DÖNEM: 23 CİLT:
58 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
48inci
Birleşim
14 Ocak 2010 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca iade edilen soru önergelerine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Çek Yasasının
uygulamasında karşılaşılan sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, zirai eğitimin
164üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/1059)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/513)
2.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün ve 20 milletvekilinin, tren kazalarının
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/514)
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 29 milletvekilinin, TRT yönetimine yönelik
çeşitli iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/515)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 30 milletvekilinin, Karadeniz
Ereğli tersaneler bölgesindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/516)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı:
96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Üniversite ve
Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S.Sayısı: 418)
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun, Kırıkkale Milletvekili
Osman Durmuşun, 47nci Birleşimde yaptığı
konuşmadaki ifadesinden dolayı Genel Kuruldan özür dilemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kırıkkale Milletvekili
Osman Durmuşun, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, esnaf kredi
kooperatiflerindeki ortaklık payına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün
cevabı (7/11128)
2.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, kadın
kooperatiflerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergünün cevabı (7/11183)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav Organize Sanayi Bölgesine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/11245)
4.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, şeker ithalat ve
ihracatına ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/11333)
5.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, kişisel bilgilerinin elektronik ortamda
SGKya aktarılmasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11345)
6.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, komşu ülkelerle yapılan ikili ticaret
anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/11371)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Türk Patent Enstitüsüyle ilgili
çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/11427)
8.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, SGKnın eczanelerle sözleşmesini
feshetmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11481)
9.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, adında ak ibaresi olan
firmalara ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/11536)
10.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, terör örgütü mensuplarının
Türkiyeye gelişlerine ilişkin
sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/11627)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.06da açılarak altı oturum yaptı.
Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, Aktaş Sınır Kapısının
açılmasının il ekonomisine yapacağı katkılar ile
Ardahan ilinin sorunlarına ve çözüm yollarına,
Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesine formasyon hakkının verilmemesi ve Sivas ili demir yolu
hattındaki değişiklik nedeniyle güzergâh üzerindeki esnafın
sorunlarına,
Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan, Manisa ilindeki tarım
sigortalılarının sosyal güvenlik alanındaki çeşitli
sorunlarına ve diğer problemlerine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin,
hayvancılıktaki sorunların (10/509),
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi ve 20 milletvekilinin, uzman erbaş uygulamasındaki
sorunların (10/510),
Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 19 milletvekilinin, kurban
bağışı organizasyonlarının (10/511),
Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, iş güvenliği ve
işçi sağlığındaki sorunların (10/512),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcının, Avrupa Birliği Uyum,
İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, Plan ve Bütçe,
Komisyonu
üyeliklerinden istifa ettiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Madencilik
Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine gruplarınca aday
gösterilen milletvekilleri seçildi.
Başkanlıkça,
Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak
üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeçin, Serbest Bölgeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) görüşmeleri
tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.
4üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun (1/715)
(S.Sayısı: 418) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına sataşması nedeniyle bir
konuşma yaptı.
14 Ocak 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 20.01de son verildi.
|
Meral
AKŞENER |
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ Gülşen
ORHAN |
|
Konya Van |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 60
II.- GELEN KÂĞITLAR
14 Ocak 2010 Perşembe
Tasarı
1.- Tarım ve
Gıda Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı (1/795) (Anayasa; Plan ve Bütçe ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2009)
Rapor
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/790) (S.
Sayısı: 461) (Dağıtma tarihi: 14.1.2010) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 Milletvekilinin, işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/513) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2009)
2.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün ve 20 Milletvekilinin, tren kazalarının
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/514) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5.1.2010)
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 29 Milletvekilinin, TRT yönetimine yönelik
çeşitli iddiaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/515)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2009)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 30 Milletvekilinin, Karadeniz
Ereğli Tersaneler Bölgesindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/516)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Adli Tıp Kurumunun bir
incelemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10656)
2.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Boyabat Barajı kapsamındaki
kamulaştırmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11064)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, atıl durumdaki bazı
işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11065)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, kotalı internet kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11066)
5.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Yaprak Tütün İşletmelerindeki
işçilerin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11067)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, uyuşturucu
kaçakçılığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11068)
7.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, iletişimin dinlenmesinde görevli bir
yetkiliyi ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11069)
8.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, yerleşim yerlerine eski isimlerinin
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11072)
9.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, kamu işçilerinin ücretlerindeki vergilendirmeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11074)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, KPSS ile atanan memurlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11075)
11.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Sarıkeçili Yörüklerini mağdur eden bir uygulamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11077)
12.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11078)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kamu çalışanlarıyla ilgili bir
açıklamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11084)
14.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, petrol ve petrol ürünleri ithalatına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11097)
15.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, doğalgaz ve elektrik
fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11098)
16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel atamalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11099)
17.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Florya Atatürk
Ormanının imara açılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11100)
18.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhan Belediyesinin STKlara
yaptığı yardımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11101)
19.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Yüreğir Belediyesinin STKlara
yaptığı yardımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11102)
20.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, İstanbul Ümraniyede gaz
zehirlenmesinden hayatını kaybedenlerin defnine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11103)
21.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Kırıkkale
Polis Meslek Yüksek Okuluna şehit ismi verilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11104)
22.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Ankara Büyükşehir Belediyesi
zabıtasının bazı denetimlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11105)
23.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, İstanbul Florya Atatürk
Ormanının imara açılıp açılmadığına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11106)
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Ankaradaki metro projelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11107)
25.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Ankarada şehit aileleri ve gazilere
yapılan polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11108)
26.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11109)
27.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün kanalizasyon şebekesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11110)
28.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köye düğün salonu yapımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11111)
29.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Denizlide Cumhuriyet Bayramı
yürüyüşündeki bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11112)
30.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlide Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11113)
31.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, metrobüs zammına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11114)
32.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, İSKİnin
suya yaptığı zamma ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11115)
33.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
davasında adı geçen bir kişinin ilişkili olduğu
şirketlerin aldığı ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11116)
34.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhan Belediye Meclisinin bazı üyelerinin
kıyafetlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11117)
35.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün su şebekesine ve sulama
borularına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11118)
36.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün kanalizasyon şebekesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11119)
37.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, aydınlatma direği alımıyla
ilgili iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11121)
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karsta satılan TEKEL binalarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11123)
39.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, özel eğitim okullarına
idareci atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11124)
40.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki okulların kaloriferci sorununa
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11125)
41.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir köydeki öğrencilerin okul
değişikliği nedeniyle yaşadıkları mağduriyete
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11126)
42.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, su bedelini ödeyemeyen okullara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11129)
43.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bazı tıp fakültelerine yatay
geçiş yapan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11130)
44.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, eğitim ataşesi kadrolarına
atama yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11131)
45.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, özel öğrenci yurtlarının
denetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11132)
46.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Balıkesir İl
Milli Eğitim Müdürlüğündeki bazı yöneticiler hakkındaki
iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11133)
47.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, otistik çocuklar eğitim
merkezlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11134)
48.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, bir
öğrencinin başka bir okula gönderilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11135)
49.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, bir olaya acil sağlık ekibinin
intikaline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11136)
50.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, H1N1 virüsü
aşısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11137)
51.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, H1N1 virüsü
aşısı alımına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11138)
52.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, domuz gribi virüsünün domuz
ve hindilerdeki kuluçka evresine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11139)
53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, personel atamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11140)
54.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Urla Devlet Hastanesinin yeni bina
inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11141)
55.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Ankarada bir hastanede temizlik
işçilerine aşı hakkı tanınmadığı
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11142)
56.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, H1N1 virüsü testine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11143)
57.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, domuz gribi tedavisinde kullanılan
bir ilaçla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11144)
58.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyadaki sağlık
ocaklarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11145)
59.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, biyobenzer ve jenerik
ilaçların ruhsatlandırılmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11147)
60.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Bursadaki bir hastanenin hizmete
açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11148)
61.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, kanser vakaları ve tedavisi ile
tıbbi cihazlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11149)
62.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, grip
salgınlarında telef edilen hayvanlara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11150)
63.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, pamuk sektöründeki
sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11151)
64.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, muz ve narenciye ihracatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11152)
65.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, pamuk üretiminin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11154)
66.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, GDOlu ürünlerle ilgili
düzenlemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11155)
67.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı personeline ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11156)
68.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bölünmüş yol yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11157)
69.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Ankara-İstanbul hızlı tren
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11158)
70.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Alanya-Karaman yolunun
yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11159)
71.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyada havaalanı bölgesindeki bir
mahallenin durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11160)
72.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahimin, Doğu Karadenizdeki afet
zararlarının tazminine ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/11163)
73.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbul 2010
Avrupa Kültür Başkenti Ajansı yönetimine ilişkin Devlet
Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/11166)
14 Ocak 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca iade edilen soru önergeleri hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kamil Erdal Sipahiye aittir.
Buyurun
Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca iade edilen soru
önergelerine ilişkin gündem dışı konuşması
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, size ve yüce Meclise
saygılar sunarım.
Geçen hafta bir
başka muhalefet milletvekili, iade edilen soru önergeleri konusunu gündeme
getirmişti. Milletvekillerinin anayasal denetim hakkı olan soru
önergelerinin İç Tüzük hükümleri bahane edilerek engellenmesi, sansür
altına alınması bir demokrasi ihlalidir. Meclis
Başkanlığının tarafsızlığını
ortadan kaldıran, millet iradesine saygısızlıktır,
iktidarı Meclis denetiminden uzaklaştırmaktır. Benimle
birlikte birçok milletvekilimiz şikâyetçi.
İşin
hukuki tutarsızlığı geçen hafta gündeme geldi. Ben
başka bir yönden ele alacağım, bugün olduğu gibi, iade
edilen önergeleri, burada, milletin kürsüsünden 72 milyona hitap ederek millet
adına soracağım. Bu hafta yeni bir soru önergesi verdim. Meclis
Başkanımız belki iade eder diye önce onunla
başlıyorum.
Basında yer
aldı, 4-5 tane bakanımıza tanesi 550 bin TLden lüks makam
arabaları alınmış. Başbakanın 63 milyon
dolarlık uçağı yetmedi, bakanlar da yarım milyondan fazla
eden arabalarıyla fakirlikten açlık sınırına
getirdikleri Türk insanıyla herhâlde alay etmek istiyorlar. Kadın ve
aileden sorumlu Sayın Bakan, dilencilik için işkence gören beş
yaşındaki Nurettini ziyarete herhâlde 550 bin TLlik yeni makam
arabasıyla gidecek!
İade edilen
dokuz soru önergesinden beş tanesi 12 Ekim 2009da oynanan
Türkiye-Ermenistan maçıyla ilgiliydi, birleştirip kısaltarak
soruyorum. İçişleri Bakanına sormuşum: Erivana
yapılan bir ziyaret sonrası başlatılan,
dışarıdan talimat ve destekli Ermeni
yakınlaşması, Bursada oynanan bir spor karşılaşması
ile utanç verici boyutlara ulaşmıştır. Dost ve kardeş
Azerbaycanın ay yıldızlı bayrağına ve o
bayrağı taşıyan insanlara karşı uygulanan
davranışlar ise ahlak ve terbiye dışı müstemleke
senaryolarını göz önüne sermiştir. Başta Bursa Valisi olmak
üzere, idareci ve görevliler davranışlarını masum ve
haklı göstermek üzere tevil ve yalana başvurmuşlardır.
Maçın oynandığı stada paraşütle veya planörle
Azerbaycan bayrağı indirileceği şeklindeki iddialar ancak
bunları öne sürenlerin zekâ seviyelerini gösteren komedi
unsurlarıdır. Akşam karanlığından iki buçuk-üç
saat sonra, hangi havaalanından hangi çekici uçakla havalanacağı
belirsiz bir planörün maç sırasında stadyuma inebileceği
konusundaki sözde istihbarat ancak müstemleke iş birlikçilerinin
inanacağı kadar zavallı ve hastalıklı beyinlerin
hezeyanlarıdır.
Sorular:
1) Bu sözde
istihbarata siz inandınız mı?
2) Devlet
itibarını daha da zedeleyen bu tevil ve yalan girişimlere
karşı tavrınız nedir?
Sayın
milletvekilleri, bu istihbarat komedisine siz inandınız mı? Bu
saçmalığı sormayalım mı?
Sayın
Başkan, gürültü nedeniyle konuşamıyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sükûneti sağlarsak iyi olacak.
Buyurun
Sayın Sipahi.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Aynı konuda spordan sorumlu Devlet
Bakanına sormuştum. 14 Ekim 2009da Bursada oynanan
Türkiye-Ermenistan futbol maçı, öncesi ve maç sırasındaki
olaylarla utanç vesilesi olmuştur. Maç sırasında kardeş
Azerbaycan bayraklarının Bursa Valiliğince yasaklanması, ardından
güya serbest bırakılması, bilahare FIFA bahanesiyle tekrar
yasaklanması ancak bir müstemleke politikasının tezahürleridir.
Sayın Bakana
sormuştum: FIFAnın böyle bir kararı ve bu kararı alma
yetkisi var mıdır?
Sayın
milletvekilleri, size soruyorum: Türkiye Cumhuriyetini idare edenler ne
zamandan beri FIFAdan emir almaktadır? Sormayalım mı? Siz
sormaz mısınız?
Bir başka
soru önergesi Diyanetten sorumlu Sayın Devlet Bakanına
yöneltilmişti. 6 Ekim 2009da İstanbulun düşman işgalinden
kurtuluşu nedeniyle bazı İstanbul camilerinde asılan
mahyaların birkaç saat sonra indirilmesi olayı esef ve nefretle
basından öğrenilmiştir. Şehit ailelerinin açıklama
yapmalarını açılıma zarar verir endişesiyle
yasakladığı bilinen İstanbul Valisi bu olayı Süresi
dolduğu için indirildi., müftülük ise bazı kişilerin rahatsız
oldukları için indirildiği şeklinde açıklama
yapmışlardır. Ne mutlu Türküm diyene. mahyasından
rahatsızlık duyan açılım destekçilerinin aslında Büyük
Atatürkten rahatsız oldukları herhâlde
anlaşılmaktadır. Ordumuza şükran borçluyuz.
yazılı mahyadan rahatsız olanların ise işgal
kuvvetlerinin günümüzdeki mandacı ve muhipleri oldukları
açıktır. Ayrıca, Türk ordusuna şükran borçlu olmaktan
rahatsızlık duyanların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla)
hangi işgal ordusuna şükran
duydukları ise ayrı bir soru konusudur.
Bu konuda
sormuştum: Mahyaları indiren zihniyeti tevil, masum ve makul
göstermeye çalışan ihanet ortağı görevliler hakkında
bir işlem yapılacak mıdır? Yapılmayacaksa bu Damat
Ferit, Dürrizade özentilerine açılım destek fonundan hangi destekler
verilecektir?
Bir başka
bakanımız, Güçlü ordu, güçlü Türkiye. sözünden rahatsız olup
Türk ordusunu Saddam ordusuna benzetmeye cüret etmişti. Böylece tarih
bilgisi ve kültür seviyesini ortaya koymuştu. Bunların nedenini ve
niçinini sormayalım mı?
Bu konuda soru
önergelerimi sürdüreceğim. Meclis Başkanı engellerse Meclis
kürsüsünden sormaya devam edeceğim. Bugün, bu imkânı veren Sayın
Başkana milletimiz adına teşekkür eder, yüce Meclise
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
Gündem
dışı ikinci söz, Çek Kanunu uygulamaları hakkında söz
isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Mehmet Şevki Kulkuloğluna
aittir.
Buyurun
Sayın Kulkuloğlu.
2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Çek Yasasının uygulamasında
karşılaşılan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Çek Yasasının uygulamasında
karşılaşılan sorunlar hakkında söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bakınız,
3164 sayılı Kanun, 4818 sayılı Kanun, 5941 sayılı
Kanun, Türk Ticaret Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu;
bunların üçü çek kullanımını düzenlerken diğerleri de
konuyla ilgili maddeler içeriyor, ne çağdaş ülkelerde ne de geri
kalmış ülkelerde eşi ve benzeri yok. Zaten çeki düzenleyen kanun
yeryüzünde üç geri kalmış ülkede var.
O gün de
söyledim, bugün de söylüyorum: Çekin düzenlenmesi Türk Ticaret Kanunundaki
yerine bırakılmalıydı. Gelecek günlerde yine
yapacağım gündem dışı konuşmalarda vadeli
ticaretin Çek Kanunuyla değil, factoring kanunuyla ancak
düzenlenebileceğini, factoringin fatura iskontosu yöntemiyle
işletilmesi gerektiğini, biz de ise factoringcilerin çek iskontosu
yaptığını, bu çekten verilen hapis cezalarının da
en büyük alacaklısının factoringciler olduğunu, factoring
müessesesinin tefecilik müessesesi hâline dönüştürüldüğünü, büyük
tefecilerin de factoringci olarak tefeciliği
yasallaştırdıklarını detaylarıyla anlatmaya
çalışacağım. Çelişkiye bakın: Factoring
müessesesi kanun hükmünde kararnameyle yönetilirken çek üç ana, üç tali kanunla
yönetiliyor. Ayrıca, bu durum hem Anayasamıza
aykırılıklar içermekte hem de Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6ncı maddesine aykırılıklar içermektedir.
Bu durum derhâl düzeltilmelidir.
Çek Kanunu
çıktı çıkmasına da orada Taahhüt etmekle hapisten
çıkma fırsatı veriyoruz. dediğiniz, size göre 2 bin
kişi, hapishane kayıtlarına göre 65 bin kişi bir türlü
hapisten çıkamadı. Yasanın yürürlüğe girmesinin üzerinden
neredeyse bir ay geçti, topu topu 500 kişi civarında şu ana
kadar taahhütte bulunarak hapisten çıkabilen mahkûm mevcut.
Çıkabilen diyorum çünkü Yasa uygulanmıyor, uygulanamıyor ya da
birileri uygulatmıyor.
Bakınız,
sayın milletvekilleri, yine Çek Kanununda 3167 sayılı Yasadan
farklı olarak ne var: Oradaki hapis cezasının adı burada
adli para cezası hâline getirilmiş. Bu, açıkça
Anayasamızın 19 ve 38inci maddelerine aykırıdır.
Bunun adı Kandırmaca bir.
İyileştirme
yapıldı. diyorsunuz, bir bakalım: Eskiden alt hapis cezası
sınırı çek miktarı kadardı, yeni Yasada da aynı.
Nerede iyileştirme? Üst hapis cezası sınırı da tek
çekte 80 bin TLden fazla olamazdı, yani sekiz yüz gün hapisti, yeni
Yasada 150 bin TL oldu, üstelik de eğer çek 150 bin TLden fazla ise,
örneğin 1 milyon TL ise. Eskiden 1 milyon TLlik tek çekin
karşılığı sekiz yüz gün hapis cezası iken bugün
on bin gün, yani yaklaşık yirmi beş yıla çıktı,
Kandırmaca iki.
Sonra, sayın
milletvekilleri, Ceza İnfaz Yasasına bakarsak da şunu
göreceğiz: Örneğin bir hâkim isterse karşılıksız
çekte borç miktarını 20 TLye bölerek hapis yatılacak günü
belirleyebilirken bir diğer hâkim 100 TLye bölebiliyor. Yani 10 bin TL
karşılıksız çeki olan bir kişi düşünelim ki 100
TLye bölen hâkime düşerse elli gün hapis yatacak, 20 TLye bölen hâkime
denk gelirse, maazallah, beş yüz gün hapis yatacak, etti Kandırmaca
üç.
Bu durumda,
karşılıksız çeki olanlara bizler yasa düzenleme yetkisi
olan milletvekilleri olarak Allah yardımcınız olsun. dersek
inanın bizi ne Allah ne de kullar affeder. Bu, her şey bir yana
Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik ilkesine de
aykırıdır. 5941 sayılı Çek Kanununun 6ncı
maddesi uyarınca yapılacak olan taahhütte denmiş ki: Taahhüt
miktarı, çek miktarı ve ticari faiz toplamını da
içermelidir. Bu durumu ceza mahkemeleri denetlemekle yükümlü. Nasıl
yapacak bu denetimi? Bilirkişi marifetiyle. Peki, bilirkişi
incelemesi süresinde ne olacak? Kişi hapis yatmaya devam edecek. Yani
Taahhütte bulunan hemen hapisten çıkacak. diye bir taahhüdünüz vardı,
Kandırmaca dört.
Karşılıksız
çek nedeniyle hapis cezası alan ve yatan kişiler, bu Kanundan
yararlanmak istediklerinde, cezaevi savcılarının bu Kanunun
uygulanması yönünde yapmış oldukları yorumlar
mağdurların en az bir altı ay daha cezaevlerinde
kalmalarına neden olacaktır. Örneğin, Denizli Açık
Cezaevinden bir hanım mahkûm bildiriyor: 10 adet ve toplam 74 bin TL olan
karşılıksız çeklerim vardı. 8 çekin bedeli cezayı
yattım. Kalan 2 çekle ilgili taahhütte bulunmak istedim, savcı kabul
etmedi, 10 çeke de faizleriyle birlikte taahhütte bulunacaksın. dedi.
Ben asıllarını ödeyememişim, borç 2 misline
çıkıyor. Üstüne üstlük iki yıldır hapisim, ne iş
kaldı ne evliliğim. Çıkınca nasıl hemen iş bulup
da hepsini faiziyle, yüzde 30unu da ilk yılda ödeyebileyim? Mümkün
değil. diyor.
İstanbuldan
bir erkek mahkûm: 2 çekim nedeniyle hapisteyim. 1 çekimin davası devam
ediyor, 2 çekim de temyizde. Çeklerimi toplu olarak ve gününden önce
sordukları için çeklerim yazıldı. Savcıya hapis
yattığım çeklerle ilgili taahhütte bulunmak istiyorum, kabul
etmiyor. Savcı Devam eden davana da temyizdeki davalara da yani 5 çeke de
taahhütte bulunmazsan kabul etmem. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Sayın milletvekilleri, yasa
komisyonda görüşülürken Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya,
gerekse adalet.org sitesinde yazdığı tavsiye ve telkinlerle,
5941 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce yargıç ve
savcıları etki altına alan Yargıtay Savcısı
Tayyar Cem Eralp
Anayasanın 138inci maddesinin ikinci
fıkrasında Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı
yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat
veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. deniliyor. Tayyar
Cem Eralp, Anayasanın bu amir hükmüne açıkça aykırı olarak
tavsiye ve telkinlerde bulunarak karar aldırma ve içtihat oluşturma
adına yazılar yazıyor. Bu, Türk Ceza Kanununun 277nci
maddesine de aykırılık ve suç teşkil etmektedir.
Hükûmetiniz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
çalıştırıp Yargıtay üyelerini dahi seçemezken bugün bu
savcıya ceza verebilme kabiliyetinde maalesef değildir. Ben, milletim
adına, vekilleri olarak o savcıyı, işgal ettiği
makamın gereğini yapması için bu kürsüden uyarıyorum. Hukuka
ve kanunlara her yurttaş gibi uygun davranmaya davet ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Siz sayın milletvekilleri, hâl
ve durum böyleyken millet sizden bu sorunun aşılması için
görevinizi ifa etmenizi beklemektedir.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kulkuloğlu.
Gündem
dışı üçüncü söz, zirai öğretimin 164üncü yıl dönümü
münasebetiyle Türk tarımı konusunda söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoya aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Paksoy.
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun,
zirai eğitimin 164üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarımsal eğitimin 164üncü yıl dönümü
dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, ebediyete intikal eden meslek büyüklerimizi rahmet ve
minnetle anıyor, hayatta olanlarına uzun ömürler diliyorum.
Tarımsal
eğitime bilgi ve öngörüleriyle katkı sunan bilim insanları ile daha
müreffeh, daha aydınlık bir Türkiye için gecesini gündüzüne katarak
çalışan ziraat mühendisi, tekniker ve teknisyenler ile bütün
olumsuzluklara, horlamalara, itilip kakılmalara rağmen, ülkesi için,
insanlık için -birilerinin dediği gibi- yan gelip yatmadan, alın
teriyle üreten kadirşinas çiftçilerimizi de saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli
milletvekilleri, öncelikle Türk tarımının vizyonu ve misyonu
olmalıdır. Niçin olmalıdır? Çünkü tarım sosyal
açıdan ana sektör konumundadır. Tarımın sosyolojik boyutu
göz ardı edilerek sadece ekonomik yaklaşımla çözüm
oluşturmaya çalışmak, bu ülkeye yapılabilecek en büyük
kötülüktür. Çünkü bu ülkede 85 bin köy ve köy altı yerleşim yeri
vardır. Buralarda 24 milyon insan yaşıyor. Dolayısıyla
tarımda attığımız her adımın en başta
insanların, bunların dışında da tarımdan
dolaylı olarak etkilenen yurttaşlarımızın
yaşamını önemli ölçüde etkilediğini bilmek zorundayız.
Ancak, AKP
Hükûmetinin bu kaygılarımıza maalesef uzak olduğunu
görüyoruz. Uluslararası kartellerin dayatmalarına boyun eğen,
üretmeyi değil, tüketmeyi önceleyen politikalar Türk
tarımını komaya sokmuştur. Tütün ve pamuk üretimi yok olma
noktasına gelmiş, fındık ve şeker pancarında
aynı süreç çalıştırılarak bu ürünlerin de üretimi
hızla düşürülmüştür. Ürün bedellerinin artan maliyetlere paralel
olarak tespit edilememesi, çiftçilerimizi üretim yapmaktan vazgeçmeye
yöneltmiştir. Bu politikalar devam ettiği sürece, ülkemiz çok
yakın gelecekte büyük bedeller ödemek zorunda kalacaktır.
Türk
tarımının sorunları, sadece çok sayıda ziraat
fakültesi açılarak çözülemez. Bir defa, bu konuda karşımıza
istihdam problemi çıkmakta, mesleğin işsizlikle birlikte
anılmasına neden olmaktadır. Ayrıca, ziraat fakülteleri
açılırken bölge, iklim ve ekolojik durumlar göz önünde
bulundurulmalıdır. Aynı iklim, aynı ekolojide yer alan
farklı illerde çok sayıda ziraat fakültesi açılması bizce
yararlı değildir. Diğer taraftan, bu fakültelere alınan
öğrenci sayısının fazlalığının da
muhasebesi ayrıca yapılmalıdır. Önemli olanın nicelik
değil nitelik olduğundan hareketle, bu okullarda eğitim,
öğretim, laboratuvar ve uygulama alanlarının yeterli düzeye
çıkarılması gerekmektedir.
Bir başka
konu: Son on beş yılda ziraat fakültelerinde dört defa eğitim
öğretim sisteminin değiştirilmesinin de eğitim ve uygulamadaki
süreklilik açısından sıkıntı oluşturduğu
görülmüştür.
Kıymetli
milletvekilleri, Tarım Bakanlığının ziraat
mühendisleriyle ilgili tasarrufları, reorganizasyon ve diğer
tarım politikaları bir başka önemli sorundur. Bilindiği
üzere, Tarım Bakanlığında, tarımla ilgisi olmayan, bu
konuda yeterli donanımları olmayan meslek mensupları karar
alıcı konumlarda bulunmaktadır. Kimseye karşı
şahsi olarak bir tavrımız olamaz ancak Bakanlık politikalarını,
ülke tarımının geleceğini planlayan kişilerin de
mesleki yeterliliklerini sorgulama hakkımızın bulunduğunu
düşünüyorum.
Bakanlığın
son zamanlarda çıkarmış olduğu mevzuatlara
baktığımızda, ziraat mühendisliği bilimi içerisinde
yer alan ve kanunla ziraat mühendislerinin yetkisinde olan görevlerin
başka mesleklere pay edildiği görülmektedir. Mesela, Bitki Koruma
Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satış Yönetmeliği ve Reçeteli
İlaç Satışı Yönetmeliğinde, 7472 sayılı
Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun ile ziraat mühendislerine
verilen yetkiler hem başka mesleklere paylaştırılıyor
hem de ziraat mühendisleri yeterlilik sınavına alınıyor. Bu
durum son derece vahimdir. Bir kısım unvanlar eğitimin
tamamlanmasıyla kazanılır. Bir veteriner hekim ilaç satarken,
bir eczacı eczane açarken sınava mı giriyor? Eğitim her
zaman kabul edilebilir ancak sadece ziraat mühendislerine getirilmek istenen
sınav şartı asla kabul edilemez.
Başka bir
örnek, yeni kurulacak Tarım ve Gıda Bakanlığı Kanun
Tasarısında tarım uzmanı ve tarım uzman
yardımcısı ibareleridir. Bu tasarıda Tarım uzmanı
olmak için ziraat mühendisi olmayı gerektirmeyen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla)
İngilizce bilen herhangi bir lisans mezunu olmak
yeterli şeklinde bir yaklaşım vardır. Yani, hukukçu,
iktisatçı, işletmeci ve benzeri tarım uzmanı olabiliyor.
Bir hukukçu veya işletmeci, uzmanı olmadığı tarım
konusunda hangi politikaları üretecek, hangi çiftçinin sorununu çözecek?
Gerçekten merakımızı mucip bir konudur.
Öte yandan,
çalışan ziraat mühendislerinin ücret ve diğer sosyal
hakları yetersizdir. Özlük haklarının ve
maaşlarının iyileştirilmesi şarttır. Özellikle
sözleşmeli istihdam edilen ziraat mühendisleri ile ilgili
sıkıntı diğer sözleşmeli personel gibi, çığ
gibi büyümektedir. Anayasa ve yasalarla düzenlenmesi gereken hakların
yönetmeliklerle ters yüz edilmesi, ne hukuk anlayışıyla ne de
adalet duygusuyla bağdaşmaz. Bundan sonraki istihdamlarda da
sözleşmeli uygulamasına devam edileceği düşünüldüğünde
bu konuda Bakanlığın daha adil çözümler üretmesi ehemmiyet arz
etmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlenmelerin belirlenmesi amacıyla kurulan meclis
araştırması komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/1059)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip üyelerini seçmek üzere
13.01.2010 günü saat 17:00de B Blok 2. Kat 4. Bankodaki Araştırma
Komisyonu Toplantı Salonunda 11 (Onbir) Üye ile toplanmış ve
aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen
görevlere seçilmiştir.
|
Mehmet
Altan Karapaşaoğlu |
|
|||
|
Bursa |
|
|||
|
Komisyon
Geçici Başkanı |
|
|||
|
|
Adı ve
Soyadı |
Seçim Bölgesi |
Aldığı
Oy |
|
|
Başkan |
: M. Altan
Karapaşaoğlu |
Bursa |
(11) |
|
|
Başkanvekili
|
: Polat Türkmen |
Zonguldak |
(11) |
|
|
Kâtip |
: Halil
Ünlütepe |
Afyonkarahisar |
(11) |
|
|
Sözcü |
: Mustafa Kemal
Cengiz |
Çanakkale |
(11) |
|
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı
okutacağım.
Üçüncü sırada okutacağım Meclis
araştırması beş yüz kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer
alacaktır.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mardin Milletvekili Emine Ayna
ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/513)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İşsizliği önlemek, istihdam yaratmak ve bu amaçla
İşsizlik Sigorta Fonunun nasıl kullanılabileceğine
ilişkin, gerekli araştırmanın yapılması
amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Emine Ayna (Mardin)
2) Fatma Kurtulan (Van)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Ayla Akat Ata (Batman)
6) Bengi Yıldız (Batman)
7) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Akın Birdal (Diyarbakır)
9) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) Pervin Buldan (Iğdır)
12) Sebahat Tuncel (İstanbul)
13) Nuri Yaman (Muş)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
16) Sevahir Bayındır
(Şırnak)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Şerafettin Halis (Tunceli)
19) Özdal Üçer (Van)
20) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
Gerekçe :
Ülkemizin ağır ekonomik sorunlarının
başında işsizlik gelmektedir. İşsizlik sorunu ekonomik
boyutun yanı sıra sosyal ve toplumsal sonuçlar doğurması
açısından ülke yaşamını derinden etkileyen, sarsan
etkenlerin en başında yer almaktadır.
Yıllardan beri işsizlik ülkemizin bir gerçeği
durumundadır. Bir türlü istihdam olanağı
yaratılamaması, özel sektörün istihdam yaratıcı
yatırım yapmaması, kamu sektörünün ise ekonomiden elini çekmesi
ve elindeki işletmeleri özelleştirmesi ya da kapatması bu sorunu
yara haline getirmiştir. Bunlar yetmezmiş gibi 2001 ve 2008
yıllarından yaşanan ve halen süren ekonomik kriz %10
civarında olan işsiz sayısını % 15'lere
çıkarmıştır. Bu değer ekonomik olarak değil
sosyal ve toplumsal yaralar açabilecek bir değerdir.
Ülkemiz ve ekonomik yaşamda en önemli nokta, işsizlik
artışının ekonomide genel bir eğilim haline
gelmiş olmasıdır. Gerçek işsiz sayısı, krizin ilk
işaretlerinin görüldüğü Eylül 2008'de dahi, 3 milyonun üzerinde idi.
AKP hükûmetinin, kriz sürecinde, emekçileri piyasanın insafına terk
eden politikaları sonucu, bugün gerçek işsiz sayısı 5
milyon 837 bin kişiye çıkmıştır. İşçi
çıkarma, istihdamı artırmama, emekliye sevk etme ve ücretsiz
izin gibi uygulamalar bu dönemin temel araçları haline gelmiştir.
TÜİK resmî verilerine göre 2008 Nisanında 2 milyon 115
olan bu kategorideki işsiz sayısı 104 bin kişi artarak
Nisan 2009'da 2 milyon 219 bine çıkmıştır. Gerçek
işsiz sayısına ulaşmak için bu kategoriyi, resmi işsiz
sayısına dâhil ettiğimizde toplam işsiz sayısı 5
milyon 837 bine ulaşmaktadır.
İşsizlik rakamları böyle iken, ülkenin ve
ekonominin durumu böyle iken bunları önlemekle yükümlü olan siyasi iktidar
ne yazık ki, çalışanları maliyet unsuru olarak görmekte ve
değerlendirmektedir. İstihdamı, işçiyi ve
çalışanı maliyet öğesi olarak gören bir anlayış,
kriz var diye işçi çıkartmaktadır. Oysa tam tersi krizde ilk
yapılması gereken çalışanı ve istihdamı korumak
olmalıdır.
İşsizlik eğiliminin tersine çevrilmesi için
istihdam, ücret, yatırım ve üretimi birlikte ele
alındığı bir sosyal programın hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Sosyal program hayata geçirilmeden krizin yol
açtığı ağır tahribat telafi edilemeyecektir.
Böyle bir sosyal program için İşsizlik Sigorta Fonundan
yararlanılabilir.
Prim toplamaya 2000 yılının Haziran ayında başlayan,
Mart 2002 den bu yana da sigortalı işsizlere işsizlik ödemesi
gerçekleştiren İşsizlik Sigorta Fonu bu yönüyle olumlu bir
özellik taşımaktadır.
Mart 2002 ile Ekim 2009 arası toplam 1.702.000 kişiye
2.793.000.000 TL işsizlik sigortası ödemesi yapılmıştır.
2009 Ekim ayı sonu değerlerine göre 237.521 kişi
işsizlik ödeneği almaktadır.
Krizin etkilerini azaltmak amacıyla getirilen "kısa
çalışma ödemeleri" kapsamında ise 45.105 kişiye
13.477.000 TL ödeme yapılmıştır.
Fonun varlığı ise 41.317.000.000 TL dir. Bu
varlığın yaklaşık %34'ü ile bono, %59'u ile tahvil
alınmıştır. Yani diğer bir deyişle Fonun
varlığının %93'ü ile kamu açığı finanse
edilmektedir.
Sözün kısası, işsiz yurttaşlarımıza
yardım etmek ve istihdamı artırıcı çabalar içinde
olması amacıyla oluşturulan İşsizlik Sigorta Fonu bu
amacından uzaklaşmış olup, artık kamu
açıklarını finanse eden bir nitelik taşımaktadır.
İşsizliği önlemek, istihdam yaratmak ve bu amaçla
İşsizlik Sigorta Fonunun nasıl kullanılabileceğine
ilişkin, gerekli araştırmanın yapılması
amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz
ve teklif ederiz.
2.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün ve 20 milletvekilinin, tren kazalarının sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/514)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ya da kısaca
TCDD, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki demiryolu
taşımacılığını düzenleyen, işleten ve
kontrol eden resmi kurumdur.
