri)
Yine, Komşu
ülkeler stratejisinde bütün bu çevrede, sadece bu konularla ilgili değil
bütün ülkelerle ilişkilerimizi geliştireceğiz. Komşu
havzalarda etkin bir diplomasi takip ediyoruz. Evet, Balkanlardaki her toprak
oynaması, her hareket bizi ilgilendirir, nerede olursa olsun; ister Bosna
Hersekte ister Romanyada, ister Makedonyada, ister Batı Trakyada,
ister Bulgaristanda. Ya da Orta Doğudaki her yer; Yemenden Suriyeye,
Iraktan Mısıra, Fasa kadar. Daha net bir ifadeyle söylüyorum: Her
yaptığım yurt dışı ziyarette mutlaka 1 kişi
bile olsa 1 şehidimiz varsa orayı ziyaret ederim. Bu her protokolde
var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Atinaya
Korfuya AGİT toplantısı için gittiğimizde birkaç Türk
şehidinin -vaktinde orada esir düşmüş, hastalıktan vefat
etmiş Türk şehidinin- mezarı olduğunu tespit etmiş
arkadaşlar -orada şehitliğimiz var- toplantıyı kesip
Şunu net söylüyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Anlattıklarınız doğruysa sizin AKPde ne
işiniz var?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Toparlayacağım.
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) O zaman biraz seri şekilde
gidiyorum.
Şehitliğimizin
olduğu, bayrağımızın geçmişte bir dakika bile
dalgalandığı her toprakta Türkiye etkin diplomasiyi takip etmeye
devam edecek. Onun için, bugün detaya girme imkânım yok ama Bosnada,
Bosna Hersek-Türkiye-Sırbistan, Bosna Hersek-Türkiye-Hırvatistan gibi
üçlü mekanizmalar dışında bütün taraflarla ilişkilerimizi
sürdürüyoruz.
Uluslararası
örgütlerde etkinlik sağlıyoruz. Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi üyesiyiz, G20 üyesiyiz, Medeniyetler İttifakını
başlattık, İKO Genel Sekreteri Türkiyeden, NATOda bir dönem
sivil yönetim başkanlığı bizde, Birleşmiş
Milletlerde etkin konumlara geldik, Kimyasal Silahların
Yayılmasının Önlenmesi Örgütünün başına bir Türk
diplomat geliyor, en önemlisi Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin
Başkanı da bu yüce Meclisin üyelerinden biri olacak yakın
zamanda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Nahcivanda
ekim ayında Türk zirvesini gerçekleştirdik. Arap Birliğiyle daha
iki gün önce Türk-Arap zirvesi yaptık, Türk-Arap Forumu kurduk.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Bakan, 1 tane teröristi iade ettirebildiniz mi?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Körfez İşbirliği Konseyi
stratejik diyalog mekanizması kurduk. Afrika Birliğiyle, gözlemci
üyelik statümüz var. Sayın Başbakanımızın Meksika
seyahatinde, Sayın Başbakanımızın Amerika zirvesine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Bakan 1 tane teröristi iade ettirebildiniz mi? Anlamı
var mı bunların?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum hemen.
BAŞKAN Bir
dakikayı da verdim Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Toparlayıp bitireyim.
BAŞKAN Ama
bizim usulümüz böyle.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Teşekkür edeyim.
BAŞKAN
Gerçekten öyle, sizin için özel bir şey yapamam.
Sağ olun.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bakanlığımızın
bütçesine desteğinizi bekliyoruz.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Bakan, zatıalinize
altı sual yönelttim, hiçbirine cevap vermediniz. Aynı şeyi Plan
ve Bütçe Komisyonunda da yaptınız. Her zaman benim sorularıma
cevap vermiyorsunuz Sayın Bakan, âdet hâline getirdiniz bunu.
BAŞKAN
Aleyhinde, şahıslar adına İstanbul Milletvekili Sayın
Çetin Soysal. (CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
bugün aleyhte söz aldım.
Sesim kesik ama
burada gerçekten, İçişleri Bakanlığıyla ilgili bir
görüşmede, Sayın İçişleri Bakanına
baktığımda şiddeti görüyorum, biber gazını
görüyorum, limonu görüyorum
(AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bakma, bakma, sen bu tarafa bak ağabeyciğim.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla)
ve gerçekten, suya atlamak zorunda kalan işçi
kardeşlerimi görüyorum. Bu yaklaşım kabul edilemez. Bu bir
devlet terörüdür, bu bir faşizan yaklaşımdır.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Ne işin vardı senin orada?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Bu yaklaşımı kabul etmek mümkün müdür?
