DÖNEM: 23 CİLT: 57 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
40ıncı
Birleşim
23 Aralık 2009 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442)
2.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, Sivas Milletvekili Hamza Yerlikayanın,
mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Sivas Milletvekili Hamza
Yerlikayanın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
IV.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, emekli aylıklarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/10709)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.05te açılarak altı oturum yaptı.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (S.
Sayısı: 442) ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443), görüşmelerine
devam edilerek 15inci maddesine kadar kabul edildi.
İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral, Artvin Milletvekili Ertekin Çolakın,
şahsına,
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Erzurum Milletvekili Muhyettin
Aksakın, grubuna,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
grubuna,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
23 Aralık
2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere birleşime 22.47de son verildi.
Meral
AKŞENER
Başkan
Vekili
Yusuf
COŞKUN Gülşen
ORHAN
Bingöl Van
Kâtip Üye Kâtip
Üye
23
Aralık 2009 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, programa göre 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442)(x)
2.-
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi kabul edilmişti. Şimdi
15inci maddeyi okutuyorum:
Fonlara
ilişkin işlemler
MADDE 15 - (1)
Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca temini
gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve
NATO altyapı yatırımları için yıl içinde
yapılacak harcamalar, 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla
kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye
konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdi imkanlar birlikte
değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit
edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.
(2) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödeneklerden birinci fıkra hükümleri gereğince tespit edilecek
tutarları; Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödeneklerden helikopter, uçak alımları ile revizyonlarına, hava
araçlarına füze önleme, tespit sistemlerinin takılmasına ve
Helikopter Elektronik Harp (HEWS) projesine ilişkin tutarları; Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen
mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden
motorbot alımına yönelik tutarları; Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
araştırma gemisi alımına yönelik tutarları; ilgili
hizmetleri gerçekleştirmek üzere Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye
ilgisine göre Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı,
Sağlık Bakanı veya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
yetkilidir.
(3) Savunma
Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir
yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan Milli Savunma
Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve
geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Akif Hamzaçebi,
Trabzon; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Behiç Çelik, Mersin;
şahsı adına Mehmet Emin Tutan, Bursa; Fazilet Dağcı
Çığlık, Erzurum milletvekilleri.
İlk söz Akif
Hamzaçebiye aittir.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının 15inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamadan önce sizleri saygıyla
selamlıyorum.
15inci madde
hemen her yılın bütçe kanun tasarılarında yer alan fonlara
ilişkin bir maddedir. Klasik olarak bu tasarıda da yer
almış durumda. Savunma Sanayii Destekleme Fonunun
kullanımına ilişkin bazı hususları düzenlemektedir.
Bu madde
vesilesiyle bütçenin bazı konuları üzerinde, Hükûmetin bazı
alanlardaki politikaları üzerinde görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Öncelikle, gelir
bütçesinin görüşülme usulü hakkında önemli gördüğüm bir hususu
sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Bütçeler, bütçe müzakerelerinde
görüşme konusu yapılırken genellikle işin harcama yanı
üzerinde durulmaktadır, gelir bütçesi görüşmeleri arada kaybolup
gitmektedir. Örneğin, 2010 yılında bu ekonomiden 193 milyar TL
tutarında bir vergi tahsil edilecektir, vergi dışı
diğer gelirlerle birlikte bu rakam 230 milyar TLdir ancak görüşmeler
genellikle 286 milyar TLlik harcama bütçesi üzerinde
yoğunlaşmıştır. Oysa, bu harcamanın
finansmanı için vatandaş çok önemli tutarda vergi ödeyecektir, bu
gelir bütçesinin bu nedenle çok ciddi bir şekilde ele alınması
gerekir ama gelir bütçesi, diğer harcama bütçelerinin içerisinde kaybolup
gitmektedir. Bu öteden beri böyle olmuştur, bunun mutlaka
değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu, bütçe
hakkıyla bağlantılı olarak değerlendirmek istiyorum.
Demokrasilerde, devletin yapacağı harcamaların büyüklüğüne
ve kapsamına ve bu harcamaların yapılabilmesi için halkın
ödeyeceği vergilere millet karar vermektedir. Buna bütçe hakkı
diyoruz. Yani, bütçe, aslında milletin bir belgesidir. Millet, bu
hakkını, temsilcileri, yani milletvekilleri vasıtasıyla
kullanır.
Bütçe
hakkının tarihi, temel hak ve özgürlüklerin tarihi kadar eskidir.
1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirgesinin 14üncü maddesi, bugün bile geçerliliğini koruyan son
derece temel bir ilkeyi koymuştur. Kamu harcamalarına, bu
harcamaların finansmanını oluşturan vergilere, bu
vergilerin miktarına, süresine ve tahsil usulüne millet karar verir der.
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi.
Evet, bütçe, bu
çerçevede bir kaynaklar ve harcamalar dengesidir. Harcamalar vatandaş için
yapılır, bu harcamaların finansmanını oluşturan
vergileri de vatandaş öder. Dolayısıyla, bütçeler,
vatandaşın tercihini yansıtmak zorundadır. Vatandaş bu
tercihini temsilcileri aracılığıyla, yani milletvekilleri
aracılığıyla yansıtıyor, gösteriyor demek,
sorunun esasını görmezlikten gelmektir. Bu, doğru değil.
Bütçelerin yapımında örneğin Türkiyede uzun bir süre IMFnin
öncelikleri önemli olmuştur, siyasilerin öncelikleri önemli olmuştur,
zaman zaman bürokrat tercihleri önemli olmuştur ama vatandaşın
doğrudan tercihi, isteği bütçelere yansımamıştır,
yansımamaktadır.
Bunu nasıl
çözebiliriz? Yani bu temsilî demokrasiye özellikle bütçe açısından
halkın katılımını nasıl sağlayabiliriz,
bütçeyi nasıl vatandaşın bütçesi yapabiliriz, vatandaşın
tercihlerini yansıtan bir bütçe yapabiliriz? Bunun üzerinde ciddi olarak
düşünmek, durmak gerekir. Bu, bütçe hakkının da gereğidir.
Bunun için bir öneri sunuyorum. Önerim şudur: Gelir vergisi ödeyen bütün
mükellefler, ücretliler dâhil, dolduracakları bir formda kamu
harcamalarının hangi alanlarda dağıtılması
gerektiği konusunda tercihlerini bildirsinler. Gelir İdaresi bu
mükelleflere bir form dağıtır, kamu harcamalarını
burada kategorize eder, gruplandırır; mükellefler de ödedikleri gelir
vergisinin yüzde 1i tutarında bir meblağı diledikleri kamu
harcaması arasında dağıtsınlar. Bu rakam -2010
yılı bütçesi için 42 milyar TLlik gelir vergisi
tahsilatını dikkate alırsak- 400 milyon TLdir. 400 milyon
TLlik tutarı vatandaşlar dilediği kamu harcamasına
dağıtsın ve vatandaşın tercihini yansıtsın
bu yüzde 1lik bütçe. Görülecektir ki vatandaşın tercihi ile
bütçelerin, hükûmetlerin tercihi, yani vatandaş bütçesi ile resmî bütçe
arasında çok ciddi fark olacaktır, uçurumlar meydana
çıkacaktır. Yüzde 1in miktarı önemli değil ama yüzde 1le
vatandaşın ortaya koyduğu tercihi hükûmetler dikkate almak
zorunda kalacaktır. Bu onlar üzerinde bir baskı
oluşturacaktır, bütçe o zaman gerçekten vatandaşın tercihlerini
yansıtan bir bütçe olabilecektir. En azından hükûmetler
vatandaşın tercihini etkilemek, onu değiştirmek konusunda
daha ciddi davranacaklardır, hükûmetler bütçeler konusunda daha hesap
verebilir bir yaklaşımı benimseyeceklerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi Tekel işçileri
konusuna gelmek istiyorum. En son Tekel işçilerinin Sıhhiyede
yaptığı eylem nedeniyle ortaya çıkan özelleştirme
mağdurları konusuna değinmek istiyorum. Sıhhiyedeki
işçiler günlerdir seslerini duyurmak istiyor. Biz muhalefet olarak bu
sesleri duyduk ama iktidar partisi, Hükûmet işçilerimizin seslerini
duymuyor.
Özelleştirme
mağdurları dedim. Bunu gelişigüzel kullanmadım.
Mağdur kelimesi bizim siyasi terminolojimizde çok sıkça
kullanılan, çok sıkça kullanıldığı için de
popülist algılamalara yol açan, âdeta etkisini yitiren bir kavram. Bunu
biliyorum ama yine de özelleştirme mağdurları
kavramını kullanmak istiyorum çünkü bunu Türkçede daha iyi
anlatabilecek bir kelime yok. Tekel işçileri özelleştirme
mağdurudur.
Şimdi, bu
işçilerin işlerini kaybetme tehlikesi nedeniyle Hükûmetin onlara
sunmuş olduğu çözüm doğru bir çözüm değildir. Bu,
aşağı yukarı dört beş yıldır bir çözüm
olarak bu işçilere, özelleştirme sonucu özelleştirilen
işletmelerde işlerini kaybeden işçilere sunulmaktadır. Bu
çözüm, on ay süreyle kamuda geçici işçi olarak asgari ücretle
çalışmaktır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet 2007 yılında bir yasa çıkardı ve
kamuda altı aydan fazla çalışan işçileri kadroya aldı,
daimî işçi kadrosuna aldı. Bakın, bunlar yıllardır on
iki ay süreyle ilgili kamu kurumunda, Tekelde çalışmış
işçiler. 11 bin, 12 bin Tekel işçisi var. 17 bin de daha önce bu
şekilde işini kaybetmiş, kamuya geçici işçi olarak
alınmış işçiler var. Bunlar, özlük haklarını
kaybederek, âdeta asgari ücretle yaşam boyu çalışmaya mahkûm
edilmişlerdir. Bir yandan 217 bin, 218 bin işçiyi daimî işçi
olarak devletin kadrolarına alacağız, öte taraftan
özelleştirme mağduru bu işçileri on ay süreyle hayatları
boyunca asgari ücretle çalışmaya mahkûm edeceğiz. Aynı
işi yapan benzerleri, İş Kanununun kendisine sağladığı
olanaklardan yararlanacak ama bunlar geçici işçi olduğu için
İş Kanununun sağladığı olanaklardan da
yararlanamayacak. Eşit işe eşit ücret bir evrensel
kuraldır. Gelin bu işçilerin sorunlarını çözelim, bunlara
kulak verelim. Bu, sosyal devletin gereğidir. Bunlar yan gelip
yatıyor, havadan para alıyor yaklaşımında
bulunulacak işçiler değildir. Bu doğru değildir; bunlara
iş verildi de mi çalışmadı bu işçiler?
İşletmeleri özelleştirildi, onlar işsiz kaldı. Evet,
gelin sizi asgari ücretle alalım demek, ölümü gösterip, sıtmaya
razı etmek demektir. Bu doğru bir yaklaşım değildir.
Bu konuda 5inci maddede vermiş olduğumuz önerge reddedilmiştir
ama fırsat kaçmış değildir. Bu bütçe kanununa, 28 inci
maddeye böyle bir önergeyi ekleyebiliriz. Hükûmet bütçe kanununa bunun
konulmasını uygun görmüyorsa başka bir yasal düzenleme de
yapabiliriz. Bu, sosyal devlet olmanın gereğidir; bu, eşitlik
ilkesinin gereğidir.
Ayrıca
şunu da ifade edeyim: Adalet ve Kalkınma Partisi, bugüne kadar yani
2003-2009 döneminde kamuya toplam 351 bin memur almıştır
değerli arkadaşlar. Bu, dikkatten kaçmaktadır. Her yıl
bütçe kanunlarında yer alan, örneğin 2010 yılı Bütçe Kanun
Tasarısında, alınacak memur sayısı 25 bini geçemez
şeklindeki sınırlamalar yanıltıcıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet, o sınırlamalar
yanıltıcıdır yani bir sayısal sınırlama var
ama öte taraftan kamudan emekliye ayrılan, istifa yoluyla ayrılan
memurların ve sözleşmeli personelin yerine, belli bir oranı
geçmemek üzere atama yapılacağı da söylenmektedir. Bu hüküm
ihmal edilmektedir. Bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi 351 bin devlet
memuru ve 158 bin de sözleşmeli personel olmak üzere 509 bin kişiyi
devlete almıştır. Sözleşmeli de belki bir miktar, daimî
işçi düzenlemesi sırasında oradan geçen olmuştur ama devlet
memuru olarak alırsak merkezî yönetimdeki devlet memurlarının
yüzde 20si oranında memuru Hükûmet işe almıştır. Bir
yandan işçileri asgari ücretle on ay süreyle çalışmaya mahkûm
edeceğiz, bir yandan bu sayıda memur alacağız; bu, hakka,
adalete uygun değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerimi burada
bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.
Sayın Çelik,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı bütçesinin 15inci maddesi üzerinde
konuşmak ve bütçe hakkında görüşlerimi arz etmek üzere
karşınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Söz konusu
maddede, Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynaklarının İcra
Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanması
tanımlanmaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya,
stratejik konumu, yer altı, yer üstü zenginlikleri, Türkiye ve Orta Doğu
üzerinde hesabı olan güçlerin bölgedeki oyunları, bazı iş
birlikçilerin bu oyunlara alet olması dikkate
alındığında 1985 yılında kurulan Fonun bugün
daha büyük bir önem arz ettiğini özellikle vurgulamak isterim.
Fonun
kaynaklarına gelince, özellikle bütçeden tefrik edilen ödenek,
silahlı kuvvetlerin vakıflarından yapılacak transferler,
Millî Piyango Yasasının 1inci maddesine uygun olarak ayrılan
gelirler, 1473 sayılı Yasa uyarınca ayrılan gelirler,
müşterek bahislerden ayrılan gelirler, Millî Savunma Bakanlığı
bütçesinden ayrılan ödenekler, Turizmi Teşvik Yasasıyla
verilenler, Toplu Konut Fonu ve Savunma Sanayii Destekleme Fonuna Fondan
dağıtımı yapılacak miktar ve Fonun mal
varlığından elde edilecek gelirler, 1111 sayılı
Askerlik Kanunu uyarınca bedelli askerlikten elde edilecek gelirler,
bağış ve yardımlardan oluşmakta. Bunun yanında
4842 sayılı Kanunun 38inci maddesiyle getirilen hüküm uyarınca
gelir vergisi ve kurumlar vergisi tahsilat toplamı üzerinden Fona yüzde
3,5 oranında bir payın ayrıldığını
görmekteyiz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Emniyet Genel
Müdürlüğünün helikopter, uçak alımları ile revizyonlarına,
hava araçlarına füze önleme, tespit sistemlerinin takılmasına ve
Helikopter Elektronik Harp Projesine ilişkin tutarları Fona
ödemeye, yine Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün
ihtiyacı olan motorbot alımına yönelik tutarları Fona
ödemeye ilgili bakanlar söz konusu metin uyarınca
yetkilendirilmişlerdir.
Dışişleri
Bakanının komşularla sıfır problem, maksimum
entegrasyon politikası içeride güçlü bir ordu ve savunma sanayisiyle
desteklenmedikçe lafügüzaftan ileri geçemeyecektir. Bu itibarla, bize
coğrafyamızın, kültür ve
uygarlığımızın, tarihimizin, dilimizin,
deneyimlerimizin, inançlarımızın emri Fonun oldukça
desteklenmesi, ARGE yatırımlarına ağırlık verilmesi,
MKE fabrikalarının modernleştirilerek fonksiyonlarının
artırılması millî bir görev olmalıdır.
Barışımızın, demokrasimizin yaşatılması
ve onurumuzun korunmasının ülkemizde caydırıcı güç
unsurlarının güçlendirilmesinden geçtiği muhakkaktır.
Geçen yıl Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna gelir ve kurumlar vergisi üzerinden 1 milyar 912
milyon TL para aktarılmıştır. Bu yılın ilk dokuz
ayında teğet geçtiği iddia edilen kriz nedeniyle gelir vergisi
ve kurumlar vergisinden ancak 1 milyar 441 milyon TL pay alabilen bu Fon,
ülkemizi bölgemizin lideri yapmaya yetmeyecektir. Unutmamak gerekir ki, güçlü
Türkiye için güçlü bir orduya ihtiyaç vardır. Güçlü ordu ancak kendi
silahını, kendi helikopterini, kendi uçağını, kendi
topunu ve kendi gemisini üreterek oluşturulur. Güçlü ordu için savunma
sanayimize daha fazla ödenek ayırmalıyız. Ancak bütçe giderleri
içinde geçen yıl yüzde 6lık paya sahip olan savunma giderlerinin bu
yılın ilk beş ayında yüzde 5te kalmış olması
ayrı bir tespittir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe verilerine geçmek istiyorum.
Merkezî yönetim bütçe harcamaları geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 18,6 oranında artarak 239 milyar 542 milyon liraya
ulaşmıştır. Bütçe gelirleri aynı dönemde, geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 0,3 oranında
düşmüştür, bunu belirtmekte yarar var. Geçen yıl mükellefler
tahakkuk eden verginin yüzde 88,5luk bölümünü ödemişlerdir, yani tahsilat
yüzde 88,5; ilk altı aylık veriler bu yıl için yüzde 82,5ta
kalmıştır ki, vergi mükellefinin ne kadar zor durumda olduğunu
göstermektedir.
Süremiz az
olduğu için ben ana başlıklarla geçmek istiyorum. Amerika ve
Batı, küresel krizi ciddiye almışlar ve Teğet geçecek.
dememişler, zamanında önlem almışlar, ama Türkiye bu konuda
önlem almamış. Ve ilk dokuz aylık verilere baktığımızda,
Türkiyede sadece bankacılık sektörünün yüzde 8,7 büyüdüğünü
görüyoruz. Bu şu demektir: Bankacılık sektörünün kriz döneminde
büyümesi demek, insanların borç batağına battığını
ve bankalara çok daha fazla faiz ödediğini göstermektedir. Yine mayıs
ayı sonunda Orta Vadeli Programı Hükûmet
açıklayamamıştır. Bunun nedeninin, IMFnin makro
verilerinin revize edilmesini beklemekten ibaret olduğunu özellikle
vurgulamak isterim.
İşsizlik
zaten ayrı bir konu ve Türkiyede yıl sonu itibarıyla
işsizlik oranının yüzde 16lara ulaşacağını
ve 5 milyon rakamına ulaşacağını burada özellikle
belirtmek istiyoruz.
Kapasite
kullanım oranı yüzde 70,7 oranında. Tüketici güven endeksinin
gittikçe düştüğü ortada ve ayrıca, bütçe gelirlerinin enflasyon
ve büyüme hedeflerinin üzerinde olacağı bütçede öngörülmekte ve bütçe
gelirlerinin yüzde 16,1; vergi gelirlerinin ise yüzde 18,2 oranında
artacağının öngörülmesi, 2010 yılında yeni vergilerin
geleceğine en büyük işarettir.
Vergi
adaletsizliği gözle görülür bir şekilde Türkiyede artmaktadır.
Vergi tahminlerindeki diğer bir can alıcı husus ise, Sayın
Bakanın 17 Ekim tarihli basın toplantısında bir soru
üzerine verdiği cevaptır. Sayın Bakanın bir gazetecinin
sorusuna, vatandaşlarının borçluluk oranının
diğer ülkelere göre düşük olduğunu belirtmesidir ki
vatandaşın daha çok borç altına sokularak tüketimi artırma
tahminlerini özellikle vurgulamaktadır. Artık vatandaşın
gelirini artırmaktan vazgeçmiş, borçlanarak tüketim harcaması
yapılmasından medet uman bir anlayışı itiraf etmiştir.
Vatandaş kredi alarak bankaya faiz ödeyecek, yetmedi, bu kredinin büyük
çoğunluğunu devlete ÖTV olarak ödeyecek. Vatandaşın
geleceği şimdiden yedirmeye devam edilecek diye düşünüyoruz.
ÖTV konusu
Biliyorsunuz, yüzde 22 oranında bir artış öngörülmekte. Bununla
da bu yıl içerisinde benzinin 4 liraya, motorinin de 3,5 liraya
yükselmesini rahatlıkla söylemek mümkündür.
Tütün
mamulleriyle ilgili daha önce bir arkadaşımız ifade
etmişti, sigara 8,5 liradan aşağı satılmayacak
demektir, zira yüzde 41,6 bir artış öngörülmektedir.
Motorlu
taşıtlardan tahsil edilmesi beklenen vergi yüzde 61,2 oranında
artışla ifade edilmiş. Demek ki, bu yıl araç
satışlarında büyük bir patlama mı olacak? O bekleniyor
galiba. Böyle bir şey de mümkün olmayacak tabii. Dayanıklı
tüketim mallarında, yine vergi oranında yüzde 33,1 artış
öngörülmekte ve bu da, yine tüketicinin çok büyük mağduriyetlere,
sıkıntılara sokulacağının işareti.
Değerli
arkadaşlar, enflasyon beklentisi yüzde 5,3, büyüme hedefi de yüzde 3,5
olmasına rağmen, tüketimin ve fiyatların artmayacağı
öngörülmesine rağmen, yüzde 21,6 KDV tahsilat artışı da
ayrı bir tutarsızlıktır. İthalde alınan KDV 2009
bütçesinde büyük bir fiyasko olarak ortaya çıkmıştı. Yine,
bu yıl da bunu söyleyebiliriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çelik, konuşmanızı tamamlayınız.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Yine, gelir
vergisinde
Özelleştirmede -özellikle onu belirteyim- 10 milyar 404 milyon
liralık bir ödenek konmuş; acaba devletin birikimlerinin birilerine
transferi mi söz konusu? Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Gider bölümüne
özellikle değinemiyorum süre kısıtlılığı
nedeniyle. Ancak, herkes iyi biliyor ki 2010 yılı bütçe verileri ve
2009 gerçekleşmeleri, ne yazık ki, aldatma ve kandırma
politikalarının çarpıklığını itiraftan
başka bir anlam taşımamaktadır. Allah milletimize
sabır versin.
Şimdi,
burada İşçinin, işverenin, memurun hükûmeti olduk. diyen
Sayın Başbakana diyorum ki: İtfaiye ve demir yolları
memurlarına ve Tekel işçilerine yaptıklarınız,
gerçekten bunların hükûmeti olduğunuzu gösteriyor.
Bizim Hükûmete
tavsiyemiz şu: Açılımlardan, iş birlikçilerden, Habur
teşrifatçılığından uzak durarak, teslimiyet bütçesi
yerine millî meselelere eğilin.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN
Arkadaşlar, şunu istirham ediyorum: Yani, bir dakikalık süreyi
sürekli olarak ihlal etmeye başlarsak bir müddet sonra hep o aynı
şey olur. Diğer arkadaşlar noktasında da aynı
uygulamayı yapıyorlar.
Son cümlelerinizi
alayım.
Buyurun efendim.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Bizim tavsiyemiz,
açılımlardan, iş birlikçilerden, Habur
teşrifatçılığından uzak durarak teslimiyet bütçesi
yerine millî meselelere eğilin, bu daha hayırlı olacaktır.
Tanrı Türk milletini korusun.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Mehmet Emin Tutan, Bursa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tutan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 mali
yılı bütçesinin Fonlara ilişkin işlemler
başlıklı 15inci maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
TSKnın
modernizasyon ihtiyaçları, millî kaynaklarımızdan yılda 3
ila 4 milyar dolar civarında bir harcamayı gerekli kılıyor.
Hükûmet olarak modernizasyon ihtiyaçlarını mümkün olduğunca
millî savunma sanayimiz aracılığıyla tasarlanan, üretilen
ve geliştirilen ürünlerle karşılamayı hedefliyoruz. Bu hedef
istikametinde 2003-2008 yılları arasında çok önemli projelerin
altına imza attık, atmaya devam ediyoruz. Türk şirketlerinin
iş payının 1,2 milyar dolar olduğu ATAK Projesi bunlardan
biridir. Bir diğer proje Altay Projesi. Başlatılan bu projeyle
de fikrî, mülkiyet ve ihracat haklarına tümüyle ülkemizin sahip
olacağı ilk millî tasarım tank prototipinin
geliştirilmesini amaçlıyoruz.
Öte yandan
Türkiyenin ilk millî tasarım Corvette tipi savaş gemisi MİLGEM
Projesi kapsamında üretilen ve bir ilk niteliği taşıyan
Heybeliada Gemisi, Preveze Deniz Zaferinin yıldönümü olan 27 Eylül 2008
tarihinde denize indirildi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimiz,
Hükûmetimizin yaptığı yatırımlar neticesinde her geçen
gün daha güçlü, hareket kabiliyeti çok daha yüksek bir ordu konumuna
ulaşıyor. Özellikle havacılık alanında Türk sanayisi
bugün dünyanın önde gelen şirketleriyle iş birliği
yapabilecek bir kabiliyet ve seviyeye ulaşmıştır.
Türkiyenin de dâhil olduğu A400M Modern Ulaştırma
Uçağı Geliştirme Projesinde proje bedeli kadar, Yeni Nesil
Savaş Uçağı Projesinde ise proje için yapılacak
harcamanın en az yüzde 50sine tekabül eden yaklaşık 5 milyar
dolarlık bir iş payı alınmıştır.
Uluslararası
fuarlarda Türk savunma sanayisi şirketleri kendi tasarımları
olan ileri teknoloji savunma sistemleriyle dikkat çekmeye
başlamış ve önemli ihracat başarılarını
sağlamıştır. Bu çerçevede son olarak dost ülke Pakistan
F-16 uçaklarının modernizasyonu için uluslararası bir ihale
sonucu TUSAŞı seçmiştir. TSK ihtiyaçları çerçevesinde
yürütülen projeler kapsamında kazanılan yeteneklerle TUSAŞ
geleceğin teknolojisini haiz A350 sivil yolcu uçağında da 500
milyon dolar tutarında bir iş payı almıştır.
TSKya ait
yaklaşık 21 milyar dolar tutarında tedarik projesinin önümüzdeki
on yıllık dönemde yıllara sari olarak gerçekleştirmek üzere
sözleşmeleri imzalandı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uygulanan bu politikalar sayesinde
savunma sanayisi sektörünün toplam cirosu 2007 yılında ilk kez olarak
2 milyar doları aşmış, ihracatımız ise 420 milyon
dolara ulaşmıştır. TSK modernizasyon
ihtiyaçlarının millî sanayimiz eliyle karşılanma oranı
önümüzdeki dönemlerde en az yüzde 50lere çıkacaktır. Bu seviye 2003
yılına göre 2 misli bir artışı ifade ediyor. Savunma
sektörümüzün ihracat rakamını da önümüzdeki dönemde 1 milyar dolara
çıkarmayı hedefliyoruz.
Bu
düşüncelerle 2010 yılı malî bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık.
Buyurun
Sayın Çığlık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bütçelerin amacına
uygun kullanılması hakkında konuşmama başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçemizin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik gelir ve giderlerini belli bir sistematiğe
oturtan ülkelerin diğer alanlarda da daha başarılı
oldukları hepimizin malumudur. Bundan dolayı bütçe görüşmeleri
her yıl düzenli bir şekilde yapılmaktadır ama önemli olan,
bütçelerin amacına uygun şekilde idare edilmesidir. Göreve
geldiğimizden beri yaptığımız icraatlarımız
bütçeyi nasıl iyi idare ettiğimizin bir göstergesidir. Bunu ülkenin
doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine en
ayrıntılı bir şekilde görebilirsiniz.
Değerli
milletvekilleri, bu ülke bu Meclis çatısı altında birçok bütçe
görüşmelerine şahit olmuştur. Ancak geçmiş hükûmetlerin
bütçe idare etme politikalarının zayıflığı
ülkemizi arzuladığımız noktaya
taşıyamamıştır. Bütçelerin amacına uygun
kullanılmamasından kaynaklanan iki bariz örnek vermek istiyorum.
Örneğin, bu millet yıllardır Anadolunun tozlu ve çakıl,
çukur yollarında sıkıntılı bir şekilde seyahat
etmiştir. AK PARTİ İktidarına kadar bu yollar hiç kimse
tarafından fark edilmemiş, bu aziz millete bu eziyetler reva
görülmüştür. Yıllarca aynı kaynaklara sahip olan ülkemizin neyi
yoktu? Olmayan, vatanın her karış toprağını
adım adım gezen ak bir hükûmetin yokluğuydu.
Değerli
milletvekilleri, bu yollar yedi yıl öncesine kadar niçin
yapılmadı? Bütçe mi yoktu yoksa bütçeyi idare edecek idareciler mi
yoktu? Yoksa Anadolu yolları bu idareciler tarafından hiç gidilip
görülmedi mi?
Değerli
milletvekilleri, işte bu durumu İktidarımız fark ederek
ulaşıma büyük oranda bütçe ayırmıştır. Bölge
ayırt etmeden, iyi idare edilen bu bütçelerden yolların
yapılmasına başlanmış, bu ıstıraplar
yavaş yavaş son bulmuştur, seyahatlerimiz artık zevk verir
hâle gelmiştir. Patates deposu olmaktan son anda kurtulan bugünkü modern
Bolu Dağı Tüneli, geçmişi ve bugünü en güzel şekilde zaten
özetlemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer önemli konu ise spor
faaliyetleri ve spor alanında yapılan yenilikler. Dönemimizde spor
alanındaki modern tesisleşmeler birçok spor
yarışmasının ülkemize gelmesine sebep olmuştur.
Geçmiş dönemlerde spora ayrılmayan yeterli bütçeden dolayı
gerekli altyapılar oluşturulamamış ve birçok faaliyetten
ülkemiz mahrum kalmıştır. Son yedi yılda altyapı
çalışmaları en iyi şekilde oluşturularak ülkemiz
uluslararası organizasyonların âdeta ev sahipliğini yapar hâle
gelmiştir. Bunların arasında kendi şehrim olan Erzurumda
2011 Üniversitelerarası Kış Olimpiyatlarının
yapılacak olması bunun önemli bir işaretidir.
Hükûmetimiz
döneminde Erzurumda bugün yapımı devam eden olimpiyat tesislerinin
maliyeti neredeyse yarım trilyona yaklaşmaktadır. Dünyanın
en uzun pistlerinden birine sahip olan Palandöken Kayak Merkezimiz bu bütçeyle
uluslararası bir kayak merkezine kavuşacaktır.
Şimdi
sizlere önemli bir bilgi daha vermek istiyorum. Dünyanın neresine
giderseniz gidiniz, Erzurum gibi kayağa daha elverişli bir şehir
bulamazsınız. İnsanlarımız ciddi para harcayarak
başka ülkelere kayak yapmaya gidiyorlar. Gittikleri hangi ülke olursa
olsun kayak merkezine ulaşmaları bir günlerini alıyor.
Erzurumda ise bu süre en fazla iki saattir çünkü havalimanından
Palandöken Kayak Merkezine ulaşım yirmi dakikadır. Dünyanın
hiçbir ülkesinde uçaktan indikten sonra yirmi dakikada
ulaşabileceğiniz bir kayak merkezi yoktur.
Değerli
milletvekilleri, Palandöken hep Erzurumdaydı. Dağları beyaza
bürüyen kar ise Palandökene hiçbir yere yağmadığı kadar
güzel yağıyor. Dünyanın başka bölgelerinde karlı
dağlar, devletin ayırmış olduğu bütçeler sayesinde
kârlı dağlar hâline gelmiştir. Bizde ise Palandöken
İktidarımız döneminde fark edilmiştir. Altyapı
çalışmalarına bütçeden kaynak aktarılmış,
yılların bu açığının giderilmesine ciddi gayret
edilmiştir. Bu tesislere ayrılan bütçenin ne derece önem arz
ettiğini ve isabetli kullanıldığını bu
anlattıklarımla görebiliyoruz.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, olimpiyatlarla alakalı bu
çalışmaları görmenizi tavsiye ediyorum. Bütçenize uygun kayak
yapmak için dünyanın en önemli kayak merkezlerinden birisi olan
Palandökenimize sizleri davet ediyorum.
Bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çığlık.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Bu sorum, hem
sizi hem de orada oturan Sayın Bakanı ilgilendiriyor.
Sayın Bakan,
Türk eğitim ve kültürünün yanı sıra, bildiğim
kadarıyla Avrupa eğitimi ve kültürü de aldınız diye
biliyorum. Yanlış biliyorsam düzeltirsiniz. Sizi daha farklı
değerlendiriyordum ama maalesef AKPye uyumunuz hızlı sağlanmış
görünüyor, sorularıma alakası olmayan cevaplar veriyorsunuz. Biz de
sizin gibi Türk milletini temsil eden milletvekilleriyiz. Lütfen,
sorularımıza, konumunuza uygun doğru cevaplar bekliyoruz.
Eğer zaman yetersiz geliyorsa sorularıma lütfen yazılı
cevap veriniz.
Emek veriyoruz,
çalışıyoruz, soruyoruz, sorumuzun cevabını da almak
istiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin oturumlarını Türk milleti
de televizyonları başında izliyorlar. Bize yakışan
şekilde sorular, bize yakışan şekilde cevaplar almak
zorundayız ve Meclis başkan vekillerimiz de bu sorularımıza
cevap almamızı sağlamak durumundadırlar. İnşallah
bundan sonraki soracağım sorulara bu noktada cevap verirseniz,
fikrimi değiştirmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim sorum
şudur: Belediyelerimizin birçoğu borç batağındadır.
Mesela Tokat ili Erbaa ilçesi Akça, Gökal, Reşadiye Kuzbağı,
Kızılcaören gibi bazı belediyeler borçlarından dolayı
artık hizmet yapamaz konuma gelmişlerdir. Hatta normal hizmetlerini, yani
çöp toplama hizmetini bile yapamıyorlar. Bunlara herhangi bir
iyileştirme düşünüyor musunuz veyahut da İller Bankası
vasıtasıyla verilen o paralar özellikle bu nüfusa dayalı olarak
değil de başka başka baremler veyahut da başka bir
göstergeler üzerinden para verilmesinin daha iyi olabileceği
düşünülüyor, bu yönlü bir çalışma var mıdır?
İkinci sorum
olarak da: Uzman erbaşların bazıları kadro istiyorlar.
İşte belli bir süre çalıştıktan sonra
ayrılıyorlar ve devlet memurluğuna geçme hakları elde ediyorlar.
Uzman erbaşlara kadro verilmesiyle ilgili Maliye Bakanlığı
olarak ne düşünüyorsunuz? Çünkü bu insanların kendilerinin
yanında çocukları da çok mağdurdur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak
istiyorum. İstanbuldaki Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi Köprüleriyle
dokuz otoyol projesinin özel sektöre devrinin önünü açacak kanuni düzenlemeyi
yapmayı düşünüyor musunuz?
Ülkeyi sata sata
bitiremediniz, şimdi sıra köprü ve otoyollara mı gelmiştir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Geçen yılki
bütçeyi denk bütçe olarak takdim etmişti Sayın Bakan. Maalesef,
yıl sonu itibarıyla görüldü ki denk bütçe olmadığı
gibi delik deşik bir bütçe olduğu ortaya çıktı. Bu bütçeyi
de krizden çıkış bütçesi olarak tarif ediyorsunuz. Krizden
çıkacağımıza göre, vatandaşın sağlık hizmetleri
sunumundaki yükünü azaltmak için, sağlık hizmetleri ve ilaç
alımıyla ilgili vatandaşın katkı payını bu
dönemin sonuna kadar düşürmeyi düşünüyor musunuz, yoksa
artırarak devam mı edeceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan,
Hükûmetiniz döneminde, 2002 yılından beri yedi yılda
cumhuriyetin birikimleri, fabrikalar, limanlar, bankalar 30 milyar 712 milyon
dolar karşılığında büyük bölümü yabancılara
satıldı. Bu yetmedi, aynı dönemde 414 milyar 503 milyon TL
borçlanıldı. Türkiyede her çocuk 9.825 TL borçla doğuyor.
Başta siz olmak üzere Hükûmetin bütün üyeleri, yedi yılda ülkenin
şahlandığını söylüyorsunuz.
Sayın Bakan,
dünya ekonomisinin önemli bir kuruluşunda yıllarca
çalıştınız. Gerçi o da battı. Gerçekten Türkiyeyi bu
yöntemle kalkındırmayı düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Çiftçinin emeğinin karşılığını
alamaması, Adana ekonomisine ilişkin tüm göstergeleri olumsuz
etkiliyor. Tarımsal üretim için kullanılan girdilerin
başında gelen mazotta ÖTV indirimi düşünülmekte midir?
Üreticilerimize verilen teşvikler yetersiz kalmaktadır. Gelişme
sağlanacak mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Son olarak
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
son günlerde Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekillerini il il
toplayarak ek ödenekler verdiğiniz bilinmektedir. Şimdi soruyorum:
Maliye Bakanı olarak illere verdiğiniz bu paraları nereden
veriyorsunuz? İllere göre bu paraları nasıl
dağıtıyorsunuz, hangi kriterleri dikkate alıyorsunuz ve
illere göre bu dağıttığınız paralar ne
miktarlardadır?
İkinci sorum
da: Önceki dönemlerde sağlanan yapılandırmalardan özellikle
ekonomik gücünün yetmediği gerekçesiyle yararlanamayan ve emeklilik
hakkı kazanamayan SSKlı ve BAĞ-KURluların yeniden
emeklilik haklarına kavuşmalarını sağlayacak bir
düzenleme var mıdır? Varsa bu konuda gelinen nokta nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Birinci soruyu
soran değerli arkadaşımıza uyarıları için
teşekkür ediyorum. Aslında ben iki gündür elimden geldiğince
bütün sorulara, gerçekten, bilgim çerçevesinde cevap vermeye
çalışıyorum. Bazı sorulara tabii cevaplar yetişmiyor.
Onlara da mümkün olduğunca size yazılı olarak cevap vermek
isterim. Dolayısıyla o çerçevede bakmaya devam etmenizi tercih
ederim. Ben samimi bir şekilde bütün sorulara cevap vermeye
çalışıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki belediyelerimizin mali
sıkıntılarının biz de farkındayız. Hatta bu
sene yapılan mahallî idarelerle ilgili, biliyorsunuz, bütün belediyeler
bir araya geliyor Antalyada. O toplantıya ben de katıldım.
Dolayısıyla sıkıntıların farkındayız.
Nitekim, geçen sene aslında biz ciddi bir düzenleme yaptık. O yasal
düzenlemeyle merkezî bütçeden mahallî idarelere aktarılan payları
neredeyse yüzde 30 oranında artıracak bir düzenleme yaptık.
Yalnız şöyle bir şey oldu geçen sene: Kriz nedeniyle tabii ki
bu, belediyelerimize yansıyamadı çünkü bizim vergi gelirlerimizde çok
ciddi miktarlarda düşüş yaşandı. Yani ekonomik faaliyetler
daraldığı için, bütçe gelirleri düştüğü için mahallî
idarelere aktarılan paylarda her ne kadar bir önceki seneye göre çok büyük
oranda düşüş yaşanmadıysa da o öngördüğümüz
artış yansımadı. Şimdi, tabii 2010 yılı
öngörülerini dikkate alırsak -yaklaşık olarak söylüyorum ben- bu
sene biz neredeyse 16 milyar, 16,1 milyar civarında mahallî idarelere
merkezî bütçeden tabii ki kanunların öngördüğü esas ve usuller
çerçevesinde dağıttık.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Bakanım, nüfusun dışında
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade edin, bitireyim.
2010
yılında inşallah bizim gelir tahminlerimizi dikkate
aldığınız zaman, bu 19 milyar civarına
ulaşmış olacak. Yani önemli bir artış öngörüyoruz. Bu,
bir miktar da olsa tabii ki rahatlatıcı etkide bulunacak. Yani
birinci husus bu. Ama tabii, aslında mahallî idarelerin, özellikle
yerelde, daha iyi gelir imkânlarına kavuşması gerekiyor. Ona
ilişkin de çalışmaların yapıldığını
söyleyebilirim. Bu da çok önemli çünkü asıl olan burada, tabii ki bizim
hem yerelde hem de merkezî bütçeden verdiğimiz imkânların mümkün
olduğunca yüksek tutulması ve böylece, hizmet kalitesinde, hizmet
miktarında yerelde belli bir noktaya ulaşmamız ve yerel
hizmetlerde de tabii ki Batıyla olan arayı kapatmamız
gerekiyor. Onun için, ben ümitliyim 2010 yılı için. Eğer
gelirlerimizde bizim öngördüğümüz gibi bir artış
yaşanırsa -ki ben hâlâ gerçekçi olduğu
kanısındayım- yaklaşık yüzde 17,6lık bir
artış olacak mahallî idarelere yapılan aktarımlarda.
Bu çerçevede son
soruya da cevap vermek istiyorum. Değerli arkadaşlar, tabii ki ben,
milletvekillerimizle bir araya geliyorum. Size de kapım açık. Lütfen,
siz de gelebilirsiniz her zaman için.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederiz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Benden dönem dönem
birtakım talepler oldu. O taleplerin bir kısmını yerine
getirdik, bir kısmı Millî Emlakle ilgili, bir kısmı
başka hususlarla ilgili. Dolayısıyla, o çerçevede bakılması
lazım. Burada, böyle, belediyelere, bütün, şu belediyeye şu kadar
para vesaire
ALİM
IŞIK (Kütahya) İllere, illere
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Şu anda, o aşamada
henüz verilmiş bir para söz konusu değildir. Kapım
açıktır, gelebilirsiniz. O konuda da dediğim gibi, bütün
muhalefet milletvekillerine kapım açık.
Uzman
erbaşlara kadro verilmesiyle ilgili bir soru vardı. Değerli
arkadaşlar, uzman erbaşlıktan istifa edenler, belli şartlar
dâhilinde, kamu kurumlarına sınavsız nakil olabilmektedir ancak
kurumun atama sayısının yeterli olması gerekmektedir. Kurumuna
göre
Tabii biz, Maliye olarak buna gereken özeni gösteririz, kurum olarak ama
tabii kurumların ihtiyaçları ve kurumlara verdiğimiz kadro
miktarıyla sınırlı değerli arkadaşlar.
Otoyollar konusu
soruldu. Değerli arkadaşlar, bunu soruyorsunuz. Bakın,
özelleştirilen bir kurum veya diyelim ki bir mülk veya bir şirket,
hâlâ Türkiye'nin şirketi. Egemenlik hakkıyla bir mali
varlığı veya bir gayrimenkulün kullanım hakkını
ayırmak lazım. Diyelim ki TÜPRAŞı biz özelleştirdik.
Şimdi, TÜPRAŞ bir yere gitmedi ki. TÜPRAŞ büyüdü, hâlâ vergisini
veriyor, orada çalışanlar bizim vatandaşımız, bizim
elektriğimizi kullanıyor, bizim suyumuzu kullanıyor. Yani ben,
TÜPRAŞ örneğini verdim, başka örnek de alabilirim: Telekom.
Telekom satıldığından bu yana 4 milyar liralık yatırım
yapmıştır. Bu yatırımı Türkiyede
yapmıştır değerli arkadaşlar. Vergisini vermeye devam
ediyor, bizim vatandaşımız çalışıyor, bizim
elektriğimizi, suyumuzu, bizim ulaştırmamızı
kullanıyor. Sadece orada kâr var dışarı
aktarılabilecek. O kârı da yerli şirketler de aktarabiliyorlar,
yabancı şirketler de aktarabiliyorlar.
Biz de şimdi
yavaş yavaş uluslararası arenada Türk firmaları olarak
şirket almaya başladık. Bakın, bugün Almanyada,
Avusturyada, İngilterede, birçok markayı satın almaya
başladı bizim şirketler. Örneğin Grundgi. Yani birçok
marka var, Godivasından vesaire, bunlar
Dolayısıyla,
küreselleşen bir dünyadayız. Tabii ki bize de hani Hiçbir
şekilde bu konularda hassasiyet göstermiyorsunuz. diyemezsiniz. Bugün,
HSBCye Demirbankı biz satmadık. Yani Demirbank
Şunu anlatmaya
çalışıyorum: Yani Türkiyede özelleştirme uzun bir süredir
devam ediyor. Sadece bizim dönemimizde Özelleştirme şu şekilde
yapıldı, bu şekilde yapıldı. denilemez. Önemli olan,
burada eğer bir ülke, düzenlemeyi, denetlemeyi iyi yaparsa, yani sistemini
iyi kurarsa aslında özelleştirmenin ciddi bir şekilde
yararı vardır, zararı yoktur. Çünkü bakın, iki türlü
rekabet düşünmek lazım: Bir: Uluslararası
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Asil Nadire ne yaptığını biliyoruz
İngiliz Hükûmetinin.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar
mısınız efendim, süremiz doldu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan,
şu cümlemi bitirebilir miyim.
BAŞKAN -
Yani arkadaşlara bir hızlı cevap verirseniz
Buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
Yani bir ülkenin
uluslararası rekabet gücünü artırmak var. Bu çok önemli bir husustur
ve kalkınma ancak o paralelde
Ben onu bir sonraki soru-cevap
kısmında müsaade ederseniz cevaplayayım. İkincisi de:
Yerelde rekabet gücünü artırmak lazım.
Değerli
arkadaşlar, bir rekabet gücünü artırmak lazım, bir de rekabeti
artırmak lazım. Rekabetin olmadığı yerde inovasyon
olmaz, yenilikçilik olmaz, verimlilik olmaz değerli arkadaşlar.
Dünyayla rekabet etmenin en önemli koşullarından bir tanesi budur.
Özelleştirme buna imkân sağlıyor. Bu boyutunu da göz ardı
etmemek lazım.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. Soru
sırası bana gelmedi.
BAŞKAN
Tamam efendim.
Maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 11.53
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 12.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşülen
kanun tasarısının 15inci maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Görüşmelere
devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
16ncı
maddeyi okutuyorum:
Yabancı
ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları
MADDE 16 (1)
Maliye Bakanı;
a) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve
uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine
getirilmesinde kul-lanılan kara, deniz ve hava
taşıtlarından alınan kira veya ücret tutarlarını,
b) Türk
Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan
ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere
yapılan giderler karşılığında ilgili devletlerce
ödenen tu-tarları,
c) NATO
makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek
havaalanlarının bakım ve onarımla-rı için ödenecek
tutarları,
aynı amaçla
kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan
yukarıda yazılı idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere
ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutar-lardan yılı
içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye
yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüte aittir.
Buyurun
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 2010 merkezî yönetim bütçesinin 16ncı maddesi üzerinde
konuşmak için CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi ve bizi dinleyen herkesi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, pazartesi günü Erzurumda
yapmış olduğum bir açıklamaya aydınlık getirmek
istiyorum.
Erzurumda
yapmış olduğum açıklama şudur: Daha önce Amerikada
bir özel televizyon Türkiye'nin güneydoğusunu Kürdistan haritasıyla
belirleyerek İranla ilişkileri anlatırken Türkiye'nin
bölünmüş bütünlüğüne tepki göstermeyen Sayın Dışişleri
Bakanına benim bir benzetmem olmuştur. Bu benzetmem
şahsıyla ilgili değildir, devletin bölünmez bütünlüğüne
göstermediği ilgi ve alakayı Ermenistan açılımına
gösterdiği için bir benzetme olmuştur. Eğer laflarım
yanlış anlaşıldıysa ben bu lafımı geri
alırım ancak ben şunu beklerdim ki Sayın
Cumhurbaşkanından da ve bütün yetkililerden de, herkesten Siz
nasıl olur Türkiye'nin güneydoğusunda bir Kürdistan haritasına
tepki göstermiyorsunuz? bu tepkinin verilmesi lazımdı. Bunu ben
bilgilerinize arz ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bütçemizin bu bölümünde Maliye Bakanına bir yetki
veriliyor. Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığınca
yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen
kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira ve ücretleri
NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince
havaalanlarının bakım ve onarımları için -giderlerin-
harcamaya, yapmaya artan parayı ertesi yıla devretmeye Sayın
Maliye Bakanımıza yetki veriyoruz. Bu doğal bir yetki, normaldir,
vermemiz de gerekir.
Ancak, Sayın
Maliye Bakanımız paranın başında bulunuyor. Sayın
Maliye Bakanımız, Türkiyedeki ve doğudaki büyük göçe, büyük
işsizliğe, büyük yoksulluğa niye çare bulunmuyor? Çare bulacak
neden adım atmıyorlar?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ardahanda işsizlik yüzde 3. Sen ne
konuşuyorsun, yüzde 3?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet, bir açıklama geldi dün Ardahanda işsizlik yüzde
3,7. Değerli arkadaşlar, Ardahanda işsizlik 3,7 değil,
Ardahanda yüzde 70e kadar varan bir işsizlik var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bu nasıl iş ya!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bakın anlatacağım, bunları anlatmak
Ardahanda
bütün
Bakın burada neyi ele almışlar biliyor musunuz? Sanayi
işsizliğini ele almışlar, sanayi. Ardahanda sanayi yok,
fabrika yok. Ardahanın yüzde 90ı tarım ve
hayvancılıkla uğraşıyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Herkes yatıyor!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ben dün geldim Ardahandan bütün kahvehanelerde insanlar oturuyor,
boş, işsiz, köylerde işsiz. Siz bunu neye göre yaptınız
yani. Bu ayıptır yani. Bu TÜİKin burada tekrar, yeniden bir
araştırma yapmasını istiyorum ve Ardahanda hakikaten
gerçekten büyük işsizlik var.
MUHARREM VARLI
(Adana) Adanadan iyisiniz Sayın Vekilim.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Değerli arkadaşlar, yem bitkileri parası hâlen daha
ödenmedi. 2009 yem bitkileri parası, 2010a geliyoruz, ödenmedi. Şu
anda kar kış bastırmış, herkes hayvanını
içeri bağlamış yem yediriyor.
Şimdi,
Sayın Maliye Bakanımdan ben istirham ediyorum: Derhâl ve acil yem
bitkilerinin parasını ödeyin, insanlar hayvanlarını
kış bahara kadar beslesin.
İki, en
önemlisi, 27 Eylülde Ardahan, Kars, Erzurum, o bölgeye kar yağdı,
Ağrı dâhil. Kardan dolayı mahsullerini insanlar
toparlayamadı. Don yaptı, buğday ve arpa dondu ve olduğu
gibi bozuldu. Şimdi, bu insanların bahara ekeceği tohumluğu
kalmadı Sayın Bakanım. Bu tohumlukları mutlak surette
sizden istirham ediyorum. Doğu ve güneydoğuda önceden yani
ikliminden önce kar yağıp don yapan, mahsulü tarlada kalan
insanlarımızın tohum paralarının ve tohumluğunun
mutlak surette verilmesini istirham ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Ardahandan doğal gaz geçiyor, iki tane doğal gaz
geçiyor, bir tane de ham petrol borusu geçiyor, üç tane hat geçiyor yani enerji
koridorundayız. Ancak Ardahana, ne yazık ki şu anda Ardahan il
merkezine doğal gaz verilmiyor.
Bakın,
topraklarımızdan geçiyor, riskini taşıyoruz, doğal gaz
geçtiği her yeri tahrip ediyor -boru hatları- kimseye beş
kuruş para vermediler kamulaştırmadan dolayı, vermedikleri
gibi oralara yaklaşma yok. Ee, sonuçta doğal gaz da yok.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, biz hamal mıyız? Sınırda
bekçilik yapacaksın, yedi sekiz ay kar kış altında orada
ezileceksin, en soğuk iklimi yaşayacaksın, doğal gazdan
faydalanmayacaksınız. Bu hak mı, adalet mi; kul hakkı
değil mi arkadaşlar?
Bizim
istirhamımız şudur: Geçen Parlamento döneminde bu doğal
gazın Karsa, Ardahana ve Sarıkamışa verilmesi için ihale
yapıldı; Sarıkamış ve Karsa yapıldı,
Ardahana daha yapılmadı. Ardahanın şu anda mahallelerine
gidin veya dostlarınız varsa söyleyin, mahallelerinin yüzde
60ında tezek yanıyor, il merkezinde.
Bakın, ben
gittim kendim gördüm. Bizim orada galak diyorlar, tezek galakları. Yani
sıfır kalorisi olan tezek, il merkezinde yanıyorsa bu, devletin
ayıbıdır, devleti yönetenlerin ayıbıdır.
Şimdi,
istirham ediyorum Sayın Maliye Bakanımdan, o bölgeye düşük,
ikramlı şekilde doğal gaz vermeniz lazım. Niye? Çünkü
oradaki şartlar ağır, koşullar ağır yani orada
insanlar işsiz güçsüz, perişan durumda. Oraya doğal gaz verirken
yüzde 50 iskontolu vermeniz gerekiyor. Ha Biz ona doğal gazı
verelim. dediğiniz zaman vatandaşa doğal gaz pahalı
geliyor, pahalı geldiği zaman yine perişan oluyor. O
bakımdan, bizim topraklarımızdan doğal gaz geçiyorsa, ham
petrol borusu geçiyorsa hatta onun gelirinin bir kısmını sadece
Ardahana değil, hangi illerden bu hatlar geçiyorsa -Ardahandan,
Karstan, Erzurumdan, Erzincandan, Sivastan, ta Adanaya kadar gelen bütün
illere- o illere o boru hatlarının gelirinden belli bir pay verilmesi
lazım.
Değerli arkadaşlar,
salı günü sabahleyin Ardahanda bir basın toplantısı
yaptım. Ardahan esnafı geldi, çok korkunç derecede şikâyetçi.
Neydi bu şikâyeti? Vergi dairesi ve SSK Ardahanın bütün
bankalarına yazı yazıyor. Bütün esnafın hesaplarına el
koymuşlar. Gelen para, çek, senet ne varsa, hatta kredi varsa onlara da el
koymuşlar. Vergi alacaklarını, vergi alacaklarının
ötesinde SSK alacaklarını almak için Ardahan esnafının
hesaplarına el koymuşlar. Şu anda esnaf kımıldayamaz
durumda ve perişan bir durumda.
Şimdi ben
Hükûmetten rica ediyorum Sayın Bakanım, şunu not alın. Bu
çok acil ve önem taşıyor. Niçin önem taşıyor? Yazın
belki esnaf iş yapıyor ama kışın, şu anda siftah
yapmadan kepengini kapatan var, dükkânını kapatan var. Siftah
yapmıyor çünkü kış, gelen yok giden yok, soğuk, eksi 35, 25
derece. Şimdi böyle bir yerde alışveriş yok, iş yok
güç yok, insan perişan. Bir de siz banka hesaplarına el
koyarsanız bunun o zaman orada yaşamanın bir anlamı yok. Niye
oradan göç ediyor insanlar? Bu yüzden ediyor. Şimdi oradaki insanlara
farklı bir ayrıcalık tanınması lazım. Hatta
devletin mümkünse vatandaşın orada durması için ayrı bir
maaş ödemesi lazım vatandaşına. Başka türlü orada
durmuyor arkadaşlar.
Şimdi
Ardahanın nüfusu 200 küsur bindi, 112 bine inmiş. Posof ilçemizde
artık çocuklar, gençler kalmadı, yaşlılar kaldı.
Doğum olmuyor. Doğum olmadığı için de insanlar oradan
artık göç ediyor yani bölge yirmi otuz yıl sonra boşalıyor.
Boşalması bölgenin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin lehine midir,
aleyhine midir? Bu konuda Sayın Bakandan ben istirham ediyorum.
Öteki taraftan
eğitimi ele aldığımız zaman, Doğu ve
Güneydoğuda özellikle eğitim çok düşük seviyede,
öğretmenimiz eksik, okullarımızda kalorifer yok. Hâlen köylerin
bir kısmında tezek yanıyor. Şimdi, öğretmenimiz
Tecrübeli
öğretmen yok. Gönderdiğiniz öğretmenlerin hepsi acemi, hepsi
stajyer çocuklarımız. Bir de onun dışında ücretli bir
öğretmen yapıyorsunuz. Ücretli öğretmenler de ne
yapıyorlar? Kendi yandaşları olan, hiç öğretmenlikle
alakası olmayan çocuklara diyorlar ki Git sen, öğretmenlik yap.
Ondan sonra imtihana sokuyorlar, efendim kolejdeki çocukla yarış yap.
Kolejdeki çocukla Doğu Anadoludaki çocuk yarış
yaptığı zaman üniversitede sonuncu oluyoruz. Yani niye? Bizim
hakkımız değil mi? Bizim çocuklarımızın
üniversitede okuması için bu imkânı niye sağlamıyorsunuz
bize? Niye öğretmen göndermiyorsunuz? 2 tane Millî Eğitim Bakanı
geldi. Geçen defa Hüseyin Çelik Beyin döneminde Hüseyin Bey geldi, ben de
kendisine eşlik ettim, aman belki bir çare buluruz diye, ama Ardahan yine
sonuncu oldu. Şimdi, Nimet Çubukçu Hanımefendi geldi, sağ olsun.
Şimdi, bu sene ben umuyorum ve diliyorum ve sizden de yardım
istiyorum: Ardahana fizik öğretmeni, matematik öğretmeni, biyoloji
öğretmeni, Türkçe öğretmeni, kimya öğretmeni, bu
öğretmenler gönderilsin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Yani, değerli arkadaşlar, öğretmen yok, fen
liselerine öğretmen yok, fen lisesi yok. Oradaki zengin iş
adamları, hâli vakti yerinde olanlar çocuklarını alıyor
götürüyor, başka yerde okutuyor. Ondan sonra da orada
çocuklarımızı tabii okutamıyoruz.
Hastanelerimiz
bir rezillik içerisinde. Hastanelerde kuyruk
Doktor yok, doğru dürüst
alet edevat yok. Yani, ben Erzuruma gittim, pazartesi günü
Erzurumdaydım. Erzurum Hastanesine gittim -Aziziye Hastanesinde- millet
kuyrukta. Nereden geldiniz? Ardahandan. Nereden geldiniz? Karstan. Nereden
geldin? Iğdırdan. Ya, kardeşim, nasıl olur da Karstaki
tıp fakültesini geliştirmek için bir şeyler yapmazsın, bu
kadar mı bu devlet âciz? Yani hiç olmazsa Karstaki tıp fakültesini
geliştirecek şekilde hoca verin, alet edevat verin. Kars Tıp
Fakültesini harekete geçirin, hiç olmazsa Ardahan, Iğdır, Kars
birbirine daha yakın iller olduğu için daha çok oraya gider, oradan
ihtiyacını görür ama Erzuruma gelene kadar hasta yolda ölüyor
arkadaşlar.
Ben bu anlamda
bütçemizin devletimize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınıza
çıktım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında 10 Aralık 2009 tarihinde Bursa ili Kemalpaşa
ilçesinde meydana gelen maden kazasında göçük altında kalarak
hayatlarını kaybeden 19 vatandaşımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
Hayatını kaybeden 19 vatandaşımızdan 5i de üzülerek
ifade edeyim ki Kütahya ilimizin Gediz ilçesine bağlı Cebrail
beldesi, Gökler beldesi, Gümüşlü köyü ve Yağmurlar köyü
nüfuslarına kayıtlı hemşehrilerimizdir; kederli ailelerine
ayrıca sabırlar diliyorum.