Devlet eli, devlet politikası ile yaklaşık 154
yıldır bu topraklarda demir tekerlekler durmadan dönmüştür. Bu
tekerleklerin seyrine bakmak, bir bakıma ülkemizin geçmişine,
yakın tarihine ve bugününe bakmaktır. Kurtuluş Savaşı
ile birlikte demiryollarına gerekli duyarlılığın
gösterilmesi Cumhuriyetimizin ve ülkemizin harcını
oluşturmuştur. 1924-1940 yılları arasındaki
demiryollarına yapılan yatırım bugün dahi övünç
kaynağımız olmaya devam etmektedir.
Demir yollarımızın bu parlak döneminin
ardından 1950'li yıllarda tüm dünyada demir yolları
gelişirken ülkemizde ihmal edilmiştir.
Alınan yardımların yaptırımları ile
daha masraflı olan karayolları tercih edilmiştir.
Dün kara yolları karşısında kaderine terk
edilen demiryolları, bugün de hızlı tren projesi
karşısında kaderine terk edilmiştir. Yeni yollar
yapılması bir yana mevcut yollara gerekli bakım ve onarım
yapılmadığı için peş peşe tren kazaları
meydana gelmektedir.
Yedi yıllık AKP hükümeti döneminde 8 ölümlü ve yaralamalı
tren kazası yaşanmıştır. Bu kazalarda 63 kişi
ölürken, 260 kişi de yaralanmıştır. Bu kazalar hemzemin
geçitlerdeki kazalar dahil değildir.
2002'de Temelli: Bir ölü, sekiz yaralı.
22 Temmuz 2004, Pamukova'da
hızlandırılmış tren kazası: Devrilen trende 38
ölü, 95 yaralı.
11 Ağustos 2004 Kocaeli/Tavşancıl'da iki yolcu
treni çarpıştı: 8 ölü, 88 yaralı.
27 Ocak 2008'de Pamukkale Ekspresi'nin vagonları,
Kütahya'nın Çöğürler Köyü yakınlarında raydan
çıktı: 9 ölü, 30 yaralı.
19 Şubat 2008'de Ankara Sincan Tren İstasyonu'nda yolcu
indiren Anadolu Ekspresi'ne banliyö treni arkadan çarptı: 13 yaralı.
23 Şubat 2008'de
Sivas'ın Şarkışla ilçesinde yolcu treni ile 4 Eylül Mavi
treni çarpıştı: 5 yaralı.
17 Mayıs 2009'da Sivas'ta iki yük treni
çarpıştı: Bir makinist öldü.
27 Ağustos 2009'da Eskişehir-İstanbul seferini
yapan Cumhuriyet Ekspresi Bilecik çıkışında iş
makinesine çarparak devrildi: Beş ölü, 21 yaralı.
3 Ocak 2010'da iki Eskişehir Ekspresi, Bilecik'e
bağlı Vezirhan ile Bakırköy arasında kafa kafaya
çarpıştı: Bir ölü, 8 yaralı.
Bazıları da ucuz atlatıldı.
13 Kasım 2009'da Ankara-Eskişehir seferini yapan 91003
sefer sayılı, 245 yolcu taşıyan yüksek hızlı
trenin (YHT) iki vagonu, Hasanbey mevkiinde makas değiştirirken
raydan çıktı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı.
23 Kasım 2009'da da Mavi Tren'in iki vagonu yoldan
çıkarken bu kaza da şans eseri can kaybı olmadan
atlatıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD)
istatistiklerine göre, 2008 yılında demiryollarında meydana
gelen 386 kazada 111 kişi hayatını kaybederken, 247 kişi
yaralandı.
2008de demiryollarında, 16 tren çarpışması,
104 tren raydan çıkması, 47 trenden düşme, 93 trenin şahsa
çarpması, 118 geçit çarpışması ve 8 diğer kazalar
olmak üzere toplam 386 kaza meydana geldi.
Sadece 2008 yılı içerisinde tren
çarpışması, trenin raydan çıkması ve trenden
düşme kazalarında 9 yolcu ile 1 personel hayatını kaybetti.
Trenin çarptığı 64 kişi ile geçitte meydana
gelen kazalarda da 37 kişi yaşamını yitirdi. 2008
yılında olan tren kazalarında toplam ölü sayısı 111
oldu. Bu kazalarda toplam 247 vatandaş da yaralandı.
Tüm bu olaylar karşısında yetkililerin verdiği
çelişkili cevaplar ve makinistler suçlanarak kazaların
geçiştirilmesi düşündürücüdür.
Son yıllarda yaşanan tren kazalarının
sebeplerinin araştırılarak gereken önlemlerin alınması
ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacı ile anayasanın 98 inci TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Yaşar Tüzün (Bilecik)
2) Kemal Demirel (Bursa)
3) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
4) Atila Emek (Antalya)
5) Bayram Ali Meral (İstanbul)
6) Suat Binici (Samsun)
7) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
8) Sacid Yıldız (İstanbul)
9) İlhan Kesici (İstanbul)
10) Şevket Köse (Adıyaman)
11) Necla Arat (İstanbul)
12) Vahap Seçer (Mersin)
13) Rahmi Güner (Ordu)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
16) Ali Koçal (Zonguldak)
17) Tacidar Seyhan (Adana)
18) Birgen Keleş (İstanbul)
19) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Şahin Mengü (Manisa)
3.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ve 29 milletvekilinin, TRT yönetimine yönelik çeşitli
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/515) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 133'üncü maddesine göre; "Devletçe,
kamu tüzel kişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile
kamu tüzel kişilerinden yardım gören haber ajanslarının
özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı
esastır"
Ancak TRT, son 5 yıldır usulsüzlüklerle, kadrolaşma
iddialarıyla ve tarafsızlığını kaybettiği
iddialarıyla kamuoyunda tartışılmaktadır.
Kamu hizmeti yayıncılığı ile
görevlendirilen TRT'de yaşanan hukuksuzlukların,
haksızlıkların, keyfî kararların önüne geçilmesi ve TRT'nin
asli görevlerini daha sağlıklı bir şekilde yerine
getirebilmesi için gerekli önlemlerin alınması amacıyla
Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104.
ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılması için gereğinin yapılmasını arz ederiz.
1) Muharrem İnce (Yalova)
2) Tayfur Süner (Antalya)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Atila Emek (Antalya)
5) Osman Kaptan (Antalya)
6) Engin Altay (Sinop)
7) Fuat Çay (Hatay)
8) Birgen Keleş (İstanbul)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Rahmi Güner (Ordu)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
13) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
14) Ali Arslan (Muğla)
15) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
16) Vahap Seçer (Mersin)
17) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
18) Eşref Karaibrahim (Giresun)
19) Ahmet Küçük (Çanakkale)
20) Tansel Barış (Kırklareli)
21) Şükrü Mustafa Elekdağ (İstanbul)
22) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
23) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
24) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
25) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
(x) (10/515) esas numaralı meclis
araştırması önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
26) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
27) Tekin Bingöl (Ankara)
28) Tacidar Seyhan (Adana)
29) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
30) Nevingaye Erbatur (Adana)
Gerekçe Özeti:
Anayasamızın 133'üncü maddesine göre; "Devletçe,
kamu tüzel kişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile
kamu tüzel kişilerinden yardım gören haber ajanslarının
özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı
esastır"
Yani TRT özerk ve tarafsız bir yayın kurumudur.
2954 sayılı TRT yasasının 5'inci maddesinin
"k", "I", "m" bentlerine göre de TRT,
"Haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında
tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş
habercilik teknik ve metotlarına bağlı olmak, Haberler ile
yorumları ayırmak ve yorumların kaynaklarını
açıklamak, Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe
oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın
yapmak, tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin,
grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet
olmamak" zorundadır.
3093 sayılı TRT'nin Gelirleri Kanununa göre, TRT
gelirlerinin yaklaşık yüzde 80'ini, denetim pulu (bandrol) ve
elektrik faturaları aracılığı ile halktan toplanan
para oluşturmaktadır. Bu nedenle TRT, kamu hizmeti yapmakla
yükümlüdür. Bu hizmeti Anayasa ve yasaların belirlediği çerçevede
sunmak zorunluluğu vardır. Ocak 2004 tarihinden itibaren kamuoyuna
yansıyan gelişmeler, TRT'nin Anayasa ve yasalarla belirlenen
çerçeveden uzaklaştığını ve TRT'nin ehil olmayan
kişilerce yönetildiğini göstermektedir.
TRT haber bültenlerinde ve programlarında toplumun
farklı kesimlerinin taleplerinin yansıtılmadığı,
tek taraflı yayınlar yapıldığı, özellikle haber
bültenlerinde tüm muhalif kesimlere sansür uygulandığı, eylem ve
etkinliklerine yer verilmediği belgelerle sabittir.
23 Kasım 2007 tarihinden sonra Kurumda;
Eş-dost, akraba ve siyasal kadrolaşmanın
gerçekleştirildiği,
Kadrolaşmak için yasa ve yönetmelik
değişikliği yapıldığı, liyakatsiz
kişilerin göreve getirildiği, mevzuata aykırı atamalar
yapıldığı,
Kurum içi sınavlarda ve personel alımında
usulsüzlükler yapıldığı,
Çalışanlara baskı yapıldığı,
siyasi düşünce, inanç, etnik köken ve sendika üyeliklerine göre
ayrımcılık yapıldığı,
AKP hükümetinin destekçisi bazı yayın kurumlarından
sözleşmeli personel olarak transfer edilenlere verilen yüksek ücretlerle,
çalışma barışının bozulduğu ve ücret
adaletsizliği yaratıldığı,
Kurum personelinin atıl hale getirildiği, Kurum
personelinin önerdiği programların reddedildiği,
programların, kurum personeli olmayan kişilere yüksek ücretler
karşılığında hazırlatıldığı
ve sundurulduğu,
TRT'nin asli görevlerinin anayasa ve yasalara aykırı bir
şekilde taşeron firmalara devredildiği,
Kamu İhale Kanunu'nun 3-g maddesi ve 22. maddesine
doğrudan temin yöntemi ile alınan mal ve hizmetlerde Amasya merkezli
şirketlerin tercih edildiği,
İhalelere fesat
karıştırıldığı ve ihalelerde Kurumun zarara
uğratıldığı,
Radyo ve TV vericilerinin bir bölümünün
kapatıldığı, bazılarının güçlerinin
azaltıldığı, yayınların izleyiciye/dinleyiciye
sağlıklı bir şekilde ulaşmasının
sağlanamadığı,
yönündeki iddialar ve belgeler basına
yansımaktadır.
TRT ekranları ve radyoları, 5 yıldır AKP
dışındaki tüm siyasi kesimlere, muhalefete
kapatılmıştır.
23 Kasım 2007 tarihinden bu yana TRT yönetiminin
yasadışı uygulamalarının bir bölümü yargıya
taşınmıştır.
TRT çalışanları, üzerlerindeki baskıyı ve
Kurumdaki ayrımcılığı protesto gösterileriyle
kamuoyunun gündemine taşımışlardır.
Bu tablo, TRT gibi halkımız ve ülkemiz
açısından önemli bir kurumu her geçen gün yıpratmakta,
güvenirliğini azaltmaktadır.
Yukarıda belirtilen konuların, bir bölümü TBMM'nin
denetim araçlarından biri olan soru önergeleri ile basının ve
kamuoyunun da gündemine taşınmış, ancak TRT yönetimi,
önergelere verdiği eksik ve yanlış bilgilerle TBMM'yi de
kamuoyunu da yanıltmıştır.
4.- Zonguldak Milletvekili Ali
İhsan Köktürk ve 30 milletvekilinin, Karadeniz Ereğli tersaneler
bölgesindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/516)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2007 yılından 2008 yılı başına kadar
Tuzla Tersaneler bölgesinde meydana gelen yoğun iş kazası
ölümleri ve diğer sorunlar nedeniyle Tuzla Tersaneler bölgesine yönelik
olarak Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuş ve Komisyon
çalışmalarını tamamlayarak rapor aşamasına
getirmiştir.
Ancak, yaşanan sorunlar sadece Tuzla Tersaneler Bölgesine
münhasır olmayıp, Karadeniz Ereğli'de faaliyet gösteren tersanelerde
de büyük sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar hem bölgedeki
çalışma barışını, hem de bölgenin ekonomisini çok
ağır bir şekilde etkilemektedir. Kriz gerekçesiyle Erdemir'de
çalışan işçi ücretlerinin geriye çekilmesi ve Erdemir'de
çalışan işçi sayısının azaltılması
nedeniyle sarsılan Kdz. Ereğli ekonomisi, birkaç yıl öncesinde
önemli bir istihdam kapısı ve yeni bir umut olarak gösterilen
tersanelerdeki büyük olumsuz gelişmeler nedeniyle de ciddi bir sarsıntı
yaşamaktadır.
Kdz. Ereğli bölgesinde 8 adet tersane bulunmaktadır. Bu
tersanelerin büyük bir bölümü 2009 yılı başlarından
itibaren yoğun işçi çıkarmalarla basının ve bölgenin
gündemine taşınmıştır. 2008 yılında yaklaşık
6 bin civarında işçi çalışmakta iken, bugün itibarıyla
çalışan işçi sayısı 2 binler civarına
düşmüştür. Ayrıca bölgedeki tersanelerden yarısı tüm
çalışanlarını çıkartmak suretiyle faaliyetlerini
durdurmuştur.
Konuya yakından bakıldığında;
yaşanan sorunlarda en fazla emek kesiminin mağdur olduğu
görülmektedir: Son derece ve tehlikeli iş kolu olan sektörde; binlerce
işçinin işten çıkarıldığı, çalışan
işçilerin ücretlerini zamanında alamadığı,
ücretlerinin bordrolara tam olarak yansıtılmadığı,
bordrolara eksik yansıyan ücretler nedeniyle işçilerin pek çok
açıdan mağdur olduğu (Emeklilik gelirine eksik
yansıması, işten çıkartılma halinde işsizlik
ödeneğinden eksik yararlanma, iş kazaları ve ölüm hallerinde
uğranılan zararın eksik hesaplanması v.b.gibi.)
çalışan işçilerce yoğun bir şekilde gündeme
getirilmiştir, getirilmektedir.
Ayrıca alt işverenlik (taşeronluk)
uygulamasının iş hukukunda istisna olmasına ve sadece
"Mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde ve
asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereğiyle
teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde"
başvurulması gerekirken, tersanelerde, yasanın kapsamı
dışında yaygın bir hale geldiği, bu durumun da
bireysel işçilik haklarını büyük oranda
kısıtladığı (daha düşük ücret, temel bir insan
hakkı niteliğinde kabul edilen sendika, toplu sözleşme ve grev
haklarından, işçi sağlığı ve iş
güvenliği mevzuatı hükümlerinden genel olarak yoksun kalmaları,
işe iade davasıyla ilgili olumsuzluklar) görülmektedir. Bunun
yanı sıra iş akitleri sona erdirilerek işten
çıkartılan işçilerin ihbar ve kıdem tazminatı gibi
iş hukukundan doğan haklarını büyük oranda
alamadıkları yaygın bir şekilde ifade edilmektedir. Bu
durum yukarıda da belirttiğimiz gibi Kdz. Ereğli'de
çalışma barışını, ekonomik ve sosyal
barışı bozan, kanayan büyük bir yara haline gelmiştir.
Dolayısıyla, iş hukukunun aynı zamanda kamu
düzenini ilgilendirmesi, iş barışının ve sosyal
-ekonomik barışın sağlanmasının sadece işçi
ve işverenin değil aynı zamanda devletin temel görevi
olması nedeniyle, bu sorunların
araştırılmasını ve nedenlerinin saptanarak çözüm
yollarının bulunması konusunda bu önergenin TBMM
Başkanlığına sunulması gereği
doğmuştur.
Ayrıca bölgedeki tersanelerin yarısının
şu an kapanma noktasına gelmesi de, tersaneler sektöründe
yaşanan bu sürecin nedenlerinin ve çözüm yollarının da
araştırılması gereğini doğurmuştur. Yine
tersanelerdeki yoğun taşeronlaşma nedeniyle tersane sahipleriyle
taşeron firmalar arasında da ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Yukarıdaki nedenlerden ötürü gerek işten
çıkartılan, iş yasasının ve anayasanın emredici
hükümlerine aykırı şartlarda çalışan ve haklarını
alamadıkları için büyük mağduriyet yaşayan işçiler,
gerekse bir kısım tersanelerin kapanma noktasına gelmesi
nedeniyle tersaneleri bu noktaya taşıyan süreç ve
taşeronlaşmanın yarattığı diğer sorunlar
açısından Kdz. Ereğli Tersaneler Bölgesi için alınacak
tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 23
Kasım 2009.
1) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
2) Osman Kaptan (Antalya)
3) Atila Emek (Antalya)
4) Tayfur Süner (Antalya)
5) Sacit Yıldız (İstanbul)
6) Engin Altay (Sinop)
7) Fuat Çay (Hatay)
8) Birgen Keleş (İstanbul)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Rahmi Güner (Ordu)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
13) Vahap Seçer (Mersin)
14) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
15) Ahmet Küçük (Çanakkale)
16) Hulusi Güvel (Adana)
17) Ali Arslan (Muğla)
18) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
19) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
20) Eşref Karaibrahim (Giresun)
21) Tansel Barış (Kırklareli)
22) Şükrü Mustafa Elekdağ (İstanbul)
23) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
24) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
25) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
27) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
28) Tekin Bingöl (Ankara)
29) Tacidar Seyhan (Adana)
30) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
31) Nevingaye Erbatur (Adana)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Üniversite ve Sağlık
Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Üniversite ve Sağlık
Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/715) (S.Sayısı: 418) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde tasarının tümü üzerinde Hükûmet
adına konuşma tamamlanmıştı.
Şahsı adına söz sırası Sayın
Kürşat Atılganda, fakat kendisini davet etmeden evvel, hemen
Sayın Atılganın konuşmasından sonra soru-cevap
işlemine geçeceğimiz için dünden tespit ettiğimiz soru sormak
için sisteme giren arkadaşların isimlerini okuyacağım,
burada olanlar girsinler. Bu arada, yeni girenler var, onlar bu listeden sonra
değerlendirilecekler.
Sayın Çalış birinci sırada, Sayın Dibek
ikinci sırada, Sayın Paksoy, Sayın Doğru, Sayın
Tankut, Sayın Bayındır, Sayın İnan, Sayın Orhan,
Sayın Taner, Sayın Aslanoğlu, Sayın Atılgan,
Sayın Kaplan, Sayın Vural, Sayın Yıldız, Sayın
Akçay, Sayın Işık.
Bu arkadaşlarımız sisteme girerlerse soru-cevap
işlemine geçebiliriz.
Şahsı adına Adana Milletvekili Sayın
Kürşat Atılgan.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Üniversite ve Sağlıkta Tam Gün Çalışma
Yasa Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tam gün yasası ile ilgili
konuşmamı, hekim açığı açısından, üniversite
eğitim ve araştırma hastaneleri açısından, performans
yönergesi açısından, hekim seçme özgürlüğü açısından,
hasta memnuniyeti açısından ve işin en önemli noktalarından
birisi olan özel hastanelere sağlayacağı fayda veya zarar
açısından değerlendireceğim.
Değerli milletvekilleri, sağlıkta dönüşüm
yaptığını söyleyen AKP Hükûmetinin Sağlık
Bakanının aslında sağlığın en önemli kriteri
olan bin kişiye düşen hekim sayısına dönük ciddi bir
icraatı olmamıştır. Bu kriter sağlığın
en temel kriteridir. Bu oran Yunanistanda 4,4, İtalyada 5,7, Almanyada
3,6, Türkiyede ise 1,25tir. Yani AKP Hükûmetinin Sağlık
Bakanının, sağlıkta o kadar büyük işler
yaptığını iddia eden Sağlık Bakanının
Türkiyede sağlığın en temel kriteri olan bin kişiye
düşen doktor sayısını artırıcı ne
işlemler yaptığını gerçekten merak ediyorum.
Bu artış hızıyla, yani yeni mezun pratisyen
doktorlar ve uzmanlardaki artış hızıyla Avrupa Birliği
ortalamasını gelecekte yakalamamız mümkün değildir.
Dolayısıyla, bu kanun acaba buna hizmet edecek mi diye
değerlendiriyorum, ama görüyorum ki, sağlığın en temel
kriteri hakkında bu kanunun ilave herhangi bir katkısı
olmayacak.
Değerli arkadaşlarım, tam gün yasasını
üniversite ve eğitim araştırma hastanelerine etkisi
açısından değerlendirirsek, Bu yasayla, alanında söz
sahibi ve eğitici potansiyeli yüksek akademik kariyerli hekimlerin özel
çalışmaları engellendiğinde acaba ne olur? diye
düşünürsek, akıl ve mantığımızla düşünürsek
size söyleyebileceğim şu konulara inanıyorum ki sizler de
katılacaksınız:
Üniversite hastaneleri profesör unvanını aldıktan
sonra terk edilmeye hazır, aynı şekilde Sağlık
Bakanlığı araştırma hastaneleri doçent
unvanını aldıktan sonra terk edilmeye hazır kurumlar hâline
gelecektir. Yani bu hastanelerde çalışmak bir amaç değil, bir
araç hâline dönüşecektir. Bakanlığın eğitim
hastanelerinde hâlen sayıca az olan eğitici kadroları zamanla
mutsuz, umutsuz ve küskün öğretim üyeleriyle dolacaktır ve zaman
içersinde kalan öğretim üyeleri de ilk fırsatta
ayrılacaktır. Dolayısıyla Bu kanun bu sorunlara bir çözüm
getiriyor mu? diye bakarsak: Hayır.
(x) 418 S. Sayılı Basmayazı 13/1/2010
tarihli 47nci Birleşim Tutanağına eklidir.
Performans Yönergesi açısından değerlendirirsek,
Bakanlığın beş yıldan beri sürekli bir
açılımla etkin hâle getirmeye çalıştığı
döner sermaye performans ek ödemeleri özellikle eğitim araştırma
hastanelerinde muayenehane kapattıracak özendiricilikte
olamamıştır. Dolayısıyla kısmen sağlık
ocaklarında ve ikinci basamak sağlık kurumu olan devlet
hastanelerinde başarılı olan performans ek ödemelerini
eğitim ve araştırma hastanelerinde muayenehane kapattıracak
özendiriciliğe getirmek gerekir. Bu açıdan
baktığımızda bu kanun Performans Yönergesinin hedeflerini
gerçekleştirmeye hizmet ediyor mu? dersek, buna Evet. demek mümkün
değildir.
Değerli arkadaşlarım, hekim seçimi
açısından değerlendirildiğinde, kamu hastanelerinde ve
kısmen de özel hastanelerde hasta, hekimden çok hastaneyi tercih etmek
durumundadır. İdeal olanı, hastanın istediği hekime
muayene olabilme özgürlüğünü sağlamaktır. Bu özgürlüğe
ilave bazı tedbirler alınsa idi kamu hastanelerinde kısmen
sağlamak mümkün olacaktı ama görüştüğümüz bu kanun
tasarısıyla asıl yapılması gereken muayene
basamaklandırma ve sevk zinciri oluşturulmamıştır. Bu
oluşturulmadığı için, hastaların hekim seçme ve hekime
hızla ulaşma fırsatları ve hakları ellerinden
alınmaktadır. Gerçekte, bireysel anlamda baktığımız
zaman, hekimin doğrudan tercih edilebildiği tek sistem muayenehane
sistemidir. Dolayısıyla Bu kanun, hekim seçme özgürlüğü
açısından bir fırsat tanıyor mu? derseniz, buna da evet
demek mümkün değildir; hayır, tanımamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, diğer bir kriterimiz
ise, hasta memnuniyeti açısından bu kanunun
sağlayacağı bir fayda var mıdır yok mudur, onu
değerlendirmektir. Kamuda çalışan hekimlere muayene olma
konusunda maalesef bir güvensizlik ve tatmin olmama durumu devam etmektedir.
Bir başka konu da kamuda -milletvekili olarak bizleri de çok fazla
uğraştıran- bir aracıyla yani torpille muayene olma
isteği sağlık kültürümüzün bir parçası hâline
gelmiştir. Peki, bu yasa bunlara bir çare getiriyor mu? Hayır, yani
buna da evet demek mümkün değildir.
Dolayısıyla bu yasa, sağlık sistemimizin
önemli sorunlarına çözüm bulmaya dönük bir yasa olmayıp başka
şeylere hizmet edecektir. Onu da sizlere bir şekilde burada
açıklamayı görev addediyorum. O da özel hastane boyutudur. Az önce
konuşmamda da belirttim, Batıdaki veya gelişmiş ülkelerdeki
sağlık sisteminin iyi gelişmesinin, iyi çalışmasının,
konuşmamın başından beri bahsettiğim kriterlerin her
açıdan tatmin edici düzeylerde olmasının önemli sebeplerinden
birisi, hasta muayene basamak sisteminin oluşturulmuş olmasıdır
yani sevk zincirinin oluşturulmuş olmasıdır. Yani,
başı ağrıyanın üniversite hastanesine
koşmaması gerekir. Başı ağrıyanın ya
sağlık ocağına veya aile hekimine gitmesi gerekir. Bu
basamak sistemi oluşturulmadığı için, özellikle nitelikli
hastanelere aşırı talep nedeniyle yüklenilmesi sonucu, üçüncü
derecede yani ciddi hastalıkları olan hastaların randevu
bulması mümkün olmayacaktır. Peki, bu hastalar ne yapacaktır?
Tamamı özel hastanelere koşacaktır. İşte, bu kanunun
en tehlikeli yanı budur. Zaten şu anda, ortaklıklar
vasıtasıyla özel hastane zincirlerimizin birçoğu yabancıların
eline geçmiştir. Bu kanunla birlikte, geri kalan hastanelerin hisse
değerleri artarak yabancıların eline geçmesi ise
kaçınılmazdır. Dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürkün
Beni Türk hekimlerine emanet ediniz. sözü Ama yabancıların
tekelinde hastanelerde çalışan Türk hekimlerine emanet ediniz.
şekline dönüşecektir. Bu kanun, özel hastaneler açısından
değerlendirilse gerçekten çok başarılı bir kanundur. O
nedenle, özel hastanelere sağlamış olduğu bu fırsattan
dolayı bu kanunu hazırlayanları tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, yapılması gereken,
bugünkü sistemin olumsuzluklarını giderecek bir yasa
çıkarmaktı. Peki, bugünkü sistemdeki temel tenkitler neler?
derseniz, bunları şöyle özetlemek mümkündür:
Birincisi: Öğretim üyesi hekimlerin kamu hastanelerinde hasta
bakım ve tedavileriyle daha az ilgilenme iddiası.
İkincisi: Yine öğretim üyesi hekimlerin eğitim ve
araştırma ile daha az ilgilendikleri iddiası.
Üçüncüsü: Muayenehanelerine yönlendirme iddiası.
Dördüncüsü: Hekim-hasta-para ilişkisi iddiası ve nihayet
haksız kazanç iddiası.
Peki, bu yasayla bunlar ortadan kalkacak mı?
Kaldırabilecek misiniz? Kalkacaktır. diyebiliyor mu
Bakanımız? Hayır. Bunların hiçbiri ortadan
kalkmayacaktır. Peki, muayenehanelerin kapatılmasında ne sakıncalar
doğacaktır? Buradaki sakıncalar ise şöyle olacaktır:
Birincisi: Kayıt dışı etkinlik artacak. Yani
mesai saatleri dışında özel hastanelerde ameliyatlar ve
tıbbı her türlü işlem konsültasyonları artacak.
İkincisi: Kamu hastanelerinden özel hastanelere
kaçış modeli. Kaçış kademeli olarak artacak yani
alanında en iyi olan doktorlar kaçacak öncelikle.
Üçüncüsü ise: Özellikle Sağlık Bakanlığı
eğitim ve araştırma hastanelerinde azalmış olan
eğitici personel daha da azalacaktır.
Değerli arkadaşlarım, üniversitelerde on ikiye kadar
olan mesai Sağlık Bakanlığı hastaneleri düzeyine
çıkarılmalıydı. Yani ne yapılması
gerektiğini söylüyorum şimdi.
İkinci olarak da sözleşmeli şeflik veya
öğretim üyeliği sistemi getirilmeliydi.
Üçüncü olarak Performans sistemi = hedef koy + iste şekline
dönüştürülmeliydi.
Dördüncü olarak muayenehaneler kapanmamalı, aksine sisteme
daha aktif dâhil edilmeliydi yani Kayıt altına al, kriter koy,
kontrol et. şekline dönüştürülmeliydi.
Beşinci olarak da tamamlayıcı sağlık
sigortası geliştirilmeliydi. Bu sistem nedir, ne sağlar
derseniz, bu sistem sayesinde muayenehaneler sisteme dâhil olur,
muayenehanelerden para kalkar, özel hastane farkı halkın cebinden
çıkmazdı. Bu sistem nedir, nasıl uygulanıyor derseniz, bir
oran vermek istersem, Fransadaki nüfusun yüzde 86sı isteğe
bağlı tamamlayıcı sigortalıdır.
Değerli arkadaşlarım, dünyada gelişmiş
ülkeler bu sorunlara nasıl çare bulduysa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) Sağlık
Bakanlığı ve Sağlık Bakanımız, önce dünyada
gelişmiş bu sağlık sistemlerini inceleseydi, sanıyorum
ki önünü görür ve stratejisini ona göre belirlerdi. Yoksa ne olduğu belli
olmayan, her gün sağlık sistemimizin bir parçasını
düzeltiyoruz diye getirilen bir kanun, sağlık sistemimizi daha
içinden çıkılmaz keşmekeşler içine sokan kanunlarla bizleri
uğraştırmazlardı. İşte bu yasayla, Türk
sağlık sistemi, yeni bir kargaşanın ve yeni sorunların
ortaya çıkacağı bir şekle dönüşmektedir.
Dolayısıyla, benim buradan Sayın Bakana ve sizlere önerim:
Gelin, bu yasayı çekin, üzerinde bir müddet daha çalışın,
çalışalım, yeni bir temel yasa çıkaralım ve
sağlık sistemimizi gelişmiş ülkelerdeki problemleri ortadan
kaldıran ciddi bir şekle dönüştürelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Atılgan.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, bu tasarıda Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğünün özellikle karantina ve diğer
bölümünde çalışan sağlık personeli kendisinin kapsam
dışına bırakıldığını
düşünüyor. Hatta, bazı arayan dostlar Biz üvey evlat
mıyız? diyorlar. Bu konuya bir açıklık getirirseniz memnun
olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana ben de aynı soruyu soracaktım.
Sağlık Bakanlığının bünyesinde yedi tane genel
müdürlük var. Bunlardan bir tanesi Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü. Niye bir tek bu Genel Müdürlük -başlangıçta bu yasa
kapsamında olmasına rağmen- bu Genel Müdürlüğe
bağlı personel bu yasa kapsamı dışında? Bunun
gerekçesi nedir? Öncelikle bunu öğrenmek istiyorum.
Bir de, Sayın Bakandan, bu Genel Müdürlüğe
bağlı kaç personel var, kaç kişi çalışıyor
burada? Yani, bu hâliyle yasa kapsamı dışında kalırsa
bu Genel Müdürlük, çalışanları, yani orada eleman bulmak, doktor
çalıştırmak mümkün müdür? Personel ne yapacaktır?
Görevlerinden ayrılmayacaklar mıdır, kaçmayacaklar
mıdır? Amaç nedir? Bir tasarruf mudur? Niye diğer altı
genel müdürlük var da, bu Genel Müdürlük yok?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, 657ye tabi, Tarım
Bakanlığında çalışan bir kurum hekimi 1.700 lira maaş
alıyor. Aynı şartlar altında Sağlık
Bakanlığında çalışan bir doktor ise, döner sermayeden
aldığı ücretle beraber çok daha fazla ücret almaktadır.
Tabii, bu durum
Sağlık Bakanlığı
dışında çalışan hekimlerin durumu da aynı. Yani,
çok düşük ücretle çalışmaktadırlar. Tam gün yasasıyla,
Sağlık Bakanlığında ve Türk Silahlı Kuvvetleri
hastanelerinde çalışan personele ek ücret zammı
yapılırken diğer kurumlardaki hekimlerin durumunu kim
düzeltecek? Bu konudaki görüşlerinizi açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Tokat ili Artova, Pazar, Almus, Reşadiye ilçe devlet
hastaneleri gibi birçok hastanede döner sermaye geliri düşüktür. Günlük
masrafları bile zorlukla karşılayabilen bu tür hastanelerde
döner sermaye ya çok az dağıtılmakta ya da hiç
dağıtılamamaktadır. Bu durumlarla ilgili olarak neler
yapacaksınız, nasıl bir önlem alacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde, Avrupa Konseyi
Sağlık Birimi Şefi, domuz gribi salgınının sahte
bir salgın olduğunu söylemiştir. Buna katılıyor
musunuz? Sizce de, domuz gribi salgını, olduğundan çok fazla bir
şekilde abartılmış mıdır? Fransa, Almanya,
Hollanda ve İtalya gibi ülkelerin, halktan rağbet görmediği için
elinde kalan milyonlarca doz aşıyı üçüncü dünya ülkelerine
satmaya çalıştıkları doğru mudur? Ülkemize bugün
itibarıyla ne miktarda domuz gribi aşısı gelmiş, gelen
miktarın ne kadarı kullanılmıştır? Şu an stoklarda
kaç doz domuz gribi aşısı bulunmaktadır? Sağlık
Bakanlığı olarak taahhüt ettiğiniz daha ne miktarda domuz
gribi aşısı gelecektir? Bunların toplam net maliyeti nedir?
Şu an domuz gribiyle ilgili son durum nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bayındır
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana şu
soruları yöneltmek istiyorum: Dün kürsüde Sayın Bakan
konuştuğunda Biz ilgili kesimlerle tam mutabakat
sağladık. dediler. Bu yasa çıkarken, tam gün yasası, özellikle
meslek örgütleri olan TTB ve sendikalarla ne tür bir mutabakat
sağladınız?
Yine Başbakan doktorların 10-17 milyar maaş
alacağını söyledi. Bu miktar tam gün yasasına göre
performansa dayalı döner sermayeden ödenecek rakamlar. Artık döner
sermaye bir maaş kalemi mi oldu? Maaş kalemi ise emekliliğe
neden yansımıyor?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, yaklaşık dört beş yıl önce
Niğdede basında AKP yöneticileri tarafından 400 günde 400
yataklı yeni bir hastanenin yapılacağı haberleri
çıkmıştı. Daha sonra ilgililerin proje çizdirdikleri ve
size geldikleri, sizin de Niğdede herhangi bir yeni devlet hastanesine
ihtiyaç olmadığı şeklinde ifadeler yansıdı. Daha
sonra yeniden girişimlerle 400 yataklı hastane yerine 300
yataklı yeni bir hastanenin yapılabileceği ifadeleri herkes
tarafından konuşuldu. Bu konuda sorum şu: Niğdedeki devlet
hastanesi ihtiyaca cevap vermekte midir? Eğer vermiyorsa yeni bir hastane
yapılacak mıdır? Ve bu yeni yapılacak hastane 400
yataklı mı olacaktır ve yeni yapılan hastanede mevcut
hastanede olmayan artı neler olacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Orhan
Yok herhâlde.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, görüşmekte
olduğumuz tam gün yasasıyla haftalık çalışma saati 45
saatten 40 saate düşürülmekte; radyasyonla bire bir muhatap olan radyoloji
çalışanlarının ise haftalık çalışma saatleri
25 saatten 35 saate çıkarılmaktadır. Bunun gerekçesi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
Sayın Tankut sordu, Avrupa Konseyi Sağlık Birimi
Başkanı, ülkeleri kandırdı ilaç şirketleri
Hakikaten
Türkiyede kandırıldı mı? Ben
kandırılmış bir ülke olarak hazmedemiyorum bunu. Sizin
ağzınızdan duyarsam çok mutlu olacağım. Hakikaten ilaç
şirketleri Türkiyeyi kandırdı mı?
2- Hasta bakıcı, temizlik işçisi, yemek hizmetleri,
hastalara yemek hizmeti veren birimler bir nevi, bir yerde, kurum kültürüne
sahip olması lazım. Üniversite hastanelerinde ve hastanelerde
artık bu hizmetleri taşeronlara vermeyi bırakacak
mısınız? Kurum kültüründen yoksun ve pedagojik eğitimi
olmayan bu insanların verdiği hizmetlerden hastalar son derece
rahatsız oluyor.
