DÖNEM: 23                              CİLT: 57                       YASAMA YILI: 4

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

41’inci Birleşim

24 Aralık 2009 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442)

2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)

 

3.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

4.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

5.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/551, 2/550) (S. Sayısı: 456 ve 456’ya 1 inci Ek)

6.- 28 Ağustos 1952 Tarihinde Pariste İmzalanan Kuzey Atlantik Andlaşmasına Uygun Olarak Yapılan Uluslararası Askeri Karargâhların Statüsüne İlişkin Protokol Uyarınca Uluslararası Statüsü Belirlenen Türkiye’deki Tüm Müttefik Karargâhlar ve Onların Atanmış Personeline Uygulanacak Belirli Ayrıcalıklara İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/736) (S. Sayısı: 457)

 

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına 29 Aralık 2009 Salı gününden başlamak üzere 3 gün ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VI.- OYLAMALAR

1.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- 28 Ağustos 1952 Tarihinde Pariste İmzalanan Kuzey Atlantik Andlaşmasına Uygun Olarak Yapılan Uluslararası Askeri Karargâhların Statüsüne İlişkin Protokol Uyarınca Uluslararası Statüsü Belirlenen Türkiye’deki Tüm Müttefik Karargâhlar ve Onların Atanmış Personeline Uygulanacak Belirli Ayrıcalıklara İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Alevi Çalıştaylarına ve cemevlerine imar planlarında yer verilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/10816)

2.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, tarihi yapıların ibadete açılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/10848)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, YDK’nın İller Bankasıyla ilgili raporuna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/10855)

4.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/10856)

5.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri Terminal Camisi’nin yıkılmasına,

camilerdeki kıymetli halıların değerlendirilmesine

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/11003), (7/11004)

6.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun Hafif Raylı Sistem inşaatına işçi teminine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11083)

7.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Bodrum’da bir burunda marina yapılacağı haberlerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/11153)

8.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/11170)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.03’te açılarak altı oturum yaptı.

2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (S. Sayısı: 442) ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi’nin (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) görüşmelerine devam edilerek 25’inci maddesine kadar kabul edildi.

Konya Milletvekili Faruk Bal, Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya’nın, mensubu bulunduğu Hükûmete,

Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya’nın, şahsına,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

24 Aralık 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere birleşime 21.34’te son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Fatih METİN

 

Bilecik

 

Bolu

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


                             No.:                                        49

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

24 Aralık 2009 Perşembe

Raporlar

1.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/551), (2/550) (S. Sayısı: 456) (Dağıtma tarihi: 24.12.2009) (GÜNDEME)

 2.- 28 Ağustos 1952 Tarihinde Pariste İmzalanan Kuzey Atlantik Andlaşmasına Uygun Olarak Yapılan Uluslararası  Askeri Karargahların Statüsüne İlişkin Protokol Uyarınca Uluslararası Statüsü Belirlenen Türkiyedeki Tüm Müttefik Karargahlar ve Onların Atanmış Personeline Uygulanacak Belirli Ayrıcalıklara İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/736) (S. Sayısı: 457) (Dağıtma tarihi: 24.12.2009) (GÜNDEME)

                                                                                                                                             

 

                                                                                                                                       No.:   49’a ek

 

24 Aralık 2009 Perşembe

Rapor

1.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/551),  (2/550) (S. Sayısı: 456’ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 24.12.2009) (GÜNDEME)


24 Aralık 2009 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, programa göre 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (x)

2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde 2010 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 24’üncü maddesi kabul edilmişti. Şimdi, 25’inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Çeşitli Hükümler

Uluslararası kuruluşlara üyelik

MADDE 25 – (1) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar gereği üye olunan uluslararası kuruluşlar dışındaki uluslararası kuruluşlara, gerekli ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.

(2) Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili…

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinize saygılar sunarım.

                                  

(x) 442 ve 443 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 14/12/2009 tarihli 31’inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Değerli milletvekilleri, hepimizin görevi, bu ülkede toplumun bir bütününe yönelik haksızlıkları, adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, bütçelerle ülkemizdeki tüm insanlara ülke olanaklarıyla gerekli imkânı vermektir. Hepinizin amacı budur. Bütçe bunun için yapılır ama haksız ve adaletsiz devam eden işlere de bu Meclis el koymalıdır. Bütçe hazırlanırken eğer bir haksızlık varsa, bir adaletsizlik varsa bunu da gidermek hepimizin görevidir.

Şimdi, size bir iki örnek vereceğim. Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de bir büyükşehirler bir de normal belediyeler var, il belediyeleri. Dikkatinizi çekiyorum, siz hiç “çifte kavrulmuş” bilir misiniz, siz hiç “bir koyundan çift post” bilir misiniz, siz hiç “alıp da gider misin?” bilir misiniz?

Değerli arkadaşlarım, ne yaptılar biliyor musunuz? Özellikle 2005 yılındaki Büyükşehir Yasası değişirken bazı illerin 35 kilometre ilçelerini büyükşehir içine aldılar. Dikkatinizi çekiyorum, bu 35 kilometredeki tüm köyler büyükşehre bağlandı. Hem özel idare paylarından yine aynı şekilde alıyorlar…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Hayır, hayır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, evet efendim.

…hem de büyükşehir paylarına giriyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkede bir il belediyesine 1 lira giderken bir büyükşehir belediyesine 4,5 lira para gidiyorsa, kişi başına, bunun hak, adalet ölçüsünü siz tayin edin. Kocaeli’de kaç tane köy kaldı? Kocaeli’de kaç köy kaldı?

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Köyler şehir gibi oldu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitti, tüm köyler bitti. Hepsi büyükşehre bağlandı.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – İstanbul’a bağlandı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bağlandı.

Şimdi, hem özel idare paylarından tıkır tıkır para alıyorlar hem de öbür belediyelere göre 1’e 4,5 para alıyorlar.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – 1’e 2…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 4,5; ispat ederim size.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Sorunları da o kadar arttı ama.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, haksızlık yapmayın. Burada hepimiz her ili temsil ediyoruz. Bugün Şanlıurfa’nın, bugün, siz, eğer… Samsun örneği veriyorum, Adapazarı örneği veriyorum, Erzurum örneği veriyorum. Samsun 330 bin nüfuslu bir Samsun’du, ayda aldığı para o zaman 40 bin liraydı. Siz Samsun’u 35 kilometre büyüttünüz, 500 bine getirdiniz. 200 milyon para alıyor şimdi, 200 milyon, yılda…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Büyükşehir belediyesi…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen… Niye hatibe söz atıyorsunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika efendim, müdahale etmeyin. Bildiğinizi gidin komisyonda haksızlığa sahip çıkın, haksızlığa sahip çıkın. Hem haksızlığa sahip çıkmıyorsunuz hem de burada bana cevap veriyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen Genel Kurula hitap edelim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben size örnek veriyorum. Samsun’a yılda 200 milyon para veriyorsunuz. Nüfusu 500 bin. 35 kilometre büyüttünüz, 500 bin yaptınız.

Şanlıurfa… Şanlıurfa’nın şu andaki, büyütmeden nüfusu 600 bin. Şanlıurfa’ya 80 bin lira para veriyoruz. Eğer bu haksa, adaletse, siz söyleyin arkadaşlar. Ben bunu söylüyorum. Siz 330 bin nüfuslu Samsun’u 35 kilometre büyüterek eğer yılda 200 milyon para alır hâle getirip ve bir şehre giren parayla o şehri ihya ediyorsanız, daha şu anda, şu andaki Şanlıurfa diyorum, büyütmeden, 35 kilometre büyütün 800 bin olur arkadaşlar Şanlıurfa. Ama bu haksızlık değil mi arkadaşlar? Bu adaletsizlik değil mi? Yani 200 milyon yılda para neresi, 80 binler neresi arkadaşlar? 600 bin nüfuslu bir Şanlıurfa 80 bin lira alacak yılda, 500 bin nüfuslu bir başka il büyükşehir diye… Ha, Samsun’a 500 milyar verin, gözümüz yok ama haksızlık ve adaletsizlik yapmayalım.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Malatya’ya da veriliyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Malatya’ya da verin tabii. Ben de 500 bin nüfusum. Benim de hakkımı verin. Niye vermiyorsunuz? Ama ben, sadece Malatya demiyorum. Şu anda siz Erzurum’u 350 bin nüfus yaptınız. 20 kilometre büyüterek Ilıca’yı Erzurum’un içine aldınız. Ben Erzurumlu arkadaşlarıma… Keşke yılda 160 değil, 260 verin. Ben gurur duyarım ama benim de hakkımı verin arkadaşlar. Böyle haksızlık ve adaletsizlik Türkiye’de yapmayalım diyorum. Ben bunu altı yıldır, yedi yıldır söylüyorum ve hepinizin sorunu bu, hepinizin derdi bu ama maalesef bir şekilde çıkıp da birisi… Siz Bayındırlık Komisyonu Başkanısınız. Burada…

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, niye karşılıklı konuşuyorsunuz? Lütfen, Genel Kurula hitap edin. Lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ama sabahtan beri, Başkanım…

BAŞKAN – Uyardım, tamam… Genel Kurula hitap edin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, zaten sorun burada. Belediyelerin İçişleri Bakanlığına bağlı olmasını anlamak da mümkün değil. Herhâlde İçişleri Bakanlığı belediyelere trafik memurluğu yaptırıyor. Belediyeleri sadece inceliyor, belediyelerin hiçbir sorunuyla ilgilenmiyor. Belediyelere ne hizmet verdiğini anlamakta ben zorluk çekiyorum İçişleri Bakanlığının. Belediyelerin hangi sorununa sahip çıkıyor, bilmiyorum. Aynı, tıpkı sulama birliklerinde olduğu gibi. Hâlâ sulama birliklerinin İçişleri Bakanlığına bağlı olmasını ben kabullenemiyorum. Acaba İçişleri Bakanlığı sulama birliklerine trafik memurluğu mu yaptırıyor? Aynı şekilde belediyelerin bir tek denetimini yapıyor. Belediyelerin hangi sorunlarına sahip çıkıyor?

Değerli arkadaşlarım, Sivas’ın 1.300 köyü var bildiğim kadarıyla. Bildiğim kadarıyla Balıkesir’in 1.000 köyü var. Şimdi özel, idare paylarına bakın. Kocaeli’nin kaç köyü var, kaç para gidiyor? 1.000 köyü olan Balıkesir’e kaç para gidiyor? 1.300 köyü olan Sivas’a kaç para gidiyor? Bir bakın arkadaşlar, ne olursunuz ya, bir bakın. Bir bakın. 1.300 köylü Sivas’a giden özel idare payı kaç para, 50 köyü olan başka bir ilimize giden para kaç para? Burada haksızlıklara hepimizin göğüs germesi gerekiyor. Haksızlıksa, hepimiz, kendi illerimiz değil, ülkedeki tüm insanların sorununu hepimiz çözmemiz lazım ama biz hâlâ yedi senedir, sekiz senedir… Haa, bu zamanında yapılmış ama üstüne 2005’te iyice, büyükşehir paylarını artırarak iyice…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Ufak bir düzelme oldu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ufak bir düzelme değil, büyük bir düzelme. Büyük bir düzelme oldu.

BAŞKAN – Sayın Bayraktar, lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Eskiden fark 1’e 2’ydi arkadaşlar. Şimdi fark 1’e 4,5 olan yer var arkadaşlar. Eskiden bir il belediyesi 1 lira alıyorsa büyükşehir 2 lira alıyordu. Şimdi 4,5 lira alan yer var.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Aslanoğlu, Denizli’yi söylemediniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi geleceğim, geleceğim…

Şimdi, bak, şu andaki mevcut büyükşehri bırakın 20 kilometre büyütmeyin, mücavir alanı büyütmeyin, Malatya’yı büyütmeyin, Şanlıurfa’yı büyütmeyin. Şu anda neysek oyuz, 20 kilometre büyütmeyin. Sekiz tane, dokuz tane il var ki hele bunlara hep haksızlık yapıyorsunuz. Van, Şanlıurfa -en büyük haksızlık Şanlıurfa’ya, en büyük. Büyütün, 800 bin nüfusu var arkadaşlar, bakın, gidin inceleyin; şu andaki mücavir alanda 600 bin nüfusu var- Kahramanmaraş, Malatya, Denizli, Balıkesir, Trabzon, bunların hakkı yeniyor. Bizi büyükşehir yapmayın, bize “büyükşehir” unvanı vermeyin, sadece iki kelime şu bütçeye koyacaksınız: “Nüfusu mevcut büyükşehirlerden daha yüksek olan iller bu yasa hükmünden yararlanır.” Diğerlerine de kademe kademe, kademe kademe…

Sizin, Muğla’ya yılda verdiğiniz para 10 milyon. Muğla’nın yaz nüfusunu biliyor musunuz arkadaşlar? Şimdi, yılda 200 milyon alan bir ille yılda 10 milyon alan bir ile hizmette yarış yapabilir mi arkadaşlar, hizmette yarış yapabilir mi? Ben bu konuyu hepinizin vicdanına, Türkiye’deki sosyal adalet yönünden, Türkiye’deki insanlara adil davranma yönünden, illerdeki insanlara eşit davranma yönünden bir kez daha vicdanlarınıza sunuyorum. Eğer “bir haksızlık yapmadık” diyorsanız yapılan bir haksızlığı önlemek de sizin görevinizdir. Eğer bunu yapmıyorsak yine haksızlık yapıyorsunuz demektir. Ben bir kez daha bu konuyu hepinizin dikkatlerinize çekiyorum.

Yine illerdeki köy sayısına bakın, giden özel idare paylarına bakın. Hangi il kaç köye hizmet veriyor, hangi ile kaç para gidiyor ve köyü olmayan, köyü çok az olan ve az olan köylerine rağmen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …daha büyük özel idare payı giden illerimize bakın. Bunların köy yolu yok, hatta hatta bazı illerimiz var ki kışın altı ay karla mücadele veriyor. Yani bunlara hiçbir farklı bir ücret gitmiyor. Altı ay karla mücadele veren bir ille hiç kar mücadelesi yapmayan bir ile aynı para gidiyorsa arkadaşlar, buna oturup bakmak lazım.

Ben bir kez daha bu haksızlığı -dün de yapılmışsa bugün de yapılmışsa, buna sahip çıkmak bu Meclisin görevidir- hepinizin dikkatlerine sunuyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Reşat Doğru, Tokat Milletvekili.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın “Çeşitli Hükümler” bölümündeki 25’inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, ülkemizdeki terör örgütünü ve bütün saldırılarını şiddetle kınıyorum. Geçtiğimiz haftalarda başta Tokat ilimizde olmak üzere ülkemizin birlik ve dirliği için canını feda eden bütün şehitlerimize minnet ve şükranlarımı sunuyor, Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun.

Ülkemiz Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşa üyedir. Uluslararası kuruluşların hepsinin farklı farklı kuruluş hikâyeleri vardır. Bütün bu kuruluşların tüzüklerinde “İnsana değer vermek.” ve “Devletler arasında iş birliği imkânları sağlayarak barışa katkıda bulunmak.” yazılıdır. Ancak bu kuruluşların çalışmalarına baktığımız zaman çalışma yöntemlerinin ve yaptıkları işlerin hiç de barışa hizmet etmediği görülmektedir.

Bu kuruluşların birçoğu ABD ve AB kontrolünde kalmakta, insanlık için değil de kontrolünde oldukları ülkelerin menfaatleri doğrultusunda çalışmaktadırlar. Buna karşılık harcadıkları paralarını da “insan hakları”, “barış” sözleriyle Türkiye dâhil diğer devletlerden almaktadırlar. Ülkemiz de bu kuruluşlara milyonlarca dolar ödemektedir.

İnsani değerleri koruyoruz derken Irak’ta 1,5 milyon, Afganistan’da yüz binlerce Müslüman insan ABD destekli koalisyon tarafından öldürülmüştür. Bunlar içerisinde binlerce Türk vardır.

Sayın milletvekilleri, ABD 57’nci Hükûmet zamanında Irak’a müdahale edemedi ancak daha sonraki AKP hükûmetleri döneminde Irak’a müdahale ettiler ve yüz binlerce insan öldü. Her gün yeni yeni bombalar patlatılarak ölümlere devam ediliyor. Bunun sorumluları, sadece ABD destekli koalisyon değil, buraya müdahaleye izin veren veya tepki göstermeyenlerdir. Ancak, Batı tarafından Türkiye gibi çeşitli ülkelere talimatlar yağdırılırken, haksızlıklar dünyanın birçok yerinde yine de devam ediyor.

Aynı durumu işgal altındaki Dağlık Karabağ (Azerbaycan) topraklarında da görüyoruz. Dağlık Karabağ (Azerbaycan) toprakları işgal altındayken, Ermenistan’la ilişki kurmak, iş birliği yapmak doğru değildir. Bizim kırmızı çizgimiz Ermenistan’ın işgalden ve soykırım iddialarından vazgeçmeleri olmalıdır. Maalesef, bu durumlara uluslararası kuruluşlar duyarsız kalmaktadır. İşgal esnasında Hocalı katliamı yaşanmıştır. Bir gecede yüzlerce Azeri Türkü öldürülmüş ve yüzlercesi de öz topraklarından zorla göç ettirilmiştir. Maalesef, 2010 yılına geldiğimiz bu zamanda bile sorumlular tespit edilip, dünya gerekli cezayı vermemiştir. İşgal altındaki topraklardan zorla göç ettirilen 1 milyonun üzerindeki göçmenler, çok zor şartlar altında Azerbaycan’ın çeşitli şehirlerinde yaşamaktadırlar. Bu insanlık dışı hak ihlallerinde insan hakları savunucularından hiç ses duymuyoruz. Milyonlarca dolar aidat ödediğimiz kuruluşlar sağırlaşıyor. Yine, konu Türkler olduğunda maalesef her şey unutuluyor.

Sayın milletvekilleri, diğer taraftan Uygur Türkleri… Kardeşlerimize yapılan saldırılar, asimilasyonlar, idamlar ortada duruyor. Bu vahim durumla ilgili kaç tane uluslararası kuruluştan ses duyduk? Ancak bu sesi onlar duymasa da biz duymak mecburiyetindeyiz. Bizler buralara her türlü yardımı yapmalıyız. Bu soydaşlarımıza yapılan haksızlıkları bizler dünyaya duyurmalıyız. 300 milyonluk Türk dünyası bizden bunu bekliyor.

Ancak AKP Hükûmeti Türk dünyasına arkasını dönmüş görünüyor. Varsa yoksa AB diyor, başka bir şey demiyor. AB istekleri doğrultusunda Türk dünyası ve kültürel değerlerimiz yıpratılıyor, yok sayılıyor, aramıza geri dönülmez ayrılıklar maalesef giriyor. Unutulmamalıdır ki, hiçbir iyi gelişme yapılmasa da geleceğimize dönük tamiri mümkün olmayan yanlışlıklar, hatalar yapılmamalıdır. Çeşitli Batı kökenli uluslararası kuruluşlar yanında, ülkemizin kurduğu kuruluşlar da vardır; KEİPA, KEİ, TİKA bu kuruluşlara birer örnektir. Daha önce bahsettiğim Türk dünyasına yapılan bu haksızlıkları, yanlışları KEİPA ve KEİ vasıtasıyla dile getirebiliriz.

TİKA’da ülkemizin önemli bir kuruluşudur. TİKA marifetiyle Türk dünyasında her yere ulaşmalıyız. TİKA, Türk dünyasıyla ilişkilerimizin düzenlenmesi, onlarla aramızda her türlü ekonomik, ticari, teknik, sosyal ve kültürel manada yardım ve iş birliğimizin koordinasyonunu sağlamak amacıyla kurulan bir devlet kuruluşudur ancak TİKA, AKP İktidarıyla birlikte, kuruluş amacına aykırı olarak Türk dünyasının dışında da hizmet yapmaktadır. Acaba TİKA neden Türklerin yoğun yaşadığı ve mağdur edildiği Irak’ta, Doğu Türkistan’da, Suriye’de ofisler açmıyor? Buralara da süratli bir şekilde ofisler açılmalıdır. Evet, AKP Hükûmeti TİKA’yı kuruluş alanları dışında başka coğrafyalarda da görevlendiriyor; bu konu tartışılmalıdır.

Türk dünyası ülkemizi bekliyor; onlara her gün yeni yeni projeler sunmalıyız. Sayın Başbakan konuşmalarında, kendi iktidarı dışında, neredeyse, eski hükûmetler zamanında hiçbir şey yapılmadı diye ifadeler kullanıyor; bu doğru değildir. Türk dünyasında, bağımsızlıktan itibaren, büyük öğrenci projeleri, çeşitli üniversiteler, Sultan Sencer Türbesi gibi çok önemli restorasyonlar, Eximbank kredileri gibi birçok proje gerçekleştirilmiştir. Acaba AKP hükûmetleri süresince büyük bir proje yaptık denebilir mi? Başbakanın söylemiş olduğu projelerin hepsi, daha önceki hükûmetler zamanında ortaya konmuş ve yürütülen projelerdi. Sadece yapılan, Sayın Başbakan devamlı olarak bunu söylüyor, daha önce asfaltı olmayan Orhun Abideleri yolu olmuştur. Bu yol da maalesef şu anda kum fırtınalarından dolayı neredeyse kullanılmaz hâle gelmiştir.

Türk dünyası coğrafyasına yeni yeni okullar açılmalı, ortak tarih, ortak dil ve alfabe konusunda çok önemli projeler yapılmalıdır. Bakınız, şu anda, Manas Üniversitesi Kırgızistan’da, Ahmet Yesevi Üniversitesi de Kazakistan’da bulunmaktadır. Bu üniversitelerin benzerlerini acaba bir Azerbaycan’da açamaz mıyız veya Tacikistan’da açamaz mıyız, Türkmenistan’da açamaz mıyız? Çünkü üniversiteler aynı zamanda büyük bir köprü vazifesi görüyor ve Türk kültürünün gayet rahat bir şekilde anlatıldığı yerler olabiliyor. Tabii ki ülkemiz uluslararası kuruluşlara üye olmalıdır ancak bu kuruluşların da Türk dünyasına yönelik çalışmalarını mutlaka koordine etmeliyiz.

Uluslararası kuruluşların toplantıları yapılmadan önce -Dışişleri Bakanlığı veya başka kuruluşlar olabilir- hazırlık toplantıları yapılmalıdır. Toplantılara katıldıktan sonra katılımcıların hepsinden raporlar ve bilgiler alınmalı, bir koordinasyon sağlanmalıdır. Bu konuda bir bilgi bankası oluşturulabilir. Daha sonra yapılacak olan toplantılarda bunlardan faydalanılabilir. Yapılan toplantıların faydası, sonuçları, beklentilerimiz birileri tarafından mutlaka takip edilmelidir.

Şu anda Meclisimizin de üye olmuş olduğu dış ülkelerin kuruluşları vardır. O kuruluşlara gidildikten sonra veyahut gitmeden önce, ne tür çalışmalar yapılıyor veyahut da oradaki beklentilerimiz bir bir dile getirilmeli veyahut en azından bazı kurumlar tarafından takip edilmelidir. Şu anda mesela benim de üyesi bulunduğum KEİPA kuruluşu gibi tüm kuruluşların hepsi en azından öncesinde bir hazırlık çalışmaları oluşturabilmeli, akabinde de geldikten sonra, döndükten sonra da bunlar bir kayıt altına, kuyudat altına alınmalı ve akabinde de nelerin yapıldığı veyahut ne tür beklentilerin olduğu da bir bir buralara yazılmalıdır ama maalesef bunları yapmakta zorlanıyoruz. Ancak yapılması gereken en önemli konuların da bu olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü ülkemiz bu kuruluşlara katılırken veyahut katıldıktan sonra -diğer kuruluşlara da- milyonlarca dolar civarında parayı ödüyor veyahut da bir sürü para, yani fakir fukaranın hakkı olan o paralar orada kullanılmış oluyor.

Sayın milletvekilleri, Türk dünyası, eskiden olduğu gibi kendilerine sahip çıkılmasını, kendilerine yapılan insanlık dışı muameleleri ve insan hakları ihlallerinin durdurulmasını, insani yardım kuruluşlarının kendilerini de koruyup kollamalarını beklemektedir. Hükûmetin bunları dile getirmesi, ülkemizi ve soydaşlarımızı uluslararası kuruluşlarda gerçek manada temsil etmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde Türk dünyasına, ülkemize hizmet etmiş olabiliriz.

Bakın, bütçe görüşmeleri esnasında çok önemli konulardan bir tanesi de Ahıska Türklerinin durumuydu. Ahıska Türklerinin durumuyla ilgili, takip ettiğim kadarıyla, çok fazla bir şey konuşulmamıştır. Hâlbuki Ahıska Türkleri, şu anda Türk dünyasının en önemli sorunlarından bir tanesini yaşıyorlar. Nedir bu sorun? Ahıska Türkleri Ahılkelek Bölgesi’ne dönüş mücadelesi veriyorlar. Gürcistan Hükûmetinin almış olduğu kararlar doğrultusunda, buraya dönüşle ilgili birçok yerde çalışmalar yapılıyor. Vatan cemiyetleri Azerbaycan’da, Özbekistan’da veyahut da Rusya’nın Krasnodar Bölgesi’nde… Bu bölgelerdeki insanlar, kendi öz topraklarına dönmek istiyorlar. Ahıska Türkleri, bilindiği gibi, Stalin zamanında, 1940’lı yıllarda zorla göç ettirilen bir gruptur. Hükûmetten bu noktada destek bekleniyor. Kırım Türklerine uygulanmakta olan “Ev Alma Projesi”yle orada başarıya ulaşıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Epey insanımıza dönüşlerinde ev alınarak destek olundu. Aynı desteği, biz, acaba Ahıska Türklerine neden yapmıyoruz? Alacağımız bir kararla, Ahıska Türklerinin Ahılkelek Bölgesi’ne dönüşleriyle ilgili çok güzel çalışmalar yapabiliriz.

Bunun yanında, son zamanlarda özellikle gündeme getirilen “Türk Dünyası Başkanlığı” sözünün… Türk Dünyası Başkanlığıyla ilgili bazı çalışmalar var, bunu da güzel karşılıyorum ancak tabii bunların da sözde kalmaması gerekiyor. Çünkü Türk dünyasında yapılacak olan işlerin veyahut yapılmakta olan işlerin bir koordinasyonunun olması gerekiyor. Bu mealde de, basında yer alan “Hükûmetin Türk Dünyası Başkanlığı kuracağım.” sözlerinin mutlaka gerçekleşmesi gerekiyor. Bunun da takipçisi olmak mecburiyetindeyiz.

Sözlerimi bitirmeden önce, tabii, şu anda Tekel işçileri, benim de milletvekili olduğum Tokat ilindeki Tekel işçileri Ankara’mızda çok perişan bir şekilde duruyorlar. Bununla ilgili, çeşitli konularda söylemler var, iyileştirilmesi konusunda veyahut da 4/C kapsamının genişletilmesi konusunda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Bunda da Hükûmetten ilgi beklediğimizi ifade ediyor, bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Burhan Kayatürk, Ankara Milletvekili... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURHAN KAYATÜRK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesinin 25’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selam-lıyorum.

Değerli milletvekilleri, benden önceki, muhalefet sözcülerinin ifade ettiği Türk dünyasına ait hizmetlerle alakalı eksikliklere bir iki noktada değinmek istiyorum: Orhun Kitabeleri ulaşılabilir hâle geldi bizim dönemimizde. Karakurum’dan Orhun Abideleri’ne 42 kilometrelik yol yaptık. TİKA’nın, kardeş ve akraba toplulukları için attığı adımların bedeli yedi yılda, değerli milletvekilleri, 2 milyar dolara ulaştı. Tabii, çok sayıda hizmetler yapıldı. Ben sadece bu kadarına değineyim, ondan sonra, müsaade ederseniz konuşmama geçmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kadar kısa bir süre içerisinde Türkiye'nin uluslararası kuruluşlara üyeliği noktasında takdir edersiniz çok fazla bir şey söyleyemeyiz ancak şuraya dikkatinizi çekmek istiyorum: Biz artık bu kurumlara sadece üye değil bu kurumları teker teker yönetmeye başladık. Bakın, 15 Haziran 2004 tarihinde İslam Konferansı Örgütüne ilk defa bir Türk, Profesör Doktor Ekmeleddin İhsanoğlu Genel Sekreter seçildi. Yine ilk defa ülkemiz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine 17 Ekim 2008 tarihinde önemli ülkeleri geride bırakarak 151 ülkenin oyuyla geçici üye olarak seçilme başarısını gösterdi. Yine tarihte ilk defa bir arkadaşımız, Antalya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Çavuşoğlu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisine kesin aday seçildi, 25 ocakta bu prestijli kuruluşun başkanı olacak. Tabii, ülkemizin dışarıda kaydettiği başarılar bunlarla sınırlı değil. Bu noktada özellikle NATO’nun mücadele verdiği Afganistan ve Pakistan’daki etkinliğimize değinmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu bölgede on yıl bulunmuş bir arkadaşınız olarak Türkiye'nin, Pakistan ve Afganistan’daki gücünün ve itibarının hiçbir ülkeninkiyle karşılaştırılmayacak kadar yüksek olduğunu vurgulamak zorundayım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve vatandaşlarının bu bölgede açtığı yüzlerce okul, hastane, sağlık ocağı ve sosyal kurum, bölge insanının gönlünde âdeta taht kurmuştur. Afganistan’da görev yapan NATO birlikleri arasında, bir bölgeden öbür bölgeye en rahat hareket eden, en güvenli hareket eden birlikler Türk birlikleridir. Yine, Afganistan’da tehlikeli bölgeleri teker teker ziyaret edebilen ve başkent Kabil’de iki gece, üç gece kalabilen tek dışişleri bakanı, değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanıdır.

Dünyanın bu çok önemli ve problemli bölgesinin barışına da katkı sağlıyoruz. Yakın tarihte, önce İstanbul’da, daha sonra Ankara’da, Pakistan ve Afganistan devlet başkanlarını bir araya getirdik. Özellikle Ankara Çankaya Köşkü’nde, sadece devlet başkanları değil aynı zamanda iki ülkenin genelkurmay başkanları ve aynı zamanda millî istihbarat başkanları da bir araya getirildi. Böylelikle, iki kardeş ülke arasında hem bölgede hem de dünyadaki barış katkılarımız devam ediyor.

Dikkatinizi çekerim değerli arkadaşlar, bu bölge, çok önemli bir bölge. Bu bölge, Taliban’ın, El Kaide’nin birçok radikal grubunun bulunduğu ateş çemberidir. Dolayısıyla, bu bölgenin barışına katkı sağlamak, aslında dünya barışına katkı sağlamak anlamına geliyor. Bu nedenle, hem bölge insanı bizi seviyor, bizi takdir ediyor bu samimiyetimizden dolayı hem de dünya bizi takdir ediyor bu barış katkılarımızdan dolayı.

Sadece Pakistan ve Afganistan değil, bütün dünya Türkiye'nin büyüklüğünü artık kabul ediyor. Türkiye'nin çok kısa bir süre içerisinde küresel bir güç ve bölgesel bir lider olma yolunda hızlı adımlarla ilerlediğini ifade ediyor. Bakın, çok yakın bir tarihte, ne diyor Amerikalı diplomat Rum diplomata: “Türkiye artık bir süper güç, Türkiye’ye baskı yapma şansımız yok.”

Değerli milletvekilleri, çünkü, Türkiye komşularıyla barıştı. Proaktif ve “sıfır problem” politikası ile bütün komşularımızla teker teker problemlerimizi çözüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kayatürk, lütfen tamamlayınız.

BURHAN KAYATÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yakın tarihte savaş eşiğine geldiğimiz Suriye’de, bildiğiniz gibi, dün ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptık ve komşularımızla ticaretimiz arttı. Komşularımızla, kardeş ülkelerle, dost ülkelerle vizeleri teker teker kaldırıyoruz. Komşularla ticaretin artması da doğru. Bugün dünyanın gelişmiş ülkelerinin hemen hemen hepsinde komşularla ticaret, dış ticaretin yüzde 60’ı kadardır. Bu nedenle, yedi yıllık süre içerisinde komşularımızla dış ticarette 7 kat bir artma kaydedilmiştir. IMF bugüne kadar bütün hükûmetlere kendi şartlarını kabul ettirdi ancak ilk defa Türkiye’de bir hükûmet “Benim şartlarımı kabul edersen seninle anlaşırım, yoksa anlaşmam.” dedi.

Son olarak şuna değinmek istiyorum değerli arkadaşlar: Türkiye birilerinin ifade ettiği gibi eksen değiştirmedi. Türkiye ne Doğu’ya ne de Batı’ya sadece yüzünü çevirdi; Türkiye, doğrusu, dünyaya yüzünü çevirdi. Türkiye kendi tarihî geçmişine, büyüklüğüne yakışır şekilde davranmaya başladı.

Çok teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kayatürk.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Nazmi Haluk Özdalga, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HALUK ÖZDALGA (Ankara) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım.

Hepinizin bildiği gibi, 25’inci madde, Türkiye'nin, Türkiye’deki kurum ve kuruluşların uluslararası örgütlere üyeliği, üye aidatlarının ödenmesi ve katılım paylarının ödenmesiyle ilgili bazı düzenlemeler getiriyor. Birinci paragrafına göre, Türkiye’deki kamu idareleri ve özel bütçeli idareler, kanunların, kararnamelerin, uluslararası anlaşmaların öngördüğü hukuki bağlayıcılığı olan durumlar dışında, bu örgütlere, uluslararası örgütlere üye olurken Maliye Bakanlığından izin almak, uygun görüş almak durumundadırlar. İkinci paragrafta bazı istisnalar getiriliyor Hazine Müsteşarlığına, Dış Ticaret Müsteşarlığına.

Türkiye cumhuriyetin ilk dönemlerinden beri bu örgütlere üye olmuştur, Türkiye’deki kurumlar ve kuruluşlar, ancak Türkiye'nin son yıllarda çok hızlı bir şekilde artan dış politikadaki performansı, etkili dış siyaseti, proaktif dış siyaseti hem kendi bölgesinde hem bütün dünyada uyguladığı, bu uluslararası kuruluşlara üyeliğe daha da önem kazandırmaktadır çünkü Türkiye'nin dış politikasının temel taşları arasında iş birliği ve ortaklık vardır. Bu çok taraflı iş birliğinin ve ortaklığın sürdürüldüğü platformlar özellikle uluslararası kuruluşlardır. Diğer taraftan, Türkiye'nin dış siyasetinin önemli hedeflerinden, önemli ilkelerinden bir tanesi, hem kendi bölgesinde hem dünyada, ihtilafların, öncelikle diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesidir. Çok taraflı diyalogların, müzakerelerin sürdürüldüğü en önemli platformlar da bu uluslararası örgütlerdir.

Diğer taraftan, bizim tabii ekonomi yönetiminde de dikkate almamız gereken bazı önemli ilkeler var, temel ilkeler. Bunların arasında hemen bütçe disiplinini, makroekonomik istikrarın korunmasını, enflasyonla mücadelenin sürdürülmesini, kamu kaynaklarının etkili ve verimli bir şekilde kullanılmasını sayabiliriz ve o arada kamu idarelerinin, özel bütçeli idarelerin olabildiğince kendilerine tahsis edilen ödeneklerin dışına, üstüne çıkmamaları gerekir.

25’inci madde, başarılı bir dış politikayla etkili bir ekonomi yönetimi ihtiyacı arasındaki bir dengenin, makul ve akılcı bir dengenin ürünü olarak görülebilir. Benim temennim, yüce Meclisimizin bu maddeyi uygun görmesi ve onaylaması istikametindedir.

Ben, konuşmamın son bölümünde, burada dile getirilen, TİKA’yla ilgili bir iki hususa işaret etmek istiyorum. Öncelikle, birincisi şu: TİKA, sadece Türk dünyasına dönük bir kurum değildir. O şekilde görülmesi ve o şekilde yönlendirilmesi çok ciddi bir hata olacaktır. TİKA, bizim millî tarihimizin ayrılmaz parçası olan ülkelerdeki ve bölgelerdeki şimdi bize kalmış kültür miraslarının korunmasını da hedefleyen bir kuruluştur. Dost ve kardeş, akraba topluluklarına da hizmet etmeyi hedefleyen bir kuruluştur. Birincisi budur.

İkincisi de şudur: Türk dünyasıyla ilgili, dost ve akraba toplumlarla ilgili bugün herkes çok şey söylüyor, daha önce de öyleydi. Bugüne kadar herkes konuştu, herkes çok şey söyledi fakat 58’inci Hükûmetten önce hiçbir şey yapılmadı. İş yapan hemen hemen hiçbir…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Yapmayın ya!

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Düzeltiyorum çok az şey yapıldı, hiç denebilecek kadar…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Bir tane büyük proje söyle!

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Rakam vereceğim… Rakam vereceğim…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Bir tane büyük proje söyle!

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Ben biliyorum, Orhun Anıtları’nın… Kim sorumluydu onlardan daha önceki hükûmetler sırasında?

Bakın, 57’nci Hükûmete kadar yapılan, ihya edilen -hemen hemen hiçbir şey yapılmadı diyeyim- eser sayısı 46’dır… 46’dır... 2002’den sonra yapılan hizmet ise 3.338’dir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir tarafta 46 vardır, bir tarafta 3.338 vardır değerli arkadaşlarım.

Orhun Anıtları’nı da biz ihya ettik, Ahmet Yesevi Türbesi’ni de ve sayılamayacak kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Neredeyse “Orhun Anıtlarını’da biz yaptık.” diyeceksiniz!

BAŞKAN – Sayın Özdalga, lütfen tamamlayınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, Orhun Anıtlarını da sen yapmış olmayasın?!

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Gelin buradan itiraz etmeyin. Elinizde farklı veriler varsa somut konuşun. Bakın, bakın 46 tane yapıldı, daha önce…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – TİKA’nın kitabını göndereyim sana ya!

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – 2002’den sonra yapılan eser sayısı 3.338’dir. Ayrıca -altını çiziyorum- TİKA’nın sadece -tabii Türk dünyası bizim önemli hedeflerimiz arasındadır ama- Türk dünyasına hizmet eden bir kurum olarak görülmesi görüşünü de kesinlikle paylaşmıyoruz, uygun bulmuyoruz.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, ülke genelinde, GAP bölgesi genelinde ve Adıyaman ilimizde kadın istihdamının artırılması amacıyla Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce 2009 yılında kaç proje geliştirilmiş ya da kaç proje desteklenmiştir? Bu projelerle kaç kadın için istihdam sağlanmıştır? 2010 yılında bunun için ne kadarlık ödenek ayrılmıştır?

Adıyaman merkezinde bulunan OSB’de yer dolduğu biliniyor, yeni yatırım için yer kalmadı. OSB’nin genişletilmesi ya da ikinci OSB’nin açılması için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? 2010 içinde bu konuda bir çalışmanız olacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, şimdiye kadar ülkemiz kaç adet uluslararası kuruluşa üye olmuştur? Yapılan uluslararası anlaşma sayısı ne kadardır? Bu anlaşmalardan kaç adedi Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yapılmıştır? Ülkemizin AKP iktidarları döneminde yaptığı uluslararası anlaşma ve üyelik sayıları ne kadardır.? Hâlen onay bekleyen başvuru var mıdır; varsa, sayısı nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tankut…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, KEY ödemeleriyle ilgili sıkıntı ne yazık ki giderilememiş ve hâlen büyük bir vatandaş kitlemizin mağduriyeti devam etmektedir. Bugün 6 milyona yakın insanımızın KEY ödemelerini tahsil edemediği söylenmektedir. Ne yazık ki iki yılı aşkın zamandır Hükûmetiniz bu sıkıntıyı giderememiştir.

Şimdi, sormak istiyorum: Bugün itibarıyla KEY ödemelerini alamamış vatandaşlarımızın kesin sayısı nedir? Önümüzdeki günlerde KEY ödemeleriyle ilgili yasanın uygulama süresinin sonuna gelindiğinde ortaya çıkacak hukuki boşluk nasıl giderilecektir? Milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren bu sorunun acil çözümüyle ilgili Hükûmet olarak hangi tedbirleri almaktasınız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Bilindiği gibi, ülkemiz deprem bölgesindedir. Binalarımızın çoğu depreme dayanaklı değildir. Seçim bölgem Gaziantep şehir merkezinde büyük çapta depreme dayanıksız gecekondu yapıları vardır ve birçoğunun da inşaat ruhsatı ve iskân ruhsatı yoktur. Yine, kırsaldaki köylerimizin çoğunda depreme dayanıksız kerpiç ve taş yapı binalar vardır. Şehir merkezi, ilçeler ve köylerdeki yapıları depreme dayanıklı hâle getirmek için bir proje var mıdır? Bu konuda Maliye Bakanımız ve aynı zamanda Gaziantep Milletvekilimiz olarak Maliyeden bu konularda bir ödenek ayırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Süner…

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana sormak istiyorum: 2000 yılından önce emekli olan SSK’lı vatandaşlarımıza zam yapılacak haberleri medyada yer almaktadır. Bu haberler gerçeği yansıtmakta mıdır? Sosyal güvenlik çatısı altında bir türlü toplanamayan, hâlâ ayrı ayrı zam yapılan emeklilerimizi aynı düzeye ne zaman getireceksiniz? Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR emeklilerimizin durumu ne olacaktır? Onlara da gerekli zamlar yapılacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kırım Türklerinin Kırım’a dönüşleri esnasında Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak çok sayıda konut alınarak onlara teslim edilmiştir. Bu konutlara ne kadar para ödenmiştir? Konut ve arazi alımı şeklinde benzer bir proje Ahıska Türklerine Gürcistan’a dönüşlerinde uygulanamaz mı?

İkinci sorum: Tekel işçilerine karşı yine hukuksuzluk ve kanunsuzluk devam ediyor. Şu anda Tekel işçileri partimizi ziyarete gelmek için yola çıkmışlar. Ancak otobüslerine izin verilmiyor, otobüslerin partimizin önüne gelmesi engelleniyor. Bunu da buradan protesto ediyor ve müdahale edilmesini istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, demin konuşmamda belirttim. Tek soruyorum: Mücavir alanı 600 bin nüfuslu olan bir ile 80 milyon, 25 kilometre 30 kilometre büyütülmüş bir ile, nüfusu 350 bin olan bir ile yılda 160 milyon para vermek sizce hak, adalet ölçüsüne dayanıyor mu? Bu konuda Maliye Bakanı olarak bunun önlemini alacak mısınız? Bu haksızlığı giderecek misiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, şimdi gazeteleri açıyoruz: Türkiye bir facia, bir rezalet içinde. Askerler bir yerde araştırma yapıyor, polis gidiyor bunu engelliyor. Vay sen geldin Başbakana, Başbakan Yardımcısına, Meclis Başkanına suikast yaptın. Bu, en ilkel bir devlette görülmeyecek bir başıbozukluk, rezalet yani. Böyle bir şey olur mu? Şimdi, bu Hükûmet nasıl ayakta duruyor? Yani, bir memleketin askeri her gün işte tutuklanıyor. Vay efendim, sen Hükûmete darbe yapıyorsun. Ötekisi “Bana karşı.” diyor, “Beni öldüreceksin.” diyor. Bu nasıl bir hükûmet tarzıdır ki, nasıl bir devlettir ki, bu devlet nasıl ayakta kalacak? Bir devletin eğer askeri bir istihbarat yapıyorsa, polis niye gidiyor bunları yakalıyor? Evvela yani Hükûmetin bize bunları açıklaması lazım. Bu nedir böyle? İki üç gündür, işte Bülent Arınç diyor “Bana suikast yapıyorlardı.”, ondan sonra Mehmet Ali Şahin “Bana suikast yapıyorlardı, ben girişlerde kapıyı değiştirdim.” diyor. Ben, bir milletvekili olarak çok rahatsızım Sayın Başkan. Siz, bilmiyorum, Başkanlık Divanı olarak, Meclis…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Genç’in sorusundan başlayayım. Sayın Genç, Türkiye Cumhuriyeti ilkel bir devlet değildir. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Görünüyor, ortada her şey…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir ve çağdaş bir hukuk devletidir. Onun için o sorunuzu yadırgıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çağdaş hükûmetler istifa etmesini de bilir.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, diğer sorulara geçmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Şimdi, Sayın Işık’ın bir sorusu vardı, epey rakam gerektiriyor. Ona yazılı olarak cevap vereceğim.

Sayın Köse’nin bir sorusu vardı, benzer şekilde kadın istihdamına ilişkin rakamları istiyorlar. Ona da yazılı olarak cevap vereceğim.

Adıyaman’daki organize sanayi bölgesinde yer kalmadığı ifade edildi. Eğer böyle bir durum söz konusuysa, tabii ki Hükûmet olarak gereğini yaparız. OSB’lerin yer seçim komisyonu ihtiyaca göre yer belirler. Sanayi Bakanlığınca da bu alan uygun görülünce, biz de Maliye olarak bu konuda eğer hazine taşınmazlarına ihtiyaç varsa gereğini yaparız.

Sayın Tankut, KEY ödemeleriyle ilgili bir soru sordular. Şimdi, değerli arkadaşlar, KEY ödemeleri bizden yıllar önce, önceki hükûmetler tarafından alınmış, çarçur edilmiş. Ortada para yok ve 1998’de bir karar veriliyor “KEY ödemelerini iade edeceğiz.” diye. Hiçbir hükûmet bunu yerine getiremiyor. Bizim Hükûmetimiz geliyor, nasıl ki zorunlu tasarruflarda olduğu gibi vatandaşımızdan daha önce alınan paraları ödediyse, KEY ödemelerine başlıyoruz. Nitekim bizim dönemimizde, biz getirdik burada bir kanun geçirdik, gerekli düzenlemeyi yaptık ama gelin görün ki bazı belediyeler, bazı şirketler veya bazı idareler zamanında tutmaları gereken kayıtları tutmamışlar. Sosyal Güvenlik Kurumu bu işin içinden bir türlü, yani veri yetersizliğinden dolayı çıkamadı. Onun için biz ne yaptık? En son, daha bundan bir iki hafta önce bir kanun getirdik. O kanun çerçevesinde bütün hak sahiplerine haklarını -tabii ki kendilerine- karşılayacak şekilde bir düzenleme yaptık, süre tanıdık.

Tabii ki burada sıkıntı Hükûmet kaynaklı bir sıkıntı değildir, tam aksine Hükûmetimiz ne yapmıştır? Geçmişte alınıp da şu anda aslında hiçbir fonda, hiçbir yerde olmayan bir parayı tekrar vatandaşın bu mağduriyetini gidermek üzere ödemeye başlamıştır. Hükûmet bırakın bir sorunu çözememeyi, sorunu çözmek için de ciddi bir çaba göstermektedir ve 6 milyon rakamı da son derece abartılı bir rakamdır. Şu ana kadar -rakamlar önümde yok, tabii bunu Hazine takip ediyor ama- biz en azından 2,5 milyon vatandaşımıza bu ödemeleri yaptık, bundan sonra da gerekeni yapacağız. Yani, rakam olarak belki tam doğru olmayabilir ama sonuçta bu ödemeler yapılacak. Herhangi bir mağduriyet söz konusu değil, tam aksine Hükûmetimiz yapılmış olan bir mağduriyeti gideriyor.

SSK emeklilerine bir düzenleme yapılacak mı? Tabii ki Hükûmet olarak bütçe imkânlarının verdiği ölçüde biz emeklilerimizin durumunu iyileştireceğiz, ama bütçe imkânları çerçevesinde bunu yapacağız. Eğer, biz ek bir harcama talebiyle karşılaşırsak veya böyle bir irade gösterirsek bunun gelirini de ortaya koyarız ve bu şekilde bütçe disiplinini de koruruz.

Sayın Doğru’nun galiba bir sorusu vardı Ahıska Türkleriyle ilgili olarak. Biz, Ahıska Türklerine gereken her türlü yardımı gösteriyoruz. Özellikle Türkiye’de yerleşmeleri, esas memleketlerine tekrar geri dönmeleri konusunda uluslararası alanda da gerekli çabayı gösteriyoruz. Yine, imkânlar çerçevesinde o bahsettiğiniz ölçüde de yardımcı olmaya çalışırız.

Şimdi, Tekel işçileriyle ilgili tabii birçok şey soruluyor. Değerli arkadaşlar, bakın, Tekel özelleştirme kapsamına ne zaman alınmış? 5 Şubat 2001 tarihinde. Evet, yani 5 Şubat 2001 tarihinde Başbakan Sayın Bülent Ecevit’in Başbakanlığı döneminde, Sayın Devlet Bahçeli’nin de imzası olduğu bir kararla, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla kapsam ve programa alınmış ve nitekim 2002 yılında, yani AK PARTİ hükûmete gelmeden önce 2002/06 sayılı kararla özelleştirme stratejisi belirlenmiştir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz tamamlandı.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Şimdi, dün de bu konuda çok şey söylendi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Özelleştirme programına ne zaman alındı Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Programına bakın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Program? Kapsam ayrı, program ayrıdır.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen siz soruya cevap verin.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, okuyorum size: 5 Şubat 2001 yılında ve…

OKTAY VURAL (İzmir) – 2007’de ne yapıldı?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – …2001/06 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla Tekel, özelleştirme kapsam ve programına alınmış ve strateji de 2002 yılının Haziran ayında belirlenmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – 2007 yılında siz programa aldınız mı?

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Dolayısıyla…

Değerli arkadaşlar, burada karşılıklı soru sormayalım lütfen. Şu anda ben cevap veriyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğru bilgi vereceksiniz o zaman.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Doğru bilgi veriyorum, doğru bilgi veriyorum arkadaşlar, doğru bilgi veriyorum. Ben size çıkartayım Özelleştirme Yüksek Kurulu kararını.

OKTAY VURAL (İzmir) – 2007’de ne kararı aldınız peki siz?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet, teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – 2007’de aldığınız karar ne?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Özelleştirme kararı almadınız mı siz 2007’de? Bunu söyleyin ya! Niye saklıyorsunuz?

BAŞKAN – 25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Özelleştirmeyi biz yaptık.” diyorsunuz böbürleniyorsunuz, şimdi de kalkıp “Yapmadık.” diyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

BAŞKAN – 26’ıncı maddeyi okutuyorum:

Kamu idarelerince işletilen sosyal tesisler

MADDE 26 – (1) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2010 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mevlüt Coşkuner Isparta Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 26’ncı maddesi hakkında konuşma üzere grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce ulusumuzun yeni yılını kutluyor, yeni yılın tüm insanlığa ve yurdumuza barış, mutluluk ve güzellikler getirmesini diliyorum fakat görülüyor ki 2010 yılının da çok iyi geçmeyeceği…

Sizlere, konuma geçmeden önce, aldığım bir mektup, bir de mesajı okumak istiyorum: “Sayın Vekilim, ben çocuklarımla beraber aç kalmış, bedensel engelli bir anneyim. Eşim, eşimin ablası, ağabeyi ve ben hepimizde kas erimesi hastasıyız. Biri iki buçuk yaşında, diğeri on bir aylık 2 kızımız var. Kayınvalidem hasta , kayınpederim…”

OSMAN YILDIZ (Sivas) – Bunu herkese gönderiyor.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Herkese gönderiliyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Niye müdahale ediyorsunuz?

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Size geldiğini de söyleyeceğim. Sabırlı ol.

“…hepimize birden bakmaya çalışıyorlar. İflas edip bir yerden bir ile göçtük. Evde ekmek alacak paramız yok, yiyeceğimiz yok. Allah rızası için bizim elimizden tutun, çocuklarımın yüzüne bakın. 21’inci yüzyılda eğer yardım edilmezse açlıktan ölecek bir aile var. Ne olur geri dönün.”

Antalya Milletvekilimiz geri dönmüştür, Sayın Badak ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerimizden bir tanesi de dönmüştür. Yani 21’inci yüzyılda ve 2010’da ne durumda olduğumuzu görelim. Sosyal devletin hangi durumda olduğunu görmek durumundayız.

Diğeri de, Kulüp Adres Şantiye Tekirova, Kemer, Antalya’da ve konuları iyi görmediğimiz için, takip yapmadığımız için orada 70’e yakın işçi sigortasız çalışıyor, 1 tanesinin parmağı kopmuştur. O da feryat ediyor. Durum bu iken 2010’un iyi geçmesini nasıl düşünüyorsunuz, anlamıyorum!

Hepimizin bildiği gibi kamu idarelerinde işletilen sosyal tesisler, kamu personelinin kendi emeğiyle oluşmuştur. Bu tesislerin varlığının amacı ise, kamu personelinin barınma ihtiyaçlarına çözüm sunmak, personel, aile giderleri ve kreş, dinlenme gibi sorunları çözmektir. Maalesef, günümüz Türkiye’sinde bunu görmek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yaklaşık 2,5 milyon kamu çalışanı vardır. Verdiğimiz zam yüzde 2,5 artı 2,5; ama maalesef öğretmenevlerinde bir gece konaklamak, örneğin Isparta’da 36 lira, deniz kenarlarına ve belli yerlere gittiğimiz zaman bu 60-70 lirayı bulmaktadır.

Öğretmenevlerinde, yine 2009 yılında 12 lira olan oradaki üyelik kartı 5 kat artırılarak 60 liraya çıkarılmıştır. Bunları düzenlemediğimiz müddetçe neyi paylaşıyoruz, ülkenin nereye gittiğini hepimiz açıkça görmek durumundayız.

