DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 60
56ncı Birleşim
3 Şubat 2010 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Ardahan
Milletvekili Saffet Kayanın, Doğu Anadolu Projesine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, Ordu ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, atamaları yapılmayan
öğretmenlerin durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, Doğu Anadolu Projesine ayrılan
kaynağın DAP kapsamındaki il sayısına göre son derece
yetersiz, damızlık hayvan kredisi hibe desteğinin verilme
şartlarının da çok ağır ve yetersiz olduğuna
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Deprem
riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/1091)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş ve 24 milletvekilinin,
Bursa-Mustafakemalpaşadaki bir maden ocağında meydana gelen
grizu patlaması olayının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/543)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin, başta Bursa-Mustafakemalpaşadaki
grizu patlaması olmak üzere madencilik sektöründeki iş
kazalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/544)
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 26 milletvekilinin, esnaf ve
sanatkârların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/545)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 30 milletvekilinin, maden işçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/546)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/406) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 3/2/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
2.- (10/298) esas
numaralı Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 3/2/2010
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
3.- (10/313) esas
numaralı Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 3/2/2010
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- AK PARTİ
Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisini
Başkanlığa süresi içinde verilmediği hâlde işleme
almak istemesi nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
X.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ali Küçükaydının, 54üncü Birleşimde grup
adına yaptığı konuşmasındaki illegal
faaliyetler ifadesinin Muş Milletvekili Sırrı Sakık
tarafından yanlış anlaşıldığını
veya yanlış anlamaya sebep olduğunu belirterek bu sözleriyle
terör örgütlerini kastettiğine, başka bir maksadının
bulunmadığına ilişkin açıklaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Türkiyeye gelen terör örgütü
mensuplarının durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Sadullah Erginin cevabı (7/11080)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, yakalama ve gözaltı ile tutuklama
işlemlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/11743)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, F tipi cezaevlerinde sohbet hakkı
uygulamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/11744)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, soruşturma ve kovuşturmalarla
ilgili şikayetlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/11750)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, cezaevlerine bazı kitapların
alınmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/11752)
6.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Ergenekon davası hâkim ve
savcıları ile emniyet personelinin bir yemekte bir araya gelmesine
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/11753)
7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki gezici kütüphane
aracına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/11797)
8.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Mersindeki öğrenci yurdu ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özakın
cevabı (7/11861)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.05te açılarak beş oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaç, Türk Eczacıları Birliğinin 54üncü
kuruluş yıl dönümüne,
İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu, milletvekillerine ilişkin siyasi etik
kurallar ve uygulamalara,
Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak, Türkiye Futbol Federasyonu ve Millî Takımlar Teknik
Direktörünün yerli antrenörlerden olmasına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru,
Siirt
Milletvekili Osman Özçelik,
Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar,
Türk
Eczacıları Birliğinin 54üncü kuruluş yıl dönümüne
ilişkin birer açıklamada bulundular.
Kore Cumhuriyeti
Ulusal Meclisi Dışişleri, Birleşme ve Ticaret Komisyonu ile
Romanya Senetosu Dış Politika Komisyonu Başkanı ve
beraberindeki Parlamento heyetlerinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin, üniversitelerin ve
üniversite çalışanlarının (10/541),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, sigara
fabrikalarından Yaprak Tütün İşletmelerine geçen işçilerin
(10/542),
Sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının; korsanlık/deniz haydutluğu
ve silahlı soygun eylemleriyle mücadele amacıyla yürütülen
uluslararası çabalara destek vermek üzere, gereği, kapsamı,
zamanı ve süresi Hükûmetçe belirlenecek şekilde Aden Körfezi, Somali
karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet
tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 10/02/2009 tarihli ve 934 sayılı Kararı
ile Hükûmete verilen izin süresinin Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca 10/02/2010 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına
dair Başbakanlık tezkeresinin (3/1073) görüşmeleri tamamlanarak,
yapılan oylamadan sonra kabul edildi
Siirt
Milletvekili Osman Özçelik, İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağın, grubuna,
İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ, Siirt Milletvekili Osman
Özçelikin, şahsına,
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal, İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağın, grubuna,
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, grubuna,
İstanbul
Milletvekili Murat Başesgioğlu, İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadolun, şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman, EMASYA Direktifiyle EMASYA Protokülünü
birbirinden ayırmak gerektiğine ilişkin bir açıklamada
bulundu.
Sivas
Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu ve 5 kişinin hayatını kaybettiği
helikopter kazası ve kurtarma çalışmalarının tüm
yönleriyle araştırılarak benzer durumların yaşanmaması
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(10/333, 334, 335) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, İç Tüzükte belirtilen
dört aylık sürede Komisyonun çalışmalarını
tamamlayamadığına, Kaza Araştırma ve İnceleme
Kurulu Raporunun, Komisyonun görev süresinin dolmasından sonra gelmesi
nedeniyle gerekli inceleme ve müzakerelerin yapılamadığına;
bu nedenle, çalışmaların tamamlanabilmesi için, İç Tüzükün
105inci maddesi uyarınca yeni bir Meclis araştırması
komisyonu kurulmasına ilişkin tezkeresi okundu; yapılan
görüşmelerden sonra yeni bir Meclis araştırması komisyonu
kurulması,
Kurulacak
komisyonun:
16 üyeden
teşekkül etmesi,
Çalışma
süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi
tarihinden itibaren üç ay olması,
Gerektiğinde
Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 21 milletvekilinin,
çalışma hayatındaki sorunlara ve ilgili kesimlere duyarsız
kaldığı, görev ve sorumluluklarını yerine
getirmediği iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesinin (11/9) görüşmeleri tamamlandı, yapılan
oylamadan sonra, gündeme alınması kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, İstanbul Milletvekili
Çetin Soysalın, grubuna,
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu, verilen
arada, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın, makam
odasına gelerek Genel Kurulun nasıl yönetileceği konusunda
kendisine talimat vermeye kalktığını belirterek bu durumu
şiddetle kınadığına ilişkin bir konuşma
yaptı.
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
şahsına,
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Kırıkkale Milletvekili Osman
Durmuşun, şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
3 Şubat 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 23.49da son verildi.
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Burdur |
|
Konya |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 73
II.-
GELEN KÂĞITLAR
3
Şubat 2010 Çarşamba
Tezkereler
1.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1078) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.02.2010)
2.- Mardin
Milletvekili Emine Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1079) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.02.2010)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1080) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.02.2010)
4.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1081) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.02.2010)
5.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1082) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.02.2010)
6.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1083) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.02.2010)
7.- Mardin
Milletvekili Emine Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1084) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.02.2010)
8.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1085) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.02.2010)
9.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1086) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.02.2010)
10.- Mardin
Milletvekili Emine Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1087) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.02.2010)
11.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1088) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.02.2010)
12.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1089) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.02.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş ve 24 Milletvekilinin, Bursa-Mustafakemalpaşadaki
bir maden ocağında meydana gelen grizu patlaması
olayının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/543)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2009)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 25 Milletvekilinin, başta
Bursa-Mustafakemalpaşadaki grizu patlaması olmak üzere madencilik
sektöründeki iş kazalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/544) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.12.2009)
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 26 Milletvekilinin, esnaf ve sanatkarların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/545)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.12.2009)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 30 Milletvekilinin, maden işçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/546)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.12.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergesi
1.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, Edirne Belediyesindeki dinleme
olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11504)
03 Şubat 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşimini açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Doğu Anadolu Projesi hakkında söz
isteyen Ardahan Milletvekili Saffet Kayaya aittir.
Buyurunuz
Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Saffet Kayanın, Doğu
Anadolu Projesine ilişkin gündem dışı konuşması
SAFFET KAYA
(Ardahan) Değerli Başkan, çok kıymetli milletvekili
arkadaşlarımız; Doğu Anadolu Projesi, DAPla ilgili gündem
dışı söz talebim oldu. Bundan dolayı yüce heyetin
huzurundayım. Değerli Başkanıma teşekkür ediyorum.
Ancak
-konuşmama başlamadan önce- dün yüce çatıda, yüce Parlamentoda
yaşanan, maalesef toplumda çok ciddi bir rahatsızlık yaratan
dünkü tablo, dünkü nakisa hepimizi üzmüştür. Umuyoruz ki bu yüce çatı
altında bundan sonra bu tür arbedelerin yaşanmaması ve her
seçilmişin, seçilmişlik ulviyetine uygun, bu kutsal çatıya uygun
davranması gerçekten temennimizdir. Dolayısıyla, inşallah
bu çatı altında bir daha böyle bir arbedenin yaşanmamasını
temenni ediyorum seçilmiş bir milletvekili olarak.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Başbakana söyle, Başbakana!
SAFFET KAYA
(Devamla) Değerli arkadaşım, bakın, iyi niyetli temennimi
kötüye kullanmayın lütfen. Ben burada genel anlamda bir temennide bulundum
ve burada her seçilmişin, kendine, davranış tarzına uygun,
bu Parlamentoda hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dolayısıyla, herkes kendine soracak bu hatayı.
Dolayısıyla, umuyorum ki inşallah bir daha böyle bir arbede
yaşanmaz.
Değerli
arkadaşlarım, Doğu illerimizle ilgili AK PARTİ
Hükûmetimizin geçmişte hayvancılığa ve tarıma yönelik
çok ciddi çalışmaları olmasına rağmen, daha evvel,
geçen yıl, GAP projesiyle ilgili bir kararname
çıkarmışlardı. Özellikle, GAP dediğimiz,
Güneydoğu illeriyle ilgili bir uygulamaydı bu yani oradaki
hayvancılığı ve tarımı geliştirmek
adına çıkarılan bir kararnamenin devamı, Doğu Anadolu
illeriyle ilgili de Bakanlar Kurulu kararnamesinden geçti.
Ben özellikle
Doğu Anadoluyla ilgili ve coğrafyanın yüzde 75i hayvancılıkla
karakterize olan, ekonomik girdilerinin yüzde 90ını tarım ve
hayvancılıktan elde eden Doğu illeriyle ilgili bu kararnamenin,
Hükûmetimiz nezdinde ve özellikle Sayın Başbakanımızın
ve Bakanlar Kurulunun, Tarım Bakanımız Mehdi Eker Beyin de bu
konudaki katkılarını yüce Parlamentoda takdirle ifade etmek
istiyorum çünkü o bölgenin yaşam girdisi, yaşam kaynağı,
tek kazanımı hayvancılık ve tarım. Eğer biz
Hükûmet olarak oradaki tarımı ve hayvancılığı
destekleyemez, geliştiremezsek hiç şüphesiz ki bölgede tarım ve
hayvancılık çöktüğü gibi, onunla birlikte de bölgenin
gelişmesi ciddi manada etkilenecektir.
Bölgeler
arası kalkınmadaki farkı ortadan kaldırabilmek adına
bu projenin önemi gerçekten çok büyüktür. Onun için, elbette ki AK PARTİ
hükûmetlerinin farkı, her zaman olduğu gibi bu Bakanlar Kurulu
kararnamesiyle de
Bir Doğu milletvekili olarak özellikle Hükûmetimize,
özellikle Başbakanımıza ve Tarım Bakanımıza
huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Nedeni de şudur: O bölgede
hayvancılık yapacak olan insanlarımız yaklaşık
olarak 50 baş düve talebinde bulunduklarında yüzde 40ını
hibe olarak Tarım Bakanlığı karşılamış
olacak. Cumhuriyet tarihinde ilk defa uygulanan ve ciddi bir Bakanlar Kurulu
kararnamesidir ki işte bu da AK PARTİ farkıdır.
Onunla birlikte, yalnızca
bu yetmez, orada yatırım yapacak, yeni inşaat sahası açacak
insanlarımızla ilgili, yüzde 30, yine yatırıma matuf hibe
destek sağlanacaktır. Bu çok ciddi bir süreçtir. Yani siz 100 milyar
liralık bir yatırım yaptığınızda 30
milyarını bu yatırım teşvikinden yararlanmanız
mümkün ve hibe olarak size verilmektedir. Bu, çok çok önemli bir
ayrıcalıktır, hayvancılığı ve
tarımı geliştirme anlamında çok ciddi bir payı var.
Bu Bakanlar
Kurulu kararnamesinin özellikle almış olduğu başka bir
karar da şudur: O bölgede ekipmanınızın
ihtiyacını da yüzde 40 hibe olarak Tarım
Bakanlığımızdan alabiliyorsunuz. Bu, son derece önemli bir
projedir, son derece önemli bir Bakanlar Kurulu kararnamesidir. Bölgemizde artık
bundan sonra göçün durabileceği, hayvancılığın ve
tarımın gelişebileceği bir kararname hükmüdür ve bu
hükümden dolayı da özellikle Hükûmetimize, Doğuya, Güneydoğuya
ve Türkiyenin her bölgesine ilgili bakmasından dolayı da
teşekkürlerimi gerçekten borç biliyorum.
Bu kararname
çıktığı zaman benim Ardahan ilimdeki Gedikimdeki
vatandaşımdan tutun Baltalıdaki vatandaşıma kadar
herkesin memnuniyetini dile getirebilecek bir takdiri bize iletmeleri gerçekten
bizi mutlu etti. Umuyorum ki bundan sonraki süreç içinde de o bölgelerde, o bölgenin
gerçekten karakteristik özelliği olan tarım ve hayvancılık
bu tür projelerle gelişmiş olur ve bugüne kadar, kooperatiflerden
tutun, süt teşvikine kadar tamamıyla bölgemizde
Bakanlığımızın son yedi yıl içinde çok ciddi
desteklerini çok net olarak görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
SAFFET KAYA
(Devamla) - Dolayısıyla, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bingöl,
Bitlis, Erzincan, Elâzığ, Erzurum, Gümüşhane, Hakkâri,
Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van illerimizde son
uygulanan bu kararnamenin hayırlı olmasını yüce Allahtan
temenni ediyorum. Hükûmetimize, Sayın Başbakanımıza
özellikle teşekkürlerimi bir borç biliyorum.
Yüce heyetinizi
en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum, saygı
sunuyorum. Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya.
Sayın
Ertugay, sisteme girmişsiniz; ne için acaba?
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Efendim, 60a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, bir dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın, Doğu
Anadolu Projesine ayrılan kaynağın DAP kapsamındaki il
sayısına göre son derece yetersiz, damızlık hayvan kredisi
hibe desteğinin verilme şartlarının da çok ağır
ve yetersiz olduğuna ilişkin açıklaması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşımıza teşekkür ediyorum DAPla ilgili bir
konuşma yaptığı için. Tabii, DAPın Hükûmetin
aklına gelmesi bizi sevindiriyor. DAP diye bir projenin
varlığının dikkate alınması önemli bir
gelişmedir ancak bu hayvancılık konusunda damızlık
kredisi öngören, hibe desteği öngören bu kredinin verilme
şartları çok ağırdır ve kaynak son derece yetersizdir.
Bu konuda Hükûmetin daha kapsamlı ve daha geçerli, işe yarar bir
uygulama yapmasının doğru olacağını düşünüyorum
çünkü bölgede 50 baş ve üzeri işletmelerin ancak yararlanabileceği
Böyle bir destekten yararlanabilecek işletme sayısı, insan
sayısı son derece sınırlıdır.
Ayrıca, on
altı ili kapsayan -DAP projesinde on altı Doğu ve Kuzeydoğu
Anadolu Bölgesi ili vardır- bu proje için öngörülen kaynak son derece
yetersizdir. Bu açıklamayı yapmak istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ertugay.
Gündem
dışı ikinci söz Ordu ilinin ekonomik ve sosyal sorunları
hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Rahmi Günere aittir.
Buyurunuz
Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Ordu Milletvekili Rahmi Günerin, Ordu ilinin ekonomik
ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dün burada bir
olay oldu. Yasama organının bir üyesi olarak, Sayın Başkan
Vekiline karşı yapılan bu olaydan dolayı, o teşebbüste
bulunan Sayın Bakanı, şahsım adına, bu sevimsiz
davranışından dolayı kınıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir aydır Ordunun bütün ilçelerinde, beldelerinde
dolaştım. Sekiz senedir iktidarda bulunan AKP döneminde benim
beldeme, köyüme, ilçeme sekiz senede hiçbir hizmet gitmemiştir. Bunu
bizzat yerinde izledim.
Değerli
arkadaşlarım, işçi istihdam eden hiçbir tesis yok. Mevcut,
işçi istihdam eden tesisler özelleştirme adı altında
tamamen satılmış. Onun yerine özel teşebbüsün de yapacak
olduğu bir istihdam sahası açılmamıştır. Ordu
ilinde nüfus 970 binden 700 bine düşmüştür. Neden halk benim ilimi
terk etmiş gitmiştir? Neden halk böyle bunalmıştır bu
iktidar döneminde? İşte bu iktidar, buna bir çözüm
getirememiştir, getirmemektedir değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
Ordunun bazı yatırım şeyleri var. Ordu ve Giresunun
gerçekten çok samimi isteği var: Bu isteği ORGİ havaalanı. Sayın
Başbakan geliyor, sayın bakanlar geliyor ve sözde vaatte bulunuyorlar
ama hiçbir girişim yok, hiçbir faaliyet yok, yalnız seçimden seçime
gelip halk aldatılmaktadır ve bunun gibi yine Ordunun çevre
yolları, Ordunun birçok yolları tamamen yapımdan, hizmetten
yoksun kalmış bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu AK PARTİ iktidara gelmeden önce halkın
sofrasında bir ekmek varken maalesef çeyrek ekmek
kalmıştır. Bugün esnaf perişan, sanatkâr perişan,
emekli perişan, kamu kesiminde çalışan memur perişan
durumdadır. Bunlar hakkında hiçbir iyileşme
yapılmamıştır. Kimseyi aldatmayalım, gidin benim
ilimdeki Akkuşa, Gürgentepeye, Korgana, Kumruya, Mesudiyeye ve
diğer ilçeleri dolaşın, göreceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bizim Karadenizin en önemli gelir kaynağı
fındık ürünüdür, fındık üreticisinin en büyük geçim
kaynağı fındık ürünüdür.
Değerli
arkadaşlarım, sekiz senedir fındık üreticisi, hiçbir zaman
devletten destek görmemiş, tamamen saf dışı
bırakılmış, onu destekleyen FİSKOBİRLİK
devre dışı bırakılmış, bunun yanında
resmî kuruluş olan Toprak Mahsulleri Ofisi alıma girmiş, geçen
sene onlar da geri çekilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, fındığın 7-7,5 milyon olması
gerekirken 3-3,5-4 milyon liraya satılmıştır, maliyetinin
altında bir satış vardır. Ordu halkı gerçekten
perişan, hiçbir zaman devletten destek alamamaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, fındık kutsal bir üründür, devletin ona bir
kuruş masrafı yoktur. Ama Türkiye'ye üretimden 13,8 milyar dolar
geliyorsa bunun 2,5 milyar doları fındıktan girmektedir. Bir
sanayi ürünüdür. Türkiye'nin 650 bin ton üretimi vardır fındıkta
ve bu üretimin de 500 bin tonu ihraç edilmekte, 150 bin tonu da içte
tüketilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmet buna sahip çıkmamakta. Sayın
Başbakan Trabzonda temmuz ayında bir demeç verdi: Fındık
üreticisi, Karadenizli üretici hazineden para almaya
alışmış ve bunu devam ettirmek istiyor. Buna müsaade
etmem. diyor. Değerli arkadaşlarım, on iki aydır
fındığının dibinde çalışan, üretimini geliştiren
üreticiye neden destek vermiyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Bu fındık Türkiye'nin en büyük gelir kaynağı,
ihraç maddesi olduğu hâlde neden sahip çıkmıyorsunuz da üç dört
tane ihracatçıya teslim ediyorsunuz? Değerli arkadaşlarım,
serbest piyasa ekonomisi diye tüccara teslim ettiniz. Önümüzdeki sene 700-750
bin, 650 bin ton civarında fındık olacak,
fındığı kim alacak? FİSKOBİRLİK yok, TMO
yok; tüccar mı alacak değerli arkadaşlarım, nasıl
alacak? Kurda kuzuyu teslim etmeyin, tedbirini alın. Depolar yok,
fındığı kim alacak? Üreticiyi kendi mülkünde, kendi
gayrimenkulünde ırgat durumuna sokmayın, üreticiyi köle durumuna
sokmayın. Sistemimizde fındık üreticisi tamamen devreden
çıkmış.
Şimdi
diyorsunuz ki: Biz dekar başına 150 TL vereceğiz. Değerli
arkadaşlarım, altı sene oldu, 60 trilyon, dondan zarar gören
üreticiye parasını ödediniz mi değerli arkadaşlarım?
Ödenmedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Güner, lütfen selamlayınız.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Bitireceğim.
BAŞKAN -
Buyurunuz.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi diyorsunuz ki:
Şubat ayında biz dekar başına para vereceğiz.
diyorsunuz, Mart ayında ödeyeceğiz. diyorsunuz. Halkla
oynamayın, fındık üreticisiyle oynamayın, onun gururuyla oynamayın.
Fındık onun gururu ve namusudur, geçim kaynağıdır.
Onun için, alay etmeyin benim halkımla, Ordu halkıyla alay etmeyin ve
buna, inşallah, müsaade etmeyeceğiz, ilk seçimde bunun
hesabını bu halk size soracaktır.
Sayın Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Güner.
Gündem
dışı üçüncü söz, atamaları yapılmayan
öğretmenlerin durumları hakkında söz isteyen Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebiye ait.
Buyurunuz
Sayın Erçelebi. (DSP sıralarından alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebinin, atamaları
yapılmayan öğretmenlerin durumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Demokratik Sol Parti ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Meclis
Başkan Vekilimiz Sayın Güldal Mumcuya dün yapılmak istenen
baskıyı kınıyorum, bir daha tekrar etmemesini umuyorum.
Bugün sizlerle,
eğitimimizin en önemli sorunlarından biri olan atanmayan genç
öğretmenlerimizin gerçeklerini paylaşacağım. Eğitim
sisteminin iki stratejik öğesinden biri öğrenci, diğeri de
öğretmendir. Birisi olmazsa eğitim sistemi çalışmaz,
öğrencisiz veya öğretmensiz sınıf ve okul olmaz. Şu
anda Türkiyede 140 bin öğretmen açığı vardır.
Aynı zamanda atama bekleyen 320 bin genç öğretmen vardır.
2008-2009 eğitim-öğretim yılında sistemde 641.443 kadrolu,
26.221 sözleşmeli öğretmen görev yapmıştır.
Türkiyeyi sekiz
yıldır yöneten AKPnin devri iktidarında öğretmenlik meslek
olmaktan çıkmış, sigortasız, sosyal güvencesiz,
sendikasız, iş güvencesiz, mevsimlik işçilik hâline
gelmiştir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa AKP hükûmetleri döneminde
eğitim bir süreç olmaktan çıkmış, günübirlik, haftada bir
ya da ayda bir öğretmeni değişen seyirlik bir oyun hâline
gelmiştir. Öğrenciler öğretmenlerinin adını bile
öğrenemeden başka bir öğretmenle tanışmak zorunda
kalmaktadırlar. Bu durum eğitimde sürekliliği ortadan
kaldırdığı için kaliteyi de düşürmektedir. İl
millî eğitim müdürlükleri ilanla, bazen de megafonla ücretli öğretmen
alımları yapmaktadırlar. Aylık ortalama 500 TL ücretle,
yarım yamalak sigortayla, güvencesiz, her an işten
çıkarılma korkusuyla yaşayan 61 bin ücretli öğretmen
çalıştırılmaktadır.
Millî Eğitim
Bakanlığı Şubat 2010da öğretmen ataması
yapacağını açıklamasına rağmen, bilinmeyen bir
nedenle bu atamayı iptal etmiştir. Buradan Millî Eğitim
Bakanına soruyorum: Şubat atamaları neden iptal edilmiştir?
Şu anda
Iğdırda görev yapan öğretmenlerin yüzde 80i, Karsta yüzde
70i, Şırnakta yüzde 52si, Vanda yüzde 41i, Diyarbakırda
yüzde 31i, Bilecikte yüzde 27si, Aydında yüzde 10u ücretli veya
sözleşmeli öğretmendir. Türkiyede savaş yılları dâhil
olmak üzere, sizin İktidarınıza kadar öğretmenler hiç sözleşmeli
olmamışlardır, millî eğitim bu kadar ihmal edilmemiştir.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, İkinci Dünya
Savaşı yıllarında hiç öğretmenler sözleşmeli
olmadı. Atatürk, Kurtuluş Savaşı sürerken, 1921de
Ankarada Maarif Kongresini topladı; öğretmenlerle Türkiyenin
geleceğini, irfan ordularıyla nasıl kurulacağını
konuştu. Atatürkün Eğitim Bakanı Mustafa Necati sizin
atamadığınız öğretmenlerin yaşındaydı.
Sahi, siz ne
yapmak istiyorsunuz? İşçileri işten atıyorsunuz,
ekmeklerini ellerinden alıyorsunuz, öğretmenleri okula sokmuyorsunuz.
Siz bu milletin sorunlarını çözeceğinize bu milletin
başına sorun oldunuz.
Sayın
milletvekilleri, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından derhâl
vazgeçilmelidir, sözleşmeli çalışan öğretmenlere kadro
verilmeli, tüm öğretmenler kadrolu istihdam edilmelidir.
İktidarınız döneminde Diyanet İşleri
Başkanlığından kitleler hâlinde Millî Eğitim
Bakanlığına kadro geçişi yaptınız ama
öğretmenleri atamadınız. Buna ne kul razı olur ne de Allah.
Kul hakkı yiyorsunuz. Gün gelecek belki çarpılacaksınız,
korkarım bir gün taş olacaksınız.
Hükûmete önerim
şudur: AKP Hükûmeti bir an önce öğretmenlik mesleğini yapmaya
hak kazanmış genç öğretmenlerimizin atamasını
yapmalı ve eğitim sistemimize daha fazla zarar vermemelidir.
Çocuklarımızın kaliteli eğitim hizmeti alması iyi
yetişmiş öğretmenlerin varlığına
bağlıdır. O yüzden iktidar bir an önce Haydi öğretmenler
sınıfa demelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Hükûmete bir uyarıda
bulunmak istiyorum: Şu anda Tekel işçileri yaklaşık elli
gündür ayaktadır, ekmek mücadelesi vermektedirler. Eğer
öğretmenler de ayağa kalkarlarsa emin olun Türkiye ayağa kalkar.
Atanmayan öğretmenlerin içindeki, yüreklerindeki ateş, sizi de,
İktidarınızı da yakar haberiniz olsun.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erçelebi.
Şimdi
gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Deprem riskinin
araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Deprem riskinin araştırılarak deprem
yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/1091)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Katip üyelerini seçmek üzere
28.01.2010 günü saat 18.00de B Blok 2. Kat 4. Bankodaki Araştırma
Komisyonu Toplantı Salonunda 10 üye ile toplanmış ve
aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen
görevlere seçilmişlerdir.
Recep
Yıldırım
Sakarya
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı
ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı Oy
Başkan: İdris
Güllüce İstanbul 10
Başkanvekili: Metin
Kaşıkoğlu Düzce 10
Sözcü: Çağla
Aktemur Özyavuz Şanlıurfa 10
Katip: Yüksel
Coşkunyürek Bolu 10
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş ve 24
milletvekilinin, Bursa-Mustafakemalpaşadaki bir maden ocağında
meydana gelen grizu patlaması olayının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/543)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bursa İli
Mustafakemalpaşa İlçesi'nin Alpagut Köyü Deveci konağı
mevkiinde bulunan Bük köy Madencik ve Turizm Anonim Şirketi'ne ait kömür
ocağında, 11 Aralık 2009 tarihinde saat 19.30'da grizu
patlamasında meydana gelen ve 19 işçinin hayatını
kaybetmesiyle sonuçlanan üzücü olayın yinelenmemesi ve bu vahim
olayın nedenlerini açığa kavuşturmak için gerekli
önerilerin ortaya konulması amacıyla, Anayasa'nın 98, İç
Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma
komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederim.
1) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
2) İsmet Büyükataman (Bursa)
3) Necati Özensoy (Bursa)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Metin Ergun (Muğla)
6) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
7) Akif Akkuş (Mersin)
8) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
9) Mümin İnan (Niğde)
10) Atila Kaya (İstanbul)
11) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
12) Hüseyin Yıldız (Antalya)
13) Recai Yıldırım (Adana)
14) Beytullah Asil (Eskişehir)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Ahmet Bukan (Çankırı)
17) Rıdvan Yalçın (Ordu)
18) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
19) Osman Durmuş (Kırıkkale)
20) Cemaleddin Uslu (Edirne)
21) Erkan Akçay (Manisa)
22) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
23) Hasan Özdemir (Gaziantep)
24) Osman Ertuğrul (Aksaray)
25 Alim Işık (Kütahya)
Gerekçe:
Bursa İli
Mustafakemalpaşa İlçesi'nin Alpagut Köyü Devecikonağı
mevkiinde bulunan Bükköy Madencilik ve Turizm Anonim Şirketi'ne ait kömür
ocağında, 11 Aralık 2009 tarihinde saat 19.30'da metan
gazının hava ile temas etmesi sonucu meydana gelen ve 19 işçinin
hayatını kaybetmesine neden olan grizu patlamasında birçok
ihmalin bulunduğu yetkili kişiler tarafından beyan
edilmiştir.
Olay yerinde
kurtarma çalışmalarını izleyen Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, "İşletmenin düzenli olarak
denetimi yapılmış. Zaten biz maden ocaklarını
bakanlık olarak proje kapsamında denetime tabi tutuyorduk. Maden
ocağı Bursa Bölge Müdürlüğümüz ve Ankara'daki Teftiş Kurulu
tarafından denetlenmiş bir firmadır. Mayıs ayında en
son denetimi yapılmış. Eksikleri tespit edilmiş ve
onları da aralık ayına kadar tamamlanmak üzere kendilerine
talimatlandırılmıştı. Ancak bu eksikliklerin ne
kadarının yapılıp yapılmadığını
henüz bilmiyoruz" şeklinde açıklama yaptı.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, maden ocağında meydana
gelen göçükle ilgili olarak, Yaptığımız çalışmada
burada madencilik faaliyetinin 6 ay durdurulmasına, karar verdik"
dedi.
Devlet
Bakanı Faruk Çelik, "Gaz ölçümü düzgün yapılmamış ki
böyle bir sonuç ortaya çıkmış. Böyle bir durumda burada bir
ihmal söz konusu" dedi.
Gerekli
önlemlerin alınmadığından dolayı 2 yıl önce de
küçük çaplı bir patlamanın meydana geldiği madende
çalışan işçiler, ocakta metan gazını ölçen sensörün
bulunmadığını ve havalandırmaların yapılmadığı
için patlamanın meydana geldiğini iddia ettiler.
Bir maden
ocağında uyulması ve uygulanması gereken bazı kurallar
vardır. En önemlisi iş güvenliğinin sağlanması ve
işçi sağlığının korunmasıdır. Her
işçinin bareti, toz maskesi, lambası ve herhangi bir gaz zehirlenmesi
durumuna karşı önlem olarak özel maskesi bulunmalıdır.
Ayrıca metan gazına karşı bir 'merkezi uyarı sistemi'
bir de işçilerin boyunlarında manüel uyarı sistemi
bulunmalıdır. Grizulu madenlerde doğal havalandırma yerine
mekanik havalandırma yapılmalı, sistematik ölçümlerle
havalandırma ve gaz emisyonu takip edilmelidir.
Edinilen bilgilere
göre 19 madencinin yaşamını yitirmesine sebep olan grizu
patlamasında, işletmenin kurallara uymadığı ve yetkili
mercilerce denetimlerin yerinde yapılmayarak ihmalkâr
davranıldığı gözlemlenmiştir. İşletmede
birtakım eksikliklerin olduğu tespit edilmesine rağmen neden
kapatılmayarak çalışmasına müsaade edildi.
