DÖNEM: 23 CİLT: 57 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
39uncu
Birleşim
22 Aralık 2009 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442)
2.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meralin, Artvin Milletvekili Ertekin Çolakın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Erzurum Milletvekili
Muhyettin Aksakın grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın grubuna sataşması nedeniyle konuşması
V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, KEY ödemelerine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/9961)
2.- Van Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Vandaki teşvik uygulamalarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/10438)
3.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, AB ilerleme raporunda yolsuzluklar
konusundaki değerlendirmeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Egemen Bağışın cevabı (7/10519)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, MKEdeki
bir görevde yükselme
sınavına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
Gönülün cevabı (7/10703)
5.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, deri ve ayakkabıcılık
sektörünün sorunlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/10704)
6.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, TRTnin gelir ve giderleri ile personel alımına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/10737)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin reklam ortamları
satış ihalesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/10739)
8.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte bir gümrüklü alan
oluşturulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/10748)
9.- Van Milletvekili
Özdal Üçerin, Vandaki tarihi kiliselere ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10764)
10.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, müzelerin eser
alımına ve koleksiyonerlerle ilişkilerine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10765)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumdaki bir türbe ve bazı
mezarlıkların korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10766)
12.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisanın kamu
yatırımlarındaki
payına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı (7/10823)
13.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Atanın, Batmanla ilgili bazı
ekonomik ve sosyal verilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10832)
14.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Türk parası üzerindeki ay
yıldızın konumlanış biçimine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/10867)
15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel hareketlerine,
- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme eğitimine,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı
(7/10953), (7/10954)
16.- Antalya Milletvekili
Tayfur Sünerin,
İstanbuldaki tarihi bir köprüye
ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10960)
17.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, TRT
personelinin bir düğünde
görevlendirildiği
iddiasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/10966)
18.- Mersin Milletvekili
Behiç Çelikin, bazı
projeler ile Doğu ve Güneydoğu
Anadoludaki yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/10980)
19.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, ihmal ve
istismara uğrayan çocuklara yönelik hizmetlere,
- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, göçün çocuklar üzerindeki etkisine,
erken
evliliklerin önlenmesine,
aile içi
şiddetten etkilenen çocuklara yönelik çalışmalara,
sokakta
yaşayan ve çalışan çocuklara,
çocukların
yerel yönetimlerdeki katılımına,
ticari cinsel
sömürüye uğrayan çocukların rehabilitasyonuna,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı
(7/11005), (7/11006), (7/11007), (7/11008), (7/11009), (7/11010), (7/11011)
20.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, ibadete açılan tarihi
bir kiliseye ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/11030)
21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/11031)
22.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvin Hopada serbest bölge
kurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/11059)
23.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, isteğe bağlı sigortalılıkta
oluşturulan mağduriyete ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11086)
24.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, TBMM
telefonlarının dinlenip dinlenmediğine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı
(7/11171)
25.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, TBMM telefonlarının dinlenip
dinlenmediğine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/11172)
26.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, Bakanlar Kurulu üyelerinin korumalarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdilin cevabı (7/11173)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.04te açılarak dört oturum yaptı.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (S.
Sayısı: 442) ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) görüşmelerine
devam edilerek;
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı,
Rekabet Kurumu,
Millî
Prodüktivite Merkezi,
Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı,
Türk Akreditasyon
Kurumu,
Türk Patent
Enstitüsü,
Türk
Standartları Enstitüsü,
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı,
Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü,
Ulaştırma
Bakanlığı,
Karayolları
Genel Müdürlüğü,
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu,
Denizcilik
Müsteşarlığı,
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü,
Maliye
Bakanlığı,
Gelir
İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı,
Kamu İhale
Kurumu,
2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçeleri ve 2008 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesapları;
Gelir Bütçesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, 2010 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı 3üncü maddesine kadar;
Genel Kurulun,
22/12/2009 Salı günü 442 sıra sayılı 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 15inci maddesine
kadar, 23/12/2009 Çarşamba günü 25inci maddesine kadar, 24/12/2009
Perşembe günü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının oylanmamış maddelerinin
oylanmasının bitimine kadar çalışmalara devam edilmesine,
2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının ve
2008 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 26/12/2009 Cumartesi günü yapılacak olan tümü
üzerindeki son görüşmelere
25/12/2009 Cuma günü saat 13.30da başlanılması ve bu
birleşimde görüşmelerin ve açık oylamaların
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi;
Kabul edildi.
22 Aralık
2009 Salı günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere birleşime 21.02de son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ
Burdur Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.:
48
II.- GELEN KÂĞITLAR
22 Aralık 2009 Salı
Teklif
1.- Antalya
Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynakın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/551) (İçişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.12.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
akaryakıtın vergilendirilmesine ve vergi politikasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10646)
2.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, vergi muafiyeti tanınan sivil
toplum kuruluşlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10648)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Datçadaki bir Hazine arazisi üzerindeki bazı
tasarruflara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10649)
4.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, IMFden alınan kredilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10652)
5.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, Alevi çalıştaylarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10653)
6.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, KEY ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10657)
7.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, bir projeden yararlanan çocuk
işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10662)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, zorunlu göçe ve köye dönüşe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10670)
9.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vandaki bir sınır ihlali
olayına güvenlik güçlerinin müdahalesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10671)
10.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Emniyet Teşkilatına yönelik
bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10672)
11.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, bir köyün su sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10673)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kağızmanda meslek yüksek okulu
öğrencilerinin taciz edildiği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10674)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki projelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10675)
14.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir şahsın ortağı olduğu
şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10676)
15.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Tuzladaki bir
araziye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10677)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yerel yönetimlerin vergi borçlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10679)
17.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, yapılmayan KEY ödemelerine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10680)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, varlık barışı
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10681)
19.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, eğitim uzmanlarının özlük
haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10682)
20.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Iğdırdaki bir okulun
ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10683)
21.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, İzmirdeki okuma yazma bilmeyenlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10684)
22.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Kafkas Üniversitesindeki yeni
değerlendirme sisteminden mağdur olan öğrencilere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10685)
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, şehit bir öğretmenin
adının bir okula verilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10687)
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, Ankarada H1N1 virüsünden
dolayı hayatını kaybeden bir kişiye ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10689)
25.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, bir hastanedeki uzman doktor
açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10690)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bal üreticilerinin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10691)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, tarım ürünleri ithalatına ve
fındık tarımına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10692)
28.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, transgenik ürünlerle ilgili düzenleme ve
uygulamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10693)
29.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, kanola bitkisi ve yağına yönelik
bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10694)
30.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, çiftçilerin ve hayvan yetiştiricilerinin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10695)
31.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, transgenik tarım ürünleriyle ilgili
düzenlemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10696)
32.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvindeki bazı yol
yapım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10697)
33.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvindeki yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10698)
34.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Borçka-Hopa yolunun onarım
ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10699)
35.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Ardanuç yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10700)
36.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, erişme kontrollü karayolu
ve bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10701)
37.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Ahmetli-Gölmarmara yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10702)
22 Aralık 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, programa göre 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (x)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi kabul edilmişti. Şimdi,
3üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3 (1) Bu
Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen ödenek-ler toplamı ile 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı
arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon
Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebide. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının 3üncü maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamaya başlamadan önce sizi
saygıyla selamlıyorum.
(x)
442 ve 443 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri
14/12/2009 tarihli 31inci Birleşim Tutanağına eklidir.
Bütçe
kanunlarının ilk 3 maddesi en önemli maddeleridir, diğer bütün
maddeler bu maddeler etrafında şekillenir. 1inci maddeyi ayın 14ünden
dün akşama kadar burada uzun uzun görüştük. 1inci maddeyle, bütçe
kanun tasarısı, kamu kurumlarına 286 milyar TLlik ödenek
verilmesini öngörmektedir. 2nci madde ise, 1inci maddeyle harcanması
planlanan rakamların, tutarların hangi kaynaklardan elde edilecek
gelirlerle karşılanacağını gösterir. 2010
yılı Bütçe Kanunu Tasarısına göre de bu bütçenin gelir
tarafı 236 milyar TLdir. 1inci maddedeki giderler ile 2nci maddedeki
gelirler arasındaki fark borçlanma miktarını gösterir, bu rakam
da 50 milyar TLdir, görüştüğümüz 3üncü madde bunu düzenlemektedir.
Dolayısıyla, bu madde, bütçeye yönelik genel değerlendirmelerin
yapılabileceği bir maddedir, bu çerçevede ben görüşlerimi ifade
etmek istiyorum.
Bütçeler, hükûmet
programlarının temel uygulama aracıdır. Hükûmetler,
programlarında yer alan hususları bütçeler
aracılığıyla hayata geçirirler. Bu nedenle, bütçelerde yer
alan rakamları basit bir rakamlar topluluğu olarak değil,
hükûmet programının unsurları, araçları olarak
değerlendirmek gerekir. Bütçeler, aynı zamanda, ekonomide
yaratılan gelirin yeniden dağıtılmasının bir
aracıdır. Örneğin, 2010 yılında ekonomide
yaklaşık 1 trilyon TLlik bir gelir yaratılması öngörülüyor
yani gayrisafi yurt içi hasıla tutarıdır bu. Bu rakamın
yaklaşık yüzde 28i yani 286 milyar liralık kısmı
ekonomiden bütçe kanalıyla çekilmekte ve daha sonra, yine, harcama
yoluyla, kamu harcamaları yoluyla ekonomiye enjekte edilmektedir.
İşte bu kaynakların ekonomiden çekilmesi ve kamu harcamaları
yoluyla yeniden ekonomiye verilmesi işlemi, ekonomi üzerinde, toplumsal
kesimler üzerinde çok ciddi etkilerde bulunur. Hükûmetlerin temel politika
tercihlerini de gerek vergi toplama alanında gerekse harcama alanında
görürüz.
Bu bütçeye bu
açıdan baktığımızda neler öne çıkmaktadır?
2010 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
yaşadığımız krizin etkilerini dikkate alarak
geçmişte nerelerde hata yaptıysak bu hataların düzeltilmesinde
bir adım atmakta mıdır? Yeni politikalar konusunda hangi
işaretleri vermektedir? Krizden çıkmak tabii ki bir yılda
olabilecek bir iş değildir ama en azından geçmişte
yapılan hataların tekrarlanmaması için, Türkiyede önümüzdeki
dönemde kendi kriziyle karşı karşıya kalmamak için bu
bütçede hangi adımlar atılmaktadır? Bunların
işaretleri verilmekte midir? Buna bakmak gerekir.
Ancak maalesef,
2010 yılı bütçesine baktığımızda, Adalet ve
Kalkınma Partisinin 2003-2009 döneminde uyguladığı ve bugün
bizi küresel krizden en derin şekilde etkilenen ülkelerin başına
yerleştiren politikalara 2010 yılında da devam edildiğini
görüyoruz.
Bütçede
şunlar öne çıkmaktadır: Birincisi, faiz dışı
giderler artmaktadır, olağanüstü ölçüde artmaktadır. Bunu
gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak ifade ediyorum. Bütçe
gelirlerindeki artış faiz dışı giderlerdeki
artışı karşılamak bir yana, o oranda artmak bir yana
reel olarak azalıyor.
Yine, üçüncü
özellik, 2010 yılı bütçesinin özelliği ve Orta Vadeli
Programın 2012 yılına kadar öngörmüş olduğu sürecin
özelliği, Türkiyede tasarruflar azalmaktadır. Kamu sektörü
tasarrufu, özellikle de özel sektör tasarrufu azalmaktadır. Bütçe bu
konularda bir iyileşmenin işaretini vermemektedir.
Faiz
dışı giderlerdeki artışa
baktığımızda, 2000-2008 dönemini alırsak yani Adalet
ve Kalkınma Partisi öncesindeki dönemi de alırsak -IMF
politikalarının uygulandığı dönem olarak alıyorum
bunu- faiz dışı giderlerin ortalaması yüzde 18,2dir;
yaklaşık yüzde 17 ile yüzde 18,5 arasında değişiyor
-2009 yılı kriz yılı olduğu için dikkate
almıyorum- 2010 yılında bu rakamın yüzde 23,4e
çıktığını görüyoruz. 2011, 2012de de süreçte ciddi
bir düzelme yok. Bu, krizle açıklanabilir. Kriz döneminde kamunun
harcamalarını artırdığı, yatırım
harcamalarını artırdığı gibi bir düşünce
akla gelebilir. Bunun bu rakamlarla ilgisi yoktur. Yatırım
harcamalarının düzeyi eski yılların düzeylerinin altında
bile kalmaktadır 2010 yılından itibaren.
Gelir
tarafına baktığımızda: Özelleştirme ve
İşsizlik Fonundan 2008 yılından itibaren bütçeye
yapılan aktarımları düşerek onları eski yıllarla
kıyaslanabilir duruma getirdiğimizde, gelirlerde ciddi bir
düşüş görüyoruz. Üstelik, 2010 yılında vergi gelirinde çok
iddialı bir tahmin yapılmış olmasına rağmen
toplam bütçe gelirinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranında eski
yıllara oranla ciddi bir düşüş gözükmektedir. 2010
yılı rakamı 21,7dir. Bu
rakam 2000 sonrası yılların en düşük
rakamıdır. 2011, 2012deki tablo da farklı değildir.
Tasarruflar ne
durumdadır? Türkiyede tasarruflar 2000 öncesi döneme kıyasla, 1998
yılına kıyasla 2008, 2009, 2010 yıllarında üçte 1
oranında azalmıştır. Yaklaşık yüzde 24-25lerde seyreden
Türkiye'nin toplam tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 14-15lere inmiştir, problem buradadır. Türkiye,
önceki krizlerde, üst üste üç dönem, üç çeyrek küçülmeden sonra dördüncü
dönemde büyümeye başlardı. Bu sefer, ilk kez, dört dönem Türkiye arka
arkaya küçülecek ama önceki krizlerde sürekli dışarıdan kaynak
girişi olmasına rağmen bu krizde, bu kriz sonrası
hedeflenen büyüme senaryosunda dışarıdan kaynak girişi yok.
Dışarıdan kaynak girişi olmadığı zaman
Türkiye ekonomisi büyüyemiyor, tasarrufları da yetersiz, ana problem
buradadır. Bu bütçenin bu konularda yaptığı herhangi bir
iyileşme yoktur.
Bütçenin toplum
kesimlerine etkisi ne olacaktır? 2010 yılında belli
başlı toplum kesimleri bu bütçeden ne umacaktır, ne
beklemektedir, buna girmek istiyorum.
Tarımsal
desteklemeye girmek istiyorum. Tarım Bakanımız burada geçen
hafta sonu tarıma verdikleri desteklerden söz etti. İzninizle ben,
Sayın Tarım Bakanının da imzası olan yıllık
programdan birkaç rakam vermek istiyorum. 2010 yılı rakamı 5,6
milyar TLdir, 2007 yılı rakamı da bu kadardır yani 2010
yılında, Hükûmet, 2007 yılı rakamını çiftçiye
vermeyi taahhüt etmektedir. Rakamsal, nominal olarak söylüyorum bu rakamı.
Enflasyon, büyüme
Bütün bunları bir kenara bırakıyorum. 2009
yılında durum nedir, kriz yılında? Kriz yılında
Hükûmetin verdiği rakam 4,5 milyar TLdir. Bu rakam 2006 yılı
rakamına eşittir değerli milletvekilleri. 2006, üç yıl
geriye ait bir rakam hatta üç yılın bile gerisindedir, 2006
yılı rakamı 4,7 milyar TLdir. 2006nın bile gerisine
gitmiştir Hükûmet tarım sektöründe. Şimdi, sık sık
Tarım Bakanına, Sayın Maliye Bakanına soruyorum: Evet, 2004
yılında Karadenizde bir don afeti yaşandı.
Fındık üreticisinin bu don afetinden dolayı 172 milyon TLlik
bir alacağı var. Bakın, yıl 2004, 2010 yılı
bütçesini konuşuyoruz. Bu rakam hâlâ bütçelerde yok, hâlâ sayın
bakanlardan Bu rakamı ödeyecek misiniz, ne zaman ödeyeceksiniz? sorusuna
cevap alamıyorum. Tarım Bakanı Maliye Bakanı para verirse
ödeyeceğim. diyor, Sayın Maliye Bakanı da bu konuda suskun
kalıyor. 2009 yılı bütçesini biz burada görüşürken 2009
yılında çiftçiye Hükûmet 5,5 milyar TL ödemek üzere teklifini buraya
getirmişti. Bütçe görüşmelerinde bunu 500 milyon TL azalttı.
Şimdi 2009 yılı bütçesinin Genel Kurul görüşmeleri
sırasında bütçe o şekliyle yasalaştı ama öyle
anlaşılıyor ki 2009 yılı bütçe hedefi 4,5 milyar
TLdir. Uygulama yılında da 500 milyon TL daha çiftçiden
kesilmiştir. Sabah ve ATV için iki kamu bankasını seferber edip
750 milyon dolar krediyi veren Hükûmet, Sayın Başbakan çiftçiye bunun
yarısı kadar bir parayı bulamamıştır, bunu
çiftçiden esirgemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, çiftçi diyoruz.
Hükûmet bu sene otomotivde bir vergi indirimi yaptı. Evet, otomotivdeki
vergi indirimi kötü olmadı, fena olmadı, stoklar eridi. Peki, çiftçi
kesimine de bir miktar para verseydin de -harcama eğilimi yüksek olan
çiftçimizin zaten tasarruf etme imkânı yok, ancak yaşamını
idame ettirebiliyor- bu da ekonomiye bir talep olarak girseydi. Otomotivi
yapalım, otomobilde vergiyi indirelim ama o bile amacına
ulaşamamıştır. Stoklar erimiştir, stok sonrası
otomotiv sektörünün rakamları tekrar eski yıllara inmiştir çünkü
ekonomide güven veren bir program yoktur. Eğer bu araçları, vergi
indirimini bir programın içine yerleştirmezseniz bir saman alevi gibi
talebi uyarır, ondan sonra vergi indirimi sona erdiğinde etkisini
yitirir.
Evet,
söyleyeceğim daha çok şey var ama zaman müsait değil. Sözlerimi
burada bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat
Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesinin
3üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Önce bir konudan
başlamak istiyorum. Bütçe, bir ülkenin, özellikle bizim gibi ülkelerin çok
önemli bir belgesi çünkü bir siyaset belgesi her şeyden önce. Bütçe, neye
ne yapılacağını, ne kadar yatırım yapılacağını
veya nereden kısılıp nereye verileceğini, daha doğrusu
bir ülkenin bir yıllık genel politikasının çizileceği
bir mali belge. Bu mali belge, Türkiyede nedense son altı yedi
yıldır çok ciddiyetle tartışılıp ciddiyetle
konuşulan bir belge olmaktan çıktı ve ilgi o kadar az ki
bütçeye, hem burada Türkiye Büyük Millet Meclisinde -zaten sayı belli- hem
de kamuoyunda, medyada. Niçin? Çünkü hem tartışma biçimi hem buradaki
düzen hakikaten ilgiyi azaltıyor Türkiye'nin önemli bir kanununa, yasasına
karşı.
Burada bir tüzük
değişikliği konusunda bir şey geçirilmeye
çalışıldı, bir komisyon kuruldu. Mesela orada çok önemli
şeyler var. Bütçeyi daha hareketli bir hâle getirip daha çabuk geçirmek ve
her ilgili kuruluşun, başta bakanlıkların,
konularını dinlemek, kendi komisyonlarında ve Bütçe Komisyonunun
yanında da yeni bir ekonomik komisyon kurup ülkenin meselelerini dinlemek
hakikaten çok önemli. Bilhassa bürokratların gelip izahat vermesi önemli.
Çünkü -niye- burada bürokratlar sessiz. Onlara arada laf atmaya bile cesaret
ediyoruz ama yanlış yapıyoruz. Onların da
konuşmaları lazım ülkeyi yönetirken ve bunu da hakikaten
ayrı bir dinleme komitesinde, belki ekonomik komitenin altında yapmak
lazım.
Bu konuda
gerçekten bir şeyler yapmamız lazım. Öbür bir sürü uydurma
işle uğraşmak yerine, şu İç Tüzük meselesini bir kere
daha getirirsek ve özellikle bu mali konuda Türkiye'nin ilgisini çekebilirsek
daha doğru olur kanısındayım çünkü başka bir neden
var. Nereden bakarsanız bakın, Türkiyede gayrisafi millî
hasılanın parasal büyüklük olarak tümünü devlet üretiyor. Yani
bütçede yüzde 28 gibi görünen gayrisafi yurt içi hasıladaki rakam
aslında kayıt dışı ekonomiyle birlikte yüzde 50 ki bu
Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 18dir. Yani kamu hakikaten
ekonominin yarısına hâkim. Yarısına hâkim olunca onu daha
iyi düzenlemek, daha iyi yönetmek çok önemli. Onun için böyle başlamak
bence daha uygun ve bu meseleyi içimizde çözmemiz lazım.
Malum, denge,
3üncü madde önemli bir şeyi de beraberinde getiriyor. Zaten bütçe
dengesiz olamaz, dengeyle olacak. Ama biz yıllar boyu bu dengede hep bir
açıkla bu işi kapattık. Niye bir açıkla kapattık? Çok
basit. Yaklaşık açık da 50-60 milyar oluyor çünkü bir önceki
yıla nazaran gelirlerde yüzde 16,1, giderlerde de yüzde 7,5luk bir
artış öngörmüşüz. Bu da aslında çok fazla değil,
göründüğü gibi değil. Yani ya bu bütçede cesaretli
olacaksınız, genişleyici bir bütçe yapacaksınız çünkü
durgunluk var yahut da bunu bu kadar korkak hâle getirmeyip
Yani ikisinin de
ortasında yapmayacaksınız. Bütçeyi ya artıracaksınız
yahut da böyle korkak yapmayacaksınız çünkü enflasyonla da bir
kısmını götürüyorsunuz. Onun için, 50-60 milyarlık
açığı bir yerde çözmemiz lazım.
Burada çok ilginç
bir rakam dikkatimi çekti. Mesela, açıkla yaklaşık olarak
personele ödediğimiz para aynı; aynı miktar, aynı büyüklük,
57-60 milyar. Peki, açık da o kadar. O zaman bir yerden bir ek kaynak
bulmak lazım. İşte, ek kaynağın borçlanma olduğu
andan itibaren iki tane büyük tehlikeyle karşılaşıyorsunuz.
Borçlanmada kamu piyasaya girdiği zaman faizleri yükseltiyor. Faizler
yükselince Merkez Bankası faizleri zorlamayla tutamaz. İşte,
ikide bir faizleri tutmak için gayret sarf ediyor Merkez Bankası. O
gayreti de yeterli değil, çünkü faizler yükseldikçe yatırımı
tıkıyorsunuz. İşte, meşhur yansıma etkisi de
arkasından geliyor. Niye? Kamu çok fazla girerse piyasaya, kamu faizleri
yükseltici etki yapıyor. Kamu faizleri yükseltici etki
yaptığı zaman piyasada Merkez Bankası da faizleri tutamaz
hâle geliyor ki hani azaltılan borçlar vardı ya, bu yüzden de
çoğalma eğiliminde, daha fazla da faiz öder duruma geliyoruz. Bunu da
çok dikkatle üzerinde durulması gereken bir nokta olarak görüyorum ama hiç
bunlara uğraşmadık.
Ve ekonomik
alanda da yani makro açıdan gelip burada ne Hükûmetin ne de ilgili
diğer kuruluşların fazla izahat da vermediğini görüyoruz.
Kendi başına bir iş gidiyor. Ekonomiyi küçümsüyoruz.
Makroekonomik açıdan Türkiye ne oluyor? İşte, Dünyada bir
küresel kriz oldu, ondan sonra bize de böyle oldu. diye bu işi
geciktiriyoruz. Hayır, bizim yapısal problemlerimiz var. O
yapısal problemlerimizi çözmeden dünyadaki krizden kurtulamayız çünkü
dünyadaki kriz
Ya bu sene bir tane daha patlama olursa Amerika Birleşik
Devletlerinde, ne yapacağız?
Evet, suç
dünyadaki krizde mi? Hayır. Arada çıkıp Bakın,
bankalarımız çok güçlü. diyoruz. Niye? 1991den sonra alınan
önlemlerle, son yedi sene içerisinde alınan önlemlerle ilgili bunlar.
Eğer bunların altyapısını yapmazsak, aynı
bütçenin altyapısı gibi, yeni bir düzen gibi, özellikle finans ve
maliye hukuku gibi yeni düzenlemeler yapmazsak bu işi çözemeyiz. Mesela,
4749 sayılı Kanun var, kamu finansmanı ve borçların
düzenlenmesiyle ilgili bir yasa. O Yasayı buradan geçirmişiz ama
3üncü maddeye gene o Yasaya ters şeyler koymuşuz. O zaman o
Yasayı niye geçirmişiz buradan? Evet, bir parça Hükûmetin elini,
daha doğrusu yönetimin elini serbest bırakmak lazım bazı
şeylerde ama onları kanunla kısıtlamak yerine, onları
piyasanın şartlarıyla daha iyi düzenlemek lazım. Bunun için
de yeni bir ekonomi hukukunu ihdas etmemiz lazım. Kimin ne
yapacağı belli değil. Burada ekonomiyle ilgili çok az sayın
bakan oturuyor, Maliye Bakanı oturuyor şimdi tesadüfen ama ekonomi
konusunda, Türkiye'nin genel gidişatı konusunda çok önemli bir
izahı yok. Kalkınma hızımız düşük ki Türkiye
kaldıramaz bunu. Türkiye büyüyen nüfusuyla eksi büyümeleri
kaldıramaz. Dünya 2010 yılından itibaren toparlanmaya
başlayacak. Biz eğer toparlanamazsak, dünyadaki trendi
yakalayamayız. O zaman işte, o zaman geliyoruz Maastricht
Kriterleri diyorsunuz, Maastricht Kriterlerinde gayrisafi yurt içi
hasılayla bütçe açığı oranı kriterleri aştı,
yüzde 6ya geldi ama yüzde 47-48lerde de gayrisafi hasıla borç oranı
var. Burada Maastricht Kriterlerini de yavaş yavaş zedelemeye
başladık. Eğer Maastricht Kriterlerini gerçekten çok ciddiye
alıyorsak
Çünkü Avrupa Birliğinin ne yapacağı belli
değil şu aralarda, o konuda onların da büyük
sıkıntısı var. Zaten en büyük partnerimiz olan Avrupayla
ekonomi bile konuşamıyoruz belirli siyasi nedenlerle. Ekonomi meselesini
hiç Avrupayla konuşamıyoruz. Kriterler gayet açık, onlarla
konuşamıyoruz.
Şimdi iç
düzenleme meselesine geliyoruz. Hep iç düzenlemeyle işleri çözmek
istiyoruz ve Maliye Bakanlığına bir yetki veriyoruz. Kanunlarda
çok açık yetkiler var ve ikide bir Türkiyede hep iç düzenlemeden
bahsediyoruz.
Bakın,
Türkiyede yaklaşık 8 milyon vergi mükellefi var -bu mükellefin
içerisine kurumlar vergisi mükellefi dâhildir- ama kaç milyon seçmen var? 49
milyon seçmen var. Dünyada seçmen adedinin yüzde 10-15 azı kadar
yaklaşık gelir vergisi mükellefi var. Bizde mükellef ile seçmen
sayısı arasındaki fark aslında Türkiyedeki mükellef
sayısının azlığıyla ilgili. Yani, eğer
gerçekten Türkiye dolaylı vergilerden aldığı payı
artırabilirse, dolaysız vergilere doğru çevirebilirse daha
başarılı olabilir. Çünkü KDV ve özellikle ÖTVden daha fazla
vergi alıyoruz, gelir vergisinden alamıyoruz. Çünkü niye? 35 milyon,
yaklaşık, vergi mükellefimiz eksik bizim. Bunun için de bir cesaret
lazım tabii. Onun için başından beri korkak bütçe diyorum.
Vergi kanunu geçirmeden, vergi reformu bu ülkede yapmadan bu meşhur
açığı kapatamayız, dengeyi bir türlü çözemeyiz. Bunun için
de bir parça cesaret gerekiyor. Sadece
iktidara değil, muhalefetin de cesaretli olması lazım. Bunu hep
birlikte yapmamız lazım.
Türkiyede her
yıl vergi reformundan söz edilir, bu kürsüde de herkes vergi reformundan
bahseder. Hâlbuki sadece ve sadece 1948den beri 280 kere
değişmiş vergi kanunu maddeleri var. Niye cesaret edemiyoruz?
Açık yerine, şu meşhur 60 milyar yerine bir kere oturup
şurada bir vergi reformuyla uğraşalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MİTHAT MELEN
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçekten
Türkiye'nin önünde zor bir 2010 yılı var çünkü 2010 yılında
toparlanma ihtiyacımız var. 2010 yılında yavaş
yavaş Avrupa ve başta Amerika Birleşik Devletleri
toparlanabilir. 2011 yılında biz de keza büyüme
hızımızı artırıp belirli bir düzeye gelebiliriz,
daha çok mal satabiliriz. Fakat, eğer bu toparlanmayı
gerçekleştiremezsek 2010 yılı çok daha zor geçecek. Seneye bütçe
daha artacak -yani açık- borç daha artacak, daha fazla
sıkıntı duyacağız.
Gelin, hep
birlikte, bu yıldan sonra, 2010 yılının ilk işi
şu vergi reformu olsun ve yeni bir yapı kuralım ki Türkiyeyi
feraha çıkaralım. Aksi hâlde her yıl bu bütçe
açığından bahsedeceğiz ve her yıl ben de gelip bu
denge maddesinde aynı şeyleri söyleyeceğim.
Bütçenin
hayırlı olması dileğiyle saygılarımla arz ettim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Melen.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Adana Milletvekili Sayın
Necdet Ünüvara aittir.
Buyurun
Sayın Ünüvar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 3üncü
maddesi hakkında şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütçede denge çok önemli, gelir-gider arasındaki
dengenin sağlanması çok önemli gerçekten ve ülkeler o dengeyi
sağlamak adına bazen borçlanma ihtiyacı hissederler. Ama bir
ülkenin borç yükü altına girebilmesi için o ülke ve borcu verecek ülkeler
arasında güvenilir bir ortamın sağlanması çok önemli. Bu da
öncelikle mali bir disiplinle olabilir.
Ülkemiz için,
hepimizin çok iyi bildiği gibi, 90lı yıllar maalesef verimsiz
koalisyonlarla heba edildiği ve uluslararası
itibarımızın da çok azaldığı dönemler olarak
tarihe geçti. Ama İktidarımızla hem itibarımız
arttı hem de o kaos yıllarındaki kayıplarımız
önemli ölçüde azalma eğilimine girdi.
AK PARTİ
İktidarının en temel ekonomik program esası mali
disiplindir ve bununla ilgili de gerçekten bir yandan cari
açığın azaltılması öbür yandan enflasyonun daha
düşük oranlara çekilmesi ancak mali disiplinle mümkündür.
Enflasyon
gerçekten daha önceki yıllarda, özellikle 90lı, 80li yıllarda
neredeyse ayda oluşan oranı, İktidarımız döneminde bugün
kasım ayı itibarıyla yüzde 5,5 gibi yıllık orana
düşmesi gerçekten çok önemli bir başarıdır. Tabii millî
gelirimiz de yaklaşık 3 kat arttı. Artık ihracatla ilgili
de gerçekten yaşadığımız küresel krize rağmen,
2002 yılında 36,1 milyar dolar civarındaki bir rakamdan 2009
yılında 100 milyarı birazcık aşkın bir rakama
çıkmıştır. Tabii, ülkemize gelen yabancı
yatırım miktarı da gerçekten 10 kat civarında
artmıştır. 90lı yıllarda 1,1 milyar dolar
civarında olan yıllık giriş, artık 10,1 milyar dolar
civarına çıkmış. Tabii, Merkez Bankası döviz
rezervimiz de yine 2002 yılında 17 milyar dolardan, 4 Aralık
2009 tarihi itibarıyla 4 kattan birazcık daha fazla, 71,3 milyar
dolar civarına çıktı.
Tabii, ülkelerin
kredi puanı çok önemli. Son yayınlanan kredi puanının
artmış olması ve dünyada kredi puanı artmış nadir
ülkelerden birisi olması, yine ülkemize duyulan uluslararası
itimadı da ortaya koyuyor.
Bu veriler ve
istatistiki bilgiler, ekonomide, AK PARTİ olarak en büyük
amaçlarından birisi olan mali disiplinin de
sağlandığını gösteren açık bir göstergedir.
Bunlar, şüphesiz mali disiplinin sağlanmasının
doğrudan veya en çarpıcı yansıması da borçlanma
maliyetlerinde görülüyor.
Borçlanma ile
ilgili ilk yapılan şeyler, mevzuatın ve
dağınıklığın giderilmesi ve burada Avrupa
Birliği tanımlı kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 73,7den 2008 sonunda
yüzde 39,5e düşmüştür. Maastricht Kriteri yüzde 60 civarında.
Doğrudur, küresel krizde bu oran birazcık artmıştır,
yüzde 47ler civarında bir tahmin yapılıyor ama yine de yüzde
60ın altında olması çok önemli. Yanı
başımızda Yunanistanın ciddi bir borç kriziyle
karşı karşıya kalması da aslında ülkemizdeki mali
disiplin çabalarının ne kadar başarılı olduğunu
gösteriyor.
Tabii, faiz
harcamaları da yine borç konusunda en önemli sorunlardan birisi. Hazine
Müsteşarlığı rakamlarına göre faiz
harcamalarının gayrisafiye oranı 2002de yüzde 14,8den 2008de
yüzde 5,3e düşürülmüş. Gerçekten ciddi ölçüde bir azalma söz konusu.
Borç vadesinin
süresi de çok önemli. O süre yine 2002yle mukayese ettiğimiz zaman, dokuz
aydan, 4 kattan daha fazla, otuz altı ay civarında şu anda bir
borç vadesinin süresi var. Tabii bütün bunlar, değerli
arkadaşlarım, geçmişte yaşadığımız
ekonomik krizlerin etkisini de azaltan hususlardan birisi ve oluşan
tahribatın önlenmesi adına çok önemli faaliyetler olarak tarihe
geçiyor.
Orta ve uzun
vadeli bir bakış açısıyla hazırlanan bütçe
programlarıyla ülkemizin geleceğinin daha aydınlık
olacağını biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NECDET ÜNÜVAR
(Devamla) Bugünümüz dünden daha iyi, yarınlarımızın da
bugünden daha iyi olacağına olan inancımla bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına ikinci söz Tokat Milletvekili Sayın
Osman Demire aittir.
Buyurun
Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
OSMAN DEMİR
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 2010 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi, yani bütçe denkliği ve borçlanma maddesi üzerinde söz
aldım, konuşmamı bunun üzerinde kurgulayacağım.
Değerli
arkadaşlar, 2002 ve ondan bugüne devam eden yılların verilerini
karşılaştırdığımızda, Türkiye'nin bütçe
açıklarının, ödeme gücü bakımından, yani gayrisafi
yurt içi hasılaya oran bakımından azaldığını
görüyoruz. Aynı şekilde borç yükünün de
azaldığını görüyoruz, yani borç ödeme gücümüzün
arttığını, diğer bir deyişle borç stokunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranının
azaldığını görüyoruz. Örneğin, 2002 yılında
merkezî yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı yüzde 11,5ken 2008 yılına geldiğimizde
yüzde 1,8e düşmüştür, bu son derece olumlu bir gelişmedir.
Yine, 2002 yılında 100 liralık bütçe gelirimizin 68,6
lirası faiz ödemesine giderken 2008 yılına geldiğimizde 100
liralık bütçe gelirinin 24,2 lirası faiz giderine harcanır hâle
gelmiştir, yani bunlar son derece olumlu göstergelerdir.
Şimdi, öyle
veya böyle, faizi de dâhil ettiğimizde bütçede açıklar var,
açıklar devam ediyor. Bu açıkların boyutu nedir ve bu
açıkları nasıl finanse edeceğiz buna bakmamız
lazım. Açıkların finansmanı -biliyorsunuz- iki şekilde
olabilmektedir: Yurt içine borçlanabilirsiniz veya yurt dışına
borçlanabilirsiniz. Dolayısıyla, yurt içi borçlarınız
artıyor olabilir veya yurt dışı borçlarınız
artıyor olabilir, buna bakmamız lazım.
Dış
borç stokuna baktığımızda, 2002 yılında
Türkiye'nin dış borç stoku 129,5 milyar dolar; 2008 yılına
geldiğimizde 278,1 milyar dolar, artmış. Dolayısıyla,
muhalefet milletvekili arkadaşlarımız, bu kürsüye
çıktıklarında hep bu rakamdaki salt artışa
bakıyorlar.
Burada analizi
doğru yapmamız gerekir. Bu rakamlar doğru, söylenen doğru,
yanlış değil ama borç ödeme gücü ne olmuştur? Yani dünkü
Türkiye'nin borcuyla bugünkü Türkiye'nin borcu bir olmayabilir çünkü gelir düzeyi de değişmektedir. O zaman 2002
yılındaki Türkiye'nin gayrisafi millî hasılasına
bakmamız gerekir, bu da 233 milyar dolardır; 2008 yılına
geldiğimizde bu rakam 731 milyar dolara çıkmıştır
değerli arkadaşlarım.
Dolayısıyla,
borç ödeme gücüne baktığımızda, bunu
oranladığımızda, yani 2002 yılında Türkiye'nin
dış borçlarının gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 56,2dir; 2008 yılına geldiğimizde bu oran yüzde 37,5a
düşmüş durumdadır.
Görüldüğü
gibi, Türkiye'nin borçları
Dış borçlar kritik borçlardır,
kabul ediyorum. Türkiye'nin dış borçları artmaktadır ama
millî gelirindeki artış oranı dış borçlardaki
artış oranından çok daha hızlıdır.
Dolayısıyla, Türkiye'nin borç ödeme kapasitesi artmaktadır. Bu
yönden memnun edici bir süreç yaşanmaktadır.
Şimdi, son
RECEP TANER
(Aydın) Özel sektör dâhil mi bu borçlara?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Son Sayıştay raporunu bir
okursanız iyi olur.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Sayın Vekilim, doğru söylediniz, burada özel sektör
dâhildir bu borçlara. Kamu
borçlarına
RECEP TANER
(Aydın) Değil, yanlış o.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Efendim, söyleyeceğiz, rakamlar benim elimde, merak etmeyin
siz.
Kamu
borçlarına baktığımızda durum çok daha sevindiricidir.
Şöyle ki: 2002 yılında kamu kesiminin dış borcu 64,5
milyar dolardır -2002 yılında- 2008 yılına
geldiğimizde bu rakam 78,2 milyar dolardır. Yani 2002
yılından 2008 yılına gelinceye kadar aradaki artan fark
13,7 milyar dolardır.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Vekil, kitabınızdaki rakamlar farklı.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Biz biliyoruz onları, merak etmeyin. Biz de onlardan alıyoruz,
farklı bir yerden değil. O yüzden
RECEP TANER
(Aydın) Rakamlar farklı.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Efendim, onu sonra görüşürüz, zamanımı
harcamayım. Bu rakamlar doğrudur, arkasındayım. Biz, öyle
rüyada görerek rakam açıklamıyoruz, merak etmeyin. O konuda çok
rahatız. Lütfen müdahale etmeyin.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Yanlış konuşuyorsun ama. Düzeltmek
lazım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
OSMAN DEMİR
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, 2002
yılında kamu kesiminin
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bizi inandıramazsın. Biz rakamlara hâkimiz.
Onlar öğrensin. Onları kandırabilirsin, bizi
kandıramazsın.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Siz -anlaşıldı- benden rahatsız oluyorsunuz.
2002
yılında kamu kesiminin borç yükünün
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Kamu kesimi borçlarının gayrisafi millî hasılaya
oranına baktığımızda, değerli
arkadaşlarım, 2002 yılında yüzde 28dir, 2008
yılında yüzde 10,6dır. Bunlar Hazine
Müsteşarlığının verileridir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Siz, Sayıştay raporlarına
bakın.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Şimdi, son yıla gelince yani 2009 yılına
gelince, 2009 yılında borçlanmada biraz daha artış
görüyoruz. Bunun tabii ki bir sebebi var: 2009 yılı küresel krizin en
derinleştiği, dibe vurduğu bir yıl oldu, ülkemizde de böyle
oldu.
Dolayısıyla,
özel sektörün beklentileri olumsuza döndü. Biraz beklemeye yönelik,
yatırımlarını, harcamalarını geciktirmeye yönelik
bir beklenti içerisine girdi özel sektör. Özel sektörün harcamaları
daralınca bu açığı birinin kapatması gerekiyordu. Kim
kapatacak? Kamu sektörü. Kamu sektörünün ne yapması gerekiyordu? Özel
sektörün elindeki atıl fonları borçlanma yoluyla satın alarak
tekrar harcaması gerekiyordu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demir.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demir.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum. Beş dakika soru, beş dakika cevap olacak.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
50 milyar bütçe açığını kapatabilmek için hangi iç
kaynaklardan ve dış kaynaklardan borçlanma düşünülmektedir?
Bu
borçlanmanın temel tüketim ve ihtiyaç maddelerinden hangilerine ne ölçüde
yansıması olacaktır?
2010
yılında mevcut vergilere ilave başka vergiler düşünülmekte
midir?
Mevcut vergi
oranlarında herhangi bir yükselme olacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2009 bütçe görüşmelerinin son gününde, IMFin de isteğiyle
olduğu açıkça belli olan, uygulanmakta olan ekonomik program
çerçevesinde 3 milyar 62 milyon TLlik bir -bütçeden- kesintiye gittiniz. Bütçe
tekniği açısından hiç de etik olmamıştı.
Şimdiden
sormak istiyorum: 2010 yılı bütçe sonunda, yine 2009
yılında olduğu gibi son gün kesintiler yapacak
mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN -
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, birinci sorum şu: Diş hekimlerinin
yaşadığı fiyat tarifesi sorunu konusunda 2010
yılı içerisinde bir düzenleme yapılacak mıdır? Yoksa
2007 yılı fiyatları uygulamaya devam edilecek midir?
İkinci sorum,
dün sormuştum, yanıt
alamadım, tekrar ediyorum:
Kamuya memur alımında -binlerce aileyle ilgili- ön lisans mezunu
adaylar atama beklemektedir. 2010 yılında bu atamaları yapacak
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2010 bütçesinde öngörülen 50 milyar 134 milyon TLlik net borçlanmanın
hangi yöntemlerle ve nasıl karşılanması
planlanmıştır?
İkinci
sorum: Bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı 2009da yüzde 0,9 olarak hedeflenmiş, ancak yaklaşık
7,5 kat artışla yüzde 6,6 olarak gerçekleşmiştir. 2010
bütçesinde yüzde 4,9 olarak belirlenen yeni oranı ne kadar gerçekçi
buluyorsunuz? Burada da ne kadar sapmayı hedeflemiş
bulunmaktasınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
Yok.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
bankaların mevduat faiz ortalamasının yüzde 7, enflasyonun yüzde
6,5ler olduğu bu kriz ortamında vergi gelirlerindeki gecikmelerde
uygulanan gecikme zammı yüzde 23,4tür. Bu uygulamanın devletin
gelirlerinin kaynağı olan mükellefleri ezme, yok etme anlamına
geldiğini görüyoruz. Bu uygulamayı değiştirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim.
2010
yılı bütçesinin gelirlerinin artırılmasının en
önemli bileşeninin vergilerdeki artış olduğu dikkati
çekmektedir. Bu vergi gelirlerinin artırılmasında özellikle dar
gelirli vatandaşın omzuna yüklenecek vergilerden dolaylı
vergilerin artış oranı ne olacaktır? Bu adaletsiz vergi
türü insanımız üzerinde daha büyük sıkıntılara yol
açmayacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, İMKBde işlem gören ana sektörlerden
imalat sanayisi 2002 yılında yüzde 38 iken 2009da yüzde 22ye
düşmüştür. Mali kuruluşlar ise yüzde 40tan yüzde 55e
çıkmıştır. Bunun manası, imalat sanayisinin bitmekte
olduğu, bunun yanında yüksek faizlerden dolayı
bankacılık sektörünün gelişmekte olduğudur. Hükûmet
programınız buna uygun mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy...
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2009 yılı sonunda yol ve köprü gelirlerinin yaklaşık 526
milyon TL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. 2010 yılı
bütçesinde yol ve köprü gelirleri için öngörülen 872 milyon TL gelirin elde
edilebilmesi için yol ve köprü ücretlerine yüzde 65,8 oranında zam
yapılması gerekmektedir. 2010 yılında memura yüzde 5 zam,
yüzde 3,5 büyüme ve yüzde 5,3 enflasyon öngören Hükûmetiniz yol ve köprü
ücretlerine yüzde 65,8 zam mı yapacaktır? Yoksa bu rakamlar 2010
yılı bütçesine hayalî mi konmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
9 milyon emeklinin yüzde 75inin maaşı açlık
sınırının altındadır. Emeklilerin
maaşlarını artırmayı düşünüyor musunuz?
İkinci soru:
Tekel işçilerinin kazanılmış haklarına dokunmadan
başka kamu kuruluşlarında çalıştırmayı
düşünüyor musunuz?
Üçüncü soru:
Kamuda kaç tane taşeron işçisi çalışmaktadır? Yedi
yıldır bu soruyu hep soruyoruz, yanıt alamıyoruz. Oysa bu
bilgiler Maliye Bakanlığında toplanıyor. Bilinçli olarak
mı vermiyorsunuz? Yoksa bizim bilmediğimiz başka bir nedeni mi
var? Kamuda kaç tane taşeron işçisi çalışmaktadır?
Soru budur Sayın Bakan.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, beş
dakikanız var.
Buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sorularınız için de teşekkür ediyorum tekrar.
Değerli
arkadaşlar, açık finansmanının nasıl
yapılacağı, nereden ne kadar borçlanılacağı
hususlarının tamamını çok detaylı bir şekilde
Hazinemiz, 2010 yılına ilişkin finansman programını,
sanırım bir hafta önce açıkladı. Hazinenin web sitesinde
bütün detayları var. Şu anda önümde olmadığı için size
o rakamları veremiyorum ama Hazinemiz, her sene aralık
ayının sonundan önce borçlanma programını açıklar ve
orada ne kadar iç borçlanma, ne kadar dış borçlanma, bütün o
detayları verir. Olmazsa onu çıkartabiliriz İnternet sitesinden.
İlave
vergiler düşünülüyor mu?
Değerli
arkadaşlar, ben dünkü kısa konuşmamda şunu söyledim: Tabii
ki, bazı maktu vergilerde güncelleme söz konusu. Evet, onu öngörüyoruz.
Onun
dışında, yeni bir vergi veya vergi oranlarındaki
artış hususu şartlara göre olabilir ama şu anda bizim
öngördüğümüz, bütçenin arka planında varsayılmış bir
husus söz konusu değildir. Ama dediğim gibi, ben Plan ve Bütçe
Komisyonunda da söyledim, burada da söylüyorum: Ülkemizin makro ekonomik
şartları gerektirdiği zaman, tabii ki, biz gereken tedbirleri
almak durumundayız. Bunu da sizin takdirinize bırakıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Vergi oranındaki düzetmeler enflasyon oranından yüksek
olacak mı Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
onun da yine çalışmalarını yapıyoruz. Geçmişteki
uygulama, yeniden değerleme oranıyla, o paralelde yapılıyor.
Ama tabii ki bazı alanlarda farklı uygulamalara da gidebiliriz. O
kapıyı açık bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ikinci soru, işte IMF
talimatlarıyla geçen sene bütçeden kesinti
yapıldığı ve yine böyle bir kesintinin yapılıp
yapılmayacağı sorusuydu.
Bu sene için o
anlamda bir çalışma söz konusu değildir. Yani bu sene bütçe
döneminin veya önümüzdeki iki üç gün içerisinde ödeneklerden herhangi bir
kesinti söz konusu değildir. Böyle bir şey planlanmamaktadır. Böyle
bir şey yapılmayacaktır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yani işin başında soralım dedik
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
Sevgili
Kardeşim, çok sağ olasın.
Değerli
arkadaşlar, diş hekimleriyle ilgili bir soru vardı, 2010
içerisinde bir düzenleme yapılıp yapılamayacağı
hususu: Şu anda bizim Maliye Bakanlığı olarak üzerinde
çalıştığımız herhangi bir çalışma söz
konusu değil değerli arkadaşlar. Bizim imkânlarımız
sınırlı, sağlık harcamalarımızda çok ciddi
artışlar oldu. Hakikaten, sonuçta, sürdürülebilirlik hususu da
önemlidir, bu dengeleri de gözetmemiz lazım. O anlamda şu anda
yapılan bir çalışma yok.
Kamuya memur
alımında 2010 yılında, o konuyla ilgili soruyu müsaade
ederseniz ben sonra cevaplandırayım çünkü önümde bilgi yok.
2010
yılı net borçlanma hangi yöntemlerle, nasıl
Ben
tekrarlamayayım ama Hazinemiz o finansman programını
açıkladı.
Bütçe
açığında niye bu kadarlık bir artış oldu?
Doğrudur, bütçe açığında önemli bir sapma yaşandı
ama, değerli arkadaşlar, bütçenin ilk gününde Genel Kurulda ben size
bütün ülkelerde yaşanan sapmaları anlattım. Türkiye'deki sapma
aslında başka ülkelerle
karşılaştırdığınız zaman çok da fazla
değil değerli arkadaşlar. Hakikaten burada, sapmanın
temelinde gelirdeki düşüş var. İsterseniz şirket olun
isterseniz devlet olun siz gelirlerinizi kontrol edemiyorsunuz, gelirleriniz
ekonomik faaliyetin bir fonksiyonudur. Bu sene de ekonomik faaliyetlerde ciddi
bir daralma yaşandı, bunun önemli bir boyutu küresel krizle açıklanabilir.
Ondan dolayı da gelirlerimizde düşüş yaşandı,
giderlerimizdeki artış bütçeye oranla son derece mütevazı
düzeyde ama gelirlerdeki düşüş Amerikada da yaşandı,
Rusyada da yaşandı, bütün ülkelerde yaşandı.
Mevduat faizi
yüzde 7, enflasyon yüzde 5,5; gecikme faizi niye bu kadar yüksek? Değerli
arkadaşlar, yakın dönemde, bir iki hafta öncesinde bu oranları
biz aşağı çektik, yani 2,5tan 2nin altına indirdik, ben
aylık olarak rakamlardan bahsediyorum. Değerli arkadaşlar,
burada önemli olan şey şu: Bunu bir kredi olarak kullanma
eğilimini tabii ki biz güçlendiremeyiz yani tabii ki kamu
alacaklarının belli bir piyasa faizinin üzerinde olması
lazım ki bizim alacakları kendileri için bir kredi gibi
kullanmasınlar. Bu tamamen caydırıcı bir tedbir. Oran biraz
yüksek
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Normal zamanda tamam ama biz kriz
ortamındayız.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
oran biraz yüksek ama
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) - İnsanlar evini geçindiremiyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bunun bir
mantığı var değerli arkadaşlar, yani hakikaten biz
oranı piyasa faizine çekersek o zaman
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Normal ekonomiye geçtiğimiz zaman tekrar
yükseltiriz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
bütün mükellefler borçlanmaz,
giderler, o zaman, bizim alacaklarımızı, kamuya olan
borçlarını ödememeye başlarlar.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Şimdi ödeniyor mu sanki? Gene ödenmiyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
onun bir mantığı var.
BAŞKAN Süreniz
doldu Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz, öbür soruları bir sonraki soru-cevap kısmında
cevaplandırmaya çalışayım.
BAŞKAN
Yazılı da cevap verebilirsiniz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Bütçe Düzenine
İlişkin Hükümler
Bölüm düzeni ve
deyimler
MADDE 4 (1)
Gider cetvelinin bölümleri, analitik bütçe
sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar şeklinde
düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt
fonksiyonlara ayrılır.
(2) Bu Kanunda ve
diğer kanunlarda giderlere ilişkin yer alan;
a)
"Fasıl ve bölüm" deyimleri, fonksiyonel
sınıflandırmanın birinci düzeyini,
b)
"Kesim" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın
ikinci düzeyini,
c)
"Madde" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın
üçüncü düzeyini,
ç)
"Tertip" deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve finansman tipi
kodların bütün düzeyleri ile ekonomik sınıflandırmanın
ilk iki düzeyini,
d) Borç ödemeleri
yönünden "ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin
yürütüldüğü ilgili tertipleri,
ifade eder.
(3) Tahakkuk
ettirilecek giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik
sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak
şekilde gösterilir; kesin hesap kanunu tasarısı ise ikinci
düzeyde hazırlanır.
(4) İlgili
mevzuat hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması
arasında gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek
sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan. Sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, gelir
gider bölümlerinin nasıl düzenleneceğini hükme bağlıyor.
Hükûmet, 2010 yılında yaklaşık 287 milyar liralık
harcama yapmayı programlamış, bunun içinde yatırıma
ayrılan kaynak 18,9 milyar lira. Yatırımları neden dile
getiriyorum? 2010 yılı bütçesi krizden çıkış bütçesi
olarak sunuldu. Peki, krizden nasıl çıkılacak? Özel kesim
öncülüğünde büyümeyle çıkılacak. Bu gerçekleşebilir mi?
Keşke ama mümkün gözükmüyor değerli milletvekilleri. Neden?
Bakınız, AKP olarak artık acı gerçeğin farkına
varınız. Ekonominin omurgası çatlamış durumda.
Ekonominin omurgası üç ana unsura dayanır: Özel tüketim, özel-kamu
sabit sermaye yatırımları, özel sektör sabit sermaye
yatırımları ve kamu sabit sermaye yatırımları. Bu
üç unsurdan, örneğin özel tüketim artabilir mi, buna bakalım: Mümkün
değil. Neden? Milyonlarca kişi açlık sınırının
altında yaşam mücadelesi veriyor ise iç talep artabilir mi?
Kamu personeliyle
bunların emekli maaşlarına bakarsak, yüzde 2,5+2,5= yüzde 3,7
artışla hiç iç talep yaratılabilir mi? SSK emeklilerinin yüzde
82sinin, BAĞ-KUR emeklilerinin yüzde 99unun, Emekli
Sandığı emeklilerinin yüzde 29unun maaşları
açlık sınırının altında kalmışsa hiç iç
talep artırılabilir mi?
Tarım ve
hayvancılığa
darbe üzerine darbe
vurdunuz. 2002de 10
kilogram buğday ile 7,3 kilogram DAP gübresi satın
alınıyorken 2009da bu 2,8 kilograma düştü. 2002de 10 kilogram
ayçiçeğiyle 20 kilogram üre gübresi satın alınıyorken bu
2009da 5 kilograma düştü. DAP gübresinde kayıp yüzde 161, üre
gübresinde kayıp yüzde 300. Çiftçi üretimden kopuyor değerli
milletvekilleri, bankalara borcu yaklaşık 14 milyar lira.
Yabancı bankalara ipotekli olan tarla sayısı hızla
artıyor.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, kamunun ve özel sektörün altın
yumurtlayan tavukları yabancılara satıldı. Şimdi
çiftçinin tarlası da yabancının eline geçmek tehlikesiyle
karşı karşıya. Buna karşılık vatan, millet,
Sakarya gündeme gelince, AKPye bakıyoruz, mangalda kül
bırakmıyor.
Esnaf ve
sanatkârın durumu yürekler acısı. Siftah yapmadan kepenk kapatan
esnaf sayısı artıyor, bu yetmiyormuş gibi bir de yaraya tuz
biber ekercesine alışveriş merkezlerinin şehirler içinde
açılmasına kayıtsız kalıyorsunuz. Gerekli yasayı
neden çıkartmıyorsunuz? Esnaf ne yapsın? BAĞ-KUR borcuyla
Maliye kıskacı altında bunalıyor, iflas ediyor, tasfiye
oluyor. İşsizlik artıyor ve artacak. Gerçek işsizlik 5
milyon 300 bin kişiye yaklaşıyor. Gençlerdeki işsizlik
ortalaması yüzde 30a yaklaşıyor ama kentli gençlerde
işsizlik yüzde 35lere tırmanıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu koşullarda, bu manzarada özel tüketim artar mı?
Artmaz. Nitekim, 2010 yılı için öngörülen özel tüketim toplamı
bütçede, 1998 yılı fiyatlarıyla söylüyorum, 2007
yılındaki tüketim miktarının altındadır.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; dikkatinizi çekiyorum!
Bakınız,
size şunu söyleyelim: Halkımıza doğruları
söylemiyorsunuz, halkın ümüğünü fena hâlde sıkıyorsunuz. Bu
asil millet fedakârdır, bu asil millet efendidir, bu asil millet sakindir
ama biliniz ki sakin atın çiftesi pek olur. Er ya da geç, bu milletin
tokadı, kendisiyle böylesine alay edenlerin alnında
patlayacaktır. Bunu böyle biliniz.
Şimdi,
omurganın ikinci unsuru, özel sektör sabit sermaye
yatırımlarına geliyorum.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Devlet yönetmek ciddi iştir.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Devlet yönetmek çok ciddi iştir, çok ciddi iştir. Burada
rakamları konuşturuyorum.
Özel sektör sabit
sermaye yatırımlarına gelince: Yürekler acısı bir
tablo. Dikkatinizi çekiyorum, devlet yönetme iddiasında olanlara
sesleniyorum, dikkatinizi çekiyorum. 2007 düzeyini baz kabul edersek -98
yılı fiyatlarıyla tabii- 2008 yılında, 2007 yılından
yüzde 6 daha az özel sektör sabit sermaye yatırımı
yapılmış. 2009 yılında, 2007den yüzde 26 daha az
oranda özel sektör sabit sermaye yatırımı
yapılmış. 2010 bütçesinde ise, yine 2007den yüzde 20,5 daha
düşük yatırım programlanmış. Bu nasıl iştir,
bu nasıl iştir! Ey devlet yönetme iddiasında olanlar, bu
nasıl iştir! Devletin resmî rakamlarından konuşuyorum.
Yıllardan beri, bu olumsuz, bu acı tabloyu AKPye göstermeye
çalışıyoruz. Bizi dinlemiyorsunuz, bu ülkenin bilinçli
sanayicisinin seslerine, feryatlarına da kulağınızı
tıkadınız. Şimdi 2010 yılı bütçesinde ne
diyorsunuz? Krizden özel sektör öncülüğünde büyüme ile
çıkacağız. Geçti Borun pazarı sür eşeğini
Niğdeye!
Değerli
milletvekilleri, krizden özel sektör büyümesi ile çıkmanız boş
bir hayaldir. Buradaki önemli nokta şudur: Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; bakınız, dikkatinizi
çekiyorum, tasarruf düşüklüğü. Bu konuyu hiç gündeme
almıyorsunuz. Bir tek 2009 yılı bütçesinde gündeme
alındı, biz de sevindik; ama almıyorsunuz. Tasarrufların
millî gelire oranı yüzde 15lerde geziniyor. Bizim gibi ülkelerde bu oran
yüzde 30ların üzerinde
Özel kesim tasarruflarının millî gelire
payları yıllar itibarıyla sürekli düştü. 2010
yılı için bunu yüzde 16 olarak programladınız. Oysa bu oran
2002 yılında yüzde 24 idi. Farkında mısınız, ey
devlet ciddiyetiyle Türkiyeyi yönetme iddiasında olanlar, farkında
mısınız bu temel acı gerçeğin?
Değerli
milletvekilleri, gelelim ekonominin omurgasını oluşturan üçüncü
unsura: Kamu sabit sermeye yatırımları. Bunu da
yıllardır anlatmaya çalışıyoruz. Bakınız,
Avrupa Birliği ülkeleri yılda 100 euroluk kamu sabit sermaye
yatırımı yapıyor ise Türkiye, özellikle AKP döneminde, 14
ile 19 dolar arasında kamu sabit sermaye yatırımı
yaptı. Sonuçta ne oldu? Avrupa Birliği ülkeleri esasen Türkiye ile
aralarındaki bu gelişmişlik farkını altyapı
yatırımları açısından daha da arttırdılar.
Yani Türkiye nispi olarak daha geri kaldı.
Değerli
milletvekilleri, kamu sabit sermaye yatırımı yapmamak ne
demektir biliyor musunuz? Ülkeyi ileriye dönük çok gizli ve ağır, bir
çeşit gizli borç yükü altına sokmak demektir. Türkiyeye bu
kötülüğü de yaptınız.
Şimdi
Hükûmetin iddiasına yeniden dönüyorum: 2010 yılı krizden
çıkış bütçesi olacak. Nasıl? Özel kesim öncülüğünde
büyümeyle. İyi mi? İyi.
Ey AKP
İktidarı, gaflet uykusundan uyanınız. Sizin
yaptığınız Erbakan Hocanın deyişiyle gulu gulu
dansıdır, gulu gulu. Gulu gulu dansı yapıyorsunuz siz bu
konularda yıllardır.
Değerli
milletvekilleri, gelişmiş ülkeler yüzde 10 bütçe
açıklarıyla yürüyorlar. İşsizliğin nasıl bir
işkence, nasıl bir zulüm olduğunu bilmiyor musunuz? Artık
bu işi ciddiye alınız. İşçiyi, çiftçiyi, esnaf ve
sanatkârı, emeklileri rahatlatınız, özel tüketim biraz
artsın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Kamu sabit sermaye yatırımlarını
hızlandırınız.
Reel sektöre yeni
finansman destekleriyle sahip çıkınız.
2010
yılı özellikle KOBİler için var ya da yok olma
yılıdır. Üretimdeki geçici iyileştirme trendi sizi
yanıltmasın, yanıltmasın.
İmalat
sanayi üretimi teknoloji yoğunluğu açısından çok
düşük. İleri teknolojili üretim payı 2000 yılında
yüzde 5,9 iken 2008de yüzde 5,1lere düşmüş. Düşük ve orta
düşük teknolojili üretim payı
egemen, yüzde 71.
ARGE
yatırımlarına, ARGE desteklerine ağırlık veriniz.
Yüksek teknolojili bazı sektörler için ve Doğu ve Güneydoğu için
yeni bir kamu girişimciliği modelini uygulayınız.
Kamu, özel ve
yabancı sermaye ortaklıklarını nasıl devreye
sokabileceğinizi düşününüz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, her şeye rağmen, bu bütçenin ülkemize
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Devlet
adamlığı ciddi iştir. Bunu hiçbir zaman
aklınızdan çıkarmayacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Aynen katılıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Kırıkkale Milletvekili
Sayın Turan Kıratlı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
TURAN KIRATLI
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
4üncü madde,
gider cetveli bölümlerinin analitik bütçe sınıflandırması
açısından fonksiyon şeklinde düzenlenmesini öngörmektedir.
Bilindiği gibi, bütçe kodlaması, devlet faaliyetlerinin kurumsal,
fonksiyonel, ekonomik olarak sınıflandırılarak
sonuçlarını ölçmek, analiz etmek, aynı zamanda dönemler
itibarıyla ve ülkeler arası karşılaştırmaları
yapmaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin üzerinde çok şeyler
söylendi. Ben de birkaç konuda tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Geçtiğimiz yaz memleketimizin birçok ilini ziyaret ettim, ilçelere kadar
uzanan modern TOKİ şehirlerini ve hızla devam eden
şantiyelerini gördüm. Doğudan batıya, güneyden kuzeye uzanan
kara yollarını, köprülü kavşakları, viyadüklerle uzanan
yolları, gündüz ve gece ışıklar altında
çalışan şantiyeleri gördüm, bir vatandaş olarak gurur
duydum.
Bu arada birçok
ilimiz gibi Ankaraya en yakın olan Kırıkkalemiz de bu
hizmetlerden nasibini almıştır. Halk arasında Ölüm
rampaları olarak bilinen Elmadağ rampaları, viyadük, köprü ve
dolgularla geçilerek Ankara-Kırıkkale arası yarım saate
inmiş, Ankaranın Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda
bulunan 43 ile bağlantısı güvenli ve rahat bir yola
kavuşmuştur.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Daha bitmedi Sayın Vekil.
TURAN KIRATLI
(Devamla) Yöremiz için bir güzel hizmet de, Karadeniz illerini,
Kırıkkale-Karakeçili-Kulu üzerinden Akdenize bağlayan yolun
ihalesi yapıldı. Çalışmalar hızla devam ediyor.
Artık, geçişler Ankaraya uğramadan olacak. Yol 110 kilometre
kısalacak. Ankara trafiği de önemli ölçüde rahatlayacaktır.
Keza, Ankara-Kırıkkale-Delice otoyolunun da proje ve etüt
çalışmaları yapılmaktadır.
Ankara-Kırıkkale-Sivas
hızlı tren yapım çalışmaları da hızla devam
etmektedir. Böylece, Kırıkkale, Anadolunun ortasında dört
tarafı yollarla çevrili, makas konumunda bir ilimiz olmuştur.
Bir diğer
kurumumuz da 2003 yılından beri izlediğimiz ve dünyanın
takdirini kazanan, kapasite, yolcu sayısı, verimlilik,
kârlılık, genel performans alanlarında gösterdiği
başarılarıyla Türk Hava Yolları. Evet, Türk Hava
Yolları dünyada 2008 yılının en iyi performans gösteren
dördüncü şirketi. Finansal dayanıklılık
bakımından da en iyi ikinci şirketi olmuştur. 2003te 76
olan dış hat noktası 119a çıkmış, 65 olan uçak
sayısı 136ya, yılda taşınan yolcu sayısı 10
milyondan 26 milyona çıkmıştır.
Türk Hava
Yolları 2009da Güney Avrupanın en iyi hava yolu seçilmiş, tüm
kategorilerde dört yıldız alan Avrupanın tek hava yolu
şirketi olmuştur.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Kaza sayısı 10 misli artmıştır.
Desene onları, niye demedin?
TURAN KIRATLI
(Devamla) İspanyanın ve dünyanın en büyük kulüplerinden olan
Barcelona bu güzide kurumumuza sponsorluk teklifinde bulunmuştur.
Uluslararası bir marka olmaya giden yolda Türk Hava Yolları yüzde
3ten aldığı pazar payını yüzde 8e
çıkarmış ve 2018 yılına kadar da filosuna 105 uçak
daha katma kararı almıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yönetim iş başına
geldiği zaman bazı çevreler Ne olacak? diye endişe
etmişlerdi; başarıyı hep beraber gördük. Uçak
yolculukları yaygınlaştı ve ucuzladı, birçok
vatandaşımız artık uçağa biniyor. İş burada
bitmiyor, Sayın Bakanımız Binali Yıldırım 10uncu
Ulaştırma Şûrasında hedefi 60 milyon yolcu kapasiteli bir
havaalanı ve 750 uçaklı dev filo olarak koymuştur.
Ben, bu
vesileyle, tüm bu hizmetlerde emeği geçen Sayın
Başbakanımıza, bakanlarımıza, ilgili genel
müdürlerimize, bürokratlarımıza teşekkür ediyorum. 2010
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına şimdi söz Kocaeli Milletvekili Sayın
Azize Sibel Gönülde.
Buyurun
Sayın Gönül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi
Bütçe Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, kanunun 4üncü maddesinin neyi içerdiğine şöyle bir
bakarsak; 4üncü maddede gider cetvelinin bölümleri analitik bütçe
sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar şeklinde
düzenlenerek, 1inci, 2nci, 3üncü ve 4üncü düzeyde alt fonksiyonlara
ayrıldığını görüyoruz. Fasıl, kesim, madde,
tertip gibi geçen deyimler analitik bütçede hangi düzeylere tekabül
ettiğini ifade eder. Böylece, kanunların ilgili maddelerinde
ayrı ayrı düzenleme yapmak yerine, basit ve süratli bir çözüm
amacıyla bütçe kanununda oluşturulmuş bir maddedir. Borç
ödemeleri yönünden İlgili hizmet tertibi deyimi, borç konusu hizmetlerin
yürütüldüğü ilgili tertipleri ifade eder. Tahakkuk ettirilecek giderler
devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik
sınıflandırmanın 4üncü düzeyini de kapsayacak şekilde
gösterilir. Kesin hesap kanunu tasarısı ise 2nci düzeyde
hazırlanır.