3- On yedi yıldır üniversite hastanelerinde 400 liraya
çalışan insanların -artık yeter deyip-
feryatlarını dinleyecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atılgan
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Adana ili, işsizliğin son derece
yüksek olduğu bir ildir; ayrıca, kamu yatırımlarından
pay alamayan, nüfusuna göre çok gerilerde pay alan bir ildir.
Dolayısıyla Adana iline dönük ne tür projeleriniz vardır,
işsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir ile dönük ne tür projeniz
vardır?
İkincisi: Bin kişiye düşen hekim sayısı
açısından Avrupa Birliği ortalamasını ne zaman
yakalamayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Vural
Yok.
Sayın Yıldız
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, hâlen mevcut özel hastane ve tıp merkezlerinde
çalışan tıp doktorlarından bazıları kısmi
zamanlı statüde çalışmaktadırlar. Gündemdeki kanun
çıktığında doktorların kısmi zamanlı olarak
çalışmaları mümkün olmayacaktır. Hâlen
çalıştıkları özel sağlık kuruluşunda
devletten ayrılıp tam zamanlı olarak çalışmaları
da yürürlükteki Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık
Kuruluşları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre
Sağlık Bakanlığının yapacağı planlamaya
bağlı olacaktır. Çıkacak olan kanunda, bir sefere mahsus
olarak, doktorlara planlama haricinde olmak üzere özel ve devlete ait
sağlık kuruluşunu seçme hakkı tanınmasının
uygun olacağı kanaatindeyim. Bu konuda, özellikle radyoloji,
anestezi, biyokimya branşlarında büyük bir açık vardır
çünkü tam güne geçmek istemeyen kimse de çalıştığı
özel hastanede çalışamayacak bu yasadan sonra. Bunun değerlendirilmesi
gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bütün gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi, kamuda çalışan hekimlerinin sigortasını niçin kamu
kuruluşları ödemiyor? Hekimlere saati 5 lira 50 kuruş fazla
çalışma ücreti ödemek, evrensel çalışan haklarına ne
kadar uyuyor? Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4üncü
maddesine göre angarya değil midir? 180 saatlik aylık çalışmanın
üzerine ayda 130 saate kadar nöbeti ücretlendirdiğinizi söylüyorsunuz. Siz
hekimleri kaç saat çalıştırmayı düşünüyorsunuz?
Son olarak, bugün aile hekimlerine genel bütçeden ortalama ne
kadar ödeme yapıyorsunuz? Aile hekimleri dışındaki
hekimlere şu anda ortalama ne kadar para veriyorsunuz? Bu verdiğiniz
rakamın en az üçte 2sini maaş olarak vermenin önündeki engel nedir?
Doğu, Güneydoğu ve geri kalmış yörelerde sağlık
hizmeti tazminatı teşviki vermeyi neden düşünmediniz?
Son olarak, Mesleki Sorumluluk Sigortası Yasa
Tasarısına göre kamuda döner sermaye gelirleri üzerinden ödenecek
global bütçe uygulamasıyla kurumların geliri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Birer dakika, birer dakika veriyorum ki çok
milletvekili sorabilsin diye Sayın Kaplan.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tam Gün Çalışma Yasasının uygulamaya
girmesiyle üniversite hastanelerinden kaç akademisyen hekimin istifa etmesi
beklenmektedir? İstifa etmesi beklenen bu hekimlere ne kadar görev
tazminatı ödeneği verilecektir? İstifa etmesi beklenen bu
öğretim görevlilerinin boşluğunu nasıl doldurmayı
düşünüyorsunuz? Üniversitelerden öğretim üyelerinin
ayrılması tıp eğitimini nasıl etkileyecektir? Buna
yönelik bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli
Başkanım, zaman müsaade ettiği kadar sorulara cevap
verebileceğim.
BAŞKAN On dakikanız var.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Umarım ki
hepsine cevap verebilirim çünkü çok sayıda soru oldu.
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğündeki
personelle ilgili iki soru soruldu, Sayın Çalış ve Sayın
Dibek tarafından. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
bizim 209 sayılı Döner Sermaye İşletmeleriyle ilgili bir
genel müdürlük değil. Burada daha ziyade bu Genel Müdürlükle ilgili
Bu
209la ilgili değişiklikler yaptık; Hudut ve Sahillerin
ayrı bir, kendine ait bir döner sermaye işletme yöntemi var.
Dolayısıyla, bu sebeple kanunun metni içerisine bunlar
alınmamış durumda. Bu Genel Müdürlükte çalışan
kişi sayısı, hekim sayısı olarak zannediyorum 70
civarında ama toplam sayıyı bilahare yazılı olarak
verelim.
Sayın Paksoy, kurum hekimlerinin 1.700 lira maaş
aldığından işaretle Durumları nasıl düzelecek?
dedi. Şu anda değerli kurum hekimlerimizden Sağlık
Bakanlığına geçmek isteyenler için bu yol tamamen
açıktır. Yönetmeliğimizde bir istisna hükmü koymuş
durumdayız, son iki aydır; herhangi bir şekilde Sağlık
Bakanlığına geçmek isteyen memurlar, diğer usullere tabi
olmaksızın doğrudan Sağlık Bakanlığına
geçebilecekler. Bunun dışında, kurum hekimi olarak
çalışmaya devam etmek isteyen değerli hekimlerimiz için de
iş yeri hekimliğinin önünü açık tuttuk. Bu da onlar için ilave
bir imkân teşkil etmektedir.
Sayın Doğrunun Tokat ili, ilçeleriyle ilgili, döner
sermaye gelirlerindeki düşüklükle ilgili soruları var. Bu ilçeleri
özellikle inceleteceğim çünkü şu anda bine yakın veya bin
civarında değişen döner sermaye işletmesinin
aşağı yukarı 950 ila 980i arasında bu döner sermaye
ödemeleri düzenli yapılabilmektedir. Aksayan ilçeleri sürekli olarak
takibe alıyoruz ve iyileştirmeler yaparak yolumuza devam ediyoruz. Bu
ilçeleri de özellikle kendim inceleyeceğim, arkadaşlarıma
incelettireceğim.
Domuz gribinin abartılıp
abartılmadığıyla ilgili iki soru soruldu. Avrupa
Birliğinde bir, zannediyorum Avrupa Parlamenterler Birliğiyle ilgili
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Birim
Başkanı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Efendim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Alman parlamenter
YILMAZ TANKUT (Adana) Sağlık Komitesi
Başkanı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Evet, bir
parlamenterler birliğinde yani. Orada bir araştırma önergesi
verildi ve konuyu araştırıyorlar.
Şimdi Domuz gribi abartıldı mı? Ne kadar
abartıldı? Bunları aslında pandemi bitmeden söyleyemeyiz
değerli milletvekilleri. Ancak şunu ifade etmemiz lazım: Kendi
ülkemize baktığımız zaman H1N1 virüsüyle ilgili olarak
hayatını kaybeden vatandaşlarımızın
sayısı 600ü geçmiştir. Bu arada çok önemli bir rakam var
elimizde, hayatını kaybeden hamilelerimizin sayısı 36 veya
belki 38 civarında. Son 2 vaka hususunda tam bilgi sahibi değilim.
Türkiyede bir önceki yılda (2008 yılında) zatürreeden
hayatını kaybeden hamilemiz 2 kişidir. 2009 yılında
zatürreeden hayatını kaybeden hamile sayısı 38dir, evet.
Bunların 36sı H1N1 virüsüne, domuz gribi virüsüne bağlı
olarak hayatını kaybetti.
Dolayısıyla, bu tartışmalar
yapılacaktır. Bu söylediğiniz araştırmanın
sonuçlarını da hep birlikte göreceğiz. Ama biz ülke olarak ne
yapmalıydık, ne yaptık?a sıra gelince,
vatandaşımızda farkındalık oluşturmak ve bu
işe her alanda hazırlıklı olmak şarttı; bunu
gerçekten iyi bir biçimde yaptık.
Aşıyla ilgili olarak şunu söyleyebilirim:
Başlangıçta biz de hastalığın Dünya Sağlık
Örgütü tarafından özellikle ifade edilen muhtemel özellikleri, virüste bir
mutasyon riski dolayısıyla 43 milyon doz aşı sipariş
etmiştik. Şu ana kadar 8,4 milyon doz aşı almış
durumdayız. Biraz sözleşmelerimizi biz bu şekilde, esnek
biçimde, ülkenin yararını gözetecek biçimde yapabildik. Bazı
ülkeler bunu yapamamış olabilirler. Bazı Avrupa ülkeleri de zikredilerek
onlarla ilgili durum soruldu. Tabii onlar hakkında ben bir şey
söyleyemem. Bu 8,4 milyon doz aşının aşağı
yukarı 4 milyona yakınını kullanmış
durumdayız. Geriye kalan miktarın da önümüzdeki günlerde
kullanılacağını düşünüyoruz. Bu arada bir miktar
aşıyı da, küçük bir miktar aşıyı da stokta tutmak
istiyoruz. Bunu bilim adamlarımızla da tartışıyoruz. 3
milyon, 5 milyon, belki biraz bunun üstünde bir miktar aşıyı
stoklarımızda tutmayı düşünüyoruz. Özellikle üç yıl
süreyle stokta tutulabilecek ve antijen değişmek gerekirse de bu
antijeni yarım euroya değişebileceğimiz bir aşı
türü var, stokta daha ziyade bunu tutmayı düşünüyoruz. Neden? Çünkü
bu virüsün bir mutasyon geçirmesi ve çok daha saldırgan olma riski mevcut,
ama söylediğim gibi, Türkiye bu meseleyi çok iyi yöneten ülkeler
arasındadır ve biz aşı konusunda, en azından medyaya
yansıyan, bazı ülkelerin içine düştüğü
sıkıntı gibi bir sıkıntıya da asla düşmedik,
bundan sonra da düşmeyeceğiz. Söylediğim gibi,
başlangıçta 43 milyon doz aşı sipariş etmiş ve
bir sigortayı ülkemiz insanına kazandırmışken,
satın aldığımız aşı miktarı 8,4 milyon
dozdur.
Şimdi, daha önce de söylendi, ifade edildi, medyaya
çıkıp bu hususta konuşan arkadaşlarımız da oldu,
2 milyar liraya yakın, eski parayla 2 katrilyona yakın bir harcama
yapıldığından bahsedildi. Şu ana kadar domuz gribi
için yapmış olduğumuz harcama 168 milyon liradır,
aşı, diğer malzemeler.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Az mı?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Şimdi bir
milletvekilimiz ben bunu söyleyince Az mı? diyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Dolar mı TL mi
Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli
milletvekilleri, insan sağlığı çok önemlidir.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Panik kampanyası. diyor
Avrupa Birliği Komisyon Başkanı, Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Böyle pandemilere
mutlaka hazıklıklı olmalısınız.
Hayatını kaybeden 600ün üstündeki vatandaşımızın
her birinin hayatının sizin gözünüzde de çok kıymetli
olduğunu biliyorum. Çeşitli medya kampanyaları ve
yanlış yönlendirmeler olmasa aşılama kampanyaları daha
iyi gidebilirdi ve bu sayılar çok daha aşağıda da
kalabilirdi.
Şimdi burada önemli bir husus daha var değerli
milletvekilleri, çok önemli bir husus daha var
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Dünyada yüzde 5lerde.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Uluslararası ilaç
firmalarına da alet olmamak gerekir.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bu meseleler, yani
pandemi ve benzeri hususlara yaklaşım meseleleri, elbette bilimsel
kurullarla da birlikte götürülüyor. Dolayısıyla, vatandaşa
doğru bilgi vermek lazım. 2 milyar lira harcama
yapılmış. denen bir yerde, eğer 170 milyon lira harcama
yapılmışsa 2 milyar harcama yapılmış.
diyenlerin de başını iki elinin arasına alıp biraz
düşünmesi gerekiyor. Tabii ki vatandaşımızın
sağlığı çok önemli; bugüne kadar benzeri konularda
aldığımız tedbirler gibi bundan sonra da tedbirler alarak
vatandaşımızın sağlığını korumaya
devam edeceğiz.
Sayın Bayındır, Bu yasa sırasında
sendikalar, meslek birliği, bunlarla ne gibi görüşmeler
yaptınız? dedi.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Mutabakat dediniz de
mutabakatı sormak istedim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bu,
aşağı yukarı üç yıllık geçmişi olan bir
çalışmadır. Birçok kere bu paydaşların
görüşlerini aldık. Evet, doğrudur, Türk Tabipler Birliği
şu anda bizim gibi düşünmüyor, çok net. Bunun için eylem
yapacağız. diyorlar, eylem teşebbüslerinde bulunuyorlar ama
aslında Türk Tabipler Birliği kendisiyle de çelişiyor burada
çünkü yıllarca tam günü savunmuş bir meslek birliğidir, meslek
örgütüdür. Şu söyleniyor: Yani bir taraftan Tam Gün Yasasından yana
olacaksınız, yıllarca bunu konuşacaksınız,
yazacaksınız, çizeceksiniz, yasa gündeme geldiğinde
karşısına çıkacaksınız! Bunu anlamak mümkün
değildir.
Bakın, bizim niyetimiz çok açık. Biz
vatandaşımızı bu muayenehane kapılarına
gitmekten, üniversite hastanelerine gittiklerinde Eğer para verirsen
senin işini burada görürüz. diyen sistemden kurtarmak istiyoruz ve
Meclisimizin de bunun yanında durduğunu biliyoruz.
Bu döner sermayeler neden emekliliğe yansımıyor?
dendi. İşte, bu kanun, aslında tam da döner sermayelerden
maaşa eklenecek sabit tutarların, mesela bir uzman hekimde 3 bin
liraya -maaşla beraber- çıkmasıyla emekliliğe yansıyan
bir imkân da getirmektedir. Yani, bugüne kadar bir uzman hekim, yirmi beş
yıl çalışmış bir uzman hekim 1.600 lira civarında
bir parayla emekli olurken, bu yasadan sonra hekimler, çalışma
yıllarına bağlı olarak, yirmi beş yıl
çalışmış bir hekim 2.500 liranın üzerinde bir
emeklilik maaşı alabilecektir ki bu da önemli bir
iyileştirmedir.
Niğdedeki bu hastaneyle ilgili soruya
Üç yüz yataklı
bir hastane ihalesini yapmış durumdayız, süreç devam ediyor.
Böylece, kısaca cevap vermiş olayım.
Sağlık çalışanlarının
çalışma süresini 45 saatten 40 saate düşürdük. Peki, neden radyolojiyle
ilgilenen veya radyolojiyle ilgili sağlık personelinin
çalışma saatini 35 saate çıkardık?
Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğinin bu husustaki
standartları otuz beş saattir. Aslında burada önemli olan
radyolojiyle iştigal eden değerli sağlık çalışanlarının
ne kadar radyasyon aldığının tespiti ve takibidir.
Çalışma saatlerinden daha önemli olan budur. Dolayısıyla,
radyasyonla çalışan bir kişinin aylık veya yıllık
alabileceği maksimal dozlar da bugün yine Avrupa Birliği
standartlarındadır ve hiçbir meslektaşımızı bu
standartların üstünde bir radyasyona maruz kalacak biçimde
çalıştırmıyoruz, bundan sonra da
çalıştırmayacağız.
BAŞKAN Sayın Bakan
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ama takdir
edersiniz ki bu 25 saat meselesi bugün hizmet vermenin önünde önemli bir
engeldir. Onun için bunu 35 saate çıkarmış durumdayız.
BAŞKAN Sayın Bakan, epeyce geçti süre.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Geri kalan
soruları, Değerli Başkanım, yazılı olarak
cevaplandıralım, ancak bu kadar vakit bulabildik.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.36
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 48inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
418 sıra sayılı Tasarının maddelerine
geçilmesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, maddelere geçilmesini yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Sayın Ziyaeddin Akbulutun 60ıncı maddeye göre pek
kısa söz talebi vardır.
İki dakikalık sürede buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili
Tevfik Ziyaeddin Akbulutun, Kırıkkale Milletvekili Osman
Durmuşun, 47nci Birleşimde yaptığı konuşmadaki
ifadesinden dolayı Genel Kuruldan özür dilemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; dün
burada bir konuşma yapan Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman
Durmuş aynen şu ifadeyi kullandı: Başhekimler istifaya
çağrılıyor. Bırakmak istemeyen Çorlu Devlet Hastanesi
Başhekimini, AK PARTİ İlçe Başkanı,
bacağından vurduracağını söylüyor. Bu kin ve nefreti
anlamıyorum.
Efendim, benim yaptığım araştırma ve dün
akşamdan bu yana gelen telefonlarla, böyle bir ifadenin iftira
olduğu, yalan olduğu, doğru olmadığını
kanıtlamış bulunuyorum. Bakanlık yapmış bir
sayın milletvekilinin, yapacağı eleştirilerde ölçülü
olmasını ve lütfen, bu ifadesini özür dileyerek Genel Kurulda
düzeltmesini arz ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Üniversite ve Sağlık
Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/715) (S.Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ilâ 10uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Hasan
Çalışta. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bugün gerçekten önemli bir kanun
tasarısı görüşüyoruz. Bu tasarı doktor, hemşire, ebe,
sağlık memuru, hizmetlisine kadar, pratisyen hekiminden profesörüne
kadar bütün sağlık çalışanlarını,
dolayısıyla halkımızın tamamını ilgilendiren
bir yasadır. Çünkü değerli arkadaşlar, hayatımızda,
hele biraz hastalandığımız zaman,
sağlığımızdan daha iyi bir şey
olmadığını hepimiz biliriz. İhtiyaç hâlinde
canımızı emanet ettiğimiz sağlıkçılara,
doktorlara, hemşirelere, ebelere, sağlık memurlarına,
anestezi teknisyenlerine ve diğer sağlık
çalışanlarına, problemlerine, topyekûn bakmak gerekiyor ve
problemleri de topyekûn çözmek gerekiyor. Siz çok iyi bir cerrah olabilirsiniz,
en iyi ameliyatı yaparsınız ama anestezi teknisyeni bir hata
yaparsa yaptığınız işin neticesi olumsuz olur. Siz çok
iyi bir cerrah olursunuz, en iyi ameliyatı yaparsınız ama
hastayı naklederken yardımcı personel bir hata yapar hastanın
canına mal olur. Onun için, sağlık
çalışanlarının moral, motivasyonunu yüksek tutacak
tedbirleri almak öncelikle bu yüce Meclise ve ülkeyi yöneten siyasi iktidara
düşüyor.
Kıymetli arkadaşlar, gerçekten hekimler ve diğer
sağlık çalışanlarının öğrencilik
hayatından başlayarak eğitim dönemi zordur, meşakkatlidir,
zahmetlidir. Meslek hayatı da zordur değerli arkadaşlar; sürekli
özveri içinde çalışmayı, bazen hastalarımızı
kendi ailemizden birisi gibi görmemizi, annemiz gibi, babamız gibi,
kardeşimiz gibi görmeyi gerektirir. Ancak, hekimi, ev-hastane-muayenehane
üçgeninde koşarken vicdanı ile cüzdanının arasında
sıkıştırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur, bunun
hakkaniyetle bağdaşır bir tarafı da yoktur. Hekim ve
diğer sağlık çalışanlarının, hastaları
ve mesai arkadaşları ile ilişkilerini onurlu hâle getirmeli ve
onurlu hâlde tutmalıdır. Bunu sağlayacak ortamı
oluşturabildiğimiz gün hastaların ve diğer sağlık
çalışanlarının ve hasta yakınlarının,
dolayısıyla sağlığımızın pek çok
problemini çözmüş oluruz. Maalesef, değerli arkadaşlar, bu
ideali yakalamak amacıyla çıkarılan pek çok çalışmaya
rağmen sektörün devasa problemleri devam etmektedir.
Temennim odur ki bu tasarı kanunlaşır ve
sağlık çalışanlarının problemleri asgariye iner.
Ancak, bizi arayan dostlarımız oluyor, diyorlar ki: Ağabey, ben
gerçekten tam gün tasarısının taraftarıyım ama
tasarıyı okuduğum zaman endişeleniyorum. Acaba, dağ
fare mi doğuracak? veya Muayenehanelerimizi kapatacağız.
Zayıf olan poliklinikler, sağlık merkezleri kapanacak. En az 50 bin
kişi işsiz kalacak. Buralarda kullanılan aletler edevatlar
atıl hâle gelecek, hurda hâline gelecek. Bunların, bu problemlerin
çözümü ne olacak? diyorlar. Hekimleri
kamu veya küresel patronlara ucuz emek sunan emek işçileri hâline mi
getireceğiz? diyorlar. Klinik şeflerimize, tıp
fakültelerindeki hocalarımıza bu sistemde sağlıklı bir
şekilde ulaşabilecek miyiz? diyorlar. Sorular uzayıp gidiyor
değerli arkadaşlar. Gerçekten, ben böyle gönül
rahatlığı içerisinde cevap veremediğim için, bu
tasarının grup olarak da yanında olmamıza, taraftarı
olmamıza rağmen, gerçekten Acaba larımız var,
Başarılı olur mu? diye sorularımız var.
İşte, bu acabaları asgariye indirebilmek için bu Meclisimizde,
daha, bu tasarı çıkana kadar yapabileceğimiz
çalışmalar var diye düşünüyoruz.
Kıymetli arkadaşlar, geçen günkü Sayın
Başbakanın grupta yaptığı konuşmayı çok
arkadaşımız izlemiştir. Kamuoyuna yansıtılan
bilgileri de topluyoruz ve bunları üst üste koyduğumuz zaman
artık hekimlere ve diğer sağlık
çalışanlarına öyle büyük imkânlar sağlanmış ki
artık bunların tek bir çıkar yolları var: Ne istedilerse,
ne bekliyorlarsa iki fazlası verilmiş. Bu saatten sonra
yapılacak bir şey var: Vatandaşımızın sağlık
hizmeti ihtiyacını en iyi şekilde karşılamak
zorundalar.
Kıymetli arkadaşlar, kamuoyuna bilgileri doğru
aktarmak lazım. Bir doğrunun bir kenarından tutup onu
yanlış bir yere götürmek gerçekten sektörün problemlerinin çözümüne
bir katkı sağlamaz.
Şimdi, bu kamuoyuna yansıyan bilgilerin sonunda âdeta
hekimler ve diğer sağlık çalışanlarını,
eğer ileride aksaklıklar olursa, bu aksaklıklarının
bedelini ödemek üzere sorumlu yerine âdeta günah tahtasına oturtuyoruz.
Kıymetli arkadaşlar, gerçekten bu durum hakkaniyetle bağdaşmaz.
Şimdi, kamuoyuna yansıtılan, deniyor ki: Efendim,
bir klinik şefi, bir üniversite profesörünün eline ne geçecek? Klinik
şefinin eline 13 milyon gibi, tıp fakültesindeki bir hocanın
eline 17 milyon gibi bir para geçecek.
Kıymetli arkadaşlar, hemen gene
Bakanlığımızın sitesindeki bu tablonun altında
başka bir tablo var. Bu tablo bugün itibarıyla döner sermaye
gelirleri ve maaşları eklendiği zaman sağlık
çalışanlarına ortalama ödemeyi gösterir. O da nedir
arkadaşlar? Ortalama, uzmanların eline geçen 5 milyar
civarındadır, pratisyenlerin eline geçen de 3 milyar civarındadır
maaş artı döner sermaye. Şimdi bu yeni sistemle bunun üzerinden
zorunlu meslek sigortasını ve diğer kesintilerini de
eklediğimiz zaman, emeklilik sigortasıyla ilgili bölüme de
kesintileri eklediğimiz zaman bu eline geçen miktar da azalacak değerli
arkadaşlar. İşin doğrusu budur. Siz döner sermaye
gelirlerini artırmadığınız sürece, döner sermaye
gelirlerini gerçekten iyi bir noktaya çıkarmadığınız
sürece bu verilen rakamlar hayal olmaktan, temenni olmaktan öteye geçemez. O
zaman burada yapacağımız öncelikle şu: Döner sermaye
gelirlerini artıracak tedbirler almak lazım. Onun da ötesinde
kıymetli arkadaşlar, bu hekimlere emeklilik döneminde
yansıyacak, emekli ücreti olarak kamuoyuna yansıtılan tablonun
gerçeği nedir? Otuz yıl prim öderseniz, bu otuz yılın
sonunda bir pratisyen hekim 2 milyar, bir uzman hekim 2,5 milyar, bir şef
de 3 milyar civarında emekli maaşı alacak. Ne zaman? Otuz
yıl sonra! Kıymetli arkadaşlar, bugün sağlık
çalışanlarının bizden beklentisi şu: Bugün
çalışan arkadaşlarımızın maaşında
kalıcı bir yükseklik sağlayalım; bu, bugünden itibaren,
yarın emekli olacak arkadaşlarımızın maaşına
da yansısın. diyorlar.
Kıymetli arkadaşlar, bu tasarıyla, hekimlerin önüne
iki seçenek koyuyoruz, diyoruz ki: Ya kamuda çalışacaksın ya da
özel sektörde çalışacaksın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) Tamam Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, aslında, doğru olan nedir? Hekimin hem
kendisine hem hastasına zaman ayırabileceği güzel bir sistem
oluşturmaktır ama bu sistemi oluştururken, hekimlerimizi
gönüllülük esasına göre sistemin içine çekmek doğru olur diye
düşünüyorum.
Tabii ki bu sistemle getirilen mesleki risk sigortası
doğru bir yaklaşım ama bu sigortanın primlerinin yine
hekimlerin ücretlerinden yüzde 50 oranında kesilmesini -özellikle kamuda-
ben doğru bulmuyorum. Bunun kamuca karşılanması lazım.
Ayrıca, bu mesleki risk sigortasının diğer sağlık
çalışanlarına da uygulanmasının doğru
olacağını düşünüyoruz. Çünkü aynı risklere doktorla
beraber hemşire de anestezi teknisyeni de sağlık teknisyeni de
laboratuvar teknisyeni de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÇALIŞ (Devamla) Onlar da zaman zaman hukukla
karşı karşıya, mahkemelerle uğraşmak zorunda
kalabileceklerdir.
Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve düşüncelerle
bugün çıkarmakta olduğumuz bu kanunun hayırlı
olmasını diliyorum, Milliyetçi Hareket Partisi olarak mümkün
olduğunca düzelterek katkı vermeye devam edeceğiz diyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır.
BDP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına 418 sıra sayılı Yasa
Tasarısının birinci bölümü üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan dün konuşmasını yaparken Bu
yasayı mutabakatla geçirdik. dedi. Parti olarak bizim böyle bir
mutabakatımız yok ve dün on iki sağlık örgütünün merkez
yönetim temsilcilerinin ortak beyanında da böyle bir mutabakat yoktu. Bu
kurumların hepsi, ağız birliğiyle, bu yasa
tasarısı tartışılırken kendilerinin hedef
tahtası hâline getirildiğini, hedef gösterildiğini,
imajlarının sarsılmaya
çalışıldığını, bu yöntemle yasayı
geçirmeye çalıştıklarını ifade ediyorlar.
Evet, tam gün yasasını eskiden beri hem Sağlık
Emekçileri Sendikası hem tabipler odası ve diğer kurumlar
istiyorlardı, hâlen de istiyorlar, tam gün yasasına karşı
değiller ama aynı patentteki ismi alıp içeriğini
farklılaştırarak, bu kurumların yıllarca
kullandığı ismi kullanıp içeriğini
değiştirerek bu şekilde yeniden, bu kurumları zan altında
bırakmak ve itham etmek çok uygun bir yaklaşım değildir,
bunu belirtmek istiyoruz. Çünkü, tam gün yasasında öngörülen, yani meslek
örgütlerinin kendi çalışma yaşamlarını düzenleyen tam
gün yasasına ilişkin temel beklentileri şudur: Sekiz saat
çalışma sürecidir. Bu sekiz saatlik çalışma sürecinde,
işte, kamu hastaneleri birliğinin hayata geçirilmesiyle birlikte,
kişiler, primlerini çalıştığı kazanç üzerinden
ödemek zorunda kalmayı kabul etmiyorlar. Yani, bu örgütlerin tam gün
yasasında böyle bir yaklaşımı yoktu.
Yine, tam gün yasası
tartışıldığı zamanda hastanelerin adı Kamu
hastanesi, Özel hastaneye dönüştürülmemişti. Yani, yine işte
bir yandan hekim-hasta-para ilişkisini ortadan kaldırıp
vatandaşlarımız para ödemesin tanımlamasıyla,
gerekçesiyle bu işleme son veriliyor, ne yazık ki, SGKlı olan
hastalar özel hastanelerde
Onu da A, B, C diye
sınıflandırdınız
Giderek, bugüne kadar bu
sunduğunuz proje çerçevesinde, özel hastanelerin pek çoğu zaten
kapanmak durumunda kalacak. Bir dönem, insanlar özel hastaneler açtı
işte, nasılsa Emekli Sandığından, Sosyal Sigortadan
yani kendi sosyal güvencesi olan, her özel hastaneye gidebiliyordu ama siz bu
sınıflandırmayı yaparak sosyal güvencesi olan, ancak belli
koşullarda bu hastanelerden yararlanabilecek ya da A
sınıfı diye tanımladığınız özel
hastanelere gittiğinde de yüzde 70 oranında kendi cebinden para
ödeyecek! Neresi bedava? Hasta, hastane ve hekim ya da para ilişkisinin
kesilmesi bunun neresinde? Yine, geçen yıl
çıkardığınız Sosyal Güvenlik Yasasıyla her
hasta, gittiği hastanede katkı payı ödeyecek. Nerede, hasta para
ödemeyecek? Yani hasta bundan sonra ister muayenehaneye gitsin ister özel
hastaneye gitsin, ister kamu olup ama pratik işlevi özel hastane olsun,
nereye giderse gitsin ne yazık ki eli cebinde olacak. Yani sizin eliniz
hastanın zaten cebinde olacak. Yine, prim ödemeyen milyonlarca esnaf
primini ödeyemeyeceği için -ki çoğu kepenk kapatıyor ya da
icralık pozisyondadır, hiçbir şekilde primini
ödeyememiştir- milyonlarca insan, bu şekilde de yine, bu sosyal
devletin gerekli kıldığı sağlık hizmetinden
faydalanamayacak. Nerede, hasta para ödemeyecek? Yani, siz felsefenizi ve
gerekçenizi, savunmanızı hastanın para ödememesi üzerine
kurmuşsunuz ama ne yazık ki her aşamada, ister tetkik tedavide
ister muayenede, hangi aşamada olursa olsun hastalar para ödeyecek. Yani,
siz bu gerekçenizi en azından bu kılıfa büründürmeyin, hastalar
da biliyor para ödediğini. Hastaneler de artık, hem kendi
ihtiyaçlarını gidermek hem de personelinin maaşını
ödemek için, kamu hastaneler birliği yasası
yasalaştığı andan itibaren devlet bütçesinden pay
almamış olacak neredeyse ve bütün hizmetini, maaşını o
döner sermaye üzerinden ödeyecek. Nerede kaldı para ödememek? Yani
hastanın cebinden aldığınız parayla hastane hizmetini
döndürmeye çalışacaksınız.
Yine, bu yasayla hekimler arasında da bir
ayırımcılık yapılmış olacak. Belirtildi
Yani geliri olmayan, küçük hastanelerde çalışanlar ne yapacak? Asgari
ücrete mi tabi olacak? Ya da işte Emekliliğine yansıyacak.
dediniz yirmi beş yıl sonra. Yani, bugün, primini ödemeye
çalışan, diyelim otuz yaşındaki 2035 yılında
emekli olacaksa, ömrü yetmeyecek ki! Ödediği parasını emekli
olduğunda alamayacak da yani! Yirmi beş yıl sonra
Hem yirmi
beş yıl sonra neyin ne olacağının kim garantisini
veriyor? Şurada, son yirmi yılda bile sağlık sistemimizde
her gün yeni yeni değişiklikler yapılırken, her gün bir
ileri iki geri adımlar atılıyorken, yirmi beş
yılın garantisini vermeyin siz, bugünün garantisini verin. Bugün
yaşayan, bugün çalışan insanların hayatını
düzenliyorsanız, bugün yaşayanların düşüncelerine kulak
vermek zorundasınız, yok sayamazsınız, yok sayarak bir yere
varamazsınız. Ne kurumları ne meslek örgütlerini
En temel sorun
olan sağlık sorununu icra edecek sağlık personelinin hem
çalışma barışını korumak zorundasınız
hem aynı mesleği icra edenler arasında ayrımcılık
yapmamanız lazım.
Biraz önce sorular soruldu: Radyasyon bölümünde
çalışanlar geçmişte yirmi beş saat
çalışıyordu, niye otuz beşe çıkardınız?
Dün, Hükûmet adına konuşan bir arkadaşımız Bu yasa
eskiden çıkmıştı, bugün geçerli değildir. diye savundu.
Yani bazı kurallar vardır ki geçerlidir; çünkü, insan
hayatını ve insanı değer almış, insanı temel
almış, insanı korumayı baş köşeye koymuş ve
o dayanaklara göre bu kanunlar çıkmıştır. Geçmiş
diye getirildi
Bugün uluslararası sözleşmelerin pek çoğu elli
yıllık, altmış yıllıktır, daha uzun
sürelidir. Peki, bu sözleşmeler Eskiden olmuş. diye rafa
kaldırılmıyor ki. Bu sözleşmeler,
yapıldığı zaman da insan hakları gözetilerek
gerçekleştirilmiş sözleşmelerdir ve siz de insan adına bir
düzenleme yapacaksanız -insan eksenli bir değişiklik
yaptığınızı iddia ediyorsunuz gerekçede- o zaman
kişileri radyoaktif maddeyle karşı karşıya getirmeye
hakkınız var mı? Zaten geçmişte kanser bu kadar yaygın
değildi, bu kadar çok insan ölümlerine sebep olmuyordu, bu kadar çok
kimyasal madde yoktu. GDO dediğimiz, bütün her şeyin DNAsıyla
uğraşıldı. Normal, radyasyonla hiç uğraşmayan
insanların bile kanser olma riski çok fazla. Kanser oranı çok
artmıştır. Üstelik bu tür mesleklerde çalışanlara siz
1920lerde, 1925lerdeki ekolojik doğa ortamını vaat edebiliyor
musunuz ki Radyasyonla daha az muhatap oluyor. diyebiliyorsunuz? Yani
bunların hepsinin birer kandırmaca ve aldatmacadan öteye hiçbir
anlamı yoktur. Dolayısıyla, tüm meslek gruplarındaki
herkesin insanca yaşayabileceği, iş güvencesi başta olmak
üzere
Ki siz, hastaneler birliğine geçtiğiniz zaman, insanların
iş güvencesi de olmayacak; şu anda bile taşeron tekelinde
çalışan temizlik işçileri, yemek yapanlar ya da sözleşmeli
çalışan hemşireler, ebeler, diğer meslek grupları
zaten iş güvenliğini de kaybetmiş olacak; bu uygulamayla pek
çoğu kaybetmiş ama hedefiniz bütün hepsinin iş güvencesini
ortadan kaldırmak. Bu yetmiyormuş gibi, bir de aynı okulu
okumuş, aynı yeterliliğe sahip insanların birini çok
çalıştıracaksınız, diğerine az para vereceksiniz.
Adalet bunun neresinde, diye sormak isteriz tekrar tabii ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tabii, yine sağlıkta en önemli hususlardan biri:
Sağlıkta yeterli hizmet alabilmek için ana dil
kullanımının çok önemli olduğu ortadadır. Dünya
genelinde, ana dilde sunulmayan sağlık hizmetleri kullanabilme ve
yararlanmanın, aynı ülke içinde ana dil ile aynı dilde hizmet
alanlara göre hemen her zaman daha geride olduğu çok uzun zamandır
bilinen bir gerçektir. Ülkemizde ilki 1968 yılında
gerçekleştirilmiş olan Türkiye nüfus ve sağlık
araştırmalarında kullanılan anketlerde uzunca zamandan beri
kadınların ana dili soruluyor fakat kadınların bu
özellikleriyle çocukları ve kendilerinin sağlık durumları
arasındaki ilişkiyi sorgulayan verilere raporlarda yer verilmiyor.