Yine kamu idarelerinde işletilen kurumlara baktığımız zaman, daha önceki Millî Eğitim Bakanımız, kendi bakanlığından ayrılmasına iki hafta kala sadece Isparta’da 7 tane okul müdürü atamıştır ve bir de öğretmenevi müdürü atamıştır, yani buradaki atamalarda tecrübe ve puan göze alınmamaktadır. Kendisine, yeni Bakana önerge verdiğimizde “Hizmetin aksamaması için yapılmıştır.” deniliyor. O güne kadar hizmetin aksaması görülmemiş de sadece o gün mü görüldü? Türkiye'nin değişik yörelerine baktığınız zaman, sadece Isparta’da 7 kişi ise, Türkiye'de yüzlerce insanı kapsamaktadır diye düşünüyorum.

Öğretmenlerin sorunları bununla da bitmiyor. 2002 yılında, 4 kişilik bir aile, aldığı parayla ihtiyaçlarının yüzde 52’sini karşılıyor idi, bugün baktığımız zaman sadece yüzde 45’ini karşılıyor ve öğretmenler açlık sınırında yaşamaktadırlar, ama çocuklarımızı teslim ettiğimiz öğretmenlerimize baktığımız zaman, onları övmekle, onları bir gün için anmakla yetiniyoruz. Öğrencilerimizi teslim ettiğimiz öğretmenler kendilerini yenileyemezler ise kendi sorunlarını çözemez ise onlar bizim çocuklarımıza nasıl faydalı olacaklardır?

Biz işçilerimizin yaşadığı sıkıntıları da biliyoruz. Meclis Genel Kurulunda oturduğunuz yerden eğer ki gülüp de bunları geçiştirir iseniz bugün sizin güldüğünüz insanlar, yarın sandıkta sizi de değerlendirir ve size de gerekeni anlatır diye düşünüyorum.

Şimdi bir de bakıyoruz, 1936’larda Kocaeli’nde SEKA kurulmuş rahmetli İsmet İnönü’nün temelini atmasıyla. Ama maalesef, Hükûmet SEKA’yı kapatıp, onun kapısına kilit vurup ve sorduğumuz zaman da “Park, bahçe yapacağız, insanlar stresini atacak.” diyor. İnsanlar açken nasıl stres atacaklar? Bu işçilerimiz de kapının önüne bırakıldı ve biz, işçimizi kapının önüne bırakırken, kâğıdı başka ülkelerden alıp başka ülkelerin işçilerinin maaşlarını öderken, kendi ülkemizin çocuklarını, işçilerini kapının önüne koymaktayız.

Isparta Sümer Halının da durumu aynıdır değerli dostlarım. Isparta Sümer Halının başına gelenler de bunlardan farklı olmadı. Sümer Halı özelleştirme kapsamına alındı ve yine bir sürü işçimiz mağdur oldu, özlük haklarını ve işini kaybetti. Hatta, 2003-2004 yılında 70’e yakın işçi buradan çıkarıldı ve onların o dönemdeki sigortaları ödenmediği için, bugün, onlar mahkeme kapılarında sürünmektedirler ve mahkeme kararı olmasına rağmen, onlar göreve döndürülmemiştir. Bu nedenle, bahsettiğim işçi kardeşlerimiz işsiz kalmalarının yanı sıra, bugün, eğer ki 2001-2004’de yatırılmayan sigortalarını ödeyemezler ise durumları ortadadır. Hani, nerede kaldı sosyal devlet ve her biriniz buraya çıktığı zaman, Genel Başkanınızı, Sayın Başbakanı övüyorsunuz, ondan icazet alırcasına konuşuyorsunuz ve onun ötesini de, Türkiye’yi güllük gülistanlık gösteriyorsunuz.

Öğretmenimizin hâli ortada, işçimizin hâli ortada ve diğer kurum ve kuruluşlar birbirine düşmüş ama maalesef, siz, önünüzdeki dönemde milletvekili olmak için kendinizi ve yüce halkı, milleti aldatmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ön sıralara oturup, laf yetiştirmek, laf atmak ve onun ötesinde de, maalesef, oturumları açamıyorsunuz ve bugün bir kanun, yasa çıkacağı zaman, anons edildiği zaman, hepiniz koşarak parmaklarınızı kaldırarak geliyorsunuz. Ne oylanıyor, ne bitiyor bilmiyorsunuz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – İşine bak, işine!

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Ama maalesef, siz bizi de iş takibi yapan ve insanların dertlerinden başka onların lehine yasa çıkaran bir milletvekili konumundan çıkardınız. Kendinizi aldattığınız gibi ülkeyi de aldatıyorsunuz. Sosyal devletin bugünkü durumu ortada. Bizi Arap ülkesi yapmaya yüzünüz tuttunuz…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Geç, geç!

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Geçerken seni de göreceğiz. Sen de şöyle bir önümden geç de görelim diye düşünüyorum.

Sevgili dostlarım, yüce Meclisin değerli milletvekilleri; burada sözlerime son verirken, dün, öbürkü gün Demir Yolları ve diğer işçilerimizin yanında bulunmamızı buradan, kendi koltuklarından gülerek, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine gülerek, onları o görevden dolayı kutlaması gereken siz AKP milletvekillerini de kınıyorum.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – AK PARTİ…

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Buradan kendi koltuğunuzda gülerek işçi haklarını, gülerek memur haklarını, gülerek insan haklarını yürütemeyeceğiniz açık, ortadadır.

AHMET YENİ (Samsun) – İzmir’deki belediye işçilerini düşün.

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Yol yakın… Sizi ben çok iyi anlıyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – İzmir’deki belediye işçileri ne oldu?

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Siz şu örneği yaşatmaya çalışıyorsunuz bize: Hani kurbağa örneği var ya “sindire sindire” dediğiniz. Eğer kurbağayı kaynayan bir kazana atar iseniz refleks gösterir, kendini kurtarır.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sen kime yaranmak istiyorsun?

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Ama kazanın altını hafif yakar ve kurbağayı da kazanın içine koyarsanız, hafif hafif öldürmeye çalışıyorsunuz. Size bu ülkeyi teslim etmeyeceğiz.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Kime yaranacaksın, kime? Ülke milletin!

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Size Fethullah Gülen’in istemlerini ve Arap ülkesi istemlerini yaşatmayacağız. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Coşkuner, buyurun, lütfen bitirin.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Ülke milletin!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen kimsin!

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Ben milletvekiliyim.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Bizi millet getirdi buraya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Millet getirdiyse milletin sorunlarına eğileceksin, milletin sorunlarına eğileceksiniz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Tahrik edip duruyorsun sabahtan beri!

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Ülkemde her gün kargaşa yaşanırken, buradan, kürsüden halkı kandırmayacaksınız.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Tahrik etmeye mi çıktın oraya, niye tahrik ediyorsun? Buradaki vekilleri tahrik etme!

AHMET YENİ (Samsun) – İzmir’deki işçiler ne oldu, İzmir’deki? İzmir Belediyesi?

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi olarak işçinin, memurun ve sosyal hakkını arayan insanların yanında olacağımızı bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıç.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, Sayın Milletvekili konuşması sırasında grubumuzu itham eden açıklamalarda bulunmuştur ve seri bir şekilde hakaretlerde bulunmuştur. İç Tüzük’ten kaynaklanan hakkımızı, yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Ne dedi Sayın Kılıç?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başbakanın Türkiye'nin bir Arap ülkesine dönüştürülmesini istediğini ifade etti, milletvekillerimizin söylem ve beyanlarıyla…

BAŞKAN – Sayın Kılıç, yeni bir sataşmaya mahal vermeden, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre üç dakika süre veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in grubuna sataşması nedeniyle konuşması

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Devam eden, 2010 mali yılı bütçesi üzerinde gönül arzu ederdi ki çıkan milletvekilleri Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatlerine paralel konularda menfaatlerine paralel konuşmalar yapsınlar ama maalesef on dakika sürenin bazı milletvekillerine fazla geldiği anlaşılıyor. Süre fazla gelince de zamanı doldurmak için olur olmaz konularda vara yoğa iftiralarda, isnatlarda, bühtanlarda bulunmak suretiyle on dakikalık zamanını doldurmaya çalışıyor. Milletvekili arkadaşlarımızca söylenen sözlerde içerik olarak dikkate alınır bir husus bulunmadığı hâlde dikkatle, saygıyla ve İç Tüzük’ün bir milletvekilinde olması gereken vakar ve saygınlığa ilişkin arzusuna, beklentisine paralel bir şekilde milletvekillerimiz teenniyle, saygıyla kendisini dinlediği hâlde kürsüdeki Hatip maalesef konuşmasında sürekli olarak milletvekillerimizi hedef alarak akıl almaz suçlamalarda bulunmuştur. Öncelikle, milletvekillerimize parmakla işaret ederek iftira niteliğindeki bu bühtanları kendisine aynıyla iade ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Orada memur gitti…

SUAT KILIÇ (Devamla) – AK PARTİ’nin siyaset anlayışında milleti aldatmak yoktur.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kimi kandırıyorsunuz?

SUAT KILIÇ (Devamla) – Biz bu yola çıkarken bir beyanda bulunduk: “Aldanan da olmayacağız, aldatan da olmayacağız.” dedik. Herkesin bu beyan doğrultusunda hareket etmesi kaçınılmaz zarurettir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Anayasa’nın 2’nci maddesinde tanımını bulduğu şekilde demokratik ve laik, sosyal bir hukuk devletidir.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Laikliği bitirdiniz, sosyal devleti bitirdiniz! Ne kaldı?

SUAT KILIÇ (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devleti bir Arap devleti değildir ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin Avrupa Birliğiyle de, Amerika Birleşik Devletleri’yle de, Asya’yla da, Orta Doğu’yla da, Rusya’yla da, Kafkasya’yla da, Balkanlarla da, düzeyli, seviyeli, nitelikli, çok boyutlu iş birliği ilişkileri vardır.

Elbette ki Suriye’ye resmî ziyaret düzenleyen Sayın Başbakanımızın kaldığı otelde protokol kurallarını hiçe sayan Suriye Devlet Başkanı tarafından gece yarısı ziyaret edilmesi, bu kadar geniş bir destek görmesi sizi rahatsız ediyor olabilir, biliyorum.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Geç, geç! Geç onu geç!

SUAT KILIÇ (Devamla) – Suriye sokaklarında Sayın Başbakanın bu kadar büyük bir teveccüh görüyor olması sizi rahatsız edebilir, biliyorum.

KADİR URAL (Mersin) – Hangi sataşmaya cevap veriyor Sayın Grup Başkan Vekili? Hangi sataşmadan dolayı söz verdiniz? Hayret bir şey ya!

SUAT KILIÇ (Devamla) – Ama şunu bilmelisiniz ki Sayın Başbakan, rahmetli Celal Bayar’dan sonra Batı Trakya’yı ziyaret eden ilk Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıdır ve Sayın Başbakan Batı Trakya’da, Gümülcine’de de aynı coşkuyla, aynı heyecanla, aynı sevgiyle karşılanmıştır.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Biraz da Ofer’den bahset, Ofer’den! Hikmetyar’dan bahset!

SUAT KILIÇ (Devamla) – Arnavutluk’ta, Kosova’da, Priştine’de de aynı heyecanla, aynı coşkuyla, aynı sevgiyle karşılanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına bu çabalarından dolayı teşekkür ediyoruz, iftira ve hakaretleri de sahibine iade ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)

2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Kemal Cengiz, Çanakkale Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerinde söz aldım. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sözlerime geçmeden önce şu anda Ankara’da Tekel tütün işçileri otobüslerine binmişler, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezine doğru hareket etmektedirler. Fakat maalesef Hükûmetin emriyle emniyet güçleriyle otobüsleri çevrilmiş ve bu ziyaret, bu buluşma engellenmiştir. Biraz önce Grup Başkan Vekili hukuk devletinden bahsederken… Türkiye’de olan bu hukuksuzluğu, işçilere yapılan bu revayı PKK’ya bile reva görmeyen bu Hükûmeti kınıyoruz ve bu uygulamalarının da, yol kesme hareketlerinin de Türkiye’ye yakışmadığını, gelecekte de Türk milleti de AKP’nin yolunu bir gün bu yollarda keseceğini buradan uyarıyoruz ve bu gibi olayları da asla Türkiye’de görmek istemiyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Muhalefet partilerinin siyaset yapmaları engelleniyor, polis zoruyla! Ne hakla yapıyorlar?

MEHMET SAİT DİLEK (Isparta) – Sen çık konuş o zaman!

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Oktay Bey geçsin, konuşsun!

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen… Konuşmacınız konuşuyor, sözcünüz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri…

BAŞKAN – Böyle bir hakkınız var mı sizin orada?

OKTAY VURAL (İzmir) – Var, var!

BAŞKAN – Yok böyle bir hakkınız. Hayır, söz istersiniz ona göre davranırız. Lütfen, Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yerimden söylüyorum!

BAŞKAN – Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Meclis Başkanının her lafa girmesine gerek var mı?

BAŞKAN – Siz konuşursanız girerim tabii ki!

OKTAY VURAL (İzmir) – Senin işin bana cevap vermek değil!

BAŞKAN – Ben, tüm grup başkan vekillerine gereksiz lafa girdiği takdirde cevap veririm.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen İç Tüzük‘ü uygulamakla yükümlüsün! Bunlar ne? Bu saldırılar ne? Partimize karşı bu saldırılar ne? Gıkın çıkmıyor!

BAŞKAN – Sayın Cengiz, buyurun lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ben diyorum ki polis müdahalesiyle siyaset yapmamız engelleniyor, siz oradan bana cevap yetiştiriyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Vural, yüksek sesle konuşmakla burada kimseyi korkutamazsınız. Onu söyleyeyim, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Niye korkutacağım seni!

AHMET BUKAN (Çankırı) – Sen korksan ne olur, korkmasan ne olur!

AHMET YENİ (Samsun) – Başkana saygıya bak!

BAŞKAN – Sayın Cengiz, buyurun.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başkanım, beş dakika istiyorum.

BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz engelledi, beni ilgilendirmez Sayın Vekilim.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başkanım, bakın beş dakikam gitti, bunu mutlaka dikkate alın. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – O benim hakkım, o benim hakkım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, madem hukuk ülkesindeyiz, iktidarın önce bu hukuku tesis etmesi lazım, muhalefetin de haklarını gözetlemesi lazım. Böyle bir hukuksuzluk karşısında tabii ki bu konuşmalar tabii oluyor.

Değerli milletvekillerim, tabii bu kürsüden bizi izleyen milletimizin de değerlendirmeleri var. Ben de milletin içinden gelen -sekiz yıl memurluk, iki yıl müdürlük, dokuz yıl belediye başkanlığı yapmış ve iki buçuk yıldan beri de Mecliste milletvekili olarak- hep halkın içinde biri olarak halka gittim. Emek 8. Cadde’de (Bişkek Caddesi’nde), Çukurambar’da esnaflarla görüştüm. Gölbaşı’nda, orada pehlivanlar var, esnafımız var, gittik onları bulduk, sıkıntılarını dile getirdik ve özellikle de Emek 8. Cadde’deki Çıtır Simitten tam aşağıdaki rahmetli Halil İbrahim’in bıraktığı Halil İbo’ya kadar galericilerle, oradaki esnaflarla, emlakçılarla ve hem Çukurambar Taksideki hem de oradaki Yeşiltepe Taksi Durağındaki 35 civarında, gece gündüz orada çalışan insanlarla bir görüşme yaptım. “Sizler bu bütçeye nasıl bakıyorsunuz?” dedim. “Sizler, Meclisteki bu görüşmelere, yapmış olduğumuz bütçeye, ekonomiye ve Türkiye gündemine nasıl bakıyorsunuz?” diye sorduğumuzda, gerçekten, Türk milletinin bizi çok dikkatli izlediğini ve bu bütçeden de bir şey anlamadığını ve “Mecliste konuşanları, iktidarın ifadelerini ve ‘İcraatın İçinden’ programlarını izleyip de sokağa çıktığımızda bu programlarla sokaktaki ekonomi… Mecliste anlatılan ekonomi diliyle de sokaktaki esnafın, iş adamının, memurun, işçinin ekonomisinin çok farklı olduğunu” ifade ediyorlar ve “Biz burada ekmek peşinde, aş peşinde ve özellikle de çoluğumuzu çocuğumuzu nasıl okuturuz, bunlara nasıl ekmek buluruz, bunlara nasıl iş buluruz diye çabalarken bir bakıyoruz, açılımla karşı karşıya kalıyoruz.” Çukurambar’daki taksi durağındaki arkadaşlar diyor ki: “Bakın, burada Kürt’ü var, Türk’ü var, Laz’ı var, Nusayri’si var.” Yine Yeşiltepe Taksi Durağında 35 kişi çalışıyor, aynı şeyi ifade ediyorlar. “Biz burada kardeşiz ama düne kadar birbirimize ters bakmıyorduk. Bu açılımla birlikte, birbirimize yan bakmaya başladık, ters bakmaya başladık ve bizim bu günden…”

AHMET YENİ (Samsun) – Kimse yan bakmıyor sizden başka!

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen… Sayın Yeni…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bakın, millet orada, Çukurambar orada, Yeşiltepe Taksi Durağı orada, gidin…

AHMET YENİ (Samsun) – Kimse bakmadı, öyle bir şey yok orada.

BAŞKAN – Sayın Yeni…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Gidin, tamam mı gidin.

AHMET YENİ (Samsun) – Öyle bir şey yok orada.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Ben, milletin içinden geliyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Biz orada oturuyoruz, öyle bir şey yok orada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Meclis Başkanı, müdahale eder misiniz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Ben, insanların içinden geliyorum ve oradaki insanların ne dediğini de sizler öğreniyorsunuz.

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, müdahale edin.

BAŞKAN – Sizden alacak değilim dersi ben.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Ve millet çocuğunun parasını ödeyemiyor…

OKTAY VURAL (İzmir) – Müdahale edin.

BAŞKAN – Ediyorum müdahale. Lütfen sayın milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz de doğru düzgün idare edin.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – …millet kirasını ödeyemiyor…

KADİR URAL (Mersin) – Siz de doğru düzgün idare edin Meclisi.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – …millet çocuğuna iş bulamadığı noktada, bakın, gelmişiz biz burada…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Milletvekili, siz yönetin burada, buyurun.

KADİR URAL (Mersin) – Ne oldu? Kimi korkutacağını zannediyorsun?

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – …ekonomiden bahsediyoruz.

Bakın değerli milletvekilleri, basın da aynısını ifade ediyor. Ulusal bir basın yazarı ve ünlü bir basın yazarı diyor ki; “Kim inanır senin bütçene” diyor. Bakın, “Kim inanır senin bütçene. Bu nasıl bütçe görüşmesi, en az konuşulan para” diyor. Parayı konuşmuyormuşuz, ekonomiyi konuşmu-yormuşuz ama her şeyi konuşuyormuşuz.

Diyor ki: “Geçen yıl da bu zamanlarda Mecliste yine bütçe görüşmeleri vardı. Maliye Bakanı yığın hedefler koydu, yığın açıklamalar yapıldı. 2009 yılında yüzde 4 büyüyecektik, bütçe açığı 10 milyar lira olacaktı fakat yüzde 4 büyüyemediğimiz gibi yüzde 6 küçüldük, bütçe açığı da 62 milyar oldu.” Şimdi, böyle bir tahmin edememe durumunda geldiğimiz nokta bu.

Geçenlerde, İstanbul’da Ruhban Okulunu ziyaret ettim. Bartholomeos Amerika’ya gitti, isteklerini Obama’ya verdi, Obama da Sayın Başbakana verdi. Bunlar aşikâr olan şeyler. Kapıda bekçi Yorgo var, Yorgo, benim de ismimi görünce -baktı Mustafa Kemal- aynen iletmemi istedi benden, dedi ki: “Sayın Vekilim, ben, on üç yıldır rüyamda Atatürk’ü görüyorum. Bu gidişat iyi değil, kızgın, bunu mutlaka iletin. Öfkeli…” Ve dedi ki: “Herkes aklını başına devşirsin, aklını başına alsın.” Bakın, diyen adam da Yorgo, burada.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Size mi dedi onu!

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bana dedi.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Siz böyle mi yapın dedi?

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Hayır, sizi uyardı.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Size ulaşamadığı için…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bakın, bizi ayrıştırmaya kalkanların, bizi ayırmaya kalkanların, Rum, Türk, Kürt kavgasını yapanların, Rum vatandaşının, Ruhban Okulunun bekçisinin verdiği mesajı iyi alın, onun için söylüyorum.

Bakın, Emek 8. Cadde’de geziyorum, oradaki esnaflar zor durumda, işgaliye açmışlar. İşgaliye satan emekli bir memur var, İlhan Bey var. İlhan Bey emekli olmuş ve orada hırdavat satıyor ve ekonomiyi düşünürken, ekonominin nereye geldiğini düşünürken tam hırdavatçı İlhan Bey’in önünde durdum. Aklım orada bir yere takıldı, dedim ki: “İlhan Bey, şurada kaç kalem mal satıyorsun?” Düşündü, dedi ki: “Vekilim, 300 kalem.” Ben dedim ki: “İlhan Bey, şu 300 kalemin içinden bana bir tane Türk malı bir şey ver, ne verirsen ver ama bir tane Türk malı ver.” İlhan Bey aradı, ben aradım, yarım saat aradık, değerli milletvekilleri, en sonunda 300 kalem, 300 kalem içinde bir tane Türk malı mamul bulduk. İşte o da, bu traş sabunu.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – O da bizim zamanımızda çıkmıştır.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Evet, bu da AKP İktidarının son buluşu.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – İnsanların ağzını kapatmak üzere kullanıyorsunuzdur!

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Arkadaşlar, demek ki Türkiye’de düşünün bir Emek Caddesi’ndeki hırdavatçıyı, seyyar satıcıyı, Türkiye’yi düşünün, 81 ili düşünün, ilçeleri düşünün, beldeleri düşünün, bütün sokakları, köşebaşılarını düşünün ve bir seyyar satıcıda 300 kalem, 299 tanesi işgal malı, yabancı mal, ithal mal. Bunu hangi üretimle bağdaştırıyorsunuz? Demek ki 299 kalem üretilmemektedir. Toplu iğne yabancı, çakmak yabancı, kalem yabancı, defter yabancı, şemsiye yabancı, çiçek yabancı, her şey yabancı arkadaşlar. Gidin, bakın, ben Emek’teki …

MEHMET ŞAHİN (Malatya) – Her şey nasıl yabancı?

BAŞKAN – Sayın Şahin…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Ben size söylüyorum yerini.

İşte iktidarınızın son icadı da bu tıraş sabunu.

AHMET YENİ (Samsun) – Avrupa’ya beyaz eşya satıyoruz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, laf atması kolay ama üretim durmuş, üretim yok. Artık doğudan gelen işgal malları bu ülkeyi işgal etmiş. Siz üretmeden, satmadan nasıl bu ülkenin ekonomisini düzelteceksiniz, nasıl işsizliğe çare bulacaksınız, nasıl ekonomimizi ikiye katlayacaksınız, nasıl ihracat ve ithalat açığını kapatacaksınız?

AHMET YENİ (Samsun) – Avrupa’ya beyaz eşya satıyoruz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Ben ekonomist değilim, ben bunları bilmem ama gelinen nokta üretimin durduğu noktadır, gelinen nokta üretmeyen bir ülkedir, gelinen nokta tüketim ülkesidir. Bu bir gerçektir, bu bir realitedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) – Avrupa’nın beyaz eşyası bizden.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başkan, benim beş dakikamı unutmadın değil mi?

BAŞKAN – Hayır, Sayın Cengiz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bakın, beş dakika geçti, bunu istiyorum, bu benim hakkım.

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Cengiz, bir dakikanızı verdim ben sizin.

AHMET YENİ (Samsun) – Grup Başkan Vekilinizden beş dakikayı alın.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sizden de alacağım, sizin de üstünüzde hakkımız var.

Bakın, burada boş konuşmuyoruz.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sayın Vekilim, arabanızın markası ne?

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, niye müdahil oluyorsunuz?

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Arkadaşlar, burada çıkan Başbakanından muhalefetine kadar “Farklı konuşuyorlar.” diyor, halk diyor ki: “İktidar farklı tabela gösteriyor, istatistik gösteriyor, muhalefet farklı gösteriyor; biz kime inanacağız?”

AHMET YENİ (Samsun) – Biz rakamlarla konuşuyoruz, rakamlarla.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – “Rakamları TÜİK mi yapıyor, kim yapıyor?” diyor.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Takla attırıyorlar, takla.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bugün, TÜİK’in verilerine göre yarım milyon açlık sınırında insan var, 12 milyon yoksulluk sınırında insan var. Dolayısıyla bugün gelinen nokta bu. İktidarın bize gösterdiğiyle, iktidarın anlattığıyla hayatın içindekiler öyle değil. Bugün, burada gelinen nokta, maalesef, gelinen nokta bu noktadır. Biz, burada milletin temsilcisiyiz, milletin de duygu, düşüncelerini anlatacağız. Bakın, Gölbaşı’ndaki, Çukurambar’daki, Emek’teki taksicilerin, emlakçıların, oradaki büfecilerin ve kuaförlerin size duygularını anlatmaya çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Cengiz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başkanım, benim dört dakikam gitti.

BAŞKAN – Sayın Cengiz, sizin dört dakikanızı sizin Grup Başkan Vekiliniz başlattı, onun konuşmasıyla geçirdik burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Benim dört dakikamı verin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Cengiz, böyle bir uygulamamız yok burada. Lütfen Sayın Cengiz, böyle bir uygulamamız…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Lütfen dört dakikamı verin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz ne hakla, Meclisi yöneten bir Başkan Vekili olarak, benim süreyi aldığımı, geçirdiğimi iddia ediyorsunuz; siz Meclis Başkan Vekili misiniz, AKP sözcüsü müsünüz? Siz ne hakla bunu söylüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Vural, ben…

OKTAY VURAL (İzmir) – Burada bu kadar milletvekili sataşırken benim burada yerimden yaptığım konuşmaya siz orada cevap vermeseydiniz Hatibin sözü kesilmezdi.

BAŞKAN – Sayın Vural, ben hiçbir partinin Meclis Başkan Vekili değilim.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başkan, benim süremi verin.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Cengiz, bir dinleyin.

Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekiliyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle mi, yeni mi hatırladınız?

BAŞKAN – Ben idare ederken de buranın sorumluluğu bana ait.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sorumsuzca davranıyorsunuz.

BAŞKAN – Her müdahale eden grup başkan vekiline…

OKTAY VURAL (İzmir) – Partizanca davranıyorsunuz.

BAŞKAN – Oturur musunuz lütfen Sayın Vural. Oturur musunuz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Milliyetçi Hareket Partisine kin ve nefretle davranıyorsunuz.

BAŞKAN – O sizin hüsnükuruntunuz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, böyle konuşuyorum.

BAŞKAN – O sizin hüsnükuruntunuz.

Lütfen oturur musunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Konuşmayı sizden mi öğreneceğim. Siz Meclis Başkanı olarak çıt pıt arada müdahale etmek zorunda değilsiniz.

BAŞKAN – Sayın Vural, bu tarzınız doğru değil. Bu tarzınız doğru değil Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Değilsiniz!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, tutumunuzu düzeltiniz lütfen!

BAŞKAN – Sayın Cengiz, lütfen oturur musunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) –Tavrınızı düzeltin, kendinize gelin!

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bu nasıl adalet, bu nasıl hukuk. Benim sözümü dört dakika kestiniz. Lütfen süremi ekler misiniz.

BAŞKAN – Efendim, uygulamamızda yok. Lütfen Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Benim burada dört dakika sözümü kestiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hatibin sözünü kesen sizsiniz.

BAŞKAN – Hatibin sözünü ben kesmedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz kestiniz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başkan, benim hakkımı korumak sizin göreviniz.

BAŞKAN – Sayın Cengiz, ben sizin sözünüzü kesmedim ki…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başkan, adaletli bir yönetim sergileyin ve dört dakikalık süremi ekleyin.

BAŞKAN – Sayın Cengiz… Ben sizin sözünüzü kesmedim Sayın Cengiz. Kendi konuşmalarınızdan dolayı önce Grup Başkan Vekillerinizle, sonra diğer milletvekilleriyle karşılıklı konuşma yaptınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bana cevap yetiştirmek için takla attın.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Beni dört dakika konuşturmak zorundasınız. Ben dört dakika konuşmadan kürsüden ayrılmıyorum.

BAŞKAN – Ayrılmayabilirsiniz.

AHMET YENİ (Samsun) – Kürsüyü işgal mi ediyorsunuz?

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Ben konuşma hakkımı istiyorum. Ben konuşma hakkımı istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Cengiz, teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kemal Bey, gelin.

AHMET YENİ (Samsun) – Kürsüyü işgal ediyorsun.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Etmiyorum, Meclis Başkanı benim hakkımı korumak zorunda.

AHMET YENİ (Samsun) – Böyle bir yol yok.

BAŞKAN – Sayın Cengiz, lütfen oturur musunuz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Mustafa Bey, seviyeyi düşürmeyin. Boş verin.

AHMET YENİ (Samsun) – Sizin seviyenize biz düşmeyiz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Aynı seviyeye düşmeyelim, doğru söylüyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Biz sizin seviyenize düşmeyiz.

BAŞKAN – Madde üzerinde…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başkan, bu adaletsiz ve hukuk dışı tutumunuzu kınıyorum ve reddediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Lütfen oturun Sayın Cengiz…

Şahsı adına söz isteyen Mehmet Halit Demir, Mardin Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Demir.

MEHMET HALİT DEMİR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi hakkında şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, hayata bütüncül bir açıdan baktığımız zaman, meselelerin birbiriyle bağlantılı olduğunu, sosyal meselelerin ekonomik ve mali meselelerle, ekonomik meselelerin yine siyasal meselelerle bağlantılı olduğunu hepimiz biliyoruz ve bu itibarla olaylara yaklaştığımız zaman, gelecekle alakalı planlamalarımızı, projelerimizi yaptığımız zaman elbette hükûmetler ve bugünkü İktidarımızın AK PARTİ İktidarının hükûmeti bir taraftan dünya koşullarını dikkate alacak, değerlendirecek, diğer bir taraftan da yine bölgesel koşulları dikkate alacak ve bu koşullar doğrultusunda ülkemizin geleceğini tayin edecek ve ülkemizin geleceğiyle ilgili amaç ve hedefler belirleyecektir.

Burada, değerli milletvekilleri, bizim AK PARTİ Hükûmetinin tabii ki en büyük amacı, ülkemizi daha da büyütmek, daha da ileri hedeflere taşımak ve daha yüksek gayelere ulaşmaktır. Bunun için yapılması gereken, öncelikli olarak ele alınması gereken konu, değerli milletvekilleri, iç dinamiklerimizi ortaya çıkarmaktır. Bu iç dinamikleri ortaya çıkarmakla beraber bu dinamiklerin birbiriyle olan ilişkilerini doğru bir eksen üzerine oturtmak ve yine bu dinamikleri birbiriyle doğru bir orantı üzerinden kurgulamak öyle sanıyorum ki çok daha yüksek bir performansı böylece sağlatacaktır ve bu performansla ülkemizi istediğimiz amaçlara ve hedeflere her geçen gün biraz daha taşıyacağız.

Değerli milletvekilleri, binlerce yıldır bu ülkede yaşayan halkların kendilerine ait kültürleri var ve bu halklar bugüne kadar iç içe yaşamış durumda. Bu ülkede şu anda 73 milyona yakın insan yaşıyor ve bu 73 milyon insan içerisinde Arap’ı da vardır, Kürt’ü de vardır, Türk’ü de vardır, bunlar bugüne kadar kardeşçe ve hep beraber yaşamış durumdadırlar. Hükûmetimiz de AK PARTİ hükûmetleri de bu ülkede yaşayan bu insanlarımıza, etnik kökenleri ne olursa olsun, herkese eşit açıdan ve eşit mesafeden yaklaşıp hizmet götürmeye çalışmıştır ve Hükûmetimizin gayesi de bu ülkede yaşayan her bir vatandaşımızın hayatını daha donanımlı bir hâle getirebilmek için çaba ortaya koymuş ve bugüne kadar zaten ortaya koymuş olduğu çabalar neticesinde ortaya çıkan hizmetleri geçen süreç boyunca her bir bakanımız buraya, kürsüye çıkarken dile getirdi. Bakanlarımız bunu dile getirirken saatler boyu burada konuştular ve hatta bazı bakanlarımızın bunları dile getirirken sesleri dahi kısıldı değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, tabii, hizmet ortaya koymak için kaynak üretmek gerekiyor. İşte Hükûmetimiz de kaynak üretebilme adına, bir taraftan ülke içindeki dinamikleri ortaya çıkaran ve bu anlamda bu kaynakları ortaya çıkarırken hiçbir korkuya kapılmadan ve hiçbir şekilde çifte standart uygulamadan bu ülke içindeki kaynakları ortaya çıkarmakla beraber diğer bir taraftan da dünya ülkeleriyle kurmuş olduğu ilişkiler ve bu dünya ülkeleri üzerinden sağlamış olduğu kaynakları da yine ülkemizin böylece zengin kaynaklarına katıyor durumda.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, maalesef geçmiş hükûmetler bu ülkede yaşanan gerçekleri görmezlikten gelmiş, birbirimizi görmezlikten gelmiş ve birbirini yok sayan, baskıcı anlayışlar üzerinden maalesef politikaların uygulandığını gördük bu ülkede.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Az önce “Beraber yaşıyoruz, kardeşçe yaşıyoruz.” diyordun, ne oldu?

MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Ve bu sebeplerden ötürü değerli arkadaşlar, birçok kaynağımızın, üretilmiş olan birçok kaynağımızın da bu ayrışım, bu kutuplaştırıcı anlayışlar üzerinden, sebeplerinden ötürü yanlış yerlerde kullanıldığını, dağa taşa kullanıldığını, kimi hesaplara göre 300 milyar dolarlık bir bütçenin maalesef böylece tüketildiğini gördük.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Meydan eşkıyaya mı bırakılacaktı!

OKTAY VURAL (İzmir) – Bunlar terörle mücadeleyi bile karalıyor.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Demin “Kardeş” dediğin bunlar mıydı yoksa!

MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Belki de burada önemsenmesi gereken en önemli konu, bu arada bu yanlış politikalardan ötürü bu ülkedeki kardeşlik ilişkilerinin de bu süre zarfında yara almış olması.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Demir, tamamlayınız lütfen.

MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu ülkede yaşanmış olan ve bugüne kadar görmezlikten gelinen, birbirini yok sayan, baskıcı ve inkârcı politikaları devre dışı bırakmaya çalışan AK PARTİ Hükûmeti yaklaşık beş aydır birlik ve kardeşlik projesi başlatmış durumda. Öyle sanıyorum ki bu proje bize bu beş aylık süreçte şunu çok açık ve net gösterdi ki, olayları görmezlikten gelmek, birbirimizi görmezlikten gelmemiz meseleleri çözmüyor, meseleleri yok etmiyor. Tam aksine, bu sorunların daha da büyümesine vesile oluyor ve hepimizin geleceğini daha da risk altına alıyor. İnşallah bu önümüzdeki süreçlerde Hükûmetimizin başlatmış olduğu bu kardeşlik ve birlik projesi yine bu ülke insanından almış olduğu destekle, çıkan bütün engellemelere rağmen, çözülecektir ve Hükûmetimiz bunu çözecektir.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Öyle bir proje yok, aldanmayın, öyle bir proje yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne projesi!

MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben 2010 yılı merkezi yönetim bütçemizin, bahsetmiş olduğumuz bu kriterler ve bu hassasiyetler doğrultusunda değerlendirildiğini ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Son bir cümle…

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Demir, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Muharrem Selamoğlu, Niğde Milletvekili.

Buyurun Sayın Selamoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerine şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Görüşülmekte olan 2010 yılı bütçesi AK PARTİ hükûmetlerinin hazırlamış olduğu sekizinci bütçedir. İktidarımız döneminde ülkemizin hızla büyümüş olduğunu, birçok bakanlığımızın reform niteliğinde yeni projelerle ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin de üzerine taşımak için ciddi adımlar attığını görmekteyiz. İktidarımız döneminde bizden önceki hükûmetlerin hayal bile edemedikleri büyük işlerin altına imza attık. Buralara nerelerden geldiğimizi kimse unutmasın, unutturmasın. Zira milletimiz bizden önce nasıl bir ekonomik manzara içerisinde olduğunu çok iyi biliyor, o günleri yaşayanları bütün milletimiz gördü ve yaşadı. Öncelikle iktidarımızın maliye ve ekonomi alanında yürüttüğü başarılı politikalar neticesinde ülkemiz dünyanın son altmış yıldır yaşamış olduğu en büyük krizi en az hasarla atlatmayı başarabilmiştir. Hatta bu kriz döneminde kredi notu 2 puan artırılan dünyadaki tek ülke olmayı başarmıştır. Bizden önceki iktidarlar döneminde Türkiye’miz istikrarsız bir büyüme seyri içerisindeydi; enflasyon almış başını gidiyor, faizler yükselmiş, sorunlar kronik hâle gelmiş, umutlar tükenmişti. Seçimlerden sonra böyle bir ülkeyi devraldık ve yedi yılda ülkenin sorunlarını sırayla çöze çöze bugünlere geldik. Bugün güçlü ekonomisiyle bölgenin ve dünyanın parlayan bir yıldızı olan Türkiye Cumhuriyeti, yirmi dört çeyrektir Hükûmetimiz yönetiminde istikrarlı bir şekilde büyümüştür. Şu son dört çeyrekte büyümemiz dünyadaki etkisini gösteren global ekonomik kriz nedeniyle gerilemiş, bugünlerde yeniden toparlanma dönemine girerek insanlarımıza yansımasını minimize etmeye başlamıştır. 2001 krizi bizzat ülkemizin bir kriziydi, kötü yönetimlerin doğurduğu bir krizdi.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Şimdiki iyi yönetim krizi mi?

MUHARREM SELAMOĞLU (Devamla) – İçinden geçtiğimiz kriz ise küresel boyutlar ve Türkiye'nin hiçbir dahlinin olmadığı bir krizdir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Vallahi iyi yönetiyorsunuz!

MUHARREM SELAMOĞLU (Devamla) – Bu güçlü ve istikrarlı ekonomisiyle başta Millî Eğitim, Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Ulaştırma, Adalet ve Tarım bakanlıklarımız olmak üzere tüm bakanlıklarımızın reform niteliğindeki yatırımlar ve dönüşümler sağlamalarına temel olmuştur.

Millî Eğitim bütçeden en büyük payı alarak, gençlerimizin en iyi ve modern bir eğitim almaları için her türlü destek ve yatırım Hükûmetimiz tarafından yapılmıştır ve yapılmaktadır. Bizlerin açtığı bilgi işlem sınıflarında ise dünyayla entegrasyonu sağlıyor. Daha iki gün önce üniversite öğrencilerinin burslarına 20 TL daha eklenerek 200 TL’ye çıkartılmıştır.

Sağlık Bakanlığımızda ise sağlıkta dönüşüm programları ve temel sağlık hizmetlerinde iyileştirme, sosyal eşitlik ve adaletin sağlanması amacıyla yurdumuzun dört bir köşesine yeni modern hastaneler yaptık ve bunlardan bir tanesi de önümüzdeki ay temeli atılacak olan, Türkiye’deki ikinci akıllı hastanemiz Niğde’mizde inşa edilecektir.

Sağlık alanında yapılan bu hizmetleri bütün halkımız takdirle karşılıyor, insanlarımıza en güzel sağlık hizmetleri vermenin gururu ve sevincini yaşıyoruz.

Ulaştırmada, yıllardır yapılamayan otobanlar bitirilmiş, insanlarımızın hizmetine sunulmuş. Ülkemizin dört bir yanını duble yollarla donatarak insanlarımızın rahat ve huzurlu ulaşımları sağlanmıştır. Ulaştırma Bakanlığımızın bilişim, deniz, hava yolu, demir yolu ve kara yollarında yaptıkları bu çalışmalar, iktidarımızın en önemli başarıları arasında kendini göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İktidarımız dönemine kadar ev almayı hayal olarak gören dar gelirli vatandaşlarımızın, TOKİ aracılığıyla, ayda 100 TL’den başlayan taksitlerle sıcak bir yuva sahibi olmaları sağlandı. TOKİ aracılığıyla, 2002’den bu yana 81 il, 686 ilçede 401 bin inşaat başlattık, 300 bin konutu, sosyal hizmet alanları, okulları ve çevre düzenlemeleriyle bitirdik.

Tarımda yapılan hizmetlerde ise, çiftçilerin desteklenmeleri sağlanmıştır. KÖYDES ve BELDES projeleriyle, köylerimizin ve kasabalarımızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Selamoğlu.

MUHARREM SELAMOĞLU (Devamla) – …bütün altyapı hizmetleri, içme suyu şebekeleri ve yollarının asfaltlanması sağlanmıştır. Bugüne kadar yapmış olduğumuz hizmetleri insanlarımıza sunarak yaşam standartlarını yükseltmişizdir.

Bu beş dakikalık süre içerisinde Hükûmetimizin bu kadar, yapmış olduğu güzel işleri anlatmak mümkün değil.

Sözlerime son vermeden önce, teveccühleriyle gerçekleri en iyi şekilde görerek bizleri iktidarda tutan vatandaşlarımıza teşekkür eder, 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Selamoğlu.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Fabrikalar harıl harıl çalışıyor, tıkır tıkır üretiyor!

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Eczanede işler iyi mi?

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Çalışıyor Sayın Bakanım, çalışıyor. Sizin zamanınızdaki bakanlığınızı da biliyoruz biz. Fabrikalarımız da çalışıyor, eczanelerimiz de çalışıyor. En güzel hizmetleri veriyoruz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Evet, fabrikaların hepsini sattınız. Her şeyi sattınız. İhya ettiniz, Türkiye’yi ihya ettiniz!

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Sizin bakanlık döneminizi de biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sat Allah sat!

BAŞKAN – Madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Süner, buyurun.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Bilindiği üzere Antalya Büyükşehir Belediyesini Cumhuriyet Halk Partisi kazanmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2000 yılı öncesinden gelen bir kamulaştırma davasından dolayı doğan alacağını bu son dönemde almak için birçok taşınmaza icra getirmesini, Altın Portakal Film Festivali için daha önce trilyonlar gönderen Kültür ve Turizm Bakanlığının festivale destek vermemesini, Atatürk Stadı ve Spor Salonu’nun geri istenmesini nasıl açıklayacaksınız? AKP’li belediye olunca başka türlü, CHP’li belediye olunca bir başka türlü mü bakılmaktadır? Amaç halka hizmet değil midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Adıyaman’da 2010 yılında kaç kişi ve kuruluşa suni tohumlama, destekleme primi ödenmiştir? Bunun için ne kadarlık bir ödenek ayrılmıştır 2010 yılında ve yine GAP bölgesinin tümünde bu rakam ne olacaktır? Yine 2010 yılında GAP bölgesi sulama kanalları için ne kadar ek ödenek vardır?

İkinci sorum: Hububat destekleme paralarının bayramdan önce verileceği duyurulmuştur. Yalnız, kimi yerlerde bu paraların dağıtıldığı, Adıyaman’da ise henüz dağıtılmadığının haberini aldım. Bu konuda bilginiz var mıdır? Çiftçinin mağduriyetinin bir an önce giderilmesi için bir talimat verecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan

Sayın Bakan, vatandaşlarımızın sosyal güvenlik kuruluşlarına ve vergi dairelerine olan borçlarından dolayı tüm gayrimenkullerine ve banka hesaplarına ihtiyati tedbir koymaktadır kurumlar. Vatandaşlarımız sosyal güvenlik ve vergi dairelerine olan borçlarını ödeyebilmek için bankalardan kredi almak istemekte ya da gayrimenkullerini satmak istemekte ancak ihtiyati tedbir işlemi olduğu için üzerinde, satış işlemlerini ya da kredi işlemlerini yapamamaktadır. Vatandaşlarımız tedbir işlemlerinin sosyal güvenlik ve vergi dairelerinin alacak miktarı kadar yapılmasını istemektedirler. Genelge ile yapılmıştır bu düzenleme. Bunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Çünkü vatandaşlarımız borçlarını ödeyememektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; biraz önceki konuşmacılardan Haluk Özdalga “58’inci Hükûmet öncesi hiçbir şey yapılmadı.” diyor. Ben 2001 yılında Orhun Abideleri bölgesine gittim. Bilge Kağan’ın parçalanmış olan anıtı restore edilmiş ve yıpranmasını önlemek üzere bir sundurma altına alınmıştı. Zemin etütleri yapılarak abide bölgesinin kazı alanları tespit edilmiş, Karabalgasun Harabelerinin jeofizik etütleri yapılmış, Ahmed Yesevî Türbesi, Timur Türbesi onarımı başlamış, her yıl 6 bin öğrenci ülkemize getirilmiştir. Bunlara birçok iş daha eklenebilir. Daha sonra da elbette yapılanlar olmuştur, olacaktır da. Yapılanları vatandaş biliyor, inkâr etmekle nereye varılacağını belirtir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul Eyüp Alibeyköy Çırçır Mahallesi’nde çok geniş bir gecekondu sakini var. Bunlar -daha önce burası planlanmıştı- gecekondu sahipleri borçlanmışlardı, paralarını ödemişlerdi. Vakıflara ait bir yerdi. Sonra 4706 sayılı Kanun’la buralar Millî Emlaka devredildi. Tekrar bu insanlardan çok fahiş değerlerden para isteniyor. Bunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz Sayın Bakan?

Bir de, kamu kurumları ve kuruluşları belirli, yandaşları kişilerden araç kiralamaktadır. Araç kiraladıkları kurumlardan birisi de Tayyip Bey’in oğlunun bacanağının babası olan Zekeriya Karaman, Deniz Fenerinin meşhur kişisi. Bunun Beyaz Holdingine 2007, 2008 ve 2009 yıllarında kaç araç kiralanmıştır, ne kadar para ödenmiştir?

Bir diğer sorum da: Bu resmî kurumlarda hep özel plaka takılmaktadır. Resmî plaka sökülüyor, yerine özel plaka takılıyor. Dolayısıyla bu bir sahtekârlıktır. Bu şekilde, resmî plaka söküp de özel plaka takan kaç kişi vardır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bukan…

AHMET BUKAN (Çankırı) – Sayın Bakan, 2010 yılında büyümenin yüzde 3,5 civarında gerçekleşmesi ve kademeli olarak yükselerek 2012 yılında yüzde 5 düzeyine ulaşması hedeflenmektedir. Diğer taraftan, 1 milyon 250 bin kişiye ilave istihdam imkânı sağlayacağınızı öngörmektesiniz. Bu rakam hâlihazırda işsizliğin üçte biri seviyesindedir ve orta vadeli program gereği büyümenin gerçekleşmesine bağlıdır. Sizce bu programınız işsizliğe çare olacak mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

Süreniz beş dakika.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, mahallî idarelere ilişkin, Hükûmetimiz olarak biz gelir paylarını belli formüller çerçevesinde zaten gönderiyoruz. Bizden önce olmayan adaleti bizim dönemimizde sağladık. Ha, orada Sayın Aslanoğlu’nun daha önce gündeme getirdiği bazı hususlar olabilir, her zaman sistem iyileştirilebilir, o ayrı bir konu ama sizin bahsettiğiniz…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Bakan, Sayın Bakan Komisyonda kabul etti haksızlık olduğunu.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, değerli arkadaşlar, ben sorulara cevap veriyorum. Orada müdahaleyle yani soruya… Sizin zamanınız geldiği zaman sorun lütfen.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Ama yanlış anlama var orada. Zabıtlarda var ama Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Yanlış anlama yok değerli arkadaşlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, dolayısıyla orada bir adaletsizlik söz konusu değildir. Uygulamada tabii ki varsa haksızlıklar giderilir.

Sayın Köse, Adıyaman’la ilgili çalışma gerektiren bir soru sordunuz. Onunla ilgili olarak arkadaşlar size bilgi verecekler yazılı olarak.

Hububat destekleme paralarını biz zamanında Maliye Bakanlığı olarak Tarım Bakanlığına aktardık. Yereldeki uygulamalarda varsa sıkıntı Tarım Bakanımızla görüşürüz, onu hallederler.

Sayın Yıldız, tabii ki kamu alacakları, gerek Sosyal Güvenlik Kurumu gerekse vergi daireleri tarafından toplanması gereken alacaklar için zaman zaman devlet bu alacakları garantiye almak için ve sadece borca yetecek kadar, haciz uygulanır. Borcu olan mükelleflerin kredi imkânlarını kısıtlayacak şekilde haciz uygulamasına yönelik bir genelge olmadığını arkadaşlar bana bildirdiler. Hacizli malları ise borçlular, vergi ve SSK idaresinin izni olmadan tabii ki satamıyor, teminat veremiyor. Dolayısıyla burada aslolan şu: Kamunun bir alacağı var ve kamunun işlerinin yürütülmesi için de tabii ki vergi alacaklarının garantiye alınması lazım. Öbür türlü zaten uyum konusunda ciddi sıkıntılar var. O uyumu arttırmak için de devlet elindeki imkânları… Ve bu yeni olan bir şey değildir. Ben bildim bileli kamu kendi alacaklarını garantiye almak için tabii ki ihtiyati haciz uygular.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Bakan, kamu alacağı varsa, devletin…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, sadece borcu kadar…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kamu, alacağını garantiye alıyor da kendi borcunu ödemiyor, mahsup yapılması lazım.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, değerli arkadaşlar, sadece borcu kadar ihtiyati haciz uygulanır.

Sayın Genç, İstanbul Alibeyköy’deki soruna bakacağım, inceleyeceğim, arkadaşlar bana o konuda bilgi verdiklerinde sizi de bilgilendireceğim. Bu, kamu kurum ve kuruluşlarının araç kiralama meselesine de bakacağım. Ama, yani, bu tür iddiaları ben her zaman inceletirim fakat yani sizin de bu türden bir yaklaşımla özellikle kişileri… Eğer bilginiz varsa getirin bana.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gazetede var Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Genç, bilginiz varsa getirin ama, yani, sadece gazete haberlerine veya birtakım iddialara dayalı olarak… Getirin bize, paylaşın bizimle, biz gerekirse Teftiş Kurulu olarak inceletiriz bunu.

Değerli arkadaşlar, 2010 yılındaki makroekonomik öngörülerimiz ve sonrasına ilişkin makroekonomik öngörülerimiz aslında oldukça mütevazıdır. Neden? Çünkü biz, daha mütevazı hedef koyup o hedefleri aşmayı tercih ederiz. Dolayısıyla ben, makroekonomik hedeflerin son derece gerçekçi olduğu kanısındayım. Bugün, mesela 2010 yılı için birçok, Türkiye’de ve yurt dışında, Türkiye’yi analiz eden kuruluşların 2010 yılı için büyüme öngörüleri yüzde 3,7 ile yüzde 5 arasında yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla istihdam sorununu çözmek için de Hükûmetimiz zaten büyümenin ötesinde ek inisiyatifler almış durumdadır.

Dün çok geniş bir şekilde Hükûmetimizin kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli olarak işsizliği azaltmak için ne tür çözüm önerileri olduğunu açıkladım. Uzun vadede tabii ki eğitim ve özellikle mesleki açıdan nitelik artırmanın çok önemli olduğunu ve Hükûmetimizin eğitime çok büyük önem verdiğini ben vurguladım. Orta vadede, özellikle GAP, DAP gibi, KOP gibi bölgesel kalkınma projelerine ağırlık verdiğimizi, daha fazla kaynak ayırdığımızı…

Bakın, mesela, bu sene sadece GAP’a 4 milyar lira para aktaracağız. 2009 yılında bu 3,3 milyar liraydı, 2010 yılında 4 milyar lira aktaracağız. 2008-2012 döneminde tam 16 milyar liralık bir yatırım yapılacak. Bu yatırımlar emek yoğundur ve yatırımlar bittiği zaman, özellikle hektar başına istihdamı da düşündüğünüz zaman ben öyle inanıyorum ki Güneydoğu’da bırakın göç olmasını Güneydoğu’ya buradan göç olur diye düşünüyorum.

Kısa vadede ise tabii ki yine Hükûmetimiz, özellikle yine staj programları yoluyla, kısa vadeli mesleki edinme programları yoluyla bu problemleri çözmeye çalışıyor. Türkiye ekonomisi tabii ki başlangıçta bütün dünyada olduğu gibi ilk aşamada belki istihdamsız bir büyümeyle karşı karşıya kalabilir. Bu, sadece Türkiye’nin sorunu değildir ama ben öyle inanıyorum ki Türkiye’deki büyüme güçlü olacak ve tabii ki sürdürülebilir olacak ve bunun sonucunda da Türkiye’de istihdam yaratılacak.

Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bütün kişisel sözleri AKP’liler alıyor. Başka burada milletvekili yok mu? (AK PARTİ sıralarından “Sana ne” sesleri)

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 12.45

 

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 12.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 26’ncı maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı yok Başkanım. (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri)

BAŞKAN – Kâtip üyeler arasında uyuşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

Çalışma süremizin tamamlanmasına çok az bir süre kaldığı için birleşime saat 14.00’e kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 12.58

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

27’nci maddeyi okutuyorum:

Muhasebe kayıtlarından çıkarılacak tutarlar

MADDE 27 – (1) 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından tutarı 15 Türk Lirasına kadar olanların tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olacağının anlaşılması halinde, bu tutarların muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ergün Aydoğan, Balıkesir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz madde, amme alacaklarının muhasebe kayıtlarında 15 Türk lirasıyla ilgili takibatta bu miktarı geçiyorsa bundan vazgeçilmesiyle ilgili.

Tabii, on üç günden beri Parlamentomuzda 2010 yılı bütçesini görüşüyoruz. AKP sözcüsü arkadaşlarımız kürsüye çıktığında bu Hükûmetin, İktidarın eleştirilmemesi gerektiğini, İktidarın Türkiye’de olağanüstü başarılar sağladığını ve Türkiye’de sorun olmadığını söylediler.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar, doğru söylüyor olabilirler ama şu anda, on günden beri başkentte, Ankara’da emek mücadelesi veren, üretmekten ve çalışmaktan başka düşüncesi olmayan, demokratik haklarını kullanan emekçi arkadaşlarımız, üreten arkadaşlarımız maalesef ve maalesef İktidarın baskı, zulüm ve şiddetiyle karşı karşıyadır. Bırakınız bu uygulamanın faşizan bir uygulama olduğunu, faşizmin ayak seslerini geçmiş resmen bir faşizmdir. (CHP sıralarından alkışlar)

Başından beri Cumhuriyet Halk Partisi olarak üreten ve emekten yana gücünü kullanan arkadaşlarımıza verdiğimiz destek çerçevesinde bugün de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Türk-İş’i ziyarete gitmiştir. Tabii, demokratik hak ve özgürlüklerden bahseden AKP İktidarı, üreten ve emeğini kullanmak isteyen işçileri Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin ziyaretlerine izin vermemiştir arkadaşlar. Bu mudur AKP’nin demokrasi anlayışı? Bu mudur AKP’nin özgürlükçü anlayışı? Vicdanınıza bırakıyorum. Böyle demokrasi olur mu? Böyle demokratik hak ve özgürlüğü kullanmak olur mu?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Açılım var, açılım!

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Bu arkadaşlar PKK bayrağı mı açtı? Bu arkadaşlar terörist başının resmini mi astı? Bu arkadaşlar çalışmak istiyorlar, üretmek istiyorlar, emeklerini üretime kullanmak istiyorlar ama demokratik hak ve özgürlükleri çoğalttığını iddia eden AKP yönetimi bunlara müsaade etmiyor, üzerlerine pis su sıkıyor, biber gazı sıkıyor, copla vuruyor. Neden? Çünkü bu arkadaşların elinde PKK bayrağı yok, bu arkadaşların elinde bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın posteri yok. Eğer o olsa onları saygıyla karşılarsınız, bürokratlarınızı gönderirsiniz…

KADİR URAL (Mersin) – Kırmızı halılarla…

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – …kırmızı halı serersiniz. Maalesef, demokrasi anlayışınız bu.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen…

NECİP TAYLAN (Tekirdağ) – O halıyı siz serdiniz.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Demokrasi anlayışınız, ülkeyi bölecek olanlara saygı göstermek, onların ayağına Habur’a hâkim göndermek, müsteşar göndermek, devlet protokolüyle karşılamak. AKP’nin demokrasi anlayışı bu değerli arkadaşlar.

AKP sözcüleri sürekli olarak sorunların çözüldüğünden bahsediyor. Galiba haklılar. Emekliler çok iyi durumda, artan maaşları ile birikim yapıyor, yıl sonunda yurt dışına tatile gidiyor. Emeklilerin hiç şikâyeti yok. Çalışanlar? Onlar da çok iyi durumda, refahtan pay alıyorlar, aldıkları pay ile her yıl yatırım yapıyorlar. Ülkede işsizlik yok. “İşsizim.” diyenler kötü niyetli. Sokakta gösteri yapanlar, çalışmaktan spor yapamadıkları için, spor olsun diye sokakta polisten pis su, biber gazı yiyor. Yani, bütün sorunları çözdünüz, ülkede sorun yok. Bu cop yiyen, biber gazı yiyen, üzerine pis su sıkılan arkadaşlar, spor olsun diye bugün evinden yurdundan barkından Ankara’nın sokaklarında.

“Millî Birlik, Kardeşlik Projesi” diyorsunuz. Bugün o insanlar…

HÜSNÜ TUNA (Konya) – Daha iyi bilirler onlar ne olduğunu?

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Dinle!

Bugün o insanlar, Ankara’nın meydanında, doğu ve güneydoğudan gelen yurttaşlarımız. Hani sizin Millî Birlik, Kardeşlik Projeniz? Bunlar sizin kardeşiniz değil mi? Bu arkadaşları kardeş olarak saymıyor musunuz? Tekel işçilerini kardeş olarak görmüyor musunuz? Herhâlde, kardeş olarak gördükleriniz, bu ülkeyi bölenler, bu ülkeyi parçalayanlar ve parçalamak isteyenler.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Kimi kardeş görüyorsun sen?

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, esnafın da sorunu yok. Sanayiciler, ticarette sorun olmadığı gibi, gelirlerindeki artışlarla faaliyet alanlarını genişletiyorlar, gemicilik ile ulaştırma sektörüne giriyorlar, pırlanta ile mücevherat sektörüne giriyorlar, villa ile emlakçılık yapıyorlar. Yani, esnafın BAĞ-KUR prim borcu yok, vergi borcu yok. O kadar çok kazanıyor ki villayla emlakçılık yapıyor, pırlantayla mücevherat sektörüne giriyor, gemicilikle ulaştırma sektörüne giriyor.

HÜSNÜ TUNA (Konya) – Toz toprak işiyle uğraşanları da söyle!

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Sizin de bir gemiciğiniz var herhâlde!

Evet, Türkiye'nin sorunlarını çözdünüz. Maalesef, köylerimizin ulaşım, kanalizasyon, çevre sorunları çözülmüş. Onlar da şikâyet ve taleplerinde inandırıcı değil. İlçelerimizin, illerimizin herhangi bir sorunu yok. Sorun dile getirenler iyi niyetli değil, provokatör olmalılar sizlere göre çünkü Ankara’da “Ben çalışmak istiyorum.” diyen provokatör, “Ben işsizim.” diyen, provokatör. Sizin gözünüzde sorunları dile getiren herkes provokatör.

2009 yılında işsizlik artmadı, cari açık da artmadı Sayın Bakanım. Dış ticaret açığı da olmadı. Kapasite kullanım oranı da düşmedi. İç ve dış borç da artmadı. Özelleştirme yoluyla kurumlar satılmadı. Aksine, devlet istihdam yaptı. O kadar çok yatırım yaptınız ki insanlar sokakta çalışmak için sıraya girdi. Yani bırakınız sapmayı, yeni istihdam alanları yarattınız. PETKİM’ler, TEDAŞ’lar, Ereğli Demir Çelik’ler kurdunuz.

Tarımda çiftçinin şikâyetleri… Onlar da gerçekçi değil. Çünkü Hükûmetiniz Avrupa Birliği standartları üzerinde çiftçiye destek verdi. Onun için üreten Türkiye mısır ithal ediyor, onun için üreten Türkiye buğday ithal ediyor, onun için tarım ülkesi pamuğu unuttu, onun için tarım ürünlerinin birçoğunu ithal ediyoruz. Tarıma o kadar çok sahip çıktınız ki bugün başta tarımın bütün alanları olmak üzere, zeytincilik o kadar çok kazanıyor ki artık kazancını hangi sektöre yatıracağına karar veremiyor değerli arkadaşlar. Hiçbir alanda planlamanız olmadığı gibi, tarımda da maalesef planlamanız yok. Gidin, bakın, yanlış ilaçlama sonrasında o zeytincilik bitmek üzere.

Tabii, kadrolaşma da yapmadınız. Kadrolaşmayı da hakkaniyetli kullandığınızı söyleyebilirsiniz ama ilahî adalet… Gönen’den bir AKP’li yurttaşımız bir mektup göndermiş. Yani kadrolaşmanın olmadığı o kadar açık ama ilahî adalet, mektup yanlışlıkla bize gelmiş. Bir yurttaşımız diyor ki: “Ben Gönenli, kırk üç yaşında, Gönen’de hatırı sayılır AKP’li yurttaşım.” Ne diyor? Belediye Başkanını şikâyet ediyor, AKP’yi şikâyet ediyor. “Müftülük Şefi Ziya Değirmenci Gönen Hastanesine atandı.” diyor. Yani bu Müftülük Şefi hastaneye müdür olarak atanıyor. Tabii burada da diyor ki: “Şimdi solcuların eline koz verdiniz, keşke bunu yapmasaydınız.” Ve devam ediyor. Tabii bunun şartları tutmuyor. İçişleri Bakanlığı Danışmanı Manyaslı Neşat Kırcalı ile yatay geçiş yaptıracağını söylüyor. Kadrolaşmanız da bu! Yani hakkaniyetiniz, adaletiniz bu! Hani var ya adalet…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yanlışlıkla gelen mektubu mu okuyorsunuz?

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Mektup burada, mektup burada. Yazan da AKP’li. “Solculara bizi ihbar ettiniz.” diyor AKP’li. Tabii hastane cadı kazanı gibi kaynıyor. Bakarsınız Gönen’e.

Hani sizin Adalet ve Kalkınma Partiniz var ya, işte adaletiniz bu, hakkaniyetiniz bu!

HÜSNÜ TUNA (Konya) – Müftülük Şefi vatandaş değil mi?

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biraz önce demokrasi anlayışınızdan bahsettik. Demokrasi anlayışınızda da biz söylediğimizde çoğu zaman inanmıyorsunuz ama yabancı kuruluşların değerlendirmesine işinize geldiği zaman itibar ediyorsunuz.

Bakın, yakın bir değerlendirme ne diyor? Washington Post demiş ki: “Sayın Başbakan Erdoğan’ın görev süresi uzadıkça demokratik ilkelere ve Batılı değerlere bağlılığının tam olmadığı…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlar mısınız Sayın Aydoğan.

Buyurun.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Tekrar edeyim. Bunlara inanırsınız. Bize inanmıyorsunuz, halka inanmıyorsunuz da Washington Post’a inanırsınız. “Görev süresi uzadıkça Erdoğan’ın demokratik ilkelere ve Batılı değerlere bağlılığının tam olmadığı ortaya çıkıyor.” diye yazdı Washington Post.

Washington Post’un yazmasına gerek yok, Türkiye demokrasinizi on günden beri Ankara’nın sokağında izliyor. Uyguladığınız faşist ve baskıcı uygulamayı izliyor. Sizin zaten halk arasında partiyle ilgili isminiz “aldatma ve kandırma partisi”dir.

Umuyor ve diliyorum ki… 2010 yılının aldatılmayan ve kandırılmayan bir yıl olması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına yüce Meclisi, ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerimin başında, Tekel işçilerinin sorunlarını anlatmak için Milliyetçi Hareket Partisine yapacakları ziyareti engellemeleri bakımından Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerini kınıyorum. Yani, siz bu otobüslerle yapılacak olan seyahati engellerken “seyahat özgürlüğünü” engelliyorsunuz. Türkiye cumhuriyeti bir guguk devleti değildir, bir hukuk devletidir. İnsanlarımız dilediği yere ziyaret yapabilirler.

Değerli milletvekilleri, Habur’dan otobüslerle gelen PKK’lıları devlet görevlileri nezaretinde Diyarbakır’a kadar taşırken göstermiş olduğunuz kolaylığın ya da hoşgörünün hiç olmazsa bir kısmını da Tekel işçileri için göstermek durumundaydınız.

Yine, birlik ve beraberlik ve kardeşlik projenizi sevinçlerinden dolayı otobüslere, polislerimize molotof atarak kutlayan, karakollara havai fişek atan, araçları yakan, iş yerlerinin camlarını kıranlara gösterdiğiniz hoşgörüyü Tekel işçilerine de beklemek bizim hakkımızdır. Tabii Türk milleti bunları görüyor, bunlar Türk milletinin gözleri önünde cereyan ediyor.

Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen ve Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen 2010 yılı bütçe tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak uyarı, tenkit ve tavsiyelerimizi dile getirerek Türk milletinin sorunlarının çözümü noktasında katkı vermeye çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, 2010 yılı bütçesi hakkındaki görüşlerimize gelince: Bu bütçe inandırıcı bir bütçe değildir. Bu bütçe yetersiz bir bütçedir. Bu bütçe yüzde 3,5 büyüme hedefini yakalayarak krizden çıkışı sağlayacak bir bütçe hiç değildir. Bu bütçe işsizlik sorununu çözecek, işçimizin, memurumuzun, esnafımızın, emeklimizin, KOBİ’lerimizin, sanayicimizin, çiftçimizin, yoksullarımızın, gençlerimizin sorunlarını çözecek bir bütçe değildir. Bu bütçe borçları çevirebilecek, yatırımları sağlayabilecek bir bütçe değildir. Değerli AKP milletvekilleri, demedi demeyin.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri sırasında başta Sayın Başbakan olarak tüm bakanlarınız, söz alan tüm Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri, 2002 yılı ve Milliyetçi Hareket Partisinin 1/3 ortağı olduğu 57’nci Hükûmet ile sekiz yıllık AKP Hükûmetini karşılaştırmaktasınız.

Değerli milletvekilleri, istatistiksel karşılaştırmaların…

AHMET YENİ (Samsun) – Ortağını iyi seçeceksin Hüseyin Bey!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Efendim?

AHMET YENİ (Samsun) – Ortağını iyi seçeceksin!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Olur.

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen müdahale etmeyin.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bir önceki yılla beş yıllık, on yıllık, yirmi yıllık ya da tüm tarih süreciyle yapıldığında bir anlam taşımaktadır istatistiksel değerlendirmeler. Karşılaştırmaların eşit büyüklükler ya da eşit zaman dilimleriyle yapılabileceğini ya bilmiyorsunuz ya biliyorsunuz da işinize gelmiyor. Sekiz yıllık AKP Hükûmetinin üç buçuk yıllık Milliyetçi Hareket Partisinin 1/3 hükûmet ortaklığıyla karşılaştırılması, ne istatistik ilmine ne etik değerlere ne de vicdana sığmaz. İlle de “Bizim rakibimiz Milliyetçi Hareket Partisi.” diyorsanız, “Onunla karşılaştırırız.” diyorsanız, Milliyetçi Hareket Partisinin üç buçuk yıllık hükûmeti ile Adalet ve Kalkınma Partisinin üç buçuk yıllık hükûmet değerlerini karşılaştırdığınız zaman vicdani olur, etik olur.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri sırasında sayın bakanlara soruyoruz, sayın bakanlar şöyle söylüyorlar: Sağlık Bakanı “Türkiye sağlıkta çağ atladı.” diyor. Hastalar memnun değil, doktorlar memnun değil, sağlık çalışanları memnun değil, eczacılar hiç memnun değil. Halk? Onlar da memnun değil. Doktor sayısı aynı, sağlık çalışanı sayısı aynı. Sayın Bakan diyor ki: “Tıbbi cihazlar aldık, binalar yaptık. Biz memnunuz.” Biz sizin memnuniyetinizin sebebini biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanına soruyoruz: “Türkiye’de toplam dış borç stoku 224 milyar dolardan 462 milyar dolara çıktı.” diyoruz. Sayın Bakan “Önemli değil. Biz IMF’ye olan borcu azalttık.” diyor. Tesellisine bakınız. “10,3 olan işsizlik oranını yüzde 14’e çıkardınız.” diyoruz, önemsemiyorlar. “Yetmiş dokuz yılda 250 milyar dolarlık dış ticaret açığı verilmiştir. AKP Hükûmetinin sekiz yıllık iktidarı döneminde 327 milyar dolarlık dış ticaret açığı verdiniz.” diyoruz, Sayın Bakan rakam illüzyonlarıyla bize cevap veriyor.

Millî Eğitim Bakanına soruyoruz. Diyor ki Sayın Bakan “Cumhuriyet kurulalı beri yapılan dersliklerin 1/3’ünü AKP hükûmetleri döneminde yaptık.” diyor. Allah’tan 2/3’ünün cumhuriyet hükûmetlerinin diğerleri tarafından yapıldığını kabul etmiş oluyor. Sayın Bakana bu 1/3’lük dersliklerinin kaçta kaçının Hükûmet bütçesinden yapıldığını, kaçta kaçının hayırseverler tarafından yapıldığını soruyoruz -yazılı ve sözlü olarak soruyorum- Sayın Bakan bunlara cevap veremiyor.

Ulaştırma Bakanımız “Yetmiş dokuz yılda 6 bin kilometre duble yol yapılmış, AKP hükûmetlerinin sekiz yıllık iktidarında 14 bin kilometre duble yol yapıldı.” diyor ama bu 14 bin kilometre duble yolun bir şeridinin önceki hükûmetler döneminde yapıldığını söylemekten imtina ediyor değerli milletvekilleri. Yine bu Bakana soruyorum ben, yazılı ve sözlü olarak sordum: Bu duble yolların kaç kilometresinin istimlakini siz yaptınız? Hangi projesini siz yaptınız? Çünkü yolları yapmanın en zor noktası projesini yapmaktır ve alanları istimlak etmektir. Sayın Bakandan cevap yok, ya işine gelmiyor ya doğruları bilmiyor ya doğru söylemek diline yakışmıyor.

Sayın İçişleri Bakanımız, önceki hükûmetleri terörü önleyememekle suçluyor. Bakıyoruz, AKP sıralarında yirmi beş yıllık terör sürecinde on yıl İçişleri Bakanlığı yapmış arkadaşlarımız oturuyor. Eğer bu terör çözülememişse yirmi beş yılın on yılının sorumluluğu burada oturan o değerli İçişleri Bakanı arkadaşlarımıza bağlı. Kim bunlar? Sayın Beşir Atalay, Sayın Ülkü Güney, Sayın Abdülkadir Aksu, Sayın Murat Başesgioğlu.

AKP pek çok isim koyduktan sonra “Millî Birlik ve Kardeşlik” isminde karar kıldı. Sayın Bakan, biz zaten bin yıldır biriz ve kardeşiz. Siz bu Proje’nizde, önce birlik ve kardeşliğimizi bozup sonra yeniden birleştirmek, bizi yeniden kardeş yapmak mı istiyorsunuz? Bir sorunu çözebilmeniz için bu düşünceyle atmış olduğunuz adımlar daha büyük sorunlara sebep oluyorsa bir yerlerde yanlış yaptığınızı görmelisiniz. Bu konuda sizleri uyaran Milliyetçi Hareket Partisini hak etmediği bir şekilde suçlayarak varabileceğiniz bir yerin olmadığını bilmelisiniz.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; Sayın Başbakan ve bakanlar düştükçe tahammülünüzün azalmasını herkes hoş görebilir ancak Başbakanlık makamında oturanların tahammülü azalırsa hiç kimsenin hoş görmeyeceğini bilmelisiniz. Sayın Başbakan sanıyor ki hep bağırırsa, tehdit ederse etkili olur. Sayın Başbakan, bazen yüksek sesle konuşursanız etkili olur ama hep bağırmaya kalkarsanız etkinizi kaybedersiniz. Sayın Başbakan ve bakanlar, etrafınıza baktığınızda sizleri eleştirenlerden çok övenleri, alkışlayanları görüyorsunuz. Yaptığınız yanlışları fark etme, önlem alma, muhalefetin iyi niyetle yaptığı uyarıları anlama ihtimalinizi yok ediyorsunuz. Sayın Başbakan ve bakanlar, kendileri, çocukları, yakınları, yandaşları için istedikleri ve sizleri iktidara taşıyan ve kendiniz için istediklerinizi size sağlayan halkımız için istemez, onlara yokluğu, yoksulluğu, işsizliği, cezaevlerini reva görürseniz iyi bir başbakan ve iyi bir hükûmet olamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, polemiği muhalefetin çıkarması, iktidarın ikna etmesi gerekirken iktidar olarak polemiği siz çıkarıyor, muhalefeti suçluyorsunuz. Elbette böyle yaparsanız, yapmaya da devam ederseniz Meclisin de, sokağın da, çarşının da karışması kaçınılmaz olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan Konya’da Mevlânâ için, Bilecik’te Osman Gazi, Nevşehir’de Hacı Bektaş Veli ve diğer tarihsel ve inançsal değerlerimiz için toplanan halkımızın önünde bile suçlayıcı, çatışmacı bir dil kullanmaktadır. Mehter marşının çalındığı yerde hiç kimseyi tutamayacağınızı bilmeniz gereken makamlarda oturmaktasınız.

Değerli milletvekilleri, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidar olurken kendilerine üç zarf verilmişti. Şimdi önümüzde gelecek olan seçimde süreniz doldu, siz de bir üç zarf hazırlayacaksınız, o çok eleştirdiğiniz Milliyetçi Hareket Partisine o zarfları teslim edeceksiniz.

Bu duygu ve düşüncelerle 2010 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına söz isteyen Bayram Ali Bayramoğlu, Rize Milletvekili.

Buyurun Sayın Bayramoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesinin ülkemiz, milletimiz ve Parlamentomuz için hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz isteyen Kayhan Türkmenoğlu, Van Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 27’nci madde muhasebe kayıtlarıyla ilgili, muhasebe kayıtlarından çıkarılacak tutarlarla ilgili bir maddedir, bu da 15 Türk lirasıdır. Aslında, bu maddeyle ilgili söylenecek bir şey yoktur ancak müsaade ederseniz ben arkadaşlarıma birkaç konuda bilgi sunmak istiyorum.

Şimdi, ülkemizde 72 milyonluk nüfusumuzun hemen hemen hepsi bir şekilde bu ülke için çalışır, gayret gösterir, sonuçta katma değer üretir ve ülkemizin gayrisafi millî hasılasını oluşturur. Gayrisafi millî hasıla, üretim demektir; ülkenin üretim rakamını, hedefini gösterme demektir. Biz, 300 milyar Türk lirası iken bu rakamı aldık. Bugün, bütçemizde hedef koymuşuz, 1 trilyon Türk lirası. Demek ki bu ülkenin gayrisafi millî hasılası, yani üretimi düşmemiştir, artmıştır.

Enflasyona bakın… Arkadaşlarımız enflasyonla ilgili çalışmalarını burada bir şekilde eleştirel anlamda ifade etmişlerdir. Biz “2010 yılı enflasyon hedefimiz yüzde diyoruz, “Büyüme hızımız da yüzde 3,5” diyoruz. Bu, bu kriz ortamında çok iddialı ve çok önemli, ayağı yere basan bir rakamdır.

Ülke tarihinize baktığınızda, AK PARTİ İktidarı, AK PARTİ Hükûmeti bana göre cumhuriyet tarihinin en başarılı hükûmetlerinden birisidir. Bunu ben demiyorum, bunu rakamlar diyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – 57’nci Hükûmet mi?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bakın, 1923-1938, yani Kemal Atatürk’ün başında olduğu cumhuriyet kurulduğu gün büyüme hızımız 7,6, enflasyonumuz yüzde 2.

Menderes dönemi (1950 ile 1960) büyüme hızımız yüzde 6 ama enflasyon yüzde 10.

Özal dönemi büyüme hızımız yüzde 5, enflasyon yüzde 49.

2003-2006 büyüme hızımız yüzde 7,6, enflasyonu biz yüzde 60’tan yüzde 9’lara indirdik.

OKTAY VURAL (İzmir) – 2009’da eksi yüzde 6, enflasyon yüzde 5.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Beyefendi, hangi 60’tan? Sayın Milletvekili, hangi yüzde 60’tan aldınız, söyler misiniz?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bakın, burada, 2002 yılında biz bütçede vergi gelirleri anlamında 60 milyar para toplamışız -2002’de- bakın, bugün 195 milyar Türk lirası hedef koymuşuz. Bu ciddi bir rakamdır. 2009’da bütçe açığının öngörülenin üstünde olduğunu ifade ediyor arkadaşlarımız.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Beyefendi, 60 değil 30’dan aldınız. Düzeltir misiniz o beyanı?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bugün, Amerika Birleşik Devletleri bütçe öngörüsünde, bakın, yüzde 8 sapma olmuştur, Rusya yüzde 16 sapma yaşamıştır. Bugün, İtalya’da bankalar çökmüştür. Bakın, İtalya’da bankalar çökmüştür. Somut gösterge mi? Hemen somut gösterge veriyorum: Bakın, bizim Ankara Milletvekilimiz Aşkın Hanım, İtalya’ya gidiyor, bir restoranda yemek yiyor, kredi kartını uzatıyor parasını ödemek için. O restoran sahibi diyor ki: “Biz kredi kartı kabul etmiyoruz.” “Niye kabul etmiyorsunuz?” diye sorunca diyor ki: ”Kardeşim, bizim bankalarda, harcanan kredi kartlarındaki rakamları bize geri vermiyorlar yani ücret geri dönüşümünü bankalar yapmıyor.” Bankaların sıkıntılı olduğunun en bariz göstergesi buradır.

Güzel bir söz vardır: “Siyasetçi, gelecek seçimi düşünen insandır -bu bir klasik söz- ama devlet adamı, gelecek nesli düşünen insandır.”

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Siz hangisisiniz?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Normalinde muhalefetimiz siyaset yapabilir, sonuçta seçim üzerine bir strateji kurmuşlardır ama iktidar partisi, kabinesiyle, Hükûmetiyle, Başbakanıyla gelecek nesli düşünmek zorundadır. Onun için 58 ve 59’uncu dönemler arasında İktidarımızda 600’e yakın yasa geçmiştir bu Meclisten. Kim için? Gelecek nesil için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Şu iki yıl içerisinde 250’nin üzerinde yasa çıkardık. Bütün Meclis üyesi arkadaşların hepsine müteşekkirim. Kim için? Ülkemizin geleceği için.

Avrupa Birliği uyum yasalarını çıkarıyor muyuz? Çıkarıyoruz. Sosyal Güvenlik Reformu yapıldı bu Mecliste. Elli yıllık Ticaret Kanunu şu anda değişim aşamasında. Borçlar Kanunu, demokratik açılım, bunlar bu ülkemizin geleceği içindir.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Gelecek mi bıraktınız Allah’ını seversen ya!

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, buğdayla ilgili bir rakam vereyim.

Şimdi, arkadaşlarımız karşı oy yazısında, buğdayın dolar kuru üzerinden yüzde 16 artış gösterdiğini ifade ediyorlar. Biz öyle dolar molarla anlamayız. Türk parasına bakın. Biz aldığımızda buğday 220 Türk lirası mıydı? 220 Türk lirası. Bugün kaça alıyor Toprak Mahsulleri Ofisi? 500 liraya.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – 380 lira…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Artış kaç? Yüzde 160. Yüzde 16 nere, yüzde 160 nere?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Girdileri niye söylemiyorsunuz! İlaç, gübre, işçi, elektrik… Onları niye söylemiyorsun?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bakın, en basit örnek veriyorum. Bugün asgari ücret…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türkmenoğlu.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Enflasyonu yüzde 60’tan almadınız, düzeltin bari!

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Gönül isterdi ki buradan hepsine cevap vereyim, ama maalesef zamanımız yok.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, vergi incelemelerinde gayrimenkullerle ilgili vergi değeri takdirleri yapılmakta, vergiler ve cezalar bu rakam üzerinden değerlendirilmektedir. Bu doğru bir şeydir, ancak vatandaşın bir borcundan dolayı bir haciz tedbiri alınırken vergi daireleri gayrimenkul değerlemesini yeniden komisyon oluşturarak yapmaktadır. Vergi ve cezaları için 100 bin TL olarak belirlenen gayrimenkul, devletin haciz tedbiri için 50 bin TL olarak belirlenmektedir. Bu yapılanı devletin ciddiyetine uygun buluyor musunuz? Bulmuyorsanız düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, önce hakkımı koruyamadığınız ve hakkımı vermediğiniz için hakkımı helal etmiyorum.

Sayın Bakana soruyorum: Maliye Bakanı olarak hiç hesapladınız mı veya elinizde resmî bir veri var mıdır, Türkiye Cumhuriyeti devleti kaç kalem mal ithal etmektedir? Kaçak ithalat var mıdır? Kaçak ithalat varsa kaçak ithalatın reel ithalata oranı kaçta kaçtır? Bu ekonomik işgale karşı bir tedbir, önlem var mıdır? Yoksa, Türkiye tüketim ülkesi olma yolunda ilerlemekte midir? Neler söyleyebilirsiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Enöz…

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum, birkaç defa sorduk ama bunun cevabını alamadık: Bu varlık barışıyla ilgili çıkardığımız kanun çerçevesinde ülkemize bugüne kadar ne kadar döviz girmiştir?

Bir diğer sorum da, kamuda kaç özürlü kadrosu bulunmaktadır? Bunun ne kadarı kullanılmıştır? Ne kadar boş kadro bulunmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aydoğan…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz önceki amme alacaklarıyla ilgili, 15 TL’nin altında olup tahsili imkânsız hâle gelen tutarların toplamı ne kadardır? Bu konuda bir çalışma var mıdır? Yani alacak tutarı 15 TL olan toplam, total olarak ne kadar devletin alacağı vardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; hafta başında İçişleri Bakanımız aşiret reisleri ve Irak yetkilileriyle birlikte bir toplantı yapmak üzere Irak’a gitti. Bu toplantıya katılanlar kimlerdir? Mahmur kampı yöneticisi ve -dilim varmasa da sormak istiyorum- PKK temsilcisi katıldı mı? Sayın İçişleri Bakanı Mahmur kampına da gitti mi? Bu toplantıda hangi konular konuşuldu ve ne kararlar alındı?

İki: Tekel işçilerinin parti liderleriyle görüşmeye gitmelerine mâni olurken, Mahmur’dan ve Kandil’den gelenlere niçin âdeta kucak açtınız? Tekel işçileri açılımın içinde yok mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Süner…

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana sormak istiyorum: Son bir yıllık dönemde şekere yüzde 5, suya yüzde 9, elektriğe yüzde 10, doğal gaza yüzde 23 ve akaryakıta her ay zamlar yapılmaktadır. Elektriğe yüzde 10’luk yeni bir zam yolda mıdır?

2010 yılı içerisinde doğal gaza da toplam yüzde 25 zam öngörmektesiniz. Halkımızın yaşam standardını yükseltmek için kamu çalışanlarımızın maaşlarına ne kadar zam yapacaksınız? Yüzde 2,5 artı yüzde 2,5 zam oranında kararlı mısınız? “Benim memurum işini bilir.” anlayışının sizde de devam ettiğini söyleyebilir miyiz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, PTT il müdürlüklerinde çalışan posta dağıtım memurlarına yaklaşan yılbaşı nedeniyle millî piyango bileti de sattırıldığı yönündeki iddialar ne derece doğrudur? Bu iddialar doğru ise böyle bir uygulamayı ne derece etik ya da ahlaki buluyorsunuz?

İki: 2010 yılında bu madde hükmüyle 15 TL’nin altında kalarak ne kadar devlet alacağının silinmesi beklenmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tankut...

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Çalışma Bakanı olarak, bugün parti genel merkezlerini ziyaret etmek isteyen Tekel işçilerimizin ve dolayısıyla onların yanında olan biz milletvekillerinin seyahat etme özgürlüğü elinden alınmıştır. Yani Tekel işçilerimizin parti genel merkezlerini ziyaretleri engellenmiştir.

Çalışma Bakanı olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum bir çatışmaya yol açmayacak mı? Siz Çalışma Bakanı olarak mı görev yapmak istiyorsunuz, yoksa “Çatışma Bakanı” olarak mı anılmak istiyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Önce, en son bana sorulan soruyla ilgili bir şey söyleyeyim: Siz gerçekten seyahat özgürlüğünün Evrensel Beyanname’deki tanımını biliyor musunuz? Yoksa bunu böyle “denk gele” mi kullanırsınız?

YILMAZ TANKUT (Adana) – Efendim, cevap verin! Yani böyle bir yetki var mı?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen… Soruya cevap verelim Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Şayet… Ben de aslında konuyu açabilmek için soru sordum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sizin de öyle bir sınav yapma yetkiniz var mı? Cevap vereceksiniz! Vermiyorsanız kalkar gidersiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sadece konuyu açabilmek için sordum arkadaşlar. Başka bir niyetle sormadım.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Bakan, her şeyi siz biliyorsunuz zaten!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Normal şartlarda, eğer siz bunu o anlamda soruyorsanız ben o sorunuza cevap veririm zaten ama lütfen o konudaki ayrıntılara bir bakalım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anladığınız kadarına cevap verin.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Anladığınız kadarıyla… Fazla eziyet etmeyin kendinize.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Şimdi, öncelikle dilimin döndüğü kadarıyla, daha doğrusu vaktimin yettiği kadarıyla size, sorduğunuz sorulara cevap vereceğim, diğerlerini de yazılı olarak cevaplandıracağım.

Varlık barışıyla ilgili olarak bugüne kadar yurt dışından beyan olunan miktar 13 milyar 355 milyon 198 bin 699 lira, yurt içinden beyan olunan miktar ise 11 milyar 186 milyon 561 bin 806 lira; bu, 12 Aralık tarihi itibarıyla ortaya konulan beyanlar.

Hacizlerle ilgili olarak sorulan soruya cevabım: Gayrimenkullerin alım satım bedelinin günün koşullarına uygun olarak beyan edilmesi esastır. Alım satım bedelinin eksik beyan edilmesi hâlinde gerekli cezalı tarhiyat yapılıyor. Hacizli malların satışı hâlinde ise satış komisyonları tarafından hacizli mallar değer takdiri yapılmaktadır. Dolayısıyla iki konu birbirinden bütünüyle ayrıdır, ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Hiç ayrı değil Sayın Bakan, bir ay önce yeniden değerleme yapıyorsunuz… Size bir şey demeye gerek yok, dinlemeye de gerek yok!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – 15 liranın altında olup da silinen borçlarla ilgili miktarlar hakkında da size bilgi arz edeyim: Bütçe kanununun verdiği yetkiye istinaden merkezî yönetim kapsamındaki idarelere ait alacaklardan 2007 yılında toplam 17 milyon 203 bin 304 TL, 2008 yılında toplam 2 milyon 241 bin 350 TL ve nihayet 2009 yılında toplam 5 milyon 391 bin 609 TL tutarında alacak silinmiştir.

Yüzde 2,5 ile alakalı olarak ise: 2010 yılı Ocak ve Temmuz aylarında, daha önceden de kamuoyuyla paylaşıldığı gibi, yüzde 2,5 artı yüzde 2,5 zam yapılacak. Ayrıca, verilen zamlar enflasyonun altında kalması hâlinde, enflasyon zammı da verilecektir. Böylece 2010 yılında, çalışanların enflasyon üzerinde bir zam almaları kesin olarak sağlanacaktır. Nitekim bundan önceki yıllarda da yapılan mukayeselere baktığımızda, dönem sonlarında, az veya çok, her hâlükârda reel bir artış sağlanması mümkün kılınmıştır.

Kamuda toplam, yaklaşık 50 bin civarında özürlü kadrosu bulunmaktadır. Bunlardan 12 bin tanesi çalışmakta, açık kadrosu sayısı ise 38 bin civarındadır. Bütçe kanununda yapılan bir değişiklikle 38 bin kadronun tamamının kullanılmasına imkân verilmiştir ve Çalışma Bakanlığımız da özellikle kamu kurumlarında özürlülerin çalıştırılması konusunda özel bir çalışma başlatmış, takibini yapmaktadır. Kamu kurumlarına, 2010 yılında, bu boş kadrolar mümkün olduğu kadar doldurulacaktır.

Bilgilerinize sunuyorum.

Geri kalan sorular için yazılı cevap vereceğim Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek ekim ayında Hükûmet adına yaptığı bir açıklamada, kamuda çalışan uzmanların maaşlarının eşitlenmesi için çalışma yaptıklarını ve kasım ayında Meclise getireceklerini ifade etti. Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı da Plan ve Bütçe Komisyonunda, çalışma yaptıklarını, kasım ayında Meclise sunacaklarını ifade etmiştir. Aralık ayı sonuna gelmemize rağmen, komisyona hâlâ bir tasarı gelmemiştir. Bu konuda çalışmalar ne aşamadadır? Tasarı Meclise muhtemelen ne zaman getirilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bu uzmanların durumuyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Çalışmalar tamamlandıktan sonra sizlerle de paylaşacağız arkadaşlar.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi okutuyorum:

Gelir ve giderlere ilişkin diğer hükümler

MADDE 28 – (1) 4046 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki nakit fazlası tutar, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Anılan Kanunun geçici 23 üncü maddesinin ikinci fıkrası, geçici 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası ile 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 14 üncü maddesinin beşinci fıkrası kapsamında öngörülen ödenek kayıtları yapılmaz. Ayrıca, 4046 sayılı Kanunun geçici 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası ile 4628 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin beşinci fıkrasında öngörülen özel gelir kayıtları yapılmaz. Bu gelirler genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir olarak kaydedilir.

(2) Hükümet konaklarının yapımının programlanması, satınalınması, kiralanması ile onarımlarının yapılması işleri İçişleri Bakanlığınca yürütülür ve bunlara ilişkin giderler bu amaçla anılan Bakanlık bütçesinde yer alan ödeneklerden karşılanır.

(3) 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca il özel idareleri ve belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak gerektiren alt yapı yatırımlarında Devlet Plânlama Teşkilatı Müsteşarlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul edilen projeleri için yapılacak borçlanmalar, 5302 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5393 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında hesaplanan faiz dahil borç limitinin hesaplanmasına dahil edilir. Ancak, il özel idareleri ve belediyelerin Avrupa Birliği ile katılım öncesi mali işbirliği çerçevesinde desteklenen projelerinin finansmanı için sağlanan borçlanmalar ile hükümetlerarası ikili mali işbirliği protokolleri kapsamındaki projelerinin finansmanı için sağlanan borçlanmalar söz konusu borç stokunun hesabında dikkate alınmaz.

(4) 657 sayılı Kanunun 202 nci maddesi uyarınca çocuk için verilmekte olan aile yardımı ödeneğinde, 15/1/2010 tarihinden itibaren aynı maddede öngörülen sayı sınırlaması dikkate alınmaz.

(5) 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (D) bendine göre yapılacak tazminat ödemesi, 1/1/2010 tarihinden itibaren 750 TL olarak uygulanır.

(6) Anadolu Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesinin 31/12/2009 tarihi itibarıyla uzaktan eğitim uygulayan İktisat, İşletme ve Açıköğretim Fakültesine ait hesaplarda yer alan kasa ve banka hesabı bakiyesinin 250 milyon TL’si genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere, 2010 yılı Şubat ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığı Merkez Muhasebe Birimi hesabına aktarılır. Aktarılan bu tutarı, bir yandan genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yandan 5467, 5662 ve 5765 sayılı Kanunlarla yeni kurulan üniversitelerin yatırım projelerinde kullanılmak üzere Üniversitelerin Desteklenmesi Projesi (ÜNİDES) kapsamında Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Ayrıca, söz konusu bakiyenin 250 milyon TL’si Şubat ayı sonuna kadar Yükseköğretim Kurulu hesabına aktarılır. Aktarılan bu tutarı, bir yandan Yüksek Öğretim Kurulu bütçesinin (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvelinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek kaydetmeye Yükseköğretim Kurulu yetkilidir. Sermaye ödenekleri, yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir. Ödenek kaydedilen bu tutar, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 10 uncu maddesi kapsamında yürütülen yükseköğretim kurumlarının bilimsel araştırma projeleri ile yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesi ve yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi amacıyla söz konusu maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kullanılır.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Faik Öztrak, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe müzakereleri süresince biz yedi yılda ekonominin nereden nereye geldiğini ifade etmeye çalıştık ve bu çerçevede şunu söyledik, dedik ki: AKP İktidarı 2002 yılında 149 tane gelişmekte olan ülke arasında büyüme bakımından 29’uncu sırada olan bir ekonomi devraldı ama 2009 yılında Türkiye bu ligde 136’ncı sıraya düştü. Bu neden oldu? Bunu sorduk.

Yine dedik ki: Türkiye, AKP İktidara geldiğinde, G-20 ülkeleri içinde baştan, büyüme bakımından, önden 3’üncü sıradaydı, 2009 yılına geldiğimizde 17’nci sıraya, yani sondan 3’üncülüğe düştü. Bu neden oldu diye sorduk. “Krizden” diye birtakım açıklamalar yapıldı. Oysa öyle değil. Aradaki dönemlere de baktığımız zaman, Türkiye'nin, AKP İktidarı döneminde büyüme bakımından sürekli kan kaybettiğini görüyoruz. Yani 2007’de 149 ülke arasında 100’üncü sıraya düşmüşüz. 2007’de kriz yok. Yine G-20 arasında 2007 yılında 9’uncu sıraya düşmüşüz. 2007 yılında yine kriz yok.

Sonra, enflasyonun düşürüldüğü söylendi. Ben şunu söyleyeyim sayın milletvekilleri: Türkiye, enflasyon hedeflemesi yapan dünyadaki tüm merkez bankaları içinde 2010 yılında en yüksek enflasyonu hedefleyen ülke. Yani burada da bir başarı hikâyesi yok.

Bütün bu eleştirilerimize karşı, İktidar “Siz geçmişte yaşanan krizlere bakın, dövize bakın, faize bakın.” dedi. Oysa ekonomide performans iki şeyle ölçülür: Büyüme, işsizlik. Döviz, faiz bizleri o noktaya götüren parametrelerdir.

Yine yabancı bankaların bu sefer 2050 senaryolarına sığınıldı. 2050’de ne kadar iyi olacağımız söylendi. Çokça da burada izledim baktım, “Siz geçmişi bırakın, 2010’a bakın.” dendi. Şimdi, burada 2010’a da bakmakta yarar var. 2010 yılında Türkiye nerede olacak? Bakın, ben bu rakamları uluslararası kabul görmüş uluslararası istatistiklerden alıyorum, uluslararası kuruluşların ürettikleri istatistiklerden alıyoruz. 2010 yılında, Türkiye, 149 ülke arasında 65’inci sırada olacak. 29’uncu sırada olmak mı iyi, 65’inci sırada olmak mı iyi? Bunu takdirlerinize bırakıyorum. Yine, G-20 arasında 5’inci sırada olacağız. 3’üncü sırada olmak mı iyi, 5’inci sırada olmak mı iyi? Bunu da takdirlerinize bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, birkaç gündür medyada Dünya Bankasının yayınladığı bir rapordan bahsediliyor ve bu raporda deniyor ki: “Türkiye, dünyada bu krizden en hızlı çıkacak olan ülke.” Bakıyorum, saygın birtakım yazarlarımız da bu raporu esas alıp bunun üzerine çeşitli senaryoları kaleme alıyorlar. Ekonomide gördüğümüz gerçekler ile bu yazılanlar arasındaki derin uçurum bizleri bu rapora dönüp bu raporda ne denmiş diye bakmaya sevk etti ve söz konusu çalışmayı Dünya Bankasının İnternet sitesinden aldık, siz de bunu yapabilirsiniz. Aslında, aynı anketten… Bir anket yapılmış ve bu anketten yararlanılarak da iki çalışma yapılmış. Ankete katılan ülkeler şunlar: Bulgaristan, Macaristan, Latviya, Litvanya, Romanya ve Türkiye. Bu toplam altı ülkede 1.686 şirkette bir çalışma yürütülmüş ve bu çalışmada şu tespit edilmeye çalışılmış: 2007 sonu ile 2009 yılı Haziran, Temmuz dönemi arasında şirketlerde ne olmuş? Buna bakmaya çalışmışlar. Rapora dönüp baktığımız zaman, içeride yazılanlar ile bu raporda yazılanlar arasında çok ciddi bir çelişki olduğu anlaşılıyor. Raporun hiçbir yerinde, baktım, “Türkiye, Doğu Avrupa’da küresel mali krizden en hızlı çıkabilecek ülke olacaktır.” ifadesi yok. Peki, medyaya bu haberi kim servis etti diye baktığımda, kaynağın Anadolu Ajansı olduğunu gördüm. Yani, ilk ulusal kurumumuz olmasıyla övündüğümüz “Kamuoyunun iç ve dış en doğru haber ile aydınlatılması ihtiyacı göz önüne alınarak kurulmuştur.” diye Ulu Önderimiz tarafından ifade edilen ve tarihi, cumhuriyet tarihimizle eş olan Anadolu Ajansı. Şimdi, Anadolu Ajansının geçtiği orijinal haberdeki ifade aynen şu: “Dünya Bankası anketine göre Türkiye yüzde 7 ile bölgede en yüksek (krizden) çıkış oranına sahip bulunuyor. Türkiye aynı zamanda en fazla istihdam değişikliği oranına da sahip durumda. Ankete göre, Aralık 2007 ile Haziran 2009 arasında sürekli istihdamda yüzde 8’in üzerinde bir azalma oldu.”

Şimdi, ifade bozukluklarına girmeyeceğim ama bir şey oldukça dikkat çekici: “Çıkış oranı” ifadesinin önüne parantez içinde bir “Krizden” ibaresi eklenmiş ve böylece ekonomi literatüründe hiç duymadığımız bir “Krizden çıkış oranı” icat edilmiş. Medya da, Dünya Bankasının bu raporuna hiç bakmadan, Anadolu Ajansının haberini alarak -tabii, herkes bekliyor, bir an önce bu krizden çıkmak istiyoruz, biz de istiyoruz, bir an önce insanımızın yüzü gülsün istiyoruz- “Krizden en hızlı çıkacak ülke biz olacağız” diye manşetleri atmaya başlamış.

Ama işin trajikomik tarafı şu sayın milletvekilleri: Dünya Bankası aslında diyor ki: “Bu çalışmanın kapsadığı dönemde yani 2007 ile 2009 ortası arasında Türkiye’deki şirketlerin yüzde 7’sinin piyasadan çıktığını yani kapandığını ya da kapanma sürecinde olduğunu ve bu oranın altı ülke içinde en yüksek oran olduğunu” ifade ediyor.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Batıkta en yüksek.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Bizim ajansımız da “Çıkma” lafını görünce, olsa olsa bu krizden çıkmadır deyip, yapıştırıyor “Krizden çıkma oranında birinci olan ülke Türkiye.” Hayır arkadaşlar, krizden çıkma oranında değil…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Batıkta, batıkta…

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – …şirketlerin batması oranında, şirketlerin bu piyasadan çıkması oranında Türkiye birinci olmuş.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – AKP battı, batırıyor.

SONER AKSOY (Kütahya) – Yüzde 8 de giriş var.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Orada giriş yok, anket yapmışlar, toplam şirket içinde çıkan şirket sayısına bakmışlar, en yüksek oran bizde. Ama önemli olan, Anadolu Ajansı gibi bir kurumun bunun yanına krizden çıkışı yapıştırıp “Krizden en önce çıkacak olan ülke biziz.” diye bunu yazması, bizim basınımızın da hiç incelemeden bunun peşine düşmesi.

Değerli arkadaşlarım, bu yanlış bir an önce düzeltilmelidir. Yarın bütçenin son günü, tavsiye ederim Hükûmet ve iktidar partisi sözcüleri de bu haberi hiç kullanmasınlar, çünkü Dünya Bankasının böyle bir şey dediği doğru değildir ama bu rapor önemlidir. Bu rapor neden önemlidir? Şunu söyleyeyim değerli milletvekilleri: Şimdi, bu raporda Türkiye'nin 1’inci olduğu bir başka kategori daha var, o da istihdam. Yani ortalama şirket başına istihdam kaybı bu bir buçuk yıllık dönemde ne kadar olmuş? Buna baktığınız zaman bu ülkeler içinde ortalama oran 3 kişi, Türkiye’de, bizde ise 9 kişi ve birinciyiz. Yani şirket başına 9 kişi bizde işini yitirirken başka ülkelerde ortalama 3 olmuş.

Bir başka oran kapasite kullanımı. Yine, burada da en düşük 3’üncü kapasite kullanım oranına sahip ülke Türkiye’dir ve bu Haziran 2009, yani vergi teşviklerinin olduğu bir dönem.

Yine, satışlardaki gerilemeye baktığımız zaman Türkiye yine 3’üncü sırada.

Yine, finansal kırılganlık göstergelerini aldığımız zaman Türkiye Romanya’nın ardından 2’nci sırada, borçların satışlara oranı olarak baktığımız an; çok borçlu Türk şirketleri. Bunu uzatmak mümkün. Bu raporu Hükûmet yetkilileri alıp iyi incelemeli, Anadolu Ajansının haberine bakmamalı.

Benim bu rapor üzerine söylemek istediğim şey şu: Bütçeyi tartışıyoruz, önümüze bir bütçe, bir de Orta Vadeli Program geldi. Buradaki büyüklüklere bakın, büyümeye bakın, işsizlik oranına bakın, yine önümüze gelen bütçede harcamaya bakın, gelire bakın ve borçlanmasına bakın. Bütün bunlara baktığınız zaman ortaya çıkan bir tablo var arkadaşlar. Tablo şudur: Bu bütçeyle Türkiye, büyüme sürecine en geç dönen ülke olacaktır. Zaten Orta Vadeli Program’a baktığımız zaman da Türkiye'nin bu süreçte toparlanmasının uzunca bir süre alacağı çok açık bir şekilde ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlar mısınız.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Usulden olduğu için bu bütçenin ülkemize hayırlı olmasını dilemek istiyorum. Ama şunu da çok açık biliyorum. Bu bütçe bu ülkenin çalışanına, çalıştıranına, memuruna, emeklisine, çiftçisine, esnafına hiç de hayırlara vesile olmayacaktır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili… (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmekte olan 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime birkaç hatırlatma yaparak başlamak istiyorum. Üniversitelerin araştırma projeleri için döner sermaye gelirlerinden bir pay ayrılır. Araştırma proje giderlerinin çok büyük bir bölümü buradan karşılanır. Yine böyle, yılın son günlerinde yapılan bir operasyonla yıl sonuna kadar bu fonda harcanmayan paralar bloke edildi, harcanmasına müsaade edilmedi.

Yine, 2008 yılında 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda, muhalefetin bütün itirazlarına rağmen değişiklik yapıldı. Bu fonun amacı, oluşturulan kaynağa, işsiz kalmaları durumunda işsiz kalan işçilerimize ödeme yapılmasıydı. İşçilerimiz fon kaynaklarına ulaşmakta kolaylık ve ödemelerin artırılmasını beklerken değişiklik yapıldı, ancak bu yönde beklentiler doğrultusunda değil; fonun nema gelirlerinden, 2008 yılında 1 milyar 300 milyon lirası, yine 2009-2010 yılı nema gelirlerinin dörtte 3’ü, 2011-2012 yılı nema gelirlerinin dörtte 1’i genel bütçeye aktarıldı. Bunları niye aktardım? Az sonra ifade edeceklerime mihenk taşı olsun diye. Bu Hükûmet bu konularda sabıkalı. Para görünce dayanamamakta.

Değerli arkadaşlarım, bu yıl da 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken verilen bir önergeyle Anadolu Üniversitesi döner sermaye işletmesinin 31/12/2009 tarihi itibarıyla, uzaktan eğitim uygulayan iktisat, işletme ve açık öğretim fakültelerine ait hesaplarda yer alan kasa ve banka hesap bakiyesinin 250 milyon TL’si genel bütçeye, 250 milyon Türk lirası da Yükseköğretim Kurumu hesabına aktarılmak istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, Anadolu Üniversitesi ile ilgili birkaç hususu ifade ederek bu güzide üniversitemizi sizlere tanıtmak istiyorum. Eğitim Bilimleri, Engelliler, Fen Bilimleri, Sağlık Bilimleri, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Sosyal Bilimler, Uydu ve Uzay Bilimleri Enstitüsü olmak üzere yedi enstitüyü bünyesinde barındırmakta. Eczacılık, Edebiyat, Eğitim, Fen, Güzel Sanatlar, Hukuk, İktisadi ve İdari Bilimler, İletişim, Mühendislik-Mimarlık, Devlet Konservatuvarı, Açık Öğretim Fakültesi, İktisat Fakültesi, İşletme Fakültesi olmak üzere on üç adet fakülteyi bünyesinde taşımaktadır. Açık Öğretim Fakültesi bugüne kadar 950 binin üzerinde mezun vermiş, hâlen milyonun üzerinde de kayıtlı öğrencisi bulunmaktadır. Yine altı adet yüksekokul, üç adet meslek yüksekokulu, bu fakülte ve yüksekokulların bazıları da bir ilk olarak önderlik etti, Sivil Havacılık Yüksekokulu, İletişim Bilimleri Fakültesi gibi. Bugüne kadar binlerce mezunuyla Açık Öğretim Fakültesi bu ülke eğitimine son derece önemli katkılarda bulundu.

Dünya dil ailesinin en eski, en yaygın konuşulan dillerinden olan Türkçeyi öğretmek ve Türkçeyi, iletişim dili olarak iş ve sosyal çevrelerde kullanılabilecek düzeye erişmesini teminen İnternet üzerinden tüm dünya ülkelerinden erişilebilen Türkçe Sertifika Programı başlattı. Bu programa, hiç Türkçe bilmeyenlerin katılma imkânı sağlandı. Yine bu Türkçe Sertifika Programı’na “Avrupa Dil Ödülü” verildi. Avrupa Dil Ödülü, 1999 yılından bu yana Avrupa ölçeğinde yeni, üretici ve başarılı dil öğretme ve öğrenme uygulamalarına verilmektedir.