Düşününüz ki
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Orada ne işin vardı senin?
Burada yasa çıkarıyoruz.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Neden oradayım biliyor musun ben? Oradaki feryadı duymak
için oradayım, oradaki işçinin sesini duymak için oradayım. Sen
neredesin? Sırça köşklerinde oturuyorsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Burada bütçe yapıyoruz, sen ne
geziyorsun orada?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Orada bir feryat var, orada yükselen bir ses var, orada
vatandaş var.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Seni niye seçtiler?
BAŞKAN
Sayın Çalışkan, lütfen
Sayın Çalışkan
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Şırnaktan gelmiş, Muştan gelmiş,
Tokattan gelmiş
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Seni niye seçti millet? Oralarda
dolaş diye mi seçti?
BAŞKAN
Sayın Çalışkan
ÇETİN SOYSAL
(Devamla)
Batmandan gelmiş, Manisadan gelmiş. İstiklal
Marşını okurken o gür sesleriyle, ezilmişliğin,
işsizliğin, açlığın, sefaletin o seslerini,
feryatlarını duyurmak için çaba sarf ederken, o insanları bu
Meclis anlamayacak da neresi anlayacak be kardeşim? Neresi anlayacak?
Onlar insandır, onlar candır, onlar Anadoludur ve sen
çıkacaksın, diyeceksin ki, onlar işsiz kalsın. Kalmayacak,
kalmamalı. Şayet bir damlacık insanlığınız
varsa, bir damlacık vicdanınız varsa, 3 çocuk, 5 çocuk, 7 çocuk
sahibi o insanlara sahip çıkmak bu Meclisin boynunun borcu
olmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Peki biz neyi
reva gördük? Şiddeti reva gördük, 1 Mayısta da gördük.
Değerli
arkadaşlarım, bu kabul edilebilir bir anlayış
mıdır? Buralarda oturmak kolay. Esas sokağa
kulağınızı verin, caddelere kulağınızı
verin, orada neler oluyor!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) 4/C, 4/C
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Bırak 4/C. Zulümdür, zalimliktir 4/C. İnsan hakkı
ihlalidir 4/C.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Kavaslar da 4/C.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Ve ne yazık ki, görüyoruz ki 3 çocuk yap. diyen Sayın
Başbakan duysun, 3 çocuk, 5 çocuk, 7 çocuk sahibi bu insanlar,
çoluğunu çocuğunu bırakıp gelmiş bu insanlar ve bu
insanların karşılaştığı hak değildir,
adalet değildir. Çünkü siz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Aç
bırakarak, ağlasın diyorsunuz, cahil bırakarak, yalvarsın
diyorsunuz. Sizin anlayışınız sadaka kültürü. Hâlbuki bu
insanlar alın teri döküyor, emek veriyor, emeğinin
karşılığını almak istiyor. Ne yaptınız?
Özelleştirdiniz. Sadaka kültürünüz sizin olsun, sadakalarınız
sizin olsun. Oradaki insanlara sahip çıkmak
(AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler) Gülme
Sırça köşklerde
oturmak kolay. Gidin de eksi 10 derecelerde mücadele edin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sen kendini tarif et
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Size Ahmed Arifin dediği bir şeyi söyleyeyim, madem öyle
dediniz:
Sen doğdun
üç gün aç tuttuk
Üç gün meme
vermedik sana Adiloş Bebe
Hasta
düşmeyesin diye, töremiz böyle diye
Saldır
şimdi memeye saldır da büyü.
Bunlar
engerektir, bunlar çıyandır,
Bunlar
ekmeğimize göz koyanlardır.
Tanı
bunları tanı da büyü.
Ve diyorum ki, 19
maden işçimiz öldü. Maden işçilerimizin çocukları, tanı
bunları, tanı da büyü. Kara yolu işçilerimizin çocukları,
tanı bunları, tanı da büyü. Demir yolu işçilerimizin
çocukları, tanı bunları, tanı da büyü. Yine, Tekel
işçilerimizin çocukları, tanı bunları, tanı da büyü.
Tanı da büyü
Tanı da büyü
Tanı da büyü
(CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Soysal.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, Hatip konuşurken
okuduğu şiir içerisinde grubumuza dönük olarak Yılandır,
çıyandır. ifadelerini kullanıp grubumuza hakaret etmiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yahu, grubun adını söyledi mi?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ben 69a göre kısa bir söz istiyorum Sayın
Başkan.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Niye üstünüze alınıyorsunuz ki?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, şiir okumuştur.