Ülkemizde bugüne
kadar gerçekleşen maden kazalarında binlerce işçi
hayatını kaybetmiş, bir o kadarı da
yaralanmıştır. Her kazadan sonra Hükümet yetkilileri bundan
sonra daha sıkı denetimler yapılacağı ve
suçluların hesap vereceği yönünde mesajlar
yayınlamaktadırlar. Oysa asıl hesap vermesi gereken insanca
çalışma koşullarını ikinci plana atan,
işletmeleri ön planda tutan yetkililerdir. İçinde
yaşadığımız 21. yüzyılda uygun çalışma
koşullarının olmayışı, kazalara karşı
ciddi tedbirlerin alınmayışı, yeterli denetimlerin
yapılmaması ve ceza kanunlarının caydırıcı
nitelikte olmaması nedeniyle hala en ufak bir kazada onlarca
insanımız grizu patlamalarında yaşamlarını
yitirebilmektedir. Ve bu sayı gün geçtikçe artmaktadır. Mevcut
yaklaşım ve politikalar devam ettiği sürece de bu
sonuçların yaşanmaya devam edeceği öngörülmektedir.
Hiçbir şey
insan yaşamından daha değerli olamaz. Bursa'daki facianın
sorumluları yargı önüne çıkarılması ve aynı
olayların tekrar yaşanmaması için meclis
araştırması açılması gerekmektedir.
2.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin,
başta Bursa-Mustafakemalpaşadaki grizu patlaması olmak üzere
madencilik sektöründeki iş kazalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/544)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Madencilik sektörü iş kazaları bakımından dünyada 3.cü,
Avrupa'da 1. sıradadır.
Madencilik
faaliyetleri sırasında yaşanan iş kazalarında, pek çok
çalışan yaşamını kaybetmekte ya da sakat
kalmaktadır.
Yine son
yıllardaki kaza istatistikleri incelendiğinde, özellikle madencilik
sektöründe iş kazalarının belirgin bir şekilde artarak
devam ettiği görülmektedir. Maden kazaları incelendiğinde;
teknik, sosyal, ekonomik, eğitim, planlama, denetim sorunları vb. pek
çok nedeni olduğu görülmektedir.
Yoğun
birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik
ve alt yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın
olmadığı kişi ve şirketlere
bırakılması, buna ek olarak denetimin de yeterli ve etkin bir
biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına
neden olmaktadır.
Son olarak 10
Aralık 2009 tarihinde, grizu faciasının meydana geldiği
Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesi Bükköy Mevkiindeki maden
işletmesinde yapılan hazırlık ve üretim
çalışmaları, işletmenin/firmanın MİGEM'e (ETKB,
Maden İşleri Genel Müdürlüğü) vermiş olduğu
işletme projesine uygun olarak yürütülüp yürütülmediği;
Maden Kanunu'nun
31. maddesine göre ataması yapılan ve işyerinin iş
sağlığı ve güvenliği denetiminden sorumlu olan maden
mühendisinin (teknik nezaretçi(nin)lerin) ücretlerini ruhsat sahiplerinden
alarak yaptıkları denetimlerin ne kadar etkili olduğu,
Yaşanan
kazalar ve sonucunda yapılan tespitler; MİGEM tarafından
yapılan denetimlerin yetersiz olduğunun bir göstergesidir. Bu
denetimlerin daha başarılı olabilmesi için konunun uzmanı
olan meslek odalarının (Maden Mühendisleri Odası vb.) sürece
dâhil edilmesi gerekmektedir.
Bursa ili
Mustafakemalpaşa ilçesinde 10.12.2009 tarihinde meydana gelen ve 19
kişinin ölümüyle sonuçlanan iş kazasının nedenlerinin:
Kazanın
meydana geldiği kısmın kirli hava
çıkışının-kaçamak yolunun bulunmaması,
Kazanın
meydana geldiği kısmın havalandırmasının yetersiz
olması,
Uygun gaz ölçüm
cihazı olmayıp yeterli ölçümün yapılamaması,
Yeraltı
elektrik tesisatının alev sızdırmaz olmaması,
Kullanılan
patlayıcıların, yeraltı ateşlemelerinde
kullanılacak türden olmaması,
olabileceği
düşünüldüğünde bu eksiklikler için Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca uygulanacak idari para
cezalarının yeniden belirlenmesi, gerektiği;
Bu anlamda
yeraltı üretim kültürünün yaşatılması büyük önem
taşımaktadır. Yeraltı üretim kültürünün
yaşatılması için, bu konuda deneyimli TTK ve TKİ gibi kamu
kuruluşlarımızın ayakta kalması ve geliştirilmesi
gerekmektedir. Bu kurumlarımız üretim yaparken aynı zamanda
iş güvenliği ve eğitim
anlamında okul görevi de görmektedirler. Bu nedenle güçlendirilmeleri için
gerekli çalışmalar zaman geçirilmeden yapılmalıdır.
Bilinçsizce ve
teknolojiden uzak yapılan maden işletmeciliği, gerekli
yatırımların yapılmasından kaçınılması,
hızlı ve yüksek kazanç sağlanabilmesi için üretim
zorlamaları kazalara davetiye çıkarmaktadır. Mühendislik bilim
ve teknolojisinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi
olmaksızın, tamamen ilkel koşullarda yürütülen emek yoğun
işletmecilik tarzı terk edilmelidir.
Ölümlere,
yaralanmalara ve maddi kayıplara neden olan kazaların ve meslek
hastalıklarının önlenebilmesi amacıyla gerekli olan
düzenleme, araştırma ve geliştirme programlarının
doğru şekilde yapılandırılabilmesi için;
10.12.2009
tarihinde Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesinde meydana gelen ve 19
kişinin ölümüyle sonuçlanan iş kazasının nedenlerinin
araştırılması, madencilik sektöründe yaşanan iş
kazalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi ve gerekli araştırmalarının
yapılarak Yüce Meclisimizin ve Halkımızın bilgilendirilmesi
amacıyla, Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Ali Koçal (Zonguldak)
2) Onur Başaran Öymen (Bursa)
3) Abdullah Özer (Bursa)
4) Mehmet Cevdet Selvi (Kocaeli)
5) Kemal Demirel (Bursa)
6) Ensar Öğüt (Ardahan)
7) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
8) Suat Binici (Samsun)
9) Hüseyin Ünsal (Amasya)
10) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
13) Rasim Çakır (Edirne)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Ali Oksal (Mersin)
16) Gürol Ergin (Muğla)
17) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
18) Rahmi Güner (Ordu)
19) Zekeriya Akıncı (Ankara)
20) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
21) Faik Öztrak (Tekirdağ)
22) Nevingaye Erbatur (Adana)
23) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
24) Şevket Köse (Adıyaman)
25) İsa Gök (Mersin)
26) Abdulaziz Yazar (Hatay)
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 26
milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/545)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Esnaf ve
sanatkârlarımızın sorunlarının ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla İçtüzüğün 104. ve
105. maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
2) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
3) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
4) Rahmi Güner (Ordu)
5) Ali Oksal (Mersin)
6) Atila Emek (Antalya)
7) Hüsnü Çöllü (Antalya)
8) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
9) Tayfur Süner (Antalya)
10) Osman Kaptan (Antalya)
11) Şevket Köse (Adıyaman)
12) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
13) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Hulusi Güvel (Adana)
16) Sacid Yıldız (İstanbul)
17) Akif Ekici (Gaziantep)
18) Derviş Günday (Çorum)
19) Eşref Karaibrahim (Giresun)
20) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
21) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
22) Bülent Baratalı (İzmir)
23) Vahap Seçer (Mersin)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
25) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
27) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe:
Esnaf ve sanatkar
küçük işletmeler, özellikle işletme sayılarının
çokluğu, ülke çapında istihdama sağladıkları büyük
katkı, sosyoekonomik dengelerin kurulması, tarımsal ve sanayi
ürünlerinin tüketiciye ulaştırılması ve üretimde ciddi bir
paya sahip olmaları nedeniyle, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
önemli bir toplumsal kesimdir. Devletin yakasına "bana iş ver,
aş ver" diye yapışmayan, tersine yarattığı
istihdam ve üretimle devlete katkı sağlayan esnaf ve
sanatkarlarımız ülkemizde reel sektörün de önemli ve vazgeçilmez bir
bölümünü oluşturmaktadır.
Bugün dünyada
büyük gelişme ve değişmeler yaşanırken, ülkemizde de
çok önemli bir yeri olan esnaf ve sanatkarlar maalesef pek çok sorunla
karşı karşıyadır. Bu sorunların büyük bir bölümü,
kamu yöneticilerinin ve iktidarların ilgisiz ve duyarsız
yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır.
Bu bağlamda
ülkemizde esnaf ve sanatkar küçük işletmelerin sorunları
incelendiğinde, bu kesimin öncelikle; sosyal, ekonomik ve siyasal
koşullar ile teknolojik gelişim, haksız rekabet, bölgesel
farklılıklar gibi kendi istem ve denetimleri dışında
oluşan olumsuzluklardan fazlasıyla etkilendikleri görülmektedir.
Bugün ülkemizin
içinde bulunduğu sosyoekonomik durum itibarıyla daralan ekonomik
düzende üretim düşmüş, istihdam gerilemiş, vergi yükü
artmış ve buna karşılık esnaf ve
sanatkarlarımızın sorunlarındaki açmaz ve çıkmazlar
her geçen gün daha fazla artmıştır. Bugün aileleriyle birlikte
sayıları 20 milyonu bulan esnaf ve sanatkarlarımız insan
onuruna yaraşır bir hayat tarzına özlem duymaktadır. Üreten
kesim olarak esnaf ve sanatkarlarımız, içinde bulunduğu olumsuz
ekonomik ve sosyal tablonun, ülke menfaatlerini yörüngesine oturtacak tarzda
yeniden düzenlenmesini istemektedir. Yaşanan ekonomik krizler nedeniyle 1
milyonu aşkın esnaf ve sanatkar kepenk kapatmıştır.
Esnaf ve
sanatkarlar sadece kendilerinin değil yanlarında
çalıştırdıkları yüz binlerce çırak ve
kalfanın da geleceğini güvencede görmek istiyorlar. Kendileriyle
birlikte yaşanan ekonomik krize karşın büyük özveriyle
kendileriyle birlikte bu sıkıntılara göğüs geren,
kendilerini yalnız bırakmayan gerektiğinde karın
tokluğuna çalışmaya razı olan elemanlarının da
iş olanaklarını kaybederek, ülkenin işsizler ordusuna
katılmasını istemiyorlar.
Esnaf ve
sanatkarlarımız; özellikle işletme sayılarının
çokluğu, ülke çapında istihdama sağladıkları büyük
katkı, bölgesel sosyoekonomik dengelerin kurulması ve üretimde
azımsanmayacak bir paya sahip olmaları nedeniyle, tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de ekonomik ve sosyal yönlerden büyük önem
taşımaktadır.
Bu özellikleri
ile toplumun sosyoekonomik yapısı içinde sanayi ve ticaretin temel
unsurlarından biri olarak görülen esnaf-sanatkâr ve küçük işletmeler,
ülkemizde toplam işletmeler içinde %98, toplam istihdam içinde yaklaşık
%60, toplam üretim içinde %37, toplam yatırım içinde ise %26'lık
paya sahiptir.
Ülkemiz ekonomik,
toplumsal ve siyasal hayatında göz ardı edilemeyecek derecede öneme
sahip olan esnaf ve sanatkârlarımız, yaşanan küresel kriz
nedeniyle etkisi giderek ağırlaşan pek çok sorunla
karşı karşıyadır.
Esnaf ve sanatkâr
kesimi, küreselleşmenin olumsuz etkilerini son birkaç yıldır
yoğun şekilde yaşamakta ve artan biçimde kan kaybetmeye devam
etmektedir. Esnaf ve sanatkâr camiasının büyüklüğü
düşünüldüğünde, yaşadıkları ve yaşayacakları
olumsuzlukların sadece kendine değil, toplumun geneline de
yansıyacağı açıktır. Acilen esnaf ve sanatkâr kesimini
rahatlatacak tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Bunun
yanında esnaf ve sanatkârlarımızın en çok sorunla
karşılaştığı konular arasında; bazı
mevzuat düzenlemeleri, uygun koşullu finansman imkânları, pazarlama,
mesleki, teknolojik bilgi eksikliği, planlama, vergi ve sosyal güvenlik
uygulamaları, işyeri temini, ihracat sıkıntısı,
danışmanlık hizmetlerinin yetersizliği ile bürokratik
işlemler sayılabilir. Bu mevcut sorunların hükümet yetkilileri
tarafından acilen çözümlenmesi gerekmektedir.
4.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 30
milletvekilinin, maden işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/546)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
10.12.2009
tarihinde Bursa, Mustafa Kemal Paşa İlçesindeki bir maden
ocağında meydana gelen patlamada 19 maden işçisi
hayatını kaybetmiştir. Madencilik
taşıdığı önemin yanında
barındırdığı riskler açısından da önemle
üzerinde durulması gereken bir sektördür. 1941 yılından bu yana
maden ocaklarında meydana gelen kazalarda 3 bin 712 kişi
hayatını kaybetmiş, bunun yanında 373 bin 484 kişi de
yaralanmıştır. Temel hak ve özgürlüklerin başında
gelen yaşam hakkının söz konusu olduğu sektör ne olursa
olsun kâr hırsından uzak durulmalıdır. İşçi
sağlığı ve iş güvenliği öncelikli
olmalıdır.
Maden
işçiliğinin iş kaza riski fazla, emek yoğun, kayıt
dışılık yüksek ve kamunun
ağırlığının azaldığı bir sektör
olduğu yapılan değerlendirmelerle ortaya koyulmuştur. Maden
sektöründe yaklaşık 100 bin dolayında kayıtlı
işçi var iken, sektörde kayıt dışı çalışan
sayısının 35 bin olduğu tahmin edilmektedir. Sektörde
çalışan işçilerin küçük bir kısmı
sendikalıdır. Yeterli iş güvenliği
koşullarının sağlanmaması nedeniyle yaşanan
yaralanma ve ölümler kayıt dışılık ve
sendikasızlaşma ile birleşince işçilerin
mağduriyetleri en üst seviyeye çıktığı bilinmektedir.
Madenlerin
işletilmesinde özel sektörün payının artması ile
işçilerin sorunları sektörün kendisinden kaynaklanan sorunları
ikiye katlamıştır. Özel işletmelerde maden işçilerinin
ücret, iş sağlığı ve güvenliği
koşulları çok daha kötü durumdadır. İşsizliğin
günden güne arttığı ülkemizde, özel işletmelerin elinde
olan madenlerde, kamunun üçte biri oranında verilen çok düşük
ücretler karşılığında
çalıştırılmaktadır.
Bugün ülkemizde
madenlerde yaşanan ölümlerin temel sebebi 19. yüzyıldan kalma bir
anlayışla ilkel koşullarda işçilerin
çalıştırılmasıdır. İş yeri
güvenliğinin nerdeyse hiç olmadığı madenlerde, etkin
denetim mekanizmalarının belli periyotlarla düzenli olarak
yapılması gerekmektedir. Bursa'nın Mustafa Kemal Paşa
İlçesi'nde yaşanan patlama öngörülebilir bir kazadır. Ancak
burada sektörün hak ettiği önem ve hassasiyete uygun bir tutum
sergilenmediği ortadadır. Önlenebilir nitelikte olan bu ölümler
işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin
alınmaması nedeniyle işçilerimiz hayatlarını
kaybetmektedir.
Maden
ocaklarında öncelikle işçi sağlığı ve iş
güvenliği için gerekli tedbirlerin alınması bu konuda
denetimlerin etkin bir şekilde yapılması gerekmektedir. Maden
ocaklarında yapılan denetimler sonucunda tespit edilen eksikliklere
ilişkin verilen cezaların caydırıcı nitelikte olması
gerekmektedir. Sektörde kayıt dışı çalışan
işçi sayısı çok yüksektir. Kayıt
dışılığın önlenmesi gerekmektedir.
Sendikalaşma oldukça düşüktür. Oysa sendikalaşma
Anayasanın 51. maddesi ile tanınmış yasal bir
haktır.Buna rağmen sendikalaşmanın önünde fiili olarak
engeller yaratılmakta, işsizliğin çok yüksek olduğu bu
dönemde işçilerin sendikaya üye olmaları bir işten çıkarma
sebebi olarak görülmektedir.
Sektörde özel
işletmeler tarafından işletilen maden ocaklarında
çalışan işçilerin, işçi sağlığı ve iş
güvenliği açısından yaşadıkları
sıkıntılar çok yüksektir. Bu nedenle yapılacak
düzenlemelerde işçi sağlığı ve iş güvenliği
önlemleri yanında ücret açısından da tüm işyerlerini
kapsayacak nitelikte olmasına dikkat edilmelidir.
Maden
ocaklarında çalışan işçilerin yaşadıkları
sorunlarla, bu sorunların nedenleri ve alınacak tedbirlerin tespiti
amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
15.12.2009
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Ali Oksal (Mersin)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Gürol Ergin (Muğla)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
8) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
9) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
10) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11) Sacid Yıldız (İstanbul)
12) Rahmi Güner (Ordu)
13) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
14) Atila Emek (Antalya)
15) Hüsnü Çöllü (Antalya)
16) Faik Öztrak (Tekirdağ)
17) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Şevket Köse (Adıyaman)
21) Hulusi Güvel (Adana)
22) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
23) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
24) Akif Ekici (Gaziantep)
25) Derviş Günday (Çorum)
26) Eşref Karaibrahim (Giresun)
27) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
28) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
29) Bülent Baratalı (İzmir)
30) Vahap Seçer (Mersin)
31) Ahmet Küçük (Çanakkale)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/406) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
3/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 03.02.2010 Çarşamba günü (Bugün) yapılan toplantıda oy
birliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/406) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 03.02.2010
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, istem hâlinde ikişer üyeye lehte ve aleyhte
onar dakika söz vereceğim.
Şimdi söz
taleplerini alıyoruz.
CHP grup önerisi
lehinde İzmir Milletvekili Kemal Anadol. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde söz almış
bulunuyorum. Şahsım ve partim adıma yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 21inci yüzyılın en önemli sorunlarından biri
şiddet ve terördür. Toplumu, toplumları daha doğrusu saran bu
hastalık, kamu yönetimlerinde iktidarların en büyük sorunudur ve
huzur içinde yaşamak isteyen insanların, hangi ülkede olursa olsun,
hangi yönetimde yaşarsa yaşasın yine en büyük sorunudur.
Tabii, terör ve
şiddete karşı iki olmazsa olmaz koşul vardır: Biri
demokrasi, ikincisi demokrasiyle etle tırnak gibi olan hukuk, evrensel
hukuk, hukuk devletinin üstünlüğü. Eğer bir ülkede evrensel hukuk
kuralları geçerli değilse o ülkede demokrasi olmaz. Demokrasi olmazsa
o toplum teröre ve şiddete yenik düşmeye mecburdur. O zaman, Türkiye
de dünyanın bir parçası, Orta Doğunun en önemli bir ülkesi ve
devleti olduğuna göre bu sorun yakıcı olarak Türkiye'nin
gündeminde yer almaktadır.
Tabii,
değerli arkadaşlar, Türkiye'nin şiddete karşı
başarılı olabilmesi için devletin en önemli organı olan,
yasamanın merkezi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde hukuk
kurallarının uygulanması lazım, şiddetin Türkiye Büyük
Millet Meclisine asla giremediği bir yapıya ve uygulamaya sahip
olmamız lazım.
Peki, durum böyle
mi? Parlamento evvela şiddete karşı kararlı bir mücadele
vermeli ki o kararlılıkla Parlamento topluma örnek olmalı,
demokrasiyi sergilemeli, hukuk devletinin üstünlüğü, hukuk devletinin
gerekliliği mesajı vatandaşa en ücra yurt köşesine kadar
Parlamentodan gitmelidir. Oysa gerçek bunun tam tersi, gerçeği dün
yaşadık.
Değerli
arkadaşlar, her demokratik ülkede olduğu gibi Türkiyede kuvvetler
ayrılığı geçerlidir, yani yasama, yürütme ve yargı
birbirinden bağımsız biçimde, birbirinden emir almadan,
birbirine baskı yapmadan, birbirinin görevine müdahale etmeden ülkenin
yönetimini sağlıklı biçimde esenliğe
kavuşturmalıdır ve bu Parlamento çalışırken iki
tane önemli rehber var yasal olarak: Biri Anayasamız; ikincisi
çalışmalarımızın esasını teşkil eden
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü. Hepimiz bu kurallara uymak
zorundayız.
Dün bunun tersi
oldu. Dün bir gensoru müzakeresi, ondan evvel bir tezkere, yurt
dışına asker göndermeyle ilgili bir tezkere müzakeresi
vardı gündemimizde. Birincisi bitti, normal akışı içinde
Meclis müzakereleri devam ederken
Her zaman olduğu gibi
tartışma olacak, laf atmalar olacak, Meclisi yöneten başkan
vekili zaman zaman ara verecek beş dakika, on dakika. Bunlar normal
parlamenter sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin günlük yaşamından
enstantaneler. Meclis başkanını, Meclisi yöneten Millet Meclisi
başkanı ve onu temsilen Meclisin seçtiği Meclis başkan
vekili bir yanlış yaparsa insandır, hepimiz yanlışlar
yaparız, doğrular yaparız- eleştirilerimiz olursa,
uygulamasına yönelik eleştirilerimiz olursa tek
başvuracağımız yol var: Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğü, İç Tüzükün 63üncü maddesi.
Ne diyor 63üncü
madde? Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir
konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer
işlerden önce konuşulur.
Bu yolda bir
istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve
aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir.
Çare bu,
tartışılmayacak kadar şu İç Tüzükün en fazla
uygulandığı madde 63üncü madde. Buna zaman zaman iktidar ve
muhalefet partileri, milletvekilleri müracaat ediyoruz, başvuruyoruz ve
çareyi bu maddenin uygulanmasında buluyoruz.
Dün maalesef bu
maddeyi hepimizden iyi bilmesi gereken, iki dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı yapmış ve şu anda Başbakan
Yardımcısı sıfatını taşıyan kişi,
Sayın Arınç, bu maddeyi paspas gibi çiğneyerek, elinin tersiyle
iterek o arada ara vermiş olan, oturumu yöneten Meclis Başkan
Vekiline ve Divanda görevli üyelere ait olan makam odasını âdeta
basarak ve biraz sonra AKP Grup Başkan Vekili de aynı olayı
tekrarlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilini tehdit
etmiştir, baskı yapmıştır, hakaret etmiştir,
taciz etmiştir, bunlara kalkışabilmiştir.
MEHMET SAİT
DİLEK (Isparta) Ne tacizi ya!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Efendim, sözle taciz olur, haberiniz yok. Türk Dil Kurumu
sözlüğünü açın bakın. Taciz deyince aklınızda olan
şeyi ben biliyorum. Fikriniz neyse zikriniz de o. (CHP
sıralarından alkışlar) Çok anlamlı bir sözcüğe
tek boyutlu bakıyorsunuz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Böyle şey olur mu, böyle şey düşünülür mü ya?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bu, cumhuriyet döneminde
gerek tek parti olsun gerek 50den sonraki çok partili
yaşamımızda rastlanmadık bir olaydır. Bu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin iradesine tecavüzdür ve maalesef bu eylemi
gerçekleştiren Türkiye Büyük Millet Meclisinde iki dönem Millet Meclisi
Başkanlığı yapmış kişidir. Çık, bir
şikâyetin varsa -bu kürsü herkese açık- 63üncü maddeye göre söz
iste, memnun değilsen oturumu yöneten Sayın Millet Meclisi
Başkan Vekilinden şikâyetlerini sırala, açık
Hayır,
bu yola başvurmuyor. Ondan sonra, hem suçlu hem güçlü
Basın
toplantısını sonuna kadar izledim. Arkadaşlar, zırva
tevil götürmez. Neymiş? CHPli Millet Meclisi Başkan Vekili
Sayın Güldal Mumcu Cumhuriyet Halk Partisinin grup
toplantılarına katılıyormuş, en önde oturuyormuş.
Sayın Sadık Yakut, iktidar partisinin grup toplantılarına
hiç katılmadı mı? Sayın Nevzat Pakdil
SONER AKSOY
(Kütahya) Kendisi yok burada.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) En doğal hakkı canım, ben eleştirmek için
söylemiyorum. Ben Bülent Arınça soruyorum: Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup toplantılarına katılmıyor mu? Bir
uyanık gazeteci bunu sorunca: E, ben onları da kınıyorum.
Sen onları kınamayı bırak, ne işin vardı o odada?
SONER AKSOY
(Kütahya) Burada olmayana böyle soru sorulmaz.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) O oda, demin söylediğim gibi Başkanlık
Divanının makam odası. Biz, grup başkan vekilleri, iktidar
ve muhalefet
SONER AKSOY
(Kütahya) Burada olmayan adama
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Burada olsun efendim! Olmayan neymiş? Televizyon ekranına
çıkacağına, gelsin karşımıza hesap versin. Burada
yokmuş! Gelsin! Gelsin, çağır gelsin, burada hesaplaşalım!
Hesaplaşma yeri kürsü. Sen avukatı mısın? Sen avukatı
mısın?
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Bağırmayın Meclise!
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Sakin olun Başkanım.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Siz sakin olun önce! Siz sakin olun.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, siz adamı çıldırtıyorsunuz,
sakin olun
Ne demek bu? Grup başkan vekilleri burada bakın, MHPnin,
BDPnin, muhalefet partilerinin grup başkan vekilleri,
çağrılmadıkça biz o odaya gitmiyoruz. Neden? Orası makam
odası. Ama siz
Sayın Arınç diyor ki: Bakanlar orada çay
içiyor. Ee, yol geçen hanına siz çevirdiyseniz biz ne yapalım? Ne
hakla oraya giriyorsunuz? Hangi hakla Meclis Başkanından hesap
soruyorsunuz? Gel burada 63e göre sor. O imkânı kullanmıyorsun.
Ondan sonra, grup
toplantısına katılıyormuş
Yani Anayasaya göre,
Parlamento içi ve dışı parti faaliyetlerine katılamaz.
diye 94üncü maddeyi söylüyor.
Al sana Bülent
Arınç, tokat gibi cevap: 15/11/2004 günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç dün AKP Genel Merkezine giderek, parti
yöneticisi gibi, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Devlet
Bakanları Beşir Atalay ve Ali Babacanla yan yana durarak, uzun bir
kuyruk oluşturan partililerle bayramlaştı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Seçim bölgesindeki vatandaşlarla değil, Genel Merkezdeki
bayramlaşmaya katılıyor. Katıl, ben ona da bir şey
demiyorum ama Güldal Mumcu grup toplantısına gitti. diye
konuşma, kendi kendinle çelişme, sonra tükürdüğünü yalarsın.
Değerli
arkadaşlar, dünkü olayı, iktidar muhalefet ayrımı yapmadan
kınamak durumundayız, hep birlikte Meclis olarak kınamak
durumundayız. Yoksa bu Meclis sağlıklı çalışamaz.
Aklına esen Meclisi yöneten Başkanın makam odasına gider, orada
terör estirirse, bu Meclis esenlikli çalışamazsa, millete nasıl
güvence veririz arkadaşlar?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Hırsızın suçu yok mu?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Kimin?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Hırsızın suçu yok mu? (CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Hırsız kim?
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Ahlaksız!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Hırsız kim? Onu söyle. Hırsız kim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Geri alsın sözünü. Ayıp ya!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Bir eldiven gibi sana yakışıyor o söz.
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Hırsızın kim olduğunu
açıklasın.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Bu bir deyiştir.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Bir eldiven gibi sana yakışıyor o söz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Geri alsın sözünü.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Lafını geri al.
OKTAY VURAL
(İzmir) Lafını geri al canım. Bir de komisyon
başkanı olacaksın!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Böyle bir deyiş olmaz yahu!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Sayın Başkan, lafını geri alsın.
Hırsız
kim?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Allah Allah! Meclis Başkan Vekiline hırsız
diyorsun. Bir de komisyon başkanı olacaksın!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kim hırsız, kim?
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hırsız kim ya?
Nurettin Bey,
açıklasın, hırsız kim? Kim olduğunu
açıklasın.
BAŞKAN
Yerlerinize oturunuz lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kim olduğunu açıklasın.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
Sayın Aslanoğlu, yerinize oturunuz lütfen.
Sayın Küçük, siz de.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, hırsızın kim
olduğunu söylesin.
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Sözünü geri alsın.
BAŞKAN
Yerlerinize oturunuz lütfen. (CHP sıralarından gürültüler)
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Hırsız ne demek ya!
BAŞKAN
Sayın Küçük
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hırsız kim? Hırsız demekle ne demek istiyor?
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Ahlaksız herif!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hırsız kim?
BAŞKAN
Sakin olun lütfen.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Çıksın söylesin, hırsız kim?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Bu bir deyiştir.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hırsız demekle ne demek istiyor? Hırsız
kimdir, nedir? Hırsızı söylesin burada.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Hırsız kim?
BAŞKAN
Sayın Anadol
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Hırsız kim? Öğrenmek istiyorum Sayın
Başkan. Hakkım.
BAŞKAN Kim
olduğunu söyleyin siz de o zaman Sayın Milletvekili, kimi
kastettiğinizi, açık ve net olarak.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Hırsız kim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hırsız kim? Söyle!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Meclis Başkanı mı?
BAŞKAN
Sayın Anadol, sözünüzü tamamlayınız lütfen.
Buyurunuz.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Bakın, tutanaklara geçiyor. Bu söz bir eldiven gibi size
yakışıyor, bir eldiven gibi.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol. (CHP sıralarından
gürültüler)
Sakin olun
lütfen.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sayın Başkan, ne amaçla söylediler? Hırsız
demekle, kimi, neyi anlatmak istediler? Lütfen, çıksınlar
açıklasınlar. Hırsız demekle
Hırsız kimdir,
nedir? Kime söylendi? Kime atfen söylendi? Burada hırsız
sözcüğü geçti. Bu hırsız sözcüğü neyle ilgiliydi?
Çıksınlar söylesinler.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hangi amaçla söyledi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Aslanoğlu, amacı aşan
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya)- Çıksın özür dilesin o zaman, amacı
aşıyorsa.
BAŞKAN Ne
söylüyorsunuz Sayın Milletvekili?
Sayın
Kirişci, açıklama getiriyor musunuz sözünüze? Lütfen
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Açıklayacağım Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Özür dilesin. Neyi açıklayacak?
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Yaşından başından utan!
BAŞKAN
Yerinizden
Mikrofonunuzu açayım.
Sözünüze netlik
getiriniz Sayın Kirişci.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şimdi, dün burada, Sayın Anadol
da bahsetti, hiç kimsenin tasvip etmeyeceği birtakım hadiseler
yaşandı. Ama bu yaşanılanların arka planına
bakmak anlamında, ben sıkça kullanılan, gündelik hayatta
sıkça kullanılan Ya, herkes suçlu da onu yakalayan, bunu yakalayan
suçlu da hırsızın suçu yok mu? tarzında her zaman
kullanılan bir ifadeyi, bu Meclisin sağlıklı
yönetilmemesinden kaynaklı olarak, bu yönetimi gerçekleştiren Meclis
Başkan Vekilinin hiç mi kusuru, kabahati yoktur anlamında söyledim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Allah Allah!
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Bu manada bu ifadeyi kullandım.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sizi kınıyorum efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Lafını geri al. Hırsız olan sizsiniz!
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Boyuna posuna yazıklar olsun. Özrün kabahatinden büyük!
BAŞKAN
Aleyhte Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Yazıklar olsun! Bir de profesör olmuşsun, bu yaşa
gelmişsin!
BAŞKAN -
Sakin olun sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurunuz
Sayın İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Evet, Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Her zaman olduğu gibi
içeriği konusunda bir itirazım yok. Belki bu grup önerisine şunu
eklemek gerekir -çünkü grup önerisinde toplumda yaşanan şiddet
olaylarının araştırılması istenmektedir- buna bir
ekleme, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
(CHP sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, eğer dinlerseniz, ben sizler adına da kendi
düşüncelerimi ifade edebilirim.
Belki bu öneriye
şunun eklenmesi gerekirdi: Sadece toplumda yaşanan şiddet
olayları değil, dün akşam Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaşanan şiddet olayları. Sadece burada değil, Sayın
Başkan Vekilinin odasında yaşanan, teşebbüs
aşamasında kalan şiddet olaylarının da belki de
araştırılması gerekiyor.
