DÖNEM: 23 CİLT: 58 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
44üncü
Birleşim
6 Ocak 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, Zonguldak ilinin sorunlarına ve
Türkiyedeki sağlık sistemine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
2.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, Bilecik ilinde meydana gelen tren
kazasına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, muharrem ayı ve aşure gününe
ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Başbakanlık
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün
çalışmalarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/498)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, belediyelerin mali
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/499)
3.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/500)
VI.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, dünya zenginleri listesindeki
kişilerin vergi borcu olup olmadığına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/646) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı
2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, çocuk nöroloğu olmayan ilimize ilişkin
sözlü soru önergesi (6/789) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, halkın beslenme biçim ve
alışkanlıklarının araştırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/834) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Reşadiyedeki uzman doktor
açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/843) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, ihalelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/847) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı
ateşi hastalığından hayatını kaybedenlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/872)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı
ateşi hastalığına karşı bilinçlendirmeye
ilişkin sözlü soru önergesi (6/873) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı
ateşi hastalığına karşı uluslararası
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/874) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı
ateşi hastalığına karşı aşı
geliştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/875) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
10.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, sağlık kurumlarındaki
yolsuzluk iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/913) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
11.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlunun, bir sağlık ocağının
personel ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/936) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
12.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepte böbrek nakli merkezi
kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/955) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
13.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bebek
ölümleri meydana gelen bir hastanenin denetimine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/967) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat Devlet Hastanesine MR cihazı
alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/984) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatdaki yatak işgal
oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/986) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
16.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, eczacılar ve eczaneler
hakkındaki kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1147) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
17.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, eczanelerin reçete üzerinden tahsil
ettiği muayene ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1149) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
18.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, eczacıların
yaptığı bazı işlemlere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1150) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
19.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, kapanan eczanelere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1151) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
20.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepin sağlık hizmetlerindeki
bazı ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1172) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
21.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, memurlardan alınan tedavi
katılım payına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1213) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
22.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, doğum vakalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1214) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı-Eleşkirtteki
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1216) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
24.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte engelli raporlarının
çabuklaştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1222) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, onkoloji hastanesi ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1251) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokatta onkoloji hastanesi yapılıp yapılmayacağına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1580) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Çevre, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri ve Dilekçe Komisyonlarında açık
bulunan üyeliklere seçim
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeçin; Serbest Bölgeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Denizli Milletvekili Emin Haluk
Ayhanın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, terör kaynaklı
zararların tazminine ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/10972)
2.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, İran ile imzalanan bir doğalgaz
anlaşmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/11013)
3.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bütçe sürecinde çocuk haklarının
gözetilmesine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/11035)
4.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseride verilen maden
ruhsatlarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/11093)
5.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, bazı illerde lisans
verilen enerji santralleri projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/11094)
6.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseri Gaz A.Ş.nin
abonelere yapması gereken geri ödemelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/11095)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, ilişiği kesilen TSK personelinin
atanmasına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/11096)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, resmi turizm portalı sitesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/11184)
9.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, kamudaki özürlü istihdamına
ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11193)
10.-
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın, iadesi istenebilecek
vakıf taşınmazlarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/11199)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, nükleer santral ihalesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/11207)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Tunçbilek Termik Santraline kömür
teminine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/11209)
13.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, Gagauz Türklerinin sorunlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/11257)
14.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Sivas Kongre Müzesine ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/11296)
15.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, nikah kıyan din görevlilerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/11331)
16.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, TOKİnin
İstanbuldaki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/11355)
17.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, trafik kazalarında
yaralanan kişilerin giderlerinin karşılanmasına
ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11364)
18.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, SGKnın elektronik ortamda
kişisel verileri toplamasına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11365)
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, kullanılmış makine
ithalatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/11370)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03te açılarak dört oturum yaptı.
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut, Adananın düşman işgalinden
kurtuluşunun 88inci yıl dönümüne,
Kars Milletvekili
Zeki Karabayır, Sarıkamış Harekâtının ve
Sarıkamışta yaşanan dramın 95inci yıl dönümüne,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Niğde ilindeki esnaf, sanayici ve
çiftçilerin sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Anayasa
Mahkemesinin, 11/12/2009 tarihli ve 2007/1 Esas, 2009/4 Karar sayılı,
Demokratik Toplum Partisinin kapatılması hakkındaki
kararının 31/12/2009 tarihli ve 27449 sayılı Resmî
Gazetede yayımlandığına; kararda, beyan ve eylemleriyle
partinin kapatılmasına neden olan Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun milletvekilliklerinin,
Anayasanın 84üncü maddesinin son fıkrası uyarınca
gerekçeli kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
sona ermesinin hükme bağlandığına; Mardin Milletvekili
Ahmet Türk ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun
milletvekilliklerinin 31/12/2009 tarihinde sona erdiğine ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1579, 6/1616) esas numaralı
sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi
okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 25 milletvekilinin, öğretmenlerin
sorunlarının (10/495),
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve
kaybolan çocuklar sorununun (10/496),
İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 25 milletvekilinin, kadına yönelik
şiddet konusunun (10/497),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Bursa
Milletvekili Hayrettin Çakmakın, KİT,
Ardahan
Milletvekili Saffet Kayanın, Dilekçe,
Komisyonu
üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri;
Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığının, Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının,
esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonuna, tali komisyonlar olarak Adalet Komisyonu, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile İçişleri Komisyonuna havale
edildiğine, söz konusu kanun tasarısının sebze-meyve
üreticilerini doğrudan ilgilendirmesi nedeniyle, İç Tüzükün 34üncü
maddesi uyarınca kendi komisyonlarında görüşülmesinin temini
için gereğinin yapılmasına ilişkin tezkeresi okundu;
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun talebinin Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunca da uygun bulunduğundan,
bu istemin İç Tüzükün 34üncü maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca Başkanlıkça yerine getirildiği;
Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin, Suriye Arap
Cumhuriyeti Halk Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun
davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul
edildi.
İzmir
milletvekilleri Oktay Vural ve K. Kemal Anadol, milletvekillerine haber ve
bilgi verilmeden odalarının aranmasının milletvekillerinin
çalışma ortamlarının ihlali olduğuna ilişkin
birer açıklamada bulundular.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Sivas Madımak Otelinin Demokrasi
Şehitleri Müzesi Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/378)
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci
sırasında bulunan (6/576),
70inci (6/944),
75inci (6/959),
107nci (6/1012),
112nci (6/1025),
142nci (6/1067),
157nci (6/1092),
198inci (6/1154),
328inci (6/1333),
335inci (6/1340),
435inci (6/1464),
473üncü (6/1505),
506ncı (6/1540),
Esas
numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf cevap verdi;
soru sahiplerinden Rıdvan Yalçın, Kamer Genç, Reşat Doğru
da cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
2nci sırasında bulunan (6/621),
38inci (6/855),
62nci (6/916),
143üncü (6/1068),
349uncu (6/1360),
416ncı (6/1444),
480inci (6/1512),
Esas
numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak cevap
verdi; soru sahiplerinden Alim Işık, Kamer Genç, Mümin İnan da
cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Başkanlık
Divanında açık bulunan İdare Amirliğine, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunca aday gösterilen Muş Milletvekili
Sırrı Sakık seçildi.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen ve görüşmeleri yarım kalan (10/60)
(10/63) (10/99) (10/242) (10/243) (10/244) (10/245) (10/246) (10/254) (10/256)
esas numaralı, deprem riskinin araştırılarak deprem
yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
ön görüşmelerine devam olunarak üzerinde bir süre görüşüldü.
6 Ocak 2010
Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 18.58de son
verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Bayram ÖZÇELİK Yusuf
COŞKUN
Burdur Bingöl
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Gülşen
ORHAN
Van
Kâtip
Üye
No.: 54
II.- GELEN KÂĞITLAR
6 Ocak 2010 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Başbakanlık
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün
çalışmalarının araştırılması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/498) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.11.2009)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, belediyelerin mali
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/499)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 Milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/500) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.11.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bir jeotermal sahanın kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10973)
2.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun, mayınlı arazilerin temizlenmesi için
ihale yapılıp yapılmadığına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10974)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, iletişimin dinlenmesi
tartışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10975)
4.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir köyde yapılan konutlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10976)
5.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, terör örgütü mensupları hakkındaki
işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10977)
6.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, vatandaşlar arasında ayrımcı
uygulamalar olup olmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10978)
7.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, demokratik açılımla ilgili bazı
hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10979)
8.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Kastamonudaki yeşil kart
verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10981)
9.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, polis memuru alımına ve öğretmen
açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10983)
10.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, bir vergi düzenlemesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10984)
11.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, Düzce Üniversitesi Rektörü
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10985)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İstanbul-Bursa Ro-Ro hattı projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10986)
13.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10995)
14.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, çocuk işçiliğinin önlenmesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10996)
15.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda tamamlama vizesi alamayan yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/11002)
16.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, belediyelere kaynak tahsisinde
hane sayısının dikkate alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11015)
17.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir askerin ölümü olayına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11016)
18.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, kepenk kapatma eylemlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11017)
19.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, şehit ve gazilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11018)
20.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, demokratik açılım kapsamında
farklı dillerle ilgili çalışmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11019)
21.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, demokratik açılım kapsamındaki
bazı çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11020)
22.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Emniyet Teşkilatı emeklilerinin maddi
durumlarında iyileştirme yapılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11021)
23.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat İl Özel İdaresinin
kaynak kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11022)
24.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İzmirde kaybolan ve kaçırılan
çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11023)
25.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Diyarbakırda kaybolan ve
kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11024)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batmanın çöp sahası sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11025)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumun şebeke suyuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11026)
28.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbuldaki
ulaşım zamlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11027)
29.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kayıp çocuklara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11028)
30.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir kişinin ortağı olduğu
şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11029)
31.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın, çocuklara
ayrılan bütçe kalemlerine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11032)
32.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, deri mamulleri arasındaki KDV oranı
farklılığına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11033)
33.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, TEKELe bağlı işletme
müdürlüklerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11034)
34.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün
bir dernekle yaptığı protokole ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11036)
35.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, SHGMnin modül
sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11037)
36.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vandaki bazı okullarda
sınıfların oluşumu ile ilgili iddialara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11038)
37.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11039)
38.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, çocuklarda artan obeziteye karşı
alınacak önlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11040)
39.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, çocukların okula
devamsızlıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11041)
40.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, okullardaki şiddet olaylarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11042)
41.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Gaziantep İl Milli Eğitim
Müdürlüğüne atama yapılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11043)
42.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Yenişarbademlideki sağlık
hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11044)
43.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, çevre sağlık teknisyenlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11045)
44.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
yenidoğan ünitelerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11046)
45.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Direnin, Tokattaki göz doktoru ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11048)
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Devlet Hastanesinin yenilenmesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11049)
47.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, tarımsal sulamada kullanılan bazı
yöntemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11050)
48.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, gıda analizleri yapılabilen
laboratuvarlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11051)
49.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, çevre sağlık
teknisyenlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11052)
50.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel alımına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11053)
51.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki bir yol
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11054)
52.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Adana-Mersin arasında
yapılacak havaalanının yer seçimine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11055)
53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa çevre yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11056)
54.- Hatay Milletvekili
Abdulaziz Yazarın, Türkiye ile Suriye arasındaki geçişlere
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11057)
55.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, askerlik hizmeti sırasında yaşanan
ölüm olaylarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11058)
56.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/11060)
6 Ocak 2010
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.04
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü
Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Zonguldak ilinin sorunları hakkında söz
isteyen Zonguldak Milletvekili Ali Koçala aittir.
Sayın
milletvekilleri, lütfen, biraz daha sessiz olursak
Sayın milletvekilleri,
lütfen biraz sessiz olalım, Milletvekili Arkadaşımızı
daha rahat duyabileceğiz.
Buyurunuz
Sayın Koçal. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın, Zonguldak ilinin sorunlarına ve
Türkiyedeki sağlık sistemine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Zonguldak ilindeki bazı konuları sizlerle
paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, maden
ocaklarının kapatılma tehlikesine ve emeğin sömürülmesine
karşı Zonguldak halkının ayağa kalktığı
bir yılın yıl dönümüdür. 4 Ocak 1991, Türkiyede maden
işçisinin haklarını aramak için yollara düştüğü bir
tarihtir. Yağmur, çamur, soğuk, kar, kış demeden, eşi
görülmemiş güzellikte; bilinçli,
disiplinli, kararlı ve kırmayan, dökmeyen güzellikte ve yüz binlerle
birlikte Ankaraya Zonguldak işçisinin yürüdüğü bir tarihtir bugün.
Türkiye'nin dört bir yanından Zonguldaka akın eden emekçileri,
sendikacıları, sanatçıları, yazarları, bu eylemi
inançlı bir şekilde destekleyenleri ve eylemin gerçekleşmesinde
emeği geçenleri saygıyla anıyorum. Aynı zamanda, bu eyleme
öncülük eden Zonguldak Genel Maden İşçileri Sendikasının o
dönemdeki yöneticilerini yürekten kutluyorum. Aynı inanç ve
kararlılıkla bugünlerde mücadele eden Tekel işçilerine ve
İstanbuldaki itfaiyecilere başarılar diliyorum.
Zonguldak maden
işçisi, eylemin on dokuzuncu yılında Zonguldak yine zor günler
yaşamaktadır. Zonguldak, Türkiyede olduğu gibi
karanlığa sürüklenmek istenmektedir. AKPnin Başkanı
Zonguldakın düşmanı mıdır? diye sözler edilmektedir.
O nedenle Zonguldakın sorunlarını çözmek, Zonguldak emekçisinin
sabrını fazla zorlamamak gerekmektedir çünkü Zonguldaklılar her
zaman emeğin hakkını almaya muktedir bilgi ve birikimdedir.
Çok değerli
milletvekilleri, aslında AKP iktidara geldiğinden bu yana
Türkiyemizde hiçbir soruna çözüm bulunamamış, sorunlarımız
artarak devam etmiştir. Ülkemizin en temel sorunları olan
işsizlik ve yoksulluğa çare bulunamamış, yolsuzluklar
artmış, temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar
eklenmiş, Türkiyemizde kurumlar birbirine düşürülmeye
çalışılmış, bir korku imparatorluğu kurulma
çabası içerisine girilmiştir. Toplumun tüm kesimleri sokaklarda,
sizler de görüyorsunuz, iktidara kendini anlatmaya çalışıyor.
Herkes bu iktidardan şikâyetçi, kimse hâlinden memnun değil. Tek
memnun olan iktidar ve iktidar yandaşları ama sizin de sonunuz
geliyor, suyunuz ısınıyor, merak etmeyin.
SONER AKSOY
(Kütahya) Esas tek parti döneminde cumhuriyet korku cumhuriyeti idi!
ALİ KOÇAL
(Devamla) Konuşmanıza gerek yok, gelip burada
konuşacaksınız.
Böylesi bir
ortamda Türkiyede yaşananlardan en çok etkilenen illerden biri olan
Zonguldakla yani emeğin, emekçinin başkenti Zonguldakla ilgili
önemli bir sorunu, bir sağlık skandalını sizlerle
paylaşmak istiyorum:
Geçenlerde
Zonguldakta on iki yaşında bir yavrumuzu, İrem
Yağcıyı kaybettik. Nasıl kaybettik biliyor musunuz?
11.30da Çocuk Hastanesine giden İrem Yağcı, 12.30da Ankaraya
havale edilmiş ama ambulans bulunamamış, ambulans bulunmuş
şoför bulunamamış, şoför bulunmuş doktor
bulunamamış, doktor bulunmuş hemşire bulunamamış!
Nihayet beş saatlik bir gecikmeden sonra Ankara yoluna ancak
çıkılmış, saat 18.15te yola çıkılmış,
bir buçuk saat yol alınmış, Ankaraya kırk beş dakika
kala İrem hayatını kaybetmiş değerli arkadaşlar.
İşte size sağlıkta dönüşüm, işte size
sağlıkta devrim! Sizin söylediğiniz devrim, sizin
söylediğiniz sağlıkta dönüşüm bu! Sağlık
Bakanı herhâlde buna bir cevap verecek, herhâlde Sağlık
Bakanı şunu söyleyecek: Koskocaman Zonguldakta eğer bir
ambulans bulunamıyor, bir hasta Ankaraya taşınamıyorsa
kırsal kesimdeki insanlarımızın hâli nicedir; buna bir
bakmak gerekiyor değerli arkadaşlar.
Tabii,
Sağlık Bakanı bütçe konuşmasında ambulans uçaklardan
bahsediyordu, hatırlayacaksınız. Biz ambulans uçaktan falan
vazgeçtik, acaba Zonguldaka bir ambulans alınabilir mi; ambulanstan
vazgeçtik
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Stepnesi yok!
ALİ KOÇAL
(Devamla)
stepnesi olmayan ambulansa acaba bir lastik alınabilir mi;
biz bunun peşindeyiz.
Değerli
arkadaşlar, durum böyleyken Başbakan uçak üstüne uçak alabiliyor;
yine, devlet bankalarının kasalarını yandaşlarına
açabiliyor; yine, devleti soyanları affedebiliyor; kendine gemicik
alabiliyor; kendi damatlarıyla, çocuklarıyla ilgili her şeyi
yapabiliyor; bu nasıl oluyor, bunu kendinize bir sormanız gerekiyor.
O nedenle de şimdi tam dönemidir, bu dönemde Başbakanın mal
beyanını vermesi gerekiyor. Sayın Başbakan mal
beyanını versin, neyi var, neyi yok görelim. Hele hele
Başbakanın kol saati nasıl bir kol saatidir, kaç liralık
kol saatidir; bunu birlikte görelim.
İkinci bir
skandal Zonguldakta, o da: Maliye Bakanlığı Zonguldak
belediyelerine 500 milyar civarında para gönderdi. Gönderdiği bu
paralar AKPli belediyelere dağıtıldı. Adalet ve
Kalkınma Partisinin adaleti! Zonguldaka gönderilen 500 milyar para AKPli
belediyelere dağıtılmıştır. İşte sizin
adaletiniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözünüzü tamamlayınız Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL
(Devamla)
işte sizin yaptığınız icraat.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Gündem
dışı ikinci söz
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım
BAŞKAN
Cevap mı vermek istiyorsunuz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Evet.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Akdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce
kürsüde konuşan Değerli Milletvekilimiz Zonguldakla ilgili belli
meselelerden bahsederken, Zonguldakta bir yavrumuzun hayatını
kaybetmesiyle ilgili bir meseleden hareketle sağlık sistemimize
ilişkin eleştiriler yöneltti.
Değerli
arkadaşlar, aslında, şunu özellikle ifade etmek isterim: Bizim
partimiz için, AK PARTİmiz için, hükûmetlerimiz için ve şu andaki
60ıncı cumhuriyet Hükûmeti için ve Bakanlığımız
için insan çok kıymetlidir. Değerli Milletvekilimizin bahsettiği
olay bana intikal etti ve ben derhâl bu konuda bir soruşturma
açtırdım. Bu soruşturma sonucunda, herhangi bir aksaklık,
bir eksiklik, yavrumuzun hayatının kaybına kadar giden süreç
içerisinde bir yanlışlık varsa, mutlaka, bu
yanlışlığa sebep olan sorumlularla ilgili olarak
gereğini yapacağız ama benim bu meselelerde bir prensibim var,
bu soruşturmaların bitmesini, tamamlanmasını da beklemek
zorundayız. Sonuçta, Değerli Milletvekilimize de bir bilgi
ulaşıyor, bize de bir bilgi ulaşıyor. Bu bilgi zaman zaman
hasta veya yakınları vasıtasıyla ulaşıyor, bazen
basın yoluyla bize ulaşıyor ama hepsini, istisnasız hepsini
çok önemseyerek mutlaka inceliyoruz ve araştırıyoruz.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Soruşturma tamam da ambulans yok.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, Değerli Milletvekilimiz
buradan hareketle, ambulans yokluğundan, hatta Türkiyedeki 112 acil
sistemin işleyişinden bahsederek onlara da eleştiriler getirdi.
Şu anda, Zonguldakta onlarca ambulans var ve bu ambulanslar
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) 112 acilde yok Sayın Bakanım.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Olmaz olur mu Değerli Milletvekilim?
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Vardı da niye gelmedi?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Müsaade edin. İşte, diyorum ki
meseleyi soruşturuyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Beş saat sonra geldi.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakınız, değerli
arkadaşlarım, şimdi, ortada gerçekler var. Göreve
başladığımız zaman Türkiyede dört yüz civarında
112 ambulansı vardı, bu sayı şu anda neredeyse dörde
katlanmış durumdadır; bakın, yüzde 400e yakın bir
artıştan bahsediyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Zonguldaka daha düşmedi demek ki.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu, Zonguldakta da böyle.
Şu anda bir
gündem dışı konuşmaya hemen, anında cevap
verdiğim için, Zonguldaktaki ambulans sayılarının
artışını, bu alanda hizmet veren noktaların
sayısal artışını ve göreve geldiğimize kıyasla
şu anda, mesela 2009 yılında, 112 sistemiyle taşınan
vatandaşlarımızın sayısındaki artışı
rakamsal olarak veremiyorum ama Türkiyeyi de çok iyi biliyorum,
Zonguldakı da, Zonguldaktaki gelişmeleri de -bu anlamda- biliyorum,
birkaç katına çıkmış bir hizmet artışı var.
Şimdi, siz,
Başbakanın aldığı uçaklardan bahsediyorsunuz.
Başbakanlar elbette uçak alırlar ve bu uçaklarla da ülkelerine hizmet
ederler.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ekonomik krizde almıyorlar.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Başbakan, bu uçaklarla
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Haddinden fazla.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
bakınız, önemli olan
CANAN ARITMAN
(İzmir) İngiltere Başbakanı, Amerika Başkanı
iptal etti.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
halka hizmet etmek üzere bizim, sizin,
kamuda çalışan diğer görevlilerin zamanlarını iyi
kullanmasıdır.
Çok değil,
ben bundan bir müddet önce Arnavutluka gittim. Arnavutluk küçük bir ülke,
bizden çok da fakir bir ülkedir. Arnavutluk Sağlık Bakanı,
gideceğimiz bir şehirden başka bir şehre beni helikopterle
götürdü. Şimdi, Sağlık Bakanı olarak benim böyle bir
imkânım yok, hani o çok olsun da demiyorum ama burada Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının ömrünü bu ülkenin hizmetine
adadığını sizler de biliyorsunuz, bizler de biliyorsunuz.
(CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Allah Allah!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) - Kime hizmet ediyor ama? Kime hizmet ediyor?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Gününün on altı saatini halkına
hizmetle geçiren
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Türkiyeye değil, ATV, Sabaha hizmet ediyor.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
bir Başbakan için bu
bahsettiğiniz uçaklar, bu bahsettiğiniz benzeri birtakım
imkânlar ülkeye hizmet etmenin vasıtalarıdır. Bunu böyle bilmek
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani
kimse bu uçaklarla gezintiye çıkmıyor, kimse bu uçaklarla tatile
falan çıkmıyor.
112 hava
ambulanslarından bahsettiniz. Değerli Milletvekilim, şu anda,
Türkiyede 17 noktada -17 bölgede diyelim çünkü konuşlandıkları
noktalar sadece o şehirlere ait değil- 17 bölgede 18 helikopter, 1i
yedekte beklemek üzere, Türk halkına hizmet ediyor.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Zonguldak hangi bölgede Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Zonguldak muhtemelen Ankara veya Samsun
tarafından hizmet alıyordur veya her ikisinden de alıyordur.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ama denemişler ikisini de. Ambulansı denemişler,
sonuç alamamışlar.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu şekilde, biz, binlerce
vatandaşımızı Anadoluda bulundukları yerlerden,
mezralarından, kırsaldan alarak hizmet görmeleri gereken yerlere
kavuşturduk. 112 sistemindeki, 112 acil nakil hizmetindeki gelinen nokta
gerçekten sizi de bizi de hepimizi de memnun edecek bir düzeydedir. Ama ben
şunu söylüyorum.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Efendim, Zonguldak il merkezinde dört buçuk
saat bekliyor, yolda ölüyor.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın,
bunu her zaman yapıyorsunuz. Yaptığınız şeyi
söyleyeyim: Bir sistem bütün olarak tenkit edilebilir. Herhangi bir yerde bir
görevlinin veya o esnadaki sistemi işletmesi gereken kişilerin
hatası sisteme mal edilemez. Bu çok yanlış bir şeydir. Bunu
nasıl söyleyebilirsiniz!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Muhalefet partisi milletvekili, elbette dile getirecek. Görmesin
mi yani!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yani ben size diyorum ki: Biz,
Sağlık Bakanlığı olarak, değerli muhalefetimizin,
konuşan Değerli Milletvekilimizin de hassasiyetini aynen
paylaşıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Güzel.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Kim, nerede bir kusur işlemişse
elbette o kusurun peşindeyiz ama bu kusuru sistemin bütününe nasıl
mal edersiniz? Yani eğer Türkiyede 112 sistemi, sadece kara
ambulanslarıyla da değil, kar üstü paletli ambulanslarıyla, hava
ambulanslarıyla, deniz ambulanslarıyla bugün tamamen dünya standartlarını
yakalamış, hatta yer yer onun üstüne çıkmışsa, bu,
Türkiye Cumhuriyetinin başarısıdır. Bir yerde hata eden
bir kişinin, hata yapan bir kişinin -eğer orada bir hata varsa-
hatası bütün sisteme elbette ki mal edilemez, edilmemelidir. Bu
yanlışlığı yapmamalıyız.
Bu noktada, AK
PARTİli belediyelere dağıtılan paralardan bahsettiniz.
Buna da temas etmem gerekir. Biz, yedi senedir, İktidarımızda
adaletle hükmetmeye çok itina ediyoruz değerli milletvekilleri.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Belli oluyor!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şöyle yapıyoruz: Bakın,
bizden önce de başka hükûmetler vardı, başka belediyeler
vardı, bu belediyelere giden yardımlar vardı.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Siz isterseniz buna cevap vermeyin Sayın Bakanım,
Maliye Bakanı buna cevap versin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, çok
itinalı bir biçimde, bütün belediyelere İller Bankasından giden
payları eşit olarak gönderiyoruz.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) İller Bankasından bahsetmedim ben, siz de konuyu bilmiyorsunuz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Zaman zaman yıl içerisinde, özellikle
yaz mevsiminde, gönderilen paralardaki kesintileri de ortadan
kaldırıyoruz. Bu mevsimler, inşaat mevsimleri, hizmet mevsimleri
olduğu için. Bu vesileyle şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki:
Partimiz ve hükûmetlerimiz adaletle davranmaya, hakkaniyetle davranmaya büyük
itina göstermektedirler, bundan sonra da bu itinayı göstermeye devam
edeceğiz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akdağ.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, Bakanlar Kurulu mu
değişti?
BAŞKAN -
Gündem dışı ikinci söz, Bilecik ilinde meydana gelen tren
kazası hakkında söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzüne
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Tüzün.
2.-
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün, Bilecik ilinde meydana gelen tren
kazasına ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde
çok sıklıkla gündeme gelen ve özellikle Bilecik ilimizde meydana
gelen tren kazalarıyla ilgili gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar
olduğu dönemden bugüne kadar, yani son sekiz yıldır, ölümlü ve
yaralamalı sekiz tren kazası meydana gelmiştir. Devlet
Demiryollarının istatistiklerine göre 2008 yılında
-arkadaşlar, altını çizerek söylüyorum, sadece 2008
yılında - demir yollarında meydana gelen kaza sayısı
386dır. 111 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş, 257 vatandaşımız yaralanmıştır.