BAŞKAN
Evet.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Başbakan da şiir okumuştur.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Konuşmasında okurken şiiri Bunlar
yılandır, çıyandır. diyerek
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Şiirini söyledi yahu!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat)
grubumuza dönük
olarak hitapta bulunmuş, hakarette bulunmuştur.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Böyle alınganlık
Olur mu öyle?
BAŞKAN Bir
saniye
Bir saniye
Sayın
Soysal, neredesiniz?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Buradayım.
BAŞKAN
Peki, siz bu Yılansınız, çıyansınız
Bir dakika
Bir
dakika
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, açıklayayım mikrofonda.
BAŞKAN
Hayır, hayır
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Ek bir dakikasını
kullanmamıştı.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.49
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
Soysal
Lütfen buraya gelmeyin. Bakın giderim
Öyle durun.
Önce ben bir
sorayım soruyu: Sayın Bozdağın, kendi gruplarını
kastederek yılan, çıyan dediğinize dair bir ifadesi var. Siz
okuduğunuz şiirde, Ahmed Arifin şiirinde yılan,
çıyan diye Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna böyle bir ithafta
bulundunuz mu?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır bulunmadım. O Ahmed Arifin şiiridir.
Çok etkilendiğim, güzel bir şiirdir.
BAŞKAN
Tamam. Teşekkür ederim.
Sayın
Bozdağ, Sayın Soysal Sadece Ahmed Arifin şiirini okudum,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu kastetmedim. diyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Peki, ben de katılıyorum. Kendisini
kastetmiştir o zaman. Anlaşılmıştır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kendimi de kastetmedim. Böyle bir şey olması söz
konusu bile olamaz.
BAŞKAN
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Ağyüz
Yok.
Sayın
Karaibrahim
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Evet, buradayım.
Sayın
Başkan, İçişleri Bakanına soruyorum: Bugün Ahmet Türkün
açıklamasında teröristbaşının emirleri
doğrultusunda milletvekilliğinden istifa etmeyeceklerini
açıkladılar. Bildiğimiz kadarıyla, basından
öğrendiğimiz kadarıyla siz de Ahmet Türkle görüşmeler
yapıyorsunuz. Yeni bir yol haritanız mı var diye
Birinci sorum
bu.
İkinci
sorum: Dün Abdi İpekçi Parkında milletvekillerimize ve
işçilerimize gaz, cop ve su sıktınız. Bildiğim
kadarıyla, Gösteri ve Yürüyüş Yasasına göre, bir
milletvekilimiz ya da milletvekillerimiz parkta, bahçede, çay bahçelerinde,
kahvelerde toplantılar yapabilirler. Bu toplantılara polisin müdahale
etmesi bence Gösteri ve Yürüyüş Yasasına göre suçtur. Siz emir
vermediğinize göre bu suçu kim işlemiştir, bunun hakkında
ne gibi bir işlem yapmak istiyorsunuz?
Herhâlde sürem
var, bir de şunu sorayım: Su sıktınız. Bu
işçilerimiz hep başka illerden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, Sular steril miydi? diye soruyor.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel
Müdürlüğünde hâlen 3 adet genel müdür yardımcısı kadrosu
olduğu hâlde şu anda fiilen 5 adet genel müdür
yardımcısı görev yapmaktadır. Yerel yönetimler üzerinde
Anayasamız gereğince hukukilik denetimi yapan bir
bakanlığın en önemli birimi olan Mahallî İdareler Genel
Müdürlüğündeki hukuka uygun olmayan bu durumu izah eder misiniz?
İki: Yine,
Türkiye Belediyeler Birliğinin üst yönetici kadrolarına, Mahalli
İdare Birlikleri Kanununun 17nci maddesi gereğince görevlendirilen
Bakanlık bürokratlarınızın başkan ve yöneticisi
olduğu bir dernekten, Türkiye Belediyeler Birliğince kitap ve
eğitim faaliyetleri satın alınmaktadır. Bu satın alma
hizmetleri etik midir, yasal mıdır? Mevzuata uygun diyorsanız
yasal dayanağı nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İçişleri
Bakanına sormak istiyorum: Başbakanın seçimlerden önce polislere
seyyanen vereceğini söylediği ilave 200 Türk lirasını ne
zaman vermeyi düşünüyorsunuz?
Açılım
programınız kapsamında gündeme gelen bazı yerleşim
yerlerinin isimlerinin değiştirilmesiyle ilgili olarak herhangi bir
çalışmanız var mıdır? Varsa, ülke genelinde kaç yerleşim
yerinin ismini değiştirmeyi düşünüyorsunuz? Şayet
düşünülmekte ise, isimleri değiştirilen yerlerde doğan
vatandaşlarımızın nüfus cüzdanlarındaki doğum
yerlerinin isimleri de değişecek midir? Bu durumda tahmini kaç
vatandaşımızın nüfus cüzdanlarında
değişiklik yapılacaktır?