Çünkü,
değerli arkadaşlarım, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinde
şiddet varsa, hakaret varsa, küfür varsa, saygısızlık
varsa, ee, kusura bakmayın, toplumda olan olayları araştırmak
ve onlara çözüm bulmak mümkün değildir çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi
toplumun aynası gibidir. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
milletvekilleri saygılı olmaz ise sabırlı olmaz ise
muhalefetin veya sözcülerin sözlerini dinlemekten aciz olup her fikre bir
hakaret ve yumrukla karşılık vermeye kalkarsa sokakta da
bunların izlerini görmek mümkün olacaktır. Onun için, burası
örnek bir kurumdur, saygın bir kurumdur; burada olan, milletvekili
sıfatını taşıyan her kişinin saygılı,
ölçülü olması gerekir. Buna, partinin genel başkanları, grup
başkan vekilleri başta olmak üzere kendi milletvekiline örnek
olması gerekir diyorum.
Onun için,
Sayın Güldal Mumcuya, onun kişiliğinde, dün yapılan,
yasama organına yapılan yakışıksız olayları
kınıyorum. Aynı zamanda dün akşam yine burada olan,
arkadaşlarımız arasında küfürlü, hakaretli yumruklaşma
şeklinde olan olayı da değerli arkadaşlarım,
şiddetle kınıyorum.
Bunları
ifade ettikten sonra
İşte Türkiye'nin hâli bu. Türkiye'nin gündemi
çok farklı, vatandaş kan ağlıyor, açlık, sefalet,
yoksulluk var, Tekel işçileri oradan bağırıyor, emekliler
başka taraftan bağırıyor ama Türkiye'de farklı
şeyler oluyor. Ülkenin Başbakanı bu gidişatla ilgili
olarak,Tek parti rejimi yaşanıyor. ya da Diktatörlüğe
gidiyor. şeklindeki eleştirileri öfkeyle karşılıyor,
kendi grubunda yaptığı konuşmalarda bu ifadede bulunanlara,
bu düşüncede bulunanlara karşı çok şiddetli
eleştirilerde bulunuyor. Dün Sayın Başbakan
Yardımcısının davranışı da aslında o
düşüncenin bir tezahürü. Çünkü Her şeye muktediriz.
anlayışıyla hareket eden bir anlayış var çünkü
diyorlar ki: Parlamentonun yüzde 67sine sahibiz, Türkiye'de seçimlerde de
yüzde 47 oy aldık, o zaman biz her şeyi yapmaya muktediriz. anlayışı.
Değerli
arkadaşlarım, tek parti rejimine gittiği şeklindeki
düşünceleri ifade edenlerden birisi de benim, Diktatörlüğe
gidiliyor. şeklindeki düşünce sahiplerinden biri benim; bu benim
düşüncem. İktidar bu düşünce sahiplerini dinleyecek -çünkü ben
iktidarla aynı düşünmek durumunda değilim- ona karşı
da, benim düşüncelerimin haksız olduğuna karşı kendi
argümanlarıyla bana cevap verecek.
Değerli
arkadaşlarım, ben bunu kendi argümanlarımla değil,
bakın, size Ziya Paşanın ünlü sözünü aktararak konuşmama
devam etmek istiyorum. Bu, sıklıkla Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında da kullanıldı. Ayinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz. / Şahsın görünür rütbeyi aklı
eserinde. yani Kişinin aklı ve nitelikleri eserlerinden anlaşılır.
diyor. Onun için, iktidar partisi milletvekillerinin bu söyleyeceklerimi de bir
muhalefet milletvekilinin söylediklerini değerlendirme açısından
dikkatle dinlemesini rica ediyorum.
Bakın, bunu
ben söylemiyorum. Gündem o kadar çok değişiyor ki bazı söylemler
ne yazık ki toplumun dikkatlerine sunulamıyor. Geçtiğimiz haftalarda
TÜSİAD yeni Başkanını seçti. Eski Başkanının
konuşması vardı, bir de yeni Başkanı Sayın
Boyner, Ümit Boynerin bir konuşması vardı. Bakın,
değerli arkadaşlarım, bu çok can alıcı, aslında
damıtılmış ifadeler: Türkiye'nin sadece istihdam ve cari
işlemler açığı yok, demokrasi açığı var.
Herkesten, her şeyden şüphe duyuyoruz. diyor. Herkesten, her
şeyden şüphe duyuyoruz. Konuşmuyoruz,
bağırıyoruz. diyor. Dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaşananlar da oydu. Dinlemiyoruz, dinleniyoruz. diyor. Ben buna
başka bir şey daha ekleyeyim dünkü olaylardan sonra: Dinlemiyoruz,
dövüyoruz, küfrediyoruz, hakaret ediyoruz, dinlemiyoruz. Hepimiz huzura
hasretiz. diyor. Gergin bir toplum olarak yaşamaktan yorulduk. diyor.
Gergin toplum, işte, dün gergin toplumun yansımaları burada.
Peki, bu TÜSİAD Başkanı. TOBB Başkanının
söyledikleri var, ticaret odaları, sanayi odalarının
başkanlarının, esnafların, ziraatçıların odalarının,
baroların açıklamaları var.
Peki,
Yargıtay ne diyor? Yargının en üst kurumlarından biri.
Sayın Gerçeker diyor ki: Hukuka aykırı işlemlerden,
yargının bağımsızlığını
zedeleyecek, kuvvetler ayrılığına aykırı
düşecek faaliyetlerden, davranışlardan vazgeçsin. diyor. Tabii,
Sayın Gerçeker, yürütmenin yargıya müdahalesini, orada, kastediyor ama
dün burada, yürütmenin yasamaya müdahalesinin başka bir
yansıması vardı.
Geçiyoruz, Hâkim
ve Savcılar Yüksek Kurulu Sayın Başkanı Kadir Özbek
Yargı savunmada. diyor. Başka? Anayasa Mahkemesinin
kararlarını... Anayasa Mahkemesi bir karar veriyor AKP kapatma
davası hakkında Laiklik karşıtı eylemlerin
odağı. diyor. 11 üyenin 10 üyesi bunu söylüyor.
Danıştay
Danıştayın açıklamaları var, hepimiz biliyoruz. Burada
zaman kısıtlı. Silivride bir dava sürdürülüyor. Bunun hukuk
devleti adına yapıldığı söyleniyor ama adil
yargılanma
İçine hiç karışmıyorum, haklıdır
haksızdır, suçludur suçsuzdur. Bir davada iki buçuk yıl -daha
sürüp- içinde insanların ifadeleri alınamıyorsa, daha birçok
olayda iddianameler tanzim edilemiyorsa işte gerçek durum bu.
Peki, bir de ülke
dışına çıkalım. Dünya Gazeteciler ve
Yayıncılar Birliği ne diyor? Türk Hükûmetine, basın
özgürlüğünü ve ifade özgürlüğünü kararlı bir şekilde
uluslararası standartlara ulaştırması için
çağrıda bulunuyoruz. diyor.
Bakın,
işçi, memurlar ne diyor? İşte Türk-İş
Tekel
işçileri sokakta, hak arayışında.
Değerli
arkadaşlarım, sürekli, işte Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yıpratılmasıyla ilgili açıklamalar, ülkenin Genelkurmay
Başkanının yumruğunu masaya vuran konuşması
Bu
Türk Silahlı Kuvvetleri bizim silahlı kuvvetlerimiz değil mi?
Peki, başka?
Silahlı kuvvetler, Hükûmet, işte dar alanda paslaşmalar,
Sayın Başbakanın açıklaması: Biz Genelkurmay
Başkanıyla, kuvvet komutanlarıyla çok iyi
paslaşıyoruz. Neye, kime karşı paslaşıyorsunuz?
Böyle garip olaylar
Değerli
arkadaşlarım, ekonomiye girelim. Ekonomiye bakıyorsunuz, çok
vahim. Bakın, gazeteden biri: Sıradan bir vatandaş dolaylı
vergiye ayda 350 lira veriyor. Eski parayla 350 milyon lira para.
Başka?
Türkiye'nin borcu almış gidiyor, borçlarımızı çevirebilmek
için bir sürü tedbirler
Cari bütçe açığı gitmiş, cari
açık tırmanmış. Çok ciddi sıkıntılı bir
süreçten geçiyoruz.
Öbür tarafta,
Ermenistanla ilgili, hani açılımlar, protokoller yapıyorduk ya,
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararından sonra Sayın Başbakanın
ifadeleri, Dışişleri Bakanının ifadeleri, ortalık
toz duman. Avrupa Birliğiyle ilişkiler fiyasko. Avrupa Birliği
sürekli Türkiyenin yapamayacağı şeyleri söylüyor, sonra fren,
gaz edebiyatı. Biz gaza basacağız da, frene basanlar,
direksiyona çıkmaya kalkanlar
Değerli
arkadaşlarım, ünlü bir söz var: Dünya sizin
Bunlara bahaneler
üretebilirsiniz iktidar olarak. Ben bunu yapıyordum da, işte frene
bastılar, direksiyona geçmeye kalktılar. Kendi hayalinizle
olmadık bahaneler üreterek halkı bir şekilde
kandırabileceğinizi sanabilirsiniz ama ünlü bir söz var, onu ifade
edeyim: Dünya sizin karşılaştığınız
fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinizle
ilgilenir. Siz hükûmetsiniz, kendi ifadenizle Meclisin yüzde 67
çoğunluğundasınız, kendi ifadenizle yüzde 47 oy alarak
buraya geldiniz, devletin bütün kaynaklarını kullanabiliyorsunuz,
istediğiniz kararı alıyorsunuz. Sizin buraya geliş
amacınız zaten halka hizmet etmek. Ben şu kadar yol yaptım
demekle övünmek durumunda değilsiniz, işiniz o. İşiniz yol
yapmamak değil. Siz, memura şu kadar zam verdik diyorsunuz;
işiniz memura bu kadar zam vermek değil, memuru insanca yaşamak
durumuna getirmek için geldiniz, çünkü bu ülkenin memurları,
işçileri, emeklileri, sanayicileri, herkes size destek verirken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
bunun için
getirdi ama siz, sürekli, karşılaştığınız
kendi hayalinizdeki fırtınalarla -bahane yaparak- gemiyi niçin limana
götüremediğinizi anlatmaya çalışıyorsunuz. Sizi
eleştirenlere de, muhalefete tahammülsüzlük gösteriyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz 21inci Dönem Parlamentoda ben o
sıralarda oturuyordum, iktidar sıralarında oturuyordum. Halk,
bizi, görevimizi yapamadık diye aldı balkona oturttu. Bu, halkın
takdiridir. Benden size bir dost tavsiyesi: Hani eşekten düşenin
hâlini eşekten düşen bilirmiş. Siz dinlemekten, görmekten,
duymaktan kendinizi bu derece uzak tutarsanız halk sizi alır oraya
oturtur. Değerli arkadaşlarım var geçtiğimiz dönemde
birlikte çalıştık, tabii iktidar-muhalefet farklıydı,
lütfen bu dediklerime öfkeyle bakmayın. Bu dediklerimden bir şeyler,
ne anlatmak istediğimi bir çıkartın. Bu, hem sizler için iyi
olur hem ülkemiz için iyi olur ama özellikle de Türkiye Büyük Millet Meclisi,
yasama organı için iyi olur diyor, sabırlarınız için
hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İçli.
Lehte Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, zannediyorum, bugün, bu kürsüye çıkan her
arkadaşımız dün yaşananlardan duyduğu üzüntüyü ifade
ederek söze başlayacaktır, bana göre de başlamalıdır.
Dün burada
yaşananlar müzakere değildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin
sorunlarına çözüm üretecek hukuku birlikte kurabilmek için birleşim
yapıyor, bunun için oturum yapıyor, bunun için müzakere yapıyor.
Dün burada yaşananlara müzakere diyebilmek mümkün değil. Dün burada
yaşananlara tartışma da demek mümkün değil. Hatta dün
burada yaşananlara kavga bile demek mümkün değil. Maalesef dün burada
yaşananlar Türkiye Büyük Millet Meclisine, tüm siyasi partilerimize, Türk
milletine ve Türkiyeye yakışmaz bir kara leke olarak
kalacaktır.
Dün burada
yaşananlar, maalesef, iktidar partisinin saldırısıdır.
Hem
AHMET YENİ
(Samsun) MHPnin saldırısı, MHPnin.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Konuşma! Konuşma!
AHMET YENİ
(Samsun) MHPnin saldırısı. Herkes biliyor onu.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) İşte, mesele böyle gelişiyor.
Değerli
arkadaşlar
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Bir kere, sebep olanlar utansın.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sen utan önce, sen utan!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Dinleyiniz lütfen, dinleyiniz. Bakınız, yine aynı
üslup içerisindesiniz. Dinleyiniz.
Değerli
arkadaşlar, bakınız
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Sebep olanlar utansın!
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) - Niye utanacakmış? Hatip konuşuyor
saygılı bir biçimde.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Utanılacak
Arkadaşımız
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen konuşmacıyı dinleyiniz,
karşılıklı laf atmayınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, onları ikaz et önce.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Eğer sayın milletvekili
arkadaşımız bana utanmamı ikaz ediyorsa ona teessüflerimi
ifade ediyorum, sözümün sonunu beklesin lütfen.
Dün burada
yaşanan hadise
Birlikte değerlendirelim. Dün burada yaşanan
hadise
Bakın, değerli arkadaşlar, iki buçuk yıldan bu yana
birlikte çalışıyoruz. Bu Genel Kurulda birçok defa
milletvekillerinin haddini aşan, yanlış anlaşılan,
İç Tüzüke aykırı konuşmaları olmuştur,
tartışmalar olmuştur, müdahaleler olmuştur, bunlar
yaşanmıştır. Dün de burada böyle bir şey
yaşandı. Bir sayın milletvekili, kendi üslubunca
Kaldı ki
bu arkadaşımızın hemen her konuda, konusunu konuşurken
tavrı o. Sayın Soysaldan alıştığımız
tavır o. Yani, hatta, biz, Sayın Soysal konuşurken, Tekel
işçilerinin mitinginde konuşuyor diye kendi aramızda da
takıldık. Bunlar yaşanan hadiseler. Daha ağırları
da yaşandı burada.
Şimdi, böyle
bir olaydan sonra yapılması gerekeni Sayın Meclis
Başkanı yaptı, oturumu kapattı. Sayın Grup Başkan
Vekili çıktı, cevap verdi, tartışma devam etti, bitti.
İp nerede
koptu? Değerli arkadaşlar, şunu anlamanızı istiyorum:
Bakın, birbirimizi anlayarak konuşmamız açısından
söylüyorum. Kendi pozisyonunuzu doğru belirlemezseniz
yaşananları anlamakta zorlanırsınız. İktidar
partisi olarak önde olan sizsiniz. Bu ülkeyi yönetmek sorumluluğu millet
tarafından size emanet edilmiştir. Siz, konuşmak değil,
yapmak sorumlususunuz. Tabii ki millet adına, muhalefet partileri sizin
yapmadıklarınızı konuşacaktır, bundan daha tabii
bir şey olur mu? Ha, kendi üslubunca konuşacaktır. Arzu edilir
ki nezaketiyle konuşsun; konuşmadığı takdirde de,
İç Tüzükün 66ncı, 67nci maddesine göre yapılacak işlem
bellidir ve bu da yapılmaktadır. Ama ne hikmetse -bunu anlamakta
zorlanıyorum ve milletime sizi şikâyet ediyorum- her seviyede
arkadaşımız, grup başkan vekilleri, sayın bakanlar,
Sayın Başbakan, ne hikmetse, en ufak tenkitte bir tahammül
göstermiyorlar. Dün Sayın Arınçın yaptığını
kabul edebilmemiz mümkün değil. Dünün yanlış olduğunu ifade
eder diye umutla bekledik, hatta kendi basın toplantımızda buna
nezaket gösterdik, bir şey söylemedik ama Sayın Arınç, bugün
basın toplantısında bütün umutlarımızı ortadan
kaldıran bir tavır içerisinde Saldırı öyle olmaz, biz
saldırı yaparsak tek kişiyle mi yaparız? diye dün
yapılan hadiseyi savundu.
Değerli
arkadaşlar, böyle, soruna çözüm üretemezsiniz, bu Meclise
saygınlık kazandıramazsınız, burada müzakere
yapamazsınız, burada sorunların çözümü için hukuk
oluşturamazsınız. Dün Meclis Başkanlığına
yapılan hadise, bana göre, hepimiz açısından bir
saygınlık sorunudur. Meclisin arka odası Meclis
Başkanının özel odasıdır. Soyunma odası
orası arkadaşlar, soyunma odası. Oraya Meclis Başkanı
davet ettiği takdirde grup başkan vekilleri gidebilir, oraya bakanlar
gidemez, oraya Başbakan da gidemez, eski Meclis Başkanı da
gidemez ama çok açık, net kendisi de ifade ediyor, hışımla
gidip Siz Meclisi iyi yönetemiyorsunuz. diye bir hanımefendiye, bir
hanım Başkana kabul edilmesi mümkün olmayan bir tavırla
maalesef
Bu bir saldırıdır arkadaşlar, bunu olduğu
gibi kabul edelim. Bunu kınamak için anlamında söylemiyorum ama
olayı doğru tanımlamazsak bundan sonrasına tedbir
geliştiremeyiz.
Bakın
değerli milletvekili arkadaşlarım, şunu bilmenizi
istiyorum: Hiçbir şekilde hakaret kastım yoktur, olmaz, bana
yakışmaz, kendime saygısızlık olur, böyle bir şey
olmaz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Öyle diyorsunuz, bizi geriyorsunuz sonra da!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın Üstün, asla böyle bir şeyim olmaz, bunu
doğru bulmam; efendim, bunu doğru bulmam. Ama size bir şey
söylüyorum, ilk günden bu yana bir şey söylüyoruz, Arkadaşlar, bu
yasama kalitesini yükseltmemiz lazım. diyoruz. Gerek komisyonlarda gerek
Genel Kuruldaki tüm müzakerelerde, kanun tekliflerinin, tasarılarının
görüşülmesinde, önerge verilmesinde, İç Tüzükün uygulanmasında,
teamüllerde özen gösterelim diyoruz ama ilk günden bu yana -biraz önce
Sayın Meclis Başkanına da arz ettim- bu doğru değil,
maalesef, yani hukuk tanımazlık bir başka anlama çekilir diye
söylemeyeyim ama özensizlik had safhada. Arkadaşlar, bu tavır burada
-sık kullandığınız tabirle söylüyorum- birlikte
çalışma imkânını veya Meclis mehabetini ortadan
kaldırır. Yaşadığımız hadise de bu.
Dün yaşanan
hadisede ben o sıralarda oturuyordum, Sayın Osman Durmuş da hemen
arkamda oturuyordu. Bakın arkadaşlar, tutanakları açın
okuyun. Sayın Osman Durmuş Sayın Başbakan, size hakaret
eden şerefsizdir, önümü ilikliyorum. deyip ayağa kalktı. Ama
aynı anda Sayın Sağlık Bakanı oradan Sen
şerefsizsin, sen terbiyesizsin! diye defalarca laf attı. Ben bunu
duydum. Sayın Osman Durmuşun da buna karşılık
verdiği cevap ağırdı, ben onu kabul etmiyorum. Sayın
Bakanın o aşırı tepkisi
Sayın Bakanı durdurmak
için öne çıkarken, kabul ediniz ki, kavga burada oldu, eğer onun
adına kavga diyorsanız. AKPden belki de 100 milletvekili, Sayın
Devlet Bahçeli o sırada otururken
Değerli arkadaşlar, bu
yakışıyor mu yani? Bir sayın genel başkanın
üzerine hücum ediyorsunuz. Sayın Genel Başkan orada oturuyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Ya, sizin, Sadi Somuncuoğlundan başlayan, işiniz
gücünüz kavga!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sadi Somuncuoğlunun zamanı mı şimdi!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir kavga yok, öyle bir saldırı
yok.
AHMET YENİ
(Samsun) Hayatınız kavga!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Siz bu tavırla, muhtemeldir ki, kendi çevrenizde,
kendi ailenizde bile kavga yapıyorsunuz Sayın Yeni.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir saldırı yok.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dün, çok açık tabiriyle, çok sayıda AKP
milletvekili MHP sıralarına doğru saldırıya
geçmiştir
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başbakan konuşurken esas
saldırı ihtimali söz konusu.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) -
ve MHP milletvekillerinden hiç kimse sözlü
sataşmanın dışında fiilî bir hareket içerisinde
değildir. Bir tek Osman Durmuş ayağa kalkmıştır
Sayın Başbakan, ceketimi ilikliyorum, size hakaret eden
şerefsizdir. demiştir. Daha ne diyecekti? Ama Sayın
Bakanın kalkıp oradan Sen şerefsizsin, sen terbiyesizsin.
demeye hakkı var mı?
Değerli
arkadaşlar, size pozisyonumuzu anlatıyorum. Biz sizi
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Peygamber demeye hakkı var
mı?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Değerli Başkan, Sayın Hoca, ona da
cevabımız var. Peygamber diyen sizin arkadaşınız,
sizin arkadaşınız! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) Ne alakası var?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakınız size
bir şey söyleyeyim.
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) Gensoruyla ne alakası var?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ben size bir şey söylüyorum,
vicdanlarınıza sesleniyorum: Şiddet
Sayın CHP Grubunun
verdiği önerge
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın milletvekilleri, Sayın CHP Grubunun
verdiği önerge, şiddetin tartışılmasını
isteyen bir araştırma önergesi.
Şimdi, sizin
vicdanlarınıza sesleniyorum: Buradaki şiddet sokağa
yansırsa, hepimiz birlikte bu millete iyilik mi etmiş oluruz, kötülük
mü etmiş oluruz? Bunu en çok, en önde düşünmesi gereken kim? Siyasi
iktidar değil mi? Bu milleti, bu milletin yetkisini, iradesini bu millet
size emanet etmedi mi? Önde olan siz değil misiniz? Böyle olunca, en ufak
meselede bu tartışma, bu kavga ortamına sebep olacak
davranışlar size bir şey kazandırıyor mu? Yani millet
nezdinde kendi büyüklüğünüzün, kendi sorumluluğunuzun
büyüklüğünün idrakinde olmadan her meseleden dolayı kavga
çıkartmak
Bu kavgayı sayın bakanların, hatta Sayın
Başbakanın başlatmasını nasıl kabul edebiliriz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başbakana hakaret edildi.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Benim yadırgadığım şey
şu
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başbakan söz aldı.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın Başbakan
Sayın Grup Başkan
Vekili cevap verdi. Sayın Başbakan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen sözünüzü bağlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Teşekkür ederim.
Tabii şunu
söylüyorum: Bu dönemin hesabını millete siz vereceksiniz.
İktidar olan sizsiniz. Şimdi, şu dün yaşanan hadiselerin
izahını yapamazsınız. Bu hadiselerde sizin
davranışınız çok açık, net -tekraren söylüyorum- hem
Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna hem Meclisin hükmi şahsiyetine bir
saldırıdır. Bunu kendi aranızda tartışarak bu öz
eleştiriyi hep beraber yapalım. Biz yaptık kendi
özeleştirimizi, kendi tenkidimizi yaptık Sayın Komisyon
Başkanı ama bu tenkite en çok ihtiyacı olan sizsiniz çünkü
iktidar partisi olan sizsiniz. Bu Meclisi uyum içerisinde, huzur içerisinde
çalıştırmak sorumluluğu sizindir, bunu size
hatırlatıyorum.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Aleyhte
İstanbul Milletvekili Halide İncekara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın İncekara.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Değerli arkadaşlarım, hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilen, çocuklardaki artan cinnet ve
şiddet artışlarını inceleme komisyonu üzerine verilen
önerge üzerine konuşuyorum. Yalnız, benden önce çıkan
arkadaşlarımdan pür dikkat dinledim ki verilen önerge üzerine bir
konuşma yapsınlar. Sayın Başkanım, belki de
yapılan eleştirilerin temelinde bu yatıyor. Hani diyorlar ya
Meclise hâkim olunamıyor, Meclis gündeminde yürüyemiyor. Çünkü ben üç
konuşmacıda da şunu bekledim ki sizden Gündeme gelin, önergeye
gelin çünkü önergeyi veren sizlersiniz, sahibisiniz. demenizi bekledim.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Şiddetten bahsedeceğiz.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Bir dakika
Ama
doğaldır, gerçekten kötü bir gün yaşadık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu, Meclisin çalışma usulüdür, daha bunun ne anlama
geldiğini bilmiyorsun. Meclisin çalışma usullerinin
belirlenmesidir grup önerileri. Evvela bunun ne anlama geldiğini
öğrenin, sonra konuşun.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Beni bir
milletvekili kardeşiniz, ablanız
Çoğunuzla
dışarıda sivil olarak tanışıyorum. Hiçbirinizin
özel hayatında, çoğunluğunuzun, şiddet eğilimli
olmadığını biliyorum. Ne kadar nazik, iyi bir aile reisi,
iyi bir, apartmanda, komşu olduğunuzu biliyorum, herkes için
söylüyorum fakat ne oluyorsa bu çatının altına geldikten sonra
hepimiz bir delleniyoruz. Öfke kontrolü, çağın
hastalıklarından birisi. Bu önerge üzerine konuşuyorum. Hatta ve
hatta sosyal ve toplumsal bir olay olmaktan öte dünya artık şiddeti
ve öfkeyi bir hastalık olarak kabul etmeye başladı ve tedavi
edilmesi gereken bir şey olarak
Bu teknolojinin gelişmesi, bu süreç
Yani şöyle söyleyeyim: Biz bir travma nesliyiz arkadaşlar. Ben elli
yaşındayım -küçüklerim için söylüyorum- ben yedi
yaşında telefona kaydolurdum ki yirmi bir yirmi iki yaşında
evimize telefon bağlansın diye. Hatırlayın. Biz o nesil, bu
nesil, şimdi kontörü bakkaldan satın alıp görüntüyle konuşan
nesil yine bu nesil. Bunu şunun için örnek veriyorum
GÜROL ERGİN
(Muğla) Bakkal da bırakmadınız artık.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bakkalları kapatıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Arkadaşlar, ben kendimi savunabilirim. Rica
edeyim, beni bana bırakın.
Şimdi
Hazreti Alinin bir hikâyesini anlatacağım, yine çok
affınıza sığınarak. Ne olur, öteki beriki olarak
demeyin.
Hazreti Ali yolda
giderken hakaret ederler, küfrederler. Yanındakiler kıyamaz, der ki:
Efendim, bir cevap verseniz. Der ki: Onların cebindeki o,
taşları o, onları atacaklar. Ondan bende yok. Onun için,
birbirimizi dinleyelim.
Bu
araştırma önergesi hassasiyetini gösteren arkadaşlarıma çok
teşekkür ediyorum. Lakin, sanıyorum 2006-2007 döneminde yapılan
çok ciddi bir araştırma çalışması vardı,
özellikle okulda, gençlerde artan şiddet eğilimini inceleyen bir
çalışma. Ondan önce, kadına yönelik şiddetle ilgili bir
komisyon kuruldu, ondan önce sporla ilgili bir komisyon kuruldu. Daha çok
araştırma komisyonu kurduk diye sokakta şiddet azalmıyor.
Lakin bu önergeyi veren arkadaşlarım eğer şunu
yapabilirlerse bu konuda ben de onlara destek olurum: Yayınlanan kitaplar
var, raporlar var ve bu raporlarda öneriler var. Burada belki
araştırma komisyonunun yerine, milletvekili arkadaşların,
bu önermelerin hayata ne kadar geçirildiğiyle ilgili denetim görevlerini
yapmalarının çok daha faydalı olacağını
düşünüyorum. Üniversiteler daha çok araştırma yapmaya
başlamış mı, üniversiteler daha çok yerel problemlerle
ilgilenmiş mi, Sağlık Bakanlığı daha çok
şiddet üzerine detaylarda çalışmaya başlamış
mı? Bunları yapmanın, bir araştırma komisyonu
kurmaktan çok daha faydalı olacağını düşünüyorum.
Sonra, bu çocuk
ve gençlerde artan şiddet eğilimi komisyonunun yaptığı
çok özel bir çalışma vardı, Meclis tarihinde ilk defa
yapıldı. Şöyle ki: Altmış ilde, resmî ve özel
ortaöğretim okullarında bir anket çalışması
yapıldı Millî Eğitim Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı iş birliğiyle. Yine
aynı şekilde, istisna tutularak büyük şehir olduğu göz
önüne ve suç artışları göz önüne
alındığında, İstanbulda özel bir çalışma
yaptı. Ayrıca cezaevlerinde ayrı bir anket
çalışması yapıldı ve bu anketin bütün verileri de
buraya alındı, ona da bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Sonra, bu
araştırma komisyonu yine çok güzel, farklı
çalışmalardan birini yaptı. Ankarada Bilkent Otelde kurumlar
arası bilgi paylaşımı ve iş birliği teşvik
toplantısı diye 5-6 Nisanda Dünya Sağlık Örgütünden de
temsilcilerin katıldığı bir toplantı yaptı.
Panel, çalışma toplantısı ve beyin
fırtınaları yaptı. Onun için, ben, yeni bir
araştırma komisyonu kurularak yeniden
Çünkü hengâmeli, zorlu bir
çalışma, ciddi bir çalışma. Çalışma mutlaka
olmalı ama çalışma şunların üzerine olmalı: Daha
önceki yapılan araştırma komisyonu
çalışmalarının sonucu ne kadar hayata geçmiş, kim
burada ihmal göstermiş, kim görevini yapmış? Onun üzerine yeni,
belki yapılmayanlar üzerine bir araştırma komisyonu istemek daha
doğru olur diye düşünüyorum. Bunun için de teklifi reddediyorum.
Şimdi, yine
haklı olarak grup başkan vekilleri de dediler ki: Dünü
konuşmadan olmuyor. Dünü dünde bırakmak lazım, bugüne yeni
sözler lazım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Özür dilemesi lazım.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Can yoldaşlar, bakın, öfkeyi
şiddetlendirmek, hiddetlendirmek, tazyik vermek en kolay. Her kişinin
işi öfkeyi yaratabilir, her kişi kavgayı yaratabilir ama
durduran er kişidir, er kişidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kim ki birbirimize sabrı, kim
ki birbirimize sükûneti
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Başbakana söyleyin!
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Ha şunu söyleyeyim: Size söylüyorum, başta
kendi nefsime de söylüyorum. Ha ben bunları söylüyorum da sanki
birbirimizden çok iyi, fevkalade durumda değiliz. Hepimiz zaman zaman,
öfkelerimizi kontrol edemediğimiz zamanlar oluyor. Mesela demin Şandır
Hoca -tebessüm edeceğim, affına sığınacağım-
aynı kullandığı bir cümleyi ben bu kürsüden
kullandığım zaman kıyameti koparmıştı.
Olabilir, oluyor. Nihayetinde yanımızda öfkemizi durduran önemlidir.
Ben sizden rica ediyorum. İster milletvekili arkadaşınız
olarak kabul edin, ister -elli yaşındayım- ablanız olarak
kabul edin, ister evladınız, Allah aşkına, yüksek sesle
öfkelenenlerimiz olabilir, birbirimize hakaret edenlerimiz de olabilir, oluyor.
Peki, diğerine düşen nedir? Diğerine düşen, sükûnete davet
etmektir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Susmak, susmak.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Dünü artık konuşmamak. Çünkü bir şey
konuşuldukça artıyor, arttıkça duymayanlar da duyuyor. Kötüyü
konuşmanın bir anlamı yok. Biz burada sulh istiyoruz.
Birbirimize tahammül etmeliyiz. Biz birbirimize tahammül etmezsek -doğru
söylüyor Şandır Hoca- sokak hiç tahammül etmez, Allah korusun. Bunun
şakası yok. Hepimize, grup başkan vekillerine, başta Meclis
başkan vekillerimize çok büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Burayı adil yönetmek zorundayız, birbirimize tahammül etmek
zorundayız.
Ben, hepinize
beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum ve önerge aleyhinde
düşüncemi belirtmiş bulunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İncekara.
III.-YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama mı istiyorsunuz efendim?
Sırayla
tespit yapalım: Sayın Anadol, Sayın Okay, Sayın Kart,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Köse,
Sayın Kaptan, Sayın Çöllü, Sayın Güvel, Sayın Köktürk,
Sayın Dibek, Sayın Süner, Sayın Barış, Sayın
Çakır, Sayın Güner, Sayın Ünsal, Sayın Ergin, Sayın
Koçal, Sayın Emek, Sayın Aydoğan.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/406) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
3/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
On beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.41
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi de
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- (10/298) esas numaralı Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 3/2/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 03.02.2010 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantıda oy
birliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/298 esas numaralı, Öğretmen
atamalarındaki haksızlık ve usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken Önlemlerin Belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 03.02.2010 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Söz
taleplerini alıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, o söz isteyen arkadaşları okuyun
da buradalar mı, değiller mi bilelim Gruplar bir şeyler
topluyor, getiriyor, buraya dahil ediyorlar.