Bildiğimiz
gibi bütçe, belli bir dönem içinde toplanacak gelir ve yapılacak
harcamaların tahmini ve karşılaştırmalı cetveli
olup, yetkili organlar tarafından bu giderlerin yapılması ve
gelirlerin toplanması için verilen izindir. Hükûmetler bunun için bütçe
hakkının bir gereği olarak da parlamentodan yetki alırlar.
2010
yılı bütçesi AK PARTİ hükûmetlerinin hazırlamış
olduğu sekizinci bütçedir. 2003-2008 döneminde olduğu gibi bu bütçe
de mali disiplini ve ekonomik istikrarı temel almaktadır.
Hükûmetlerimiz
döneminde, kriz yılı olan 2009 yılı hariç bütçe
hedeflerimizi sürekli olarak tutturduk ve hatta birçok dönemde hedeflerimizi de
aştık. Bu başarıda hükûmetlerimizin kararlı,
tutarlı, şeffaf ve istikrarlı politikaları etkili
olmuştur. Ancak, 2009 yılında ekonomideki daralmaya ve krizin
etkisini sınıflandırmaya yönelik aldığımız
tedbirlerden dolayı bütçe açığı öngörümüzün üzerinde
gerçekleşmiştir. Bütçe hedeflerimizdeki sapma, esas itibarıyla
gelirlerdeki sapmalardan kaynaklanmıştır. Bu gelişmeler
sadece Türkiyeye de özgü değildir. Örneğin, Amerika Birleşik
Devletlerinde 2009 yılı bütçe gelirleri 2008 yılına göre
419 milyar dolar daha düşük gerçekleşmiştir. Çok uzağa
gitmeden, komşumuz Yunanistanda 2009 bütçe açığının
bizimkinin 2 katı olduğunu görmek mümkün.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla küresel krizde
en kötü dönem geride kalmıştır. Küresel ekonomi son aylarda
olumlu bir görünüm sergilemeye başlamıştır. Piyasalardaki
stres seviyesi kriz öncesi seviyelerine dönmüştür. Dolayısıyla
2010 yılı bütçesinin küresel krizden çıkışa katkı
sağlayan, sosyal yönü güçlü ve ekonomik olarak dezavantajlı
kesimlerin desteklendiği, kamu görevlilerini gözeten,
sağlığa ve eğitime önceki yıl bütçelerine nazaran daha
fazla kaynak ayıran, bilime ve araştırmaya önem veren,
tarımsal desteklemeler adına kaynak ayıran ve GAP başta
olmak üzere bölgesel gelişme projelerinin tamamını destekleyen
bir bütçe olduğunu görmekteyiz.
İkinci
olarak, küresel krizin etkisiyle bozulan kamu dengelerini düzeltmeyi amaçlayan,
hem giderlerin kontrol altına alındığı hem de
gelirlerin artırıldığı ve böylece bütçe
açığının 2009dan daha düşük seviyede
olmasını sağlayacak bir bütçedir.
Üçüncü olarak,
ülkenin dört bir yanına ihtiyaç duyulan yatırımı götüren,
reel kesimi destekleyen, ekonomik kalkınmaya odaklanmış,
bireysel ve toplumsal refahı gözeten bir bütçe olduğunu görüyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı mali bütçesi
Türkiye ekonomisinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde gözeten bir
bütçedir, çünkü mevcut şartların üzerine inşa edilmiştir,
gerçekçi ve istikrarı sağlamaya yöneliktir. Bu bütçe aynı
zamanda sürdürülebilir büyüme ve kalkınmayı sağlayacak, istikrarın
ve refahın artırılmasını dikkate alan ve orta vadeli
bir perspektifle hazırlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, yöneticiler büyük bir başarı gösterebilir, fakat
yalnız övünerek kalmak isterse o başarı unutulmaya mahkûm olur.
Onun için amacımız çalışmak, daima başarı
aramaktır. Bizlerin ve toplumun her kesiminin bu bütçeye destek vermesi
başarıya ulaşmayı daha da
kolaylaştıracaktır. En büyük desteğimiz milletimizin bize
olan güvenidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu milletin azmi,
bu ülkenin kararlılığı ve Türkiyenin zenginliği her
türlü hedefi yakalamak noktasında bizlere güç vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle 2010 yılı mali
bütçemizin milletimize hayırlı olmasını temenni eder,
hazırlanmasında emeği geçen, başta Maliye
Bakanımız, bakanlarımız, bürokratlarımız, Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanı ve üyelerine teşekkür eder, hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gönül.
Şimdi,
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Bingöl
Sayın Bingöl
yok mu?
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, önce gazetelerde okuduğumuz hayırlı işinizden
dolayı sonunun hayırlı olmasını diliyorum, tebrik
ediyorum.
Sorum şu:
Konuşmacı arkadaşlar, tabii ki birtakım rakamları
konuşurken, yurt dışından gelen borç, doğrudan
yatırım gibi birtakım yabancı sermayenin yurt içi
sermayeye, dolayısıyla yurt içi gayrisafi millî hasılaya
etkisini herhâlde bilmiyorlar, çünkü kamu borcunun gayrisafi yurt içi
hasılayı söylerken özel sektör borcunun da yurt içi
hasılanın içinde olduğunu, bu oranın beraber telaffuz
edilmesi gerektiği kanaatini taşıyorum. Lütfen, bilgilendirirken,
özel sektör borcuyla birlikte yurt içi hasılanın oranını,
dış borç oranını beraber mütalaa etmek gerekliliği
kanaatiyle bu bilgiyi verebilirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, 2002de toplam vergi gelirinin içindeki direkt
vergilerin ve dolaylı vergilerin oranı nedir? 2009da ne
olmuştur? 2010 beklentiniz ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi, bütçe verimliliğini artırmanın yolu,
şüphesiz ki ya gelirlerin artırılması ya da giderlerin
düşürülmesinden geçmektedir. Bu amaçla dar gelirliler üzerinde yeni yükler
oluşturmadan gelir artışını sağlayacak hangi
tedbirleri almış bulunmaktasınız?
İkinci
sorum: Gelir artışında yabancı gerçek ya da tüzel
kişilere yapılacak olan taşınmaz
satışlarının payı ne kadar
hesaplanmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Ege Bölgesinde pamuk ekim alanları geçen yıla oranla yüzde 20
civarında daralmıştır. Son derece önemli ve stratejik bir
ürün olan pamuğun ithalatı her geçen gün artmaktadır. Yerli
üretimin artırılması için bir önlem almayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Ankara Büyükşehir Belediyesince özelleştirilmesi
yönünde Bakanlar Kurulu kararı alınmış olan EGOnun 2009
yılı Kasım ayı sonu itibarıyla özelleştirme süreci
hangi aşamada bulunmaktadır? EGOnun özelleştirilmesinden
sağlanacak kaynak, Ankara Büyükşehir Belediyesinin öncelikli olarak
ilgili kamu kurum ve kuruluşlara olan borçlarını kapatmak için
mi kullanılacaktır, yoksa on beş yıldır henüz bir tek
metre bile hizmete açılmayan Ankara metrosunun yapımında mı
değerlendirilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
Yok.
Sayın
Özdemir
Yok.
Sayın
Nalcı, buyurun.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu sel felaketleriyle ilgili, bölgede, Türkiyede yaşanan ve
belediyelerin bayındırlık ve afet kurumlarından tespit
edilmiş ödeneklerinin Maliyeden para aktarılamadığı
için verilemediği söyleniyor. Acaba bu hizmetler daha bekleyecek mi, yoksa
bu parayı vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Bakanım, Avrupa Birliği 2009 İlerleme Raporunda, Kara
paranın aklanmasıyla mücadele konusundaki ilerleme düzensiz olmaya
devam etmiştir. denilmektedir. Bu konuda mevzuat yeterli olmasına
rağmen pek fazla bir yol katedilememiştir. Bu durum neden
kaynaklanmaktadır? Bu konudaki çalışmanız nedir?
İkinci
sorum: Sayın Bakan, 2010 yılında da sizin mensubu
bulunduğunuz siyasi partiyi eleştiren veya başka bir siyasi
partiyi destekleyen iş adamlarını, basını, vergi
mükellefi her kesimi mali açıdan bir kıskaca almayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
otoyolları ve köprüleri özelleştirecek misiniz? Otoyolların ve
köprülerin özelleştirilmesi mevcut Özelleştirme Kanununa
aykırı değil mi? Çünkü devlet gelirlerinin özel kişilere
devredilmesi bir iltizam sistemi. Tekrar böyle bir sisteme dönmek
Özelleştirme Kanunuyla nasıl bağdaşacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, sıra sizde. Beş dakikanız var.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Uzunırmak, çok naziksiniz, teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki bir ülkenin borcuna bakıldığı
zaman iki boyutlu bakılabilir: Kamu yükümlülükleri itibarıyla
bakılabilir, ülkenin genel makroekonomik istikrarı
açısından da ülkenin toplam borcuna bakılabilir. Tabii, ödeme
kapasitesi ve kamunun borç sürdürülebilirliği anlamında
baktığınız zaman sadece kamunun tabii ki iç ve
dış borcuna bakarsınız çünkü kamunun ödemekle mükellef
olduğu borç bu miktardır. Özel sektörün borçları ise genel makro
ekonomik istikrarla ilişkilidir. Dolayısıyla bütün bu rakamlar
zaten var. Bakın, toplam Türkiyenin dış borç stoku -bu, toplam
dış borç stoku; bakın, bunun içinde özel sektör var, kamu
sektörü var; sırf, yani, referans olsun diye sorduğunuz için
söylüyorum- 2002 yılında yaklaşık 129,5 milyar dolar. Bu,
Türkiyenin kısa vade, uzun vade, özel sektör, kamu toplam borcu. Gelelim
2009 yılının ikinci çeyreğine. En son rakamlar, bizdeki
rakamlar ikinci çeyrek sonu itibarıyla var olan rakamlardır. Bu
rakam, yine dolar cinsinden yaklaşık olarak 268,5 milyar dolara
çıkmış. Yani 129,5tan 268,5 civarına rakam olarak
çıkmış.
Tabii, burada
özel sektöre baktığınız zaman, özel sektörün, örneğin
borcu, 2002 yılında millî gelire oran olarak, yani, rakam olarak da
verebilirim ama millî gelire oran olarak, mesela, toplamda yüzde
18,7ymiş. Bugün gelinen nokta yüzde 25,1. Evet, bir miktar, birkaç
puanlık bir artış var, yaklaşık bir 7 puanlık bir
artış var. Toplam borçta ise aslında bir düşüş var,
yüzde 56,2den yüzde 37,5a düşmüş. Yani, bunda özel sektör ve
kamunun toplam borcu var. Burada esas itibarıyla kamunun borcunda, tabii,
bir düşüş var çünkü kamu bu dönemde döviz cinsinden borcunu
azaltmıştır değerli arkadaşlar. Bakın, şöyle
bir örnek vereyim ben size: 2002 yılında kamunun, devletin yani,
içeride ve dışarıda
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakanım, bu kadar uzuna gerek yok,
benim sorduğum şu: Bizim özel sektör ve kamu toplam borç stokumuzun,
kamu borcumuzun gayrisafi millî hasılaya değil, toplam borcumuzun
gayrisafi millî hasılaya oranı nedir? Ben bunu öğrenmek
istiyorum.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Onu da verdim, yüzde 37,5.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 56dan 37,5a düştü. dedi.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, Türkiyenin
toplam dış borç stokunun,
bunun içinde özel sektör, kamu dâhil, kısa dönem, uzun vade, her şey
dâhil olmak üzere 2008 yılı sonu itibarıyla yüzde 37,5.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) İç, dış?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) İçini de
söyleyeceğim ben size.
Bu oran yüzde
56,2ydi, 2002 yılında değerli arkadaşlar. İçerideki
özel sektör borcunu çıkartamazsınız, şirketlerin
birbirlerine borcunu çıkartamazsınız değerli
arkadaşlar.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Özel sektörün dış borcu
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) İçeride sadece kamunun,
hazinenin piyasaya olan borcuna bakabilirsiniz. O da zaten
Ben kamununkini de
söyleyeyim size: Kamunun brüt borcu 2002 yılında,
hatırlarsanız yüzde 66ların üzerindeydi. Bugün gelinen nokta
yüzde 39,5 civarına inmiştir. Bu, toplam borcu kamunun. Şimdi,
dolayısıyla neye bakarsanız bakın, hangi orana
bakarsanız bakın, Türkiyenin borcu azalmıştır, özel
sektörle birlikte azalmıştır. Kamu da azalmıştır
ama kamuda azalma tabii çok ciddi boyutlardadır.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Toplam borç ne kadar Maliye Bakanı?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
bakın, toplam borç, dış borcu soruyorsanız
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) İç, dış?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) İç ve dış
borç, merkezî Hükûmetin kasım sonu itibarıyla borcu, yanlış
hatırlamıyorsam -şu anda önümde yok ama- 440 milyar lira
civarında. Hazine bunu çok düzenli olarak yayınlıyor. Web
sitesine girerseniz bu rakamlar çok detaylı bir şekilde var
değerli arkadaşlar. Bunu da zaten 1,5, yani dolar kuruna
böldüğünüz zaman dolar cinsinden de miktarını bulursunuz değerli
arkadaşlar ama bakın, dünyanın hiçbir ülkesinde borca mutlak
rakam olarak bakılmaz. Ona bakmaya kalkarsanız bugün Amerikanın
borcu 10 trilyon doların üzerinde ama millî gelirine de bakmanız
lazım. O zaman diyeceksiniz ki: Türkiyenin borcu 268 milyar dolar ama
Amerikanın borcu 10 trilyon dolar, o zaman Amerika bizden daha kötü. Ama
bu yaklaşım sağlam bir yaklaşım değil. Bütün
ülkelerde borç millî gelire oran olarak bakılır. Türkiyede borcun
millî gelire oranı düşmüştür. Özel sektörü katsanız da düşmüştür,
kamu sektörüne de baksanız düşmüştür.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan, süreniz doldu.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Bağlı
cetveller
MADDE 5 (1) Bu
Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneklerin dağılımı
(A),
(2) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre
tahsiline devam olunacak gelirler (B),
(3) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil
eden temel hükümler (C),
(4) Bazı
ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E),
(5) 5018
sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer
alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan
harcanması öngörülen tutarlar (F),
(6) 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca
verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H),
(7) Çeşitli
kanunlara göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar
(İ),
(8) Ek ders,
konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin tutarları (K),
(9) 11/8/1982
tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı
Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul
pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri
(M),
10) 7/6/1939
tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu
uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;
a)
Hayvanların alım değerleri (O),
b) Motorlu
taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira
bedelleri (P),
(11) 5018
sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan
kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların
cinsi, adedi, hangi hizmette kullanılacağı ve kaynağı
ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tâbi
kurumların yıl içinde satın alacakları
taşıtların azami satın alma bedelleri (T),
(12) Kanunlar ve
kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V),
işaretli cetvellerde gösterilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Sayın Murat Sönmez, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Bütçesi Kanun Tasarısının
5inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Madde,
bilindiği gibi, cetvelleri düzenlemektedir. (K) cetveli de ek ders,
konferans ve fazla mesai ücretlerini düzenlemektedir. 2009 yılında 1
lira 10 kuruş olan fazla mesai ücretine 2010 yılında 5
kuruş ilave edilmiştir, artırılmıştır.
Memurlarımız zaten aldıkları maaş ile kıt kanaat
geçinebilmektedirler, ay sonuna ancak ulaşabilmektedirler. Bu
sıkıntı içinde Türk-İşin yapmış olduğu
araştırmada da 2009 yılı Kasım ayının
araştırmalarında da yoksulluk sınırı 2.352 TL,
açlık sınırı 777 TL olarak belirlenmiştir. Yani
memurlarımızın hemen hemen hepsi yoksulluk
sınırının altında ve açlık sınırının
hemen hemen biraz üstünde bir maaşla geçimlerini sürdürmektedirler. 2010
yılı bütçe kanununda, bu tasarıda memur sendikalarıyla
uzlaşma içinde bulunularak kendilerinin daha iyi bir gelir
iyileştirmesiyle karşı karşıya gelmelerini ve hayat
standartlarının yükseltilmesini gönül isterdi ama maalesef bu bütçe
bunu karşılamamaktadır.
İş
yoğunluğu ve personel yetersizliği nedeniyle sürekli olarak
fazla mesai yapmak zorunda kalan kurumlarda çalışan
memurlarımızın bu cüzi artıştan memnun kalma
ihtimalleri yoktur. Özellikle adliyelerde çalışan memurlarımız
bir türlü şikâyetlerini sizlere ulaştıramamaktadırlar ve mail
yoluyla bize aktarmaktadırlar. Şöyle ki: Çalışma
Bakanlığı ve Başbakanlıkta, Maliyede çalışan
memurlar fazla mesai ücretlerini 5 kat üzerinden hesap ederek alırlarken
maalesef adliyede çalışanlar bu fazla mesai ücretlerini 3 kat
üzerinden almaktadırlar ve bu adaletsizliğin bir an evvel
giderilmesini beklemektedirler. Bu anlamda, memurlarımız,
çalışanlarımız, emeklilerimiz 2010 bütçesinden maalesef
memnun kalmamışlardır.
Diğer bir
sorunu da sizlere bu vesileyle iletmek istiyorum: Belediyelerde
çalışan belediye başkan
yardımcılarımızın kimileri memur olarak görevlerini
sürdürmekte, kimileri de seçilen meclis üyelerinden görev almaktadırlar.
Aynı işi yapmalarına, aynı imzaları atmalarına,
aynı sorumlulukları almalarına rağmen maalesef bu belediye
başkan yardımcılarının aldıkları
maaşlarda da, ücretlerde de büyük farklılıklar görülmektedir ve
bu konudaki mağduriyetlerinin giderilmesini istemektedirler.
Değerli
milletvekilleri, her yıl bütçe görüşmelerinde, toplumumuzun
geniş kesimini kapsayan çalışanlarımız ve
emeklilerimiz gözlerini Meclise dikerler ve Acaba bu yılki bütçe
görüşmelerinde bizlere ne gibi olanaklar sağlayacaklar? diye
dikkatle bizi izlerler ama maalesef 2002 yılından beri süre gelen AKP
İktidarı döneminde hiçbir zaman umduklarını
bulamamışlardır. Bu nedenle 25 Kasımda meydanlara
dökülmüşler, bir uyarı grevi yapmışlardır.
Baskılara, tehditlere rağmen burada isteklerini dile getirmişler
ama AKP İktidarı tarafından maalesef kendileri dinlenmemiş,
kulakları tıkalı kalmıştır.
5 kuruşluk
fazla çalışma ücreti artışıyla veya yüzde 2,5luk
maaş artışıyla memurların durumlarının
iyileştirilemeyeceği gün gibi ortadadır. Memurlara artık
ikinci bir işte çalışma olanağı, ticarete de
açılabilme olanağı sağlanacağı
kulağımıza gelmektedir. Demek ki iktidar, artık
memurların geçimlerini kendi verdikleriyle
sağlayamayacağını düşünerek onlara bu
olanağı sağlamak düşüncesindedir. Ama bu konuşulanlar
gerçek olursa diye bu sefer maalesef esnafımız dert edinmiştir
ve zaten biz siftah yapmadan dükkânlarımızı kapatırken bir
de eğer memurlara böyle bir olanak sağlanırsa pasta küçülecektir
ve bizim de gelirlerimiz düşecektir diye çok daha sıkıntı
içine gireceklerini dile getirmektedirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir konuyu daha dikkatlerinize
sunmak istiyorum: AKP İktidarının ilk yıllarında
özellikle basında kadrolaşma haberleri sık sık
yayınlanmaktaydı. Bu milletvekilinin yakını ya da AKPnin
şu yanlısı bu kadroya atanmış, müdür olmuş. diye
sık sık gündeme gelmekteydi. Son yıllarda bu haberler
duyulmamakta. Bunun nedeni artık bu işten vazgeçilmesi değil,
artık kanıksanır hâle gelmesidir. Artık kamuda bir yerlere
atanmak veya yerini korumak için bu işi bilmeleri gerekmiyor yeter ki, AKP
çizgisini iyi savunur olmalarına bakılmakta. Maalesef,
başarı ve liyakat yerine AKP bayrağını iyi sallamaya
bakılmaktadır.
Şimdi, size
küçük bir örnek vermek istiyorum: Bildiğiniz gibi, 2004 yılında
çok övündüğümüz Ulaştırma Bakanlığı, bir uygulama
başlattı ve hızlandırılmış tren seferlerine
başladı. Aynı rayda aynı vagonlar aynı lokomotif
sadece daha hızlı giderek seyahat süresini kısaltacaktı.
Tabii ki, sakat bir uygulamaydı ve 2004 yılının Temmuz
ayında Sakaryada Pamukovada bir tren faciası meydana geldi. 41
vatandaşımız hayatını kaybetti. Burada sorumluluk
kimdeydi acaba? Şöyle bir bakacak olursak, bütün çevreler
Demiryolları Genel Müdürlüğünü göstermekteydi. Fakat,
Bakanımız, Demiryolu Genel Müdürüne savcılık
tarafından soruşturma açılmasına engel oldu. Suçlu olarak
sadece oradaki bir makinist ilan edildi ve hapse sadece o girdi. Eğer,
sadece o makinist suçluysa o sisteme niye devam edilmedi? Bugün,
hızlı tren seferlerinde de kaza oluyor ama hızlı tren
seferlerine devam ediyor ama hızlandırılmış trende
kaza olur olmaz o uygulamadan vazgeçildi! Çünkü uygulama
yanlıştı. Bu yanlış uygulamayı yürürlüğe
sokan, 41 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine
neden olan, kazaya neden olan Demiryolu Genel Müdürlüğü niye hiç
cezalandırılmamıştır veya Bakan niye yerinden istifa
etmesi gerektiğini hiç düşünmemiştir? Bakan, Müdürünü;
Başbakan da Bakanı korumuştur. Maalesef, aynı
müdürlüğün şu eksiklerini de söylemek istiyorum. Burada,
Başbakanımız, bakanlarımız sürekli Demir
yollarıyla Türkiyeyi donattık. diye övünmektedirler. Elbette ki
hızlı tren iyi bir çalışmadır, bütün dünyada örnekleri
vardır ve yapılacak iş, oradaki örneği gelip Türkiye'de
uygulamaktır. Madem bu kadar başarılı bir Genel
Müdürlüğümüz var, 2006 yılında bitmesi gereken demir
yollarına
Eskişehir-Ankara arası, 250 kilometre yol, seyahat
süresi de 1 saat 15 daki-ka; 2006 yılında biteceği
açıklanıyor fakat tam üç yıl gecikmeyle bitiyor, Ba-kan da
yanıltılıyor. 2004 yılında 41 kişinin
hayatını kaybetmesine neden olan Genel Müdürlük, ufacık, iki şehrin
arasındaki bir zamanlamada bile, planlamada bile üç yıllık bir
hata yapmakta ama gene sorumlu tutulmamakta. Bunun nedeni ne olabilir? Tek
cevabı var: AKPyle arasının iyi olması.
Hemen kendi
şehrimden de bu konuda örnek vereceğim gene aynı Müdürlükle
alakalı. Bu hızlandırılmış tren, maalesef üç
yıl gecikmeyle bitmiştir ama şehrin içine girince yer
altına inmesi lazım. Mantıklı olarak, tabii ki yer
altında bir garın olması lazım fakat maalesef bu gar
yapımı da henüz başlamamıştır bile. Ben, 2007
yılında soru önergesiyle ne zaman biteceğini sormuşumdur ve
bana verilen cevap, yer tesliminden on sekiz ay sonra bu garın
biteceğiydi. Yer tesliminden sonra süre yirmi bir ayı geçmiştir
-İnternet sitesine girip bakabilirsiniz Demiryollarının- fakat
hâlâ gar bitmemiştir, hâlâ daha yapımına bile
başlanmamıştır ve büyük bir ihtimalle 2011 yılında
bitecektir, yani bir seçim yatırımı hâline gelmiştir.
Bu örnekleri hep
aynı yerden verdim ama diğer kurumların hiçbir farkı
yoktur. Maalesef, artık, Türkiyenin daha ileri gitmesi ve işlerin
daha düzenli olması için kurumların başına ehli olan insanları
getirmenizi diliyorum. Sadece kendi yandaşlarımız olanların
kurumların başında kalmasını düşünürsek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FEHMİ MURAT
SÖNMEZ (Devamla) -
hiçbir çalışmanızda başarılı
olamayacağınızı yeniden dile getirmek istiyorum.
Benimsemesek de kabul etmesek de 2010 yılı bütçesinin ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sönmez.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Adıyaman Milletvekili Sayın
Şevket Gürsoyun.
Buyurun
Sayın Gürsoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ŞEVKET
GÜRSOY (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2009 yılını, ülkemizden kaynaklı olmayan
ve dünya çapında yaşanan bir ekonomik krizin
sıkıntılarıyla tamamlıyoruz. Daha önceleri, sadece
ülkemizde meydana gelen ekonomik krizlerde vatandaşımızın
yaşadığı sıkıntıları hatırlayacak
olursak, dünya çapında yaşanan bu krizle
kıyasladığımızda krizin ne kadar iyi bir şekilde
yönetilebildiğini görmüş oluruz.
Hükûmetimiz,
krizle beraber yaşanabilecek işsizlikleri asgari seviyeye
indirebilmek, bankacılık ve finans sektöründe istikrar ve güveni
artırmak, ekonomik faaliyetleri canlandırmak için bazı tedbirler
almıştır. Alınan tedbirler sonucunda, bu dönemde 22 ülke
IMFyle anlaşmak zorunda kalırken biz kendi ayaklarımız
üzerinde kalmayı başardık. Yine bu dönemde, 52 ülkenin kredi
notu düşürüldü, 13 ülkenin kredi notu yükseltildi. Kredi notu yükseltilen
ülkeler arasında ülkemizin oluşu bu krizin iyi yönetildiğinin en
iyi göstergelerinden birisidir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ülkemizde bu gelişmeler
yaşanırken, ilimizde, Adıyamanda da önemli gelişmelerden
bahsetmek istiyorum. Barışın ve kardeşliğin hâkim
olduğu memleketimde en önemli yatırımlardan bir tanesi de
Hükûmetimizin bütün illere yaptırdığı üniversitelerdir.
Üniversite 2006 yılında kuruldu, bugün 10 bin öğrencimiz var.
Tıp fakültemizi kurmuş olduk.
Yine, ilimiz
ulaşım alanında da çok önemli mesafeler katetti. İlimizde
duble yollardaki çalışmalarda Besni-Gölbaşı ilçelerimiz
arasındaki duble yolun gelecek yıl tamamlanmasıyla,
Adıyaman-Ankara ve Adıyaman-İstanbul arasındaki yollar
tamamen duble yollar ve otoyollardan meydana gelmiş olacak. Daha önce,
örnek olarak Adıyaman-Ankara arasını on iki saatte tamamlarken,
şimdi sekiz saatte tamamlıyoruz. Daha önce, yine Adıyamanda
havaalanı varken uçak seferleri yok denecek kadar azdı ama bugün, her
gün İstanbul, haftada dört gün Ankara uçak seferleri düzenli
yapılmaktadır.
Sağlık
alanında çok önemli gelişmeler oldu. Adıyaman Ağız ve
Diş Sağlığı Hastanemiz faaliyete geçti. Geçen hafta,
doğum hastanemizin ek bina temel atma töreni yapıldı, hızla
çalışmalara başlandı. Bunun yanı sıra, 400
yataklı hastanemizin ihalesi yapıldı ve çalışmalara
başlandı. Tüm bunların yanı sıra, Adıyaman
Üniversitesi Araştırma Hastanesi de hizmete girdiğinde
Adıyamanın sağlık alanındaki tüm problemlerini çözüme
kavuşturmuş olacağız.
Doğal
gazımız geldi. Doğal gaz, Adıyaman için bir milattır.
Havşeri-Zerban
içme suyunun temeli atılmıştır. Bir yıl içerisinde
şehrimin elli yıllık su sorunu çözümlenmiş olacaktır.
GAP Eylem
Planıyla beraber, Sayın Başbakanımızın
talimatıyla 35 milyon ek ödenek gönderilerek Çamgazi Barajımız
tamamlanma noktasına gelmiştir.
YURTKUR, bin
kişilik yurt temelini atmış, bir yıl içerisinde
gerçekleşecek.
Toplu Konut
İdaresi, şu andaki faaliyetleriyle birlikte, 3.629 konut, 4
ilköğretim okulu, 5 lise, 4 spor salonu, 4 ticaret merkezi, 5 cami; 150
yataklı, 400 yataklı ve 75 yataklı 3 hastane; 1 sağlık
ocağı, 4 pansiyon, 6 atölye, 1 konser salonu ve 1 toplum merkezi
yapmış olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, süreçle de ilgili şunu belirtmek istiyorum: Ülkemiz bugün
her günkünden daha fazla birlik beraberliğe, kardeşliğe ihtiyaç
duymaktadır. Bu konuda herkese düşen sorumluluğun da bilincinde
olmamız gerekir. İnşallah önümüzdeki yıl 2011
yılı bütçemiz konuşulurken barış ve
kardeşliğin hâkim olduğu, terörle mücadele için ayrılan
bütçeyi ülkemizin kalkınmasında kullandığımız bir
bütçe olması temennisiyle 2010 yılı bütçemizin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürsoy.
Aksaray
Milletvekili Sayın Ali Rıza Alaboyun
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, KOBİlere destek olarak verilen 30 bin liralık bir
kredi desteği bulunmaktadır. Toplam kaç kişi başvuru
yapmıştır? Başvuru kontenjanı dolmuş mudur?
Adıyaman
Tapu ve Kadastro binası neredeyse yıkılmak üzere. Hizmet için
uygun olmayan bu bina ile ilgili ne gibi tasarrufta bulunacaksınız?
Üçüncü sorum:
2009 yılı içerisinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
bünyesinde kamu yatırımları için Adıyamana ayrılan
ödenek nedir? Bu ödenek 2010 yılında ne kadar olarak
hesaplanmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum muhtarlarla
ilgili. Muhtarlar hâlen 2108 sayılı Kanunun 1inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan 3.000 göstergenin memur aylık kat
sayısıyla çarpımı sonunda bulunan tutarı ödenek olarak
almaktadırlar. Muhtar ödeneklerinin asgari ücret baz alınarak
artırılması düşünülüyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce son sırada soru sorduğum için belki cevap verme
sıranız gelmedi, onun için tekrar ediyorum. Birinci sorum: Sayın
Bakan, 9 milyon emeklinin yüzde 75i açlık sınırının
altında yaşamaktadır. Emeklilerin maaşını
yükseltmeyi düşünüyor musunuz?
İkincisi:
Taşeron aracılığıyla kamuda çalışan
işçi sayısı kaçtır? Israrla bu soruyu soruyoruz.
Üçüncüsü: Tekel
işçilerini, kazanılmış haklarına dokunulmadan
başka kamu kuruluşlarında çalıştırmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Adanada tarımsal sulamada kullanılan elektrik nedeniyle kaç
üreticimiz, ne kadar borçludur? Adanada sulama amaçlı kullanılan
elektrik borcu nedeniyle kaç üreticimiz icralıktır? Tarımsal
sulamada kullanılan elektrik için uygulanan faiz oranı ne
kadardır?
İkinci
sorum: Sayın Bakanım, emekliye yüzde 1,8 zam yaparak BAĞ-KUR
emeklisine ayda 6 TL, SSK emeklisine ayda 11 TL zammı içinize sindiriyor
musunuz, vicdanen rahat mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, Tekel işçilerini de kapsamına
sokmaya çalıştığınız 4/Cli
çalışanların ücretleriyle ve çalışma
şartlarıyla ilgili bir iyileştirme yapmayı düşünüyor
musunuz?
İki:
Programınızda olmasına rağmen asgari ücret hâlâ vergi
dışı değil. Ne zaman vergi dışı
bırakmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
geçen maddeden kalan sorumu tekrarlıyorum: Otoyolları ve köprüleri
özelleştirecek misiniz? Devlet gelirlerinin özel kişilere veya
kurumlara devredilmesi bir iltizam sistemidir. Bu, Özelleştirme Kanununa
uygun mudur?
Bu bölümle ilgili
de bu maddeyle de ilgili, köy korucularının maaşlarını
artırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Sayın
Nalcı
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bir önceki sorumu tekrarlamak istiyorum: Bu sel felaketlerinden dolayı
zarar görmüş belediyelere -bölgemde buna Kumbağ ve Saray belediyeleri
de dâhil- bunlarla ilgili tespit edilmiş ödenekler verilecek mi, yoksa bu
belediyelerin mağduriyetleri devam mı edecek?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce sorduğum soruyu bir şekilde değiştirerek tekrarlıyorum:
Bakanlığınızın 2010 yılında yabancı
gerçek ve tüzel kişilere yapılacak taşınmaz
satışlarından ne kadar gelir beklediğini öğrenebilir
miyim?
İkincisi:
Bakanlığınızın uzman erbaşların özlük ve
emeklilik haklarının iyileştirilmesiyle ilgili olarak Millî
Savunma Bakanlığı görüşüne menfi görüş bildirdiği
iddiaları doğru mudur? Doğruysa uzman erbaşların özlük
haklarının ve emeklilik durumlarının iyileştirilmesi
konusunda Bakanlığınızın görüşü nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
varlık barışı ile ilgili
çıkardığımız kanun çerçevesinde, bugüne kadar ülkemize
dolar ve euro bazında ne miktar döviz girmiştir? Kanunu
çıkarmadan önceki beklentilerinize ulaştınız mı?
Kısaca, kanun amacına ulaştı mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın Bakana
soruyorum: AKP İktidarı Türk milletini yoksulluğa,
işsizliğe mahkûm etmiştir. TÜİK gelir
dağılımlarına göre AKP İktidarı döneminde nüfusun
yüzde 80i yoksulluk sınırının altında
kalmıştır. En fakir yüzde 20lik kesim ile en zengin yüzde
20lik kesim arasındaki harcamalar arasındaki farklılaşma
AKP döneminde artmıştır.
AKPnin altı
yıllık iktidarı sonucunda Maliye Bakanlığı
verileri esas alınarak Türkiye Kamu-Senin yaptığı
araştırmalara göre, 2008 yılında memurların yüzde
42,5i açlık sınırında, yüzde 56,7si ise yoksulluk
sınırının altındadır. Çalışanların
aileleriyle birlikte insanoğluna yaraşır bir yaşam
sürdürmesi için neler yapacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu, KOBİ ile
ilgili birinci soruya, değerli arkadaşlar, yazılı olarak
cevap vereceğim, çünkü rakam isteniyor, şu anda bu rakamlar önümde yok.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızdan o rakamları size
iletmeye çalışırız.
Muhtarlarla
ilgili şu anda yapılan bir çalışma söz konusu
değildir.
Emeklilerimize
her zaman imkânlarımız çerçevesinde daha fazlasını vermek
isteriz. Bu konuda bir çalışma gündeme gelirse Maliye
Bakanlığı olarak gereken katkıyı yaparız.
Tekel
işçilerinin kazanılmış haklarını koruyarak
başka kamu kuruluşlarına aktarılması şu anda
gündemde değildir. Sadece, biliyorsunuz, bunlar sınava tabi
tutulmadan, öncelikli olarak kamu kuruluşlarına alınabiliyorlar.
Dolayısıyla, biliyorsunuz, 1992den itibaren özelleştirmeler
nedeniyle açığa düşmüş, kıdem ve ihbar tazminatı
ödenmiş bütün herkese, işçilerimize, biz bir kapı açtık ve
kamu kuruluşlarına zaten alıyoruz ama alım
şartları tabii ki önceki şeylerini koruyarak değil.
Bu arada
şunu da söyleyeyim, arkadaşlar getirdiler: Muhtar
aylıklarıyla ilgili olarak, Aralık 2002de sadece 97 lira
ödüyormuşuz, şu anda, Aralık 2009 itibarıyla 334 lira
ödüyoruz. Nominal artış yüzde 242,5; reel artış yüzde 77nin
üzerinde. Dolayısıyla,
aslında çok ciddi bir şekilde muhtar aylıkları
artırılmıştır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Birazını geri alın Sayın Bakan!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Yine bu çerçevede,
değerli arkadaşlar, memurların durumuyla ilgili birtakım
şeyler söylediniz.
Bakın, yine
2002 yılında en düşük memur maaşı 392
liraymış, bugün 1.218 liradır, Aralık 2009 itibarıyla.
Yine artış yüzde 188 ve reel artış da yüzde 49un üzerinde.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Size yakışır, birazını geri
alın!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Adanadaki tarımsal
sulamayla ilgili bir soru vardı, Kaç üretici borçludur,
icralıktır? vesaire gibi.
Değerli
arkadaşlar, bu rakamlar önümde yok. Takdir edersiniz, ancak o verileri
toparlayarak size geri gelebilirim.
Yine
emeklilerimizle ilgili bir soru vardı. Dediğim gibi,
imkânlarımız çerçevesinde tabii ki durumlarını düzeltmeyi
arzuluyoruz.
Tekelle ilgili
yine benzer bir soru var değerli arkadaşlar. Yani, 4/Cye
ilişkin, önümüzdeki dönemde, tabii ki şartlar elverirse bir
çalışma yapılabilir. O hususu zaten bizim Hükûmetimiz getirdi,
daha önce 4/C diye bir konu söz konusu değildi.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Dünyada benzeri var mı Sayın Bakan? Dünyada
benzeri var mı?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
dünyada özel sektör-kamu sektörü ayrımı yapılmaz. Eğer
kamunun veya özel sektörün ihtiyacı yoksa, tabii ki kıdem ve ihbar
tazminatları ödenir, şartlar yerine getirilir ama Türkiyede bunun
ötesine gidilmiştir. Türkiyede
özelleştirmeden kimse mağdur olmasın diye 4/C düzenlemesi
yapılmıştır, cüzi de olsa bir imkân
sağlanmıştır ve daha önceki dönemi de kapsayacak
şekilde yapılmıştır. Bizim Hükûmetimiz bu düzenlemeyi
yapmıştır 2004 yılında.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, şu anda mağdur olanlar
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
müsaade ederseniz sorulara cevap vereyim.
Asgari ücreti
aslında çok büyük ölçüde, biz, vergi dışı
bıraktık değerli arkadaşlar, asgari geçim indirimini
getirdik. Bazı durumlarda tabii ki hanımının
çalışıp çalışmadığına, kaç tane
çocuğu olup olmadığına bağlı olarak asgari
ücretin yüzde 75iyle neredeyse tamamına yakın bir kısmı bu
dönemde vergi dışı bırakılmıştır.
Otoyollar ve
köprüler özelleştirilecek midir? Şu anda buna yönelik bir plan var.
Buna ilişkin yeni bir yasal düzenleme gerekiyor. Mevcut Özelleştirme
Yasasıyla bu yapılmayacak. Dolayısıyla o yasa Meclisimize
geldiği zaman tabii ki o hususlar konusunda, daha doğrusu o hususlar
dikkate alınacaktır.
Yine, köy
korucularının maaşıyla ilgili önümde bir rakam yok ama
çıkartıp size vermeye
çalışacağım.
Sel felaketiyle
ilgili, değerli arkadaşlar, zarar gören belediyelere talepleri
doğrultusunda Bayındırlık Bakanlığı
tarafından bir ödeme yapılmaktadır ama Bakanlık olarak
bütçe nispetinde, ancak bütçe
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sayın Bakan, ödenmemiş paralar!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar
şöyle: Yani bir afet ödeneği vardır, o çerçevede
yapılıyordur. Tabii ki bu sene, hiçbir sene aslında afetler öngörülemez,
imkânlar da sınırlı ama peyderpey bunlar ödeniyor.
Sayın
Hamzaçebi, örneğin -sabahleyin önemli bir konu gündeme getirdiler- 2004
yılında yaşanan don olayı nedeniyle fındık
üreticisinin ödenmeyen zararları konusunda bir soru sordular. 2004
yılında Karadeniz illerinde meydana gelen don afeti nedeniyle 135.236
çiftçimiz zarar görmüş ve 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar
Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun
kapsamında 297 milyon liralık bir yardım
yapılabileceği tespit edilmiştir. Söz konusu illerdeki
çiftçilere bugüne kadar 124 milyon TL ödenmiştir.
BAŞKAN
Süreniz doldu Sayın Bakan.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sayın Bakan, belediyelerin
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
belediyelere de bu çerçevede, bakın, imkânlar çerçevesinde ödeme
yapılıyor ama
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, fındığın
kalanı
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
soru çok, müsaade ederseniz ben sorulara cevap vereyim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Fındığın kalanı ne olacak,
fındığın kalanı?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Nasılsa beraberiz üç
gün.
BAŞKAN
5inci maddeye bağlı (E) cetvelinde değişiklik öngören iki
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının
Bağlı Cetveller" başlıklı 5. maddesinin 4
numaralı fıkrasında belirtilen E işaretli cetvele
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Osman
Kaptan İsa
Gök
Trabzon Antalya Mersin
Kemal
Kılıçdaroğlu Şevket
Köse
İstanbul Adıyaman
68.
Özelleştirme uygulamaları sonucunda iş sözleşmeleri
feshedilerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4'üncü
maddesinin c bendine göre geçici personel statüsüne geçişi yapılan
veya yapılacak olan sürekli veya geçici işçi statüsünde
özelleştirilen veya özelleştirilme kapsamındaki
kuruluşlarda çalışan personel, ilgili mevzuatındaki
kısıtlılıklar dikkate alınmaksızın 657
sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin b bendi uyarınca vizelenecek
büro personeli unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına
geçirilir. Bu konu ile ilgili tüm işlemler, bu personelin bir havuzda
toplanması, diğer kamu kurumlarına ihtiyaçları ölçüsünde
dağıtılması vb hususlar Maliye Bakanlığı ve
Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken
belirlenecek esaslara göre sonuçlandırılır."
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının
5 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında atıfta bulunulan (E)
Cetvelindeki 29, 41, 49, 51, 52, 56, 57, 65 ve 66 Sıra Nolu
açıklamaların söz konusu cetvelden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Hüseyin Mert Hasan Erçelebi
İzmir
İstanbul Denizli
Ayşe Jale
Ağırbaş Hasan
Macit
İstanbul
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinin
değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksızın okunur ve oya konur. hükmü gereğince
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
2010
yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanununun 5 inci maddesinin dördüncü
fıkrasında belirtildiği gibi E Cetvelinde yer alan bir konunun,
bütçede yer alan bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara
ilişkin esasları düzenlemesi gerekir.
İlgili
cetvelden çıkarılması teklif edilen konular, bütçede yer alan
bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişki
esasları belirlememekte, her biri yeni hukuki norm getirmektedir. Bu
nedenle söz konusu düzenlemeler Anayasamızın 161 inci maddesinin
dördüncü fıkrasında hükme bağlanan "Bütçe kanununa, bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz."
şeklindeki emredici kurala aykırılık teşkil etmektedir.
(E) Cetvelinden çıkarılması
önerilen konuların her birinin bütçe kanunu dışında
ayrı yasal düzenlemelerle uygulamaya sokulması gerektiğinden
işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Saat 14.00e
kadar birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 13.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5inci
maddesine bağlı (E) cetveli üzerinde verilen, İzmir Milletvekili
Sayın Harun Öztürk ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir; karar yeter sayısı
vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının
Bağlı Cetveller" başlıklı 5. maddesinin 4
numaralı fıkrasında belirtilen E işaretli cetvele
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
68.
Özelleştirme uygulamaları sonucunda iş sözleşmeleri feshedilerek
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4'üncü maddesinin c
bendine göre geçici personel statüsüne geçişi yapılan veya
yapılacak olan sürekli veya geçici işçi statüsünde
özelleştirilen veya özelleştirilme kapsamındaki
kuruluşlarda çalışan personel, ilgili mevzuatındaki
kısıtlılıklar dikkate alınmaksızın 657
sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin b bendi uyarınca vizelenecek
büro personeli unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına geçirilir.
Bu konu ile ilgili tüm işlemler, bu personelin bir havuzda toplanması,
diğer kamu kurumlarına ihtiyaçları ölçüsünde
dağıtılması vb hususlar Maliye Bakanlığı ve
Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken
belirlenecek esaslara göre sonuçlandırılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
Özelleştirme
nedeniyle işini kaybeden başta 11.000 civarındaki Tekel
işçisi olmak üzere bu konumda bulunan ve 657 sayılı Kanunun 4/C
maddesine göre çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında son derece
düşük gelir ve olanaklarla geçici olarak istihdam edilen veya edilecek
olan işçilerin konumlarını bir ölçüde düzeltmek ve
sorunlarını çözmek amacıyla bu düzenleme öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
Yeni tertip,
gelir ve finansman kodları açılması
MADDE 6 (1)
İlgili mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin
gerektirdiği hallerde Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas
ve usuller çerçevesinde merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bağlı (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B)
işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları ve (F) işaretli
cetvellerinde yeni finansman kodları açılabilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyana aittir.
Buyurun
Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; efendim, 2010 yılı bütçesini görüşüyoruz.
Türkiye, 1989dan itibaren sermaye hareketlerini serbestleştirerek
girdiği bir dönemecin herhâlde son durağını
yaşıyor. Yirmi yıldır -AKP öncesinden başlayan bir
dönemde- Türkiye dışa kanayarak, kaynakları dışa
kanayarak ama dıştan beslenerek bir çarpık büyüme modeli içine
girdi. Kaynakları dışa kanadı; aslında bunlar önemli
ölçüde faiz transferi, kur farkı biçiminde oldu ama giderek kâr
transferlerinin de önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz, özellikle
özelleştirmeler, yabancı şirketlerin Türkiyede şirket
satın almaları özel ya da kamusal, giderek kâr transferleri de önem
taşıyor.
Bakınız,
bu AKP döneminde giderek daha da bu dışa kanama büyüyor değerli
arkadaşlarım. Cumhuriyet Halk Partisinin karşı oy
yazısında bunlar var ama ben size sadece bir rakamı söyleyeyim.
Bu kâr, faiz kazanç transferleri AKP öncesindeki on dört yılda, yani
1989la 2002 arasında 68 milyar dolar iken; AKPnin yedi
yılında, yani yarı zaman diliminde 75 milyar dolara
çıkmıştır. Yani Türkiye, dışarı kanayan bir
ekonomidir. Tabii, bunun kaynağını sadece içeriden bulmuyoruz,
bunun kaynağını dışarıdan da alıyoruz;
tabii, Türkiye'nin çok önemli dış borç biriktirmeleri üzerinden
gerçekleşiyor.
Bu, tabii, bir
zamanlar
1989da 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini
Koruma Kanununu Özal değiştirdiğinde veya da ona
değiştirttiklerinde birtakım bankacıların
İsviçreli bankacılar olduğu rivayet edilir- şöyle bir
şey söyledikleri dolaşıyor hep o zamandan bu yana:
Ağıla yeni bir inek bağlandı, sütü bitene dek onu
sağarız, sonra sıra etine gelir. Değerli
arkadaşlarım, bu sütü sürekli sağıyorlar. 1989da Türkiye,
buna hiçbir hazırlığı olmadan bir finansal
serbestleşme dönemi içine girmiş ve yirmi yılda sütünün, etinin
her şeyinin dışarıya sağılmasına, verilmesine,
satılmasına göz yummuştur.
Türkiye,
yoksullaştırıcı bir büyüme içinden geçmektedir.
Bakınız,
bu dıştan beslemeli, dışa kaynak aktarılan ama
dıştan beslemeli modelin bazı başka örneklerini vereyim.
Şimdi, dışa kanamanın bir başka örneği, yüksek
getiriler. Değerli arkadaşlarım, AKP döneminde bu yüksek
getirilerin 2003-2007 döneminde hazine bonosu getirisi olarak, faiz ve kur
farkı olarak ortalama yıllık yüzde 32 olduğunu, dolar
bazında yüzde 32den bahsediyorum
Türkiye ekonomisi açısından
yüzde 32lik bir ağır borç yükü altına girilmiş.
İkincisi,
hisse senetleri, yani borsa üzerinden acaba ne verdik? 2003le 2007
arasında o likiditesi bol dış dünya şartlarında
Türkiye ne yapmış? Yüzde 48lik getiri sağlayarak yabancı
paradan, sıcak paradan yararlanabilmiş, ortalama yüzde 48.
Bu, 2008de biraz
koşullar tersine dönüyor, 2008de yabancı sermaye, sıcak para
borsadan kaybediyor ama hâlâ hazine bonosuna yüzde 19,5 faiz artı kur
farkı ödemeye devam ettik ve 2009 yılına gelindiğinde, Mart
2009- Aralık başı 2009 arasına baktığınızda,
borsada bin liralık yabancı sermayeye yüzde 157 yani bin lira
gelmiş, 2.570 lira olarak kazanç elde edebilmiş, bu imkânı
sağlamışsınız. Yani Amerikada faiz getirileri,
borçlanma giderlerinin çok düşük olduğu, yüzde sıfırlara
gerilediği bir ortamda Türkiyede borsada yüzde 157 getiri sağlayan
bir acıklı manzara. Tabii, o zaman, bu İktidar, bu ekonomi türü,
bu ekonomi yönetimi çok seviliyor, alkışlanıyor: Ne güzel.
Yükselen ekonomi. Bakın, bize ne güzel getiriler sağlıyorsunuz.
deniyor ama bu ne yazık ki ne Türkiye'nin hayrına ne de Türk
halkının hayrına bir gelişmedir.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bunların sonucunda tabii, çok yüksek oranda
dış borç biriktiriyoruz. Bakınız, 2002 yılında
Türkiye'nin dış borçları, kamu kesimi olarak
baktığınızda 64 milyar dolardan bugün 78 milyar dolara
Kamunun dış borç artışı çok yüksek değil ama özel
sektörün dış borçlarına baktığınız zaman -ki
bu özel sektöründür bizi ilgilendirmez kimse diyemez- orada çok yüksek bir
dış borç artışı olduğunu görüyoruz: 43 milyardan
2002de, bugün, 2009 Eylülü itibarıyla 177 milyara çıktığını
görüyoruz; 2008 sonunda, bu, 186 milyar dolardı, şimdi bir miktar
geriledi. 2009da daha çok net borç ödeyicisi olduğu için özel sektör ama
ikisinin toplamını aldığınızda, 2002de
Türkiye'nin dış borcu 100 milyar dolarlardan 255 milyar dolarlara
gelmişse eğer -bu ekonominin o büyüme temposuyla- övündüğünüz
büyüme temposunun nasıl dıştan beslemeli bir model
olduğunu, nasıl geleceğe yüksek bedeller aktararak, yüksek
dış borçlar aktararak ve dışarıya yüksek getiriler
sağlayarak elde edildiğini görmek için bir fırsat.
Tabii, bir
başka nokta da Türkiye'de özelleştirme konusunda bugünkü
iktidarın çok büyük kaynaklar kullanmasıdır.
Özelleştirmeyle,
biliyorsunuz, Türkiye, 1986-2002 arasında sadece 8 milyar dolarlık
bir gelir elde etmişken, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından, 2003 ile 2009 arasında 30
milyar 613 milyon dolarlık bir gelir elde edildi.
Şimdi,
buraya çıkan AKP sözcüleri bunu bir övünç vesilesi yapıyorlar.
Diyorlar ki: Bakın, geçmiş iktidarlar bilmem kaç yılda, on
altı yılda 8 milyar satmışken, biz yedi yılda
varını yoğunu sattık bu ülkenin ama 30 milyar
sağladık.
Değerli
arkadaşlarım, bu övünülecek bir şey değildir, bu övünülecek
bir şey değildir.
Bakın, size
bununla ilgili birkaç rakam vereceğim, ama ilk önce bu 30 milyar nedir,
ona bir bakalım.
Türkiye'de bütçe
açığı nedir? 2009un, yani bu yılın bütçe
açığı nedir? 63 milyar lira. Dolara çevirin, ne ediyor? 40
milyar dolardan fazla ediyor. Yani sadece bu yılın, 2009
yılının bütçe açığı, sizin yedi yılda har
vurup harman savurarak sattığınız,
özelleştirdiğiniz,
yabancılaştırdığınız bu KİTlerden elde
ettiğiniz 30 milyar doların yüzde 50 üzerinde. Yani
başından alın isterseniz, 1986dan 2009a kadar, yirmi üç-yirmi
dört yılda 38 milyar dolarlık özelleştirme yapılıyor,
bir tek 2009 yılının bütçe açığı 42-43 milyar
dolar. Ee, şimdi, yani bu satışlarla bu büyük bütçe deliklerine
yama olabilir mi?
Dolayısıyla,
burada, özelleştirmenin aslında Türkiye'nin
varlıklarının satışı olduğunu
1986
yılında yapılan bir araştırmaya göre 100 milyar dolar
düzeyinde değer biçilen KİTleri -yani bunun içinde imtiyaz devirleri
de vardır- hepsi fiziki varlık satışı değil ama
hadi onları da katın, 38 milyar dolara, siz -100 milyar dolar
değer biçilmiş 1986da- bir kamu KİT işletmesi
varlığını elinizden çıkarıyorsunuz. Bu övünülecek
bir şey değil.
Bütün bunlarla
yama tutturmaya çalıştığınız bütçeler, peki,
düzeldi mi? Ne gezer! Yani bu sene için 10 milyar açık öngörürken 63
milyara, seneye 50 milyar liralık bir açık öngörünüz var. Bütün bu
dış kaynak transferleri, bütün bu özelleştirmeler, bütün
bunlarla acaba ekonomik istikrara bir çözümünüz oldu mu? Ne yazık ki bu da
yok.
Değerli
arkadaşlarım, işte bütün bu iktidarın bol kepçe kaynak
kullanmasına rağmen, IMF güdümünde düşük kur yüksek faiz sistemi
üzerinden -bugünkü orta vadeli program da aslında bunu tekrar taklit
etmeye yöneliyor- böyle bir program üzerinden Türkiyeye bir gelecek inşa
etmeniz mümkün değildir. Türkiyeyi gerçek bir sanayi ülkesi, örneğin
Kore gibi kendi sanayi ve teknolojisine hâkim olan bir ülke yapmanız asla
mümkün değildir. Türkiyeyi hem ekonomik anlamda
bağımlılık, ithalata bağımlılık,
ekonomik bağımlılık her bakımdan hem de finansal yani
mali bağımlılık ilişkisi içine sokan bir cendere
ortaya çıkıyor.
Bu arada, tabii
özelleştirme mağdurları var. Biraz önce bir önergemiz burada
reddedildi tarafınızdan. Türkiyede özelleştirme
mağdurları var şu an sayılarının 17 bin
olduğu tahmin edilen, çok büyük bir rakam da değil; bunları 4/C
kapsamına alıyorsunuz, 4/C kapsamında geçici statülere
alıyorsunuz, asgari ücret düzeylerinde bu insanlara ücret vermeye
yöneliyorsunuz. Bu insanlar aldıkları ücretin üçte 1ine
geriliyorlar. Hangi yaşam standartlarını nasıl
koruyacaklar? Burada bir önerge
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tekel
işçileri direnişte değerli arkadaşlarım. Tabii, Tekel
işçilerine söyleyeceğim bir laf da var buradan. Keşke, Tekel
özelleştirilmeden bu kadar cevval bir tepki koyabilselerdi. Yani
keşke, sadece kendi özlük haklarındaki gerileme dolayısıyla
değil aynı zamanda -bir kurumsal varlığın,
Türkiye'nin, bizim de vergilerimizle oluşmuş, sadece onların
değil; onlar orada o kurumların bekçisi, nöbetçisiydiler ama bunlar
hepimizin değerleridir- keşke onlar satıştan önce çok daha
güçlü -bugün olduğu gibi- bir direnç gösterebilselerdi. Ama bugün yine de
böyle bir direnç göstermelerini, böyle bir direniş içinde
olmalarını kutluyorum ve onlara yardım elini uzatmamız gerektiğini
düşünüyorum.
Tabii, aynı
şekilde DİSKin birçok özel iş yerinde -bize geliyor,
Birleşik Metal-İşte örneğin- özel sektör sendikayı
lağvediyor, işçileri içeri almıyor, sendikayı içeri
almıyor. Bütün bunlar konusunda biz, iktidarın biraz da emekten yana
bir yüz göstermesini bekliyoruz; sadece sermayenin iktidarı değil,
emeğe de bir miktar yüzünün bir tarafını göstermesini
bekliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN
(Devamla) - Onları bir aşağı tabaka olarak
aşağılamalarından kurtulmalarını bekliyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Süreniz on
dakika.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısının
6ncı maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2009 yılı bütçesi, tüm uyarılarımıza
rağmen ekonomik kriz dikkate alınmadan hazırlanmış,
öngörülen hiçbir hedefin bırakın tutmasını yanından
bile geçilememiştir. 2009 yılı bütçesi, bu nedenle cumhuriyet
tarihimizin en kötü bütçelerinden birisidir.
2010
yılı bütçesi de devam eden ekonomik kriz ve 2009 yılı
bütçesinin hazin durumu dikkate alınmadan hazırlandığı
için aynı akıbetle karşılaşacaktır.
AKP hükûmetleri eliyle kronikleşen
siyasi, ekonomik ve sosyal bir kriz ortamında 2010 yılı
bütçesini görüşüyoruz. Yedi yıllık iktidarı döneminde
ülkeye, ekonomiye üretimsizlik, işsizlik ve yoksulluk hâkim olmuştur.
AKPnin ekonomi anlayışı, üretim yerine tüketimi, ihracat yerine
ithalatı, istihdam yerine işsizliği, rekabet yerine
tekelleşmeyi, tasarruf yerine borçlanmayı esas
almıştır. Ülkede yoksulluk artmış, gelir
dağılımı bozulmuş, huzur ve asayiş
kalmamıştır.
Kasım
2002de iktidara gelen AKP, 57nci Koalisyon Hükûmetinin ekonomik
programını devralmış ve uygulamaya
çalışmıştır, kendisi yedi yılda başkaca bir
program uygulamamıştır. Yedi yıllık AKP
İktidarı ekonominin hangi temel sorununu çözmüştür?
Üretimsizlik, işsizlik, dış ticaret açığı,
yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve refah
konusunda bütün sorunlar daha da derinleşmiştir. Değerli
milletvekilleri, bütçe dengeleri sakat, kamu maliyesi bozuktur.
Sağlıklı gelir toplanamıyor; bir bakıyoruz borçlanmaya
yüklenilmiş, yetmemiş, satışlara yüklenmişler,
Özelleştirme Fonundan bütçeye aktarma yapılmış,
yetmemiş, bir bakıyoruz İşsizlik Sigortası Fonunun
paraları bütçeye gelir yazılmış.
AKP Hükûmeti bu
kötü tablo karşısında ise sorumluluğu hiç üstlenmiyor,
küresel kriz deyip geçiştiriyor; uluslararasından kendine
yalancı şahit arıyor, kendinden önceki iktidarların üstüne
atıyor; bazen hızını alamıyor, kantarın topuzunu
o kadar kaçırıyor ki cumhuriyetin kuruluşuna kadar gidiyor;
azıcık iyi bir şey varsa kendinden biliyor ancak olumsuz hiçbir
şeyi üzerine almıyor.
Ülkemizde
yaşanan ekonomik sıkıntıları küresel ekonomik krize
bağlayıp sorumluluktan sıyrılmak mümkün değildir.
Eğer Türkiye'deki ekonomik krizin
sorumlusu dünyadaki ekonomik kriz
ise Sayın Başbakan
ekonomi yönetimini neden sil baştan
değiştirmiştir? Ekonomiyle ilgili 3 bakan neden Kabine
dışı kalmıştır? Ekonomiyle ilgili diğer
bakanların görev alanları neden değiştirilmiştir? Bu
değişiklikler bile Sayın Başbakanın ekonomideki
başarısızlığın nedeni olarak dünyadaki ekonomik
krizi değil, kendi ekonomi yönetimini gördüğünü göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, 2010 bütçesi de yatırımı, istihdamı,
üretimi, ihracatı ve tasarrufu artırmıyor yani ülkenin
pastasını büyütmüyor; dolayısıyla, bütçe gelirlerini
artıracak fonksiyonlardan yoksundur. Bu nedenle 2009 bütçe hedefleri
nasıl büyük sapmalar göstermişse 2010 bütçe hedeflerinin de
tutmayacağı şimdiden bellidir.
Bütçe
açıklarında tarihî rekorlara gidilmektedir, AKP Hükûmeti bu konuda
kendi rekorlarını egale etmektedir. 2009 Kasım ayında açıklanan
bütçe rakamlarına göre bütçe açığı on bir aylık
dönemde yüzde 460 artarak 46 milyar liraya ulaşmıştır.
İşsizlik Sigortası Fonu ve varlık barışı
tahsilatından aktarılan yaklaşık 4 milyar Türk lirası
olmasaydı bu açıklar daha fazla artmış olacaktı.
Bunlara rağmen, 2009 bütçe açığı 62,8 milyar lira olarak
öngörülmüştür. 2010 yılı bütçesi, daha işin
başında, 50 milyar liralık bütçe açığıyla
yürürlüğe girecektir. Bu bütçeyle 2010da ayrıca 58 milyar lira da
faiz ödenecektir. Şimdiden söylüyoruz: 2010 yılında bütçe
açığı Hükûmetin harcama kalemlerinde alacağı tutuma ve
gelirlerdeki sapmaya bağlı olarak en az 65-70 milyar Türk lirası
düzeyinde gerçekleşebilir.
2010
yılı bütçesinin sadece kanuni bir mecburiyeti yerine getirmeyi
amaçladığı ve başkaca bir hedefinin olmadığı
anlaşılmaktadır. Bu bütçeyle ülkemizin tarımdan sanayiye,
enerjiden ulaşıma, eğitimden sağlığa, üretimden
istihdama hiçbir sorununu çözemeyeceği, çözmeye niyet dahi etmediğini
görüyoruz.
2010
yılında merkezî yönetim bütçe ödeneklerinde bir önceki yıl
gerçekleşme tahminine göre yüzde 7,6; faiz dışı ödeneklerde
yüzde 9, bütçe gelirlerinde yüzde 16, vergi gelirlerinde yüzde 18 oranında
artış öngörülmüştür. 2010 yılında öngörülen yüzde 3,5
büyüme ve yüzde 5,3 enflasyon oranlarındaki artış sonucu nominal
büyüme oranı yaklaşık yüzde 9dur. Harcama ve gelir
hedeflerindeki artış oranlarına bu çerçevede
baktığımızda, harcamalar için öngörülen artış
oranları nominal artış oranı ile uyumlu görülürken gelir
hedefleri enflasyon artı büyüme oranının oldukça üzerinde
bulunmaktadır.
Bütçe
gelirlerinde öngörülen artış, geçmiş yıl
programlarında olduğu gibi, dolaylı vergilerden ve
özelleştirme nitelikli gelirlerden kaynaklanacaktır. Dolaylı
vergilerde yüzde 23e varan artış öngörüsü, ekonominin
canlanmasından ziyade, elektrik, doğal gaz, telefon, tütün ve alkol
mamulleri gibi bazı mal ve hizmetlerin fiyatlarının ve bunlar
üzerindeki vergilerin artırılacağını göstermektedir.
2010 yılında yeni vergi artışlarıyla
vatandaşın belinin iyice büküleceği anlaşılmaktadır.
2009 yılı için yüzde 17,3 olan gayrisafi yurt içi hasıla
içindeki vergi gelirleri payının, 2010 yılında yüzde 18,8
olarak hedeflenmesi de bu görüşümüzü teyit etmektedir. İçinde
bulunduğunuz konjonktürde, toplam vergi gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasılanın
yüzde 1,5u nispetinde artırılması mümkün değildir. Büyüme
ve bütçe rakamlarının şişirilmesi kamuoyuna cilalı
imaj yapma gayretidir ancak boşunadır. 2009 yılında 42
milyar Türk lira civarında gerçekleşmesi beklenen özel tüketim
vergisi gelirlerinin, 2010 yılında yüzde 31 artışla 54
milyara çıkarılması imkânsız görülmektedir. Özellikle
Hükûmetin iddia ettiği gibi vergi oranlarında bir artış
yapmadan bu hedefe ulaşılması hiç mümkün değildir.
Petrol ve
doğal gaz ürünleriyle ilgili tahsil edilmesi beklenen vergide de yüzde 26
artış öngörülmektedir.
Petrol ve doğal
gaz ham madde fiyatlarında çok yüksek artış
olmadığı takdirde -ki olursa bütçe açığı daha da
artar- bu vergi gelirlerinin 2009 yılına göre yüzde 15ten fazla
artması beklenmemelidir.
Yine, tütün
mamullerinden tahsil edilmesi beklenen verginin de yüzde 41,6 oranında
artması öngörülmektedir. Tütün mamullerinden alınan özel tüketim
vergisindeki bu yüzde 41,6lık artış 6 liralık
sigaranın 8,5-9 liraya yükseleceğinin habercisidir, sigara tiryakilerine
duyurulur.
Sayın Maliye
Bakanı, 17 Ekim tarihinde bir soruya verdiği cevapta,
vatandaşların borçluluk oranının diğer ülkelere göre
düşük olduğunu, vatandaşın daha çok borçlanarak tüketimini
artırmasını tahmin ettiklerini ifade etmiştir.
Değerli arkadaşlar,
artık vatandaşın gelirini artırmaktan vazgeçmiş,
borçlanarak tüketim harcaması yapması ve bundan vergi geliri bekleyen
bir anlayış Hükûmete hâkim olmuştur.
Motorlu
taşıtlarda da yüzde 61 oranında vergi artışı
öngörülmektedir. Burada Hükûmetin hangi veriye dayanarak yüzde 61lik vergi
artışı öngördüğünü merak ediyoruz yani önümüzdeki yıl
araç satışlarında bir patlama mı olacak? Bizce 2010
bütçesinin gerçekçi bir bütçe olmadığının göstergelerinden
birisi de bu isabetsiz öngörüdür.
Dayanıklı
tüketim mallarından tahsil edilmesi beklenen vergi artışı
yüzde 33tür. Dayanıklı tüketim mallarıyla ilgili olarak
Hükûmetin öngördüğü yüzde 33lük tahsilat artışı için
miktar bazında en az yüzde 25lik tüketim artışı
gerekmektedir. Burada iki seçenek ortaya çıkıyor. Birinci seçenek:
Hükûmetin, vatandaşın hâlinden hiç ama hiç haberinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
İkinci
seçenek ise: Yine biraz önce söylediğimiz gibi, Hükûmet,
vatandaşın daha çok borçlanarak tüketimini artırması
beklentisi içerisindedir.
AKP Hükûmeti,
ayrıca, cumhuriyet tarihinin en çok borçlanan iktidarı olmuştur.
Türkiye'nin özel kesim dış borcu dâhil toplam borç stoku 2002deki
224,8 milyar dolar düzeyinden 2008de yüzde 107 oranında artışla
466,8 milyar dolara yükselmiştir. Son on ayda AKP Hükûmeti
yaklaşık 53 milyar Türk liralık bir borçlanma
yapmıştır.
Hazinenin ilan
ettiği 2010 yılı finansman programına
baktığımızda, Hazinenin 2010 yılında 200 milyar
Türk lirası borç ve faiz ödemesinde
bulunmayı planladığını görmekteyiz. Bu ödemenin
195 milyarlık kısmını yeniden borçlanarak ödeyecektir. 2009
yılı içinde yapılan bir kanun değişikliğiyle
Hükûmetin borçlanma yetkisi 5 kat artırılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şahıslar
adına ilk söz Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürkte.