Anadolu Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitelerini bünyelerinden çıkarttı. Hâlen de bu üniversitelere başta öğretim üyesi desteği olmak üzere bu üniversitelerin yanında olmaya devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek Plan Bütçe Komisyonunda önerge üzerinde görüşlerini ifade ederken şöyle diyor, tutanaklardan aynen okuyorum: “Üniversitenin, o kaynağı son yıllarda kullanmadığı, kullanamadığı ortada çünkü gelişmiş bir üniversite ve biz üniversiteyle görüştük, YÖK’le görüştük. Hem üniversitenin hem YÖK’ün bu konuda bize olumlu görüşü söz konusu.”

Sayın Bakan, başka türlü ifade etmek istemiyorum ama resmen sizi yanıltmışlar. Bu para, iktidara geldiğiniz günden bu yana kullandırılmamaktadır. Üniversite bu parayı kullanmak için defalarca Devlet Planlama Teşkilatına müracaat etmiş, her seferinde yatırımlara onay verilmemiştir. “İhtiyacı yok.” Diyorsunuz. Bir örnek vereyim mi: Eskişehir Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1993 yılında kuruldu. Eğitime başladığı yıldan bu tarafa hâlen binası yok. Bu yıla kadar Eğitim Fakültesinin binasında geçici olarak barınmak zorundaydı. Değerli arkadaşlarım, “İhtiyacı yok.” diyorsunuz, ama izin vermiyorsunuz.

Sivil Havacılık Yüksekokulunun pisti eğitim uçuşlarına, sivil uçaklara açıldı. Pistin genişlemesi ve uzatılması lazım. Yıllardır yılan hikâyesine döndü. Bu kaynağın oralarda acilen kullanılması gerekir. Sivil Havacılık Yüksekokulu Türkiye’de ilk sivil pilot yetiştiren bir fakülte, yüksekokul, dört yıllık yüksekokul. Sivil eğitim uçaklarına ihtiyacı var, izin vermiyorsunuz. Ondan sonra da “Bu para kullanılmıyor.” diye genel bütçeye, YÖK bütçesine aktarmaya çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, “Üniversitenin olumlu görüşü var.” deniyor. Üniversiteye, sadece YÖK Başkanı arayıp “Hükûmetin böyle bir tasarrufu olacak, bu konuda size bilgi vermek için aradım.” ifadesinden başka, görüş dahi sorulmamıştır.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Her şey yalan bunlarda.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “1 trilyon para var.” dediler.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Komisyonda söylemişsiniz, ama Eskişehir milletvekillerin de olumlu görüşünün olduğu kanaatinde değilim.

Değerli arkadaşlarım, aktarılmak istenen bu para Anadolu Üniversitesinin çalışmaları sonucunda döner sermaye işletmesinde birikmiştir. O hâlde, Üniversitenin, bilgi toplumunun gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatılmış, uluslararası rekabet yeteneğine sahip, teknoloji kültürü gelişmiş insan gücünün yetiştirilmesi çabasında imkânlarını artırmada kullanılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, dünya ile yarışan, dünya üzerindeki üniversitelerle yarışan üniversiteler hâline okulları nasıl getireceğiz? Kaynak aktarmakta ülke olarak sıkıntılarımız var. Okulların kendi oluşturdukları kaynakları da gasbetmek, el koymak suretiyle mi bu üniversitelerimizi geliştireceğiz? Yazıktır, Anadolu Üniversitesine yazıktır. Açık öğretim öğrencilerinin devlet yurtlarında barınma imkânı bulunmamaktadır. Dersleri takip etmek, sınavlara üniversitenin imkânlarından faydalanarak hazırlanmak amacıyla bilhassa sınav dönemlerinde 20 binin üzerinde Açık Öğretim Fakültesi öğrencisi Eskişehir’de bulunmaktadır. Bunların barınma ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Yapılan bu haksız uygulama, yılların emeğiyle Anadolu Üniversitesinin oluşturduğu bu paraya el koymadır, Anadolu Üniversitesini cezalandırmadır; aynı zamanda milletvekili olduğum Eskişehir ilini ve halkını, açık öğretim öğrencilerini ve Anadolu Üniversitesi öğrencilerini cezalandırmadır. Buradan sizlerin aracılığıyla bir kez daha uyarıyorum. Bu adaletsiz uygulamadan, ilimizi ve üniversitemizi cezalandırmaktan vazgeçin. İnşallah, az sonra vereceğimiz önergeye de destek olur, altıncı fıkranın maddeden çıkartılmasını oylarımızla hep birlikte sağlarız. Eskişehir’e, Anadolu Üniversitesine de bu kötülüğü yapmamış oluruz.

Ben bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, 2010 yılı bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.15

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına söz isteyen Abdulkadir Akgül, Yozgat Milletvekili…

Buyurun Sayın Akgül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 28’inci maddenin birinci fıkrasında özelleştirme gelirlerinin bütçeleştirilmesine ilişkin esaslar düzenlenmektedir. İkinci fıkrasında Hükûmet konaklarının yapımının programlanması, satın alınması, kiralanması ile onarımlarının yapılması işlerinin İçişleri Bakanlığınca yürütülmesi amaçlanmaktadır. Üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme ise il özel idareleri ve belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak gerektiren altyapı yatırımlarında Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul edilen projeler için yapılacak borçlanmaların söz konusu idarelerin faiz dâhil borç limitlerinin hesaplanmasına dâhil edilmesi amaçlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, dünyada yaşanan kriz ülkemizde de en çok esnaf ve sanatkârları olumsuz yönde etkilemiştir. Bu yüzden, reel sektörü, KOBİ’leri, esnaf ve sanatkârları desteklemek önemlidir. Bu konuda esnaf ve sanatkârların içinden gelmiş biri olarak bu konuya biraz değinmek istiyorum.

Esnaf ve sanatkârlarımıza daha çok hizmet üretebilmeleri, küçük sermayelerine katkıda bulunmak, esnaf ve sanatkârları tefecilerin ve yüksek faizli kredilerin eline düşürmemek üzere Halk Bankasının kuruluşundan bu güne sübvansiyonlu krediler kullandırılmaktadır. Özellikle 1950 yılında kurulmaya başlayan ve TESKOMB çatısı altında toplanan sayısı 900’ün üzerinde bulunan esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla bu krediler kullandırılmaktadır. Bu kredilerin faizlerinin yüzde 50’si hazine tarafından her yıl bütçeye konularak karşılanmaktadır. 2003 yılında toplam 100 milyon Türk lirası olarak kullandırılan bu krediler her yıl artış göstererek 2009 yılının sonunda 3 milyar 320 milyon Türk lirasına ulaşmıştır. Yıllar itibarıyla 2003 yılında 690 bin, 2004 yılında 1 milyar 212 milyon, 2005 yılında 1 milyar 559 milyon, 2006 yılında 2 milyar 362 milyon, 2007 yılında 2 milyar 635 milyon, 2008 yılında 3 milyar 114 milyon ve 2009 yılında da 3 milyar 300 milyon Türk lirası olarak kredi kullandırılmıştır. Son yedi yılda bütçeden aktarılan toplam 973 milyon Türk lirası karşılığında yaklaşık 15 milyar Türk lirası kredi kullandırılmıştır. 2010 yılı içinde görüşmekte olduğumuz bütçeden ise 292 milyon lira pay ayrılarak 4 milyar 250 milyon Türk lirası daha kullandırmak amaçlanmıştır. Bu kredilerden 768 bin esnaf ve sanatkâr faydalanmıştır. Bu kredilere uygulanan faiz oranları 2003 yılında yüzde 47 iken bugün bu miktar yüzde 8’lere indirilmiştir. Yine bu kredilerin masraf karşılıkları 2003 yılında yüzde 16’lardan bugün yüzde 8’lere, hatta bu ay içinde Halk Bankası ve Hazineyle görüşülerek yüzde 2,5’a düşürülmesi ve faiz oranlarının da yüzde 6’ya çekilmesi düşünülmektedir.

Özellikle 2008 ve 2009 yıllarında esnaf, sanatkâr ve KOBİ’lerimizin beklenti ve taleplerini karşılamak, ayrıca dünyada yaşanmakta olan global ekonomik krizin ülkemizde olan yansımalarının en aza indirilmesi, KOBİ’lere, esnaf ve sanatkârlara işletme sermayesi olarak uygun şartlarda finansal destek sağlanarak ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında küçük ve orta ölçekli işletmeler ile esnaf ve sanatkârların payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun biçimde gerçekleştirmek amacıyla yeni kredi faiz desteği programları yürürlüğe konmuştur.

2008-2009 yılları arasında KOBİ’lere sağlanan kredi faiz destek programları şu şekildedir: 1.000 artı 1.000 KOBİ makine, teçhizat kredi faiz desteği, sıfır faizli imalatçı esnaf ve sanatkâra işletme destek kredisi, sıfır faizli KOBİ ihracat destek kredisi, sıfır faizli istihdam endeksli imalatçı esnaf, sanatkâr ve KOBİ destek kredisi, KOBİ ihracat finansman destek kredisi, sıfır faizli Diyarbakır ili işletme sermayesi, 100 bin KOBİ destek kredisi, GAP bölgesi KOBİ makine tesisat yatırımı destek kredisi, acil destek kredisi olmak üzere 2008 ve 2009 yıllarında verilen kredi faiz desteklerinden toplam 65.222 adet işletme faydalanmış olup, 5 milyar 500 milyon tutarında kredi kullandırılmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Akgül.

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – …ayrıca istihdam taahhüdü içeren kredilerimizde toplam 32.623 kişiye istihdam sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, işsizlik oranlarının yüksek olduğu günümüzde, 1 kişinin istihdam edilebilmesi için yılda 250 bin Türk lirası gerektiği düşünüldüğünde, kendi istihdamını kendi yaratan, sayıları 1 milyon 960 bini bulan esnaf ve sanatkârların desteklenmesinin önemi ortadadır. Özellikle marketler yasası ve diğer adıyla perakende yasasının bir an önce çıkarılması bu kesimin bazı sorunlarını hafifletecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen, Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Hepinizin bildiği gibi, Türkiye, AK PARTİ hükûmetlerinden önce sürekli ekonomik kriz yaşayan, bu nedenle Türkiye güven ve istikrarsızlık noktasında, enflasyonda, bütçe açıklarında, yüksek faizlerde ekonomi işlemez hâle gelen bir dönemlerden geçti. O günkü koalisyon hükûmetlerinin önünde bir buçuk yıllık bir süre olmasına rağmen erken seçim kararı alarak AK PARTİ Hükûmetinin kurulmasının önünü açtı. AK PARTİ olarak, böyle bir Türkiye’yi devralırken, yedi yıl içerisinde her alanda güçlü reformlar gerçekleştirip, sorunları çöze çöze bugünlere gelirken, birçok göstergede cumhuriyet tarihimizin rekorlarını kırarak bugünlere geldik.

Ekonomik anlamda, Türkiye, millî duruşunu güçlendirerek Türkiye’nin öz güvenini yeniden hem içte hem dışta sağlamayı başarmıştır. Bugün, küresel krize karşı direnen, krizi en az etkiyle atlatan ve geleceğe güvenle bakan, umutla bakan bir Türkiye var. Bugün, güçlü ekonomisiyle bölgesinin ve dünyanın ilgisini üzerine toplayan bir Türkiye var. Bu duruşu, Türkiye, milletiyle, devletiyle bütünleşerek AK PARTİ sayesinde elde etmiştir.

Milletimiz hangi iktidar döneminde nelerin yapıldığını nelerin yapılmadığını, ekonomik maceralara sürüklendiği dönemlerin hangi iktidarlar ve hangi partiler döneminde olduğunu çok yakından, önemle izleyerek biliyor. Bakın, 2001 krizi bizzat Türkiye’nin kendi iç dinamiklerinin zayıflaması ve yönetim acziyetinden kaynaklanan bir krizken, 2007’nin sonlarında, 2008’de ve bugünkü kriz dünyanın bir küresel krizidir. O gün kendi iç dinamiklerini devreye alamayan Türkiye, bugün 2009 yılında IMF’ye dahi rota çizen, onu bile kendi kapısında bekleterek ve küresel krizi de yöneterek, Hükûmetimizin bu duruşuyla milletimizin duruşu paralel hâle gelmiştir.

2001 yılında kriz olduğunda dönemin koalisyon hükûmetleri tüm yükü sosyal kesimlere yüklerken, işçinin, memurun, emeklinin, yoksul kesim ve dar gelirlinin üzerine yıkarken, koalisyon hükûmetleri kriz süresinde her şartını kabul etmeyen IMF’yi bir yerde kabul ettirmek için kendi yalvarırken, el pençe divan dururken, Hükûmetimiz orta vadeli programı hazırlayıp Türkiye’ye güçlü bir rota çizmeyi IMF önünde de başarmıştır.

Koalisyon hükûmetleri iktidarında devraldığımız Türkiye’nin IMF’ye borcu sadece 241 milyon dolarken, 2002 yılından 2008 yılına 23,5 milyar dolara çıkarırken, Hükûmetimizin borç ödeyerek 8 milyar dolara düştüğünü herkes biliyor.

Komşumuz Yunanistan 1981 yılında Avrupa Birliğine girmiş, yirmi yedi yıl içerisinde tam 85 milyar dolar almış. Bugün kendi bütçesinde baktığı zaman tam yaklaşık olarak 12,7 bütçe açığı varken 300 milyar dolar civarında açığı bulunan bir Yunanistan. Hemen yanı başımızda görülecek o kadar örnek var ki, komşularımızla sıfır problemle biz kaynaklarımızı artırmaya başlarken, belediyelere, yerel yönetimlere bu dönemde eşit ücret verilmiş, eşit destek verilmiş, hiçbir ayrım yapılmamış. Geçmişte bazıları kendi alacaklarını da alamayan, bazen de kendi hükûmetlerindekini bugün bulamadıkları için AK PARTİ’ye teşekkür eden, evet, bölgelerimiz, belediye başkanlarımız var. Ben Güneydoğu’yu bu yaz sezonunda bir hafta gezdim. Gerçekten, özellikle Tunceli’ye gittim. Sayın Kamer Genç’e buradan gerçekten teşekkür ediyorum Tunceli’yi sürekli gündemde tuttuğu için, ama baktım ki, Zonguldak’ta olan, Tunceli’de yok. Ne yok biliyor musunuz? Tunceli’de olanın Zonguldak’ta olmadığını gördüm. Evet, biz de 46 bin oy alarak buraya geldik, Sayın Genç de milletin temsilcisi, 7 bin oy alarak buraya geldi ama…

KAMER GENÇ (Tunceli) – 7 bin 500…

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) – Zonguldak’taki duble yol, Zonguldak’taki toplu konut, Zonguldak’taki devlet yatırımı, Zonguldak’taki hastane, Zonguldak’taki tabii ki, altyapıyı Tunceli’yle bugün kıyasladığım zaman kendimi yetersiz, eksik gördüm. O nedenle, sürekli gündeme getirirken AK PARTİ, Türkiye’nin her yerine eşit hizmeti götürüyor.

Evet, üniversite konusuna değinmiyorum, her yerde var bu, zaten o millî eğitime verdiğimiz destek. Burada da 360 tane derslik varken, 132 bin 790 derslik millî eğitime kazandırılmış, bu konuda tüm kamu ve özel sektör imkânları seferber edilmiştir.

Sağlığa söyleyecek bir şeyimiz yok, zaten herkes yaşıyor. Allah kimseyi hasta etmesin, o devlet kapısı hastane de olsa düşürmesin ama oraları da eksiksiz bırakmasın. Takdir edersiniz 245 hastane, 220 ek hastane binası, 920 sağlık evi, 118 hizmet binası…

BAŞKAN – Lütfen, tamamlayınız.

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) – …bu dönemde 1.503 ek tesis yapılmıştır. Bu hep sağlık için. Personeldeki iyileşme, altyapı iyileşmesi, hastanelerin birleştirilmesi, o bu işin artısı ve bonusudur, biliyorsunuz.

Ulaşımda, kara yolunda, tabii ki, deniz yolunda, hava yolunda demir yolundaki büyüklüğü biliyorsunuz. Millî gelirimize baktığımız zaman 350 milyardan 950 milyara çıkmış. 350 milyar gelirimizin yanında 215 milyar borcumuzu öderken, faiz yükü 61,4, ama gel gör ki, şu anda bizim millî gelirimizin 268 milyar gidere baktığımız zaman bütçe üzerinde 28,2…

Sayın Başkanım, takdir edersiniz, kişi başına millî gelir 3.300’lerden 10 bin. Yine faizlere baktığımız zaman yaklaşık olarak 60’lardan tabii ki 30’lara.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sen Zonguldak’ta hiç 10 bin dolar geliri olan bir kimse gördün mü?

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) – Değerli dostum, Türkiye bir enerji üssü olmuştur, enerji yolu olmuştur. Zonguldak da enerji üstünden payını almıştır. Zonguldak Türkiye enerjisinin 5,8’ini üretecek noktaya gelmiştir hem özel sektörde, hem devlet sektöründe. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gelip özel sektörün Eren Holding’in 2,5 milyarlık yatırımını Zonguldak’ta görebilirsiniz. Şunu belirtmek istiyorum.

Sayın Başkanım, ben, bir saniye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) – Türkiye’yi Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakanlar yönetirken Zonguldak milletvekillerimizin hepsi saygı duyuyor. O makam, hükmi şahsiyeti olan bir makamdır; sağlığı da yerindedir, aklı da yerindedir, hizmete devam edecektir.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erdoğan, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde 10 dakikayla soru-cevap işlemi yapılacaktır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı konuşurken, benim 7 bin oy…

BAŞKAN – Sayın Genç, bir saniye, anlaşılmadı.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, sayın konuşmacı dedi ki: “Kamer Genç Tunceli’de 7 bin oy aldı.” Ben 46 bin oy aldım. Yanlış söyledi. Ayrıca da “Tunceli'de bazı şeyler vardır, bizde yoktur.” dedi. Uygun görürseniz, üç dakika bir…

BAŞKAN – Sayın Genç, her konu için söz istenmez.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir sataşma…

BAŞKAN – Sataşma olması gerekir, İç Tüzük’ün hükmü bu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anlamadım.

BAŞKAN – Üstelik, Sayın Erdoğan konuşurken…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan konuşurken, size, Tunceli’yi her zaman gündeme getirdiğiniz için teşekkür etti.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim…

BAŞKAN – Sataşma bunun herhangi bir yerinde yok.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Aldığı oyu küçümsedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bakın, aldığım oyu küçümsedi.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Aldığı oyu küçümsedi.

BAŞKAN – Hayır, küçümsemedi ki Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam da ben 7 bin oy almadım ki.

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Genç… Tunceli’deki oy 5 binse, 5 binle seçiliyorsa, “5 bin” demekle küçümsemiş demek değildir. Lütfen, Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, hem ilimizin ismini geçirdi hem orada hizmet eksiklikleri var. Gördük, bizde çok şey var, orada yok… Ya, sataşma var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır, sataşma yok Sayın Genç

KAMER GENÇ (Tunceli) – Var.

BAŞKAN – Olur mu canım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, o zaman ben ısrar ediyorum.

BAŞKAN – Yani her isminizin geçtiğinde “sataşma” deme hakkınız yok ki yani.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, anlamadım.

BAŞKAN – Sataşma olup olmadığını ben takdir edeceğim burada, Başkan takdir eder.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, bir sataşmadır. Benim aldığım oy 7 bin değil, benim aldığım oy yüzde 18’dir. Ben bunu kürsüde izah edeyim. Ayrıca da, Zonguldak’ta…

BAŞKAN – Sayın Genç, ben konuşmayı baştan sona kadar dinledim, herhangi bir sataşma yok. Oyunuzu küçümsemedi, üstelik size teşekkür etti.

Teşekkür ediyorum, oturur musunuz lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben ısrar ediyorum.

BAŞKAN – Israr edin Sayın Genç. Ne yapalım ısrar ediyorsanız ya?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Israr ediyorum.

BAŞKAN – Edebilirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’ü bilmiyorsan ben ne yapayım? Israr edilince Genel Kurulun oyuna başvurulur.

BAŞKAN – Her ismi geçen sayın milletvekili burada “sataşma” var derse…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben ısrar edince Genel Kurulda oylamak zorundasınız. Ben ısrar ediyorum, sataşma var. İç Tüzük’ü okumadığınız için, çıktığınız için buraya bilmiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, konuşmalarınıza dikkat ediniz!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bilmiyorsunuz işte.

BAŞKAN – Burada İç Tüzük’ü okuyan siz değilsiniz!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim…

BAŞKAN – Hem Genel Kurulu yanıltıyorsunuz hem kamuoyunu yanıltıyorsunuz. Ben oylarım neticede eğer oylanmasını istiyorsanız ama bunu hiçbir sayın milletvekili için kullanmak istemiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, ben istiyorum. Ben sataşma olduğunu kabul ediyorum. Sataşma mı oylayın!

BAŞKAN – Bilmediğimizden değil bunu!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama o zaman söyleyin. Bakın, okuyun orayı.

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Efendim, ben teşekkür ettim, sataşmadım ki. Yüzde 18 oranı 7 binin üzerine çıkıyorsa özür dilerim.

BAŞKAN – Sizin isteğiniz üzerine, bakın, özellikle söylüyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır…

BAŞKAN – Sizin isteğiniz üzerine Genel Kurulun oylarına sunuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii.

BAŞKAN – Sayın Genç’in konuşmasını…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (Gürültüler)

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Görünen bir şey. Sayın Başkan, görünüyor burada ya! Yani görünüyor. Şu gördüğünüz tabloya karşı…

BAŞKAN – Sayın Vural, ben değil ki…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani insaf ya!

BAŞKAN – Burada bir iktidar partisinden bir muhalefet partisinden kâtip üye arkadaşlarımız var. (Gürültüler)

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Ne insaf ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – İnsaf be! Görmüyor musunuz ya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, karar yeter sayısı yok!

BAŞKAN – Anladım da ben karar vermiyorum ki arkadaşlarımıza soruyorum. Eğer arada…

OKTAY VURAL (İzmir) – Şuraya bak ya!

BAŞKAN – Bunun kızacak neyi var Sayın Vural?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, var mı!

BAŞKAN – Hayır, Sayın Vural, burada 2 tane Sayın Kâtip Üye var. Anlaştıkları takdirde… (Gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Eğer burada var olduğunu söylüyorsa onun vicdanına…

BAŞKAN – Ben saymıyorum efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – …havale ediyorum!

BAŞKAN – Ben saymıyorum, hiçbir zaman için de saymadım, sayın kâtip üyelerin sözlerine dikkat ediyorum.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Burdur’dan gelen kâtip, doğru dürüst kâtiplik yapmıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Eğer yalansa Cenabıhak bunun hesabını…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru işlemi için giren sayın milletvekillerinin isimleri yazılacağından bir saniye beklemenizi rica ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne oldu oyladınız mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Genç’in konuşmasıyla ilgili, konuşma istemiyle ilgili…

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, talep reddedilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi soru-cevap işlemine başlayacağız ancak sistemden silindiği için sırasıyla isimleri okuyorum ve yeniden girmelerini rica ediyorum.

Sayın Tankut, lütfen sisteme girin.

Sayın Ağyüz, Sayın Aslanoğlu, Sayın Asil, Sayın Işık, Sayın Orhan, Sayın Çalış, Sayın Cengiz, Sayın Ertugay, Sayın Tüzün, Sayın Akkuş, Sayın Aydoğan, Sayın Süner, Sayın Kumcuoğlu, Sayın Ertuğrul.

Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tankut, buyurun.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kamu görevlilerinin sendika yöneticilerine verilmekte olan toplu görüşme tazminatını düzenleyen kanun Anayasa Mahkemesince eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmişti ancak sizin, ilgili sendika temsilcileriyle yaptığınız görüşmede bu tazminatla ilgili olarak gerekenlerin yapılarak yeniden verileceğine dair söz verdiğiniz ifade edilmektedir. Benzer durumun işçi sendikaları için de söz konusu olduğu belirtilmektedir. Şimdi sormak istiyorum: Bu tazminatlarla ilgili ödenek bütçeye konmuş mudur? Şayet konmuş ise kanunu olmayan bu tazminatları neye göre ödeyeceksiniz? Bu konu ile ilgili hükmün bütçeye konulması gerekmiyor mu? Hâl böyle iken bu tazminatları verecek misiniz? Verecekseniz, nasıl ve ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ağyüz…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, Sayın Başbakan ve Hükûmetiniz “İnadına demokrasi.” diyorsunuz ama bugün Tekel işçilerinin Cumhuriyet Halk Partisine ziyarete gitmesini polis gücüyle engellediniz.

Ayrıca, eczacıların örgütlenmesine niye karşısınız? TEB’i niye muhatap almıyorsunuz? Niye sorunu tırmandırıyorsunuz? Orada, çalışanlarla birlikte 300-400 bin kişi var. Ayrıca, bu emekliler için değişik ifadelerde bulunuyorsunuz. Siz, yargı kararını uygulayıp enflasyon farkını verecek misiniz? İntibak Yasası’nı uygulayacak mısınız? Bunları bilmek istiyorum.

Ayrıca da intihal iddialarına karşı dava açtınız, yedisini kaybettiniz. Bu kaybetmeniz üzerine intihal iddiaları gerçekleştiğine göre, öğretim üyeliğiniz veya Bakanlığınız tartışmalı hâle gelmiyor mu?

Ayrıca, Zahit Akman ve Zekeriya Karaman’ın ifadesinin alınmasını Ankara niye reddetti? Niye koruyorsunuz? Bunların bilmediğimiz bir dokunulmazlığı mı var?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, 2007 yılının 12761 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, bazı belediyelerin katsayı farkından dolayı eskiden gelen alacaklarının ödenmesine dair bir karar alındı ama hâlâ, 2007 yılından beri, bazı hak eden belediyelere bu bedel ödenmedi. Bu bedeli ne zaman ödeyeceksiniz? Katsayı farkından, yargı kararıyla hak ettikleri bedeli.

İkincisi ise, köy ve mahalle muhtarlarıyla ilgili burada yasa çıkmasına rağmen maalesef, İçişleri Bakanlığı, ilgili yasayı uygulamıyor ve köy ve mahalle muhtarlarının özlük haklarıyla ilgili hiçbir düzenlemeyi yerine getirmiyor. Bu uygulanacak mı özellikle? Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bu düzenleme yerine getirilmiyor.

Üçüncü sorum ise, infaz koruma memurlarıyla ilgili. Son derece, onlara da yine aynı köy ve mahalle muhtarları gibi, bir sürü özlük hakları verilmiyor bu insanların. Bunlar verilecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugün, Türk-İş Eskişehir bölge temsilcisi ve sendikaların Eskişehir şube başkanlarının Ankara’ya Türk-İş Genel Merkezine gelmeleri nedeniyle bu işçi temsilcisi arkadaşlarımla görüşmek üzere Türk-İş Genel Merkezine gittim. O arada, Türk-İş temsilcileri gelerek Milliyetçi Hareket Partisine saat 11.00’de gitmek üzere randevu aldıklarını ama polisin kendilerinin hareketlerini engellediğini ifade ettiler. Gittiğim işçilerin başına… Üzülerek ifade ediyorum ki ülkenin baskıcı devlet hâline geldiğini görmek isteyen varsa oraya gitsin. Bir işçi eylemini bile yönetemeyen İçişleri Bakanını derhâl istifaya davet ediyorum ve bu kanunsuz emri uygulayan Ankara Valisini ve Ankara Emniyet Müdürünü de derhâl istifaya davet ediyorum. Bu ülkenin bu insanlarının bunu hak ettiğini düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tarım alanı olduğu gerekçesiyle verilen yürütmeyi durdurma kararına rağmen Antalya’da kurulan ve açılışını Sayın Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Aksa Enerjiye ait elektrik santralinin kaçak elektrik kullandığı yönünde, bugün basında “skandal üstüne skandal” olarak çıkan haberlerin doğruluk derecesi nedir? Bu konuda Hükûmetinizce nasıl bir işlem yapılmıştır? Ülkenin yandaşlara peşkeş çekilerek soyulmasına ne zaman “dur” diyeceksiniz?

İki: Muhtarların, emeklilerin, korucuların, 4/C’lilerin, şehit ve gazilerin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik olarak, grup olarak verdiğimiz önergeyi destekleyecek misiniz? Kaynağı da belirtildiği hâlde…

Son olarak da 5084 sayılı Yasa’nın uzatılması konusunda gelinen son durum nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Sayın Bakan, buyurun.

Süreniz beş dakikadır.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan ve çok değerli milletvekilleri, öncelikle konuşmacılarımızca dile getirilen hususlarla ilgili birkaç hususun altını çizmek istiyorum.

Onlardan bir tanesi, hububat desteğiyle ilgili kısmı. 2008 yılı hububat ürünlerine prim ödemeleri tamamen verilmiş durumda. 2009 yılı için ise yine, bütçede önceden planlandığı şekliyle bütün hububat primleri ilgililere ulaştırıldı, Tarım Bakanlığına aktarıldı. Yıl sonu itibarıyla hububat primi için toplam 1 milyar 8 milyon TL destekleme ödemesi yapılacağı tahmin ediliyor. Bu söz konusu ödemeler için gerekli ödenek aktarma işlemleri tamamen yapılmış durumda.

Yine, konuşmacılarımızın dile getirdiği hususlardan bir diğeri de Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesiyle ilgili husus. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinin yıllık gelirleri 432 milyon 632 bin TL, yıllık gideri ise 182 milyon TL civarındadır. Bugüne kadarki yaptığı faaliyetlerden… Ki bu faaliyetler, hepinizin bildiği gibi, uzaktan eğitim programıyla ilgili faaliyetlerdir ve uzaktan eğitim programı faaliyetleriyle ilgili olarak devlet kendilerine bir imtiyaz tanımıştır. Bu imtiyaz sebebiyle elde ettikleri gelirin toplamı şu anda bankada nakit olarak 1 milyar 18 milyon TL civarındadır.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Yedi senedir kullandırmıyorsunuz ama Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bu 1 milyar 18 milyon TL’nin sadece 500 milyon civarındaki parası bütçeye gelir olarak aktarılmıyor, yeni açılan üniversitelere, yatırım yapmaları ve ARGE harcamalarında kullanmaları şartıyla veriliyor.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Devlet niye vermiyor? Devlet niye vergi topluyor?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Dolayısıyla, kamuya ait bir gelir, kamu imtiyazıyla sağlanmış bir gelir, yine kamunun üniversitelerinin geliştirilmesi konusunda kullanılacak. Dolayısıyla bu konuyu sizlere sunmak istedim.

Bunun dışında, eczacıların örgütlenmeleriyle ilgili bir hususu tekrar dile getirmek istiyorum. Biz eczacıların örgütlenmelerine dair herhangi bir değerlendirmeyi yapmadık bugüne kadar. Modern toplumlar örgütlü toplumlardır. Dolayısıyla, insanların örgüt kurmaları, özgürce örgüt kurmaları ve bu örgütlerle haklarını aramaları da son derece meşru ve demokratik bir haktır. Nitekim, bunun farkında olan Hükûmetimiz, demokratikleşme süreci içerisinde aslında, Dernekler Kanunu’nu çıkararak bu hakkı tescil ve teyit etmiştir, Vakıflar Kanunu’nu çıkararak bu hakkı tescil ve teyit etmiştir, Sendikalar Kanunu’nda sendikal özgürlükleri artıracak bir tavırla meseleye yaklaşmaktadır.

Bütün bunlardan hareketle baktığımızda, eczacıların ve Eczacılar Birliğinin örgütlenmesiyle ilgili herhangi bir tasarrufu olmadı Bakanlığımızın. Sadece, yapılan tasarruf, vatandaşlarımıza daha etkin, daha kaliteli ve kesintisiz bir hizmet verme çabasıdır. Dolayısıyla, daha etkin ve kaliteli bir hizmeti sunabilmek için Hükûmet, görevidir, elinden geldiğince bu görevi yerine getirmeye çalışacaktır.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Onlar da öyle istiyor Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Daha önceden konuyla ilgili olarak açıklama yaptım, tekrar açıklamayı burada söylemek istiyorum. Bıkmadan, usanmadan, yüz elli bin kez sorsanız, yüz elli bin kez aynı cevabı vereceğim çünkü bu, vatandaşların lehine diye düşünüyorum. Biz ilaç sanayisiyle yaptığımız görüşmelerde iki temel avantaj sağladık: Onlardan bir tanesi, kamu harcamalarının yaklaşık olarak 2,5 milyar liraya yakın tasarruf ediyor olmasıdır. İkincisi ise, ilaç sanayisiyle yapılan görüşmelerden sonra elde edilen yaklaşık ve ortalama yüzde 25 ile yüzde 30 arasındaki indirimden vatandaşların ödeyeceği katkı payları da etkilenecek ve onların cebinde de yine yüzde 25 ve yüzde 30 civarında bir pay kalabilecektir.

Bu açıdan bakıldığında, modern yönetimin en temel ilkelerinden birisini uyguluyoruz. Genel çıkarlar, özel çıkarların üstündedir. Dolayısıyla vatandaşların hak ve çıkarları, özel çıkarların üstünde görülmüştür ve ben o hakkı korumaya devam edeceğim.

Bu açıdan bakıldığında, biz eczanelerimizle tek tek sözleşme yapma çalışması içerisine girdiğimizde Türk Eczacılar Birliği ve eczacı odalarının tasarrufuna, temsil kabiliyetine, yetkisine dair herhangi bir işlem veya uygulamada bulunmayacağız. Yine, eczacıları temsilen onlarla görüşmeye devam edeceğiz. Yine, odaların sahip olduğu, hak, imtiyaz ve temsil yetkileri neyse onları korumaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz tamamlanmıştır.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Ve sorunları için yine tabii ki odalarla ve Eczacılar Birliğiyle görüşeceğiz, başkalarıyla değil ama hizmetin etkin bir şekilde yürütülmesi için gördüğümüz riski çözmek de istiyoruz. Bu konuda sizlerin hepinizden ben destek istiyorum doğrusu. Bunu tekrar söylemekten imtina ettim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süre tamamlandı Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Ağyüz’e buradan bir şey söylemek isterim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bir cümle izin verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bunu ikinci kez bana sordu, ben Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu sorulduğu ve gündeme getirildiği zaman bunun cevabını verdim. Komisyonda da tekrar sordu, maalesef soran arkadaşlar cevabı dinleme zahmetine de katlanmadılar. Bu mesele gündeme geldiğinde de ben kamuoyunun önüne çıktım açıklıkla bir şey söyledim, bunu tekrarlamayacağım ama bir cümle söyleyeceğim: Sayın Ağyüz, ekşi yemedim karnım ağrımıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, sizin avukatlığını yaptığınız insanların bir projesi olarak o uygulandı, ben onun mağduru oldum, alnım açık, hamdolsun beni suçlayanlardan daha temiz bir şekilde oturuyor ve bununla ilgili herhangi bir şey yapmayı düşünmüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, yedi tane yargı kararı var hakkınızda.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O yargı kararı senin kararın, öyle bir yargı kararı yok.

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 442 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve talep ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Oktay Vural

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

İzmir

Denizli

 

Akif Akkuş

Kemalettin Nalcı

Erkan Akçay

 

Mersin

Tekirdağ

Manisa

“(7) 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca, sendika üyesi olan kamu görevlilerine; sendikal örgütlenmeyi teşvik etmek, sendikal etkinlik ve verimliliği arttırmak amacıyla; Kamu İşveren Kurulu ile Sendikalar arasında her yıl gerçekleştirilen Toplu Görüşmelerde tespit edilerek arttırılacak miktarda yıllık "toplu görüşme tazminatı" ödenir. Yıllık olarak tespit edilen toplu görüşme tazminatı her ay için eşit miktarda bölünmek suretiyle, sendika üyelerinin maaş kalemlerine yansıtılır. Toplu görüşme tazminatı 01.01.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere; aylık 10 TL olarak uygulanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 28 inci maddesinin (6) ncı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve talep ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Oktay Vural

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

İzmir

Denizli

 

Akif Akkuş

Kemalettin Nalcı

Erkan Akçay

 

Mersin

Tekirdağ

Manisa

 

 

Beytullah Asil

 

 

 

Eskişehir

 

"(6) 442 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "11.500'" gösterge rakamı "15.000" olarak uygulanır.

(7) 657 sayılı Kanunun 4/C maddesine göre çalışanlara ödenen ücretler, durumlarına uygun memur ya da işçi kadrolarına geçirilinceye kadar, kamu kurumlarında aynı unvanla çalışan emsallerine ödenen aylık, ek gösterge ve tazminatlar dahil ele geçen ücretlerden az olamaz. Emsali personeli belirlemeye kamu kurumlarında ödenen genel ücretler de dikkate alınarak Maliye Bakanlığı yetkilidir.

(8) 1005 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "5750" gösterge rakamı "10500" olarak uygulanır.

(9) 2108 sayılı Kanunun 1 inci maddesi birinci fıkrasında yer alan "3000" gösterge rakamı "10000" olarak uygulanır.

(10) 2330 sayılı Kanunun 4. 5 ve 8 inci maddelerinde yer alan "% 25" oranı "% 75" olarak uygulanır.

(11) 5510 sayılı Kanunun uygulamasından önce çeşitli tarihlerde bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları arasındaki mevcut eşitsizlik ve haksızlıkları giderebilmek amacıyla; görevi, hizmet yılı, prim ödeme gün sayısı, ödenen prim tutarı ve diğer ilgili hususlar dikkate alınarak, emekli, dul ve yetimlerin aylıklarında yüzde 25’e kadar artış yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

(12) Altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve on birinci fıkralar kapsamında yapılacak olan ödemeler için aşağıda gösterilen tertiplerden kamu idareleri bütçelerine ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

Tertibi

12.01.31.00-01.1.2.00 -1- 09.1

12.01.31.00-01.1.2.00 -1- 09.3

12.01.31.00-01.1.2.00 -1- 09.5

12.01.31.00-01.1.2.00 -1- 09.6

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının 28 inci maddesinin dördüncü ve altıncı fıkralarının madde metninden çıkarılarak fıkra numaralarının yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Recai Birgün

Mustafa Vural

 

İzmir

İzmir

Adana

 

Ayşe Jale Ağırbaş

Hüseyin Pazarcı

Emrehan Halıcı

 

İstanbul

Balıkesir

Ankara

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162’inci maddesinin “Değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur.” hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen (4) numaralı fıkra, memur ve diğer kamu görevlilerine iki çocuk için yapılan çocuk yardımı ödemesinde çocuk sınırlamasını kaldırmaktadır.

Nüfus planlaması yapılmaması; ekonomik refahın artırılamaması, artan refahın adil paylaştırılamaması, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin sürmesi, işsizlik ve yoksulluğun artması, yeterli eğitim ve sağlık hizmeti sunulamaması gibi olumsuzluklara yol açmaktadır.

Bu sonuçlar biline biline böyle bir düzenleme yapılması, başbakanın ve hükümetin en az üç çocuk hedefine ve yoksulluğun siyaseten istismar edilmesine uygun olsa da ülkenin uzun dönemli çıkarlarına uygun düşmemektedir.

Yine komisyonda eklenen 6 ncı fıkra hükmü ile, Anadolu Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesinin 31.12.2009 tarihi itibariyle uzaktan eğitim uygulayan İktisat, İşletme ve Açıköğretim Fakültesine ait hesaplarda yer alan kasa ve banka hesap bakiyesinin 250 milyon TL'sinin yeni kurulan üniversitelere aktarılması, 250 milyon TL'sinin de bilimsel araştırma projeleri ile yurtiçi ve yurtdışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesi ve yurtiçi ve yurtdışında öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi amacıyla kullanılmak üzere YÖK'e aktarılması öngörülmektedir.

Aktarılış amacı ile ilgili olarak olumsuz bir şey söylemek mümkün olmamakla birlikte, yasa ile bir kamu tüzel kişisi döner sermayesinin mal varlığına el konulmuş olmasını hukuken sakıncalı bulmaktayız.

Döner sermayenin ifade edildiği gibi harcayamadığı bir nakitten söz ediliyorsa, bize göre doğru işlem, Anadolu Üniversitesinin döner sermayeden harcama yapmaya müsait bütçe kalemlerinde nakit bitene kadar azaltmaya gitmektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 28 inci maddesinin (6) ncı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                           Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

"(6) 442 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "11.500" gösterge rakamı "15.000" olarak uygulanır.

(7) 657 sayılı Kanunun 4/C maddesine göre çalışanlara ödenen ücretler, durumlarına uygun memur ya da işçi kadrolarına geçirilinceye kadar, kamu kurumlarında aynı unvanla çalışan emsallerine ödenen aylık, ek gösterge ve tazminatlar dahil ele geçen ücretlerden az olamaz. Emsali personeli belirlemeye kamu kurumlarında ödenen genel ücretler de dikkate alınarak Maliye Bakanlığı yetkilidir.

(8) 1005 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "5750" gösterge rakamı "10500" olarak uygulanır.

(9) 2108 sayılı Kanunun 1 inci maddesi birinci fıkrasında yer alan "3000" gösterge rakamı "10000" olarak uygulanır.

(10) 2330 sayılı Kanunun 4, 5 ve 8 inci maddelerinde yer alan "% 25" oranı "% 75" olarak uygulanır.

(11) 5510 sayılı Kanunun uygulamasından önce çeşitli tarihlerde bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları arasındaki mevcut eşitsizlik ve haksızlıkları giderebilmek amacıyla; görevi, hizmet yılı, prim ödeme gün sayısı, ödenen prim tutarı ve diğer ilgili hususlar dikkate alınarak, emekli, dul ve yetimlerin aylıklarında yüzde 25"e kadar artış yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

(12) Altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve on birinci fıkralar kapsamında yapılacak olan ödemeler için aşağıda gösterilen tertiplerden kamu idareleri bütçelerine ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

Tertibi

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 "

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Biraz önceki gerekçeyle gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Önerge ile; bu Kanunun 7 nci maddesinde düzenlenen "gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler"den karşılanmak suretiyle; 4/C statüsünde çalışanlar, emekliler, muhtarlar, köy korucuları, gaziler, gazi ve şehit yakınlarının, uygulamada yaşadıkları mağduriyetlerin, eşitsizlik ve adaletsizliklerin giderilmesi, haklarının mevcut imkânlar ölçüsünde karşılanabilmesi amaçlanmaktadır.

Önerilen düzenlemeler şu hususları içermektedir.

- Metinden çıkarılması önerilen mevcut 6 ncı fıkra ile genel bütçe ve YÖK hesabına aktarılacak para Açık Öğretim Fakültesi öğrencilerine ait olduğundan, başka amaçla kullanılması uygun görülmemektedir.

- Güvenlik güçleri ile birlikte zor şartlarda terörle mücadele görevini yapan köy korucularının çalışma şartları dikkate alınarak, mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla ödeneklerinin arttırılması öngörülmektedir.

- Muhtarlar vatandaşların sorunları ile en başta ve en yakın şekilde karşı karşıya gelmektedir. Köy ve mahallelere idari hizmetlerin sunulmasında, yerel hizmetlerin götürülmesinde ve her türlü sorunun çözülmesinde önemli görevler üstlenmektedir. Ancak muhtarlık ödeneğinin görevin yürütülmesi için zorunlu olan temsil, ağırlama ve diğer harcamaların karşılanması için yeterli olmaması sebebiyle muhtarların aile bütçelerine ilave yük getirmektedir. Bu nedenle muhtar ödeneğinin artırılması önerilmektedir.

- 657 sayılı Kanunda bir yıldan az süreli hizmetler için geçici personel istihdamını öngören 4/C maddesi hükmü, amacı dışında kullanılarak mağduriyetlere sebep olunmaktadır. Kendilerine daimi kadro verilinceye kadar, bu statüde çalışanların ücretinin, "Eşit işe eşit ücret verilmesi" ilkesinden hareketle emsallerinin ücretinden az olmaması önerilmektedir.

- 1005 sayılı Kanunda, çalışıp çalışmama durumuna bağlı olarak gazilere farklı aylık verilmesine dair uygulama, aylığın bağlanma gerekçesi olan gazilik kriteri dışında bir kriterin esas alınması sonucunu doğurmak suretiyle “şeref" kriterinin farklılaştırılmasına yol açmaktadır. Bu durumun ortadan kaldırılması için şeref aylığının arttırılması ve gazilerin aynı düzeyde aylık alması öngörülmektedir.

- Şehit ve gazilerimizin hizmetlerinin para ile ölçülebilen bir hizmet olmadığını bilmekteyiz. Ancak yine de geçim şartlarının bir nebze iyileştirilmesi amacıyla ilgili maddelerde yer alan maaş artırım oranının yüzde 75 olarak değiştirilmesi önerilmektedir.

- Çeşitli tarihlerde farklı hükümlere tabi olarak bağlanmış emekli aylıkları arasında eşitsizlik ve adaletsizlikler olduğundan, bu uygulamanın giderilmesi için emeklilerin aylıklarında artış yapma yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığa

Görüşülmekte olan 442 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                           Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

“(7) 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca, sendika üyesi olan kamu görevlilerine; sendikal örgütlenmeyi teşvik etmek, sendikal etkinlik ve verimliliği arttırmak amacıyla; Kamu İşveren Kurulu ile Sendikalar arasında her yıl gerçekleştirilen toplu görüşmelerde tespit edilerek arttırılacak miktarda yıllık "toplu görüşme tazminatı" ödenir. Yıllık olarak tespit edilen toplu görüşme tazminatı her ay için eşit miktarda bölünmek suretiyle, sendika üyelerinin maaş kalemlerine yansıtılır. Toplu görüşme tazminatı 01.01.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere; aylık 10 TL olarak uygulanır."

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülkemizin imzaladığı ve taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'nun 87 sayılı "sendika özgürlüğüne ve mutabakat metninde örgütlenme özgürlüğünün korunmasına ilişkin sözleşme" sendikal örgütlenme hakkını düzenlemektedir. Bu sözleşmeye göre sendikal hakların kullanılması işçi veya memur için olumsuz bir sonuç meydana getirmemektedir. Sendika üyesinin, üye olmayanlara göre ödediği aidat dikkate alındığında; sırf bu üyelik ilişkisinden dolayı, üyenin eşit olmayan bir konuma düşmesi sendikal hakkın kullanılması önünde bir engel olarak kabul edilmektedir.

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’na göre; sendikal hakkını kullanarak, toplu görüşme gibi zorlu bir faaliyette bulunan sendikanın bu zorlu mücadelesine maddeten ve manen destek olan sendika üyesinin toplu görüşme sonucu elde edilen kazanımlardan yararlanması sendikal örgütlüğünün bir sonucudur. Bu sonuca rağmen, sendika üyesi olmayan kamu görevlilerinin, hiçbir külfete katlanmadan toplu görüşme sonucundan yararlandırılması, sendikalılarla eşit mali imkânlara sahip olması, sosyal hakkı kullanan ve örgütlenen kamu görevlisi aleyhine haksız ve eşit olmayan bir durum yaratmaktadır. Bu eşitsizliği gidermek ve sosyal bir hakkın kullanılmasının haksız bir sonuç meydana getirmesini önlemek amacıyla, bu kanun teklifi hazırlanmıştır.

Benzer uygulama 2822 sayılı Kanun çerçevesinde toplu sözleşmeler ile "sendika ikramiyesi" şeklinde işçi sendikacılığında da "üyeliği teşvik etmek" amacı ile uygulanmaktadır. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun hükümleri uyarınca bir sendikaya üye olan kamu görevlilerinin örgütlenme ve pazarlık haklarını kullanmalarını teşvik amacıyla bu kanunun 34 ve 35. maddeleri hükümlerince imzalanan mutabakat metninde tespit edilen miktar kadar toplu görüşme tazminatı ödenmesi uygundur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 29 – (1) Bu Kanun 1/1/2010 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bayram Meral, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, 2010 yılı bütçe tasarısının 29’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Özüne bakacak olursak, acaba, 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Tasarısı’nı mı görüştük, yoksa tütün bütçe yasa tasarısını mı görüştük; bunun üzerinde de biraz durmak lazım.

Saygıdeğer arkadaşlarım, içinizde 12 Eylülü yaşamış arkadaşlarınızdan birisiyim. O dönemi anlatmama gerek yok, benim gibi yaşayanlar da vardır. Ama ondan sonra siyasi iktidarlar geldi. Otuz yıla yakın, meydanlarda temsil ettiğim toplumun önünde oldum, hakkını, hukukunu korudum. Her zaman mutlulukla ifade etmek isterim, ne bir insanın burnu kanadı ne bir insanın malına zarar verdik. Kilometrelerce yürüdük. O zaman bu masada oturan, bu sıralarda oturan birçok arkadaşım bizi alkışladı, bizimle birlikte o dönemin iktidarlarının kapılarına kadar dayandı. Ama ne acı ki değerli arkadaşlarım, bugün tütün işçisi onuncu gününe vardı AK PARTİ’den bir Allah’ın kulu “Vatandaşım, senin bu Ankara’da derdin nedir, sıkıntın nedir?” sormadı değerli arkadaşlarım. Ama seçim bölgelerinizde birçok arkadaşım çok ağır yeminle “Senin hakkını hukukunu koruyacağım” diye o insanlara söz verdi ama bugün o insanlar ortada yok.

Değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye’de sivil bir 12 Eylül yaşanmaktadır. Düşünebiliyor musunuz, otobüslerle, işçiler Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezini ziyaret etmek istiyor; otobüslerle -yürüyerek değil dikkatinizi çekerim sayın milletvekilleri- ve polis buna müsaade etmiyor değerli arkadaşlarım.

Diğer taraftan, itfaiyeci arkadaşlarım hakkını arıyor, başına gelmeyenler kalmadı. İşçim meydanda duruyor, ağaçların altında oturuyor, polisin baskısına, zulmüne, şiddetine maruz kalıyor. Ne yapmak istiyorsunuz değerli arkadaşlarım? Yapmak istediğiniz nedir? Bu insanlar sizden ne istiyor? Ek zam mı istiyor? Hayır. Ne yapıyorsunuz şimdi?

Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi, işsizlik. İş yerlerini kapatıyorsunuz, tütün… Tütünün ne olduğunu bilirsiniz: Tütün, tarlada çalışan işçidir, tütünü toplayan işçidir, çalışandır yani, arabalarına yükleyip fabrikaya getiren yine insanlardır, fabrikada çalışan, değerli arkadaşlarım, işçidir, sigaranın Türkiye'nin geneline dağıtımını yapan çalışandır, vatandaştır, kamyoncudur, araç sahipleridir; siz bunların hepsine bir noktada çizgi çekiyorsunuz. Bu kafayla mı siz işsizliği aza indireceksiniz?

Yıllardır özelleştirme yapıldı, yapıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, 50 milyar dolara yakın, özelleştirmeden gelir geldiği yazılı. Nereye gitti peki bu para, ne yaptınız değerli arkadaşlarım bunlarla? Hangi iş yerini açtınız muhterem arkadaşlarım? Hangi işsize iş bulacaksınız bu hâliyle?

Yani muhalefetin her söylediğini eleştiri anlamında almayın değerli arkadaşlarım. Bugün “üretim” diye Türkiye'de bir şey yok; esnaf bitti, işçinin canına okudunuz, memurun canına okudunuz, emeklinin canına okudunuz. E, peki, sorun?

Ben geçmişte de söyledim değerli milletvekilleri, bazen gittiğim bazı iş yerlerinde bir yazı vardır, der ki: “Bugün Allah rızası için ne iş yaptın?” Şimdi, size soruyorum değerli arkadaşlarım: Yedi yıldır iktidardasınız, Allah rızası için, emekli için ne yaptınız, memur için ne yaptınız, köylü için ne yaptınız, işçi için ne yaptınız, esnaf için ne yaptınız?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Çok, çok, çok şey yaptık!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Çok iş yaptınız! Vurgunculara, Sümerbank’ın arsasını talan edenlere yaptınız; “Yapmadınız.” diyen mi var, yaptınız değerli arkadaşlarım!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Cevap hakkı doğuyor.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Çok iş yaptınız ama onlara yaptınız, onlara yaptınız, ben inkâr etmiyorum! İşte, Amasya’da Sümerbank’ın arazileri, Malatya’da Sümerbank’ın arazileri, İstanbul Zeytinburnu’nda Sümerbank’ın arazileri… Hangi birini sayayım? Bomonti Bira Fabrikasını mı size sayayım, TÜPRAŞ’ı mı sayayım, PETKİM’i mi sayayım? “Yapmadınız.” diyor muyum, yaptınız! Yaptınız da onlardan acaba ne aldınız onu merak ediyorum. Çünkü, esnafın, emeklinin, işçinin, memurun size vereceği bir şey yok ama size vereceği öyle bir ders olacak ki, öyle bir ders olacak ki -temenni etmiyorum ama- belki oralarda da kendinizi bulamayacaksınız değerli arkadaşlarım.

