DÖNEM: 23 CİLT: 56 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
36ncı
Birleşim
19 Aralık 2009 Cumartesi
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442)
2.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
A)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
B)
TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
1.- Çevre ve
Orman Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çevre ve
Orman Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D)
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Orman Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Orman Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E)
DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F)
DEVLET METEOROLOJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
G)
ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
H)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1.- Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1.-
Sağlık Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.-
Sağlık Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
K)
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
IV.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir gölet
yapımını üstlenen firmayla ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10331)
2.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, yaz nüfusu artan belediyelerin ödenek sorununa
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (7/10416)
3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köye spor sahası yapımına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/10451)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, domuz gribi aşısına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/10471)
5.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, domuz gribi aşısına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/10475)
6.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, domuz gribine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/10476)
7.- İstanbul
Milletvekili Necla Aratın, domuz gribi aşısına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/10478)
8.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, Çankırı
Yapraklı yolundaki çalışmalara ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/10491)
9.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, Ankara Çankırı
yolundaki çalışmalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/10493)
10.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/10496)
11.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, domuz gribine yönelik önlemlere ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/10619)
12.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, domuz gribi aşısına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/10620)
13.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, H1N1 virüsü
aşısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/10623)
14.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, H1N1 virüsü aşısına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/10624)
15.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bazı pancar üreticilerinin mağdur
edilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün
cevabı (7/10627)
16.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Tuncelide yapılan ve yapılacak olan barajlar
ve HESlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/10663)
17.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, domuz gribine karşı
okullarda alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/10688)
18.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, domuz gribi aşısı
yaptırmamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/10719)
19.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, ÇED sürecindeki halk
katılımı toplantılarına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/10736)
20.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, domuz gribi
aşısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/10791)
21.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, domuz gribi aşısı
alımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/10792)
22.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, domuz gribi aşısına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/10797)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak altı oturum yaptı.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (S.
Sayısı: 442) ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) görüşmelerine
devam edilerek;
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı,
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı,
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu,
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü,
Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü,
Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu,
Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğü,
Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü,
İçişleri
Bakanlığı,
Emniyet Genel
Müdürlüğü,
Jandarma Genel
Komutanlığı,
Sahil Güvenlik
Komutanlığı,
Dışişleri
Bakanlığı,
2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçeleri ve 2008 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesapları kabul edildi.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın, enerji üretimiyle ilgili yanıltıcı
rakamlar verdiğine,
İçişleri
Bakanı Beşir Atalay, Ankara Valiliğinin, Tekel işçilerinin
eylemiyle ilgili müdahalesinde bazı milletvekillerinin maruz
kaldığı durumdan üzüntü duyduğuna,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Alınan karar
gereğince, 19 Aralık 2009 Cumartesi günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşime 21.36da son verildi.
|
|
|
Meral AKŞENER |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Gülşen ORHAN |
|
|
Konya |
|
Van |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 46
II.-
GELEN KÂĞITLAR
19
Aralık 2009 Cumartesi
Tasarı
1.-
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı (1/788) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm; Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.12.2009)
Teklif
1.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun; Türk
Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/549) (Plan ve Bütçe;
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2009)
Rapor
1.- Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı
Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Dağıtma
tarihi: 19.12.2009) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Van eski Cumhuriyet Savcısının
durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9266)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köprü ihalesine ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9290)
3.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bazı kamu görevlileri hakkında
açılan bir soruşturmaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9670)
4.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, bir gazeteye yönelik yasa
dışı dinleme iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9927)
5.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, Ergenekon Davasındaki yasa
dışı dinleme iddialarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9947)
6.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, bir gazetenin yasa dışı
dinlendiği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9948)
7.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, ateşli silah kullanılan
şiddet olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10410)
8.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirnede gümrük
kapılarındaki tır kuyruklarına ve sel sonrası
tarım arazilerinin temizlenmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10414)
9.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankaradaki işsizliğe
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10415)
10.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, ülkemizde kaçak olarak bulunan
Ermeni ve Azerilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10417)
11.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10424)
12.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10426)
13.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, asker alma konusundaki bir
konuşmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/10432)
14.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bazı ekonomik verilere ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/10434)
15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, KEY ödemelerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/10435)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, dış kaynak ve yabancı
yatırım potansiyeline ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/10436)
17.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/10439)
18.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, toplumsal
olaylarda güvenlik güçlerinin aşırı güç
kullandığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10444)
19.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, terör olaylarında yaralanan
ve hayatını kaybedenlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10445)
20.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10446)
21.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, Taksimdeki IMF
protestosuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10447)
22.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, İstanbuldaki bina
stokuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10448)
23.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, trafik cezalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10449)
24.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir şahsın şirketlerinin
aldığı ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10450)
25.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir mahallenin okul
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10454)
26.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, öğretmenlerin eş durumu
atamalarındaki sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10455)
27.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, öğretmen açığına ve bir
iddiaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10456)
28.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10457)
29.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, beden eğitimi derslerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10458)
30.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir okulun öğretmen ve laboratuar
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10459)
31.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serterin, zorunlu eğitimin kademelendirilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10460)
32.-
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, bölümsüz üniversite modeline
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10461)
33.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Toplum Yararına Çalışma
Programlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10462)
34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, gazi ve şehit yakınlarına
yapılan ödemeler ile terör zararlarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10463)
35.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10464)
36.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, çelik yelek tedarikine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10465)
37.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir mahallenin
sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10466)
38.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Kozdağı
Devlet Hastanesi acil servisinin kapatılmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10467)
39.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, lisans
tamamlama programlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10468)
40.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kızamıkçık
aşısı uygulamasıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10469)
41.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbaturun, kayıp çocuklarla ilgili açıklamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10472)
42.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10473)
43.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, Samsundaki kızamıkçık
aşısı uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10474)
44.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, bazı
ilaçların raporlamasına ve reçetelenmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10477)
45.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, pamuk primlerine ve ham pamuktaki KDV
oranına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10479)
46.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, tütün üretimi ile ithalat ve ihracatına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10480)
47.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, tütün alımına ve alternatif ürün
uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10481)
48.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, pamuk üretimine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10482)
49.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisanın tarım sektöründe kamu
yatırımlarındaki payına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10483)
50.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, havuç üreticilerinin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10484)
51.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10485)
52.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlunun, bal üretim desteğine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10486)
53.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, helal gıda pazarına ve buğday
ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10487)
54.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, ceviz üretimi ve ithaline ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10488)
55.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, Çorlu-Tekirdağ yolunun bir
kesimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10489)
56.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10490)
57.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, E-80 karayolunun
Çankırı kesimindeki çalışmalara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10492)
58.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, Ankara-İzmir otoyolu
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10494)
59.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, deniz
taşımacılığındaki sorunlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10495)
60.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10497)
61.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10498)
62.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/10502)
63.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, bürokrat olarak atanan bakan ve
milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi
(7/10504)
64.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, açık öğretimde tek ders
sınav hakkı verilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10507)
65.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda borcundan dolayı
elektriği kesilecek köylerin su sorununa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10510)
66.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, ABDde Musevi kuruluşların
temsilcileriyle görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi(7/10511)
67.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta belediyeye devredilen
kapalı spor salonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10512)
68.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Türkiye-Ermenistan milli
maçına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10513)
69.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, varlık barışı
uygulamasının sonuçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10514)
70.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, et fiyatlarının yükselmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10515)
71.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bir
toplantıda dağıtılan kitapçıktaki haritaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10518)
72.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, bazı
derneklerin araçlarının resmi plaka kullanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10520)
73.-
İstanbul Milletvekili Atilla Kayanın, bölücü terör örgütü
mensuplarının Türkiyeye gelişine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10521)
74.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, aftan yararlanan Polis Meslek
Yüksekokulları öğrencilerinin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10522)
75.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, bir vakfa vergi muafiyeti
tanınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10524)
76.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, emekli aylıklarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10538)
77.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bir şirketin
çalışanlarını mağdur etmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10541)
78.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt dışı teşkilatına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10542)
79.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik krizin etkilerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/10551)
80.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik krizin bazı etkilerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10552)
81.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, KKTCnin
tanınması konusunda Rus temsilcilerle görüşme iddialarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10554)
82.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Ermenistanla ilişkiler kapsamında
kurulacak komisyona ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10555)
83.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki olaylara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10556)
84.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vanda İran sınırında meydana
gelen ölüm olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10562)
85.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Çaldıranda yaşandığı
iddia edilen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10563)
86.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, belediyelerin toplu taşım aracı
alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10564)
87.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, bölücü terör örgütü üyelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10565)
88.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, bazı
derneklerin taşınmaz tasarruflarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10566)
89.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, belediyelere
yapılan devlet yardımlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10567)
90.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir belediye yönetimiyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10568)
91.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir belediyedeki soruşturmaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10569)
92.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köydeki yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10570)
93.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün bazı ihtiyaçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10571)
94.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün içinden geçen yolun köy
dışına alınmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10572)
95.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karamanda yapılmayan yatırım
harcamalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10573)
96.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyde kanalizasyon yapımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10574)
97.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Nilüfer Deresindeki kirliliğe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10575)
98.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bazı
ölüm olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10577)
99.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki uyuşturucu
bağımlısı çocuklara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10578)
100.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri Davasında
adı geçen bir kişinin ortağı olduğu şirketlere
verilen ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10579)
101.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, eğlence vergisi oranlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10580)
102.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köydeki bazı evlere su verilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10581)
103.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir fabrikanın
çalıştırılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10582)
104.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, iki okul polisiyle
ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10583)
105.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir köyün kanalizasyonuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10584)
106.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, illerdeki protokol listesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10585)
107.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt dışı teşkilatına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10589)
108.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, vergi yüküne ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10592)
109.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, idari ceza gelirlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10593)
110.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, varlık barışı
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10594)
111.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, vergi politikasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10595)
112.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, ders kitaplarına ve kırtasiye
giderlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10596)
113.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bazı derslerin seçmeli hale
getirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10597)
114.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki lise ihtiyacına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10598)
115.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda eğitimle ilgili bazı
sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10599)
116.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, okulların bakım, onarım ve
tadilatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10600)
117.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Roma Hukukunun anabilim statüsünden
kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10601)
118.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, üniversite harçlarındaki
artışlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10602)
119.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, okullarda sıcak yemek verilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10603)
120.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, toplum yararına çalışma
programları kapsamındaki istihdama ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10604)
121.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, üniversitelerdeki boş kontenjanlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10605)
122.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt dışı teşkilatına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10606)
123.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı kent merkezindeki yeni lise
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10607)
124.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı-Doğubeyazıtın
köylerinde yapımına başlanan okullara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10608)
125.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki bazı eğitim kurumları
yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10610)
126.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Üniversitesine ayrılan
ödeneğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10611)
127.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, bazı derslerin
seçmeli yapılması ve ders saatlerinin azaltılmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10612)
128.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, bir okulda yapılan soruşturmaya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10613)
129.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Muştaki öğrenci yurdu ve
öğretmenevi ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10614)
130.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, insansız hava aracı projesiyle
ilgili basında çıkan iddialara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10615)
131.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, uzman erbaşların yaş haddi
sorununa ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10616)
132.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, insansız uçak alımına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10618)
133.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, bir okuldaki domuz gribi
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10621)
134.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, afet planı eğitimine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10622)
135.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Muştaki yeni sağlık kuruluşları
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10625)
136.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars-Gümrü-Nahcivan demiryolu hattına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10634)
137.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğladaki bir yol çalışmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10635)
138.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, internetteki bir klibe ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10636)
139.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, İzmir-İstanbul otoyolu
projesinde Bursanın yerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10637)
140.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, Eskişehir Gar
Geçişi Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10638)
141.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Diyanet İşleri
Başkanlığının yurt dışı
teşkilatına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/10639)
142.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova Kalkınma Ajansının
projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/10640)
143.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ruhsatsız kümeslere ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10641)
144.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Çorludaki bir spor
sahasının iyileştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/10643)
19 Aralık 2009 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.
Dokuzuncu turda,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel
Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (x)
A) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
B) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
1.- Çevre ve
Orman Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çevre ve
Orman Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Orman Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Orman Genel
Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E) DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
(x) 442 ve 443 S.
Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 14/12/2009 tarihli 31
inci Birleşim Tutanağına eklidir.
F) DEVLET METEOROLOJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 03/12/2009 tarihli 26ncı Birleşimde, bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika olması
kararlaştırıldı, sizlerin de
malumlarınızdır. Söz talebinde bulunacak olan
arkadaşlarımız sisteme girerek söz isteyebilirler.
Dokuzuncu turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar:
AK PARTİ
Grubu adına: Fatoş Gürkan, Adana; Mehmet Sait Dilek, Isparta;
Abdullah Çetinkaya, Konya; Nuri Uslu, Uşak; Durdu Mehmet Kastal, Osmaniye;
Faruk Septioğlu, Elazığ; Dilek Yüksel, Tokat; Özlem
Müftüoğlu, Gaziantep milletvekilleri.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Gürol Ergin, Muğla; Vahap Seçer, Mersin;
Eşref Karaibrahim, Giresun; Nevingaye Erbatur, Adana milletvekilleri.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Zeki Ertugay, Erzurum; Süleyman Turan Çirkin,
Hatay; Metin Çobanoğlu, Kırşehir; Ahmet Orhan, Manisa
milletvekilleri.
Şahısları
adına: Lehinde Mehmet Erdoğan, Adıyaman; aleyhinde Ramazan Kerim
Özkan, Burdur milletvekilleri.
İlk söz AK
PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili Fatoş Gürkana aittir.
Sayın
Gürkan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Gürkan, grubunuzun belirlediği süre beş dakikadır.
AK PARTİ
GRUBU ADINA FATOŞ GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
2010 yılı mali bütçesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bizi izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere tarım sektörü ülkemiz için gerek ekonomik gerekse sosyal
bakımdan en önemli sektörlerden birisidir. Bu, Ulu Önder Atatürkün 16 Mart
1923 tarihinde Adanada çiftçileriyle yaptığı konuşmadaki
aşağıdaki sözleriyle de ifade edilmiştir.
Atatürk
Arkadaşlar, dünyada zaferlerin iki vasıtası vardır; biri
kılıç, diğeri saban. Hakiki zafer kılıçla değil,
sabanla kazanılandır. Saban kılıç gibi değildir, o,
kullanıldıkça kuvvetlenir. Türk çiftçisi bir eliyle
kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanı
topraktan ayırmamıştır. demiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tarımın en temel
fonksiyonlarından birisi insan hayatının devamını mümkün
kılan gıda maddelerinin üretimidir. Bu yönüyle tarım sadece
üreticileri değil, tüketicileri de doğrudan ilgilendiren bir sektör
durumundadır.
Tarım
aslında iktisadi bir sektör olmasına rağmen geçmiş
hükûmetler döneminde bir sosyal politika alanı olarak görülmüş ve
yıllarca bu anlayışla destekleme politikaları
uygulanmıştır. Bu uygulamalarda ağırlıklı
olarak tabiri caiz ise günü kurtarmak ve oy almak düşüncesiyle
yapıldığından sektöre verilen destekler çiftçilerimizi de
memnun etmemiştir. Diğer yandan sağlanan destekler
verimliliği, kaliteyi ve standart üretimi teşvik etmediğinden
tarım sektörü de bir türlü istenilen rekabetçi düzeye
getirilememiştir. Aslında uygulanan politikalardaki
yanlışın başında bütün köylüler çiftçi olur
düşüncesi yattığından, destekler sosyal yardım gibi
yapılmıştır.
İkinci temel
yanlış ise, tarımsal üretimin verimlilik esasına göre
yapılması gerektiği hâlde buna dikkat edilmemesi olmuştur.
2002
yılı seçimlerini müteakip AK PARTİnin tek başına
iktidara gelmesi sonucu ülkemiz, en çok ihtiyacı olan istikrar
ortamına kavuşmuştur. Öncelikle önceki hükûmetler dönemindeki
yanlış bakış açıları
değiştirilmiş, tarım, iktisadi bir sektör olarak
değerlendirilerek gelişmiş ülkelerde olduğu gibi rekabetçi
bir yapıya kavuşturmak için hangi politikaların uygulanması
gerektiği konusunda önemli çalışmalar
yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bana ayrılan kısa
süre içerisinde Adanaya yani kendi ilime yapılan olumlu gelişmeleri,
tarım sektöründe yapılan önemli çalışmaları ve verilen
destekleri içeren bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz
üzere Adana, gerek tarımsal gerekse sanayi üretimi bakımından
ülkemizin en önemli illeri arasında yer almaktadır. Adana, 15 ilçesi,
500den fazla köyü, 550 bin hektar tarım arazisi ve 75 bin çiftçisiyle
önemli tarımsal potansiyele sahip bir ildir. AK PARTİ
İktidarıyla beraber, ülke genelinde olduğu gibi, Adanaya
tarım alanında sağlanan destekler ve ilde uygulanan birçok
projeyle ildeki tarım canlandırılmıştır.
Türkiyedeki mısır üretiminin yüzde 40ı, buğday üretiminin
yüzde 7si, turunçgil üretiminin yaklaşık yüzde 30u, karpuz
üretiminin yüzde 12si Adanada yapılmaktadır.
AK PARTİ
iktidara geldiğinde ilk olarak öncelikle üreticilerimizin üretime tekrar
döndürülmeleri için uzun zamandır ödeyemedikleri borçları yeniden
yapılandırılmıştır. Bu çerçevede Adanada Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden aldıkları
kredisini ödeyemeyen çiftçilerimizin -10 bin çiftçimizin- 22,6 milyon TLyi
bulan borçları silinmiştir. Bununla birlikte, tarımsal kredi
faizleri İktidarımız döneminde önemli oranda
düşürüldüğünden çiftçilerimiz daha fazla kredi kullanma imkânı
bulmuş, son altı yılda Adana çiftçisine kullandırılan
kredi miktarı 8 kat artmıştır.
Ayrıca,
ilimizde 2002 yılında toplam 59,6 milyon TL destek
sağlanmış iken bu destek yaklaşık 3 kat artarak 2009
yılında 158 milyon TLye ulaşmıştır. 2003-2009
döneminde Adanada çiftçi başına toplam 16.700 TL tarımsal
destek verilmiştir, 2003-2009 döneminde ilimizde toplam 52,2 milyon TL
mazot desteği, 32,5 milyon TL gübre desteği
sağlanmıştır. 2002 yılında 14,7 milyon TL olan
prim destekleri 7 kat artırılarak 123 milyon TLye
çıkarılmış, böylece yağlı tohumlu bitkiler,
mısır, soya gibi ürünler desteklenmiştir.
Son altı
yılda hayvancılık destekleri 17 kat artırılarak 2002
yılında hayvancılığa yalnızca 617 bin TL destek
verilirken bu rakam 2009 yılında 7,6 milyon TLye
yükseltilmiştir.
Tarımsal
kooperatif destekleri de önemli oranda artırılmıştır.
1999-2002 döneminde yalnızca 9 kooperatif desteklenirken 2003-2009
döneminde 28
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gürkan, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Bitiriyorum efendim. Teşekkür ederim.
...kooperatif
desteklenmiş ve bu kooperatiflere 25,7 milyon TL kredi
kullandırılmıştır. Bu projelerde 2.200 kişiye
iş imkânı sağlanmıştır. Bunun yanında yine
çiftçilerimize ilk kez 2006 yılında Kırsal Kalkınma
Destekleme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
Fonu kaynaklarından, TİGEM işletmelerinden, il özel idare
kaynaklarından çeşitli destekler sağlanmıştır.
TARGEL Projesi kapsamında ise 21 ziraat mühendisi, 18 veteriner hekimin
istihdamı sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Hükûmeti tarım
sektörüne büyük önem vermiş, bu doğrultuda finansal kaynaklar
ölçüsünde çiftçilerimiz desteklenmiştir. Tarım sektöründe
İktidarımızın hedefi, yüzü daha da gülen çiftçiler, güvenli
ve kaliteli gıda tüketen tüketicilerdir. Bu yöndeki çalışmalar
artarak devam edecektir.
Sürem bitmek
üzere. Ben, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2010
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre pek
kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN
Sayın İnce, şu görüşmeleri bir tamamlayalım,
sonrasında bir bakalım, şu anda bütçe görüşmelerini
yapıyoruz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, bürokratlar Meclis
içerisinde konuşamaz, ama bürokrat bürokratın elini öpüyor,
baktım yaşça büyük değil, tarikat büyüğü mü, şeyh mi,
onu öğrenmek istedim.
BAŞKAN
Peki, evet, teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Evet buraya
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) - Muharrem Bey sana yakışmıyor!
BAŞKAN - Arkadaşlar
lütfen, Sayın Özçelik
Arkadaşlar lütfen
Bir milletvekili
arkadaşımız bir hususta bir görüş beyan etti, çıkar
grup sözcüleri söyler. Lütfen tartışmayalım.
Evet, Isparta
Milletvekili Mehmet Sait Dilek.
Sayın Dilek,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET SAİT DİLEK (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının 2010 yılı bütçesinin
görüşülmesi vesilesiyle AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere tarım sektörü, ülkemiz için gerek ekonomik gerekse sosyal
bakımdan en önemli sektörlerden birisidir. Tarım sektöründe faaliyet
gösteren üreticilerimizin tamamına yakını kırsal alanda
yaşamaktadır. Bu bakımdan son yedi yılda kırsal
kalkınmaya büyük önem verilmiştir. Başta KÖYDES, BELDES gibi
kırsal alanlara hizmet götüren projelerimiz olmak üzere mikro ve makro
düzeyde politikalar bu dönemde oluşturulmuştur. Kırsal alanlarda
ekonominin geliştirilmesi ve iş imkânlarının artırılması,
kırsal alan fiziki altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi ve
yaşam kalitesinin artırılması, kırsal çevrenin
korunması ve geliştirilmesi amacıyla hazırlanan Ulusal
Kırsal Kalkınma Stratejisi 2006 yılında Yüksek Planlama
Kurulu kararı olarak yürürlüğe girmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizce 2006 yılında
başlatılan Kırsal Kalkınma
Yatırımlarını Destekleme Programı kapsamında 632
bitkisel ürün işleme ve paketleme tesisi, 322 hayvansal ürün işleme
ve paketleme tesisi, 141 tarımsal ürün deposu, 85 alternatif enerjili
sera, 85 soğuk hava deposu, 21 su ürünleri işleme tesisi, 421
altyapı sulama projesi olmak üzere toplam 1.707 proje
tamamlanmış olup bu projelere 288,2 milyon lira hibe desteği
verilmiş, 18 bin kişiye istihdam sağlanmıştır.
Hâlen 715 proje devam etmektedir. Ayrıca, makine ve ekipman destekleri
kapsamında 40.687 adet projeye 234 milyon lira hibe
sağlanmıştır. Kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesine yönelik toplam 522 milyon
lira hibe ödemesi yapılmıştır.
Bu dönemde
kooperatifleşmeye büyük önem verilmiş, son yedi yılda 1.600
kooperatif projesine 1 milyar 260 milyon lira kredi tahsis edilmiş, bu
projelerle 170 bin aile desteklenmiştir.
Yine, su
kaynaklarının etkin kullanılması amacıyla, Hükûmetimiz
döneminde, basınçlı sulama sistemleri yatırımı yapan
çiftçilerimize beş yıl vadeli, sıfır faizli kredi
desteği sağlanmıştır. 2009 yılı Kasım
ayı itibarıyla 817 milyon lira kredi kullandırılmış
ve yaklaşık 1 milyon 815 bin dekar alan basınçlı sulama
sistemleri kurularak sulamaya açılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, diğer yandan Bakanlık, ulusal kaynaklarla beraber
diğer uluslararası fonları da kullanarak kırsal
kalkınma girişimlerini desteklemektedir.
Avrupa
Birliği fonlarının kullanımını sağlamak
üzere kırsal kalkınma programı hazırlanmış ve
Avrupa Komisyonu tarafından 25 Şubat 2008 tarihinde
onaylanmıştır. Bu programı uygulamaktan sorumlu Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurulu ve il koordinatörlükleri
kurulmuştur. Kurumun Avrupa Komisyonu tarafından akredite edilmesi çalışmaları
devam etmektedir. Isparta da dâhil olmak üzere ilk aşamada 20 ilimizde il
koordinatörlükleri oluşturulmuştur, ikinci aşamada da 22 ilimiz
daha bu programdan yararlanacaktır. Bu program çerçevesinde et, süt,
meyve, sebze ve su ürünleri sektörleri desteklenecektir. Ayrıca,
kırsal ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesiyle üretici
gruplarının kurulması da bu çerçevede desteklenecektir.
Değerli
milletvekilleri, ülke genelinde İktidarımız döneminde tarım
sektörüne sağlanan desteklerdeki artış Göller Bölgesi ve
Ispartaya da yansımıştır. Bu desteklerin de etkisiyle
bölge tarımında önemli dönüşüm yaşanmıştır.
2003-2009 yıllarında Ispartaya toplam 144,8 milyon lira
tarımsal destek verilmiştir.
Kırsal
kalkınma yatırımları çerçevesinde 4. etap kapsamında
yedi proje programa alınmış olup toplam hibe talebi
yaklaşık 1 milyon 700 bin liradır.
Ispartadaki
diğer tarımsal sorunların çözümünde de önemli
atılımlar gerçekleştirilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dilek, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET SAİT
DİLEK (Devamla) Örneğin, örgütlenme konusunda 111 tarımsal
kalkınma, 70 sulama, 115 su ürünleri kooperatifi kurulmuştur. Isparta
ilimizde 2002-2008 yılları arasında suni tohumlamada 3,3lük bir
artış, hayvancılık desteklerinde 18 katlık bir
artış, prim ödemelerinde 9 katlık bir artış
gerçekleşmiştir.
Hükûmetimize
geçen sene elma ihracatçısına verdiği destekten dolayı
teşekkür ediyoruz, bu sene de bu desteğin verilmesini diliyoruz.
Bu duygularla,
2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun hayırlı
olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dilek, teşekkür ediyorum.
Abdullah
Çetinkaya Konya Milletvekili
Sayın
Çetinkaya, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ABDULLAH ÇETİNKAYA (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 2010
yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakanlar Kurulu
kararıyla uygulama alanı ilan edilen yerlerde mülkiyete ilişkin
düzenlemeler ve tarımsal altyapı sorunlarını gidermeye
yönelik görevler üstlenen Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, bu
hizmetleri hâlen 9 bölge müdürlüğü vasıtasıyla 42 ilde 2.590
yerleşim biriminde yürütmektedir.
Türkiyede
işlenebilir arazilerin artmadığı göz önüne
alındığında, nüfus artışına paralel olarak
toprak üzerindeki nüfus baskısının giderek
arttığı ve tarımsal işletme arazisinin devamlı
parçalandığı açık bir şekilde görülmektedir. Tarım
arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçilmesi, parçalı
arazilerin toplulaştırılması ve özellikle
basınçlı sulamanın yaygınlaştırılması
tarım sektörünün temel önceliklerindendir. Arazi
toplulaştırması, dağınık, küçük parçalar hâlinde,
sulama ve ulaşım ağından yoksun olan parsellerin
tarımsal altyapı hizmetleriyle beraber bir araya getirilmesidir.
Ülkemizde bugüne kadar yaklaşık 1,1 milyon hektar alanında arazi
toplulaştırması yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin konuya verdiği
önem çerçevesinde 2008-2012 GAP Eylem Planıyla sulamaya açılacak
alanlar öncelikli olmak üzere tüm GAP sahasında arazi
toplulaştırma çalışmalarına hız verilmiştir.
Bu kapsamda 2009 yılında 53 projeyle, toplam 625 köyde 1 milyon 178
bin hektarda proje ihaleleri yapılarak çalışmalara
başlanmıştır. Ayrıca, yine GAP kapsamında 293
köyde 485 bin hektar alana ait toplulaştırma projeleri ihale
safhasındadır. Böylece GAP alanında 2008-2012 döneminde
yaklaşık bin köyde 1,8 milyon hektar alanın
toplulaştırılması tamamlanmış olacaktır.
Diğer
taraftan, Konya Ovası Projesi (KOP) ve Doğu Anadolu Projesi (DAP)
alanlarında da yoğun çalışmalar devam etmektedir.
Yaklaşık 250 bin hektarlık diğer alanlar da dikkate
alındığında, toplam 1 milyon 428 bin hektar alanda
toplulaştırma faaliyetleri sürdürülmektedir.
Ülkemizde arazi
toplulaştırma çalışmalarına 1961 yılında
başlanmış, 2002 yılı sonuna kadar 450 bin hektar
alanın toplulaştırılması bitirilmişken,
İktidarımız döneminde 562 bin hektar alan
toplulaştırılmıştır. Tarım Reformu Genel
Müdürlüğünce, toplulaştırma çalışmalarıyla
birlikte köy içi yollar ve kanalizasyon gibi sosyal altyapı
yatırımlarının rehabilitasyonuna yönelik
çalışmalar da yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün görevleri
arasında yer alan topraksız ve az topraklı çiftçilerin
topraklandırılması çalışmalarında Hükûmetimizin
konuya verdiği önem sonucu 1987 ile 2002 yılları arasında,
on beş yılda, 5.555 çiftçi ailesine gerçekleştirilen 39 bin
hektar toprak dağıtımına karşılık 2003-2009
yılları arasında, yedi yıllık süreçte, 45 köyde 6.726
topraksız çiftçi ailesine 42,6 bin hektar arazi
dağıtılmıştır. Hâlen 54 köyde toplam 44 bin
hektar hazine arazisinin dağıtım çalışmaları
devam etmektedir. Ülkesel ve bölgesel planlamalara temel oluşturan ve su potansiyeli
ile toprak haritalarını esas alarak uygun arazi kullanım
şekillerini belirleyen arazi kullanım planlaması
çalışmaları kapsamında Genel Müdürlükçe bugüne kadar
yaklaşık 1,5 milyon hektar alanda çalışma
tamamlanmıştır. Hâlen 12 projeyle toplam 332 bin hektar alanda
çalışmalar sürdürülmektedir. Türk tarımının geleceği
açısından bu kurumun her yönden desteklenmesi ve desteklenmeye devam
edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Bu bağlamda,
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 2010 yılı bütçesinin
genelinde geçen yıla göre yüzde 7 artış öngörülmüştür.
Tarımsal altyapının geliştirilmesine yönelik
başarılı çalışmalar sürdüren Tarım Reformu Genel
Müdürlüğünün 2010 yılı bütçesinin tüm ülkemize ve çiftçilerimize
hayırlar getirmesini diliyor, teşekkürlerimi sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.
AK PARTİ
Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Nuri Uslu.
Sayın Uslu,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NURİ USLU (Uşak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı Bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman
Bakanlığı, ülkemizin çevresel kalite değerlerini
yükseltmek, insanımızın daha temiz ve sağlıklı
bir çevrede hayatını sürdürebilmesini sağlamak ve refah
seviyesini artırmak maksadıyla çalışmalar yapmaktadır.
Bu itibarla, sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde çevrenin ve insan
sağlığının korunarak hayat standartlarının
bütün canlılar bakımından artırılması, çevrenin ve
ormanların korunması, geliştirilmesi ve milletler arası
kıstaslara uygun bir şekilde yönetim anlayışında
yönetilmesidir. Bu doğrultuda var olan doğal kaynakların
korunması ve alanların artırılması, biyolojik
çeşitliliğin korunması sağlanmaya
çalışılmaktadır. Buna karşılık dünya çevre
meselelerinin giderek artması, özellikle küresel ısınma, iklim
değişikliği ve tabii kaynakların azalması, nüfusun
giderek artması toplumlar üzerinde de baskı yapmaya devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2872 sayılı Çevre
Kanununda gösterilen ve AB müktesebatında yer alan üç yüz direktifin
millî mevzuatımıza uyarlanması kapsamında kırk bir
adet yönetmelik tamamlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bu kapsamda
hava yönetimi, endüstriyel kirlilik kontrolü, gürültü yönetimi, ozon
tabakasını incelten maddelerin kontrolü, katı atık yönetimi
konularında da projeler uygulamaya devam edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi ve Kyoto
Protokolünü de 26 Ağustos 2009 tarihinde imzalamış ve bu
doğrultuda, bu sözleşmelerde yer alan bütün kriterlere harfiyen
uymaya çalışmaktadır.
Ülkemizdeki en
önemli çevresel sorunlardan birisi de katı atık yönetimidir.
Katı atık yönetimi konusunda mahallî idare birlikleri
vasıtasıyla en geniş bölgenin faydalanabileceği
şekilde katı atık bertaraf tesislerinin hayata geçirilmesi,
katı atık meselesinin çözümünde en mühim husus olarak görülmektedir.
Bu noktadan hareketle, birlikler, belediyelerle birlikler oluşturulmakta
ve oluşturulan birliklere öncelik verilmek suretiyle çalışmalar
sürdürülmektedir.
Ülke genelinde
mevcut 41 adet katı atık düzenli depolama tesisi ile
yaklaşık 581 belediyede 32 milyonluk nüfusa hizmet verilmektedir.
Evsel katı atıkların yüzde 49u düzenli depolama ve
kompaslaştırma gibi mevzuata uygun usullerle bertaraf edilmektedir.
2008-2012 döneminde tesis sayısının 130a
çıkarılması planlanmış olup 1.130 belediye ve
yaklaşık olarak 57,5 milyonluk nüfusa hizmet verilmesi
hedeflenmiş, bu durumda evsel katı atıkların yüzde 77sinin
bertarafı mevzuata uygun bir şekilde gerçekleştirilmiş
olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, diğer bir önemli çevre sorunu da su ve
topraklarımızın korunmasıdır. Çevre yönetimi ve
kirliliğin önlenmesi hususunda, hiç şüphesiz, en mühim konuların
başında su ve toprak kaynaklarının muhafazası
gelmektedir. Bugün ülkemizde Ergene havzası, Gediz havzası, Küçük ve
Büyük Menderes havzası, GAP bölgesi ve Doğu Anadoluda çevresel
sorunlarda özellikle su ve toprakların kirlenmesi konusunda sorunlarımız
vardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çevre düzeni planları
konusundaki çalışmalarla ilgili olarak da tabii kaynakların
sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda kullanılması
ve kalkınmanın fiziksel mekâna yansıtılmasını
sağlayan en mühim araçlardan birisi üst ölçekli fiziksel çevre düzeni
planlarıdır. Çevre düzeni planları ile sürdürülebilir
kalkınma ilkeleri çerçevesinde plansız kentleşmenin önüne
geçilmiş olacaktır, tarım arazilerinin maksat
dışı kullanılması engellenmiş olacaktır;
ekonomik açıdan hassas alanların korunması,
yatırımların doğru ve akılcı bir şekilde
yönlendirilmesi, çevresel değerlerin ve kaynakların korunması
böylece sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; meteorolojik açıdan da
çalışmaları yapılmaktadır Çevre ve Orman
Bakanlığının. Günümüzde meteorolojik hizmetler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uslu, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
Buyurun efendim.
NURİ USLU
(Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Meteorolojik
konuda hizmetler verilmektedir. Bilimsel yöntemlerle ve milletlerarası
iş birliği içerisinde yürütülen bu meteorolojik hizmetler: Bugün
dünyada, yirmi dört saat sürekli çalışan on bin civarında kara
istasyonu, açık denizlerde görev yapan altı binden fazla gözlem
gemisi ve yüksek hava sondajları yapan binden fazla meteoroloji istasyonu
vardır.
Türkiye
sathında geniş bir meteoroloji gözlem şebekesine sahip olan
Devlet Meteoroloji İşleri, yine aynı şekilde yirmi dört
saat boyunca, tüm menfi hava şartlarının etkisini en aza
indirmek için, hava olaylarının değişimiyle ilgili hava
tahmin raporlarını Meteorolojinin Sesi Radyosu ve İnternet
aracılığıyla halkımıza sunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ormanların korunması
konusunda öncelikli faaliyetlerimizin en önemli konularından birisi
ormanların korunmasını oluşturmaktadır.
Ormanların korunması konusunda Çevre ve Orman
Bakanlığı kanunsuz müdahaleleri çok yakından takip etmekte,
özellikle arazi rantının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURİ USLU
(Devamla) Bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Uslu, teşekkür ederim.
AK PARTİ
Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Durdu Mehmet Kastal.
Sayın
Kastal, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Orman Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İnsanoğlunun
keşfettiği ve yararlanmaya koyulduğu doğal kaynakların
başında ormanlar gelmektedir. Ülkemiz ormanlar yönünden zengin bir
ülke değildir. Ülkemiz yüz ölçümünün yüzde 27sini ormanlar
kaplamaktadır, ancak bunun yüzde 50sine varan bir bölümü bozuk orman
niteliğindeki alanlardan oluşmaktadır. Küresel
ısınmanın etkilerinin her geçen gün daha yakından
hissedilmeye başlandığı çağımızda ormanlara
olan ihtiyacımız her zamankinden daha fazladır.
Ağaçlandırma faaliyetleriyle ormanların geliştirilmesi,
ormancılık sorunlarının çözümünde ortak bilincin
oluşturulması, ormancılığın siyaset üstü bir olgu
olarak ele alınması hepimize düşen önemli bir sorumluluktur.
Zira, insanlığın geleceği ile ormanların geleceği
birbirine bağlı hâle gelmiştir.
Son yıllarda
ormancılığın geliştirilmesi yönünde önemli mesafeler
alınmıştır. Örneğin baltalık ormanların
koruya tahvili, kent ormanları, bozuk orman alanlarının
rehabilitasyonu, gençlik ve kültür alanlarının köy tüzel
kişiliklerine protokol ile korutulması gibi çalışmalar bu
alandaki ihtiyaçları büyük oranda gidermiştir. Hatta, orman-halk
ilişkilerinin düzeltilmesi ormanlara halkımızın sahip
çıkmasına katkı sağlamıştır. Bu
faaliyetlerin sonuçları da alınmaya başlamıştır.
Şöyle ki: Son yıllara ait orman suçları toplamına
bakıldığında 2003 yılında 28 bin iken 2008
yılı sonu itibarıyla 15.500e gerilediği görülecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce ülkemiz
ormanlarının yüzde 50sinin bozuk nitelikli ormanlar olduğunu
ifade etmiştim. Bu alanların süratle verimli hâle dönüştürülmesi
gerekmektedir. Bu anlamda da olumlu gelişmeler olduğunu görmekteyiz.
Geçmiş yıllarda yıllık ortalama 5 bin hektar bozuk orman
alanı rehabilitasyonu çalışması yapılırken
günümüzde 300 bin hektarın üzerinde yıllık programlar
yapılmakta ve fazlasıyla gerçekleştirilmektedir.
Ülkemiz ve
ormancılığımızın en önemli problemlerinden biri
de orman kadastrosudur. Uzun yıllardır tamamlanması planlanan
ancak her yıl ortalama 250-300 bin hektarlık çalışmalarla
bir türlü bitirilemeyen orman kadastrosunun bitirilmesi en önemli
hedeflerimizden olmuştur.
2005
yılında 3402 sayılı Kadastro Kanununda bir
değişiklik yapılarak orman kadastro
çalışmalarının genel kadastro çalışmalarıyla
tek elden, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yapılması
sağlanmıştır. Yıllardan beri konuşulup bir türlü
yapılamayan bu düzenlemeyle ülkemizdeki bütün kadastro hizmetlerinin tek
grupta toplanması sağlanmıştır. Bu sonuç, bu yönde
bugüne kadar atılmış en önemli adım olmuştur. Böylece
hem kaynak israfı hem de kurumlar arasındaki
karışıklık önlenmiştir.
Bu konuda kendi
bölgemden somut örnekler vermek istiyorum: Osmaniye ve civarındaki
ormanlık alanlarda yapılan kadastro çalışmaları son
dört yılda yüzde 60lar seviyesinden yüzde 98 seviyesine
çıkarılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ormanlarımızın korunması ve
işletilmesinde sıkı iş birliği içerisinde
olacağımız kesim orman köylülerimizdir.
Ormanlarımızın verimliliğinin artırılması
paralelinde orman köylüsüne verilen destek ve katkılar da
artırılmıştır. Bunu yerel bir örnekle açmak mümkündür:
Osmaniye ilimizi de içine alan Adana Bölge Müdürlüğümüzde silvikültürel
çalışmalar kapsamında
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ormanları tehdit eden en önemli
sorunların başında orman yangınları gelmektedir. Ne
kadar tedbir alınırsa alınsın, bu tür tabiat hadiseleriyle
başa çıkmak bazen imkânsız hâle gelmektedir. Ancak bu konuda da
yüz yetmiş yıllık tecrübesiyle Orman Genel Müdürlüğü teşkilatı
her kademedeki çalışanıyla, teknik tesisatıyla elinden
geleni yapmıştır. Ülkemizde orman yangınlarından zarar
gören alanların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kastal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
DURDU MEHMET
KASTAL (Devamla)
yedi yıllık ortalamaları
alındığında gözle görülür bir azalma tespit edilmektedir.
2003-2009 yılları baz alındığında Akdeniz
ülkeleri arasında ülkemizin orman yangınlarıyla mücadelede ne
kadar başarılı olduğu daha da net görülmektedir.
Bu olumlu
sonuçların alınmasında orman teşkilatının
altyapısının iyileştirilmesiyle acil ve hızlı
müdahale stratejilerinin geliştirilmesinin büyük payı olmuştur.
Çıkan her yangın en üst düzeyde takip edilmiş ve gerekli görülen
her yerde en hızlı bir şekilde mahalline gidilerek yangın
yönetimine destek verilmiştir.
Netice olarak,
yaşadığımız süreç ormancılığın
küresel boyutunu ön plana çıkarmıştır.
Çağımızda hızla tükenen doğal
varlıklarımız içerisinde ormanların önemi her geçen gün
daha da fark edilmiştir. Mevcut ormanları korumak hayati önemi haiz
bir hâle gelmiştir.
Bir de bizim
Çukurova halkının -yaylacılığın zorunlu
olduğu bu bölgede- ve orman köylüsünün tek beklediği Türkiye Büyük
Millet Meclisinden, birlik ve beraberlik içerisinde şu 2B probleminin
çözülmesidir.
Bu bilinçle,
kendisini yenileyerek kalite yönetim sistemine geçen Orman Genel
Müdürlüğümüzün 2010 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kastal, teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına Elâzığ Milletvekili Faruk Septioğlu.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA FARUK SEPTİOĞLU (Elâzığ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün 2010 mali yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin su
kaynaklarının geliştirilmesi, korunması konusunda görev
üstlenen Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, tarım, enerji,
içme suyu ve kırsal alan planlaması sektöründe faaliyetlerini
sürdürmektedir. Yıllardır inşa ettiği barajları,
hidroelektrik santralleri, gölet ve taşkın koruma tesisleri ile
ülkemizin en önemli kuruluşlarından biri olmuştur. Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, üç tarafı
denizlerle çevrili olan ve doğal su kaynakları bakımından
oldukça zengin olan ülkemizde sulama, içme, kullanma ve sanayi suyu temini,
hidroelektrik, enerji üretimi ve taşkın koruma maksadıyla 750
adet baraj ve çok sayıda gölet için fizibilite raporları
hazırlanmıştır. 2009 yılı başı
itibarıyla, 603 baraj, 53ü gölet olmak üzere 656 adet su depolama tesisi
inşa edilerek işletmeye açılmıştır. Büyük su
işlerinden 55 adet, küçük su işlerinden 88 adet olmak üzere 143 adet
barajın inşaatına devam edilmektedir.
Ülkemizde toprak
ve su kaynaklarının geliştirilmesinden sorumlu olan kamu kurum
ve kuruluşlarının 2009 yılı başı
itibarıyla geliştirdikleri projeler sonucu çeşitli maksatlara
yönelik yıllık su tüketimi 40 milyar metreküpe ulaşmıştır.
Bu suyun 30 milyar metreküpü sulama, 6 milyar metreküpü içme, kullanma suyu ve
4 milyar metreküpü de sanayi suyu ihtiyaçlarının
karşılanmasında kullanılmaktadır.
Ülkemizin toplam
arazisinin 28 milyon hektarı ekilebilir tarım alanı arazisi olup
yapılan araştırmalar sonucunda bu arazilerin 8,5 milyon
hektarlık kısmının da ekonomik olarak sulanabilir alan
olduğu tespit edilmiştir. AK PARTİ Hükûmeti döneminde hizmete
alınan tesisler ile birlikte sulamaya açılan araziler toplamı
5,26 milyon hektara ulaşmış olup bu alan ekonomik olarak sulanabilir
araziler toplamının yüzde 62sine tekabül ediyor. Yapımı,
inşası ve proje aşaması devam eden tesislerle birlikte, bu
oranın artırılması konusunda Hükûmetimizce
çalışmalar süratli bir şekilde devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardan beridir gereken
önemin verilmediği hidroelektrik santrali yapımının
projelerine yine İktidarımız döneminde hız
verilmiştir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından son altı yılda on iki hidroelektrik santrali tamamlanarak
yılda 6,2 milyar kilovatsaat üretim kapasitesi geliştirilmiştir.
Şehirlerin uzun dönemli içme, kullanma ve sanayi suyu
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak yılda 2,7
milyar metreküp su sağlanmıştır. AK PARTİ döneminde
açılan tesislerle, toplam 26 milyon vatandaşımız kaliteli
içme suyuna kavuşturulmuştur. Hâlen yirmi yedi şehrin içme,
kullanma ve sanayi suyu projesi yatırım programında yer almakta
olup inşaatı devam eden planlama ve kesin proje aşamasında
olan projeler tamamlandığında, yılda toplam 3 milyar
metreküp ilave su temin edilmiş olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DSİ Genel Müdürlüğünün
yürüttüğü büyük projelerden bir kısmı da seçim bölgem olan
Elâzığdadır. Bunlardan bazıları:
İnşaatı tamamlanan Sivrice Dedeyolu Göleti ve sulama tesisleri
işletmeye alınarak 4.100 dönüm arazi sulamaya başlanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Septioğlu, tamamlayınız konuşmanızı.
Buyurun efendim.
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) İlimizin Kuzova sulamasının
birinci kısmı tamamlanıp ikinci kısmının da 2010
yılında tamamlanmasıyla birlikte 48 bin dönüm arazinin,
Kovancılar Kapıaçmaz Göletiyle de 1.100 dönüm arazinin sulaması
yapılacaktır.
2010
yılı yatırım programında yer alan Elâzığ
şehir merkezinin içme suyu projesinin problemini 2050 yılına
kadar çözecek olan Palu Hamzabey Barajının yapımı
önümüzdeki günlerde inşallah tamamlanacaktır.
Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünce ihale edilen işler için
tarım sektöründen 2 milyar 750 milyon, enerji sektöründen 1 milyar 360
milyon, hizmet sektöründen 700 milyon, kırsal alan planlaması
sektöründen de 43 milyon TL ödenek tahsis edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Septioğlu, lütfen tamamlayınız.
Buyurun efendim.
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum.
DSİ Genel
Müdürlüğünün sermaye giderlerine toplam 5 milyar 260 milyon TL ödenek
öngörülmüş olup bu miktarın 2 milyar 35 milyon TLsi ülkemizin ve
dünyanın en büyük projelerinden olan ve 27 ilimizi kapsayan GAP, KOP ve
DAP yatırımlarına ayrılmıştır. DSİ
Genel Müdürlüğü 2010 yılında 19 adet baraj, 20 adet sulama
tesisi, 18 adet içme suyu tesisi olmak üzere toplam 57 adet tesisin
tamamlanmasını hedeflemiştir. Dalaman, Akköprü, Kılavuzlu,
Manyas, Topçam hidroelektrik santrallerinin devreye alınarak yılda
700 milyon kilovatsaat enerji üretilmesi hedefleri arasındadır.
Yapılan bu
çalışmalar, verilen bu hizmetler ülkemizin yıllardır
özlemini çektiği ve hep ertelenen projelerinin AK PARTİ
İktidarı ile birlikte hayata geçirilmesi sonucunda oluşmuş
büyük atılımlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) Bu çalışmalarından dolayı
başta Başbakanımız ve Bakanımız olmak üzere
emeği geçen bütün DSİ çalışanlarını tebrik
ediyor, hepsini kutluyor, 2010 yılı bütçemizin hayırlar
getirmesi temennisi ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Septioğlu.
AK PARTİ
Grubu adına Dilek Yüksel, Tokat Milletvekili.
Sayın
Yüksel, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA DİLEK YÜKSEL (Tokat) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tokat ili
Reşadiye ilçemizde gerçekleştirilen hain terör
saldırısını nefretle kınıyor ve lanetliyorum.
Ülkesi ve milleti için canını feda eden, şehit düşen
Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet, kederli aileleri ile milletimize sabır
ve metanet, yaralı gazi kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Yapılan o provokatif hain saldırı, Tokat ilimizdeki ve
ülkemizdeki kardeşlik, birlik ve beraberlik ile milletimizin
sağduyusunu bozamayacaktır. Oynanan kirli oyunlara hiçbir
vatandaşımız kanmayacaktır. Ben, şehitlerimize
gösterilen hassasiyetten dolayı, sağduyudan dolayı Tokatlı
hemşehrilerime ve tüm milletimize teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin ve dünyamızın,
son yıllarda özellikle iklim değişikliği, hava, su ve çevre
konularında alışılmışlığın
dışında olağanüstü durumlarla karşı
karşıya kalması, çevre, meteorolojik gözlemler, hava tahmini ve
iklim konularına daha ciddi bir şekilde eğilmemiz
gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamda, dünya ülkelerinde ve
ülkemizde doğal afet risklerinin önceden tahmini ile maddi ve manevi
zararların asgariye indirilmesi konusunda Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğünün önemi daha da belirginleşmiştir. Bütçesini
görüştüğümüz Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü, 10 Şubat 1937de kabul edilen 3127 sayılı Kanun
ile kurulan genel bütçeli bir kurumdur.
2000li
yılların başlarında, Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü, kaynakların etkin ve verimli kullanılması
amacıyla gözlem sistemlerinde otomasyona geçmeyi hedeflemiştir. Bu
amaçla, TEFER (Türkiye Acil Sel ve Deprem İyileştirme Projesi)
kapsamında, Antalya-Sinop hattının batısında kalan 206
merkeze otomatik meteoroloji gözlem sistemi kurulmuş ve 2003
yılında hizmete alınmıştır. Hükûmetimizle
birlikte hız kazanan teknolojik yatırımlar, 2009
yılında Antalya-Sinop hattının doğusunda kalan
kısımda 150 otomatik meteoroloji gözlem sisteminin işletmeye
alınmasıyla devam etmiştir. Gözlem ağının
yaygınlaştırılması stratejisiyle planlama yapan kurum,
2010 yılında 200 adet daha otomatik meteoroloji gözlem istasyonu
kuracak olup ülke genelinde toplam 550ye yakın noktada gözlem
yapacaktır.
Çağımızın
en önemli modern sistemlerinden bir tanesi de meteoroloji
radarlarıdır. Bu radarlar ile kuvvetli meteorolojik olaylar
gözlemlenmekte ve bu gözlemler sonucunda kısa süreli hava tahmininde
bulunularak bir bölgede meydana gelebilecek can ve mal kaybının önüne
geçilebilmektedir. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün
2000 yılında kullanmaya başladığı Ankara radarına
ilave olarak 2003 yılında, İstanbul, Zonguldak ve Balıkesir
radarları kullanılmaya başlamıştır. Mevcut
sisteme ek olarak 2008 yılında başlanan meteorolojik radar alma
çalışmaları sonucunda bu yıl ihalenin tamamlanmasıyla
birlikte Antalya, İzmir, Muğla, Adana, Hatay, Trabzon ve Samsun
illerine kurulacak olan altı adet radarın kurulma
çalışmaları devam etmekte olup 2010 yılının ilk
aylarında İzmir ve Muğla radarları da işletmeye
alınacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğünün önemli teknolojik yatırımlarından bir
tanesi de yüksek performanslı süper bilgisayar sistemidir. Hizmete
alınan yüksek performanslı süper bilgisayar sistemi, bölgemizin en
yüksek kapasiteli sistemi olup benzer sayısal modellerin
çalıştırıldığı Avrupa ölçeğinden
bakıldığında büyüklük ve kapasite açısından
Fransada kullanılan sistemden sonra ikinci sırada gelmektedir.
Bu bilgisayar
sistemiyle hava tahmin ve erken uyarı sistemi modellerinin
çalıştırılmasının yanı sıra küresel
iklim değişikliğinin izlenmesine yönelik modeller
çalıştırılmakta ve senaryolar üreterek hava kirliliği
ve çevrenin korunması, orman yangınlarının önlenmesi,
izlenmesi, şehirleşme, yenilenebilir enerji kaynakları, rüzgâr
ve güneş enerjisi üretim tahminleri gibi pek çok konuda
araştırma ve geliştirme yapma imkânı sağlayabilmektedir.
Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü yüzde 90ları aşan
hava tahmin tutarlılığı ve erken uyarıları ile
başta silahlı kuvvetlerimiz olmak üzere, sağlık,
tarım, şehircilik, turizm, enerji, çevre ve ormancılık gibi
farklı sektörlere hizmet vermekte, dolayısıyla millî ekonomiye
ve ülke savunmasına büyük faydalar sağlamaktadır. Meteoroloji
alanında yapılan bir yatırımın etkisi en az 10 kat
olmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yüksel, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
DİLEK YÜKSEL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2010
yılı bütçesinin önemli bir kısmını modernizasyon
çalışmaları ve otomatik meteoroloji gözlem sistemlerinin
yaygınlaştırılmasına harcayan Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü, ileri teknolojik büyük
yatırımlar yapmaya devam ederek 2023 yılında kendi
sahasında çalışma yapan uluslararası kurumlar arasında
ilk 10a girme gayesiyle çalışmalarını sürdürmektedir.
Bu hizmetlerin
planlanmasında ve icrasında Sayın Çevre ve Orman
Bakanımız ve değerli ekibini kutluyorum.
2010
yılı bütçesinin Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğüne ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
emeği ve katkısı geçenlere teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına hepinizi selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
AK PARTİ
Grubu adına son konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın
Özlem Müftüoğlu.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ÖZLEM MÜFTÜOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkelerin gelişme süreçleri içinde doğal
zenginliklerin önemi her geçen gün artmaktadır. Dünyamızın
doğal ve tabiat değerlerinin korunması, gelecek nesillere
bozulmamış, zengin bir biyolojik varlık mirası ve
yaşanabilir, temiz bir çevre bırakmakla mümkün olacaktır.
Dünya
ekoturizminden yeterli pay alabilmek ve sürdürülebilir kalkınmayı
sağlamak çevreyi korumakla mümkün olacaktır. Ülkemizde bu görevi
yerine getiren Kurum, Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı
kuruluş olan Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığıdır.
Özel Çevre Koruma
Kurumu, 1989 yılında özel bir yasayla Başbakanlığa
bağlı olarak kurulmuş, ulusal veya uluslararası öneme sahip
ancak bozulma veya yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
kalan doğal değerlerin korunması ve gelecek nesillere
aktarımının sağlanması amacıyla gerekli
tedbirleri almakla görevli olup Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen on
dört adet bölgeyi kontrolü altında bulundurmaktadır.
Görevleri
arasında, özel çevre koruma bölgelerinin imar planını ve
yenileme imar planlarını yapmak, onaylamak ve kontrol etmenin
yanı sıra, bölgedeki yapılaşmayı kontrol etmek,
çevreyi ve doğal değerleri korumak bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biyolojik çeşitlilik gösteren
özel çevre koruma alanları bu özelliğiyle önemli bir gen merkezi
alanıdır. Kurum tarafından yapılan biyolojik
çeşitlilik çalışmaları aynı zamanda bölgelerin ciddi
bir zenginliğe sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Nesli tehdit
ve tehlike altında bulunan on üç tür, Özel Çevre Koruma Kurumu
tarafından sürekli olarak izlenmektedir. Doğal kaynakların
kirlenmesinin ve tahribinin önlenmesi için kirlilik etkenlerini kontrol etmeye
yönelik gereken önlemlerin alınması ve kaynaklara ilişkin
çeşitli kullanım kararlarının oluşturulması
amacıyla yaklaşık yüz on noktada su kalitesi izleme
çalışmaları yapılmaktadır. Özel çevre koruma
bölgelerinde yapılan çevre altyapı yatırımlarının
işletme verimliliği izlenmekte, sağlıklı ve ekonomik
olarak işletilmesi için gerekli izleme ve denetleme
çalışmaları yapmaktadır. Bu çerçevede, özel çevre koruma
bölgelerinin kara, kıyı ve deniz alanlarının biyolojik
zenginlikleri ortaya çıkarılmakta, tehdit unsurları tespit
edilerek tedbirler alınmaktadır. Kurum, ulusal kapsamda ilk olarak
Deniz ve Kıyı Alanlarının Biyoçeşitlilik ve
Taşıma Kapasitesi projelerini hayata geçirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel çevre koruma bölgeleri, insan-tabiat
kaynaşmasının en canlı örneğini
oluşturmaktadır. Bu husus, Dalyan kumsalına, korunan,
Avrupanın En İyi Açık Alanı ödülünün verilmesiyle
tescillenmiştir. Akyaka Plajı ise Uluslararası Çevre Eğitim
Vakfının İspanyadaki toplantısında örnek plaj olarak
tanıtılmıştır. Avrupa Birliği sürecinin
hızlandığı son beş yılda kurum tarafından
doğa koruma müktesebatının uygulanmasında ülkemiz
adına somut pilot projeler gerçekleştirilmiştir. Türkiyede ilk
kez Belek özel çevre koruma bölgesinde gerçekleştirilen biyotop
haritalaması bu kapsamda eşleştirme projesi olarak
yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kurum, doğal değerlerin
korunmasının yanı sıra doğal değerleri etkileyen
alanların planlanması suretiyle insan faaliyetlerinin etkisini
azaltmakta, bölgeye has mimariye uygun yapılaşma
sağlamaktadır. Ayrıca, çevre altyapı
yatırımları gerçekleştirerek çevre kirliliğini
önlemektedir. 2002-2009 yılları arasında Kurum, ana faaliyetleri
kapsamında toplam 2.107 adet proje gerçekleştirmiştir.
Ayrıca uluslararası alanda Türkiye'nin de taraf olduğu
Akdenizin Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi ve Eki
Protokollerinin uygulanması amacıyla 1975 yılından bu yana
bütün Akdeniz ülkeleri ve Avrupa topluluğu tarafından Akdeniz Eylem
Planı adı altında ortak bir çalışma sürdürülmektedir.
Bugüne kadar dokuz adet uluslararası proje gerçekleştirilmiş
olup Avrupa Çevre Ajansı tarafından Biyoçeşitlilik Konu Merkezi
Konsorsiyum üyesi olarak Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı görevlendirilmiştir. Kurum, Türkiyede
deniz ve kıyı alanlarının korunmasının
geliştirilmesi konusunda Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Küresel Çevre Fonu kaynaklarından desteklenen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Müftüoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
ÖZLEM
MÜFTÜOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Türkiyenin Korunan
Alanlar Veri Ağının Güçlendirilmesi, Deniz ve Kıyı
Koruma Alanlarının Sürdürülebilirliğinin
Kolaylaştırılması Projesini yürütmekte olup aynı
zamanda Avrupa Çevre Ajansının Biyolojik Çeşitlilik Konu
Merkezi olarak konsorsiyum ortaklarından biridir. Gelir
kaynaklarının artırılması, aynı zamanda küresel
ölçekte başarılı olan yeni gelir getirici önlemlerin Türkiye
koşullarına uyarlanmasıyla sağlanacaktır. Çevresel
ekonomik prensipler planlama ve yönetimle bütünleşecektir.
Bu
düşüncelerle, 2010 yılı bütçesinin Meclisimize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Müftüoğlu.
Sayın
milletvekilleri, AK PARTİ Grubu adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalar
yapılacaktır.
İlk
konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ergin,
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2010 yılı Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli
milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Atatürk, Türk köylüsü için, bizim düstur edindiğimiz ama
AKPnin hiç anlayamadığı şu sözleri söylüyordu:
Türkiye'nin sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. Türk köylüsünü
efendi yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez. AKP
iktidarları, yedi yıl boyunca maalesef köylüyü efendi yapma
tasasını hiç taşımadı, Atatürkün söylediklerinin tam
tersini yaptı.
Çiftçiye verilen
desteği artırıyorum. diye kanun çıkardığı
hâlde 2010 yılında çiftçiye 10 milyar 288 milyon lira destek vermesi
gerekirken bütçeye 5 milyar 605 milyon lira destek parası koydu. Yani
Hükûmet çiftçiye desteğin yarısını gasbetti. 2010
bütçesinde mazota verilecek destek 555 milyon lira. Çiftçi kullandığı
mazota yalnızca vergi olarak 4 milyar 646 milyon lira vergi ödüyor. Bir
yanda çiftçiden alınan 4 milyar 646 milyon lira vergi, diğer yanda
çiftçiye verilen 555 milyon lira destek.
Tarım katma
değeri tüm cumhuriyet döneminde olduğu gibi AKP döneminde de
artmıştır. Ama artış abartıldığı
gibi değildir. 88 baz fiyatlarıyla 2002 yılında 8 milyar
663 milyon lira olan tarım katma değeri altı yıllık
AKP döneminde ortalama 8 milyar 946 milyon lira olmuştur. Başka bir ifadeyle,
tarım katma değeri bu sürede ortalama olarak yüzde 0,9 oranında
büyümüştür. Yüzde 1in altındaki ortalama Türkiye için tarımda
alarm zillerinin çaldığını göstermektedir.
