DÖNEM: 23 CİLT: 60 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59uncu
Birleşim
10 Şubat 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbul Marmaray Projesine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Mersin ilindeki çiftçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Tunceli ilindeki TEDAŞın
özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Özlem Müftüoğlunun, Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gazilik unvanı verilmesinin 89uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
2.- Gaziantep
Milletvekili Halil Mazıcıoğlunun, Gaziantepe Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından gazilik unvanı verilmesinin 89uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sarının, Gaziantepe Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından gazilik unvanı verilmesinin 89uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gazilik unvanı verilmesinin 89uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
5.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Tuncelideki TEDAŞın
özelleştirilmesine ilişkin açıklaması ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
6.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Rize Milletvekili Bayram Ali
Bayramoğlunun, esnafın kullandığı kredi faizi ile
enflasyon oranları arasındaki ilişkiyi değerlendirdiği
ifadelerinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Necat Birincinin, kürsüde konuşan hatiplerin vücut diline
ilişkin açıklaması
8.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Malatya Milletvekili M. Mücahit
Fındıklının, İslam inancında vacip olan
kurbanı bir hikâye olarak nitelemesine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Gürcistan Parlamento Başkanı David Bakradzeye
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
B) TEZKERELER
1.- Gürcistan
Parlamento Başkanı David Bakradze ve beraberindeki heyetin ülkemizi
ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1093)
C) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız ve 32 milletvekilinin, TOKİnin İstanbul-Ataköy
sahilindeki tasarruflarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/555)
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, sigara yasağı
kapsamındaki işletmelerin yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/556)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Roman vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/557)
4.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/558)
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/152) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin
Genel Kurulun 10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- (10/106) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 10/2/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/466,
10/474, 10/496) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 10/2/2010 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, ilaçların marketlerde
satılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11679)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, marketlerde ilaç satılmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11680)
3.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, marketlerde ilaç satışına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/11695)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Türkiyeye giriş yapan bölücü terör
örgütü mensupları hakkındaki adli işlemlere ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/11745)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, tutuklu ve hükümlülere verilen
sağlık hizmetlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/11747)
6.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, AİHMnin kesinleşmiş
bazı kararlarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/11754)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, kamunun ilaç alımları konusundaki
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/11864)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak dört oturum yaptı.
Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici, kayıp çocuklar sorununa,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, madde
bağımlılığı ve uyuşturucunun öğrenciler
üzerindeki etkilerine,
Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl, Dünya Sigarayı Bırakma Gününe,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel, kayıp çocuklar ve Terörle Mücadele Kanunu
mağduru çocukların sorunlarına,
Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız, Antalyanın bazı ilçelerinde
son günlerde yaşanan sel felaketlerindeki can ve mal
kayıplarına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Bahreyn
Temsilciler Meclisi Başkanı Halife bin Ahmed El-Dahraninin davetine
icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali
Şahinin beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Doğu Karadeniz
Bölgesinde yaşanan kanser vakalarının (10/551),
Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ve 30 milletvekilinin, ilköğretimde
taşımalı eğitim uygulamasındaki sorunların
(10/552),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 23 milletvekilinin, başta Tekel olmak
üzere özelleştirme uygulamalarının çalışanlar üzerinde
doğurduğu sorunların (10/553),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 20 milletvekilinin, geçici personel statüsünde
çalışanların sorunlarının (10/554),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/288) İç Tüzükün 37nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan (6/669),
45inci (6/942),
47nci (6/957),
48inci (6/962),
49uncu sırasında bulunan (6/966),
50nci (6/968),
64üncü (6/998),
Esas
numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan cevap verdi; soru sahiplerinden Tunceli
Milletvekili Kamer Genç ve Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz de
cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun (1/704) (S. Sayısı: 383) görüşmelerine devam olunarak
birinci bölümünün 6ncı maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
10 Şubat
2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 20.01de son verildi.
Meral
AKŞENER
Başkan
Vekili
Fatih
METİN Gülşen
ORHAN
Bolu Van
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 78
II.- GELEN KÂĞITLAR
10 Şubat 2010 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 32 Milletvekilinin, TOKİnin
İstanbul-Ataköy sahilindeki tasarruflarının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/555)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.12.2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 Milletvekilinin, sigara yasağı
kapsamındaki işletmelerin yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/556)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.1.2010)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, Roman vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/557)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.1.2010)
4.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 Milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/558) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.1.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergesi
1.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, kadın milletvekili eşlerine yönelik
yemek organizasyonuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/12039)
10 Şubat 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz İstanbul Marmaray Projesi hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncele aittir.
Buyurun
Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbul Marmaray Projesine
ilişkin gündem dışı konuşması
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı ekonomik
krizin yükünü emekçilere, işçilere çıkarma konusunda oldukça
başarılı bir politika izliyor.
BAŞKAN
Sayın Tuncel, bir saniyenizi rica ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda ciddi bir uğultu var. Sükûneti
sağlarsak hepimiz için hayırlı olur.
Buyurun.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Bir yandan Tekel işçileri iki aydır Ankaranın
göbeğinde direnirken diğer yandan her geçen gün işsizler
ordusuna yeni işsizler katılmakta, firmalar işçilerini ya sendikalı oldukları için ya da düşük ücrete
çalıştırmak için işten çıkartma tehdidiyle
karşı karşıya bırakmaktadır.
Komşumuz
Yunanistan, ekonomik krizin yükünü nasıl çıkartabiliriz diye
başta iktidardan başlarken, biz, bunu görmezden gelip Bu ekonomik
krizin yükünü nasıl işçiye, emekçiye, halkımıza yükleriz?
üzerinden bir politika izliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere Türkiyede taşeronlaşma sorunu
emek dünyasının en büyük sorunu hâline gelmiştir. Giderek artan
taşeronlaşmayla beraber işçilerin sosyal ve çalışma
hakları tehlike altına girmektedir. Bu sorun artık Türkiyede
krizle beraber daha da derinleşmiş, ana firmalar daha çok kâr
edebilmek için taşeron firmalara işlerini yaptırır hâle
gelmiştir. Bu durumdan dolayı mağdur olan işçiler ise taşeron
firmanın sağlıksız ve güvencesiz iş
koşullarına mahkûm edilmektedir. Bunun en son örneğini,
İstanbulun kentleşmesinde çok önemli bir proje olarak Hükûmet
tarafından sunulan Marmaray Projesinde çalışan kazı
işçileri yaşamaktadır. Hâlen devam eden Proje, oluşturulan
konsorsiyumla beraber GAMA-Nurol firmasına ihale edilmişti.
GAMA-Nurol firması adına Polat Deniz İnşaat taşeron
firmasına bağlı 200 kazı işçisi 2007
yılından bu yana haklarının ihlal edildiğini
duyurmuş, İstanbul Valiliğiyle görüşmüş ve en son dün
hukuki yollara başvurmuştur. Bugün de bu işçiler
Ulaştırma Bakanlığı önünde sesini Hükûmete duyurmaya
çalıştılar.
Bu işçiler
üç yıldır günlük 27,5 TLye çalışmakta. En son şirket
yetkilileri yaptıkları açıklama ile işçilerin ücretlerine
üç yıldan sonra sadece 1 TLlik ücret artışı
yapabileceklerini ifade etmişlerdir. Bu sembolik ücret
artışını haklı olarak kabul etmeyen işçiler ise
işten çıkartılma tehdidiyle karşı karşıya
kalmıştır.
Marmaray Projesi
kazı işçilerinin sorunları sadece ücret sorunuyla kalmamakta,
sigortaları eksik ve düzensiz yatırılmakta ve işçilerin
girdi çıktıları yapılarak hakları ihlal edilmektedir.
Yemeklerin kötü olması, yemekhanenin uygun standartlara göre yapılmamış
olması, sağlık kontrollerinin düzenli olarak
yapılmaması, çizme ve eldiven gibi gerekli malzemelerin düzenli
olarak temin edilmemesi, hatta bunları işçilerin karşılamak
zorunda kalması gibi sorunlar yaşanmaktadır.
Taşeronlaşmanın kucağına itilen bu işçiler her
türlü haklarından yoksun, yılda üç yüz altmış gün, neredeyse
her gün çalışır durumdadırlar.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye tarihinin en önemli ve 3 milyar dolarlık
maliyetiyle en pahalı ulaştırma projesi Marmarayın
işçileri tam anlamıyla kölelik düzenine mahkûm edilmiştir.
Sorunlarını iletme konusunda ise muhatapsız
kalmışlardır. Taşeron firmaya bağlı olduğu
için, Ulaştırma Bakanlığı Biz, konsorsiyuma, yani
GAMA-Nurol firmasına ihale ettik, bu firma sorumludur. demektedir.
GAMA-Nurol firması ise işçilerin taşeron firmaya bağlı
çalıştığını, muhatabın Polat Deniz
İnşaat Firması olduğunu söylemektedir. Bu şekilde
ortada kalan işçiler haklarını aramak için bir araya
geldiğinde ise işten atılma tehdidiyle karşı
karşıya bırakılmaktadır. Böylelikle, üretimin
içerisinde emeğin mekânsal bölünmesinin sağlanması yanı
sıra hukuksal olarak da bölünmesine neden olan taşeronlaşma
sorunu her alanda devam etmektedir.
2003 senesinde
4857 sayılı İş Kanununda düzenlenen asıl işveren
ile alt işveren, yani taşeron firma ilişkisi firmaların
emek maliyetlerini düşürmede kullandıkları en etkin yol
olmaktadır. Esnek çalışma politikalarını içeren
taşeronlaşma Tuzla tersanelerinde görüldüğü üzere can
kayıplarına yol açar hâle gelmiştir. Her geçen gün yüzlerce
işçi ya can güvenliği ya da iş güvencesi olmadan uzun saatler,
uygunsuz iş koşullarında çalışmak zorunda
bırakılmaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, haklarını alabilmek için mücadele eden ve
taşeronlaşmanın kurbanı olan Marmaray kazı
işçilerinin sorunlarının bir an önce çözülmesi gerekmektedir. Bu
konuda, ihaleye sunan Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Ömer Dinçerin sorumluluklarını yerine getirmesini bekliyoruz.
Sevgili
arkadaşlar, işçilerin, emekçilerin sorunları ne yazık ki
çok fazla burada gündemleştirilmiyor. Sadece Tekel işçileri
değildir bugün direnen; aslında birçok alanda işçiler çok ciddi
problemler, sorunlar yaşıyor. Gaziantepten İzmire kadar birçok
alanda işçiler ya işten çıkartılmakta ya da işten
çıkartılmayla karşı karşıya kalmaktadır.
Hükûmetin ve buradaki bizlerin sorumluluğu işçilerin, emekçilerin
sorununu çözmektir; onun üzerinden siyaset yapmak değildir. Umuyoruz,
Hükûmet, Marmaray işçileri başta olmak üzere tüm işçi ve
emekçilerin insanca yaşam koşullarını bir an önce
hazırlar ve işçiye, emekçiye hak ettiği yaşam
olanaklarını sunar.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
Gündem
dışı ikinci söz Mersin ilindeki çiftçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Kadir Urala aittir.
Buyurun
Sayın Ural. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Kadir Uralın, Mersin ilindeki
çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere
beş altı dakikalık zaman dilimi içerisinde seçim bölgem olan
Mersin ilimizin tarımı ve çiftçilerimizin durumları
hakkında bilgi vermek istiyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları
başında bizleri izleyen, dinleyen bütün yüce Türk milletini
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerimiz; Mersindeki tarım
toprakları Kan eksen can biter. özlü sözümüz gibi mümbit
topraklardır. Dünyanın en güzel muzu Anamur ve Bozyazıda;
üzümü, elması Gülnarda; kayısı ve zeytini Mut ilçemizde;
patlıcanı, salatalığı Aydıncıkta;
çileği, domatesi, Keben narı Silifkede; şeftalisi, kirazı
Mersin Tarsus Çamlıyaylanın belde ve köylerinde; örtü altı seracılıktaki
sebzeciliği ve limon, narenciye üretimi Erdemli, Silifkede;
mısırı ve buğdayı yine en iyi şekilde Tarsusta
yetiştiriliyor.
Sizler nasıl
olduğunu bilmezsiniz belki ama ben işin içinden gelen bir
arkadaşınız olarak size bu işin nasıl
yapıldığını biraz anlatmak istiyorum. Çiftçimiz
dağı taşı dişiyle tırnağıyla düzeltip,
üzerine toprak çekip tarla hâline getiriyor dağı taşı.
Yazın 40-50 derece sıcaklıkta, naylon veya cam seranın
altında nefes almakta bile zorlandığınız o mevsimde
bizim çiftçimiz tarlasını ekime hazırlıyor, ağustos,
eylül sıcağında ürününü dikiyor ve serasının
başında çatma dediğimiz iki göz bir ev yapıyor,
kışın o çatmada yaşıyor çünkü gece gündüz, yağmur
çamur demeden, ektiği ürüne gözü gibi bakmak zorunda.
Öyle zamanlar
olur ki değerli arkadaşlar, kışın dondurucu
soğukta insanlarımız seralarının içinde sabahlara
kadar günlerce soba yakarlar. Elleri yüzleri soba yakmaktan kapkara olmuş
ana babalar, bazen ürünlerini don vurmasın diye, çocuklarının
geleceği için, çocuklarının üzerindeki yorganı, battaniyeyi
getirirler, seraların üzerine örterler. O yağmur, çamur, soğuk
içerisinde üretirler, inadına üretirler fakat tam ürünlerini satıp
para kazanacaklarında İrandan sebze-meyve, Arjantinden limon,
Brezilyadan veya başka ülkelerden muz ithal edilir. Bizim çiftçimizin
ürünü de ihraç edilemez ise eli böğründe kalır. Çektiği krediyi,
borcunu ödeyemez, bir sonraki yıla borçlu bir şekilde girmeye devam
eder. Borcunu ödeyemeyince de tarlasına tapanına, evine barkına
haciz gelir.
Ey Başbakan,
ey Hükûmet, sayın AKP milletvekilleri; Mersinin ilçelerinde, köylerinde
yaptığımız gezilerde, muhtarlarımız ve
çiftçilerimiz dert küpü olmuşlar, her geçen gün köylerine
değişik kurumlardan, bankalardan gelen avukat ve haciz
memurlarının fazlalaştığından dert
yanıyorlar. Bırakın memlekette suni gündemler yaratmayı,
bırakın MHP milletvekillerine saldırmayı, bu
çiftçilerimizin seslerine kulak verin. Çiftçimizin durumunun yedi yılda ne
hâle geldiğine bir bakın. 2002 yılında, 57nci Hükûmet
döneminde örneğin muz, eski parayla 1,5 milyona satılıyordu,
şimdi muz 1,5 milyona satılamıyor. İhracat
şampiyonumuz, eski Bakanımız, Mersin Milletvekilimiz
Sayın Kürşad Tüzmen Bey, Bozyazı ve Anamurlular bu resimde muz
yerken çektirdiğiniz ve aldığınız notları
konuşuyor. Bu notların gereğini yapmanızı istiyor.
Sayın milletvekilleri, Muzun raf ömrünü uzatmak için ne gerekiyorsa
yapılacak. denildi fakat hiçbir şey yok. Muzun millî ürün olarak
ilan edileceği söylenildi, destekleneceği söylenildi ama hiçbir
şey yok.
Değerli
arkadaşlar, limonu çiftçimiz 600-700 bin liraya üretebiliyor -Ali
Ağabey gülüyor oradan, Sayın Milletvekilimiz- AKPli yetkililer
çıktılar seçimlerden önce Limonu 1,5 milyondan
aşağıya satmayın. dediler. 1 milyondan
aşağıya satmayın. dediler, vatandaş da inandı.
Şimdi limonu 600 bin liraya satamıyorlar, 600 bin liraya
üretemiyorlar hatta. Ama maalesef şu anda 600-700 bin liraya limon
satılamıyor. Mersinin limanlarında, Mersinin hallerinde
Arjantinden, Brezilyadan, oradan buradan gelen limonlar geziniyor. Bunu
değerlendirmenizi istiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Tarsusta mısır; Mutta zeytin, kayısı;
Silifke ve Erdemlide limon, domates; Gülnarda üzüm, elma; Anamur,
Bozyazıda muz; Aydıncıkta salatalık, patlıcan
üreticileri, velhasıl tüm Türk çiftçileri fakruzaruret içerisindedir.
Rahat nefes almak istiyorlar. Vatanına, bayrağına, milletine,
devletine bağlı, canını malını bu uğurda
vermekten çekinmeyecek bu insanlarımız ürettiği ürünün
satılmasını, ihraç edilmesini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KADİR URAL
(Devamla)
üretimde kullandığı girdi masraflarının
azaltılmasını, vergilerinin düşürülmesini, namerde muhtaç
olmadan, başkalarına el açıp dilenmeden yaşamak istiyorlar.
Mut ve
Silifkedeki fiğ destekleme ücretlerini geri istiyorsunuz. Niye verdiniz,
niye geri istiyorsunuz? Silifkedeki sel afetinde zarar gören
vatandaşlarımıza paralarını verdiniz, şimdi geri
istiyorsunuz. Hem de 2004te verdiğiniz parayı faiziyle beraber
istiyorsunuz. Bu nasıl bir anlayış? Bunun mutlaka
hesabının sorulacağını da bilmenizi istiyor sayın
çiftçilerimiz. Kaledibi Mahallesi muhtarı feryat ediyor: Yüz
yıldır kullandığımız arazilerimizi elimizden
alıyorlar. diyor. Anamurdaki yaptığımız toplantıda
Kılıç Köyü Muhtarı Veli Hazır yalvarıyor: Altı
buçuk kilometrelik yolum yok. diyor. Bunların mutlaka gündeme
getirilmesini istiyoruz.
Çiftçilerimiz,
Başbakandan Ananı da al git., bakanlarından Gözünüzü toprak
doyursun. azarları duymak istemiyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR URAL
(Devamla) - Son olarak, değerli milletvekilleri, Tokat Reşadiyede
şehit düşen askerlerimizin faillerine PKK yaptı. diyemeyen ama
Tekel işçilerinin yaptığı hak arama mücadelesine PKK karıştı.
diyen zihniyeti kınıyor, Allah ıslah etsin diyerek yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ural.
Gündem dışı üçüncü
söz Tunceli ilindeki
TEDAŞın özelleştirilmesine ilişkin söz isteyen Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Gençe aittir.
Buyurun
Sayın Genç.
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Tunceli ilindeki
TEDAŞın özelleştirilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum. Sayın Başkana da bana gündem dışı söz
verdiği için ayrıca kendilerine teşekkür ve
şükranlarımı arz ediyorum.
Şimdi,
gündem dışı konuşmamın konusu, Tuncelideki TEDAŞ
müessesesinin özelleştirilmesi. Galiba 12 Şubatta Malatya,
Elâzığ, Tunceli ve Bingöldeki TEDAŞ özelleşecek, elektrik
dağıtımı.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, doğu, güneydoğu, biliyorsunuz, çok
riskli bir bölge. Bu riskli bölgede yapılması gereken kamu
hizmetlerinin devlet eliyle yapılmasında büyük fayda vardır
çünkü burada güvenlik yok. Güvenlik sorunu olduğu yerde özel
teşebbüsün yatırım yapması mümkün değil.
Şimdi,
Tunceli ili olarak konuşmak istiyorum. Tunceli ilinde zaten TEDAŞta
çalışan, işte, gerek Devlet Memurları Kanununa gerek
sözleşme hükümlerine tabi çalışan 125 kişi var. Toplam
abone sayısı 4.292. Böyle küçük bir müessese. Yalnız,
burası, tabii, elektrik kaçağı bakımından da
Türkiyede en az kaçağın olduğu yer. İnanmanızı
istiyorum, Tuncelideki vatandaşlar devlete karşı yapmaları
gereken görevleri hakkıyla yapıyor. Ben şunu da iddia ediyorum
ki, en az elektrik kaçağının olduğu yer Tunceli çünkü o
insanların öyle bir kültürü var, öyle bir ahlakı var. Yani devlet
malını uzatıp da ondan menfaat sağlayacak kadar
insanlık duygularından uzak kişiler değil. Daima hukuka
karşı, devlete karşı, insanlığa karşı
yapılması gereken görevlerini yapan bir kitle.
Onun için,
şimdi, burada bazı kamu görevleri özelleşti. İşte,
Telekom özelleştirildi. Oradaki birçok kamu çalışanı
kişilerin görevlerine son verildi. Maalesef Postane gittikçe küçültülüyor.
Orada da doğru dürüst hizmetler yapılmıyor. İşte,
kırk elli köyün bağlı olduğu bir Darıkent ilçesindeki
PTT şubesi kapatıldı, bir Pülümürdeki Mutuköprüsündeki PTT
şubesi kapatıldı, Kırmızıköprüdeki PTT
şubesi kapatıldı. Şimdi, bunları
Orada
çalışan üç beş tane memurdan, yani, devletin kazancı ne
olabilir sayın milletvekilleri? Bu memlekette o kadar har vurup harman
savrulan, o kadar devlet paraları o kadar boş yere harcanan bir
dönemde iki tane, üç tane memurun aylığını keserek orada
kamu hizmetini getirmemek kadar bence bilinçsiz ve düşüncesiz bir
davranış biçimi olamaz.
Şimdi,
burada, Tuncelide kışın çok kar yağıyor. Özellikle
Bingöl öyle, Malatya ve Elâzığın birçok köyleri, ilçeleri öyle.
Şimdi, burayı alacak, TEDAŞı devralacak kişiler o üç
haneli, beş haneli, on haneli köylere nasıl gidecek, orada elektrik
verecek bunlara, arızayı giderecek? Onun için, bunu özelleştirdiğimiz
zaman, inanıyorum ki bunu alacak firma kendi kârını
düşünecek ve oraya gitmeyecek, oraya hizmet götürmeyecek. Ama şunu da
o alacak firmaya şimdi peşin söyleyeyim: Bakın, yani, burada ben
kâr ederim düşüncesiyle, beni dinlerlerse, buradaki ihaleye kimse girmesin.
Yani burada kâr ettirmezler. Eğer oraya kamu hizmetini getirmezlerse,
köylerimizde elektrik kesilirse, bu insanlara elektrik hizmetleri
gitmediği zaman bu işin takipçisi biz olacağız ve oradaki
vatandaş da zaten hakkını arayacak.
Yani Ben giderim, nasıl
olsa işte Malatyada,
Elâzığda, Bingölde TEDAŞı alırım, büyük
kâr ederim, ondan sonra hizmet de götürmem. anlayışıyla hareket
ederlerse orada adamın burnundan da getirirler, onu da kendilerine
özellikle belirtmek istiyorum değerli milletvekilleri yani oradaki o
ihaleye kimsenin girmemesini talep ediyorum. Sayın milletvekilleri,
burada, bana göre, Anayasanın 47nci maddesindeki özelleştirme ve
devletleştirme konuları üzerinde Meclisin durması lazım.
Şimdi, bence
doğu ve güneydoğuda yeniden bir KİT sistemine dönmek lazım.
Orada işsizlik çok önemli bir sorun. Buraya devletin eliyle
Çünkü can
güvenliğinin olmadığı yere özel teşebbüs gitmiyor. Ne
kadar teşvik verirseniz verin, ne kadar cazibeli birtakım
uygulamalara girerseniz girin gitmiyor çünkü evvela güvenlik sorunu var. Oraya
birisi gidip de bir fabrika kurduğu zaman birileri geliyor Ver
bakalım şu kadar haraç. diyor. İşte bu gibi olaylar
nedeniyle maalesef oraya özel teşebbüs gitmiyor. Onun yerine, devletin,
bence, işte cumhuriyet kurulurken teşvik ettiği ve o yolla
Türkiyenin büyük kalkınma sağladığı KİT
sistemine yeniden gitmesi lazım. Yani orada onlarca, yüzlerce, binlerce
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
KAMER GENÇ
(Devamla)
işçi çalıştırabilecek önemli üretim
kurumları yeniden tesis edilirse bence hem silahlı eylemlere
katılmalar çok önemli boyutta düşer hem de işsizlik sorunu
Zaten doğu, güneydoğudaki silahlı eylemlerin en büyük
nedenlerinden birisi -benim ilimde en azından- işsizliktir
arkadaşlar, inanmanızı istiyorum. 1991 yılında SHP
ile Doğru Yol
Partisi koalisyon Hükûmeti
olduğu zaman, o zaman bizim oraya, Tunceliye 1.000 tane işçi kadrosu
verildi ve onlar alınınca o en yoğun zamanlarda kimse
silahlı eylemlere katılmadı, herkes Benim sicilim
bozulmasın. dedi ama sonradan o da yürütülmedi, maalesef kötü bir
şey oldu.
Diliyorum ve bu
Hükûmetten özellikle rica ediyorum ki, bizim, Tunceli, Malatya,
Elâzığ ve Bingölün bu TEDAŞını
özelleştirmesinler. Oraya gidecek müteahhit de doğru dürüst hizmet
götüremez, zaten orada bu işi yapacağına da inanmıyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Hükûmet
adına Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına söz vermeden
evvel, 60ıncı maddeye göre pek kısa söz hakkını kullanmak
isteyen arkadaşlarımız var, onlara söz vereceğim.
Sayın
Müftüoğlu
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Özlem Müftüoğlunun,
Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik unvanı
verilmesinin 89uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ÖZLEM
MÜFTÜOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şehrimin gazilik unvanını almasının
yıl dönümünden dolayı konuşmak istiyorum. Söz verdiğiniz
için teşekkür ediyorum.