Bu 2008 kazalarının genel durumuna baktığımızda,
bunların 16 tanesi tren çarpışması, 104 tanesi trenin raydan
çıkması, 47 tanesi vatandaşımızın trenden
düşmesi, 93ü trenin başka bir şahsa çarpması, 118i geçit
çarpışması ve 8i diğer, kazaların toplamı 386
tanedir.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın birçok yerinde bu tür olaylarla
karşılaşıldığında yetkililerin verdiği
tepkileri görünce, bizim yetkililerimizin verdiği çelişkili cevaplar
ve duyarsızlıkları da ayrıca düşündürücüdür.
Sorumluluk sahibi kişiler bu tür olaylar karşısında istifa
ederken ya da intihara kadar giden tepkiler verirken, birçok insanın
hayatını kaybettiği kazalar karşısında bizdeki
yetkililerin Allah rahmet eylesin. demekle yetinmeleri ayrıca kaygı
vericidir. Neredeyse, gerçekten neredeyse, yaşanan tüm kazalar Makinist
hatası. deyip geçiştiriliyor. Bu makinistleri size silah zoruyla
mı atattırdılar? Ehil kişiler değillerse neden atandılar?
Hatta, atandılar da neden hizmet içi eğitim görmüyorlar?
Bu olayların
suçlusu ve sorumlusu, bugünkü yönetimdir, bugünkü AKP
İktidarıdır. Son yıllarda işbaşına
getirdiğiniz iş bilmez yönetimler, ehil olmayan, hak etmeyen
kişiler ve sözüm ona onlara Ticari kafayla bu işleri
sonuçlandırın. diyen zihniyet, bugün yüzlerce ölü, yüzlerce
yaralı ve milyonlarca lira maddi hasarla karşı
karşıyadır. İşi bilen, ehil yöneticiler olsaydı,
geçmişte olduğu gibi, kurumun bağlı olduğu uluslararası
standartlara uygun furgon adı verilen yük vagonu konulur,
yolcuların burnu bile kanamazdı.
Değerli
arkadaşlarım, burası çok önemli, sizin de bilginiz olmayabilir.
Uluslararası demir yolu taşımacılığında,
yolcu güvenliği standartlarına göre yani lokomotiften sonra gelen bu
vagon, eskiden, eşya, posta veya bavul için kullanılır idi.
Dolayısıyla, lokomotiften sonraki ilk vagon, eşya vagonu yani
demir yollarında furgon vagon diye adlandırılan vagon var idi.
Maalesef, sizin İktidarınızdan sonra anlayış tamamen
değişti, bu furgon vagon yerine yani lokomotiften sonraki vagonun
yerine yolcu vagonu kondu ve son yıllarda özellikle Bilecik ilimizde
yaşanan kazalara da baktığımızda, ölen
vatandaşlarımız bu birinci vagonda bulunmaktadırlar.
Bakınız,
29 Ağustos 2009 tarihinde Bilecik ilimizde meydana gelen trafik
kazasında, bu yolcu vagonundaki birinci vagonda 5 tane
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bunlardan bir
tanesi de yirmi bir yaşında, benim de köylüm olan, yakınım
olan bir yeğenim, üniversite öğrencisi Turgay Yılmazbaşı
kaybetmiş bulunuyoruz. Eğer bu gencimiz ve 5 vatandaşımız
hemen lokomotifin arkasındaki vagonda olmamış olsa idiler,
inanın, ikinci veya üçüncü veya dördüncü vagonlardaki
yolcularımızın burnu kanamadığı gibi bu
kardeşlerimiz de ölmeyeceklerdi. Dolayısıyla bu
anlayışın, bu zihniyetin mutlaka değişmesi gerekir.
Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü bu furgon vagon sistemini tekrar
hayata geçirmelidir.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bu zihniyet, AKP zihniyetinin
vatandaşı müşteri görme zihniyetinden kaynaklanıyor.
Dolayısıyla uygulamalara baktığımızda, Devlet Demiryolları
neden bu noktaya geldi diye şöyle kısaca bir
baktığımızda: Bunlardan bir tanesi, kuruma kalifiye
personel yetiştiren Devlet Demiryolları Meslek Lisesini
kapattınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) Mesleki hastalıklarla uğraşan kurum hastanesini
devlet hastanelerine devrettiniz. Kurumun çeken, çekilen araç
ihtiyacını karşılayan ve üretim merkezleri olan başta
TÜLOMSAŞ, TÜVASAŞ ve TÜDEMSAŞı devre dışı
bıraktınız. Birçok unvanlıyı devre dışı
bırakıp esnek çalışmayı dayattınız. Birçok
istasyon ve gar kapattınız. Kurumun taşınmaz
mallarını, binalarını, arazilerini haraç mezat
sattınız ve maalesef satmaya devam ediyorsunuz. Personelin birçok
sosyal hakkını elinden aldınız. Entegre
taşımacılık konusunda büyük yere sahip olan kurumun
limanlarını sattınız. Kuruma bir tek çivi bile
çakılmaz iken vitrine dönük yapılan harcamalar kurumun mali dengesini
bozdu, işin içinden çıkamaz hâle getirdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) Evet, değerli arkadaşlarım, istasyonları ve
garları, işletme için değil de otel ve lokanta olarak
planlayıp satmaya başladınız. Dolayısıyla, Devlet
Demiryollarının düştüğü noktaya sebebiyet veren zihniyet
sizin zihniyetiniz, AKP zihniyetidir.
Bilecik ilimizde
yaşanan bu son kazada da başta ilimiz Valisinin yapmış olduğu
açıklamaların, Devlet Demiryolları Genel Müdürünün
yapmış olduğu açıklamaların ve Ulaştırma
Bakanının yapmış olduğu açıklamaların ne
kadar çelişkili olduğunu, birbirini tutmayan açıklamalar
olduğunu hepiniz biliyor ve görüyorsunuz.
Bugün böylesine
Devlet Demiryollarını ilgilendiren bir konuda AKP
İktidarının temsilcisinin, Ulaştırma Bakanının
burada olmayışını da kınıyorum değerli
arkadaşlar! Gündemdeki bu sıcak konuya cevap vermeyecek de AKP
İktidarı Ulaştırma Bakanı hangi konuya cevap verecek
arkadaşlar? İnsanlar yollarda ölüyor. Hangi konuya cevap verecek? Bu
nasıl Meclis yönetimi anlayışı, bu nasıl devlet
yönetimi anlayışı? Yakışıyor mu böyle bir
iktidar, yakışıyor mu! (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tüzün, lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Nöbetinde gelecek. Sayın Bakanın
nöbetinin olduğu bir gün var.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) O Bakan yoksa, başka bakan vardır, o gelir cevap verir.
Lütfen Grup Başkan Vekili olarak siz de bakanlarınızı
göreve davet ediniz. Böyle bir şey olabilir mi?
Sonuç olarak,
değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu
konuların araştırılması ve sorunların tespiti
için dün bir araştırma önergesi verdik, oy çokluğunuzla bu
araştırma önergesini kabul edin, bu sorunları tespit edelim,
gerekli önlemleri, denetim görevimizi yerine getirelim diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyor, bana cevap vermeyen Bakanı şiddetle
kınıyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.
Gündem
dışı üçüncü söz, muharrem ayı ve aşure günü
hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köseye
aittir.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Başka partinin sözcüsü yok mu Sayın Başkan?
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sizden talep gelmemiş demek ki.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Dün de CHPnin sözcüsü yoktu.
3.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, muharrem ayı ve
aşure gününe ilişkin gündem dışı konuşması
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti
Hüseyinin şehit edildiği Yas-ı Muharremin ve aşurenin
önemi üzerine gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı
sunarım.
Değerli
arkadaşlar, ne yazık ki tarihimizde acı ve
ıstıraplı günler çok fazladır. Hazreti Hüseyin ile
ehlibeyit üyeleri, zalimin iktidarı için sözde din uğruna şehit
edilmişlerdir. Tarihte bu olay Kerbela olayı ve bugün ise
aşure günü olarak anılmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Kerbela olayı büyük bir acının tablosudur. Hazreti
Muhammedin ailesi, zalimin ve haksızın karşısında
teslim olmaktansa direnmeyi ve sonuçta da şehit olmayı
yeğlemişlerdir, haksızlığı hak hâline,
yanlışlığı doğru hâline dönüştürmeye
çalışan Yezidin ordusuna karşı aç susuz göğüs
germişlerdir.
İslam dünyasında
ve özellikle Alevilerde Hazreti Hüseyinin Kerbeladaki acısını
anmak ve anlamak için muharrem yası tutulur. Bu yastaki amaç, bu
acıları tekrarlamak ya da öç duygularını körüklemek
değildir. Muharrem mateminin amacı, bu acıların bir daha
yaşanmaması için gerekli olan insanlık değerlerini
görmektir. Başka bir deyişle, yas tutanlar, bu kadar büyük
acının, ihanetin karşısında aşkla, insan
sevgisiyle hareket etmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Kerbelada yaşanan
olayı anmak için aşure yapılır. Dikkat edecek olursanız, aşure
tatlıdır, acıları dindirmek anlamı vardır, yani
aşure, böyle büyük acıların bir daha yaşanmamasını
anlatır. Yine aşurenin içerisinde çok sayıda yiyecek maddesi
vardır ancak aşure yalnızca birbirinin tadını
taşımaz, ayrı bir tadı vardır, farklı farklı
yiyecek maddelerinin bir araya gelmesi sonucu farklı bir lezzet ortaya
çıkmaktadır. Aşure de tıpkı toplum gibidir. Toplumda
her cinsten, her renkten, her etnik kökenden ve dinden insanlar vardır ve
sonuçta hepsinin özelliklerini taşıyan farklı bir toplum
yapısı ortaya çıkmaktadır. İşte aşure bize
böyle bir kardeşliği anlatıyor. Aşure yapılırken
ya da yenirken Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Müslüman-Hristiyan ayrımı
yoktur. Aşurede bolluk, aşurede bereket, aşurede kardeşlik,
kısacası insani değerler vardır. Aşure
yapılırken de yerken de aynı değerleri
taşımaktadır. Aşure yapıldıktan sonra
dağıtılmazsa, insanlarla, komşularla
paylaşılmazsa o aşure, aşure sayılmaz değerli
arkadaşlarım. Yani toplumsallaşmayı, paylaşmayı,
beraber yaşamayı gerektiren bir anlayış vardır
aşurede. Aşure çok derin anlamları kapsamaktadır.
Aşurenin içinde sadece farklı yiyecekler değil, tarih var,
farklı yapısından dolayı insanlık var, siyaset var,
ahlak var, inanç vardır arkadaşlarım.
Sayın milletvekilleri,
günümüzde dini kullanarak Yezid gibi davrananlar yok mu? Maalesef vardır.
Sivasta, Çorumda, Maraşta Yezidler vardı. Uğur Mumcular,
Bahriye Üçoklar, Ahmet Taner Kışlalılar gibi
aydınlarımızı günümüzün Yezidleri katletmedi mi? Bütün
bunlara rağmen kimse kin tutmadı, hiç kimse öç duygusuyla, öç alma
duygusuyla yaklaşmadı olaylara. Güzel ve kimsesiz yurdumun bu
aydın ve güzel insanlarını, bu güzel toplumu ayırmak
kimsenin harcı değildir ve olamaz da. İnsanları
ayırmak, onların kardeşliğini bozmak, birbirlerine kin
tutmasını sağlayacak işler yapmak Yezid değil de ya
nedir? Hiç kimse ama hiç kimse günümüzün Yezidlerine izin vermemelidir.
Değerli
arkadaşlar, Aleviler muharrem ayında oruç tutarlar, yas tutarlar ve
aşure yaparlar. Bu dönemde matem vardır, üzüntü vardır, hüzün
vardır. Kesici aletlere dokunmazlar. İnsanları kırmamak
için daha çok çaba sarf ederler. Hazreti Hüseyinin acısını
anlamak için az su içerler ve asla iftar yapmazlar.
Maalesef Hükûmet
samimiyetsiz tavırlarla, Alevi açılımı yapmak için
çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Somut adımlar
atılsın dedik ve Hükûmeti her türlü iyi niyetimizle uyardık ama
maalesef iyi niyetler hiçbir zaman göz önünde bulundurulmadı. Cemevleri
resmî ibadethane sayılsın. dedik, olmadı. Dün, biliyorsunuz, yine
bu kürsüde Sivas Madımak Oteli müze yapılsın. dedik, yine ret
oyu verdiniz. Hükûmet tehlikeli denemeler yapmamalıdır değerli
arkadaşlar. İktidarın Aleviliği yeniden tanımlamak
gibi bir amacı olduğunu sezmekteyim, Hükûmet bu yola inşallah
girmez. Biz önerilerimizi sıralıyoruz, Hükûmet samimiyse bunları
kabul etsin.
Değerli
milletvekilleri, hükûmet olunur ama iktidar olmak başka şeydir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Güçlü olunur
ancak bu gücü doğru kullanmak başka şeydir. Daima haklı
olmayı, doğru olmayı, mağdurun, masumun yanında
olmayı bilebilmek bir erdemliliktir.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmet maaşlara azıcık da zam yaptı son
günlerde. Sonra, maaşlar daha vatandaşların eline geçmeden
benzine, vergiye, sigaraya zam yaptı. Yapılan zamların her 100
Türk lirasında 69 lira da vergi vardır. Son, bugün manşetlerde
gördünüz, emekliler diyor ki: Alın zammı başınıza
çalın!
Değerli
arkadaşlar, işte bu mağdur
vatandaşlarımızın, Tekel işçilerinin yanında
olabilirseniz o zaman iktidarsınız. Pırlantanın değil
de ekmeğin fiyatını artırırsanız hiçbir zaman
iktidar olamazsınız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
sözlerime son verirken Yas-ı Muharrem ayının kabul
olmasını diler, yüce heyetinize en derin saygılarımı
sunmak isterim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
SONER AKSOY
(Kütahya) Petrole gel
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Ne sırıtıyorsun? Ne gülüyorsun öyle? Ciddi ol,
ciddi ol! Biraz kutsal mekâna samimi ve saygılı ol.
Yakışmıyor sana!
BAŞKAN
Sayın Köse
SONER AKSOY
(Kütahya) Ben bir şey demedim ki, petrole gel dedim.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Biraz samimi ve ciddi ol bu günde. Ayıptır, utan biraz!
En son beni de kızdırdınız.
SONER AKSOY
(Kütahya) Ben bir şey demedim ki.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Yaşından başından utan be! Komik
şeyler mi anlatıyorum?
SONER AKSOY
(Kütahya) Ben bir şey demedim ki. Beğenmediysen geri alayım
RECEP KORAL
(İstanbul) Ya, yeter artık, uzatma, yeter!
BAŞKAN
Hükûmet adına Kültür Bakanı Ertuğrul Günay cevap verecektir.
Buyurunuz
Sayın Günay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bir değerli
arkadaşımız, hepimizin ortak kültürünün önemli hassasiyet
noktalarından birisine ilişkin bir konuyu gündeme getirdi. Ben de
hepimizin ortak kültürünün, ortak duyarlılığının özel
alanlarından birisi olan bu konuda düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak için huzurunuza geldim.
Muharrem ayı
bizim toplumumuzun, bizim kültürümüzün özel tarihlerinden birisidir. Çok güzel
bir tevafukla bu yıl Hazreti Mevlânânın, Şeb-i Aruzun
736ncı yılıyla, yıl dönümüyle muharrem ayının
birinci gününü aynı anda idrak ettik. Bu da bize, Anadoludaki
inançların ne kadar iç içe yaşadığını, ne kadar
birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu, Mevlânânın,
Yunus Emrenin, Hacı Bektaşın, Hacı Bayram Velinin,
hepsinin bizim ortak kültürümüz, ortak duyarlılığımız
açısından bir bütünlük oluşturduğunu bir kez daha
hatırlamamıza vesile oldu.
Gerçekten bizim
toplumumuz bu inanç kümeleri arasında derin ayrılıklar gözetmez.
Biz Hazreti Muhammedin anasını, Hazreti Muhammedin
kızını birbirinden ayırmayız. Hatta Hazreti
İsanın anasını aziz sayarız. Böyle engin, derin,
tarihle iç içe, Meryem anamızdır, Fatma anamızdır, Emine
anamızdır, hepsi bizim ve onların inançlarını, hepsini
aynı Yaradanın ürünleri olarak bir, aziz ve kutsal sayarız.
Geçmiş
yıllarda topraklarımızda, çok eski yıllarda Ön Asya
topraklarında, yakın yıllarda Anadolu topraklarında
çeşitli acılar, çeşitli tuzaklar, çeşitli olumsuzluklar
yaşandı geldi. Şimdi, bunları tarihe gömmek istiyoruz ve
bunları tarihin acı hatıraları olarak hafızamızda
bir yere yazmak, ibret dersi olarak yazmak ama bir daha tekrarlanmaması
için de demokrasi ve hukuk devleti bilincimizi güçlendirmek istiyoruz.
Demin
değerli arkadaşım gündeme getirdi. Soğuk savaş devleti
tasfiye olmamak için, 2000lere doğru gelirken, 90ların sonunda
soğuk savaş dünyası yıkılınca yeni düşmanlar
üretmeye çalıştı. Toplumumuzun bir inanç kümesini, toplumumuzun
bir etnik kümesini, toplumumuzun duyarlı bir büyük inanç kümesini zaman
zaman soğuk savaşın düşman kavramları yerine koymaya,
onları provoke etmeye, onların acıları üzerinden
düşmanlıklar yaratmaya çalıştı.
Burada sevgili ve
rahmetli Uğur Mumcunun ismi anıldı biraz önce. Sevgili ve
rahmetli Uğur Mumcu, geçmiş yıllarda defaatle sütununda,
aynı silahın acılı bir Anadolu kasabasında, aynı
silahın her iki mahallede suç aleti olduğunu defalarca yazdı.
Büyük oyunlar
oynandı ülkemizde, yakın yıllarda, son çeyrek yüzyılda
büyük oyunlar oynandı; Maraşta oynandı, Çorumda oynandı,
Sivasta oynandı. İzin verilse hâlâ oynanmaya
çalışılacak, izin verilse hâlâ aynı kör kurşunlar,
aynı karanlık eller, aynı karanlık silahlar, farklı
mahallelerde aynı silahla toplumun bir etnik kümesini, bir inanç kümesini,
bir düşünce kümesini birbirine karşı kışkırtmaya
çalışacaklar. Şimdi artık bu olmasın diye
uğraşıyoruz. Şimdi artık bu tuzaklar yeniden
Türkiye'nin önüne ayak bağı olmasın diye
uğraşıyoruz. Şimdi artık demokrasi
içselleştirilsin, herkes birbirinin varlığına saygı
göstersin, tahammül değil saygı göstersin.
Kim kime tahammül
edecek? Bu topraklarda hepimiz birbirimiz kadar hak sahibiyiz. Kim kime
tahammül edecek? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hayır,
hepimiz birbirimizi sevgiyle ve saygıyla anlayalım,
kucaklaşalım ve inanç farklılıklarımız, etnik
köken farklılıklarımız, düşünce
farklılıklarımız düşmanlık nedeni olmasın,
zenginlik nedeni olsun.
Barika-i hakikat
müsademe-i efkârdan doğar. diyor Namık Kemal.
Farklı
fikirler olmasa
Kim okurdu, kim
yazardı?
Bu düğümü
kim çözerdi?
Koyun kurt ile
gezerdi.
Fikir başka
başkolmasa. diyor Aşık Veysel.
Diyalektik
söylüyor, Anadoludan bir âmâ ozan evrensel diyalektiği ifade ediyor dört
mısrada.
Ama maalesef bu
farklılıklarımız, maalesef bu zenginlik
sayacağımız o farklı renklerimiz bir dönem birtakım
hainler tarafından tuzak, birtakım karanlık oyun aracı
yapılmaya çalışıldı. Şimdi bunlar geride
kalsın diye uğraşıyoruz. Bizim şu barış
dediğimiz, kardeşlik dediğimiz, millî birlik, bütünlük ve
kardeşlik açılımı dediğimiz, işte bu tuzaklara
artık Türkiye düşmesin, artık birbirimizin düşüncesine
düşünceyle cevap verelim, birileri aramıza kan davası, kara oyun
sokmasın içindir. Arkadaşım bunları söylemeye vesile
verdiği için çok teşekkür ederim.
Dün, elimde
Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu vardı. Avrupa Birliğinin
İlerleme Raporunu, kendimizle ilgili bölümleri özellikle dikkatli okudum.
Eleştiriler var, olumlu tespitler var. Elbette daha yürüyeceğimiz
uzun ince bir yol var. Orada deniyor ki: İlk defa Türkiye Cumhuriyetinde
bir iktidar, bir hükûmet farklı inanç kümelerini ciddi biçimde muhatap
aldı, Alevi toplumunu ciddi biçimde muhatap aldı, onlarla resmî
biçimde bir program çerçevesinde oturmak, sadece bir diskurun
dışında, sadece bir politik söylemin dışında,
oturmak, onların sorunlarını bir masaya koymak ve çözüm aramak
konusunda ilk defa adımlar attı. Çözüldü mü Türkiye'nin etnik
meseleleri, Türkiye'nin inanç kümelerinin meseleleri? Çözülmedi, çünkü derinden
gelen, uzun yıllardan gelen ihmaller var, acılar var, sancılar
var. Ama, bunu Avrupa dışarıdan bakıyor görüyor, ilk defa,
bu, ciddi bir program konusu hâline getirilmeye başlandı.
Elbette sorunlar
var. Bu ülkede -kimse alınmasın, biz büyük bir devletiz,
eksiğimizi, yanlışımızı, fazlamızı
kendimiz söyleyebilmeliyiz- geçmiş yıllarda inkârcılıklar
yaşandı. O yüzden, biz bazı meseleleri şu anda çözmekte
zorlanıyoruz. Geçmiş yıllarda
Ben hatırlıyorum,
adına Milliyetçi Cephe denilen, bundan yirmi beş yılı
aşkın bir dönemden daha eski bir iktidar döneminde bazı inanç
kümelerinin, bizim için çok aziz olan ve çok vatansever olduklarını
çeşitli olaylarla bildiğimiz inanç kümelerinin hakkında
aşağılayıcı, okul kitaplarında sözcükler
vardı. Şükürler olsun, bunları artık tartışma
dışına çıkardık. Ama hâlâ sorunlarımız yok
mu? Elbette, hâlâ var. Ama, yapılanları, iyi niyetle
yapılanları görürsek, iyi niyetle yapılanları sadece bir
muhalefet mantığı içinde eleştirmek için eleştirmez de
yapılanları görür, fazlasını ister Bu yetmez, bunu
yapıyorsunuz, güzel ama daha fazlasını yapın. dersek
işi kolaylaştırırız. Yine, Yunusun güzel bir sözü var
Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım. diye.
Bizim tanışmaktan korkmamamız gerekiyor. Tanışmaktan
vazgeçmeyelim. Birbirimizi dinlemekten, birbirimizin yaptığı iyi
niyetli gayretleri, İyi niyetli çabaları desteklemekten ama daha
fazlasını istemekten sakınmayalım. Onu
yaptığımız zaman öyle zannediyorum ki, sorunları
çözmek konusunda daha büyük bir mesafe alacağız.
Değerli
arkadaşlarım, muharrem ayı bundan sonra
acılarımızı hatırlamaya değil,
barışı, dostluğu, o aşurenin lezzetini
hatırlamaya vesile olsun dilerim.
Aşure hangi
evde pişmiyor ki? Muharrem ayında aşure Anadoluda sadece Alevi
yurttaşlarımızın evinde mi pişiyor? Hangi evde
pişmiyor ki? Hangi kazanda kaynamıyor ki? Aşurenin
tadını hissetmeyen hangi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı
vardır ki? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu, bizim
birliğimizin, bizim dayanışmamızın, bizim
kardeşliğimizin vesilesi olsun dilerim. Yapılanları
görelim, daha fazlasını isteyelim. Ben de bundan yanayım ama
yapılanları görelim.
Bu vesileyle,
değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altına yeni giren bir siyasi partimize, Barış
ve Demokrasi Partisinin değerli mensuplarına, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında, demokrasi içinde, hukuk devleti içinde
yapacakları mücadelede başarılar diliyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hükûmet adına mı, kendi adınıza mı
söylüyorsunuz?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Parlamentomuzu, Sayın
Başkan sizi ve bütün arkadaşlarımı, değerli
arkadaşlarım hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günay,
Gündeme
geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ,
gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 22, 29, 31,
33, 37, 38, 39, 40, 57, 63, 68, 73, 83, 85, 183, 184, 185, 186, 199, 221, 222,
224, 229, 250 ve 522nci sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın
Bakanın bu istemini yeri geldiğinde ve sırası
geldiğinde yerine getireceğiz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin,
Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğünün çalışmalarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/498)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başbakanlık
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü
tarafından desteklenen kırsal alanda sosyal destek projesi, gelir
getirici projeler, istihdam eğitimi projeleri, sosyal hizmet projeleri,
geçerli istihdam projeleri, toplum kalkınma projelerinin kimlere, hangi
şartlarda, nasıl verildiğine dair Anayasanın 98.
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat
Doğru (Tokat)
2) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
3) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
4) Mehmet
Şandır (Mersin)
5) Murat Özkan (Giresun)
6) İsmet
Büyükataman (Bursa)
7) Münir Kutluata (Sakarya)
8) Beytullah Asil (Eskişehir)
9) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
10) Hasan
Çalış (Karaman)
11) Tunca Toskay (Antalya)
12) Zeki Ertugay (Erzurum)
13) Mithat Melen (İstanbul)
14) Atila Kaya (İstanbul)
15) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
16) Cemaleddin
Uslu (Edirne)
17) Yılmaz
Tankut (Adana)
18) Şenol
Bal (İzmir)
19) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
20) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
21) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
Gerekçe
Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün misyonu, Adil bir gelir
dağılımının sağlanmasına katkıda
bulunmak, yoksullukla mücadele kapsamında kaynakların etkin bir
biçimde kullanılmasını sağlamak, temel
ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun nüfusun en yoksul diliminde
yer alan vatandaşlarımızı sosyal yardımlarla
desteklemek; üretim ve istihdama yönelik projeleri sürekli kılarak
vatandaşların toplumsal hayata entegre olmalarını
sağlamak, kamu kuruluşları, sivil toplum kuruluşları,
vatandaşlar ve diğer paydaşlar ile eşgüdüm içerisinde
çalışarak sosyal yardımların etkin bir biçimde
dağıtılmasını sağlamak ve bu doğrultuda
sosyal yardım politikaları geliştirmektir.
Genel Müdürlük bu
görevlerini, vatandaşlarımızın kimseye muhtaç olmadan
devlet desteği ile gelir getirici projeler üreterek, üretici ve istihdam
yaratıcı duruma gelmelerini sağlamaktadır. Kurumun bunu
gerçekleştirirken, küçük ölçekli girişimcileri özendirmek ve
halkımızın geçim seviyesini yükseltmek için de ekonomik
kaynakları etkin bir biçimde kullanması gerekmektedir. Burada amaç
sosyal adalet olgusu içinde adil bir uygulama yapılmasıdır.
Ancak gerek
yazılı ve gerekse görsel basında yer alan bazı haberler ve
illerden gelen bilgiler doğrultusunda, bu tür kaynakların ve
projelerin muhtaç insanlara değil de partizanlık yapılarak
taraftarlara verildiği şeklindedir.
Kamu
vicdanının rahatlaması ve Genel Müdürlüğün amaçları
doğrultusunda çalışma yapmaları için bu konunun meclis
tarafından araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınması için Meclis araştırması açılması
uygun görülmektedir.