AKPnin çiftçiyi
ne hâle getirdiği ürün ve girdi fiyatlarındaki artıştan net
olarak görülmektedir. İktidarınız döneminde fiyat
artışı ayçiçeğinde yüzde 45, mısırda yüzde 53,
çeltikte yüzde 79, pamukta yüzde 86, buğdayda yüzde 130 olmuştur.
Aynı dönemde fiyat artışları üst gübrede yüzde 385,
şeker gübrede yüzde 395, DAPta yüzde 467, taban gübrede yüzde 509
olmuştur. Gücü yetmediği için çiftçi toprağına gübre
atamamıştır. Mazottaki fiyat artışı ise yüzde
140tır.
Hükûmet çiftçinin
daha çok kredi kullanmasıyla övünüyor; bu, övünülecek değil,
çiftçinin içine düştüğü yoksulluğu gözler önüne seren bir
durumdur. Çiftçi yatırım için değil borcunu harcını
kapamak için kredi kullanmak zorunda kalmıştır. Ayrıca,
2004 yılında tarımsal kredilerin yüzde 98i Ziraat Bankası
tarafından karşılanırken, çiftçi bugün, kredi faizi yüzde
30larda olan özel bankalara hem de tarlasını ipotek ederek
borçlanmaya mahkûm edilmiştir. Bu durumu çiftçi Denize düşen
yılana sarılır. hesabı özel bankalara sarıldık.
diyerek açıklamaktadır. Çiftçi, bankalara yaklaşık 14
milyar lira borçludur.
AKP döneminde
çiftçi zarar ettikçe toprağını ekmemeye
başlamıştır. 2002 yılında 26 milyon 579 bin
hektar olan işlenen tarım alanı, 2007 sonunda 24 milyon 888 bin
hektara inmiştir. Üretici geçinme gücünü yitirdikçe ya ektiği
toprağı azaltmış ya da tarımdan vazgeçmiştir. Bu
durum çiftçimizi giderek yoksullaştırmış, tarım
sektöründe çalışanların yüzde 37,97si yoksul hâle
gelmiştir. Bu nedenle, AKP sürecinde tarımdan 2 milyon 442 bin
kişi kopmuştur. Sanayi ve hizmet sektörleri tarımı
bırakanları istihdam edecek durumda olsaydı, bu durumu normal,
hatta gerekli bir gelişme olarak değerlendirebilirdik. Ancak,
görüyoruz ki tarımdan kopan nüfus diğer sektörlerde istihdam
edilemiyor.
Hükûmetin sürekli
övündüğü bir konu, AKP döneminde traktör sayısının 2002
yılına göre artmış olduğudur. AKP döneminde traktör
satışlarının en yüksek olduğu yıl 28.386 traktörün
satıldığı 2006dır. 1998 yılında -on bir
yıl önce- satılan traktör sayısı 48.568dir. Traktör
satışları 2008de 14.621e düşmüştür ama 2009da durum
daha dramatiktir. 2009un ilk on bir ayında satılan traktör
sayısı yalnızca 6.575tir. Diğer tarım alet ve makine
satışları da o denli azalmıştır ki,
Adananın Kozan ilçesinde yirmi beş yıldır tarım
aletleri imal eden bir firma gazetelere verdiği beyanatta, son
yıllarda ürettiği tarım aletlerini satamaz hâle geldiğini,
satışlarının son derece azaldığını
belirtmiş ve klimalı, şofbenli cenaze bekletme ve yıkama
aracı imali yaparak sıkıntıdan kurtulmayı
başardığını ifade etmiştir.
Tarımsal ham
madde dış ticaretinde son yıllarda ithalat hep ihracatın
üstündedir. 2008 yılı tarımsal ham maddede dış ticaret
açığı 2 milyar 256 milyon dolarla cumhuriyet tarihimizin
rekorunu kırmıştır.
Kimi ürünlerin
durumuna baktığımızda manzara şudur:
Buğdayda bu
yılki üretim artışı üreticiyi sevindirmemiştir çünkü
maliyeti 61 kuruş olan buğdaya 50 kuruş fiyat ve 5 kuruş
prim verdiniz.
Çiftçi aynı
düş kırıklığını arpada da yaşadı.
Arpa üreten çiftçi bu yıl ürününü geçen yıldan ortalama yüzde 35 daha
düşük fiyata verdi.
Mısır
alım fiyatını 45 kuruş belirlediniz, oysa maliyeti 45
kuruştu. Çukurovada tüccar birinci ürün mısırı 40, ikinci
ürün mısırı 38 kuruştan almakta, verim geçen yıldan
yüzde 30 düşük olduğundan çiftçi iki yönlü darbe yemektedir.
Şeker
pancarı üreticisi tümden perişan. Daha önce pancar yetiştiren
200 bin çiftçi pancar ekemez hâle geldi. Şeker pancarı üretiminin
kısıtlanmasından yalnızca üretici ve sanayi değil,
taşıma sektörü, tarımsal ilaç, zirai alet ve makine üretim
sektörleri ve hayvancılık sektörü de zarar görmektedir. Şimdi
şeker fabrikalarını özelleştiriyorsunuz. İlk
aşamada sattığınız fabrikalar düşük maliyetle
üretim yapan fabrikalardır. Bu fabrikalar satıldıktan sonra,
yüksek maliyetle üretim yapan, özellikle Doğu ve Güneydoğu
bölgelerindeki fabrikalar alıcı bulamayacağından ya devlet
zararı göze alarak yüksek maliyetli fabrikalarda üretimi sürdürecek ya da
yüksek maliyetli fabrikaların hepsi kapanacaktır. Sonuç, SEK
fabrikalarının ve Tekel sigara fabrikalarının
özelleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan durumdan farklı
olmayacak; olan Türk çiftçisine, Türk işçisine, Türk milletine
olacaktır.
2002
yılında 405 bin çiftçi tütün üretiyordu, bugün 200 bin çiftçi ancak
tütün üretebiliyor. 2002 yılında 160 bin ton olan tütün üretimi,
bugün 85 bin ton.
Tütünde her
yıl 70 bin ton yabancı tütün satın alarak 250 milyon
doların üzerinde ithalat yapıyoruz.
İşsiz
kalma korkusu Tekel işçilerini sokaklara döktü. On beş gün önce,
Tekel işçileri karşısında, Sayın Başbakanın
gösterdiği tavır son derece üzücü ve çirkindi. Ankarada tütün
işçilerine yaşattığınız dram tarihe geçecek.
İktidarda hiç insaf, merhamet kalmadı mı? Nerede kaldı
insanlık?
Maliyeti 1
liranın üzerinde olan ayçiçeği ancak 67-68 kuruştan
satılıyor. Bu durumda ayçiçeği üretimi artıp da yağ
açığı kapatılabilir mi?
2002
yılında 720 bin hektarda pamuk üretiliyordu, 2008de 495 bin hektarda
pamuk ekiliyor.
Biraz önce AKP
sözcüsü, ilk sözcü arkadaşımız burada Adanadaki tarımdan
söz etti, çok methiyeler düzdü. Şimdi, onun kulaklarını
çınlatıyorum. Adanada pamuk ne durumda? Pamuk eken kaldı
mı? Bunu söylesin lütfen.
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Var, var.
GÜROL ERGİN (Devamla)
Evet, var, tek tük var; doğru.
Zeytinyağında
fiyat 2 lira 80 kuruşa kadar düştü. Üretici, zeytinyağına
yeterli fiyat ve prim yanında, dane zeytine de prim verilmesini bekliyor.
Değerli
arkadaşlarım, fındıkta uygulamaya çalışılan
politika cehaletten kaynaklanmıyor ise kesinlikle fındık
tüccarlarına, alivrecilere ucuz fındık sağlamayı
hedefleyen bir politikadır. Üretimin 400 bin tonun altında
kalmasına karşılık fiyatlar levant kalitede 4 lira 10
kuruş, Giresun kalitede 4 lira 40 kuruşu geçmemiştir.
Üretimin bu
yıl olduğu gibi 400 bin tonun altında gerçekleştiği
ama FİSKOBİRLİKin görev yapabildiği yıllarda üretici
fındığını 7,5 liradan satmıştır.
Siz,
FİSKOBİRLİKi bitirdikten sonra TMOnun da fındık
alımına son vererek üreticiyi tüccar karşısında
tamamen savunmasız bıraktınız. Sizin
yaptığınız Karadenizliye ihanet olduğu kadar hazinenin
ihracat gelirini tırpanlamak yani devleti de zarara sokmaktır.
Fındıkta çözüm, üretimi azaltmakta değil ihracatı
artırmakta aranmalıdır.
Çayda maliyet 110
kuruş, verdiğiniz 79 kuruş. Üretici tepkisini ÇAYKUR Genel
Müdürlüğünün önüne siyah çelenk bırakarak gösterdi.
Hayvancılık
konusuna gelince: 2002 ile 2009 yılları arasında süt yemi
fiyatları yüzde 180, süt fiyatı ise, son zamanlarda gösterdiği
bir miktar artıştan sonra yüzde 70 ila 75 kadar arttı. AKP
öncesi altı yılın ortalaması ile 2002 yılı
sonrası ortalaması
karşılaştırıldığında süt yemi
fiyatındaki artış yüzde 330, süt fiyatındaki
artış yüzde 208dir. Önceki dönemde 1 kilo sütle 2,14 kilo yem
alınırken sizin döneminizde 1 kilo sütle ancak 1,54 kilo yem
alınabilmektedir.
Bu durum son
zamanlarda et fiyatlarının niçin çok yükseldiğini de
açıklamaktadır. Geçtiğimiz yıllarda süt
fiyatlarının yerinde sayması birçok süt hayvanının
kesime gitmesine neden olunca, bir yandan süt fiyatları yükselişe
geçmiş, diğer yandan et fiyatlarında büyük bir sıçrama
olmuştur. Fiyatlar artmıştır çünkü sorunlarla baş
edemeyen besici elindeki hayvanı yok pahasına satarak selameti
sektörü terk etmekte bulmuştur. Türkiyede hayvan bulmak o denli
zorlaşmıştır ki, Tarım
Bakanlığının ekim ayından bu yana
açtığı 70 dolayında ihalenin ancak 30 kadarı
gerçekleştirilebilmiş, hayvan tedarik edemedikleri için 40
dolayındaki ihaleye hiçbir firma girmemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ergin, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Son günlerin en tartışılan konularından biri
GDOdur; o konuya girmeyeceğim, çünkü o konuyu sonra açıklarız.
Yalnız,
Sayın Bakanın kene ilacı ihalesinde yolsuzluk yapıldığına
ilişkin soruşturmada takındığı tavır, çok
üzülerek söylüyorum, hak ve adalete inanan insanlara yakışan bir
tavır olmamıştır. Alınan sonuç, hakkında soruşturma
açılanlar dışında kimseyi, belki de Sayın Bakanı
da tatmin etmemiştir.
Sayın Bakan,
iktidarınızda içine düşürdüğünüz sefalet köylülerimizi o
denli perişan etmiştir ki, Afyonkarahisarın
Kışlacık köyü insanlarından kimi çocuklarını
evlendirmek, kimi icra borcunu kapamak, kimi çocuklarının borcunu,
kimi de tefeci borcunu ödeyebilmek için böbreklerini satmak zorunda
kalmıştır.
Sayın
Başbakan Analar ağlamasın. diyor, ama Anamızı
ağlattın. diyen köylü vatandaşın anasını
sefalete düşürerek, ağlattığı yetmiyormuş gibi
bir de hakaret ederek ağlatıyor.
Oysa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hocam, buyurun, tamamlayınız.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Hemen bir dakikada tamamlıyorum. Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
bakınız
Atatürk ne diyor: Saygıdeğer çiftçiler, sizler hepimizin
babasısınız. Hepimizin efendisisiniz. Bu sözlere lütfen kulak
verin.
Ben milletimin
efendisi önünde saygıyla eğiliyor, Sayın Başkan, sizi,
değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Mersin Milletvekili Vahap
Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Seçer,
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Çevre ve
Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü bütçesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Grubum Cumhuriyet Halk
Partisi adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, çevre ve orman gibi iki önemli konuyu bünyesinde
barındıran bir bakanlık, görev alanı hem önemli hem oldukça
geniş.
Tabii, son
yıllarda özellikle iklim değişikliği neticesinde ortaya
çıkan çevresel problemler, sanayideki hızlı gelişmeler,
hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşmeler
çevrenin insan yaşamındaki önemini bir kat daha artırdı ve
öne çıkardı.
Değerli
arkadaşlarım, orman ve orman köylüsü açısından da ülkemizin
kendine münhasır şartlarının olduğunu biliyoruz. 21
milyon hektar bir orman alanına sahibiz, toplam yüz ölçümümüzün yüzde
20sini ihtiva eden bir alan. Tabii, bu alanların da yüzde 99 gibi önemli
bir kısmı devlet ormanları ve yüzde 93lük kısmı da
doğal ormanlar. Bu ormanlara mücavir köyler veya orman alanları
içerisindeki köylerde de 7 milyon orman köylümüz yaşıyor. Hâl böyle
olunca, Türkiyedeki ormancılık ve orman köylüsünün önemi ortaya
çıkmış oluyor.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki, tarımda çalışanları ya da
köylerde, kırsalda yaşayanları, çiftçilikle
uğraşanları
Biliyorsunuz, Tarım
Bakanlığının görüş açısı, bakış
açısıyla, tarım iktisadi bir sektör olarak
algılanıyor. Ancak, bunun bir sosyal yönünün olduğunu hep
söylüyoruz. Bu, orman köylüsü için de geçerli. Bu meseleye iktisadi bir mesele
olarak bakmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Burada, tabii
ki, bu insanların orada orman ürünleriyle ya da ormanda çalışmak
suretiyle elde ettikleri gelirle geçimlerini
sağladıklarını, çocuklarının geçimini
sağladıklarını düşündüğünüz zaman, mutlaka burada
devlet elinin bu meseleye değmesi gerektiğini sizler de
doğrulayacaksınız. Zaten, bu mesele, Anayasamızın 169
ve 170inci maddelerinde, hem orman hem de orman köylüsü açısından,
onların korunması açısından, orman
varlığının artırılması,
ormanlarımızın korunması açısından anayasal
güvence altına almıştır.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz dönemde, 22nci Dönemde bu konuda,
orman köylülerinin yaşam şartlarının iyileştirilmesi
konusunda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarım Meclis
araştırması önergesi verdi. Bu konuda bir komisyon kuruldu,
araştırmalar yapıldı, raporlar sunuldu.
Sayın Çevre
ve Orman Bakanına soruyorum: O günden bugüne kadar orman köylüsünün sorunlarının,
şartlarının düzeltilmesi konusunda Hükûmetiniz ne yaptı?
Bunu bize izah etmesini kendisinden talep ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, orman köylüsünün sorunları çoktur. Bu insanlar,
eğer az önce de söylediğim gibi, devlet marifetiyle desteklenmezse,
bu insanlar aç kalır, bulundukları, yaşadıkları orman
köyünden göç eder ve kente akın etmek durumunda kalır. Son
yıllarda da, maalesef, AKP İktidarının, işte,
tarıma yönelik uygulamaları, orman köylüsüne yönelik
uygulamaları onları doğduğu yerden etmiş, kente göç
etmek durumunda bırakmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, Orman Genel Müdürlüğü
vasıtasıyla orman köylülerimiz, orman işlerinde
çalışmak üzere iş bulabiliyorlar. Ancak, burada işçilik
ücretleri belirlenirken tek taraflı bir fiyat belirleme söz konusu.
Oysaki, Orman Genel Müdürlüğü bu fiyatları belirlerken, mevcut
yaşam koşulları, yaşam standartlarını da göz
önüne alarak, orman köylüsünün görüşünü alarak, ayrıca, orman köylüsü
adına hareket eden orman kooperatiflerinin de görüşünü alarak bu
fiyat belirleme çalışmalarını yaparsa daha doğru
olacağını düşünüyorum.
Ayrıca,
mevsimlik işçi olarak çalışan orman köylülerimiz sosyal güvenlik
güvencesinden yoksundur. Hükûmetin buna bir çözüm bulması gerekiyor.
Orman Genel
Müdürlüğü, ormanlardan çıkartılacak ağaçları, dikili
ağaç, dikili olarak özel sektöre ihale etmek yöntemiyle satışa
çıkartıyor. Bundan bir an önce vazgeçmesi lazım. Nihayetinde
amacımız, orman işini orman köylüsüne verip istihdam yaratmak,
onlara gelir sağlamak. Ama siz bunu ihaleyle özel sektöre verirseniz, özel
sektördür bu, işine gelir orman köylüsünü çalıştırır,
işine gelmez dışarıdan işçi getirmek suretiyle
işini görür. Bu da yasalara aykırı bir durum teşkil eder.
Değerli
arkadaşlarım, Ağaçlandırma faaliyetlerinde yapılan
ihalelerde öncelik orman köylüsü ve kooperatiflerine verilmeli. Orman köylüsü
ve kooperatiflere sağlanan kredi ve diğer destekler
artırılmalı. diyorum.
Sayın Bakan
Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (OR-KOOP)un temmuz
ayında yapılan 12nci Genel Kuruluna katıldı, orada kendisi
orman köylüsünün sorunlarını bizatihi kendilerinin ağzından
dinledi ve orada bu sorunlara çözüm üreteceğine yönelik sözler de verdi.
Ben o sözlerin arkasında olmasını Sayın Bakandan burada
talep ediyorum orman köylüsü adına.
Değerli
arkadaşlarım, ormanların en büyük belası orman
yangınları. Bunun sebebi ne olursa olsun (anız yakma, sabotaj,
enerji nakil hatlarında kıvılcım atması) bunları
önlemek Orman Bakanlığının, dolayısıyla ona
bağlı kuruluş olan Orman Genel Müdürlüğünün uhdesinde,
sorumluluğunda.
Sayın
Bakanın Plan-Bütçe konuşmasındaki sunumunu okudum, orada
bazı tespitlerim var. Orada bir mukayese yapıyor Sayın Bakan,
Türkiye'deki orman yangınları ile Akdeniz ülkelerindeki orman
yangınlarını mukayese ediyor, ekolojik şartların,
coğrafyanın birbirine uyum sağlaması vesilesiyle bu
ülkeleri, Portekiz, İspanya, İtalya, Yunanistan, Fransa gibi Akdeniz
ülkelerini bizimle mukayese ediyor ve şöyle bir netice ortaya
çıkıyor: 2002-2009 yılları arasında Avrupa
ülkelerinde, gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinde orman
yangınlarının etkilediği alan, zarar verdiği alan
toplam orman alanlarının yüzde 1i ile 5i arası ama bizde bu
oran yüzde 0,32 yani binde 32; devasa bir gelişme. Enteresan bir çelişki:
Orman yangınlarında bir düşüş yok, yedi yıl önce de
yılda ortalama iki bin orman yangını çıkıyor, bugün,
2009da da ortalama iki bin orman yangını çıkıyor ama ne
hikmetse zarar gören alanlarda bir azalma var. Bu bir aldatmacadır; ya
bürokratlar Sayın Bakanı aldatıyor, bunun bilincinde değil,
ya Sayın Bakan bile bile bu rakamları kamuoyuna sunuyor.
Bakın,
Gülnar yangını oldu, seçim bölgemde, Mersinde; dediler ki: Bin
hektar alan yandı. Gidin, bakın, en az 2 katı, 3 katı daha
fazla alanın yandığını göreceksiniz.
Aydıncık-Bozyazıda aynı şekilde, orman
yangını çıktı; gidin, kayıtlara bakın, oradaki
zarar gören alanlara bakın. Milas Mumcularda önce
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan, araç ekipman konusunda oldukça mesafe
katettiklerini, 26 helikopter -bunun 20 tanesi su atar helikopter, 6 tanesi de
idari helikopter- 4 tane de uçak satın aldıklarını ya da
kiraladıklarını söylüyor ve ben Sayın Bakana soruyorum:
Önümüzdeki süreç içerisinde hoş, şu anda yangın mevsimi bitti-
tekrar bu konuda ihale açacak mısınız? O ihalede yine Rus uçaklarına,
otuz beş-kırk yaşında Rus uçaklarına, Rus
helikopterlerine mi meyledeceksiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Saat ücreti ne kadar?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Seçer, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Yoksa Türk Hava Kurumunun deneyiminden faydalanıp biraz da
özünüze mi döneceksiniz? Bunu kendisine sormak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, alet, ekipman, edevat her şey yerinde ama
kadrolar maalesef kötü durumda. Ben Gülnarda yangın bölgesine
gittiğimde bunu köylülerle konuştum. Burada, çok deneyimli, çok
değerli mühendis arkadaşlarımız vardı, orman
işletme şefleri vardı, orman muhafaza memurları vardı;
hepsi yerinden edildi. Bu iktidarın, bu Hükûmetin kadrolaşma
adına yaptığı bir kıyımdır. dendi. Ben
gerçekten, 21inci yüzyılda, gelişen Türkiyede, modern Türkiyede
bunu yadırgıyorum.
Bakın, Orman
Genel Müdürüyle ilgili oldukça ilginç iddialar var, değişik meslek
odalarından, sivil toplum örgütlerinden bana ulaşan iddialar var. Ben
bu iddiaları burada Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın
Bakanım, Teknik Personel Atama Yönetmeliğini
kaldırdınız. Daha sonra, yoğun tepki üzerine
Danıştaya
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER
(Devamla) - Bitirebilir miyim? Bir dakika
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, ben sizlere süre vermekten
kaçınmıyorum ama çıkarken bu hususta daha dikkatli
olursanız sevinirim.
Buyurun, lütfen
tamamlayın konuşmanızı.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Peki Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum,
hemen bitireceğim.
Bu konuda geri
adım attınız ve şimdi de teknik personel atama ve yer
değiştirme uygulama esasları adı altında bir
çalışma başlattınız. Bunu niçin yaptınız?
Orman işletme müdür ve müdür yardımcılıklarında,
görevde yükselme yönetmeliği yok sayılarak kadrolaşma
yapılmaktadır. Hülasa, on-on iki madde, önemli iddialar var burada.
Tabii, Sayın
Başkanımın anlayışına sığınarak
bir dakika daha ek süre aldım. Çok teşekkür ediyorum ve sözlerimi
burada bitiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Giresun Milletvekili
Eşref Karaibrahim.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Devlet Su İşleri, Meteoroloji Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve yüce Türk milletini en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği gibi geçen hafta Tokat ilinin Reşadiye
ilçesinde 7 askerimizi şehit verdik. Askerlerimize Allahtan rahmet,
ailelerine başsağlığı diliyorum. Türk halkına
başsağlığı diliyorum.
Bilindiği
gibi bir de Giresun şehidimiz vardır, Giresun evladımız
vardır. Cengiz Sarıbaşa da Allahtan rahmet, ailesine
başsağlığı diliyorum.
Tabii, bu
saldırının arkasından, gazetelerden okuduğumuz
kadarıyla, PKKnın Karadeniz açılımı, Karadenize inme
açılımından bahsedildi. Ben, buna Karadeniz halkının
hiçbir zaman izin vermeyeceğini, çapulculara pabuç
bırakmayacağını bir defa daha belirtiyor, tarihten bir
örnek vermek istiyorum: Bilindiği gibi Osman Ağa, Topal Osman iki
tane alayla bunlar gönüllü alaylardır- Kurtuluş Savaşına
katılmışlar ve düşmanı durdurarak Kurtuluş
Savaşında önemli bir görev üstlenmişler, sonra da Atatürkün
muhafız alaylığını yapmışlardır.
Bunların torunları hiçbir zaman teröre imkân vermeyecektir. Karadeniz
halkı açılıma karşıdır. Başbakan ve
iktidarın bunu bilmesini istiyorum.
Bir örnek daha
vermek istiyorum: Bilindiği gibi, biz fındık üreticisiyiz.
Fındık toplama zamanı Doğudan, Güneydoğudan
vatandaşlarımız fındık toplamak için gelirler. Biz
onları misafir ederiz, aşımızı, işimizi
paylaşırız, onları iyi ağırlarız, ocaktan
-yani fındık ocağını- beraber toplarız. Hiçbir
zaman da bir sorunun olduğunu görmedik. Ama bu açılımla
kardeşliğimize gölge düşürülüyor diye düşünüyorum.
Tabii,
fındık deyince birkaç kelime de etmek isterim. Fındık
dediğimizde, bu Güneydoğudan gelen
arkadaşlarımızı da artık misafir edemeyeceğiz
çünkü fındıkta olumsuzluklar yaşıyoruz. Bu sene rekolte çok
düşük olmasına rağmen, fındığın
olmadığı bir yılda fındık 4 milyon liranın
üzerine çıkmamaktadır. Şu anda da 4 milyonun altına inmeye
başlamıştır. Nedendir bu sorun? Fındık serbest
piyasaya bırakılmıştır. FİSKOBİRLİK
kapatılmış -Kapatılmış. diyorum, fiilen
açıktır ama ben onu kapatılmış olarak görüyorum- TMO
da bölgeden çekilmiş, fındık serbest piyasaya bırakılmış.
Peki, fındığın borsası var mı? Yok. Peki, biz,
fındığı bir anda pazara indirmemek için, elimizde
saklayıp da fiyatların yükselmesini sağlamak için bu
fındığı elimizde saklayabiliyor muyuz? Yok. Peki,
lisanslı depolarımız var mı? Yok. Peki, biz ne yapacağız,
fındığı nerede saklayacağız, kime
satacağız? 3-5 tane tüccarın eline bırakıldık.
Büyük bir sorun yaşıyoruz. Gelecek sene bu sorunların daha da
çok büyüyeceğini düşünüyorum.
Tabii, Devlet Su
İşleri
İlk önce amacını okuduktan sonra Devlet Su
İşleriyle ilgili de açıklamalarımı yapayım.
Devlet Su İşleri nedir? Ben, tabii afet tarafına
bakacağım bu Devlet Su İşlerinin ama ilk önce birkaç örnek
vererek başlayalım.
Şu anda
Türkiye'de beldelerimiz, ilçelerimiz, illerimiz su altında. Şu anda
İstanbul, Antalyada ilçelerimiz, geçtiğimiz zamanlarda
görmüştük, Zonguldak, Bartın, İstanbul, Giresun
Giresunda ben
bilhassa yaşadım, biraz sonra da yaşadıklarımı
sizlerle paylaşacağım.
Devlet Su
İşleri, su kaynaklarımızın planlaması, yönetimi,
geliştirilmesi ve işletilmesinde birinci derece sorumlu
kuruluşumuzdur. Yer üstü ve yer altı sularının
kullanılmasında, toprak erozyonunda ve taşkınlarında
oluşacak zararların önlenmesinde yükümlü, sorumlu kılınmış
bir kuruluşumuzdur.
Devlet Su
İşleri, 2006 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığından alınarak Çevre ve Orman
Bakanlığına devredilmiş, fakat kurum daha etkin
işlevsel hâle getirilememiştir.
2009 bütçesinden
5,2 milyar pay almış, bunun oranı yüzde 2dir; bu seneki
bütçeden de 6,75 milyar pay almaktadır ve yine aynı yüzdeye
eşittir. Hâlbuki, 2001 yılında DSİnin genel bütçeden
aldığı pay 4,2dir.
Devlet Su
İşleri gibi başarısını
yatırımlarıyla gösterebilecek kurumlarımızın,
daha iyi bütçelerle mevcut enerji ve su potansiyellerini kullanarak daha etkin
hâle getirilebilir diye düşünüyorum. Özellikle ülkemizin tarımsal
faaliyetleri açısından bunun önemini hatırlatmak isterim.
Şimdi,
Devlet Su İşleri ile ilgili konuya gelelim. Neden devamlı sel
altında kalıyoruz? Son bir yıldır, her yağan
yağmurdan sonra, o ilçe, o il ya da o belde sular altında
kalıyor. Bunların sebebi nedir? Hepimiz biliyoruz, Bakan da biliyor,
bizler de biliyoruz; devletin, dere yataklarını yapıya
açmasından, dere yataklarını küçültmesinden, dere yataklarını
kanallara alarak işlevini kaybettirmesinden
kaynaklandığını hepimiz biliyoruz.
Peki, benim
ilimde ne oldu? Tabii, Bartında oldu, Zonguldakta oldu, ama benim
ilimden örnek vererek bunu daha iyi anlayabiliriz diye düşünüyorum.
Temmuz
ayında ilk sel felaketini yaşadık. Sabaha karşı çok
şiddetli bir yağmurla uyandık. Meteorolojinin bir bilgisi
ulaşmamıştı elimize ve yüzlerce araç sular altında
kaldı, evler sular altında kaldı, şehrimizin doğu
yakası tamamen sular altında kaldı. İkinci yağmur
bundan bir hafta sonra geldi; o da batı yakasını hızlı
bir şekilde sel felaketine uğrattı. Ben
Bayındırlık Bakanını hemen gece aradım,
yardım istedim. Sel felaketinin olduğu bölgelere ulaşmakta
zorluk çektik.
Ama burada bir
şey oldu, ikinci yağmurda bir şey oldu ve -burada meteorolojiyi
kutluyorum- meteoroloji dört saat önceden yağmurun
yağacağını, hangi saatte yağacağını
bize bildirdi. Biz de belediye olarak bütün
vatandaşlarımızı bu konuda uyararak yağmurla ilgili
can kaybını önledik ama mal kaybını önleyemedik tabii. Dere
yataklarındaki evler su altında kaldı. Ben dere yataklarına
gittiğimde, tabii zor ulaştık o mesafeye, 10 santim daha
yağsaydı bütün şehir, bütün evler yıkılacaktı; o,
10 santimde dere durdu, yağmur durdu, şansımız ve Giresun
kurtuldu diye düşünüyorum.
Tabii burada ne
oldu? Bildiğiniz gibi Bayındırlık Bakanımız
Giresuna geldi. Hepinizin televizyonlardan ve gazetelerden izlediği konu
meydana çıktı. Ne dedi Bakanımız? Giresun afet
bölgesidir. dedi. Demedi mi? Dedi. Hepiniz de duydunuz. Sonra ne oldu? Rizeye
gitti Bakan, Ben yanlış anlaşıldım. dedi, Giresun
afet bölgesi değildir. dedi, Çise yağmış. dedi. Biz
çise deriz yağmurun ufağına. Su birikintisi olmuş.
dedi. Bunları da gazetelerden okuduk. Bakan burada olmadığı
için bunları açıklayamıyoruz tabii.
Peki, Giresunda
sel olmamış mıydı? Kendi gözleriyle gördü, evler
yıkılmış, araçlar denize gitmiş; denizin içinde
araçları gördü, Orman Bakanımız da oradaydı, kendi de
gözleriyle gördü. Afet bölgesinden, Afet bölgesi olabilir. kısma
geçtik, yani Bu ilde afet olabilir. diyebildi Bakanımız. Tamam, ona
da razıyız. Ne dedi Bakan? Merak etmeyin, hiç sorun yok, bu
bölgedeki bütün afetler karşılanacak. Yani yapılan, ne kadar
yaparsanız
Mesela şehrimizin içinden geçen dereyi Biz
yaptıracağız. dediler, ama sonradan gördük ki, sadece Giresuna
gele gele; Giresun merkeze gele gele, belediyemize gele gele 200 bin lira
geldi! 10 trilyon hasarımız var
Ama bundan sonra bir şey
gördük, bazı beldelerimize ciddi paralar gitti, gitmesinde fayda var,
oralarda da sel oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Devamla) Oralarda da sel olduğunu
düşünüyoruz, oralarda da hasar var ama belde, belde, sadece 3 bin nüfusu
var. O beldelere ciddi paralar, yardımlar yapıldı. Giresun
Belediyesine gelen paranın çok üstünde bir para o beldelere gitti; buradan
da hatırlatmak istiyorum.
Tabii, şu
ana kadar bize, Giresuna yardım olmadığı gibi, ben
düşünüyorum ki Zonguldaka da olmadı, Bartına da olmadı,
hiçbir ilimize ya da beldemize, ilçemize de yardım gelmedi diye
düşünüyorum.
Sürem herhâlde
bitti. Ben herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçenin
hayırlı olmasını dilerim ama bu bütçenin bu paralarla
hayırlı olması ne kadar gerçekleşir, onu bilmiyorum.
Herhâlde Bakan şimdi çıkacak, kâğıt üzerinde Giresuna ne
kadar para gittiğini de açıklayacaktır ama ben Bakana bir
şey hatırlatmak istiyorum: Kurban Bayramında sel yeniden yaşandı
Giresunda, ilçelerinde. O yaptığınız dere yataklarındaki
çalışmaların çoğu da dereye gitti diye düşünüyorum.
Herkesi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
İyi günler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karaibrahim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna adına son konuşmacı Adana Milletvekili Nevingaye
Erbatur.
Sayın
Erbatur, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Özel Çevre Koruma Kurumu bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
İnsanlık,
var oluşundan bu yana çevreyle yoğun bir ilişki içerisinde
olmuştur. Bu ilişki uzun bir zaman tek taraflı yararlanma
şeklinde devam ederken, yakın denebilecek bir geçmişte
doğanın da tükenebilecek bir kaynak olduğu insanlık
tarafından fark edilmiş ve buna yönelik gerek ulusal gerekse de
uluslararası ya da hükûmetler üstü olmak üzere çeşitli önlemler
alınmıştır. Alınan önlemlerden birisi de 1989
yılında Özel Çevre Koruma Kurumunun kurulmasıdır.
Kurum, günümüzde,
Foça, Datça Bozburun, Köyceğiz-Dalyan, Fethiye Göcek, Gökova, Patara,
Göksü Deltası, Belek, Kaş-Kekova, Gölbaşı, Pamukkale, Tuz
Gölü, Ihlara Vadisi ve Uzungöl çevre koruma bölgeleri olmak üzere on dört
bölgeyi korumakla yükümlüdür.
Kuruluş mevzuatında,
koruma bölgelerinde mevcut çevre düzeni, nazım ve uygulama imar
planları ile revizyonlarının yapılması Kurumun
yükümlülükleri altında belirtilmiştir. Ancak, düzenlemeye rağmen
kuruluşundan bugüne dek Özel Çevre Koruma Kurumu koruma altında olan
birçok önemli bölgede hâlen imar planlarını
tamamlayamamıştır. İmar planlarının
tamamlanamaması yöre halkını, vatandaşları mağdur
etmektedir. Ortada bir plan olmadığı için özellikle yoğun
turizm alanı olan bölgelerde vatandaşlar mülkiyet haklarını
kullanamamaktadır. Marmaris Datça Yarımadasında bulunan pek çok
belde ve köyün nazım ve uygulama imar planı hâlen
tamamlanamadığı için, bu yerlerde yaşayan vatandaşlar
büyük mağduriyet içindedir. Ülkemizin diğer köylerinde köy
yerleşik alanları ve gelişme alanları içinde yeri olan köy
sakinleri, İmar Yasasının 27nci maddesinde belirtilen ve
ruhsat alma zorunluluğu olmayan köy evi ile tarımsal amaçlı
yapılarını rahatlıkla yapabilirken özel çevre koruma bölgesinde
ikamet eden köylülere inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izni alma
zorunluluğu getirilmiştir. Köylü, kendi tarlasında ekim-dikim
yapamaz hâle gelmiştir.
Özel çevre koruma
bölgelerinde taşınmazı bulunan yurttaşlarımız,
kadastro ve tapulama gibi çalışmalar, çevre düzeni planları ve
çeşitli ölçekteki planlar kesinleşip, uygulamaya geçilmediğinden
yirmi yıldır büyük sıkıntılar yaşamaktadır.
Kurum, temel görevleri arasında olan imar planlarını neden yirmi
yıldır tamamlayamamıştır? Ayrıca, bölgelerde
bulunan kimi kamu binalarının da ruhsatsız olduğu
görüşü vatandaşlar arasında yaygındır. Bu genel
kanı da vatandaşların Kurum çalışmalarına ön
yargıyla yaklaşmasına sebep olmaktadır. Cezalar
arasında da farklılıklar bulunmaktadır.
Ayrıca,
bölge sınırlarının belirlenmesinde yerleşim
alanlarının konumları tam irdelenmeden harita üzerindeki eş
yükselti eğrilerinin belirlediği izafi noktaların
birleştirilmesiyle bir sınır oluşturulması, aynı
özellikteki bitişik yerlere farklı düzenlemeler yapılmasına
yol açmaktadır. Örneğin Patara Özel Çevre Koruma Bölgesinde
Yeşilköy ve Karadere beldelerinin bir bölümü koruma altındayken bir
bölümü koruma dışı kalmaktadır. Bu durum, planların
bir kısmının Özel Çevre Koruma Kurumu bir
kısmının ise ilgili belediyelerce hazırlanıp
onaylanması gereğine yol açmaktadır. Planlama süreci ve uygulama
aşamasında ortaya çıkan iki başlılık yine
vatandaşı mağdur etmekte ve aynı doğal flora ve
faunaya sahip aynı belediye sınırları içerisinde iki
bölgeden biri korunurken diğerinin korunmaması gibi bir durum ortaya
çıkmaktadır. Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesinde Ankara
yeşil kuşağı içerisinde bulunan bazı alanlarda konut
veya rekreasyon merkezi yapımına ilişkin kimi başvurulara
Kurum tarafından onay verilmesi ve yeşil kuşak olarak belirlenip
korunması gereken alanların yapılaşmaya ve sanayi depolama
faaliyetlerine açılması da bölgeyi olumsuz etkilemektedir.
Türkiye'nin göz
bebeği olan Gökova Körfezi ve Göcek koylarının
yapılaşmaya açılmak istenmesi bu bölgelerin korunmasına
büyük zarar verecektir. Ayrıca, sanayi yapılaşmasından uzak
tutulması gereken bu bölgelerde bulunan santral gibi doğal
yaşamı tehdit eden alanların bulunması da bölgeyi tehdit
etmektedir.
Çukurova
Deltasında gerek ekonomik gerekse ekolojik önemleri bakımından
çok da değerli habitatlar olan lagünler, batıdan doğuya Dipsiz
Tuzla, Akyatan, Ağyatan, Yelkoma ve Yumurtalık lagün sistemleri
olarak sıralanmaktadır. Bu lagünler Adana için doğal birer
zenginlik kaynağı olmasının yanında yeşil
kaplumbağalar gibi nesli tükenmekte olan birçok canlının da
üreme, beslenme, korunma ve yaşam ortamı olması
açısından da önem taşımaktadır. Adanada bulunan bu
lagünlerin de koruma altına alınması ve doğa harikası
olan bu alanların gelecek kuşaklara aktarılması da
sağlanmalıdır diye düşünüyorum.
Kazdağları
gibi oksijen deposu bir bölgenin talanına göz yumulması,
Fırtına Vadisi gibi tüm dünyanın görmek için can
attığı bir doğa harikasına baraj yapmak istemek,
Hasankeyf gibi geçmişle bugün arasında kopmaz bir bağ yaratan
tarihî eserleri sular altında bırakabilmek, Antalya Göller Yöresi ve
Ege Bölgesinde bulunan 65 gölün 35inin kurumasına göz yummak, 2-B
arazilerini ticaret konusu yapabilme isteği Hükûmetin doğal
güzelliklere nasıl baktığını göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı Kurum bütçesine
baktığımızda bütçenin yüzde 63ü Etüt Plan Proje Uygulama
Dairesi Başkanlığı tarafından arıtma tesisi
yapımı için kullanılacaktır.
Şimdi
Sayın Bakana sormak istiyorum: Ülkenin ekolojik zenginliğinin
korunmasında temel kuruluş vazifesi gören Özel Çevre Koruma Kurumunun
görevlerini tam olarak başarıyla yerine getirebilmesi ve özel
korumayı gerektiren alanların yağmalanmasını, tahrif
edilmesini önlemek için eğitimli personel konusunda
yaşadığı sıkıntıların giderilmesi, mali
kaynak sorununun çözümü ve kurumun siyasi müdahalelerden uzak hâle getirilmesi
nasıl yerine getirilecektir?
Ayrıca özel
çevre koruma bölgelerindeki doğal, tarihî ve kültürel değerlerin
kapsamlı bir envanterinin çıkarılması ve gelecekte özel
çevre koruma kapsamına alınması söz konusu olabilecek
alanların belirlenerek, bu tür alanlara özgü bir master planı
hazırlanması için bir çalışma yapılması bu bütçe
döneminde düşünülmekte midir?
Kurumun çevre
koruma konusunda yöre halkının da desteğini almasını
sağlayacak faaliyetlere hız verilmelidir. Yöre halkının
mülkiyet hakkını kullanmasını kısıtlayan
engelleri en aza indirecek imar planlarının yapımı ne zaman
tamamlanacaktır?
Aynı
doğal nitelikleri taşımasına karşın bölge
kapsamına alınmayan, bu nedenle hızlı bir kirlenme ve
yapılaşmaya maruz kalan yerlerin durumunun yeniden incelenmesi ve
Özel Çevre Koruma Kurumunun yetki alanının genişletilmesi
düşünülmekte midir?
Kuruma ilgili
kanun hükmünde kararnameyle verilen ve çevre koruma açısından
birincil önem taşıyan görevlerin gerçekleştirilmesi için
öngörülen bütçe çok yetersizdir. Özel Çevre Koruma Kurumunun
gerçekleştirmesi gereken görevlerini bu bütçeyle nasıl
gerçekleştirmesi beklenmektedir?
Devlet Denetleme
Kurulu tarafından en son 2002 yılında gerçekleştirilen
incelemede, özel çevre koruma bölgelerinin valiliklerinden ve bölgede bulunan
üniversitelerden görüş istenmiş ve Kurumun
çalışmalarında yardımcı olacak çeşitli önerilere
yer verilmiştir. Kurum tarafından bu önerilerden ve görüşlerden
bugüne kadar ne şekilde yararlanılmıştır?
Yararlanılmışsa, bunlarla ilgili yapılanlar nelerdir?
Valilikler ve
üniversitelerce alınması gerekli görülen tedbirlerin hangileri hayata
geçirilmiştir? Kurumun imar ağırlıklı bir hizmet
anlayışı yerine, bilimsel koruma önlemlerini esas alan bir
yapıya kavuşturulması için diğer kurum ve kuruluşlarla
iş birliği içerisinde çalışmalar yapılması için
ne gibi girişimlerde bulunulacaktır?
Avrupa
Birliğiyle müzakereler çerçevesinde Çevre faslının 21
Aralıkta açılacağını bekliyoruz. Ancak son ilerleme
raporunda Çevre başlığında dile getirilenler hiç de iç
açıçı şeyler değildir. Çevrenin korunması için
Türkiyenin atması gereken çok adım vardır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erbatur, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
NEVİNGAYE
ERBATUR (Devamla) Teşekkür ederim.
ve bu
adımlardan özel çevre korumayla ilgili olanlar için Özel Çevre Koruma
Kurumunun çalışma alanının yeniden gözden geçirilmesi
gerekmektedir.
Kurumun
kuruluşu yirmi yıl önce aceleyle çıkarılmış bir
kanun hükmünde kararnameye dayanmaktadır ve Kuruma verilen görevlerin ve
görev alanlarının birçoğu başka kurumların da ilgi
alanına girmektedir. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak ve
kıyı kullanımına ilişkin ulusal politika ve
planların topluma öncülük edecek biçimde tasarlanması, kıyı
yönetimi açısından nesnel olmayan uygulamalara yol açan yasal ve
yönetsel karmaşanın giderilmesi, yöre halkının planlama
sürecine aktif katılımının sağlanması ve çevre
korunması sürecinde uzman görüşüne başvurulması için de
Kurum mevzuatının tekrar düzenlenmesi gerekmektedir. Ben Sayın
Bakana yeniden soruyorum: Bu konuda bir çalışmaları var
mıdır?
Bu nedenle,
Kuruma yönelik bu tür çelişkileri ortadan kaldıracak ve özel çevre
koruma bölgelerini de genişletecek yasama
çalışmalarının derhâl yapılması,
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Önümüzdeki
yıl dile getirdiğim sorunların çözülmesini diliyor, hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erbatur.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar yapılacaktır.
İlk
konuşmacı Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Ertugay buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
2010 yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yüce Mecliste tarım sektörünün stratejik önemini,
insanoğlu için vazgeçilmezliğini, özellikle de ülkemiz için var olan
sosyal ve ekonomik değerini, yüksek üretim potansiyelini her vesileyle
vurguladık. Tekrar, bununla ilgili detaya girmek istemiyorum ancak bu önem
ve potansiyele rağmen ülkemiz için bugün temel problem tarımın
yönetimidir, tarımın yönetimindeki tutarsızlık ve
başarısızlıktır. Son yıllardaki uygulamalar,
özellikle GDOyla ilgili yaşanan son gelişmeler, kaos ve kargaşa
göstermiştir ki Tarım Bakanlığı, kriz çözen değil
kriz üreten bir anlayışla yönetilmektedir. Mevzuat
çıkarmayı tek başına başarı sayan ve bununla
övünen ancak kocaman sektörü uygulamalarıyla kaosa sürükleyen bir
Tarım Bakanlığımız var. Daha da önemlisi,
toprağını terk eden çiftçinin, köyünden, beldesinden
kaçışını, yaşadığı çaresizliği hiç
görmeyen ve hatta başarı sayan bir zihniyet iş
başında.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten bugün Türkiye tarımının hâli
perişan, üreticinin hâli içler acısı. Diğer yandan -çok
önemli bir husus- bunca çeşitlilik ve üretim potansiyeline rağmen her
geçen gün dışarıya bağımlılığı
artan bir Türkiye manzarası var. Her yıl azalan bütçe
rakamlarına baktığımızda, AKP iktidarlarının
tarımı, tarım kesimini gözden çıkardığı ve
bugünkü perişanlığın hiç de
şaşırtıcı olmadığı açıkça
görülmektedir. Bakanlığın bütçeden aldığı pay
2007 yılında yüzde 3,29 iken, 2010 bütçesinde yüzde 2,44e
düşmüştür.
Diğer yandan
Bakanlık bütçesi içinde tarım desteklerine ayrılan pay da
giderek azalmaktadır. 2007de Bakanlık bütçesinin yüzde 75i
tarım desteklerine ayrılırken bu oran 2010da yüzde 65e
düşmüştür. Kendi çıkardığı Tarım Kanununda
Tarıma verilen destek miktarı gayrisafi yurt içi hasılanın
yüzde 1inden az olamayacaktır. hükmüne rağmen, bu hüküm açıkça
çiğnenerek her yıl verdiği desteği yüzde 1in altında
tutan 60ıncı Hükûmetin Programında tarımla ilgili taahhüt
edilen hususların hiçbirisi doğru dürüst yerine getirilmemiştir.
Bu Programda, Tarıma verilen destekler artarak devam edecektir.
denilmiş, bırakın artırmayı, giderek
azaltılmıştır!
Sayın Bakan,
toplam istihdamdaki payı yüzde 26 olan bir sektörü yüzde 2,44 gibi komik
bir bütçeyle ayakta tutmanız mümkün değildir. İthalatta önemli
bir yer tutan, yağlı tohumlar başta olmak üzere, arz
açığı olan ürünlere üretimi artırıcı
teşvikler verilecektir. denilmiş, bırakın üretimi
artırmayı, bu ürünler bakımından dışa
bağımlılık her geçen gün daha da artmıştır.
Yılda yaklaşık 2,4 milyon ton yağlı tohum üretilen
ülkemizde, yıllık 1 milyon 800 bin ton yağ
ihtiyacımızın üçte 2si hâlâ ithalatla
karşılanıyor ve her yıl, yaklaşık, 3 milyar dolar
dövizimiz dışarıya gidiyor. Yani, Hükûmet, 2009
yılında da üreticisini değil yabancı ülke üreticilerini
desteklemeye devam etmiştir.
Diğer
yandan, yine Programda, tarım danışmanlarının
sayısının artırılması, havza bazlı
teşvikler, pazar garantili sözleşmeli üretim, bitki ve hayvan
ıslahı konularındaki taahhütlerin tamamı da sözde
kalmıştır.
Bu
kısımda, özellikle iktidar partisi milletvekillerine seslenmek
istiyorum: Değerli milletvekilleri, çiftçiyi yoksulluğa mahkûm eden
iktidarınız yerel seçimler öncesi size Destek Bizden Üretim Sizden
adlı bir kitapçık dağıttı. Bu kitapçıkta
illerinize verilen destekler anlatıldı. Kendi ilinizin
dışındaki diğer illere ne kadar destek verildiğini
bildiğinizi zannetmiyorum. Kitapçığı iyi inceler ve
diğer illere verilen desteklere bakarsanız, göreceksiniz ki,
iktidarınız, kayıtlı yaklaşık 2 milyon çiftçiye
bölge ve il bazında adaletli davranmamıştır ve büyük ölçüde
ayrımcılık yapmıştır. Seksen bir ili size burada
teker teker sayabilirim ama vaktim müsait değil, birkaç örnek sadece, müsaadenizle,
vereyim: Antalya ilinde bir çiftçi altı yılda, tam altı
yılda toplam 5.424 lirayla desteklenirken, Konya ilinde bu rakam 13.492
lira, Erzurum ilinde 8 bin lira, Ordu ilinde 2.717 lira -bunları sizin
kitapçığınızdan aldım- ama Sayın Bakanın
memleketi Diyarbakırda 20 bin lira, üst düzey bürokratının
memleketi Urfada 32 bin lira. Bu rakamların diğer illere verilen
desteklerin en az 5-10 katı olduğunu yüce Meclisteki bütün
milletvekillerinin takdirine bırakıyorum.
Sayın Bakan,
Allah aşkına bu nasıl bir iş, bu nasıl bir adalet?
Türkiyenin tahıl ambarı olan Konya çiftçisinin; meyve, sebze deyince
akla gelen Antalya çiftçisinin, Mersin çiftçisinin; hayvancılık
yegâne geçim kaynağı olan ve çayır mera varlığı
bakımından Türkiyenin en önemli potansiyeli olan Erzurum çiftçisinin
doğru dürüst bir desteklenmeye ihtiyacı yok da sadece kendi
bölgenizin mi var? (MHP sıralarından alkışlar) Bunun
hesabını burada, en azından hepimizi tatmin eden bir
açıklamayı Sayın Bakan yapmak zorundadır. Elbette ki bu ülkenin
her karış toprağı, her yöresi bizim için azizdir, kutsaldır,
eşit ve adaletli davranmaya layık yörelerdir. Biz sadece bu konuda,
isminde Adalet olan partinin adaletli davranmasını bekliyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan, Hükûmetleri döneminde çiftçiye daha çok
kredi imkânı sağlandığını ve yüksek miktarlarda
kredi kullandırıldığını her vesileyle
söylemektedir ama tarım krediye borcu olan çiftçilerin, üreticilerin
çektiği sıkıntılardan, ıstıraplardan,
uygulamadaki yanlışlıklardan, ağırlıklardan ve
çektiği çileden maalesef bahsetmiyor. Bir diğer husus, bu kredileri,
çiftçiler, var olan işletmelerini büyütmek, üretimlerini artırmak
için kullanamıyorlar, karınlarını doyurabilmek için
kullanıyorlar. Zira uyguladığınız temel politikalarla
çiftçi gerçekten fukaralaştı. Övündüğünüz kredi
miktarının yüksekliği ise çiftçinin ne kadar büyük bir borç yükü
altına girdiğini göstermektedir. Bugün borçlu, hacizli, icralık
olmayan çiftçi hemen hemen kalmamıştır.
Çiftçinin
yaşadığı bu trajedinin, acının,
sıkıntının sonucu olarak bu ülkede toplam işlenen
tarım alanı bu hükûmetler döneminde, AKP hükûmetleri döneminde her
yıl azalmıştır. 2002 yılında yaklaşık
26,5 milyon hektar olan işlenen tarım arazisi 2007 yılı
rakamları itibarıyla 24,5 milyon hektarlara inmiştir.
Dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini, ilacını
kullandırdığınız, istikrarlı ve doğru bir
destekleme politikası uygulayamadığınız Türk çiftçisi
hemen hemen bütün temel ürünlerde üretemez ve rekabet edemez duruma düşürülmüştür.
Zaman darlığından ürün girdi paritelerine girmiyorum. Şu kadarını
ifade edeyim: Önceki yıllarda olduğu gibi 2009 yılı da
çiftçi açısından kayıp bir yıl olmuştur ve fiyat girdi
pariteleri üreticinin tamamen aleyhine seyretmiştir.
Değerli
milletvekilleri, desteklemelerde sürekli değişikliğe
gidildiği, destek miktarının düşürüldüğü bu dönemde
hayvancılıkta tam bir gerileme yaşanmış, 2009
yılında zirve yaparak Türk hayvancılığı hiçbir
dönemde olmadığı kadar büyük bir darbe yemiştir. Bir
taraftan tüketicinin yediği et ve süt fiyatları artarken diğer
taraftan hayvan üreticisi ağır maliyetler altında
ezilmiştir. Bütün bu problemlerin çözümü, çaresi vardır, bellidir.
Çözüm, doğru tercihtir. Kaynakların doğru, yerinde, adaletli ve
iyi bir şekilde, etkin bir şekilde kullanılmasıdır,
iyi yönetimdir, adaletli yönetimdir.
Değerli
milletvekilleri, fazla vaktim kalmadı, sürem yettiğince şu son
günlerin önemli konusu GDOyla ilgili bir iki hususu dikkatlerinize arz etmek
istiyorum. Bu konuda kamuoyunda tam bir kargaşa, kaos, bilgi
kirliliği yaşanmıştır, hâlen de
yaşanmaktadır. Bilgisizce yaşanan bu kargaşa ve kaosta
basın-yayın organlarının, unvanlı, unvansız uzman
geçinen birtakım kişilerin sorumsuz beyan ve
açıklamalarının elbette rolü vardır ama hiç şüpheniz
olmasın en büyük sorumluluk ve en büyük rol bu Hükûmetindir, bu Bakanlığındır.
Bakanlık, Ekim 2009da hiçbir görüş ve öneri almadan, yasal
dayanağı olmayan, Avrupa Birliğinden tercüme bir
yönetmeliği bir gece yarısı alelacele yayınladı ve
kıyamet koptu. Sivil toplum kuruluşları, medya, gıda ve yem
sanayicileri ayağa kalktı, kamuoyunda tam bir kargaşa
yaşandı, hayvancılık sektörü ve yem sanayi bir anda krizin
eşiğine sürüklendi. Nitekim bir müddet sonra, bu yönetmeliği
ısrarla savunan, Biz bu yönetmelikle GDOlu ürünleri yasaklıyoruz.
diyen Bakanlık geri adım attı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ertugay.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Teşekkür ederim.
...yönetmeliği
değiştirdi, yürürlük süresini uzattı, sonra da yanlış
hesap Bağdattan döndü ve Danıştay yönetmeliğin yürütmesini
durdurdu.
Peki, şimdi
soruyorum: Yaşanan bu kargaşanın, kaosun, bilgi
kirliliğinin, milyarlarca liralık zararın hesabını kim
verecek?
Değerli
milletvekilleri, genetiği değiştirilmiş organizmaların
yüzde 100 güvenli olanları da dâhil bütün analiz, kontrol, denetim ve tarla
denemeleri yapılmış, insan sağlığı ve çevre
bakımından tamamen risksiz olduğu kanıtlanmış
olanları da dâhil hepsinin zararlı görülmesinin, gösterilmesinin,
halkın büyük bir endişeye sevk edilmesinin, yaşanan
kargaşanın, milyarlarca liralık zararın sorumlusu da bu
Hükûmettir, yedi yıllık iktidarında hiçbir emniyet tedbiri
almadan, biyogüvenlik yasasını çıkarmadan, kontrolsüz bir
şekilde ülkeye sokulan belki de ciddi sağlık riskleri
oluşturan zararlı GDOlu ürünlerin ülkeye girmesine sebep olan da bu
Hükûmettir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ertugay, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Hemen toparlıyorum Sayın Başkan, sabrınıza
sığınarak.
Sayın Bakana
soruyorum: Yaklaşık her yıl 1 milyon 600 bin ton soya, 1 milyon
700 bin ton mısır ve 650 bin ton pamuk ithal eden bu ülkenin
Tarım Bakanı olarak Ben GDOlu ürün yemem. deme hakkınız
var mı? Varsa, o zaman tekrar soruyorum: Bu ürünler bu kadar
zararlıydı ve sizin yemeyeceğiniz kadar riskliydiyse, yedi
yıldır bu ürünlerin girişine niye müsaade ettin, 72 milyonun
sağlığını göz göre göre niye tehlikeye attın?
Yok, bu ürünlerde Böyle bir risk yok. diyorsanız, bu
beyanatınız hangi bakan sorumluluğuyla
bağdaştırılabilir?
Bütçenin
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Danışma Kurulumuzun
almış olduğu ve sizin de onaylamış olduğunuz
öneri gereğince bu turdaki çalışma süremiz
tamamlanmıştır sabah vaktinde.
Saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.00
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili
Sayın Süleyman Turan Çirkindedir.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SÜLEYMAN TURAN ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı bütçe kanununun Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü bütçesi hakkında görüşlerimi bildirmek üzere,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 2010 yılı
bütçesi üzerinde söz aldım ama bütçe rakamlarını
incelediğimde bu bütçeyle reform yapmanın hayal olduğunu görüp
daha gerçekçi bir durum olan, Türk tarımının ve
Başbakanın hayallerinin çok gerisinde kalan çiftçilerimizin
sorunlarını sizinle paylaşmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, son yıllarda gelir dağılımında durumu
en çok bozulan kesim tarım kesimidir. Tarımsal ürünlerin
satış fiyatları girdi fiyatlarının çok altında
kalmıştır. Sadece mazot, gübre, zirai ilaç, sulama
elektriği ve kaba yem fiyatlarındaki sürekli ve anormal
artışlar sonucu çiftçi tarımdan çekilmeye
başlamıştır ki 2002 yılından 2009a
geldiğimizde işlenen tarım arazisi miktarı 2 milyon hektar
azalmıştır, beraberinde 1,5 milyon nüfus da köyünde
geçinemediği için şehre göçmek zorunda kalmıştır.
Ayrıca, üretimi ve verimliliği yüzde 40 oranında
artırdığı bilinen kimyasal gübre fiyatlarının
sürekli ve anormal bir şekilde artmasından dolayı 2008 senesinde
gübre kullanımı yüzde 20 oranında azalmıştır. Bu
arada, çok övündüğünüz traktör satışları da iki yıl
içerisinde 24 binlerden 6 binlere gerilemiştir.
Bütün bunlara
bağlı olarak başta pamuk olmak üzere, arpa,
kırmızı mercimek, nohut, kuru fasulye, patates gibi ürünlerde
rekolte düşmüş, diğer birçok üründe de yedi sene içinde üretim yerinde
saymıştır.
Hayvancılıkta
da durum pek iç açıcı değildir. Yem fiyatlarının
yükselmesinden dolayı hayvan kesimleri artmış, hayvan üretimi
düşmüştür. Bunun sonucu olarak et fiyatları anormal bir şekilde
yükselmiştir, daha da yükselmesi kaçınılmazdır.
Değerli
milletvekilleri, yine Hükûmetinizin övünç tablosunu tersine çevirecek ithalat
ve ihracat rakamlarını da sizinle paylaşmak istiyorum.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa tarıma dayalı dış ticaretimiz
2008de 2 milyar 250 milyon dolar, bu yılın ilk yedi ayında da
1,5 milyar dolar açık vermiştir. Yalnız hububat, yağlı
tohum ve küspe ithalatına toplam 4 milyar 872 milyon dolar ödenmiştir
yani Türk çiftçisi yerine başka ülkelerin çiftçileri desteklenmiştir.
Bütün bunların sonucu olarak, tarım sektörünün gayrisafi millî
hasıladan aldığı pay 2002de yüzde 13,4 iken 2008
yılında yüzde 8lere gerilemiştir.
Şimdi,
gelelim çiftçinin durumuna: Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın
rakamlarıyla 2009 yılı Ekim sonu itibarıyla çiftçi, Ziraat
Bankasına 9 milyar, özel bankalara 3 milyar lira
borçlanmıştır. Ayrıca, piyasaya ve icraya düşmüş
sulama elektriği borçlarını da elimizde veri
olmadığı için hesaplayamıyoruz. Bu dönem, cumhuriyet
tarihinde Türk çiftçisinin tarlasını, traktörünü ipotek altına
koyduğu en yüksek borçlanma dönemidir.