Gaziantep,
düşman işgalinden kurtuluşu esnasında gösterdiği dillere
destan mücadele ile millî Kurtuluş Savaşımıza âdeta
meşale olmuştur; aynı zamanda, Türk milletinin asla
yenilmeyeceğini, zalimlerin geçici zaferlerinin bu milletin kaderini asla
değiştirmeyeceğini göstermiştir. Gaziantepin Kurtuluş
Savaşında göstermiş olduğu bu kahramanca mücadelesi bütün
yurtta takdirle karşılanmış, aynı şekilde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da taltif edilerek 8 Şubat
1921 tarihinde 93 sayılı Kanunla Gaziantep adını
almıştır. Antep bu özelliliğiyle, ülkemizde gazi unvanına
sahip olan ilk ve tek şehir ve tek halk olmuştur. Gaziantepliler,
bayrak şehidi Şahin Beylerin, Şehit Kâmillerin öncülüğünde,
binlerce şehit verme pahasına tarihe mal olacak örnek bir savunma
yaparak işgal kuvvetlerine karşı kahramanca mücadele vermişlerdir.
Bu nedenledir ki Mustafa Kemal Atatürkün Türküm diyen her şehir, her
kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak
alabilirler. övgüsüne mazhar olmuştur.
Antepe gazilik
unvanının verilmesinin 89uncu yıl dönümünde, özgürlüğümüzü
canları pahasına bizlere armağan eden şehitlerimizi rahmet,
gazilerimizi minnet ve saygıyla anarken bu gazi şehrin bir
evladı olmaktan gurur duyduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Mazıcıoğlu
2.- Gaziantep Milletvekili Halil
Mazıcıoğlunun, Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gazilik unvanı verilmesinin 89uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Bu konuşma
fırsatını değerlendirip Gaziantepe gazilik
unvanının verilmesiyle ilgili olarak tarihî önemi haiz bazı
hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; en zor ve çetin şartlarda on
bir ay süren Antep savunması, yeryüzünde var olduğu günden bugüne
kadar bağımsızlığın timsali olmuş Türk
milletini tarih sahnesinden silmek isteyenlere karşı bu şehrin
insanlarının tek bir yürek olarak verdiği en güzel
cevaptır. Tarihin altın sayfaları arasında yerini alan
Antep savunması, küçük büyük, kadın erkek demeden, bu milletin
bağımsızlığı ve vatanı uğruna,
kendisinden kat kat güçlü olan düşmana karşı, her türlü
imkânsızlık içinde dahi neler yapabileceğinin
destanıdır. Millî mücadelemiz içinde gerek Kuvayımilliyeye
kıvılcım olması bakımından gerekse oluş
şartları bakımından ayrı bir öneme sahip olan Antep
savunması, Türk milletinin boynuna esaret zinciri
vurulamayacağının da haykırışıdır.
Antepliler,
işgale karşı değişik gruplar tarafından
farklı alternatiflerin seslendirildiği, işgal döneminde Ya
istiklal ya ölüm! parolasıyla yola çıkan Büyük Önderin,
kayıtsız şartsız arkasından gitmişlerdir.
İşte tam bu noktada, Gaziantepliler, hiçbir yerden yardım ve
destek almadan büyük bir kararlılık, irade ve dayanma gücüyle
direnerek Şahinbeylerin, Karayılanların ve daha nice adsız
kahramanların öncülüğünde 6.317 şehit ve binlerce gazi verme
pahasına kahramanlık, yiğitlik ve cesaret anıtı
olmuşlardır.
Gazilik
unvanı alan şehrimizin seksen dokuz yıl süren İstiklal
Madalyası hasreti 7 Şubat 2008 tarihinde yüce Meclisimiz tarafından
çıkarılan kanun ile sona ermiş, gazi şehrimiz, Meclis
Başkanımız Sayın Köksal Toptanın teşvikleriyle
İstiklal Madalyasına kavuşmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sarı
3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarının, Gaziantepe
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik unvanı verilmesinin
89uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET SARI
(Gaziantep) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Gaziantepe
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik unvanının
verilmesinin yıl dönümü nedeniyle söz verdiğiniz için de
ayrıyeten teşekkür ediyorum.
Mondros
Ateşkes Anlaşmasıyla itilaf devletleri, Orta Anadoluda birkaç
ilimiz hariç Anadolunun her köşesini bir bir işgal etmişlerdir.
Birinci Dünya Savaşının uzak cephelerinde uzun yıllar
savaşmaktan yorulmuş ve yıpranmış Anadolunun bu
duruma direnecek gücü kalmamıştı. Tarih boyunca
bağımsızlığını her türlü değerin
üzerinde tutan Türk milleti, bu tablo içinde dahi işgale boyun
eğmeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir. Cumhuriyetimizin kurucusu
Büyük Önderin yaktığı meşale, her şehrin, her
kasabanın kendi yazgısıyla baş başa
kaldığı bu karanlık günlerde Türk milletine bir umut
olmuştur.
Yokluk içindeki
Antep halkı bir istiklal mücadelesi vererek 6.317 şehit vermiş
ve Antepi düşman işgalinden kurtarmıştır. Bu
nedenledir ki Antepliler cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürkün Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki onlar Antepi
kurtardıkları gibi Türkiyeyi de kurtardılar. övgüsüne mazhar
olmuştur. Bu nedenle, Antep savunması Kurtuluş
Savaşımız içerisinde ayrı bir yere sahiptir.
Netice
itibarıyla, Türk milletinin bağrından
çıkardığı Türkiye Büyük Millet Meclisi, 8 Şubat
1921de Antepe gazilik unvanını vermiştir. Antep
savunması kahramanlarının ruhlarını şad
etmiş olan bu anlamlı hediye, Gazianteplilerin kahramanlık ve
cesaretini gelecek kuşaklara taşıyacak ölümsüz bir sembol olarak
tüm hemşehrilerimizi gururlandırmıştır. 23üncü Dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak alınan kararla, Gaziantepin gazilik
unvanının ayrılmaz parçası olan İstiklal
Madalyası da Gaziantepe verilmiştir.
Türk
gençliğinin, atalarının bıraktığı bu mirasa
gerektiğinde aynı kararlılık, azim ve inançla en iyi
şekilde sahip çıkacağına olan inancımı belirterek
üzerinde yaşadığımız toprakları bizlere vatan
yapan ve al bayrağımızın gururla dalgalanmasını
sağlayan gazilik unvanı ve İstiklal Madalyası
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir
4.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepe
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik unvanı verilmesinin
89uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, ben de Gaziantepin
gazilik unvanını almasıyla ilgili gününü kutluyorum. Bu arada,
Gaziantepin biraz sorunlarından bahsetmek istiyorum.
Atalarımızın
6 binin üzerinde şehit vererek bizlere emanet ettiği Gaziantepin AKP
iktidarları döneminde gerçekten durumu içler acısı
değildir! Ekonomik kriz neticesi Antepte işsizlik alabildiğine
artmış, 2009 Ocak-Mayıs döneminde, İŞKUR verilerine
göre, işsiz sayısı 29.368 kişiye ulaşmış, bu
rakam 2008 yılında yüzde 50lik bir artış
göstermiştir.
Yine son
zamanlarda baktığımız zaman, 2007, 2008, 2009
yılları verilerine baktığımızda, Gaziantepte
asayiş bozulmuş ve Türkiye'nin ikinci derecede göç alan ili hâline
gelmiş ve bunun dışında Gaziantepte uyuşturucu
kullananların ölüm oranları Türkiye ikincisi durumuna gelmiş ve
bunun da göçle ilgili çok büyük bir sorun hâline geldiğini görüyoruz.
Yine tarım
konusunda, ekonomi konusunda ve hayvancılık konusunda da büyük
ilerlemelerin olmadığını
görüyoruz. Dediğim gibi,
göç son derece fazla ve son verilere göre 1 milyon
650 bin, 1 milyon 700 bine yaklaşan Gaziantep nüfusuna
baktığımızda, iki yıl içerisinde, 2008 ve 2009
verilerine göre incelediğimizde 41 binin üzerinde nüfus
artışı var. Bu, Türkiye'de yine ikinci nüfus
artışı olan il. Bunları AKP iktidarları görememiş
ve gerekli tedbirleri alamamış efendim.
BAŞKAN
Sayın Halis
5.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halisin,
Tuncelideki TEDAŞın özelleştirilmesine ilişkin
açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Teşekkür ediyorum.
Tabii,
Tuncelinin en az hizmet alan illerden biri olduğunu herkes biliyor. Bu
yetmiyormuş gibi TEDAŞ da özelleştirilmeye
çalışılıyor. TEDAŞın parasal ve ekipman
desteğiyle hizmet kalitesinin geliştirilmesi gerekirken bu
özelleştirme mantığını anlamış değiliz.
Ayrıca, özelleştirmelerin bir işsizlik sorununa, işsizliğe
de yol açtığını biliyoruz.
Tabii, bu bugüne
kadar verilmiş olan kalitesiz ve yetersiz hizmetten bir nevi
özelleştirmeye gerekçe hazırlanmış gibi bir durum var.
Yaklaşık yirmi yıldır köylere hizmet veren elektrik
sistemlerinin yani direk, tel germe, trafo gibi elemanların
bakımları yeterince yapılmamış. Yine, trafolar
ihtiyaca cevap verecek olan güce sahip değildir ve önemlisi de köylerine
dönmek isteyen köylülerin talepleri kabul edilmemiş ve
dolayısıyla yeni köyler yeniden
oluşturulamamıştır.
Şimdi,
burada devlete düşen görev, özelleştirme yerine kadro ve ödenek
olanakları yaratarak daha kaliteli ve daha verimli bir hizmeti o köylere
götürmektir. Aksi takdirde, bizim, özelleştirmeyle bu hizmetin ne kadar
kalite bulacağı noktasında ciddi kaygılarımız
var.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Gürcistan Parlamento
Başkanı David Bakradzeye Başkanlıkça Hoş geldiniz
denilmesi
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının davetlisi
olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunan Gürcistan Parlamento
Başkanı Sayın David Bakradze, Meclis Başkanımız
Sayın Mehmet Ali Şahin ile birlikte Genel Kurulumuzu teşrif
etmişlerdir. Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Tunceli ilindeki
TEDAŞın özelleştirilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (Devam)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halisin,
Tuncelideki TEDAŞın özelleştirilmesine ilişkin açıklaması
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (Devam)
BAŞKAN
Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Yıldız.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; TEDAŞ ile ilgili gündem
dışı konuşmalara cevap vermek üzere söz almış
bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin de
bildiği gibi, 2004 yılında Strateji Belgesiyle
yayınladığımız ve YPK kararıyla onaylanmış
bir strateji belgemiz var. Bu karar şunu söylüyor: 2001 yılında
başlayan, piyasanın serbestleşmesiyle alakalı,
liberalleşmesiyle alakalı hem dağıtım
şirketlerinin hem de ilgili üretim şirketlerinin
özelleştirilmesini ilgilendiren bir yapı oluşturuyoruz. Bunu
niçin yapıyoruz? Bu, vatandaşımızın daha kaliteli,
daha seri, daha sürdürülebilir ve daha rekabetçi bir ortamda hizmet
alabilmesini teminen
Tabii ki bu
illerden bir tanesi de biraz önce bahsi geçen Tuncelimiz. Tunceliyle
alakalı performans değerlerini sayarken öncelikle Tuncelili
vatandaşlarımıza ben de teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Her ne kadar kayıp-kaçak oranında biraz önceki bahsedildiği gibi
birinci sırada olmasa da -yirmi beşinci sıradadır şu
anda kayıp-kaçak oranında- buna rağmen, bu önemli bir
performanstır. Şimdi, biz bilgileri doğru raflara, doğru
şekilde koyacağız ama teşekkürümüzü de etmemiz lazım.
Özellikle Tuncelide gösterilmiş iyi bir performanstır. Şu anda
özellikle Türkiyede son yedi buçuk yıl içerisinde kayıp-kaçakla yapılan
mücadelede önemli başarılar sağlanmıştır.
Katedeceğimiz mesafe bitmiş midir? Hayır, daha
katedeceğimiz mesafeler vardır, yapacağımız işler
vardır ama 10-11 puanlık bir ilerleme bile kayıp-kaçak
oranında önemli bir ilerlemedir. O yüzden, şu anda yüzde 6,5lar
civarında kayıp-kaçak oranı olan ilimiz var. Ben, bütün bu
konuda hassasiyet gösteren kamu kurum ve kuruluşlarına, özel sektör
ve vatandaşlarımıza da teşekkür ediyorum.
Tabii ki burada
aynı cümleleri ben kullanmış olsam herhâlde bir suç
olacaktı. Yani siz
İhaleye bundan sonra kimse girmesin, özellikle
burayla alakalı. Ben bunu talep ediyorum. diye aynı cümleleri ben
kullansam herhâlde ihaleye bir müdahale olarak algılanacaktır. Ama
Tuncelili vatandaşlarımız kesinlikle müsterih olsunlar ki oradaki
yapılacak yatırımlar, yine yapılan şartname ve ihale
sürecinde garanti altına alınmıştır çünkü kendisine
verilen pay oranında ve kâr oranında yatırım yapma
zorunluluğu vardır oraya gelen özel sektörün.
Bildiğiniz
gibi, şu anda yalnızca Fırat Dağıtım Şirketini
hesaba katmadığımızda ve 12 Şubatta yapılacak
ihaleleri hesaba katmadığımızda dahi şu anki
özelleşmiş dağıtım şirketi portföyü yüzde 25ler
civarındadır. Biz bunun önümüzdeki üç ay içerisinde yüzde 44ler,
45ler civarına çıkacağına inanıyoruz, bu saydığımız
dört tane dağıtım şirketinin özelleşmesi hâlinde.
Aynı zamanda oraya giden yatırımcılarımız ve 44
tane firma müracaat etmiştir bu bölgelere ve onlar kıyasıya
rekabette bulunacaklardır, aynen bundan önceki yapılanlarda
olduğu gibi. Danışmanlık kuruluşlarının ve
bizim beklediğimiz fiyatların hatta biraz üzerinde seyretmektedir.
Bu, sevindirici bir şeydir, aynı zamanda siyasi istikrara duyulan bir
güvenin eseridir. Gerek dağıtım şirketlerinde gerekse
üretim şirketlerindeki hedefimiz de budur.
Dün, özellikle
Avrupa ülkelerinden birisiyle yaptığımız ve on beş
tane büyük yatırımcının katıldığı
toplantıda çok güzel sonuçlar elde edilmiştir ve Türkiyedeki bu tür
projelere duyduğu ilgiden bahsetmişlerdir. O yüzden ben özellikle
istirham ediyorum, Tuncelili vatandaşlarımızın herhangi bir
tedirginliğe kapılmasına gerek olmayacak kadar
yatırımlar garanti altına alınmıştır ve biz
de bunun takipçisi olacağız. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuyla
beraber de bu tür yatırımlar her zaman takip edilecektir.
Ben Fırat
EDAŞla alakalı, yani Malatya, Elâzığ, Bingöl ve Tunceliyi
içeren, dört ilimizi içeren bu bölgeyle alakalı bir kısım
performans değerlerini vermek isterim:
Burada
çalışan kurum personel sayısı Fırat elektrik
dağıtım bölgesinde 1.104tür, Tunceli ilimizde 124 adettir.
Kurulu gücü 1.769
MVAdır, yalnızca Tuncelide 100 MVA civarındadır.
Puant 16
megavatlar civarında çekilmektedir Tuncelide, bölge olarak
baktığımızda ise 417 megavatlar civarında. Bunu
şunun için söylüyorum: Çok rakama boğmak istemem ama oraya
yapılan yatırımın şu anda kullanılan gücün
yaklaşık 4 katı civarında olduğunu belirtmek için bunu
söyledim. Yani, 1.800 MVA civarındaki kurulu gücün, şu anda takribî
dörtte 1i civarında çekilmektedir. Yani oraya yapılan
yatırım az bir yatırım değildir. Bu açıdan
müsterih olunmasını istediğim nokta budur.
Toplam abone
sayısına baktığımızda yaklaşık 680 bin
adet abonemizin bu Fırat bölgesinde bulunduğunu söyleyebilirim.
Tunceliye karşılık gelen rakamı ise 40.308
civarındadır.
Kişi
başına elektrik tüketimi 1.230 kilovatsaat civarında
Fıratta, 987 kilovatsaat civarında da Tuncelidedir.
Kayıp-kaçak
oranlarına baktığımızda, yine sevinerek söylemeliyim
ki Fırat havzasından daha düşük bir kayıp-kaçak
oranına sahiptir Tunceli. Fıratta, yani Malatya, Elâzığ,
Bingöl ve Tuncelinin içinde bulunduğu illerin ortalaması yüzde 13,63
iken Tuncelide bu 11,84tür.
Yatırım
ödeneği açısından baktığımızda 26 milyon TL
civarında, içinde bulunduğumuz 2010 yılında buralara
yatırım yapılacak. Tunceliye ayrılan yatırım 4,6
milyon TL civarındadır. O açıdan, herhangi bir tedirginliğe
kapılmamıza gerek olmayacaktır.
Bakım-onarım
ödenekleri için ayırdığımız rakam bunun haricindedir.
Tunceliye 1,1 milyon TL civarında bakım-onarım ödeneği
ayırıyoruz. Fırat EDAŞa ise 6,5 milyon TL civarında
ödenek ayıracağız.
Özellikle
ülkemizde bu kalitenin artması, özellikle elektrik dağıtım
işinde köylerimize hatta mezralarımıza varıncaya kadar
hizmetlerin kesintisiz bir
şekilde devam etmesini
teminen bu özelleştirme
politikasına devam edileceğini bildiriyorum
ve heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER
1.- Gürcistan Parlamento Başkanı David Bakradze
ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1093)
08
Şubat 2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 28 Ocak 2010 tarih ve
64 sayılı Kararı ile Gürcistan Parlamento Başkanı
Sayın David Bakradze ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi
uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 32
milletvekilinin, TOKİnin İstanbul-Ataköy sahilindeki
tasarruflarının araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/555)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kıyılar,
bir ülkenin miktarı çoğaltılamayan ve denizin doğal
uzantısı olması dolayısı ile denizin tamamlayıcı
parçası olan kesimidir. Yine kıyılar geçmişten bize,
bizlerden de gelecek nesillere korunarak aktarılması gereken en
değerli doğal miraslardandır. Bu nedenle çağdaş
ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kıyılara ayrı bir
değer verilmiş ve hazine de dahil özel mülkiyete konu edilmesi mümkün
olmayan özellikli bir kaynak statüsü tanınmıştır. Anayasa
başta olmak üzere, çeşitli yasalar ve
Danıştay/Yargıtay içtihatları ile güvenceye
alınmış olan kıyıların hukuki statüsüne
karşı, hâlâ hukuka aykırı olarak kıyı talanı
şeklinde gerçekleşen ve gerçekleşmeye devam eden
yanlış bazı uygulamalara ne yazık ki tanık
olmaktayız.
İstanbul'daki
ormanlık alanlar ve sahillerdeki kaçak düzensiz
yapılaşmanın en önemli sebebi kamunun gerekli önlemleri
almamasından kaynaklanmaktadır. Yasal düzenlemelerin
yetersizliği ve insan hatasını en aza indirecek
sağlıklı denetimlerin azlığı, yaşanan sorunu
daha kronik hale getirmektedir. Kıyı kullanımında en çok
rastlanan usulsüzlük ise deniz dolgusunda yaşanmaktadır. Önce dolgu
yapılmakta daha sonra da planlar onaylanmaktadır. İstanbul'daki
hızlı yapılaşma nedeniyle birçok kamu ve orman arazisi
talan edilmekte, imar değişiklikleri ile yerlerine beton
yığınları dikilmektedir. Bu talan Ataköy-Yeşilköy
sahilindeki kıyı kesiminde de yaşanmaktadır. Ataköy
sahilinde çok güzel bir projeyi hayata geçireceğini iddia eden TOKİ
bazı taşınmazları satışa
çıkarmıştır. Bu nedenle kıyıların
satış işlemlerinin ve satış öncesi hukuki
durumlarının iyi araştırılması gerekmektedir.
Çeşitli gerekçeler ve uygulamalarla kamuoyu gündemini meşgul eden,
kıyıların gelişigüzel yapılaşmaya konu
edilmesinin önündeki hukuki engellerin ve kıyı
kullanımlarının bu konudaki yasal düzenlemeler
karşısındaki halihazır hukuki durumunun gözden geçirilmesi
ve denetime dair genel prensiplerin açığa çıkarılması
gerekmektedir.
TOKİ
tarafından satışı gündeme getirilen Ataköy-Yeşilköy
sahilindeki kıyı kesiminde kalan taşınmazların
mülkiyetlerinin geçerliliğinin olup olmadığının,
tescil edilmiş olan bu kıyılar üzerinde yapılan imar
uygulamasının hukuki durumunun ve bu taşınmazları
satın alacak kişilerin mülkiyet kaydı yönünden ileride korunmaya
değer bir haklarının olup olmayacağının, bu
sebeplerle doğacak uyuşmazlıklar nedeniyle kamu maliyesinin
(açılacak tazminat davaları nedeniyle) görebileceği
zararların boyutunun araştırılması amacıyla
Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün
104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Gürol Ergin (Muğla)
5) Osman Kaptan (Antalya)
6) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
7) Ahmet Küçük (Çanakkale)
8) Çetin Soysal (İstanbul)
9) Bülent Baratalı (İzmir)
10) Ahmet Ersin (İzmir)
11) Faik Öztrak (Tekirdağ)
12) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
13) Necla Arat (İstanbul)
14) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Tacidar Seyhan (Adana)
21) Nevingaye Erbatur (Adana)
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
23) İsa Gök (Mersin)
24) Birgen Keleş (İstanbul)
25) Orhan Ziya Diren (Tokat)
26) Zekeriya Akıncı (Ankara)
27) Vahap Seçer (Mersin)
28) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
29) Muharrem İnce (Yalova)
30) Nesrin Baytok (Ankara)
31) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
32) Şahin Mengü (Manisa)
33) Mehmet Ali Susam (İzmir)
2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21
milletvekilinin, sigara yasağı kapsamındaki işletmelerin
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/556)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
4207
Sayılı Tütün ve Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
03.01.2008 tarihinde kanunlaşmış, 19 Mayıs 2008 tarihinde
de yürürlüğe girmiştir.
Kanun
değişikliği, sigara yasağı konusunda sadece
kullanıcılar için değil işletmeler için de ciddi uygulama
ve yaptırımlar getirmiştir.
Kanunla
"özel hukuk kişilerine ait üretim, ticaret, sosyal, kültürel,
eğlence ve benzeri amaçlı, birden fazla kişinin
girebileceği binaların kapalı alanları" sigara (tüm
tütün mamulleri) yasağı kapsamına
alınmıştır. Artık kamu, özel ayrımı
olmaksızın işyerlerinin yangın merdivenleri, balkonlar, merdiven
boşlukları dâhil tüm kapalı alanlarında sigara içilmesine
izin verilmemesi gerekmektedir. İşyerlerinin kapalı
alanlarında sigara içmek yasaklandığı için bu
yasağın göstergesi olarak uyarı levhalarının kanun ve
ilgili yönetmeliğe uygun olarak herkesin görebileceği şekilde
işyerine asılması şartı getirilmiştir.
1 yılı
aşkın bir süredir yürürlükte olan yasa, amaç itibariyle doğru
olsa da uygulama esasları açısından pek çok sakıncayı
barındırmaktadır. Yasanın uygulanmaya
başladığı tarihten bu yana, başta eğlence sektörü
olmak üzere, sektör çalışanlarının ve işletmecilerin
beyanlarına göre sektörde % 30'luk bir daralma meydana gelmiştir. Pek
çok iş yeri kapanmış, bir o kadar işyeri de kapanma tehlikesi
ile karşı karşıyadır. Etkileri gittikçe
derinleşen ekonomik krizle birlikte ayakta durmakta zorlanan
işletmeler yasanın kapsamının genişletilmesi ile
birlikte daha da zora girmiştir.
Yasanın
uygulanması açısından da çeşitli
sıkıntıların yaşandığı bilinmektedir.
İşletme sahiplerinin, yasağa uymayan müşterilerini, hatta
başka işletmelerin ihbar edilmesi öngörülmektedir. Bu da, sosyal
ilişkiler açısından hoş olmayan sonuçlar
doğurmaktadır. Bu nedenle kavgaların
yaşandığı hatta hayatını kaybeden işletme
sahiplerinin olduğu belirtilmektedir.
Getirilen yasak
nedeniyle, işleri iyi gitmeyen işletme sahipleri öncelikle
çalışanların sayısını azaltma yoluna gitmektedir.
İşsizler ordusuna bu nedenle her gün yenileri eklenmektedir.
Bunun
yanında, yasanın kapsamının genişletilmesi ile sigara
içenler bina önlerinde, sokaklarda, bahçe, park gibi alanlarda sigara
içmektedir. Yasanın yeniden düzenlenme amacıyla hiç de uyumlu olmayan
görüntülere neden olunmaktadır.
Toplum
sağlığını gözetmek ve bu anlamda önlemler almak
elbette ki gerekli ve doğru bir yaklaşımdır. Ancak burada
konunun tarafı olan kişilerin de düşünülmesi gerekmektedir.