Buyurun
Sayın Ertürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
6ncı maddesiyle, 2010 yılı içerisinde Maliye
Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar dairesinde merkezî
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin ilgili cetvellerinde ve ilgili
tertiplerinde ve işaretli cetvellerindeki yeni kodlarıyla yeni
finansman fırsatları yaratılması ve ilgili kodlar
açılarak yeni hizmet imkânları getirilmesi, kamu idarelerinin bütçe
uygulamalarında da gerekli esnekliğin sağlanması
hedeflenmiştir.
Bilindiği
gibi, kurum bütçelerinde verimlilik ve etkinliğin sağlanması
açısından esneklik fırsatı verilmesi fevkalade önem arz
etmektedir. Yaşanan ve gelişen teknolojiyle, yaşanan günün
sunduğu imkânlar böyle bir zorunluluğu gerekli kılmaktadır
ve bütün bu çalışmalarda da verimlilik esas alınması
günümüz şartlarında bir gereklilik hâline gelmektedir.
Verimlilik
üzerinde hassasiyet gösterilmesi gereken önemli alanlardan bir tanesi de
şu anda Avrupa Birliğine girmeye heves ettiğimiz medeniyetler
âleminde açılan çevre konusunda olduğu gibi, yerel yönetimlerimizin
güçlendirilmesi, özel idarelerimizin fırsatlarının, hizmet
imkânlarının geliştirilmesi yanında, ülkemizin sanayisinin,
iş adamlarının, iş hayatının beklenen
fırsatları yakalaması hedeflenirken, asıl üzerinde
durmamız gereken, üreten çiftçilerimizin ürettiği ürünleri eder
fiyattan satabilmeleri için onlara fırsat ve imkân yaratılması
önem arz etmektedir.
2010
yılı içerisinde tarım politikalarımızda çiftçilerimize
5,6 milyar Türk liralık bir ödenek öngörülmektedir. Bu ödenekle,
hayvancılık destekleri, gübre destekleri, mazot destekleri,
tarım ürünleri sigorta destekleri ki yüzde 50sini devlet
karşılamaktadır- bunda da geliştirerek, dolu, don,
fırtına, heyelan, toprak kayması, su kaymasının
yanında, geçen senelerde yaşadığımız
kuraklık riski ve bu sene bilhassa benim ilimde, Aydın ilimizde incir
üreticilerimizin aşırı yağıştan kaynaklanan
zararlarının giderilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca 2010 yılında Karadeniz Bölgesindeki çiftçilerimiz
için fındık stratejisi kapsamında alan bazlı gelir
desteği ve telafi edici ödeme destekleri için de yeni fırsatlar ve
imkânlar yaratılmaktadır.
Bunun
yanında, çiftçilerimize gene 2009 yılında devam eden, 2010
yılında biraz daha geliştirilerek uygulama fırsatı
bulunan düşük faizli kredilerin finansmanı; ayrıca Toprak
Mahsulleri Ofisindeki ürün alımlarında sağlanan sübvansiyonlar;
tarım ürünlerinin ihracat destekleri; tarımsal amaçlı kalkınma
kooperatiflerinin kredi destekleri; tarımsal KİTlere sermaye
destekleri; ayrıca tabii afetlerden zarar gören çiftçilere yardımlar;
GAP Eylem Planı; kırsal kalkınma ve hayvancılık
destekleri gibi pek çok konularda da gerekli desteklemeler ve kaynaklar
ayrılmaya çalışılmıştır.
Çiftçilerimizin
emeklerinin karşılığını alabilmeleri için AK
PARTİ hükûmetleri döneminde gerekli kaynakların sağlanması
konusunda yapılan çalışmalar gerçekten yeni fırsatlara ve
imkânlara yol açmaktadır. Tabii, bu konuda gerekli maliyetler ve
fırsatlar da zaman içerisinde gerek Tarım Bakanlığımıza
gerekse ilgili ihracat destekleri sağlayan kurum ve
kuruluşlarımıza avantajlar verme konusunda da bu madde gerçekten
önem arz etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz ayrıca
üreticilerimiz için, üretimlerinin ve emeklerinin değerlendirilmesi
yönünde ürün konseylerinin kurulması; yasalaşan Uluslararası
Zeytin ve Zeytinyağı Konseyine giriş iradesi gösterilmesi; beyaz
et ve yumurta ihracatına fırsat yaratılması; ayrıca
ihracatın desteklenmesi konusunda zeytinyağı, sofralık zeytin,
narenciye, elma, domates gibi ürünlerimize ihracat iadeleri verilmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET ERTÜRK
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
tarımsal
teknolojiyi takip eden üreticilerimize, biyogaz tesisi kuranlara, jeotermal
ısı kullanarak sera yapanlara, sertifikalı tohum,
sertifikalı fidan kullananlara ve ayrıca bunları bir de
üretenlere desteklemeler vermek suretiyle; tarımsal ekipman kullanan
çiftçilerimize, damlama sulama, yağmurlama sulama ve bunların
teknolojilerini kullananlara, ayrıca tarım ürünlerini ambalajlayan,
paketleyen, işleyen kurum ve kuruluşlarımıza yüzde 50 hibe
destekler vermek suretiyle üreticilerimizin ürünlerinin eder fiyattan
satılabilmesi için çiftçilerimize AK PARTİ İktidarının
sunduğu hizmetlerden kısa örneklerdir.
Zaman içerisinde
piyasa şartlarına göre gelişim ve değişim arz etmesi
kaçınılmaz olan bu fırsatları yaratmak için de 6ncı
madde gerçekten önem arz etmektedir.
İşte,
Kurban Bayramı öncesinde başlayan buğday ödemeleri tekrar bu
hafta devam edecektir. Yem bitkileri desteklemeleri de ocak ayı içerisinde
başlayacaktır.
Bütçeyi
hazırlayan Maliye Bakanlığının
çalışanlarına teşekkür eder, bütçemizin ülkemize yarar ve
fırsatlar getirmesini dileriz.
Hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertürk.
Batman
Milletvekili Sayın Ahmet İnal. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET İNAL
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ
hükûmetleri, insanlarımızın fiziki ihtiyaçları olan
altyapı, sağlık, eğitim, yeni üniversiteler,
ulaşım, enerji, sulama tesisleri, barınma, tarımsal
faaliyetler, turizm, dış ticaret, sanayi teşvikleri gibi
alanlarda çok önemli yatırımları yaparken; öbür tarafta, yine,
insanlarımızın çok büyük özlemini çektiğini ve bu
uğurda cumhuriyetle birlikte sürekli mücadele verdiği
demokratikleşme, insan hakları, özgürlük alanlarının
genişlemesi gibi yasal reformları yapmıştır.
Bunların bazıları, OHALin kaldırılması,
DGMlerin özel ihtisas mahkemelerine devri, işkenceyle mücadele,
sıfır tolerans, bu dönemde faili meçhul cinayetlerin olmaması,
toplu gösteri yasalarında değişiklik, ceza yasalarında
yapılan değişiklikler ile insan hak ve özgürlüklerinde gelinen
nokta.
Yine, kültürel
haklar alanında TRT Şeşin yayını, buna, yakında,
başka dillerde de yayın yapacak yeni kanalların eklenmesini,
bazı üniversitelerimizde yaşayan diller enstitülerinin
açılacağını, Alevi vatandaşlarımızın
şimdiye kadar yok sayılan sorunlarının tespiti
amacıyla altı adet Alevi çalıştayının
yapılmasını önemli başlıklar olarak görmekteyiz.
Yine AK
PARTİ iktidarları döneminde Türkün Türkten başka dostu
yoktur, Ne Şamın şekeri ne Arapın yüzü,
işlerimizin en girift olduğu noktada İşler Arap
saçına döndü. denilerek kendimizden başka kimseye
güvenmediğimizi, neredeyse bütün komşularımızla problemli ve
büyük bir nüfus ve ekonomik potansiyele sahip Müslüman Arap kardeşlerimizi
dışladığımız anlayışı geride
bırakılmış, tüm komşu bölge ve dünya ülkeleriyle çok
ciddi siyasi ve ekonomik ilişkiler kurulmuştur.
Kimi dost ve
komşu ülkeler ile vize kaldırılarak daha çok turizm ve ekonomik
kolaylıklar sağlanmıştır. İyi ilişkiler
sonucudur ki, İrandan yılda 1 milyonun üstünde turist ülkemizi
ziyaret eder olmuştur. Hasılı, Türkiye, bölgesinde, olaylara seyirci
durumundan çıkmış, sözü dinlenilen, olaylarda belirleyici bir
aktör konumuna gelmiştir.
Tüm bunlar
yapılırken AK PARTİ iktidarları kendi içimizde
insanlarımızla olan problemlerimize de el atma gayreti içinde
olmuştur. Çeyrek asrı aşan çatışmalar, binlerce
güvenlik görevlimizin şehit, on binlerce insanımızın ölümü,
yaralanması, yüzlerce köyün yakılıp boşaltılması,
doğu ve güneydoğudaki milyonlarca insanımızın
batı illerine göç etmesi, yüz binlerce bölge insanımızın
başta Avrupa ülkelerine göç ve iltica etmesi, farklı ırk ve
kültürdeki insanlarımız arasında ciddi sıkıntı ve
travmalara neden olmuştur.
Kimisi bu kadar
büyük can ve mal kaybını bu coğrafyada yaşamanın bir
bedeli olarak görmekte kimisi de ülkemizdeki trafik kazalarında ölenlerle
mukayese ederek olayları küçümsemektedir. Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-antilaik
kavramlarla kendi insanlarımızla kavgayı bırakıp
gençlerimize çatışmasız bir gelecek hazırlayalım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gelin, artık bu probleme iyi
niyetle yaklaşarak Hükûmetimizin yapmak istediği birlik ve
kardeşliği sağlamak amacıyla başlattığı
demokratik açılıma siyasi mülahazaları bir yana bırakarak
katkıda bulunalım. Bu problemi çözmez isek, ölümlerin,
acıların, akan gözyaşlarının, babasız kalan
yavrularımızın, heba olmuş ve olacak
kaynaklarımızın vebalini çözüm getirmeyecek siyasi ve bürokratik
kadrolar çekmiş olacaklardır.
Bir bölge
milletvekili olarak otuz yıldır bu sorunlarla her gün yaşamak,
ıstırap duymak, acı çekmek istemiyoruz, artık bölge
halkı da güvenlik güçlerimiz de sorunun bitmesini istiyor. Bu projenin
başarısı hepimizin, tüm toplumumuzun olsun.
DTP eski
milletvekillerinin BDP bünyesinde grup kurarak bu kardeşlik projesine
olumlu katkı sağlamalarını bekliyoruz. Bu düşünceyle
2010 yılı bütçesinin hayırlı olmasını Yüce
Mevladan dillerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnal.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum: Edirne ilinde ve ilçelerinde tarımsal
desteklemelerle ilgili olarak Kurban Bayramı öncesi ödenmesi gereken
hububat primleri hâlâ ödenmemiştir. Ne zaman ödenecektir?
İkinci
sorum: Türkiyede tarımsal üretimde kullanılan her türlü girdilerden
alınan KDV ve ÖTV yıllık toplamı nedir? Böyle bir
çalışmanız var mıdır? Bu rakamı 2009
yılı için öngörülen tarımsal destekleme toplamıyla
karşılaştırır mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2010 yılı bütçesinde vergi gelirlerinde artış
öngörmektesiniz, kayıtlara geçirilmesi için soruyorum: 2010
yılında yeni vergiler mi getireceksiniz? ÖTV, KDVyi mi
yükselteceksiniz ya da diğer dolaylı vergilerden hangisini
yükselteceksiniz? Lütfen sevgili Bakan, net cevap istiyorum?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: AKP iktidarları döneminde Türkiye ekonomisi dünya kriz
ortamına girmeden önce büyüme yönünde aşağıya
çevrilmişti. 2006 yılının ikinci yarısından
itibaren yavaşlama görüldü. Nitekim 2007 yılının ikinci
yarısında yüzde 3,4lük büyümeyle, yılın tamamında da
yüzde 4,5luk büyümeyle kapattı. Bu büyüme rakamı dünya ekonomisinde
yüzde 4,9 olan ortalama büyüme hızının da altında
kaldı. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki açığı
kapatmak için, bilindiği gibi, yüzde 7lik bir büyüme gerçekleşmesi
gerekmektedir. 2009 yılında eksilerle kapattık. 2010
yılında büyüyebilmemiz için yüzde 7nin üzerinde nasıl bir
büyüme gerçekleştireceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
BAĞ-KUR emeklisine ayda 6 lira, SSK emeklisine ayda 11 lira zam
yaptınız. Bazı emeklilerimizin kaldığı
huzurevlerine ise ayda 250 lira zam yapıldığını
biliyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Trafik
cezalarını, özellikle alkollü araç kullanımı ve
kırmızı ışıkta geçme cezasını
Batıdaki seviyelerde artıracak mısınız? Ayrıca,
yol çizgisi olmayan, kasisler içerisinde bulunan yollarda meydana gelen trafik
kazalarında o yolun, ilin valisi dâhil, sorumluları hakkında
cezai işlem yapılabilir mi?
İkincisi:
Elektrik dağıtım şirketleri önümüzdeki yıl
özelleştirilecek mi? Özelleştirilince, oralarda çalışan
işçiler de Tekel işçileri gibi perişan olup 4/C kapsamına
alınacak mı?
Köprü ve otoyol
ücretlerine zam yapacak mısınız?
5084
sayılı Yatırımları ve İstihdamı Teşvik
Kanununun süresini uzatacak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2008, 2009 yıllarında gerçekleşen net ithalat ve ihracat
rakamları nedir? Söz konusu yıllar itibarıyla ihracatın
ithalatı karşılama oranı nedir? Bu oran sizce yeterli
midir? İhracata esas olan ara malların ne kadarı ithal yoluyla
karşılanmaktadır? 2010 bütçesinden tarımsal desteklemeye
ayrılan miktar sizce yeterli midir? 2007 yılıyla
kıyaslandığında 2010 bütçesinden tarımsal desteğe
ayrılan miktarın değişmediği
anlaşılmaktadır. 2007 yılından bu yana başta
mazot olmak üzere gübre, ilaç ve diğer tarımsal girdilerin
fiyatları katlanarak artmasına rağmen niçin 2010 bütçesinde
tarımsal destek 2007 yılına göre yükseltilmemiştir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, özelleşmeden benim
anladığım, üretim ve istihdamın devam etmesidir fakat
Et-Balık Sümerbank ve Tekel fabrikalarına bakın, bunların
hepsi kapatılmış, arazilerinden rant yaratılmıştır.
Üretim ve istihdam devam etmiyor. Bunun adı özelleştirme
değildir.
Şimdi
aynı şekilde şeker fabrikaları özelleşiyor. Acaba
şeker fabrikalarını alan kişilerden üretimin devamı
yönünde bir taahhüt alacak mısınız? Yoksa bu şeker
fabrikaları arazileri de Sümerbank, Tekel ve Et-Balık gibi birilerine
mi gidecek? Ben bu soruyu size soruyorum.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, 2008 yılı kazanç üzerinden
alınan vergilerin toplam gelir vergilerine oranı yüzde 32,5tur; yani
ücretlilerden ve memurlardan kesilen stopajlar dâhil, kazanç vergisi yüzde 32,5;
diğer vergiler -ağırlığı da dolaylı
vergiler- yüzde 67,5tur. Bu oranlar 2002 yılında ne idi? 2010
yılında ne hedeflemektesiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
2009da ithalde alınan KDVden sağlanan vergi geliri ne kadar
olmuştur? Bir önceki yıla göre bu gelir bileşeni ne kadar
azalmıştır? 2010 yılı bütçesinde ekonomik krizin
etkilerinin daha da derinleşeceği dikkate
alındığında, ithalde alınan KDV gelirinin ne kadar
azalması beklenmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Birinci soru
tarımsal desteklemeyle ilgili bir soruydu. Tabii, hububat primlerinin
ödenmesi konusunda Tarım Bakanlığı tarafından gerekli
hazırlıklar yapılmaktadır. Bakanlık olarak gerekli
ödeneği biz aktardık, bundan sonraki dönemde de
aktaracağız. Rakamlar şu an önümde yok ama şunu söylemek
istiyorum: 2010 yılı bütçesinde tarımsal destekleme için
toplamda 5,6 milyar liralık bir ödenek ayrılmıştır.
2009 yılında bu kapsamda yapılan harcama 4,5 milyar
liradır. Dolayısıyla, 2010 yılını 2009 ile
karşılaştırdığınız zaman, bu destekleme
miktarının yaklaşık 1,1 milyar lira
artırıldığını göreceksiniz.
Tarımsal
girdilerde KDV, ÖTV ne kadardır? Bu rakamlar önümde yok, arkadaşlar
yazılı olarak hazırlarlar.
Yine, 2010
yılı bütçesinde vergi artışı iddialıdır.
Yeni vergiler öngörülüyor mu? Bunu daha önce de cevaplandırdım.
Değerli
arkadaşlar, bazı vergilerde, bazı maktu vergilerde güncelleme
olacaktır. Ülkenin ekonomik şartları ne gerektiriyorsa
yapılacaktır. Ben hiçbir şekilde şu olmaz, bu olmaz
demiyorum. Dolayısıyla, kapı açık. Bizim ülkemizin
ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa -gelir ve gider anlamında- gerekli
tedbirleri alırız.
AK PARTİ
İktidarı dünya krize girmeden önce de işte yavaşlamayı
zaten tatmıştı. şeklinde bir soru vardı.
Değerli
arkadaşlar doğrudur, Türkiye ekonomisi, dünya krizi
derinleşmeden de yavaşlamaya başlamıştı. Fakat,
bunun arkasındaki sebeplere bence de bakmakta fayda görüyorum. Şimdi,
bakın, 2008 yılı
Kriz, biliyorsunuz finans sektöründe
Amerikada 2007nin Temmuz ayında başladı ama reel ekonomiye
yansıması Amerikada 2007nin sonlarına doğru başladı,
gelişmekte olan ekonomilere yansıması ise 2008in Eylülünden sonra
başladı. Şimdi, bu krizi o açıdan
değerlendirdiğiniz zaman, 2008 yılının ilk
çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde kaç büyüdü? Tam yüzde 6,7 büyüdü. Peki,
ondan sonra niye çok hızlı bir şekilde yavaşladı?
Çünkü, Türkiye ekonomisi büyük bir belirsizlikle karşı
karşıya kaldı. 14 Martta bir kapatma davasıyla, daha yeni,
vatandaşın, her 2 vatandaştan 1inin oyunu almış bir
Hükûmet ve dolayısıyla AK PARTİ bir kapatma davasıyla karşı
karşıya kaldı ve o kapatma davasının getirdiği
belirsizlik Türkiye ekonomisinde, özellikle yatırımların ve
tüketimin ertelenmesine yol açmıştır. Doğrudur, yani
krizden önce de Türkiye ekonomisi yavaşlıyordu. Ama bundaki temel
faktörlerden bir tanesi, temel unsurlardan bir tanesi kapatma
davasının getirdiği belirsizliktir. 2008 Eylülünden itibaren de
kriz derinleşmiştir. Bu derinleşmeyle birlikte özellikle
dış talepte büyük daralma yaşanmıştır.
Bakın, kriz öncesinde ihracatımız yüzde 30 artıyordu,
krizle birlikte ihracatımız yüzde 30 düşmeye başladı
yani yüzde 60lık bir kayma söz konusu. Türkiyede mal ve hizmet
ihracatının millî gelir içerisindeki payı yıllara göre
değişmekle birlikte yüzde 20-25ler civarındadır. Yüzde 20
olarak alalım; yüzde 60 yani 0,6 ile 0,2yi çarpın; sadece bu
faktörden dolayı millî gelirdeki daralmanın 12 puanlık bir
kısmını bununla açıklamak mümkündür. Dolayısıyla
Türkiye ekonomisindeki yavaşlamayı birçok faktörün bir ürünü olarak
görmekte fayda görüyorum.
Türkiyenin
birtakım yapısal sorunları da vardır. O yapısal
sorunlarının tabii ki çözülmesi konusunda Hükûmetimiz çok önemli
adımlar atmıştır, bundan sonra da atacağız. Bu
yapısal sorunları keşke vaktimiz olsa geniş bir
şekilde değerlendirsek. Mesela, en önemli Türkiyedeki yapısal
sorun tasarruf açığıdır ama tasarruf
açığını nasıl kapatacaksınız, bu konuda biz
ne yaptık? Bakın, önce bir katma değeri yüksek ürünlere geçmemiz
lazım. Önce gelir artacak ki tasarruf artsın. Katma değeri
yüksek ürünlere geçmek için ARGE yapmak lazım. Bakın, bir ARGE
Yasası çıkardık ve hakikaten de Türkiye bu konuda önemli bir mesafe
katetti. Türkiyenin rekabet gücünü artırmamız lazım.
Türkiyenin mesela alt yapısını geliştirmemiz lazım.
Demir yollarını, kara yollarını, hava yollarını
geliştirmemiz lazım ve nitekim yaptık bunu değerli
arkadaşlar. Mesela, Türkiyede enerjide dışa bağımlılığı
azaltmamız lazım. Nitekim bu konuda çok önemli adımlar
atmıştır Türkiye de.
Türkiyede yeni
bir teşvik sistemi getirdik ve bu teşvik sisteminde cari
açığın temel unsurlarını oluşturan sektörler için
büyük yatırım teşvikini getirdik ve inşallah bu konuda
Türkiye açıklarını kapatacaktır.
Sosyal güvenlik
sistemindeki açık tasarruf açığının çok önemli bir
unsurudur. Bu konuda da Türkiye önemli bir reform yapmıştır ama
bu reformun etkisi tabii ki önümüzdeki yıllarda ortaya
çıkacaktır.
Türkiyenin tabii
ki uluslararası rekabet gücünü bu çerçevede artırması
lazım. Türkiyenin içeride de rekabeti artırması lazım.
Bakın, özelleştirme konusunda çok büyük eleştiriler
yapıyorsunuz. Özelleştirmeye sadece ve sadece bütçe finansmanı,
bir gelir kaynağı olarak bakarsanız belki o konuda
haklılık payı olabilir ama özelleştirmeye bir reform
olarak, içeride rekabet ortamını iyileştiren bir reform olarak
bakarsanız o zaman çok farklı bir şekilde incelememiz lazım
ve Türkiyenin bu konuda çok önemli mesafeler kat ettiği ortada.
Sayın
Başkan, zamanımı aştım herhâlde.
BAŞKAN
Süreniz doldu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, oylamaya geçmeden evvel, soru-cevap işlemi bittikten
sonra da girmeye devam ediyorsunuz fakat şöyle bir problem var: Oylama
bitip yeni madde okunmaya başladığı anda girmeniz gerekiyor
çünkü sıfırlanıyor. Onun için, peşinen söylemiş
olayım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Mali Politikaya
İlişkin Hükümler
Gerektiğinde
kullanılabilecek ödenekler
MADDE 7 (1)
Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine
konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı
takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için
"Personel Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet
Primi Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere,
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1
tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek:
Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer
alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05)
ve (08) ekonomik kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu
hallerde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma
yapmaya,
(3)
Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:
Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer
alan ödenekten, 2010 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak, 2010
Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre
gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların
hızlandırılması veya yılı içinde gelişen
şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa
yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine
ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
(4) Doğal
Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer
alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından
yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek
kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak
amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya,
Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk söz Çanakkale
Milletvekili Sayın Ahmet Küçükte.
Buyurun
Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi ve
bizi izleyen Türk milletinin değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada Türkiyenin 2010 yılı bütçesini uzun
bir süredir konuşuyoruz. Tabii, bütçe deyince Türkiyeyi
konuşuyoruz, Türkiyenin sorunlarını konuşuyoruz,
iğneden ipliğe, denizden karaya bütün Türkiyeyi,
coğrafyasını, coğrafyasında yaşayan
insanları, onların sorunlarını konuşuyoruz;
işçinin, işverenin, köylünün, emeklinin, işsizin, çoluğun
çocuğun. Sağlığı konuşuyoruz, eğitimi, her
şeyi konuşuyoruz, değerlendiriyoruz, dillendiriyoruz,
anlatıyoruz. Anlayan var mı? Bilmiyorum. Dinleyen var mı? Pek
yok. (AK PARTİ sıralarından Var, var sesleri) Gereğini
yapacak olan bir yönetim, Hükûmet var mı? Emin değilim,
göreceğiz ve yaşayacağız.
Değerli
arkadaşlarım, ben, burada, Türkiyenin sorunlarını
konuşurken yalnız ve güzel ülkemin yalnız ve en güzel illerinden
biri olan Çanakkalenin sorunlarına
da bir nebze değinme fırsatı olarak bu konuşmayı
değerlendirmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi, herkes biraz kendini
Çanakkaleli kabul eder, herkes biraz Çanakkalelidir çünkü Çanakkalede herkesin
bir parçası vardır. İncelerseniz, orada herkesin kendini
bulabileceği bir imkân, bir fırsat vardır.
Çanakkale,
Türkiyenin en batı ucunda, ulaşımı Türkiyenin en zor
illerinden bir tanesi, hatta en zorudur. Ankaradan Çanakkaleye bir misafir
götürecek olsanız, inanın Hakkâriye gitmek daha kolaydır çünkü
Hakkâriye gitmek için Vana gider, iki saat sonra Hakkâride olursunuz ama
Çanakkaleye, her ne kadar şimdi fasılalı, haftada üç gün uçak
çalışıyorsa da her gün uçak olmadığı için
altı, yedi saatlik bir kara yolculuğunu -en az- İzmir veya
İstanbul üzerinden gerçekleştirmek zorundasınız.
Dolayısıyla ulaşım sorunları çok
derinleşmiş, çok yoğun olarak yaşanan bir il.
Duble yollar bu
Hükûmetin en büyük iddialı projesiydi. 2002de Biz, beş yıl
içinde 15 bin kilometre duble yol yapacağız. iddiasıyla geldi
bu Hükûmet ve Çanakkalede
yaklaşık 260 kilometre duble yol planlandı. Bu yollar
Çanakkaleye Balıkesir-Denizkent tarafından girip Denizkent, Biga,
Lapseki, Çanakkale, Ezine, Küçükkuyudan çıkan yol, bir de Eceabattan,
Gelibolu üzerinden Keşana çıkan yol.
Değerli
arkadaşlarım, bunları önemli ölçüde Hükûmet -kalitesi
tartışılabilir ama- başardı. Türkiyenin birçok
coğrafyasında bu işler bitti ama Çanakkalede hâlâ duble
yollarda yüzde 30larda, 35lerdeyiz. Çok yavaş ilerleyen, yavaş
gittiği için de her gün yeni yeni tehlikeleri ve kaza risklerini
yaşadığımız bir ortamda duruyoruz ve lüzumunda
harcanacak, gerektiğinde kullanılacak ödeneklerden bu yollara biz
ödenek istiyoruz Sayın Bakanım çünkü Çanakkaleyi bu mağdur
durumdan kurtarmaya hepimizin gayreti lazım.
Değerli
arkadaşlarım, Çanakkalenin en önemli iç yolu olan ve aort
damarı olarak nitelediğimiz Çan-Çanakkale yolu 67 kilometre bir
yoldur ve 1997 yılında ihale edilen bu yol, arkadaşlar, maalesef
hâlâ bitirilememiştir. Ne zaman bitirileceği belli değildir. Bu
bir komedidir, trajikomik bir olaydır.
İç
yollarımız gene Çan-Bayramiç-Ezine yolu 1930lardan kalma bir yol
olarak devam etmektedir ve her gün herkesin kaza riskleri içerisinde yolculuk
yapmak zorunda kaldığı bir yoldur.
Gene,
Biga-Karabiga arasındaki çok önemli bir yol maalesef çok iptidai
şartlarda hizmet vermektedir.
Demir yolu yok
Çanakkalede, lafı bile yok, projesi yok, ödeneği yok. Değerli
arkadaşlarım, Çanakkale gibi gelişme şansı olan ve
coğrafyasıyla, her şeyiyle mükemmel olanaklara sahip olan bir
ilde demir yolunun adını bile anamıyoruz. Bir ili
geliştirecekseniz en ucuz ulaşım aracı olan, taşıma
aracı olan demir yolunu o ile sokamazsanız zaten o işe
başlamamışsınız demektir. Demir yolunu istiyoruz o
ödeneklerden.
Limanımız
var Çanakkalede değerli arkadaşlarım ama bütün bunlar
olmayınca
İki tane organize sanayimiz bitti ama fabrikamız yok.
Yatırım yapılamıyor. Tabii arsalar satıldı. Kriz
ve benzeri etkilerle çeşitli altyapı eksiklikleri bitirilemediği
için yatırımcılar için cazip bir alan olarak yaratamadık
Çanakkaleyi. Sanayimiz yok.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyenin önemli sanayi kuruluşları var,
işsizimiz çok. Değerli arkadaşlarım, organize sanayide de
bu yatırımların olması için öncelikle bu ulaşım
altyapısının süratle sona erdirilmesi gerekiyor.
Havaalanımızın imkânlarının
artırılması, pistinin uzatılması gerekiyor.
Tabii, Çanakkale
yüzde 50si orman olan bir il ve Türkiyenin Muğladan sonra en büyük
deniz kıyısına sahip olan, kıyısı en uzun olan
bir il ama deniz ulaşımıyla alakamız yok. Deniz
ulaşımından anladığımız Avrupadan Asyaya
gelip geçen arabalı vapurlarından ibaret. Bir de iki tane
adamıza zorunlu ulaşımı sağlamakla görevli olan
gemilerimiz var, onları da devlet sırtından attı,
GESTAŞ aracılığıyla götürmeye
çalışıyoruz.
Çanakkale, önemli
tarım imkânları olan ve tarımsal altyapısı süratle
tamamlanması gereken bir il; önemli tarım potansiyelleri var,
ekolojisi çok müsait, önemli ürünlerin üretim merkezi. Mesela Bayramiçin,
Umurbeyin elması, Umurbeyin kirazı, Ezinenin peyniri. Gene Trakya
tarafımızdaki ay çiçeği üretimiyle dünyada ve Türkiyede sözü
dinlenen ve hatırı sayılan bir il. Ama biz tarımsal altyapı
yatırımlarımızı, sulama altyapı yatırımlarımızı
bitirememişiz. Bakın, bugün, Türkiyede toplam sulanabilir tarım
alanlarının yüzde 60ına yakınını sularken
Çanakkalede hâlâ yüzde 30uz.
Tabii birçok,
yatırımı devam eden, ihalesi yapılmış
yatırımımız var, ihale bekleyen
yatırımlarımız var ve bunlar onlarca yılı bulan
yatırımlar ve hâlen maalesef önemli ilerlemeler kaydedemiyoruz ve
onlarca yıldır süren yatırımlar var. Yani bunlardan
bahsedersek, mesela Bayramdere Barajımız var, yüzde 73 fiziki
gerçekleşmede, süratle ödenek bekliyor. Gene Bayramiçdeki Karamenderes
Barajının, Bayramiç Barajının sulama alanı olan
Bayramiç, Ezine ve Kumkale Ovası sulaması artık bitirilmesi için
son ödenekleri bekliyor. Bu barajın sularından su bekleyen ovalarımız
var, insanlarımız var. Umurbey Barajını bitirdik;
sulamasıyla ilgili maalesef hâlâ yüzde 24 gerçekleşmedeyiz, süratle
bitirilmesi gerekiyor.
Ayvacık
Ovası sulaması, arkadaşlar, şu anda yüzde 50lerde. Biga
Ayıtdere Göleti yüzde 58lerde, Biga Kaynarca Göleti yüzde 39larda, Çan
Altıkulaç Göleti yüzde 20de, Çan Karakoca Göleti yüzde 66da, Ezine Akçin
Göleti yüzde 92de, Lapseki Beybaşlı Göleti 79da, Yenice Hamdibey
Asar Göleti yüzde 58de, Biga Kaldırımbaşı Göleti ihaleyi
bekliyor.
Ama en önemlisi
arkadaşlar, Biga Ovasının önemli bir kısmını
sulayacak olan Taşoluk Barajını uzun yıllar
uğraşarak fiziksel olarak bitirdik, sulamasının ihalesini
bekliyoruz. Yaklaşık 12-13 trilyon civarında bir ilk
ödeneğe ihtiyacımız var, bunun süratle, bu bahsettiğimiz
ödeneklerden aktarılarak gerçekleşmesi gerekiyor çünkü Biga
Ovasında ciddi tuzlanma belirtileri baş göstermeye
başladı. Bu çok önemli bir tehlikedir.
Gene Gelibolu
Yarımadasının yaşam kalitesini çok artıracak olan ve
oradaki yaşamı renklendirecek, geliştirecek olan Çokal
Barajının süratle bitirilmesi ve baraj bitmeden de
sulamasının ihale edilmesi gerekiyor ama en ufak bir
kıpırtı yok değerli arkadaşlarım.
Kısacası,
Çanakkale bizden, Hükûmetten hizmet bekliyor, Hükûmetin Çanakkaleye ilgisini
bekliyor. Çanakkale Türkiye'nin en batı ucunda, Avrupaya en yakın
noktada, artık, bizim orada ifade edilen terimle, batının
Hakkârisi olmak ve olmaya devam etmek istemiyor değerli
arkadaşlarım.
Çanakkalede
hayvancılık gelişmiş, tarım gelişmiş,
sanayileşme için sancılar çekiliyor, sanayileşme için ciddi bir
planlama gerekiyor ve Çanakkalede abuk sabuk bir sanayileşmenin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET KÜÇÜK
(Devamla)
önlemlerinin alınması gerekiyor.
Kısacası,
hepimizin biraz Çanakkaleli olduğumuzu bilerek, ben Hükûmetten bu konuda
2010 yılında önemli destekleri bekliyorum ve Çanakkalenin batı
vilayeti olma anlayışı içerisinde geliştirilmesi ve bu
konuda herkesin borcu olduğu Çanakkaleye borcunu ödemesi gereğini
dile getiriyorum. Güzel ülkemin yalnız insanları olarak Çanakkalede
mutlu yaşamak istediğimizi belirtmek istiyorum.
Sevgiler,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Küçük.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Milliyetçi
Hareket Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
içinde bulunduğumuz kriz ortamında Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin tutunabildiği tek dalın bankacılık sektörü
olduğunu görüyoruz. Onun için başta Sayın Başbakan olmak
üzere bütün AKP yetkilileri, fırsat buldukça Bankacılık sektörü
muhkem, bankalarımız sağlam, finans sektörü iyi. diye beyanda
bulunuyorlar.
Amenna ve
saddakna
Gerçi ekonominin geri kalanı berbat, vatandaş perişan,
sokaklar huzursuz, yöneticiler suskun, AKP dağılmanın
eşiğinde ama bankalar sağlam.
Rakamlar böyle
diyorsa saygı duyuyoruz ama burada durulmuyor, burada frene
basılmıyor ve devam ediliyor. Nitekim Sayın Başbakan
Meclisteki konuşmasında aynen şöyle dedi: Bu krizde OECD
ülkeleri arasında bankalara kaynak aktarmak zorunda kalmayan tek ülke
Türkiye oldu. Devam etti, birkaç sayfa sonra: Bu dönemde bankacılık
sektörüne kaynak aktarmayan nadir ülkelerden biriyiz.
Şimdi burada
duralım. Bu ifade, bu tespit doğru mudur? Hayır, maalesef
doğru değil.
Bakın
arkadaşlar, bankacılık sektörünün misyonu ne, işlevi ne?
Sermaye koymak, biraz borçlanmak, mevduat toplamak ve bu şekilde
oluşan kaynakları kredi diye ekonominin hizmetine sunmak. Bir
itirazı olan var mı? Yok. Peki, 2009 yılının dokuz
aylık dönemdeki Türk bankacılık sisteminin toplam kredilerinde
2008e olan artış nispeti ne biliyor musunuz? Sadece yüzde 1. Yani
sanayiciye, çiftçiye, esnafa, KOBİlere verilen krediler, bunun
dışında tüketici kredileri olarak açılan krediler, hatta
kredi kartı üzerinden bankacılık sektörünün sağladığı
imkânların hepsini üst üste koyuyorsunuz, büyüme oranı yüzde 1,
yerinde sayıyor.
Ama
bankaların kârlarına bakıyoruz şimdi. Türk
bankacılık sektörü yılın ilk dokuz ayında 15 milyar
lira kâr etmiş ve ekim rakamlarını da inceledim, kredi seyrinde
herhangi bir değişiklik görünmüyor, ama kârın bu tempoda 20
milyar lirayı aşacağı anlaşılıyor. 2008
kârıyla mukayese ettiğimizde bu rakam yüzde 50nin üstünde bir
sıçramayı ifade ediyor. Bakınız, şimdi dikkatinizi
çekiyorum: Bankaların kredi hacmi büyümüyor, ama bankaların kârı
yüzde 50ye yakın büyüyor! Bu ne biçim iştir? Şurada,
Kızılayda bir markette adamın cirosu hiç artmasa, ama kârı
bir yıldan öbür yıla yüzde 50 artsa, maliyeciler fark etmese bile,
mali polis Ne oluyor ya, bu adam acaba tezgâh altından esrar mı
satıyor? diye merak eder, bir bakar. Onun için, bundan sonraki sözlerimi
lütfen bir eleştiri değil, bir ikaz ve bir tavsiye olarak
algılayın.
Şimdi, peki,
bankalar, kredi hacimleri büyümüyor da, nasıl oluyor da 2008den 2009a
yüzde 50den fazla kâr ediyorlar? Kredilerde artış hızı
yüzde 1, kârda artış hızı yüzde 50! Gökten bankalara para
mı yağıyor? Türk bankaları bir yerlerde gömü mü buldular?
Hayır, bankaların tüm ekonomiye açtıkları kredilerin
ötesinde bir de Hazineye açtıkları kredi var. İşte, bu
kârlar Hazineden geliyor! İşte, bu kârlar Hazineden geliyor!
İşte, Türk bankacılık sistemi, Hazine üzerinden sübvanse
ediliyor. Onun için, Sayın Başbakanın Hiçbir katkıda
bulunmadık. tabiri doğru değil.
Peki, Hazine bunu
nasıl yapıyor? Niye geçen senelerde olmadığı denli
böyle, Hazineden harıl harıl Türk bankacılık sistemine para
aktarılıyor? Cevabı basit: 2007 senesinde Hazinenin ortalama
borçlanma faizi Sayın Bakan, siz o zaman görevde değildiniz- yüzde
18, 2008 senesinde 19, ama gerek 2007de gerek 2008deki iç borçlanma
ihalelerinin ortalama vadelerine bakın şimdi. 2007de otuz dört ay,
2008de otuz bir ay, üç yıla yakın. Ha, şimdi ne oldu? Siz
2007de, 2009u da içine alacak şekilde -üç yıllık
borçlandınız çünkü- yüzde 18le borçlandınız mı?
Borçlandınız. 2008de yüzde 19la borçlandınız mı?
Borçlandınız. Peki, bugün, Merkez Bankasının borçlanma
faizi veya referans faizini Sayın Başbakan burada açıkladı,
yüzde 6,5. Gördünüz mü bankaları nasıl finanse ediyorsunuz? Türk
bankalarını 2009 senesinde yüzde 10un üzerinde reel olarak finanse
ettiniz. Onun için bu konunun üzerinde ciddi surette düşünülmesi
lazım. Böyle bir borçlanma politikası olmaz. Böyle bir faiz
politikası olmaz. Böyle bir vade politikası olmaz. Olursa, devletin
kasasından harıl harıl bankalara para
aktarırsınız, ondan sonra Bankacılık sektörü
sağlam. diye de sağda solda kasım kasım
kasılırsınız. Yapılan iş
yanlıştır. Lütfen aklımızı
başımıza toplayalım.
Ha, burada önemli
olan başka bir konu var: E, ne olacak Ertuğrul Bey, canım,
birinin cebinden çıkmış, birinin cebinden gitmiş.
Hayır; bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Bankacılık
sektörünün yüzde 25i artık yabancıların elinde -bu, sermaye,
tamam, rakamlarından böyle- eğer bankaların halka
açılmış olan kısmını da düşünür isek bu
rakam yüzde 40a yaklaşıyor. Yani, bankaların, Türkiyedeki
bankaların 2009 yılında yapacakları 20 milyar liralık
kârın en azından 5 milyarı, hatta 8 milyarı
yabancıların cebine girecek. Uçtu, uçtu, ne oldu? Kârlar uçtu. Nereye
uçtu? Batı yakasına uçtu. Kimin kesesinden çıktı? Türk
milletinin cebinden, kesesinden çıktı. Onun için, kristal
konaklarında oturanlar komşunun evini taşlamamalı.
Belki bu kürsüden
Türküm diyemiyorsunuz, Müslüman da mı değilsiniz? Peki, bu
Müslümanın hakkı elin bilmem kimine giderken ne yapıyorsunuz?
Susuyorsunuz, dinliyorsunuz
Hesap yok, kitap yok
Kim verecek bunun
hesabını?
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) Bankalar nasıl batırılmış,
sömürülmüş? Bunları söylesene
Bunları anlat
65 milyar dolar
nasıl battı?
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Biz bankaları soydurmadık, biz
bankaları batırmadık.
SONER AKSOY
(Kütahya) Batırdınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Beyefendi, isterseniz bir Meclis
araştırması getirirsiniz. Bu işin bilenleri var, takır
takır takır bunun hesabını burada veririz biz.
SONER AKSOY
(Kütahya) Netice ortada, netice meydanda.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Öyle palavra atmak yok.
Arkadaşlar,
bakın, ben size söyleyeyim. Şimdi, diyor ki Sayın Başbakan
konuşmasında: Reel faiz 2,5, Merkez Bankasının faizi yüzde
6,5. Doğru mu? Doğru.
SONER AKSOY
(Kütahya) Hiç oldu mu şimdiye kadar?
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Peki, kredi kartlarının üzerinden
aldığı bankalar sisteminin faizi kaç? Yüzde 3. Bunu bileşik
faize dönüştürürseniz ortaya çıkan rakam yüzde 50ye
yaklaşır.
SONER AKSOY
(Kütahya) Kredi kartı o.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Ve bunu, enflasyonu düşerseniz reel
ağırlığı yüzde 40 olur.
SONER AKSOY
(Kütahya) Kredi kartı başka bir şey.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) - Siz kredi kartı sahiplerinin üzerinden
bankalara para kazandıracaksınız, ondan sonra orada
maaşıyla zor geçinen insanın ensesine binip sömüreceksiniz,
ondan sonra burada kasım kasım, Bankacılık sektörü,
efendim, şöyle böyle
diyeceksiniz.
Bakın,
arkadaşlar, benim kimsenin kârında, kimsenin malında gözüm yok.
Türkiyede bankacılık sektörü de iyi olsun, sanayi sektörü de iyi
olsun, otomotiv sektörü de iyi olsun, çiftçi de iyi olsun, esnaf da iyi olsun
ama adil olsun, adil olsun lütfen.
Şimdi, ne
yaptınız kredi kartlarında? Tam 2,5 milyon kredi kartı
sahibi borçlarını zamanında ödeyemediler diye takipte. Bu
memlekette çalışan insan ödedi, 24-25 milyon. Her 10 kişiden
1inin bankalarla başı dertte. Efendim, ayağını
yorganına göre uzatsaydı
İyi. Sistem, Merkez Bankasından
yüzde 6,5-7,5-8,5la borçlansın, ondan sonra kredi kartlarına yüzde
40
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Kredi kartı sahiplerine yüzde 57yle bindirsin.
Ondan sonra, biz, kabahati kredi kartı kullanan insanlarda bulalım.
Bakın,
arkadaşlar, bir daha söylüyorum: Sayın Bakan daha önce Hazineden
sorumlu Devlet Bakanıydı. Anlaşılıyor ki bu krizin
zamanında, sağlıklı bir şekilde teşhis
edilememesi dolayısıyla, Hazinenin borçlanma politikası da
doğru, iyi, sağlıklı yapılamadı ve neticede,
devlet bu konuda çok ağır faturalar ödemek durumunda kaldı.
Lütfen, bu hatayı önümüzdeki dönemde yapmayın. Benim bu konuşmamı
da eleştiriden çok, bir uyarı, bir tavsiye olarak kabul edin.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Şahısları
adına Bursa Milletvekili Sayın Ali Koyuncu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 7nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle, dostlukla selamlıyorum.
Maddeyle ilgili
konuşmama geçmeden önce, 10 Aralık Perşembe günü
Mustafakemalpaşada meydana gelen grizu patlamasına da kısaca
değinmek istiyorum. Öncelikle, ölen kardeşlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, ailelerine tekrar sabır diliyorum. Ayrıca, grizu
patlamasının olduğu saatlerden, ilk andan itibaren yakın
ilgisinden dolayı, yardımlarından dolayı Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Beye, Devlet
Bakanımız Sayın Faruk Çelik Beye, Ömer Dinçer Beye, Taner
Yıldız Beye, AK PARTİ milletvekillerimize, muhalefet partisinin
milletvekillerine, Valimize, Kaymakamımıza,
savcılarımıza, Belediye Başkanımıza, il
müdürlerimize, acısını yüreğinde hisseden Türk milletine,
arama kurtarma ekiplerine ilçem adına teşekkür ediyorum. Ayrıca,
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi ve sizlerin bir arkadaşı
olarak gönül rahatlığı içerisinde şunu ifade etmek
istiyorum: Cenazeler defnedildikten iki gün sonra cenazelerin evine
Kaymakamımızla, Belediye Başkanımızla ve il
müdürlerimizle birlikte giderek ölüm aylıklarının ve emekli
maaşlarının bağlanması sağlanmıştır
değerli arkadaşlar. Bunları da Türk milleti adına, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına, sizler adına yaptık, bundan da
endişe etmeyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca, tabii, orada eksiği olan, hatası olan kişilerin
mutlaka cezalarını bulması noktasında da bir milletvekili
olarak takipçisi olacağımızı da burada sizin
huzurlarınızda beyan etmek istedim.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Eline sağlık Ali Bey, eline sağlık!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bütçe
istikrar bütçesidir, bu bütçe güven bütçesidir.
Hafızalarımızı şöyle bir tazeleyelim: 1994
yılında dünyada küresel bir kriz yoktu ama ülkemizde ciddi bir
ekonomik kriz yaşandı. İktidarda kim vardı? Koalisyon hükûmetleri
vardı. 2001 yılında dünyada küresel bir kriz yoktu ama ülkemizde
gecelik faizler yüzde 8 binlere kadar çıktı. Devlet,
memurlarına, işçisine maaşını ödeyemeyecek duruma
gelmişti. İktidarda kim vardı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Anavatan Partisi vardı, galiba sen 1980
yılından geliyorsun.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Koalisyon hükûmetleri vardı. 1994 ve 2001 krizleri ülkenin
kötü yönetilmesinden kaynaklanmıştır. 2009 yılında
ekonomik ve mali piyasaları tarumar eden küresel bir kriz vardır.
Çoğu ülke iflasın eşiğine gelmişken, IMFden para
bulma arayışına girmişken
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ali Bey, süt fiyatlarını
karşılaştır, 2002de kaçtı 2009da kaç?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) -
devletimiz ve Hükûmetimizin güçlü performansıyla
dünyanın 17nci büyük ekonomisi olmaya devam etmiştir Türkiye.
Sayın Başbakanımızın dediği gibi, kriz teğet
geçmiştir. Uluslararası mali çevreler ve kredi kuruluşları
da bunu böyle söylüyor. Türkiye, birçok yönleriyle bu krizden az etkilenen
ülkelerden birisidir. Bu dönemde iktidarda kim var? Adalet ve Kalkınma
Partisi var, AK PARTİ var. Bugün faiz oranları tek haneli rakamlara
düşmüşse, enflasyon son kırk yılın en düşük
seviyelerindeyse, ülkemizin kredi notu yükseliyorsa
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ali Bey, süt fiyatlarını da anlat.
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
Türkiyede tek bir batan banka olmadıysa, Türkiye bu anlamda
krizden en az etkilenen ülkelerden birisiyse, bu başarı AK PARTİ
hükûmetlerinindir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu, devletin iyi yönetilmesidir. Sizlere rakamların diliyle bir şey
ifade etmek istiyorum, ortalama büyüme hızı her şeyi ortaya
koyuyor: 1980 ile 2002 yılları arasında
ALİM
IŞIK (Kütahya) Oraya girme! Oraya girme!
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
büyümemiz yüzde 3,7.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ali, orada boğulma sonra!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) AK PARTİ hükûmetlerinin iktidarda olduğu 2003-2008
döneminde, Türkiye'nin ortalama büyüme oranı 5,9 olmuş. Ne
yapalım arkadaş, 5,9 olmuş! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP ve CHP sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ali Bey, süt kazanında boğulursun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ali, hangi ayağını
kaldırıyorsun?
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Hatip.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Rakamlar yalan söylemez, rakamların diliyle konuşuyoruz.
Bunları sayın Hükûmetimiz gerçekleştirmiş. Bunları da
bilmemiz lazım, öğrenmemiz lazım.
ABDULLAH ÖZER
(Bursa) Eksi 6,5u da söyle, eksi 6,5u!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Değerli milletvekilleri, 2010 yılı bütçesi, Türkiye
ekonomisinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde gözeten bir bütçedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, beş dakika ek süre verin, çok
güzel anlatıyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Genel istekler müşterek Sayın
Başkan.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Mevcut şartların üzerine inşa edilmiştir,
gerçekçi ve istikrarı sağlamaya yöneliktir. Bu bütçe, sürdürülebilir
büyüme ve kalkınmayı sağlayacak, istikrarın ve refahın
artmasını dikkate alan bir bütçe olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 bütçesinin devletimize ve
milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; MHP ve CHP sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koyuncu.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ali Bey, iki buçuk dakikası iyiydi, iki buçuk dakikadan
sonra lastik patlattın!
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Tüm iyi dilekler için teşekkür ediyoruz arkadaşlar.
BAŞKAN -
Muhalefet-iktidar, ilk defa bir konuşma üzerinde uzlaşmış
görünüyor, çok alkışladınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğruları söylüyor da onun için
Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Aynı alkışları Sayın Harun Tüfekci için de istiyorum
Başkanlık Divanı üyesi olarak.
Konya
Milletvekili Sayın Harun Tüfekci. (Alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Divan üyesi tarafsız konuşur!
BAŞKAN -
Buyurun.
HARUN
TÜFEKCİ (Konya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; 2010 mali yılı bütçesinin 7nci
maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bütçe, devletin gelecek bir dönemde
hangi alanlara ne kadar kaynak aktardığını, nelerden ne
kadar gelir elde edeceğini gösteren, gelir ve gider
harcamalarının planlandığı, ekonominin yıl içinde
seyrini ifade eden mali bir tablodur. Hükûmetler ekonomik ve sosyal amaç ve
önceliklerini maliye politikaları aracılığıyla yerine
getirmektedirler. Maliye politikalarının en önemli uygulama
araçları ise bütçelerdir.
Hükûmetlerimiz
döneminde hayata geçirilen bütçeler güçlü maliye politikalarıyla
hazırlanmıştır. Hazırlanan bu bütçeler,
halkımıza daha nitelikli, daha kaliteli hizmetler sunma
fırsatı veren birer araç hâline gelmiştir.
Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısında belirtilen hizmet ve amaçları
gerçekleştirmek veya bütçelerde öngörülmeyen hizmetler için gerektiğinde
aktarma yapabilme yetkisi Maliye Bakanlığına aittir. Bu hüküm
kapsamında, Maliye Bakanlığı bütçesine personel giderlerini
karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma
ödeneği ile doğal afet giderlerini karşılama
ödeneğinin konulmasına ve ilgili kuruluşların bütçelerine
aktarılmasında uyulacak esas ve usullere ilişkin hükümlere yer
verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesi AK
PARTİ İktidarının hazırlamış olduğu
sekizinci bütçedir. Daha önceki yedi bütçemizde olduğu gibi 2010
yılı bütçesi de ülkemizin mali disiplinini, ekonomik
istikrarını temel alan, sosyal yönü güçlü, ülke ve dünya
gerçekleriyle örtüşen bir bütçe olma özelliğini
taşımaktadır.
Tüm dünyada
yaşanmakta olan ve birçok Avrupa ülkesini dahi ciddi manada
sıkıntıya sokan global krize rağmen ülkemizde ekonomik
yapı ve dayanıklılık ciddi anlamda mesafe katetmiştir.
Bugün faiz oranları tek haneli rakamlara kadar düşmüştür,
enflasyon son kırk yılın en düşük seviyelerine
inmiştir. Tüm dünya tarafından gelişimi takdirle izlenen ülkemiz
26ncı sıradayken ekonomide bugün 17nci sıraya kadar
yükselmiştir. Yaşanan küresel krize rağmen ülkemizde tek bir
banka bile batmamıştır, batırılmamıştır.
Ülkemiz küresel krizden en az etkilenen ülkelerden biri olmuştur. Hatta
Türkiye'nin kredi notu bu arada yükseltilmiştir. Tüm bu olumlu
gelişmelerde AK PARTİ İktidarının kararlı,
tutarlı, şeffaf ve istikrarlı politikaları belirleyici
olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesi
hazırlanırken Hükûmetimizin temel amacı,
halkımızın refah ve mutluluğunu artırmak
olmuştur. Bu amaç doğrultusunda ekonomik büyümenin
sağlanması, istihdamın artırılması ve kamu
hizmetlerinin hız ve kalitesinin yükseltilmesi hedeflenmiştir. Kamu
yatırımlarına ayrılan kaynaklar, öncelikle sosyal
ihtiyaçları giderecek, diğer taraftan yatırım
maliyetlerinin etkin, verimli ve zamanında gerçekleştirilmesine özen
gösterilecektir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; AK PARTİ hükûmetleri döneminde
ekonomide rekabet gücünün artırılmasına yönelik olarak önemli
adımlar atılmıştır. Başta bankacılık
olmak üzere mali sektör, vergi, kamu finansmanı, kamu mali yönetimi,
iş gücü piyasasının etkinleştirilmesi, ulaştırma,
enerji, bilişim teknoloji altyapısı, tarımsal destekleme ve
kamu ihale sistemi gibi alanlarda önemli gelişmeler
sağlanmıştır.
Halkımızın
yaşam kalitesini artırmak ve gelir
dağılımlarını iyileştirmek amacıyla sosyal
güvenlik, sağlık, eğitim, konut, kentsel dönüşüm, sosyal
yardımlar, nitelikli insan gücünü yetiştirecek yeni üniversiteler ile
aktif istihdam programları gibi alanlarda reform niteliğinde
adımlar atılmıştır.
Bölgesel
kalkınmayı desteklemek amacıyla kalkınma ajansları
kurulmuştur. Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Anadolu Projesi,
Konya Ovası Sulama Projesi gibi önemli projeler
hazırlanmış, hızlandırılmış ve programa
alınmıştır. Kırsal altyapının
geliştirilmesi, kalite ve standartların yükseltilmesi için KÖYDES
gibi, BELDES gibi önemli projeler programa geçirilmiş ve uygulanmaya devam
edilmektedir. Avrupa Birliğiyle tam müzakere
başlatılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HARUN
TÜFEKCİ (Devamla) - Avrupa Birliği müktesebatına uyum
noktasında somut ilerlemeler sağlanmıştır. Ekonomik ve
sosyal alanda uluslararası iş birliklerini artıracak ve yeni
pazarlara ulaşmaya imkân verecek dış politika
açılımları gerçekleştirilmiştir. 2010 yılı
bütçesi ekonomimizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde gözeten,
gerçekçi, istikrar ve istihdamı artırmaya yönelik olarak hazırlanmış
bir bütçe özelliği taşımaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; mali disiplinden
ve yapısal reformlardan taviz vermeden titizlikle hazırlanan 2010
yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, siz değerli heyeti saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüfekci.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Özensoy
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
biraz önce, tarıma ayrılan desteği, gerçekleşenle tahmin
edileni kıyasladınız. Daha somut hâle getirelim. Kanun
gereği gayrisafi hasılanın yüzde 1i olması gereken
tarıma ayrılan destek, bu yıl yüzde kaça tekabül ediyor?
Bursa, gelir
fazlası veren illerden. Geçen yıl merkezî yatırımlara
ayrılan pay 44,7 milyon liraydı 5 milyar liraya
karşılık. Bu yıl Bursaya, yatırımlara
belediyeler hariç ne kadar ayırdınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
maliyenin 2004 yılında Haziran-Ağustos ayları arasında
satılan yaklaşık 20 bin otomobilden geriye dönük vergi
alacağı, ÖTV ve KDV vergi aslı, cezası ve gecikme faiziyle
birlikte 35 milyon euro gelir hedeflediği söylenmektedir. Bu doğru
mudur?
Hatırlanacağı
üzere, 2003 tarihinde Maliye Bakanlığının ÖTV oranları
artırması üzerine Tüketiciyi Koruma Derneği konuyu yargıya
taşımak suretiyle ÖTV oranlarının geriye çekilmesini
sağlamıştı. Ancak Ağustos 2004te Bakanlar Kurulu
vergi oranlarını yeniden eski hâline getirmiş, bunun üzerine
konu Danıştaya taşınmış ve Danıştay
TÜKODERi haklı bularak bu artışların reddine hüküm
vermiştir. Fakat bu defa Bakanlık konuyu temyiz aşamasına
götürmüş ve Gelir İdaresinin de konu zaman aşımına
uğramasın diye vergi cezalarını bayilere göndermeye
başladığı ifade edilmektedir. Bu uygulama haklı ve
hukuki midir? Dava sonuçlanmadığı hâlde bu cezalar niçin
gönderilmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
kamuda çalışan kimyagerler kamuda çalışan diğer benzer
mesleklerle ücret dengesizliği yaşamaktadır. Bu konuda bir yasa
teklifi sundum. 2010 yılında bu konuda bir çalışma
yapılacak mıdır? Kimyagerlerin ek göstergelerinde bir düzenleme
olacak mıdır?
İkinci
sorum: Deniz Feneri Derneğinin kamuya yararlı dernek statüsünü
kaybettiğine ilişkin İçişleri
Bakanlığının raporu hangi aşamadadır? Bu raporun
gereğini yapacak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Nalcı
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
ben şunu merak ediyorum: 2010 bütçesi yaklaşık olarak 287
milyar. Bunun kaç liralık kısmı -veya yüzde olarak-
yatırıma ayrılmış olan paydır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde 89-2002
arasındaki on dört yıllık dönemde yurt dışına
yapılan kâr, kazanç ve faiz transferi toplamı 68,8 milyar dolardan
2003-2009 arasındaki yedi yılda yurt dışına
yapılan transferler toplamı 75,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Yani iktidarınızdan önceki dönemde yıllık ortalama 4,9
milyar dolar olan yurt dışı transferleri, iktidar döneminizde
10,7 milyar dolar olmuştur. 2010da yurt dışına
yapılacak transfer ne olacaktır? Bu kötü gidişe ne zaman dur
diyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce
sordum, cevap vermedi Sayın Bakan, tekrar soruyorum: TEDAŞ elektrik
dağıtım şirketleri önümüzdeki yıl
özelleştirilecek midir? Şeker fabrikaları özelleşti. Bunlar
da özelleştirilirse burada çalışan işçiler de Tekel
işçileri gibi 4/C kapsamına alınıp özlük hakları ve
işlerini kaybedecekler midir?
İkinci
sorum: Tokat ili Erbaa, Niksar, Turhal bölgelerinde arazilerin
toplulaştırılmaları yarım kalmıştır.
Bundan çiftçiler ve köylüler çok zarar görmektedirler. Ödenek
olmadığı ifade ediliyor. Buralara ek ödenek aktarmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kamu kuruluşlarında daire başkanı ve genel sekreter
yardımcılarına verilen makam tazminatını,
üniversitelerde de görev yapan daire başkanı ve genel sekreter
yardımcılarına da vermeyi düşünüyor musunuz? Söz konusu
personelin mağduriyetini ne zaman gidermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
Sayın Nil Hıdır yok mu?
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, İşsizlik Sigorta Fonunda 2009 sonu
itibarıyla biriken miktar nedir? Kriz yılı olmasına
rağmen 2009 yılında bunun yüzde kaçı işsizlere
işsizlik ücreti olarak ödenmiştir, yüzde kaçı diğer
yatırım fonlarına aktarılmıştır? Kriz devam
ettiğine ve fonda yeterli kaynak olduğuna göre işsizlik sigorta
ücretini artırmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Koçal, çok hızlı bir soru sorarsanız...
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Yani, ben çok az kalan saniyeleri verdim size de.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Peki efendim.
Sayın Bakan,
kamuoyunca yakından bilinen ve izlenen Ankara Büyükşehir
Belediyesinin kamu kurum ve kuruluşlarına ait son üç yıla ait
tahakkuk etmiş borçları ne kadardır? Bu borç miktarları
cari fiyatlar mıdır? Bu borç miktarı içinde gecikme faizi ve
cezalar dâhil midir? Özellikle KDV ödemeleri yönünden Maliyet
Bakanlığına, doğal gaz satışları yönünden BOTAŞa,
elektrik harcamaları yönünden eski Başkent Elektrike,
geçmişteki içme suyu yatırımlarının geri ödemeleri
yönünden Maliye Bakanlığına, çeşitli mal ve hizmetler
yönünden İller Bankasına 2009 fiyatlarıyla borç toplamı
hangi mertebededir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Birinci sorudan
başlamak istiyorum. Değerli arkadaşlar, 2010 yılı için
tarıma ayrılan toplam tutar 8 milyar 428 milyon lira
civarındadır. Geçen senenin gerçekleşme tahmini
yaklaşık 7,5 milyar civarındadır.
YILMAZ TANKUT
(Adana) 4,5 denmişti.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
o 4,5 sadece destekleme için. Tarım, desteklemenin dışında.
Mesela bütçede destekleme olarak ayrılan kısım var. Sonra
fındık alıyorsunuz. O da tarıma destektir, o
fındık parasını da katmanız lazım. (MHP
sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, burada doğrudan doğruya ürün alımları için
ayrılan kısım var, öbür destekler var. Burada teker teker her
şey açık. İsterseniz bu tabloyu size verebilirim, memnuniyetle
size dağıtabilirim.
Bir de
tarıma dolaylı destekler var değerli arkadaşlarım.
Mesela, eğer Türkiyede şeker fiyatları dünya
fiyatlarının 3 katıysa tüketici tarafından -devlet tabii bu
kuralları koyuyor- ne yapıyorsunuz? Üreticiyi sübvanse ediyorsunuz.
Nitekim OECDnin yaptığı çalışmalara göre Türkiyedeki
doğrudan ve dolaylı destekler yüzde 1in çok çok daha üstündedir.
Zaten 8,4 milyar lira da yüzde 1e yakın ama yüzde 1in bir miktar altındadır
değerli arkadaşlar.
Bu satılan
binek otomobilleriyle ilgili ÖTV tarhiyatlarının
dayanağıyla ilgili bir soru vardı. Değerli arkadaşlar,
binek otomobillerinde uygulanacak vergi oranlarının belirlendiği
2003/6257 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptaline
yönelik TÜKODER tarafından açılan davada Danıştay 7.
Dairesi 31/10/2008 tarihli ve 2003/2594 sayılı Kararla söz konusu
Bakanlar Kurulu Kararının kısmen iptaline karar vermiştir.
Ancak, Danıştay Vergi Daireleri Genel Kurulu 3/4/2009 tarihli ve 2009/106
sayılı Kararla Danıştay 7. Dairenin söz konusu
kararının yürütmesini de durdurmuştur. Bu davayla ilgili esas
hakkında henüz karar verilmediğinden 18/6/2004 ve 3/8/2004 tarihleri
arasında beyan edilen ÖTVyle kararnameyle verilen oranlara göre hesaplanması
gereken vergi arasındaki fark için, zaman aşımına
uğramaması için söz konusu tarhiyatlar
yapılmıştır. Dolayısıyla buradaki temel
kaygı kamu yararını koruyup zaman aşımına
uğramasını engellemektir. Tabii ki mahkemeden
alacağımız son karara göre, yani mahkemenin vereceği son
karara göre biz gereğini yapacağız.
Değerli
arkadaşlar, kamu ücret dengesizliği gündeme getirildi. Biliyorsunuz
geçen sene ağustos ayında ek ödeme artışı
sağladık bütün çalışanlara ve personelin özlük
haklarında ciddi bir düzenleme yaptık. Kimyagerlere ilişkin özel
bir çalışma söz konusu değildir ama tabii ki önümüzdeki dönemde
bu ücret
dengesizliklerini gidermeye yönelik çalışmalarımızda
muhtemelen bütün kesimler buna -kimyagerler de- dâhil edilecektir.
Makam
tazminatı üniversitelerde aynı yaklaşımla tabii ki ele
alınacaktır. Hükûmet olarak biz de eşit işe eşit
ücret prensibi çerçevesinde kamu personelinin özlük haklarının
iyileştirilmesi gerektiğine inanıyoruz ama burada tabii ki bütçe
imkânlarını da gözetmemiz gerekiyor. Bütçe imkânları
çerçevesinde, geçen sene ağustos ayında
yaptığımız çerçevede önümüzdeki yıllarda da tabii ki
birtakım adımları atmayı arzuluyoruz ama bütçe ödenekleri
çerçevesinde.
Yine,
değerli arkadaşlar, Deniz Feneriyle ilgili bir soru vardı. O
konuyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığından bize
yazı geldiğinde biz değerlendirmemizi yapar, gereğini
yaparız.
2010
yılı bütçesinin ne kadarı yatırıma
ayrılmıştır? diye soruldu. Arkadaşlar rakamlara
bakıyor ama müsaade ederseniz size şöyle bir rakam vereyim: Bakın,
2007 yılında başlangıç ödeneği yani
yatırımlar için ayırdığımız
başlangıç ödeneği 12 milyar 104 milyon liraydı, harcama 13
milyar 3 milyon lira. 2008 yılı başlangıç ödeneği 11
milyar 775 milyon liraydı, harcama tam 18 milyar 516 milyon lira oldu. 2009
yılı başlangıç ödeneği 14 milyar 839 milyon
liraydı, harcama tahminimiz 19,5 milyar liradır.
Dolayısıyla, yatırımlarda son yıllarda çok ciddi bir
artış var, başlangıç ödeneklerine göre çok muazzam bir
artış var. Bunda tabii ki kamu altyapı
yatırımlarında özelikle ulaştırmaya
ayırdığımız ek imkânların katkısı
büyüktür. 2010 yılına gelince, tasarıda 18 milyar 924 milyon
liralık bir yatırım öngörüyoruz. İnşallah imkânlarımız
el verir ve harcama tahminimiz de
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi
okutuyorum:
Yatırım
harcamaları
MADDE 8 (1)
2010 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye
harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu
olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere
(kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve HES projeleri,
Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının
İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi
İnşaatı Projesi ve diğer demiryolu yapım projeleri
hariç) 2010 yılında başlanabilmesi için proje veya işin
2010 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde
10undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için
gerektiğinde projeler 2010 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak
suretiyle revize edilebilir.
(2) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin (03) ekonomik
kodlarını içeren tertiplerinde yer alan savunma sektörü,
altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle NATO altyapı
yatırımlarının gerektirdiği inşa ve tesisler ve
bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı
içinde yer alan alım ve hizmetler, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp
2010 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer almaz.
(3) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, yatırım programında
ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden
makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar
yazılımı ve donanımı projelerinin detay
programları ile alt harcama kalemleri itibarıyla tadat edilen ve
edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama
kalemleriyle ilgili işlemlerde 2010 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esasları
uygulanır.
(4) 2010
Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu
değişiklikler için 2010 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan
usullere uyulur.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Şinasi Öktemde.
Buyurun
Sayın Öktem. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ŞİNASİ ÖKTEM (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geleceğini borçlanarak bugünü yaşamaya
çalışan bir toplumun temsilcileri olarak 2010 bütçesini
tartışıyoruz.