Muhterem arkadaşlarım, bakınız, iktidara geldiğinizden bu tarafa bir çivi çakmadınız. Seksen dört yıllık hükûmet döneminde, seksen dört yıl içerisinde 220 milyar iç ve dış borç edinilmiş, bir cumhuriyet kurulmuş. Yedi yılda 600 milyar doları buldu borcunuz. Ne yaptınız bununla değerli arkadaşlarım? Hangi fabrikayı açtınız? Övünüyorsunuz: “İhracat yapıyoruz.” İhracatınızın yüzde 80’i yabancı mal, imal ediliyor, başka yerlere götürülüyor değerli arkadaşlarım. Banka bırakmadınız, müessese bırakmadınız. Bir tane, Allah rızası için, “Şurada bir fabrika kurdum, yüzlerce işçi çalışıyor.” diyebilir misiniz?

Ne oldu şimdi? Kafayı taktınız Tekel işçisine, işçilere. Ya Allah’tan korkun! Adam yirmi sene, yirmi sene… Sigarayı yasak ediyorsunuz. Yirmi sene, otuz sene o insanlar o tütünü koklamış, haklar elde etmiş. Şimdi siz hangi hakla onun elinden bu hakları alıyorsunuz? Düşünün bir arkadaşlar, bunlar sizden hak istemiyor. Yirmi sene, otuz sene, on sene o tütünü koklamış bu insanlar. Sigarayı yasak ettiniz. Binlerce iş yeri şu anda bunalımda. Neymiş efendim: Dünya Sağlık Örgütü böyle istiyormuş. Ee, Dünya Sağlık Örgütü, Afrika’da binlerce aç var, onun için niye bir şey istemiyor? Filistinli çocukların üzerine bomba yağdırıldı, ilaç bulamıyorlar. Nerede bu Dünya Sağlık Örgütü de geldi sizi buldu?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İşte burada haklısın.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – İşinize gelen böyle, işinize gelmeyen böyle.

Değerli arkadaşlarım, bir kez daha Sayın Bakanımla görüştüm, Maliye Bakanımla kürsüde görüştüm. Benim onun şahsına saygım var, kimsenin şahsıyla işim olmaz. Fakat çok özür dilerim değerli arkadaşlarım, çalışma yaşamıyla ilgili Sayın Bakanımız o kadar uzak ki, o kadar Sayın Bakan uzak ki. Bir tek önüne bir kitap almış sağ olsun, o konuda uzmandır, kişilik sahibidir, beceri sahibidir, buna hiçbir şey demiyorum ama çalışma yaşamıyla ilgili hiçbir bilgiye sahip değil.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin gidişatını görüyorsunuz, yapmayınız. Artık Tekel işçisi Türkiye'nin gündemi olmuş. Esnaftan destek alıyor, sizin birçoğunuzdan destek alıyor, sesinizi çıkaramıyorsunuz; ona da üzülüyorum. İçinizin yandığını da biliyorum ama ne yapayım, Sayın Başbakana bir şey söyleyemiyorsunuz. Sayın Maliye Bakanından rica ediyorum, yönlendirici olsun, aksi takdirde yarın o işçileri üniversiteden gençler destekleyecektir. Vatandaş destekliyor, birçok destekçisi orada olacaktır. Türkiye’yi yeni bir sıkıntıya sokmayın. Polisle, copla, biber gazı ile insanların yolunu kesemezsiniz değerli arkadaşlarım. İnsanların yolunu kesemezsiniz. Lütfen, tekrar ediyorum, sigarayı yasak eden Başbakanıma sesleniyorum buradan: O insanlar yıllardır tütünü koklamış tütünü, Allah’tan korkun. Birçoğunun ayaklarında varisler neredeyse 2-3 santime yükselmiş.

Şimdi, ne yapıyorsunuz? Sen hakkını elinden aldın, 4/C… Avrupa Birliğine katılacaksınız, güler geçerler size. Biraz önce reddettiniz sendikalara verilen bazı hakları. Avrupa’da polisin sendikası var. İskandinav ülkelerinde, İsveç, Norveç, Danimarka’da, Finlandiya’da genelkurmay başkanı hariç subayların bile sendikası var. Hadise mi oluyor orada değerli arkadaşlarım? Sorun mu oluyor orada değerli arkadaşlarım? Ama siz, memuru, işçiyi, emekliyi, dulu, yetimi, küçük esnafı bir yere tıkamışsınız, bir grup insana veriyorsunuz devletin imkânlarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Yılbaşı eşantiyonu yok mu Sayın Başkanım bir iki dakika?

BAŞKAN – Yok Sayın Meral, yok.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, lütfen, sayın bakanlar burada, sayın milletvekilleri burada; bu Tekel işçisinin kazanılmış haklarına sahip olun, saygılı olun, bu insanların sorununu çözün.

Bakınız, ben, Sayın Bakana dedim ki: “Sayın Bakanım –Sayın Çalışma Bakanına da söyledim, yani hakkını vereyim, o biraz… Dedi ki, bir de Maliye Bakanıyla görüş- bir 2-3 ay bunları erteleyin” dedim. “Bunlar bir evine gitsin, otursun; yetkililer bir araya gelsin, bir çözüm bulsun buna.” dedim. Sayın Bakanın bana direkt ifadesi: “Biz, Tekel işçisi üzerinde yeni bir konuşma yapmam, 4/C üzerinde ufaktan bir çalışma yapıyoruz.”

Ya, değerli arkadaşlarım, 4/C diye, dünya tarihinde, dünyada hiç böyle bir şey var mı? Hiç böyle bir madde var mı? Ben, senin hakkını elinden alıyorum… Ya, bu dünyanın neresinde görülmüş?! Yani, bir mantık var, hak verilmez alınır diye; tam tersine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Meral, teşekkür ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Efendim, teşekkür edip kapatacağım Sayın Başkan, söz.

BAŞKAN – Sayın Meral, böyle bir uygulamamız yok biliyorsunuz.

Teşekkür ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, tekrar ediyorum, lütfen buna bir çözüm bulun. Aksi takdirde Türkiye’nin içinde bulunduğu ortam hepimizi rahatsız ediyor. Barutun, fazla, yanına kibritle yaklaşmayın, sizden rica ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyor, yeni yılınızı kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Zeki Ertugay, Erzurum Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı bütçesinin yürürlük maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Tabii, yüce Mecliste, 2010 bütçesinin, ülkemizi, milletimizi, memleketimizi, halkımızı, geniş halk kitlelerini, işçiyi, memuru, emekliyi, tarım kesimini, esnafı ilgilendiren birçok yönü itibarıyla gerekli görüşmeler yapıldı ve yüce Meclisin birçok değerli sözcüsünün ifade ettiği gibi bu bütçeyle 2010 yılı içerisinde bu geniş halk kitlelerinin, bu kesimlerin sıkıntılarının giderilemeyeceği, daha da artacağı, ekonomik problemlerin artarak devam edeceği görülüyor.

Tarım Bakanlığı bütçesinde de ifade etmiştim, bu ülkede en önemli problemlerimizin başında bölgeler arası gelişmişlik farkı, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve Türkiye’de yıllardan beri devam eden bu kronik sorunun çözümünde yetersiz adımlar atan ve attığı adımları sürekli değiştirerek istikrarsız bir dönem yaşatan bir AKP İktidarı var.

Değerli milletvekilleri, ben bütçe konuşması sırasında 5084 sayılı Yasa’nın 2010 yılını da kapsayacak şekilde uzatılmasının ne kadar büyük bir ehemmiyet arz ettiğini Sayın Bakana bir dakikalık soru süresi içerisinde izah etmeye ve cevabını almak için gayret ettim. 5084 sayılı Yasa’nın uzatılması konusunda Sayın Bakanın kaynak yetersizliğini gerekçe göstererek âdeta 2010 yılında bunun uzatılamayacağı şeklinde bir kararlarının, kanaatlerinin olduğu izlenimi edindik.

Hepinizin malumu, 2009 yılı içerisinde yine Bakanlar Kurulu bir teşvik kararnamesi çıkardı ve bu teşvik kararnamesinde Türkiye teşvike uygun görülen iller bakımından dört bölgeye ayrıldı ve seçim bölgem olan Erzurum’da, özellikle Türkiye'nin gelir dağılımı bakımından en geri illeri arasında yer alan kuzeydoğu Anadolu bölgesi illeri de dördüncü grupta değerlendirildi ve bu grupta, mesela, bir liman kenti olan Trabzon ile Kars, Erzurum, Ardahan, bunlar aynı grupta değerlendirildi ve buralarda, yeni yatırımların gelebilmesi için öngörülen teşviklerde çıta son derece yüksek tutuldu. 50 milyon civarında bir yatırım ve en az 50 işçi çalıştırma mecburiyeti getirildi ve yine burada enerjiyle ilgili bir destek söz konusu değil. Bunun anlamı şu: Yeni getirilen bu teşvik kararnamesinden başta Erzurum olmak üzere kuzeydoğu Anadolu bölgesindeki bu illerimizin hiçbirisinin istifade etme şansı görülmüyor, yani hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü bu şartlar yatırımcı için cazip değil, dışarıdan yeni yatırımcının gelmesi mümkün değil. Çünkü verilen teşviklerde bölgeler arasındaki gelir farkını azaltacak ve aradaki cazibeyi kapatacak, bir cazibe oluşturacak teşvik mekanizması öngörülmediği için kimseye cazip gelmiyor, yeni yatırımcı gelmiyor.

Yeni yatırımcı gelmeyince, tabii, Doğu Anadolu Bölgesi illerinin şu anda en önemli sorunlarından biri -ki Türkiye’mizin de genel bir sorunudur- artan işsizliktir. O hâlde, mevcut yatırımların, mevcut küçük ve orta ölçekli işletmelerin ayakta tutulması lazım. Ama bu teşvik kararnamesi asla küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz için derde derman bir teşvik kararnamesi değil. Hâlihazırdaki işsizliğe ilaveten, bu küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz de, 5084 sayılı Yasa eğer uzatılmazsa, önümüzdeki yıl işçi çıkarmak zorunda kalacaklar. Yani bir taraftan burada en zor şartlarda, Erzurum için ifade ediyorum, 2 bin metrede, sekiz ay kış şartları altında ve iyi bir, önemli bir yatırım ikliminin olmadığı Erzurum ilinde mevcut işsizliğe ilaveten yeni işsizler ordusu meydana gelecektir.

Bu bakımdan, bu 5084 sayılı Yasa’nın mutlak surette süresinin uzatılması hatta şartlarının -enerji desteğinin artırılması, vergi indirimlerinin devam ettirilmesi ve işveren primlerinin hazinece karşılanması gibi tedbirlerin- iyileştirilerek devam etmesi ve uzatılması çok büyük bir önem arz etmektedir. Bu yüce Mecliste, Sayın Bakana, birkaç defa, bütün değerli muhalefet milletvekilinin sorularına rağmen Sayın Bakan, bu konuda, maalesef, çok net bir cevap vermedi. Açıkça uzatılamayacağını ifade etmedi ama sözlerinden 2010 yılında, 5084 sayılı Teşvik Yasası’nın uzatılamayacağı izlenimini biz çıkardık. Bu bakımdan, ben, bu kararlarını, bu ısrarlarını bir defa daha gözden geçirmelerini hassaten ifade ediyorum. Yani, ülke için, global verilen rakamlar elbette ki bir şey ifade ediyor, gelişmişlik sıraları, OECD ülkeleri içerisinde Türkiye'nin sırası ve millî gelir, fert başına düşen millî gelir bir şey ifade ediyor ama bunların yanında, esas, ülkenin temel problemi olan gelir dağılımındaki bozukluğun çözümü konusunda atılan adımlar son derece yetersiz.

Eğer siz bu çıkardığınız teşvik kararnamelerinde 3.500 dolar gayrisafi yurt içi hasılayı esas olarak alır ve buna göre bir düzenleme yaparsanız yani kişi başına geliri bin dolar civarında olan Erzurum’la, 600 dolar civarında olan Hakkâri’yle, 3.500 dolar civarında olan bir Orta Anadolu ilimizi ve bir Karadeniz ilimizi aynı teşvik kararnamesinde, aynı ölçülerde ele alırsanız, doğru yapma ihtimaliniz yoktur. Elbette ki bütün illerimize bu teşvikler verilmelidir, oralarda da yatırım teşvik edilmelidir ama her yere aynı ölçüde verilen teşvik teşvik değildir. Bu genel hükümden hareketle, bunun muhakkak surette düzeltilmesi gerekmektedir. Bu konu için özellikle söz aldım.

Bakın, bu 2009 yılında Bakanlar Kurulu teşvik kararnamesini yayınladıktan sonra Erzurum’da bir tek tane işveren bu kararname gereğince cazip görüp, gelip, bir tek kuruşluk yatırım yapmadı. Niçin yapmadı? Çünkü cazip değil. Ama hâlihazırdaki işletmeler küçük ve orta boy işletmeler. Bunlar 3; 5; 10’ar kişi çalıştıran işletmeler. Uyguladığınız teşvik kararnamesi eğer 10 kişi, 15 kişi çalıştıran işletmeleri ilgilendirmiyorsa, onlara bir katkı sağlamıyorsa bu kararnamenin hiçbir anlamı yok. Bu bakımdan, bu küçük, orta ölçekli işletmeleri ayağa kaldırabilmek için mutlak surette 5084 sayılı Yasa’nın daha da iyileştirilerek yeniden düzenlenmesi ve süresinin uzatılması lazım.

Sayın milletvekilleri, aşağı yukarı 1998 yılından itibaren ülkemizde birçok teşvik kararnamesi çıkmıştır. Yanlış hatırlamıyorsam 1998’deki ilk yasa 4325 sayılı Yasa’dır ve bir işletmenin bu konudaki vergi indiriminden, işveren priminden yararlandırılması için 10 işçi çalıştırma mecburiyeti var idi, bu daha sonra AKP hükûmetleri döneminde çıkarılan kararnamelerle 30 işçiye çıkarıldı, sonra bazı istisnalar getirildi, o kadar çok yasa değiştirildi ki her bir adımda daha da iyileştirme yapmak yerine, daha da büyük bir karmaşık bir yapı ortaya çıkarıldı. Bu bakımdan, bu önemli günde, genel bütçenin görüşüldüğü bir günde, Türkiye'nin çok önemli bir meselesini, bölgeler arası gelişmişlik farkını, gelişmişlikteki ve gelir dağılımındaki, insanlar arasındaki gelir adaletsizliğini ortadan kaldıracak adımların atılmasının çok önemli olduğunu tekrar huzurlarınızda vurgulamak istiyorum ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Ertugay.

Buyurun.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Toparlıyorum.

…Sayın Bakanım, bunu soru olarak da kabul edip, soru-cevap kısmında da belirtecektim, bunun cevabını mutlak surette net olarak istiyoruz, çünkü insanlar, bizden 5084’ün uzatılıp uzatılmayacağını ısrarla beklemektedir. Bunun cevabını istiyorum.

2010 yılı bütçesinin ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.

Şahsı adına söz isteyen Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili.

Buyurun Sayın Poyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; uzun bir maratonun sonunda bütçe görüşmelerimizin sonuna geldik. Ben bu görüşmelerde emeği geçen tüm bürokrat arkadaşlarımıza, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda ve gerek Genel Kurulda da olumlu, yapıcı eleştirileriyle, katkılarıyla bütçemizin şekillenmesine destek sağlayan tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

2010 yılı bütçemizin milletimize, memleketimize hayırlar getirmesini temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.

Şahsı adına söz isteyen İbrahim Yiğit, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Yiğit. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 29’uncu madde üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Şimdi şöyle bir ülkemize bakıyoruz, etrafımıza bakıyoruz; bütün komşularımızla daha önce kavgalıydık, şimdi barışığız. Eğer gerçekten bu ülkede ekonomik istikrar sağlanacaksa, iç barışın da sağlanması gerekir. Demokrasinin vazgeçilmez koşulları, birincisi inanç özgürlüğü, ikincisi de düşünce açıklama özgürlüğüdür. Fakat ne yazık ki bu ülkede kimse kendi kültürünü, kendi inancını özgürce yapamadı. İlk olarak Alevi Çalıştayına başkanlık yapan Faruk Çelik… Başbakanın talimatıyla yaptırdı ve teşekkür ediyorum. Altı çalıştay yapıldı, yedincisi de ocağın son haftası yapılacak ve yol haritası çizilecek. Çünkü insanlar inançlarını özgürce yapacaklar ve insanlar kendi dilinden kendi kültürünü, kendi türküsünü dinleyecekler. Bunun sakıncalı bir yanı yoktur, bu toplumsal barışın bir parçasıdır.

Ben inanıyorum ki bu ülkede 60’ıncı Hükûmet üreten, konuşan, çalışan, kaynaşan, barışan bir Türkiye'nin hem Orta Doğu’da hem de dünyada saygınlığını artıracaktır.

Teşekkür ediyorum, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. 2010 yılında da ülkemize barışın, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün egemen olmasını diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yiğit.

Madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tankut…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, belki bu soru sizin bakanlığınızla doğrudan ilgili değil ama, Hükûmetin bir üyesi olduğunuz için, Hükûmet adına cevaplandırırsınız diye ümit ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis Grubu Üyesi bir milletvekili arkadaşımız “Polis içinde çeteler var, tuzak kuruyorlar, amaçları Hükûmet ile Genelkurmayı kavga ettirmek. Bu son suikast işinde de bu açıkça ortaya çıktı. O işin hikâye olduğu, yalan olduğu ortaya çıktı. Yok, ağzından kâğıt filan çıktı… Olacak iş mi? Bizimkiler de maşallah her şeye atlıyorlar. Gelinen noktada Hükûmet TSK’yla karşı karşıya geliyor, oysa polis içindeki birtakım çetelerin kurduğu tuzak.” demiştir. Grubunuzun üyesi milletvekili arkadaşımızın bu sözlerine katılıyor musunuz? Polis içerisindeki çeteler hangileridir? Hükûmet olarak bu konuda gereken tahkikat ve soruşturmaları yaptırdınız mı? Genel Kurulu bilgilendirirseniz memnun olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Nalcı…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu, Tekirdağ ve Trakya’daki çiftçilerden bir telefon geldi, bu buğday fark parası olan 50 kuruşluk farkın bu bölgedeki insanların ancak yüzde 5’ine verildiği söylendi. Buradaki çiftçiler bu buğday makbuzlarını tarım kredi kooperatiflerine götürerek burada borçlarına mahsup olarak kullanmak için bırakmışlar, fakat bayramdan önce yüzde 5’lik bir kısma bu paralar verilip yüzde 95’lik kısma verilmediği için tarım kredi kooperatifi onlardan olan borcu tahsil için işlem başlatmış. Acaba bu paralar yılbaşından önce verilecek mi? Buradan bir müjde verebilir misiniz?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önce Hükûmet sırasında oturan Sayın Çalışma Bakanından, genel çıkarların özel çıkarların üzerinde olduğu görüşü üzerine uluslararası ecza deposu ve ilaç şirketlerinin çıkarları doğrultusunda çok sayıda küçük eczacı esnafımızı sıkıntıya sokan uygulamanın bir çelişki doğurup doğurmadığını öğrenmek istiyorum.

İkincisi: 2009 yılında gelir vergisi tahsilat oranları ne olmuştur? Geçen yıla göre tahsilat oranı ve toplanan vergi miktarları nasıl değişmiştir? Motorlu taşıtlar vergisi ve özel tüketim vergisi gelirlerinde ne düzeyde bir azalma olmuştur? Vergi tahsilatlarındaki düşmenin ana gerekçesi ekonominin kötüleşmesi olarak değerlendirilebilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Enöz…

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 25 Aralıkta kamu çalışanlarının taleplerini dile getirmek, ihtiyaçlarını ilgililere, dolayısıyla Hükûmete duyurmak için yaptıkları bir günlük iş bırakma eylemi neticesinde birçok memur hakkında soruşturma başlatılmıştır. Böylece memur sindirilmek isteniyor.

Sayın Bakan, yıllık izinde olan memurlara dahi maalesef soruşturma açılmaktadır. Bu durum bilhassa Kamu-Sen üyelerine tatbik ediliyor. Bunun bir örneği de Manisa SSK Müdürlüğünde yaşanıyor. Sayın Çalışma Bakanı da buradayken bunu dikkatine sunuyorum ve bu noktada, demokratik hakların kullanılmasına niye bu kadar mâni oluyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: Güneydoğu Anadolu Projesi için Sayın Başbakanın da 27 Mayıs 2008 tarihindeki açıklamalarıyla Projeye hız kazandırılacağı beklentisi bölgede hasıl olmuştur. Üzülerek söylüyorum, Gaziantep bölgesi, Güneydoğu Anadolu yani GAP bölgesinden en fazla göç alan illerimizden birisidir ve buradaki birçok yatırımlar -zatıalinizin de Gaziantep Milletvekili ve Bakan olarak gördüğünüz gibi- yarım durmaktadır. Bunlarla ilgili ne gibi projeleriniz vardır?

Ayrıca, bu açıklamadan 2009 yılı sonuna kadar geçen süre içerisinde GAP için ne kadar harcama yapılmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ertugay…

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sormayacağım.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, nüfusu 2 binin altındaki belediyeler İller Bankasından aldıkları ödenekle işçi ve memur maaşlarını bile ödeyememektedirler. Onlar da bu ülkenin belediyeleri ve çoğunluğu da AKP’li belediyedir. Bunların gelirlerini artırıcı bir tedbir düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Son sorudan başlayacağım.

Değerli arkadaşlar, belediyelerimizin önemli bir kısmının bu anlamda sıkıntıda olduğunun farkındayız, ben daha önce de söyledim. Tabii ki, biz geçen sene belediyelerimizin merkezî bütçeden daha fazla kaynak almalarını sağlayacak bir düzenleme yaptık. Fakat, bu düzenleme, arzuladığımız boyutta bir katkı sağlayamadı çünkü 2009 yılı içerisinde merkezî hükûmetin bütçe gelirlerinde ciddi bir düşüş yaşandı ekonomik daralmadan dolayı ve dolayısıyla, öngördüğümüz o yüzde 30’a yakın, belediyelere ek imkân tabii ki gerçekleşmedi.

2010 yılına baktığımız zaman bizim öngörümüz şu: Bu sene, aşağı yukarı, yanlış hatırlamıyorsam, 16,7 milyar lira civarında olan merkezî bütçeden yapılan aktarımların gelecek sene 19 milyar lirayı aşması bekleniyor. Bu da önemli bir artıştır. Bu artış bir miktar da olsa tabii ki bir ferahlama sağlayacaktır. Ama, aslolan, tabii ki, biz, hem nüfusu 2 binin altında olan belediyelerimizde hem de genel için -aslında oturup- yerelde de imkânları artıracak veya var olan imkânları daha etkin bir şekilde elde etmelerini, gelirleri elde etmelerini sağlayacak düzenlemeleri hep birlikte yapalım. Yani, bu sorunların, bu sıkıntıların farkındayız. O anlamda bir düzenleme yapılması da düşünülüyor. İnşallah, 2010 yılı içerisinde Meclisimizin gündemine bu konu gelir.

Gaziantep’le ilgili soruya gelince, Değerli Milletvekili Arkadaşıma tabii ki… Gaziantep hakikaten en fazla göç alan illerimizden bir tanesi. Nüfusu 2000 yılından 2007 yılına yaklaşık yüzde 38 arttı, çok ciddi bir artıştır. Oradaki sorunların farkındayım. Biz, tabii ki… Gaziantep, GAP, yani Güneydoğu Anadolu Projesi’nin merkezinde bir ilimiz ve geçen sene GAP çerçevesinde bizim yaptığımız harcama yani GAP yatırımları için yapılan harcama yaklaşık 3,3 milyar liraydı. Bütün bu krize rağmen ve bütçe açığını aşağı çekme çabalarımıza rağmen, bakın, 2010 yılında geçen seneye oranla çok ciddi bir kaynak artışı öngörüyoruz yani 2009 yılında, kriz yılında olan 3,3 milyar lira; biz 2010 yılında GAP’a 4 milyar lira yatırım için para aktaracağız ve dolayısıyla o bahsettiğiniz, en azından, projelerin tamamlamasına yönelik bir çaba içerisinde olacağız. 2008-2012 döneminde de toplamda yaklaşık 16 milyar liralık, GAP kapsamında bir yatırım yapılacaktır. Bence bu bölge açısından da, Türkiye açısından da gerek ürün artışı, verimlilik artışı ve ama bir bütün olarak sosyal ve ekonomik kalkınma açısından son derece önemsiyorum ben bu konuyu.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetimizin tabii ki hiçbir şekilde ne memurumuzu ne işçimizi ne de başka bir kesimi demokratik haklarını kullanırken sindirme gibi bir çabası söz konusu olamaz. Herkes demokratik haklarını o kanun çerçevesinde kullansın, ona da tabii ki saygılıyız. Ama demek ki bahsettiğiniz durumlarda belki bu kullanılmadığı için, bahsettiğiniz şekilde memurlar hakkında soruşturma açılmış olabilir. Her şey yasalarda son derece açıktır.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – İzinli, izinli…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, izinliyse dikkate alınır. Ben genel şeylerden bahsediyorum.

KADİR URAL (Mersin) – Raporlu, Sayın Bakan, raporlu…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ben diyorum ki, hiçbir kesimin Türkiye’de demokratik haklarını kullanmayı engellemek diye bir şey söz konusu olamaz değerli arkadaşlar.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Memurların çalışma azmi kırılıyor Sayın Bakan.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Siz olması gerekeni söylüyorsunuz ama olan başka.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, yine vergi tahsilatıyla ilgili bir soru vardı. Değerli arkadaşlar, tabii burada ocak-kasım ayı içerisinde yine bazı, özellikle motorlu taşıtlar vergisi olsun, ÖTV olsun, alınan vergilerdeki artışlar, düşüşler soruldu. Burada her şeyden önce 2009 yılında tahsilat oranı yüzde 85 düzeyinde. Aslında tabii ki her zaman tahsilat oranları iyileştirilebilir ama yüzde 85 de, bu aşamada, en azından bugün itibarıyla çok kötü bir rakam sayılmaz.

Vergi gelirlerinde genel olarak yüzde 1,2’lik bir düşüş yaşanmış ocak-kasım döneminde. Dahilde alınan mal ve hizmet vergileri yüzde 4,7 oranında artmış, dahilde alınan KDV yüzde 11,4 artmış, ÖTV’de ise yüzde 2,6 olarak artış söz konusu.

Yine, motorlu taşıtlar vergisine ilişkin bir soru vardı. Motorlu taşıtlar vergisinde tahakkuk yaklaşık 5 milyar lira, tahsilat da yaklaşık 4,7 milyar lira. Yani dolayısıyla -2009 yılından bahsediyorum- yüzde 93’lük bir tahsilat oranı söz konusu. Bu, 2008 yılında yüzde 90’dı.

BAŞKAN – Süre tamamlandı Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Genç.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.58

 

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve madde kabul edilmiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

30’uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 30 – (1) Bu Kanunun;

a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,

b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,

c) Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,

ç) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye Bakanı,

d) Özel bütçeli idarelere ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu bakanlar ve Maliye Bakanı,

e) Düzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum başkanları,

f) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,

yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın son maddesini görüşüyoruz. Maddeye ilişkin görüşlerimi ifade etmeden önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yılın sona ermesiyle birlikte uygulanmakta olan 5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun uygulaması da sona erecektir. Hatırlanacaktır, 5084 sayılı Teşvik Kanunu Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde çıkarıldı, daha sonra çeşitli revizeler yapıldı ve hâlen 49 ilde bu yasa uygulanmaktadır, enerji desteği ve diğer bazı destekler açısından 51 ilde uygulanmaktadır.

Bu Yasa ekonomik krizin söz konusu olmadığı bir konjonktüre göre tasarlanmıştır ve öyle bir süreçte uygulanmıştır. Nitekim bu Yasa’nın uygulaması 2008 yılı sonunda bitmekteyken ekonomik kriz nedeniyle Hükûmet, bunun uygulama süresini 2009 yılı sonuna kadar uzatmıştır. 2008 yılında çok yüksek oranlı büyüme hedeflenirken 2008 yılının büyüme oranının yüzde 0,8’le sonuçlandığını unutmayalım. Yine 2009 yılı için yüzde 4 oranında büyüme hedeflenirken yıl sonunda bunun yüzde 6 küçülmeyle sonuçlanacağı tahmininin yapıldığını unutmayalım. Mademki 2008 yılı sonunda ekonomik krize giriyoruz düşüncesiyle bu Yasa’nın uygulaması bir yıl daha uzatılmıştır, o hâlde aynı gerekçe daha ciddi, daha ağır bir şekilde devam etmektedir. Bu nedenle, bu Yasa’nın, Teşvik Yasası’nın uygulama süresinin 2010 yılını sonuna kadar uzatılmasını öneriyoruz. Bu öneriyi burada yapıyorum. Kanun teklifi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Yıl sonu gelmiştir ama zaman geç değildir. Bütçeden sonra yapabiliriz, yeni yılın ilk haftasında bunu yapabiliriz ama bütün Anadolu sanayicisinin, Anadolu esnafının, Anadolu’daki KOBİ’lerin beklentisi budur. Bakın, kriz nedeniyle Kredi Garanti Fonu uygulamasına gidildi. Kredi Garanti Fonu’nun kaynaklarının 1 milyar TL tutarında artırılmasına yönelik yasayı 2009 yılının Haziran ayında burada kabul ettik ama hâlen o fon, bu kaynak işlerlik kazanamamıştır. Anadolu’daki KOBİ’ler, Anadolu’daki esnafımız, Anadolu’daki küçük sanayicimiz bunu bekliyor. Ne Kredi Garanti Fonu’nu onun imdadına yetiştirebildik ne de beklediği Teşvik Yasası’nın müjdesini kendisine verebildik. Bu Yasa’nın süresinin uzatılmasının şart olduğunu düşünüyoruz.

İşsizlik rakamlarını çokça konuştuk, bunları tekrar etmek istemiyorum ama bir ekonomik politikanın başarısını iki şeyle ölçtüğümüzü ifade etmek istiyorum. Bunlardan birincisi büyüme oranıdır, ikincisi de o büyüme politikasının, o ekonomik politikanın istihdamda yarattığı artıştır. Bu ikisinde başarı varsa ekonomik politikalar başarılıdır, halkın refahı artıyor demektir. Bu ikisinde eğer bir problem varsa, buralarda ekonomi tıkanıyorsa, birkaç adım gidip sonra tökezliyorsa, daha ilerlemeye, daha ileri gitmeye nefesi yetmiyorsa burada problem var demektir değerli arkadaşlar.

Şimdi, uygulanan ekonomik politikanın istihdamda yarattığı artışa baktığımızda bunun önceki dönemlere kıyasla oldukça aşağılarda seyrettiğini görüyoruz. Bir rakam vereceğim sizlere. 1989-2002 dönemini aldım, ortalama büyüme oranı 4, yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 4’tür. 2003-2009 dönemini alıyorum, yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 4,6’dır. 2010’u katmıyorum, henüz o yılı yaşamış değiliz, yaşayacağız daha, onu katsaydım büyüme oranı daha aşağı inecekti. Şimdi, 2003-2009 büyüme oranı yüzde 4,6 ama buna karşılık 2003-2009 yılında istihdam artışı 1 puan. Yani 2009 yılı büyümesinin istihdama yarattığı katkı yüzde 21,7 oranında. 1989-2002 dönemindeki ortalama yıllık yüzde 4’lük büyümenin istihdamda yarattığı artış yüzde 37,5’tir. Yani o dönemin daha düşük büyüme oranı, yüzde 4’lük büyüme oranı Adalet ve Kalkınma Partisinin yüzde 4,6’lık büyüme oranından çok daha yüksek oranda bir istihdam artışı yaratmış durumdadır, neredeyse 2 katına yakın. Bu, uygulanan ekonomi politikasının bir yerlerde yanlış olduğunu gösterir.

Şimdi zaman müsait değil, bunu bastırdığımız kitapta, sizlere dağıttığımız kitapta ayrıntısıyla incelenmeye, sizlerin bilgisine sunmaya çalıştık. Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda da bu görüşlerimiz ayrıntısıyla yer almaktadır.

Bakın, 2002 yılında, Adalet ve Kalkınma Partisinin hükûmeti devraldığı dönemdeki işsizlik oranı yüzde 10,3 iken, tam on yıl sonrası için, 2012 için Hükûmetin Türkiye’ye vaat ettiği işsizlik oranı yüzde 13,3’tür. On yıl sonra on yıl öncekinden Türkiye daha yüksek bir işsizliğe sahip olacaktır.

İşsizlik rakamları bir istatistik değildir değerli milletvekilleri. Burada çok güzel sözler söylendi. Stalin’in “Bir işçinin ölümü trajik, 1 milyon işçinin ölümü istatistiktir.” lafını Sayın Başbakanımız kullandı. Evet, bir işçinin işsiz kalması dramatik ama milyonlarca işçinin, 2009 Ağustosunda 3,4 milyon işçinin işsiz kalmış olması bir istatistik değildir, bir sosyal problemdir, bir derin ekonomik problemdir. Bunun üzerinde ciddi olarak düşünmek gerekir.

İşsiz kalıp da iş aramaktan umudunu kesen vatandaşlarımızın sayısı 2002 yılında 73 bin iken 2009 yılında bu rakam 679 bine çıkmıştır. 679 bin vatandaşımız iş arama umudu olmadığı için İş Kurumuna gidip “iş arıyorum” tercihinde bulunmamıştır, bildiriminde bulunmamıştır.

Teşvik Yasası’nın uzatılmasını bütçe imkânlarıyla değerlendirmek isteyecektir Hükûmetimiz belki. Şüphesiz, bütçe imkânları önemlidir ama kriz sürecinde olduğumuzu, ekonomik kriz nedeniyle bütçe açığının 2009 yılında bir miktar artmasına razı olduğumuzu, razı olduğunu Hükûmet beyan etmiştir. Esasen Türkiye’nin almış olduğu önlemlerin tutarı, diğer ülkelerle kıyasladığımızda çok yüksek değildir.

Size oran vermek istiyorum: Bütün ülkelerin ekonomik kriz nedeniyle almış olduğu bütün önlemlerin -yani vergi indirimleri olabilir bu, kamu harcamaları olabilir- oranına baktığımızda Türkiye bu 18 ülke içerisinde -ki bu 18 ülke içerisinde Kore’den Brezilya’ya, İngiltere’den Meksika’ya, Fransa’dan Almanya’ya kadar OECD ülkeleri veya Türkiye’nin rekabet ettiği ülkeler var- Türkiye bu önlemlerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı olarak 0,3 puanla, yani binde 3 oranıyla 18’inci sıradadır, sonuncu sıradadır. Yani, Türkiye bir miktar daha kriz nedeniyle önlem alabilir. Bu önlemleri bütçe açığına oranlayabiliriz. Hükûmet öyle diyebilir. Bütçe açığına bakmamız gerekir. Bütçe açığına oranladığımızda da Türkiye 15’inci sıradadır. Kaldı ki, alınan vergi önlemleri de, bir ekonomik program içerisinde alınamadığı için saman alevi gibi kaybolup gitmiştir, etkisini yitirmiştir. Otomobil satışları bunun en açık göstergesidir. Otomotiv sektöründeki satışlara bakın, indirimlerin sona erdiği tarihten sonra satışlar dibe vurmuştur. Vergi indirimleri sadece stokların erimesine yol açmış, yeni üretimi teşvik edecek bir özellik taşımamıştır. Bu nedenle, Türkiye açıklamış olduğu Orta Vadeli Program’a gerçek bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen, tamamlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …ekonomik program hüviyeti vermelidir ve o ekonomik program hüviyeti verilebilmesi için atılması gereken adımları atmalıdır. O programın ayakları yoktur, o programın gövdesi var ama ayakları olmadığı için yürüme şansı yoktur. Bu ayaklar o programa takılmalıdır.

Yine, mevcut Teşvik Yasası’nın uzatılmasıyla ilgili son cümle olarak şunu söylemek istiyorum: Şu an ekonomideki en öncelikli sorun, işletmelerin ayakta kalması sorunudur, onun için uzatılmalıdır. Bugün, çarşılara gidin, pazarlara gidin, esnaf iş yapmamaktadır. Anadolu’ya gidin, Anadolu’da hepimizin ilinde bunları yaşıyoruz. Bugün, Ankara’da Çıkrıkçılar Yokuşu’na gidelim, Ulus’taki çarşılara gidelim, kapanan dükkânları, iş yapmayan dükkânları görelim, ondan sonra bu Teşvik Yasası’nın neden uzatılması gerektiğini sanıyorum anlamış oluruz.

Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen Mevlüt Akgün, Karaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bütçe kanununun 30’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. 2010 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütçe görüşmeleri sırasında bir milletvekili arkadaşım, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi yani TOKİ’nin özellikle güneydoğu illerimizdeki karakolları yapma sözünü verdiğini ancak bunun gerçekleşmediğini ifade etmiştir. Bu konuyu aydınlatmak amacıyla bazı hususlara değinmek istiyorum.

Ülkemizdeki konut ihtiyacını gidermek için konut üretimi yapmak ve planlı kentleşmeyi gerçekleştirmek amacıyla kurulan TOKİ, AK PARTİ İktidarı döneminde takdire şayan hizmetler yapmıştır. Ülkemizin en ücra köşelerine kadar uzanan TOKİ hizmetleri, halkımızın büyük beğenisini kazanmıştır. Bugün, TOKİ, 1.532 şantiyede 403 bin civarında konut yapımı başlatmıştır. Bu konutların 307 bini yoksul ve alt gelir grubuna yönelik konutlar olup 53 bini ise kaynak geliştirme kapsamında yapılan konutlardır. Konutların 250 binden fazlası tamamlanmış ve hak sahiplerine teslim edilmiştir. Bütün ihaleler şeffaf bir ortamda herkese ve denetime açık bir şekilde gerçekleştirilmektedir. TOKİ, bununla yetinmeyerek, sosyal sorumluluk çerçevesinde sadece konut üretmekle kalmayıp okul, spor salonu, kütüphane, hastane, sağlık ocağı, ticaret merkezi, cami, öğrenci yurdu, sevgi evi, engelsiz yaşam merkezi ve ayrıca altyapı hizmetlerinden köprülü kavşak, dere ıslahı, ağaçlandırma ve diğer altyapı uygulamalarını gerçekleştirmektedir. Bütün bu çalışmalar, cumhuriyet tarihinde emsali görülmemiş hızda ve kapsamda gerçekleştirilmektedir.

Terörle mücadele ve ülkemizin güvenliği açısından çok önemli olan karakol yapımlarına gelince. Millî Savunma Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 2008 yılında yapılan bir protokol ile toplam 168 adet karakol yapımı planlanmıştır. Bu anlaşmaya uygun olarak, TOKİ, süratle çalışmalarına başlamış, çoğu hudut karakolu olmak üzere toplam 16 ilde 84 karakolun yapımına başlamıştır. Ayrıca, bunlardan 7 tane karakol binası bitirilmiştir. Bunun yanında, 91 karakolun ise ihale hazırlıkları devam etmektedir.

Bu başarılı çalışmaları nedeniyle başta Hükûmetimize, TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’a ve tüm çalışanlarına teşekkür eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın yürütmeyle ilgili 30’uncu maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının hükümlerini yürütecek ilgili kurumlar ve kurumların başkanları maddede açıkça sayılmıştır. Bu konuda söylenecek fazla söz bulunmamaktadır.

2010 yılı bütçesi, AK PARTİ hükûmetlerinin sekizinci bütçesi. Bundan önceki yedi bütçenin görüşme tutanaklarına baktığımızda şunu görmekteyiz: Her bütçe görüşmelerinde, muhalefete mensup arkadaşlarımız AK PARTİ İktidarını en ağır ifadelerle eleştirmişler, ülkemizin iyi yönetilmediğini söylemişlerdir. Özellikle, seçim yılları olan 2004, 2007, 2009 yılları bütçeleri görüşülürken muhalefete mensup milletvekillerimiz bugün ne söylemişlerse o gün de aynı şeyleri söylemişler, ağır eleştirilerde bulunmuşlardır. 2004, 2007, 2009’da yapılan seçimlerde, milletimiz muhalefetin bu söylediklerinin doğru olmadığını sandıkta verdiği mesajla ortaya koymuştur ve kıyasıya eleştirdiğiniz AK PARTİ’yi seçimlerin galibi yaparak icraatların devam etmesini istemiştir. Bu durumda, muhalefete mensup milletvekillerimizin düşünmesinde fayda vardır. Neden sekiz bütçedir bu kürsüden feryat figan ettiğiniz hâlde, acımasızca eleştirdiğiniz hâlde, bu millet dört seçimdir AK PARTİ’yi birinci yapmaktadır? Bunu bir düşünmekte fayda vardır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ömür boyu yapacak değil ya! Yeter hemşehrim!

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Söylediğimiz doğrular zorunuza mı gidiyor?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sizler ülkemizin tabii ki yangın yerine döndüğünü söylediğinizde, bu millet, bu ülkenin AK PARTİ’yle siyasi istikrara ve güven ortamına kavuştuğunu çok iyi bilmektedir.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Güllük gülistanlık mı yani?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – AK PARTİ icraatlarını görmek istemeseniz de bu icraatları gizlemek mümkün değildir. Milletimiz sosyal devletin sıcaklığını, şefkatini AK PARTİ’yle hissediyor. Köydeki yaşlı amcamız, teyzemiz ayağına gelen doktorla…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Bize bile gelmiyor ya!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – … evde bakıma muhtaç özürlümüz asgari ücret tutarındaki maaşıyla, öğrencimiz önüne konulan ücretsiz kitabıyla, verilen eğitim yardımlarıyla, bilgisayar sınıflarıyla, çiftçimiz verilen tarım destekleriyle, esnafımız ve sanayicimiz verilen teşviklerle bunu yaşıyor.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Hangi ülkeden bahsediyorsun?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. 11 bin kilometre duble yolu, her 5 kilometrede kurulan şantiyeleri, dağların nasıl yere indirildiğini, hızlı trenlerini, hava meydanlarını, tünelleri saklamak mümkün değildir. 4.500 tane yeni okulu, 400 tane hastaneyi, 400 bin tane toplu konutu, bodrumlardan saraylara taşınan adliyelerimizi toprağın altına gizlemek mümkün değildir.

KÖYDES, BELDES projeleri ile gerçekleştirilen icraatları gizlemek mümkün değildir.

Teşvik sistemini getirerek organize sanayi bölgelerini dolduran, 36 milyar dolar ihracatı 132 milyar dolara çıkaran AK PARTİ’yi üretime destek olmamakla suçlamak mümkün değildir.

AK PARTİ İktidarında üniversite kurulan şehirlerimizde daha şimdiden meydana gelen canlılığı, yeni kampüs inşaatlarını, yurt inşaatlarını saklamak mümkün değildir.

Türkiye’yi ardı ardına yirmi yedi çeyrektir büyüten AK PARTİ İktidarına ekonomi konusunda eleştiri yaparken biraz daha ölçülü olmakta fayda vardır. 2002 ile bugünü kıyasladığımızda bize kızıyorsunuz ancak bütçe konuşmalarında gördük ki AK PARTİ’yi AK PARTİ’yle kıyaslıyorsunuz.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Doğruyu söylemediğiniz için kızıyoruz, yoksa doğruları söyleyince kızmıyoruz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Küresel krizin etkisinin görüldüğü 2009’u AK PARTİ’nin diğer yıllarıyla kıyaslıyorsunuz. Şundan hiç şüpheniz olmasın, küresel krizden bu ülkeyi koruyan ve koruyacak olan tek parti vardır, o da AK PARTİ’dir. Bu millet, dünyada kriz yokken ülkede kriz çıkaranları da asla unutmadı. Bu kürsüden öyle çelişkili ifadeler kullanıldı ki hem “AK PARTİ başarısızdır.” dendi hem de “Geçmişte alınan tedbirler uygulandığı için başarılı oldunuz.” dendi. Bu çelişkinin milletimizin dikkatinden tabii ki kaçmayacağını düşünüyoruz.

Bu kürsüden hem “Demokrasiyi, yargı bağımsızlığını, hukuk devletini savunuyoruz.” diyenler oldu hem de her fırsatta yargıya müdahale etmekten çekinmeyenler, devam eden davalar hakkında söylenmedik söz bırakmayanlar oldu. Eğer muhalefet tarzı bu şekilde devam ederse bu millet AK PARTİ hükûmetlerine 8’inci değil 18’inci bütçeyi de 28’inci bütçeyi de yapma fırsatı verecektir, bundan hiç şüpheniz olmasın.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 88!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın milletimize, ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Köse, buyurun.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türkiye genelinde ilköğretim çağında kaç özürlü çocuk bulunmaktadır? Bunların kaçı özel eğitim öğretim görebilmektedir?

GAP bölgesi illerinin genelinde ilköğretim çağında kaç özürlü çocuk bulunmaktadır? Bunların kaçı özel eğitim ve öğretim görebilmektedir?

Adıyaman’da ilköğretim çağında kaç özürlü çocuk bulunmaktadır? Adıyaman ilimizde özürlü çocuklarımızın özel eğitim ve öğretim görmesi amacıyla kaç ilköğretim okulu mevcuttur? Burada kaç öğrenci eğitim görmektedir?

Sayın Bakan, dün sorduğum bir soruya verdiğiniz yanıtta, 20 bin öğretmen atayacağınızı söylediniz. Bunlardan kaçı kadrolu, kaçı da sözleşmeli atanacaktır? Kadrolu alınanların kaçı mevcut sözleşmeli öğretmenler arasından atanacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAĞ-KUR’a borçlu olan vatandaşların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bunlar içerisinde kalp ve böbrek hastalıkları gibi kronik hastalığı olan insanlar da var. Çalışamadıkları için BAĞ-KUR primlerini ödeyemiyorlar ve sağlık karneleri iptal ediliyor. Bunların borçlarıyla ilgili yeni bir yapılandırma düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Türkiye’de kaçak elektrikten kesilen ceza ne kadardır? Bölgelere göre dağılımı bunun nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, konuşmam esnasında sordum ancak salonda olmadığınız için tekrar ediyorum: 28’inci maddeye altıncı fıkrayı ekleyerek Anadolu Üniversitesinin 500 milyon lirasına el koyarken komisyon görüşmelerinde “Anadolu Üniversitesinin olumlu görüşünü aldık.” diyorsunuz. Maalesef, bu konuda sizi yanıltmışlar, Anadolu Üniversitesine sadece “Hükûmet böyle bir tasarrufta bulunacak.” diye bilgi verilmiş. Bu konuda, komisyonda söyleme-mişsiniz ama, Eskişehir milletvekillerinin de olumlu görüşünü aldınız mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başbakanın emrinde kaç tane koruma polisi vardır? Kaç tane araç vardır? Bunların kaçı zırhlıdır? Yurt dışına gittiğinde kaç tane koruma polisini götürmektedir ve bunlara şimdiye kadar, 2008-2009’da kaç lira harcırah ödenmiştir?

Yine, Başbakanın emrinde kaç tane müşavir vardır? Bunların aldıkları maaşlar ne kadardır? Bunların doğum yerleri nerelerdir?

Yine, Merkezî Uzlaşma Komisyonunda, 2007, 2008 ve 2009 yılında ne kadar vergi cezası, ne kadar vergi aslı uzlaşmada silinmiştir? Özellikle bunları ayrı ayrı soruyorum.

Ve ikmalen ve resen sağlanan vergilerin yüzde kaçı uzlaşma yoluyla silinmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ertuğrul…

OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Sayın Bakan, Türk milleti bütçe görüşmelerini merakla takip ediyor. Bu iş adamları ve sanayiciler bir müjde bekliyor 5084 sayılı Yasa’daki teşviklerin uzaması konusunda. Tabii, Aksaray’ın tarımla uğraşan ve köylü kesimi, bilhassa tarım kesimi, doğrudan desteklemelerin ödenmesini umutla bekliyor.

Merkeze bağlı içme suyu grup köyleri 40 milyar olan borçlarını ödeyemediklerinden -200 milyarı geçmiş- şu anda su ve elektrikleri kesik. Yani böyle bir zamanda köylümüze ve vatandaşımıza bu reva mıdır? Tarımsal sulamada kış günü kullanmadıkları elektriğin aylık fatura bedelini 70 milyon olarak ödüyorlar. Vatandaş “Kapatacağım.” dediğinde -veya vatandaşa “Kapat.” diyorlar- kapatacak olduğunda, aç-kapa masrafı olarak 90 milyon para istiyorlar.

Bir sorum da 3 Ekim 2008 Aktütün olayından sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakan, Maliye Bakanı olarak hiç hesapladınız mı veya elinizde resmî bir veri var mı, Türkiye Cumhuriyeti devleti kaç kalem mal ithal etmiştir? Kaçak ithalatımız var mıdır? Kaçak ithalat varsa kaçak ithalat, reel ithalatın kaçta kaçını oluşturmaktadır? Bu ekonomik işgale karşı bir tedbir, önlem var mıdır, yoksa ülkemiz tüketim ülkesi mi olmuştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Küçük…

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Bakanım, bu soruyu daha önce arkadaşlarımdan soranlar oldu ama maalesef cevap vermediniz. Ben üzerine basa basa tekrar sormak istiyorum: 5811 sayılı Varlık Barışı Yasası’nda uygulamada garip ve ucube bir durum vardır. Bu Yasa’nın uygulamasıyla ilgili olarak, defterleri 1 Ocakla 31 Mart arası incelemeye alınanlar bu Yasa’dan yararlanabilmektedir, 31 Mart-19 Haziran arası defterleri incelemeye alınanlar yararlanamamaktadır Varlık Barışı’ndan, 19 Hazirandan 31/12’ye kadar defterleri incelemeye alınanlar da yararlanabilmektedir. Uygulamadaki bu garip durumu neye bağlıyorsunuz? Neden kaynaklanıyor? Bu incelemeye alınanlardan bunun uygulanamadığı bölümdeki insanlara haksızlık yaptığınızı düşünüyor musunuz? Bu konuyu düzeltmek için bir çabanız ve gayretiniz var mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Köse’nin sorusundan başlamak istiyorum. Yaklaşık 200 bin özürlü çocuğumuza destek niteliğinde özel eğitim verilmektedir Türkiye çapında. 2009 yılında yaklaşık 875 milyon liralık bir harcama yapılmıştır bu hususta. 29 bin öğrencimiz Millî Eğitim Bakanlığının okullarında örgün eğitim alıyor, 3 bini de özel eğitim kurumlarında eğitim alıyor. Tabii ki GAP bölgesine ve Adıyaman’a ilişkin şu anda elimde veriler yok. Arkadaşlar çalışırlar, daha sonra gerekirse o veriler size iletilir.

Millî Eğitim Bakanlığımıza öğretmen kadrosu tahsisini de tabii ki oradaki talebe göre yapacağız, oradaki ihtiyaca göre yapacağız. Yani, ne kadarı sözleşmeli, ne kadarı kadrolu, Bakanlığımızla gerekli istişareleri yapıp ona göre bir düzenleme yaparız, ona göre o kadroları tahsis ederiz.

BAĞ-KUR ile ilgili bir soru vardı, özellikle kronik hastalıktan dolayı borcunu ödeyemeyenler hususu. Yani, bu kesim ne kadarlık bir büyüklük oluşturuyor, doğrusu bilgim yok. İlgili Bakanımız muhtemelen burada değil. Biz kendilerine iletiriz, onlar bir çalışma yaparlar. Eğer hakikaten bahsettiğiniz ölçüde çok önemli bir sorunsa tabii ki incelenir, değerlendirmesi yapılır.

Kaçak elektrik için kesilen cezalar vesaire gibi hususlar istatistiki verileri gerektiriyor, şu anda elimde yok. Olmazsa, arkadaşlar not alsınlar, size iletsinler.

Sayın Genç’in bir sorusu var, o da yine bir çalışmayı gerektiriyor, Başbakanlıkla ilgili olarak epey bir husus soruldu. Onların verileri toplanılır size iletilir.

Yine, 5084 ile ilgili bir soru vardı. Değerli arkadaşlar, bazen benim söylediklerimi arkadaşlar herhâlde doğru anlayamadıkları için farklı şekilde ifade ediyorlar. Ben bu hususta ilk soruya cevap verdiğim zaman dedim ki: Yani, Hükûmetimiz bir irade gösterirse tabii ki bu uzatılır. Bu bir Hükûmet kararıdır ama Maliye Bakanı olarak eğer bana bütçede bu konuda, 2010 yılına ek bir ödenek konuldu mu konulmadı mı diye sorarsanız, ben konulmadığını söyledim. Bu şu anlama gelmiyor: Uzatılmayacağı anlamına gelmiyor, uzatılacağı anlamına da gelmiyor. Sadece şudur: Bu bir husustur, önemli bir karardır. Bunun uzatılıp uzatılmayacağı konusu Hükûmetimiz tarafından değerlendirilir, bu karar verilir, bu karar uygulamaya konulur. O çerçevede şu anda kaynak yoksa o kaynaklar oluşturulur.