Siz, sağlık hizmeti alabilmek için, sağlık
personelinin ana dilde eğitimini, ana dil bilmesinin projesini
düşünüyor musunuz? Bu da sağlığın bir parçası
değil mi diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bayındır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Domaç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DOMAÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık
personelinin tam gün yasası hakkında AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu yasanın otuz yıl önce
çıkarılmış olanıyla da
uğraşmıştım ben o zaman genç bir asistan olarak,
eczacılık fakültesi asistanı olarak. Doğrusu, ondan
bahsetmeden geçemeyeceğim. Otuz yıl önce asistan temsilcisiydim
eczacılık fakültesinde ve çok zevkle, şevkle Tam Gün
Yasasının çıkması için çaba harcadık
arkadaşlarla birlikte. Sayın Mete Tana çok gidip geldik ve bu gidip
gelişlerimiz sonucunda da eczacılık fakültesinde
çalışanların da tam gün kapsamı içerisinde
değerlendirilmesi ve belli tazminatlarla maaşlarına
yansıması konusunda belli yollar aldık. Bütün fakültelerde
uygulandığı gibi bizim fakültede de uygulanmasını
beklerken on aylık bir süre geçti, fakültemizde o yıllarda Tam Gün
Yasası uygulanmadı, herkes Tam Gün Yasasından tazminat
alırken uygulanmadı. Biz yine yollara düştük o sıralarda,
Ankaraya gelip Sağlık Bakanlığı
Müsteşarından Tam Gün Yasasının bu fakültede de
uygulanacağına dair bir yazı aldığımızı
hatırlıyorum. On ay sonra eczacılık fakültesinde, bizim
bulunduğumuz eczacılık fakültesinde Tam Gün Yasası
uygulanmaya başlamıştı. Bir yararı da olmuştu o
yıllarda, bazı arkadaşlarımız birikmiş
paralarıyla kooperatiften ev almaya karar verdiler, böyle de bir
katkısı olmuştu. Evet, değişik nedenlerle bazı
mal mülk sahibi olan arkadaşlarımız sağlık
elemanı oldular çünkü o sırada Yasa beş ay geç uygulamayla
başlamıştı, tam gün uygulaması beş ay geç
uygulamayla başlamıştı.
Biliyorsunuz, 12 Eylül faşist darbesinden sonra Tam Gün
Yasası ortadan kaldırıldı. Bu darbeyi yapanlar bazı
konularda ülkemize ihanet etti, bunlardan bir tanesi de bu Tam Gün
Yasasıdır. O zaman bu ihanete uğramamış olsaydık
şimdi bu konuyu bir daha belki tartışmıyor olacaktık,
belki de aksaklıklarını tartışıyor
olacaktık, onu yeniliyor olacaktık, ortaya çıkan sorunları
görüşüyor olacaktık ama bugün o kaldırıldığı
için yeniden tam gün yasasını tartışıyoruz burada. Bu
tam gün yasasını bugün tartışmamız, çok gecikmiş
bir tartışma gerçekten. Demek ki biz otuz yıl önce bir Tam Gün
Yasasına sahiptik, o kaldırıldı, biz otuz yıl sonra tartışabiliyoruz.
Gecikmiş bir tartışma ama gecikmeden kastımız şu
demek değil: Gecikmeyi ne kadar sürede engellersek yine olumlu bir iş
yapmış oluruz.
Sağlık personelinin tam gün çalışmasına
dair bu yasayla birlikte, etkin, verimli, kaliteli, yaygın, kolay
erişilebilir sağlık hizmetlerinin her yerde, her zaman
sunulabileceği amaçlanıyor, sağlık personelinin üstündeki
iş yükünün azaltılması amaçlanıyor, kamu sağlık
kurumlarında çalışan hekimlerin tüm mesaisini kurumlarına
vermesi sağlanıyor. Kamu sağlık personeli özlük
haklarında küçük de olsa bazı iyileştirmelerle bu yasa
gerçekleşecek. Bu yasayla birlikte, zorunlu malpraktis sigortası
sistemi gündeme geliyor ve bu kamuda çalışan hekimler için sigorta
primlerinin bir kısmı kamu tarafından ödenecek ve hekimlerimiz
çok fazla baskı altında kalmadan mesleklerini yapabilme
şansını yakalayabilecekler.
Her zaman, hekim-hasta ilişkisinde para ilişkisini
ortadan çıkarmak için çaba harcanmıştır. Her zaman,
sağlık hizmetlerinde hastayla hizmet sunan arasındaki para ilişkisinin
ortadan kaldırılması başlı başına bir
konudur ve uzun yıllar gündemleri meşgul eder, hemen hemen çoğu
zaman tartışılır. Bu yasayla birlikte bu para ilişkisi
ortadan kaldırılıyor; kamu kurumlarında, kamu
hastanelerinde ve tam gün yasasının uygulandığı
hastanelerde bu ilişkiler ortadan kaldırılıyor.
Sağlık kurumlarının ihtiyaç duyması
hâlinde, sağlık personelinin izinle birlikte diğer kurumlarda
görevlendirilmesi sağlanıyor, döner sermayeden katkı alarak
diğer kurumlarda görevlendirilmesi sağlanabiliyor. Bu da önemli bir
sorundu. Çoğu zaman bir kamu kurumundan diğer kamu kurumuna
görevlendirme gerçekleşemeyebiliyordu. Bu yasayla birlikte büyük miktarda
önü açılıyor.
Biz, hepimiz çok iyi biliriz ki hekimlerimizin görev ve sorumluluk
bilinci çok gelişmiştir, son derece gelişkindir; saatlerine çok
uygundurlar, randevularına çok uygun davranırlar,
hastalarını yakından takip ederler, nöbetçi kalırlar,
çoğu zaman ağır nöbetlerde bulunurlar, kalırlar; gerçekten
sorumluluk bilinçleri son derece gelişmiştir hekimlerimizin. Bunda,
aldıkları eğitim, mesleğinin doğası çok önem arz
etmektedir.
Hekimlerimiz fedakârca çalışmaktadır ülkemizde.
Hekimlerimizin bu fedakârlığı, ülkemiz sağlık
sistemine yapılan en önemli katkılardan bir tanesidir. Bu yasayla,
vatandaşlarımızla hekimlerin arasındaki güven ilişkisi
bir kez daha pekişecektir. Hekimlerimiz buna layıktırlar,
hekimlerimiz güven duyulacak insanlardır, güven duyulacak meslek
sahipleridirler.
Nöbet hizmetindeki düzenlemelerle birlikte, sağlık
çalışanlarının nöbet ücretleri bir miktar
artırılmaktadır. Burada benim en fazla mutluluk duyduğum
ise asistanların nöbet ücretlerinin artırılıyor
olmasıdır. Tıp fakültesindeki asistanların nöbet
ücretlerinin artırılıyor olması, gerçekten, benim
açımdan çok önemli çünkü ben onların bu çalışma sürelerini,
gerçekten, insanlıkla çok bağdaştıramıyordum. En
azından nöbet ücretlerinin artırılması bir katkı
olarak görülebilir diye düşünüyorum.
Sağlık çalışanlarının mesai saatleri
dışında çalışma olanaklarının ortaya
çıkması ve kendileri için ek ödenek sağlanması da önemli
bir yaklaşım.
Değerli milletvekilleri, benim mesleğim
eczacılık. Bu alanda eczacılar da çalışıyorlar
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Onu biliyoruz. Grev
kırmıştın ya, ondan dolayı hepimiz seni
tanıyoruz, eczacılar da tanıyor.
MEHMET DOMAÇ (Devamla) Beni eczacılar tanıyordu,
şimdi siz tanımış oldunuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İlk sözleşmeyi seninle
yapacaklar, merak etme.
MEHMET DOMAÇ (Devamla) Fark etmez. Eczacılar iyi
tanıyordu beni, siz tanıdınız, iyi oldu.
Eczacıların Sağlık Bakanlığında
döner sermayede göstergeleri 250 rakamına çıkmıştı ama
üniversitelerde çıkmamıştı, üniversitelerde döner sermayede
göstergeleri 250ye çıkarılıyor bu yasayla birlikte.
Dolayısıyla, onlar için bir düzenleme, bir değişim söz konusu
oluyor. Bunu da onlara önemli bir katkı olarak değerlendiriyorum ben.
Ayrıca, bu yasa, ülkemize, ülkemiz sağlık sistemine
ve ülkemizde sağlık hizmeti alanlara önemli katkılar
sağlayacaktır.
Yasanın ülkemize, sağlık hizmeti alanlara ve
sağlık hizmeti verenlere hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, hepinizi saygı ve sevgilerle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Domaç.
Sayın Durmuş, sataşmayla ilgili bir söz talebiniz
var. Konuyu alabilir miyim?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut Bey, dünkü konuşmamda
MUHARREM VARLI (Adana) Onu ne ilgilendirir ki yani?
BAŞKAN Sayın Varlı, lütfen
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
benim söylediğim
sözlerde doğruyu söylemediğimi, yalan söylediğimi, kendisinin
araştırdığını, başhekime dönük bir silah
tehdidi olmadığını söylemiş. Onun için söz istiyorum
Başkanım.
BAŞKAN Size iki dakika söz veriyorum. Lütfen, bir
sataşmaya meydan vermeyin.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili
Osman Durmuşun, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; devlet makamlarına hasbelkader her birimizin
gelme fırsatı ya da imkânı olabilir ama devlet
bakanlıklarını işgal edenlerin yalan söyleme lüksü yoktur.
O bakımdan bütün dünya ve Türkiye bilir ki Osman Durmuş bir şey
söylüyorsa gerçek delilleri vardır.
Sayın milletvekili, AKPnin hâlen mevcut ilçe
başkanı kimdir bilmiyorum, dün de bilmiyordum ben. Bu, o gün görev
yapan Başhekim Saim Beye yönelik bir tehdittir. Eğer siz
başkalarını dinlediğiniz gibi, hâlen kayıtlarda varsa,
o telefon dinlemelerini bulur, ortaya çıkarırsınız.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Biz kimseyi dinlemiyoruz.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Doktor Saim Bey, Çorlu Devlet
Hastanesinin acil servisini yapan, oraya tomografi cihazını alan ve
orada vardiya usulü çalışmayı başlatan fedakâr bir göz
mütehassısı hekimdir. Makamı bırakacaksınız.
diyorlar. Diyor ki: Gerekçeniz ne? Niye bırakacağım? Sonra, bu
görev siyasi partilerin ilçe başkanlarına mı düşer? Kimin
başhekim olup olmayacağına ilçe başkanları mı
karar verecek? Diyor ki ilçe başkanı: Sen bu görevi bırakmazsan
seni bacağından vurdururum. Benim söylediğim budur. İlçe
başkanını tanımıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Savcıya gitsin, savcıya!
Doğru savcıya gitsin!
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Savcılar da baskı
altında. (AK PARTİ sıralarından Ooo sesleri) Yargıç
da baskı altında.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Doğru savcıya ya!
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Efendim, Danıştaya
Bayramdan sonra Danıştay da kalmaz, Arınç da kalmaz. diyen
Başbakan Yardımcısı. Meclis Başkanına Meclisi
sen mi terbiye edeceksin, ben mi edeceğim? diyen Başbakan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne alakası var?
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Çok alakası var.
Demokrasi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Durmuş.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Çok teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı, İçişleri
Komisyonu Başkanı arkadaşımızın bir
konuşmasına atfen, kendisinin yanlış bilgi verdiğini
ifade etti, düzeltme istedi.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Özür dilemesini istedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Fakat konuşma
anında Başkasının telefonlarını dinlemeyi
biliyorsunuz, onları dinlediğiniz gibi bu telefona da bakarsanız
görürsünüz. dedi. O konuda kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) Doğru söylüyor, ne var bunda?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Doğru,
doğru!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan
Sayın Başkan, ben de delilini söyledim.
BAŞKAN Hayır, sizin konuşmanıza bir şey
demedi.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hayır, yani telefon
bilgisi isterseniz bulursunuz anlamında, bilgiye ulaşmak
anlamında söyledim.
BAŞKAN Tamam Sayın Durmuş. O da
açıklasın nezaketle, mehabetle.
Evet, buyurun.
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Durmuş, Sayın Akbulutun bugünkü
yaptığı bir düzeltmeyle ilgili kendisine gelen bilgiler
çerçevesinde bir açıklama yaptı. Sayın Durmuşun
bilgilerinin veya Sayın Akbulutun bilgilerinin doğru olup
olmadığını tespit etmek bizim bilgimiz dâhilinde
değil, o çerçevede yapabileceğimiz bir iş değil. Bununla
ilgili gerekli yargı organları gerekli tespitleri yaparlar. Ama
Sayın Durmuş bir düzeltmeyi yaparken AK PARTİ Grubuna ve
yaptığı icraatlara hakaret etme hakkını kendinde
bulmaması gerekir. Söylediği cümle şu:
Başkalarını dinlediğiniz gibi o telefon
kayıtlarını da görürseniz ne olduğunu
anlarsınız. diyor. Biz kimsenin telefon kayıtlarını
dinlemiyoruz. Demek ki Sayın Durmuşun elinde telefon kayıtları
mevcut, birileri tarafından ya dinlemişler ya da dinletilen
kendilerine servis yapılmış. Yani siz kendi
yaptığınız icraatı ne olur başkasının
üzerine yıkmayın, kendi
alışkanlıklarınızı ne olur
başkasının üzerine atmayın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kendi mahallenizdeki çamuru
temizleyin, elinizdeki çamurla kimseyi itham etmeyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) Senin işin, sizin işiniz o
Sayın Elitaş!
BAŞKAN Bir saniye
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Durmuş, bir dakika
Şimdi, önce arkadaşlar bir
bağırmalarını bitirsin, ben sizi dinleyeceğim. Sizin
adınıza 5 kişi birden konuşuyor.
Şimdi buyurun.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Elitaş
bizim telefon dinlettiğimizi
MUHARREM VARLI (Adana) Konuşuruz Başkanım çünkü
BAŞKAN Tamam Sayın Varlı.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
bizim telefon
dinlettiğimizi, bu konuda alışkanlıklarımız
olduğunu, bu telefon bilgisi bizde varsa onu açıklamamızı
söyledi. Lütfen izin verin
Biz telefon dinlemiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
gerekli yerlere açıklamasını yapar.
BAŞKAN Şimdi, bir dakika
Bir dakika
Bir dakika
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, bakın, Hatibin yaptığı konuşma
şudur: AK PARTİ ilçe başkanı bacağından
vurdurulacağını söylüyor. Bu kin ve nefreti anlamıyorum
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Efendim, benim
yaptığım araştırma ve dün akşamdan bu yana gelen
telefonlarla böyle bir ifadenin iftira olduğunu, yalan olduğunu,
doğru olmadığını kanıtlamış
bulunuyorum, kanıtları var.
BAŞKAN Siz de cevap verdiniz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Ben de kanıt
söylüyorum.
BAŞKAN Şimdi cevap verdiniz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Evet. Ama Sayın
Elitaş, bizim
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Telefon dinlemelerine
bakın diyorsunuz
BAŞKAN Bir saniye Sayın Durmuş.
Grup adına, evet Elinizdeki çamuru temizleyin. dediniz.
Varsa elinizde, size servis edilmiştir
Dikkatle dinledim hepinizi.
Şimdi grup adına mı cevap veriyorsunuz siz?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sataşma Grubumuz
adına
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Grubun temsilcisi değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Grup başkan vekili yok efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Bizim elimizde belge
BAŞKAN Şeyi söylüyorum, grup adına
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Evet efendim, grup
adına cevap vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Çalışın
BAŞKAN Görevlendirildi Sayın Çalış, elimizde
şeyi var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O zaman Sayın
Çalış cevap verir.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Ben söz hakkımı veriyorum.
BAŞKAN Evet, buyurun
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kim verecek Sayın
Başkan?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Görevi kim verdi? (MHP
sıralarından gürültüler)
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Ben verdim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hayır
Hayır
Devrettiler.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sana ne? Grubu yönetmek
sana mı düşmüş? Otur oturduğun yerde kardeşim ya! (AK
PARTİ sıralarından Ne bağırıyorsun? sesleri)
Başkan orada, dilekçe orada
Ayıp be! Yeter ya!
BAŞKAN Buyurun
Şimdi bağrışmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oradan 5 kişi söylerken
sesinizi çıkarmıyorsunuz. Biz bir bilgiyi düzeltmek istiyoruz,
bilgiyi düzeltmeye çalışıyoruz; nedir, yetkili mi, diye.
BAŞKAN Lütfen
Buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sen önce hatibin
ithamına cevap ver.
BAŞKAN Sayın Akcan
3.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuşun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin elinde bölge
dinlemek, alet dinlemek gibi bir aletleri yok, böyle bir
alışkanlığı da yok.
YILMAZ TANKUT (Adana) Böyle bir imkânımız yok efendim.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Böyle bir imkân da yok,
alışkanlığımız da yok.
Sayın Elitaş, Milliyetçi Hareket Partisini bir bütün
olarak itham etmiştir, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan özür
dilemelidir.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Önce siz itham ettiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İtham eden sizsiniz!
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Ben itham etmiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bir dakika efendim
Ben, Saim Beyin
beyanıyla sabit olan bu hadise
Nitekim görevden aldınız. Bu
hadiseyle ilgili delil ararsanız ilçe başkanının telefon
kayıtları vardırı ifade ettim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Herkesi dinlediğiniz
gibi. diyorsunuz.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Ben bilmiyorum
Benim elimde
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İfadenizi
değiştiriyorsunuz
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Ben ilçe
başkanınızı tanımıyorum, sesini bilmiyorum, bende
telefon kaydı yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Durmuş, ne
söylediğinizin farkında değilsiniz o zaman siz.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Sizin ilçe başkanınız
başhekimi tehdit etmiştir. Tehdit sonucu da siz onu görevden
aldınız. Adam hayati tehlikesi olduğu için istifa etmek zorunda
kaldı.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.20
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.29
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 48inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Üniversite ve Sağlık
Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/715) (S.Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koçta.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa
tasarısının birinci bölümünde grubum ve şahsım
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin gündemi her
zamanki gibi oldukça sıkıntılı. Bu
sıkıntılı gündem arasında sosyal
hayatımızı sağlık alanında etkileyecek çok
önemli, ciddi bir yasa tasarısı üzerinde görüşüyoruz.
Ben, konuyla ilgili düşüncelerime geçmeden önce Dünya
Sağlık Örgütü sağlığı nasıl
tanımlıyor, isterseniz, kısa bir bölümünü alarak başlamak
istiyorum. Dünya Sağlık Örgütü Anayasasında
sağlığı Erişilebilecek en yüksek düzeyde
sağlıklı olmak; ırk, din, dil, politik inanç, ekonomik
koşullar gözetilmeksizin her insanın temel haklarından
birisidir. olarak tanımlıyor.
Şimdi, ilgili yasa tasarısına geldiğimizde,
açık yüreklilikle düşüncelerimi söyleyeceğim. Nitelikli hizmet
ve tıbbi ahlak açısından tam gün çalışma esası
ciddi, önemli bir kavramdır. Hem hastanede hem özel iş yerinde
çalışma durumunun hekim-hasta ilişkilerinde yadsınamaz bir
çarpıklık oluşturduğunu kabul etmek durumundayız. Bir
hekim olarak bir kere daha vurguluyorum, açık yüreklilikle söylüyorum:
Muayenehane-hastane, hekim-hasta ilişkileri geçmişte yaşanan
birçok olumsuz örnekte bu kutsal mesleği yürüten tüm hekimlerimizi zaman
zaman töhmet altında bırakmış ve popülist günlük
söylemlerle siyaset yapmayı alışkanlık hâline getirmiş
bazı siyasilerce de tüm hekimler çok ağır şekilde
suçlanmışlardır. Faşist cuntanın başkanı Bay
Kenan Evrenin hekimler hakkında 12 Eylül sonrasında söyledikleri
hekimler tarafından hiçbir zaman unutulmamıştır,
Ağaca bağlayın kaçmasınlar. sözü unutulmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan da
zaman zaman öfkesini kontrol edemeyip bu söylemlere benzerlerini ekliyor.
Onlar şimdi ameliyat masasından kalkıp direnişe
gidecekler. diyor grup konuşmasında. Şimdi, bunlar, birkaç kötü
örnek yüzünden, tüm hekimler bu ucuz politik söylemlerin hedefi hâline ne
yazık ki zaman zaman getiriliyorlar. Bunun, bu çalışma
esasının bir şekilde düzene sokulması gereklidir.
Yasanın özüne katılıyorum, grubum da aynı şekilde
düşüncesini belirtiyor ve Cumhuriyet Halk Partisinin sağlık
programında da tam gün çalışmayla ilgili düzenleme yer almaktadır
ancak bu süreçte, konunun taraflarının, yani sağlık hizmeti
sunanların gönüllülüğünü, bu hizmeti talep edenlerin de azami oranda
memnuniyetini sağlamak zorundayız. Yine eskisi gibi Ben yaptım
oldu., Ben yapıyorum, olacak. mantığıyla gidersek hiçbir
kesimi memnun edemeyiz.
Yasa tasarısındaki temel düşüncelerime geçmeden
önce değinmem gereken bazı noktalar var.
Değerli arkadaşlarım, sağlıkta siyaset
uygulaması bir seçimdir. Adalet ve Kalkınma Partisi, Dünya
Bankası tarafından hazırlanmış Türkiye'nin önüne
konulmuş bir Sağlıkta Dönüşüm Programını, yedi
yıldır, sekiz yıldır adım adım
uygulamaktadır. Bu, sosyal devletin küçülmesine odaklanan neoliberal
politikaların ve dayatılan uyum programlarının sonucunda,
diğer alanlarda olduğu gibi kamu sağlık hizmetleri de
önemli oranda -Sayın Bakan tabii ki buna katılmayacak ama-
geriletilmiştir. 58inci, 59uncu Hükûmet dönemlerinde başlayan bu
program, yoğun propaganda ve reklam kampanyalarıyla hedef kitle
memnuniyeti yaratmaya dönük çabalara karşın, bugün yavaş
yavaş sağlıkta çürümeyi, çökmeyi ortaya koymaktadır.
Temel gerçeklere bakacak olursak: Sağlığın
finansmanı, artık, kabul edin -hangi görüşte olursanız
olun- tamamen piyasa temeline oturmak üzeredir. Aynen öykündüğümüz Amerika
Birleşik Devletlerindeki gibi sigorta temelli bir sağlık
finansman sistemi. Hani, o Amerika ki 1,7 trilyon doları
sağlığa harcayan, ama temel sağlık hizmetlerinde ancak
dünyada 54üncü sırada olan Amerika Birleşik Devletleri. Bir Obama
reformu yaşanıyor, Amerika bile bazı uygulamalarda
sosyalliği hatırlamaya başladı, sosyal devletin elini
-bırakın piyasaları- sağlık alanında hissettirmek
zorunda hissetti kendini.
Bunun anlamı şudur: Türkiye artık sağlık
harcamalarını genel bütçeden değil, sigorta sisteminden
karşılayan ülkeler arasına girmiştir.
Değerli milletvekilleri, bakın, 1 Ekim 2008, Genel
Sağlık Sigortası çeşitli tartışmalardan sonra
yürürlüğe girdi. Ne dendi? Ne dendi? Sayın Bakanı da ben çok iyi
hatırlıyorum, Sayın Başbakanın grup
konuşmalarını da hatırlıyorum: Sağlık
güvencesi olmayan hiçbir yurttaş kalmayacak. Prim ödeyebilenden prim
alınacak, ödeyemeyenin primini devlet ödeyecek. Tüm sağlık
harcamaları kapsamda olacak, öyle en ufak sağlık paketi filan
yok. Sigortalılara, mevcut olanların dışında ek bir
yük getirilmeyecek. Bunlar söylendi. Bunlar söylendi. On sekiz
yaşın altındaki çocuklar sağlık
yardımlarından koşulsuz yararlanacak.
Şimdi gelelim, bu sözler, bu vaatler bugün ne durumda?
Muayene ücretleri yüzde 600lere yakın arttı. Hastaneye yatan,
ameliyat olan hastalara da katılım payı zorunluluğu
getirildi. Hani o kasketi devirip, plazma ekranın
karşısında beş yıldızlı otel odasında
yatan, prostat ameliyatı olan Mehmet emmi Oh, Başbakanım
söyledi, kapılar açık gidiyorum. dedi. Ama şimdi Yüzde 70ini
ver bakalım Mehmet emmi. diyorlar, Yüzde 70ini vermeden olmaz.
diyorlar.
Değerli arkadaşlarım, özel hastanelere giden
insanlar büyük paralar ödemek zorunda kalacak, kalıyorlar. Milyonlarca
yurttaş hâlâ sağlık güvencesine sahip değil. Kriz nedeniyle
işsiz kalan yüz binlerce emekçi ve ailesi sağlık güvencesini de
kaybetti. Annesi ya da babası sigorta primini ödeyemeyen on sekiz
yaşın altındaki çocuklar için kısıtlamalar getirildi.
Yeni önlemler. dendi, sağlık harcamaları çok arttı ve
şimdi, kaynak aranıyor. Kaynak nereden? Hastanın cebinden,
sağlık hizmeti talep eden yurttaşın kendinden bunlar
sağlanmaya çalışılıyor. Yani zaman içerisinde,
kaybeden çok net bir şekilde halk oldu.
Değerli arkadaşlarım, sağlıkta
özelleştirmeler bu dönüşüm programıyla birlikte, dikkat edin,
aynı Mc Donalds gibi -isim veriyorum ama başka sektörlerde- Migros
gibi, hastane zincirlerine dönüşmeye başladı. Oligopoller
başladı, monopollere gidiyor olay. Yani yakında, daha önce de
söylemiştim bunu, İstanbulda E-5te giderken bir özel hastanenin duvarında
İlk doğumunu bizde yapana ikinci doğum bedava. ilanı
görürseniz şaşırmayın. Sağlık, artık ucuz
rekabet alanına çevrildi, tamamen piyasaya dönüştürülüyor. Özel
sağlık kuruluşları genelde büyük sermaye
ortaklıklarının yapısında gelişiyor. Bunlar, dikkat
edin, hastane hizmetlerini de sunuyorlar, aynı zamanda bünyelerinde
sigorta sistemlerini de sunuyorlar. Yani finansmanını da kendi
alıyor, hizmeti de kendi sunuyor. Devlet kenara çekiliyor. Hangi devlet?
Gelir dağılımı uçurumunun olduğu Türkiye. Yoksulluk
sınırının altında milyonlarca insanının
yaşadığını bildiğimiz Türkiye.
Değerli arkadaşlarım, belki sağlığa
daha çok kaynak aktarılıyor gözüküyor ancak makro ölçekte özlenen
verim sağlanamayacak. Tüm dünyada insanlar sağlıkta
eşitsizlikleri azaltmanın yollarını aramakta ve Amerika
örneğindeki gibi -son Obama reformunu söylüyorum- devlet destekli, sosyal
nitelikli sağlık politikaları ile bunu başarmaya çaba
harcıyorlar.
Şimdi, Tam Gün Yasa Tasarısına gelince: Burada
üniversite ve eğitim hastanelerinin önüne konulmak istenen temel hedef,
nitelikli sağlık hizmeti sunulması, eğitim ve
araştırmaların niteliğinin yükseltilmesi inanın ki
değil. Bir işletme anlayışıyla yönetilecek olan sağlık
kurumlarına daha fazla kazanç sağlanması, daha fazla işlem
yapılarak gelirlerinin artırılmasına dönüktür. Bunun yolu
da Performans olarak adlandırılan ve çalışanlara
güvencesiz, özlük haklarından yoksun, sözleşmeli konumda bir
çalışma vaat eden bir sistemden geçmektedir. Yani bir tür parça
başı ödeme, hizmet başı ödeme sistemi olan performans
uygulamasının tıp fakültelerinde oluşturacağı
hasarı tamir etmek mümkün değildir Sayın Bakan. Bunu, tıp
fakültesinde yirmi yılını geçirmiş, Türkiyenin en büyük
tıp fakültelerinden birinde bölüm başkanlığı
yapmış bir öğretim üyesi olarak söylüyorum. Tıp
fakültelerini yok edeceksiniz. Tıp fakültelerinde eğitim kalitesini
maalesef yükseltemeyeceksiniz. Bu seslere kulak verin. Bazı düzeltmeler
konusunda, lütfen, daha vakit varken, getirilecek önerilere olumlu yaklaşın.
Değerli arkadaşlarım, hekimler, Türk Tabipler
Birliği yasanın özüne, tam gün çalışma kavramına uyum
sağlamakla, Evet demekle birlikte, yasadaki içeriğe karşı
çıkıyor. Bunlar nelerdir? Baktığınız zaman,
hekimler ve diğer sağlık çalışanları için
emekliliğe yansıyan kalıcı özlük hakları ile insani
yaşam koşulları yaratan, özelde çalışanlara da
diledikleri kurumda çalışma sağlayan, emeğe
saygının gösterildiği bir düzenlemeden yana olduklarını
ifade ediyorlar. Başka?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) Gündemdeki yasal düzenlemeleri, hepsini
birbirine ekleyecek olursak -buna genel sağlık sigortası da
dâhil- baktığımız zaman, şu gerçekleri hiçbir zaman
unutmayın: Genel sağlık sigortasıyla sadece prim
ödeyebilenlere, o da sınırlı bir sağlık hizmeti
sunulmaktadır. Kamu hastane birlikleri yasası gelecek, kamu
hastaneleri tamamen kamusal kavram dışında
yapılandırılacaklardır. Tam gün yasasıyla
Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda
üniversite hastanelerinde çalışan hekimlerin özlük hakları
bakımından aynı, benzer güvencesiz ortam doğacaktır.
Bu koşullarda gündeme getirilen bu uygulamayla özelde demin de
vurguladım- çok yakın bir zamanda büyük hastane zincirlerine, kamuda
özelleştirme yolundaki üniversite ve devlet hastanelerine ucuz iş
gücü sağlanacaktır. Hekimler düşük ücretle ve güvencesiz
çalışmaya zorlanacaklardır. Tıp ve uzmanlık
eğitiminin niteliğinin yükseltilmesi yerine, üniversite ve eğitim
hastanelerine, döner sermayeye daha çok kazanç sağlamak için performans
yöntemiyle çoğu zaman -dikkat edin, çoğu zaman- endikasyonu
dışında yani gereksiz olabilecek, sadece kendisine katkı
getireceği puan hesabıyla düşünüldüğünde tetkikler
yığılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koç şahsı adına da söz
istemiştir, şimdi o süreyi veriyorum.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Burada eğitici niteliği taşıyan belirli bir
orandaki hekim kurumlarından ayrılacaktır; bu gerçeği de
görelim. Bir yandan tıp fakültelerinin sayısının
çoğalması için uğraşıyoruz, bir yandan tıp
eğitiminin, doktor sayısının artması için
uğraşıyoruz ama getirdiğimiz düzenlemeler nitelikli eğitim
gücünün, üniversitelerden bir kısmının uzaklaşmasına
da yol açacaktır. Onun için, özendirici hususların çok daha dikkatle
ele alınması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii burada Sayın
Başbakana değinmeden olmayacak çünkü kendisi grup
konuşmasında -konuşmamın başında da
belirttiğim gibi- bazı ithamlarda bulundu. Bence, hiç yer verilmemesi
gereken, sağlık alanında hiç kullanılmaması gereken
demagojik, popülist yaklaşımlarla sorunu anlatmaya
çalıştı. Bir siyaset tercihidir, bir siyaset tarzıdır
ama şu sözü çok ilginç: Halkımızın
sağlığını ideolojilere kurban etmeyeceğiz,
ettirmeyeceğiz. Şimdi, olayın bütününe
baktığımız zaman, Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla bütün olarak önümüze gelen tabloyla halkın
sağlığını en vahşi ideolojiye, vahşi
kapitalizme emanet ediyoruz, kurban ediyoruz. Bu gerçeği görmemiz gerekir.
Bunu zaman içerisinde, süslü sözlerle, reklamlarla, kampanyalarla her türlü
sağlık hizmetine hemen her yerde ulaşabileceği ifade edilen
hasta, yurttaş, Hasan emmi -demin söylediğim- ancak cebinden
katkı payını artarak ödemeye başladığında bu
gerçekle karşılaşacak ve size olan tepkisi artacaktır,
günlük yaşamında bunu hissettiği zaman artacaktır. Maalesef
bizim toplumumuzda siyasi sonuçlar, ancak yurttaşlarımızın
belirli uygulamalardan canı yandıktan sonra siyasete yansıyor.
Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak -Sayın
Bingöl ve bundan sonra söz alacak arkadaşlarım- olayın teknik
boyutuyla ilgili grubumuzun düşüncelerini açıkladılar. Teknik
boyutta, kurum hekimleriyle ilgili ve diğer düzenlemelerle ilgili, kamuda
çalışmayı seçecek olan doktorlarla ilgili değişiklik
önergelerimizi arkadaşlarımız sunacaklar ve bunun da
gerekçelerini paylaşacaklar. Umarım bir kısmı
anlayışla karşılanır ve -demin söylediğim- hizmet
sunanların da memnuniyeti, gönüllülüğü, katkısı
sağlanmış olur yasa gerçekleştirilirken.
Değerli milletvekilleri, tüm dünyaya egemen olan bu yeni
akım, yeni liberal rüzgarlar diyelim, insanlığın -dikkat
edin- çok uzun uğraşlarla sağladığı tüm sosyal
hakları -sadece Türkiyede değil, Kıta Avrupasında da
aynı şekilde- birer birer ellerinden alıyor. Gelir
dağılımındaki eşitsizlikler, hem insanlar
arasında hem de ülkeler boyutunda derinleşiyor. Bu, hem ülke içindeki
çatışmaları hem dünyadaki çatışmaları körükleyen
en temel nedenlerden bir tanesi.
Sosyal adaleti sağlayacak olan sosyal devlettir.
Sağlıkta, eğitimde, sosyal güvenlikte, devlet, devlet
olduğunu hissettirmek zorundadır. Bu küreselleşme
baskılarının ardına sığınarak halkın
eşit sağlık hizmeti alma hakkı bence iğdiş
edilmemelidir, kesilmemelidir. Tam gün çalışma hedefi esastır,
kavram olarak. Şunu ifade ediyorum ve bir kere daha vurgulamak istiyorum:
Tam gün hedeftir ama ücretlerin temel ücretler üzerinden
iyileştirildiği, iş güvencesinin sağlandığı,
sağlıkta özelleştirme gayretlerinin son bulduğu, kamusal
kaynakların çeşitli yollarla zincirlere ya da serbest piyasaya
aktarılmadığı, hastanelerin ve sağlık
kurumlarının gerekli tıbbi donanımlarının
sağlandığı, kamusal bir sağlık alanında, tek
iş yerinde ve tek zamanlı çalışma esasında olmalıdır.
Bizim, tam gün yasasından Cumhuriyet Halk Partisinin
anladığı budur Sayın Bakan. Bir kere daha tekrar ediyorum:
Kamusal bir sağlık alanında, tek iş yerinde, tam
zamanlı, bütün çalışma hakları, özlük hakları
sağlandıktan sonra olan çalışma esasından
bahsediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu konulardaki önergelerimizi
lütfen bir iktidar-muhalefet çelişkisi içinde değerlendirmeyin.
Toplumun, meslek odalarının, konuyla ilgili kesimlerin Parlamentodan
taleplerinin muhalefet tarafından dile getirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HALUK KOÇ (Devamla) Bağlıyorum Sayın
Başkanım.
Hâlâ daha komisyon aşamasından sonra bile Genel Kurulda
uzlaşma sağlanacak hükümler varsa çalışan
insanlarımızın gönüllülüğünü artıralım,
yasanın uygulanmasını kolaylaştıralım. Bu
taleplerimi dile getiriyorum.
Kalan son kırk beş saniyede bu domuz gribiyle ilgili bir
iki düşüncemi ifade ediyorum: Sayın Wodarg, bahsedilen Alman
Parlamenter, Sağlık Komitesi Başkanı değildir, bir
İngiliz parlamenter yürütmektedir; çünkü ben de o Komisyonun üyesiyim
Avrupa Konseyinde. Sayın Wodargın görev süresi bitmiştir, son
seçimlerde seçilemedi ama henüz görevi devam ediyor ocağa kadar.
Sağlık Komisyonuna böyle bir teklif getirmiştir, söylediği
şudur: Büyük ilaç şirketlerinin, ilaç endüstrisinin Dünya
Sağlık Örgütü içerisindeki Pandemi Kurulunda görev yapan bazı
bilim adamlarını danışman olarak kullandığı,
olayın gereksiz yere abartıldığı, normal mevsimsel
grip ölümlerinin ya da vakalarının çok üzerinde bir korku
salınarak böyle bir ticari kâr hedefi güdüldüğü noktasında
kanıtlı ifadelerde bulunmuştur ve benim de oyumla, bu, acil
gündem maddesi olarak ocak ayının sonunda görüşülecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bitti, ben size, yani
HALUK KOÇ (Devamla) Teşekkür etmek için
BAŞKAN Sayın Koç, teşekkür ederim.