Ekonomik ve
siyasi açıdan yangın yerine dönen, sosyal bir yıkım
yaşayan yaralı ülkemin toplumuna ve geleceğine duyduğum
güven ve umutla sizleri saygıyla selamlıyorum.
Hepimiz biliyoruz
ki iktidarın temel görev ve sorumluluğu yurttaşlarını
güven içinde yaşatmaktır; ülkenin kalkınmasını,
ilerlemesini sağlamak ve toplumsal barışı korumaktır.
Bunun da en temel yolu büyümeden geçer, yani yatırımdan, üretimden ve
istihdamdan.
Bütçenin
yatırımlarla ilgili maddesini konuşurken, sizlerin de çok iyi
bildiğiniz, bu ara çok duyduğunuz bazı rakamları ben de
tekrarlamakta yarar görüyorum.
Ülkemiz
kalkınma hızı bakımından 149 ülke içinde 139uncu
sıradadır. OECD ülkeleri içerisinde gelir
dağılımı en çarpık olan 2nci ülkedir. Toplumun yüzde
74,3ü borçla yaşarken borçlu sayısı 40 milyonu
aşmaktadır. OECD ülkeleri içindeyse işsizlikte 1inci
sıradadır. Esnafın yüzde 60ı, çiftçinin yüzde 65i borçlu
durumdadır.
Yine Devlet
Planlama Teşkilatı verilerine göre toplam yatırımların
millî gelire oranı 2002de yüzde 18,7 iken bu oran yedi yıllık
AKP İktidarı sonucunda, yani 2009da yüzde 15,7ye gerilemiş
durumdadır. Kısacası, bugün ekonomi küçülmüş, tarım ve
sanayide üretim düşmüş, istihdam daralmıştır.
Geldiğimiz nokta, içinde bulunduğumuz nokta budur.
Merkez
Bankası işsizliği aşağıya çekmeye dönük sosyal
projelerin gündeme gelmeyeceğini açıklarken Hükûmet de ciddi hiçbir
yatırımın olmadığı bir bütçeyi önümüze
getirmektedir. Ne yazık ki bu durumda toplumun umutlarını,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının, istihdamsız
büyüme modeline bağlamaktan başka çaresi kalmamıştır.
Dünya
Bankasının, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölge ülkelerinde
işsizlik ve yoksulluğun endişe verici düzeylerde
artacağını açıkladığı bir süreçte, bütçede
yer alan yatırım harcamaları hiçbir hayale yer bırakmayacak
kadar düşüktür. Oysa herkes bilir ki yatırım yoksa ekonomik
sorunların çözümü de yoktur, hatta çözüme yönelik bir umut bile yoktur.
Üretimde artış, istihdamda artış ise bu koşullarda ham
bir hayaldir. Hele de bölgede kalkınma ve bölgeler arası
gelişmişlik farklarını ortadan kaldırmanın en
etkin aracı olan kamu yatırımları tamamen
dışlanırsa, tamamen durdurulursa adaletsiz gelir
dağılımı, yoksulluk ve işsizliği önlemek
neredeyse olanaksızdır. Kamu yatırımlarındaki
gerilemeyle birlikte etkinliğin ve sektörün verimliliğinin de ortadan
kaldırılmış olması, özel sektör
yatırımlarını zorlaştırmaktadır.
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı özel sektör
yatırım harcamalarındaki küçülmenin kaygı verici boyutlarda
olduğunu daha yeni açıklamıştır.
Çok
açıktır ki özel sektörü bile borç batağında olan, paradan
para kazanmayı ve tüketimi esas alan, çalışan iki kişiden
birinin kayıt dışı olduğu bir ekonomiyle, gelirinin
büyük bir kısmını faiz ödemelerine ayıran böyle bir
bütçeyle yığınlar daha da çaresizleşecektir.
İş gücü
üzerindeki vergi, prim ve ilave yüklerin ortadan kaldırılması
gerekirken Hükûmet, bu bütçeyle KDV, ÖTV ve dolaylı vergilerle
taşıyamayacağı bir yükü yine Türk toplumunun
sırtına vurmaktadır. Aileler sosyal yardımlarla ayakta
kalmaya çalışırken çocuklarının gıda tüketimleri
bile kısılmaktadır. TÜİK bile Türkiyede 4 kişilik bir
aile için en alt gelir sınırını 820 lira olarak
belirlemişken siz 9,5 milyon asgari ücretliye günde 50 kuruş
artışı uygun görüyorsunuz. İktidar olarak insanları
açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm
ediyor ve bu bütçedeki yatırım programıyla her şeyin daha
da kötüye gideceğini âdeta haykırıyorsunuz. Sokaklar yanarken
bir sayın bakan İşsizlikle ilgili olumlu gelişmeler görmek
için uzun bir süre beklemeye ihtiyaç vardır. diyor, hedef olarak da
2012yi gösteriyor. Ölme, bekle, göreceksin!
Sayın Bakan,
bilmem biliyor musunuz, son bir yılda kapanan iş yeri
sayısı altmış beş bini bulurken kurulan şirket
sayısı yüzde 13 azalmıştır. Her yıl iş gücü
piyasasına 700 bin yeni genç katılmaktadır. Her 4 gençten, hatta
her 3 gençten 1i işsizdir. Güneydoğuda ise bu oran 1/2dir yani 2
genç insandan 1i işsizdir. İş arayanların
sayısındaki artış ise son yıllarda yüzde 94ü
bulmuştur.
Hâl böyle iken
siz ne yapıyorsunuz sayın AKP İktidarı, onu söylemek
istiyorum, söyleyelim: İşsizlik Sigortası Fonunu bütçeye gelir
kaydediyorsunuz yani İşsizlik Fonunun 5 milyarını istihdam
dışı, üretim dışı işler için bütçeye aktarma
açıkgözlüğünü yapıyorsunuz. Ekonominin sorunlarını
kiralık emekçi bürolarıyla, işçileri alınabilir
satılabilir mal durumuna indirgemekle, ihbarsız, kıdem
tazminatsız işten çıkarmalarla, sendika ve toplu sözleşme
düzenini ortadan kaldırmakla, ücret artışlarını gasp
etmekle, en temel tüketim maddelerine alabildiğine zam yapmakla,
kısacası halkı daha çok, emekçileri daha fazla sömürmekle
çözmeye çalışıyorsunuz. Yani Türkiye'de yıllardan beri
süregelen sömürü düzenini katlayarak devam ettiriyorsunuz, Ankaranın
göbeğinde vahşi kapitalizmi aşan sahnelerin
yaşanmasına neden oluyorsunuz.
Önümüze
getirdiğiniz buram buram işsizlik ve yoksulluk ve sömürü kokan bu
bütçe şunu açıkça ortaya koyuyor: Bursada havlucu Recepe, Karabük
Fabrikasında tesviyeci Hasana, fakir köylü Hatice Kadına,
ırgat Süleymana düşman bir anlayışsınız siz.
Yedi yıllık iktidarınız süresince suyun fiyatı
Demin
bir arkadaşım söylüyordu burada: İktidarda AKP vardı.
Evet, suyun fiyatı yüzde 171 arttı, iktidarda AKP vardı.
Peynirin fiyatı yüzde 225 arttı, iktidarda AKP vardı. Bulgurun
fiyatı yüzde 115 arttı, iktidarda AKP vardı. Etin fiyatı
yüzde 142 arttı, iktidarda AKP var. Doğal gazın fiyatı
yüzde 151 arttı, iktidarda AKP var. Yedi yıl önce otobüse bindiğinde
Üsküdara gitmek için 750 kuruş ödeyen Ümraniyeli bugün 1.500 kuruş
ödüyor. Dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en
pahalı benzinini kullanıyoruz, en yüksek vergilerini ödüyoruz.
İktidarda kim var? AKP var. Bizim belki gücümüz yetmeyecek ama Allah bu
AKP İktidarından Türkiyeyi kurtarsın.
Değerli arkadaşlar,
benimki sadece bir uyarı:
Kardeş kavgasına sürüklenen Türkiyede ülke gelirinin
yarısını toplumun en zengin beşte 1i harcarken şehit
ailelerinin 240 lira olan maaşlarına ayda 6 lira, gazilerin 320 lira
olan maaşlarına ayda 8 lira zam yaparak onları açlık ve
sefalete terk ederek bu sorunları çözemezsiniz. Cinayet gibi iş
kazalarına göz yumarak, copla, biber gazıyla, gözaltıyla hiç
çözemezsiniz. Ülkesine karşı tüm sorumluluklarını -ölmek dâhil-
yerine getirenlere daha fazla bedel ödetemezsiniz, ödetme hakkınız
yok. Denetimsiz üretimle daha dün Bursa madenlerinde kaybettiğimiz 19
maden işçisinin, Tuzla tersanelerinde kaybettiğimiz onlarca
işçinin ve daha birçok kaybın sorumluluğunu
omuzlarınızdan atamazsınız. Bu bütçenin bedelini demir yolu
işçilerine, Tekel işçilerine, itfaiye çalışanlarına,
asgari ücretliye, memurlara, yoksulluk sınırının
altında yaşayan yarı nüfusumuza ödetemezsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞİNASİ
ÖKTEM (Devamla) Neyse
Değerli arkadaşlar, deveye Boynun
eğri. demişler, deve de Nerem doğru ki! demiş.
Şimdi de bu bütçede Hükûmetin ekonomik programının kendisinin
neresi doğru ki biz eğrilerini saymakla vakit kaybediyoruz.
Görünen o ki
bütçe açığı ve borç yükü yine emekçilerin, yoksulların
sırtına vurulacak, sosyal politikalar hatırlanmayacak,
eşitsizlik ve adaletsiz derinleşerek devam edecek, hatta kriz, kriz
olmaktan çıkıp olağan bir sürece dönüşecektir. Yine de
bütün bunlara rağmen, ülkemin insanlarının güzel günler
görmesini diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öktem.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın
Kemalettin Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu
Tasarısının 8inci maddesinde yatırım
kararlarıyla ilgili partim Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu 8inci madde de öngörülen dört fıkranın ne anlama
geldiğine şöyle bir bakmak gerekiyor: 1inci fıkrasında,
yatırımların yıllık programlar dâhilinde
gerçekleşmesini sağlamak amacıyla 2010 yılı
programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler
dışında herhangi bir proje yapılmayacağı hükme
bağlanmaktadır. 2010 yılı programında yer verilecek
yatırımlara hız kazandırmak ve 2010 yılında
işe başlanabilmesini sağlamak amacıyla proje veya işin
öngörülen iki yıllık yatırım ödeneğinin, toplam proje
bedelinin yüzde 10undan az olmayacağı koşulu getirilmektedir.
Kurumlara gerektiğinde proje için yatırım ödenekleri içinde kalmak
kaydıyla revize imkânı tanınmaktadır.
2nci
fıkrasında, Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinin ekonomik kodlarını içeren tertiplerinde yer alan savunma
amaçlı inşa ve tesisler ile stratejik hedef planı içinde yer
alan alım ve hizmetlerin Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının vizesine bağlı
olmadığı ve 2010 Yılı Yatırım
Programında yer verilmesine gerek bulunmadığı
belirtilmektedir.
3üncü
fıkrasında, merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin, yatırım programında
ödenekleri toplu olarak verilmiş projeler
ve bu projelerin alt kalemleri ile ilgili değişiklikler
konusunda uyacakları esaslar
düzenlenmiştir.
4üncü
fıkrasında ise 2010 Yılı Yatırım Programına
ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu
değişikliklerin 2010 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan
usullere uyularak yapılacağına dair hükme yer verilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, tabii buradan bütçenin geneline geçmek lazım. Şimdi,
bütçenin geneline geçtiğimiz zaman, yaklaşık olarak 287 milyar
olan bütçemiz 2009 yılında 259 milyar civarında, yani
artış oranımız yüzde 11.
Tabii,
yatırım dendiği zaman Türkiye'de akla gelen en önemli
yatırım bakanlığı dört tanedir. Burada şuna
dikkatinizi çekmek istiyorum: Bugün Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
2010 bütçesinde ayrılmış
olan ödenek 774
milyon civarında, Ulaştırma Bakanlığına -burada Karayolları hariç- 1 milyar 790
milyon civarında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına
ayrılmış olan bütçe 450 milyon civarında, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına ayrılmış bütçe ise 671 milyon. Yani
kısacası dört yatırım bakanlığına
ayrılan bütçenin toplamı 3 milyar 650 milyon civarında. Sadece
Başbakanlığa ayrılan bütçe ise 4 milyar TL.
Şimdi,
bunların içinde bakacak olursak, yatırımlara -demin ben
Sayın Bakana bir soru sordum burada- yatırımların
genel bütçeye ve buradaki
artış hızına bakacak olursak Türkiye bütçesi 2009
yılından 2010 yılına yüzde 11lik bir artışla
yapılıyor, Başbakanlığın bütçe
artışı ise yüzde 117. Bunun bir açıklığa
kavuşması lazım. Biz bu soruyu sorduk fakat yeterli
dokümanları buradan veya yeterli bilgiler bize verilmedi.
Tabii, bunun
yanında, bu 10uncu maddede, yatırım programlarının
dışında herhangi bir şey yapılmayacağı
belirtiliyor. O zaman ben
Bölgemle ilgili beş senedir, on senedir bir
Ergene problemi var ki o gün Sayın Bakanla bir toplantı
yapıldı ve 2010 yılında Ergene için bir çözüm
toplantısı yapılacağı söylendi. Tabii, Trakya için en
büyük kanayan yara Ergene. Peki buna nereden para aktarılacak?
İkinci
bütçeye baktığımız zaman, 2012 yılında, siz de
biliyorsunuz ki, belediyelerin altyapılarından doğan
arıtmalarını yapma zorunluluğu bitiyor. Peki bunlara
nereden bütçe sağlanacak? Çiftçilerin durumu zaten belli. Sulamaya
yapılacak yatırımlar daha az olduğu için bu
yatırımlardan da istenen pay alınmayacak.
Tabii, en
önemlisi de şu: Üçüncü kısımda ben onu size izah edeceğim,
Kamu İhale Kurumu. Fakat buradaki, yani afet bölgesi olan yerlerde Maliye
Bakanlığı afet bölgelerine gidecek ödeneği Afet Fonuna
aktarmadığı için, bu bölgelerdeki belediyelerin
altyapıları şu anda çökmüş durumda. Bunlara örnek,
Tekirdağ Saray, Tekirdağ Kumbağ ve sorduğumuz zaman da
aldığımız cevap şu: Var olan, tahsis edilen ödenekler
doğrultusunda vereceğiz deniyor. Tabii ki bunların, siz de
takdir edersiniz ki yüzde 5lik bir yatırım ayrılan bütçeden
yapılmasının imkânı yok. Yatırıma daha fazla para
ve imkân sağlamamız lazım.
Sayın
milletvekilleri, tabii, bu olayın üçüncü bir kısmı var. Ben o
konuda konuşmak isterdim ama burada nasip oldu. Biliyorsunuz, bu
yatırımların harcanması Devlet İhale Kanununa göre
yapılıyor ve ben şunu hiç anlamadım,
anlayamayacağım da: Kamu İhale Kurumu neden Maliye
Bakanlığına bağlı? Kamu İhale Kurumu teknik bir
birimdir. Bunun bağlı olması gereken kurum ya
Bayındırlık ve İskân Bakanlığıdır veya
Ulaştırma Bakanlığıdır.
Şimdi,
bundan yaklaşık olarak dört beş ay önce burada bir Kamu
İhale Kanunu geçirdi ki yeni aldığımız bilgilere göre
iki ay içinde yeni bir kanun daha gelecek. Bakın, yapılan buradaki en
büyük yanlışlık şu: Teknik elemanların
hazırlamış olduğu yani Kamu İhale Kurumunun içindeki
teknik elemanların hazırlamış olduğu kanunlara,
buradaki bu konulara vâkıf olmayan milletvekili
arkadaşlarımızın müdahalesi sonucunda kanun çorbaya
dönüyor. Şu anda iş yönetme belgesini kesinlikle ihalelerde
kullanamıyorsunuz. Aynen kanun şöyle çıkmış ki
gelişte böyle bir şey yoktu: İşin yüzde 80i tamamlanmak
kaydıyla, ancak diyor, keşif miktarı bitmesi. Yani siz yüzde
100ünü bitireceksiniz, zaten o zaman iş bitirme alıyorsunuz. Bakın,
burada söyledik, aşırı düşük sınırın tespiti
ve bunların tek sorumlusu teknik bir bakanlığa bağlı
olmamasından kaynaklanıyor. Hâlen iki sabit çarpanla bu işleri
götürmeye çalışıyorlar.
Üçüncü
kısım, iş bitirmeler. Şimdi son zamanlarda dikkat ediyoruz,
iş bitirmelerdeki bu kamu harcamalarının hepsi bu noktada
yapılacak ya yüzde 80 veya yüzde 100 olarak iş bitirmeler isteniyor.
Bunu ben size açayım, neden böyle? Çünkü son yedi sene içinde kamu
ihalelerine giren portföy değişmiştir. Yeni Hükûmete yakın
olan kesimler geldiğinden dolayı bu iş bitirmeleri yüksek
tutarak eskiden kalan insanların ihaleye girmesi veya yeni gelecek
insanların önü kesilmeye çalışılıyor. Tabii, yeni, bu
yatırım harcamalarındaki bu miktarları ihale edebilmek için
bir çalışma yapılmakta. Bu çalışmadaki en büyük can
alıcı nokta şudur: İş bitirmeleri son beş seneye
çekiyorlar. Bunun anlamı şudur: Son beş seneye çektiğiniz
an
Bunun da nedeni olarak Avrupa Birliği uyum yasalarını
gösteriyorlar. Avrupa Birliği uyum yasalarını
Eşik
sınır değer dediğimiz üstü ihalelerde Avrupa Birliği
zaten bunu şart koşuyor, altındaki ihalelerde bunu şart
koşmuyor.
Kamu
harcamaları, ne yazık ki bugün yürürlükte bulunan Kamu İhale
Kanunu yüzünden çarçur ediliyor. Size bir örnek daha vermek istiyorum: Biliyorsunuz,
bu doğrudan teminler var idarelerin, belediyelerin, şeylerin.
Doğrudan teminle yapılan alımlar Devlet İhale Kanununa
tabi olmadığı için burada yapılan tüm usulsüzlüklerin
hiçbirisi ihaleye fesat karıştırmaya girmiyor. Bunların çok
ivedilikle düzeltilmesi lazım.
Ben çok noktalar
biliyorum ki kendi bütçesinin üçte 1ini doğrudan temin yöntemiyle
harcayan belediyeler var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen .
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Sağ olun Sayın Başkanım.
Bunlardan bir
usulsüzlük ortaya çıktığı zaman bu ihaleye fesat
karıştırma değil, sadece görevi kötüye kullanmaya
dönüştürülüyor.
Ben burada
şunu söylemek istiyorum: İnşallah, bu kamu
harcamalarını, demin Sayın Bakanın da söylediği gibi,
yatırımı daha fazlalaştırarak ülkedeki
işsizliğe çare olması umuduyla herkese
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nalcı.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Hatay Milletvekili Sayın Mustafa
Öztürke ait.
Buyurun
Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 8inci
maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizin
eğitim, sağlık, ulaştırma, çevre gibi sektörler
başta olmak üzere pek çok alanda yatırım yapması
gerekmektedir ancak içinde bulunduğumuz dönemde global ekonomik kriz
nedeniyle bazı eksiklikler olabilecektir.
2010
yılı bütçesinde merkezî yönetim bütçe giderlerinin 286 milyar TL,
gelirlerinin ise 336 milyar TL olacağı öngörülmüştür. 2009
yılıyla kıyaslandığında giderler yüzde 7,6,
gelirler yüzde 16,1 artış göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik krizin etkilerinin
azaltılması ve üretim sektörlerinin ihtiyaç duyduğu ekonomik ve
sosyal altyapının sağlanması, bölgeler arası
farklılıkların azaltılarak bölgesel gelişmenin
hızlandırılması, ABye üyelik sürecinin gerektirdiği
kriterlere uyum sağlanması ve gelişmiş ülkelerle
aramızdaki gelişmişlik farklılıklarının
azaltılması, sonuç olarak vatandaşlarımızın refah
ve mutluluğunun artırılması, kamu
yatırımları Hükûmetimiz tarafından çok önemli bir araç
olarak görülmekte ve kaynakların etkili, ekonomik ve verimli olarak
kullanılması, kamu yatırımlarının mali
saydamlık içinde etkin ve rasyonel şekilde yürütülmesi için her türlü
tedbirler alınmaktadır.
2009
yılı yatırım programında, mahallî idare
yatırımları ve kamulaştırma giderleri hariç olmak
üzere, başlangıç ödeneği 21,5 milyar TL olan 345,8 milyar TL
tutarında bir kamu yatırımı öngörülmektedir. Mahallî
idareler için öngörülen 14,2 milyar TL de dâhil edildiğinde, 2009
yılı başlangıç ödeneği 35,9 milyar TLye
ulaşacaktır. Yıl sonu itibarıyla gerçekleşmenin
yaklaşık olarak program seviyesinde olması beklenmektedir.
Toplam kamu yatırım harcamalarının yüzde 51i merkezî
yönetim bütçesi kapsamındaki kuruluşlar tarafından, geriye kalan
kısmının yüzde 31,5i mahallî idareler tarafından gerçekleştirilecektir.
2010 yılında yatırım işçiliği ve
kamulaştırma giderleri hariç olmak üzere toplam kamu
yatırımlarının 2009 yılına göre yüzde 16,7
oranında artarak 41 milyar TL olması programlanmıştır.
Söz konusu tutarın yüzde 47,1i merkezî yönetim bütçesi kapsamında
gerçekleştirilecektir.
2010
yılı toplam kamu yatırımlarından sektörlerin
alacağı paylar yaklaşık olarak 2009 yılı
seviyesinde olacaktır. Ulaştırma sektörü yüzde 34,2 ile kamu
yatırımlarında en yüksek payı alacaktır.
Hükûmetlerimiz
döneminde ulaştırma, sağlık ve eğitim sektörlerine
büyük önem verilmiştir, önümüzdeki dönemlerde de bu
yaklaşımlarımız devam edecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; başta GAP olmak üzere, KOP ve
DAP gibi bölgesel kalkınma ve bölgelerarası gelişmişlik
farklılıklarının azaltılması amacına yönelik
projeler için 2008-2012 döneminde yarısı Özelleştirme Fonu gelir
fazlasından, diğer yarısı ise İşsizlik
Sigortası Fonundan olmak üzere yaklaşık 23 milyar TL ilave
ödenek sağlanacaktır. Söz konusu tutarın 6 milyar TLsinin 2010
yılında kullandırılması öngörülmektedir. 2010-2012
döneminde özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek ekonomik ve
sosyal altyapı alanlarına yoğunlaşılması, yerel
nitelikli yatırımların yerel yönetimlerce
gerçekleştirilmesi, yatırımların finansmanında
kamu-özel iş birliği yöntemlerinden azami ölçüde
yararlanılması kamu yatırım stratejimizin temel eksenini
oluşturacaktır.
2010
yılında sektörel olarak eğitim, sağlık, teknolojik
araştırma, ulaştırma, içme suyu ile bilgi ve iletişim
teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik altyapı
yatırımlarına öncelik verilecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Tamamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu-özel iş birliği
konusunda yasal altyapısı bulunan yöntemlerin özellikle altyapı
projelerinde etkin bir biçimde kullanılması için özen
gösterilecektir. Ayrıca, bu konuda yasal çalışmalar devam etmektedir.
2010 yılında bu yasal çalışma Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelecektir.
Bütçemizin
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler, hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şahıslar
adına ikinci söz Malatya Milletvekili Sayın Mahmut Mücahit
Fındıklının.
Buyurun
Sayın Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 8inci maddesiyle alakalı yeteri kadar
arkadaşlarımız konuştu.
Tasarının
8inci maddesi mali politikamızın yatırım
harcamalarına ilişkin usul ve esaslarını belirliyor.
Öncelikle 2010 yılı programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama
yapılmayacağını hükme bağlıyor. Bunun amacı,
yatırımların yıllık programlar hâlinde
gerçekleşmesinin sağlanması.
Proje veya
işin öngörülen ilk yatırım ödeneğinin toplam proje
bedelinin yüzde 10undan az olmayacağı koşulunu getiriyor.
Ayrıca, kurumlara, projenin yatırım ödenekleri içinde kalmak
koşuluyla revize imkânı tanıyor. Burada amaçlanan da yıl
içinde belirlenen yatırımlara hız kazandırmak ve bir an
önce 2010 yılı içinde işe başlanabilmesini sağlamak.
Ayrıca,
tasarının bu maddesiyle Millî Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı gibi kurumların bütçelerinde savunma
amaçlı tesisler ile stratejik hedef planı içinde yer alan alım
ve hizmetlere 2010 yılı yatırım programında yer
verilmesine gerek duyulmadığı da düzenlenmektedir.
Bu maddenin
üzerinde çok fazla konuşulacak konu yok. Ancak, bütçeyi konuşurken
bütçe ile demokrasi ilişkisi arasındaki bağ hiç
konuşulmadı. Bu duygu ve düşüncelerle sizlerle şunları
paylaşmak isterim: Bir ülkenin demokrasi kalitesi, hukuk kalitesi, o
ülkenin toplumsal huzuru, istikrarı ve ekonomik
gelişmişliği birbirinden ayrılamaz. Kişilerin veya
devletlerin, devletin kurumlarının demokrasi ve hukuk
anlayışları birbirinden farklılık gösterirse kaos
kaçınılmaz olur. Parlamentonun temel hedefi, demokrasi, hukukun
çağdaş standartlara kavuşturulması, bireysel hak ve
özgürlüklerin hukuk tarafından güvence altına alınması için
kişi ve kuruluşlara önderlik etmek olmalıdır. Arzum, iktidar
ve muhalefetiyle sivil bir anayasayı, çağdaş standartlarda bir
demokrasiyi tesis etmenin bu Parlamentoya nasip olmasıdır. Bir
parlamenter olarak durduğumuz yer ve durduğum yer çağdaş
sivil bir anayasa ve evrensel standartları yakalamış bir
demokrasinin yanıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçemizin milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Fındıklı.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Bakanlığınızın 2009 yılında
illere yolladığı bütçe ödeneği dışındaki ek
ödemeler toplamı nedir? Edirne iline hangi işler için ne kadar ek
ödenek gönderilmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Hükûmetinizin yanlış politikaları yüzünden çok
sıkıntılı bir dönem yaşayan çiftçilerimize bir de
hazine arazileri ecrimisil kiralarının yüksekliği darbe
vurmaktadır. Bu manada çiftçilerimizi korumak ve desteklemek adına
önümüzdeki yıl ecrimisil fiyatlarını aşağıya
çekmeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Koçal
Sayın Koçal yok mu?
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın Bakana
soruyorum: 1923-2003 yıllarını kapsayan seksen yıllık
dönemde Türkiyenin toplam cari açığı 57 milyar dolardır,
2003-2007 yıllarını kapsayan son beş yılda ise
Türkiyenin cari açık toplamı 114 milyar dolardır. Karamsar bir
tablo gibi görülüyorsa da gerçektir. İnkâr edilmez bir gerçek daha
vardır, o da işsizliktir ve AKP hükûmetleri döneminde ekonomide
rakamlar ne kadar saklanırsa saklansın, seçim bölgem Gaziantep ve tüm
ülkemizde işsizlik oranı çığ gibi büyüyor. Nitekim
TÜİKin verilerine göre Ocak 2008 itibarıyla Türkiyede işsizlik
oranı yüzde 11,3e çıkmıştır. 2009da da işsizlik
oranı bundan aşağı değildir. Bu kötü
gidişatı önlemek için projeleriniz nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bakanlıklarda teknik kadrolu şube müdürlerine ek ödemeleri yüzde 53
iken yüzde 100e çıkarılmıştır. Aynı uygulama
genel idare hizmetlerindeki şube müdürlerine ve müessese müdür
yardımcıları ile il müdür yardımcılarına da
verilecek mi, ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz?
İkinci sorum:
Ülkemizin üçte 1ini oluşturan tarım kesimi büyük bir
sıkıntı içerisindedir. Maliyetleri büyük ölçüde artıran
gübre, mazot ve tohumda uygulanan KDV oranlarını, elmas ve
pırlantaya uygulanan yüzde 0 oranına indirmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
birinci sorum: Adana Büyükşehir Belediyesinin hazineye borcu ne
kadardır?
İkinci
sorum: Adana Büyükşehir Belediyesince projelendirilen, on üç yıldan
beri inşaatı devam eden ve hâlâ hizmete açılamayan 14
kilometrelik metro mu, hafif raylı sistem mi, ne olduğu da belirsiz
olan ve yaklaşık 1 milyar dolara yakın para harcanan bu tesisin
hizmete açılması yönünde Hükûmetinizin bilgisi var mı? Yoksul
ülkemizin kaynaklarını böylesine hovardaca çarçur edenlerden hangi
kurum, ne zaman hesap soracaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hastalardan
sağlık ocakları, devlet ve özel hastanelerde katkı
payı alınmaktadır. Bu durum bazı sosyal katmanlarda
rahatsızlık oluşturmaktadır. Emeklilerden veya fakir
insanlardan alınmaması konusunda bir çalışmanız var
mıdır?
Tokat ilinde
yıllardır yapımları devam eden Tokat çevre yolu,
Niksar-Tokat yolu, Erbaa-Taşova yolu, Zile-Alaca-Sungurlu yolları,
Tokat-Amasya yolları ödenek yetersizliğinden bir türlü
bitirilememektedir. Buralara ek ödenek temin etmeyi Maliye
Bakanlığı olarak düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bazı basın organlarında, sözleşmeli personel statüsünün
kaldırılacağı ve diğer kadrolu personel statüsüne
dönüştürüleceği ifade edilmektedir. Bu konuda Maliye
Bakanlığının bir çalışması bulunmakta
mıdır?
Eşit
işe eşit ücret konusunda fikirleriniz nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Niğde, nüfus itibarıyla Türkiye sıralamasında
52nci sırada fakat son yedi yıldır, Niğde, kamu
yatırımları açısından devletten aldığı
pay bakımından 72nci sıralarda. Bunun özel bir nedeni var
mıdır ve 2010 bütçesinde Niğdenin sıralaması
nerededir?
TEDAŞ
alacaklarının yeniden yapılandırılması
düşünülmekte midir? Bu gelir kalemleri içerisinde çiftçilerden
alınacak bu TEDAŞ faizleriyle beraber gelirler var mıdır?
Bir de son
zamanlarda tarım kredi borçlarında çitçiler üzerinde icra
uygulamaları son hızıyla devam etmektedir. Bu konudaki
düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Kırsal Kalkınma Programına göre alınan
illerde aranacak şartlar: Bir, göç vermiş il olması; iki,
gayrisafi yurt içi hasılaya göre 1.500 doların altında bir
gelire sahip olması gerekir. Bu bağlamda, Adıyaman ilimiz,
sürekli göç veren bir ilimizdir; aynı zamanda gayrisafi yurt içi
hasılaya göre de 750 dolar dolayında bir geliri vardır. Bu
Kırsal Kalkınma Programına Adıyaman ilimiz
alınmamıştır, acaba nedenini açıklar
mısınız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
AKPli bakanlar ve diğer yetkililer, Türkiyedeki ekonomik krizin
sorumluluğunu küresel ekonomik krize bağlamaktadırlar. Ancak,
Sayın Başbakan, ekonomiyle ilgili yönetimi sil baştan
değiştirmiştir; ekonomiyle ilgili 3 bakanı Kabine
dışı bırakması, bakanları krizin sorumlusu olarak
gördüğünü göstermektedir.
Yine, ekonomik
yönetimde ne gibi köklü ekonomik değişiklikler getireceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Başkanım teşekkür ediyorum.
Soruların
bir kısmına cevap vermeye çalışacağız.
Özellikle,
ecrimisil fiyatlarıyla ilgili olarak mevzuatta fiyatları indirme veya
çıkarma gibi bir şeyi yapmamız çok mümkün gözükmüyor çünkü bu,
birtakım esaslara göre, mevzuatın getirdiği kurallar
çerçevesinde bazı esaslara göre ve bazı oranlara göre
belirlendiğinden bunu Hükûmetin direkt belirlemesi diye bir şey söz
konusu değil.
Sözleşmeli
personelle ilgili olarak Maliye Bakanlığımızın
herhangi bir çalışması şu aşamada bulunmamaktadır
ancak Hükûmetimiz eşit işe eşit ücret uygulamasına önem
vermektedir. Nitekim 2008 Ağustos ayında ek ödeme getirmek suretiyle
bu alanda önemli bir iyileştirme yapılmıştır.
Ayrıca Avrupa Birliği sürecinde de Türkiyenin gerçekten ILO
standartlarında ve AB standartlarında bir sendika yasasına ve
çalışma koşullarına kavuşması için de
hazırlıklarımız sürmektedir.
Genel idare
hizmetlerindeki şube müdürlerinin ek ödemeleriyle ilgili
çalışmalar sürdürülmektedir. Çalışmaların sonucuna
göre bir karar verilecektir. Şu aşamada henüz verilmiş bir karar
yoktur.
Sayın Taner
2009 sonu itibarıyla İşsizlik Sigortası Fonunda
biriken tutarı sormuştu.
İşsizlik Sigortası Fonunda Kasım 2009 sonu itibarıyla
biriken tutar 41 milyar 596 milyon Türk lirasıdır.
İşsizlik
sigortasının uygulanmaya başlandığı Mart
2002 tarihinden Kasım 2009 tarihine kadar sisteme 2 milyon kişi
başvurmuş, 1,7 milyon kişi işsizlik ödeneği almaya hak
kazanmıştır. Bu kapsamda 2 milyar 868 milyon Türk lirası
ödeme yapılmıştır. Bu bilgiler de İşsizlik
Sigortası Fonunun aylık basın bülteninde
yayınlanmıştır. Eğer isteyen vekillerimiz olursa
Maliye Bakanlığımız tarafından da kendilerine
ulaştırılabilir.
Bunun
dışında küresel krizle ilgili bir soru vardı. Bugün,
Sayın Başkanım, siz de takdir edersiniz, Avrupanın,
Amerikanın önde gelen bankaları, finans kurumları iflas
ederken, zarar ederken Türkiyede tek bir bankamız zarar dahi etmemiştir.
Bu da ekonomi yönetimindeki arkadaşlarımızın bu konularda
gerekli hassasiyeti göstermeleri ve 2001 krizinde yaşanan hataların,
yapılan hataların derslerinin Hükûmetimiz tarafından iyi
çıkartılmış olmasından dolayıdır. Çok
şükür, biz, bir gecede yüzde 8 bin faizlerin ödendiği, kepenklerin
kapandığı günleri bu millete yaşatmadık, inşallah
yaşatmayacağız da.
Bu çerçevede
elektrik borç yapılandırmayla ilgili bir soru gelmişti.
TEDAŞ tarafından abonelere uygulanacak tarifeler 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve ikincil mevzuatı
doğrultusunda hazırlanarak, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu
tarafından onaylanarak yürürlüğe girmektedir. Tarımsal sulama
abonelerinin çok zamanlı tüketimi ölçen sayaçların bulunması
veya gerekli sayaç değişikliğinin yapılması hâlinde
günün farklı zaman dilimlerinde farklı fiyat uygulanan çok
zamanlı tarifeden enerji alma imkânı bulunmaktadır. Çok
zamanlı tarifeyi seçen tarımsal sulama abonelerinin
sulamalarını gece dönemi olan 22.00 ila 06.00 saatlerinde
yapmaları hâlinde daha ucuz enerji kullanabilmektedirler.
4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 13üncü maddesi (c) bendinde
yer alan Belirli bölgelerde ve/veya belirli amaçlara yönelik olarak
tüketicilerin desteklenmesi amacıyla sübvansiyon yapılması
gerektiğinde, sübvansiyon fiyatlara müdahale edilmeksizin miktarıyla
esas veya usulleri Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu
kararıyla belirlenmek üzere söz konusu tüketicilere geri ödeme
şeklinde yapılır. hükmüyle düzenlenmiştir.
Diğer
sorulara da yazılı cevap vereceğiz.
Ben bütün
milletvekillerinin yapıcı eleştirilerine, sorularına
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu maddeyi
okutuyorum:
Resmi
taşıtlara ilişkin hususlar
MADDE 9 (1) Bu
Kanuna bağlı (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar,
ancak çok acil ve zorunlu hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili
bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile
edinilebilir.
(2) Vakıf,
dernek, sandık, banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri
kuruluş veya kişilere ait olup 237 sayılı Kanun
kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu
kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarınca kullanılan
taşıtların giderleri için (güvenlik hizmetlerinde
kullanılan taşıtlar hariç) kurum bütçelerinden hiçbir
şekilde ödeme yapılamaz.
(3) Türk
Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil), Emniyet Genel Müdürlüğü ile
Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel
Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca hibe edilecek
taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın
Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(4) Emniyet Genel
Müdürlüğüne ait taşıtlar, 12/4/2001 tarihli ve 4645
sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde
gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi İçişleri
Bakanlığının talebi ve Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu
kararında belirlenmek kaydıyla 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanununa tâbi olmaksızın mübadele
yoluyla yenileri ile değiştirilebilir. Aradaki fiyat farkı,
döner sermaye gelirleri, sosyal tesis veya kantin gelirleri ile Türk Polis
Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gelirlerinden
karşılanır.
(5) Türk
Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ait taşıtlar, 30/5/1985
tarihli ve 3212 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli
cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi Milli
Savunma Bakanlığının (Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için
ise İçişleri Bakanlığının) talebi ve Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu
kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı Kanuna tâbi
olmaksızın mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir.
Aradaki fiyat farkı, sosyal tesis gelirlerinden, kantin gelirlerinden,
döner sermaye gelirlerinden veya bağış yoluyla (Jandarma Genel
Komutanlığı için Jandarma Asayiş Vakfı gelirlerinden)
karşılanır.
(6) Türk
Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ait taşıtlardan,
trafiğe tescil tarihi itibarıyla en az 10 yaşını doldurmuş
olanlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek
bulunmaksızın, cinsi ve adedi, ilgisine göre Milli Savunma
Bakanlığı veya İçişleri
Bakanlığının kararıyla, 4734 sayılı Kanuna
tâbi olmaksızın ve satılacak taşıt sayısı
satın alınacak taşıt sayısından az olmamak ve
satın alınacak taşıt sayısı Milli Savunma
Bakanlığı için 40 adedi, Jandarma Genel
Komutanlığı için 10 adedi ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı için 5 adedi geçmemek üzere mübadele yoluyla
yenileriyle değiştirilebilir ve aradaki fiyat farkı, bütçeden
karşılanabilir. Bu fıkrada yer almayan hususlar hakkında
3212 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili
Sayın Ahmet Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2010 bütçesi kanun tasarısının 9uncu
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi en derin sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütçenin her kalemini burada gelir ve gider
açısından irdeliyoruz, değerlendiriyoruz ve tabii, bu arada da
bir Türkiye fotoğrafı çekmeye çalışıyoruz. Yani,
özellikle 2002den 2007ye, 2009a kadar yedi yıllık AKP dönemini
değerlendirmenin bir fırsatı olarak değerlendiriyoruz bu
bütçe görüşmelerini.
Değerli
arkadaşlarım, 2002de Türkiye 2001 krizinin ağır
faturasını o günkü Parlamentodaki partilere ödetti hepimizin
bildiği gibi ve sonuçta AKP iktidara geldi ve 2002den itibaren de dünya
çok önemli bir para bolluğu içerisine girdi 2003ten itibaren. 5-6 trilyon
dolar para bütün dünyayı dolaşan, dünyada kendine kârlı
yatırımlar arayan, sığınacak liman arayan bir
fotoğraf gördük ve bu para bolluğunun belki de dünyanın en
şanslı döneminin iktidarı olan AKP bu yedi yılı
nasıl değerlendirdi meselesini birçok açıdan
arkadaşlarım değerlendirdi ama ben de şöyle bir bakmak
istiyorum.
Bakın, 2002
yılında Türkiyede tasarrufların, değerli
arkadaşlarım, millî gelire oranı yüzde 19,1di. Türkiye yeni bir
krizden çıkmıştı ama Türkiye millî gelirin
yaklaşık yüzde 19,1i kadar tasarruf yapabiliyordu. 2007
yılında bu maalesef yüzde 15,5a, daha sonra 2009 yılında
da 14,2ye düştü. Biz, bu para bolluğu dönemini yatırım
yapmaktan ziyade daha çok bu parayı günübirlik, sıcak para olarak
değerlendirip portföy yatırımlarda değerlendirdik ve
ekonomimizin yükünü de tamamen kapasite kullanım oranı üzerine
bindirdik ve hepimizin bildiği gibi yüzde 85-86lara varan bir kapasite
kullanımıyla, değerli arkadaşlarım, yatırım
yapılan, yeni yatırımların, teknolojinin
geliştiği ve değiştiği bir ülke olarak
değerlendiremedik bu fırsatı.
Gene,
değerli arkadaşlarım, toplam yatırımların millî
gelire oranı da 2002 yılında yüzde 18,7 iken 2009da bu rakam
15,7ye geldi.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bir kriz dönemine girdi dünya. Biz bu kriz
dönemine şanslı girdik aslında çünkü biz finans sistemimizi
revize etmiştik, çok önemli bedeller ödeyerek revize etmiştik ve bu
esas olarak dünyada yaşanan küresel kriz de bir finans kriziydi ve
dolayısıyla şanslı girmiştik. Başbakan
Teğet geçecek. demişti, aslında olabilirdi de belki. Biz
2002-2007 arasını gerçekten iyi ve doğru
değerlendirebilseydik, gerçekten böyle bir dönemi geçirme
imkânımız vardı çünkü finans sistemimizin dünyadaki bir
olumsuzluktan etkilenme ihtimali azdı ama etkilenmedi mi? Etkilendi. Biraz
önce Sayın Bakan dedi ki: Bankalar kârlarını artırarak
çıktılar krizden. Bizim orada bir laf vardır, bazen marifetini
söylerken insan esas niyetini ortaya çıkarır. Biz zaten söylüyoruz,
Finans sistemi üzerine kurdunuz bütün dünyanızı, finans sistemine
yatırım yapıyorsunuz, onları kayırıyorsunuz.
diye ve bunun karşılığında esnafı, işçiyi,
memuru, köylüyü eziyorsunuz. Evet, onların sırtından bankalara
büyük kârlar ettirdiniz, doğrudur ama finans sistemimizin ve
bankacılık sistemimizin bugün içinde olduğu
sıkıntı yurt dışına
sattığınız bankaların dışarıdaki
sıkıntılarının olası Türkiyeye
yansımasından kaynaklanacaktır. Bugün finans sistemi içinde bir
tehlike varsa, bu tehlike dışarıdan olası bize gelmesi,
sirayet etmesi beklenebilen tehlikedir değerli arkadaşlarım.
Bakın,
küresel büyüme dünyada şu anda yüzde eksi 1,1 yani dünya yüzde 1,1
küçülüyor, OECD ülkeleri yani içinde bulunduğumuz ülkeler ortalama 3,7
küçülüyor ama Türkiyenin bu yıl beklenen olası küçülmesi yüzde
6nın üzerinde. Nerede başarı arkadaşlar? 1 milyon
kişi işsiz kalmış, yatırım yok, memleket
perişan, sokaklar gezilemez hâlde. Ne ekonomi politikasında ne siyasi
politikalarda tam bir başarısızlık almış başını
gitmiş. Her tuttuğunuz elinizde kalmış, memleket savaş
alanına dönmüş, memlekette iyi yöneten bir hükûmet olduğundan
bahsediyorsunuz. Buna kargalar bile güler değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, biz 2002-2007 döneminin başarısız
olduğunu, uygulanan politikaların yanlış olduğunu hep
söyledik. Bakın, 2002-2007 döneminde dış ticaret
açığı toplamımız 316 milyar dolar, cari
açığımız ise 172 milyar dolar. Yani bu ekonomi 172 milyar
dolarlık dış kanama yaptı, dışarıya
aktı değerimiz. Bu arada 31 milyar dolarlık değerimizi
sattınız, özelleştirme adı altında. Ve bu arada,
tabii, maalesef yatırımların ortaya çıkmamasının
en önemli nedeni, sattığınız firmalar, Türkiyeye
yatırım yapmak, teknolojileri geliştirmek, bizim
işsizliğimizi azaltacak yatırım yapmak yerine sürekli
dışarıya transfer yaptılar, kâr transferi ve doğrudan
yatırımlardan 10,5 milyar dolar, portföy
yatırımlarından da 21,5 milyar dolar para
dışarıya gitti değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, bu arada Maliye Bakanlığı, Varlık
Barışı gibi bir uygulama yaptı Türkiyede, 5811
sayılı bir kanun çıkardı. Bu Kanun çerçevesinde
-arkadaşlarım soru olarak sordu- önemli haksızlıklar var
uygulamasında. Özellikle defterleri incelemede olan kişilerle ilgili
dönem dönem farklılıklar var. Bu, tam bir adaletsizliktir.
Sanıyorum, bu uygulamayı yapan İktidar ve o İktidarın
yöneticileri bunun hesabını mutlaka tarih önünde vereceklerdir. Çünkü
ne yaptıklarını süreç içerisinde göreceğiz ve kimleri batırdıklarını,
kimleri çıkardıklarını mutlaka tespit edeceğiz.
Gene,
değerli arkadaşlarım, Varlık Barışı
sırf başarıya ulaşsın diye işin kolayına
kaçılarak, resmen vergi dairesi müdürleri, değerli
arkadaşlarım, mali müşavirler aracılığıyla
mükellefler üzerinde terör estirmektedir, baskı yapmaktadır. Tam bir
Deli Dumrul Türkiyesi yaşanmaktadır: Geçenden 40 akçe, geçmeyenden 80
akçe. Telefon edilmekte 10 milyar lira daha yatır, 100 milyar daha
yatır, defterine bakmayalım, seni görmeyelim gibi bir
anlayış maliye politikası olmuş ve bunun
başarısından bahsedilmektedir değerli
arkadaşlarım. Böyle bir şey görülmüş mü? Hangi dönemde
görülmüş?
Değerli
arkadaşlarım, bir de makam araçları ve kamu araçları esas
bu maddenin konusu, ona da birkaç cümleyle değinelim. Tam bir, Türkiye bu
konuda perişanlık yaşıyor. Sanki olanakları çok
geniş bir ülkeymiş gibi, değerli arkadaşlarım, biz
eş değerimiz ülkelerden çok fazla, hatta önümüzdeki Avrupa
ülkelerinin çok önünde makam aracı sayısına sahibiz ve
bunları yenilemeyi, lüks makam arabalarına ve lüks uçaklara binmeyi
marifet sanan bir anlayış
Değerli
arkadaşlarım, önemli olan, bu ülkenin insanları aç, susuz
yollardayken, bu ülkenin işçileri işsiz kalmış, sokaklarda
coplanıyor, gözlerine biber gazı sıkılıyorken, bu
ülkenin Başbakanına uçak almak, yeni bir uçak daha almak, bu ülkenin
bütün genel müdürlerine neredeyse, müsteşarlarına, ordu
komutanlarına uçak almak, uçaklarını yenilemek marifet ve büyük
ülkenin gereği gibi sunuluyor. Büyük ülke olmak, insanlarını
mutlu etmekle, aç bırakmamakla, onları müreffeh bir toplumun
parçası olarak bu ülkede gururla yaşatmakla olur değerli
arkadaşlarım. Başbakana bir tane daha, 61 milyar dolara Türk
Hava Yollarının sırtından uçak almak ve Türk Hava
Yollarının ortağı olan insanlara bunun bedelini ödetmek
gurur verici bir gelişme falan değildir.
Değerli
arkadaşlarım, ihtiyaç, bu ülkedeki eski itfaiye araçlarını
süratle yenilemektir. Bu ülkede yollarda kalan ambulansları yenilemek,
yeni yeni ambulansları bu ülkenin hizmetine sunmak esas olan amaçtır.
Bu ülkede kamunun iş makinelerinden, havuz sistemiyle, daha iyi
yararlanacak bir sistem kurmak doğru olan davranıştır. Bu
ülkede makam araçlarını bir havuz sistemi içinde değerlendirerek
en ekonomik şekilde kullanmak esas meseledir değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
Obamanın, Amerikan Başkanının sipariş
uçağını iptal ettiği bir ortamda, biz marifet gibi,
Sayın Başbakana bir uçak daha aldık ve geçen gün bir
başbakan yardımcımız bir tilki-aslan hikâyesinden bahsetti
değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET KÜÇÜK
(Devamla) Yani Çok gezen tilki yatan aslandan iyidir.
Bakın, çok
güzel tilki ve aslan hikâyeleri var ama burada anlatırsam belki incitici
olur, belki de buranın mehabetine pek uymaz, onun için bu hikâyeyi anlatmayacağım
ama tilki ve aslan
Tilkiye benzetirseniz Başbakanınızı, bu
benim ağrıma gider.
Bakın, o
zaman tilkilerin ikisi birden şu anda geziyor gibi bir anlayış
ortaya çıkar, bu doğru değildir değerli
arkadaşlarım. Onun için yaptığımız benzetmelerde
dikkatli olmalıyız. Bu ülkede bizim Başbakanımız da
Cumhurbaşkanımız da tilkiye benzememektedir, benzememelidir
değerli arkadaşım, benzetilmemelidir. Böyle bir şey olmaz!
Bu ülkede illa bir şeylere benzeteceksek, benzetilecek çok daha asil, çok
daha gurur duyulabilecek davranışları gösteren varlıklar
vardır.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede Yaşar Büyükanıta alınan makam
aracı -emeklilikten sonra- çok tartışma konusu oldu, dikkatli
olunmalıdır; Hilmi Özköke alınan araç tartışma konusu
oldu, bu konularda dikkatli olunmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET KÜÇÜK
(Devamla) - Ben bu duygu ve düşünceler içerisinde bu ülkenin
olanaklarının bu fakir insanların sırtından
çıktığını ve çok dikkatli kullanılması
gerektiğini belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Küçük.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Kadir Ural.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
KADİR URAL (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, büyük Türk milletinin değerli vekilleri; 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Resmi
taşıtlara ilişkin hususlar. başlıklı 9uncu
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen, dinleyen bütün milletimizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında Resmî taşıtlar devletin (T)
cetvelinde yer alan taşıtları göstermesine rağmen, son
yıllarda bütün kurumlar bu araçları kiralama yöntemi diye bir
yöntemle kiralama yoluna giderek ihtiyaçlarını karşılamaya
başladılar fakat bu usul birçok kurumu zarar ettirmekten başka
bir işe yaramadı. Kimse de bu işe dur deme ihtiyacı
hissetmiyor.
Birçok yerde kira
olarak ödenen paralarla bu araçların mülkünün alınabileceğini
hayretle gördük, görüyoruz. Bu konuda birçok örnek vermek mümkün ama ben sadece
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kiraladığı makam
araçlarını örnek vermek istiyorum: Aldığımız
bilgilere göre Meclis tarafından kiralanan lüks araçların
aylığı 1 milyar 300 milyon lira ile 2 milyar 400 milyon lira
arasında ve üç yıllığına kiralanıyor.
Şimdi, küçük
bir hesap yapalım arkadaşlar: Eğer, bu olay böyle ise ortalama
aylık 1 milyar 700 milyon liradan görürsek, üç yıllık kira
bedeli 61 milyar 200 milyon yapar. Yani, üç yıl boyunca ödenen kira
parasıyla bu araçların mülkü alınır, kendisi
alınır.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Kadir Bey, şoför de dâhil anlaşmaya.
KADİR URAL
(Devamla) - Araçların mülkünü almak yerine kiralama yoluna gidilerek fakir
fukaranın, garip gurebanın, dulun, yetimin, öksüzün,
vatandaşın verdiği vergilerle ayakta duran devlet hazinesi
zarara uğratılmış ve bu paralar birilerine de
peşkeş çekilmiştir.
Kanunun 9uncu
maddesinin üçüncü bendine baktığımız zaman, hibe araçlar
var. Bu üçüncü bentte belirtilen hibe araçları sadece kanunda sayılan
kurumlar alabiliyor. Başka kurumlar, özellikle belediyeler niçin (T)
cetvelinin haricindeki araçları hibe olarak alamıyorlar? Ve kanunun
diğer bentlerinde verilmiş olan ayrıcalıklar bütün kurumlar
için neden uygulanmıyor?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir de Hükûmetimizden bir konuda
bilgi almak istiyorum: Yurt dışından özel olarak yine
şirketler aracılığıyla getirtilen, tanesi eski parayla
1 trilyon 300 milyar lira olan zırhlı araçların da
olduğundan bahsediliyor. Bu araçlardan son altı ayda 5-6 tane
getirildiği söylenmekte, bu araçların Başbakan, Adalet
Bakanı, İçişleri Bakanı, Devlet Bakanları Sayın
Cemil Çiçek ve Bülent Arınç beyler tarafından makam araçları
olarak kullanıldığı konuşuluyor. Ayrıca, bu
araçların trafik tescil belgelerinin olmadığı,
ruhsatları ve tabii ki plakaları olmadığı için de
kiralayan şirket tarafından yıllık vergileri de ödenmiyor.
Eğer böyle bir şey varsa, sorumlularının bir an önce ortaya
çıkarılması, sonradan çıkarsa sizin için büyük hüsran
olacağını da söylemek istiyorum.
Maalesef,
sayın milletvekilleri, lükse, ihtişama, uçaklara, makam
araçlarına harcadığımız paralarımızı
bir araya toplasak, herhâlde, çok daha güzel işlerde kullanabileceğimiz
bir servet ortaya çıkar. Saltanat, seyahat, sefahat ve menfaat
ilişkilerinin de ortadan kaldırılmasını, bu
şekilde temenni ediyorum.
Ayrıca, Türk
Hava Yolları, yıllığı 3 milyon eurodan üç
yıllığına 9 milyon euroya İspanya spor kulübü
Barcelona takımının sponsoru olmuş. Memura, işçiye,
emekliye 10 lira zam vermekten kaçan bu Hükûmet, nasıl oluyor da 9 milyon
euroyu İspanya spor kulübüne gözünü kırpmadan verebiliyor? Neyin
karşılığında, ne kazanacağı belli olmadan
veriliyor. Üstelik, bu ülkenin Türk millî takımı başta olmak
üzere desteklenecek, sponsor olunacak bir sürü spor kulübü varken. Sadece
yazıklar olsun diyorum!
Sayın
Başkan, yüce Türk milletinin değerli milletvekilleri; Sayın
Başbakanın bütçe konuşmasında ve diğer Meclis
konuşmalarında bilerek veya bilmeyerek söylemiş olduğu ve
Milliyetçi Hareket Partimizi ve Sayın Genel
Başkanımızı zan altında bırakan, bebek katili
Abdullah Öcalanın teslim edilmesi, yargılanması ve
idamının kaldırılmasının kimler tarafından,
ne zaman yapıldığını bir kez daha sizlere
hatırlatmak istiyorum: Tarih 15 Şubat 99, teröristbaşı
Türkiyeye getirildi ve İmralı Adasına yargı süreci için
hapsedildi. Bu tarihte daha seçimler yapılmadığı için
Milliyetçi Hareket Partisinden bir tane milletvekili Mecliste yoktu. 18 Nisan
99 seçimlerinden sonra, yani Aponun yakalanmasından iki ay sonra
Milliyetçi Hareket Partisi Meclise girdi ve koalisyon hükûmetinde yer
aldı. Yani Sayın Başbakanın ve AKPli yetkililerin birçok
defalar ve o gün MHP sıralarına dönerek söylediği Apo size
teslim edildi. mealindeki sözleri koskoca bir iftiradır, yalandır.
Sayın
milletvekilleri, 31 Mayıs 1999 tarihinde teröristbaşı
yargılanmaya başlandı. 29 Haziran 99da, Yargıtay 9. Ceza
Dairesi tarafından idam cezası oy birliğiyle onaylanarak iç
hukuk süreci tamamlandı. Şimdi buraya dikkat edin: İç hukuk
süreci tamamlandıktan sonraki gün, Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın yol arkadaşları, 58inci Hükûmetin
Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah
Gülün ve Abdüllatif Şenerin de altında imzaları bulunan,
zamanın Refahyol hükûmetleri döneminde imzalanan ve Aponun Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvuru hakkını tanıyan
11 no.lu Protokolün verdiği imkânla teröristbaşı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş, mahkeme, dava
sonuçlanana kadar infazın ertelenmesini
kararlaştırmıştır. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin bu kararından sonra üçlü Koalisyon Hükûmeti yetkilileri, 12
Ocak 2000 tarihinde yedi buçuk saat süren o tarihî toplantıyı
yapmış ve AKPli yetkililerin kara propaganda yapmak için
devamlı çıkarıp gösterdikleri ve yandaş medyalarında
yayınlattıkları o karar metni imza altına
alınmıştır. O karar metninde ne vardır? Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi ne karar verirse versin, Aponun
idamının üç lider tarafından kabul edildiğinin imza
altına alınması vardır. İdama karşı
olduklarını söyleyen rahmetli Bülent Ecevitin ve Mesut
Yılmazın idamı kabul edip imza altına almaları
Milliyetçi Hareket Partisi ve Sayın Genel Başkanımız Doktor
Devlet Bahçelinin çok büyük başarısından başka bir
şey değildir. Bundan sonra ne oldu? Ne mi olacak?
14 Ağustos
2001 tarihinde AKP kuruldu ve birçok milletvekili hemen AKP Grubunu kurarak
AKPnin bazı milletvekillerinin de evet oylarıyla destek
verdiği o tarihî oturumda idam cezası kaldırıldı.
MUHARREM VARLI
(Adana) Kim onlar?
KADİR URAL
(Devamla) - O gün sadece MHPli milletvekilleri idam cezasının
kaldırılmasına hayır diyerek
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Komisyonda ne oldu, komisyonda? Komisyonun
aşamasını anlat, komisyonun.
KADİR URAL
(Devamla) -
karşı çıkmalarına rağmen ANAPlı,
DSPli, DYPli, SHPli, YTPli, bağımsız ve AKPli bazı
milletvekillerinin oylarıyla yasalarımızdan idam
kaldırıldı. Tarih 2 Ağustos 2002. Tutanaklara
bakarsınız
Şimdi,
AKPli yetkililer gidiyorlar vatandaşa İdamı biz
kaldırmadık, MHP idamı kaldırdı. mealinde sözlerle
propaganda yapıyorlar fakat Meclis tutanakları yalan söylemez.
Bakıyoruz o zamanki tutanaklara, idamı kaldırıp Apoyu
idamdan kurtaran yasaya onay veren AKPli bazı milletvekilleri
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Komisyonda ne yaptınız?
KADİR URAL
(Devamla) -
ve o zaman başka partilerde ve bağımsız
milletvekili olup da şu anda AKPden milletvekili olan birçok
arkadaşımızı da aramızda görüyoruz. Tutanaklara
bakarsınız inanmazsanız.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Komisyonu anlat.
KADİR URAL
(Devamla) Burada isimlerini de verebilirim ama zamanım yetmiyor,
söyleyeceğim birkaç tane daha kelime var.
Sayın
Başbakan, değerli AKP milletvekilleri; o tarihî oturumda MHPli
milletvekilleri idamın kaldırılmasına hayır
demelerine rağmen bu konuştuklarımızdan sonra bu konu
hakkında bundan sonra MHPyi suçlayıcı bir bühtanda bulunur
iseniz hepinizi müfteri ilan edeceğimizi bir kere daha haykırmak
istiyorum. Eğer asmak istiyorsanız ki, 300 milletvekilisiniz
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Buyurun.
KADİR URAL
(Devamla) -
getirin yasayı, şahsım adına evet oyu
vereceğim.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) İnsaf.
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Geçti.
KADİR URAL
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Başbakan, yine bütçe konuşmasında geçmişi kötülemek
adına burada kürsüye çıktı ve borç ödüyoruz edebiyatı
yaptı. Ey Başbakan! Atatürkten bu yana Türkiye Cumhuriyetinde 2002
yılına kadar yapılmış olan yatırımların
hepsi 200 milyar borç ile yapıldı. 2002den sonra, bu
yapılanları borç ödüyoruz diye haraç mezat babalar gibi
satmanıza rağmen, borcumuzda bir azalma değil, 500 milyar liraya
yaklaşan bir borç dağıyla karşı karşıya
bıraktınız memleketi. 2002ye kadarki Türkiye Cumhuriyetinin
bütün kazançlarını satmanıza rağmen, sizin yedi yılda
yaptığınız 200-300 milyar borç ile bu memlekette ne
yaptınız? Hâlâ borç mu ödüyoruz diyorsunuz? Bu kadar
özelleştirmeye rağmen borç bitmediyse, satacak, özelleştirecek
yer arıyorsanız, öncelikle yakınlarınıza kamu
bankalarından verilen kredilerle alınan basın
kuruluşlarını ve oğullarınızın
aldığı gemicikleri satın ki dürüstlüğünüzü görelim.
Dürüstlük
demişken, konuşmanızda grubumuza ve Sayın Genel
Başkanımız Doktor Devlet Bahçeliye hakkınız ve tabii
ki haddiniz olmadan dil uzatmaya heves ettiniz. Sayın Genel
Başkanımızın en küçük bir yolsuzlukla isminin
anılmadığını bütün Türk milleti çok iyi bilir ve
görür. Eğer, her fırsatta Kasımpaşalı ayaklarıyla
attığınız naralara güveniyorsanız -ki buradan bütün
Kasımpaşalı vatandaşlarıma saygı ve sevgilerimi
sunuyorum- yemezler, hazmetmezler Sayın Başbakan! Çünkü
Kasımpaşalılık, çiftçiye Ananı al git. demek,
Mehmetçiğe Askerlik yan gelip yatma yeri... demek, burs parasıyla
okuyan çocuklar nasıl oldu da gemiler aldıkları zaman bunlara
gemicik demek değildir. Hele Kasımpaşalılık Analar
ağlamasın. deyip oğlunun birine çürük sağlık raporu
aldırıp askere göndermeyip, birini de yirmi bir günlük asker yaparak,
Sayın Bülent Arınçın deyimiyle sırça köşklerde
askerlik yaptırmak hiç değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın.
KADİR URAL
(Devamla) Sayın Başbakan, Kasımpaşalılar şehide
kelle, bebek katili Abdullah Öcalan denilen caniye sayın diye hitap
etmeyi de kendilerine zül sayarlar. Ayrıca, Kasımpaşalılar
her zaman Türk milletinin şerefli bir mensubu olmayı da bir gurur
vesilesi olarak görürler ve bunu her ortamda söylerler.
Sayın
Başbakan, size hatırlatmak isterim ki bizim Genel
Başkanımız Doktor Devlet Bahçelinin, zimmet, kalpazanlık,
resmî evrak ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için
teşekkül oluşturmak suçlarını işlediği
iddiasıyla ilgili herhangi bir dosyası da yoktur ama ne yazık
ki, maalesef, bu saydığım suçlardan dolayı, siz
soruşturma dosyasıyla karşı
karşıyasınız Sayın Başbakan. Bizim
alnımız açık, bizim hesaplarımız açık. Biz sözde
değil, özde Kasımpaşalıyız, Türk milletiyiz.
diyorsanız biz de Toros Yörükleriyiz, Türküz, Türk milletiyiz. (MHP
sıralarından alkışlar) Bizim ve Sayın Genel
Başkanımızın alnı açık, hesapları
açıktır. Göze alabiliyorsanız, gözünüz yiyorsa, yüreğiniz
yetiyorsa kaldırın dokunulmazlıkları, ak koyun-kara koyun
belli olsun.
Size son
diyeceğim: Gururlanmayın Sayın Başbakan, sizden büyük Türk
milleti var, sizden büyük Allah var.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ural.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Artvin Milletvekili Sayın Ertekin
Çolakta.
Buyurun
Sayın Çolak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9uncu
madde üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
9uncu madde,
resmî kurumlarımıza ait resmî araçların alımı,
bakımlarıyla ilgili konuları düzenlemektedir.
Değerli
arkadaşlarım, 2010 yılına girerken ülkemizde
yaklaşık 14 milyon 200 bin civarında taşıt mevcut olup
resmî kurumlara ait taşıt sayısı ise yaklaşık 153
bin civarındadır. Bu düzenleme ile resmî kurumların araç
alımına belli bir sınırlama getirilmiştir. Bununla
birlikte acil ve zorunlu durumlarda ilgili bakanlığın teklifi ve
Bakanlar Kurulunun kararıyla yeni araç alımı yapılabilir
arkadaşlar. Aynı şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve
Emniyet Genel Müdürlüğüne ait taşıtlarla mübadele yoluyla yeni
araç alımı yapılabilir.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz hafta başından beri 2010
yılı bütçesini görüşüyoruz. Bütçeler, yeni yıla girerken
yeni umut, yeni iş, aş, ekmek ve yeni müjde demektir. Ben de yeni
bütçemizle birlikte yeni yıla girerken ilimiz için bir müjde vermek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 1960 yılından beri Artvin halkının
hükûmetlerden, devletinden bir talebi var. O da Hopa ve Borçka ilçelerimizin
arasında olan Cankurtaran Tünelinin yapılması. Tam elli
yıldır Artvin halkı bunu beklemekte.
Değerli
arkadaşlarım, bu elli yıllık hayalin gerçek olması
yolunda önemli bir adım atıldı ve Yüksek Planlama Kurulu
kararı çıktı. Şuradan göstermek de istiyorum. Bu, Yüksek
Planlama Kurulu kararı. Bu kararda, Cankurtaran Tünelinin
yapımına karar verilmiş ve gerekli ödeneğin ayrılarak
2010 yılında inşaatına başlanacağı
söylenmektedir. İlgili 7 bakan ve Başbakanımızın
imzasının olduğu bu Planlama Kurulu kararının Artvin
ilimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz cuma günü, bir CHP milletvekili bu kürsüden konuşurken
kendi köyüne güvenlik nedeniyle gidemediğiyle ilgili bir konuşma
yaptı. Bu bölge, benim bölgeme yakın bir bölge. Köyün muhtarını
aradım. Muhtarın ismi Turan Sinan, Erzurum Şenkaya ilçesi
Beşpınarlar köyü muhtarı. Buradan, Sayın Muhtara ve köyüne
de selam ve saygılarımı gönderiyorum. Sayın Muhtarım,
böyle bir sıkıntı olduğundan bahsetti sizin köyünüzden yetişmiş
bir milletvekili. Böyle bir şey var mı? dedim. Köyün muhtarı
-telefonları var, isteyene verebilirim- Sayın Milletvekilim, o
Milletvekili bizim köyümüze ne zaman geldi de böyle bir sıkıntı
yaşandı? Kesinlikle böyle bir şey olmamıştır. Bu
Milletvekili, sadece kardeşinin cenazesinde bir günlüğüne gelmiş
ve onun dışında da hiçbir zaman köyümüze
uğramamıştır, böyle bir sıkıntı da
olmamıştır. dedi.
Değerli
arkadaşlarım, bu açıklama, yalan bir açıklama. Peki, bu
açıklamayı yapan arkadaşlarımız, sadece AK
PARTİye sıkıntı vereyim, zarar vereyim derken acaba kimin
ekmeğine yağ sürüyorlar? Bundan kim faydalanıyor ya da bundan
kim zarar görüyor? Hepimizin içerisinde bulunduğumuz geminin
kaptanına sadece muhalefet edeyim, zarar vereyim diye, hepimizin
içerisinde bulunduğu geminin tabanını delmeye çalıştığımızı
unutmamamız lazım değerli arkadaşlarım.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Gemi mi kaldı Allahını seversen!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Kaptan yanlış yere gidiyor, rotası bozuk!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Bazı arkadaşlara da buradan bir hatırlatmak
istiyorum değerli arkadaşlarım.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Alabora olmuş!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Bazı arkadaşlar böyle burada kaçamak cevaplarla,
kaçamak konuşmalarla bu işin içerisinden çıkamazlar. Bazı
arkadaşların bir hatırlaması lazım: 1999
yılında seçimlere giderken o teröristbaşını ancak kendilerinin
asacağına söz vererek milletten oy istediklerini kendileri
unutmuş olabilir ama Türk milleti onu unutmamıştır,
unutmayacaktır. Bunun da bilinmesi gerekir değerli
arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TANKUT
(Adana) Gel de sen as o zaman, sen as!