Onların yaşayacağı sıkıntı ve
zorlukların düşünülerek önlem alınması gerekmektedir.
Yasağın
uygulanması ile ortaya çıkan olumsuzlukların görülmemesi,
esnafın, işletme sahiplerinin çığlığına
kulak verilmemesi doğru bir yaklaşım değildir. Bu nedenle
yasanın kapsamının genişletilmesi sürecinde
yapılmayan, yasağa ilişkin görüş ve çözüm önerilerinin
şimdi sorulması faydalı olacaktır.
Öncelikle,
başka ülkelerdeki uygulamaların incelenmesi faydalı
olacaktır. Çeşitli sınırlamaların yanında
geliştirilecek alternatiflerle mevcut durumun korunması ile birlikte
işletmelerde yaşanan sorunları da çözecek bir ortak yolun
bulunması mümkündür.
Özellikle
eğlence sektöründe hizmet veren işletmelerde, kahvehanelerde sigara içmeyen
kişilerin etkilenmeyeceği ve hiçbir şekilde dumana maruz
kalmayacağı şekilde düzenlemelerin yapılması çözüm
yolunda atılabilecek önemli bir adımdır. Böylece hem sigara
içmeyenlerin hakları korunmuş olur hem de işletmelerin günümüzde
yoğun olarak yaşadıkları ekonomik darboğazın
büyümesi engellenmiş olacaktır. Mekânlar içinde yaratılacak
ayrı mekânların yanında, sigara içilen ve içilmeyen
şeklinde alternatif mekânların oluşturulması yoluna da
gidilebilir. Böylece herhangi bir hak gaspı olmaksızın sorunun
çözümlenmesi yolunda önemli bir adım atılmış
olacaktır.
4207
sayılı kanunun kapsamının genişletilmesiyle
işletmelerin yaşadığı sorunlar ve bu sorunların
çözülmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasanın
98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105.
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 23.12.2009
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Sacid Yıldız (İstanbul)
3) Şevket Köse (Adıyaman)
4) Tansel Barış (Kırklareli)
5) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) Rahmi Güner (Ordu)
8) Necla Arat (İstanbul)
9) Muharrem İnce (Yalova)
10) Gürol Ergin (Muğla)
11) Birgen Keleş (İstanbul)
12) Kemal Demirel (Bursa)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Tacidar Seyhan (Adana)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
17) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Atila Emek (Antalya)
19) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
20) Orhan Ziya Diren (Tokat)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
milletvekilinin, Roman vatandaşların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/557)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Roman
yurttaşlarımızın karşı karşıya
bulunduğu sorunların ve uğradıkları ayrımcı
uygulamaların tespit edilmesi, yaşam hakkına yönelen tehditlerin
ortadan kaldırılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98'nci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
Gerekçe:
Türkiye'de
ayrımcılığa en fazla uğrayan, etkilenen grupların
başında "Romanlar" gelmektedir. Çalışma
hayatında, kamuda, sosyal güvenlik ve sağlıkta, okulda, sokakta,
kafede, restoranlarda, mağazalarda, görevlilerden sıradan
vatandaşa kadar ayrımcı muamele ve uygulamalara maruz kalmakta,
potansiyel suçlu muamelesi görmektedirler.
Türkiye AB üyelik
sürecinde göstermelik bazı önlemlerle yetinirken, daha önce "İstanbul/Sulukule"de
yaşananlar ve resmi uygulamalarla başlayan ayrımcılık
son olarak Manisa'nın Mendes ilçesinde yaşandı.
Selendi ilçesinde
yılbaşı gecesi çay içme yüzünden çıkan kavga sonrası,
binlerce kişi toplanarak "Selendi bizimdir bizim kalacak" sloganlarıyla
Romanların yaşadığı Zafer Mahallesine yürümüş, ev
ve barakaları taşlamış, ateşe vermiş,
araçları tahrip etmiş, yerle bir etmiştir. Can ve mal
güvenliğinin tehdit altında olduğu bu durumda ne yazık ki
devlet seyirci olmuş, 15'i çocuk 75 Romanı Gördes ilçesine sürgüne
akrabalarının yanına götürmekle yetinmiştir. Saatlerce
terör estirenlere hoşgörü ile yaklaşılırken Romanlar
korunmamıştır. Vali, Kaymakam, Belediye Başkanı linç
girişiminde bulunan taşkın kalabalığı
konuşarak dağılmalarını istemiş, saldırganlar
tespit edilip, yakalanıp yargı önüne
çıkarılmamıştır.
Ülkemizde daha
öncede etnik, dini ve mezhep farklılığı bulunan
azınlıklara karşı saldırı ve linç
girişimleri yaşanmıştı. Bu olayların son
zamanlarda özellikle Ege bölgesinde daha önce Kürt yurttaşlarımıza
karşı 39 kez linç girişimi yaşanması, yaşananlar
karşısında devlet zaafının ortaya çıkması
kaygı vericidir.
Avrupa
Birliği'nde 2000 yılında kabul edilen, ırk ve etnik kökene
dayalı doğrudan ya da dolaylı her türlü ayrımcı
muameleyi yasaklayan bir yasal düzenlemenin varlığına
karşın, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Yunanistan'da en
fazla ayrımcı muamelenin yaşandığı görülmektedir.
Romanlar
uğradıkları ayrımcı haksız muamelelerde,
nasılsa sonuç alınmaz kaygısıyla, resmi makamlara
başvurmamaktadır. İş hayatına katılmakta da
birçok zorlukla karşılanmakta,
aşağılanmaktadırlar.
Türkiye'de son
yıllarda sıkça yaşanan bu linç girişimleri
karşısında, Roman yurttaşlarımızın
yaşadıkları yerler, sıkıntılarının
giderilmesi ve uğradıkları ayrımcı uygulamaların
tespit edilmesi, yaşam hakkına yönelen tehditlerin ortadan
kaldırılması amacıyla önlem alınması için; bir
Meclis Araştırması açılması, komisyon kurulması
gerekmektedir.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Emine Ayna (Mardin)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
4.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29
milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
maalesef ülkemizde kayıp çocuklarla ilgili medya haberlerinde
artış gözlenmektedir. Aileler ve tüm kamuoyu kaybolduğu iddia
edilen çocukların akıbetinden endişe duymaktadır.
Elbette ki sorun
ihmal edilemez ve ertelenemez bir önem arz etmektedir.
Nitekim bir süre
önce Başbakanlık İnsan Haklan Başkanlığı,
"Kayıp Çocuklar Raporu" adı altında bir rapor
yayınlamıştır.
Bu rapora göre 15
Ocak 2008 tarihi itibarıyla 1.444 çocuk kaybolmuş; bunların
803'ü bulunarak ailelerine teslim edilmiştir. 27 Mayıs 2009 tarihi
itibariyle ülkemizdeki kayıp çocuk sayısı 1.592 olarak tespit
edilmiştir.
Yüce meclisin bu
konuyu bütün yönleriyle incelemesi; alınması gerekli tedbirleri
tespit ederek kayıp çocukların bir an önce bulunmaları için
destek sağlaması gerekmektedir.
Çocuk
kayıplarının nedenlerinin tespit edilmesi ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98' inci ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğinin
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Cevdet Erdöl (Trabzon)
2) Mustafa Elitaş (Kayseri)
3) Necdet Ünüvar (Adana)
4) Mustafa Cumur (Trabzon)
5) Mehmet Emin Ekmen (Batman)
6) Avni Erdemir (Amasya)
7) Safiye Seymenoğlu (Trabzon)
8) Aşkın Asan (Ankara)
9) Alev Dedegil (İstanbul)
10) Özlem Piltanoğlu Türköne (İstanbul)
11) Ayşe Türkmenoğlu (Konya)
12) Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye)
13) Rıtvan Köybaşı (Nevşehir)
14) Muharrem Selamoğlu (Niğde)
15) Abdulmuttalip Özbek (Hakkâri)
16) İdris Güllüce (İstanbul)
17) Fetani Battal (Bayburt)
18) Mehmet Domaç (İstanbul)
19) Mehmet Nil Hıdır (Muğla)
20) Kemalettin Aydın (Gümüşhane)
21) Nusret Bayraktar (İstanbul)
22) Muzaffer Gülyurt (Erzurum)
23) Mithat Ekici (Denizli)
24) İsmail Bilen (Manisa)
25) Mehmet Ceylan (Karabük)
26) Hüseyin Devecioğlu (Kilis)
27) Mehmet Erdoğan (Adıyaman)
28) Abdülhadi Kahya (Hatay)
29) İlknur İnceöz (Aksaray)
30) Özlem Müftüoğlu (Gaziantep)
Gerekçe:
Son yıllarda
maalesef ülkemizde kayıp çocuklarla ilgili medya haberlerinde
artış gözlenmektedir. Aileler ve tüm kamuoyu kaybolan çocukların
akıbetinden endişe duymaktadır. Çocukların suç örgütleri
tarafından organ ticareti, uyuşturucu dağıtımı,
fuhuş... gibi korkutucu pek çok sebepten kaçırıldıkları
şüphesi kamuoyunu ciddi olarak meşgul etmektedir. Aileler
çocuklarının başına böyle bir durumun gelebileceği
şüphesiyle korku yaşamaktadırlar.
Elbette ki sorun
ihmal edilemez ve ertelenemez bir önem arz ediyor.
Çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli ortamlarda
yaşamalarını sağlamak hem devletimizin hem de ailelerin
görevi olduğu bilinen bir gerçektir. Ülkemizde ve dünyada insan
hakları ve çocuk hakları alanındaki gelişmeler ve
farkındalık yaratma gayretlerine rağmen ne yazık ki bugün
sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde insan hakları
ihlalleri, özellikle çocuk boyutunda büyüyerek devam etmektedir.
Son dönemde
kayıp çocuk sayısındaki artış nedeniyle
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı,
"Kayıp Çocuklar Projesi" başlığıyla Türkiye
genelinde kayıp çocuklarla ilgili istatistiki bilgiler elde etmeye,
kaybolma sebeplerini belirlemeye, bu konuda kamuoyunun
aydınlatılmasına ve suçun önlenmesine yönelik çalışma
başlatmış ve sonuçları 25 Temmuz 2008 tarihinde
"Kayıp Çocuklar Raporu" adı altında
yayınlamıştır.
Ülkemizde 15 Ocak
2008 tarihi itibarıyla toplam 1.444 çocuk kaybolmuş; bunların
803'ü bulunarak ailelerine teslim edilmiştir. Bu rapora göre ülkemizdeki
kayıp çocuk sayısı 27 Mayıs 2009 tarihi itibariyle 1.592
olarak tespit edilmiştir.
Kayıp
çocuklarla ilgili verilere göre, Türkiye'de en fazla kayıp çocuk
sıralamasında 346 çocuk ile İstanbul ilk sırada, 138 çocuk
ile İzmir ikinci sıradadır. Bu illeri Balıkesir, Bursa,
Ankara, Mardin ve Kocaeli illeri takip etmektedir.
Söz konusu proje
çalışmaları Başbakanlık İnsan Hakları
Başkanlığı bünyesinde ve Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü koordinesinde, Emniyet Genel
Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Barolar Birliği
işbirliğinde devam etmektedir. Çalışmaları devam eden
projenin amacı; kayıp çocuklar ulusal bilgi sisteminin oluşturulması,
ilgili kurum ve kuruluşlar arası işbirliği ve koordinasyon
ile kayıp çocukların bulunmasında etkinliğin
sağlanmasıdır.
Proje ile
toplumsal duyarlılığı artırmak, bilgilendirme ve
bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunmak, kayıp çocukların
bulunmasında mümkün olan tüm imkanların kullanımını
sağlamak ve kayıp çocuklarla ilgili kuruluşlarda görev yapan
personelin eğitimi amaçlanmaktadır.
Çocuklara yönelik
olan bu tehdidin önlenmesi Devletimizin asli görevi olmakla birlikte bu konuda
Meclisimizin de önemli sorumluluğu bulunmaktadır.
Bütün bu ön
bilgiler dikkate alınarak, çocuklarımızı tehdit eden bu
sorunun köklü çözümü için herkesin bu sorumluluğu üstlenmesi
gerekmektedir. Tüm toplumu ilgilendiren bu sorunun çözümünün iktidar ve
muhalefet partilerinin ortak çalışmaları ile daha kolay
olacağı aşikardır.
Özellikle illerin
emniyet, millî eğitim, sosyal hizmetler müdürlükleri ve ilgili sivil
toplum kuruluşları ile diyalog kurularak kayıp çocukların
kaybolma sebepleri, kayıp çocuklarla ilgili istatistiki bilgiler ile
kamuoyunun aydınlatılmasına yönelik çalışmaların
neler olabileceği konularının araştırılması
bir zorunluluk olarak öne çıkmaktadır.
Yüce meclisin bu
konuyu bütün yönleriyle incelemesi ve alınması gerekli tedbirleri
tespit ederek sivil toplum kuruluşlarının devlet kurumları
ile birlik içinde kayıp çocukların bir an önce bulunmaları için
destek sağlaması gerekmektedir.
Çocuk
kayıplarının nedenlerinin tespit edilmesi ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğinin
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/152) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 10.02.2010 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Bengi
Yıldız
Batman
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 89 uncu sırasında yer alan 10/152 esas
numaralı Faili Meçhul Cinayetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin alınması amacıyla bir
Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun 10.02.2010 Çarşamba günlü birleşiminde
birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerisinin lehinde konuşmak üzere Iğdır Milletvekili
Sayın Pervin Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde işlenen faili meçhul cinayetlerin
araştırılmasıyla ilgili olarak vermiş olduğumuz
Meclis araştırma önergesinin lehinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
üzere, ülkemizde, özellikle 1990 yılından sonra işlenmeye
başlanan ve siyasi nitelikli olduğu tespit edilen cinayetler vuku
bulmuştur. Dönemin HEP il başkanı Vedat Aydının 1991
yılında öldürülmesiyle başlayan siyasi cinayetlerin
işlendiği süreçte sayısı binleri bulan
yurttaşımız katledilmiştir. Bu süreçte, analar, babalar,
kızlar, oğullar, eşler, her biri can parçası binlerce
insanımız yitirilmiştir. Genç, yaşlı, çocuk
gözetilmeksizin özellikle birçoğu Kürt kökenli olan binlerce
yurttaşımız kaybedilmiş, birçoğunun
kaybedilişinin ardından cesetlerine ulaşılmış ve
binlercesinin akıbetinden de hâlâ haber alınabilmiş
değildir. Sistemli olarak ve hedef gözeterek işlenen binlerce cinayet
aydınlatılamamış ve faili meçhul cinayetler olarak
adlandırılarak yakın ülke tarihimizde üzeri kapatılmaya
çalışılan bir olgu olarak yerini almıştır.
Siyasi
cinayetlerin ilk kurbanı olan değerli siyasetçi Vedat Aydına o
ilk kurşun sıkan bulunamadı ve sonrasında her yıl ve
hatta her gün daha da artarak binlerce insanımıza aynı
kurşun sıkıldı. Aynı kurşun, insan hakları
savunucularından aydınlara, gazetecilere, iş adamlarına, köylülere,
gazete dağıtımcısı çocuklara ve nihayetinde evinin
kapısının önünde beklemekten başka hiçbir suçu ve edimi
bulunmayan on iki yaşında bir yürek olan Uğur Kaymaza
sıkıldı.
Aynı
kurşunun sahipleri binlerce insanımızı daha
kaçırıp kaybettiler ve Parlamentomuzun değerli üyesi Mehmet
Sincara da aynı güçler tarafından kurşunlar sıkıldı.
Görgü
tanıkları hep aynı noktada birleşti: Kaçıranların
resmî kimlikleri ve silahları vardı. Aynı eller tarafından
işlenen cinayetlerden geriye kalan bedenler üzerinde bırakılan
aynı işkencelerin izleriydi.
Tüm bunlar
yaşanırken Susurlukta patlayan gerçeklik, bu insanlık
trajedisinin organizatörlerine ilişkin bilgiler ortaya koydu.
Faili meçhul
cinayetler, 1997 yılında, Başbakanlık Susurluk Raporuna
taşındı. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkan
Vekili Kutlu Savaş tarafından hazırlanan ve yalnızca bir kısmı
kamuoyuna açıklanan raporda, JİTEMin yapısı, Emniyet,
MİT ve çeteleşme ilişkileri, Özgür Gündem gazetesinin
bombalanması ve birçok faili meçhul cinayet ele alındı ancak
derin devlet ya da kontrgerilla olarak kabul edilen sorumlular bizzat devlet
tarafından alenen korumaya alındı.
Meclis bünyesinde
kurulan Susurluk Araştırma Komisyonu da hiçbir sonuca
vardırılmadı. Komisyonda adı geçen hiçbir asker
hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı. Komisyon, devlet
sırrı gerekçesiyle, çoğunlukla, hiçbir devlet kurumundan bilgi
alamadı. Susurluk Komisyonu, hazırlamış olduğu
raporunda, cinayetlerin faillerinin yer aldığı bölümü
sansürleyerek kamuoyundan gizledi.
Yine Türkiye
Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulmuş olan Faili Meçhul Cinayetler
Araştırma Komisyonu Raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca hasıraltı edildi. Nitekim, sonradan
açıklamalarda bulunan Komisyon üyeleri, Komisyon
çalışmalarının engellendiğini, bu nedenle de bir
sonuca varamadıklarını ifade ettiler. Komisyon üyesi, dönemin
Fazilet Partisi Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata,
varlığı Genelkurmay tarafından inkâr edilen JİTEMi
yerinde incelediklerini, ciddi bilgilere ve canlı tanıklara
ulaştıklarını ancak üzerlerinde korkunç bir
baskının oluşturulduğunu belirtiyor. Bunun
dışında, bilgi istedikleri hiçbir resmî kurumun ve ilgili
kişilerin Komisyona bilgi vermediklerini ve
bütün bunların yanında, dönemin Meclis Başkanı
Hüsamettin Cindorukun, kendilerine, askerî yetkilileri Komisyona
çağırmamalarını söylediklerini ifade etmektedir.
Dolayısıyla Meclis bu olayları yeterince
araştıramamış, belli bir noktaya getirilen
araştırmaların da önü devlet güçlerince
tıkanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Şemdinli olayı
yaşandığı zaman Sonuna kadar gideceğiz. diyen
Başbakan, karar değiştirdi ve Halk tanıklık yapamaz.
diyerek kendisi açısından bu dosyayı kapattı.
İddianameyi hazırlayan savcı meslekten men edildi ve böylelikle
adalet arayıcıları bir daha mahkûm olurken onlarca bombalamanın
ve failleri aydınlatılamayan cinayetlerin üzeri tekrar örtüldü.
Şemdinli olayını araştırmak için kurulan Meclis
araştırma komisyonunun raporu da sümen altı edildi.
Tamamlanmasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen Meclis
raporunun hâlâ matbaada basımı beklediği söylenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her şey çok açık bir
şekilde ortadayken, olayları aydınlatacak onca veri elde
edilmişken ne yargı ne Hükûmet ne de diğer devlet yetkilileri bu
konuda görevlerini yerine getirmediler ve binlerce cinayetin faillerinin
korunmasına devam edildi. Hrant Dink öldürüldü, onca delile ve tutuklu
bulunan tetikçiye rağmen failleri hâlâ bulunamadı. Zirve Kitap evinde
de yapılan katliamda deşifre olan polis-asker ilişkisinin
üzerine gidilmedi. Sivasta 33 aydınımızın
yakılmasından sorumlu tutulan kişilerin iadesi için devlet hâlâ
ciddi bir çaba içerisine girememiştir. Faili meçhul bırakılan
cinayetlerin tetikçilerinden olan birçok Hizbullah üyesi af adı
altında serbest bırakıldı, Gazi katliamına
katılan JİTEM üyeleri serbest bırakıldı. 1990
yılından sonra Kürtlerin yaşadığı coğrafyada
binlerce cinayet ve kaybettirme olayı gerçekleştirildi. 1993
yılında Turgut Özalın ölümünün ardından Başbakan
Süleyman Demirelin Cumhurbaşkanı olması, DYP Genel
Başkanlığına getirilen Tansu Çillerin Başbakan
olmasıyla beraber faili meçhul cinayetler Ankara, Adana ve İstanbul
gibi batı şehirlerinde de işlenmeye başlandı. Bu
dönemde itirafçılar, eski Ülkücüler, polis memurları ve mafyaya kadar
uzanan bir çete ağı faaliyetlerine hız verildi. Dönemin
Başbakanı Tansu Çiller 93 yılında İstanbul Holiday Inn
Otelinde yaptığı basın toplantısında PKKye
yardım eden Kürt iş adamlarının listesi elimizde. Bunlardan
hesap soracağız. diyerek Kürt iş adamlarını hedef
tahtasına koymuş ve arkasından Kürt kökenli iş
adamlarına yönelik faili meçhul cinayetler serisi
başlamıştır. Bu dönemde daha birçok Kürt avukat, siyasetçi
ve bürokrat öldürülmüştür. Kürt işverenler Kocaeline bağlı
olan Sapancada infaz edildiler ve bu dönemde Sapanca Alay
Komutanlığını da şimdiki Ergenekon
sanığı olan Veli Küçük yapmaktaydı.
Değerli
milletvekilleri, bu cinayetlere ilişkin birçok delil ve beyan
olmasına rağmen resmî merciler hiçbir girişimde
bulunmamıştır. Savaş Buldanın öldürülmesi devlet
açısından yararlı bir olaydır. diyerek olaydaki suçunu
sahiplenen kişilerin beyanlarına rağmen, Mehmet Ağar Bin
operasyon düzenledim. demesine rağmen hâlâ bu bin operasyonun ne
olduğu ve kimlere yönelik olduğu öğrenilemedi. Bu bin
operasyonda daha kaç cinayetin işlendiği ve kaç insanın
kaybedildiği gerekli soruşturmalar
yapılmadığından kimse tarafından bilinmedi. Faili
meçhul cinayetlerin önlenmesi amacıyla yanına çıkan heyete
Fıratın kenarında kaybolan kuzunun hesabı benden
sorulur. diyen Süleyman Demirel, sorumlusu olduğu bu karanlık
dönemin hesabını veremedi. Devlet, devlet politikası olarak
adam öldürür. diyen Süleyman Demirele, Devlet, adam öldürmek için
değil, yurt taşlarını
korumak için vardır. Bu durumda
yasalarımıza göre suç
işliyorsun, hesabını ver. diyecek bir mahkeme bulunamadı. İşte en
son Hüseyin Baybaşin
bu cinayetlerin organizatörü
olarak Süleyman Demirele işaret etti: Kürt iş
adamlarının isimlerinin yazılı olduğu ölüm listesini
gördüm. Mehmet Ağar da Askerî Yargıtay eski Başkanı
İlhan Şener de bu listenin Süleyman Demirel tarafından
hazırlandığını ve infazları durdurmanın
imkânsız olduğunu söylediler. şeklinde beyanda bulundu. Ancak
Süleyman Demirel susmaya devam ediyor ve hiçbir savcı bu iddiaları
dikkate alıp harekete geçmiyor çünkü bizim ülkemiz adaleti sağlayacak
bir iradeden mahrumdur ne yazık ki. Taş attı diye jet
hızıyla yıllarca cezaya çarptırılan çocuklar var bu
ülkede. İşlenmiş binlerce cinayetin zanlıları ise
köşklerinde, çiftliklerinde kendilerine hiçbir zaman dokunulmayacağı
düşüncesinin verdiği güvenle keyif sürmektedirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz bu karanlık dönemin
tanığıyız, birçoğumuz ise bu dönemin hem
tanığı hem mağduruyuz. Düşünsenize
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
PERVİN
BULDAN (Devamla) -
yakınlarını kaybedenlerin yakınlarının ölüsünü
bulmayı umut edindiği bir trajedi yaşanıyor bu ülkede.
Kayıp yakınları ve faili meçhul bırakılan cinayetlerde
yakınlarını yitirenler birçok alanda taleplerini dile
getiriyorlar, bu konuda mücadeleyi yürütüyorlar.
Sayın
milletvekilleri, sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum: Faili meçhul
cinayetler konusunda birçok çalışma yapılması için ve bu
çalışmalardan sadece biri sayılabilecek olan Meclis
araştırma komisyonu kurulması için gereğinden bile fazla
neden bulunmaktadır. Biz de bütün bu nedenlerle Meclis araştırma
komisyonunun açılmasını istiyoruz. Devlet sırrı,
ticari sır gibi kimi konuların saklı tutulduğu ve hiçbir
yaptırım gücüne sahip olmayan Meclis araştırma
komisyonlarının mevcut hâliyle her şeyi aydınlatacak yapıda
olmadığının farkındayız. Hrant Dink cinayeti
davasının en son duruşmasında Adalete kadar devlet
gözümüzde suçludur. diyerek taleplerini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
PERVİN
BULDAN (Devamla) Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hemen tamamlayın lütfen.