BAŞKAN
Şimdi okuyorum zaten efendim. Söz talebi bana ulaşınca okuyorum.
Lehte:
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil, Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu.
Aleyhte: Amasya
Milletvekili Avni Erdemir. Aleyhte olan diğeri için arkadaşlar kura
çekiyorlarmış. Çok başvuru olmuş aynı anda. Onu da
kura sonucu size bildireceğim.
Şimdi ilk
söz Eskişehir Milletvekili Beytullah Asile ait. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Asil.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öğretmenlerimizin sıkıntılarını,
atamada karşılaşılan sorunları konuşalım
diye daha önce de bu konuda bir araştırma önergesinin gündeme
alınması teklifinde bulunduk. Ama maalesef o önergemiz AKPli
milletvekillerinin ret oylarıyla gündeme alınmadı. Bugün bu
talebimizi tekrarlıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Türk eğitim sisteminde ve bu sistemin temel
taşları olan, hepimizin yetişmesinde emekleri olan öğretmen
arkadaşlarımızın, öğretmenlerimizin içinde
bulundukları durum ve sıkıntılar ile ilgili bir
araştırma önergesi daha getirdik. Bunu da reddettiğiniz takdirde
tekrar tekrar getirmeye devam edeceğiz, ta ki öğretmenlerimizin
sıkıntılarına bir çözüm bulma noktasına gelinceye
kadar.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Türkiyede, ülkemizde 300 bini aşkın
bir öğretmen olması noktasında eğitim verdiğimiz çok
değerli eğitim ordusunun elemanları atanmak için sıra
beklemektedirler. Bu süreçte, her yıl şubat ayında yapılan,
daha önce de yapılacak sözü verilen öğretmen atamaları,
anlaşılmayan bir sebeple, hiçbir açıklamada bulunulmadan
maalesef ertelenmiştir.
Dün AKP Grup
Başkanı, Başbakan grup toplantısında,
Türk-İş önünde biriken, hak arayan işçilerden söz ederken
şöyle bir ifadede bulundu: Türk-İşin önünde birikmiş olan
300-500 tane işçi ki bunların yanına gelen birçok uç
kuruluşlar, hiç alakası olmayan Öğretmen Olamayanlar
Birliği. Ne demek Öğretmen Olamayanlar Birliği ya? Böyle
şey mi olur? Türkiye'de bazı şeyler cidden komikleşmeye
başladı. Ne demek Öğretmen Olamayanlar Birliği? Bunun imtihanı
vardır
diye devam ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki üniversite okuttuğumuz her okuyana
devletin iş bulma mecburiyeti yok ancak burada öğretmenlik
eğitimi farklı bir uygulama, diyoruz ki: Siz öğretmen
olacaksınız, eğitim ordusunun içerisinde görev
alacaksınız. Bu insanların mühendisler gibi, mimarlar gibi
başka alanlarda çalışma imkânları yok. O nedenle
onların haklı taleplerini kamuoyuna duyurmak için
oluşturdukları birliği tiye alma, alay etme, hakaret etme
hakkını Başbakan da olsa hiç kimse kendisinde bulmamalı.
Öğretmen
olmuyor diye bir şey yok ki. Aynı şekilde, üniversiteyi bitiren
herkes iş buluyor diye bir şey yok ki. Bugün dünyanın en
gelişmiş ülkesi Amerika'da işsizlik yüzde 9'a çıktı.
Japonya'ya gel, felaket. İspanyada yüzde 8 küsurdan yüzde 18'e
çıktı işsizlik. Bu yine Başbakanın ifadeleri.
Değerli
arkadaşlarım, İspanyada işsizliğin yükselmesi,
Amerikada işsizliğin yükselmesi, Türkiyede bu işsiz
kardeşlerimizin, iş bulamayan insanlarımızın
sorunlarını göz ardı etme, ilgi duymama hakkını
bizlere verir mi? Tabii ki onların derdiyle dertleneceğiz,
sıkıntısıyla sıkıntı duyacağız.
Değerli
arkadaşlarım, tahsilli genç nüfustaki işsizlik oranı
maalesef yüzde 30ları geçmiş durumdadır. Bunlara da tedbir
almak bizim boynumuzun borcu.
Değerli
arkadaşlarım, yine, Başbakan devamla diyor ki: Fakat bir
taraftan mezuniyetler, bir taraftan da tabii ki bütçemizin bu işe
vereceği cevap, bunlar önemli. Devlet yönetimi ciddiyet ister, hele hele
ekonomi yönetimi çok daha büyük ciddiyet ister. İşte, biz, sizleri
yönetenleri, yürütmeyi kendisine çeki düzen vermeye ve ciddiyete davet etmek
için bu araştırma önergelerimizi veriyoruz. İşte
sıkıntı burada.
Değerli
arkadaşlarım, benim ilim Eskişehir; Ankaraya bir buçuk saat,
İstanbula üç buçuk saat, İzmire, Antalyaya dört buçuk saat,
Anadolunun ortasında güzel bir kent, yaşanabilir il
sıralamasında da ilk üçe girmiş nadide illerimizden birisi.
Değerli
milletvekilleri, bu ilde bile, Eskişehirde bile yüzlerce öğretmen
açığı vekil öğretmenler tarafından
karşılanmaktadır. Sokakta da binlerce öğretmen işsiz,
atanmayı bekliyor.
Eskişehirde
durum böyleyken diğer illerimizde
Az önce Sayın Hatip gündem
dışı konuşmasında ifade etti: Karsta yüzde 80,
Şırnakta yüzde 70, Vanda yüzde 52, Diyarbakırda yüzde 41,
Bilecikte yüzde 27, Aydında yüzde 10 vekil öğretmen,
sözleşmeli öğretmen oranı.
Değerli
arkadaşlarım, aynı, öğretmen atamada gösterilen bu
ciddiyetsizlik, öğretmenin planlamasında gösterilen bu
ciddiyetsizlik, öğretmen yetiştiren kurumlara öğrenci almada
gösterilen bu plansızlık maalesef Türkiyeyi buralara
getirmiştir. Yine, yönetici atamada, bütün ısrarlarımıza
rağmen, öğretmen sendikalarının ısrarlarına
rağmen, muhalefet partilerinin ısrarlarına rağmen
yıllarca vekil öğretmenlerle millî eğitimi idare etme
politikası uygulandı, 76ncı maddeden atamalar
yapıldı. İşte, Eskişehir Öğretmenevi
Müdürlüğüne de yine 76ncı maddeden bir müdür atandı ve
Eskişehirde bir bürokratın da Kendisine oğlum kadar
güveniyorum. diye atadığı müdür bugün yolsuzluk iddialarıyla
tutuklu vaziyette.
Değerli
arkadaşlarım, bu iş ciddiyet isteyen bir iş. Yine,
Başbakan konuşmasında diyor ki: Bugüne kadar 228 bin
öğretmenin atamasını yaptık.
Değerli
arkadaşlarım, cumhuriyetin kurulduğu yıldan bu yana
milyonların üzerinde öğretmenin ataması yapıldı,
bunlar eğitim ordusunun içerisinde görevlerini yerine getirdiler ve emekli
oldular. Ben, Hakkın rahmetine kavuşan değerli
öğretmenlerimize Allahtan rahmet, hayatta olan emekli öğretmenlerimize
de sağlıklı, uzun, hayırlı ömürler diliyorum.
Ve bu önergemizi
lütfen bu sefer gündeme alalım ve öğretmenlerin sorunlarını
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışalım,
değerlendirelim, tespitler yapalım ve bu
sıkıntıları ortadan kaldıralım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Konuşmamın sonunda, dün, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekiline yapılan saldırıyı, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubuna yapılan saldırıyı şiddetle
kınıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
Aleyhte Amasya
Milletvekili Avni Erdemir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Erdemir.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
MHP grup önerisinin aleyhine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, dün Meclisimizde yaşananlar milletimizin vicdanında
derin yara açmıştır. Dün yaşananlarla ilgili
haklıyı arama çabası bile -şahsım adına ifade
ediyorum- doğru değildir.
Doğru, acaba
kime göre doğru, neye göre doğru? Kim, neye göre haklı, neye
göre haksız? Elbette herkes kendisini haklı görecektir, ancak
şunu iyi düşünmemiz gerekiyor: Bu kavga ortamından kim ne
kazanacaktır, kim kaybedecektir?
Unutmayalım
ki bu kavga ortamından, ne iktidar ne muhalefet kazançlı çıkar
ne de demokrasimiz kazanır. Kazanan, demokrasi dışı
özlemleri olanlar olur; kazanan, Meclisin itibarını,
milletvekilliğinin itibarını, millet iradesinin
itibarını yerle bir etmek isteyenler olur. Gelin, hep birlikte,
iktidarıyla muhalefetiyle empati yapalım. İktidar olmak, elbette
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi tahammül etmeyi
gerektirir, ancak unutmayalım ki iktidar partisi milletvekili olmak, vatan
hainliğine kadar giden ithamlara, suçlamalara karşı suskun
kalmayı mı gerektirir acaba?
Derler ki:
Bârika-yi hakîkat müsâdeme-yi efkârdan çıkar. Gelin, iktidarıyla
muhalefetiyle ülkemiz için, milletimiz için fikirlerimizi
çarpıştıralım, biz yaptıklarımızı
anlatalım, siz yapamadıklarımızı anlatın, biz de
yapamadıklarımızı sizlerle, sizin fikirlerinizle
öğrenelim, yeni bir heyecanla onlara sarılalım. Milletimizin
vicdanında iktidarıyla muhalefetiyle, gelin, yara açmayalım. Bu
yüce millet hiçbir zaman gerginliğe, kavgaya prim vermemiştir, bundan
sonra da vermeyecektir. Eğer amacımız milletimizin gönlünde yer
almaksa milletimizin tarihten gelen hoşgörü anlayışında
buluşalım.
İncinsen de
incitme/ Dostluk ve muhabbet kaynamakta ocağımızda bizim/
Aslanla ceylan dosttur kucağımızda bizim. diyen Hacı
Beştaş Veliye, Ben gelmedim kavga için/ Benim işim sevgi için/
Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim. diyen Yunus Emreye kulak
verelim. Bunu yapan, bunu yapabilen kimse, göreceksiniz, milletimiz ona değer
verecek, onu başının üstünde taşıyacak ve o
kazanacaktır.
Değerli
arkadaşlar, önerge konusu olan öğretmenlerimiz elbette bizim her
şeyimiz. Zira, öğretmenlerimiz, vatan tezgâhında millet
kumaşını ilmek ilmek, nakış nakış dokuyan
gönül erlerimiz. Bugün ulaştığımız her
başarının arkasında onların alın teri
vardır, onların göz nuru vardır, fedakâr
çalışmaları vardır. Onların sorunlarını
konuşmak, onların sorunlarını tartışmak, çözüm üretmek
milletimizin gelişmesinin önündeki engelleri tartışmak demektir;
buna yürekten inanıyoruz. Ancak herkes biliyor ki Muhtarların,
emeklilerin, öğretmenlerin sorunları tartışılsın
derken Meclisin gündemini değiştirelim diyoruz aslında. Acaba
bugün ele alacağımız iç güvenlikle ilgili
müsteşarlığın kurulması öğretmenlerimizin
sorunlarından çok mu önemsiz?
Değerli
arkadaşlarım, biz Hükûmet olarak öğretmenlerimizin
sorunlarını biliyoruz. Kimisini çözdük, kimisini çözemedik ama
onları da çözmek için elimizden gelen imkânları, elimizden geleni
devletimizin imkânları ölçüsünde yapmaya çalışıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bakın 2003ten günümüze neler yaptık
öğretmenlerle ilgili: Evet, 2003 yılından 29 Ekim 2009 tarihine
kadar 147.702 kadrolu, 70 bin sözleşmeli olmak üzere toplam 217.702
öğretmen alımı yapılmıştır, 2009un ekimine
kadar.
Ayrıca, 37
bin öğretici ki bunlar, kısmi zamanlı geçici öğretici,
İngilizce dil öğreticisi, bilgisayar dil öğreticisi, vekil
öğretmen gibi.
Yine, 189 binin
üzerinde usta öğretici görevlendirilmiştir
Bakanlığımızda. 18.542 personel özelleştirme ve ilk
atama olmak üzere, kısaca toplam 2003ten 2009 yılı sonuna kadar
462.998 personel istihdam edilmiştir.
Evet,
maaşlarına bakalım öğretmenlerimizin. Acaba iktidarı
devraldığımız 2002 yılından günümüze
baktığımızda öğretmenlerimizin alım gücü,
maaşı nedir reel olarak onu da şöyle milletimizin
hafızasının önünde bir canlandıralım.
Evet, 9uncu
derecenin 1inci kademesindeki bir öğretmenimiz 2002 yılında 470
lira maaş alıyor. Evet, 470 Türk lirası maaş alıyor.
2009 yılının ikinci yarı yılı -2010u da
söylemiyorum- 1.302 lira maaş alıyor. Evet, 470 liradan 1.302 liraya
çıkmıştır maaş. 2002 yılında aynı
öğretmenin haftada on beş saat karşılığı ek
ders ücreti 165 lira iken 2009 yılı sonunda 396 liraya yükselmiştir.
2002 yılına göre aynı öğretmenin eline geçen parada yüzde
167lik bir artış sağlanmış, ancak enflasyon
artışı yüzde 72de kalmıştır. Evet, enflasyon
artışı yüzde 72, öğretmenin maaşındaki
artış yüzde 167dir. 2002 eğitim ve öğretim
yılında bir öğretmenin eğitim ve öğretim
hazırlık ödeneği 175 lira iken 2010 yılında 540 liraya
yükselmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bir de dolar bazında, şöyle, rakamlara bir bakmakta
fayda var. Bakın, 2002 yılında bir öğretmenimiz maaş
ve ücret karşılığında 387 dolar alabiliyordu, dolar da
1.640 liraydı, bugünden yüksekti; bakın, 1.640 liraydı, 387 dolar
alabiliyordu. Pekâlâ, bugün öğretmenimiz 2009 yılı sonu
itibarıyla -2010 yılı da değil- 1.148 dolar alabiliyor
-maaş ve ücret- 9un 1indeki bir öğretmenimiz. Tekrar ediyorum: 387
dolar, 1.148 dolar. Pekâlâ, artış
Evet, 761 dolar fazla maaş
alabiliyor öğretmenimiz 2009 yılı sonu itibarıyla.
Demek ki
değerli arkadaşlarımız, öğretmenlerimizin, neye
vurursanız vurun -ister gıdaya vurun ister temel gıda ister ne-
kısaca toplumumuzda satılan, kamuoyundaki tüm, öğretmenlerimizin
aldığı maddelere, hangisine vurursanız vurun, alım
gücünde öğretmenimizin kesinlikle bir gelişme vardır,
artış vardır.
Değerli
arkadaşlarım, derslik deniyor. 2002 yılı itibarıyla
Türkiye genelinde 362 bin derslik varken, evet, 2003-2009 yılları
arasında 133 bin derslik yaptırılmıştır
değerli arkadaşlar. Yine, derslik başına düşen
öğrenci sayısı itibarıyla, Türkiye genelinde, öğrenci
sayısının artmasına rağmen, okullaşma
oranının yükselmesine rağmen, 2003ten 2009a ilköğretimde
36dan 32ye düşmüştür derslik başına düşen
öğrenci sayısı; yine, genel ortaöğretimde 34ten 29a
düşmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Değerli arkadaşlarım, yine
öğretmenevlerini özelleştirme kapsamından çıkarıp
ilave olarak 79 öğretmenevi, 27 öğretmen lokali
açılmış.
Her şeyden
önemlisi, öğretmen ataması ve tayinlerinde objektif kriterler
getirilmiş, yıllarca köylerde çalışıp şehir
merkezine gelemeden emekli olan öğretmenler devri kapanmış.
Şükürler olsun bugün, öğretmenlerimizin tayinleri ve nakilleri
şeffaf bir şekilde, puan üstünlüğüne göre yapılıyor.
Nakillerde herkes tercihini biliyor, öğretmenlerimiz hangi okulda
kaçıncı sırada olduğunu takip edebiliyor.
Öğretmenlerimiz artık tayinlerinde siyasi tavassut peşinde
koşmuyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Doğru söylemiyorsun Vekilim, doğru söylemiyorsun.
Doğru söylemiyorsun, yanlış bilgi veriyorsun.
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Değerli arkadaşlarım, evet ben iktidar
parti milletvekiliyim, bana Benim tayinimde yardımcı ol. diye gelen
yok; bunun onurunu yaşıyorum bir milletvekili olarak.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizin doğru yaptığınız ne var ki
bunu doğru yapacaksınız? Hangi işi doğru
yaptınız?
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Elbette öğretmenlerimizin problemlerinin
tamamını çözmedik ama Türkiye geliştikçe, üretim arttıkça,
ihracat arttıkça, tüm kesimlerde olduğu gibi, öğretmenlerimizin
durumu da iyileşecektir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erdemir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) O kaymakamlarınızın verdiği puanlara
gidip de bak bakalım atamalarına. Evet, işine gelmiyor
değil mi? O AKPnin kaymakamları ne yapıyor biliyor musun? Puan
vererek yükseltiyor o öğretmenleri. Yaptığınız
hileleri bilmiyor değiliz.
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Birlikte gidelim bakalım.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Biz kaçmayız, siz kaçmayın. Gidelim de
bakalım.
BAŞKAN -
Lehte, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu.
Buyurunuz
Sayın Coşkunoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu öğretmen atamalarındaki haksızlık
ve usulsüzlük iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
Meclis araştırması önergesinin lehinde konuşmak istiyorum.
Bu noktada, bir
iki belki fazla bilinmeyen noktaya değineceğim ama ondan önce, benden
önce konuşan iktidar milletvekilinin vermiş olduğu rakamlar
dikkatimi çekti. Benden önce konuşmuş olan iktidar milletvekili,
dersliklerdeki artış, sınıf başına düşen
öğrenci sayısı, öğretmenlerin aldığı
maaşlar gibi istatistikler verdi. Sonuç: Üniversite giriş
sınavında hâlâ sıfır alan öğrenci sayısı var
ve hâlâ eğitim düzeyimiz belli bir noktaya gelmemiş. Demek ki bu bir
itiraf oluyor. Biz şunu yaptık, bunu yaptık ama hâlâ ülkemizdeki
eğitimin kalitesini yükseltemedik diyor. Şimdi, bunu itiraf olarak
kabul ediyorum, o rakamları. Bunun üstüne inşa etmek istiyorum neden
bu araştırma önergesinin önemli olduğunu.
Değerli
milletvekilleri, öğretmenin rolü ve önemi anlaşılmıyor.
Söylemde Öğretmen önemlidir., Eğitim önemlidir., Bilgi
önemlidir. herkesin ağzında. Önemlidir, doğru ama bu önemin
gereği yapılıyor mu yapılmıyor mu, buna bakalım
yani laf bol, söylem bol ama eylemlere bakalım.
Bir teknik veya
ideolojik diyebileceğim bir hata yapılıyor. O da şu:
Deniyor ki, zorladığım zaman, birkaç konuşmada
Olanaklarımız artsın, ülkemizin geliri artsın, ekonomik
büyüme olsun, vergiler toplansın, devlet daha zengin olsun, ondan sonra
eğitime daha fazla yatırım yapabiliriz, daha fazla öğretmen
istihdam edebiliriz. deniyor.
Burada,
değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim yanlış
bir neden-sonuç ilişkisi var. Önce zenginleşelim, ondan sonra
eğitim gibi, Ne yapalım paramız yok gibi laflar yeterince...
Bu yanlıştır, bunun yanlışlığını
Hızlı kalkınan ülkelere bakarsanız, önce zenginleşelim
de ondan sonra kaynak ayıralım eğitime dememişlerdir, önce
eğitim ve bilgi girdisiyle daha güçlü bir ekonomi, ucuz iş gücüne
dayanan değil, bilgiye dayanan ve katma değere dayanan bir rekabet
gücüne ulaşabilmişlerdir. Burada çok ciddi bir teknik hata yapılıyor;
önce zenginleşelim, paramız olsun, ondan sonra eğitime
yatırım yaparız yanlıştır, eğitime
yatırım yaparak zenginleşilir. Bunu, etrafınızda
bakın, hızlı gelişmiş ülkelerin hepsinde bunu
görürsünüz.
Ayrıca,
ayrıca, ilgilenenlere ben burada teorik bir sonuç da vereyim. Bakın,
ekonomide Nobel ödülü kazanmış Gary Becker denilen bir ekonomi
profesörü vardır, bu da Chicago Üniversitesindedir. Yani, neoliberal
görüşü savunan bir üniversitede olduğu hâlde, şu teorisiyle,
beşeri sermaye teorisiyle Nobel ödülü almıştır Gary Becker,
onu incelemenizi öneririm. Kısaca yaptığı şudur,
gösterdiği, kanıtladığı, bilimsel olarak
kanıtladığı, Nobel almasına neden olan teori
şudur: Fakir bir ülkede fakir bir ailenin bir çocuğu var. Bu çocuk
ekonomik olanaksızlıklar nedeniyle okula gidemiyor. İşte
Gary Becker şunu kanıtlayarak Nobel ödülü aldı: Eğer o
çocuğun okula giderek, çalışmayarak dolayısıyla,
ailesine getireceği parayı devlet öderse, çocuk çalışmak
yerine okula gidiyor, çalışırken kazanıp eve
getireceği parayı devlet o eve veriyor. İşte, böyle bir
durumda o ülke daha hızlı kalkınır. Bu da teorik olarak ve
pratikte uygulamaları olan, sonuçları ampirik olarak da görülmüş
olan bir sonuçtur, inkâr edilemeyecek bir sonuçtur. Dolayısıyla
ülkemizin ekonomik olarak yeterince kalkınamamış olması ve
Ekonomik olarak kalkınalım da ondan sonra eğitime önem
veririz. anlayışı yanlıştır. İdeolojik
olarak iyi niyetle de olsa böyle bir yanlışa saplananları bu
konuda uyarmak ve doğruya davet etmek isterim. Tabii, olayın bu
teknik bir yönü. Teknik olarak hatalı düşünülebilir, neden-sonuç
ilişkilerini bazen karıştırabiliriz.
Olayın bir
de anlayış yönü var. Daha önce bu kürsüden söylendi yine: Efendim,
atamalarda siyasi baskı veya rol oynanmıyormuş. Oynanıyor
ve o kadar çirkin bir şekilde oynanıyor ki, bu konuda -yani içinizdeki
iyi niyetlileri de uyarmak isterim- halkımıza da şunu anlatmak
isterim: AKP İktidarının pervasızca kadrolaşması,
oraya buraya adamımı koyayım iddiası, muhalefetin sorunu
değildir, halkımızın sorunudur. Neden? Bu
anlayışla yapılan atamalar sonucunda alınan kötü
hizmetlerden halkımız mağdur olmaktadır.
Dolayısıyla ben, halkımızın, bu konuya, bu
atamaların siyasi yandaşları koruyacak şekilde
yapılmasına bizden önce, muhalefetten önce -hangi iktidar olursa olsun- karşı
çıkması gerektiğini burada ifade etmek isterim.
Bunun en kötü
SONER AKSOY
(Kütahya) Halk memnun Osman Bey.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Halk memnun değil, halk memnun
değil.
SONER AKSOY
(Kütahya) Halk çok memnun.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla)- Hiç memnun değil.
SONER AKSOY
(Kütahya) Seçimler belli ediyor.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) - Ben bunun en kötü örneğini
söyleyeceğim. Bu -artık buradan üzülerek söylediğim- üstünde
kesinlikle siyasi rant gibi bir şey yapılmaması gereken ama
sizlerle mutlaka paylaşmam gereken, son iki ay içerisinde kendi seçim
bölgem Uşakın Eşme ilçesinin yatılı bölge okulunda
olan bir olaydır. Oradaki yatılı bölge okulundaki olay
Burada,
zaten aileden sorumlu Bakanımız da var, onun da dikkatine getirmek
isterim. Yatılı bölge okulunda iki tane on üç yaşındaki
kız, çok ağır bir şekilde -burada kürsüden söylenmeyecek
kadar- cinsel tacize uğramıştır. Bu olay basit bir adli
vaka gibi geçiştirilemez Efendim, adliyeye intikal etmiştir,
suçluları bulur cezalandırırız. diye
geçiştirilemeyecek bir olaydır ve Türkiye'nin çok çeşitli
yerlerinde de buna benzer olaylar oluyor. İki tane on üç
yaşındaki kız
Tekrar söylüyorum: Gidin, oradaki aileler memnun
mu bakalım bu yatılı bölge okullarındaki durumdan? O
yurtlarda mutlaka bayan öğretmen olması gerekir. Sorun bakalım
var mı? Sorun bakalım aileler bundan memnun mu?
Değerli
arkadaşlarım, buna göz yumamayız. Türkiye'nin çeşitli
yerlerinde zaten kızlarını okula gönderme konusunda belli bir
dirençle karşılaşıldığı ortamda, bu gibi
olayların, derhâl bizi, hepimizi ayaklandırması gerekir. Burada
atama bekleyen öğretmenler var, burada yatılı okullar var,
nelerin olup bittiğini bilmediğimiz ve bayan öğretmenlerin
olmadığı okullar var çok sayıda. Ben onların yüzdesini
-şimdi o konuda bir inceleme yapıyorum- şu anda bilmiyorum ama
çok sayıda olduğunu biliyorum. Bunu gözden kaçıramayız.
Yatılı bölge okullarının mutlaka ve mutlaka çok dikkatli
bir incelemeden geçmesi gerekir.
Bir de, bu iki
olayı
Çok fazla üstünde durmak istemiyorum, gerçekten çok çirkin. Ama o
iki olayın müsebbibi de, nereden, nasıl gelmiş, ona da bakmak
lazım. Bir tanesi taşeron firmadan. Bu taşeron firmadan
rastgele
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Öğretmenler dururken taşeron
firmadan rastgele alınan kişilerin neler
yaptığının bir örneği de budur. Lütfen bunu bir siyasi
tartışma meselesi yapmayalım; bu konunun üstüne, herkes,
ciddiyetle, dikkatle ve aileye, çocuklarımıza olan saygı ile
gitmek zorundayız.
Sonuç olarak,
öğretmenler, en değerli varlıklarımız olan
evlatlarımızı teslim ettiğimiz kişilerdir. Onlar
şu kadar para alıyor, bu kadar para alıyor
Yapmayın,
yapmayın. Onların huzur içerisinde ve belli bir yönetim
baskısı olmadan ona iyi olanaklar içerisinde
Öğretmen olmak
sadece maaş kazanmak için değildir, öğretmen olmak bir idealdir,
önemli bir hizmettir. Bunu bu şekilde devlet bağrına
basmalı. Öyle Sözleşmeli, al, at. şeklinde
değerlendiremeyeceğimiz kitlelerdir. Dolayısıyla, orada
muazzam bir öğretmen ihtiyacı var, burada atanamayan öğretmenler
var.
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Son cümlem.
Orada ihtiyaç
var, burada atanamayan öğretmenler var. Bunları
birleştirdiğimiz zaman, değerli milletvekilleri, inanın
Türkiye, hem toplumsal olarak hem ekonomik olarak önemli bir sıçrama
yapar.
Bu
anlayışın sizlerde de egemen olmasını diler, bu
araştırma önergesinin kabulünü dileyerek sözlerime son verir,
hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Coşkunoğlu.
Aleyhte Van
Milletvekili Kerem Altun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Altun.
KEREM ALTUN (Van)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
Milliyetçi Hareket Partisinin öğretmen atamalarıyla ilgili Meclis
araştırması açılması yönünde verdikleri önergenin
aleyhinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde eğitim, adalet,
güvenlik ve sağlık gibi, devletin temel görevleri
arasındadır. Bu işler de devletin denetimi ve gözetimi
altında yapılmaktadır. Eğitim hakkı Anayasamızla
güvence altına alınmıştır.
Türk millî
eğitim sisteminin genel çerçevesi 1739 sayılı Millî Eğitim
Temel Kanunuyla belirlenmiştir. Yasayla kendisine verilen görevleri
yerine getiren Millî Eğitim Bakanlığının, 5
danışma ve denetim birimi, 16 ana hizmet birimi, 14
yardımcı birim, 5 sürekli kurulla ülkemizin en büyük, dünyanın
da sayılı büyük kurumlarından biri olduğu bilinmektedir. Okul
öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve her çeşit örgün ve
yaygın eğitim kurumunun ilgili eğitim ve öğretim
hizmetlerini planlayan, programlayan, yürüten, takip ve denetim altında
bulunduran Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
okullarda binlerce öğrenci eğitim görmektedir.
Millî Eğitim
Bakanlığının, düşünme, algılama, problem çözme
yeteneği gelişmiş, yeni fikirlere açık, öz güven ve
sorumluluk duygusuna sahip, Atatürk ilkelerine bağlı, demokratik
değerleri benimsemiş, millî kültürü özümsemiş, farklı
kültürleri yorumlayabilen, kendisiyle, ailesiyle, toplumla
barışık, toplumun değer yargılarına
saygılı, bilgi toplumu insanı yetiştirmek gibi temel
görevleri vardır. Bu yönde başlatılmış olan yeniden
yapılanma ve düzenleme çalışmalarının her kademede
hızlandırılarak sürdürülmesi, eğitimin niteliğinin
artırılması, eğitim hizmetlerine erişimin
yaygınlaştırılması alanlarında yapılan
olumlu çalışmaları memnuniyetle takip ediyoruz. Ancak,
hayatın her alanında olduğu gibi, eğitim hizmetlerinin
sunumunda da birtakım güçlüklerin yaşanmakta olduğu
bilinmektedir. Eğitim sistemimizdeki bu güçlükler, eğitime
erişim ve eğitim kalitesi ana konularında
yoğunlaşmaktadır. Okullaşma oranları ve bölgeler
arası farkların olduğunu görüyoruz.
Kalite sorunu
kapsamında ise fiziki altyapı yetersizlikleri, müfredatın
güncellenmesi, öğretmenlerin niteliklerinin arttırılması ve
geliştirilmesi, eğitim materyallerinin müfredatla uyumu gibi
hususların öne çıkmakta olduğunu görüyoruz. Elbette ki bu
güçlüklerin en önemli sebepleri, ülkemizde hızlı nüfus artışı,
kırsal kesimden şehirlere göç ve sınırlı bütçe
imkânlarıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenlerimizi, yüklendikleri
görev gereği her türlü polemiğin ötesinde misyonuna uygun
değerlendirmemiz gerekiyor.
Öğretmen
atamalarından söz edildi. Biliyorsunuz, her türlü öğretmen
atamaları bugün bilgisayar ortamında okulların öğretmen
norm açıkları dikkate alınarak yapılmaktadır.
Valiliklerin il sisteminde belirlenen branş açığı ve
ihtiyaç durumuna göre Bakanlıkça dağılım ve planlaması
yapılmaktadır.
Öğretmen
atamalarında kayırma, torpil dönemi kapanmıştır.
Hakkaniyete uygun, adil bir yöntemle yapıldığı, başta
öğretmenlerimiz olmak üzere aklıselim herkes tarafından bugün
kabul görmektedir.
Değerli
milletvekilleri, burada bulunan herkesin çok iyi bildiği gibi, eğitim
toplumsal hayatın ihmal edilemez, ertelenemez ve vazgeçilemez en dinamik
süreçlerinden birisidir. Eğitimin günün şartlarına uygun bir
anlayışla hizmete sunulmasında en temel unsurlardan biri olan
öğretmenin rolü tartışılamaz. Bu yönüyle, evrensel
kabullerin ötesinde kültür hayatımız için daha farklı bir anlam
taşıyan öğretmenlerimizin ülke ve insan sevgisiyle
donatılması, onların bu anlayış ve birikimle
yetiştirilerek Ülkenin neresinde olursa olsun görev yaparım
anlayışıyla hizmete hazırlanması devletimizin
sağladığı eğitim ortamı sayesinde mümkün
olabilmiştir. Öğretmen, ülkemizin uzak bir köşesinde kaybolup
gidecek binlerce yeteneği şair, yazar, sanatçı, bilim adamı
birer aydın olarak insanlığa kazandıran insanlardır.