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Açılım kardeşi oldunuz, şimdi sarf ettiğin
şu laflara bak! Ayıp ya!
YILMAZ TANKUT
(Adana) Madem şikâyet ediyorsun, sen niye asmıyorsun?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Değerli arkadaşlarım
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Biz tek başımıza iktidarda mıydık?
Tek başınıza iktidarsınız, sizi tutan mı var?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Bu Hükûmetin eleştirilecek tarafları olabilir
değerli arkadaşlar
OKTAY VURAL
(İzmir) Peki niye kurtardınız 2002de, ha?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla)
ama bu Hükûmetin alkışlanacak binlerce projeleri
vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Seni gidi
Seni gidi kaçak güreşçi!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Tutan mı var? Buyurun.
BAŞKAN
Sayın Özdemir!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Rahatsız mı oldunuz arkadaşlar?
Bu Hükûmetin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR URAL
(Mersin) Asabiliyorsan as! Gözün yiyorsa as!
BAŞKAN
Sayın Ural
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi Aponun ipiyle açılımı
hazırlıyorsunuz değil mi, ha? Aponun ipine sarıldın,
değil mi?
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
KADİR URAL
(Mersin) Asabiliyorsan as!
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sen
BAŞKAN
Sayın Ural
Sayın Tankut
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Şimdi, örneğin, arkadaşlar, biraz önce burada
uçak konuları eleştirildi. Peki, arkadaşlar, ben kendi ilimden
örnek veriyorum: Daha geçtiğimiz hafta iki defa peş peşe hastalanan
bir öğrenciyi ambulans helikopter Erzurumdan geldi, aldı ve bölge
hastanesine götürdü.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sen af çıkarırsın ancak!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) İki gün önce tekrar, ikinci -acil olan- bir hastayı
alıp tekrar bölge hastanesine götürdü.
Arkadaşlar,
bu tür çalışmaları, bu tür projeleri AK PARTİden önce
ancak Amerikan filmlerinde izliyorduk. Bu, alkışlanması gerekli
olan bir projedir değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Vay, vay, vay, vay! Fazla Amerikan filmi izlemişsin sen de,
onun için Amerikan senaryolarını gerçek sanıyorsun!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Böyle projeler alkışlanması gerekirken, ne
yazık ki burada, ülkemize, milletimize ve hepimize zarar verecek
konuşmalar yapılıyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Başbakan da Amerikan filmi çeviriyor zaten, Amerikan
filmi, değişen bir şey yok!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Bunu da buradan ne yazık ki üzülerek söyleyeyim
arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Amerikan filmi mi çeviriyoruz burada?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Arkadaşlar, konuşmama son verirken
(MHP
sıralarından İyi yaparsın. sesleri)
OKTAY VURAL
(İzmir) Fazla bile oldu ya!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla)
yeni bütçemizin ve yeni yılımızın bütün
milletimize, ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çolak.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şahısları adına ikinci söz, Malatya Milletvekili Sayın
Ömer Faruk Öze aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkanım, sayın
konuşmacı şahsımı Yalan söylüyor. diye şey
yaptı.
BAŞKAN
Tamam. Şimdi ilan ettim, önce arkadaşımız yapsın
konuşmasını, size söz vereceğim.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Buyurun.
Beş
dakikanız var.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 mali
yılı bütçe kanununun 9uncu maddesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 2010
Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
hazırlanmasında emeği geçen başta Maliye
Bakanımıza, Maliye bürokratlarına, Plan-Bütçe Komisyonu
üyelerine ve Başkanına ve tüm emeği geçen kamu görevlilerine
teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
İktidarı olarak her şeyden önce güven ve istikrara önem verdik
ve güven ve istikrar sağlanmadan hiçbir gelişmenin,
kalkınmanın, ilerlemenin olamayacağını çok iyi
biliyoruz. Bu yüzden, güven ve istikrarı tesis etmek için gereken
adımları teker teker atıyoruz.
Türkiye
ekonomisinin 2002-2008 dönemi arasındaki ortalama büyüme hızı
yüzde 5,8dir. 2009 yılında da dünyada olan bunca krize rağmen
yine Türkiye biz geldiğimizde 23üncü büyük ekonomi iken 17nci büyük
ekonomiye çıkmıştır ve bu kriz süresince de 17nci
sırada kalmayı başarmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çatışmalarla, terörle,
gerilimle, umutsuzlukla gündemde kalan,
meselelerine cesaretle el atamayan, sorunların çözümü için samimiyetle,
kararlılıkla risk almayan, alamayan bir ülke, her alanda olduğu
gibi ekonomide de geri kalmaya ve yerinde saymaya mecburdur.
Türkiyemizin
meselelerinin iç içe geçmiş meseleler olduğunu biliyoruz. Yıllarca
çözümsüz olarak bırakılan, çözümsüzlüğe terk edilen ve üst üste
biriken meselelerin zaman içinde birbirini besler hâle geldiğini
yaşayarak görüyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik kalkınma ve
refahın demokratikleşmeden ayrı düşünülemeyeceğini
biliyoruz. Bu bağlamda son dönemlerde Hükûmetimizin
başlatmış olduğu millî birlik ve kardeşlik projesinin
önemini hepimiz özümsemeliyiz. İnsanı merkez alan
demokratikleşme yolunda kararlılıkla ilerlerken, bu ülkenin her
köşesinde, kimliği ve etnik kökeni ne olursa olsun, herkesin daha
özgür, daha demokratik ve daha müreffeh bir şekilde yaşaması
için gayret gösteriyoruz. Bu nedenle, tüm engellemelere rağmen, herkes
için daha fazla demokrasi, herkes için daha fazla özgürlük diyerek yolumuza
devam edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik krizleri ve
işsizliği yenmenin en önemli çaresi tabii ki
yatırımları teşvik etmek, yatırımları
desteklemektedir. Bu bağlamda Hükûmetimiz bu yıl içerisinde bölgesel
ve sektörel bazda teşvik uygulamasına geçmiştir. Bu alanda seçim
bölgem olan Malatyada da bu Teşvik Yasasından sonra birçok iş
adamımız yatırım yapmak üzere Malatyaya gelmiş,
gerekli çalışmalara başlamışlardır.
Yine aynı
şekilde 2004 yılında Hükûmetimizin çıkardığı
yatırım ve istihdamı desteklemekle ilgili 5084 sayılı
Teşvik Kanunu çerçevesinde Malatyada ve ülkemizin birçok ilinde birçok
yatırımlar yapılmıştır. Ama 5084 kapsamında
yapılan bu çalışmalar bu yıl sonu itibarıyla sona
erecektir. Bu, gerek işsizliğin önlenmesinde gerekse yatırımın
hız kesmeden devam etmesi noktasında 5084 sayılı
Teşvik Kanununun 2010 yılı sonuna kadar
uzatılmasının yararlı olacağı kanaatindeyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle 2010
mali yılı bütçe kanununun ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
Buyurun
Sayın Meral. Üç dakika süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya mahal
vermeyin lütfen. Ek bir dakika süre eklemeyeceğim, tam üç dakika
veriyorum.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meralin, Artvin
Milletvekili Ertekin Çolakın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Saygıdeğer milletvekilleri, bu ülkede huzuru
isteyen insanlardan birisiyim. Yıllarca milyonlarca insanı temsil
ettim. Bunların arasında Sen kimsin? Nereden geldin? Nereye
gidiyorsun? diye bir gün sormadım. Hepsini kucakladım, hepsine bugün
bir kez daha saygı duyuyorum.
Arkadaşım
buradan konuştu. Ben bir kez daha bu Mecliste gene konuştum
değerli arkadaşlarım. Benim köyümde bir olayı
anlattım. Doğrudur, Sinan, muhtardır. Bir sorsana Senin
oğlun neredeydi, ne oldu? Sorsana. Onu mu söyleyeyim şimdi buradan?
Değerli
arkadaşlarım, Sinan Sinanoğlu -muhtar- öldürüldü, eşi
öldürüldü, amcasının çocuğu öldürüldü. Ondan sonra, muhtar,
Özkan Yıldız oldu. Onu öldürdüler, onunla birlikte aza Topçusoyluyu
öldürdüler. Bir kişi daha var, ismini unuttum.
Sayın
Milletvekilim, niye yalan söyleyeyim? Yani bu ülkede yeni bir huzursuzluk
yaratmak, yeni bir çatışma yaratmak kime ne
kazandırmıştır?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Ne zaman oldu?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Ama ben isterdim ki şurada olayı bir meşru
hâle getirin. Şimdi, öyle bir noktaya getirdiniz ki, değerli arkadaşlarım,
söylesem bir türlü, söylemesem bir türlü. Artık terörü meşru hâle
getirdiniz, karşınıza aldınız, tartışma noktasına getirdiniz.
Üzüntü burada
değerli arkadaşlarım. Konuşulması gereken bu,
tartışılması gereken bu. Artık teröre Sayın
diyorlar yanınızda, siz de eyvallah diyorsunuz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sizin milletvekiliniz de söyledi!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Üzülünmesi gereken, konuşulması gereken,
tartışılması gereken konu bu. Niye yalan söyleyeyim ben?
Doğrudur, ağabeyimin ölümüne gittim, 18 tane köylü sabaha kadar beni
bekledi. Niye iftira edeyim? Ben bundan ne kazanıyorum? Benim köyümün
arazisinin
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Hiç alakası yok!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Sayın Milletvekili, ben seni üzmek istemiyorum. Sen Hiç
alakası yok. diyorsan ayıp ediyorsun! Ayıbı biliyor musun?
Sen çok ayıp ediyorsun!
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Benim ilçeme
BAŞKAN
Sayın Çolak!.. Sayın Çolak!..
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Ben iftira etmekten ne kazanıyorum? Çok ayıp
ediyorsun! Dangalak konuşuyorsun! Kusura bakma, bizim o tarafın
deyimiyle. Sen anlarsın onu, dangalak konuşmanın ne
olduğunu.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sen konuşuyorsun!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, silah
zoruyla şurada da konuştum- kendi arazilerini zapt ettiler,
Burası Kürdistan, burayı terk edin. diyorlar. Dünya bunu duyuyor,
sen yine de odunumun parası diyorsun. Olmaz böyle arkadaşlar,
ayıptır ya!
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Çok ayıp ediyorsun!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Yani, şimdi, Turhan Sinanla konuştun.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Telefonları var burada!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Şimdi söyleyeyim: Geldi, teröristler zorla bunun
oğlunu götürdü, adam öldürttüler, sonradan bunun oğlu da öldürüldü.
Onu mu söyleyeyim şimdi sana?
BAŞKAN
Sayın Meral
Sayın Meral
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Onu da söylediler mi sana? Söyledi mi onu da sana?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) - Ne bağırıyorsun!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Başbakandan öğrendim bağırmayı,
Başbakandan. Başbakan bağırıyor, ben de
bağırıyorum, onu taklit ediyorum.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ben, Sayın
Merale yanlış bir şey söylediği için Sayın Meral
demedim. Sayın Çolak muhtarın telefonlarını vermeye
kalkışıyordu. Böyle bir konunun, konuyla ilgili izah yapan bir
şahsın üzerine bu manada gidilmesinin doğru
olmadığını düşünüyorum. Onun için, ona bir dakika
size de yapmayın demek için Sayın Meral dedim.
Yani, siz
telefonla
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
dakika
O, bir izahatta bulundu ve en küçücük bir çatışmaya meydan
veren ya da sataşmaya meydan veren bir şey söylemedi. Siz
bulunduğunuz yerden sürekli olarak tacizde bulundunuz, laf
attınız. Yanlış bu. Bu tarz konuşmaların kimseye
faydası yoktur. Böyle bir konunun bu Meclis kürsüsünden dile getirilip
Muhtarla telefonla konuşmuşsunuz
Biliyor musunuz ne olduğunu!
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Yarım saat mesafede Sayın Başkanım, ben de
o bölgede yaşıyorum.
BAŞKAN
Olabilir, ama ne faydası oldu Sayın Çolak? Hayır, ne
faydası oldu buraya? Ne faydası oldu buraya?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Onun ne faydası oldu?
BAŞKAN O
sadece dedi ki
Ben o konuşmayı da çok yakından takip
etmiştim, hatta şaşırmıştım, bir
milletvekili, yani, siyaseten
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, buradan
BAŞKAN
Müsaade buyurun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Gümüşhaneye gönder onu,
Gümüşhaneye.
BAŞKAN
Yani, biz politikacılar bir şehri, bir etnik grubu, herhangi bir
beldeyi, ilçeyi herhangi bir konuda konuşurken çok dikkat ederiz.
Siyaseten yanlış olduğunu zaman zaman düşünürüz. Bir meslek
grubuyla ilgili bir şey söylediğimizde basın-yayın
üzerimize gelir. Dolayısıyla o gün Sayın Meralin
konuşmasını da çok dikkatle dinlemiştim, aklımda da
kalmıştı, hatta şaşırmıştım, bu
kadar açık, yani yürekten nasıl bir siyasetçi konuşma yapabilir,
kendisine karşı kullanılabilecek bir konuşmayı
yapabilir diye. Orada başka bir uyarı vardı. Ama, yani, bu
manada bu tür şeylerin getirilmesini doğru bulmuyorum, en
azından benim yönetimimde yapmayın.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN
Soru-cevap faslına geçiyorum.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çiftçilerimiz her
yıl yeni krediler bularak tarlalarını ekmek zorunda
kalıyorlar, hem de satarak özelleştirilen,
yabancılaştırılan bankalara ipotek vererek kredi
alabiliyorlar. Bu kapsamda çiftçilerimize fayda sağlamak, çiftçilerimizi korumak
adına Ziraat Bankasındaki çiftçi borçlarını, çiftçi
kredilerini bir yıl faizsiz ertelemeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
basında bugün çıkan bir habere göre enerji fiyatlarına yüzde 30
zam yapılacağının planlandığı doğru
mudur? Yeni yılda enerji fiyatlarından başka hangi ürün ve
hizmetlere zam yapılması planlanmaktadır? Beli bükülen
vatandaşlarımız ile krizden çıkma mücadelesi veren
sanayici, esnaf ve çiftçilerimizin yapılacak zamlardan en az düzeyde
etkilenebilmeleri için ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Bakanlıktaki makam odanızda 72 milyonun hukukunun bekçisiyiz.
yazılıdır. Bugün Tekel işçileri, yarın da TEDAŞ
ve Şeker Fabrikası işçileri 4/C kapsamında özlük
haklarını, çocuklarının haklarını
isteyeceklerdir. Bu hakların verilmesi sizin görevinize, hukuk
alanınıza girmekte midir?
İkinci
sorum: 2008 yılından itibaren hastalardan katkı payı
alınmaktadır. Bu katkı payı, özellikle ekonomik krizle
beraber başlamıştır. Katkı paylarından bazı
sosyal katman da rahatsızdır. Bilhassa 2022 sayılı Kanun
kapsamında, yani yeşil kartlarla ilgili olarak, yeşil kartlardan
faydalanan insanlar vardır. Yeşil kartlılara diyorsunuz ki,
örneğin, Tokattaki falanca köylü Mehmet amcaya Siz, katkı
payını verin, daha sonra katkı payını geri
alırsınız. diyorsunuz. Peki, siz bir madde koysanız da
kanunun bir bölümüne, bu yeşil kartlılardan veyahut da emeklilerden
bu katkı payı alınmasa doğru olmaz mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
nakliyecilerimiz çok büyük sıkıntı içerisindedirler. Nakliyecilerimiz
kamyonlarının depolarına ucuz mazot, onu da bulamazlarsa
yanık yağ alarak hayatlarını güç şartlar altında
idame ettirmektedirler. Nakliyecilerimiz, sizden, ticari yatlara ve gemilere
uygulanan ucuz mazot uygulamasının kendilerine de aynen uygulanmasını
istemektedirler. Aracılığınızla, nakliyecilerimize bir
müjde verir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
2009 yılı itibarıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda
biriken kaynaklar toplamı ne kadardır ve ne kadarı hazineye
aktarılmıştır?
Yine,
bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi, menkul kıymet gelirlerinde Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarına yüzde 10, yabancıya sıfır
vergi kesintisiyle ilgili düzenlemeyi iptal etmişti ve yeniden
düzenlenmesi için Hükûmete bir süre vermişti. Bu konuda
çalışmalarınız bulunmakta mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, açıklanan bilançolara baktığımızda
en kârlı kurumların başında yüksek faizlerden dolayı
bankacılık sektörü gelmektedir. Reel sektörün kredi maliyetini
düşürmek için banka ve sigorta muameleleri vergisinde ve destekleme
fonunda indirim yapmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
6ncı madde
görüşmeleri esnasında şahsı adına söz alan AKP Grup
Sözcüsü Sayın Ahmet İnal, yüzlerce köyün yakılıp
boşaltıldığını, doğu ve güneydoğudaki
milyonlarca insanımızın batı illerine göç ettiğini
ifade etmiştir. İktidar partisi milletvekili olduğuna göre, bu
ifade kendisine ayrı bir sorumluluk yüklemektedir ve Sayın
Bakanın da Hükûmet üyesi olarak bu konuda açıklama yapma mecburiyeti
vardır.
Şimdi
aracılığınızla Sayın Bakana soruyorum: Sayın
İnalın bu talihsiz ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiyede yüzlerce köy yakılıp boşaltılmış
mıdır? Samimi olarak cevap verir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
vatandaşlarımızın 2008 ve 2009 yıllarındaki
toplam tasarruflarının değeri ne kadardır? Bu
tasarrufların yastıkaltı sermaye olarak bilinen bölümü ne
kadardır? 2009 yılının son çeyreğinde altın
fiyatlarındaki yükselmenin toplam tasarruf miktarıyla bir
ilişkisi var mıdır? Türkiyede kuyumcuların bugün
karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümüyle
ilgili olarak bir çalışmanız bulunmakta mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, 5084 dün gece bitti. dediniz.
Biraz sonra konuşacağım. Alacaklı olan, elektrik bedelini
alacaklı olan insanların elektrik bedelleri yine ödenmiyor. Bu
elektrik bedellerini ne zaman -kanunu bitirdiniz ama paraları
ödemiyorsunuz- ödeyeceksiniz?
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, son sorudan başlayayım. Biz hazineye gereken
parayı aktardık, 5084 çerçevesinde elektrik bedelleri ödenecek.
Şimdi,
çiftçilerimizin borçlarının ertelenmesine ilişkin bir soru
vardı. Tabii ki, Ziraat Bankası vatandaştan mevduat toplar, ona
bir faiz öder. Eğer çiftçilerimizin borcunu erteleyecekse tabii ki bu,
bütçede bir ödenek gerektirir. Bu aşamada 2010 yılı için ek bir
ödenek söz konusu değildir. Dolayısıyla, böyle bir erteleme
şu anda düşünülmüyor.
Enerji fiyatlarının artacağı hususu
tamamen bir spekülasyondur çünkü enerji fiyatlarının ne kadar
artacağı, ne zaman
artacağı otomatik fiyat
mekanizmasıyla belirleniyor.
1 999dan itibaren -biliyorsunuz-
petrol ürünlerinde, daha sonra da geçen seneden itibaren de doğal gaz ve
elektrikte otomatik fiyat mekanizmasına geçildi. Biz doğal gazı,
petrolü dışarıdan alıyoruz.
Dolayısıyla, dolar kuruna bağlı, bir de
uluslararası petrol ve doğal gaz fiyatına bağlı
oradaki değişmeleri tabii ki yansıtıyoruz, bundan sonra da
yansıtacağız. Aşağı doğru da yukarı
doğru da fiyat yansımaları söz konusu olacak.
Dolayısıyla, gazetelerdeki spekülasyonları bilmiyorum ama
otomatik fiyat mekanizması çerçevesinde eğer fiyatları indirmemiz
gerekiyorsa fiyatları indiririz, fiyatları yükseltmemiz gerekiyorsa
fiyatları yükseltiriz. Bu tamamen otomatik fiyat mekanizması
çerçevesinde olacak.
72 milyonun
hakkı
Tabii ki 72 milyonun hakkını korumakla yükümlüyüz. Bugün
Tekel işçileri
Bildiğiniz gibi, Tekelin faaliyetleri
aşağı yukarı durmuş durumda. Son iki yıldır
aslında önemli bir faaliyet olmadığı hâlde yıllık
480 milyon liraya yakın para ödenmektedir.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Bakan, insanlar çalışmak istiyor,
Çalışmayalım. demiyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, biz bu
parayı Türkiyede eğitim için, araştırma-geliştirme
için, altyapı için kullanırsak çok çok daha fazla
vatandaşımıza iş, aş üretilir.
Sonra, Tekel
işçileri ve diğer özelleştirme kapsamında açığa
alınan işçilerimizin 4/C kapsamındaki kamuya alımları
zaten söz konusu. Bunu da bizim Hükûmetimiz getirmiştir. Yani, 92den
itibaren bütün özelleştirmelerden kaynaklanan, ki biz herkese de
kıdem ve ihbar tazminatını ödemiş durumdayız,
şimdi, ona rağmen biz 92ye kadar geri götürdük ve herkesi 4/Cli
olma imkânına kavuşturduk.
2008
yılından beri katılım payı alınmaktadır.
denildi. Değerli arkadaşlar, bunun krizle ilgisi yoktur.
Katılım payı, sağlıkta sürdürülebilir bir finansman
dengesi sağlamak için çok zaruridir çünkü Avrupa Birliği
ortalamasına baktığınız zaman, doktora giden her 100
kişiden sadece ve sadece 35ine reçete yazılmaktadır. Oysa,
Türkiyede her 100 kişiden 85ine reçete yazılmaktadır ve bu,
ilaç firmalarına yaramaktadır. Katkı payının bir
hususu, bir unsuru tabii ki, bu reçetelerdeki istismarı engellemeye ve
talep yönetimine yöneliktir. Birinci husus budur.
İkinci
husus: Tabii ki, birinci basamak sağlık sistemine başvuran
hiçbir kimseden katılım payı alınmıyor, eğer
reçete söz konusu değilse.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) 2 lira alıyorsunuz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Reçete söz konusu
değilse değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla,
burada, devlet hastaneleri zaten hizmet veriyor. Biz orada kademelendirdik.
Amaç burada talep yönetimidir, sağlıkta sürdürülebilir bir mekanizma
oluşturmaktır.
Nakliyecilerimizin
sıkıntı içerisinde olduğu söylendi ve ucuz mazot
uygulamasının yapılıp yapılmayacağı hususu
gündeme getirildi. Bu konu tabii, çalışılması gereken bir
konudur ama şu anda üzerinde çalışılan bir konu
değildir.
Menkul
kıymet vergileriyle ilgili düzenleme
Anayasa Mahkememiz tabii ki,
bildiğiniz gibi, bu konuda bir karar verdi ama henüz karar Resmî Gazetede
-benim bildiğim kadarıyla- yayımlanmadı. Resmî Gazetede
yayımlandıktan sonra gerekçesini dikkate alarak bir düzenleme
yapacağız ama bu aşamada düzenlemenin mahiyeti konusunda bir
şey söyleyemem çünkü gerekçeli kararı gördükten sonra biz oturup onu
çalışırız, ona göre bir düzenleme yaparız değerli
arkadaşlar.
Yine, bankalar
tarafından verilen kredilerin kredi faizlerinin yüksek olduğu,
BSMVde indirim yapılıp yapılamayacağı hususu gündeme
getirildi. Biz Hükûmet olarak bütçe imkânları elverdiği ölçüde
aracılık maliyetlerini tabii ki aşağı çekmeyi isteriz
ama bu aşamada bütçe imkânları çerçevesinde en azından
yakın dönem için böyle bir şey öngörülmüyor.
Yine, 2000
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.17
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2010
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada,
Hükûmet burada.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe
Uygulamasına İlişkin Hükümler
Aktarma ve ekleme
işlemleri
MADDE 10 (1) a)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinin "Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ter-tiplerinde yer alan
ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini
Karşılama Ödeneği" ile gerektiğinde "Yedek
Ödenek" tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde
yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan sınırlamalara tâbi olmaksızın
Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine
aktarma-ya,
b) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu
idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek
olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma
ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda
gerekli işlemleri yapmaya,
c) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri için 2010 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
yılı yatırım programında değişiklik
yapılması halinde, değişiklik konusu projelere ait
ödeneklerle ilgili kurumlar arası aktarmaya,
ç) Kamu
idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe
kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların
hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve
muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya,
Maliye
Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma
yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20sine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde 20yi geçen
diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye
Bakanı yetkilidir. 2010 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
2010 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projeler arasında aktarma yapılması
halinde bu aktarmanın gerektirdiği tertipler arası ödenek
aktarması işlemleri 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tâbi
olmaksızın bu fıkra hükümlerine göre yapılır. Söz
konusu işlemlerle sınırlı olmak üzere bu fıkrada yer
alan yüzde 20 oranı yüzde 100 olarak uygulanır.
(3) Genel bütçeli
idareler, 13/12/1983 tarihli ve 180 sayılı Bayındırlık
ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
Bayındırlık ve İskan Bakanlığına
yaptıracağı işlere ilişkin ödeneklerini
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bütçesine
aktarmaya yetkilidir.
(4) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı; cari yıl içinde aralarında
yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla
varılacak mutabakat üzerine, bütçeleri arasında
karşılıklı aktarma yapmaya yetkilidir.
(5) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı; bütçelerinde yer alan Silahlı Kuvvetlerin
tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir
fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından
yürütülmesi halinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar arasında
karşılıklı olarak aktarmaya yetkilidir.
(6) Özel bütçeli
idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli
cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler
ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen ödenekleştirilmeyen
finansman karşılıklarını ve gerçekleşen finansman
fazlalarını, idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni
açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Maliye
Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde kamu
idareleri yetkilidir. Sermaye ödenekleri, 2010 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına
göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
(7) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek
aktarma suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki
idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk
işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler
karşılığı tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu
idaresince bir yandan (B) işaretli cetvellere gelir, diğer yandan (A)
işaretli cetvellere ödenek kaydedilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Durdu Özbolat.
Süreniz on
dakika.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Bugün Aralık
ayının 22si. Tam dokuz gündür Meclisimizde bütçe konuşuluyor,
bütçe tartışılıyor. Ama üzülerek söylüyorum ki,
değerli arkadaşlarım, vekâletini aldığımız
halkımız burayı izlemiyor, burayı dinlemiyor. Çünkü,
şu ana kadar söylenenlerin çoğu sözde kaldı. Şöyle
birazcık hafızamı zorlayarak geçen yılın yine
bugünlerine geri gidiyorum. Maliye Bakanı kendine has üslubuyla bir
yığın hedef açıkladı. En basitinden, 2009
yılında yüzde 4 büyüyecektik, bütçe açığı da 10 milyar
lirada kalacaktı. Çok sevindik ve ümitlendik, Vardır bir
bildiği, koca Maliye Bakanı, dersine iyi
çalışmıştır. dedik, bekledik; aradan bir yıl
geçti değerli milletvekilleri, yüzde 4 büyümedik yüzde 6 küçüldük; bütçe
açığı 10 milyar hedefleniyordu 62 milyar TLye çıktı.
Bundan önceki yıllarda da bundan farklı bir durum olmadı yani.
Hükûmet hedef koydu, tutturamadı. Bu yıl da hedef koydunuz Yüzde 3,5
büyüyeceğiz, bütçe açığımız da 50 milyar dolar
olacak. diye. Geçen yılın rakamları ortada, insan tahminlerinde
biraz yanılabilir, gayet doğal ama bu kadar büyük bir hesap hatasının,
söylenenlerin hepsinin tam tersine çıkmasının mazur görülecek,
makul sayılacak hiçbir tarafı yok.
Şimdi, siz
bana oturduğunuz yerden Ekonomik kriz yaşandı, bütün dünyada
olduğu gibi bizde de hesaplar altüst oldu. diyeceksiniz. Peki, geçen
yılın bütçesi hazırlanırken kriz yok muydu değerli
arkadaşlar? Ama Sayın Başbakan sizin gibi düşünmüyordu.
Başbakan kararını vermişti, ona göre kriz teğet
geçecekti. Başbakan emir buyurmuştu, artık bütçe
hazırlayacak olanlara bir görev düşüyordu, Başbakanın
teğetine endeksli bir bütçe hazırlamak, onun tepkisini çekmemek
gerekiyordu, yoksa Başbakandan azar işitilebilirdi, hatta yerlerinden
bile olabilirlerdi! Malum, kimse de yerinden olmak istemezdi, onun için
rakamlarla oynayıp milletin gözünü boyamanın hiçbir mahzuru yoktu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben ekonomi tahsili yapmadım,
eğitimciyim, birazcık rakamlardan anlarım, dünyayı gezen
bir milletvekiliyim; dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 4 büyüme
hedeflenirken yüzde 6 küçülme olmamıştır! İşinizi ciddiye
alın, Parlamentoda çoğunlukta olmanız işlerinizi böyle
çalakalem yapma hakkını sizlere vermez.
Hazırladığınız bu bütçeyle ülkeyi yöneteceksiniz, borç
ödeyeceksiniz, yatırım yapacaksınız. Tabii yapmaktan çok
satmaya endeksli bir anlayışla yönetmeyi hedeflediğiniz için bu
hatalar sizin için önemli olmayabilir ama vatandaş bu
hatalarınızdan dolayı Meclisten umudunu kesiyor. Bugünlerde
bütçeyi görüşüyoruz, bu görüşmeler de TRT3te naklen
yayınlanıyor. Üzülerek belirteyim ki değerli milletvekili
arkadaşlarımız, reytingimiz çok düşük. Bunun üzerinde biraz
düşünelim, kafa yoralım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu an üzerinde
konuştuğumuz 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesi, aktarma, ekleme ve kaynak
transferleriyle ilgili. Bu işlemleri daha doğru bir biçimde anlamak
ve uygulamak için bazı bilgileri dikkatinize sunmak istiyorum: 1998
yılında konsolide bütçe yatırımlarında Millî
Eğitim Bakanlığının yatırımlarına
ayrılan pay 1999 yılında yüzde 37,33 iken 2009da bu rakam yüzde
13,91e düşmüş, 2010da da yüzde 9,37 olarak hedeflenmiştir
-rakamlar böyle diyor- yani Millî Eğitim Bakanlığının
konsolide bütçeden aldığı pay hükûmetleriniz döneminde
artmamış, bilakis azalmıştır.
2001de YÖK
Üniversitelerin bütçesinin konsolide bütçeye oranı 2002 yılında
2,81 iken 2010 yılında bu rakam 3,25e yükselmiş gibi
görünmüş olsa bile, şu noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Bugün,
üniversitelerimizde 13.480 profesör, 7.156 doçent, 18.275 yardımcı
doçent, 34.764 araştırma görevlisi, 14.250 öğretim görevlisi,
7.129 okutman ve 2.869 diğer kadrolarda görev yapan öğretim
elemanı olmak üzere toplam 97.923 öğretim elemanı görev
yapmaktadır. Bu sayı, zannediyorum ki sizin iktidara geldiğiniz
dönemde bunun yarısı kadardı. Üniversitelerimizin bütçedeki
artışını hesaplarken bu oranın yükselmesini de dikkate
almanızı rica ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, dünyanın en iyi beş yüz
üniversitesi içerisinde bir Türk üniversitesi yok. Yine 2009 yılında
YÖK, üniversite ve yüksek teknoloji enstitülerinde mal hizmet alım
giderleri için 1 milyon 561 bin 420 TL kaynak ayırmışken 2010
yılı bütçe tasarısında bu kalem için ayrılan kaynak 1
milyon 338 bin 123 TLye düşmüş. Tasarrufu bilim ve teknoloji
kurumlarının giderlerinden yapmak, bu ülkede yükseköğrenime
vurulan en büyük darbedir. Tabii, çocuklarını yurt
dışında bursla okutanlar için bizim üniversitelerimizin durumu
bir anlam ifade etmeyebilir. Ama bu ülkenin insanlarının yüzde 99,9u
çocuklarını bu ülkenin üniversitelerinde okutuyor değerli
arkadaşlarım.
2010
yılında Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi 28,24
milyar TL olarak öngörülmüş. Bunun da 19 milyar 984 milyon 11 bin TLsi
personel giderleri için, 3 milyar 405 milyon 194 bin TLsi sosyal güvenlik
kurumlarına devlet primi giderleri için, 2 milyar 145 milyon 23 bin TLsi
mal ve hizmet alımı giderleri için, 901 milyon 107 bin TLsi
yatılı öğrenciler için, 329 milyon 300 bin TL sermaye giderleri
için ayrılmıştır. Buraya kadar problem yok gibi görülüyor
değerli arkadaşlarım. Ama aynı Bakanlık,
gerçekleştirmek üzere altına bizim de imza atacağımız
tam doksan iki proje belirlemiş. Ama bu projeleri hayata geçirecek
ödenekler bütçeye konmamış ya da unutulmuş. Projeleri
hazırlatan bakanlık nasıl gerçekleştireceğine dair bir
yol haritası hazırlamamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim ve sağlık giderleri
en son tasarruf yapılacak ya da tasarruf düşünülecek alanlar
olmalı. Bu iki alana ayrılan bütçelerle bu bakanlıkların
idare edilmesi ve geliştirilmesi kolay görünmüyor. Ben, burada bir
muhalefet milletvekili olarak sizlere bir çağrıda bulunuyorum. Bu
yılki bütçe de bizim bütün muhalefetimize rağmen geçecek. Siz, her
şeye rağmen yine bildiklerinizi yapacaksınız, yine
yanlış yapacaksınız. Özellikle Millî Eğitim ve
Sağlık Bakanlıklarına yapacağınız aktarma,
ekleme ve kaynak transferlerinde cömert davranın. Bu memleketin
kaynaklarını popülist politikalarla çarçur etmeyiniz. Kaynak
kullanım alanlarını ve önceliklerinizi siyasi beklentilerinize
uygun belirlemeyin. Uyguladığınız yanlış politikalarla
bu ülkeye on yıl kaybettirdiniz. Artık, kaybedecek zamanımız
da kalmadı, satacak bir şeyimiz de kalmadı. Bundan sonra,
ülkenin kaynaklarını ülkenin çıkarlarına uygun
kullanmanızı bekliyoruz.
Sözlerime son
verirken, bugün basında, Sayın Bakanın
nişanlandığını okudum. Bakana buradan mutluluklar
diliyorum ama bu bütçenin, sanıyorum, ülkemize mutluluk
getirmeyeceğini düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim
Anayasamızda Ekonomik Hükümler başlığı altında
Planlama konusu yer almıştır. Bu bölümde ekonomik, sosyal ve
kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt
düzeyinde dengeli ve uyumlu bir biçimde hızla gelişmesini
sağlamak üzere gerekli teşkilatın kurulmasının
devletin görevi olduğu özellikle belirtilmektedir.
Bütçe, sadece
oranlama niceliklerinin belirlenmesi hadisesi de değildir; büyüklük
açısından etkisi -hangi ekonomik sisteme sahip olunursa olunsun-
makroekonomik politikaların yönlendirilmesinde en önemli
enstrümandır. Bu anlamda hadiseye
yaklaşıldığında, bütçe sadece makroekonomik etkileri
açısından ülke siyasetinin kâğıda dökülmesi de
değildir. Ülkede bir yıl içinde uygulanacak iç ve dış
siyasetin öngörülerini, boyutlarını, kalitesini, tüm topluma olduğu
kadar, hangi toplum kesimlerinin, hangi sektörlerin, hangi kurumların ne
ölçüde etkileneceğini, kaynakların nasıl ve nerelere tahsis
edileceğini ve bu kaynakların nerelerden ve ne şekilde
toplanacağını gösterir. Diğer bir ifadeyle, devletin bir
yıllık uygulamalarını gösteren bir perspektif ortaya koyan
dokümandır.
Bütçe
politikaları, kamunun elinde hâlen politikaların belirlenmesi ve
yönlendirilmesi açısından da en temel araçlardan birisidir.
Anayasamızın
Malî Hükümler başlığı altında; bütçenin hazırlanması
ve uygulanmasına, görüşülmesine, değişiklik
yapılabilmesine ve kesinhesaba ilişkin hususlar yer almaktadır.
Burada önemli olan husus, merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması,
uygulanması ve kontrolünün kanunla düzenlenecek olmasıdır.
Zaten, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun
amacı da budur. Nitekim, bu Kanunun amacı, Kanunun 1inci
maddesinde
kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve
hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını, hesap
verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak üzere, kamu
malî yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu
bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm malî
işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve malî
kontrolü düzenlemektir. şeklinde ifade edilmiştir.
AKP Hükûmetinin
tereddütleri, korkuları, beceriksizliği ve basiretsizliği,
mayıs ayının sonunda hedeflerin belirlenmesi gereken orta vadeli
programı ancak eylül ayında ortaya koyabilmiştir. Hükûmetin bu
tutumu, artık kendinden bile korkmakta olduğunu ortaya
koymuştur. Bu konuda detaylara girip Hükûmetin tescillenmiş
beceriksizliği ve başarısızlığı üzerine
fazla durmanın bir gereği olduğunu düşünmüyorum. Hükûmetin
bu sıralardaki basiretsizliği sadece bu alanda değil, o günlerde
üzerinde fazla meşgul olduğu açılımla uğraşmaktan
helak olduğu bir zaman kesiti içindeki döneme
rastlanmasındandır. Buradaki gecikme, hukuki prosedürün
çiğnenmiş olduğunu da ortaya koymaktadır. Plan ve Bütçe
Komisyonunda bütçenin görüşülmesi sürecinde resmî yayın
organlarında muhalefetin bütçe üzerindeki eleştiri ve önerilerini
kamuoyuna yeterince duyurmaları zaten kısıtlanmış ve
aynı zamanda engellenmiştir.
AKP Hükûmeti
yaşanan küresel kriz karşısında basiretli bir iktidar
görüntüsü çizememiş, baştan beri krizi anlamamış,
ciddiyetini kavrayamamış, kabullenememiş ve etkilerini ortadan
kaldıracak ciddi ve kalıcı tedbirler alamamıştır.
Bu krizin ülkemizi etkileyemeyeceği gibi görüşlerle millet
başlangıçta avutulmaya çalışılmıştır.
Ekonomiyi içine soktuğu olumsuzlukları kabullenemediği gibi,
ortaya çıkan olumsuzlukların sebebini sadece baştan
kabullenemediği küresel krizde aramakta ve krizden çıkış
için de ekonomide gereken ciddi tedbirleri hâlen öngörememektedir.
2010
yılı bütçesi, maalesef, küresel krizle mücadele edecek, üretim ve
tüketimi canlandıracak, sürdürülebilir büyüme ve kalkınmaya
geçişi temin edecek, ekonomik istikrar ve refah
artışını sağlayacak bir perspektifte hazırlanmamıştır.
Tam tersine, ekonomide tüm dengesizliklerin sebebini bir zaman tüm
uyarılarımıza rağmen inkâr ettikleri küresel krize
bağlayan ve bu krizin neredeyse atlatıldığı
uluslararası ekonomik konjonktürün hızla iyileşeceği ve AKP
Hükûmetinin imdadına yetişeceği gibi ütopik bir varsayıma
dayandırılmıştır.
Hatırlanacağı
gibi 2008 yılı sonunda yapılan bütçede tüm uyarı ve
itirazlara karşın Türkiye'nin 2009 yılında yüzde 4
büyüyeceği öngörülmüş, 2009 Şubat ayında kadük olan bütçe
hedefleri yerel seçimler kaygısıyla revize edilememiştir. Ancak
2009 Nisan ayında Hükûmet, açıkladığı
Katılım Öncesi Ekonomik Programla ekonominin yüzde 3,6
küçüleceğini, işsizliğin 13,6ya yükseleceğini, bütçe
açığının yüzde 5lere yükseleceğini, faiz dışı
fazla ya da faiz dışı açık verileceğini itiraf etmek
zorunda kalmıştır. Nihayet son açıklanan orta vadeli
programda ekonominin 2009 yılındaki daralması yüzde 6 olarak
revize edilmek zorunda kalınmıştır. 2009 yılında
yapılan yanlış hesap ve öngörülerin 2010 yılı ve
sonrası için de yapılmaya devam ettiği görülmektedir.
Tasarının
Dördüncü Bölüm başlığı altında Bütçe
Uygulamasına İlişkin Hükümlerde Aktarma ve ekleme
işlemleri bu Bütçe Tasarısının 10uncu madde
başlığı altında toplanmıştır. Esas
itibarıyla aktarma ve ekleme işlemlerinin istisnai olması
gerekir. Aksi takdirde, bütçe ödeneklerinin detaylandırılıp
yasalaştırılmasının bir anlamı da yoktur. Bunun
düzenlenmesi için 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu
yürürlüğe konulmuştur ancak AKP yönetimi önce kanunu
çıkarıp sonra Anayasayı değiştirmiştir, sonra da
Anayasa kanuna uygun hâle gelmiştir.
Şimdi
tasarının 10uncu maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerinin Personel Giderleri ile Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Devlet Primi Giderleri tertiplerinde yer alan ödenekleri,
Maliye Bakanlığı bütçesinin Personel Giderlerini
Karşılama Ödeneği ile gerektiğinde Yedek Ödenek
tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan
ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan sınırlamalara tâbi olmaksızın
Maliye Bakanlığı bütçesinin Yedek Ödenek tertibine aktarmaya,
Sayın Maliye Bakanı yetkilidir. diyorsunuz.
Burada iki
olumsuz husus var: Birincisi, gerektiğinde yedek ödenek tertibine aktarma
ediyorsunuz -yaptığınıza güveniniz yok- ikincisi, ödenek
aktarmalarının 5018 sayılı Kanunun 21inci maddesinde yer
alan bütçeler arasındaki ödenek aktarmalarının bütçe kanunuyla
yapılacağı hükmünü çiğniyorsunuz.
Diğeri ise
Orada belirlenen sınırlara tabi olmayacağını
söylüyorsunuz. Problem, Hükûmet kendi koyduğu yasal kurallara uymuyor;
buna ilave, 5018 ve bütçe kanunu dışına çıkmaya yetki
alıyor, yani, katmerli bir operasyon.
Aynı
maddenin (c) fıkrasında 2010 yılı yatırım
programında değişiklik yapılması hâlinde
değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar
arası aktarma yapmaya Maliye Bakanı yetkili
kılınıyor. Maliye Bakanının yetkili
kılınması normal de, baştan yatırım
programına uyulmayacağının açıklanması doğru
değil. Bunun anlamı Ben bütçe yaparken doğruyu söylemiyorum.
demektir.
Kanuna
bakarsanız Kamu idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu
diyorsunuz, önceden bunun ne olabileceğini öngörmüyorsunuz yahut
kapsamlı veya değil, bir değişiklik düşünüyorsunuz hem
de yıl içinde başlangıçta saklıyorsunuz.
Maddenin 2nci
fıkrasına baktığımızda ise kurumlara, aktarma
yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20sine kadar kendi bütçeleri
içinde aktarma yetkisi veriyorsunuz. İyiliği kötülüğü
tartışılır. Buna ilave, yatırım programında
yer alan projeler arası aktarma yapılmasını
sağlıyorsunuz ve 5018 sayılı Kanunun 21inci maddesine
tabi tutmuyorsunuz. Bu işlemlere ilişkin yüzde 20 oranını
yüzde 100e çıkarıyorsunuz. Bunun anlamı nedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biz kanunu
kanunla çiğneriz. diyorsunuz. Yani, bütçe kanunu ile çiğneriz
diyorsunuz. Şimdi böyle bir maddeyle ekonomik problemleri pratikte
çözmüş mü oluyorsunuz? Hükûmet, milletin, Parlamentonun bütçe hakkına
el koymaktadır, yakın geleceği göremeyen bir siyasi
iktidarın öngörülerdeki isabetsizliğini örtmeye
çalışmasıdır.
Hükûmetin 5018
sayılı Kanunu çıkarıp sonra da uymayacağını
bilerek kendisine bütçeyle yetki almaya çalışması, en iyimser
deyimle, halka doğruyu söylememektir. Geleceğin iyi görülmemesi ve
yetki alınarak bu yollara tevessül edilmesi, bizlere, Hükûmetin bütçe
uygulamalarının gerçeklerle uymayacağını ifade eder.
Hükûmetin bu yollara başvurması kabul edilebilir bir durum
değildir.
Bütçenin
hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, on güne yakın bir süredir Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üzerinde çalıştığı 2010 yılı merkezî yönetim
bütçesini çıkarmaya gayret ediyoruz. Bu süreç içerisinde değerli
milletvekili arkadaşlarımız, AK PARTİ Grubundan konuşan
arkadaşlarımız, bütçenin ülkemize, milletimize
sağlayacağı faydalar hakkındaki görüşlerini beyan
ediyorlar; muhalefet partisinden milletvekili arkadaşlarımız da
muhalefetin gerektirdiği çalışmaları, bilgileri
çerçevesinde de bu bütçenin eksiklerini ifade etmeye çalışıyorlar.
Fakat bütçe konuşulurken, üzerinde değerlendirme yapılırken
maalesef bazı zamanlar baktığımızda hiç hoş
olmayan, gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekili
arkadaşlarımızı üzücü, incitici, yaralayıcı
konuşmalar da olduğunu burada müşahede ediyoruz. Hep birlikte
düşündüğümüz, konuştuğumuz, arzu ettiğimiz,
istediğimiz, birbirimizi yaralamadan doğruları ifade ederek bu
ülke insanına, Türk milletine fayda sağlayabilmek için gayret
göstermek hepimizin insan olarak, millet olarak vazgeçilmez görevlerinden
birisidir.
Bakınız,
Milliyetçi Hareket Partisinin değerli temsilcisi konuşmacı
arkadaşlarımız daha önceki bütçelerimizin
hazırlandığı süreçte hep bizi uyarırlardı Niye
2002den başlıyorsunuz, başka tarihleri dikkate almıyorsunuz;
niye 99dan, 80den, 85ten değil de, aklınızı bir 2000e
taktınız, ondan öte başka tarafa gitmiyorsunuz? diye.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, işin özü şu: Biz, 3 Kasım 2002
seçimleriyle, milletin ibrasıyla, milletin gösterdiği, verdiği
yetkiyle iktidara geldik. 18 Kasım tarihinde hükûmeti kurmakla
görevlendirilen Sayın Gül, 28 Kasım 2002 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinden, bu Parlamentodan güvenoyunu alarak icraata
başladı. Bizim fotoğrafımız bu. Muhasebede bir ilke,
bir bilanço çıkarılırken, bir hesap yapılırken bir
dönemin fotoğrafı alınır, o fotoğraf içerisindeki
yaptığımız icraatları değerlendiririz. Çünkü biz
başka hükûmetleri Enkaz devraldık. diye hiç itham etmedik, Enkaz
edebiyatı yaptık. diye de söylemedik. 3 Kasım 2002 tarihindeki
Türkiye'nin fotoğrafı buydu, bizim geldiğimiz 2005teki
Türkiye'nin fotoğrafı bu. 2007deki fotoğraf bu, 2008deki
fotoğraf bu. diye ifade ettik.
Ama
bakıyorum, görüyorum ki bu bütçe konuşmalarını Plan ve
Bütçe Komisyonunun raporu içerisinde değerlendirdiğimizde Milliyetçi
Hareket Partisinin değerli üyeleri, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
arkadaşlarımız tarihleri 2002-2009la kıyaslamaya
başlamışlar, aslında doğru bir noktaya doğru
gelmişler; 2002-2008 kıyaslaması yapmıyorlar ama 2002-2009
kıyaslaması yapıyorlar. 2002-2009 kıyaslamasındaki
özellik ne? 2009 yılında, 2008 yılının son
çeyreğinde, Amerika Birleşik Devletlerinde 2007 yılında
başlayan krizin önce Avrupaya, daha sonra gelişmekte olan ülkelere
yansımasının Türkiyede hissedildiği bir süreç. Ha bunu
değerlendirme yapıyorsak o zaman objektif olabilmemiz için, Türkiye'nin
insanına faydalı olabilmek için, bu bütçenin Türk milletine fayda
sağlayabilmesi için bir objektif değerlendirme kriteri içerisinde
yapılacak unsur nedir? Kriz dönemini krizle
karşılaştırmak. Demek ki 2001 yılındaki ortaya
çıkan krizdeki rakamlar ile 2009 yılındaki kriz
rakamlarını karşılaştırırsanız kimin
bunu iyi yönetişim içerisinde yaptığını en iyi
şekilde algılamış ve bunu da millet değerlendirme imkânını
bulmuş olur.
Bakınız,
2001 21 Şubat krizi veya ondan önceki Kasım 2000 krizi
bağıra bağıra geliyordu. O dönemde iyi bir yönetişim
sergilemeyen İktidar maalesef krizi görmedi. Kriz nereden bağıra
bağıra geliyordu? 1998 yılında o zamanki Sayın Mesut
Yılmaz Hükûmetinin güçlü ekonomiye geçiş programını
olduğu gibi kabul eden 57nci Hükûmet, o süreçte IMFyle
yapılmış sözleşmelerin, stand-by
anlaşmalarının aynı şekilde devam edeceğini ifade
etti. O ifade çerçevesinde çıpa sistemini getirdiler. Çıpa sisteminde
-burada bankacı arkadaşlarımız var- bir yıl sonraki 1
euro artı 0,75 veya 77 sentin ne kadar olacağı belliydi yani
bugün, 22 Aralık 2009 tarihinden 22 Aralık 2010 tarihine kadar 1
dolar artı 0,75 euronun fiyatının ne olacağı,
fiyatı belliydi.Hani dışarıdan gelen sıcak para var ya,
sıcak para kendisini bir sene süreyle garanti altına
almıştı. En son 2001 tarihinde, 30 Haziran 2001 tarihi
itibariyle çıpa geçerliydi. Yani Kasım 2000 tarihinde, krizin
olduğunda yabancılar, bu ülkenin değerlerini başka yere
transfer eden
Ki burada bir milletvekili kalktı dedi ki bu kürsüden:
Madem Türk olduğunuzu
Aynen okuyorum
Sayın Grup Başkan
Vekiline dedim ki: Bakın bu milletvekili arkadaşımız
herhâlde amacını aşan bir söylemde bulunmuş, incitme
maksadıyla
Ki bizim burada Türklükle, Türk olmamızla hiç kimsenin
endişesi, şüphesi yok, Anayasa 66ncı madde ne yazıyor:
Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan
herkes Türktür. Bunun ölçüsü ne? Ölçüsü cebimizde
taşıdığımız nüfus cüzdanıdır. Eğer
başka bir ölçü varsa DNA testi, kafatası testi, onunla ilgili bir
ölçü varsa, biz bu ölçünün dışında olduğumuzu ifade etmek
istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz bu
millete vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi
Türk vatandaşı olarak kabul ediyoruz ve bağrımıza
basıyoruz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) - Kabul etmeyen yok ki!
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) - 36yı nereden çıkarıyorsunuz o zaman?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Arkasından da diyor ki: Mademki bu kürsüden,
peki bu kürsüden Türküm diyemiyorsunuz, Müslümanım da mı
diyemiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından Doğru, doğru
sesleri) Arkadaşlar,
bakınız, İslamda, İslamiyette belki Türklükle ilgili
ölçüleri bulabilirsiniz, ama bizim bildiğimiz İslam ölçüleri
çerçevesinde kimin Müslümanlığının, kimin İslami
değerlere bağlı olduğunun ölçüsü, terazisi yok; herkesin dini
kendine, herkesin inancı kendine. O yüzden biz bu çerçevede
inanmış insanlar olarak şunu diyoruz: Bizim
Müslümanlığımızı başkasının
tartması, ölçmesi, biçmesi hiç kimsenin hakkına da değildir,
haddine de değildir. Muhakkak ki bu arkadaşımız, herhâlde
bu ölçünün kendisinde olduğunu ifade ediyor. Eğer gelir burada
düzeltirse Parlamentodaki arkadaşlarımızı da herhâlde
rahatlatmış olur diye düşünüyorum.
Bakınız
değerli arkadaşlar, 2000 yılının başından
itibaren mevduat faiz oranları yani vatandaşın parasına
verilen faiz oranları yüzde 40, devlet iç borçlanma senetlerinin faiz
oranları ne kadar? Yüzde 30. Kim almış? En büyük devlete para
satan Demirbank almış. Demirbank Kasım ayının
20sinde, 2000 tarihinde diyor ki: Benim 170 milyon dolarlık bir
taahhüdüm var. Bu taahhüde karşılık, sıkıntıya
düştüm, devlet olarak sen gel, bu 170 milyon dolarlık taahhüdün
karşılığında bana finans sağla, destek
sağla, aksi hâlde 250 milyon dolar bedel ödemek zorundayım. Ama ne
bankalar, özel bankalar, millî bankaların hiçbirisi Demirbanka destek
olmadı, hiçbirisi yardım etmedi ve o dönemdeki idareciler,
açıkçası, kendi kâğıtlarını, altında
devletin imzası olan kâğıtlarını üzerindeki yazan
bedelle, değerlenmiş bedelle alamayıp sonunda Demirbankın
satılmasına, Demirbankın iflas etmesine, altı
bankanın aynı gün, 6 Aralık tarihinde iflas etmesine sebep
oldular.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu şekildeki öngörüsüzlük içerisinde
altı bankanın batışına sebebiyet veren,
açıkçası, Türk milletine hizmet etmiş olmaz. Kalkıp da bu
milleti, bu milletvekillerini, AK PARTİ İktidarını Siz bu
kürsüden Müslümanın hakkını başkasına
yediriyorsunuz. diye de itham etme hakkını kendisinde görmez.
O Demirbank ki
Kasım 2000 tarihinden iki ay önce yüzde 25ine 1 milyar dolar teklif
edilmiş ama temiz bir el operasyonuyla birlikte banka battıktan sonra
300 milyon dolara başkasına verilmiş. Peşkeş
çekilmiş. desem mi demesem mi bilmiyorum.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Bir Meclis soruşturması açın
Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bir de, değerli milletvekilleri, biraz önce
konuşan bir arkadaşımız tutanaklardan bahsetti,
tutanakları getirdim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 2
Ağustos 2002 Cuma. Burada ne konuşuluyor? İdamın
kaldırılması konuşuluyor. İdamın
kaldırılması nasıl gelir buraya? Komisyonlarda gelir.
Komisyonlarda gelirken Adalet Komisyonunda bu tartışılır,
milletvekilleri görüşlerini beyan eder. O zamanki Aksaray Milletvekilimiz
Ramazan Toprak -Mehmet Çiçek Bey de o zaman Adalet Komisyonu üyesi- bir teklif
veriyor diyor ki: Gelin, bu terörist başının idamını
erteleyen maddeyi biz buradan çıkaralım, Anayasa
değişikliğiyle bunu yapalım. Toplantı
yapılıyor, arkasından ara veriliyor, Sayın Doktor Devlet
Bahçeli Komisyon üyesi arkadaşları geriye çağırıyor
Gelin milletvekillerimiz. diyor ve iki saat onları ikna odasına
alıp
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclise gel Meclise
Genel Kurulda ne
yaptığınızı açıkla sen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
ikna odasında
Ona da geliyorum.
Orada, burada
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen Genel Kurulda ne yaptığını açıkla.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakanınızın nasıl talimat
verdiğini
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili, bir kanun
komisyondan çıkmadan buraya gelmez.
OKTAY VURAL
(İzmir)
idamın kaldırılmasına nasıl umut dolu
baktığını anlat bakalım hele.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hele, Bülent Arınçın, Dengir Mir Fıratın,
idamın kaldırılması için nasıl oy verdiğini
anlat!
BAŞKAN
Sayın Vural
Sayın Vural, lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili
OKTAY VURAL
(İzmir) Geç onları, geç.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
bir kanun buradan, komisyondan geçmeden buraya
gelmez.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mecliste 41 AKPli ne yapmıştır, sen onları
anlat.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Eğer, rahmetli Mehmet Gül çıksaydı
(MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Özdemir, Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne yapmıştır,
sen onları anlat.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Mehmet Gül, rahmetli, mezarından
çıkmış, kalksaydı
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, terörist
başıyla mütareke yapıyorsunuz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
siz onun utancının
karşısında eriyip kalırdınız.
OKTAY VURAL
(İzmir)
müzakere yaptınız yapıyorsunuz; onları
anlat.
BAŞKAN
Sayın Vural
Sayın Vural
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Mehmet Gül, Adalet Komisyonunu
ağlayarak terk etti. Bunu o dönem milletvekili olan
arkadaşlarımız bilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen teröristbaşıyla müzakere ediyorsun, mütareke
ediyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Kaderin cilvesine bak, Apoyu affetmek bize nasip
olacakmış. dedi ve ağlayarak gitti. Sizde hakkı var
Sayın Mehmet Gülün.
KADİR URAL
(Mersin) Birinci müfteri olarak seni ilan ediyorum Sayın Elitaş.
BAŞKAN
Sayın Ural
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Onun hesabını nasıl vereceksiniz?
KADİR URAL
(Mersin) - Birinci müfteri sensin.
BAŞKAN
Sayın Ural
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, değerli arkadaşlar,
şu da oylama tutanakları
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclise gel Meclise
KADİR URAL
(Mersin) Seni müfteri ilan ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Geldim, Meclise geldim, oylama tutanakları
OKTAY VURAL
(İzmir) Gel gel
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Oylama tutanakları
Bakın
OKTAY VURAL
(İzmir) 41 tane AKPli
BAŞKAN
Sayın Vural
KADİR URAL
(Mersin) Mehmet Ali Beyin konuşmalarını oku, oku.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ne demiş 41 AKPli, söyle?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet demiş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yalan söylüyorsun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aynen iade ediyorum sana.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Açıkça yalan söylüyorsun. Bunu beraber
sayarız. Açıkça yalan söylüyorsun. Bak, sana
OKTAY VURAL
(İzmir) Senin Genel Başkanının gazetelerde ilanı
var, lider sözü diye.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 1) Adalet ve Kalkınma Partisi, Dengir Mir
Mehmet Fırat, Kabul demiş, Adalet ve Kalkınma Partisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Mahmut Göksu, katılmamış.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, evet
Hadi yeter, süren bitti, hadi. Yolun açık
olsun.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Katılmama gerekçesini de anlat.
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlat, anlat
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, Akif Gülle, Adalet ve
Kalkınma Partisi Ret. demiş.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Neden, neden?
KADİR URAL
(Mersin) Mehmet Ali Şahini oku, Mehmet Ali Şahini.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hadi hadi, oku.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hepsini okuyacağım. Eyyüp Sanay, Adalet
ve Kalkınma Partisi, Ret. demiş.
OKTAY VURAL
(İzmir) Oku oku
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Evet. diyenleri oku.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şevket Bülent Yahnici, Genel Başkan
Yardımcınız, katılmamış.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Ne yapsın?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ne yapsın? Doğru, ne yapsın?
MUHARREM VARLI
(Adana) Yahu, sen evet diyenleri okusana Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri
MUHARREM VARLI
(Adana) Kabul verenleri okusana.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İsmail Özgün, burada
arkadaşımız, Balıkesir Milletvekilimiz Ret. demiş.
MUHARREM VARLI
(Adana) Niye özellikle reddedenleri seçip okuyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İsmail Alptekin, Adalet ve Kalkınma
Partisi Ret demiş.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Gerekçesini söyle, gerekçesini. Niye Ret demiş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Faruk Çelik, Adalet ve Kalkınma Partisi Ret
demiş.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bülent Arınç ne demiş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Geleceğiz, oraya da geleceğiz.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Elitaş, MHPden Kabul diyen var mı hiç, onu söyle.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizden Kabul diyen var mı? Sen Kabul, kabul diye... Sen
kalk bunun cevabını ver, sen bunun cevabını ver
bakalım hadi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili, bir kanunun
çıkması, bakınız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Hadi cevabını ver sen, cevabını. Bir tane
Evet oyu göster ama gösteremezsin. (MHP sıralarından Oku, oku
sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Vural
Sayın Vural
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2010
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada,
Hükûmet burada.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz, Iğdır Milletvekili Sayın
Ali Günere ait.
Buyurun
Sayın Güner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ GÜNER
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
yılı merkezî yönetim bütçesinin aktarma ve eklemeyle ilgili 10uncu
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle 2010
mali yılı bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen
başta Bakanımız Mehmet Şimşeke,
bakanlarımıza, bürokratlarımıza ve Bütçe Komisyonu
Başkanına ve üyelerine huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
10uncu madde bütçe uygulamasına ilişkin aktarma ve ekleme
işlemini düzenlemektedir. 2007de başlayan küresel finansal krizin
Türkiyede ciddi bir tahribata yol açmamasının en önemli
nedenlerinden biri Hükûmetimizin mali disipline riayet etmesidir.
Yaşanılan bu kriz ortamında mali istikrarı sağlamak
için kamu idareleri arasındaki koordinasyonun tesisi elzem ve zaruri idi.
Bu nedenle de Maliye Bakanına koordinasyonu sağlama hususunda ekstra
yetkilerin verilmesi de gayet tabiidir.
10uncu maddenin
üçüncü fıkrasında, genel bütçeli idarelerin
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
yaptıracağı işlerde söz konusu işlere ilişkin
ödeneklerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
bütçesine işi yaptıran idarenin doğrudan aktarması
sağlanmaktadır. Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının kendi aralarında bütçelerinde yer alan
ikmal ve tedarik hizmetlerinin karşılıklı olarak
aktarılmasına imkân verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
10uncu madde bir kurumun bütçesine ayrılan kaynağı bir
başka kurumun bütçesine aktararak dengesizliği amaçlamamaktadır.
Aksine, yapılacak hizmetlerin hızlı, verimli, etkin ve
koordineli bir şekilde icra edilmesini amaçlamaktadır.
Huzurlarınıza getirilen 2010 yılı mali bütçesi AK PARTİ
hükûmetlerinin sekizinci bütçesidir. Devletin belirli bir dönem içindeki gelir
ve giderlerinin oranlama niceliklerini önceden belirleyen, onaylayan, bu
işlemlerin yapılmasına izin veren kanuna Bütçe Kanunu denir.
Bu tanımdan hareketle bütçe kanunlarına ülkelerinin
rotalarını belirleyen pusulalardır diyebiliriz. Bu nedenle bütçe
kanunları önemsenmeli ve bütçe görüşmeleri bütçeyle alakalı
olmayan konuları görüşüp ciddiyetten uzaklaştırılmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, küresel ekonomik kriz son iki, üç yıldır tüm
dünyayı derinden sarsmakta ve küresel dengeleri
değiştirmektedir. Büyüme ve dış ticaret hacmindeki daralma
hemen hemen bütün ülkelerde işsizlik oranını
artırmıştır. İşsizlik, gelişmiş
ülkelerde bile son yirmi yılın en yüksek oranına
ulaşmıştır. Daralan ekonomik faaliyetler ve alınan
Hükûmet tedbirleri neticesinde dünyada kamu borçları bütçe
açıkları oranında ciddi artışlar
yaşanmıştır. Ülke ekonomimizin dünya ekonomilerine entegre
olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda yaşanan krizin
ülkemizi etkilememesini beklemek safdillik yapmaktan öteye geçemez. Hâl
böyleyken muhalefetten gelen eleştirilere baktığımızda
bu krizin faturasının AK PARTİye kesilmeye
çalışıldığını görüyoruz. Bugün ülkemiz dâhil
tüm dünyada işsizlik oranlarında artış varsa ve bütçe
açıkları yaşanıyorsa bunun nedeni kapitalizmin adil olmayan
tekelci zihniyetinde aranmalıdır.
Küresel kriz
Türkiyeyi bazı alanlarda etkilemiştir ancak ciddi alanda
tahribatlara yol açmamıştır. Bugün ülkemizde
bankacılık sektörü ayaktadır. Enflasyon yaşanan tüm olumsuz
gelişmelere rağmen tek haneli rakamlarda seyrediyor. Ülkemizin kredi
notu günbegün artıyor. Bunlar ülkemiz için umut vaat eden
gelişmelerdir.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 mali yılı bütçesi
dünyayı sarsan ekonomik ve siyasi krizlere rağmen titiz bir
çalışmayla huzurlarınıza sunulmuştur.
2010 mali
yılı bütçesinin hayırlara vesile olacağını
diliyor, bütçenin hazırlanmasında emeği geçen herkese
saygılar ve selamlar sunuyorum. Teşekkürler ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güner.
Konya
Milletvekili Sayın Ayşe Türkmenoğlu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Konya) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz hafta, biliyorsunuz Konyada,
17 Aralıkta Şebiarus törenleri yapıldı. 10 ve 17
Aralık tarihleri arasında Hazreti Mevlânâyı anma etkinlikleri
düzenlendi, 17 Aralıkta da Şebiarus törenleri yapıldı. Bu
vesileyle Konya Türkiyeden ve yurt dışından birçok misafiri
konuk etti. Bu şekilde Mevlânâ hoşgörüsüne ve Mevlânâ öğretisine
gelenleri Konya adına ağırlayan Büyükşehir Belediye
Başkanımıza, merkez ilçe belediye başkanlarımıza
ve başta Başbakanımız olmak üzere Kültür
Bakanımıza, hepsine verdikleri destekten ve emekten ötürü
teşekkür ediyorum.
Gelecek yıl
tekrar gönül dostlarını Konyada bekliyoruz ve onları,
inşallah, Konyaya layık, Mevlânâ hoşgörüsüne layık bir
şekilde ağırlamayı da umuyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hanımefendi, devlet ağırladı
parti ağırlamadı, lütfen düzeltir misiniz.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Bilindiği gibi gelişmiş ülkelerdeki
finans piyasalarında ortaya çıkan ve zamanla gelişmekte olan
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Devlet ağırlıyor orada, vali
ağırlıyor!
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Devamla)
ülkelere yayılan istikrarsızlık
2008 yılının ikinci yarısında itibaren çok ciddi
boyutlara ulaşmış ve küresel ölçekte bir ekonomik krize
dönüşmüştür. Küresel kriz Türkiye ekonomisini de ticaret, finansman
ve beklenti kanallarından etkilemiştir.
Ben
anlayamıyorum, neden bu kadar sinirlendiniz? Yapılan hizmetleri
görmek gerekiyor. Gez dünyayı, gör Konyayı lafını AK
PARTİ Hükûmetiyle biz hayata geçirdik ve binlerce insan Konyaya geliyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konudan neden
rahatsız oluyorsunuz, anlamış değilim.
Küresel krizin
Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlandırmak
amacıyla 2008 yılı ortalarından itibaren bir dizi harcama
ve gelir tedbiri uygulamaya konmuştur.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Hanımefendi, Mevlânânın gücüne
gidiyor!
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Ayrıca Merkez Bankası,
Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu ve Sermaye Piyasası
Kurulunun aldığı tedbirlerin yanı sıra, bütçe dengesi
üzerine doğrudan veya hemen etkisi olmayan kredi ve garanti hacmini
artırıcı önlemler de hayata geçirilmiştir. Alınan bu
önlemlerle mal piyasalarındaki işlem miktarını ve
dolayısıyla mal ve para akışını artırarak
kriz ortamı nedeniyle baskı altında olan ekonomik aktivitenin
rahatlatılması, krizin potansiyel üretim üzerindeki etkilerini
sınırlandırarak büyümeye geçiş sürecinin desteklenmesiyle
istihdam ve üretim seviyesinin korunması sağlanmıştır.
Görüşmekte
olduğumuz 2010 yılı bütçesi Hükûmetimizin sekizinci bütçesidir.