Bu elim kaza
nedeniyle iktidar partisi yetkililerimizin, bakanlarımız başta
olmak üzere bazı değerli milletvekillerimizin yaptıkları
bazı açıklamaları da yadırgadığımı
ifade etmek istiyorum. Ailelere yapılan yardımların sanki AKP
İktidarının bir ikramıymış gibi ifade edilmesi
dürüst siyaset anlayışıyla bağdaşmayan bir
yaklaşımdır, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlgililer,
yapılan yardımların ve ölüm aylığı
bağlanmasına ilişkin yasal hükümlerin
açıklanmasını bir görev olarak bilmeli ve yapılan
yardımın Hükûmetin ya da bakanın özel yardımı
değil, devletin yardımı olduğunu dile getirmelidirler çünkü
bu konuda 17 Temmuz 1964 tarihli 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu
ve 31 Mayıs 2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortaları Kanununun hükümleri açıktır.
1964
yılında çıkan Kanunun ilgili hükmü İş kazası
sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine ölüm geliri ve ölüm
aylığı bağlanması hükmü altında iş
kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine prim ödeme gün
sayısına bakılmaksızın ölüm geliri ve yeterli sigortalılık
süresiyle prim gün sayısının olması hâlinde ise ölüm
aylığı bağlanmaktadır. Sigortalının hak
sahiplerine bağlanan ölüm geliri ile ölüm aylığından yüksek
olanının tümü, diğerinin yarısı ödenir. diyor.
Yine, 5510
sayılı Kanunun ilgili maddesi, 20nci maddesi uyarınca, iş
kazası sonucu ölen sigortalının hak sahibi durumundaki eş
ve çocuklarına sigortalının hesaplanan aylık
kazancının yüzde 70i ölüm geliri olarak bağlanır ve bu
gelirlerin ve aylıkların nasıl
dağıtılacağı konusuyla ilgili hükümler açık.
Şimdi, ben
kendi ilimdeki vatandaşlarımızın değerli aileleriyle
yaptığım görüşmelerden birisinin, sosyal bilgiler
öğretmeni olan genç kızının feryadını sizlere
iletmek istiyorum: Sayın Milletvekilim, bizlerin sizlerden istediği,
devletimizden istediği tek şey bizim hakkımız olan iş
hakkının bize verilmesi. Ben öğretmen olarak görev yapmak
istiyorum. Bu konuda yapabileceğiniz bir şey varsa memnun olurum.
şeklindeki ifadesi gerçekten anlamlıdır, ben de sizlerle
paylaşıyorum. Geliniz, bu yasal haklarla beraber, bu ailelerden en az
bir gencimize acilen devlette bir iş kapısını aralayalım
diyorum.
Bu şekilde
bu konuyla ilgili görüşlerimi ifade ettikten sonra, değerli
milletvekillerimiz, sizlerle bütçe görüşmeleri boyunca
milletvekillerimizin zaman zaman dile getirdiği birkaç konuyla ilgili
görüşlerimi de paylaşmak istiyorum.
Bunlardan birisi,
büyüme oranlarıdır. 2008 yılına göre yaklaşık
yüzde 10luk bir büyümenin öngörüldüğü bir bütçeyle karşı
karşıyayız çünkü 2008 yılında yüzde 0,9 olan büyüme
oranı, 2009 yılında ilk altı ayda eksi yüzde 10,6 olarak
gerçekleşmiş, yıl sonu itibarıyla bunun yüzde 6-6,5
aralığında bir daralmaya denk geleceği tahmin edilmektedir.
Zaten yıl sonuna da az bir zaman kaldı. Şimdi, 2010
yılında yüzde 3,5 pozitif büyüme oranı demek, eğer 2008
yılı sonunu baz alırsak, yüzde 10luk bir büyüme oranı
demektir.
Sayın
Bakanım, bu yüzde 10luk büyüme oranı gerçekten yakalanabilecek makul
bir oran mıdır? Dünyada konjonktürün sıkıntıya
gittiği bir dönemde, 2010 yılında yüzde 10luk büyüme
oranını nasıl gerçekleştireceksiniz? Ben bunu doğrusu
çok merak etmekteyim. O zaman şunu dürüstçe ifade etmemiz lazım:
2009 yılı verilerine göre yüzde 6,5 oranında olan küçülmeyi
yüzde 3,5 azaltacağız, yüzde 3lere düşüreceğiz. diyelim,
doğru ifadeyi bu şekilde koyalım. Dolayısıyla, bir
büyüme söz konusu değil.
Diğer
taraftan, ikinci konu: Bütçe performansıyla ilgili değerler. 2008
yılında gelirlerin giderleri karşılama oranına
baktığımızda yaklaşık yüzde 92, 2009da bu
değer yüzde 80ler düzeyine düşmüş, 2010da da yüzde 82
hedefleniyor. Bunun da büyüme oranının bu şekilde olduğu varsayımından
hareketle ulaşılamayacak bir oran olduğunu ifade etmem
gerekiyor. Bunu da paylaşmak istiyorum.
Bir diğer
konu: İşsizlik oranları sürekli artmakta. OECD ülkeleri
içerisinde işsizlik oranı İspanyadan sonra en yüksek olan
ikinci ülke olduğumuzu hepimiz daha önce verilen rakamlardan öğrendik
ve takip ediyoruz. Acı olanı ise Türkiye'de genç işsiz
oranının yüzde 25lere dayanması ve bu oran dikkate
alındığında dünya 1incisi olmamızdır. Bunu
mutlaka çözmek zorundayız.
Diğer
taraftan, TÜİKin 2008 yılı verileri olarak
yayınladığı işsizlik rakamlarına
baktığımızda, üzülerek ifade ediyorum, Kütahya ilinde
işsizlik oranı yüzde 6,5 olarak gösteriliyor. Diğer taraftan,
aynı TÜİK, 2008 yılı sonu itibarıyla Türkiye'deki 81
il içerisinde en fazla göç veren 2nci ilin Kütahya olduğunu
yayınlıyor. Şimdi, bu ne yaman çelişkidir! Bir tarafta
işsizlik olmayan bir il, öbür tarafta göç veren bir il.
Ben, ilgililere
ve Sayın Bakana soruyorum: Kütahyadan son beş yılda 100 bini
aşkın ve yüzde 90ı genç nüfus olan insanımız iş
vardı da mı göçtü, yoksa anne babasının yanında
durmaktan rahatsız olduğu için mi başka illere göçtü? Bu
çelişkilerin mutlaka giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir diğer
konu, yolsuzluklarla ilgili sürekli olarak geriye gidişimiz konusudur. Dün
de bir soru vesilesiyle paylaştım, 2008de, Dünya Şeffaflık
Örgütü verilerine göre 58inci sırada yer alan ülkemiz, maalesef son bir
yılda 3 basamak geriye gitmiş ve 180 ülke arasında 61inci
yolsuzlukla ilgili ülke hâline gelmiştir.
Gerçekten son dönemde
özellikle özelleştirmelerde ve yerel yönetimlerde yapılan
yolsuzlukların -basına yansıyan, ilgili teftiş
raporları sonuçlarına göre de- ciddi boyutlara
ulaştığı gerçeği de dikkate alındığında,
ülkemizi bu kara lekeden kurtarmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bir diğer
konu, Sayın Bakanın yoksullukla ilgili verileri açıklarken, 2009
yılında bin doların altında geliri olan kişilerin
oranının yüzde sıfıra düştüğünü, 2002
yılında ise bu oranın yüksek olduğunu ifade etmesidir.
Sayın Bakan,
soruyorum: 2002 yılının bin doları bugünkü bin dolara
eş değer midir? O gün bin dolarla aldığınız mal
veya hizmeti, bugün bin dolarla aynı miktar ve kalitede alabilmekte
misiniz? Bunları gerçekçi yansıtmamız lazım. O günün bin
doları -millî gelirdeki büyümeyi de dikkate aldığımızda-
bugünkü 1.700-2 bin dolar aralığına çekildiğinde, o zaman
oranlara bir bakınız, bu oran yüzde sıfır mıdır?
Onu da sizden özellikle doğrultmanızı talep ediyorum.
Bir diğer
konu, özelleştirmelerde 30 milyar doların üzerine çıkan bir
gelire karşılık yurt dışına kaynak
transferlerinin AKP iktidarları döneminde çok ciddi artışlar
gösterdiğidir. 2002 yılı öncesi cumhuriyet tarihi boyunca
ortalama yıllık 4,9 milyar dolar olan yurt dışı kaynak
transferleri 2003-2009 döneminde ortalama 10,7 milyar dolara çıkmıştır.
Yani, yüzde 100ün üzerinde bir artış söz konusudur. Bu da özellikle
dünyadaki büyüme rakamlarının iyi olduğu 2007 yılına
kadarki dönemde yurt dışına ne kadar faizle kaynak aktardığımızın
bir göstergesidir. Bunları da yeniden değerlendirmemiz gerektiğini
düşünüyorum.
Bir diğer
önemli konu, yabancılara yapılan taşınmaz
satışlarıdır. AKP döneminde yaklaşık 6 kat
artmıştır bu mülk satışları. 2003-2009 döneminde
gerçekleşen satışların tüm cumhuriyet tarihi boyunca
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİM
IŞIK (Devamla) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
yabancı
gerçek ve tüzel kişilere yapılan taşınmaz
satışlarının yüzde 80ini bulduğunu geçen yıl da
bir vesileyle sizlerle paylaşmıştım. Son
yaptığımız yasa değişikliğinden sonra ise
-dün yine Bakan bir vesile, cevaplarken söyledi- Hatay ve Kilis ilinde yüzde
10luk imar planı sınırını doldurduğumuzu ve
diğer illerde bu sınırın giderek dolacağını
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Peki, şimdi
soruyorum Sayın Bakana: Bu mülk satışlarından dolayı
döneminizde özelleştirme gelirlerine ek olarak kaç milyar dolarlık
gelir elde edilmiştir? Bu satış gelirleri, özelleştirme
gelirleri ve buna ilave olarak 2,5-3 katına varan borçlanmayı
nasıl açıklarsınız? Bu nasıl bütçe performansı?
Bu nasıl iyi yönetilen bir ekonomi yönetimidir?
Ben bu vesileyle,
bu kanunun tekrar hayırlar getirmesini diliyor, ama son cümle olarak da
Suriye ve Türkiyedeki karşılıklı mal edinme ve el konan
mülklerin probleminin çözülmesi acilen Bakanlığımıza bu
vesileyle iletilmiş olsun.
Saygılar
sunuyor, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Sayın vekilim, o rakamlar
BAŞKAN
Sayın Şanverdi
ALİM
IŞIK (Kütahya) Efendim, rakamları size verebilirim, Sayın
Bakan da biliyor bunları.
BAŞKAN
Sayın Işık
Sayın Şanverdi
Arkadaşlar,
kendi aranızda konuşabilirsiniz, şimdi yerine geçecek Sayın
Işık veya o sizin yanınıza gelsin.
Şahsı
adına Zeynep Dağı, Ankara Milletvekili.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEYNEP DAĞI
(Ankara) 2010 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
diğer ülkelere ve uluslararası kuruluşlara yapılan
hizmetler karşılığını konu edinen 16ncı
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İkinci Dünya Savaşı
sonrası uluslararası sistem, askerî, ekonomik ve siyasi olarak
katı bir bloklaşma yapısı sergiliyordu ve bu katı bloklaşma,
ideolojik temel üzerinde şekillenen katı bloklaşma her iki
blokun içinde entegrasyona yol açmıştı ama Sovyetler
Birliğinin dağılması sonrası günümüzdeki
uluslararası sisteme baktığımızda ise artık bu
ideolojik temelli katı bloklaşmanın sona erdiğine ve
uluslararası sistemde küreselleşmeyle birlikte bütün
uluslararası kuruluşlar arasında çok ciddi bir entegrasyona ve
iş birliğine çevrildiğine tanıklık ediyoruz.
Dolayısıyla,
İkinci Dünya Savaşı sonrası şekillenen
uluslararası sistem Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla
yeni bir aşamaya taşındı ve bütün uluslararası
kuruluşların, ekonomik, askerî ve güvenlik alanında
şekillenen, tanımlanan uluslararası kuruluşların yeniden
yapılandığına tanıklık ediyoruz. Bu bağlamda
da uluslararası alanda barış, istikrar ve iş
birliğinin sağlanması yönünde uluslararası
kuruluşların dünya politikasındaki öneminin ve
sayısının arttığına hep birlikte
tanıklık ediyoruz ve aynen uluslararası politikadaki en temel
aktörlerden, devletler gibi uluslararası kuruluşların da uluslararası
politikada vazgeçilmezliği her gün çok daha çarpıcı bir
şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda
da uluslararası diyaloğun ve iletişimin
artırılmasında diplomatik forum niteliğini gören bu
kuruluşların etkinliğinin artırılmasında
devletlere de önemli misyonlar ve görevler düşmektedir çünkü
uluslararası örgütler, aynı zamanda evrensel değerlerin,
demokrasinin ve insan haklarının gelişimine de oldukça önemli
katkılarda bulunmaktadırlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, günümüzde ulusal alanda
tartıştığımız bütün konuların,
sağlıktan güvenliğe, demokrasiye, her konunun aslında
uluslararasılaştığına tanıklık ediyoruz ve
her sorunun, terörden AIDSe, güvenliğe, sağlığa, çevreye,
küresel ısınmaya kadar pek çok alanda her sorunun uluslararasılaşmasının
aslında uluslararası alanda iş birliğini zorunlu kılan
temel dinamiklerden biri olduğunu görüyoruz. Ancak, uluslararası
sistemin hızlı şekilde değişim ve dönüşümünün
aslında beraberinde getirdiği en temel dinamikte uluslararası
sistem hızla değişip
dönüşürken bizler zihinsel olarak o değişime ve dönüşüme
ayak uyduramıyorsak aslında uluslararası alandaki iş
birliklerinin getireceği maksimum faydadan da maalesef
yararlanamıyoruz.
Bu bağlamda
da aslında dış dünyayı sadece cenk alanı gören,
dış dünyayı sadece savaş alanı gören,
komşularını da sadece düşman algısına
oturtturan bir dış politika algısından hızla
uzaklaşmakta fayda var ve dış dünyanın bize sunacağı
fırsatları en maksimum şekilde yarara dönüştüren bir
zihinsel dönüşüme hızla ihtiyacımız var.
Türk
dış politikası bağlamında da
baktığımızda aslında bu zihinsel dönüşümün çok
hızla yaşandığına tanıklık ediyoruz.
Komşularımızla olan ilişkiler bağlamında da her
tarafımız düşman
algısından ziyade, Komşularımızla maksimum düzeyde
nasıl bir iş birliği yaparız ve bu maksimum düzeydeki
iş birliği ve entegrasyondan da siyasi, ekonomik, hukuki, kültürel ve
turizm alanında, en geniş yelpazede nasıl
yararlanırız? bunun tartışmalarının
yaşandığına da tanıklık ediyoruz. Türkiye, bu
bağlamda aslında uluslararası kuruluşlarda hem bölge
itibarıyla hem küresel ölçekte bu zihinsel dönüşümü yaşayıp
ve bunu dış politikasında etkin bir şekilde
kullandığı içindir de bölgesinde ve küresel alanda vazgeçilmez
bir ülke konumuna da gelmekte. Uluslararası kuruluşlar
bağlamında ise konuyu ele aldığımızda, Türkiye,
İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası
kuruluşların oluşumunda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
ZEYNEP DAĞI
(Devamla) -
şekillenmesinde çok aktif bir rol üstlenerek Avrupa
Konseyinden Birleşmiş Milletlere, NATOya, daha sonrasında ise
Karadeniz Ekonomik İşbirliğinden D-8e uzanan aslında çok
geniş yelpazede etkin rol almıştır ve almaya da devam
etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası kuruluşlar
ile geliştirilen ilişkileri, başta komşularımız
olmak üzere diğer ülkelerle geliştirilen dostane ikili ilişkiler
izlemiş ve dış politikamız tarihinde görülmediği
ölçüde çok boyutlu, çok yönlü ve derinlemesine devam etmektedir. Bu da hem
bölgemizde hem Türkiyede hem de küresel alanda iş birliğinin ve
istikrarın artmasına oldukça katkılar sunmaktadır ve
sunmaya devam edecektir.
Tekrar
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dağı.
Şahsı
adına Hatay Milletvekili Sayın Fevzi Şanverdi.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yabancı
ülkeler ile uluslararası kuruluşlara yapılacak hizmet
karşılıkları sonucu elde edilen tutarları, aynı
amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan
da Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerine açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle
ödenek kaydedilen tutarların yıl içinde harcanmayan
kısımlarını ertesi yıla devretmeye Maliye Bakanı
yetkili kılınmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak, Türkiye'yi
bölgesinde söz sahibi bir ülke konumuna getirdik, insan odaklı bir hizmet
anlayışını Türk siyasetine getirdik. Hedefimiz,
insanımız ve gelecek nesillerdir. Biz Türkiye sevdalısı
kadrolar olarak koltuk değil ülkemiz için çalışıyoruz.
Bugüne kadar aziz milletimizi hayal kırıklığına
uğratmadık, bundan sonra da uğratmayacağız. Siyaset
arenasında var olduğumuz süre içerisinde eylemlerimizi,
söylemlerimizi, doğru bildiklerimizi ve hedeflerimizi söylemeye ve
gerçekleştirmeye devam edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kültürümüz ve geçmiş
değerlerimiz itibarıyla bugün dünyaya söyleyeceğimiz sözler var.
Dünya milletleri ailesi içerisinde kendimize iyi bir yer edinmek istiyorsak,
Türkiye Cumhuriyetini ilelebet yaşatmak ama dünya milletlerinin en ön
sıralarına taşımak istiyorsak o zaman hem teknolojiyi yakalamak
hem kültür ve medeniyet olarak bir şeyler söylememiz lazım. Sevgi
medeniyetini oluşturmamız gerekiyor. Birbirimizi gerçek anlamda
sevmemiz gerekiyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin siyasi bakımdan
geldiği son yedi yıla baktığımız zaman,
başvurduğumuz Avrupa Birliği topluluğuna gerekli olan
reform yasaları çıkartılmış, Türkiye'nin daha
demokratik, daha hukuka saygılı, daha çağdaş bir
demokrasiye kavuşması için gerekli tedbirler alınmıştır.
Siyaseten daha demokratik bir Türkiye, daha hür bir Türkiye her zaman daha da
gerçekleşecektir. Birçok uluslararası soruna
Başbakanımız aracılık yapmaktadır.
Dolayısıyla, Türkiye, bugün siyaseten gerek içte
sağladığı istikrarla gerek dışarıda
sağladığı itibarla, gerçekten siyasi istikrarı ve
itibarını yükselten bir ülke konumuna gelmiştir.
Ekonomik alana
bakıldığı zaman, gerek kişi başına
düşen millî hasıladan gerekse yurt içi millî hasılanın
artmasından gurur duyacak düzeye gelmiş durumdayız. Millî gelir
kişi başına 10 bin dolara gelmiş, Türkiyenin yurt içi
millî hasılası yedi yılda 3e katlanmıştır.
Türkiyenin makro
dengeleri yerinde olduğu süre içerisinde bu kaynaklar bu milletimizin
ihtiyaç duyduğu birimlere aktarılacaktır ve aktarılmaya da
devam edecektir inşallah.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime burada son verirken, yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyor, 2010 yılı merkezî yönetim bütçe
kanununun ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Şanverdi, teşekkür ediyorum size.
Saygıdeğer
milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Süner,
buyurun efendim.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Özelleştirmelerden 30 milyar 700 milyon dolar elde
edilmiş; yurt dışına, 23 milyar dolar borsadan, 10 milyar
dolar civarında da şirketlerden kâr transferi
yapılmıştır. Bu özelleştirmelerin memleketimize
getirisi nedir, Sayın Bakanıma sormak istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Süner.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Hastalardan hasta
katılım payı alınıyor; katılım
paylarının hepsinden kaldırılmasını istiyoruz
ama, kaldırılamıyorsa şayet, yeşil kartlılardan
para alınıyor, daha sonra müracaatları hâlinde tekrar geri iade
ediliyor. Bir maddeyle yeşil kartlılardan katılım
payı alınmaz şeklinde değiştirilemez mi, bunu
öğrenmek istiyorum. Çünkü, yeşil kartlı vatandaşlar, garip,
mağdur insanlar, tekrar parayı gelip almaları çok zor gibi
görünüyor.
Efendim, ikinci
sorum olarak; Tokat ili merkez Avlunlar Göleti ve Almus ilçesi Çevreli
göletleri, Kelkit Irmağı ve Yeşilırmak Islah Projeleri,
ödenek olmamasından dolayı yıllardan beri bitirilemiyor. Bunlara
böyle farklı bir ödenek konup da bitirilme şansı olabilir mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
AKP döneminde çok önemli kurumlarımızın yönetimi, ne yazık
ki, devlet ve kurum geleneği, liyakat ve hakkaniyet ölçüleri dikkate
alınmadan, pek çoğu da vekâleten atamalarla çok büyük
sıkıntı ve acziyet içerisine düşürülmüştür. Son
olarak, ülkemizin ekonomik ve sosyal verilerinin matematik ve bilimsel
ölçülerle analizlerin yapıldığı ve sonuçların
açıklanarak temel göstergelerin ifade edildiği TÜİK Başkan
Yardımcılığına Gençlik ve Spor Akademisi mezunu ve
güreş hocası olan Musa Yılmaz isimli bir
arkadaşımız atanmıştır. Bu
arkadaşımızın şahsına ve kendi mesleğine
elbette ki biz saygılıyız ancak sayısal verilerin
değerlendirilerek istatistiksel sonuçların
açıklandığı ve son derece güvenilir bir kurum olması
gereken TÜİKin Başkan Yardımcılığına hangi
ölçü ve kıstaslarla bu atama yapılmıştır? Maliye
Bakanı olarak sizin bu konudaki değerlendirmenizi öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, belediyelere ait bazı
gelirlerin haczedilemeyeceği açık ve seçik belli olmasına
rağmen bazı mahkemeler bunları haczediyor ve mahkeme günü
veriyor. Bu şekilde belediyeler mağdur oluyor. Bunun için Adalet
Bakanlığı ile bir kez daha, hangi gelirlerinin
haczedilemeyeceğinin onlarla bir daha ilişkiye girilip bunun
açıkça belirtilmesi lazım. Bazı mahkemeler gün veriyor,
haczedilemeyecek geliri haczediyor ve bir ay sonraya gün veriyor, işçiler
mağdur oluyor.
Bir de son sorum:
Turizm teşvik belgeli ve Teşvik Yasası uyarınca verilecek
elektrik bedellerini altı aydır alamıyorlar. Hazine sizden
kaynak bekliyor. Acaba bu bedeller, Teşvik Yasası uyarınca
verilecek bedeller ne zaman ödenecek? Tüm sanayi bölgelerindeki özellikle küçük
işletmeler, Teşvik Yasasından faydalanan işletmeler acilen
bu parayı bekliyor Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Ertugay
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanın, daha önce milletvekili arkadaşlarımızın bu 5084
sayılı Teşvik Yasasının bu yıl sonu dolması
itibarıyla uzatılması konusundaki sorularına kaynak
yetersizliği gerekçesiyle uzatılamayacağı izlenimini veren
bir açıklaması var. Tabii önce şunu ifade edeyim: 1998den beri
uygulanan, yetersiz de olsa uygulanan ama bir nevi az gelişmiş
bölgelerde bir imkân sağlayan bu Yasanın uzatılmaması çok
vahim bir hata olur. Malumunuz, bu ülkenin en temel problemlerinin
başında, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve
bölgeler arası gelişmişlik farkındaki uçurum gelmektedir.
Bu konuda, başta işsizlik olmak üzere, yeterli yatırım
ikliminin olmadığı, Erzurum ve kuzeydoğu Anadolu bölgesi
illeri, en azından mevcut yatırımcının hayatiyetini
sürdürebilmesi ve işçi çıkarmaması için bu Teşvik
Yasasının uzatılmasını çok önemle beklemektedirler.
Bu bakımdan, Sayın Bakandan ve Hükûmetinden çok net bir cevap
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bugün Türk-İş Başkanlar Kurulu toplandı ve bugün Tekel
işçilerinin yaptığının bir ekmek mücadelesi
olduğunu, maalesef, bugünün Türkiyesinde bir işe, bir gelire sahip
olmak için mücadele etmek gerektiğini ifade etmiştir ve bu mücadeleyi
yapanların da biber gazı ve suyla püskürtülmesini ve Tek Gıda-İş
Sendikası Başkanının gözaltına
alınmasını da Türk demokrasisi için kara bir gün olarak
nitelendirmiştir. Türkiye adına çok utandığını
ifade etmiştir Türk-İş Genel Başkanı işçiler
adına. Siz de bir milletvekili ve bu işçilerin emeğinden
açıkçası ekonomik açıdan rekabet gücü elde etmek isteyen bir
kişi olarak, bu emekçilere yapılan muameleyi acaba nasıl
değerlendiriyorsunuz? Diğer taraftan, Sayın Başbakan,
Suriyeye giderken, bu eylemlerin provokatif olduğunu söylemiştir.
Türk-İş Başkanı, asıl provokasyonun bunlara müdahale
olduğunu belirtmiş ve sorunu ayrıntılarıyla
anlatmamıza rağmen sorunun çözümü yolunda yaptığı
açıklamaları talihsizlik olarak görmüştür
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, özelleştirme hususu, tabii, başlı
başına bir konu. Bakın, iki gündür burada konuşuyoruz,
özellikle bu kâr transferi konusu çok tartışılan bir konu.
Müsaade ederseniz -ben, arkadaşlara söyledim- Hazine, Merkez
Bankasından birtakım veriler geldi, onları sizlerle
paylaşayım.
Kâr transferleri
1989-2002 yılı döneminde doğrudur- yaklaşık 68,8
milyar dolardır. 2003-2009 döneminde ise bu 75,8 milyar dolardır. Bu
mutlak rakamlara bakarsanız, hakikaten de sanki bu son dönemde muazzam bir
artış var.
Şimdi,
yalnız, bir de yıllık ortalama kâr transferi, zaten yıla
bölerseniz, işte, bu 1989-2002 döneminde 4,9 milyar dolar, 2003-2009 Ekim
döneminde 10,8 milyar dolar. Yalnız hikâye burada bitmiyor. Toplam sermaye
girişi, bu bahsettiğimiz 1989-2002 döneminde 76,4 milyar
dolardır, 2003-2009 döneminde ise 234,9, bunlar brüt rakamlar yani
giriş çıkışları da dikkate alan rakamlardır, net
değil, bu rakamlar net değil.
Yıllık
ortalama sermaye girişi 1989-2002 döneminde 5,5 milyar dolardır,
yıllık, bu geçtiğimiz dönemde ise 33,6 milyar dolardır.
Şimdi, esas
konuya gelmek istiyorum. Kâr transferini siz yıllık sermaye
girişine oranlarsanız 1989-2002 döneminde yüzde 90,1dir. 2003-2009
döneminde ise yüzde 32,3tür. Yani, özetle, 1989-2002 döneminde çok düşük
oranda sermaye girmiş ve bunun neredeyse tamamı kadar bir kâr
transferi yurt dışına çıkmıştır yani yüzde
90 oranında bir kâr transferi söz konusudur. Oysa 2003-2009 döneminde,
tabii ki giren para çok daha yüksek düzeyde ve kâr transferi olarak, bunun
oranı olarak çıkan para sadece yüzde 32,3tür.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, tabii ki, bu, devlet tarafından
kullanılan kaynakları ima etmiyor. Zaten bunu destekleyen başka
hususlar var. Değerli arkadaşlar, bakın, 1990lı
yıllarda hazinenin borçlanma faizlerinin ortalaması -şu anda
önümde yok ama ben o yılları çok iyi hatırlıyorum- yani
herhâlde yüzde 80, yüzde 90ların altında değildir. Son
yıllarda ise hazinenin borçlanma faiz oranlarının ortalama
olarak çok düştüğünü, bugün tek haneye düştüğünü zaten
biliyorsunuz. Dolayısıyla aslında bu benim verdiğim
rakamları, siz, kâr transferi/sermaye giriş diye bakarsanız
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Küresel borçlar nedeniyle dünyadaki para arzı
artmadı mı Sayın Bakanım?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlarım,
müsaade edin. Bakın, siz soruyu sordunuz, ben cevap vereyim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Özelleştirmeler nedeniyle Türkiyede kalan
parayı toplamdan düşmek gerekir.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli
arkadaşlarım, müsaade edin, cevap vereyim.
BAŞKAN
Sayın Işık, Sayın Akkuş, lütfen, Sayın
Bakanın açıklamasına fırsat verin.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
bakın, bu husus var
ALİM
IŞIK (Kütahya) Doğru değerlendirme yapmıyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Doğru değerlendirme
değerli arkadaşlar, rakam veriyorum size.
Değerli
arkadaşlar, bakın, 90lı yıllarda hazinemiz çok yüksek
oranlarla borçlanmıştır, devlet açısından
baktığınız zaman yurt dışı kâr transferi çok
daha yüksek boyutlardadır. Bu dönemde, doğrudur, kur nedeniyle bir
etki söz konusudur ama onun ötesinde faiz boyutuyla bu dönemde faizler son derece
düşüktür ve dolayısıyla
Ha, şu var: Bizim şirketlerimiz
de borçlanıyor, borsaya giriş-çıkışlar
yaşanıyor, zaten devletin yani hazinenin veya maliyenin bu konuda
yapabileceği çok fazla bir şey yok.
İkinci bir
husus hasta katılım payı değerli arkadaşlar, bu da
sık sık gündeme getiriliyor. Değerli arkadaşlar, hasta
katılım payının tek amacı vardır: Birinci
basamağı mümkün olduğunca geniş bir şekilde kullanmak.
Bakın, çok acil bir hastalığı olmayan, daha doğrusu
önemli bir hastalığı olmayan birisi eğer sağlık
ocaklarında, aile hekimliğinde bu işini görebilecekse, devlet
hastanelerine veya özel hastanelere veya üniversite hastanelerine giderek daha
yüksek maliyetli hizmetlerden yararlanmasını engellemeye yönelik bir
adımdır. Bir.
İkincisi:
Değerli arkadaşlar, son dönemde yapılan artışın
temel amacı talep yönetimidir. Bakın, dün de söyledim, Avrupa
Birliğinde her 100 kişiden sadece 35ine ilaç yazılıyor,
oysa Türkiyede her 100 kişiden 85 hastamıza ilaç
yazılıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milleti hasta ettiniz de onun için yani!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bu paranın bir
kısmı dışarıya gidiyor. Esas sizin de bunu
desteklemeniz lazım. Yani biz ne yapıyoruz burada? Talep yönetimini
mümkün olduğunca
OKTAY VURAL
(İzmir) Sorun baş doktorda o zaman! Baş doktoru
değiştirmek gerekiyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sağlık sisteminiz bozuk Sayın Bakan,
sistemi bozdunuz!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Arkadaşlar, onu da
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süremizin dolmasına da az bir şey
kaldı, seri bir cevap verirseniz, süremiz doluyor.
Arkadaşlar,
lütfen Sayın Bakana müdahale etmeyelim.
Sayın
Bakanım, diğer sorulara kısa bir cevap verirseniz
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
yeşil kartlar konusu da, bakın, bu talep yönetimi perspektifiyle
bakarsanız doğru bir karardır, çünkü bu işi kolaylaştırdığınız
müddetçe harcamalar artıyor.
Bakın, 2002
yılında kamunun toplam sağlık harcamaları,
yanlış hatırlamıyorsam, 9 milyar liranın biraz
üstündeydi, bugün bakıyorsunuz 36,5 milyar lira, 37 milyar liraya
varmış. Enflasyon bu dönemde yüzde 93, tabii ki devlet sürdürülebilir
bir dengeyi kurmak için gerekli adımları atacak. Burada
katılım payının amacı talep yönetimi ve aynı
zamanda, dediğim gibi, birinci basamakta görülebilecek birtakım
tedavileri birinci basamakta tutmak, sonraki basamakları mümkün
olduğunca hakikaten ihtiyacı olan vatandaşlarımıza,
hastalarımıza ayırmaktır.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Teşvikle ilgili ne diyorsunuz Sayın Bakanım?
Teşvikle ilgili bir şey demediniz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Vakit veriyor musunuz
Sayın Başkan?
BAŞKAN
İki dakika içerisinde toplarsanız. Çünkü süremiz doldu Sayın
Bakanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Artık seçimden sonra söylerler!
BAŞKAN -
Buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
göletlerin bitirilmesi için bütçeye özellikle Devlet Planlama
Teşkilatıyla bir çalışma yaptık, ona ilişkin bir
ödenek söz konusu. İnşallah bu dönemde hızlanır.
Bu atamalarla
ilgili TÜİK Başkan Yardımcısı konusunun
detaylarını bilmiyorum. Ama liyakat üzerine atama yapmamız
lazım. Ben Maliye Bakanlığında şu ana kadar hep bunu
yapmışımdır, bundan sonra da bunu yapacağım. Ama
başka bir kurumla ilgili, bilmediğim bir konuyla ilgili
değerlendirme yapmam doğru olmaz.
Belediyelerden
hacizle ilgili konuya gelince. O konu benim gündemime geldi, müdahale ettim, o
konuya ilişkin, yani yapılmaması konusunda bir yazı
yazdım.
Hazine
teşvik ödemelerine ilişkin daha bu hafta 200 milyon lirayı
gönderdim Hazineye. Hazinenin ödeme yapıyor olması lazım. Yani
Maliye Bakanı olarak ben görevimi yaptım.
5084
Değerli arkadaşlar, bakın ben sadece şunu dedim: Eğer
bütçe açısından soru soruyorsanız, bütçede
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizim bir dakikamızı bile
Sorumuzu
sordurmadınız, Sayın Bakana açık
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Ama, soru
BAŞKAN
Sayın Bakanım, tamam o zaman.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, Sayın Vural, bakınız, her
arkadaşımız üç dört soruyu peş peşe soruyor. O zaman
kolay, benim açımdan problem yok. Sayın Bakanım siz de öyle
yapın. Beş dakika bittiğinde keseceğim, o zaman siz
yazılı cevap verirsiniz. Başkanlık Divanı daha rahat
eder.
Teşekkür
ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, hikâyeye girersek, çok!
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum arkadaşlar: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime
saat 14.00te toplanmak üzere ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 12.59
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
17nci maddeyi
okutuyorum:
Bağış,
hibe ve yardımlara ilişkin işlemler
MADDE 17 (1)
Maliye Bakanı;
a) Yurt içi ve
yurt dışı kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek
imkânların Türk Lirası karşılıklarını Hazine
Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre bütçeye
gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye,
b) Dış
kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve
kredi yoluyla gelecek her çeşit malzemenin navlun ve
dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile
bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde
mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye ve gereken
işlemleri yapmaya,
c) 2010
yılı içinde Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
ihtiyaçları için yabancı devletlerden askeri yardım yoluyla veya
diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini,
bağlı (B) işaretli cetvelde açılacak tertiplere gelir ve
karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak özel
tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,
yetkilidir.
(2)
Türkiye-Avrupa Birliği mali işbirliği kapsamında
sağlanacak mali imkânların karşılığı olarak
ilgili idare bütçelerinde (05), (06) ve (07) ekonomik kodlarını
içeren tertiplerde yer alan tutarların Ulusal fona ödenmesine ilgili
bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler başka bir hizmet veya faaliyete tahsis
edilemez. Ancak, bu tutarlardan ödeme esnasında kur farkı nedeniyle
oluşan fazlalıklar ve ilgili projeler için harcanamayan
kısımlar ile Topluluk Programlarına ilişkin Avrupa
Birliği katkı bakiyeleri Ulusal fon hesaplarında tutulmaya devam
edilir ve gerektiğinde bu Kanun kapsamındaki idarelere ait program ve
projelerin finansmanı için kullanılabilir. Ulusal fona ödeme
işlemi Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakanın talebi üzerine ve projelerin finansman planlamasına
uygun olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir.
(3) İkinci
fıkra uyarınca Ulusal fona ödenen bu tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve
4802 sayılı Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat
Zabıtlarında yer alan hükümler çerçevesinde kullanılır.
(4)
Türkiye-Avrupa Birliği mali işbirliği kapsamındaki program
ve projelerin yürütülmesine ilişkin anlaşmalarda, öngörülen
nedenlerle Avrupa Komisyonuna iadesi gereken hibe, kur farkları ve benzeri
türden doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı, Maliye
Bakanlığı bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6
tertibinden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malik Ecder Özdemir,
Sivas Milletvekili, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki, çoğu zaman, tıpkı
şu andaki gibi, çok boş masalara, boş salona hitap ederek de
olsa uzunca süren bir bütçe maratonunun sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Mecliste
kabulünden sonra yürürlüğe girecek olan bu bütçe, önümüzdeki bir yıl
için ne öngörmektedir? Gerek ekonomide gerekse siyasette, sosyal yaşamda
hangi kolaylıklar sağlanacaktır? Yeni yılda ekmeği,
peyniri, zeytini bugünkünden daha ucuza alabilecek miyiz? Elektriğe,
doğal gaza, benzine ödeyeceğimiz para bugünkü ödediğimiz paradan
daha az mı olacak, daha çok mu olacak? Köylümüz, çiftçimiz, gelecek
yıl kullanacağı gübreyi, mazotu, bugünkü aldığı
fiyattan daha ucuza alıp, ürettiklerini bugünkü fiyattan daha
yukarıya satabilecekler mi? Bir başka ifadeyle, değerli
arkadaşlarım, bu bütçeden matlup edilen -eskilerin deyimiyle- beklenen şey
nedir?
Sayın
Bakanım, biraz önce, ilk oturumda, uzun uzun rakamlardan bahsettik.
İnsanlarımızın kafası karışıyor. Bizi
izleyen, on beş gündür, yirmi gündür televizyonda, basında bizi
izleyen insanlarımız, bu yukarıdaki sade sorulara
inandırıcı ve güvenilir cevaplar arıyorlar.
Yeni bir
yıl, yeni bir bütçe demektir ve elbette, yeni bir yıl yeni
umutların tazelendiği, yeni beklentilerin tazelendiği yeni bir
başlangıç olması lazım. Çekilen
sıkıntıların, biten yılla geride kalacağı,
artık daha az sıkıntıların yaşanacağı
daha güzel günlere gideceğimizin ifadesi olmalıdır.
Hazreti
Mevlânânın dediği gibi Dün dünde kaldı
cancağızım, bugün yeni bir gündür. Şimdi yeni şeyler
söylemek lazım. diyebiliyorsak eğer, yeni bir başlangıç
yapabiliyorsak, yeni bütçenin, yeni yılın bir anlam ifade ettiği
ancak o zaman mümkün olabilir.
Sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; ülkeyi yönetenler,
başta siyasetçiler topluma, insanlara, geleceğe yönelik umut
vermeleri gerekiyor. Açıkça söylüyorum, uzunca bir süreden bu tarafa insanlarımız
geleceğe yönelik umutlarını kaybettiler. Her insanın en
azından Evet, gelecek yıl bundan daha çok çalışırsam,
daha çok üretirsem bugünkü çektiğim sıkıntılardan daha az
sıkıntılı bir süreç yaşayacağım. demesi
gerekiyor. Oysa, değerli arkadaşlarım, toplumun hangi kesiminde,
kaç kişi, şimdi bizim burada görüştüğümüz bu bütçeyi umutla
bekliyor? İktidara yakın bir avuç müteahhidin, müteahhit çevresinin,
bakan ya da Başbakanın çocuklarını şirketlerinde ortak
ya da yönetici yapmış olan şirket yöneticilerinin
dışında kaç kişi bu bütçeden umutla bir şey bekliyor?
İşçiler mi, köylüler mi, memurlar mı, emekliler mi,
öğretmenler mi, öğrenciler mi, kim önümüzdeki sürecin, önümüzdeki
yılın bu yıldan daha iyi olacağını bekliyor ve
bana söyleyebilir misiniz, toplumda yaşanan bu kadar olumsuzluklardan
hangisinde gelecek yıl azalma olacak?
Beşincisini,
altıncısını düzenlediğiniz Alevi
çalıştayları yaptınız, değerli
arkadaşlarım. Sayın Bakana, Başbakana sormak istiyorum:
Önümüzdeki yıl, samimiyetle bu yaptığınız çalışmalardan
sonra Alevilerin sorunlarını çözeceğiniz konusunda bir
inandırıcı adımınız olacak mı?
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) İnşallah.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) İnşallah, diliyor ve bekliyoruz. Bu
açılımların sahte, toplumu aldatmanın ötesinde ciddi
gayretler olmasını herkes gibi ben de bekliyorum. Madımak
Otelinin müze olmasını herkes gibi ben de bekliyorum. Teklif verdik,
reddettiniz, inşallah olur. Siz teklif getirirsiniz, biz de şanla
şerefle kabul ederiz. Cemevlerinin yasal statüye kavuşması için
Anayasa değişikliğine gerek yok.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Katkı sunun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Katkı sunmaya hazırız. Yeter ki sizin
niyetiniz olsun Sayın Vekilim.
Gelecek yıl,
örneğin Deniz Feneri soruşturmasında bir arpa boyu adım
atılabilecek mi? Bu yolsuzluğa bulaşmış insanlar
Almanyada mahkûm edildiler ama Türkiyede, bakıyoruz, bu yolsuzluğun
kahramanları şimdi yeni yeni yolsuzlukların
tasarlayıcısı durumundalar. İSKİ
özelleştiriliyor, Deniz Feneri ortakları İSKİ
özelleştirmesinde söz sahibi oluyorlar.
AHMET YENİ
(Samsun) Yargıya müdahale etmeyin yargıya.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - İki günden bu tarafa izliyoruz değerli
milletvekilleri; artık, toplumun en önem verdiği konuları, inanç
konularını bile sömürü hâline getiren bir anlayış, bir
sömürü sistemi devam ediyor. Kurban Bayramında 200 bin kurban vekâletle
kesilsin diye ilgili kurumlara vekâlet verilmiş, ancak 20 bin kurban
kesilmiş. Yani insanların umudunu, inancını sömürerek, bu
konuyu da sömürü noktasında, sömürü malzemesi yapmanın kime ne
faydası var değerli arkadaşlarım?
Şimdi,
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; hiç rakamları evirip
çevirmeye gerek yok, doğruları çarpıtmaya gücünüz yetmez. Devletin
resmî tespitlerini burada bir kere daha sıralıyorum: Bugün ne
yazık ki, 20 milyon kişi yoksulluk sınırı altında
bir parayla idare ediyor. 2 milyon insanımız açlık
sınırının altında yaşıyor. Genç nüfusumuzun
yüzde 25i işsiz. Cezaevlerinde -sayın vekillerle birlikte gidiyoruz-
117 bin tutuklu ve hükümlü var ve bu 117 bin kişinin büyük
çoğunluğu hâlâ hakkında suçlama kesinleşmemiş, karar
kesinleşmemiş ve tutuklu sıfatıyla cezaevlerinde bulunuyor.
Bu ülkede polis askere güvenmiyor, polis MİTe güvenmiyor. Savcılar
birbirleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor, mahkemeler, hâkimler
birbirleri hakkında dava açıyorlar. Getirdiğiniz Türkiye bu,
değerli arkadaşlarım, ekonomi de, siyaset de bu.
Ekonomik kriz
teğet geçecek. diyen Sayın Başbakana rağmen, krizden çıkamayan
namuslu, onurlu iş adamları intihar ediyorlar birer ikişer ve
bugünlerde yeniden gündemde, Ergenekon iddianamesiyle onuruyla, haysiyetiyle
oynadığınız insanlar birer ikişer intihar ediyor
değerli milletvekilleri. Bunu hep birlikte araştırmamız gerekiyor.
Toplum âdeta bir paranoya içerisinde. 70 bin kişinin telefonunun
dinlendiğini Adalet Bakanınız söylüyor ve utanmadan, Hükûmetin
bir Bakanı çıkıyor, diyor ki: Benim saklayacak gizleyecek bir
şeyim yoksa telefonum dinlensin, ne çıkar! diyebilecek kadar
aymazlık noktasına gelebiliyor. Bunun neresinde insan hakları,
neresinde özgürlük var değerli arkadaşlarım?
Şimdi, geçen
hafta Tekel işçilerini ziyaret ettik. 4/C maddesiyle işinden
atılan, ekmeğinden olan insanlara teklif ettiğiniz şey ne?
1,5 milyar lira maaş alan işçiye diyorsunuz ki:
Maaşınız 500 milyon lira. Şimdi, bu kürsüden siz
değerli milletvekillerine soruyorum, size deseler ki: Ey milletvekilleri,
aldığınız maaşın üçte 2sini kesiyoruz, üçte 1i
ile çalışmaya devam edeceksiniz. Bunu gerçekten kabul etmeniz, içine
sindirmeniz mümkün mü?
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Siz kabul ediyorsanız biz de ediyoruz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Tekeli 300 milyon dolara birilerine peşkeş
çektiniz, alan şirket hiçbir şey yapmadan aradan altı aylık
bir süre geçti, 300 milyon dolara aldığı Tekeli 900 milyon
dolara sattı.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyeyi getirdiğiniz tablo bu. Onun için
rakamlarla oynayarak âdeta güllük gülistanlık bir ülke yaratmaya
çalışmayın, komik duruma düşüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, intihardan bahsettim. İki gün önce, benim de çok
yakından tanıdığım, benim hemşehrim, ailesini
yakından tanıdığım değerli bir insan, kurmay
yarbay, sayın milletvekilim, alnına, şakağına
dayayarak tabancasını intihar etti. Hakkında Ergenekon
savcılarının düzenlediği iddialar onuruna ve haysiyetine
dokunarak intihar etti. İntihar tabii ki güzel, doğru bir yöntem
değil ama hatırlayın Ergenekon davası
başladığında Vandaki Yüzüncü Yıl Üniversitesinin
Genel Sekreteri de intihar etti.
Şimdi, biz
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak zaman zaman Ergenekonda
yaşanan, Silivride yaşanan, adına iddianame dedikleri ama
yakın tarihimizi hicveden bir orta oyun, bir trajikomik tiyatroyu
seyretmeye gidiyoruz. Tavsiye ederim, bu tiyatroya biletle girilmiyor, para
falan da almıyorlar. Herkesi, yürekli olan herkesi bu tiyatroyu izlemeye
davet ediyorum. Orada, değerli arkadaşlarım, her vesileyle
söylüyorum, o davada yargılanan aslında Ergenekon sanıkları
değil, orada tutuklu olanlar değil; gerçekten orada yaşanan,
cumhuriyet tarihimizde belki bir daha görülmeyecek olan Türkiyedeki hukuk
devleti yargılanıyor. Âdeta oradaki sanık sıfatında
olan insanlar Türkiyenin yakın tarihini yargılıyorlar. Hâkim ve
savcı makamında oturanlar yargılanıyor değerli arkadaşlarım.
Türkiye, bugün, bu noktaya İktidarınız döneminde geldi. Hukuk
ayaklar altına alındı. İnsanların hukuka güveni
kalmadı. Yarın kimin kapısının çalınacağı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdemir, ek sürenizi başlatıyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Ali
Tatarla ilgili
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Allah rahmet eylesin.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Çok
teşekkürler ama rahmet dilemekten başka şeyler yapmak
durumundayız.
Ben Sivas
Milletvekiliyim. Ali Tatarın doğduğu köy -bu fişlemeyi
yapan zatı muhterem kimse- Sivasın Gürün ilçesinin Yuva köyü PKK ve
terör örgütü yuvasıdır. diyor. Utanç verici bir tablo. Gerçekten bir
köy halkını, sonuna kadar demokrasiye, cumhuriyete ve Mustafa Kemal
Atatürk ilkelerine bağlı Yuva köylülerini zemmetmeye hiç kimsenin
hakkı, haddi yoktur.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kabul edilemez.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) En son gittiğimiz cezaevinde izlediğimiz
duruşmada Sayın Savcı rahatsız olmuş. Zannediyorum
orada yapılan yanlışı, düştüğü komik durumu,
komedi durumunu içine sindiremedi ki rahatsız oldu. Biz, o davayı
izlemeye devam edeceğiz. Türkiyede nerede hukuksuzluk
yaşanıyorsa o hukuksuzluğu takip etmeye Cumhuriyet Halk Partililer olarak devam edeceğiz.
Muharrem
ayındayız. Konuşmamı büyük şair Pir Sultanın bir
sözüyle bitirmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Kadılar, müftüler fetva yazarsa/ İşte
kement, işte boynum, asarsa/İşte hançer, işte kellem,
keserse/Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan. diyor.
Biz, Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilleri olarak, ne
kadar sindirmeye, bizi bastırmaya çalışsanız da
yaşanan hukuksuzluğun, yaşattığınız
hukuksuzluğun takipçisi olacağımızı bir kere daha bu
kürsüden ifade ediyor, yüce heyetinize en içten sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bir hususu bilgilerinize arz etmek
istiyorum: Soru-cevap işlemi on dakikadır. Milletvekili
arkadaşlarım beş dakika soru soracaklar, sayın bakanlar da
beş dakika cevap vereceklerdir. Öyle bir istek de var. Orada Sayın
Bakanın konuşmasını maalesef keseceğim. Aynı
şekilde, bir dakikanın sonunda, son cümlesi de olsa hiçbir
arkadaşımıza tekrar mikrofonu açmayacağım. Onun için,
bütün arkadaşlarımız konuşmalarını ona göre
lütfen ayarlasınlar, ek süre yok.
Evet, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Süleyman Lâtif Yunusoğlu, Trabzon
Milletvekilimiz, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısının 17nci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 17nci maddesinde, yurt içi ve yurt
dışı kaynaklardan sağlanacak imkânların Türk
lirası karşılıklarının bütçeleştirilmesi,
dış kaynaklardan bağış ve yardım yoluyla gelen
malzemelerin tertibinde mevcut ödeneklerin yetmemesi hâlinde navlun bedelleri
ve gümrük vergileri karşılığının bütçelere ödenek
kaydı mevcuttur. Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının
ihtiyaçları için yabancı devletlerden askerî yardım yoluyla
sağlanacak malzeme bedellerinin bütçeye kayıt şekliyle ilgili
hükümlere yer verilmektedir.
Yine, Bütçe
Kanunu Tasarısının bu maddesinde, Türkiye-Avrupa Birliği
mali iş birliği kapsamında sağlanacak mali imkânların
karşılığı olarak ilgili idarelerin bütçelerine konulan
tutarların ulusal fona ödenmesine ve kullanılmasına ilişkin
esaslar belirlenmektedir. Biz, bu maddeyle, Maliye Bakanına yurt içi ve
yurt dışı kaynaklardan hibe ve bağış yoluyla
gelecek imkânları bütçeye gelir-gider kaydetmeye yetki veriyoruz.
Maddenin
diğer hükümlerinde ise, Türkiye ile Avrupa Birliği mali iş
birliği kapsamında sağlanacak imkânların ulusal fona
aktarılmasına ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan hazine işlemleri
raporlarında, Hazine Müsteşarlığı tarafından
dış finansman kaynaklarından hibe şeklinde sağlanan
kaynakların, dış finansman bilgi sisteminde, anlaşma
tutarları ve ne kadar kullanıldığına ilişkin
bilgiler yer almaktadır. Bununla birlikte, hibe şeklinde
sağlanan kaynakların, elde edildikten sonra kullanım
amaçları ve şartlarına uygun kullanılıp
kullanılmadığının kontrolü ve takibine ilişkin
bir mekanizma mevcut değildir. Mevcut durumda, anlaşma ve kullanım
bilgilerinin sistemde izlenmesiyle hibe anlaşmalarına ilişkin
dokümanların dosyalanması dışında, izleme ve kontrol
anlamında bir işlem gerçekleştirilememektedir. Dış
proje kredilerinde olduğu gibi, özellikle proje finansmanı
amacıyla alınmış hibelerin de amacına uygun
kullanılıp kullanılmadığının kontrolü ve
takibinin yapılmasını sağlayacak bir sistem
geliştirilmelidir. şeklinde ifadeler yer almıştır.
Hükûmetin, dış finansman kaynaklarından
sağladığı hibelerin amacına uygun kullanılıp
kullanılmadığına ilişkin bir sistem geliştirip
geliştirmediği konusunu doğrusu merak ediyoruz. Maliye
Bakanı ve dolayısıyla Hükûmet, bağış ve hibe
almaya yetkili olduğu kadar, bu milletten, işsizliği çözmek,
yoksulluğu yok etmek ve yolsuzlukla mücadele için de yetki
almıştır. Bu yetkiyi millet için kullanıp
kullanmadığına bakmak gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz. Bütçe kanunları hükûmetlerin
tercihlerini de ortaya koyar. AKP hükûmetlerinin 8inci bütçesi olan bu
bütçede, önceki bütçelerde olduğu gibi Adalet ve Kalkınma Partisinin
tercihleri de ortaya konuluyor. Ne bu bütçe ne de önceki AKP bütçeleri,
yaygınlaşan yolsuzluğa, işsizliğe, üretimsizliğe,
yoksulluğa, yatırım azlığına, gelir
dağılımı adaletsizliğine, vergi adaletsizliğine
çare arayan; büyümeye, kalkınmaya, refaha yönelik hedefleri olmayan
bütçelerdir. AKP, yedi yıldır Türkiyeyi boş vaatlerle,
makyajla, rakam cambazlığıyla yönetmiştir. Bugün geldiğimiz
nokta, bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Krizin teğet
geçtiği iddiaları doğru ise, eğer teğet geçiyorsa bu
millet neden sıkıntı çekiyor, neden fabrikalar kapanıyor,
neden insanlarımız işini kaybediyor, akşam evine neden
ekmek götüremiyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kötü yönetim
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla) Sanayici, esnaf zor durumda, turizm
sıkıntıda, tarım bitik, narenciye, çay, fındık,
hayvancılık sıkıntıda, emekli, memur, işçi
geçinemiyor, sağlık ve eğitim sistemleri çökmüş.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin
açıkladığı orta vadeli programda yer verdiği büyüme
öngörüleriyle birlikte Türkiyenin 2003-2012 yılları arasında
ortalama büyüme hızı yüzde 4,23 olacaktır. Buna rağmen 1963
ile 2002 yılları arasındaki ortalama büyüme hızı yüzde
4,38dir. Siz kırk yıllık süre içerisinde yaşanan onca
sıkıntıya rağmen, koalisyonlara, ara dönemlere,
müdahalelere rağmen bu kırk yılın büyüme
ortalamasını bile yakalayamayacaksınız. Sizin ekonomide
anlattığınızın, ballandıra ballandıra
anlattığınızın artık rakamlarla bile
değerleri kalmadı. İktisadi varlıklarımız
satıldı, cumhuriyet tarihinin en fazla borçlanan hükûmeti oldunuz ama
bu millet hâlâ sıkıntı çekiyor.
2002
yılı sonunda 180,3 milyar dolar olan kamu iç ve dış borç
stoku 2008 yılı sonu itibarıyla 287,7 milyar dolara
yükselmiştir. 2008 yılı sonu itibarıyla bile kamu borç
stoku yüzde 60 oranında artmıştır.
Özel kesim borç
stokunda da AKP döneminde hızlı bir artış
yaşanmıştır. 2002de 44,5 milyar dolar olan özel kesim
dış borç stoku 2008 yılı itibarıyla 185,1 milyar
dolara ulaşmış olup artış oranı yüzde
316dır.
Türkiyenin özel
kesim dış borcu dâhil toplam borç stoku 2002deki 224,8 milyar dolar
düzeyinden 2008de yüzde 107 oranında artışla 466,8 milyar
dolara yükselmiştir. Temel hedef olan borçların
azaltılmasında tam bir başarısızlık söz
konusudur. Yüksek faiz ve faiz dışı fazla hedeflerine ve bu
çerçevede vatandaşın katlandığı fedakârlığa
rağmen borç stoku azalmamakta, aksine artmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarının en başarısız
olduğu sektörlerden biri de tarım sektörüdür. 2002 yılında
tarımın gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 13,4
iken, bu oran 2008 yılında yüzde 7,6ya gerilemiştir.
Tarıma ayrılan bütçe yetersizdir. Tarıma 2002de millî gelirin yüzde
6,6sı ayrılırken 2009 bütçesinde bu oran binde 4,8e düşürülmüştür.
Yaklaşık 20 milyon kişinin tarımla
uğraştığı ülkemizde uygulanan politikalar
tarımın hızla çökmekte oldu-ğunu, çiftçinin
unutulduğunu göstermektedir.
Benim bölgem
Doğu Karadeniz Bölgesinin en önemli ürünleri çay ve
fındıktır. Çayda yaşanan olumsuzluk, çay üreticisinin
feryatları ve çayın en önemli üretim yeri olan ÇAY-KURun
hazırlanan kanun taslaklarıyla özelleştirilmeye
çalışılması ve orada beklenen üretim yetersizliğinden
sonra birtakım çevrelerin çay ithal ederek kendi ceplerini doldurmaları,
ama çay üreticisine ve çay imalat sektörüne vuracağı darbe
şimdiden görülmektedir.
Fındıkta,
fındık üreticisi, maalesef, üretimde çabasının
karşılığını, alın terinin
karşılığını alamamakta, büyük
sıkıntı çekmekte, dünyanın en fazla üretimine sahip olan
Türkiyede yapamadığı ihracatla istediği geliri
alamamaktadır. Bütün bu göstergeler, AKP İktidarının
başarısızlığının bir göstergesi olarak
önümüzdedir.
Diğer
taraftan, çok önemli bir konuyu da sizlere arz etmek istiyorum: Biliyorsunuz
-basına da yansıyan şekliyle- Türk firmalarının sahip
olduğu ticaret gemileri Karadenizde, Gürcistanın sahil güvenlik
güçleri tarafından korsanlık yapılarak kaçırılmakta.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şu ana kadar
Gürcistanda beş tane Türk ticaret gemisi alıkoyulmuş
vaziyettedir. İsterseniz isimlerini sizlere okumak istiyorum: Metka, New
Star, Demsa Demet, Buket ve Afro Star gemileri, bugün, Gürcistan
makamlarının elinde ancak bizim Dışişleri
Bakanlığımız Onları almaya
çalışıyorum. demesine rağmen hiçbir varlık
gösterememektedir. Buket gemisi, Gürcistan makamlarının
söylediği gibi Gürcistan ulusal sularında değil Sinop açıklarında
çevrilmiştir. Afro Star gemisi, Gürcistan ulusal sularında değil
Soçi civarında çevrilmiş, korsanlık yapılarak
kaçırılmıştır. Buket gemisi içerisindeki milyonlarca
dolar değerindeki mazot satışa çıkartılmış,
satılmış. Afro Star gemisindeki 550 milyar dolar
değerindeki hurda satışa çıkartılmış,
satılmış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla) -
ama Türk makamları, Onlar
yabancı bandıralıdır, yapacağımız bir
şey yok. demekle yetinmişlerdir. Evet, gemilerin yabancı
bandıralı olduğunu hepimiz biliyoruz ama onlar Türk
firmalarının gemileridir
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu, teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla) -
yaptıkları ticaretin
vergilerini de Türk maliyesine ödemektedirler.