Araştırma
Önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
2.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, belediyelerin
mali sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/499)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülke genelindeki
belediyelerimizin içinde bulunduğu mali sıkıntıların
araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Reşat
Doğru (Tokat)
2) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
3) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
4) Mehmet
Şandır (Mersin)
5) Hasan
Çalış (Karaman)
6) Murat Özkan (Giresun)
7) İsmet
Büyükataman (Bursa)
8) Beytullah Asil
(Eskişehir)
9) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
10) Münir
Kutluata (Sakarya)
11) Mithat Melen (İstanbul)
12) Tunca Toskay (Antalya)
13) Atila Kaya (İstanbul)
14) Zeki Ertugay (Erzurum)
15) Cemaleddin
Uslu (Edirne)
16) Şenol
Bal (İzmir)
17) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
18) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
19) Yılmaz
Tankut (Adana)
20) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
21) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe
Belediye yönetim
ve hizmetlerinin varlık nedeni insanların sosyal ve ekonomik
nedenlerle bir arada yaşama mecburiyetleridir. Bir ülke
sınırları içerisinde yaşayan vatandaşların genel
müşterek ihtiyaçlarını karşılayan devlet organizasyonu
içerisinde, mahalli müşterek ihtiyaçların giderilmesinde belediye
organizasyonları gerekmektedir.
Bu nedenle
ülkelerin neredeyse tamamında görev, yetki ve sorumluluklar merkezi idare
ile mahalli idareler arasında ve değişik oranlarda
paylaşılmaktadır. Ülkelerin tarihleri, siyasal gelenekleri,
sosyal ve ekonomik yapıları merkezi ve mahalli idare arasındaki
ilişkilerde önemli etkilere sahiptir. Türkiye'de de yerel yönetimler ve
özellikle belediyeler konusu görev, yetki ve sorumlulukları
açısından çok farklı süreçlerden geçerek bugüne
ulaşmıştır. 21. yüzyılın hemen başlarında
bugün Türkiye'nin en tartışmalı konuları arasındaki
yerini korumakta, her hükümetin programında yer alan ve hakkında
birkaç kez reform tasarıları hazırlanan bir özellik arz
etmektedir. Bu nedenle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönündeki eğilim
ve beklentiler her geçen gün hızla artmaktadır. Çünkü yönetimin ve
demokrasinin temel uygulama alanlarından biri olan belediyelerimiz;
Belde
halkının içinde yaşadığı çevrenin
iyileştirilmesi, imar düzenlemelerinin yapılması, su,
kanalizasyon, yol, cadde, garaj, pazaryeri, park ve dinlenme alanları gibi
tesislerin yapılması,
Halka açık
yerlerin temizliği, burada satılan gıdaların kontrolü,
çevre temizliği, halkın mal ve can güvenliğini sağlayacak
itfaiye hizmetlerinin sunulması,
Yaşlı
ve kimsesizlerin korunması için gerekli tesislerin kurulması,
kütüphane, sağlık tesisleri, spor tesisleri, hayvanat bahçesi, hamam
ve halk plajlarının kurulması,
Beldenin
yapılaşmasına yön vermek amacıyla imar planları yapmak
ve uygulamak, bina ve işyerlerine ruhsat vermek, bazı yiyecek
maddelerinin sağlığa uygunluğunu ve etiketlerini kontrol
etmek ile şehir içi ulaşım belediyelerin temel görevlerindendir.
Kendi uhdesinde
olan görevlerini yerine getirmeye çalışan belediyelerimiz Sigorta,
Emekli Sandığı, çeşitli vergiler ve kullanmış
oldukları krediler dolayısıyla ağır bir borç
batağı içerisinde bulunmaktadırlar.
İller
Bankası ve merkezi idareden gönderilen ödenekler çalışan
personelin maaşını bile karşılayamaz durumdadır.
Çünkü gönderilen paralar yukarıda bahsedilen vergi ve kredi
borçlarına kesilmektedir.
Bu durum hem
belediye hem de personel nezdinde sıkıntı yaratmakta, para
olmadığı için de yapılması gereken mecburi hizmetler
yapılamamaktadır.
Belediyelerimiz
mali durumları iyileştirildiği takdirde halkımıza daha
iyi ve kaliteli hizmet verebilecek, vatandaşlarımız rahat ve
huzurlu bir yaşam standardına ulaşmış
olacaklardır.
Meclis
Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
3.-
İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/500)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
16 Kasım 2009
Önceliği
insan olan ve insanı esas alan bir yapının Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde oluşturulması amacıyla,
yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu sorunlara
karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98.
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Mithat Melen (İstanbul)
2) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
3) Kadir Ural (Mersin)
4) Mehmet Ekici (Yozgat)
5) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
6) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
7) Faruk Bal (Konya)
8) Mehmet
Şandır (Mersin)
9) Hasan
Çalış (Karaman)
10) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
11) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
12) Bekir Aksoy (Ankara)
13) Cemaleddin
Uslu (Edirne)
14) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
15) Osman
Çakır (Samsun)
16) İsmet
Büyükataman (Bursa)
17) Mustafa
Kalaycı (Konya)
18) Necati
Özensoy (Bursa)
19) Muharrem
Varlı (Adana)
20) Süleyman
Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
21) Gürcan
Dağdaş (Kars)
Gerekçe:
Nüfusumuzun
%15-16'sının yaşadığı Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'daki, 21 ilin kalkınamamışlık sorunu bölgede
yaşayanlarca bir kader olarak algılanmaktadır. Bölge
insanının kendini eşit vatandaş görebileceği bir
modele gereksinim vardır. Güneydoğu ve Doğu Anadolu ile ilgili
esas sorun, aslı insan olan bölge refahını
arttırmaktır. İnsanın sağlıklı, eğitimli,
iş sahibi ve üretici olması, temel ihtiyaçlarını rahat
görebilen, üreterek refah düzeyini arttırabilen, eğitim düzeyi yüksek
bir insan ve iş gücü yapısı gerekmektedir. Kültürel sorunlar
dolayısıyla bu bölgenin insanlarının kendilerine eşit
davrandığını bilmesi gerekmektedir.
Bugüne kadar
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin kalkınmasıyla ilgili
birçok çalışma ve proje yapılmış, bazıları
başarılı olmuştur. Ancak yeni bir yapılanmaya
gereksinim vardır.
TÜİK
verilerinde, Millî Gelirin bölgelere dağılımı, bilgi
üretmeme, bölgesel eşitsizlik, işsizlik, sağlık ve
eğitim problemleri vurgulanmaktadır. Bölgedeki kent yoksulluğu
ön plandadır. 2002-2006 dönemi teşvik
yatırımlarının batı illerine ortalama %20 verilirken,
%9'un Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine verildiği
gözlenmektedir. Kamu harcamalarından nüfus başına Türkiye
ortalamalarının çok altında pay alan bölgenin mahalli idare
harcamalarında Türkiye ortalamasının çok altında pay
almaktadır. Kentleşme oranı % 60'a yaklaşan bazı
illerde Türkiye ortalamasını geçen bölgenin kent
sorunlarının hızla büyüdüğünü ancak sorunları çözmeye
dönük altyapı yatırımları ve mahalli idarelere merkezden
aktarılan paylarının hep düşük kaldığı göze
çarpmaktadır.
Cumhuriyet
sonrası uygulanan makro ölçekli ekonomi ve bölge politikaları sonucu
zaten sosyo-ekonomik gelişme açısından diğer bölgelerin
gerisinde seyreden ve yapısal sorunlarla boğuşan bölge
ekonomisinin dışa açılma ve ihracata dayalı büyüme
stratejisi sonucunda daha da gerilediği görülmüştür. 2007'de
Doğu illeri kişi başına 250.-TL Yerel İdare
Harcaması alırken, Batı illeri 1000.-TL'nin üzerinde harcama
almıştır.
Bölgenin temel
geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktaki gerilemenin,
kentte göçü hızlandırdığı ve kentleşme
oranının hızla düştüğü görülmüştür. 2002-2008
yılları arasında ise büyükbaş ve küçükbaş hayvan
sayıları neredeyse sabit kalmıştır. Ekonomik olarak
sulamaya elverişli arazi miktarı en fazla Erzurum, Ağrı,
Kars, Malatya ve Muş'taki araziler suyla henüz
buluşturulamamıştır. Toprak reformu
yapılmamış ve arazi toplulaştırma
yatırımları gerçekleştirilememiştir. Bölgede mutlaka
üretim maliyetleri düşürülmelidir.
Güneydoğuda
doğurganlığın yüksek olması nedeniyle göç
olmuyormuş gibi gözükmesi normaldir. Çocuk ölümlerinin de çok olduğu
göz önüne alınarak, bölgede eğitime de ayrıca önem verilmeli,
yeterince üniversite açılmalı, kızların ve
kadınların eğitimine önem verilmeli ve mutlaka ilköğretime
ve okul öncesi eğitime ağırlık verilmelidir.
BELDES-KÖYDES
uygulamasında bile bölgeye nüfus başına Türkiye
ortalamasının altında ödenek ayrılmıştır.
Durumun bu kadar ciddi boyutlara ulaşmış olmasına
rağmen hala Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşanan
sıkıntıların giderilmesinde ciddi bir adım
atılmamıştır.
Bölgenin
imkânları doğru kullanılmalıdır. Bugüne kadar bölgenin
olanaklarının çok doğru kullanıldığı
söylenemez. Çağlar önce ilk buğdayın ve koyunun
ehlileştirildiği yer olan bu bölgede bugün koyun ve buğday
üretimi bile yeterli değildir. Engellemeleri bahane edip bölgenin
kalkınabilirliğini harekete geçirmemek politika yanlışlarından
doğmaktadır. Asıl olan mevcut yapıyı ortaya
çıkarmak ve bu yapı üzerine yeni bir yapı inşa etmekte
mümkündür.
Önceliği
insan olan ve insanı esas alan bir yapının Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde oluşturulması amacıyla,
yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu sorunlara
karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98.
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.01
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.15
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi
gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin Sözlü Sorular
kısmında yer alan sorulardan 1, 22, 29, 31, 33, 37, 38, 39, 40, 57,
63, 68, 73, 83, 85, 183, 184, 185, 186, 199, 221, 222, 224, 229, 250 ve 522nci
sıralardaki soruları birlikte cevaplandıracaktır.
VI.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, dünya zenginleri listesindeki
kişilerin vergi borcu olup olmadığına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/646) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı
2.-
Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, çocuk nöroloğu olmayan ilimize
ilişkin sözlü soru önergesi (6/789) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
3.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, halkın beslenme biçim ve
alışkanlıklarının araştırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/834) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
4.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Reşadiyedeki uzman doktor
açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/843) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
5.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, ihalelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/847) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
6.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo
kanamalı ateşi hastalığından hayatını
kaybedenlere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/872) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
7.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo
kanamalı ateşi hastalığına karşı
bilinçlendirmeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/873) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
8.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo
kanamalı ateşi hastalığına karşı
uluslararası çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/874) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
9.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo
kanamalı ateşi hastalığına karşı
aşı geliştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/875) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
10.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, sağlık
kurumlarındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/913) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
11.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bir sağlık
ocağının personel ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/936) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
12.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepte böbrek nakli
merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/955) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
13.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bebek
ölümleri meydana gelen bir hastanenin denetimine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/967) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
14.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat Devlet Hastanesine MR
cihazı alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/984) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
15.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatdaki yatak işgal
oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/986) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
16.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, eczacılar ve eczaneler
hakkındaki kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1147) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
17.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, eczanelerin reçete üzerinden
tahsil ettiği muayene ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1149) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
18.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, eczacıların
yaptığı bazı işlemlere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1150) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
19.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, kapanan eczanelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1151) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
20.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepin sağlık
hizmetlerindeki bazı ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1172) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
21.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, memurlardan alınan tedavi
katılım payına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1213) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
22.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, doğum vakalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1214) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
23.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı-Eleşkirtteki
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1216) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
24.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte engelli
raporlarının çabuklaş-tırılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1222) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
25.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, onkoloji hastanesi
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1251) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokatta onkoloji hastanesi yapılıp yapılmayacağına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1580) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Şimdi soru
önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Bir dergi tarafından yapılan çalışmada
dünyanın zenginleri listesinde ilk 500 kişide 35 adet
vatandaşımız yer almıştır. Bunların
şahıslarının ya da şirket vb. şekilde ortak
oldukları kuruluşlarının vadesi geçmiş veya vadeye
bağlanmış vergi borcu var mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
SSPE,
kızamığa karşı aşılanmamış,
aşılandığı hâlde yeterli
bağışıklık düzeyine ulaşmamış veya
aşılanmadan önce kızamık geçirmiş çocuklarda ortaya çıkan
ölümcül bir hastalıktır. SSPEnin kesin bir tedavisi
bulunmamaktadır. Hastalık, ancak virüsün yayılmasını
geciktiren ilaçlarla kontrol altına alınabilmektedir. Sadece
Diyarbakırda 135 bilinen SSPE hastası bulunmaktadır. Ancak
buradaki hasta sayısının 250 civarında olduğu tahmin
edilmektedir. Buna rağmen acı olan taraf, Diyarbakır Çocuk
Hastanesinde görevli bir çocuk nöroloğu bulunmakta olduğudur. Bu
doktor izinli olduğu zaman yerine müdahale edecek bir başka doktor
bulunmamaktadır.
Soru 1: Kaç ilimizde
çocuk nöroloğu yoktur?
Soru 2: Bu
hastalıktan dolayı tedavi görmek için şehir
dışına çıkan hasta yakınlarına yer ve
ulaşım desteği sağlamayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin
çözümü için, halkımızın beslenme biçim ve
alışkanlıkları üzerine bir araştırma yapmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat Reşadiye ilçemizde uzman doktor
açığı mevcuttur. Reşadiye ilçemizin özellikle yaz
aylarında nüfusu artmaktadır, uzman doktor
açığının giderilmesi için Reşadiye ilçemize atama
yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 16.06.2008 tarihli ülke genelinde yayın yapan bir
gazetede, Kamu İhale Kurumu Başkanına atfen yayınlanan
haberde mevzuata aykırılık nedeniyle en fazla Sağlık
Bakanlığının ihalelerinin iptal edildiği haberi
yayınlanmıştır. Bakanlığınız merkez ve
taşra teşkilatı tarafından;
1- 2007 yılında kaç ihale
yapılmıştır?
2- Bu ihalelerden kaç tanesi Kamu İhale Kurumu
tarafından iptal edilmiştir?
3- Teftiş Kurulu Başkanlığınızca
veya muhakkikler vasıtası ile şikâyet üzerine ya da normal
denetim sırasında usulsüzlük tespit edilerek incelenen ve iptal
edilen ihale sayısı kaçtır?
4- 2006 ve 2007 yıllarında Teftiş Kurulu
Başkanlığınca teşkilatlarınızda yapılan
normal denetim, inceleme ve soruşturma sayısı ne kadardır?
5- Gazete haberinde belirtildiği şekilde, mevzuata
aykırılık nedeniyle ihalelerin iptal edilmemesi için ne gibi
çalışmalar yapıyorsunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının
ilk görüldüğü Kelkit vadisinde bugüne kadar ve ülke genelinde kaç
kişi hayatını kaybetmiştir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığının nedeniyle can kaybı her gün
artmaktadır. Halkımızın bilinçlendirilmesi konusunda ne
gibi çalışmalar yapmaktasınız?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı nedeniyle can kaybı ülkemizde
yaygınlaşmaktadır. Bu hastalık uluslararası
kuruluşlara bildirilmiş midir, bu konuda uluslararası bir
çalışma mevcut mudur?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı nedeniyle can kaybı ülkemizde
yaygınlaşmaktadır. Bu hastalık ile mücadele için Bakanlığınızca
yapılmakta olan aşı geliştirme çalışması var
mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Seçim bölgem
Gaziantep'te, 25 Aralık ve Şehitkamil Devlet Hastanelerine Gaziantep
Emniyet Müdürlüğünün eş zamanlı olarak,
Ankara'da ise
Ankara Emniyet Müdürlüğünün PROTEZ adı ile hastanelerdeki ihalelere
ilişkin yaptığı mali operasyonlarda ihalelerdeki
yolsuzluğun çok büyük boyutlarda olduğu saptanmıştır.
1.
Sağlık Bakanlığınız döneminde, bağlı
kurumlarınızın ilaç yolsuzluğu ile kamuoyu gündeminde yer
alması, değişik illerdeki Devlet Hastanelerinde yapılan
ihalelerde yolsuzluğun trilyonlara varması üzerine tedbir almayı
düşünüyor musunuz?
2. Devlet
Hastanelerinde ihale yolsuzluklarını, malzeme alımlarında
yapılan usulsüzlükleri önlemek için ne gibi tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
3. Hastanelerde
yolsuzluğun en yoğun olduğu dönemin yaşanması,
ihaleleri ve denetimi yapan elemanların bilgi ve deneyim
eksikliğinden mi kaynaklanmaktadır?
4.
Bakanlığınız döneminde yolsuzluk ve usulsüzlük nedeniyle
soruşturma geçiren, yargılanan, tutuklanan ve şu anda
hapishanede bulunan personel sayınız ne kadardır?
Bunlardan
kaçı üst düzey yönetici konumundadır?
Sağlıkta
dönüşüm yerine rantsal dönüşüm mü sağlanmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
Kastamonu İli Tosya İlçemizin Kilkuyu Köyü,
etrafındaki 15-20 köyün merkezi olup, pazar kurulan, Tosya İlçesine
en uzak yerleşim bölgesidir. Bu sebeple, Kilkuyu Sağlık
Ocağında yeterli sağlık personeli bulundurulması,
bölge insanı açısından çok önem taşımaktadır.
Kilkuyu Sağlık Ocağında doktor olmadığı gibi
yeterli personel de yoktur. Kısa bir süre önce yapılan festivalde
kalp krizi geçiren hemşerimize müdahale edecek eleman
bulunamamıştır.
Soru: Kastamonu İli Tosya İlçesi Kilkuyu Sağlık
Ocağına doktor ve yeterli sağlık personeli ataması
yapılacak mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Prof. Dr. Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 11.08.2008
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Seçim Bölgem olan Gaziantep 6ncı büyük il olup, il nüfusu
1.500.000i aşmış bulunmaktadır. Bölge içerisinde her
konuda cazibe merkezi olan kentimizde böbrek hastaları da bir hayli fazla
olup, bu hastaların çoğu ekonomik güçlük içerisinde yaşam ve
tedavi olma mücadelesi vermektedirler.
1- Nakil merkezlerinin bulunduğu büyük illere gidip nakil
başvurusu yapmak zorunda olan böbrek hastalarımızı bu
zorluktan kurtarmak için Gaziantepte Bakanlığınıza
bağlı var olan hastanelerin birisinde böbrek nakil merkezi
kurulmasını gerekli görüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 04.09.2008
Sevahir
Bayındır
Şırnak
1- Bebek ölümlerinde sorumluluğu bulunanlar hakkında
Bakanlığınızca bir soruşturma
başlatılmış mıdır?
Başlatılmışsa hangi aşamadadır?
2- Kalite Yönetim Sistemi Sertifikasına sahip olmasına
karşın enfeksiyon riski ve sağlıksız koşullarda
hasta kabul eden söz konusu hastaneyle ilgili olarak en son kontrol ve denetim
ne zaman yapılmıştır?
3- Yetersiz personel ve sağlıksız koşullara
rağmen kapasitesinin üzerinde hasta neden kabul edilmiştir? Hastane
personelinin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
4- Hastanenin sağlık çalışanlarının,
giriş çıkışlarının kontrolü amaçlı retina
tarama uygulaması hangi gerekçeyle uygulanmaktadır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat
Devlet Hastanesine ne zaman MR cihazı alınacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili ve ilçelerinde bulunan yataklı tedavi
merkezlerinde yatak işgal oranı nedir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
CHP
Gaziantep Milletvekili
Sağlıkta dönüşüm programının uygulamaya
konulduğu 2004 yılından itibaren, Eczacılık hizmet
sunumu ile ilgili olarak yapılan ve yapılması düşünülen
değişiklik ve düzenlemeler kamuoyunda ve Eczacılar arasında
sıkıntı ve tepkilere neden olmuştur.
Ülkemizdeki Eczacılar "Artık yeter diyerek
tepkilerini ve önerilerini 21 Aralık 2008 günü düzenledikleri Demokratik
ve katılımcı miting ile duyurmaya
çalışmışlardır.
1. 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler
hakkındaki kanunda değişiklik yapılması için
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır? Düşünülmekte midir?
2. 6197 sayılı yasada düzenleme yapılması
gerekirse, Eczacıların ve bağlı oldukları Meslek
Odalarının öneri ve görüşlerini dikkate alır
mısınız?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Eczacıların reçete
üzerinden tahsil ettikleri muayene
ücretlerini kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Eczacıları, reçete onay sistemi, muayene ücret
farkları gibi çeşitli prosedürlerden kurtararak, hastaya
ilaçların tarifi ile ilgilenmeleri için bürokratik işlemlerden
kurtarmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizde
2007-2008 yıllarında kaç eczane kapanmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Gaziantep ili Ortadoğu Bölgesi'nde bir sağlık kenti
olma potansiyelini içinde barındırmaktadır. Ancak Gaziantep'teki
mevcut durum kentin kendi içerisinde bile sağlık
ihtiyaçlarını gideremeyecek durumda olduğunu göstermektedir.
Örneğin, kentte Sağlık Ocağı başına
düşen nüfus sayısı Türkiye ortalamasının üstünde bir
seyir izlemektedir.
Buna göre;
1) Sağlık alanında Gaziantep'te yeni Sağlık
Ocakları kurmayı planlıyor musunuz?
2) Kentin yatak kapasitesini arttırmak için ne gibi
projeleriniz vardır?
3) Gaziantep ilinin aciliyetli ihtiyacı olan bir
Eğitim-Araştırma Hastanesi'nin açılması
Bakanlığınız gündeminde yer almakta mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Maaşlarına yeterli zam yapılamamasından
dolayı geçinmekte zorlanan memurlardan sağlık kurumlarından
alınan tedavi katılım payları, ödenemez duruma
gelmiştir. Tedavi katılım paylarını
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 2008 yılı içerisinde hastanelerde kaç tane normal
doğum, kaç tane sezaryen ameliyatı yapılmıştır.
Kaç tane ölü doğum olmuştur?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla
arz ederim. 27.01.2009
Ensar
Öğüt
Ardahan
1 -
Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde yarım kalmış ve halen
inşaatı devam etmekte olan hangi işler vardır?
2 - Yarım
kalan ve halen inşaatı devam etmekte olan işleri ne zaman
bitirmeyi düşünüyorsunuz? Yarım kalan işler 2009 yılı
programına alınmış mıdır?
3 -
Bakanlığınız tarafından Ağrı ili
Eleşkirt ilçesinde hangi konuda yatırım yapılmıştır.
Yapılan yatırımlara ne kadar bütçe
ayrılmıştır?
4 - 2009
yılı programına dahil edilen yatırımlar ile ilgili
ödeneklerin ne kadarı aktarılmıştır ?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Ülkemizde birey hakları bakımından uygulamada en
çok sıkıntı görülen toplumsal kesim engelli
vatandaşlarımızdır. Yasal düzenlemelerle bu
vatandaşlarımızın kanunlarda belirlenen haklarından
faydalanabilmesi için yine kanunlarda gösterildiği şekliyle
hastanelerden sağlık raporları alması gerekmektedir.
Gaziantep ili'ndeki 25 Aralık Devlet Hastanesi, Avukat Cengiz Gökçek
Devlet Hastanesi ve Gaziantep Tıp Fakültesi Hastanesi kanunda gösterilen
özellikler taşıyan hastanelerdir. Ancak bu hastaneler engellilerin
durumlarını değerlendirecek uzman personel eksikliğinden
dolayı raporları hızlı hazırlayamamaktadır.
Buna göre;
1) Engelli vatandaşlarımızın
haklarını kullanmalarının ilk aşaması olan bu
raporların hazırlanmasını hızlandırmak için
ilgili hastanelerde uzman personel artırımı
Bakanlığınız gündeminde yer almakta mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizde tam teşekküllü Onkoloji hastaneleri ihtiyaca
cevap verememektedir. Başka illere ve Tokat iline Onkoloji hastanesi
açmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sn. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat
ilinde son zamanlarda çeşitli tür kanser vakalarına çokça
rastlanmaktadır. Sağlık kuruluşlarına bu tür
hastalıklarla ilgili başvurular gün geçtikçe artmaktadır.
Sağlık Kuruluşlarının birleştirilmesi ile
birlikte bazı kuruluşlar hizmet dışı kalmaktadır.
Bu yönlü olarak Tokat ili ve çevresine hizmet verebilecek bir Onkoloji
hastanesine ihtiyaç vardır. Tokat iline Onkoloji hastanesi yapmayı
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Akdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, gündemin 1inci sırasındaki soruya cevap veriyorum.
Maliye Bakanlığımıza sorulmuş bir sorudur.
Dünyanın zenginlerinin listesiyle ilgili bir soru, daha doğrusu o
listede yer alan vatandaşlarımızla ilgili bir soru. Dünya
zenginleri listesinde yer alan vatandaşlarımızın kendilerinin
ya da ortak oldukları şirketlerin vergi borcu bulunup
bulunmadığı soruluyor. Önergede yer alan soruya, Vergi Usul
Kanununun 5inci maddesinde yer alan vergi mahremiyetine ilişkin hükümler
sebebiyle cevap verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aynı maddenin
dördüncü fıkrası çerçevesinde belirlenen tutarı aşan borcu
bulunan mükellefler vergi dairelerinde ilan edilmekte ve ayrıca, belli
sürede Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi
Başkanlığının İnternet sitesinden de kamuoyumuza
duyurulmaktadır.
Gündemin 22nci
sırasındaki soruda, SSPE hastalığıyla ilgili olarak
Diyarbakırdaki durum ve çocuk nöroloğu ihtiyacı ortaya konmakta
ve bununla ilgili bir soru sorulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde kızamık hastalığı ve buna
bağlı gelişen SSPE hastalığının tamamen
ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir kızamık
eliminasyon programı yürütüyoruz ve şükürler olsun ki bu hususta
büyük bir başarı kazanmış durumdayız. 2001
yılında ülkemizde kızamıklı çocuk sayısı 30
bindi. Bu SSPE hastalığı, kızamık geçiren çocuklarda
aşağı yukarı ortalama beş yıl sonra ortaya
çıkan, ilerleyici bir nörolojik hastalık ve maalesef bu ilerleyicilik
de durdurulamıyor ve sonuçta çocuklarımız özürlü durumuna geçip
bir müddet sonra da hayatlarını kaybedebiliyorlar. 2009
yılında ise ülkemizde görülen kızamıklı vaka
sayısı sadece 5tir, bunlar da yurt dışı
kaynaklıdır yani Türkiye kızamığı elimine
etmektedir. Dolayısıyla Türkiyede artık SSPE hastaları önümüzdeki
yıllarda görülmeyecektir.
Peki, acaba bu
SSPEye yol açan kızamık hastalığının dünyadaki
durumu ne? Dünya Sağlık Örgütünün 2009 istatistik
yıllığına göre 2007 yılında İngilterede
1.022, İsviçrede 1.015 vaka görülmüştür. Ülkemizde görülen
kızamıklı vaka sayısı, biraz önce ifade ettiğim
gibi, o da yurt dışı kaynaklı vakalar olmak üzere
yalnızca 5 vakadır.
Gelelim Bu SSPE
hastalıklarının geçmişte kızamığın
yoğun görüldüğü illerde -ki Diyarbakır bu illerimizden biridir-
sık görülmesi sebebiyle çocuk nöroloğu ihtiyacı ne kadar
karşılanıyor? sorusuna. Türkiyede çocuk nöroloji uzmanı
olanların toplam sayısı 67dir, yalnızca 67. Bunlardan 2si
şu anda Diyarbakır ilimizde görev yapmaktadır; birisi bir devlet
hastanemizde, birisi de bir özel hastanede. Gerçekten ihtiyaç birçok alanda
olduğu gibi bu alanda da çok yüksektir. Diğer sorulara cevap verirken
de ifade etmek durumunda kalacağım, Türkiyede doktor
sayısı yetersizdir, bununla ilgili çabalarımızı
biliyorsunuz.