Değerli
milletvekilleri, Virginia Üniversitesinde bulunan bir güneş saatinin
üzerinde yer aldığı söylenen ve beni de çok etkileyen bir sözü
sizlerle paylaşmak istiyorum: Zaman, bekleyenler için çok yavaş,
korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için çok uzun, sevinenler için
çok kısadır ama sevenler için sonsuzluktur. Öğretmenlik
mesleği de zamanı sonsuzlaştıran, daha doğrusu
sonsuzlaştırması gereken bir meslektir. Teknolojideki onca
gelişmeye rağmen değerinden ve eğitim için
taşıdığı önemden hiçbir şey kaybetmeyen, aksine
hızla mekanikleşen dünyada insan olma ve hep insan kalabilme
meziyetinin kazandırılması konusunda yeri daha da
belirginleşen öğretmenlerin özellikle ülkemiz ve insanımız
için daha farklı bir anlam taşıdığı bir
gerçektir.
Kurtuluş
Savaşımızın onca güçlüklerine ve hatta
imkânsızlıklarına rağmen hâlâ mucize olarak kabul gören bir
zaferle sonuçlanmasında, Türkiye Cumhuriyetinin toplumsal bir mutabakatla
kurulmasında, yaşatılmasında, benimsetilmesinde ve
demokrasiyle taçlandırılmasında, seksen dokuz yıllık kısa
bir geçmişe kalkınma, gelişme, modernleşme ve çağdaşlaşma
adına onca başarının
sığdırılabilmesinde öğretmenlerimizin payı
büyüktür. Onlar, sıhhatini, nefesini, enerjisini, yıllarını
bizim için harcar. Kısaca, analar doğurur, öğretmenler
yetiştirir. Öğretmenlik mesleği, azim, sabır, gönüllülük ve
hoşgörü mesleğidir. Öğretmen, yetiştirici, eğitici,
yaratıcı olmanın yanı sıra öncü, lider,
değişimci, demokrat ve örnek olucudur.
Her türlü zorluk,
yokluk ve sıkıntılara rağmen öğretmenliği sevmek
ve benimsemek demek, milletimizi sevmek demektir. Ülkemizin geçmişinde ve
geleceğinde söz sahibi olan, hepimizi yetiştiren
öğretmenlerimize inanıyor ve onlara güveniyoruz. Bu sebeple,
değerli öğretmenlerimizin, emanetine verilen çocuk ve gençlerimize
sevgiyle yaklaşarak sevmeyi, onuru ve kişiliğiyle her
şeyden önce bir insan olduğunu hatırlatarak kendine ve çevresine
saygılı olmayı, onların ruhsal, bedensel ve zihinsel
gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmesi
konusunda her türlü çabayı sarf edeceğini; bilgiye
ulaşmanın, yeni bilgiler üretmenin ve bunu paylaşmanın, en
iyi şekilde hazırlamanın gayreti içinde olacaklarını
biliyoruz.
Demokrasi yolunda
büyük mücadeleler veren, bedeller ödeyen ülkemizde öğretmenlerimize bugün
her zamankinden daha çok görevler düşmektedir. Hayata dar şablonlarla
bakmayan, sorgulayan, eleştirel bakabilen, her zaman haktan ve adaletten
yana tavır koyan, demokratik cumhuriyete yürekten inanmış, millî
iradeyi her şeyin üstünde tutarak, Atatürkün Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. düsturunu kendine şiar
edinmiş nesiller yetiştirmeliyiz ki, bu ülke gerçekten layık
olduğu yere, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkabilsin,
geçmişte yaşadığı acı tecrübeleri bir daha
yaşamasın. Çünkü geleceğe yönelmenin ön şartı, bugünü
aşabilmektir. Bugünden geleceğe yönelişin itici gücü, özgür
düşünmek ve düşüncelerini özgürce açıklayabilmektir. Suni
gündemlerle, kısır kavgalarla kaybedecek zamanımız yok. Biz
bu ülkeye sevdalıyız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEREM ALTUN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Değerli
öğretmenlerimizin samimi niyeti, fedakârlık
sınırlarını aşan çalışmaları ve
mükemmele ulaşma yolundaki çabaları için, var olan bütün
imkânların hizmetlerine sunulacağının bilinmesini
istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce arkadaşlarımız,
İktidarımız döneminde atanan öğretmenleri
açıkladılar. Bunları tekrar tekrar anlatmaya gerek görmüyorum.
Ancak, ülkemizin imkânları, bütçe imkânları ve Türkiyenin genel şartları
içerisinde öğretmenlerimizin sosyal, ekonomik ve özlük hakları
konusunda başlatılan yapıcı ve olumlu
çalışmaların sürdürüleceğine inanıyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Altun.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyorum.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz.
Tespit ediyoruz
efendim: Sayın Anadol, Sayın Okay, Sayın Kart, Sayın
Korkmaz, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Koçal, Sayın Köse,
Sayın Çöllü, Sayın Bingöl, Sayın Çakır, Sayın Ünsal,
Sayın Karaibrahim, Sayın Köktürk, Sayın Özkan, Sayın Güvel,
Sayın Yıldız, Sayın Barış, Sayın
Paçarız, Sayın Erenkaya, Sayın Seçer.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/298) esas numaralı Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 3/2/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi de
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
3.- (10/313) esas numaralı Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 3/2/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 03.02.2010 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Gültan
Kışanak
Diyarbakır
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 240 ıncı sırasında yer alan 10/313
esas numaralı JİTEM ve Doğu/Güneydoğu bölgesinde
yaşanan faili meçhul cinayetler/kayıplar konusunda
araştırılması amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmesini, Genel Kurulun 03.02.2010 Çarşamba günlü birleşiminde
birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, söz taleplerini değerlendiriyoruz, kura
çekilecek.
Sayın
milletvekilleri, lehte, Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, Siirt
Milletvekili Osman Özçelik; aleyhte, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç,
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Şimdi ilk
sözü Diyarbakır Milletvekili Akın Birdala veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının
240ıncı sırasında yer alan (10/313) esas numaralı
JİTEM ve Doğu/Güneydoğu bölgesinde yaşanan faili meçhul
cinayetler/kayıplar konusunun araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Elbette ki, bu
yüce Meclis çatısı altındaki dünkü tartışma bizi de
derinden üzmüştür ve gerçekten, demokrasi kültürü yerine çatışma
ve farklı olanların linç edilmesi kültürü... Aslında, bugün, 2
sayın hatiple birlikte Bu çatışma, tartışma
sokağa yansırsa. diyorlardı. Aslında yansıdı,
yani bunun birçok örneklerini görebiliriz. Yaklaşık dört
yıldır bu linç kültürü bütün illerimize yansımış ve
farklı olanlar toplumdan izole edilmeye, reddedilmeye ve linç edilmeye
kalkışılmıştır.
Şimdi,
birkaç tane, anımsamak bakımından örnek vereyim:
Örneğin,
Trabzonda bildiri dağıtan TAYADlı gençlerin
uğradığı durum.
Sakaryada yine
TAYADlılara yapılan saldırı.
İzmirde
Seferihisarda 5 Kürt gencine yapılan saldırı.
6 Eylül 2005te,
yine Bozüyükte, faşistlerin saldırısına uğrayan
otobüsteki yolcuların diri diri yakılmak istenmesi.
Kayseride
Ezilenlerin Sosyalist Platformundan 15 gencin, basın
açıklamasının ardından saldırıya
uğraması.
TAYAD üyelerinin
Rizede saldırıya uğraması.
Temel Haklar
Federasyonu üyesi gençlerin, Samsunda bildiri dağıtırken linç
edilmek istenmesi.
İzmitte,
yine faşistlerce, bayrağı tekmelediği iddia edilen bir
gencin linç edilmeye kalkışılması.
Sakarya
Üniversitesinde 9 öğrencinin yine linç edilmek istenmesi.
Erzincan,
İzmir Kemalpaşa, Kırklareli Kıyıköy, Tokat,
Konyanın Bozkır ilçesinde olan olaylar sıralanabilir.
Şu anda,
yaklaşık son dört yılda, illerde yaşanan linç
olaylarının dökümünü çıkardık.
Şimdi,
Mecliste böyle bir çatışma anlayışı,
farklılıkların birbirini sindirememesi en azından demokrat
olmamanın gereğidir, yani iktidar, elbette ki kendi programı
neyse söyleyecektir ama muhalefetin karşı görüşlerini de
dinleyecektir.
Şimdi,
örneğin, dünkü tartışmaya kaynaklık eden bir durumu sizinle
de insan hakları açısından paylaşayım: Sayın
Emine Erdoğanın Gülhaneye, GATAya gidip de
alınmayışı. Şimdi, buna nasıl farklı bir
yorum getirilebilir? İnsan hakları hukuku açısından, insan
haklarının öznesi herkestir ve bütün hak ve özgürlüklerin tarifi
herkes diye başlar. Bakın, Türkiye'nin de taraf olduğu
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 2nci maddesinden
başlayın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilgili
10uncu maddesi ve diğer maddelerine göre herkesin din ve vicdan
özgürlüğü vardır ve kimse inançlarından, vicdan
duygularından ötürü reddedilemez ve bir yerde kapı
dışarı bırakılamaz. O nedenle, bunun polemiğinin
yapılması bile yanlıştır ama buna yanıt
verilirken de, elbette ki iktidar partisi, gerçekten, bu ülkede, sistemde
vesayetini elinde tutan askerlerin bu düzene, demokratik bir alana çekilmesi
konusunda da bir irade koymamasının bir sonucudur. O nedenle, bu
tartışmaları biz esefle karşılıyoruz.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; JİTEM ve benzeri
istihbarat örgütleri
Bakın, geçtiğimiz günlerde, Ergenekon
davasında, sayın cumhuriyet savcısı bu istihbarat
örgütleriyle ilgili Emniyet Genel Müdürlüğüne, MİTe, Jandarma Genel
Komutanlığına ve Genelkurmaya bu tür, TİT örneğin
Yani 1952den itibaren, biliyorsunuz, NATO üyesi ülkelerde hukuk
dışı yapılar oluşmuştur; bunların kimisinin
adı GALdir, kimisinin Gladiodur, kimisinin kontrgerilladır,
değişik adları var -zaman olursa bunları da sizlere
sunarız daha sonra- bizde de kontrgerilladır. Örneğin 1980
öncesi, kimi zaman gerçekten Sovyetlere karşı oluşturulan
soğuk savaş dönemindeki bu hukuk dışı yapılar
soğuk savaş sonrası tasfiye edilmiş, minimize edilmiş
ama bizde hâlâ kendisini koruyor. Gün geliyor, muhalifler TİT
imzasıyla gerçekten suikastlara maruz kalıyor. Bakıyorsunuz,
kimi yerlerde JİT, kimi yerlerde JİTEM. Şimdi, Ergenekon cumhuriyet
savcısının sorusuna karşılık, bakın
TİT var mı yok mu? Yanıtlar şöyle: Emniyet Genel
Müdürlüğü Bu ideolojik bir harekettir ve böyle bir örgütün
varlığına rastlanmamıştır., Emniyet Genel
Müdürlüğü Evet, buna dair bir duyum var, iki tane dosya var.,
diğeri 40 dava açılmıştır ve 2si mahkemece karara
bağlanmıştır. deniliyor, Genelkurmay
Başkanlığı da her zamanki gibi Bizim yetki ve görev
alanımızın dışındadır. deyip reddediyor.
Peki, bu
darbeleri kim yapıyor, bu suikastları kim yapıyor, bu darbe
planları nerede ve kimlerce hazırlanıyor? En son örneği,
işte, Balyoz. Yani şimdi, Balyoz eylem planı, darbe,
aslında bölgemizde uygulanıyor. 14 Nisandan bu yana, seçilmiş,
halkın iradesi olan partimizin yöneticileri üzerindeki beş
operasyonla, genel başkan yardımcılarımız, parti
yöneticilerimiz, kadın meclisi üyelerimiz, gençlik meclisi üyelerimiz,
yöneticilerimiz ve en sonunda kendi illerinde yüzde 60 ve 70i aşkın
oylarla seçilen belediye başkanlarımızın yaka paça, sabaha
karşı gün ışırken kapıları
kırılarak zorla götürülmesi darbe değil de nedir? Ve
geçtiğimiz gün Grup Başkanımız Sayın Nuri Yaman ve
Batman Milletvekilimiz Sayın Bengi Yıldızla gittik,
arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Belediye
başkanlarımız, insan hakları savunucularımız ve
başkanlarımız ve parti yöneticilerimiz
Şimdi, darbe
dönemlerinde, olağanüstü hâl durumlarında İnsan Hakları
Derneği Diyarbakır Şubemiz basılmamış ve
dokümanlarına, belgelerine el konulmamıştı. Şimdi, bu,
açılımla nasıl açıklanır; demokratikleşmeyle,
insan haklarına bağlılıkla nasıl açıklanır?
Bu, açıklansa açıklansa bir Balyoz planının hayata
geçirilmesiyle açıklanabilir.
Şimdi,
bölgede örneğin, JİTEM
Şimdi, JİTEMin adı bölgede
korkudur, JİTEMin adı bölgede ölümdür, JİTEMin bölgedeki
adı işkencedir ve bir dizi kaçakçılıktır, eroin, silah
ve benzeri şeyler. Şimdi, JİTEM var mı, yok mudur? Biz bunu
kaç kez
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Çarşının ortasında çocuklara eroin satıyorlar.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Faili meçhul cinayetler diye adlandırılan faili belli
cinayetlerle yüzleşelim ve yine, bir Genel Kurulun yönetimini yine
Sayın Başkan Vekilimiz yürütüyorlardı ve geçtiğimiz,
işte, ocak ayı arkadaşlar, tarihin yüz karasıdır bir
ülkenin tarihi açısından. Ocak ayı, bakın, ocağın
başından beri gerçekten, yitirdiğimiz, katledilen gazetecileri,
yazarları, muhalifleri, aydınları anıyoruz. Daha dün
işte, Abdi İpekçinin kızı, otuz iki yıldır
babasının kanlı gömleğini gösterirken acaba yüzümüz
kızardı mı? Ya da Hrant Dinkin oğlu Arat gerçekten artık
güveninin kalmadığını yargıya, söylerken, yüzümüz
kızarmakta mıdır? Hayır. O nedenle gelin, hepimiz yüz
akıyla bir araştırma komisyonu oluşturalım ve
tarihimizle yüzleşelim ve insanlığa karşı
yapılmış suçları bir bir açığa
çıkaralım ve gerçekten ekonomik ya da siyasal iktidarı kendi
erkinde tutmak isteyen güçleri açığa çıkaralım ve caydırıcı
olalım.
Eğer biz
1960ta başlayan
İşte, 1953te Seferberlik Tetkik Kuruluyla
Eğitim için 5 kişi gidiyor ve eğitim alıp geliyorlar ve
sonra darbe hazırlığını yapıyorlar ve 1960
darbesini yapıyorlar. Ama biz bilmiyorduk örneğin. Bakın o
Amerikaya giden albaylar arasında kimilerini ilerici diye biliyoruz.
Kimisi demokrat, ilerici kurumların başkanlığına bile
getirildi. Ama tarihin sayfaları araştırıldıkça
gerçekten şimdi o
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) -
muhalif görünen insanların Seferberlik Tetkik Kurulunda yer
alıp, darbe planlarının içinde yer aldığını
öğrendik. O nedenle, değerli milletvekilleri, bakın, kurucusu
olan
Şimdi, JİTEM, kurucusu Cem Ersever. Sırası geldiği
zaman bunlar kullanılıyor, sırası geldiği zaman da yok
ediliyor. İşte Cem Ersever, hâlâ failleri ortalıkta yok.
Şimdi, en
çok Ergenekon davası kapsamında 13. Ağır Ceza Mahkemesince
Jandarma Genel Komutanlığına gönderilen yine- yazıda
JİTEM var mı? Şimdi, Jandarma Genel
Komutanlığının ya da Genelkurmay
Başkanlığının yanıtına bakın: Hem var
hem yok. Olur mu böyle bir şey? O nedenle, eğer Sayın AKP
İktidarı, Hükûmeti, demokratikleşme ve sivilleşme yolunda
bir irade ortaya koyarsa, emin olun, biz Barış ve Demokrasi Partisi
olarak hem yüce Meclisin çatısı altında hem de bölgemizde
halkımızla beraber farklılıkların bir arada
yaşayacağı özgür, demokratik bir Türkiyenin yaratılmasında
elimizden ne gelirse esirgemeyeceğiz, tam destek vereceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Peki Sayın Başkan.
Bunu umuyor ve
diliyoruz ve gerçekten tam bir demokrasi için, insan haklarına
dayalı, hukukun üstünlüğünü temel alan, kimsenin inancından,
fikrinden, kanaatinden ötürü, kimliğinden, dilinden, cinsiyetinden ötürü
aşağılanmayan demokratik bir Türkiyeye ulaşalım ve
dünkü çatışmaya yol açan fotoğrafları bir daha da burada
yaratmamaya çaba gösterelim ki bu barış ve kardeşlik kültürünü
de her yere taşıyabilelim ve bir arada yaşama zorunluluğunu
bilincimize taşıyalım.
Hepinizi bu
umutla saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.
Aleyhte,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Sayın Aslanoğlu
dışarıda televizyon yayınının
olmadığını söylediler.
BAŞKAN
Öyle mi?
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) - Evet, acaba TRT ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından sansüre mi uğradık?
BAŞKAN Ne
olduğunu
Biz de şimdi öğrendik. Sorduruyoruz, teknik olarak ne
olduğunu öğrendiğimiz zaman size ileteceğiz.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Lütfen onu sordurun. Düşüncelerimizin kamuoyuyla
paylaşılmasını istiyoruz. O zaman yeniden söz talebimiz
olacak.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİnin parti programının adı
Demokratikleşme, Sivilleşme ve Yerelleşme
Programıdır. AK PARTİ bu programını ilan ettiği
günden bir buçuk yıl sonra, milletimizin büyük desteğiyle tek
başına iktidar olmuştur. İktidara geldiği 2002
yılından bu yana, her alanda olduğu gibi, demokratikleşme,
adalet ve güvenlik alanında da hiç kimsenin tahmin edemeyeceği çok
önemli icraatlara imza atmıştır. Demokratikleşmeyi
gerçekleştirirken özgürlük-güvenlik dengesi konusunda hassas olan AK PARTİ
hükûmetleri demokratikleşme konusunda öncelikle mevzuatımızda
önemli değişikliklerin yapılmasını
sağlamıştır. Başta temel kanunlarımız olan,
seksen yıldır uyguladığımız, artık çağımızın
gerisinde kalmış olan ceza sistemimizde önemli
değişiklikler yapılarak Türk Ceza Kanunumuz, Ceza Muhakemeleri
Kanunumuz, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair Kanunumuz
ve birçok yasal düzenleme bu dönemde yürürlüğe girmiştir. Bu
düzenlemeler yapılırken temel insan hakları ve bireyin
özgürlüğü ön planda tutulmuş, milletimizin ve devletimizin
güvenliğinden de asla taviz verilmemiştir.
2002ye göre
bugün Türkiye çok daha demokratik, çok daha çağdaş, çok daha
özgürlükçü bir ülkedir. Millî Güvenlik Kurulunun sivilleşmesi, devlet
güvenlik mahkemelerinin kaldırılması, olağanüstü hâlin
kaldırılması, mevzuatımızın hukukun evrensel
ilkelerine ve çağdaş bir sisteme kavuşturulmasıyla ilgili
çalışmalar bu yüce Meclisin ve AK PARTİ hükûmetlerinin
küçümsenemeyecek başarılarıdır. Demokratikleşme alanında
atılan adımlar sayesindedir ki bugün Türkiye Avrupa Birliğiyle müzakere
aşamasına gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİnin amblemi
ışıktır, adı da Adalet ve Kalkınmadır. AK
PARTİ Adalet olmadan kalkınma olmaz. demektedir, o nedenle adaletin
tam anlamıyla tesis edilmesi AK PARTİnin birinci önceliğidir.
Amblemimizdeki ışık da artık Türkiyede hiçbir şeyin
karanlıkta bırakılmayacağını, artık
ülkemizde hukukun dışına
çıkılamayacağını, mafyanın, çetelerin cirit
atamayacağını açıklamaktadır. AK PARTİ,
demokratikleşme alanında son yedi yılda elde ettiğimiz
kazanımları kalıcı hâle getirmenin ve daha da
geliştirmenin gayreti içerisindedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin geçmişte
yaşadığı acı tecrübelerinin bir daha
yaşanmaması için çalışıyoruz. Türkiyeyi, demokratik,
laik, sosyal bir hukuk devleti olarak bu dört ilkeyi de eş zamanlı
şekilde güçlendirerek geleceğe hazırlıyoruz. Demokrasiye
yönelik her türlü girişime kararlılıkla karşı
çıkan AK PARTİ, çetelerle, mafyayla, suç örgütleriyle, hukuk
dışı oluşumlarla mücadeleden taviz vermeyecektir.
Bizim
amacımız, gelecek nesillere bugünkünden çok farklı, daha
demokratik, daha kalkınmış, daha yaşanılabilir, çok
daha güçlü bir Türkiye bırakabilmektir. Yedi yılda her alanda
gerçekleştirdiğimiz bu icraatları milletimiz görmekte ve
yaşamaktadır.
Muhalefet
istediği kadar karalamaya çalışsa da ülkemizin geldiği
nokta gurur vericidir. Bugün Avrupa Birliğiyle müzakere
aşamasına gelmiş, Avrupa Konseyi Parlamentosunun Meclis
Başkanlığını elde etmiş, İslam
Konferansı Teşkilatının Genel Sekreterliğini
üstlenmiş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
üyeliğine seçilmiş, gücünü dünyanın kabul ettiği
Türkiye'nin muhalefetinin de artık karalama siyaseti yerine
yapıcı, ülke menfaatini gözeten bir siyaset izlemesi gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminde bulunan ve biraz sonra görüşmelerine devam edeceğimiz Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla, terörle mücadele
alanında İçişleri Bakanlığımızla diğer
kurum ve kuruluşlarımızın ifa ettikleri görevler
sırasında ortaya çıkan sorunların giderilmesi ve terörle
mücadelede koordinasyonun sağlanması sağlanacaktır. Terörle
mücadele çerçevesinde alınan kararların uygulanmasında
zafiyetlerin önlenmesi, etkin, verimli ve sonuç alıcı
çalışmaların gerçekleştirilmesi için hazırlanan ve
geçen hafta görüşmelerine başladığımız ve bugün
de devam edeceğimiz bu tasarı bile AK PARTİnin bu konudaki hassasiyetinin
göstergelerinden birisidir. Bu hassasiyetimize muhalefetin de ortak olmasını
istiyoruz. Yedi yılda elde ettiğimiz kazanımlar sayesinde
artık Türkiye, faili meçhuller ülkesi olmaktan
çıkmıştır.
Türkiye'nin
demokratik, çağdaş bir ülke olmasının, Avrupa Birliği
üyesi olmasının önündeki en büyük engel, değişmesinde
herkesin mutabık olduğu 82 Anayasasıdır. Bu konuda
iktidarıyla, muhalefetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine, bizlere önemli
görevler düşmektedir. Mecliste bir uzlaşmanın sağlanarak
demokratik ve çağdaş bir anayasayı aziz milletimizden
esirgememeliyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demokratik açılım süreci,
Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi kapsamında gerek yasal gerek idari
tedbirlerle ilgili çalışmalar devam etmektedir. Bu anlamda
yapılması gereken her şey yapılmakta ve gelecekte de
yapılmaya devam edecektir. Araştırma önergesinde ifade edilen
olayların büyük bir kısmı yargının gündeminde ve
soruşturması bağımsız yargı tarafından devam
eden olaylardır. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi
itibarıyla bir araştırma komisyonu kurulmasının faydasının
olmayacağı kanaatindeyim.
Bu duygu ve
düşüncelerle Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği grup
önerisine katılmadığımı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tunç.
Sayın
milletvekilleri, normal yayınımız Türkiye sathında uygun
bir şekilde devam ediyor. Kulislerde olan ufak bir kablo arızası
nedeniyle burada yaklaşık üç dakika bir kesinti olmuş, normal
yayınımız devam etmekteymiş. Onun için bir sorun yok.
Şimdi, lehte
Siirt Milletvekili Osman Özçelik. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Özçelik.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlar, partimizin JİTEM, Doğu, Güneydoğu
Bölgesinde yaşanan faili meçhul cinayetler, kayıplar konusunda
Meclis araştırma önergesinin lehine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, Türkiye, son otuz yıldır çok ciddi çatışmalı bir
ortam yaşamaktadır. Sorunun özü teşhis edilmediğinden,
sorun bir güvenlik sorunu olarak algılanmış ve sorunun çözümü de
hep güvenlik çerçevesinde aranmış, demokratikleşme, insan
haklarına dayalı, hukukun üstünlüğüne dayalı gelişmiş
bir demokrasiyle sorunun çözülebileceği, barışçıl yollardan
sorunun çözülebileceği konusunda herhangi bir girişim
yapılmamıştır. Bu nedenle olağanüstü hâl, bu nedenle
Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Millî Güvenlik Kurulu, şimdi de Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, özel tim, Hizbullah,
Hizbi Kontra, halkın Hizbi Kontra dediği Hizbullah ve JİTEM gibi
şiddete dayalı çözüm önerileri peşinde koşulmuştur.
Türkiye'de son
otuz yılda binlerce faili meçhul cinayet işlenmiş, resmî
kayıtlarda 17 bin faili meçhul cinayet olduğu mevcut. Binlerce köy
yakılmış, yıkılmış, insanlar köylerini terke
mecbur kalmışlar.
Günün
hükûmetleri, günün anlayışı, yasal yollarla mücadelenin
sürdürülmesi, hukuka bağlı kalarak bu mücadelenin sürdürülmesi ve
PKKyle başa çıkılmasının zor olduğu, hatta
mümkün olmadığını düşünerek hukuk dışı
yollara başvurmanın gereği üzerinde durmuşlar; nasıl
ki PKK hukuk dışı bir sistem ise, bir yapı ise, o hâlde
devlet de hukuk dışı bir yapı oluştursun ve bu hukuk
dışı yapılar birbirleriyle çatışsın gibi çok
yanlış, çok vahim bir düşünce geliştirmiş ve
JİTEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) adı altında
bir kuruluş, bir organ teşkil etmiştir. Bunun kurucusu, herkesin
bildiği gibi, Binbaşı Cem Erseverdir. Daha sonra, bugün
Ergenekon davasının en önemli sanıklarından General Veli
Küçük, jandarma istihbaratı JİTEMi organize etmiş,
yönlendirmiş ve bu yolla çok sayıda faili meçhul cinayetler
işlenmiş, çok sayıda kanun dışı işler
yapılmış. İşte bu nedenle, bugün, jandarma JİTEM
diye bir kuruluşumuz yok. diyor, buna sahip çıkma cesaretini
göstermiyor çünkü biliyor ki JİTEM yasa dışıdır, hukuk
dışıdır, çok korkunç cinayetler işlemiştir, faili
meçhul cinayetlere imza atmıştır, korku
salmıştır, tam bir terörist örgüt gibi
davranmıştır, halkı sindirme çalışmaları
yapmıştır; bu nedenle sahip çıkamıyor, Yok. diyor.
Oysa, PKK
itirafçılarının JİTEMe alındığı,
bordrolu devlet memuru yapıldığı, maaş ödendiği
ve operasyonlarda kullanıldığı
Bunların bir bölümü
daha sonra pişman olarak, pişmanlığın pişmanlığı
üzerine JİTEMi deşifre etmişler ve bunların en önemli
isimlerinden biri Abdülkadir Aygandır. Abdülkadir Aygan, şu anda
İsveçte yaşıyor, basın organlarına demeçler veriyor,
Şurada, şu adreste, şu noktada falanca kişiyi aldık,
öldürdük, asit kuyusuna attık; falanca yerde falanca kişiyi öldürdük,
gömdük. diyor. Orada yapılan araştırmalarla bu bilgilerin
doğruluğu ortaya çıkıyor.
Bu JİTEMin
araştırılması lazım ve bu kara lekenin, Türkiye
Cumhuriyeti devleti üzerindeki bu kara lekenin bütünüyle temizlenmesi
lazım.
Kardeşlik
diyoruz, Kardeşlik Projesi diyoruz. Çok hoş geliyor kulağa.
Geçen gün Sayın Ahmet Altan diyor ki: Bizim ihtiyacımız
kardeşlik değil, ihtiyacımız eşitliktir. Her
kardeşlik eşitliği sağlamıyor. Türkiye Cumhuriyeti
öncesinde Osmanlı döneminde kardeşin kardeşi nasıl
boğduğu, kardeşin kardeşi nasıl öldürdüğü, yok
ettiğinin tarihte yüzlerce örneği var. Yani kardeş olmak
yetmiyor. Kardeşlik eşitliği getirmiyor. Eşit olalım
önce. Eşitlik kardeşliği getirebilir. Eşitliği
sağlayalım. Eşitlik, hukukun üstünlüğüne dayalı gerçek
demokratik bir sistemle mümkündür. O nedenle, herkesin eksiksiz bir demokrasi
için mücadele etmesi gerekir. Barış ve Demokrasi Partisinin de,
asıl partimize güç veren anlayış da barışı,
demokrasiyi, eksiksiz bir demokrasiyi yerleştirmektir.
JİTEM
jandarma teşkilatına bağlı. Türkiyede 280 bin jandarma
personeli var. İç güvenliği sağlamak üzere
oluşturulmuş bu kurumun aslında İçişleri Bakanına
bağlı olması gerekiyor, sivil bir inisiyatife bağlı
olması gerekiyor ve görünürde de öyle görünüyor ama hiç öyle değil.
Bu personelin, 280 bin personelin terfi sistemi, eğitimi ve diğer tüm
işlemleri Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı, Jandarma
Komutanlığına bağlı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin
hiyerarşisine bağlıdır.
Sivil otoriteye
bağlı olması gerekirken hiçbir Hükûmet buna el atmıyor,
jandarmanın mutlaka, bütünüyle İçişleri
Bakanlığının yönetiminde, güdümünde olması
gerektiğini yaşama geçirmiyor. Jandarma Teşkilat Kanunu yeniden
ele alınmıyor, hep rafta bırakılıyor.
Faili meçhul
cinayetler mutlaka aydınlatılmalıdır. Tarihimizle,
geçmişimizle yüzleşmeliyiz. Bu yüzleşmeyi sağlamadan
barışı, kardeşliği, eşitliği
sağlayamayız, birbirimize sevgiyle yaklaşamayız, bu yarayla
kardeşliği sağlayamayız. Yarayı gelin tedavi edelim.
Lütfen, Meclisin böyle tarihî bir görevi var. Meclisin inisiyatif alması
lazım, vesayetten kurtulması lazım. Bu Meclis askerî vesayet
altında, hatta sivil bürokrasinin vesayeti altında demokrasiyi
geliştiremez, bu halka huzur, refah, kalkınma sağlayamaz. Bu dönem,
gerek Hükûmetin sayısal çoğunluğu gerek muhalefetin
desteği, Meclisin kişilikli, bu ülkenin kaderinin tayininde, bu
ülkenin yönetiminde gerçek söz sahibi olmasını sağlayabilir.
Şeye karar vermemiz lazım: Bir güvenlik devleti mi
olacağız, bir hukuk devleti mi olacağız; yani, egemenlik
kayıtsız şartsız milletin mi olacak, egemenlik sivil-asker
bürokrasinin mi olacak? Bu tercihi yapmak zorundayız.
Milletvekilinin
dokunulmazlığı çoğu zaman ihlal edilebiliyor ama üst düzey
bürokrasiye hiç kimse dokunamıyor. Meclis komisyonlarının
ifadeye çağırdığı kimi askerler Meclisi takmıyor,
gelip ifade vermiyor; bunu yaşadık, Susurluk
araştırmalarında yaşadık. Böyle olmaz, bu Meclisin
halkın kendisine verdiği yetkiye sahip çıkması lazım.
Bu ülkenin demokratikleşmesinin önündeki temel engellerden bir tanesi
askerî ve sivil vesayettir, bürokrasinin vesayetidir; bunun
kaldırılması lazım. Zamanımız çok fazla
olmadığı için, daha fazla konuşmak isterdim ama
Bakın,
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Akın Birdal Adalet
Bakanlığına soru önergesi verdi. 12 Eylül 1980den bu yana kaç
kişi kayıp? Bu kayıpların sayısını bilmemiz
lazım. Bu kayıpların kaç kişisi siyasi nedenlerle
kaybedilmiştir? Kayıp kişiler konusunda Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince Türkiye aleyhine verilmiş kaç karar vardır?