Diğer sorum
Sayın Dışişleri Bakanına: Suudi Arabistan yönetimi
Kâbede bulunan Osmanlı revaklarını yılbaşında
yıkacağını bildirdi. Bu konudan da Türk
Dışişlerinin bilgisi olduğu söylenmektedir. Ecdat
yadigârı revakların yıkımını önlemek için herhangi
bir teşebbüsünüz mevcut mudur? Söz konusu revakların dünya kültür
mirasına alınması için Hükûmet olarak bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, Komisyonda
cevaplandırmadığınız sualimi tekrarlamak istiyorum,
ümit ederim, inşallah bugün cevabımı alırım.
Siz binlerce
şehit vermiş, gazileri olan bir bakanlığın en üst
amirisiniz. Terörle mücadele, huzur ve güvenliği tesis etme gibi görev ve
sorumluluğu olan kolluk güçlerimizin siyasi sorumluluğunu
taşıyan bir makamda oturuyorsunuz. Polis, jandarma ve hatta mülki
amir şehitlerimizin geride bıraktığı emanetleri ve
gaziler üzüntüyle sizleri izliyor. Adına yıkım projesi
dediğimiz açılımın kapı kapı dolaşarak
kamuoyuna anlatılması ve bunun savunulmasının
İçişleri Bakanlığına verilmesini içinize
sindirebiliyor musunuz? Yoksa Benim bu meselede şehit ve gazilerim var,
dolayısıyla tarafım. Bu görevi başkaları yapsın.
diye iade etmeyi düşünüyor musunuz?
Son sorum:
Gelecekte terörle yiğitçe mücadele etmiş Bakan olarak değil de
terörle müzakere etmiş Bakan olarak anılma endişesini
taşıyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Bal
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Davutoğluna sormak istiyorum: Sayın Bakan, Emir İzzet Erbilli
ismini duydunuz mu? Emir İzzet Erbilli Irak Türkmen Cephesi Güvenlik
Dairesi Başkanı iken peşmergeler tarafından 10 Şubat
2003te, Kurban Bayramında arkadaşlarıyla
alınmış ve sözde mahkemelerde yargılanarak sonu meçhul bir
mahkûmiyete maruz kalmıştır ve bunun gibi daha binlerce Kerküklü
Türkmen cezaevindedir. Siz peşmerge reisleriyle Kürdistan
bayrağı altında kucaklaşırken aklınıza bu
Türkmen kardeşlerimiz geldi mi? Bu haksızlığın
giderilmesi için ne yaptınız? Sayın Bakan, bu konuda hiçbir
sorumluluk duyuyor musunuz, duymuyor musunuz?
Yedi
yıldır iktidarda bulunduğunuz dönemde Türkmenler yok
sayıldı, tapuları yakıldı, 750 bin peşmerge
Kerküke yerleştirildi. Şu konuşma metninizde dahi Türkmenler
yok Sayın Bakan. Türkmenlerle ilgili, Türkmenlerin
varlığıyla ilgili hiçbir şey yok bu konuşma
metninizde.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın
İçişleri Bakanına soruyorum: Demokratik açılım
dediğiniz sürecin başlangıcından bugüne kadar kaç terör
olayı meydana gelmiştir? Bu olaylardaki şehit sayımız
ne kadardır?
Sizce
açılım dediğiniz ama içeriği bir türlü belli olmayan
projenin aslında ülkemizin bölünmesi senaryolarının bir
parçası olduğunu artık görmüyor musunuz?
Ülkemiz ve
milletimiz adım adım bölünmeye gidiyor, kardeş kavgaları
-Allah korusun- tetiklenmek isteniyor. Bu durumda, gerçek anlamda devlet
adamlığı vasfıyla hareket edip, ülkenin terörden
arındırılıp, ekonomik problemlerinin çözülerek
vatandaşlarımızı gerçek anlamda millî birlik zemininde
buluşturmayı düşünmüyor musunuz?
Sayın
Dışişleri Bakanına soruyorum: Karabağdaki Ermenilere
ABD tarafından 8 milyon dolar yardım kararı alındı. Bu
durum, Azerbaycan tarafından notayla protesto edildi. Bu konuda
görüşleriniz nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın İçişleri Bakanına
Sayın Bakan, 30 kilometrelik ilçeleri dahi büyükşehir kapsamı
içine alıp ve nüfusu 350 bin olan bir büyükşehire yılda 160
milyonla 200 milyon para verip, nüfusu 600 bin olan bir il belediyesine
yılda 60 milyon para vermek hak, hukuk, adalet açısından
vicdanınıza sığıyor mu?