PERVİN
BULDAN (Devamla) -
dile getiren faili aydınlatılmamış
cinayetlerde yakınlarını kaybedenler bir aradaydı ve
faillerin bulunması için bu Meclisi göreve çağırdılar. Bir
Meclis araştırma komisyonu kurulması talebini birinci
ağızdan dile getirdiler ve biz de buradan şunu ifade etmek
istiyoruz: Bu ailelerle birlikte yarın Meclise gelecekler ve biz de
onlarla birlikte bu komisyonun kurulması için, özellikle bu Meclisin ve
milletvekillerinin bir an önce komisyonun kurulması için harekete
geçmelerini talep ediyoruz ve vermiş olduğumuz araştırma
önergesinin bütün milletvekilleri tarafından oy birliğiyle kabul edilmesini
talep ediyor, herkesi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Grup önerisinin
aleyhinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin faili meçhul
cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi üzerinde aleyhte söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önerge, 1990
yılından bu yana geçen dönemle ilgilidir ve 13 Mart 2008 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmuştur. O gün bugündür
komisyon kurulmasını beklemektedir.
Önergede şu
ifade dikkat çekmektedir değerli milletvekilleri, tırnak içinde:
Belli güç odakları tarafından işlenen cinayetler sonucu
sayısı on binleri bulan çok sayıda gazeteci, aydın, yazar,
iş adamı ve daha birçok yurttaşımız
katledilmiştir. denilmesi yani bu ifadenin kullanılması, önerge
sahiplerinin söz konusu cinayetlerin hangi odaklar tarafından
işlendiğinin bilindiği izlenimini de vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için
Meclis araştırma komisyonu kurulmasına Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında hiçbir milletvekilinin karşı
çıkamayacağını zannediyorum. Ancak, bu gerekçeye
sığınarak ve asıl terör örgütü bir yana
bırakılarak sistemli bir şekilde devletin güvenlik güçlerinin
terör örgütü gibi gösterilmeye çalışılmasını kabul
etmemiz mümkün değildir.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) O zaman bu cinayetleri meşru görüyorsunuz.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, Hükûmetin, Tekel
işçilerinin direnişiyle ilgili yaptığı
açıklamalarla nasıl bilgi kirliliğine yol açtığı
konusu üzerinde de durmak istiyorum.
Tekel
işçileri durup dururken bu eylemi başlatmamışlardır,
özelleştirme nedeniyle gelecek kaygısı içine
düşürülmüşlerdir. Özelleştirmeden önce İş Kanununa
tabi olarak çalışan işçiler bugün teklif edilen ücretin
yaklaşık 3 katı ücret alıyorlardı; iş
güvenceleri, ileriye yönelik ihbar ve kıdem tazminatı hakları
ile ücretli yıllık ve hastalık izin hakları vardı;
fazla çalışma yapmaları hâlinde ücret talep
edebiliyorlardı, özlük haklarına yönelik saldırılara
sendikalarıyla birlikte karşı koyabiliyorlardı. Şimdi
AKP diyor ki: Bizden önceki hükûmetler bu işçileri sokağa
atıyordu, biz onlara merhametli davranıp 4/C statüsünü veriyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin bu iddiası doğru değildir. AKPden
önce özelleştirilen kuruluşları satın alanlara
işçileriyle birlikte devir almaları ve işçileri altı ay
süreyle işten çıkarmamaları koşulu getirilmekteydi. (AK
PARTİ sıralarından altı ay sonra sesi)
Dinlerseniz onu
da duyacaksınız.
Bugün,
sıradan bir işveren iş akdini feshettiğinde nasıl
İş Kanununun işçiyi koruyan hükümleriyle karşı
karşıya kalıyorsa özelleştirilen kuruluşu devralan
işveren de işçinin iş akdini feshetmek istediğinde
aynı İş Kanununun işçiyi koruyan hükümleriyle karşı
karşıya kalıyordu. Üstelik, bu yola, devirden itibaren altı
ay geçmedikçe de başvuramıyordu.
AKP, iktidara
geldikten sonra özelleştirme şartnamelerini
değiştirmiş ve işletmelerin işçileriyle birlikte devir
koşulunu kaldırmıştır yani özelleştirmeyle
birlikte işçiler sokağa atılma tehdidiyle karşı
karşıya bırakılmıştır. Şimdi, ölüm yani
sokak gösterilerek işçiler 4/Cye razı edilmeye zorlanmaktadır.
Peki nedir bu 4/C? Kamuda var olan dört istihdam türünden en az güvenceli
olanıdır.
Değerli
milletvekilleri, 657 sayılı Kanun yasalaşırken istihdam
türü olarak genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve
sürekli kamu hizmetleri için memur statüsü, uzmanlık gerektiren geçici
bazı işler için sözleşmeli statü, İş Kanunu
kapsamında yürütülmesi gereken bazı işler için işçi statüsü
ve kamunun geçici ve mevsimlik işleri için de geçici personel yani 4/C
statüsü öngörülmüştü. Geçici personel, memur
sayılmadığı için 657 sayılı Kanuna, işçi
sayılmadığı için İş Kanununa tabi değildir.
Sözleşmeli personel olmadığı için de onlara tanınan
nispeten daha iyi çalışma koşullarından yararlanamamaktadır.
4/Cliler, ücretleri, izinleri, çalışma koşulları Bakanlar
Kurulu tarafından belirtilen ve iş güvenceleri olmayan bir gruptur.
Başlangıçta Devlet İstatistik Enstitüsünün
yaptığı anketlerde ayın belli günlerinde görevlendirilen
anketörler için uygulanan 4/C sistemi, AKP ile birlikte, Anayasa gereği
genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli kamu
hizmetlerinden olan öğretmenler ve sağlık personeli için de
uygulanmaya başlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 4/C ile ilgili çıkarılan Bakanlar Kurulu
kararlarında gerektiğinde fazla çalışma
yaptırılacağı belirtilen personele fazla çalışma
ücreti ödenmeyeceği öngörülmektedir. İş akitlerinin işveren
tarafından tek taraflı feshedileceği belirtilmektedir.
İş akitleri feshedilen geçici personele ihbar, kıdem ve benzeri
tazminatların ödenmeyeceği öngörülmektedir. Diğer kamu
çalışanlarına göre ücretli, yıllık ve hastalık
izin hakları sınırlandırılmıştır. Ücretleri
düşük, gelecek güvenceleri yoktur. Sözleşme ücreti
dışında, her ne ad altında olursa olsun başka ücret
alamayacakları öngörülmektedir. Emeklilik sisteminde prim ödeme gün
sayısını doldurmakta sıkıntı çekeceklerdir.
Emekliliği hak edenler isteseler bile çalışmaya devam
edemeyeceklerdir. Nimette unutulan 4/Cliler, cezaya gelince memurlar gibi
cezalandırılabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, Tekel işçilerinin eylemi sonucunda Hükûmet 4/Clilerin
özlük haklarında istemeye istemeye bazı iyileştirmeler yapmak
zorunda kalmıştır. Nedir bu iyileştirmeler diye
baktığımızda, hastalık ve yıllık izin haklarında
bazı düzeltmeler yapıldığını ve iş sonu
tazminatı öngörüldüğünü görüyoruz. Bu düzeltmenin özelleştirme
dışında 4/Cye göre çalıştırılanlara
yansıtılmaması -çünkü başka Bakanlar Kurulu kararları
var, dolayısıyla onlara yansıtılmamıştır-
adında Adalet sözcüğü geçen bir partiye
yakışmamıştır.
Son düzenlemeyle
İktidar, özelleştirmeden önce on iki ay çalışan
işçilere 4/C kapsamında on ay olarak teklif ettiği
çalışma süresini, lütfedip on bir aya
çıkarmıştır. Ödenecek ücretleri de eski ücretlerinin üçte
1i düzeyinden yarısı düzeyine çekmiştir. Hükûmet son
düzenlemeyle 4/Clilere iş akitleri sona erdiğinde iş sonu
tazminatı ödemeyi kabul ettiğini söylemektedir. Geçmişte
4/Cliler geçici ve mevsimlik işlerde
çalıştırıldıkları için, yargı, bu personele,
sürekli çalışan memur, işçi ve sözleşmeli personel gibi
ikramiye, kıdem tazminatı ya da iş sonu tazminatı
ödenmemesini hukuka aykırı bulmuyordu ancak AKP İktidarıyla
birlikte asli ve sürekli işlerde de daha az güvenceli ve daha az
masraflı 4/Cliler istihdam edilmeye başlandığı için,
yeniden yargıya başvurulması hâlinde yargının iş
sonu tazminatı ödenmesine hükmedeceğini tahmin etmek zor
değildir. Bu nedenle, Hükûmetin son kararnamede iş sonu
tazminatı ödeneceğine ilişkin yaptığı
düzenlemeler işçiler için verilmiş bir lütuf değildir.
Değerli
milletvekilleri, özelleştirme nedeniyle işlerini kaybedenler mevcut
işçi statülerinin devamını istemektedirler. Hükûmet
işçilerin statüsünü indirmek yerine işçileri de özelleştirme
nedeniyle işlerini kaybeden memurların tabi olduğu statüye tabi
tutulmasını sağlayarak bu alanda yarattığı
eşitsizlik ve adaletsizliği ortadan kaldırmalı diyor, yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Grup önerisinin
lehinde konuşmak üzere Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu milletvekillerinin, faili meçhul
cinayetlerin araştırılması ile ilgili olarak verdiği
bir araştırma önergesinin gündeme alınması konusunda
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verdikleri bir önerinin lehine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti, maalesef, kurulduğu günden
beri, bu devleti hazmetmeyen, bu devlette devamlı insanları birbirine
düşman kılmayı hedef edinen birtakım güçler
oluşmuştur. Bu güçlerin de katkıları ile Türkiyede uzun
zaman silahlı eylemler cereyan etmiştir. Bu silahlı eylemler
sonucunda Türkiyede uzun zaman hem iç olaylar hem dış olaylar
olmuş, uzun zaman sıkıyönetim ilan edilmiştir, uzun zaman
olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Sıkıyönetim ve
olağanüstü hâlin bulunduğu dönemlerde temel hak ve özgürlükler
askıya alınmış, demokrasi işlenmemiş, hak ve
özgürlük arama, özgürlüklerde büyük miktarda sınırlamalar
getirilmiştir. Ta cumhuriyetin kurulduğu tarihlerden beri olayı
incelerseniz, işte, 1935 yılına kadar Dersim olan benim ilim
35te Tunceli olarak değiştirilmiş. 1937 ve 38
yıllarında, burada girişilen bir askerî harekât sonucunda, zaten
herkesin de artık son zamanlarda öğrendiği gibi, birçok
haksız, masum insanlar öldürülmüş, birçok güvenlik kuvvetleri de
maalesef o sırada ölmüştür.
Şimdi,
tabii, Türkiye, böyle bir coğrafyada, böyle bir tarihî olaylarla karşı
karşıya kalmış. Özellikle
1990lardan sonra, 1980lerden sonra -12 Eylülden sonra daha
doğrusu- Türkiye, maalesef... 12 Eylül idaresi çok zulümce bir idare
uygulamış. Bu memlekette, işte çok değişik bir
militarist düşünceyle hareket edince büyük işkenceler
yapılmış, haksız adam öldürmeler yapılmış ve
bunun üzerine de birçok vatandaşlarımız faili meçhul cinayet
olarak bilinen şekilde ortadan yaşam haklarını
kaybetmişlerdir.
Bence,
bunların bir an önce araştırılması, haksız olarak
öldürülen kişiler tespit edildikten sonra Meclisimizin bir kanun
çıkararak ta 1935lerde, 38lerdeki o bizim Tunceli olayını da
kapsayacak şekilde bir kanunla bu insanlardan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir özür dilemek suretiyle tarihi
İşte memleketimizdeki
bu anormal şartlar nedeniyle böyle bir ülkede bu insanlara
haksızlık da yapılmış, bunların ölümlerine
sebebiyet verilmiş, faili meçhul şekilde öldürülmüş.
Dolayısıyla bu işi de kapatarak... Çünkü bu olay, bir an orada
ortada kalınca insanlarımız, birçok insanlar, özellikle birçok
Türkiyeyi karıştırmaya çalışan güçler de bu
olayları hep gündemde tutturmak suretiyle, işte, yeni yetişen
gençlerimizi, işte askere de polise de devlete de karşı bir
düşman bir ortam yaratmak üzere hep gündemde tutarlar. Bence Meclisin bu
konuya el atması ve burada bir yücelik göstermesi lazım. Bundan
çekinmemek gerekir. Bu, devletimizin, ileride, milletimizin içinde huzurun
sağlanması için, güvenin sağlanması için, insanların
birbirine güven sağlaması için atılması gereken bir
adım olduğu gibi, bundan sonra da herhangi bir kamu görevi yapan
kişilerin, ki, bu arada faili meçhul cinayetler
araştırılırken, buna sebebiyet verip de şimdi
yaşayan insanlara da verilmesi gereken, yasaların emrettiği
ağırlıkta ceza da verilmesi gerektiği şeklinde bir
düzenlemeye gitmek suretiyle, bundan sonra masum vatandaşlara, görevi
olmadığı hâlde insanlara işkence eden, insanları
öldüren insanlara da, onlara da bir ders olur ve bundan sonra da bu gibi
olaylara bu insanlar cesaret edemezler.
Değerli
milletvekilleri, tabii, mesela benim ilimde de çok olaylar oldu. Mesela bir
1993, 94lerde Selin ve Işık ailelerinde 7 kişi,
vatandaşımız kayboldu, Tuncelinin içinde kayboldu. Bir doktor,
bir avukat arkadaşımız birileri tarafından getirildi,
Tunceliye yakın bir yerde öldürüldü, cesetleri orada bulundu. Bu
insanlarımızın failleri bulunmadı. Birçok faili meçhul
cinayetler var.
Bizim ilimizde
özellikle bir Yeşil diye bir kişi vardı, bir de Bozo diye
bir adam vardı. Bunlar özellikle devletin güvenlik kuvvetleriyle iş
birliği yapmak suretiyle, çok anormal, çok insanlık
dışı uygulamalar yaparak çok insanların kanına da
girdiler, çok büyük sıkıntılar yaratıldı. Bunlar,
tabii, zaman zaman bu kürsüde dile getirildi ve bunun bir an önce sonunun
gelmesi için bence bu önergenin en seri şekilde gündeme alınarak
bunun üzerinde ciddi çalışmalar yapmak lazım.
Meclisin birinci
görevi, ülkede huzur ve güveni sağlamak, yoksa burada getirip de bilmem
falanca devletle ilgili anlaşma tayin etmek veyahut da bilmem yeni yeni
bir terör, yeni yeni bir karanlık rejimleri getirecek düzenlemeleri yapmak
bu memlekete fayda getirmez değerli milletvekilleri. Onun için, ben, bu
önergenin bir an önce gündeme alınmasını istiyorum ama maalesef
şimdi AKP Hükûmeti bunlarla uğraşmıyor. Şimdi ne
yapıyor? Kendisine karşı olan güçleri cezalandırmak için
her türlü şeyin peşinde koşuyor. Mesela şimdi, Erzincan
Cumhuriyet Savcısının bir uygulaması var. Kendisine bir
ihbar yapılmış. Bu ihbar sonucunda savcı orada bir görevini
yapıyor. Bu sırada, şu anda Eskişehir Jandarma Alay
Komutanı da orada Jandarma Komutanı. Onunla beraber, yapılan
ihbara konu suç unsuru konularda araştırma yapmış, görevini
yaparken birileri araya giriyor, bu yetkiyi,
biliyorsunuz, Erzincan Cumhuriyet
Savcısından alıyor, Erzurum Cumhuriyet Savcısına
veriyor, ki haksız veriliyor bunlar. Şimdi, ne oluyor?
Eskişehirdeki Jandarma Alay Komutanı, işte Fethullah Gülen
cemiyetine, İsmailağa cemiyetine karşı bir olayın
içinde görevini yaptığı için içeriye alınıyor.
Şimdi, bununla, Türkiyede bir barış sağlanabilir mi? Yani
ille Türkiye Cumhuriyeti devletini ortadan kaldırıp da bir cemaat
devletine doğru bir görev yapan insanların önünü kesmeden Türkiyede
demokratikleşme olur mu? Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi
nedir? Laiktir, çağdaştır, uygardır. Şimdi, bu
laikliği ve çağdaşlığı maalesef hazmetmeyen bir
güçler var. Bu güçler ne yapıyorlar? Ama bugün gücünü bu Hükûmetten
alıyorlar ve maalesef, Amerikanın Utah şehrinde -Türkiyeden
polisler gidiyor oraya, bu polisler orada eğitim görüyor- Türkiyede
Ergenekondaki birtakım belgeler oradan üretiliyor. Bunlar tabii uzun
uzadıya anlatılması gereken şeyler. AKP söylemlerinde
barıştan, insan haklarından, kardeşlik projelerinden
bahsediyor ama maalesef uygulamaları bunun tersine.
Şimdi,
Abdullah Gül Bey, çıkmış barıştan bahsediyor, hukuktan
bahsediyor
ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) Abdullah Gül değil Sayın Cumhurbaşkanı de.
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse canım, sen ne dersen de!
Şimdi, geçen
gün Abant İzzet Baysal Üniversitesine bir rektör atıyor
arkadaşlar. Şimdi, bu Abant İzzet Baysal Üniversitesinin
nasıl kurulduğunu herkes biliyor. Oradaki bir mütevelli heyetinin
güçleriyle şey edilmiş ve orada o üniversite mensuplarının
büyük bir çoğunlukla seçtiği kişiyi bir tarafa atıyor,
AKPli iki milletvekilinin gidip de kendisiyle beraber yemek yediği
kişiyi atıyor. Üstelik de bu atamaya, rektörlüğe atama yetkisine
sahip değil.
Şimdi,
Abdullah Bey, ben sana soruyorum: Sen o Cumhurbaşkanlığı
makamına geldiğin günden beri hangi eylem ve işlemin, hangi
düzenlemen hukuka, Anayasaya, o üzerinde yemin ettiğin Anayasaya uygun
bir düzenleme yaptın? Sen de AKPnin bir elemanı gibi, AKP gibi,
cemaatlerin adamları gibi, kim, ne varsa devletin en iyi yerlerine
getiriyorsun.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkanım, Cumhurbaşkanına hakaret
etmeye devam ediyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu hakaret değil, icraatını söylemek hakaret
değil.
AHMET YENİ
(Samsun) Cumhurbaşkanına hakaret etmeye devam ediyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla yani sen çıkıp da bana Ben
tarafsız bir cumhurbaşkanıyım. Efendim, ben bu devletin
başıyım, eğer devlet kurumları arasında bir
çatışma olursa ben bunu yola getiririm. diyemezsin çünkü
icraatların ortada. Senin zamanında 30 tane rektör atanmış,
14ünün sırasını değiştirmişsin.
İşte
YÖK Başkanlığına getirdiğin kişi, yani yüz tane
şahit lazım kardeşim, yüz tane şahit lazım
Türkiyede
eğitimi bitirmeye çalışıyor.
Şimdi,
burada, işte, Meclis Başkanı Mehmet Ali Bey Meclisteki
grupları topluyor, diyor ki: Herkes sorumluluk duygusu içinde hareket
etsin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, Mehmet Ali Bey, geçen gün, burada AKPli arkadaş
konuşurken ben bir tane söz atmışım, bana hemen uyarma
cezası verdi ama benim gibi on defa müdahale eden başkasına
vermedi. Niye? Tek bağımsız milletvekiliyim. Sonra, uyarma
cezasını alan milletvekilinin savunma hakkı olduğunu
bilmediği için -bilmedi, onu kesinlikle bilmiyordu- ondan sonra tuttu, ben
savunma hakkımı istedim, vermedi. Sonra, Tayyip Bey görmesin diye,
Tayyip Bey burada konuşmasını bitirdikten sonra şey etti.
Zamanımız
çok az olduğu için onu da söyleyeyim. Şimdi bakın: Tayyip Bey,
geçen, Meclis tarihindeki en büyük kavgaya sebebiyet veren üç dakikalık
bir söz aldı, Bu edepsizliktir. diyor, Bu
ahlaksızlıktır. diyor, Bu izansızlıktır.
diyor. Kim söylüyor bunu? Tayyip Bey diyor. Peki, Mehmet Ali Bey, ben sana
soruyorum: Senin Genel Başkanın bu kadar incitici, bu kadar hakaret
dolu sözleri kullanıyor, ona bir söylesene, ona bir ceza versene! Demek ki
yani insanların eylemleriyle fiilleri arasında bir
tutarlılık yoksa çıkıp da millete öğüt vermesin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde, Bartın
Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz grup önerisiyle, 1990 yılından bu yana meydana gelen
faali meçhul cinayetlerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
araştırılarak bu cinayetlerin aydınlatılması için
araştırma komisyonu kurulmasının gündeme alınması
istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ İktidarından önce ülkemizde faili
meçhul cinayetlerin çok sık yaşandığı bir gerçektir.
Çok değerli aydınlarımız, gazetecilerimiz, bilim
adamlarımız faili meçhul cinayetler neticesinde maalesef
hayatlarını kaybetmişlerdir. AK PARTİnin iktidara
gelmesiyle birlikte, son yedi yıla baktığımızda,
Türkiye'de faili meçhul olayların aydınlatılmaya
çalışıldığını, çetelerin, mafyanın, karanlık
odakların üzerine kararlılıkla gidildiğini, hiçbir
şeyin üzerinin örtülmediğini, şüphelilerin
bağımsız ve tarafsız yargı önünde hesap vermelerinin
sağlandığını görmekteyiz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Şemdinliyle Hrant Dink olayını çözdünüz
mü?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, AK PARTİ kurulduğunda
programıyla şunu ilan etmiştir: Türkiyenin hukukun
üstünlüğüne dayanan demokratik, çağdaş bir ülke olması için
gerekli çalışmaları yapacağını, adaletin her
alanda tesis edileceğini, temel hak ve hürriyetlerin, bireyin
özgürlüğünün en ön planda tutulacağını ve bunun için
gerekli olan mekanizmaların işletileceğini,
mevzuatımızın yenileneceğini ve yapılması gereken
ne varsa yapılacağını hem programında hem de her seçim
öncesi yayınladığı seçim beyannamelerinde milletimizle
paylaşmıştır. Bu beyanlar parti programında ve seçim
beyannamelerinde kalmamış, yedi yıllık süreçte büyük bir
kısmı tek tek ele alınarak hayata geçirilmiştir, bunun
içindir ki Türkiye, Avrupa Birliğiyle müzakere aşamasına
gelmiştir.
AK PARTİ,
iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, her alanda olduğu
gibi, demokratikleşme, adalet ve güvenlik alanında da hiç kimsenin
tahmin edemeyeceği çok önemli icraatlara imza atarken,
demokratikleşmeyi gerçekleştirirken, özgürlük-güvenlik dengesi
konusunda da hassas davranmıştır.
AK PARTİ
hükûmetleri, hukuk ve adalet alanında ve demokratikleşme konusunda,
öncelikle mevzuatımızda önemli değişikliklerin
yapılmasını sağlamıştır. Başta temel
kanunlarımız olan, artık çağımızın
ihtiyaçlarına cevap veremeyen ceza sistemimizde önemli
değişiklikler yapılarak Türk Ceza Kanunumuz, Ceza Muhakemeleri
Kanunumuz, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair Kanunumuz
ve birçok yasal düzenleme bu dönemde yürürlüğe girmiştir.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Onun için çocuklar yaşlarından fazla ceza
alıyor!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bu düzenlemeler yapılırken temel insan hakları ve
bireyin özgürlüğü ön planda tutulmuş, milletimizin ve devletimizin
güvenliğinden de asla taviz verilmemiştir. 2002ye göre bugün
Türkiye, çok daha demokratik, çok daha çağdaş, çok daha özgürlükçü
bir ülkedir. Millî Güvenlik Kurulunun sivilleşmesi, devlet güvenlik
mahkemelerinin kaldırılması, olağanüstü hâlin
kaldırılması
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sokaklarda korku kol geziyor.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) -
mevzuatımızın hukukun evrensel ilkelerine ve
çağdaş bir sisteme kavuşturulmasıyla ilgili
çalışmalar, bu yüce Meclisin ve AK PARTİ hükûmetlerinin
küçümsenemeyecek başarıları ve hukuk devleti ilkesini
güçlendirmeyi amaçlayan önemli icraatlarıdır.
Faili meçhul
olaylar ve cinayetlerin aydınlatılması ve faillerinin bulunup
yakalanması çalışmalarıyla ilgili olarak Adalet
Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün muhtelif
zamanlarda yayımladığı genelgeler de Hükûmetin bu konudaki
hassasiyetinin önemli göstergeleridir.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Hassasiyet sorunu çözmüyor, faili meçhulleri ortaya
çıkarmanız lazım.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ, demokratikleşme alanında son yedi yılda elde ettiğimiz
kazanımları kalıcı hâle getirmenin ve daha da
geliştirmenin gayreti içerisindedir. Ülkemizin geçmişte
yaşadığı acı tecrübelerin bir daha
yaşanmaması için çalışıyoruz. Türkiyeyi demokratik,
laik, sosyal bir hukuk devleti nitelikleriyle güçlendirerek geleceğe
hazırlıyoruz. Demokrasiye yönelik her türlü girişime
kararlılıkla karşı çıkıyor, çetelerle, mafyayla,
suç örgütleriyle, hukuk dışı oluşumlarla mücadeleden taviz
vermiyoruz. Bizim amacımız, gelecek nesillere bugünkünden çok
farklı, daha demokratik, daha kalkınmış, daha
yaşanılabilir, çok daha güçlü bir Türkiye bırakabilmektir. Yedi
yılda her alanda gerçekleştirdiğimiz bu icraatları
milletimiz görmekte ve yaşamakta ve onun için de yapılan son dört
seçimde AK PARTİyi tartışmasız, açık ara birinci parti
yapmaktadır.