Çiftçinin
geldiği bu durumu müşahhas bir örnekle de anlatmak isterim: Biz Amik
Ovası şartlarında büyükçe sayılabilecek bir arazide 4
kardeş olarak modern ve sulu tarım yapmaktayız. Bu
şartlarda yaptığımız tarımdan, 2002 senesinde
ciromuz, masraflarımız içinde olmak kaydıyla, eski parayla 550
milyardı ki bu rakama devletten aldığımız prim ve
doğrudan destek de dâhildi. Bu sene, yani 2009a geldiğimizde
ciromuz, yine masraflar içinde olmak şartıyla, primler dâhil, 400
milyar lirayı bulmadı. Peki, şimdi ne oldu da bu fark bizim
aleyhimize gelişti? Anlatalım: Evvela, girdilerdeki maliyet korkunç
boyutlara ulaştı, buna karşılık, ürettiğimiz
ürünün fiyatları bu maliyetin çok gerisinde kaldı. Mesela 2002
senesinde pamuğun -o zamanki liradan söylüyorum- 900 ile 1 milyon
arasında, buğdayı 380 liraya satarken, yedi senelik ortalamada
bu fiyatlar pamukta prim hariç 700 lirayı bulmamıştır;
buğdayda yine, eski parayla, 2008de 600 liraya sattığımız
buğdayı 2004te 400 liraya sattık! İşte, bu nedenle
tarlamızın üçte 1ini kiraya verdik. Pamuk, soğan, kavun gibi
iyi gelir getiren ürünlerden vazgeçip, daha az masraflı ama daha az gelir
getiren buğday, ayçiçeği, mısır gibi kuru ziraatla
yapılan ürünlere döndük. Beraberinde gelirimiz düştü,
borçlarımızı ödeyemez, geçimimizi temin edemez hâle geldik.
İşte canlı bir örnek ve çiftçinin geldiği durum bu.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanın tarımın ve çiftçinin
geldiği bu durumda söylediklerine bir bakalım ki bunları üç
maddede toplamak mümkündür:
Birinci olarak, bütün
bu sorumluluğun kaynağını 57nci Hükûmete yüklüyor.
Unutmayın ki 57nci Hükûmet bir koalisyon hükûmetiydi ve üç buçuk yıl
iktidarda kaldı, buna mukabil siz yedi senedir tek başına
iktidardasınız. Kaldı ki 57nci Hükûmet bu üç buçuk senelik
iktidarı döneminde 3 milyon çiftçiyi kayıt altına
almış, tarihinde ilk defa doğrudan gelir desteğini
uygulamış, IMFnin bütün dayatmalarına rağmen Türk
çiftçisini fiyat politikalarıyla enflasyona ezdirmemiştir.
Ayrıca, Dünya Ticaret Örgütünün bütün baskılarına rağmen 52
kalem ürünün Türkiyeye girmesini zorlaştırmış,
dolayısıyla Türk çiftçisinin ürününü değerlendirmiş,
hayvancılığın gelişmesine, Mera Kanunu
Yönetmeliğini çıkarıp kaba yem fiyatlarına teşvik
vermiştir ve iktidardan ayrıldığımız 2002
senesinde, Türk çiftçisini gayri safi millî hasıladan
aldığı yüzde 13-14lük payla size emanet etmiş, sizin
iktidarınız bu payı 2008de yüzde 8lere indirmiştir.
Gelelim ikinci
fasla: Sayın Bakanım, sizin rakamlarınızla
değerlendiriyorum. 2002 yılında 550 bin çiftçi 529 milyon Türk
lirası kredi kullanmış. 2009 yılı Ekim ayı
sonunda 1 milyon 121 bin çiftçi 9 milyar tarımsal kredi
kullanmış. Özel bankalarla birlikte tarım sektörüne
kullandırılan kredi miktarı 12 milyar lirayı
aşmıştır. Bu nasıl bir çelişki ki 500 bin
çiftçiyi 1 milyona, 529 milyon lirayı 12 milyara çıkararak çiftçiyi
borçlandırdığınızı övünerek
anlatmaktasınız. Şimdi, diyeceksiniz ki. Ucuz kredi vermeyelim
mi? Verin, teşekkür ederiz ama emin olun ki ürünümüzün değerini
verip, sübvansiyonları ve primi artırıp bizi
borçlandırmasanız daha çok memnun olacağız.
Bir de destek
primleri konusu var: İktidarınız döneminde destek primlerini 1
milyar 800 binden 4,5 milyara çıkarttığınızı
söylüyorsunuz. Her ne kadar gayri safi millî hasılaya göre oransal olarak
57nci Hükûmetin gerisinde kalsanız da prim desteğinizden dolayı
teşekkür ederiz ama bu verdiğiniz primleri AB ülkelerindeki
çiftçilerin aldığı primlerle
karşılaştırdığımızda hâlâ Türk
çiftçisinin bu ülkelerle rekabet edebilir bir seviyede
olmadığını görmekteyiz. Kaldı ki çiftçinin
kullandığı mazottan kazandığınız 4
milyarın üzerindeki vergi geliriyle, 1,5-2 milyar Ziraat Bankası faiz
geliriyle, gübreden kazandığınız KDVyle çiftçi zaten
sizden alacaklı durumdadır ki üstelik primler zamanında da
ödenmemektedir. Buğday çiftçisi sattığı buğdayın
prim desteğini bugün hâlâ alamamıştır. Durum ortadadır
ve dolayısıyla çöken Türk tarımının bu palyatif vitrin
süslemesi tedbirlerle ayağa kalkmayacağı da ortadadır.
Değerli
milletvekilleri, şimdi size sorumlu bir muhalefet anlayışı
içerisinde, bir milletvekili ve aynı zamanda bu konuyu bilen, yaşayan
bir çiftçi olarak Türk tarımını ayağa kaldıracak, Türk
çiftçisini doğduğu yerde doyuracak, AB ülkelerinin çiftçileriyle
yarıştıracak yapısal reformları sıralamak
istiyorum.
Öncelikle, Türk
çiftçisinin Ziraat Bankasına, tarım krediye ve elektrik kurumuna olan
borçlarının faizlerini silerek, anaparasını uzun vadeye
yayarak yeniden yapılandırın; yanı sıra, girdilerde
sübvansiyonları artırın, ürün destek primlerini de Avrupa
Birliği ülkeleri seviyesine çıkarın. Tabii ki şimdi
diyeceksiniz ki: Bunu nereden verelim? Bu da sizin Hükûmetinizin becerisine
kalmış. Yüzde 47 oy alıp buralarda övünmek kolay. Bunun
sorumluluğunu alarak perişan ettiğiniz Türk çiftçisine borcunuzu
ödeyin lütfen.
İkinci
olarak: Kuru tarımdan sulu tarıma geçebilmek için baraj ve sulama
kanallarının yapılanmasına hız verin. Ayrıca,
yağmurlama ve damlama sulamasına geçmesi için çiftçiye uzun vadeli,
düşük faizli krediyi hızlandırın.
Bunun yanı
sıra, miras yoluyla küçülüp verimli işletme olmaktan çıkan
arazileri toplulaştırmak için ivedilikle Miras Kanununda
değişikliğe gidin ve bu araziyi alacak mirasçıya ucuz ve
uzun vadeli kredi temin edin.
Bunları
yaparsanız geri kalanını fedakâr ve çalışkan Türk
çiftçisi tamamlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Devamla) Tamamlıyorum.
Bu arada,
unutmadan söyleyeyim ki bu yapılanmadan sonra artan ürün
fazlamızı değerlendirmek için, sayısı üç olan
tarım dış ticaret ataşeliklerimizin sayısını
da çoğaltın.
Bunları
yapmazsanız, kayıtlı 3 milyon çiftçi, para
kazanamadığından ve borçlarından dolayı,
tarlalarını ellerinden çıkarıp, küresel sermayeye entegre
olmuş 50 bin ile 100 bin büyük işletme sahibinin yanında köle
gibi çalışmak durumunda kalacaktır. (MHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Ama biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bu duruma müsaade etmeyeceğiz ve devri iktidarımızda, çiftçiyi
doğduğu yerde doyurup onurlu ve insan haysiyetine
yakışır bir hâlde yaşamasını
sağlayacağız.
Sözlerime burada
son verirken, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, 2010
yılı merkezî bütçe kanununun ülkemize yararlı olmasını
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Kırşehir
Milletvekili Sayın Metin Çobanoğlu.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 yılı Çevre ve Orman Bakanlığı
ve Orman Genel Müdürlüğü bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyamızı çevre kirliliği, iklim
değişikliği ve küresel ısınma çok ciddi bir şekilde
tehdit etmektedir. Bunun en önemli nedeni de hızlı nüfus
artışı, çarpık kentleşme, göç, sanayileşme ve
dünya üzerindeki orman varlığının hızlı bir
şekilde azalmasından kaynaklanmaktadır. Tabii, ne çevreyi ihmal
etme şansımız var ne de kalkınmayı, sanayileşmeyi
ihmal etme şansına sahibiz; ikisini dengeli bir şekilde
sürdürmek durumundayız. Sürdürülebilir bir kalkınma, sürdürülebilir
bir çevre ile mümkün olmalıdır; ne birini ihmal edebiliriz ne
diğerini, ne birinden vazgeçebiliriz ne diğerinden. Geçtiğimiz
yıllarda, geçtiğimiz dönemlerde ormanlarımız sadece bir
odun, ham madde üretim kaynağı olarak görülmekte iken bugün çok
farklı bir fonksiyon ifa etmeye başlamışlardır.
Ormanlarımız özellikle toprak muhafazası, temiz su üretimi,
karbon depolaması, temiz hava noktasından düşünecek olursak
dünyanın geleceğiyle ilgili en önemli çevresel
sıkıntıları önleyecek kaynaklarımız olarak ortaya
çıkmaktadır.
Tabii, ülkemizde
de 21,2 milyon hektar ve ülke genelinin yüzde 27sini kaplayan bir orman
varlığımız söz konusudur. Tabii, çevresel problemler, orman
varlığımız bununla ilgili hepimize sorumluluklar, hepimize
görevler düşmektedir ama genel itibarıyla ülke idaresi
noktasında birinci derecede sorumluluk da tabii ki Çevre ve Orman
Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünündür.
Değerli
milletvekilleri, işte böyle hayati öneme haiz olan bir noktada Orman
Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünde çalışan
değerli teknik elamanlarımız, memurlarımız,
işçilerimiz gerçekten kendi maaşlarıyla orantılanmayacak
bir şekilde fedakârane çalışmalarını
sürdürmektedirler. Her çıkan orman yangınından sonra bir
ormancı olarak endişeyle bakıp Acaba, bir
meslektaşımızın başına bir sıkıntı
gelecek mi, geldi mi? diye endişeyle takip etmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bugün Orman Bakanlığı ve Orman Genel
Müdürlüğünde çalışan arkadaşlarımız arasında
ciddi sıkıntılar yaşanmakta, idare açısından
Benim memurum, benim teknik elemanım, bana yakın, bana uzak
şeklinde, çalışanlar arasında iş
barışını, sosyal barışı kaldıracak
birtakım uygulamalar söz konusu olmaktadır.
Yine Orman
Bakanlığında ve Orman Genel Müdürlüğünde faaliyet gösteren
sivil toplum örgütleri vardır, sendikalar vardır, işçi
sendikaları vardır, memur sendikaları vardır. On yıl
Orman Bakanlığında çalışmış bir orman
mühendisi olarak şu an Orman Bakanlığında çalışan
birçok arkadaşımızla zaman zaman bir araya geliyoruz,
sıkıntılarını, problemlerini dinliyoruz. Çok objektif
olarak söylüyorum, bir kere, idare açısından, çalışan
herkes o idarenin memurudur, çalışanıdır, herkese eşit
mesafede yaklaşılmak kanunlarımızın da
insanlığın da gereğidir ama üzülerek söylüyorum, bazı
sendikalar idare tarafından korunuyor, kollanıyor, bazıları
dışlanıyor. Bu konuda da çok ciddi eleştiriler, çok ciddi
bize gelen şikâyetler söz konusu. Bakın, bir sendika, 2002
yılında 500 üyeyle teşkilatlanmış, bugün 19 bin üyeye
gelmiştir.
Yine
bakıyorsunuz, atamalar yapılacak, yönetmelikler var ama o
yönetmeliklere uygun atamalar yapılmıyor. İmtihanlar
açılıyor, bazı yerlerin müdürlükleri bu imtihandan
saklanıyor doluymuş gibi. Arkasından, oralara kimse müracaat
etmeyince yönetmeliklere aykırı bir şekilde buralara
atamaların yapıldığına şahit oluyoruz. Bunun hiç
kimseye faydası yok. Sizin sendikanız, benim sendikam, onun
sendikası diye bir yaklaşım, devlet idaresi noktasında
doğru bir yaklaşım değildir, bunun kimseye de faydası
yoktur. İşte, bir müddet sonra iktidardan gittiğinizde,
baskılarla üye edilen insanlar, bir müddet sonra o sendikalardan
ayrılacaklardır. Ne siyaseten ne insanlık adına böyle bir
yaklaşımın doğru olmadığını görüyoruz,
geçmiş tecrübelerimizden de biliyoruz.
Yine,
işçilerle ilgili: Bir sendikaya üye, Türk-İşe bağlı
Orman-İşe üye olan işçiler bir gecede istifa ettirilerek
tamamı Hak-İşe bağlı Özorman-İşe
geçirilmişlerdir. Bir iddia Sayın Bakanım, bunun özellikle
araştırılmasını istiyorum. İşçilerin
işletmelerden, idareden alacakları var. Bu alacakları için
işletmelere gittiklerinde şöyle bir baskıyla karşı
karşıya kalıyorlar, diyorlar ki: Siz eğer bu
alacaklarınızın bir kısmını üye olduğunuz,
üye ettirilen sendikaya hibe ederseniz bu alacaklarınızı öderiz,
yoksa gidin mahkemeye. Bu konunun özellikle
araştırılmasını da Sayın Bakandan rica ediyorum.
Yine, ülkemizdeki
orman varlığının hızla büyütülmesi lazım. Bu,
dünyanın geleceği için de ülkemizin geleceği için de. Bunun en
önemli yolu da ağaçlandırmadır. Ağaçlandırmada çok
ciddi ekonomik birtakım güce ihtiyaç vardır yani paraya ihtiyaç
vardır. Ama bakıyorsunuz, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde
senede 10 milyon lira gelir getiren bir imkânı elimizin tersiyle
itmişiz, İstanbul Belediyesine vermişiz. Şimdi buradan
sormak istiyorum. Senede 10 milyon lira ile İstanbulda çok ciddi bir
ağaçlandırma, çok ciddi bir rehabilitasyon yapılabilecekken
şimdi bundan vazgeçmişiz. Sebebini de anlamakta zorlanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde ciddi bir ağaçlandırmaya, orman
varlığının artırılmasına ihtiyaç
olduğunu ifade ettim. Bu çok ciddi bir maliyet. Orman Bakanımız
açıklamalarıyla 2008-2012 yılları arasında 2 milyon
300 bin hektarlık bir alanda ağaçlandırma
yapılacağını bu kürsüden söyledi. Bir ormancı olarak,
bu ülkenin bir yurttaşı olarak bundan memnun ve mutlu olmamamız
mümkün değil ama bütçe rakamlarına baktığımızda
bunun gerçekleştirilebilmesinin mümkün olmadığını da
görüyoruz. Niye görüyoruz? Tabii, söylenen rakamlar
Bu beş
yıllık periyot zarfında aşağı yukarı,
ortalama, her yıl 450 bin hektarlık bir alanda ağaçlandırma
yapılması lazım ama Ağaçlandırma Genel Müdürlüğünün
bütçesine baktığımızda, 2009 yılında 30 bin
hektarlık bir alan ağaçlandırılmak için bütçeye konmuş
ama gerçekleştirilebilen rakam 5 bin hektar. 2010 yılı için 24
bin hektarlık bir alan tahminî bütçeye konmuş ama maalesef 30 bin
hektarın 5 bin hektarını gerçekleştirebilen bütçe imkânları,
24 bin hektarın ne kadarını gerçekleştirebilecektir?
Değerli
milletvekilleri, 450 bin hektarlık bir alan için, kabaca bir hesap
yaptığımızda, şu karşımıza
çıkıyor: 450 bin hektarı ağaçlandırabilmek için... 1
hektarına ortalama 2 bin liralık bir harcama yapmanız gerekiyor.
450 bini 2 bin lirayla çarptığımızda 900 milyon lira gibi
bir rakamla karşı karşıya kalıyoruz her yıl için.
Ama bakıyorsunuz, Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü, 30 bin
hektarlık bir alanı bile bütçe imkânlarıyla ağaçlandırma
konusunda zorlanmakta ve 5 bin hektarını ancak
ağaçlandırabilmektedir.
Yine,
değerli milletvekilleri, bu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çobanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
METİN
ÇOBANOĞLU (Devamla) Yine, yeni parayla yani bugünkü parayla senelik 900
milyon lira sırf 450 bin hektarı ağaçlandırmak üzere
kaynağa ihtiyacınız var. Ne Orman
Bakanlığının ne Ağaçlandırma Genel
Müdürlüğünün ne Orman Genel Müdürlüğünün ayırdıkları
bu bütçelerle bu ağaçlandırmaları gerçekleştirmeleri asla
mümkün değildir. Bunu yaptık. demekle yapılmış
olmuyor. Tabii ki gönlümüz bu ağaçlandırmaların yapılmasından
yana. Kim arzu etmez beş yıl içerisinde 2 milyon 300 bin hektar
alanın ağaçlandırılmasını, bu ülkenin buna da
ihtiyacı var ama bizler gerçekçi olmak durumundayız; hesaplarımızı,
bütçelerimizi gerçeklere göre, harcamalara göre hazırlayıp ona göre
bu faaliyetlerimizi yapmamız gerekir diye düşünüyorum.
2010 bütçesinin
hepimiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çobanoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Manisa Milletvekili
Ahmet Orhan.
Sayın Orhan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET ORHAN (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 yılı Çevre ve Orman Bakanlığı, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına görüşlerimi ifade
etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Türk Milletini
ve aziz Meclisi hürmetle selamlıyorum.
Türkiye'nin, su
kaynaklarını doğru ve etkin kullanması, ekonomik
kalkınması ve geleceğiyle yakından ilgilidir. Su
kaynaklarımız, sulama, enerji, endüstri ve artan nüfusumuzun
ihtiyaçlarının karşılanması bakımından
vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Suyun bu öneminin yanı sıra güvenlik
boyutunun ne kadar hayati olduğu maalesef son yıllarda
yaşadığımız tecrübeyle ortaya
çıkmıştır. Milletimizin analarının
ağlamasına sebep olan, 40 bini aşan canımıza mal olan
PKK terörünün ortaya çıkış sebebi ve sürdürülmesindeki ana nedenlerden
birinin su olduğu artık her insaf ve akıl sahibi tarafından
kabul edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke
değildir. Türkiyedeki kişi başına düşen
kullanılabilir su miktarı
Yeri
gelmişken burada bir hususu da dikkatlerinize sunmak isterim. Sayın
Bakan komisyonda yaptığı konuşmasında, 2003-2008
yılları yani devri iktidarları döneminde kurulu hidroelektrik
gücünü 6,2 milyar kilovatsaat artırdıklarını ifade
etmektedir yani bu dönemde kurulu güç yüzde 10 mertebesinde artmıştır.
Burada hidroelektrik potansiyelimizin değerlendirilmesi
açısından tam bir fiyasko söz konusudur.
Türkiye'nin en
önemli ithalatının enerji alanında olduğu dikkate
alındığında, hiçbir mazeret aramadan, önceliğin baraj
projelerine verilme mecburiyeti vardır. Fakat bu bakış
açısını geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu
yıl da bütçe rakamlarında maalesef görememekteyiz. 2001
yılında genel bütçeden yüzde 4,2 pay alan Devlet Su İşleri
bütçesi, günümüzde azalarak yüzde 1,7 seviyesine kadar gerilemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri ve su
kaynaklarımızı ele aldığımızda, Türk
tarımının su ihtiyaçlarını ayrı bir parantez
açarak değerlendirmek durumdayız. Tarım havzaları içinde
Gediz Ovasının önemi büyüktür. Türkiye'nin ilk sulanan ovalarından
biri olması nedeniyle açık kanal sistemi bu ovamızda
yoğunluktadır. Bu eski ve ekonomik kayba, israfa sebebiyet veren
sistemle sulama yapıldığından kullanılabilir suyun
yarısına yakın bir bölümü buharlaşma yoluyla yok
olmaktadır. Yapılacak olan revizyonla ekonomik kaybın önlenip
bölgemizin ülke ekonomi ve tarımına katkısının daha
fazla artırılabilmesi için bu sorunun çözüme
kavuşturulması, onca sorunun yanı sıra sulamada
kullanılan elektrik borcu nedeniyle de can çekişen çiftçimize
katkı sağlanması gerekmektedir.
Yine, bu hususta
ciddi bir tehlike söz konusudur. Kapalı ve basınçlı sulama
sistemlerinin özel sektör eliyle yapılması planlanmaktadır. AKP
İktidarının bugüne kadar gerçekleştirdiği
özelleştirmelerin büyük çoğunluğu yabancılaştırma
şeklinde olmuş ve milletimizin ekonomik değerleri
bazılarının fahiş kârlarına sebebiyet vermiştir.
Türk çiftçisinin yüksek kâr heveslilerinin beklentilerini
karşılayacak gücü yoktur. Sadece kâr temelli bir yatırım
anlayışı, can çekişmekte olan Türk çiftçisinin, bitmesinin
ilanı olacaktır. Bu sorunun devletin temel görevi olan altyapı
yatırımı olduğu gerçeği göz ardı edilmeden
çözülmesine ihtiyaç vardır. Yapılacak kapalı sistem
yatırımlar Devlet Su İşleriyle, sulama birlikleri eliyle ve
çiftçilerin karşılayabileceği bedellerle
yapılmalıdır. Gerekli finansman modelleri de
yaratılmalıdır. Varsa kanuni düzenleme ihtiyacı
karşılanarak mutlak suretle güçlü denetim mekanizmaları da
kurulmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hava ve iklim
değişiklikleri tüm zamanlarda olduğu gibi günümüzde de önemini
artırarak sürdürmektedir. Hava hareketleri tarım, sanayi,
ulaşım gibi her alanda önemli sonuçlar doğurmaktadır. Hatta
bu yıl görmek zorunda kaldığımız gibi insanların
can güvenliği üzerinde belirleyici de olmaktadır.
Yurdumuzda bu
önem yıllar önce fark edilerek, Meteoroloji teşkilatı kurularak
hizmet üretilmeye çalışılmaktadır. Yurdumuzda pek çok
atmosferik süreç, iklim değişikliği, hava tahmini ve hava
modifikasyonunun farklı açılımlarından beslenen
gelişmiş bir anlayışa ihtiyaç duymaktadır. İyi
planlanmış hava modifikasyonu deneyleriyle araştırma ve
alan denemeleri daha önemli konuların belirlenmesini sağlayabilir ve
sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunabilir.
Ülkemizin
coğrafi konumu her alanda olduğu gibi meteorolojik açıdan da
önem arz etmektedir. Türkiye, özellikle Asya, Avrupa, Afrika ülkelerinin
kesişme noktasında yer aldığından kıtalar
arası bir geçiş noktasıdır. Bu hareketliliği takip ve
ekonomiye katkısının temini ve
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği için yeterli
sayıda otomatik meteoroloji gözlem istasyonları, havaalanı
otomatik meteoroloji gözlem ve raporlama sistemleri ve meteorolojik radar
sistemlerinin ve meteorolojik radar sistemlerinin kurulması azami önem
ihtiva etmektedir. Bu sistemlerin geliştirilmesi ve kurulması
neticesinde sel gibi felaketler daha önceden tespit edilebileceğinden,
İstanbuldaki sel felaketi gibi felaketler başta olmak üzere birçok
felaketin önüne geçebilme imkânı doğacak, tarımsal don ve
benzeri felaketler önceden belirlenip vatandaşlarımız
uyarılmış olacaklar ve can, mal ve zaman
kayıplarının önüne geçilebilinecektir. Bu da
hayatımıza, ekonomimize katkı anlamına gelmektedir.
Diğer bir
husus da değinmek istediğim, Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı bütçesidir. Çevre Koruma
Başkanlığı yirmi bir yıllık faaliyetine
rağmen, toplumda çevre koruma anlayışının
gelişmesine katkıda bulunmak ve kalıcı davranış
değişiklikleri sağlamak amacıyla toplumun her seviyesinde
çevre koruma eğitimi yapmak, diğer kurum ve kuruluşlarla iş
birliği içinde bu faaliyetleri yürütmek amacı etrafında
başarı kaydedememiştir.
Son yıllarda
yaşanan iklim ve çevresel felaketler ve sıkıntılar
sebebiyle dünya ve ülkemizdeki insanlar bu hususların önemini
anlamışlardır. Çevre ve Orman Bakanlığı
başta olmak üzere, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
daha fonksiyonel çalışmalara imza atmalıdır. Sürdürülebilir
bir kalkınmanın temelinde çevre politikalarının önemi
büyüktür. Çevresel koruma ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri paralel
ilerleyen mekanizmalardır.
Ülkemizde
atıkların imhası önemli sorunlar arasında yer almakta olup
Türk milletinin sağlığını, yaşam ve gelecek
nesillerin kalitesini etkilemekte ve ileride daha da olumsuz etkileyebilecek
durumlar ile karşılaşabilinecektir.
AB
mevzuatları çerçevesinde yürütülmeye çalışılan
kırtasiye ve bürokratik çalışmalar ile zaman kaybedilmesi
yerine, bu alanlarda yapılan uygulamaların bir an evvel yaşamsal
katkıya geçirilmesi gerekmektedir. Örneğin, tıbbi atıklar
kimi yerlerde toprağa gömülmekte ve bu atıklar su kaynaklarına,
üzerinde yetiştirilmeye çalışılan bitki örtüsü ve bu
bitkiden beslenen hayvanlara kadar, soframıza kadar gelerek
hayatımızı tehdit etmektedir.
Zor
şartlarda, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ve Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığının teşkilatlarının personel
bakımından desteklenmesi gerekmekte olup yıllardan beri
süregelen özlük hakları sorunlarının ivedi çözülmesi
gerekmektedir.
Huzurlarınızda
AKP İktidarının keyfî uygulamalarıyla devlete hizmet etme fırsatı
elinden alınmış bir milletvekili olarak ifade etmek isterim ki
biraz önce bütçeleri üzerinde konuştuğumuz kurumlar teknik
altyapı kuruluşları olup, yaygın olarak her kademede
elemanın siyasi yaklaşımla değerlendirilip
görevlendirilmesi çoğu kez kurumlar aleyhine sonuçlar
doğurmaktadır.
Siyasi
yapılanmanın kurumlarda büyük huzursuzluk yarattığına
dair çok şikâyet almaktayız. Bunlardan derhâl vazgeçilmeli,
görevlilerin liyakat esasına dayalı terfi etmeleri
sağlanmalı ve objektif kriterlerle personelin sorunları ele
alınmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Orhan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
AHMET ORHAN
(Devamla) Hayhay, çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeri
gelmişken, bu bütçeyi vesile kılarak, geçtiğimiz günlerde yüce
Meclisimizin kararıyla kurulması gündemde olan madenlerimizle ilgili
araştırma komisyonu rapor hazırlayıncaya kadar, Turgutlu ve
Ege Bölgesinde vatandaşlarımızın yakinen takip etmiş
olduğu Çaldağı nikel maden işletmesiyle ilgili faaliyetlerin
bu raporun sonuçlarına göre yeniden gözden geçirilmesine imkân
tanımak üzere durdurulmasını Sayın Bakandan istirham
ediyorum. Bunun, aynı zamanda yüce Meclise saygının da bir
gereği olduğunu ifade ederek, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyor, bu bütçenin hayırlı olmasını temenni
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Orhan.
Sayın
Orhanın konuşmasıyla birlikte gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi,
şahsı adına Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan.
Sayın Erdoğan,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Çevre
ve Orman Bakanlığı bütçeleri üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, İktidarımız boyunca tarımın ve
çiftçimizin hep yanında olduk. Tarım politikaları ve destekler
çiftçimizin üretim yapabilmesi ve gelirini artırması
bakımından oldukça önemlidir. Tarımda yapısal reform
niteliğinde on iki temel kanun çıkardık. Tarımsal
desteklemeler üretimle irtibatlandırıldı. Kalite,
sağlık, verimlilik ve kırsal kalkınmayı esas alan
destekler uygulamaya konuldu. Bu kapsamda yirmi üç yeni destek verildi.
2002de 1 milyar
868 milyon TL olan destekleme ödemesi, 2010 bütçesinde 5 milyar 600 milyon TL
oldu. Bu yıl sonu itibarıyla çiftçilerimize AK PARTİ
İktidarı döneminde toplam 30 milyar 800 milyon TL destekleme ödemesi
tamamlanmış olacak.
2002de 23,5
milyar dolar olan tarımsal gayrisafi yurt içi hasılamız, 2008
yılında 56,7 milyar dolara yükseldi.
Tarım
ürünleri ihracatımız, 2002 yılındaki 4 milyar dolar
seviyesinden, 2008 yılında 11,5 milyar dolara ulaştı. Bu
yılın ilk on ayında bu oran tam 9 milyar dolardır.
Dünyanın tek
çatı altında en çok tohumunu saklayabilen üçüncü büyük Gen
Bankasının temelini Ankarada attık.
Beş yıl
vadeli sıfır faizli krediler ve yüzde 50 hibe destekleriyle 2 milyar
236 bin dekar alan basınçlı sulamaya kavuştu.
2002
yılında hayvancılık destekleri 83 milyon TL iken, 2009
Kasım sonu itibarıyla 900 milyon TLdir.
2002
yılında 550 bin çiftçimize yüzde 59 faizle 529 milyon TL kredi
kullandırılırken, 2009 Ekim ayı itibarıyla 1 milyon
121 bin çiftçimize yüzde 15, hatta bazı sübvanse edilen alanlarla yüzde
0-yüzde 11 aralığında tam 9 milyar tarımsal kredi
kullandırıldı.
Muhalefet
milletvekilleri söylediler Hep bunu söylüyorsunuz. diye. Değerli
arkadaşlar, tabii ki söyleyeceğiz. O günlerde bankaların içi
boşaltılırken, Ziraat Bankamız 500 bin çiftçimize, 500
milyon TL yüzde 59 faizle kredi kullandırırken görev zararı tam
12 katrilyondu. İşte, AK PARTİ farkı bugün burada bir kez
daha tescillenmiş oluyor; 2002 bir milattır; 2002den sonra Ziraat
Bankasının kâr olarak açıkladığı tam 14 katrilyondur.
Tarım,
hayvancılık, gıda konularında birçok yeniliklerle birlikte,
havza bazlı ürün destekleme modeliyle tarımda yeni bir dönem
başlatan Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker ve ekibini
yürekten kutluyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çevre, ormancılık ve su
konularında çevreyi ve insan sağlığını koruyan,
hayat standardını yükseltmeyi hedef edinen Çevre ve Orman
Bakanlığımız çok önemli hizmetlere imza
atmıştır.
2003ten sonra
katı atık bertaraf tesisi sayısı
artırılırken nüfusumuzun yüzde 67sine atık su arıtma
hizmeti verilmeye başlanmıştır. Ağaçlandırma ve
erozyon kontrolü seferberliği devam ederken en fazla
ağaçlandırma yapan ilk on ülke arasındayız. DSİnin
yaptığı çalışmalar milletin takdirine
şayandır. Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu ve
ekibini takdir ediyoruz, yürekten tebrik ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün zamanımızı,
kaynaklarımızı, enerjimizi suistimal ederek geleceğimizi
kaybetmeyi göze alamayız. O ne veriyorsa 2 katını veriyorum
diyenleri, Çamurun üstüne oturmam. diyenleri çok gördük, Verdimse ben
verdim. diyenleri çok gördük. Türkiyede artık kendi menfaatlerini, kendi
siyasi menfaatlerini ülkenin menfaatlerinin üzerinde gören siyasetçilerin son
kullanma tarihi geçmiştir.
Sizler AK
PARTİnin başarılarını hazmedemiyorsunuz. Türkiye'nin
ilerlemesi, kalkınması, büyümesinin önündeki engeller kalktıkça
rahatsız oluyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gel, gel Tekel işçilerinin yanına gidelim, gel.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Gelin, muhalefet ediyorum diye millete muhalefet
etmekten vazgeçin. AK PARTİye muhalefet edeceğim diye Türkiyeye
muhalefet etmeyin. Demokrasiye, cumhuriyete, hukuka, güvene, istikrara,
kardeşliğe muhalefet etmeyin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Vay fitneciler vay!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Cevdet Paşa Tarihi bilmeyen diplomat pusuladan
anlamayan kaptana benzer. Her iki hâlde de karaya oturma tehlikesi yüksektir.
der. Ne kadar da haklı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz geçmişinizi unutarak siyaset yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
Buyurun efendim.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) 3 Kasım 2002ye gelinceye kadar siyasetçilerin
karaya oturttuğu bir kayıkçı sandalı değil, koca
devlet gemisidir. Bunların Türkiye'ye verdikleri zararları birlikte
yaşadık. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
İnsanı
yücelt ki devlet yücelsin. sözünden hareket ederek, gecesini gündüzüne katan
OKTAY VURAL
(İzmir) Tabii, Tekel işçilerini çok güzel düzelttiniz,
maşallah!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla)
muhteşem bir sefere çıkan büyük Türkiye
gemisinin kaptanına buradan şükranlarımızı arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Tekel işçilerini copla, gazla düzelttiniz!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Tekeli özelleştirme kapsamına alan sizler
değil misiniz? Onları mağdur eden o imzayı atan sizler
değil misiniz? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, Genel Kurula hitap edin.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, müzakere ettiğimiz
Çevre ve Orman Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı bütçelerinin, 2010 mali yılı bütçesinin
milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Tekel işçilerinin önünde konuş!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, dokuzuncu turda bütçenin lehinde konuşan
Sayın Erdoğandan sonra, şimdi konuşma sırası
Sayın Hükûmette.
Evet, Hükûmet
adına ilk konuşmacı Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel
Eroğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanım, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çevre ve Orman
Bakanlığının 2010 yılı bütçe
tasarısını sunmak üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Yoğun bir
çalışma neticesinde Plan ve Bütçe Komisyonundan geçerek Genel Kurula
sunulan tasarıya katkıları dolayısıyla Komisyonun
Değerli Başkanı ve bütün üyelerine gönülden teşekkür
ediyorum.
Muhterem
milletvekilleri, ülkemizi, berrak akarsuları, temiz toprağı ve
havası, masmavi deniz ve gölleri, zengin bitki ve hayvan türlerine sahip
ormanları ve tabii güzellikleriyle, sağlıklı bir çevrede
yaşıyor olmanın huzurunu duyan, yüzü gülen mutlu insanların
yaşadığı diyara dönüştürmek için, bütün Çevre ve Orman
Bakanlığı mensupları şevk ve heyecanla çalışıyoruz.
Bakanlık
olarak misyonumuz, sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde, çevre,
ormancılık, meteoroloji ve su konularında çevrenin ve insan
sağlığının korunmasıdır.
Bütün
canlıların hayat standartlarını artırmak gayesiyle,
çevrenin ve ormanların bütün unsurlarını korumak,
geliştirmek ve milletlerarası kıstaslara uygun bir yönetim
anlayışını hâkim kılmaktır. Bu doğrultuda,
tabii kaynakların yönetiminde mevcut kaynakların korunduğu ve
artırıldığı, gelecek nesillerin temel
ihtiyaçlarının sağlandığı, biyolojik
çeşitliliğin korunduğu, tabii kaynakların sürdürülebilir
kalkınma yaklaşımı ile akılcı yönetildiği,
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını gözeten bir
anlayışla korunarak kullanmayı en önemli husus olarak kabul
ediyoruz.
Dünyadaki çevre
meselelerinin giderek artması toplumlar üzerinde baskılar
oluşturmaya başlamıştır malumunuz üzere. Özellikle
küresel ısınma, iklim değişikliği, artan nüfus ve
tabii kaynakların azalması kurumlara daha fazla mesuliyet
yüklemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çevre konuları AB üyelik
sürecindeki müzakerelerin en mühim hususlarından birisidir. Mevzuat uyum
çalışmalarımız yanında, uygulamaya yönelik
gayretlerimiz ve saha üzerinde yürüttüğümüz görevlerimiz artarak
sürdürülmektedir. Ormanların korunması, biyolojik çeşitlilik,
özel korunan alanlar, erozyon ve çölleşmeyle mücadele, sulak alanlar,
yaban hayatı, hava, su, toprak kirliliği ve atıkların
bertaraf edilmesi konularında milletlerarası sözleşme, karar,
direktif ve programlara etkin bir şekilde uyumlu olmaya azami dikkat
edilmektedir.
Ormancılık
yönetimi anlayışında köklü değişimler
başlatılmıştır. Orman-halk ilişkilerinin
iyileştirilmesine özel bir ehemmiyet gösterilmektedir. Halkımıza
orman sevgisini aşılama yönünde tedbirler alınmaktadır.
Orman varlığımızın nicelik ve nitelik olarak
artırılmasına yönelik ağaçlandırma, erozyonla mücadele
ve bozuk ormanların ıslahı çalışmaları 58 ve
59uncu hükûmetler döneminden önceki on yılın ortalamasına göre
5 ila 6 kat artırılmıştır.
Sayın Başbakanımızın
himayelerinde 2008-2012 dönemi için başlatılan ağaçlandırma
seferberliğiyle alakalı çalışmalarımız artan bir
hızla sürdürülmektedir. Tabii ki, fidan üretimi de bu faaliyetlere paralel
olarak artırılmıştır. Özel
ağaçlandırmanın önündeki engeller
kaldırılmış, bu sahadaki çalışmalar teşvik
edilmiş ve böylece, özel ağaçlandırma miktarı 5 kat
artırılmıştır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Bakanlığımca
yürütülen faaliyetleri konu başlıkları hâlinde sizlere
kısaca arz etmek istiyorum efendim.
Önce, çevre
yönetim faaliyetlerinden kısaca bahsedeceğim efendim. Çevrenin
akılcı ve insan için daha yaşanabilir yönetiminin önemi
hepimizin malumudur. AB üyelik müzakerelerinin de önemli bir
ayağını teşkil eden çevre mevzuatı konusunda
yapılan çalışmalarla, 41 yönetmeliğin yayın ve
tadilatı gerçekleştirilmiş ve böylece, AB çevre
müktesebatının önemli bir bölümü ulusal mevzuatımıza
uyarlanmıştır.
Gayemiz,
yapılan bu düzenlemelerle, ülkemizin çevresel kalite değerlerini
yükseltmek, insanımızın daha temiz ve daha
sağlıklı bir çevrede hayatını sürdürmesini
sağlamak ve refah seviyesini yükseltmektir.
İnsanımızın
temiz bir hava soluması için hava kirliliği ile mücadelede ülkemiz
şartlarına uygun politikaların geliştirilmesi ve bu
politikalara uygun tedbirlerin alınması, sağlıklı bir
çevre için oldukça önemlidir.
Bakanlığımca,
ısınmadan kaynaklanan hava kirliliğinin kontrolü için il ve
ilçelerimiz hava kirliliği riskine göre gruplandırılarak,
kullanılabilecek katı yakıtların özellikleri tespit edilmekte,
katı yakıtların denetimi ve bunlara ilişkin özellikleri
dikkate alınarak, mahallinde çözüme kavuşturulması için
Bakanlığın il çevre ve orman müdürlükleri denetimlerini sürekli
olarak yapmaktadırlar.
Buna ilave
olarak, çevre denetim birimi kuran toplam yüz altmış iki belediye
başkanlığına da bu hususta denetim yetkisi
Bakanlığım tarafından devredilmiştir.
Esasen, pek çok
şehrimizde doğal gaz kullanımına da geçilmesi hava
kalitesinin korunmasına çok önemli katkı yapmaktadır.
Sanayiden
kaynaklanan hava kirliliğinin kontrol altına alınması için
sanayi tesislerine gerekli tedbirler aldırılarak emisyon izni
verilmekte, izleme ve denetim altına alınmaktadır. Bugüne kadar
6 bin civarında tesise emisyon izni verilmiştir.
Hava
kirliliğinin doğru bir şekilde ölçülmesi bu uygulamaların
en mühim bir safhasıdır. Bu maksatla 2005 yılından beri
yapılan çalışmalarla Türkiye genelinde yüz on altı
istasyondan meydana gelen Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı
oluşturulmuştur efendim. İnşallah bu ağı daha da
artırmayı planlıyoruz.
Çevresel
gürültünün kontrolü için de AB Çevresel Gürültü Direktifine uyumlu olarak
hazırlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi
Yönetmeliği paralelinde 2009-2020 yıllarını kapsayan
Çevresel Gürültü Eylem Planı hazırlanmıştır. Eylem
Planı kapsamında yerleşim yerleri ile hava yolu, demir yolu ve
kara yolu tesislerinin de gürültü haritalarının ve gürültü kontrolü
eylem planlarının hazırlanması ve uygulanması
suretiyle gürültü ile mücadelenin daha sağlıklı ve etkin
yapılması için çalışmalar hızla sürdürülmektedir.
Ayrıca, özellikle yaz aylarında eğlence yerlerinden kaynaklanan
gürültünün önlenmesi için yoğun denetimler yapılarak
vatandaşlarımızın huzur ve sükûnu korunmaya çalışılmaktadır.
Bakanlığım,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesinin Ulusal Sekreterya ve odak noktası olarak iklim
değişikliğiyle alakalı ulusal ve uluslararası
faaliyetlerin koordinasyon görevini yürütmektedir. İklim
değişikliğiyle ilgili çalışmalarını
yoğun bir şekilde sürdüren Bakanlığım, ülkemizin 26 Ağustos
2009 tarihinde Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi-Kyoto Protokolüne resmen
taraf olduktan sonra bu çalışmaları daha da
hızlandırmıştır.
Hükûmetimiz 7-18
Aralık 2009 tarihleri arasında Danimarkanın Kopenhag
şehrinde yapılan 15inci Taraflar Konferansına ilgili
kurumlarla birlikte gerekli ön hazırlıkları yapılarak aktif
bir şekilde, geniş bir katılımla iştirak
etmiştir. Konferansta Sayın Cumhurbaşkanımız bir
konuşma yaparak Türkiye'nin özel şartlarını ifade
etmiş, adil, tarafsız, şeffaf ve başarılabilir bir
iklim rejiminde rol alacağımızı ifade
buyurmuşlardır. Toplantıya ayrıca Çevre Komisyonu
Başkanımız ve 4 milletvekilimiz de iştirak etmiştir
efendim.
Özellikle
katı atık bertaraf tesislerinin çok önemli olduğunu ifade etmek
istiyorum. Bu maksatla Katı Atık Eylem Planı
hazırlandığını ifade etmiştim. Hâlihazırda
41 adet katı atık bertaraf tesisleri ile 581 belediyede,
yaklaşık 32 milyon nüfusa hizmet verilmektedir. Katı atık
bertaraf tesislerinden faydalanma oranı, nüfus olarak yaklaşık
yüzde 46ya yükseltilmiştir. Bakanlığımca hazırlanan
2008-2012 dönemi için Atık Yönetimi Eylem Planında özellikle bu
katı atık bertaraf tesislerinin 2012 yılında 130a
yükseltilmesi planlanmıştır. Böylece, 1.130 belediyede
yaklaşık 57,5 milyon nüfusa hizmet verilmesi hedeflenmektedir.
Hâlihazırda
tehlikeli atık bertarafı için, 3 adet yakma, 1 adet
gazlaştırma ve 3 adet düzenli depolama tesisi bulunmaktadır.
Ayrıca, 145 firmaya geri kazanım lisansı verilmiştir. 26
çimento fabrikasına, atıkların ek yakıt olarak
kullanılması konusunda da ayrıca lisans verilmiştir.
Ambalaj
atıkları konusunda gerçekten büyük gayret gösterilmiştir.
Şu anda 212 belediyede, 175 adet toplama ayırma tesisleriyle
yaklaşık 23 milyon nüfusun atıklarını
kaynağında ayrı toplayacak bir altyapı sistemi
kurulmuştur.
Tabii
bunların yanı sıra, tıbbi atıklar, bitkisel ve madeni
atık yağlar, aküler, ömrü tamamlanmış lastikler gibi
atıkların da toplanması planlanmaktadır.
Atık su
arıtma tesisi sayısı açısından bir büyük gelişme
var. 2008 yılı sonunda atık su arıtma tesislerinin
sayısı 216ya yükseltilmiş, 2009 yılında da 235e
ulaşması beklenmektedir. Şunu özellikle belirteyim: Atık su
havzalarında bir öncelik planlaması yapılarak havza bazında
bir planlamaya geçildiğini burada size ifade etmek istiyorum. Tabii,
bunlarla alakalı -zamanım sınırlı olduğu için-
çok detaylı bir kitapçık hazırladık, sizlerin
dikkatlerinize sunuyoruz efendim. Onu da özellikle belirtmek istiyorum.
Ayrıca,
gemilerden kaynaklanan atıkların alınması için, hâlihazırda
191 limanda atık kabul tesisi tamamlanmıştır ve bu sayede,
bakın, önemli bir husus, 2008 yılında 258 adet mavi
bayraklı plaj ve marina varken 2009 yılında bu sayı 300e
çıkmıştır. Bu gerçekten, sahillerimizin ne kadar temiz
olduğunun bir göstergesidir. Ayrıca, çevre faslıyla ilgili
çalışmalar tamamlandı. Bu konuda, açılış
kriterlerinin sağlanması için gerekli düzenlemeler, belgeler sunuldu
ve özellikle 21 Aralık 2009 tarihinde yani önümüzdeki pazartesi günü çevre
faslının açılmasının
kararlaştırıldığını buradan ifade etmek
istiyorum.
Efendim,
ayrıca çevre etki değerlendirmesi çok önemli. Ülkemizdeki
1/100.000lik çevre düzenli planların tamamlanması için ciddi bir
çalışma yapılmaktadır. Şu ana kadar yaklaşık
olarak yüzde 58i, ülkemizin 1/100.000lik çevre düzeni planları
tamamlanmıştır. 2004-2011 yıllarını kapsayan bu
dönem zarfında yaklaşık olarak yüzde 77sinin çevre düzeni
planlarının tamamlanacağını ifade etmek istiyorum efendim.
Özel çevre koruma
alanlarında -zaten ifade ettik- ciddi yatırımlar var.
Meteorolojik
gözlem, hava tahmini ve teknoloji geliştirme faaliyetlerinden kısaca
bahsedersem: Efendim, şu anda gerçekten meteoroloji tahminler
oranlarında yüzde 90lık bir değeri yakaladı. 2010
yılı içerisinde ülke genelinde ölçümlerimizi yaygınlaştırmak
için tarım, turizm sektörünün yoğun olduğu yerlerde ve ilçe
merkezlerinde 200den fazla otomatik meteoroloji rasat istasyonu
kurulacağını burada ifade etmek istiyorum. Ayrıca 4 yerde
biliyorsunuz meteorolojik radarlar kuruldu, 6 yerde de şu anda kurulmaya
başlandı. Böylece ülkemizde toplam 10 noktada meteorolojik radarlar
kurulmuş olacaktır. Onu da özellikle belirtmek istiyorum.
Kısaca su
kaynaklarından bahsetmek istiyorum efendim: Su kaynaklarının
yönetiminde bildiğiniz gibi DSİ sorumlu. Gerçekte DSİ
tarafından şu ana kadar 603ü baraj ve 53ü gölet olmak üzere 656
adet baraj ve gölet tamamlanarak hizmete alınmıştır. Büyük
su işlerinden 55 adet, küçük su işlerinden 88 adet olmak üzere 147
adet baraj ve göletin inşaatına da devam edilmektedir.
Esasen burada
şunu da ifade edeyim: Bazı değerli milletvekillerimizin ifade
ettiği, hidroelektrik potansiyelin kullanılması
açısından gerçekten çok büyük bir adım attık. Burada
DSİ yatırımlarına devam ederken, özel sektörü de devreye
soktuğumuzu ifade etmek istiyorum. Bakın, Aralık 2009
itibarıyla özel sektör 1.589 adet HES projesi geliştirmiş olup
bunların kurulu gücü 24.400 megavattır. Bu gerçekten önemlidir, bunu
özellikle vurgulamak istiyorum.
Detayına
girmeyeceğim ama sadece şunu ifade edeyim: Bakın, geçen sene
-bazı milletvekillerimizin de katıldığı- 9 Temmuz 2008
tarihinde 61 adet HESin temeli atıldı. Daha geçenlerde, 24
Kasım 2009 tarihinde de 75 adedin temeli atıldı. Böylece şu
anda 136 adet HES inşaatı devam ediyor. Bunların toplam kurulu
gücü 4.479 megavattır yani Atatürk Barajının 2 katına
denktir sadece temel atılanlar ve bu tesislerde yılda
yaklaşık 15 milyar 281 milyon kilovatsaat elektrik üretilecektir. Bu
136 tesisin de yatırım maliyeti takriben 6 milyar dolardır.
Bakınız,
şunu da ifade edeyim: Ben, tabii ki bu arada GAP, KOPla ilgili
çalışmaların devam ettiğini özellikle vurgulamak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, tamamlama
süreleri daha önce DSİde, tarımda kırk yıl gibi kabul
edilmez değerlerdeyken biz şu ana kadar ciddi, gerçekten çok ciddi
çalışmalar yaptık DSİde, şu anda, 2009
yılında, tarımdaki bu süreyi on dokuz yıla; enerjide on
yedi yıldan on bir yıla; hizmet sektöründe de on bir yıldan yedi
yıla düşürdük. Gerçekten çok önemli adımlara imza attık. 588
tesisi hizmete aldık. Bakın, bu 588 tesisin 147si baraj ve gölet,
110u sulama, 25i içme suyu, 297si ise taşkın koruma ve 9u da
diğer maksatlı tesislerdir. Bunları özellikle belirtmek
istiyorum. İçme suyunda atılan adımlardan bahsetmeyeceğim.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Sayın Bakanım, Reyhanlı Sulama
Barajı ne oldu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, sulamalar devam ediyor.
Bakın, GAP, KOP ve Doğu Anadolu (DAP) projelerinde sulamalar çok
hızlı bir şekilde devam ediyor. Onların detayı bu
kitapçıkta var, ama şunu ifade edeyim: Şu ana kadar biz,
açtığımız tesislerle yaklaşık 750 bin hektardan
fazla alanı Hükûmetimiz döneminde sulamaya açtık. Şu anda da
GAPta büyük devasa kanallar inşa ediliyor. Suruç gibi ve
Mardin-Kızıltepe hattı ve diğer Diyarbakırdaki bütün
projelerin devam ettiğini özellikle belirtmek istiyorum.
Ayrıca
sizlere buradan bir davet yapmak istiyorum. Özellikle Sayın
Başbakanımız, 27 Aralık Pazar günü İstanbulda Haliç
Kongre Merkezinde 55 tane dev tesisin açılışını
yapacaktır. Bunların detayı kitapçıkta var. Gerçekten bu
merasime sizleri de davet ediyorum.
Efendim, ben, bir
de kısaca ormancılık faaliyetlerinden bahsetmek istiyorum.
Hakikaten bu konuda Orman Genel Müdürlüğümüz ve Ağaçlandırma
Genel Müdürlüğümüz gerçekten büyük hizmetler yapmıştır.
Bilhassa yangına karşı çok büyük mücadele
yapılmıştır. Burada bir yanlış
anlaşılma var, o da şu: Bakın, burada rakam veriyorum,
2003-2009 döneminde 2.059 adet yangında toplam 9.738 -ortalama olarak-
hektarlık alan zarar görmüştür. 15 Aralık 2009 tarihi
itibarıyla, bugün itibarıyla 1.788 adet bu yıl yangın
çıkmış, zarar gören alan bu yıl 4.677 hektardır.
Yangın başına düşen ortalama yanan alan miktarıysa 2,6
hektardır, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Bir de, bir milletvekilimiz
dedi ki: Bu yanan alanlar küçük gösteriliyor. Hayır efendim, küçük
gösterilmiyor. Yangın ilk başladığı zaman miktar
olarak biz bir rakam söylüyoruz, ama daha sonra bunlar tespit ediliyor, hatta
İTÜyle bir anlaşma yaptık, uydudan tam rakamlar tespit ediliyor
ve ona göre rakamlar konuluyor. Gerçekten, dünyada bu konuda en
başarılı bir ülke olduğumuzu çok açık bir şekilde
ifade etmek istiyorum. Bundan gurur duymamız lazım. Ben de hakikaten
bütün orman teşkilatından gerçekten çok memnunum ve bundan büyük bir
gurur duyuyorum ve onlarla gurur duyuyorum.
Ağaçlandırmaya
gelince. Bir arkadaşımız dedi ki: Ağaçlandırma
faaliyetleri tam 2 milyon 300 bin hektar olmayacak. Metin Bey söyledi tahmin
ediyorum. Şimdi efendim, bu konuda biz her yıl için kesinlikle bir
plan hazırladık. 2008 yılı için ben rakamı söylüyorum,
tam rakamı, 420 bin hektardır. 420 bin hektar yerine 463 bin
hektarı gerçekleştirdik. Bu sene de 500 bin hektarı
tamamlayacağımıza ben inanıyorum. Yalnız tabii sadece
ağaçlandırma değil, bu hedef Bakanlığıma
bağlı bütün birimlerin hedefleridir. Yani özellikle Orman Genel
Müdürlüğü, en büyük ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve bozuk
ormanların ıslahını yapıyor, arkasından Ağaçlandırma
ve Erozyon Kontrol Genel Müdürlüğü, arkasından DSİ ve sivil toplum
kuruluşları, valilikler yapıyor. Bunu özellikle belirtmek
istiyorum.
Tabii buna
paralel olarak da fidan dikim faaliyetleri artmıştır. Bunu
özellikle belirtmek istiyorum. Geçmişe göre fidan dikim kampanyası
çerçevesinde özellikle bu konuda yaklaşık bu sene 500 milyon
civarında bir fidanı üreteceğiz. Sayın Vekilim, 500 milyon
adet fidan üreteceğiz, onu özellikle belirtmek istiyorum.
Ayrıca
Doğa Koruma ve Millî Parklar gerçekten büyük bir çalışma
yaptı. Müsaade ederseniz bir iki dakika içinde özetleyeyim efendim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, size bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayamazsanız
devamını getireceğim.
Buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hemen tamamlıyorum efendim.
Doğa Koruma
ve Millî Parklar olarak da şu anda millî park sayısını 45e
çıkardık, ayrıca 2003 yılına kadar 17 olan tabiat
parkı sayısı da 39a çıkmıştır. Bunu
özellikle vurgulamak istiyorum. Gerçekten bu konuda da çok büyük adım
atılıyor, onu özellikle vurgulamak istiyorum.
Netice olarak bir
de şunu ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum efendim: Bütün
vatandaşlarımızın hakkı olan temiz ve
sağlıklı bir çevre sürdürülebilir kalkınmanın da temel
taşıdır. Hızlı ve dinamik gelişme sürecinde çevre
ile kalkınmayı bağdaştırma gayretlerindeki ülkemizde,
çevre, su, ormancılık faaliyetlerinin önemi geçmiş dönemlerle
kıyaslanmayacak kadar artmıştır. Bu alanlardaki
faaliyetlerimizde bizi her zaman destekleyen Sayın Başbakanımız
başta olmak üzere, Hükûmetimiz üyelerine, siz değerli
milletvekillerimize ve bütün vatandaşlarıma
şükranlarımı arz ediyorum.
Alınan
mesafe takdire şayandır ancak daha uzun bir yolumuz,
yapılması gereken çok işimiz var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hayalden, önce hedefe, sonra gerçeğe
dönüştürüp, akılcı bir plan dâhilinde çok çalışarak
yapamayacağımız iş yoktur. Hedeflerimize ulaşmak için
yüce Meclisimizin desteğinin bundan sonra da devam edeceğine
inanıyor, bu münasebetle hepinize en derin saygılarımı arz
ediyorum.
2010
yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını gönülden temenni ediyorum.
Ayrıca,
değerli milletvekillerimiz, sizler için, bütün milletvekillerimiz ve
şimdiye kadar bu Mecliste, bu yüce Mecliste görev yapmış olan
11.731 milletvekilimiz için pazar günü saat 13.00te Gölbaşına
yakın bir alanda Türkiye Büyük Millet Meclisi 90ıncı Yıl
Ormanı kuruyoruz. Burada her milletvekilimize de bir fidan dikilecektir.
Bu hepimizin ormanıdır. Geçmişte bu yüce Mecliste hizmet eden
bütün milletvekillerimizden ebediyete irtihal edenlerin ruhları şad
olsun. Onların adlarına da fidan dikilecektir. Bu merasime hepinizi
davet ediyorum.
Tekrar
saygılarımı arz ediyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, duyarlılığınız için biz de
Divan olarak size teşekkür ediyoruz.
Hükûmet
adına ikinci konuşmayı Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker yapacaklardır.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımın
2010 yılı bütçesi vesilesiyle söz aldım. Sizlere tarım
sektörü hakkında genel olarak ve yapılan tenkitlerle ilgili de
düşüncelerimi ifade edeceğim.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye 2009 yılında
dünyadaki küresel mali krizin olumsuz etkilerine rağmen tarım
sektöründe yılın ilk dokuz ayında yüzde 3,3lük bir büyüme
gerçekleştirmiştir.
2008
yılında da, diğer sektörlerdeki küçülmeye rağmen yine yüzde
3,5luk bir pozitif büyüme gerçekleştirildi tarım sektöründe.
On ay içerisinde,
2009 yılının on ayı içerisinde tarımsal
ihracatımız 8,9 milyar dolar, tarımsal ithalatımız da
7,8 milyar dolardır. Dış ticaretimiz on ay içerisinde
yaklaşık 1 milyar dolarlık fazla vermiştir.
Bu
işsizliğin diğer sektörlerde geliştiği ortamda
tarım sektörü bir tampon sektör görevi görmüştür ve istihdam da,
tarımda, 2009 yılı itibarıyla yüzde 26,1 düzeyine
çıkmıştır, tarım sektöründe.
Bunlar tarım
sektöründeki makro şu anda- dengemiz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hangi ayın rakamı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Onuncu ay
itibarıyla.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ya!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
sayın milletvekilleri, biz, Türkiyede tarım sektörüyle ilgili olarak
gündelik bakıştan stratejik planlamaya bir tutum, bir yol benimsedik.
Tarımda günübirlik politikalar yerine bir stratejik yaklaşım
benimsedik. İlk kez Hükûmetimiz döneminde bir tarım strateji belgesi
hazırlandı. İlk kez tarım sektörüne yönelik olarak bir
derinlik analizi, sektörel derinlik analizi çalışması
yapıldı. 2008-2012 döneminde bir vizyon çalışması
belgesi hazırlandı tarım sektörüyle ilgili ve 2014e kadarki stratejik
plan ile de Bakanlığın ve sektörün geleceği planlandı.
Havza bazlı
üretim ve destekleme programı hazırlandı, ki bu, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde tarım sektörüyle ilgili olarak yapılan en
ciddi, en büyük ölçekli çalışmadır. Neden? Çünkü 527 milyon veri
kullanıldı; Türkiye'nin iklim yapısına, toprak
yapısına, ekolojik şartlarına, topografyasına ve ürün
desenine göre elde edilmiş 527 milyon veri kullanılmak suretiyle
Türkiye'nin her 2,5 dönümlük alanında hangi ürünlerin belirli bir
verimlilik düzeyinin üzerinde yetiştirilebileceğine dair
çalışma yapıldı.
Eskiden
tarımla ilgili hep şu soru sorulurdu: Türkiye'nin bir tarım
envanteri yok. deniyordu, Türkiye'nin bir üretim planlaması yok.
deniyordu ve Türkiye'nin bir tarım politikası yok. deniyordu. Bu
çalışma bu üç soruya da cevap veriyor, bu üç soruna da çözüm
öneriyor. 2010 yılı itibarıyla da prim ödemesi
gerçekleştirdiğimiz ürünler başta olmak üzere, bu plan, bu proje
Türkiye sathında uygulamaya geçecektir. O nedenle
Bakanlığımızın 2010 bütçesi bu açıdan çok önemli
bir bütçedir ve çok önemli faaliyetlerin gerçekleştirileceği bir
bütçe olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, biz yasal düzenlemeler yaptık, biz tarımsal
desteklerde ciddi düzenlemeler yaptık -biraz sonra anlatacağım-
finansman kredi mekanizmasında tarım sektörüyle ilgili düzenlemeler
yaptık, bitkisel üretim, hayvansal üretim, sağlıklı
gıda, güvenilir gıda, bitki ve hayvan sağlığı,
kırsal kalkınma, tarımsal yatırımlar, çiftçilerin
örgütlenmesi, arazi toplulaştırılması ve işletme
ölçeği, tarımsal üretimde risk faktörünün minimize edilmesi -ki bunu
da tarım sigortası yoluyla yaptık- bir de eğitim,
yayın ve istihdam konularında ciddi çalışma alanları
belirledik ve bu on üç alanla ilgili olarak da çok ayrıntılı,
çok detaylı çalışmalar yaptık.
Demin
arkadaşlarımız, milletvekillerimiz söylediler, bu dönemde on iki
tane tarımla ilgili temel kanun çıktı, şu anda Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine sunmuş bulunduğumuz iki tane kanunumuz
var; bunlardan bir tanesi Su Ürünleri Kanunu, bir diğeri de biyogüvenlik
kanunu. Bunun dışında Bakanlığımızın
Teşkilat Kanunu, miras hukukunda değişiklik, ki Türkiye'nin
giderek küçülmekte olan tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesi
sebebiyle karşı karşıya kaldığımız
sorunu kökten çözecek bir yasal düzenleme bu. Yine, veteriner hizmetleri, bitki
sağlığı, gıda ve yem kanunu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine girmek üzeredir. Öyle zannediyorum ki en geç bir iki hafta
içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilecek.