İki: Sulama
birliklerini daha ne kadar tutacaksınız? Sulama birlikleri acaba
trafik memurluğu mu yapıyor, yoksa DSİye devredecek misiniz?
Üç:
Muhtarlıkların özlük hakları başka bir bahara mı
kalıyor?
Dört:
Bakanlığınızca intihar ettiği belirtilen Özel Harekât
Dairesi Başkanı Sayın Behçet Oktayın ailesinin, intihar
etmediğine dair emareleri var, bu konuda ipuçları var. Bu konuyu bir
daha değerlendirecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık... Yok
AHMET DENİZ
BÖLÜKBAŞI (Ankara) Ödül alıyor da gelemedi.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Birinci sorum
Sayın İçişleri Bakanımıza: Sayın Bakanım,
nüfusu 2 binin altına düşen beldelerde mahkemeye itiraz edenler
seçimlere girdi. Bu belediyelerden mahkemesi neticelenenler var mı?
Bunlarla ilgili ne uygulama yapacaksınız?
Diğer sorum
Sayın Dışişleri Bakanımıza: Sayın
Bakanım, Kıbrıs politikanızda devam eden sürecin sonunda
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devam edecek mi?
İkinci
sorum: Konuşmanızda AB üyeliği kesinleşmiş bir
Türkiye'den bahsettiniz. Bu bir temenni değilse bizler de memnun oluruz.
Türkiye'nin ABye giriş takvimi nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan,
Uğur Mumcu Vakfına polis kılığında baskın
yapılması konusunda yapılan soruşturma ne
aşamadadır? Failleri niye hâlâ yakalanmamıştır?
Birileri koruyor mu?
İkinci
sorum: Sayın Bakan, muhtarların durumu gün geçtikçe kötüleşiyor.
Özellikle BAĞ-KUR konusunda sıkıntı yaşanmakta. Bu
konuyla ilgili Bakanlığınızca hangi önlemler
alınmaktadır?
Son sorum:
Sayın Bakan, işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak
Bakanlığınıza kaç şikâyet gelmiş, kaç inceleme ve
soruşturma yapılmış, sonucunda kaç güvenlik görevlisi
işkence ve kötü muamele nedeniyle
cezalandırılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın İçişleri Bakanına
DTPlilerle ilgili
13 Aralıktaki açıklamanıza 16 Aralıkta İmralıdan
cevap geldi ve basına yansıdı. Avukatlarla
görüşmediğine göre, görüşme kimler arasında
yapılmıştır?
İki: Son bir
yıl içinde kaç belediye başkanına soruşturma izni verdiniz?
Bunların partilere göre dağılımı nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
dünkü yapılan gösterilerle ilgili, Türk Bayrağı ve İstiklal
Marşıyla hak arama mücadelesi veren meydandaki Tekel işçileri
Millî Birlik Kardeşlik Projesi kapsamı dışında mıdır?
Onların
orada bölücübaşının posterlerini açmaması ve PKK
bayrağı açmaması, bu eylem yapmasına engel midir?
Yine dünkü olayla
ilgili talimat vermediğinizi ve talimat dışı
uygulamaların yaşandığını söylediniz.
İnsanlık dışı bu uygulamayı yapanlarla ilgili
işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Önce beş dakikalık süre içerisinde Sayın İçişleri
Bakanı cevap verecek.
Buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Çabuk çabuk cevaplamaya çalışacağım.
Bu, Ağyüzün
sorusu, birinci soru, Ahmet Türkle görüşme
Ahmet Türkle görüşmem
benim, Bakanlığa davet ettim geçen pazar ve sadece bir Geçmiş
olsun. görüşmesiydi. Onun dışında diğer hiçbir konuyu
görüşmedik.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şehit aileleri
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) İşçilere, milletvekillerine
su sıkmayla ilgili, burada ifade ettim arkadaşlar, bunlar
valiliklerle ilgilidir. Ankara Valiliği, üç gün sonra işçilerden
artık dağılmalarını istiyor ve onları
dağıtmak için bazı şeyler yapıyor.