Dünya birincisiyiz bu konuda. Kayıplar konusunda şu anda AİHMde
süren kaç dava var? Dünya birincisiyiz bu konuda. Bu davalar sonucunda devletin
ödemek zorunda kaldığı tazminat ne kadardır? Öğrenmek istiyoruz
çünkü dünya birincisi olduğumuzu biliyoruz. Bu ayıp, bu
ayıbı kimsenin yaşatmaya hakkı yok ve çok basit, çok basit
bir kararla, Meclisin kararıyla bunlardan kurtulmamız mümkün,
demokrasiye sahip çıkmakla bu yükten kurtulmamız mümkün.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
OSMAN
ÖZÇELİK (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Evet, JİTEM
bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarılmalı,
faili meçhul cinayetler bütün çıplaklığıyla ortaya
çıkmalı, kayıplar mutlaka bulunmalı. Bizim
araştırma önergemizin talebi budur.
Bu Jandarma
İstihbarat Teşkilatı sadece istihbarat yapmıyor,
ağır operasyonlar yapıyor, hatta yurt dışı
operasyonlara katılıyor öyle bir görevi olmamasına rağmen.
Çoğu zaman PKK militanlarının kıyafetleriyle köy
basıyor, köyün PKKyle ilişkisinin var olup
olmadığını denemek için. Çoğu zaman, yine, PKK
militanlarının kıyafetiyle dağda dolaşıyor çünkü
kuruluşunda böyle bir anlayış var, halka korku salmak.
Özel timin de
benzer çalışmalar yaptığını biliyoruz, hatta bu
konuda yaşanmış güzel de bir fıkra var, onunla bitirmek
istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü bağlayınız, buyurun.
OSMAN
ÖZÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, iki cümledir.
Şırnak
dolayında birinin PKK militanlarına milislik yaptığı,
yardım, yataklık yaptığı konusunda özel tim
şüpheleniyor ama bir türlü ispatlayamıyor. Bu kişi acaba
nasıl bir katkıda bulunuyor, onu ispatlayamıyorlar. Bir gün PKK
militanları gerilla kıyafetiyle adamın evine baskın
yapıyor, evine misafir gibi gitmeye çalışıyorlar. Kişi,
harf özürlü. Kapıyı açtığında gerilla kıyafetli
PKK militanı kıyafetli insanlar görünce Ooo, timler gelmiş.
diyor ve sarılıyor. Bizim tim olduğumuzu nereden anladın?
diyor. Kimler demek istemiş, kucaklamak istemiş. Bu tür olaylar
yaşandı. Bu tür olaylar yaşanmasın artık,
geçmişimizle yüzleşelim ve artık bu yaradan kurtulalım.
Toplumsal barışı bu şekilde sağlayabiliriz.
Araştırma
önergemizin kabul edilmesini diliyor ve bu sorunu çözmemiz gerektiğine
katkınızı bekliyoruz.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özçelik.
Aleyhte, Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Buyurun
Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, esasen, bu öneri üzerinde görüşlerimi belirtmeden önce,
dünkü yaşanan olaylardan büyük üzüntü duyduğumuzu bir kez daha ifade
etmek istiyorum.
Bu olayları
gördüğümde dün, aklıma hemen, maalesef, DYP Milletvekili Fevzi
Şıhanlıoğlunun ölümü geldi. Orada bir İç Tüzük
çalışması yapılıyordu ve gene böyle bir arbedede
başına aldığı bir yumrukla vefat etti. Allahtan, bir
kez daha rahmet diliyorum kendisine. Akşam o görüntüleri
seyrettiğinde ailesi ne düşündü acaba? Hangi İç Tüzük kaç tane
Fevzi Şıhanlıoğlu eder?
Yine, akşam,
buna benzer şekilde, bir milletvekilimiz görevini yapmaya
çalışıyordu. Kafasına aldığı bir darbeyle
birlikte, gözü belki de şu anda sakatlanacak, belki de önceki
milletvekilimizin aldığı yumruk gibi hayatından olabilirdi.
Bir Orhan Erdem kaç tane gensoru yapar acaba? Bir Orhan Erdem kaç tane bakan,
bakanlık makamı yapar veya Hükûmetin tamamı yıkılsa ne
olur acaba değerli arkadaşlar? Bir canlının bedeli nedir?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ne diyorsun? Başlatan sizsiniz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Bir canın bedeli nedir, bunu düşündünüz mü? Bir
milletvekilinin bir milletvekiline kafa attığı bir ortamda
hakikaten ne düşünülebilir?
SONER AKSOY
(Kütahya) Kafa atana söylüyor.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Artık her şey bitmiştir burada.
RECEP TANER
(Aydın) Burada ne işi vardı, burada? Ne zaman geldi?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, ümit ediyoruz ki, bunların bir
daha yaşanmamasını arzu ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, gelelim önergeye: Ben, esasen, bu önergenin kabul edilmesini
ve bu zamana kadar yaşanmış olan tüm faili meçhullerin ortaya
çıkmasını arzu ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Edelim.
ATİLLA KART (Konya)
Edelim.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Evet, gerçekten arzu ediyorum. Çünkü faili meçhullerle
alakalı, değerli arkadaşlar, çok şey söylendi. Bazen kamu
görevlileri üzerine atıldı, bazen de başkaları
tarafından bunların yapıldığı iddia edildi.
Aslında zamanlaması uygun olsaydı, bunu kabul edilebilir ve bu
şekilde bu faili meçhullerin ortaya çıkmasını arzu ederdik.
ATİLLA KART
(Konya) Zaman yaratalım.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Biz, daha önce, yine muhalefetin de desteğiyle, Şemdinli
Komisyonu kurduk. Orada gerekli çalışmaları yaptık
arkadaşlar. Bugün belki çok tartışılan EMASYA Protokolünü
ilk kez o Şemdinli Komisyonunda dile getirdik. Hiçbir şey gizli
kalmasın.
Sayın
Akın Birdalı ben gördüğümde hep o manzarayla aklıma gelir.
Sayamadığım kadar kurşun almış
ATİLLA KART
(Konya) Bu duygularınıza sahip çıkın.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) -
sayamadığı kadar kurşun almış ve
ATİLLA KART
(Konya) Bu duygularınıza sahip çıkın, sözde
kalmasın.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) -
orada cansız yatan bir adam aklıma gelir.
ATİLLA KART
(Konya) Sözde kalmasın bu duygularınız.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Hrant Dink öldüğünde de
aynı manzara aklıma gelir. O adam davası için mücadele
etmiş, o fotoğrafın altındaki ayakkabısının
deliği vardı arkadaşlar, kar yağıyordu, böyle bir
havadaydı. Böyle bir havadaydı ama
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ona göre oy kullan biraz sonra.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, eğer onlar bulunmamış
olsaydı, işte şimdi acaba ne durumda olurdu toplum? O toplum
karşı çıkmasaydı, Hükûmetimiz aldığı
tedbirlerle o faili meçhulleri yakalamasaydı, acaba, o, memleketi
kafeslemek isteyenlerin durumu neydi?
ATİLLA KART
(Konya) Failler yakalandı mı acaba? Faillerin gerisindekiler kim,
onu yakalayalım.
AHMET YENİ
(Samsun) Ya dinleyelim arkadaşlar, gürültü yapmayalım.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi
ATİLLA KART
(Konya) Sorun o.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Tetikçiler yakalanıyor, arkasındakileri
açığa çıkaralım istiyoruz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, aynı faili meçhuller benim
Sakaryada yaşadığım bölgelerde de oldu. Orada
yapanları da lanetliyoruz ama bir demokratik açılım getiriyoruz.
Ergenekon davası diye bir dava devam ediyor memlekette, dava devam
ediyor.
ATİLLA KART
(Konya) EMASYA bu konuyu çözecek mi?
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Dokunulmazlıkların kaldırılmasına izin
verin de sizin davalarınız da devam etsin.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Acaba bu önergeyi verenlerin pozisyonları nedir? Demokratik
açılımdaki saydıklarımız ortada. Yeni bir insan
hakları komisyonu kuralım diyoruz. Evet, bunun neresi,
arkadaşlar, mahzurlu? Neredesiniz, yani pozisyonunuz ne, belirlediniz mi?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Pozisyonumuz: Geldik müracaat ettik mahkemelere ama reddettiniz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Ayrımcılıkla mücadele komisyonu kuralım
diyoruz, pozisyonunuz ne? Değerli arkadaşlar, belirlediniz mi?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Pozisyonumuz gayet nettir. Bütün insan hakları ve
demokratikleşmeye ilişkindir.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Yeri geldiği zaman böyle, yeri geldiği zaman böyle!
Değerli
arkadaşlar, dediğim gibi, ben şahsen bunun, bu komisyonun kurulmasından
yanayım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hadi kuralım. Ona göre oy kullan.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Ancak Hükûmetimiz zamanında alınan tedbirlerle birçok
faili meçhuller ortaya çıkmıştır. Şu anda da bunlarla
alakalı Diyarbakırda, yine Diyarbakır mahkemelerinde bir dava
yürümektedir. İnşallah, değerli arkadaşlar, bu
davaların sonucunda bütün faili meçhuller ortaya çıkacaktır,
aydınlanacaktır diyorum.
Bu vesileyle,
tekrar, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Sayın
Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Kart, Sayın Korkmaz, Sayın
Keleş, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse, Sayın
Aydoğan, Sayın Çoşkunoğlu, Sayın Dibek, Sayın
Barış, Sayın Diren, Sayın Paçarız, Sayın
Çakır, Sayın Karaibrahim, Sayın Kaptan, Sayın Arat,
Sayın Ağyüz, Sayın Mengü, Sayın Küçük, Sayın Seçer.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/313) esas numaralı Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 3/2/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. [BDP sıralarından
alkışlar (!)]
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, AKPnin bu grup önerisini işleme
alamazsınız.
BAŞKAN
Neden?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) - İç Tüzük 19a aykırı olarak gelmiştir. Onun için
usul tartışması açmanızı talep ediyorum.
BAŞKAN Öyle
mi? Aykırılıklar hangi yönde? Var mı bir
aykırılık?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tutanak burada tutanak.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Usul tartışması açarsanız ifade ederim
Sayın Başkan. İşleme alamazsınız.
BAŞKAN
Aykırı olan bir noktayı şimdi söylerseniz
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Efendim, AKP Grubu, Meclis Başkanlığına süresi
içerisinde grup önerisi sunmamıştır.
BAŞKAN
Öyle mi?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Evet. Danışma Kurulu toplantı tutanakları da
elimde. Ama usul tartışması açarsanız
Şu anda
işleme aldınız çünkü.
BAŞKAN
Şimdi, peki, konuyu bir netleştirelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, süresinde ve saatinde biz
çağırdık ve görüşmeler gerçekleştirildi.
Danışma Kurulu görüşmeleri bizim önergemizi vermemizden sonra
gerçekleşti Sayın Başkan ve dikkate alarak gerçekleşti.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) İzin verir misiniz efendim. O zaman bunun usul
tartışmasını yapalım.
BAŞKAN
Şimdi, o zaman Sayın Okay, buyurun söyleyin. Sonra da siz bu konuya
açıklık getirip
Usul
tartışması açıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, o zaman ben de lehte söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Okay.
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- AK PARTİ Grubunun, İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş önerisini Başkanlığa süresi içinde
verilmediği hâlde işleme almak istemesi nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentonun
çalışma düzeniyle ilgili olarak, grubu bulunan siyasi partiler Meclis
Başkanlığına Danışma Kurulunun toplanması
için müracaat ederler ve nitekim bugün, Parlamentoda grubu bulunan Cumhuriyet
Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Barış ve Demokrasi
Partisi adına Meclis Başkanlığına müracaat
edilmiş ve Meclis Başkanlığı tarafından da saat
13.30da siyasi parti grupları Danışma Kurulu
toplantısına davet edilmiştir. Bu davet sonrası AKP Grup
Başkan Vekili Danışma Kurulu toplantısına
katılmamış ve Sayın Meclis Başkanının
Başkanlığında yapılan toplantı 13.42de
başlamış. Siyasi parti grupları, bugün Mecliste de görüşmesi
yapılan konularda görüşlerini ifade etmişler, taleplerini ifade
etmişler, hangi konuların araştırılması
gerektiğini ifade etmişler ve bu araştırma önergelerinin
kabulüyle komisyon kurulması gereğini ifade etmişler. Sayın
Meclis Başkanı da saat 13.48de sona eren ve kapatılan
Danışma Kurulu toplantısında dün Mecliste
yaşanmış olan müessif olaylar ve Meclis Başkanlık
makamına yönelik fiili duruma ilişkin değerlendirmelerde
bulunmuş ve 13.48de toplantıyı kapatmıştır.
Buna ilişkin
tutanak elimde. Bu tutanağın hiçbir yerinde AKP Grubunun
temsilcisinin veya grup başkan vekilinin Meclis Danışma Kurulu
toplantısına katıldığına dair en ufak bir emare
yok; hukuki durum da, fiilî durum da bu. Ancak, muhtemelen, süresi içerisinde
Danışma Kurulu toplantısına katılamayan AKP Grubu,
Meclis Başkanlığı tarafından gruplara da
dağıtılan önerisiyle bir kanun teklifinin
sırasını değiştirmek ve 18 Marta kadar da Meclisin
çalışma saatlerini belirlemek üzere bir grup önerisi getirmiştir
fakat bu grup önerisi İç Tüzükümüzün, hani milletvekillerinin
anayasası, uymakla yükümlü oldukları İç Tüzükün 19uncu
maddesine aykırıdır. Ne diyor İç Tüzük: Danışma
Kurulu, Başkanın gerekli görmesi veya bir siyasî parti grubu başkanlığının
istemi üzerine en geç yirmidört saat içinde Başkan tarafından
toplantıya çağırılır. İçtüzükte Danışma
Kurulunun tespitine, teklifine veya görüş bildirmesine
bağlanmış olan bütün hallerde, Danışma Kurulu,
yapılan ilk çağrıda toplanamaz, oybirliğiyle tespit, teklif
yapamaz ve görüş bildiremezse, Meclis Başkanı veya siyasî parti
grupları ayrı ayrı, istemlerini doğrudan Genel Kurula
sunabilirler.
Ne olmuş?
Danışma Kuruluna Danışma Kurulu toplantısından
önce AKP grup önerisi verilmemiş. Danışma Kuruluna
Danışma Kurulu toplantısı öncesi grup önerisi sunamayan AKPnin
Danışma Kurulu toplantısı sonrasında grup önerisinin
doğrudan Meclis Başkanlığı vasıtasıyla Genel
Kurulda görüştürülmesi hukuken mümkün değildir.
Şimdi, hep
birlikte bu İç Tüzüke sadakat ve bağlılık içerisinde olmak
yükümlülüğümüz var. İç Tüzükü, geçmişte Meclis
Başkanlığı yapan ve kendine göre yorum katan Sayın
Arınçın değerlendirmeleri gibi, herkes her istediği
şekilde çekiştiremez. Bu, bu Parlamentoda ilk kez de olmadı.
Nitekim, 2 Haziran tarihinde de yine böylesi bir AKP grup önerisi, Meclis Başkanlığına,
Danışma Kurulu çağrısı yapılmadan doğrudan
Genel Kurula getirildi. Genel Kurulda bu usul tartışması o
tarihte de yapıldı ve bu usul tartışmasının
değerlendirilmesi sonrasında, o zamanki Meclis Başkan Vekili
olarak Meclisi yöneten Sayın Pakdil bu usulsüzlüğe bir başka
usulsüzlük daha yapıp, İç Tüzükü Genel Kurul iradesiyle
değiştirmeye kalktı. Sonra Meclis çalışmasına ara
verildi ve Sayın Başkan o oylamayı yapamadı ve AKP grup
önerisi geri çekildi.
Şimdi,
bizler kuralları istediğimiz gibi esnetemeyiz. Esasen
yapılması gereken şudur: Meclis
Başkanlığına, Danışma Kurulu toplantı
tutanağında yer almayan AKP grup önerisinin hiçbir şekilde
buraya sunulmaması lazım. Buraya sunuluyor ise Başkanlık
makamının bu evrakı iade etmesi lazım ancak eğer bu
evrak iade edilmiyor da burada görüşmeye açılıyorsa o zaman da
açıkça bir İç Tüzük ihlali vardır. İç Tüzük ihlalinin
artık bir yerlerde durması lazım. Yani İç Tüzük 64ü
hatırlayıp 63ü unutanlar
63 burada uygulanacak. Eğer Meclis
Başkanlığının uygulamasında bir yanlış
varsa geleceksiniz bu İç Tüzüke bağlı olarak bu Genel Kurulda o
İç Tüzükün hükmünün uygulanmasını talep edeceksiniz;
doğruları, yanlışları bu mekânda söyleyeceksiniz. Hiç
kimse, bu mekânın dışında, kendisine bir güç vehmederek,
kendisine bir isim vehmederek veyahut da bir sıfat vehmederek Meclis
Başkanlık makamında o makama istediğimi söylerim
anlayışı içerisinde içerilerde bir şey söylemeyecek.
İç Tüzükü ne dün ihlal edeceksiniz ne de bugün ihlal edeceksiniz. Onun
için açık bir İç Tüzük ihlaliyle karşı
karşıyadır Parlamento. Bu irade Genel Kurulun oylamasıyla,
kararıyla değiştirilmesi mümkün değildir.
O nedenle
değerli arkadaşlarım, AKP Grubunun alışkanlık
hâline getirdiği -çünkü bu ilk değil, ikinci- bu tür uygulamalardan
ve İç Tüzük ihlallerinden vazgeçmesi gereğini ifade ediyorum ve bu
usul tartışmasıyla Sayın Başkanın,
Başkanlık makamının AKP grup önerisini işleme koymadan
AKP Grubuna iade etmesi gereğini ifade ediyorum.
Bu vesileyle
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum yüce
heyete. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, aleyhte. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu toplantıda Sayın Meclis
Başkanlığının yapmış olduğu
Danışma Kurulu toplantısına katıldığım
için, Sayın Okayın anlattıklarına şahit olduğum
için söz aldım. Gerçekten Meclis Başkanımızın daveti
saat 13.30 içindi ve ekinde de üç grubun Danışma Kurulu önerisi
vardı, talebi vardı. Tabii, biraz geç gelindiği için, biraz da
geç başlamış olmasına rağmen, Meclis Başkanı
İç Tüzükün amir hükümlerine bağlı kalarak Bir
Danışma Kurulu önerisi çıkmayacağı için
toplantıyı yapmamızın bir gereği yok, herkes önerisini
Divana versin ve İç Tüzük gereğince işleme alınsın.
dedi, biz meseleyi noktaladık. Ondan sonra mikrofonları
kapattık, sohbet etmeye başladık. Dün yaşanan hadiseleri,
Sayın Meclis Başkanı konuyla ilgili üzüntüsünü ifade etti.
Bizler de, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi görevlisi, Sayın
Barış ve Demokrasi Partisi görevlisi, Grup Başkan Vekili,
görevlisi ve ben sohbet ettik. Zannediyorum on dakika kala yani saat 14.00e on
dakika kala Sayın Canikli geldi. Tabii geldiğinde AKPnin grup
önerisi talebini de getirdi. Meclis Başkanı zannediyorum bürokrasinin
de talebiyle işleme koydu. İşleme koyamaz aslında çünkü
onunla ilgili bir toplantı daveti yok, ona dayalı bir toplantı
düzenlenmedi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tutanak kapandı.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Tutanağı da kapanmış,
arkadaşlar almışlar.
Biliyorsunuz,
Meclis açıldıktan sonra da burada yapılan bu türlü müracaatlar
işleme konulmadı, bununla ilgili birçok örnek de geçmişte
yaşandı.
Danışma
Kurulu talepleri Meclis Başkanlığına ulaştıktan
sonra, Meclis Başkanı uygun gördüğü bir saatte talep sahiplerini
veya tüm grupları toplantıya çağırarak, Meclisin gündemini
belirleyen kararı alıyor. Uzlaşma olursa Danışma
Kurulu kararı, olmazsa grup önerisi olarak Genel Kurula sunuyor. Bu,
İç Tüzükün amir hükmü.
Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla Sayın Başkanın bu öneriyi
işleme alması İç Tüzüke uygun olmamıştır,
alınmaması gerekir. Ancak, bu vesileyle de bir şeyi söylemem
gerekiyor: Her defasında söylüyoruz, biz hukuk kuran bir kurumuz, bir
müesseseyiz, işimiz bu. Kendi hukukumuza uymazsak bu tutarsızlık
bizim saygınlığımızı bitirir. Burada hemen her
gün İç Tüzük ihlali konuşuluyor, tartışılıyor,
buna mecbur değiliz. Burada okuduğumuzu çok açık, net
anlıyoruz. Tabii, benim yadırgadığım husus da şu:
Sayın Caniklinin, AKP Grubunun bugün getirdiği önergede çok acil bir
durum yok. Yani bunlar, önümüzdeki haftadan başlayarak Meclisin
çalışma saatlerini yeniden düzenleyen ve bir kanunu da öne alan bir
grup önerisi, çok da aciliyeti yok, yani bugün kaybedilmiş bir şey
yok; bu yarın da getirilmiş olsa yine maksat hasıl olur. Her
defasında söylediğim gibi, bir kasıt aramıyorum ama
özensizlik, yani hukuksuzluk da demek uygun düşmüyor ama özensizlik had
safhada.
Değerli
arkadaşlar, devletleri büyük kılan, kurumları büyük kılan
süreklilikleridir, gelenekleridir, teamülleridir, kurallarına uyma
kararlılıkları, ısrarlarıdır.
Kuralsızlık hayatı zindana çevirir, kaosa dönüştürür,
anarşi dediğimiz hadise odur. Kendi elimizle Anayasa niteliğinde
düzenlediğimiz İç Tüzükte çok açık amir hükümler var.
Bunları özellikle grup başkan vekillerinin çok iyi bilmesi gerekir,
geçmiş uygulamalarıyla iyi bilmesi gerekir. Ben grup başkan
vekillerinin İç Tüzükü gayet iyi bildiklerine de inanıyorum,
görüyorum ama bu özensizlik, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunu
kaçıran bir sonuç getirdi.
Şimdi
milletin huzurunda size soruyorum: Saat şu anda altıyı geçti,
dört saatten bu yana hâlâ Meclis gündemine geçemedik. Siz yapıyorsunuz,
biz yapıyoruz, bu Meclisi çalıştırmak sorumluluğu
iktidar partisinin. Uzlaşarak, anlaşarak gündemimizi belirlesek daha
verimli, daha etkili çalışma imkânı yok mu? Niye bunu
denemiyorsunuz? Her defasında
Şimdi, bir aylık gündem
belirleniyor, birazdan eğer kabul edilirse -ki edilmemesi gerekir- grup
önerisini tartışacağız. Bir aylık gündem belirliyor
AKP Grubu. Nedir belirlediği: Saat 13.00 ile 20.00 arasında
çalışma. Şimdi hangi saatler arasında
çalışıyoruz: 14.00 ile 20.00 arasında
çalışıyoruz. Biz daha önce de teklif ettik. Ülkenin, milletin
gündemindeki konuların hukuki çözümü için burada kanun çıkarmak
gerekiyorsa, gelin saat 10.00da başlayalım. Biz, buraya
çalışmaya geldik ama gelin buna birlikte karar verelim. Bir karar
verelim, sonuna kadar da beraber gidelim, engeli yok bunun. Ama ben daha önce
de bir vesileyle ifade etmiştim, üzülerek ifade ediyorum, bu
getirdiğiniz öneriye de bizatihi kendiniz uyamayacaksınız çünkü
her defasında, her getirdiğiniz grup önerisini bir önceki grup
önerinizi değiştirmek üzere getiriyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, yazboz tahtasına dönüştürdünüz. Bu doğru
değil. Yani bu, Meclise de yakışmıyor, size de
yakışmıyor, hepimize de reva değil. Şunu
akıllı uslu otursak çalışma saatlerimizi belirlesek,
efendim, kanunların önceliklerini belirlesek iki yüze yakın kanun
bekliyor otursak görevimizi bilsek, işimizi bilsek, hazırlık
yapsak, katkı vermek anlamında dersimize çalışsak olmaz
mı? Ama her defasında yine bir tartışma, yine bir hukuk
ihlali, iç hukuk ihlali ve biz
Millet usandı bu konuşmaları
dinlemekten değerli arkadaşlar. O sebeple, yani bir musibet bin
nasihatten evladır diye bir atasözü var, bunlardan artık ders
çıkarmamız gerekiyor. Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
söylüyoruz, bu Meclise gelmeden, yemin etmeden, Sayın Genel
Başkanımızın seçim sonuçları belli olur olmaz
teşkilata gönderdiği, millete ifade ettiği bir beyanı var:
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletin takdiri doğrultusunda
muhalefet görevimizi şu dört umdede yapacağımızı ilan
ettik ve buna sonuna kadar da bağlı kalıyoruz, bağlı
kalacağımızı da yine ifade ediyorum. Uzlaşmadan yana
olacağız, diyaloğa açık olacağız, hoşgörülü
olacağız. Sorun üreten değil, sorunun çözümüne katkı veren
bir muhalefet anlayışı ortaya koyacağımızı
ilk günden ilan ettik, bunun gereğini de birçok defasında
yaptık, hem de çok kritik noktalarda yaptık; Anayasa
değişikliğinde yaptık, Mecliste ve komisyonlarda kanun
tasarılarının görüşülmesinde yaptık. Ama her
defasında Milliyetçi Hareket Partisinin bu iyi niyetinin istismar edilmesi
de hak değil, böyle bir hakkınız yok; bu, bana göre milletin
iradesine de saygısızlık oluyor.
Temel kanunlar
bekliyor, acil kanunlar bekliyor, biz dört saattir başka şey
konuşuyoruz; bunun sorumlusu sizsiniz arkadaşlar. Ben her
defasında söylüyorum: Millet, iradesini size emanet etmiş, milletin
iradesiyle Türkiyeyi yönetmek durumundasınız. Türkiye Büyük Millet
Meclisini yönetemedikten sonra Türkiyeyi yönettiğiniz noktasındaki
iddianıza kim inanır Allah aşkına? Bu sebeple söylüyorum:
Her defasında uzlaşma olmadığı takdirde, AKP Grubundan
bize ulaşan bir uzlaşma, samimi bir uzlaşma talebi zemini
olmadığı sürece biz bu Meclisin gündemine ülkenin, toplumun
sorunlarını araştırma önergesi mahiyetinde denetim görevi
gereği her gün getireceğiz. Bugün getirdiğimiz konu önemli,
öğretmenler. 300 bin, hatta çok daha fazla öğretmen bugün kendi
sorunlarına buradan çözüm bekliyor. Dolayısıyla, eğer
burada bir uzlaşma zemini oluşmayacaksa, bunu siz
oluşturamayacaksınız, bu noktada samimi, kalıcı bir
iş birliği geliştiremeyecekseniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) -
bu Meclisi çalıştıramazsınız,
çözüm üretemezsiniz. Sizi ancak seçim kurtarır arkadaşlar.
Milletin size
emanet ettiği iradeyle bu Mecliste, bu kadar açık yüreklilikle
iş birliği teklif eden muhalefetle uzlaşmayı temin edip bu
Meclisi çalıştıramadıktan sonra, ülkeyi yönetip toplumun
sorunlarına çözüm üretmek iddianız havada kalır, kimse inanmaz.
Bu sebeple, bir musibet bin nasihatten evladır, bugün
yaptığınız bu özensizliği, lütfen gelin, burada
açık yüreklilikle kabul edin ama bundan sonra, ülke gündemini birlikte
müzakere etmek için uzlaşma arayın ve bu uzlaşmaya
bağlı kalın. Burada, sürekli kendi İç Tüzükümüzün ihlalini
konuşmak gibi bir aciz duruma da düşmeyelim der, hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Lehte, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç
Tüzükün usul tartışması açılmasıyla ilgili maddesi
üzerinde söz aldım. Aslında, neyin lehe, neyin aleyhe olduğu tam
anlaşılamadı, ben düşüncelerimi söyleyeyim.
Şimdi,
Sayın Hakkı Suha Bey Bugün Danışma Kurulu toplandı,
Danışma Kuruluna AKP bir öneri getirmedi ve bu konuda bir karar
alınmadı. dedi. Dolayısıyla, Danışma Kuruluna
teklif getirilmeyince ve Danışma Kurulunda bu konu
tartışılmayınca, anlaşma oldu mu, olmadı mı
konusunda da bir karar olmayınca, grup Danışma Kurulunu
ayrı bir çağrıya tabi tutmadan Genel Kurula öneri getiremez,
İç Tüzükün 19uncu maddesi bu. İç Tüzükün 19uncu maddesine göre,
gruplar ve Meclis Başkanı Danışma Kurulunu toplantıya
çağırır ve yirmi dört saat içinde bu toplantı
sağlanır. Demek ki AKPnin birkaç tane, 6 tane mi, 7 tane mi grup
başkan vekili var, bu arkadaşlarımız Danışma
Kurulunun toplantıya çağrılması konusunda
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) 5 tane
KAMER GENÇ
(Devamla) İşte,
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Beşinci fıkrayı bir daha oku.
KAMER GENÇ
(Devamla) Çağırmamışlar, biraz da herhâlde keyiflerine
bakmışlar. Danışma Kurulu toplantısına şey
etmedikten sonra buraya öneri getirmişler.
Şimdi,
bakın, ben, Bülent Arınça bir şey öneriyorum: Evvela kendi
grubuna çekidüzen ver, evvela İç Tüzükün ne olduğunu kendi grubuna
Sen, Meclis Başkanlığı yapmışsın ama kimseye
bir şey de öğretmemişsin, kendin de öğrenmemişsin.
Yani şimdi
Bülent Bey, çok ağlamasını seven, ağlama özürlüsü bir
arkadaşımız. Olabilir, yani hissiyat dolu birisi.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sensin ağlama özürlüsü.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sen, şimdi, hemşehrin diye çok sahip çıkma.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İç Tüzük 19u öğren.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamam, öğrendim.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Ağlayana ağlama özürlüsü demezler, ağlayamayana
ağlama özürlüsü derler.
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse, ağlama özürlü bir arkadaşımız.
Ayrıca, gidiyor, mesela
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Ağlama özürlüsü sensin.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen, yerinize oturunuz, dinleyelim.
KAMER GENÇ
(Devamla)
tarikat şeyhlerinin elini öpüyor, öpebilir ama Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bir bakanlık makamını işgal geden
kişi gidip de tarikat şeyhlerinin elini öpmez, onların
karşısında eğilmez çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti yüce
bir devlettir, o devleti temsil eden kişiler hiçbir kimsenin
karşısında eğilemezler.
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Konuyla ilgili konuş.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, konuyla ilgili
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır, hayır, bunu tabii, milletvekilliği,
bakanlık, Başbakanlık onuruna ermiş insanlar, bu
halkın temsilcisi
Halk en büyüktür. Halkın o büyük olarak
gördüğü, senin temsil ettiğin, seçtiği bir yere sen gidip de
birilerinin karşısında boyun eğemezsin. Bu niçin
yapılıyor? Oy için yapılıyor.
Şimdi, dün
burada bir toplantı yapıldı, Tayyip Bey ne dedi: Efendim, benim
karım GATAya sokulmamış. Doğru mu yanlış
mı? Şimdi, diyor ki: Benim eşim bir hastayı ziyarete
gidecekmiş
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Konuyla ilgili konuş.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Sen, Başkanın tutumunu
KAMER GENÇ
(Devamla) Durun bir dakika.
hasta sahibi demiş ki Efendim,
gelme. Kim demiş bunu? Yahu, üç sene önce olmuş bir olay.
Şimdi, bununla kimi şey ediyor?
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) İç Tüzük yok gündemde, sen gündemle ilgili
konuş.