Hepinize
saygılar sunuyor, 2010 yılı bütçesinin hayırlar getirmesini
temenni ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Abdurrahman Kurt, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN KURT
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
yılı bütçesi, 17nci maddeyle ilgili konuşmak üzere
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere, Avrupa Birliği mali
yardımları çerçevesinde merkezî bütçe içerisinde yer alan idarelerin
projelerine ilişkin eş finansman tutarları ilgili idarelerin
bütçelerine ödenek olarak kaydedilmekte, bu ödeneklerde yer alan tutarlar
finansman planına göre ilgili bakanların onayı ile Ulusal fona
aktarılmaktadır. Proje uygulamaları sırasında projeler
için ayrılan eş finansmanlardan bazı tasarruflar ortaya
çıkmaktadır. Ayrıca ilgili idareler tarafından Topluluk Programı
katkı payının tamamının önceden ödenmesi nedeniyle
Avrupa Komisyonuna ödenmesi gerekmeyen bakiye topluluk katkısı
tutarları da tasarruflarla birlikte Ulusal fon hesaplarında tutulmaya
devam edilmektedir. Bu çerçevede, 2005 yılı Finansman Programı
dâhil ulusal programlardan tasarruf edilen tutar 30/08/2009 tarihi itibarıyla
3 milyon 689 bin 67 avrodur. Topluluk Programı katkı payları
bakiyesi ise 438.350 avrodur. Aynı şekilde, projelerin
uygulanması sırasında önceden öngörülmeyen bazı nedenlerle
ilave finansman ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Örneğin,
bütçeye konan ödeneklerin ulusal fona aktarılması sırasında
veya uygulama sırasında oluşan aleyhe kur farkları
nedeniyle doğan finansman ihtiyacı, idarelerin ödenek
koymadıkları veya eksik ödenek koydukları projelere ilişkin
eş finansman ihtiyacı, Avrupa Komisyonu tarafından diğer
idarelerin borçları nedeniyle ulusal fonun alacaklarından mahsup
suretiyle yapılan kesintilere ilişkin finansman ihtiyacı,
uygulayıcı idarelerin sözleşmeden doğan ödeme
yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemelerinden doğabilecek
gecikme faizi ve cezası için finansman ihtiyacı ve Avrupa Komisyonu
tarafından finansmanı geri çekilen, mali düzeltme yapılan
program ve projelere ilişkin finansman ihtiyacı.
Değerli
milletvekilleri, 17nci maddeyle ulusal fon hesaplarında biriken
tutarların yine az önce belirttiğim ve Avrupa Birliği mali
yardım uygulamalarında ortaya çıkabilecek finansman
ihtiyaçlarında kullanılabilmesine imkân sağlanmak istenmektedir.
Burada amaçlanan çeşitli proje uygulamaları sırasında
ortaya çıkan finansman ihtiyaçlarının diğer projelerden
sağlanan tasarruflarla karşılanması olup, biriken
fonların merkezî bütçe dışında özel bir bütçe hâlini
alması istenmemektedir.
Madde 17de
yapılması öngörülen değişikliklerle, ilgili kuruluşlar
tarafından Topluluk Programı katkı payı ödemesinin
tamamının -yani Avrupa Birliği katkısı ve ulusal fon
katkısı- önceden yapılmış olması nedeniyle Avrupa
Komisyonuna ödenmesi gerekmeyen Avrupa Birliği katkısı
tutarlarının ulusal fon hesaplarında tutulması ve
gerektiği takdirde diğer idarelere ait projelerin finansmanında
kullanılması, yürütülen diğer projelerin finansmanına ve
ulusal fonun finansman kaynağının artırılmasına
katkıda bulunacaktır.
Avrupa Komisyonu
tarafından, diğer idarelerin borçlarının tahsilini teminen
ulusal fonun alacaklarından mahsup edilen tutarların
finansmanının da ulusal fon hesaplarından
karşılanması, mahsup edilen tutarların ilgili idarelerce
ulusal fona ödenmemesinden kaynaklanacak finansman sorunlarını
ortadan kaldıracaktır. Kur farkından doğan
kayıpların bahsi geçen hesaplardan karşılanması da
projelerin vaktinde ve etkin finansmanın temininde önem arz etmektedir.
Ayrıca,
uygulayıcı idarelerin sözleşmeden doğan ödeme
yükümlülüklerini vaktinde ifa etmemeleri nedeniyle doğabilecek olan
gecikme cezası ve faizinin de bu hesaplardan
karşılanmasının yararlı olacağı
düşünülmektedir.
Bütçe
imkânları dâhilinde Avrupa Komisyonu tarafından sağlanması
gereken finansmanda muhtemel gecikmeler nedeniyle doğacak ilave finansman
ihtiyacının, mevcut biriken fonların yetersiz kalması
hâlinde, Maliye Bakanlığı bütçesinden aktarma
yapılması suretiyle karşılanması da yürütülen
projelerin işleyişinin aksamaması ve gecikme faizi
doğmasını önlemek açısından gerekli görülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine ülke
insanımızı tek yürek, tek hedef hâlinde birleştiren AK
PARTİ İktidarı, yeniden büyük Türkiyeyi oluşturma
kararlılığını attığı ve
atacağı devrim niteliğinde adımlarla devam ettirmektedir.
Gazi Mustafa Kemalin gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine
çıkma hedefi, ilk defa, AK PARTİ İktidarının ekonomik
ve demokratik alanda attığı paralel adımlar sayesinde bir
ütopyadan gerçeğe dönüşme evresine girmiştir. Bu yüzdendir ki
uluslararası kamuoyunda insan hakları karnesi ve sicili kabarık
bir toplumdan, sorgulanan değil, sorgulayan bir ülke olma yolunda
adım adım ilerlemekteyiz. Düne kadar cezaevleri sorgulanan,
işkence karnesi sorgulanan ülkemizin milletvekilleri, hep beraber
gittiğimiz uluslararası heyetlerle birlikte, Avrupa Birliğine
dâhil ülkelerin cezaevlerini denetleyecek duruma gelmişlerdir.
Bugün gelinen
noktada, 40 bin insanımızın hayatını kaybettiği,
milyarlarca doların çatışmalar için harcandığı
Doğu ve Güneydoğu illerimizin kendi kaderine bile değil yasa
dışı örgütlerin, derin çetelerin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kurt, konuşmanızı tamamlayınız.
ABDURRAHMAN KURT
(Devamla)
âdeta insafına bırakılmış, açılan
ekonomik paketlerin, verilen teşviklerin lafta kaldığı,
demokrasinin vatandaşın sandığa gitme işleminden
ibaret olduğu bir ülkeden insan yaşamının kutsal
sayıldığı, devlet için millet değil ama millet için
devletin öne çıkarıldığı bir anlayışla
bölgelerin ekonomik yapısına uygun, bölgesel ve sektörel
teşviklerin uygulamaya konulduğu, Avrupa Birliğiyle müzakerelere
başlanıldığı ve 33 fasıldan 12 faslın
açıldığı bir noktaya gelmiş bulunmaktayız.
Değerli
milletvekilleri, hedefimiz, enerjisini kendi içinde
vatandaşlarının birbirine karşı
kullandığı ve tükettiği bir ülkeden bölgesinde istikrar
unsuru, barışın ve uzlaşının teminatı olan
ve bu amaçla enerjisini birleştiren bir Türkiyeyi, yeniden büyük
Türkiyeyi oluşturmaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2010 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.
Muzaffer Gülyurt
Erzurum Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gülyurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUZAFFER GÜLYURT
(Erzurum) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 17nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, on dakika verdiniz,
grup adına mı şahsı adına mı söz aldı?
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Şahsım adına söz almıştım.
BAŞKAN
Beş dakika bitince keserim, merak etme sen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bilelim de.
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Değerli milletvekili arkadaşlarım, 17nci madde
Bağış, hibe ve yardımlara ilişkin işlemler
başlığını taşımaktadır. Bu madde ile
yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak elde edilecek
imkânların kabulü ve kaydedilmesi konusunda Maliye
Bakanlığımıza yetki verilmektedir. Millî Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının ihtiyaçları ile alakalı
yabancı devletlerden uluslararası sözleşmeler yoluyla
sağlanacak malzemelerin kabulü mümkün olabilmektedir. Ayrıca, 17nci
maddede, Türkiye-Avrupa Birliği mali iş birliği kapsamındaki
program ve projelerin yürütülmesinin sağlanması mümkün
kılınmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz, bütün bütçelerinde,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu teknolojik modern silah ve
donanıma sahip olması için gerekli payı ayırmaktadır.
Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaç duyduğu silah ve
malzemeyi kendi ülkemizde üretmek amacıyla gerekli ARGE
çalışmalarına da önem vermektedir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ilgili birimlerinin bu konudaki bilimsel
çalışmaları Hükûmetimiz tarafından da desteklenmektedir.
Ayrıca, gerek askerî alanda gerekse üniversitelerimizin tüm bilimsel
çalışmalarında üretmiş oldukları projeler yine
TÜBİTAK tarafından desteklenmekte, Hükûmetimiz, 2009
yılında 500 milyon lira olan ödeneği 2010 yılında 625
milyon liraya çıkarmış bulunmaktadır.
İstihdamın
yoğun olarak sağlanması amacıyla, GAP, DAP ve KOP gibi
bölgesel kalkınma projelerinde krize rağmen daha fazla kaynak
ayrılarak istihdamın sağlanmasına
çalışılmaktadır. Böylece, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde de nitelikli insan gücünü artırmak, istihdamı
korumak ve artırmak için birçok tedbir paketi Hükûmetimiz tarafından
açıklanmış bulunmaktadır. Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerimizin diğer bölgelerle arasındaki farkı
giderecek en önemli uygulamalar, o bölgelerde kurulmuş olan
üniversitelerimiz olmuştur. Hükûmetimiz, bu yıl, bu
üniversitelerimizin normal bütçelerine ilaveten ayrıca 500 milyon TL daha
kaynak ayırmakla oradaki istihdama ve bilimsel çalışmalara
destek vermiş olmaktadır.
2009
yılında GAP bölgesi için çıkartılan süt
sığırcılığını geliştirme ve
destekleme teşviki, 2010 yılında da DAP bölgesindeki illerimiz
için çıkarılmış olacaktır. Böylece, bölgemiz
hayvancılığı daha fazla gelişecek, tarım ve
hayvancılığa dayalı sanayi kuruluşları da
faaliyete geçebileceklerdir.
Hükûmetimiz daha
önceki bütçelerde olduğu gibi bu bütçede de Doğu Anadoludaki turizm
ve spor konusuna destek vermektedir. Özellikle Erzurum-Palandökende
yapılacak 2011 Kış Olimpiyatları için büyük kaynak
ayrılmış bulunmaktadır. Yapılmakta olan tüm
tesislerimiz için 231 milyon euro yani yaklaşık 500 milyon TL
kullanılmıştır. Bu vesileyle başta Sayın
Başbakanımıza ve Hükûmetimize, bölgenin bir milletvekili olarak,
teşekkürlerimizi ifade etmek istiyorum.
Yapılacak
olan yeni yatırımlarla Erzurum Palandöken, ülkemizin ve dünyanın
en iyi kayak merkezi hâline gelecektir. 2011 Universiade Kış
Olimpiyatlarını gerçekleştirdikten sonra Dünya Kış
Olimpiyatlarına da aday olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
2011
Kış Olimpiyatları sadece Erzurum Palandöken için değil,
ülkemizin kış turizmi ve sporu açısından da tüm dünyada
tanınmamıza vesile olacak, turizm gelirleri açısından da
ülkemize ve bölge insanımıza önemli bir kazanç
sağlayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gülyurt, konuşmanızı tamamlayınız.
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Değerli milletvekilleri, 2010 yılı bütçemizin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor,
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gülyurt.
Saygıdeğer
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: 5811 sayılı Varlık Barışı Kanunundaki
düzenlemelerin haksızlık ve eşitsizlik içerdiğini Türkiye'nin
her yanından ve iş dünyasından gelen tepkilerden
anlamaktayız.
Bir yılda
varlık barışında üç kez düzenleme yapılmış
olup 2009 yılı içinde incelemeye alınan mükellefler
açısından yasaya baktığımızda, yasadan ocak ve
şubat ayı içinde incelemesi olan mükellefler yararlanmaktadır.
Mart, nisan, mayıs, 19 Hazirana kadar olan inceleme kapsamında olan
mükellefler ise yasadan yararlanamamaktadır. 19 Haziran-31 Aralık 2009 tarihleri arasında
inceleme kapsamına alınan mükellefler bu yasadan yararlanırken;
Bir: Bu
yasanın haksızlığı ve adaletsizliği beraberinde
getirdiği görülmemekte midir?
İki: Bu
haksızlığı gidermeyi düşünüyor musunuz?
Üç: Bu kanun bu
şekilde uygulanırsa yüzlerce şirketin batacağı ve
binlerce kişinin de işsiz kalacağı hesaplandı mı?
Sayın Bakanım,
sorularımıza cevap verirseniz seviniriz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Varlık Barışı kapsamında kaç mükellef
başvurmuştur, ne kadar gelir elde edilmiştir ve bunu yeniden
uzatmayı düşünüyor musunuz?
Türkiyede
olduğu gibi Niğde de ekonomik krizin içerisinde inim inim
inlemektedir. Niğde ve Bora önemli ekonomik katkılar yapan silah
fabrikası fonksiyonunu döneminizde yitirmiş, Niğde ve Bor
ekonomisi olumsuz etkilenmiştir.
Yine Niğde
Borda bulunan şeker fabrikasını ne zaman
özelleştireceksiniz? Özelleştirmeyi düşünüyor musunuz?
Çalışan işçilerine Tekel işçilerine
uyguladığınız işlemleri uygulamayı düşünüyor
musunuz? Aynı düşüncede misiniz?
İkincisi:
Niğdede tarımla ilgili desteklemelerin hâlâ ödenmediğini
çiftçilerimiz sıklıkla ifade etmektedirler. Bu ödemeleri ne zaman
yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın İnan, teşekkür ederim.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
KİT Komisyonu üyesiyim. Enerji KİTlerinin denetimi
sırasında kamu iktisadi teşebbüslerinin birbirleriyle olan
borç-alacak ilişkisinden doğan zarar 12 milyar Türk lirası
civarındadır. Bu borç-alacak ilişkisinden doğan
zararın hazine tarafından ödenmesi gerekmektedir. Ancak hazine ve
KİT -KİTler daha doğrusu- bu konuda anlaşamamakta ve bu
sorunu iktidar-bürokrat ilişkisinden dolayı yüksek sesle dile
getirememektedirler. Bu 12 milyarlık zarardan dolayı kamu iktisadi
teşebbüsleri arasında birbirleriyle 30 milyarlık bir borç-alacak
ilişkisi doğmakta, bu rakam da KİTleri kilitlemektedir.
İlgilenmeniz
ve çözümlemeniz dileğiyle, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, seçim bölgem Karamanda İl Özel İdaresinin -eski Köy
Hizmetlerinin- makinelerinin senenin büyük bir kısmında köy
yollarında veya köylerde terk edilmiş ya da makine parklarında
çalışamaz durumda olduğunu gördük. Nedenini sorduğumuz
zaman yakıt yokluğu idi. Bu durum, hem bizleri hem
çalışanları hem de vatandaşları üzmüştür.
Önümüzdeki
yıl için buradan bütün özel idarelere bu sene yeterli ödeneği
koyduğunuza dair bir müjde verecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ülkemizde 2008 ve 2009 yıllarında yabancı ülkelere ve
uluslararası kuruluşlara yapılan hizmetler
karşılığında ne kadar gelir elde edilmiş? Buna
karşın aynı yıllarda yabancı ülkeler ya da
uluslararası kuruluşlardan aldığımız hizmetler
karşılığında ne kadar ödeme
yapılmıştır? Yani yurt dışı hizmet
bilançomuz ne durumdadır? 2010 yılı için bu konudaki hedefiniz
nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
belediyelerin vergi, sigorta ve sair borçlarına karşılık
İller Bankası paylarına temlik konulmaktadır. Zaten zor
durumda olan belediyeler bu yüzden hizmet yapamaz hâle gelmişlerdir. Bu
borçların daha geniş bir zamana yayılarak alınması ve
belediyelerin İller Bankası paylarının
artırılmasını düşünüyor musunuz? Bilhassa az nüfuslu
belde belediyelerinin durumu son derece sıkıntılıdır.
Belediye gelirleriyle ilgili köklü tedbirlerin alınması
gerekliliğine inanıyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Varlık Barışı tabii belli bir tarihte
yürürlüğe giriyor, onun mantığı da şu: O tarihten önce
başlamış incelemeleri biz kapsam dışında
tutuyoruz yani 2008 sonuna doğru yapılan düzenleme de böyleydi. Daha
sonra 2009da yapılan düzenleme de bu şekildeydi. Burada herhangi bir
şirketimizin şu veya bu şekilde tabii ki zarar görmesini,
kapatılmasını biz de istemeyiz ama, dediğim gibi, kanun
yürürlüğe girdiği anda ondan önce eğer başlamış
bir inceleme varsa o affa girer. Ondan dolayı
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım, bu Kanunun ocak-şubat
ayında
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
müsaade ederseniz, benim öbür sorulara da cevap vermem lazım. Bitireyim,
olmazsa bir daha konuşuruz.
Ama yani
mantığı bu değerli arkadaşlar. O mantıkla
hazırlanmış. En son, işte hatırlarsanız temmuzdu
galiba
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) 19 Haziran
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
biz mevcut Varlık
Barışını yine uzattık ama ondan önce başlamış
incelemeleri tabii ki kapsam içerisine almadık.
Şeker
fabrikalarına ilişkin, ne zaman özelleştirileceğine ve
tarımsal desteklere ilişkin bir soru vardı. Şeker
fabrikalarının özelleştirme programı tabii ki
Özelleştirme İdaresi tarafından açıklandı. Onlar, grup
hâlinde yapılacaklar. Tarımsal destekleri de biz peyderpey düzenli
bir şekilde ödüyoruz. Yani ben tabii ki burada hangi ödemeler, hangi gün
hangi tarihte tam olarak yapılıp yapılmadığı
konusunu bilemeyeceğim ama biz bütçe ödenekleri var olan bütün
tarımsal destekleri zamanında aslında ilgili Tarım
Bakanlığımıza veriyoruz, onlar da o ödemeleri yapıyor
diye biliyorum.
Bu, özellikle
enerji KİTlerindeki karşılıklı borç ilişkisinin
Aslında, orada bir mahsuplaşma konusunda bir çalışma
yapıldı. Tasarı da Başbakanlığa gönderildi,
inşallah Meclisimize gelir, o bahsettiğiniz
sıkıntıları gidermeye yönelik bir adım atmış
oluruz.
İl özel
idaresiyle ilgili özellikle yakıt imkânsızlıklarından
bahsedildi. Bir kere, bu sene biliyorsunuz bir düzenleme vardı bütçe
kanununda, özellikle bu Köy Hizmetlerinden aktarılan işçilerin
maaşlarının üçte 1inde kesinti yapma. Gerçi biz o oranda hiçbir
şekilde uygulamadık ama şunu da söyleyeyim: 2010
yılında bu kesintiler yapılmayacak. Dolayısıyla o
anlamda imkânlar artmış olacak.
İkinci
olarak, yine biliyorsunuz il özel idarelerine giden gelirler yani merkezî
bütçeden giden gelirler, tabii ki bizim toplam gelirlerimizin bir fonksiyonu.
Yine öyle ümit ediyoruz ki 2010 yılında bizim imkânlarımız
biraz daha iyi olacak ve dolayısıyla bu hizmetleri vermelerini
sağlamış olacağız. Buna ek olarak tabii ki il özel
idarelerimizin de bu bahsettiğiniz tarzdaki birtakım harcamaları
önceliklendirmeleri lazım. Yani kendilerine bir bütçe veriyoruz, tabii ki
makine parkını iyi kullanacak bir şekilde bu harcamaları
önceliklendirmek lazım. Yani çok zaruri değilse binaya, oraya buraya
yatırmaktansa tabii ki o tür harcamaları da önceliklendirmeleri
lazım.
2008-2009la
ilgili, özellikle bu yurt dışı hizmet bilançosuna ilişkin
bir sorusu vardı arkadaşımızın. Tabii, takdir
edersiniz ki, bu rakamlar yok bende. Arkadaşlar hazırlayacaklar, size
yazılı olarak cevaplayacağız.
Yine,
belediyelerle ilgili, özellikle İller Bankası paylarına temlik
konulduğu hususu var. Değerli arkadaşlar, tabii ki borçlara
ilişkin maksimum yüzde 40 düzeyinde bir kesinti yapılıyor. Bu
düzenlemenin bir mantığı var tabii. Çünkü aslında mesela
bir belediye zamanında bir ödeme yapıyorsa ve ona rağmen iyi
hizmet üretiyorsa onun performansıyla hiç ödeme yapmayan bir
performansı nasıl karşılaştıracağız?
Onun için bu yüzde 40lık kesintilerin o anlamda da bir
mantığı var. Tabii ki belediyelere ilişkin köklü bir
düzenlemenin yapılması gerektiği kanısındayım.
Ama bu düzenleme sadece ve sadece merkezî hükûmetten belediyelere daha fazla
kaynak aktarma şeklinde değil, aynı zamanda yerel
imkânların da artırılacağı, aynı zamanda idari
kapasitenin güçlendirileceği
Çünkü bunlar da çok önemli hususlar. Birçok
belediyemizde bu hususların eksik olduğunu görüyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
18inci maddeyi
okutuyorum:
Muhtelif
gelirlere ilişkin hususlar
MADDE 18 (1)
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün yabancı
ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin bedeli ve yabancı ülkelerden
aldığı meteorolojik ürünlerinin diğer yabancı ülkelere
veya yurt içindeki kişi ve kurumlara, yabancı ülkelerin de
anılan Genel Müdürlüğün meteorolojik ürünlerinin diğer ülke ve
kişilere satışından yıl içinde elde edilecek döviz
cinsinden tutarlar, T.C. Merkez Bankası nezdinde açılacak özel hesaba
yatırılır. Bu tutarlardan ilgili anlaşmalar gereğince
yurt dışı kuruluşlara ödenmesi gereken tutarlar, bu özel
hesaptan Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün
talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca transfer edilir. Geri kalan
tutarlar, ilgili Genel Müdürlüğün talimatıyla T.C. Merkez
Bankasınca döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına
çevrilerek Genel Müdürlüğün ödemelerini yapan muhasebe birimi
hesabına aktarılır. Muhasebe birimi hesabına aktarılan
bu tutarlar, genel bütçeye gelir kaydedilir.
(2) 2006
yılından önce katma bütçeli olan idarelerden 5018 sayılı
Kanunla genel bütçe kapsamına alınanların ilgili
mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel bütçe geliri olarak tahsil
edilir.
(3) 4/12/1984
tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu
Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi,
Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında
Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin işletme
haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye
gelir kaydedilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 18inci madde üzerine söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve partim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, madde muhtelif gelirlerle ilgili. Ben gelirlerle ilgili
sadece bir cümle söyleyip, daha önceki konuşmamda
tamamlayamadığım yerler vardı, onları
değerlendireceğim.
Sayın Bakan
biliyor, Komisyona geldiğinden beri söylüyoruz. Bu bütçenin gelir
hedefleri gerçekçi değil. Maalesef, bu gelirlerin eksikliğinden
dolayı da önümüzdeki günlerde yeni zamlar ve vergilerle karşı
karşıya kalacağız.
Değerli
milletvekilleri, sizlere bütçeyle ilgili konuşmamda, Hazine bütçesi
üzerinde üç tane konuşma metni göstermiştim. Sayın Bakan da daha
önce Hazineden sorumluydu, o da biliyor. 2008 ve 2009 bütçelerinde yavaş
yavaş borçla ilgili kısmın ortadan
kalktığını söylemiştim. En son bu yılın
bütçesinde, işin gelir tarafıyla ilgili kısmında Hazine
Müsteşarlığına ilişkin Sayın Bakanın
sunumunda, borçlarla ilgili neredeyse hiçbir şey yok, ortadan kayboldu.
demiştim. Öbür taraftan baktığımız zaman, sizin ve
sıkça da Sayın Başbakanın söylediği nereden nereye
karşılaştırması var. Bu kadar vergi toplanıyor,
belli rakamlar açıklanıyor, Özelleştirme gelirleri var.
diyorsunuz ama sonra bakıyoruz yine borçlar aşırı derecede
artıyor. Bu gelirler gerçekçiyse -şimdi tabloya bakın- 2002de
aldığımız iç borç rakamı 150 milyar, şimdi
geldiğimiz nokta 327 milyar. Peki, bu kadar borç nereye harcandı? Bu
sene için yine bakıyorsunuz 200 milyar TLlik toplam borç ödemesi var.
Değerli
arkadaşlarım, öbür taraftan dış borçta bir azalma var
mı diye bakıyorsunuz, maalesef orada da yok. Toplam dış
borcumuz da 130 milyar dolardan 270 milyar dolara çıkmış. Yani,
Türkiye'nin borcuna 2002de baktığımız zaman, 225 milyar
dolardan şu anda 490 milyar dolara çıkmış.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Gayrisafi millî hasılaya oranını
da söyle.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, onu da söyleyeceğim, oranlarınızı
da söyleyeceğim.
Peki, gayrisafi
millî hasılayı önce söyleyeyim o zaman oranına geçmeden. Merak eden
arkadaşlarımız varmış! Cari fiyatlarla bile gayrisafi
yurt içi hasıla 2008deki seviyesini ilk dokuz ay toplamında
yakalamıyor. Reel fiyatlarla, sabit fiyatlarla demiyorum değerli
arkadaşlarım, cari fiyatlarla ilk dokuz ayın gayrisafi yurt içi
hasılası, Sayın Çavuşoğlu, 2008de 717; 2009da 700.
Henüz daha cari fiyatlarla bile o seviyeyi yakalayamadık.
SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) Enflasyon kaçtı? Enflasyon düşük ise cari fiyatlar ile reel
değer arasında fark var mı?
BAŞKAN
Sayın Güçlü, lütfen.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Cari fiyatlarla bile 2008in henüz altındayız, onu anlatmaya
çalışıyorum Sayın Hocam. Hâlâ daha cari fiyatlarla bile
yakalayamadık, sabiti bırakın.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) 2002yle karşılaştır.
BAŞKAN
Sayın Çavuşoğlu
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar
BAŞKAN
Sayın Günal, siz Genel Kurula hitap edin.
Arkadaşlar,
lütfen müdahale etmeyin Hatibe.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Merak eden arkadaşlarıma da bilgi veririm Sayın
Başkanım. Bende her türlü bilgi mevcut, merak etmeyin.
BAŞKAN
Konuştuğunuzu onlar da duyuyor zaten.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu büyüme
anlayışıyla zaten bizim istihdam üretmemiz mümkün değil.
Dün il bazında istihdam rakamları, işsizlik rakamları
açıklandı. Şimdi, bakıyoruz -2002yle mukayese edeyim onu
da size- aldığınızda yüzde 10,3tü, en son rakam şu
anda yüzde 13,4 ama yıl sonu hedefiniz yüzde 14,8. Önümüzdeki iki yıl
içinde Sayın Bakanım bize açıkladı, Orta Vadeli Program
çerçevesinde 2011-2012- yüzde 14ün altına düşmeyecek. Şimdi, bu
büyüme eğer gerçek olsaydı bir yerde istihdam yaratmamız
lazımdı, işsizlik rakamlarının düşüyor
olması lazımdı.
Değerli
arkadaşlarım, ihracatının ve üretiminin yüzde 70i ithalata
bağlı olan bir üretim anlayışıyla bizim istihdam
yaratmamız ve işsizlik sorununu çözmemiz mümkün değil. Zaten bu
açıklanmış olan il rakamları da 2008in rakamları.
2009 rakamları daha farklı gelecek, onlar
açıklandığı zaman göreceksiniz.
Türkiye'nin
durumuna bakıyoruz: Bu açıkladığınız rakamlarla
bile her 5 kişiden 1i işsiz. Şimdi, 3 milyon 396 bin kişi
açıklanmış, bunun üzerine 1 milyon 850 bin de iş aramaya
hazır olup iş aramayanlar diye bir terim var -mucizevi bir şey,
ilaç gibi geliyor- onu koyuyorsunuz, 41 bin de mevsimlik denilen bir gün dahi
çalıştığı zaman işi var gözüken
vatandaşlarımız var; hepsini topladığımız
zaman, 5 milyon 287 bin kişi. Yani toplam rakama
baktığınız zaman, bu rakamlarla, TÜİKin verdiği
rakamlarla bile 5 kişiden 1i işsiz, yüzde 19,4 ediyor. Genç nüfusa
baktığınız zaman daha vahim bir durumla karşı
karşıyayız, 4 kişiden 1i işsiz. Kentteki rakamlara
bakarsak yüzde 27yi geçiyor, 3 kişiden 1i gençler arasında kentte
işsiz.
O zaman
değerli arkadaşlarım, burada TÜİKin rakamlarıyla bile
5,3 milyon kişi işsiz gözüküyorsa öncelikle bizim dönüp bunların
üzerinde tartışmamız gerekiyor. Ama bunu nasıl
yapacağız? Önce sorunun varlığını kabul etmek
gerekiyor ve bunun çözümleri üzerine odaklanmak gerekiyor. Bugünkü gibi sanal
gündemlerle, çatışmayla, gerilimle birtakım olayları
gündeme taşıyarak memleketin gerçek gündemini, işsizin,
esnafın, çiftçinin gündemini saptırmaya çalışıyorsunuz
ama bir yere kadar saptırılıyor, TÜİKin rakamlarına
bile bunlar maalesef yansıyor.
Bunun çözümü ne?
Bunun çözümü gerçekten ekonomideki sorunlara gerçekçi gözle bakarak çözüm
üretmeye çalışan bir yaklaşım gerekiyor ama AKP Hükûmetine
baktığımız zaman değerli arkadaşlarım,
ekonomiyle ilgili alelacele gelen bazı tekliflerle -Komisyonda
arkadaşlarımız şu anda bile bir teklif
tartışıyorlar- ihtiyaçtan gelen, üzerinde yazılarını
bile değiştirmeye gerek duymadığımız,
tasarının altını elle teklif yazarak getirilen
tasarılarla uğraşıyoruz, tekliflerle
uğraşıyoruz.
Öncelikle,
bunların olabilmesi için AKP Hükûmetinin başta ekonominin öncelikli
olduğunu kabul etmesi lazım. Bu krize günah keçisi olarak bakmak
yerine, Türkiye'nin 2002den bu tarafa yaşadığı süreçte
yapısal önlemlerin alınmamasının getirdiği olumsuz
sonuçları bertaraf edecek bu önlemleri en azından, geç de olsa alma
yolunda bir niyet ortaya koyması gerekiyor. Aksi takdirde, bu
anlayışla bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil.
Ekonomi
yönetiminde, az önce söylediğim gibi, bakıyoruz, yeni yeni sürekli
kurullar kuruluyor; bakanlar kendi arasında bir irtibatsızlık
içerisinde; gelen bir kanun tasarısı bir süre sonra başka bir
tasarıyla değiştiriliyor. O zaman, burada bir koordinasyon
eksikliği olduğu, bir başıboşluk olduğu
görülüyor.
Değerli
arkadaşlarım, sürekli kurullar kuruluyor. Bunlara bir yenisi de
-geçtiğimiz günlerde başka bir tasarı konuştuk-
İstanbul Finans Merkezi Yüksek Kurulu
Daha önce, geçtiğimiz dönemde
de Ekonomi Koordinasyon Kurulu diye bir kurul oluşturduk. Bunların
hepsinden vazgeçin. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman çözümden
yana olduğumuzu, ülkenin çıkarları doğrultusunda
getireceğiniz önerileri destekleyeceğimizi söylüyoruz. Hep
söylediğimiz önerimizi tekrarlamakta fayda görüyorum, belki dikkate
alırsınız diye.
Öncelikle, bütün
bu bakanlıkları bir araya getirecek bir ekonomiden sorumlu
bakanlık ihdas etmek, ekonomi bakanlığı kurmak gerekiyor.
Siz, yedi yıldır iktidardasınız, çoğunluğunuz da
var, birçok kanunu geçirdiniz ama buraya nedense bir türlü el
atmıyorsunuz. Şimdi, bu kadar kurul varken üstüne üstlük gelip bir de
şimdi yeni kurullar ihdas ediyorsunuz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak sizlere önerimiz şudur: Bütün bu kurulları, Özelleştirme
Yüksek Kurulu var, Yüksek Planlama Kurulu var, Para Kredi Koordinasyon Kurulu
var, şimdi İstanbul Finans Merkezi Kurulu diye kuruyorsunuz -ki onu
da hâlâ anlayamadık, yani bir kurula gerek var mıdır veya finans
merkezi olarak neden ısrarla Ataşehir seçiliyor onu da
anlayamadık - ama bunların hepsini, gelin, bir tek ekonomik ve mali
işler yüksek kurulu diye bir araya getirelim, YPKnın da, ÖYKnın
da görevini yapsın; böylece ekonomideki sorunlara topyekûn bir
bakış açısıyla bakabilen bir kurul ortaya çıksın.
Bunu da tek bakanlık etrafında toplayarak, bütün meselelerin
etraflı bir şekilde çözümüne bir yaklaşım sergileyelim
diyoruz. Ama her konuda olduğu gibi siz iktidar olarak Biz her şeyin
iyisini biliriz, hepsini yaparız. yaklaşımı içerisinde,
maalesef bunlara da farklı gözlerle bakıyorsunuz. Eğer bu
konularda somut önerileriniz olursa, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
katkıda bulunmaya hazırız ama ülkenin gerçek gündemine
dönebilirseniz, sanal tartışmalardan, çatışmalardan, komplo
teorilerinden çıkıp da işsize iş, aşsıza aş
derseniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Toparlıyorum Başkanım, teşekkür ederim.
Eğer ülkenin
gerçek gündemine döner de işsizlere iş bulma, aşsızlara
aş bulma yolunda öneriler getirirseniz, hem Türk milleti bir nebze olsun
rahatlamış olur hem de bizler de sizlerin bu konudaki çabalarına
katkıda bulunuruz. İnşallah bu önerilerimizi dikkate
alırsınız da bundan sonraki konuşmalarda da tekrar
aynı önerileri, aynı uyarıları yapmak zorunda kalmayız
diyorum.
Bütçenin
hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Abdullah Özer, buyurun
efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
18inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
bir soruyla başlamak istiyorum. Sayın milletvekilleri, Deniz Feneri
davasıyla ilgili olarak Frankfurt Savcılığı Sözcüsü
yaptığı açıklamada diyor ki: Türk Adalet
Bakanlığından adli yardım talebimizden sonra ayrı bir
talep yazısıyla bir polis ve bir savcının Türkiyeye
gelerek Zekeriya Karamanı ve Zahid Akmanı sorgulamasına
müsaade istedik. Ancak bu talebimiz reddedildi.
Sayın Bakan,
Almanya tarihinin en büyük yolsuzluk
davasının soruşturulmasını niçin ve hangi
gerekçeyle AKP Hükûmeti engelliyor? Buna net ve açık yanıt istiyorum.
Lütfen, bu sorumu yanıtlayınız.
Sayın
milletvekilleri, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde 19
insanımızın en temel hakkı olan yaşama
hakkının elinden alındığı Mustafakemalpaşa
ilçemizdeki Bükköy Madenciliğe ait ocaktaki grizu patlamasıyla ilgili
bir iki detayı ele almak istiyorum.
19
yurttaşımızın hayatına mal olan o faciadan hemen sonra
patlamanın olduğu alana gittik, incelemelerde bulunduk, resmî
açıklama yapacak bir yetkili bekledik. Yakınları göçük
altında kalan aileler acı ve umut içinde, yetkili bir ağızdan
dökülecek cümleleri bekliyordu. Buna yüreğim elvermediği için,
uzmanlardan ve kurtarma ekiplerinden aldığım bilgileri aileleri
ve ekranları başında merak içerisinde bekleyen
vatandaşlarımızla paylaştım. Olayın hemen akabinde
kamuoyuna aktardığımız bilgileri, Çalışma
Bakanı Dinçer, sabah saat 07.30da yani patlamadan on iki saat sonra,
resmî olarak 19 işçimiz Hakkın rahmetine yürüdü. şeklinde
açıkladı.
Sayın Bakan,
elhamdülillah hepimiz Müslümanız da eğer o maden ocağında
gerekli tedbirler alınmış olsaydı, oradaki
çalışma koşulları prosedürüne uygun yapılsa ve
doğru dürüst denetlenseydi, hiç kimse Hakkın rahmetine
yürümeyecekti. Bu kadercilik oyunundan vazgeçin artık. Bu üslupla
yapılan açıklamalara, artık halkımızın karnı
tok.
Bursa Valisi
Sayın Şahabettin Harput da olaydan on gün sonra yaptığı
basın toplantısında Deveye boynun eğri demişler,
deve de nerem doğru ki
diyerek, maden ocağındaki ihmalleri
dile getirmiş, anlatmıştır.
Devletin dar
gelirli vatandaşlarımıza dağıtmak üzere satın
aldığı kömürün bir kısmının bu ocaktan satın
alındığı, bu sayede, devlet parasıyla bu tip usulüne
uygun çalıştırılmayan ve insanlarımıza mezar olan
kömür ocaklarının finanse edildiği bu elim kazayla ortaya
çıkmıştır. Denetim görevlerini layıkıyla yerine
getirmeyen yetkilileri huzurlarınızda bir kez daha şiddetle
kınıyorum.
Ayrıca, bu
facia sırasında yaptığımız takip ve
açıklamalar nedeniyle bizi siyaseten rant sağlamakla itham edenler
şunu bilmelidir ki, milletvekilliği bizim için halka hizmet etmek
adına sadece bir araçtır. Halkımızla iç içe olmak, onların
döktüğü gözyaşına gözyaşımızı
karıştırmak bizim için onurdur, erdemdir.
Bunu ekonomik ve
siyasi ranta dönüştüren, denetimsiz ve usulsüz
çalıştırılan yandaş ocaklardan kömür alıp halka
dağıtan AKPnin ta kendisidir. Hükûmet, denetimden yoksun, usulüne
uygun üretim yapmayan kömür ocaklarından alımını derhâl
durdurmalıdır. Milletimiz bu faciadan kimlerin siyasi rant
sağlamaya çalıştıklarını açık ve seçik
olarak görmektedir.
Ben, yüce
milletimizin huzurunda grizu faciasında hayatını kaybeden 19
işçimize Tanrıdan rahmet, kederli ailelerine bir kez daha
başsağlığı diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının muhtelif gelirlere ilişkin hususları
düzenleyen 18inci maddesinin son fıkrası, elektrik üretim, iletim ve
dağıtım faaliyetlerinden elde edilen gelirleri içermektedir.
Hepimizin
bildiği gibi yedi yıldır, doğal gaza
bağımlı, dolayısıyla dışarıya
bağımlı bir enerji politikası yürüten AKP Hükûmeti yüzünden
elektrik faturaları halkı da sanayiciyi de çiftçiyi de fena hâlde
çarpmıştır. Elektrik borcunu ödemeyen çiftçinin kuyusu
mühürlendi, traktörüne haciz kondu, tarladaki ürünü kurudu; fahiş orandaki
elektrik fiyatları sanayicinin makinelerini susturmasına, işçi
çıkarmasına, kapısına kilit vurmasına neden oldu. Tüm
bunların sorumlusu elektrik üretiminin yarısını doğal
gaza bağımlı hâle getiren, doğal gazda Al ya da öde.
anlaşmaları yapan, satamadığı doğal gaz için her
yıl milyarlarca dolarımızı çöpe atan, sonra da bu
parayı zam yapmak suretiyle halktan çıkarmaya çalışan
AKPdir. AKP çarşafa doladığı enerji politikası
nedeniyle halka ısınmayı, aydınlanmayı, üretmeyi,
ekmeyi, sulamayı, biçmeyi âdeta haram etmiştir.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanına ve Maliye Bakanına soruyorum: Çiftçiyi borç
batağına sürükledikten sonra Gel senin borcunu taksitlendireyim.
dediğinizde lütufta mı bulunmuş oluyorsunuz? EGOnun, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin milyarlarca liralık borcunu sileceksin, bu
zararı kapatmak için elektriğe ve doğal gaza zam
yapacaksın, sıra çiftçinin borcuna gelince hiçbir şey
yapmayacaksın! Neden tarımsal sulamadan kaynaklanan elektrik
borçlarının faizlerini tamamen silmiyorsunuz?
Sayın
milletvekilleri, ekonomik krize bağlı olarak ortaya çıkan büyük
sıkıntıların bir diğer adresi de Bursanın büyük
kalbi durumundaki otomotiv sektörüdür. Otomotiv Distribütörleri Derneğinin
açıkladığı verilere göre 2009 Eylül ayında 81.397 adet
oto satışı gerçekleşmiş, bu rakam 2009 Ekim
ayında 21.033 adede düşerek son dokuz ayın en düşük
seviyesine gerilemiştir. Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ergüne
sormak istiyorum: Krizi ciddi boyutlarda yaşayan otomotiv sektörüne bir
nebze de olsa nefes aldıracak olan hurda indirimi konusunda ne zaman
faaliyete geçilecek? Sektörü canlandıracak tedbirler derhâl alınmalıdır.
Bazı Avrupa ülkelerinde uygulanan hurda indiriminin bir an önce ülkemizde
de uygulanması için harekete geçilmesi gerekir; aksi takdirde, kaybeden
Türkiye olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, ülkemiz genelinde baktığımız zaman
gördüğümüz tablo yine içler acısı. 2002 yılında G20 içinde
en hızlı büyüyen ilk üç ülke konumundaki Türkiye, bugün son üç
arasındadır. Toplam borcumuz yüzde 125 arttı. Halk kredi
kartının, tüketici kredisinin kucağına
bırakıldı. Kredi kartı borçları toplamı 2002de
4,3 milyar, Ekim 2009da 34,5 milyar TLye ulaştı; artış
yüzde 702. 2002 yılında yüzde 9 olan işsizlik 2009da yüzde
14lere ulaştı; her 3 gencimizden 1i işsiz.
Hâl böyleyken AKP
sözcülerine bakıyorsunuz, ülkenin refahından, ekonominin ne kadar
büyüdüğünden, ne kadar çok istihdam yarattıklarından övüne övüne
bahsediyorlar. Peki, onların anlattıkları Türkiye hangisi?
Onların anlattıkları Türkiye, AKP şürekâsının
yaşadığı Türkiye; özelleştirme paralarıyla,
kamunun kaynaklarıyla, devletin olanaklarıyla zenginleştirilen
şürekânın yaşadığı Türkiye. Bu arkadaşlar
bakıyorlar, Başbakan bir günde beş villayı kapatıyor.
Haa, ülkenin durumu iyi. diyorlar. Bir bakıyorlar, bursla okuyan
Başbakanın oğlu hemen gemicik alıyor, kuyumcuya ortak
oluyor, İşsizliği çözdük. diyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH ÖZER
(Devamla) İki adet tavuk kümesi, soğuk hava deposuyla kurulan
Unakıtanların fabrikasının 500 sanayi kuruluşu
arasına girdiğini görünce ekonomiyi büyüdü zannediyorlar.
BAŞKAN
Sayın Özer, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ABDULLAH ÖZER
(Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, bu arada, Bursadan aldığım bir haberle
sarsıldığımı sizlere duyurmak istiyorum: Bursa Nilüfer
Belediye Başkanımız Sayın Mustafa Bozbeyin 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramında düzenlemiş olduğu ve 10 binlerce
vatandaşımızın katıldığı muhteşem
Cumhuriyet Bayramı yürüyüşü hakkında, kendini bilmez bir
televizyon programcısının bu coşkulu yürüyüş
hakkında bölücülük yapılıyor düşüncesiyle cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunmasını ve
İçişleri Bakanının da Bursa Valiliğine bu konuda
soruşturma açılması talimatı vermesini şiddetle
kınıyorum. Artık ülkemizde cumhuriyete sahip çıkanlar da
bölücülükle suçlanmaya başlandı. İçişleri
Bakanının bu talimatı, 100 binlerin yaşadığı
Nilüfer halkına yapılmış bir hakarettir, bir demokrasi
ayıbıdır. Bu düşüncede olanlar bir gün bu
yaptıklarının altında ezilip yok olacaklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, Sayın Özer, buyurun; teşekkür ederim.
ABDULLAH ÖZER
(Devamla) Sayın milletvekilleri, sözlerimi burada sona erdiriyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özer.
Şahsı
adına Hakkâri Milletvekili Abdulmuttalip Özbek.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merkezî
bütçe kanun tasarısı üzerinde şahsım ve grubum adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisin değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Bütçe, ülkemizin
geleceğinin, iktidarın vizyonunun, Türkiye'nin ileriye doğru
attığı adımların bir göstergesidir. Burada
bakanlıklarımızın bütçeleri görüşülürken Türkiyeyi
her açıdan güçlendirecek, daha güvenli, daha zengin bir ülke yapacak
planlarını, projelerini dinledik, muhalefetimizin değerli fikir
ve eleştirilerini dinledik. Dünyada itibarı ve önemi hızla artan
bir ülke hâline gelen Türkiye'nin stratejik konumu bu bütçeyle güç
kazanacaktır. Güçlü Türkiye'nin vatandaşları olarak hepimizin
yaşam kalitesi gün geçtikçe yükselecektir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti dönemi öncesiyle bugünü
kıyasladığımızda, insan refahının ne kadar
yükseldiğini birkaç örnekle belirtmek istiyorum:
Bizzat şahit
olduğum, at sırtıyla, kızaklarla, hastaneye
taşıdığımız hastaları bugün kar
ambulanslarıyla veya ambulans helikopterlerle ulaştırıyoruz.
Bir memur Vandan
Ankaraya gelebilmek için uçak biletine maaşının dörtte 1ini
veriyordu. Şimdi ise yirmide 1ini veriyor.
Yeşil kart
sahibi olan ve her gün kocasından harçlık bekleyen ve gururu incinen
kadınlarımız, bugün çocuklarına ödenen eğitim
parası sayesinde eşlerine harçlık verir duruma gelmiştir.
Hükûmetimiz,
aynı zamanda, köylerinden göç etmek zorunda kalan ve şehirlerde çok
zor şartlarda geçinen insanlarımıza zarar ziyan
tazminatlarını hızla ödemektedir. Ödenen bu tazminatlar ailelere
ev, iş, aş, eğitim, bir kısmı çeyiz ve bir
kısmı da gençlerimizin evlenmesi için ailelerin bütçesine katkı
olarak girmektedir; Bakanlığımız 2010 yılı
bütçesinde de 700 milyon yani eski tabirle 700 trilyon ayırması insanlarımıza verilen değerin
bir simgesidir.
İktidarımız,
bu ilerleme sürecinde, memleketimizin iç sorunlarının çözümleri
konusunda da kararlı, adaletli, istişareye dayalı
çalışmalar yürütmektedir. Vatandaşlarımızın
yıllardır süregelen, demokratik haklarının
kısıtlanmasından doğan sorunlarıyla da yüzleşme
cesareti göstermiş, demokrasimizin eksiklerini giderme konusunda önemli
çalışmalar başlatmıştır.
AK
PARTİ Hükûmeti Kürt
vatandaşlarımızın, Alevilerin, Sünnilerin, Romanların,
Yahudilerin, Ermenilerin, Rumların ve diğer tüm mağdur
kesimlerin sorunlarını masaya yatırıp ilgilileriyle
birlikte sorunların çözülmesi konusunu da gündemine almış ve tüm
vatandaşları mutlu bir Türkiye hedeflemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi beş yıllık
çatışma ortamında hiçbirimiz huzur bulamadık, hayat hepimiz
için çok zor geçti, hepimiz çok yorulduk, memleket olarak çok canlar yitirdik,
çok vakit ve çok güç kaybettik. Bu ülkenin, sağlığa,
eğitime, refaha ayıracağı milyarlarca dolarlık
kaynağı heba oldu. Bu süreçte bedel ödeyen insan da acı çekti,
bedel ödemeyen insan da acı çekti. Yani, benim Hakkârideki,
Yüksekovadaki, Şemdinlideki insanım ne kadar acı çektiyse,
benim İstanbuldaki, Muğladaki, Samsundaki insanım da
aynı acıyı çekti. Hep beraber ağladık, hep beraber
ağıtlar yaktık. Bu ülkede, asker annesinin ve
babasının acısını da dağdaki insanın anne ve
babasının acısını da çok iyi bilen biriyim.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ne işi var dağda?
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Çünkü bu acıları bizzat yaşayan biri olarak
konuşuyorum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Dağa niye çıktı, neyi eksikti?
OKTAY VURAL
(İzmir) Dağa çıkanlara karşı mücadele etmek heba
mı? (MHP sıralarından gürültüler)
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Bu ülkede binlerce insanın
Bir dinleyin
lütfen
Sayın Başkanım, dinleyin
Bu ülkede
Bu ülkede
OKTAY VURAL
(İzmir) Kurtuluş Savaşı da hebaydı değil mi?
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Müsaade edin, bakın
Şurayı dinle
Bu ülkede
binlerce insanın
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne konuştuğunu bilmiyorsun ya! Hebaymış!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Şurayı dinle
Bu ülkede
binlerce insan gibi ben de çok acı çektim
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yazıklar olsun!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla)
benim de yüreğim yandı. Genç yaşta
yeğenlerimi şehit verdim, kaybettim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen, heba nasıl dersin!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Dağa giden birçok tanıdık ve
yakınlarımı kaybettim. 2005te Silopideki faili meçhullerde
eniştemi kaybettim ama bir şeyimi kaybetmedim; umudumu kaybetmedim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletin kanını akıtmış insanlara
karşı mücadele nasıl heba olur ya!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yalan söylüyorsun!
OKTAY VURAL
(İzmir) Nasıl heba olur ya!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Çünkü, niye kaybetmedim umudumu
Müsaade edin
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, uyuşturucu tacirleriyle mücadele etmek nasıl
heba olur ya, nasıl heba olur ya!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Çünkü, Allaha olan inancım
Bakın, umudumu niye
kaybetmedim
(MHP sıralarından gürültüler) Umudumu niye kaybetmedim
çünkü Allaha olan inancım ve basiretli insanların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Etmeyelim mi mücadele? Kundaktaki bebeği öldürene
Böyle
bir şey olur mu canım? Suçla mücadele etmek hebaymış! Böyle
bir şey olur mu ya!
BAŞKAN
Sayın Özbek, konuşmanızı tamamlayınız efendim;
buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Suçla mücadele etmek hebaymış!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) O dağlar sizi boğacak, boğacak!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Ama, bir şeyimi kaybetmedim. Umudumu kaybetmedim çünkü
Allaha olan inancım ve basiretli insanların samimi gayretleriyle
ülkeme barışın geleceğine inandığım için
umudumu kaybetmedim. (MHP sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekilleri, yıllardır unuttuğumuz bazı şeyleri
gelin birlikte yapalım; ülkemizin barışı için hep el ele
verelim. Hepimizin mutluluğu çocuklarımız için gelin
barışa doğru hep beraber yürüyelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dağa prim vermekle, kan üzerinden siyasetle bu
yapılmaz!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Çocuklarımız, torunlarımız bu yaşadığımız
acıları yaşamasın. (MHP sıralarından gürültüler)
Burada bu soruna kalıcı çözümler varken Bana ne diyemeyiz, çünkü,
tarihe ve gelecek nesillere hesap veremeyiz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Güneydoğunun çocukları orada aç yatarken,
siz altınları takıp yaşıyorsunuz, yurt
dışında geziyorsunuz. O takındığınız
altınlar boynunuza takılsın! Ayıp! Kaçakçılar,
hırsızlar bu ülkeye hâkim olmuş! Ayıp, ayıp!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, bu ülkede kim iktidar
olursa olsun, bu sorunları çözmekten başka bir çaresi yoktur.
Ülkemizde güzel şeyler oluyor. Siyasi
farklılıklarımızı bir tarafa bırakalım,
fikirlerimizi ortaya koyalım, tartışalım,
konuşalım, ülkemizin geleceğini hep beraber tesis edelim. Bizler
birbirimizle daha güçlü, birbirimizle daha mutlu, birbirimizle daha zengin
olabiliriz. Artık bu ülkede sabah uyandığında gençlerimizin
umudu olsun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sizin dostlarınız Kandilde, bizimle dostluk
kuramazsınız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özbek.
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN
Efendim şöyle: Mikrofonu açmayacağımı ifade etmiştim
baştan, lütfen sözümde durmamı temin ediniz, bana yardımcı
olunuz.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından Konuşturmadılar.
sesleri, gürültüler)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bir dahaki sefere anlatırsın!
BAŞKAN-
Arkadaşlar lütfen, istirham ediyorum!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, bakın, söyledim Genel Kurula, açmayacağım mikrofonu
dedim, lütfen
Buyurun
Sayın Özbek, teşekkür ediyorum.
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Bu mesele 72 milyon Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının ortak meselesidir. Bu yüce çatının
altından başka çözüm mercisi de yoktur.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Meclisi geriyorsunuz, germeyin!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özbek, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim
OKTAY VURAL
(İzmir) Hatip, Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlik güçlerinin suç ve
suçluyla mücadelesini, uyuşturucu tacirleriyle mücadelesini heba olarak
nitelendirmiştir. Böyle bir tabirin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
milletvekili tarafından dile getirilmesini doğru bulmuyorum. Suç ve
suçluyla, kundaktaki bebeleri öldürenlerle, insanımıza kurşun
sıkanlarla, silahla milletin iradesini değiştirmek isteyenlere
karşı devletin güvenlik güçlerinin kullanılması
meşrudur, kaynağını da milletin iradesinden alır. Bu
heba edilmiş değildir -bizim birlik ve bütünlüğümüze- suç ve
suçluyla mücadele inancımızın bir eseridir. Bunu heba görmeyi
gerçekten çok yadırgadık.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Şahsı
adına Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya.
Sayın
Yerlikaya, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAMZA
YERLİKAYA (Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
merkezî yönetim kanunu tasarısının 18inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Demin bir
milletvekilimiz konuşma yaptı. Aslında söylemiş olduğu
konu çok net ve açık. Orada heba etmek kastı
FARUK BAL (Konya)
Tercümanlığı bırak, güreşe bak! Güreşe bak,
tercümanlığı bırak! Tercümanlığı bırak
sen, güreşe bak!
HAMZA YERLİKAYA
(Devamla) -
oradaki askerlerimizin ve polislerimizin heba olması
FARUK BAL (Konya)
Tercümanlığı bırak! Tercümanlığı
bırak! Söz aldığın konuda konuş!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Lütfen arkadaşlar
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Hayır, hayır, hayır. Oradaki
kasıt
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya, Genel Kurula hitap edin efendim. Sayın Yerlikaya
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Oradaki kasıt, ülkemizin
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya, Genel Kurula hitap edin efendim, siz, buyurun.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Şimdi, öyle bir şey deniyor ki yani sen de
mi derken
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya, Genel Kurulda böyle şeyler olur, laf atmalar falan
olur, siz Genel Kurula hitap edin; olur böyle. Hepimiz yapıyoruz.
Buyurun.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Yani bu, çok hoş bir tabir değil
Değerli Milletvekilim. Yani
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, böyle bir şey var mı? Milletvekilinin
vekili mi oluyor bu arkadaş? Milletvekilinin vekili mi?
BAŞKAN
Sayın Bal, lütfen sakin olunuz efendim.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Şimdi, o dediğiniz kastı
yapmadı.
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya, lütfen Genel Kurula hitap edin.
Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yani bu konuda gerginlik yaratmanın, toplumu
germenin, milletin huzurunu bozmanın ve akılları
karıştırmanın da çok mantıklı tarafı yok.
FARUK BAL (Konya)
Siz bozuyorsunuz! PKKyla el eleyi biz mi başlattık? Siz
başlattınız.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yani biz bozuyoruz derken
Biz, hiçbir konuda
PKKyla el ele vermedik, vermeyiz, vermeyeceğiz; bunu da iyi bilin. Yani
bunu iyi bilmek lazım. Yani
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) İdamı kaldıran sizsiniz.
FARUK BAL (Konya)
Kim söyledi o yalanı?
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Değerli milletvekilleri, şimdi, kürsüden
muhalefet milletvekillerimiz defaatle söylüyorlar: İşte ekonominin
bozulması, ekonominin kötülüğü
Yani biz, 2002ye kadar yüzde 62yle
borçlanıyorduk, faiz ödüyorduk, bugün yüzde 9 oranında faiz ödüyoruz.
MUSTAFA VURAL
(Adana ) - Yüzde 60lara yüzde 120lerden geldik.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Yani 62 mi büyük, 9 mu büyük? Aradaki fark kimin
cebinde kalıyor? Vatandaşlarımızın cebinde
kalıyor. O zaman siz de Bakandınız, o zaman siz de hükûmettiniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) - Yüzde 200lerden yüzde 60lara gelindi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, milleti tuşa getirdiniz be!
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yani bunlara neden çare bulmadınız?
Sandığa gidip hemen vatandaşta çözüm buldunuz. (MHP
sıralarından gürültüler)
Bakın,
değerli milletvekilleri, hiçbir hükûmet halkını ve milletini
satmaz, satmamıştır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Bankaları sattınız.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Bankaları batırdınız siz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bankaları siz batırdınız.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Siz sattınız. Otuz tane bankayı
satıp, otuz tane bankayı batıran
Bunların
borçlarını ödeyen biziz. Yani aradaki
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Yerlikaya, bildiğin konuda konuş.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Ya bildiğim konu. Yani bunları tarih
yazıyor ve yazmaya devam ediyor ve göreceksiniz, Türkiye hiç
olmadığından en iyi şekilde, ekonomisiyle, bütçesiyle idare
ediliyor. Ha, kusurlar var mı? Var.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) İnanıyor musun Sayın Yerlikaya?
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - İnanmazsam zaten burada olmazdım.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yani, Hükûmetimizin yapmış olduğu
çalışmalar ortada. Sağlıkta, eğitimde
OKTAY VURAL
(İzmir) Milleti kündeye getirdiniz.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yani Milleti kündeye getirdi. diyor Sayın
Vural. Yani sizin bakanlık döneminizi de biz biliyoruz. O zaman da biz
sporcuyduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yani buradan hitap etme şekliniz
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sekiz senedir bu parti idare ediyor bu memleketi.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Yani siz, bu ülkede sadece milliyetçiliği size
ait olarak mı görüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya, Genel Kurula hitap edin. Lütfen
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yani bunun anlamı ne? Bir partide
milliyetçilik, ülkücülük partiler tekelinde midir? Nerededir?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hadi milliyetçiyim de bakalım.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Ben milliyetçiyim. Ülkemi ve milletimi seviyorum.