Burada bir hususu
daha ifade etmek istiyorum: Avrupa Birliğiyle müzakere sürecinde üç tane
başlıktan biri olan gıdayla ilgili, hayvan
sağlığı, veterinerlik, bitki sağlığıyla
ilgili başlığı da önümüzdeki yıl içerisinde
İspanyanın dönem başkanlığında müzakereye
açacağız. Bununla ilgili şu anda
çalışmalarımız devam ediyor.
Sayın
milletvekilleri, şimdi tarımla ilgili şöyle bir problem
yaşıyoruz. Genellikle insanlar şu tarafta otururken başka,
bu tarafta otururken başka konuşurlar. Tarih
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tarihinde geçmiş tutanaklara baktığımızda
bunları çok sık görürüz. Tabii bunların bu şekilde
olmaması lazım. Tarım sektörünü biz Türkiye'nin bütün nüfusu
için son derecede önemli, beslenmesi için önemli, kalkınması için
önemli, istihdamı ve ihracatı için önemli bir sektör olarak
görüyoruz. Dolayısıyla, bu sektörü her türlü popülist
yaklaşımdan uzak, rasyonel, gerçekçi ve bir iktisadi faaliyet
olması hasebiyle de iktisat ilminin prensiplerine göre yönetmek
durumundayız. İster bu tarafta oturalım ister şu tarafta
oturalım, burada bir değişiklik olmaması lazım.
Şimdi, biz
Türkiye'nin tarım desteklerini artırdık; 1,8 milyardan 5
Bu
sene 2010 bütçemiz 5,6 milyar. Bu sene 5 milyar ödedik, 2008 yılında
da 5,8 milyar lira ödeme gerçekleştirdik.
Bakın, biz
geldiğimizde bu desteklerin yüzde 85e yakını doğrudan
gelir desteğinden oluşuyordu. Doğrudan gelir desteği neydi?
Halk Tarla parası. diyordu buna. Yani tapusu olan, üretimle,
verimlilikle hiçbir ilişkisi olmasa bile gidiyor, bunu gösteriyor, çiftçi
kayıt sistemine giriyor ve denetlenmeden bu parayı alıyordu.
Geriye sadece 272-280 milyon civarında bir yağlı tohum
desteği, 80 milyon civarında hayvancılık desteği ve 30
milyon civarında da çay primi vardı, bunun dışında bir
destek söz konusu değil. Yani o 1,8 milyar liranın 1,5 milyarı
doğrudan gelir desteği olarak ödeniyordu. Biz bunu
değiştirdik ve doğru yaptık. Niye? Üretimle, verimlilikle,
kaliteyle, standartla bunu ilişkilendirdik ve onun için de Türkiyede
tarımsal üretimde verimlilik arttı, gayrisafi tarımsal üretim de
o nedenle arttı hem cari fiyatlarla hem sabit fiyatlarla.
Bakın, biz
devraldığımızda -demin söyleniyor, işte, IMFden falan
bahsediliyor- değerli arkadaşlarım, 2002 yılında biz
geldiğimizde, kimyevi gübre desteği 1/1/2002 tarihinde kaldırılmış,
1/1/2002 tarihinde!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, 2005ten alsak
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Zirai
mücadele ve veteriner ilaç desteği fatura bedelinin yüzde 30una kadar
ödeniyordu, 1/1/2002de kaldırılmış. Şeker
pancarı ve tütünde 2001 yılı sonunda pazar fiyat desteği
kaldırılmış. Tarımda kullanılan elektrik
desteği 2002 yılında kaldırılmış.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Aralık ayında.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Çiftçilere
5254 sayılı Yasa ile, bir felaketle karşı karşıya
kaldıklarında ödenen tohumluk desteği
kaldırılmış. Şimdi, kredi faiz sübvansiyonu
kaldırılmış. Bunlar ne zaman
kaldırılmış? 2002, 2001 yılında. Biz
geldiğimizde bunlar yoktu.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Elektrik desteğini sizin Hükûmet kaldırdı.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, biz bunlara yenilerini ilave ettik destekleri-
yirmi üç tane yeni destek başlattık ve miktarını da
artırdık.
Bakınız,
bizim ödediğimiz desteklerin yüzde 25i mazot, gübre ve tohumla ilgili.
Yani 2009u baz alırsak 5 milyar desteğin yüzde 25i mazot, gübre ve
tohuma gidiyor, çiftçiye girdi desteği veriyoruz. Yüzde 24ü
hayvancılık desteği, bu sadece yüzde 4tü, dikkatinizi
çekiyorum, hayvancılığa bütçeden verilen para yüzde 4 iken biz
bunu yüzde 24e çıkardık. Yüzde 20si yağlı tohum primi,
yüzde 20ye çıkardık. Yüzde 14ü hububat ve baklagil prim
desteği, yüzde 17 de diğer destekler; bunun içinde kırsal
kalkınma vesaire destekleri var, sigorta desteği var, diğer
destekler var. Bütün bunları, biz, Türkiye daha iyi üretsin diye, daha çok
üretsin diye ve üretilen daha verimli olsun, daha ekonomik olsun diye
GÜROL ERGİN
(Muğla) Tütünü mü daha çok üretiyor, pamuğu mu daha çok üretiyor?
Hangisini daha çok üretiyor?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
bir arkadaşımız çıktı, burada bir şey söyledi,
dedi ki: Hiç -aslında birinci kısmına son derecede
katılıyorum- yağlı tohumlar Türkiyede yeteri kadar destek
görmüyor, yağlı tohumlara destek verilmesi lazım. İşte
Türkiye şu kadar yağlı tohum ithal ediyor. Doğru,
katılıyorum ve yürekten destekliyorum. Biz de zaten onu
yapıyoruz, işte ortada. Yani, 280 milyon lira veriliyor iken 2002
yılında, şu anda toplam desteğin yüzde 24üne
yakınını biz bu şekilde veriyoruz.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Çiftçi olarak daha alacaklıyız.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
eğer biz bunu geliştireceksek, Türkiyede hangi bölgede
yağlı tohumlar üretiliyorsa, biz o bölgenin hatırı için
değil, o üretimin hatırı için orayı destekliyoruz.
Şimdi, diyorlar ki: Efendim, falanca vilayet -Diyarbakır,
Şanlıurfa- çok destek aldı, şu vilayet az destek
aldı. ve burada
Tabi, bu, son derecede, bize göre, doğru bir
yaklaşım da değil ve tutarlı bir yaklaşım da
değil. Neden? Çünkü, toplam yağlı tohum üretiminin yüzde 35ini
bu iki vilayet karşılıyor; Şanlıurfa ve
Diyarbakır. Türkiye'nin pamuğunun yüzde 53ünü de iki vilayet
karşılıyor; Şanlıurfa ve Diyarbakır. Eğer,
biz, yağlı tohumlara, değerli milletvekilimizin önerdiği
gibi, daha çok destek vereceksek -çünkü arz açığımız olan
bir ürün- biz bunu daha çok ön planda tutacaksak, o zaman bunun hangi vilayette
üretildiğine değil, o ürünün üreticisine ve o ürünün üretimine bizim
destek vermemiz doğaldır. Örneğin, Erzurumda da yem bitkileri
diğer vilayetlerle mukayese edildiğinde daha çok ödeniyor. 5,5 kat,
bazı vilayetlere göre Erzuruma da biz daha fazla yem bitkisi desteği
ödüyoruz.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Ne kadar ödediniz Sayın Bakan, ne kadar ödediniz? Her bölgenin
kendine göre özelliği var, üretim çapı var.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -
Dolayısıyla, şimdi bunu kalkıp da her bölgede yapılan,
her bölgedeki ürüne göre biz bunu vermek durumundayız ve o ürünü,
amacımız, Türkiyenin makro tarım politikası
açısından, makro üretim ölçeği açısından bunu
geliştirmektir.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Üretimi ne kadar artırdınız, onu söyleyin.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi,
tarımsal desteklerden bahsediliyor. Deniyor ki, işte, bütçenin yüzde
şu kadarı veya millî gelirin yüzde bu kadarı ödeniyor.
Değerli
arkadaşlar, bunu da bilginize arz etmek istiyorum. Bakın,
tarımsal desteklemelerin finansmanı
Tarım Kanununda 21inci
madde aynen şunu söylüyor, diyor ki: Tarımsal destekleme
programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve
dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak,
gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz. Tarımdaki
destekleme programlarından bahsediyor. Sadece bizim çiftçiye nakit olarak
ödediğimiz, Tarım Bakanlığının transfer
bütçesindeki paradan ibaret değildir bu.
Bakın,
burada bir liste var ve OECD diyor ki: Türkiye millî gelirinin yüzde 2,17sini
tarım desteği olarak ödüyor. ve onlar bizi bazı platformlara
Hatta bunu bizim aleyhimize kullanıyorlar, diyorlar ki: Türkiye bu kadar
para veriyor çiftçiye. Niye? Çünkü bizim, yani Toprak Mahsulleri Ofisinin
çiftçinin ürününü alırken karşı karşıya
kaldığı görev zararı bu çiftçiye destek değil midir
arkadaşlar? Sulama yatırımları çiftçiye destek değil
midir? Kredi faiz sübvansiyonu çiftçiye destek değil midir? Şimdi,
900 milyon lira biz, iki buçuk yılda 900 milyon lira, Ziraat
Bankasından sıfır faizli, sadece damla sulama
yatırımları için kredi kullandık. Peki, bu 900 milyon lira
ödediğimiz kredi faiz sübvansiyonu bu çiftçiye destek değil mi?
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Yetmiyor Sayın Bakan, yetmiyor.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Niye biz
bunu hesaplamıyoruz? Bu sadece çiftçimizin cebine
koyacağımız nakit destekten ibaret olarak
değerlendirilmemesi lazım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; krediyle ilgili olarak diyorlar ki
arkadaşlarımız: Efendim, siz kredi vermekle övünüyorsunuz, bu
çiftçiyi borçlandırmaktır. Şimdi, arkadaşlar, eğer
bir çiftçi işini büyütüyorsa
GÜROL ERGİN
(Muğla) Keşke büyütse!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -
üretim
yapıyorsa ve belirli dönemlerde
İşini büyüttüğünü nereden
anlıyoruz, Türkiyenin tarımsal üretiminin büyüklüğünden
anlıyoruz. Türkiye dünyanın 8inci büyük tarımsal ekonomisi
arkadaşlar, 8inci büyük tarımsal ekonomisi. Genel ekonomide
dünyanın 17ncisi ama tarım ekonomisinde dünyanın 8incisi.
Şimdi,
eğer, biz bunu krediyle desteklemezsek vatandaş ihtiyaç
hissettiği krediyi, alacağı girdiyi, başka bir
harcamayı krediyle tedarik edemezse o zaman o üretimi sürdürülebilir hâle
getiremez. Önemli olan şudur, şu soruya cevap verelim: Bakın,
2002 yılında Ziraat Bankasının ödediği kredinin yüzde
38i geri geliyor arkadaşlar. Yani Türk çiftçisi Ziraat Bankasından
aldığı kredinin sadece yüzde 38ini geri ödüyor.
ALİ ARSLAN
(Muğla) Perişan oldu!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Peki.
Bir dakika
2009
yılında aynı Türk çiftçisi Ziraat Bankasından
aldığı kredinin ne kadarını geri ödüyor? Yüzde 97,5.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Yoksa tarlasını alıyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Kimsenin
tarlası alınmaz, hiç kimsenin tarlası alınmaz, hayır.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) O başarı BDDKnın.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Tarım
kredinin verdiği kredi yüzde 71dir. Geri dönüş oranı tarım
kredinin yüzde 71dir 2002de, bugün yüzde 90dır arkadaşlar.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Sayın Bakan, o başarı BDDKnın.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Faizleri de söyleyin Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi,
faizler yüzde 59. Çiftçi, bakın, biraz önce kredi, kaldırılanlardan
bir tanesi, desteklerden bir tanesi de oydu. Eskiden, 2002den önce, yani
bizden önceki Hükûmet döneminde zirai kredi faizleri ticari kredi faiz
seviyesine çıkarıldı. Yüzde 59
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Sayın Bakan, o zaman ürünü para ediyordu.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Biz
bunları da indirdik. Bunu da, çiftçimiz de milletimiz de son derece iyi
biliyor.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Ürünleri o zaman para ediyordu Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlarım, sadece Ziraat Bankası değil
tabii, Ziraat Bankası bunun yüzde 65ini kullanıyor. 9,2 milyar
Ziraat Bankası artı tarım kredi kooperatifleri Türk çiftçisine
kredi kullandırdı ve bu, tamamı 12,7 milyar liradır.
Bununla, değerli arkadaşlar, biz, bitkisel üretimde önemli hamleler
yaptık. Bakınız, 2005ten sonra 1 milyon dekar yeni meyve
bahçesi tesis edildi destekle, bizim ödediğimiz destekle. Sebze tohumunda
dışa bağımlılık azaltıldı
çıkardığımız kanunla. O zaman burada
arkadaşlarımız İhanet ediyorsunuz Türkiyeye. diye bizi
suçluyorlardı, isnatlarda bulunuyorlardı. O kanun sayesinde yüzde 10
olan hibrit sebze üretimindeki yerli üretim oranı bugün yüzde 30 düzeyini
aştı ve 2012de inşallah bu yüzde 55-60 olacak. Yani hem bir
yandan tutup da İşte, şu ülkenin tohumu, bu ülkenin tohumu.
diye konuşacağız hem de bunu desteklemeyeceğiz, olmaz.
ARGEye
TÜBİTAKtan aldığımız projelerle Tarım
Bakanlığı birçok proje yürütüyor. Bugün TÜBİTAKın en
büyük müşterisi kamu kurumları içerisinde Tarım
Bakanlığı. 26 projemiz kabul edildi. 52 milyon lira biz sadece
TÜBİTAKın kaynaklarından alıp araştırma
yapıyoruz, araştırma projesi yapıyoruz ve bunları
hayata geçiriyoruz.
Hayvansal
üretimle ilgili, değerli arkadaşlar, bakın, size bir rakam
söyleyeceğim. Bu, Türkiyede hayvancılığın nereden
nereye geldiğini gösteriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bitiriyorum.
Bir cümle söyleyeceğim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hayvan kalmadı.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Kooperatiflere hayvan vermek
Hayvan bulamıyor. Kaç ihale
yapılmadı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Vakit verin,
hepsini söyleyeceğim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Niçin yapılamadı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Çok
yapıldı, hepsi yapıldı.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Hayvan yok! Hayvan yok!
BAŞKAN
Sayın Ergin, lütfen
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Söyleyeceğim
Söyleyeceğim
BAŞKAN
Sayın Ergin, lütfen
Sayın Bakan,
buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Sayın
milletvekilleri, 2002 yılında Türkiyede yaklaşık 5 milyon
civarındaki dişi biz inek diyoruz- sığırın 943
bini, yani yüzde 19u pedigrili veya ön soy kütüğüne kayıtlı,
yüzde 19u. Değerli arkadaşlar, bugün 4,5 milyonu pedigrili veya ön soy
kütüğüne kayıtlı. Oran yüzde 82ye çıktı.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Üretim ne oldu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiyedeki
süt üretimi 8 milyon tondan 12 milyon tona çıktı. Bu, tek
başına Türkiyede hayvancılığın nereden nereye
geldiğini göstermesi açısından son derecede önemli.
Sayın
Başkan, vaktim olmadığı için ben tarımın
tamamını anlatamıyorum.
GÜROL ERGİN
(Muğla) O firmalar niçin ihalelere giremedi, buna yanıt ver!
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Hayvancılığı öldürdünüz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Biraz sonra
soru sorarsanız yanıtlarım orada, orada yanıt veririm. Soru
sorun ben cevap vereyim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Cevap versene!
BAŞKAN
Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin.
Sayın Ergin,
lütfen
Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, daha süreniz var.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, sizi Tarsusa davet ediyorum. Bir süt
kooperatifine gideceğiz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Hayhay.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Hükûmet adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahsı
adına, bu turda bütçenin aleyhinde Ramazan Kerim Özkan, Burdur
Milletvekili.
Sayın Özkan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AKPli sözcüler,
Sayın Bakan, tarıma bankaların, rakamların ve
bakanların penceresinden baktı. Buna Hoca hoca, okuyuşun çok
güzel ama çocuk ölüyor. deriz. Ben gerçek üreticinin, yetiştiricinin yani
halkın penceresinden bakarak tespitlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Türkiyede
tarım ve hayvancılık bu iktidar döneminde hak ettiği
desteği alamamıştır. 2002 yılında gayrisafi millî
hasılanın yüzde 0,53ü verilirken bugün bu oran yüzde 0,47ye
düşmüştür. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bu oran en az yüzde 2
ve 3tür.
Çiftçimiz
dünyanın en pahalı elektriğini kullanmaktadır. Şu
yeşil mazotu bir türlü veremediniz. En pahalı mazotu
kullanıyoruz. Yeşil mazotu da veremediniz.
Çiftçimiz son
yılda kullandığı tarımsal kredilere, özel ve devlet
bankalarına -bu, Sayın Bakanımızın ifadeleri- 2 milyar
Türk lirası, mazota ÖTVsi olarak yaklaşık 5 milyar Türk
lirası ödemiştir. Ancak övündüğünüz mazot desteği
yarım milyar civarındadır. Yani çiftçiye parmak kadar su verip
kol kadar balık istiyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, parmak
kadar suda kol kadar balık olmaz.
Tarım ve
hayvancılığın çok iyi olduğu devamlı iktidar
tarafından söyleniyor. Bu doğru ise çiftçinin 11 milyar Türk
lirası bankalara borcu neyin nesi? Şu andaki borcu çiftçilerin 14
milyar Türk lirası. Borçlar ödenemediğinden yediemin
depolarındaki biçerlere, traktörlere, tarım alet ve makinelerine ne
diyeceksiniz? İllerde yediemin depoları ağzına kadar dolu.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Atıyorsun ha!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Türkiyede işlenen tarım alanları
her geçen yıl azalmaktadır. Artık çiftçi doğduğu
topraklarda doyamamaktadır. Traktör satışlarında,
tarım alet ve makineleri satışlarında aşırı
düşüşler devam etmektedir. Pamuğu, soyayı,
mısırı, buğdayı, soğanı, karpuzu, bademi,
cevizi, susamı, ay çekirdeğini, kabak çekirdeğini yurt
dışından almaya devam ediyorsunuz. Bu mu tarımın
gelişmişliği?
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Hep aynı şeyler!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Dâhilde işleme rejimi adı altında
asırlık un, makarna, irmik fabrikalarını
kapattırdınız. Bu mu tarımın
gelişmişliği? Elin buğdayı ile Türkiye dünyada un
üretiminde ikinci oldu, elin buğdayıyla. Buna el üstünden kurban
kesmek denir değerli arkadaşlarım? Milletin parasını
çarçur ettiniz.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) İhracatta dünya birincisi.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) GDO ile ilgili bir yönetmelik
çıkardınız, daha sonra uygulamadan kaldırıldı.
Ancak biyogüvenlik kanunu çıkmadan atın önüne arabayı
koştunuz. O arada, o yönetmelikle gıda üreticilerini,
işverenleri, yem sanayicilerini, çikolata ve bisküvi üretenleri, bitkisel
yağ imal edenleri, pastane ve fırın üretiminden
hayatını kazananları, tarımsal üretim yapanları,
çilekeş çiftçilerimizi, kültür balıkçılarımızı,
tavuk üreticilerimizi perişan ettiniz. Soyanın, mısırın
fiyatlarının ne kadar arttığını sizler benden
daha iyi biliyorsunuz.
Ülkemizde çiftçi
gelirleri ile giderleri arasındaki fark gittikçe artmaktadır.
2002-2008 arasında buğday fiyatları 2 kat, ayçiçeği 2 kat,
mısır 1,8 kat, sığır eti 2 kat, inek sütü 1,7 kat,
şeker pancarı 1,3 kat, pirinç 1,5 kat artmıştır.
Aynı dönemde mazottaki artış 2,7, gübredeki artış 4,3,
ilaç, tohum ve elektrikteki artışlar hakeza öyle.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) İlaçların fiyatı düştü, düştü.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Yani çiftçinin gelirleri 2 misli artarken
giderleri 3,5-4 misli artmıştır. Gerçek budur değerli
arkadaşım.
Yani, Hükûmet
kaşıkla verip kepçeyle geri alıyor değerli
arkadaşlarım. Böyle olunca da çiftçinin eli hamur, karnı
açtır.
Destekler
zamanında verilmediği için şu anda et, süt para etmeye
başlamıştır ama geçen sene çekilen
sıkıntılardan çiftçi, ineklerini, koyunlarını,
danalarını kestirmiştir. Sizlere Dişi kesimlerini
yasaklayın. dedik, duymazlıktan geldiniz.
Gelen mesajlardan
biri, biraz önce geldi, Burdur ili Büğdüz kasabasından: 2006
yılında dört işletme 10ar tane inek aldık. İlgili
devlet bankasına üç işletme sahibi evlerini satarak
borçlarını bitiremedi. Diğeri ise sallantıdadır.
İşte, kredilendirmenin gelinen noktası da bu değerli
arkadaşlarım. Bayram Bey gitsin, Büğdüzde bunu
araştırsın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkan, buyurun, konuşmanızı tamamlayın efendim.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Kurban
Bayramından önce, Sayın Bakan tarafından, ödeneceği sözü
verilen kilogram başına buğday, arpa desteklemeleri çok az
kişiye ödenmiştir ancak birçok üretici icmalleri
yapıldığı hâlde bugün itibarıyla paralarını
alamamıştır. Sayın Bakan bu paraları ne zaman
ödeyeceksiniz?
Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda dokuz ilde verdiğiniz yüzde 40 hibe düve
yardımını, hiç olmazsa, gerçek üretim yapan Türkiyenin
diğer illerine yüzde 20 oranında vermeyi düşünüyor musunuz?
Gerçek üretim yapmak ne zaman suç olmaktan çıkacaktır?
Zümrüt ve yakutta
KDVyi sıfır yaptınız, tebrik ediyorum, çok güzel bir
anlayış! Ancak çiftçinin zorunlu olarak kullandığı
elektrikte, ilaçta, gübrede KDVyi ne zaman yüzde 1e düşüreceksiniz?
Kuraklık,
sel ve doludan zarar çeken çiftçilerin borçlarını tespitler
yapıldıktan sonra bir yıl ertelemeyi düşünür müsünüz?
Kültür
mantarı üreticileri desteklenmelidir. Kültür mantarı kompostundaki
yüzde 18 KDV yüzde 1e düşürülmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Saman kullanıyor, gübre kullanıyor,
dönüşümlü su kullanıyor. Bunun yüzde 1e düşürülmesi gerekiyor.
Süt üreticileri
suni fiyat artışlarıyla kaderlerine terk edilmemelidir. Okul
sütü, memur sütü, asker sütü hayata geçirilmelidir. Sözde kalıyor bunlar
değerli arkadaşlarım.
Aynı durum
elma için de yapılmalıdır. Elma üreticisi şu anda
perişandır, depo paralarını ödeyememektedir.
Hayvan
hastalık ve zararlılarıyla mücadele için ayrılan kaynak
yetersizdir. Bu yüzden etkin bir mücadele sağlanmalıdır. Bu
nedenle bir hayvan hastalıkları mücadele fonu oluşturulmalıdır.
Kuduz, şarbon, brusella, şap hastalığı Türkiyede bir
türlü söndürülemiyor. Koruyucu aşılamaya önem verilmelidir. Kuduz
tazminatlı hastalıklar kapsamına alınmalıdır.
Veteriner hekim,
veteriner sağlık teknisyeni ve teknikerlerin özlük hakları bir
an önce iyileştirilmelidir, Bakanlıktaki istihdamları
artırılmalıdır.
Bu bütçe
rakamlarıyla çiftçilerimizin, üreticilerimizin rahat bir yaşam
sağlayamayacağını gördüğümden dolayı bütçenin
aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyeti tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkanım, size de sonsuz teşekkürler ediyorum süremden
dolayı.
BAŞKAN
Sayın Özkana teşekkür ediyorum.
Dokuzuncu turdaki
gruplar ve şahsı adına, lehte ve aleyhte konuşmalar
tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Korkmaz, buyurun efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, sorum Tarım Bakanımıza: Son
yedi yıldır yaklaşık 2 milyon çiftçi
uyguladığınız yanlış tarım politikaları
yüzünden sektörden ayrılmış, ekemez, biçemez, yetiştiremez
hâle gelmiştir.
Çiftçimizin
sektörden ayrıldıktan sonra şu anda ne yaptığı,
nasıl geçindiğiyle ilgili olarak
Bakanlığınızın bir araştırması var
mıdır? Çiftçilikten ayrılmış
insanlarımızın nafakasını temin için ne gibi projeler
ürettiniz?
Şimdi de bu
sorularımı Ordu Milletvekilimiz Rıdvan Yalçın Beyle
birlikte soruyoruz: İflasa terk ettiğiniz Fiskobirlik, eski AKP ilçe
başkanı olan Başkanı marifetiyle tasfiye ediliyor. Ordu
Yağ Sanayii ekspertiz raporlarında belirtilen fiyatın neredeyse
yarısına şaibeli olarak satılıyor. Bu
yağmayı nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz?
İkinci
sorumuz da: 2004ten kalan don hasar paraları bu yıl
başından itibaren ödenemez hâle geliyor. Fındık
üreticisinin bu mağduriyetini nasıl gidereceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Birinci sorum
Sayın Tarım Bakanına: Seçim bölgem Gaziantepte çok
gelişmiş Çaybaşı Organize Besi ve Sanayi Bölgesi var,
devlet desteği olmadığı için yarım kapasite. Burada et
kombinası projeniz var. Bunu gündeme alacak mısınız?
Çiftçinin sulama elektrik borçları ne olacak? Bunun için tarla satan
satana.
Sayın Çevre
Bakanımıza: Meclisteki kavgaları siz koltukların rengine
bağlayarak milletvekillerini birilerine mi benzetiyorsunuz, yoksa
İktidarınızın gerilim yarattığını
görmezlikten getirmeye mi çalışıyorsunuz kamuoyunda?
Ayrıca, seçim bölgem Gaziantepin çevre koruma planı ne oldu?
Ardıl Barajı ve Kılavuzlu projeleri için bir
çalışmanız var mı? Ayrıca, gazetelere yansıyan,
üçüncü Boğaz köprüsünün çevre tahribatı yapmayacağını
söylüyorsunuz ama tüm sivil kurumlar diyor ki Milyonlarca metrekare orman
burada talan olacak, telef olacak. Sizin bu konuda Çevre Bakanı olarak
duyarlı davranmanız gerekmiyor mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Sayın
Erbatur
NEVİNGAYE
ERBATUR (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Çevre ve
Orman Bakanına: İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından
yapılması istenen Çamlı Barajı 2009 yılı içinde
Bakanlığınız tarafından hazırlanarak onaylanan
Çevre Düzeni Planında neden yer almamıştır? Acaba
İzmir halkını cezalandırmaya mı çalışıyorsunuz?
Kütahya il
sınırları içindeki toy kuşları yaban hayatı
koruma alanının sınırları neden daraltıldı?
Burada da bir rant hesabı mı var?
Bugüne kadar kaç
tane ÇED raporu izni verildi tarafınızdan? ÇED raporu alıp da
uygulamayan kaç işletme hakkında işlem yaptınız?
Ayrıca, ÇED raporu verilirken bölge halkının görüşlerine
yer veriliyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erbatur.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlk
sorularım Sayın Eroğluna:
1) 2009
yılında yangın uçakları ve helikopterleri kiralama
ihalesinde öngörülen ve gerçekleşen bedeller ne kadardır?
2) 2008de
uygulamaya konan keçi zararlarının azaltılması eylem
planı kapsamında mağdur edilen binlerce kıl keçisi
üreticisinin mağduriyetini nasıl giderebileceksiniz?
3) Kütahya
Altıntaş ilçesi Beşkarış Barajı ve sulama projesi
ne zaman tamamlanabilecektir?
4) Hatay
Milletvekili Sayın Turan Çirkin adına: Reyhanlı Barajı ve
sulama projesi ne aşamadadır?
Bundan sonraki
sorularım Sayın Ekere:
1) Her yıl
2.500 ziraat mühendisi ve veteriner hekimin işe alınması sözünü
ne zaman gerçekleştirebileceksiniz?
2) Osmaniye
Milletvekilimiz Sayın Hakan Coşkun adına: Yağlı
tohumlu bitkiler prim desteklemesi kapsamında, Çukurova bölgesinde,
2007de bazı şirketlerin hataları nedeniyle mahkemeye
başvurmadığı için mağdur edilen yüzlerce çiftçinin
mağduriyeti nasıl giderilebilecektir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, her arkadaşımız
sadece bir soru veya iki soru sorarsa diğer arkadaşlara sıra
gelir. Yani milletvekillerinin böyle sözcü olarak başkalarına
vekâleten soru sorma usulü yok. Onun için, sorularınızı
kısa sorun, diğer arkadaşlar da sorsun.
Hatırlatıyorum.
Teşekkür
ederim.
Sayın Koçal
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dünyanın
bile ilgisini üzerinden eksiltmediği Kastamonu Bartın Küre
Dağları Millî Parkına hidroelektrik santrali kurulması
kabul edilebilir bir durum değildir. Acaba bu yanlıştan
dönülmesi düşünülüyor mu?
2) Zonguldak
Gökçebey ilçesi Hacımusa, Nebioğlu ve Karapınar beldelerinde
meydana gelen sel felaketinin sonucu, söz verildiği gibi, yaralar
sarılmamıştır. Bakanlığınız
yapması gerekenleri bugüne kadar yapmamıştır. Bu konudaki
taahhütlerinizi ne zaman yerine getirmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Koçal.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Birinci sorum
Veysel Beye: Sayın Bakanım, Bakanlığınızca
belediyelere proje karşılığı yardım
yapılmaktadır ancak bahse konu yardımların tamamına
yakınından iktidar belediyeleri istifade etmektedir. Aksi görüşü
savunuyorsanız projelerin dökümünü verir misiniz?
Tarım
Bakanımıza: 2009 yılı hayvancılığı
destekleme faslından süt, inek ve buzağı destekleme
paraları ödenmemiştir. 2008 desteklemesi 2009 yılında
ödenmiştir. 2009 yılı desteklemesi 2010 yılında
mı ödenecektir?
İkinci
sorum: Atatürk Orman Çiftliği arazisinde bulunan iki adet petrol
istasyonunu 12 bin TL aylık kiraya verdiniz. Bu konudaki soruşturma
kapatıldı. Kiraya verdiğiniz kişiler aylığı
36 bin TLye bir başkasına devrettiler. Sayın Bakan, bu konuda
vicdanen rahat mısınız?
Üçüncü sorum:
Tarımsal kalkınma kooperatifleri ve sulama birlikleri büyük bir ödeme
güçlüğü içerisindedirler. Buradan hareketle yeniden bir
yapılandırmayı planlıyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Tarım Bakanına: Ülkemizde 2000li
yıllardan itibaren devamlı hâle getirilen prim desteklerinde tüm
ürünlerde elde edilen ürüne destek verilirken sadece zeytinde
zeytinyağına yani mamulüne destek verilmektedir.
Zeytinyağındaki fiyat düşüşleri de dikkate alınarak
zeytine, zeytin ürününün kendisine destek vermeyi düşünür müsünüz?
İki: Biraz
önceki konuşmanızda da tarım desteklerinden bahsederken 2002 ile
2009u rakam olarak kıyaslıyorsunuz. 2002 yılının
tarım desteklerinin gayrisafi millî hasılaya oranı ile 2009
yılı gayrisafi millî hasılaya oranını oran olarak
verebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Çevre
Bakanımıza soruyorum: Ege Bölgesinin özellikle Salihli, Ahmetli,
Turgutlu ve Manisa ve tabii Menemen ovalarıyla doğrudan ilgili ve
ilişkili olan Gediz Nehrinin kirliliğinin önlenmesi noktasında
bugüne kadar neler yaptınız? Biliyorum ki birtakım projeler
gündemde. Bu konuda bilgi verirseniz memnun olurum.
Tarım
Bakanımıza da bir sorum var: Tarım sektörü can
çekişmektedir. Üretim için varını yoğunu harcayan
çiftçimizin artık takati kesilmiştir. Arazisi, traktörü ipotek
altında olmayan çiftçi yoktur. Borçlar boyunu aşmış,
icralar kapıya dayanmıştır. Bu durumda sektörün
kurtulması için gerekli olan çalışmaları ne zaman
yapacaksınız?
Üretimde planlama
ile beraber desteklemeleri artırmayı düşünüyor musunuz?
TEDAŞ,
tarım kredi ve Ziraat Bankası borçlarını yeniden
yapılandırmayı planlıyor musunuz?
Son olarak da
biraz önce Tekel işçilerinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Ekici
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Gaziantepte, kuraklık nedeniyle ilçeler
itibarıyla kaç çiftçimiz mağdur olmuştur? Kaç çiftçiye nakdî
yardım yapıldı? Bunun miktarı nedir? Borçları ötelenen
kişi sayısı nedir?
Barak Ovası
ve Elbeylide yapılan kuraklık tespit çalışmalarında,
Bakanlık tarafından, kuraklıktan etkilenenlere nakdî yardım
yapmamak için, kuraklık hasarını, hasar tespitini yapanlara,
yüzde 40ın altında göstermeleriyle ilgili personele baskı
yapıldığı iddiaları sık sık tarafıma
ulaşmaktadır. Bu iddialar doğru mudur?
Gaziantep ilinin
200 bin kişinin geçimini sağladığı fıstık
üreticisi, Tarım Bakanlığı tarafından üvey evlat
olarak görülmektedir. Gaziantepte fıstık üreticileri zor
durumdadır. Bu dönem piyasa fiyatı beklenene yaklaşmış
olmasına rağmen, ürünün tamamına yakını üreticinin
elinden tüccarın eline geçmiştir. Bu konuda fıstık
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Tarım Bakanına sormak istiyorum: Hükûmetinizce uygulanan
yanlış politikalar sonucu, 2009 yılı pamuk üretimimiz 950
bin tondan 450 bin tona düşmüştür. Ülkemizin 1,5 milyon ton
pamuğa ihtiyacı olduğu göz önüne
alındığında, ihracat, istihdam ve sanayinin dinamosu
durumundaki tekstil sektörümüz tamamen ithalata bağımlı hâle
gelmeyecek midir?
Diğer sorum:
Başta Adana ve Çukurova olmak üzere, pamuk üretimini artırmak için
kilogram başına verilen teşvik priminin en az 60 kuruş
olması ve 2010 yılı için bu prim miktarının ekim
zamanı açıklanması hâlinde üretimin artabileceği
çiftçilerimiz ve sanayicilerimizce ifade edilmektedir. Hükûmet olarak bu yönde
bir çalışma yapmayı düşünmekte misiniz?
Son olarak:
Pamukta biyolojik mücadele yeterli midir? Yeterli değilse
aldığınız veya almayı düşündüğünüz tedbirler
nelerdir, açıklayabilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; ben de kısaca cevap vermek istiyorum
müsaadenizle.
Efendim, önce
Sayın Gaziantep Milletvekili Ağyüzün sorusu vardı. Özellikle,
önce Meclis koltuk renklerini sordu. Efendim, şu anda ben, Meclisin koltuk
renkleriyle alakalı
Sadece dışarıda koltuklar
konulmuştu, herkesin görüşü alınıyordu, ben de bu konuda
Koltuk renkleri şöyle olursa daha uygun olur. diye bir görüşümü
belirttim. Yani yoksa benim Meclisin koltuklarının rengi
değişsin. diye herhangi bir talebim de olmadı. Onu özellikle
belirteyim.
İkinci husus
da: Gaziantepe hakikaten biz çok büyük destek veriyoruz. Bakın, Orta
Ceyhan-Menzelet İkinci Merhale Sulaması, Kılavuzlu Barajı
ve ikmali. Bu tamamlandı, sulaması devam ediyor. Ayrıca,
Kayacık Barajı sulaması hızla yürüyor. Biliyorsunuz,
Kayacık Barajını biz açmıştık. Ayrıca,
Belkıs-Nizip Pompaj Sulaması için de yaklaşık 40 milyon TL
para ayırdık. Bunun dışında özellikle Gaziantep il
merkezi kuşaklama kanalı, Gaziantep, İslahiye ve Araban ilçe
merkezi derelerinin ıslahı gibi, ayrıca Alleben Göleti sulaması,
bunların tamamını dikkate alırsak sadece bu sene
Gaziantepe DSİ olarak 107 milyon 950 bin TLlik bir yatırım
yapmışız. Tabii, bu arada gerek Kılavuzlu sulaması
gerek Barak Ovasının sulaması için çalışmaların
devam ettiğini ben özellikle vurgulamak istiyorum. Yani bu konuda,
biliyorsunuz, hatta biz Kılavuzlu sulamasını da GAP
kapsamına aldık, geçen günkü kararla, önemli bir noktaya geldik. Onu
belirteyim.
Boğaz
köprüsü için de henüz bize intikal eden bir şey yok. Yani ben sadece
şunu söyledim: Üçüncü boğaz köprüsü için Ulaştırma
Bakanımızla gerekli görüşmeleri yaparak çevre
tahribatını minimuma indirmek için gerekli çalışmaları
birlikte yapacağımızı biz özellikle ifade ettik.
Bunun
dışında, Kütahya Milletvekilimiz Sayın
Işıkın soruları vardı. Bu ihale bedellerini istedi,
liste hâlinde vereceğiz. Müsaade ederseniz şu anda
Keçi
zararlarıyla ilgili
Efendim, biz, keçi zararları konusunda, yani
Keçi Eylem Planı konusunda, keçi sahiplerinin zarar görmesini istemiyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ama keçi kalmadı Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Şöyle bir yanlış
anlaşılma var, yani ben çok açık olarak söylüyorum buradan: Biz
keçilere karşı değiliz yani keçilerin de yok olmasını
isteyen bir anlayışta da değiliz
ALİM
IŞIK (Kütahya) 6,5 milyon keçiyi 3 milyona indirmeyi bekliyorsunuz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
ancak biz sadece keçilerin yeni
dikilen orman alanlarında bir tahribat yapmamasını istiyoruz.
Dediğimiz budur, onu özellikle belirteyim.
Tabii, şu
anda, Beşkarış Barajı bitecek, önümüzdeki yıl
Beşkarış Barajını bitiriyoruz; onu ifade edeyim.
Müteahhitle alakalı bir problem çıktı, daha önce bitecekti.
Şimdi,
Reyhanlı Barajıyla ilgili de şu müjdeyi vereyim: Reyhanlı
Barajı ve sulamasının yapılması konusunda gerekli
çalışmalar yapılıyor ve şu anda bu programa
alındı, gerekli ödenek kondu. 25 Aralık 2009 tarihinde de ön
yeterlilik ihalesinin yapılacağını ve de arkasından
kesin ihalenin yapılacağını ben ifade etmek istiyorum.
Bunun
dışında, Sayın Koçalın, Kastamonu, Zonguldaktaki sel
felaketiyle ilgili birtakım talepleri vardı. Şimdi efendim,
şunu ifade edeyim: Bu sel felaketi için, biz bir daha bu felaketlerin
yaşanmaması için, özellikle 2010 yılını, Devlet Su
İşleri olarak, Çevre ve Orman Bakanlığı olarak,
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Genel Müdürlüğü, Orman Genel
Müdürlüğü de devreye girdi, bir seferberlik yılı ilan ettik.
Hatta, bu anda çalışmaları başlıyor ve bunların
planları, projeleri bitince hemen ihale edilecektir. Ben de notunuzu
aldım, buna özellikle dikkat edeceğim, kendim de kontrol
edeceğim. Onu özellikle belirteyim.
Sayın
Erbaturun, İzmir Milletvekilimizin sorusu vardı. Efendim,
şimdi
BAŞKAN
Adana Milletvekilimiz
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Özür dilerim, Adana
Milletvekilimiz. İzmirle ilgili sorduğu için
Şimdi
efendim, İzmirle ilgili, Çamlı Barajıyla ilgili şunu
ifade edeyim: Bakın ben bunu defalarca söyledim. İzmirin su
meselesini köklü olarak çözmek için biz oturduk, büyük bir eylem planı
hazırladık. İzmir Çamlı Barajının kapasitesi çok
düşük, kıymeti harbiyesi yok. Hatta biz Geçmiş yıllara
göre burada bir iklim değişikliği var, yeniden siz gerekli
fizibilite çalışmasını yapın yapmak istiyorsanız,
biz buna göre buna müsaade edeceğiz. diye hem Büyükşehir Belediye
Başkanına hem İZSU Genel Müdürüne -benim eski
elemanımdır- ikisine de söyledik. Herhangi bir itirazımız
yok.
Yalnız,
tabii ki orada İzmirlilerin parasını boşa atmamak için
yeniden bir fizibilite çalışması ve özellikle barajın
kapasite çalışmasının yapılması şart, bunu
söyledik. Kaldı ki İzmiri cezalandırmak değil, neticede
ben de o bölgenin insanı olarak, İzmirde şu anda Gördes
Barajını bitirdik ve biz geçenlerde de İzmire su iletecek olan
Bunun
dışında sizin diğer sorularınız vardı.
Efendim, toy kuşları, şimdi, şöyle: Toy
kuşlarını -Kütahyadaki- bizzat ben kendim de inceledim, orada
toy kuşlarıyla ilgili incelemeler yaptık. Neredeyse biz o
alanı koruduk. Olmayan alandan, toy kuşuyla ilgili bir alandan
bahsetmek söz konusu olmadığı için, bunu daraltmak değil,
gerçekten toy kuşlarının yaşadığı alanı
korumak manasında düşünmek gerektiğini burada ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, diğer Bakanımıza da söz hakkı
kalacak.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ha, peki. Ben o zaman
Diğer
konular var, yalnız, özellikle bu çevre desteği konusunda biz burada
adil davranıyoruz. Bakın, daha geçenlerde Gedizle ilgili
toplantı yaptık. Orada her partiden belediye
başkanlarımız vardı. Biz hiçbirini ayırt etmeden
Gedizi birinci öncelikli olarak eylem planına
aldığımız için, milletvekillerimiz de biliyor, hiçbirini
ayırt etmeden bütün partilerin belediyelerine -arıtma tesisi yapacak
olanlara- eşit bir şekilde destek vereceğimizi çok açık
şekilde ifade ettik.
Diğer
Sayın Bakanımıza da süre kalması için, müsaadenizle ben
diğer soruları yazılı olarak cevaplandırayım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
Bakanım, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Korkmaz dedi ki: 2 milyon çiftçi işinden
ayrılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, dünyanın her yerinde eğer bir ülke, bir ekonomi
gelişmişse o ülkede tarımda çalışanların
oranı giderek azalıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yedi yılda bu kadar olabilir mi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Şimdi, Türkiyede zaten tarımda çalışanların büyük bir
kısmı, diğer ifadeyle -bütün iktisatçılar bunu bilir-
bunlar gizli işsizdir. Dolayısıyla gizli işsiz
Bunlar
ayrılmıştır ve tarımda verimlilik
artmıştır. Şimdi, bunu dikkate alacağız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yedi yılda 2 milyon kişi
Normal mi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Avrupa Birliğinde ortalama, çalışan 100 kişinin 4 tanesi
tarımda çalışıyor, Amerika Birleşik Devletlerinde 2
kişi tarımda çalışıyor ama onların ürettiği
değer, onların ürettiği hasıla çok çok daha yüksektir.
Burada aslolan verimliliktir, verimlilik artışıdır. Yoksa
tarım sektöründe görünen, aslında gizli işsiz olan
insanların sayısının azalması tarım sektörünün
küçülmesi demek değildir. Asla, böyle bir şey yok. Aksine, Türkiyede
tarım sektörü, biraz önce de söylediğim gibi, giderek artıyor.
Bunu özellikle söyleyelim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, o 2 milyon kişi ne yapıyor şu
anda? Benim sorum bu.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yani yedi senede
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yine
bir arkadaşımız FİSKOBİRLİKin tasfiyesinden
bahsetti.
Arkadaşlar,
FİSKOBİRLİK bir tarım satış kooperatif
birliğidir, yani ortakları çiftçilerdir. Dolayısıyla
üreticilere, bankalara ve Toprak Mahsulleri Ofisine yaklaşık 140
milyon lira borcu bulunmaktadır. Dolayısıyla bu borcunu kapatmak
için de ihaleyle gayrimenkullerini satışa
çıkarmıştır. Bunda da şaşılacak bir şey
yok. Yani bu eğer iyi yönetilmemişse, zamanında
açılmışsa, hesap kitap yapmamışsa
Neticede bu bir
işletmedir, bir iktisadi işletmedir. Dolayısıyla bunu da bu
şekilde karşılamak lazım. Daha önceden de Hükûmet, bizim
Hükûmetimiz dâhil birçok hükûmet FİSKOBİRLİKe çok yardım
etti, çok yardımcı oldu ama sonuçta bir işe yaramadı.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Kredi alamadı, kredi
FİSKOBİRLİK kredi
alamadı. Kredi alamadığı için batırdınız.
Kredi vermediniz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bankalara baskı yaptınız.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Kredi vermediniz, kredi
GÜROL ERGİN
(Muğla) FİSKOBİRLİKi bilerek batırdınız.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) ATVye, Sabaha kredi buldunuz ama FİSKOBİRLİKe
bulamadınız.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Ağyüzün görüşü,
bilgisi
2008 yılında kuraklık nedeniyle 12.862 kişi 11
milyon lira kuraklık desteği almıştır. Hiç kimseye de
bu konuda işte Yüzde 40ı aşağı indirin. vesaire
gibi bir baskı söz konusu değildir. Öyle bir şey olduğunda
zaten biz gerekli teması, gerekli incelemeyi yaparız.
Sayın Taner
dedi ki: Hep mukayeseyi yapıyorsunuz. 2002 yılında işte
şu kadar destek ödedik, 2008de şu kadar ödedik. Bunun acaba millî
gelir içerisindeki paylarını da mukayese eder misiniz? Hayhay,
mukayese edeyim: 2002 yılında Türkiye'nin millî geliri 350 milyar
lira bugünün parasıyla, 350 milyar lira. Bunun yüzde 0,79u tarım
desteği olarak ödenmiş. Bunu da biraz önce kürsüde söyledim. Peki,
2008de nedir? 2008de Türkiye'nin millî geliri 950 milyar lira. 950 milyar
liranın yüzde 0,88i Türk çiftçisine nakit destek olarak ödenmiştir.
Yani hem Türkiye'nin millî geliri birkaç kat artmış hem o
artış içerisinde esasen oran da artmıştır,
azalmamıştır. Bunu da ifade etmek istiyorum.
Sayın
Paksoyun bir sorusu oldu, birkaç kere onu sordu; biz yazılı olarak
da cevap vermiştik. Bir kere de burada, yine yüce Meclisin huzurunda
söyleyeyim: Benim elimde Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının bir evrakı var. Bu konu
-tamam mı- herkes tarafından incelendi,
araştırıldı. Bu konuda bir kamu zararı
oluşmadığına dair birçok kuruldan alınan raporlar var
-birden fazla- ve sonuçta da Ankara Cumhuriyet Savcılığı da
bu konuyla ilgili gerekli sözünü söyledi. Tahkikata gerek
olmadığına dair elimizde bir belge var. Dolayısıyla,
bu kadar çalışma yaptıktan sonra da eğer bir iş
yapılmışsa benim de vicdanım elbette ki rahat olacaktır.
Hiç o konuda sizin de endişeniz olmasın.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Bakan, don paraları ne oldu?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süremiz dolalı epeyce oldu.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Evet. Peki, ben o zaman kalanlara da
Yalnız, Gürol Hocamın
söylediği bir şey vardı ihalelerle ilgili.
Şimdi
arkadaşlar, tabii ihale
Eskiden yılda 3-4 bin tane hayvan
veriliyordu en fazla, 3-4 bin damızlık düve
dağıtılıyordu. 2004 yılından itibaren, bizim
Hükûmetimiz döneminde 168 bin
GÜROL ERGİN
(Muğla) Hükûmeti bırak da
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Müsaade et bitireyim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ekim ayından bu yana 70 ihaleden 40ına giren niye
olmadı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bir
dinle, bir dinle, bir dinle Sayın Ergin.
BAŞKAN
Evet, Sayın Ergin, lütfen
Sayın
Bakanım
Sayın Bakanım
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Ergin, konuşmaya gelince konuşuyorsun da dinlemeye gelince
ne olur biraz dinle ya, hepten sağırlar diyaloğu olmasın
yani.
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, sorunuzu cevaplandıralım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Şimdi,
değerli arkadaşlar, 168 bin damızlık düve
dağıttık, 168 bin. Koyunculukta ise bu rakam bunun neredeyse 3
katı yani birkaç kat fazla. Şimdi, ihalelerde, bu sene içerisinde 364
tane ihale yapıldı, bunlardan 214ü onaylandı,
başarılı bir şekilde yapıldı, 150 tanesi
değişik nedenlerle yapılmadı.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Bakan, sorum o değil. Ekim ayından bu yana
70 ihalenin 40ına niye girmediler?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Bunun da bir tek sebebi hayvan bulunmaması değildir. Zaten 100
başın üzerinde işletme kuranlara bizim
tanıdığımız bir imkân var. Eğer Türkiyede bunu
bulamıyorlarsa, ticari olmamak kaydıyla, ticaretini yapmamak
kaydıyla dışarıdan da getirebiliyorlar. Türkiyede
sağlıklı bir şekilde bu konu da gelişiyor.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Yok, yok, Sayın Bakan, olmuyor, olmuyor!
CANAN ARITMAN
(İzmir) İnanmadık, inanmadık
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakana ve katkıda bulunan bütün
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Soru-cevap
işlemi tamamlandı.
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
MUHARREM VARLI
(Adana) 60a göre bir söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Efendim?
MUHARREM VARLI
(Adana) 60a göre bir dakikalık
BAŞKAN Ne
konuyla ilgili efendim, soru mu soracaksınız?
MUHARREM VARLI
(Adana) İlave bir katkıda bulunacağım efendim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, şimdi soru-cevap işlemini gerçekleştirdik.
MUHARREM VARLI
(Adana) Soru-cevap değil efendim.
BAŞKAN
Efendim, gerçekleştirdik de
MUHARREM VARLI
(Adana) Ben, ilave bir katkıda bulanacağım sadece.
BAŞKAN -
Bakınız, Sayın Varlı, şunu demek istiyorum: Şimdi
herkes burada katkıda bulunmaya kalkışırsa biz bu işi
nasıl yönetiriz efendim ya? Takdirinize sunuyorum yani.
MUHARREM VARLI
(Adana) Peki Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Lütfen
Lütfen
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Devam edin Başkan.
BAŞKAN -
Evet, sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi
sırasıyla dokuzuncu turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
17- TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 70.064.415
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 656.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.620.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.438.212.585
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Çevre Koruma
Hizmetleri 3.800.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 88.014.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 26.700.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 10.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 7.640.067.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 7.361.681.419,00
- Toplam Harcama : 7.277.834.218,59
- Ödenek Dışı Harcama : 115.098,95
- İptal Edilen Ödenek : 83.962.299,36
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 23.364,00
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
17.91- TARIM REFORMU
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 4.816.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 491.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 220.915.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 226.223.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 51.852.850,00
- Toplam Harcama : 44.223.941,76
- Ödenek Dışı Harcama : 1.565,67
- İptal Edilen Ödenek : 7.630.473,91
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Çevre ve Orman
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
22 - ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
1. Çevre ve Orman Bakanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu
Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 712.584.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 320.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.140.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 453.180.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Çevre Koruma
Hizmetleri 267.187.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.434.411.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve Orman
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Çevre ve Orman
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Çevre ve Orman Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.047.121.990,98
- Toplam Harcama : 987.046.146,39
- Ödenek Dışı Harcama : 347.713,69
- İptal Edilen Ödenek : 60.263.562,67
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 159.995,61
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve Orman
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Orman Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.17 - ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Orman Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 5.652.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 122.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 944.648.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 950.422.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 249.550.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 655.422.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 35.440.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 10.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 940.422.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Orman Genel
Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Orman Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 773.093.000,00
- Toplam Harcama : 743.498.778,69
- İptal Edilen Ödenek : 29.594.221,31
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B- C E T V E L
İ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 608.625.000,00
- Yılı Net Tahsilat : 732.739.279,19
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Orman Genel
Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
20.91 - DEVLET SU İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 27.859.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 559.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 15.500.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 5.835.198.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 695.648.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 288.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 6.575.054.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 5.252.118.583,13
- Toplam Harcama : 5.092.653.154,16
- İptal Edilen Ödenek : 155.407.819,63
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 106.833.797,31
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
22.81 - DEVLET METEOROLOJİ İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kod Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 118.469.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 128.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 850.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 249.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 119.696.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 120.234.717,19
- Toplam Harcama : 91.078.375,64
- Ödenek Dışı Harcama : 1.195,62
- İptal Edilen Ödenek : 29.157.537,17
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 19.538.764,34
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.33 - ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1. Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kod
Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 3.770.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Çevre Koruma
Hizmetleri 26.377.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 3.900.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 34.048.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 3.460.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 27.748.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 840.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 32.048.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 35.699.000,00
- Toplam Harcama : 25.647.324,23
- İptal Edilen Ödenek : 10.051.675,77
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 25.873.000,00
- Yılı Net Tahsilat : 10.418.135,35
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, böylece, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Çevre ve
Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığının 2010 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ile 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul
edilmiştir. Kurumlar ve milletimiz hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, dokuzuncu tur görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi,
10uncu tur görüşmelere başlayacağız.
10uncu turda,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü,
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Sağlık
Bakanlığı, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
H) KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1.- Kültür ve Turizm Bakanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kültür ve Turizm Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ) DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) SAĞLIK BAKANLIĞI
1.- Sağlık Bakanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sağlık Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şu anda arkadaşlarımız
sistemi açacaklar, soru sormak isteyen arkadaşlarımızın
sisteme girmeleri için fırsat vereceklerdir.
Şimdi,
10uncu turda grupları ve şahısları adına söz alan
sayın milletvekillerimizin isimlerini okuyorum:
Gruplar:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: Muharrem İnce, Yalova; Çetin
Soysal, İstanbul; Tekin Bingöl, Ankara; Sacid Yıldız,
İstanbul milletvekilleri.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Metin Ergun, Muğla; Gürcan
Dağdaş, Kars; Osman Durmuş, Kırıkkale; Hasan
Çalış, Karaman milletvekilleri.
AK PARTİ
Grubu adına: Feyzi İşbaşaran, Elâzığ; Kerem
Altun, Van; İkram Dinçer, Van; Mehmet Şahin, Malatya; Medeni
Yılmaz, Muş; Gönül Bekin Şahkulubey, Mardin; Kemalettin
Aydın, Gümüşhane; Hüseyin Devecioğlu, Kilis milletvekilleri.
Şahsı
adına: Lehinde Abdurrahman Arıcı, Antalya; aleyhinde, Abdulaziz
Yazar, Hatay milletvekilleri.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Muharrem
İnceye aittir.
Sayın
İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Silifke halkına yaşadıkları selden
dolayı geçmiş olsun diyorum ve Kültür Bakanlığı
bütçesi üzerinde öncelikli olarak söyleyeceklerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Kültür, bir
toplumun tarihsel gelişim süreci içerisinde oluşturduğu
değerler bütünüdür. Bir topluluğu ulus yapan ve ona sosyolojik kimlik
kazandıran bir unsurdur. Temeli kültür olan cumhuriyetimizin kültür
politikaları bu mantıkla oluşturulmuştur. Ne yazık ki,
bu coğrafyada, Hacı Bektaş Velinin, Yunus Emrenin,
Mevlânânın coğrafyasında Öfke bir hitabet
sanatıdır. diyen yöneticilerimiz de olmuştur.
Türkiyenin son
zamanlarda tartıştığı bu ikili yapı, direngen
yapı, karşılıklı itişip kakışmalar
ancak bu ülkenin sağlıklı, etkin bir kültür ve eğitim
politikalarıyla düzeltilebilir.
Kültür
varlıklarımızı koruyacak, turizm politikamıza yön
verecek Bakanlığın payı binde 39, 2001de bu oran binde 48.
Binde 39luk bir payla bu politikalar geliştirilebilir mi, takdir yüce
Meclisin olacaktır.
Gazanfer Özcan
devlete borçlu ölüyor ama Kültür Bakanlığı Maliye
Bakanlığından rüsum gelirlerinden dolayı 20 trilyonunu
alamıyor. Sinema desteği kapsamında aldığı maddi
katkıyla filmini zamanında teslim edemeyenlerin daha önce
çektiği iki filmine haciz geliyor. Sinemaya Destek Yasası sinemaya
köstek yasası hâline geliyor. Sinema Platformunun ve sinema sektörünün
Türkiye sinema kurumu kurulması talebi görmezden geliniyor. Telif
haklarının kurumsallaşması sağlanamıyor. Tüm
dünyada telif harçları eser sahiplerine, icracılara pay edilirken
bizde Bakanlık el koyuyor. Geçen yıl 40 kütüphane
kapanmıştı, bu yıl kapalı olan kütüphane
sayımız 62ye çıkıyor. Önceden bu Mecliste Kültür
Bakanlığı bütçeleri konuşulurken açılan
kütüphanelerden söz edilirdi, bugün, kapatılan kütüphanelerden söz
ediyoruz. 70li yıllarda il halk kütüphanelerinin tabelasındaki
halk sözcüğü sessiz sedasız indirilmişti, bugün de
kütüphanelerimiz kapatılıyor. Eskiden öğretmenler müzelere
bedava girerdi, şimdi Müzekart ile giriyorlar. Bu Bakanlıkta Kazılar
Daire Başkanı edebiyat öğretmenidir, hayatında bir gün dahi
kazı yapmamıştır, Avrupa Kültür Başkenti
Ajansında edebiyat yönetmeni olarak görev yapan kişi ihale
yasaklısıdır. Konservatuvar mezunları günlük 40 liraya
çalışmaktadır. Yasalara göre müdür yardımcısı
olamayan iç denetçiyi Sayın Bakan müdür yardımcısı
yapıyor, sonra da o kişiyi Şama ataşe olarak atıyor
ama bu icraatta Sayın Bakanın sorumluluğu ortadan kalkmaz. Adana
ve Antalya belediyelerini AKP alamayınca bu belediyelerin festivallere
olan desteğini Bakanlık azaltıyor.
Peki, neden böyle
oluyor? Böyle olmasının bir tane nedeni var: Sayın Bakanın
kafası karışık, Sayın Bakan net değil. Nereden
çıkarıyorum bunu? TRT muhabirini azarlıyor, valiyi
azarlıyor ama Anadolu Ajansı muhabirini bir yılbaşı
gecesi Anadolu Ajansında ziyarete gidiyor.
Mesela Kültür
Bakanı olduğunu unutuyor, Büyük Millet Meclisi salonuna diyor ki:
Sanki burası bir konser salonu. Unuttuğu şey şu: Konser
salonları dünyanın en prestijli salonlarıdır, en
itibarlı salonlarıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu bir kültür bakanının bilmemesi yani Meclisi
küçümsemek için konser salonuna benzetmesi herhâlde dünya kültür
bakanlığı tarihinde bir ilktir diye düşünüyorum.
Bir
bakıyorsunuz, kültür merkezleri konusunda konuşuyor Sayın Bakan,
mimar, ders kitapları konusunda öğretmen, Kıbrıs konusunda
diplomat, Ergenekon konusunda savcı
KADİR URAL
(Mersin) Hâkim
MUHARREM
İNCE (Devamla)
domuz gribinde doktor, polemiklerde taraf, her
şeyden konuşuyor ama Bakanlığın hâli içler
acısı.
Bakın, 2
Aralık 2009, Başbakan Nobele aday gösterilmelidir. diyor, Ordu
Valiliğinde. Yine aynı Bakan, çok değil yedi yıl önce,
3/10/2002 tarihinde, Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmayan
birisi -Tayyip Erdoğan- kendi partisinin 550 milletvekilinin
belirlenmesinde etkili oldu. Böyle demokrasi olabilir mi?
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) - Kim diyor onu?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Sayın Günay
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Güzel!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Orada, hukuk sistemini eleştiriyor.
KADİR URAL
(Mersin) Nereden nereye!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Yine -bunların hepsi kitaplarda- bakın, tarih
22 Mayıs 1999, yer Atatürk Kapalı Spor Salonu, Cumhuriyet Halk
Partisinin 9uncu Olağanüstü Kurultayı, konuşmacı
Sayın Ertuğrul Günay: Birtakım arkadaşlarım ellerinde
çiçeklerle her cumartesi günü Taksimden Galatasaraya kayıp
yakınlarının acılarını paylaşmak için
elbette yürüyecekler ama bütün Cumhuriyet Halk Partililer, Türkiye'nin dört bir
tarafında, bu vatanın varlığı, bütünlüğü,
özgürlüğü için canlarını feda eden çocuklarımızı,
bayraklara sarılı köylü çocuklarımızı da aynı
sevgiyle, aynı şefkatle kucaklayacaklar. Biz Cumhuriyet Halk
Partisiyiz, biz demokrasinin partisiyiz, biz sosyal demokrasinin partisiyiz ama
bütün bunlardan önce, biz Kuvayımilliyenin partisiyiz.