KAMER GENÇ
(Devamla) Orduyu kötülüyor. Yani bu ordunun olduğu yere başı
örtülüler sokulmuyor. Ya, bir defa sen Başbakansın, hakikaten böyle
bir olay olmuş mu olmamış mı, onu
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Başbakanı mı, yoksa İç Tüzükü
mü
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, senin için Başbakan, benim için sıradan bir
vatandaş ya! Bana ne ya! Allah Allah! Sen Başbakansan ben de
milletvekiliyim benim için sıradan bir vatandaş.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen, tartışmaya mahal vermeden konuşunuz,
lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi çıkıp da bu diyor ki: Efendim, benim
eşimi GATAya sokmamışlar. Kim sokmamış? Var mı
bir delil? Yok.
Arkadaşlar,
bakın, bu devletin kurumları bu kadar yıpratılamaz. Bu
kadar havai iddialar öne sürülemez. Var mı elinde bir delil? Yok.
Şimdi,
orduya karşı bir karalama kampanyası var ya, şimdi
amacınız: Yahu bu orduyu nasıl yok edelim, bu orduyu nasıl
zayıflatalım? Her yerde de vuralım, bu insanları yok
edelim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İç Tüzüke bak.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, sayın milletvekilleri, bir ülkenin ordusu onun
onurudur. O ordu içinde hata yapanlar var. Ben de generallerin çoğunu
sevmem çünkü burunlarından kıl aldırmıyorlardı ama
bunlar bizim ordumuz, bunlar bu memleketin ordusu; eğer zayıflarsa o
memleketin kendisi yok olur. Tamam, biri
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ordu hakkında sen bize malumat veremezsin!
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, sizin hedef aldığınız o.
Şimdi,
Bülent Bey evvela çıktı dedi ki: Efendim, bana suikast yapmayanlar
ahmaktır. Hani, çıktı mı ortaya?
Yahu Bülent, sana
kim suikast yapabilir? Sen çok güzel bir madensin.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Gündeme davet edin Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Devamla) O kadar güzel yumurtluyorsun ki, o kadar güzel olaylar söylüyorsun
ki tam bizim için politik malzemesin. Kimse çıkıp da sana öyle
suikast muikast yapamaz.
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Sayın Başkan, lütfen ama!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, şimdi diyor ki: Ben Meclis
Başkanlığı yaptım. Tamam da, yaptın da, sen
çıkardığın o İç Tüzükle Meclisin hayatını
kararttın yahu! Bir dikta rejimini getirdin Türkiyeye. Bir memlekette on
maddelik, on beş maddelik kanunlar, temel kanun olarak bir meclisten geçer
mi sayın milletvekilleri?
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Siz de başkan vekilliği
yaptınız, ayıp oluyor ya! Size yakışmıyor ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) İşte, bakın, Güvenlik
Müsteşarlığı diye bir kanun getiriyoruz. Bu ne demektir?
Türkiye yönetimini diktaya götürüyor ve siz bunu temel kanun olarak kabul
ediyorsunuz. Burada öyle bir vahşet işleniyor ki Türkiye Cumhuriyeti
devletine karşı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin arkada ordusu
kaldırılarak yerine tarikatçı bir polis örgütlenmesine gidiliyor.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Halt etmişsin sen!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunu o maddesinde söyleyeceğiz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, konuya davet edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla, şimdi, şöyle bir düzenleme yapar
ALİ TEMÜR
(Giresun) Emniyet bizim değil mi? Polis bizim değil mi?
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir kanunu sen getirmişsin, İç Tüzükte temel kanun
olarak getirmişsin. Temel kanun olur mu? Yani millet, buraya gelecek
kanunların maddelerini bilmeyecek, onlar üzerinde tartışma
yapılmayacak, iktidar partisi bunları okumadan geçirecek ve son
anlarda da birtakım korsan önergelerle kendi yandaşlarına,
işledikleri talandan, yalandan, soygundan dolayı af getirecekler,
ondan sonra ihale yolsuzluklarını affedecekler, ondan sonra Millet
bir şey duymasın
Böyle bir Meclis olur mu? Bu Meclis, bu kürsü niye
buraya konulmuş? Bu kürsüde her şey dile getirilsin, vatandaşlar
bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosunda ne konuşuluyor, onu duysun
diye.
Şimdi, Tekel
işçilerine diyor ki Tayyip Bey: Yahu, eskiden niye, seni
özelleştirdikleri zaman bunların üzerinde durmadın? O zaman
Tekel işçileri
Bakın, özelleştirme kararlarına
karşı ilk Anayasa Mahkemesine giden kişilerden birisi benim.
Telekomun özelleştirilmesine karşı Anayasa Mahkemesinde dava
açan kişilerin içinde benim imzam da var. Mümtaz Soysal kanalıyla
açtık ve iptal ettirdik ve bugün, bu memlekette, o Telekomun
özelleştirilmesi kadar bu memlekete yapılan bir ihanet yok.
Telekomun senede bu memleketin millî gelirine katkısı belli,
aldığı vergi katkısı belli ama siz onu getirdiniz,
yandaşlarınıza verdiniz, bir de kurumlar vergisi nispetini yüzde
30dan yüzde 20ye indirdiniz. Böyle bir devlet yönetimi olur mu?
Şimdi,
Bülent Bey diyor ki: Ben, Başkanı ikaza gittim. Yahu, Bülent, sen,
bir defa, eğer ikaza gidiyorsan, burada, çık, konuş. Senin elini
ayağını tutan mı var? Ama, şimdi, gidip de bir
Başkanın odasına, tehdit edercesine konuşmak, bence,
yapılan en basit, en kınanacak bir hareket. Ben Sayın Başkanın
yerinde olsaydım, hemen gelirdim, Meclisi toplardım, ona Meclisten
çıkarma cezası verirdim -İç Tüzükte hüküm var- çünkü Meclis
Başkanına hakaret etmek Meclisten çıkarma cezasını
gerektiren bir şey. Ama yapmadı. Tabii, o nezaketini buna şey
olarak kullanmadı.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, AKP hükûmetleri zamanında ve
sizin zamanınızda
Ya, arkadaşlar, bu Meclis hepimizin, bu
Türkiye hepimizin, dürüstlük hepimizin. Bu memleketi eğer çağdaş
bir memleket yaparsak, dürüst yönetirsek, bu memleket eğer dünyada lider
bir devlet olursa, herkesin cebine para girerse, herkes refah içinde olursa
bundan hepimiz faydalanırız ama sizin yaptığınız
bir taktik var: Anayasayı bir tarafa itiyorsunuz, kanunları bir
tarafa itiyorsunuz, Tayyip Bey bir şey söyledi mi onun emrinin
dışına çıkmıyorsunuz. Bu, bir tek kişinin dikta
rejimidir.
Arkadaşlar,
bakın, şimdi, dün burada konuştu, siz, tuttunuz, şu
sıralara saldırdınız. Hâlbuki, burada sorumlu bir
Başbakan olsaydı Oturun arkadaşlar, ben burada
konuşuyorum. diyecekti ama o size orayı gösterdi, saldırmaya
gösterdi. Ne oldu? Meclisin, memleketin itibarı sarsıldı,
kendisinin de itibarı sarsıldı. Hâlbuki memleket böyle
yönetilmez. Yönetici olan adam, kişi, olgun olur, dolgun olur,
dayanaklı olur. Eğer hataları varsa bunları kabul etmesi
lazım. Ee ben güçlüyüm
Yahu, senin gücün ne kardeşim? Senin gücün
ne?
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Senin gücün ne ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bugün 340 milletvekilin var, yarına sel alır onları
götürür, onu bilesiniz. O bakımdan
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Senin ne hakkın var 340 kişiye hakaret
etmeye!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, benim konuşmalarıma bile tahammül etmiyorsunuz.
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Ama sen doğru konuşmuyorsun ki!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinde en doğruyu konuşan
insanlardan birisiyim, peygamber gibi konuşuyorum, peygamber gibi.
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Yazık
Yazık
SUAT KILIÇ
(Samsun) Edepli ol, edepli!
KAMER GENÇ
(Devamla) Hani peygamber gibi dürüst konuşuyorum, bunu bilesiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Olabilir,
yanılgılarım olabilir. Bu söylediklerimin neresinde
yanlış var yahu! Dürüst
Şimdi, onun
için bakın arkadaşlar, şu Meclisi keyfî yönetiyorsunuz.
Şimdi, Bülent Arınç Sayın Başkana diyor ki: Sen keyfî
yönetiyorsun. Ee bir getir bakalım senin iki tane başkan vekilinin
yaptığı keyfilikleri. Getirin burada İç Tüzükleri
İç
Tüzük her gün rafa kaldırılıyor, İç Tüzük her gün
uygulamadan kaldırılıyor, ondan sonra çıkıyor böyle
söylüyor.
Şimdi,
Mustafa Elitaşın ne hakkı var gidip de Meclis
Başkanına orada çıkışması yani
yakışır mı bir insana? Gidip de Sayın
Başkanın üzerine gitmeye
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Yahu, ben burada bir milletvekiliyim, benim onuruma
dokunmuştur bu. Benim onuruma dokunmuştur ama Mustafaya da
hesabını soracağım.
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Yazıklar olsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ona, soracağım Mustafa Elitaşa.
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Burası millete hakaret etme yeri değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, sizlere çok dostça bir tavsiyede bulunuyorum:
Arkadaşlar, gelin şu Mecliste herkes dürüst
Bu Anayasa var ya, hani
birileri burada şimdi çıkıyor efendim darbe anayasası
diyor. Arkadaşlar, darbe anayasasıysa siz buna göre geldiniz yemin
ettiniz, milletvekilliği yapıyorsunuz. Bu darbe anayasasına göre
yemin eden kişi çıkıp da burada buna göre milletvekilliği yapıyor
mu yapmıyor mu? O zaman darbe anayasasıysa değiştirin.
Kaldı ki bu Anayasa 80de yapılmış ve ondan sonra 15-20
defa değişmiş.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Siz de milletvekili olmuşsunuz
KAMER GENÇ
(Devamla) Burada otuz senedir sivil parlamento var. Şimdi, yani ucuz
ifadelerle, ucuz söylemlerle memleketi yönetmeye kalkmak insanlara bir şey
kazandırmıyor. O bakımdan, gelin hep bu memleketin
doğrularında birleşelim, bu memleket çok sıkıntıya
gidiyor, vatandaşlarımız çok sıkıntı içinde.
Vatandaşlarımızın içine gidin. Yahu, gidin şurada, bir
Kızılayda yürüyün arkadaşlar.
Bakın,
Tayyip Bey memuru düşman ilan ediyor, emekliyi düşman ilan ediyor,
işçiyi düşman ilan ediyor. Dost kim kardeşim?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç, sağ olun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika daha verir misiniz?
BAŞKAN
Konu tamamlandı, lütfen Sayın Genç.
Teşekkür
ediyoruz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama efendim
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Konuyla ilgili konuşmuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Konuyla ilgili
ALİ TEMÜR
(Giresun) Hadi otur, otur!
BAŞKAN
Buyurunuz.
Sayın Genç,
lütfen yerinize geçer misiniz. Lütfen
Yeterince süre verdim, lütfen
Tartışma da yeterli boyutta oldu.
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN -
Giresun milletvekili Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. İç Tüzükün 63üncü maddesi
çerçevesinde açılan tartışma nedeniyle lehte söz aldım.
Şimdi, biraz
önce, benden önce, yine hiçbir mantığa sığmayan, hiçbir özü
olmayan, sakat mantık örneklerini bolca gördüğümüz bir konuşma
dinledik.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Nereye kadar götürüyorsun onu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Esasında bu konuşmalara cevap vermek
doğru değil. Bu konuşmalara, biraz önceki
konuşmacının anlamsız, tabanı olmayan, gerçekten
hiçbir şekilde dikkate alınmaması gereken
konuşmalarına cevap vermemek lazım ama yine de en azından
bazılarına kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve
vatandaşımızın bu tür iftiralar, bu tür yanlış
beyanlar karşısında kafasının karışmaması
için bilgi vermek, cevaplandırmak gerekir.
Biraz önce,
Telekomu yandaşlarına
İftiralardan bir tanesi. Hepsi
olduğu gibi tepeden tırnağa iftira, içi boş, anlamsız,
tabansız, temelsiz. Bir tanesi de Telekomun yandaşlarına
peşkeş çekildiği iddiası.
Bakın,
değerli arkadaşlar, Telekom, yürürlükteki mevzuata göre ihale
edilmiştir. İsteyen herkes -içeride ve dışarıda- bu
ihaleye girmiştir ve ihale bütün dünyanın gözü önünde
gerçekleştirilmiştir, realize edilmiştir. Bundan daha
şeffaf bir ihale olabilir mi değerli arkadaşlar?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben biliyorum, biliyorum!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bunu nasıl söylersiniz ya? Nasıl
vicdanınız elveriyor böyle bir iftira atmaya, bu kadar
haksızlık yapmaya?
Aynı
şekilde, kurumlar vergisinin düşürülmesinden, yüzde 30dan, yüzde
20ye düşürülmesinden bahisle Telekomu alanlara peşkeş
çekildiği ifade ediliyor. Değerli arkadaşlar, bizim
programımızda vergilerin düşürüleceği çok net olarak ifade
ediliyor, tüm vergilerin. Biz, kurumlar vergisini düşürdük, gelir vergisi
oranlarını düşürdük, katma değer vergisi
oranlarını düşürdük, düşürmedik mi? Düşürdük. Önceki
hükûmetlerin hepsi söz verdi, hiçbirisi yerine getiremedi. Altını
çizerek söylüyorum: Bizden önceki hükûmetlerin hepsi programlarında
vergileri düşüreceklerini ifade ettiler, tersini yaptılar;
düşüreceğiz dediler, vergiyi artırdılar. Sadece biz
düşürdük değerli arkadaşlar, biz düşürdük, tümü için
düşürdük. Kurumlar vergisini de düşürdük, gelir vergisini de
düşürdük, diğer vergileri de düşürdük, katma değer
vergisini de düşürdük ve bundan tüm mükellefler faydalandı yani
kurumlar vergisinin indiriminden tüm mükellefler faydalandı.
İşte, onun için sakat mantık diyorum, provoke mantık,
düzgün çalışan bir mantık değil. Böyle bir mantıktan
düzgün değerlendirme çıkar mı değerli arkadaşlar?
İşte böyle, sadece geren, provoke eden, anlamsız, içi boş
değerlendirmeler çıkar, kınıyorum. Yani bunu söylemem
gerekti.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, esas konumuza dönelim. Biz,
gerçekten, Meclis çalışmalarının bir uzlaşma
çerçevesinde yürütülmesini istiyoruz, bunun için de gereken her türlü
çabayı sarf ediyoruz. Bu mükellefiyet, bu yük de esas itibarıyla
iktidar grubunun üzerindedir, Sayın Şandırın bu tespitine
katılıyorum. Doğru, çalıştırmak bizim görevimiz,
grubun, AK PARTİ Grubunun görevi, çoğunluk olarak.
Yaptığımız çalışmaların hepsi bu çerçevede
ama elbette öncelikle diğer grupların da mutabakatını,
rızasını alarak, onların talepleri varsa onları da
-olabildiği ölçüde elbette- dikkate alarak bir uzlaşma çerçevesinde bu
çalışmaları yürütmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar
da temel ilkemiz bu oldu, esas tavrımız, yöntemimiz bu oldu. Ama her
zaman uzlaşma temin edilemeyebiliyor. O zaman da yine gereken kurallar
çerçevesinde grup önerileri getiriliyor ve o doğrultuda yürütülüyor.
Şimdi,
bakın, biz de ondan şikâyetçiyiz; bakın, bugün dört saattir
tartışıyoruz, dört saattir esas gündemimize gelemedik. Neden?
Çünkü grup önerileri geldi. Elbette haklarıdır, ona bir
itirazımız yok, olamaz zaten yani İç Tüzükten gelen
haklarıdır. Her siyasi parti grubu Meclisin gündemine,
çalışma saatlerine ilişkin olarak grup önerisini getirir,
tartışılır, kabul edilir ya da edilmez ama bunun yan etkisi
şu: Biz dört saatten beri ve biraz önce verdiğimiz o ilke
çerçevesinde kabul edilmeyeceği de bilinen, belli olan bir konuda öneri
getirilip Meclise şu anda zaman kaybettiriliyor. Yani bir zaman kaybı
var, doğru ama bunun sorumlusu biz değiliz değerli
arkadaşlar, bu önerileri getirenler; çok açık, çok açık.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Vatandaşın sorunu dile getiriliyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, tekrar söylüyorum, yani İç
Tüzüke uygundur, hakkınızdır ancak zaman kaybettiriyor Meclise,
Türkiye Büyük Millet Meclisine zaman kaybettiriyor. Neden?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Neden kabul etmiyorsunuz? JİTEMle ilgili olanı neden
kabul etmiyorsunuz? Kabul edilmeyecek öneriler mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Çünkü, siz de söylediniz, biraz önce
konuşmacılar da ifade etti, doğal olarak iktidar grubunun
oylarıyla belirleniyor, onun eğilimi doğrultusunda belirleniyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hiçbir öneri getirmeyelim o zaman.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Doğal olarak bizim de görevimiz.
KADİR URAL
(Mersin) Tamam, kabul edin önergeleri.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Arkadaşlarımız da ifade etti,
ilkemiz uzlaşma olmasına rağmen, şimdi bu öneri
getirilirken -grup önerileri geldi- bu grup önerilerinin kabul edilip
edilmeyeceğini getirenler biliyor mu, bilmiyor mu değerli
arkadaşlar? Biliyorlar.
KADİR URAL
(Mersin) İpotek mi koydunuz Meclise Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hayır, bakın, yani bu yasal
hakkınızdır ona bir şey
Ama, şikâyet edildi
Çalıştırmıyorsunuz, sorumlu sizsiniz denildi de onun için
söylüyorum arkadaşlar. Sorumlusu biz değiliz, bugün bu saat
itibarıyla hâlen biz gündemi tartışıyorsak, gündemi
belirlemeye çalışıyorsak bunun sorumlusu biz değiliz. Velev
ki bugünkü çalışma gündemi nasıl belirlendi değerli
arkadaşlar? Geçen hafta uzlaşmayla belirlendi.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Danışma Kuruluna hem
katılmıyorsunuz, ondan sonra
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, yani hem uzlaşmaya ne
kadar önem verdiğimizin göstergesi hem de birlikte
kararlaştırdığımız gündemi
tartışıyoruz şu anda ama bu birlikte belirlediğimiz
gündemde bugünkü grup önerileri yoktu değerli arkadaşlar. Bozan biz değiliz,
geciktiren biz değiliz Allah aşkına! Yani konuşma
yapıldığı için söylüyorum, yoksa her grubun hakkı olan
bir düzenleme nedeniyle, bir tasarrufun kullanılması nedeniyle
eleştirecek değilim ama biraz önce Sayın Şandır bu
gecikmeden dolayı, bu görüşmelerden dolayı AK PARTİ Grubunu
sorumlu tuttuğu için söylüyorum bunları. Bu haksız bir
değerlendirme, doğru bir değerlendirme değil, bunu
koyalım ortaya. Bir gecikme varsa, ki var, onun sorumlusu biz değiliz,
maalesef grup önerilerini getiren muhalefet partisine mensup
arkadaşlarımız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Getirmeye devam edeceğiz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın değerli arkadaşlar, biraz
önce konuşmacılar ifade etti, 13.30da toplantıya
çağrıldı Danışma Kurulu Meclis
Başkanlığımız tarafından. Ben de toplantıya
Geç bilgi verildiği için, tamamen bu nedenle, o anda bilgi verildi ve
hemen toplantıya gittim. Yaklaşık 13.40 civarındaydı,
toplantı bitmemişti, altını çizerek söylüyorum,
toplantı bitmemişti, toplantı devam ediyordu ve toplantıya
iştirak ettim. Hem gündemle ilgili, Danışma Kuruluyla ilgili
önerilerimizi söyledim, çok net olarak kayıtlarda vardır,
Danışma Kurulunun kayıtlarında vardır
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) - İşte
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Geleceğim oraya Sayın Okay.
Danışma
Kurulunun kayıtları
Mikrofon açıktı ve ben
Danışma Kurulu önerimizin olduğunu ve içeriğini de
söyledim, bilgi verdim. Oraya katılan arkadaşlar da şahittir, 3
arkadaşımız vardı ve mikrofon açıktı, muhtemelen
kayıtlarda vardır, bakın bu bir.
İkincisi
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Bu evrak sahte mi Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hayır, müsaade edin, ben öyle bir şey
söylemiyorum. İzin verirseniz
Bakın,
ikincisi: Meclis Başkanlığının gruplara
gönderdiği Danışma Kurulu yazısı: Danışma
Kurulu birer örneği ilişikte gönderilen Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanlığının istem yazısındaki
Sadece
Cumhuriyet Halk Partisinin istem yazısı ekli. Doğru mu? MHPnin
var mı? Yok. BDPnin var mı? Yok.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Demek ki Meclis Başkanlığı yanlış
iş yapıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biz onların grup önerilerini görüştük
mü? Görüştük. BDPyi görüştük mü? Görüştük. Peki, neden AK
PARTİnin grup önerisini görüşmüyoruz? Aynı mahiyette, aynı
pozisyonda, aynı süreçte, aynı şey.
OKTAY VURAL
(İzmir) Demek göndermediniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hayır, gönderildi. Bakın, eğer
ölçü Meclis Başkanlığının yazısı ise öyle
söylüyorsunuz, yazı çok net
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Tutanaklar, tutanaklar
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
çok açık, burada hepsi- sadece Cumhuriyet
Halk Partisinin yazısından bahsediyor. Ne Milliyetçi Hareket
Partisinin ne de BDPnin yazısından bahsedilmiyor değerli
arkadaşlar.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Onun için de bir usul tartışması açalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer bu uygulama İç Tüzüke
aykırıysa biz kesinlikle katılmıyoruz- bu yeni mi
aklınıza geldi değerli arkadaşlar? Yani MHPnin grup
önerisi görüşüldü, BDPnin grup önerisi görüşüldü -aynı
pozisyonda, aynı mahiyette grup önerisi görüşüldü- o zaman İç
Tüzüke bir aykırılık söz konusu değil, o zaman
görüşülüyor hiçbir problem yok, Sayın Başkanın tutumu
hakkında bir görüşme talep edilmiyor, ne zaman ki AK PARTİnin
grup önerisine geliyor sıra, o zaman hatırlanıyor ki bu İç
Tüzüke aykırı. Böyle bir şey olmaz değerli arkadaşlar,
bu haksızlık, bu yanlış, doğru değil.
İstikrarlı olmamız lazım, tutarlı olmamız
lazım. Kusura bakmayın, yani bunu söylemek durumundayım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yani iyi de şu tutanakları inkâr mı ediyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer katılmamama rağmen, eğer
bunu Sayın Suha Okay Bey, gelip Bakın, Meclis
Başkanlığı yazısında sadece Cumhuriyet Halk
Partisinin yazısından bahsediliyor. Toplantıya biz
çağırıyoruz. Dolayısıyla diğerlerini
görüşemezsiniz. deseydi kendi içinde tutarlı olabilirdi. Katılmıyorum
ama tutarlı olabilirdi fakat
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Her yanlışı ben mi bulacağım? Onu da sen
bulacaksın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sayın Başkanım, bakın, çok
net, yazı burada.
Bakın, yani
ilginç olan şu: O zaman aklınıza gelmedi, hatırlamadınız.
Konuşuldu kırk dakika orada, kırk dakika da orada seksen dakika
konuşuldu, aklınıza gelmedi, hatırınıza gelmedi
ama AK PARTİninki görüşülmeye başlandığı anda
birden İç Tüzükü hatırladınız.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ben iktidarı denetliyorum Sayın Canikli. Yanlış
yaptık, önergemizi geri çekiyoruz diyeceksiniz, o kadar.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ayrıca bakın, İç Tüzük çok
açık. Hiçbir şekilde bir aykırılık söz konusu
değil. O konuda en ufak bir tereddüt olmuyor Sayın
Başkanım. Çok net olarak herkesin anlayabileceği
açıklıkta yazılmış İç Tüzükün 19uncu maddesinin
son fıkrası: İçtüzükte Danışma Kurulunun tespitine,
teklifine veya görüş bildirmesine bağlanmış olan bütün
hâllerde, Danışma Kurulu, yapılan ilk çağrıda
toplanamaz, oybirliğiyle tespit, teklif yapamaz veya görüş
bildiremezse, Meclis Başkanı veya siyasi parti grupları
ayrı ayrı, istemlerini doğrudan Genel Kurula sunabilirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika.
Buyurunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Arkadaşlar, o kadar açık ki
Sayın
Başkanım, çok net. Bunun neresini tartışıyoruz Allah
aşkına.
Dolayısıyla
ne bu uygulama İç Tüzüke bir aykırılık teşkil
etmektedir ne de biraz önce Meclis Başkanlığının
yazısında yer almayan MHP ve BDP grup önerilerinin görüşülmesi
nedeniyle Başkanlık Divanı herhangi bir yanlış
işlem yapmıştır, doğru işlem yapmıştır.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Onun için de usul tartışması açalım, onu da
konuşalım.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Aynı, biraz sonra AK PARTİ grup önerisinde
görüşeceğimiz gibi değerli arkadaşlar, herhangi bir
yanlışlık yoktur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Sayın Nurettin Canikli
haklı olarak grup toplantı önerisinde bulunmayanların
Danışma Kurulunda grup önerisi sunamayacağını ifade
etti. Doğru ama
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey söylemedim Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada, tutanakta İç Tüzüke uygun olarak bir
toplantı gerçekleştiremeyince sizler grup önerinizi Genel Kurula
getirme hakkına İç Tüzük gereği sahipsiniz. diye Meclis
Başkanı söylüyor burada Sizler sahipsiniz. diye söylüyor. Burada
irade beyanı var ama siz olmadığınız için sahip
değilsiniz diyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Kayıtlarda çok net olarak hepsi var. Ben
konuştum bakın, orada kayıtlara geçti.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Tüzük açık. Bunun tartışılacak bir
tarafı yok.
BAŞKAN -
Sayın Vural, konu netlikle anlaşılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi bu konuda tartışma olduğu için
ilgili Danışma Kurulu tutanağını istettim, çünkü
tartışma olmasaydı buna ihtiyaç duymayacaktım ve
gündemimizde de yer almış ama böyle bir tartışma söz konusu
olunca bizim bir verimiz olması lazım. Neye dayanarak ve nasıl
bir karar vereceğiz bu tartışmaya? Geri çekecek miyiz, devam
mı edeceğiz? Bu Danışma Kurulu toplantısı
tutanağını inceledim ve her ne kadar Sayın Canikli Meclis
Başkanımızın üst yazısında sadece Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun önerisi yer alıyor. demiş olsa bile, tutanakta,
önerilerini görüştüğümüz üç partinin de grup başkan vekili
ayrı ayrı, hangi konuda öneri sunduklarını
anlatmışlar efendim. Bu Danışma Kurulu
tutanağında AKP Grubunun hiçbir önerisi görünmüyor.
AHMET YENİ
(Samsun) AK PARTİ!
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun hiçbir önerisi görünmüyor. Onun için
biz de böyle bir tartışmada elimizdeki verilere bakarak karar vermek
durumundayız. Tutumumu tekrar gözden geçirdim ve
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İç Tüzük açık Sayın Başkan.
BAŞKAN -
İç Tüzük son derece net efendim, ben demin onu da okudum, bunlara da
baktım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın)
doğrudan Genel Kurula sunabilirler. diyor.
BAŞKAN
Yapılmış olan usul hatası için arkada arkadaşlarla
istişare ettim ve tutanak bizim için esastır. Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup önerisi
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İç Tüzüke uyalım.
BAŞKAN -
Danışma Kurulunda hiçbir şekilde görüşülmemiş
görünüyor. Bunun için yapabileceğim bir şey yok, bu öneriyi işlemden
kaldırıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Konu kapanmıştır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İç Tüzükün neresinde
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet burada.
Geçen
birleşimde tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı. Şimdi soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Soru-cevap
işlemine geçen sefer başlandığı zaman önceden sisteme
girmiş olan arkadaşlarımın adlarını okuyorum ve
-tekrar yineleyeyim- bu sıraya göre söz vereceğim: Sayın Köse,
Sayın Doğru, Sayın Kart, Sayın Dibek, Sayın
Sakık, Sayın Bayındır, Sayın Yıldız,
Sayın Paksoy, Sayın Ağyüz, Sayın Yalçın, Sayın
Buldan, Sayın Çalış, Sayın Tuncel, Sayın Akat Ata,
Sayın Özdemir, Sayın Yunusoğlu, Sayın Karabaş,
Sayın M. E. Özdemir, Sayın Kaplan, Sayın Öztürk ve Sayın
Genç.
21 kişi
sisteme girmiş ama 21 kişiye söz verme olanağımız
olmayabilir. Onun için, bu sırayı gözeterek soru-cevap işlemi
yapacağım, bu sistemden takip edeceğim. Bu söylediğim
arkadaşlar sisteme girmemişse sisteme yeni giren arkadaşlara söz
hakkı vereceğim.
(x)
383 S. Sayılı Basmayazı 28/1/2010 tarihli 54üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
Soru-cevap
işlemimiz, biliyorsunuz, tasarının tümü üzerinde yirmi dakika.
On dakikasını soruya ayırıyorum ve her soruya bir dakika
süre veriyorum. Bir dakika sonunda otomatik olarak sistem kapanacaktır,
lütfen sorularınızı ona göre sorunuz. Kalan süreyi de Hükûmete
vereceğim.
Evet,
başlatıyorum.
İlk
Sayın Doğru, en başta; Sayın Doğru, buyurunuz.
Bir dakika
süreniz var.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şemdinliden
Türkiyeye gelen PKK terör örgütü elemanları ülkemize hiçbir problemle
karşılaşmadan giriş yaptılar ancak ülkemizde
şehit edilen askerlerin, polislerin, korucuların
birçoklarının failleri meçhuldür. Kandilden gelenlerin bu eylemler
içerisinde yer almadıklarını nasıl tespit ettiniz? Bu örgüt
üyeleri herhangi bir adli takibe alındılar mı?
Önümüzdeki
günlerde Kandilden ve diğer bölgelerden PKK terör örgütü elemanları
ülkemize gelecekler mi, onlara da sınır kapısında
mahkemeler kuracak mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Buyurunuz
Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Bakana
Kanun tasarısı daha Meclise gelmeden evvel tasarıyla
ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirirken açıklamaları vardı.
Sayın Bakan şuna benzer sözcüklerle kanunu
açıklamıştı: Bu konuda belki her şeyi yasa metnine
geçirmiyoruz. Çok bağlayıcı olmayalım, biraz da esnek
çalışalım. türünden cümleleri vardı. Tabii, öyle bir kanun
tasarısı ki bu tasarı, zaten Mecliste ciddi anlamda
tartışılıyor.
Şimdi,
Sayın Bakanın bu açıklamaları -ben kendisine sormak
istiyorum- hukuk devleti ilkesiyle bağdaşıyor mu yani bir hukuka
aykırılık içermiyor mu bu açıklamalar? Önce bunu kendisine
sormak istiyorum.
Şimdi, bu
açıklamalar eşliğinde ben şunu merak ediyorum: Yani
yarın, öbür gün bu müsteşarlık telefon dinlemeleri yapabilecek
mi mesela? Diyelim ki yaptı. E, bunun Yasal dayanağı var
mı yok mu? tartışmaları olacak. Ya, ben söylemiştim,
işte her şeyi yasa metnine geçirmeyelim, biraz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek, anlaşıldı sorunuz.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Soru 1) EMASYA
Protokolünü iptal etmeyi düşünüyor musunuz Sayın Bakanım?
2) Örtülü ödenek,
şeffaf bir şekilde kamuoyunun gözü önünde kullanma olanağı
varken, yıllardır bu konuda ciddi noktada, örtülü ödenekle ilgili
herkesin kafasında soru işaretleri var. Bu noktada bir
şeffaflaşma olabilir mi?
3) Burada geçen
gün AKP Grubu adına konuşan hatip yasal ve illegal yönetimden yani
mücadeleden bahsetti. Hukuk devletinde illegal mücadelenin ne olduğunu
bize açıklar mısınız?
4) JİTEMin
varlığı konusunda hâlen böyle bir şeyin
olmadığını
Oysaki toplumun vicdanında JİTEMin
mahkûm olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
5) Yeni bir
olağanüstü hâl uygulamasıyla mı, bu yasanın
yasalaştırılması yeni bir olağanüstü hâl
uygulaması mı olacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
1 Ocak 2009 tarihinden itibaren Irak hava sahasının kontrolü Amerika
Birleşik Devletlerinden Irak makamlarına geçmiştir. O tarihten
bugüne kadar niçin hava harekâtı yapılmamıştır? Kuzey
Irakta terörist mi kalmamıştır? Amerika istihbarat mı
vermemektedir? ABD, Irak aşiret reisleri müsaade etmemekte midir? Tezkere
olmasına rağmen sizin cesaretiniz mi yoktur ki oraya müdahale
etmiyorsunuz?