HALUK KOÇ (Devamla) Bu konuda, orada çıkacak
araştırma bağımsız olacaktır, sonuçlar
hakkında yol gösterici olacaktır. Ben Sayın Bakanı
suçlamıyorum. Türkiye'deki Pandemi Kurulunda da alınan kararlar
gereğince o görevini yapmıştır, önlem
almıştır. Sonuç küreseldir, suçlama küreseldir, demin
söylediğim gibi kazanç küreseldir, hedef küreseldir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Kazancı alanlar
yerli!
HALUK KOÇ (Devamla) Hedef, insan sağlıdır. Onun
için, bu yasa tasarısının tek boyutlu düşünülmemesi
gerekir.
Hepinize grubum ve şahsım adına
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koç.
Hükûmet adına Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanunun
1inci maddesi üzerinde ben de Hükûmetimiz adına düşüncelerimi ifade
etmek istiyorum.
Bu arada, görüşlerini bildiren, burada değerli
görüşleriyle kanuna katkı vermeyi düşünen değerli
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Onların
konuştuğu bazı hususlarda açıklama gerektiren noktalar
olduğu düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yedi senedir, gerçekten,
sağlıkta birçok taş yerinden oynadı. Kapsamlı bir
dönüşüm programı yürütüyoruz. Bu dönüşüm programının
eleştirilebilecek çok yanı olabilir ama bu dönüşüm
programının eleştirilemeyecek bir tek yanı varsa o da bu programın,
böyle vahşi kapitalizm ve benzeri birtakım uygulamaları Türkiye'ye
getirdiği iddiasıdır. Tam tersine, program, başından
beri vatandaşlarımızı sağlık
finansmanının risklerinden korumaya odaklanmış bir ahlaki
zemin taşımaktadır. Bunun o kadar çok delili var ki;
vatandaşımız bunları yıllardır yaşadı,
yaşıyor, bundan sonra da yaşayacak.
Değerli arkadaşlar, bir defa rakamlarla
konuştuğumuz zaman olay çok net olarak ortaya çıkıyor.
Türkiyede toplam sağlık harcamaları son yedi yıl
içerisinde birkaç katına çıktı. Yani kişi başına
sağlık harcaması aşağı yukarı 3 katına
çıktı, hatta belki 3 katını da biraz geçti. Şimdi,
böyle bir Türkiyede eğer bireylerin kendi ceplerinden
harcadıkları para artmışsa, oranı artmışsa,
doğru, demek ki, biraz o vahşi kapitalizme yönelik uygulamalar
vardır, vatandaş cebinden daha çok para harcamaya başlamıştır,
ama gelin görün ki Türkiyenin gerçeği bu değil.
HALUK KOÇ (Samsun) Varsa harcıyor zaten.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakınız,
şimdi, Türkiye İstatistik Kurumunun yıllık düzenli olarak
2003ten itibaren yapmış olduğu anketler var, yapmış
olduğu araştırmalar var. Bu araştırmalar bize ne
söylüyor? 2003 yılında, yani biz, AK PARTİ hükûmetleri olarak
göreve geldiğimiz ilk yılda ilaç ve tedavi masraflarını
kendi karşılayanların oranı yüzde 32,1; 2004de 28,2;
2005te 26,1; 2006da 19; 2007de 16,5; 2008de 14,9. Bunlar rakamların
dili. Yani cepten harcama oranının toplam sağlık
harcamaları içindeki nispeti, yüzdesi yüzde 32den yüzde 15lere
gerilemiş. Gerçekler bu olunca, öyle vahşi kapitalizmden falan
bahsedemeyiz. (MHP sıralarından gürültüler)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Yeşil kart sayısı
arttı, insanlar fakirleşti, doktora bile gitmiyor artık!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Başbakanımız, Meclis Grubumuzda salı günü çok doğru
bir şey söyledi: Türkiyede bu meseleye ideolojik yaklaşanlar var
Aslında, çok açık söyleyeyim; bu meselede Türkiyede
vatandaşın böylesine finansal risklerden her gün geçtikçe biraz daha
kurtulması ve vatandaşın memnuniyetini -bu yüce Meclisi tenzih
ederek söylüyorum, bütün arkadaşlarımı- hazmedemeyenler var.
Şöyle enteresan bir şey yaşadık biz:
Değerli milletvekilleri, bir şehrimizde aile hekimliğini
yerleştirmek üzere bir eğitim toplantısı yapıyoruz. O
toplantıda bu meseleye karşı çıkan bir meslek örgütünün de
elemanları var. Bizim arkadaşlarımız da oturuyorlar, mesele
tartışılırken, birisi yanındakine dönüp şunu
söylüyor, diyor ki: Kardeşim, bu iş kötüye gidiyor, bunlar bu
işi başaracaklar. Bu zihniyete ideolojiden başka ne
diyebilirsiniz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Vatandaşın hizmet almasından hiçbirimiz rahatsız
olmamalıyız. Sizlerin de rahatsız
olmadığınızı biliyorum. Mutlaka eksikler var, daha
yapacak işlerimiz, alacak yolumuz var değerli milletvekilleri, zaten
bu yasa tasarısı bunun için burada.
Bakınız, ben size bir rakam daha söyleyeceğim
değerli milletvekilleri: Cepten yapılan sağlık
harcamaları ve yoksullaşma üzerine OECDnin, 2008in sonlarında,
2009un başlarında Türkiye sağlık sistemini inceleyerek
yazdığı bir rapor var ve bu raporda da yine uluslararası
bir yayından alınmış bir referans var. 2003
yılında katastrofik bir sağlık harcaması
yaptığı için, yani aşırı, anormal bir
sağlık harcaması yaptığı için fakirleşen
hanelerin oranı binde 15; 2003 yılı, bizim geldiğimiz ilk
yıl. Bu, 2005 yılında binde 8e iniyor, 2006 yılında
binde 7ye iniyor. Şimdi bir araştırma yapıyoruz,
önümüzdeki iki ay içerisinde bu araştırmanın sonuçları
ortaya çıkacak, ben çok iyi biliyorum ki -çünkü ilk bilgiler böyle çıktı-
bu, belki binde 5lerin, binde 3lerin altında çıkacak. Yani binde
15lerden binde 3lere kadar bu hususta vatandaşımızın
durumunu iyileştiren bir program söz konusu.
Yine, müsaade ederseniz, ben, OECD sağlık sistemlerinin
bu yayınlanmış inceleme raporundan bir cümle okumak istiyorum
size: Ulusal sağlık hesapları ve hane halkı bütçe
araştırmasından da elde edilen genel bilgiye dayanarak, hem
mutlak şartlar açısından hem de diğer ülkelere göre Türk
sağlık sisteminin eşitlik ve mali koruma bakımlarından
oldukça iyi işlediği görülmektedir. Buna vahşi kapitalizm dersek
haksızlık yapmış oluruz. Burada sürekli olarak
vatandaşımızın işini kolaylaştıran bir
mekanizma, bir sistem geliştiriyoruz.
Şimdi, değerli milletvekilleri bu kürsüden zaman zaman
katkı paylarından bahsediyorlar. Katkı payı
dediğimiz şey, evet eğer bir reçete almışsanız
devlet hastanesinde 8 lira ödemektir, reçete almamışsanız 5 lira
ödemektir yani vatandaşın bu husustaki katkısı bundan
ibarettir. Vatandaş, kemik iliği nakli dâhil, organ transplantasyonu
dâhil, dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki en gelişmiş
ameliyatların, implantların uygulanması dâhil bütün bu
hizmetleri ücretsiz almaktadır. Dolayısıyla, 8 liralık bir
katkı payından yola çıkarak, Türkiyede sanki sağlık
hizmetlerinden böyle vatandaştan çok paralar alınıyormuş
gibi konuşmak gerçekten büyük bir haksızlık oluyor.
Değerli milletvekilleri, bu kanunu niçin yapıyoruz?
İşte, bu kanunu tam da vatandaşımızı, bir
anlamda, çarpık bir sistemin mecburen muayenehanelere gitmesini
zorlayıcı etkisinden kurtarmak için yapıyoruz. Bu kanunu biz
üniversite hastanelerimizde şu anda yasal olan ve uygulanan ama -birçok
defa söyledim, bir kere daha söylüyorum- bana göre tıp etiğine, bana
göre sosyal adalete, Anayasanın sosyal devlet ilkesine uymayan bir
biçimde üniversite hastanelerinde hizmet almak isteyen vatandaşa
Eğer sen buradaki öğretim üyesine para yatırırsan, ödeme
yaparsan o öğretim üyesi sana hizmet verir. diyen anlayıştan
kurtarmak için bu kanunu yapıyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sekiz senedir niye bekliyorsunuz
Sayın Bakan? Ne yapıyordunuz sekiz senedir?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, burada
şunu özellikle ifade etmem lazım değerli arkadaşlar:
Çalışanların özlük haklarını büyük ölçüde
iyileştiren maddeler var bu kanunda ama şunu söyleyemeyiz: Yani biz
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sekiz senedir neredeydiniz, yeni
mi aklınız başınıza geldi?
BAŞKAN Sayın Yıldız
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
örneğin bir
uzman hekime veya üniversitedeki bir öğretim üyesi değerli
meslektaşımıza doğrudan sabit maaş olarak çok yüksek
ücretler ödersek en doğru işi yapmış oluruz diyemeyiz. Bu
yanlış ve eski bir anlayıştır. Yani muayenehanesinde
bir hekim kendi çabasıyla para kazanırken, ona gelen her bir
vatandaştan maaşının üstüne ayrı ayrı para
alırken oluyor da, bir performans ödemesi aldığı zaman
niçin olmuyormuş? Doğrudan vatandaştan almayacak çünkü, yine
kamunun kaynaklarından alacak, sosyal güvenliğin kaynaklarından
alacak.
Burada enteresan şeyler söyleniyor, deniyor ki bu kürsüden:
Performanstan dolayı hekimler gereksiz işler yapmaktadır,
lüzumsuz işler yapmaktadır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Kesinlikle doğru.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ben buna
kesinlikle katılmıyorum. Yani muayenehane varsa lüzumsuz iş
yapmayacak hekim, ama devletin, kamunun ödediği performans varsa lüzumsuz
ve gereksiz iş yapacak!
SACİD YILDIZ (İstanbul) Yapılacak Sayın
Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu
mantığı anlamak mümkün değildir. Hekimlerimizi böyle
suçlamayalım, bu çok yanlış bir şeydir. Biz sistemi
düzelteceğiz ve bu doğru sistemle vatandaşımıza,
cepten para ödemeden, onun gücünü aşacak bir para ödemesine sebep olmadan
hizmet vermenin yollarını birlikte geliştireceğiz.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akdağ.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, Sayın Bakan
benim bazı sözlerimi siyaset gereği çarpıtarak
anlatmıştır. Kısa bir düzeltme yapmama müsaade eder
misiniz?
BAŞKAN Yok, hayır, ben baştan sona her ikinizi de
çok dikkatli dinledim.
HALUK KOÇ (Samsun) Hayır, sözlerimi
BAŞKAN Bir saniye Sayın Koç.
Şahsınızı ilzam edecek
HALUK KOÇ (Samsun) Başka anlam atfetti söylediklerime.
BAŞKAN
yani size sataşmayla
değerlendirebileceğimiz herhangi bir konuşması olmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) Sözlerime başka anlam atfetti.
BAŞKAN Yani bakın, daha sonra konuşmalar içinde
konuşursunuz edersiniz ama ben samimiyetle söylüyorum,
şahsınızı hedef alan, sizi ilzam eden herhangi bir şey
yapmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) Şahsımı değil efendim,
sözlerime başka anlam yükledi.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
Şahıslar adına Antalya Milletvekili Sayın
Abdurrahman Arıcı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bir şeye değinmek istiyorum: Bu ülkede
aşı kampanyası dolayısıyla Bakanlıkta ödül
alıp da Bakanlık merdivenlerinden aşağı inerken
görevden alınan sağlık müdürlerine de şahit
olunmuştur. O yüzden, burada görevden alınmaları ortaya koyarken
biraz da dikkatli olunması gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tehdidi savunuyor musun?
ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) Hayır, savunmuyorum.
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün kısaca tam gün yasası olarak bilinen
tasarıyı Genel Kurulda görüşüyoruz. Bu tasarının
amacı, halkımıza yüksek standartta, kaliteli, hakkaniyetli ve
kolay erişebilir bir sağlık hizmeti vermek, aynı zamanda
hekimlerimiz başta olmak üzere sağlık
çalışanlarımıza yeni imkânlar sunmaktır.
İktidarımız dönemince devlet olmanın temel
görevleri arasında yer alan sağlık alanında cumhuriyet
tarihimizde görülmemiş devrimleri gerçekleştirdik. Devletin bütün
hastanelerini birleştirdik, bu kurumların yanında özel sektör
hastaneleri ve vakıf hastaneleriyle de koordineli bir şekilde
anlaşmaya giderek vatandaşlarımızın bütün bu hastanelerden
istifade etmesini sağladık. Vatandaşlarımız artık
kapısından geçmediği lüks hastanelerde tedavi görmektedir.
Sağlık hizmetini herkese, her yerde ve her zaman
sunabilmek amacıyla 2003 yılından itibaren uygulanmaya
başlanan Sağlıkta Dönüşüm Programının temel
hedeflerinden birisi tam gün esasına göre çalışma sistemini
uygulamaktır. Ancak, tam gün esasına geçerken uygun alt
yapının oluşması için Sağlıkta Dönüşüm
Programı kapsamında yürürlüğe konulan birtakım
değişimlerin tamamlanmasını beklemek gerekmektedir. Bu
kapsamda özellikle örgütlenme, hizmet sunumu ve personel politikalarında
uygulamaya konulan değişimler bunun alt yapısını
oluşturmuştur. Nitekim Dönüşüm Programından önce uzman
hekimlerde yüzde 10 civarında olan tam gün çalışma oranı,
bu düzenlemeler sonrası yüzde 80lere yaklaşmıştır.
Kanuni zorunluluklar bulunmamasına rağmen hekimlerin büyük
kısmının kendi tercihleriyle tam gün çalışmayı
seçmeleri sistemin tam güne geçişe hazır olduğunun en önemli
belgesidir ve göstergesidir.
Kısmi zamanlı çalışma sisteminin kamu
kurumunda verimlilik azalması sonucunda hastanın bilinçli veya duruma
bağlı olarak özel sektöre yönlendirilmesi sonucunu
doğurduğu gerçeği, genel olarak bütün hekimlerce
yapılması söz konusu olmamakla birlikte inkâr edilemez.
Hekimle hastası arasında doğrudan para
ilişkisi bulunması hastaların sağlık hizmetine
erişimini zorlaştırmakta, güven ilişkisini
zedeleyebilmektedir. Bu, hekimlik mesleğinin itibarı
açısından da kabul edilemez bir durumdur. Sistem, kamu yararı
ile birey yararı arasında çıkar çatışmasına
fırsat vermemeli, kamusal kaynaklarla oluşturulmuş olan
kadroların her hâlükârda kamu yararına hizmet eder hâle getirilmesi
güvence altına alınmalıdır.
Hastaların serbest çalışma ortamlarına
yönlendirildiği kanaat ve iddialarını bertaraf edecek, kamu
hastanelerine duyulan güvene ve hekimlerin saygınlığına
gölge düşmesine izin vermeyecek bir düzenleme yapılması
kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Tabiatı itibarıyla zor ve riskli bir mesleği
üstlenmiş olan hekimlerin yoğun ve stres dolu bir günün
yorgunluğundan sonra başka bir mekânda çalışarak hastalarını
görmesi, tedavi ve kontrol sorumluluğunu üstlenmesi mesaisini ciddi bir
şekilde bölmektedir.
Görev sorumluluğu son derece gelişmiş olan,
aldıkları eğitim ve mesleğin doğası gereği
fedakârlıktan kaçınmayan hekimler mesaiyi aksatmamak için azami gayret
gösterse bile bu durum hekimlerin görevine odaklanmasında sorunlara yol
açabilmekte, zaman zaman kamudaki mesaisinin aksaması sonucunu
doğurmakta, tam verimlilik sağlanamamakta, hatta böyle bir
çalışma düzeni hasta güvenliği açısından da risk
oluşturabilmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla, Sağlık
Bakanlığı, üniversite hastaneleri ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinde görev yapan sağlık personeli ve sağlık
alanındaki öğretim üyeleri kamu kurum ve kuruluşlarında tam
gün çalışacak, kamuda çalışanların özel kurum ve
kuruluşlarda çalışması veya serbest meslek icrası
yasaklanacak, kamuda çalışmayı teşvik amacıyla
adı geçen sağlık personelinin mali durumları da
iyileştirilecektir.
İhtiyaç duyulması hâlinde -üniversite hastaneleri dâhil-
diğer kamu sağlık kuruluşlarında görevli
sağlık personelinin karşılıklı kısmi
zamanlı olarak veya belirli vakalar için görevlendirilmesi ve
yaptıkları iş karşılığı döner
sermayeden kendilerine ödeme yapılması da sağlanacaktır.
Nöbet ücretlerinin hâlen sadece yirmi beşten fazla yatağı
bulunan yataklı tedavi kurumlarında çalışan
sağlık personeline ödendiği, nöbete kaldığı hâlde
sağlık hizmetleri sınıfı dışındaki
personele ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) Teşekkür ederim.
nöbet ücreti ödenmediğini düşünürsek artık mesai
saatleri dışında sağlık hizmeti sunan tüm yataklı
tedavi kurumları ile ağız, diş sağlığı
merkezleri ve 112 Acil sağlık hizmetlerinde çalışan ve
nöbet tutan bütün personele nöbet ücreti ödenmesi sağlanacak ve diğer
taraftan sağlık çalışanlarının nöbet ücretleri
yüzde 145 ile yüzde 185 arasında değişen oranlarda
artacaktır.
Hekimlerin mesleki hataları için mali güvence sağlamak
ve vatandaşın da bu hizmetlerden dolayı
uğrayacağı zararları teminat altına almak
amacıyla da zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası da
getirilecektir.
Bütün bu bahsettiğimiz şeyler dâhilinde, kamuda
çalışan personelin mesleki mali sorumluluk sigortası primlerinin
yarısını kendileri, diğer yarısını da döner
sermayesi olan kurumlarda döner sermayesi, döner sermayesi olmayan kurumlarda
ise kurum bütçeleri karşılayacaktır.
Artık zorunluluk hâline gelmiş olan tasarının
bu olumlu yönleriyle ülkemiz sağlık çalışanlarına ve
vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arıcı.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, TOKİ tarafından Adanada
yaptırılan ve tamamlanma aşamasına gelen dört yüz
yataklı eğitim ve araştırma hastanesinin inşaatı
Çukurova Üniversitesi Rektörlüğünün Danıştaya başvurusu
üzerine durdurulmuştur. Adana basınına yansıyan bazı
haberlerde, hastane inşaatının daha önceden de üniversiteye ait
tarım arazisi üzerinde yapılmasının uygun
olmayacağı yönünde AKPli bazı Adana milletvekillerinin de
görüş bildirmesine rağmen ve üniversiteyle bir uzlaşma
sağlanmadan hastane inşaatına başlanmış ve büyük
ölçüde de bitmiştir.
Şimdi sormak istiyorum: Bundan sonra bu
sıkıntılı durum karşısında ne
yapılacaktır? Niçin bu gibi sorunların çıkacağı
önceden öngörülmemiş ve milyonlarca lira heba edilmekle yüz yüze
kalınmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, bu kanun tasarısıyla ülkemiz genelinde
acil, ambulans, yoğun bakım, diyaliz ve benzeri servisler ile birinci
basamak sağlık hizmetlerinde çalışan personel ve pratisyen
hekimlerin eline geçecek aylık toplam ücret ile uzman hekimlere verilecek
ücretler arasında ciddi farklar oluşmaktadır. Pratisyen hekimler
başta olmak üzere, diğer yardımcı sağlık
personelinin mağduriyetini giderecek ne tür tedbirler
düşünülmektedir? Bu tasarı görüşmeleri sırasında bu
fark azaltılabilir mi?
İkincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli dâhil kamu
personelinin özel hastanelerde devam eden tedavileriyle ilgili giderlere 15
Ocak tarihinden itibaren yüzde 70e varan katkı öngörülmektedir. Hiç
olmazsa tedavisi bu tarihten önce başlatılmış olan
tedaviler için bu katkı payı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tüm vatandaşlardan tedavi katılım payı
uygulamasıyla birinci basamak sağlık kuruluşlarında ve
aile hekimliği muayenelerinde 3 Türk lirası, ikinci ve üçüncü basamak
resmî sağlık kurumlarında 8 Türk lirası, özel
sağlık kurumlarında 15 Türk lirası tutarında
katılım payı alınmaktadır. Bu uygulama neticesinde
Sağlık Bakanlığı ne kadar gelir elde etmeyi
beklemektedir? İşçiye ve memura yüzde 2,5 artı 2,5 zam veren
Hükûmetin tedavi katılım payı miktarını yüzde 33 ile
yüzde 150 oranında artırması Hükûmetinizin sosyal devlet anlayışıyla
bağdaşıyor mu?
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, bu kanun tasarısına göre kurum
hekimlerine sağlık hizmetleri tazminatı verilmemektedir ancak
tasarıya göre kurum hekimlerinin iş yeri hekimliğini
yapabilmesinin önü açılmıştır. Fakat kurum diş
hekimleri, diğer hekimler gibi dışarıda iş yeri
hekimliği bulma şansı olmayan hekimlerdir. Sağlık
Bakanlığı dışındaki kamu kurum ve
kuruluşlarında ve KİTlerde kurum hekimi olarak görev yapan
uzman diş hekimi ve diş hekimlerine sağlık hizmetleri
tazminatı vermeyi düşünüyor musunuz veyahut da
Bakanlığınıza müracaat ettiği takdirde bunları
Bakanlığınız bünyesine almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, ülkemizin bir bölümünü geçirdiğiniz ve
tamamını geçirmeye çalıştığınız aile
hekimliği sisteminde vatandaşlarımızın doktorunu seçme
hakkını nasıl kullanabileceğini ve kaliteli
sağlık hizmetine nasıl kavuşabileceğini açıklar
mısınız?
İki: Ebe, hemşire, teknisyen gibi yardımcı
sağlık personelinin hastanelerdeki döner sermaye uygulamasından
daha düşük gelir elde etmesine neden olan ve
Bakanlığınız döneminde uygulamaya konulan kota
uygulamasını kaldırmayı ve kotaları
çalışanlar lehine değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Üç: Katılım paylarının bir
kısmını reçete alanlar eczanelere ödemektedirler ve eczanelerle
hastalar karşı karşıya gelmektedirler. Bununla ilgili yeni
bir düzenleme düşünüyor musunuz? Hastaneler tarafından alınamaz
mı?
Diğer taraftan, Niğde gibi vilayetlerde ağır
vakaların tıp fakültelerine ya da büyük şehirlerdeki hastanelere
nakilleri konusunda zaman zaman sıkıntılar
yaşanmaktadır. Bu sıkıntıların en büyüğü de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
Malatya İnönü Üniversitesinden, on yedi yıl çalışan bir
kişi haykırıyor ve soruyor size: On yedi yıldır
temizlik şirketine ihale ediliyorum. Hasta bakıcıyım. Hep
ihale edildim. Hangi şirket aldıysa ihaleyi, o şirkete mal
oldum. Ben hastalara en iyi bakıyorum. Benim yaptığım
iş bir yardımcı sağlık hizmeti değil midir? On
yedi yıldır asgari ücret alıyorum ama pek yakında beni
psikolojik tedavi için ayrı bir kliniğe alacak
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Belediye hastaneleri başta olmak üzere değişik
kurumlarda yaklaşık 1.800 hekim çalışmaktadır. Bunlara
işyeri hekimliği açık tutulmuştur. Ne gariptir, tam gün
çalışırken bunlar işyeri hekimliğine gitmektedir ama
herkes işyeri hekimi de olamamaktadır. Bu kurum hekimleri için bu
yasa çıktıktan sonra ne düşünülmektedir?
Diğer bir şey: Sağlıkta en fazla taşeron
Sağlık Bakanlığında, sağlık hizmetlerinde
var. Acaba Sağlık Bakanlığına bağlı
kuruluşlarda ne kadar taşeron çalışmaktadır? Bunu
sağlık çalışanları da sürekli dile getirmektedir.
Bir de, Sayın Bakan hep azami ücretten bahsediyor, 17 bin, 15
bin gibi. Acaba bir uzman hekim asgari ne alacaktır bu yasa
çıktıktan sonra ve bu yasa çıktıktan sonra performans
ücretleri ile temel ücretler ayrı ayrı mı vergilendirilecek,
yoksa bir noktadan sonra birlikte mi vergilendirilecek? Bir de, bir ailenin,
eşlerin -üniversitede çalışıyorlar- onların ücretleri
de birlikte mi, ayrı ayrı mı vergilendirilecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Türkiyeye domuz gribi
aşısını getiren firmalar arasında eski
bacanağınızın olduğu doğru mudur?
İkinci sorum: 2003 yılından beri Sağlık
Bakanlığı Müşavirlik görevini yürüten Adnan Bozyelin
18/08/2009 tarihinde İlaç ve Eczacılık Genel Müdür
Yardımcılığına getirilmesinin ardından Türkiyede
domuz gribi vakalarının artması tesadüf olabilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bayındır
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Teşekkürler.
Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: TSK
hekimlerine döner sermayeleri olmadığı için sağlık
hizmetleri tazminatı veriyorsunuz. Bu durumu en azından döner sermayesi
olmayan SHÇEK ve benzeri kurum hekimleri için neden yapmıyorsunuz ya da
neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Yasa tasarısının özü sadece hekimlerle
sınırlandırılmış. Kendisi de hekim olan
Sağlık Bakanı sağlığın bir ekip işi
olduğunu neden göz ardı etmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
Yedi buçuk dakika zamanınız var.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın
Başkanım, Sayın Tankutun sorusuna cevaben şöyle ifade
edeyim: Adanada TOKİ, Sağlık Bakanlığı
adına dört yüz yataklı bir hastane ihalesine başladı
tamamen mevzuata uygun bir biçimde. Buradaki tarım arsası mevzuata
uygun biçimde dönüştürülerek Sağlık Bakanlığına
tahsisi yapıldı ve bu tahsis üzerine de burada inşaata
başlandı. Daha sonra, üniversitenin bu işi mahkemeye vermesi
sebebiyle -orada ticari alanları, başka alanları da TOKİ
birlikte yapıyordu- mahkeme bunların durdurulmasına karar verdi,
idari mahkeme. Hastane yapımına idare mahkemesi herhangi bir durdurma
vermemişti. Daha sonra, buradaki alanla ilgili olarak Danıştayda
başka bir durdurma kararı verildi ancak yapılmasına
başlanan hastanenin ruhsatıyla ilgili bir durdurma yok ve hastane
inşaatı devam ediyor. Ama şunu ifade edeyim: Aslında
yargının verdiği kararlara saygımız var, onları
uyguluyoruz ama gerekçesiz yürütmeyi durdurma kararları verilerek veya
asıl karar çok uzağa bırakılarak bu tür kararların verilmesi
aslında birçok zaman olduğu gibi gerçekten yürütme olarak bizim
işimizi çok zorlaştırmaktadır. Bu anlamda, Adanadaki
üniversitenin, Çukurova Üniversitesinin bu tutumu da aslında Adana
halkına ulaştırmak için gayret ettiğimiz bir hastanenin
yapımını geciktirmeye yönelik bir çabadan ibarettir. Bunu da ben
Adanadaki değerli hemşehrilerin takdirine arz ediyorum ama şu
anda hastanenin inşaatı devam etmektedir. Süreç içerisinde neyin
gelişeceğini göreceğiz.
Sayın Işık, pratisyen hekimlerin uzmanlarla ne kadar
farklı gelirlerinin olacağını söyledi bu kanunla. Tam gün
yasasıyla uzman hekimlerimize, maaşlarına ilave ek ödemeler
veriliyor, malum, pratisyen hekimlerimize de maaşlarına ilave ek
ödemeler veriliyor. Burada uzman maaşları, maaş artı sabit
ek ödemeyle aşağı yukarı 3 bin liraya, pratisyen
maaşları da 2.300 liraya çıkmaktadır. Bunun üzerine her
ikisinin de ek ödeme alma imkânları var. Uzmanlar
maaşlarının yüzde 700ü kadar, pratisyenler de 500ü kadar ek
ödeme alabilmektedirler. Aslında, arada böyle büyük bir uçurum yok.
Tabiidir ki uzman hekimlerle pratisyen hekimlerin kazançları arasında
biraz fark olacaktır çünkü birinci sınıftakiler, uzman hekimler
çok daha uzun bir süre eğitim alan kişilerdir.
Bu özel hastanelerdeki yüzde 30-70 katkı payı meselesi...
Geriye yönelik bir işlem yapmak pek mümkün görülmemektedir. Ancak bu üst
sınırların da sanki bu hastaneler tarafından mutlaka
alınacak sınırlar gibi algılanmaması lazım, hep
böyle söyleniyor. Özel hastaneler bu sınıflandırmadan sonra
-belli bir sınıflandırmaya tabi tutuluyorlar- kamuoyunun
karşısına çıkıp Biz bu farkları da
almayacağız. beyanlarında bulundu birçok özel hastane.
Dolayısıyla bunlar üst sınırlardır. Vatandaşımızdan,
Sosyal Güvenlik Kurumunun ödediğinin üstüne, özel hastaneler hiç fark almadan
da hizmet verebilmektedirler. Bu, onların kendi rekabet şartları
içinde gerçekleşen bir durumdur.
Sayın Akcan Katkı paylarından Sağlık
Bakanlığı ne kadar gelir elde edecek? diye bir soru sordular.
Aslında, katkı paylarından Sağlık
Bakanlığının hiçbir geliri yok, bunlar Sosyal Güvenlik
Kurumuna dönen paylardır. Ancak şunu ifade edeyim: Aslında kamu,
Sosyal Güvenlik Kurumu bu paylardan dolayı bir gelir elde etmek
amacıyla bunu yapmamaktadır. Daha önce de ifade ettim, hastanelere
gidişi regüle etmek, düzenlemek, gereksiz gidişleri önlemek üzere bu
cüzi miktarlar konmuştur. Dikkat edilirse bunlar gerçekten
vatandaşımızın ödeme gücünü aşmayacak
miktarlardır. Yani sonuçta eğer reçete almışsa bir aile
hekiminde, sağlık ocağında 2 lira katkı payı
istenmektedir ki bunların küçük miktarlar olduğu açıktır.
Sayın Köse kurum hekimleriyle ilgili bir soru sordular. Kurum
hekimlerimizin, Sayın Köse, Sağlık Bakanlığına
müracaatları hâlinde Sağlık Bakanlığına
doğrudan geçiş yapmaları şu anda mümkündür. Bununla ilgili
düzenlemeyi iki ay önce yaptık. Bunun yanı sıra iş yeri
hekimliği de malum kanuna göre yapabilmektedirler.
Aile hekimliğinde vatandaş doktorunu nasıl
seçecek? Aile hekimliğinin şöyle bir yapısı var: Bir aile
hekimine yaklaşık 3 bin kişi, 3.500 kişiyi emanet ediyoruz.
Altı ay sonra vatandaşlar bu aile hekimini değiştirme
hürriyetine sahiptirler ve eğer herhangi bir aile hekimi daha az bireyi
kendisine kayıtlı olarak hizmet yapıyorsa daha az
kazanmaktadır. Dolayısıyla sistem tamamen vatandaşın
memnun edilmesine, vatandaşın tatmin edilmesine yönelik bir sistemdir
ve bu sistemde vatandaşımız eski sistemle kıyaslanmayacak
ölçüde hekimini seçme hürriyetine sahiptir.
Sağlık çalışanlarına döner sermaye
kotalarını kaldırmayacağız çünkü sonuçta bu kotalar
bütün sağlık çalışanları için var. Yani bunların
bir üst sınırı olmalıdır elbette kamu
çalışanları açısından. Aksi takdirde kamunun,
insanımızın vergisiyle veya primleriyle elde ettiği
gelirlerden bunların ödenmesi mümkün olmazdı.
Niğdeden acil sevklerle ilgili bir sıkıntıdan
bahsederken Değerli Milletvekilimizin süresi bitmişti. Aslında
bu konuyu düzenlemek üzere üniversite hastanesini de içine alacak biçimde acil
yönetimini il müdürlüklerimize veren yeni bir düzenlemeyi yaklaşık
bir buçuk sene önce yaptık. Her geçen gün üniversite hastanemiz ve özel
hastaneler de dâhil olmak üzere hastaneler buna uyum göstermektedir.
Geçmişte, biliyorsunuz, daha çevreden, periferden gelen hastalar
büyükşehirlere gönderilir ve hastane hastane dolaştırılırdı.
Bunun önüne büyük ölçüde geçmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki günlerde bu konuyu
daha da geliştireceğiz.
Sayın Aslanoğlu, asgari ücretle çalışan
değerli bir vatandaşımızdan bahsetti. Şu andaki
sisteme göre o vatandaşımız asgari ücretle hizmetini vermeye
devam edecek.
Sayın Yıldız, belediye hastanelerinde
çalışanların iş yeri hekimliği yapabileceğinden
bahsetti. Yapmaya devam edecekler.
Bir de, onun taşeron dediği, bizim hizmet
alımı personel dediğimiz bir personel var. Sağlık
Bakanlığımızda bu personelin sayısı 116 bine
ulaşmıştır. İyi bir istihdam imkânı
sağladık. 17 bin kişiyle bu hizmetler verilmeye
çalışılıyordu hastanelerde yani SSK ve Sağlık
Bakanlığı hastanelerinde ve hepiniz
hatırlarsınız, temizlik, yemek, güvenlik, hosteslik, hasta
karşılama hizmetleri büyük ölçüde aksıyordu. Hem büyük
sayıda vatandaşımızı istihdam etmiş olduk bu
yöntemle hem de vatandaşlarımıza verdiğimiz hizmetin
kalitesini artırmış olduk.
Bu domuz gribiyle ilgili soruya
Yani ben sorulurken de burada
gülümseme fırsatını buldum. Değerli basın
mensuplarına da iyi bir magazin fırsatı doğdu bu soruyla.
Aslında, değerli milletvekillerime benim bir tavsiyem var. Herhangi
bir İnternet köşesinde veya herhangi bir gazetede yazılan
şeye hemen balıklama atlamamak lazım. Benim eşimin kız
kardeşi yok. Dolayısıyla eski bacanağım nasıl
olurmuş, bunu bu Değerli Milletvekilimizin takdirine
bırakıyorum. Yani bunlar, artık hakikaten komik olaylar.
Dolayısıyla, sayın milletvekillerimize bu yüce çatının
altında soru sorarken biraz dikkatli olmalarını öğütlerim.
Bu, İnternette yayınlanan bir şeyden alındı. Biz onu
tabii ki tekzip ettik, tekzip ettiler. Maalesef, böyle magazinel komik olaylar
zaman zaman oluyor.
Bir değerli devlet memurunun genel müdür
yardımcısı olduğundan sonra domuz gribi vakaları
çıkmış. Herhâlde bu mu dünyaya domuz gribini yaydı demek
isteniyor soruyla? Bunu da anlamak mümkün değil. Söylediğim gibi,
değerli milletvekillerime, ben, bir yerden bir bilgi alırken dikkatli
olmalarını öğütlerim. Bu hepimiz için geçerli.