Milletvekillerimizle ilgili olanlara da hepsine üzüldüm, yani bizim yöntemimiz
bu değil tabii. Yalnız, arkadaşlarımız üç gün -bana
not da gönderdiler- yani akşamları, geceleri üşümesinler diye
işçilerimizi kapalı yerlere, spor salonlarına bizzat valilik arabasıyla
falan taşımışlar. Valimiz, dün kendisi de açıklama
yaptı. Ankara Valiliği muhataptır, ben de özellikle
milletvekillerimizle ilgili boyutuyla ilgili teftiş görevlendirdiğimi
ifade ettim.
Sayın
Kösenin
Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünde 3 tane genel müdür
yardımcılığımız vardır, doğrudur. 2
arkadaşımızın kadrosu hukuk müşaviridir. Orada bir
yanlış haber alma var herhâlde.
Sayın
Tankutun, isim değiştirmeyle ilgili
Şu ana kadar bana bu
konuda bir teklif gelmedi. İçişleri Bakanlığı, zaten
bu konuda sürekli işlem yapar arkadaşlar. Yani, bu illa böyle özel
şeylerde değil, her zaman, eğer bir köy kendisi çoğunlukla
karar verirse ve bunu da ilçe ve il kanalıyla Bakanlığa iletirse
biz ismimizin şöyle olmasını istiyoruz diye, o konuda
İçişleri Bakanlığı onay verdiğinde köyün ismi
değişir. Zaten ilçe ve illerin isimleri Meclise gelir, ancak kanunla
değişir. Bana da bu süreçte, bu manada hiç isim
değişikliği teklifi yerelden gelmedi. Ben, zaten ilk
açıklamamda da hep öyle dedim, yerelden teklif geldiğinde
Bakanlık olarak değerlendiririz.
Sayın
Korkmazın, tabii kendisine göre bir soru, İçinize sindiriyor
musunuz?
Değerli
arkadaşlar, sadece bu soruyu soran arkadaşa değil, şunu
söyleyeyim: Binlerce şehitten
Evet, bizim güvenlik birimlerimizden
binlerce şehit, binlerce, on binlerce vatandaş canını
kaybetmiş. İşte bizim bütün çabamız bunlar olmasın
diye, şehitler gelmesin diye, ölüler olmasın diye.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siz tarafsınız Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Biz, onun için de içimize
sindiriyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siz tarafsınız Sayın Bakan!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) İçimize sindiriyoruz. Sindirerek
çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İnşallah Türkiyeyi bu belalardan kurtaracağız
ve kardeşlik ve refah içinde, huzur içinde, Türkiye güçlenerek yoluna
devam edecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve biz
terörle yiğitçe mücadele ediyoruz. Hükûmetimiz boyunca da
Bakanlığım süresince de yiğitçe mücadele ettik, yiğitçe
mücadelemizi de sürdürüyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Enöz
Demokratik açılımın içeriği belli değil. diyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Tarih yazacak!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Tarih hepsini yazacak. Çok önemli
bunlar. Tarih daha iyi değerlendirecek bunları, bugün sizler iyi değerlendirmeseniz
de. Tarih bunları, inşallah, biz o hayırlı sonuçlara
ulaşacağız ve tarih de Bunlar çözülmüş, bu büyük
problemler AK PARTİ döneminde çözülmüş. diye yazacak.
Hâlen, bir
sayın milletvekilimiz Demokratik açılımın içeriği
belli değil. diyor. Ben ona cevabımı verdim. Burada 12
Kasımdaki görüşmelerimizin tutanaklarını alıp
okurlarsa mesele hallolur. Zaten, millî birlik, bizim de bütün hedefimiz millî
birliği sağlamak, güçlendirmek.
Sayın
Aslanoğlu
Büyükşehir, Malatya derdi, biliyorum. Bir şey
demiyorum ona, haklısınız diyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, Urfa, Urfa.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Haklısınız diyorum,
Urfa da, tamam.
Sadece Özel
Harekât Dairesi Başkanı ile ilgili sorunuza
O, yargıda devam ediyor.
Bizim bir şey söylememiz veya şu anda bizim bir şey
yapmamız söz konusu değil. Yani o olay yargının elinde.
Sayın
Çalışın sorusuyla ilgili tam şey yapamadım,
yazılı olarak cevabını vereceğiz.
Sayın
Güvelin sorusuyla ilgili, Uğur Mumcu Vakfına birilerinin gitmesiyle
ilgili, kendisini belli şekilde tanıtan
O konu da
savcılıkta. Savcılık işlemi yürütüyor.
İşkence
ve kötü muameleyle ilgili son yıllarda davamız yok ama son on
yılın dökümünü ben Sayın Güvele göndereceğim. O konuda,
kötü muamele ve işkenceden davası olan, ceza alan, görevden
atılan şeylerini daha sonra göndereceğim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, zamanınız doldu.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Ben teşekkür ediyorum.