Sevdiğim gibi de hizmet ediyorum ve etmeye devam ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ben, ömrümün yirmi senesini bayrak,
millet temsiliyle geçirdim Sayın Vural. Bunları siz bilemezsiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bayrak, hizmet nedir, siz
bilemezsiniz, ben bunları yaşadım.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bugün bulunduğun yere bak, bugün bulunduğun
yere.
BAŞKAN
Sayın Akkuş, lütfen, istirham ediyorum.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Dünyanın çeşitli ülkelerinde o
bayrağı taşımanın şerefini yaşadım, o
İstiklal Marşını söyletmenin şerefini
yaşadım ama hiç kimseye küçük ve hakir bakmadım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Üzülme, üzülme
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Değerli Vural, yani bunları da iyi
anlayınız. Biz sizi çok dinledik. Bu ülkeyi kimse satmıyor,
satamaz, satmayacak da.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Satıyor, satıyor.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Böyle bir şeye müsaade de edemeyiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Haburda PKK bayraklarına güzellik tablosu denildiği
zaman için yanmadı mı?
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Böyle bir şeye müsaade etmeyiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) İçin yanmadı mı?
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Biz hiçbir zaman için PKKnın yanında
olmadık, olmayacağız, asla da olmayacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yanmadı mı için?
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Bunu da iyi bilin. Yani, ne yapmaya
çalıştığın, ne söylemek istediğin de belli
değil. Bazen sizi anlamakta çok güçlük çekiyorum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Haburu görmedin mi, Haburu?
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Yani ülkücülük, milliyetçilik
OKTAY VURAL
(İzmir) Haburda ne var?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yapmayın! Bakın, bunlar hiç
yakışmıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sana yakışmıyor, bunları yapanlarla beraber
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Bu Parlamento iradesine yakışmayan
söylemler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sana yakışmıyor.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) Ya, Grup Başkan Vekili laf atar mı?
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Ben her zaman söylüyorum, hiçbir hükûmet bu milleti
satmamıştır, bu milleti satmak için
uğraşmamıştır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) AKP satıyor hâlâ! AKP satıyor!
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Ya, yani Sağlık Bakanlığı
yaptınız
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ben satmadım!
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Sağlık Bakanlığı
yaptınız
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya
Sayın Yerlikaya, karşılıklı
konuşmayınız efendim, lütfen.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Sağlık Bakanlığı
yaptığınız dönemdeki icraatlarınızı gelip
burada anlatabiliyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya, karşılıklı konuşmayın.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Sayın Akdağ burada anlatınca niye
arkaya kaçtınız, ha? Neden arkaya kaçtınız? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan
Sayın Başkan
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Yani değerli milletvekilleri, her şey ortada,
yapılanlar ortada, her şey ortada.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, Sayın Yerlikaya
sataştı.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) Sayın Başkanım, ben
sataşmıyorum, ben gerçekleri söylüyorum. Ben, o zaman yapılan
hizmetleri de takdirle karşılıyorum, ki o zaman ben sporcuydum,
spor yapıyordum, yapılan hizmetleri de takdirle
karşılıyorduk. Yani bu konuda aksine bir şey söylemiyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) -
ama Biz doğruyuz, siz
yanlışsınız. böyle bir şey yok.
BAŞKAN
Sayın Yerlikaya, teşekkür ediyorum.
HAMZA
YERLİKAYA (Devamla) - Bu ülkeyi de kimse satmaz ve satamaz, kimseye de
sattırmayız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
FARUK BAL (Konya)
Sayın Hatip, benim de Bakan olduğum dönemde bizim Hükûmetimizin
otuz tane banka batırdığını ve AKPnin de bunun
borçlarını ödediğini söylemek suretiyle
sataşmıştır, buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bal, siz de bunların karşılığını
burada bu ifadeleri kullanıyorsunuz.
Arkadaşlar,
bakınız, biraz önce geçmişte bakanlık yapan sayın
arkadaşlardan birisi, yani
mevcut Hükûmetin neler
yaptığıyla ilgili olarak -Sayın Bakan da şu anda
huzurda- söylüyordu.
Şimdi ben
şunu söylemek istiyorum: Dünya ve olimpiyat şampiyonu bir
arkadaşımız Türk Bayrağını dalgalandırmak
için gözyaşları içinde o işi yaparken bu arkadaşın
vatanseverliğini, milliyetçiliğini sorgulamak, laf atarak, uygun
oluyor mu yani arkadaşlar! Lütfen, istirham ediyorum yani. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani Sayın Yerlikayayı bu
hususta sorgulamak hangimize düşüyor, istirham ediyorum, lütfen efendim.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, beni dinleyeceksiniz! Sayın Başkan, beni
dinleyeceksiniz!
BAŞKAN -
Buyurun efendim, dinliyorum Sayın Bal sizi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bankalarla ilgili verdi yanlış bilgiyi.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, şimdi biraz önce konuşan Dünya
şampiyonu dediğiniz zat, bir milletvekilinin vekilliğini
yapmıştır, şimdi siz, milletvekilinin vekilinin
vekilliğini yapıyorsunuz. Sataşılan benim ve cevap vermek
hakkım. (AK PARTİ sıralarından Hiç
yakışmadı. sesi)
BAŞKAN
Sayın Bal, bakınız, ben size
FARUK BAL (Konya)
Beyefendi sataşılan benim, cevap vermek hakkımdır, o da
İç Tüzükün emri.
BAŞKAN
Sayın Bal, efendim, siz yerinize oturunuz. Bakın, ben şunu ifade
etmek istiyorum.
FARUK BAL (Konya)
Ben söz istiyorum efendim, niye oturacağım yerime?
Sataşılan benim efendim.
BAŞKAN
Sayın Bal, ben size bir şey demiyorum. Lütfen yerinize bir oturun da
bir konuşalım diyorum efendim. Konuşmayalım mı
Sayın Bal?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, bana kişisel olarak
sataşılmıştır. Cevap vereceğim.
BAŞKAN Siz
sürekli kişisel olarak sataşıyorsunuz Sayın Bakan zaten,
istirham ediyorum yani, lütfen efendim, lütfen...
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, bana kişisel
olarak, isim vererek sataşmıştır.
İcraatlarını anlatamazsın. demiştir. Ben de
icraatlarımı anlatmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, lütfen oturur musunuz yerinize efendim. Buyurun
efendim, buyurun
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Oturalım efendim. Söz hakkımı istiyorum
efendim, İç Tüzüke göre, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN -
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, ben şunu
istirham ediyorum. Söz vermekten de çekinmiyorum. Bütün
arkadaşlarımız daha sonra kendi konuşmalarını
tutanaklardan bir okurlarsa -hepimiz için söylüyorum-
karşılıklı olarak neler söylediğimizi, birbirimize ne
ifadelerde bulunduğumuzu hepimiz görürüz. Yoksa burada iki dakika için söz
vermekten bir çekincem, vesaire yoktur. Bu şeyin içerisinde bu tip
ifadeleri genel olarak, hepimiz açısından söylüyorum, tabii biz
kürsüde konuşmuyoruz ama kullanıyoruz. Bu hususta daha özenli olmak
hepimizin görevidir.
Buyurun
Sayın Bal, iki dakikalık süre içerisinde sataşmanıza cevap verin ne konudaysa.
Buyurun efendim.
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, Sivas Milletvekili Hamza
Yerlikayanın, mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milletvekilinin
vekilliğinin vekilliğinden bu sataşma üzerine verdiğiniz
cevap hakkı için tekrar teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 1997 yılında Bankacılık Kanunu
iptal edilmiştir, bunu öğrenin. İptal edilen
Bankacılık Kanunundan sonra bankalar hiçbir kurala tabi olmadan
açılmış ve vatandaşı soymak için bankalar
kurulmuştur. Sizin sataştığınız 57nci Hükûmetin
Bakanı olarak, bizim o dönemde ilk yaptığımız iş,
1999 yılının Haziran ayında Bankacılık Kanununu
çıkarmak ve batmış olan bankaları buna göre kamunun
üzerinde bir yük olmaktan, daha fazla yük olmadan çıkarmaktı. Sizin
Battı dediğiniz bankalar o zaman batmıştır.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Daha nasıl Battı olacak?
FARUK BAL
(Devamla) - Battı dediğiniz bankaların adedi otuz değil,
o sizin batırdıklarınızla beraber otuzdur.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayısı kaç, söyler misiniz?
FARUK BAL
(Devamla) - Dolayısıyla 57nci Hükûmet döneminde batmış bir
banka yok, batırılmış bankaların hukuka uygun hâle
getirilmesiyle ilgili Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
vardır, Bankacılık Kanunu vardır, buna uygun iş ve
işlemlerin düzenlenmesi vardır. Bu böyle olduğu içindir ki,
bugün finans sektörü, bankacılık sektörü ayaktadır, buna da
şahit Sayın Bakandır, Bakanınıza inanın en
azından, şimdiye kadar yalanlara inandığınız
kadar biraz da Sayın Bakanınıza inanın.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Yirmi iki banka nasıl battı, bir anlat da
dinleyelim.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, Hatip konuşmasını tamamlasın
efendim, lütfen
FARUK BAL (Devamla)
Sen benim dediğimi anlamıyor musun Sayın Bozdağ? Sen
benim dediğimi anlamıyorsan, yani sen Türkçe anlamıyorsan ben
nasıl izah edeyim sana, nasıl izah edeyim ben sana.
BAŞKAN
Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kriz nasıl oldu, 21 Şubat nasıl oldu, o
kadar tedbir aldınız?
FARUK BAL
(Devamla) Batmış olan bankaların
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kaptan sizdiniz, arabayı uçuruma ittiniz.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, konuşmasını tamamlasın lütfen.
Sayın Bal,
buyurun efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kaptan sizdiniz.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, lütfen efendim, arkadaşım
konuşmasını tamamlasın.
Buyurun
Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) Sayın Bozdağ
YILMAZ TANKUT
(Adana) Bir de namaz kılıyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Tankut
Sayın Tankut
Sayın Bal,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
FARUK BAL
(Devamla) Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Tankut, lütfen
FARUK BAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ne demek istiyorsun!
BAŞKAN
Sayın Kaynak, Sayın Tankut lütfen
Arkadaşlar
Buyurun.
FARUK BAL
(Devamla) Millet Meclisi milletin meclisidir. Biraz önce bir AKPli
arkadaşımız, burada sürdürülmekte olan bütçe
konuşmalarını Meclisi germek suretiyle tansiyonu
yükseltmiştir. Lütfen, milletin iradesinin tecelli edeceği bu Meclise
saygılı olun, tansiyonu yükseltmeyin.
Bu
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Durmuş.
Hayır, bir
dakika efendim, hangi konuyla ilgili olarak söz vereceğim Sayın
Durmuş size?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kişisel olarak icraatlarımı
anlatamayacağımı, halkın içine, çıkamayacak hâlde
olduğumu söyledi. Sataştı efendim.
BAŞKAN
Halkın içine, anlatılmayacak husus diye bir şey olmadı.
Bakınız, bakanlarla ilgili olarak
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Anlatamazsınız dedi.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, bakınız
Efendim bakınız
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - İsmimi vererek Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Sayın Durmuş, şunu ifade etmek istiyorum, bakın nezaketle:
Siz
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Siz niye ifade etme zorunluluğu hissediyorsunuz
ki? Benim ismimi vererek, Bakanlığınızın
icraatlarını anlatamazsınız, o kadar yüz
kızartıcı
BAŞKAN -
Hayır, ben size söz vermekten çekinmiyorum. Bak, yanınızdaki arkadaşlar
da şahit, biraz önce sizin söylediğiniz sözlerin bir
kısmını ben duydum. Siz söylediklerinizi
hatırlıyorsunuz değil mi?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Evet, PETKİMi sattınız,
TÜPRAŞı sattınız, fabrikaları sattınız.
dedim, diyorum.
BAŞKAN
Hayır, başka bir şeyler daha söylediniz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hayır efendim.
BAŞKAN
Arkadaşlarınıza gidince sorun orada, hatırlatsınlar
size. Lütfen
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Durmuş
Sayın Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, objektif ve tarafsız olun.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, ben objektif oluyorum fakat
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Değilsiniz efendim. Milletvekiliniz davet ediyor,
Anlat diyor, Anlatamazsınız diyorsunuz.
BAŞKAN
Allah, Allah
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Objektif değilsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, o zaman her milletvekili çıkıp burada birini
davet ederse Başkan onları çağırıp konuşturacak
mı burada?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sataşma var
BAŞKAN -
Lütfen
Lütfen
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İç Tüzüke göre söz hakkı istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun, buyurun
Sayın Durmuş, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Ben söz vermekten
çekinmiyorum ama yani herkes davet ettiği zaman birine söz verme diye bir
usul yoktur. Meramınızı buyurun anlatın.
Buyurun efendim.
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Sivas Milletvekili Hamza
Yerlikayanın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, isim vererek İcraatlarınızı
anlatamazsınız. dediği icraatlarımı anlatıyorum.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Laf atıyor.
BAŞKAN
Arkadaşlar, süreyi verdim, süresi içinde konuşmasını
bitirecek.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Tutan
Sayın Tutan
KADİR URAL
(Mersin) Hamza, gel şuraya, kaçma. Bak, Bakan anlatıyor.
BAŞKAN
Buyurun, siz Genel Kurula hitap edin Sayın Durmuş.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, biz göreve geldiğimizde
hastaneler altı ay sarf malzemesi alamıyor, esnafa, eşrafa
borçluydular, dışarıya çıkamıyorlardı. Nominal
sermayeleri bir yıl içinde 1 katrilyon liraya
ulaşmıştır.
Biz göreve
geldiğimizde yurt dışından doktor falan getirmemiştik.
Mevcut personel dağılımıyla gece saat 24.00e kadar 76
hastanede, 36 ilde vardiyayla hastalar muayene ediliyordu.
Biz göreve
geldiğimizde yeni doğan bebeğin yeşil kartı yok diye
bakılmıyordu. Biz onları da yeşil kartlı sayacak hâle
getirdik.
Biz göreve
geldiğimizde hastaneler hapishane koğuş sistemindeydi.
Tekirdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesi at
ahırıydı. Atatürk Hastanesini, Osmaniye Hastanesini, Adana
Hastanesini, bugün Bakanın bazen çıkıp tek yataklı odalar
dediği, kapalı sistem ultramodern hastaneleri ilk defa on ayda biz
devletin imkânlarıyla yaptık. Siz ilaç firmalarını
batırdınız, bugün
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Durmuş, sataşmaya sebebiyet vermeyelim. Siz kendi
yaptıklarınızı anlatın.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla)
Fako ilaç fabrikası battı. Bizim zamanımızda
üç tane fabrikanın temeli atıldı, üç yeni ilaç fabrikası
açıldı. Türkiye'nin en büyük ilaç sektörü Eczacıbaşı
hisselerini sattı. Siz busunuz, satıyorsunuz,
batırıyorsunuz. Biz de, o gün, ara rejimle gelen
AHMET
AYDOĞMUŞ (Çorum) Biz o değiliz.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Biz kuyrukları kaldırdık.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) - Kuyrukları eczaneye taşıdınız. Hastane
parasını eczacıya tahsil ettiriyorsunuz. Hastaneler
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Durmuş.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Kuyruklar şu anda Türk-İşin önünde bekliyor.
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Hastalar rehin tutuluyordu.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Dua ediyorlar, dua.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Biraz gerçekleri ifade edin.
BAŞKAN
Sayın Tutan
Sayın Kahya
Sayın
Durmuş, teşekkür ederim efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Sayın Başkan, size teşekkür ediyorum,
Sayın
pehlivan, sana da izan diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Tekliflerİ (Devam)
1.-
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)
2.-
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
biraz önce bir AKPli milletvekilinin bütçelerde şimdiye kadar terörle
mücadele için ayrılan paraların heba edildiği yönünde çok
talihsiz bir beyanatı olmuştur. Bu ülkenin bir Bakanı olarak siz
bu fikirde misiniz? Eğer aynı fikirdeyseniz, 2010 yılı
bütçesinden heba edilecek ne kadar para ayırdınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, buyurun efendim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kamu iktisadi teşebbüsleri arasındaki yaklaşık 30 milyar
civarındaki borç-alacak ilişkilerinden doğan finansman
ihtiyaçlarını bankalardan kredi olarak gidermektedir. Bu nedenle,
KİTler ciddi anlamda faiz ödemektedirler, faizler de maliyetleri
artırmaktadır. 2007 yılına kadar elektrik ve doğal gaz
fiyatları baskılanıp seçimlerden sonra yüzde 56 zam
yapılmıştır. Elektrik ve doğal gazda fiyatlamalar
maliyet bazlı belirlendiğinden, yasa eksikliğinden dolayı
faizlerin vatandaşın cebinden çıkmasını ne zaman
önleyeceksiniz? Bu durum enerji güvenliğimizi tehlikeye sokmamakta mıdır?
Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, Emekli
Sandığının Saraçoğlu Mahallesindeki on altı
katlı binası gizli yazıyla Başbakanlığa tahsis
edilmiştir. Acaba, bu gizli yazıyla tahsis edilmesinin nedeninde
takip ve izleme için bu binanın kullanılacağı söyleniyor,
bu doğru mudur?
İki: 5084
sayılı Teşvik Yasasıyla ilgili, Sayın Bakanım,
Sayın Başbakan bugün sabah Teşvik Yasasının
uzatılacağını birkaç ticaret odası başkanına
ilettiği ve birkaç ticaret odası başkanı da, örneğin
Trabzon Ticaret Odası ulusal medyaya bağlanarak Bu iş
uzatılacak. demiştir ama bütçe bitmeden lütfen Hükûmetinizin 5084
ile ilgili son kararını burada açıklar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Dünya gazetesinin bugünkü haberinde Başbakanın teşvik
uzatımına dair söz verdiği ve bu açıklamayı Trabzonda
yaparak 5084 sayılı Teşvik Yasasının bir yıl
daha uzatılacağını bölge iş adamlarına
söylediği ifade edilmektedir.
Şimdi
soruyorum: Siz, bütün arkadaşlarımızın teşvikle ilgili
sorularına iki günden beri burada olumsuz cevap verip bütçede böyle bir
kaynak olmadığını söylüyorsunuz. Peki, Sayın
Başbakan bütçede teşvikle ilgili bir ödenek olmadığını
bilmiyor mu, yoksa Sayın Başbakanın bildiği fakat sizin
bilmediğiniz gizli bir kaynak veya örtülü bir ödenek mi vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: TÜİK geçen gün Türkiyedeki işsizlik oranlarını
ilk defa olarak il il açıkladı. Buradan öğrendiğimize göre
işsizlikte yüzde 21,1 ile Şırnak birinci, Adana yüzde 20,5 ile
ikinci, yüzde 18,3 ile de Hakkâri üçüncü sırada. Buraya kadar anlaşılıyor
ancak bizce anlaşılamayan, işsizliğin en az olduğu
iller sıralamasında Ardahan yüzde 3,7 ile birinci, Kars yüzde 4,1 ile
ikinci, Bayburt yüzde 4,7 ile üçüncü sırada. Sizce bu inandırıcı
mı? Yoksa bu illerde iş gücüne katılacak insan kalmadı
mı veya başka illere iş bulmaya mı gittiler?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çalış, lütfen çok kısa
Az zamanımız kaldı.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
maalesef, kamuoyunda kendilerini bankamatik memuru olarak tanımlayan
kişilerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Sayın
Hükûmet bir yandan Yan gelip yatanlara para ödemeyeceğiz. derken, bir
yandan da son, Tekel işçileri örneğinde olduğu gibi bu örnekleri
çoğaltmaktadır. Bu durumda olan çalışanlar için,
çalışma hayatına katkı verdirmek için bir projeniz var
mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, terörle mücadelede harcanan her kuruş çok değerli
bir kuruştur, onun için, bu kaynaklar heba edilmemiştir. Tabii ki
ülkemiz terörle her aşamada, her türlü mücadeleyi yapacaktır.
Gerektiğinde teröristle dağda tabii ki çatışacaktır,
gerektiğinde de açılımlarda bulunup, tabii ki ülkenin
sorunlarını çözmeye çalışacaktır. Onun için, çok
boyutlu olarak bu sorunların çözülmesi için Hükûmetimiz
çalışıyor. Bu konuya aktarılan kaynaklar da önemlidir, heba
edilmemiştir.
KİTler
arasında 30 milyar borç-alacak
Ondan emin değilim. Benim bildiğim,
en son KİTlerin yüzde 80ini enerji KİTleri
oluşturmaktadır. Enerji KİTleri arasındaki borç-alacak
-ki, bu bir şirketin bir şirkete olan alacağıdır-
aşağı yukarı, benim bildiğim kadarıyla, en son
baktığımızda -biz bir çalışma
yapmıştık- yaklaşık 11 milyar lira
civarındaydı ama o gün bugün ne değişti bilmiyorum ki, buna
da faiz işletiliyor. Burada esas itibarıyla, mesela,
TEDAŞın vatandaştan alacağı var.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) O ayrı Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Aynı zamanda
TEDAŞın diğer birtakım, BOTAŞa veya EÜAŞa
birtakım borçları var. Dolayısıyla orada, bizim
bildiğimiz anlamda bankalara olan borcu, özellikle BOTAŞın son
dönemde, şu anda rakam aklımda değil ama neredeyse
sıfırlandı veya sıfırlanıyor. Dolayısıyla
bizim bildiğimiz anlamda bankalara KİTlerin borcu ve faiz ödemesi,
sizin bildiğiniz anlamda, daha doğrusu sizin söylediğiniz
şekilde 30 milyar lira civarında olması ihtimali son derece
zayıftır.
Değerli
arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinin eski binasıyla Sosyal Güvenlik
Kurumunun -yani dün de bu konular ifade edildi.- Kızılaydaki
binası trampa edildi mi veya Başbakanlığa tahsis edildi
mi? diye bir soru var. Anayasa Mahkemesinin eski binası
Başbakanlığa tahsis edilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumunun
da Kızılayda bulunan bir binası ile Başbakanlığa
tahsis edilen Anayasa Mahkemesinin eski binasının
kullanımları da karşılıklı olarak trampa
edilmiştir. Bu işlemin amacı da Sosyal Güvenlik Kurumunun
binasının Başbakanlık binalarına yakın
olması ve bu binanın yanında Başbakanlığa ait
başka binaların bulunması sebebiyle bunların birlikte
kullanılmasının sağlanmasıdır. Burada gizli,
saklı herhangi bir şey yoktur, çok açık bir şekilde
söylüyorum, normal kanunlar çerçevesinde tahsis edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, Teşvik Kanunuyla ilgili yani 5084ün
uzatılmasıyla ilgili olarak ben net ve açık bir şey
söyledim, ben dedim ki: Eğer Hükûmetimiz bu Teşvik Kanununun
uzatılması konusunda irade gösterirse tabii ki uzatırız ama
şu anda konuştuğumuz bütçede bunun uzatılmasına
yönelik spesifik bir ödenek var mı onu soruyorsanız yok. Ben dün bunu
çok açık bir şekilde söyledim. Niye bunu çarpıtıyoruz, ben
bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hayır, biz uzatılacağını
Sayın Başbakan, sabah uzatacağını söyledi.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın
Başbakanımız ve Hükûmetimiz eğer bunu uzatma konusunda,
biz, yakın dönemde bir irade gösterirsek uzatırız,
kaynağını da buluruz. Yani bu bu kadar basit ama ben size dedim
ki: Bütçe çerçevesinde soruyorsanız
şu anki konuştuğumuz bütçede ek bir kaynak
konulmadı. Ben onu anlatmaya
çalıştım.
Değerli
arkadaşlar; TÜİKin işsizlikle ilgili rakamları, nasıl
ki bütün diğer rakamları tutarlı ise tutarlıdır.
Şimdi, bakın, TÜİK, şu anda Merkez Bankasından daha
bağımsızdır. Merkez Bankasından, evet, daha
bağımsızdır. Başkan atanıyor ondan sonra
Başkan bütün
Yani Merkez Bankasında bile başkan
yardımcılarını Hükûmet belirliyor. Hâlbuki bunda
başkan yardımcıları ve diğer bütün
çalışanları başkan bir kez atanıyor ondan sonra da bu
çalışmaları yapıyor. Bu TÜİK eğer Türkiyede
küçülmeyi eksilerde ifade edebiliyorsa, işsizlik oranlarındaki normal
artışı gösteriyorsa bu rakamları da tutarlıdır.
Niye selektif davranıyorsunuz, bir rakama inanıyorsunuz, öbür rakama
inanmıyorsunuz, böyle şey olur mu arkadaşlar.
Çıkıyorsunuz, işsizlik arttı diyorsunuz
Bu rakamları
da TÜİK üretti, TÜİK bu rakamları ortaya koyuyor, il il
işsizliği de TÜİK ortaya koyuyor. Dolayısıyla, o
rakama inanma, bu rakama inanma
Böyle şey olur mu arkadaşlar? Buna
inanıyorsan ona da inanacaksın.
Değerli
arkadaşlar, bankamatik memurlarını artırma konusunda hiçbir
şekilde bizim ne bir çabamız var
Tam aksine, biz,
vatandaşlarımızın,
çalışanlarımızın en verimli bir şekilde
çalışması için, bu ülkeye en iyi bir şekilde hizmet etmesi
için çalışıyoruz. Nitekim, 4/C kapsamında olsun, diğer
kapsamlarda olsun aldığımız elemanları Millî
Eğitim Bakanlığında ve diğer bütün kurumlarda istihdam
ediyoruz ve çalıştırmaya çalışıyoruz. Bu konuda
en ufak bir tereddüt olmaması lazım.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Karar yetersayısı istiyorsunuz.
Evet, maddeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
2 kâtip üyemiz
arasında ihtilaf var, onun için elektronik cihazla oylama
yapacağım.
Oylama için üç
dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.57
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
19uncu maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Devlet Borçları ve Kamu
İktisadi Teşebbüslerine İlişkin Hükümler
Hazine garantili imkân ve dış borcun ikrazı
limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler
MADDE 19 (1) 2010 yılında, 28/3/2002
tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak;
a) Garantili
imkân ve dış borcun ikrazı limiti 3 milyar ABD
Dolarını,
b) Hazine
Müsteşarlığınca belirlenecek koşullar çerçevesinde ve
elde edilecek kaynaklar Hazineye aktarılacak şekilde kamu kurum ve
kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika, senet ve benzeri finansman
enstrümanlarına sağlanacak garanti tutarı 2 milyar ABD
Dolarını,
aşamaz.
(2) Birinci
fıkranın (b) bendinde yer alan tutarı bir katına kadar
artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(3) 1 inci
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile belirlenen
başlangıç ödeneklerinin yüzde 1ine kadar ikrazen özel tertip Devlet
iç borçlanma senedi ihraç edilebilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu.
Buyurun
Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 19uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2001 yılında Türkiye derin bir ekonomik kriz
yaşadı. Bu krizin Türkiyeye özgü yönü vardı. Özellikle
bankacılık sektöründeki hastalıklı yapı kriz
koşullarını, ortamını yarattı ve 2001
yılı krizinde çok sayıda finans kurumu, banka çöktü ve Türkiye
ekonomisi yüzde 5,7 oranında geriledi.
2008
yılında, günümüzde yaşanmış olan, yaşanmaya devam
edilmekte olan küresel finans krizi ise tamamen farklı bir zeminde
oluştu, kaynaklandı. 2002de iktidara geldiğiniz zaman
arkanızda onarılmış, rehabilite edilmiş, sağlam
bir bankacılık sektörünü buldunuz ama yedi yıl boyunca
uyguladığınız çarpık politikalar sonucu ülkemizi çok
ciddi bir reel sektör krizine taşıdınız.
Ekim 2008-2009
döneminde önceki bir yıllık döneme göre ekonomi, millî gelirimiz
yüzde 7,9 oranında küçüldü. Reel sektörü çökerttiniz, çökertmeye de devam
ediyorsunuz.
Sayın
Başbakan Kriz bizi teğet geçti, Türkiyeyi etkilemedi. diyor.
Tayyip Beyin ekonomiden anladığı tek şeyin
pazarlamacılık olduğunu çok iyi biliyoruz ama belli ki
bakanları ve danışmanları da kendisine gerçekleri pek
anlatmıyorlar. Bir tek Sayın Unakıtan Kriz Başbakanın
ailesini, çocuklarını teğet geçmiştir. deme cesaretini
gösterdi. Sayın Başbakana tavsiyem, dost acı söyler misali, bize
inanmasanız dahi yıllar önce dergâh yürüyüşüne beraber
çıktığınız ağabeyinize güvenin.
Değerli
arkadaşlar, kriz Türkiye ekonomisini teğet geçmedi, aksine Türkiye
ekonomisini böğründen deldi geçti, ekonomiyi felç etti; çiftçi, işçi,
memur ve emekliyi, esnaf ve KOBİleri, sanayiyi çökertti, kırdı
geçti; reel sektörde çarklar dönmez hâle geldi.
Son bir
yılda 1 milyon kişi daha ilaveten işsiz kaldı. Günümüzde
her 3 gençten 1i işsiz. Gerçek işsizlik oranı yüzde 20ye
tırmandı. Ülkemize bir karabasan gibi çöken yoksullaşma
ailelerimizin direklerini çökertmekte.
Değerli
arkadaşlar, son yedi yıldır ülkemizin temellerini,
yurttaşlarımızın kursağını, AKP
İktidarının ektiği virüsler kemiriyor. Ufuksuz,
teslimiyetçi, talancı politikalar ekonomimizin gelişme potansiyelini
körleştiriyor.
Bu kapsamda,
iktidarın tüccar siyaset uygulamalarıyla ekonomimizin
genetiğinde dört alanda sürdürülemez bozulmalar oluştu. Ekonomimizin
genetiğinde neden olduğunuz dört bozulmadan birincisi şudur
değerli arkadaşlar: Ekonomiyi sıcak ve kaypak yabancı
paraya bağımlı hâle getirdiniz. Yüksek reel faiz düşük kur
politikasıyla Türkiyeyi rantiye kesiminin insafına terk ettiniz.
Ülkemizi sadece sıcak para sahibi kesimlere çalışan, onlara
kaynak aktaran, sahte, sanal bir cennete dönüştürdünüz. Türkiyeyi
doğrudan yatırımlar için yeni fabrikalar kurulması için
cazip bir ülke olmaktan çıkardınız.
İkincisi
ise, ekonominin öz kaynak yaratma yeteneklerini körleştirdiniz.
Yatırım-tasarruf dengesinin kalitesinin bozulmasına neden
oldunuz. Sonuçta, özel kesimde tasarruflar geriledi ve özel kesim âdeta
yatırım yapamaz hâle geldi.
Üçüncü bozulma
ise, ekonomideki büyümenin cari işlemler açığına,
yabancı döviz girişine bağımlı hâle gelmesine çanak
tuttunuz. Ekonomide yüksek oranlı büyümenin ancak yüksek cari açıkla
sağlanabildiği bir olumsuzluk ortamının doğmasına
neden oldunuz.
Ve son olarak,
ekonomimizin genetiğinde neden olduğunuz dördüncü bozulma ise,
özellikle ihraç sanayilerimizde ithal kaynaklı girdi oranlarının
yıkıcı şekilde artmasına göz yumdunuz. Ulusal yan
sanayilerin, KOBİlerin rekabet edemez, üretemez, iş yapamaz hâle
gelmelerine neden oldunuz.
Değerli
arkadaşlar, dünya ekonomileri toparlanıyor, Türkiye ekonomisi ise son
dört dönemdir aralıksız olarak daralıyor. Son dokuz ayda yüzde
8 oranında küçüldük. Bu, dünya
ekonomileri içinde en derin çöküşlerden biridir.
Son bir
yılda yüzde 37,5 oranında gerileyen sabit sermaye yatırımları,
sayenizde, bu çöküşün temel unsurunu oluşturdu, başrolünü
oynadı, oynamaya da devam ediyor.
Eski önderiniz,
Hocanız Sayın Erbakan eğer şimdi bu Mecliste olsaydı,
hiç kuşkunuz olmasın, size Sizi gidi sizi rantiyeciler, faiz
düşkünleri. der, başta Sayın Başbakan olmak üzere
hepinizin kulağını çekerdi.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sana ne yapardı?
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, merkezî yönetimin borç
stoku, brüt borç stoku son on bir ayda 60 milyar lira artarak 441 milyar TLye
yükseldi. Dolar bazında ise, merkezî yönetimin brüt borç stoku 222 milyar
dolara çıktı, bunun 75 milyar doları dış borçlardan
oluşmakta. Diğer yandan, özel kesimin dış borç stoku 177
milyar dolara tırmandı. Özel sektör çok ciddi bir kur riskinin tehdidi
altında bulunmakta.
Kısaca,
batak politikalarınızla borçlar hızla artarken,
borçlanmanın hem vadesi kısaldı hem de maliyeti yükseldi. Belli
ki ilk seçimlerde iktidarı terk ederken çocuklarınıza
bırakacağınız miras, sadece derin bir borç batağı
ve yüklü yolsuzluk dosyaları olacak değerli arkadaşlar.
Sıcak
parayı, yüksek reel faizi, kuralsızlığı, ilkesiz
özelleştirmeleri, kayıt dışılığı
baş tacı yaptınız. Sadece onunla kalmadınız,
Türkiyenin büyüme potansiyelini tükettiniz, halkımızın ortak
değerlerini yozlaştırdınız.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye ekonomisi, tüm iç ve dış zorluklara
rağmen -benden evvel de beyan edildiği gibi-
İktidarınız gününe değin geçen seksen yılda ortalama
yüzde 4,8 oranında büyüdü. Oysa yedi yıllık
İktidarınızda, 31 milyar dolarlık özelleştirmelere
rağmen, 2002 yılından günümüze 2 kattan fazla
artırdığınız toplam dış borç yani 489 milyar
dolarlık toplam borçlanmaya rağmen, çoğu kez kaynağı
belirsiz sıcak parayla dengelenen toplam 172 milyar dolar cari açık
vermenize rağmen, dış dünyadaki likidite bolluğuna ve uygun
dış koşullara rağmen ekonomimiz sizin döneminizde yedi
yılda ancak ortalama yüzde 4 oranında büyüyebildi.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, önüne ancak büyük hedefler koyarak, vizyonunu
genişleterek düzlüğe çıkabilir. Türkiye, ancak önümüzdeki on
yıllık dönemde ekonomisini ortalama yüzde 7 oranlarında
büyüterek, büyüme hedefini sağlayarak bunu gerçekleştirebilir. Bu
yapılabilir, bu gerçekleştirilebilir ancak bunun için öncelikle
ekonominin
düşük kur yüksek reel faiz sıcak para kıskacından
kurtarılması gerekir. Ülkeye dışarıdan giren
paranın spekülâtif amaçlı değil doğrudan yatırıma
dönük olmasının özendirilmesi gerekir. Tarımın ve ulusal
sanayinin yeni bir kalkınma planı perspektifi içinde hızla ayağa
kaldırılması gerekir. Üreticinin, reel sektörün, ihraç
sanayilerinin, esnaf ve KOBİlerin desteklenmesi gerekir. Her alanda
teknolojik yapılanmanın bilgi, bilişim ve teknik eğitim ile
araştırma, geliştirme ve yenilikçiliğin önemsenmesi
gerekir. Doğu ve Güneydoğu Anadoluya kamu yatırım ve
hizmetleriyle sahip çıkılması gerekir. İlkesiz, vurguncu
özelleştirmelere son verilmesi, ulusal bankaların yabancı
payının yüzde 30un altına indirilmesi gerekir. Ülkenin her
yöresinde uygun yatırım iklimi yatırılması, eşitlik,
adalet, insanca yaşam temelinde barış rüzgârlarının
estirilmesi gerekir. Çiftçinin, çalışanların ve emeklilerin
insanca yaşamı için onurlarının korunması gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu, konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun efendim.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Bitiyorum efendim.
Ancak her
şeyden önce bu konuda yeterli siyasi irade, erdemli siyaset
anlayışı ve dürüst bir yönetim yapısı gerekir. Ülkenin
her alanında, yönetimlerin her kademesinde yolsuzlukların kökünün
kazınması gerekir. Siyasi etiğin ülkemizde genel kurala
dönüştürülmesi, milletvekili dokunulmazlığının kürsü
özgürlüğüyle sınırlandırılması, adi suçlara
kalkan yapılmaması gerekir. Bunlar ancak sosyal demokrat
politikalarla, ancak sosyal demokrat siyaset ile gerçekleşebilir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu kürsüden bir kez
daha taahhüt ediyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu vizyonun, bu
hedeflerin sahibiyiz. İktidarımızda herkese iş, huzur,
kalkınma ve refah için Türkiyede güneşin yeniden
doğmasını mutlaka sağlayacağız.
Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoy.
Sayın
Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
19uncu maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, AKP Hükûmeti açılımı yanlış
noktalarda yapıyor. 2007 yılının ikinci yarısında
Amerika Birleşik Devletlerinde ortaya çıkan, 2008 yılından
itibaren de tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizin her ne
kadar Sayın Başbakanın veciz ifadesiyle teğet
geçtiği ifade ve iddia ediliyorsa da, durumun hiç de öyle
olmadığı kamuoyunca net biliniyor. Özellikle, ülkemiz gibi
gelişme seyrinde olan devletlerin ekonomileri bu krizden olumsuz yönde
etkilenmiştir.
Aslında,
global ekonomik kriz olmazdan önce de Türkiye ekonomisi alarm veriyordu.
Uygulanan düşük kur yüksek faiz sarmalıyla, bu sarmalın
cezbettiği sıcak para ekonomimizin iflahını kesmişti.
Bu süreçte, başta reel sektörün ve muhalefetin eleştiri ve önerileri
kulak ardı edilmiş, şişirilmiş veriler ve ithalata
dayalı ihracat rakamlarıyla bu eleştiriler savuşturulmaya
çalışılmıştı. Global ekonomik kriz Hükûmete iyi
bir bahane oldu. Kendiliğinden patlayacak lastiğe global kriz bir
çivi batırmış oldu. Krizin bize teğet geçtiğini iddia
eden başta Sayın Başbakan olmak üzere Hükûmet yetkilileri millî
gelirimizin 10 bin dolara çıktığını, dünyanın
bilmem kaçıncı büyük ekonomisi olduğumuzu öne sürüyorlardı.
Bu dediklerine kendileri de inanmıyorlardı fakat milleti
kandırdıklarını düşünüyorlardı.
Bir defa,
kıymetli arkadaşlar, hep birlikte düşünelim, bir ülkede millî
gelir 10 bin dolar olsun ancak işsizlikte dünya 4üncüsü olalım, yine
millî geliri 10 bin doları bulan bir ülkede aktifi-pasifiyle 15 milyon
insan yeşil kartlı olsun. Millî geliri 10 bin dolar olan bir ülkede
yine devletin resmî rakamlarına göre 20 milyonun üzerinde olan
istihdamın yarısı kayıt dışı olsun. Buna AKP
Hükûmeti inanabilir ancak kimse bizden ve milletimizden bu yalana
inanmamızı beklemesin.
Sayın
milletvekilleri, 5084 sayılı Yasanın 2nci maddesi bu Yasadan
yararlanma kriterlerini tespit etmiştir. Teşvik sistemi bu Yasayla
2008 yılına kadar uygulanmış, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair 5838 sayılı Kanunun
32nci maddesinin on üçüncü bendiyle bu süre 31/12/2009 tarihine kadar
uzatılmıştır. Mevcut teşvik sisteminden kırk
dokuz ilimiz yararlanmaktadır. İçinde seçim bölgem
Kahramanmaraşın da bulunduğu bu illerin büyük çoğunluğu
teşvik sistemini doğru bir şekilde kullanarak üretime ve
istihdama dönüştürmüştür. Teşviklerin uzatılmasına
ekonomik krizin tüm dünyayı etkilediği, büyümenin eksiye
düştüğü, buna bağlı olarak işsizliğin
arttığı bir sırada her zamankinden daha fazla ihtiyaç
bulunmaktadır. Hükûmetin, içi boş hatta milletin birlik ve
beraberliğini bozacak siyasi açılım paketleri yerine, asıl
üretim ve istihdamı teşvik edecek paketleri uygulamaya sokması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, teşvik sistemi uzatılmadığı takdirde
en azından bu illerde sanayinin yüzde 50ler civarında
küçüleceği, istihdamın yüzde 10 daralacağı, ihracatın
düşeceği tahmin edilmektedir. Bu durum, ülkemizin büyüme
rakamlarına olumsuz yansıyacak, bu illerden batı illerine
yaşanan göç hızlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teşvik sisteminin
uzatılması ile talepler gerekçeleriyle birlikte Hükûmetin de
bilgisine sunulmuştur. Ben bir kez daha burada tekrar etmekte fayda
görüyorum. Ülke ekonomisinin ve özellikle de büyüme ve istihdam oranlarının
reel sektörün performansına bağlı olduğu bilinmektedir.
Üretim odaklı reel sektör ve bunun destekçisi hizmet sektörünün
gösterdiği performans, ülkemizin ekonomik göstergelerinin iyileşmesi
yanında vatandaşlarımızın reel gelirlerinde de çok
önemli işlev görmektedir. Kanun kapsamında yer alan 49 ilin büyük
çoğunluğu üretime dayalı iller olup bu illerin desteklenmesi,
yukarıda izah ettiğim gerekçelerden dolayı hayati önem arz
etmektedir.
Bakın, kendi
seçim bölgem Kahramanmaraştan size örnek vermek istiyorum: Ticaret ve
Sanayi Odamızın hazırladığı rapora göre, 5084
sayılı Kanun kapsamındaki destekleri çok iyi kullanan ve
yatırıma dönüştüren Kahramanmaraş, aldığı
destek ile ülke ekonomisine fazlasıyla katkı
sağlamıştır. Teşvik sistemi ile birlikte, 2004-2009
döneminde Kahramanmaraşın ihracatı yüzde 96,7 artışla
223 milyon 490 bin dolardan 439 milyon 397 bin dolara yükselmiştir.
İstihdam aynı dönemde yüzde 79,2 oranında artarak 48.533ten
86.952ye çıkmıştır. Bize göre, teşvik sistemi
uzatıldığı takdirde, ihracat ve istihdamdaki
artış oranları artarak sürecektir.
Devam ediyorum:
2004-2009 döneminde, Kahramanmaraşta 3 milyar 160 milyon TL
tutarında 316 adet yatırım teşvik belgesi
alınmış, bu rakamlarla ilimiz 2004 yılında Türkiye
genelinde, 81 il içerisinde 30uncu sırada iken 2008 yılında
3üncü sıraya yükselerek İstanbul ve Ankaradan sonra en çok
yatırım yapan şehir olmuştur. Hâlen, Kahramanmaraşta
2,3 milyon dolarlık yatırım realize edilmiştir. Enerji,
tekstil ve çimento en çok yatırım yapılan sektörler olup
aynı dönemde sanayinin kullandığı elektrik enerjisi
yaklaşık yüzde 48,8; toplam vergi gelirleri yüzde 78,8 artarak 371
milyon 732 bin TLden 664 milyon 662 bin TLye yükselmiştir.
Özetle,
Kahramanmaraş aldığı teşviki, yatırım,
istihdam, ihracat ve vergi olarak ödeyerek ülke ekonomisine fazlasıyla
katkı sağlamıştır. Teşvik sistemi kırk dokuz
ilin çoğunda olumlu sonuçlar vermiştir. Bunları ben
söylemiyorum, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odasının
hazırlamış olduğu raporlar söylüyor. Aynen katıldığım
için sizlere duyurmakta fayda gördüm.
Değerli
milletvekilleri, 31 Aralık 2009 tarihinde sona erecek 5084
sayılı Kanunla getirilen teşvik düzenlemesi
uzatılmadığı takdirde bizi pek de iyi bir tablonun
beklemediğini hatırlatmak istiyorum. Sizlere Kahramanmaraşla
ilgili Ticaret ve Sanayi Odamızın projeksiyonunu aktarmak istiyorum.
Teşvikin
sona ermesiyle birlikte, 2010 yılında Kahramanmaraşta sanayide
olağanüstü küçülme yaşanacak, sektörlere göre yüzde 23 ile yüzde 50
arasında değişen oranlarda üretim kaybı
yaşanacaktır. Toplam istihdamda ise yüzde 10 civarında
düşme olacak, ilimizde yaklaşık 10 bin kişi işsiz
kalacaktır. Bugüne kadar büyük çabalarla ve teşviklerin doğru
kullanılmasıyla oluşturulan sanayi tesislerinin kapanması
ve küçülmesi sonucu, ilimizin ihracatı yüzde 30,7 azalacak ve yılda
112 milyon 446 bin 813 dolar ihracat geliri kaybı oluşacaktır.
Bu projeksiyonun, Anadolu kentlerinin oluşturduğu, 5084
sayılı Kanun kapsamındaki kırk dokuz ilde fazlasıyla
yaşanacağı düşünülmelidir.
Kıymetli
arkadaşlar, teşvikler uzatılmadığı takdirde
nasıl bir durumla karşılaşacağımızı
rakamlarla ifade etmeye çalıştım. Şüphesiz Hükûmetin elinde
bizim ifade ettiklerimizden daha detaylı projeksiyonlar var.
Milletimiz sizden
içi boş siyasi açılımlar yerine, vatandaşın,
sanayicinin gerçek sıkıntılarını çözecek yapısal
açılımlar bekliyor. Ancak teşvik sistemini
uzattığınız takdirde, Erzuruma, Gümüşhaneye,
Bayburta, Osmaniyeye, Kütahyaya, Malatyaya, Adıyamana,
Kahramanmaraşa ve diğerlerine, hepsinden önemlisi ülke ekonomisine
daha fazla katkı sunacaksınız.
Çok değerli
milletvekilleri, bugüne kadar elde edilen başarıların devam
etmesi, resmî rakamlara göre yüzde 15leri bulan işsizliğin
azaltılması, özellikle tarımdan çıkan işsiz kesimin
istihdam edilmesi, kayıt dışılığın
önlenmesi, ihracatın ve ihracattan elde edilen katma değerin
yükseltilmesi için gerçekçi teşviklerin de devam etmesi gerekmektedir.
Teşvikler uzatılmadığı takdirde kırk dokuz ilde
bir kriz yaşanma ihtimali yüksek görülmektedir.
Bu
düşüncelerle, teşvik sisteminin bir yıl daha
uzatılması konusunda desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Paksoy, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Ordu Milletvekili Ayhan Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Yılmaz, buyurun efendim.
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2010 yılı bütçesinin 19uncu maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu Hükûmetin sağlık politikasını
eleştirmenin, bu Hükûmetin sosyal yardımlaşma
politikasını eleştirmenin, bu Hükûmetin enerji
politikasını eleştirmenin, bu Hükûmetin eğitim
politikasını eleştirmenin, bu Hükûmetin ekonomik
politikasını eleştirmenin, bu ülkenin Başbakanını
eleştirmenin izanla, insafla alakası
olmadığı düşüncesindeyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü, az önce bir eski Sayın
Bakanımız, Sağlık Bakanımız çıktı,
efendim, bağırarak çağırarak bir şeyler yaptıklarını
söylediler.
Sayın
Bakanım, elbette ki bir şeyler
yapmışsınızdır, konu o değil ama bu insanlar,
2002 yılında AK PARTİ iktidara gelinceye kadar hastane
kapılarında rehin kalıyorlardı. İnanın hastaneye
gitmek için
İki tane kefil bulmadan hastaneye gidemiyordunuz. Bunu aziz
millet biliyor. Hastaneye gitmenin bir bela, çıkmanın ayrı bir
bela olduğunu bu aziz millet biliyor.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Geç bunları, geç!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Onun içindir ki sizin sağlık
politikalarınızı tasvip etmediği için olacak ki AK
PARTİyi iktidar yaptılar ve AK PARTİnin bu
çalışmalarından memnunlar ki dört seçimdir AK PARTİyi üst
üste iktidar yaptılar ve Türkiye'nin en büyük partisi yaptılar. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP ve
MHP sıralarından gürültüler) Sadece buraya baksak, sadece buraya
baksak kanaatimce Sağlık Bakanlığının durumunu
gözlerimizle görebiliriz. Evet, bırakın illerde, şu anda küçücük
ilçelerde bile hastanelerde ameliyatlar yapılıyor arkadaşlar.
Bunu bizim insanlarımız biliyor, görüyor. Doktorlarımız
Bırakın hastanın doktora
gitmesini, doktora gidip de doktoru bulmasını, şimdi
doktorlarımız köy köy, belde belde gezerek hastaların
ayaklarına kadar gidiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Eczaneden, ilaçlardan
bahsediyorsunuz. Allah aşkına ya, ilaçların yüzde ne kadar
düştüğünü bu aziz millet biliyor. Yani yüzde 80 düşürdük bu ilaç
fiyatlarını.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ayhan Bey, hasta ettiniz, hasta! Millet hep hasta!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Bunları konuşurken, konuşurken değerli
arkadaşlar, bakın sizin bu politikalarınızı bu millet
tasvip etmiyor. Azıcık kendi kendinize düşünün,
başınızı elinizin arasına alın, biraz tefekkür
edin, doğruyu bulacaksınız, ben öyle inanıyorum. Güneş
öyle sözle doğmuyor.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Birinci basamak sağlık hizmetinden para
alıyorsunuz, hiç olmadı cumhuriyet tarihinde!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Hakikaten sosyal demokratlar güneşin doğmasını
bekliyor ama sizin politikalarınız sosyal demokratları da
canından bezdirdi. Ben bunu böyle görüyor ve böyle biliyorum ve milletten
böyle dinliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Boyundan büyük laflar etme! Bu ülkeden konuş!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) KEY ödemeleri
sırasında eski Sayın Sağlık Bakanımız bir
cümle etti, dedi ki Sayın Başbakanın gücü yetmez
Sağlık Bakanını görevden almaya. ve devam etti
-tutanaklarda vardır- Bağırtırlar adamı,
söylettirirler adamı. Bağırtma devri bitti Sayın Bakan! Bağırtma
varsa sizin devrinizdeymiş. Biz bilmiyoruz, görmüyoruz. Öyle bu Hükûmeti bağırtacak
yiğit daha anasından doğmadı, doğmadı! (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Çünkü,
bu ülkenin Başbakanı kendini ispat etmiş, insanların
gönlünde, kalbinde taht kurmuştur.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Bravo, helal olsun!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Değerli dostlar, değerli arkadaşlar; bakın,
sadece şu özürlülerin duası bu AK PARTİye yeter.
KADİR URAL
(Mersin) Ayhan bağırma, bağırmadan konuş! Ayhan
bağırmadan konuş!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Milyonlarca özürlü vardı bu ülkede. Bilir misiniz yirmi
yaşına gelmiş, on sekiz yaşına gelmiş, yirmi
beş yaşına gelmiş özürlü bir insan. Sizin hiç özürlü
çocuğunuz oldu mu, hiç özürlü anası babası oldunuz mu siz? O
çocuk sofraya gelirken gözlerindeki yaşı içine akıtıyordu.
Niye biliyor musun? Söyleyemeyen diliyle, ifade edemeyen eliyle, anasına
ana, baba, benim o sofrada, yirmi beş yaşına geldim, otuz
yaşına geldim, o sofrada bir dilim ekmeğe katkım yok, oraya
gelmeye utanıyorum. diyordu. Ama şimdi ne oldu? O Sayın
Başbakan ve o Hükûmet, o özürlüye bir maaş aylık
bağladı, 500 milyon, 500 bin lira o özürlü için o eve giriyor. Sadece
onunla kalmadı, o anaya, ona bakana bir maaş da öyle verdi. Dün o
özürlü, bugün 1 milyar lira yani yeni parayla bin lira maaş alıyor. O
özürlüler dua ediyor arkadaşlar, o özürlüler şimdi sofraya
çağrıldığında gözlerinin içi parlayarak geliyor,
alnının akıyla geliyor ve dua ederek geliyor. Kime biliyor
musun? AK PARTİ Hükûmetine, Recep Tayyip Erdoğan, Sayın
Başbakana ve o Hükûmete dua ediyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz ne konuşursanız konuşun ama o insanlar
biliyorlar. Sadece onunla kalmadık
MUHARREM VARLI
(Adana) Senin gibi yağdanları hep çizdi çizdi attı be!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) - Sadece onunla da kalmadık
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, mikrofona çok yakın duruyorsunuz, çok yankı
yapıyor. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
AYHAN YILMAZ
(Devamla) O özürlü anası, çocuğunu bir saniye bile
bırakamazdı, süte mi gider, ateşe mi gider, korkuyla. Şimdi
artık minibüsler geliyor, kapıdan o özürlü çocuğu alıyor
götürüyor, rehabilitasyon merkezinde üç gün haftada en az rehabilite ediyor.
Artık o ana da düğün biliyor, bayram biliyor, komşu biliyor, eş
biliyor, dost biliyor arkadaşlar. O analar dua ediyor.
Şimdi,
şu Hükûmetin hangi politikasını tutup da yani ortalık
yanıyormuş, ortalık feryadı figan ediyormuş diye lanse
ettirmenin bana göre izanla alakası yoktur arkadaşlar, insafla da
alakası yoktur.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Açılım, açılım
AYHAN YILMAZ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, sözlerimi burada tamamlarken
bütçemizin hayırlı olmasını diliyor
MUHARREM VARLI
(Adana) Sana hayırlı olsun, sana!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) -
ve hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Aferin, aferin!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Ayhan Bey, bu nutkun unutulur. Seçimlere daha çok var,
haberin olsun.
KADİR URAL
(Mersin) Bu Hükûmet seni de bağırttı ya helal olsun!
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Seçimlere çok var, unutulur. Bunu tekrarla ara sıra.
BAŞKAN
Şahsı adına İzmir Milletvekili İbrahim Hasgür.
Sayın
Hasgür, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
HASGÜR (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
19uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, sağlanan Hazine garantileri ve dış borcun ikraz yoluyla
4749 sayılı Kanun kapsamındaki kurum ve kuruluşların
kamu yararına yönelik projeleri için dış kaynaklardan daha uygun
koşullarla finansman sağlaması amaçlanmaktadır. Bu
çerçevede, kurum vade ve faiz oranı gibi krediye ilişkin
koşullarda avantaj sağlamaktadır.
2010
yılı bütçesinde garantili imkân ve dış borcun ikrazı
limiti 3 milyar dolardır. Peki, söz konusu limit 3 milyar dolar olarak
nasıl belirlenmiştir? Bu limit, kuruluşlardan gelen talepler ve
talepte bulunan kuruluşların risk seviyeleri dikkate alınarak
belirlenmektedir. Böylelikle bütçenin üzerine gelecek yük
azaltılmış olmaktadır. 2009 yılı için 4 milyar
dolar olarak belirlenen limitin Kasım sonu itibarıyla ancak 1,7
milyar dolarlık kısmı kullanılmıştır.
Bunun
yanında, 2010 yılında Hazine Müsteşarlığınca
belirlenecek koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye
aktarılacak şekilde, kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç
edilecek sertifika, senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak
garanti tutarına ilişkin limit 2 milyar dolar olarak
belirlenmiştir. Fakat 2005 yılından bu yana bütçe
kanunlarında yer alan söz konusu yetki kapsamında herhangi bir limit
kullanımı söz konusu olmamıştır.
2003
yılından önce bütçe kanunlarından ikrazen ihraç edilecek özel
tertip senetler için herhangi bir limit belirlenmemekteydi. 2003
yılından itibaren ikrazen ihraç edilecek özel tertip senetler için
her yıl bütçe kanunlarıyla bir limit belirlenmektedir. Bu çerçevede,
ikrazen ihraç edilecek özel tertip ihraç miktarı her yıl
başlangıç ödeneklerinin belirli bir yüzdesiyle
sınırlandırılmakta -ki bu 2010 bütçesinde yüzde 1dir- ve
bütçe dışında yer alacak işlemlere limit getirilerek mali
disipline katkı sağlanmaktadır.
2010
yılında uygulanacak bütçeye baktığımızda
öngörülen borçlanma, para ve kur politikası, AK PARTİ Hükûmetinin
kriz lobisine teslim olmayacağını göstermektedir. 2009un bu son
günlerinde, uluslararası ekonomi çevrelerinde Türkiyenin notu sürekli
artıyor, Türkiyeye duyulan güven her geçen gün tazeleniyor. Geçen bir
yıl içerisinde elli iki ülkenin kredi notu düşürüldü. Buna
rağmen, dünyada sadece Türkiyenin kredi notu 2 kademe yükseltildi. Bu, AK
PARTİ Hükûmetinin bir başarısıdır.
AK PARTİ
hükûmetleri döneminde kamu kesimi borçlanma gereğinde önemli
iyileşmeler sağlanmıştır. 2000 yılında yüzde
8,9 olan kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı 2001 yılında yüzde 12,1 ile zirve yapmış, 2002
yılında yüzde 10 civarında gerçekleşmiştir. Bu oran
son yıllarda yüzde 1in altına indirilmiştir. Kriz
yılı olan 2009 yılını dâhil etsek bile, hükûmetlerimiz
döneminde kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı ortalama yüzde 2,4 olmuştur. Bu oran, 1990 2002 dönemi
ortalamasıyla karşılaştırıldığı
zaman son derece düşüktür: Yüzde 8,9a karşılık yüzde 2,4.
Borç stoku, pek
çok ekonomistin bildiği gibi, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de
artış göstermiştir. Sadece bu artışa bakarak
endişeye düşmek, ekonomistlerce yersiz olarak
değerlendirilmektedir. Zira, bir ülkeyi borç krizine sürükleyen
miktarın, hatta oranın artmasından daha önemlisi, borç
maliyetlerinin yüksekliğidir. Borcu miktar ve hatta oran olarak bile
yüksek olan bir ülkenin bu borçları eğer uzun vadeli ve düşük
faizli ise bu ülke çok uzun süreler krize neden olmaksızın yüksek
borçla yaşayabilir. Türkiyenin içinde bulunduğu durum da budur.
Kaldı ki Türkiye, Avrupa Birliği tanımlı borç stokunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı itibarıyla da 2004
yılından bu yana Maastricht Kriterlerini karşılıyor ve
krize rağmen 2009 yılında da karşılamaya devam
etmiştir.
Öte yandan,
toplam kamu borç net stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2000
yılında yüzde 42,9 iken krizle birlikte 2001 yılında yüzde
66,3le zirve yapmış, 2008 yılında ise yüzde 28,2ye
inmiştir.