Yine,
getirdiğiniz bu yasayla zafiyet olduğunu kabul ediyorsunuz. Bu
zafiyetinizden dolayı şehit olan askerlerimiz, gazi olan
askerlerimiz, vatandaşlarımızın sorumlulukları sizin
değil mi? Bundan dolayı istifa etmeyi hiç düşünmüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, İktidarınızın yarattığı
ekonomik kriz ve gerilim ortamında toplumdan yükselen itirazlara,
haklı tepkilere neden hep emniyet güçleriyle karşı koyuyorsunuz?
Bu tavrınız inadına demokrasi söyleminizle
bağdaşıyor mu?
Ayrıca, bu
yasa şekilden ibaret değil mi? Bu yasa sizin terörle mücadelede
başarısız olduğunuzun belgesi değil mi? Uygulama
şansı olmayan böyle bir yasayı, sırf
açılımın önünde bir şeyler yapmış olmak için
getirmiş olmuyor musunuz?
Ayrıca,
valilerle sık sık toplantı yapıyorsunuz, Sayın
Başbakan da katılıyor. Valilere bir tek söylemediğiniz
partime oy isteyin lafı kalıyor. Valilerimizi niye
siyasallaştırıyorsunuz, niye parti emrine almaya
çalışıyorsunuz her konuda? Bunu yanlış görmüyor
musunuz?
Ayrıca,
Tekelde devam eden Tekel işçilerinin direnişini bir ay sonra emniyet
güçleriyle mi sürdürmeyi düşünüyorsunuz? Yoksa onların haklı
taleplerine duyarlı davranarak, Hükûmet olarak cevap vermek mi
istiyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz.
Sayın
Buldan
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum: 21/01/2010 tarihinde, Iğdır Belediye
Başkanımız Sayın Mehmet Nuri Güneş hukuk
dışı yöntemlerle gözaltına alınmıştır.
Aynı tarihte yapılan diğer gözaltı işlemi ve kamu
binaları dâhil yapılan aramalar hakkında İl Valiliği
ve İl Emniyet Müdürlüğü bilgi sahibi olmadıklarını
ifade etmişlerdir. Jandarma birimlerinin yetki alanları
dışında, bilgi verme gereği dahi duymadan yapmış
oldukları bu uygulama hangi mevzuata dayanmaktadır? Mevzuat
dışı bu uygulama sonrasında başlatılan bir
soruşturma var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Buldan.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Emniyet Genel Müdürlüğünün 200 binin üzerinde teşkilatı
vardır, bunlar silahlıdır ve İçişleri
Bakanlığına bağlı da diğer genel müdürlükler
vardır. Bugün bir müsteşarlık kurmak istiyoruz. Bu 200 bin
personeli olan emniyet teşkilatını artık genel müdürlük
seviyesi kaldırmamaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğünü bir
müsteşarlık hâline getirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Akat
Ata
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sorumu soruyorum: Diyarbakırın Kulp ve Silvan ile
Batman Sason ilçeleri üçgeninde 17 Ocakta meydana gelen bir olayda bir uzman
çavuş yaşamını yitirmiş, yine bir uzman çavuş
yaralanmıştır. Bölgede uzun süredir görev yapan Hançer Timi
tarafından bu olayın gerçekleştirildiği ileri
sürülmüştür. İtirafçı, Hamzalı köyü korucuları ve
askerlerden oluştuğu belirtilen bu grubun yine HPGlilerin
kıyafetlerini giyerek köyleri dolaştığı ve bölgedeki
ormanları ateşe verdiği ileri sürülmektedir.
Bakanlığınız tarafından bu tim hakkında
başlatılan bir soruşturma ya da konunun
araştırılması için herhangi bir soruşturma
başlatılmış mıdır, komisyon
oluşturulmuş mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akat Ata.
Sayın Yunusoğlu
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan,
şu anda partinizin bir milletvekili ve eski kabine üyesinin 1997
yılında İçişleri Bakanı sıfatıyla
imzaladığı EMASYA Protokolünün bugün
İktidarınızın sekizinci yılında ortadan
kaldırılmasının sebebi nedir? Yedi yıldan beri neden
buna ihtiyaç duymadınız? Neden ihtiyaç duyulmuştur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yunusoğlu.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
son birkaç yıldır yaratılan çatışma ortamı,
yapılan yayınlar sonucu kamuoyunda güvenlik kuvvetlerinin kendi
içerisinde gruplaşmaları olduğu, gruplar arasında, kurumlar
arasında, siyasetle kurumlar arasında yansıyan
çatışmalar milletimizin göz bebeği silahlı kuvvetlerine,
jandarmasına, emniyet teşkilatına ve siyasete güven erozyonu
yaratmıştır. Ortaya çıkan mevcut tablonun sebep ve
sonuçları üzerinde herhangi bir çalışma yapılmış
mıdır? Yapılmışsa yapılan
yanlışları ortadan kaldıracak ne gibi çalışmalar
yapılmıştır veya yapılacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
Son söz olarak
Sayın Aslanoğluna veriyorum.
Buyurun.
Sistemde
görünüyor ama eğer yok ise Sayın Halis
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Teşekkür ediyorum.
Batmanda 9 Ekim
2009 tarihinde yasa dışı bir gösteride bulunduğu
gerekçesiyle göz altına alınan Berivan adlı bir kıza yedi
yıl dokuz ay ceza veriliyor. Tabii, bu ülkede, çetelerin kol gezdiği,
çetelerin cezaevlerinin beş yıldızlı otellerinde gün
geçirdiği ya da kısa zamanda kurtarıldığı bir
dönemde Berivana bu cezanın verilmesine hukukun ve yargının
takdiridir diyebilir misiniz?
Ayrıca,
Polis Görev ve Yetkileri Kanununun son değişikliğinden sonra,
yaklaşık bir buçuk yıla yakın bir zaman içinde 90a
yakın insan infaz edildi, öldürüldü polisin silah kullanımından
dolayı. Bunlara yönelik bir değişiklik yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halis.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Soruların
bir kısmına, burada vaktimin yettiği kadarıyla cevap
vereceğim.
Önce Sayın
Doğrunun sorusu. Sınır kapısında bir mahkeme
kurulmadı. Valilik, Diyarbakır
Başsavcılığına ki o konudan sorumludur bölgede,
terörle ilgili konulardan- bir yazı yazdı, Bunların
işlemlerinin, sorgularının sınırda yapılması
daha uygun olur. Diyarbakıra gelirlerse güvenlikle ilgili sorun olur.
dedi. Diyarbakır Başsavcısı da
yardımcılarından birkaç kişiyi gönderdi ve orada sorgu
yaptılar. Orada bir mahkeme kurulmadı. Hele hele sizlerin dediği
gibi çadır mahkeme falan yanlış ifadeler. Onu ifade edeyim.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Bakan, savcılığa sevk ettiyse hemen
çıkar mı? 5 kişi vardı.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Dibek esnek ifadeyi
soruyor.
İSA GÖK
(Mersin) Yapmayın ya bu kadar! Doğru cevap verin.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Esnek ifadeyi soruyor. Orada,
eğer o metin, benim Komisyondaki konuşmamın tamamı okunursa
öyle demiyorum ben, farklı bir şey söylüyorum. O esnek ifade. Yani
burada büyük bir bürokratik yapı kurmak istemiyoruz. Onun için genel
müdürlük, yardımcılığı gibi mekanizmalar da, hatta
mümkün olsa daire bile olsun istemiyoruz. Burası biraz daha rahat eleman
istihdam eden, rahat çalışan bir mekanizma olsun ama yasal
zorunluluklar var. Ben bunları söylüyorum orada. Öyle sizin dediğiniz
gibi, amaçları falan doğrultusunda bir esneklik ifade etmiyorum. Onu
da düzeltmiş olayım.
Burada Sayın
Sakık Yeni bir olağanüstü hâl mi? diyor. Sayın Sakık ve
değerli milletvekilleri; tabii şunu hepimiz biliyoruz aslında,
hepimiz o süreci yaşıyoruz: AK PARTİ ve AK PARTİ
iktidarları dönemi Türkiyede olağanüstü hâllerin kaldırıldığı,
baskıların kalktığı, demokratikleşme sürecinin
hızla yürüdüğü bir dönemdir. Hatırlarsanız, bunu soran
Değerli Milletvekilimiz olağanüstü hâl bölgesinden bir milletvekili,
Sayın Sakık. Otuz yıl artık neredeyse olağanüstü
değil, sürekli hâle gelmiş olağanüstü hâli biz
İktidarımızın ilk yılında kaldırdık.
Onun için hiç öyle şeyleri kimse beklemesin. Türkiyede inşallah
artık olağanüstü hâller falan olmayacak. Türkiye giderek daha
demokrat, daha açık, daha özgürlüklerin yaşandığı bir
ülke olacak. Biz onun için çalışıyoruz.
Bu kurulacak yeni
Müsteşarlık da sivil idarenin emrinde bir koordinasyon birimidir.
Öyle yanlış şeyler, fonksiyonlar buna izafe edilmesin, ondan
üzülürüz. Çok yanlış bir yaklaşım, onu ifade etmek isterim.
Sayın
Ağyüz, valiler toplantısına değiniyor. Değerli
milletvekillerimiz, geçen hafta seksen bir il valimizi ve peşinden de
seksen bir il emniyet müdürümüzü toplantıya
çağırmıştık. Her ocak ayında bir toplantı
yapıyoruz. İki yıldır, biliyorsunuz, büyükelçiler için de o
yapılıyor. Bir anlamda, bir araya geliyorlar,
politikalarımız değerlendiriliyor, yıllık
programımız, bir önceki yıl neler yapılmış -zaten
onların da hangi konular olduğunu, basına açık, ifade
ediyoruz- içinde bulunduğumuz yılın yatırım programları
ve diğer çalışmalar değerlendiriliyor ve yeni bir yıl
programıyla, yeni bir enerjiyle yöneticilerimiz illere
dağılıyorlar. Çok verimli bir toplantı, bu sene de çok
verimli oldu, onu ifade etmek isterim.
Iğdırla
ilgili bir soru var, savcılık uygulaması
Onu daha önce ifade
etmiştim. Bu tür gözaltılarda polis veya jandarma, biliyorsunuz, adli
kolluk görevi görür, savcıdan o talimat geldiğinden itibaren adli
kolluk ismini alır ve savcılığın talimatı
doğrultusunda işlem yapar. Iğdırdaki işlem de o
çerçevede meydana gelmiştir.
Sayın
Özdemirin Emniyet Genel Müdürlüğüyle ilgili
Emniyet Genel Müdürlüğü,
tabii, ifade ettiğiniz gibi, şanlı tarihi olan bizim büyük bir
kurumumuz ve şu anda 220 bin civarında mensubu var ama
müsteşarlık yapmayla ilgili özel bir çalışmamız yok.
Sayın
Akatın
Jandarma o konuda kendi içinde soruşturma yapıyor.
Henüz sonuç alınmış değil ifade ettiğiniz konuda.
Sayın
Çalış burada kurumlar arası çatışmadan söz ediyor ve
bunun emniyet teşkilatında güvensizlik doğurduğunu ifade
ediyor.
Sayın
Çalış, değerli milletvekillerimiz; şu anda Türkiyede
kurumlar arasında bir çatışma yok. Aksine, kurumların
birbiriyle her şeyi paylaşarak, her şeyi açık
konuşarak birlikte iş yürüttüğü bir dönemi yaşıyoruz.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Ama belki bazılarının
yadırgadığı yeni uygulamalar, değerlendirmeler falan
olabilir. Bundan sonra öyle olacak. Türkiye normalleşiyor yani normal
sürece geçiyoruz, her şey normalleşiyor Türkiyede ve nehir kendi
yatağında akıyor. Dolayısıyla kurumlar arasında
kavga yok, her şeyin yerli yerine oturması var, daha demokratik bir
sistemde yerli yerine oturması var. Bütün bu gelişmeleri öyle
değerlendirmek lazım.
Ayrıca, biz
tabii, verilerle çalışmayı seviyoruz, AK PARTİ Hükûmeti
olarak ve parti olarak toplumun nabzını iyi tutarız. Şu
anda emniyet teşkilatıyla ilgili yaptığımız güven
araştırmalarında toplumun emniyet teşkilatına güveni
sürekli yükseliyor, sürekli yükselen bir trend yaşıyor. Elimizde
araştırmalar var, bunları da paylaşabiliriz.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Doğu ve Güneydoğuda
kalmış mıdır güven?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Burada, tabii, Sayın Halis,
çetelerle, Çeteler- işte- kol geziyor. falan gibi bir ifade
kullandı. Doğrusu, bunu çok üzücü buluyorum. Çünkü, o yıllar
herhâlde unutuldu. Mafyanın, çetelerin, gazete manşetlerinde,
efendim, görüntüleri, o uzun uzun haberler herhâlde unutuldu. Tabii unutuldu,
şu yedi yılda artık o tür haberler yok gazetelerde.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Engellediniz mi Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Çünkü, AK PARTİ iktidarları
döneminin -bakın, bunu samimiyetle söylüyorum. Özellikle son iki yıl,
iki buçuk yıl, kendi dönemimle ilgilileri daha iyi biliyorum ama ondan
öncesi de değerli Bakanımızın, Abdülkadir Beyin döneminde-
AK PARTİ iktidarları dönemlerinin en önemli özelliği, organize
suçlarla mücadeledir ve çete diye ifa-de edebilirsiniz, bütün türleriyle
ilgili, mafya türü, insan kaçakçılığı, uyuşturucu
kaçakçılığı, mali suçlar
Yani ben size rakamlar versem,
önceki yıllarla mukayese edin desem şaşarsınız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Verin, verin.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Verebilirim.
Dolayısıyla
bizim dönemimizde Çeteler kol geziyor. gibi bir ifade kullanılamaz. Bu
insafsızlık olur. Yani burada tabii, muhalefet, siyaset yapıyor
olabiliriz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakan, çeteler konusunda haklısınız. JİTEM
kol gezmiyor mu, JİTEM?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Bu tür şeyler olabilir,
mu-halefet bir şeyler söyleyebilir ama tabii, insafı elden
bırakmamak lazım.
Iraka harekât
konusunda, operasyonlar konusunda, hiçbir şey orada zaafa
uğramıyor. Biliyorsunuz, Hükûmet olarak biz getirdik Meclise, önce
yoktu. Sınır ötesi operasyon ve harekâtı biz getirdik, yüce
Meclis ona olur dedi ve o kullanılıyor ve üçüncü defa
uzatıldı. Bu konuda hiçbir sorun yok, onu da ifade etmek isterim.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İstifa etmeyi düşünüyor musunuz? diye
sormuştum Sayın Bakan, soruma cevap vermiyorsunuz.
BAŞKAN-
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler böylece
tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
ALİ
KÜÇÜKAYDIN (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Yoklama alıyoruz.
ALİ
KÜÇÜKAYDIN (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, yoklamaya geçtik.
ALİ
KÜÇÜKAYDIN (Adana) Sayın Başkan
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Daha önce söz talebi var Sayın Başkan.
ALİ
KÜÇÜKAYDIN (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Okay, Sayın Hamzaçebi, Sayın Oksal
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yoklamadan önce söz talebi var Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Koçal
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Görmezden geliyor ya!
BAŞKAN
Sayın Karaibrahim, Sayın Güner, Sayın Öztürk, Sayın Kaptan
ALİ
KÜÇÜKAYDIN (Adana) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Güvel, Sayın Dibek, Sayın Çakır
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Sayın Başkan, yoklama, oylamanın biraz öncesinde
yapılır. Bak, burada söz talebi var. Niye duymuyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Niye duymuyorsunuz Sayın Başkan?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Niçin duymuyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Niye görmezden geliyorsunuz?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan oylamaya geçti.
BAŞKAN
Sayın milletvekili, ben sözümü bitirdim ve yoklama talebi olarak buna
geçtikten sonra siz elinizi kaldırdınız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hayır, daha önce el kaldırdı.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Başınızı bir kaldırın
bakalım, ne oluyor ne bitiyor. Böyle taraflı yönetim olmaz.
BAŞKAN
Şu konuyu lütfen netlikle ortaya koyalım: Soru-cevap işleminde
sorular soruldu, Sayın Bakan da cevaplarını verdi. Bu konu
bittikten sonra, bir daha, bir daha söz şeyine gerek yok, gayet açık
ve net.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Daha önce verdiniz.
BAŞKAN Ne
zaman vermişim?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sisteme girdi Sayın Başkan, sisteme.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bu sözünüzü unutmayın ama, herkese bunu uygulayın.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İç Tüzüke aykırı.
BAŞKAN
Sayın Kesici, Sayın Mengü, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Köktürk, Sayın Coşkuner
Tamam efendim.
Üç dakika süre
vereceğim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Ali Küçükaydının 60a göre yerinden
kısa bir söz talebi vardır.
Buyurunuz.
X.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ali Küçükaydının, 54üncü
Birleşimde grup adına yaptığı konuşmasındaki
illegal faaliyetler ifadesinin Muş Milletvekili Sırrı
Sakık tarafından yanlış
anlaşıldığını veya yanlış anlamaya
sebep olduğunu belirterek bu sözleriyle terör örgütlerini
kastettiğine, başka bir maksadının
bulunmadığına ilişkin açıklaması (x)
(x)
Bu açıklamaya ilişkin ifadeler 28/01/2010 tarihli 54üncü
Birleşimin 200üncü sayfasında yer almıştır.
ALİ
KÜÇÜKAYDIN (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben,
perşembe günü grup adına yaptığım konuşmada,
konuşmamın bir yerinde, terör sürecinden bahsederken Terörle Mücadele
Yasasından bahsetmiştim. Orada İllegal faaliyetlere yönelik
etkili bir bütünlük içinde mücadele verebilmek için, Terörle Mücadele
Yasası ve diğer bazı yasalar çıkarıldı.
demiştim. Buradaki illegal faaliyetlerden maksadım, terör
örgütlerini kastediyorum. Başka bir maksadım olamaz zaten. Konu çok
açık çünkü Terörle Mücadele Kanununun bu amaçla
çıktığını söylüyorum ve bu söz, zannediyorum
Sayın Sırrı Sakık tarafından yanlış
anlaşıldı ya da yanlış anlaşılmasına
sebep oldu. Ben bu şekilde düzeltmiş oluyorum efendim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Küçükaydın.
Kayıtlara
geçecektir böylece.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkanım, şimdi, burada hatip şöyle
diyor: Legal ve illegal yollardan
Şimdi nasıl bunu izah
edebiliriz?
BAŞKAN
Şimdi, maksadını düzeltti. Yanlış
anlaşıldığını
SIRRI SAKIK
(Muş) Yani ben hatta o gün de davet ettim, Lütfen bizi aydınlatın.
diye ama aydınlatmadı.
BAŞKAN
Şimdi açıkladı.
SIRRI SAKIK
(Muş) Legaldir çünkü biz bu sürecin mağdurlarıyız. Biz,
legal yoldan nasıl bir mücadele, illegal yoldan nasıl bir mücadele
yapıldığını, 17.500 faili meçhul cinayetleri
biliyoruz. Hangi etkili ve yetkililerin
BAŞKAN
Sayın Sakık, ne demek istediğinizi gayet net anlıyoruz.
Sayın Arkadaşımız da bu yanlış bir
anlaşılmaya sebebiyet verdiği için açıklamada bulundu.
Böylece tutanaklara geçmiş oldu.
Teşekkür
ediyoruz.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Yanlış anlayan biz değiliz Sayın
Başkan. Yanlış ifade etmiş olabilir. Yanlış
anlamadık, yanlış ifade edilmiş olabilir ama biz doğru
anladık.
BAŞKAN E,
düzeltti efendim. Yani doğrudur, olabilir. O da yanlış
anlaşılmaları düzeltmek için söz istemişti zaten.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 15inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahiye aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, burada süre on dakikadır. Sayın Erdal Sipahinin
ancak konuşmasına yetecek bir süremiz vardır, o bittikten sonra
da Genel Kurulu kapatacağım. Bilgilerinize
Buyurunuz
Sayın Sipahi.
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, sizi
ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 383 sayılı Kanun
Tasarısı birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini belirteceğim.
Sizleri,
şimdi, on altı ay öncesine götürmek istiyorum. 3 Ekim 2008, Aktütün
Sınır Karakoluna hainlerce yapılan baskın ve 18 şehit.
Ardından, oluşan millî öfkeyi yatıştırmak için Hükûmet
yetkililerinin açıklamaları: Sözün bittiği yere gelinmiştir.
Güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeler hemen
yapılacaktır. Terörle mücadele için yeni bir teşkilatlanmaya
gidilecektir. Ve şimdi -on altı aydan fazla süre geçmiş- durum
nedir? Hükûmetin sözü bitmiş, Kandil Dağındaki katillerden,
İmralıdaki patronlarından, aşiret reislerinden akıl
hocası tutulmuş; açılım, değişim, uygun
konjonktür, yol haritası, ezber bozma kavramları, bölücüye boyun
eğmenin, ülkenin bölünmez bütünlüğüne dinamit koymanın kod
isimleri hâline getirilmiş.
Cumhurbaşkanının,
Başbakanın ve Sayın İçişleri Bakanının
dillerinin altından çıkarmaktan korktukları baklalar -ki
yavaş yavaş çıkmaya başladı- her seferinde isim
değiştiren, isim özürlü, ABD ve AB teşvikli, baskılı
bir yıkım projesi. Açılım diye ülke yangın yerine
dönmüş, insanlar birbirine şüpheyle, kaygıyla bakmaya başlamış,
isyan provaları olağan hâle gelmiş. Aktütün olayı
sonrası ne denmişti? Sözün bittiği yere gelinmiştir.
Demek ki AKPnin sözü böyle bitiyormuş.
İhtiyaç
duyulan bir tek yasal düzenleme yapılmamış, yeni
teşkilatlanma ise on altı ay sonra akla gelmiş.
Açılım diyerek birilerine bir cüce söz verilmiş, bu söz için
miat verilmiş; baskı var, tehdit var. Onun için bir acele, bir
telaştır gidiyor.
Bölücülük ve
açılım birbirinin ruh ikizi. Bunu saklamak için kitapçık
bastırılıyor. AKPnin şehitlerden ve şehit
törenlerinden rahatsız olduğunu bu kitapçığından
anlıyoruz. Şimdi de açılımı anlatmak için AKP
milletvekillerine eğitim verilecekmiş. Demek ki bu yıkım
sürecini AKPli milletvekilleri de anlayamadılar ki eğitim verme
ihtiyacı ortaya çıktı.
Terörle mücadele,
yerini, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarıyla mücadeleye, teröristle
mücadele ise yerini, terörle mücadelede canını ortaya koyanlardan
birileri adına intikam almaya dönmüş.
Gelelim yeni
teşkilatlanmaya: 3 Ekim 2008den bu yana on altı ay geçmiş.
Beş ay sonra, yani Şubat 2009da Millî Güvenlik Kurulu gündemine
konmuş. On altı ay sonra da bu yeni harika müsteşarlık
gündemde.
Hani 2007
Ekiminde bir sınır ötesi operasyon tezkeresi geçmişti,
şimdi bakan olan bir AKP sözcüsü bu tezkere için Sofistike bir tezkeredir.
demişti. Hayretle izlemiştim. Dünyanın hiçbir literatüründe,
yıllarını bu mücadelenin içerisinde geçirmiş birisi olarak,
sofistike tezkere diye bir şey duymadım, daha doğrusu, böyle
bir sofistike komediye hiç rastlamamıştım. Sonunda sofistikeden
ne kastedildiğini uygulamalardan anladık. Türkiye Büyük Millet
Meclisi iradesi, yani millet iradesi olan tezkere bir ay düşündükten sonra
Amerikaya götürülüp 5 Kasım 2007de ABD Başkanı Bushun
icazetine, insafına, müsaadesine, onayına sunulursa bunun adı
sofistike oluyordu.
Şimdi de
ondan mülhem sofistike müsteşarlık! Adı yanlış.
Türkiye'nin kamu düzeni ve güvenliği tek başına bu
Müsteşarlığın işi mi? Düzen ve güvenlik sağlayan
onlarca kurum ve kuruluş var. Görevi yanlış. Terörle mücadele
için politika üretecekmiş bu Müsteşarlık! Yani, eğer
bürokratlar politika üretecekse, -soruyorum Sayın Bakan- Hükûmetteki
politikacılar ne üretecekler? Başındaki yanlış. Ana
görevi koordinasyonsa bu koordinasyonu şimdi olduğu gibi bir
Başbakan Yardımcısı mı daha kolay sağlar, yoksa
yasayla geldiği gibi İçişleri Bakanı mı? Terörle
mücadele sadece güvenlik olayı değildir, birçok
bakanlığın görev alanını kapsar. diyen sizin
Hükûmetiniz değil midir? Yetkisi yanlış. Terörle mücadelede
herkesi denetleyecekmiş! Allah aşkınıza, kim kimi
denetliyor? Bütün devleti bu harika müsteşar mı denetleyecek?
Sonra, en üst
seviyede Terörle Mücadele Yüksek Kurulu var. O ne olacak, belli değil.
Sizin Başkanlığınızda İç Güvenlik
Değerlendirme Kurulu var. O ne olacak, o da belli değil. Bu kurullar
eğer iş yapmıyordu da yedi sene neden beklediniz? Eğer
yarıyorsa kurul üstüne yeni kurullar
Bu iş daha da
karışmayacak mı? Yedi senedir koordinasyonu beceremediniz mi?
Eskiden bu iş iyi becerilirdi. Nereden nereye
Liderlik
kitaplarında şöyle yazar: Teorik ve sonu gelmez
araştırmaları bir tarafa bırakıp sadece Ben bunu
nasıl yaparım? sorusuna odaklanılmalıdır. Bu teorik,
sonu gelmez araştırmaları bırakın Sayın Bakan,
terörle mücadeleye gerçekten niyetiniz var mı yok mu, onu söyleyin.
Sonra, siz hem
dış destekli yıkım projesi açılımının
koordinatörüsünüz hem de terörle mücadele koordinatörüsünüz. Sapla saman
birbirine karıştırılmış. İmralıyla,
PKKyla açılım koordinasyonu mu yapacaksınız, yoksa
güvenlik güçleriyle güya terörle mücadele koordinasyonu mu
yapacaksınız?
Efendim, emniyet
müdürleriyle yapılan toplantıda demişsiniz ki: Aramızda
suçluları barındırmayalım. Peki Sayın Bakan,
kasım sonunda
Diğer yandan
-basında yer aldı- bu Müsteşarlığa örtülü ödenek
kullanma yetkisi verilecekmiş. Eğer doğruysa bu işte bir
oyun var. Bu Müsteşarlığın görünürde koordinasyon
dışında bir görevi yok. İstihbarat elde etmeyecek,
operasyon alanında bir görevi yok. O hâlde örtülü ödenek nereye
kullanılacak, nereye harcanacak? Saklanan, gizlenen başka bir
şeyler mi var? Bunun cevabını bekliyoruz.
Komisyonda bu
Müsteşarlığın kurulması konusunda Milliyetçi Hareket
Partisi olarak düzeltici, düzenleyici birçok teklifte bulunduk, şimdi de
her şeye rağmen Evet. diyeceğiz.
Terörle mücadele
konusuna yeniden dönersek: Milliyetçi Hareket Partisi olarak size bitmek üzere
olan, tehdit olmaktan çıkmış, bölge halkının
mücadeleye ortak olduğu bir Türkiye devrettik. Nereye geldik biliyor
musunuz? 2002de size iktidar verildiğinde şehit sayısı 10
-ki bunun da 4ü GKK- terör durmuş, olaylar durmuş, yurt içinde neredeyse
terörist kalmamış ve 2008 yılına gelindiğinde AKP
İktidarının icraatlarının sonucunda 171 şehit,
1.602 terör olayı. 2009 yılı -geçen yıl- 80den fazla
şehit, 708 terör olayı.
Terörle
mücadelede inisiyatif kaybedilmiş, müzakere Haburda mütarekeye
dönmüş, yargı çadıra sokulmuş, Sen herhâlde pişmansındır.
komedisi oynanmış. Şimdi de on altı ay sonra
müsteşarlık kurulması akla gelmiş.
Terörle mücadele
bilançonuz vahim. Bu vahamet, rakamlar ve olaylarla sabit. Siz âciz, zafiyet,
teslimiyet gösterdikçe daha çok şehit, daha çok ateş düşen ev.
Yangın yerine dönen, devlet otoritesinin gittikçe kaybolduğu, isyan,
ayaklanma provalarının yapıldığı, en ağza
alınmaz küfürlerin sineye çekilip yutulmasından sorumlu olan sizin
İktidarınız.
Yeni bir
müsteşarlık kurulması, hataların, günahların kefareti
mi? Yani, açılımla epey oy kaybettik, şimdi de terörle mücadele
ediyormuş gibi bir oyun oynayıp bunun kefaretini mi ödeyelim
Sayın Başbakan sıkışınca söylüyor, Şehit
aileleri ve gazilerimiz yolumuzu aydınlatıyor. diyor. O şehit
ailelerinin Türk Bayrağıyla şehitlikte açıklama
yapmasını yasaklayan sizin İktidarınız ve Sayın
Bakan, siz Kırıkkale kökenlisiniz, Kırıkkalelisiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Nerede yasaklamış?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) - İstanbulda efendim.
Babası
açılım karşıtı diye
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yok öyle bir şey.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) İstanbul Valisine sorarsınız.
Babası
açılım karşıtı diye bir şehit mezarının
açılımcılarca tahrip edildiğini bütçe görüşmelerinde
size sordum, cevap yok. Aynı konuyu basın manşete taşıdı,
yine cevap yok. Yalan. deyin, Yanlış. deyin, Failleri
yakalandı. deyin. Müsteşarınızı Haburda katilleri
karşılamaya göndereceğinize bu utanç verici olay için tahkike
gönderin. Bu konu açıklığa kavuşmadan da terörle mücadele
koordinatörlüğüne soyunmayın, şehitleri ve şehit ailelerini
ve gazileri ağzınıza almayın.
Burada Atatürkün
bir sözünü hatırlatmak istiyorum: Memleket mütesait yani gelişen,
yükselen- bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla
milleti parçalamak, hıyanettir. 1925, Mustafa Kemal.
Bu arada
şehitlik ve gazilik kavramından rahatsız olan besleme
çevrelerin Hükûmeti de etkilemeye çalıştığı konusu
gündemde. Şehit ve gazilerin ismini taşıyan okul, cadde, sokak
isimleri değiştirilecekmiş. Bu konuda açıklama ve net,
kesin tavır bekliyoruz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bu yalanlarla nereye varacaksınız?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) - Bunu önerenler, şehit ve gazi isimleri yerine
hangi hainlerin ismini kullanıyorlar? Yüce kitabımızdan
şehitlikle ilgili bölümler de kaldırılacak mı, merak
ediyoruz. Sizden açıklama bekliyoruz. Sizi tenzih ediyoruz ama bu konuda
kesin tavrınızı da millet adına duymak istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Çünkü bu malum
çevreler, Millî Eğitim Bakanımızın adını
kullanmaktalar.
Biz, bu
değişiklik önergelerimiz, endişelerimiz,
uyarılarımız saklı kalmak üzere, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak getirdiğiniz yasa tasarısına Evet. diyoruz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Niye Evet. diyorsunuz?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) - Sırf terörle mücadelede bahaneniz
kalmasın Biz neler yapacaktık da muhalefet istemedi, onun için
yapamadık. demeyin diye Evet. diyoruz. İnşallah, görüşme
sırasında önerilerimizi dikkate alır,
yararlanırsınız, Komisyon Hayır., Hükûmet Hayır.
klasiği tekrarlanmaz.
Sözlerime son
verir, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) - Varsa dağarcığınızda bir laf
çıkar konuşursunuz. Sabahtan beri konuşmacıya laf atıp
duruyorsunuz ve buna da ahlak diyorsunuz. Söyleyeceğin bir şey
varsa çık söyle.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz
için kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 4 Şubat 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.00