Dışişleri
Bakanımızın hakkını yemeyeyim, burada bir iki soru var
ama onları da artık yazılı cevaplayacağım.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Bakan, polislere vereceğiniz 200 lira seyyanen zam
konusunda cevap vermediniz.
BAŞKAN
Sayın Davutoğlu, buyurun.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Tankut,
Suudi Arabistandaki revaklarla ilgili bir soru tevdi ettiler. Şu ana
kadar Suudi makamlarından resmî alınmış herhangi bir karar
yok bu hususta ama yakinen takip ediyoruz ve bu gelişmelere göre
Tabii
Türkiye'nin, yurt dışındaki kültür miraslarını koruma
konusunda gösterdiği çabalar herkesçe malumdur. Bu yönde de Suudi
Arabistandaki konuyu da yakinen takip ediyoruz.
Sayın Bal,
Kerkük ve Türkmenler konusunun sunduğumuz kitapçıkta yer
almadığını ifade ettiler. 38inci sayfada
ŞENOL BAL
(İzmir) Ben gördüm onu ama bu yer almak demek değil. Burada,
Türkmenlerin yok olduğunun ifadesi bu. Okudum.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Hayır, o sizin yorumunuz. O zaman müsaade
edin ben okuyayım.
ŞENOL BAL
(İzmir) Evet, yani
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU O sizin yorumunuz. Türkiye Kerkükün özel
statülü bir bölge olarak ilan edilmesinin sorunun çözümü için en ideal yol
olduğu yönündeki görüşünü korumaktadır. Kerkükün özel statülü
bölge olması ne demektir? Kerkükün Bağdata bağlı, özel
statülü bir bölge olması demektir. Başka herhangi bir bölgeye
bağlı olması demek değil.
ŞENOL BAL
(İzmir) Efendim, yapmayın Allah aşkına, Türkmenlerden
bahsediyorum, okuduğumu anlarım.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Türkiye'nin yıllardır takip ettiği
resmî devlet politikası da budur. Yine okuyorum, uzun olduğu için
hepsini okumayacağım: Türkiye Irakı oluşturan tüm nüfus
kesimlerine olduğu gibi Türkmen kardeşlerine desteğini
önümüzdeki dönemde de sürdürecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ŞENOL BAL
(İzmir) Tüm nüfus kesimlerinde olduğu gibi
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Bütün devlet politikasının bir
kitapçıkta ifade edilmesini beklemezsiniz. Türkmenlere ne
yaptığımızı, nasıl destek verdiğimizi en iyi
Türkmen kardeşlerimiz bilir.
ŞENOL BAL (İzmir)
Efendim, ben size bir soru sordum.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU En iyi Türkmen kardeşlerimiz bilir. Lütfen,
muhatabı olan Türkmen kardeşlerimize bunu sorun: Telaferde Türkiye
ne yaptı? Kerkükte ne yaptı? Diyaladaki Türkmenlere ne yaptı? Bunların
hepsini sorun, hepsi bilinir. Lütfen istismar etmeyin.
ŞENOL BAL
(İzmir) Yok saydınız, yok! Şu anda 2,5 milyonluk Kerküklü
yok, Türkmen yok!
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Karabağa yardım konusunda ise biz bunu
doğru bir yol ve yöntem olarak görmüyoruz ve bunu da takip edeceğiz.
Sayın
Işık, Kıbrıs konusunda, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetiyle ilgili sorusu: Konuşmamda da vurguladığım
gibi herhangi bir çözümün biz eşit kurucu iki devlete dayalı
olmasını benimsiyoruz. Bu, Kıbrıstaki Türk halkının
nihai siyasi iradesinin süreceği anlamına gelir.
Avrupa
Birliğiyle ilgili tarih konusu ise, bu tabii tek taraflı olarak
Türkiye'nin değil, Avrupa Birliği tarafıyla yürütülecek
müzakerelerle ortaya çıkacak bir süreçtir ama biz en kısa zamanda
bunun gerçekleşmesi için elimizden gelen her türlü çabayı göstermeye
devam edeceğiz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
İçişleri Bakanı cevap verecek.
Buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bu, Tekel
işçileriyle ilgili Sayın Aydoğanın sorduğu bir soru
var. Tabii o konuda ben açıklama yaptım arkadaşlar. 2 tane de
müfettiş görevlendirdim. dedim. Onun ötesinde tabii burada daha fazla
söyleyecek bir şey yok.