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) Öyle zannediyorsunuz!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Aradan zaman geçmiş, 2/12/2009 tarihinde
SUAT KILIÇ
(Samsun) O zamanlar öyleydi demek ki.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Suat Kılıç, bana laf atma! Kayınpederin
Başbakanlıkta Başdanışman, eşin İstanbul
Belediyesinde yönetim kurulu üyesi
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Mahzuru mu var?
MUHARREM
İNCE (Devamla)
sen milletvekili. AKP sana çalışıyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Bana laf atma!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yanlış bilgi! Yanlış bilgi!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bana laf atma!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yanlış bilgi! Söylenemeyecek hiçbir şey yok!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ayıp ediyorsunuz Muharrem İnce.
Gerçekten ayıp ediyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın İnce,
Genel Kurula hitap edin.
MUHARREM
İNCE (Devamla) 2/12/2009, yer Ordu Valiliği, Sayın Günay
konuşuyor
SUAT KILIÇ
(Samsun) Böyle konuşma olmaz, ayıp!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Biz Bakanı mı konuşuyoruz,
Bakanlığı mı?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Siyasilerimiz, hâlâ insanları ana dillerine, etnik
kökenlerine, analarının babalarının inancına göre
tasnif etmeye çalışıyor
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Biz Bakanı mı konuşuyoruz,
Bakanlığı mı?
MUHARREM
İNCE (Devamla)
Onlar hâlâ, çatışmalar olsun, bu
çatışmalarda fakir fukaranın çocuğu ölsün, o çocuğun
cenazesinin başında biz bağıralım, buradan da oy
toplayalım hesabı yapıyor.
LUTFİ ELVAN
(Karaman) - Yanlıştan dönmüş! Yanlıştan dönmüş!
MUHARREM
İNCE (Devamla) İki konuşmayı art arda sizlere okudum. On
yıl önce Recep Tayyip Erdoğana söylediklerini söyledim, bugün
söylediklerini de söyledim.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Bütün sözlerimin
arkasındayım.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Devam ediyorum. Ben size sadece şunu
hatırlatmak istiyorum: (Sayın Bakan buradan ne dediğimi
anlayacaktır.) Hasan Âli Yücel Millî Eğitim Bakanıyken oğlu
yurt dışında bir sınava giriyor. Oğluyla Gazi
Yaşargil yani Can Yücel ve Gazi Yaşargil aynı puanı
alıyorlar. Hasan Âli Yücel kendi çocuğunu göndermiyor, Can Yüceli
göndermiyor; Gazi Yaşargili gönderiyor. Gazi Yaşargil de
dünyanın tanıdığı bir doktor. Sayın Bakan,
buradan ne demek istediğimi çok iyi anlamıştır.
Yine size
Ben bu
Meclisin tutanaklarına biraz meraklıyım. Birleşim 17,
oturum iki, yıl 1953.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Çok geriye gittin.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Her ikisi de rahmetli olmuş. Rahmetli
Bölükbaşıyla Bingöl Milletvekili Feridun Fikri Düşünsel
arasındaki diyalogları kısaca özetleyeyim size: Cumhuriyet Halk
Partisinden seçilir Feridun Fikri Düşünsel ve Demokrat Partiye geçer.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Bugüne gel, bugüne!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Demokrat Partiye geçtikten sonra o 1953te, 14/12/1953te
Demokrat Parti bir kanun teklifi getirir Meclise. Cumhuriyet Halk Partisinin
mallarına el koyulacaktır. Feridun Fikri Düşünsel de eski bir
CHPli olarak son gazla savunur bu kanunu Evet, el koyulmalıdır.
Doğrudur, yapılmalıdır bunlar. der. Osman
Bölükbaşı, CHPde olmamasına rağmen kendisine laf atar Ya,
bu kadar da değil. der. Oradan söylediği söz şudur: Size
kavuşmak için ben ne çok bekledim... Demokrat Partililer bile Feridun
Fikri Düşünsele tepki gösterince o da şöyle der: Ben size
kavuşmak için ne çok bekledim ve Allah beni bugünlere kadar niye
yaşattı bilir misiniz? Ben, yıllarca Demokrat Partiye gelmek
için can attım. Bunları bekledim. Bırakın içimdekileri
söyleyeyim.
Siyasi
tarihimizde çok önemli bir figürdür bu rahmetli Milletvekilimiz ve işin
ilginci, Meydan Larousse kendisine yirmi bir satır yer
ayırmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Tamam da burada hatıra
bakanlığı konuşmuyoruz.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Yine, size birkaç örnek vermek istiyorum.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Bakanlığın bütçesine gel,
Bakanlığın bütçesine
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hatıraları yâd etmiyorsunuz,
Bakanlığı konuşuyorsunuz, bütçeyi
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Bakanı mı konuşuyoruz,
Bakanlığı mı?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Yine, size birkaç örnek okumak istiyorum. Oysa
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Tarih dersi vermeye başladı!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bence biraz tarih dersine ihtiyacınız var.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Bütçe konuşuyoruz.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bence tarih dersine ihtiyacınız var. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bence var.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sizin bütçe dersine ihtiyacınız var.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bence var
Bence var
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bence cumhuriyet tarihi dersine ihtiyacınız
var. (CHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sizin de bütçe dersine ihtiyacınız var.
BAŞKAN
Sayın İnce, Genel Kurula hitap edin.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Tarihten ders alsanız bu duruma
düşmezdiniz!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın Çalışkan, Sayın Kaynak,
lütfen arkadaşlar
Buyurun
Sayın İnce, Genel Kurula hitap edin.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Okuyayım efendim, okuyayım, bir başka
kitap: Yaklaşık son on beş yıldır, birçok senaryo
Sayın Baykalın önünün kesilmesi için üretiliyor. Bu
arkadaşımıza yöneltilmiş, onun liderliğini kabul
edilemez kılacak ağır ve haklı bir eleştiri de
göremiyorum. Söylenilen eğer kadroculuk ise bütün öbür lider ve lider
adayları da aynı iddia ile maluldürler.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Kim diyor?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Ertuğrul Günay. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR URAL
(Mersin) Hangi Ertuğrul Günay o?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Bakan oldu, Bakan!
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Evet, devam ediyorum: Yıl 2004
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Bütçeye gel
MUHARREM
İNCE (Devamla) Oysa AKP, ülke yönetimiyle ilgili birçok konuda
hazırlıksız, dış politikada aceleci, kamu yönetiminde
reformcu söylemine karşın saydamlık ve dürüstlük
konularında ilkesiz bir partidir. Tekrar edeyim mi?
AKP, ülke
yönetimiyle ilgili birçok konuda hazırlıksız, dış
politikada aceleci, kamu yönetiminde reformcu söylemine karşın
saydamlık ve dürüstlük konularında ilkesizdir.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Nobele aday, Nobele.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Bunları ben söylemiyorum, altta imza var.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Kim demiş?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bakın arkadaşlar, Sayın Bakan biraz sonra
bana cevap verirken büyük ihtimal şöyle diyecektir: (Ben biliyorum ne
diyeceğini.) Sen de bu partide muhalefet ettiğin günler oldu,
diyecektir. Doğru, ben muhalefet ettiğim günler oldu, gerekirse yine
de ederim, ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İnce, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MUHARREM İNCE
(Devamla) -
ben burada ikili sohbetlerden söz etmiyorum, yazılı
metinlerden söz ediyorum. Yoksa, ikili sohbetlerimizi anlatacak olursak,
AKPnin açılımını nasıl
yaptığımızı, nasıl ağabeylerimizin bize bunu
öğrettiğini, onu burada söylemeye tabii ki terbiyemiz müsaade etmez.
İkili sohbetleri söyleme yeri değil burası; burası,
belgelerle, yazılı kaynaklarla konuşma yeri.
Bütün Kültür
Bakanlığının bu tutarsızlığının
gerekçesi Sayın Bakanın kafasının karışık
olmasıdır.
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Net, net. Senin kafan
karışık.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Onun için Kültür Bakanlığının
sorunları çözülemiyor diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal.
Sayın
Soysal, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, Kültür
Bakanlığı üzerinde değerlendirme yaparken, çok doğal
olarak zaman zaman Kültür Bakanının ifade ettiği şeyleri
göz ardı edemiyoruz. Örneğin: Cumhuriyeti, balo salonlarında
kutlanan, bir avuç tuzu kurunun cumhuriyeti olmaktan
çıkaracağız diyor.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyeti balolardan çıkaracağız
diyorlar. Cumhuriyet
O tuzu kuru insanlar dedikleri kimler ise onu bilmem.
Baloyu
Balo, Cumhurbaşkanlığının
kutladığı balo ise ben oraya gitmedim, valiliklerin
kutladığı balo ise oraya da gitmedim ama ben Beşiktaş
Belediyesinin, Sarıyer Belediyesinin, Kadıköy Belediyesinin,
Anadoludaki Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin cadde, sokaklarda halkla
beraber düzenledikleri cumhuriyet şölenlerine keyifle katıldım.
Cumhuriyete orada sahip çıkmak, onu geliştirmek, yaşatmak
adına bütün halkımızla bütünleşerek yaptık. Merak
ediyorum, Kültür Bakanlığı bu konuda ne yaptı?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Çetin, anlamamışsın, Bakan da onu
söylemek istiyor zaten.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Örneğin bu cumhuriyetin içerisinde gün geldi Çoban Sülü
Başbakan oldu, Cumhurbaşkanı oldu. Kim yetiştirdi Süleyman
Demireli?
Değerli
arkadaşlarımız, Anadolunun değişik bölgelerinden,
yörelerinden gelen insanlarımız gün geldi bir yerlere geldi ama o bir
yerlere gelenler geldikleri yeri unuttular. Örneğin bu tuzu kurular var
ya, aslında Tekel işçisini unuttu; bu tuzu kurular, sokaktaki,
caddedeki, meydandaki açlığa, sefalete mahkûm olmuş
insanları unuttular. Bugün insanlarımız biber gazına maruz
kalıyor. Niye kalıyor? Hak aradığı için kalıyor.
Hak aradığı için kalıyor. Niye kalıyor? Niye
kalıyor? Batmandan, Diyarbakırdan, Muştan, Tokattan,
Sivastan, İzmirden, Egeden hep bir arada İstiklal Marşını
söyleyerek insanca, hakça yaşam talebi için geliyorlar. Neye maruz
kalıyorlar? Biber gazına. O biber gazı ki, o insanlara reva
görülemez. O insanlar bizim insanlarımız, bizim gerçeğimizdir.
İşte esas tuzu kurular varsa, ne yazık ki bu Mecliste ve bu
Meclisin dışında birtakım insanlarda gördüğümü ifade
etmek istiyorum o tuzu kuruları.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Siz anlamamışsınız gerçekten!
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Evet, anlatamamışsınız. Yetersiz
olduğunuzu biliyordum zaten bu konuda.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Anlamamışsınız. Anlatım
çok açık.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Bırak, bırak; bırak, bırak
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerçekten öyle.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Cumhuriyeti anlatacak en son insan sizsiniz, bırakın
bunları.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) O senin kuruntun.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Benim midir değil midir, onu görürüz.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
Buyurun.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Kültür Bakanlığıyla
ilgili örneğin 2010: Kültür Bakanlığı baypas edilmiş
bir yönetim anlayışı olmuş; rezil, kepaze; İstanbulu
Avrupayla buluşturmayan böyle bir -burada konuştuk bunları-
amacına, hedefine ulaşmayan ama bunun yanı sıra
Türkiyedeki bütün araç kullanan vatandaşlarımızdan, enerji
kullanan vatandaşlarımızdan, yani mazottan 1 kuruş,
benzinden 1,5 kuruş alınıyor. Bunu ben söylemiyorum, 4 Temmuzda
yapılan toplantıda
Toplam 750 milyona tekabül ediyor toplam üç
yıl içinde. Yani 1 milyon 600 bin liralık bir bütçeyi ben
söylemiyorum, yine 4 Temmuzdaki toplantıda söylüyorlar. Peki, bunun karşılığında
yapılanlar ne? Baypas edilmiş bir Kültür Bakanlığı
koordinasyonunda
Sayın Kültür Bakanı çok yakinen takip
etmediğini bana bütçe görüşmeleri esnasında Bütçe Komisyonunda
söylemişti ama orada da söyledim, burada da söylemeye devam edeceğim.
Örneğin, kara surları. Bakın arkadaşlar, bu, tarihî,
kültürel mirastır. Fotoğrafları burada. Bu, tarihî, kültürel
mirasa nasıl ihanet edildiğinin resmidir. Surların dibine
yapılanlar
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bu tarafa göster, bu tarafa göster.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Hayır, Sayın Bakan özellikle görsün ve gereğini de
yapması gerekiyor çünkü onun da yetki alanına giriyor. 2010
Ajansının yeteneksiz, beceriksiz yönetim anlayışı
İstanbul surlarının dibine ışıklandırma
yapıyor; aydınlatma yapılıyor. Her birinin altına 1
ton çimento dökülüyor, harç dökülüyor, toplam seksen üç tane. Bu suçtur.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Surların hangi bölümünü gösteriyorsun? Hangi
bölümünü gösteriyorsun resimlerde surların?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Efendim?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hangi bölümünü gösteriyorsun surların?
BAŞKAN
Sayın Bahçekapılı, lütfen müdahale etmeyiniz.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Tamamını gösteriyorum. Burada yapılan kazı
çalışmaları
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Neresi orası, neresi? Surların hangi
bölümü?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Kara surları kara; İstanbulun tarihî
yarımadasındaki kara surlarını söylüyorum.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Fatih mi, Edirnekapımı?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Kara surları nerede kardeşim, tarihî yarımadada.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, karşılıklı
konuşmayalım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çetin, zamanın doluyor, bırak.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Edirnekapı.
BAŞKAN -
Sayın Soysal, Genel Kurula hitap edin.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Yahu, rahatsızım, sesim çıkmıyor. O yediğim
biber gazları sonucu bu hâle geldim. Tabii, siz keyifle yerlerinizden
bakabilirsiniz ama ben konuşmaya devam edeceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Burada, vatandaştan alınan 1 kuruş, 1,5
kuruşlarla, 80 milyon liraya bile mal olmayacak bir şeyi ayrıca
500 bin liraya yaptılar, bir de buraya 500 bin lira para harcadılar.
Hangi para bu? 2010 kültür başkentiyle ilgili, vatandaşın,
cebinden çıkan her litredeki benzinin, mazotun parasıdır ve
üstelik de tarihe ihanet ediliyor ve bu ayrıca suçtur.
Peki, yine,
buralarda biz
Bunun ben bir suç unsuru olarak kabul edilmesi için de çaba sarf
edeceğim, bunun takipçisi olacağım.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Işıklandırılmadan önceki
hâlini de biliyorsun değil mi oranın?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Efendim?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Işıklandırılmadan önceki
hâlini biliyorsun değil mi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, arkadaşlar
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Ya, ışıklandırmayla ne alakası var? Ben
orayı çok iyi biliyorum, ben oraların çocuğuyum kızım,
sen bilmez misin? Olur mu öyle şey? Bana laf atma oradan. Bana laf atma
oradan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sen devam et Çetin.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Bana laf atma oradan.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sen devam et kardeşim, onlar anlamaz sanattan manattan.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Söylemem gereken şeyler var. Bırakın beni öyle
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Karşılıklı
konuşmayınız arkadaşlar.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Nasıl konuşuyorsun öyle!
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) O nasıl üslup öyle!
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sayın Başkan Kızım diye hitap ediyor.
BAŞKAN
Hayır, birkaç dakikası var, Hatip konuşsun, sonra
çıkıp cevap verirsiniz arkadaşlar. Lütfen
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Kabadayı mısın sen!
Nasıl konuşuyorsun!
BAŞKAN -
İstirham ediyorum.
Sayın
Soysal, buyurun efendim.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Sırf zorlama yapmak için bırakın böyle ifadeleri,
burada bir şey anlatmaya çalışıyorum, üstelik de
ateşler içinde konuşuyorum, 40 derece ateşle buraya geldim, bir
de sizin kalkıp da buradaki sataşmalarınıza tahammül edemem
ama söylediğim bir şey var, ben burada belge gösteriyorum
kardeşim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben de soruyorum.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Bu belgenin gereği yapılmalıdır. Örneğin
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Nasıl konuşuyorsun!
Kızım mızım, kardeşim nasıl konuşuyorsun!
BAŞKAN
Sayın Çalışkan
CANAN ARITMAN
(İzmir) Boş ver onları ya!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ya, sen hayatında bir kere kürsüye çıktın
mı?
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Sen kimsin arkadaş?
BAŞKAN
Sayın Soysal
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Ya, nedir, kardeşçe bir şey söylüyoruz. Kardeşçe bir
şey söylemişsek fenalık değil.
BAŞKAN
Sayın Soysal, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun efendim
siz.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Bizim Grup Başkan Vekilimize kimse
Kızım diyemez.
BAŞKAN -
Sayın Çalışkan, lütfen efendim.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Grup Başkan Vekilinize bir şey söylemedim.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Kabadayı mısın sen!
BAŞKAN
Sayın Çalışkan
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Ya, söylemedim, öyle bir şey söylemedim.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Nasıl söylemedin! Biraz önce
söyledin.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Arkadaş milletvekili mi?
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Ya, söylediysem düzeltiyorum. Söylemedim.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Kızım diye hitap ettin biraz önce.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Söylemedim.
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Böyle üslup olmaz.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Kızım diye hitap edemezsin.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Söylemedim diyorum.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Çalışkan, Sayın Kılıç, lütfen
arkadaşlar
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir kere kürsüde görmedim seni ya! Bir kürsüye
çıksana arkadaş. Ben seni tanımıyorum daha, bir kürsüye
çık da bir konuş. Çık kürsüye bir kere bir konuş!
Siftahın var mı? Bir kere konuştun mu şu kürsüde ya!
Konuştun mu bir kere?
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen
Sayın İnce
Sayın İnce
Lütfen
arkadaşlar
Sayın
Soysal, birkaç saniyenizi rica edeyim.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Meclise gelirsen görürsün!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hiç görmedim daha seni kürsüde!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Gelirsen görürsün! Gelmiyorsun!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kim diyor yani!
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Al bu konuşmayı sen yap!
BAŞKAN
Arkadaşlar, saygıdeğer milletvekilleri
MUHARREM
İNCE (Yalova) Çık şu kürsüye de konuş!
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Sayın Başkan, beş dakika süre verelim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın
İnce, lütfen
Sayın Küçük
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, burada bir kısım milletvekili
arkadaşlarımız kendi görüşlerini, düşüncelerini ifade
ediyorlar, sizce doğru olabilir, yanlış olabilir, başka
şey olabilir; arkasından grup olarak, iktidar grubunun da diğer
grupların da söz hakkı vardır, çıkıp konuşup
eleştirebilirsiniz ama sürekli olarak, yani konuşan bir
arkadaşa
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Kızım diye hitap ediyor!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Çalışkan, istirham ediyorum efendim.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Kızım diyebilir mi?
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Kızım diyebilir mi?
BAŞKAN
Efendim?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Kızım diyebilir mi?
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Kızım dedi.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Kızım dedi.
Sayın
Başkan Vekilinden özür dileyin.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Bu AKPli Grup Başkan Vekili laf atıyor devamlı!
BAŞKAN
Arkadaşlar, bakınız, şunu demek istiyorum:
Bakınız, böyle bir durum varsa, böyle bir ifade varsa,
yanlışsa, grup başkan vekilleri var burada, tashih edilir,
düzeltilir, yapılır.
Evet
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben duymadım, öyleyse gereğini
yaparsın değil mi?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Düzeltiyorum. Ben, Grup Başkan Vekilinden
BAŞKAN
Sayın Soysal, ben de zaman zaman sizin konuşmanıza müdahale
ettim, bir kısım şeyler oldu, size iki dakikalık bir süre
vereceğim, lütfen sürçülisan edilen bir husus varsa, diğer
şeyler varsa onları da düzeltin, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, bana Kızım diye hitap
etmiş, ben duymadım, eğer öyleyse gereğini
yapacağına inanıyorum.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Tabii, tabii. Ben, onu size dönük söylemedim, eski dostluğum,
eski arkadaşlığım var, ama müdahale etmenizin sonucunda
böyle bir şey ağzımdan kaçmış ise özür diliyorum, yani
bunu o anlamda söylemek istemedim.
BAŞKAN
Tamam, evet.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Ama tabii ki burada birbirimizi anlamayabiliriz, birbirimizden
farklı düşünebiliriz ama ben, belge gösteriyorum burada, diyorum ki
tarihî, kültürel miras. Bu miras benim mi? Bu bizim ülkemizin mirası. 2010
Ajansı, kimindi kardeşim? 2010 Ajansını burada
konuşmadık mı?
Şimdi,
Atatürk Kültür Merkezi, burada konuştuk, burada 2010a
yetişeceği ifade edildi, restorasyonla ilgili, tamam durduruldu,
şimdi onunla ilgili restorasyon çalışması ne yazık ki
durdu. Şimdi, Atatürk Kültür Merkezi, cumhuriyet tarihimizin en önemli
eserlerinden birisi, ne yazık ki restorasyon yapılmadan beklemek
durumunda kaldı.
Yine, Rami
Kışlası, burada kararını aldık, burada aldık
2010la ilgili kararı ve Rami Kışlasıyla ilgili
yapılan hiçbir şey yok, sadece spekülatif birtakım
konuşmaların ötesinde.
Yine Ayazağa
Kültür ve Kongre Merkezi
Bunun çok maceralı bir süreci var. Tabii
geçmişe gitmek istemiyorum ama burada Ayazağa Kültür Merkezi çok
önemli bir yer, İstanbulun önemli bölgelerinden bir yer, Maslaka çok
yakın. Şimdi burada düşününüz ki bir firmaya veriliyor, karşılığında
arazisi de veriliyor yapım dâhil olmak üzere, elli iki gün Kültür
Bakanlığı yararlanacak. Değerli arkadaşlarım,
İstanbul 2010la ilgili, İstanbulu Avrupayla buluşturmaya
dayalı o kadar gülünç, o kadar kötü projelere o kadar paralar
aktarılıyor ki, bunları önümüzdeki günlerde kamuoyuyla
paylaşacağız. Buraya kaynak aktarıp Kültür
Bakanlığı kendi binasını yapamıyor. Bunlar
eksiklik değil mi? Ben bu eksikliklerimizi
Ve ne yazık
ki esas konuşmamız gereken diğer konuları konuşmakta
vaktimizin kısıtlılığı nedeniyle eksik
kaldık. Ama şunu çok rahatlıkla söyleyeyim: Sırça
köşkte oturanlar şu Tekel işçilerini bir görsünler!
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Soysal.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Ankara Milletvekili
Sayın Tekin Bingöl.
Sayın
Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığının 2010
yılı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Adalet ve
Kalkınma Partisi, iktidara geldikten sonra sağlık
politikalarını Sağlıkta Dönüşüm Programı
adı altında nitelendirerek uygulamaya soktu ve
uygulamalarının birçoğunu bu proje kapsamında faaliyete
geçirdiğini sıklıkla ifade etti. O dönemlerde özel
sağlık kuruluşları teşvik edildi; özel
sağlık kuruluşları Türkiye'nin birçok yerinde devlete,
Hükûmete güvenerek çok ciddi yatırımlara başladılar. Ama
gelin görün ki kısa bir süre sonra yayınlanan genelgelerle, maalesef
büyük bir şevkle, heyecanla ülkeye hizmet etmeyi ilke edinmiş
müteşebbisler hayal kırıklığı yaşayarak bu
yatırımlardan sarfınazar ettiler. Âdeta çok ciddi bir
yasakçı anlayış söz konusuydu o genelgede ve maalesef o genelge
kapsamında yeni yatırım yapmak, ilave tesis yapmak, hekim
istihdam etmek, tıbbi cihaz almak bile Bakanlığın iznine
tabi tutulmuştu. Nihayet özel sağlık kuruluşları bu
noktada geri adım attı ve maalesef çok ciddi bir şekilde,
özellikle sağlık turizmi alanında ülkeye ciddi katkılar
sunabilecek bu müteşebbisler, maalesef ciddi hayal
kırıklığı yaşadılar.
Yine, o dönemde
bir başka söylem sıklıkla dile getirildi,
Vatandaşlarımız yapılan anlaşmalar gereği özel
sağlık kuruluşlarından da yararlanabilirler. dendi, bu,
vatandaşlarca iyi niyetle karşılandı ve olumlu bir
girişim olarak nitelendirilerek özel sağlık
kuruluşlarından yararlanma yoluna gidildi, ama gelin görün ki, daha
sonra yayınlanan genelgelerle katkı payları gündeme geldi. Bugün
için özel sağlık kuruluşlarından yararlanırken ödenen
katkı payı yüzde 30. Nihayet son genelgeyle 1 Ocak tarihinden
itibaren bu katkı payları yüzde 70 civarına yükseltildi.
Soruyorum size değerli arkadaşlar: Yüzde 70 katkı payı
ödeyerek özel sağlık kuruluşlarından
yurttaşlarımızın yararlanmaları mümkün mü? Artık
vatandaşlarımızın özel sağlık
kuruluşlarından yararlanmaları âdeta hayal olmuştur.
Bir başka
çok önemli konu -gerçekten ben de çok önemsemiştim-
vatandaşlarımızın kurumlardan ücretsiz muayene
olmaları. Bu da iyi niyetle karşılandı ve olumlu bir tepki
aldı vatandaşlarımızdan. Bir süre sonra, birinci basamak
sağlık hizmeti veren sağlık ocaklarından dahi muayene
ücretleri alınmaya başlandı. Hadi bunu bir yere kadar tolere
etmek mümkün. Değerli arkadaşlarım, hiçbir işi olmayan
engelli kardeşlerimizden dahi bu muayene ücretleri alınıyor. Onu
da bir yana bırakalım, anayasal bir hak olan sosyal devlet
olmanın gereği, hiçbir sosyal güvenlik kurumuna dâhil olmayan, hiçbir
geliri olmayan yeşil kartlı yurttaşlarımız dahi bu
muayene ücretlerine tabi tutuldu, tedavi katkı paylarına tabi
tutuldu. Ellerine sunulan reçetelerini gidip eczanelerden yapmak istediklerinde,
o yeşil kartlı, hiçbir geliri olmayan, cebinde ekmek parası
olmayan yurttaşlarımızdan ilaç katkı payı alınma
yoluna gidildi. Bunu anlamak mümkün değil. Bu bir komedi midir, bu bir
dram mıdır, varın siz düşünün. Vatandaşın
yoksulluğuyla dahi alay ediliyor. Hiçbir sosyal güvencesi olmayana
yeşil kart veriliyor ama tedavi olurken, ilaç alırken Bir dakika!
Sen ücret ödeyeceksin. diyor. Devlet bu eliyle veriyor, bu eliyle alıyor.
Bu anlaşılır gibi değil.
Değerli
milletvekilleri, bir başka önemli husus: Yine bu dönüşüm
programı kapsamında uygulamaya geçildi, büyük bir duyuru
yapıldı İsteyen vatandaş Türkiyede istediği
sağlık kuruluşundan hizmet alabilir. dendi. Bu, rahmetli Nusret
Fişek dönemindeki Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu
Programına tamamen ters düşen, çok önemli
yatırımların yapıldığı ve Sayın
Sağlık Bakanının da zaman zaman gündeme getirdiği,
Sayılarını artırdık. dediği sağlık
evlerinin, sağlık ocaklarının elini kolunu
bağladı. Zira vatandaşlar basit rahatsızlıkları
olmasına rağmen devlet hastanelerine, eğitim hastanelerine gider
oldular ve o basamak tamamen ortadan kalktı. Sevk zinciri denen çok
ideal bir uygulama, hastanelerin kendi komplike hastalarını muayene
etme olanaklarını ortadan kaldıran sevk zinciri uygulamadan
kaldırıldı. Geçen yıl dört ilde pilot uygulama
başlatıldı ama birkaç gün sonra bu uygulamadan vazgeçildi.
Bunun çok temel
bir gerekçesi olabilir değerli milletvekilleri. Onu da sizinle
paylaşmak istiyorum. Performans kriterlerine göre
çalışanların ücretleri artırılma yoluna gidiliyor.
Ucube bir anlayış. Eğer bu zincir, sevk zinciri uygulaması
hayata geçirilirse maalesef devlet hastanelerinde, eğitim hastanelerinde
bu performans kriterleri düşeceği için, bu, göz önüne
alınamadığı için bu uygulama maalesef hayata geçirilemiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede hizmet veren sağlık
çalışanları var; hekimler var, eczacılar var, diş
hekimleri var, diğer yardımcı sağlık personeli var.
Maalesef, bu iktidar döneminde sağlık
çalışanlarının tamamı, ama tamamı sokaklarda bir
hak arayışı içerisinde. Soruyorum size Allah aşkına:
Bu çalışanların hepsi mi AKP karşıtı?
Bunların hepsi mi AKPye düşman? Hekimler, Türkiyede ilk defa, AKP
İktidarı sayesinde, siyasi düşünceleri ne olursa olsun, hangi
görüşe mensup olurlarsa olsunlar, bütün tabip odaları ve yetmiş
beş uzman derneği bir araya gelerek ortak eylem kararı
aldı, ortak tavır koydular.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede ilk kez diş hekimleri koltuklarını
yakıp sokaklara döküldü. İki yıldan uzun bir süredir
eczacıların hâli ortada. Bir baskıcı anlayış var,
bir dayatmacı anlayış var. Sivil toplum örgütlerine
karşı, meslek örgütlerine karşı acımasızca bir
uygulama sergileniyor. Ama burada zararı gören halk.
Az önce
bahsettiğim uygulamalarda bir temel politika izlendi. Muayene ücretleri
alınmadan, sevk zinciri uygulanmadan, İsteyen istediği
hastaneye gider. derken, sadece ve sadece popülizm yapıldı. Evet,
kısa zamanda popülist politikalar o hizmet alanları için uygun
olabilir, ama uzun vadede popülist politikaların zararını halk
öder, zararı vatandaşlardan fatura edilir, tıpkı şimdi
olduğu gibi. Bakınız, şu anda katkı payları
alınıyorsa o popülist politikaların ürünüdür. Bugün, hekimlerin,
diş hekimlerinin, eczacıların, hizmet verenlerle hizmet
alanların mutsuz olduğu dönemin yaratılmasının sebebi
popülist politikalardır.
Sevgili
arkadaşlarım, bir ülkenin sağlık politikalarını
değerlendirirken birtakım kriterler vardır, onlara da çok
kısa bakmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi, sağlık
harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranıdır.
Bu oran 2002 yılında 5,9 idi. Peki, şimdi? En son 2006 verisi
var elimizde, ondan sonrası ne hikmetse yok. 2006 verileri 5,7; 2002nin
de gerisinde. Bu mudur sağlıktaki gelişme? Bu mudur sağlık
politikalarındaki verimlilik? Bu mudur sağlık politikasında
ekonomik davranılması?
Sizlere çok
farklı bir şeyden bahsetmek istiyorum. Gündemi uzun süredir
işgal eden bir konu var, malumunuz, domuz gribi. H1-N1 virüs pandemisi
dünyanın bütün ülkelerinde sorun. O ülkelerde bu konu ciddi şekilde
tartışıldı ama süre bir haftadan uzun bir süreyi
almadı. Vatandaşlar bilgilendirildi, doğru yönlendirildi. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu vaka Türkiye gündemine oturduğu andan
itibaren, Sayın Genel Başkanımız dâhil hiçbir
milletvekilimiz, hiçbir parti yetkilimiz, bunu bir siyasi polemik hâline
getirmedik, kesinlikle spekülasyon yapmadık çünkü bizim, ülkemize ve
halkımıza karşı sorumluluğumuzun gereğiydi bu.
Yetkililer açıklasın istedik. Bu işin sorumlusu Sağlık
Bakanlığıdır dedik, Sayın Bakan açıklama
yapsın dedik, Pandemi İzleme Kurulunun sorumluluğundadır
dedik, uzmanlar konuşsun dedik ama bizim hassas davranmamıza
rağmen gelin görün ki, polemik Sayın Başbakan ile Bakan
arasında yaşandı.
Değerli
milletvekilleri, şu anda 400ün üzerinde vatandaşımız
hayatını kaybetti. Şimdilik diyorum maalesef, çünkü önümüzdeki
günlerde bu rakam binlerle ifade edilecek. Bunu ben demiyorum,
Bakanlığın yetkilileri, Pandemi İzleme Kurulunun üyeleri
söylüyor. Peki, soruyorum size: Sayın Başbakan ile Bakan
arasında o polemik yaşanmasaydı, vatandaşların
kafasında aşıyla ilgili kuşkular yaratılmasaydı,
şu anda hayatta olmayan insanlarımızın birçoğu belki
aşı olacaktı ve aramızda olacaklardı. (CHP
sıralarından alkışlar) Önümüzdeki günlerde
hayatını kaybedeceklerin arasında da aşı olmayı
düşünenler eğer aşı olmaktan vazgeçmişlerse, onlar da
hayatını kaybedecek. Peki, bunların sorumlusu kim değerli
arkadaşlar? Sayın Bakan bir konuşmasında Bu konuda
spekülasyon yapanlar hakkında, aşı hakkında uluorta
konuşanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağım. dedi.
Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Geçen bu süre içerisinde Türkiyede
yurttaşlarımızın kafasını
karıştırıp hayatlarına son verdiren bu
gelişmelerin sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunacak
mısınız? Böyle bireyler ya da birden çok insan varsa
gereğini yapacak mısınız? Bu sizin vicdani
sorumluluğunuzun gereği midir, değil midir Sayın Bakan?
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakınız, Türkiyede bütçe açığı had
safhada. Türkiyede Sağlık Bakanlığı ile Sosyal
Güvenlik Kurumu çok girift hâldedir. Birbirlerini bütünleyici hizmetler
sunarlar. 2009 yılında Sağlık
Bakanlığının bütçe açığı 3 milyar Türk
lirası, SGKnın bütçe açığı 31 milyar Türk lirası,
yani yüzde 460 bütçe açığının müsebbipleri Sağlık
Bakanlığıyla Sosyal Güvenlik Kurumu. Hadi, buyurun vazgeçtik, bu
yılı kayıp yıl olarak nitelendirelim. 2010 yılı
içinde Sosyal Güvenlik Kurumunun açığı şimdiden 32 milyar
Türk lirası olarak kayıtlara geçti. Bütün bu hazırlanan bütçeler
maalesef geçtiğimiz yıldan itibaren
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bingöl, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
hayalî
hazırlanan bütçeler. Çok isterdim burada geçen bütçe görüşülürken var
olan Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
olmasını. Sayın Unakıtan, burada, şu sıralarda
otururken, Geçin, geçin. Bunların hesabını ben veririm, siz
merak etmeyin. Bu bütçenin sorumlusu benim. Hiçbir açık da olmayacak, her
şey, evvel Allah, dört dörtlük yürüyecek. dedi. Şimdi nerede
Sayın Unakıtan? Sayın Unakıtan, oğlunun kendine
aldığı yüzlerce metrekarelik bürosunda keyif çatıyor. Ama
inim inim inleyen
O, Sayın Unakıtanın yedi yıl bu ülkede
halkın üzerine bir cendere gibi çöktürdüğü ekonomik
politikaların yanlışlığı. Şimdi tuzu kuru
diye nitelendirdi arkadaşlarımız. Tuzu kurular hiç etkilenmez,
etkilenen yanlış sağlık politikalarıyla
hayatını kaybeden, pandemi sırasında hayatını
kaybeden insanlarımız. Etkilenen, bu saatten sonra özel
sağlık kuruluşlarından hizmet alamayanlar. Etkilenen, eline
tutuşturulan reçetesini gidip eczanelerden, parası
olmadığı için boynu bükük geri dönenler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) Son bir cümle efendim.
BAŞKAN
Sayın Bingöl, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun efendim.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) Sayın milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığıyla ilgili inanın söylenecek çok şey var ama
zaman dar olduğu için birçok konuya girme şansım olamadı.
Konuşmama
son verirken 2010 yılının ülkemizde barış ve
mutluluğun hâkim olduğu bir yıl olmasını diliyorum.
2010 yılında şiddetin, kanın ve gözyaşının
olmamasını diliyorum ve bir sağlık personeli olarak, bu
konuda konuşan bir arkadaşınız olarak size ve tüm
yurttaşlarımıza sağlıklı bir 2010 yılı
diliyor, hepinize en derin saygılar sunuyorum.
Sayın
Başkanım, teşekkür ederim. Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına 4üncü ve son konuşmacı Sayın Sacid
Yıldız, İstanbul Milletvekili.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SACİD YILDIZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün
bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi ve ekranları başında bizleri dinleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, 17 Aralık Perşembe günü polisin demokratik
haklarını kullanan ve haklı eylemlerini gerçekleştiren
Tekel emekçilerine ve destek için orada olan milletvekillerine
uyguladığı faşizanca saldırıyı şiddetle
kınıyor, İçişleri Bakanını gereğini yapmaya
davet ediyorum. Üstelik bu saldırı, değerli milletvekilleri,
Hazreti Mevlânânın anma gününde yapılmıştır,
hoşgörünün sembolü olan Hazreti Mevlânânın anma gününe denk
gelmiştir ve aynı gün Başbakan Konyada hoşgörü üzerine
konuşma yapmıştır.
Değerli
milletvekilleri, İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay
dün Bakanlığının bütçesi görüşülürken Herkesin
korkarak, çekinerek el atmadığı sorunlara et atıyoruz.
dedi. Geçtiğimiz günlerde iktidara yandaş bir gazetede, gene
yandaş bir yazar bakınız bu konuda neler yazıyor: Kendi
hâline bıraksa bundan daha beter olmayacak durumlara el atıyor ve
eline geçen her şey kül oluyor. Yanlışı yanlış
ile örtmek AK PARTİnin vizyonu gibi oldu. diyor bu yandaş yazar ve
bu yazının başlığı da şöyle idi değerli
milletvekilleri: AK PARTİnin elinde neden bütün anlamlar
hastalıklı hâle geliyor.
Değerli
milletvekilleri, sağlık ile ilgili bir kuruluşumuzun bütçesi
üzerine söz aldım ama sağlık denildiği zaman hemen
aklımıza aşı, hastalık gibi unsurlar gelmemelidir.
Zira sağlık ekonomiyle doğrudan ilişki içerisindedir. Bu
ilişki yalnızca bütçe kanalıyla olmamaktadır. Ekonomideki
gelişmeler sosyal alanlara da doğrudan yansımakta ve
sağlık, eğitim gibi alanlar doğrudan etkilenmektedir.
Bakınız,
AKP İktidarı döneminde halka ait olan fabrikalar, bankalar, limanlar
satıldı. Bu özelleştirmelerden 31 milyar dolar civarı gelir
elde edildi. Buna rağmen 415 milyara yakın borç alındı. Bunun
sonucunda ülkenin ekonomisi ve sağlığı düzeldi mi
değerli arkadaşlar? Her doğan çocuk 10 bin lira borçla
doğmaktadır. Bu sorunlar, temeli ekonomik, sonucu sağlık ve
hatta sağlıksız olan sorunlardır.
Değerli
milletvekilleri, sağlık, dünyada yaşanan küreselleşmeden en
çok etkilenen alanların başında gelmektedir. Günümüzde
sağlıkta yaşanan olumlu ya da olumsuz gelişmelerden bir
diğer ülkenin kendini soyutlayabilmesi olanaksızdır. Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bu açıdan özel bir öneme
sahiptir. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, ülkemiz ve
dünyada sağlığın korunmasına katkıda bulunmak
amacıyla uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yetki ve
gelirleri kullanarak Türk boğazlarıyla hudut ve sahillerde
sağlık denetimleri yapmak, uluslararası geçerliliği olan
sertifikaları düzenlemek, küresel yayılım gösteren
bulaşıcı ve salgın hastalıkların ülkemize
girmesini ve çıkmasını önlemek misyonuna sahiptir.
Değerli
arkadaşlar, biraz evvel arkadaşımız Tekil Bingöl bahsetti,
AKP Hükûmeti döneminde sağlık alanında yapılmaya
çalışılanlar ve bunların sonuçları ortadır.
Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı altında
sağlığın nasıl özelleştirildiğini hep
birlikte gördük. Seçimden önce vatandaşlarımıza sunulan vaatlerin
hemen çoğu ve bu arada yeşil kartların 5 milyona
yakını seçimden sonra geri alındı değerli
arkadaşlar.
18 Eylül 2009da
yayınlanan Tedavi Katılım Payının Uygulanması
Hakkında Tebliğ ile katılım payları birinci basamak
sağlık kuruluşları ile aile hekimliği muayenelerinde 2
lira, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında 8, özel
kurumlarda 15 lira oldu değerli arkadaşlar. Yani Türkiye
Cumhuriyetinde ilk kez birinci basamak yani koruyucu hekimliğe ücret
getirildi, 2 lira. Bunu arkadaşımız da söyledi, buna gerekli
vurguyu tekrar yapıyorum.
Yine, 1 Ekim
tarihinde yürürlüğe giren kararla 10 bin eczane kapanma tehlikesiyle
karşı karşıya kalmıştır. Eczacılar, 4
Aralıkta, seslerini duyurabilmek için ülkenin her tarafında
kepenklerini kapatarak tepkilerini dile getirmişlerdir. Çok düzenli olan bu
eylemde acil hizmet verildiği gibi hiçbir hasta mağdur olmamıştır
değerli arkadaşlar.
Sosyal Güvenlik
Kurumu ise bir intikam alma, bir öç alma mantığıyla, bu kepenk
kapatan eczanelerin sözleşmelerini iptal etmiştir. Bu tavır,
Hükûmetin örgütlenme özgürlüğüne ne kadar tahammülsüz olduğunu ortaya
koymuştur. Eğer SGK ile yapılan sözleşmede Türk
Eczacılar Birliği devreden çıkarılacaksa meslek
odalarına ya da örgütlenmeye neden ihtiyaç olsun? Hükûmet demokrasiden
bahsedip duruyor ama haklarını arayanların boğazını
sıkıyor. O zaman meslek örgütlerini kaldırın ve Hükûmet
istediği gibi davransın.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, dün Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Ömer Dinçer, Bakanlığının bütçesi
görüşülürken ne diyordu: Birilerinin eczanelerle aramıza girmesini
istemiyoruz. Dikkatinizi çekerim, birileri dediği Eczacılar
Birliğine diyor. Birilerinin eczanelerle aramıza girmesini
istemiyoruz. Ayrıca bu işlemler için de aidat toplanmasından çok
rahatsızız.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanın birileri dediği eczacı
odaları ve onların üst birliği olan Türkiye Eczacılar
Birliği, yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiş, demokratik yollarla,
yani seçimle göreve gelmektedirler. Türkiyedeki bütün meslek odaları gibi
yine keyfî değil, belirlenen usullere göre yıllık aidatlarını
toplamaktadırlar. Ben bir hekim olarak İstanbul Tabip Odasına
aidatımı veriyorum, hekimlik yapmadığım hâlde. Bu,
yasayla belirlenmiş bir şey. Bunlar da aidat veriyorlar, Bakan bundan
rahatsız, bu aidat verilmesinden. Sayın Bakan, eczaneleri aradan
çıkarıp bizim dediği şirketleri mi araya sokmak istiyor
acaba, anlaşma için? Anlamak mümkün değil. Hiçbir hukuk devletinde
böyle olaylar yaşanmaz. Demokrasinin olduğu yerlerde örgütlenme bu
kadar baltalanmaz, hor görülmez.
Hükûmetin
uygulamaları, eczanelere kepenk kapattıracaktır ama asıl
önemli sorun görmezden gelinmemelidir. Eczacılarla birlikte
mağduriyetin en önemli parçası hastalar olacaktır. Eczanelerin
kapanmasıyla birlikte vatandaşların ilaca ulaşımı
zorlaşacaktır. Birçok ilaç tezgâh üstü kapsama alınıp,
OTC dedikleri tezgâh üstü kapsama alınıp geri ödeme listesinden
çıkarılacaktır bu uygulamalar sonucunda değerli
arkadaşlar. Bu ilaçları vatandaşlar ceplerinden
alacaklardır. Tezgâh üstü ilaçlarda ücretler de fiyatlar da serbest
olacak, ayrıca buna reklam da gelecektir. Acaba, asıl amaç, bazı
ilaçların ücretini ödememek için tezgâh üstüne çıkarıp ilaç
marketleri mi oluşturmaktır? Bütün eczacılar bundan
kuşkuludur değerli arkadaşlarımız.
Çok yakın
bir zamanda yapılan düzenleme ile gene özel hastaneler
sınıflandırılmıştır değerli
arkadaşlar, yani 8 Aralıkta çıkan yönetmeliğe göre özel
hastaneler sınıflara ayrılmıştır. Hükûmet her
hastaneyi birinci sınıf sağlık kuruluşu hâline
getirmek yerine, özel hastaneleri tercih eden vatandaşlarımızdan
aldığı fark ücretini artırmayı tercih etmektedir. Oysaki
her vatandaş birinci sınıf sağlık hizmetine
layıktır.
Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykalın geçen yıl grup
toplantısında, tam bir yıl önce grup toplantısında da
belirttiği gibi, devletin görevi her vatandaşını birinci
sınıf denilen sağlık hizmetlerine
kavuşturmaktır. Sağlık kuruluşları arasında
sınıflandırma yapmayı içine sindiren Hükûmet,
vatandaşlar arasında sınıflandırma yapmayı içine
sindirebilmiş demektir.
Bakınız,
Hükûmetin başına buyruk tavırları nedeniyle ülkenin her
yanında avukatlar, itfaiyeciler, 2 milyon civarında kamu emekçileri,
sağlık emekçileri, hekimler, eczacılar, diş hekimleri,
öğrenciler, demir yolları çalışanları, Tekel
işçileri ayağa kalkmış, uygulamalardan duydukları
rahatsızlıkları dile getirmişler ve getirmektedirler. Sözde
yapılan demokratik açılım nedeniyle de ülkenin her yerinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun efendim.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Teşekkür ederim.
son yirmi gün
içinde altmışa yakın şiddet ve terör olayı
olmuştur. Dün İstanbul Valisi açıkladı, sadece
İstanbulda son bir yıl içindeki eylemlerin, şiddet ve terör
eylemlerinin yüzde 40ı son bir ay içinde olmuştur değerli arkadaşlar.
Ülke ne hâle gelmiş! Son bir ay içinde bir yılda olan şiddet
eylemlerinin neredeyse yarısı olmuştur.
Sağlığın
iyi yönetilmediği ülkenin de iyi yönetilmediğinden bellidir. Domuz
gribi olayında bu yönetim zafiyetini apaçık bir şekilde hepimiz
gördük değerli arkadaşlar. Arkadaşımız değindiği
için daha fazla girmek istemiyorum.
Bir de şunu
söylemek istiyorum: 12 Mart 2008de şef, şef
yardımcılığıyla ilgili yasa buradan geçti. Biz 2008
Nisanının başında Anayasa Mahkemesine gittik bu konuda.
Anayasa Mahkemesi, neredeyse bir buçuk yılı geçti, bu konuda karar
almadı. Geçenlerde Le Monde bir yazı yazdı Anayasa Mahkemesi
AKPnin önde geleni. gibi. Buradan Sayın Bakana söylüyorum: Anayasa
Mahkemesi Başkanına bir söylese de bunu öne alsa. Biz haziran
ayında da tekrar bir dilekçe verdik araya alın diye ama bu
görüşülmedi. Bu arada şef, şef
yardımcılığı atamaları yapılmak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SACİD YILDIZ
(Devamla) - Çok az kaldı Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurunuz.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu arada
şef, şef yardımcılığı atamaları bir
buçuk yıldır devam etmektedir.
Yine,
geçtiğimiz yıllarda bu yasa iki kez Cumhurbaşkanından
dönmüştü, bir kez Anayasa Mahkemesinden döndü, idari mahkemeden döndü.
Anayasa Mahkemesinin karar almasıyla Resmî Gazetede
yayımlanması arasında geçen kırk bir günlük sürede 175 tane
şef, şef yardımcısı atanmıştı,
şimdi acaba bu süre içinde ne kadar atandı? Anayasa Mahkemesi
Başkanından rica etse de -madem önde gelen- bunu bir öne alsa,
görüşse.
Çok teşekkür
ederim.
Saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Muğla
Milletvekili Metin Ergun.
Metin Bey,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
METİN ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Ben
daha ziyade kültürden bahsetmeye gayret sarf edeceğim fakat birkaç
cümleyle de olsa turizmden bahsetmek istiyorum.
Bu sene ülkemize
gelen turist sayısında bir artış var ama garip bir
şekilde ülkemizin turizm gelirinde bir azalma söz konusu. Sayın Bakan
bunun matematiksel olarak artması gerekirdi. Bunun eksikliği
üzerinde, niçin eksildiği, niçin azaldığı üzerinde ciddi
bir araştırma gerekiyor.
İkincisi,
Sayın Bakan, biz Muğlada sıkıntıdayız.
Topraklarımızın yüzde 64ü orman, yüzde 17si sit; doğal
sit, özel çevre ve diğer sitler. Muğlada insanlarımız ev
yapacak yer bulamıyor. Özellikle bazı köylerin, sahilde sit
alanındaki bazı köylerin mutlaka köy yerleşim
alanlarının hazırlanması lazım. Bakanlık olarak
bu konuda bir katkı sağlarsanız memnun oluruz.
Muhterem
milletvekilleri, daha önceleri genel olarak Türkiyede kültürel faaliyetleri
koordine eden, Türk kültürünü yaşatmak, araştırmak ve korumak
üzere faaliyet gösteren Kültür Bakanlığımız var idi.
Günümüzde ise fiiliyatta Turizm Bakanlığının içinde
kaybolan bir Kültür Bakanlığımız söz konusudur.
Bugün, bu iki
sektör iç içe geçmiş şekilde çalışıyorsa da üretilme,
yaşatılma ve korunma faaliyetleri birbirinden oldukça
farklıdır. Turizm, kültürün daha ziyade maddi kültür
kısmına kıymet vermektedir. Manevi kültür değerleri büyük
oranda turizmin ilgi alanının dışında kalmaktadır
ve Hükûmetçe de ihmal edilmektedir.
Biliyorsunuz,
bütçe görüşmeleri sadece rakamsal değerlerin ifade ve müzakere
edildiği görüşmeler değildir. Bunların yanında,
aynı zamanda ilgili bakanlığın genel
politikalarının ele alındığı ve
değerlendirildiği bir süreçtir. Bu açıdan, ben
Bakanlığın kültürle ilgili rakamsal değerleri üzerinde çok
fazla durmayacağım. Kaldı ki, Bakanlığın rakamsal
bütçesinin yetersiz olduğu her-kesçe malumdur. Bakanlık bütçesinden
kültüre ayrılan pay ise oldukça azdır.
Üzerinde durmak
istediğim asıl husus, Bakanlığın genel kültürel
faaliyetleridir. Bugüne kadar Türk kültürüyle ilgili olarak ortaya koyduğu
vizyon, bazı maddi kültür varlıklarımızın
restorasyonunu yapmak ve somut olmayan birkaç kültürel
mirasımızı tescilletmekten ibaret kalmıştır.
Kültür politikalarında Türk millî kültürüyle ilgili genel vizyon
eksikliği dikkat çekicidir.
Sayın
milletvekilleri, Büyük Atatürk, kültürü, Türkiye Cumhuriyetinin temeli
kültürdür. diyerek herhangi bir izaha gerek bırakmayacak şekilde
cumhuriyetimizin temel direği olarak görmüştür. İşte,
cumhuriyet bu şekilde yüksek bir kültür anlayışı ve
misyonuyla kurulmuştur. Günümüzde Kültür ve Turizm
Bakanlığının, turizm kısmının gölgesindeki
bir Kültür Bakanlığı ile bu misyonu gerçekleştirmesi mümkün
görülmemektedir.
İktidarın
millet anlayışı ve son zamanlarda yürüttüğü Kürt
açılımı adlı yıkım projesi millî
varlığımızı ve millî kültürümüzü tehdit eder bir hâl
almıştır. Özellikle bu dönemde yerli yersiz kullanılan
bazı moda terimler kültürel dokumuzu zedelemeye
başlamıştır. Bu terimlerden birincisi etnisite,
etnikliktir. Başta Sayın Başbakan olmak üzere bütün iktidar
mensupları gittikleri her yerde, gerekli gereksiz her zeminde, turizm
toplantısından ekonomi toplantısına kadar ilgili ilgisiz
her yerde bu kavramlara takılı kalmışlardır.
Türkiyede çeşitli etnik grupların varlığından söz
etmektedirler. Bunlar milletimizi oluşturan unsurlar değilmiş
gibi algılanmakta ve algılatılmaya
çalışılmaktadır. Bu etnik gruplar sayılırken içine
Türk terimi de sıkıştırılmaktadır yani Türk,
etnisiteye indirgenmektedir. Hâlbuki cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinde
Türk, etnisiteyi değil modern anlamda milleti ifade etmektedir. Bu
anlayışın en bariz göstergesi, Büyük Atatürkün millî mücadeleyi
başardıktan sonra söylediği Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran
halka Türk milleti denir. ifadesidir. Bu ifade Hangi etnik kökenden gelirse
gelsin, hangi coğrafyadan göç etmiş olursa olsun ve hangi mezhep veya
inançtan olursa olsun Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda yer alan her
birey Türk milletine vücut veren aziz birer varlıktır.
anlayışını ortaya koymaktadır. Bu anlayış,
yine Büyük Atatürkün Ne mutlu Türküm diyene! şeklinde de ifadesini
bulmuştur.
Cumhuriyet, bu
anlayışı daha sonra Türkiye Cumhuriyeti devletine
vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
şeklinde ifade etmiştir. Buradaki Türk ifadesi bir ırkı
değil modern anlamda milleti tarif etmektedir.
Son zamanlarda
söz konusu etnisite terimiyle biyolojik kökenin ötesinde ayrı ayrı
kültürel yapılar ifade edilmeye çalışılmaktadır. Bu
anlayış subjektif yani iradi millet varlığını
inkâr etmek anlamına gelir. Bilindiği üzere, kimliklenmiş ve
kültürleşmiş topluluklara ancak millet denilmektedir. Yani,
milletin diğer bir vasfı kültürleşmedir. Kabile, oymak,
aşiret ve benzeri sosyolojik aşamaları geçmiş ve kültürel
değerler sistemi oluşmuş olan topluluklara ancak millet
denilmektedir. Türkiyede çok tartışılan, çok kullanılan ve
bir o kadar da karıştırılan terimlerden biri, söz konusu
etnik terimidir. Bu terim, lügat manasıyla bile yanlış
anlaşılmışken, bugün her türlü etnik mülahazanın çok
üzerinde, bir sosyal olguyu ifade eden, millet ve milletleşme
kavramlarının karşılığında kullanılarak
içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Etnik terimi
biyolojik merkezlidir, biyolojik kökenle ilgilidir. Milletleşme ise belli
bir biyolojik kökenin daha ötesinde, bir yaşama üslubu, mensubiyet
duygusu, manevi bir mutabakat zeminini oluşturan ortak değerler
sistemidir. Kısaca söylersek, milletleşme biyolojik değil,
kültürel bir hadisedir; saf ırka veya etnik yapıya dayalı millet
anlayışı Batı menşelidir ve hastalıklı bir
ruh yapısını yansıtır. Biz, bu biyolojik
ırkçılığın 1945lerde sona erdiğini
sanıyorduk ama yanılmışız.
Milletleşmenin
ifadesi olan değerler sisteminin oluşması için asırlar
geçmesi ve bu değerlerin oluşması için iyi veya kötü birçok
olayın ortak olarak yaşanmış olması gerekir.
Yaşanan bu olayların toplumun genelini derinden etkilemesi
şarttır. Yaşanan bu olaylara ortak tarih denir. Ortak tarih
olmadığı müddetçe, insan grupları ortak kimlik sahibi
olamazlar. Kimlik sahibi olmak, sadece bir adlandırma değildir, bunun
ötesinde, ortak değerler sistemidir. Ortak değerlere sahip olan insan
grupları kimlik sahibi olabilirler, ancak ondan sonra milletleşme
anlamında bir yapı oluşturabilirler.
Kalabalığı,
güruhu kimliklendiren, milletleştiren bu değerler nedir diye
baktığımız zaman, kısaca, bir grubu ötekinden
ayıran, ötekini bu gruptan ayıran her şeydir. Buna millî
kültür de denir. Bu açıdan baktığımız zaman,
Türkiyede yaşayan insanların anlamsız bir kalabalık
olmadığını görürüz. Ortak değerler sistemi
oluşmuş, sosyolojik anlamda kimlik kazanmış yani
milletleşmişlerdir. Türkiyede yaşayan insanlar bu
değerleri masa başında, kâğıt kalemle yazarak elde
etmemişlerdir. Değerlerini oluşturabilmek için ortak bir tarih
yaşamışlardır. Asırlarca bu değerleri
oluşturmak, yaşatmak ve korumak için birlikte mücadele
etmişlerdir. Bu mücadelelerinde göz yaşını,
acıyı, ıstırabı, keder ve sevinci birlikte
paylaşmışlardır. Bu paylaşım, bu ortak
yaşanmışlık onları bir potada kimliklendirmiştir.
Bu kimliğe de Türk milleti demişlerdir. Acıları birdi
adları bir oldu, bir nevi kederleri kaderleri oldu, kederleri kaderlerini
tayin etti. Yani Hükûmetin dediği gibi değil. Bu topraklarda etnisite
temelli bir ayrıştırma yapılamaz, buna millet asla ve asla
izin vermez.
Türkiyede bir
kimlik sorunu yokken ortaya atılarak kullanılan ve Türkiye
gerçeğine aykırı olarak kullanılan terimlerden biri de
Türkiyelilik kavramıdır. Hemen şunu belirtelim ki Türkiyeli
gibi kavramlar insanımızın ortak tarihini inkâr anlamına
gelmektedir. Bu aynı zamanda insanımızın kültürel
değerler sisteminin oluşmadığı, kimlik ve ortak üslup
sahibi olmadığı anlamına gelir ki bu da milletimizin ortak
yaşadıklarının inkârı anlamına gelir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
METİN ERGUN
(Devamla) Türkiyelilik bir nevi milletsiz vatan demektir, bundan uzak
durmalıyız.
Muhterem
arkadaşlarım, bu yanlış anlayışlara sahip
olanların bilmesi gereken şey, yurdumuzun kuzeyinden güneyine,
batısından doğusuna kadar Türkiyede yaşayan ve hangi etnik
kökenden, hangi mezhep ve inançtan, hangi dünya görüşünden ve hangi
coğrafyadan göç etmiş olursa olsun bütün insanlarımızı
bir arada tutan tek bir kültür vardır, o da Türk-İslam kültürüdür.
İnsanımızın müştereği budur. Bu müşterek
değerler bizi bir millet yapmıştır. Adını ne
koyarsanız koyun bu millet ne mozaiktir ne de alt-üst kültürü vardır.
Milletimiz ve kültürü bir bütündür, kimse bunu unutmasın. Özellikle de
Kültür Bakanlığımız, her türlü icraatında bunu bir
ilke olarak alsın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
METİN ERGUN
(Devamla) Son cümlem Sayın Başkanım.
Kuruluş
kanununda belirtilen görevlerinden biri millî kültürü korumak olan Kültür ve
Turizm Bakanlığının bütçesinde bu görüşlerimi sizlerle
paylaşmak istedim.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ergun.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Kars Milletvekili
Sayın Gürcan Dağdaş.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2010 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü bütçeleri
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Başbakanı İkinci Atatürk diye ilan
eden Sayın Bakana, tek ve gerçek ve Büyük Atatürkün söylemlerinden bir
bölümü hatırlatmak isterim. Büyük Atatürk: Dünyanın bize hürmet
etmesini istiyorsak önce biz kendi benliğimize hürmet edelim, önce biz kendi
benliğimize hürmet etmek zorundayız. Benliğimize ve
milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün efâl ve hareketimizle
gösterelim. Bilelim ki millî benliği bulunmayan milletler, başka
milletlerin şikârıdır. Millî harsını ihmal eden
milletlerin atisi musibet, izmihlal olmuştur. Türkler her şeyden
ziyade harsi millîlerinde çok kuvvetlidirler. Bu kuvvet sayesindedir ki
asırların vurduğu darbeler karşısında
mevcudiyetini müdafaaya muvaffak olmuştur. Türk ulusunun idaresinde ve
korumasında ulusal birlik, ulusal duygu, ulusal kültür en yüksekte göz
diktiğimiz ülküsüdür. Bu sözlerle, bugün içine sürüklendiğimiz
buhranlı dönemden çıkış kapısını ve
bütçesini irdelediğimiz kültür faaliyetimizin mihenk noktasını
tarif ediyor.
Kültür ve
ulusal kültür kavramları, son iki yüzyıl içinde sayısız
biçimde tanımlanmaya çalışılan kavramlardır. Her
ulusun sosyal bilimcileri, kültür bilimcileri bu tanımlamalara kendi
açılarından katılmıştır. Bu tanımlar
arasında büyük ayrılıklar olduğu gibi, kültür ve medeniyet
ayrımcılıkları da göze çarpar. Aynı kavramlar üzerinde
sayısız farklı tanımlar yapılması, sorunun sadece
bir boyutlu olmadığını, tersine, çok boyutlu bir konu
olduğunu gösterir.