IMFin Fiscal
Monitor: November 2009 isimli yayınında ülkelerin 2009
yılı borç yükü ve birincil bütçe dengesi göstergelerine göre Türkiye,
Güney Koreden sonra devlet borçlarını ödeme kapasitesi
itibarıyla en yüksek ülke olarak gösterilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hasgür, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İBRAHİM
HASGÜR (Devamla) Bu aynı zamanda özel sektör borçlarının
ödenmesinde de örnek olarak gösterilmiştir çünkü 2008
yılının son aylarından 2009 yılının bu
aylarına gelinceye kadar özel sektör ortalama her ay 3,5 milyar dolar
civarında borç ödemiş olmasına rağmen herhangi bir
sıkıntıyla karşılaşmamıştır.
Ekonomik krize rağmen diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında,
dolayısıyla çok iyi bir durumda olduğumuzu söyleyebiliriz. O
hâlde Sorun var. diyenlerin asıl amacı nedir? Amaçları, her
geçen gün güçlenen AK PARTİ Hükûmetini yıpratmak. Bir kısım
odakların bu gayretlerine rağmen ülkemizi güzel günlerin
beklediğini görmek ve buna katkıda bulunuyor olmak bizleri son derece
mutlu etmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2010 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarken başta milletvekillerimiz olmak üzere tüm milletimizin de 2010
yılının hayırlı, uğurlu, sağlık ve
afiyet içerisinde geçmesini temenni eder, hepinize saygılar ve sevgilerimi
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hasgür.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bugünkü yazılı basında Sayın Başbakanın Tekel
işçileriyle ilgili bir soruya Tekel işçileri gündemimizde, gerekli
çalışmalar yapılıyor. cevabı verdiği
belirtilmektedir. Acaba Sayın Başbakanın bu sözleri Tekel ve
4/Cli diğer işçilerimizin mevcut sorunlarının çözümü
konusunda bir müjde olabilir mi? Sayın Başbakanla bu konuda herhangi
bir görüşmeniz olmuş mudur? Şayet Sayın Başbakan bu
konuyla ilgili olarak herhangi bir talimat verirse Tekel 4/C kapsamında
bulunan işçilerimizin mağduriyetini hangi kaynakları kullanarak
gidereceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Küresel ekonomik krizin ülkemiz ekonomisine olumsuz çok ciddi etkileri oldu.
Hükûmetinizin makroekonomik stratejileri bu etkileri azaltmak için yeterli
olamadı. Türkiye ekonomisi ne yazık ki bu süreçte
dışarıya daha bağımlı hâle geldi. Hükûmetiniz ise
âdeta bir zafer edasıyla gelen yabancı sermayenin
artışından bahsetti. O hâlde sormak istiyorum:Türkiyeye gelen
yabancı yatırımların ne kadarı istihdam
yaratıcı, ne kadarı finansman kaynaklıdır?
Yabancı yatırımın yarattığı istihdam dünya
standartlarına göre hangi boyuttadır? Türkiyeye yatırım
yapan yabancı şirketler kârlarının ne kadarını
ülke içerisinde yeni yatırımlara kaydırıyor?
Son olarak,
Türkiye'nin sözü en fazla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, dün muhtarlarla ilgili
90 liradan
başlayıp 330 liraya getirdiniz 2002den 2009a ama biliyor musunuz ki
bu muhtarlar
330 lira maaş alan muhtarların 300 lira BAĞ-KUR
primi ödediğini biliyor musunuz? Yani 90 liradan 330 liraya getirdik. dediniz
ama bu muhtarlar da aldığı 330 liranın 300
lirasını BAĞ-KUR primi olarak ödüyorlar. Hâlâ daha muhtarlarla
ilgili yeni bir düzenleme yapmayacak mısınız?
Dün, yine, dünya
standartlarında yoksulluk sınırını ilettiniz. Acaba
Türkiye İstatistik Kurumuna göre yoksulluk sınırının
altındaki Türkiyedeki oran nedir?
Bir de bir
başka soru: Belediyelere mart ayında yapacağınız
yardımı acaba bu sene şubat ayına çekecek misiniz? Maliye
Bakanlığı tarafından yapılan
Her sene bir kerelik
yardım yapıyorsunuz. Acaba şubat ayında verir misiniz? Belediyeler
son derece zor durumda.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, 1979 yılında
Cumhuriyet Halk Partisi döneminde temeli atılan Balıkesir ili Gönen
ilçesi barajı 2008 yılında tamamı bitmekle birlikte on
yıldır Gönen Ovasını suluyor. Kanaletler eskimiş
durumda, tamir bakıma ihtiyacı var. İki ay önce de yine büyük
bir törenle pompa açılışı yapıldı.
Şimdi,
27/12/2009 saat 13.00te Devlet Su İşleri Müdürü Doktor Şahin
Durukan imzalı davetiyeler AKP tarafından
dağıtıldı ve Sütlüce Kongre Merkezinden canlı
bağlantıyla açılışı tekrar yapılacak.
Bırakın açılışı, eskiyen kanaletlerin bir an önce
yapılması gerekiyor. Açılışlara harcanması
gereken kaynakların kanaletlerin tamirinde kullanılmasının
daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Bir de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Yiğit, buyurun.
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bakanım, Genel Kurulu ve kamuoyunu aydınlatmanız
açısından size sorularım olacak.
1) Türkiye'nin
borçlarıyla ilgili çeşitli rakamlar telaffuz edilmektedir. Bu konuda
Genel Kurulu bilgilendirir misiniz?
2) 1999-2000
dönemi yabancılara şirketler satıldı mı?
3) Tarım
dışı istihdamdaki gelişmeler hakkında bilgi verir
misiniz?
4) Bir
konuşmacı yolsuzluğun arttığını söylüyor.
Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
5) IMFye
borcumuz arttı mı, azaldı mı? Bu konuda bilgilendirirseniz
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
İnan, buyurun.
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, özellikle Hükûmetinizin dost edinme dış politikası
içerisinde, Avrupa Birliğiyle olan ilişkileri doğrultusunda
Avrupa Birliğinin geçen gün almış olduğu Sırbistan,
Karadağ ve Makedonyaya vizenin kaldırılması ve Türkiye'nin
elli yıllık macerasında dışarıda
tutulmasını bu dostluğun bir göstergesi olarak kabul ediyor
musunuz? Kırmızı pasaport sahibi Türk vatandaşlarına
ne kadar ülke vize uygulamaktadır? Bu vizelerin kaldırılması
konusunda herhangi bir girişiminiz var mıdır? İngilterenin
hâlâ Türk milletvekillerine, kırmızı pasaportlu
milletvekillerine vize uygulamasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Son sorudan
başlayacağım.
Hangi ülkelerin
kırmızı pasaporta vize uyguladığı listesini
çıkartır, size yazılı olarak cevaplarız ama şunu
söylemek istiyorum: Son günlerde -siz de şahit olmuşsunuzdur- birçok
ülke yavaş yavaş Türk vatandaşlarına vizeyi
kaldırıyor. Bu da Türkiye'nin dünyadaki
saygınlığının arttığının en güzel
göstergesidir. Türkiye çok daha etkin bir dış politika uygulamaya
başlamıştır. Türkiye artık sadece bölgesinde değil,
küresel olarak da çok önemli bir aktör konumundadır.
Değerli
arkadaşlar, tabii, herkes birçok soru soruyor, mümkün olduğunca
cevaplandırmaya çalışacağım. IMFyle ilgili,
yanlış hatırlamıyorsam bir soru vardı.
Değerli
arkadaşlar, IMFden, tabii, takdir edersiniz ki özellikle 2000
yılından başlamak üzere çok yüksek dozlarda kredi
kullanıldı. Mesela 2000 yılında 3,4 milyar dolar, 2001
yılında 11,2 milyar dolar, 2002 yılında 13,5 milyar dolar,
2003 yılında 1,8 milyar dolar şeklinde sürekli, yani çok yüksek dozlarda
bir kredi kullanıldı.
ALİ ARSLAN
(Muğla) 2004?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Hâlbuki 2004
yılında 1,2; 2005 yılında 2,3; 2006 yılında 3,
2007 yılında 1,1; 2008 yılında 3,4. Yalnız bunlar
brüt.
Şimdi size
net rakamları söylüyorum. Net olarak IMFden kim kaynak kullandı, kim
borç biriktirdi?
Bakın, faiz
hariç net kullanım, 2000 yılında 3,3 milyar dolar, 2001
yılında 10,1 milyar dolar, 2002 yılında 6,8 milyar dolar
IMFden net borç alındı. 2003 yılında eksi 49 milyon dolar,
2004 yılında eksi 3,7 milyar dolar. -eksi- 2005 yılında
eksi 5,1 milyar dolar, 2006 yılında eksi 4,7 milyar dolar, 2007
yılında eksi 4,1 milyar dolar ve 2008 yılında sadece 1,5
milyar dolarlık net kaynak kullanılmıştır.
Dolayısıyla,
IMFye olan borçlar 2000 yılında 4 milyar dolardı, 2002
yılında 22,1 milyar dolara çıktı, 2003ten itibaren de,
2004ten itibaren de hızlı bir şekilde düştü, 2009
yılı Ocak-Ekim itibarıyla 8,1 milyar dolara düşmüş durumdadır.
Yani 22 milyar dolarla 2002 yılında IMFden kullanılan kaynak zirveyi
buldu, 2009 Ekim itibarıyla da 8,1 milyar dolara düştü.
Yolsuzlukla
ilgili, tabii, çok şey söylendi burada. Müsaade ederseniz, Transparency
International diye bilinen ve dünyada standart olarak kabul edilen,
yıllara göre Türkiye'nin yolsuzluk algılama endeksini vermek
istiyorum: Bakın, 2000 yılında Türkiye'nin yolsuzluk derecesi,
puanı 3,8. 90 ülke arasında 50nci sırada. Yani bizden kötü olan
sadece 40 ülke var o sıralamada. 2001 yılında puan daha da düşüyor,
yani yolsuzluk artıyor 3,6ya düşüyor. 91 ülke arasında 54üncü
sıraya çıkıyoruz, 54üncü sıraya. Böylece devam ediyor.
Mesela, 2002 yılında puan daha da düşüyor, yani yolsuzluk daha
da artıyor 3,2; 102 ülke arasında 64üncü sıradayız, yani
en fazla yolsuzluk algılamasının olduğu ülkeler arasında.
Ondan sonra, 2003 yılında bu, zirveyi buluyor 133 ülke arasında
-ama bakın örnek de artıyor, 100 ülkeden 133 ülkeye
çıkıyor- 77nci sırada. Bugün, Türkiye 180 ülke arasında
61inci sıradadır, 180 ülke arasında. Dolayısıyla,
yolsuzluk algılamasında Türkiye'nin nereden nereye geldiği son
derece açıktır. İstiyorsanız, bu tabloyu da vereyim,
İnternette de var, bu arada onu da söyleyeyim size.
Değerli
arkadaşlar, dün, bugün yoksullukla ilgili verdiğim rakamların
hepsi TÜİKten, hepsi TÜİKten. TÜİKin iki farklı
yaklaşımı var. TÜİK diyor ki: Yoksulluğu gıda ve
gıda dışı olarak alırsak 2002 yılında yüzde
27 olan yoksulluk oranı 2008de yüzde 17,1e düşmüştür, yani
yoksulluk azalmıştır. Bir de diyor ki: Dünya
standartlarına göre 1 doların, 2,15 doların ve 4,3 doların
altında günlük kişi başına geliri olan fert yoksulluk
oranı nedir? diye bakıyor.
Bakın, 4,3
doların altında, 2002 yılında nüfusun yüzde 30,3ü yoksul.
2008 yılında bu 6,8e düşüyor. Bu rakamların hepsi
TÜİKin rakamları arkadaşlar, TÜİKin web sitesinde var.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Nüfusun yüzde 6,8i mi yoksulluk
sınırının altında?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın arkadaşlar,
burada fert yoksulluk oranı
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, çok basit bir soru soruldu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Söylüyorum size.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Nüfusun yüzde kaçı yoksulluk
sınırı altında?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, söylüyorum:
Kişi başına günlük 4,3 doların altında alan fertlerin
oranı 2008 yılında yüzde 6,8e düşmüş. 2002
yılında bu oran yüzde 30,3.
Yine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, tamamlar mısınız
konuşmanızı, süreniz doldu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sorulara bir geçeyim tekrar.
BAŞKAN
Yok. Bir soruya daha cevap verin de süreniz doldu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bir de tarım
dışı istihdam sorulmuştu.
BAŞKAN Bir
soruya daha cevap verin de süremiz doldu çünkü.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Tarım
dışı istihdamda da arkadaşlar, Türkiye, OECDde en fazla
istihdam yaratan ülkedir. Bütün bu sıkıntılara rağmen
yaklaşık 2,4 milyon civarında istihdam
yaratmıştır.
Evet, tarım
sektöründe nüfus kayıyor yani tarımdan çıkıyor, hizmetler
ve sanayi sektörüne geliyor. Ondan dolayı da işsizlik, bu dönemde
yüksek seyretmeye devam etmiştir.
Tabii, son
dönemde kriz nedeniyle işsizlik artmıştır ama bakın
-kriz- Amerikada yüzde 4,6dan yüzde 10a çıkmıştır.
Birçok ülkede, bakın, diyorlar ki Dünyanın en yüksek işsizlik
oranı, 4üncü sıra Türkiye. değil. Letonya, Estonya, Güney
Afrika, İspanya, İrlanda. Bunların hepsi Türkiyeden daha
yüksek, ülkeler arasında sayabilirim.
Onun için, 4üncü
sıra diye bir şey yok. Yani ben size şunu söyleyebilirim: Bugün
Güney Afrikada işsizlik oranı yüzde 24tür. İspanyada
işsizlik oranı yüzde 19dur ve bu kriz döneminde Türkiyede
işsizlik oranı puan olarak birçok ülkeden daha az
artmıştır. Benim konuşma metnime bakarsanız, zaten
görürsünüz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür edeyim.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Biz kendimize bakalım, başkasıyla mukayese
etmeyelim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) İlk,
açılış konuşma metni
BAŞKAN -
Sayın Aslanoğlu, Sayın Bakan da burada. Elinde veriler
vardır, tekrar görüşebilirsiniz.
Onun için,
Sayın Bakana da teşekkür ediyorum.
Evet, maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
20nci maddeyi
okutuyorum:
Görev zararları
MADDE 20 (1) Kamu iktisadi
teşebbüslerinin 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 35
inci maddesi uyarınca doğmuş ve doğacak görev zararı
alacaklarına mahsuben, alacak tutarlarının incelenmesi
tamamlanana kadar finansman ihtiyaçlarının karşılanabilmesi
amacıyla önceden yapılacak ödemeler ilgili mevzuatında
belirlenen esas ve usuller uyarınca
Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan ilgili
ödeneklerden karşılanır.
(2) 12/12/2001
tarihli ve 2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki
yıllar kararları kapsamında üretilen şekerin Türkiye
Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme programına
alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve
bağlantısı yapılmış olan dahilde işleme
rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından
doğan ve/veya doğacak görev zararları Hazine
Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00-04.2.1.31-1-05.1
tertibindeki ödenekten karşılanır.
(3) Hazinenin pay
sahibi olduğu ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
kapsamı dışındaki şirketlerin Hazineye tekabül eden
temettü tutarlarının (geçmiş yıllarda gelir kaydı
yapılmış, ancak gider kaydı yapılmamış
olanlar da dahil olmak üzere) tamamı veya bir kısmı,
şirketlerin ödenmemiş sermayesine ve/veya görev zararı
alacaklarına mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup işlemlerine Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan;
mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının teklifi
üzerine bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin
mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
(4) Türkiye
İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk
kapsamında yapacağı tahsilâtın ve Bankanın faaliyet
kârlarından Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının ve
olağanüstü yedek akçelerinin tamamı veya bir kısmı,
Bankanın politik risk alacağına ve/veya ödenmemiş
sermayesine mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup işlemlerine Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan;
mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının teklifi
üzerine bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin
mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bir tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
Burada, ekranda sürekli olarak soru soran arkadaşlarımızı
görüyoruz. Tabii, bu parmak algılaması hissiyatı çok farklı
oluyor sistem tarafından; bazı arkadaşlarımıza
bakıyorum ben, sürekli giriyorlar ama hep arka sıralarda yer
alıyorlar, bir kısım arkadaşlarımız hep ön
sıralarda yer alıyor. Eğer arkadaşlarımız tek
soru soracak olsalar diğer arkadaşlara da sıra gelecektir ama
sizin de dikkatinizi çekiyordur, sürekli olarak bir kısım
arkadaşlarımız sistemde yer alıyor, soru soruyor ama
diğer arkadaşlarımızın soru sorma şansı da
olmuyor.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sondan başlayın.
BAŞKAN Bu
tespitimi sizlerle paylaşmak istedim, takdirlerinize sunarım.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ ARSLAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 20nci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada ciddi bir bütçe görüşmesi yapıyoruz,
Sayın Bakana da aslında inanmak da istiyoruz ama bakın, daha üç
dakika, dört dakika olmadı, Sayın Bakan bir rakam verdi: Türkiyede
yoksulluk sayısının, nüfusun yüzde 6,5u
Değil mi
Sayın Bakan?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yüzde 6,8
ALİ ARSLAN
(Devamla) Yüzde 6,5u
Bakın, bu, 2009 yılı Türkiye
İlerleme Raporu, Avrupa Birliğinin. Başbakanlık Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği bastırmış, devletin bir
yayın organı yani. Oradan bir cümle okuyorum size: Türkiye nüfusunun
yüzde 18,56sı yoksulluk sınırının altında
yaşamaktadır. Şimdi, gerçekten böylesine önemli bir konu
görüşülürken ciddi olmak lazım, doğru rakamlar vermek
lazım. TÜİKin belki de siparişle hazırlanan
rakamlarının arkasına sığınıp pembe tablolar
çizmemeye çalışmak lazım.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Yüzde 27den düştü yüzde
18e.
ALİ ARSLAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, bu,
Başbakanlığın bir yayını. O zaman ben, Sayın
Bakanın bu bütçe görüşülmeye başladığından beri
TÜİKin verdiği rakamlara sığınıp verdiği
bütün rakamların gerçeği yansıtmadığına inanmak
istiyorum, inanıyorum. Bu çelişkiden bizi kurtarmasını da
Sayın Bakandan bekliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, iki gün sonra Türkiye'nin 2nci
Cumhurbaşkanı, Kurtuluş Savaşının en büyük
kahramanlarından birisi, çok partili siyasal yaşama geçişimizi
sağlayan, Lozanda Türk heyetinin başkanlığını
yapmış Değerli Devlet Adamı İsmet İnönüyü
36ncı ölüm yıl dönümünde anacağız. Değerli
arkadaşlarım, Lozan deyince, İsmet İnönünün Lozandaki
yaşadıklarından bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sanıyorum bugün içinde bulunduğumuz durumdan nasıl
kurtulacağımızın reçetesi de orada yatıyor: Bir
akşam hatıralarında yazıyor İsmet İnönünün-
Lord Curzonla bir de Amerika Temsilcisi Mister Childle beraber oturduk.
diyor. Lord Curzon kızıyor İsmet İnönüye, diyor ki: Ya ne
söylersek kabul etmedin. Boğazlar meselesini kabul etmedin,
Osmanlının borçlarını kabul et. dedik, kabul etmedin,
Ermeni meselesini çözelim. dedik, kabul etmedin,Azınlıklar
sorununu kabul et. dedik, etmedin. Musul, Kerkükte sorun
çıkarıyorsun. Yani ne söylersek kabul etmedin. Ama bak, sen
Türkiyeyi yarın imar edeceksin, sana para lazım. diyor.
Parayı nereden bulacaksın? diyor. Bu kabul etmediklerini tek tek
yazdık, cebimize koyduk Mister Childle, Amerika temsilcisiyle beraber.
Cebimize koyduk. diyor. Yarın bizden para istemeye geleceksin, diz
çökeceksin önümüze. diyor. Gerçi diz çökme deyince benim aklıma
Hikmetyarla Başbakan geliyor ama. Diz çökeceksin. diyor ve Bu cebimize
yazdıklarımızı sonra sana o gelip diz çöktüğünüzde
para istemeye geldiğinde tek tek çıkaracağız. diyor.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten de yakın siyasal tarihimize
baktığımızda tek tek çıkarıyorlar ceplerinden.
İşte bu kürsüye geldi Amerika Başkanı Obama, cebinden
çıkardı, dedi ki: Lozanda İsmet İnönünün kabul
etmediği şu Ermeni işini, Kürt meselesini, azınlıklar
meselesini bir halledin bakalım. Cebinden çıkardı. Mustafa
Kemal Atatürkün önemli bir lafı var: Ekonomik
bağımsızlıklarını sağlayamayan uluslar,
siyasal bağımsızlıklarını elde edemezler. diyor.
Gerçekten bugünkü tabloya baktığımızda, bu borçlara
baktığımızda
Gerçi IMFnin borçları azaldı gibi
Başbakan tarafından ve AKPnin işte Maliye Bakanı
tarafından, konuşmacıları tarafından dile getirilen
bir şey var: Ey halk, IMFye gerçekten borcumuz azalmış. Ama
Türkiye'nin borcu azalmış mı? Sanki IMFye borcumuz
azalmış. derken kastınız, Türkiye'nin borçları
azaldı gibi
Tam tersine, AKP iktidarları döneminde Türkiye,
kendisinden önce gelen bütün hükûmetler kadar borç yapmış, ikiye
katlamış değerli arkadaşlarım. Bunca
özelleştirmeye rağmen 30 milyar dolar, 30 küsur, 31 milyar dolar
civarında özelleştirme var.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, siz para istemeye gittiğinizde diz
çökerseniz, size birtakım başka şeyler de
çıkarıyorlar. Mesela diyorlar ki: Tütün ektirmeyin. E, ne olacak? E, biz sana veririz, borç
para veririz, sen bizden alırsın. Başka? Şeker
pancarı ektirmeyin, kota getirin.
Şimdi,
tütünle ilgili geçen gün burada bir görüşme yapılırken AKP sözcüsü
arkadaşım dedi ki: Tütün sağlığa zararlı, Dünya
Sağlık Örgütü o nedenle bize önerdi, biz de o nedenle kabul ettik.
Değerli
arkadaşlarım, şeker de mi sağlığa zararlı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Afyon
ALİ ARSLAN
(Devamla) - Şeker de mi sağlığa zararlı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) İlaç ham maddesi.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Şimdi, bakın, şeker fabrikalarını
özelleştiriyorsunuz. Tütünde olan senaryo aynı, şekerde
uygulanıyor: Önce üreticiyi vazgeçireceksiniz kotalarla, sonra fabrikaları
elden çıkaracaksınız. Ee, sonra ne olacak? Ben sana para
vereceğim, sen benden alacaksın. diyor Batılı ülkeler.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Tekel, Türkiye'nin bir
bağımsızlık sembolüydü; yok ettiniz, ortadan
kaldırdınız. Tekel, Osmanlının borçlarını
tahsil etmek üzere emperyalist ülkeler tarafından kurulan Reji
İdaresi ortadan kaldırılıp bir
bağımsızlık sembolü gibi kuruldu. Şeker
fabrikaları da öyle, benzer roller üstlendi. 1926, bakın,
cumhuriyetin kuruluşundan üç yıl sonra, o dar olanaklarla, Batılı
ülkelerin ayağına gidip diz çökmeden kendi kaynağıyla,
1926da, Uşakta, köylüden toplanan yumurta paralarıyla kuruluyor
Uşak Şeker Fabrikası. Alpullu Şeker Fabrikası
Türkiye'nin ilk şeker fabrikası, devletin şeker fabrikası,
1926da Trakyaya ilk elektriği götürüyor. Gerçekten bir aydınlanma,
bir sanayileşme, bir tarımda kalkınmanın sembolü bu
fabrikalar. Şeker fabrikalarının başka bir özelliği
var: Türkiye aynı zamanda şeker üretirken öyle bir hâle gelmiş,
öyle bir ilerleme sağlamışlar ki artık, şeker
fabrikaları Türkiye'nin, başka ülkelerde şeker fabrikası
bile kurabiliyor. Böylesine önemli bir kurumu siz özelleştirme
kapsamına aldınız, geçtiğimiz günlerde bir
miktarını özelleştirdiniz. Sanıyorum 2010 yılında
da artık, Türkiye'nin elinde şeker fabrikası diye bir
fabrikası kalmayacak. Yazık ediyorsunuz değerli
arkadaşlarım, gerçekten yazık ediyorsunuz.
Şimdi ne
oluyor? Tütünden vazgeçiriyorsunuz çiftçiyi; çiftçi aç, işsiz.
İşsizlik rakamları konusunda da Sayın Bakan rakamlar
söylüyor: OECD ülkeleri içinde Türkiye ikinci sırada İspanyadan
sonra. Saydığı ülkeler OECD ülkeleri değil
bazıları. Daha dün kurulmuş Litvanyayla, Letonyayla Türkiyeyi
nasıl karşılaştırabilirsiniz?
Değerli
arkadaşlarım, çiftçi perişan, tütüncü tütünü bıraktı,
pamukçu pamuğu bırakıyor, şeker pancarına kotalar
getiriyorsunuz, fabrikalarını özelleştiriyorsunuz. Yarın o
fabrikalar kapanacak, tıpkı Süt Endüstrisi Kurumunun, Et ve
Balık Kurumunun fabrikalarını özelleştirip de
kapattığınız gibi bunlar da kapanacak, öyle gibi görünüyor.
Devletin de bu konuda bir korkusu var zaten, şartnameye getirmiş,
beş yıl kapatmayacaksın.
Değerli
arkadaşlarım, tamamen dışa bağımlı hâle
geleceğiz. Şeker konusunda dünyanın en önemli üreticilerinden
birisiyken yarın dışarıdan şeker alır, tamamen
dışa bağımlı hâle geleceğiz. Çiftçi perişan.
İşçi? İşçi de perişan. Görüyorsunuz işte
televizyonlarda Tekel işçilerinin başına gelenleri, gerçekten
bir facia. Teröristlere gösterdiğiniz müsamahayı Tekel
işçilerine göstermiyorsunuz. AKP örgütünün önünde polis copları
yiyorlar, gidiyorlar Sıhhiye Meydanına, Sıhhiye
Meydanında, bu karda, kışta, soğukta havuza döküyorsunuz
denize döker gibi işçileri. Desteğe giden milletvekillerine,
işçilere, cop, gaz, ne elinizden gelirse her türlü işkenceyi
yapıyorsunuz. İşçiler perişan, gerçekten perişan,
işsiz kalacaklar. 4/C maddesiyle iş vereceğiz diye övünüyorsunuz
burada. Arkadaşlar, 4/C maddesi, bir kölelik maddesi. Bugün onurlu
yaşayan, geçimini sağlayabilen işçi, o 4/C maddesinden
çalışmaya başlarsa asgari ücret sınırında para
alacak, senede on ay çalışacak, iş güvencesi yok, her yıl
sözleşme imzalayacak. Gerçekten kölelik maddesi. İşçiler buna
feryat ediyor, yapmayın diyor. Bir geçim standardı
yakalamış, onun çok altında ücretlerle geçinmeye mahkûm
ediyorsunuz işçileri.
Değerli
arkadaşlarım, Tekel işçilerinin başına geleni görüyor
şeker işçileri. Şimdi, Başbakana gittiler Tekel
işçileri Tuzlada, şikâyetlerini dile getirdiler; Başbakan
kızdı, Devletin malı deniz, yemeyen domuz; biz size mi
bakacağız
azarladı. Arkadaşlar, devlet malı deniz
deyince aklına insanın AKPli bakanların,
Başbakanların çocuklarının durumları geliyor.
Gemicikler geliyor, mısırcılıklar geliyor, başka
şeyler geliyor. Devletin malından kimlerin
yararlandığı bu sözle belli aslında.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arslan, konuşmanızı tamamlar mısınız
efendim.
Buyurun.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakandan
azarı yedi Tekel işçileri. Şeker işçileri bunu görüyor.
Ankaraya geldiler, Gemileri yaktık da geldik, açlıkla
karşı karşıya kalmak istemiyoruz,
haklarımızı kaybetmek istemiyoruz. dediler. Biraz önce
anlattığım gibi, AKP Genel Merkezinin önünde coplandılar,
Sıhhiyede de başlarına gelmeyen kalmadı.
Şeker
işçileri Tekel işçilerinden biraz daha akıllı. Diyor ki:
Ya, onların başına geleni görüyoruz, gelin bu karda,
kışta, kıyamette sesimizi
Meydanlara çıkıp da polis
copu yemeyelim, dayak yemeyelim, bu soğukta havuzlara sürülmeyelim. Ne yapalım?
Gazete ilanlarıyla sesimizi duyuralım. Geçtiğimiz günlerde
gazetelerin neredeyse tamamında bir hafta süren gazete ilanlarıyla
Başbakana seslerini duyurmaya çalıştılar değerli
arkadaşlarım.
Şeker
işçileri de Tekel işçilerinin başına gelen bizim
başımıza gelmesin. Şeker bu ülkenin en önemli sorunudur. Bu
sorunu çöz ne olursun Sayın Başbakanım. Türkiyeyi şekerde
dışa bağımlı hâle getirme. diye yalvarıyor
ilanlarla.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin durumu gerçekten burada anlatılanlar
gibi çok pembe tablolar değil. Konuşacak çok şey var ama sürem
bitti.
Ben bu bütçenin
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum her ne kadar çok
fazla inanmasam da. Hepinize en içten sevgilerimi, selamlarımı
yeniden sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Arslan, teşekkür ederim efendim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun.
Sayın
Coşkun, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 20nci
maddesi üzerinde, görev zararları olan kamu iktisadi
kuruluşlarıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede görev
zararı işlemleri AKP Hükûmetiyle birlikte şekil
değiştirmeye başladı. Ek bütçelerle, ek bütçe
kanunlarıyla bütçe açıklarını kapatacak şekilde örtülü
işlemler yapılmaktadır. Buradan cevabını
beklediğim soru şudur: 2003 yılında 7 milyar liraya, eski
parayla 7 katrilyon liraya, 5 milyar dolara dayanan borç verme ödeneği
nereye harcandı?
KİTlerin
görev zararı içerisinde en büyük payı genellikle ve özellikle son
dönemlerde üç kuruluşa aittir. Bunlar, Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, Türkiye Kömür İşletmeleridir.
TKİ,
popülist amaçlarla, oy tacirliği amacıyla, Önce muhtaç et, sonra
yardım et. mantığıyla bir kısım ihtiyaç sahibi
olmayan yandaşlara, bir kısım da gerçek muhtaçlara
dağıtılan kömürden kaynaklanmıştır. Kurum, sadece
muhtaç aileler için temin ettiği kömürden dolayı değil, bir de
termik santrallere satıp da tahakkuk edemediği alacaklarından
dolayı büyük bir zarar içerisindedir. Bunun tek sorumlusu AKP
İktidarının yanlış yönetimi ve ülke
kaynaklarının etkin ve doğru biçimde kullanılmamasındandır.
Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, -yine, ben yaptım oldu, kim bana
hesap sorabilir ki?- yapılan sorgusuz sualsiz ihaleler, yeterince
fizibilite çalışması yapılmadan gerçekleştirilen
yatırımlar, şov amaçlı yapılan açılış
törenleri, sonraları meydana gelen kazalar, sönen ocaklar, yetim ve öksüz
kalan çocuklar pahasına yapılan harcamaların sonucu görev
zararına uğradı.
Ayrıca,
geçtiğimiz günlerde bir günlük iş bırakma eylemi sonrası 16
çalışanın görevine son veren bir zihniyet iş
başındadır. Maalesef, İktidarınız bu
kıyımı yapmaktadır. Kendisi gibi düşünmeyen, kendi
istekleri doğrultusunda hareket etmeyen çalışanlara yönelik
sindirme, yıldırma politikaları uygulamakta, akla gelmeyecek
haksızlıklara imza atmaktadır.
Görev zararı
olur, dün vardı, bugün var, yarın da olacaktır ama böyle saçma sapan
kayıt kuyutla saptırılan, borç verme ödeneği içinde
saklanan bir görev mantığı gelecekte daha ciddi ekonomik yaralar
açacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bir ziraat mühendisi olarak en iyi bildiğim kurumlardan
biri de Toprak Mahsulleri Ofisidir. Türkiyede görev zararı lideridir
Toprak Mahsulleri Ofisi; örtülü harcamaları, faturası önümüzdeki
yıllarda ortaya çıkacak akıl dışı işlemleri
de dikkate aldığınızda Türkiye'nin kamburu olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Toprak Mahsulleri Ofisinin önemli bir görevi
bulunmaktadır. Birincisi, kapsamındaki üreticilerini, çiftçilerimizin
ürettikleri ürünlerini değer fiyatına satabilmesi için çiftçiyi
regüle etmek yani çiftçiyi ithalatçıya, ihracatçıya, sanayiciye,
fiyat politikaları konusunda boğdurmamak, gerekirse müdahale
alımları yapmaktır.
İkincisi ise
dünya piyasalarını ve ülkemizin üretimini de takip ederek, gerekli
stokları ayarlayarak halkımız tarafından yüksek fiyatla
tüketilmesini önleyecek ürünleri temin etmektir. Ne yazık ki 2002 yılından
bu yana uygulanan politikalarla, son zamanlarda pirinçte bilhassa, çeltikte
yeterli stoklar 70 firmaya satılarak halkımızın yüksek
fiyattan pirinç yemelerini de sağlamışlardır. Bu konuda da
ne yazık ki sınıfta kalmışlardır.
Bölgemizde,
Çukurova Bölgesinde yirmi beş yıldan bu yana ikinci ürün projesi
uygulanmaktadır Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımız tarafından. 2002 yılına kadar
toplam sulu tarım arazisinin üçte 2sinde uygulanan ikinci ürün projesi
yani buğday üzerine ekilen yazlık ürün, ne yazık ki 2002den bu
yana üçte 1 oranına düşmüştür. Bunun anlamı, buğday
çiftçisi kazanamamakta, buğday üreticisi zarar etmekte, bunun yüzünden de
buğday üretiminden üçte 1 oranında vazgeçmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yerli yersiz yapılan ihracatlar, yine keyfî olarak
yapılan ithalatlar TMOyu çökertmiştir. Elinde dünya kadar ithal mal
bulunan TMO, bir taraftan da ihracat yapıyor. Eski Genel Müdür,
Ukraynadan ithalat yapmış, sonra istifa etmiş, özel sektörde
görev aldığı konum itibarıyla Ukraynayla iş yapmaya
başlamıştır.
Değerli milletvekilleri,
bir de mısırda yaşananlara bakacak olursak, Toprak Mahsulleri
Ofisi, geçtiğimiz günlerde yüz kırk sayfalık 2008 Yılı
Hububat Raporunu yayınlamıştır. Ülkemizin 2008 yılı
itibarıyla mısır üretimi 4 milyon 204 bin ton, tüketimi ise
toplam 4 milyon 200 bin ton olarak belirlenmiştir bu raporda. Eğer
ülkemizin tüketimini karşılayacak üretimimiz varsa, 2008
yılında 1 milyon 151 bin ton ithalat yapılarak
karşılığında 382 milyon dolar para ödememiz
Bu
mantığa dayanarak idare edilen kurum elbette kâr edemez diye
düşünüyorum.
Fındık
konusu ise içler acısı. Hükûmet, fındık konusunda TMOyu
devreye sokmuştur; Karadenizde FİSKOBİRLİKi, Ankarada
TMOyu batırdı. Az buçuk doğru karar verilmiş olsaydı
bu ikisinden birisi bugün ayakta olurdu. Bundan Hükûmet sorumludur.
FİSKOBİRLİK, tarihi boyunca Toprak Mahsulleri Ofisinin bir
yılda yaptığı zarar kadar zarar etmiş midir?
FİSKOBİRLİKe TMOya bir yılda verdiğiniz
desteğin yarısını hatta dörtte 1ini verseydiniz
FİSKOBİRLİK sorun yaşar mıydı? Yazık
değil mi! Orada FİSKOBİRLİKi, burada TMOyu öldürdünüz.
Toprak Mahsulleri Ofisi Türkiye'nin bir yıllık fındık
üretimi kadar stoka ulaşmıştır. Konu uzmanı olmayan
kurum, kolayını bulmuş, Nasıl olsa görev zararı
alacağım. diyerek fındığı yağa
dönüştürmekte ve yağ satmaktadır. Yalnız burada bir
hesapsızlık var, dünyanın neresinde akıllı bir tüccar
18 TLye mal ettiği bir malı 3 TLye satar? Hayırsız evlat
bile babasının malını böyle harcamaz. Eğer benim
söylediklerim yanlışsa buyursunlar doğrusunu söylesinler.
Değerli
milletvekilleri, görev zararları ve yardım
karşılığı belirlenen transferlerin yarıdan çok
fazlası TMOya ayrılmıştır. İkinci sıraya
ise yine garip gurebaya dağıtılacak kömür
yerleşmiştir. Bütün bu yanlışlıklarının
bedelini millet olarak hepimiz ödeyeceğiz.
Bakın,
KİTlerin Hazineye olan borçları 7 milyar YTLyi bulmuş, görev
zararı kâğıt üzerinde bile 3 milyar TLyi zorluyor. Gerçekte ise
5 milyar TLyi rahatlıkla bulabilir. Görev zararındaki hesap da aynen
bütçe açığı gibi olacaktır. Hükûmetin 2009 bütçesi için
öngördüğü açık neydi? 10 milyar TL. Ne oldu? 63 milyar TL. 6 kattan
fazla sapma var. 2010 yılı için görülen açık ne kadar? 50 milyar
TL. Aynı şekilde popülist politikalar ve yönetim kadroları devam
ettiğine göre 2010 yılının sonunda gerçekleşecek
açığı varın siz hesaplayın.
Yine, görev
zararlarında, uykudan uyandığımızda TMOnun
battığını, Türkiye Kömür İşletmelerinin yan
yatmadan ölümle burun buruna kaldığını, çalışan
işçilerin çıkarıldığını, kömür gibi
karardığını ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarının ise Sıhhiye Köprüsünden Abdi İpekçi
Parkındaki sulara kaydığını göreceksiniz.
Yanılmayı temenni ediyorum. Hükûmetin aklıselim
davranmasını bekliyorum.
Bu vesileyle,
sözlerime son verirken 2010 bütçesinin hayırlı olması
dileğiyle saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Coşkun, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Kastamonu Milletvekili Sayın Musa Sıvacıoğlu.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 20nci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, dün de görev zararlarıyla ilgili olarak Sayın Bakana
bir soru sorulması üzerine konu gündeme geldi. Adalet ve Kalkınma
Partisi dönemindedir ki görev zararlarının ödenmesine ilişkin
usul ve esaslar bu dönemde belirlenmiştir. 6/4/2003 tarihinde
yayınlanan Görev Zararlarının Tespiti Usulü Hakkındaki Yönetmelik
çıkarılmak suretiyle belli bir hukuki prosedüre
bağlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı ile önceki dönemlere ait
iktidarların ekonomik bakımdan
karşılaştırılması için
huzurlarınıza bir konuyu getirmek istiyorum. Tarih 2001, o tarihte
Sayın Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı
Sayın Devlet Bahçeli, Devlet Bakanı Sayın Kemal Derviş,
Tarım Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp. Bunlar bir Bakanlar
Kurulu görüşmesinde çiftçilere ne kadar yardım verileceğini,
esnafa ne kadar yardım verileceğini aralarında
konuştuklarında 1,5 katrilyon lira gibi bir para koalisyon
ortakları arasında ihtilaf konusu oluyor. Kemal Derviş 200
trilyon liraya yakın bir parayı esnafa verdik, 200 trilyon da ancak
çiftçilerimize verebiliriz, bunun dışına verebileceğimiz
bir para bizi sıkıntıya sokar, ekonomik
istikrarımızı bozar. diyor. Aralarındaki konuşma
devam ediyor. En son, Başbakan Bülent Ecevit
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Siz orada mıydınız?
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) - Bakanlar Kurulunda görüşülen konu.
diyor ki: Değerli
arkadaşlarım, Lale Devri lale bittiği için değil, Lale
Devri para bittiği için bitmiştir. Böyle bir ortam 2001
yılında cereyan ediyor ve neticede 2002 yılına
geldiğimizde, 3 Kasım 2002 tarihinde seçimler yapılıyor ve
Adalet ve Kalkınma Partisi, sizlerin de bildiği gibi tek
başına iktidar oluyor. Bu İktidardan, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu İktidarından kurulan hükûmetler döneminde ülkemizin
tamamında olduğu gibi Kastamonu da gerekli nasibini alıyor,
duble yollarla nasibini alıyor. Evet, Batı Karadenizde bulunan bu
ilimiz Sinop istikametine, Ankara istikametine, İstanbul istikametine
duble yollarla bağlanıyor.
Evet, yine, yüz
yirmi beş yıldan bu yana bitirilemeyen İnebolu Limanı
Adalet ve Kalkınma Partisinin döneminde ithalata ve ihracata
açılıyor ve bitiriliyor. Bir asrı aşkın bir süredir
devam eden bir liman ve Cidede tersanemiz yapıldı. Orada şu
anda gemi inşasına başladık. Belki de çoğunuz Cideye
gitmemiştir veyahut da görmemiştir bile.
Sağlık
alanında yapılan hizmetler: Evet, İktidarımız
döneminde verilen bu hizmetlerden Kastamonu da en büyük payı aldı.
Özel hastane kuruldu.
RECEP TANER
(Aydın) İçeride kaç kişi var, baksana bir.
MUSA
SIVACOĞLU (Devamla) -
Ağız ve diş sağlığı bütün illerimizde
aşağı yukarı kuruluyor, Kastamonu da bundan nasibini
aldı.
Yine, üniversitelerle ilgili olarak: Seksen
bir tane ilimizde üniversiteler kuruldu, yine Kastamonu da bundan nasibini
aldı. Hacettepe Üniversitesine bağlı olarak da tıp
fakültesi kuruldu, iki yıldır üniversiteye öğrenci
alınıyor. İnşallah, önümüzdeki yıllarda da
Kastamonuda eğitimlerini devam ettirecekler.
Evet, doğal
gaz konusu: Kastamonuya da doğal gaz geldi. Batı Karadenizde
bulunan bir ilimiz.
Evet, organize sanayi
bölgesi bu İktidar dönemimizde bitirildi.
Vakıflarla
ilgili olan eserlerimiz: Sayın Bakanımıza teşekkür
ediyorum; onun da görevli olduğu dönemde toprak altında bulunan
tarihî eserler tek tek gün yüzüne çıkarılmaya başlandı.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Toprak altından gün yüzüne çıkmaz ki arkadaş,
toprak üstüne çıkar.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) - Evet, toplu konutlarla ilgili olarak: Kastamonuda
merkezde ve Tosyada olmak üzere bin beş yüze yakın toplu konut
halkın istifadesine sunuldu ve yapılmaya devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, yine cumhuriyet tarihi boyunca devam etmekte olan ama bir
türlü bitirilememiş olan yatırımlar bir bir yerine getiriliyor
ve halkımızın istifadesine sunuluyor ve yine, Avrupa
Birliğiyle olan iyi müzakereler sonucunda almış olduğumuz
birtakım projelerle ilgili olarak, Kastamonuya gittiğinizde
görürsünüz, Kastamonunun ortasından geçen Karaçomak Deresinin
ıslahı yapıldı, yaz ve kış orayı
yemyeşil görürsünüz ve yine, hemen Cumhuriyet Meydanındaki o meydan
Avrupa Birliği projeleriyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sarımsak ne durumda?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Belediye Başkanına da bir teşekkür et
Vekil Bey.
BAŞKAN
Sayın Sıvacıoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Evet Değerli Başkanım,
Kastamonudaki bu gelişmeler sadece onunla sınırlı
değil, turizm alanında, Ilgaz dağlarındaki kayak
tesislerimiz yenileniyor, hepinizi oraya davet ediyorum.
RECEP TANER
(Aydın) Başkana da bir teşekkür et.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Belediye Başkanına da bir teşekkür et.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Evet değerli arkadaşlar, Kastamonuyla
ilgili olan hizmetleri ülkenin tüm illeriyle olan hizmetleri saymakla
bitiremiyoruz. Bunlar, sadece -sayabildiklerim- yüzde 25idir.
Önceki dönemlerde
de, bakınız, burada yine Cumhuriyet Halk Partisi oturuyordu
-tamamındaydı- biz de bu taraftaydık. Temmuz aylarında,
haziran aylarında görüştüğümüzde diyorlardı ki: Yerlerimiz
değişecek. Biz oraya, siz buraya geçecek. diyordunuz. Ama şimdi
ikiye bölündü, bir tane grup daha çıktı, kendi içinde oğul
çıkardı, muhalefet büyüdü. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi yine
tek başına iktidar sıralarında burayı muhafaza ediyor,
yine de devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Evet, 2010
Merkezi
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yüzde 47 demez oldunuz artık, ne oldu?
AHMET ORHAN
(Manisa) - Her şeyin sonu var, sizin de sonunuz gelecek.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) -
Bütçe Tasarımızın ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum.
Bize yüzde 47yle
iktidar veren bu millet, yine aynı sıralarda iktidarı bize
verecek, size yine muhalefet verecek. Biz buraya, siz de oraya
alıştınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yaylaya
Yaylaya
Yaylaya
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı adına,
Uşak Milletvekili Nuri Uslu.
Sayın Uslu,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURİ USLU
(Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
yılı merkezî yönetim bütçe kanununun 20nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2010 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
görüşmelerinin hemen hemen sonuna geliyoruz. 23üncü dönem milletvekilleri
olarak bizler üçüncü bütçeyi görüşüyoruz. Bütçelere genel olarak
bakıldığında, AK PARTİ hükûmetlerinin daha önceki
bütçelerinde olduğu gibi, 2010 yılı bütçesi de Türkiye'nin
imkânlarını azami derecede milletimizin istifadesine sunan, sosyal
yönü güçlü, ülke ve dünya gerçekleriyle örtüşen bir bütçedir.
Sağlanan siyasi istikrar, sağlam maliye politikaları ve
yapısal reformlar sayesinde sosyal, gerçekçi ve denk bütçelerle ekonomiyi
yönetmeye devam ediyoruz.
1993-2002
döneminde ekonominin olumsuz devam eden makro göstergeleri AK PARTİ
hükûmetleri döneminde pozitif değerlere bürünmüştür. 1993-2002
döneminde yüzde 70lerde seyreden enflasyon 2009 Kasım ayı
itibarıyla yüzde 5,5lara düşmüştür. Ekonomi yaklaşık
altı buçuk yıl, yirmi yedi çeyrek sürekli büyümeye devam
etmiştir. 2002 yılında yüzde 62,5 oranında olan faizler
bugün tek hanelere düşmüştür. İhracat 36 milyar dolardan 132
milyar dolarlara ulaşmıştır. Kamu net borç stokunun millî
gelire oranı 2001 yılında yüzde 66,3 iken bugün yüzde 29lara,
30lara düşmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görev zararlarının
karşılanmasına ilişkin olarak özellikle cumhuriyetin ilk
yıllarında kurulan kamu iktisadi teşekküllerinin kalkınmaya
ve istihdama çok katkısı olmuştur, sanayinin ve bazı sanat
dallarının gelişmesinde ve yaygınlaşmasında
öncülük yapmışlardır 1980li yıllardan sonra yoğun bir
şekilde amaç dışı kullanımlarla hep zarar
ettirilmişlerdir. Mevcut KİT kaynakları verimli
kullanılamamış ve çarçur edilmiştir. Şunu bilin ki
milletimiz şunları hiçbir zaman unutmayacaktır: Milletimizin
gözlerinin içine baka baka uygulanan
popülist politikaları, Verdimse ben verdim. diyen sorumsuz
politikacıları, seçim otobüslerinin üzerine çıkıp Size iki
anahtar vereceğim. diyenleri, taban fiyat açıklamalarında Ben
5 TL daha fazla veriyorum. diyenleri asla unutmayacaktır. Bu örnekleri
daha da onlarca sıralayabilirim ancak zamanım yok.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinden önce
yıllarca uygulanan yalancı ve popülist politikalar milletimizin
elindeki avucundakileri alıp götürdüğü gibi, cumhuriyetimizin ilk
yıllarında yapılan, milletimize Anadoluda sanayide ve
hizmetlerde öncülük rolü oynayan tüm kamu iktisadi teşebbüslerinin de
zarar etmesine, batmasına ve buraların hükûmetlerin
arpalıkları hâline gelmesine sebep olmuşlardır.
Yine
yıllarca uygulanan yanlış politikalarla, Türk toplumunu
oluşturan halk kitlelerinin fakiri daha fakirleştirilmiş,
zengini daha da zenginleştirilmiştir ancak AK PARTİ
hükûmetlerinin yönetim anlayışı farklıdır. Gerçekçi,
denk bütçe uygulamaları ve sosyal devlet anlayışıyla önce
tüm halk kesimleri arasında sosyal ve ekonomik haklarda
eşitliğin sağlanmasına gayret göstermiştir. Biz
inanıyoruz ki, insanın komşusu aç ise kendisi mutlu olamaz.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bu yönetim
anlayışıyla, özellikle bazı KİTlerimizde oluşan
görev zararları ödemesinin uygulamaları devam ettirilmektedir. 2002
yılı öncesinde görev zararı, çoğunlukla finansman
sıkıntısı çeken bir devlet kurumunun ödemelerini ya da
giderlerini hazinenin karşılayamaması nedeniyle kamu
bankalarının bu kurumlara borç vermesi ve bunun ödenememesi nedeniyle
doğan zararlardı. Söz konusu zararlara bankalarca hazinenin
belirlediği oranlar üzerinden faiz uygulanması sonucunda tutarlar
büyümekte ve birkaç yıl içinde devasa boyutlara ulaşmaktaydı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uslu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NURİ USLU
(Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
2001
yılına gelindiğinde alacaklarını hazineden tahsil
edemeyen kamu bankalarının içine girdikleri likidite
sıkıntısı yönetilemez boyutlara ulaşmış ve
bu durum ekonomik krizi tetiklemiştir.
Bakınız,
2001 yılında devletin toplam geliri 39 katrilyon, sadece faize
ödemesi gereken miktar 41 katrilyondur.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Nereden çıkardın onu?
NURİ USLU
(Devamla) Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinde hiçbir zaman olmamış,
hatta Osmanlıda da
olmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri
yıllarca ödenemeyen MEYAK kesintilerini, KEY ödemelerini, batan
bankaların 68 katrilyona varan borçlarını
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Oo, çok salladın, çok salladın.
ALİM
IŞIK (Kütahya) O kitap sizin, o kitap.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yanlış kitap okuyorsun sen.
NURİ USLU
(Devamla) -
biz AK PARTİ olarak bunları ödedik. AK PARTİ
kadroları olarak aziz milletimizi ve memleketimizi seviyoruz. Ülkemizi ve
milletimizi hak ettiği yerlere ulaştırmak için iyi niyetlerle
hizmet etmeye devam ediyoruz. 2010 mali yılı bütçe kanununun ülkemize
ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURİ USLU
(Devamla) -
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Varlı, buyurun efendim.
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: TÜİK son verilerine göre işsizlik oranında Adana,
Şırnak ilinden sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bir
dönemin zenginlik ile, fabrikaları ile Türk filmlerine konu edilen Adana
bu hâle yedi yıllık AKP hükûmetleri döneminde
düşürülmüştür. Kürsüye çıktığınızda insanlarımızı
aldatmak uğruna her türlü yanlış bilgileri verebiliyorsunuz.
Türkiyeyi tozpembe bir ülke hâlinde insanlarımıza sunmaya
çalışıyorsunuz. Bu düşünceler kapsamında Adanaya 2010
yılı yatırımları konusunda yeni katkılar
sağlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Varlı.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2009 yılı içerisinde kaç özürlü yurttaşımız kamuda
istihdam için işe alınmıştır, 2010 yılı
içerisinde kaç özürlü yurttaşımızın alınması
planlanmaktadır?
İkinci
sorum: 2022 sayılı Yasaya göre özürlü aylığı alan
yurttaşlarımızın bu aylıklarında 2010
yılı içerisinde bir iyileşme yapılması
düşünülmekte midir?
Üçüncü sorum:
Adıyamanda okul öncesi öğrenimde ciddi bir derslik
açığı bulunmaktadır. Bunun tamamlanması için hangi
çalışmalar yapılacaktır? 2010 yılı içinde bu
konuda neler yapılması planlanmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
hâlen Türk Şeker AŞye ait şeker fabrikalarının sahip
olduğu arazi ve stoklarındaki şeker miktarları ne
kadardır?
Özelleştirme
bedellerinin arazi bedellerini dahi karşılamadığı
yönündeki iddiaları karşısında Hükûmetiniz hangi tedbirleri
almış ya da almaktadır?
Bu
fabrikaların 2008 ve 2009 yılı kâr/zarar durumları
nasıldır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizin birçok
yerinde olduğu gibi Tokat ili Erbaa, Niksar, Turhal, Zile, Artova
bölgelerinde tarımsal arazilerin toplulaştırılması
projesi ödenek olmadığından bitirilememektedir. Çiftçi çok
şikâyetçidir. Örneğin, Tokat ili Erbaa ilçesi Karayaka bölgesindeki
toplulaştırma dokuz yıldır yapılmasına rağmen
son üç senedir hiç ödenek aktarılmamıştır. Karayaka eski
Belediye Başkanı Lütfi Başaran biraz önce telefon ederek bu
konunun dile getirilmesini istemiştir. Toplulaştırmaya
önümüzdeki yıl da ödenek ayırmayarak çiftçilere Başka bahara
bitecek. mi yoksa Ödenek vereceğiz, bu yıl bitecek. diyebilecek
misiniz?
İkinci sorum
olarak: Tekel işçileri meydanlarda, kara, kışa,
soğuğa, sıkılan gaza, soğuk suya rağmen
eylemlerine devam etmektedirler. Temsilcileri de sizinle Sayın Bakan
görüşmüşlerdir. Konuyu görüşüp Başbakana
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun efendim.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: 2010 yılı bütçesinde öngörülen yüzde 18,2 oranında
gelir artışının büyük bir bölümünün
vatandaşlarımızın ödeyeceği dolaylı vergilerden
karşılanması hedeflenmiştir. 2010 yılı bütçesinin
açık vereceği ortadadır. Bu durumda, vatandaşlarımızın
zorunlu ihtiyaçlarından olan elektrik, doğal gaz, telefon, un,
şeker ve çaya 2010 yılında ne kadar zam yapacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, Dışişleri Bakanı 2010
yılının AB yılı olacağını, bu noktada
da her ayın bir haftasını Meclisin AB için çalışmalara
ayıracağından bahsediyor. Bu bağlamda ABye uyum
noktasında işçilerimize, memurlarımıza, toplu
sözleşmeli sendikal haklarını ne zaman vermeyi
düşünüyorsunuz?
İki: AB
gereğince örgütlü toplumlar kapsamında memurlara, sendikalı
memurlara bir ek ödeme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Evet, Sayın
Yıldız, az bir süremiz kalmış, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Maliye
Bakanı burada olmadığı için sorumu bundan sonraki Maliye
Bakanının burada bulunduğu bir ortamda soracağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.
Evet, Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Çok teşekkür ediyorum.
2010
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 20nci maddesi üzerinde
görüş ve önerileriyle katkı veren herkese öncelikle teşekkür
ediyorum.
Tabii ki,
sorumluluk Hükûmetin sorumluluğudur. Maliye Bakanı olsun olmasın
onun yerine ben oturduğuma göre herhâlde cevap verecek durumum vardı.
Keşke sorunuzu sorsaydınız.
Şimdi sorulan
sorulara Maliye Bakanının yerine oturarak nasıl cevap
verdiğimi özellikle izlemenizi de rica ediyorum.
Şimdi
özürlülerin istihdamıyla ilgili sorulan soru: Bildiğiniz gibi
değerli arkadaşlar, bizim personel yasamıza göre kamuda
çalıştırılan her memur için yüzde 3 oranında özürlü
istihdamı yapılması zorunludur ama bugüne kadar yapılan
uygulamalarda, yüzde 3 hesabına göre 50 bin dolayında özürlünün
kamuda memur statüsünde çalıştırılması gerekirken, bu
sayı 10 bin dolayında. Demek ki biz 40 bine yakın özürlü
istihdamı yapamıyoruz. Bunun çok değişik sebepleri var.
Örneğin Türkiyede en çok personel istihdam edilen yerlerden bir tanesi
emniyet, bir diğeri millî eğitimdir. Millî eğitimde ve emniyette
özürlü vatandaşların istihdam edilebilmelerinin
sıkıntıları, sorunları var. Yeni kanun
tasarısında bu sorunu en iyi şekilde çözmek üzere formül
geliştirdik, tasarıyı da inşallah önümüzdeki hafta Bakanlar
Kuruluna sunacağız, ondan sonra Genel Kurula gelince burada Meclisin
yasalaştırması çerçevesinde soruna çözüm getireceğiz. Bu,
uzun vadeli çözüm. Kısa vadeli çözüm, müzakeresi yapılan bütçe kanun
tasarısında yer alıyor. Özürlülere tahsis edilen kadro, genel
kadro dışında tutulmuş ve dolayısıyla bu alanda
büyük bir rahatlık sağlanmıştır.
Bir diğer
soru, arazi toplulaştırmalarıyla ilgili sorulan soru.
Bildiğiniz gibi bu konu Tarım Bakanlığının görev
alanına girmektedir ve Tarım Bakanlığımızın
da bu alandaki hizmetleri yürütebilmesi bakımından gerekli ödenek
bütçe kanunuyla kendilerine tahsis edilmiştir.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Bakanım, para yok, üç seneden beri 1 lira
konmadı.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bir diğer soru, Türk Şeker
Fabrikaları Anonim Şirketinin görev zararı, 5 milyar 949 milyon
850 bin TL olup Nahcivan Özerk Cumhuriyetine verilen şeker
tutarından kaynaklanmaktadır bu miktar da. Bunu da cevap olarak ifade
etmek isterim.
Bir diğer
soruda Avrupa Birliği müzakereleri sürecinde, 2010 yılının
Avrupa yılı olacağı ve her ayın bir
haftasının, bu çerçevede etkinlikler sağlanacağına
dönük, Dışişleri Bakanının sözünden atıfla,
memurlarla ilgili toplu görüşme yapacak mısınız? deniyor.
Değerli
milletvekilleri, memur sendikalarıyla ilgili çok güzel bir müzakere
sürecini bu sene yaşadık 15 Ağustos-30 Ağustos tarihleri
arasında ve bu konuyu belli ölçüde tartıştık, toplu
sözleşmeli, grevli olabilir mi olamaz mı. Benim sendikalara önerim:
Bu konuyu ilk kez 2010 yılı içerisinde bir çalıştayda
tartışalım, bu konu tartışılmaya muhtaç, hem
kamuda bu konuyla ilgili olanlar, sendikalar, sivil toplum örgütleri ve
üniversitenin bu konuyla ilgili kürsülerinde yetkin akademisyenler bir
çalıştay oluşturalım; çalıştayı da biz
düzenleyelim, Personel Başkanlığı olarak. Ve nitekim, Toplu
Görüşme Protokolünde de yer verdiğimiz gibi
çalıştayın hazırlıkları tamamlanmıştır.