Bu bütçe, Orta Vadeli Programla uyumlu küresel ekonomik krizden
çıkış bütçesidir. Ülkemizin ekonomik ve mali
istikrarını sürdürmeyi esas alan bir bütçedir. Hükûmetlerimiz
döneminde sağlanan siyasi istikrar, sağlam maliye politikaları
ve yapısal reformlarla makro ekonomik performansta büyük bir iyileşme
gerçekleşmiş ve bu sayede Türkiyeye olan güven
artmıştır. Türkiye ekonomisi 2002-2008 döneminde ortalama yüzde
5,8 oranında büyümüş ve dünyanın en büyük 17nci ekonomisi olmuştur
ve dünyada yaşanmakta olan küresel krize rağmen de konumunu
korumuştur. Ülkemizde 1993-2002 döneminde ortalama yüzde 70lerde seyreden
enflasyon, hükûmetlerimiz döneminde tek haneye düşmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki dönemde ülkemizin küresel
ekonomide rekabet gücünü artıracak ve daha büyük bir küresel aktör hâline
gelmesini sağlayacak ekonomik ve mali politikalar izlemeye devam
edeceğiz. Türkiye, nüfus dinamikleriyle, girişimcilik ruhuyla ve
coğrafi konumuyla gelecek vaat eden bir ülkedir. AK PARTİ İktidarı
döneminde gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar ve krize
karşı aldığımız önlemler sonucunda, Türkiyedeki
toparlanmanın küresel ekonomiye göre daha erken
başlayacağına inanıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesi, küresel
krizin yarattığı tahribatı azaltacak, sürdürülebilir büyüme
ve kalkınmayı sağlayacak, istikrarın ve refahın
artırılmasını dikkate alan ve orta vadeli perspektifle
hazırlanmış bir bütçedir. Bütçemizin ülkemize ve milletimize
hayırlı olması dileğiyle hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; 2010
yılı bütçesinin 50 milyar TL açıkla gerçekleşeceği
belirtiliyor, sonra da yapılacak yatırımlardan bahsediliyor. Bu
açığın burada kalacağına samimi olarak inanıyor
musunuz? Bu açığı borçlanarak mı
karşılayacaksınız? Borcu nereden istemeyi düşünüyorsunuz?
İkinci soru:
Mersin ilinde toplanan vergi gelirleri nedir? Vergi gelirleriyle uyumlu olarak
Mersin iline hangi yatırımlar yapılmış, hangi
yatırımlar düşünülmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, Kredi Yurtlardan kredi alıp üniversitede
okuyup mezun olan gençlerden iş bulamayanlar şu anda kredilerini
ödeyememekte ve hacizle karşı karşıya gelmektedir. Bunlar
için bir ödeme kolaylığı düşünebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
Yok.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
geçen Kurban Bayramında bağış yoluyla kurban kesiminde
yolsuzluk yapıldığı yönünde son günlerde basında ve
medyada çıkan iddialar kamuoyunu derinden yaralamış ve
rahatsız etmiştir. Yolsuzluk yapan bu şirket ya da dernekler
hangileridir? Vatandaşlarımızın inançlarını sömüren
bu şirket ya da dernekler ne kadar yolsuzluk yapmışlardır?
Bu konuda Hükûmetinizce nasıl bir işlem yapılmış ya da
yapılmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Bakana
soruyorum, birinci sorum: Ekonomik kriz nedeniyle işini kaybeden
işsizlere İşsizlik Sigortası Fonundan yapılan
ödemelerin 2010 yılında da devam etmesi düşünülüyor mu?
Bir diğer
sorum: Yine bugün basında da vardı, çıkan haberlere göre 2/B
arazilerinin tapuya bağlanmak için parsellendiği ve kıymetli
orman arazilerine TOKİ eliyle lüks projelerle konutlar
yapılacağı ve yeni 2/B alanlarının
yaratılacağı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur?
Bu konuda Hükûmetinizin düşüncesi nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir önceki maddede 4/Cli Tekel işçileriyle ilgili soruma verdiğiniz
cevapta, durumun değişmeyeceğini, 4/Cnin şu anki durumuyla
devam edeceğini söylediniz. Ancak sizin milletvekilleri ve şu anda bazı
bakanlarınız, 2007 ve 2009 seçimleri esnasında
Haklarınız kaybolmayacak, özlük haklarınızı hiçbir
hak kaybına maruz kalmadan alacaksınız. ifadesini
kullandılar. Bu ifadeyi kullanan milletvekilleri 4/Cyle ilgili sizin
söylediklerinizi bilmiyorlar mıydı?
Tekel
işçilerine çok yakında şeker fabrikası işçileri ve
TEDAŞ işçileri de katılacak. Bu da binlerce aileyi, binlerce
çocuk, anne ve babayı etkileyecek. Siz şimdi, psikolojileri bozulan
bu insanlara Yeter aldığınız haklar. mı diyeceksiniz
yoksa doğruyu görüp haklarını mı vereceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
küresel ekonomik krizde iç ve dış talep daralmıştır.
Dış talep daralmasını aşmak bize bağlı
değildir. Dolayısıyla, iç talep daralmasını
aşmaya yönelik politikalar reel sektörün önünü açacaktır. 2010
yılında, talep daralmasını aşmak, iç talebi
artırmak, reel sektörün önünü açmak için ne gibi tedbirler öngörmektesiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün hâlen
kullandığı Kızılaydaki bina ile eski Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı binasının takas
edildiği doğru mudur? Bu takas sonucunda Kızılaydaki
binanın Başbakanlığa tahsis edileceği söylenmektedir.
Başbakanlık bu binaya hangi gerekçeyle ihtiyaç duymaktadır?
Adıyamanda
organize sanayi bölgeleri için ne kadarlık bir ödenek
ayrılmıştır ve bu konuda ne gibi çalışmalar
yapılmaktadır?
İşsizlik
Sigortası Fonu için 2010 yılında ne kadarlık bir gelir
beklenmektedir ve bu fondan 2010 yılında nerelere ve ne kadarlık
bir harcama yapılacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1005
sayılı Kanundaki şeref aylığı düzenlemesinde
kişilerin hâlen çalışıp çalışmaması durumuna
bağlı olarak ücret farklılaştırması vardır.
Bu durum aylığın bağlanma gerekçesi olan şehitlik ve
gazilik kriteri dışında bir başka kriterin esas
alınması sonucunu doğurmaktadır. Bu durumun ortadan
kaldırılması için hâlen 5.750 göstergeli memur
aylığı katsayısı ile çarpımı tutarında
olan şeref aylığının artırılması ve
kapsamındaki herkesin aynı düzeyde aylık alması için söz
konusu gösterge rakamlarını düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki, defalarca ifade ettim, biz bu bütçenin gerçekçi
olduğu kanısındayız. Bütçenin arka planındaki
makroekonomik varsayımlar gerçekçi. Aslında yüzde 3,5lik büyüme
öngörülmüş. Türkiyedeki veya uluslararası birçok kuruluş
Türkiyenin 2010 yılında yüzde 3,5ten daha yüksek bir oranda
büyüyebileceğini öngörüyor. Dolayısıyla ben 50 milyarlık
bütçe açığının makul, gerçekçi olduğu
kanısındayım. İnşallah o çerçevede de uygulamayı
yapacağız.
Bütçe
açığının nasıl finanse edileceği konusu
hazinemizin açıkladığı finansman programıyla
belirlenir. Hazinemiz zaten finansman programını bir iki hafta önce
açıkladı, web sitesinden gerekli detayları alabilirsiniz ama
ağırlıklı olarak iç borçlanma yoluyla bu finanse edilecek.
Mersin iline
ilişkin bir soru vardı, verilerle ilgili bir husus. Değerli
arkadaşlar, 2009 Kasım sonu itibarıyla Mersinden toplanan vergi
miktarı 3,2 milyar liradır. Hangi yatırımlar
yapılmış hususunu arkadaşlar çalışıyorlar,
biz size bildiririz.
Kredi-Yurtlarla
ilgili bir soru vardı, daha doğrusu, yani iş bulamamış
öğrencilerden borçlarını ödeyemeyenlerin hacizle karşı
karşıya olduğu hususu. Değerli arkadaşlar, bu konuda aslında
çok önemli bir kolaylık sağlandı. Meclisimizin bir önceki yasama
döneminde -yani Haziran veya Temmuz ayıydı yanlış
hatırlamıyorsam- Temmuz ayında biz beraber Plan ve Bütçe
Komisyonunda bir ortak çalışma yaptık, muhalefetteki
arkadaşlar da katıldılar buna. Yani, bir kolaylık getirdik
ve 10 Temmuz 2009 tarihinde yararlanan kişi sayısı olarak 225
bin, yapılandırılan miktar olarak da yaklaşık 483
milyon lirayı kapsayacak şekilde bir düzenleme getirdik, bir
kolaylık sağladık. Dolayısıyla, şu aşamada
bunun ötesinde bir düzenleme, en azından şu anda üzerinde
çalışılan bir düzenleme söz konusu değildir.
Değerli
arkadaşlar, bu bağışlarla, yani bağış
konusundaki yolsuzluk veya istismar konusu tabii çok üzücü bir konu. Bu konuda
eminim ki, ilgili bakan, yani herhâlde İçişleri
Bakanlığı, gerekli çalışmaları yapıyordur,
dernekleri ilgilendirdiği için. Ne gerekiyorsa Hükûmetimiz tarafından
yapılacaktır. Böylesine, yani hayır işlerinde tabii,
istismarın olması, yolsuzlukların olması, son derece üzücü.
Ekonomik kriz
nedeniyle İşsizlik Fonundan yapılan ödemeler 2010
yılında devam edecek mi? Tabii ki, her yıl İşsizlik
Fonundan ödeme var ama biz bu kriz nedeniyle işini kaybetmiş
vatandaşlarımıza aslında işsizlik ödeneğinden
yararlanma şartlarını oldukça genişlettik. Yani süre uzatma
konusunda ve miktar konusunda geçen sene çok önemli düzenlemeler yaptık.
2/Bye
ilişkin iddialar
Basında çıkan her şeye tabii ki inanmamak
lazım ama 2/Bye ilişkin şu an itibarıyla,
bahsettiğiniz anlamda, hele hele yeni 2/B alanlarının
oluşturulacağı iddiaları tamamen mesnetsiz, tamamen
temelsiz iddialardır.
4/Cye
ilişkin, daha önce de ifade ettim, özelleştirme kapsamında,
özelleştirilen kuruluşlardan tabii ki özel sektöre geçemeyen bütün
çalışanlara biz bir imkân sağlamışız
zamanında. Bizim Hükûmetimiz, 4/C düzenlemesini getirmiştir ve
geçmişe şamil olarak bu düzenlemeyi yapmıştır.
Hükûmetimiz aslında geçmişteki birtakım
haksızlıkları da giderme konusunda önemli bir adım
atmıştır. Bugünkü tartışmalara
baktığınız zaman, tartışmaların boyutu çok
farklı.
Değerli arkadaşlar,
diğer bir soru, iç ve dış talebin daraldığı,
dış talebi kontrol edemediğimiz ama iç talebe ilişkin ne
tür tedbirlerin alınacağına ilişkin bir soru vardı.
Doğrudur, dış talep tamamen diğer ülkelerin ekonomik
durumuna bağlı. İç talep konusunda, krizin
derinleştiği dönemde biz, ciddi vergi düzenlemeleriyle ekonominin
canlandırılması için adımlar attık. 2010
yılı için bence en önemli husus, faizleri düşük düzeyde
tutmaktır çünkü millî gelire baktığınız zaman, millî
gelirin, daha doğrusu gayrisafi yurt içi hasılanın neredeyse
yüzde 70ine yakın kısmı özel tüketimden, yüzde 20nin biraz
üstü de özel yatırımlardan kaynaklanmaktadır ve burada en
belirleyici faktör de faizdir. Biz faizi eğer tek hanede tutabilirsek -ki
bu da bütçe disipliniyle sağlanabilir- o zaman hem özel tüketime hem de
özel yatırımlara destek sağlamış oluruz. Nitekim temel
felsefe de budur, bundan dolayı da bu bütçe bir anlamda krizden
çıkış bütçesidir çünkü birçok ülkeye nazaran Türkiye üç
yıllık bir plan hazırlamıştır. Bu plan çerçevesinde
bütçe açıklarını aşağı çekecektir, 2012
yılı itibarıyla yüzde 3ler civarına çekecektir ve
aynı zamanda borcun millî gelire oranındaki artışı da
sınırlayacaktır ve tekrar aşağı doğru bir
trende dönüştürecektir. Nitekim, bundan dolayıdır ki piyasaların
güveni, Türkiyeye olan güveni artmıştır. Türkiye, şu son
dönemde, kredi notu iki kademe artan tek ülkedir, bu da çok önemlidir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
11nci maddeyi okutuyorum:
Geçici hizmet
karşılığı yapılacak ödemeler
MADDE 11 (1)
5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer
alan kamu idareleri;
a) Arızi
nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla
yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak
veya çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,
b) İlgili
mevzuatı uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın
alınan kişilere yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986
tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 25 inci maddesi
gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören
öğrencilere yapılacak ödemeleri,
ç) 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü
maddesinin (C) fıkrası gereğince
çalıştırılan geçici personele yapılacak ödemeleri,
bütçelerinin
(01.4) ekonomik kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde
yaparlar. Söz konusu ekonomik kodu içeren tertiplere ödenek eklenemez,
bütçelerin başka tertiplerinden (bu ekonomik kodu içeren tertiplerin kendi
arasındaki aktarmalar ile bu Kanunun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında yapılan aktarmalar
hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak,
özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü
çerçevesinde 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu
idarelerinde istihdam edilecek personel için gerekli olan tutarları ilgili
tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğluna
aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yüce
Meclisin çok değerli üyeleri; değerli arkadaşlarım, burada
vatandaşın sorununu, toplumun tüm dertlerini söylemek hepimizin
görevi.
Dün, Sayın
Bakan, 5084 sayılı Teşvik Yasasını öldürdü, dedi ki
Bizim ne böyle bir çalışmamız var ne böyle bir ödeneğimiz
var. Artık 5084 sayılı Yasa bitmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizin seçim bölgesinde, özellikle son üç ayda
sanayicilerin ve üretenlerin, KOBİlerin tek derdi bu değil mi
arkadaşlar? Her gün, sizi, orada üretim yapan, dürüstçe, namusluca üretim
yapan her sanayici acaba aramıyor mu arkadaşlar?
Değerli
arkadaşlarım, 5084 sayılı Yasa çıktığı
zaman, önce otuz altı ildi sonra kırk dokuz il oldu, hepimiz bayram
yaptık burada, Aman, illerimize bir üretim gitsin, istihdam gitsin,
insanlar ekmek bulsun. dedik. Bazı illerimiz bu Yasadan yararlandı
ama Yasanın esas amacı olan sosyal denge, o illere gitmedi. Ama o
illerde bir baca da tüttüren, bir kişiye de ekmek veren herkese
şükran duyuyorum fakat 5084 sayılı Yasanın en az bir
yıl daha uzatılarak
Başlamış yatırımlar
bitmiş olmasına rağmen, gelen kriz insanları çok önemli
derecede, özellikle finansal darboğaza sokmuştur. Hiç değilse
krizin etkisinden kurtulmak için, 5084 sayılı Yasanın bir
yıl daha uzatılmasını her ilimiz istiyor. Bu gerçekleri
hepimiz biliyoruz arkadaşlar ama ben, hakikaten, dün Sayın Bakan
burada söylediği zaman kimsenin sesinin çıkmamasına da çok
üzüldüm.
Değerli
arkadaşlar, bu, Türkiye'nin gerçeği, her ilin gerçeği, özellikle
5084 sayılı Yasanın uygulandığı kırk dokuz
ilin gerçeği. Bu madde istihdam maddesi, bu madde hizmet maddesi.
Değerli
arkadaşlarım, 5084 sayılı Yasayı en az bir yıl
daha uzatmak hepimizin görevi. Orada ekmek yiyen insanlar yok olacaklar ve
firmalar zaten finansal darboğazda, bir şekilde bu insanlar da
kapı dışarı konulacak. Ben bunu buradan açık
yüreklilikle söylüyorum.
Sayın Bakan
dün Yeni teşvik yasası
dedi. Değerli arkadaşlarım,
yeni teşvik yasası özellikle KOBİlere, 150-200 kişi
çalıştıran kurumlara hiçbir şey getirmiyor, toptan
paketleyip atalım. Hiçbir şey getirmiyor arkadaşlar. Ben bunu
yine söylüyorum. Anadolunun hiçbir iline en küçük bir şey
getirmeyecektir. Ne olursunuz, hiç değilse şu 5084 sayılı
Yasayı bir yıl veya en az iki yıl uzatalım. En
azından yürümekte olan, 100 kişi, 150 kişi, 200 kişi
çalıştıran kurumlar bari bu insanlara ekmek yedirsinler.
Değerli
arkadaşlarım, bu, Türkiye'nin en önemli konusu. Yeni teşvik
yasası ile hiçbir ilde, özellikle küçük ve orta ölçekli illerde kesinlikle
hiçbir yatırım yapılmayacaktır. Siz, yeni teşvik
yasasıyla Gazianteple Adıyamanı; siz, Trabzonla Hakkâriyi;
siz, Düzceyle
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Batman.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır, Düzceyle Batman değil.
Malatya ile Batmanı,
Antalya ile Burduru aynı kefeye koyarsanız, aynı bölgeye
sokarsanız o illere hiçbir yatırım gitmez. Yani 5084
sayılı Yasa mutlaka, mutlaka ve mutlaka
Arkadaşlar,
burada 5084 sayılı Yasada binlerce işçi
çalıştıran illerimiz var. Yani bunu eğer biz burada, bu
bütçede hakikaten öldürüp atacaksak bu işçileri yarın bu
işverenler kapı dışarıya koyarsa hiç kimsenin de bir
söz hakkı yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, bu önümüzdeki 2010 ve 2011 yılının en
büyük ve en önemli konusu, özellikle istihdam yönünden en önemli konusu.
Şimdi, bu Yasada bir gelir vergisi teşviki vardı biliyorsunuz
ama asgari geçim indirimi çıkınca işverenlere
Bir kere bu
işveren açısından öldü, hiçbir şey getirmedi. Sadece
getirdiği, evli, çalışmıyor, 4 çocukluya 3 lira; sosyal
sigortalar primi teşviki var, o, 135 lira getiriyor ve toplam
sağladığı teşvik işçi başına 138 lira
ve tabii, bir de enerji teşviki vardı, başka bir şey yok
arkadaşlar. Enerji teşviki üretimin gerçek teşvikidir. Enerji
teşviki gerçek üretim yapan insanlara yapılan en büyük teşviktir
ama yeni Teşvik Yasasında enerjiyle ilgili hiçbir teşvik
yoktur. O nedenle, KOBİlerle ilgili teşvikte enerji teşviki
olmadığı zaman bu insanlara üretim yaptırmakta çok
zorlanacağız. Yeni Teşvik Yasasında faiz teşviki var
yani burada, kendi sermayesiyle, kendi öz kaynağıyla iş yapan
insana ceza veriyorsunuz, krediyle iş yapan adamı teşvik
ediyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, burada hepinizin sanayi odaları size
haykırıyor. Bana günde, bu hafta da 10 kez mektup geldi Malatya
Sanayi ve Ticaret Odasından.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Bana da geldi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Yani, Maraşa da gelmiştir, her tarafa
geliyor. Lütfen
Demin Sayın Bayramoğlunu gördüm, isyan ediyordu ama
şu anda göremiyorum. Her ilin sanayi ve ticaret odası bu konuda çok
hassas. Yani, Sayın Bakanın dün herhâlde dil sürçmesi olmuştur
diye düşünüyorum yani Bizim ne böyle bir çalışmamız ne
böyle bütçemiz var. demesini bir dil sürçmesi olarak yorumluyorum. Ben zannediyorum
ki önümüzdeki süreçte bunun en az bir yıl daha uzatılması
konusunda hepinizin destek vermesi lazım. Bu, bu ülkedeki istihdamın,
bu ülkedeki üretimin, bu ülkedeki işçinin, bu ülkedeki ekmeğin sorunu
arkadaşlar.
Ben, bu konuda
hepinizi uyarmayı, hepinize bunu bir kez daha dile getirmeyi temel görev
olarak biliyorum. Bu ne bir siyasi olaydır; ne bir X partinin ne bir Y
partisinin olayı değildir, ekmek meselesidir. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak 5084ün uzatılmasına son derece katkı
vereceğiz, yürekten katkı vereceğiz. Niye? Ekmeğin,
üretimin, işçinin yani burada KOBİlerin meselesi arkadaşlar.
Ben, bir kez daha
takdirlerinize sunuyorum, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 yılı bütçe tasarısının 11inci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Grubum
ve şahsım adına muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yerli ve yabancı mahfillerde AKP Hükûmeti için
Özelleştirme ve satış tutkunu. ifadesi
kullanılmaktadır. AKP, özelleştirme gelirlerini,
başlıca kamu finans kaynaklarından biri olarak görmektedir,
devletin elinde ne var ne yok satarak kaynak yarattığını
sanmaktadır. Özelleştirme, ülkenin tekel konumundaki sektörlerinde
yegâne ve kârlı şirketlerin haraç mezat blok olarak yabancılara
satılması değildir. Tersine, zarar eden, teknoloji ve sermaye
yetersizliği çeken, rekabet gücünü yitirmiş KİTlerin
güçlendirilip özel sektör eliyle ekonomiye kazandırılması
amaçlanmalıdır.
Tekel, 2003
yılında, yani Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin
işbaşına geldiği yılın başına kadar dünyanın
en büyük 10 kuruluşundan 1 tanesiydi. Türk devletinin resmî
kurumlarının bulunmadığı yerlerde Tekelin tütün
depoları vardı. Tekel, Türkiyedeki ilk 500 firma
sıralamasında uzun yıllar ilk 3e giriyordu. Tekelin alkol
birimi 2004 yılında, iki yılı ödemesiz yedi yıl vadeli
olarak, alıcılar tarafından 230 milyon dolarlık kredi
kullanılarak, 292 milyon dolara Nurol-Özaltın-Limak-Tütsab
konsorsiyumu tarafından satın alınmıştır. Sadece
iki yıl sonra bu ortak girişim grubu tarafından kurulan Mey
İçkinin yüzde 90ı, 810 milyon dolara ABDli özel yatırım
şirketi Pacific Groupa satılmıştır. Tekelin alkol
birimini kredi çekerek 292 milyon dolara satın alan bu konsorsiyum,
başta Manisa Alaşehir ilçesindeki, alkolün ham maddesi olan
yaklaşık 141 milyon dolarlık suma stoklarıyla verdiği
paranın önemli bir kısmını
karşılamıştır. Tekelin alkol bölümünü alan konsorsiyum
hiçbir yatırım yapmadığı gibi,
devraldığı stok, mamul, yedek parça ve ham maddelerin büyük
meblağlarda olması nedeniyle o günün alkolden sorumlu Tekel
bürokratları hakkında Yüksek Denetleme Kurulu raporları
kamuoyuna açıklanmış, alkol müessesi müdürünün daha sonra bu Mey
İçkiye transfer olması da bu raporlarda dikkati çeken bir husus
olmuştur.
Ülkemiz sigara ve
tütün pazarına göz diken uluslararası tekellerin kabaran
iştahları elde ettikleri pazar payıyla yetinmeyip
uluslararası para organizasyonları, IMF ve Dünya Bankası dahi
kullanılarak yeni boyutlara taşınmıştır. Bütün bu
gelişmelerden ders almak bir yana ülkemiz sigara pazarında
yaklaşık yüzde 30 pazar payına sahip olan Tekelin altı
sigara fabrikası -Samsun, Tokat, Malatya, Adana, Maltepe ve Bitlis olmak
üzere- 2008 yılında 1 milyar 720 milyon dolar gibi düşük bir
fiyatla BAT şirketine satılmıştır. Tekel
işçilerine Yatarak para kazanma devri geçti. diyen Sayın
Başbakan, kendi çevresindekilere Bu kadar kısa sürede bu kadar
parayı nasıl kazanıyorsunuz? diye neden sormuyor?
2007 ve 2009
yılında Tekel işçilerini ve yaprak tütün işletmelerini
ziyaret eden AKPli milletvekilleri bu ziyaretlerinde Tekel işçilerine
Hiçbir hak kaybınız olmayacak, bütün haklarınızı
vereceğiz. demişlerdir. Siz sadece verdiğiniz sözü
tutacaksınız. Neden verdiğiniz sözü tutmuyorsunuz? Lütfen,
verdiğiniz sözü tutunuz.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti tarafından karda kışta eziyet
edilen Tekel işçileri ne istiyor? Tekel işçileri verilen sözlerin
tutulmasını istiyor. Tekel işçileri özlük haklarını
istiyor. Tekel işçileri hakkını istiyor, hakkı olmayan
hiçbir şey istemiyor, öyle Sayın Başbakanın dediği
gibi bu ülkede yatarak para kazanmak istemiyorlar. Sayın
Başbakanın dediği gibi devletin malı deniz benzetmelerine
asla muhatap değildirler. Ancak, Sayın Başbakana soruyoruz: Bu
kötü benzetmeyi yaparken Çalık Grubuna ve Tekelin alkol birimini
satın alan konsorsiyuma verdiğiniz kredileri ne çabuk unuttunuz,
burada devletin malı deniz mi? Türkiye hâlihazırda dünyanın en
büyük şark tipi tütün üreticisi konumundayken son yıllarda uygulanan
yanlış politikalar sonucu Türkiye'nin şark tipi tütünde rekabet
şansı azalmaya başlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, 2008 yılında 2000 yılına göre tütün üretim
miktarı yüzde 47, üretici miktarı yüzde 62 azalmıştır.
Türkiyede işsizlikte dünya rekorları kırılırken bu
tütün üreticileri ne yapıyor, ne yiyip ne içiyor, nasıl geçiniyor hiç
düşünüyor musunuz?
Türk tipi tütün
ihracının yüzde 35e yakın miktarını tek
başına Manisa karşılamaktadır. 2002 yılında
Manisa ilinde 620 bin dekar alanda tütün üretimi yapılırken 2008
yıl sonu itibarıyla 450 bin dekar alanda tütün üretimi
yapılmaktadır.
AKP İktidarı
döneminde tütün ziraatında sözleşmeli üretime geçiş ile birlikte
tütün üreticileri uluslararası tekellerin insafına terk
edilmiştir. Tütün üreticilerinin önündeki en önemli problem ise
ürettikleri 2009 yılı tütünün Tekel Yaprak İşletmeleri
tarafından alınmamasıdır. Tütünün yetiştiği
yoksul ve kıraç topraklarda tütüne aynı geliri getiren alternatif
ürünlerin yetiştirilmesi çok zordur. Bu nedenle, bu topraklarda alternatif
ürün yetiştirme projeleri maalesef başarısız olmuştur.
Tekel
bünyesindeki yaprak tütün işletme müdürlüklerinde çalışmakta
olan 12 bin işçinin kamuoyunda 4/Cli olarak başka kurumlara geçici
personel olarak istihdam edilmesine yönelik Bakanlar Kurulu kararı
alınmıştır. Bunun gerçekleştirilmesi hâlinde Tekel
işçileri önemli ölçüde gelir ve sosyal hak kaybına
uğrayacaklardır. Ne işçi ne de memur statüsünde kabul edilmeyen
4/Cliler, işçi sendikalarına mı yoksa memur sendikalarına
mı üye olabilecekleri belirlenmediği için sendikal haklarını
da kullanamayacaklardır.
Ayrıca, bir
yıldan az süreyle çalışmaları öngörüldüğü için ücret
ve sosyal haklarını en fazla on ay süreyle alabilmekte, geriye kalan
iki aylık sürede ne sosyal güvenceleri ne de ücret hakları
bulunmaktadır. Dört ayda iki günden fazla sağlık raporu alamayan
ve mazeret izni kullanamayan 4/Clilerin, hasta olmaya dahi hakları
yoktur.
Değerli
milletvekilleri, özelleştirme adı altında bazı
kuruluşlar özelleştirilmiş, bazıları
kapatılmıştır. Bunları birbirinden ayırmak
lazımdır. Kapatılan müesseselerde işçi müktesep
hakkıyla yeni iş yerine gitmiştir. Tekel işçisi diyor ki:
Beni nereye gönderirlerse göndersinler, bu ülke benim ülkem, gider
çalışırım, ama kazanılmış hakkımla
göndersinler. Ama AKP Hükûmeti inatla Hayır, ben sizi 4/Cli olarak
göndereceğim. diyor.
Tekeli satarken
soyduran AKP, şimdi de Tekel işçisini dövdürmektedir.
İşçilere Artık size Tekel fabrikalarında iş yok.
Gelin, ayda 570 Türk lirasına düzensiz, örgütsüz, güvencesiz, düşük
ücretle çalışın. diyorlar, işçiler de Biz eski
maaşlarımızla çalışmak istiyoruz. dedikleri için,
onlara Siz yan gelip yatmak istiyorsunuz. diye bühtanda bulunuyorlar.
Şimdi
Ankaraya kadar gelip Biz çalışmak istiyoruz,
fabrikalarımızda emeğimizle insanca var olmak istiyoruz. diye
gösteri yaparak kendilerini demokratik olarak ifade eden işçilere zulüm
yapıyorlar, dövdürüyorlar, biber gazı sıkıyorlar, su
fışkırtıyorlar. Bu vicdansızlıktır.
Kandil
Dağından gelen teröristlere gösterilen müsamahanın yüzde 1i
dahi emeğiyle geçinen ve ekmeğini kaybetmek istemeyen Tekel
işçilerine gösterilmemiştir.
Ankara Abdi
İpekçi Parkında demokratik haklarını kullanmaktan
başka hiçbir suçu olmayan işçilerimize ve alanda bulunan
milletvekillerimize şiddet uygulanmasını ve acımasızca
davranılmasını kınıyorum. Tekel işçilerinin
haklı mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu da bir kez daha
ifade etmek istiyoruz. İktidar, demokrasiyi içine sindiremediğini hak
arayanlara gösterdiği şiddetle ortaya koymuştur.
Tekelde
çalışan bu işçilerin, kamu kuruluşları ve kamu
iktisadi teşebbüslerinin sürekli işçi kadrolarına, mevcut ücret
ve özlük haklarını muhafaza etmek suretiyle belirli bir süre içinde
sürekli işçi kadrosuna nakline yönelik bir düzenleme yapılması
gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ayrıca,
kamuda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesine göre
çalışan 24 bin kişi bulunmaktadır. Türk milletinin kalbi
olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde dahi 1.407 personel 4/C statüsünde
çalıştırılmaktadır.
657
sayılı Devlet Memurları Kanununda bir yıldan az süreli
hizmetler için geçici personel istihdamını öngören 4/C maddesi hükmü
amacı dışında kullanılarak mağduriyetlere neden
olunmaktadır. Bu yolla, memurlar eliyle yürütülmesi gereken bazı asli
ve sürekli kamu hizmetlerine merkezî sınav yoluyla memur istihdam etmek
yerine bu statüyle geçici personel alınmaktadır.
Devlet Memurları
Kanununda bir yıldan az süreli hizmetler için geçici personel
istihdamı öngören 4/C maddesi uyarınca çalışanların
mutlaka kadroya alınması gerekmektedir.
Bu
düşüncelerle, muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Muş Milletvekili Sayın
Seracettin Karayağız.
Süreniz beş
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERACETTİN
KARAYAĞIZ (Muş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin 11inci
maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Makinenin
icadı ve sanayileşmenin başladığı 18inci
asırda insanın yapması gereken birçok iş makinelere
yüklenmeye başlanmış, sanayileşmeyi başaran Batı
ülkelerinde iş imkânı da devasa artarken geri kalmış
ülkelerde ise el emeği, göz nuru ve alın teri artık para
etmemeye başlamıştır. İnsan refahını
yükselten ve büyük ölçüde rahatını sağlayan sanayileşmede
elektromekaniğin de devreye girmesiyle otomasyonda inanılmaz
adımlar atılmış, insanlar işini hızlıca
otomatik makinelere kaptırmış ve gün geçtikçe işsizlik
dünyanın önemli bir problemi hâline gelmiştir.
Dünya,
insanlık için kaygı verici çevre kirliliği, silahlanma, küresel
ısınma ve benzeri sorunlar gibi önemli olan işsizlik sorununu da
gündeme almak ve çözüm üretmek zorundadır. Ülkemiz de dâhil olmak üzere
hiçbir ülke bu sorunun üstesinden tek başına gelme imkânına
sahip değildir. Dünyanın kıyasıya rekabet içerisinde olduğu
bir ortamda sanayicinin bir kesimi Biz insanlara iş imkânı
sağlamak için robotlaşmaya ve otomasyondan belli ölçüde vazgeçmeye
hazırız. diyemez. Bu yüzden, bu problem, diğerleri gibi
dünyanın el birliğiyle çözmesi gereken ortak bir problemimizdir diyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, işsizlik probleminin yan
ürünleri ise geçici veya sözleşmeli olarak adlandırılan
işçilerdir. Ülkemizde, daha önce, kamuda on iki ayın altında
çalışan işçiler sözleşmeli işçiler olarak ifade
edilirken, AK PARTİ Hükûmeti döneminde çıkarılan yasa ile
altı ayın üzerinde çalışan tüm işçiler kadroya
alınmış, altı ayın altındaki işçiler
sözleşmeli işçi olarak vasıflandırılmışlardır.
Bunlar, daha çok Devlet Demir Yolları, Şeker Fabrikaları ve
Orman Genel Müdürlüğü gibi kurumlarda mevsimlik çalışan ve
şartlarının iyileştirilmesini bekleyen işçilerimizdir.
Daha önce
özelleştirme kapsamında kapatılan kurumların, sokağa
bırakılıp kaderine terk edilen işçileri AK PARTİ
Hükûmeti döneminde 4/C statüsü ile yeniden işe alınmış ve
değişik kurumlara yerleştirilmişlerdir. AK PARTİ
dönemlerinde, ayrıca 100 binlerce vatandaşımız hizmet
alımıyla iş sahibi yapılırken, yeni sektörlerin
doğmasına da vesile olunmuştur.
Tabii ki, 4/Cli
işçilerimizin şu anda problemleri vardır. Aldıkları
ortalama 650-700 TL ücret yetersizdir. Ancak global krizin
yaşandığı ve bütçemizin büyük açık verdiği bir
dönemde işçilerin biraz daha anlayışlı ve sabırlı
olmasını bekliyoruz.
Önceki dönemlerde
sokağa bırakılan işçilerin feryadına kulak asmayan partilerin
Tekel işçileriyle alakalı şimdiki tavrını anlamak
mümkün değildir. İşçinin, emekçinin hakkını daha önce
olduğu gibi, yine AK PARTİ verir. Ama dünyanın ve ülkenin içinde
bulunduğu olumsuz durumun biraz düzelmesini beklemek gerekir. Popülist
politikalarla olmayanı verip borç batağına saplanmak, ülkeyi
iflasa sürükledikten sonra Deniz bitti. diyerek gemiyi bırakıp
kaçmak AK PARTİnin yapacağı bir iş değildir. AK
PARTİ, işçinin, emekçinin, fukaranın partisidir; imkân
olduğu zaman katrilyonları bankalara veya holdinglere değil,
içinden geldiği topluma aktarmasını çok iyi bilir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik problemi tüm
gerçekliğiyle dünyanın önemli bir problemi olarak önümüzde
durmaktadır. Global kriz bunu tüm dünyada daha da artırmıştır.
Daha önce bahsettiğimiz, sanayide hızlı robotlaşma süreci
işsizliğin çok önemli sebeplerinden biri olmuştur. Ben burada
tüm dünya sanayicilerine bir çağrı yapmak istiyorum: Her şeyde
robotlaşmaya gitmek maliyet açısından size cazip gelebilir ancak
ürettiklerinizi asla robotlara satamazsınız. Otomatik makinelerin ve
robotların, ürettiğiniz yiyecek, giyecek, araba ve
buzdolaplarına ihtiyacı olmayacaktır.
Konuşmama
burada son verirken hepinizi tekrar saygıyla selamlar, bütçemizin
milletimize hayırlı olmasını dilerim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karayağız.
Şahıslar
adına ikinci söz Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdurrahman
Müfit Yetkin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ABDURRAHMAN
MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 11inci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biz 2010
yılı bütçesini ekonomik krizden çıkış bütçesi olarak görüyoruz.
Bu bütçeyle önümüzdeki dönemde ülkemizin küresel ekonomide rekabet gücünü
artıracak ve daha büyük bir küresel aktör hâline gelmesini sağlayacak
ekonomik ve mali politikaları izlemeye, ekonomimizin yapısal
dönüşümünü sağlayacak reformlara kararlılıkla devam
edeceğiz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Hükûmetimizin öncesini şöyle bir hatırlamak
gerekirse, ekonomik göstergelerin tamamen dibe vurduğu ve ne
olacağı belli olmayan kriz her alanda ülkeyi çıkmaza
sokmuştu. İşte, böyle bir ortamda Hükûmetimiz Türkiye için
önemli bir dönüm noktası oldu. Bu ağır mesuliyetin bilinciyle
eğitimden tarıma, sanayiden turizme her alanda yatırım
yapmaya devam etmektedir. Bunları yaparken de demokrasiden, insan
hakları ve özgürlüklerden vazgeçmeden, insanımızın
refahı ve mutluluğu konusundaki gayret ve çabalarımız büyük
bir özveriyle devam edecektir.
İktidarımızdan
önceki hükûmetler döneminde yıllarca ihmal edilen Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz, AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde
aldığı teşvik ve yatırımlarla biraz olsun nefes
almıştır ve bundan sonra da bu yatırımlar devam
edecektir. Artık bu bölgelerimizin, tamamlanacak projelerle çok daha iyi
şartlarda olacağı inancındayım.
Günümüz
şartlarında büyük bir önem taşıyan bu bölgelerimizde
Hükûmetimizin tamamlamayı hedeflediği GAP projesi, Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın gelir
düzeyi ve hayat standardını yükselterek kırsal alandaki
verimliliği ve istihdam imkânlarını artıracak, sosyal
istikrar, ekonomik büyüme gibi millî kalkınma hedeflerine büyük ölçüde
katkı sağlayacaktır. Güneydoğu Anadolu Projesi,
uluslararası platformlarda da suya dayalı bir kalkınma projesi
olarak benzerleri arasında örnek gösterilmektedir. Tamamlanması
hedeflenen GAP projesi bir bölgesel kalkınma projesi olsa da tüm ülke halkına
ve insanlığa olumlu etkileri olan büyük bir proje olduğundan,
önemi ileriki yıllarda daha da iyi anlaşılacaktır. Bu
ileriye dönük anlayışla GAP Kalkınma İdaresi,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Avrupa
Birliğiyle ortak projeler yürütmektedir.
Ülke genelinde
yerel potansiyellerin hızlı ve doğru değerlendirilmesi
için, Avrupa Birliğiyle uyum çalışmaları kapsamında
kurulmaya başlayan bölge kalkınma ajanslarıyla o yörelerin
kalkınma hızının artırılması ve
kararların yerinde alınması sağlanacaktır. Bu dev
projenin tamamlanmasıyla, başta Şanlıurfa olmak üzere, GAP
planı içerisinde bulunan bütün illerimizin hepsinin birer dünya şehri
olma yolunda daha modern, refah seviyesi yüksek, sorunlarından
arındırılmış, yaşanılabilir şehirler
olacağına inancım tamdır.
Hükûmetimiz, ülke
tarımını stratejik bir sektör olarak da ele almış,
sektörün geliştirilmesi yönünde önemli adımlar
atmıştır ve atmaya da devam etmektedir. Çiftçilerimiz birçok
konuda desteklenerek tarımsal gelişmelerine katkı
sağlanmıştır. Tarımsal endüstriye sahip, kendi
halkı için yeterli kalitede ve miktarda sağlıklı gıda
üretebilen ve biyoçeşitliliğin korunduğu bir tarım sektörü
oluşturma hedeflerimiz, büyük bir gayretle de devam etmektedir. Ülkemizin
tarım konusunda yaşadığı
sıkıntıları tekrar yaşamaması için de Tarım
ve Köyişleri Bakanlığınca yürütülen Kırsal
Kalkınma Programı kapsamında, doğal kaynakların
korunması ve sulama suyunun etkin kullanılması amacıyla
bireysel sulama sistem projelerine ve mevcut sulama altyapı
yatırımı olarak toplu basınçlı sulama sistemleriyle
ilgili proje konularına hibe desteği verildi. Bu desteklemelerden
binlerce çiftçimiz faydalanmış olup basınçlı sulama
yöntemiyle arazilerin sulanması sağlanmıştır. Bundan
sonra da sulamaya açılacak olan alanlarda basınçlı sulama
sistemi tercih etmesi, dünyadaki küresel ısınma sonucu doğal su
kaynaklarımızın korunmasına da önemli ölçüde büyük fayda
sağlayacak önemli yatırımlardan birisidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ilave ediyorum. Tamamlayın lütfen.
ABDURRAHMAN
MÜFİT YETKİN (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Seçim bölgem
Şanlıurfada, GAP projesinin bir parçası olan GAP bölgesinde yük
taşımacılığının ülke içi ve
uluslararası pazarlara bağlantısının
sağlanması amacıyla, ilimiz otoyol ile Türkiye'nin kara yolu
ağına bağlanmış olup, ayrıca yapımı
yaklaşık on yıl süren GAP Uluslararası Havaalanı
inşaatı tamamlanarak Hükûmetimiz döneminde hizmete açılmıştır.
Yine yapımına on yedi yıl önce temeli atılarak
başlanan, üç yıl içerisinde bitirilmesi planlanıp Hükûmetimiz
dönemine kadar bir türlü tamamlanamayan, Şanlıurfada kangrene dönen
30 bin kişilik stadyum Şanlıurfa Arena Stadyumu adıyla
UEFA kriterlerine uygun bir şekilde 13 Aralık 2009 tarihinde, bizim
Hükûmetimiz döneminde tamamlanarak hizmete sunulmuştur. Böyle güzel bir
stadyumun, taraftarlarıyla birlikte, Şanlıurfasporun Süper
Lige çıkmasında itici bir güç olacağına inanıyorum.
Bütçenin ülkemize
ve milletimize hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2006 yılında çıkarılan 5488 sayılı Tarım
Kanununa göre, tarıma verilen desteklerin gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1inden az olmaması gerekmekteydi. Yasa hükmüne
uygun bütçe hazırlanmış olsaydı 2010 yılı
tarımsal destek ödeneğinin 10,3 milyar TL olması gerekirdi. AKP
kendi çıkardığı yasayı arkadan dolanmış
olmamakta mıdır? Ülkeyi yasaları çiğneyerek yönetmekten ne
zaman vazgeçeceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
uzman erbaşlarla ilgili düzenlemelere
Bakanlığınızın olumsuz görüş verdiği
iddiaları doğru mudur? Tekrar soruyorum. Doğruysa bu konuyu
nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?
İki: 2010
yılında yüzde 3,5 oranında hedeflenen büyüme 2009a göre bir
büyüme midir? Eğer öyleyse bu gerçekte 2008e göre yüzde 3e yakın
bir küçülme anlamına gelmiyor mu? Aksi takdirde bu oranın
yaklaşık yüzde 10 oranında bir büyüme olması gerekmez
miydi? Kamuoyunun ve yüce Meclisin doğru bilgilenmesi açısından
bu konuyu tekrar değerlendirebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
son açıklanan verilere göre, Adanadaki işsizlik oranının
Şırnaktan sonra yüzde 20,5 olarak gerçekleşmesi, Türkiye'nin en
önemli tarım ve sanayi merkezi kimliğine sahip olan bu ilimizde yanlış
ekonomik ve istihdam politikalarının izlenmekte olduğunu ortaya
koymuş olmuyor mu? Bu vahim tablo gerçeğinde, 2010 bütçesinde,
başta Adana olmak üzere işsizlik oranının çok yüksek
olduğu kentlerimizde sosyoekonomik hangi önlemler alınmıştır?
Bu tablonun iyileştirilmesine yönelik olarak ne gibi çabalarınız
olacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
tarımsal üretimde verimlilik artırılarak, tarıma
dayalı sanayi yapısının geliştirileceği GAP Eylem
Planında belirtilmiştir. Bu konuda 2010 yılında hangi
somut projeler uygulanacaktır, Adıyamanda hangi çalışmalar
yapılacaktır?
Sayın
Başbakan, geçen yıl içinde, GAPın kendi öz kaynaklarıyla
beş yıl içinde bitirileceğinden bahsetti. Bu söz hâlâ geçerli
midir, geçerliyse bu öz kaynaklar hangileridir?
Yine, alternatif
ürün projesi kapsamında 2010 yılı içinde hangi
çalışmalar yapılacaktır, bunun için ne kadar bir ödenek
ayrılmıştır?
Sayın Bakan,
siz, müktesep hakkı olan bir işçi olsaydınız 4/Cli
olmayı kabul eder miydiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Nalcı
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
2009 yılında, iflas erteleme ve iflasını isteyen firma
sayısı nedir?
İkinci
sorum: 2009 yılı bütçe açığının varlık
barışı ile -belli bölümü- karşılandığı
belirtiliyor. Bu ne kadar bir kısımdır ve 2010 yılında
da bütçe açığı 50 milyar olduğuna göre, varlık
barışı 2010 yılında da devam edecek mi?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Yedi yıllık AKP iktidarları döneminde, seçim bölgem
Gaziantepte işsizlik çığ gibi artmış, iş yerleri
kapanmaya devam ediyor, bilhassa doğu ve güneydoğudan göç çok hızlı
olarak devam ediyor ve yıllık yüzde 7ye ulaşmış;
çiftçinin durumu perişan, mazot ve işçiye yaptığı
masraf ürün fiyatından fazla olduğu için ekip biçme olmuyor; küçük
esnafın durumu iç açıcı değil ve siftah etmeden
dükkanlarını kapatıyor. Bir Gaziantep AKP Milletvekili ve Maliye
Bakanı olarak bu kötü gidişle ilgili önleyici projeleriniz nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Bakana
soruyorum: Elektrikte kayıp ve kaçağın azaltılmasında
ne gibi tedbirler alıyorsunuz? Bölgelerimizdeki kayıp ve kaçak
oranları nelerdir? En fazla tahsilat sıkıntısı çekilen
bölgeler hangileridir? Ülkemizin bu konudaki vergi kaybı ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan,
Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı EGO Genel Müdürlüğünün
BOTAŞa olan borç miktarı toplamı nedir? BOTAŞ, bu önemli
ve vazgeçilmez alacağını tahsil etme yönünde ne gibi yasal
girişimlerde bulunmaktadır? Konuyla ilgili kurumların
teftiş kurullarınca incelenmiş midir?
İkinci
sorum: Sayın Bakan, OECD ülkelerinde istihdam üzerindeki vergi yükü yüzde
26 seviyelerindeyken ülkemizde yüzde 37 civarındadır. Bu
koşullarda istihdam artırıcı politikaları nasıl
uygulamayı düşünmektesiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Şimdi
tarımla ilgili birkaç soru geldi. Hükümetimizin tarım kesimine büyük
önem verdiği herkes tarafından bilinmektedir.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Memurlar bile gülüyor.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) AK PARTİ hükûmetleri döneminde
tarım kesiminin bir taraftan gelir düzeyinin artırılması,
diğer taraftan tarımsal girdilerin maliyetlerinin
azaltılması yönünde önemli adımlar
atılmıştır.
Tarım
kesimine verdiğimiz önemi de göstermek üzere Tarım Kanununda
tarımsal destekleme için bütçeden gayrisafi millî hasılanın
yüzde 1i oranında pay ayrılmasını öngördük. Bugüne kadar
hiçbir hükûmet bunu hayal dahi edememiştir. Bütçede tarımsal
desteklere ayrılan payı sadece 5,6 milyar Türk lirasıyla
sınırlı görmemek gerekir.
Ayrıca,
bütçeden tarım kredilerine Ziraat Bankası
aracılığıyla sübvansiyon yapılmakta, kredi
ertelemesinin yükü karşılanmakta, tarımsal ürün ihracatı
için bütçeden Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu yoluyla destek verilmekte
ve sair destekler de yapılmaktadır. Söz konusu destekler de dikkate
alındığında, tarımsal desteklemelere 2010
yılı bütçesinden toplam 8,4 milyar Türk lirası kaynak
ayrıldığı görülmektedir.
Diğer
sorulara yazılı cevap vereceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
12nci maddeyi
okutuyorum:
Ödenek devir ve
iptal işlemleri
MADDE 12 (1) a)
Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin
(özel ödenekler ve 03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik kodunu içeren
tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile ilgili tertiplerinde yer
alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları,
hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla ödeneklerinin
yüzde 30unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek
kaydetmeye,
b) 12/3/1982
tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci
maddesinin ikinci fıkrası gereğince Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu
altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren tertiplerinde yer alan
tanıtma amaçlı ödeneklerden harcanmayan kısımları
ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin
40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren
ödenek kaydetmeye,
ç) Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı bütçesinin 19.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1,
19.01.31.00-04.8.1.04-1-08.1, 19.01.31.00-04.8.1.05-1-05.4 ve 19.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4 tertiplerinde
yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımlarını ertesi
yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
d) İlgili
mevzuatı gereğince özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları,
idare bütçelerinde söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen
ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline
gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili
tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2009
yılından devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir
ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere
ilişkin esas ve usulleri belirlemeye,
Maliye
Bakanı yetkilidir.
(2) Birinci
fıkra kapsamında devredilen sermaye ödenekleri, 2010 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar esaslarına göre yılı yatırım programıyla
ilişkilendirilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısının 12nci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Ben,
konuşmama öncelikle ülkemizin ekonomik durumu ve AKP Hükûmetinin
icraatlarından başlamak istiyorum. AKP Hükûmeti bu dönemde
yanlış politikalar izleyerek ekonomik krizin büyümesine çanak
tutmuştur. Tarım nüfusunun AB
normlarına göre uygun olması planlanarak yüzde 15e çekilmeye
çalışılması ve tarım sektörünün yeterince
desteklenmemesi bu sektöre büyük bir darbe vurmuştur. Bunun yanında
girdi fiyatları sürekli yükselirken ürün satış fiyatları
yerinde saymıştır ve çiftçi artık tarlasını
ekemez duruma gelmiştir. Yaptığınız sadaka
yardımları nedeniyle çiftçi zaten destek göremediği Hükûmet
yüzünden borcunu ödeyemediği için tarlasını ekmek yerine sadaka
yardımını alarak geçinmeyi tercih eder hâle gelmiştir.
Faiz
haramdır. diye iktidara gelenler 2002den 2009a kadar olan dönemde
maalesef 225 milyar dolar faiz ödemiştir. Bu faizle 64 baraj
yapılabilirdi. Bu memlekette tuğla üzerine tuğla eklemediniz,
memleketimizin seksen yıllık birikimini bir çırpıda bitirdiniz.
Et ve Balık Kurumunu sattınız, hayvancılık öldü;
Sümerbankı sattınız, pamukçuluk öldü. Bu memleketi
Yunanistandan pamuk alır hâle getirdiniz. Konyada ve buğday
ağırlıklı tarım yapılan illerimizde buğdaya
yeteri kadar teşvik vermediniz. Amerikadan buğday ve mısır
getirmek durumunda kalmazdık, teşvikleri yerli yerinde
kullanmadınız. Hükûmetin uyguladığı yanlış
politikalar sonucunda meyve dallarda kalmıştır. Antalyanın
Kaş ilçesine bağlı Gömbe Yaylasında çiftçiler
sattıkları elmalarla mazot parasını bile ödeyemedikleri
için bütün elmaları dallarda çürümeye bıraktıklarını
açıklamışlardır.
AKP
İktidarı zamanında bu gibi manzaralarla çok
karşılaştık. Hükûmetin uyguladığı tarım
politikaları sonucu, dünyada kendine yeten yedi ülkeden biriyken ülkemiz
tarımı sayenizde bitmiştir.
Bunun
yanında düşük kur yüksek faiz uygulaması sonucu sanayi sektörü
büyük yara almış, esnaf ve KOBİler çalışamaz duruma
gelmişlerdir. Kriz döneminde 89 bin esnaf kepenk kapatmak zorunda
kalmıştır. Bir hafta önce Denizlide organize sanayinin ilk
fabrikası olan ve bir zamanlar 450 kişiye istihdam sağlayan
Bütün Denizli batsa onlar batmaz. denilen Denteks 10 milyon liraya icradan
satışa çıkarılmıştır. 950 bin işçinin evine
haciz gelmiş, karşılıksız çek sayısı 9,5
milyonu, protestolu senet sayısı da 1,5 milyonu
aşmıştır. Tüm sektörlerin yeterince desteklenmemesi sonucu
krizle birlikte 2,5 milyon kişi daha işini kaybetmiştir. Şu
anda sokaktaki 4 gencimizden 1i işsizdir. Sadece kriz döneminde 7 milyon
işçi, esnaf ve çiftçi emeklisi açlık sınırının
altında yaşam mücadelesi vermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu dönemde Unakıtan ailesine
ait AB Gıda Sanayi kriz sonrası Türkiye'nin en büyük 500 şirketi
arasına girmiştir. Önce Abdullah Gül ve Sayın Faruk Özakın
oğulları, bardakta mısır işine girerek genç yaşta
köşeyi dönmüşlerdir. Sayın Tayyip Erdoğanın
damadının, Sabah, ATV sahibi Çalıkın şirketlerinde
sadece yönetici değil, aynı zamanda hissedar olduğu meydana
çıkmıştır. Yine, Sayın Cemil Çiçekin oğlu
Tekelde yönetim kurulu üyeliğine getirilmiştir. Böylece,
vatandaşımız krizle boğuşurken krizi fırsata
çevirenlerin kimler olduğu anlaşılmıştır.
Yaşanan
süreçte AKP Hükûmeti kriz sonrası vatandaşa zam
yağdırmıştır. Bir yıllık dönemde şekere
yüzde 5, suya yüzde 9, elektriğe yüzde 10, doğal gaza yüzde 23 ve
akaryakıta her ay yaptığı zamlarla krizin
faturasını halkımıza ödetmiştir. Bu dönemde cumhuriyet
tarihinde bir ilk gerçekleşmiş, hapishanelerde yatan mahkûm
sayısı sayenizde 115 bini bulmuştur.
Değerli milletvekilleri,
AKP, hükûmet olduğundan bu yana iletişim sektörünü, fabrikaları,
bankaları ve limanları özelleştirmiştir. Bu dönemde neler
özelleşti, şöyle bir bakalım: Türk Telekom Araplar, Telsim İngilizler,
Avea Lübnanlılar, Türkcell Finli ve Ruslar tarafından
alınmıştır. Görüldüğü üzere iletişim tamamen
özelleşmiştir. Bunun yanında Garanti Bankası Amerika,
Adabank ve Türk Finans Kuveyt, Finansbank, Alternatif Bank Yunanlılar,
Oyakbank ve Dışbank Hollandalılar, Denizbank Belçika, TEB
Fransızlar, C Bank İsrail, MNG Bank Lübnan, Şekerbank Kazaklar,
Yapı Kredi Bankası İtalyanlar tarafından
alınmıştır. Yani ülkemizdeki bankacılık sektörü
tamamen yabancıların eline geçmiştir.
Kuşadası
Limanı İsrail, İzmir Limanı Hong Kong, ülkemizin en büyük
limanı olan Mersin Limanı da Singapurlulara
satılmıştır. Bu önemli limanların devriyle beraber
deniz yoluyla yapılan ticaret ve ziyaretler de yabancıların
tekeline geçmiştir.
Bununla beraber
ülkemizin önemli kurumları Eczacıbaşı İlaç Çekler,
İzocam ve Döktaş Fransızlar, Demirdöküm ve araç muayene
istasyonları Almanlar, PETKİM Ermeniler, Rakı ve Beymen
Amerikalılara verilerek özelleştirilmiştir.
Gördüğünüz
gibi, ülkemizin stratejik kurumları yabancıların eline
geçmiştir. Bu ve daha burada sayamadığımız
kurumların özelleşmesi sonucunda 30 milyar 700 milyon dolar gelir
elde edilmiş, bu da yetmemiş, 414 milyar 500 milyon lira da
borçlanılmıştır. Bu paralar nereye gitmiştir?
Bunları sormak bizim hakkımız. Bu, özelleştirme değil,
ülkeyi yabancılaştırmadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz da dokunulmazlık üstüne
dokunmak istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçen dönem milletvekilleri
için 300den fazla dava dosyası hazırlanmış, bunların
240 tanesi AKP milletvekillerine aittir, şimdi de 111 tane ilave
edilmiştir buna.
Buradan,
bazı dava dosyaları konularını sizlerle
paylaşacağım: 3 kişi tecavüzden, 29 kişi eşine
şiddet kullanmaktan suçlanmış, 7 kişi sahtekârlık
suçundan tutuklanmış, 19 kişi karşılıksız
çek yazmaktan suçlu, 117 kişi doğrudan veya dolaylı olarak en az
iki işinde iflas etmiş, 74 kişi kötü kredi geçmişi
sebebiyle kredi kartı alamıyor, 14 kişi uyuşturucuyla
ilgili suçlardan, 8 kişi mağazada hırsızlık
yaptığı için tutuklanmış, 21 kişi hâlen
çeşitli davalarda sanık.
Bu tabloyu
görünce insanlar utanıyor. Merak etmeyin, bu dosyalara bu dönemde 111 tane
daha eklendi. Milletimizin vekilleri bu durumda mı olmalıydı?
Biz AKP diyoruz, siz AK PARTİ diyorsunuz. Partinizin milletvekilleri
gerçekten ak mı?
Sayın Millî
Eğitim Bakanı önce kendi vekillerinin burada olup olmamaları
konusunda fikrini açıklasın. Seçtiğiniz vekiller gerçekten bu
yüce Meclise layık mıdır? Ben kararı değerli
halkımıza bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, burada biraz da yaşanan açılım sürecinden
bahsetmekte fayda görüyorum. Yaşanan bu kadar olaya rağmen hâlâ Kürt
açılımından bahsedenler sağır ve dilsizdir. Sayın
Başbakan ve AKP Hükûmetinin deyimiyle Kürt açılımı derken
düşmanlık ve husumet tohumlarının atıldığının
farkında değiller.
Buradan
Sayın Başbakana seslenmek istiyorum: Bugüne kadar aralarında bir
düşmanlık duygusu olmayan halkımızı birbirine
düşüreceksiniz. Onca terör olayına rağmen
düşmanlığı düşünmeyen halk neredeyse terör örgütü
yerine birbirine düşman hâline getirilmeye
çalışılmaktadır. Lütfen herkes dikkat etsin, hepimiz üzerimize
düşen sorumluluğumuzun bilinci içerisinde hareket edelim.
AKP Hükûmeti,
açılımın içeriğini soran, iktidarın bu konuda
samimiyetsiz olduğunu söyleyen, ciddi öneriler getirmek isteyen herkesi
açılıma karşı çıkmakla suçlamıştır.
Hükûmet, açılıma karşı çıkmakla
suçladığı demokrat, ülkesini ve tüm
vatandaşlarını sevenlere Analar ağlasın, kan
aksın diyorsunuz. suçlamasını yöneltmekten çekinmemiştir.
Oysa açılımla daha özgür, haklarına kavuşmuş,
mutluluğa yelken açmış olacağını hayal eden kimi
militanlar ellerinde taşlar, sopalar, havai fişekler ve
molotofkokteyliyle sokaklardadır. Sokaklar âdeta ayak takımına
bırakılmıştır. Mağdur duruma getirilen
halkımız ise âdeta yay gibi gerilmiştir, en küçük fırsatta
patlamaya hazır hâle gelmişlerdir. Küçük bir tartışmadan
büyük olaylar çıkacak diye herkesin yüreği ağzındadır.
Oysa, halkımız, bugüne kadar teröristle Kürt
vatandaşını ayırmayı çok iyi bilmiştir. Kalkan
binlerce cenazeye rağmen, herkes terörü ve teröristleri lanetlemiş,
kimsenin aklına Türk-Kürt ayrımı yapmak gelmemiştir. Son
dönemde korkularımızın, maalesef, gerçeğe
dönüştüğünü görmekteyiz. Muşun bulanık ilçesinde
yaşanan olaylar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TAYFUR SÜNER (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
ve
gerçekleşen ölümler, vatandaşımızın patlama
noktasına geldiğinin en açık göstergesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; PKK bizim gerçeğimizdir.
diyenler kördür. Kandildeki teröristlerin en az beşte 1i Suriyeli,
beşte 1i ise İranlıdır. Uyuşturucu, hap ticareti ve
kaçakçılıkla beslenen PKK terör örgütü silahı
bırakmadıkça mücadele devam edecektir. Dünyadan örneklerine
bakın: İngilterede IRA, İspanyada ETA örgütleri nasıl
çökertildi, halkın yoğun baskısı ve hükûmetlerin
tutarlı politikalarıyla silah bırakmaya zorladılar ve
bitirildiler. Yapılması gereken, terörü ve teröristleri tamamen devre
dışı bırakmaktır.
Piyasaya
çıktığım zaman herkes tedirgin, herkes üzgün,
geleceklerinden emin değiller ve bezginler. Ben onlara, Merak etmeyin
1914te Atatürk beraberindekilerle İstanbulda işgal kuvvetlerini
seyrederken yaverinin üzgün olduğunu görünce Yaver, merak etme, bu
işgal kuvvetleri geldiği gibi gidecekler. diyor. Ben de bana soranlara
Merak etmeyin, AKP geldiği gibi gidecektir. diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Süner.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Hayal görüyorsun hayal, hayal.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Hayal görüp görmediğimi bir iki sene sonra görürsün.
BAŞKAN
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz, Denizli Milletvekili
Sayın Mithat Ekici. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MİTHAT
EKİCİ (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 12nci maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, 2010
yılı içinde yapılacak ödenek devir ve iptal işlemlerini
düzenlemektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kültür ve Turizm
Bakanlığının tanıtma amaçlı ödenekleri,
TÜBİTAK projelerinin desteklenmesi ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının sanayi tezleri projesi için konulan
ödeneklerden harcanmayan miktarların ertesi yıl bütçenin aynı
kalemlerine devredilmesine ve bu konudaki işlemleri yapmaya Maliye
Bakanımız yetkili kılınmıştır.
Hükûmetler,
ekonomik ve sosyal amaç ve önceliklerini maliye politikalarıyla ortaya
koyarlar. Maliye politikalarının en önemli uygulama aracı ise
bütçelerdir. Bu bütçede gelir ve gider dengesi korunarak bütçe disiplini
sağlanmış olup eğitim, sağlık, sosyal nitelikli
ve bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmaya
yönelik harcamalara öncelik verilmiştir.
Yoksullukla
mücadelemizi hız kesmeden sürdürüyoruz. Çiftçimizin mahsulünü en iyi
şekilde değerlendirebilmesi için gerekli bütün
çalışmaları yapıyoruz. Köylümüzü yol, su ve elektrik gibi
altyapı hizmetlerine kavuşturuyoruz. İşçi, memur ve
emeklimizi enflasyona ezdirmedik. Öğrencilerimizin eğitim,
barınma, gıda ihtiyaçlarını karşılayıp
özürlü ve bakıma muhtaç insanlarımıza sahip çıkıyoruz.
Faizsiz veya düşük faizli kredilerle çiftçimizi,
esnafımızı, KOBİlerimizi ve sanayicimizi destekleyerek
istihdamı ve üretimi artırıyoruz. ARGEye daha fazla ödenek
ayırarak bilimsel araştırmaları artırmaya ve üretimde
katma değer yaratmaya çalışıyoruz. Mahalli idareleri
destekleyerek onların etkin ve yaygın hizmet sunmalarını
sağlıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu bütçe, dünyanın büyük bir ekonomik krizden
geçtiği dönemde hazırlandı. Bu bütçe, makroekonomik
dayanakları ve öngördüğü tedbirlerle bir krizden çıkış
bütçesidir. Peki, neden krizden çıkış bütçesidir? Çünkü
öncelikle bütçenin dayandığı makroekonomik çerçeve sağlam
ve gerçekçidir. Biz 2010 yılında öngörülen yüzde 3,5luk büyümenin
yakalanacağına inanıyoruz. Yeter ki siyasi ve ekonomik istikrar
devam etsin. Bakın, bu iyimser tabloyu sadece biz görmüyoruz.
Dünyanın en önemli kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch,
Türkiyenin uzun vadeli döviz cinsi kredi notunu iki kademe artırarak
(BB+)ya çıkarmıştır. Türkiye böylece kriz ortamında
reytingini yükselten bir ülke konumuna gelmiştir.
2010 bütçesinin
krizden çıkış bütçesi olmasını sağlayan
diğer bir neden de bütçe öncesinde ve hazırlanan bu bütçeyle krize
karşı alınan tedbirlerdir. Bu tedbir paketleri uygulanırken
bir yandan dünyada olup bitenler incelenmiş, diğer yandan da ülke
olarak özelliklerimiz göz önünde bulundurulmuştur. Son açıklanan
rakamlara göre büyüme oranlarındaki düşmenin yavaşlaması ve
sanayi üretimindeki artış, teşvik ve tedbir uygulamalarımızın
başarısını göstermektedir.
Şimdi
sizlere, krize karşı alınan birçok tedbirden sadece istihdama
yönelik olanlardan kısaca bahsetmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği üzere, ekonomik krizlerin en acı
faturasını işini kaybedenler ödemektedir. AK PARTİ
Hükûmeti, bu gerçekten hareketle istihdam ve iş gücü
politikasını çok hızlı bir şekilde belirlemiş ve
uygulamaya koymuştur. Daha kriz yeni başlamışken 2008
yılı Mayıs ayında çıkarılan 5763 sayılı
İş Kanunu ve bu Kanunda değişiklik yapılması
hakkında kanunla istihdama yönelik çok önemli teşvikler getirdik.
Çalışanların sigorta primlerinin işveren payının
5 puanlık kısmı hazine tarafından
karşılanmaktadır. Bu düzenleme ise sürekli olacaktır. 18
yaşından büyük, 29 yaşından küçük olanlar ile yaş
şartı aranmaksızın 18 yaş üstü kadınlardan
yürürlük tarihinden sonraki bir yıl içerisinde işe
alınanların işveren primlerinin, birinci yıl tamamı ve
kademeli olarak azaltılarak beş yıl süreyle İşsizlik
Sigortası Fonu tarafından karşılanması
sağlanmıştır. Bu, AK PARTİ Hükûmetinin gençlerimizin
ve kadınlarımızın istihdamına ne kadar önem
verdiğini göstermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MİTHAT
EKİCİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Diğer
taraftan 2008, 2009 yıllarına ilişkin olmak üzere
düzenlediğimiz yasada kısa çalışma için öngörülen üç
aylık süre altı aya çıkarılmış, kısa
çalışma ödeneği tutarı ise yüzde 50
artırılmış ve kısa çalışma ödeneğinin
ödenen sürelerin başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği
ödeme sürelerinden düşülmeyeceği hükme
bağlanmıştır. Kısa çalışma süresini
altı ay daha uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkili
kılınmıştır.
İstihdam
için yaptıklarımız bunlarla sınırlı
değildir. 5084 sayılı Kanun süresini 2009 yılı sonuna
kadar uzattık. Böylece teşvik kapsamındaki illerde işveren
sigorta prim indirimine devam etmiş olduk. Bundan sonraki dönemde de
istihdamdaki gelişmeler dikkate alınarak her türlü tedbiri en
kısa sürede alacağız. Bundan hiçbir kimsenin kuşkusu
olmasın.
Konuşmama
burada son verirken bütçemizin hazırlanmasında emeği geçen
herkese teşekkür ediyor, 2010 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ekici.