Politik ve
stratejik amaç ve hedefler doğrultusunda ortaya sürülen kimi teori ve
tanımlamaları sadece bilimsel verilere dayalı açıklamalar
gibi görmek ve onların büyüsüne kapılarak arkalarına
takılmak, akılcı bir tutum ve yaklaşım olarak kabul
edilemez. Çünkü sosyal ve beşerî bilimler aynı zamanda
uluslararası politika ve stratejilerin en önemli unsurlarından
biridir.
Bugün, Türk
milleti için birtakım şer odakları ve menfaat çevreleri yeniden
bir kimlik tartışması süreci açmaya
çalışmaktadır. Binlerce yıllık
kardeşliğimizi zedelemek için aranan fırsat, iktidarın
açılım lakırdısı ile yakalanmıştır.
Eşkıya sokağa inmiştir, devletin güçleri
sindirilmiştir. Abuk sabuk, bir sürü olur olmaz söz, sanki gerçekmiş
gibi, bir kimlikmiş gibi, şer odakları ve siyaset tacirleri
tarafından utanmazcasına halkımıza sıralanıyor.
Atatürk Biz
kimiz? sorusuna verdiği cevapla devletimizin ve ulusumuzun olması
gereken istinatgâhını belirliyor. Bakın, ne diyor: Biz
doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz.
Cumhuriyetimizin mesnedi Türk camiasıdır. Bu camianın
efradı ne kadar Türk harsıyla meşbu olursa o camiaya istinat
eden cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
Türkiye
Türklerindir. İşte milliyetperverlerin kuralı budur. Çünkü bu
memleket tarihte Türktü, hâlen Türktür ve ebediyen Türk olarak
yaşayacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli
hazırun, bu sözlerin bir Türk için tartışılır
yanı olamaz. İnsan, kimliğini tartışma konusu etmez.
Bir ulusun kimliği ise asla tartışma konusu edilemez. Atatürk bu
konunun önemini altını çizerek vurguluyor. Hars ve kültür
tanımlarının ayrıştırılmasını
doğru bulmuyor ve söz konusu harstan, kültürden ne
anladığını, ne anlaşılması gerektiğini
ise şöyle açıklıyor: Benim harstan anladığım
şudur: Bir devleti meydana getiren cemiyeti, yani milleti düşünün.
Bir millette kaç türlü hayat tasavvur olunabilir? Devlet hayatı, fikir
hayatı, iktisadi hayat değil mi? Her millet, devlet hayatında,
fikir hayatında, iktisadi hayatında bir şeyler yapar.
İşte bu üç hayatın toplamına ve sonuçlarına hars
denir. Bu üç şeklin hayattaki gelişme dereceleri birleştiği
zaman ortaya o milletin harsı çıkar. Bazıları harsla
medeniyeti ayırmazlar. Bundan maksat, devlet, fikir ve iktisadi
hayattır ki bu, o milletin harsıdır.
Bilindiği
üzere, her milletin kendisine mahsus bir harsı vardır. Hars, bu hassa
ve karakterle ifade edilir. Bence de en ilmî olanı, harsla medeniyeti
birleştirmektir. Bu millete gideceği yolu gösterirken, dünyanın
her türlü ilminden, keşfiyyâtından, terakkiyâtından istifade
edelim. Lakin unutmayalım ki asıl temeli kendi içimizden
çıkarmak mecburiyetindeyiz.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın bu bölümünde Kültür Bakanlığıyla ilgili
düşüncelerimi ifade edeceğim: Sanat kurumları, Kültür
Bakanlığının varlık ve etkinlik alanları
arasında önemli bir yer tutar. Kültür Bakanlığı, kültürün
asıl dinamiği olan insana yatırım yapmak gibi önemli ve
yaşamsal bir sorumluluğu yüklenmiştir. Toplumun nitelikli ve
aydın bireylerden oluşması yolunda insana yapılan
yatırımın en önemli ve gerekli yatırım olduğu
tartışılamaz. Bu anlamda Bakanlık bünyesindeki sanat
kurumları iki açıdan önem ve değer kazanmaktadır:
Birincisi, bu kurumların toplum karşısındaki görevleri
bakımından durumları. İkincisi, toplum
karşısındaki görevlerini yerine getirmek bakımından
rasyonel örgütlenme, yönetim ve verimlilik durumları.
Devletin sanat
kurumlarının toplum karşısındaki görevleri
bakımından sanatın geniş kitlelere yayılması,
nitelikli ve evrensel değeri olan sanat yapıtlarının
sergilenmesi ve halk sanatlarının korunması ve geliştirilmesi
gibi görevler üstlenir. Bu anlamda devletin kültür ve sanat politikasının
önemli bir parçasını oluşturur. Türkiyenin toplumsal gerçekleri
içinde değerlendirildiğinde bugün için bu işlevi yerine
getirebilecek örgütlülük ve yaygınlığa sahip tek kuruluş,
bünyesindeki sanat kurumlarıyla Kültür Bakanlığıdır.
Bu sanat kurumlarının eleştiri konusu yapılan
hantallıkları, verimsizlikleri ve yozlaşmış
durumları için dahi olsa ülkemizin kültür ve sanat
yaşamının vazgeçilmez ögeleridirler.
Devletin sanat
kurumlarının toplum karşısındaki görevlerini yerine
getirmek bakımından rasyonel örgütlenme, yönetim ve verimlilik
durumları, çağın hızına, hareketlerine uyum
sağlayacak kıvraklıktan uzak görünüyor. Pek çoğunun ya
yasası yok ya eski çağın gerisinde kalmış yasalara
sahip ya da var olan yasaları bile gereğince uygulanamayan bir
konumdadır.
Çalışanlar
arasındaki statü farklılıkları ücretler arasındaki
uçurumu oluşturmaktadır. Bu durum hizmetin bütünlüğü ilkesini
zedelemekte, iş barışını ortadan kaldırmaktadır.
Meslek
tanımlarının yapılması ve yasada yer alması,
hizmetin bütünlüğü ilkesinin hukuken de oluşması ve bu ilkenin
fiili koşullarının maddi
karşılığının saptanabilmesi için gereklidir.
Devletin sanat
kurumlarının çağın gerektirdiği hız, verimlilik
ve kaliteye ulaşması için bir atılım şarttır. Bu
atılımı yaparken en doğru tutumu geliştirmek
adına çağdaş kültürün bilgi birikiminden yararlanmak
akılcı bir yoldur. Ancak temel belirleyicisi ülkemizin toplumsal,
ekonomik ve coğrafi yapısı ve Türk halkının sanat ve
kültür gereksiniminin en üst düzeyde karşılanması
olmalıdır. Kısıtlı bir bütçe imkânıyla ne kadar
yol alınacağı sorusu ayrıca önümüzde durmaktadır.
Kültür Bakanlığı ve ilgili kurumlarla ilgili söylenecek söz çok,
maalesef vakit azdır.
Sayın
Başkan, kıymetli hazırun; milletimiz emin olsun, bu
buhranlı dönem kapanacaktır. Aydınlık yarınların
şafağındayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Dağdaş.
GÜRCAN
DAĞDAŞ (Devamla) Fitneye fırsat vermeden, seçimde
olayların müsebbibi olan iktidar, tarihin derinliklerine gidecektir.
Bundan kimse kuşku duymasın. Yeter ki fitneye alet olmayalım.
Atatürkün
cumhuriyetin 10uncu yıl dönümü nedeniyle 29 Ekim 1933 yılında
Türk milletine ünlü hitabında söylediği şu sözlerle
konuşmamı tamamlıyorum. Görüştüğümüz bütçenin
milletimize hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Az zamanda çok
büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı
ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Asla şüphem yoktur ki,
Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni
kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda
yeni bir güneş olarak doğacaktır. Buna inanarak hepinizi
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dağdaş.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Kırıkkale
Milletvekili Sayın Osman Durmuş.
Buyurun
Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı
2010 yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlıkta
dönüşüm gerçekte bir rant bölüşümüdür. 2007de 26 milyar olan
sağlık harcaması, 2010da 39 milyar TLyi aşıyor.
Küresel paylaşım politikaları sosyal güvenlik
kurumlarının kaynaklarını yağmalamış,
açıklarını 4e katlamıştır. Vatandaş,
muayene için devlet hastanesine 8, özel hastaneye 15 lira vermezse muayene
olamıyor. Vatandaş yoksul, yeşil kartlı. Eczaneden,
ilacının yüzde 20sini ödemesi isteniyor, veremediği için
ilacını alamıyor, hastalığı kronikleşiyor;
ateşli bir hastalık veya ciddi bir kalp hastalığı ise
ölüyor. Eczacıların kâr payından kesinti yapılıyor.
Konu başlıkları tarzında anlatıyorum, zamanım
yok.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Senin zamanında ne vardı?
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Bu devasa açık, prim ve bütçe gelirleriyle kapanamıyor.
Kayıt dışı ekonomiyi düzeltemeyen ve prim toplayamayan
Hükûmet, 2010 yılı bütçe tasarısıyla
halkımızın sağlığından 3 milyar TL kesinti
yapmaya karar veriyor. Yoksul grip oluyor, beş gün hastanelere taşınıyor,
39-40 ateş ve ishalle beş gün sokakta kalıyor. Artık
elektrolit sıvı bitmiş. Cuma günü lütfediyorlar, hastaneye
alıyorlar, cumartesi hayata veda ediyor. Bakan seviniyor
Yaşasın, 1 kişi daha gripten öldü. diyor. Aile feryat ediyor,
İdrar yolu enfeksiyonu. diyor, Sinüzit dediler. diyor, Bu domuz gribi
lafı nereden çıktı? diyor ve mezara gömüldükten sonra ortaya
çıkıyor domuz gribi lafı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) İnsanın ölümüne insan sevinir mi ya? Ayıp
ya!
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Edepli olun, edepli
Edepli olun! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Amerika ve Çinde ve Avrupanın birçok bölgesinde,
değerli milletvekilleri, pandemi sona erdi sona, uyanın! Grip
pandemisi Amerikada, Çinde ve Avrupanın büyük bölümünde sona erdi.
Ankarada ayrılan enfeksiyon yataklarının çoğu boş ve
hastalık normal mevsimlerin altına düştü, muhtemelen ocak
ayı içinde pandemi Türkiyede de inecek.
Bir taraftan
paket uygulaması, düşük fiyat ve yüksek kesintilerle özel ve resmî
sağlık kurumları batırılıyor. 3 milyarlık
kesintiyle Türk milletinin sağlığı tehdit altına
giriyor, diğer taraftan, Bakan, bir korkutmalı senaryoya 2 milyar
Türk lirası ödüyor.
Değerli
milletvekilleri, AKP üç hükûmetle seksen altı aydır tek
başına iktidarda. Mecburi hizmeti çağ
dışıdır deyip kaldıranlar yirmi iki ay süreyle
Anadoluyu doktorsuz, aşısız bıraktılar, sonra
tükürdüğünü yaladılar, kanunu tekrar çıkardılar. Gece
yarılarına kadar vatandaşı uzman hekimin muayene
ettiği vardiya sistemini yandaş özelleri kayırmak için
kaldırdılar. Şimdi de hastaneleri otel standardına göre A,
B, C diye sınıflandıracaklar, yandaşa daha fazla para
aktaracaklar.
Kadro
şişirmesine rağmen sağlık verilerine göre dünya
klasmanında Türkiye 76ncı sırada değerli milletvekilleri.
Yandaşı düz memuru önce daire başkanı yapıyor, sonra
sınavı atlatmak için sınavsız şube müdürlüğüne
indiriyor. Hukuksuz, kanunsuz atamaları, yolsuzlukları ortaya
çıkaran müfettişlerin raporlarını iptal ediyorlar,
işlerine son veriyorlar. Mahkemeden dönenleri defalarca yeniden
memuriyetten atıyorlar, 40 milyar tazminata mahkûm oluyorlar ve devlete
ödettiriyorlar. Biat eden veya diğer kurumlardan getirdikleri
müfettişlere yolsuzluklarını aklattırıyorlar.
Yolsuzlukları aklayan müfettişleri daire başkanı,
teftiş kurulu başkanı ve yardımcılıklarına
getiriyorlar. 180 trilyonluk onarım yolsuzlukları,
tamamlanmamış işlere tam paraların ödenmesi, bunu soran
Sayın Karta yanlış bilgi verilmesi; 78 trilyonluk hastane
ihaleleri, 350 trilyonluk aşı yolsuzlukları, 240 milyon euroluk
grip aşısı soygunu, kene spreyleri soygunu ve buna onay vermeyen
daire başkanlarının görevden alınması bu dönemin tipik
özellikleri.
Yoksulun
parasının hesabını Yüce Divanda verecekleri ve kendilerine
rücu edileceği günler yakındır.
Hastaneleri,
adına Hastane Birlikleri dedikleri projeyle, yandaş iş
adamlarına ve odalara hastane yönetimini devrederek hastane bütçelerini
kontrol ettirmek ve yandaş çıkarlarına teslim etmek istiyorlar.
Kamu
hastanelerinin karşısına yakınlarının hastane
zincirlerini ve zincir eczaneleri yerleştirmek istiyorlar.
Kamunun binbir
güçlükle inşa ettiği elli ve yüz yataklı taşra
hastanelerini sağlık ocağına çeviriyorlar ya da
kapatıyorlar.
Sofrada gıda
denetimini bütünüyle Tarım Bakanlığına devrettiler. Bu
göreve 500 kadar sağlık ve çevre elemanı aldılar.
Şimdi o elemanlar ortada, onlara denetim yaptırmıyorlar.
Gıda denetimsiz kaldı.
AKPli
siyasilerin çocukları GDOlu mısır ithal ediyor. Bardak dolusu
size sunuyorlar. Afiyet olsun! Size bol GDOlu günler dilerim sevgili
halkım!
Kimliğine,
kişiliğine ve sağlığına sahip çıkacak kadar
bilgili ve kurallı olan halk milletleşmiş bir topluluktur diye
düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Tüketici olarak
kendinizi koruyacak şekilde bilinçli davranabiliyor musunuz? Pancar
şekeriyle tatlandırılan bisküvileri tercih ediyor musunuz?
İnsanları
bulaşıcı hastalık etkenlerinden, beden bütünlüğünü
bozan kazalardan, deterjan etkili ve kanserojen etkili kimyasallardan ve çevre
kirleticilerden korumak devletin görevidir. Okulları, çevreyi
kimyasallarla -üzülerek ifade ediyorum- AKP kirletiyor.
Aile
hekimliği, yanlış sağlık uygulamaları ile
insanımız 2002 yılında 5,2 milyar dolarlık ilaç
kullanırken, 2009 yılında 15,6 milyar dolarlık ilaç
kullanıyor. Bünyemize verilen zarar, karaciğer yağlanması,
böbrek yetmezliği, işin tuzu biberi. Bütçemize verilen zarar 3 misli.
İlaca fazladan verilen 10 milyar dolara 300 tane 500 yataklı Atatürk
Hastanesi yaptırabilirdiniz. Dünya ilaç kartellerine AKPye destek
olsunlar diye vergilerimiz aktarılıyor.
Yerli ilaç yüzde
30 indirimle alınırken, ithal ilaç yüzde 4 indirimle
alınıyor. Yerli fabrikalar battı ya da el değiştiriyor
ve kapanıyor.
Eczacılar
Yeni uygulamayla stoklarımız elimizden alınıyor. diye
ağlıyor, 7 bin eczanenin kapanacağını söylüyorlar.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlık, hastanelerinde toplu bebek ölümleri oluyor.
Ölüm sebepleriyle ilgili Bakanlıktan inandırıcı bir
açıklama yok. Çin Mamalardaki melaminden bebekler öldü. diye
açıkladı, Türkiye'de çıt yok. Zekai Tahir Burak Hastanesinin
yeni doğan kliniğini kapatarak, kendilerince her şeyi
çözmüş oldular. Soruşturmalardan ne sonuç çıktı, ölen
bebeklerin hakkı hukuku ne olacak bilemiyoruz.
Hastanede
sık sık yangınlar çıkıyor. Hastalar, Bursada
olduğu gibi kapalı devre solunum cihazlarına bağlı
kaldıkları için, elektrik kesildiği için, 10u birden
havasızlıktan ölüyor. Cihazdan ayrılsa yaşayacak. Bakan
huzur içinde koltuğunda oturuyor, ölü sayıcılığı
yapıyor.
GlaxoSmith Kline
firması 4 Kasımda aşıları Türkiye'ye getirdi -Buraya
dikkatinizi çekiyorum- bunlar kobaylarda, farelerde denendi; aşılar,
enjeksiyon yerinde kızarıklık, döküntü, iltihaplanma, kıl
dökülmesi, karın zarında iltihap, karaciğer ve dalakta büyümeye
sebep oldu. Deney hayvanlarının büyük bir bölümü 0,5 mililitre,
yarım dizyemle öldü. Bozuk aşıları
Hıfzıssıhha Başkanı iade edeceği yerde Burada
bilgi sızdıranlar var. diye soruşturma başlattı.
Sayın
Erdöle el altından söyledim, Bu aşılar bozuk, söyleyin,
reddetsinler. dedim. Kamuoyu önünde söylemedim, gizlice söyledim. Akredite
Laboratuvarı Başkanının görevi halk
sağlığını düşünmektir, aşı
firmasını değil, Bakanlık politikalarını savunmak
değil. Ama, ne oldu dersiniz? 23 Kasımda aşıları
incelemesi bitti, Hıfzıssıhha bozuk olduğunu söyledi,
Başkan baskı yaptı, SmithKlinee baskı yaptı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Sayın Başkan, iki dakika rica edeceğim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Durmuş, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Aşılarımızı yanlış metotla
ölçüyorsunuz, bizimki farklıdır. dediler ve sonunda, baktım ki
aşı iptal edilmeyecek, bir haber gönderdim Elimde bilgi, belge var,
sizi rezil ederim. dedim.
23 Kasım
Aralığın ilk haftasında bu bozuk aşılar
Yenimahalle Belediye deposundan yüklendi Güneydoğuya gönderilmek üzere.
Bozuk aşı Güneydoğuya gönderilmek üzere kamyona yüklendi ve
çıktı yola, gitti. FOX tvde konuşma yaptım, kamyon geri
döndürüldü.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yazıklar olsun! Bu kadar mı olur?
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) - Şimdi soruyorum: Sayın Bakan, bozuk
çıktığı hâlde, bu aşı kamyona niye yüklendi?
Yüklenme tarihi, bozuk çıktığı rapordan sonradır.
Güneydoğu Anadolu halkının sağlığı,
hayatı sizce önemli değil mi? Ben Açıklayacağım.
dediğim için mi bu kamyonu geri çevirdiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Durmuş, lütfen konuşmanızı bitiriniz efendim.
Buyurun.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
Allahtan korkan,
kuldan utanan ve insan olarak sorumluluk taşıyanlar bakanlık
koltuğunda rahatça oturabilirler. Nasılsa siz istifa etmeyeceksiniz.
Burada, bu kadar ayıplı iş yapan Hükûmetin
başını, Recep Tayyip Erdoğanı istifaya
çağırıyorum. İnsan hayatını hiçe sayan bu
Bakanın icraatlarından dolayı Başbakanı istifaya çağırıyorum.
Vatandaşı bozuk aşıyla öldürmeye teşebbüs
Cumhuriyet
savcıları bu konuda ne yapacak? Doğrusu merak ediyorum. Belge,
bilgi Hıfzıssıhhada vardır. Bu bozuk aşıları
imha etmeyecek misiniz? Unutturup kullanacak mısınız?
2002
yılında 22 milyon dolar veriyorduk, şimdi 350 milyon dolar
veriliyor. Sadece bu aşıya 240 milyon euro verdiniz. Bu parayla yirmi
tane Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi yapardınız.
Her gün gripten kaç kişi öldüğünün reklamını Bakan olarak
yapıyorsunuz. Kalp hastalıklarından her gün 150 kişi
ölüyor, onlarca kişi böbrek yetmezliğinden, diyalizden ölüyor.
Bunları önlemek için, organ naklini temin etmek için bunları
saysanıza, halkı bilgilendirsenize. Böbrek yetmezliğini birlikte
önlesek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Sayın Başkanım, son cümlemi tamamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, iki dakikalık süre verdim efendim. Lütfen, beni
mazur görünüz. Teşekkür edeyim sizlere.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Aşının rantı ne kadar geniş ilgi
çekiyorsa, Hacettepenin Hocası Kanadada okuttuğu çocukların
finansmanını nereden sağlıyorsa bilmiyorum ama her gün
üzerine düşeni de söylüyor, üzerine düşmeyeni de söylüyor. Kadın
doğumcunun söyleyeceği işi çocukçu doktor diyor ki Hamileler
aşı olsun. Bakan diyor ki Olmayan ölür. Aşı olmayan
ölür. (AK PARTİ sıralarından Sayın Başkan, kürsü
işgal altında sesleri)
BAŞKAN
Sayın Durmuş, teşekkür ederim efendim. Konu
anlaşıldı.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Bu bütçenin insanlar için hayırlı bir bütçe
olacağına inanmıyorum. Yine de hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalış.
Sayın
Çalış, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, sözlerime başlarken, bugün itibarıyla Silifkede ve
ülkemizin pek çok yerinde sel felaketinden zarar gören
vatandaşlarımız var; şahsım, Mersin
milletvekillerimiz, Grubum adına, sel felaketinden ülkemizin her
tarafında zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun
diyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, Sayın Bakanın sunumunu inceledim, geçmiş
yılların tutanaklarını da inceledim. Gördüm ki,
geçmişte çok önemli görevler icra etmiş olan Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğüne siyaset pek ilgi duymamış.
Onun için müsaadeniz olursa ben birazcık bilgi vereyim istiyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, bazı enfeksiyon hastalıklarının
bulaşıcı ve sınırlar ötesi, âdeta milletlerarası
ortak mücadeleyi gerektiren bir vasfı vardır. Nitekim teknolojideki,
bilimdeki, tıp ilmindeki gelişmelerle geçmişte çok önemli
problemler arz eden hastalıklar gün geliyor önlenebiliyor kolerada,
vebada, sarıhummada, vesair bakteriyel pek çok hastalıkta olduğu
gibi ama maalesef son birkaç yılda yaşadığımız
gibi kuş gribi, Çin gribi, işte en son domuz gribi gibi virüs kökenli
salgın hastalıklarla her ülke gibi bizler de mücadele etmek zorunda
kalıyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, bulaşıcı hastalıklarla örgütlü mücadele
aslında 1838lere kadar gider, Yüksek Karantina Meclisinin ve Bürosunun
kurulması bu tarihe rastlar; Karantina Talimatnamesi, karantina
tüzüklerinin yayınlanması ve nihayet 1851de Pariste toplanan
Mecliste karantina altına alınacak hastalıklar ve süreyle ilgili
anlaşmalarla da uluslararası bir şekil alıyor. Bugün,
cumhuriyet kurulduktan sonra 1924te Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü hâline gelen Genel Müdürlük, Lozan Anlaşmasından
Montrö Boğazlar Sözleşmesinden ve yasalarımızdan
aldığı yetkilere ve Dünya Sağlık Örgütünün
kurallarına göre bulaşıcı hastalıklarla mücadele
etmekle yani kara, deniz, hava hudutlarımızdan, kısacası
hudut ve sahillerimizden, gümrüklerimizden girecek bulaşıcı
hastalıklarla mücadele etmekle görevlidir.
Kıymetli
arkadaşlar -tabii ki aslında, biraz sonra son
yaşadığımız grip salgınına geleceğim
ama- bu Genel Müdürlük âdeta unutulmuş gibi. Bu kampanyada da pek
hissedemedik. Sanki boğazlardaki ve hudutlarımızdaki rutin
işleri yapar hâle getirilmiştir. Bence bu, doğru değildir.
Bugün, bilimdeki, teknolojideki, sanayideki, turizmdeki gelişmeler
nedeniyle gerçekten yeni tehditler ve yeni fırsatlar önümüze
gelmiştir. Yeni tehditler ve yeni fırsatlar doğrultusunda bu
Genel Müdürlüğümüzün yeniden organize edilerek yeniden aktif hâle
getirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Şöyle ki:
Bugün sadece Batı Avrupada 5 milyona yakın Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı yaşıyor değerli dostlar. 20 milyonun
üzerinde turist geliyor, ülkemizden dışarıya turist
gönderiyoruz. Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğuda, Türk
cumhuriyetlerinde yaşayan soydaş ve akraba topluluklarından
geliş gidişleri de göz önüne aldığımız zaman,
gerçekten, deniz, kara ve hava hudutlarımızdan çok fazla bir insan
sirkülasyonu, araç sirkülasyonu ve mal sirkülasyonu vardır. Buralarda da
gerçekten insan sağlığını tehdit edebilecek yeni
tehditler vardır. Yeni tehdit algılamasına göre yeni
düzenlemeler yapmak gerektiğine inanıyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, tabii ki sahillerimizin içine düştüğü durumu,
bazı tehditleri irdelersek, bakınız arkadaşlar, bölgelerde
yaşayan insanlarımız için önemli olan sahillerimiz belli
mevsimlerde turizm için de çok önemli hâle geliyor. Bazen ülkemizin öyle
yörelerine gidiyoruz ki biz, kendimiz o sahildeki güzelliklerden faydalanmaktan
korkuyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, zaman zaman sahillerimize yabancı gemilerin toksik
atıklar bıraktığını, sanayi
artıklarını bıraktıklarını, sahillerimizi,
kara sularımızı kirlettiklerini görüyoruz. Aslında
bunların hepsi, neticede bölgede yaşayan insanlarımızın
sağlığını tehdit eden oluşumlar.
Şimdi, tabii
ki bütçe cetvelini incelediğimiz zaman, bakıyoruz ki Genel
Müdürlüğe gerçekten bu kadar önemli işlerin içerisinde mütevazı
bir bütçe ayrılmış. Bu mütevazı bütçeyle, tabii ki sadece
boğazlardaki rutin işlerini ve havaalanlarındaki veya
kapılardaki rutin işleri yapar hâle gelecek değerli
arkadaşlar. Biraz önce bahsettiğim örneklerde olduğu gibi
gerçekten çevre koruma hizmetleri, bu Müdürlüğümüzün yapması gereken
işler arasında ama ödeneklerin dağılmasına baktığımız
zaman çevre koruma hizmetlerine sıfır ödenek ayrılmış.
Teşkilat bünyesine baktığımız zaman çevre koruma ve
turizmle ilgili, ilgili müdürlüğün, bünyedeki müdürlüğün de herhâlde
faaliyetlerinde ciddi bir sıkıntı olacak demektir.
Kıymetli
arkadaşlar, bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşümüz, yeni
tehdit algılamalarına, yeni fırsatlara göre bu Genel Müdürlük
yeniden organize edilmelidir çünkü biz turizmden en iyi şekilde
faydalanmak istiyorsak, biz ekonomimizdeki gelişmelerimizi en iyi
şekilde ihracatla, ithalatla taçlandırmak istiyorsak öncelikle
hudutlarımızı, sahillerimizi ve ülkemizin tamamını
sağlık açısından güvenli hâle getirmemiz gerekmektedir.
Kıymetli
arkadaşlar, domuz gribiyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum ancak
-grip salgını- böyle bir konuda dikkatli konuşmak gerekiyor. Bir
milletvekili olarak benim dikkatli konuşmam gerekiyor, bir vatandaş
olarak benim dikkatli konuşmam gerekiyor, siyasetçilerin dikkatli
konuşması gerekiyor, hele hele böyle önemli bir salgını,
sıkıntıyı atlatırken sorumluluk makamında
oturanların, sorumluluğunun gerektirdiği gibi
konuşması gerekiyor.
Kıymetli
arkadaşlar, hafızalarımızı tazelemek adına
söylüyorum, önce yurt dışında başlayan grip işte
havaalanlarımızdan giriyor, havaalanından girerken
sayıları döküyoruz, termal kameralar koyuyoruz, hastaneleri
gösteriyoruz. Âdeta bir şov! Bu şovun sonunda ne oldu? Griple
karşı karşıya geldiğimiz gün hastanelerimize
ateşi çıkan herkes yüklendi. Yüklenince ne oldu? Ya fazla
endişelenmeyin, bu da sonuçta, neticede bir griptir, gidin evlerinize
istirahat edin, dinlenin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çalış, buyurun, konuşmanızı tamamlayın
efendim.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) Şimdi arkadaşlar, söylemek istediğim şu:
Salgın hastalık üzerinden bir şeyler yaparken dikkatli olmak
lazım. Hastalığı olduğu gibi bilenlerin, bilim
adamlarının, vatandaşı, basın ve medyayı da
rehabilite ederek doğru bilgilendirmesi lazım. Bunu söylemeye
çalışıyorum.
Şimdi,
Sağlık Bakanlığı canla başla çabalıyor, bir
kampanya yürütüyor. Kampanyanın en üstündeki Başbakan, sağ
olsun, bu kampanyayı âdeta dinamitliyor, Ben aşı
olmayacağım, çocuklarım da olmayacak, bizdeki aşılar
da Amerikadakine göre şöyle böyle
Arkadaşlar,
şu kadarını söylüyorum: Eğer bu demagojiden dolayı
mağdur olmuş, canını kaybetmiş insanlar varsa bunun
mesulü, iki dünyada mesulü bunları yaratanlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çalış, lütfen konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) Bu salgın nedeniyle hayatını kaybeden
insanlarımızın yakınlarına
başsağlığı diliyorum ve bu kampanyada en tepeden en
aşağıya kadar emek veren bütün sağlık
çalışanlarına, bütün emek verenlere şahsım adına,
partim adına teşekkürler ediyorum. Bu salgını da ülkemizin
bir an önce en az zayiatla atlatmasını diliyorum.
Yüce heyetinize
saygılarımı sunuyorum, bütçemizin ülkemize hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum tekrar. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim efendim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bir düzeltme yapmak istiyoruz, CHP Grubu da istiyor.
Yenimahalledeki depo Büyükşehir Belediye
Başkanlığının deposudur, Yenimahalle Belediyesinin
değildir. Kayıtlara düzgün geçmesi için onu düzeltiyorum.
BAŞKAN
Tamam efendim.
AK PARTİ
Grubu adına Feyzi İşbaşaran, Elâzığ Milletvekili.
Sayın
İşbaşaran, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA FEYZİ İŞBAŞARAN (Elâzığ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve grubumuz adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, üç gün önce aramızdan ayrılan değerli
tiyatro-sinema sanatçısı, yönetmen, senarist Ali Tayguna Allahtan
rahmet diliyorum; ailesine ve sanat camiasına, sinema ve tiyatro
camiasına başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı tabii iki ayrı
bakanlık ve zor ve çok kapasiteli bir bakanlık.
Aşağı
yukarı 1 milyon yatak kapasitesiyle, 20 küsur milyar dolar gibi
yıllık turizm geliriyle 25-26 milyon civarında turistin ziyaret
ettiği bir ülke ve dünya turizmi içerisinde ilk 10 ülke içinde olan bir
ülkeyiz.
Gerçekten,
turizm, tabii ki çok hassas bir konu; dünyadaki en ufak bir gelişmeden, en
ufak bir ekonomik krizden, en ufak yaygın bir hastalık sebebiyle de
olsa, en çabuk etkilenen bir sektörümüzdür. Ama buna rağmen, 2009da,
bütün ülkelerde, bütün dünyada turizm gerilerken, eksi 4-5, hatta bazı
ülkelerde eksi 10 gibi daralmalar söz konusu iken,
Bakanlığımızın da iyi çalışması ve iyi
bir tanıtımıyla biz bunu daha hafif atlattık ve tam tersine,
içinde bulunduğumuz bu 10 ülke içerisinde, yüzde 2de olsa, büyümeyi
sağlayan tek ülke biz olduk. Ben bu konuda Sayın Bakanı da,
Bakanlık çalışanlarını da, burada emeği geçen
herkesi kutluyorum, teşekkür ediyorum.
Benim bu sene
Parise bir iki ziyaretim oldu ve çok gururla söyleyebilirim ki
Bakanlığımızın, Fransada Türk Mevsimi diye bir
tanıtım kampanyası -bilmiyorum, içinizde gidip de gezip gören
oldu mu, denk geldi mi size- gerçekten gurur verici bir şey. O
Şanzelize caddesinde çok büyük dev ekranlar ve her tarafta Türk kahveleri,
Türk misafirperverliği, muhteşem bir tanıtım ve bütün
Paris, bütün Fransa Türkiyeyi konuşuyor ve bu devam ediyor.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) O kadar değil Feyzi.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) - Eğer yolunuz düşerse
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) O kadar değil yani o kadar değil, lütfen
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Peki.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) - Ben iki sefer gittim, o kadar değil. Biraz vicdanlı
söyle, o kadar da değil.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Müsaadenizle
Peki, o sizin
düşünceniz. Peki.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Bütün Fransa derken şimdi fazla söyledin.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Niye rahatsız oluyorsunuz canım?
Dinleyin ya!
Gerçekten
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Ne kadar konuştuğunun kitabı var bende,
vereyim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibi dinleyiniz.
Sayın
İşbaşaran, buyurun efendim.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Ben size çok fazla dokunacak bir şey
söylemedim. Niye rahatsız oluyorsunuz, bilmiyorum.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Yok, tüm Fransa dediniz de onun için.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Ama gerçekten önemli. Gidip görmenizi
isterim ama. Gerçekten Turizm Bakanlığımız orada iyi bir
tanıtım yapıyor ve bu sene Fransadan Türkiyeye gelen turist
sayısında yüzde 10 artış oldu. Bu rakamlar ortada. Bu
tanıtımlar olmasa, bunlar nasıl olur? Tabii ki
yapılıyor.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Niye yıldan mevsime indi, söyler misiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) İnsicamını bozmayın Feyzinin.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Yok, insicamım bozulmaz, ben
rahatım, konuşabilir arkadaşlar, hiç önemli değil.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Zaten sataşılmıyor Sayın Başkan, katkı
veriliyor.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Sağ olun, çok teşekkür ederim.
Ben memnunum, katkınızdan da memnunum. Sağ olun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Konuşma süresine ilave etmek lazım.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Bu bakımdan çok kutluyorum Bakanlığı,
gerçekten güzel işler yapıyorlar, çok tebrik ediyorum, çok dar bir
bütçeyle. Sanıyorum bu sene 1 katrilyon 115 trilyon gibi -eski parayla
söyleyeyim- öyle bir bütçeleri var. Tabii, bu bütçeyle hem turizm tanıtım
işini hem de
Sayın Bakan kendisi bir kültür adamıdır,
gerçekten gurur duyuyorum yani geçmişinde, bu Bakanlıkta
olduğundan dolayı söylemiyorum, kendisi ciddi bir kültür
insanıdır ve yer altı zenginliklerimizi adım adım
izleyen ve kazı çalışmalarını bilfiil gezen ve bizim
ilimize, Elazığa da geldiler. Bizim oradaki kazı
çalışmalarını bizzat kendisi yerinde incelediler. Sağ
olsunlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İşbaşaran, buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Beş dakika bu kadar kısa
mıydı?
BAŞKAN
Zaman hızlı geçiyor.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Müdahale olduğu için bir iki dakika
verirseniz, biraz daha konuşmak isterim.
Evet, Devlet
Tiyatrolarıyla ilgili bir şey söylemek istiyorum. 14 yeni
kalıcı sahne kurdular, çok teşekkür ediyorum kendilerine. Bizim
Elazığda da kalıcı bir tiyatro sahnemiz var artık.
Çok teşekkür ediyorum. Sayın Lemi Bilgin Beyefendiye teşekkür
ederim. Lemi Bilgin Bey burada mı bilmiyorum. Sayın Genel Müdür,
teşekkür ediyorum sizlere.
Sayın Genel
Müdürden bir isteğim daha var benim. O makamda oturan, o Genel Müdürlük
makamında oturanlar mutlaka Kral Learı oynarlar. Cüneyt Gökçerden
sonra Kral Learı oynayan ben bir sanatçı göremedim. Sayın Genel
Müdür, siz bu makamdayken -size yakışıyor- siz daha önce Kral
Learda görev aldınız Cüneyt Gökçer hocanızla birlikte ama
şimdi sizin bunu oynamanız lazım. Ben sizden bunu bekliyorum,
inşallah yerine getirirsiniz; bu kadar işleriniz arasında zaman
bulup Kral Learı oynarsınız diye düşünüyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kim oynayacak, Bakan mı?
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Lemi Bilgin Bey, Devlet Tiyatroları
Genel Müdürü.
İstanbul,
tabii bir kongre merkezi, Hükûmetimiz çok güzel bir kongre merkezi yaptı
orada, 330 milyon gibi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İşbaşaran, lütfen tamamlayınız efendim.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Peki, tamamlayacağım.
Teşekkür ederim, sağ olun.
İstanbul,
tabii ciddi bir kongre merkezi, Hükûmetimiz orada iyi bir kongre, kültür
merkezi yaptı, çok gurur verici bir şey bu ve insanlar, biz,
Avrupaya giderken, gezerken
Hakikaten bir şehre damgasını
vuran, bir şehre kişiliğini veren oranın kültür, kongre merkezleridirler.
Siz hepiniz Avrupada gezmiş, bakmışsınızdır,
oranın tiyatro, opera binaları muhteşemdirler, turistler o
binaların önünde resimler çektirirler. Yani Berline gidin, Parise gidin,
Londraya gidin, Sidneye gidin, orada göreceksiniz ki muhteşem binalar,
hep çok güzel binalar vardır ama üzülerek söylüyorum ki hem Ankaradaki
Atatürk Kültür Merkezi hem de İstanbul Atatürk Kültür Merkezi -benim
şahsi görüşüm, katılanlar olur, katılmayabilirsiniz tabii
ki ama- benim gördüğüm en çirkin binalardır. Ama özellikle
Ankaradaki gerçekten bir sığınak gibi, bir kültür merkezine
yakışmayacak bir binadır ama inşallah Hükûmetimiz döneminde
hem İstanbul hem Ankaraya yaraşır çok güzel kültür merkezleri
yapılmasını diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İşbaşaran, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar,
bakınız, şimdi, benim bu hususta bir şeyim yok, sayın
grup 8 kişiye söz veriyor, dolayısıyla 8 kişi
kullanıyor.
Sayın
İşbaşaran, lütfen
(CHP ve MHP sıralarından
Sayın İşbaşaran sözünü tamamlasın, sözünü biz
kestik. sesleri)
Hayır
efendim, yani ben muhalefetin istemesiyle veya iktidarın istemesiyle
kürsüyü açık tutacak olursam hiç bitiremeyiz Meclis
çalışmalarını.
Teşekkür
cümlenizi alayım Sayın İşbaşaran, lütfen.
Buyurun.
FEYZİ
İŞBAŞARAN (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum.
Tekrar, Kültür ve
Turizm Bakanlığı bütçesinin Bakanlık
çalışanlarına, ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. Bu arada Sağlık Bakanlığımızın
bütçesi de burada görüşülüyor. Sağlık
Bakanlığının bütçesinin de hem Bakanlık çalışanlarına,
sağlık camiasına ve Türkiyeye hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, konuşma metinleriniz belli, süreniz
belli, gruplar tarafından belirtilmiş; bunu ben belirtmedim,
gruplarınız belirtiyor. Dolayısıyla, şöyle de bir
şey var: Bazı gruplar konuşmayı daha çok milletvekilleriyle
kullanıyor, bazıları daha az kullanıyor, bunun
serzenişleri de oluyor. Arkadaşlarımızın daha özenli
olmasını istirham ediyorum.
Kerem Altun, Van
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Altun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA KEREM ALTUN (Van) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığımızın 2010
yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın görev ve sorumluluk alanları hem
çok kapsamlı hem de çok çeşitli konulardan oluşmaktadır.
Anadolu ve hinterlandında bize ait uygarlığın bıraktığı
kültürel mirasın bütününü insanlık adına koruma sorumluluğu
ve bilinciyle hareket eden Bakanlığımız, kutsal bir hak
olan insanımızın maddi ve manevi varlığını
çağdaş dünyanın evrensel değerleriyle uyumlu,
barış, dayanışma ve hoşgörü anlayışıyla
bütünleşmiş bir kültür politikasını geliştirme ve
sürdürme çalışmalarını başarıyla yürütmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür denince, en geniş
anlamda ilk insanla, el değmemiş doğa arasına
insanoğlunun üretip koyduğu değerler toplamını
anlıyoruz. İnsanı doğaya egemen ve toplumu düzenli
kılan ana etken kültürdür. Hâliyle kültür, gelişme, ilerleme
demektir; kültür, büyüme ve birikim demektir, olgunluk ve derinlik demektir.
Öyleyse kültür, kalkınma ekonomisinin de itici gücüdür. Kültürel
gelişmişlik ekonomik ve sosyal geriliği kabul edemez. Aynı
şekilde kültürel gerilik de potansiyel servetleri bile heba eden, yok eden
bir kara delik gibidir.
Kültürü
gelişmeyen bir ülkenin kalkınma ve ilerlemesi düşünülemez.
Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. diyen Atatürk doğru bir öncelik
saptamıştır. Önce kültür diyebilenler, aslında en önemli
değere, insana yatırım yapalım demiş oluyorlar. Önce
insan diyen bir anlayış ise adaleti, barışı ve
refahı istemiş olmaktadır çünkü kültürün tek
alıcısı ve tüketicisi insandır. Kültür de insan gibi
canlıdır, onu besleyen ana damarlar güçlenirse millî kültür de
canlanır, milletleşme de böyle sağlanır; dil, din, tarih,
sanat, gelenekler bu damarlardandır.
Bakanlığımız,
millî kültürümüzü küreselleşmenin getirdiği engellenemez kültürel
yayılmalara maruz kaldığımız şu çağda
kapanma değil açılım yanlısı, savunma değil
rekabetçi bir anlayışla canlandırmaya
çalışmaktadır. Konuşma ve yazı dilimiz,
edebiyatımız, törelerimiz, ahlak ve hukukumuz, ekonomik
anlayışımız, kadınlarımızın allı
yeşilli giysileri, yayık ayranımız, kara yün
çadırımız, kebabımız, halayımız, horonumuz,
türkümüz, şiirimiz, şarkımız ve minyatürümüz bu boy ölçüşülmez
zenginlikten nice kültürel değerlerimizi küresel çapta sunacak,
tanıtacak çalışmalar yapıyoruz. Sanat eserlerine ve tarihin
mirasına bakarken, Türkiye, siyasi coğrafyasının
değil, siyasi tarihinin kendisine bıraktığı
sahanın kültürel mirasını sahiplenmiştir.
Kültür durmaz, ya
gelişir ya ölür. İhmal ettiğimiz her kültürel değer
taşıyıcılarıyla birlikte tarih sahnesinden
çekilmektedir. Memnuniyetle görüyoruz, Kültür ve Turizm
Bakanlığımız kıtaların ve kültürlerin
kesişme noktası olan ülkemizde yaşayan tüm kültürel
değerlerin araştırılması, geliştirilmesi ve
yaşatılmasını, bu değerlerin envanterini
oluşturarak gerekli çalışmaları başarıyla
gerçekleştirmektedir; geleneksel kültür ve sanat ürünlerimizin yanı
sıra sinemada, tiyatroda ve görsel sanatın her alanında üretilen
kültür ve sanat eserlerinin oluşumunu desteklemektedir. Şuna
inanıyoruz: Millet varlığını koruyacak olan yegâne
zırhımız millî kültürümüzdür. O donanımı bugün
toplumca kuşanmamız elzemdir. Kültürel bağımızı
perçinlemezsek, zenginin fakiri, güçlünün zayıfı ezdiği bir
dünyanın insafına geleceğimizi terk etmiş
olacağız. Ekonomi, maliye, bayındırlık hizmetlerimiz
elbette refah için gereklidir fakat kültür politikalarına
yatırım hayat memat davasıdır, varlık ve beka
meselesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özünde sevgi, hoşgörü, tevazu,
tolerans, incelik olan millî kültürümüz her dönemde tek biçimli insan yaratma,
insanı fotokopileştirme girişimlerine engel olmuştur
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Altun, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KEREM ALTUN
(Devamla) -
çünkü Tek biçimli yurttaş yaratma anlayışı
insanlara bir maske takar, herkes sessizce istenen oyunu oynar. Voltaire
şöyle der: Sessizlikte, suskunlukta görülen uyum aldatıcıdır
çünkü bu, kürek çeken forsaların sessizliğidir. Oysa günümüzde
farklılık çağını yaşıyoruz, bu, özgünlük,
özellik, çeşitlilik, değişikliktir. Hayat tek bir görüşe
hapsedilemeyecek kadar çeşitlidir, zengindir. Bahçenin güzelliği
çiçeklerin çeşitliliğiyle zenginleşmesine
bağlıdır. Çiçek güzel olduğunu bilmeyebilir ama devlet her
çiçeğin değerini, güzelini bilmek ve hakkını teslim etmek
zorundadır. Devletin müşfik, kucaklayıcı ve güçlü, toplumun
huzurlu, bireyin mutlu olduğu bir kültür politikası politikamızın
esasıdır.
Kültür ve Turizm
Bakanlığımız ile Sağlık
Bakanlığımızın bütçelerinin hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Altun, teşekkür ederim.
İkram
Dinçer, Van Milletvekili.
Sayın Dinçer,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA İKRAM DİNÇER (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğümüzün bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimiz iktidara geldiği ilk günden beri, her sahada
olduğu gibi kültür ve sanat alanında da önemli hizmetlere imza
atmıştır. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü,
İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya müdürlüklerinden sonra Samsun ve
Ankarada da müdürlükler açarak müdürlük sayısını altıya
çıkarmıştır. Genel Müdürlüğümüz, İstanbul ve
İzmirde de düzenlediği yarışmalarla kültür ve müzik alanında
Türkiye'nin tanıtımını dünyaya yapmaktadır.
Örneğin, Kadir Okurer kardeşimiz Amerika Birleşik Devletlerinde
ve diğer ülkelerde yapılan yarışmalarda uluslararası
başarılar elde etmiştir ve bizleri
gururlandırmıştır.
Daha önce
Bakanlar Kurulu kararıyla kararlaştırılan ve Resmî
Gazetede yayınlanan Van devlet opera ve balesi müdürlüğünün
kurulmasını da Van Milletvekili olarak Sayın
Bakanımızdan beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, büyük bir imparatorluğun mirası üzerine kurulan
Türkiye Cumhuriyeti devleti, zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Hükûmetimiz
farklı kültür ve değerleri bir kazanç görmekte ve bunların
korunmasını demokrasinin bir gereği olarak kabul etmektedir. Bu
çerçevede, TRT Şeşin açılmasına imkân vererek tarihî bir
adım atmıştır. Bu girişimimiz toplumun büyük
çoğunluğu tarafından da kabul görmüş ve Hükûmetimiz takdir
toplamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, adına ister Kürt sorunu ister Terör sorunu
isterseniz de Şark sorunu deyin, ortada suistimale müsait, terörize
edilen ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Ülkemiz bu
nedenle büyük kan kaybına uğramıştır. Bu kan
kaybının önüne geçmek için, Hükûmetimiz, son günlerde sabote edilmeye
çalışılan millî birlik ve kardeşlik projesini
geliştirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Malazgirt öncesiyle başlayan ve günümüze kadar gelen
Kürt-Türk kardeşliğini bozmak isteyen çeşitli çevrelere en iyi
cevabı bu Meclis çatısı altında birlikte hareket ederek
verebiliriz. Bin yıllık kardeşliğimizin pekişmesi ve
gelecek nesillere daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye için ideolojimizi, etnik
aidiyetimizi ve diğer farklılıklarımızı bir
zenginlik unsuru olarak görüp konuya öyle yaklaşmalıyız.
Seksen dört
yıllık cumhuriyet tarihimiz 60 Hükûmet, 11 Cumhurbaşkanı,
30a yakın Başbakan gördü. İsmet Paşadan, Kâzım
Karabekir Paşadan günümüze kadar konuyla ilgili onlarca rapor
hazırlandı ve bizler sürekli, değişik isimler altında
bu sorunları tartıştık ama bir arpa boyu yol alamadık.
İşte şimdi tam zamanıdır; gelin, hep birlikte bu
sorunu çözerek çocuklarımıza en güzel hediyeyi verelim. Gelin,
ellerimizi birleştirerek gönül sofrasında hep birlikte,
kardeşlik, barış ve huzur nimetinden faydalanalım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, onun için diyorum ki, gelin,
önyargılarımızı bir tarafa bırakarak birlik ve
beraberliğimizi dost düşman herkese gösterelim. Gelin, aramıza
nifak tohumu ekmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Gelin, anaların
daha fazla ağlamasına engel olalım. Gelin, birbirimizin
acılarına ortak olalım ve bir daha bu acıların
yaşanmaması için uzattığımız bu elimizi tutun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Dinçer, tamamlayın konuşmanızı efendim.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri ve bizleri televizyon ekranlarında izleyen aziz
milletimiz; huzurlarınızda şunu haykırarak sözlerimi
noktalamak istiyorum: Hiçbir nifak cephesi Kürtlerle Türkleri karşı
karşıya getiremeyecektir. Bu bayrak çatısı altında bin
yıldır beraber yaşayan halklar aynı şekilde
kardeşçe yaşamaya devam edecektir. Düşmanlıklara asla izin
vermeyeceğiz. Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh. sözü ile merhum
Alparslan Türkeşin Kürtçe konuşan kardeşlerimiz ne kadar
Kürtse biz de onlar kadar Kürtüz. Biz ne kadar Türksek onlar da bizim kadar
Türktür. sözünü bu çerçevede çok anlamlı buluyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ederiz, sağ olun.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Daha büyük acıların yaşanmaması
için bir defa daha diyorum ki gelin, hep birlikte
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Dinçer, açtım mikrofonunuzu.
İKRAM
DİNÇER (Devamla)
akan bu kanı durduralım.
ŞENOL BAL
(İzmir) O zaman açılımı durdurun.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Artık anaların, eşlerin,
çocukların, hiç kimsenin gözyaşı akmasın. Türkiyenin
demokratikleşmesinin önünü açalım, geleceğe daha umutla
bakalım.
Bütçemizin
hazırlanmasında emeği geçen Plan-Bütçe Komisyonumuzun
saygıdeğer üyelerine, Kültür ve Turizm Bakanımıza ve onun
saygıdeğer bürokratlarına teşekkür ediyor, bütçenin
hayırlara vesile olması dileğiyle hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
AK PARTİ
Grubu adına dördüncü konuşmacı Malatya Milletvekili Mehmet
Şahin.
Buyurunuz
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ŞAHİN (Malatya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı
2010 mali yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yıllar
öncesi İstanbulda yaşanmış trajikomik bir olayı
huzurlarınıza getirerek sözlerime başlamak istiyorum.
Sovyetler
Birliğinin dağıldığı yıllarda
İstanbulda uluslararası bir sempozyum yapılıyor. Bu
sempozyuma kardeş Azerbaycan akademisyenlerinden bir profesör de
katılıyor. Herkes tebliğini sunuyor, sempozyum sonunda Türk ilim
adamı Azeri profesörün yanına yaklaşıyor Çok güzel Türkçe
konuştunuz, sizi tebrik ediyorum fakat bir şey öğrenmek
istiyorum. diyor. Azeri profesör merakla başını
kaldırıyor Buyurun. diyor. Bu güzel Türkçeyi nereden
öğrendiniz? diyor. Azeri profesör kaşlarını çatıyor
Tabii ki anamdan. diyor.
Evet, adı
Demirperde olmasa bile kardeş Azerbaycanda bile hangi dilin
konuşulduğunu bilmeyen bir Türkiye. İçine kapanmış,
dünyaya kapanmış bir Türkiye. Allaha çok şükür ki AK PARTİ
İktidarıyla artık o Türkiye çok gerilerde kaldı. Türkiye
bugün dünyanın en çok konuşulan ülkelerinden biri ve Türkçe bugün
dünyanın 4üncü konuşulan dili. Her yerde Türkçe konuşuluyor ve
birçok ülke resmî programlarda Türkçeyi almış durumda.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sormak istiyorum: Bu
dünyaya açılım kimin eseri? Türkiyenin dünyaya
açılımını kıskananlar ne demek istiyorlar? Evet,
medeniyetin, gelişmenin, kalkınmanın kriteri genellikle ekonomik
rakamlarla ifade edilmeye çalışılır ama aslında
gelişmişlik kriteri kültürel değerlerinizi dünyaya ne kadar
taşıdığınızdır. Daha açık ifade etmek
gerekirse kültürel değerleriniz kadar dünyada siz değerlisiniz.
İşte, AK PARTİ İktidarı olarak, AK PARTİ
hükûmetleri olarak biz bunun için sayısı 9 olan dünya kültür
mirasındaki tarihî yerlerimizi Bakanlığımızın,
Kültür Bakanlığımızın gayretleriyle 32ye
çıkartmaya çalışıyoruz. Kendilerine burada teşekkür
ediyorum.
2010 Avrupa
Kültür Başkenti olarak İstanbulun seçilmesini tesadüf mü
zannediyorsunuz? Evet, Türkiye Avrupaya ve dünyaya artık tarihî ve
kültürel değerlerini büyük bir memnuniyetle taşımaya
çalışıyor.
Türkiye genelinde
29 olan devlet tiyatrosu sayısını 2 katına, izleyici
sayısını 2 milyonlara ve bütün sanat dallarına desteği
sürdürerek sanatına, kültürüne sahip çıkıyor.
Türkiye
tarihiyle, kültürüyle, değerler sistemiyle, başardığı
kültürel sentezlerle dünyada bugün barış köprüsü ve bir cazibe
merkezi hâline gelmiştir. İnsafla sormak istiyorum muhalefete: Bütün
bunlar kimin eseri?
Bakın,
Şebiarus kutlanıyor bugünlerde ve şu anda Konyaya gelen bütün
dünyadan sadece devlet adamları değil akademisyenler, sanatçılar,
edebiyatçılar, musikişinaslar, her biri bir taraftan Mevlânâdan
ilham almaya geliyor. Bizim sevgimizi, bizim hoşgörümüzü, bizim
toleranslı havamızı teneffüs etmeye geliyor. Neden geliyor?
Niçin Türkiyeye geliyor? Niçin Konyaya geliyor? Çünkü dünyada Mevlânâdan
başka Ne olursan gel. diyen başka bir kültür adamı yoktur da
ondan dolayı. İşte, biz, böyle bir felsefenin, böyle bir
kültürün mensubuyuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şahin, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET
ŞAHİN (Devamla) Evet, mesele kendi farkımızı fark
etmek, kendi hüviyetimizi, kendi değerlerimizi başkalarına
göstermek. Bugün büyük bir gururla söylemeliyiz ki Türkiye, artık tarihî
mirasını sadece Anadoluda değil, sadece Balkanlarda ve Orta
Doğuda değil, Kafkasyadan, Orta Asyadan, Afrikanın
derinliklerinden Amerikaya kadar elinin değdiği, yüreğinin
götürdüğü her yerde, Hükûmetin hizmetleriyle, restorasyon
çalışmalarıyla, eğitim ve kültür
çalışmalarıyla devam ettiriyor.
AK PARTİ
olarak, kültürümüzün ve dolayısıyla kültür politikamızın
temelindeki sevgiyi ve hoşgörüyü dünyaya taşımaya
çalışıyoruz. İşte bu yüzden, bu anlayış
sayesinde, ekonomik krize rağmen turizm sektörümüz gelişmeye devam
ediyor.
Ben bu
duygularla, bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
AK PARTİ
Grubu adına Muş Milletvekili Medeni Yılmaz.
Sayın
Yılmaz, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEDENİ YILMAZ (Muş) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 2010 yılı Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
aldım. Grubum ve şahsım adına sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Hemen sözlerimin
başında, geçmişten günümüze sağlık alanında hizmet
etmiş, katkı sağlamış herkesi şükranla
anıyorum. Ebediyete intikal etmiş olanlara Allahtan rahmet diliyorum
ve elbette 58, 59 ve 60ıncı AK PARTİ hükûmetlerine,
Sağlık Bakanımıza ve ekibine, sağlık
alanında oluşturdukları vizyonla, geliştirdikleri yeni
sistem ve çağdaş bakışla, sağladıkları
değişim ve dönüşüm projeleriyle çok önemli reformlara imza
attıkları için teşekkür etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yedi yıllık AK PARTİ İktidarı
döneminde sağlık alanında neler yapıldı, bunları
elbette beş dakikalık bir süre içerisinde anlatabilmek mümkün
değil ancak sürem elverdiğince bazılarını
başlıklar hâlinde sizlerle paylaşmak istiyorum.
Neler mi
yapıldı:
Öncelikle kamuya
ait bütün hastaneler Sağlık Bakanlığının
çatısı altında birleştirilerek parçalı yapıya son
verildi. Böylece sağlık hizmetlerinin sunumunda norm ve standart
birliği sağlanarak hizmetin kalitesinin
artırılmasının ilk adımı atıldı.
Aile
hekimliği uygulamaları başlatılarak çağdaş bir
sağlık hizmetinin adımları atıldı.
Verimliliğin
ve hizmetin kalitesinin artırılması için performansa dayalı
ek ödeme sistemlerinin uygulanması başlatıldı ve böylece
sağlık personelinin ücretlerinde iyileştirmeler
sağlandı.
Ayrıca,
eleman temininde güçlük çekilen yerlerde özendirici tedbirler alınarak
sözleşmeli statüde sağlık personeli
çalıştırılmasına imkân sağlandı.
Özel sektör
sistemin içine çekilerek hizmetin yaygınlaştırılması
ve kalitenin yükseltilmesine katkı sağlandı.
Hastane
donanımlarının güçlendirilmesinde hizmet alımları
yöntemleri de kullanılarak, kamudan kaynak aktarılmadan hizmete
erişim bu yolla kolaylaştırıldı.
Sağlıkta
bilişim teknolojisi her anlamda yaygın olarak kullanılmaya
başlandı.
Ayrıca, yurt
içinde tedavisi mümkün olmayan hastalıklar için daha önceleri çok
sınırlı olan imkânlar artık herkes için mümkün hâle
getirildi.
Sağlıkta
hizmet sunumu ve hizmete erişimde yurt sathında dengeli
dağılımın sağlanmasında çok önemli mesafeler
kaydedildi.
Hastanelerimizin
gerek fiziki mekânları gerek donanım ve personel durumu
iyileştirilirken, kırsalda hizmet veren kuruluşların
sayıları artırıldı. Örneğin, sağlıkevi
sayısı 1.572den 5.268e, sağlık ocağı ve aile
hekimliği kuruluşlarının sayısı 5 binli
rakamlardan 7 binli rakamlara ulaştı.
Tabii ki bu
kuruluşların sayılarını artırmakla yetmiyor, bunların
donanımı ve sağlık personeli bakımından yeterli
hâle getirilmesi elbette önemli. Bu alanda yapılan düzenlemeler bir yandan
sağlık personeli sayısı artırılarak diğer
yandan dengeli dağılımı sağlanarak yapıldı.
169 bin yeni sağlık personeli istihdam edildi ve toplam 1.503
sağlık yatırımı tamamlandı.
Yine bir önemli
konu, ağız ve diş sağlığı merkezlerinin
sayıları daha önceleri 14 iken 123e çıkarıldı. Bütün
illerimizde ağız ve diş sağlığı merkezleri
açıldı. Burada, bu alanda sağlık hizmetlerinin sunumuna
gerçekten kalite getirildi.
Burada bir örnek
vermek gerekirse, kendi ilimden örnek vermek isterim: Daha önceleri Muş
Devlet Hastanesinde sadece 1 diş ünitesi vardı. 2 tane diş
hekimi, sırayla burada hizmet yapıyorlardı ve günde sadece 20
tane hastaya çekim hizmeti verilebiliyordu. Şu anda, açılan modern
ağız ve diş sağlığı merkezinde bu hizmet 13
tane ünitede, 13 tane diş hekimiyle, son derece kaliteli bir şekilde,
nezih bir mekânda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurun efendim.
MEDENİ
YILMAZ (Devamla) -
günde 350-400 hastaya çekim, tedavi ve protez hizmetleri
verilmekte.
Tabii, 112 acil
sağlık istasyonlarının sayıları
artırıldı, hizmetin kalitesi artırıldı,
ambulansların sayıları ve nitelikleri artırıldı.
Rakamlara giremeyeceğim, sürem kalmadı ama bu arada, 80
civarında kar üstü ambulans ve 15 tane merkezimizde hava ambulans
hizmetleri ücretsiz olarak ülkemizde yaşayan insanlarımızın
hizmetine girdi.
Değerli
milletvekilleri, yine yoğun bakım ünitelerinde, hastanelerimizin
sayılarında, kalitelerinde, kanser tarama merkezlerinde hizmet sunumu
gerçekten Sağlık Bakanlığımızın yoğun
çabalarıyla son derece etkin hâle getirildi.
Elbette
söylenecek çok söz var, ama süremin yettiği kadarıyla bazı
başlıklarla işaret etmeye çalıştım.