İnşallah, Şubat 2010 yılında bu
çalıştayı yapacak, konuyu orada enine boyuna
tartışacağız.
Bir diğer
konu Tekel yaprak fabrikalarında çalışan işçilere
ilişkin.
Bu konu hemen
hemen her madde kapsamında tartışılıyor. Ben
arkadaşlarımla bu konuyla alakalı olarak iki defa görüştüm.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sizden haber bekliyoruz Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) İki defa görüştüm. Bu konu
başından bu yana Hükûmetin gündeminde, Hükûmetin gündeminin
dışında olan bir konu değil ama bir kez daha buradan ifade
ediyorum: Arkadaşlarımız Ankaraya gelip gösteri yapmak
suretiyle duyarlılıklarını ortaya koymuşlardır,
bunun ötesinde buradaki davranışlarını sürdürmeleri kabul
edilebilir bir durum değildir. Hükûmet, imkânları ölçüsünde bunun
müzakeresini yapıyor, inşallah bu konuyla alakalı marjlar ne,
ona ilişkin duruşunu da açıklayacak.
Diğer bir
konu muhtaç aylıkları, Sayın Köse soruyor.
31/12/2002
tarihinde 24,5 TL olan muhtaç aylığı 31/12/2009 tarihi
itibarıyla 94,8 TLye yükseltilmiştir. 2003-2009 dönemindeki nominal
artış yüzde 287dir. Aynı dönemde enflasyon yüzde 94
dolayındadır. Dolayısıyla muhtaç aylıklarında
enflasyonun üzerinde artış sağlanmıştır.
31/12/2002de
24,5 TL olan özürlü aylığı ise 284,5 TLye yükseltilmiştir.
Artış oranı 2003-2009 döneminde yüzde 106 oranında
gerçekleşmiştir.
Bu
kıyaslamayı yaptığınızda,
imkânlarımızı da dikkate aldığınızda önemli
ölçüde zam yapıldığını herkes takdir edecektir diye
düşünüyorum.
Diğer
sorulara yazılı cevap vereceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım Sayın Hamzaçebi.
Maddeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.53
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
21inci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Personeline İlişkin
Hükümler
Katsayılar,
yurt dışı aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti
MADDE 21 (1)
657 sayılı Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1/1/2010-30/6/2010
döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge
rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak
aylık katsayısı (0,057314), memuriyet taban aylığı
göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı (0,76177),
yan ödeme katsayısı (0,018172) olarak uygulanır.
(2) 22/1/1990
tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin
(c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli
personelin ücret tavanı; 1/1/2010-30/6/2010 döneminde (3.008) Türk
Lirası olarak uygulanır.
(3) Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından 2009 yılı Aralık
ayına ilişkin olarak açıklanan 2003=100 Temel Yıllı
Tüketici Fiyatları Endeksinin 2009 yılı Haziran ayı
endeksine göre değişim oranının yüzde 4,5i
aşması halinde, aşan kısmı telafi edecek şekilde
birinci ve ikinci fıkralarda yer alan katsayılar ile ücret
tavanını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(4)
İdarelerin yurt dışı kuruluşlarına dahil
kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının yurt
dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit
edilinceye kadar, 29/6/2009 tarihli ve 2009/15191 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararına göre ödenir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Sayın Susam,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı bütçe kanununun maddeleri üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada
bütçeyle ilgili konuşmalarımızı yaparken iktidar ve
muhalefet olarak çeşitli rakamlarla bütçeyle ilgili görüşlerimizi
belirtiyoruz. İktidar partisi mensubu arkadaşlarımız,
Türkiyede hiçbir problem olmadığını, her şeyin güllük
gülistanlık olduğunu, hatta verilerle ve rakamlarla
konuşulduğunda gerçekten Türkiye'nin çağ
atladığını söyleyebilecek rakamları saymaya
çalışıyorlar ve ondan sonra da bu bütçeyle ilgili görevlerini
yerine getirmiş olarak yerlerine oturuyorlar. Biz de eleştirilerimizi
yapıyoruz. Ama sonuç itibarıyla bu bütçe niye
tartışılıyor? Bir rutini yerine getirmek, her yıl
Hükûmetin uygulayacağı bütçenin bu Parlamentoda el
kaldırılıp Kabul edenler
Etmeyenler
diye görüşülmesi
için mi yapılıyor, yoksa bu bütçeden beklentisi olan memurun,
emeklinin, işçinin, esnafın, sanayicinin, gencin ve özürlünün
beklentilerine cevap verebilmek için mi?
Biz, buradan, bu
bütçeyi kabul edip çıktığımızda, gittiğimiz
köylerde, gittiğimiz kahvelerde, gittiğimiz çarşılarda,
sanayi sitelerinde, gittiğimiz organize sanayi bölgelerinde, burada
iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımızın
anlattığı o güler yüzlü tabloyu görebilecek miyiz? Bu
anlattığınız tablolar orada var mı?
Değerli
arkadaşlar, bu bütçe çok açık bir şekilde şunu gösteriyor,
çok fazla rakama, ayrıntıya girmeden: Bu bütçe yatırım
yapmayacak ama vergiyi artıracak. Bu işin özeti bu. Yatırım
yapmayacak, kısacak, vergiyi artıracak. Yani emeklinin
maaşı artmayacak arkadaşlar. Köylünün ürününün değeri ve
onun aldığı diğer gelirler artmayacak ama
kullandığı mazotun değeri, parası artacak, ürününün
değeri artmayacak, kullandığı elektriğin parası
artacak. Esnafın bir gelir artışı olmayacak ama vergisi
artacak. Bugün, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı 3 milyon köylü ve
esnafın 2 milyon 100 bini
BAĞ-KURa primini ödeyememiş, borçlu durumda.
Değerli
arkadaşlar, bu insanlar, başta BAĞ-KUR primini ödeyip
sağlık hizmeti alamayan insanlardan yüzde 18 vergi
artışı alacağınızı nasıl
düşünüyorsunuz veya hangi vicdana sığdırıyorsunuz? Bu
kriz döneminde perişan olmuş, kepenk kapatmış, bütün
borçluluğunun son noktasına gelmiş, kredi kartlarını
ödeyemez hâle gelmiş, çeklerini ödeyemediği için hapishanelere
girmiş insanlara daha dün yeni kanunlarla yeni ödeme planları
yapmayı bu Mecliste kabul etmedik mi? Peki, böyle bir bütçe bu insanlara
ne getirir, ne verir? Hiçbir şey vermeyeceği çok açık.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Geçen bütçede de aynı şeyleri söylediniz.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Değerli arkadaşlar, evet, geçen bütçe
konuşmamda da aynı şeyleri söyledim, bir daha söyleyeceğim.
Bu bütçe
şunu söylüyor: Bakın, üretimi teşvik etmiyorsunuz,
ithalatı
Çünkü burada vergide demişsiniz ki: İthalattan
alınacak vergi oranlarındaki artış yüzde 30lara vuruyor.
İktidar döneminizde yaptığınız iş şu:
Üretimi 1,5 kat artırdınız, ithalatı 3,4 kat
artırdınız. Bu ülkede ithalat artıyorsa yerli sanayi yok
oluyor demektir. Bu ülkede ithalat artıyorsa bu ülkede işsizlik
oluyor demektir. Bu ülkenin ihracatını, ithalata dayalı bir
ihracat hâline getirdiniz. Böyle bir ekonomiyi nasıl bir övünme aracı
yaparsınız? Bunu ancak herhâlde bu rakamları doğru okumayan
ve bu rakamları doğru değerlendirmeyen insanlar yapabilir.
Değerli
arkadaşlar, bir arkadaşımız dedi ki: İşte
muhalefet geçen dönem bizimle yer değişme konusunda, Yer
değiştireceğiz. dedi. Biz değiştirmedik, tekrar
buralardayız. Bakın, bu halk size sekiz yıl iktidar verdi. Ne
kadar devam eder bilemiyorum ama sekiz yıllık iktidar dönemini
doğru kullanmadınız. Bir siyasi partiye verilebilecek en önemli süreçtir.
Bunu ekonomide o kadar kötü kullandınız ki bu süreç sonuç
itibarıyla savunamayacağınız bir süreç hâline geldi ve
işi siyaseten, ekonomiyi konuşturmadan, gündemi siyaset platformuna
aktarmaya çalışarak ülkede siyasi bir gerginlik yarattınız.
Bugün yapmak istediğiniz tüm siyasi hamlelerde ciddi olarak ülkeyi
gerginlik noktasına götürüyorsunuz.
Açılımınıza
demokratik diyorsunuz ama demokrasiyle ilintili olmayan, son on gün
içerisinde size birkaç tane örnek vereyim:
Hakkını
arayan Tekel işçisine biber gazı sıkmak, onu savunmak için orada
bulunan milletvekiline biber gazı sıkmak, hangi demokratın
yapabileceği davranıştır?
Demir yolu
işçisine grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı için bir günlük
demokratik hakkını kullanan insanları işten atıp o
insanları işsiz bırakmak hangi demokratlıktır?
İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde itfaiye işçilerinin işine son verip,
taşeron firmaya itfaiye işlerini ihale edip, o insanları su
sıkarak haklı eylemlerinde susturmaya çalışmak hangi
demokratlıktır?
Yargıda ve
başka konularda yaptığınız uygulamalar hangi noktadadır?
İnsanlar
Türkiyede yargıya güvenmeme noktasına gelmişlerdir. Dün, bir
ordu görevlisinin eşinin feryatlarını dinleyin. Onun
söylediği söz, bir insanın yargıya güvenmeyip gidip yargıda
yargılanıp cezasını çekme
Ben, cezasının
olmadığına vicdanen inanıyorum ama yargı konusunda
yorum yapmamak için söylüyorum. Bir insanın intiharı seçmesinin
getirdiği yargı üzerindeki baskınız, Türkiyede
görülmemiş bir yargıya iktidar müdahalesidir.
Değerli
arkadaşlar, demokratlıktan uzak bir yönetim sergiliyorsunuz ve
ekonomideki başarısızlığınızı siyaseten
unutturmaya çalışıyorsunuz.
Sığındığınız tek şey: Bu iktidarın
bir şeyler yapmak isteyip önüne engel çıkartıldığı
noktasında kamuoyunu farklı noktada düşündürmeye
çalışıyorsunuz.
Sekiz
yıldır iktidardasınız. İstediğiniz kanunu bu
çoğunlukla yapabilirdiniz, istediğiniz kadroyu kurabilirdiniz ki
kurdunuz. Öyle bir kadrolaşma yaptınız ki bu
yaptığınız kadrolaşma, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
görülmemiş kadrolaşmadır. Bu kadrolaşma nedeniyle
artık bakanlıklarınıza iş yapmaya gelen belediye
başkanlarına, büyükşehir belediye başkanlarına bile
randevu vermemek, randevulu geldiği toplantılarına Buyur,
şurada kenarda otur. demek durumunda kalıyorsunuz.
Birçok
bakanlıkta geçici kadrolarla bakanlığınızı idare
ediyorsunuz. Buradan çıkardığınız, Objektif
kriterlerle eleman alacağız. dediğiniz kanunları
yönetmelikle değiştirip o yönetmeliklerde keyfî uygulamalara
giriyorsunuz. Ondan sonra da Biz demokratik
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ TEMÜR (Giresun)
Laik
BAŞKAN
Sayın Susam, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
EYÜP AYAR
(Kocaeli) Hukuk devleti
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Biz demokratiğiz. diyorsunuz.
Evet, biz laik
olmaktan onur duyarız, sosyal olmaktan onur duyarız, demokrat
olmaktan onur duyarız! [AK PARTİ sıralarından
alkışlar(!), Darbeciliği mi? sesi]
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Tamamını söyle, başını
söyledin.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Biz darbeciliğe karşı mücadele etmeyi
Partimizin tarihini okursanız rahatlıkla görürsünüz.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Teşvik etmeyin.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Ama darbelere karşı alkış tutup bugün
iktidar olan sizlersiniz. Biz hiçbir zaman darbeci olmadık.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hiç alakası yok. Yok, yok, olmadı, bu olmadı.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Onun için, darbeler sizin övündüğünüz, arkasına
sığındığınız, oy verdiğiniz
şeylerdir. 82 Anayasasına, darbeci anayasasına hayır oyu
veren onurlu, Cumhuriyet Halk Partili birçok milletvekili burada vardır,
ben de onlardan bir tanesiyim. Darbelere biz hep karşı
çıktık. [AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar (!)]
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bravo!
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Onun için, hiçbir zaman darbeci olamayız ama darbe
arkasına sığınıp, bugün Türkiyede darbe tehlikesi
yokken, kendi başarısızlığını unutturmaya
çalışan, halkı kandırmaya çalışan, orduyu
yıpratmaya çalışan insanlara da verilecek çok cevap vardır!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yok, olmadı, bu da olmadı.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Susam, teşekkür ediyorum.
Sayın Susam,
şunu da istirham ediyorum: Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bulunan hiç kimsenin darbecileri
alkışlamak diye ne bir sorumluluğu vardır ne de böyle,
alkışlayan insanların burada yeri vardır. O husustaki
sözünüzü lütfen
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Darbeci diye müdahale eden milletvekilinize
söyleyecektiniz Sayın Meclis Başkanı!
BAŞKAN
Hayır, hayır, şunu diyorum: Sizin için de geçerlidir,
diğerleri için de geçerlidir, onun için söylüyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde darbecilere yer yoktur.
Manisa
Milletvekilimiz Sayın Mustafa Enöz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
21inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, tasarının 21inci maddesi 657 sayılı
Kanunun 154üncü maddesi uyarınca aylık gösterge tablosunda yer alan
rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara
çevrilmesinde uygulanacak kat sayıları belirleyen maddedir. Yani, bir
anlamıyla da memurlarımızın ne kadar maaş
alacaklarının hesap edilmesini düzenleyen bir maddedir.
Değerli
arkadaşlar, günümüzde memurlarımızın nasıl zorluklarla
geçimlerini temin etmeye çalıştıklarını hepimiz
bilmekteyiz. Memurlarımız hak ettikleri ücreti bir türlü alamamakta,
çoğu açlık sınırının altında geçimlerini
temin etmeye çalışmaktadırlar. Ama memurlarımız
seslerini bir türlü Hükûmete maalesef duyuramamaktadır.
2009
yılı bütçesi ve hedefleri allak bullak olmuştur. Hükûmetin, 2010
yılı için memurların ekonomik sorunlarını biraz olsun
hafifletecek bir hedefi de bulunmamaktadır. Hükûmetin ekonomi
politikaları ve planlarına baktığımızda, memurun
haklarını ilerletmek, alım gücünü yükseltmek, krizin
vatandaşlarımız üzerindeki olumsuz etkilerini yok etmek gibi bir
amacı olmadığı görülmektedir. Bu durumda iktidarın
ekonomik krizin faturasını memurlara ve dar gelirlilere çıkaracağı bellidir.
Değerli
milletvekilleri, ülke ekonomisindeki olumsuzlukların en büyük etkisi
istihdam üzerinde yaşanmıştır. Vatandaşlarımızın
birincil önceliği, işsizlik, açlık ve yoksulluk hâline
gelmiştir. Halk yardımlarla ayakta durmaya çalışmakta,
yerel idareler asli görevleri olan yol, altyapı, ulaşım, imar,
park- bahçe gibi hizmetlerden vazgeçmekte, bunların yerine
dağıtmayı tercih etmektedir. İşsizlik çığ
gibi büyürken, zorunlu harcama kalemleri açıklanan enflasyon
oranlarının 2 katından fazla zamlanırken, yardıma
muhtaç vatandaşlar listesine, yetersiz maaş ve düşük maaş
artışı nedeniyle memur, işçi, asgari ücretli ve
emeklilerimiz de eklenmektedir.
Ülkemiz
ekonomisinin ortalama yüzde 6 büyüdüğü yıllarda büyümeden pay
verilmeyen memur, işçi, asgari ücretli ve emeklilerimize şimdi de
ekonomik kriz gerekçe gösterilerek reel anlamda sıfır maaş
artışı yapılması anlaşılmaz ve kabul edilemez
bir durumdur. Milletimizin her kesimi bu olumsuz şartlar altında
yaşamaya mahkûm edilirken devletimizin elindeki kuruluşların
haraç mezat satılarak özelleştirilmesi ve bu kuruluşlarda
çalışan kamu görevlilerinin yaşadığı
mağduriyetler de ülkemizde son yıllarda gördüğümüz
olumsuzluklardandır. Kriz öncesi dönemde cari açığın, kriz
döneminde ise bütçe açığının yıllık 40 milyar
doları bulması özelleştirmelerin ekonomiye olan etkisinin sorgulanmasının
gerektiğinin en büyük ispatıdır.
Değerli
milletvekilleri, adam kayırma, kurumlar arası
ayrımcılık, sözleşmeli statüde istihdamın artması
gibi sorunlar, kamu çalışanlarının bütün gayretine
rağmen kamu hizmetlerinin istenilen ölçüde etkin olmasını
maalesef engellemektedir. Ülkemizde bütün bunlar olup biterken gündemin
değiştirilerek vatandaşlarımızın kısır
ve tehlikeli bir tartışma ortamına çekilmesini
olumsuzlukların gizlenmesi gayreti olarak görüyoruz.
Kamu-Senin
yaptığı hesaplamalara göre, yoksulluk sınırı
2.804 Türk lirası, memurun ortalama maaşı 1.321 Türk lirası,
4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddi 2.804,10 Türk lirası,
çalışan tek kişinin açlık sınırının da
1.075 TL olduğunu tespit etmiştir. Ancak buna karşılık
ülkemizde memurların ortalama maaşı ise 1.321,2 Türk
lirasıdır. Ülkemizde 4 kişilik bir ailenin aylık gıda
giderleri 608 Türk lirası, barınma harcamaları toplamı ise
1.071 lira olarak tahmin edilmiştir. Yapılan araştırmada 4
kişilik bir ailenin ortalama 1.312 Türk lirası ücret aldığını
düşündüğümüzde, bir memurun ailesi için yaptığı
gıda harcaması maaşının yüzde 45,69unu
oluşturmaktadır.
Türkiye
İstatistik Kurumu verilerinde bulunan konut gideri, ortalama
maaşın yüzde 35,4üne denk gelmektedir. Buna göre bir memur, ortalama
maaşının yüzde 81,09unu yalnızca gıda ve barınma
harcamalarına ayırmak zorunda kalmaktadır, diğer
ihtiyaçları için ise maaşının yüzde 18,91iyle yetinmek
zorundadır.
Anayasamızın
2nci maddesinde yer alan sosyal devlet ilkesi, hükûmetin çalışanlara
insanlık onuruna uygun bir hayat düzeyi sağlamasını
öngörmektedir. Ancak Hükûmet, Anayasamızın öngördüğü sosyal
devlet ilkesini görmezlikten gelerek memuru ezmektedir. Memura, 2010
yılı maaş artışı olarak Maliye
Bakanlığının öngördüğü enflasyonun altında bir
ücret artışı yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, kamu çalışanlarına bugün çok değişik
kadrolar verilerek görev yaptırılmaktadır. Aynı iş
yerinde aynı işi yapan kamu çalışanları bile
değişik kadrolarda çalıştırılmakta,
değişik özlük haklarına sahip bulunmaktadırlar. 4/C, 4/B,
kadro karşılığı sözleşmeli, kadrolu, geçici
işçi, taşeron şirketlerden görevlendirilenler, güvenlik
şirketlerinden görevlendirilenler, bunların hepsi kamu görevi
yapmakta ve değişik özlük haklarıyla
çalışmaktadırlar.
Değerli
arkadaşlar, sistem, özellikle AKP Hükûmetleri döneminde tamamen
bozulmuş, iş yerlerinde çalışma huzuru ve
barışı kaçmıştır. Şunu özellikle belirtmek
istiyorum: AKP hükûmetleri döneminde kamu personel reformunun mutlaka
yapılacağı belirtiliyordu, ancak maalesef, bu, bugüne kadar
yapılmadı. Mutlaka çıkartılması gereken kamu personel yasası
çıkartılmalıdır. Bunun yerine, AKP hükûmetleri döneminde
akıl almaz şekilde memur kıyımına gidilmiş,
kendileri gibi düşünmeyen veya kendi yandaşı sendikaya üye
olmayan memurlar sürgün edilmişler, yetkileri elinden
alınmış veya yerleri değiştirilmiştir;
çalışanlar iş güvencesinden yoksun bırakılarak
çalıştığı şirketin kölesi hâline
getirilmiştir. Denetleyicilikten yoksun bir devlet anlayışı
içerisinde, sosyal devlet ilkesinden uzaklaşarak
çalışanların sömürülmesine göz yummaktadırlar.
Memurlar sendikalarının
Hükûmet ile toplu görüşme yapmalarında, siyasi iradenin isteksiz ve
katı tutumu, sorunların masada tam olarak
tartışılmasını dahi engellemektedir. Memur
sendikalarının siyasi otoriteye karşı yaptırım
gücü bulunmamaktadır. Yasamızda, memur sendikalarının, kamu
işveren tarafıyla uzlaşma aramaya ve gerçek anlamda
pazarlık yapmaya sevk edecek bir mekanizma bulunmamaktadır.
Toplumsal hayatta
meydana gelen değişim, endüstri ilişkilerindeki gelişme ve
demokrasi anlayışındaki ilerleme artık ülkemizdeki kamu
görevlileri için de toplu pazarlık, toplu sözleşme ve grev
hakkının söz konusu olması gerektiğini ortaya
koymaktadır. Sayın Başbakanı sözünü tutmaya, kamu
görevlileri için toplu sözleşme ve grev hakkını içeren yasal
düzenlemeleri bir an önce yapmaya davet ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz 4/Cye geçirilmek istenen Yaprak Tütün
işçileri hak arama mücadelesinin bugün onuncu gününü yaşıyorlar
ve çeşitli illerden gelen büyük kalabalıklar çok perişan hâlde bekleşiyorlar,
Hükûmetten bir ses ve bir nefes bekliyorlar ancak bu ses ve nefes bugüne kadar
maalesef gelmemiştir.
Bakın, ben
size bugünün Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent
Arınçın 17 Mart 2001 tarihinde Ankarada yapılan tütün
üreticileri ve tütün işçilerinin düzenlediği toplantıda
yapmış olduğu konuşmadan bir bölümü size aynen okuyorum,
Sayın Bülent Arınç, o gün ana muhalefet partisi olan Fazilet
Partisinin Grup Başkan Vekili ve
aynen şöyle diyor: Ben ana muhalefet partisi olarak buraya 10 tane
arkadaşımla geldim. Diyarbakır, Batman, Muş, Malatya,
Adıyaman diğer milletvekili arkadaşlarım, size söz
veriyoruz, Tekelin özelleştirilmesi konusunda üreticinin zararına
olan hiçbir şeyi kabul etmeyeceğiz ve bunun mücadelesini sonuna kadar
bu Parlamentoda vereceğiz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Enöz, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla)
bu haklı taleplerinize tercüman olacağız. Ama
lütfen bu tepki burada kalmasın. Şimdi kapalı bir
salondayız ve sıcağın altındayız. Meydanlara gelin,
sizin en önünüzde, sizinle birlikte gerekirse polisten cop yemek de dâhil sizin
meselenizi haykıracağız. diyor Sayın Bülent Arınç.
Konuşma aynen böyle bitiyor değerli milletvekilleri.
İşçilerle
beraber cop yemeyi göze alanların şimdi iktidardayken işçilerin
coplanmasını, tazyikli su sıkılmasını, biber
gazı yemesini kılları kıpırdamadan seyretmeleri
manidardır. Bu, işçiye yapılan bir bakış
açısının ifadesidir diyorum ve yoruma gerek
olmadığını düşünüyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Enöz.
Şahsı
adına Bitlis Milletvekili Cemal Taşar.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEMAL TAŞAR
(Bitlis)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 21inci
maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde
milletimizin hür iradesi ve umudu olarak iktidara gelmiştir.
Yapmış olduğu icraatlarla 2004 yerel seçim, 2007 genel seçim ve
2009 yerel seçimlerinde milletimizin İktidarımıza güvenini
tazelemiş, böylece Durmak yok, yola devam. mesajı halkımızın
bize verdiği bir parola olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, her alanda gelişmeyi, değişimi,
demokratikleşmeyi, sivilleşmeyi, Avrupa Birliğiyle entegrasyonu,
küreselleşen dünyanın yönlendiren aktörü, içte ve dışta
saygınlığın en üst düzeye çıkması bizim
İktidarımızda olmuştur. Böylece,
İktidarımıza 8inci bütçenin hazırlanması da nasip
olmuştur. İnşallah nice 8inci bütçeleri de
hazırlayacağız halkımızın iradesiyle,
isteğiyle.
Hükûmetlerimizin
geçmişte yaptığı bütçeyle milletimizin öncelikli
ihtiyaçları göz önünde bulundurulmuş, halkımızın hayat
standardı yükseltilmiş, refah ve huzuru için
çalışılmıştır. Geçmişteki hizmetler gelecek
için de bir gösterge olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİnin iktidara gelişi Türkiye için bir
şans olmuştur. 2002de iktidara geldiğimizde umudu tükenen bir
ülke vardı karşımızda. İnançla, heyecanla
devraldığımız iktidarla, ülkemizde geçmişte hayal
edilemeyen hizmetlere imza attık. Neler mi?
Millî gelirimizi
230 milyar dolardan 750 milyar doların üzerine çıkardık.
Kişi başına düşen millî geliri 3.500 dolardan 10 bin doların
üstüne çıkardık. Nereden nereye IMFyle olan borcumuzu üçte 1e
indirdik. Enflasyon canavarını yendik, yüzde 30lardan yüzde 5lere
indirdik. Yıllık ihracatımızı 36 milyar dolardan 130
milyar doların üzerine çıkardık. Memurumuzu, işçimizi,
emeklimizi enflasyona ezdirmedik.
Müteahhitlikte
dünya 3üncüsü olduk. TOKİnin 500 bine yakın konut yaparak
vatandaşlarımızı ev sahibi yapması, onları
sıcak bir yuvaya kavuşturmasını sağladık.
Altmış beş yaş aylıklarını 25 TLden 77
TLye çıkardık. Esnaf kredileri 20 kat artırıldı.
Esnaf ve Sanatkâra Destek Kredisi Programı çerçevesinde sıfır
faizli can suyu kredisi verildi.
Ziraat
Bankasının çiftçimize kredi desteği 6,5 milyara
çıkartılmış, bu sayede çiftçimiz rahatlamış,
ülkemizin can damarı tarım ayağa kaldırılmıştır.
Tarım ve hayvancılık desteği 3 kat
artırıldı. Çiftçimizin 1,5 milyar faiz borcunu ödedik, sildik.
Çiftçimize ilk mazot desteğini biz verdik. Tarım ürünleri
ihracatını 2,5 kat artırdık. Faizler hızla düştü,
yüzde 44lerde devam eden faizler bugün yüzde 9lara kadar gerilemiştir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Vekilim, bir de çiftçiden kestiklerinizi
söyleseniz!
CEMAL TAŞAR
(Devamla) Özürlüleri başımızın tacı kabul ettik.
Özürlü maaşlarını 25 TLden 250 TLye çıkardık ve
yüzde 855le rekor artış sağladık. Özürlü
maaşlarını bir ayda bağladık, iki yıl
bekletmiyoruz artık. Özürlü evladına evinde bakan aileye de 500 TL
yardım sağladık.
Halkımıza
dedik: Sağlığınız bize emanet. Sağlık
hizmetlerinde yeni bir dönem başlattık. İlaçta yüzde 80lere
varan indirimler yaptık. Hastanelerde rehin kalma dönemi ortadan
kaldırıldı. Sağlık insan hakkıdır. dedik.
Hiç kimseyi sağlıktan mahrum bırakmadık. Bir türlü
gerçekleşmeyen genel sağlık sigortasını hayata
geçirdik, tüm vatandaşları hatta vatansızları ve
sığınmacıları da sağlık kapsamına
aldık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Eczacılar muhasebeci oldu!
CEMAL TAŞAR
(Devamla) - Eğitimde ülkemize çağ atlattık. Fiziki altyapı,
teknolojik altyapı, müfredat, okullaşma oranıyla Türkiyede
çığır açtık. Her ilimize bir üniversite kurduk.
Halkımızın hayallerini gerçekleştirdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Taşar, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
CEMAL TAŞAR
(Devamla) Yetmiş altı senede 66 bin kilometre yol
yapılmışken, İktidarımız döneminde 11 bin
kilometre duble yol yaptık.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Yalandan kim ölmüş?
CEMAL TAŞAR
(Devamla) - Yüzyılın projesi Marmarayda geri sayım
başladı.
Köylerimizin
yolları asfaltlandı. Köylerimiz içme suyuna kavuşturuldu.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Metre metre hesaplayalım. Kaç kilometre yol
yaptınız?
CEMAL TAŞAR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, AK PARTİ İktidarında
yapılanlar tabii burada beş dakikada saymakla bitmez, bunlar sadece
birkaçı. Ama halkımız şuna inanıyor: Bütçede belirtilen
her kuruşun milletçe kullanılacağına inanıyor. Onun
için AK PARTİyi iktidar ediyor.
Sözlerime son
verirken, 2010 yılı bütçe çalışmalarında başta
yüce Meclisin değerli üyeleri olmak üzere emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, bu bütçenin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Taşar.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Yüreğiniz yetiyorsa metre metre
hesaplayalım. Kaç kilometre yol yaptınız?
BAŞKAN -
Saygıdeğer arkadaşlarım, siz konuşurken size böyle
hitap edilse siz hoşnut oluyor musunuz? Lütfen yani
İstirham
ediyorum.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, biz konuşurken laf
atanlara da aynı muameleyi yapın.
BAŞKAN -
Aynı muameleyi yapıyorum Sayın Bakan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Yapmıyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Akcan, istirham ederim.
Ne diyelim? Laf
atıyorsunuz iyi mi yaptınız diyelim?
Sayın Murat
Yıldırım, Çorum Milletvekili, şahsı adına.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (AK PARTİ sıralarında
alkışlar)
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının 21inci
maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başlangıcında, ülkemizde son dönemde meydana gelen hadiselerin
masum olmadığının altını çizmek istiyorum.
Devletimiz önemli adımlar atmaktadır. Demokrasinin tesis
edileceği, özgürlüklerin, insan haklarının en üst seviyede
gerçekleşeceği büyük Türkiyenin yolu bu Meclisten geçer.
Bir ülkenin
gelişmesi, büyümesi, ileri çıkması ülke içerisindeki
barışın, demokrasinin tesisiyle mümkündür. Bunların
olmadığı bir memleketin ileri gitmesi, dünya devletleriyle
yarışta öne çıkması mümkün olmayacaktır.
Bu sebeple, tüm
milletimizi terörle önü kesilmeye çalışılan demokratik süreç,
insan hakları ve özgürlükler konusunda sağduyuya davet ediyorum.
Bütün problemlerin çözümünün tek adresi, milletin Meclisidir. Bunun
dışında oluşturulacak yön ve yöntemlerin bu millete
sırt dönmek olacağı bilinmelidir.
Süreç içerisinde
kimsenin tasvip etmediği birtakım olaylar olmaktadır.
Hükûmetimizin gerekli tedbirleri en üst seviyede alacağına, güvenlik
birimlerinin de olayların arkasındaki aktörleri bir an önce ortaya
çıkaracağına inancımız tamdır.
Ülkenin
gelişmesinin, yükselmesinin, dönüşmesinin önünde set olanlar;
demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere pusu kuranlar adalete hesap
vermelidirler. Bunlar, demokratik bir ülkenin olmazsa olmazlarıdır.
Millete
rağmen hiçbir şey olmaz. Büyük Türkiye Cumhuriyetinin esası
hepimiziz. Hepimiz el ele verip, büyük Türkiye için
çalışmalıyız. Bugün bütün dünya görmektedir ki, Türkiye her
alanda büyümektedir. Bu da hepimizi memnun etmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, üzerinde söz almış
bulunduğum 21inci madde, kamu çalışanlarımızı
direkt ilgilendiriyor; onların katsayılarını, yurt
dışı aylıklarını ve ücretlerini belirleyen bir
maddedir.
AK PARTİ
İktidarı öncesinde memurlar enflasyon altında ezilmiş,
unutulmuş, hatta maaşlarını alıp almayacakları
belirsiz bir hâle gelmiş durumdaydılar. 2002 yılında en
düşük devlet memuru maaşı 392 lirayken şu anda 1.218
liradır. 2002-2009 arasındaki enflasyon artışı
toplamda yüzde 93,2 iken en düşük devlet memuru maaşı yüzde 188
artmıştır; aradaki fark yüzde 94,8dir yani artış
enflasyonun 2 katından daha fazladır. 2002 yılında en
düşük devlet memuru maaşıyla 2.438 kilovat elektrik satın
alınabilirken bugün 4.608 kilovat elektrik satın alınabilmektedir.
2002 yılında en düşük devlet memuru maaşıyla 382 kilogram
makarna satın alınabilirken bugün 630 kilogram makarna satın
alınabilmektedir. Bunun gibi örnekleri onlarca, yüzlerce
çoğaltabiliriz.
Kasım sonu
itibarıyla enflasyon oranı yüzde 5,96dır, memur
maaşlarında yapılan artış ise yüzde 8,7dir. Hükûmetimiz
döneminde memurlarımız hiçbir zaman enflasyona ezdirilmemiştir.
21inci maddenin 3üncü fıkrasında belirtildiği gibi enflasyon
oranının memur maaş artışını geçmesi hâlinde
aradaki farkı telafiye Bakanlar Kurulu yetkili
kılınmaktadır. Bu madde memur maaş
artışlarının enflasyonun altında
kalmayacağının garantisidir. Artışın bundan önce
olduğu gibi bundan sonra da Hükûmet tarafından ihtiyaç hâlinde
uygulamaya konulacağına inanıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesi kamu
görevlilerini gözeten bir bütçedir. Gönül daha fazlasını
istemektedir. AK PARTİ İktidarının bugüne kadar
verdiği sınav bundan sonrasının daha iyi
olacağının göstergesidir. Bugün, AB ülkelerinde kamu görevlileri
yüzde 3,7 artış beklerken hükûmetler kriz sebebiyle maaşları
dondurma kararı almaktadırlar. Hatta İrlanda ve Litvanya
başta olmak üzere bazı ülkeler memur maaşlarında kesintiye
bile gitmektedirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MURAT YILDIRIM
(Devamla) - Bizde ise krize rağmen 2010 yılında
memurlarımıza Ocak ayında yüzde 2,5 ve Temmuzda ise yüzde 2,5
artış sağlanacaktır. Dünyanın ekonomik krizi en üst
seviyede yaşadığı bir dönemde memurunu enflasyona
ezdirmeyen bir hükûmet ve o hükûmetin hazırladığı bütçe
takdire şayandır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünya son altmış
yılın en büyük krizini yaşarken memurunu, işçisini,
çiftçisini gözeten, sosyal yönü güçlü, dar gelirliyi eski hükûmetler gibi
enflasyona ezdirmeyen, IMF politikalarına terk etmeyen bir bütçe yapan,
başta Sayın Başbakanımız ve Hükûmet üyelerine
teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2010 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 22nci maddesinde
kaç kişinin işe alınacağı konusunda bir netlik
bulunamamaktadır. 2010 yılı içerisinde kadrolu olarak kamuya
yeni alınacak çalışan sayısı kaç olacaktır?
İkinci
sorum: Atatürk Barajı üzerine kurulacak olan ve
Adıyaman-Diyarbakır arası ulaşımı sağlayacak
Nissibi Köprüsünün yapım çalışmaları hangi
aşamadadır? 2010 yılı içerisinde bu konuda ne kadarlık
bir ödenek ayrılmıştır? Bu köprünün ne zaman bitirilmesi
beklenmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
illerimizin millî gelire katkıları ve millî gelirden aldıkları
paylar açısından bir değerlendirme
yapıldığında, 2008 ve 2009 yıllarında gelir
fazlası veren iller ve gelir eksiği veren iller hangileridir? Bu
açıdan veriler değerlendirildiğinde, İktidarınız
döneminde bazı illere pozitif ayrımcılık
yapıldığı iddialarını nasıl
değerlendiriyorsunuz? Kütahya ilinin İktidarınız döneminde
verilmeyen haklarının 2010 bütçesinde telafisi sağlanabilecek
midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Bakan, son günlerde basında
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınça karşı bir
suikast girişimi olduğuna ve bununla ilgili olarak da 2 subayın
gözaltına alındığı, daha sonra da savcılıkta
serbest bırakıldığına dair haberler okumaktayız.
Haberler üzerine Sayın Başbakana da soru sorulmuş, Sayın
Başbakan da Vahim bir süreç. ifadesini kullanmıştır.
Bugün Genelkurmaydan yapılan bir açıklamada bütün bu haberler
reddedilerek olayın askerî bilgileri sızdıran bir personelin
takibiyle ilgili olduğu açıklanmıştır. Eğer
Sayın Başbakan Yardımcısına karşı böyle bir
suikast girişimi varsa, bu gerçekten vahim bir durumdur. Bu konuyla ilgili
neden olağanüstü bir Bakanlar Kurulu toplanıp bu konunun topluma
açıklanmadığını; diğer taraftan basında
çıkan bu yalan haberlerle ilgili neden bir tedbir
alınmadığını ve bu konunun Türkiyeyi tehlikeli ve
vahim bir sürece sürüklediğine inanıyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Orhan
AHMET ORHAN
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birçok memurumuz,
şu anda bu soruyla verilecek cevabı beklemekte. Sayın Bakana bu
sorumu yöneltiyorum: Geçtiğimiz günlerde 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda değişiklik öngören uzman
maaşlarının eşitlenmesiyle ilgili kanun
tasarısının kasım ayının sonunda Meclise
sunulacağı açıklanmıştı. Son durum nedir? Hangi
uzmanlıklar tasarıya dâhil edilmiştir? Bu kapsamda tüm kariyer
uzmanlıklarının düzenlendiği doğru mudur?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Orhan.
Sayın Bukan
AHMET BUKAN
(Çankırı) Sayın Bakanım, AKPli konuşmacı
arkadaşlar, 2010 yılı bütçesinden, denk bütçeden
bahsetmektedirler. 2009 yılı bütçesinde 63 milyar TL açık tahmin
ediliyor. 2010 yılı bütçesinde 50 milyar açık öngörülüyor.
Açık veren bütçeler nasıl denk bütçe oluyor, lütfen bunu izah eder
misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; dünkü
gazetelerde 2004ten itibaren trafiğe çıkan araçlardan geriye dönük
olarak taşıt vergisine ek vergi alınacağı
belirtilmektedir. Müflis tüccarın eski defterleri açması
anlayışıyla istenen bu vergiyi nasıl
karşılıyorsunuz?
İki:
Doğal gaza 2010 yılında yüzde 25 zam yapılacağına
ihtiyaç duyulacağı Enerji Bakanı tarafından
açıklanmıştı. Sabah oturumunda -tabii, diğer Bakan
varken olmuştu bu iş- bir soruya verdiğiniz cevapta
Akaryakıt ve doğal gaz zammı otomatik olarak
değişiyor, bizim bir dahlimiz yok. demiştiniz. Yüzde 25 zam
yapılacağının belirtilmesi bir tenakuz değil mi? Bu
zamlar neden kaynaklanıyor, açıklar mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir önceki maddeyle ilgili
Ne yazık ki yetişebildiğimiz soruyu
sormaya çalışalım. Özelleştirme ile cumhuriyetin
kazanımlarını bir bir elden çıkardınız. Buna
bağlı olarak görev zararlarının azalması gerekmez mi?
Ancak, 2008 yılının on bir ayında 8,6 milyar lira olan
görev zararları 2009 yılının aynı döneminde yüzde 74,4
oranında artarak 14,9 milyar liraya çıkmıştır. Bir
taraftan satarken diğer taraftan görev zararlarını
artırmayı nasıl başardınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, soruları zamanım ölçüsünde cevaplamaya
çalışacağım.
Kaç kadroya kaç
kişi alınacak? diye somut bir soru vardı Sayın Köse
tarafından yöneltilmiş. Toplam 85 bin 80 kişi 2010
yılında istihdam edilecek.
Ama bunun
öncesinde, burada konuşma yapan arkadaşlarımızdan bir
tanesinin, ekonomideki başarısızlıkları gizlemek amacıyla
yargıya, kamunun veya devletin diğer organlarına müdahale
edildiği yönündeki değerlendirmeleri vardı. Bunları
gerçekten nesnellikten uzak, özel yaklaşımlar içerisinde,
dayanağı bulunmayan değerlendirmeler olarak niteliyorum. Bunu
ifade etmek isterim.
Diğer bir
soru, işte, gazetelere yansıyan, bir bakanımıza yönelik,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımıza yönelik
olduğu şeklindeki değerlendirmeler çerçevesinde, niye
olağanüstü Bakanlar Kurulu toplanmadı?
Arkadaşlar,
Bakanlar Kurulu bizim İktidarımız döneminde her hafta
toplanıyor. Bakanlar Kurulunun toplanması Türkiyede yedi
yıldır haber konusu olmaz, ama yedi yıldan önce Türkiyede
Bakanlar Kurulunun toplanması haber konusu olurdu. Çünkü, ne zaman
toplanacağı belli değildi.
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Bakanım, onu sormadım
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bir dakika, bir dakika; geliyorum.
MÜMİN
İNAN (Niğde) Başbakan Yardımcısına
karşı bir girişim varsa, bu ciddi bir iştir.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bir saniye müsaade ederseniz, geliyorum.
BAŞKAN
Sayın İnan
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yani, Bakanlar Kurulunun ne zaman
olağanüstü toplanacağını elbette ki Bakanlar Kurulu takdir
eder. Ama, biz bu konuyu
MUHARREM VARLI
(Adana) Niye sulandırıyorsunuz bunu? Ciddi ciddi cevap vermek
işinize gelmiyor mu sizin?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Biz bu konuyu görüşmüş, müzakere
etmişiz. Yargının elindedir, devam ediyor.
MUHARREM VARLI
(Adana) Bunu söyleseniz olmuyor muydu yani! Gazetelerde haber oluyordu,
bilmem ne
Ne gerek var bunlara!
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Siz, benim görevimi tayin ve takdir etme
yetkisine sahip değilsiniz.
MUHARREM VARLI
(Adana) Siz de görevinizi düzgün yapın o zaman Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Siz sorunuzu sordunuz, ben cevap veriyorum
size ve vereceğim.
MUHARREM VARLI
(Adana) Siz de görevinizi düzgün yapın o zaman.
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Ne bağırıyorsun ya!
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben cevap vermekte özgürüm, siz de soru
sormakta özgürsünüz.
MUHARREM VARLI
(Adana) Gel kes!
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bunu bilmemiz gerekir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın Vural
Lütfen arkadaşlar
MUHARREM VARLI
(Adana) Kim o bağırma diyen? Gel kes, gel!
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Dolayısıyla, konuyu devlet
yönetim şeması içerisinde yetkili ve görevli birimler takip ediyor.
BAŞKAN
Arkadaşlar
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Göreceğiz sonradan, ne var, ne olup
olmadığını göreceğiz.
Diğer bir
soru: Uzman maaşlarıyla ilgili tasarı Meclise gelecekti
kasım ayı sonuna kadar, ne durumda diye bir soru yöneltildi.
Bu konuyla
alakalı çalışmamız son aşamada. Bu hafta sonu
yetiştirebilirsek, tasarıyı pazartesi Bakanlar Kuruluna
sunacağız. Bakanlar Kurulunun kabul etmesi hâlinde, imza ikmal
edildikten sonra Genel Kurula gelecektir. Ama şunu ifade edeyim: Yani,
bütün uzman maaşlarının eşitleneceği şeklinde bir
tasarım kesinlikle söz konusu değil. Kamu idarelerinde
uzmanların çok farklı maaş aldıkları bir vakıa,
biz bunları belli bir zaman dilimi içerisinde eşit duruma
getireceğiz. Yani, siz hepsini yukarıya çekemezsiniz, hepsini
aşağıya da indiremezsiniz. Bir skala belirleyeceğiz, ama
onu elbette ki burada sizler yapacaksınız, yüce Meclis onu kanunlaştıracak.
Ona göre bu sorunu çözmüş olacağız.
2008 ve 2009
yıllarında gelir fazlası veren iller hangileri? diye soru
sorulmuş.
2008
yılında Ankara, Antalya, Bursa, Hatay, Mersin, İstanbul,
Kocaeli, Muğla; 2009 yılında Ekim sonu itibarıyla Ankara,
Antalya, Bursa, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Muğla.
Araçlarla ilgili
sorulan soruya da vereceğimiz cevap şu: Binek otomobillerde
uygulanacak vergi oranlarının belirlendiği 2003 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararının iptaline yönelik TÜKODER tarafından açılan
davada Danıştay 7. Dairesi 2008 tarihli kararıyla söz konusu
Bakanlar Kurulu kararının kısmen iptalini
gerçekleştirmiştir ancak Danıştay Vergi Dava Daireleri
Genel Kurulu Nisan 2009 tarihli kararıyla Danıştay 7. Dairesinin
söz konusu kararının yürütmesini durdurmuştur.
Dolayısıyla bahsedilen Bakanlar Kurulu kararının
yürürlüğü söz konusu olmuştur.
Bu davayla ilgili
esas hakkında henüz karar verilmediğinden 18/6/2004 3/8/2004
tarihleri arasında beyan edilen ÖTV ile kararnameyle belirlenen oranlara
göre hesaplanması gereken vergi arasındaki fark için zaman
aşımına uğraması söz konusu olduğundan ikmalen
tarhiyatlar yapılmıştır. Bu da kamu maliye hazinesini
gözetecek önemli bir davranış biçimidir.
Diğer
sorulara cevap yazılı olarak verilecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Ya otur yerine!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sakin olalım arkadaşlar birbirimize
karşı. Lütfen, istirham ediyorum. Şu anda zaten önerge var
arkadaşlar, oylama yok, lütfen sakin olalım.
Maddeyle ilgili
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 442 Sıra Sayılı 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 21inci maddesinin
Birinci fıkrasındaki
0.057314 rakamının 0.058716;
0.76177 0.780654;
0.018172 0.0186165
şeklinde,
İkinci
fıkrasındaki 3.008 rakamının 3.083 şeklinde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki beşinci ve
altıncı fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Osman
Coşkunoğlu Malik Ecder
Özdemir
Malatya Uşak Sivas
Hulusi
Güvel Orhan Ziya Diren
Adana Tokat
(5) 5018
sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idarelerde çalışan
memur ve diğer kamu görevlileri ile Sosyal Güvenlik Kurumundan her ne adla
olursa olsun aylık ve gelir alanlara 2010 yılı 1inci ve 2nci
yarısında Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek tarihlerde
herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmadan bir defaya mahsus toplam
dörtyüz lira kriz ödemesi yapılır.
(6) Birinci,
ikinci ve beşinci fıkralar kapsamında yapılacak olan
ödemeler için aşağıda gösterilen tertiplerden kamu idareleri
bütçelerine ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
Tertibi
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.7
12.01.31.00-01.1.2.65-1-09.9
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasanın bütçe görüşmelerini
düzenleyen 162nci maddesinin Değişiklik önergeleri, üzerinde
ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur.
hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Memur, emekli,
dul ve yetimlerin krizden daha çok etkilenmelerini önlemek ve krizden
çıkışa katkı sağlamak üzere işbu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN
Gerekçesini dinlemiş olduğunuz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Arkadaşlar, emeklilere bir defalık olmak
üzere 400 lira istiyoruz.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 22nci maddeyi okutuyorum:
Kadroların
kullanımına ilişkin esaslar
MADDE 22 (1)
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşları;
serbest memur kadrolarına 2009 yılında emeklilik, ölüm, istifa
veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının yüzde 25ini
geçmeyecek şekilde açıktan veya diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından
nakil suretiyle atama yapabilir. Bu sınırlar içinde memur
ihtiyacını karşılayamayacak söz konusu idare, kurum ve
kuruluşlardan yükseköğretim kurumları için ilave 4.000 adet,
diğerleri için ilave 21.000 adet atama izni verilebilir.
(2) Hakimlik ve
savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere ve Tıpta
ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği
uyarınca asistan kadrolarına yapılacak atamalar, 657
sayılı Kanunun 53 üncü maddesine göre yapılacak özürlü personel
atamaları, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre
yapılacak askeri personel atamaları, emniyet hizmetleri
sınıfında bulunan kadrolara yapılacak atamalar, 12/4/1991
tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesi
ve 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak
atamalar ile 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunun 22 nci maddesi ve 4/2/1924 tarihli ve
406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun ek 29 uncu maddesi
uyarınca yapılacak personel nakilleri, birinci fıkrada yer alan
sınırlamalara tâbi değildir.
(3) İkinci
fıkrada sınırlamalara tâbi olmaksızın atama
yapılabileceği belirtilen kadrolardan ayrılanların
sayısı birinci fıkrada öngörülen yüzde 25
sınırının hesabında dikkate alınmaz.
(4) Birinci
fıkra kapsamında 657 sayılı Kanunun 59 ve 92 nci maddeleri
uyarınca yapılacak açıktan atamalar için Devlet Personel
Başkanlığından izin alınması zorunludur.
(5) 2/9/1983
tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
eki cetvelde kadroları yer alan yükseköğretim kurumları;
öğretim üyesi dışındaki boş öğretim elemanı
kadrolarına, 2009 yılında emeklilik, ölüm, istifa, nakil,
eğitimin tamamlanması veya başarısızlık sonucu
kurumlarından ayrılan öğretim elemanı
sayısının yüzde 25ini (araştırma görevlisi
kadroları için yüzde 100ünü) geçmeyecek şekilde açıktan veya
yükseköğretim kurumları ile diğer kamu idare, kurum ve
kuruluşlarından naklen atama yapabilir. Bu sınırlar içinde
öğretim elemanı ihtiyacını karşılayamayacak söz
konusu yükseköğretim kurumları için ilave 7000 adet atama izni
verilebilir. İlave olarak verilen atama izninin en az 2.000 adedi
öncelikle 1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Kanun, 17/5/2007 tarihli ve
5662 sayılı Kanun ile 22/5/2008 tarihli ve 5765 sayılı
Kanunla kurulan üniversitelere Yükseköğretim Kurulu koordinasyonunda
Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında yetiştirilmek
amacıyla araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak
atamalarda kullanılır. Bu kadrolara atanacak araştırma
görevlilerinin yurt içinde ve yurtdışında
yetiştirilmelerine, yabancı dil öğretimi ile söz konusu Program
kapsamında yükseköğretim kurumlarına sağlanacak diğer
desteklere ilişkin esas ve usuller Yükseköğretim Kurulu
tarafından belirlenir.
(6) Tıpta ve
Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği
uyarınca araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak
atamalar ile 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere
Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun uyarınca yurt
dışına eğitim amacıyla gönderilenlerden öğretim
elemanı kadrolarına yapılacak atamalar, beşinci
fıkrada öngörülen sınırlamalara tâbi değildir.
(7) Öğretim
üyesi kadrolarından ayrılanların sayısı ile Tıpta
ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği
uyarınca atanmış oldukları araştırma görevlisi
kadrolarından ayrılanların sayısı beşinci
fıkrada öngörülen yüzde 25 veya yüzde 100 sınırının
hesabında dikkate alınmaz.
(8) 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare,
kurum ve kuruluşları ile 5018 sayılı Kanuna ekli (III)
sayılı cetvelde yer alan kurumlar, kadro ve pozisyonlarının
dolu-boş durumu ile bunlarda meydana gelen değişikliklere
ilişkin bilgileri Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarının
son günü itibarıyla düzenleyerek anılan ayları izleyen ayın
yirmisine kadar e-bütçe sisteminde veri girişi yapmak suretiyle Maliye
Bakanlığına bildirirler. Ayrıca bu bilgileri içeren
cetveller, Devlet Personel Başkanlığına gönderilir.
(9) 1/1/2010
tarihi itibarıyla, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye
Kanununun 49 uncu maddesinde belirtilen
oranları aşmış olan belediyeler ve bunların
kurdukları müessese ve işletmeler ile 26/5/2005 tarihli ve 5355
sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 18 inci maddesinde
belirtilen oranı aşmış olan mahalli idare birliklerinin
boş memur ve sürekli işçi kadrolarına yapılacak atamalar
hakkında 5393 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükümleri
uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 22nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlarken sizlere ve ekranları başında bizleri izleyen
yurttaşlarımıza saygılarımı sunarım.
Değerli
arkadaşlar, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının gerekçelerinden biri olarak şöyle denmektedir:
Eğitim, sağlık ve sosyal nitelikli, büyümeyi ve istihdamı
destekleyen harcamalar ile bölgesel gelişmişlik farklarının
azaltılmasına yönelik harcamalara daha fazla kaynak sağlamak.
Sayın
milletvekilleri, şüphesiz bu gerekçeye hiçbirimizin karşı
çıkması mümkün değil ama uygulamalara
baktığımız zaman Hükûmetin bu gerekçeye uygun
davranmadığını da görmekteyiz. Eğer Hükûmet bu
gerekçeye uygun davransaydı geçen sürede devasa bir proje olan GAPı
bitirirdi, GAP bölgesine devlet eliyle sanayi yatırımı yapar ve
bölgedeki istihdamı desteklerdi ama ne yazık ki iktidar, yedi buçuk
yıldır bunu gerçekleştirememiştir.
Bakınız,
son süreçte 89 bin esnaf kepenk kapattı; 950 bin kişinin evine ya da
iş yerine haciz geldi; 2,5 milyon kişi işinden oldu; 7 milyondan
fazla işçi, esnaf ve çiftçi emeklisi açlık
sınırının altında yaşamaya başladı.
Demek ki AKP Hükûmeti döneminde esnaf, işçi, memur, emekli, öğrenci yani
herkes perişan olmuştur.
Sayın
milletvekilleri, hepimiz iyi bilmekteyiz ki işçi Mehmetin oğlu
KDVsi sıfıra indirilen pırlantadan zengin olmadı. Yine,
memur Alinin kızı gümrük vergileri bir gecede
değiştirilerek getirilen mısırları satarak köşeyi
dönemedi. Bir Tekel işçisi AKPye oy verdiği için elini kesti ama ne
hikmetse bakanlarımızdan birinin oğlu Tekelde yönetim kurulu
üyeliğine getirildi.
Değerli
arkadaşlar, keşke emekli Ayşe Teyzenin oğlu da borç
parayla gemicik alabilseydi. Açıkçası halkın üzerine karabasan
gibi çöken kriz Hükûmet üyelerimizin ailelerini gerçekten teğet geçti. Ama
değerli arkadaşlar, Sayın Genel Başkanımızın
da dediği gibi, aynı kriz çiftçinin, işçinin, emeklinin göğsüne
beşli dirgen gibi saplandı. Buradan Sayın Başbakana ve Sayın
Bakana sormak istiyorum: Tekelde işçi olarak çalışırken
4/Cli personel olmayı kabul eder miydiniz? Bu kriz koşullarında
buna razı olur muydunuz? Bunun yanıtını açıkçası
merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, görüştüğümüz tasarının 22nci maddesi
kadroların tahsisi üzerinedir ve çeşitli kamu kurum ve
kuruluşlarına atama izni vermektedir.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin istihdam anlamında en büyük
yanlışı bütçede de kendini göstermektedir. Hükûmet ısrarla
sözleşmeli personeli asli uygulama yapmış, kadrolu personel ise istisna olmuştur.
İktidar bu yanlıştan ve ısrardan bir an önce vazgeçmelidir.
Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak önerimizi sunuyoruz: Ya kadrolu
personel asli yapılmalıdır ya da sözleşmeli personelin
özlük hakları düzeltilmelidir.
Hükûmet
bunları yapmadığı gibi bir de 4/Cyi uygulamaya koyarak
personel rejimini paramparça yapmıştır. Bu durumdan kim
zararlı çıktı acaba? Elbette ki çalışanlar, emekçiler
zararlı çıktı değerli arkadaşlar, onlar mağdur
edildi ve perişan oldular ve perişan olmaya da devam ediyorlar.
Hükûmet Tekel işçilerini 4/C kapsamına alarak tam da bunu
yapmıştır. Bu yetmemiş bir de işçilere Sayın
Başbakan ve bir bakan fırça atmıştır. Hükûmet
hırsını alamamış olacak ki tazyikli su, biber
gazı ve copla bu işçilerin seslerini kesmeye
başlamıştır. Hâlbuki Tekel işçilerinin özlük
haklarına ilişkin çözüm önerileri sunuldu. Tekelde örgütlü olan
Tekgıda-İş Sendikası iki yıl önce Hükûmete üç öneride
bulundu. Bu sürede iki tane bütçe görüştük. Bu sorun çözülebilirdi ama
sümen altı edildi ve görmezden gelindi. Şimdi size soruyorum, hak,
hukuk, adalet bunun neresinde var değerli arkadaşlar?
Değerli
milletvekilleri, bakınız, 2007 yılına kadar AKP Hükûmeti 4
bine yakın bürokrat ataması yaptı. Üstelik, altı yüz
yetmiş bir kritik makam bu süreçte vekâletle yönetildi. İşe
uygun olmayan kişilerin atanmasının yapılması için
Köşkte bir değişiklik olması şarttı. Bu da oldu
ve artık vekâleten atananlar da kadrolara geçirildi. Bu
kadrolaşmanın ise çok ilginç öyküleri bulunmaktadır; hapisteyken
yönetim kurulu üyesi yapılanlar var, çeşitli davalarda sanık
olanlar var, Yargıtayın kamu hizmetlerinden men ettiği 1
kişi var, hayalî ihracat yapanlar ve sahte fatura düzenleyenler var.
Acaba, Hükûmet bu durumu içine sindirebiliyor mu, merak ediyorum. Dinden,
imandan laf açılınca mangalda kül bırakmayanlar bu duruma
nasıl göz yumarlar arkadaşlar?
Değerli
arkadaşlar, devlet böyle mi yönetilir? Bu ülkeye ve bu halka
yazıktır. Siz, hakkında hayalî ihracattan dosya olan bir
kişiyi bürokrat yapacaksınız ama yıllardır alın
teri döken Tekel işçilerini de döveceksiniz. Böyle adalet olmaz, böyle
kalkınma olmaz, böyle demokrasi olmaz!
Sorarım
size, size yapılmasını istemediğiniz uygulamayı bir
başkasına nasıl reva görürsünüz değerli arkadaşlar?
Size, neden AK PARTİ değil de AKP diyoruz sanıyorsunuz?