Artvin
Milletvekili Sayın Ertekin Çolak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken hepinizi saygı, sevgi, muhabbetle
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce bir konuşma yaptım ve
seçilmiş bir milletvekili olarak bir milletvekilinin bu kürsüden
yaptığı bir konuşmanın doğru
olmadığını söyledim ve bunu da belgeledim. Ve gerçekten de
değerli arkadaşlarım, bu ülke hepimizin. Bu Meclisin kürsüsünden
bir konuşma yapıyoruz, bunu hem Türkiyeye, milyonlarca insana hem de dünyaya ulaştırıyoruz.
Eğer burada gerçekten ülkemize, milletimize zarar verecek bir konu
haksız yere, bir şekilde, gündeme getiriliyorsa bunu en tabii olarak,
bir milletvekili olarak ben de bu konuyu biliyorsam bu da benim hakkım,
bunu düzeltmek. Şimdi, benden sonra Sayın Milletvekili burada bir söz
aldı. Tabii sonra tutanaklara baktım, ben o anda duyamadım
bazı şeyleri, oldukça ağır şeyler söylemiş bize.
Bunu bir kere kesinlikle reddediyorum. Hele hele Kendi köyüme gidemiyorum.
diyen bir milletvekilinin burada bana o sözleri söylemeye hiç hakkı
yoktur. Bunu bir kere söylemek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Bir diğer
konu da, beni şaşırtan konu, Sayın
Başkanımızın bu konuda Sen böyle bir konuşma
yapamazsın. demesi beni şaşırttı. Sayın
Başkanımızın daha tarafsız olması lazım. Ben
seçilmiş bir milletvekiliyim, bölgenin bir milletvekiliyim. Burada bir
problem tespit ettim, bunu dile getirdim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Erzurum milletvekili misin sen?
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Bundan sonra Sayın Başkanımızın daha
tarafsız olmasını temenni ederim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Muhatabı yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, 2002 seçimlerinden önce seçim bölgem Artvin için 6 tane
önemli proje yapacağımızı vaat etmişiz. O zaman
milletvekili adayıyım.
1) Artvin Çoruh
Üniversitesinin kurulması,
2) Cankurtaran
tünelinin yapılması,
3) Batum
Havaalanının uluslararası sözleşmeyle Artvin
halkının hizmetine sunulması,
4) Sahil yolunun
yapılması,
5) Çoruh
Vadisindeki barajların tamamlanması,
6) Artvine bir
devlet hastanesinin yapılması vaatlerinde bulunmuşuz.
Şimdi,
bakıyorum, bunların hepsini yapmışız. Sadece Yusufeli
barajını yapamamışız ve onu da yapacağız
inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Geçtiğimiz
gün üniversitelerin bütçelerini tartıştık arkadaşlar. Her
ilin üniversitesi var. Burada 25-30 trilyon en az bütçesi olan üniversitelerin
bütçelerini tartıştık. Şimdi, burada gelip konuşma
yapan arkadaşlarımız ne diyor arkadaşlar.
Konuşmanın sonunda dikkat edin, ben dikkat ettim, buraya not
aldım- hepsi diyor ki: AK PARTİye hesap soracağız.
Arkadaşlar
Bu üniversiteleri niye yaptınız? diye mi hesap sorulacak ya da Bu
barajlar, bu köprüler, bu yollar, bu havaalanları, bu okullar niye
yapıldı? diye mi hesap sorulacak?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yolsuzlukları, yolsuzlukları
YILMAZ TANKUT
(Adana) Ne kadar yolsuzluk yaptığınızı
soracağız?
MUHARREM VARLI
(Adana) Nasıl hesap soracağımızı gelsin de görsün.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Şunu da söyleyeyim arkadaşlar: AK PARTİ
kurulduktan bugüne kadar halkın hesabına dört defa çekilmiştir
ve bunun içerisinde sadece AK PARTİ değil, başka siyasi partiler
de var. Şimdi sayacağım arkadaşlar. Bu dört seçimde de
2ncinin yeri değişmiştir, 3üncünün yeri
değişmiştir, 4üncünün yeri
değişmiştir, 5incinin yeri değişmiştir
ama değişmeyen bir şey var arkadaşlar, 1incinin hiçbir
zaman yeri değişmemiştir, AK PARTİ dördünde de 1incidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşte,
milletin hesabı. Demokrasilerde, değerli arkadaşlarım,
siyasi partilere hesabı kim sorar? halk sorar, millet sorar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kanun da sorar sana, kanun da
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - İnşallah bu 5inci hesapta da bu şekilde siz
muhalefet yaptığınız takdirde, bu 5inci hesapta da bu
millet size 4üncü, 5inci sırada yer verecektir ama AK PARTİye de
yine tekrar 1inci sırada yer verecektir. Bunu hepinizin bilmesini
istiyorum değerli arkadaşlarım.
M. FATİH
ATAY (Aydın) Üzülme o kadar. Sen üzülme.
ŞENOL BAL
(İzmir) Rüya görüyorsunuz. Rüya görüyorsunuz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizin gibi çok partiler söylediler, şimdi yoklar.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Ankaradan
Biraz önce
bir milletvekilimiz de dile getirdi. Ankaradan, Kırıkkale üzerinden,
Samsundan, Ordudan, Giresundan, Trabzondan Hopaya kadar gidiyoruz
arkadaşlar. Dünyanın en güzel yolu yapıldı. Şimdi,
eskiden Ankaradan Artvine yirmi saatte gidiyorduk arkadaşlar, şimdi
kaç saate düştü? On saate düştü. Şimdi, bu hesabı soranlar
Ya, eskiden Ankaradan Artvine yirmi saatte gidiyordu, ey AK PARTİ, sen
bunu niye on saate düşürdün? bunun hesabını mı soracak?
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sahil yolunu da mı sen yaptın? Atma, atma, din
kardeşiyiz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Neyin hesabını soracaklar? Neyin hesabını
soracaksınız arkadaşlar?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Arkadaşlar, bak, üniversiteleri kurduk. Burada
konuşmalarda deniliyor ki: Tabela üniversitesi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Avcılıktan mı geldin?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yasasını beraber çıkardık Sayın
Vekilim.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Ben inanıyorum ki bütün illerinizde size o konuda büyük
tepkiler gelecek. Şu anda her bir üniversitemizin, en küçük üniversitenin,
Tuncelidekinde de, Şırnaktakinde de, Artvindekinde de bütçesi 25
trilyonun, 30 trilyonun üzerinde.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Değerli arkadaşlarım, eğer bu hizmetler
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Vekilim, beraber kurduk o üniversiteleri, sadece
siz çıkarmadınız!
BAŞKAN
Sayın Yıldız
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) -
AK PARTİ döneminde değil de eğer yirmi
yıl önce, otuz yıl önce yapılmış olsaydı, daha
doğrusu yapılmış olacaktı. Şimdi neyin
hesabını soracaksınız, bunu ben anlamakta
zorlanıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha önce bu millet yol görmemişti, havaalanı, uçak
nedir bilmezdi zaten!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, evet, uçaktan bahsettim.
Biraz önce de söyledim. Sayın Bakanımız geçen gün söyledi.
Şu anda Türkiyede ambulanslar artık hava ambulansları oldu,
helikopterler hastaları taşıyor. Bunu daha önceden de söyledim.
Sayın Bakanımız burada müjde verdi. 2010 yılında
ambulans jetler geliyor, uçaklar geliyor. Bunun hesabını mı
soracaksınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Allah bilir elektriği de siz getirdiniz! Telefonu da icat
etmiş olmayasınız!
MUHARREM VARLI
(Adana) Biz neyi soracağımızı biliyoruz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Arkadaşlar, yeni bütçemizin hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Saati 8 bin eurodan kiralarsan
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çolak.
Sayın
milletvekilleri
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, bir saniye, bana da tarafsız
olmadığım söylendi, bir cümle söylemek istiyorum.
MUHARREM VARLI
(Adana) Söyler bunlar Başkanım, bunların işi o!
Bunların işi iftira atmak, yalan söylemek.
BAŞKAN
Sayın Varlı, bir dakika
Sayın
milletvekilleri
Sayın Çolak,
ben, siz konuşma yaparken sözünüzü kesmedim, niye böy-le bir konuşma
yapıyorsunuz demedim. Konuşmanızı bitirdiniz, oturdunuz.
Te-şekkür ederek, oturttum yerinize. Hayır, bir dakika
Konuşurken söyledim mi ben size? Söylemedim. Dinledim, oturttum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama yorum
yaptınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
saniye, geleceğim oraya.
Sonra Sayın
Bayram Meral çıktı, konuşma yaptı. O arada siz sürekli
olarak sataştınız. Sizi birkaç kere uyardım ve sonuç olarak
böyle bir polemik konusunun -siyasi partiler arasında polemik olabilir,
konuşmacılar arasında olabilir, Meclisin de
hoşluğudur, ama bu manada bir polemiğin- ne partinize, ne
partiye, ne Türkiyeye, ne CHPye, kimseye faydasının
olmayacağına dair görüş belirttim. Bu başka bir şey, şahsınızla
alakalı bir şey değildi. Yalnız, adalet, hukuk ve demokrasi
kavramları Türkiyede şu anda en fazla konuşulan konular. Ben,
size teşekkür ediyorum, beni tarafsız
bulmadığınız için. Niye derseniz, bu çatının, bu
yüce çatının altında partinizi, Adalet ve Kalkınma
Partisini kayırdığıma dair defalarca suçlandım, bugün
CHPyi kayırdığıma dair ve de tarafsız
olmadığıma dair suçladınız, Allaha şükürler
olsun ki Milliyetçi Hareket Partisini kayırdığım
söylenmedi. (MHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, tarafsız olup olmadığım her iki
tarafa da yaranamadığım çerçevesi içinde ortaya
çıkmış oluyor. Adaletli davranmak çok zor bir iş. Gerçekten
zor bir iş. Adaletli olmaya gayret gösteriyorum ama ben sizin
şahsınıza yönelik gerçekten sizi ilzam eden, sizi suçlayan
herhangi bir şey söylemedim, konuşmanızı da kesmedim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY
(Kütahya) Sayın Başkan, zaten AK PARTİye
layıksınız.
BAŞKAN -
Fakat bundan sonra sataşma yaptığınızda size özel bir
dikkat göstereceğim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Evet, Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun, ne diyeceksiniz?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Efendim, Sayın Çolak, konuşma
yaparken, halktan yana kendilerinin oy aldıklarını, halka
gittiklerini, dolayısıyla hesabın halk tarafından
sorulacağını ifade ettiler. Sayın Çolaka, demokrasi
dersine evet, teşekkür ederiz. Ama hukukun üstünlüğüne inanmayan
hiçbir rejimde halk da hesap soramaz, sorduğu hesap da yarım
kalır.
RECEP KORAL
(İstanbul) Halk her zaman sorar.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Eğer, Adalet ve Kalkınma Partisi
hukukun üstünlüğüne inanıyorsa, bu ülkede hukuk olduğunu, Adalet
ve Kalkınma Partisinin laikliğe karşı eylemlerinin
odağı bir parti olduğunu, Anayasa Mahkemesi tarafından
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne
alakası var?
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkanım, Değerli
Milletvekilimiz, Sayın Meralle ilgili olduğunu ifade eden bir
konuşma yapmış. Siz takip etmişsiniz, Sayın Merale
verdiniz sözü.
BAŞKAN
Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Üç dakika içerisinde Sayın Meral
arkadaşımıza ifade etti. Fakat, o süre içerisinde siz
Milletvekilimizi -yani ne şeyle yaptınız tam tahayyül edemedim
ama- Milletvekilimizi eleştirel bir şekilde, düşüncelerini
eleştirel bir şekilde ortaya koydunuz.
Arkadaşımızın bu ifade etmesi
Biz sizin
tarafsızlığınıza güveniyoruz.
BAŞKAN
Ben, Sayın Çolak, niye bana tarafsız dedi diye kızmadım,
herhangi bir şey de söylemedim, sadece cevap verdim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tarafsızlık konusunda
OKTAY VURAL
(İzmir) Usul tartışması mı açıyorsun?
Muradını bir söyle.
BAŞKAN
- Siz nereye geliyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Ama şimdi Sayın
Kılıçdaroğlunun
Bir milletvekili arkadaşımız,
hakaret etmeden, iftira etmeden AK PARTİ iktidarları dönemindeki
yapılmış icraatları anlatırken muhalefet
tarafındaki milletvekili arkadaşlarımızın bu konuda
rahatsızlıkları dikkat çekicidir.
İkincisi de
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu parlamenter sistemde herkesin
hesabını millet görür, halk görür. Bundan alınmanın,
demokrasinin yaptığı en güzel uygulamanın, halka gitmenin
başka şekillere çekilmesinin
ŞENOL BAL
(İzmir) Kanun önünde hesap vereceksiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Yani, hukukun üstünlüğü
AK PARTİ,
bugün, hukukun üstünlüğüne inanan ve bu konuda da hiç taviz vermeyen bir
partidir. Açıkçası mafyayla, çeteyle mücadele edip hiç de
mafyanın, çetenin ve bu ülkenin temeline dinamit koyanların
avukatlığını yapmamıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Hesap verin o zaman!
ŞENOL BAL
(İzmir) Yeni çeteler
BAŞKAN
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
değişik bölgelerde bulunan ve sayılarının 47 adet
olduğu söylenen Tekel yaprak tütün işletme tesislerinin akıbeti
ne olacaktır? Bu işletmelerin tamamı ne zaman, ne şekilde
elden çıkartılacak veya satılacaktır? Bu işletmelerin
satılması ve mevcut işçilerin 4/C kapsamına
alınmasıyla hazine ne kadar bir gelir ve tasarruf elde edecektir?
Elde edilecek kazanç ve tasarruf sosyal devlet
anlayışınızla örtüşmekte midir? 12 bin Tekel işçi
ailesinin yaşadığı bu drama, kimsesizlerin kimsesi
olduğunu her fırsatta söyleyen İktidarınız niçin bir
türlü son verememektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: Genelkurmay ve Millî Savunma Bakanlığınca
hazırlanan bir tasarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan
ve emeklilik hakları olmayan uzman çavuş kadrosunda bulunan
sözleşmeli personelin geleceğini belirleyecek tasarı
Bakanlığınıza sunulmuş ve
Bakanlığınızca olumsuz görüşle geri iade edilmiş
denilmektedir. Bu olay doğru mudur veya bu mağdur uzman çavuşlar
için yeni bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
varlık barışı uygulamasında yurt içinden gelen miktar
ne kadardır? Yurt dışından gelen miktar ne kadardır?
31/12/2009 tarihinde bitecek olan süreyi uzatacak mısınız? Hükûmet
beklediği tutara ulaşabilmiş midir? Bakanlar Kurulu üyeleri veya
yakınlarından varlık barışı uygulamasına
katılan olmuş mudur? En büyük ilk beş rakamı
açıklayabilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi iki yıl önce kapatılan Kütahya Tekel
Başmüdürlüğüne ait binalar Millî Emlak Genel Müdürlüğüne
devredilmiş durumdadır. Bu binaların nasıl
değerlendirilmesi düşünülmektedir? Bu konuda
Bakanlığınıza ulaşan talepler
değerlendirilmiş midir? Değerlendirildiyse şu anda hangi
noktaya gelinmiştir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, gelir ve kazanç üzerinden alınan vergiler
içindeki gelir vergisinin payı yüzde 70tir. Gelir vergisinin içindeki
stopaj yoluyla ödenen vergiler çıkarıldıktan sonraki net kazanç
vergileri ne kadardır? Bunun toplam kazançlar içindeki payı nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: Sulama birliklerinin TEDAŞa olan borçları nedeniyle
elektrikleri kesilmekte, dolayısıyla üye olan çiftçilerimiz
tarlalarını sulayamamaktadırlar. Bu durum zaten zor durumda olan
üreticilerimizi sulu tarım yapamaz hâle getirmiş ve
dolayısıyla da rekolte kayıpları oluşmuştur.
Sulama birliklerinin bu sıkıntılarını gidermeyi,
borçlarını yeniden yapılandırmayı planlıyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2002de çıkardığınız Acil Eylem Planında Hükûmet
olarak ilk üç ayda yoksulluk envanteri yapacağınızı beyan
etmiştiniz. Aradan sekiz yıl geçti yoksulluk envanterini
yapmadınız. Bunun nedeni yoksullukla mücadeleden vazgeçtiğiniz
için mi yoksa yoksullukla mücadeleden pes ettiğiniz için mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
OECD verilerine göre, kamu çalışanı, Avusturyada ortalama 18,
Kanada ve Fransada 12, Finlandiyada 9, Almanyada 18, Hollandada 19, Amerika
Birleşik Devletlerinde 13 kişiye hizmet verirken Türkiyede ise 1
kamu çalışanı 32 kişiye hizmet vermektedir. Buradan
hareketle işsizliğin had safhada olduğu ülkemizde bu
sayıyı düşürmek için kadroları bırakmakta biraz daha
cömert davranmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Bakanım, AKP döneminde Türkiye'nin
birçok verimli kamu kuruluşunun özelleştirildiğini biliyoruz. Bu
verimli kamu
kuruluşlarını alan firmalar tarafından
kazanılan paraların dışarıya bir kaynak transferi
olduğunu da herkes kabul ediyor. Sizce dışarıdan uzun
vadeli ucuz borçlanma mı Türkiye açsıdan verimli yoksa verimli kamu
kaynaklarının transferlerinin dışarıya gitmesi midir?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, kriz nedeniyle işçi, memur, emekli zor günler geçiriyor. Bir
defaya mahsus, bir maaş tutarında bu sabit gelirlilere bir kriz
ikramiyesi, kriz yardımı yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetleri döneminde yoksullukta çok önemli
azalmalar yaşanmıştır. Bakın, TÜİKin
rakamları, resmî rakamlar bunlar: Yoksulluk, gıda ve gıda
dışı olmak üzere, yani ikisini bir arada
aldığınız zaman, 2002 yılında Türkiye'de fert
yoksulluk oranı yüzde 27 imiş, tam yüzde 27, 2008 yılında
yüzde 17,1e düşmüş. Rakamlar son derece açık.
Kişi
başına günlük 1 dolar altı 2002 yılında yüzde 0,2
imiş, şu anda sıfır. Kişi başına günlük 2,15
doların altı, 2002 yılında nüfusun yüzde 3ü 2,15
doların altında bir gelir elde ediyormuş günlük, şu anda
0,5. Yani yoksulluğu 6 kat -o anlamda eğer bakarsanız-
azaltmışız.
Kişi
başına günlük
OKTAY VURAL
(İzmir) Harcama esasına göre
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
bu dünya standartlarıdır, bütün dünyada bu standart
kullanılıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolara vurursanız böyle olur da harcama esasını
söyler misiniz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bütün dünyada bu standart
kullanılıyor. Bakın, Dünya Bankası bunu yapıyor,
Birleşmiş
OKTAY VURAL
(İzmir) Harcama esasını söyler misiniz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Harcama esasını da
söyledim. Yoksulluk, gıda artı gıda dışı 2002
yılında yüzde 27 imiş, şu anda yüzde 17,1.
OKTAY VURAL
(İzmir) Harcama esaslı nispi yoksulluk!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, dünya bu standartları kullanıyor.
Bu standartlara
göre 4,3 doların altında kişi başına günlük gelir,
2002de fert yoksulluk oranı itibarıyla yüzde 30,3müş, şu
anda yüzde 6,8. Rakamlar son derece açık.
Ha, bu da yeterli
değilse, bakın
ŞENOL BAL
(İzmir) Kim verdi o rakamları Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) TÜİK, değerli
arkadaşlar, TÜİK, TÜİK veriyor o rakamları.
Şimdi, yine,
bakın, eş değer hane halkı kullanabilir gelire göre
TÜİKin yaptığı Gini katsayısını söylüyorum.
Yine bu gelir dağılımında adaletsizlik mi var? Yani
iyileşme mi var yoksa kötüleşme mi? Türkiye'nin 2002
yılında Gini katsayısı 0,44; şu anda 0,41 yani
iyileşme var, Türkiyede gelir dağılımında adalette
bir iyileşme söz konusudur.
Bakın, size
bir rakam daha vereyim: 2002 yılında son yüzde 20lik dilimin kaça
denk geldiği
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüzde 10a gidelim, yüzde 10a.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Yani gelirin yüzde 50sini
alıyordu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüzde 10a gidelim. Yüzde 10 var mı?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bakın, şu anda yüzde
46,9a düşmüş durumda.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, yüzde 10a gidelim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Yine, ilk yüzde 20si,
nüfusun ilk yüzde 20lik dilimi gelirin yüzde 5,3ünü alıyormuş 2002
yılında, şu anda yüzde 5,8ini alıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüzde 10lara bakalım.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Değerli arkadaşlar,
bütün rakamlar iç tutarlılığı olan rakamlardır,
TÜİKin resmî rakamlarıdır ve yoksullukta bir azalma söz
konusudur. Rakamlar çok açık bir şekilde bunu ifade etmektedir.
ŞENOL BAL
(İzmir) İşsizlik artıyor Sayın Bakan. Allah, Allah!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Değerli arkadaşlar,
diğer bir konu da çalışanlardan yüksek vergi
alındığına dair imalarla ilgili bir soru var.
Bakın,
9uncu derecenin 1inci kademesinden maaş alan evli ve 2 çocuklu bir
memurun Kasım 2009 itibarıyla brüt maaşı 1.439 lira, net
maaşı 1.253 lira. Burada ödeyeceği vergi miktarı 27 lira,
verginin brüt maaş içerisindeki payı yüzde 1,9, verginin net
maaş içerisindeki payı yüzde 2,2.
Bakın,
Maliyenin rakamları. Yani, 9uncu derecenin 1inci kademesinden maaş
alan evli ve 2 çocuk sahibi kaç lira vergi veriyor? Tabii ki Türkiyede
dolaylı vergiler olması gerekenden daha yüksektir. Ama bu,
dolaylı vergilerin OECD ortalamasının çok üzerinde
olduğundan kaynaklanmıyor; dolaysız vergilerin, doğrudan
vergilerin miktarının düşük olmasından kaynaklanıyor
ve bunu artırmak için de kararlıyım. Çünkü, çapraz denetimi
getireceğiz, ondan sonra da Gelir İdaresini bütçe
açısından, personel açısından çok daha özerk bir konuma
getireceğiz. Arkasından vergi kaçıranlara da hapis
cezasını getirdik, artırdık, daha da
artıracağız. Bunun sonucunda ne olacak? Vergi
kaçırmanın sonucu ağır olacak ve doğrudan vergi
gelirlerinin de oranı artacak.
Değerli
arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz doldu Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yedi yıldır bir şey görmedik Sayın Bakan.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.13
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
13üncü maddeyi
okutuyorum:
Mahalli idarelere
yapılacak Hazine yardımları
MADDE 13 (1)
Maliye Bakanlığı bütçesinin;
a)
12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve
5286 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi çerçevesinde, il özel
idarelerine veya büyükşehir belediyelerine devredilen personelin aylık
ve diğer her türlü mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemelerini
karşılamak üzere 2/7/2008 tarihli ve 5779 sayılı İl
Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde il özel
idarelerine veya büyükşehir belediyelerine,
b)
12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin
Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında
köylerin altyapı ihtiyaçları için il özel idareleri ve/veya köylere
hizmet götürme birliklerine,
tahakkuk
ettirilmek suretiyle kullandırılır. Bu fıkra
kapsamında ilgili idarelere yapılan Hazine yardımları
haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz.
(2) Birinci
fıkranın (b) bendinde yer alan ödeneğin, 2010 Yılı
Yatırım Programında belirlenmesini müteakip il bazında
dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve
denetimine ilişkin esas ve usuller Yüksek Planlama Kurulu tarafından
karara bağlanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Fatih Atay.
Süreniz on
dakika.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
M. FATİH ATAY (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi olan Mahalli idarelere yapılacak
Hazine yardımları hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, mahallî idareler kapsamına il özel
idareleri, belediyeler ve köyler girmektedir. Yerel yönetimler olarak da
adlandırdığımız bu üç yapı, kamu yönetiminin
önemli ve vazgeçilmez parçalarıdır. Yerel yönetimler öncelikli olarak
yerel halkın temizlik, ulaşım, kanalizasyon, altyapı, çöp
toplama, itfaiye gibi temel bazı ihtiyaçlarının karşılanması
yanında, imar planı, inşaat ruhsatı, kaçak inşaatlarla
mücadele, kamulaştırma, toplu konut yapımı, hal, pazar yeri
kurulması, sinema, tiyatro, kütüphane, spor tesisleri ve benzeri sosyal ve
kültürel nitelikli hizmetlerle birlikte, gıda, çevre sağlığı
kontrolü, fiyat kontrolü gibi denetim ve kontrol hizmetleriyle de
yükümlüdürler.
Değerli
milletvekilleri, yerel yönetimler, aynı zamanda hızlı nüfus
artışına paralel olarak yine hızlı kentleşmenin
sağlanması ve artan nüfusun ihtiyaçlarının ivedilikle ve
yerinde karşılanması hususunda da çok önemli görevleri
bünyesinde taşıyan kurumlardır. Yukarıda bir
kısmını saydığımız görevlerden de
anlaşılacağı üzere yerel yönetimler ülkemiz ve
halkımız için çok önemli kamu birimleridir. Bu nedenle, her türlü
gelişme karşısında halka tam ve eksiksiz hizmet sunumunu
yapabilme kapasitelerine sahip olmaları gerekmektedir. Tabii, tüm
bunları yaparken mali durumları açısından bu hizmetleri
yapabilecek yeterli kaynağa sahip olmaları zorunluluğu da
kaçınılmazdır. Halkımızın refahı ve
mutluluğu, partimizin en önem verdiği değerdir.
İktidarların görevi de halkı refah içinde yaşatmaktır.
Medeniyetler yarışındaki en önemli göstergelerden biri, modern
kentleşme ve halka yapılan hizmet kalitesinin yüksekliğidir.
Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız
şu günlerde topluluk ülkelerinin birçoğu köylerinde dahi altyapı
ve üstyapı sorunlarını çözmüş ve halkın ihtiyaç
duyduğu bütün hizmetleri onların ayaklarına götürmüştür.
Bizim de özlem duyduğumuz ve istediğimiz hizmet şekli budur. Her
ne kadar AKP döneminde yerel yönetimlere ayrılan paylar azaldı ise de
burada önemle üzerinde durulması gereken konu, yapılan
yardımların mahallî idarelerce ne kadar nitelikli ve halkın
yararına kullanıldığının mercek altına
alınmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, 2005 yılında AKP İktidarı tarafından
5286 sayılı Kanunla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
kapatılmıştır. İlgili idarenin
taşınmazları diğer kamu kurumları arasında
dağıtılmış, merkez personeli Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına, taşra personeli ise
İstanbul ve Kocaeli'nde belediyelere, diğer illerde ise özel
idarelere devredilmiştir. Neden kapatıldığı hususunda
o dönem de devam eden endişelerimiz hâlâ sürmektedir. Neydi Köy
Hizmetlerinin görevleri değerli arkadaşlar? Köy ve bunlara
bağlı yerleşim birimlerinin yollarını yapmak, bu
yerleşim birimlerini yeterli ve sağlıklı içme suyuna
kavuşturmak, toprak ve su kaynaklarını geliştirmek ve
yararlı hâle getirmek gibi birçok görevi vardı. Yerine ne getirildi?
İl özel idareleri eliyle yürütülen KÖYDES, Köylere Hizmet Götürme
Birliği. Ne değişti söyleyelim: Merkezde yetişmiş,
uzmanlaşmış, siyasi baskılardan uzak birçok kadro tasfiye
edildi. Yerine, daha fazla ahbap-çavuş ilişkisiyle iş yürüten,
yerelde daha fazla baskı altında kalan, planlama ve programlamadan
uzak, ayrımcı, vatandaşa hizmet anlayışını
oy veren-vermeyen diye ayıran,
devlet eliyle hizmetlerin yandaş müteahhitlerle yürütüldüğü,
denetimsiz, alabildiğine rant paylaşımcı bir yapı
ortaya çıktı.
Değerli
milletvekilleri, burada dikkate alınması gereken bir diğer husus
da yerel yönetimlere bütçeden yapılan yardımların ne oranda
yapılacağına ilişkin ciddi bir düzenlemenin
olmamasıdır. Bu yardımların yapılmasında Maliye
Bakanlığı yetkilidir ama yetkiyi kullanırken göz önüne
alacağı net, objektif kriterler de geliştirilmemiştir. Bu
durum yine bazı haksızlıkların ve
ayrımcılıkların yaşanmasına neden
olmaktadır. Tabii, hazinenin yerel yönetimlere yaptığı
yardım sadece bunlarla sınırlı değildir. Elbette,
yerel yönetimlerin borçlanmalar sonucunda da borcu çok fazladır. İç
ve dış borçları, tahmin ettiğimiz kadarıyla 11 milyar
Türk lirasının üstündedir. Bunun 4 milyar Türk lirası Ankara
Büyükşehir Belediyesinindir arkadaşlar, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin.
Değerli
arkadaşlarım, yerel seçimlerden önce cumhuriyet tarihinde bir ilk
yaşandı; devletin, özel idarelere halkın çıkarı için
kullanılmak üzere gönderdiği paralardan, Tunceli Valisi, yerel
yönetimleri etkilemek anlayışı içerisinde, mezralara, suyu
olmayan evlere bulaşık makinesi verdi, bulaşık makinesi.
Yetmedi, suyu olmayan yerlere çamaşır makinesi verdi. Sanki
babasının malını dağıtıyor gibi! Bu,
cumhuriyet tarihinde ilk kez oldu. İlk kez bir vali, yerel seçimlerden
önce, bir devlet memuru anlayışından öteye çıkarak,
kendisini bir siyasi partinin il başkanıymış gibi
davrandı. 2007 seçimlerinde Aydında 40 derece sıcakta kömür
dağıtıldı, kömür. Bunların denetimini yapmak,
arkadaşların ileride hesap sormasını istemesinden daha
doğal bir şey olabilir mi?
Bu Hükûmet,
elbette, halktan kullanmak üzere toplanan vergilerle, bu bütçeyle, halkın
mutluluğu için çalışmak zorunda ama bunlar, bir siyasi
anlayışın temsilcisi olarak yürütülen işler.
Bakın
arkadaşlar, geçen yaz Giresunda bir sel felaketi yaşandı.
Burada, siyasal iktidar, Bayındırlık Bakanlığı,
kendi fonundan üç beldeye yüzer bin Türk lirası verdi, Giresun iline de,
merkeze, oraya da 100 bin lira verdi. Diğer üç belde 2 bin nüfuslu
-altında üstünde- yerlerdi, ama Giresun 100 bin nüfuslu yer, oraya da 100
bin lirayı layık gördü Hükûmet. Bunun bir bedeli olması, bununla
ilgili olarak bir tepki gösterilmesi kadar doğal bir şey olabilir mi?
Bu makamlar gelip
geçici; çocuklarınız, torunlarınız olacak, yarın onlar
siyasi tarihimizi inceledikleri zaman, Dedeciğim, siz, Giresun iline, sel
felaketi olduğu zaman, kendi partili üç beldenize 100 bin lira verdiniz,
oraya da ayıp olmasın diye 100 bin lira verdiniz ama oraya siz bir
başka siyasal partiye oy verdikleri için mi verdiniz? diye sizi
vicdanınızla baş başa bırakacaklar.
Değerli
milletvekilleri, üç gündür buralarda Tekel işçileri. Özelleştirmeyle
ilgili olarak dünya değişmiş. Gelişmekte olan ülkeler bu
özelleştirmeyle ilgili olarak her şeyi satmışlar, biz de
satıyoruz. Böyle bir sistem oluştu. Yok böyle bir şey. Fransada
son on yılda ne kadar kamulaştırma yapıldığı
ortada. Ama bizim özelleştirmeden anladığımız herhâlde
kar-zarar ilişkisi. Tekel işçileri mi Tekeli zarar ettirdi? Tekelin
içini boşalttınız. Tekelle ilgili olarak içki grubu
satıldı, şimdi Tekel zarar ediyor. Şimdi, Millî Piyangoyu
satmaya çalışıyorsunuz. Millî Piyango kâr ediyor, altın
yumurtlayan tavuk, onu niye satıyorsunuz? On iki yıl önce Türkiyede
tüm KİTler, zarar eden-kar eden, topluyordunuz, 300 küsur trilyon lira
kâr ediyordu. Demek ki bu KİTlerin devlete bir yükü yoktu ama farklı
bir anlayış gelişti ve seksen altı yıllık
cumhuriyet kazanımlarının hepsi satıldı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. FATİH
ATAY (Devamla) Bir de, mahkeme kararlarına karşı,
Başbakan, ideolojik olduğu iddiasıyla bazı kararları
eleştiriyor.
Arkadaşlar,
elbette, siyasi partiler gelirler, ideolojik kararlar verirler, siyasal,
ekonomik tercihlerde bulunabilirler, bu çok doğaldır ama ideolojik
olarak da
Bakın, bundan on yıl önce Diyanet İşleri bütçesi
66 trilyon liraydı. Bugün Diyanet İşlerinin bütçesi 2 katrilyon
650 trilyon lira ve bir açılım sözüyle bitirmek istiyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) - Yani çok mu?
M. FATİH
ATAY (Devamla) Onun çok mu az mı olduğunu takdir edecek halk, siz
hiç merak etmeyin. Siz bu açılımlarla gidiyorsunuz, halk da size bir
açılım yapacak, size güle güle açılımı yapacak, hiç
endişe etmeyin.
Bu nedenle
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atay.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Osman
Ertuğrul. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu
Tasarısının Mahalli idarelere yapılacak Hazine
yardımları başlıklı 13üncü maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısında mahallî
idarelere gerekli olan payların hangi oranlarda, ne şekilde
verileceği usul ve esasları belirlenmiştir. Bugün geriye dönüp
baktığımızda, hazineden belediyelere ayrılan paylar
1990lı yıllarda toplam verginin yüzde 12si idi, sonraki
yıllarda bu oran yüzde 8e, sonra yüzde 6lara ve en sonunda da yüzde
5,25e kadar inmiştir. Görüldüğü üzere paylar her geçen yıl
azalmıştır. Bu sebeple, birçok belediyemiz bu paylar ile hizmet
veremez hâle gelmişlerdir.
Bugün en
küçüğünden en büyüğüne kadar vatandaşlarımıza ilk
elden hizmet veren belediyelerin yapısına bakacak olursak, yerel
yönetimlerde yani belediyelerimizde, uzun vadeli amaç ve hedeflere göre
politika belirlenememektedir. Belediye başkanları ancak seçim
dönemiyle sınırlı olmak
kaydıyla planlar ve projeler üretebilmektedirler. Belediye
başkanının değişmesi durumunda da belediyenin amaç ve
hedeflerinde ciddi değişiklikler yaşanmaktadır. Bu nedenle,
belediyelerde geleceğin önceden planlanması, bu plana göre toplam
kaynak ihtiyacının belirlenmesi ve kaynakların öncelikli
faaliyet ve projelere yönlendirilmesi mümkün olamamaktadır. Hepimizin
bildiği üzere, belediyelerimizin öz gelirleri yetersizdir ve mali
bakımdan büyük ölçüde merkeze bağlı durumdadırlar.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bizler, daha sağlıklı ve kaliteli hizmet
verebilmesi doğrultusunda belediyelere gerekli olan mali kaynakların
aktarılması ve mevcut kaynakların daha da etkin
kullandırılması yönündeki tedbirlerin
araştırılması amacıyla ve belediyelerin
sorunlarına ilişkin bir Meclis araştırması
açılmasını talep ettik, ancak muhalefet isteği olması
sebebiyle, her zaman olduğu üzere, kabul görmemiştir. Böyle bir
araştırma yapılması bize göre çok önemliydi.
Günümüzde
belediyeler, borç yönetimi, personel hukuku ve istihdamı, finansman
darboğazı, vergi mevzuatı, imar ve kentleşme
politikalarına kadar pek çok değişik konularla
uğraşmaktadır. Böylesine ayrıntılı sorunlarla
uğraşacak olan ve vatandaşa her ne şartta olursa olsun iyi
hizmeti sunması beklenilen belediye başkanlarımızın
hepsi seçilmeden önce idari, mali ya da belediyecilikte gerekli olan diğer
ihtisas alanlarıyla uğraşmamış olabilirler; herkesin
iyi olduğu bir alan vardır ancak belediye
başkanlığı, belediyecilik ayrı bir iştir, hem her
işi bilmek zorundasınız hem vatandaşların tüm
dertleriyle uğraşacaksınız. Ancak bütün bunları
yapabilmek için tabii ki önce kaynak yani para lazımdır,
ataların deyimiyle Yırtık büyük, yamalık küçüktür.
Burada çok
defalar dile getirildi belki ama bir kez de ben dile getirmek istiyorum. Bugün
birçok belediyede işçi maaşlarının dahi ödenemediğini,
çalışanların SSK primlerinin
yatırılamadığını, vergi borçları ya da
başkaca benzer sebeplerle hacizler geldiğini, ayrıca elektrik
faturasını ödeyemeyen belediyelerin elektriklerinin kesildiğini
bilmekteyiz. Bütün bu olumsuzluklar sonucunda belediyeler hizmet üretemez hâle
gelmişlerdir. Bütün bu olumsuzlukların olduğu yerde halka
hizmetten bahsetmenin mümkün olamayacağı, çevre projelerinin
geliştirilemeyeceği, salgın hastalıklar ile mücadeleye destek
veremeyeceği, sosyal ve kültürel hizmetleri sunamayacağı
açıktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisi, tüm
vatandaşlarına, tüm kurumlara, yani hizmet veren ve hizmet alanlara
eşit olmak zorundadır. Bakanlıklar bazı belediyelerden
gelen projelere İktidar partisinden. diyerek detaylı bir inceleme
bile yapmadan ödenek aktarmak için onay vermektedir. Ancak, muhalefet
partisinden olan belediyelerden gelen projelere, çok verimli, güzel projeler de
olsa, onay vermemektedir. Mesela önceki Maliye bakanlarından Kemal
Unakıtan, seçim bölgesindeki AKPli belediyelere hazineden hibe olarak
ödenek vermiştir. MHP ve CHP ve diğer belediyelere ise hiç
yardım yapmamıştır. Şimdiki Meclis Başkanı
ve bazı bakanlar yerel seçimlerde Daha iyi hizmet almak istiyorsanız
iktidar partisinden aday olan başkanlara oy verin, vermezseniz Ankarada
işlerinizi yapamayız. diyerek vatandaşları tehdit
etmişlerdir. Tüm bu tehdit ve baskılarla vatandaşlar
yıldırılmaya çalışılmış, demokratik irade
üzerine baskı oluşturulmuştur.
AKP Hükûmeti,
yolsuzlukların üzerine başarıyla gidildiğini,
hortumların kesildiğini söyleyerek vatandaşı aldatma ve
kandırma yoluna gitmektedir. Kendileri iktidar olduktan sonra yolsuzlukla
şikâyette bulunulan belediye başkanlarından AKPli olanlara
İçişleri Bakanlığından soruşturma izni verilmeyerek
müfettişler gönderilmiyor ama yolsuzluk iddiası AKPli olmayanlardan
oldu mu hemen soruşturma izni veriliyor, akabinde müfettişler
gönderiliyor, orada suç yoksa bile bir kulp takılıp mutlaka suç
unsuru bulmaları isteniyor. Yani iktidar partisinden olan, yolsuzluk ve
kanunsuzluk yapan başkanlar korunurken, diğer partilerden olan
başkanların belki usulsüz bir işleri olmamasına rağmen
müfettişlerle taciz edilerek gereksiz soruşturmalarla hizmet
vermelerine engel olunmaktadır. Burada cezalandırılan esasen
başkanlar değil, o şehirde ya da ilçede yaşayan
vatandaşların bizatihi kendisi, yani halktır. Herkese eşit
davranması gereken İktidar Vatandaş biz oy vermedi. diye
ayrım yaparak taraf tutmaktadır, iktidar erkini kötü
kullanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mahallî idarelerin önemli bir
ayağı olan il özel idareleri 2005 yılında
çıkartılan yasayla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kendine
devredilmesiyle yeni bir konuma kavuşmuştur. Bu yeni konumuyla daha
işlevsel hâle gelen il özel idareleri, bulunduğu ilin
sınırları içinde belediyelerin görev alanları
dışındaki her yere hizmet götürmektedir. Ancak daha iyi hizmet
verme iddiasıyla yapılan bu yasa ve değişiklikler bugüne
kadar uygulamada problemler yaratmış, hizmetlerin verilmesinde
sıkıntılara sebep olmuştur, çünkü özel idareler bu
değişiklikle üç başlı hâle getirilmiştir; valiler söz
sahibidir, seçimle gelen il genel meclis başkanları söz sahibidir,
atanma yoluyla görev yapan genel sekreterler söz sahibidir.
Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü özel idarelere binlerce araç ve iş makinesi ile 100
bine yakın işçi devretmiştir. Devredilen işçilerin
yarısına yakını başka kurumlara geçmiş, ancak
gerek makine ve ekipman gerekse kalan işçiler bahsettiğim bu üç
başlı yönetim yapısı ile verimli
çalıştırılamıyorlar. Köyler bugün, eski Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü zamanındaki hizmeti alamamaktadır. Bu kadar
işçi ve araç gereçle verilemeyen bu hizmetler ihale yoluyla özel
şirketlere yaptırılmaktadır. 13/01/2005 tarihli ve 5286
sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ile Köy Hizmetlerinin il özel
idarelerine devredilmesi sonucunda, Beş yıl boyunca personele ve
cari giderlere ayrılan ödenekler il özel idarelerine Maliyece devredilir.
diyor. Bundan sonraki sürede -yani 2010 yılı dâhil- il özel idaresi
personeli maaşları ve cari giderleri artık hazineden özel
idareye ayrılan yüzde 1,15lik paylardan karşılanacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OSMAN
ERTUĞRUL (Devamla) Bu ödenek miktarı ile bu kadar işçinin
maaşları ve cari giderleri karşılandıktan sonra,
şayet ödenek artarsa köylere hizmet götürülecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada kısaca da olsa, yerel
idarelerin bir parçası olan muhtarlarımızın
yaşadığı sorunlarına da değinmek istedim.
Ülkemizde hâlen yaklaşık 53 bine yakın muhtar görev
yapmaktadır. Muhtarlarımızın büyük bir çoğunluğu
sağlıklı ve donanımlı bir muhtarlık
binasından yoksun olarak hizmet vermeye çalışmaktadırlar.
Bilgisayar gibi çağın önemli bilişim ve iletişim
araçlarından yoksun oldukları gibi, kırtasiye
masraflarını dahi kendileri karşılamak
durumundadırlar. Herhangi bir sosyal güvenlik kapsamında olmayan
muhtarlarımız zorunlu olarak BAĞ-KUR kapsamına
alınmışlar, valilikler tarafından belirlenen sabit
ücretlerle muhtarlıklarının giderlerini ve kendi
masraflarını karşılamak durumundadırlar.
Yörelerinde
yaşayan insanlara hizmet götürmek amacıyla üstün gayretler sarf
eden muhtarların sorunlarına
iktidarın çözüm getirmesi dileğiyle, hazırlanmış olan
bütçenin, her ne kadar eksik de olsa hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertuğrul.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Erzurum Milletvekili Sayın
Muhyettin Aksaka aittir.
Buyurun
Sayın Aksak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 13üncü
maddesi üzerinde şahsım ve AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında yerel
yönetimlere 4,17 milyar Türk lirası aktarılırken, 2010
yılında genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından 19,1 milyar
Türk lirası kaynak aktarılacaktır. Bu da, 2002 yılına
göre, kıyasladığımız zaman, 4,5 kat kaynak
aktarılacağını göstermektedir.
Tabii, benden
önce, biraz önce konuşma yapan MHP Milletvekili, bu kaynakların
kesildiğini, kısıldığını söyledi. Rakamlar
ortada, 4,5 katı 2002den sonra arttığını
göstermektedir.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Nominal bu. Oranını söyleyin,
oranını.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) İl özel idarelere ve belediyelere genel bütçe vergi
gelirlerinden pay verilmesi, çıkarılan kanunla iller arasındaki
kriterler de dikkate alınarak
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Oranını söyleyin, oranını.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla)
yüzde 60lık kısmı illerin nüfusuna, yüzde
10luk kısmı illerin yüz ölçümüne, yüzde 15lik kısmı
illerin kırsal alan nüfusuna, yüzde 15lik kısmı illerin
gelişmişlik endeksine göre taksim edilmiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tabii, Erzurum büyük şehir, 350 bin nüfusa 160
milyar para alıyor.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) Burada, iller
arasındaki yatırımın, hizmetin daha adil
dağıtılması hedeflenmiş, makas daraltılmaya
çalışılmıştır.
Başbakanımızın
dediği gibi
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Oranını söyleyin, oranını.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Alırsın 160 milyonu, böyle
konuşursun.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla)
batıda ne varsa doğuda da o olacaktır. Evet,
AK PARTİ İktidarıyla, artık doğuda suyu olmayan, yolu
olmayan, elektriği olmayan köy kalmamıştır. Mezralara kadar
bu hizmetleri ulaştırmanın gayreti içerisindeyiz.
Eğitimde
üniversitesi olmayan il kalmadığı gibi, derslik konusunda da çok
ciddi çalışmalar yapılmıştır. Altı
yıldır ders kitapları, çocuklarımızın, ücretsiz
olarak dağıtılmaktadır.
AK PARTİ
İktidarı döneminde, sosyal devlet anlayışı ile sosyal
hizmetlerde cumhuriyet tarihimizin en büyük çalışmaları
yapılmıştır. Bu konuda Erzurumdan bir örnek vermek
istiyorum. Özürlü evladına evinde bakan
aile sayısı 3.100e ulaşmıştır. Bu aileler
490 bin lira her ay bakım ücreti almaktadır.
Yine AK
PARTİ Hükûmeti döneminde evinde yakacak bulamayan, soğukta,
sobanın başında tir tir titreyen insanlara kömür ve odun
yardımı yapılmıştır.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Eskiden de yapılıyordu.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) Yine AK PARTİ döneminde, AK PARTİli belediyeler
üniversite öğrencilerine burs vermekteydi.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Dadaşlar sizi cezalandıracak.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) Ama ne yazık ki CHP, muhalefet partisi, koşarak
Anayasa Mahkemesine bunu iptal ettirdi. Bunların ahını
aldığınızdan dolayı bu sayıdan yukarıya da
çıkamıyorsunuz. Benim diyecek bir şeyim yok. Zaten halk bunun
dersini veriyor size. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ülkemizin her
yanı duble yollarla donatılmıştır. Bu duble yollar
sadece batıya değil, doğuya da fazlasıyla
yapılmıştır ve yapılmaktadır. Hatta doğuda
Erzurumumuzda olan yatırım batı illerimizde yoktur diye
rahatlıkla söyleyebilirim. Başbakanımızın 2011
Kış Üniversite Oyunlarını Erzuruma getirmesi neticesinde
kış turizminde hedefi zorlayan Erzurum bu yatırımlarla bir
numara olacaktır. Artık kış turizminde, bir
sanatçımızın da dediği gibi Haydi Erzuruma gel. diyerek
herkesi kayak yapmaya Palandöken kayak merkezimize ve 2011de faaliyete geçecek
Konaklı kayak merkezimize, buz hokeyi salonumuza; 3 bin seyirci kapasiteli
buz pateni salonu, bin seyirci kapasiteli körling salonu, biatlon ve atlama
kuleleri, konaklama tesisleriyle hizmet vermek üzere Erzuruma siz sayın
milletvekillerimizi ve bütün halkımızı davet ediyor ve
bekliyoruz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Dadaş, Erzurumda fabrika var mı?
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) 2002 yılında -gazete başlıklarından
hatırlıyorum ben- Kemal Derviş ekonomiyi kurtarmak için
Türkiyeye geldiği zaman IMFden 1 milyar dolar borç para getirmişti
Türkiyeyi kurtarmak üzere.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) Şimdi AK PARTİ İktidarı bu paranın
yarısı kadar bir yatırımı 2011 Üniversite
Kış Oyunları için Erzuruma harcamış durumdadır,
harcamaktadır.
Erzuruma
yapılan yatırımlardan dolayı Erzurum halkı adına,
dadaşlar adına Başbakanımıza teşekkür ediyoruz.
AK PARTİmize genel seçimlerde yüzde 70 oy vererek sandıkta
teşekkür ettik, bundan böyle de teşekkür etmeye de devam
edeceğiz.
Bu
yatırımlarda emeği geçen, o günlerde spordan sorumlu olan Devlet
Bakanımız, şimdiki Meclis Başkanımız Sayın
Mehmet Ali Şahin Beye, yatırımları ve
çalışmaları yakından ve yerinde takip eden Gençlik ve Spor
Bakanımız Sayın Faruk Nafız Özak Beye, emeği geçen
Erzurum Valiliğine, Erzurum Büyükşehir Belediyesine, Erzurum Atatürk
Üniversitesine, Ticaret Odasına, sivil kitle örgütlerine ve Erzurum
halkına teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Mustafa Ilıcalıya
Sayın
Mustafa Ilıcalıya
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ekonomik kalkınma ve refahın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksak. (AK PARTİ sıralarından
Devam etsin. sesleri)
Verdim, olmaz.
Yani hiç yapmadım bugüne kadar. Demin
tarafsızlığımı sadece Sayın Elitaş için
bozdum, bir dakika ek süre vermiştim.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Sözcü
konuşurken Cumhuriyet Halk Partisinin koşa koşa Anayasa
Mahkemesine giderek belediyelerin verdiği bursu kestiğini söyledi.
Konuyu yanlış aktardı. Dolayısıyla,
doğruları söylemek isterim, izin verirseniz.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İki dakika
süre veriyorum.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksakın
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Erzurumu bilmesem
bir Parisi anlatıyorlar diyecektim. Kışın Palandökenden
Erzuruma bir bakın, Erzurumun o hâlini görün ve Erzurumlunun hâlini
görün. Sekiz yıldır Erzuruma ne götürdünüz? Bir de gidin onu
Erzurumluya sorun.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Gel misafir edeyim, tesisleri gezdireyim sana.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, burslarla ilgili
olarak, öğrencilere burs verilmesiyle ilgili olarak, belediyelerin
değil, bütün kuruluşların burs vermesi için Anayasa Mahkemesine
gittik. Siz parantez içinde belediyeler hariç herkesi
yasaklamıştınız.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Öğrenciler belediyelerden burs alamıyor şimdi.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Dolayısıyla eğer bu kürsüden halka
doğruları söyleyecekseniz, bir milletvekiliyseniz, halkı temsil
ediyorsanız doğruları söyleyeceksiniz. Biz, bütün
kuruluşlar burs versin diye Anayasa Mahkemesine gittik. Anayasa Mahkemesi
belediyeleri iptal etti, Tek bir kuruluş verecek. dedi. Biz bunun
üzerine kanun teklifi getirdik. Kanun teklifinde dedik ki: Bütün kamu
kuruluşları eskiden olduğu gibi burs versinler.
Değerli
Milletvekilim, eğer Adalet ve Kalkınma Partisi bu konuda samimiyse
bizim verdiğimiz kanun teklifini destekler, mesele biter. Aksi hâlde buna
ikiyüzlü politika denir. İkiyüzlü politika yapmak da bu Parlamentoda
hiçbir milletvekiline yakışmaz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare
ve Kurumların 2008 Bütçe
Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve
Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S.
Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN -
Şahıslar adına ikinci söz İstanbul Milletvekili Sayın
Nusret Bayraktara aittir.
Buyurun
Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
yılı merkezî yönetim bütçe kanununun 13üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyor, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Peşinen, bu
çalışmalara olumlu katkıda bulunan tüm Komisyon üyelerimize,
gruplarımıza, milletvekillerimize, bürokratlarımıza,
Başkanlık Divanı üyelerine teşekkürlerimi de arz etmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, beş dakikalık süre içerisinde bu konuları
özetlemek mümkün değil ancak mahallî idareler söz konusu olunca, yıllardır
tartışmış olduğumuz -ki ben 1984 yılından bu
yana mahallî idarelerle ilgili çeşitli birimlerde görev almış
bir kardeşiniz olarak söylüyorum- ANAP döneminde, CHP, SHP döneminde, MHP
döneminde, bizim dönemlerimizde dahi sürekli konuştuğumuz konu
şu: Merkezî hantal yönetimden şeffaf ve yerinden yönetim ve hizmet
anlayışının hâkim olması gerektiğini, merkezî
vesayetten kurtulmuş, seçilen insanların kendi aralarından
seçeceği başkanla yönetilen bir il genel meclisi ve Ankaradan
sürekli teftiş ve müfettişlerle denetleme altında olan
belediyelerin, baskı altında değil, daha hür, daha demokrat,
daha katılımcı, daha sürdürülebilir bir hizmetin yürütülebilmesi
hususunda devrim niteliğinde yasaların değiştirilmesini hep
konuştuk.
3030
sayılı Yasa Özal döneminde, 84te değiştirildi ama bunun da
yeni dönemde Türkiyenin gelişen ve değişen şartlarına
göre değişmesi gerektiğini hep birlikte konuştuk ve 22nci
Dönemde Cumhuriyet Halk Partisi ve AK
PARTİnin müşterek organizasyonuyla 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu 23/7/2004 tarihinde yürürlüğe
girmiş oldu. 1930 yılındaki 1580 sayılı Belediye
Kanunu, yine aynı dönemde, 13/7/2005 tarih ve 5393 sayılı
Yasayla Belediyeler Kanunu değişti.
Yıllar
yılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Ankaradan, ta Bitlisin,
Muşun, Hakkârinin, Yüksekovanın köylerinin hizmetlerini Ankaradan
götüremeyeceği; hatta, Muğla Köyceğiz aslında sahilde bir
ilimiz ama Köyceğiz ilçesine bağlı 85 kilometre
uzaklığındaki Otmanlar köyü mahalleler arası 15 kilometre.
Buraya hizmetlerin Ankaradan götürülemeyeceği, götürülmek arzu
edildiği zaman muhtarlar, il genel meclisi üyeleri, belediye
başkanları, valiler, kaymakamların sürekli Ankaraya gidip
geldiğini, o hâlde bu yönetimin değiştirilerek yerine
aktarılması gerektiğini hep birlikte konuştuk ve yine, bu
çerçevede, ilk kez Türkiyede aslında bir değişim süreci
başlamıştır. Devrim niteliğindeki yasa
değişikliklerini
Yine o dönemde, 26/5/2005 tarih ve 5355
sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu çıkarıldı.
Tabii, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de kaldırılarak 56 bin
personel ve 22 bin araç-gereciyle, hantal olan
Özellikle de ben bizatihi
şahit oldum. Orman Köylülerinin Sorunlarını Araştırma
Komisyonu olarak gezmekte olduğumuz köylerde bir baktık ki,
Ormanın bir aracı
Bir köydeki orman ağacı devrilmiş.
Onu devralmak veyahut temizlemek suretiyle bir köy muhtarı telefon
açıyor ve üç saat, dört saat sonra bir operatör greyderiyle beraber
geliyor, ağacı kaldırıyor ama giderken deniyor ki: Ne
olur, burada da bir yığıntı var, yolda çamur ve çukur var,
bunu da düzeltelim. O bana ait değil, Köy Hizmetlerine ait. diyor ve
gidiyor. Köy Hizmetlerine telefon ediliyor. Bir gün sonra dört saatlik,
beş saatlik yoldan greyder geliyor, onu temizliyor. Giderken Ne olur,
şurada bir ağaçlık var, onu siz kaldırın. o bana ait
değil Ormana aittir, o DSİye aittir. Böyle, kurumlar
arasındaki koordinasyonsuzluk, mutabakatsızlık
Havuz
niteliğinde, aslında, imece usulüyle yapılabilecek birçok hizmet
varken yapılamıyorken, şimdi, mahallî idarelerle ilgili, köylere
hizmet götürme birliğine verilen yetkiyle, siz Bu yetkilerin devredilmesi
suretiyle Ankaradan her şey daha güzel organize ediliyordu, şimdi
muhtarlardan oluşan, il genel meclisinden oluşan ve
kaymakamların başkanı olan 5 kişilik encümen
tarafından mahallinde, bizatihi yerinde yapılan hizmetleri yetersiz,
bilgisiz, kabiliyetsiz ve taraf tutan bir anlayışla hizmet
yapılıyor. diyorsanız, haksızlık ediyorsunuz.
Eğer öyle diyorsanız. diyorum, diyenler var çünkü.
Bütün
bunların yanı sıra, tabii, İl Özel İdareler Kanunu da
yine değişti, 5302 sayılı Yasayla. Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kaldırılmasıyla İstanbul ve Kocaeli pilot
bölge olarak uygulandı. Tabii, Sayın Mevlüt Aslanoğlu haklı
olarak Malatyanın da büyükşehir olmasını arzu ediyorlar.
Bir yerde
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Urfa, Urfa... 600 bin, 600 bin.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Urfa da olabilir.
Şimdi,
büyükşehir belediyelerinin ilan edilmesi bizim zamanımızda
gerçekleştirilmedi. Geçmiş dönemde sizi belde yapacağız,
sizi ilçe yapacağız, sizi il yapacağız, sizi
büyükşehir yapacağız diyenler biz değildik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Düzeltin efendim. Adalet
dağıtıyorsunuz, o zaman düzeltin.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Şimdi, dolayısıyla, önce taşlar yerli yerine
otursun, hizmet ve sistemler yerine gelsin, daha sonra bu adaletli sistemleri
geliştireceğiz.
Dolayısıyla,
sayın milletvekilleri, köylere hizmet götürme birliğiyle beş
yılda Türkiyede çok büyük hizmetler yapıldığını
bütün köylülerimiz, bütün ülke bütünü biliyordur. Yalnız burada bir
rakamı söylemeden mikrofonu bırakmak istemiyorum. Giresun iline
afetten dolayı az bedel gitti. diyen arkadaşıma
Bakın,
2008 yılında Giresun AK PARTİli belediye tarafından
yönetiliyordu, şimdi CHP. 2008de 11 milyon 565 bin TL hizmet için para,
ödenek gitmişken 2009da 13 milyon 87 bin TL gitmiştir. Yani,
partiler arasında ayrım yok, bölgenin
kalkınmışlığı, ihtiyacı, köy
ağları, yol ağları ve bütçe ödeneklerini adaletle
dağıtılma süresi burada, sizde de var- göreceksiniz,
adaletsizlik yok burada. Bizim dönemde, AK PARTİ döneminde her belediyenin
nüfusa göre, bölgesinin kalkınmışlığına göre,
yasaların verdiği bütün haklar eşit olarak
dağıtılmış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla)
hatta bazı belediye başkanları Niye bize hiçbir
imtiyaz tanımıyorsunuz? diyerek serzenişte bulundular bize.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Selden dolayı söylüyor efendim.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Dolayısıyla, adaletle bu hizmetlerin yürütüleceği
hususunda endişemiz yoktur. 2010 yılında da sadece köylere
hizmet götürme birliği için 525 milyon TL ödenek
ayrılmıştır. Azdır, daha fazla olması gerekir.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hayırlı olsun, bereketli olsun!
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Bereketli olsun, hayırlı olsun.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.
Bu arada, iktidar
partisi grubu, genellikle muhalefet partisi milletvekilleri, böyle, benim bir
dakikam bittikten sonra konuşmaya devam ettiğinde, siz buradan
sürekli beni ikaz ediyordunuz; niye Sayın Bayraktar için beni ikaz
etmediniz? (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Haklısınız Sayın Başkan.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Özür dileriz Başkanım.
BAŞKAN
Adaletli arkadaşlar!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Adalet sadece isimleri onların!
BAŞKAN -
Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan
Sayın Bakan,
biraz önce yoksullukla ilgili verileri verdiniz. Uluslararası
Saydamlık Örgütünün 2009 yılı raporuna göre yolsuzluk
sıralamasında 180 ülke arasında 2008 yılında 58inci
sırada bulunan ülkemiz, maalesef 2009da üç sıra gerileyerek 61inci
sıraya inmiştir. Acaba bir yılda üç sıra gerilemesinde ana neden
hangi yolsuzluk türleridir?
Belediyelerin ve özelleştirmelerin bu sıralamada
geriye düşmemizdeki katkısı ne olmuştur?
İkincisi:
Hazine kontrolörlerinin fakir ailelere yapılan kömür
yardımlarında TKİnin özel sektörden aldığı
kömürler nedeniyle devleti 2008 yılında 19,5 milyon TL zarara
soktuğuna ilişkin raporuyla ilgili olarak
Bakanlığınız ne tür bir işlem
yapmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve Türkiye İhracat
Bankası Anonim Şirketlerinin görev zararlarından doğacak
zararlar 233 sayılı KİTler Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname gereği Hazine Müsteşarlığınca ödenmekte ve
bütçeye konmaktadır. AKPli, özellikle KİT Komisyonu üyelerimiz, AKP
Hükûmeti dönemlerinde görev zararlarına son verdiklerini
söy-lemektedirler. Kendi sözlerini 2010 bütçesiyle yalanlamaktadırlar.
KİTlerin, birbirlerinden olan alacakları nedeniyle finans
ihtiyaçlarını karşılamak için bankalara ödedikleri faizler
örtülü görev zararları değil midir? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
gerçi bu soru çok soruldu ama çözümü noktasında tekrar etmek istiyorum.
Çünkü, şu anda bizi televizyonları başında teşvikçi
iş adamları dinliyorlar.
Sayın Bakan,
5084 sayılı Teşvik Yasasının uzatılması
için ülkemizin dört bir yanından talepler yükselmektedir. Sayın
Bakanım, 5084 sayılı Yasanın uzatılması söz konusu
mudur?
Ayrıca,
tütün üretiminden vazgeçerek alternatif ürün projesine yönelen illerde
üreticilere verilecek destekler 2010 yılında da verilecek midir?
Verilecekse ne kadarlık bir ödenek ayrılmıştır? Bu
ödemelerin yıl içinde ne zaman yapılması söz konusudur?
Son sorum:
Adıyamanda inşası düşünülen adalet binası için 2010
yılında ne kadarlık ödenek ayrılmıştır? Daha
önce bu soruma, 2012 yılında bu binanın bitirileceği
yanıtını almış idim. Bu hedefin daha erkene çekilmesi
olanaklı mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir önceki maddede sormuş olduğum soruya net cevap
alamadığım için yineliyorum ve mümkünse net
cevabınızı bekliyorum.
Değişik
bölgelerimizde bulunan ve sayılarının 47 adet olduğu
söylenen Tekel yaprak tütün işletme tesislerinin akıbeti ne
olacaktır? Bu işletmeler ne zaman, ne şekilde elden
çıkartılacak veya satılacaktır?
Diğer sorum:
Sayın Başbakan 13 Mart 2009 tarihinde Eskişehirde
yaptığı konuşmada, Bu yıla mahsus olmak üzere
sanayide uygulanan indirimli gece tarifesini hafta sonları ve diğer
tatil günlerini de kapsayacak şekilde genişleteceğiz. demek
suretiyle bir söz vermiştir. Ancak, aradan aylar geçmesine rağmen bu
söz yerine getirilmemiştir. Mahallî seçimlere on altı gün kala
Sayın Başbakanın indirimli elektrik sözü unutulmuş mudur?
Bu sözün yerine getirilmeyişinde, gelmeyişinde ne gibi engellerle
karşılaşılmıştır? Bu engellerden bir veya
birkaçını söyleyebilir misiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın
Bakanım, benim birinci sorum teşviklerin uzatılmasıyla
ilgiliydi. Sayın Köse sorduğu için o soruyu geçiyorum, ikinci sorumu
soruyorum.
Kriz nedeniyle
esnaf, sanatkâr, memur, emekli, işçi zor günler geçiriyor. Sabit
gelirlilerin gelirine yapılacak katkı esnafa ve sanatkâra da mutlaka
yansıyacaktır. Bu bağlamda Hükûmetiniz memur, emekli ve
işçiye bir defaya mahsus, bir maaş tutarında kriz
yardımı yapmayı düşünüyor mu? Bu konuda bir
çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir katkı
yapmak istiyorum ben. AKPli konuşmacılar Köy Hizmetlerinin
kapatılması memleket hayrına olmuştur. demişlerdir.
Bahsettikleri gibi hizmetler Ankaradan değil her ilde müdürlükleri
tarafından yapılmıştır. Ayrıca birçok ilçede
bakımevleri de bulunmaktaydı. Köy Hizmetlerinin
kapatılmasını tarih zamanla daha iyi değerlendirilecektir.
Bana göre kapatılması değil de revize edilmesi daha uygun
olacaktı. Bu kurumda yetişmiş çok eleman heba olmuş,
gayrimenkulleri çarçur edilmiş, tarımsal sulamalarla ilgili projeler
sahipsiz kalmıştır diyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bu uluslararası Transparency İnternational diye
bilinen kuruluşun sıralamasında Türkiye tabii 2002
yılında çok çok daha gerilerdeydi, yanlış
hatırlamıyorsam çok daha küçük bir örnek içerisinde 76ncı
sırada falandı, yani bakmam lazım, şu anda aklımda
değil, ama yani 61inci sıraya bile gelmiş olmak yine de bir
başarıdır. Aslında Türkiyede yolsuzluğun
azaldığının çok güzel bir göstergesidir. Onun için,
hatırlattığınız için teşekkür ediyorum. Bir
yıldaki iniş-çıkışlar belki örnek
sayısındaki artıştan dolayı kaynaklanıyor
olabilir arkadaşlar.
Hazine
kontrolörlerinin TKİyle ilgili çalışmasının
içeriğini bilmiyorum. Onunla ilgili bir işlem yapılacaksa tabii
ki ilgili bakanlığımız yapar. Gereken neyse o
yapılacaktır.
Şeker
fabrikalarının görev zararları, işte, örtülü bir zarar
değil midir? Değerli arkadaşlar, 1990lı yıllarla bu
dönemin farkı şudur
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, öyle sormadım.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bu dönemde de eğer biz,
örneğin Ziraat Bankasına veya herhangi bir kuruluşa, belli
çerçevede belli sektörleri veya birtakım ürünleri destek için görev
verdiysek onun karşılığını bütçeye koyuyoruz. O
görev zararının bir karşılığı vardır.
Eskiden bilançolar ayrı bir bütçe olarak kullanılıyordu. Nitekim
2001 yılında bu çok açık bir şekilde ortaya
çıktı. Mesela, kamu bankaları 21 milyar dolarlık bir görev
zararıyla karşı karşıya kaldılar ve nitekim o
faizlerin yüzde 7 bin olduğu dönemlerde kamu bankaları en fazla
gecelik faizle borçlanıyordu çünkü
Örneğin, piyasa faizi yüzde 110
ise yüzde 50yle, işte, kredi verdiriliyordu
karşılığında bütçede bir ödenek yoktu ve
dolayısıyla o bankalar zarara uğratılmıştır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, soruyu anlamadınız herhâlde.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Soruyu çok iyi anladım.
Değerli
arkadaşlar, görev zararı var ama görev zararının
karşılığı bütçede var. Geçmişten farkı
budur. Örtülü-örtüsüz değil.
Açık bir şekilde biz bir bankamıza veya herhangi bir KİTe
veya bir kamu kuruluşuna bir görev verdiysek o görev neticesinde faaliyet
sonucu bir zarar ortaya çıktıysa onun bütçede
karşılığı vardır.
Karşılığı ödeniyor değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Düzenleme ne zaman yapıldı Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Ben, genel olarak
konuşuyorum. Düzenlemeyi kim yaptıysa Allah razı olsun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, 5084
OKTAY VURAL
(İzmir) Sanki kendileri yapmış gibi
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Ama uygulayan biziz
değerli arkadaşlar. Uygulama esastır. Önemli olan
kâğıt üzerinde olması değildir.
5084ün
uzatılması talebi, daha önce de söylendi. Şu an itibarıyla
bütçeye bunun uzatılmasına yönelik bir ödenek
konulmamıştır ama buna ilişkin Hükûmetimiz bir karar
verirse tabii ki o çalışmaları da yaparız,
uzatırız. Ama şu an itibarıyla dediğim gibi- bütçe
boyutuyla soruyorsanız bütçede şu an itibarıyla bir ödenek
yoktur.