Ayrıca bu
hastaların hem tedavi giderleri hem de bakım hizmetleri için Sosyal
Güvenlik Kurumumuz tarafından ve illerde sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıfları tarafından gerekenlerin
yapılması için de bütün girişimlerimizi yapmış
durumdayız. İllerde bu hizmetler layık olduğu biçimde
verilmektedir.
Gündemin 29uncu
sırasında, beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin
çözümü için araştırma yapılıp yapılmayacağı
sorulmaktadır. Bu çok önemli bir sorudur. Sorunun sahibi değerli milletvekilimize,
Sayın Reşat Doğruya teşekkür ediyorum.
1974 ve 1984
yıllarında ülkemizde böyle iki çalışma var. Biz 2008den
başlatmak üzere bir proje geliştirdik, 2009da bir eylem planı
ortaya koyduk, gerekli elemanları, eğitimlerini yaptık ve
çalışmalara başladık. Temel Sağlık Hizmetleri
Genel Müdürlüğümüz, Ankara Numune Eğitim Araştırma
Hastanesi ve Hacettepe Üniversitesiyle birlikte, Sağlık Bilimleri
Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü iş birliğiyle Türkiyede 20
bin kişiyi içine alacak büyük bir beslenme araştırması
yapmaya başladık. Bu araştırmanın sonuçları 2010
yılında ortaya çıkacak, hem kötü beslenmeden doğan
zayıf kalma durumlarının, bodur kalma durumlarının hem
de şişmanlıktan doğan durumların önüne geçilmesi için
de bize önemli bir vasıta teşkil edecektir. Yani böyle bir
çalışmayı düşünüyoruz, planladık, yürütmeye başladık,
2010 yılında tamamlayacağız.
Bir sonraki cevap
vereceğim soru gündemin 31inci sırasında, yine Sayın
Doğru tarafından sorulan bir sorudur. Tokat Reşadiye ilçemizdeki
uzman doktor açığından ve bunun ne zaman
tamamlanacağından bahsetmektedir Değerli Milletvekilimiz.
Reşadiye ilçemizde bugün itibarıyla toplam 6 uzman hekimimiz görev
yapmaktadır ve personel dağılım cetveline göre de buraya
planlayabildiğimiz uzman hekim sayısı 8dir. Çocuk
sağlığı ve hastalıkları uzmanının
ayrılmak üzere olduğunu öğrendiğimiz için 30uncu devlet
hizmet yükümlülüğü yerleştirmesinde çocuk uzmanı alımı
da planlanmış durumdadır.
Gündemin 33üncü
sırasındaki soru, değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı ihaleleriyle ilgili bir sorudur. 2007
yılında Sağlık Bakanlığımızda, Sağlık
Bakanlığına bağlı döner sermayeli kuruluşlarda
-ki bunların sayısı bin civarındadır, sene içerisinde
sayı zaman zaman değişebilmektedir- bu bin civarındaki
kurumda 2007 yılında 41.559 ihale yapılmıştır.
Kamuda en çok ihalenin yapıldığı kuruluşlar Sağlık
Bakanlığına bağlı döner sermaye
kuruluşlarıdır. Bu 41.559 ihaleden sadece 400ünde ihalenin
iptaline karar verilmiştir yani ihale iptali kararı verilen ihaleler
bu hesaba göre yüzde 1in altındadır ve elbette bu iptaller ihale
sırasında yapılan usul hataları ve benzeri meselelerden
dolayı ortaya çıkmaktadır. Yani bu ihalelerin iptal sebebi her
seferinde bir yolsuzluk da değildir. Mutlaka içlerinde yolsuzluk
yapılmış olan ihaleler de bulunmaktadır ama bu 400 ihalenin
büyük çoğunluğu usul hatalarıyla ilgilidir ve aslında
kamuda bu kadar çok ihale yapan ve ihalesi bu kadar az iptal edilen
kuruluşlar veya bakanlıklar açısından da Sağlık
Bakanlığı ön sıradadır yani ihale iptallerinin az
olduğu bir bakanlığız biz.
Bununla birlikte,
Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca
2006 yılında 443 adet sağlık kurum ve kuruluşunda
denetim yaptık, 2007 yılında 173 adet sağlık kurum ve
kuruluşunda denetim yaptık. Elbette belli aralıklarla
Bakanlığımıza bağlı kurumların satın
alma süreçlerinde görev yapan görevlilere yönelik çeşitli eğitim
programları düzenliyoruz. Soruda da bahsediliyor, gerçekten eğitimin
bu ihale iptallerini önleme hususunda çok büyük etkisi var. Nitekim, en son
olarak geçtiğimiz yılın temmuz ayı içinde bütün kurumları
kapsayan, ihale mevzuatına yönelik bir eğitim programını
TOBB Üniversitesi ve Kamu İhale Kurumumuz iş birliğiyle de
yürürlüğe koymuş durumdayız.
Gündemin 37, 38,
39 ve 40ıncı sıralarındaki sorular Sayın Doğru
tarafından sorulmuş Kırım Kongo Kanamalı Ateşiyle
ilgili sorular. Müsaadenizle bu sorulara birlikte bir cevap vermek istiyorum
çünkü hepsi birbiriyle alakalı sorular. Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi ülkemizde özellikle bahar ve yaz aylarında
görülen, kırsal kesimde görülen, daha çok da Orta Anadolu ve Orta
Anadolunun kuzeyinde görülen bir hastalıktır. Bu hastalık daha
önce de ülkemizde muhtemelen görülüyor olmasına rağmen -ki görülmüyor
olması pek düşünülemez- 2002 yılına kadar
hastalığın ismi konabilmiş değildi. Ben, bir çocuk
hekimi olarak da böyle hastalarla
karşılaştığımı hatırlıyorum kendi
çalıştığım üniversitede. İşte, ateşi
olan, ağır seyreden, kanamaları olan, ölebilen hastalar ama
adı yoktu. 2003 yılında bu meseleyi bir bilimsel kurulla ele
aldık ve bu bilimsel kurulumuz meseleyi derinlemesine
araştırdıktan sonra bu bölgelerde görülen
hastalığın Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
olduğunu tespit edebildi ve o günden itibaren de hastalıkla ciddi bir
mücadele içerisindeyiz.
2002
yılından itibaren bu hastalıktan 217 vatandaşımız
maalesef hayatını kaybetti, 2009 yılında da 63 kişi
hayatını kaybetmiştir. 2008 ve 2009 yılı figürlerini,
rakamlarını ele aldığımızda
hastalığı kontrol açısından bir duraklatma dönemine
girdiğimizi söyleyebilirim. Daha doğrusu 2002den itibaren rakamlara
baktığımızda sürekli olarak bu rakamlarda artış
varken 2008 ve 2009 rakamları birbirine çok benziyor. Ümidimiz, bundan
sonraki yıllarda hastalığın seyrini yavaşlatmak ve
aşağıya doğru bunu döndürmektir. Can
kayıplarımızın 49u Kelkit Vadisi civarındaki illerde
gerçekleşmiştir, Tokatta 30, Gümüşhanede 8, Sivasta 7 ve Giresunda
4.
Bu
hastalıkla ilgili olarak, değerli milletvekilleri, ölüm
hızı ortalaması dünyanın değişik ülkelerinde
yüzde 30 ila 50 arasında değişebilmektedir. Ülkemizde ölüm
hızı ortalaması yüzde 5 ila 6lar civarındadır.
Aslında, ölüm hızının bu kadar düşürülebilmesinin
altında gerçekten bölgesel anlamda çok dikkatli bir çalışma
yatıyor. Hem bu şehirlerimizdeki hekimlerimizi, sahada
çalışan meslektaşları, sağlık
çalışanlarını iyi bir eğitime tabi tuttuk ve bu
eğitimleri tekrarlıyoruz hem de bölgesel hastaneler tespit ettik.
Mesela, burayla alakalı olarak Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde daha çok
ağır hastaları toplayarak burada tedavilerini yürütüyoruz. Ama
hem Tokat ilimizde hem diğer Çorum ilimiz ve benzeri illerimizde de bu
husustaki enfeksiyon hastalıkları uzmanlarımızın ve
diğer arkadaşlarımızın bilgi seviyesi de bugün büyük
ölçüde geliştirilmiş durumdadır.
Bu
hastalıkta kişisel korunma önlemleri çok önemlidir değerli
milletvekilleri. Bunun üzerinde çok duruyoruz. Yaptığımız
çalışmalar sonunda şunu fark ettik: Kırsal bölgede, Orta
Anadoluda, Kelkit Vadisinden başlayarak Orta Anadolunun kuzeyinde veya
Karadenizin, Karadeniz Bölgesinin güney tarafındaki
vatandaşlarımızda, kırsalda, vatandaşlarımızın
gerçekten farkındalığının çok yükselmesi lazım.
Bunun sadece ulusal kanallarla, televizyonlarla ve diğer kanallarla
yapamayacağımızı fark ettik. Dolayısıyla bu
bölgedeki vatandaşlarımızla bire bir, yüz yüze
çalışıyoruz. Bunu geçtiğimiz yıl çok düzenli
yaptık. Birden fazla, bazen 2 kere, 3 kere, hazırlanmış
materyallerle, broşürlerle, eğitilmiş sağlık
elemanlarımız köylerde vatandaşlarımızın
kapısını çalarak bire bir eğitim yapıyorlar. Bu
farkındalık çok önemli.
Daha önce de
bilim adamlarımızın bu husustaki tavsiyelerini çeşitli
vesilelerle kamuoyumuza ifade etmiştim. Bu değerli soru vesilesiyle
bir kere daha ifade ediyorum. Şu anda kış mevsimindeyiz,
Kırım Kongo görülmüyor ama bahar mevsiminden itibaren Orta
Anadoluda, işte Çorum, Karabük, Çankırı, Sivas, Gümüşhane
gibi illerimizde bu hastalık yeniden ortaya çıkacak.
Vatandaşlarımız kendilerini koruma hususunda çok itina
etmeliler. Detaylı bilgi şimdi vermeyeceğim ama şu
kadarını söyleyeyim: Kendi kapılarına kadar gelip bilgi
veren sağlık görevlilerinin bu husustaki tavsiyelerine büyük dikkat
göstermelerini ben kendilerinden istirham ediyorum
vatandaşlarımızın. Şöyle bir şey var: Eskiden
beri bu kene vardı, bize bir şey olmaz, ne olacakmış.
düşüncesi aslında hastalığın kontrol altına
alınmasını zorlaştırıyor. Bunun zıddına
büyük şehirlerde, şehir merkezlerinde gereksiz bir panik
havasının da çok anlamsız olduğunu ifade etmek isterim
çünkü bugüne kadar hastalanan ve hayatını kaybeden vakaların
içerisinde doğrudan şehirde yaşayan vatandaşımız
hemen hemen hiç yok. Varsa bile, mutlaka bu mevsimde, yani bahar, yaz
mevsiminde köye gitmiş, kırsala gitmiş, hayvanların
otlakları veya benzeri yerlerde misafir olmuş
vatandaşlarımız bunlar. Dolayısıyla mesele, bu
bahsettiğimiz bölgenin kırsal kesiminin bir meselesidir. Biz de
meselenin üstünde bu anlamda ciddiyetle durmaktayız.
Tabii bu
işle ilgili bir sitemiz var, bu sitemizde bilgi veriyoruz ama bu
sitelerden çok -çünkü kırsaldaki vatandaşımızın bu
siteleri, vesaireyi takip etme ihtimalinin çok yüksek
olmadığını düşünüyoruz- söylediğim gibi yüz yüze,
bire bir çalışarak bunu geliştirmeye çalışıyoruz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Aşı var mı Sayın Bakanım?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Aşı konusunda şunu
yapıyoruz: Şimdi, bir defa şunu söyleyebilirim:
Hastalığın daha çok görüldüğü ülkeler Türkiye
coğrafyasına benzeyen ülkeler; mesela Doğu Avrupa, mesela Rusya,
mesela Afrikanın belli bölgeleri veya Orta Asya. Yani ılıman
iklimin yaygın yaşandığı Avrupa ikliminde bu
hastalık görülmüyor. Bizim bu bahsettiğimiz bölgelerin
coğrafyasına sahip yerlerde hastalık görülüyor. Bütün bu ülkeler
içerisinde bu konuda en geniş bilgiye sahip olan ülke, bilimsel anlamda da
artık Türkiye Cumhuriyetidir. Geniş bir bilim adamı kuruluyla
beraber çalışıyoruz. Bu anlamda, değerli milletvekilimizin sorduğu
aşı üretimi çalışmalarını da yapıyoruz.
Dünyada bu aşıyı üreteceksek Türkiyenin dışında
şu anda üretebilecek bir ülke var gibi görünmüyor.
Tabii,
aşı çalışması çok kolay bir çalışma
değil, uzun soluklu bir çalışmadır. Refik Saydam
Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığımız ve
Erciyes Üniversitesiyle birlikte bu çalışmalar yürütülüyor.
Sevindirici bir husus, aşı üretimindeki ilk basamak olan antijen
üretimi gerçekleştirildi. Aşı üretim
çalışmalarına bilim adamlarımız devam ediyorlar. Bu arada,
aşının yanında antiserum dediğimiz, hastalara
uygulanabilecek bir madde var, bir ilaç var. Burada biraz daha ilerideyiz. Etik
kurullardan onay alarak bilim adamlarımız bu hususta ön
çalışmalarına başlayabildiler. Önümüzdeki yıllarda da
bu çabalarımızı devam ettireceğiz. Hep beraber çaba
göstermemiz gereken bir konudur. Özellikle bölgedeki kanaat önderlerinin,
siyasetçilerin de bu hususta bence önemli katkıları olacaktır.
Siz değerli milletvekillerimizin de bu husustaki desteklerini bekliyoruz.
57nci
sıradaki soru
BAŞKAN
Sayın Akdağ, daha önce cevaplamış olduğunuz Sayın
Sünerin sorusuyla ilgili Sayın Süner sisteme girmişler. Onun ek bir
açıklama ihtiyacı var mı acaba?
Buyurunuz
Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bazı
konuları sormak istiyorum.
Konuşmasında
dedi ki: Yirmiye yakın ilde çocuk nöroloğu yok. Bunun için herhâlde
kadro yaratacaksınız, öyle anladım, değil mi?
Altmış küsur tane ilimizde çocuk nöroloğu var. dediniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Öyle değil efendim. 67 çocuk
nöroloğu var Türkiyede, hepsi bu kadar
sayının. Yani her ile
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Demek ki yeteri kadar yok.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yok efendim, maalesef yok, keşke olsa.
Ama inşallah önümüzdeki yıllarda olacak.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Şimdi, bununla ilgili domuz gribinde de pek
başarılı değilsiniz yani o konuyu da
ağzımıza yüzümüze bulaştırdık.
Ülkemizde yirmi
beş bine yakın eczane bulunurken ilaç satışını
markete indirmek gibi bir bit yeniğiniz var. Eczacılara bu
kötülüğü neden yapıyorsunuz? Karar gerçekleşirse bu kadar eczane
ne yapacaktır hiç düşündünüz mü?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Bakanım, siz cevap vermeye devam
edin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli Başkanım, usulde
böyle bir şey var mı bilmiyorum.
BAŞKAN
Sayın Süner, sormuş olduğunuz soruyla ilgili ek açıklama
istiyordunuz.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Yine Bakanımla ilgili bunlar.
BAŞKAN Ama
yeni soru değil, usul o yönde.
Teşekkür
ediyoruz.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
57nci
sıradaki soruda, Gaziantepte bazı hastanelerde Emniyet
Müdürlüğünün eş zamanlı olarak yaptığı
operasyonlar ve bu operasyonlarda ulaşılan sonuçlar ifade edilerek
bazı yorumlar yapılmaktadır. Bu arada, hastanelerde
yolsuzluğun en yoğun olduğu dönemin yaşanması gibi bir
iddiada da bulunulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, aslında bu operasyonlar Sağlık
Bakanlığımızla Emniyet Genel Müdürlüğümüzün iş
birliğiyle yapılmaktadır. Aslında belli yolsuzlukların
ortaya çıkarılması bu konuda hükûmetlerimiz döneminde
yolsuzluğun arttığı anlamına gelmez, yolsuzluk
konusunda hükûmetin ve bakanlıkların hassasiyetinin
arttığı anlamına gelir. Nitekim, Uluslararası
Saydamlık Örgütünün Yolsuzluk Algılama Endeksine göre, 1998
yılında ülkemizin notu 10 üzerinden 3,4; 2002 yılında
notumuz 3,2ydi, 2008de ise bu not 4,6dır. Tabii ki bunu daha
yukarı çıkarmamız lazım el birliği ederek.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Yok, demek ki daha usturuplu yapılıyor Sayın
Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yolsuzluk bir toplumun bir anlamda kanseri
gibi bir hastalığıdır. Bu hususta hükûmetler ve
hükûmetlerle birlikte muhalefetiyle beraber Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
sivil toplum örgütleri dâhil bütün toplumun birlikte omuz omuza verip gayret
göstermesi gerekir ama 3,4lerden 4,6lara çıkmak aslında önemli bir
başarıdır. Daha alacağımız çok yol olduğunu
da bize gösteriyor.
Biz kendi
dönemimizde elektronik ihale yöntemi, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Ulusal Bilgi Bankası gibi düzenlemelerle usulsüzlüklerin önüne geçilmesini
hedeflemekteyiz. Yolsuzlukla mücadelede bir denetim zafiyetimiz yoktur.
Bakanlık olarak yolsuzlukla mücadele bağlamında yolsuzluk
karşıtı bir kültür oluşturmaya da
çalışıyoruz. Bu amaçla 2006 yılında Teftiş
Kurulumuzu Avrupa Sağlık Hizmetlerinde Dolandırıcılık
ve Yolsuzluk Ağına üye yaparak eğitim ve etkinliklere
müfettişlerimizi gönderdik ve üye ülke denetim birimleriyle
karşılıklı personel değişimi yaparak da bu
husustaki insan kapasitemizin bilgi ve deneyimlerini geliştirmeye
çalışıyoruz.
Bu arada, program
çerçevesinde yürüttüğümüz çalışmalarımızda
yolsuzluğun da kaynaklarını kurutmaya
çalışıyoruz. Örneğin, gerek kaynak israfına gerekse
randevu verilmesi suretiyle hasta mağduriyetine sebep olan hastane
uygulamalarını ortadan kaldırıyoruz. Muayenehaneciliğin
büyük ölçüde azalması, hizmet alımları yoluyla bekleme
listelerinin ortadan kaldırılması bunların en önemli
örnekleridir. Vatandaşı bir kamu hizmeti alırken
kapının önünde ne kadar bekletirseniz yolsuzluk o kadar artar. Onun
için bunları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
Sağlıkta Dönüşüm Programımızın bu anlamda rant
sağlamayla ilişkilendirilmesi kanaatimce bir
haksızlıktır. Bu şekilde bir yorum var, bunu kesinlikle
kabul etmiyoruz.
Mesela: Gaziantep
25 Aralık Devlet Hastanesinde benim talimatımla başlatılan
denetimler ve sonucunda yapılan soruşturmalarla sorumlular
hakkında adli, idari ve tazmin yönünden gerekli yasal işlemlerin
hepsi yapılmış durumdadır. Yolsuzlukla mücadeleye
kararlılıkla devam edeceğiz.
Sayın
Serdaroğlu, 63üncü sırada, Tosya ilçemizde Kilkuyu köyü ve
etrafındaki köylerin sağlık hizmetleri ve personel
ihtiyacına ait bir soru yöneltmiş. Şunu ifade etmek isterim:
Kilkuyu ve çevresindeki köylerde -toplam beş köyde- yaşayan 594
vatandaşımız vardır. Değerli milletvekilleri, Kilkuyu,
Kastamonunun Tosya ilçesine 37 kilometre uzaklıktaki bir köyümüz. Gönül
arzu eder ki bu durumda olan köylerimize de doktor vererek hizmet edelim, ancak
Türkiyedeki doktor sayısı bir pratisyen hekimin sağlık
ocağı tabibi olarak veya aile hekimi olarak 3 binin üzerinde bir
nüfusa hizmet etmesini gerektiriyor. Yani, elimizdeki doktor sayısı
yekûnu bu kadardır. Dolayısıyla, toplam nüfusu 500-600
civarında olan bir grup köye 1 hekim tahsisi maalesef mümkün
olamamaktadır. Kilkuyu köyümüzde 1 ebe bugün için hizmet ediyor.
Bu arada da tabii
ki, 112 acil yardım hizmetleri köylere kadar, biliyorsunuz, dönemimizde
hizmete başladı. Bunun dışında da bu köy ve
yanındaki köyler aile hekimliği olarak Tosya ilçemizden hizmet
alıyorlar ve ayrıca buralara da mobil, hareketli sağlık
hizmetleri götürüyoruz. Haftada bir kere uygun bir ekip bu köylerimize giderek
ziyaretler yapıp vatandaşımızın ihtiyacını
görmeye çalışıyor.
Aslında bu
sorunun ortaya çıkardığı bir gerçek var değerli
milletvekilleri: Kastamonu, Afyon, Erzurum, Sinop gibi başka örneklerini
de sayabileceğim bazı şehirlerimizde kırsalın
yaygınlığı, köy sayılarının
fazlalığı ve nüfusun dağınıklığı
gerçekten doğrudan sağlık hizmetini bu köylerde vermek üzere
eleman istihdamını çok zorlaştırmaktadır Türkiyede.
Bunun için köy yollarının iyi yapılması, buralara 112
ekiplerinin zamanında ulaşmasını sağlayacak
organizasyonun kurulması, hava ambulans sistemi dâhil ve hareketli bir
hizmetle bu köylere gidilip gelinmesi gerekiyor. Bugün yapmaya
çalıştığımız budur. Yoksa Türkiyedeki on
binlerce köyün her birine verebilecek hekim sayısı maalesef ülkemizde
mevcut değildir.
BAŞKAN
Şimdi, bir dakika efendim.
Serdaroğlu,
sisteme girmişsiniz.
Sorusunu
cevapladınız galiba değil mi Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Evet efendim, evet Değerli
Başkanım.
BAŞKAN
Lütfen, varsa bir ek talebiniz
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bir yıl, beş ay, on iki gün önce vermiş
olduğum bir soruya bugün burada cevap verdiniz, teşekkür ederim.
Şu an itibarıyla,
Kilkuyumuzdaki sağlık ocağında ebe veya hemşire
yoktur doktor olmadığı gibi, sadece bir sağlık memuru
vardır ve burada, gerçekten, on beş, yirmi tane köy vardır ve
nüfus hareketlidir yani zaman zaman 600 olduğu gibi, muhtelif zamanlarda
da 6 bine kadar, 7 bine kadar çıktığı vakidir. Şimdi,
burada -orada da ifade ettiğim gibi- her sene bir festival oluyor, bu
festivalde bir arkadaşımız hayatını kaybetti, kalp
krizi geçirdi, buna müdahale edecek bir sağlık memuru dahi
bulamadık. Şimdi şunu söylemek istiyoruz: Efendim, tabii
mobilize şeyleri kurmak, bunlar gayet güzel, kurduğumuz zaman
buradaki personeli azaltabiliriz ama bugün yoksa, lütfen, burayı bir kere
daha gözden geçirip
Kilkuyu -sizin de ifade ettiğiniz gibi- Tosya ilçemize
çok uzak olan bir köydür ve pazar kurulan bir yerdir, mahaldir; onun için
burada bir ebenin veya bir hemşirenin, özellikle bir ebenin
bulunmasında büyük fayda vardır.
Teşekkür
ederiz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Buyurunuz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli Milletvekilimize teşekkür
ediyorum.
Değerli
Milletvekilim, bağışlayın, aslında orada bulunan
kişi sağlık memuru değil, hemşire.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Efendim, ben de şimdi muhtara sordum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Bir erkek o, evet.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Muhtardan şimdi aldım.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) O bir erkek. Müsaade edin, hemen izah
edeceğim efendim.
Yine, yüce
Meclisimizle birlikte yaptığımız bir düzenlemeyle,
geçmişte toplum sağlığı memuru diye bilinen ve
aslında o eğitimi aldığı hâlde hemşirelik
yapamayan erkek personele bu düzenlemeyle hemşirelik yapma imkânı
getirdik. Yasada bu değişikliği yaparken de komisyonda çok
tartıştık, Bu kişilere hemşire diyelim mi yoksa
başka bir isim mi verelim
Hatta espri yapıp hemşir diyelim
falan diyenler bile oldu. Ama bu çok yaygın bir tabir olduğu için,
hemşire tabiriyle beraber bu erkek personel çalışıyor.
Şu anda orada çalışan personel bir erkek hemşiredir.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Erkek hemşire!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Evet, ama bu kavram tabii yeni bir kavram.
Köylüye de mutlaka yabancı geliyor, size de yabancı gelmesi tabiidir.
63ü
bitirmiş olduk.
68inci
sırada, Gaziantepteki nüfustan, altıncı büyük il
olmasından bahsederek Sayın Ağyüz, haklı bir biçimde,
böbrek nakliyle ilgili bir soru sormaktadır.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten Gaziantep ilimiz, bizim bu bölge
yapılanmasındaki önemli merkezlerimizden biridir gerek kendi
nüfusunun yüksekliği gerekse çevreden hizmet alma ihtimali olan nüfusun
yüksekliği sebebiyle. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi,
Kalp, Akciğer Nakil Merkezi 2008 yılında, böbrek ve
karaciğer nakil merkezleri de 2009 yılında
Bakanlığımca ruhsatlandırılarak faaliyete
geçmişlerdir. Yine, sorunun sorulduğu tarih itibarıyla
Gaziantepte böyle bir ihtiyaç vardı gerçekten. Bugün, Üniversite
Hastanemiz, Bakanlığımızla da irtibat hâlinde, iş
birliği hâlinde bölgede nakilleri büyük bir başarıyla
gerçekleştirebilir duruma gelmiştir.
73üncü
sırada sorulan soruda, Sayın Sevahir Bayındır, bebek
ölümlerinden
Bu soruda hangi hastane olduğu yok ama o günün tarihine
baktığım zaman Zekai Tahir Burak Hastanesinden bahsedildiği
anlaşılıyor, maksadın o olduğu
anlaşılıyor -2008 yılındaki- ve bir hastanemizdeki
bebek ölümlerinden bahsetmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ben hayatının çok önemli bir yılını
bebeklerle ve çocuklarla, onlara hizmetle geçirmiş bir doktorum. Üstelik,
Doğu Anadolu Bölgesinde bu hizmeti yaptım. Türkiyede yeni
doğan bebeklerin durumu geçmiş yıllarda gerçekten bir felaketti;
hem bu bebekler hastanelere ulaşamazdı hem hastaneye
ulaştıklarında yeterli altyapı, donanım ve uygun
yoğun bakım imkânları yoktu. Daha önce, Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve yüce Meclisteki bütçe görüşmesinde de, konuşmamda
ifade etmiştim: Türkiyede yeni doğan yoğun bakımıyla
ilgili kapasiteyi geçmişle kıyaslanmayacak kadar, belli alanlarda 5
katına, 6 katına, 8 katına, 10 katına çıkardık.
Bu çabalar ve bebek ölümleriyle ilgili diğer çabalarımızdır
ki Sağlıkta Dönüşüm Programıyla birlikte bebek ölümlerinin
binde 13lere gerilemesini sağladı. Bununla gerçekten iftihar
ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, en gelişmiş ülkelerin bebek ölümlerinde
erişebildiği rakamlara erişmeye çok yaklaşmıştır.