Bugün, ülkemizin
geldiği nokta gurur vericidir. Avrupa Birliği ile müzakere
aşamasına gelmiş, Avrupa Konseyi Parlamentosunun Meclis
Başkanlığını elde etmiş, İslam
Konferansı Teşkilatının Genel Sekreterliğini
üstlenmiş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
üyeliğine yüz elli bir ülkenin oyunu alarak seçilmiş, gücünü
dünyanın kabul ettiği Türkiye'nin muhalefetinin de artık
karalama siyaseti yerine, yapıcı, ülke menfaatini gözeten bir siyaset
izlemesi gerekir.
Bugün, çetelerin,
mafyanın, hukuk dışı yapılanmaların, milletimize
ve ülkemize tuzak kurmak isteyenlerin, Danıştay
saldırısıyla Türkiye'nin karartılmasını
planlayanların yargılandığı dava ile ilgili olarak
maalesef her platformda yargıyı etkilemeye çalışan çevreler
vardır. Her fırsatta yargının
tarafsızlığından ve
bağımsızlığından bahseden bu çevreler ve
bazı siyasilerimiz hiç çekinmeden, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden yaptıkları konuşmalarda bile, devam eden
yargılamayı etkilemeye çalışmaktadırlar. Bu tür
davranışlar, hukuk devleti ilkeleri, yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığı
ilkeleri ile asla bağdaşmamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminde bulunan ve biraz sonra görüşmelerine devam edeceğimiz Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla, terörle mücadele
alanında İçişleri Bakanlığımızla diğer
kurum ve kuruluşlarımızın ifa ettikleri görevler
sırasında ortaya çıkan sorunların giderilmesi ve terörle
mücadelede koordinasyonun sağlanması amaçlanmaktadır.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Siz de aynı şeyleri yapacaksınız,
geçmişte yapılanların aynısını
yapacaksınız, belli oldu.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Terörle mücadele çerçevesinde alınan kararların
uygulanmasında zafiyetlerin önlenmesi, etkin, verimli ve sonuç
alıcı çalışmaların gerçekleştirilmesi için
hazırlanan ve iki hafta önce görüşmelerine
başladığımız ve bugün de devam edeceğimiz bu
tasarı bile AK PARTİnin bu konudaki hassasiyetinin açık
göstergelerinden birisidir. Bu hassasiyetimize muhalefetin de ortak
olmasını istiyoruz. Yedi
yılda elde ettiğimiz kazanımlar sayesinde artık Türkiye faili meçhuller
ülkesi olmaktan çıkmıştır.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Hangi faili meçhulü çözdünüz? İktidar olarak bir
tane örnek verin.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, araştırma önergesinde ifade
edilen olayların büyük bir kısmı yargının gündeminde
ve soruşturması bağımsız yargı tarafından
devam eden olaylardır. Bugün çetelerin, mafyanın, hukuk
dışı yapılanmaların bağımsız yargı
önünde hesap verdiği bir ortamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminde kamu düzeni ve güvenlikle ilgili tarihî nitelikte ve çok önemli bir
tasarının görüşüldüğü bir zamanda böyle bir
araştırma önergesinin gündeme alınmasını istemenin iyi
niyetli bir çalışma olmadığını belirtmek
istiyorum. (BDP sıralarından gürültüler)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Ne alakası var!
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Bütün konuştuklarınız yalan ve riya. Bu
çifte standarttan vazgeçin. Ayıp, ayıp!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde zaten kamu
düzeni ve güvenlik konuları vardır. Tüm siyasi parti
gruplarının -Barış ve Demokrasi Partisi de dâhil- ortak
kararıyla gündemin ön sıralarına alınan bu
tasarının bir an önce yasalaşmasını istemek yerine bu
tasarının yasalaşmasını erteleyecek bir gündemin
önerilmesini sizlerin takdirlerine bırakıyorum. (BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın milletvekilleri
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle Barış ve Demokrasi
Partisinin grup önerisine katılmadığımı belirtiyor,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Gerçek yüzünüzü ortaya çıkardınız.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Oy birliğiyle reddedin. Sizden ancak bunu
bekliyoruz. Oy birliğiyle reddedin!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yoklama talebimiz vardır.
BAŞKAN
Grup önerisinin oylanması öncesinde yoklama talebi vardır.
Sayın Okay,
Sayın Mengü, Sayın Malik Özdemir, Sayın Emek, Sayın
İnce, Sayın Kart, Sayın Gök, Sayın Koçal, Sayın
Ağyüz, Sayın Ekici, Sayın Öztürk, Sayın Güner, Sayın
Yıldız, Sayın Seçer, Sayın Ünsal, Sayın Anadol,
Sayın Kesici, Sayın Aslanoğlu, Sayın Günday, Sayın
Oksal.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
1.- (10/152) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri reddedilmiştir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, bir önceki Hatip hem grubumuza
sataşmada bulunmuştur hem de Kamu Güvenliği
Müsteşarlığında uzlaşma sağlandığını
söylemiştir. Bizim grubumuzun böyle bir uzlaşması söz konusu
değildir.
Bir de önerimizle
ilgili olarak kötü niyetlilerdir. dedi.
BAŞKAN
Azıcık şey yaparsanız
Ben sizi tam duyamadım.
Başlangıcını duydum da sonrasını duyamadım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Demin Hatip, konuşurken, Kamu Güvenliği
Müsteşarlığıyla ilgili bütün grupların
uzlaşı içinde olduğunu söyledi. Bizim partimizin böyle bir
uzlaşısı yoktur.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
Üç dakikalık
bir süre veriyorum ama lütfen Sayın Kaplan, tekrar bir sataşmaya ve
cevaba mahal vermeyin. Tamam?
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, faili meçhuller konusunun
araştırılmasını gündeme getirmek kötü niyetlilik ise,
Sabahattin Alinin kızının, Uğur Mumcunun
çocuklarının, Abdi İpekçinin çocuklarının, Ape Musa
Anterin çocuklarının, Savcı Doğan Özün çocuklarının,
son yakın tarihimizde Hrant Dinkin çocuklarının; bu ülkenin
aydınlarının, sanatçılarının, değerlerinin
birer birer katledildiği günlerde, bu katliamların Susurluk raporlarına
geçtiği ve belgelendiği ve nasıl öldürüldüğü belli olan bir
ülkede, eğer bunu getirmek gündeme kötü niyetliyse biz kötü niyetliyiz.
Faili meçhul cinayetlerin sonuna kadar aydınlatılmasını
istiyoruz. Bunun karşısında durmak, bunun
karşısında oy kullanmak asıl kötü niyettir, asıl
karanlıklara destek vermektir, asıl faili meçhul cinayetlere destek
çıkmaktır. Ne demek bu Kötü niyetlidir, Barış ve Demokrasi
Partisi böyle bir önerge getiriyor? Herkes biraz izanda, Başbakanın
dediği ölçüde durmasını bilecek.
Dün resimlerini
görmediniz mi? Bütün faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin, hem
sağdan hem soldan, her kesimden insanların nasıl yan yana, el
ele, kol kola durduğunu ve bu ülkenin adalete ihtiyacı olduğunu
görmediniz mi?
Arkadaşlar,
siz diyorsunuz ki: Güvenlik Müsteşarlığında gruplar
uzlaştı, birleşti.
Bakın,
şunu çok iyi bileceksiniz: Sıkıyönetimlerde, takriri sükûnda,
örfi idarede, olağanüstü hâlde, çetelerde, darbelerde, DGMlerde, asla bu
rejimlerden hiçbirinin desteğinde, Barış ve Demokrasi Partisinin
ne imzasını ne desteğini ne uzlaşısını ne
birliğini göreceksiniz. O birliği bizden beklemeyiniz. Böyle
şeyleri de bizim yüzümüze bakarak söyleme hak ve hududuna sahip
değilsiniz. Bu yakışmaz. Bu kürsüde, bu Meclisin
çatısı altında dururken, bizim yapmadıklarımızı,
söylemediklerimizi bize mal etmeyin. Biz, Meclis Başkanlığında
oturup, cumhuriyetin, bütün Meclisin arşivini, kamuoyuna 12 milyon belgeyi
açarken, öyle istiklal mahkemelerinin, örfi idarenin, Seyit Rızanın,
Şeyh Saitin, Dersim katliamının ve sürgünlerin zulasını,
kozmik belgelerini saklayacak yüreksizliği gösteren bir parti
değiliz. (BDP sıralarından alkışlar) Niye
açmıyorsunuz? Niye açmıyorsunuz? Korkuyor musunuz? Gerçeklerden,
halkın bilmesinden korkuyor musunuz?
Sizin yedi
yıllık iktidarınızda, namus için, hak için, adalet için,
bir tane faili meçhul cinayet aydınlattık deyip, çıkar
mısınız kürsüye? Çıkamazsınız. Adınız
adalet, ama adaletin zerresi yok sizde. Adaleti siz arar duruma
düşersiniz. Yüce Divana düştüğünüz günlerde, bakın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kimse kurtaramaz.
HASİP KAPLAN
(Devamla)
o zaman haklının haksızın ne olduğunu
görürsünüz. Biraz izana davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın
Canikli
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Sayın
Konuşmacı partimizi hedef alarak
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Aynen hedef aldım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
hakaret ve saldırıda bulunmuştur.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Aynen hedef aldım. Siz bizim partimizi, grubumuzu
hedef aldınız. Aynen hedef aldım. (AK PARTİ ve BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN On
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 14.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Canikli.
2.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, biraz önceki
konuşmacı haksız bir şekilde partimize
saldırılarda bulunmuştur. Biz, hem dağdaki teröre
karşıyız, onun için, onun sonlandırılması için
gereken her türlü çabayı sarf ediyoruz hem de geçmişte yaşanan
ve bütün milleti rahatsız eden faili meçhul cinayetlerin
aydınlanması için gereken siyasi duruşu ortaya koyuyoruz. Gerçek
samimiyet bunu gerektirir.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Oylarınızla reddedildi!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerçek samimiyet bunu gerektirir. Sadece buna
karşı çıkarak dağdaki teröre
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Samimiyet, hem dağdaki teröre
karşı çıkmaktır hem de faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılması için gereken çalışmayı
yapmaktır. Samimiyet bu şekilde ortaya çıkar Sayın
Başkanım.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Geri getirin, kabul edelim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli, teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Geri getirin; buyurun, kabul edin.
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
2.- (10/106) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
10.02.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 10.02.2010 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/106 esas numaralı, Esnaf ve
Sanatkârların Sorunlarının Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun
10.02.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde ilk söz, Aydın
Milletvekili Sayın Ali Uzunırmaka aittir.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı sorunların
tespiti ve çözüm yollarının bulunması için
Anayasamızın 98, Meclisimizin İç Tüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince araştırma yapılması
önergesi üzerinde söz aldım. Hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Esas konuya
gelmeden önce, Antalya Serik-Aksu arasında ve ilimiz Aydının
Kuşadasında tabii afetten dolayı hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum; zarara
uğrayan, felakete uğrayan vatandaşlarımıza da acil
şifalar ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu araştırma önergesini vermemizdeki maksat ne
Sayın Başbakanımızı kızdırmak ne de Meclisin
çalışmasını engellemek gibi veya zaman kaybettirmek gibi
bir düşünce değildir; aksine, demokrasimizin işlemesi ve
Parlamentomuzun daha etkin görev alabilmesi anlamında verdiğimiz bir
önergedir.
Aslında
Sayın Başbakan da son günlerde bakkallarla ilgili
yaptığı konuşmada da sıkıntıyı gündeme
getirmiştir. Öyleyse buradaki beklentimizin şu olması gerekir:
Yürütme, Hükûmet problemi kabullenmiş durumdadır, öyleyse Parlamentoda
çoğunluğu olan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubumuzun da
Parlamentonun inisiyatif alabilmesi için şahsiyetli bir duruşla bu
araştırma önergemize Evet. diyerek esnafımızın
problemlerinin çözümlenmesi için Parlamentonun inisiyatif almasını
temin etmesi gerekmektedir. Sayın Başbakan tabii ki bir
söylediğiyle bir söylediği birbirini tutmadan Türkiye'yi yönetmeye
devam ediyor.
Değerli
milletvekilleri, 2/2/2010 tarihli AKP grubunda Sayın
Başbakanımızın konuşma metninde bir bölüm var, ibret
olması için bunları sizlerle paylaşmak istiyorum: Tabii,
artık, bu gensoru olayının da maalesef suyu çıktı.
İkide bir Acaba Parlamentoyu nasıl meşgul ederiz, nasıl
engelleriz, nasıl zamandan çalarız? mantığıyla,
anlayışıyla bu gensorular veriliyor. Bir şey
çıkacağından değil. Bütün dertleri, dostlar alışverişte
görsün. Yani, Parlamento iradesini Sayın Başbakan dostlar
alışverişte görsün olarak görüyor. Oysaki, Parlamentonun bir
denetleme faaliyetidir gensoru önergesi ve aynı zamanda
araştırma önergeleri de milletin gerçek gündeminin, esnafın,
işçinin, sanatkârın, çiftçinin, bürokrasinin, yönetimin, bütün katmanların
problemlerinin, ülkenin gerçek gündeminin burada konuşulmasıdır
aslında.
Ben Sayın
Başbakana bir öneride bulunuyorum. Bundan kısa bir süre önce
verdiğim, Meclise devamlılık açısından AKP Grubunun,
335 civarında milletvekili bulunan bir grubun acaba Meclisi ne kadar çalıştırıyor?unu
halkımızla ve sizlerle paylaşmak istiyorum: Parlamentonun
04/08/2007 tarihinden 11/12/2009 tarihine
kadarki bütün faaliyetlerinde, 173
defa karar yeter sayısı istenmiş -294 defa birleşim
yapılmış- 173 defa istenen karar yeter sayısında, yani
137 milletvekilinin burada bulunması istendiğinde, 152 defasında
AKP Grubu burada çoğunluğu sağlayamamıştır ve 3
defa da bu karar yeter sayısını bulamadığından
dolayı oturum kapatılmıştır. Toplantı yeter
sayısı istenmiştir. 294 birleşimde 238 kere toplantı
yeter sayısı istenmiş ve 238 kere istenen toplantı yeter
sayısında 184 milletvekili sayısını 40 defa
bulamamıştır AKP Grubu ve 16 defa oturum
kapatılmıştır. Bu, 11/12/2009 tarihine kadar olan
rakamlardır ve Meclis Başkanlığının bana
verdiği cevaptır. Sayın Başbakan, acaba gensorular, acaba
araştırma önergeleri mi Meclisi engelliyor,
çalıştırmıyor, yoksa, 335 milletvekilinden burada 137 ve
184ü bulunduramıyor musunuz Sayın Başbakan?
Değerli
milletvekilleri, yönetmek, olması gerekenle olabilirleri en çok birbirine
yaklaştırabilme sanatıdır. Eldeki imkân, kabiliyet,
potansiyel ve fırsatları etkin, verimli, yerinde kullanabilme
inisiyatifidir.
Dolayısıyla,
bugünkü yönetime baktığımızda Sayın Başbakan ve
AKP Grubu şundan vazgeçmelidir: İşte, yedi sene öncesi, on sene
öncesi, yirmi sene, otuz sene öncesi birtakım kıyaslamaları
yaparak Türkiye bir yere varamaz. Dünya elbette ki dünden bugüne daha
iyileşmektedir, yarın daha iyi olacaktır ve hem ekonomik hem
sosyal, demokrasi, insan hakları açısından dünyadaki
gelişmeler hep bu yöndedir. Gönlümüz ister ki Türkiye de Atatürkün
işaret ettiği manada her açıdan çağdaş medeniyetler
seviyesinde olsun, medeniyetin bütün o
içerlediği olayları kavrayarak ve her şeyin önünde olsun.
Şimdi, siz,
ekonomi ve para politikalarının neticesinde sıkıntıya
düşmüş esnaf, sanatkâr ve bunların önemli bir bölümünü
oluşturan bakkalı tedbir almadan Günün şartları böyle.
diyerek kapatmaya davet ederek; politikalarınız neticesinde sektörü
çökmüş, kendisi iflas etmiş Yandık, anamız
ağladı. diyen çiftçiye -önü ve arkası cümlesinin ne
olduğunu işitemediğimiz- Al ananı buradan git. diyerek;
geçmişte vergi rekortmeni olmuş ama politikalarınız
neticesinde iflas etmiş iş adamlarına Beceriksizler. diyerek;
-muhtemeldir ki onlar hanedanlığınızın mensupları
gibi ilişkilere giremedikleri için o duruma düşmüşlerdir-
İş yerimizi kapatıyor, emeğimizi elimizden
alıyorsunuz, maaşımız 1.500 TLden 700-800 liraya
düşüyor. Bizi özlük haklarımızla başka kurumlara
becayiş edin. diyen Tekel işçilerine Yetim hakkı yiyorlar.
Yatarak para almak istiyorlar. diyerek toplumu yanlış bilgilendirip
işçilerle halkı karşı karşıya getirerek;
kısacası, basını, kurumları, muhalefet liderlerini,
yeri geldiğinde Parlamentoyu, herkesi yüksek perdeden yalan ve tehditle
ülkede sürdürülebilir bir yönetim ortaya koymak mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, bugün 80 esnaf ve sanatkâr meslek kolunda, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonunun verilerine göre 2005 yılında
196.494 yeni iş yeri açılırken 287.526sı
kapatılmıştır. 2006 yılında 248 bin iş yeri
açılmış, 319 bin iş yeri kapatılmıştır.
2007 yılındaysa her gün ortalama 100 iş yeri kapanmıştır.
Esnaf ve
sanatkârın iyiye doğru değişim ve dönüşümünü
sağlayacak yeni esnaf ve sanatkâr modelini oluşturacak millî
politikaların belirlenerek, plan, program ve projenin yürürlüğe
konulması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, gelişmiş pazarlara hitap edecek donanımlardan
mahrum olmanın, bilgi ve teknolojideki yeniliklerin getirdiği
değişimlerin sağlanamayışının, küresel
ekonominin, marketlerin ve Uzak Doğu mallarının
yarattığı rekabetin, AB uyum yasalarının
öngördüğü yeni standartların, konut ve otomobil kredileriyle, kredili
yaşamın getirdiği piyasa durgunluğunun, halkın
alım gücünün düşmesi ve tüketim alışkanlıklarının
değişmesinin, yaşanan iç göçler ve işsizliğin
oluşturduğu kayıt dışı esnaf ve
sanatkârlığın oluşturduğu haksız rekabetin ve
bunun dışında, emekli olanların esnaf kolunda faaliyet
göstermek istediğinde kesintilerinin yapılmasının adaletli
bir şekilde sağlanması
Bu vatandaşlarımız esnaf
faaliyetine başladıklarında emekli maaşlarındaki
yapılan kesintinin, bunların götürü veya defter usulüyle verdikleri
vergi oranlarının yüksekliğine göre kademelendirilmesi adaletli
bir tavır olacaktır.
Bunun yanında,
hep geçmişten örnekler verilerek, sekiz yıldır Türkiyede esnaf
kredileri üzerinde yanlış bilgilendirme ve spekülasyonlar
yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 2002 yılına gelirken Türkiyenin içinde
bulunduğu şartlar değerlendirilmeden, o günkü şartları
göz önüne almadan birtakım faaliyetleri eleştirmek
insafsızlıktır. Bakın, en basitinden bir şeyi
örneklendirmek istiyorum sizlere: 2000li yıllarda geçirilen iki büyük
deprem felaketinde, Türkiyenin sanayi istihsalinin aşağı
yukarı üçte 2sinin ve nüfusunun üçte 2sinin oturduğu bir bölge
yerle bir olmuştur ve buradaki sanayi tesislerimizden nüfusumuza, sosyal
problemlerimize ve vergi tahsilatlarına varıncaya kadar gelirlerde
düşme olmuştur ve bunun üstüne, aynı zamanda, depremin
yaralarının sarılması için devletin harcamaları
olmuştur. Gelirlerdeki azalma, sosyal problemler ve gider
artırımındaki Türkiye bütçesinin imkânlarıyla o günlerden
bugüne gelip de bugün insafsızca eleştirilerde bulunmanın yeri
olmadığı kanaatini taşıyorum. Bakın, o gün yüzde 70
enflasyon ve yüzde 45le esnafa kullandırılan krediler vardır,
yani aşağı yukarı yüzde 30 civarında devletin sübvanse
ettiği bir gerçeklik vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Ama bugün, enflasyon hedefiniz yüzde 5, esnafın
kullandığı kredi yüzde 6,5tur değerli milletvekilleri.
Biz, -ne zaman
ki- AKP Hükûmeti finansman olarak bunların problemlerini çözünceye kadar,
bu kredileri düşürünceye kadar Meclis kürsüsünden bunları dile
getirmeye devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakana buradan bir şey öneriyorum ve
AKP Grubuna bir şey öneriyorum: Merkez Bankasında ve 2000li
yıllarda bankalarda meydana gelen hadiselerle ilgili birtakım
ithamlarda bulunuyor Sayın Başbakan. Ben, buradan, o zamanki
milletvekili ve
Milliyetçi Hareket Partisinin üçte 1 ortaklıkta
bulunduğu, bunu ısrarla söylüyorum, üçte 1 ortaklıkta
bulunduğu bir hükûmette, bankalarda neler olduğunu
araştırmak için kendi grubumuz araştırma önergesi verecek
ve siz de buna destek olun. Sayın Başbakan,
araştıralım, suçlusu kimse çıksın ortaya. Ama AKP,
kendisiyle ilgili bir araştırma önergesini kendisi verip, acaba, bu
araştırmaya razı olabilir mi?
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle, demokrasinin işlemesi ve aynı zamanda, ekonomik
problemlerimizin çözümlenmesi için önergemize destek verilmesini istiyorum ve
Parlamentonun şahsiyetli davranışını sizlere emanet
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Grup önerisi
aleyhinde ilk söz Rize Milletvekili Sayın Bayram Ali Bayramoğluna
ait.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarına çözüm önerileri
konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Şimdi,
benden önce konuşma yapan adaşım Sayın Ali Beyin
söylediklerinin hemen hemen tamamına katılıyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) O zaman evet diyeceksiniz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Türkiyede gerçek anlamda eğer bir
değerlendirme yapacaksak, sadece esnaf kesiminin değil, sanayici
kesiminin de, sosyal problemleri yaşayabilecek
insanlarımızın da, benzer nitelikli toplumun çeşitli
kesimlerinin de mutlaka problemleri vardır. Ama problemleri gündeme
getirirken bu problemlerin içerisinde yapılmış olan hizmetleri
hiç saymış olmak veya yapılmışları yok sayarak
bunların üzerine bir şey bina etmemizin esas yanlışlığı
üzerine konuşmak istiyorum.
Bakın,
arkadaşlar, geçtiğimiz hafta içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi
benzer nitelikli bir öneri verdi ve ayın 4ünde yani geçtiğimiz
perşembe günü bu öneri burada tekrar görüşüldü. Yine esnaf
meselesinin problemleriydi. Sayın Mehmet Ali Susam ve Milliyetçi Hareket
Partisinden de Sayın İzzettin Yılmaz benzer nitelikli
konuşmalar yapmış. Konuşma tutanakları burada. Bu
tutanakların içerisindeki birçok ifadeye de aynı mahiyette
katılıyorum. Ancak bu mukayeseleri yaparken, az evvel Ali Beyin
söylemiş olduğu gibi, yani 2002 senesinde, işte, esnaf yüzde
59la kredi kullanıyordu, enflasyon da yüzde 30du, yaklaşık
enflasyonun 2 katı faizle karşı karşıya iken bugün
enflasyon rakamlarının yüzde 6,5lar, yüzde 7ler seviyesinde
olduğu bir noktada esnafa siz enflasyon eş değeri bir rakamla
kredi kullandırıyorsanız bunun da hakkını vermek
zorundasınız. Bir tarafta enflasyonun 2 katı faiz yükü
getiriyorsunuz -ki bunu karşılama şansı yok hiçbir
esnafın- diğer tarafta da şu andaki mevcut enflasyonik ortam
içerisinde ve üstelik kullandırmış olduğunuz kredilerin
rakamsal boyutları arasında da ve kişisel boyutları
arasında da korkunç rakamların olduğu bir noktadayız. 2002
senesinde toplam 153 milyon TL kredi kullandırılmış, toplam
ve kullandırılan kişi sayısı 38.390 kişi, faiz
oranı yüzde 59. Bugün, 2009 yılı itibarıyla bakıyorsak
2,7 milyar TL kredi kullandırılmış ve kullanan kişi
sayısı 152.123 kişi ve faiz nispeti ne? Yüzde 6,5. Bu süreç
içerisinde toplam kaç kişiye kredi kullandırılmış? 750
bin esnafımıza kredi kullandırılmış. Toplam
kullandırılan kredi miktarı ne kadar? 15,8 milyar TL. Ha, ben
krediyi ne kadar güzel bir şeydir diye anlatmak istemiyorum ama
esnafımızın talep etmiş olduğunun
karşılığını verebilen ve onun büyüme trendine
destek vermeyi kendisine görev edinmiş bir siyasi otoriteyi de hiçbir
şey yapmamış, esnafa gereken hassasiyeti göstermemiş gibi
değerlendirmek bir anlamda haksızlık olur.