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Siz ne düşünüyorsunuz Sayın
Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Alternatif ürün, yani tütüne
alternatif ürünlerin desteğinin devam edip etmeyeceği hususu ise
tabii ki Tarım Bakanlığımızın
değerlendireceği bir konudur.
Adıyamanda
adalet binası yapımı konusunda spesifik olarak bir bilgim yok
ama biz birçok ilimizde adalet saraylarını yaptık ve gerçekten
de bodrum katlarından adaleti aldık, çok güzel saraylarda artık
vatandaşımıza hizmet ediyoruz. Bununla da büyük gurur duyuyoruz.
Tekel yaprak
tütün işletmelerinin akıbetinin ne olacağı konusu
Değerli
arkadaşlar, burada, birincisi, eğer burada herhangi bir faaliyet
yoksa o binalar öncelikli olarak kamu kuruluşlarının
ihtiyaçları için tahsis edilecek. Bazı yerler de gerekirse hazine
açısından da değerlendirilecektir.
Evet, kriz
nedeniyle, işte, esnafa vesaireye herhangi bir ek ödeme hususu
Biz, her
zaman için imkânlarımız çerçevesinde esnafımıza,
memurumuza, emeklimize yardımcı olduk, bundan sonra da
olacağız.
Bakın, size
birkaç rakam vereyim, istiyorsanız: SSK emekli aylığı en
düşük 257 liraydı 2002 yılı Aralık ayında,
şu anda 633 liradır ve bu yüzde 146lık artışı
ifade etmektedir; bu dönemde enflasyon yüzde 93. Dolayısıyla, reel
bazda SSK emekli aylığı artmıştır.
Yine, tarım
BAĞ-KUR emekli aylığı 66 liraydı değerli
arkadaşlar, 405 liraya çıktı ve yüzde 405lik bir
artış söz konusu. Yüzde 405! Reel olarak yüzde 161.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Rakam kaç lira Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Yine, esnaf BAĞ-KUR
emekli aylığı 149 liraydı, 494 liraya çıktı
değerli arkadaşlar; nominal artış 232, enflasyon yüzde 93,
reel artış yüzde 70in üzerinde.
Yine en
düşük memur emekli aylığı 377 liraydı, bugün 843 lira;
nominal artış 123,9; reel artış yüzde 16 civarında.
Onun için, hangi
rakama bakarsak bakalım
Asgari ücrete bakalım örneğin: Net
asgari ücret 184 liraydı, bugün 546 lira.
BAŞKAN
Tamamlayabilir misiniz, zamanınız doldu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaç simit alınıyordu o zaman?
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Geri alın o zaman!
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü maddeyi
okutuyorum:
Yükseköğretim
kurumları ile ilgili işlemler
MADDE 14 (1)
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin
38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi)
tertibinde yer alan ödenek, bu proje kapsamında lisansüstü eğitim
veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında
kullanılmak üzere, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve
öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle
ödenir. Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan
ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir,
diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili
yükseköğretim kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981
tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 43 üncü
maddesinin (d) bendi, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci, ek 26 ncı ve ek 27
nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci
maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, yükseköğretim
kurumları bütçelerine özel gelir ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu tutar ve gelirler, ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim
kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre
kullandırılır. (B) işaretli cetvelde gelir kodları
itibarıyla tahmin edilen gelirleri aşan öz gelir tahsilâtları
karşılığı kadar (A) işaretli cetveline ödenek
eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller
çerçevesinde yükseköğretim kurumları yetkilidir.
(3) Öz gelir
karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel
sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler
arasında (09.6.0-Eğitime yardımcı hizmetler fonksiyonu
altında öz gelir karşılığı tefrik edilen
ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma
yapılamaz.
(4)
Yükseköğretim kurumları, bütçelerinin Üst yönetim, akademik ve idari
birimler kurumsal kodu altında tefrik edilen ödeneklerini,
ihtiyaçlarında kullanılmak üzere ilgili birimlere, Ödenek Gönderme
Belgesi düzenlemek suretiyle gönderirler. Ödenek Gönderme Belgesi ile ödenek
gönderilen birimler harcama birimi, kendisine ödenek gönderilen birimin en üst
yöneticisi ise harcama yetkilisidir. Bütçe ödeneklerinin gönderilmesi,
kullanılması ve bütçe işlemlerine ilişkin esas ve usulleri
belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
(5) Yıl
içinde eklenen sermaye ödenekleri, 2010 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına
göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel.
Süreniz on
dakika.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KEMAL DEMİREL (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, 2010 yılı bütçe görüşmelerinde Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 14üncü maddesi hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en içten sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
14üncü maddenin
beşinci fıkrasında, genel olarak, yükseköğretim
kurumlarının bütçeleme yapısındaki değişiklikler
ve bütçenin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili hükümler yer
almaktadır.
Kurulduğu 6
Kasım 1981de üniversiteler arasında planlı gelişmeyi
amaçlayan YÖK sistemi, plansız, yanlı, siyasi karar organı
hâline gelmiş ve sistemini tıkamıştır.
Son
yıllarda, YÖK ve üniversitelerimiz bilimsel araştırmalarla
değil de siyasi çıkışlarıyla gündeme gelmekte, siyaset
ve günlük politikalar üniversitelere müdahale etmektedir. Oysa YÖK ve
üniversiteler, siyasi süreçlerin ve ideolojik tartışmaların
dışında kalmalı, siyasallaşmaktan kaçınıp
eğitim ve bilimin gelişmesine yönelik çalışmalara
odaklanmalıdır.
Üniversiteler,
her toplumun önünde olmalı, değişen dünyaya uyum
sağlamalı, toplumun gereksinimlerini ve yarını gözeterek
bilim üretmelidir. Gelişmiş ülke durumuna gelirken en önemli
şeyin kaliteli eğitim olduğu unutulmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, YÖK Başkanlığına ve üyeliklerine siyasal
iktidarın görüşlerini paylaşanların atanması
bilinçlidir. YÖKün siyaset tarafından yönlendiriliyor olması ve
iktidarın YÖKe egemen olması demokrasi açısından kabul
edilebilir bir durum değildir. YÖK ile ilgili tüm işlemlerin kurullarda
değil de Başbakan ile YÖK Başkanı arasında
görüşülüyor olması da, bu kurumun, artık
siyasallaştığının bir göstergesidir.
Siyasetle bu
denli iç içe bir yükseköğretim üst kuruluşu üniversite
özerkliğinin güvencesi olmak bir yana, onun en büyük engeli
olacaktır. Yani siyasallaşması özerkleşmenin önündeki en
büyük engeldir. Bu yanlışın en kısa zamanda düzeltilip,
YÖKün gerektiği şekilde çalışması ve
yapılandırılması mutlaka sağlanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, yine bu anlamda, geçtiğimiz günlerde Bursada,
Mustafakemalpaşada gerçekten hem Bursayı hem Kemalpaşayı
hem de ülkemizi çok derinden yaralayan acı bir kazayı hep beraber
duydunuz, izlediniz. Bir maden ocağında 19 işçimiz grizu
patlaması neticesinde hayatını kaybetti. Hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum, geride kalanlara bir kez daha
başsağlığı diliyorum ama şunu unutmamamız
lazım ki, o ölen işçilerin, emekçilerin, alın teriyle bir parça
ekmek için çalışırken mezara giren o işçilerin hangi
şartlarda çalışıp, hangi şartlarda ekmek parası
kazanmanın mücadelesini verdiklerini de bir kez daha bu kürsüden dile
getirmek istiyorum. İnanın 650 milyon liraya o insanların orada
çalışması mümkün değildi. Burada Kemalpaşalı
arkadaşlarımız da var, onlar da oralara gittiler, gördüler, o
insanların hangi şartlarda, nasıl
yaşadıklarını biliyorlar.
Arkadaşlar,
ben şu anda
O insanların, ölenlerin arkasında kalan ailelerin
hayatlarını devam ettirmesi noktasında, sigortalarının
halledildiği, birtakım ekonomik yardımlar yapılacağı
söylendi, dile getirildi; yapılıyor ama yine bir annemizin, yine bir
bacımızın bunun üzerine söylediği şu laf hepsinden çok
daha önemli: Bu paraları keşke vermeseydiniz, keşke bizim
çocuklarımızı sigortalı emekliye
ayırmasaydınız da onu yaşıyor olarak
yanımızda görebilseydik. Evet, doğrusu bu.
Onun için, bugün,
sadece Kemalpaşa değil, başka Kemalpaşaların
olmaması için, işçilerin, emekçilerin bir parça ekmek için
yaşama mücadelesi veren o insanların yaşayabilmesi için
Türkiye'deki bütün maden ocaklarının en iyi şekilde denetlenmesi
ve denetimde eksikleri görülenlerin de
çalıştırılmamasını istiyorum. Çünkü bu maden
ocağı denetimden geçmiş ve demişler ki: Altı ay
içerisinde eksiklerinizi tamamlayın. E, altı ay içerisinde
eksiklerini tamamlarken 19 işçi hayatını kaybetti!
Bunu Türkiye
Büyük Millet Meclisinde dile getirirken oradaki insanların, ölen
insanların sesinin çıkmadığını düşünmeyin. O
insanların sesi bugün buradan bir kez daha Türkiye'ye diyor ki: Biz niye
öldük? Evet, Biz niye öldük? Bunun sebeplerinden bir tanesi, Türkiyedeki
denetimlerin ne yazık ki gerçekten yapılıp
yapılmadığı.
İki:
Denetimleri yapıldıktan sonra ne kadar takip edilip edilmediği.
Bunlar çok önemli
ama maalesef orada bu arkadaşlarımızın hayatını
kaybettiğini hep beraber gördük. Bu anlamda, oradaki çalışmalara
katılan ilçe teşkilatımız, bütün milletvekilleri, herkes, o
tabloyu gördü ve hepsinin yüreği yandı diyebiliriz. Bir daha
Kemalpaşada olmaması için, mutlaka ve mutlaka, başta Enerji Bakanlığı
olmak üzere, Çalışma Bakanlığı olmak üzere, oradaki
emekçi kardeşlerimiz başta olmak üzere, bütün Türkiyedeki maden
ocaklarının bir kez daha gözden geçirilmesi
Üç: O iş
kolunda sendikasız hiçbir işletmenin olmaması gerektiğini
vurgulamak istiyorum. Bu, zorunlu olmalı.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Cenazelere niye gelmedin?
KEMAL
DEMİREL (Devamla) Onun dışında, aileleri
dolaştık, o evlere gittik, o insanların feryatlarını
Bir kez daha söylüyorum: Keşke, bize burada verilenler olmasaydı da
ben, oğlumu, eşimi yanımda görebilseydim. diyor.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Hadi söyle, cenazelere niye gelmedin?
KEMAL
DEMİREL (Devamla) Evet, ben de onu söylüyorum. Sayın Milletvekilim,
şunu söylüyorum: O denetlemeyi yapan senin Hükûmetinin yetkilileri. Orada
kulağın duymuyor.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Cenazelere niye katılmadın? diyor.
KEMAL
DEMİREL (Devamla) Hayır, Sayın Başbakan diyor ya:
Gözünüz var görmüyorsunuz, kulağınız var duymuyorsunuz. Ben de
size sesleniyorum: Gözünüz var görmüyorsunuz, kulağınız var
duymuyorsunuz.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Cenazelere neden gelmedin?
KEMAL
DEMİREL (Devamla) - Yazıktır!
ALİ KOYUNCU
(Bursa) - Neredeydin onu söyle!
KEMAL
DEMİREL (Devamla) Yazık, yazık!
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Cenazelere niye gelmedin Bursa Milletvekili olarak?
KEMAL
DEMİREL (Devamla) 19 işçinin, hayatını kaybeden
insanların vebalini ya bu dünyada ya öbür dünyada mutlaka ödeyeceksiniz.
Evet,
değerli arkadaşlarım, yine bunun üzerinden
ALİ KOYUNCU
(Bursa) - Cenazelere niye gelmedin? Yurt dışında
mıydın?
KEMAL
DEMİREL (Devamla) Sen hâlâ orada kalıyorsun. Sen hâlâ
oradasın! Hâlâ oradasın!
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Acıları paylaştık biz
KEMAL
DEMİREL (Devamla) Önce dinlemesini öğreneceksin! Önce terbiyeye
seni davet ediyorum!
Değerli
arkadaşlarım, Bursa önemli bir kent. Bursaya demir yolu getirmemek
için elinden geleni yapan AKP Hükûmetine bir kez daha sesleniyorum: Demir
yolunu getirmemenin faturasını sandıkta Bursa halkı mutlaka
önümüzdeki seçimde gösterecektir.
Onun ötesinde,
YÖKü çok ilgilendiren bir konu daha var: Bursada ilçeler artık neredeyse
birbirine girmeye başladı. İkinci üniversite için YÖK karar
aldı. Bu üniversitenin mutlaka Bursada gerçekleşmesi noktasında
iki ilçe öne çıktı: Bunlardan bir tanesi Gemlik, bir tanesi
İnegöl. Gemlik, altyapısıyla, orada bulunan yerleşkesiyle
üniversite olmayı hak eden bir ilçemiz. İkinci üniversitenin gelmesi
noktasında bütün siyasi partiler, bütün yerel yetkililer, hepsi hemfikir
oldu ve ikinci üniversitenin oraya açılmasıyla ilgili
çalışmaları yakından takip ediyorlar. İyi bir noktaya
geldi. Ama bu arada, İnegöl ilçemiz de üniversite talebinde bulundu.
Şimdi, Bursa büyük bir kent, Bursa sanayi kenti, turizm kenti. Üniversite
öğrencisi oranı çok güçlü bir kent. Böyle bir kentin artık bir
üniversitesinin yeterli olmadığı, ikinci, üçüncü üniversiteye
ihtiyaç duyulduğu
Bu anlamda, mutlaka ve mutlaka Gemlikin bu talebi
kısa zaman içinde değerlendirilmeli. Onun dışında da
İnegöl de mobilya olarak dünya çapında bir ilçemiz, sanayisi var. Bu
noktada, İnegölün de üniversite talebinin değerlendirilmesini
Bence
ilçeleri karşı karşıya getirmenin doğru olduğuna
inanmıyorum. Her iki ilçenin de üniversiteyi hak ettiğini ve bu
anlamda da Bursanın üniversite açısından daha da güçlü hâle
gelmesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum.
Ben, bu YÖK
görüşmeleri çerçevesinde mutlaka önce Gemlik sonra İnegöl, her
ikisinin de Uludağ Üniversitesinin dışında
kazanılması gerektiğini ve bu noktada da Bursaya ve Türkiyeye
hizmet vermesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Çünkü her ikisinin de
altyapısı buna müsait. Yani üniversite olarak müsait, hem Gemlik hem
İnegöl. Ben, bu değerlendirmelerin mutlaka YÖK genel
kurullarında değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyorum ve
bunların da en kısa zaman içerisinde gerçekleşmesi
gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Tabii, son
günlerde çok sık kamuoyunda yaşanan olayları hep beraber
izliyoruz. Yani insanlar emeğinin
karşılığını almak için meydanlara
çıkıyorlar. İnsanlar haksızlıklara uğruyor,
meydanlara çıkıyorlar ve o insanlara karşı, işçilere
karşı, emekçilere karşı yapılanları hep beraber
izliyoruz. Ama Sayın Başbakan, herhâlde Türkiye
dışında çok gezdiği için Türkiyede olan olayları pek
yakından göremiyor. Sayın Başbakana ben seslenmek istiyorum
-Kendisine de ayrıca geçmiş olsun diyoruz- ve diyorum ki: Sayın
Başbakan, eğer gözünüz varsa Ankara meydanında Tekel
işçilerine yapılanları görüyor olman lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KEMAL
DEMİREL (Devamla) Eğer kulaklarınız duyabiliyorsa o
işçilerin, o emekçilerin emeğinin
karşılığını alma noktasında,
haksızlıklara uğrama noktasında
bağrışlarını duymanız gerektiğini özellikle
vurgulamak istiyorum.
Bu
düşüncelerle, hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin, her şeye rağmen ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, tekrar sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirel.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Şenol
Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Yükseköğretim kurumları ile ilgili
işlemler başlığını taşıyan 14üncü
maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün hepimiz, 94 devlet üniversitesi ve 45 vakıf
üniversitesi olmak üzere 139 üniversitemizin varlığıyla övünç
nutukları atıyoruz Meclisimizde de. Tabii ki bu artış genç
nüfusumuzun ihtiyacına cevap verebilecek durumda değil, yetersiz
sayıda. Üniversitelerimizde okuyan 3 milyona yakın gencimizin daha
fazlası, 3,5 milyon gencimiz ise hâlen üniversite kapılarında
üniversiteye girebilme mücadelesi veriyor.
Evet,
üniversitelerimizin sayısının artışına
itirazımız kesinlikle olamaz. Ama hiçbir altyapı
hazırlanmadan, siyasi popülizm ile açılan üniversitelerin, ilmî
zihniyetten uzak bir anlayışla kurulmasını da tabii ki
tartışmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum.
İşte eski okul, resmî dairelerden oluşan binaları ve
yetersiz sayıda öğretim elemanıyla nasıl bir eğitim
vereceği bu kurumlarımızın ortada değil mi? Bunu bir
sorgulamamız gerekiyor. Özellikle, açılan fakülte ve bölümlerin,
yüksekokulların, açılan bölgeye uyumlu olmaması ve ihtiyacına
o bölgenin cevap vermemesi ve açılan bölümlerin hemen her üniversitede
bulunması, bir programsızlığın sonucu değil mi?
Tabii ki, yeni
üniversiteler, bölgeler arası gelişmişlik farkının
azalmasında da yararlar sağlayacaktır. Evet, üniversite tabelalarını
asıyoruz, seviniyoruz, ama şöyle bir de düşünelim değerli
milletvekilleri; lise koşullarından daha olumsuz şartlarda olan
yükseköğretim kurumunda okumanın gençler üzerindeki olumsuz etkisini
ve psikolojik sıkıntısını anlayabiliyor muyuz?
Sayın milletvekilleri,
ülkemizin ekonomik darboğazda olduğu, yoksulluğun -her ne kadar
Sayın Bakan düştüğünü söylese de- tavan yaptığı
bir dönemden geçerken, her türlü zorlukları aşarak devlet
üniversitesini kazanan esnaf, memur, işçi, köylü, emekli
çocuklarının üniversite tahsilini gerçekleştirirken
yaşadıkları dramları, sıkıntıların ne
boyutlara ulaştığını biliyor musunuz?
Bu gençlerin
hatırı sayılır kesiminin, tahsil hayatlarını
devam ettirebilmek için, yurt, burs, iaşe ihtiyaçlarını
karşılayamadıklarından, muhtelif cemaat, tarikat ve
ideolojik gruplara mecbur ve mahkûm edildiğini,
bırakıldığını, hür ve özgür iradelerine pranga
vurulduğunun farkında mısınız?
Bir
öğrencinin üniversiteye ilk adımı atmasının en
düşük maliyetinin 2.150 TL, en düşük aylık maliyetinin ise 1.500
TL olduğu düşünüldüğünde, bu gençler için neler
yapmalıyızı düşünmek zorundayız.
Sadece
öğrenciler mi sıkıntıda sayın milletvekilleri;
özellikle araştırma görevlileri, uzmanlar, öğretim görevlileri,
yardımcı doçentlerin, maaşlarının yetersizliklerinden
dolayı, bilimsel araştırma yapmaktan ziyade ek işler
üzerine yoğunlaştığını, ek ders ücreti alabilmek
için birbiriyle yarıştığı ve
çatıştığını biliyor muyuz?
Sayın
milletvekilleri, içinde yaşadığımız yüzyılda
ekonomik, sosyal, kültürel gelişmemizin en önemli ayağı tabii ki
yükseköğretim kurumlarımızdır. Bölgesel güç olmaktan
bahsediyoruz, küresel güç olmaktan bahsediyoruz. Bunun yolu,
yetiştireceğimiz üst düzey yöneticiler, teknik adamlar, bilim adamlarımız,
kısacası, yönetici gruplar ve topluma bilgi taşıyacak,
çağı yorumlayacak, toplumu aydınlatacak eğitimli nesillerle
mümkün değil mi?
Dünyanın
küresel güçlerine bir bakalım. Kendi genç beyinleri yeterli değilse
dışarıdan beyin ithal ediyorlar. Bizim elimizde işlemeyi
bekleyen çok büyük bu değerli madeni, maalesef, yeterince
değerlendiremiyoruz, programlayamıyoruz. Günümüzde zenginlik ölçütü,
kişi başına düşen dolardan daha çok kişi
başına düşen ortalama eğitim süresi.
Sayın
milletvekilleri, toplumumuzun yükseköğretim talebini uzun süredir
karşılayamıyoruz. İş ve endüstri sektörlerinde ihtiyaç
duyulan sayıda ve nitelikte insan gücü talebini üniversitelerimiz
karşılamaktan uzak. Felsefi ve tarihî sosyal derinlik, bilim ve
teknolojinin ilerlemesi konusunda, üniversitelerimizin entelektüel bir çaba
harcama konusunda yeterli olduğu söylenebilir mi? Kendimize özgü bir model
geliştirme çabası bile gösteremedik. Üniversitelerin temel
eğitim sorunları var ve bu temel sorunların altında
ülkemizde uygulanan, daha doğrusu, uygulanmayan millî eğitim politikası
yatıyor.
Bu
yüzyılın gerektirdiği dinamik bir yapıyı
geliştirmek mecburiyetimiz var sayın milletvekilleri. Hem Millî
Eğitim hem yükseköğretim kurumları hiçbir şekilde siyasi ve
ideolojik çıkar hesaplarına alet edilmemeli. Türkiyede üniversiteler
politik kaygılardan uzak olmalı kesinlikle. Üniversitelerin
gelişebilmesi için hem üniversitenin kendi içinde hem de YÖKün
koordinasyonuyla üniversiteler arasında akademik performans sistemi
mutlaka geliştirilmeli. Performansa dayalı sistemin
kurumsallaştırılması gerekli. Bir rekabet sistemi
geliştirmeliyiz ve Maliye de bütçe artırımlarında bu
performansı göz önüne almalı.
Yine,
üniversitelerimizin harcama yetkisinde sıkıntılar
yaşanıyor. Bütçe kalemleri arasında geçişler daha esnek
olmalı; iyi bir denetim mekanizmasının eşliğinde tabii
ki.
Bugün
tartışıyoruz, üniversitelerimizin önemli bir bölümü ülke
ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapıya sahip mi? Var olan
kaynakları yeterli mi veya kaynak üretme yönünde kendilerini
geliştirebiliyorlar mı, kendilerini yenileyebiliyorlar mı?
Değerli
milletvekilleri, sayın milletvekilleri, yükseköğretim sisteminin,
mevzuatının, yeniden ele alınarak, çağın
şartlarına uygun düzenlemelere ihtiyacı var. Evet, YÖK,
yükseköğretim kurumlarını planlama koordinasyonu ve denetim görevlerini
yerine getirmek işlevine sahip. Peki, değerli milletvekilleri, bizim
YÖK ne işle meşgul? Evet, YÖK, iktidara yaranmak için
kadrolaşmak ve üniversiteleri ele geçirmekle meşgul! YÖK ne işle
meşgul sayın milletvekilleri, biliyor musunuz? Ülkenin bölünmez
bütünlüğünü tehlikeye sokacak yıkım projesine alet olmakla ve
üniversiteleri alet etmekle meşgul! YÖK ne işle meşgul
sayın milletvekilleri? İktidarın siyasi popülizmine ve
isteklerine ne pahasına olursa olsun hizmet adına hukuku
çiğnemekle meşgul! YÖK ne işle meşgul, bizim YÖKümüz
biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Bu ekonomik şartlar nedeniyle
okuma imkânları zorlaşan gençlerin harçlarını yükseltme ve
üniversitelerin özelleştirilmesi gibi söylem geliştiren
Başkanının hobileriyle meşgul! YÖK ne işle
meşgul? Hükûmet yandaşı olmayan üniversite rektörlerini
cezalandırmak için bütçelerini görülür şekilde kesmekle meşgul!
Hasılı YÖK ve özellikle Başkanı, kendini şartlı
atayan iktidara vefa borcunu ödemekle meşgul! Kısaca, bu İktidar
döneminde hemen hemen her kurumda olduğu gibi siyasallaşma
bataklığına YÖK de düşmüştür sayın
milletvekilleri. Evet, YÖK, bu yapısı, anlayışı ve bu
Başkanı ile üniversitelerin sorunlarını çözebilecek durumda
mıdır? Sizlere sormak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yükseköğretimin toplumdaki rolü konusunda, sosyal
gelişmede, ekonomideki büyümede, rekabet edilebilir mal ve hizmetlerin
üretiminin desteklenmesi ve korunmasında, sosyal bağların
güçlendirilmesi ve sürdürülmesinde, kültürel kimliğin şekillendirilmesi
ve korunmasında ve nihayet yoksulluğa karşı mücadelede bile
yeri doldurulmaz olduğunun bilinciyle...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, buyurun lütfen.
ŞENOL BAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
hareket edilmesi
dileğiyle, her ne kadar katılmasak da bütçenin hayırlı
olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. İnşallah bu
bütçenin ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum ama Bu bütçe kimin?
diye de sormadan geçemiyorum. Çünkü bu bütçeyle, biraz önce Sayın
Bakanın da dediği gibi, ekonomik krizin atlatılması mümkün
değil, çünkü ekonomik krizin atlatılması için gerekli hiçbir
yatırımın bu bütçede olmadığını görmekten de
umutsuzluğumu dile getiriyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir haftadır Ankara Kızılayda hak mücadelesi
veren Tekel işçileriyle ilgili, açıkçası 4/Cnin nasıl
oluştuğuyla ilgili değerli milletvekillerimizi, kamuoyunu
bilgilendirme ihtiyacını hissediyorum, bu konudaki geçmiş
tecrübelerimizi siz değerli milletvekillerimizle paylaşmak istiyorum.
1980
yılından itibaren Türkiyede özelleştirme kararı
alınıp serbest piyasa ekonomisinin hâkim kılınmasıyla
birlikte artık kamunun üretimden, rekabet edilebilir işlemlerden çekilmesiyle
birlikte kamu niteliğindeki kuruluşların özel sektöre devri veya
özel sektörde rekabet edemez nitelikteki kurumların kapatılması
şeklinde bir ekonomik politika hâkim olmuş.
1980li
yıllarda baktığımızda Tekelde 52 bin civarında
işçi çalışıyor. 2000 yılına geldiğimizde 30
bin civarında işçi çalışıyor. Şu anda Tekelde
işçi ve memur olmak üzere 10.625 kişi çalışıyor.
Şimdi
özelleştirmelerin nasıl olduğu konusunda geçmişteki
hatıralarımızı canlandırdığımız
takdirde, benim çok iyi bildiğim Kayseride bir ÇİNKUR vardı,
1970li yıllarda Kanada tarafından oradaki teknolojiyle kamu
tarafından kurulmuş bir kurum. Ama 70li yılların
teknolojisiyle kurulduğundan dolayı dünyayla rekabet etme imkânı
kalmadığından 1996 yılının ikinci
yarısında ÇİNKUR özelleştirilmiş. ÇİNKUR
özelleştirilirken yabancı bir şirket 14 milyon dolar teklif
vermiş, 13 milyon dolar da Türk firması (Kayserili bir firma) teklif
vermiş ama 14 milyon dolar tercih edilmiş. Özelleştirme yapılırken
de o firmaya denilmiş ki: Bakınız, size işçinin kıdem
ve ihbar tazminatıyla birlikte devrediyoruz. Kıdem ve ihbar
tazminatıyla birlikte devrederken şu da bünyenizde bulunan
işçinin toplam kıdem ve ihbar tazminatı. Eğer işçinin
herhangi bir şekilde çalışmama imkânı varsa, 1475
sayılı Kanunun 17nci maddesine göre çıkarıyorsanız
kıdem ve ihbar tazminatını ödemek üzere size de fon veriyoruz.
denilmiş. Bütün fonlar oraya aktarılmış, toplam
işçilerin. Bir de şart konulmuş: 1999 yılının
sonuna kadar, yani üç yıl süreyle bu işçileri
çalıştırmak mecburiyetindesiniz. denilmiş. Mayıs
sonunda, Haziran başında 1999da 57nci Hükûmet kurulmuş.
O dönemde
Sayın Bakanımız Sabahattin Çakmakoğlu hemşehrimiz.
ÇİNKUR da Sayın Çakmakoğlunun ilçesine 7 kilometre mesafede.
Orada çalışan işçilerin büyük bir kısmı İncesulu.
1996 yılında 14 milyon dolara satılan ÇİNKUR, 1999
yılında 60 milyon dolar borçla beraber ve önemli makineleri de önemli
unsurları da başka bir yere taşınarak, o alan
şahısların, alan firmanın ülkesine, menşeine
taşınarak buradaki teknoloji oraya transfer edilmiş. Bu,
özelleştirilen tesisle ilgili durum. 1999 yılından itibaren
Sayın Çakmakoğlu, Sayın Bakanımız, Kayseriyi her
ziyaretinde
Özelleştirmeden dolayı mağdur kalan ve o dönem içerisinde
iktidar tarafından firmaya verilmiş kıdem ve ihbar tazminatlarının
da o 60 milyon dolar içerisinde gittiğinden dolayı oradaki
çalışan işçilerin hiçbirisi ne kıdem tazminatı
alabilmişler ne ihbar tazminatı alabilmişler. O işçilere
kamuda çalışma şartı veya imkânı da verilmemiş.
Ben il başkanıydım, Sayın Çakmakoğlu Bakandı,
İncesulu hemşehrileri, hemşehrilerimiz her gelişinde,
Sayın Bakanın önüne gelişinde Bizim yavrularımız ne
olacak, aç ve açıkta kaldılar. diye ifade ettiler. Tek arzuları,
istekleri vardı Bizim kıdem ve ihbar tazminatlarımızı
ne olur vermek için gayret gösterin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Refah Partisi miydi?
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) - Senin önceki partin
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi
Hayır, bakın Sayın
Vekilim
OKTAY VURAL
(İzmir) - Hangi partideydiniz o zaman?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - 1996 yılının son günleri
OKTAY VURAL
(İzmir) AKP yoktu galiba.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hayır.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, o süreçte bu özelleştirme kapsamı
içerisinde gelen arkadaşlarımız, bir imkân
yapılamamış...
Şimdi, kimin
zamanında ne olduğuyla ilgili meseleyi tartışmak
istemiyorum, yaşanan hadisenin ne olduğunu ifade etmeye
çalışıyorum.
Bir
özelleştirme, özelleştirmenin sonucunda işçiler aç
kalmış, açıkta kalmış, tek arzuları kıdem ve
ihbar tazminatıydı. Sayın Çakmakoğlu üçlü koalisyon içerisinde
belki bu imkânı bulamadı. Sayın Gül Başbakan oldu ve
aynı işçiler aynı dramı, aynı trajediyi
yaşadılar, Sayın Gülün önüne durdular. Sayın Gül,
Başbakan, dedi ki: Bu meseleyi çözmemiz lazım. Nasıl çözmemiz
lazım? Sayın Mehmet Ali Şahin o zaman personelden sorumlu Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve onunla ilgili bir
süreç başlatıldı, 4/C oradan çıktı.
Ne zamana kadar
başlattık? 1992 yılından bu tarafa, özelleştirmeden
dolayı kırk yaşına gelmiş, kırk
yaşını geçmiş, emekli olma imkânı, herhangi bir yerde
sigortalı olarak çalışma imkânı bulamayan insanlara hiç
değilse onlara emekli olma şartını, sigortalı bir
yerde iş bulma imkânını sağlayacak bir düzenleme
yapılmış ve o süreçte de sadece Kayseri ÇİNKURdaki 152
değil, Kastamonudaki ve diğer vilayetlerdeki kıdem ve ihbar
tazminatını alamamış vatandaşlarımızın
hak ve menfaatini korumak üzere bu imkân sağlanmış.
Şu
tartışılabilir: On aylık sürede niye
çalıştırıyorsunuz? Bu on bir ay da olabilir, on bir buçuk
ay da. diye söylenebilir. Arkasından TAKSAN özelleştirildi.
ÇİNKUR işçileri dediler ki: Biz TAKSANın hâline gelmek
istiyoruz. İşte, 1992ye gelişin öyküsü, hikâyesi,
altındaki yatan asıl sebep bu.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir özelleştirme kurumundan ayrılan
ilkokul mezunu bir işçi havuza intikal ediyor, buradan 650 lira ücret
veriliyor, lise dengi mezunu olursa 750 lira ücret veriliyor, eğer
üniversite dengi olursa 830 lira civarında ücret veriliyor.
Bakınız,
şu anda 9.625 kişi Tekelden özelleştirme kapsamı
içerisinde. Bunlara ödenen ücret aylık 40 milyon lira -tamamına-
yıllık 500 milyon lira. Şimdi, bu işçi kardeşlerimizin
her birine ortalama 41 bin lira kıdem ve ihbar tazminatı ödenecek. On
ay süreyle de bu geçiş dönemi içerisindeki mevcut aldığı
maaşlar korunmak üzere devam edecek, on ay süreyle. Ondan sonra, havuzdan,
biraz önceki ifade ettiğim ücretler verilecek.
Bu hakkın
kaybı diye ifade edilebilir, farklı şekilde ifade edilebilir
ama bizim zamanımızdan önce 16.500 kişinin özelleştirmeden
dolayı aç ve açıkta kaldığını, bu sorunun
çözülememesi neticesinde 2004 yılından itibaren yapılan
düzenlemeyi Bu işçilere haksızlık yapılıyor, bunlar
sokak ortasında aç ve açıkta bırakılıyor. diye
söylemek, bu Hükûmeti acımasızca eleştirmek, hakikaten
haksızlık, AK PARTİ İktidarına haksızlıktır
diye düşünüyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Düzeltin durumlarını, elinizi tutan mı var?
Yapın
Yapın tabii canım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Doğru, güzel bir teklif, güzel bir teklif.
Daha önce hiç kimsenin düşünemediği bir şeyi düşünme
imkânını ortaya koyan iktidar -muhakkak ki bu konuda yapılacak
şeyler vardır- onun da değerlendirmesini yapar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hatta, gelin, Tekel işçilerine bunu birlikte gidelim
anlatalım Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, biraz önce Mersin
Milletvekilimiz Değerli Arkadaşımızın, bu 2
Ağustos 2002 tarihindeki tutanaklarla ilgili ifadesi vardı.
Bakınız, Adalet Komisyonunda Aksaray Milletvekilimiz Sayın
Ramazan Toprak bir önerge veriyor, diyor ki: Görüşülmekte olan kanunun
1inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını
Müthiş bir etkili ikna kabiliyetiyle birlikte
Komisyon ara veriyor. AK
PARTİ'li Komisyon üyesi 5 milletvekili ve Milliyetçi Hareket Partili
milletvekilleri önergeyi kabul ediyorlar ama Komisyon Başkanı Kabul
etmeyenler
diye sormuyor, ara veriyor. Ne oluyor ne yapıyorsa,
Sayın Genel Başkanın odasında müthiş bir iknayla
birlikte o milletvekili arkadaşlarımız
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Yarın gidelim Tekel işçilerini sen ikna et Sayın
Elitaş, hadi beraber gidelim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)
Komisyona girmiyorlar ve o önerge muhalefet
ortağınız olan iktidarla birlikte kabul ediliyor.
Bakınız,
yine 2002 tutanakları, 2 Ağustos 2002: Önerge veriliyor iki tane:
Koray Aydın, İsmail Köse, Mustafa Verkaya ve arkadaşları.
Bu önergede ne diyor? Teklifin 1inci maddesinin madde metninden
çıkarılması. Yine aynı önerge veriliyor: Mehmet Ali
Şahin, Akif Gülle, İsmail Özgün ve arkadaşları. Aynı
ifadeyle bu önerge veriliyor. 162 milletvekilinin kabulü, diğer
milletvekillerinin reddiyle birlikte, sizin ortağınızın
reddiyle birlikte bu önerge gündemden düşüyor. Madem bu kadar
ısrarlısınız, bu kadar inançlısınız ve bu
kadar samimisiniz, niye, siz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Adalet Komisyonunda milletvekili
arkadaşlarınızı farklı yöntemlerle ikna etme gayreti
içerisinde bulunuyorsunuz? Eğer samimi iseniz, iyi niyetliyseniz bunu
Adalet Komisyonunda yaparsınız.
Bir de o kanunda
ne var biliyor musunuz? O kanunda, erken seçim kararı var. 30 Haziran 2002
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ara vermiş, çeşitli oyunlar,
varyasyonlar çerçevesinde Benim iktidarıma karşı, benim partime
karşı ayak oyunları var, çeşitli manipülasyonlar var. deyip
temmuz ayında erken seçim istenmiş ve Meclis olağanüstü
toplantıya çağırılıp 2 Ağustos tarihinde
yapılan toplantıda iktidar ortağınızın
getirdiği idamla ilgili düzenleme ve erken seçim kararı. Burada
oturan Hükûmet sırasındaki Sayın Bakan, sizin Köse soyadlı
Grup Başkan Vekiliniz diyor ki: Hükûmet adına konuşamaz. E
kardeşim, Hükûmet adına konuşamazsa bırakın, çekilin
hükûmetten. Niye? Çünkü iktidar olarak seçime girmenin menfaatlerini ve onun
pastasını paylaşabilmek, terk edememek, koltuk sevdasından
dolayı maalesef onu yaptınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TANKUT
(Adana) Ne anlatmak istiyorsun? Şikâyetçiysen düzelt.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, Sayın Grup Başkan
Vekiliniz söyledi, 41 tane AKPli ne olacak? dedi. 41 tane AK
PARTİlinin ne yönde oy verdiği, Ağustos 2002 tarihindeki Genel
Kurul tutanaklarında açık ve net şekilde ifade edilmiştir.
Bundan sonraki süreçte lütfen milletimizi yanıltma yönünde hiçbir
şekilde
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Arınçın konuşmasını
okuyayım mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Arınçın
konuşmasını okuyabilirsin.
Bir de
milletimizi yanıltıcı bir şekilde konuşma
yapılmamasını rica ediyorum ve bundan sonra gündeme
getirilmemesini rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Hatip tabii hangi partideydi o
zaman bilmiyorum tabii de şimdi AKP Grubu adına söylüyor, gerçekleri
çarpıtıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Senden daha öncekilerin olduğu partideydim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini çarpıtan bu
konuşmaya daha öncekileri de dikkate alarak makul bir sürede cevap verme
hakkının tanınmasını istirham ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın grubuna sataşma-sı nedeniyle
konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum.
Tabii bugün
teröristbaşının ipiyle, kılavuzluğunda
açılım peşinde koşanların taa 2000li yıllara
giderek bundan medet umması
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) İspat etmeyen namerttir.
OKTAY VURAL
(Devamla)
düştükleri bataklığın ne derece derin
olduğunu ortaya koyuyor, gerçekten koyuyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, bakın, sizin milletvekiliniz
konuşurken iftiraları bulundu.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Müfterisiniz siz.
YILMAZ TANKUT
(Adana) 301i getiren sen değil misin Veysi Kaynak?
OKTAY VURAL
(Devamla) Bakın, şimdi gerçekler şu: Şimdi, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz idamın kaldırılmasını öngören
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anayasanın başlangıç hükümlerini
kim değiştirdi?
OKTAY VURAL
(Devamla)
o AB Uyum Yasasına karşı olduğumuzu ilan
ettik. Karşı olduğunu
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İmzanız nerede?
OKTAY VURAL
(Devamla) İmzamız da yok. İmzamız olan var diyorsa, o
yalanını aynen iade ederim. Cehaletle siyaset olmuyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Orada hükûmeti temsil eden ortağın
vardı, ortağın.
OKTAY VURAL
(Devamla) Hadi, yürü oradan. Şimdi bırak da konuşalım.
Bırak da konuşalım Kayserili, bırak da konuşalım.
AHMET YENİ
(Samsun) Ağza bak! Kayserili
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz kanun teklifine
karşı olduğumuzu ifade ettik ve bu kanun teklifiyle ilgili ne
Komisyonda ne de Mecliste hiçbir pazarlığa evet diyemeyeceğimizi
ilan ettik.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Orhan Bıçakçıoğlunun konuşma
imkânı olsa da konuşsa burada, Mehmet Gül mezarından kalkıp
gelse de konuşabilse burada.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Komisyonda da Genel Kurula geldiği zaman da herkes her
şeyi görsün dedik. Bizim tavrımız net, açık. Adam gibi
sözümüzü verdik, adam gibi de durduk. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklar onu gösteriyor, bunlar onu gösteriyor.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Şimdi, bakın, tabii bundan
29 Mayıs
2002de Öcalanın idamı Meclise sevk edilsin diyen Sayın Genel
Başkandan sonra, 7 Haziran 2002 tarihinde Sayın Genel
Başkanımız MHPnin bugünkü konjonktürde bununla ilgili, üç
konuyla ilgili hiçbir şart altında kabulü mümkün değildir diye
söyledi.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Koalisyonda ne işiniz vardı?
OKTAY VURAL
(Devamla) - Bakınız, o gün, AK PARTİ Grubu adına Bülent
Arınç: Ölüm cezasının kaldırılması konusu
geldiğimiz noktada bir zaruret ifade etmektedir. TBMM tutanakları, 1
Ağustos 2002:
AK PARTİ
Grubu Adına Mehmet Ali Şahin Ölüm cezasının
kaldırılmasını parti olarak, grup olarak biz de istiyoruz.
1 Ağustos 2002, TBMM tutanağı.
AK PARTİ
Grubundan Dengir Mir Fırat: Asamadınız, bundan sonra da
asamayacaksınız. diyerek iradenizi de ortaya koymuş.
Şimdi,
bununla Milliyetçi Hareket Partisiyle aşık yapamazsınız ki.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Astınız mı, astınız mı?
OKTAY VURAL
(Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tek başına iktidar
olsaydı onun Meclis Genel Kuruluna ineceğini siz görecektiniz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - 99dan 2002ye kadar üç yıl niye
asmadınız? Üç sene
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sen yap o zaman! Sen yap, sen!
OKTAY VURAL
(Devamla) - Bakın, şimdi, teröristbaşıyla
(AK PARTİ
ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL
(Devamla) -
Teröristbaşını affetmek için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) -
buraya Terörle Mücadele Kanununu getirenler
teröristbaşını
Milliyetçi Hareket Partisine yöneltecekleri
hiçbir şey yoktur. Burada, tutanaklar işte burada.
AHMET
AYDOĞMUŞ (Çorum) - Ya sizin milletvekili Ali Güngörü niye ihraç
ettiniz, niye?
MUHARREM VARLI
(Adana) Sana ne.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ali Güngörü niye ihraç ettiniz partinizden?
Mehmet Gül gibi bir babayiğidi niye ağlattınız?
MUHARREM VARLI
(Adana) Sana mı soracaktık?
OKTAY VURAL
(Devamla) Teröristbaşının idamıyla ilgili kanunun
maddelerine geçilmesinden itibaren 41
tane AKPli vekil Evet. demiştir.
AHMET
AYDOĞMUŞ (Çorum) Buraya çıkıp asparagas haberler
yapmayın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bahçeli Asmayacağımıza
söz verdik. diyor, söz
OKTAY VURAL
(Devamla) İdamla ilgili 1inci maddesine AKPli vekillerin bir
kısmı kabul, bir kısmı katılmamış, bir
kısmı reddetmiştir. Geçici madde 1de AKPli vekillerden 26
tanesi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 9 tane
MHPli katılmamış.
AHMET
AYDOĞMUŞ (Çorum) - Ozan Arifi
bir dinle, Ozan Arif ne diyor bir dinle.
OKTAY VURAL
(Devamla) İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanunun tümünün
oylamasında
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Ali Güngörü niye ihraç ettiniz?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Parti broşürü o, parti broşürü.
OKTAY VURAL
(Devamla)
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerimiz ret oyu veriyor, 1
tane AKPli
BAŞKAN
Sayın Vural, teşekkür ederim.
AHMET
AYDOĞMUŞ (Çorum) - Siz ihraç
ettiniz, bunu burada bu millete açıklayın.
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi, madem siz bunlara evet dediniz
BAŞKAN
Sayın Vural, teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Hatip kürsüyü
işgal ediyor.
BAŞKAN
Arzu edersiniz susturun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, hayır, ya davet edeceksiniz ya ara
vereceksiniz. Bakın, benimkinde ara verdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Söyledim
Sizi de dinledik.
Sayın Vural,
teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Biraz önce idamın kaldırılmaması
gerektiğini söylediniz. Şimdi size hodri meydan. Hodri meydan.
İktidardasınız, yeterli çoğunluğunuz var,
getirmezseniz namertsiniz!
Saygılar
sunuyorum.(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
SEDAT KIZILCIKLI
(Bursa) Üç sene niye getirmediniz? O zaman namert mi oldunuz siz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şunu unutma, şunu unutma, şunu
unutma: Bu ibret belgesi, af belgesi bu. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Bülent Arınçın konuşması burada, tutanaklarda.
AHMET YENİ
(Samsun) İbret belgesi burada, millet bunu unutmuyor. (AK PARTİ ve
MHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 22.12
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2010
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı:
442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare
ve Kurumların 2008 Bütçe
Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve
Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S.
Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz İzmir Milletvekili Sayın Mehmet
Tekelioğlunda.
Buyurun
Sayın Tekelioğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MEHMET S.
TEKELİOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
14üncü madde
yükseköğretimle ilgili olduğu için ben de bu konuda birkaç
düşüncemi dile getirmek istiyorum.
Burada biraz önce
konuşan arkadaşlarımız YÖK ne iş yapıyor?
dediler. Ben YÖKün ne iş yaptığını rakamlarla ortaya
koymaya çalışacağım.
Biliyoruz ki
Türkiyede yükseköğretim her zaman problemli. Bu problemi kökünden
çözmenin yolu da Türkiyede Anayasayı değiştirmek ama
Anayasaya sıkıca sahip çıkanlar olduğu müddetçe bunu
yapmak elbette ki güç oluyor. Dolayısıyla Türkiyede zihniyetleri
değiştirmek ve yükseköğretimi gerçek bir demokratik ortama
kavuşturmak için de birçok şey yapmak gerekiyor ama bunlardan önce de
mesela 12 Eylül yönetimine 1980lerin sonunda fahri doktora unvanı verildi
İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi tarafından Kenan
Evrene.
Dolayısıyla önce bu
zihniyetin değişmesi,
kime fahri doktora verileceğini iyi tayin edilebilen
bir hukuk anlayışına ihtiyaç var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, ilk sözüm, yükseköğretimle ilgili rakam dedik
madem, daha dün Bakanlar Kurulundan çıkan yükseköğretimde
bursların 180 liradan 200 liraya çıkarılması olsun. Bu
önemli bir gelişme. 45 liradan aldığımız bu
rakamı şimdi 200 lira seviyesine çıkarmış bulunuyoruz.
Yükseköğretimde
en önemli iş okullaşma oranı. Dolayısıyla da bunun
için kontenjanların sürekli olarak artırılması gerekir. Bu
artışı son dönemlerde önemli ölçüde gerçekleştirmiş
olduk. 2008-2009 arasında kontenjanlar yaklaşık yüzde 25
artırıldı. Bu dönemde de bunların çok daha fazla
artırılacağı muhakkak.
Arkadaşlar,
Türkiyede öyle oldu ki 1986-87de tıp fakültesi Türkiyede 21 taneyken
öğretim üyesi 2.007 taneyken, kontenjan 5.099muş. 2006-2007de
tıp fakültesi sayısı 47ye çıkmış, öğretim
üyesi sayısı 8.512ye çıkmış yani 6.500 kişi
artmış ama kontenjan sadece 18 kişi artmış.
İşte bu yanlışlıkları düzeltiyor YÖK. Bakın,
fakülte sayısı 2 kat artmış, öğretim sayısı
4 kat, öğrenci sayısı sadece 18 artmış.
Dolayısıyla, bunları artırmak gerekiyordu. Tıp
fakültesi kontenjanları 2008de yüzde 27, 2009a yüzde 16
artırılmış. Böylece de Türkiyenin çok önemli bir problemi
olan doktor eksiğini giderme yolunda önemli gayretler sarf ediliyor.
Türkiyede
okullaşma oranını artırmanın bir başka yolu da
tabii ki üniversite sayısını ve açık öğretime
ulaşım imkânlarını artırmaktı. Bunlar için de
2003ten bu yana 41 tane devlet üniversitesi, 22 tane vakıf üniversitesi
kurulmuş ve açık öğretime ulaşma imkânı herkes için
geliştirilmiş. Geçtiğimiz yıl beş açık
öğretim programı herkese açık hâle getirilmişti, bundan
sonra da bütün açık öğretim programlarının herkese
açık hâle getirilmesine gayret sarf ediliyor. Türkiyede yükseköğretimde
okullaşma oranını OECD ortalaması olan yüzde 50ler, 60lar
seviyesine çıkarmak için olanca gücüyle YÖK çalışıyor.
14üncü madde,
biraz öğretim üyesi teminiyle ilgili. Öğretim üyesi temini yolunda da
son dönemlerde çok büyük gayretler var. Öyle ki, 1416 sayılı Kanunla
son üç yılda yurt dışına 1.400 öğrenci
gönderilmiş, öğretim üyesi yetiştirilmesi için, mastır ve
doktora için. Önümüzdeki üç yıl içerisinde bu sayının 5 bine çıkarılması
hedefleniyor. Böylece de Türkiyede öğretim üyesi gerçek bir ihtiyaç; bu
sayıyı Türkiye üniversitelerinin ihtiyacına göre ayarlamak
gerekiyor. Öğretim üyesi yetiştirilmesine sadece devlet değil,
vakıf üniversitelerinin de katkı vermesi için yeni planlamalar, yeni
çalışmalar yürütülüyor.
Ayrıca,
YÖKün yeni bir burs programı var. Bu burs programıyla her yüksek
lisans öğrencisi, yüksek lisans eğitimi boyunca üç ay, doktora
öğrencisi bir sene, doktora sonrası öğretim üyeleri, isterlerse,
bir sene müddetle YÖKün temin ettiği burslarla yurt dışına
çıkabilecek hâle geldiler. Bu da gerçekten önemli bir çalışma.
Bölge
üniversitelerinin öğretim üyesini ortak kullanmaları yolunda YÖKün
bir projesi var. Bu proje de çok önemli bir şey. Bölge üniversitelerinin
öğretim üyesi havuzundan istifade etmeleri, böylece öğretim üyesi
ihtiyacının giderilmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET S.
TEKELİOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir başka
husus, YÖKün öğretim üyesi talebiyle ilgili tutumu. Burada bu da bir
eleştiri konusu olmuştu. Değerli arkadaşlarım, 2009da
3 bin olan kadro talebi, YÖKün talebiyle 5 bine
çıkarılmış; 2010 için bu, 7 bin olarak tayin edilmiş.
Mesleki ve teknik
eğitimde çok önemli bir gelişme sağlanıyor; bu da
Türkiyede yeni teknoloji fakültelerinin kurulması. Birçok önceki fakülte
kapatılıyor, bunların yerine teknoloji fakülteleri kuruluyor ki
bu çok önemli bir gelişme. Mesela, teknik eğitim fakülteleri
kapatılıyor ve teknoloji fakülteleri kuruluyor. Böylece, uygulamaya dönük
mühendis yetiştirmeye yarayan bir uygulama içerisine girilmiş oluyor.
Meslek
yüksekokullarında da yeni bir atılım var. Bu projeyle de
altı dönem olarak düşünülüyor, iki yıl ve altı dönem;
yarısı okulda, yarısı uygulama alanlarında geçecek.
Tabii, bu konuda
benim söyleyeceğim daha pek çok şey var ama sürem doldu.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tekelioğlu.
Muğla
Milletvekili Sayın Mehmet Nil Hıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu ilerleyen saatinde sizlere
birkaç tane rakam verip, değerli zamanınızı gerçeklerle
geçirmenizi temin etmeye çalışacağım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarımız burada zaman zaman
yaptıklarımıza itiraz etseler de rakamlar yalan söylemiyor. Onun
için, ben bu rakamları hatırlatmayı milletimizin
karşısında bir borç olarak telakki ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, sadece AK PARTİ döneminin nereden başlayıp
nereye geldiğini anlatmak istiyorum. Enflasyon rakamları TÜFE
dediğimiz tüketici fiyat endeksinde, 2002de yüzde 45le
başlamış, 2009 Kasım ayı itibarıyla yüzde 5,53e
düşmüş. Üretici fiyat endeksimiz 2002de yüzde 50,1le
başlamış, 2009 Kasım itibarıyla yüzde 1,51e
düşmüş. Yani milletin cebindeki paranın değeri takriben
yüzde 48 oranında muhafaza edilmiş, korunmuş.
Yine, faiz
oranlarında devlet iç borç senetlerini esas alsak, 2002de yüzde 63,80
olan faizler, 2009 Kasım, Aralık itibarıyla yüzde 9a
düşmüş. Interbankın gecelik faiz oranlarını esas
aldığımızda, 2002de yüzde 44 olan gecelik faizler, 2009un
Aralık ayı itibarıyla yüzde 6,5a düşmüş.
Yatırımcılarımız,
sanayicilerimiz yatırım yapmak için bankadan aldıkları
kredilerde kredinin faizini dahi ödeyemez durumdayken bugün
aldığı krediyle on yıl, hatta geriye dönük beş
yılı faizsiz olmak üzere kredilendirilmekte.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne kadar kredi verilmiş, onu da söyle.
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Tasarruf mevduatı faiz oranlarında, yani
milletimizin göz nuru, alın teri bankaya yatırdığı
paralarda, 2002de enflasyonun altında yüzde 48 olarak faiz verilirken
Temmuz 2009 itibarıyla, enflasyonun yüzde 6,5 olmasına rağmen,
tasarruf mevduatlarına verilen faiz oranı yüzde 17. Yani, enflasyonun
10,5 puan üzerinde tasarruf mevduatları değerlendirilmiş.
Köylüye sahip
çıkmak, millete sahip çıkmak bu rakamları anlamakla mümkün olur.
Gecelik faiz oranları yine 2002nin on birinci ayı itibarıyla
borç alanlar için yüzde 44, borç verenler için yüzde 51miş. 2009un yine
on birinci ayı itibarıyla borç alanlar için yüzde 6,5a
düşmüş, borç verenler için yüzde 9a düşmüş.
Yine, sanayiciyi,
iş adamımızı nereden nereye getirdiğimizi
arkadaşlarımızın dikkatine sunmayı istiyorum.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) Kredi kartı faizlerini biliyor musun? Kredi kartı faizleri
yüzde 50.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, gayrisafi yurt içi hasıla
2002 yılında kişi başına 3.358 dolar iken 2008
itibarıyla 10.339 dolara çıkmış. Dolar bazında
söylüyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Borçları da söyle, taraflı davranma.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Geleceğim, borçlara da geleceğim arkadaşlar.
Merkez
Bankamızın brüt döviz rezervini 2002de
baktığımızda -milyar dolar olarak- 27 milyar dolar
olduğunu görüyoruz. Eylül 2009 itibarıyla 70 milyar dolar
olduğunu görüyoruz. Global krize rağmen Merkez Bankası milletin
gücünü, milletin yatırım hacmini Türkiye Cumhuriyetinin yurt
dışındaki güvenilirliğini gösteren en önemli göstergelerden
birisi.
Değerli
arkadaşlar, dış ticaret hacmimizde 2002de 36 milyar dolar olan
ihracatımız, 2008 yılı itibarıyla 131 milyar dolara
çıkmış, kümülatif olarak 2009da 83 milyar dolara
çıkmış.
ALİM
IŞIK (Kütahya) - İthalatı da söyle.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Söyleyeceğim arkadaşlar.
İthalatımız
da 2002de 51 milyar dolar ithalat varken, 2009 kümülatif rakamı 111
milyar dolara çıkmış, ki sizin zamanınızdaki
karşılama oranı yüzde 69,9 iken, 2009 Aralık
itibarıyla ihracatın ithalatı karşılama oranı
yüzde 74e çıkmış.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin dış borç stokunu söyledi
arkadaşlarımız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Teşekkür ediyorum.
2002
itibarıyla dış borç stokumuz 88 milyar dolar iken, 2008
yılı sonu itibarıyla 150 milyar dolara çıkmış
ancak dikkatinizi çekmek gerekirse, 2002 yılında bütçe hacmi 166
milyar dolar iken, bugünkü bütçe hacmimiz 950 milyar dolara çıkmış.
Değerli
arkadaşlarım, bu, Maastricht ve Kopenhag kriterlerinin en güzel
şekilde uygulandığının ifadesidir.
Değerli
arkadaşlarım, gecenin bu saatinde daha sizlere sunmak istediğim
çok rakam var. Bu rakamlar yalan söylemiyor. Bu rakamlar Türkiye'nin nasıl
idare edildiğini gösteriyor. Hepinizi bu rakamları daha hassas, daha
dikkatli incelemeye davet ediyorum.
Saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hıdır.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan, teğet geçtiği söylenen
ekonomik krizle beraber birçok ilde olduğu gibi Burdur ilinde de yediemin
depoları icra takiplerinden dolayı binlerce araçla doludur. Bu
araçlar arasında biçerdöverler, tırlar, otobüsler, kamyonetler, binek
otolar, traktörler ve motosikletler, hatta tarım alet ve makineleri
mevcuttur. İcra parasını bulan yediemin park parasını,
yediemin park parasını bulan icra parasını bulamıyor.
Yine yaşanan
ekonomik krizle beraber, yaş meyve ve sebze üreticileri, tahıl üreticileri
ve hayvan üreticileri perişan durumdadır. İcra takibinden bir
türlü yakalarını kurtaramamaktadırlar. Bu geçiş döneminde
durumlarını düzeltmek isteyen vatandaşlarımıza, devlet
bankalarından hiç olmazsa iki yıl süreyle faizsiz kredi
kullandırmayı uygun bulur musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
az önce tütün işletmeleriyle ilgili olarak, bu işletmelerin hazinece
ve diğer kurumlarca değerlendirileceğini, dolayısıyla
kapatılacağını söylediniz.
Şimdi,
16/6/2008 tarihinde Sayın Başbakana yönelttiğim yazılı
soru önergesinde yer alan 2nci ve 3üncü sorularım aynen şu
şekildedir:
Değişik
bölgelerde 47 adet olarak bilinen Tekel yaprak tütün işletme tesislerinin
satılması ya da kapatılması düşünülmekte midir?
Şayet bu
işletmeler elden çıkartılacaksa ya da kapatılacaksa, bu
tesislere sevk ettiğiniz işçilerin akıbeti ne olacaktır?
Bu önergeme, 6 Ağustos 2008de Başbakan adına selefiniz
Sayın Unakıtan aynen şu cevabı vermişti, 2nci ve
3üncü soruma cevap olarak, Yaprak tütün işletme müdürlüklerinin
satılması ya da kapatılması öngörülmemektedir.
demiştir.
Şimdi
soruyorum: Ne oldu da ne değişti de tütün işletmelerinin
kapatılmayacağını söyleyen ve bunu Başbakan adına
yazılı olarak cevaplayan Hükûmet bu sözünden dönmüştür?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, GDOlu ürünler için ülkemizde kontrol
laboratuvarlarının yetersiz olduğu hepimizce bilinmektedir.
2010
yılı içinde bu konuda hangi çalışmalar
yapılacaktır? Farklı illere bu laboratuvarların
yapılması için planlar var mıdır? Bu konu için ne kadarlık
bir ödenek ayrılmıştır?
İkinci
sorum: 2010 yılı için bütçeden tarımsal sulamaya, GAP bölgesinde
ve Adıyamanda ne gibi çalışmalar yapılacaktır? Bunlar
için ne kadarlık bir bütçe ayrılmıştır?
Son sorum
Sayın Bakanım, lütfen cevap vereceksiniz: Belediyelerin ve diğer
kamu kuruluşlarının öğrencilere burs vermesini zorunlu
kılan bir yasa teklifi getirirsek Hükûmet olarak destek olacak
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
üniversitelerimizin en önemli sorunlarından birisi döner sermayeleri
aracılığıyla verilen hizmetlerden yapılan yasal
kesintilerin yüksek olmasıdır. Bu nedenle, üniversite-sanayi iş
birliği de istenen düzeyde geliştirilememektedir. Döner sermaye
gelirlerinden yapılan yasal kesintilerin azaltılması yönünde bir
çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir düzenleme
yapılabilir mi?
İkinci
sorum: İstemeleri hâlinde Açık Öğretim Fakültesi
öğrencilerine öğrenim harcı ve katkı kredisi verilmesine
yönelik bir düzenleme mümkün müdür? Özellikle bu sene Açık Öğretim
Fakültesi öğrenim harcını yatıramayan çok sayıda
öğrencimizin olduğu gerçeğini de dikkate alarak bu soruyu
sizlere sordum. Görüşünüzü almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakana
soruyorum: Yedi yıllık AKP İktidarında ekonominin ne kadar
kötü yönetildiğini paylaşmak istiyorum. İthalat 2002den 2008e
yaklaşık yüzde 50 artmıştır. Dış ticaret açığı,
2002den 2008e yüzde 41 artmıştır. Cari işlemler
açığı, 2002den 2008e 1,5 milyar dolardan 38,8 milyar dolara
ulaşmıştır. Cari işlemler açığının
millî gelire oranı, 2002den 2008e yüzde 0,8den yüzde 8e ulaşmıştır.
AKP İktidarı cumhuriyet tarihinin en yüksek borçlanmasını
yaparak iç borç stoku 2002den 2008e yaklaşık 128 milyar
artmıştır. Özel sektör borç yükü aynı dönemde yüzde 455
artmıştır. 2009da da yükselme oranı aynı şekilde
devam ediyor. Bu kötü gidişatı durdurmak için ne gibi projeleriniz
vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
Değerli
Gaziantep Milletvekili Kardeşim Sayın Özdemirin sorusuyla
başlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii yedi yıllık AKP İktidarının
aslında performansı ortada. (AK PARTİ sıralarından AK
PARTİ sesleri) Bugün, eğer Türkiye, son altmış
yılın en büyük krizinin yaşandığı bir dünyada
hiçbir uluslararası kuruluşa el açmadan krizi kendisi yönetip, kredi
notu artmışsa, risk pirimi dünyada en az artan veya birçok
Batılı Avrupa ülkesine oranla daha iyi konumda olan bir ülke ise,
bu, Türkiye iyi yönetiliyor demektir. Her şey ortadadır değerli
arkadaşlar. Bugün faiz, hazinenin borçlanma faizi cumhuriyet tarihinin en
düşük düzeyinde ise bu bir başarıdır. Enflasyon son
kırk yılın en düşük düzeyinde ise bu bir
başarıdır. Doğrudur, cari açık
artmıştır bu dönemde. Dünyada emtia fiyatları zirveye
çıkmıştır. Petrol fiyatları 2002de 20-25
dolardı. Geçen sene, bahsettiğiniz rakamlara
ulaştığı dönemde 147 dolara kadar
çıkmıştır. Bunda hangi hükûmet olursa olsun hiç fark etmez
çünkü petrol fiyatlarını biz belirlemiyoruz, doğal gaz
fiyatlarını biz belirlemiyoruz. Aynı şekilde, diğer
emtia fiyatlarını da biz belirlemiyoruz. Ama biz bunu yönettik, 40
milyar dolarlık cari açığı biz yönettik değerli arkadaşlar.
Türkiye, bir finans krizine girmeden, bir istikrarsızlık
yaşamadan, bir makroekonomik istikrarsızlık yaşamadan bu
krizi başarılı bir şekilde atlatmıştır.
Bakın
Cumhuriyet tarihinde en fazla borçlanma. diyorsunuz. Bugün bütün dünyada -ben
yıllarca ülkeleri dışarıda analiz ettim- çok açık,
herkes ülkelerin borcunun millî geliri oranına bakar. Tekrarlıyorum:
Bakın, Türkiyenin net kamu dış ve iç borcunun millî gelire
oranı geçen sene yüzde 28e inmiştir. Bu oran 2002 yılında
yüzde 66 idi. Brüte geçerseniz, yine benzer rakamlar var, benzer oranlar var.
Türkiyenin net dış borcunun, bakın, net dış borcunun
millî gelire oranı 2008 yılı sonu itibarıyla yüzde 3ün
altına indi, net dış borcu. Neden? Çünkü Merkez
Bankasının rezervleri yükseldi, Türkiyenin dış borcunda da
önemli bir artış yaşanmadı. Özel sektörün borçlarında
var artış ama özel sektörün aktiflerine de bakmanız lazım,
bilanço büyüklüklerine de bakmanız lazım. Bugün Ülker, gidip
Belçikanın, dünyanın en büyük şirketini, yani çikolata
şirketini alıyorsa bunu da hesaba katmanız lazım. Bunu
eğer borçlanarak yapıyorsa, bunu da hesaba katmanız lazım.
Onun için,
değerli arkadaşlar, bizim Hükûmetimiz bu krizi de çok iyi
yönetmiştir, kendi kaynaklarıyla yönetmiştir, kendisi
yönetmiştir, başkasına da el açmamışızdır ve
performans da ortadadır; kredi notumuz yükselmiştir, birçok
göstergede Türkiye bugün komşularına oranla, Doğu Avrupa
ülkelerine, Batı Avrupa ülkelerine göre çok daha iyi konumdadır. Bunu
rakamlarla da zaten bütçe açış konuşmamda çok açık bir
şekilde sizlere ifade ettim.
Değerli
arkadaşlar, iki yıl süreyle faizsiz kredi
Tabii ki bütçe
imkânları el verirse bunlar oturulup düşünülebilir ama şu an
itibarıyla böyle bir şey öngörmüyoruz çünkü iki yıl süreyle ne
kadar kredi vereceğiniz de önemli tabii, bunun maliyeti
Bizim faizsiz
kredi verdiğimiz kesimler var. Esnaf kredilerinde faiz oranları yüzde
40ın üzerindeydi yani 2002de ama bugün yüzde 8ler civarında.
Dolayısıyla, birçok kesime aslında ekonomik istikrarla birlikte
biz çok daha düşük finansman maliyetleriyle zaten bu kredi
imkânlarını sağlıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, yaprak tütün işletmeleriyle ilgili olarak, tabii ki,
şu anki
Ben orada koşullu bir cevap verdim, dedim ki: Eğer
herhangi bir bölgede ekonomik faaliyet anlamında sürdürülebilecek,
yapılacak pek bir şey yoksa, orada binaları tutmanın, orada
bir tesisi atıl tutmanın bir anlamı yok, diğer kamu
kuruluşlarına gerekirse tahsis ederiz. Bunda yanlış, burada
tutarsız bir şey söz konusu değildir.
GDOlu ürünler
için, kontrol laboratuvarları eğer bugün yetersizse eminim, tabii ki
Tarım Bakanlığımız gereğini yapacaktır ve o
konuda gerekli adımları atacağız.
2010
yılında tarımsal sulamaya, GAPa, Adıyamana ne kadar para
konusunda arkadaşların verdiği rakama bakayım: 2010
yılında merkezî yönetim bütçesinden GAP bölgesine yapılacak
yatırım tutarı 4 milyar liradır, 2009 yılında bu
tutar 3,3 milyar liraydı, 2008-2012 döneminde yapılacak
yatırım miktarı 16 milyar liradır. Adıyamana
ilişkin veriler yok ama daha sonra bulursam size iletmeye çalışırım.
Bu arada sizi
tebrik ederim gerçekten, hemen hemen bütün maddeler üzerinde Adıyamanla
ilgili bir şey soruyorsunuz, güzel bir şey.
BAŞKAN
Zamanınız doldu Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Programa göre
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
oylanmamış maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını
yapmak için 23 Aralık 2009 Çarşamba günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 22.47