Yapılanları aziz milletimiz görüyor ve takdir ediyor. Biz ne
söylersek söyleyelim, hemen herkes yapılanları bizzat yaşayarak
öğreniyor. Ben, milletimizin sağduyu ve kadirşinaslığıyla
bunları çok iyi gördüğünü ve değerlendirdiğini
düşünüyorum.
Tekrar,
huzurlarınızda Hükûmetimize, Sayın Bakanımıza ve
kıymetli ekibine teşekkürlerimi arz ediyor, bütçenin ülkemize,
insanlarımıza, sağlık çalışanlarına
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
AK PARTİ
Grubu adına Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AK PARTİ
GRUBU ADINA GÖNÜL BEKİN ŞAHKULUBEY (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2010 Mali Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısının Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çağımızda
modern devletlerin en önemli görevlerinin başında sağlık
hizmetlerinin artırılması ve bu hizmetlerden tüm
vatandaşların eşit şekilde yararlandırılması
ile sağlık hizmetlerine kolay erişimin sağlanması
gelmektedir.
AK PARTİ,
her alanda olduğu gibi önce insan felsefesiyle hizmet sunmaktadır.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıyla Sayın Başbakanımızın
himayelerinde ve Sağlık Bakanımızın öncülüğünde
2003 yılında uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm
Projesi bugün dünya ülkelerine model olma niteliğine
kavuşmuştur.
Bu kapsamda kamu
hastaneleri tek çatı altında birleştirildi. Böylece
sağlık güvencesi açısından SSK, Emekli
Sandığı ve BAĞ-KUR ayrımı kalktı. Yeşil
kartlı vatandaşlarımızın tıpkı diğer
sigortalılar gibi kamu sağlık hizmetlerinden faydalanması
ve ayakta tedaviler için muayene, tetkik, tahlil, ilaç, diş çekimi ve
protezi, gözlük ve acil tedavi giderlerinin karşılanması
imkânı getirildi. Yeşil kartlıların ilaçlarını
istedikleri eczaneden alabilmeleri sağlandı. Ayrıca,
kişilerin klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre uygun
ilaç, uygun süre ve dozda en düşük fiyatta ve kolayca
alımını sağlayan akılcı ilaç uygulaması
ilkesi geliştirilmeye çalışıldı. Bu uygulamayla, ilaç
fiyatlarındaki düşüşlerle vatandaşlarımızın
ödediği katkı payı miktarının da azalması
sağlandı.
On sekiz
yaşın altındaki tüm nüfus ve eğitim gören çocuklar sosyal
güvence aranmaksızın genel sağlık sigortası
kapsamına alındı. SSKlı ve BAĞ-KURluların
sağlık hizmeti alabilmeleri için doksan ile iki yüz kırk gün arasında
prim ödemesi gerekirken bu rakam otuz güne indirildi. Yurt içinde tedavisi
mümkün olmayan hastalıklarda tüm sigortalılar için yurt
dışında tedavi olabilme imkânı getirildi.
Yoksul anne ve
çocukların düzenli sağlık kontrollerini yaptırmaları
ve anne adaylarına doğumlarını hastane ortamında
gerçekleştirmelerini teşvik için şartlı nakit
yardımı yapılmaya başlandı.
Elverişsiz
hava ve yol şartları, maddi imkân yetersizliği gibi sebeplerle
hastanelere uzak olan hamilelerden son bir ayına girenlerin daha güvenli
merkezlerde konaklamaları ve doğumlarını hastane
ortamında yapmalarını sağlamak üzere Misafir Anne Projesi
başlatıldı. 2008-2009 kış döneminde 5.887 yüksek
riskli anne adayı doğumlarını bu şekilde
gerçekleştirdi. Bu uygulamalarla hastanede doğum oranı 2003te
yüzde 78 iken bu oran 2008de yüzde 90a yükseltildi.
Bebeklerimizin
sağlığını ve zekâ gelişimini olumsuz etkileyen
kansızlığı önlemek için 2004 yılı Mayıs
ayından itibaren ücretsiz demir damlası dağıtılmaya
başlandı. 2005 Kasım ayından itibaren de annelere altı
ay gebelikte, üç ay lohusalıkta toplam dokuz ay ücretsiz demir
desteği verilmekte. Bu şekilde hedef kitlenin yüzde 91ine bu imkân
sağlanmış oldu. Amacımız, bu rakamı 2010
yılında yüzde 95lerin üzerine çıkarmaktır.
Ayrıca, 2005
yılının Mayıs ayından itibaren bebeklerimizin kemik
sağlığı için bir yaşına kadar ücretsiz D vitamini
verilmeye başlanmıştır. Böylece, D vitamini
eksikliğine bağlı raşitizm görülme oranı ciddi anlamda
düşürülmüştür.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı ile anne ve bebek ölüm hızı aynı
gelir grubu ülkelerle karşılaştırmayacak kadar
iyileştirilmiştir. Gururla söylemek gerekirse OECD ülkelerinin yirmi
yılda katettiği mesafeyi ülkemiz son altı yıla
sığdırmaya başarmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çağdaş devlet, birey
mutluluğunu amaçlayan politikalar belirlemek ve uygulamak zorundadır.
İktidarımız, attığı her adımda,
uyguladığı her programda insan merkezli hizmet politikaları
üretmektedir.
İlimiz
Mardin ve ilçelerinde 1991 ve 1995te atılan temeller, maalesef 2002
yılında daha yarılanamamıştı. AK PARTİ
İktidarıyla birlikte, hastaneler tamamlanarak, 6 hastane, 4
sağlıkevi, 8 sağlık ocağı yapıldı.
Mardinde 112 hizmetlerinde 3 olan ambulans sayısı 13e
çıkarılırken, 77 olan uzman doktor sayısı 126ya, 123
olan pratisyen hekim sayısı 266ya, sadece 9 olan diyaliz cihazı
88e çıkarıldı. Önümüzdeki yıl, 300 yataklı Mardin ve
150 yataklı Nusaybin devlet hastanelerinin temelleri atılacak, hâlen
inşaatları devam etmekte olan Kızıltepe ve Midyat devlet
hastaneleri de en kısa sürede bitirilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık hizmetlerinin
yerine getirilmesini sosyal devlet anlayışının vazgeçilmez
unsurları arasında görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
GÖNÜL BEKİN
ŞAHKULUBEY (Devamla) Etkin ve kaliteli bir sağlık sistemi
nitelikli bir toplum için vazgeçilmezdir. Hükûmetimiz İnsan
sağlığına yapılan yatırımın bedeli ve
hesabı olmaz. anlayışıyla hareket ederek, sağlık
politikamızdaki önce insan, insan için de önce sağlık
düşüncesi gereği aynı kararlılıkla devam etmektedir.
Sözlerime son
vermeden önce, deminden beri bizleri popülist yönetimle suçlayan
arkadaşlarıma birkaç şey sormak istiyorum ve bunların
değerlendirmesini de milletimizin vicdanına bırakmak istiyorum.
Türkiye,
kızaklarla taşınan hastaları, hastanede rehin kalan hasta
ve cenazeleri, ilaç kuyruklarında ölen insanları unutmadı.
Demin, bir arkadaşımız Yeşil kartlılar ilaçların
yüzde 20sini öderken zorlanıyorlar. dedi. Onların döneminde yüzde
100ünü ödemek zorunda kaldıklarında ne yapıyorlardı acaba,
çok merak ediyorum.
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Öyle bir şey yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Öyle bir şey olmadı.
GÖNÜL BEKİN
ŞAHKULUBEY (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle, Sağlık
Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, başta Sağlık Bakanımız olmak üzere,
Bakanlık çalışanlarının hepsini
başarılı çalışmalarından dolayı tebrik
ediyor, hayırlı, uğurlu olsun diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şahkulubey.
AK PARTİ
Grubu adına Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin Aydın.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 yılı Sağlık
Bakanlığı bütçesi hakkında grubum adına söz
almış bulunuyorum. Tüm yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu
konuşmanın kısa süresi içerisinde yirmi iki yıllık
tıp fakültesi mezunu olan aynı zamanda da iktisat mezunu bir
kişi olarak, sadece sağlığı ve önce insanı
benimseyen partimizin, sağlıkta, doktorluğu
yaşadığım bütün bu süre içerisindeki pratiği
konuşarak sözlerimi sürdürmek istiyorum. Konunun ekonomik bölümüyle ilgili
kısımlarının, benden daha uzman olan arkadaşlar
tarafından tartışılacağını düşünüyorum.
Uzmanlık
alanım olan enfeksiyon hastalıkları ile yıllarca mücadele
eden ve enfeksiyon hastalıklarının Türkiye'nin son 1990dan
itibaren ki sürecini -tarihi yazan ve tarihi okuyan bir kişi olarak-
ülkemizdeki temel sağlık hizmetleri ve koruyucu sağlık
hizmetlerinin nereden nereye geldiğini ve buna bağlı olarak da
hastalıkların ve hastalıklara bağlı ölümlerin, yine bu
ölümlere bağlı da maliyet analizlerinin iyi
yapılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Koruyucu
sağlık hizmetlerine İktidarımızdan önce 2 milyar Türk
lirası harcanırken -ki eskale edilmiş paradır, bugünün
parasıyla- bugün koruyucu temel sağlık hizmetlerine 4 milyar
para harcanmaktadır. Aynı zamanda çocuk aşılamalarına
2002 yılında 30 milyon Türk lirası harcanırken bugün 326
milyon Türk lirası harcanmaktadır ki 11 kat yükselme söz konusu
olmuştur. 11 kat yükselmenin olduğu bir yerde günümüzle de
bağdaştırdığımız zaman günümüzün dünya
pandemisi olduğunu kabul ettiğimiz, pandemi olduğunu kabul
ettiğimiz domuz gribine de Hükûmetimiz gerekli olan tüm parayı
ayırarak ülkenin sağlığını kontrol altına
almak, dünya sağlığını kontrol altına almak için
de vatandaşının domuz gribi nedeni ile devletin kamu
kurumlarına müracaat ettiği zaman, aşılanmak
istediğinde bir kişisinin dahi mağdur olmaması için gerekli
bütün parayı ayırmış ve gerekli bütün girişimler
yapılmıştır. Bunun bir eleştiri konusu
olmasını, neden bu paraların
ayrıldığını sağlıkla uğraşmış
kişilerin söylemesini, koruyucu sağlık hizmetleriyle
uğraşan bir kişi olarak anlamakta zorlanıyorum. Bu ülkede
bir vatandaşı önce sağlık diyerek tüzüğünün ana
konusu yapan partinin, her vatandaşının sağlık
adına ne talebi varsa bunu yerine getirmek yükümlülüğü ve
zorunluluğu vardır. Ben dilerim ki muhalefet sıralarındaki
arkadaşlarımız, bunu yerine getirmediği zaman Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığını ve Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini eleştirsin ama görüyorum ki son üç aydır,
sorumluluğunu yerine getiren ve sorumluluğu gereği ülkenin ne
kadar parasını harcaması gerekliyse bunu yapan bir Bakanlık
ve bir Hükûmet, gayribilimsel verilerle eleştirilmektedir ve gayribilimsel
teorilerle, anekdotal bilgilerle, Türkiyedeki toplum sağlık
açısından belirli bir paradoksa itilmektedir ki bunun da maalesef
bugünlerde son sorunlarını görmekteyiz.
Şimdi, bu
temel sağlığa harcanan paralarla, 2000li yıllarda
yaklaşık 30 bin kızamıklı vaka varken, geçtiğimiz
yıl hiç yokken, bugün 5 kızamıklı vakaya inmiştir.
Yine, 2000li yıllarda 10 bin sıtmalı vaka varken bugün 39
vakaya inmiştir. Hepimizin bildiği ve televizyonlarda geçmiş Sağlık
Bakanlarımızın çıkıp da Bu kolera değil el tor
gibi böyle, bilgiden uzak cümlelerle yani kolerayı örtmeye
çalıştığı dönemlerden, bugün suyla bulaşan
enfeksiyonlardan olan tifo, 25 binden 209lara inmiştir. Bunun gibi yine,
bebek ölüm hızı, anne ölüm hızı, gelişmiş ülkeler
düzeyine taşınmıştır.
Değerli
konuşmacı arkadaşlarımızdan birisinin, özellikle domuz
gribi aşılarının, bu Mecliste hiçbir zaman
konuşulmaması gerekli olan bir tarzla, ülkemizin bir bölgesine
gönderildiğini, kendi gayribilimsel ve gayriveriye dayanan bir
şekilde söylemesi kınanacak bir durumdur.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bölgeyi söyle!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kamyon Güneydoğuya gitti sadece, Trabzona gitse
onu da söylerdim.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) - Bu ülkenin hiçbir bölgesi ayrılmamıştır
ve sadece gayribilgi
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Güneydoğuya siz gönderdiniz. Aracın
plakasını, gününü, saatini verdim. Yalan konuşmam!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) - Sadece Güneydoğuya dediyseniz o zaman söyleyeyim,
ülkemizin beşinci ve altıncı bölgelerine nelerin gittiğini
ben size şöyle söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyetinde 2002 yılından
bugüne baktığımız zaman
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kemalettin, kamyonun plakasını, gününü ve
saatini verdim. Ben yalan konuşmam, yalan değil.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla)
uzman hekim oranı yüzde 29 artmış iken, bu,
beşinci ve altıncı bölgelerde yani Doğu ve
Güneydoğuda yüzde 150 oranında artmıştır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sizin Güneydoğu açılımını sen
anlat!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Eğer birkaç il vermemi isterseniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Aydın, konuşmanızı tamamlayınız.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Teşekkür ederim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kamyon Güneydoğuya gidiyor Kemalettin. Trabzona
gitseydi onu da söylerdim.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Gümüşhaneye gitseydi onu da söylerdin!
2002
yılından bugüne uzman hekim sayısının yüzde 29
arttığı bir ülkede
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hadi canım!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla)
Şırnakta yüzde 457 oranında uzman
sayısı artmıştır, Hakkâride yüzde 750,
Gümüşhanede yüzde 162 oranında artmıştır.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kütahyayı da söyle!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Bu kadar bağırarak konuşulan yerde
Gümüşhanede
2002 yılında 17 uzman vardı, bugün Gümüşhanede 55 uzman
vardır ve benim hastanemde 1.400 hasta ameliyat edilirken 3.300 hasta
ameliyat edilmektedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O günle bugüne baktığımız zaman, yüzde
29 oranında artış var uzman hekim sayısında. 20 bin
uzman olduğu zaman Gümüşhaneye neden 17 uzman gidiyordu, bugün 25
bin uzmana çıktığında neden 55 uzman gidiyor?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sekiz senede uzman sayısı arttı!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Hemşiresi de öyle, sağlık
çalışanları da öyle ve içimde olan bir şeyle
OKTAY VURAL
(İzmir) Seçimlerde gördük, belediye seçimlerinde!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sekiz senede uzman sayısı arttı!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Bereket versin, o arkadaşımız da
layıkıyla yapar inşallah. Sizlerin böyle gayriihtiyari,
gayriahlaki düşüncelerinizle
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Aydın, lütfen
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ahlaksız sensin Kemalettin!
BAŞKAN
Sayın Aydın
Sayın Aydın
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, gayriahlaki olan Sayın
Hatiptir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sözünü geri alsın!
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir dakika
Bir dakika
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sözünü geri alsın. Gayriahlaki olan o!
BAŞKAN
Sayın Durmuş, lütfen
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Biz delilsiz konuşmuyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, lütfen oturur musunuz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sözünü geri alsın.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Niye bu kadar bağırıyorsun ya?
Çiftliğin mi burası?
BAŞKAN
Sayın Aydın, cümleniz çıktı
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Hakarette bulunmadı, Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Gayriahlaki kelimesini tashih etti. Tamam, arkadaşımız
sürçülisan ettiğini, aldığını söyledi.
Buyurun
Sayın Aydın.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Doğrulara tahammül edin,
yanlışlarınızı görün!
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
Sayın
Durmuş, tashih etti cümleyi efendim.
Buyurun.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Cümlemin içerisindeki gayriahlaki kısmı
maksadını aşmıştır ama bilimsel verilerle
oynayarak toplumun sağlığının nerelere
sürüklendiğinin de tanımlamasını topluma bırakıyorum.
Saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Başbakana da söyle!
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakana mıydı bu ifaden? Başbakana bu
laflar söylenir mi Sayın Başkan yani?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Gel raporu sana göstereyim!
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Raporu vereceğim ben sana!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
İstirham ediyorum, sakin olalım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Raporu vereyim ben sana!
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Osman Bey, gerek yok.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Konuşan
arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu akademisyen,
unvanları var, bilgileri var. Bizim bir diyeceğimiz yok. Kendi
aralarında konuşarak yardımcı olabilirler, Sağlık
Bakanlığına yardımcı olabilirler.
Teşekkür
ederim.
Son
konuşmacı Kilis Milletvekili Hüseyin Devecioğlu.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN DEVECİOĞLU (Kilis) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dün ilimizin Musabeyli ilçesindeki taş
ocağında meydana gelen kazada hayatını kaybeden
hemşehrilerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralı
hemşehrilerimize de acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Sağlık
Bakanlığına bağlı, özel bütçeli bir kuruluştur.
Başlıca görevleri bulaşıcı hastalıkların
yayılmasını önlemek temeline dayanan Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü, 1924 yılında bu adı
almasına ve faaliyetlerini bu ad altında sürdürmesine rağmen, bulaşıcı
hastalıkların önlenmesi konusunda ülkemizde yapılan mücadeleyle
yaşıttır.
Bu mücadelenin
başlangıcı ta 1800lü yıllara gitmektedir. II. Mahmut'un
emriyle karantina için meclis toplanarak 1838 yılında bu göreve
başlanmıştır.
Genel Müdürlük,
kuruluşundan itibaren birtakım görev ve isim
değişikliklerini takiben, Lozan Anlaşmasından sonra
İstanbul Limanı ve Boğazları Sıhhiye Müdüriyeti
adını almıştır. 1924 yılında bu müdüriyetin
adı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü olarak
değiştirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin ve dünya
sağlığının korunmasına katkıda bulunmak ve
halk sağlığı risklerini önlemek amacıyla
uluslararası anlaşmalar ile ulusal mevzuattan kaynaklanan yetki ve
gelirleri kullanarak Türk boğazları ile hudut ve sahillerde
sağlık denetlemelerini yapmak, kontrol ve önlemlerin
alınmasını sağlamak ve uluslararası geçerliliği
olan sertifikaları düzenlemek misyonuna sahip olan Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğünün görev ve faaliyetlerini özetle
şöyle sıralayabiliriz:
1) Ülkemize
özellikle karantina hastalıklarının ve bulaşıcı
hastalıkların girişini önlemek amacıyla, yurt
dışından gelen gemilerin ülkemiz limanlarına girmelerinde
ve kara ile temas etmelerinde herhangi bir sakınca
olmadığını belirlemek ve gerekli iznin verilmesini
sağlamak amacıyla sağlık denetiminin
yapılmasını,
2) Yabancı
ülkelerden gelip Türk boğazlarını kullanarak başka bir
yabancı ülkeye gidecek olan gemilere, Türkiye'nin Türk
boğazlarındaki hükümranlık hakkını gösteren Montrö
Boğazlar Sözleşmesi hükümlerine göre sağlık denetiminin
yapılmasını,
3) Geminin mevcut
mürettebatının taşıdığı, yolcuların ve
hareket limanının sağlık durumlarını gösteren,
gemide bulaşıcı ve salgın hastalık olmadığını
bildiren, geminin uğradığı limanlarda uygulanan sağlık
tedbirleriyle ilgili bilgileri kapsayan ve limandan ayrılmasında
sağlık yönünden sakınca olmadığını gösteren
patenta belgesinin düzenlenmesini,
4)
Bulaşıcı hastalıkların yayılmasının
önlemesi amacıyla deniz ve hava araçlarının sağlık
denetiminin yapılması ve bu konuda belgelerin düzenlenmesini,
5)
Uluslararası ve ulusal sefer yapan bu taşıtların
sağlık şartlarını gösteren belgelerle buralarda görev
yapan personelin sağlık şartlarını belirten ulusal ve
uluslararası nitelikte belgelerin düzenlenmesi,
6) Yurt
dışından hava limanlarına gelen uçaklardan sağlık
deklarasyonunun alınması,
7) Türkiye
genelinde yirmi yedi seyahat sağlığı merkezinde seyahat
sağlığı hizmetinin verilmesi,
8)
Uluslararası yaptırma zorunluluğu olan sarıhumma
aşısı ve diğer bazı aşıların
uygulanması, uluslararası aşı sertifikası
düzenlenmesi,
9) Türk
limanlarında Gemi Sağlık Resmi Kanunu kapsamına giren
gemilerden her mali yıl başında yürürlüğe konan tarifeler
üzerinden sağlık resmi alınması,
10) Yurda
giriş yapan cenazelerin kontrollerinin yapılarak yurda giriş
belgesinin düzenlenmesi ve izin verilmesi,
11) Avrupa
Birliği müktesebatı uyum çalışmaları kapsamında
kurulan Tele Sağlık Merkezi Baştabipliğince iletişim
kanalları da kullanılarak yirmi dört saat kesintisiz olarak uluslararası
düzeyde uzaktan sağlık danışmanlığı
hizmetlerinin verilmesi,
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü, ayrıca aşağıda
sayacağım görevleri de koordinasyonu yürüterek hizmet etmektedir.
Bunlar;
1) Hudut
Kapıları Bulaşıcı Hastalıklar Acil Eylem
Planına ait politikaları belirlemek,
2)
Sağlık denetleme merkezi koordinatör tabibi/sorumlu tabiplerinin acil
duruma göre belirleyeceği ihtiyaçları -tıbbi araç gereç, sarf
malzemeleri- temin ederek ilgili merkezlere dağıtımını
yapmak,
3) Diğer
bakanlıklar, ilgili kurum ve kuruluşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Devamla) -
tüzel ve özel kişiler, üniversiteler ve
medya ile ilgili gerekli koordinasyonu sağlar.
4)
Sağlık Bakanlığından acil durumlarda kullanmak üzere
hastane tahsisinin veya bir bölümünün tahsisinin yapılmasını
talep eder. Belirlenmiş olanları da kendi ilgili birimlerine
bildirir.
5) Genel
Müdürlüğünce hazırlanan Hudut Kapıları
Bulaşıcı Hastalıklar Acil Eylem Planını mülki
idare amirliklerine bildirir ve uygulamasını sağlar.
6)
Sağlık denetleme merkezi personelini Acil Eylem Planı konusunda
eğitir.
Değerli
milletvekilleri, Sağlık Bakanlığının
dışa açılan penceresi konumunda olan ve Uluslararası
Sağlık Tüzüğü uygulamalarını Sağlık
Bakanlığı adına yürüten Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğünün çok eski bir kurum olarak kendi teşkilat kanununa kavuşmasını
ve böylece daha iyi hizmet edeceğini düşünüyorum.
Konuşmama
son verirken 2010 yılı mali bütçesinin ülkemize, milletimize ve
insanlarımıza hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Devecioğlu.
Evet, onuncu
turda bütçenin lehinde şahsı adına Abdurrahman Arıcı,
Antalya Milletvekili.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2010
yılı bütçe kanunu görüşmelerinde Sağlık
Bakanlığı bütçesi hakkında şahsım adına
lehte söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2003te
Hükûmetimizin işbaşına gelmesiyle birlikte, hepinizin de
bildiği gibi, Türkiyede Sağlıkta Dönüşüm Programı
başlamıştır. Sağlıkta Dönüşüm
Programının bir Türkiye modeli olduğunu özellikle ifade etmek
istiyorum.
Kamuya ait
hastaneleri Sağlık Bakanlığının çatısı
altında birleştirdik. O günleri hatırlarsanız, bunun
birtakım sancıları da oldu ama bugün gerçekten çok iyi bir
iş yaptığımızı hepimiz görmekteyiz.
Verimliliği
sağlamak için performansa dayalı ek ödeme uygulamasına geçtik.
Aile
hekimliği uygulamalarına başladık.
Eleman temininde
güçlük çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli
çalıştırmaya başladık.
Doktorlar için
devlet hizmeti yükümlülükleri getirdik. Türkiyedeki sağlıkta
çalışan insan gücünün dengeli dağılımını
sağlayacak biçimde bir personel dağılım cetveli
hazırladık, norm kadro uygulamasına geçtik.
Ayrıca
sağlık hizmetlerinin yine dengeli dağılım için hem
sağlık kuruluşu hem insan gücü hem de tıbbi cihaz
planlamalarını sağlayan politikalar geliştirdik. Bu
politikaları geliştirirken de özel sektörü bunun içine aldık.
Sağlık
personeli hizmet puanlarına göre otomatik olarak bir yerden bir yere
nakledilmeye başlandı. Çalışma yılları ve
çalıştığı bölgelere göre hizmet puanları ve
bunlara göre de yer değiştirmeleri mümkün oldu.
Tedavisi mümkün
olmayan hastalıklar için yurt dışında tedavi olma
imkânı herkes için getirildi.
Ayrıca
bildiğiniz gibi memurlar ve diğer tüm sigortalılar özel
hastanelerden, tıp merkezlerinden de hizmet almaya başladılar.
Bu da Türkiyedeki kaynakların vatandaşa daha optimal biçimde
iletilmesini sağladı.
Ağız ve
diş sağlığı merkezi sayımız 99da 8 iken,
2002de 14, 2009da ise 123e ulaşmış durumdadır.
Artık her şehrimizde bir merkez ve birçok şehrimizde de birden
fazla merkezimiz var. Vatandaşlarımız özellikle ağız
ve diş sağlığı açısından hizmetlere daha
kolay ulaşmaya başladı.
112 istasyon,
yani acil taşıma hizmetleri 94lü yıllarda
başlamış ve 2002ye kadar önemli bir gelişme
göstermişti; sayı 481 civarındaydı, bugün ise 112 istasyon
sayımız 1.460a ulaşmıştır. Bütün mevcut
ambulanslarımız Avrupa kara ambulans standartlarına
ulaştırılmış durumdadır. Bunun yanında hava
ambulans merkezleri oluşturarak daha kısa sürede etkin bir
şekilde hastaların merkezlere ulaştırılmaları
sağlanmıştır.
Türkiyede yeni
doğan açısından da çok ciddi sıkıntılar
yaşanmıştı. Sağlık Bakanlığındaki
yoğun bakım yatak sayısı yeni doğanda 665 iken bugün
4.094tür. Hedefimiz bu sayıyı 4.500e çıkarmaktır. 869
olan normal yoğun bakım yatak sayısını 7.351e
çıkarmış durumdayız. Bu da çok önemlidir yani
vatandaşlarımıza, artık, Türkiyede, çok nadir durumlar
dışında, yoğun bakım yatağı bulamama gibi
bir sıkıntı oluşturmamaktadır.
Aralık 2002
ile Kasım 2009 yılları arasında 238 hastane
tamamladık, 213 yeni ek bina yaptık. Ek binalarla birlikte
aslında 400ün üzerinde yeni hastane yaptık diyebiliriz. 900e
yakın yeni sağlık ocağı inşa ettik.
139 bin
sağlık personeli istihdam ettik. Yani hastanelerde çalışan
personel -sağlık çalışanı ve diğer personel-
sayısı çok arttı. Bu da hizmetin kalitesini büyük ölçüde
artıran sebeplerden birisidir.
Hizmet sunumu
açısından bebek izleme oranlarını yüzde 95lerin üzerine
çıkardık. Hastanede yapılan doğum oranlarını yüzde
92lere ve oradan da yüzde 98lere kadar çıkarmak durumundayız. Bu da
hedefimiz arasındadır.
2008in
sonlarında OECDnin Sağlık Sistemlerini İnceleme Raporunda
Ulusal sağlık hesapları ve hane halkı bütçe
araştırmasının elde edilen genel bilgiye dayanarak hem
mutlak şartlar açısından hem de diğer ülkelere göre Türk
sağlık sisteminin eşitlik ve mali koruma bakımlarından
oldukça iyi işlediği görülmektedir. denilmektedir.
Türkiyede
sağlık göstergeleri de iyiye gidiyor. Demek ki burada para iyi
kullanılıyor, verimli kullanılıyor ve vatandaşın
talebi karşılanıyor.
Hasta
hakları birimleri kurarak, vatandaşın, hakkını
arayabileceği medeni ortamlar oluşturduk.
Hastanelerimizde
hekim seçme hakkı oluşturduk. Bugün tüm hastane ve ağız
diş sağlığı merkezlerimizde hekim seçme hakları
vardır.
Biraz önce
söylediğimiz gibi, eskiden 10 hekimin çalıştığı
bir yerde 1 veya 2 hekim poliklinik imkânı bulmakta ve
çalışmaktayken şimdi tüm hekimlerimize poliklinik imkânı
sağlamış durumdayız.
Artık,
Türkiyede bugün bir sistem değişmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Arıcı, konuşmanızı
tamamlayınız.
ABDURRAHMAN ARICI
(Devamla) Sigara konusunda Dünya Sağlık Örgütünün
yayınladığı 2009 Sağlık Raporunda, Yaygın
tütün kullanımının önüne geçme konusunda Türkiye önemli bir yol
kat etmiştir. Bu süreç büyük ölçüde yüksek liderlik ve politik
kararlılıkla başarılmıştır. Türkiye, kamuya
açık ve kapalı alanlarda tütün kontrolüyle ilgili yasa
değişikliği yapan dünyadaki altıncı ülke olmuştur.
denilmektedir.
Bugün 35 milyon
SSKlı, kamu hizmetlerini, sağlık hizmetlerini bütün
hastanelerden, özel hastaneler dâhil alabilmektedir. Bütün
vatandaşlarımız ilaçlarını eczanelerden, yeşil
kartılar dâhil rahatça alabilmektedir.
Performansa
dayalı ek ödemeyle hekimlerin tam gün çalışmaya
başlaması sonucu vatandaşların özel muayenehanelere
verdikleri paraların büyük ölçüde azalması
sağlanmıştır.
Yeşil
kartlı vatandaşlarımız sağlık hizmetlerinden daha
fazla ve rahatça faydalanma imkânı kazanmıştır.
Acil ve
yoğun bakım tedavileri bugün Türkiyede kamu ve özel bütün
hastanelerde ücretsiz bir şekilde yapılmaktadır.
Bütün bu
yapılanlardan da anlaşılıyor ki ülkemiz sağlıkta
büyük atılımlar yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Tüm
sağlık çalışanlarını ve meslektaşlarımı
yaptıkları özverili çalışmalar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH ARICI
(Devamla) - Sağlık Bakanlığı bütçesinin ülkemize
hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmet adına ilk konuşmacı Kültür ve Turizm
Bakanı Sayın Ertuğrul Günay.
Sayın Bakan,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşan, değerli
fikirlerini bizimle paylaşan bütün arkadaşlarıma çok
teşekkür ederim. Bazıları önemli katkılar yaptılar,
bazıları gazete haberleri üzerinden ayaküstü bir konuşma
oluşturmaya çalıştılar. Bence kendilerine
ayrılmış olan zamanı ziyan ettiler. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir bakanlığın bir yıllık bütçesi üzerinde
konuşurken, sanıyorum ki her siyasi partinin o zamanı en iyi
biçimde kullanması hem Meclise hem millete karşı
saygının gereğidir.
Değerli
arkadaşlarım, biz birkaç gün önce Hazreti Mevlânânın ebediyete
intikal edişinin 736ncı yıl dönümünü idrak ettik biliyorsunuz.
Aynı gün, ilginç bir rastlantı oldu, muharrem ayının da
-hem evladı Kerbela için hem ehlibeyit için hem bütün âlemi İslam
için özel bir gün olan muharremin de- birinci gününü idrak ettik. Özel bir
gündeyiz, bu özel gün bize İncinsen de incitme. sözünü
hatırlatıyor yeniden ya da Dün de beraber geçti ne varsa düne ait,
şimdi yeni şeyler söylemek lazım. sözünü
hatırlatıyor. O yüzden, belki her söze, özellikle her kem söze cevap
yetiştirmek bize uygun düşmez. Bizim bir
anlayışımız var, Ehli diller arasında çok aradım,
kıldım talep./Her hüner makbul imiş, illa edep illa edep. diyen
bir anlayışımız var bizim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) O yüzden ben, ayrıca kendimi
milletimize karşı ve Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı
sorumlu sayıyorum, kişisel sataşmalara cevap vererek zamanı
işgal etmeyi haksız bulurum ama şu kadarını söylemek
istiyorum ki hayatımın hangi döneminde ne söylemişsem sözümün
arkasındayım. Her söylediğim o konjonktürde fevkalade doğru
ve haklıdır. Ben, mübarek 29 Mayıs gününde, fethin yıl
dönümü olan 29 Mayıs gününde AK PARTİ kürsüsüne üç yıl önce ilk
defa çıktığımda Şimdiye kadar
inandığım ve savunduğum her şeyi aynen inanmaya ve
savunmaya devam ederek burada demokrasiyi savunmak için, demokrasiye
karşı bir kalkışmaya karşı çıkmak için
burada bulunuyorum. dedim; o sözümün, o davranışımın
arkasındayım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Benim yazdıklarımın üç
satırını okuyacak arkadaşlar, geri kalan üç yüz
satırı okudukları zaman asıl neler söylediğimi
sanıyorum yararlı biçimde öğrenirler.
Değerli
arkadaşlarım, bir güzel küçük bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Biz, Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, kültürümüze,
hayatımıza, sanatımıza, yaşamımıza hizmet
etmiş olan bir değerli sanat, kültür, bilim insanına her
yıl bir armağan veriyoruz. Göreve başladığım
yılda bunu tarihsel ve doğal çevreye gösterdiği katkıdan
ötürü Profesör Sayın Metin Sözene vermiştik. Geçen yıl,
Türkiyede demokrasiyi savunma konusunda ağır bedeller ödeyerek bir
çizgiyi sürdüregeldiği için sevgili Çetin Altana vermiştik. Bu
yıl da Türk musikisine büyük hizmetler eden bir topluluğa, 2
kişilik bir topluluğa, kutbi nâyî, yani neyzenlerin kutbu diye
bilinen sevgili, aziz Niyazi Sayına ve yine onun gibi kendi
alanında, tambur alanında bir önemli virtüöz olan değerli Necdet
Yaşara bu yıl bu ödülleri vermeyi kararlaştırdık ve
ocak ayının içinde inşallah hepinizin teşrifiyle ve
Sayın Başbakanın da katılımıyla bu töreni
gerçekleştirmeye çalışacağız.
Bakanlığımızın
Sadece bir değerli arkadaşım
söyledi Turizmin içinde bir ticari meta hâline getiriliyor kültür., öyle
olmadığını anlatmak için, kültürümüze özel bir yer, özel
bir değer, bizi biz yapan bir değer olduğu için kültürümüze özel
bir değer verdiğimizi ifade etmek için bu bilgiyi sizinle
paylaşarak sözlerimi başlatmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, turizm konusunda Türkiye
Biz tabii hani Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz,/ Kişinin görünür rütbei
aklı eserinde. diye bir söz var yine, ne yaptık bu yıl içinde,
geçen yıldan bu yana, bunu anlatmak zorundayız, millete
karşı borcumuz bu.
Bu yıl
dünyada bir kriz yaşandı biliyorsunuz, 2008 ortalarından bu yana
bir kriz yaşandı. Buna sağlıkla ilgili
sıkıntılar da eklendi dünya çapında. Buna rağmen
dünyanın ilk on turizm ülkesi içinde -ki Türkiye, Allaha şükürler
olsun, birkaç yıldan bu yana ilk on turizm ülkesi içinde istikrarlı
biçimde yer alıyor- ilk on turizm ülkesi içinde, gelen turist
sayısı itibarıyla geriye gitmeyen tek ülke olmayı
başardık. Yüzde 8ler, yüzde 7ler, yüzde 10lar civarında
Amerikadan Çine kadar dokuz ülke geride, bir tek Türkiye yüzde 2nin üzerinde
ileride.
Gelirde geri bir
parça. dedi bir arkadaşım. Neden Geri dedi? Evet, çünkü kriz
yılında kalış süreleri azaldı gelen ziyaretçilerin.
Eskiden bir hafta kalıyorsa, beş gün, on gün kalıyorsa bir hafta
kalmaya başladı ve daha ekonomik tercihler yapmaya
başladılar. Ve yine bütün dünya rakamları gösteriyor, bu
yıl gelirde azalış itibarıyla Türkiye yine dünya
ortalamasına göre daha iyi bir durumda. Tabii bizim hedefimiz, gelen
sayısını artırmak olduğu gibi, Türkiyede kişi
başına geliri de mutlaka artırmaya çalışmak. Türkiye
henüz kişi başına gelirde dünya ortalamasının
altında, bunu biliyoruz. O yüzden de Türkiyeyi sadece bir deniz
kıyısı ülkesi, bir sıcak iklim ülkesi yapmayalım,
aynı zamanda kültürüyle, tarihiyle, arkeolojisiyle, müzeleriyle, sanat
yaşamıyla, damak tadıyla, mutfak zenginliğiyle, musiki
zenginliğiyle bilinen ve marka değeri yükselen bir ülke hâline
getirelim diye uğraşıyoruz. O nedenle -yadırgayabiliyor
bazı arkadaşlarımız Turizm ile kültür birbiriyle
bağdaşır mı, iç içe mi? diye- kültürü ne kadar içine
katarsak turizmin, kültür ürünlerimizi ne kadar turizm sunumumuzun içine
katarsak Türkiye turizminin marka değerinin o kadar
artacağını, Türkiye turizminin o kadar dünyada
farklılaşacağını, unutulmaz hâle geleceğini
düşünüyoruz, inanıyoruz ve bu nedenle kültür
altyapısını turizm altyapısı kadar önemsiyoruz.
Turizm
altyapısını önemsiyoruz. Biz kaynaklarımızı
artık büyük ölçüde turizm merkezlerinin altyapı
ihtiyaçlarını gidermek konusunda
Mavi bayrakta Avrupa 3üncüsü
Türkiye, bu standardımızı yukarıya çıkarmaya
çalışıyoruz, aşağıya çekmemeye
çalışıyoruz. Yeni, mesela 2004 yılından bu yana ilk
defa yeni arazi tahsisi, ilk defa bu yıl yaptık, kırk sekiz
alanda. Termal master planımızı bitirdik, otuz ikisi termal
olmak üzere kırk sekiz yeni alanda arazi tahsisine çıktık, ocak
ayının başına kadar başvuranlara bu konuda yardım
etmeye ve tahsis yapmaya hazırız. Bütün turizm bölgelerinde, siyasi
parti ayrımı yapmaksızın -bunu çeşitli partilerden
arkadaşlarım sanıyorum ki yakından biliyorlar- turizm
altyapısı konusunda hangi bölgenin ihtiyacı varsa ve hangi
bölgenin turizm konusunda potansiyeli varsa oraya ayrımsız
yardım etmeye çalışıyoruz, çünkü bu gelen gelir gelen
kişi, gelen gelir, gelen kişinin Türkiyedeki izlenimi bir bölgeye,
bir belediyeye ait değildir, bütün Türkiyeye aittir ve biz Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti olarak bütün Türkiyeden sorumluyuz, bu
yaklaşımla bu alanda hizmet etmeye çalışıyoruz.
Şimdi,
kültür konusunda
Ben Türkiyede turizmin çok önemli bir sektör olduğuna
inanıyorum, sadece bir ekonomik gelir kapısı
olmadığına aynı zamanda bir sosyal dönüşüm vesilesi
olduğuna, çok genç nüfusu olan Türkiyede turizm alanında
çalışan gençlerin önce başka şehir halkıyla,
başka bölge halkıyla, sonra başka ülke halkıyla
tanışarak çevreye ve dünyaya açıldıklarını;
oturmayı, kalkmayı, davranmayı, temizlenmeyi, dil
öğrenmeyi, kendi konuştukları dili daha iyi kullanmayı, el
sanatlarını, bütün becerilerini geliştirmeyi öğrenmelerini
göz önünde tutarak bir sosyal dönüşüm projesi sayıyorum ve o yüzden
önümüzdeki dönemde belki tarımın fonksiyonu çok artacak Türkiyede,
öyle gözüküyor, yeniden ve turizm, Türkiyenin, çok çekici, ileriye
taşıyıcı unsurlarından, gelişme alanlarından
birisi olacak. Bunu, turizmin kültür altyapısını
geliştirerek dünyada çok saygıdeğer bir yere getirmeye
çalışıyoruz. Bu konuda arkadaşlarımızın
gayretleriyle oldukça iyi bir mesafe aldığımızı
düşünüyorum.
Birkaç
yıldan bu yana biz tanıtım ihaleleri yapıyoruz.
Tanıtım ihalelerinde, biliyorsunuz, eski yıllarda bazı
tartışmalar olageliyordu çünkü bürokrasi bunu kendisi kapalı
kapılar arkasında kararlaştırıyordu. Artık biz
Türkiyede katılımı ve saydamcılığı bir ilke
hâline getirdik. Bütün turizm sektörünün bileşenleri -bizim
Bakanlığımızın çalışanlarından belki
daha yüksek bir sayıda- bir araya geliyorlar, bütün süreci birlikte
izliyorlar, bütün teklifleri beraber değerlendiriyorlar ve son kararı
beraber veriyorlar. Otelciler, rehberler, yatırımcılar, seyahat
acenteleri, Reklamcılar Derneği, hepsi ve Ankara ve İstanbuldan
bu konuda uzman 2 öğretim üyesi bütün süreci gözlüyor,
katılıyor, değerlendiriyor ve sonucu beraber veriyorlar.
Biz bu sayede,
mesela bu yıl Astanada Dünya Turizm Kongresinde Avrupa çapında En
İyi Reklam Ödülünü aldık, Amerika Birleşik Devletlerinde En
İyi Açıkhava Reklamı Ödülü aldık yine, İrlandada En
İyi Açıkhava Reklamı Ödülü aldık, İngilterede En
İyi Transit Reklamı Ödülü aldık. Türkiye'nin turizm konusunda
yaptıkları, yaptıklarının marka değeri gittikçe
artıyor.
Bizim, dünyaya
deniz kıyılarının ötesinde tanıttığımız,
kültürümüzden tanıttığımız önemli zenginliklerin
başında dünya miras alanları geliyor. Dünya miras alanı
olarak Türkiyede 9 yerimiz var, 18 de dünya miras aday alanımız
vardı.
Arkadaşlarım,
2000 yılından bu yana ilk defa -son sekiz dokuz yıl içinde ilk
defa- geçen yıl dosya verdik, beş yeni dosya dünya miras alanı
aday listesi için: Antalyada Perge, Aydında Afrodisias, Burdurda
Sagalassos, Konyada Çatalhöyük ve bütün Muğladan Antalyaya kadar Likya
kıyıları. Bu beş dosyamız kabul edildi, dünya miras
alanı aday listesindeki 18 yerden 23 yere şu anda çıktık.
Hedefimiz, aday listesindeki sayımızı çoğaltmak değil,
kalıcı listede yerimizi çoğaltmak. Bunun için Edirne Selimiye
çevresiyle ilgili çalışıyoruz, Efesle ilgili
çalışıyoruz -ne vahimdir ki Efes, yıllardır dünya
miras alanı kalıcı listesine girememiş örneğin-
Antalya Alanya için çalışıyoruz, tersaneler ve Kale için
çalışıyoruz. Dünya mirasına katarak bu bölgeleri,
şimdilik bunlar için çalışıyoruz ama benim bir vadede
inancım odur ki Türkiye'nin dünya mirasında dokuz değil otuz
yerinin olması lazım. Türkiye böyle bir ülke, Türkiye'nin böyle bir
zenginliği var, böyle bir
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) Ihlara yazın.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Ihlara, elbette.
Bunların hepsi aday listede var zaten, kalıcı listeye sokmak
konusunda yoğun bir çaba gösteriyoruz.
Müzelere özel bir
önem veriyoruz. Bakınız, Sivas Arkeoloji Müzesini tamamladık.
Batmanda, Osmaniyede, Bayburtta yeni müze müdürlükleri kurduk. Amasya
Saraydüzü Kışlası tamamen yepyeni bir varlık olarak
ayaklandı biliyorsunuz. Amasya Hazeranlar Konağı bitti.
Aydın Afrodisyas Müzesini bir kültür girişimciliğiyle iş
birliği yaparak son derece Avrupa standartlarında
Görmenizi çok
isterim. Yani, Türkiyede, gerçekten, değerli arkadaşlarım,
hepimizin -ki ben bu konulara yıllardır meraklıydım, ama
hâlâ ne kadar görmemiz gereken yer olduğunu yeni baştan
öğreniyorum- görmesi gereken, dünyayla
yarıştırabileceğimiz, dünyayla yarıştırmak
için standartlarını yükseltmemiz gereken çok sayıda yerimiz var.
Bu müzelerimizi tamamladık.
İstanbulda,
Ayasofyada bir iskele vardı biliyorsunuz, onun mütemmim cüzü gibi
yıllardır aynı yerde duruyordu. Onu Ayasofya içinde gezdirirken
Çok ilginç bir buluntu. Dört yüz yıldan beri üzeri kapalı bir
Şimdi geliyor bazı bakan arkadaşlar yurt
dışından, özel izin alarak çıkıp onu görmeye
çalışıyorlar. Dünya turizmine yeni birtakım
katılımlar çıktı oradan. Ayasofyada bir
çalışmamız var. Ayasofyanın girişinde Kanuniden
sonraki dönemde yapılmış bulunan padişah türbeleri
vardır biliyorsunuz. Bunlar o Divanyolu üzerinde bildiğimiz türbelerden
farklıdır. Kanuninin oğlu ll. Selimin, onun oğlu lll.
Muratın ve lll. Mehmetin orada türbeleri vardı. Galiba kırk
yıl, ben diyeyim, belki baştan beri kapalıydı. Onları
şimdi bir türbe olarak değil, bir türbe müze olarak, yani
Osmanlının türbe yapımındaki -birisi Mimar
Sinanındır çünkü- maharetini ve zarafetini gösteren mekânlar olarak
ilk defa açtık. 1935 yılında Ayasofyanın girişine
müştemilat olsun diye, müdür otursun, gişe olsun diye bir beton,
tarihi dokuyla bağdaşmaz bir ekleme yapılmış, Allahın
izniyle onu bu sene kaldırdık. Yani, tarihi dokuyu ortaya
çıkarmak konusunda, Türkiyede hiçbir ayrım yapmadan, medresedir,
manastırdır, camidir, kilisedir, efendim, Romaya aittir,
Osmanlıya aittir, Selçukluya aittir, pagan döneme aittir demeden, hepsi
bize emanettir diyerek, hepsi insanlığın ve Yaradanın bize
emanetidir diyerek hepsine sahip çıkmaya, hepsini Türkiyenin kültür
varlığı yapmaya, hepsini bizim insanımızla
tanıştırmaya, barıştırmaya, hepsini dönüp dünyaya
tanıtmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede geçen yıl,
biliyorsunuz, bir müze kart çalışması
başlatmıştık, fevkalade önemli bir yol aldık onda da.
Şimdi,
İstanbulda, Arkeoloji Müzesinde çalışma yapıyoruz.
Arkeoloji Müzesi, Türkiyede özel olarak, dünyada müze olarak
yapılmış ilk binalardan birisidir, 1800lerin ortalarında.
Bir tür British Museumu andırır ama onun tabii daha dar kapasitelisi
ama inanılmaz bakımsızdı. Şimdi orada yeni bir
çalışmaya başlıyoruz. Birkaç yıl içinde sanıyorum
ki Arkeoloji Müzesi dünya çapında bir hâle tekrar kavuşturulmaya
çalışılacak. Bunu iyi bir de tevafuk sayıyorum çünkü 2010
yılı UNESCO tarafından Osman Hamdi Bey Yılı, yani
Osman Hamdi Beyin de vefatının 100üncü yıldönümü nedeniyle
anılacağı bir yıl olarak ilan edildi. Osman Hamdi Beyin
isminin anılacağı, uluslararası çapta isminin
anılacağı bir yılda bizim Arkeoloji Müzesine sahip
çıkmamız hoş bir tevafuk oldu bence diye düşünüyorum ama
tabii, ondan ibaret değil yapmaya çalıştığımız.
Topkapının bütününde iyileştirme çalışmaları
yapıyoruz.
Sanıyorum
Komisyonda bahsetmiştim, arkadaşlar hatırlayacaklar. Ankaraya
bir yeni müze hayalimiz var, İzmirde bir yeni müze hayalimiz var. Antalya
Müzesinin mutlaka yenilenmesi gerekiyor. Gaziantepte Büyükşehir Belediye
Başkanlığının katkısıyla, Türkiye,
dünyanın en fazla mozaiğini sergileyecek bir müzeyi Allah izin
verirse bu sene açacak. Büyükşehirle iş birliği hâlinde
yapıyoruz. Van Müzesini geliştirmeye çalışıyoruz.
Yani Türkiyede çok sayıda müzemizi ayağa kaldırmaya
çalışıyoruz bu dönem içinde.
Değerli
arkadaşlarım, bizim koruma kurullarımız var biliyorsunuz
Bakanlık olarak, rölöve müdürlüklerimiz var. Şimdiye kadar çok
sınırlı sayıdaydı ve bir rölöve müdürlüğünün, bir
koruma kurulunun çevresinde belki on il vardı; buna yetişmesi mümkün
değil. Bizim Bakanlığımızın elemanları büyük
emek sarf ediyorlar ama ne yazık ki düşük ücret alıyorlar. Yani
ben bu kadar düşük ücretle bu arkadaşları on vilayete
koşturmayı insafsızlık sayıyorum ve bunları
çoğaltmaya çalıştık. Yeni kurullar kurmaya
çalışıyoruz, yeni rölöve müdürlükleri kurmaya
çalışıyoruz. Birkaç tanesi, Kütahya, Gaziantep, İstanbulda
yeni kurullar kuruldu, Gaziantepte yeni Rölöve Müdürlüğü kuruldu; Samsun,
Elazığ, Sivas, Kütahya, Edirne, Kocaeli, Van, Muğla, Karabük de
-her türlü girişimi yaptık- sırada.
Bir cümleyle
söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, kazılara 2001
yılında 1 trilyon civarında bir kaynak ayrılırken biz
bu yılı 25 trilyonla kapattık. 2002 yılında ilk defa 2
trilyona ulaşmış kazı ödeneklerini bu yıl 25 trilyonla
kapattık. 2007de bu rakam 14tü, bu yıl 25e çıkardık. Son
derece önem veriyoruz ve hızlandırmaya çalışıyoruz.
Kültür
merkezleri, Sakarya, Adıyaman, Aksaray, Bitlis, Antalya Elmalı,
Aydın, Karaman, Osmaniye Düziçi, Uşak Eşme bitti bu dönemde yani
bizim görev yaptığımız dönemde, 58 yerde devam ediyor. Ne
yazık ki geçmiş yıllarda biraz siyasi tercihlerle yani
olması gereken yer ihmal edilerek, olması ertelenebilir yer öne
konularak Türkiye bir yatırım mezarlığı hâline
dönüştürülmüş. Bunları öncelik sırasına koyarak,
önceki seviyeye ulaşmış olanı, daha yüksek bir
gerçekleşme seviyesine ulaşmış olanı öne almaya
çalışarak tamamlamaya çalışıyoruz.
Bu arada,
İstanbulda dünya çapında iftihar edeceğimiz iki merkez
oluştu. Tabii sadece bizim Bakanlığımızın
değil, doğrudan doğruya Başbakanın gözetimi, denetimi
ve katkılarıyla Haliçte, o eski bildiğiniz Sütlüce
Mezbahası denilen alanda şu anda dünya çapında iftihar
edeceğimiz bir dünya su kongresini bu yılın Martında
toplayabildiğimiz bir Haliç Kongre ve Kültür Merkezi oluştu ve yine
Harbiye Kongre Vadisinde dünya ekonomi kongresini Eylül ayında
toplayabildiğimiz, on binlerce insanı başarıyla
ağırlayabildiğimiz bir kongre merkezi oluştu.
İstanbulda Ayazağa yirmi yıllık bir hikâyeydi ve
Ayazağayı
İnşallah bu sene kazma vuracağız. AKM
ile ilgili sorun, tamamen biliyorsunuz bizden kaynaklanmıyor, bazı
arkadaşlarımızın tutucu davranışları
nedeniyle yargının ortaya çıkardığı bir sorun.
Sizi yakında yine, tıpkı kültür sanat büyük ödülü törenine davet
ettiğim gibi Ankarada bir açılışa davet etmek istiyorum.
Ankarada on yıldan daha eski, projelendirilmişti ama uzun
yıllar ihmal edilmiş, yarım kalmıştı. Eski demir
yolları bakım istasyonları var Adliyenin yanında, 10 bin
metre bir alan çıkıyor şu anda. İçinde küçük bir konser
salonu, sergi salonları, müze alanları, çok önemli bir kitaplık,
önceki yıl vefat eden sevgili ve rahmetli Metin Andın bütün
kitaplarının içinde yer aldığı bir sanat
araştırma kitaplığı içinde olan Cer Modern
adıyla Ankara Kültür Sanat Merkezi sanıyorum ki Ocak ayının
10uyla 15i arasındaki bir tarihte açılacak ve Parlamentonun
çalıştığı bir gün olmasını istiyorum ki
milletvekili arkadaşlarımız da görebilsinler diye.
Değerli
arkadaşlarım, biz, kültür sanat alanında başka bir
şeye çok önem veriyoruz. Bizim sanat topluluklarımız var,
tiyatrolarımız var, korolarımız var, opera, balemiz var;
Türk halk müziğinden devlet senfoniye kadar çeşitli sanat
topluluklarımız var.
Arkadaşlarıma
çok teşekkür ederim, çalışma arkadaşlarıma, bütün
arkadaşlarıma, Sayın Müsteşarımız başta
olmak üzere. Şöyle bir ilke koyduk: Mademki devlet kültür-sanata para
ayırıyor, bu, sadece Ankaranın, İstanbulun her zaman bu
kültür ve sanat ürünlerine ulaşanlarına değil,
ulaşamayanlarına da ulaştırılmalıdır.
Devletin görevi -mademki buraya kaynak ayrılıyor- mümkün olduğu
kadar bu sanatları halklaştırmaktır, kitlelere
ulaştırmaya çalışmaktır.
Bir küçük örnek
vermek istiyorum: 2006 ya da 2007de bizim opera- balemiz 7 civarında
turne yapmış, bu yıl 43 civarında turne yaptı. Yani 7
kat, Anadoluya çıkışı biz bir birimimizde 7 kat
artırdık. Bazı arkadaşlarımız dillerine pelesenk
etmişler: Türkiye, işte, kültürde, sanatta geriye gidiyor, sanat
mekânları kayboluyor. Size izin verirseniz saymak istiyorum: Şu
görev aldığım dönem içinde İstanbulda Beykoz Ahmet Mithat
Efendi Sahnesini Feridun Karakaya ismiyle başlamıştı,
böyle bir yeni isimle devam ediyor- Kartal Bülent Ecevit Sahnesini, Üsküdar
Tekel Sahnesini, Üsküdar Stüdyo Sahnesini, Küçükçekmece Sahnesini ve Küçük
Sahne ve Cevahir Sahnesini devreye soktuk. Kenterlerle
yaptığımız iş birliğiyle bu tiyatronun da
devamını sağladık. Ankarada Stüdyo Sahne ve 75inci
Yıl Sahnesini devreye soktuk.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan, tamamlayın.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
İzmirde
İl Halk Kütüphanesi Sahnesini, Soyer Kültür Sanat Sahnesini, Malatya
Devlet Tiyatrosu, Elâzığ Devlet Tiyatrosu, Samsun Devlet Tiyatrosu,
Çorum Devlet Tiyatrosunu şu ana kadar bu geride
bıraktığımız süre içinde devreye soktuk. Bu yıl
için de Zonguldak Devlet Tiyatrosunu açıyoruz, Kahramanmaraş Devlet
Tiyatrosunu açıyoruz, Denizli Devlet Tiyatrosunu açıyoruz, Manisa
Devlet Tiyatrosunu açıyoruz, 20ye yakın.
İddiayla
söylüyorum ki Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde bu kadar
hızla kültür ve sanat etkinlikleri Anadoluya
yayılmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama başka bir şey daha yaptık. Bunlar devam
edecek. Hedefimiz -60ıncı yılına geliyoruz biz bu devlet
tiyatrolarının- 60ıncı yılda 60 tiyatroyu Anadoluya
ulaştırmaktır. Tabii, istiyorum ki ben bütün illerde olabilsin
keşke ama yıllardır ihmal edilmiş birçok şeyi yapmaya
çalışıyoruz. Mesela biz bu yıl Ulusal
Yayıncılık Kongresini topladık Ankarada,
Aralığın başında. 1939da toplanmış ilk
kongre ve ilk kongre toplanırken denilmiş ki: Her beş
yılda bir bu kongre toplansın. 5incisini topladık. Aradan
yirmi beş yıl geçmiş, on beş yıl geçmiş kongreler
toplanmamış. On bir yıl aradan sonra bu yıl topladık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen efendim.
Buyurun.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Sayın
Başkanım, son
Ve bundan sonra
da bütün bu kültür ve sanat faaliyetlerini -ama bir kez daha söylüyorum- sadece
bir elitin yararlanacağı bir iş değil, bütün halkın
bileceği, öğreneceği ve paylaşacağı bir iş
olsun istiyoruz.
Benim bu
çalışma sürem içinde en tat aldığım etkinlik, bu
yıl İzmirin bir köyünde, tamamen köylülerin
toplandığı ama İzmir Senfoni Orkestrasının konser
verdiği bir etkinlikti. Orada inanılmaz bir coşkuyla, Türk
müziği, Batı müziği, hepsine halk katıldı. Halk
anlamaz diye bir şey yok. Halka iyiyi verin, halka iyiyi sunun, halka iyi
anlatın halk sizi başının tacı yapar. Biz de zaten
halkın dediğini yapmaya çalışıyoruz.
Hepinizi sevgiyle
ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Evet, Hükûmet
adına ikinci konuşmacı Sağlık Bakanı Sayın
Recep Akdağ.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığımızın 2010 yılı bütçesinin Genel
Kurulunuza sunumu için huzurunuzdayım.
Hepinizin
bildiği gibi 58, 59 ve 60ıncı cumhuriyet hükûmetleri olarak
sağlıkta önemli ve kapsamlı bir Dönüşüm Programı
yürütüyoruz. Cumhuriyetimiz döneminde sağlıkta önemli adımlar
atıldı ancak son yedi yılda bir bütün olarak sistemi
dönüştüren, dönüştürme gayreti içerisinde olan, yapısal ve
fonksiyonel bir dönüştürme anlamına gelecek Dönüşüm
Programıyla halkımızın sağlık hizmetlerine çok
daha kolay ulaşmasını, erişmesini sağlayan bir
çabanın, gayretin içerisindeyiz.
Bu yeni sistemi
oluştururken finansmandan organizasyona, yeni kurallar oluşturmaktan
ödeme biçimlerine varıncaya kadar, çalışanların ve
halkın sağlık konusundaki davranış biçimini
değiştirmeye varıncaya kadar bir dizi alanda çalışmalar
yapıyoruz. Yedi yılın sonucunda, hem topyekûn biçimde
sağlık göstergelerimizde iyileşmeler oldu hem
vatandaşımız sağlık hizmetleri ihtiyaçları
açısından finansal koruma altına alındı hem de
vatandaşımızın sağlık hizmetlerinden memnuniyeti
ciddi ölçüde arttı. Yedi yıllık görev dönemimizde istikrar,
kararlılık, ortak aklı kullanma, bilimsel ve pratik tecrübeye
önem verme, ulaştığımız başarının
altında yatan en önemli sebeplerdir.
Hükûmet olarak
süreç boyunca, iktidar partisi olan AK PARTİmizden ve muhalefet partisi
milletvekillerinden, ilgili bürokrasiden, sivil toplum kuruluşlarından,
bilim insanlarımızdan, sektörden, hepsinden önemlisi
halkımızdan çok büyük destek aldık ve dönüşümü,
şükürler olsun, bugünlere kadar getirdik.
Sizlere bu sunumu
yaparken bir kitapçık da dağıttık Sağlık
Bakanlığı olarak. Bu kitapçık, yani bu sunum kitapçığı,
aslında geçmiş yedi yılın performansını,
Sağlıkta Dönüşüm Programının performansını
size sunan köklü bir çalışmanın eseridir. Eksiklerimizi yine elbette
sizlerle birlikte tamamlayacağız ve ben konuşmamın
başında, bugüne kadar verdiğiniz katkılar için
şükranlarımızı arz ediyorum, bundan sonra da
katkılarınızı beklediğimi özellikle ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, dünden bugüne sağlık politikalarına
baktığımızda, çok partili dönemden önce Refik Saydam
döneminde, çok partili dönemde Behçet Uz döneminde çok ciddi
atılımların yapıldığını görüyoruz. Daha
sonra 1960 ile 1980 döneminde de Sosyalizasyon Kanunuyla önemli ilerlemeler
oldu. 1980 ile 2000 yıllarına kadar geçen süre ise daha ziyade birtakım
reformların yapılmasına niyetlenen, çalışmalar yapılan
ama önemli adımların atılamadığı dönemlerdir.
2003ten itibaren de hepinizin bildiği gibi Dönüşüm
Programımızı yürütüyoruz.