Bizim 2010 yılı hedefimiz, bebek ölümlerini binde 20nin altına
çekmekti. 2009 yılında binde 13 hedefine ulaşmış
durumdayız.
Bir hastanede
yeni doğan ölümleri oldu. Daha önce, hatırlarsınız,
Edirnede olmuştu, sonra Kayseride oldu, üniversite hastanelerinde.
Sağlık Bakanlığına bağlı bir eğitim
hastanesinde, Ankarada oldu. Yine İzmirde, Sağlık
Bakanlığına bağlı bir eğitim hastanesinde oldu.
Zannediyorum, Manisa veya Mersinde, bir ilimizde oldu, 2008de, ondan önceki
yıllarda. Ama dikkat ederseniz, süreç içerisinde bunların
sayısı her yıl azalıyor. Bu bir süreç değerli
arkadaşlar. Bu işi öyle bir yerden almıştık ve öyle
bir noktaya getirdik ki
Şimdi,
soruda soruluyor, deniyor ki: Personeli yetersizse buraya niye bebek
alındı? Değerli Bayındırın kendi mesleği
de şimdi söyleyeceğim şey açısından çok önemlidir.
Türkiyede Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa Birliği
ortalamasına kıyasla hemşire sayısı 6 kat daha
azdır, altıda 1; böyle bir durumdayız. Dolayısıyla,
personeli, hemşireyi yeni doğana verdiğiniz zaman erişkin
yoğun bakımında eksikliğini çekiyorsunuz, erişkin
yoğun bakımına verdiğiniz zaman sahada eksikliğini
çekiyorsunuz. Elimizden geldiği kadar dengeli biçimde hemşire
kaynağını kullanarak ülkenin bütün bölgelerinde bu hizmeti
sunmaya çalışıyoruz. Ne acıdır ki ülkemizde,
yıllarca, bazı meslek örgütleri, değerli milletvekilleri, bu
sayıların fazla olduğundan bahsetmişler ve bu
sayıların artmaması için gayret göstermişlerdir.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Bakanım, sağlık meslek liseleri
açalım, düzelsin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) İşte, onu ifade ediyorum ben de.
Biz göreve
geldiğimizde, benden bir önceki Değerli Bakanımız
sağlık meslek liselerini biraz canlandırmıştı.
Zaten ondan önce sağlık meslekler yok edilmişti. Doğrudur,
üniversitelerde hemşirelerin yetişmesi daha doğru bir iştir
ama ne zaman üniversitelerdeki kapasiteyi artırırsanız o zaman
bunları azaltabilirsiniz. Türkiyede şöyle bir şey
yapılmış 90lı yılların sonunda: Bir karar
alınmış Üniversitede bundan sonra yetiştirelim, meslek
liselerini kapatalım. Sonra meslek liseleri kapatılmış ve
büyük bir hemşire eksikliğine yol açmış bu durum.
Dolayısıyla, bizden önce başlatılan bu hamleyi biz
geliştirerek devam ettirdik. Bu sene zannediyorum 14 bine yakın
hemşirelik öğrencisi eğitim-öğretime başladı
meslek liselerinde ve üniversitelerde. YÖKle yaptığımız
çalışmalar üniversitelerde de bu öğrenci sayısını
artırabildiğimiz bir döneme bizi getirdi. İnşallah
önümüzdeki beş yıl içerisinde Türkiyede hemşire
sayısını biraz daha artıracağız.
Bir 2023
vizyonumuz var. Bu 2023 vizyonunda 200 bin hekim ve 400 bine yakın da
hemşire
Rakamları kesin konuşmuyorum yakın diyorum çünkü
üzerinde hâlâ çalışıyoruz. Türkiye'nin böyle bir ihtiyacı
karşılayan bir ülke olması gerektiğine inanıyoruz ve
bu hususta meslek örgütlerimizin geçmişte Hemşire sayısı
fazladır, doktor sayısı fazladır. şeklindeki
iddiaları ve bu yöndeki yönlendirmeleri ve bu işle ilgili
kuruluşların da bu meseleyi göz ardı etmesi aslında
Türkiye'nin bugünkü sıkıntısıdır.
Biz önemli bir
dönüşüm programı gerçekleştirdik değerli milletvekilleri.
Bana soruluyor zaman zaman: En büyük probleminiz nedir? Türk sağlık
sisteminin en büyük handikabı nedir? Türk sağlık sisteminin en
büyük handikabı, en önemli problemi yetişmiş personel sayısındaki
eksikliktir. Sayısındaki diyorum bakın, kalitemizin diğer
ülkelerdeki kaliteden daha geri olduğuna hiç inanmadım ama bu
sayıyı mutlaka artırmalıyız.
Şimdi bu
bağlamda, yeni doğan, Zekai Tahir Burak Hastanesinin
kapısına gelmiş. Ne yapacaksınız? İçeri mi
almayacaksınız o yeni doğanı? Ne kadar imkânınız
varsa, ne kadar personeliniz varsa alacaksınız ve hizmet
vereceksiniz. Yapılmış olan budur. O tarihlerde gerekli
soruşturmalar yapılmış, gerekli incelemeler
yapılmış ve o günden bugüne kadar da yine o olaylar
sırasında görülen bazı eksiklikler de dikkate alınarak
sistem çok daha geliştirilmiş durumdadır.
BAŞKAN Bir
dakika Sayın Bakan.
Sayın
Bayındır, buyurun.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Bakanımız, bizim
sorularımıza başlarken güneydoğu diye başlıyor.
Oysa ben Ankaranın göbeğinde bir hastaneyle ilgili soru
sormuştum.
Şimdi, pek
çok hastane var. Kabul edip çocukların toplu ölümüne yol vereceğimize
başka hastanelere, başka yerlere sevk etme şansı var.
İkincisi,
bebek ölümleri artık tesadüf değil yani bir yıl içinde birkaç
yerde toplu bebek ölümleri gerçekleşti. Burada sorduğumuz sorulardan
biri de daha önceki olaylarla ilgili de sormuştuk: Taşeron sisteminin
olmasının, sürekli personel değişiminin, hijyen
koşullarının oluşmamasının, rantabl bir sisteme
dayalı programın uygulanıyor olmamasının, bu
sonuçların açığa çıkmasında rolü yok mudur? Bunu
sorgulamayacak mıyız? Yani, soru sormayacak mıyız bu
temelde?
Şimdi,
hemşirenin hem statüsünün geliştirilmesi hem de
sayısının artırılması için bütün sağlık
çalışanları ve hemşireler şunu söylemektedir:
Eşit düzeyi yakalamak için üniversitelerde daha fazla hemşire
yetiştirmek gerekiyor. Doğru, 90lı yılların
başında sağlık kolejleri kapatılmak istendi bir süre
ama sonradan yeniden sağlık kolejleri devam etmek durumunda
kaldı ama esas önemli sorun, o meslek içindeki statüyü
ortaklaştırmak, eğitim düzeyini yükseltmek. Bu, beraberinde
kaliteli hizmeti, etkili hizmeti getirecektir ve aynı meslek grubu
arasındaki bu ayrımcılığı da ortadan
kaldıracaktır.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bayındır.
Buyurun
Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli Başkanım, Sayın
Bayındıra teşekkür ediyorum.
Aslında,
taşeron sistemi, personel değişimi, bunlar bunlara yol
açıyor gibi ön yargılar, çok doğru ön yargılar değil.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Enfeksiyon neye bağlı? Enfeksiyonun
sebebini nasıl tespit edeceğiz Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, olayın
aslı şudur, bakınız: Bir ülkenin sağlık sistemi,
o ülkedeki sağlık göstergeleriyle değerlendirilir. Bu, bilimsel
olarak da böyledir, bütün dünya da bunu yapar.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Bir yatağa 3 çocuk koyarak siz buna zemin
hazırlamıyor musunuz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yani, eğer Türkiyede son yedi
yıldaki sağlık sistemi, bebek ölümlerini -bu arada yeni
doğan ölümlerini- hepimizin iftihar edebileceği -bu arada Sayın
Bayındırın da iftihar edebileceği- bir düşük rakama,
orana geriletmişse burada yapılan şeyler doğru demektir.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Grafikler öyle söylemiyor.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ne ise, tarif ettiğiniz her
şeyden bahsediyorum. Dolayısıyla herhangi bir kurumdaki bir
olaya veya bir probleme odaklanarak bir sağlık sistemi sorgulanamaz.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sadece bir olay değil, bin bir olay
getirebilirim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakın, şimdi, bu genellemeler çok
yanlıştır.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Siz bir buçuk yıl sonra sorumuza cevap
vermeye çalışırsanız denetlemeyi nasıl
gerçekleştireceksiniz? Size denetimi sormuşuz, mesela En son
denetimi ne zaman yapmışsınız? diye sormuşuz size.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Siz devam edin Sayın Bakanım, siz devam
edin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi halkımız
duymadığı için Değerli Milletvekilimizin yandan
konuşmasını, ben onun konuştuklarını da
azıcık söyleyerek konuşmama devam edeyim.
Şimdi, diyor
ki: Biz denetlemeyecek miyiz, sormayacak mıyız? Tabii, Değerli
Milletvekilim, soracaksınız, denetleyeceksiniz, ben de hem yüce
Meclisimizi hem de Türk halkını aydınlatmak üzere gerekli
cevapları vereceğim.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) İki yıl sonra mı cevap
vereceksiniz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, bu sık
yapılıyor, bu metodolojik bir hatadır. Bu soru için
söylemiyorum, genel olarak, bu kürsüye gelindiğinde iktidar
uygulamaları tenkit edilmeye çalışılırken falanca
ilden bir kişiden örnek veriliyor. Bunun sağlık olması da
şart değil. Orada problemin olmadığı anlamına
gelmez bu. Evet, orada problem vardır ve çözülmelidir. Biz 72 milyon
insanın seksen bir vilayette yaşadığı bir ülkeyiz,
küçük bir ülke falan değiliz yani. Sisteme bütün olarak
bakacaksınız.
Eğer -bu
ülkede bunu Türkiyedeki bütün bilim adamları, çocuk
sağlığı hastalıklarıyla ilgilenen herkes kabul
ediyor, bütün halk sağlığı uzmanları kabul ediyor,
uluslararası örgütler kabul ediyor- 2009 yılında Dünya
Sağlık Örgütünün Avrupa Bölge Raporunu açıp okursak açıkça
görüyoruz ki burada Türkiye'nin geldiği nokta takdir ediliyor. Yani bebek
ölümlerini binde 13lere çekmeniz demek, yeni doğan ölümlerini de çok
ciddi ölçüde aşağı çekmiş olmanız demektir. Burada
binlerce ölümden bahsediyoruz, yani 30 bin kişi ölürken 15 bin kişi
ölmeye başlamıştır, yarın 10 bin kişi
hayatını kaybedecektir. Dolayısıyla bir tek noktaya temas
ederek Sistem bitmiş, sistem batmış! demek metodolojik
açıdan yanlıştır.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Evreni örneklemelerle sunarsınız. Bu
bilimsel bir sorgulama sistemidir Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) 83üncü sırada, Sayın Reşat
Doğrunun Tokat Devlet Hastanesine ne zaman MR cihazı
alınacaktır? sorusuna cevap veriyorum.
Değerli
Milletvekilim, Tokat Devlet Hastanemiz MR ihtiyacını hizmet
alımı yöntemiyle şu anda karşılamaktadır. 2009un
ilk on bir ayında da 11.309 adet MR çekimi yapılmıştır.
MR tetkiki istenen bir hasta Tokat ilimizde en geç üç gün içerisinde ve
herhangi bir ek ücret ödemeksizin bugün bu hizmetten yararlanabilmektedir.
Aslında Türkiyede genel durum budur. Yani, MRdan söz açılmışken,
Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ve geçmiş SSK
hastanelerinde 18 MR cihazı mevcuttu, şu anda MR cihazı
sayımız 230lara ulaştı. Bunların hepsi kamunun mülkü
değildir ama bir kısmı mülk, bir kısmı hizmet
alımı yöntemiyle bu hizmetler illerimizde verilmektedir.
Sayın
Doğrunun 85 sıra sayılı sorusunda Tokattaki hastanelerin
2009 yılı on bir aylık istatistik verilerine göre doluluk
oranları soruluyor. Tokat Devlet Hastanesi yüzde 87, Vali Recep
Yazıcıoğlu Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları
Hastanesi yüzde 74, Turhal 38, Zile 33, Erbaa 67, Niksar 36, Reşadiye 42.
Toplamda Sağlık Bakanlığına bağlı
hastanelerin doluluk oranı yüzde 56dır, Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin 96dır
-buranın yatak sayısı maalesef yetersiz- özel bir hastanenin de
yüzde 96 civarındadır.
Bildiğiniz
gibi, Tokat ilimizde yeni bir hastane yapıyoruz, yakında hizmete
sokacağız, çok modern ve güzel bir hastane inşa ettik. Bunu
Tokat ilindeki yatak sayılarını artırmak için
yapmıyoruz, yatak kalitesini ve hizmet kalitesini artırmak için
yapıyoruz.
183üncü
sırada Sayın Ağyüzün eczacılarımızla ilgili bir
sorusu var, özellikle 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler
Hakkında Kanunla ilgili bir sorusu var. Bu hususta şu anda
Bakanlığımızın doğrudan yürüttüğü bir
çalışma yok ama Eczacılar Birliğimiz ve eczacı
milletvekillerimizle birlikte bir kanun taslağı
hazırlanıyor, biz de bu taslağa Bakanlık olarak katkı
veriyoruz. Bu anlamda şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Süreç
içerisinde, Dönüşüm Programı içerisinde
eczacılarımızla ilgili zaman zaman birtakım sıkıntılar
yaşandı, özellikle Birlikle ilgili sıkıntılar
yaşandı ama her seferinde diyalog yollarını açık
tutarak bu problemleri çözdük. Ben inanıyorum ki bugün gündemde olan,
özellikle Sosyal Güvenlik Kurumumuzun anlaşmalarıyla alakalı
olarak bugün gündemde olan problem de diyalog yoluyla
karşılıklı görüşmeler yoluyla çözülecektir.
Hükûmetimizin burada aldığı bir tutum var: Biz ilaçların
fiyatlarını son altı senedir sürekli olarak düşürüyoruz.
Peki, ilaçların fiyatı düşünce bundan kim kazançlı
çıkıyor? Bundan, bir defa halkımız her şekilde
kazançlı çıkıyor. Kendi ödediği vergilerle veya primlerle
ilaca daha az para ödenmiş oluyor. Ayrıca, kendisinin katkı
payı olarak ödediği yüzdelik dilimlerde de daha az para ödemiş
oluyor ama tabiidir ki ilaç fiyatları azaldıkça gerek ilaç sektörü
gerekse ilaç sektörünün ilaçlarını halka ulaştıran, satan
eczaneler tarafında biraz kazanç ve kârlılık tarafı
azalmaktadır çünkü ilaçların Türkiyedeki satış değerleri,
satış fiyatları, maksimum satış fiyatları
azalıyor. Tabii ki bir hükûmet bunu yapacak yani 80 liralık bir
ilacı 20 liraya sattırabilmek büyük bir başarıdır, 80
liralık bir ilacı 50 liraya sattırmak büyük bir
başarıdır. Bu arada kârlılık oranlarındaki
düşmelerden dolayı da bazı sıkıntılar
yaşandı, yaşanıyor, bunlar karşılıklı
görüşmelerle aşılabilecek problemlerdir.
184 ve 185inci
sıralarda, Sayın Doğrunun, eczacıların reçete
üzerinden tahsil ettikleri muayene ücretlerini kaldırmayı
düşünüp düşünmediğimize dair bir sorusu var.
Aslında,
değerli milletvekilleri, olay şöyle: Devlet hastanelerinde
vatandaşın muayene katkı payı olarak ödemekte olduğu
bir bedel var bugün. Nedir bu bedel? Bir vatandaş devlet hastanesine
gittiği zaman, Sağlık Bakanlığına ait bir
hastaneye gittiği zaman normalde sigortası ödemeleri yapıyor.
Peki, vatandaş ne kadar para ödüyor? Vatandaş, muayene için 5 lira
para ödemiş oluyor. Eğer bir reçete de almışsa 8 lira, daha
doğrusu 8 lira ödüyor ama reçete almamışsa 5 lira ödüyor yani
bunu vatandaşa hiç ödettirmesek tabii ki bu, vatandaşın daha çok
hoşuna gider ama ben, Türk halkına, değerli
vatandaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum:
Türkiyede insanımız, geçmişte ister yeşil kartlı
olsun ister işçi olsun ister BAĞ-KURlu, esnaf, işçi emeklisi,
memur emeklisi olsun, bir hastanenin kapısına gittiği zaman
-devlet hastanesinin veya SSK hastanesinin- önemli bir hastalığı
varsa bir muayenehaneye gitmeden, oraya para ödemeden hiçbir hizmet
alamazdı. Bunu halkımız çok iyi biliyor. Bir ameliyat olacaksa,
önemli bir hastalık için tedavi görecekse doktora ilaveten o muayenehanede
para vermeden bir hizmet alamazdı. Ee, şimdi geldiğimiz nokta o
kadar farklı ki.
Şimdi, halk
olarak, vatandaş olarak, ödediğimiz 8 lirayı konuşuyoruz.
Bu 8 lira, Sağlık Bakanı olarak ifade ediyorum, çok yüksek bir
rakam değildir. Hastanelerin gereksiz kullanımını da bir
anlamda önleyebilecek bir mekanizmadır. Bir tarafta muayenehaneye ödenen
100 lira, 150 lira, 250 liralar, ameliyatlara ödenen bin lira, 3 bin lira, 5
bin liralar -geçmiş dönemden bahsediyorum- bu tarafta hizmet almak için
ödediğiniz 5 lira, reçete almışsanız 8 lira.
Halkımız bunun mukayesesini mükemmel bir biçimde yapıyor.
Bütün dünyada,
sosyal sigorta sistemlerinin en gelişmiş olduğu ülkelerde,
sosyal devlet ilkesinin bizden çok önce geniş biçimde halka
ulaştığı ülkelerde de bu katkı payları
vardır. Mesela Finlandiya, dünyanın bu hususta en, böyle cömert
ülkelerinden biridir sosyal devlet olarak. Toplam ilaç harcamalarının
yüzde 40ını Finlandiyada halk ödüyor. Bizde hiç böyle bir rakam
yok. Onun için bu rakamları yüksek kabul etmemek lazım.
Peki, bunu niçin
eczacılar alıyor? Çünkü eczanelerde zaten vatandaşın bir
katkı payı alışverişi şeklinde bir ilişkisi
var. Dolayısıyla hastanelerimizde ilave bir yük oluşmasın,
vatandaşlarımız veznelerde kuyruklara girmesin diye bunu
yapıyoruz. Bu husustaki uygulamamız da tamamen
vatandaşlarımızın, halkımızın lehine bir
uygulamadır.
186ncı
sırada, Sayın Doğrunun 2007-2008 yıllarında
açılan ve kapanan eczanelerle ilgili bir sorusu var. Aslında
kapananlarla ilgili sorusu var, ben açılanları da müsaadesiyle
söyleyeceğim değerli milletvekilimizin. 2007 yılında 743
eczane kapanmıştır ama bunun mukabili olarak 1.204 eczane
açılmıştır. 2008 yılında 790 eczane kapanmış,
mukabili olarak 1.113 eczane açılmıştır. Aslında, bu
eczane kapamalarının büyük bir kısmının eczane
devirleri olduğunu da biz biliyoruz. Bir eczacı kapatıyor,
başka bir eczaneye devrediyor. Onun için, kamuoyunda iddia edildiği
gibi, zaman zaman birilerinin iddia ettiği gibi -bu sorudan bu iddia
ediliyor anlamında söylemiyorum- Türkiyede eczaneler falan
kapanmıyor, kapanandan daha fazla açılan eczane var.
Sayın
Özdemirin Gazianteple ilgili soruları var. Kentteki sağlık
ocakları hususunda bize bir soru soruyor ve yatak sayılarıyla
ilgili geliştirmeyi soruyor. Sayın Milletvekilim, göreve
geldiğimizde, Gaziantepte 2002 yılında 64 sağlık
ocağı hizmet veriyordu, bugün 99 sağlık ocağı
hizmet vermektedir. Yani bu kadar sağlık ocağını biz
hizmete ilave olarak Gaziantepte soktuk. Sağlık ocağı
başına düşen nüfus 15 bin civarındadır. Yani 37
sağlık ocağını hizmete açtık, 2009 yılı
içinde bunlardan 6sını hizmete açtık. 2010 yılında 6
yeni sağlık ocağını hizmete açacağız, 7
sağlık ocağının da inşaatına
başlayacağız. Yani Gaziantep ilimize bu hususta layık
olduğu şekilde yatırımlarımızı devam
ettiriyoruz.
2009
yılı sonu itibarıyla toplamda yatak sayısı 3.999,
yoğun bakım yatak sayısı 476dır bu ilimizde.
Gaziantep ilimizde, özellikle daha kaliteli yataklara ulaşmak için yatak
sayısını artırmaktan ziyade 400 yataklı bir bölge
eğitim araştırma hastanesi, 100 yataklı rehabilitasyon, 100
yataklı göğüs, 200 yataklı akıl ve ruh
sağlığı ve 200 yataklı onkoloji hastanesi
yapılmasını planlıyoruz ve Gaziantepte bu iş için
uygun bir arazi arayışı içerisindeyiz. Bu araziyi, ümit ediyorum
ki, hastanelerimizin yoğun olduğu bir bölgede TRT arazisini alarak
gerçekleştirebileceğiz, aksi takdirde başka bir alternatif
üzerinde de çalışmaktayız.
221inci
sırada, Sayın Doğru Tedavi katılım
paylarını kaldırmayı düşünüyor musunuz? diye bir soru
sormuş. Buna biraz önce cevap vermiştim. Şu anda tedavi
katılım paylarını kaldırmak için bir düşüncemiz
yok ama -söylediğim gibi- Türk halkının muayenehanelere giderek
ödediği paraları biz büyük ölçüde ortadan kaldırdık
değerli milletvekilleri.
Şu anda,
Türkiyede Sağlık Bakanlığında çalışan ve
muayenehanesi olan hekimlerin oranı yüzde 19dur. Biz göreve
geldiğimizde bu oran yüzde 89du. Yani 100 hekimin 89u -uzman hekimlerin-
muayenehane sahibiydi, oraya gideceksin, oradan hizmet alacaksın. Bugün
sadece yüzde 19u muayenehane sahibidir, o da belli branşlarda
yoğunlaşıyor.
Bir de üniversite
hastanelerimizde bu özel muayene, özel ameliyat, özel işlem diye bir
çile var. Bu bizde bakiye kalan yüzde 19luk kısım ve üniversite
hastanelerimizdeki bu çileyi ortadan kaldırmak için tam gün yasa
tasarısını -biliyorsunuz- Meclisimize getirdik,
komisyonlarımızdan geçti. Alt komisyonda Cumhuriyet Halk Partisi ve
MHPli üyeyle birlikte çalıştık. Bizzat ben de Komisyon
çalışmalarına onların arzusuyla katkı verdim.
Teşekkürlerimi ifade ederek gruplarınıza söylemek isterim ki hem
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu hem MHP Grubu bu yasanın alt komisyondaki
şekillenmesine büyük katkı verdiler ve yasa bir anlamda Komisyondan
mutabakatla yüce Meclisin önüne geldi. Önümüzdeki günlerde ümit ediyorum ki
Meclisimiz de bu yasa tasarısını görüşerek
vatandaşımızın bu bahsettiğim -bakiye, tortu da
diyebiliriz- bir tortu şeklinde veya bakiye şeklinde kalan bu
sıkıntılarını da hep birlikte ortadan
kaldırabileceğiz.
Nedir, net olarak
yapmak istediğimiz tam gün yasasıyla? Bir üniversite hastanesine
gittiğim zaman benden hoca parası, öğretim üyesi farkı,
efendim, özel muayene parası, özel işlem parası, özel ameliyat
parası istenmesin. Burası devletin bir kurumudur. Evet, 8 lira
katkı payını verebilirim ama benden 4 bin lira bir cyberknife
çekimi için, çok özel bir radyoterapi çekimi için para istemesinler. Benden,
Seni muayene edebilirim ama 200 lira ver. bunu istemesinler. Ameliyat
olabilirsin, eğer hocaya para yatırırsan önümüzdeki hafta seni
ameliyata alırız, değilse seni üç ay sonra ameliyat ederiz.
demesinler. O zaman ben vatandaş olarak o 8 lirayı vermeye
razıyım. İnşallah bunu da yüce Meclisimizde iktidar partisi
ve muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızla birlikte
gerçekleştireceğiz.
2008 yılı
içerisinde kaç doğum oldu? Kaç sezaryen, kaç ölüm oldu? Sayın
Doğru bunlardan bahsetmektedir. Hastanelerimizde toplam 1 milyon 165 bin
doğum gerçekleşti. Yüzde 90a ulaştık aşağı
yukarı doğum oranları itibarıyla. Bunlardan 7 bini ölü
doğumdur. Sezaryen oranımız da maalesef yüzde 40lar
civarındadır. Bu, hiç kabul edilebilir bir oran değildir. Bu
hususta ilgili kadın doğum derneklerinin yöneticilerini de ben
çağırdım, bir görüşme yaptık. Mutlaka ülkemizde
sezaryen doğum oranlarını azaltacağız. Bunun için her
tedbiri alacağız. Aldığımız tedbirler var.
Mesela, doğuma ödenen para ile sezaryene ödenen para şu anda
aynıdır Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından. Bizim
hastanelerimizde doğuma ve sezaryene verdiğimiz performans ek ödeme
bedelleri aynıdır ama şunu yapacağız önümüzdeki
günlerde: Tıbbi zaruret olmadan sezaryen yaptırılmışsa
bir hastaya, özellikle hekim yönlendirmişse bunun için yeni tedbirler
alacağız. Hangi tedbirleri alacağımızı ilgili
dernek ve değerli meslektaşlar çok iyi biliyorlar. Bu hususta da elimizden
geleni yapmaya devam edeceğiz.
224
sayılı soru da Ağrı ili Eleşkirt ilçesiyle ilgili bir
soru. Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde yarım kalmış
hâlen devam etmekte olan inşaat işimiz yoktur. 30 yataklı
hastaneyi 2005 tarihinde tamamladık, 2006da faaliyete geçirdik. Diyaliz
ünitesini Temmuz 2007de faaliyete geçirdik. 468 bin lira da harcama
yaptık. Durum bu şekildedir.
229 sıra
sayısında, Sayın Özdemir, Gaziantepteki özürlü
raporlarıyla ilgili bir soru sormaktadır. Sayın
Milletvekilimizin önergesine konu olan hastanelerimizden 25 Aralık Devlet
Hastanesinde sadece çocuk psikiyatri alanında rapor verilememektedir.
Cengiz Gökçek Devlet Hastanesinde ise engelli raporu verilmesiyle ilgili bir
sorun yoktur.
522nci sıra
sayısında Sayın Reşat Doğrunun sorusu var. Bugün
cevaplayacağım son soru değerli milletvekilleri. Sayın
Doğru Tokat ilinde bir onkoloji hastanesi yapıp
yapmayacağımızı soruyor.
Değerli
milletvekilleri, onkoloji hastaneleri ve benzeri bazı hastaneleri,
rehabilitasyon hastaneleri, özel nitelikli psikiyatri hastaneleri, yanık
bölümleri ve benzeri alanları aşağı yukarı 2,5 milyon
nüfusa hizmet edebilecek şekilde Türkiye'de planlamış
durumdayız. Bundan daha fazlası, ölçek açısından ve
yetişmiş insan sayısı açısından maalesef önümüze
kısıtlar getiriyor, yani 2,5 milyon nüfusun altında bu özel
hastanelerin yapılması pek mümkün görünmüyor. Bu anlamda, Tokatta
bir onkoloji hastanesi müstakil olarak inşa etmiyoruz
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Yeri var, eski yerler var, onun için sormuştum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
ama yeni hastanenin içerisinde
teşekküllü bir onkoloji kliniği kuracağız Değerli
Milletvekilim.