Burada bir soru
daha şey yapılmış
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Polis zamlarıyla ilgili de bir
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Kormazın sorusuyla
ilgili, burada bir şey daha ilave edeyim bu vesileyle. Bu görevler -bu Bakanlığın eski mensubudur
bu arkadaşımız- eğer İçişleri
Bakanlığına verilmeseydi, o zaman, esas şunu demeniz
lazımdı: İç güvenlikten sorumlu olan İçişleri
Bakanlığıdır. Bütün bu konular, terörle mücadele ve iç
güvenlik, İçişleri Bakanlığının konusudur, görev
alanıdır ve şu anda İçişleri Bakanlığı
kendi görev alanıyla ilgili bir çalışmayı yapıyor.
Eğer başka bir bakanlığa falan verilseydi, başta siz,
o Bakanlıktan gelen -pek orayla şeyiniz yok şu anda biliyorum,
sadece eleştiriyorsunuz da, ilginiz yok- o Bakanlıktan gelenler,
üzülmeniz lazımdı yani İçişleri
Bakanlığının görevleri başka yere veriliyor diye.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sizden çok daha fazla ilgim var Sayın Bakan. Benim
hatıralarım var, siz de dinlersiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Ayrıca, bu sulama birlikleriyle
ilgili Aslanoğlunun sorusu önemli bir soru. Şu anda, aynı
kanaatteyiz biz yani bütün sulamayla ilgili işlerin Devlet Su
İşleri bünyesinde toplanmasını ve oradan yürütülmesini biz de
savunuyoruz ve Sayın Bakanla da bu konuda görüşmelerim var. Bu
vesileyle bunu da ifade etmiş olayım.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
sırasıyla sekizinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
İçişleri
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
10- İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1. İçişleri Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 1.603.526.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
02 Savunma
Hizmetleri 83.592.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.348.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 75.000.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 700.000.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
TOPLAM 2.463.466.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. İçişleri Bakanlığı 2008
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 1.712.059.227,00 |
|
- Toplam Harcama : 1.650.072.837,00 |
|
- Ödenek Dışı Harcama : 1.206.970,89 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 63.193.360,89 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum:
10.82- EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Emniyet Genel Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel
Kamu Hizmetleri 185.901.240 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
02 Savunma
Hizmetleri 350.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 8.137.183.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
07 Sağlık
Hizmetleri 3.187.120 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir |
|
09 Eğitim
Hizmetleri 261.773.640 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 8.588.395.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Emniyet Genel
Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Emniyet Genel Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 6.363.254.200,88 |
|
- Toplam Harcama : 6.886.083.402,09 |
|
- Ödenek Dışı Harcama : 568.981.784,20 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 46.097.812,81 |
|
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 7.741.280,24 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel
Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
10.81- JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1. Jandarma Genel Komutanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 3.898.531.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 3.898.531.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Jandarma Genel Komutanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 3.635.932.815,07 |
|
- Toplam Harcama : 3.233.137.278,55 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 401.712.592,21 |
|
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 373.501.952,54 |
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
10.83- SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1. Sahil Güvenlik Komutanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L
İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 275.982.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
TOPLAM 275.982.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sahil Güvenlik Komutanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C E T V E L
İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 223.743.747,29 |
|
- Toplam Harcama : 191.171.776,39 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 32.221.000,43 |
|
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 31.390.726,60 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
11- DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1. Dışişleri Bakanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
|
A C E T V E L İ |
|
Kodu Açıklama (TL) |
|
|
|
01 Genel Kamu
Hizmetleri 781.542.000 |
|
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
02 Savunma Hizmetleri 115.000 |
|
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
03 Kamu Düzeni ve
Güvenlik Hizmetleri 3.500.000 |
|
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
07 Sağlık
Hizmetleri 1.210.000 |
|
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
08 Dinlenme, Kültür ve
Din Hizmetleri 50.250.000 |
|
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
09 Eğitim
Hizmetleri 72.180.000 |
|
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
10 Sosyal Güvenlik ve
Sosyal Yardım Hizmetleri 11.340.000 |
|
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
TOPLAM 920.137.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Dışişleri Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
|
A C
E T V E L İ |
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek Toplamı : 728.919.108,75 |
|
- Toplam Harcama : 670.365.442,76 |
|
- İptal Edilen Ödenek : 52.392.446,55 |
|
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 6.161.219,44 |
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı ve Dışişleri
Bakanlığının 2010 yılı merkezî yönetim bütçeleri
ile 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul
edilmiştir; hayırlı olmalarını temenni ediyorum.
Programa göre
kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla
görüşmek için 19 Aralık 2009 Cumartesi günü saat 1100de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.36