Sayın Bayındır Niçin sadece hekimler? sorusunu
sordular. Elbette öyle değil. Bu yasa tasarısı, hekim
dışı sağlık çalışanlarına mesai
sonrasındaki çalışmaları için ilave ek ödeme imkânı
getirmektedir. Bu yasa tasarısı, hekim dışı
sağlık çalışanlarına mesai dışındaki
nöbet hizmetlerinden dolayı ödenecek miktarları
artırmaktadır. Elbette biz sağlık hizmetlerinin bir ekip
hizmeti olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, hekimlere olduğu
gibi diğer sağlık çalışanlarına da hem hürmetimiz
çok yüksektir hem de onların durumlarını iyileştirmeye
devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Bir soru daha
sormuştum Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Vakit
olmadığı için onu da yazılı vereyim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 48inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Madde üzerinde yedi önerge vardır ancak İç Tüzükün
91inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge
verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer
önerge verme hakkı saklıdır. Bu hükümler çerçevesinde,
geliş sırasına göre beş önergeyi okutup
aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaraları kanun tasarısının
çerçeve birinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 4/1/1961
tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına
Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme
(Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5
inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen Sağlık
Bakanlığınca belirlenir ibaresinin Sağlık
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirlenir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
|
|
|
Ramazan
Başak |
|
|
|
|
Şanlıurfa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaraları kanun tasarısının
çerçeve birinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 4/1/1961
tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına
Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme
(Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5
inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen Sağlık
Bakanlığınca belirlenir ibaresinin Sağlık
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirlenir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
|
|
|
Mustafa
Ataş |
|
|
|
|
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı "Üniversite
ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 1. maddesinin 2. paragrafında yer alan
"diğer personelde ise yüzde 150'sini geçemez" ibaresinde yer
alan "%150'sini" ifadesinin "% 200'ünü" olarak,
"İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun
bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık,
diyaliz, ameliyathane, kemik iliği nakil ünitesi ve acil servis gibi
hizmetlerde çalışan personel için yüzde 150 oranı, yüzde 200
olarak uygulanır." ibaresinde yer alan "%200" ifadesinin
"% 250" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Şandır Oktay
Vural Reşat
Doğru |
|
Mersin İzmir Tokat |
|
Emin
Haluk Ayhan Osman
Durmuş |
|
Denizli Kırıkkale |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı
"üniversite ve sağlık personelinin tam gün
çalışmasını ve bazı kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun tasarısının" 1. maddesinin
2. paragrafında yer alan "diğer personelde ise yüzde 150 sini
geçmez" ibaresinde yer alan "yüzde 150 sinin" ifadesinin
"yüzde 200 ünü" olarak, yine işin ve hizmetin özelliğini
dikkate alarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt
çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği nakli ünitesi
ve acil servis gibi hizmetlerde çalışan personel için "yüzde
150" oranı "yüzde 200 olarak uygulanır" ibaresinde yer
alan "yüzde 200" ibaresinin " yüzde 250" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sevahir
Bayındır Selahattin
Demirtaş Hasip
Kaplan |
|
Şırnak Diyarbakır Şırnak |
|
İbrahim
Binici Sırrı
Sakık |
|
Şanlıurfa Muş |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 1. maddesinin ikinci paragrafında 6.
satırla başlayan ibarelerin ile uzman diş tabiplerinde ve uzman
veteriner hekimlerde yüzde 700ünü, pratisyen tabip, diş tabiplerinde ve
veteriner hekimlerde yüzde 500ünü, başhemşirelerde ve veteriner
sağlık teknisyenlerinde yüzde 200ünü
olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
R. Kerim
Özkan Şevket
Köse Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Burdur Adıyaman Malatya |
|
Sacid
Yıldız Tansel
Barış |
|
İstanbul Kırklareli |
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benim de önergem
vardı?
BAŞKAN 91inci maddeye göre alamıyoruz Sayın
Genç.
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı yasa
tasarısının 1. maddesinin ikinci paragrafında 6.
satırla başlayan ibarelerin ile uzman diş tabiplerinde ve uzman
veteriner hekimlerde yüzde 700ünü, pratisyen tabip, diş tabiplerinde ve
veteriner hekimlerde yüzde 500ünü, başhemşirelerde ve veteriner
sağlık teknisyenlerinde yüzde 200ünü
olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ramazan
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Trabzon)
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün tam gün yasasını
görüşüyoruz. Bu yasa kapsamında veteriner hekimler ve veteriner
sağlık teknisyenleri ne yazık ki yer almamaktadır. Oysa
veteriner hekimler ve veteriner sağlık teknisyenleri yıllardan
beri zaten tam gün çalışırlar, yirmi dört saat görevlerinin
başındadırlar ama hizmetlerinin
karşılığındaki ödülü bir türlü alamazlar. Hükûmet de
veteriner hekimlerin bu yasadan yararlanmasını engellemiştir. Bu
durumu, verdiğimiz önergeyle aşmak istiyoruz, desteklerinizi
bekliyoruz.
Gerekçemiz: Veteriner hekimler ve sağlık teknisyenleri
direkt ve dolaylı olarak insan sağlığında hizmet
vermektedirler, sağlıklı gıdanın üç öğün önümüze
gelmesine yardımcı olmaktadırlar. Sağlıklı et,
sağlıklı süt, sağlıklı yumurta,
sağlıklı et mamulleri bu veteriner hekimler sayesinde
soframıza ulaşmaktadır. Konu sağlık olduğuna
göre, hayvanlardan insanlara bulaşan yüzlerce hastalık vardır
değerli arkadaşlarım. Bunlardan akla gelenler, kuduz, ruam,
brusella, tüberküloz, şarbon, kuş gribi, Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi, paraziter hastalıklar, hepatitler şeklinde
saymak mümkündür. Kuduz hastalığını duyduğunuzda
hepinizin tüyleri diken diken oluyor ama veteriner hekimler, bu kuduz
aşısını bizzat enjekte eden, hayvanlara enjekte eden
insanlardır, hastalıkla karşılaşmaları yüzde 100
olan insanlardır. Aynı şekilde, şarbon
hastalığını duyduğunuzda insanlarımız bugün
şarbon hastalığının tozundan korkar hâle
gelmiştir ama veteriner hekimler giderler, bu hayvanlarla bizzat mücadele
ederler, otopsisini yaparlar, canlı aşılarda kullanırlar ve
hastalıklardan insanları korurlar.
Koruyucu hekimlikte veteriner hekimler cansiparane bir
çalışma sergilerler. O gördüğünüz kanatlıların, o
gördüğünüz koyunların, keçilerin, sığırların
yılda en az 7-8 kez aşıyla sirkülasyonunu devam ettirirler. Bu
aşılardan örneğin brusella
Brusella S19 ve R1
aşıları canlı aşıdır. Bu S19
aşısıyla bizzat uğraşırlar ama veteriner
hekimlerin birçoğu bu hastalığa yakalanmak zorunda kalırlar
ama bu yasa kapsamında Bakanlık bünyesinde çalışanlar ve
Tarım Bakanlığında çalışanlar, veteriner hekimler
bu tam gün yasasıyla ilgili olarak o ödülle bir türlü
buluşturulamazlar.
Vatandaşlar, hekimler için şu sözcükleri devamlı
kullanırlar: Allah ne eksikliğini göstersin ne de muhtaç etsin. Bu,
insan hekimleri için de aynı geçerli sözcüktür, veteriner hekimler için de
aynı geçerli sözcüktür. Bu veteriner hekimler, tabiplerimiz gibi
sağlık ocaklarında, sağlık evlerinde, hastanelerde
steril koşullarda değil, ahırlarda, yaylalarda, kuş uçmaz
kervan geçmez yerlerde görevlerini ifa ederler. Buna rağmen -biraz önce de
söylediğim gibi- yine bu yasal statüden yararlanamazlar.
Koruyucu hekimliğin önemini kavrayamayan Sayın
Başbakanımız Aşı olmayacağım. diyerek
Sayın Sağlık Bakanımızı sırtüstü
düşürmüştür; bu, Türk kamuoyunu da çok üzmüştür. Ama koruyucu
hekimliği kırsaldaki, en ücra köşedeki o bizim okuma yazma
bilmeyen vatandaşlarımız önemsemiştir ki o
koyunlarına, keçilerine hiç gönül kibarlık göstermeden giderler,
aşılarını yaptırırlar. Ama biz bu konuda, bir
domuz gribi aşılamasında ülke olarak sınıfta
kaldık çünkü ikilem yaşandı, Sayın
Başbakanımız Aşı olmayacağım. dedi,
Sayın Bakanımız, hekimlerin ve koruyucu hekimliğin önemini
kavrayarak aşının olunması gerektiğini anlattı.
Buna rağmen 300-400 vatandaşımızı kaybettik. Bir domuz
gribi aşılamasını da ağzımıza yüzümüze
bulaştırdık ama veteriner hekimler, yüzlerce aşı
yapmalarına rağmen, hiçbirini ellerine bulaştırmadan bu
işi başarırlar. Onun için, bu özlük hakları anlamında,
Bakanlık bünyesinde çalışan veteriner hekimlerin, uzman
veteriner hekimlerin, sağlık teknisyenlerinin bu yasadan
yararlanmasını talep ediyoruz.
Bir hastalıkta, domuz gribi hastalığında
bunları yaşadık ama atların ruamını
aklınıza getiriniz. Ruamdan geçmişte insanlarımız
ölüyordu ama bugün ülkemizde ruam konuşulmuyor, bugün ülkemizde tüberküloz
konuşulmuyor, bugün ülkemizde bruselloz aşılaması olmasa,
değerli arkadaşlarım, hepiniz peynirde brusellayla
buluşursunuz, ette brusella hastalığıyla buluşursunuz,
sütte brusella hastalığıyla buluşursunuz ama bu
çalışmalar ki bu hastalıkları, hayvanlardan insanlara geçen
hastalıkları aşılarıyla önlemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, zaman zaman soruluyor, Sayın Bakanımız
da bunlardan huzursuz oluyor ama bu domuz gribi aşılamasında bu
aşılar hangi firmalara getirtilmiştir, bu firmaların elinde
ne kadar aşı kalmıştır, bu aşılara ne kadar
para ödenmiştir? Bir hastalıkta bunları yaşadık
diyorum. Bu hastalıkları tekrar yaşamamamız dilekleriyle
veteriner hekimlerin ve veteriner sağlık teknisyenlerinin yasa
kapsamına alınmasını diliyor, tümünüze saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.54
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 48inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının
1inci maddesi üzerinde verilen Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim
Özkanın önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İyi
sayılsın Sayın Başkanım.
BAŞKAN Olur.
Peki, elektronik oylamayla yapıyorum.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı
"üniversite ve sağlık personelinin tam gün
çalışmasını ve bazı kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun tasarısının" 1. maddesinin
2. paragrafında yer alan "diğer personelde ise yüzde 150 sini
geçmez" ibaresinde yer alan "yüzde 150 sinin" ifadesinin
"yüzde 200 ünü" olarak, yine işin ve hizmetin özelliğini
dikkate alarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt
çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği nakli ünitesi
ve acil servis gibi hizmetlerde çalışan personel için "yüzde
150" oranı "yüzde 200 olarak uygulanır" ibaresinde yer
alan "yüzde 200" ibaresinin " yüzde 250" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sevahir
Bayındır (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN İkinci önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
|
Mehmet
Şandır Oktay
Vural Osman
Durmuş |
|
Mersin İzmir Kırıkkale |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Durmuş
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Durmuş, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sağlık hizmeti bir ekip
işidir. Ekibin bir bölümü, hemşireler, sağlık
memurları, laborantlar ve teknisyenlerdir. Dolayısıyla, bu
kanunda özellikle yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt
çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane ve organ ve doku nakli
ünitelerinde çalışan personel...
Bizler, konuşmamızın süresi sınırlı
olduğu için, ekibin diğer üyelerini şu ana kadar birçoğumuz
ihmal ettik. Milliyetçi Hareket Partisinde konuşmalar
paylaşıldığı için, hemşirelerle, sağlık
memurlarıyla, laborantlarla, röntgen teknisyenleriyle ilgili
görüşlerimizi sırasıyla ifade edeceğiz.
O bakımdan, özellikle, önergemde yer alan yüzde 150sini
ifadesinin yüzde 200ünü, yine "yüzde 200 olarak uygulanır"
ibaresinde yer alan "yüzde 200" ibaresinin "yüzde 250"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ettim. Burada, sizlerin de,
sağlık ekibinin ciddi üyeleri olan bu insanların göstergelerinin
artırılmasıyla döner sermaye oluşursa kurumda, buradan pay
almalarını temin etmenizi istiyorum. Bunu önemsiyorum, ciddiye
alıyorum. Çok ciddi telefonlar alıyoruz
Konuşmalarınız doktor ağırlıklı oldu.
diye. Hayır, ekip gerçekten bir bütündür, ekibin elemanlarını
ayırmamamız lazım.
Buradan Sayın Bakana ve Müsteşara şunu ifade etmek
istiyorum: Malpraktis ya da mesleki sorumluluk sigortası kanununda, biz,
gerçekten, hekimleri korusun diye sigorta getiriyoruz. Ama taşrada
bazı yerlerde anesteziyi anestezi teknisyeni veriyor. Dolayısıyla,
bir sorumluluğu var. Yoğun bakımdaki hemşire cezaya muhatap
olabilir, anında, tüpü çıkar, müdahale etmezse. Bunlar da cezaya
muhatap olacakları için, risk altındaki yardımcı
sağlık personelinin de mesleki sorumluluk sigortası
kapsamında değerlendirilmesini istirham ediyorum. Bunlara önem
vereceklerini ve özen göstereceklerini düşünüyorum.
Sayın Bakan 2002ye takıyor zaman zaman. Ben burada
bazı rakamlar vereceğim. 2002 yılında sigortalı
kapsamındaki nüfus 57 milyon -burada, elimde belgesi var, 57 milyon- 11
milyonu da yeşil kartlı, 68 milyon. Maliye Bakanlığı
temsilcisi, Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcisi ile
birlikte Bakanlar dâhil
toplandığımızda, 67 milyon nüfusu olan Türkiyede o gün
sigorta kapsamındaki insan sayısı 67 milyonun üstündeydi. Onun
için, Maliye Bakanlığına itiraz ettim: Bir ailede hem
Sigortalı var hem Emekli Sandığı ya da Kurum sosyal
güvencesi var ve dublikasyonlar var, bunları düzeltin, hem Sigortalı
hem Emekli Sandığı ya da Kurum sigortalısı olmasın.
Nitekim, yapılan incelemelerde, birçok yanlış sigortalı
insanların olduğu da gözlemlendi. Dolayısıyla, burada
kamunun resmî verileriyle konuşmamız lazım.
Dün şöyleydi, bugün böyle. derseniz, ben o zaman şunu
sorarım: Siz 16 milyon 400 bin yeşil kartlının 5 milyonunun
yeşil kartını iptal ettiniz. 5 milyon nüfusu az mı
görüyorsunuz? Siz 1 milyon BAĞ-KURlunun bugün primini ödeyemediği
için hastaneden istifade edemediğini, dolayısıyla
çocuklarıyla birlikte 5 milyon nüfusu topladığınızda
10 milyon kişinin sosyal güvenlik kapsamında istifade
edemediğini biz biliyoruz. Ya o 5 milyon sahteydi ya da gerçekten
yeşil kartlının bugün kartlarını geri
aldınız. O zaman 10 milyon, 70 milyonun yüzde 14üdür, yüzde 14üdür.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Çocuklar, herkes istifade ediyor.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Matematik bilmiyor olabilirsiniz,
oturur bunu hesap ederiz, söyleriz. Burada rakamlar doğru söylenmeli.
ÜNAL KACIR (İstanbul) On sekiz yaşından küçükler,
herkes istifade ediyor.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Biraz evvel Doktor Saim
Kılıçla konuştum, 2003te kendisine gelen tehdit telefonu
kontörlü telefondan gelmiş çünkü savcılığa müracaat
etmiş, işin üzerine gitmiş. Böyle bir olay yok. derseniz,
savcılıktaki kayıtları neye göre yok
sayacaksınız? Yapmayın, biraz burada eski bakanlık
yapmış adamların da doğru konuşacağını
kabul edin, yapmayın. Buraya çıkıp Böyle bir şey yok,
yalan. derseniz, o zaman Kırıkkale Keskin Hastanesinde hamile başhekimi
milletvekilinizin kardeşi tehdit etti İhaleyi bana vereceksin.
dedi. Kadın düştü, savcılığa müracaat etti, düşük
tehlikesi geçirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Bu örnekleri çoğaltabilirim. O
zaman Bakanlığa düşen şey şudur: Görevde
değiştireceği kişileri Ey partililer, ne olur, ihale
alacağız diye tehdit etmeyin. demesi lazım. Çıkıp
burada bana sataşacağına tehdide fırsat vermemesi
lazım.
Sağlık Bakanlığı ya da hizmet
bakanlıklarında görev alacaklara ilçe başkanları müdahale
etmemeli. Benim dönemimde de oldu, müthiş karşı
çıktım. Sağlık personelinin mesleğinin farklı
olduğunu, bu meslekte siyasetin etkin rol alamayacağını
söyleyerek birçok tartışmalarım oldu. Dolayısıyla bunu
şunun için söylüyorum: Sağlık hizmeti size de lazım olacak.
80 öncesi Sağcı hasta şöyle oldu, solcu hasta böyle oldu.
dedikoduları oldu. Şimdi AKPliler ihale alacak diye hastaları
tasnife tabi tutmayalım. Bu insanların hepsi, bugün sizde yarın
bizde misali, Türk milletinin birer şerefli üyesidir.
O insanların hepsi de iyi muameleye ve sağlık
hizmetine layıktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Durmuş.
Sayın Bayındır
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının
1inci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine
Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sağlık hizmeti bir ekip hizmeti diye
tanımladık ama sağlık sektöründe hem sayısal olarak hem
iş gücü olarak en büyük sorumluluğu üstlenen değerli
meslektaşlarım, hemşire arkadaşlarımdır.
Hemşirelik mesleği, bugüne kadar evrensel normlarda bir meslek
tanımı konusunda ciddi sorunlar yaşıyor. Bir yasa
değişikliği gerçekleştirildi. Bu çok önemliydi ama
yönetmeliğin henüz çıkmıyor olması bu eksikliğin devam
etmesini sağlıyor yani yasayı anlamsız bırakıyor.
Sayın Bakanımız bu konuda çalışmalarını
hızlandırdığını ve kısa sürede
yönetmeliği çıkaracağını söyledi. Biz de takipçisi
olacağız.
Yine bu yasayla yani tam gün yasası, artı kamu
hastaneleri birliği yasasıyla amaçlanan ne olacak? Hastanelerin daha
fazla para kazanması olacak. Peki, bu daha fazla para kazanmak için ne
olacak? Daha fazla çalışma yapılacak. Yani sekiz saatlik iş
yerine âdeta günün yirmi dört saati yani haftanın yedi gününün yirmi dört
saati neredeyse bir çalışmayla yürütülecek. Çünkü öngörülen yani
giderek tam olarak hayata geçecek olan sistem, ne kadar çok hasta
bakarsanız o kadar çok para kazanacaksınız yani
baktığınız vaka endeksli ve dolayısıyla bu sistem
kendisine şu handikabı da getirecek: Örneğin, bir hekimin bir
hastaya ayıracağı zaman bu noktada imtina edinebilinir. Yani,
hem uzun bir bakım gerektiren ağır hastalar ve uzun zaman
gerektiren hastalar bir yerde belki de angarya hâline gelecektir. Yani özel
hastaneler nasıl bu muameleyi yapıyorsa bu hastalara, muhtemeldir ki
bu uygulamalar tam olarak hayata geçtiğinde, kamu hastaneleri diye
tanımlanan özel statüdeki bu hastanelerimizdeki pozisyon da ne yazık
ki bundan aşağıya olmayacak.
Yine bu sistem, performans ve aşırı
çalışma yani kâr hırsına dayalı bir çalışma
olmuş olacak. Yani, bu daha çok işletmecilerden oluşacak bu kamu
hastanelerinin yönetimi de önümüze gelecek. Bu yönetim soracak: Sen kaç para
kazandın? Kaç hastaya baktın? Her ay sonu sağlık
çalışanı, ekibin tümü bunun derdine mi düşecek? Bu hasta
geldi mi gelmedi mi? Kaç hasta baktım? Acaba bu ay kazanacağım
para benim giderlerimi karşılayacak mı, borçlarımı
ödeyebilecek miyim? Gecesi gündüzü bu telaş içine girmiş olacak ve
yine bu telaşın en fazlasını da ne yazık ki
yardımcı sağlık personelleri yaşayacak.
Sayın Bakan, yani nöbet zamanının bile tümünün
parasını alamıyor bugün çalışanlar çünkü yasada
sınırlanıyor, şu saate kadar. Yüz otuz saat -örneğin-
işte nöbet tutan ücretini alabilecek, ya sonrasını? Kaldı
ki, yani yıllık iki yüz yetmiş saat fazla mesai en fazla
öngörülen bir ortamda, ne yazık ki Türkiyede bir ayda yüz küsur saat
insanlar ekstra fazla çalışmak durumunda kalacaktır. Bu da
yetmeyecek, bu sistemle birlikte, performansla birlikte bu çalışma
süresi daha fazla olacak. Ama bu süre, çalışma kapsamında hak
ettiği emeğinin değerini alacak mı? Ne yazık ki
yardımcı çalışan sağlık ekibinin emeğinin
değeri daha çok ucuzlayacak, bedenen daha çok yorulacak, psikolojik olarak
daha çok zorlanacak. Yani sağlıklı hizmet vermesi gereken
sağlık ekibi ne yazık ki sağlık sorunuyla,
sağlık riskleriyle karşı karşıya kalacaktır.
O nedenle, madem fazla para kazanmak cazip hâle getirilmeye
çalışılıyor, o zaman lütfen yardımcı
sağlık çalışanlarının da ek ödemelerinin ve
göstergelerinin yükseltilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve önergemizin
kabul görmesini öngörüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bayındır.
Sayın Bayındır, eğer yanlış
duymadıysam DTP dediniz.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Yanlış
değil, DTPde, BDPde
Buna mecbur ettiler. Ruhumuz DTP.
BAŞKAN Hayır, hayır
Ben sizin adınıza,
tutanaklara geçmesi açısından, Barış ve Demokrasi Partisi
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Bu bizim
ayıbımız değil vallahi.
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Şimdi, bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaraları kanun tasarısının
çerçeve birinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 4/1/1961
tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına
Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme
(Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5
inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen Sağlık
Bakanlığınca belirlenir ibaresinin Sağlık
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirlenir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Mustafa
Ataş |
|
İstanbul |
Diğer önerge sahibi Ramazan Başak, Şanlıurfa
Milletvekili.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN Önerge sahibi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeleri okuyalım:
Gerekçe:
Yapılan değişikliğin kanunun ruhuna uygun
olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN İkisi de aynı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde beş önerge vardır, ancak İç
Tüzükün 91inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece
iki önerge verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup
milletvekillerinin de birer önerge verme hakkı saklıdır. Bu
hükümler çerçevesinde geliş sırasına göre dört önergeyi okutup
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 2 nci maddesi ile 209 sayılı
Kanuna eklenen Ek Madde 3de geçen Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde
belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine ibaresinin tıpta uzmanlık
mevzuatına olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Recep
Akdağ |
|
Sağlık
Bakanı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
418 sayılı kanun tasarısının 2. maddesi
Ek Madde 3 bölümünün birinci fıkrasındaki diş tabiplerine ise %
180 oranında, kelimesinden sonra eczacılara % 160 oranında
ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
|
Beytullah
Asil Erkan Akçay Reşat
Doğru |
|
Eskişehir
Manisa Tokat |
|
Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Serdaroğlu |
|
Denizli Kastamonu |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım son iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin
istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
ikinci maddesi ile düzenlenerek 209 sayılı Kanuna eklenen ek üçüncü
maddenin birinci fıkrasında geçen % 180i ibaresinin % 200ü
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Mehmet
Müezzinoğlu |
|
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
ikinci maddesi ile düzenlenerek 209 sayılı Kanuna eklenen ek üçüncü
maddenin birinci fıkrasında geçen % 180i ibaresinin % 200ü
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Veysi
Kaynak |
|
Kahramanmaraş |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutayım?
Gerekçe:
Kanun metninde geçen oranı artırmak düşüncesiyle
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
418 sayılı kanun tasarısının 2. maddesi
Ek Madde 3 bölümünün birinci fıkrasındaki diş tabiplerine ise %
180 oranında kelimesinden sonra eczacılara % 160 oranında
ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
|
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Doğru efendim
BAŞKAN Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
(MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde verdiğim önergeyle
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemizde 2nci maddesine eczacıların da eklenmesini
önermekteyiz çünkü sağlık bir bütündür. Sağlıkta hekimlerin
yanında, hekimler, diş hekimleri, eczacılar hatta veterinerler
ve diğer yardımcı sağlık personeli şeklinde bir
bütün olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu maddede de eczacılar
kelimesini ve onunla beraber diğer çalışanları da eksik
görmüş olmamızdan dolayı, eczacı kelimesi numune olmak
kaydıyla diğerlerinin de eklenmesini uygun görmüş bulunuyoruz.
Önergemiz kabul edilir ve akabinde diğer önergeler de kabul edilirse
Sağlık Bakanlığı ve Refik Saydam Enstitüsünde
çalışan eczacılara ve diğerlerine de döner sermayeden
yüksek oranda bir katkı payı verilmiş olur diye
düşünüyorum.
Hekimlik, tabii çok ağır bir görevdir. Hekimler çok
ağır şartlar altında diğer yardımcı
hizmetlerle beraber, diğer arkadaşlarla beraber
çalışırlar. Hekimlerimiz ve sağlık personelimiz gelmiş
olan bu kanundan çok şey beklediler. Özellikle, beklentilerinin
başında maaşlarının artırılması ve
artırılmış olan maaşın da emekliliğe
yansıtılması şeklindeydi. Tabii, maaşların
artırımı döner sermaye kanalıyla
artırılıyor. Esasında 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununda verilmiş olduğu şekliyle yani özlük
haklarının hepsinin de olmuş olduğu maaş
artırımı uzun zamandan beri bekleniyordu ancak o değil de
döner sermaye şeklinde bir artırım var gibi görünüyor.
Tabii, esasında döner sermaye uzun zamandan beri verilen bir
durumdur, ancak bunun bu şekilde yine artırılmış
olmasının bile faydası olacağı kanaatindeyim. Ancak,
tabii, burada emekliler konusu özellikle çok önemlidir, çünkü şu anda,
işte otuz yıllık çalışmış olan bir hekimin
emekli olduktan sonra almış olduğu maaş neredeyse
1.200-1.300 civarında olup, yani çalışırken almış
olduğu maaşın dörtte 1i veyahut da beşte 1i oranında
olduğu da görülmektedir.
Tabii, buradaki kanunun esası döner sermaye gelirlerinin
artışıyla ilgilidir. Yani döner sermaye gelirleri
artırılacak ve ondan da hekim başta olmak üzere ve diğer
tüm sağlık personeli de almış olacaktır.
Tabii, burada da şunu göz önüne almak mecburiyetindeyiz.
Döner sermaye gelirleri acaba artmazsa ne olacak? Yani bazı hastaneler
vardır, işte biraz önce birinci bölümün başında sormuş
olduğumuz soruların içerisinde bulunan bazı hastaneler. Gerçi
Sayın Bakan bana o bilgileri vermiştir ama, Tokat için söylüyorum;
Artova Hastanesi, Sulusaray Hastanesi, işte Pazar Hastanesi, Almus
Hastanesi, buralar gelir bakımından çok düşük olan
hastanelerdir.
Şu anda, bu kanunla beraber hekimlerimizin
maaşlarında 4 milyar, 5 milyar gibi artışlar
öngörülmektedir, ama Sayın Bakanım, şunu da bilin ki o bölgeler
mahrumiyet içerisinde olan bölgelerdir. Oradaki insanlarımıza muayenehane
açma hakkını vermiyoruz, döner sermayeden siz bunları
alacaksınız diyoruz, ama şu an itibarıyla oralarda da çok
süratli bir şekilde döner sermaye gelirlerinin düşmekte olduğunu
da görmek durumundayız, hatta bu düşüş diğer hastanelerde
de görülebilir.
Bakınız, bugün bir başhekimle görüştüm.
Başhekimin ifadesi, bu hasta katkı paylarının
olmasıyla beraber -hani, şu anda sağlık ocaklarından 3
lira, devlet hastanelerinden 10 lira, işte özel sektör hastanelerinden de
15 lira civarında katkı payları alıyoruz ya- büyük oranda
gelirlerinin düşmekte olduğu şeklinde SOS verecek şekilde
bir söylem içerisindedir. Yani önümüzdeki zaman dilimi içerisinde hastane döner
sermayelerinde çok ciddi manada düşüşler olacaktır deniliyor.
Peki, o zaman ne olacak? Yani bu hastane döner sermayeleri
çalışmadığı zaman, döner sermayeler para
kazanmadığı zaman, acaba oradaki hekimimize,
eczacımıza, diş hekimimize veyahut da diğer
çalışanlara hangi kaynaklardan bunu vereceğiz? Bunların da
burada açıklanması gerekiyor. Yani burada da Sağlık
Bakanlığı tarafından, işte Döner sermaye gelirleri
düştüğü zaman, olmadığı zaman da bunların belirli
kaynaklardan, şu kaynaklardan açıklanır. şeklinde bir hükmün
gelmesi gerekiyor.
Bakınız, şu anda bazı hastaneler, büyük
hastaneler, küçük hastaneler veyahut da diğer hastanelere döner
sermayelerinden borç veriyorlar. O vermiş oldukları borçlar acaba
geri ödenebiliyor mu? Onların geri ödenme şansları yok. Çünkü,
onların da döner sermaye gelirlerinin çok düşük olmasından
dolayı ödeme şansları olmadığını biz
görüyoruz.
Bakınız, şu anda döner sermayelerden temizlik
hizmetlerinde, büro hizmetlerinde, çeşitli hizmetlerde çalışan
insanlar var ve bu sayı da gittikçe daha fazla artarak gidiyor, yani bir
devlet hastanesinde neredeyse, devlet hastanesinin çalışan
personelinden daha fazlasını oralarda görüyoruz. Yani, döner
sermayenin temizlik hizmetlerinde yahut da laboratuar hizmetlerinde yahut
diğer hizmetlerde buralara maaşının verilmesi kaydıyla
buralarda çalışıyorlar. Yine, ilerideki dönemlerde, tahmin
ediyorum ki, döner sermaye gelirlerinin düşmesiyle beraber oralara da para
veremeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
REŞAT DOĞRU (Devamla) Döner sermayeler, şu anda
sarf malzemelerinin, ameliyathanelerden tutun da diğer yerlere kadar sarf
malzemelerinin de parasını karşılıyor. Yani, bir sürü
giderler çıktıktan sonra siz döner sermaye gelirlerini veriyorsunuz.
Ama gördüğüm kadarıyla, herhâlde, önümüzdeki dönemde, ekonomik krizin
de derinleşmesiyle beraber ödemekte çok büyük zorluklarla
karşılaşacağımızı söylemek istiyorum.
Diğer bir konu da burada, özellikle sağlık
personeli içerisinde bulunan 4/Bliler ve 4924 sayılı Kanunla
çakılı şekilde çalışan insanlar da bu kanundan bir
şeyler bekliyorlardı. Bakınız, 4924 olsun, 4/Bliler olsun,
eş durumu dâhil olmak üzere tayin hakkından faydalanamıyorlar.
Onlar dört sene, beş sene kalıyorlar. Esasında, Sağlık
Bakanlığı olarak bu insanlara Beş sene siz burada
çalıştınız, ben sizi mükâfatlandırıyorum,
istediğiniz yere gönderiyorum. şeklinde bir söylemi neden
söylemiyoruz? En azından, o insanların gönlünü almış oluruz
diyorum.
Eczacılara bu konuda destek olunmasını bekliyor,
önergemin kabulünü arz ediyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Reddedilmiştir.
Sayın Genç, sisteme girmişsiniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, şimdi bu,
temel kanun. İç Tüzükün 91inci maddesine göre her madde üzerinde 2
milletvekilinin önerge verme hakkı var, her grubun da bir önerge verme
hakkı var, her grubun da bir önerge verme hakkı var.
Şimdi, 87nci maddede diyor ki: Her madde üzerinde 7
milletvekilinin önerge verme hakkı var. Her grubun da birer önerge verme
hakkı var. Fakat herhangi bir grup önerge hakkını kullanmazsa,
milletvekilleri, bağımsız veya öteki bir milletvekili o grup
adına o önergeyi verebilir, diyor.
Şimdi, 91inci madde yazılırken bu
yazılmamış buraya. Ama aslında bana göre, yani şimdi
uygulamayı yaparken 87nci maddenin, o grupların önerge vermemesi
hâlinde eksik kalan grup önergesinin bir milletvekili tarafından veya
bağımsız milletvekili tarafından verileceği yolundaki
hükmün 91inci maddede uygulanması lazım.
Zaten burada bakın, tümü 21 madde, 19 maddelik bir kanun
temel kanun olarak getirilmiş. Yani burada milletvekillerinin önerge verme
hakkını AKP önlüyor, kendi önergeleriyle dolduruyor. Biz de bu çok
önemli, hayati bir konuda bir fikir söyleyemiyoruz. Bu bir haksızlıktır
yani Sayın Başkan. Bence uygulamanızı, yani burada herhangi
bir grup önerge vermemişse, o grubun önerge hakkını bir
bağımsız milletvekilinin veya bir başka milletvekilinin
kullanması konusunda bir uygulama yaparsanız memnun olurum.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 2 nci maddesi ile 209 sayılı
Kanuna eklenen Ek Madde 3de geçen Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde
belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine ibaresinin tıpta uzmanlık
mevzuatına olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Recep
Akdağ |
|
Sağlık
Bakanı |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın
Başkanım, küçük bir açıklama yapacağım müsaade
ederseniz.
Bir önceki önergede Değerli Milletvekilimiz sağlık
ocaklarında 3 lira vatandaştan bir katkı payı
alındığını ifade ettiler. Muhtemelen bir
Yani teknik
açıdan düzeltme ihtiyacını duyuyorum. Hizmetler için, koruyucu
hizmetler ve tedavi edici hizmetler için herhangi bir ücret
alınmamaktadır sağlık ocaklarımızda ve aile
hekimliklerinde, reçete tanzim edilmişse 2 lira alınmaktadır.
Bunu bu şekilde kayıtlara geçmesi için ifade etmiş oldum.
BAŞKAN Önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Önergeye
katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Konuşacak mısınız?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Konuşmayacağım Değerli Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 9 uncu
maddesi, tıpta uzmanlık ile ilgili hususların tüzükle
düzenleneceği öngörülmüşken, bu maddede 28.3.2007 tarihli ve 5614
sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, tıpta
uzmanlığa ilişkin hususların Bakanlar Kurulunca
çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.
Bu maddeye göre hazırlanan yönetmelik Tıpta ve
Dişhekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği
adıyla 18.7.2009 tarihli ve 27292 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve Tıpta Uzmanlık
Tüzüğü mülga olmuştur.
Bu sebeple maddede gereken düzeltmenin yapılması
öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda
BAŞKAN Doğru, haklısınız.
Maddeyi kabul edilen önerge çerçevesinde oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
üçüncü maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 4/11/1981 tarihli ve
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 36 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasında geçen haftada asgari on saat ders vermekle
yükümlüdür ibaresinin haftada asgari oniki saat ders vermekle yükümlüdür
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Kerim
Özkul |
|
Konya |
TBMM Başkanlığına
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3. maddesi
anayasaya aykırı olup tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederim.
|
Tayfun
İçli |
|
Eskişehir |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Halkın
yararına olan her yasaya destek veriyorum. Bu yasanın da özü
itibarıyla halkın yararına olduğuna inanıyorum. Ancak,
birazdan ifade edeceğim gerekçelerle bu yasanın Anayasaya aykırı
olduğuna inanıyorum.
Birincisi şu: Değerli arkadaşlarım,
Anayasanın 95inci maddesine göre, bir kere, Anayasanın 95inci
maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi,
çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük
hükümlerine göre yürütür. diyor birinci fıkrası. Şimdi,
elimdeki bu tasarıda Not: demiş Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı, asli komisyon olarak tabii ki Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna sevk etmiş;
tali komisyon olarak, uzmanlık komisyonu olarak da Plan ve Bütçe, Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor, Millî Savunma ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonlarına sevk etmiş, altı ihtisas komisyonuna sevk
etmiş. Bakıyorsunuz raporda, bu ihtisas komisyonlarının
değerli başkanları bu kanun tasarısını gündeme
almamış ve ihtisas komisyonlarında bunları
görüştürmemiş. İç Tüzükümüze göre, komisyon başkanlarının
takdir hakkı yoktur; mutlaka bu yasayı alacak komisyona, on gün
içinde rapora bağlamazsa, esas komisyon işlemine devam edecek ve
tasarıyı Genel Kurula getirecek.