Evet,
Değerli Başkanım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, cevaplamanız sona erdiyse, Sayın Doğru 17 soru
sormuştu, ona bir söz hakkı veriyorum.
Buyurunuz, ek
sorunuz, açıklama arzunuz varsa iletiniz Sayın Bakana.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, size de teşekkürlerimi arz ediyorum, sorularımın
hepsine sabırlı bir şekilde cevap verdiniz.
Şimdi, soru
önergelerimin birçoğunun epey bir zamanı geçti; olsun, yine
zamanı geçmiş de olsa verdiniz soruların cevaplarını.
İhale
konusundaki sorumda, bazı basın kuruluşlarında özellikle
ihaleyle ilgili şikâyetler vardı, bilhassa Tokattaki basın
kuruluşlarının bazılarında hastanelerdeki ihalelerle
ilgili olarak bazı yazılar çıkmasından dolayı ben
sormuştum. Araştırma yaptırdınız veya yaptıracaksınız,
ondan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum çünkü halk bunu bekliyordu,
onun için bunu sormuştum.
Kırım
Kongo hastalığıyla ilgili olarak, tabii, bu
hastalığın ilk çıkış yerlerinin başında
Tokat geliyor, dolayısıyla halkta büyük bir tedirginlik var. Zaten
vermiş olduğunuz istatistiki bilgiler içerisinde de 30un üzerinde
insan öldüğünü söylediniz, ondan dolayı da önümüzdeki dönemlerde
bununla ilgili halkın bilinçlendirilmesi konusunda -tabii, siz koruyucu
hekimlik konusunda da bazı konuları söylediniz, hakikaten
doğrudur, epey bir çalışmalar yapılmıştır,
arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum- bu manada da çok ciddi beklenti
var, çünkü halk işte işine gidemiyor veyahut da çeşitli mesire
yerlerine gidemiyorlar, bu noktada da büyük bir beklenti olduğunu arz
etmek istiyorum.
Diğer sorum
olarak, Tokat ilinde MR cihazı konusunda, Tokat Devlet Hastanesi o
bölgenin en belirli hastanelerinden bir tanesidir. Şu anda, sizin de
söylemiş olduğunuz gibi, yeni bir hastane yapılıyor. Bu
yeni hastane içerisine eğer MR cihazı konabilirse ben o bölgeye büyük
bir hizmet olacağını düşündüğüm için bu soruyu
sormuştum. Hatta bütçe görüşmeleri esnasında da sorduğum
zaman İhtiyaç varsa kurarız. demiştiniz. Ondan dolayı,
Tokatlılar adına böyle bir cihazın bu hastaneye
konmasını biz bekliyoruz çünkü, bölgelerin hiçbirisinde devlet
hastaneleri bazında MR cihazı yoktur, özel teşebbüse sevk
ediliyor. Sizin dediğiniz gibi, üç gün değil bazen daha da fazla
uzatılabiliyor yirmi dört saat çalıştıkları hâlde.
Dolayısıyla, buraya gereklidir diye düşünüyorum.
Eczaneler
konusunda, şu anda Türkiyemizde eczanelerin hepsi büyük bir beklenti
içerisindeler, özellikle SGKyla ilgili bireysel anlaşma iptal edildi
biliyorsunuz. O noktada da Sağlık Bakanlığı olarak
-eczacılar adına söylemek istiyorum- o arkadaşlarımıza
destek olun da bunları SGKyla anlaştırabilir misiniz? diye bir
soru sormak istiyorum. Anlaştırmak gerekiyor çünkü.
Diğer soru,
onkoloji olarak
Bizim Tokat bölgesinde son zamanlarda kanser vakalarında
çok ciddi bir artış var. Geçenlerde bir araştırma da
Karadeniz Bölgesinde elektrik tellerinin veya yüksek gerilim
hatlarının geçmiş olduğu yerlerin olduğu bölgelerde, o
hattın etrafındaki 300-400 metre mesafede -üniversite
araştırmasıdır- kanser vakalarının
arttığı noktasındadır. Özellikle Çernobille ilgili
bizim Tokat bölgemizde bu manada da bence büyük bir kanser
artışı var. Ben kendim de genel cerrahım, yapmış
olduğumuz ameliyatların birçoğu da o zamanlar kanser
vakalarıydı. Şu an itibarıyla da kanserin artmakta
olduğunu düşünüyorum. O noktada bir araştırma
yapılmasını arz ediyoruz.
Diğer bir
nokta da hasta katkı payları konusunda, siz
alınmayacağını söylediniz. Sayın Bakanım, burada
bir açıklama yaptınız, ama isterseniz onu
Ben biraz üzüldüm bu
konuda. Daha önceki zamanlarda doktorlar para almadan hastalara
bakılmadı. falan diye bir tabir kullandınız diye
düşünüyorum. Bunu, biraz, herhâlde düzeltebilir misiniz bilmiyorum. Bizler
hekim olarak -siz de hekimsiniz- gece gündüz çok çalışıyoruz,
yani hekimlerin mesaisi yoktur. Bu manada da geçmiş dönemde de olsun,
şimdi de olsun hekimlerin hakkı ödenmez. Tabii, alan insanlar
olmuştur ama ben genel manada hastaların para alınıp da
tedavi edildiğini düşünmüyorum.
Katkı
payları konusunda da şu anda 2022 dediğimiz yeşil
kartlılardan da katkı payı alıyorsunuz. Hatta katkı
paylarını aldıktan sonra Gidin, bunu Maliyeden geri alın.
diyorsunuz. Sayın Bakanım, yeşil kartlı insanlar zaten
fakir insanlar, bunların katkı payı ödeyip de ondan sonra tekrar
gelip bu parayı almaya uğraşmaları hem daha fazla paraya
veya masrafa sebep olacaktır hem de
Bunu bir maddeyle düzeltebilirsiniz.
Yani katkı payları alınmasın bence, çünkü emeklilerin falan
hakikaten durumları zordur. Ama yeşil kartlıların,
özellikle
BAŞKAN
Sayın Doğru, süremiz kısalıyor, lütfen
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Tamamlıyorum efendim, tamamlıyorum.
Yeşil
kartlılarla ilgili olarak bir madde koydurabilirseniz Maliye
Bakanlığına, en azından bu insanlardan katkı payı
alınmaz diye düşünüyorum.
İkincisi,
sezaryenlerle ilgili olarak da şu anda hakikaten Türkiyemizde, çok büyük
oranda devlet hastanelerinde sezaryen uygulaması vardır. Bu noktada
da ben, dikkatin çekilmesi noktasında bu soruyu sormuştum. O mealde
de yapmış olduğunuz araştırmalar doğru
araştırmalar. Yani bunu yaptırmak gerekiyor. Artık
sezaryenden normal doğuma geçmek lazım.
Diğer bir
konu da, beslenme konusunda yapılan araştırmalarla ilgili olarak
da çok süratli bir şekilde netice alınması gerekiyor. Siz 2010
senesi dediniz. Bu manada da özellikle kalp hastalıkları
artıyor, şişmanlık artıyor, dengesiz beslenmeler var.
Bu mealde de araştırmalar bir an önce bitirilebilirse faydası
olur kanaatindeyim.
Sayın
Başkanım, sabrınız için teşekkürlerimi arz ediyorum,
sağ olun efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli Başkanım,
teşekkür ediyorum, Sayın Doğruya da teşekkür ediyorum.
Bu MR meselesi,
her hâlükârda Tokatta yeni hastanede hizmet veren MRımız mutlaka
bulunacak Sayın Milletvekilim. Yalnız şu anlamda söylüyorum: Bu,
satın alma veya hizmet alma şeklinde olabilir. Bunun hiç önemi yok.
Hatta hizmet almalarda biz, verimliliği hep daha yüksek buluyoruz. Çünkü
satın almalar, sonuçta herhangi bir arıza vesaire olduğu zaman,
malum işte, devletin satın alma usulleriyle onlar yerine getirilmeye çalışılıyor.
Hâlbuki bu şekildeki hizmet almalarında bu durumlar çok daha kolay
çözülebiliyor.
Onkoloji ve
kanser; Çernobil ile ilgili bir şey söyleyeyim müsaade ederseniz. Bu
Çernobil ile ilgili tartışmalara aslında Türkiyede bir nokta
kondu Değerli Milletvekilim. Biz geldiğimizde Türkiyede büyük bir
tartışma yaşanıyordu. İki üniversitemizle beraber üç
büyük araştırma yaptırdık tamamen Sağlık
Bakanlığının dışında ve bu
araştırmalar şunu gösterdi: Hem moleküler çalışmalar
açısından -moleküler çalışmaları da
yaptırdık- hem saha epidemiolojik çalışmaları
açısından Çernobilin bir kanser artışına yol
açmadığı gösterildi.
Türkiyede
Karadeniz Bölgesinde de diğer bölgelere kıyasla kanser
sayısında bir artış yok. Ancak şu bir gerçek:
Türkiyede kanser artık çok önde gelen bir hastalık yani Türkiye
artık enfeksiyon hastalıklarından vatandaşlarının
kırıldığı bir ülke değil.
Türkiyede iki
hastalık ön plana çıktı: Birisi -sizin buyurduğunuz gibi-
şişmanlığa, hareketsizliğe, şeker
hastalığına bağlı olarak kalp hastalıkları
ve solunum yolu hastalıkları; ikincisi de işte, kanserler.
Dolayısıyla kansere karşı çok köklü bir çalışma
yapmamız lazım. Sigara konusunda yine yüce Meclisimizle birlikte
yaptığımız düzenlemeler ve eylem planı bunun en önemli
adımıydı. Hepimiz biliyoruz ki sigara, kanserin en önemli
hazırlayıcı sebeplerinden biri. Ama, söylediğiniz gibi
Tokat ilinde de kanserli vakaların daha iyi takibi, daha rahat ettirilmesi
için elimizden geleni yapacağımızı size ifade etmek
isterim.
Bu sezaryen
konusundaki görüşlerimiz aynı, yalnız, bir tek hususa
müsaadenizle katkı yapayım: Devlet hastaneleri sezaryen oranları
açısından en düşük oranlara sahip hastanelerimiz. Maalesef özel
hastanede çok yüksek oranlar var, yüzde 60, 70, 80e varan oranlar var ama bunu
yüce Meclisin huzurunda, hem bu işi yapan kuruluşlara ve hekimlere
hem de halkımıza açıkça ifade ediyorum: Buna müsaade
etmeyeceğiz yani bunun için gerekli tedbirleri aldık, almaya
başladık, çok daha ciddi tedbirleri de önümüzdeki aylarda almaya
devam edeceğiz çünkü çok önemsediğimiz bir husustur.
Hekimlerimizin bu
muayenehane meselesinden bahsederken elbette hekimlerimizin emeği çok
kutsaldır, çok önemlidir.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Efendim Haksızlık yapmayalım. dedim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Elbette hekimlerimizin hepsi geçmişte
de vatandaştan para almıyordu ama şu bir gerçektir: Bir
muayenehane açmışsanız, bu muayenehaneye vatandaş gelmek
zorundaysa, bu muayenehanenin açılışının bir
maksadı var. Yani işte o mantık bizi buralara kadar getirdi, tam
gün kanununa getiriyor yani hem kamuda çalışıyorum hem
muayenehanem var. Geçmişte buna neden ihtiyaç duyulmuştu ülkede?
Çünkü kamu, doktorların emeğinin
karşılığını ödemek hususunda güçsüz
kalıyordu, sistemler buna göre kurulmamıştı. Bir uzman
hekime -rakamını da söyleyelim-
1.600 - 1.700 lira maaş verirseniz -devamında da 200 lira da
ek ödeme falan yapılıyordu- 200 lira ek ödemeyle beraber 1.800 lira
verirseniz
E, bir sistem kuracaksınız, muayenehane
açacaksınız, vatandaş verecek bu parayı, başka
türlüsü
Yani,
değerli milletvekilleri, gözümüzü kapatmakla gerçekleri
değiştiremeyiz. Bu, hekimlerin suçu değildi; bu, sistemin
hatasıydı. Şimdi ben diyorum ki: Bu sistemi tamir etmemiz
lazım. Bu sistemi Sağlıkta Dönüşüm Programıyla büyük
ölçüde tamir ettik, şimdi, tam gün yasasıyla inşallah hep
birlikte tam olarak
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, özneye doktorları
koymayalım, sistemi koyabilirsiniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Eyvallah. Özneye doktorları koymuyoruz
zaten, özneye sistemi koyuyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Evet, sistemi koyalım, hekimlere
haksızlık yapmayalım.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yani burada muhalefet partimiz, Milliyetçi
Hareket Partisinin Grup Başkan Vekilinin önerisini büyük bir saygıyla
kabul ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ben de teşekkür ediyorum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Özneye doktorlarımızı
koymuyoruz, özneye yanlış sistemi koyuyoruz. Bu yanlış
sistemi sizinle beraber inşallah değiştireceğiz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hep beraber değiştirelim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyorum değerli
milletvekilleri. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akdağ.
Sözlü soru
önergeleri böylece cevaplanmıştır.
Şimdi
gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.-
Çevre, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Dilekçe Komisyonlarında
açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN
Çevre Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Adana Milletvekili Ömer Çelik aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Ardahan Milletvekili
Saffet Kaya aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.54
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha
Denemeçin; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeçin; Serbest Bölgeler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
446 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerine ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili
Akif Hamzaçebiye aittir.
Sayın
Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sözlerimin
başlangıcında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmesine
başladığımız teklif, Serbest Bölgeler Kanununun 7nci
maddesinin bir fıkrasında değişiklik
yapılmasını öngörmektedir. Değişiklik istenen
düzenlemede, serbest bölgelere yurt dışından getirilen mallar
ile yurt dışından serbest bölgelere getirilip daha sonra
Türkiyeye getirilen bu malların hem serbest bölgelere girişinde hem
de Türkiyeye ithalinde binde 5, binde 5 olmak üzere toplam binde 10
oranında alınan ücretin dağılımında
değişiklik yapılmaktadır. Değişikliğe göre,
yani teklifin getirdiği değişikliğe göre, serbest bölgelerden
yurt dışına, yurt dışından serbest bölgelere
gelen malların değeri üzerinden binde 5 değil, binde 1
oranında ücret alınacaktır. Ancak serbest bölgelerden Türkiyeye
getirilen malların değeri üzerinden de binde 5 oranında
değil de binde 9 oranında ücret alınacaktır.
Bu düzenlemenin
serbest bölgelerde üretimi teşvik amacıyla
yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak hemen ifade
edeyim ki serbest bölgeler konusunda Türkiye'nin yaklaşık yirmi
beş yıllık uygulama deneyimini, birikimini yansıtan bir
teklifi görüşmüyoruz. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri
döneminde Serbest Bölgeler Kanununda bugüne kadar 4 kez değişiklik
yapılmıştır, bu teklif yasalaştığı
takdirde 5inci değişikliği de yine Serbest Bölgeler Kanunu
görmüş olacaktır. Bu 5 değişikliğin 3 tanesi 7nci
maddeyle ilgilidir. Yani şu anda görüştüğümüz
değişiklik 7nci maddedeki, Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetlerinin 3üncü değişikliğidir. Yani bazı sorunlar
partilere geliyor, hükûmete geliyor, bürokrasiye geliyor; bu sorunları
çözelim niyetiyle masaya oturulup bir tasarı veya teklif
hazırlanırken Serbest bölgelerin genel olarak sorunları nedir,
bunları oturup bir seferde çözelim ve serbest bölgeleri
işlerliğe kavuşturalım, başarıya ulaştıralım.
düşüncesiyle yaklaşılmıyor. 7nci maddede bu 3üncü
değişikliğidir AKPnin. Bu kadar dağınık, bu
kadar sorunlara hâkim olamayan, sorunları bir kişi getirmişse o
kişinin dediği istikamette değişiklik yapılma
anlayışının olduğu bir hükûmet
anlayışını görüyoruz.
Değişiklik
doğru mudur? Doğru olduğuna inanıyorum. Evet, serbest
bölgelere yurt dışından gelen malların FOB değeri
üzerinden alınan ücret binde 5ten binde 1e indirilebilir ama serbest
bölgelerin sorunu sadece bununla mı sınırlıdır veya şu
an yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz nedeniyle serbest bölgelerdeki
üretimi teşvik için Türkiye'nin yapması gereken düzenlemeler sadece
bu mudur, bir tane midir, bir maddelik bu teklif midir?
Çok üzülüyorum.
Serbest bölge konusunda 1984 yılında 3218 sayılı Kanunun
kabulünden bu yana yirmi dört-yirmi beş yılı geçirmiş olan
bir Türkiye var. Onun ötesinde, 1953 yılında kabul edilen 6209
sayılı Serbest Bölgeler Kanunundan 1984e kadar geçmiş olan
süre var. Daha önceki serbest bölge düzenlemeleri var. Ta 1927
yılında Serbest Mıntıka Kanunu ile Türkiye serbest bölgeler
konusundaki ilk düzenlemesini yapmıştır ama buna rağmen bu
geldiğimiz aşamada serbest bölgelerin Türkiye ekonomisinde hak
ettiği yeri alamamış olması ve bu teklifle serbest
bölgelerdeki sorunların sadece küçük bir tanesinin âdeta çözüme
kavuşturuluyor olması, serbest bölgeler konusundaki Türkiye'nin,
deneyimine yakışmıyor, yakışmamaktadır ve bu,
AKPnin, sorun çözme konusunda ne kadar bireysel hareket ettiğini
göstermektedir.
Serbest
bölgelerle ilgili bazı rakamları vermek istiyorum. Türkiyede 20 tane
serbest bölge vardır ve 20 serbest bölgenin toplam ticaret hacmi 24,5
milyar dolardır. Ancak, toplam ticaret hacminin
dağılımına baktığımızda, bunun
içerisinde ihracatın payının son derece düşük olduğunu
görüyoruz. Serbest bölgelerden yurt dışına yapılan ihracatın
bu 24,5 milyar dolarlık toplam ticaret hacmi içerisindeki payı sadece
yüzde 24tür yani dörtte 3ü ihracat değildir, ya yurt
dışından bölgeye ya bölgeden yurt içine veya yurt içinden
serbest bölgeye yapılan ihracattan veya ticaretten oluşmaktadır.
Bu, ciddi olarak üzerinde durmamız, düşünmemiz gereken bir konudur.
Yine 20 tane
serbest bölgenin toplam ticaret hacmini değerlendirdiğimizde, sadece
bir serbest bölgenin, örneğin İstanbul Deri Serbest Bölgesinin,
toplam ticaret hacminin tek başına dörtte 1ini
oluşturduğunu görüyoruz. Dört serbest bölgede bu oran toplam yüzde
65tir. Yani, İstanbul Deri Serbest Bölgesi, Ege Serbest Bölgesi,
İstanbul Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesi ve Mersin Serbest
Bölgesini aldığımızda 4 serbest bölge 20 serbest bölgenin
toplam ticaret hacminin yüzde 65ini oluşturmaktadır. Bunun üzerinde
ciddi olarak düşünmek, durmak gerekiyor. Bir kısım serbest
bölgelerin hiç faaliyeti yoktur, serbest bölgelerin rakamları bunu
göstermektedir, bazı serbest bölgeler büyük potansiyel taşıyor
olmasına rağmen bu potansiyelin gerektirdiği ticaret hacmine
sahip değildir. Örneğin Trabzon Serbest Bölgesi, Türk
cumhuriyetleriyle, Kafkas ülkeleriyle, Bağımsız Devletler
Topluluğu ülkeleriyle giderek yoğunlaşan bir ulaşım
trafiği olmasına rağmen serbest bölge olarak önemli bir ticaret
hacmine sahip değildir. Oysa Trabzon Serbest Bölgesi, bir üretim serbest
bölgesi olarak organize edilebilir; Türk cumhuriyetleriyle,
Bağımsız Devletler Topluluğuyla olan ilişkilerde, dış
ticaret ilişkilerinde özellikle ihracat açısından önemli bir
yere sahip olabilir. Ancak, üzülerek görüyorum ki Hükûmetin serbest bölgeler
konusunda bütüncül bir yaklaşımı yoktur.
Bakın,
burada sadece bir konunun çözümü düşünülmüştür. Bir başka konuyu
gündeme getireceğim, sizlerin dikkatine sunacağım. Bunu geçen
yıl burada Serbest Bölgeler Kanunundaki değişikliği
görüşürken yine gündeme getirmiştim ama kabul edilmemişti. Konu
şudur: Serbest bölgelerin ana amacı, temel amacı buraları
üretim merkezi hâline dönüştürmek ve buradaki üretimi yurt
dışına ihraç etmektir, ana amaç budur. Dolayısıyla, bu
ölçüde, bu ölçekte, bu çerçevede teşvik edeceğimiz ne varsa
teşvik etmeliyiz. Serbest bölgede faaliyet gösteren ama faaliyet konusu
ihracat organizasyonu olan bir şirketin veya şirketlerin Türkiyede
-yani serbest bölgede değil, serbest bölge dışında
Türkiyede- üretilen malları yurt dışına ihraç etmek
amacıyla yapmış olduğu organizasyon işi nedeniyle
istihdam ettiği personele ödediği ücretin gelir vergisinden istisna
edilmemesi için hiçbir mantıklı, makul neden göremiyorum. Teklifi
hazırlayan arkadaşlara sormak gerekir, Hükûmete, Sayın Bakana
sormak gerekir: Yani bu sorunu bir muhalefet partisi milletvekili gündeme
getiriyor diye mi dikkate almıyorsunuz? Mutlaka sizlere bir
başkalarının mı gelip bunu anlatması gerekiyor?
Türkiyede üretilen, üstelik teşviksiz üretilen, yani diyelim ki
Merterdeki tekstil üretimi, diyelim Denizlideki tekstil üretimi, konfeksiyon
üretimine talep yaratan ve bu talep sonucu Türkiye'nin bu mallarını
yurt dışına ihraç etmesini sağlayan bir ihracat
organizasyonunun bu işte istihdam ettiği personele ödediği
ücretin gelir vergisinden istisna edilmemiş olmasının ve bunun
Hükûmetin gündeminde yer almamasının nasıl bir makul nedeni
vardır? Hiçbir makul nedeni olduğunu sanmıyorum ama AKPnin yasa
yapma anlayışı, yasa yapma şekli maalesef bu sorunun
çözümünü imkânsız kılıyor. Serbest bölgeleri gelin masaya
yatıralım. Yarına kalmaktadır bu maddeler. Başka hangi
sorun varsa ihracatın önünde, serbest bölgelerdeki ihracatın önünde,
bunu çözelim. Komisyon çoğunluğu gerekiyorsa onu da
sağlayalım, bu sorunları çözelim.
Bakın,
serbest bölgeler ihracat açısından önemli dedim. Hükûmet 31
Aralık 2009 tarihinde bazı önemli kararlar aldı. Bakanlar Kurulu
kararları 31 Aralık 2009 tarihli Resmî Gazetede peş peşe
yayınlandı. O kararlardan bir tanesini sizin dikkatinize sunmak
istiyorum. Bu kararlardan bir tanesi Türkiyeye sigara ithalinde alınmakta
olan Tütün Fonunu yürürlükten kaldırdı. Öteden beri Türkiyeye ithal
edilen sigaralarda paket sigara başına 40 sent, işlenmiş
tütün ithal ediliyor ise onun da kilosunda 3 dolar Tütün Fonu
alınmaktaydı. Bu Fon 31 Aralık 2009 tarihli Resmî Gazetede
yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla 1 Ocak 2010dan geçerli
olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. Şimdi, bu
düzenleme Türkiyedeki sigara üretimini olumsuz etkileyecektir. Sigara üreten
şirketlerin önünü kesmektedir. Türkiyeye sigara ithalatını
cazip hâle getirmektedir. Sadece sigara ithalatı mı?
İşlenmiş tütün ithalinin de önünü açmıştır, bu
Hükûmet açmıştır işlenmiş tütün ithalinin önünü.
Şimdi, bir
Sayın Başbakan Yardımcımız bugün bir basın
toplantısı yaptı, takip ettim. Dün Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunda Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykalın 2001
yılında ilgili Başbakan Yardımcısının bir
siyasi partinin grup başkan vekili sıfatıyla yapmış
olduğu açıklamaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sayın Başbakan Yardımcısı da buna cevaben bugün bir
basın açıklaması yaptı. Şöyle diyor basın
açıklamasında: Türkiyede tütün ziraatını tamamen
imkânsız hâle getiren bir yasal düzenleme nedeniyle 2001 yılında
ben buna karşı çıktım. Ve şöyle diyor Sayın
Başbakan Yardımcısı: Yasaya karşı çıktım,
Meclisteki konuşmalarım buna şahittir. O zaman da tütün
üreticileri Türkiyenin her yerinden gelmişlerdi, bugün de aynı
şartlar olsa yine aynı şeyi yaparım. Ben Sayın
Başbakan Yardımcısının o tarihlerde Mecliste neler
söylediğini tutanaklardan çıkardım. Tütün Üst Kurulunun
kurulmasına ilişkin bir yasal düzenleme burada görüşülüyor,
orada bir önerge veriyor Sayın Başbakan Yardımcısı, o
zaman grup başkan vekili sıfatıyla -önergeyle ilgili söz
almış konuşuyor, ilgili cümlesini okuyorum- şöyle diyor:
Üretici tütünleri yazılı sözleşme esasına ve açık
artırma yöntemine göre alınır ve satılır maddesinde
Türkiyedeki tütüncülüğün korunması açısından buraya bir
fıkra ilavesini öngörüyoruz. İlave edilen fıkraya göre şu
açıklamayı yapıyor devamında: Biz istiyoruz ki yerli ve
yabancı sigara üreticileri Türkiye pazarında sattıkları
sigara miktarının en az yarısı kadar tütünü doğrudan
veya dolaylı olarak Türkiyeden almak zorunda kalsınlar ve yeterli
tütün bulunmasına rağmen, bu yasağa veya bu zorunluluğa
uymayanların ithal belgeleri, üretim satış belgeleri iptal
edilsin. diyor.
Yine, aynı
Yasanın görüşülmesinde bir başka cümlesi daha var, bu yasaya
karşı olduğunu söylüyor ve şöyle diyor: Bu hâl böyleyken
her şeyini dışarıdan ithal eden bir ülke hâline gelen
Türkiyede yabancı sigara tekellerine Türkiyeyi pazar olarak açmanın
ne milliyetçilikle ne vatanseverlikle ne gerçeklerle ilgisi yoktur. Evet, Sayın Başbakan, bugünkü
Sayın Başbakan Yardımcımızın o günkü
beyanları.
Sayın
Başbakan Yardımcısına hatırlatıyorum: Sizin 31
Aralık 2009 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan ve imzanız olan
Bakanlar Kurulu kararı yabancı sigara tekellerinin önünü
açmıştır, Türkiye, sigara ithalinde alınan fonu
kaldırmıştır.
Evet, Sayın
Başbakan Yardımcısının cümlesiyle bu 31 Aralık
2009 tarihli düzenlemeyi değerlendireceğim: Bu düzenlemenin ne
milliyetçilikle ne vatanseverlikle ne de gerçeklerle ilgisi yoktur.
Evet,
değerli arkadaşlar, sigara konusuyla gündeme gelince Tekel konusuna
gelmek istiyorum. Yine deniliyor ki -Sayın Başbakan
Yardımcısı da söylüyor, Sayın Başbakan da söylüyor-
4/C Türkiyede hep vardı. Biz Tekel işçilerini buraya 4/Cli yaparak
işsiz kalmalarını önlüyoruz.