Bu Programın
temel bir mantığı var. Program, tamamen insan odaklı, birey
odaklı, vatandaş odaklı olarak hazırlanmış bir
programdır. Bizim hizmet anlayışımızın temelinde
AK PARTİ olarak insan olduğu gibi, Sağlıkta Dönüşüm
Programımızın etik temelinde de insan vardır. Sistemi biz
insan üzerine bina ettik, insan üzerine, insanın sağlık
hizmetlerine erişimi üzerine sistemi geliştirmeye
çalıştık.
Kuşkusuz ki
değerli arkadaşlar, böyle bir sistem geliştirirken durağan
bir süreç içerisinde değilsinizdir. Sürekli bir değişim
içindeyiz. Bazen bize şöyle eleştiriler yöneltildi: Birtakım
uygulamalar yaptınız, daha sonra bunlardan döndünüz. Böylesine
devasa, köklü bir dönüşüm programı yapılırken çok tabiidir
ki zaman zaman değerlendirmeler yaparak kendinizi yenileyeceksiniz,
bazı hususları düzelterek yolunuza devam edeceksiniz, başka
türlü ilerleme olmaz. Ama temelde hedeflediğimiz noktadan hiç
sapmıyoruz. Hedeflediğimiz nokta, insanımızın
sağlık hizmetine rahat erişmesidir. Herkesin -yoksulu, zengini,
işçisi, BAĞ-KURlusu, emeklisi, memuru- bu ülkenin onurlu
insanları olarak, bir insanlık hakkı olan sağlık
hizmetine ulaşması başından beri hedefimiz olmuştur.
Bizler Türkiye
Cumhuriyeti olarak, 2008 yılında, Tallin Sözleşmesi diye bir
sözleşme imzaladık Dünya Sağlık Örgütüyle birlikte. Bu
Sözleşme, sağlık sistemlerinin performansının belli
bir sistematik içinde değerlendirilmesini öngörüyor. Ben bu sunumu sizlere
arz ederken, biraz önce bahsettiğim kitapçığı da
hazırlarken bu Tallin Sözleşmesinin öngördüğü şekilde bir
sistematik değerlendirme yapmayı öngördüm ve arkadaşlarımızla
bunu hazırladık. Burada öncelikle sağlık sisteminin
fonksiyonlarına bakıyoruz, ara hedeflerine bakıyoruz ve
kuşkusuz ki sonuçta nereye geldik, ne elde ettik, bunlara bakıyoruz
sistemimizi değerlendirirken.
Hepiniz
biliyorsunuz, bunu benden önceki konuşmacı arkadaşlarım da
ifade etti, bu yedi yılın içine çok şey sığdı
gerçekten. Bundan birkaç sene önce Meksika Sağlık Bakanıyla -bir
resmî ziyaret için Meksikadayken- resmî bir yemek esnasında,
yaptığımız işleri anlattım ve Değerli
Bakanın ifadesi şu oldu: Sayın Bakan, bu kadar işi üç sene
içerisine nasıl sığdırdınız? O zaman
dönüşümün üçüncü senesi içerisindeydik. Neler oldu? Kamuya ait hastaneleri
tek çatı altında birleştirdik. Bu, Türkiye Cumhuriyetinin bir
hayaliydi. Her hükûmet bundan bahsetti ama bunu gerçekleştirmek AK
PARTİ hükûmetlerine nasip oldu.
Performansa
dayalı ek ödeme sistemine geçerek muayenehanelerin gönüllü olarak
kapanmasını sağladık ve
vatandaşlarımızın hizmet almak için muayenehane
kapılarına gidip her seferinde önemli hastalıklarında para
ödemek zorunda kalmasını, ameliyat paraları ödemesini tarihe
gömdük.
Hizmet
alımlarını kolaylaştırarak hastanelerimizdeki
donanımı, biraz sonra vereceğim rakamlarda olduğu gibi,
büyük ölçüde genişlettik.
Aile
hekimliği uygulamalarına başlayarak aile hekimliği
uygulamalarını kırk ilimize genişlettik.
Eleman temininde
güçlük çekilen yerlere, Güneydoğuya, Doğu Anadoluya, Orta
Anadoluya, Türkiyenin kırsalındaki birçok yere çok sayıda
personel istihdamı sağlayabildik ve personelin dengeli
dağılımı için de çok ciddi bir çaba içerisindeyiz.
Sağlık
Bakanlığının asli rolleri içinde olmayan gıda
hizmetleri, sağlık meslek lisesi gibi hizmetleri ilgili
bakanlıklara devrettik. Biraz önceki konuşmalarda da
gıdanın devredilmesiyle ilgili hususlar söylendi.
Değerli
arkadaşlarım, cumhuriyetin kuruluşunda gıda
mühendisliği diye bir alan yoktu, çevreyle ilgili bir alan yoktu.
Dolayısıyla, buna benzer hizmetler tamamen
sağlıkçıların üzerine, doktorların üzerine
kalmıştı. Bugün bu işle ilgili spesifik, özel bakanlıklar
olduğuna göre elbette bu hizmetleri onlara aktarmak durumundayız.
Sağlık
bilgi sistemlerimizi, otomasyon sistemlerimizi geliştirdik.
Akılcı
ilaç kullanımını geliştirdik ve gerçekten, ilaçta
Türkiyede çok farklı bir noktaya geldik.
Genel
sağlık sigortası oluşturuldu.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, dikkat ediniz, yirmi dakikalık bir
konuşma içerisine bu dönüşümün başlıklarını bile
sığdırmak mümkün değil, böyle bir dönüşüm
içerisindeyiz.
Genel
sağlık sigortasıyla, öteden beri yoksul olduğu için hizmet
alamayan veya alanlar açısından hizmet
farklılaşmasından dolayı hizmeti düzgün alamayan
vatandaşımızın sağlık hizmetlerini eşit
biçimde almasının önünü açtık. Yeşil kartlı
vatandaşlarımız da diğer vatandaşlarımızın
haklarına kavuşmuş oldular.
Birkaç rakam
vermek istiyorum. Önümde çok fazla rakam var, bunlarla sizi elbette yoracak
değilim ama bakınız değerli arkadaşlarım, 1960ta
sosyalizasyon yapılmış, o zaman bir kanun
yapılmış ve biz göreve geldiğimizde 12 bin sağlık
evinden bahsediliyordu kâğıt üzerinde, oysa açık olan,
çalışan, için-de ebesi olan sadece 1.572 sağlık evi
vardı, bugün 5.268 sağlık evinde aktif olarak hizmet veriyoruz
ve ihtiyaç da aşağı yukarı bu kadar. O 12 bin gibi rakamlar
da artık Türkiye için gerekli değil çünkü 1960larda kırsalda
nüfusumuz çok fazlaydı, şimdi bu nüfus büyük ölçüde azaldı.
Bu arada, afet
yönetimi açısından çok farklı bir uygulamayı
geliştirdik. Bugün seksen bir ilimizde 2.643 gönüllü sağlık
elemanı -Allah korusun hiçbir afet tabii istemiyoruz, onun için dua
ediyoruz olmasın diye ama 2.643 sağlık elemanı- bugün
Avrupanın en iyi eğitilmiş ve en büyük afet ekibi olarak
hazırdır ve bu ekiplerin kullanabileceği imkânları da
şu anda hazırlamış durumdayız. Afetlerde kullanmak
üzere bütün Türkiyede 30 adet mobil acil sağlık ünitemiz var ve
bunları uygun illere dağıtmış durumdayız.
112 acil
hizmetler açısından geldiğimiz noktayı hepiniz
biliyorsunuz. Sayısı 618 olan kara ambulansı, bugün 2.250ye
ulaşmış durumdadır. 80 civarında kar üstü
aracımız var ve 17 bölgede helikopter ambulanslarımız var.
Bu ambulanslar, değerli arkadaşlarım, bütün Türkiyede yediden
yetmişe insanımızı sağlık hizmetini
alabileceği yere taşıyorlar.
Şimdi, biraz
önce konuşulurken Güneydoğuya bozuk aşı
gönderildiğinden bahsedildi. Bu bilgi doğru bir bilgi değil. Net
olarak ifade ediyorum, bu bilgi yanlış. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Aslında bizim
Güneydoğuya, Doğuya, Orta Anadoluya, neresi olursa olsun, bu
ülkenin seksen bir vilayetini birbirinden ayırmadan, en uzak noktada,
kırsalda yaşayan vatandaşımıza da nasıl bir
sağlık anlayışı içinde
yaklaştığımızın en önemli göstergelerinden biri,
değerli arkadaşlarım, bu ambulans hava hizmetlerimizdir. Bugüne
kadar toplam 2.234 vaka taşıdık son yıl içerisinde ve
Mardindeki bir mezradan kanamalı bir annemizi
taşıdığımız gibi Tekirdağdaki bir köyden
bir bebeğimizi de taşıdık, Antalyanın Toroslardaki
bir köyünden kalp krizi geçiren bir vatandaşımızı da bu şekilde
taşıdık. Bu ambulansların bir saatlik uçuşu 5 bin
eurodur. Ortalama iki saat uçuş yapıldı. Henüz
uçağımız olmadığı için şehirler arası
uçuşları da bu ambulanslarla gerçekleştirdik. Helal olsun!
Elbette vatandaşımıza sosyal bir devlet olarak vermemiz gereken
hizmet buydu ve bunu vermekten dolayı da iftihar ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bugün böylesine
bir dönüşümü eleştiren değerli arkadaşlarım acaba
kendi devri iktidarlarında böyle bir şeyi niçin hayal dahi
edemediler? Bakın, Türkiye bunları yıllarca bekledi. Türkiye,
yıllarca AK PARTİ İktidarını ve bu hizmetleri bekledi.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hayallerinize hayranım Sayın Bakan ama
doğru konuşmuyorsunuz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, milletimiz bu
hizmetlere susamıştı. Bugün de hâlâ bazı eksiklerimiz var
ama tekrar ifade ediyorum ki bütün bunları yapmak kararlı bir biçimde
meselelerin üzerine gidebilen ve istikrar sağlamış AK PARTİ
hükûmetleri sayesinde oldu. Bundan sonra da sağlıktaki
gelişmeler bu kararlılık ve istikrar sayesinde
gerçekleşecektir.
Yeni
doğandan bahsedildi, yeni doğandan, yeni doğan bakım
hizmetlerinden, yeni doğan ölümlerinden.
Değerli
arkadaşlarım, 2002de Türkiyede yeni doğan yoğun
bakım yatak sayısı 665tir, bugün 4.094 yoğun bakım
yatağımız var. Zannediyorum bu, aslında nereden nereye
geldiğimizi ifade etmek için yeter. Peki, bugün 4.094 yatak bize yetmiyor,
4.500 yatağı hedeflemiş durumdayız. Dün bu bebeler 665
yatakla ne yapıyorlardı zannediyoruz?
MUHARREM
İNCE (Yalova) 3 çocuk olacağı için yatak
sayısını
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bunların
hiçbiri hastanelere ulaşma imkânına bile sahip değildi. Ben
yıllarca çocuk hekimliği yaptım Doğu Anadoluda, yirmi
sene, yirmi sene boyunca ben o bölgede çalıştım. Kendi
hastaneme, üniversite hastaneme gelen çilekeşleri çok iyi biliyorum. Biz
bunları yıllarca yaşadık.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bu konuyla ilgili bir yayınınız var mı
Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) 665 yatakla Türkiyede Ben yeni doğan
yoğun bakım hizmetlerini verdim. zannedenlerin, bugün ne yeni
doğan bakımından ne bebekten ne bebek ölümlerinden bahsetmeye
hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Toplu ölümlere ne diyorsunuz Sayın Bakan? Niye
bebekler ölüyor? Niye toplu ölümler oluyor? Bebekleri toplu öldürüyorsunuz, tek
tek öldürmüyorsunuz, toplu
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
yoğun bakım yatak sayısı 869du Türkiyede,
geldiğimizde, bugün 7.351 yoğun bakım yatak sayımız
var.
MUHARREM VARLI
(Adana) Aradan yedi yıl geçti!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yanıklı hastalar asla bir imkân
bulamıyorlardı. Bugün, sadece Sağlık
Bakanlığı hastanelerinde yanık yoğun bakım yatak
sayısını 35ten 321e ulaştırdık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yoğun bakımda insanlar intihar
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Rakamlar o kadar çok ki değerli
arkadaşlarım, bunları böyle 10 katına çıkardık, 9
katına çıkardık, 5 katına çıkardık demek ilk anda
kolay görünüyor ama işte, bütün bunlar, yedi senelik bu emeğin, yedi
senelik bu planlamanın, yedi senelik bu kararlılığın
bir ürünüdür.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Hasta ettiniz milleti, hasta!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Helal olsun size!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bugün, artık, Türkiyede inşa
edilen bütün hastanelerde hastalar mutlaka banyo ve tuvaleti olan yataklarda
yatıyorlar.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İlk kim yaptı? Kimden örnek
aldınız? Atatürk Hastanesi, Kırıkkale Hastanesi,
Bağcılar Hastanesi
Kim yaptı? Ona da sahip çıkın!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
şimdi, burada bir sayın milletvekili var
BAŞKAN
Sayın Bakanım
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Burada bir sayın milletvekili var
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bizden öğreneceğiniz çok şey var.
BAŞKAN
Sayın Bakanım
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Aziz milletim, burada, şu anda, bana
laf atan bir sayın milletvekili var.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi rica edebilir miyim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu sayın milletvekili, üzülerek ifade
edeyim ki
BAŞKAN
Sayın Bakanım
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Buyurun Değerli Başkanım.
BAŞKAN
Birkaç saniyenizi rica edeyim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri, burada bütün
hatipler konuşuyor, sayın bakanlar da tabii ki kendi bütçeleridir,
kendi bütçelerini anlatmak zorunda, takdim etmek zorunda. Sükunetle dinleyelim.
Karşı taraf dinlendi, sayın bakanlar dinlenecek. İzleyenler
var, milletimiz karar verecek. (Gürültüler)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Yanlış bilgi veriyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kamyon gitmedi mi? Kamyon gitti. Susurluk kamyonu,
Susurluk! Kamyon gitti, aşı gitti. Doğru söylemiyor. Doğru
söylemiyor.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen, bakınız, daha önceki hatiplere de aynı
şeyi söyledim. En azından, hatiplerin konuşmasına
fırsat verelim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkanım, az önce, Turizm
Bakanını da dinledik, hiç kimseye bir şey söylemedi.
BAŞKAN -
Sayın Yıldız, lütfen
Buyurun
Sayın Bakanım.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu değerli milletvekili, kendi devri
iktidarındaki başarısızlığını, bugün,
bu kürsüden, her çıktığında
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) - Söylenmeyecek şekilde konuşursa biz de söylemeyiz.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, lütfen efendim
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bugün, bu kürsüye her
çıktığında, çok ağır bir biçimde bu kürsüye, bu
çatıya yakışmayan ifadelerde bulunarak ve daha sonra
oturduğu yerde de yine aynı tavrı devam ettirerek ve buraya laf
atarak sürdürüyor. Hâlbuki bilmiyor ki bu kürsü milletin kürsüsüdür. Siz laf
atsanız da siz engellemeye çalışsanız da
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bu sıralar da milletin Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
biz gerçekleri burada milletimize elbette
ifade edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bu sıralar da milletin, muhalefet de milletin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi burada Güneydoğudan
bahsedenler, burada Doğudan bahsedenler rakamları söylediğim
zaman utanırlar.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) O kürsüden doğru konuş, doğru, yalan
konuşma.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakanım, siz Sağlık Bakanı
olarak Başbakanı bile ikna edemediniz aşıda.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, göreve
geldiğimizde Ağrıda yalnızca 20 uzman hekim vardı.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakanım, aşı bozuk mu
değil mi? (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Lütfen arkadaşlar
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakınız, değerli
arkadaşlarım, şimdi devri iktidarlarında sağlık
adına millete şöyle elle tutulur bir şey sunamayanlar, bir
dönüşümü gerçekleştiremeyenler
Çok da görmüyorum, bir koalisyon
hükûmetindeydiler, uyumsuzluklar vardı, istediklerini belki
yapamadılar ama sonuç itibarıyla olana bakacağız.
MUHARREM VARLI
(Adana) Ha, bak bunu söyle işte! Bunu söyle, anlaşacağız
seninle.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, buradan bu laf atan
değerli milletvekilleri, Doğuda, Güneydoğuda kendi üç buçuk
yıllık iktidar dönemlerinde açılmış ve hizmete
sunulmuş bir tane hastane söylesinler burada, bir hastane istiyorum iki
değil. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yalan konuşuyorsun! Ben söylerim, on tane
söylerim: Urfa Hastanesi, Osmaniye Hastanesi. Ben sana söylerim: Ağrı
Hastanesi, Iğdır Hastanesi.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız, bu ülkede insanımız yıllarca ama
yıllarca, değerli milletvekilleri, muayenehane kapılarında
süründürülmüştür.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ben verdim o paraları. Sen ne anlarsın bu
işlerden.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Lütfen arkadaşlar
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yıllarca muayenehane
kapılarında süründürülmüştür.
MUHARREM VARLI
(Adana) Ne kadar başarılı olduğunu açıkla!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu ülkede insanımızı
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Çeliker Hastanesi, Ürgüp Hastanesi. Ben sayayım
sana. Ne zannediyorsun kendini!
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen Genel Kurula hitap edin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, diyorlar ki değerli
arkadaşlar Hastaneye gidince 8 lira katkı parası veriliyor.
Özel hastaneye
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Üç buçuk ayda altı yüz on dört
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli Milletvekili, tekrar
söylüyorum
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sen bir tane Atatürk Hastanesi söyle. Bir tane örnek
göster.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şu laf atan Değerli Milletvekili,
lütfen hazmedin ve oturun.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen Genel Kurula hitap edin lütfen.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ağzımızda olmayan, doğru olmayan
şeyleri hazmedemeyiz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Söyle! Hazmediyoruz çünkü rahatız.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Dinlemeyi öğrenin.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin lütfen.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sizde hazım bozukluğu var. Orada
söylediklerime cevap ver.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız, ben çok görmüyorum.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ben hiç çok görmüyorum.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sen ancak grubuna hazmettirirsin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu
hazımsızlığı çok tabii buluyorum. Yıllar boyunca
Bakınız, millet hafızasını mı kaybetti
zannediyorsunuz siz? Yıllar boyunca muayenehaneye gitmeden ameliyat
olamayan, yıllar boyunca muayenehaneye gitmeden önemli bir
hastalığını tedavi ettiremeyen
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Gene aynı, gene aynı.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
yıllar boyunca SSK hastanelerinin
izbe köşelerinde, bodrumlarında kuyruklarda ilaç için çile çeken,
yıllar boyunca Sen yeşil kartlısın, kusura bakma sana
reçete veririz ama paranla alacaksın. denen bir ülkeyi bu millet unuttu
mu zannediyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Şimdi karşımıza çıkıp
diyorsunuz ki Yeşil kartlıya ilaç veriyorsunuz iyi- yüzde 20 katkı payı
alıyorsunuz, yoksuldan katkı payı alınır mı?
Değerli
milletvekilleri, 2005 yılına kadar, bizim iktidar dönemimize kadar
yeşil kartlıların, hiçbir zaman
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şu anda özürlülerden para alıyorsunuz, özürlülerden!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
ayakta aldıkları reçetelerin
bedelleri kendilerine ödenmedi.
SAADETTİN
AYDIN (Erzurum) Unuttular!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bırak yaşlıları, özürlülerden para
alıyorsunuz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sosyal Yardımlaşma Fonu ödedi Sayın
Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) O insanlar, kaymakam kapılarında,
vali kapılarında boyunlarını büktüler.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yataklı tedavide devlet ödedi, öbürünü de Sosyal
Yardımlaşma ödedi.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakınız
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Sosyal Yardımlaşma kayıtlarında
var.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu
sene, sadece yeşil kartlı vatandaşlarımızın, 10
milyon vatandaşımızın ilacı için devlet 1 milyar 700
milyon
MUHARREM
İNCE (Yalova) 10 milyon insanı yeşil karta muhtaç
etmişsiniz, daha bundan büyük itiraf olur mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
1 milyar 700 milyon Türk lirası ödeme
yapıyor. Sonra da çıkıp buraya diyorsunuz ki Sağlık
harcamaları arttı. Hadi oradan be! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Seçimlerden sonra niye iptal ettiniz yeşil
kartları?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Sağlık harcamaları
MUHARREM
İNCE (Yalova) Her 7 kişiden 1isi yeşil kartlı demek ki
bu memlekette!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bundan büyük itiraf olur mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar
MUHARREM
İNCE (Yalova) Seçimlerden sonra niye iptal ettiniz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Sizin
tuzunuz kuru. dendi burada. Evet, sizin tuzunuz kuru, sizin tuzunuz hep kuru
oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Seninki yaş mı?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bugüne kadar senin tuzun hep kuru oldu
Sayın Milletvekili.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen
MUHARREM
İNCE (Yalova) Benimki kuruysa seninki de kuru! Seninki yaş mı?
BAŞKAN - Sayın
İnce
Sayın İnce
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ama, biz milletimizi düşünmek
zorundayız. Biz elbette milletimizi düşüneceğiz, biz elbette
yoksulu da düşüneceğiz, fakiri de düşüneceğiz,
fukarayı da düşüneceğiz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Siz evvela kendinizi düşünüyorsunuz!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Deniz Fenerini düşünün!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Burası Türkiye Cumhuriyeti,
burası bir sosyal devlet. Elbette AK PARTİ Hükûmeti bu sosyal
devletin gereğini yapacak.
Değerli
arkadaşlarım
(MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI
(Adana) Gazeteciler niçin eleştiriyorlar, ondan bahset!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sadaka devleti!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yolsuzluklardan bahset!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bugün,
bakınız, bu süre, benim size Sağlıkta Dönüşüm
Programını anlatmak
(Gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) 10 milyon yeşil kartlı var. demek övünülecek
bir şey değil, utanılacak bir şey!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Deniz Fenerini getirin, Deniz Fenerini!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Saygıdeğer arkadaşlar
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Vatandaş Allah razı olsun. diyor.
BAŞKAN -
Sayın Daniş
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Vatandaş Allah razı olsun. diyor,
gerisi önemli değil, ne derlerle desinler! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Arkadaşlar, konuşmaların sonuna geldik
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi rica edeyim.
Bakınız,
saygıdeğer arkadaşlarım, biraz sonra
(Gürültüler)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İki sene sonra göreceğiz, sen zaten gelemezsin
Çanakkaleden.
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sayın
Yıldız
Sayın Yıldız, lütfen
Bakınız,
biraz sonra muhalefetten bir arkadaşımız son konuşmayı
yapacak, görüşlerini beyan edecek.
Lütfen
Turun
sonuna geldik, birbirimize karşı daha nazik olalım.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, 10 milyon yeşil
kartlı varsa her 7 kişiden 1isi yeşil kartlıdır.
Bunun neresiyle övünüyor? Utanılacak bir durum, utanılacak bir durum!
BAŞKAN
Sayın İnce, biraz sonra arkadaş gelir, söyler, sen endişe
etme.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bunların hepsinin hesabı sorulacaktır.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun efendim, konuşmanızı
tamamlayınız.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yazık bu memlekete!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Seçimden sonra niye iptal ettiniz?
BAŞKAN
Sayın İnce
Sayın
Bakanım, buyurun konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Seçimde bu millet onlara kırmızı
kartı gösterir.
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Ücretli hâle geldi Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız, 2009da çok yeni bir rapor var, Dünya Sağlık
Örgütü Avrupa Bölgesi bir rapor yayımladı.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Şu aşının raporunu söyle, bozuk
raporunu!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Anne ve çocuk sağlıyla ilgili
olarak şunu söylüyor: Anne ve çocuk sağlığı
konusundaki ilerleme, anne ölümlerini politik bir öncelik olarak belirlemek,
buna finansman ayırmak, hizmet ve politikaları kültürel
hassasiyetlere göre düzenlemekle sağlanmıştır. Bu
hizmetler, hamileler için hastane yakınında doğum öncesi
bakımevlerinin kurulmasını, uzman kadrolar tarafından
sağlanan uygun ve kaliteli bakıma ulaşmak için ücretsiz kara ve
hava ulaşımının sağlanmasını içerir.
Biz bunların
özlemini çekiyorduk. Biz, OECD bir rapor yayımlarsa bizim sağlık
sistemimiz için bir satır düzgün bir şey yazsın arzu ediyorduk.
Biz, Dünya Sağlık Örgütü bizim için bir rapor yazarsa şurada da
bir ilerleme sağlansın diye uğraşıyorduk.
Bugün, Allaha
şükürler olsun, Türkiye Cumhuriyeti sağlıkta geldiği
noktada, bütün diğer
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayın.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli Başkanım,
teşekkür ederek bitiriyorum.
bütün diğer
noktalarda olduğu gibi, Türk halkı Ben bu milletin evladı
olmaktan dolayı gurur duyuyorum, ben bu milletin evladı olmaktan
dolayı iftihar ediyorum. diyebileceği bir noktaya gelmiştir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Hangi milletin?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu, elbette -başta da söyledim-
kararlılıkla, istikrarla, sabırla yürütülen çabaların bir
sonucudur. Milletimiz de bunun karşılığını AK
PARTİ iktidarlarımıza fazlasıyla verdi.
ŞENOL BAL
(İzmir) Bakan hayal görüyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşte o laf doğru, işte o laf doğru,
fazla
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Fazla vermişler, biliyoruz, evet.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Biz milletimize şükran borçluyuz.
Bugüne kadar yaptıklarımızı elbette yeterli görmüyoruz,
eksiklerimiz var.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Fazla fazla verdiğini itiraf ediyorsunuz, doğru.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Eksiklerimizi önümüzdeki günlerde,
önümüzdeki iktidar dönemlerimizde tamamlayacağız.
Ben bütün bu
çabalara katkı veren değerli Meclisimize teşekkür ediyor,
sizlere ve halkımıza saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Şahsı
adına, 10uncu turda, bütçenin aleyhinde Hatay Milletvekili Sayın
Abdulaziz Yazar.
Sayın Yazar,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ABDULAZİZ
YAZAR (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2010 yılı bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi ve tüm
vatandaşlarımızı Cumhuriyet Halk Partisi ve
şahsım adına saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde sağlık
hizmetinde önemli sorunlara hâlen çözüm bulunmuş değildir. Birçok
bölgemizde sağlık hizmetlerine erişmede sorunlar vardır.
Hizmetin niteliğinde aksaklıklar yaşanmaktadır. Sistem daha
çok tedavi ağırlıklıdır ve koruyucu sağlık
hizmetleri ihmal edilmektedir. Tüm bunlar hizmetin pahalı olmasına
neden olmaktadır.
Seçim bölgem
Hatay ilinde, benzer sorunların yanı sıra, sağlık
alanında önemli problemler vardır. İlimizde hastane
sayısı yetersizdir. Nüfusu 350 bini geçen İskenderun ilçemizde
hastane sayısı ihtiyacı karşılayamaz durumdadır.
İskenderunda on yedi yıldır yapımı süren ve bir türlü
bitirilemeyen bir hastane inşaatı vardır. Bu hastanenin bir an
önce bitirilmesi şarttır. Aynı zamanda İskenderuna
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık alanında bir
diğer önemli konu da güncelliğini yitirmeyen ilaç ve
eczacılık konusudur. En son geçtiğimiz 4 Aralıkta
yaşanan gelişmeler eczacılarımızı çıkmaz bir
darboğazın içine itmiştir. Birçok ilaçta yapılan yeni
düzenlemelerle birlikte eczacılarımız mağdur olmuştur.
Zaten masrafını karşılayamaz durumda olan eczanelerimiz
iflasın eşiğine gelmiş iken geçtiğimiz 16 Aralık
günü Sosyal Güvenlik Kurumu, Türk Eczacıları Birliği ile
imzaladığı İlaç Alım Protokolünü, aynı
Protokolün 10-1inci maddesine dayanarak 16 Ocak 2010 tarihinden itibaren
geçerli olacak şekilde tek taraflı biçimde feshetmiştir.
16 Ocak 2010
tarihinden sonra sözleşmeler bittiğinde öncelikle
vatandaşımız çok mağdur olacaktır. Bu
mağduriyetin tek sorumlusu Sosyal Güvenlik Kurumu ve dolayısıyla
AKP İktidarıdır.
Sosyal Güvenlik
Kurumu, eczanelerimizin sözleşmelerini tek taraflı feshederek,
hastalarımızı, eczanelerden bedelini peşin ödeyerek ilaç
almaya zorlamaktadır. Bu durumda parası olmayan ilacını
alamayacaktır. Sonuçta vatandaşımız,
eczacılarımız ama en çok da hastalarımız
cezalandırılmış olacaktır.
Biz
eczacılar, ilaçta fiyat indirimine karşı değiliz,
ilacın daha da ucuzlamasının yanındayız ancak
fiyatı düşürülen ilaçların farkını ilaç
firmalarının ödemesi gerekmektedir. Aksi takdirde, zor durumda olan eczacılar
iflasın eşiğine gelecektir. Bir örnek verecek olursak:
Eczanesinde 100 bin liralık ilaç bulunan bir eczanenin, bu fiyat
indirimiyle birlikte sermayesi 70 bin liraya düşmüştür. Eczacı
aradaki farkın karşılanmasını talep etmektedir.
Eczacılar bunun için eylem yapmıştır.
Eczacılarımızı
ve hastalarımızı sözleşme feshiyle cezalandıran Sosyal
Güvenlik Kurumu, sorunlarımızın çözümüne, dolayısıyla
eczanelerimizin yaşamasına yönelik en ufak bir adım dahi
atmamıştır. 2010 yılının sonuna kadar yaklaşık
7 bin eczanenin kapanacağı belirtilmektedir. Bu kapacak eczanelerin
sorumluluğu, sağlıkta uygulanan yanlış
politikaları üretenlerin üzerinde olacaktır.
Sözleşmeleri
ortadan kaldırarak eczaneleri cezalandırmaya çalışmaya hiç
kimsenin hakkı yoktur, üstelik sağlığı korumakla
görevli olan devlet kurumlarının hiç hakkı yoktur. AKP
İktidarının amacı eczaneler zincirini kurmaktır. Bu da
yapıldığında 24 bin eczane kapanacak ve
çalışanlarıyla birlikte 100 bin kişi işsiz
bırakılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdiye kadar yapılan
uyarılara rağmen provizyon sisteminde tam bir düzenleme var
mıdır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yazar, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
ABDULAZİZ
YAZAR (Devamla) - Artık muayene ücretlerinin tahsilatı eczanede
değil, kaynağında yani sağlık kuruluşlarında
mı yapılmakta? Çoğu hastane eczanesinde eczacı
istihdamı çoğaltıldı mı? Kaliteli bir ilaç hizmeti
açısından yatak sayısı başına eczacı
istihdamı zorunlu hâle mi getirildi? Kamu kurumlarında
çalışan eczacıların durumları iyileştirilip bu
alanda çalışma daha cazip hâle getirildi mi? Sosyal güvenlik
kurumlarının geri ödeme süreleri kısaltıldı mı?
Avans uygulamalarının önüne mi geçildi? Haksız kesintilere son
mu verildi? Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde eczacılarımıza
reçete başına ücret mi veriliyor?
AKP İktidarı
şimdiye kadar bu sorunların hangisini giderdi? Sağlık
Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu, eczacı
temsilcilerimizle bir araya gelip neden bu sorunları çözüme
kavuşturmuyor? Halkımızın,
eczacılarımızın ve bilhassa hastalarımızın
bu mağduriyetinin giderilmesi için yetkili kurumların bir an evvel
çözüm yolu bulması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ABDULAZİZ
YAZAR (Devamla) Evet, bitiriyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilaç ve eczacılık dâhil
olmak üzere sağlık alanında yapılan yanlışlardan
acilen dönülmesini temenni ediyor, halkımıza daha iyi bir
sağlık hizmetinin verildiği günlerin gelmesi dileklerimle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yazar.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, onuncu turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanımıza sormak istiyorum: Trafik kazası geçiren
insanların hastane masraflarını SGK ödemiyor, Trafik
sigortaları ödesin. deniyor. Bunu hastaneler karşılasa da
sigortadan kendileri tahsil etse nasıl olur? Bunu öğrenmek istiyorum.
MR, tomografi
gibi çeşitli tetkikler özel sektöre yaptırılıp devlet
ağır masraflar altında kalıyor. MR vesaire diğer
tetkik araçlarını hastanelere kurmayı düşünüyor musunuz?
Sağlık
kuruluşlarınca alınan hasta katkı paylarını
vatandaş ödeyemiyor. Bunları önümüzdeki dönemler içerisinde
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Turizm ve Kültür
Bakanımıza sormak istiyorum:
Tokat ili
Sulusarayda Sebastapolis kenti, Erbaa ilçesi Horoz Tepesi, Niksar Kalesi
arkeolojik çalışmaları ne zaman başlayacaktır?
Tokat
Ballıca Mağarasını Turizm Bakanlığının
bünyesine alıp dünyaya tanıtmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Sayın Ünsal
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim.
Kültür
Bakanına soruyorum: Gaziantep Koruma Bölge Kurulu Başkanlığına
atadığınız bayan, Gaziosmanpaşa Belediyesinin AKPli
belediye meclis üyesidir. Neden görevden almıyorsunuz, koruyorsunuz?
İkinci soru:
Amasya merkezde bulunan Yalıboyu Evleri diye adlandırılan
tescilli yapılara verilecek katkı paylarını
artırmayı düşünüyor musunuz? Geçen sene de sordum, bir cevap
alamadım doğru dürüst.
Üçüncü soru:
Amasya ili Taşova ilçesinde bulunan Borabay Gölü için bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Dördüncü soru:
Amasya ili Yassıçal beldesinde bulunan Büyük Evliya Tepesi kurtarma
kazıları Bakanlığınız bilgisi dâhilinde
olmasına rağmen hâlâ yapılmamıştır. Bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünsal.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, Turizm Bakanımıza soruyorum: Gaziantepte birinci
derecede arkeolojik sit alanı Batalhöyük, Adana Kültür ve Tabiat
Varlıkları Koruma Kurulu buraya müdahale etmeme kararı verdi.
Şimdi, demin arkadaşımın sorduğu soruya göre sizin
atadığınız siyasetçi bunu, bu kararı iptal etti. Bu
çok yanlış bir karardır. Siz bu Kurul Başkanını
hâlen görevde tutmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca
Sağlık Bakanlığı olarak Gaziantepte bölge hastanesi
projesi vardı, o hangi aşamada?
Bir de bu domuz
gribi aşıları hangi usulle alındı? Ne kadar para
harcandı? Onu bilmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.
Sayın
Sıvacıoğlu
Sayın
Sıvacıoğlu burada mı efendim? Yok.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizde bugün
itibarıyla 475 kişinin gripten öldüğü
Bakanlığınızca da açıklanmaktadır. Ölümlerin
olduğu bu şartlarda grip tedavisinde kullanılan Tamiflu
adlı ilacın Ağustos 2005 üretim tarihi, son kullanma tarihi de
2009 Ağustosu iken Bakanlığınızın bu ilacın
raf ömrünü bir etiketle iki yıl uzatmanızın insan
sağlığıyla ilgili etkilerini izah eder misiniz?
Kullanılamayan domuz gribi aşılarının raf ömrünü de
uzatıp gelecek yıllarda da kullanılmasını
sağlayacak mısınız?
Bakanlığınızın
çalışmalarını az önceki anlattığınızda
olduğu gibi, yine, sunumuzun 61inci sayfasında kamuoyunu
yanıltmaktasınız. Geçen sene yapmıştınız, bu
sene de aynı şeyi yapmaktasınız.
Doktorlar
Bakanlığınızdan memnun değil, hastalar memnun
değil, biz hiç memnun değiliz. Gripten 475 kişiyi kaybettik.
Yanlış uygulamalarınızdan da pek çok hastamızı
kaybettik. Sizin istifa etmeniz için Türkiyede kaç kişinin ölmesi
gerekmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Benim sorum
Sayın Akdağa: Sayın Bakanım, eczanelerle, daha
doğrusu, Eczacılar Birliği ile Hükûmet arasındaki
anlaşmazlık, Hükûmetin Eczacılar Birliğiyle olan
anlaşmayı feshetmesiyle yani bire bir anlaşma yolunu seçmesiyle
sonuçlandı. Eczacılar Birliği de bunu engellemek, Birlikle
anlaşılmasını istiyor. Bu sürtüşme sonunda, süre
bitince anlaşma yapılamazsa halkın mağduriyeti söz konusu
olacak. Bu konuda bir ara yol bulunabilecek mi?
Bir diğer
sorum: Sayın Bakanım, aile hekimliği uygulanan yerlerde eskiden
sağlık ocağı olup şu anda atıl duruma düşen
yerler var. Bu binaları nasıl kullanacaksınız? Bu
yerleşim birimlerinde oturan insanlar ayağında sağlık
hizmeti almaya alışmıştı. Şu anda mağduriyetlerinden
dolayı bayağı şikâyetçiler. Bu
sıkıntıyı çözecek bir ara formülünüz var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Arslan.
ALİ ARSLAN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Sayın
Akdağa soru yöneltmek istiyorum.
Bitirilmesi
yılan hikâyesine dönen bir Dalaman Devlet Hastanemiz var. Bu Dalaman
Devlet Hastanesinin akıbeti ne durumdadır? Onu sormak istiyorum.
Bir de geçen
yıl yatırım programına alınan ve Ortaca Belediyesince
inşaat alanı hazırlanan Ortaca Devlet Hastanesinin 2010
yılı yatırım programından
çıkarıldığı duyumlarını aldık.
Doğru mudur bu duyum, doğruysa gerekçesi nedir?
Bir diğer
sorum da Köyceğiz Devlet Hastanesinin iyileştirilmesi için bir
çalışmanız var mıdır?
Şimdi bu üç
ilçe Türkiye'nin önemli turizm ilçeleridir- tesadüf, yanınızda da
Sayın Turizm Bakanı oturuyor- gerçekten Türkiye'nin dışa
açılan penceresidir. Gerek nicelik ve gerek nitelik açısından da
son derece yetersiz devlet hastaneleri vardır. Bu konuda daha duyarlı
davranmanız mümkün müdür? Onu sormak istiyorum.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Kültür
ve Turizm Bakanına üç kısa sorum var.
Birinci sorum:
Sayın Bakan, otelciler birliği yasasının
çıkarılması konusunda bir çalışmanız var mı?
Varsa ne zaman çıkarılacaktır?
İkinci
sorum: Tanıtmaya ayrılan para yeterli mi? Yeterli değilse
artırmak için bir çalışmanız olacak mı?
Üçüncü ve son
sorum: Antalya Altın Portakal Film Festivaline geçen yıl belediye
başkanı AKPli iken Başbakanlık ve Turizm
Bakanlığından 8,3 milyon TL verilirken bu yıl
büyükşehir belediye başkanı CHPli olunca Altın Portakal
Film Festivaline verilen para 3 milyon TLye indirilmiştir. 2,5 milyonu
sizin Bakanlığınızca verilmiştir, bu 1,3ü de eski
başkan zamanında verilmiştir.
Şimdi,
Sayın Bakan, bu parayı neden azaltıyorsunuz? Sizin adalet
anlayışınız bu mu? Sizin demokrasi
anlayışınız bu mu? Gönderdiğiniz para devletin
bütçesinden değil mi? Yoksa AKPnin bütçesinden para gönderiyorsunuz da
onun için mi AKPli belediyelere fazla para gönderiyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Kültür
Bakanına sormak istiyorum. Fransada Türk sezonu adı altındaki
etkinliklerin birisinde, 8 Ekim 2009 günü saat 12.30da Paris Petit Palais
adlı güzel sanatlar merkezinde bir de konser verilmiş. Türk ve Fransız
müzisyenlerin katıldığı bu konserde İslamiyete ve Yüce
Peygamberimize ağır hakaretler edildiği iddia edilmektedir. Bu
konserde, Türkçe tercümesi Ah Arap Muhammed ve onun halifesi Aliye lanet
olsun, Mekkeyi toprak örtsün, Nebinin şehri Medinenin altı üstüne
dönsün. şeklinde şiirin barok müzik bestesiyle İtalyanca
okunduğu ve Fransız tercümesinin de el broşürü şeklinde
dağıtıldığı iddia edilmektedir. Fransada böyle
bir kültür etkinliği yapılmış mıdır?
Yapılmış ise bu iddialar ve yaşananlar doğru mudur?
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün himayelerinde
yapıldığı söylenen bu etkinlikten sonra Kültür Bakanı
olarak sizin ve Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda
Fransız muhataplarınıza herhangi bir girişimi ve tepkisi
olmuş mudur?
Son sorum:
Adanada her yıl düzenlenen Altın Koza Film Festivaline diğer
yerlerdeki festivallerden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Atılgan
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlk sorum
Sayın Kültür Bakanına. Sayın Tankutun sorusu eksik kaldı.
2009 yılı Bakanlığınızın bütçesinde film
festivallerine ayrılan ödenekte bir azaltılma var mıydı?
Yoksa, Adana Altın Koza Film Festivaline bir önceki yıl verilen 500
bin TLnin yerine 250 bin TL verilmesinin gerekçesi nedir? Bu gerekçenizde
Adana Belediyesini MHP adayının kazanmasının etkisi
olmuş mudur?
Sağlık
Bakanına soruyorum: Sayın Bakan, Domuz gribi virüsü mutasyona
uğrarsa yeni aşıyı yarım dolara alırım.
dediniz, basına böyle yansıdı. Madem yarım dolara
alırdınız da eskisini neden altı euroya aldınız?
Burada bir tutarsızlık yok mudur?
Ambulans
helikopterlerine verdiğiniz şu ana kadar kira bedeli nedir?
Avrupa
Birliğinde bin kişiye bebek ölüm oranı nedir, bizdeki oran
nedir?
BAŞKAN Son
olarak, Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanına sormak istiyorum. Sayın Bakan, aşı konusunda
Sayın Başbakanı ikna edemediniz. Acaba Sayın Başbakan
sizin bu konuda yeterince ehil olmadığınızı mı düşünüyor?
İkinci sorum
Sayın Kültür Bakanına. Sayın Bakan bütün eski görüşlerinin
arkasında olduğunu söyledi. Kitabının yüz elli dokuzuncu
sayfasında AKP için şöyle diyor: Çocuk yaştaki aile bireylerini
kamu yoluyla zenginleştirdiler. Kayırmacılığın
bütün arsızlığıyla yolsuzluk düzenini sürdürenlere
karşı CHP yeterince muhalefet yapamadı, sessiz kaldı.
diyor. Bu görüşünün arkasında mı Sayın Bakan? Madem bütün
görüşlerinin arkasında. Yani AKPdeki çocuk yaştaki bireyler
yolsuzluk yapıyor, CHP yeterince muhalefet yapamıyor.
demişsiniz. Az önce de AKPli milletvekilleri sizi
alkışlamıştı. Bu görüşünüzün arkasında
mısınız hâlâ?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
bakanlarım, buyurun efendim, kim öncelik alacaksa.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Siz başlayın Sayın
Bakanım.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Değerli
arkadaşlarım, hızlıca cevap vermek istiyorum, süre
sınırlı.
Gerek Tokata
gerek Amasyaya gerek Anadoluda buna benzer turizm ve kültür potansiyeli
yüksek olan yerlere mümkün olduğu kadar yakın ilgi gösteriyoruz. Ben
arkadaşlarımızın saydığı bütün bu bölgeleri
bizzat gezdim geçen süre içinde. Hem Ballıca Mağarasına gittim,
Niksar Kalesi, Sulusaray, Amasyadaki sayılan yerlerin hepsini biliyorum.
Devletin imkânları, Bakanlığın imkânları içinde biz
mümkün olduğu kadar azami yardımı yapıyoruz.
Kazıya,
önceki yıllara göre 2 katına çıkan, son iki yıl içinde 2
katına çıkan bir kaynak ayırdığımızı
söyledim. Tabii bir yeri kazmak yetmiyor, aynı zamanda onu korumak
gerekiyor, aynı zamanda onu uygun şartlarda depolamak ve sergilemek
gerekiyor. Bütün bunları birlikte değerlendiriyoruz. Tabii
Türkiye'nin her tarafında kazı talepleri var, buna göre, bu imkânlara
göre sıraya koymaya çalışıyoruz bu talepleri.
Gaziantepteki
bir kurul üyesi arkadaşımız
Daha sonra bir belediye meclis
üyesi olduğuna ilişkin bir bilgi geldi, gereğini yaptık.
Biz siyasi parti üyesi olmayı -bir dönem böyle bir uygulama
yapıldı ama bunu demokratik bulmadık- Kurul üyeliğine engel
bulmuyoruz. Üniversite öğretim üyesi de siyasi parti üyesi olabilir ama
aktif görev almışsa, yönetim kurulu üyesi, belediye meclis üyesi
vesaire gibi aktif görev almışsa bunu doğru bulmuyoruz ve
arkadaşımıza Kurul üyeliğinden çekilmesini yazdık.
Kurul üyesi değildir. Önümüzdeki hafta pazartesi gidin kayıtları
kontrol edin, ben resmî yazısını yazdım. Herhangi bir
yönetim kurulu üyesi, herhangi bir belediye meclis üyesi, herhangi bir il genel
meclisi üyesi
Ben yazısını yazdım, siz pazartesi günü
yeniden tahkik edin. Arkadaşımızın şu anda bir görevi
yok, ben bu yazının altını imzaladım.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Bugün Kurul toplantısı yaptı ve
Kurula da başkanlık etti.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Bugün kurul
toplantısına katılamaz, katılmışsa kararı
inceleriz kardeşim. Ben yazıyı yazdım. Yazı
ulaşmıştır, ulaşmamıştır; ben
yazıyı yazdım. Yazdığım yazının
tarihini size gönderirim, ondan sonra kararı dağıtmayız
yani o yazılmış karar usule uygun değilse o kararı
dağıtmayız.
Otelciler
Birliği
Bütün turizmle ilgili bir yasa çalışması
Hazırlıyoruz elbette. Ne zaman çıkacak? Doğrusu ben de
uygun bir vadede çıksın istiyorum ama bu konuda bazı farklı
görüşler var yıllardır tartışıla gelmiş.
Birdenbire herkesi bir çatı altında toplayacak bir formülasyonu,
doğrusu, bulmak konusunda biraz daha
zorlandığımızı itiraf ediyorum.
Dağıtmaya
ayrılan para
Geçen yıl bütçe kısıtlı
başlamıştı, yurt dışına ayrılan
kaynaklar, döviz arttığı için, fakat biz döner sermaye
kaynaklarımızdan ve ek ödeneklerden, DPTden takviye ettik, bir
önceki yıl ne kadar kaynak kullandıysak aynı kaynağı
geçen yıl kullandık, bu yıl da aynı kaynağı
kullanacağız.
Fransada Türk
Mevsimiyle ilgili
Bunu gazetede duydum sayın milletvekilim. Tahkik
ediyoruz yani bizim programımızda böyle bir etkinlik yok ama Fransa
tarafından gerçekten bizim duygularımızı, bizim
inançlarımızı rencide edecek bir şey olmuşsa bunun
elbette gereken cevabını veririz. İsviçredeki referanduma hangi
cevabı vermişsem bunda da bu cevabı vermekte tereddüt etmeyeceğimin
bilinmesini isterim.
Değerli
arkadaşlarım, hayatımın her döneminde ben her sözümün
arkasında durdum. Geçmiş dönemlerde basına çıkan haberler
konusunda başka bir siyasi partinin üyesiyken veya başka bir siyasi
oluşum oluşturmaya çalışırken elbette mensubu bulunmadığım
bir siyasi partiyle ilgili toplumdaki birtakım yargılamalara dönük
sözler sarf etmiş, eleştiriler yapmışımdır ama
hiçbir zaman, mesela ben, bu soruyu soran arkadaşlarımın mensubu
olduğu partiler gibi serbest bir avukatı başkalarının
hakkını çiğneyerek müsteşar yardımcısı falan
yapmadım, hiç kimsenin kendi bürokrasimde hakkını yemedim,
yedirmedim veya kurumum denetlendiği zaman ikide bir Vergiciler geliyor,
beni denetletiyor, denetliyor. diye Ankaraya telefon açmak ihtiyacı
hissetmedim. Hayatımın her döneminde her sözümün, her
davranışımın, boğazımdan giren her lokmanın
hesabını herkese vermeye hazırım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ederim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir dahaki rauntta görüşürüz, daha, tüm mermilerimi
atmadım.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
Sayın
Bakanım teşekkür ederim.
Sağlık
Bakanımız
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sorumun cevabını alamadım Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Çok özür dilerim
Sayın Bakanım.
Efendim, ekonomik
kriz yılı olduğu için bu yıl belediye seçimlerinden önce
kısıtlar yapılmıştı. Geçen belediye seçiminden
önce Antalyayla hangi anlaşma yapıldıysa o parayı aynen
gönderdik biz. Belediye seçimi tarihi bizim
kayıtlarımızdadır.
Altın
Kozada da bir indirim vardı, o indirimi abartılı bularak
söylediğiniz rakama yüzde 40ı civarında ekleme yaptım.
Sayın Belediye Başkanı sizden daha doğrusunu biliyor.
Teşekkür
ederim.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sayın Bakan, sonradan 100 bin lira gönderdiniz ama 150
bin lira daha göndermeniz gerekiyor, eksik kaldı.
BAŞKAN
Evet.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım,
teşekkür ediyorum.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) 150 bin daha
gönderdim.
BAŞKAN
Peki, buyurun Sayın Bakanım.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sağ olun.
Trafik
kazalarından sigortayla ilgili ödemelerin trafik sigorta şirketleri
tarafından yapılması 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanunuyla ilgili.
Siz şunu
soruyorsunuz: Bu ödemeyi Sosyal Güvenlik yapıp sonradan trafik
sigortalarından alamaz mı? Mümkündür ancak şu anda da
hastanelerimiz bunu trafik sigortalarından alma imkânına sahiptir.
Bunu biz Sağlık Bakanlığı olarak büyük ölçüde çözdük
ama özellikle özel hastanelerin böyle bir talebi var. Bu sigortalarla
muhataplıklarında zorluklar çektiklerini ifade ediyorlar. Konuya
Sosyal Güvenlik Bakanıyla beraber çalışıyoruz.
MR ve tomografi
konusunda özel sektöre vatandaş gönderiliyor ve bu ciddi masrafa yol
açıyor. dendi.
Değerli
milletvekilleri, göreve geldiğimizde kamu hastanelerinde 18 MR cihazı
vardı -çok detaya girmek istemiyorum vakit az olduğu için- bugün 234
MR cihazımız var. 18den 234e!
Sizin bildiğiniz herhangi bir yerde bir
eksiklik varsa -ki az da olsa Türkiye'nin bazı bölgelerinde hâlâ eksikliklerimiz
var- bana bildirirseniz büyük bir zevkle o meseleyi de takip ederim.
Hasta katkı
paylarını kaldıracak mıyız? Biliyorsunuz,
hastanelerde özellikle reçete alınmışsa 8 lira,
alınmamışsa 5 lira katkı payları var. Bunları çok
yüksek rakamlar olarak görmüyoruz. Biraz önce de ifade ettim, muayenehaneye
yönlenip de 100 lira, 200 lira, 500 lira vatandaşın ödemesinden
onları kurtardıktan sonra hastanelere gidişi biraz daha
düzenlemek, regüle etmek için bunun bir ihtiyaç olduğu düşünüldü. Bir
müddet uygulayacağız, takip edeceğiz, daha sonra Sosyal Güvenlik
Bakanımızla birlikte meseleyi değerlendireceğiz.
Gaziantepte bir
bölge hastanesi yapmayı düşünüyoruz. Arsa problemini çözemedik. Bir
bölge hastanesi, bir kampüs için çok büyük bir arsaya ihtiyaç var. Bunu çözebildiğimiz
an Gaziantepe böyle bir hastane yapmayı çok arzu ediyoruz.
Domuz gribi
aşıları şu usulle alındı değerli
milletvekilleri: Konunun önemi ve aciliyetine binaen Kamu İhale Kanununun
22/f maddesine göre üç üreticiyle doğrudan sözleşme yaptık. Aslında,
biz, Dünya Sağlık Örgütü tarafından bu işi, bu
aşıyı temin edebilecek altı firmayla görüştük, bütün
dünyaya temin eden altı firmayla görüştük. Bunların üçü bize
olumlu cevap vererek görüşmelere geldiler, üçünden de aşı
bağlantısı yaptık. Aşı alımını
doğrudan üretici firmalarla yaptık, arada herhangi bir aracı
firma yoktur. Ayrıca, firmalarla yaptığımız
görüşmelerde fiyat unsuru ve aşıların erken teslimini de
önceledik. Daha ucuz aşı veren firmadan daha fazla da aşı
alma cihetine gittik.
Bununla hemen
alakalı olarak ifade edeyim: Tamiflu kapsül, domuz gribinde, H1N1 gribinde
kullanılan kapsülün raf ömrü beş yıldan yedi yıla
çıkarıldı. Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa İlaç
Ajansı -EMEA diye bilinen- Amerika İlaç ve Gıda İdaresi
-FDA diye bilinen- bunların hepsi bu yedi yıllık ruhsatları
verdiler, beş yılı yedi yıla çıkardılar, Dünya
Sağlık Örgütünün önerileriyle. Kuşkusuz, ülkemizde de İlaç
ve Eczacılık Genel Müdürlüğümüzdeki ilgili bilimsel kurullar bu
hususta bir karar verdiler ve bu karara göre de yedi yıla
çıkarıldı. Yani, böyle, Bakanlıkta bir bürokratın
yahut bakanın talimatıyla bunlar olmuyor değerli
milletvekilleri. Bunlar tamamen bilimsel gerçekler
ışığında yapılan işlerdir.
Bir
arkadaşımız, doktorlar
ALİM
IŞIK (Kütahya) Üretilmiş bir ilacın raf ömrü iki
yıldır Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Arkadaşlarım, bakın, bu
işi bilenler ne ifade ettiğimi çok iyi anlıyorlar. Ben, size,
Avrupa İlaç Ajansından bahsediyorum, Amerika İlaç
Ajansından bahsediyorum
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Biz de sorduk Sayın Bakan, biz de sorduk bilenlere.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Eyvallah.
Dünya
Sağlık Örgütünden bahsediyorum
MUHARREM
İNCE (Yalova) Başbakan size sorsaydı aşı olurdu.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) İlaç ve Eczacılık Genel
Müdürlüğünün ilgili komisyonlarından bahsediyorum
MUHARREM
İNCE (Yalova) Başbakan size sormuyor ki aşı olmuyor.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sanırım yeterli olmalı
artık.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Başbakan inanmıyor, ben nasıl
inanayım?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Doktorlar sizden memnun değil
diyorsunuz
MUHARREM
İNCE (Yalova) Başbakan da memnun değil.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
doktorların büyük
çoğunluğunun AK PARTİ İktidarından memnun
olduğunu biliyoruz.
Eczacılar
Birliği ve Hükûmet arasındaki şu andaki
anlaşmazlığın sonuçta eczacılarımızla
uzlaşmayla sonuçlanacağından ben eminim. Eğer Birlik de
eczacılarımıza mahalle baskısı yapmak yerine gerçekten
ilacı vatandaşa temin etme hususundaki sorumluluklarını
yerine getirerek Sosyal Güvenlik Kurumumuzla, Değerli Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanımızla görüşürse bu konu rahatça çözülür
diye düşünüyorum.
Aile
hekimliği açısından bir soru oldu. Sağlık ocağı
olup da aile hekimliğinden dolayı sağlık ocağı
olmaktan çıkarılan yerler aslında tamamen nüfusla
alakalıdır. Yani o nüfusta bizim bir pratisyen hekim, bir aile hekimi
gönderip de hizmet edebileceğimiz bir, o bölgede nüfus yok demektir çünkü
aşağı yukarı 3 bin kişiye, kırsalda 2.500
kişiye bir hekim verebiliyoruz ama böyle bölgelere de biz şimdi mobil
sağlık hizmetleriyle gidiyoruz.
Ortaca Devlet
Hastanesi 2010 programındadır. Dalaman Devlet Hastanesinin tadilat
projesi bitirilmektedir ve 2010 yılı ilk aylarda ihale edilecektir.
Köyceğizde de mevcut hastanenin binasında 30 yataklı yeni bir
hastane planımız var.
Domuz gribi
virüsü mutasyona uğrarsa aşıyı yarım dolara
alacağımı söylemedim. Sadece yarım euroya -dolar euro
karıştırılmış herhalde- antijenin değiştirilebileceği
şeklinde bir firmayla sözleşme yaptığımı söyledim
ki bu doğrudur. Antijenin bir buçuk sene ömrü var, şu anda
kullanılan H1N1in, aşıda kullanılan, adjuvan dediğimiz
yan maddenin de üç sene ömrü var. Bu arada bir şekilde virüs mutasyona uğrarsa,
yaptığımız sözleşmeler çerçevesinde
değiştirilebilecek bu antijeni yarım euroya
değiştirmeyi firma bize taahhüt etmiştir. Takdir edersiniz ki,
bir aşının alınması ayrı bir husus, daha ileride
doğan bir ihtiyaçla onun antijeninin değiştirilmesi tamamen
ayrı bir husustur.
Ambulans
helikopterle
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Toplam ne kadar geldi şimdi?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Şöyle: 2 milyona yakın
aşı kullandık. Aşı paralarını, değerli
milletvekilleri, sipariş zamanında biz ödemedik. Ne kadar
aşı kullanırsak onun parasını ödeyeceğiz. Yani
aslında 43 milyon doz aşı sipariş edilmesi Türkiye için
büyük bir sigorta anlamına gelmekteydi. Bu sigortanın ne kadarı
gerekirse bunu kullanacağız. Bir miktar da stokumuzda, belki çok
büyük bir miktar olmasa bile tutacağız ileride virüsün mutasyona
uğraması riskine karşılık. Bu hususta herhangi bir
tedirginliğe lüzum yok, harcadığımız,
kullandığımız aşının parasını
ödüyoruz. Bugüne kadar da 2 milyon doz civarında aşı
kullandık.
Ambulans
helikopterlere, rakam tam yok ama aşağı yukarı dört bin
saatin üzerinde bir uçuş olduğu için bunu 5 bin euroyla
çarparsanız ne kadar ödeme yaptığımız ortaya
çıkar. Bu rakamları hesap ederek yazılı olarak da
değerli arkadaşlarıma verebilirim.
Bebek ölümleri
açısından şunu ifade etmemiz lazım: OECD ülkelerinin yirmi
yılda geçtiği süreyi, değerli arkadaşlar, biz altı
yılda geçtik. Şu anda 2009 itibarıyla bebek ölüm
oranlarımız binde 13,6 civarında olacak diye düşünüyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süreniz
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Burada, gelişmekte olan ülkelerde bu
oran binde 51dir. Tabii ki binde 10un altına indirmek için de gayret
ediyoruz.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sırasıyla onuncu turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza arz edeceğim.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
21- KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 275.342.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.155.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 7.694.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 251.704.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 65.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 583.497.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.119.458.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.017.759.354,05
- Toplam Harcama : 927.496.245,57
- İptal Edilen Ödenek : 90.263.108,48
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 60.026.163,56
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.16- DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 14.643.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 550.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.345.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 123.446.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 139.985.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KODU Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.720.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 138.007.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 258.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 139.985.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 121.879.000,00
- Toplam Harcama : 118.467.382,89
- Ödenek Dışı Harcama 48.982,60
- İptal Edilen Ödenek : 3.460.599,71
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L
İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 119.489.000,00
- Yılı tahsilatı : 119.150.184,95
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.15- DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU
Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 16.818.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 27.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.390.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 97.359.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 115.595.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
KODU Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 4.840.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 110.750.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 115.595.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 105.211.606,47
- Toplam Harcama : 98.760.666,58
- İptal Edilen Ödenek : 6.450.939,89
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 99.760.000,00
- Yılı tahsilatı : 99.670.947,14
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
15- SAĞLIK BAKANLIĞI
1. Sağlık Bakanlığı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 31.590.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 371.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 13.908.737.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 397.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 13.942.196.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sağlık Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 12.303.256.780,95
- Toplam Harcama : 11.994.809.781,90
- Ödenek Dışı Harcama : 7.978.046,13
- İptal Edilen Ödenek : 316.359.271,56
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 248.507.839,52
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.19 - HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama
(TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 6.313.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 16.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.570.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 99.198.900
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 107.098.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KOD
Açıklama (TL)
01 Vergi
Gelirleri 119.554.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 710.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 4.736.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 125.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L
İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 136.925.297,46
- Toplam Harcama : 61.293.250,17
- İptal Edilen Ödenek : 75.632.047,29
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 44.795.904,04
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L
İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 87.000.000,00
- Yılı tahsilatı : 101.080.084,93
BAŞKAN (B) cetvelini Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, böylece Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğünün 2010 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ile 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul
edilmiştir. Kurumlarımız için ve milletimiz için hayırlar
getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, pazar günü, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 90ıncı Yıl Ormanı için, Gölbaşına
giderken KG Kavşağında, saat 13.00te, cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan
toplam 11.731 milletvekili arkadaşımız için birer adet fidan
dikilecektir. Bütün arkadaşlarımız davetlidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 20 Aralık
2009 Pazar günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati:
20.48