Şimdi, Anayasanın 95inci maddesine aykırı
ama en vahim olanı, Anayasanın 163üncü maddesi
Sayın
Bakanı burada çok dikkatle dinledim. Sayın Bakan, sağlık
çalışanlarına gelir artırıcı birçok düzenleme
getirdiğini söylediği gibi, sayın doktorlarımızın
ve sağlık çalışanlarının emekliliklerini de
düzenleyen -değil mi Sayın Bakanım- birtakım hükümler
getirdiğini söyledi. Şimdi, Anayasamızın 163üncü maddesi
çok açık bir hüküm taşımaktadır. Eğer bu kanun
tasarısı, ihtisas komisyonu olan Plan Bütçe Komisyonunda
görüşülmüş olsaydı, gelir azaltıcı, gider
artırıcı bir yasa tasarısının görüşülmemesini,
bu konuda Anayasaya aykırı olduğunu belirtirdi.
Anayasanın 163üncü maddesi Merkezî yönetim bütçesiyle verilen ödenek,
harcanabilecek miktarın sınırını gösterir.
dediği gibi, son cümlesinde de Carî yıl bütçesindeki ödenek
artışını öngören değişiklik
tasarılarında ve carî ve ileriki yıl bütçelerine malî yük
getirecek nitelikteki kanun tasarı ve tekliflerinde, belirtilen giderleri
karşılayabilecek malî kaynak gösterilmesi zorunludur. amir hükmünü
taşımaktadır. Kaldı ki, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu gereğince de gider artırıcı bir yasa
getiriyor iseniz, kaynağını nereden bulduğunu göstermeniz
gerekecektir. Şimdi, bugün çalışmakta olan bir hekimin emeklilik
hakkını dahi düzenleyebildiğini söylediğiniz bu yasa
tasarısı, Anayasanın 163üncü maddesine açıkça
aykırılık teşkil etmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada bir kanun
çıkarıyoruz. Demokrasisi gelişmiş ülkelerde bir kanun
ilgili tarafların da görüşü alınmak suretiyle iyice
olgunlaştırılır, meclislerinde görüşülür ve o
çıkan yasa, o ülkede uzun yıllar uygulanır ama bizim ülkemizde,
her nedense, çıkan kanun tasarıları kevgire dönmektedir. Bugün
çıkardığımız bir kanun tasarısı, on beş
gün sonra gelen başka bir teklifle değişikliklere
uğratılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bunu kabul etmek mümkün
değildir. Şimdi, bu kanunun kimi maddelerinin yürürlük tarihi
altı ay, kimi maddelerinin yürürlük tarihi bir yıl sonradır. E,
peki böylesine önemli bir kanunu siz neden alelacele Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirip de ihtisas komisyonu olan altı komisyonu görmezden
geliyorsunuz? İhtisas komisyonunda görev yapan her siyasi partiye, gruba
mensup çok değerli milletvekilleri vardır. Neden onların
görüşlerinden yararlanmıyorsunuz? Sadece Plan-Bütçe meselesi
değil. Bakın, çok değerli silahlı kuvvetler mensupları
orada. Gülhane Tıp Akademisi ve askerî tabiplerle ilgili düzenlemeler
getiriyorsunuz, Yüksek- öğrenim Kurumuyla ilgili düzenlemeler
getiriyorsunuz. Hani Millî Eğitim Komisyonunun burada raporu? Hani Millî
Savunma Komisyonunun burada raporu? Yani o zaman bu komisyonları siz
görmezden gelecekseniz, Anayasanın 95inci maddesini hiçe
saydığınız gibi İç Tüzükün 26 ve 37nci maddelerini
de görmezden geliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun, elimdeki kanun 19
maddeden ibaret. Bunun 2 maddesi yürürlük ve yürütme maddesi, geriye 17 madde
kalıyor. Madem böylesine önemli, halkın tıp konusunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
H.TAYFUN İÇLİ (Devamla) Halka, madem bu kadar iyi,
yararlı hizmetler yapıyoruz, niye maddelerin madde madde
görüşülmesinden kaçıyoruz da bunu bir temel kanun olarak görüp, iki
bölüm hâlinde görüşüp Kabul edenler
Kabul etmeyenler
diye -AKP
İktidarının sayısal çoğunluğuna güvenerek- bu
yasayı çıkartıyoruz?
Elimizi vicdanımıza koyacağız. Burada çok iyi
hatip olabilirsiniz. Ben popülist değilim, halka hizmet ediyorum.
diyebilirsiniz. Ben doktor değilim, bu yasanın ne getirdiğini
çok iyi bilmeyebilirim. Bunu bilebilmem için bana zaman tanımanız
lazım ve benim bu uzmanlarla bu işi mütalaa etmeme fırsat
vermeniz lazım.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı
hiçbir milletvekilinin odasına
dağıtılmamıştır, çok az milletvekilinin
odasına dağıtılmıştır, benim odama dağıtılmamıştır,
birçok milletvekilinin odasında bu yoktur. Milletvekilleri şimdi
fotokopi almak suretiyle bu kanundan bilgi sahibi olmaktadır.
Yapmayalım arkadaşlar. Yani bir kanun yapacaksak bu kanunu adam gibi
yapmalıyız çünkü halk bizden adam gibi kanunlar
çıkartmamızı beklemektedir. Burada, okullardaki münazara gibi bir
konuyu ortaya atarız, AKP Grubu Bu iyidir. der, öbür grup Kötüdür.
der. Burada münazara yapmıyoruz. Bu çıkarttığımız
yasa Türk insanının sağlığıyla ilgili önemli bir
yasa. Evet, tam gün çalışmasına evet, halka hizmet evet,
paralı sağlık hizmetine hayır, zenginlere daha iyi
sağlık hizmeti, fakirlere daha kötü sağlık hizmetine
hayır. Bunları netlikle söyleyebilmeliyiz ama bunları
söyleyebilmek için de kanun yapma tekniği konusunda olağanüstü
hassasiyet göstermeliyiz çünkü burada konuştuğumuz olay Türk halkının
sağlığıdır. Yoksa, güzel kelimeler, güzel cümleler
kurmak suretiyle bu münazaraya katılan taraflar istedikleri gibi
şeyleri burada ifade edebilirler.
Onun için, bu Anayasaya aykırılık önergemin
tutanaklara geçmesi için söz talep ettim. Sayın Başkanımın
da nezaketi ve gösterdiği hoşgörü için de teşekkür ediyorum.
Çünkü burada konuşabilmek bağımsız bir milletvekili için
çok zor, engellemelerle karşılaşıyoruz.
Bu nedenle de hepinize çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Buradaki değerli konuşmacı milletvekili
arkadaşımızın ve tüm hazırunun bilgilerine arz etmek
istiyorum ki, yaptığımız uygulama kanunlara ve İç
Tüzüke uygundur, hiçbir aykırılık yoktur. Şöyle ki:
Sağlık Bakanlığınca hazırlanan bu tasarı, 26
Mayıs 2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gelmiş ve 8 Haziran 2009 tarihinde
Komisyonumuza ulaşmıştır ve biz, İç Tüzükün 37nci
maddesindeki öngörülen on günlük süre tamamlandıktan sonra Komisyon
gündemimize almışız ve bir alt komisyon oluşturmuşuz.
Alt komisyon, 23 Haziran ve 24 Haziran 2009 günlerinde
çalışmış ve nihayet, kanun, 26 Haziran 2009 tarihinde
Komisyonumuzda kabul edilmiştir.
Şunu unutmamalıyız ki, biz Komisyonumuza,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
olmakla birlikte, tüm kamu kurum ve kuruluşlarından ilgili
uzmanları davet etmekteyiz. İlgili bakanlıkların
görüşleri çerçevesinde bu kanun çıkarılmıştır.
Yani, orada, bizim arkadaşlarımızı, bu tip
uygulamaları bilmeyen arkadaşlar gibi hafife almanın doğru
olmadığını düşünüyorum. Bu bir dil sürçmesidir
zannediyorum. Sanki biz bu işi anlamazmışız gibi
Komisyonumuzu hafife almaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Biz, Türkiyenin
sağlıktaki dönüşümünün yedi yıldan beri bütün
kanunlarını Komisyonumuz ele almış ve
kanunlaştırmıştır.
Ben bunu düzeltmek istiyorum ki; yaptığımız
işlem, hukuka, yasalara ve İç Tüzüke uygundur.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
üçüncü maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 4/11/1981 tarihli ve
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 36 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasında geçen haftada asgari on saat ders vermekle
yükümlüdür ibaresinin haftada asgari oniki saat ders vermekle yükümlüdür
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Kerim
Özkul |
|
Konya |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Sayın Özkul mu konuşacak
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde geçen ders saati miktarını artırmak
düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İçli, buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Efendim, Sayın Komisyon
Başkanı benim Komisyonu hafife aldığıma dair bir
açıklamada bulundu. Benim öyle bir meramım yoktur, öyle bir ifadede
de bulunmadım. Ama ben elimdeki kanun tasarısındaki Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının notunu okudum. Altı tali
ihtisas komisyonuna gönderilmiş ve burada görüşülmemiştir dedim,
bu nedenle Anayasanın 95, İç Tüzükün 27 ve 36ncı maddelerine
gönderme yaptım. Yoksa Sağlık ve Aile Komisyonu şöyle
yapmıştır, Tüzükü ihlal etmiştir demedim. Onu
düzeltiyorum. Arkadaşım yanlış anlamıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
dördüncü maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 2547 sayılı
Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen diğer kamu
kurum ve kuruluşları ibaresinin ilgili kamu kurum ve kamu
kuruluşları şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
|
Ramazan
Başak |
|
Şanlıurfa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
dördüncü maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 2547 sayılı
Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen diğer kamu
kurum ve kuruluşları ibaresinin ilgili kamu kurum ve kamu
kuruluşları şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
|
Mustafa
Ataş |
|
İstanbul |
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı yasa
tasarısının 4. maddesinin 2. fıkrasındaki 6.
satırdaki Üniversitelerarası kurul ile adli tıp kurumunda ve
Tübitakta görevlendirilenler ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Şevki
Kulkuloğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Tekin
Bingöl |
|
Kayseri Malatya Ankara |
|
Şevket
Köse Sacid
Yıldız |
|
Adıyaman İstanbul |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Sayın Kulkuloğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi konuşmama
başlarken saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesindeki değişiklik önergemiz
üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, Üniversitelerarası
Kurul ile Adli Tıp Kurumunda görevlendirmelerin yanına, TÜBİTAK
kurumunu da döner sermayeden yararlanmama şartının içerisine
almayı teklif ediyoruz. Gerekçemiz, üniversite öğretim görevlisi
tıp fakültesindeki arkadaşların çoğunlukla TÜBİTAKta
da görev alıyor olmaları. Dolayısıyla, bu önergemizin
kabulü yönünde oyunuzu kullanmanızı rica ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, yine belirtmek
istediğim bir başka konu da tasarının 6ncı maddesinde
geçici madde 57de kısmi statüde görev yapmakta olan öğretim
üyelerinin devamlı statüye geçmeleri için bir yıllık geçiş
süresinin tanınması öngörülmektedir. Ancak öğretim üyelerine
iş yerlerini tasfiye etmek için tanınan bir yıllık süre çok
kısadır. Artık tıbbın ayrılmaz bir parçası
hâline gelen yüksek teknolojili elektronik tanı ve tedavi cihazlarının
kullanıldığı ortamları kuran öğretim üyelerinin,
varsa borçlarının tasfiyesi, cihazlarının elden
çıkarılması, Maliye Bakanlığı, yerel yönetimler
gibi kurumlara olan sorumluluklarını yerine getirebilmeleri gibi
gerekçeler için bu süre yetersizdir.
Cumhuriyet Halk Partisi programında sağlık
politikaları içerisine tam gün çalışma esasının
getirilmesini almış ve bundan yana bir partidir. Ancak her konuda
olduğu gibi burada da emeğin kutsal sayıldığı ve
hak kayıplarının oluşmasını önleyecek
düzenlemelerden yanadır. Hekimi yalnız kamu hizmetinde
çalıştırmak istiyorsanız özel bir ücret biçiminin
uygulanması gerekir. Bunu hiçbir hükûmet bugüne kadar göze
almamıştır, aksine, hekimin ikili çalışmasını
sürdürmek yolunu seçmiştir; böylelikle hekimler kendilerine verilen memur
maaşına ses çıkarmamış, hükûmetler de hekimlerin
asıl ekonomik kaynak olarak muayenehanelerinde çalışmaları
üzerinde durmamıştır, tersine hükûmetler bu yolu hep hekimlere
göstermiştir. Bu bozuk düzende hekimler kamuda çalışırken
kamuda düşük olan gelirlerini artırabilmek için özel kurumlarda ya da
muayenehanelerinde çalışarak halktan ücret almak zorunda
bırakılmışlardır, halk da karşısında
sadece ücret alan hekimi gördüğü için halkla hekim birbirine
yabancılaşmış, devlet eliyle karşı
karşıya getirilmişlerdir.
Sayın milletvekilleri, 1978de yürürlüğe giren
Sağlık Personelinin Tam Süre Çalışma Esaslarına Dair
Yasanın 12 Eylül ile birlikte sona erdirilmesinden sonra, otuz yıla
yakın süredir hekimlere tanınan yarı zamanlı
çalışma hakkının kamu sağlık
kuruluşlarının eşitliğe odaklı ve verimli
çalışmasını sağlayamadığı da bilinen
bir gerçektir. Hekim zamanını, bilgisini, becerisini, deneyimini ve
enerjisini çalıştığı kamu kurumuna veremedikçe
sağlık hizmeti eşitlik hedefinden uzaklaşmaktadır,
ancak sağlıkta dönüşüm gibi temel bileşenlerinden birisi
devletin sağlık hizmeti sunumundan çekilmesi olan bir programı
uygulayan AKP Hükûmetinin tam gün adıyla çıkarmaya
çalıştığı yasanın da eşitlik ilkesiyle
çeliştiği çok açıktır. Yanıtlanması gereken temel
soru ortada durmaktadır. Kamunun elinde sağlık kurumu
kalmayacaksa tam gün yasası niçin çıkarılmaktadır?
Sayın milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı tarafından hazırlanan bu tasarı
incelendiğinde ortaya çıkan sonuçları ana hatlarıyla
şöyle sıralamak mümkündür: Tasarıyı tam gün olarak
adlandırmak son derece yanlıştır çünkü tasarı
hekimlerin tam süre çalışması felsefesiyle ilgili temel bir
yaklaşıma sahip değildir. Tasarı bu hâliyle kamu sağlık
hizmetlerinin etkinliğini artırmaya ve hekim emeğinin daha iyi
değerlendirilmesine yönelik bir çabanın değil, aksine
finansmanı sigorta sistemiyle sağlanan bir sağlık
sisteminin hekim iş gücü piyasasını sermaye sahipleri
yararına düzenlemeye dönük hazırlanmış bir yasal düzenleme
özelliği taşımaktadır. Tasarı kamucu bir sağlık
sistemiyle ilişkili olmadığı için hekimlerin
çalışma koşullarının iyileşmesi beklenmemelidir.
Sayın milletvekilleri, tasarı ile kamu sağlık
kuruluşlarında çalışanların gelirleri daha yüksek
oranda döner sermayeye bağlanmaktadır. Bu yaklaşım
sağlık çalışanlarının gelirlerinde bir miktar
artışa yol açacak gibi görünmekle birlikte birçok belirsizliği
de beraberinde getirmektedir.
Döner sermaye gelirlerinden sağlık
çalışanlarına aktarılan pay çalışanların
biraz olsun gelirlerini artırmakla birlikte, özlük haklarının
yükseltilmesi için kalıcı bir çözüm değildir. Çünkü emeklilik
dönemine yansımamaktadır, süreklilik göstermemektedir.
Bildiğiniz gibi, Adalet Bakanlığı
mensuplarının çalışma şartları içerisinde birinci
sınıfa ayrılma ve birinci sınıf olma kavramı vardır.
Birinci sınıf bir hâkim veya savcı sekiz dokuz senede birinci
sınıfa ayrılabilmekte ve 4 bin-5 bin TLlere yakın
maaş alabilmektedir. Oysa yirminci senesindeki bir hekimin maaşı
1.400 TLdir. Ancak, bu yasayla 2 bin TLlere çıkması beklenmektedir.
Aradaki fark 2 mislidir.
Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısı
öğretim elemanlarının diğer kamu kuruluşlarında
yaygın olarak görev yapmalarının önünü açmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Bu durum
eğitimi olumsuz etkileyebilir. Hekimin derdi geçim olmamalıdır.
Sağlık hizmeti veren hekimin zihni sağlıklı
kalabilmelidir.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet eliyle 10 binlerce doktorun,
10 binlerce sağlık çalışanının, 10 binlerce
eczacının mağdur edileceği, sonuçta vatandaşın da
mağdur olacağı yasa ve uygulamaları çoğunluğunuza
dayanarak bu Meclisten geçirebilir, uygulamaya koyabilirsiniz. Ancak,
unutmayınız ki, eğer sağlık alanındaki tüm bu
düzenlemeler, haktan, adaletten bahsederken, eğer iddia ettiğiniz
gibi, kaygınız halk ve sağlık sistemi içerisinde
çalışanlar değil de Zapsular, Sancaklar, Albayraklar,
Çalıklar ise bu düzenlemeleri, uygulamaları getirenlerin sonu
sandıkta hüsran, sonuçta da Yüce Divan olur.
Tam gün çalışma esasını düzenleyen bir yasa
çıkmalıdır, biz de bunu destekliyoruz. Ancak,
tasarının birtakım maddelerinin bu hâlleriyle
yasalaşmalarının tehlikeleri de ortadadır.
Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve ikinci önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
dördüncü maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 2547 sayılı
Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen diğer kamu
kurum ve kuruluşları ibaresinin ilgili kamu kurum ve
kuruluşları şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
|
Mustafa
Ataş Ramazan
Başak |
|
İstanbul
Şanlıurfa |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde anlam bütünlüğü sağlamak
düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde beş önerge vardır, önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5. maddesinin b)
bendinin ikinci fıkrasında yer alan; yüzde 5i ibaresinin en az
yüzde 5i olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
F. Nur
Serter İsa
Gök Ali
İhsan Köktürk |
|
İstanbul Mersin Zonguldak |
|
Halil
Ünlütepe Ali
Koçal |
|
Afyonkarahisar Zonguldak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Üniversite
ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5. maddesinin b) bendinin ikinci
fıkrasında yer alan, yüzde 5i ibaresinin en az yüzde 5i olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip
Kaplan Selahattin
Demirtaş Sırrı
Sakık |
|
Şırnak Diyarbakır Muş |
|
Akın
Birdal M. Nezir
Karabaş |
|
Diyarbakır Bitlis |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı teklifin 5.
maddesi f fıkrasında geçen, Rektör yardımcıları
için yüzde 300ünü ibaresinin, Rektör yardımcıları için yüzde
400ünü olarak değiştirilmesini arz ederiz.
|
Akif
Akkuş Prof.
Dr. Alim Işık Nevzat
Korkmaz |
|
Mersin Kütahya Isparta |
|
Recep
Taner Erkan
Akçay |
|
Aydın Manisa |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.
Şimdi, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) AKPnin önergeleri, sabahtan beri hep
engelleme önergeleri.
BAŞKAN Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
beşinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 2547
sayılı Kanunun 58 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
yönetim kurulunun önerisi ibaresinden sonra gelmek üzere ,rektörün uygun görüşü
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
|
Kerim
Özkul |
|
Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
beşinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 2547
sayılı Kanunun 58 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
yönetim kurulunun önerisi ibaresinden sonra gelmek üzere ,rektörün uygun
görüşü ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
|
Gülşen
Orhan |
|
Van |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: Yapılan değişikliğin kanunun ruhuna
uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı teklifin 5. maddesi
f fıkrasında geçen, Rektör yardımcıları için yüzde
300 ünü ibaresinin, Rektör yardımcıları için yüzde 400 ünü
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
|
Akif
Akkuş (Mersin) ve arkadaşları |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akkuş. (MHP
sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, bu yasa ile aslında 2547
sayılı Yükseköğretim Kurulu Yasasının 58inci
maddesinde birtakım değişiklikler yapılıyor.
Tabii, hatırlamanız için veyahut da işte, mukayese
yapmanız için, o değişiklik yapılmazdan önceki, yani bugüne
kadar uygulanan kısmı şöyle bir okumak istiyorum: Rektörler ve
rektör yardımcıları üniversite veya yüksek teknoloji
enstitülerindeki döner sermaye gelirinin elde edildiği birimlerin birinden
katkılarına bakılmaksızın bu maddedeki esaslara göre
her ay pay alabilirler. diyor. Bunun miktarı yüzde 200 kadar idi. Bu yeni
yasaya göre bu yüzde 600 yapılıyor. Yani rektörler burada, o
üniversitenin ilgili sağlık kuruluşunda ister
çalışsın ister çalışsın ister
çalışmasın -yani diyelim ki bir hukuk fakültesi profesörü
rektör- o zaman gidiyor yüzde 600e kadar -birtakım maaşlarından
ufak tefek kesintiler yapıldıktan sonra- onun yüzde 600üne kadar
görev yaptığı için bir ek alıyor. Tabii, biz, burada.. Bunun
yanında, dekanlar, dekan yardımcıları, rektör
yardımcıları, üniversite sekreterleri, bunların da yine bu
döner sermayeden aldıkları pay artırılıyor ve bir
hayli yukarıya çıkartılıyor. Ancak, burada, biz -bu
maddeyle- diyoruz ki, rektör yardımcıları özellikle,
üniversitelerin gerçekten en sıkı görev yapan
elemanlarıdır, bunlara da yüzde 300lük bir artış yahut da
döner sermaye payı olarak yüzde 300lük bir artış öngörülüyor.
Biz diyoruz ki, bu, mademki veriliyor 400e çıksın diye
belirtiyoruz.
Döner sermaye işletmeleri, üniversitelerimizin, hemen hemen
Türkiye üniversitelerinin birçoğunda var. Yani ister tıp fakültesi
olsun isterse tıp fakültesi olmasın her üniversite kendi
çalışma alanıyla ilgili olarak birtakım kaynak getirici
çalışmalar yapıyor, araştırmalar yapıyor.
Bunları da ilgili yerlere vererek, dışarıya vererek
birtakım gelirler temin ediyor, genel bütçeden ayrılan paya ilave
olarak. Tabii, bu şekilde, döner sermaye gelirlerinin, döner sermaye
geliri adı altında yeni birtakım kaynakların
yaratılmış olması, kaynakların gelmesi, o gelen kaynaklardan
çalışanların, idarecilerin belli bir pay alması söz konusu
oluyor.
Burada bir diğer üzerinde durmak istediğim konu, bu
döner sermaye gelirlerinden bilimsel araştırmalar için yüzde 5lik
bir pay ayrılıyor. Tabii şunu diyoruz: Unutmayalım ki
üniversite demek, bilimsel araştırma demektir. Dünyanın ilk
beş yüz üniversitesi içine girebilen üniversitelerimizin
olmadığından üzülerek bahsetmek istemiyorsak, bilimsel projelere
döner sermayeden en az yüzde 10luk bir kısmın ayrılması
yerinde olacaktır diyoruz bu maddeyle yine uygun görülürse. Özellikle
kliniklerde ve servislerde ana bilim dallarının yükünü çeken
araştırma görevlilerinin döner sermaye paylarının da
artırılması gerektiğine inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun,
tamamlayın.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
ilgili yasa teklifinin 5inci maddesi (e) fıkrasında Tıp ve
diş hekimliği fakültelerindeki öğretim elemanlarının
sağlık hizmeti dışında verdikleri hizmetler
karşılığında
paragrafında geçen
sağlık hizmeti dışında tabiri daha vazıh bir
hâle getirilmeliydi çünkü açık değil. Yani bu sağlık
hizmeti dışında bir doktor nasıl bir gelir temin edebilir,
icat mı yapacak, nereden bulacak gelir? Onun için bunun biraz daha
vazıh bir şekilde açıklanması gerekirdi diyorum.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerimiz milletimizin göz
bebeği kurumlardır ancak bazı üniversitelerimizde hoş
olmayan birtakım akçeli işler yahut başka türlü işler de
olduğu bir gerçektir. Burada onu da belirtmek zorundayım. Bu
şekilde yolsuzluğa bulaşmış, olumsuzluğa
bulaşmış rektörlerin ve diğer yöneticilerin de titizlikle
üniversitelerimizden ayıklanması gerekiyor.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir.
Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum, ikinci önergenin imza sahibini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Üniversite
ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasını ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5. maddesinin b) bendinin ikinci
fıkrasında yer alan, yüzde 5i ibaresinin en az yüzde 5i olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları |
Diğer önerge imza sahibi, Nur Serter (İstanbul) ve
arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Zaten katılsalar ben şaşıracaktım yani!
Çünkü gerçekten böylesine önemli bir yasa, sağlığı
ilgilendiren bir konu, bütün, 72 milyon insanımızı ilgilendiren
bir konu. Öyle bir yasa tasarısı yapıldığı zaman
demokrasinin asgari ilkelerinin uygulanarak katılımcılık,
çoğulculuk, ortaklaşma ve Türkiye yararına eksiksiz bir yasa
çıkarma çabası içine girilmediği görüldüğü için, ne
yazık ki, tam anlamıyla istenen bir yasa tasarısı da ortaya
çıkmamış.
Arkadaşlarımız burada açıkladılar,
dediler ki: Bu yasa tasarısının, öncelikle, ilgili
komisyonlarında görüşülmesi gerekir. Şimdi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda bu alt komisyona gönderildi, neden görüşülmedi? Hep akçeli
işleri konuşuyoruz burada. Genel bütçeden çıkacak parayı
bilmiyoruz, verilecek rakamlar bilinmiyor ama bir gerçek var ki biliniyor;
burada Türk Tabipler Birliğini, sağlıkla ilgili bütün emek
meslek örgütlerini, bütün sendikaları, bütün kurumlarını
Türkiyenin, bütün sivil toplumunu, bütün dinamiklerini yok sayan bir
anlayışla buraya çıkarsanız Çok güzel bir yasa
yapıyorum. derseniz size şunları gösteririm...
Şimdi, buradan Hükûmetin her zaman yaptığı
hatalarını burada tekrar tekrar yaptığını bir
daha söylemek istiyorum. Evet, tam gün yasası gereklidir, Türk Tabipler
Birliği bunu istemiştir ama böyle bir yasa istememiştir, böyle
bir yasa istemediğini çok açık olarak ifade etmiştir.
İş güvencesini, insancıl ücretlendirilmeyi, bu konudaki mesleki
gelişimi, üniversitelerdeki durumu, eğitimin
kaliteleştirilmesini, adaletsizliğin ortadan
kaldırılmasını, bütün bunları söylemiştir.
Şimdi, bakıyorum elimizdeki tasarının arkasında ne
imzalar var? Burada Türk Tabipler Birliğinin bütün illerinin imzası
var. Sonra çeviriyorum, tekrar buraya bakıyorum, Türk Tabipler
Birliğinin bütün illerinin imzasından sonra sağlıkta
çalışanlara bakıyorum, Sağlık ve Sosyal Hizmet
Emekçileri Sendikasından tutun da birçok derneğe kadar
Sayıları burada, arkada yazılı, bütün, Türkiyedeki
dernekler ve sendikaların isimleri var.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Uzmanların da yüzde
85i tam gün çalışıyor.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, biz sağlık
çalışanları olarak halkın sağlığına
sahip çıkmanın
Öncelikle sağlık çalışanlarının,
doktorundan hemşiresine kadar bütün ekipmanının, bütününün bir
birlik içinde değerlendirilmesi gerektiğini hep söylemişlerdir
ama akılda, mantıkta sağlık hizmetlerinin bir devlet
hizmeti, bir sosyal devlet hizmeti olduğu anlayışı yer
almadığı zaman hem eğitimde kaliteyi düşürürsünüz hem
ticarileşmenin önünü tutamazsınız, özendirirsiniz, teşvik
edersiniz. Şimdi, sıkıntı burada. Bizim verdiğimiz
önergede en az yüzde 5i diyoruz üniversitelere, bu
artırılsın. Burada bir takdir marjını koyarken bu
rakamın altına düşülmemesini öneriyoruz. Niye bunu söylüyoruz?
Şurada bir gerçeklik var: Amerikadaki batan sağlık
sigortalarından ders alınmamış. Bugünkü gazeteleri okudunuz
mu? Bugünkü gazetelerde Türkiyedeki sigortaların yarısının
iflas ettiği söyleniyor kriz sonrası. Peki, bu sağlıktaki
hangi sigortaların hangi koşullarda nasıl işlev
göreceği konusunda sigorta güvencesini, devlet güvencesini nasıl
sağlayacağız? Burada temel sorun şu: Kaliteli bir
eğitim olduğu zaman, domuz gribinde, siz, gidip aşıyı dışarıdan
almazsınız, aşınızı kendiniz imal edersiniz.
Kuş gribi çıktı, arkasından domuz gribi çıktı.
İkisinde de Türkiye gitti -72 milyon insan, dünyanın 15inci büyük ekonomisi-
bu işi tezgâhlayanlardan, vergilerle ödenen hazineden paraları verdi
ve bu aşıları getirdi. Aşılar da elde kaldı!
Şimdi soruyorum: Yarın, tilki gribi çıkarsa onun içinde mi
gideceksiniz yurt dışına? Bırakın üniversitelerde
eğitim güçlensin, ARGE çalışmaları güçlensin. Telif
haklarını verin, doktorlarımız uzmanlaşsın.
Gelişmelerini sağlayın, sendikal haklarını
sağlayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun
tamamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) Meslek örgütlerini dinleyin. Meslek
örgütlerini, tabiplerinizi dinlerseniz kaybetmezsiniz. Vatandaşı
dinlerseniz kaybetmezsiniz. Sendikaları dinlerseniz demokrasi
kazanır. Görüşlerini dinlerseniz, sendikaları dinlerseniz,
Tabipler Birliğini dinlerseniz Türkiye kazanır, biz
kazanırız, Meclisteki bütün milletvekillerinin kafası
aydınlık olur; ne yapacağımızı biliriz, ne
edeceğimizi biliriz, kafamızda soru işaretleri kalmaz. Soruyorum
size: Niye siz bu sigorta primini hekimlerden alıyorsunuz? Niye bu sigorta
primini kamuda gelişmiş bütün ülkelerde devlet öderken hekimlerden
alıyorsunuz? Bu anlayış farkınızdır. Siz
işverenlerin yüzde 5 primini devlet hazinesinden öder, 5 milyar lira
bütçeye yük getirirsiniz ama hekime de bu sigorta primlerini yüklersiniz! Bu
nasıl adalet? Adalet bunun neresinde? Hekimlerinizi düşünmezseniz
sağlığınızı yitirirsiniz, domuz gribinde
olduğu gibi aşılar için de Avrupaya gidersiniz,
paralarımızı orada harcarsınız, ondan sonra da
gelirsiniz ne yapacağınızı kara kara düşünürsünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Biraz bu tarzı değiştirmek
gerekiyor.
Sağlık hepimizin sorunu. Allah size sağlık
versin. diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın Serter, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Bakanın
reddettiğini ifade ettiği önergemizin içeriğini bir kere daha
açıklamaya ihtiyaç duyuyorum.
Önerge şuydu: Üniversitelerin döner sermaye gelirlerinin
yüzde 5i üniversitelerde yapılan bilimsel araştırma projelerine
harcanacak ibaresindeki yüzde 5in başına en az ibaresinin
eklenmesiydi. Yani bu ne anlama geliyor? Ben eğer iyi döner sermaye geliri
elde edebiliyorsam üniversitemde, benim üniversitemin yönetim kurulu
kararıyla, ben, yüzde 5i, yüzde 6 veya yüzde 7 yapabilirim demektir.
Bundan önce, yani şu anda uygulanmakta olan 2547 sayılı Yasada
bu en az ibaresi yer almaktadır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, benim bir muhalefet
milletvekili olduğumu filan koyun bir kenara, lütfen ellerinizi
vicdanınızın üzerine koyup bu konuyu bir irdeleyin. Ben
doğrusu Sayın Bakanın hayır demesindeki gerekçeleri çok
merak ediyorum. Bir taraftan diyeceksiniz ki Türk üniversiteleri ilk beş
yüzün içinde yer almıyor veya üç tane üniversite, dört tane üniversite yer
alıyor, bunu eleştireceksiniz; öbür taraftan, her ay neredeyse iki
tane, üç tane üniversite açacaksınız, ondan sonra bu üniversitelere
öğretim üyesi yetiştirdiğinizi iddia edeceksiniz ama bu
öğretim üyelerinin yetişmesi için, üniversiteyi bir liseden
ayırt edici faktör olan bilimsel araştırmayı teşvik
etmekte üniversite yönetiminin iradesini sıfırlayacaksınız.
Nedir bu bilimsel araştırma projelerinin anlamı? Şudur:
Bugün bütün üniversitelerimizde akademik yükseltilme yani yardımcı
doçent, doçent ve profesör olabilmeniz için uluslararası atıf
indekslerine giren yani uluslararası çapta yayın yapma
zorunluluğunuz var. Bu yayını da ancak araştırmaya
dayanarak yapabiliyorsunuz. Bu araştırma için gerekli ekipmanı işte
size bu proje gelirleri sağlıyor. Ben size Yüzde 10, yüzde 20 filan
yapın. demiyorum ama en az ibaresini ekleyerek döner sermaye geliri
yeterli olan üniversitelerin yönetimine en azından bu özgürlüğü
verin. Bu bir özgürlüktür, bu bir haktır. Çağdaş
akademisyenlerin, bilim adamlarının yetişebilmesi için bu bir zorunluluktur.
Ben Hayır. demenin arkasındaki nedeni çok merak
ediyorum. Ama arkadaşlarımla yapmış olduğum
konuşmalardan elde edindiğim bilgilere göre bana söylenen -bunun
doğru olmamasını diliyorum ama- döner sermaye gelirlerinin
bazı fakültelerde, sağlık bilimlerinde yüzde 35 olmak üzere,
işte veterinerlik fakültelerinde, ziraat fakültelerinde yüzde 25inin,
diğer fakültelerde yüzde 15inin mal ve hizmet alımları;
fakültelerde, üniversite binalarında yapılacak onarım ve
inşaat giderlerine kullanılmasına ilişkin zaten yasada
belirlenmiş bir kriter var. Şimdi, siz diyorsunuz ki, ben bu yüzde
5i yüzde 6 yaparsam geri kalan meblağdan benim devlet olarak, maliye
olarak, üniversitelere vermekle yükümlü olduğum yatırım bütçesindeki
ayıbımı görmesin diye ben araştırma projelerine az
para ayırayım, geri kalan paranın yüzde 35iyle de üniversite
binalarının boyasını yapayım, üniversiteleri depreme
karşı dayanıklı hâle getireyim. Yani, ben, devlet olarak,
Maliye Bakanlığı olarak üniversitelere yatırım bütçesi
vermeyeyim, onarım bütçesi vermeyeyim, üniversite binalarının
çökmemesi için üniversiteler kendi paralarını kazansınlar, döner
sermayelerinden bu paraları harcasınlar, üniversitedeki
binalarını ayakta tutsunlar. Bunun başka bir anlamı yok,
buradan çıkan mesaj budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu, üniversitelerde, devlet üniversitelerinin artık devletin
ekonomik desteğinden giderek yoksun bırakıldığını,
bir ticarethane gibi kendi parasını kendisi kazanarak ayakta
durmasını sağlamaya dönük bir uygulamadır.
Ben bu Hayır cevabını Türk akademik
yaşamı için utanılacak bir cevap olarak nitelendiriyorum ve
diliyorum bütün üniversiteler, bütün üniversitelerdeki genç akademisyenler,
geleceklerini ancak bilimsel araştırmaya dayandırmış
olan genç akademisyenler bu Hayır cevabını
duymuşlardır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Serter.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde dört önerge vardır ancak İç
Tüzükün 91inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece
iki önerge verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup
milletvekillerinin de birer önerge verme hakkı saklıdır. Bu
hükümler çerçevesinde geliş sırasına göre üç önergeyi okutup
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, biraz önce
de ben 91inci madde, yani temel kanunların düzenlenmesine ilişkin
İç Tüzükün 91inci maddesini size anlattım.
BAŞKAN Doğru.
KAMER GENÇ (Tunceli) Orada diyor ki: Diğer hükümler
saklıdır. Yani 91inci maddede zikredilen hususlar
dışında kalan öteki genel hükümler saklıdır. Bu genel
hüküm nedir? 87nci maddedir. 87nci maddede diyor ki: Eğer herhangi bir
grup önerge vermemişse bunu bir bağımsız milletvekili
verebilir. Şimdi, siz buna cevap vermediniz.