Şimdi, ben
size başka birkaç tane daha örnek vermek istiyorum. Yaklaşık
yirmi sene kadar önce, o zaman 60 kişilik bir iş adamı grubuyla
Hannover Messeyi ziyarete gittik. Hannover Messe dünyanın en büyük sanayi
fuarlarından bir tanesi ve aynı dönemde de Almanyanın en önemli
görevlerinden, başındaki en büyük dertlerinden bir tanesi Treuhand
denen, o gün özelleştirme kapsamındaki yapılan
çalışmalarla ilgili çalışmaları da yerinde
değerlendirmek için hem sanayi ve ticaret odalarıyla hem de
Treuhand denen kurumun başkanıyla görüşmeye gittik. Treuhand
kurumunun başkanı olan bayan bize Aachen Belediyesiyle ilgili bir
çalışmayı yerinde görmenizi tavsiye ediyorum. demişti.
Aachen de çok önemli ve kritik bir bölgedir; Almanya, Hollanda ve
Belçikanın birleştiği bir merkezdedir ve çok önemli
sanayileşme çalışmasının yapıldığı
bir yerdir. O bölgeye gittik ve Belediye Başkanı -sene 1991, bundan
yirmi sene önce- bize dedi ki: Arkadaşlar, siz yatırım yapmak
istiyorsanız ben size sanayi ile ilgili altyapı, üstyapı, her
türlü imkânımı açacağım. Bu çerçevede gelin burada
yatırımınızı yapın, istihdam oluşturun,
gerekli destekleri ve teşvikleri de verdireceğim. Kim dedi bunu?
Belediye Başkanı. Dedik ki: Peki, güzel altyapıyı da
verdin, tesisi de aldık, o da güzel; biz esnaf olarak, tüccar olarak daha
büyümedik -çünkü yirmi sene önceyi konuşuyoruz- küçük ve orta ölçekli
firmalarız, sizin bu belediyenizin içerisinde buralardaki ürettiğimiz
ürünleri pazarlama şansızımız var mı? Dedi ki: Bir
tek şartla. Bizim, cadde üzerinde belirlenmiş olan esnaf kriterlerimiz
vardır yani burada üç tane konfeksiyon mağazası açabilirsiniz,
burada bir tane fırın açabilirsiniz, bir tane boyacı
açabilirsiniz, bir tane berber açabilirsiniz vesaire, nüfus orantılı
olarak. O zaman arkadaşlarıma dönüp dedim ki: Esas esnaf planlaması
bu demektir. Bizim Türkiyede yapamadığımız, esas gündeme
gelmesi gereken konu budur. Türkiyede biz, bilinçli, fizibiliteye dayanan,
insanların kaynaklarını boşa heba ettirecek olduğu
yatırımları planlayacak çalışmayı yapmak
zorundayız. Ben bunun için TÜİKle görüşme yaptım.
Bakın Nüfus katsayısına, millî gelirimize, bölgenin
sanayileşmesine vesaireye göre bir esnaf kriterleri
oluşturalım. dedim. Bu kriterleri oluşturduğumuz zaman
bunlara göre de gerekiyorsa müsaade vermeyelim, haksız rekabet
olmasın.
Bizim kendi
içerimizdeki insanlarımız haklı olarak şöyle yapıyor
Bana çok kişi geliyor gittiğim zaman, esnaf ve sanatkârlar
Sayın Vekilim, ben 30 bin lira bir emekli maaşı aldım.
Benim çocuğumun da şu anda işi yok. Bu 30 bin lirayla ben de bir
tane bakkal açmak istiyorum. Bana ne diyorsun? diyorlar. Yahu 30 bin liraya
zaten herkes bir bakkal açıyor! Olması gereken bakkal
sayısı toplamda 50 taneyse, şu anda 500 tane. 500 tane bakkal
birbirleriyle haksız rekabet içerisine girdiği zaman ne tüccarın
parasını ödeyebiliyor ne toptancının parasını
ödeyebiliyor ne de kendi itibarını devam ettirebiliyor. 30 bin de
gidiyor, 30 binin üstüne 100 bin daha da bir de borçlanmayla karşı
karşıya kalıyor.
Bakın
TESKin Genel Başkanı Bendevi Palandökenle bundan iki üç hafta evvel
konuştum, dedim ki: Sayın Başkan, gel bir araya gelelim
oturalım şu esnaf meselesiyle ilgili. Birinci
yapacağımız iş şu olmalı: Gerçek esnaf
raporlarını istiyorum sizden. İstatistikleri yeniden bir masaya
yatıralım. Aktif olan, çalışan, şu anda gerçek anlamda
ekonomiye katma değer üreten, size düzenli olarak aidatlarını
ödeyen esnaf sayısını bir çıkartalım. Ondan sonra
bunları da sektörel bazda bir değerlendirelim. Yani gerçek anlamda ne
kadar küçük ölçekli market var, orta ölçekli market var, süpermarket var, manav
var, kasap var vesaire var, bunların hepsini bir masaya
yatıralım. İlk önce elimine edilmesi gereken esnafları
eleyelim. Eledikten sonra geriye kalanlarla ilgili ciddi bir planlama
yapalım. Bu planlamanın içerisinde kümelenme olsun, bu planlamanın
içerisinde birlikte hareket edecekleri çalışmalar, bu
planlamanın içerisinde istihdam politikaları olsun. Ortak kredi
kullandırma ve ortaklıkların oluştuğu, belki de
sıfır faizli kredilerle bunları değerlendirecek yeniden
yapılanmalara gidelim. İşte buradaki, bu önerideki esas soru
bence bu. Yani öneri getirirken, tamam, esnafların sorunlarını
masaya yatıralım, ama hangi sorunlarını masaya
yatıralım? Fizibiliteye dayanmayan, kendi planı programı
olmadan sadece komşusu Ahmet Efendiye istinaden yanına bir dükkân
açmış kişiyi esnaf olarak değerlendirip onun problemini mi
yatıralım, yoksa gerçek anlamda esnaflarımızı bir
istatistiki veri çerçevesinde bir araya getirip o anlamda değerlendirecek
bir çalışma mı yapalım? Esas bence gündeme getirilmesi
gereken konuların başında bu geliyor.
Bu arada geçen
haftaki konuşmalar içerisinde özellikle İzzettin Beyin söylediği bir cümleyi hakikaten
önemsiyorum. İzzettin Bey demiş ki: Anayasanın 173üncü
maddesinde çok açık bir şekilde belirtilen Devlet, esnaf ve
sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır. hükmü toplumun
önemli bir kısmını oluşturan esnafımızın
değerini göstermektedir. Evet doğru, ama burada bir eksik kelime
var. Anayasadaki eksik kelime koruyucu ve destekleyicinin yanında
esasında planlayıcı demek lazım, esas eksiğimiz
burada. Biz Parlamento olarak bu planlamayı yapabiliyorsak
esnafımıza gerçek anlamda hizmetini veririz ve mühim olan onun
yaşadığı problemleri çözücü değil, problemini
yaşamadan önce tedbirlerini alan ve o insanlarımızın daha
ziyade zararlarını ve ziyanlarını ortadan kaldıracak
yönde bir çalışma yapmış oluruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Onun için Bir komisyon kuralım. diyoruz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Tamam, yani Sayın Şandır bu manada
yapılacak değerlendirmeyi biz de masaya yatırabiliriz. Sizlerle
beraber Sanayi Komisyonunda çalışma yaptık arkadaşlarla,
buna geçen sene evvelki arkadaşlarınız da katıldı,
Sapancada esnaflara yönelik çok özel bir toplantı yaptık, hatta
-bakın esnafa verdiğimiz kıymet açısından- Sanayi,
Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonumuzun başına esnaf
ifadesini de koyalım, esnafımızı da burada temsil edecek
bir komisyonumuz olsun diye prensip kararı aldık,
yazışmasını yaptık, fakat Tüzük gereği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
bu
şekildeki bir değişikliğin yapılamayacağı
konusuyla ilgili görüşüldü, yoksa esnafımızın derdiyle
sizler ne kadar ilgileniyorsanız, ne kadar hassasiyet gösteriyorsanız
hem sizler hem Cumhuriyet Halk Partisi, buna inanın bunu bilin ki biz de
AK PARTİ olarak en az onun kadar gereken hassasiyeti gösteriyoruz. Ancak
bu noktada ihtiyacımız olan bir şey varsa toplu olarak
değerlendirme yapalım, sivil toplumları bir araya getirelim,
TESKi getirelim, efendim, diğer kurumlarımızı bir araya
getirelim, masaya yatırdığımızda gelecek
planlamalarıyla birlikte başlara gelebilecek problemleri bugünden
çözücü tedbirleri alalım.
Bu mahiyette
verilen önerinin gerçek anlamda doğruluk ifade etmiş olmasına
rağmen yeniden planlanması açısından öneri
karşısında sözlerimi belirtmiş oldum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayramoğlu.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkanım, yanlış
bilgilendirmeden dolayı söz istiyorum.
Sayın
Konuşmacı, kullanılan kredilerin enflasyon oranlarıyla
ilgili doğru bilgilendirme yapmamıştır.
Konuşmamı
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sataşma yok Sayın Başkanım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bir yanlış anlaşılma var.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bir yanlış anlama var.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlunun, esnafın
kullandığı kredi faizi ile enflasyon oranları
arasındaki ilişkiyi değerlendirdiği ifadelerinin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli Ali
Bey iş dünyasının içinden gelen kıymetli bir milletvekili.
Dolayısıyla öneriye katılıyor. Tabii ki komisyon
kurulmalı ki Ali Beyin teklifleri de Milliyetçi Hareket Partisinin
teklifleri de orada birleştirilerek o komisyonda bu işlere çözüm
bulunmalı. Problemlerin varlığını da kabul ediyor AKP
Grup Sözcüsü.
Dolayısıyla,
gönül ister ki bu önerge burada kabul edilsin ve komisyon kurulsun ve o
komisyonda CHP Grubu, AKP Grubu, MHP Grubu ortak komisyon olarak Parlamento
inisiyatif alsın. Bizim de isteğimiz budur zaten. Eksik ve
yanlış bilgilendirmeler ve gelecek planlaması orada söz konusu
edilebilsin.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, Türkiye belli dönemlerde çalkantılı
ekonomik hadiseler yaşamıştır, krizler
yaşanmıştır. 2002li yıllarda enflasyon
oranının daima üçte 1 oranında devletin sübvanse ettiği krediler
kullandırılmıştır esnafa. Enflasyon eğer yüzde
90sa esnaf kredileri yüzde 60 civarında olmuştur ama bunun çok
ateşli, yüksek ateşli ekonominin olduğu dönemlerde, günlük
faizlerin çıktığı dönemlerde farklı rakamlar ortaya
çıkmıştır ve tabii ki onlar ondan
kaynaklanmıştır o farklı rakamlar, ama ortalama hep bugüne
kadar o civarda olmuştur, yüzde 30 civarında devlet sübvanse ede
gelmiştir.
Ben ümit ediyorum
ki ve teklifim odur ki, eğer bu problemlerin varlığı kabul
ediliyorsa, biz, Hükûmeti alaşağı etmek veya başka şey
için değil, yol gösterici, yapıcı bir Parlamento inisiyatifi
açısından bunu uygun görüyoruz. Geçmiş ve gelecek
planlamasıyla ilgili Parlamentonun inisiyatif alması doğru bir
davranıştır. Arkadaşlarımızın vicdanına
bırakıyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
2.- (10/106) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi lehinde, Zonguldak Milletvekili
Sayın Ali Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin esnaf ve
sanatkârlarımızın yaşadığı sorunların
tespitiyle çözüm yollarının bulunması için Meclis
araştırması açılması talebinin gündeme
alınmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öyle anlaşılıyor ki bu öneri
Daha önce
perşembe günü de buna benzer bir önergeyi, Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği bir önergeyi birlikte tartıştık. Orada da
yaklaşık, AKP sözcüsü arkadaşlarımız bu
sorunların var olduğunu kabul ettiler çok net olarak. Görüyorum ki,
bugün de aynı şekilde, Milliyetçi Hareket Partisinin bu
doğrultuda vermiş olduğu önergenin doğru olduğunu,
gerçekten esnaf ve sanatkârlarımızın birçok
sorunlarının olduğunu, bu sorunların mutlaka çözülmesi
gerektiğini kabul ediyorlar. Bu çok güzel bir şey. O hâlde, bu
konuşmaların sonunda herhâlde, bu araştırma önergesinin
gündeme alınmasıyla ilgili AKP Grubu milletvekili
arkadaşlarımız lehte oy verecekler! Böylece de
esnafımızın ve sanatkârımızın
sorunlarını masaya yatıracağız. AKP sözcüsü arkadaşımızın
da ifade ettiği gibi
Onun da çünkü bir sürü önerisi var, gerçekçi
birtakım önerileri var, eksikleri bildiğini söylüyor, bu iş
kolunun içinden geldiğini söylüyor ve bu sıkıntıları
onların da ilaveleriyle, katkılarıyla hep birlikte Parlamento
olarak masaya yatırarak çözümlerini bulacağız diye
düşünüyoruz. Herhâlde öyle olacak, herhâlde bu önergeyi kabul
edeceğiz ama değerli arkadaşlar, bugüne kadar aslında, AKP
milletvekili arkadaşlarımız bu ve buna benzer, bu doğrultuda
birtakım önerilere, önergelere katıldıklarını ifade
etmelerine karşın ne yazık ki oylama aşamasında ret
oyu vermişlerdir; bunun örnekleri vardır. Geriye dönüp
baktığımız zaman hiçbir muhalefet partisinin bu tür
araştırma önergelerine AKPli arkadaşlarımızın
olumlu yönde oy verdiklerine tanık olmadık ama bugün tanık
olacağımızı düşünüyorum.
Biliyorsunuz,
değerli arkadaşlar, bütün siyasi partiler vatandaşın,
insanlarımızın refah ve mutluluğu için kurulur ve o
doğrultuda programlarını hazırlayarak hizmet vermeye
çalışır ama biraz önce de ifade ettiğim gibi, ne yazık
ki, Adalet ve Kalkınma Partisi yani önünde adalet ve kalkınma
ifadesi olan iktidar partisi, bugüne kadar, hiçbir biçimde, bu Parlamento
çatısı altında muhalefetle ne bir uzlaşma ortaya
koymuştur ne de ulusumuzun, yurttaşlarımızın refah ve
mutluluğu adına bir yasa çıkartabilme fırsatını
ortaya koyamamıştır. Bugüne kadar bu Parlamento çatısı
altında AKPli arkadaşlarımızın ısrarları ve
sayısal çoğunluğuyla aslında
vatandaşlarımızın, ulusumuzun çıkarları,
menfaatleri doğrultusunda değil ne yazık ki AKPlilerin kendi
yandaşları, kendi bakanları
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Çok ayıp! Çok ayıp!
ALİ KOÇAL
(Devamla)
kendi milletvekilleri ve kendileriyle birlikte hareket edenler
lehinde yasalar çıkmıştır bu Parlamentoda; bunu hepimizin
bilmesi gerekiyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bir tane örnek verebilecek misin? Bir tane örnek
ver. Ayıp bir şey ya!
ALİ KOÇAL
(Devamla) Vatandaşın lehinde bugüne kadar bir tane yasa
çıkmamıştır.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Ayıp ya, ayıp!
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Örneğin, siz bakın, burada, bu Parlamentoda, iktidara
geldiğinizden bu yana yirmi defa İhale Yasasını
değiştirdiniz. Doğru mu arkadaşlar? Yirmi defa bu
İhale Yasası niye değişti acaba? Neden
değiştirdiniz bu yasayı bu kadar? Yani siz, bir İhale
Yasasını, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bir İhale
Yasasını düzenleyemiyor mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Somut bir bilgi varsa açıkça konuşun,
ezbere konuşmayın.
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Yirmi kere, İhale Yasasını burada
değiştirdiniz, kendi kafanıza göre, kendi
yandaşlarınızı korumak amaçlı
AHMET YENİ
(Samsun) Örnek ver, örnek
ALİ KOÇAL
(Devamla) - İhaleleri kendinize yönlendirebilme amaçlı
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Ön yargılardan kurtulun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ KOÇAL
(Devamla) -
ve ihalelerdeki yolsuzlukları ve usulsüzlükleri örtbas etmek
amacıyla yirmi defa değiştirdiniz.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Oraya çıkan, iftira, yalan
İftira, yalan
Ayıptır ya!
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Her değiştirdiğinizde de yeni birilerini affettiniz,
yeni birilerini ödüllendirdiniz.
AHMET YENİ
(Samsun) İftiraya devam ettin.
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Bu eğer iftiraysa,
iftira olduğunu çıkar burada söylersiniz Beyefendi.
AHMET YENİ
(Samsun) Belgeli konuş.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Belgeyle konuşuyorum
Belgeyle konuşuyorum
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Ayıptır ya
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ KOÇAL
(Devamla) Burada, yine benden önceki AKP konuşmacısı
arkadaşımız diyor ki: Biz dönemimizde şu kadar milyon
kredi verdik, değişik değişik zamanlarda. İyi,
verdiniz de bu krediler geriye döndü mü? (AK PARTİ sıralarından
Döndü. sesleri) Sayın milletvekili, bu krediler geriye döndü mü?
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Neye dayanarak konuşuyorsun?
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Örnek veriyorum ben size, somut örnek veriyorum.
Zonguldakta on
yedi tane kredi kooperatifi vardır, on yedi tane kredi kooperatifinin on
iki tanesi bankaya borçlarını ödeyemediği için
kapalıdır. Sadece beş tanesi şu anda faaliyet gösteriyor.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Olabilir.
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Hani nerede? Hani nerede? Geri döndü mü?
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Zonguldakı niye örnek veriyorsun?
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Bir örnek veriyorum. Türkiyeye bakın, Türkiyede aynı
şekilde. Bunları gelin, burada söyleyin.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Zonguldakı niye örnek gösteriyorsun? Seksen bir tane il
var, bir tane il yok ki!
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Esnaf sorunlarını hep birlikte görüşeceğiz, hep
birlikte masaya yatıracağız, hep birlikte çözüm
arayacağız ama lütfen, AKP iktidarı samimi olsun, samimi.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Siz kendinize bakın, kendinize!
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Samimiyetini ortaya koysun, kaçmasın oradan buradan.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Sen kendine bak!
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Millet menfaatine olan şeylerden kaçmasın. Sadece kendi
menfaatlerini düşünmesin, ülkenin çıkarlarını
düşünsün
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Git aynaya bak sen!
ALİ KOÇAL
(Devamla) -
ülke insanlarının çıkarlarını
düşünsün, o şekilde gelsin, burada tavrını ortaya koysun.
Değerli
arkadaşlar
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Aynaya bak, aynaya!
ALİ KOÇAL
(Devamla) Evet, aynaya bakın. Bu halkın size güveni
kalmamıştır, bu halk sizden şikâyetçidir, bu
yaptıklarınızın hiçbir tanesini bu halk kabul etmiyor. O nedenle
de zaten sinirlisiniz, o nedenle taşkınsınız, o nedenle ne
yaptığınızın farkında değilsiniz.
Başbakanınız başta olmak üzere oraya buraya
saldırıyorsunuz.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Seçimde görürsün, seçimde!
BAŞKAN
Sayın Ataş, lütfen.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Her gün yeni bir şey gündeme getiriyorsunuz. Her gün sizin
menfaatinize olan şeyleri gündeme getiriyorsunuz
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Ayıptır, ayıp!
ALİ KOÇAL
(Devamla)
vatandaşın menfaatine olan hangi şeyi gündeme
getirdiniz bugüne kadar? Bugünkü yaptığınız gibi yine
Bugün buyurun işte, esnafları konuşuyoruz, sanatkârları
konuşuyoruz. Milleti fakirleştirdiniz, anasını
ağlattınız milletin. Millet Yakamızdan düşün. diyor,
size beddua ediyor. Sizden diyor
Allah belanızı versin. diyor vatandaş
sizin için. (AK PARTİ sıralarından Allah senin belanı
versin sesleri)
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Allah senin belanı versin.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Ayıp, ayıp.
AHMET YENİ
(Samsun) Seçim sonuçlarına bak.
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Ve giderek, değerli arkadaşlar, sürekli milletin
kafasını karıştırıyorsunuz, sürekli. Sürekli
milletin kafasını karıştırıyorsunuz. Her gün yeni
bir şey getiriyorsunuz gündeme. Akşam rüyaya yatıyorsunuz, sabah
aklınıza geleni, rüyada gördüğünüzü ortaya koyuyorsunuz
AHMET YENİ
(Samsun) Biraz da rüya siz görün be!
ALİ KOÇAL
(Devamla)
veya uzaktan gelen talimatlarla, aldığınız
talimatlarla birtakım şeyleri gündeme getiriyorsunuz. Kendi
iradenizle hiçbir şeyi bugüne kadar gündeme getiremediniz. Zaten Hükûmetin
artık iradesi miradesi de kalmamıştır.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yok ya!
ALİ KOÇAL
(Devamla) Hükûmet iradesi diye bir irade kalmamıştır.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Allah, Allah!
ALİ KOÇAL
(Devamla) Artık başkaları uzaktan kumandayla Otur diyor
size, oturuyorsunuz; Kalk diyor, kalkıyorsunuz!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Allah, Allah.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Evet, iktidara gelirken
işsizlik dediniz yoksulluk dediniz yolsuzluk dediniz. İşsizlik; herkes biliyor.
Yoksulluk; had safhada, herkes fakirleşti, fakirleşti. Siz kendi
yandaşlarınıza bakmayın, sizin 25 tane bakanınız
var; 25 tane bakanın 26 çocuğu, 26 tane çocuk orada burada büyük
iş sahibi olmuş! Başbakan, daha dün, çocuklarını
okutmak için oradan buradan kredi alıyordu. Ne oldu ya! Başbakan
birdenbire nasıl zengin oldu ya?
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Neye dayanarak söylüyorsun?
ALİ KOÇAL
(Devamla) Siz bunu hiç kendinize
sormuyor musunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kimin çocukları ne iş yapmış?
Niye ezbere konuşuyorsun, somut örnek ver.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Hiç kendinize bunu sormuyor
musunuz?
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Belgen varsa konuş.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Bu bakanlarınız ne
yaptı? Bu bakanlarınızın çocukları, hepsi iş
adamı oldu. Nasıl iş adamı oldu bunlar ya? Allah aşkına bunu
kendinize hiç sormuyor musunuz?
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Belge koy ortaya.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Demiyor musunuz ki Ya bu
millet
Kalkıp siz kendiniz diyorsunuz ki
Yetim hakkını
kimseye yedirmem. diyor Başbakan, Yetim hakkını kimseye
yedirmem. diyor. Çok güzel, bravo, aferin, alkışlayalım. Kim
yiyor yetim hakkını ya? Yetim hakkını yiyen
Başbakanın kendisi değil mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Utan! Utan!
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Ayıptır, ayıp!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Yakışıyor mu?
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Daha dün çocuğuna burs alırken oradan buradan, yetim
hakkı... Tekel işçisine hakkını vermemek,
çalışana hakkını vermemek, işçiye hakkını vermemek;
esnafa, sanatkâra hakkını vermemek yetim hakkı yemek değil
midir? Ona buna memleketin fabrikalarını, limanlarını,
varlıklarını, yer altı, yer üstündeki zenginliklerini
satanlar yani sizler yetim hakkı yemiş olmuyor musunuz?
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) Sen hangi dünyada yaşıyorsun?
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Bunlar kimin malı? Kimin malını kime
sattınız? Bu, yetim hakkı yemek değil midir?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Resmen saçmalıyorsun, resmen.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Ali Bey, kimi itham ediyorsun?
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Onun için, bu yaptıklarınızı bir daha gözden
geçirin, bu yaptıklarınızı değerlendirin.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Millet gözden geçiriyor, merak etme.
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Milletin iki eli sizin yakanızda olacak, kurtulmanız asla
mümkün değil. Seçim bölgelerinize bile gidemeyeceksiniz.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Biz her gün seçim bölgesindeyiz, sen merak etme.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Evet, umarım gidersiniz!
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Sen kendi iline bak.
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Bu arada şunu da unutmayın: Bakın, bu memlekette
KİTleri, enerji KİTlerini mahvettiniz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ KOÇAL
(Devamla) ...enerji KİTlerini tarumar ettiniz. Enerji KİTlerinin
tamamı borçlu, bankalara borçlu.
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) Ne anlarsın sen?
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Faiz karşılığında borçlu. Bankalara
sürekli enerji KİTleri faiz vererek kendilerini idame ettirebiliyorlar,
maaşlarını verebiliyorlar. Çünkü enerji KİTlerinin
hazineden alması gerekenleri bugüne kadar bu Hükûmet ödememekte
ısrarlı, ödemiyor bunu. Peki, nereden, hangi bankalardan bu krediler
alınıyor? Hangi bankalara faiz veriliyor acaba? Kimin
parasını kime veriyorsunuz? Bu verdiğiniz faizleri nasıl
veriyorsunuz? Kime veriyorsunuz bu faizleri?
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) İş adamına...