Ben sabahleyin de söyledim, şu çok önemli bir husustur: Önümüzdeki dönemde bütçede gider artışını sağlayacak herhangi bir husus gündeme gelirse onu telafi edecek gelir tedbirini de ortaya koyarız. Çünkü bundan sonra yani eğer mutlaka şu veya bu şekilde giderleri artıracaksak gelirlerimizi de o çerçevede artırıp bu dengeyi korumamız gerekiyor. 5084’ün Türkiye’ye çok büyük faydası olmuştur, özellikle bazı illerimizde. Ben hatırlıyorum, bir ara Düzce’ye gittiğimde yer kalmamıştı. Benzer birçok diğer ilde de çok faydası oldu. Yeni teşvik sistemi de bence çok iyi çünkü yeni teşvik…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Denizli’de tam tersi oldu Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Doğrudur Denizli’ye… Gaziantep’e de aynı şekilde ama değerli arkadaşlar, bakın söz verdiğimiz gibi yeni bir teşvik sistemini ortaya koyduk. Bu yeni teşvik sistemi, Türkiye'nin rekabet gücünü dikkate alan, Türkiye'nin kaynaklarını çok daha iyi kullanıma açan bir teşvik sistemidir. Bölgesel kalkınmışlık farklarını gidermeye yönelik bir teşvik sistemidir.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – 5811’i cevaplayın Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Cari açığı azaltmaya yönelik, özellikle dış ticaret açığının yüksek olduğu kalemlerde, alanlarda büyük yatırımlara özel teşvik veren bir yeni teşvik sistemidir. Dolayısıyla bölgesel, sektörel ve büyük yatırımları önceliklendiren bir teşvik sistemidir. Onu da göz ardı etmemek lazım. Hakikaten çok güzel bir çalışmadır, Türkiye'nin yararına olan bir çalışmadır.

Yine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süre bitti Sayın Bakan.

Peki, teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama yarınki birleşimde son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

Şimdi, 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:

Okutuyorum:

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI

Gider bütçesi

MADDE 1- (1) 5724 sayılı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 218.284.732.372 Yeni Türk Lirası, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 13.941.949.650 Yeni Türk Lirası ve (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara ise 1.729.688.441 Yeni Türk Lirası ödenek verilmiştir. 2008 yılı merkezi yönetim konsolide ödenek toplamı 222.553.216.800 Yeni Türk Lirasıdır.

(2) Kanunların verdiği yetkiye dayanarak yıl içerisinde eklenen ve düşülen ödenekler sonrası merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2008 yılı bütçe giderleri toplamı 222.055.561.266,14 Yeni Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2008 yılı bütçe giderleri toplamı 14.526.959.077,42 Yeni Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 2008 yılı bütçe giderleri toplamı 1.692.598.319,52 Yeni Türk Lirası,

olarak gerçekleşmiştir.

(3) 2008 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gideri toplamı 227.030.562.569,40 Yeni Türk Lirasıdır.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi daha evvel kabul edilen cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2- (1) 5724 sayılı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin gelirleri 200.393.419.000 Yeni Türk Lirası, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 3.417.133.196 Yeni Türk Lirası öz gelir, 10.420.672.254 Yeni Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 13.837.805.450 Yeni Türk Lirası, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.728.388.441 Yeni Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir. 2008 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gelir tahmini toplamı 204.556.459.000 Yeni Türk Lirasıdır.

(2) Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (1) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2008 yılı net bütçe gelirleri toplamı 204.183.680.877,54 Yeni Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2008 yılı net bütçe gelirleri toplamı 14.968.158.778,84 Yeni Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 2008 yılı net bütçe gelirleri toplamı 1.746.620.225 Yeni Türk Lirası,

olarak gerçekleşmiştir.

(3) 2008 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe geliri toplamı 209.598.471.934,53 Yeni Türk Lirasıdır.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kesin hesap kanunu, yürütme organına verilen harcama yetkisinin kanunlara uygun olarak etkin, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının Meclis tarafından denetlenmesidir. Kesin hesap kanunu hukuki dayanağını Anayasa’dan almaktadır. Anayasa’mızın kesin hesap kanununu düzenleyen 164’üncü maddesi kesin hesap konusundaki yetkiyi Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiştir.

Kamu mali yönetiminde hesap verilebilirlik ve saydamlık ilkelerinin önemi her geçen gün artmaktadır. Vatandaşların kendilerinden toplanan vergilerin nerelere, ne kadar harcandığından haberdar olma istekleri ve daha kaliteli kamu hizmeti beklentisi kesin hesabın önemini daha da artırmaktadır.

5018 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda Sayıştay tarafından hazırlanması gereken dış denetim genel değerlendirme raporu, mali istatistikleri genel değerlendirme raporu ve diğer ilgili raporlar maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmamaktadır. Bu nedenle de parlamenter denetim etkin olarak yürütülememektedir.

Hükûmet, 5018 sayılı Kanun uyarınca Sayıştay Kanunu’nda yapılması gereken düzenlemeleri yapmamış, hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkelerine uygunluk bakımından kesin hesap kanunu maalesef sakatlanmıştır.

Sayıştay Kanunu’nun 2003 yılından beri sürüncemede bırakılmış olması, Sayıştay ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkinliğine ve sistemin bütününe zarar vermekte, çeşitli olumsuzluklara yol açmaktadır.

Sayıştayın hazırlamış olduğu 2008 yılı merkezî yönetim bütçesi genel uygunluk bildirimine göre, kamu idareleri 5 milyar 62 milyon Türk lirası ödenek üstü harcama yapmıştır. Bu harcamaların 292 milyon 864 bin Türk lirasının yasaların izin vermediği şekilde yapıldığını Meclisin dikkatine sunmuştur.

AKP Hükûmetinin bütçe politikaları ve uygulamaları incelendiğinde hedeflerin hiçbir zaman isabetli bir şekilde tutmadığı ve bütçe rakamlarının sürekli revize edildiği görülmektedir.

Hükûmet, 25 Ekim 2007’de, 2008 bütçesini komisyona sunarken, satın alma gücü paritesine göre kişi başı millî geliri 10.600 dolar olarak açıklamıştır, 4 Aralıkta Genel Kurulda ise bu rakamı 9.681 dolar olarak değiştirmiştir.

Komisyonda 204 milyar Türk lirası olarak açıklanan net bütçe gelirleri 217 milyar Türk lirası olarak revize edilmiştir.

171 milyar Türk lirası olarak açıklanan vergi gelirleri de 174 milyar Türk lirası olarak değiştirilirken, bütçe giderleri de 222 milyardan 233 milyar Türk lirasına çıkartılmıştır.

Faiz dışı fazla 38 milyardan 40 milyara çıkarılırken, bütçe açığı 18 milyardan 15,9 milyara düşürülmüştür.

2008 yılı bütçe gerçekleşme rakamlarına baktığımızda ise, bu rakamların hiçbirinin tutmadığı görülmüştür.

Değerli milletvekilleri, biz, 2008 bütçe sonuçlarını neye göre değerlendireceğiz? Hükûmetin Komisyondaki bütçe sunuşuna göre mi, Genel Kurul sunuşuna göre mi, 2008 Bütçe Kanunu’na göre mi, 2008 yılı içinde revize edilen rakamlara göre mi? Gerçekleşme rakamlarını neyle kıyaslayacağız? Dalgalı kur rejimi gibi, Hükûmet, bir de dalgalı hedef yöntemi mi icat etti?

2008 döneminde verginin tabana yayılması konusunda da maalesef mesafe alınamamıştır. Dolaylı vergiler artırılmış, kayıt dışı ekonomi büyümüştür. Doğrudan vergiler yüzde 28’e düşerken, dar gelirlileri ezen dolaylı vergiler yüzde 72’lere ulaşmıştır. Türkiye, dolaylı vergi oranıyla OECD ülkeleri arasında 2’nci sıradadır.

Türkiye nüfusunun binde 1’i ve uluslararası sermaye, millî gelirin yüzde 16’sını, bütçe giderlerinin de yüzde 33’ünü almaktadır. Gelir dağılımının bu hâli, 2008 bütçesinin adalet anlayışını belgelemektedir. AKP döneminde gelir dağılımı daha da bozulmuş, zengin daha çok zenginleşirken fakir daha da fakirleşmiştir.

OECD’ye üye 30 ülkeden 24’ünü kapsayan gelir dağılımı konulu raporda, Türkiye, Meksika’dan sonra gelir dağılımı en bozuk ülke olarak yer almıştır.

AKP döneminde, en fakir ve en zengin yüzde 10’luk gruplar arasındaki gelir farkıysa 13 kat olmuştur.

Ülkemizde 2002 yılında dolar milyarderi sayısı 8 iken, 2009 yılında bu sayı 35’leri geçmiştir ve servetleri millî gelirin yüzde 9’unu oluşturmuştur. Bu durum, gelir dağılımındaki çarpıklığın ayrı bir göstergesidir.

Ankara Ticaret Odasının 2008 yılında yaptırdığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de yaşayan her 4 kişiden 3’ü, yani tam 52 milyon nüfus yoksulluk sınırının altında geçinmeye çalışırken, her 7 kişiden 1’i, yani 11 milyon kişi de neredeyse açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Bu rakamlar 2009 yılında daha da bozulmuştur.

2008 yılı bütçesi memur, işçi ve emeklilerin beklentilerine cevap verememiş, ülke ekonomisindeki büyümeden çalışanlar gereken payı alamamışlar. Ekonomik olarak asgari ücretlinin ortalama 2 katı gelire sahip olan devlet memurlarının yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında aylık gelire sahiptir.

2008 bütçesinde kamu yatırımları reel olarak azalmıştır. Kamu yatırımlarındaki düşmeden en olumsuz etkilenen kesimler enerji, tarım, eğitim ve sağlık sektörleri olmuştur. Bu kesimlerde 2008 yılında bir önceki yıla göre yaşanan reel düşme yüzde 10’un üzerindedir.

Bu çerçevede baktığımızda, AKP Hükûmetinin hazırlamış olduğu 2008 yılı bütçesinin Türkiye'nin temel sorunlarını çözmekten uzak kaldığı ve sadece günü kurtarmayı ve yılı geçiştirmeyi amaçladığı görülmektedir. Bu bütçe yapısıyla Türkiye'nin büyük hedeflere yönelmesi ve hedeflerine ulaşması mümkün değildi. 2008 yıl sonuna doğru harcamaların hızla artmasına karşılık gelir tarafı bu artışlara karşı bir bütün olarak cevap verememiştir. Daralan dış ticaret hacmiyle birlikte dış ticaretten alınan vergilerde de kayıplar yaşanmıştır.

2008 yılı bütçe gelirlerine bakıldığında, vergi gelirleri 2008 yılı hedefinin yaklaşık 3 milyar 100 milyon Türk lirası altında kalmıştır. Dâhilde alınan katma değer vergisi 16,8 milyar Türk lirasıyla 2007 yılı düzeyinde kalmış ve reel anlamda gerilemiştir. Burada, kriz nedeniyle hızla düşen iç talebin ve ücretlilere vergi iadesinin kaldırılması nedeniyle vatandaşın fiş ve fatura almayı bırakması etkili olmuştur. İthalde alınan katma değer vergisi dâhil tüm katma değer vergisi gelirleri ve özel tüketim vergisi, iç ve dış talebin hızla düşmesinden dolayı 2008 yılı hedefinin gerisinde kalmıştır. Bu rakamlar, ekonomideki esneklik kavramlarını âdeta yok sayarak dolaylı vergilere bu kadar yüklenmenin anlamsızlığını ortaya koymaktadır.

2008 yılında 17 milyar Türk lirası olarak gerçekleşen bütçe açığı, aslında 30 milyar Türk lirası civarındadır. 2008 yılı bütçe gelirlerinde yer alan, ancak olağan gelir sayılmayan 2,1 milyar Türk lirası Telekom hisse satış gelirleri ile 6,8 milyar Türk liralık diğer sermaye satış gelirleri, yani özelleştirme gelirleri, İşsizlik Fonu’ndan aktarılan 1,3 milyar Türk lirası ve Ziraat Bankasına ödettirilen yaklaşık 3 milyar Türk liralık KEY ödemeleri de göz önüne alındığında, gerçek bütçe açığının 30 milyar Türk lirası civarında olduğu görülmektedir. Bu anlattıklarımızla da görülmektedir ki, AKP Hükûmeti 2008 bütçesinden de sınıfta kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntıları yalnızca küresel ekonomik krize bağlamak yanlıştır. AKP İktidarı, 2002 yılı Kasım ayından bu tarafa uygulamış olduğu ekonomi politikalarıyla, Türk ekonomisini üretimsiz hâle getirmiştir. Üretmeden tüketmek zorunda olan ve sürekli borçlandırılarak yaşatılan bir toplum modelinin mimarları olanlar yaşanan sorunların sorumluluğunu taşımaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Dünya ekonomisinin 2009 yılında yüzde 1,7 ile 2,8 oranında daralması beklenmektedir. Oysa TÜİK’in verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2009 yılının ilk dokuz ayında yüzde 8,4 küçülmüştür. AKP iktidara geldiğinde Türkiye, büyüme hızı bakımından 149 ülke arasında 29’uncu sıradayken, 2009 yılında 136’ncı sıraya düşmüştür. 2002 yılında büyüme hızı açısından G-20 ülkeleri arasında 3’üncü sıradayken, 2009 yılında 17’nci sırada yer almıştır.

Bu düşüncelerle muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Vahap Seçer, Mersin Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2009 bütçesinden bu yana Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, AKP Hükûmeti bütçe yapmakta zorlanıyor, yıl sonunda bütçe dengesini sağlamakta da zorlanıyor. Tabii, bunun nedeni şu: 2003-2008 yılları arasında hem Türkiye'de hem dünyada ekonomik anlamda bir Lale Devri yaşandı. 2003 yılından sonra özellikle petrol fiyatlarının artışı ve o petrodolarların dünyada gidecek yer araması, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere, büyüyen ekonomilere cazip şartlarla kanalize edilmesi, akıtılması bizim gibi ekonomilerin o dönemlerde geçici de olsa rahatlamasına sebep oldu.

Tabii sizin İktidarınızın 2002’de başladığını düşünürsek işte, iktidar başlangıcınızın o Lale Devri dönemine denk geldiğini ve bu anlamda şanslı bir iktidar olarak da sizi değerlendirmem gerektiğinde herhâlde beni haksız görmezsiniz. Düşünün ki 2001 yılında Türkiye ekonomisi çökmüş, batmış, ciddi anlamda daralmış ve onun üzerinde tabii ki o dönemin hükûmetlerinin ekonomik anlamda, özellikle Bankacılık Yasası’nda yaptığı birtakım yenilikler, revizyonlar, sizleri, daha sonra iktidara gelen Hükûmetinizi rahatlatmış ve o iktidardan 2002’de, 2002’nin Kasımından sonra iktidarı devralıyorsunuz ve bu rahatlık içerisinde 2008’e kadar ekonomiyi getiriyorsunuz ama bakıyoruz, 2008 yılı sonunda 2009 bütçesini yaptık, o zaman öngörülen 2009 yılının bütçe açığı 10 milyar lira civarındaydı ama henüz daha yıl sonu gelmeden bu rakamın 50 milyar liranın üzerine çıktığını görüyoruz. Tabii, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Dünyada, finans sektöründe ekonomik bir kriz yaşanıyordu; o eski bolluk olmayacaktı, ihracattaki o eski atılımlar olamayacaktı, vergi gelirlerinde ciddi kayıplar söz konusu olacaktı, gümrük vergilerinde ciddi kayıplar söz konusu olacaktı.

Tabii, Türkiye Cumhuriyeti olarak sizin gelirleriniz vergiye dayalı. Bakıyoruz, 2010 bütçesinde yaklaşık 237 milyar lira gelir kaleminin 193 milyar lirası vergi gelirleri ve burada da tabii tespit etmem gereken önemli bir durum var: Topladığımız vergilerin de yüzde 70’ini dolaylı vergi olarak topluyoruz, yaklaşık olarak yüzde 30’unu, tabiri caizse, yakaladığımız mükelleflerden alıyoruz, gelir vergisi olarak ya da kurumlar vergisi olarak. Ee, yedi yıldır iktidarsınız. O gün de Türkiye’de vergi toplamada adaletsizlik vardı, bu tip sorunlar yaşanıyordu. Allah aşkına, yedi yıldır niçin bu konuda bir gelişme sağlayamadınız? Yani, maliye politikalarınızda sorun var o zaman. Bunları gözden geçirmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, kayıt dışı ekonomi… Yine, iktidara geldiğinizde, 2002 yılında, bakıyorsunuz, yaklaşık olarak çarkın içerisinde dönen ekonominin yüzde 50’si kayıt dışı ekonomi. Ee bugün, 2009 yılının sonuna gelmişiz, bu oranda kayda değer bir iyileştirme sağlanamamış.

Değerli arkadaşlarım, tabii, Türkiye'nin yer altı ve yer üstü kaynakları yok, petrolümüz yok. Biz bu giderleri vergilerden karşılamak durumundayız. 2010 yılı bütçesine bakıyorsunuz, 50 milyar lira gibi bir bütçe açığından söz ediliyor. Peki, bu açığı nasıl kapatacaksınız? Petrolünüz yok ki satasınız, yine vergiye yükleneceksiniz, yine vatandaşa yükleneceksiniz, yine dolaylı vergilerde oranları artıracaksınız ya da mükelleflerinizden, kurumlardan topladığınız vergide denetimleri sıklaştıracaksınız.

2008 yılının sonunda, burada hep beraber, Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun’u kabul ettik, kamuoyunda “varlık barışı” olarak kabul edilen kanunu. Değerli arkadaşlarım, bu Kanun’un piyasada yansımalarını -daha önce bazı milletvekili arkadaşlarım dile getirdi mi bilemiyorum ama- Sayın Bakanı burada bulmuşken bu sıkıntıları, esnafın, iş adamlarının, şirketlerin bu sıkıntılarını aktarmak istiyorum.

Vergi dairesi müdürleriniz mali müşavirleri, yeminli mali müşavirleri, muhasebeci arkadaşlarımızı arıyorlar, defterlerine baktığı firmaların, şirketlerin bu yasadan faydalanmasını, yani 50 milyar lira da olsa, 100 milyar lira da olsa bu işe katkı sunmaları gerektiğini, aksi takdirde defterlerinin incelemeye alınacağı konusunda tehdit ediliyorlar. Tabii, böyle bir ülkede bu tip bir yaklaşımı ben doğru bulmuyorum. Yani, devlet çete değildir, devlet zorba değildir. Vergiyi de bu anlayışla toplamanın doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum Sayın Bakan.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de sorunların yoğun yaşandığı bir dönemden geçiyoruz ve bu dönem içerisinde de 2010 yılı bütçesini yapmaya çalışıyoruz. İşçiler sokakta, öğrenciler sokakta, buna tahammül göstermeyen bir anlayış… Güvenlik güçleri, hak arayışı içerisinde olan bu insanlara, işçilere, değişik halk kesimlerine orantısız güç kullanıyorlar, ileri demokrasilerde görülmeyen tavır ve davranış içerisinde oluyorlar. En içimizi acıtıcı olay da, geçtiğimiz günlerde, hatırlayacağınız gibi, partimize mensup milletvekillerinin Tekel işçilerinin dayanışmasına katkı sunmak için gittikleri yerde, polisin biber gazı ya da tazyikli su sıkarak o milletvekili arkadaşlarımızı ne derece hırpaladıklarını televizyon ekranlarından hep beraber ibretle izledik. Türkiye’de bunların yaşanmaması gerekiyor. Özgürlüklerden bahsediyorsanız AKP İktidarı olarak öncelikle özgürlüklerin garantisi sizler olmalısınız, Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalı, hepimiz olmalıyız.

Değerli arkadaşlarım, İslam âleminin kutsal bir ayı içerisindeyiz, muharrem ayı içerisindeyiz ve özellikle Alevi vatandaşlarımız için de önemli bir ay. Alevi vatandaşlarımız bin üç yüz yıl önce Kerbela’da yaşanan vahşetin yasını tutuyorlar, onların orucunu tutuyorlar. Ben, Alevi vatandaşlarımızın Yas-ı Muharrem’ini buradan kutluyorum.

Tabii, sadece bin üç yüz yıl önce Kerbela gerçekleşmedi, hatırlayacağınız gibi, otuz bir yıl önce de maalesef, 20’nci yüzyılın Kerbela’sı yaşandı. Ailesi o otuz bir yıl önce yaşanan Maraş katliamında, o vahşette mağdur olmuş bir milletvekili olarak, o günkü katliamı gerçekleştirenleri otuz bir yıl sonra burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde nefretle kınıyorum.

Tabii, şunu biliyorum bir milletvekili olarak, bir siyasetçi olarak: Türkiye'de dinî inançları, mezhepleri ne olursa olsun, milletimizin arasına nifak sokmak amacı içerisinde olan -o dönemde, o soğuk savaş döneminde- bazı güçler, oradaki katliamı hazırlayan unsurlar olmuşlardır. Ben kabul etmiyorum ki Alevi vatandaşlarımız ile Sünni vatandaşlarımız arasında bir çatışma çıkmış ve orada yüzlerce insanımız katlolmuş. Ama maalesef, Türkiye'de bu bir gerçek. Bizim düşündüğümüz devletin dışında birtakım yapılanmalar, işte o provokatif hareketler sonucu bu katliamı meydana getirmişlerdir.

Az önce, Sayın AKP’li milletvekili arkadaşım İbrahim Yiğit, Alevi çalıştayından bahsetti. Tabii, onun umuduna, dileklerine katılmak istiyorum ama bu meseleyi, Hükûmetin bu yaklaşımını çok samimi bulmadığımı buradan da itiraf etmem gerekiyor.

Son üç beş ayda Türkiye'de bir açılım masalıdır gidiyor. İşte ilk etapta bir Kürt açılımı meselesi, millî birlik ve beraberlik açılımı meselesi, daha sonra Roman açılımı, Alevi çalıştayları vesaire vesaire. Geçtiğimiz haftalar içerisinde Alevi çalıştayının 6’ncısı yapıldı. Buraya eski ve yeni milletvekilleri davet edildi. Tabii, bazı milletvekilleri davet edildi ama unutulmayan bir kişi vardı; bunu bağdaştıramıyorum. Şöyle düşünün: Yahudi katliamı çalıştayı yapılıyor ve Hitler’i bu çalıştaya davet ediyorsunuz, Gestapoyu bu çalıştaya davet ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

VAHAP SEÇER (Devamla) – İşte, bu Alevi çalıştayına, eski bir milletvekili, Maraş olaylarında olayın baş faillerinden bir tanesi bu çalıştaya davet ediliyor.

Bu organizasyonu kim yapıyor? Elbette, burada ilgili bakanlığın tasarrufu var. Bunu hangi anlayışla yapıyor? Böyle bir insanı bu çalıştaya nasıl davet ediyor? Bu çalıştayın bu insan neresinde? Ne gibi katkılar sunacak? Bunu iyi düşünmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, açılımlar konusunda Hükûmetinizin samimi olduğunu düşünmüyorum. Alevilerin talepleri bellidir, somuttur. Bu işi çok uzatmanın, birtakım toplantılar düzenlemenin, kamuoyuna birtakım mesajlar vermenin, bu meseleleri çözüyormuş gibi yapmanın bir âlemi yok. Açık, sarih Alevi talepleri. Aleviler, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasını istiyor. Aleviler, Sivas’ta yaşanan vahşetin yapıldığı binanın müze olmasını istiyor. Aleviler, zorunlu din dersinin kaldırılmasını istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Seçer, teşekkür ediyorum.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Hemen bitiriyorum, müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Yok öyle bir uygulamamız, teşekkür ediyorum Sayın Seçer. Bir dakikalık sürenizi verdim teşekkür etmek için.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, umut ediyorum, Türkiye’de sosyal barışı sağlayacak politikalara hep beraber imza atarız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.

Şahsı adına söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Kesin hesabın hayırlı hizmetlere vesile olduğu inancıyla, 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın da hayırlı uğurlu olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına başka söz talebi yok.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Ben söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şahsı adına söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin geneli üzerinde sizlere hitap etme fırsatı buldum. 2008 yılı kesin hesabı üzerinde de bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım.

Değerli milletvekilleri, burada 2010 yılı bütçesini görüştük ancak birlikte düşünmeye davet ediyorum, görüştüğümüz bütçe sadece 2010 yılı merkezî yönetim bütçesi değildi. Bunun yanında 2011 ve 2012 yıllarına ait merkezî yönetim bütçesinin kurumlara ilişkin tavanları da gösteren birtakım rakamlar vardı ancak hiçbirimiz dönüp 2011 yılında ne olacak, 2012 yılında ne olacak şeklinde bir değerlendirme ihtiyacı duymadık.

Niçin üç yıllık bütçeler yapmaya başladık? Dolayısıyla orta vadede ülkenin kaynaklarını daha iyi planlamasına izin vermesi için birtakım tavanlar getirdik ancak, tekrar ediyorum, ne yazık ki bunları burada görüşme imkânı bulmadık. Eğer ben de biraz önce rakamlara bakmamış olsaydım, sizlerin 2011 ve 2012 yılında merkezî yönetim bütçelerinin tavanlarının ne olduğunu sormam hâlinde ben cevap alabileceğimi düşünmüyorum. Çünkü kendim de biraz önce bakmamış olsaydım, bunun cevabını sizlere veremeyecektim. Örnek olarak, genel bütçeli idarelerin 2010 yılı bütçesi 282 milyar, 2011 yılı 293 milyar ve 2012 de 300 milyar olarak görünüyor.

Değerli milletvekilleri, 2008 yılı kesin hesabını görüştük ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştay gerekli denetimleri yaptı ve uygulama sonuçlarını değerlendirdi ve dedi ki: “2008 yılı merkezî yönetim bütçesi 227,1 milyar TL olarak uygulanmıştır. Bu uygulama esnasında bu bütçenin ben 5,1 milyar TL’lik kısmının 5018 sayılı Kanun çerçevesinde ödenek üstü harcama şeklinde gerçekleştiğini gördüm. Bunların bir kısmı personel harcaması ve diğer, yasa gereği yapmak zorunda olduğumuz harcamalara aitti. Bunları Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kabul ediyorum ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde tamamlayıcı ödenekle karşılanmasının uygun olacağını düşünüyorum.” diye bize önerdi ve biz de kabul ettik. Ancak bu 5,1 milyar TL’lik ödenek üstü harcama içerisinde bir miktar var ki… Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisine diyor ki: “Bunlardan 293 milyon TL’si…” Miktar olarak fazla olmayabilir değerli milletvekilleri, ancak tespit önemli. “Bu 293 milyon TL’lik ödeneği kurumlar herhangi bir yasal dayanağı olmadan ve biraz önce ifade ettiğim personel giderleri, tedavi giderleri, harcırahlar gibi, kamunun yapmak zorunda olduğu harcamalardan da değil bu harcamalar.” diyor. “Bu, doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletten aldığı bütçe hakkına müdahale anlamı taşımaktadır -özü bu- ve ben bunların tamamlayıcı ödenekle karşılanmasını size öneremiyorum, takdir sizin.” diyor ve ben de karşı oy yazımda, bundan sonraki uygulamalarda caydırıcılık teşkil etmesi açısından bu miktarın tamamlayıcı ödenekle karşılanmaması gerektiğini önermiş ve sorumluların sorumluluklarına gidilmesini dikkatlerinize sunmuştum ve bunu tekrar dikkatlerinize sunuyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Şimdi B Cetvelinin genel toplamlarını okutup, oylarınıza sunacağım.

B Cetvelini okutuyorum:

B - C E T V E L İ

                                                            BÜTÇE GELİRİ TAHMİNİ                NET TAHSİLAT

                                                                            (YTL)                                        (YTL)

                                                                                                                                                    

                                                                200.393.419.000,00               226.653.106.184,36

RED VE İADELER (-)                                                                                 22.469.425.306,82

NET TAHSİLAT                                                                                       204.183.680.877,54

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi (B) işaretli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci madde (B) işaretli cetveliyle birlikte kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.24

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3- (1) 2008 yılı bütçe giderleri ile bütçe gelirleri toplamları arasında, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 17.871.880.388,60 Yeni Türk Lirası bütçe gider fazlası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 441.199.701,42 Yeni Türk Lirası bütçe gelir fazlası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 54.021.905,48 Yeni Türk Lirası bütçe gelir fazlası,

gerçekleşmiştir.

(2) 2008 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gider fazlası 17.432.090.634,87 Yeni Türk Lirasıdır.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

2010 yılı bütçesinin görüşülmesine 26 Ekim 2009 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda başlandı. İki aydır bütçe tartışılıyor, şimdi sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Bu görüşmelerin son iki haftalık kısmı kamuoyunun gözü önünde cereyan etti. Bu iki aylık süre içinde gerek Hükûmet üyeleri gerekse iktidar milletvekilleri bu bütçeyle 2010 yılının nasıl geçeceğine pek temas etmediler. Önümüzdeki yıl için ümit verici bir söz de edilmedi. 2010 yılı bütçesi önümüzdeki yılın bütçesidir. Milletimiz önümüzdeki yılın nasıl geçeceğini merak etmektedir. Neden bu bütçenin yeterliliğinden söz edilemiyor? Neden içinde bulunduğumuz 2009 yılı bütçesinin yeterliliği ve ülke ekonomisinin içine düştüğü durumla ilgili olarak herhangi bir öz eleştiride bulunulamıyor? Neden 2008’de, 2009’da olmadı, 2010’da şunları şunları yapacağız denilemiyor? İktidarın gelecekten bahsetmeye takati yok, ufuk turu yapacak inandırıcılığı da yok.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz yıldan gelecekten bahsedildiğine rastlamıyoruz, sadece tarih turu yapılıyor ve duruma birtakım mazeretler üretilmeye çalışılıyor, gördüğümüz budur.

Sayın Maliye Bakanımıza şimdi sormak isterim: Bu bütçe fabrikasını tasfiye eden, işçileri sokağa salan iş erbabını tekrar üretime döndürebilecek mi? Çiftçiyi sizden önceki mutlu günlerine döndürebilecek mi? Haciz tehdidi altındaki vatandaşımıza, çiftçimize, esnafımıza çare olacak mı? Esnafı tezgâhı başına döndürecek tedbirleri içeriyor mu? İşçiye iş ümidi veriyor mu? Milletimize bunların söylenmesi lazım. Bu kürsüden göğsünü gere gere bunları söyleyebilmesi lazım iktidarın. Şimdi bunlar yapılmıyor, sadece mazeret üretiliyor, bunu görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu mazeretlere veya üzerine mazeret geliştirilen konulara temas etmek istiyorum, ancak zamanımız sadece birine ikisine yetecek. Önce ihracattan bahsetmek isterim. Bakınız, 2009 yılında dünya ticaretindeki daralma 11,9; dünya ekonomisindeki daralma 1,1; Türkiye’nin dış ticaret hacmindeki daralma yüzde 36; ekonomimizin yıl sonu itibariyle beklenen daralması 6-6,5. Türkiye’nin ihracatı yüzde 30 ithalatı yüzde 40 daralmış, ortalaması yüzde 36 ediyor. İhracat-ithalat dengesi aleyhimize olduğu için bu rakam genellikle toplam rakam olarak veriliyor, dış ticaret hacmi olarak veriliyor veya ihracat rakamı olarak veriliyor. Bu şekilde aleyhimize olan dış ticaret dengesinin kısmen söylenmesinden geri durulmuş veya gizlenmiş oluyor. Dış ticaret hacmimiz arttıkça Türkiye'nin dış ticareti açık veriyor, dış ticaret açığımız da artmış oluyor.

Değerli milletvekilleri, ihracatınız 60 milyar dolar, ithalatınız 100 milyar dolarken karşılama oranı 65 ve dış ticaret dengesi de aleyhinize 35 milyar dolar demektir. İhracatınızı 130 milyar dolara çıkarır, bunu başarılı olarak kabul etmek isterseniz, ithalatınızın da 200 milyar dolara çıkmamış olması lazım. İhracatınız 65’ten 130’a, ithalatınız 100’den 200’e çıktıysa karşılama oranı yine 65’tir ama dış ticaret dengeniz 35 milyardan, aleyhinize olmak üzere 70 milyara çıkmış demektir. Bu yüzden, bu ihracat rakamlarının verilmesinde bile Türkiye önünü sağlıklı olarak görememekte, milletimizden rakamlar bu vasıtayla gizlenmiş olmaktadır.

Bakın, bu iktidar döneminde, 2003-2009 yılları arasında dış ticaret açığımız 316 milyar dolar. Bu dış ticaret açığı bütün döviz gelirlerimizi götürmüş, geriye 172 milyarlık net bir cari açık kalmıştır. “Bu konuda ne yapıyorsunuz, ne yapılmaktadır?” denildiği zaman, Hükûmetin ilgili bakanları “Dünyayı dolaşmaktayız, çok sık seyahat etmekteyiz, yüzlerce iş adamıyla dolaşmaktayız.” diyorlar, millete ümit vermeye çalışıyorlar.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de yabancı ülkelerin malları, yabancı ülkelerin bakanları yüzlerce iş adamıyla geldiler de mi Türkiye’de yayıldı yoksa birtakım avantajlarla, üretim avantajlarıyla, ekonomilerinin gücüyle mi Türkiye’ye geldiler? O gayret içindeki bakanları ve dış ticaret erbabını tebrik ediyorum ancak bunun bir yol olmadığını da söylemek istiyorum.

Bir başka nokta işsizlik konusu. İşsizlikle ilgili, gerçekten Hükûmetin hiçbir söylediği yok, ümit verdiği hiçbir şey de yok. İlgili bakanlar “2012 yılından önce bu konuda bir şey söyleyemeyiz.” diyor. Bu konudaki açıklamalarına baktım, dünkü konuşmalarını dinledim değerli, bütçeden sorumlu Maliye Bakanımızın. Maliye Bakanımız diyor ki: ”İşsizlikle ilgili yapabileceğimiz üç tane şey var: Uzun vadede yapabileceklerimiz, eğitimi artırmak. Bu eğitimi artırırken Türkiye'nin ihtiyacını değil dünyanın ihtiyacını da dikkate alarak eğitim seviyesini artırmalıyız.” Ve ben de “Hayırlı olsun.” demek zorundayım. Fakat, Sayın Bakan, ne zamana bunun faydası olacak? Bugünün işsizleri için bir şey söylememiz lazım. Bunu, siz de, tedbir olarak düşündüğünüzden değil bir şey söylemek gerektiği için söylüyorsunuz. Orta vadede tedbir söyleme ihtiyacı duyuyor Sayın Bakan. GAP, Doğu Anadolu, DAP ve KOP’tan bahsediyor. Peki, bunlar nasıl olacak? “Bunların tahsisatını artırıyoruz, inşallah artacak, dekar başına adam fazla çalıştırılacak. Orta vadede bir çözüm.” diye söylüyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hoca hikayesi, hoca!

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Evet efendim.

Sayın Bakan, kısa vadede hiçbir şey söylemediniz, dikkat ettim. İşsizlerimizin yüzde 57’sinin lise ve altı eğitimde olduğunu, bir şey yapmanın çok zor olduğunu söylediniz. Ne yapacağız? Biz bu insanlara üniversite bitirmelerini mi tavsiye edeceğiz? Üniversite bitirenler iş bulmuş oluyor mu Türkiye’de? Söylemek istediğim, gerçekten, herhangi bir tedbirin, Hükûmetin gündeminde olmadığı, bütçede buna dair bir işaret olmadığı ve orta vadeli programda da böyle bir çıkış yolunun görülmediğidir. Bu konuda yapılacak olan bir şeyler olmalıdır. Bunlara, şimdi sözü getirmeden önce, size bir hususu daha hatırlatmak istiyorum.

Yine, Türkiye'nin işsizlikte dünyada ikinci mi, üçüncü mü olduğunu… Hükûmet bize ikinci olmadığını ispat etmeye çalışıyor, araya başka ülkeler sıkıştırıyor. Ne fark eder? En fazla işsiz oranına sahip ikinci ülke değil de üçüncü ülke olursak insanlarımız iş bulmuş mu olacak? Moldova’dan bahsediyorsunuz Sayın Bakan. Moldova’yı işsizlik konusunda Türkiye’ye örnek verecek duruma neden geldiniz? Bunu sizin kabul etmeyeceğinizi düşünüyorum, ama bunlarla savunmak zorundasınız. Moldova, 2 milyon 300 bin civarında nüfusu olan bir ülke. Türkiye’yle bu kıyaslanmaz. Moldova’yı kıyaslayacaksanız, Bursa’yla kıyaslayın, onun nüfusu bile Moldova’dan 150 bin daha fazla. O zaman diğer illerimizin işsizliğini alın Moldova’dan söz edecekseniz, Sakarya’yı alın, Tokat’ı alın, Diyarbakır’ı alın. Dolayısıyla hiçbir şey açıklanmış olmuyor. Şimdi çok iyi biliyorsunuz ki Sayın Bakan, işsizlik yatırımla çözülür. Yatırım, özel sektör elinden olur, devlet elinden olur ve yabancı sermaye vasıtasıyla olur. Özel sektörün yatırım yapma takati yok. Özel sektörün kullanacağı bütün kaynakları Hükûmet bütçe açığı olarak kendisi kullanacağını ilan etmiştir. Özel sektörün yapacağı bir şey yok. Bütçede kamu yatırımlarıyla ilgili hiçbir şey yok. Bütçe içinde, sade bütçeyi, kendisini alırsak yüzde 6,6 hedef görülmüş. Bir çare düşünmüş değilsiniz.

Yabancı sermayenin yatırım yapmasına gelince, yabancı sermaye Türkiye’de yatırım yapacak idiyse bile bu Hükûmet bunu engelledi. Neden engelledi? Yabancı sermayeye sıcak para olarak gelmesi hâlinde bütün imkânlar sunuldu, ”Yabancı sermayeye yatırım.” diye mevcut tesislerimiz verildi. Hazırını satın almak varken yatırım niye yapsındı yabancı sermaye? O hâlde bu kapıyı da Hükûmet kendi eliyle kapamış oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Şimdi karşımızda “İşsizlikle ilgili yapacağımız bir şey yok.” demeyi net olarak söylemiyor, lafları dolandırıyorsunuz.

Bakın, kriz içinde bir yıl geçirdik. Bu yıldan önce krizin içindeydi Türkiye. Türkiye, dünya krizine yedi yıllık -altı yıllık, o dönemde- AKP İktidarının Türkiye’ye getirdiği kendi krizi içerisinde yakalandı, hasta yatağında krize yakalandı ve bu noktalara gelindi. İçinde bulunduğumuz yıl da bu tedbirleri almış olmanız gerekiyordu, almadınız, bundan sonra alacağınıza dair de hiçbir şey söylemiyorsunuz. O zaman, geçen yıl aynen bu tarihlerde bu kürsüde söylediğimiz gibi “2009 yılı bütçesi Türkiye’nin hiçbir derdine deva olmayacak, çok kötüye gideceğimizi göreceksiniz.” demiştik. Biz dedik, siz “IMF’nin tahminlerini esas aldınız.” dediniz, bugünlere geldik. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Ekonomi bu kadar yaralıyken, bu kadar sıkıntıdayken 2010 yılı bütçesiyle hiçbir tedbir getirmiş olmuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Sonuna geldik. Yarın bu bütçe buradan geçecek, belli.

Kabul edilecek hâliyle ülkemize hayırlı olmasını diliyorum, sizlere tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kutluata.

Hükûmet adına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bir açıklama yapacaklardır.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşımız benim Moldova’dan bahsettiğimi… Kesinlikle ben öyle bir şeyden bahsetmedim. Ben dün örnekleri verirken değerli arkadaşlar, Güney Afrika’da işsizlik oranının yüzde 24 olduğunu, yine İrlanda’da yüzde 12 olduğunu, İspanya’da yüzde 18 olduğunu; birçok ülkede, mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde işsizliğin 2 kattan daha fazla arttığını, yani yüzde 4,6’dan yüzde 10’a vardığını açıklamaya çalışmıştım. Dolayısıyla o bahsedilen ülkeden hiç bahsetmedim ama ona benzer birçok ülke var, bu arada onu da söyleyeyim. Mesela, Letonya’da işsizlik yüzde 16,6, Litvanya’da yüzde 14,3. Bu liste bu şekilde devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, birçok ülkede işsizlik oranı ikiye katlanmıştır, en az ikiye katlanmıştır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, bunlar size mazeret değil ki.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Türkiye’de yüzde 10,3’ten, yüzde 13,4’e çıkmıştır. Türkiye’deki işsizlik oranındaki artış, puan olarak birçok…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Bakan, bu rakam iyi bir rakam değil, savunma. İyi bir rakam değil.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, biz sizi dinliyoruz siz konuştuğunuz zaman.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu mazeret değil ki. Neyi savunuyorsunuz, onu anlamadım.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Biz sizi dinleme nezaketinde bulunuyoruz, siz de lütfen dinleyin. Ben bir açıklama yapıyorum.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Bunun savunulacak bir şeyi yok.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Savunulacak bir şey… Açıklama yapıyoruz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Tedbir geliştirelim.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Tedbir de, söyledim…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Netice olarak beceremedim deyin.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, dün ne dedim: Kısa dönemde aktif iş gücü politikalarını uyguluyoruz dedim.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Beceremediniz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Aktif iş gücü politikaları demek, biz geçen sene 300 milyon lira ayırdık ve bu 300 milyon lirayla birçok gencimize staj imkânı sağladık, cep harçlığı verdik, aynı zamanda birçok yine vatandaşımıza geçici kamu projelerinde veya özel sektör projelerinde iş imkânı sağladık. Dolayısıyla, hem kısa vadeli boyutuyla hem orta vadeli…

Yatırım diyorsunuz. Şu anda Türkiye’nin en radikal teşvikleri uygulamada. Yani kurumlar vergisi yüzde 2’ye kadar indirilmiş. Dolayısıyla biz Hükûmet olarak gerekli tedbirleri aldık. İnşallah istihdam da oluşacak.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başka söz talebi yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, kişisel söz istiyorum.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kişisel söz istiyorum ben.

BAŞKAN – Sayın Genç, daha önce bir talebiniz olmadığı için…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, daha önce, talep ettiğimiz zaman.

BAŞKAN – Yok Sayın Genç burada, yok burada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bu maddede verin.

BAŞKAN – Ben oylamayı sunduktan sonra, bundan sonraki maddede istediğiniz takdirde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, evvela bir sorun, “Başka söz isteyen var mı?” deyin.

BAŞKAN – 4’üncü maddeyi okutuyorum:

Nazım gelir ve gider

MADDE 4- (1)Merkezi yönetim kesin hesap gider ve gelir cetvellerinde gösterildiği üzere 2008 yılında toplam 479.926.734,13 Yeni Türk Lirası nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar gider gerçekleşmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben kişisel söz istiyorum.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2008 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kuşkusuz ülkenin ekonomi politikasının belirlenen anayasal kurallar çerçevesinde sürdürülmesi gereklidir. Ekonomi politikasının detayları ise kanunlarla belirlenmektedir. Anayasa’mızın “Malî Hükümler” başlığı altında bütçenin hazırlanması ve uygulanmasına, görüşülmesine, değişiklik yapılabilmesine ve kesin hesaba ilişkin hususlar yer almaktadır. Burada önemli olan husus; merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolünün kanunla düzenlenecek olmasıdır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda hesap verebilirliği ve mali saydamlığı sağlamak üzere kamu mali yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm mali işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve mali kontrolü düzenlemektir. Bütçenin milletvekillerinden millet adına onay alması kadar kesin hesabın da aynı prosedüre tabi olması o kadar önemlidir, demokrasinin de gereğidir. Bu, aynı zamanda bütçe hakkının kullanılmasıdır. Bu anlamda parlamentolar bütçe hakkını millet adına kullanırken kesin hesaplarda da aynı şey söz konusudur.

Mesela, Hükûmet, gerek ülkemizde gerekse yurt dışındaki ekonomik aktörlerin tutarlılığına inanacağı bir bütçenin uygulanmasının da yapılabileceği ve bunun ekonomik anlamda daha rahat bir ekonomik ortam yaratılacağı anlatılmasına rağmen Hükûmet seçim öncesi kararında ısrar etmiş ve sonuçlarının hüsran olacağını bildiği bir bütçeyi yasalaştırmak gibi bir gafletin içine düşmüştür. 2009 yılı makroekonomik hedefleri ve uluslararası ekonomik konjonktür zaten böyle bir bütçenin gerçekleşme şansının olmadığını çok açık ve net bir şekilde göstermekteydi.

Kuşkusuz, mali sürdürebilirlik önemlidir. Bu husus Hükûmetin davranışlarıyla yakından ilişkilidir. Mali kurallar finansal piyasalarda reel faiz oranlarının makul bir seviyeye çekilmesinin sağlanmasına yardım etmeli ve özel yatırımlar üzerindeki dışlama etkisini ortadan kaldırabilmeli ve ücretli ile faiz geliri elde edenler arasındaki gelir dağılımı adaletsizliğini azaltmaya yardımcı olmalıdır.

Diğer taraftan Hükûmet politikasının güvenilirliğinin sağlanması da mutlaka önemlidir. Mali kurallar özellikle seçim öncesi dönemlerde mali disiplin sağlanmasına zıtlık teşkil eden harcamalar sonucu oluşan ve kısa vadeli siyasi kaygılardan kaynaklanan kamu açıklarının ortadan kalkmasına veya en azından azalmasına yardımcı olmaktadır. Maalesef 2009 yılı bütçesi, hazırlanması ve uygulanmasının sonuçları bunun tam tersi olmuştur. Kesin hesabı görüşülürken bunu daha da net bir şekilde göreceğiz.

Bunları söylemekteki amacım, Hükûmetin 2009 yılında, hem mali sürdürebilirliği hem de Hükûmetin politik güvenilirliğinin olmamasıdır. Kesin hesap kanun tasarısı Anayasa’mızın 164’üncü maddesi ve 5018 sayılı Kanun, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 42’nci maddesi hükümlerine göre hazırlanmıştır.

Kamu mali sisteminde Parlamentonun yüksek denetim, gözetim fonksiyonu ve rolü kuşkusuz önemlidir. Yüksek denetim temel özellikleri, yüksek denetim anlayışı, yüksek denetleme kurumlarının ortak özellikleri, yüksek denetim kurullarının yeniden yapılanma süreçleri, Parlamento-Sayıştay ilişkileri, Sayıştay açısından hedef ve beklentiler, diğer ülke örnekleri, komisyonun gözetim fonksiyonunun geliştirilmesi için idari ve teknik kapasitesine yönelik hedef ve beklentiler önemli hâle gelmiştir.

Biraz daha detayına baktığımızda, Parlamentonun güvenilirliği ve vatandaşın menfaatlerinin himaye edilmesinin önemli olduğu ortaya çıkıyor. Parlamentonun gözetim ve Parlamentonun denetleme görevi, yüksek denetleme kurumları, denetleme görevi, denetimin etkin ve bağımsız olması da önemlidir. Yeni kamu gözetim kavramı, yönetişim ve hesap verilebilirlik talebi halktan, gözetim kurumlarından, sivil toplum kuruluşlarından, medyadan, özel sektörden gelen taleplerin etkili olduğu gözüküyor. Denetim kurumu ve Parlamento arasındaki ilişkinin niteliği de önem kazanıyor. Bunlarla ilgili yasal düzenlemeler de önemli. Anayasa, 5018 sayılı Kanun ve diğer birtakım hukuki düzenlemeler yapılmış. Yeterli mi? Değil. Sayıştay Kanunu bekliyor. Burada neyi düzenlerseniz düzenleyin önemli olan samimiyettir. Şimdi bütün her şey tamam da 2009 yılı kesin hesabı buraya geldiğinde Hükûmet ne diyecek? “Ben bütçeyi hazırlarken samimi miydim?”

Mesela 2009 yılı bütçesini ele alalım. 2009 bütçesi Parlamentoda görüşülürken muhalefete mensup milletvekili arkadaşlar, iktidara mensup milletvekili arkadaşlar, Hükûmet görüşlerini beyan etti. Bu bütçenin, 2009 yılı bütçesinin gerçekleri yansıtmadığını bütün cihanı alem biliyordu. Biz de biliyorduk, siz de biliyordunuz. Biz muhalefet olarak bu hesabın, kitabın içindeydik, siz de içindeydiniz. Şimdi bütün bunları biliyoruz. Bunun gerçekleşmeyeceğini biliyoruz, bütün iç ve dış ekonomik aktörler biliyor, özel kuruluşlar biliyor, uluslararası özel kuruluşlar biliyor ama siyasi irade olarak siz, gerçek hedefleri bütçeye, oraya yazmaktan, ortaya koymaktan çekiniyorsunuz. Korktunuz, çekindiniz. Şimdi, bütün bu gerçekler ortada. Seçimlerden bir gün geçiyor, bir hafta geçiyor, her şeyi değiştiriyorsunuz. “Artı dediğiniz eksi 6 oluyor, o zaman “eksi 3,6” dediniz. “10 milyar” dediğiniz bütçe açığı 48’e çıkıyor. Devam ediyorsunuz, 62,8. Hâlâ ne olacağını siz de kestiremiyorsunuz. Bütçe emanetinde ne var, onları da bilmiyorsunuz. Peki, ne olacak bunlar? Şimdi, bunlara çok çok iyi bakmak lazımdı başlangıçta.

Sayın Bakan, siz, o zaman hazineden sorumluydunuz, bunların, gerçekten bunların samimi olmadığını biliyordunuz ve bize bunların sadece birer hedef olduğunu söylediniz. Bu sene de komisyonda Sayın Başbakan Yardımcısı “Ha bütçenin içinde olmuş ha bütçenin dışında, hepsi kamudan” diyerek orada yapılan bütün çalışmaları hafife alarak, milletin bütçe yapma hakkına sahip olmamızı engellemeye çalıştı. Bunun bir gerçekçi tarafı yoktur, samimi tarafı yoktur. Devletin, milletin ne kadar ciddiye alındığının gösterilmesi açısından gerçekten anlamlıdır.

Şimdi, bakıyoruz işsizlik meselesi. Siz, geçen yıl işsizliğin bu kadar rahatlıkla ileriye doğru çözülemeyeceğini söylemiyordunuz. Bıraktınız. Bu bütçe, gerçekten istihdama açık, istihdamı artırıcı, tüketime yönlendirici bir bütçe değil; işsize iş bulmaya yönelik bir bütçe değil. “Bütün dünyadaki krizde işsizlik artıyor, bizde de normal” deyip geçmeniz mümkün değil. Hükûmet olmanızın gereği bunu söylemenizi gerektirmez. Biz bunu halledeceğiz, çözeceğiz, çözmemiz gerekiyor diyeceksiniz. Bunu diyeceksiniz ki millet de inanacak, özel sektör de inanacak. Ne yapacak o zaman? Yatırımlara yönlenmeye çalışacak. Aksi takdirde, sizin söylediklerinize millet inanmayacaktır. Bugün, nereden bakarsanız bakın, problemler giderek artmaktadır.

2010 yılı bütçesi maalesef küresel krizle mücadele edecek, üretim ve tüketimi canlandıracak, sürdürülebilir büyüme ve kalkınmaya geçişi temin edecek, ekonomik istikrar ve refah artışını sağlayacak bir perspektifte hazırlanmamıştır, bunu siz de biliyorsunuz.

Şimdi, 2010 yılı bütçe tasarısı Hükûmetin zorunlu harcamalarını karşılama telaşı içinde olduğu bir bütçedir, daralan ekonomide vergi yükünü ve cari harcamaları yerine getirmek amacıyla borçlanmayı artırmayı hedef alan bir bütçedir.

Ben geçenlerde Denizli’de zorluğa düşen fabrikaları sayarken bana burada ihanet ettiğim söyleniyordu, İzmirliler kötü olduğunu söylemiyor deniyordu. Ondan sonra yine Denizli’de aynı problem devam etti. Biraz önce 5084 sayılı Teşvik Yasası’yla ilgili siz konuşurken bunun çok faydalı olduğunu söylediniz. Bunun Denizli’ye yaramadığını söylediğimde ikrar ettiniz Antep’e yaramadığını da siz söylediniz.

O zaman bunu ne yapmak lazım? Açık ve net şekilde millete söylemek lazım. Adalet ve Kalkınma Partililer niye Denizli’de bu yasaların Denizli’ye çok faydalı olduğunu söylüyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi bakın, 2009 bütçesinde gelirlerin giderleri karşılama oranı yüzde 96, gerçekleşme tahmininde bu oran yüzde 76,4.

Bu sizin performansınız. Bunun böyle olacağını o bütçe geldiğinde siz de biliyordunuz, çok açık ve netti. Yatırımlara baktığınızda, göstermek istemiyorum ama şunun içine baktığınızda, reel olarak 2009 yılı, 2010 yılı yatırımlarına baktığınızda 2009 yılında hiç reel olarak artıyı gösteren bir rakam yok. Bu ekonominin neresi iyi? Bu ekonomi nereye doğru gidiyor?

Şimdi büyümenin kaynağına “Özel tüketim.” diyoruz. Geçen yıl sabit fiyatlarla yüzde 3,5 artış öngördünüz, hedeflediniz, şimdi yüzde 3,1 daralacağını söylüyorsunuz. 2010 hedefinde ise yüzde 2,5 artış hedefi öngörüyorsunuz. Bunların doğruluğu var mı? Bunların doğru olduğunu söyleyebilir misiniz? Özel sektörün finansmanının nereden yapılacağını söyleyebilir misiniz? Denizli’de yedinci icra dairesi açıldı. Vatandaş iyi de onun için mi açılıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, bunları uzatıp gitmek mümkün. Zaman kısıtı nedeniyle fazla detaya giremiyoruz.