Bir kere, samimi
konuşmak gerekir. Popülizm de yapmıyorum. Rakamlar, gerçekler, yasal
düzenlemeler neyse bunlara dayalı olarak konuşacağım. Bir
kere, Tekelin sigara fabrikaları 1 milyar 720 milyon dolara
özelleştirildi 2008 yılının Şubat ayında.
Şimdi,
Sayın Başbakan diyor ki: Yetim hakkı yedirmem. Peki, 2008
yılı Şubat ayında siz Tekeli, sigara
fabrikalarını özelleştirdiniz. O özelleştirme öncesinde de
yaklaşık 3 bin-3 bin 500 civarında bir işçiyi sigara
fabrikalarından alarak yaprak tütün işleme tesislerine verdiniz.
Neden? O fabrikaların fiyatını artırmak için, daha iyi
fiyatla satmak için. Peki, bu işçilerin yaprak tütüne
alınmasında, oraya depo edilmesinde kendilerinin bir sorumluluğu
var mı? Yok. 2008 Şubat ayında ihaleyi yaptınız
mı? Yaptınız. Peki, o tarihten bu yana neredeyse iki yıl
geçti, iki yıl süreyle bu işçilere bu ücreti verdiniz mi? Verdiniz.
Niye verdiniz? E, çünkü arada 2009 yılı Mart ayı yerel seçimleri
vardı, yerel seçimlere kadar sustunuz, çünkü seçim için bu işçiler
gerekliydi. Bir seçim ekonomisi uygulandı demek ki. Eğer niyet buysa,
yetim hakkı yedirmemekse Sayın Başbakanın
düşüncesiyle, siz o özelleştirme sırasında bu düzenlemeyi
hemen yapsaydınız, Tekel işçilerini alsaydınız. Demek
ki niyet samimi değil.
Şimdi,
Kocaelideki SEKA arazisini örnek veriyor Sayın
Başbakanımız; Sayın Baykal gitsin, oradaki SEKA
parkında dinlensin Ben Sayın Başbakana öneriyorum: Kocaeli
Belediyesine gitsin, eski SEKA işçilerinin şimdi Kocaeli
Belediyesinde çalıştığını görsün, eski özlük
haklarıyla oraya geçtiklerini, belki eskisine kıyasla şimdi daha
iyi özlük haklarına sahip bir şekilde Kocaeli Belediyesinde
çalıştıklarını görsün.
Yine, Hükûmete
hatırlatıyorum ki: Siz 2007 yılında bir yasal düzenleme
yaptınız, yine 2007 yılının Nisan ayında bir
yasal düzenleme yaptınız, tam 218 bin kişiyi geçici işçi
kadrosundan daimî işçi kadrosuna aldınız. Yani altı aydan
bir gün fazla çalışan işçiyi daimî işçi yaptınız.
Güzel, biz de destek verdik ona o zaman. Peki, bu Tekel işçileri
yıllardır on iki ay çalışıyor, yıllardır on
iki ay çalışıyor. Yani, altı ay çalışan daimî
işçi olabiliyorsa on iki ay çalışan, yıllardır on iki
ay süreyle çalışan Tekel işçisinin bir başka kamu kurumunda
daimî işçi olarak çalışmasının hangi
sakıncası var acaba? Bunu diğer 4/Clilerle niye
karıştırıyorsunuz? Diğer Sayın eski Meclis
Başkanımızın, şimdiki Başbakan
Yardımcımızın Ben Meclis Başkanıyken de Mecliste
4/Cliler vardı
Onlar iş yokken işe alınan kişiler,
onlar ayrı bir grup; bunların işi var, Tekel işçileri
yıllardır çalışıyor. Değerli arkadaşlar,
bunları samimiyetle bağdaştıramıyorum.
218 bin geçici
işçi daimî işçi kadrosuna alındı. Ne zaman? 2007
yılının Nisan ayında çünkü 2007 Temmuzunda seçim var. Evet,
demek ki size seçimlerde gerekiyor bu düzenlemeler. Bu işçiler bize her
zaman lazım, sadece seçim için değil. Bu işçiler
yıllarını Tekele vermişlerdir. Siz bugün Tekel
fabrikalarının özelleştirilmesinden, varlıkların
özelleştirilmesinden 6,5 milyar gelir kasanıza koydunuz veya
koymayı planlıyorsunuz, alkollü bölümün özelleştirilmesinde
alıcı firmalara, Amerikalılara hediye edilen veya alanlara
hediye edilen 600 milyon dolar hariç. Onu da koyduğumuzda 7 milyar
doları buluyor. Bu 7 milyar dolarlık değerde bu işçilerin de
payı var değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Konuyu bu
çerçevede ele almak gerekir. Tekel işçilerine haksızlık
yapıldığı kanaatindeyim, bunu düzeltmek gerekir. Bunu bu
vesileyle dikkatinize sunuyorum.
Türkiyedeki
sigara fabrikalarının önünü kesen, Türkiyedeki tütün üreticisini
mahkûm eden, feda eden bir anlayıştan Hükûmetin vazgeçmesini
öneriyorum. Bakın, Türkiyede 2002 yılında, bu Hükûmetin
beğenmeyip eleştirdiği 2002 yılında 2 milyon dönüm
tütün ekim alanı vardı, şimdi 1 milyon 400 bin dönüme inmiş
durumda, üretilen tütün 183 bin tondan 93 bin tona düşmüş durumda,
üretim alanı dörtte 1 oranında azalmış durumda, ürün yüzde
42 oranında azalmış durumda ve sözleşmeli alım da sona
ermiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, lütfen sözlerinizi bağlayınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Artık, tütün üreticisi piyasaya feda
edilmiştir, o ithalatı da serbest bırakılan yabancı
sigara tekellerine feda edilmiştir. Bu da Hükûmetin Türkiyeye bir yeni
yıl hediyesidir.
Sözlerimi burada
bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Elitaş.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
446 sıra
sayılı Kanun Teklifi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Kanun teklifi üzerinde görüşlerimi siz
değerli milletvekilleriyle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede serbest bölgelerle ilgili düşünce, uygulama,
icraat ve çeşitli yöntemler cumhuriyet kurulduğu yıldan itibaren
Türkiyenin gündeminde. Biraz önce sayın konuşmacının da
ifade ettiği gibi, 1927 yılından itibaren bu konuyla ilgili
çeşitli operasyonlar, çeşitli düşünceler ortaya
çıkmış ama hayata geçmesi noktasında hem toplumsal
algının hem de bürokratik algının tam
oluşmamasından dolayı, ta ki 1985 yılına gelene kadar
serbest bölgelerle ilgili bir mevzuatın düzenlenmesinde pek olumlu
gelişmelerin olmadığını görüyoruz. Ne zaman ki 24 Ocak
1980 kararları ortaya çıkmış, Türkiyenin artık
serbest piyasa ekonomisiyle ekonomik hayatını devam ettirmesi, üretim
ve ihracatın esas planda ön plana çıkarılmasıyla birlikte
ortaya konulan ekonomik karar değişikliğindeki kökten
yapılan değişiklikler sonucu, serbest bölgelerin dünyadaki,
1970li yıllardan itibaren uygulanıp hakikaten bulunduğu ülke
ekonomisine önemli katkı sağlayan serbest bölgelerle ilgili
uygulamalar da Türkiyede 1985 yılında, 3218 sayılı
Yasayla yasalaşmış. Ondan önce ilk hareketi, yasaya gelmeden
önce, kanun kuvvetinde kararnameyle birlikte değerlendirilmeye
çalışılmış. 1970li yıllarda özellikle ülke
içerisindeki çeşitli ticari, iktisadi ve üretimle ilgili mevzuatların
uygulanmasında üretimi ve ihracata dönük sanayiyi olumsuz yönde etkilemesi
ve zaman yönünden uzun süreçleri, uzun merasimleri takip etmesinden dolayı
bu konuya ilk giren ülkeler, Uzak Doğu ülkeleri, Avrupadaki ülkeler bu
sürecin ilk kaymağını yiyen ülkeler konumuna gelmişler ve
buradaki yapılan hızlı ve etkin üretimle birlikte dünya ticareti
içerisinde önemli yer elde etmişler.
Değerli
milletvekilleri, 1985 yılında Türkiyedeki serbest bölgelerin yasal
mevzuata kavuşmasıyla birlikte ilk defa Antalya ve Mersin bölgesinde
serbest bölgeler kurulmuş. Bu serbest bölgelerin kuruluş şekli,
tamamı kamu kaynakları karşılanarak, kamu kaynakları
tarafından ortaya çıkarılan serbest bölgeler. Bu serbest
bölgelerin de toprağı ve altyapısını kamu
karşılıyor. Bu altyapı ve toprak hazırlanmış
hâlde işletici bir şirkete devredildikten sonra, işletici
şirket vasıtasıyla kiralanıyor. Bunun en güzel
örneklerinden birisi Mersin Serbest Bölgesinde ortaya çıkıyor.
İşletici şirket herhâlde hâlen devam ettiği
Bildiğim
kadarıyla MESBAŞ aynı şekilde bu işletme işine
devam ediyor. Daha sonraki süreçte serbest bölgelerle ilgili yeni bir durum
ortaya çıkıyor.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Tapularını verin Sayın Vekilim.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Tapularını verin. diyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Behiç Beyin söylediğini duydum.
Şimdi, biraz
sonraki anlatacağım süreçte Behiç Bey de herhâlde bununla ilgili bir
çözüm önerisi veya formülü vardır diye tahmin ediyorum. Çünkü ilk serbest
bölgeler, Mersin ve Antalya serbest bölgesi tamamen kamu kaynaklarıyla,
hem toprak, arazi hem de altyapı kamu kaynakları tarafından
finanse edilmiş.
İkinci
uygulama, arazinin kamu kaynakları tarafından temin edilmesi,
altyapının da özel sektör tarafından temin edildiği serbest
bölgeler ortaya çıkıyor. Bu serbest bölgelerin de olumlu
katkılarıyla ve buradaki ticaretin daha artı değer yaratma
unsurlarının ortaya çıkmasıyla birlikte özel sektörün
serbest bölgelerin işletilmesi konusunda aktif hâle geldiğini
gözlemliyoruz. Sonraki yıllarda, 92 ve 93ü takip eden yıllarla
birlikte Türkiyede kurulan serbest bölgeler, mesela Kayseri, mesela Denizli,
mesela Gaziantep gibi serbest bölgeler... Ben Kayseri Serbest Bölgesinin kurucu,
ilk hareketini yapan üyelerinden birisiyim. Kurucu olarak katkı da
sağlayan, Kayseri ekonomisine, Türkiye ekonomisine...
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hisseniz var mı orada?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Benim hissem yok. Hatıra binaen de hiçbir
taraftan hisse almadım, hiçbir tarafta da nüfuz kullanmadım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Orada hissem yok.
Kuruluşunda Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyeti
üyesiyken o dönemdeki Serbest Bölgeler Genel Müdürü ve Kayseri Valisinin,
serbest bölgelerle ilgili yapılan hareketlerin 1994 yılında
bitecek noktasına gelmesi üzerine -kulakları çınlasın
şimdi, o zamanki Kayseri Valisi Sayın Saffet Arıkan Bedük
Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Başkanıydı- biz de müteşebbis
heyet olarak Kayseride bir serbest bölge kurulması gayreti içerisinde
bulunduk. Hiçbir yerden bir santimetrekarelik veya bir kuruşluk
hatıra binaen ne hissem var ne de aldığım bir değer
var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Neyse, araştıracağız,
araştıracağız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hiçbir
yerde de samanla ilgili uğraşım yok. Kayseri Serbest
Bölgesindeki kurulan -bugün bildiğim kadarıyla- Türkiyede tek mekân
üzerinde kurulmuş en büyük serbest bölge, 7 milyon metrekare üzerinde saha
oluşmuş serbest bölge. Buranın tamamı kurucu işletici
AŞ tarafından, hem arazi bedeli hem de altyapı bedelleri kurucu
işletici AŞ tarafından karşılanmış ve
şu anda kurucuların hisseleri doğrultusunda arsalar serbest
bölgesindeki faaliyet gösteren üyelere satılmak kaydıyla Behiç Bey, o
Mersindeki kiralar... Ben serbest bölgenin kuruluş aşamasında
1993 veya 94 yılında Mersin Serbest Bölgesine gidip oradaki
uygulamayı gezdiğimizde, arkadaşlarımızdan
aldığımız bilgi çerçevesinde o zamanki fiyatlar, metrekare
fiyatı, arsa metrekare fiyatı 2 dolardı, şimdi ne kadar
olduğunu bilmiyorum. Ama Kayseri Serbest Bölgesinde, bildiğim
kadarıyla Gaziantep Serbest Bölgesinde, Denizli Serbest Bölgesinde, bu
bölgelerde arazi kullanıcılarının sanayiciye,
imalatçıya daha ucuz imkânlarla arazi temin etmek maksadıyla 6 dolara,
10 dolar civarında arsa metrekaresi buradaki sanayicilere
satıldı ama Mersin Serbest Bölgesindeki mülkiyeti olmamasına
rağmen insanların, sanayicilerin, üretken insanların o bölgede
yaptıkları yatırım ve yaptıkları
yatırıma karşılık sadece arazi kirası olarak
metrekare başına 2 dolar -o günkü, 90 yılı
fiyatlarıyla söylüyorum- olarak uygulanması -şu anda fiyatlar
nedir bilmiyorum ama- bana göre çok yüksek olduğu kanaatindeyim. Bir an
önce onun da eğer uygunsa, mümkünse -Değerli Bakanımız da
burada- serbest bölgelerde kullanıcılara uygun şartlarla, günün
rayiç bedelleri üzerinden satılıp devredilmesinin iyi
olacağı kanaatindeyim.
Bu şekilde
kurulan serbest bölgelerle birlikte, serbest bölgeler üretici, serbest
bölgelere hizmet sunucu anonim şirketler devreye girmiş. Türkiyede
şu anda 19 tane serbest bölge faal durumda. Bu şekilde yapılan
faaliyetlerde de açıkçası beklenilen tam olarak, 1985
yılından bu tarafa yapılan işlemlerle ilgili beklenilenin
tam olarak alındığını söylemek mümkün değil çünkü
serbest bölgelerin 1988-90 yılı, 88de ilk serbest bölge
kurulmuş, o günden bu tarafa baktığımızda toplam
ticaret hacmi yani dört unsurlu -yurt içinden serbest bölgelere, serbest
bölgelerden yurt dışına, yurt dışından serbest
bölgelere, serbest bölgelerden yurt içine- olan kısım 1988-90
yılında 588 milyon dolar gerçekleşmiş, 1995
yılında 2 milyar 950 milyon dolarlık gerçekleşme
olmuş, 2000 yılında 11 milyar 300 milyon dolarlık bir
ticaret hacmi gerçekleşmiş, 2005 yılında 23 milyar 362 milyon
dolarlık ticaret hacmi, 2008 yılı sonunda da 24 milyar 578
milyon dolarlık bir ticaret hacmi gerçekleşmiş. Türkiyenin
toplam ticaret hacminin 380 milyar dolara ulaştığı bir
dönemde, baktığımızda, yüzde 7-7,5luk toplam ticaret
hacminin, aslında, amaçları doğrultusunda serbest bölgelerin tam
gayretle tam amacına uygun olarak işlemediğini ortaya
koymuş olabiliriz. Bu konuda da herhâlde, Avrupa Birliği
İlerleme Raporunda belirli bir zaman çerçevesinde serbest bölgelerin
uluslararası ticaretteki olumsuz şartları değerlendirilerek
bu noktaya doğru gidiyor olabilir.
Bakınız,
değerli arkadaşlar, bu konuda da bizim getirdiğimiz kanun
teklifinde de serbest bölgelerin bu dörtlü hareket içerisinden alınan
ücretler var. 1988 yılından 2001 yılı sonuna kadar dört
yönlü hareketlerinde ücretler alınmış. Eğer yurt içinden
serbest bölgelere mal gönderme, sevkiyatı yapıldığı
takdirde binde 5, serbest bölgeden yurt dışına gönderildiği
takdirde yine binde 5, yurt dışından serbest bölgelere giderse
binde 5, serbest bölgelerden yurt dışına gidildiği takdirde
yine binde 5. Toplamı aynı işlemler olduğu takdirde yüzde 2
civarında bir
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Yurt dışına gidenlerde yok mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Öztürk, 2001 yılı sonuna
kadar bu şekilde. 2002 yılı, 1/1/2002 tarihinden itibaren
birinci ve ikinci unsurların kaldırıldığını
görüyoruz. Yani yurt içinden serbest bölgelere ile serbest bölgeden yurt
dışına alınan ücretler, fonlar tamamen
kaldırılmış. 1 Şubat 2002. Siz ilk cümlemi
kaçırdığınız için, 1988 yılından itibaren
diye söylediğim cümleyi kaçırdınız diye tahmin ediyorum.
Ondan sonra, 2002 yılından itibaren yurt dışından
serbest bölgelere, serbest bölgelerden yurt dışına yapılan
mal sevkiyatlarıyla ilgili binde 5-binde 5 alınmaya
başlamış. Bu süreçte toplam olarak
baktığımızda, 1988 yılından bugüne kadar, yani
yirmi bir yıllık süre içerisinde toplam 785 milyon 484 bin 64 dolar
gelir elde edilmiş. Bu gelir de daha önceleri fonda birikiyor, fondaki
serbest bölgelerin ihtiyaçları olan kısım
karşılanıyor, artan kısım da hazineye gelir olarak
yazılıyor.
Şimdi, bizim
getirdiğimiz teklifte, yurt dışından Türkiyeye getirilen
mallardaki binde 5lik ücretin binde 1e çekilmesi, serbest bölgelere gelen
malların işlenmesiyle birlikte eğer bunu ülkesine, yani ilgili
olduğu ülkeye, Türkiyeye gönderdiği takdirde binde 5 üzerinden
aldığımız binde 4ün ilave edilerek binde 9 -Türkiyeye
gönderildiği takdirde- bir bedel ödemesi, ücret ödemesi ortaya
çıkıyor. Eğer siz aldığınız, yurt
dışından getirdiğiniz malları serbest bölgede işleyip
ürün hâline getirdikten sonra tekrar, olduğu gibi yurt
dışına ihraç ediyorsanız binde 1lik bir ücretle
karşı karşıya kalıyorsunuz.
Buradan
alınan ücretlerin karşılaştırılmasıyla
birlikte ülke ekonomisinin ne kadar kayıplarla ilgili olduğu
konusunda da bir çalışma yaptık, komisyon üyesi
arkadaşlarımıza da bunu ifade ettik. Mesela, eğer ocak-ekim
dönemini Türkiyedeki serbest bölgelerde yapılan ticaret hacmiyle
değerlendirdiğimizde, mevcut sistemde olsa idi elde edilen
hasılat 42 milyon 582 bin dolar, bizim teklif ettiğimiz sistemle birlikte
ortaya çıkan gelir de 41 milyon 706 bin dolar. Arada 876 bin dolarlık
bir farkın ortaya çıktığını görüyoruz. Bunu
değerli milletvekili arkadaşlarımız Komisyonda da
eleştirdiler, Siz ticaret hacminin, yıllar itibarıyla
baktığınızda, aynı şekilde devam edeceğini
düşünüyorsunuz. Aslında bu getirdiğiniz teklifle birlikte, yurt
dışından getirilip serbest bölgede işlendikten sonra yurt
dışına ihraç edilecek mallarda büyük bir artış
olacağı tahmin ediliyor. şeklinde. Bu noktada
baktığımızda gelirde bir azalma olabilir mi? Eğer
serbest bölgelerdeki yapılan işlemler ihracatı
artırıcı bir unsur olarak ortaya çıkıyorsa
Ki zaten
bizim amacımız bu. Buradaki, serbest bölgelerdeki yapılan imalat
ve faaliyetlerin yurt dışına gitmesiyle birlikte Türkiyede
serbest bölgelerde doğrudan yabancı sermayenin yatırım
yapmasına imkân sağlayabilmek ve buradan da ihracat gelirlerini,
ihracat artışlarını sağlamak gayretiyle yapılan
bir düzenlemedir diye düşünüyorum.
Öncelikle, Plan
ve Bütçe Komisyonunda bu kanun teklifinin görüşülmesi sırasında
gruplardan değerli milletvekili arkadaşlarımızın
önemli katkılarının olduğunu ifade etmek istiyorum.
Açıkçası, biz bunu yazarken, bunun gerekçesinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına gönderdiğimiz gerekçede kanun
teklifimiz diye ifade etmemize rağmen bir teknik hata
dolayısıyla kanun tasarısı diye yazmışız.
Değerli arkadaşlarımız sonradan bunu daksil ile
silmişler ama Sayın Emin Haluk Ayhanın gözünden de
kaçmamış, hem de karşı oy yazısında bunu ifade
etmişler. Bizi uyardıkları için kendilerine teşekkür
ediyorum.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Plan-Bütçede ikrar ettiler, onun için söylüyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Kendilerine de teşekkür ediyorum
katkılarından dolayı, eleştirilerinden dolayı.
Yine, Komisyonda
Sayın Harun Öztürkün önemli bir katkısı oldu. Bu
katkısıyla da 1inci maddede iki kere tekrar edilen peşin olmak
üzere ifadesinin başa alınmak suretiyle daha şiirsel bir
anlatımla ortaya çıkabileceğini gördük. Ben bu düzenlemeyi ve bu
görüşü, açıkçası, üç yıl beraber Plan-Bütçe Komisyonunda çalıştığım
Sayın Hamzaçebiden beklerdim ama Sayın Hamzaçebi pek dikkat
edememiş, bunu görememiş. Sayın Harun Öztürk bunu gördü,
kendilerine de teşekkür ediyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) İktidarsın, sen göreceksin, ben
görmeyeceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biraz önce kürsüde yaptığı
konuşmaya, kanun teklifi üzerinde yaptığı konuşmaya ve
Plan ve Bütçe Komisyonundaki Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan milletvekili
arkadaşlarımızın katkılarına da teşekkür
ediyorum. Gerçekten önemli bir düzenleme olduğu kanaatini
taşıyoruz.
Değerli
milletvekilleri
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sağa sola laf atacağına sen bak!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi ve AK PARTİ Grubundan Plan-Bütçe Komisyonu üyesi olan
milletvekillerine, katkı sağlayan tüm milletvekillerimize
teşekkür ediyoruz çünkü arkadaşlarımızın önemli
katkıları oldu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Oradan espri gibi algılanmamalı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Hamzaçebi, duyamadım sizi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sataşma olduğu
için söz istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri,
bakınız, Türkiyenin gündeminde yaklaşık yirmi beş
gündür bir konu var, Tekel işçileriyle ilgili durum. Sayın Baykal
dünkü grup konuşmasında Sayın Başbakan
Yardımcımız Arınçın 2001 yılında hem
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden hem de Tekel işçileriyle
yaptığı, onların haklarıyla ilgili
yaptığı konuşmadan bir alıntı yaptı. Bugün
de Sayın Arınç, Sayın Baykala, yaptığı
basın açıklamasında bir cevap verdi: Siz 1973
yılından beri siyasetin fiilen içindesiniz. Hemen hemen otuz yedi
yıl olmuş. Otuz yedi yıl süresince ne zaman bir işçi
hakkını savunmak için işçilerle beraber oldunuz, onların
meselelerini beraber hissettiniz? diye bir eleştiri yaptı.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Cevap değil, cevap değil. Bülent Arınç
yaptı mı, yapmadı mı; onu söyle! Deniz Baykalı
anlasan zaten
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yani, şu andaki yapılan işlemin
otuz yedi yıllık hayatınız içerisinde bir örnek olay
olabilecek, geçmişte yaptığınız işlerle
paralellik oluşturabilecek bir unsurun olmadığını,
tamamen popülizm yaptığını ifade eden bir konuşma
yaptı. Bakınız, 2001 yılında 57nci Hükûmet döneminde
çıkarılan kanunla birlikte Tekelin özelleştirilmesi konusu
gündeme getirilmiş
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) O, cevap değil, Bülent Arınç itiraf etti mi,
etmedi mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Oradan parazit yapıyorsun sabahtan beri,
senin ne olduğunu da anlamıyorum, çünkü parazitler
anlaşılmaz ve dinlenmez!
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) İtiraf etti mi, etmedi mi? Ondan bahset sen,
ondan! Bülent Arınç, kendisi itiraf etti, sen burada kalkıp
savunuyorsun! Savunacak bir yeri varmış gibi!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Parazitler anlaşılmaz ve dinlenmez! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Parazit yapan sensin! Parazit yapanı
karıştırıyorsun, doğruları söylemiyorsun! Parazit
sensin! Doğruları söyle, Başkan Vekilisin be!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Elitaş
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2001 yılında yapılan düzenlemeyle
birlikte Tekelin özelleştirilmesi ortaya çıkmış, o süreç
içerisinde
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bülent Arınç, itiraf etti, Söyledim. diyor, sen
burada inkâr ediyorsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakınız değerli milletvekilleri,
1982 yılından bu tarafa Tekele baktığımızda 80
bin işçinin çalıştığını görüyoruz.
KADİR URAL
(Mersin)- Bıraktığımız yerde duruyorsunuz, 2001de!
2001den ileri doğru git ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Kadir Bey, sen 2 Ağustos 2002 tarihli Genel
Kurul tutanaklarını getirmeye kalktın, onların da
yanlış olduğunu gördün, biz gerçek tutanakları getirince ne
yaptığını şaşırdın. Sen 2 Ağustos
2002 tarihli
BAŞKAN
Sayın Elitaş, karşılıklı konuşmayalım
lütfen.
KADİR URAL
(Mersin) - On sene geçti yahu 2001den! On sene geçti ya, on senedir sen ne
yaptın, onu söyle!
BAŞKAN -
Karşılıklı konuşmayın lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkanım, beni uyarmak yerine
arkadaşları herhâlde uyarsanız daha uygun olur.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız.
KADİR URAL
(Mersin) - SEKAyı kapattınız ya, daha ne diyeceksiniz, onu
söyle! Bunları konuşun. On senedir ne yaptınız, onu
konuşun, bırakın şu 2001i ya!
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Özelleştirmeler
Her taraf kokuyor,
yağmayı savunuyorsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, 1982
yılında Tekelde 82 bin kişi çalışıyor, 2002
yılına gelene kadar Tekelde yaklaşık 31 bin kişi
çalışıyor. Aradaki 50 bin kişilik istihdam kadrosu,
işçiler ya emekli edilmişler ya başka kuruma gönderilmişler
veya çıkışı verilmiş. 2002 yılından bizim
sürecimize gelene kadar, 12.650 kişi Tekelde şu anda istihdam
edilmekte, bunlardan 3.500 civarında memur, geriye kalan 9.600
kişilik kısım da işçi. Şimdi, 2001 yılına
gelip, daha önceki dönemlerde de özelleştirilen
Ki özelleştirme 1980
yılından itibaren bu ülkenin temel politikası, temel felsefesi
hâline gelmiş bir durum olduğuna göre, bizden önceki dönemlerde
özelleştirmeyle birlikte 35 bin kişi işsiz kalmış. 35
bin kişi işsiz kalınca, bunlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
bu kişiler
kamuda çalışma imkânını bitirmişler.
Yine, geçen
anlattığım gibi, Sayın Çakmakoğlu burada, kendi ilçesi
sınırları içerisindeki olan ÇİNKURda yapılan
özelleştirmeden dolayı, o günkü şartlar altında
yapılan yanlış bir özelleştirmeden dolayı, o
işçilerin kıdem ve ihbar tazminatları şirkete verilmiş
ama şirket iflas edip kaçtığından dolayı problem
yaşamış. Sayın Çakmakoğlu bakanken de onun önüne
işçiler gitti geldi, Sayın Cumhurbaşkanı o zaman
Başbakanken de işçiler hak ve menfaatlerini aramak üzere geldiler.