İşte, bu atamalar ve ülkeye yaptıklarınızdan
dolayı size ak diyemiyoruz maalesef.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmet kadro konusunda bir şey yapmak istiyorsa gelsin
GAP bölgesinde çalışmalar yapsın, bölgede fabrikalar açsın,
bölgede tarımı desteklesin, bir de Teşvik Yasasını
uzatsın bölgede. Ayrıca, GAPın en önemli ayaklarından biri
olan sulamaya da daha çok destek versin Hükûmet. Eğer bunları
gerçekleştirirse GAP bölgesinde, hem bölgeye hem de ülkeye sosyal
barış gelir diye düşünüyorum.
Bakınız,
bu kürsüden konuşan bazı arkadaşlarım Adıyamanda her
şeyi güllük gülistanlık gösterdiler oysa hakikat tam tersidir.
Organize sanayi bölgelerinde 61 fabrika çalışıyor iken bu
yıl içerisinde 4 fabrika kapanmıştır. Üstelik bu 61 fabrika
Teşvik Yasasından aldıkları güçle
çalışıyorlar. Bir hafta sonra bu Yasanın uygulaması
dolacak, sonra ne olacak acaba? 2010 yılında 4 değil 14 fabrika
kapanacak, belki de bu sayı 34 olacak çünkü teşvik paketinde
Adıyaman yanlış bölgeye eklendi değerli
arkadaşlarım. Kendinden daha iyi şartları olan iller
dördüncü bölgedeyken, Adıyaman, maalesef, üçüncü bölgeye alındı.
Ayrıca, kırsal kalkınma kurumu programına da Adıyaman,
katılmayı hak etmişken, yine alınmadı. Bu
haksızlık değil de nedir?
Sayın milletvekilleri,
Hükûmet bilmelidir ki Adıyaman nüfusunun neredeyse yarısı
mevsimlik tarım işçisi konumundadır. Adıyamanda 240 bin
yeşil kartlı yaşamaktadır. Adıyamanda işsizler
ordusuna yalnızca sanayiden değil esnaftan da katılanlar var.
2009 yılı içerisinde tam 418 esnaf kepenk kapatmış.
Teşvikte, GAP yatırımlarında, yol ve köprü
yapımında üvey evlat yerine konulan Adıyamanda esnaf kan
ağlıyor. İlimizde tarım zaten çöktü, tütün üreticileri alternatif
ürün projesi yerleşmeden bitirildi.
Değerli
arkadaşlar, işte Adıyamanın tablosu budur.
Adıyamanda işsizlik çığ gibi büyümektedir.
Unutmamalıyız ki işsizlik ve yoksulluk, ölümün diğer bir
adıdır. Adıyamanda halkın psikolojisi ve sağlığı
bozulmaktadır. Bunun tek sorumlusu ise şu andaki mevcut
iktidardır. Adıyamanın bu tablosunun düzelmesi için iki
yıldır her alanda önerilerimizi yaptık. Tütün konusunda
alternatif ürün projesi yerleşmeden tütün yok edilmesin diye yasa teklifi
verdim ama, maalesef reddettiniz; yetmedi, Tekel işçilerini
kapının önüne koydunuz, 30 bine yakın tütün üreticisini
işsiz bıraktınız, perişan oldular bu tütün ekicileri
ve neticede, bu insanlar, mevsimlik tarım işçisi olmak zorunda
kaldılar.
Hükûmete
soruyorum: Bu mu Adıyamana reva görülenler?
Sayın
Başbakana ve bakanlara sesleniyor ve rica ediyorum: Gelin, birlikte
Adıyamana gidelim, esnafla, iş adamıyla, köylüyle
konuşalım, yollar ne hâldedir gözle görün bir kere. Adıyamanda
ellinin üzerinde köyün yolu yok ve bu kadar köyün de suyu yok. Sordunuz mu bunları
birkaç kez, gördünüz mü buraları? Şu anda Adıyaman
Gölbaşı, Adıyaman Çelikhan üzerinden Malatya yolu, Kahta yolu ne
zaman bitecek diye merak ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, hayal ve aldatmaca artık Adıyamanlıların
karnını doyurmuyor. Adıyamandaki su kaynakları hiçbir ilde
yok iken acaba Adıyamanda sulu tarım neden yapılamıyor?
Bakınız, Adıyaman için hayati değere sahip iki baraj
projemiz var ancak yapımı karınca hızında ilerliyor.
Adıyamanda bunlar yaşanırken nasıl olur da Adıyaman
için pembe tablo çizilir anlamak imkânsızdır. Bir
Adıyamanlı olarak bunları anlatırken büyük üzüntü
duyuyorum.
Değerli
milletvekilleri, kadrolaşma hırsı Hükûmetin gözünü o kadar
karartmış ki Tekel işçileriyle birlikte milletvekilleri
işkenceye maruz kalıyorsa ve Sayın İçişleri
Bakanı görevde kalabiliyorsa gidişat yanlış yönedir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidarı defalarca kez uyardık, yine
uyarıyoruz:Yanlış yolda ilerliyorsunuz, bu ülkeyi perişan
ediyorsunuz. Keşke sosyal devletin gereği olarak yaşanan,
ekonomik gerçekliği yansıtan, sorunlara çözüm bulan bir bütçe
yapsaydınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köse, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef
ülkemiz bu iktidarın sayesinde tarihin en ağır ve tehlikeli
ortamına doğru hızla ilerliyor, güzel ülkemizin insanları
yalnızlaştırılıyor. Her şeye rağmen hangi
etnik kökenden, hangi mezhepten olursak olalım hiç önemli değil,
yeter ki yüreğimizde insan aşkı olsun, beyinlere demokrasi ve
hoşgörü tohumları serpilsin.
Hükûmet
yaptığımız uyarılara kulak asmasa da 2010
yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diler, sözlerime son verirken yüce heyetinizi sevgi ve
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoy.
Buyurun
Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 22nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yedi yıllık AKP dönemi
kamu personeli açısından kâbusa dönüşmüştür. Öncelikle ve
özellikle sözleşmeli personel istihdamı, Hükûmetiniz döneminde
Anayasa ve 657 sayılı Yasaya aykırı olarak
yaygınlaştırılmıştır. Medyaya
yansıdığı kadarıyla, Hükûmet özel sektörden yönetici
transfer edecekmiş. Arkadaşlar, kamuda yönetici bulamadınız
mı? Sayın Sezer döneminde teklif ettiğiniz atamaların kabul
edilmemesinden şikâyet ediyordunuz, Sayın Gül seçildikten sonra bu
şikâyetiniz ortadan kalkmadı mı? Ancak AKP Hükûmetinin
Sayın Sezer döneminde reddedilen atamaları baypas etmek için
başvurduğu vekâleten atama yöntemi Sayın Gül döneminde artarak
devam etti. Vekâleten atamaların artarak sürdürülmesine Hükûmetçe niçin
ihtiyaç duyulduğunu tam olarak bilemiyoruz fakat bizce bunun bir tek
sebebi var: Kamu görevlilerini devletin değil Hükûmetin memuru
kılmak, vekil yöneticilerin kafasında Demoklesin
kılıcını sürekli sallayarak hukuksuz işlemlerinize
onları alet etmek. Bazı kurumlarda aynı göreve aynı anda
hem asil hem vekil yönetici atanmaktadır. Bu durum, AKP
kadrolaşmasının geldiği son noktadır.
Kamu görevlilerinin sendikal
haklarını ILO standartları temelinde düzenlemekten
kaçınıyorsunuz, kamu görevlileriyle imzaladığınız
mutabakat metni hükümlerini yerine getirmeyerek kanuna aykırı
davranıyorsunuz, Uzlaştırma Kurulunun verdiği hiçbir
kararı kabul etmiyorsunuz, tüm kararları tek başınıza
veriyor ve sorunları çözmek yerine derinleştiriyorsunuz. Kamu
personelinin maaş adaletsizliğini giderme yönünde çalışma
yapmıyorsunuz. Bu da maaşı düşük olan kurumlardan yüksek
olan kurumlara nakil talebini artırıyor. Bu
sıkıntıları siz daha iyi biliyorsunuz ancak gerekli
düzenlemeleri bir türlü yapmıyorsunuz.
Bir başka
konu: Hükûmetiniz özürlü ve terörle mücadele mağdurları için yasada
ayrılan istihdam oranlarına riayet etmiyor. Zaten 2008
yılında çıkardığınız istihdam paketiyle,
eski hükümlü ve terör mağdurlarının özel sektörde
çalıştırılma zorunluluğunu
kaldırmıştınız ve siz yasada açıkça
tanımlanan zorunluluklara riayet etmeyen kamu kurumları hakkında
da bir işlem yapmıyorsunuz. Özürlü istidamı konusunda
gereğini yapmayanlar için özel-kamu ayrımı
yapılmaksızın 4857 sayılı Kanunun 101inci maddesinde
tespit edilen cezai hükümler niçin uygulanmıyor.
Ülkemizde kamu
çalışanlarının yaşadığı en büyük
sorunlardan biri de personel yetersizliğidir. Her ne kadar aksi iddia
edilse de bugün resmî veriler incelendiğinde kamu
çalışanlarının sayısının yeterli
olmadığı görülmektedir. OECD verilerine göre bir kamu çalışanı
Avusturyada ortalama 18, Kanadada ve Fransada 12, Finlandiyada 9,
Almanyada 18, Hollandada 19, Amerika Birleşik Devletlerinde 13
kişiye hizmet verirken Türkiyede kamu çalışanı
başına 32 kişi düşmektedir. Bu durumda kamu
çalışanları bir çok kurumda iş yoğunluğu içinde
kalmaktadır.
Diğer bir
husus, kamuda kalifiye personel istihdamının özendirilmesi konusudur.
Adama göre iş mantalitesinden vazgeçilerek ülkemiz gerçeklerinin tespit
edilmesi ile piyasa ve çağın ihtiyacına göre eleman temini
cihetine gidilmelidir. İstihdamla ilgili planlamalar ciddiyet arz etmeli,
kamu ileriye dönük olarak piyasayı analiz edebilecek personel istihdam
etmelidir. İşe alayım
sonra yetiştireyim. uygulamasından vazgeçilerek emek, sermaye, para,
mal ve hizmet piyasalarının ihtiyacı olan kalifiye personel
mutlaka bulunmalıdır. Mesela
devlet, yetiştirmek üzere yurt dışındaki çeşitli
kuruluşlara elaman göndermektedir ancak dışarıda
yetişen, konusunda uzmanlaşan bir personel ülkemize döndüğünde
gerek birikimi gerekse de ücret konusunda tatmin edilmediğinden kamudan
ayrılmaktadır. Devlet bir insanı önce yetiştiriyor, sonra
imkânları müsait olmadığı gerekçesiyle bırakmak
zorunda kalıyor.
Kıymetli
arkadaşlar, bir insan kolay yetişmiyor. Ekonomideki en kıt
kaynak elamandır. En iyi yatırım insana yapılan
yatırımdır. Kaynak israfını onaylamıyoruz ama
yetişmiş insan kaynağı israfını hiçbir
şekilde onaylamıyoruz.
Memur
sayısının az olmasının yanı sıra illere göre
memur dağılımı açısından da Türkiyede sorunlar
yaşanmaktadır. Hayat pahalılığının daha
yoğun hissedildiği, ulaşımın güç ve ev kiralarının
yüksek olduğu illerde kadro boşluğunun bulunması; buna
rağmen hayat şartlarının daha kolay olduğu bazı
bölgelerde ise yoğun bir kadro fazlası kamu çalışanının
bulunması devletin hizmetlerinde aksamalara yol açmaktadır. Devlet Personel
Başkanlığına göre Türkiyedeki memur kadrolarının
yüzde 30a yakını boş durmaktadır. Ancak, siz,
sözleşmeli personel istihdam ederek, taşeron şirketler
kullanarak, özelleştirmeler yaparak âdeta kamu hizmetinden kaçıyorsunuz.
Başka ne
yapıyorsunuz? Memur alımlarında yaş
sınırlaması uyguluyorsunuz. Bir kısım kariyer
mesleklerinde 657 sayılı Yasada bulunmayan yaş koşulunun
kurumların kendi yönetmelikleri ile düzenlemelerini bir nebze olsun anlayışla
karşılayabiliriz. Ancak diğer kamu görevlilerine yaş
sınırı getirilmesi kesinlikle kabul edilemez. Biz, bu konuda sınav prosedürünü tamamlayan
öğretmenlerle ilgili olarak, diğer şartları
taşımaları kaydıyla yaş sınırlandırmalarının
kaldırılması için önerge verdik. Önergemize desteğinizi bekliyoruz.
Ayrıca,
diğer bir önergemizde, istifa eden araştırma görevlilerinin
yerine yapılacak atamalarda tanınan iznin öğretim görevlilerine
de tanınmasını içermektedir. Meslek yüksekokulları ve
yeterli öğretim üyesi bulunmayan lisans bölümlerinde ders verecek
öğretim elamanı sıkıntısı
çekildiğinden, bu konuda da
önergemize desteğinizi bekliyoruz.
Beni sabırla
dinlediğiniz için hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Paksoy, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak.
Buyurun
Sayın Başak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN
BAŞAK (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi
Bütçe Kanunu Tasarısının 22nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinize
ve şu anda TRT 3 aracılığıyla bizi evlerinde izleyen
tüm vatandaşlarıma saygılarımı, sevgilerimi sunmak
istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 22nci madde kamu personeline ilişkin hükümleri
içermekte. Tabii, bu maddenin içerisinde birçok önemli husus var, birçok önemli
nokta var ama bunların içerisinde bence en önemlisi, aydınlık
yarınların Türkiyesi için en önemli hususlardan biri üniversitelerin
5 bin adet yeni öğretim görevlisi, araştırma görevlisi personeli
istihdam etme hususunun 7 bine çıkarılması ve daha önce 500 olan
öğretim görevlisi sayısının da 2 bine
çıkarılmasıdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bütçeler neden yapılır ben bunu sizlere sormak
istiyorum. Eğitimdeki, sağlıktaki iller arasındaki
dengesizliği, bölgeler arasındaki kalkınmışlık
farkını ortadan kaldırmak için yapılır değil mi?
İşte Adalet ve Kalkınma Partisinin bu 8inci bütçesini
görüşmekte olduğumuz 2010 yılı malî bütçesinin de
başarısının temelinde emin olun bu husus yatmaktadır.
Bizler ne
diyorduk? Doğu ve Güneydoğu geri kalmış. diyorduk
değil mi? Doğu ve Güneydoğuda eğitim sorunu var.
diyorduk. Doğu ve Güneydoğuda sağlık sorunları var.
diyorduk. Doğu ve Güneydoğuda işsizlik ve göç var. diyorduk.
Peki, bu Doğu ve Güneydoğudaki işsizliğin, göçün,
eğitim sorunlarının, sağlık sorunlarının
cezasını Türkiyenin 81 ili 72 milyon vatandaşımız
birden ödemiyor muyduk? Nasıl ödüyorduk? İş bulamayan benim
Diyarbakırdaki kardeşim, Şanlıurfadaki kardeşim
İstanbula göç etmek zorunda kalıyordu, Ankaraya göç etmek zorunda
kalıyordu. Peki ne oluyordu? Çarpık kentleşme oluyordu
saygıdeğer milletvekilleri, kapkaç oluyordu, terör oluyordu.
İşte, peki, vatandaşın karşısına
çıkıp oy isteyen insanlar, bunları çözmekle mükellef
değiller mi? Geçmişteki siyasi iktidarlar dâhil biz başta olmak
üzere bunun için geldik diyoruz ve sekiz yıldır gece demeden gündüz
demeden Sayın Başbakanımızın önderliğinde emin
olun bu bahsettiğimiz hususların sadece Güneydoğuya değil,
sadece Şanlıurfaya değil, Türkiyenin 81 iline
yayılması için çalışıyoruz saygıdeğer
milletvekilleri.
Bakın, benim
seçim bölgem için GAP çok önemli. GAPa ne yaptığımızı
ben yıl bazında istatistikleri belirterek özellikle söylemek
istiyorum. Yıl 1999. Hatta evveliyatına gidelim, yıl 1996:
yatırım bütçesi içerisinde GAPa ayrılan yüzde, yüzde 5,9.
Yıl 1999, artması lazım değil mi? Kaynaklarımız
artıyor, insanlarımızdan vergi topluyoruz ama 1999da maalesef
5,9a düşmüş. 2001 Yılında -o krizi hatırlatmak
istemiyorum ha- krizin kolay aşılması için emeği geçen
herkese ben teşekkür etmek istiyorum -krizi yaratanları burada
söylemeyeceğim- kolay atlatılmasında emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AK PARTİ iktidara gelmiş, bu GAPa genel bütçe
içerisinden ayrılan payı artırmaya başlamış.
Yıl 2006, yatırım bütçesinde GAPa ayrılan para,
Şanlıurfaya, Diyarbakıra, Tunceliye, Batmana, Mardine
ayrılan pay 2006da yüzde 7,2ye çıkmış
saygıdeğer milletvekilleri.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Gaziantepe ne kadar, Gaziantepe?
RAMAZAN
BAŞAK (Devamla) Yıl 2009, biz yetmiyoruz,
Başbakanımızın önderliğinde çalışmaya devam
ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki GAPa yapılan her yatırım, sadece
Doğu ve Güneydoğudaki işsizliği bitirmeyecek,
İstanbuldaki moda atölyelerine kumaş olarak girecek; Antalyadaki
otellerin elektrik enerjisi olarak girecek saygıdeğer
milletvekilleri. 2009 da yetmiyor. 2009da yüzde 12ye
çıkmışız. Yetmiyor diyoruz bölge milletvekilleri;
Sayın GAPtan sorumlu Devlet Bakanımızı, Maliye
Bakanımızı sıkıştırıyor,
Başbakanımızdan ricada bulunuyoruz ve 2010 yılında
yüzde 14,4e ulaşıyoruz saygıdeğer milletvekilleri.
MUSTAFA ÜNAL
(Karabük) Bravo!
RAMAZAN
BAŞAK (Devamla) Bakın, GAP Türkiyenin geleceği dedim.
Milletvekili olduğum ilk günden bu yana, Doğu ve Güneydoğuda
bulunan yer altı ve yer üstü hazinelerinin sadece
Şanlıurfanın hizmetine değil, sadece Doğu ve
Güneydoğunun hizmetine değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
RAMAZAN
BAŞAK (Devamla)
Türkiyedeki herkesin hizmetine sunulması için
çalışıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, GAP biterse ne olur biliyor musunuz? Hacettepe
Üniversitesinde, Karadeniz Teknik Üniversitesinde okuyan genç kardeşim 2
misli burs alacak. GAP biterse ne olur biliyor musunuz? Emeklilerin cebine ki
yakında tasarısını hazırlıyoruz inşallah- ek
prim vermek olacak. Bugüne kadar GAPa yatırılan para
yaklaşık olarak 18 milyar dolar. GAP bitmedi. Şu ana kadar
GAPın elektrik enerjisi olarak bu ülkeye sağladığı
katkı 20 milyarın üzerinde. Tam olarak bittiğinde -ki hedefimiz
içerisinde, yaklaşık olarak 2012de bitireceğiz- iki yılda
bir GAP bitireceğiz, bu ülkeye GAP hediye edeceğiz.
Sözü fazla
uzatmayacağım, 2010 yılı bütçesinin bu ülkenin
kardeşlik ortamına, birlik beraberliğine, daha doğrusu 72
milyon insanın aydınlık yarınlarına katkı
sunması temennisiyle, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başak.
Şahsı
adına Tekirdağ Milletvekili Necip Taylan.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECİP TAYLAN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 22nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu madde kadroların kullanımına ilişkin
esasları düzenleyen, aslında her bütçe kanununda var olan bir madde,
yıllardan beri var ancak zaman zaman bazı oranlar ve rakamlar
değişiyor.
Tasarımızı
kısaca ifade etmek gerekirse, 2010 yılı bütçemizde, 2009
yılı bütçemizde de olduğu gibi, emeklilik, ölüm, istifa ve nakil
sonucu ayrılan memurların yüzde 25i kadar bir kadronun açıktan
atanması ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından nakil
suretiyle kullanılabilmesi öngörülmektedir. Bununla beraber,
kadroların yetersizliği durumunda üniversitelerimize 4 bin diğer
kamu kurumlarına da 21 bin ilave kadro imkânı
sağlanmaktadır.
Ayrıca,
önceki bütçelerden farklı olarak tasarımızın kadro
kullanımını düzenleyen 22nci maddesinin ikinci
fıkrasında yaptığımız bir ilaveyle
tıbbın yanında diş hekimliğinde Uzmanlık
Eğitimi Yönetmeliği uyarınca asistanlık kadrolarına
yapılacak atamalar ve 657 sayılı Kanunun 53üncü maddesine göre
yapılacak özürlü personel atamaları yüzde 25lik kadro
sınırlamasının dışında tutulmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz imkânlar ölçüsünde
elinden gelenin en iyisini yapma gayreti içindedir. Çağdaş medeniyet
seviyesinin üzerine çıkabilmek, ülkemizin kalkınma ve milletimizin
refahı için her şeyden önce insana, eğitime ve bilime
yatırım yapmak zorunda olduğumuzun farkındayız. Bu
amaçla Hükûmet olarak çağımızın gerektirdiği dinamik
sürece uygun, kendisini yenileyen, toplumun ihtiyaçlarına duyarlı,
ülke insanını daha fazla dikkate alan, ona yön verebilen, bilimsel ve
teknolojik gelişmeleri yakından takip eden,
çağımızın istihdam anlayışı ve felsefesiyle
uyumlu mezunlar yetiştiren, her kademede çağdaş bir eğitim
ortamı hazırlama çabası içindeyiz.
İktidarımızda
bütçeden en büyük pay, eğitim ve öğretime ayrılmaktadır.
Bu, zannediyorum Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bizim
İktidarımıza nasip olan bir durumdur. 2002de 7,5 milyar TL olan
millî eğitim bütçemiz, 2010 yılı için 28 milyar 240 milyon TL
olarak öngörülmüştür. Tabii, eğitimde yüksek- öğretmin ve
üniversitelerimizin önemi çok büyük. Bu alanda da 2002 yılında 2,5
milyar TL olan yükseköğretim bütçemiz, bugün 9,5 milyara
yaklaşmıştır. Bunlara ilave olarak, kamu ARGE bütçesi 2002
yılında 57 milyon TL iken, bugün 2 milyar 25 milyon TLye,
üniversitelerimizin ARGE bütçesi de 86 milyon TLden 480 milyon TLye
ulaşmıştır.
Bilim ve
düşünce alanında mesafe alabilmek, günümüz teknolojik ve sosyal
gelişmelerini milletimizin hizmetine sunabilmek için, ülkemizin millî
birlik, beraberlik, huzur ve mutluluğu için samimiyetle ve canla,
başla çalışan bir İktidarımız vardır. 40
ilde 76 üniversiteyle aldığımız ülkemiz, Hükûmetimiz
döneminde 81 ilimizi de üniversiteye kavuşturmuştur. Bugün 139
üniversitemiz, 100 bin civarında öğretim elemanımız, 3
milyon civarında da öğrencimiz mevcuttur. Her bir üniversitemiz
kuruldukları şehirlerin gelişmesine sosyokültürel ve ekonomik
açıdan ciddi katkılar sağlamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, 2010 yılı bütçemiz, üniversitelere personel ve
kaynak desteği sağlayan, bilime, araştırmaya önem veren, bu
yöndeki çalışmaları destekleyen bir bütçedir. Bu bütçe,
öğretim elemanı ihtiyacının hızlı bir
şekilde karşılanabilmesi amacıyla, 4 bin memura ilave
olarak 7 bin yeni kadro için atama izni vermektedir. Kendi seçim bölgem olan
Tekirdağdan kısa bir örnek verecek olursam: 2006 yılında
kurulan Namık Kemal Üniversitemiz bünyesinde tıp, fen-edebiyat,
mühendislik
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Taylan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NECİP TAYLAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
iktisadi idari
bilimler ve ziraat fakültesi olmak üzere 5 fakülte, 3 enstitü, 2 yüksekokul, 11
meslek yüksekokulu, 14.826 öğrenci ve 600 personelle eğitimine,
öğretimine devam etmektedir. 2006 yılında kurulan
üniversitemizin 2007 yılında 148 olan öğretim üyesi
sayısı 2009da 218e, öğretim yardımcıları
sayısı da 202den 246ya ulaşmıştır. Bugün, 750
öğrencimizin yüksek lisans ve doktora eğitimine devam ettiği
üniversitemizin 2010 yılı bütçesi, yüzde 20lik bir artışla
59 milyon TLye ulaşmıştır.
Sözlerimi
tamamlarken değerli milletvekilleri, bütçenin hazırlanmasında
emeği geçenlere, siz değerli milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür eder, 2010 yılı bütçemizin ülkemize,
halkımıza, milletimize hayırlı olmasını diler,
herkese saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taylan.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
OECD işsizlik sıralamasında ülkemiz ne yazık ki 2nci
sırada yer almaktadır. Ayrıca, Türkiye, OECD genelinde
işsizlik artış hızının en yüksek olduğu
ülkeler arasında yer almaktadır. AKP iktidarları iddiasında
ülkemizi teğet geçen ekonomik kriz nedeniyle özel sektörün binlerce
işçi çıkardığı ve küçülmeye gittiği bu dönemde
kamu kurumlarının da özelleştirilmesi sonucunda işsiz kalan
on binlerce vatandaşımız ve ailelerinin işsizlik sorununa
çözüm için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bugün jandarma komutanı bir üsteğmenimizin ödeyemediği kredi
kartı borcu nedeniyle beylik tabancısı ile görev yerinde
canına kıydığı haberleri benzer durumdaki pek çok
vatandaşımızı ve ailesini endişe ve üzüntüye sevk
etmiştir.
Özellikle sormak
istiyorum: Son iki yıl içerisinde kredi kartı ve diğer
borçlarından dolayı canına kıyan
vatandaşlarımızın sayısı nedir? Kredi kartı
borçlarına ferdî krediler, konut kredileri ve SGK prim borçları da
eklendiğinde her bir vatandaşımıza düşen ortalama borç
yükü nedir? 2010 yılı içerisinde ödenemez duruma gelen ve gelecek
olan söz konusu borçlarla ilgili olarak köklü bir çözüm ve
yapılandırma düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
görüşmekte olduğumuz madde özellikle araştırma görevlisi
kadrolarının daha çok yeni kurulan üniversitelerde
kullanılmasını öngörmektedir. Ancak eskiden kurulmuş birçok
üniversitemizde araştırma görevlisi kadroları dolmuş ve
birçok bölümde uygulamalı dersler kadro yetersizliği nedeniyle
yapılamaz hâle gelmiştir. Dolayısıyla öngörülen
kadroların bir kısmının eskiden kurulmuş
üniversitelerimize ayrılması sağlanabilir mi? Bu konudaki
düşüncenizi öğrenebilir miyim?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: Tokat ili için TÜİK, işsizlik oranını 5,9 olarak
açıklamıştır. Ancak Tokatta, Tokat ilinde her gün
işletmeler, iş yerleri kapanıyor. İnsanlar işsiz
kalıyor. Bilhassa üniversite mezunları arasında büyük
işsizlik var. İnsanlar işsizlik dolayısıyla
Tokatı terk edip başka illere göç ediyorlar, nüfus devamlı
olarak düşüyor ancak işsizlik oranı bu durumla ters
düşüyor. Acaba, TÜİK sizce doğru bir istatistik mi yaptı,
yoksa bir yerde bir yanlış, bir eksik mi var? Gerçeği
söylemezseniz, Tokatlı Herkesin çocuğu işe girdi, benim çocuğum
işsiz kaldı. diye siyasilerin karşısına gelecektir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Personel
giderlerinde artış yüzde 7,2 oranında öngörülmesine, enflasyon
hedefi de yüzde 5,3 olarak öngörülmesine rağmen, memura yüzde 2,5 artı
yüzde 2,5 zam teklif edilmesi, kamu çalışanlarına
karşı Hükûmetin tutumunu ortaya koymuştur.
Şimdi, kriz
dönemlerinde piyasanın canlanması için tüketimin
artırılması gerektiği ortada değil mi? Nakit
girişi açısından soruyorum. Bu da en hızlı ve
sağlıklı, kamu harcamalarının
artırılması, aynı zamanda buna bağlı olarak da
kamu çalışanlarının ücretlerinin artırılması
sonucunu doğurmaz mı? Yoksa kamu çalışanları
bankalardan kredi alarak mı yani borçlanarak mı hedefi
gerçekleştirecektir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bukan
AHMET BUKAN
(Çankırı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
5.500 adet eski
üniversitelere ait ilan edilmemiş ve atama yapılmamış
akademik kadro bulunmaktadır. Yeni üniversiteler için bütçeden ödenek
ayrılan 7 bin kadro eski atama yapılmamış kadroları
içeriyor mu içermiyor mu?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bukan.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Birinci sorudan
başlayacağım. Değerli arkadaşlar, işsizlik bütün
dünyada yükseliyor. Küresel krizle birlikte, maalesef, kaçınılmaz
olarak birçok ülkede işsizlik oranları 2ye
katlanmıştır. Yine, müsaade ederseniz bir iki örnek vermek
istiyorum.
Bakın, kriz
öncesi 2007 yılıyla 2009 yılı sonunu İşsizlik
oranlarında kaç puanlık bir artış var? diye
karşılaştırmam gerekirse: Bakın, Amerikada yüzde
4,6dan yüzde 10a. Hadi vazgeçtik bazı çok aşırı ülkeleri
yani Letonya, Litvanyayı ülke olarak kabul etmeyen
arkadaşlarımız var. İrlandada yüzde 4,6dan yüzde 12ye.
İzlanda, vazgeçelim ondan da o da bir kriz ülkesi, İngiltere mesela,
yüzde 5,4ten yüzde 8in üstüne; Macaristanda yine yüzde 9,9un üstüne; Güney
Afrikada
Yani ben, sizi çok fazla da rakamlara boğmak istemiyorum ama
bütün dünya aşağı yukarı
Bakın, ben Çindeydim
yazın, yanlış hatırlamıyorsam eylül ayıydı,
Çine gittim, Maliye Bakanıyla bir araya geldik, dedim ki: Siz krizden
fazla etkilenmediniz, büyümeniz çok yüksek seyrediyor. Sorma
dedi 20
milyon
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakanım, bunlar bizi ilgilendirmiyor
ki. Siz ne yapacaksınız, bunu bir söyleyin.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Oraya da geleceğim.
Önce bir
şunu tespit edelim: OECD ülkeleri arasında işsizliğin en
hızlı arttığı ülke Türkiye değil değerli
arkadaşlar. En yükseklerden bir tanesiyiz ama en hızlı artan
ülke değil. Bakın, Amerika bizim iki
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bir istisna var.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Şimdi, biz ne yapacağız, oraya
gelelim, önemli olan da bu, değerli arkadaşlar. Biz, her şeyden
önce iki tane istihdam paketi açıkladık. Bu istihdam paketleri
çerçevesinde şu tedbirleri aldık: Gençlerin, kadınların
istihdamı için teşvik getirdik; bu, çok önemli.
İkincisi:
Değerli arkadaşlar, bakın, bu dönemde GAP, DAP, KOP gibi
projelere, kriz dönemi olmasına rağmen daha fazla kaynak
aktardık, 2010 yılında bu kaynakları daha da
artıracağız. Bakın, bunlar istihdam yoğun projeler.
Eğer hakikaten GAP İdaresinin öngördüğü gibi, Devlet Planlama
Teşkilatının öngördüğü gibi örneğin, 1,8 milyon
hektarlık GAP bölgesindeki alan sulanırsa bu proje sonucunda ve
hektar başına beklendiği gibi, hadi bırakalım 3
kişiyi bir kenara, 1 kişi dahi istihdam edilse Güneydoğu
Anadoluya göç olur. Yani Güneydoğu
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Barak Ovası hâlâ duruyor, orada hiçbir şey
yok. On yıldır duruyor, sizden evvel de duruyordu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
Barak Ovası için şu anda çalışılıyor.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, müsaade ederseniz, bir soru sordunuz
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade edin,
konuşalım. Bakın, soru sordunuz.
Değerli
kardeşim, yani Gaziantepte Barak Ovası için de
çalışıyoruz, onu da bilmende fayda var.
Şimdi,
bakın, değerli arkadaşlar, işsizliği çözmenin birkaç
boyutu var. İşsizlik, bakın
Uzun dönemde, eğitimde sadece
Türkiye'nin ihtiyacı olan nitelik değil, dünyanın ihtiyacı
olan meslekler boyutuyla çalışılması lazım. Bu, çok
uzun vadeli bir projedir. İkinci boyutu, orta dönemli çözümler vardır.
İşte burada, GAP, DAP gibi projeler çok önemlidir. Çok kısa
vadede yapılması gereken ve yaptığımız, meslek
edindirme kurslarıdır, staj imkânlarıdır. Bunların
hepsini sağladık değerli arkadaşlarım. Aktif iş
gücü politikaları dediğimiz aktif iş gücü
politikalarını uyguluyoruz şu anda ve inanın, göreceksiniz
bunların etkilerini zamanla.
Şimdi
burada, Türkiyede maalesef işsizlerin yüzde 57si en son rakamı
konuşuyorum- lise altı eğitime sahiptir, lise altı ve
dünyayla rekabet etmek zorundayız. Dünyayla lise altı eğitimle
rekabet edemeyiz. O nedenle de işin eğitim boyutu var, işin
bölgesel kalkınma boyutu var, bir de teşvik boyutu var. Bakın,
yatırım olmadan, üretim olmadan işsizliği biz tabii ki
azaltamayız ve o nedenledir ki bakın, kurumlar vergisini ülkenin
neredeyse büyük bir kısmında yüzde 2ye kadar indiriyoruz, yeter ki
gelinsin, yatırım yapılsın, istihdam sağlansın. O
nedenle, yapılması gerekenlerin hepsini yapıyoruz ama şu
bir gerçek, Türkiyede genç bir nüfus var, Türkiyede tarımdan
kayış var değerli arkadaşlar. Siz de burada iktidarda
olsanız, biz de olsak, bu yapısal sorunlar duruyor. Mesleksizlik
önemli bir yapısal sorundur. Onun için, olaya o şekilde bakmak
lazım.
Kredi kartı
borçlarıyla ilgili olarak
Vaktim var
mı Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Otuz saniyeniz var.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
burada da en kalıcı çözüm, tabii ki finansman maliyetini
aşağıya çekmektir. O nedenle bu bütçeyi bu şekilde
hazırladık. Faiz hadlerini eğer biz tek haneye yakın, yüzde
10lara yakın bir seviyede tutarsak kredi kartı kullananların
faiz ödeme yükü ciddi bir şekilde aşağı gelir,
aşağıda kalır. Bu önemli bir boyuttur ama şunu da
söyleyeyim, bunu söyledim diye de eleştiriliyorum, ben sadece diyorum ki:
Bakın, Türkiye eğer başka ülkelere göre avantajlı bir
konumdaysa hane halkının, vatandaşların finans sektörüne
olan borcu nispi olarak -bakın nispi olarak- düşüktür. Yani,
karşılaştırma için söylüyorum, öbür ülkeler için 2008-2009
rakamı yok: 2007 yılında örneğin, Türkiyede hane
halkı borcunun millî gelire oranı yüzde 11di, Doğu Avrupa
ülkelerinde yüzde 27ydi, Batı Avrupa ülkelerinde yüzde 56ydı.
Batının gelişmiş ülkelerinde, İngilterede,
Amerikada yüzde 90ın üzerindeydi. Şimdi faizler düştü. Faizin
düşüşüyle birlikte, eğer hane halkının yükümlülükleri
de öbür ülkelere göre düşükse bu bir miktar rahatlama sağlar ama her
zaman bu aldığı borcu geri ödemede sıkıntıya
düşen, hesabını kitabını yapmayanlar da
çıkacaktır yani bunu da normal karşılamak lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinin ikinci fıkrasına,
Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi
Yönetmeliği uyarınca asistan kadrolarına yapılacak
atamalar, ibaresinden sonra gelmek üzere Maliye Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Gelir
İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının
ilgili mevzuatları uyarınca vergi ve sosyal güvenlik alanlarında
münhasıran teftiş, denetim ve soruşturma görevlerini yerine
getirmek amacıyla ihdas edilmiş kadrolarından yardımcı
ve stajyer kadrolarına yapılacak atamalar, ibaresinin eklenmesini;
anılan maddenin birinci, üçüncü, beşinci ve yedinci
fıkralarında geçen yüzde 25 ibaresinin, yüzde 50 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Mustafa Elitaş Mehmet Ceylan
Yozgat Kayseri Karabük
Fazilet
D. Çığlık Fatoş
Gürkan
Erzurum Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekle
olan 442 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22 nci
maddesinin:
- birinci
fıkrasına "İlgili sınav prosedürünü
tamamladığı halde yeterli kadro bulunmaması sebebiyle
ataması yapılamayan öğretmenler, diğer şartları
taşıması kaydıyla yaş
sınırlandırılmasına tabi olmaksızın
öğretmen kadrolarına atanabilirler." cümlesinin,
-beşinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan parantez içi ifadede
geçen "Araştırma görevlisi" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"ve öğretim görevlisi" ibaresinin
eklenmesini arz
ve talep ederiz.
Mustafa
Kalaycı Oktay Vural M. Akif Paksoy
Konya İzmir Kahramanmaraş
Metin
Ergun Hasan
Çalış K. Erdal
Sipahi
Muğla Karaman İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının
22 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "emniyet hizmetleri
sınıfında bulunan kadrolara yapılacak atamalar"
ibaresinin emniyet hizmetleri sınıfı ile eğitim ve
öğretim hizmetleri sınıfında bulunan kadrolara
yapılacak atamalar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Harun
Öztürk Mustafa Vural Hüseyin Pazarcı
İzmir Adana Balıkesir
Recai
Birgün Ayşe Jale
Ağırbaş Emrehan
Halıcı
İzmir İstanbul Ankara
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
22 nci maddenin
birinci fıkrasında yer alan ve yıl içinde emeklilik, ölüm ve
diğer sebeplerle boşalan öğretmen kadrolarına yüzde 25
oranında atama izni veren düzenleme Milli Eğitim
Bakanlığının ihtiyaçlarını
karşılamaktan uzaktır. Nitekim, bu konuda 2009 yılı
bütçesinde yer alan kısıtlayıcı hükmü aşabilmek için
TBMM 24.11.2009 tarih ve 5927 sayılı kanunu kabul etmek durumunda
kalmıştır.
Önümüzdeki 2010
yılı içinde de parlamentonun benzer bir düzenleme yapma ihtiyacı
ile meşgul edilmemesi için işbu değişiklik önergesi
verilmiştir.
22 nci maddenin
birinci fıkrasında yer alan atama konusundaki kısıtlamadan
muaf tutulanlar, anılan maddenin ikinci fıkrasında
sayılmıştır. İkinci fıkradakiler incelenirse,
öğretmenlerin de emniyet hizmetleri sınıfındakiler gibi bu
gruba dahil edilmesi hem hizmet gereklerine hem de adalete uygun
olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekle
olan 442 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22 nci
maddesinin:
- birinci
fıkrasına "İlgili sınav prosedürünü
tamamladığı halde yeterli kadro bulunmaması sebebiyle
ataması yapılamayan öğretmenler, diğer şartları
taşıması kaydıyla yaş
sınırlandırılmasına tabi olmaksızın
öğretmen kadrolarına atanabilirler. cümlesinin,
- beşinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan parantez içi ifadede
geçen "Araştırma görevlisi" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"ve öğretim görevlisi" ibaresinin
eklenmesini arz
ve talep ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gerekli
sınav prosedürünü tamamladığı halde yeterli kadro
olmaması sebebiyle ataması yapılamayan öğretmenlerin, bu
süre içinde atanmayı beklerken yaşları da ilerlemekledir.
Öğretmen Atama Yönetmeliğinde öğretmen olarak atanabilmek için
öngörülen 40 yaşı sınırı, öğretmen adaylarının
mağduriyetine yol açmakladır. Birinci fıkrada öngörülen
düzenleme ile sınav tarihinde yaş şartını
taşıyanların, atanmaları sırasında 40
yaşını geçmiş olsa bile diğer şartları
taşıması kaydıyla atamasının yapılabilmesi
amaçlanmaktadır.
Beşinci
fıkrada önerilen düzenleme ile de meslek yüksek okulları ve yeterli
öğretim üyesi bulunmayan lisans bölümlerinde ders verecek öğretim
elemanı sıkıntısı sorununun çözümü
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinin ikinci fıkrasına,
"Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi
Yönetmeliği uyarınca asistan kadrolarına yapılacak
atamalar," ibaresinden sonra gelmek üzere "Maliye
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı ve
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının ilgili
mevzuatları uyarınca vergi ve sosyal güvenlik alanlarında
münhasıran teftiş, denetim ve soruşturma görevlerini yerine
getirmek amacıyla ihdas edilmiş kadrolarından yardımcı
ve stajyer kadrolarına yapılacak atamalar," ibaresinin
eklenmesini; anılan maddenin birinci, üçüncü, beşinci ve yedinci
fıkralarında geçen "yüzde 25" ibaresinin, "yüzde
50" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kayıt
dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdam ile
mücadelede başarı kazanılması ve kayıt
dışılığın azaltılması; kurumlar
arası işbirliği ve eşgüdümün sağlanması ve etkin
bir denetim sisteminin oluşturulmasında yatmaktadır. 2008-2010
dönemini kapsayan Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi
Eylem Planı çerçevesinde denetim kapasitesini güçlendirmek ve
yaptırımların caydırıcılığını
artırmak ve bu amaçla denetim kapasitesini geliştirmek bu stratejinin
temel hedeflerinden biri olarak belirlenmiştir.
Bu anlamda,
Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı ve
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığında vergi ve sosyal
güvenlik alanlarında münhasıran teftiş, denetim ve
soruşturma görevlerini yerine getirmekle yetkili ve bu amaçla ihdas
edilmiş kadrolarından yardımcı ve stajyer unvanlı
kadrolarından (maliye müfettiş yardımcısı, hesap uzman
yardımcısı, stajyer gelirler kontrolörü, sosyal güvenlik
müfettiş yardımcısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı müfettiş yardımcısı, iş
müfettişi yardımcısı, vergi denetmen yardımcısı)
boş bulunanlara yapılacak atamalar da konulan bu istisna maddesi ile
bütçe kanunu tasarısında öngörülen sayı
sınırlamaları dışına
çıkarılmaktadır.
Öte yandan Kamu
hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesini teminen
personel ihtiyacının karşılanmasındaki
sorunlarının aşılabilmesine katkı sağlamak
amacıyla anılan fıkralarda geçen yüzde 25 ibareleri, yüzde 50
olarak değiştirilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyen
Kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.58
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.07
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
23üncü maddeyi
okutuyorum:
Sözleşmeli
personele ilişkin esaslar
MADDE 23 (1)
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen
kamu idare, kurum ve kuruluşlarında, 657 sayılı Kanunun 4
üncü maddesinin (B) fıkrası ile 27/6//1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 7 nci maddesinde belirtilen
mevzuat kapsamında, 2009 yılındaki vizeli mevcut pozisyon ve tip
sözleşme örnekleri yeni bir vize yapılmasına gerek
kalmaksızın 2010 yılında kullanılmaya devam olunur. Bu
pozisyonlarda 2009 yılında istihdam edilen personelden, 2010
yılında görevlerine devam etmeleri uygun görülenlerle, mevcut
sözleşme ücretlerine 2010 yılı için mevzuat uyarınca
yapılacak artışlar ilave edilmek suretiyle yeni sözleşme
yapılır.
(2) Kanun,
uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı
programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile
hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için, yılı ödeneğini
aşmamak kaydıyla yapılacak yeni vizeler dışında,
2009 yılı sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir
şekilde aşılamaz.
(3) Belediyeler,
il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve
işletmelerinde, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde
sözleşmeli personel istihdamı mümkün olan hizmetlerde (anılan
maddenin dördüncü fıkrasında sayılan unvanların
dışında olmak ve o hizmet için ihdas edilmiş kadro
bulunmamak kaydıyla kısmi süreli olarak
çalıştırılacak sözleşmeli personel hariç) 657
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre
ayrıca sözleşmeli personel istihdam edilemez.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli
Milletvekili Sayın Tansel Barış.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Yasası
Tasarısının 23üncü maddesi olan Sözleşmeli personele
ilişkin esaslar üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyete
saygılarımı sunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışanların pozisyonları memur,
sözleşmeli personel, geçici personel ve işçi kadroları olmak
üzere dört kategoride toplanmıştır. Bu kategorilerin içerisinde
yer alan sözleşmeli personel hakkında söz almış
bulunuyorum.
Devlet
Bakanlığının açıklamalarına göre, genel ve özel
bütçeli idareler, sosyal güvenlik kurumları, döner sermayeli
kuruluşlar ve kefalet sandıklarına ait kadro ve pozisyonlarda
toplam 2 milyon 181 personelin çalıştığı,
bunların 1 milyon 720 bini memur, 109 bini taşrada olmak üzere, 155
bin sözleşmeli personel ve 75 bin işçi çalışmaktadır.
Bu kategoriler içerisinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
4üncü maddesinin Sözleşmeli personel başlıklı (B)
bendine göre çalıştırılanların içler acısı
durumunu sizlerin takdirlerine sunacağım.
Nedir bu
kısaca 4/B olarak adlandırılan sözleşmeli personel? Kimlere
denir 4/B? Kalkınma planı, yıllık program ve iş
programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart
olan, zorunlu ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek
bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde geçici olarak
sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve
işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir." diye tarif edilmiştir.
Ne güzel. Tarifinden de anlaşılacağı gibi, uzmanlık
isteyen, özel ihtisas bilgisi isteyen işler için iyi niyetle
düşünülmüş bir düzenleme. Uzmanlık ve ihtisas isteyen işler
için düşünülmüş olmasına karşın, AKP
İktidarında, uzmanlık ve ihtisas isteyen işler için 4/B
şeklinde istihdam edilenler, âdeta, çağdaş köle hâline
dönüştürülmüştür.
Yedi
yıllık AKP İktidarında, adalet, liyakat ve kariyer bir
kenara itilerek, devlet memurluğu yerine, herhangi bir hakkı olmayan,
tüm hak ve sorumlulukları birer yıllık uzatmayla
imzaladığı sözleşme metniyle sınırlı kalan,
kadrosu olmayan, işçi de sayılmayan, 4/B şeklinde istihdam
edilen kamu görevlisi istihdamı, âdeta, planlı ve programlı bir
şekilde yaygınlaştırılmıştır.
AKP
İktidarının birinci yılında istihdam edilen 4/B
sözleşmeli personel 4.330 iken aradan geçen yedi yıllık süreçte
bu sayı 155.217yi aşmıştır. Demek ki, AKP
İktidarı, aradan geçen yedi yıllık bu süreç içerisinde 4/B
sözleşmeli personel istihdamında özel bir gayret içinde
olmuştur. AKP İktidarının sözleşmeli personel
çalıştırma ısrarının altında acaba neler
yatmaktadır?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözleşmeli personele
imzalatılan sözleşme maddelerinden sizlere birkaç örnek vermek
istiyorum ve bu durumda AKP İktidarının bu konuya
bakış açısını da sizlerin takdirlerine sunuyorum.
Sözleşme
maddelerinin içerisinde 3üncü maddenin ikinci fıkrasında yer alan
Ayrıca, ilgili kendisine verilen işleri bitirene kadar normal
çalışma saatleri dışında da çalışmak
zorundadır. Normal çalışma saatleri dışında veya
tatil günlerinde yapacağı çalışmalar
karşılığında ilgiliye herhangi bir ek ücret ödenmez.
Daha bitmedi. Kişinin bir ay önce ihbar etmek şartıyla sebep
göstermeksizin sözleşmesi feshedilebilir. Evet, sebep göstermeksizin
deniliyor.
Sayın
milletvekilleri, Anayasamızın 49uncu maddesi ne diyor: Devlet, çalışanlarının
hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını
geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak,
çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli
ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır.
Peki, sayın
milletvekilleri, bu sözleşmelerde hayat seviyesi yükseltiliyor mu 4/B
çalışanlarında? Çalışma barışını
sağlamak mümkün mü? İşsizleri korumak nerede? Tabii ki,
işsizleri korumak derken, bir yıl içerisinde de işsizlere 1
milyon kişi daha eklendiğini de burada belirtmek istiyorum.
Anayasa maddesi
böyle derken, 155 bin kişiye yapılan çağdaş kölelik
muamelesini içinize sindirebiliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
Vicdanlarınız sızlamıyor mu? Ateş düştüğü
yeri yakar elbette. Peki, sayın milletvekilleri, sizin
çocuklarınızın bu ateşin içinde olmasını ister
misiniz? Aynı işi yapan 2 kişiden biri kadrolu, her haktan
yararlanabiliyor, diğeri hiçbir haktan yararlanmayıp köle gibi
çalıştırılıyor değerli arkadaşlarım.
Bu, ayrımcılık değil de nedir? Adalet, hak, hukuk nerede?
Yoksa, sayın milletvekilleri, burada başka bir hesap mı var?
2002
yılında istihdam edilen 4/Bli sözleşmeli sayısı 4.330
iken bu rakam yedi yıllık süreçte 155 bine çıkarıldı.
Niyet, zamanla tüm devlet memurlarını 4/B kategorisine geçirmek mi istiyorsunuz?
Niyetiniz, bu insanları her yıl sözleşme imzalarken
peşinizden koşturtmak mı istiyorsunuz? Yoksa, niyetiniz, bu
insanları baskıyla AKPli yapmak mı istiyorsunuz? 155 bin
4/Bli, 4/Cli toplam 1 milyon seçmen yapıyor. Hesap bu mu
arkadaşlar?
Daha bitmedi.
Değerli arkadaşlarım, eş ve çocuklarının
ağır hastalık geçirmesi hâlinde bile refakat izni hakları
bulunmamakta, otuz günü aşan hastalık izinleri işlem görmezken
bu durum fesih nedeni olabilmektedir, Sözleşmeli personelin istihdam
gerekçesi ortadan kalktı. denilerek hizmet akdi sona erdirilmektedir. Her
yıl sözleşme yenilemek durumumda kalınırken hizmet
sözleşmesi için her yıl damga vergisi ödemek zorunda
kalmaktadırlar. Sözleşmeli personel, aile, çocuk, giyim
yardımı gibi sosyal haklardan faydalanamıyor. Atama ve nakil
hakları, eş durumu tayin hakları, görevde yükselme ve unvan
değişikliği, maalesef bu tip hakları da yoktur.
Değerli
milletvekilleri, 4/Bli personellerin yaşadıkları bu
sıkıntılar kamu hizmetinin verimliliği ve kalitesini de olumsuz
yönde etkilemektedir.
Peki, 4/Cliler
ne hâlde acaba? 4/C statüsünde istihdam edilen geçici personeller ise kamu
kurum ve kuruluşlarında bilfiil çalışan diğer, kadrolu
ve sözleşmeli personelle aynı işi yapmalarına rağmen
maaş ve özlük hakları bakımından onların sahip
olduğu haklara maalesef sahip değiller. Asgari ücret düzeyinde
maaş alan, işten çıkarıldıklarında ise tazminat
hakkı ve güvenceleri bulunmayan 4/Cli personelin özlük ve sosyal
hakları ile ücretleri birkaç maddeden ibaret olan ve insan haklarına
aykırı hükümler içeren sözleşmelerle belirlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu itibarla, kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan fakat mali, özlük ve sosyal haklar bakımından
farklı uygulamalara tabi tutulan 4/B statüsündeki personellerin kadroya
geçirilmesini, 4/Cde çalışanların ise mali, sosyal ve özlük
haklarının iyileştirilmesi için sizlerin de desteklerini
bekliyoruz elbette.
Sayın
milletvekilleri, ben bu duygu ve düşüncelerimle bütçenin ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum ve hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Barış, çok teşekkür ederim.
Şahsı
adına Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan.
Sayın Bukan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET BUKAN
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin sözleşmeli personele
ilişkin esasları düzenleyen 23üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin de bildiği gibi,
Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal hukuk devleti
ferdin huzur ve refahını gerçekleştiren ve teminat altına
alan, kişi ve toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye ilişkilerini
dengeli olarak düzenleyen, özel teşebbüsün güvenlik ve
kararlılık içerisinde çalışmasını sağlayan,
çalışanların insanca yaşaması ve çalışma
hayatının kararlılık içerisinde gelişmesi için sosyal,
iktisadi ve mali tedbirler alarak çalışanları koruyan,
işsizliği önleyen ve millî gelirin adalete uygun biçimde
dağılmasını sağlayıcı tedbirler alan,
adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini yükümlü sayan,
hukuka bağlı, kararlılık içinde ve gerçekçi bir özgürlük
rejimi uygulayan devlet demektir. Yine Anayasa Mahkemesi bir başka
kararında sosyal devlet kavramının şöyle
anlaşılması gerektiğini belirtir: Sosyal hukuk devleti,
güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek
eşitliği, yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir.
657
sayılı Yasa ise önemli projelerin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart
olan, zaruri ve istisnai hâllere münhasır olmak üzere özel bir meslek
bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde
sözleşmeli personel çalıştırılmasına müsaade
etmiştir. Ancak Anayasa ve 657 sayılı Yasaya rağmen
Hükûmetiniz, kamu personelini hukuk devletine yakışmayacak
şekilde sözleşmeli ve kadrolu olarak ayırmakta, yasada istisnai
ve geçici olmak şartıyla izin verilen bu uygulamayı
genelleştirerek sürekli kılmaktadır. Özellikle Millî Eğitim
ve Sağlık bakanlıklarının başını
çektiği bu uygulama tüm kamu kurum ve kuruluşlarında hızla
yayılmaktadır. Anayasada belirtilen biraz önce okuduğum sosyal
hukuk devleti ilkesi bunun neresindedir? Sözleşmeli personel istihdamına
bir göz attığımızda birden fazla pozisyon görmekteyiz.
Hatta Hükûmetinizde, sözleşmeli uygulaması da yeterli gelmemekte,
ücretli öğretmen, vekil ebe, sözleşmeli hemşire istihdamı
yoluna da gidilmektedir.
Özlük ve mali
hakları birbirinden farklı çok çeşitli pozisyonlarda personel
istihdamı neticede kamu yönetiminde kargaşaya neden olmaktadır,
Anayasamızda belirtilen sosyal hukuk devleti tanımına da
uyulmamaktadır. Bizce Hükûmet bunu yaparken tek bir şeyi istiyor, o
da çalışanlara gözdağı vermek, kendi haklarını
savunamayan bir topluluk hâline getirmek ve konuşmayan, düşünmeyen
Ben ne dersem onu yapın, başka bir şeye gerek yok. diyen bir
köleler topluluğu oluşturmak Hükûmetin görevi sayılmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bir defa sözleşmeli personele tayin hakkı
verilmemekte, özellikle eş durumu tayin hakkından mahrum edilen
personelin aile bütünlükleri parçalanmakta, evli olup farklı illerde
çalışan personel eşi veyahut işi arasında tercihe
zorlanmaktadır. Bekâr personel ise bu şartlarda evlenmeye dahi
cesaret edememekte, hiçbir iş gücü kaybına ve maliyet
artışına sebep olmayan becayiş hakkı dahi
sözleşmeli personele tanınmamaktadır.
657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B bendine göre atanan
sağlık memurları ülkemiz genelinde görev yaptıklarında
değişik sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Aynı
kurumda aynı unvanla görev yapan emsali devlet memurlarıyla
aralarında özlük haklarından kaynaklanan farklı uygulamalardan
dolayı mağduriyetler ortaya çıkmaktadır. Bunları
sıralayacak olursak; 4/B maddesine göre yerleştirilen
sağlık memurlarının sözleşmeleri görev
yapacakları kurumlar aracılığıyla
yapılmıştır. Bu uygulama sebebiyle, bazı kurumlarda
idareci konumunda bulunan personelin şahsi inisiyatifleri esas teşkil
eder konuma gelmiştir. Hastaneler arasında uygulama
farklılıkları oluşmuştur.
Gene 4/B
maddesine göre sağlık personelinin atamaları
yapılırken eş durumunun dikkate alınmaması birçok
sorunu yanında getirmektedir.
Sağlık
personeli diğer personellerle aynı haklara sahip olmasına
rağmen, giyecek yardımı gibi birçok mali haklardan da yoksun
bırakılmıştır.
Gene 4/B
maddesine göre yerleştirilen sağlık personelleri doğum
yaptığı zaman doğum izninde görev yaptığı
kurumdan maaş alamamaktadır. Bu konunun düzeltilmesi gerekmektedir.
Yukarıda
kısa maddeler hâlinde ifade ettiğim sorunlar 4/B maddesine göre
atanan sağlık personelinin sorunlarıydı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bukan, buyurun efendim, konuşmanızı
tamamlayınız.
AHMET BUKAN
(Devamla) Şimdi de sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarından
bahsetmek istiyorum.
Sözleşmeli
öğretmenler eş durumundan il emrine veriliyor, eşler aynı
ilde birbirinden uzak yerlerde, farklı ilçelere atanıyorlar.
Sözleşmeli personel otuz günden fazla rapor alamıyor. Sözleşmeli
öğretmenler askerlik işlemlerini öğretmen olaraktan
yapamıyorlar. Sözleşmeli öğretmenlerle kadrolu öğretmenler
arasında mali konularda birçok farklılıklar bulunmaktadır.
Millî Eğitim Bakanı Kadrolu öğretmenlerle sözleşmeli
öğretmenler arasında fark yok. diyedursun, farklılıklar
zaman içerisinde daha da çok netleşiyor, üstelik bu farklılıklar
Bakanlığın kendi tarafından resmî yazıyla da
belgeleniyor.
Bunun yanı
sıra, diğer sözleşmeli personelin sorunlarından da biraz
bahsetmek istiyorum.
Sözleşmeli
personeller arasında da farklı ücretler uygulanmaktadır.
Aynı statüde aynı görevi yapan personel arasındaki ücret
farklılıkları iş barışını zedelemekte
ve Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırılık
teşkil etmektedir. Bu personellere kadro ve terfi imkânı verilmeyerek
görevde yükselme hakkı engellenmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, 2010 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bukan, teşekkür ederim.
Şahsı
adına, Tokat Milletvekili Hüseyin Gülsün.