2010 yılı bütçesinin memlekete hayırlı olması dileğiyle, saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Kamer Genç, Tunceli milletvekili.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat on birden beri buradayım, bu salonda oturuyorum, söz sırasının bana gelmesi için ama söz sırası gelmemesi için her türlü hileye, her türlü gayrimeşruluğa, başta Başkanlık Divanınız da olmak üzere AKP Grubunda başvuruluyor.

BAŞKAN – Sayın Genç, bir saniye… Bir saniye Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir dakika, benim sözümü kesme!

BAŞKAN – Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen orada otur, konuşma! Sözümü kesme!

BAŞKAN – El hareketini indir Sayın Genç!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika…

BAŞKAN – 3’üncü maddede söz isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum… Bir saniye… Azize Sibel Gönül…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, ben zaten… Bakın, benim zamanım gidiyor, konuşacaksan zamanım gidiyor! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bu sözleri söyleme hakkınız yok Başkanlık Divanına karşı!

KAMER GENÇ (Devamla) – Konuşma… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Aziz Başkana nasıl dersin “Konuşma” diye.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, biz buraya… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, bir bütçe müzakere ediyorsunuz…

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, sözümü bir daha…

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi düzeltin ve özür dileyin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yeniden süremi ver…

BAŞKAN – Yeniden süre de vermiyorum, yeniden sözlerinizi düzeltin ve özür dileyin lütfen Başkanlık Divanından.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, hangisinden özür dileyeyim? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir saniye… 3’üncü maddede söz isteyen… Yeniden vereceğim sözü, bir saniye…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, sataşmadan söz istedim, vermediniz, bakın…

BAŞKAN – Bir dinler misiniz…

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, söz istiyorum…

BAŞKAN – Kimseyi yanıltma hakkınız yok burada. 3’üncü maddede söz isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Azize Sibel Gönül, Kocaeli; Safiye Seymenoğlu, Trabzon…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, burada var.

BAŞKAN – Bir saniye…

Veysi Kaynak, Kahramanmaraş; Yılmaz Tunç, Bartın; Ayhan Sefer Üstün, Sakarya.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet.

BAŞKAN – Ancak söz taleplerinden vazgeçmişlerdir. Sizin söz talebiniz yok burada.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama size de bir görev düşüyor Sayın Başkan. “Söz isteyen var mı?” diye Genel Kurula soracaksınız.

BAŞKAN – Ben sordum, oylamaya geçtim, sizin…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sormadınız…

BAŞKAN –Hayır…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bu gibi şeylerle benim zamanımı geçirme, bu konuda…

BAŞKAN – Özür dileyin, yeniden başlatacağım.

KAMER GENÇ (Devamla) – …Ciddi meseleler var, izin verirseniz anlatacağım.

BAŞKAN – Hayır, özür dileyin Başkanlık Divanından.

KAMER GENÇ (Devamla) – Lütfen… Lütfen…

BAŞKAN – Sözlerinizi geri alın, lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hangi sözümü geri alayım?

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Meclis Başkanlığına hakaret etti, makama hakaret etti. Özür dilesin.

BAŞKAN – “Her türlü hile, desise” dediniz, o sözlerinizi geri alır mısınız!

KAMER GENÇ (Devamla) – Siz hile yapmazsanız bundan sonra ben size “Hile yapıyor.” demem.

BAŞKAN – Hayır, sözlerinizi geri alır mısınız!

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, hile yapmazsanız ben demem bir daha sonra. Sözümü… Lütfen…

BAŞKAN – “Geri alıyorum.” deyin Sayın Genç, lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, şimdi, sözümü verin de ben ondan sonra konuşayım.

BAŞKAN – Sayın Genç, Tüzük’ün 67’nci maddesi ortada, uygulamak zorunda bırakmayın beni.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, uygulayın canım! Zaten siz bana söz vermemek için, sabahtan beri…

BAŞKAN – Hayır, size değil, benim hiç kimseyle bir problemim yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, böyle şey olur mu? Ben sabah on birden beri bekliyorum bir söz konuşmak için.

BAŞKAN – Sayın Genç, benden kaynaklanmıyor, İç Tüzük’ten kaynaklanıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – E tamam, sizden kaynaklanmıyor…

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi geri alın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, sizden kaynaklanmıyor, sözümü verin.

BAŞKAN – “Geri alıyorum sözlerimi.” deyin, lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, sizden kaynaklanmıyor, tamam.

BAŞKAN – “Geri alıyorum.” deyin.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Meclis Başkanından özür dilesin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya geri alacak bir şey yok ki. Sizden kaynaklanmıyor diyorum.

BAŞKAN – Hayır, burada suçladığınız Başkanlık Divanı. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, söz verecek misiniz vermeyecek misiniz?

BAŞKAN – Söz veriyorum ben.

KAMER GENÇ (Devamla) – Vermiyorsun.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Başkanlığı göreve davet ediyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, bugün…

BAŞKAN – Bir saniye…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanlığı töhmet altında bırakıyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – …Türkiye Cumhuriyeti devleti âdeta ikiye bölünmüş vaziyette.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Evvela, sözümün başında şunu söyleyeyim: Bugün, muharrem ayı. Bugün, Alevi inançlı insanların bir yas ayıdır. Ben sabahtan beri söz alıp da özellikle bu konuda o insanların vicdanlarına, onların acılarına ortak olmak için söz istiyordum ama maalesef burada söz bulamadım. İşte, tarihte, Hazreti Peygamber Efendimizin torunu Hazreti Ali’nin oğlu Sevgili Hüseyin’in gaddarca katledilmesinin yıl dönümü. Tabii, bu insanlık dramının bir daha yaşanmaması için herkese bir görev düşüyor. Artık, insanların birbirlerini sevmesi lazım, birbirlerine karşı saygılı olması lazım. Değişik dinden, inançtan insanlar olabilir ama artık, dünyanın bir şeye ihtiyacı var; barışa, kardeşliğe, birbirimize karşı saygılı davranmaya ihtiyacı var. Onun için, değerli milletvekilleri, ben inanıyorum ki, işte, bu vahşetleri yapan kişiler tarihten silinmiş gitmişlerdir ama bu vahşete maruz kalan insanlar da tarih boyunca ayakta kalmışlardır. Bir daha bu gibi olayların olmaması için… Bu muharrem ayını yaşayan Alevi inançlı, Bektaşi inançlı insanların da o ıstıraplarını paylaşıyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, 550 milletvekili varız burada. Şimdi, 550 milletvekili çıksak, her gün “Türkiye Cumhuriyeti, dünya lideri bir devlet. Her şey güllük gülistanlık. Herkes iş sahibi. Hiç bu memlekette hırsızlık, soygun yok. Ne kadar güzel bir memleket. Türkiye hep cennettir.” desek acaba doğrusu bu mudur?

Şimdi, burada bazı gerçeklerin de dile getirilmesi lazım sayın milletvekilleri. Sizin 340 tane milletvekiliniz var. Bana burada söz verilmemesi için her türlü tedbire başvuruyorsunuz. Ben bu memlekette 1980’den beri siyaset yapan bir insanım ve ben buraya bağımsız gelmişim.

Biraz önce, Zonguldak Milletvekili diyor ki: “7 bin oyla gelmiş.” 7.500 oyla geldim.

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Evet.

KAMER GENÇ (Devamla) – Senin Zonguldak’ta da Tunceliler vardır. Zonguldak’taki Tunceliler sana gelmiyor, bana telefon ediyor, “Sevgili milletvekilim…” diyor, bana diyor. Onun için…

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Ben size teşekkür ettim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Türkiye’de şimdi 1,5 milyona yakın Tuncelili insan var.

Tunceli, 1938 faciasını yaşamıştır. Orada çok masum insanlar öldürülmüştür, işte, çocukları öldürülmüştür. Biz bu faciaları dile getirerek… Türkiye Cumhuriyeti devleti bizim devletimizdir. Bunu başka yerlerde ağzına laf vermemek için söylemiyoruz. Ancak o zaman, 1938’de, birçok insan Türkiye'nin her tarafına, hatta dünyanın her tarafına yayılmıştır. Bugün Amerika’ya gitseniz Tuncelili var, Almanya’ya gitseniz, Fransa’ya, dünyanın her tarafında…

Tunceli’de Munzur Festivali oluyor. Dünyanın dört bir köşesinden insanlar geliyor, orada, o coğrafyada şey ediyor. Şimdi, onun için, Tunceli’de 7.500 oy, yani yüzde 18 oy aldım, geldim, küçümsemeye gerek yok. Sizin Genel Başkanınız gelsin, benim karşımda bağımsız aday olsun arkadaş, çok gücünüz varsa…

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii buraya çıktığımız zaman aslında konuşmamız gereken şeyleri konuşamıyoruz. Bugün mesela, Hükûmet, burada sorulan sorulara çok yanlış bilgi veriyor. Türkiye’de devri iktidarınız zamanında çok büyük suistimaller var.

En basitini alalım. Şimdi, Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babası Zekeriya Karaman. Bu adamın aldığı işleri size söyleyeyim: Bakın, İstanbul Belediyesinde 359 trilyon lira “mesleki eğitim” adı altında para almış.

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, oğlun nerede çalışıyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ayrıca da “İDO” diye İstanbul’daki deniz otobüslerinin ihaleleri yine ona verilmiş. Ayrıca, bakın, İstanbul İtfaiyesi feshediliyor, oranın ihalesi buna veriliyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, oğlun nerede çalışıyor, onu söyler misin?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani İstanbul Belediyesinin yarısı maalesef Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babasına verilmiş. Bu Zekeriya Karaman kim biliyor musunuz? Deniz Fenerinden kendisine 30 milyon euro gelmiş, 30 milyon euro. Bu, Alman mahkemelerinin kayıtlarıyla sabit.

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, servetini açıkla da Tunceli bir duysun!

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, yani bu bildiğimiz.

Ben, bugün Sayın Bakana soruyorum: Bakın, Türkiye’de kamu kuruluşlarının birçoğu otomobil kiralıyor.

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, oğlunun nerede çalıştığını bir söyler misin, şu Meclis duysun.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu otomobil kiralayan insanların çoğu Zekeriya Karaman’ın sahibi bulunduğu Beyaz Holdingden kiralıyor bunları. Hem nasıl kiralıyor biliyor musunuz? 1’e 5 fazla fiyat vermek suretiyle kiralıyor.

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Yalan söylüyorsun, yalan!

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, isterseniz, gelin bütçeye bir hüküm koyalım “Bu bütçe Zekeriya Karaman, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün istediği şekilde harcayabilecekleri bir bütçe.” diye, bütün masraflar için de “Onlar istedikleri şekilde harcar.” diyelim. Ama bu eğer sizin problemlerinize yani Türkiye'nin işsizliğine çare buluyorsa hayhay.

Sayın Bakan burada işsizliğin azaldığından bahsediyor. Sayın Bakan, siz sadaka ekonomisine insanları alıştırdınız. Çalışmayan, üretmeyen insanları sadakaya alıştırdınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Belediyelerden paralar toplanıyor, gidiliyor bunlara paket veriliyor. Böyle, çalışmadan, üretmeden, devletin, şunun bunun parasıyla insanların geçinmesi insan haysiyetine yakışan bir davranış mıdır?

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Servetini bir açıklasana.

KAMER GENÇ (Devamla) – İş sahası açın, yatırım yapalım. Bakın, Türkiye’de sekiz senedir iktidardasınız, sekiz senede çok şey yapılabilir. Mutlak bir çoğunlukla, gelip burada bir günde kanun çıkarırsınız. Bu kanunları..: Eğer Türkiye'nin kaynaklarını iyi kullansaydınız, arkadaşlar, bugün Türkiye nerede olurdu biliyor musunuz? Türkiye işsizlik sorunu olmayan, lider bir devlet olurdu. Ama siz ne yapıyorsunuz?

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, şu servetini bir açıklasana.

BAŞKAN – Sayın Dede, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Askerle polisi birbiriyle çatıştırıyorsunuz, devleti yok ediyorsunuz. Bugün, Güneydoğu elden gitmiş arkadaşlar. Bugün Güneydoğu’da kaç tane belediye başkanı içeride? Niye içeride? Biz niye gitmiyoruz, o insanların sorunu nedir bir dinlemiyoruz?

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, şu servetini bir açıklasana.

KAMER GENÇ (Devamla) – Gidelim, bakalım Güneydoğu’ya. Buradan konuşmak mühim değil…

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Servetini bir açıklasana.

KAMER GENÇ (Devamla) –…ama bir de bir Güneydoğu’ya gidelim, o insanlar, kardeşlerimiz ne istiyorlar bir de onlarla konuşalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Çocuğun nerede çalışıyor bir de onu açıkla.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu Türkiye’yi böyle bu duruma getirmenin sorumluluğu yok mu insanlarda?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, yani, Sayın Başkan, rica ediyorum, şu Başkanlığı biraz tarafsız yerine getirin. Rica ediyorum…

BAŞKAN – Yerinize oturun lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben otururum, oturmayı bilirim.

BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bu makamda çok bulundum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Oturun lütfen yerinize. Sayın Genç…

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Sayın Başkan, Sayın Kamer Genç’in o makamda oturduğunu hepimiz biliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, ikinci konuşmacı olarak madde üzerinde…

BAŞKAN – Şahsınız adına…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce buradaki çıkan konuşmacı her türlü farklı yöntemlerle konuşmasının engellendiğini ifade ettiler ama tamamen gerçek dışı bir beyanda bulunmuşlardır. Bakınız, bütün siyasi parti grupları, gruplar adına bütün maddelerde konuştular. Biz, milletvekili arkadaşlarımıza hem bölümler hâlinde turlarda hem de maddeler üzerinde konuşma imkânını ancak verebildik çünkü 338 milletvekili arkadaşımızın ancak 114 tanesine bu bütçede söz verme imkânımız olduğundan dolayı ikiye bölerek bu şekilde ifade etmeye çalıştık.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen, iktidarsın iktidar. Konuşmaya hakkın yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Buraya her geldiğinde dürüstlükten, namustan ifade etmeye çalışan insan, açıkçası hep yalan, alakası olmayan, iftirayla milleti töhmet altında bırakıyor.

Sayın Bakana sordunuz, dediniz ki: “Böyle, böyle bir şey var.” Sayın Bakan da “O konuyla ilgili henüz bilgim yok, size yazılı cevap vereceğim.” dedi.

Şimdi, birkaç gün önce gazetelerde bir haber çıktı. “Saman duvar üstüne yıkıldı.” Kimin üstüne yıkılmış bu saman duvar?

KAMER GENÇ (Devamla) – Senin üstüne.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kamer Genç’in üstüne yıkılmış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ne diyor Kamer Genç? Kamer Genç diyor ki burada yazısında “Hatır için girmiş. Kamer Genç şirket ortaklığının tamamen hatıra binaen olduğunu söyledi. Arkadaş rica etti, güvenilir bir ismin de olması durumunda Almanların ortak olacağını ifade etti. Kabul ettim. Yüzde 5 bir hissem var, hiçbir dahlim yok şirketle ilgili. Zaten ayrılmak için de müracaat ettim.”

Bakın, o şirketle ilgili ticaret sicil gazeteleri: 2003 yılı Aralık, şirket limitet şirket, Kamer Genç yok. 2004, 8 Mart, şirket hâlâ limitet şirket, Kamer Genç yok. 2007, 18 Mayıs, şirkete bir tane Alman ortak alınmış, Kamer Genç yok. 15 Haziran 2007, şirketin amaçlarında değişiklik yapılmış, Kamer Genç yok. 2 Temmuz 2007, şirkette yine ana sözleşme tadilatı yapılmış, Kamer Genç yok. 12 Temmuz 2007, şirkette yine tadilat sözleşmesi yapılmış, Kamer Genç yok. 21 Kasım 2007, Kamer Genç var.

21 Kasım 2007 ne? 22 Temmuzdan sonraki gelen gün. Ne olmuş? Hatırlı bir kişi aramışlar. 22 Temmuzdan önce hatırı olmayan Kamer Genç, milletvekili olduktan sonra hatırlı olmuş ve “Hiçbir dahli olmadan Alman ortak girecek.” demişler. Alman ortak ne zaman girmiş? Kamer Genç ortak olmadan önce Alman ortak şirkete girmiş. Alman kimden almış hisseyi? Alman ortak, Dieter isimli Alman ortak, kendisine ait yüzde 5’lik hisseyi Kamer Genç’e vermiş. Türk ortaklardan almamış Kamer Genç, Alman ortaktan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yalan söylüyorsun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Alman ortaktan almadın mı bu hisseyi sen?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yalan söylüyorsun, yalan!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yalansa burada, yalansa burada, belge burada.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, kalkıp da sen hatır nedir bilir misin? “Sayıştay üyeliği yaptım.” diye söylüyorsun.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Ömrüm sadece devlet memurluğuyla geçti.” diye söylüyorsun.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ömrü sadece devlet memurluğuyla geçen ve otuz yıla yakın milletvekilliği yapan bir insanın, öyle söylentiler var ki Ankara’da, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde 60, 70, 80 tane dairesi varmış, kira geliri elde ediyormuş. Türkiye'nin başka bir ilinde bir iş hanı varmış, oradan gelir elde ediyormuş. Ey Kamer Genç, Tuncelililik Türkiye'nin her tarafında var, dünyanın her tarafından var ama Tunceli’nin yatırıma ihtiyacı var. Sen bedava arsayı almışsın. Tunceli’de de bedava arsa var çünkü Tunceli de 5084’e giriyor. Sen eğer o yatırımını Tunceli’de yapmış olsaydın, belki 300-500 insana, Tunceliliye, hizmet etmiş, istihdam imkânı sağlamış ve onların bu muharrem ayı hürmetine dualarını almış olurdun. Niye gidip de oralara yatırım yapmıyorsun, Aksaray’da yatırım yapıyorsun?

Ve yapılan yatırım da… Arkadaşlar resmini çektiler, işte resim de burada. 15 bin liralık sermayesi olan bir şirket, yapılan bedel 1 milyon -1 trilyon- lira. Şirketin sermayesi ne kadar? 250 bin lira. 250 bin lira sermayeli bir şirket -1 trilyon liralık- 1 milyon liralık yatırımı nasıl yapar? Ya gizli kaynaklardan ya gizli kasadan veya buraya kayıt dışı getirilmiş imkânlardan yatırım yapar. Şirkete de parayı ödememiş. Adam iflasını yapmış.

Kamer Genç’in bu şirkette görevi ne? Yönetim Kurulu Başkan Vekili. (AK PARTİ sıralarından “Aa!” sesleri) Buna da “yalan” de istersen. Bu şirkette Yönetim Kurulu Başkan Vekili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen tamamlayınız.

Lütfen sayın milletvekilleri…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Önce, senin, başkalarından hesap sorarken, bir kere iyice temizlenip buraya gelmen gerekir, aksi hâlde hiç kimse senin inandırıcılığına bakmaz.

Şirkette 2002-2003 yılında… Ta bu şirketin geçmişi 1989, ama şirkette hiç olmayan Kamer Genç birdenbire, 22 Temmuz seçimleriyle birlikte milletvekili olmuş, hatırlı kişi olmuş.

Nüfuz kullanmanın suçu nedir? Nüfuz kullanmanın suçu nedir? Sen milletvekilliği nüfuzunu kullanarak eğer 12.500 lira yatırdıysan onun belgesini de ortaya çıkarman lazım. Bedelsiz verdilerse açıklaman lazım ve Sayıştay üyeliği yapmış birisi de herhâlde “hatır”la “nüfuz”un aynı anlama geldiğini çok iyi bilir.

Ben seni millete havale ediyorum. Yatırımlarını ve kazançlarını orada değerlendirmeyen Kamer Genç’i Tuncelilere havale ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sataşmadan söz veriyor musunuz?

BAŞKAN – Bir saniye… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, bir saniye.

Evet, Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sataştı herhâlde, değil mi? (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN – Ne diye sataştı Sayın Genç, ne söyledi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hiç sataşmadı mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara bakın Sayın Başkan. Ben sadece belgeleri okudum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, hiç sataşmadı mı?

BAŞKAN – Sayın Genç, her konuşmanızda Tüzük’ü iyi bildiğinizi söylüyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İyi, anladım da adam dedi ki: “Gayrimeşru, kayıt dışı ekonomi…”

BAŞKAN – Ben Tüzük gereği soruyorum, sormak da zorundayım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, Beyefendi, ben…

BAŞKAN – Ne diye sataştı Sayın Genç, tekrarlar mısınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ben belgelerle konuştum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Beyefendi, sataşmadan söz istiyorum. Konuşmacıyı dinlediniz, söylediklerini dinlediniz.

BAŞKAN – Tamam, ne diye sataştı?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

BAŞKAN – Ne diye sataştı? Ne dedi de sataştı size?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Tunceli’ye yatırım yap.” demiş.

BAŞKAN – Söz vereceğim, ne dedi de sataştı?

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Kayıt dışı ekonomi yapmış, nüfuz ticareti yapmış, milletvekili olduktan sonra bu şirkete girmiş…” (AK PARTİ sıralarından “Yalan mı?” sesleri) Bunları konuşayım isterseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

Yeni bir sataşmaya mahal vermeden yalnız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama müsait bir zaman verin de…

BAŞKAN – Üç dakika süre veriyorum.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Değerli milletvekilleri, ben… Hemen yarına eğer, ey Mustafa Elitaş, bir maliye müfettişini, bir hesap uzmanını gönderip de inceletmezsen namertsin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Namert sensin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen namertsin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Namert sensin! Doğru konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Namert sensin!

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, Sayın Maliye Bakanı buradaysa, bu olayla ilgili bir maliye müfettişi, bir hesap uzmanı gönder, şey etsin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen 2007’de ortak oldun mu, olmadın mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben 2002 ile 2007 arasında milletvekili değildim, 22 Temmuzda, o zamanki şeyle geldim. Bir arkadaşımızın bir şirketi var. Zaten arkadaş Almanya’dan gelmiş. Dedi ki: “Ben bir…” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Alman mı, Türk mü?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Almanya’dan gelmiş Türk. Bir dinle de…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama burada “Alman” yazıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Alman ortak da var.

Bana dedi ki: “Efendim…”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sana hisseyi kim devretti?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, neyse… Konuşmuşlar.

Bir dakika Mustafa… Sen bana dedin ki: “Kayseri Şeker Fabrikasıyla ilgili suistimalleri getireceğim sana.” Getirmedin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kamer…

KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü oraya işçilerini koydun da onun için… Neyse.

Seninle uğraşacağım Mustafa Elitaş, seninle uğraşacağım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Uğraş, uğraş…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, arkadaşlar, olay şu…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaş, o şirketin sahibi olan arkadaş dedi ki… Almanya’da bir makine bulunmuş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kim o şirketin sahibi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu makine samandan tuğla yapıyor. Son model bir şey. Dedi ki: “Bizim Alman ortağa ihtiyacımız var ama isterseniz…” Yani, dedi ki: “Bize Alman ortağın da ortak olabilmesi için ismi bilinen bir arkadaşın da ortak olması lazım.”

Aslında, ben siyasetle uğraştığım için tabii ki benim zamanım başkasının gözüne çuvaldız olarak girer, onun için olmamam lazım ama anormal bir şey yok. Şirket getirmiş, bana yüzde 5 hissesini vermiş, 12 milyar lirayla da ben şirkete ortak olmuşum. Ondan sonra da arkadaş… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, 12 milyar hisse vermişim, ortak olmuşum, yüzde 5’i… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri lütfen…

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Sadede gel, sadede!

KAMER GENÇ (Devamla) – Aksaray’da bir bölgede bir fabrika için fizibilitesi yapılmış, fabrika kurulmuş ondan sonra da devletten bir kuruş para almış mıyım? Almamışız.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Arsa kimin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ha orada, gidilmiş Aksaray’da zaten sanayi bölgesinde bedava arsa veriliyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Eğer zaten bedava arsayı… Ben eğer bir defa valiye…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aa, Tunceli’de de mi bedava arsa var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın bir valiye telefon etmişsem, herhangi birisine… Bakın milletin huzurunda söz veriyorum, bu fabrika binasının tahsisi için hiçbir resmî kuruluşa telefon etmişsem milletvekilliğinden istifa etmeyen şerefsizdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bak, istifa etmeyen… Bakın söylüyorum size.

Ama şimdi arkadaşlar, yani ben şimdi bir anonim şirketin yüzde 5 hissesine ortak olmakla ne ayıbım olmuş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Para verdin mi, para?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ne ayıbım olmuş bir söyleyebilir misiniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Para mı verdin, hatır mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu! ödediğimiz para ortada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hatıra binaen mi, para mı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bu kadar onursuzca…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Para verdin mi, para?

KAMER GENÇ (Devamla) – …bu kadar soysuzca insan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Para verdin mi, para?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani rica ediyorum size, ben burada eğer varsa…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Para verdin mi, para?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bak Mustafa Elitaş, iktidar senin elinde, eğer bir kuruş menfaat…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Para verdin mi, para?

BAŞKAN – Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şirket ortaklığı için para verdin mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şirkete verdim tabii parayı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Belgesini göster! Hatıra binaen dedin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu! 12 milyar para verdim, 30 milyar da banka havalesiyle kayıt etmişim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama 12 milyar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç, sözünüzü verdim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, süre ver. Sayın Başkan, konuşsun, süre ver.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Meclisi bu işle meşgul etmeye hakkımız yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın sayın milletvekilleri, Mustafa Elitaş daha Sayıştayla Danıştayı birbirine karıştırıyor. Ben Danıştay tetkik hâkimliğinden geldim. Ben otuz senedir politikacıyım. Benim malım mülküm. Her şey ortadadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Benim seksen tane dairemin olduğunu… Bu bir iftiradır, ispat etmezsen namertsin yine! İspat etmezsen namertsin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gazetelerin yazdığını, söylentileri söylüyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, o gazetelere bakma.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yoksa “yok” de! Yoksa “yok” de!

KAMER GENÇ (Devamla) – İspat etmezsen namertsin! Ondan sonra bunları… Benim sahip olduğum mal ve mülkler ortadadır, onların hesabını da vermeye şeyim. Hırsızlıklarınızı benim üzerime iftira atarak örtemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben size diyorum, işte iktidar gücü sizde. Yiğitliğiniz varsa, benimle ilgili kanun dışı bir şey tespit edip de ispatlamazsanız ve üzerine gitmezseniz şerefsiz ve namussuz insanlarsınız! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Elitaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, iki dakika müsaade ederseniz… İtham etti. İki dakika, iki dakika lütfen.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen ama, tekrar yeniden sataşmaya…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, iki dakika. Bakın, bana “şerefsiz, namert” dedi. Lütfen iki dakika müsaade edin. Bakın, kendi belgesiyle konuşacağım.

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 69…

Lütfen Sayın Elitaş, yeniden sataşmaya…

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “Alman ortak varmış” dedi. Hisseyi aldığı şahıs Alman ortak. Kim bu Alman ortak? Dieter Henrich Brechmann. Kim bu?

Bir de öyle enteresan bir şey dedi ki kayıtlara geçti, kayıtlara geçti. “30 milyar da havale gönderdim.” dedi. 30 milyar havaleyi göndermişsin, aldığın hissenin değeri 12.500 lira, 12,5 milyar lira. 30 milyar lirayı ne diye gönderdin?

KAMER GENÇ (Tunceli) – İnşaat için gönderdim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 12 milyar 500 milyon lira şirket havalesi, şirketteki sermayen, sen 30 milyar lira para gönderiyorsun.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Avanta ödemiş, avanta.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani nerede bu paranın kaynağı, nereden geliyor?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bu değirmenin suyu nereden?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Buna cevap ver. Sen 2007 yılından, 2007 22 Temmuzdan sonra hatırlı hâle gelmişsin. Birileri senin hatırından faydalanmak üzere, senin nüfuzundan faydalanmak üzere sana imkân sağlamışlar ve adam da, şirket sahibi 1 trilyon liraya yakın harcama yapmış ama maalesef alamadığından dolayı şu anda zor duruma düşmüş, sıkıntıya düşmüş. Onun için, burada birilerine iftirayla, birilerine bühtanda bulunurken iyi bir şekilde temizlenmen gerekir.

Muharrem ayı önemli bir ay, hepimiz için, Müslümanlar için önemli bir ay. Tüm Müslümanların muharrem ayını tebrik ediyorum ve özellikle de bugünün hürmetine sana diyorum ki iyice bir temizlen gel diyorum ve (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tuncelililere, Tunceli’ye yapmadığın yatırımı… “Tunceli’nin hakkını koruyorum.” diyorsun ama kaynaklarını, imkânları niye Tunceli’ye göndermiyorsun? Seni Tuncelililere havale ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)

2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, bakın, yine bana sataştı.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu AKP’lilerde hiç ticaret ortaklığı olan yok mu? Hiçbirisinin malı mülkü yok mu? Çocuklarının hepsi ihalelere katılıyorlar.

BAŞKAN – Sayın Genç, böyle bir usul yok, lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben, özel bir şirketten hisse almışım yahu!

BAŞKAN – Lütfen oturur musunuz…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Alın terinle…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Alın terimle…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hatır için almışsın sen hisseleri, hatır için.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İspat etmezsen şerefsizsin!

BAŞKAN – 5’inci maddeyi okutuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – İspat etmezsen şerefsizsin. Eğer alın terimle kazanmamışsam ben şerefsizim, eğer kazanmışsam sen şerefsiz misin?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yazıyor burada yazıyor!

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen… Sayın Elitaş…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yazıyorsa, o başta senin paranla… Efendim, o gazete 750 milyon dolar… Çalık’ın gazetesi.

BAŞKAN – 5’inci maddeyi okutuyorum:

Tamamlayıcı ödenek

MADDE 5- (1) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, kamu idarelerinin 2008 yılı ödenek üstü giderlerini karşılamak üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için toplam 5.061.297.157,35 Yeni Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için toplam 913.319,05 Yeni Türk Lirası,

tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum:Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Devredilen ödenek

MADDE 6- (1) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinin ilgili sütununda gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin toplam 177.661.590,78 Yeni Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam 6.736.741,68 Yeni Türk Lirası,

2008 yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla bir sonraki yıla devrine izin verilen ödeneği ertesi yıla devredilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kalaycı.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 443 sıra sayılı 2008 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı, bütçe ve kesin hesap tasarılarının geneli hakkında yaptığı sunuş konuşmasında, AKP hükûmetleri döneminde kriz yılı olan 2009 yılı hariç bütçe hedeflerini sürekli tutturduklarını söylemiştir. Benzer ifadeleri bazı AKP Grubu temsilcileri de dile getirmiştir. Sayın Grup Başkan Vekili de hep 2009 yılı verileriyle karşılaştırma yaptığımızdan şikâyetçi olmuştur.

Şu anda 2008 yılı kesin hesabını görüşmekteyiz. 2008 yılının hedefleri ve gerçekleşmelerine bakalım, acaba doğru mu bilgi veriliyor, görelim:

AKP Hükûmetinin 2008 yılı ekonomik büyüme hedefi yüzde 5,5; gerçekleşme ise yüzde 0,9. Hedef tutmuş mu? Hedeften sapma yüzde 84 değerli arkadaşlarım, yakınına bile uğramamış. Aynı şekilde bir önceki yıla göre ekonomik büyüme yüzde 80,9 oranında düşerek 0,9’a gerilemiştir.

Üretici fiyatları endeksine bakalım: ÜFE yıl sonu hedefi 2008 yılında yüzde 3,75; gerçekleşme yüzde 8,1. Hedef tutmuş mu? Hayır. Hedeften sapma tam yüzde 116.

Enflasyona bakalım: TÜFE yıl sonu hedefi yüzde 4, Hükûmetin yıl sonu hedefi yüzde 4, gerçekleşme ise yüzde 10,1. Hedef tutmuş mu? Hayır. Hedeften sapma yüzde 153.

Yine, bütçe açığının millî gelire oranında hedeften sapma yüzde 28, faiz dışı fazlanın millî gelire oranında da hedeften sapma yüzde 34’tür.

Haziran 2007’de açıklanan Orta Vadeli Program’da, Aralık 2007’de açıklanan Katılım Öncesi Ekonomik Program’da 2008 yılı işsizlik oranının sırasıyla yüzde 9,6 ve yüzde 9,7’ye düşürülmesi hedeflenmiş. Gerçekleşme ne? Bırakın düşürmeyi, yüzde 11’e yükselmiştir.

İşin daha da vahimi, yılın bitimine üç aydan az süre kala Ekim 2008 ayında revize edilen hedeflere göre büyümede yüzde 78, bütçe açığında yüzde 23, faiz dışı fazlada yüzde 18 sapma gerçekleşmiştir. AKP Hükûmeti, bırakın yıllık hedefleri tutturmayı, önünü bile görememiştir, tam bir öngörüsüzlük örneği vardır.

AKP Hükûmetinin 2008 yılı yapısal reform önceliklerine de bakalım. Ne denmiş? “Kamu personel reformu gerçekleştirilecektir.” Gerçekleştirildi mi arkadaşlar? “Yeni Sayıştay Kanunu çıkarılarak Sayıştayın denetim alanı uluslararası standartlara uygun hâle getirilecektir.” denmiş. “Mali saydamlık ve mali raporlama geliştirilecektir.” denmiş. “Yeni Türk Ticaret Kanunu çıkarılacak.” denmiş. Bunlar, değerli arkadaşlarım, 2008 yılı için denmiş. Bunlar yapıldı mı? Ne gezer, 2008 geçti, 2009 geçti, maalesef hepsi lafta kaldı. O nedenle, Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; lütfen doğru bilgi verelim diyorum.

Değerli milletvekilleri, gerek Sayın Başbakan gerekse Sayın Maliye Bakanı ve bazı AKP temsilcileri krizle birlikte istihdamı korumak ve artırmak için birkaç tedbir paketi açıkladıklarını belirterek, bu kapsamda özel sektörde istihdam edilen sigortalılar için işveren hissesinin 5 puanlık kısmını karşıladıklarını, kadınların, gençlerin istihdamını teşvik etmek için prim indirimi getirdiklerini, özürlü çalışanlarımızın işveren primlerinin tamamının devlet tarafından karşılanmasını sağladıklarını ifade etmişlerdir. “Krizle ilgili tedbir aldık.” diyen her AKP’li arkadaşım başta bunları saymıştır.

Bu konuların yer aldığı “istihdam paketi” olarak adlandırılan ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de desteklediğimiz kanunu ne zaman çıkardık? 2008 yılının Mayıs ayında. Peki, soruyorum: Hani kriz 2008 yılı Ekim ayından itibaren ülkemizi etkilemeye başlamıştı? Daha da ilginci var, “krize yönelik aldığımız tedbir” diye bahsettiğiniz bu konular yeni değil değerli arkadaşlarım, biraz geçmişi hatırlayın. İşverenlerimizin, girişimcilerimizin rekabet gücünü artırabilmek için beş altı senedir gündeme getirilen bir konu ve 60’ıncı AKP Hükûmetinin de Programı’nda yer alan bir konu. Yani o nedenle, işte bunu kriz tedbiri olarak öngörmek ne kadar doğrudur değerli arkadaşlarım? Hani, küresel krizin etkisini öngöremediğiniz için 2009 yılı bütçe hedeflerinde uçmuştunuz, daha ilk ayda hedefler altüst olmuş, çuvallamıştınız? Krizin etkisini öngöremediğiniz tarihten önce nasıl oluyor da krize yönelik tedbir almaktan bahsedebiliyorsunuz? Lütfen doğruları söyleyin, dürüst olun; aldatmayı, kandırmayı, mazeret aramayı bırakın. Başarısız, beceriksiz, basiretsiz, öngörüsüz bir hükûmet olduğunuz tüm açıklığıyla ortadadır.

“Aldık” diye saydığınız diğer tedbirlere bakarsak, zaten geçici süreyle uygulanan vergi indirimi, kısa çalışma ödeneği gibi tedbirler, belirli sayıda büyük sanayicileri kısa bir süre için rahatlatmıştır, toplumun geneline yönelik bir tedbir alınmamıştır.

Krizden en fazla etkilenen çiftçimize; küçük sanayi sitelerinde, organize sanayi bölgelerinde, çarşı ve mahallelerde zor duruma düşen, iş yerini kapatan ya da kapatma durumuna gelen esnafımıza, KOBİ’lerimize; çalışanlarımıza, dar ve sabit gelirli vatandaşlarımıza yönelik bir tedbir paketi açıklanmamıştır, 2010 bütçesinde de maalesef öngörülen hiçbir tedbir bulunmamaktadır. Çiftçimiz, esnafımız, vatandaşlarımız haciz kıskacında bunalıma girmekte, AKP Hükûmeti ise seyretmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Konya’da tarla, iş yeri, ev gibi gayrimenkullerin yüzde 70’inin tapu kayıtlarında şerh olduğu konuşulmaktadır, diğer illerimizde de benzer tablonun yaşandığı aşikârdır. Ey Hükûmet, bunlardan haberiniz var mı?

IMF tahminlerine göre, Türkiye'nin, 2009 yılında, dünyadaki 182 ülke arasında ekonomisi en fazla küçülecek 17’nci ülke olması beklenmekte. Türkiye ekonomisi 4 çeyrektir küçülüyor. Sanayi üretimi peş peşe on dört ay düşerek dip yapmış, bir türlü toparlanamıyor. Tüketicilerin ve reel sektörün güvensizliği devam ediyor. İşsizlik endişe verici boyutlara yükselmiş. Yoksulluk artıyor. Sosyal güvenlik sistemi alarm veriyor. Bütçe açığı ve bu açığı kapatmak için Hazinenin on bir ayda yaptığı net iç borçlanma 5-6 kat artmış. Çiftçi, köylü, memur, işçi, esnaf, emekli ekonomik ve sosyal krizi en ağır bir şekilde yaşamakta; borcunu, çekini, senedini, kredisini, kredi kartını ödeyememektedir. Hükûmet ise olan biteni hiç umursamamakta, vurdumduymaz bir tutum sergilemektedir.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik, yoksulluk Türk milletinin kaderi değildir; bu hâle siz getirdiniz, AKP getirmiştir. AKP, ülkemizi bir sosyal felaketin eşiğine getirmiş, Sayın Başbakan hâlâ teğet edebiyatı yapıyor. Sayın Maliye Bakanımız gittiler herhâlde. Aynı konuya ben de değineceğim. Sayın Maliye Bakanı da Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya gibi ülkelerle Türkiye’yi mukayese ederek, daha iyi olduğumuzu söylüyor ve “Bunlar ülke değil mi?” diye de savunuyor.

Sayın Maliye Bakanı, bu saydığın ülkelerin çapı nedir ki? Hepsini toplasan bile, neresinden bakarsan bak bizim bir vilayetimiz etmez. Acaba, AKP’nin hedefleri bu gibi ülkelerden daha iyi konumda mı olmaktır? Milliyetçi Hareket Partisine göre Türkiye büyük ülkedir, Türkiye lider ülke ve süper güç olma hedefi olan bir ülkedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, lütfen tamamlayınız.

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – AK PARTİ sayesinde.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Görüyoruz, görüyoruz.

Siz bu ülkeyi ve Türk milletini layık olduğu seviyeye yükseltme, bu ülkeyi yönetme liyakatine sahip değilsiniz.

Görülmektedir ki, kendi döneminin hesabını vermekten ısrarla kaçan AKP, müflis tüccarlar gibi eski defterleri karıştırarak medet ummaktadır. Geçmişi suçlamayı, iftira atmayı bir kenara bırakın. Eğer inandığınız bir konu varsa da, yedi yıldır iktidarda siz varsınız, o zaman gereğini neden yapmadınız? Yine yapabilirsiniz. Bizim gizleyeceğimiz, saklayacağımız bir husus yoktur ve bu zamana kadar da olmamıştır. Önce, kendi döneminizin hesabını bir verin diyorum.

Bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili?.. Yok.

Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

AK PARTİ İktidarının yedi yılda ülkemizi her alanda geliştirdiği, ülkemizi dünyanın 17’nci büyük ekonomisi, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi hâline getirdiği tartışmasızdır. Bu icraatlarımızı milletimiz de yaşayarak görmektedir.

2008 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.

Şahsı adına söz isteyen Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun Sayın Gönül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz milletimi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bütçeler, kamunun geliri ve gideri arasındaki dengeyi sağlamak, kaynakları benimsenen hedefler doğrultusunda en etkin şekilde kullanmak için hazırlanan belgelerdir.

Ülkenin kaynaklarını en iyi şekilde değerlendirmek, kuşkusuz her iktidarın önde gelen görevidir. Bu noktada, bütçe görüşmelerine katkı sağlayan tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum. Çünkü müsâdemeyi efkârdan bârikayi hakikat doğar. Bu iktidar böyle bir anlayışla hareket etmekte. Dolayısıyla Türkiye'nin beklentilerine cevap verecek bir bütçenin yapılması, hem de açığın az olması, sonuçta dengeye oturması hepimizin arzu ettiği bir husustur.

Bu duygu ve düşüncelerle maddenin hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Genç.

Maddeyi oylarınıza sunacağım ve aynı zamanda karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.41

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

7’nci maddeyi okutuyorum:

İptal edilen ödenek

MADDE 7- (1) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 2008 yılı içinde kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel ödenekler dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin toplam 15.777.533.273,17 Yeni Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam 2.177.778.871,59 Yeni Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların toplam 204.291.878,48 Yeni Türk Lirası,

ödeneği iptal edilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili.

AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 yılı mali bütçesinin, Türkiye ekonomisi ihtiyaçlarını en iyi şekilde gözeten, mevcut şartların üzerine inşa edilmiş, gerçekçi ve istikrarı sağlamaya yönelik bir bütçe olduğunu görmekteyiz. Sürdürülebilir büyüme ve kalkınmayı sağlayacak, istikrarın ve refahın artırılmasını dikkate alan ve uzun vadeli bir perspektifle hazırlanmış bir bütçe olduğunu görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, hükûmetler iktidarlarında büyük muvaffakiyetler gösterebilir. Fakat yalnız onunla övünerek kalmak isterse o muvaffakiyet de unutulmaya mahkûm olur. Onun için, çalışmak, daima muvaffakiyet aramak amacımızdır. Bizlerin ve toplumun her kesiminin bu bütçeye destek vermesi muvaffakiyete ulaşmayı daha da kolaylaştıracaktır. En büyük desteğimiz milletimizin bize olan güvenidir.

Bu duygularla 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı’nın milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hazırlanmasında emeği geçen arkadaşlara da teşekkür ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Safiye Seymenoğlu, Trabzon Milletvekili.

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Mali Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

2008 Mali Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın hayırlı olduğunu düşünüyorum. 2010 yılı bütçesinin de hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi okutuyorum:

Devlet borçları

MADDE 8- (1) Devlet borçlarına ilişkin cetvellerde gösterildiği üzere 2008 yılı sonu itibarıyla;

a) 13.978.301.024,38 Yeni Türk Lirası kısa vadeli Devlet iç borcu ve 260.848.994.717,77 Yeni Türk Lirası orta ve uzun vadeli Devlet iç borcu olmak üzere toplam 274.827.295.742,15 Yeni Türk Lirası Devlet iç borcu,

b) 106.002.687.875 Yeni Türk Lirası Devlet dış borcu,

c) 15.184.729.472,74 Yeni Türk Lirası Hazine garantili borç,

mevcuttur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mithat Melen, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 yılı kesin hesap yasasının 8’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Geçen gün yine aynı şeyleri konuştuk. Kesin hesap yasası, gerçekten, bir önceki dönemi ibra eden -aynı, bir anonim şirkette olduğu gibi- çok önemli bir yasa ve dünyada ender bir anayasada bu bir madde hâlinde var, o da bizim Anayasa’mızda. Kanun koyucu o kadar önem vermiş ki kesin hesap yasasını Anayasa maddesi hâline getirmiş. Bu gerçekten önemli bir şey. Ama biz iyi kullanabiliyor muyuz? Kullanamıyoruz. Tabii, bu saatte, özellikle her şey biterken bunları tekrar söylemek, belki size tuhaf gelir ama belki Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevlerinden bir tanesi denetim görevi, onu da doğru dürüst, özellikle kesin hesap yasasında bile yapamıyor, yapmıyor. Hatta yedi sene, sekiz sene önce olan şeyleri politik nedenle sahneye getiriyor, burada söylemeye çalışıyor. Hâlbuki, gerçekten bu yasa ve bu verilen imkân önemli bir imkân. Çünkü gerçek denetim, burada yapılması gereken bir denetim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe üzerinde denetimi, neredeyse ekonominin yarısını denetlemek gibi bir şey. Yani geçmişte yaptığınız hataları da, bunları denetleyerek, yapmamaya çalışmanız imkânı vermesi açısından da çok önemli ve makroekonomik açıdan hem dünyaya hem Türkiye’ye bakarken dengelemeyi de yapmanız mümkün. Geçmişte neleri yanlış yapmışsınız veya neleri doğru yapmışsınız, onları denetlemek ve onları burada teker teker tartışmak çok önemli bir şey.

Belki bu İç Tüzük değişikliği de -bu yasayı da getirmemiz lazım buraya- önem kazanıyor. Niye önem kazanıyor? Bunları burada daha rahat biçimde tartışabilme imkânı verecek bize. Hatta her bakanlığın kendi komisyonunda tartışılması, bir “ekonomik” veya “sosyal komite” adı altında yeni bir komite kurulması, bir komisyon kurulması, o komisyonda da hem bakanların hem bürokratların gelip izahat vermesi gerçekten önemli. Çünkü burada belirli uygulamaları, hakikaten ekonomi açısından ve bu yasayı uygulamak açısından bürokratlar yapıyor, yani Türkiye’deki gerçekten çalışan insanlar yapıyor. Onları da dinlemek lazım. Bazen biz, gereksiz yere, hem onları hem birbirimizi burada suçluyoruz. O uygulamaları burada teker teker dinlemek lazım ve ne olduğunu görmek lazım. Mesela 2008, hiç kimsenin dikkatini çekmedi. 2008 devlet borçlarını onaylarken -veya devlet borçlarını burada onaylamış olacağız kabul etmekle- yani bunun yapılış biçimi, nasıl yapıldığı ve nerelere doğru yanlış yapıldığı çok açık burada görülebilir.

Çünkü -düşünün- bazen yükü aşırı biçimde Merkez Bankasının üzerine yükleyip bazen de -burada olduğu gibi- Hazine adına bazı şeyleri yapmak istiyoruz. Hâlbuki Hazinenin gerçekten ekonomiye hâkim olması lazım ama Hazine Türkiye’de son yıllarda ekonominin dışına itildi, ekonomik yapının dışına itildi ve belirli görevler Merkez Bankasına verildi. Merkez Bankasının, bir numaralı görevi fiyat istikrarıdır, fiyat istikrarını korumaktır ama Merkez Bankasının fiyat istikrarını korurken -tabii enflasyonla mücadele edecek ama- devletin borçlanma politikasını da takip etmesi lazım. Ama onunla özellikle 2008’de sanki hiç ilgilenmedi, Hazine de geç kaldı bunları yapmakta, 2009’dan itibaren yaptılar. Yani küresel kriz başlayana kadar ciddi biçimde bir parasal politika uygulandı, mali politika uygulanmadı. Küresel krizden sonra da parasal politikaya ağırlık verildi ama yine mali politikalar uygulanmıyor. Yani gelir eksik kaldığı için zorunlu olarak borçlanma artıyor. İşte burada çok kritik bir nokta var, Merkez Bankasının elindeki rezervlerini efektif olarak kullanması. (Gürültüler)

Tabii beni dinlemek zorunda değilsiniz bu saatte, anlıyorum, patırtı kütürtü etmekte de haklısınız ama bunlar işinize yarayabilir, arada dinlerseniz de fena olmaz gibime geliyor çünkü seneye aynı hataları yapmayın diye çünkü aynı hatalar devam edecek. Niye? Bakın, esas mesele faizle ilgili. Faizi Merkez Bankasının üzerine yüklenerek düşüremezsiniz. Sayın Bakan burada, bunu çok iyi biliyor. Faiz oranını düşüremediğiniz sürece de yatırımı hakikaten halledemezsiniz.

Türkiye’nin de bu bütçenin de en önemli sorunu şu anda yatırım hâline geldi çünkü yatırım, özellikle sabit sermaye yatırımı yok, düştü. Özel sektör de bu yatırımlarını düşürdüğü için -o da eski borçlarını ödemek için daha fazla borçlanmak zorunda kalacak- kamu da bu işin içine girdiği için bu bütçeyle kamu daha fazla borçlanmak zorunda. Borçlandıkça da meşhur yansıma etkisiyle gerçekten faizleri yukarı çekecek. Faizleri yukarı çekmek demek Türkiye’de yine maalesef büyüme hızının düşmesi demek, istihdamın azalması demek.

Herkes istihdamdan bahsediyor. Şurada milletvekillerinin, herkesin her gün en önemli derdinin burada iş bulmak olduğunu hep birlikte biliyoruz. Biliyoruz da, bunun temel sorunlarını da bir türlü çözmekle uğraşmıyoruz. Buna eğilmek istemiyoruz. Aslında belki en önemli görevlerimizden bir tanesi Türkiye’de bu istihdam meselesini çözmek, çünkü o, sosyal barışı da beraberinde getirecek; belki çok sıkıldığımız, hakikaten çok bunaldığımız terörü de önleyecek. Çünkü en önemli meselelerin başında insanlarımızın karnının doyması lazım. Gerçekten, Türkiye’de her işe ekonomik gözle bakmak belki yanlış ama yavaş yavaş artık bu ekonomik açıdan bakmayı, bir de arkamıza dönüp neler yaptığımızı, verimli veya etkin olup olmadığımızı çok iyi tartmak zorundayız.

İşte, yine Merkez Bankasının bugün de önünde aynı sıkıntı var, Hazinenin de önünde aynı sıkıntı var. Borçlar birikiyor, borçlar artacak. Bugün burada sizin oylarınızla biraz sonra onaylayacağımız kesin hesap kanununa göre iki sene sonra daha ağır bir devlet borcu yükü çıkacak karşımıza. Ondan kurtulabilmek için veya oradaki faiz yükünü azaltıp yatırımları artırmak için işte esas yapılması gereken, şu anda ve belki bunu mutlaka burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapmamız lazım, Merkez Bankasına da el tutmamız lazım, Hazinenin yatmaması lazım, hele Maliye Bakanlığının bu kadar sessiz kalmaması lazım, ekonomide de işi bu kadar sessiz götürmemek lazım. Çünkü, yine korkarak söylüyorum bunu: İnşallah, Türkiye bir yurt dışı kriziyle tekrar sarsılmaz. Her an her şey olabilir çünkü zor bir dönem, yapısal değişikliklerin olması gereken bir dönem. Çünkü yapı artık kaotik bir yapı, dünyada ekonominin yapısı. Onun için, bu kaotik yapıyı böyle klasik bir kafayla ve klasik bakışla da çözemeyiz, bilesiniz. Buna daha dinamik bakmak lazım. Burada bu denetlenme bile bana çok klasik gelmeye başladı. Bundan aşmamız lazım, kurtarmamız lazım bunu kendimizden. Çünkü ekonomiden kurtaramazsak, ekonominin sıkıntılarından kurtaramazsak siyasi sıkıntılar beraberinde gelir. Ayrıca, bu tavan, Allah korusun, çökerse hepimizin başına çöker. Çok dikkat etmek lazım ekonomi konusunda.

Bakın, bugün Merkez Bankasının üzerinde ciddi bir yük var. Kısa vadeliden uzun vadeliye dönebilmek… Çünkü piyasa müsait. Kısa vadeli borçları uzun vadeli hâle getirebilirsek ve özellikle değerlenen paraları daha az değerli paralarla değiştirebilirsek veya tersini yapabilirsek 2010 yılını daha rahat geçiririz, daha az borçlanmayla geçiririz, borçlanmanın yükünü azaltırız çünkü belli ki bu aldığı yetkilerle, bu borçlanma yetkileriyle bugünün bütçesi bile aşılacak. Bu çaresiz, çok net görünüyor bu ama burada da likidite yönetimine ihtiyaç var.