Sayın Cumhurbaşkanı o zaman, Başbakan
Yardımcısı olduğu dönemde, 2004 tarihinde, ÇİNKUR
işçilerinin, özelleştirilen Taksan işçilerinin, Kastamonudaki,
bölgelerdeki tüm işçilerin, yani 40 bin kişinin, devlet adına
çalışan işçilerin hak ve menfaatlerini, kıdem ve ihbar
tazminatını alamamış insanların bu kaybedilmiş
haklarını telafi etmek amacıyla 4/Cye yeni bir uygulama
getirilerek, özelleştirmeden dolayı mağdur kalan insanlara,
açıkçası, mağdur insanlara
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım, bir
dakikada bitiriyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Çok fazla zaman veriyorsunuz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
mağdur kalan insanlara kamuda
çalışma imkânı verilmiş. Bakınız, ondan önce, 35
bin kişi özelleştirmeden dolayı işsiz kalmış. O
günden bu tarafa, 2002 yılına gelene kadarki kalan 35 bin
kişiden ve bizim yaptığımız özelleştirmeyle
birlikte 22 bin kişi şu anda 4/C kapsamında çalışıyor.
16 bin kişisi, 2002 yılı öncesi özelleştirmeden dolayı
işsiz kalmış insanlar, 5 bin kişisi de bizim
zamanımızdaki yapılmış özelleştirmeden
dolayı
İşsiz kalabilecek insanlara kamu sektöründe
çalışma imkânları sağlanmış.
Şimdi, bu
hakkı teslim etmek gerekir. Bundan önce özelleştirme
yapılırken kapı dışına konulup kıdem ve
ihbar tazminatlarını alamamak gibi bir riskle karşı
karşıya kalan insanlar, şu anda her biri ortalama 41 bin lira
kıdem ve ihbar tazminatı, iş göremezlik tazminatını
alan ve yılbaşından itibaren de 863 lira-bin lira arasında
bir ücrete
Daha önce on ay çalışan ve on bir ay çalışan
bir ücrete de yapıyorlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, ek süreniz de bitti, lütfen
Hemen
bağlayınız sözünüzü, bitirin, süremiz de çok az kalıyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bir yarım saat daha verin Sayın Başkan!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanın söylediği,
bakınız, 2008 yılından bu tarafa Tekelde hiçbir üretim
yapılmıyor. Şu anda iki veya üç depoda mal var. İki veya üç
depodaki mallar da haziran ayı itibarıyla, Haziran 2010
itibarıyla tasfiye edilecek.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Mustafa Bey, tütün üretiliyor da sigara niye
üretilmiyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Onlar da tamamen ortadan kalkacak ve bu süreç
içerisinde, bu insanlara, yine 4/C kapsamından kamunun belirli yerlerinde
çalışıp hem emekli olma hakları sağlanacak hem de
nafakalarını temin etme imkânı verilmiş olacak.
Ülke ekonomik bir
krizden geçiyor. Şu anda 2,5 milyonun üzerinde
KADİR URAL
(Mersin) Teğet geçiyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2,5 milyon
Doğru
söylüyorsunuz, teğet geçiyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teğet geçiyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Niye teğet geçiyor, biliyor musunuz?
Eğer iktidarda 57nci Hükûmet olsaydı, ben bir iş adamı
olarak bakıyorum, inanın tir tir titriyorum, sırtımdan
terliyorum. (MHP sıralarından gülüşmeler)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Milleti de böyle korkutuyorsunuz ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Eğer şu anda 57nci Hükûmet olmuş
olsaydı Türkiye'nin vay hâline denilirdi. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından gürültüler)
Siz kendi
krizinizi çıkardınız.
KADİR URAL
(Mersin) Bıraktığımız yerde kaldınız
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ortaklar arasındaki paylaşım
savaşıyla birlikte
KADİR URAL
(Mersin) Bıraktığımız yerde kaldınız, daha
da geri gittiniz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Şu banka benim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
şu kamu kuruluşu senin diye
Türkiye'nin icracı kuruluşlarını
(MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
KADİR URAL
(Mersin) Yeter ya!
BAŞKAN -
Sakin olun sayın milletvekilleri.
KADİR URAL
(Mersin) Bıraktığımız yerde kalıyorsunuz hâlen!
Bıraktığımız yerden ilerleyin biraz, geriye doğru
götürdünüz memleketi!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, kanunun
hayırlı olması dileğiyle yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, çok teşekkür ediyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Elitaş, konuşmasında
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Türkiyeyi dünyanın en fazla küçülen ülkesi
hâline getirdiniz, hâlâ burada masal anlatıyorsunuz, hâlâ hikâye
anlatıyorsunuz.
BAŞKAN Bir
dakika sayın milletvekilleri.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Elitaş konuşmasında ismimi
de anmak suretiyle bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sataşmada
bulunmadım, Sayın Hamzaçebinin o anda dikkat etmediğini
söyledim.
BAŞKAN
Yani sataşma sayılır.
Buyurunuz.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Elitaş konuşmasında ismimi de anmak suretiyle bir sataşmada
bulundu, ona ilişkin olarak görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Sayın
Elitaşın dediği konu şudur: Bir maddeden oluşan bu
teklifin 1inci maddesinde peşin olmak üzere ifadesi iki kere geçiyor,
bunu Sayın Hamzaçebi Komisyonda fark etmeliydi. diyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Benim tanıdığım Hamzaçebi
dedim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Tabii ki benim her konuda görüşlerime itibar
ettiğini anlıyorum Sayın Elitaşın bu
konuşmasından ama ben, bu şekil ötesinde, bir ibare
değişikliğinin ötesinde esasa ilişkin birçok şey
söyledim burada. Sizden beklerdim ki bu konulara bir cevap vereseniz.
31 Aralık
2009 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla
Türkiye sigara üretimi önündeki engeller kaldırılmıştır,
paket başına 40 sent uygulaması
kaldırılmıştır; işlenmiş tütündeki kilo
başına 3 dolarlık fon uygulaması
kaldırılmıştır, iki yıldır Türkiyede,
artık tütün üreticisine sözleşmeyle üretim
yaptırılması uygulamasından da vazgeçilmiştir,
bırakılmıştır. 2006dan bu yana, düzenlenen
kanunlarla, bir yıl bir yıl sözleşmeyle üretim
uzatılıyordu. Şimdi, hep referans aldığınız,
eleştirdiğiniz, 2002 yılında Türkiyedeki tütün üreticisi
sayısı 405 bindi, bugün 178 bine inmiş durumda. 31 Aralık
tarihli karardan sonra, artık 100 binlerin altına giderek inecek ve
giderek bu rakam sıfırlanacak, Türkiyede tütün
yetiştirilmeyecek. Sizin 31 Aralıkta aldığınız
karar budur. Gelin, buna cevap verin. Bugün zaman yok, belki yarına cevap
verirseniz ben onu da kabul edeceğim. Eğer verebileceğiniz bir
cevap var ise merak ediyorum.
Serbest bölgeler
konusunda ihracat organizasyonlarını gelin teşvik edelim
diyorum. Türkiyedeki üretime talep yaratan ihracat organizasyonu serbest
bölgede faaliyet gösteriyor. Niye bunu teşvik etmiyorsunuz? Bize sadece
bu konu geldi, biz bunu düzenleriz. Böyle bir anlayış olabilir mi?
Tekrar
söylüyorum: 7nci maddede üç yılda üçüncü değişiklik bu. Yani
bir seferde oturup neden karar veremiyorsunuz, şunu dört başı
mamur değiştirelim, çözelim. Ben, Sayın Elitaştan bu
konularda cevap beklerdim. Tanıdığım Sayın Elitaş
bunlara cevap verir. Herhâlde yarın cevap verecektir, öyle sanıyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, Bülent Arınç konusunda da
konuşmacı doğruları söylememiştir. Bülent Arınç,
Deniz Baykalın konuşmasını teyit etmiştir.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, bir dakika
Sayın Şandırı dinlemek
istiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Hatip, Sayın Elitaş, 57nci
Cumhuriyet Hükûmetini, dolayısıyla bugün o Hükûmetin bir üyesi olarak
Milliyetçi Hareket Partisini ilzam edici, suçlayıcı hatta,
birtakım sözler söyledi. Müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun,
Sayın Şandır.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Aynı gerekçelerle ben de istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aslında bütün milletvekillerinin konuşma
hakkı olabilir yani
BAŞKAN
Grup adına sadece Şandır, buyurunuz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Şandır Başkan, sen bakan bile
değildin, sen niye alınıyorsun?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama ben Grup Başkan Vekiliyim, benim partim
suçlanıyor.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan;
öncelikle saygılar sunuyorum.
Tabii, müflis
tüccar tavrı bu. (MHP sıralarından alkışlar) Kendinizi
konuşun. Yedi yıldır hükûmetsiniz, iktidarsınız.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sekize girdi Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) 2001e, 2001 krizine, 2002ye sığınarak
bugün yapamadıklarınızı bu millete
anlatamazsınız. Millet sokakta, bir sebebi var ki sokakta. Bu
kış gününde siz evinizde, sıcak evinizde rahat edemezken Tekel
işçileri eğer sokakta yatıyorsa bunun sorumlusu ve suçlusu
sizsiniz. 2002yi suçlamaya hakkınız yok. Kaldı ki bu noktada da
dürüst davranmıyorsunuz Sayın Elitaş. Bakın, özelleştirme,
57nci Cumhuriyet Hükûmetinin kararı değil; özelleştirme,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kararı.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Tütün de öyle!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Çok önceden bu yana devam eden bir karar.
Özelleştirme yapılmalı mı? Özelleştirme
yapılmalı. 21inci yüzyıla girmiş Türkiyede, dünyada,
devlet işletmeciliğine sahip çıkacak, bunu savunacak hiçbir
siyaset, hiçbir kişi, hiçbir akıl da yoktur, özelleştirme
yapılmalı. Ama bakın, bu Tekel tütün fabrikalarının,
sigara fabrikalarının özelleştirilmesi, Beşinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında karar altına
alınmış bir husustur, bir devlet kararıdır. Bu, 57nci
Cumhuriyet Hükûmetinin değil, 1996da sizin de mensubu bulunduğunuz
siyasi partinin ortağı olduğu hükûmetin döneminde yapılan
bir beş yıllık kalkınma planının bir gereği
olarak özelleştirme kararı alınmıştır. Bizim
dönemimizde, 57nci Cumhuriyet Hükûmetinin tüm uygulamalarını
savunuyoruz. Kriz, yani
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Olmuştur.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Efendim, kriz olmuştur ama bu krizi oluşturan
sebepleri sorgulamadan, bu krizin arkasındaki sebebi sorgulamadan, bu
krizden dolayı siyaseti sorgulamak doğru değil. Bugün siz, her
defasında, dünyadan gelen, küresel sebeplerden gelen kriz, işte
Teğet geçti. falan diyorsunuz ama Türkiye de kıvranıyor
işte. Yani, şimdi serbest bölgeleri konuşuyoruz. Sayın
Bakan -Sanayi Bakanlarının ikisi de burada- ihracatın
içerisindeki ithalat miktarının yüzde kaça
çıktığını söyleyecek misiniz? İmalat kapasite
kullanım oranının yüzde 70lere düştüğünü
konuşacak mısınız? Bu, kriz değil midir? Dolayısıyla,
dürüst de davranmak lazım. Siz iktidarsınız, eskiden
yapılamayan, yanlış yapılan, eksik yapılan her
şeyi tamamlamak sorumlusu sizsiniz. Buradan 57nci Cumhuriyet Hükûmetini
suçlayarak kendinizi aklayamazsınız, yapılması gereken ne
varsa yapacaksınız, bir de dürüstçe ifade edeceksiniz.
Hiçbir Tekel
fabrikası, 57nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde özelleştirilmedi.
Dolayısıyla, buradan Sayın Çakmakoğlunu suçlamak, bir
Kayserili olarak size yakışmıyor, size
yakışmıyor. Dolayısıyla
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Çakmakoğlunu suçlamıyorum
ben.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Evet, her defasında tekrarlıyorsunuz
Sayın Elitaş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen tamamlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Efendim, tamamlayacağım.
Her
defasında bunu tekrarlıyorsunuz, Sayın Sabahattin
Çakmakoğluna saygısızlık yapıyorsunuz. Bunu da
kınadığımı ifade ediyorum.
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) Biz özelleştirmedik, bizden evvel
özelleştirenlerin getirdiklerini gidermeye çalıştık.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, özelleştirme
yapılmalıdır ama adaletli yapılmalıdır. Siz
özelleştirme de yapmadınız,
yabancılaştırdınız. Bu özelleştirme değil,
bu resmen fabrikaları kapatmadır. SEKA nerede kaldı? Diğer
fabrikalar nerede kaldı? Bu özelleştirme değil, sizin
yaptığınız resmen yabancılaştırmadır,
birtakım yerlere peşkeş çekmedir. (MHP sıralarından alkışlar)
Meseleyi
eğer doğru konuşmak gerekiyorsa gelin, tüm cumhuriyet dönemini
konuşalım, yanlışı da konuşalım, sizi de
konuşalım Sayın Elitaş.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kendi seçim bölgende sıkıştın Sayın
Elitaş.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Doğrusu, siz kendinizi konuşun, milletin
önünde dürüstçe kendinizi konuşun, yapamadıklarınızı
konuşun, veremediklerinizi konuşun, sebebini de izah edin, millet
size belki bir değerlendirme yapar. Ama bugün 57nci Cumhuriyet Hükûmetini
suçlayarak Tekel işçisine yaptığınız zulmü burada
anlatamazsınız.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, konuşmacı
hem Sayın Çakmakoğluyla ilgili yaptığım söylemden
dolayı kınadığını ifade etti hem de dürüst
olmamak gibi bir ithamda bulundu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Çakmakoğlunu niye mecbur ediyorsunuz kürsüye
çıkmaya?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ben Sayın Çakmakoğlunu o konuda üzmek
kastıyla bir şey söylemedim. İzin verirseniz
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Siz
ne için söz istemiştiniz efendim?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, benim de ismimi zikrederek
istihzalı bir şekilde, Sayın Konuşmacı,
konuşmalarımın bir kısmını ifade etti.
Yazdığım muhalefet şerhi burada, onu açıklayacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, arkadaşlar iyi
niyetten, samimiyetten anlamıyorlar. Biz ona göre bakalım...
İzin verir misiniz efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Birlikte bir kanun çıkaracaksak bu üslupla
çıkaramazsınız arkadaşlar.
BAŞKAN
Peki, siz Sayın Öztürk?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Ben de Demokratik Sol Partinin başında bulunduğu
koalisyon hükûmetine atıfta bulunduğu için sataşma nedeniyle söz
istiyorum.
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) Benim de ismim geçtiği için Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, görüyorsunuz, bir konuşmanızda herkesi
sataşma şeyinin içine soktunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Efendim, rahatsız olmamaları lazım.
BAŞKAN
Şimdi, bir dakika
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Herkesi rahatsız ettin Sayın Elitaş.
BAŞKAN
Herkese ikişer dakika söz vereceğim. Çalışma süremizin de
sonuna geldik.
Onun için
Sayın Elitaş, buyurunuz siz cevap veriniz. Sonra da sizlere
sırayla söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, Sayın Çakmakoğlu Millî Savunma
Bakanı 57nci Hükûmet döneminde.
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) Sanayi Bakanı değilim,
özelleştirmeden sorumlu değilim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Millî Savunma Bakanı. ÇİNKURda
özelleştirmeden dolayı mağdur kalan işçiler Sayın
Çakmakoğlunun önüne geldiler Çöz bu işi. diye
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) Olabilir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
ama çözme imkânı yoktu. Sayın Gül
Başbakanken onun önüne geldiler işçiler Çöz benim işimi. diye.
Ne zamana kadar? 2004 yılına kadar bunu çözmekle ilgili formül
aradık.
Benim burada
ifade etmeye çalıştığım: Sayın Çakmakoğlunun
ilçesinden çoğunluklu insanların çalıştığı
ÇİNKURdaki kişilerin kıdem ve ihbar tazminatını
alamamaktan dolayı çektikleri zulmü anlatmaya çalıştım.
Sayın Çakmakoğlunun bu konuyla
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama hiçbir Tekel fabrikası özelleştirilmedi
ki.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben Sayın Çakmakoğlunun bu konuda
herhangi bir kastının, kusurunun olduğunu ifade etmek istemedim,
bir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama yani sanki Tekel özelleştirildiğinden
dolayı mağduriyet
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İkincisi: Bakınız, değerli
milletvekilleri, size bir belge gösteriyorum. Bu belge, 5 Şubat 2001
tarihli belge.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Özür dilemek gibi bir niyetiniz yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 5 Şubat 2001 tarihli belgede diyor ki:
Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı
1) Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (Tekel)
özelleştirme kapsam ve programına alınmasını,
2) Tekelin
mülkiyetinin devri hariç, kiralama, işletme hakkı devri, mülkiyetin
gayriayni haklarının tesisi
Şimdi, 5
Şubat 2001 tarihli belge bu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Elitaş, bizim dönemimizde
özelleştirilen Tekel fabrikası var mı, onu söyleyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Müsaade edin.
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen dinleyiniz. Dinleyiniz lütfen.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ama doğru söylemiyor efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Arkasından 5 Şubat 2002 tarihli bir
belge daha. Bunun altında kimin imzası var? Başbakan Bülent
Ecevit, Devlet Bahçeli, Yüksel Yalova Devlet Bakanı.
Yine aynı
konuyla ilgili bir belge daha var. Bu belgede kimler var? Başbakan Bülent
Ecevit, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, yine Devlet
Bakanı Yılmaz Karakoyunlu.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Belge ne Sayın Elitaş, belge?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O dönemdeki bütün belgelerde aynı imzalar var Sayın
Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, Yüksel Yalova niye istifa etmiş,
Yüksel Yalovayı istifa etmeye getiren sebepler neymiş, onu iyi
araştırın.
Yine sizin
milletvekiliniz, sizin bakanınız
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Abdüllatif Şener niye istifa etti, sen de onu söyle o zaman.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş. Sadece sataşmayla
sınırlıydı bu söz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Abdüllatif Şener niye istifa etti madem? Özelleştirmeden
sorumluydu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Kayserinin özelleştirilmesi ilgili
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen
Teşekkür ediyoruz
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sen de onu izah et, haydi!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
ikna odalarında ne anlattı, onu
açıklayın, ondan sonra açıklama istemeyi, beklemeyi kendinize
hak bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kendi arkadaşınız. Onu izah et. Abdüllatif
Şener niye istifa etti o zaman?
BAŞKAN
Lütfen sakin olunuz.
Buyurunuz
Sayın Çakmakoğlu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Abdüllatif Şenere sor sen onu!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Özelleştirmeden sorumluydu, söylesene! Hadi sen de onu söyle!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen Abdüllatif Şenere sor! Ben niye
olduğunu sana soruyorum!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Abdüllatif Şenerin söylediklerini yüzüne söylersek
yüzünüz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Abdüllatif Şener bir partinin genel
başkanı, sor ona!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Abdüllatif Şenerin söylediklerini söylersek
yüzünüz kızarır!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Söyleyin, ne varsa söyleyin.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Çakmakoğlu.
4.-
Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlunun, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, mensubu bulunduğu Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ismim bahse konu olduğu için söz almak zaruretiyle
huzurlarınızdayım. Sizi saygılarla selamlarım.
İki konuya
kısaca temas edeceğim: Kayseri Milletvekili olduğum için 57nci
Hükûmetin üç ortağından birinin adına Millî Savunma Bakanı
olarak Kayserili bir milletvekili olduğum için Kayserideki bir konunun
bana intikali dolayısıyla ismim bahsedilmiştir. Bu ÇİNKUR,
bizden evvel, bizim Hükûmetimizden evvel özelleştirilmiş, hatta
-hatırımda yanlış kalmadıysa- İranlı bir
firmaya satılmıştır ama bu satışı yapan
dönemin getirdiği huzursuzluklar, eksiklikler, yanlışlıklar
dolayısıyla, Kayserinin bir milletvekili, bir bakanı olarak
oraya ziyaretimde konuyu bana intikal ettirmişlerdir büyük bir
kalabalık hâlinde. Onlar haklıdırlar. Sayın konuşmacı
arkadaşımız bunu işaret etti.
Bu vesileyle bir
konuya daha temas etmek istiyorum: Ben Mersinin dört yıla yakın hizmet etmiş
-Mersinde- eski bir valisiyim. Türkiyede ilk defa da serbest bölgelerin
oluşmasının tek örneği olarak başlatılan serbest
bölgenin başarılı iki senede çalışmasını da
gerçekleştirmiş birisiyim. İlk defa Türkiyede bir serbest bölge
uygulamasında o günkü şartlar içerisinde neyi nasıl
yaparızın belki de eksikliklerinin o başlangıçtan sonra
telafisi de gerekiyordu. O telafisini ondan sonraki, kuruluştan sonraki
diğer ilave hizmette bulunanlar, ilgili bakanlıklar
yapmalıdır.
Tekrar bu
şekilde açıklama yapma fırsatı verdiği için Sayın
Başkana teşekkür ediyorum. Hepinizi sevgiler, saygılarla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çakmakoğlu.
Sayın
Öztürk, buyurunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İşte biz bu şekilde mağdur
olanların hepsini düzeltmek üzere 2004teki uygulamayı yaptık.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Elitaş, yanlış olan, Tekeli
konuşurken Çakmakoğlunun ismini geçirmiş olmak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Geçmişteki
Hayır, geçmişteki bütün
mağduriyetleri gidermek üzere biz bu işi yaptık.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama, yok yani
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Toplam 35 bin kişinin hakkını
korumak üzere bu işi yaptık.
BAŞKAN
Lütfen
Karşılıklı tartışmayalım.
Buyurunuz
Sayın Öztürk.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Benim söylediğimle Sabahattin Beyin
söylediği aynı.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama Tekeli
konuşurken Çakmakoğlunun ismini geçirmek, sanki Tekelde
yaşananların sorumlusuymuş gibi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynı şeyi söyledim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Aynı şey değil.
BAŞKAN -
Lütfen
Sayın milletvekilleri, konu
Sayın
Şandır, lütfen
Çakmakoğlu da cevap verdi, konu yeterince
aydınlandı sanıyorum.
Buyurunuz
Sayın Öztürk.
5.-
İzmir Milletvekili Harun Öztürkün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Elitaş 57nci Hükûmetteki yaşanan 2001 krizinin bugünlerde
olmamasından mutluluk duyduğunu ifade etti, o nedenle söz aldım.
Değerli
milletvekilleri, 2001 krizinin nasıl
çıkarıldığını herkes biliyor. Başta
Sayın Elitaş olmak üzere bütün heyetinizin de bugün artık bu
krizin nasıl çıktığını çok iyi bildiğini
düşünüyorum. Bu kriz, Kuzey Iraka girmek isteyen Amerikanın, yıllardır
biriken görev zararlarını
Bu görev zararları 2001
yılı BDDK raporlarında da krizin nedeni olarak ifade
edilmektedir. Lütfen milleti daha fazla yanıltmayınız ve içten
ve dışarıdan birtakım komplolar nedeniyle
çıkarılmış olan o kriz nedeniyle bugün Türk milleti AKP
hükûmetlerini yedi yıldır çekmek zorunda kalmaktadır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anayasayı sanki Bush attı değil mi?
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - AKP hükûmetlerini yedi yıldır çekmek zorunda
kalmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, iktidara geldiğinizden bu yana
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Millet gördü, siz göremediniz!
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) İktidara
geldiğinizden bugüne
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) - Daha utanmadan konuşuyorsunuz burada!
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Lütfen terbiyeli konuşun
Lütfen terbiyeli konuşun.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Ne oldu, bu ülkeyi çok mu iyi yönettiniz?
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Lütfen terbiyeli konuşun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyiniz.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, bu komplolar üzerine
iktidara geldikten sonra iktisat politikası olarak Türkiye Cumhuriyetinin
önüne bir politika koydu mu? 57nci Hükûmetin uygulamaya koyduğu istikrar
politikalarını uygulayarak bugünlere geldiniz.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Ülke ne hâle düştü kardeşim ya!
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - 57nci Hükûmetin mirasını yiye yiye bugünlere geldiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Şu anda bitti. 2001lere sığınarak bu ülkeyi
daha fazla yönetemezsiniz, yönetemeyeceksiniz. En kısa zamanda milletten
cevabı alacaksınız.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Niye bırakıp kaçtınız o
zaman?!
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Son olarak,
Sayın Ayhan, buyurunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, süre bitti.
BAŞKAN
Yetiyor efendim süremiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, karar almanız
gerekiyor.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Ayhan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, İç Tüzüke
aykırı hareket ediyorsunuz.
BAŞKAN
Saat yediye iki var efendim.
Buyurunuz
Sayın Ayhan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, oya sunmanız gerekir,
süre bitti.
BAŞKAN
İki dakikamız var efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Uzatma kararı almadınız, yetkiniz
yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Oradaki saati dikkate alıyor, daha bir dakika var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oradaki saati geriye mi aldınız?
BAŞKAN
Yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, bunların tutanaklara
girmemesi gerekir. Şu anda Meclis kapanmıştır.
BAŞKAN - Bu
kadar telaş etmeyin Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Milletvekiline yarın söz verin.
BAŞKAN
Lütfen
Sayın
milletvekilleri, Sayın Ayhanın konuşması bitene kadar
uzatmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun
Sayın Ayhan.
İki dakika
süreniz var.
6.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, biraz
önce iktidar partisinin grup başkan vekili ismimi zikrederek, özellikle
burada Komisyonda ifade edildiği üzere Tasarı kelimesinin silinip,
Teklif kelimesinin yazılmış olması konuya verilen önem ve
ciddiyeti göstermesidir. ifademizi kullandı, istihzalı bir
şekilde de söyledi. Buradan bütün millete gösteriyorum. Yazılan
tasarı yerine teklif. Adalet ve Kalkınma Partisinin nasıl
milleti aldattığı ve kandırdığı
meydandadır. Bu, teklif şeklinde elle
yazılmıştır, biz ciddi olmasını istedik.
Sadece bu hadise
değil, Mahallî İdarelerin Gelirlerine İlişkin Kanun
Tasarısı da, daha önce ocak ayında bütün hesapların,
hedeflerin yapılmasına rağmen üç ay sonra Komisyona
getirilmiştir. Üç ay sonra Komisyona getirilen bu tasarıyı biz
tenkit ettiğimizde alt komisyona havale edilmiştir. Alt komisyon
üyesi seçilmemize rağmen bize alt komisyonda toplantı
yapılmaması izah edilmemiştir. Daha sonra öğrendik ki
aynı gerekçe, virgülüne kadar aynı, aynı tasarı, sadece
seçimler nedeniyle doğrudan mahallî idarelerin vatandaşlardan
alacağı vergiler çıkarılıp bütçeden ödenecek
gelirlerin konmasıyla teklif şeklinde tekrar Komisyona
getirilmiştir. Bizim söylemek istediğimiz budur. Vatandaş
aldatılmaktadır, vatandaş kandırılmaktadır. Yoksa
bizim bu işte katkımız
Bu bölgeler bana bağlı olarak
da çalıştı bürokrat olduğum dönemde. Biz burada muhalefet
ederken neyi söylediğimizi de biliyoruz. Bunu istihzayla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan. İki dakika süreniz doldu,
derdiniz de son derece net anlaşıldı. Teşekkür ediyoruz.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, süremiz bittiği için, kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 7 Ocak 2010 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.04