Sayın Gülsün,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
GÜLSÜN (Tokat) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Maddeyle, 2010
yılında sözleşmeli personele ilişkin esaslar
belirlenmektedir. Hepinizin bildiği gibi, sözleşmeli statüde görev
yapan personel kamudaki istihdamın önemli bir kesimini
oluşturmaktadır. 4Bli olarak da bilinen sözleşmeli personel,
Bakanlar Kurulunca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde, kurumun teklifi ve
Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine
Maliye Bakanlığınca vizelenen pozisyonlarda
çalıştırılan kamu görevlileridir; yine, sözleşmeli
personel çalıştırılmasına ilişkin esaslar
çerçevesinde yürütülmektedir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; personel
istihdamının çok önemli olduğu, ülkemizin geleceği için
kalifiye eleman yetiştirmenin zorunlu olduğu kanaatindeyim. Bu
yüzden, mesleki teknik eğitimle ilgili önemli bir gelişmeyi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Mesleki teknik eğitimde teknik eğitim
fakültelerinin çok önemli bir payı vardır. Yıllarca, endüstri
meslek liseleri, teknik liseler, çıraklık eğitim merkezleri,
kız meslek liselerinin eğitim öğretiminden bu fakülteleri
bitirenler sorumlu idiler fakat 1999 yılından itibaren nereden
geldiğini bilmediğimiz katsayı uygulaması sonucu
sınavla kayıt yapılan meslek liseleri boşalmış,
önü kapatılan bu okullarımız nitelikli öğrenci
yetiştiremez konuma gelmiştir. Sadece öğretmen yetiştirmek
üzere kurulan teknik eğitim fakülteleri mezunlarının ancak yüzde
3ü öğretmen olmuş, yüzde 97si ise farklı yerlerde
çalışmak zorunda kalmıştır. Ancak, ciddi bir teknik
eğitim almalarına rağmen kendilerine ne teknisyen ne tekniker ne
de mühendis unvanı verilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, yaklaşık bir ay önce teknik eğitim
fakülteleri kapatılarak yerine teknoloji fakülteleri kurulmuştur.
2010 yılı itibarıyla eğitime başlayacak olan teknoloji
fakülteleri, günümüz teknolojisini takip ederek ülkemizin geleceğinin
teminatı olan gençlerimizi muasır medeniyetler seviyesinde
oluşturmaya öncülük edecek, atölyede, iş başında uygulama
mühendisi olacaklardır. Teknik eğitim fakülteleri ise 2014 yılına
kadar mevcut öğrencileri mezun edecek ve bundan sonra fiilen
kapatılmış olacaktır. Teknoloji fakültelerini bitiren,
branşlarına göre uygulama mühendisi olacaktır. Böylece tüm
Avrupa ve gelişmiş ülkelerle uyum sağlanmış, akredite
imkânı sağlanmış olacaktır. Peki, bu ne getirecektir?
Değerli arkadaşlar, kırk yıllık bir özlem kısmen
giderilmiş, meslek öğrenerek bir yüksekokul bitirmek isteyen
öğrencilerin meslek liselerinde okumaları teşvik edilmiş
olacaktır. Mesleki teknik eğitime nitelik kazandırmak, kaliteli
ara eleman yetiştirilmesi istihdamda kaliteli insan gücünü
sağlamış olacaktır.
Sanayide en büyük
sorun mesleğini iyi yapan ara eleman eksikliğimizi hepimiz biliyoruz.
Bu eksikliği gidermek için de meslek liselerini cazip hâle getirip on
yıl öncesindeki gibi, özel yetenekli, eli işe yatkın
öğrencileri alıp yükseköğrenimde önlerini açmakla mümkün
olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi teknoloji fakülteleri
kuruldu. Kat sayı hadisesi kısmen halledildi. İnşallah 2010
yılından itibaren endüstri meslek liseleri, teknik liseler, ticaret
liseleri, kız meslek liseleri yoğun bir şekilde tercih
edilecektir. Şimdiye kadar teknik eğitim fakültelerinden mezun olup
unvansızlık sıkıntısı çeken teknik
öğretmenlerin de teknoloji fakültelerine adaptasyonu yüce heyetiniz
tarafından halledilirse binlerce kişinin beklentisi halledilmiş
olacak.
Teknoloji
fakültelerinin kurulmasında emeği geçen başta
Başbakanımız, Bakanlarımız, YÖK
Başkanımız ve YÖK kurulu üyeleri, özellikle Prof. Dr.
Durmuş Günay ve teknik eğitim fakülteleri dekanlarına, teknik
eğitim fakültesi vakıfları, dernekleri ve sivil toplum
örgütlerine ve tüm teknik öğretmenlere teşekkür ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gülsün, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HÜSEYİN
GÜLSÜN (Devamla) - Bu duygu ve dileklerimle 2010 yılı bütçe kanununun
ülkemize hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, muhtarlarla ilgili sorduğum
soruya süreniz bittiğinden dolayı yanıt alamadım. 90 lira
dediniz 2002de, 330 lira
2002de 90 lira maaş aldığı
zaman bir muhtar 60 lira BAĞ-KUR primi ödüyordu, yani 30 lira kendisine
para kalıyordu, üçte 1i. Şimdi ise 330 lira maaş alıyor,
290 lira BAĞ-KUR primi ödüyor, yine 30 lira kalıyor. 330un onda 1i
aşağı yukarı.
Bu nedenle,
muhtarların maaşlarında mutlaka ve mutlaka, özlük
haklarında -sekiz yıldır bunu söylüyoruz ama- bir
iyileştirme yapmak zorundayız. Ben bir kez daha tüm Meclisin
dikkatine sunuyorum, şahsınızın ve tüm
arkadaşların dikkatine çünkü hepimiz muhtar amca, muhtar baba
diyoruz ama sadece babalık yapmıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum;
bilindiği gibi KOBİ politikasının özü mevcut
KOBİlerin büyümesi ve yeni KOBİlerin pazara girebilmesidir. Buna
göre, nakit yönetimi, iş planı hazırlanması, küresel
ekonomiyi takip edebilme gibi konularda KOBİlerin problemlerinin
çözümüyle ilgili olarak Hükûmetinizin ne gibi çalışmaları
vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan ve kendi isteğiyle
işinden ayrılan uzman erbaşların diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına geçişlerinde birtakım zorluklar yaşanıyor
kadro yetersizliği nedeniyle ve atamaları gecikiyor. Bu konuda
mağdur olan bu insanların atamaları için bir tedbir
düşünülüyor mu ve kaç uzman erbaş bu konuda bekliyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Adana, Mersin, Bursa gibi iç göçlerden en fazla etkilenen ve ziyan gören ve
buna bağlı olarak da işsizliğin yükseldiği illerimizde
iç göçün sıkıntılarının azaltılması için söz
konusu bu illerimize ekonomik ve sosyal açıdan farklı proje ve
yatırımlarla özel destekler öngörmekte misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türkiyenin IMFye olan borcunu azaltmakla övünüyorsunuz. Ayrıca da
Türkiyenin Cumhuriyet Döneminin dış borcunu 2 katına
çıkarttığınızı da kabul ediyorsunuz. 268,5 milyar
dolar Türkiyenin dış borcu var. Kaldı ki kamunun iç
borçlarının da büyük kısmı dış kaynaklı.
Şimdi sorum şu: Eskiden devletimiz devletler arası kredi
sözleşmeleriyle borçlanırdı veya proje kredileriyle kurumlardan
borçlanırdı. Hâlbuki şimdi piyasadan borçlanıyor. Gerek iç
borcun dış kaynağı gerekse dış borcu nerelerden
borçlanıyorsunuz? IMF borcuyla faiz oranlamasını yapar
mısınız? Türkiye IMFye borcunu ödeyerek piyasalardan,
tefecilerden borçlanarak daha kârlı bir duruma mı gelmektedir? Bu
konuda bilgi verir misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanının her yıl 2.500
adet sözleşmeli ziraat mühendisi ve veteriner hekim alarak 2010
yılına kadar 10 bin yeni istihdam yaratacağı sözü maalesef
işsiz bekleyen ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler tarafından
yerine getirilmediği için ciddi anlamda eleştiriye
uğramıştır. Bu konuda 2010 yılında
sözleşmeli kadrolara ne kadar işsiz ziraat mühendisi ve veteriner
hekim istihdam edilebilecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim.
Efendim, intihar
eden deniz subayı Ali Tatarın eşi diyor ki: Türkiyedeki Alevi
subaylara karşı ciddi bir eylem var. Bunun nereden geldiğini
biliyorum zaten. Polis tarafından bu kökenli
vatandaşlarımız, özellikle subaylar takip ediliyor,
telefonları dinleniyor. Şu anda ordu içinde Alevi kökenli olup da
hakkında soruşturma açılan kaç tane Alevi subay var veya
astsubay var? Bu konuda bir bilgi verir misiniz?
Tabii,
zamanımız çok az olduğu için bu konuda bir şey
söyleyemiyorum, aslında fikirlerim değişik.
Bu usta
öğreticiler var. Usta öğreticilerden de 10 bine yakın
Bu usta
öğreticiler işsiz şimdi. Bunlar hakkında ne tedbir
düşünüyorsunuz?
Bir de Bülent
Arınç, güya hakkında bir öldürme olayından filan bahsediliyor.
Yani Hükûmet niye bu kadar kendini acındırıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Aslanoğluna teşekkür ediyorum muhtarların durumunu bize
hatırlattığı için. Bu aşamada, tabii bütün bu türden
hususları bizim çalışmamız lazım diye ancak o şekilde bir cevap verebilirim.
Sayın
Özdemire de teşekkür ediyorum, gerçekten katılıyorum
kendilerine. KOBİler bütün dünyada ekonomilerin çok omurgasını
oluşturuyor, çok temelini oluşturuyor, hakikaten istihdam
açısından, birçok açıdan yani çok önemli bir husus. O nedenledir
ki hatırlarsanız KOBİlerin, daha doğrusu birleşmelerin
teşvik edilmesi anlamında biz beraber bu Mecliste kurumlar vergisinde
muafiyet getirdik, üç yıl da yüzde 75 oranında indirim getirdik.
Bu
bahsettiğiniz nakit yönetimi, iş planlaması, küresel ekonominin
takip edilmesi, rekabet gücü vesair gibi hususlar gerçekten çok önemlidir.
Sanayi Ticaret Bakanlığımızın bu konularda
çalışmaları olduğunu biliyorum ama detaylarını
bilmediğim için ve zamanımız da yetmediği için detaylara da
girmek istemiyorum ama teşekkür ediyorum size.
Sayın Enöz,
tabii, uzman erbaşların diğer kamu kurumlarına
geçişinde zorluklar
Maliye Bakanlığı olarak ben şunu
söyleyebilirim: Biz elimizden geldiğince, kadro imkânları
elverdiği ölçüde yardımcı oluyoruz. Şimdi, bu kadro
imkânlarını da artırdık. Ümit ederim ki 2010 yılında
en azından kadro boyutuyla sıkıntıların yani bir nebze
de olsa giderilmesi öngörülüyor.
Sayın
Tankut, tabii, Adana, Mersin, Bursa
Doğrudur, iç göç alan ciddi boyutta
Gaziantep de öyle değerli arkadaşlar. Mesela Gaziantepin nüfusu 2000
yılından 2007 yılına yüzde 38 artmış. Yani onu da
dâhil etmenizde fayda var.
YILMAZ TANKUT
(Adana) - Benzer durumda iller var.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Doğrudur ama bunlara
özgü sırf bu perspektifle bir çalışma olduğunu bilmiyorum
ama bu yeni teşvik sisteminde, daha önce bu teşvik kapsamında
olmayan bazı illerden bahsediyorsunuz, inşallah bu çerçevede
yararlanır. Mesela, Gaziantep de değildi, Bursa da değildi,
Adana da değildi ama önümüzdeki dönemde yani daha doğrusu şimdi
bu teşvik kapsamında inşallah o şekilde yardımcı
olur.
Sayın
Şandırın sorusuna gelmem gerekirse
Tabii, bu borç konusu
gerçekten çok tartışılan bir konu ama bir daha söylememde yarar
var.
Değerli
arkadaşlar, kamunun dış borcunda artış çok cüzi, 2ye
katlanmadı. Özel sektör
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İç borcun kaynağı da dış
kaynak.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade edin, müsaade edin
onu da söyleyeyim.
Şimdi, kamu
sektörünün borcu, bakın değerli arkadaşlar, kamunun borcu
2002de 64,5 milyar dolardı -yani merkezî hükûmetten bahsediyorum, Merkez
Bankasını katmıyorum- geldiğimizde 2009un ikinci
çeyreğinde 78,1 milyar dolardı. Yani aslında artış çok
cüzidir ama özel sektör büyümüştür değerli arkadaşlar.
Örneğin -yani burada şirket ismi vermek belki doğru değil
ama- diyelim ki (A) holding gitmiş bir şirketi satın
almış, bunu alırken gitmiş kısmen
borçlanmış. Mesela, TÜPRAŞı alırken
dışarıdan borçlanmışlar ama varlık
AHMET BUKAN
(Çankırı) Hazine garantisinde değil mi?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli
arkadaşlarım, benim ilk verdiğim rakamlar kamunun borcu ama özel
sektörün borcunda, doğrudur, artış var. Bakın, özel
sektörün borcu 43 milyar dolardan 176 milyar dolara çıkmış.
Ciddi bir artıştır. Makroekonomik istikrar açısından
bu önemlidir. Bakın, bunu önemsiyorum. Bu önemlidir. İlk
geldiğimde, Devlet Bakanı olduğumda, Merkez Bankasıyla
yaptığım ilk toplantıda dedim ki: Ya, mümkünse şu
özel sektör borçlarını bir mercek altına alalım, nedir, ne
oluyor. O konuda ben hassasım ama kamu borcu
Bizim bunda kontrolümüz yok,
yani özel sektörü biz kontrol etmiyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kamu iç borçlarının kaynağı da
çoklukla dış kaynaklı.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Ama şöyle de bir
şey... Müsaade ederseniz bir şey daha söylemek istiyorum. Bakın,
değerli arkadaşlar, diyelim ki geldik 2002 veya 2001, 2000 deyin, herhangi
bir yılda, diyelim ki siz 100 liralık bir iç borç
devraldınız, 100 liralık bir iç borç. Şimdi, bu iç borç ne
demek? Biz o borçlanmayı yapmışız, faizi, faizi
Bu sürekli
faizle dönecek, Türkiyede sıfır faiz yok. 100 liralık borç
vardı, 60 lira faiz vardı, bir sonraki yıl stok 160a
çıkar. Hiç borçlanmasanız, bütçe açığı olmasa dahi
faiz yüzde 60sa nominal olarak, 100 liralık borcunuz varsa bir sene sonra
160 lira olur, bir sene sonra eğer faiz yüzde 50 ise 160ı bu defa
yarım artırmanız lazım, 80 eklenmeniz lazım, 240 olur.
Yani bu da bir gerçek değerli arkadaşlar. Bu dönemde, gerçekten,
Türkiyenin borcu, gerek millî gelire oranı olarak gerek net anlamda
artışı çok sınırlı olmuştur. Rakamlar ortadadır.
Sizin
vurguladığınız önemli bir nokta var, diyorsunuz ki:
IMFnin borcu mu daha ucuz, piyasadan alınan borç mu? Tabii ki IMFnin
borcu daha ucuz ama IMFnin borcu, siz de takdir edersiniz ki çok
ağır şartlarla geliyor, bir. İkincisi, IMF, sizin
istediğiniz kadar vermiyor. Niye? Çünkü, tabii ki
Orada ağır
şartları bir kenara bırakalım. IMF tabii ki bu
imkânları sınırlı ölçüde kullandırtabiliyor ama
Türkiye olarak tabii ki bizim bir miktar içeriden, bir miktar
dışarıdan borçlanmamız lazım. Bu borçlanmayı
yaparken optimal bir şekilde maliyet dengesini, vade dengesini
sağlamamız lazım. Mesela, IMFnin borcu, siz de takdir edersiniz
ki kısa vadede ucuz gibi görünebilir ama vadesi çok kısadır. Bir
de çok borç alan ülkelerden prim alırlar. Mesela, diyelim ki kotanızın
yüzde 100ü kadar alırsanız, faiz -örnek olarak- yüzde 1 ise,
kotanızın yüzde 300ünü aştınız mı o zaman sizden
yüzde 3 alıyorlar. Orası da önemli. Yani istediğiniz miktarda
alamıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süreniz doldu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu konu daha çok su götürür.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, ziraat mühendisleri konusunu da
BAŞKAN - Bu
konu tabii devam edebilir, geniş bir yorum soru ama bir iki
arkadaşımızın sorusu kaldı. Bu vakte kadar da
arkadaşlarımız Meclis çalışmalarına iştirak
ettiler, onlara da cevap verirseniz
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Peki
Müsaade ederseniz
bir kelimeyle: Ziraat mühendisleri konusunda sana bir müjde: 2.500 kişi
için vizeyi bu hafta içerisinde vereceğim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Genç,
sizin sorunuza ancak yazılı olarak cevap verilebilir çünkü ben,
doğrusu, bu hususlar hakkında yeterince bilgi sahibi değilim ama
şunu da vurgulamamda yarar var: Hiçbir şekilde, emniyet
görevlilerimiz, toplumumuzun hiçbir kesimini, ne Alevi ne Sünni hiçbir kesimini
özel bir mercek altına alamaz. Alamaz, biz buna izin veremeyiz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Organizasyonu yapılıyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli Milletvekilim,
biz buna izin veremeyiz. Bu tür iddiaları da ben doğru bulmuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Emniyetteki kadrolar ortada efendim, savcıları tehdit
ediyorlar.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
24üncü maddeyi
okutuyorum:
İşçi
istihdamı ve ödeneklerine ilişkin esaslar
MADDE 24 (1)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) sa-yılı cetvelde yer alan kamu idareleri, sürekli
işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre
ça-lıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3)
ile (02.3) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri
aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler.
(2) Toplu iş
sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem
tazminatı ödemeleri, as-gari ücret ve sigorta prim artışı
nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları Maliye
Bakanlığı büt-çesinin Personel Giderlerini Karşılama
Ödeneği ile Yedek Ödenek tertiplerinde yer alan ödenekler-den aktarma
yapılmak suretiyle karşılanabilir. Birinci fıkrada
belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu
ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler
arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması
yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi
ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti
de ödenemez. Bu fıkradaki kısıtlamalar, kendi bütçe
tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK için
uygulanmaz.
(3) Birinci
fıkrada belirtilen kamu idarelerinin harcama yetkilileri, fazla çalışma
için öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu
ödeneği aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve/veya
fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç
bıraktır-mamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su
baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve
benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu
kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar
ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama
bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızda. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Paçarız,
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının işçi istihdamı ve ödeneklerine
ilişkin esasları düzenleyen 24üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP yedi yıldan beri iktidarda.
Adınız, Adalet ve Kalkınma Partisi. Her zaman Sayın Başbakan ve sayın sözcüler
adaletten bahsediyor, güzel; kalkınmadan bahsediyor, güzel; birlik,
beraberlikten bahsediyor, güzel; millî dayanışmadan bahsediyor,
güzel; daha sonra demokratik açılımdan bahsediyor, güzel; millî
beraberlik, birlik ve daha sonra millî beraberlik ve kardeşlik
açılımından bahsediyor, bunların hepsi güzel ama gelin
görün ki biraz da Meclisteki açılıma bakalım. Mecliste AKP
yetkilileri muhalefet partilerini dikkate almayacak, Meclis
Başkanlığı seçimlerinde uzlaşı yapmayacak,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uzlaşı yapmayacak,
Mayınlı Araziler Yasasında uzlaşı yapmayacak, Türban
Yasasında uzlaşı yapmayacak, Vakıflar Yasasında
uzlaşı yapmayacak, hatta 2007 seçimlerinde inananlar, inanmayanlar
diye toplumu ikiye bölecek, 2007 seçimlerinde Bunlar dindar
Cumhurbaşkanı seçtirmek istemiyorlar. diye propaganda yapacaklar,
insanların dinî duygularını sömürecekler ve bugünlere
geleceğiz.
ALİ
İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) Ya ne alakası var!
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Bugünlere geldik. Ne oldu arkadaşlar? Birlikten
bahsediyoruz, beraberlikten bahsediyoruz. Sayın İçişleri
Bakanımız 12 bin Tekel işçisinin yapmakta olduğu eylemin
sonuçlarına katlanmak bile istemiyor. Hatta, bizim, 20-25 Cumhuriyet Halk
Partili ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinin onlara
yaptığı nezaket, dostluk, kardeşlik, birlik ziyareti için,
maalesef, pazartesi günü, AKPnin Sayın Grup Başkan Vekili Nurettin
Canikli -isterdim ki burada olsun- SKY TVde, CHPli milletvekilleri ve MHPli
milletvekillerinin provokasyon yaptığından bahsediyor,
milletvekillerinin bu Tekel işçilerinin haklı eylemini provoke etmek
için gittiğinden bahsediyor. Hâlbuki bizim öyle bir amacımız
yoktu. Cumhuriyet Halk Partisinin 3 Genel Başkan
Yardımcısı, 10 Parti Meclisi MKYK üyesi ve 15 milletvekili ile
işçi kardeşlerimize 4 bin, 5 bin civarında kumanya
dağıtmak için gittik ama gelin görün ki İçişleri
Bakanlığının güvenlik güçleri, Emniyet Genel
Müdürlüğüne bağlı polis teşkilatı, bizim seçim
otobüsümüzü alanın yanına sokmadı,
kumanyalarımızı dağıtmaya izin verdirmedi. Biz
milletvekilleri eylem alanına zorla girebildik. Emniyet güçlerinin büyük
baskısıyla karşı karşıya kaldık.
Neticesinde, tam eylem alanına ulaşmıştık ki
İçişleri Bakanının talimatıyla üç koldan biber
gazı, göz yaşartıcı bomba ve pis su, öyle pis bir kokusu
var ki. İşte, 12 bin işçiye, Tekel işçisine ve bu
Parlamentoda siyasi parti grupları bulunan Cumhuriyet Halk Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisi gruplarına sizin baktığınız
demokratik açılım bu. Oysa Haburda Kandilden gelenler davulla
zurnayla karşılandı. İçişleri
Bakanlığının müsteşarı, İçişleri
Bakanlığının valisi, emniyet güçleri, kaymakamı,
devletin savcısı ve hâkimi orada çadır mahkemesi kurarak davulla
zurnayla bölücü teröristleri hep beraber karşıladınız. Yani
12 bin Tekel işçisine, 25 CHPli ve MHPli milletvekiline
gösteremediğiniz kardeşliği, birliği, beraberliği,
saygıyı sizin adaletinizle, sizin kalkınmanızla maalesef
gördük. Sırada şeker fabrikası işçileri var. Yavaş
yavaş siz özelleştirmeyi herhâlde
2011 yılına kadar, seçim
dönemine kadar bir tane işçi bırakmayacaksınız, öyle
anlaşılıyor. Hepsini 4/Cli yapacaksınız veya
aşından, ekmeğinden, işinden, yuvasından,
oturduğu memleketinden terk etmeye zorlayacaksınız.
Ve gelin,
şimdi, sizin 2009 yılı bütçesine bir bakalım. Bütçeleriniz
ne kadar tutmuş? Evet, 2009 yılı tablosu: Yüzde 4 büyüme
hedefiniz var.
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) 2010.
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) 2010a da geleceğim, önce 2009dan bahsediyorum.
2009 tablosu:
Yüzde 4 büyüme hedefiniz, yüzde 6 daralma. 10,4 milyar TL bütçe
açığı hedefliyorsunuz, 5e katlıyorsunuz, 62,8 milyar TL
bütçe açığı. 47 milyar TL faiz dışı fazla
hedefinden, eksi 7,3 milyar lira faiz dışı fazlayla
karşı karşıya kalıyoruz.
Yine
Türk-İşin araştırmalarına göre, Kasım 2009 sonu
itibarıyla, 4
kişilik bir ailenin açlık sınırı 778 lira iken
Bu
açlık sınırında ne var? Sağlıklı, dengeli,
yeterli beslenebilme için yapılması gereken zorunlu gıda
harcaması. Yani yakacak, elektrik, su, konut, ulaşım, giyim,
eğitim, bunlar yok.
Peki,
bakalım çalışanlarımız ne kadar maaş alıyor:
Asgari ücret 546 TL. 5 milyon 221 bin 311 SSK emeklisinin aldığı
ortalama maaş 670 TL. Tabii bu maaşlara vergi de dâhil. Sayın
Bakanımız vergiyi dâhil etmiyor, sanki vergi de maaşın
içindeymiş gibi konuşuyor. 2 milyon 77 bin 90 BAĞ-KUR emeklisi içinde
tarıma dayalı emeklinin aldığı aylık 310 TL,
esnaflıktan emekli olan BAĞ-KUR emeklilerinin aldığı
468 TL. 1 milyon 795 bin 780 Emekli Sandığı emeklisinin
aldığı en düşük maaş tutarı 824 TL. Toplam 9
milyon 94 bin 189 emeklinin yüzde 75inin maaşı açlık
sınırının altındadır.
Bunu açarsak
değerli arkadaşlar, SSK emeklisinin yüzde 82sinin, BAĞ-KUR
emeklisinin yüzde 99unun, Emekli Sandığı emeklisinin yüzde
29unun maaşları açlık sınırının
altındadır ve 2010 yılında, BAĞ-KUR emeklisine 6 TL
maaş zammını layık gördünüz, 6 TL. SSK emeklisine 11 TL zam
yaptınız. Bu şartlar altında emekliler, bugüne kadar
olduğu gibi, sayenizde 2010 bütçesinden de herhâlde son derece mutlu
olacaklardır!
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin
yetmiş dokuz yılda toplam yaptığı borç 221 milyar
dolar iken sizin, adaletten bahsettiğiniz, kalkınmadan
bahsettiğiniz partinizin yedi yılda yaptığı toplam
borç 268 milyar dolardır. İktidara geldiğinizde toplam olarak
221,2 milyar dolar borcu 489,2 milyar dolara yükselttiniz. Artı, birçok
millî değerlerimizi, hani o geçmiş hükûmetleri, hani Ecevit
Hükûmetini, Demirel Hükûmetini, Özal Hükûmetini, hani diyorsunuz ya Bir
şey yapmadınız
Seksen altı yılda yedi sene siz
iktidarda kaldınız, yetmiş dokuz yıllık cumhuriyet
hükûmetlerinin hiçbir şey yapmadığını söyleyerek yedi
yılda 31 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız. Yani
bu rakamların içine 31 milyar dolarlık özelleştirmeyi de eklemek
durumundayız.
Peki, ne oldu? Ne
oldu arkadaşlar? Borcu ikiye katladınız. İşçi
hayatından memnun mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Paçarız, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emekli
hayatından memnun mu? Köylü hayatından memnun mu? Kim memnun
hayatından? Maalesef, yandaş müteahhitlerimiz memnun. Maalesef çok
üzgünüm ama sizin il ve ilçe başkanlarınız memnun ve diğer,
suyun başında olan yandaşlarınız memnun.
AKPnin
iktidarı devraldığı 2002 yılındaki toplam
işsizlik oranı 10,3 idi. Yedi yıl sonra 2009 yılında,
bugün geldiğimiz rakam 13,4. Yani her konuda olduğu gibi
işsizlik konusunda da başarısızsınız. Ama ben,
maşallah, bakıyorum, AKPnin sözcülerine yani cumhuriyet tarihinin
yetmiş dokuz yılını heba ediyorlar, yedi yılda kara
yollarını yaptılar, çimento fabrikalarını
yaptılar, otobanları yaptılar, PETKİMleri yaptılar,
TÜPRAŞları yaptılar. Ya, Allahınızdan korkun be! Bir
kere de yetmiş dokuz yıla bir teşekkür edin ya! Atatürkün
yaptığı devrimlere, İsmet Paşanın...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Hemen bağlıyorum, hemen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tamam, bir dakikan daha var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Verdi bir dakikayı.
BAŞKAN
Sayın Paçarız, şöyle
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Sayın Başkan, hemen bağlıyorum. Ama,
bakın buradan söz veriyorsunuz.
BAŞKAN -
Bugün hiç kuralları ihlal etmedim.
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Ama bakın, buradan söz veriyorsunuz. Sayın
Başkanım, son bir dakika, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN -
Teşekkür mü edeceksiniz?
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Evet, teşekkür edeceğim.
BAŞKAN -
Teşekkür edecekseniz açayım.
Buyurun.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Zaten bir işe yaramıyor, bir dakika ver!
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Doğrudur, doğrudur. Yakında seçim var,
seçmen tercihini sandıkta kullanacak.
Yani, şuraya
gelmek istiyorum: Allahınızdan korkun ya!
BAŞKAN
Bak, Sayın Paçarız
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Vicdansızlık yapmayın, biraz da yetmiş
dokuz yıllık cumhuriyet hükûmetlerine teşekkür edin ya!
Hepinize
saygılar, sevgiler. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen de yedi yıla teşekkür et,
vicdansızlık yapma!
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun Sayın Paçarız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yedi yıldaki başarılara
teşekkür et sen de!
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 24üncü madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Teknik rakamlarla
gecenin bu geç vaktinde vaktinizi almak istemiyorum. Ancak, az önce
Kastamonudan bir faks aldım. Diyor ki: Ağabey, az önce Genel
Kurulda bir milletvekili ağabeyimiz, hastanelerde icra
olmadığını ifade etti. Ben de icra ile ilgili faksı
sana gönderiyorum. Beni korursan memnun olurum.
MUHARREM VARLI
(Adana) Ona ver, ona ver Sayın Serdaroğlu.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) Evet, Seçkin Yaralı, Kastamonudan. Kastamonu
Devlet Hastanesinde 1 milyar 20 milyon liralık borcunu ödeyemediği
için icraya verilmiş ve 1,5 milyar ödemiş, hâlen de 472 bin lira
borcu var. Bilgilerinize sunulur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onu biz bir alalım, bir
yanlışlık vardır o işte.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) İnşallah düzeltirsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onu alırız, bakarız, düzeltiriz.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, bugün ülkemiz
gerçekten devasa sorunlarla iç içedir. Bunlardan biri de istihdam
alanlarının daralması, yeni istihdam alanlarının ihdas
edilmeyişi ve buna bağlı olarak da işsizliğin
cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine gelmiş olmasıdır.
Tabii ki iktidarın yanlış ekonomi, yanlış
sanayileşme, yanlış sosyal ve stratejik politikaları sonucu
bu noktaya gelinmiştir. Ayrıca iktidarın yedi defa yapmış
olduğu yetersiz bütçeleri işsizliği artırmış,
yoksulluğu tırmandırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, iktidarın işsizliğe çare olamayacağı
kesin olarak anlaşılmıştır. İktidarın sekiz
yılda en önemli ve öncelikli olarak yapması gereken,
işsizliğe çare bulup insanlara, gençlere yeni imkânlar sağlamak
iken, siz bunu yapmadınız ve yapamadınız. Bakın,
gençler ya işsiz ya hapiste. 2002 seçimleri öncesinde meydan meydan
dolaşarak İşsizlik bu ülkenin kaderi olmayacak, yoksulluk bu
ülkenin kaderi olmayacak. diye milletimize verdiğiniz sözler maalesef
havada kalmıştır.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Maalesef kader oldu.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) Verdiğiniz sözleri yerine
getirmeyişinizi, ülke gündemini farklı ve sanal gündemlerle
meşgul ederek kamufle etmeye çalışıyorsunuz. Ergenekonla
başlayan, yaş mı, kuru mu imzayla devam eden, ısmarlama
ihbarcılarla, açılımlarla zihinleri maalesef
bulandırdınız.
Sayın
milletvekilleri, iktidar istihdam daraltıcı icraatlarıyla
işsizliğin boyutlarına maalesef zirve
yaptırmıştır. Ülkemizdeki en önemli istihdam alanları
olan tarımda, sanayide, esnaf ve diğer kesimlerde ciddi daralmalar
olmuştur. Tarımda yüksek girdi maliyetleri neticesinde ürün
maliyetleri artmış, ürünü pahalıya mal eden çiftçi, ucuz ithal
ürünler karşısında maalesef rekabet edemez hâle gelmiştir.
Bunun sonucu olarak da son dört yılda 3 milyon çiftçi tarımı
terk etmiştir. Tarımı terk edenlerin arazileri ekilip biçilmeden
boz kalmış, üretim düşmüş, tarım ürünleri
ithalatı her geçen yıl yükselmiştir. Sonuçta 3 milyon kişi
daha işsizler ordusuna katılmıştır. Siz ise
Tarım nüfusunda 3 milyon azalma oldu. diye övünmektesiniz. Hâlbuki,
övünmek yerine, başınızı taşlara vura vura dövünmeniz
gerekir.
Değerli
milletvekilleri, sanayide ise durum farklı değildir. Yüce
Meclisimizde bulunan siz her sayın milletvekili kendi seçim bölgelerinizi
lütfen gözünüzün önüne getirin. Şu yedi sekiz yılda bölgenizde kaç
fabrika yapıldı, kaç kişiye iş imkânı
sağlandı, lütfen ama lütfen bir defa düşünün.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Sivasa kırk yedi tane yapıldı.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) İstisnalar kaidesizdir.
Sekiz yılda
40 milyar dolarlık özelleştirme geliri elde ettiniz. Övündüğünüz
30 milyar dolarlık yabancı sermaye geliri de aslında bunun
cabası.
Şimdi
soruyorum: Bu milyar dolarları nerede kullandınız?
HASAN ANGI
(Konya) Sizin borçlarınızı ödedik.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) Hangi iş alanını açtınız?
Kime, kaç kişiye iş imkânı sağladınız? Cevap
kocaman bir hiç değerli milletvekilleri. Üstelik,
yaptığınız özelleştirmeler sonucu, bırakın
istihdam yaratmayı, binlerce çalışanımız da
işinden oldu.
Değerli milletvekilleri, sanayi
yatırımları, iş, aş, zenginlik ve refahın tabana
yayılması demektir. 2002 seçimlerinde meydanlarda sanayicinin
üstündeki yükün hafifletileceğini taahhüt ettiniz. Sanayiciye umut
dağıtıp onlara elektriği 3-4 sentten vereceğinizi
söylediniz. Aradan sekiz yıl geçmesine rağmen sözünüzü
tutmadınız.
Görüldüğü
gibi, dilin kemiği yok. Demokrat da olsan, muhafazakâr da olsan, gerçekten
dilin kemiği yok değerli milletvekilleri. Sonuçta sanayi ülke içinde
montaj sanayisine dönüşürken, sanayici yatırımlarını
maalesef yurt dışına taşımıştır. Bu ise
istihdamı fevkalade olumsuz etkilemiştir. Bir diğer önemli
faktör ise Türk sanayicisinin rekabet gücü kaybolmuştur. Yanlış
kur politikaları, yüksek vergiler, yüksek sigorta primleri, elektrik ve
benzeri yüksek giderler sonucu çıkardığınız
teşvik paketleri yatırımcıya cazip gelmediği için
maalesef işe yaramamıştır.
Çok değerli
milletvekilleri, bir şeyi daha samimiyetle ifade etmek istiyorum: Öncesi
var ama, 2007 yılından bu tarafa, uyguladığınız
yanlış ekonomi politikaları yüzünden her an bir krizle
karşı karşıya geleceğinizi Milliyetçi Hareket Partisi
olarak defalarca ikaz ettik ama siz aldırış etmediniz. Her
zamanki tavrınızla bizi dinlemediniz ve tedbirleri
geliştirmediniz. İhracat artışından övünerek ve gerinerek
bahsettiniz. Ona gerçekten biz de sevindik ancak korkunç bir şekilde artan
ithalattan utanarak da olsa, üzülerek de olsa maalesef hiç bahsetmediniz. Her
yıl yaklaşık 50 milyar dolar dış ticaret
açığı verdiniz yani yılda 50, yedi yılda 350 milyar
dolar zarar ettiniz. Bunun sonucu, küresel kriz olsa da olmasa da ülkemizde
mutlaka bir kriz yaşanacaktı. Özellikle şunu söylemek istiyorum:
Siz şu yaşanan krizi küresel kriz diye millete yutturuyor ve bütün
olumsuzlukları da küresel krize bağlıyorsunuz. Bu, doğru
değildir. Ayrıca dışarıdan milyarlarca dolarlık
tüketim malı ülkeye girerken rekabet gücü olmayan sanayici maalesef
yatırım da yapamamıştır, dolayısıyla
işsizliğe çare de olunamamıştır.
Çok değerli
milletvekilleri, esnafın yarattığı istihdama gelince: Nüfus
artarken esnaf sayısının artmadığını, hatta
azaldığını görmekteyiz. Bu durum ise yanlarında
başkalarına da istihdam alanı sağlayan
esnaflığın bittiğinden başka bir şey
değildir. 2002 yılında hazırlayıp da erken seçim
dolayısıyla kanunlaştıramadığımız
esnafı bitiren ve tüketiciye tuzak olan şu büyük mağazalar yani
marketler yasasına sahip çıkmadınız. Eski Sanayi
Bakanımız Sayın Kenan Tanrıkulunun bu dönemde verdiği
bu büyük mağazalar kanun teklifini de bu Mecliste reddettiniz. Şu
anda kendi hazırladığınız tasarı da şudur.
Bu tasarıya da maalesef sahip çıkmadınız ve Meclise
getirmediniz, arkasında duramadınız, duramazdınız
çünkü sizin için küçük esnaf değil, hep büyük şirketler önemli
olmuştur. Kredi Kartı Yasasında bankaların yanında
olduğunuz gibi bu işte de yabancı sermayeli süpermarket
zincirlerinin yanındasınız.
İktidarın
çok saygıdeğer milletvekilleri, bakınız, anaların
ağlamasını kimse istemiyor ama maalesef yoksulların,
borçluların, okula giden çocuğuna bir simit parası
veremeyenlerin, evladına yuva kuramayanların, erzak paketi ve kömür
torbalarına muhtaç olanların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Serdaroğlu, buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla)
esnafın, memurun, emeklinin, çiftçinin ve 17
milyon yeşil kartlının, hele hele işsiz gençlerin ve
velhasıl bütün toplumun sayenizde anası da danası da
ağlamaya devam ediyor ve bu duygu ve düşüncelerle bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.
Şahsı
adına Bursa Milletvekili Mehmet Ocakden.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 24üncü
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2008
yılının son döneminde derinleşen ve 2009 yılında
bütün dünyada kendisini yakıcı bir şekilde hissettiren küresel
ekonomik krizin en ağır etkileri istihdam üzerinde olmuştur.
Küresel krizle birlikte ekonomideki daralma, pek çok ülkede olduğu gibi,
ülkemizde de istihdamın azalmasına ve işsizliğin
artmasına neden olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1930lardaki büyük buhrandan sonra
dünyanın yaşadığı en büyük küresel krizin ekonomiye
olumsuz etkilerini gidermek için yerinde adımlar attık. İlgili
tüm tarafların önerilerini de dikkate alarak, ekonomiyi canlandırmak,
işsizlikle mücadele için bir dizi destek paketini devreye soktuk.
Destek paketlerinden,
kamuoyunda ilk istihdam paketi olarak da bilinen 5763 sayılı
Kanunla, sosyal güvenlik primlerini 5 puan indirdik.
Kadınların
ve 18-29 yaş arası gençlerin mevcut istihdama ilave olarak işe
alınmalarını prim indirimi yoluyla teşvik ettik.
İşsizlik
ödeneği miktarını yüzde 12 civarında artırdık.
Özürlülerin
istihdamını, primlerin hazine tarafından üstlenilmesi yoluyla
destekledik.
Özel sektör
iş yerlerinin eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma
zorunluluğunu kaldırdık.
İşverenin
iş yeri kurma izni alma, spor tesisi ve ana okulu açma gibi idari
yükümlülüklerini kaldırdık.
İşsizlik
Sigortası Fonundan İŞKURa kaynak aktararak, kuruma
kayıtlı işsizlerin tamamına, mesleki eğitim ve
girişimcilik ile çalışma karşılığı
sosyal güvence ve gelir desteği elde edeceği toplum yararına
çalışma programlarından yararlanma imkânını verdik.
Yine, ekonomik
krizin etkisini hafifletmek ve istihdamı korumak amacıyla, Şubat
2009da ikinci istihdam paketi olarak anılan 5838 sayılı
Kanunu hayata geçirdik. Bu Kanunla, 2008 ve 2009 yıllarındaki
başvurulara ilişkin olmak üzere, kısa çalışma
ödeneğinin ödeme süresini üç aydan altı aya çıkardık ve
kısa çalışma ödeneğini yüzde 50 oranında artırdık.
2009 yılı Temmuz ayından itibaren Bakanlar Kurulu kararıyla
bu süreyi altı ay uzattık.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ekonomik kriz
sonrasında yeni bir dünya oluşuyor. Bu dünyayı doğru
algılamak ve ülkemizi buna göre konumlandırmak durumundayız.
Türkiye bugün dünyada ve bölgesinde yıldızı parlayan bir ülke
hâline gelmişse bunu öncelikle yedi yıllık AK PARTİ
İktidarının sağladığı ekonomik ve demokratik
istikrara borçludur.
Halkımızın
ekmeğini daha da büyütmek, insanımıza yeni iş
imkânları sunabilmek için demokratik standartlarımızı daha
da artırmak ve iç barışımızı muhafaza etmek
durumundayız. İnsanımıza iş ve aş temin edebilmek
için enerjimizi anlamsız kavgalara değil, millî birlik ve
kardeşliğimizi güçlendirmek için harcamalıyız. Eğer
Türkiye son yirmi beş yılını terörle, çatışmayla,
olağanüstü hâlle, faili meçhullerle, boşaltılan köylerle,
üzerine ay yıldızlı Bayrağımızın
örtüldüğü tabut görüntüleriyle heba etmeseydi insanımıza yeni
istihdam imkânları sağlayacak daha güçlü bir ekonomiye sahip olacaktık.
İstikrarı,
demokrasiyi ve barışı tahrip ederek insanımıza yeni
iş sahaları açamayız, gençlerimize yeni bir gelecek
sunamayız. Siyasette korku ve nefretin birini hâkim kılarak ve
Türkiyeyi geçmişin anlamsız siyasi kavgalarına sürükleyerek
ülkemizin insanına yeni istihdam imkânları yaratamayız.
Sayın
Başbakanımız hem ülke içinde hem dünyanın değişik
bölgelerinde ve bölgemizdeki ülkelerde geziler düzenleyerek bu ülkelere olan
ihracat hacmimizi yükseltmek ve yabancı yatırımcıları
bu ülkeye çekmek için, yeni istihdam imkânları yaratmak için geceli
gündüzlü çalışıyor ancak ne hikmetse değerli muhalefet
üyelerimizin hemen hemen her sözcüsünün neredeyse bu ülkede demokratik
standartların artırılmasının, birlik ve
beraberliğimizin artırılmasının,
kardeşliğimizin güçlendirilmesinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ocakden, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET OCAKDEN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
artırılmasının
karşısında olmayı her cümlelerinin başında ya da
sonunda eklemeyi bir görev hâline getirdiler. Oysa, bu ülkede barışın
ve kardeşliğin artmasıyla, bu ülke imkânlarının bu
halkın hizmetine sunulmasıyla hem bu ülkenin istihdam imkânları
artacaktır hem de bu ülkenin sorunlarını kendi kardeşliğimiz
ve birliğimiz içinde birlikte çözeceğiz.
Yabancı
yatırımcının gelmesini, bu ülkede yeni
yatırımların gelmesini istemek bir vatana ihanet değildir.
Bu ülkenin birliği ve kardeşliği için, bu ülkenin
kalkınması için hem iç yatırımların hem de
yabancı yatırımların bu ülkede sağlanması
gerekir. Bu, hepimizin, bu ülkenin çıkarınadır.
2010
yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Değerli Hatip
konuşurken muhalefet partilerinin demokratik standartların
yükseltilmesine karşı çıktıkları şeklinde bir
cümle kullandı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tam destek
sağlamadığınızı söyledi.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ben inanıyorum ki Parlamentoda hiçbir
milletvekili demokratik standartların yükseltilmesine karşı
çıkmaz. Bu nedenle, biz, grup olarak, farklı bir görüşte
olduğumuzu ifade etmek isterim ama kendileri karşı çıkarsa
ona bir şey diyemem.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Evet, mutlaka
arkadaşımız da onu sizin söylediğiniz manada
söylemiştir, ben de ona inanıyorum.
Günün son
konuşmacısı, şahsı adına İzmir Milletvekili
Taha Aksoy.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TAHA AKSOY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda işçi haklarına yönelik
yapılan konuşmaların verdiği cesaretle huzurunuza geldim.
Muhalefet partisi milletvekillerinin AK PARTİ İktidarı döneminde
yapılan uygulamaları bile yetersiz bularak bizi eleştirdiklerini
müşahede ettik. Şimdi, sayın muhalefet partisi milletvekillerine
bir konuda seslenmek ve İzmirde var olan, İzmiri ve İzmirlileri
çok üzen bir konuda, işçi haklarına gösterdikleri
duyarlılığı sergileyerek bir çözüm
oluşturmalarını rica etmek istiyorum.
İzmirde iki
büyük ilçe, Konak ve Karşıyaka, Büyük Millet Meclisinde
çıkarılan bir yasayla ikiye bölündü. Karşıyaka,
Karşıyaka ve Bayraklı; Konak da, Konak ve Karabağlar oldu.
Karşıyaka ki, benim de oturduğum ilçe- belediye hizmetlerini
büyük ölçüde, belediyenin neredeyse hisselerinin tamamına sahip
olduğu Kent AŞ eliyle götürüyordu. Karşıyaka da bu daralma,
ikiye bölünme olunca Kent AŞ işçilerinden 291 kişi işten
çıkarıldı. Yeni kurulan Karabağlar ilçesinin Sayın
Belediye Başkanı bu işçileri kabul etmedi. Oysa, yine Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından yönetilen Konak ve Karabağlarda böyle bir
sorun yaşanmadı. Bu 291 arkadaşımız, kardeşimiz
direnişe geçtiler, direnişlerine cevap alamadılar. 11 Temmuz
günü bir milletvekili arkadaşımla birlikte bu işçilerin
direnişte bulundukları Örnekköy şantiyesine gittim, hem
işçileri hem sendika temsilcilerini hem de orada bulunan ailelerini
dinledim. Gerçekten sosyal açıdan bir facia yaşanıyordu.
Kendilerine, o akşam İzmir milletvekilleriyle bir araya
geleceğimizi ve konuyu Cumhuriyet Halk Partili İzmir
milletvekillerine aktaracağımı söyledim. Çünkü o akşam,
İzmirin duayen sanayicisi Selçuk Yaşar Bey, hepimizi, İzmir
sanayisinin konularını görüşmek üzere yemeğe davet
etmişti. Yemekten sonra Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinden ve
Yaşar Holdingin yöneticilerinden müsaade isteyerek bir masanın
başında Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımızla
toplandık. Ben konuyu açtım, bu konudan siyasi bir getiri
beklemediğimizi ama lütfen kendilerinin de bu konuyu çözmek için bir
gayretin içine girmelerini söyledim. Bana bu konuyla ilgili bazı
konuları bilmediğimi, ayrıca belediyenin kredi alarak ihbar ve
kıdem tazminatlarını ödediğini söylediler, hesaplara
yatırıldığını ve bazı işçilerin
bunları hâlihazırda çektiğini söylediler. Ben ısrarla,
konunun bir yasal uygulama değil, bir sosyal sorunun giderilmesi konusu
olduğunu söyledim. Dedim ki: İki belediye de sizde, hakemlik,
ağabeylik yapma durumunda olan Büyükşehir de sizde, nihayetinde 291
kişi, buna bir çözüm öneremez misiniz? Sayın milletvekili
ağabeylerimizden birisi dedi ki: Ben ilgileneceğim ve size de bilgi
vereceğim. Bana bilgi gelmedi, Meclis açıldığında
konuyu tekrar hatırlattım, yine bir şey olmadı.
Daha sonra Tekel
işçileriyle ilgili konuda gazlı saldırıya uğrayan
Çetin Soysal arkadaşımıza Geçmiş olsun. dedim, Lütfen bu
hassasiyeti İzmirli işçiler için de gösterin. dedim, yine bir gelişme
olmadı. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu içerisinde bulunan ve sendika
yöneticiliğinden gelen bir arkadaşımıza yardım
talebinde bulundum, yine bir şey yapılmadı.
Dün akşam bu
işçilerden biri aradı beni, ağlamaklı bir sesle Bu
işe ne zaman çözüm gelecek? dedi. Şimdi, bu kadar
hassaslaşmışken bu konularda, çözülmesi son derece kolay bir
konuyu lütfen çözelim.
Ben, İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanıyla da görüştüm, kendisi benim
seçimde rakibim ama yakın bir dostumdur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aksoy, konuşmanızı tamamlar mısınız
efendim.
Buyurun.
TAHA AKSOY
(Devamla) Kendisinden yardım istedim, çözmek istediğini ama önünde
aşamayacağı engeller olduğunu söyledi. O zaman Sayın
Büyükşehir Belediye Başkanımıza yardımcı
olalım, ne engeli varsa onu birlikte aşalım ve bu 291 işçi
ailesinin bir an önce aşa, işe, ekmeğe kavuşmasına
yardımcı olalım diyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Köse,
buyurun efendim.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, içinde bulunduğumuz ay muharrem ayıdır. Bu
ayın 10unda Peygamber Efendimizin torunu Hazreti Hüseyin 72 can
yoldaşıyla birlikte dünyada eşi ve benzeri görülmemiş bir
şekilde Kerbelada katledilmişlerdir. Dünyada ve ülkemizde özellikle
Alevi İslam inancına sahip yurttaşlarımız bu olay için
her yıl on iki gün yas orucu tutmaktadırlar. Bu
yurttaşlarımızın ve sizlerin Yassı Muharremine
aynı duygularla katılıyorum.
Sayın
Bakanım, binlerce öğretmen adayı açıkta. Yüzlerce okulda
öğretmen eksikliği var. Kaç öğretmen adayı için kaç kadro
kullanımına izin vereceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Efendim, ben de -muharrem ayı içerisindeyiz- bu
nedenle tüm Alevi-Bektaşi kardeşlerimize ve ülkemizde yaşayan
tüm insanlara yüce Allahtan hiçbir acıyı
yaşatmamasını diliyorum.
Ve Sayın
Bakanıma soruyorum: Emekli, dul ve yetimleri ilgilendiren intibak
yasası çıkarılacak mı?
İkinci bir
sorum: Nüfusu 20 bine kadar olan belediyelerde 4.999 ile 5.001, 9.999 ile
10.001 nüfusa sahip belediyeler arasında çok büyük farklılıklar
var. Bir belediye 4.999, aldığı katkı payı çok
düşük, 5.001 ise çok yüksek. Hiç değilse 20 bine kadar olan
belediyelerde bu farkı biraz daha aşmak mümkün mü daha yayarak? Yani
7 bin, 9 bin şeklinde.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Sanayicilerimizin ihracat yaptıkları mevcut ülkeler
dışındaki pazarlara da ihracat yapmalarını
sağlayacak yeni teşvikler uygulamaya konulacak mıdır?
Bu konuda
ihracatçıya kur garantisi getirme gibi bir düşünceniz var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Efendim, bizim
Tunceli ilinin Mazgirt, Pertek, Nazımiye ve Darıkent belediyelerinde
çalışanlar -özellikle Darıkentte- yirmi beş aydır
maaşlarını almıyorlar, bunlara bir yardım yapmayı
düşünüyor musunuz?
İkincisi,
Pertek Köprüsü, Keban üzerinde kurulması gerekli olan bu köprüyü -herkesin
arzu ettiği bir yapı- ne zaman yapmayı düşüyorsunuz? Gerçi,
bu sene 165 bin liralık bir proje var, ama ne zaman ihale yapmayı
düşünüyorsunuz?
Üç: Kamu kurum ve
kuruluşları -döner sermayeliler dâhil- ne kadar araba kiralamışlardır
2008-2009da? Bunların kaçı Zekeriya Karamanın ortak
olduğu şirketten kiralanmıştır?
Yine, resmî
kurumlara ait olup da özel plaka takan kaç araç var? Bunların özel plaka
takmaları etik midir?
Yine, bugünkü
yandaş medyanın sürmanşetinde Bülent Arınça süikast
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
önceki yıllarda çıkartılan yapılandırma
uygulamalarından yararlanamayan ve/veya yararlanmak için müracaat
ettikleri ve bir miktarını da ödedikleri hâlde, malum
yaşanılan ekonomik sıkıntılar nedeniyle taksitlerini
aksatmak zorunda kalan ve emekli olabilme imkânını yitiren Sosyal
Güvenlik Kurumuna tabi vatandaşlarımız için yeni bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: TÜİKte yaklaşık on beş yıldır
çalışan 4/C kapsamındaki personelin özlük haklarıyla ilgili
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? En azından 4/B
kapsamına almayı düşünüyor musunuz?
İki,
Şanlıurfa ilimizde elektrik sayaçlarını okuyan bir
firmanın işi bırakıp kaçtığı ve
yaklaşık altı aydan beridir sayaçların
okunmadığı iddiası vardır. Bu firma daha önce
Diyarbakırda iş yapmış, başarısız
olmuş bir firmadır, ama daha sonra Şanlıurfa, Mardin gibi
birkaç tane ilimizin sayaç okuma işi bu firmaya verilmiştir. Şu
anda da sayaçların okunmadığı yönünde iddialar vardır.
Ne derece doğrudur? Bu, devleti zarara uğratmak değil midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Son olarak
Sayın Nalcı, buyurun efendim.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum; 2010 yılı bütçesi, bildiğimiz gibi 50 milyar
bir bütçe açığıyla yapıldı. Bu bütçe
açığını,
1) Bu kamudaki
Tekel maddelerine zam yaparak mı karşılayacaksınız?
2) Yoksa
işçi ve memurları kamudan işten çıkartarak mı
karşılayacaksınız?
3) Varlık
barışı ve ticaret yapan insanların vergi dairesini
peşine takarak mı karşılamayı düşünüyorsunuz?
4) Borçlanarak
mı?
Bunların
cevabını istemiştim.
Sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Biz 2009
yılında, değerli arkadaşlar, 20 bin tane kadrolu olmak
üzere toplamda 43.700 tane öğretmen ataması yaptık. 2010
yılı için de muhtemelen benzer rakamlar söz konusu olacaktır.
Şu anda rakamlar yanımda yok ama olmazsa onu yazılı olarak
bildirebiliriz size.
Tabii ki bu
belediyelere merkezî hükûmetten yapılan ödemelerin, gelirlerin daha da
sık aralıklarla kademelendirilmesi bir fikir. Bunun
çalışılması lazım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, biri 120 bin, biri 60 bin.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Anlıyorum,
anlıyorum.
Muhtemelen,
mahallî idarelerle ilgili yeni yapılacak bir düzenlemede belki o konular,
en azından mülahaza edilebilir, değerlendirilebilir.
İhracatçılar
Tabii ki biz şu anda, yanlış hatırlamıyorsam, iki yüz
sekiz pazara, iki yüz sekiz ülkeye ihracat yapıyoruz çünkü
bayağı ciddi bir rakam. Yani aşağı yukarı ihracat
yapmadığımız ülke falan yok ama tabii ki hâlâ
potansiyelinin altında olan ülkeler olabilir, ticaretimizin potansiyelinin
altında seyrettiği ülkeler olabilir. Mutlaka o ülkelere ulaşmak
için de büyük bir çaba gösteriyoruz, göstermeye devam edeceğiz. Özellikle,
fuarlara katılma konusundan tutu verin birçok konuda çalışmalarımız
var. Zaten, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanımız pek
Türkiyeye de uğramıyor, onun için yani bu çabalar ciddi bir
şekilde devam ediyor. Yalnız, kur garantisi veremeyiz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye 2001 yılında çok önemli birtakım
kararlar verdi, aslında 1989 yılında çok önemli bir karar verdi.
1989 yılında Türkiye şu kararı verdi, dedi ki: Türkiyeye
para giriş- çıkışı serbesttir. Yani, özetle, sermaye
hesabı Türkiyede liberalleştirildi. Şimdi, ekonomi literatüründe
imkânsız üçlü diye bir konsept var. Bunun bir boyutu sermaye
hesabının liberal olup olmadığı boyutudur, bir boyutu
faizi kimin belirlediği boyutudur, bir boyutu da kuru kimin
belirlediği
Bu üç husustan üçünü aynı anda kontrol edemiyorsunuz.
Bakın, sermaye, yani para giriş-çıkışını
1989da liberalleştirdik. 2001 yılında da Merkez
Bankasını bağımsız hâle getirdik, faizi Merkez
Bankası belirliyor. O zaman kuru piyasaya bırakmak
Nitekim 2001
yılında da o dönemin Hükûmeti kuru piyasaya bıraktı. Şimdi,
burada, imkânsız üçlü, bu bir teori değil, bu aslında uygulamada
da fiilî olarak var olan bir durumdur. Mesela Çin, sermaye hesabı üzerine
kısıtlar getiriyor, o zaman kuru belli bir şekilde kontrol
edebiliyor, faizi belli bir şekilde
Yani, üç değişkenin
aynı anda ikisini kontrol edebiliyorsunuz. Üç değişkenin
aynı anda üçünü kontrol edemiyorsunuz. Yani, bütün dünya uygulamaları
da bu çerçevededir. Onun için kur garantisi bu çerçevede getiremeyiz.
Sayın Genç,
bu bahsettiğiniz belediyelerle ilişkili olarak bana talebinizi
iletin, yardımcı olmaya çalışırım. Yani, imkânlar
nedir vesaire, ne yapabiliriz bilmiyorum ama, bir bana nedir, yani sorun nedir,
ne eksiklikler vardır
Yardımcı olmaya
çalışırım.
Bahsettiğiniz
köprü hakkında fazla bir bilgim yok. Arkadaşlarımdan bilgi
alır size ulaştırırım, ne zaman ihaleye
çıkılacak, ne kadar, yatırım programında mı
değil mi bilmiyorum.
Yapılandırma
uygulamalarıyla ilgili bir soru vardı.
Değerli
arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kurumunu ilgilendiren bir konu, onun için bu
konuda yorum yapmak istemiyorum.
4/Cye
ilişkin özlük haklarını
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, arkadaşlar, son aşamaya geldik,
birkaç dakika sonra çalışmamız nihayet bulacak. Lütfen biraz
sükûnet etsin.
Buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) 4/Cye ilişkin
-dediğim gibi- husus çalışılabilir. Yalnız,
değerli arkadaşlar, 4/Bye geçiş
Bakın, bir
çalışma yapılacaksa sadece bir kesime özgü yapılmaz.
Mutlaka bütün 4/Clileri kapsayacak bir çalışma yapılır, o
çerçevede ben bakarım. Ama 4/Bye geçiş bence doğru olmaz çünkü
bu tamamen yeniden bir yapılandırmayı gerektirir.
Özelleştirme uygulamalarının bir mantığı
vardır. O mantığın ötesine geçmek bence bu aşamada
doğru olmaz ama 4/Clilerin durumlarının düzeltilmesine ilişkin
bir çalışmaya biz de katkı veririz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 24üncü maddeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Evet,
katkılarınızdan, sabrınızdan dolayı bütün
milletvekili arkadaşlarıma ve grup başkan vekili arkadaşlarımıza
teşekkürlerimizi sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, programa göre 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının
maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için 24
Aralık 2009 Perşembe günü saat 11.00de toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Sizlere
hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.34
IV.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, emekli
aylıklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/10709)