Bütün bunları söylerken, bütün bunları da anlatmaya çalışırken pek kimsenin bu işle de ilgilenmediği gözleniyor. Yani bunları hep burada formalite olarak sanki söylüyormuşuz gibi, muhalefet kendi görevini kendi yapıyormuş gibi ve siz de kendi görevinizi kendiniz yapıyormuşsunuz gibi. Öyle, karşılıklı öyle hissediyoruz birbirimizi. Hayır, bu Türkiye’yle ilgili bir görev ve tekraren söylüyorum: Bu ekonomi ileride hepimizin başına ciddi işler açacak. Böyle bakamayız çünkü piyasalarda yangın var ve bunu “Sen yaptın, ben yaptım”dan da bir çıkarmak lazım. Bugün, bütün sektörlerde büyük bir durgunluk var. İşsizlik yanında. Büyüme hızı düşmüş ve bunu borçla götürdük, parasal politikalarla götürdük. Şimdi, artık, yavaş yavaş finansal politikalara, mali politikalara dönmek zorundayız ama ne bütçede ne de bundan sonra görülen hiç böyle bir önlem yok. Yakında bu sıkıntıları hep birlikte çekmemek için… Şimdi, sadece muhalefet olarak değil, olaya çok geniş açıdan baktığınız zaman, iktidar da olsa, muhalefet de olsa sıkıntıları beraber çekeceğiz; hele ekonomide hep birlikte çekeceğiz bu sıkıntıları. Onun için, yavaş yavaş, artık, ekonomiyle ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Melen, lütfen, tamamlayınız.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok fazla uzatmak âdetim değil ama şu iki önemli noktayı da belirtmeden geçemeyeceğim. Fazla uzatmadan, 2010 yılını ekonominin altyapısıyla ilgili reformları yapmakla geçirmemiz lazım. Çok önemli reformlarla uğraşmamız lazım. Yoksa yine aynı şeyleri burada söyleyebiliriz. Özellikle mal, sermaye piyasaları, hizmet piyasaları, emek piyasaları, onlarla ilgili yasaları çıkarmamız lazım. Faktör fiyatlarıyla ve faktör piyasalarıyla ilgili yeni baştan düzenlemeler yapmamız lazım. Burada bunları da Türkiye Büyük Millet Meclisi yapacak. Ayrıca, bunları Avrupa Birliğine uyum için değil, kendi kendimize oturup yapmamız lazım çünkü Avrupa Birliğinin de büyük sıkıntıları var, dünyanın da çok büyük sıkıntıları var.

Bu duygu ve düşüncelerle 2010 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Melen.

Şahsı adına söz isteyen Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili.

Mehmet Nil Hıdır, Muğla Milletvekili.

Buyurun Sayın Hıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2008 yılı kesin hesap kanunu tasarısının 8’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.

2008 yılını da başarıyla tamamlayan Hükûmetimizin, Maliye Bakanlığımızın 2010 yılında da bu başarılarının devamını ve 2010 bütçesinin Türkiye’mize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hıdır.

Şahsı adına söz isteyen Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 9- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 9’uncu ve yürürlük maddesinde, artık son maddedeyiz.

Kifayeti müzakere diyorum ve kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Tabii 2008 ve 2009 bütçelerinin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gönül.

Şahsı adına söz isteyen Safiye Seymenoğlu, Trabzon Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

9’uncu maddenin hayırlı olması temennisiyle, kesin hesap kanun tasarısının kabulünü, 2010 bütçesinin kabulü noktasında da saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.09

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

Bir Danışma Kurulu önerisi vardır, öneriyi okutup oylarınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına 29 Aralık 2009 Salı gününden başlamak üzere 3 gün ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

 

Mustafa Elitaş

Kemal Kılıçdaroğlu

Oktay Vural

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi

Milliyetçi Hareket Partisi

 

Grup Başkan Vekili

Grup Başkan Vekili

Grup Başkan Vekili

Öneriler:

Gelen Kâğıtlar Listesinde Yayınlanan ve Bastırılarak Dağıtılan 456 ve 457 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarısının 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 3 ve 4 üncü sırasına, Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan 446, 447, 429, 430, 431, 432 ve 433 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin yine bu kısmın 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 inci sıralarında alınması, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun 24.12.2009 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde; 442 sıra sayılı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 443 sıra sayılı 2008 yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının maddelerinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra kanun tasarıları ve tekliflerinin görüşülmesine geçilmesi ve 457 sıra sayılı tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,

Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına; 29 Aralık 2009 Salı gününden başlamak üzere 3 gün ara verilmesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi lehinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.

Sayın Elitaş, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Danışma Kurulu önerisinin esas itibarıyla içeriği, biraz sonra görüşeceğimiz -eğer değerli milletvekillerimiz kabul ederlerse- araç tescil işlemlerinin bugüne kadarki süreçte yaptığımız kanunda trafik sicil bürolarında yapılmasını öngörüyorduk ama bunun ikinci el araçların alım satımında bürokrasiyi -fazla anlamda- artıracağını ifade eden bir görüş geldi ve şu anki uygulamada ikinci el araçta alım satım yapan ticaret erbabına, şahıslara ortalama 300 lira civarında bir masraf, yükümlülük geliyordu. Bu süreçte noterlerin alacağı ücreti 20 liraya düşüren bir kanun teklifi var. Bu kanun teklifiyle birlikte ikinci el araç alım satımındaki maliyetleri düşüreceğimizi ümit ediyoruz.

Buna katkı sağlayacağınız ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

Danışma Kurulu önerisi aleyhinde söz isteyen Ali Bayramoğlu, Rize Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, hem öneride bulunuyorlar hem lehinde hem aleyhinde konuşuyorlar. Bu nasıl iş?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bayramoğlu.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bütçemiz hayırlı olsun.

Böyle bir bütçe gününde ilaveten kanun maddelerinin, yeni kanun maddelerinin getirilmesini çok uygun bulmadığım için Danışma Kurulunun aleyhine söz almış bulunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Çok anlamlıydı Ali Bey.

BAŞKAN – Önerinin lehinde söz isteyen Suat Kılıç, Samsun Milletvekili.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

14 Aralık 2009 tarihinde başlayan, bugün itibarıyla son gününe geldiğimiz bütçe görüşmelerinde gerçekten milletvekillerimiz çok olağanüstü bir tempo ortaya koydular, çok ciddi efor sarf ettik hep beraber. Plan ve Bütçe Komisyonundan başlayarak önceliğinde Bakanlığımıza ve emeği geçen bütün milletvekillerimize, Genel Kurul çalışmalarına eşsiz katkılar sağlayan bütün milletvekillerimize yürekten, gönülden sonsuz teşekkürlerimi ifade ediyorum. İktidar ve muhalefet milletvekilleri elbette ki önemli katkılar sağlamıştır. Bugün itibarıyla, az sonra kesin hesap 10’uncu maddenin görüşmesi ve oylamasıyla birlikte bütçe üzerindeki çalışmalarımızı, yarın tümü üzerinde yapılacak müzakereler dışında tamamlamış olacağız.

Büyük bir maratonu kararlılıkla, ciddi bir iradeyle, sağlam bir duruşla önemli bir aşamaya getirmiş bulunuyoruz. Nihayet, bugün itibarıyla, yine görüşmelerin sonunda milletimizin ihtiyaç duyduğu bir kanunu ve bir uluslararası sözleşmeyi Danışma Kurulu önerimizle gündeme getirmiş olacağız. Bunlardan biri, malumunuz olduğu üzere, noterlerle ilgili olan düzenlemedir. Az sonra konular kabul oylarınız doğrultusunda gündeme gelecek.

Bugüne kadar pek çok milletvekilimiz bu kürsüden konuştu, iyi, kötü, kabul edilebilir, edilemeyen pek çok cümle belki sarf edildi ama hepsini demokrasinin genel çerçevesi içerisinde, demokrasinin gerekleri çerçevesinde kabul etmek durumundayız. Gönül arzu eder ki Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün konuşmalar, bütün görüşmeler İç Tüzük’te tanımını bulan “temiz bir dil” doğrultusunda yapılabilsin, bu kürsüden herkes temiz cümlelerle, temiz ifadelerle, temiz yaklaşımlarla meramını anlatabilsin. Demokrasinin mabedi Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Buradan milletimize iyi bir ışığın, saygın bir ışığın, ahlaklı, erdemli, adabına, edebine, usulüne, erkânına uygun bir ışığın yansıması gerektiği kanaatindeyim.

Gelecek olan Danışma Kurulu önerisinde hem Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilinin hem Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin hem de AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin imzaları mevcuttur. İki kanunun görüşmelerini tamamladıktan sonra, aynı Danışma Kurulu önerisi doğrultusunda, bütün bütçe görüşmelerinin sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin âdeti olduğu üzere, bu yoğun çalışma trafiği ki 14 ile bugün arasında geçen ve her bir günü İç Tüzük’teki bir haftalık toplam çalışma saatlerine tekabül eden çalışmalar için minnettarlığımızı, teşekkürümüzü ifade ettik ama milletvekillerimizin bütçe maratonu öncesindeki dört hafta boyunca da 13.00-23.00 temposuyla yürütmüş oldukları çalışmalar var. Dolayısıyla yaklaşık altı haftadır her gün on ila on iki saatlik bir çalışma temposunun sonunda önümüzdeki hafta salı, çarşamba, perşembe günleri Genel Kurulun çalışmalarına ara vermesi de bu Danışma Kurulu önerisinin içinde MHP, CHP ve AK PARTİ gruplarının ortak görüşü olarak yer almıştır.

Danışma Kurulu önerisinin lehinde olduğumuzu ifade ediyor, emeği geçen herkese, hepinize teşekkürlerimle saygılarımı, sevgilerimi ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

Önerinin aleyhinde söz isteyen Hayrettin Çakmak, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN ÇAKMAK (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz aldım.

Bütçe maratonunun sonunda bütün siyasi partilerin grup başkan vekillerinin ortak imzasıyla getirilmiş bir öneri var. Çıkması gereken acil iki tane yasa var.

Hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çakmak.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)

2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, 2008 yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

10’uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 10- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili. Yok.

Ertekin Çolak, Artvin Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ’nin yapmış olduğu bütün bütçelerde olduğu gibi 2008 yılı bütçesi de önemli ve hayırlı projelere vesile olmuştur. Ben, 2010 bütçemizin de hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ediyor, milletimizin yeni yılını kutluyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çolak.

Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili…

Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili…

Buyurun Yılmaz Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 10’uncu maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Kesin hesap tasarısıyla yapılan hizmetlerin bu milletimiz tarafından görüldüğüne inanıyorum.

2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın da hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce milletimiz görüyor, AKP’nin beni konuşturmamak için nelere başvurduğunu. Bu millet her şeyi çok güzel görüyor. Benim bu korkum size yeter. Elinizden gelse benim milletvekilliğimi de düşüreceksiniz ama o zevke nail olmayacaksınız. Ben, yüce milletin sizin bu perişan vaziyetinizi gördüğü için buna çok sevinçliyim.

Sayın Başkan, aslında tabii biraz önce Mustafa Elitaş benimle ilgili bazı şeyler söyledi, dedi ki “Muharrem ayında git temizlen de gel.” Ben zaten temizlenmişim ama kendisi çok kapkara görünüyor. Onu da söyleyeyim.

Ayrıca da şunu söyleyeyim Sayın Başkan: Bakın, ben bir anonim şirkete yüzde 5 hisseyle ortak olmuşum.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sorun…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya bir şey…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sorunuzu sorun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, söyleyeceğim efendim, soruya da geleceğim Sayın Başkan.

Yüzde 5 hisseyle ortak olmuşum, sonradan fabrika binası inşaatına başlanmış. Müteahhit de görevini yapmamış. İlgili kişi, şirket de borcunu yapmamış, mahkemeye düşmüşler.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Soruya gel, soruya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu gayet normal bir şey. Bunda anormal bir şey yok. Ama arkadaşlar görüyorum ki kendi hırsızlıklarını, soygunlarını…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim bu şeyimden bir kurtuluş çaresini buluyorlar.

BAŞKAN – Soruyu sorar mısınız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bundan bir kurtuluşu bulamayacaklar. Onu da herkesin bilmesini istiyorum.

Peki, yine de ben, bütçe bu hâliyle de olsa hayırlı olsun diyorum.

BAŞKAN – 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama, yarınki birleşimde son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

Böylece, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu tasarılarının maddeleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/551, 2/550) (S. Sayısı: 456 ve 456’ya 1 inci Ek) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 456 ve 456’ya 1’inci ek sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.

Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Biraz önce grup başkan vekillerimiz de Danışma Kurulu önerisinin lehinde görüşlerini ifade ederken kanun teklifinin yasalaşması noktasındaki zorunluluğu ifade ettiler. Ben de bu teklifin yasalaşarak ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili.

Buyurun Sayın Poyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yoğun bir bütçe çalışmasından sonra sizleri yormak ve vaktinizi fazla almamak noktasında, kanunlaşacak olan tasarının memleketimize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ederek, hepinize saygılar sunuyor, kanunun hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 4.6.2008 tarihli ve 5766 sayılı Kanunla değişik 20 nci maddesinin başlığı ile (d) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                               

(x) 456 ve 456’ya 1’inci Ek S. Sayılı Basmayazılar tutanağa eklidir.

“Araçların satış, devir ve tescili ile bu işlemlerle ilgili yetki ve sorumluluk”

“d) Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.

Satış ve devir işlemi, siciline işlenmek üzere üç işgünü içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu ile vergi dairesine bildirilir. Bu bildirimle birlikte alıcı adına trafik tescil işlemi gerçekleşmiş sayılır. Satış ve devir tarihi itibariyle, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca eski malikin vergi mükellefiyeti sona erer, yeni malikin vergi mükellefiyeti başlar.

Yapılan satış ve devir işlemi üzerine noterler tarafından yeni malik adına bir ay süreyle geçerli tescile ilişkin geçici belge düzenlenir.

197 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan sorumluluk hükümleri saklı kalmak kaydıyla, anılan maddede ve bu bentte yer alan isteme ve bildirmeleri elektronik ortamda yaptırmaya ve bu konuda yükümlülük getirmeye, elektronik bildirmelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili olup, bu kurumlar satış, devir ve tescile ilişkin işlemlerin gerçekleştirilmesi için gerekli elektronik veri akışını sağlarlar. Satış ve devir işlemlerini yapanlar, bu işlemler sırasında edindikleri bilgileri ifşa ettikleri takdirde Türk Ceza Kanununun 239 uncu maddesi uyarınca cezalandırılırlar.

Satış ve devir işlemlerinin bildiriminden itibaren bir aylık süre içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu veya Emniyet Genel Müdürlüğünün uygun gördüğü kamu kurum veya kuruluşları tarafından yeni malik adına tescil belgesi düzenlenerek elden veya posta aracılığıyla teslim edilir. Tescil belgesinin bir ay içerisinde teslim edilememesi halinde yeni malike sorumluluk yüklenemez.

Bu bentte düzenlenen satış ve devir işlemleri her türlü harçtan, bu işlemlere ilişkin düzenlenen kağıtlar damga vergisi ve değerli kağıt bedellerinden istisnadır. Trafik tescil kuruluşunda yeni malik adına yapılacak tescil nedeniyle düzenlenmesi gereken değerli kağıtların bedelleri, satış ve devir esnasında noterler tarafından tahsil edilir ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 119 uncu maddesi uyarınca beyan edilerek ödenir. Bu bentte yer alan işlemler sebebiyle noterlere herhangi bir pay veya aidat ödenmez.

1512 sayılı Kanunun 112 nci maddesi uyarınca belirlenen ücret uygulanmaksızın satış ve devre ilişkin her türlü işlem karşılığında toplam 20 Türk Lirası maktu ücret alınır. Söz konusu ücret, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere önceki yılda uygulanan ücret tutarının o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca tespit ve ilan olunan yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle hesaplanır.

Haciz, müsadere, zapt, buluntu, trafikten men gibi nedenlerle; icra müdürlükleri, vergi dairesi müdürlükleri, milli emlak müdürlükleri ile diğer yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından satışı yapılan araçların satış tutanağının bir örneği aracın kayıtlı olduğu trafik tescil kuruluşlarına üç işgünü içerisinde gönderilir. Aracı satın alanlar gerekli bilgi ve belgeleri sağlayarak ilgili trafik tescil kuruluşundan bir ay içerisinde adlarına tescil belgesi almak zorundadırlar. Alıcıların tescil belgesi almak için süresinde başvurmamaları halinde bu araçları alıcıları adına re’sen kayıt ve tescil ettirmeye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilidir.

Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye İçişleri ve Maliye Bakanlıkları yetkilidir.”

“e) Araç satın alıp, bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendine uymayanlar ile (d) bendinin sekizinci paragrafı hükümlerine göre bir ay içerisinde tescil belgesi almayan alıcılara 130 Türk Lirası, (d) bendi hükümlerine uymayan noterlere ise her bir işlem için 1.000 Türk Lirası idari para cezası verilir. Tescil yapılmadan trafiğe çıkarılan araçlar, tescil yapılıncaya kadar trafikten men edilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına Hayrettin Çakmak, Bursa Milletvekili… Yok.

Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik yapılması hakkındaki kanun teklifimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun 1’inci maddesi esas olarak, bundan böyle, şu ana kadar olduğu gibi yine ikinci el araç satışlarının noterde yapılmasını düzenlemektedir, ancak önceden yaşanan bir kısım sıkıntıların da önüne geçecek çözümler üretilmiştir. Artık bundan sonra, bu teklif yasalaştığı takdirde, noterde yapılan işlemden sonra hem vergiyle ilgili hem mülkiyetle ilgili hem trafik cezalarıyla ilgili bütün sorumluluklar tescil tarihini beklemeden alıcıya geçecektir.

Birçok sorunu kökünden çözen ve kısa sürede çözen bir yasa olacaktır diye düşünüyorum.

Teklifin yasalaşması temennisiyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaynak.

Şahsı adına söz talebi, Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili.

Sayın Poyraz… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Bu kanunda, bildiğiniz gibi, teknolojinin nimetleriyle birlikte daha süratli, vatandaşımıza hizmeti daha kolay ulaşılabilir hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.

Ben bu anlamda, kanunumuzun hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı yasa teklifinin birinci maddesinin (d) bendinin ikinci fıkrasında geçen (üç) ibaresinin (beş) biçiminde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                             Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, herhâlde.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 456 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 1’inci maddesinde verdiğim bir önergeyle ilgili konuşmak istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergem şu: “Satış ve devir işlemleri siciline işlenmek üzere üç gün içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşuna ve vergi dairesine bildirilir.” Ben bu “üç” günü “beş” gün yapıyorum. Üç gün çok kısa bir zaman, beş güne çıkarılmasını istiyorum.

Şimdi, görüyorsunuz ki, beni burada konuşturmamak için her türlü çareye başvuruyorsunuz. Ben bu konuda gerekli bilgiyle donatılmış bir insanım. Sizin gücünüz yetmez buna. (AK PARTİ sıralarından “Hadi ya” sesleri, gürültüler)

Bakın, ben burada ciddi konuşuyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, burada çıktığım zaman, sırf beni işte konuşturmamak için laf atıyorsunuz, şey ediyorsunuz. Ama bu halk görüyor. Bakın, sabahtan beri hep siz konuşuyorsunuz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Senden fazla konuşan var mı bu Mecliste?

KAMER GENÇ (Devamla) – Çıkıyorsunuz… O kadar güzel ki, o kadar mükemmel, o kadar herkes huzur içinde. İşsiz yok memlekette. Herkesin bir eli yağda bir eli balda. Bir eli yağda bir eli balda… Nasıl meydana geldi? İşte, AKP’nin yaptığı icraat sayesinde geldi.

Ama o Kızılay’da, şimdi şu anda, soğukta ekmek parası peşinde koşan o Tekel işçisinin durumunu acaba görmüyor mu? O sizin kendi ekmeğini elinden alıp da, Tayyip Erdoğan’ın ondan sonra bacanağının babasına verdiğiniz, o itfaiye eri sıkıntısını görmüyor mu orada? Ondan sonra, devletin bütün kaynaklarını sizin yandaşlara aktardığını bilmiyor mu bu insanlar?

Siz kendi kendinizi tatmin etmeye şey ediyorsunuz. Ama gelin, sizlerin yiğitliğiniz varsa bir halkın karşısına çıkalım, diyelim ki: “Ey vatandaşlar, bakın, bu insanlar, yani bu AKP İktidarı, Mecliste 340 milletvekili var, beni konuşturmak istemiyorlar ve bu Türkiye’yi güllük gülistanlık gösteriyorlar. Hakikaten bu Türkiye güllük gülistanlık mı? Hakikaten bu memleketi yöneten AKP İktidarı sekiz yıl içinde ülkeyi parçalanmaya götürmüş mü? Bu memleketi, yani çıkartıp da bir neredeyse mezhep kavgasına götürmüş mü?”

Bunları herkes görüyor sayın milletvekilleri. Artık, bu çağımızda insanlar her şeyi görüyor. Niye görüyor?

AHMET YENİ (Samsun) – Samana gel, samana!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, almışsınız, birtakım basın organları peşinizde.

Tabii, Tayyip Bey gitti, işte devletin iki bankasından 750 milyon doları çekti.

AHMET YENİ (Samsun) – Saman duvarı yıkıldı mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Kendi yandaşlarına banka satın almak için, gazete satın almak için verdi. Ee, tabii ki, onlar bizim de aleyhimize yazacaklar. Bunları yazması bizi kirletmez, aslında kirli insanlar toplumun içinde gezmez. Onun için, bakın, sizlerden ricam… Hepimiz bu memleketin milletvekiliyiz, bu memleket ciddi sıkıntı içinde. Bakın, güneydoğuda bugün çok… Gidemiyorsunuz, bugün Hükûmet olarak da güneydoğuya gidemiyorsunuz. Bu memleket sizin yüzünüzden, İktidarınız zamanında parçalanmaya gidiyor arkadaşlar. Yani başımızı kuma sokmaya gerek yok.

Onun için, bu memleket bizim. Bakın, son aşamaya gelmeden, gelin, buna bir tedbir bulalım, tedbir neyse onu konuşalım burada. Yoksa buraya, bu salonlara kimin geldiğini kimin geçtiğini bilirsiniz yani işte 1920’den beri buraya insanlar geldi ama burada hoş seda bırakan insanlar önemlidir, yoksa ki siyasi iktidardaki nemalardan yararlanıp da siyasi iktidar liderlerinin piyonluğunu yapmak insanlara bir şey kazandırmıyor.

Onun için, bu memleket hepimizin, bu memlekette herkesin sorumluluğu var. İktidarın rehavetine kapılarak her istediğinizi yaptığınızın hâletiruhiyesi içinde hareket ediyorsunuz ama maalesef Türkiye kötü yönetiliyor. Bakın, bugün, ordusuyla polisi birbirine girmiş bir ülkedeyiz. Bir memleketin ordusunu bitirmek için her türlü hile ve desiseye başvuruluyor.

Bu memlekette polis de kardeşimiz, asker de bizim kardeşimiz; niye bunları birbirine vurdurdunuz? Yani, sizin Tayyip Erdoğan’ınız 2002 yılında seçimi kazandığı zaman, gitti Amerika’daki bir tane yetkili birisine -başkan vekiline- dedi ki: “ Aman yahu, Genelkurmay Başkanıyla beni barıştır.” dedi. Bunlar bilinen şeyler. Türk ordusunun başına çuval geçirildiği zaman senin Başbakanına Amerikalı yetkili dedi ki: “Biz bu çuvalı Hükûmetinizin başına geçirmedik, sizin emrinizde hareket etmeyen birtakım kurumlara ders vermek için yaptık.” İşte bunların karşısında direnç göstermeyen insanlar bu devleti iyi yönetemez. Sizin Dışişleri Bakanınız gidiyor Amerika’ya, Clinton “Yahu, sen o Ermeni açılımını muhalefete sorma.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Clinton 90’lı yıllarda yahu!

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – “Aman sen muhalefete sorma, biz senin arkandayız.” diyor, arkasında da Obama, sırtını sıvazlıyor. O Obamalar kimlerin sırtını sıvazladı… Önemli olan, Türk halkı insanın sırtını sıvazlayacak arkadaşlar. Önemli olan, işçimiz sırtımızı sıvazlayacak. Önemli olan, esnafımız bizim sırtımızı sıvazlayacak. Önemli olan, memurumuz bizim sırtımızı sıvazlayacak. İşte, böyle bir Türkiye… Öyle bir millî Hükûmet, öyle bir ciddi iktidar yapmamız lazım.

Burada gülmekle, alay etmekle bir yere varamıyoruz. Ben, bakın, yıllardır bu politikanın içindeyim.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Sapla samanı karıştırmışsınız Kamer Bey! Sapla samanı karıştırmışsınız!

KAMER GENÇ (Devamla) – Hiçbir zaman bu memleket, bu kadar ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Bakın, size dost tavsiyesinde bulunuyorum. En kısa zamanda bu Hükûmeti terk edin ve gerçekten bir seçime gidin. Bu memleket çok ciddi sıkıntılarda.

Saygılar sunuyorum, önergemin kabulünü istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Öztürk, zannediyorum soru sormak için sisteme girdiniz ama önerge işlemine başladıktan sonra girdiniz. Onun için, söz veremeyeceğim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 30.7.2008 tarihli ve 5795 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesinde yer alan “1.1.2009” ibaresi “1.5.2010” olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2’nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

2918 sayılı Kanun’un 20’nci maddesinin (d) bendi 4 Haziran 2008 tarihli ve 5766 sayılı Kanun’un 18’inci maddesiyle değiştirilmişse de 30 Temmuz 2008 tarihli ve 5795 sayılı Kanun’un 1’inci maddesiyle bu Kanun’da yapılan değişikliklerin 1 Ocak 2009 tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmış, daha sonra 31 Aralık 2008 tarihli ve 27097 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 29’uncu maddesiyle de bu tarihin 31 Aralık 2009 olarak uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. İlgili kurumlar arasındaki elektronik iletişim ağı, teknik altyapı hazır hâle getirilinceye kadar yürürlük tarihinin 31 Aralık 2010 tarihine kadar ertelenmesinin uygun olacağı kanaatindeyim.

Bu nedenle teklifin yasalaşarak ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, 2’nci madde üzerinde…

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Düzeltiyorum. Tabii, iktidar partisinden söz alma fırsatını yeni yakalayabildiğimiz için biraz geride kalmış görünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, öyle anlaşılıyor ki bütün gruplar üzerinde anlaşmışlar, ancak bu Parlamentoya muhalif seslere de ihtiyaç olduğunu düşünerek sözlerime devam etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Haziran 2008’de Hükûmet çoğunluğu ile Parlamentodan bir yasa geçirildi. Bu Yasa, trafiğe tescilli araçların satış ve devir işlemlerinin noterler yerine trafik şube ve bürolarında yapılmasını öngörüyordu. Kabul edilen Yasa, bu değişikliğin iki ay içinde yürürlüğe girmesini hükme bağlamıştı ancak Hükûmet, iki aylık yürürlük süresi dolmadan, temmuz sonunda, çoğunluğuna dayalı olarak yaptığı yasal bir düzenlemeyle yürürlük süresini 1/1/2009 tarihine erteledi. 2009 Yılı Bütçe Kanunu ile bu defa 1/1/2009 olan yürürlük süresi 31/12/2009 tarihine kadar uzatıldı. Bu defa, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girmesine az bir zaman kala verilen bir kanun teklifi ile yürürlük süresi 31/12/2010 tarihine ötelenmek istendi.

Değerli milletvekilleri, Komisyon bu teklifi gündeme alıp görüşmeye başladığında dağıtılan bir başka kanun teklifi ile bu defa satış ve devir işlemlerinin trafik şube ve büroları yerine eskiden olduğu gibi noterlerce yapılması önerildi. Komisyon, kanun tekliflerinden, yetkinin noterlerde kalmasını öneren teklifi esas alarak şu anda görüştüğümüz metni ortaya çıkardı.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Haziran 2008’de yapmış olduğu yasal düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle ilgili ilk iradesinin arkasında durmamıştır, duramamıştır. Bu durum, Parlamentonun itibarına zarar vermiştir.

Meslek gruplarının vatandaşlara daha iyi hizmet götürmeleri konusunda parlamentolar elbette düzenlemeler yapıyor, yapacaktır. Parlamentolar tarafından yapılan bir düzenlemenin yürürlüğe girmesinin meslek grupları tarafından engellenmeye çalışılması kendileri açısından doğru olabilir ancak parlamentolar açısından, bu yönde baskılar kabul edilemez.

Kabul edeceğiniz yasayla, 2008 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen bir yasayı ölü doğmuş bir yasa durumuna düşüreceksiniz.

Değerli milletvekilleri, 2008’den bu yana ne değişti de o gün yaptığınızın bugün tersini yapıyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisini abesle iştigal ettirmeye hiçbirimizin hakkının olmadığını düşünmekteyim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk iradesi arkasında durmasının daha doğru olacağı düşüncesiyle, bu kanun teklifinin yasalaşmasına karşı olduğumu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmamı tamamlamadan önce, Plan ve Bütçe Komisyonunun çalışma biçimiyle ilgili bir rahatsızlığımı bilgilerinize ve takdirlerinize sunmak istiyorum. Görüşülmekte olan bu kanun teklifiyle ilgili muhalefet şerhimin ayrı basılmış olduğu dikkatlerinizden kaçmamıştır. Dün, 23/12/2009 günü, saat 21.00 civarında, Sayın Komisyon Başkanı telefonla arayarak, Komisyonun yeniden toplandığını ve Komisyonda ilave edilen ve muhalefet partilerinin karşı çıktığı bazı maddeleri metinden çıkaracaklarını, grupların bu konuda mutabakata vardıklarını ifade etmiş; muhalefet şerhi yerine “muhalifim” deyip diyemeyeceğimi sormuştur. Ben de kendisine, toplantı tutanağına düştüğüm notta belirttiğim üzere, muhalefet şerhi yazacağımı ancak şerhi 24/12/2009 günü, bugün öğleye doğru kendilerine ulaştırabileceğimi söylemiştim. Kendisi o kadar bekleyemeyeceklerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…ve baskıya göndermek durumunda olduklarını ifade etmiştir. Bunun üzerine, dün gece çalışarak saat 24.00’e doğru muhalefet şerhimi elektronik posta ile gönderdim. Muhalefet şerhimizin ayrıca basılmış olmasından, Sayın Komisyon Başkanının söz konusu şerhimizi beklemeden kabul edilen metni baskıya gönderdiği anlaşılmaktadır. Muhalefet şerhi yazmak isteyen bir komisyon üyesine, saat 21.00 itibarıyla talep edilen sürenin makul olup olmadığının takdirlerini yüce heyetinize bırakıyorum.

Ayrıca komisyon tutanağında “Bir üyenin muhalefet şerhi eklidir.” notu olduğu hâlde, bu notu görmeden komisyon raporunun baskıya geçirilmesinin doğru olup olmadığını da takdirlerinize sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, 29 Aralık 2009 tarihinden itibaren üç gün tatile girmemiz nedeniyle siz değerli milletvekillerinin ve aziz milletimizin yeni yılını şimdiden kutlar, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 Sıra Sayılı yasa teklifinin 2. maddesinde geçen “1.5.2010” ibaresinin “31.12.2010” olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                             Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2. maddesiyle ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergenin mahiyeti, 1/5/2010 olarak önerilen tarihin 31/12/2010 olması lazım.

Aslında bu madde geçersiz bir madde. Neden geçersiz? Şimdi bakın, arkadaşlar, 2008 yılında, işte bu AKP, çoğunluğuna dayanarak, motorlu kara taşıtları satışlarını noterlerden alıyor trafiğe veriyor, emniyete veriyor. O zaman karşı çıkmalara şiddetle karşı çıkıyor. İşte, toplanılıyor, geliniyor, saatlerce bir kanunun tümü üzerinde görüşmeler yapılıyor, maddeler üzerinde, önergeler üzerinde bu kadar büyük bir emek sarf ediliyor. Arkasından “Bu kanunu beğenmedim.” diyorsunuz, kim fısıldamışsa o yetkililerinizin kulağına, bu defa “Yok yahu, bundan bir vazgeçelim, yine noterlerde kalsın.”

Bir geçici madde getiriyorsunuz. Geçici maddede de bir defa sürenin sonuna 1/9/2009 tarihini alıyorsunuz. 1/1/2009 tarihinde bir Bütçe Kanunu getiriyorsunuz, Bütçe Kanunu’nda da diyorsunuz ki… Bu kanunu Bütçe Kanunu’na ilave ediyorsunuz, 1/1/2009’u 31/12/2009’a erteliyorsunuz. Ondan sonra da, şimdi, bu kanunu getiriyorsunuz, 1/5/2010’a getiriyorsunuz. Şimdi, 1/5/2010’a getirmenin bir mantığı yok ki. Şu kanunun yürürlük maddesindeki -3’üncü madde- (a) bendinde “Bu kanunun o maddesi 1/5/2010 tarihinde yürürlüğe girer.” demeniz yerine, yürürlük tarihinde yani “Bu tarihte yürürlüğe girer.” deseniz, iş hallolur gider.

Yani, şimdi, bakın arkadaşlar, Komisyonunuzdaki arkadaşlarımız çok yetersiz, grup başkan vekilleriniz çok yetersiz, bu konuda bilgisi yok. Şimdi, Komisyon Başkanı… Bakın, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre deniyor ki: “Komisyonlar kendisine havale edilen konuları aynen veya değiştirerek kabul edebilirler.” Şimdi, Komisyon, getirmiş buraya iki tane madde ilave etmiş. Başlangıçta Komisyonda tartışılmış, buraya iki tane madde ilave edilmiş. Sonra her nedense bu raporu yazıp Başkanlığa verince, Başkanlık buna itiraz etmiş, getirmiş o zaman Komisyon bu iki maddeyi çıkarmış. Çıkarırken de, yine Komisyon da toplanmamış!

Şimdi, değerli milletvekilleri, herhâlde burası bakkalın yazboz tahtası gibi bir şey oluyor. Bakın, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burası ciddi bir kurum. Bu ciddi kurumda çalışan, başta komisyonun ve herkesin ciddi olması lazım. Bakın, Komisyon Raporu’nda diyor ki, işte “Şunları şunları ilave ettik.” sonra diyor “tekrar toplandık.” E tekrar siz çoğunlukla toplanmamışsınız ki! Komisyon çoğunlukla toplanmamış, kendi aralarında toplanmışlar, toplanmadan o iki maddeyi çıkarmışlar. Bu gerçekten, çok, yani Komisyonun dürüst çalışmadığını, hesabına geldiği zaman kendi arasında gönderdiğini…

Ama tabii, burada büyük sorumluluk Meclis Başkanına düşüyor. Meclis Başkanı görevini yapmıyor ki! Her gün uçaklarla bir yerlerde geziyor. Yahu, sen Meclis Başkanısın, senin şimdi Türkiye’yi gezmenin anlamı yok, evvela Meclise doğru dürüst çekidüzen ver. Mecliste komisyonlar gerekli şekilde denetlenmiyor. Ondan sonra da komisyon üyeleri doğru dürüst çalışmıyor, İç Tüzük’ü bilmiyor. Yani, değerli arkadaşlarım, benim üzüldüğüm, bu saatlerde fuzuli bir zaman harcıyoruz. Peki, 2008’de getirdiniz, noterlerden aldınız emniyete verdiniz. Ne değişti de emniyetten alıp tekrar noterlere veriyorsunuz? Demek ki burada üzerinize bir baskı yapıldı, bu baskıya dayanamadınız. O zaman, baskıya dayanamıyorsanız niye kanun yapıyorsunuz? Yahu insanın iradesi var. İnsanın aklı var, izanı var, iradesi var, bir de ülkenin gerçekleri var.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dogmatik olma.

KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, bu kadar, yani baskı karşısında kalarak sık sık kanun değiştirirseniz… Yani bunu milletin değerlendirmesi lazım. Günah yani. Şu elektriği boşuna yakıyoruz, şuradaki bu personel arkadaşlarımız boşuna çalışıyor, dışarıda bizi bekleyen o zavallı arkadaşlarımız, birçok güvenlik görevlisi dışarıda, o soğukta bekliyor. Günah değil mi bu insanlara? Yani, evvela, insanların aklını başına toplayıp verimli çalışması lazım.

Şimdi, bu kanun değişikliğini niye getirdiniz, ben onu da anlamıyorum. Biliyorsunuz, şimdi, sizin zamanınızda, bütün resmî kuruluşlarda kullanılan resmî araçlara özel plaka takıyorlar. Bu, bana göre sahtekârlık. Bugün, birçok bürokratınız, bakanlarınız, eşleri, milletvekillerinin birçoğunun eşi devletin arabalarını kullanıyorlar. Genel müdürler, şube müdürleri… Eğer bunlar resmî plakayla gezseler, sokaklarda resmî plakalardan geçilmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama milletin gözünden kaçırmak için sahtekârlık yapılıyor, resmî plakayı kaldırıyorlar, özel plaka takıyorlar. Böyle bir şey olur mu sayın milletvekilleri? Bir ülkede, yani devleti yöneten kurumlarda böyle sahtekârlık olursa, o millet, devleti yöneten kadrolara nasıl inanır arkadaşlar? İnanmaz. Şimdi, gidin, Başbakanlıkta en azından 100 tane makam arabası var. Bu 100 tane makam arabasına ne gerek var ya? Şimdi, bana diyorlar ki “Belge getir.” Ya arkadaş, siz denetimi kaldırmışsınız. Soru soruyoruz, soruya cevap vermiyorsunuz. Hükûmetinize soru soruyoruz, cevap vermiyorsunuz, bakanınız cevap vermiyor. Peki, nereden, bize gökten mi bu bilgiler geliyor? Ama bize bir yerlerden bilgi sızıyor. Eğer yiğitliğiniz varsa bir komisyon kuralım, “suistimalleri araştırma komisyonu” adı altında bir komisyon kuralım ve gidelim, hakikaten, bu iddia ettiğimiz konular doğru mu yanlış mı, bunları… İstanbul Belediyesinde neler dönüyor, iktidarda neler dönüyor?

Önergemin kabulünü istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1- 1.5.2010 tarihine kadar uygulanmak üzere 2918 sayılı Kanunun 5766 sayılı Kanunla değişik 20 nci maddesinin (d) bendinin değişiklik öncesi hükümlerine göre noterlerde yapılan satış ve devir işlemleri her türlü harçtan, bu işlemlere ilişkin düzenlenen kâğıtlar damga vergisi ve değerli kâğıt bedellerinden istisnadır. Bu tarihe kadar, 1512 sayılı Kanunun 112 nci maddesi uyarınca belirlenen ücret uygulanmaksızın satış ve devre ilişkin her türlü işlem karşılığında toplam 20 Türk Lirası maktu ücret alınır.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, burada, açıkça anlaşıldığı üzere, vatandaşımızın kamu hizmetlerinden çok daha düşük bedellerle yararlanmasının yolunu açan bir düzenleme yapılmaktadır. Dolayısıyla, bu maddenin, vatandaşımızın ekonomik anlamda yararına olacağını düşünmekteyim.

Burada yeri gelmişken şunu da ifade etmek istiyorum: Kürsüye gelen, konuşma yapan konuşmacı arkadaşlarımızın, demokrasinin bir gereği olarak öncelikle bu Parlamentoda çalışan bütün milletvekili arkadaşlarımıza, ister komisyonlarda olsun ister Genel Kurulda olsun bütün milletvekili arkadaşlarımıza saygı duyması gerektiği kanaatindeyim. Burada sadece bir doğru yok, burada sadece 1 kişinin her şeyi bildiği iddiası yok. Burada iktidarıyla muhalefetiyle en doğruyu, en güzeli tartışarak yapma gayreti içindeyiz. Eğer 1 kişinin dediğini yapacak olsaydık o zaman Parlamentoyu kapatırdık, bu çok saygıdeğer milletvekili arkadaşımızı da herhâlde en başımıza koyardık; onun dedikleri kanun, onun emrettikleri tartışılmaz hüküm olurdu.

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Öyle oluyor zaten ya!

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Dolayısıyla, bu söylemleri bırakmamız gerekiyor.

Ben, bu düşüncelerle kanunumuzun hayırlara vesile olmasını temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.

Şahsı adına ikinci söz talebi, Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; teklifin geçici 1’inci maddesi, daha önce 5766 sayılı Kanun’la değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 20’nci maddesinin 1/5/2010 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesini öngörüyor.

Yapılmak istenen, amaçlanan şudur: Bu yeni düzenlemeyle, yetkilendirilen kişi ve kuruluşlar tarafından gönderilen bilgilerin ve tescil belgesi alma zorunluluğu bulunan her türlü aracın kayıtlarının Araç Bilgi Sistemi (ARBİSİ) veri tabanında tutulması gerektiğinden, bu altyapının kurulmasına kadar, 1/5/2010 tarihine kadar bir uzatma öngörülmektedir.

Teklifimizin yasalaşması hâlinde, gerek araç devirlerinde gerekse özellikle vergi kayıtlarında, trafik cezalarında önemli rahatlık getireceğini düşünüyor, destekleriniz için hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanunun;

(a) 1 inci maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı Kanunun 5766 sayılı Kanunla değişik 20 nci maddesinin (d) bendinin dördüncü paragrafı hariç diğer hükümleri 1.5.2010 tarihinde,

(b) Geçici 1 inci maddesi 1.1.2010 tarihinde,

(c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Teklifin aleyhinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 456 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin tümünün oylanmasından önce oyumun rengini aleyhte belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Daha önce de konuştuğum gibi, bu kanun tamamen fuzuli bir kanun. Daha önce 2008 yılında AKP getirmiş bu kanunu, motorlu kara taşıtlarının satışını noterden almış emniyete vermiş. O arada birkaç defa da tarihi uzatmak suretiyle, yani yine noterde kalması için… Sonradan bu, emniyete tam geçeceği sırada, şimdi de getiriyorsunuz, tekrar eski hâline dönüyorsunuz. Yani bu kadar –demin de söylediğim gibi- bu Meclisin, bu insanların emeğini boşa veriyorsunuz. Bu, bence bu iktidarın tevezzü ettiğinin, yani artık bu memleketi yönetemeyeceğinin bir ifadesi.

Bakın, cumhuriyet kurulduğu tarihten beri bu tarihe kadar şu Bakanlar Kurulu sırası bu kadar boş kalmamıştır. Bu bakanların bu Meclisin karşısına gelecek yüzü kalmamış arkadaşlar, yüzü kalmamış. Yüzü kalsa, gelirler en azından… Bu memlekette bütçe müzakeresi bir hükûmetin bir senelik icraatıdır, vatandaşların dertlerinin burada dile geldiği bir mekândır. Bu mekânda vatandaşa, millete saygısı olan, milletvekiline, Meclise saygısı olan bakanlar gelir, burada oturur. Bence, hani bunlar istifa etmiyorlarsa grupta bir güvensizlik kararı verin, bunları düşürün. Sizler gelin, belki daha yeni bir taze kanla ülkeye bir yeni hizmet yaparsınız. Yoksa ki adam gidiyor, eğlencede ya, gitseniz çoğu şimdi eğlencede, birçoğu da yurt dışında. Sizin bakanlarınızın bir hastalığı var, her gün yurt dışına gidiyorlar. Ulan, yurt dışına gidip ne yapıyorsunuz kardeşim? Bir de diyorlar ki: “Efendim, biz, büyük iş adamlarını getiriyoruz, dışarıda ihale alıyoruz.” Ya, ne ihalesi alıyorsun? Yani, sen Türkiye’de yabancı iş adamlarına ihale verirken yabancı iş adamları mı geliyor? Hayır.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Bak sen samanı idare edemedin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Gidip çoluk çocuğuyla beraber, özel uçaklarda, elçiliklerde yiyorlar, içiyorlar, eğleniyorlar. Kendisine, gerekirse eşini de beraber getiriyorsa eşine de harcırah alıyor. Geliyor burada… Ne olacak? Çünkü, hesap sormuyor. Niye sormuyor? Sizin sayenizde, kendisinden hesap sorulmayacağını da bildiği için sorulmuyor.

Onun için, size ben bir dost tavsiyesinde bulunuyorum. Bu İktidara, daha doğrusu Bakanlar Kuruluna bir ders vermeniz lazım. Türkiye ciddi sıkıntı içinde. Bakın, ben bu lafları boşuna söylemiyorum. Ben, üç gün önce yurt dışına gittim, oradaki insanların feryatlarını duyuyorum, çığlıklarını görüyorum. Bugün sokaktaki aç insanın çığlığını görüyorum. İnsanlar aç, aç arkadaşlar ya! Açlık nedir bilmiyorsunuz tabii, sizin ekonomik durumunuz çok iyi, devletin kaynakları sizin elinizde.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Uludağ’da işler nasıl?

KAMER GENÇ (Devamla) – Getirdiniz, devletin en önemli KİT’lerini kendi yandaşlarınıza verdiniz. Altı tane şeker fabrikasını, getirdiniz kendi yandaşlarınıza verdiniz. Hem ne fiyatla verdiniz? Altısını birleştirdiniz, iki fabrikanın fiyatıyla verdiniz.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Açık ihale kardeşim, açık ihale!

KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, siz, devleti ekonomik yönden de iflasa götürdünüz. Bakın, Manisa’da Sümerbank’a ait bir tesisi getirdiniz, 3 milyon dolara özelleştirdiniz. Altı ay sonra olmadı, onun yarısını, alan kişi getirdi, 15 milyon dolara bir başka şirkete sattı. Daha ben… Şimdi bana diyorlar ki “Ya bize delil getir.” Ya, delil, arkadaşlar, ben size getireyim. Bakın, size bir şey soruyorum: Satılan KİT’leri gelin inceleyelim. Bakın, KİT’leri inceleyelim; kimler almış? Albayraklar almış. Albayraklar kim? Tayyip Bey’in yakınları. Şimdi, şu Eskişehir yoluna giderken -Ankara’dan Eskişehir yoluna giderken- bakın, gökdelenler yükseliyor. Bu gökdelenleri yükselten insanlar paralarını nerede kazandılar? İşte devletin kaynaklarını haksız kazandıkları için kazandılar. Bir de vergi vermiyorlar. Vergi incelemesi de yapmıyorlar. Yani sizin İktidarınızın en büyük sıkıntısı, vergiyi almıyor vatandaştan, vasıtasız vergi almıyor.

Bakın, bankaların büyük bir kısmını, KİT’lerin büyük bir kısmını sattılar. Büyük kârlar eden bunlarda kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiniz. Burada devletin kaybı senede 10 katrilyon lira. Bunların hepsinden devlet aslında doğru dürüst vergi alsaydı, bugün o Tekel işçileri de orada bağırmazdı.

Tekel işçisini niye bağırtıyorsunuz? Sizin emeğe saygınız yok. Siz istiyorsunuz ki bu insanlar, işte, böyle, köle olsun, aç olsun, çalışmasın, üretmesin, ekmeğe muhtaç olsun. Ondan sonra, biliyorsunuz ki aç insan, işsiz insanın mücadele etme gücü kalmıyor. İşte bunu da hesaba kattığınız için maalesef bu insanlara bu kadar sıkıntı veriyorsunuz.

Ben gerçekten büyük bir sıkıntı çekiyorum, büyük bir üzüntü çekiyorum.

Arkadaşlar, bu memleketin bir insanıyız. Siz bu memleketin sıkıntılarını paylaşmak istemeyen bir kitlesiniz. Yarın bunun hesabı çok sorulur.

Bakın, bir memlekette devleti ayakta tutan kurumlar yok ediliyor. Bir savcı bir cemaat hakkında soruşturma açtı diye savcıyı görevden alıyorlar. Başbakan yardımcısı savcıya telefon ediyor, diyor ki: “O insanları serbest bıraktır.” Serbest bırakmasını istediği kişiler de cemaatin adamları. Türkiye Cumhuriyeti devletinin laiklik vasfını değiştirerek cemaatleştirdiniz, Türkiye’yi rayından çıkardınız. Dolayısıyla bu iktidarla bir yere varamazsınız.

Onun için ben sizin getirdiğiniz bütün, her türlü yasalara karşıyım.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Oyunun rengini belirtmek ve lehinde olmak üzere, Adıyaman Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önce lehte verilir, sonra aleyhte verilir. Usul öyleydi.

BAŞKAN – Talebi sonra.

Buyurun Sayın Kutlu.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin sonunda oyumun rengini belli etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Arkadaşlar, bu kanun ne getiriyor? Baktığımız zaman, araç alım satımlarında daha önceden bir taşıt alım vergisi vardı, bu kaldırıldı. Şimdi de noterde işlemler sırasında alınan harç, damga vergisi, değerli kâğıt parası, bunların hepsini kaldırdığı gibi, noter ücretlerinde de hatırı sayılır bir indirim yapıyor.

Geçen hafta içerisinde bir araba satın aldım. Bu aldığım arabanın devir işlemlerini yaptırdığımda, noterde 370 milyon lira civarında, 370 YTL civarında bir para ödedim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Markası ne?

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) – Bu paranın yaklaşık 70 lirası notere kalan ücret…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Fehmi Bey, markası ne, merak ettim.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) – …300 lirası da devletin resim, harç, damga vergilerinden oluşuyordu. Bu getirdiğimiz kanunla Maliye kendi 300 lirasından vazgeçiyor, noterler de 70 lira yerine 20 lira gibi bir maktu ücretle bu işlemleri yapmış oluyorlar.

Burada fedakârlıkta bulunan Hükûmetimize, Maliyemize ve noterlere teşekkür etmek istiyorum. Vatandaşın lehine olan, hayırlı bir kanundur.

Bir de sık sık çıkıp konuşan bir milletvekilimiz var. Bunun konuştuklarına karşı cevap vermeye değer mi? (AK PARTİ sıralarından “Değmez.” sesleri)

“Değmez.” diyor Genel Kurul, ben de Genel Kurula uyuyorum. Yalnız şunu ifade etmek istiyorum: Ben 23’üncü Dönemde ilk defa söz aldım, ilk defa bu kürsüye çıktım. Günde on defa bu kürsüye çıkıp “Beni konuşturmuyorsunuz.” diye feryat eden bir milletvekilimiz var ve buraya her çıktığında, ipe sapa gelmez, akla gelmez, hiçbir dayanağı olmayan, hiçbir ispat aracı olmayan çeşitli, abuk sabuk iddialarda bulunuyor.

Ben şunu söylemek istiyorum arkadaşlar: Bu arkadaşımız buraya çıkıp “Beni konuşturmuyorlar.” derken ne kadar doğruyu söylüyorsa, bu konuştuklarında, söylediklerinde de o kadar doğruyu söylüyordur. Kötü söz, iftira sahibine aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ayrıca, yine bu meşhur arkadaşımız sık sık, İç Tüzük’ü çok iyi bildiğinden söz etmektedir. İç Tüzük’ün açıklarını da çok iyi kullanmaktadır ama İç Tüzük’ümüzün 67’nci maddesinde milletvekillerinin kürsüde temiz bir dille konuşmaları gerektiği özellikle vurgulanmıştır. Bu arkadaşımızın ne kadar temiz bir dille konuştuğunu Genel Kurulun ve Türk milletinin takdirlerine arz ediyorum. Kötü söz sahibine aittir, onlara tek tek cevap verme gereği duymuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen temiz dille mi konuşuyorsun?

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. Oyumun rengi kabuldür. Güzel bir kanundur. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

Oy sayısı         :           233

Kabul             :           224

Ret                  :                7

Çekimser        :                 2 (x)

Böylece teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

4’üncü sırada yer alan, 28 Ağustos 1952 Tarihinde Pariste İmzalanan Kuzey Atlantik Andlaşmasına Uygun Olarak Yapılan Uluslararası Askeri Karargahların Statüsüne İlişkin Protokol Uyarınca Uluslararası Statüsü Belirlenen Türkiye’deki Tüm Müttefik Karargahlar ve Onların Atanmış Personeline Uygulanacak Belirli Ayrıcalıklara İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- 28 Ağustos 1952 Tarihinde Pariste İmzalanan Kuzey Atlantik Andlaşmasına Uygun Olarak Yapılan Uluslararası Askeri Karargâhların Statüsüne İlişkin Protokol Uyarınca Uluslararası Statüsü Belirlenen Türkiye’deki Tüm Müttefik Karargâhlar ve Onların Atanmış Personeline Uygulanacak Belirli Ayrıcalıklara İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/736) (S. Sayısı: 457) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 457 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

28 AĞUSTOS 1952 TARİHİNDE PARİSTE İMZALANAN KUZEY ATLANTİK ANDLAŞMASINA UYGUN OLARAK YAPILAN ULUSLARARASI ASKERİ KARARGAHLARIN STATÜSÜNE İLİŞKİN PROTOKOL UYARINCA ULUSLARARASI STATÜSÜ BELİRLENEN TÜRKİYEDEKİ TÜM MÜTTEFİK KARARGAHLAR VE ONLARIN ATANMIŞ PERSONELİNE UYGULANACAK BELİRLİ AYRICALIKLARA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 7 Mayıs 2009 tarihinde İzmir’de imzalanan “28 Ağustos 1952 Tarihinde Paris’te İmzalanan Kuzey Atlantik Andlaşmasına Uygun Olarak Yapılan Uluslararası Askeri Karargahların Statüsüne İlişkin Protokol Uyarınca Uluslararası Statüsü Belirlenen Türkiye’deki Tüm Müttefik Karargahlar ve Onların Atanmış Personeline Uygulanacak Belirli Ayrıcalıklara İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                              

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 457 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Söz talebi yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oyunun rengini belirtmek üzere aleyhte söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili… Yok.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 28 Ağustos 1952 Tarihinde Pariste İmzalanan Kuzey Atlantik Andlaşmasına Uygun Olarak Yapılan Uluslararası Askeri Karargahların Statüsüne İlişkin Protokol Uyarınca Uluslararası Statüsü Belirlenen Türkiyedeki Tüm Müttefik Karargahlar ve Onların Atanmış Personeline Uygulanacak Belirli Ayrıcalıklara İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı    :     230

Kabul                          :     225

Çekimser                    :           5 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Programa göre, bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın açık oylamalarını yapmak için 25 Aralık 2009 Cuma günü, alınan karar gereğince saat 13.30’da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.34

 

                               

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.