ALİ KOÇAL
(Devamla) - Çok değerli arkadaşlar, bu söylediklerimi bir daha
dikkatlerinize sunuyorum. Bir daha bunları değerlendirin ve
akşam eve gittiğiniz zaman şöyle bir oturun, aynanın
karşısına geçin Doğru mu yapıyoruz, yanlış
mı yapıyoruz? diye bir daha kendinizi değerlendirin.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koçal.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Siz kendi sözlerinizi değerlendirin, kendi sözlerinizi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, Sayın
Konuşmacı, partimize, grubumuza ve Hükûmetimize hakaret
etmiştir, haksız saldırıda bulunmuştur. Söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; sabırlı olmalıyız, sakin
olmalıyız. Gerçekten hep söylüyoruz, hepimiz söylüyoruz, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin itibarının en üst noktada muhafazası
için herkesin elinden gelen gayreti göstermesi gerekiyor. O nedenle
sabırlı olmalıyız
(CHP sıralarından Önce
Başbakan sesleri)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
ve bunu sağlarken biraz önceki
konuşmacının yaptığı gibi provokasyon kokan ve
seviyesi son derece düşük konuşmalar yapılmaması gerekiyor
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bütün bunlara rağmen, bütün bu provokasyon
kokan, içi boş, anlamsız konuşmalara rağmen bizim
sabırlı olmamız gerekiyor değerli arkadaşlar,
sabretmemiz gerekiyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Rica ederim, bu konuşmaya içi boş denir mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, eğer elinizde bir deliliniz,
ispatınız varsa çıkın burada somut olarak konuşun, afaki
şeyler söylemeyin.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir sürü var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) O noktaya gelirse, herkes herkesi suçlar ve genel
olarak ortaya koyduğunuz o iddiaları ispat edemezseniz müfterisiniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Müfterisiniz
Dağarcık
boş değerli arkadaşlar, dağarcık boş!
Dağarcık boş olduğu için genel ve ispatı da mümkün
olmayan iddialar ortaya atıyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yalan mı söylediği? Kredi almadı
mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Olsa içinde bir şey çıkar konuşur,
burada söyler değerli arkadaşlar. Yok. Onun için, kesinlikle bütün bu
hakaretleri, iftiraları reddediyoruz ve katlayarak iade ediyoruz
kendilerine değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Başbakanın avukatı mısın?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) AKBİLden bahset!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Elbette siyasette son kararı millet verir.
Ne derseniz deyin, 2007 seçimlerinin hemen öncesinde de benzer laflar
atılıyordu
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
Milletin karşısına
çıkamayacaksınız. deniyordu ve 2007 seçimlerinde millet
kanaatini çok net olarak ortaya koydu, önümüzdeki 2011 seçimlerinde de koyacak.
Ama milletimizin kim için beddua ettiği, kimi sevip sevmediği şu
rakamlardan belli: 1978den beri Cumhuriyet Halk Partisi iktidar
olmamış değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Sizin gibi iş birlikçi olsaydı, olurdu.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu millet Cumhuriyet Halk Partisini 1979dan beri
iktidar yapmamış, doğru mu? Doğru. Yani milletimizin
kanaati bu. Milletimizin kanaati sandıkta. Siz ne derseniz deyin.
Bakın
değerli arkadaşlar, esnafla ilgili olarak Halk Bankasından
2003ten itibaren verilen, Halk Bankasının verdiği kredi ki
çoğunluğu da esnafa verilen krediler- batak oranı yüzde 1in
altında değerli arkadaşlar, yüzde 1in altında! Yani Halk
Bankasının esnafa verdiği kredi dönme oranı, önceki
dönemlerle kıyaslanamayacak kadar yüksek. Onu söylüyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kaç defa yeniden yapılandırmaya girdi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Esas 2002den önce, yani AK PARTİ
hükûmetlerinden önce esnaf aldığı krediyi ödeyemiyordu.
Nasıl bunu biliyoruz? Halk Bankasının YDK raporlarıyla
ortaya konulmuş, çıkmış olan rakamlarından yola
çıkarak söylüyoruz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Şimdi ortada esnaf mı var? İflas edenler,
intihar edenler
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Daha önce yüzde 95e çıkmış
Halk
Bankasının batak oranı, kredi oranı yüzde 95e
çıkmış değerli arkadaşlar! Halk Bankasında
borcunu ödeyemeyen kimdi 2002den önce? Ağırlıklı olarak
esnaf.
Esnafın
edebiyatını yapıyorsunuz sadece. Samimi değilsiniz. Samimi
olan bu şekilde hareket eder. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Üç
dakika vermiştim ben size, teşekkür ederim Sayın Canikli.
Sayın
Birinci, sisteme girmişsiniz, ne hakkında?
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Kürsünün dili ve vücut dili
hakkında.
BAŞKAN Bir
dakikalık bir sürede lütfen tamamlayın.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Necat Birincinin, kürsüde
konuşan hatiplerin vücut diline ilişkin açıklaması
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kürsüde olan arkadaşlarımızı dikkatle
takip etmeye çalışıyorum. Bu arada vücut dilimiz konusunda
dünyanın bazı parlamentolarının kaideleri üzerinde de bir
çalışma yaptım. Avustralyada elinizi işaret edip kimseye
konuşamazsınız; suçtur, meclisten
çıkarılıyorsunuz.
ŞENOL BAL
(İzmir) Başbakana
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başbakana verdin mi, Başbakana?
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Sayın Başkan, ben
kuralları söylüyorum dünyada. Bunun örnekleri var.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bu çalışmanızdan Başbakana verdiniz
mi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) İkincisi
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Damarı patlarcasına konuşuyordu burada
Başbakan.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Arkadaşlar, bunu ben sadece
muhalefet milletvekillerine söylemiyorum, kendimize de söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Birinci herkes için söylüyor, kural ilan ediyor.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Önemli olan, temiz bir dil ve o dili
destekleyecek kendi içinde mütenasip, mevzun bir vücut dili kullanmaktır.
Hiç kimse elini kullanamaz. Arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
2.- (10/106) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi aleyhinde konuşmak üzere Malatya
Milletvekili Sayın Mücahit Fındıklı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL
(İzmir) Bence konuşma Mücahit Bey!
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Mücahit Bey, nasıl aleyhte
konuşacaksın? Sen de Ali Bey gibi lehte konuş!
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Peki efendim.
Ben bir
fıkrayla başlayayım: Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; bir gün bir topluluğun içerisinde
adamın bir tanesi bir hikâye anlatıyor -kurbanı anlatacak-
Hazreti İbrahimin hikâyesini anlatıyor: Bir gün -Hazreti Nuhun
oğlu olmuyordu- Hazreti Nuh Allaha yalvardı, bir çocuk istedi.
Hazreti Nuha Allah bir tane kız çocuğu verdi. Onu da on bir yaşında
Allah yoluna feda etmesi gerekiyordu. Onun üzerine de tam bunu yaparken
meleklerden İsrafil geldi, yanında da bir tane keçi vardı, onu
aldı, bunu verdi
diye, böyle, hikâyeyi anlatıp gidiyor.
Hikâyeyi
anlatırken yanındakine -cemaatte de aklı başında biri
var- iki de bir dönüp diyor ki: Öyle değil mi?, Öyle değil mi?
Şimdi,
adamcağız da Yahu, sen anlattın ama o Hazreti Nuh değildi,
Hazreti İbrahimdi; kız değildi, erkek çocuğuydu, adı
da İsmaildi; gelen melek İsrafil değildi, Cebraildi; gelen
keçi değildi, koyundu; ben senin lafını düzelteyim de neresini
düzelteyim? diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yalnız, bu olay da hikâye değil. Siz bunu
anlattınız da, hikâye değil. Mücahit Bey, hikâye değil.
Hikâye olarak tanımlarsak olmaz, bu hikâye değil, inancımız
o.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) Şimdi, ben lafı düzelteyim de,
arkadaşlarıma destek vereyim de
Önce şu: Lafı bir
düzeltelim bakalım. Yani bunun neresinden başlamak lazım?
Şimdi,
elbette esnafın problemleri var, esnafın problemlerini kimse inkâr
etmiyor çünkü yaşayan bir hayat, esnaf hayatı da yaşayan bir
hayat, problemleri de şartlar içerisinde gelişerek devam ediyor.
Ancak bugün burada konuştuğumuz şey şu: Esnafın
problemlerini tartışmıyoruz, teknik olarak şunu bir kere
iyi öğrenmemiz lazım ki biz bugün gündemi
tartışıyoruz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Gündeme alın da tartışalım.
Gündeme alınmasını istiyoruz tartışmak için.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) Bu konuyu gündeme alalım mı almayalım
mı diye tartışıyoruz, esnafın problemi var mı yok
mu diye tartışmıyoruz. Bir kere bu, gündeme alınıp
alınmamasıyla ilgili bir tartışmadır. Onun için de
bugün sıra itibarıyla gündeme alınmasının aleyhinde
söz almış, burada bu ölçüler içerisinde konuşacağım.
Yine, şunu
hiçbir zaman unutmamak lazım, Mevlânânın güzel bir sözü var: Gök
gürültüsünün nebatata bir faydası yoktur. Nebatata faydası olan
yağmurun kendisidir. Dolayısıyla, esnafın konusunu da
konuşurken çok gürültü yapmanın bir anlamı yok, rakamlara
bakıp esnafın nereden nereye geldiğini görmemiz lazım,
esnafın hangi boyutlarda olduğunu görmemiz lazım.
Değerli
arkadaşlar, demin arkadaşımız Bizim dönemimizde
enflasyonun altında biz kredi veriyorduk. dedi. Bende şimdi kredi
notları var, yüzde 59; 2002 yılında enflasyon oranı yüzde
30 veya 32 idi. Dolayısıyla, bunu bir kere düzeltelim. Yani,
baştan düzeltmeye başlayalım. Esnaf 2002 yılında
enflasyon oranının 2 katı ölçüsünde faiz ödüyordu. Şimdi,
2002 yılından sonra esnafın biz problemlerini önümüze aldık,
bunun için bir araştırma komisyonu kurulmasına falan da ben
şahsen gerek görmüyorum, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda Ticaret ve
Sanayi Komisyonunda hakikaten gerek Hal Yasası ile ilgili, esnafın ve
sanayinin problemleriyle ilgili, çok kıymetli
arkadaşlarımızla birlikte çok değerli çalışmalar
yaptık, bunun keyfini de yaşadık. Cumhuriyet Halk Partisindeki
arkadaşlarımızla, Milliyetçi Hareket Partisindeki
arkadaşlarımızla çok güzel çalışmalar yaptık, alt
komisyonlarda da çok güzel çalışmalar yaptık ve yine,
esnafımızla ilgili de komisyonlarımızda biz gerekli
çalışmaları yaparız. Grupların önerdiği, gerçek
anlamda önerdiği öneriler varsa onları komisyonla-rımızda
gene alır, çalışırız ve esnafımızın,
sanayicimizin lehine olan şeyleri değerlendiririz ve öneri olarak da
orada tartışırız diye düşünüyorum.
Şimdi,
tabii, gürültünün bir faydası yok, yağmurdan bahsetmek lazım
dedim. Şimdi, 2002 yılından sonra kredi faiz
oranlarının düşürülmesine yönelik girişimlerimizle
birilikte kullanılan kredi miktarları artmış. Yani 1,5
milyon esnaf ve sanatkârdan 790 bini aktif olarak kredi ve kefalet
kooperatifleriyle kredi kullanmış. 2009 yılı sonu
itibarıyla, kredi ve kefalet kooperatifleri
aracılığıyla kullanılan kredi miktarı 2,7
katrilyondur; 159 milyon liraydı, 159 trilyondu yeni rakama çevirirsek,
2,7 katrilyon. 2010 itibarıyla da toplam kredi limiti 3,4 katrilyon liraya
çıkarılmıştır yani daha evvel 5 milyar lira
civarında kullanılan kredi bugün 50 milyar lira limitine
çıkarılmıştır. Size bir örnek ola-rak, kredi faizleriyle
ilgili, 59dan 6,5a düşmüştür.
Değerli
arkadaşlar, esnaf arkadaşlarımızdan 10 milyar lira kredi
kullanan bir kardeşimizin, bir esnaf arkadaşımızın tam
dört yıl sonra ödeyeceği para 11 milyar liradır, dört yıl
boyunca ödeyeceği faiz yalnızca 1 milyar lira.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Kredi alamıyor artık, faiz ödemesine
gerek yok.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) Kredi almasını
Şöyle söyleyeyim:
Bakın, daha evvel BAĞ-KURa borcu olanlar, sicile
takılmış olanlar, bunlar kredi kullanamıyordu
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Hâlâ kullanamıyorlar.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla)
ama bizim yaptığımız düzenlemelerle
BAĞ-KURa borcu dahi olsa kredi kullanabiliyorlar.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Kullanamıyorlar.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) Kesinlikle kullanıyorlar.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Senin telefon açtığın esnaf kullanıyordur.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) Dolayısıyla, sicil affını bu
Parlamento çıkardı, o sicil affı marifetiyle de bu kredileri
kullanıyorlar.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Telefonunu ver de vatandaş sizi arasın.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) Efendim Kredi kullandırılan kooperatifler
battı. dedi bir arkadaşımız. 2002 yılında 402
kooperatif faaliyetteymiş, 2010 yılında 816 kooperatif
faaliyette ve toplam 2 kat artış var sayı itibarıyla.
Verilen kredi toplamı 153 milyon liraymış, 2010 itibarıyla
3,6 milyar lira, toplam 24 kat artış var. Üzerinde kredi bulunan
ortak sayısı 63.500müş, 246.802ye çıkmış, tam 4
kat artış var. Kredi limiti 5 milyarmış, toplam 50 milyara
çıkmış, tam 10 kat artış var. Faiz oranı yüzde
59muş, şimdi faiz oranı yüzde 6,5a düşmüş ve
aşağı yukarı yüzde 10u nispetine geliyor eski faiz
oranının yani 10 kat aşağıya düşmüş.
Değerli
arkadaşlar, esnafımızın bundan sonra da yanında olmak
hepimizin görevi. Esnaf aynı zamanda toplumun orta kesimidir, orta
direğidir. Bu, AVMlerle ilgili yasa taslağı zaten
hazırlandı. Komisyonumuzdaki değerli
arkadaşlarımızla bu AVM yasasını da
değerlendirirken özellikle esnaflarımızı da koruyacak ve
kollayacak şekilde bir düzenlemeyi yine biz, Komisyonumuzda el
birliğiyle yapabiliriz.
Rakamlar ortada.
Dolayısıyla, ben tekrar şunu söylüyorum deminki o büyük söze
nispeten: Gürültünün ve boş kalabalığın topluma, esnafa bir
faydası yok, faydası olan bu kredi limitleridir. Elbette, bu kredi
limitlerinde uygulamada bazı problemler varsa bunların üzerine gitmek
gerekir. Aynı zamanda, KOBİler marifetiyle de 3 katrilyona
yakın, orta ölçekli imalatçı sanayicimize de krediler
kullandırılmıştır, 25 milyar lira destek kredileri
kullandırılmıştır, ihracat kredileri
kullandırılmıştır. Bu süreç içerisinde, IMF olmadan
Türkiye kendi plan ve programıyla, Hükûmet kendi plan ve programıyla
2009 krizi, işte, teğet mi geçti; burada çok açık ve net
görüyoruz. Esnafımızın yanında, tüccarımızın
yanında Hükûmetimiz yer almıştır.
Ben, emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Fındıklı.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Önergenin oylamasından evvel yoklama talebi vardır.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkanım, ben kısaca bir
açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN
Önce şu yoklamayı bir bulalım, ondan sonra size de
soracağım.
Sayın
Şandır, Sayın Uzunırmak, Sayın Özdemir, Sayın
Bal, Sayın Doğru, Sayın Çirkin, Sayın Akkuş,
Sayın Yıldız, Sayın Tankut, Sayın Şafak,
Sayın Asil, Sayın Işık, Sayın Sipahi, Sayın Enöz,
Sayın Akçay, Sayın Kalaycı, Sayın Akcan, Sayın Torlak,
Sayın Varlı, Sayın Durmuş.
Yoklama için üç
dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Grup önerisini oya sunduktan sonra sizi dinleyeceğim Sayın
Uzunırmak.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
2.- (10/106) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Buyurun
Sayın Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, Sayın
Konuşmacı, İslam inancında bugün vacip olan kurbanın
bir hikâye olarak nitelemesini yapmıştır. Bu konuyla ilgili
bir aydınlatma yapmak istiyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Allah aşkına
ya! Bunun ne alakası var? Bu sataşma nerede Sayın Başkan?
Yani bu kadar da kötüye kullanmaması gerekiyor.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ben Müslüman
bir milletvekiliyim. Ne demek sataşma yok? Yani bir Müslüman
milletvekiline sen diyorsun ki senin inanç temelini oluşturan, vacibi
oluşturan bir konuyu hikâye olarak nitelendiriyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani, Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
bir
sataşma söz konusu değil.
BAŞKAN Bir
saniye
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama herhangi bir sataşma, hakaret yok. Her
konuşmacının her cümlesine cevap verilmez ki!
BAŞKAN
Şimdi, bakın, Sayın Canikli ve Sayın Uzunırmak, yani
ben dinleyeceğime göre, birbirinizle değil, benimle
konuşursanız
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
Sayın Başkan,
eğer
BAŞKAN
Şimdi bu söyledikleriniz zaten kayda giriyor. Onun için tane tane
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, kayda girmesi değil
BAŞKAN
Hayır, bir saniye
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın)
buradan vatandaşın da duyması
gerekiyor. Buradaki kaydı vatandaş duymuyor. (AK PARTİ
sıralarından Aaa! sesleri)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Burası reklam yeri, şov yeri değil
Sayın Başkan.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bu arkadaşımızın onu, oradan,
hikâye olarak anlatmasını vatandaşımız dinledi.
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) Sen vatandaşla mı konuşuyorsun?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Ben bir Müslüman milletvekiliyim.
Dolayısıyla, benim inancımı burada sadece hikâye olarak
niteleyemez. İslam inancında vacip oluşturan kurbanın bir
gerekçesidir o.
AHMET YENİ
(Samsun) Anlaşılmıştır.
BAŞKAN
Tutanaklara geçti ama iki dakika süre içerisinde lütfen tamamlayın, yeni
bir gerilime ve sataşmaya yol açmadan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklının, İslam
inancında vacip olan kurbanı bir hikâye olarak nitelemesine
ilişkin açıklaması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İnanıyorum
ki Sayın Konuşmacı Arkadaşımızın
maksadını aşan bir sözü oldu veya çok dikkatli
kullanmadığı bir ifade oldu. O da niteliklerini bildiğimiz
bir arkadaşımızdır ama ben
vatandaşımızın duyması açısından söz
aldım, teşekkür ediyorum.
İslam
inancının kurban vacibini oluşturan önemli bir olaydır
Hazreti İsmailin olayı.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Hazreti İbrahim
ABDURRAHMAN
MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) Hazreti İbrahim
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) - Hazreti Süleymanın, Hazreti İsmailin
olayı bir hikâye değildir. (AK PARTİ sıralarından
Hazreti Süleyman değil sesleri)
Bu arada
şunu ifade etmek istiyorum değerli milletvekilleri: Türk
insanına, Türk esnafına kredilerin yüksek oranda
kullandırıldığından söz ediliyor. Yüksek oranda
kullandırılan krediler esnafın durumunun rahat olmasını
gerektirir, büyüme için kullanılması gerekir. Oysa bugün, ya borçlar
yeniden yapılandırılarak ya varlık satışları
yapılarak ya da borçlarımız bir başkasından borç
alarak kapatılarak
Esnafın arasına indiğinizde
göreceksiniz ki bu süreç devam ettirilmektedir. Onun için, ben inisiyatif
almanızı istiyorum ve doğru bilgilenmenizi istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
3.- (10/466, 10/474, 10/496) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
10.02.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun, 10.02.2010 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri :
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/466, 474 ile 496) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul'un,
10.02.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Sevigene aittir.
Buyurun
Sayın Sevigen. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sağ olun, çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben bugün
-eğer milletvekillerim izin verirse- bütün grupların grup başkan
vekillerine teşekkür etmek istiyorum. Yani çocukları kayıp olan
aileler bugün Meclisimizi ziyaret ettiler. Bunların çocukları uzun
süredir kayıp ve kayıp olmaya devam ediyor; yeni yeni çocuklar
kayboluyor ya çalınıyor ya da kaçırılıyor. O ailelerin
dernekleri, kendileri, kadınlar, çocuklar bugün bizleri ziyaret ettiler.
Önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okaya
gittik. Kendileri bu konuda çok duyarlı. Kişi olarak da parti olarak
da Cumhuriyet Halk Partisi çok duyarlı biliyorsunuz. Meclis
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili kanun teklifleri var,
komisyon önerileri var, gündem dışı konuşmaları var. O
bakımdan bu konuyu gündeme getirdik bugün. Bir komisyon kurulması
için ailelerin de talepleri doğrultusunda kendisi Parlamentoya getirdi ve
onun üzerine söz aldım, konuşuyorum. Çok teşekkür ediyoruz hem
Cumhuriyet Halk Partisine -hem onun üyesi olan bir milletvekili olarak- hem de
Sayın Hakkı Suha Okaya.
Yine Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vurala gittik,
onları da ziyaret ettik. Basının, medyanın önünde
Sayın Oktay Vural da Milliyetçi Hareket Partisi adına bu önergeye
destek vereceklerini, komisyonun kurulacağını, bu
insanların gözyaşlarının dineceğini, dinmesi
gerektiğini
Elleri buraya kadar uzanıyor, bundan sonrasını
devletin, Parlamentonun yapması gerektiğini, aynı
düşünceyle o da kabul etti. Kendisine de teşekkür ediyorum,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ve Grup Başkan Vekiline teşekkür
ediyorum.
Daha sonra,
Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekiline gittik, Suat
Kılıç karşıladı bizi. Çok teşekkür ediyorum hem
kendisine hem grubuna. Suat Bey de basının, medyanın önünde bunu
destekleyeceklerini ve böyle bir komisyonun kurulması gerektiğini
söylediler. Bu bakımdan ben burada bulunan bütün milletvekillerine ve
bütün gruplara, kaybolan çocukların adına, birisi bulunsa bile o
aileler adına hepinize sonsuz teşekkür ediyorum. İnanıyorum
ki bugün burada kurulacak, burada bugün olmazsa yarın kurulacak; önemli
değil.
Bu işin,
sevgili arkadaşlarım, siyaseti olmuyor, acıların siyaseti
olmuyor. Bu insanlar ağıtlarla yaşıyorlar. Ölüsü olan bir
gün ağlıyor ama kaybı olan günlerce ağlıyor delisi
olan derler ama- kaybı olan günlerce ağlıyor, o insanların
gözyaşları dinmiyor. Hepsi ağıtlarla gidiyorlar.
Burada, Kemal
Demirin bir sözü vardı, bir türkü olmuştu, yıllardır
yaşadığımız gibi. İzin verirseniz onun bir
bölümünü size okuyayım. Bir ananın söylediği gibi:
Bir kuzu da
taş dibinde meliyor,
Firkati de
dağı taşı deliyor,
Komşular da bulamamış
geliyor,
Yitirdim yavrumu
yol kenarında.
Dağlara
saldırdım seyipler gibi,
Anası
ağlıyor geyikler gibi,
Ne dereler koydum
ne de taş dibi,
Yitirdim yavrumu
yol kenarında.
Yavrum
ateşine nasıl durayım,
Ya ben seni
nerelerde bulayım,
Atatürk'e bir telgraf
vurayım,
Yitirdim yavrumu
göl kenarında.
Müjdesine
gerekirse canımı vereyim. diyor, feryat ediyor analar, feryat ediyor
babalar.
Sevgili
arkadaşlarım, devletin açıklamasına göre,
yaklaşık 1.657 tane çocuğumuz kayıp; 14 bin çocuk
kayıp ama bir kısmı bulunuyor, bir kısmı
bulunamıyor. 1.657 tane hayat hikâyesi, 1.657 tane dram, 1.657 tane
gözyaşı. Ölüsü olan, dediğim gibi, bir gün ağlıyor ama
kaybı olan günlerce ağlamaya devam ediyorlar.
70 milyon
Türkiyeyiz sevgili arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri; 70 milyon
Türkiye, 2 bin tane çocuğuna sahip çıkamazsa inanın
yazıklar olsun bize, 2 bin tane çocuğuna sahip çıkamazsa.
Satıcılar, seyyar satıcılar, taksiciler, postacılar,
esnaflar, trafik polisleri, millî piyangocular, gezici meslek
kuruluşları, bu mesleği yapan bütün kuruluşlar, eğer
bunlar el ele verirse, bu çocukların resimlerini, bu çocukların
isimlerini, adlarını biz Parlamentoda kuracağımız bir
komisyonla unutturmazsak
Bir ana bize emanet etti, geldi, grup başkan
vekillerimize verdi, dedi ki: Bizim gücümüz yok, kolumuz buraya kadar,
ayağımızın dermanı buraya kadar. Kibritlerin üzerine
çocuklarımızın resimlerini yaptık, bedava
dağıtıyoruz ancak bu kadar. Bütün grup başkanlarıma
verdi bunları, Buradan da gösterir misin? dedi. Avrupanın her
tarafında böyle promosyon eşyalara çocukların resimleri,
isimleri yapıştırılıyor. Bunun yanında,
çocukların süt, içecekleri
Eğer süt varsa çocukların
mamalarının üzerlerine kaybolan çocukların
Böyle bir öneride,
eğer milletvekili arkadaşlarım bu öneriyi kabul ederlerse, bu
öneriden çıkacak komisyon raporlarını eğer bu
şirketlerin kuruluşlarına verebilirsek, bu çocukların
mamalarının, sütlerinin, kibritlerin üzerlerine çocukların
resimlerini yapıştırabilirsek, inanın, bu 2 bin çocuktan 1
tanesini bulsak bile o 2 bin tane eve bayram geliyor. Samimi olarak söylüyorum.