Şimdi, Sayın Başkanım, bakın bu temel
kanun.
Mesela benim ilimde, Hozatta, Nazmiyede, Pülümürde,
Ovacıkta diş doktoru yok. Defalarca Sağlık
Bakanlığına telefon ettim, dedim ki: Yahu bu insanlar çok
şikâyet ediyorlar; gece, Keban Barajı dolayısıyla da
şehre de gidemiyorlar, lütfen buraya bir diş tabibi gönderin. Yani
bir milletvekili olarak o bölgemizdeki bir sağlık sorununu dile
getirecek ne soru sorma imkânını bulabiliyoruz ne de konuşma
şey edebiliyoruz. Bu AKP, görüyorsunuz, 2 tane milletvekili aynı
önergeyi veriyor, sırf başka milletvekilleri konuşmasın
diye. Bu, art niyetliliktir. Bu, Parlamentoyu işlemez hâle getirmektir.
Yani şimdi 2 tane AKPli milletvekili aynı mahiyette bir önerge
veriyor. Bu, utanılacak bir durum.
Şimdi, sizin Başkanlık Divanı olarak
bunları engellemeniz lazım. 2 tane önergeyi AKPli
BAŞKAN Sayın Genç, bakın ikinci defadır ben
size söz veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN Yani bağımsız, grupsuz
milletvekillerinin mümkün olduğunca daha fazla konuşabilmesi için
şu makamı işgal ettiğim günden beri iyi niyetle bir
şeyler yapmaya çalışıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben size bir şey demiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Siz bana bir şey deseniz de fark etmez. Ben sadece bir
bakışı söylüyorum. Kayıtlara geçsin. Mesela ben sizin
önünüzdeki mikrofonu açtırmadan da konuşturabilirdim. Siz eski bir
Başkan Vekilisiniz ama ben 2 defadır açtırarak hem
kayıtlara geçsin hem sizi, Meclisi izleyenler de dinlesin diye.
Şimdi, 91inci maddeyi bugüne kadar nasıl
uygulandıysa öyle uyguluyoruz. Dolaysıyla sizin itirazınız,
bu arada söyledikleriniz, 2 defadır kayıtlara geçmiş oldu. O
nedenle de ben size ekstra bir cevap vermedim.
Teşekkür ederim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
altıncı maddesi ile düzenlenerek 2547 sayılı Kanuna eklenen
geçici elliyedinci maddede geçen bir yıl ibaresinin altı ay
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Ramazan
Başak |
|
Şanlıurfa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
altıncı maddesi ile düzenlenerek 2547 sayılı Kanuna eklenen
geçici elliyedinci maddede geçen bir yıl ibaresinin altı ay
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Mustafa
Ataş |
|
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 Sıra Sayılı Üniversite
ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6. maddesine bağlı Geçici Madde 57de yer
alan bir ibaresinin iki olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Tekin
Bingöl Canan
Arıtman Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Ankara İzmir Malatya |
|
Sacid
Yıldız Şevket
Köse M. Ali
Özpolat |
|
İstanbul Adıyaman İstanbul |
|
Abdülaziz
Yazar Birgen
Keleş Hulusi
Güvel |
|
Hatay İstanbul Adana |
|
M.
Şevki Kulkuloğlu |
|
Kayseri |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sacid Bey.
BAŞKAN Sayın Yıldız, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu görüşmekte olduğumuz
6ncı madde üniversite öğretim üyelerinin işyerlerini bir
yıl içinde kapatmalarını iki yıla çıkarma önergesidir.
Komisyonda Sayın Sağlık Bakanı da anlayış gösterdi;
bu, altı aydı, bir yıla çıkardık fakat bu sırada
görüştüğümüz arkadaşlardan aldığımız
izlenimler bu bir yıllık sürenin yetmeyeceği yönünde. Çünkü niye
yetmeyecek? Arkadaşların kira sözleşmeleri var, takip ettikleri
hastalar var, bunlar uzun süre takip edilecek. Türkiye şu durumda
işsizlik içinde. Bu muayenehaneler kapatıldığı zaman
60 bine yakın sekreter, teknisyen, hemşire işsiz kalacak,
bunlara yeni iş bulma durumları olacak.
Cihazlarının durumu
Bu cihazların
değerlendirilmesi önemli değerli arkadaşlar. 1979da çıkan
Tam Gün Yasasında, Sayın Mete Tan döneminde çıkan Tam Gün
Yasasında bu muayenehanesini kapatan hekimlerin cihazlarını
devlet almıştı, ihtiyacı olan cihazlarını. Burada
öyle bir şey de yok. Bu cihazlar da ortada kalacak. Türkiye, cihaz
çöplüğü
3 milyar dolar civarında birçok cihaz ortada kalacak
Türkiyede.
Aynı zamanda yerel yönetimlerle ilgili sorunları var.
Bunlarla bağlantı yapmışlar, kira sözleşmeleri
bağlantıları yapmışlar. Yerel yönetimlerle ilgili
sorunlarının hallolması lazım.
Bir diğer önemli şey de üniversite öğretim üyeleri.
Biliyorsunuz iki yılda bir sözleşme yaparak muayenehanede
çalışıyorlar, kısmi statüde çalışıyorlar. Bu
iki yıl içinde, iki yıl sonunda üniversite yönetim kurulunun
görüşü ve rektörün kararıyla muayenehanelerinin süresini
uzatıyorlar veya uzatmıyorlar. Diyelim ki geçtiğimiz kasım
ayında, aralık ayında, ekim ayında iki yıllık bir
uzatım aldı bu arkadaşlar, bir yıl sonra kapatacak;
kazanılmış hakları da yok olmuş olacak bu
arkadaşların, bu iki yılı dolduramadan kapatma
zorunluluğu getirmiş olacağız. En azından
sağlık çalışanlarının, hekimlerin,
sağlıkta çalışanların memnuniyetini artırmak
açısından da bu iki yıllık süre gereklidir değerli
arkadaşlar.
Bu vesileyle Sağlık Bakanlığı
hastanelerindeki altı aylık sürenin de bir yıla
çıkarılmasını -zaten önergemiz var- görüşlerinize
sunuyorum buradan.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı, her vesilede, komisyon toplantılarında veya
basında Biz çağ atladık, helikopter ambulans sistemi getirdik,
helikopter ambulansla hasta taşıyoruz. diyor, ama bu arada ben
şeyden vazgeçiyorum, hastane hastane dolaşan parmağı kopan
çocuklardan, hastane hastane dolaşan yanık çocuklardan. Bunlar
hakikaten hastanelere giremiyorlar.
Bu arada, yeni cevap geldiği için -soru önergesi
vermiştim- Bursanın merkezinde Uludağda donmak üzereyken
kurtarılan bir çocuk vardı, Ümit, Özgen. Geçen sene, bir yıl
evvel olmuştu, ama her nedense bunun cevabı bana daha yeni geldi,
onun için gündeme alıyorum. Bu arkadaş, bu Ümit yirmi bir
yaşında genç çocuktu ve canlı olarak, ölmemiş vaziyette
kurtuldu fakat Uludağda sağlık hizmetleri
olmadığı için, hekim olmadığı için
-Uludağda donma olayıyla çok karşılaşılır-
donmaya karşı tedbir alınacak bir durum olmadığı
için bu gencecik çocuğu kaybettik değerli arkadaşlar o dönemde.
Yani daha geçen hafta -Zonguldak milletvekilimiz dile getirdi-
yine genç bir kız mantar zehirlenmesi nedeniyle ambulans yokluğundan
veya ambulansın stepnesi yok, şoförü yok, ambulansın
arızası var, bu nedenle Ankaraya ulaştırılamadı
ve on yedi yaşındaydı sanıyorum, kaybettik
kızcağızı. Yani Biz helikopter sistemiyle çağ
atladık. diyoruz, ama bir taraftan da bunları yaşıyoruz.
Aynı zamanda bu helikopter alımlarıyla ilgili de
bir sorun var. Helikopter alımlarını nedense tek firmaya ihale
etmişiz. Tek firma ihaleye girmiş, kazanmış. Başka
girmek isteyen firmalar yirmi gün ihale uzatım süresi, başvuru için
uzatım süresi istemişler, ama bunu Bakanlık kabul etmemiş.
Yani, nedense, tek bir ihaleye verilmiş.
Yine bu ihalelerden açılmışken, geçen sene veya bu
geçtiğimiz 2009 yılında Sağlık
Bakanlığına bağlı Hudutlar ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü kanser hastalarında kullanılan
iki tane cihaz satın alıyor değerli arkadaşlar.
Bunların tanesi 9 milyon liradan iki tanesi 18 milyon lira. İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi bu cihazın bir tanesini almış 6
milyon liraya. Gerçi bu cevap geldi bana, ama döviz kurlarıyla ilgili
olarak, İşte kur o zaman şöyleydi şimdi böyle oldu.
dendi. İki tane cihazın alımı daha ucuz olması
gerekirken, İstanbul Üniversitesinin aldığından daha fazla
ücretle cihaz almışız biz değerli arkadaşlar.
Aynı zamanda, bu hastane çalışanlarından
feryat yükseliyor. Kartal Koşuyolu İhtisas Hastanesinde asistan
doktor feryat ediyor Ben günde üç dakika yirmi saniye, bir hastaya,
ayırabiliyorum. Bu şekilde 80 hasta görüyorum bunda. diyor.
Komisyonda da benzer bir konuşma olmuştu, İstanbuldan bir
arkadaşımız Dört dakikada hasta görmeye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
SACİT YILDIZ (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanımız da hatırlar Dört dakikada
hasta görüyoruz, nasıl olur bu? İyi hizmet veremiyoruz. dedi. O
zaman sordular telefonla, Hayır dört dakika değilmiş sekiz
dakika. diye... Ama bu arkadaşımız da feryat ediyor 80 hastaya
biz nasıl hizmet verelim? Arzu ettiğimiz hizmeti veremiyoruz. diye.
Onun için Çağ atladık. dediğimiz hastanelerimizin durumunu ve
Sağlık Bakanlığımızın durumunu
dikkatlerinize sunuyorum.
Bakanlıkta ileri derecede kadrolaşma var. Geçen sefer de
konuşmamda söylemiştim. Hâlâ şef, şef
yardımcılığı yasalarına göre -biz Anayasa
Mahkemesine gittik- atamalar devam ediyor. Daha evvel Danıştaydan bir
kez dönmüş, Cumhurbaşkanından iki kez dönmüş, Anayasa
Mahkemesinden bir kez dönmüş ve bunun döneceği belli! Daha evvel
aynı usullerle olan, yasaya göre, kaç şef, şef
yardımcısı atadık? Onu geçen de sordum, gene sormak
istiyorum. Buna da devam ediyoruz. Kadrolaşma da alabildiğine
gidiyor.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Önergemin kabul
edilmesini
Çünkü haklı gerekçelerimi söyledim başında, çok
önemli. O, çalışanları da memnun edeceğinden, vatandaş
memnuniyeti de olacağı için tekrar huzurlarınıza sunuyorum.
Onu teklif ediyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter
sayısının aranılmasını istiyorum. Önergemizi
işleme koydurmuyor Mustafa Elitaş, ben de karar yeter
sayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım ama elektronik oylama
cihazıyla yapacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye efendim?
BAŞKAN Şimdi Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı yok.
BAŞKAN Hayır, arka taraflarda kalabalık var.
Dolayısıyla karar veremedim, o nedenle de elektronik oylama
cihazıyla yapacağım.
Evet, oylama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Toplantı yeter
sayısının olması lazım Sayın Başkan, 184ün
olması lazım.
BAŞKAN Efendim, toplantı yeter sayısı
istenmedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Mademki makineyle oylama
yaptınız, toplantı yeter sayısının, 184ün
olması lazım. Var mı?
BAŞKAN İşari oylama yaptım. Yapmayın
Sayın Genç, Allah aşkına yapmayın.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, eğer ki
elektronik cihazla oylamaya giderseniz toplantı yeter sayısı
olan 184ün aranma zorunluluğu var.
BAŞKAN Öyle bir şey yok Sayın Gök, yapmayın
Allah aşkına.
Şimdi, dün iyi niyetle, hep kendim saydığım,
sadece 1 defalık saymadığım için, burada size dürüstçe
ifade ettiğim için burada problem çıktı. Şimdi, Sayın
Kılıçdaroğlunun da itirazıyla, mümkün olduğunca
hepinizi mutlu etmek, memnun etmek için elektronik oylamayla yapıyorum sonuçları.
Beş dakika ara verip çıkıp gelseniz de sonuç aynı, üç
dakikada yapılan oylamanın sonucu da aynı. Kimsenin kimseye laf
söylemeyeceği bir sonuç. Şimdi, bunun üzerinde spekülasyon
yapmanın -yani siz hukukçusunuz- bir anlamı var mı?
İtirazlar
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben Sayın Gökle konuşuyorum Sayın
Genç. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir.
Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
altıncı maddesi ile düzenlenerek 2547 sayılı Kanuna eklenen
geçici elliyedinci madde de geçen bir yıl ibaresinin altı ay
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Mustafa
Ataş |
|
İstanbul |
BAŞKAN İkinci önergenin imza sahibini okutuyorum:
|
Ramazan
Başak |
|
Şanlıurfa |
BAŞKAN Önergeye katılıyor mu Komisyon?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun metninde geçen talepte bulunma süresini
kısaltmak düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının 7 nci
maddesiyle değiştirilen 1219 sayılı kanunun 12 nci
maddesinin ikinci fıkrasında geçen mevzuatına göre ibaresinin
mevzuatı hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
|
Kerim
Özkul |
|
Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının 7 nci
maddesiyle değiştirilen 1219 sayılı kanunun 12 nci
maddesinin üçüncü fıkrasında geçen mevzuatına göre ibaresinin
mevzuatı hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Turan
Kıratlı |
|
Kırıkkale |
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı
tasarının 7. maddesi b bendinde sözleşmeli çalışan
vakıf üniversiteleri ibaresinden sonra gelmek üzere sözleşmeli
serbest hekimler ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasan
Çalış Reşat
Doğru Yılmaz
Tankut |
|
Karaman Tokat Adana |
|
Mehmet
Şandır Mustafa
Enöz |
|
Mersin Manisa |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Şandır, kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hasan Çalış efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çalış. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 7nci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım.
Saygılarımla hepinizi selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, gerçekten, bir hekim olarak bu
tasarının başarıyla uygulanmasını arzu ediyorum.
Hekimlerin kamuda veya özel sektörde arzu ettikleri alanda kendilerine rahat
çalışma ortamı bulmasını ben şahsen arzuluyorum.
Özellikle sosyal devlet olma ilkesine uygun olarak kamu hastanelerimizin vatandaşımıza
en iyi imkânı sunmasını arzu ediyorum. Ancak bu 7nci maddede
hekimlerimizin önüne koyduğumuz seçenek: Ya kamuyu seçeceksiniz ya da
özel sektörde kalacaksınız veya serbest çalışacaksınız.
Tabii, son birkaç yılın hekim dağılımına
baktığımız zaman, devletin imkânları biraz iyi olunca,
görüyoruz ki yüzde 80lere varan kamuyu tercih etme durumu görülmüş.
Aslında işin güzeli, işin doğrusu, kamunun
şartlarını biraz daha düzelterek özelden veya serbest çalışmadan
kamuya geçişi biraz daha gönüllülük esasına göre yapmak daha uygun
olurdu, daha doğru olurdu.
Netice olarak böyle bir imkân kalmadı ama kamu
hastanelerimizin durumu ortada arkadaşlar. Yarın bu muayenehanelerden
hizmet alan, özel sektörden hizmet alan hastalar ister istemez kamu
hastanelerine yönelecek. Kamu hastanelerindeki kuyruklar,
yığılmalar artacak, şikâyetler artacak, hizmetin kalitesi
düşecek. Keşke biz yanılalım arkadaşlar ama bu kalite
düşecek.
O zaman, yapmamız gereken nedir? Öncelikle, eğitim
hastanelerinde ve tıp fakültesi hastanelerinde yükün,
ağırlığın asistan doktorların omzundan klinik
şeflerine ve hocalara doğru kaydırılması gerekiyor.
Hastalarımıza tıp fakültelerinde ve eğitim hastanelerinde,
hocalara da istedikleri hekime de ulaşma imkânını vermek
lazım.
BAŞKAN Sayın Çalış, bir saniye
Sayın milletvekilleri, büyük bir uğultu var. Biraz daha
sessiz olursak iyi olur.
Buyurun Sayın Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) Bunu vermenin yolu, arkadaşlar,
biz büyük merkezlerdeki bu hastanelerimizin sayısını zaman
içinde arttırabileceğimize göre, öncelikle aynı mekânı daha
fazla kullanma imkânı. Nedir bu? Vardiyalı sisteme geçmek mecburiyeti
var.
İkinci bir husus değerli arkadaşlar: İllaki
klinik şeflerine, hocalara ulaşmak isteyen hastalarımız
açısından, nasıl ki özel hastaneleri tercih edenlere, (A)
sınıfı, (B) sınıfı, (C) sınıfı,
Gittiğiniz zaman şu kadar fark ödersiniz. diye önlerine bir seçenek
koyuyoruz, arzu eden vatandaşlarımız özel randevulu muayene
sistemiyle hocalara ulaşabilmeli.
Bunlar olmadığı zaman ne olacak? Bunlar
olmadığı zaman sıkıntı artacak. İşte,
bu sıkıntıyı biraz azaltmanın yolu nedir? Bu, bizim
önergemizde görülüyor. Serbest muayenehane hekimliği yapacak hekimlerimize
bir nefes alma hakkı vermek lazım. Nasıl, bir nefes hakkı
veriyoruz bu önergemizle biz? Bu arkadaşlarımıza, serbest
muayenehane hekimlerine Sosyal Güvenlik Kurumuyla anlaşma imkânı
veriyoruz. Tabii ki, 7nci maddede diyoruz ki: Serbest muayenehane hekimine
hasta gidebilir ama ücretini kendi öder, sonra kurumdan alır
şeklinde bir ibare koymuşuz.
Ayrıca, serbest muayenehane hekimlerimize, hiç olmazsa
iş yeri hekimliği imkânını vermek lazım.
Arkadaşlar, zorla güzellik olmaz; istemiyorlarsa
insanları zorla kamuda çalışmaya zorlamamak lazım diyorum.
Değerli arkadaşlar, bakınız, yani, bu döner
sermayedeki hekimlere performansa dayalı ücret verme üzerinden bu
yasayı da çıkarıyoruz, temelinde o var ama bu performansa
dayalı ücretlendirmeden de ciddi sıkıntılar var. Hastaneden
hastaneye değişen döner sermaye gelirlerinden dolayı aynı
puanı aynı hizmeti vermesine rağmen, aynı branştaki
hekimler farklı gelirler elde edebiliyorlar.
Bir başka sıkıntı, ne olacaktır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) Kıymetli arkadaşlar, bu
sistem, hekimleri ve sağlık çalışanlarını
taşradan büyük merkezlere doğru zorlayacaktır. Niye
zorlayacaktır? Çünkü, büyük merkezlerdeki hastanelerde döner sermaye
imkânları daha iyi olacaktır. Şimdi, o zaman ne yapmak
lazım? Hekimlerin taşrada kalışını teşvik edici
bir imkân sunmak gerekiyor. O zaman, benim burada önerim şudur: Taşra
hekimleri için özel bir tazminat koyalım. Nasıl ki aynı uzman
Ankarada belli bir meblağ alıyorsa, bu uzmanımız
Ankaranın Haymanasında da alabilirse, o, Haymanada kalır.
Haymanada bu imkânı veremezsek hepimizin kapılarını
aşındırır değerli dostlar.
Kıymetli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle,
çıkarmakta olduğumuz kanunun hayırlı olmasını
diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup, birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemleri hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum, ikinci önergenin imza sahibini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının 7 nci
maddesiyle değiştirilen 1219 sayılı kanunun 12 nci
maddesinin üçüncü fıkrasında geçen mevzuatına göre ibaresinin
mevzuatı hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Turan
Kıratlı |
|
Kırıkkale |
İkinci önerge imza sahibi:
|
Kerim
Özkul |
|
Konya |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi
amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı
açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde beş önerge vardır ancak İç
Tüzükün 91inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece
iki önerge verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup
milletvekillerinin de birer önerge verme hakkı saklıdır. Bu
hükümler çerçevesinde, geliş sırasına göre dört önergeyi okutup
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının 8 inci
maddesiyle 1219 sayılı kanuna eklenen ek madde 12 nin ikinci
fıkrasında geçen mevzuatına göre ibaresinin mevzuatı
hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Müezzinoğlu |
|
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının 8 inci
maddesiyle 1219 sayılı kanuna eklenen ek madde 12 nin birinci
fıkrasında geçen mevzuatına göre ibaresinin mevzuatı
hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Kerim
Özkul |
|
Konya |
TBMM Başkanlığına
418 sıra sayılı kanun tasarısının 8.
maddesinde yer alan
Bu sigorta priminin yarısı kendileri
tarafından, diğer yarısı döner sermayesi bulunan kurumlarda
döner sermayeden, döner sermayesi bulunmayan kurumlarda kurum bütçelerinden
ödenir cümlesinin Bu sigorta primi, döner sermayesi bulunan kurumlarda döner
sermayeden, döner sermayesi bulunmayanlarda kurum bütçelerinden ödenir
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Nevzat
Korkmaz Alim
Işık Necati
Özensoy |
|
Isparta Kütahya Bursa |
|
Metin
Ergun Mustafa
Kalaycı |
|
Muğla Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 Sıra Sayılı Üniversite
ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Tekin
Bingöl Sacid
Yıldız Şevket
Köse |
|
Ankara İstanbul Adıyaman |
|
Canan
Arıtman Birgen
Keleş Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İzmir İstanbul Malatya |
|
M.
Ali Özpolat Hulusi
Güvel |
|
İstanbul Adana |
"Madde:8- 1219 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Ek Madde 12- Kamu sağlık kurum ve
kuruluşlarında çalışan tabipler, diş tabipleri ve
tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, tıbbi kötü
uygulama nedeniyle kendilerinden talep edilebilecek zararlar ile kurumlarınca
kendilerine yapılacak rüculara karşı sigorta yaptırmak
zorundadır. Bu sigorta priminin yüzde 30'u kendileri tarafından, geri
kalanı döner sermayesi bulunan kurumlarda döner sermayeden, döner
sermayesi bulunmayan kurumlarda kurum bütçelerinden ödenir.
Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
çalışan veya mesleklerini serbest olarak icra eden tabip, diş
tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar,
tıbbi kotu uygulama sebebi ile kişilere verebilecekleri zararlar ile
bu sebeple kendilerine yapılacak rücuları karşılamak üzere
mesleki mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır.
Zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası, mesleklerini
serbest olarak icra edenlerin kendileri, özel sağlık kurum ve
kuruluşlarında çalışanlar için ilgili özel sağlık
kurum ve kuruluşları tarafından yaptırılır.
Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
çalışanların sigorta primlerinin yüzde 30'unu kendileri
tarafından, geri kalanı istihdam edenlerce ödenir, istihdam edenlerce
ilgili sağlık çalışanı için ödenen sigorta primi, hiçbir
isim altında ve hiçbir şekilde çalışanın maaş ve
sair mali haklarından kesilemez, buna ilişkin hüküm ihtiva eden
sözleşme yapılamaz.
Zorunlu sigortalara ilişkin teminat tutarları ile
uygulama usul ve esasları Sağlık
Bakanlığının görüşü alınarak Hazine
Müsteşarlığınca belirlenir.
Bu maddedeki zorunlu sigortaları yaptırmayanlara, mülki
idare amirince sigortası yaptırılmayan her kişi için
beşbin Türk Lirası idari para cezası verilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu.(CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, bu maddede şunu diyoruz: Mesleki sigorta yani zorunlu
sigorta. Diyoruz ki hekimlerden yüzde 50 yerine yüzde 30 kesin. Aslında
Sayın Bakan Evet. deseydi, bir ekip çalışması yapan
diğer yardımcı personelin de zorunlu sigorta ödeme hakkı
vardır, onları da yapın diyecektik ama Sayın Bakan,
Sayın Komisyon Hayır. dedikten sonra, hekime Hayır. diyen,
diğer yardımcı sağlık personeline hepten Hayır.
der, takdiri sizlere bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben hekim değilim, hekimleri konuşmayacağım,
bilmediğim konuda konuşmam da taşeron
konuşacağım, taşeron. Taşeron nedir biliyor musunuz?
Arkadaşlar, hekim arkadaşlara soruyorum: Hastaya bakmak,
hastanın tedavisinde yardımcı yani onlar hasta
bakıcılar, işte aşçılar, hastalara yardım eden,
onlara iyileşmesi için yardım edenler tedavinin bir parçası
mıdır, değil midir?
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Doğru söylüyorsun.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Tedavinin bir
parçası değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Yani o hastanın
süratle iyileşmesi için hasta bakıcılar, diğer işte,
yemek servisi yapanlar, hastanede onların iyileşmesi için her türlü
yardım eden insanlar tedavinin bir parçası mıdır acaba?
Hekim arkadaşlara soruyorum: Doğru mu arkadaşlar?
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Doğru.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Değildir,
değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Şimdi, biz ihale
ediyoruz arkadaşlar. Neyi? Sağlığı ihale ediyoruz,
sağlığı; sağlığı ihale ediyoruz,
sağlığı.
Değerli arkadaşlarım, üniversite hastanelerinde ve
devlet hastanelerimizde, özellikle üniversite hastanelerimizde, daha önce
uygulanıyordu. Bu, şimdi, demin Sayın Bakan galiba 110 bin
kişi dedi, hepten artık 110 bin kişiye ulaştı bu.
Şimdi, size örnek vereceğim: Üniversite hastanelerine 92
yılında girmiş. Ne olarak girmiş? Önce ebe olarak
girmiş. Bak, bak 92de. Hemşire olarak girmiş, sağlık
memuru olarak almışlar bu şirketlere. Ne şirketi? Temizlik
şirketi ve uzun yıllar, ta ki altı ay önceye kadar, bir yıl
önceye kadar bu temizlik şirketine alınan temizlik şirketi
adı altındaki insanlara iğne yaptırdılar, ebelik,
hemşirelik yaptırdılar. Şimdi, on yedi yıl önce
girmiş temizlik şirketine. İhaleyle almışlar. Birçok
temizlik şirketi ihaleye girmiş, ihaleyi kaybetmiş,
kazanmış ama aynı kişi, hep ona verilmiş, o
şirkete. Sen hasta bakıcısın. Adam Ben on yedi
yıldır hasta bakıyorum ya! diyor. On yedi yıldır!
Ben asgari ücretin altında neredeyse para alacağım. diyor.
Arkadaşlar, hasta bakan, hastaya yardımcı olan bu
insanların psikolojisini biz düşünmezsek, en azından biz Türkiyedeki
hastanelerde, özellikle üniversite hastanelerimizde dahi bu tür hizmetleri
insanların sevgiyle yapması için eğer başka bir formül
bulmazsak
Yani sadece ihale ediyoruz, taşerona veriyoruz, olay bitiyor
arkadaşlar. Arkadaşlar, buna hakkımız yoktur.
Ben size birkaç örnek vereceğim: İhale ettiğimiz
zaman sadece temizlik şirketi ihalesi yapıyoruz. Bu insanların
kalifiye olup olmadığına, pedagojik eğitim alıp
almadığına ve bu insanların hastaya bakıp
bakamaması yönünde hiçbir inceleme yapmadan temizlik şirketine ihale
ediyoruz, kim gelirse güya hastaya hizmet ettiriyoruz.
Arkadaşlar, bir zamanlar, hatırlarsanız, çok iyi
bilirsiniz, bizim yurtlarımız vardı. Çocuk
yurtlarımızda, özellikle birkaç yurtta başımıza gelen
olayları hep biliyorsunuz. Bu yurtlarda kimlerin hizmet verdiği
Daha
sonra özellikle Malatyadaki o yurtta yaşanan olaydan sonra Türkiyeye
örnek olduk -bununla gurur duyuyorum- ve o zaman değiştirmek zorunda
kaldınız. Şimdi, o çocuklara bakan bayanların eldivenleri
var, biliyor musunuz. Pedagojik eğitim almış mı,
almamış mı? Çünkü sözleşmeye bunu koydunuz. Şimdi o
çocuklara bakan anneler ya bir pedagojik eğitim almış oluyor.
Ama bu olaylar olduktan sonra sözleşmeye
Şimdi ben sizi uyarıyorum, ben sizi bir kere daha
uyarıyorum. Gelin, on beş yıldır, on yedi yıldır
bu hastanelerimizde çalışan ve her türlü her şeyini veren bu
insanlara sahip çıkmak zorundayız. Bunlar
hastalarımızın her şeyi.
İhale edilen kişilerin hastaya nasıl
baktığını, nasıl bakacağını biliyor
musunuz? Değerli arkadaşlarım, en azından hastanelerimizde,
üniversite hastanelerimizde özellikle hasta bakıcı, temizlik hizmeti
veren ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun
tamamlayın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
özellikle yemek
hizmeti veren insanları bir şekilde kurum olarak ayırmayın;
o kurumun bir parçasıdır, o kurumun kurum
anlayışını almalıdır. Gelin bunları bir
kadroya bir şekilde -hangi şeye sokarsak- almak zorundayız. On
yedi yıldır asgari ücretle çalışan bir insana, ben yine
söylüyorum, yarın bu insanları başka bir pedagojik eğitime
alıp farklı bir boyutta kazanabiliriz.
Ben bir kez daha, yıllardır emek veren insanların
ekmeğini, emeğini teslim etmenizi istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
418 sıra sayılı kanun tasarısının 8.
maddesinde yer alan
Bu sigorta priminin yarısı kendileri
tarafından, diğer yarısı döner sermayesi bulunan kurumlarda
döner sermayeden, döner sermayesi bulunmayan kurumlarda kurum bütçelerinden
ödenir cümlesinin Bu sigorta primi, döner sermayesi bulunan kurumlarda döner
sermayeden, döner sermayesi bulunmayanlarda kurum bütçelerinden ödenir
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Nevzat
Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları |
BAŞKAN Sayın Korkmaz bir saniye.
8inci maddenin oylanmasına kadar sürenin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Çünkü süre dolacak iki dakikayla
Buyurun Sayın Korkmaz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Önce sorun efendim.
BAŞKAN Evet.
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Korkmaz buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8inci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yakın siyasi tarihimizde aziz
milletimiz AKPye verdiği destek kadar pek az hükûmete destek
vermiştir; rahmetli Menderes ve Özala, Sayın Demirele ve bir de
Sayın Erdoğana. Yüzde 47 oy, 340 milletvekiliyle neredeyse
istediği tüm yasaları istediği gibi Meclisten geçirme ve devleti
tek başına idare etme gibi avantajları kastediyorum.
Dolayısıyla, bugün AKPnin
başarısızlıkları için üretebileceği hiçbir siyasi
mazereti yoktur yani Ben şöyle yapacaktım da muhalefet engel oldu.
diyebileceği hiçbir şey yoktur. Milletin, zamanında bu kadar
teveccüh gösterdiği Hükûmet, beklenirdi ki ülkemizin
kronikleşmiş, onlarca yıldır çözüm bekleyen
sağlık, sosyal hizmetler, eğitim gibi problemlerini çözsün.
Maalesef, AKP bu sorunların üzerine gitmek, bu problemleri çözmek yerine
tribünlere oynamayı, popülist hamleler yapmayı, milletin
sıkıntılarını gidermek yerine bu sektörlerde kendi
adamlarına rant sağlamayı, kendi sermaye
sınıfını yaratmayı tercih etmiştir. AKPnin bu
kısır politikası da sorunların katmerleşmesine yol
açmıştır.
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla ortaya
çıkılmış, vaatlerde bulunulmuştur. Bu vaatlerin
içerisinde yapılanlar var, yapılamayanlar var. Bazen Sorunu ortadan
kaldıracağım. diye yola çıkılmış, yeni
sorunların ortaya çıkmasına sebep olunmuştur. Biz, yapıcı
muhalefet anlayışımız gereği yapılması
gerekenlere destek vermişizdir ancak yapılamayanları sorgulamak
da ve onları gündeme getirmek de bizim tabii ki görevimiz.
Nedir bu sorunlar? Sağlık hizmetine ulaşımda
gelişmeler olmuştur, doğrudur ancak genel sağlık
hizmetleri harcamaları 2003-2008 arası bir önceki son beş
yılla kıyaslandığında 4 kat artmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun harcamaları 2,5 kat artmıştır.
Bütçede âdeta bir kara delik oluşmuştur. Yeşil kartlı kesim
harcamaları 10 kat artmıştır. İlaç harcaması en
çok artan ülke Türkiye olmuştur. Özel hastaneler kontrolsüz büyümüş,
yeni istismar alanları ortaya çıkmıştır.
Muayene sayısı artmıştır ancak
yapılan poliklinik sayısına göre döner sermaye ödendiğinden
dolayı hasta bakım kalitesi düşmüş, hastalar neredeyse
sırasını savma şeklinde muayenelere mahkûm
edilmiştir.
Bunca harcamaya rağmen, sağlık sistemlerinin
başlangıç noktası olan kişi başı koruyucu,
önleyici sağlık harcamalarında OECD verilerine göre sondan
birinci olunmuştur. Yurt çapında dengeli, optimal bir uzman hekim
dağılımı sağlanamamıştır. Tüm bu
eksikliklerin ortadan kaldırılması için ne gerekiyorsa bir an
önce yapılmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sağlık
politikasının bir devlet politikası hâline getirilmesini öteden
beri savunageliyoruz. Bu bakımdan, içinde
barındırdığı tüm eksikliklere rağmen, sonradan
giderilebileceği düşüncesiyle bu tasarıya destek vereceğiz.
Bizim parti programımızda da var aile hekimliği, tam gün
yasası, koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık
verilmesi gibi hususlar. Dolayısıyla, kimin tarafından
getirilirse getirilsin doğrulara destek vermektir şiarımız.
Ancak, bazı eksikliklerin de giderilmesini talep ediyoruz. Nedir bunlar?
Tasarının 8inci maddesinde bütün hekimlerin zorunlu
mesleki sorumluluk sigortası yaptırması getirilmekte. Bu
sigortanın primlerinin yarısı doktor tarafından ödenecektir.
Değerli milletvekilleri, doktorluk aynı zamanda bir risk
mesleğidir. Hele hele ölümcül ve sıkıntılı
hastalıkları göz önüne getirirseniz, doktorlar böyle bir durumda risk
almama ve atalet içine girme gibi bir davranışı
benimseyebilirler. Burada kim zararlı çıkar? Elbette ki hastalar. Bu
bakımdan, bu primlerin tamamının kurum tarafından
ödenmesinde fayda mülahaza ediyoruz.
İkincisi, performansa dayalı döner sermayenin
uygulanmadığı sağlık hizmetlerinde, sağlık
personelinin emekliliklerine yansıtılmak üzere kendilerine insanca
yaşama standartlarını temin için sabit ücretler getirilmelidir
diyoruz.
Üçüncüsü, uzman tabiplerin nöbet saat ücretleri
iyileştirilmelidir diyoruz.
Dördüncüsü, mecburi hizmet kaldırılınca,
sağlık personelinin ülkemizin ekonomik olarak az gelişmiş
bölgelerine gitmelerini özendirmek için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
ikramiye ya da tazminat ödenmelidir diyoruz.
Beşincisi, hekimlerin yıllık izin süreleri on
beş ve otuz beş gün olarak uygulanmalıdır. Yurt içindeki ve
yurt dışındaki bilimsel toplantılara katılabilmek için
de mesleki gelişim izni verilmelidir diyoruz. Bu eksikliklerin giderilmesi
adına verdiğimiz önergelerin kabulünü temenni ediyoruz.
Huzurunuzda olan tasarının da memleketimize, milletimize
hayırlı olması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum, ikinci önergenin imza sahibini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/715 esas numaralı kanun tasarısının 8 inci
maddesiyle 1219 sayılı kanuna eklenen ek madde 12 nin birinci
fıkrasında geçen mevzuatına göre ibaresinin mevzuatı
hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Kerim
Özkul |
|
Konya |
İkinci önerge imza sahibi:
|
Mehmet
Müezzinoğlu |
|
İstanbul |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
Dilin kullanımı açısından teklif edilen
ibarenin uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 19 Ocak 2010
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.02