Bundan sonra da kaybolmasın. diye feryat ediyorlar. Çoğu da diyor
ki: Bizim çocuklarımız, yavrularımız zaten kayboldu, zaten
yoklar. Günlerce gözyaşı döküyoruz. Keşke mezarını
bulsak, toplu bir mezar olsa da toprağına elimizi sürsek, yüzümüzü
sürsek; keşke dokunsak, keşke kucaklayabilsek. diyorlar. Çoğu
kaçırılmış çocuklar. Bizim elimiz kolumuz buraya kadar;
bundan sonra bütün gücümüz Parlamento, Parlamentodan yardım istiyoruz.
diye feryat ediyorlar.
Sevgili
arkadaşlarım, bunların çoğu yoksul çocuklar.
İnsanların çocukları İnternet kafelerine gidiyorlar.
İnternet kafelerinde çocuklar kandırılıyor, çocuklar
aldatılıyor. Bir kısmı, yoksulluktan gidiyor, evden
kaçıyor ama bunların çoğu kaçırılan çocuklar.
İşsiz ailelerin çocukları, sahipsizlikten bir kısmı,
sahip çıkamadıkları için bakkallara giderken gece elinden tutup
götürüyorlar. Bir tanesini, Zeynepi
Çocuk sabahtan beri ağlıyor,
diyor ki: Etrafı çevrili, güvenlik içerisinde bulunan bir siteden
çalınıyor çocuklar. Göçten, kaçırma, kaçırılma
Organ
mafyası ciddi boyutlarda bu çocuklara saldırıyor. İnsan
ticareti yapanlar, fuhuş sektöründe bu çocukları alıp ortadan
kaldırıyorlar. Bu kaybolan çocukların, 2 bin tane çocuğun
hemen hemen yarısı kız çocuğu sevgili
arkadaşlarım, yüzde 40ı. Dilencilik yaptırıyorlar,
hırsızlık yaptırıyorlar. Bütün bunların önüne
geçecek tek güç sizde. Bunu bilin diye söylüyorum, bunu samimi olarak,
yüreğimden gelerek söylüyorum. Parlamento sahip çıkarsa biz bunun
altından kalkarız. Yeter ki Parlamento sahip çıksın.
Hepimiz çoluk çocuk sahibiyiz, Allah kimseye evlat acısını
göstermesin, hiç kimseye! Samimi olarak söylüyorum, çok zordur. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sevgili
arkadaşlarım, inanın, samimi olarak söylüyorum. Bir
kısmı tabii, bu garip aileler koşuyorlar, yardım ediyorlar,
devletin bunlara sahip çıkması için çaba sarf ediyorlar, çile
çekiyorlar. Ama inanın bu 2 bin tane çocuğun, 1.600 küsur
çocuğun yarısı da devlet yurtlarından gidiyorlar. Devlete
teslim ediyorlar , analar, babalar çocuklarını veriyorlar, diyorlar
ki: Koru. Maalesef, bu Çocuk Esirgeme Kurumları Türkiyenin en büyük
ailesiydi bir zamanlar, gurur duyardık biz bu Sosyal Hizmetler Çocuk
Esirgeme Kurumuyla. Allah aşkına, ne oldu bu Kuruma ya; ne oldu,
merak ediyorum yani! Sayın Başbakandan rica ediyorum, alsın bu
Bakanını sorsun, desin ki: En büyük ailesiydi, herkesin gurur
duyduğu bu Kuruma ne oldu? Ne oldu da bu Kurum değişti? Bu
çocuklar bu Kurumlardan niye kaçıyorlar? İşkence mi görüyorlar,
ıstırap mı çekiyorlar; dövüyorlar mı, sövüyorlar mı
yoksa bunların hayat şartlarını beğenmiyorlar
mı? Bu çocuklarımızın bir kısmı,
yarısı buradan gittiği için, bana göre bu Komisyon kurulursa
eğer bu Kurumları da inceler.
Biz
milletvekilleriyiz, kurumlarda bürokratlar ne olursa olsun, kim olursa olsun,
kime yakın olursa olsun bizim için mühim olan bir ananın
gözyaşının dinmesi. Öyle değil mi arkadaşlarım?
Bizim için mühim olan bir çocuğun bulunması değil mi? Bizim için
mühim olan bir organ mafyasının, çocuk tacirlerinin, bizim için mühim
olan hırsızlık yaptırmak için çocukları
kaçıranların bulunması değil mi? Onun için, biz el ele
verirsek neleri yenmeyiz biz? Ne kanunlar çıkarmadık
Karşılıklı
atıştık, birbirimize küstük, bağırdık, bazı
yerde hakaret ettik ama eninde sonunda bizi büyük millet yapan şey
acılara ortak göğüs germemizdir. Bizi Türk milleti yapan, büyük Türk
milleti yapan şey insanlığımızdır, onurumuzdur;
bizim geriye dönüp baktığımız zaman
çocuklarımıza, atalarımıza, özümüze sahip
çıkmaktır. Bu insanlar boyunlarını büküp gelmişler.
Bir kuş gelmiş, bir çalıya konmuş,
kışlarsanız gidecekler, kaçar gider ama sahip
çıkarsanız, korursanız, kollarsanız, onlara sıkı
sıkı sarılırsanız, sarılırsak hep beraber
biz bu yaraları sararız; inanın, samimi olarak söylüyorum biz bu
yaraları sararız, bizim önümüzde hiç kimse duramaz diye
düşünüyorum.
Sevgili
arkadaşlarım, tabii, çocuklar üç yıl evvel kayboluyor, dört
yıl evvel kayboluyor, on yıl evvel kayboluyor, on beş yıl
evvel kayboluyor. Yüz güncelleştirme diye bir olay var. Çocukların
resimlerini söylüyorum. Yani 1997de kaybolmuş ama şimdi gelmişiz
2010a. Belli bir süre sonra tabii bu çocukların yüzleri
değişiyor, şekilleri değişiyor, büyüyorlar,
şekilden şekle giriyor ama biz aileler çocuklarımızı
hep eski resimleriyle arıyoruz. Adli Tıp buna büyük destek veriyor.
Parlamentoda böyle bir komisyon kurulduğu zaman, komisyon emniyet
müdürlerini de harekete geçirirse
Devletin elinde bunları böyle, bu
duruma getirecek büyük teknolojiye sahibiz. Komisyonun kurulmasının
nedenlerinden bir tanesi de bu. Yaptırım gücümüz bizim güçlü
olduğu için biz bunları yaptırabiliriz. O kaçırılan
çocukların ilk günkü resimlerini, ilk günkü konumlarını
alır, on yıl da geçse, on beş yıl da geçse bu yüz
güncelleşmesiyle çocukları bugünkü hâllerine az da olsa getirebiliyoruz.
Bakın işte bu yavrular ana kucağı bekliyor.
Tamamen bizim
elimizde sevgili arkadaşlarım, tamamen bizim elimizde.
Milletvekilleri burada el kaldırdığımız zaman hangi
kanunlara biz Evet. demedik. Biz nelere Evet. dedik hep beraber.
Karşı görüşte olsak bile Türkiye'nin gerçeğiyse,
çocuklarımızın geleceğiyse, ailelerinin yüreklerindeki
yaralar kalkacaksa, bir ananın gözyaşı dinecekse biz hangisine
Evet. demedik.
Ben bütün
milletvekillerinin bu konuda duyarlı olduklarına kesin
inanıyorum ve bu komisyona destek vereceğinizi kesinlikle
düşünüyorum. Reddedecek hiçbir arkadaşım yoktur diye
düşünüyorum, yıllardır sizinle beraber politika
yaptığımız için söylüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) İnanın, yine söylediğim gibi bu
çocukların çoğu yoksul, kız çocukları
kaçırılıyor. Parası olanların bir kısmı
dedektif tutabiliyorlar. Parasını veriyorsunuz, dedektif
tutuyorsunuz, dedektif tuttuğunuz zaman iz sürerek bir
kısmını bulabiliyorsunuz ama yoksul ailelerin çocukları
Bırakın kendi çocuklarını aramayı, iş de
bulamıyorlar, işinden de çıkıyorlar. Birisi diyor ki Rizeli
birisi: Karım hasta gelemiyor. Ben çocuğu aramak zorunda
kalıyorum. Ya karıma bakacağım evde, yüreğine indi, ya
çocuğuma bakacağım. Bir tanesi de diyor ki:
Kızımı kaçırdılar, bana her gün telefon ediyorlar,
tehdit ediyorlar, para istiyorlar. Bir tanesi: Gel de şu pisliğini
-çok özür diliyorum, buradan söylüyorum- al da götür. diyor. diyor. Benim kızıma
pislik diyenin Allah belasını versin. diye feryat ediyor sabahtan
beri, ağlıyor sevgili arkadaşlarım. Samimi olarak
söylüyorum, sabahtan beri ağlıyor ve bu bakımdan biz bu
yüreklere birazcık, bir nebze olsun su sıkabilmek için, bir nebze
olsun onları rahatlatmak için sizlerden rica ediyorum.
Bu konuda hepimiz
duyarlıyız biliyorum; bu önergeye destek verirseniz, bu komisyonu
kurarsak inanın bu emniyeti, basını, medyayı
Basına
da burada çok teşekkür ediyorum, eksik olmasınlar. Basınının,
medyanın baskısıyla, milletvekillerinin sağduyusuyla,
bürokratları harekete geçirerek, polisi harekete geçirerek, o görevi yapan
uzmanları harekete geçirerek biz bunları buluruz diye
düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sevigen.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Teşekkür edebilir miyim?
BAŞKAN
Ettiniz.
Teşekkür
ederim.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Beni dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür
ediyorum. Desteğiniz için de şimdiden teşekkür ediyorum,
sağ olun, eksik olmayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici. (BDP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, son yıllarda ülkemizde çocuk
kaçırılmaları âdeta yıl yıl artırılarak
devam ettiriliyor. Son dönemde yine, Urfanın Halfeti ilçesinde 20 tane
çocuk köy köy gezilerek toplanıyor ve ta Sırbistana kadar
götürülebiliyor.
Bir zamanlar
-hâlen de bölgede öyle- hayvan tüccarları köy köy gezerdi, tüccar, hayvan
alırdı, götürürdü. Maalesef bölgede çocuklar pazarlanıyor,
alınıp Sırbistana kadar götürülüyor. Ülkemizi yöneten Hükûmetimiz
bu konuda maalesef duyarsız kalıyor.
Çocukların
aileleriyle hemen gittim, görüşmeler yaptım. Çocukların bir
kısmı iş vaadiyle, üstüne para verilerek gittiklerini
söylüyorlar. Neden yaptıklarını sordum, en acısı
buydu: Bu ülkede bize iş olanağı tanınmıyor,
işsiziz, açız, yoksuluz, evlatlarımızı, on dört-on
beş yaşındaki evlatlarımızı Avrupaya
gönderiyoruz, belki orada 3-5 kuruş kazanır ve kendisinin
yaşamını idame eder
Bu daha acı bir olaydır. Bunun
sorumlusu da bilfiil bugün AKP Hükûmetidir.
Yine,
değerli arkadaşlar, kayıp çocuklarla ilgili partimizin bir
araştırma önergesi vardı. Buna göre, bugüne kadar 1.592 çocuk
kayıp.
Şimdi,
ülkemizde yıllardan beri süregelen kayıp olaylarına her geçen
gün bir yenisi eklenmektedir. Geçen mayıs ayında Muşun Bulanık
ilçesinde on bir yaşındaki Nurullah Daşkın, eylül
ayında Diyarbakırda sekiz yaşındaki Leyla Baykuş,
aynı ay içerisinde Kayserinin Talas ilçesinde on bir yaşındaki
Türkan Ay, sekiz yaşındaki Ahmet Tekin ve yedi yaşındaki
Dilruba Tekin kaybolmuşlardır. Bu tarihe kadar hâlen de bu çocuklar
bulunmamıştır. Nitekim, Urfanın Viranşehir ilçesinde
bir çocuğu kaçırmak üzereyken halk
tarafından yakalanan çocuk tacirleri sorguları
yapıldıktan sonra tutuklanmış ancak kaçıran
şahıs Ben çocuğu sevdim. Para verecektim, bakkala götürecektim,
şeker alacaktım. diye
Böyle de bir ifadeyle
karşılaşıyoruz. Doğrusu, bu konunun
araştırılmasına acilen ihtiyaç vardır.
Yine,
değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bölgede farklı çocuk
sorunları da var. Sayın Başbakanımız, Filistinde
taş atan çocuklara şöyle bir yakıştırma
yapmıştı: Küçük generaller demişti ama kendi ülkesinde on
dört yaşındaki çocuğa on beş yıl, taş
attığı için, ceza veriliyorsa bunu kendi vicdanına
bırakıyoruz, kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. Bu
çocukların bölgede bizzat devletin uyguladığı şiddet
politikalarının hâkim olduğu bir ortamda bırakın çocuk
haklarından faydalanmaları, aileleri ve kendilerine yaşam
hakkı bile tanınmamıştır, ama ne yazık ki yine
AKP döneminde çıkarılan, 2005 yılında çıkarılan
ve yürürlüğe giren TCK ve CMK ile ayrıca 2007 yılında
değiştirilen TMK yasalarıyla, âdeta, demokratik talepleri dile
getiren insanların ve çocukların insani yaşam talepleri
şiddet yöntemleriyle bastırılmaktadır.
Şimdi, bir
taraftan Demokratik açılımlar yapıyoruz. diyeceksiniz, bir
taraftan da taş attı diye binlerce çocuğu cezaevine
tıkacaksınız. Bunun demokrasisi nerede, bunun
açılımı nerede, bunu sormak gerekiyor.
Yine, Sayın
Başbakan, geçmiş tarihlerde bölgede şunu söylemişti...
Demokratik taleplerini dile getiren kitleyle güvenlik güçleri arasında
zaman zaman çatışmaların olduğu bilinmektedir ama
Sayın Başbakan, âdeta, güvenlik güçlerine vurun, öldürün lafı
söylemişti, Kadın da olsa, çocuk da olsa güvenlik güçlerimiz
gerekeni gerekli yerde yapacaklardır. demişti. Bununla da
kalmadı Sayın Başbakan, şunu söylemişti:
Hâkimlerimiz, savcılarımız gerekeni yapacaklardır. Evet,
Öldüremediğinizi de tutuklayın. talimatı veriyordu. Bu,
demokratik bir ülkede bir başbakanın söylemine denk düşmez. Bir
başbakan ve hükûmet bu ülkede yaşayan herkesin can güvenliğinden
sorumludur. Ülkede yasalar varsa, çıkarırsın yasaların
karşısında yargılarsın. Ama gün geçmiyor ki, bölgede
Gerçekten 3.500 köyün boşaltılması sonucu Diyarbakıra,
Hakkâriye, Vana, Mardine yerleşmiş insanların işi yok,
aşı yok, demokratik taleplerini dile getirdikleri zaman da
şiddetle karşılaşıyorlar.
On binlerce insan
90larda Kuzey Iraka geçti; şu anda orada yaşamaktadırlar,
mülteci kampında, Mahmur Mülteci Kampında. Onların gidiş
sebebi neydi? O çocukların bir kısmı metropollere geldi,
İstanbula, İzmire, Adanaya, Mersine, bir kısmı
Diyarbakıra geldi. Anneleri öldürülmüştü, babaları
tutuklanmıştı, zindanlara atılmıştı. O
çocukların büyüdüğü psikolojiyi siz yaşasaydınız acaba
ne derdiniz?
Onun için,
değerli arkadaşlar, kayıp çocuklarla ilgili ve yine Türkiye'nin
bir bütün sorunu olan, bütün çocukların sorunuyla ilgili acilen
Meclisimizin el atması gerekiyor. Çocuklarımızı
cezaevlerinden çıkarmamız gerekiyor. Sağlık, eğitim
sorunlarını bizzat yakın tarihlerde çözmemiz gerekiyor. Yoksa,
ülkeyi kaosa götürecek durumdasınız. Bölgede her gün insan hakları
harap ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, yine bölgede bir gazetenin araştırmalarına göre
Taş atan çocuk davalarında eski DGMleri arar hâldeyiz. diyorlar.
Evet değerli arkadaşlar, bakınız, rakamlarla devlet
güvenlik mahkemeleri on üç yılda 2.601 çocuktan 624ünü mahkûm etmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Yine, sadece son
dört yılda 2.400 çocuktan 175i ceza almış ve birçok dosya da
çocukların ceza alması için Yargıtay ve yerel mahkemelerde bekliyor.
Bunun için
sizden, en az 90 kuşağı, 95 kuşağına kadar
bölgede yaşayan çocukların psikolojilerini, yaşam
durumlarını göz önüne alarak, bir an önce bu
çocuklarımızın salıverilmesi, demokratik yaşama dâhil
edilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Binici.
Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinin lehinde, İzmir Milletvekili Sayın
Şenol Bal.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çocuk
kayıplarının nedenleri ve bu kayıpların önlenmesi için
alınacak tedbirler konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin gündeme
alınması konusunda lehte söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Ramazan Bayramında Kayseri Talas ilçesinde, âdet üzere
şeker toplamak ve el öpmek için evlerinden ayrılıp
mahallelerinde kaybolan Dilruba, Ahmet ve Türkan için milletçe içimiz
yandı ve bu çocuklardan hâlen hiçbir haber yok.
Evet değerli
milletvekilleri, tabii, Dilruba, Türkan ve Ahmet gibi onlarca çocuk. O
ailelerin yerine kendimizi koyarak bir empati yapalım. Bizim için çocuklar
çok önemli. Her şeyimizi adadığımız ve belki de
hayatımızı ortaya koyabileceğimiz çocuklarımız
bir şekilde kayboluyor ve bir haber alınamıyorsa bu hepimizi
düşündürmelidir değerli milletvekilleri.
Evet, onlarca
çocuğumuz kaçırılıyor ve evden kaçmak zorunda kalıyor.
Her gün farklı illerden gelen kayıp çocuk haberleri yüzünden
toplumsal bir korku yaşamaya başladık. Bu konu bir kamu
güvenliği konusu olarak ele alınmalıdır değerli
milletvekilleri ve öyledir. Her ne kadar kamu güvenliği konusunda çok
değişik kurum ve kurumlar arasındaki uyum çok önemli olmasına
rağmen maalesef bu Hükûmet döneminde kurumlar arasındaki
koordinasyonsuzluk ve kurumlar arasındaki çatışmanın
tezahürleri her konuda olduğu gibi bu konuda da kendini gösteriyor. Her ne
kadar Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bir
zafiyetin olduğunun göstergesi olarak yüce Mecliste görüşülmekte iken
yani bir koordinasyon eksikliği olduğu ifade edilerek Hükûmetin PKK
açılımına İşte, devlet tarafından, devlet
politikasıdır. ifadesine bir kılıf hazırlanmak üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiş olmasına rağmen
konumuz bu olmadığı hâlde tekrar bunu hatırlatmak istedim
çünkü kamu kurumları arasında da bu koordinasyonsuzluk, bu
ilişki ve bu birlikte çalışma özelliği ve ahengi her geçen
gün kaybolduğu için bunu da buradan hatırlatmak istedim.
Değerli
milletvekilleri, çocuklarımız, biliyorsunuz daha erken yaşta
ergin olsa da on sekiz yaşını doldurmamış kişi
çocuk olarak kabul ediliyor. Şimdi, çocuklarımız
kaçırılıyor veya kendi isteğiyle kaçanlar kayıp
çocuk olarak ifade ediliyor. Maalesef, maalesef hâlen kurumlar arasında
ve mevzuatımızda kayıp çocuk tanımı
yapılamamıştır ve bu kayıp çocuk tanımı
yapılamamasından kaynaklanan sıkıntılar
yaşanmaktadır ve kayıp çocuk konusunda ilgili kurumların
vermiş olduğu istatistiki rakamlar birbirleriyle
örtüşmemektedir, birbiriyle uyum göstermemektedir.
Evet, çocuklarımız
ya evladı olmayan veya çocuğu olmayan, ruhi bozukluğu olan
kişiler tarafından kaçırılabiliyor ya cinayet için yani bir
aileden, bir sülaleden intikam almak üzere kaçırılabiliyor; fuhuş
için, evlenme vaadiyle kaçırılabiliyor; dilendirmek amacıyla
kaçırılabiliyor; organ ticareti konusuyla ilgili
kaçırılabiliyor; cinsel istismar, çocuk pornosu, pedofili yüzünden
olabiliyor. Yine, uyuşturucu tüccarlarının, çocukları
kullanmak üzere kaçırdığı da biliniyor; kullanılmak
üzere, kapkaç, gasp ve yankesicilik için yine kaçırılabiliyor;
ideolojik olarak terörde kullanmak üzere kaçırılabiliyor.
Bunlar hepimizin
bildiği gerçekler ama çok geniş kapsamlı ve istatistiki verileri
de ele alarak ve her geçen yılın istatistikleri ortaya konularak
bunların iyi değerlendirilmesi, bu kaçırılma sebeplerinin
ve kaçırılma yönünde gelişmelerin iyi değerlendirilerek bir
analiz yapılmasının önemi de ortadadır.
Kendi
isteğiyle kaçan çocuklar da var. İşte, yoksulluk sebebi, aile
içi geçimsizlik, şiddet, hasımlardan kaçma, şöhret ve macera
arama, İnternet konusunda
yanlış yönlendirme konularında da veya sağlık
sorunları olarak zekâ ve doğal afetlerle kaybolanlar, özürlü,
akıl hastaları da maalesef, kayıp çocukların
sayısını artırıyor.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde Çocuk
Hakları İzleme Komitesi oluşturuldu. Çocuk Hakları
İzleme Komitesi 8 milletvekilinin oluşturduğu ve çocuk
hakları konusunda çalışmalar yapan, daha çok gönüllülük esasına
dayalı bir Komite. Bu Komitenin gündem maddelerinden biri de kayıp
çocuklar konusu idi ve kayıp çocuklarla ilgili, bu Komitenin, hem SHÇEK
Genel Müdürü (Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü) hem Emniyet Genel
Müdürlüğü Asayiş Müdürlüğünün yetkilileri ve Çocuk
Şubesinin yetkilileri, aynı zamanda Başbakanlık İnsan
Hakları Başkanlığında bu konuyla ilgili
araştırmacıları dinlemesi neticesinde, bu kurumlar
arasındaki irtibatların yeterli derecede olmadığı ve
kayıp çocuklarla ilgili bir veri tabanının maalesef bugüne kadar
oluşturulamadığını ve bu veri tabanında analiz
yapabilecek ve nedenleri, niçinleri üzerinde durabilecek
sağlıklı bir yapılanmanın
olmadığını görmekten de üzüntü duyduğumu burada ifade
etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, en kısa zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin uhdesinde
bir araştırma komisyonu oluşturulmasının önemi çok
büyük. Çünkü bu meselenin, her geçen gün, kamu güvenliği olarak ve
toplumsal derin yaralar açacak bir mesele olmasından dolayı, bu
konunun bir an önce bir araştırma komisyonu kurularak çok geniş
çapta araştırılmasının önemini buradan bir kere daha
sizlere hatırlatmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, her ne kadar kurumlar olarak, Başbakanlık ASAGEM,
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı,
Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu olarak bir
protokol imzalanmıştır bundan bir-bir buçuk ay önce. Kayıp
çocuklar ulusal bilgi sisteminin oluşturulması ve ilgili kurum ve
kuruluşlar arası iş birliği ve koordinasyonunun sağlanması
konusundaki bu protokol için daha yeterli, yani çalışmalarını
düzenleyebilmek
İmzalanmıştır bu protokol, faydalı
bir çalışmadır, ama bu protokolün ve mevzuatta yapılacak
olan değişikliklerin ele alınabilmesi için bir Meclis
araştırması açılmasının ve bir
altyapının oluşturulmasının çok önemli olduğunu bir
kere daha vurguluyorum ve bu konunun gündeme alınmasını ve
çocukları kayıp olan ailelerin bir an önce çocuklarına
kavuşmasını ve bu acılarının dinmesini -buradan
saygılarımla onları da selamlayarak- bulunmasını
temenni ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarımız, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre bugün
Danışma Kurulunu toplantıya çağıran muhalefet partisi
milletvekili arkadaşlarımızın, grup başkan vekillerinin
verdikleri önerge çerçevesinde görüşmelerimize devam ediyoruz.
Aslında,
bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı ilk günden
itibaren, yani 3 Ekim 2007 tarihinde, 23üncü Dönemin
başladığı andan itibaren aldığımız bir
Danışma Kurulu önerisi var. Danışma Kurulu önerisinde,
salı günlerini denetim konularına ayırmak, salı ve
çarşamba günleri de bir saat sözlü soruları görüşmek üzere bir
karar aldık. Ne zaman? İki buçuk seneye yakın bir süre önce
aldığımız karar çerçevesinde.
Siyasi partiler,
muhakkak ki bu görüşlerini, önerilerini her zaman gündeme getirebilirler.
İç Tüzükün bu şekilde kendilerine verilmiş bir hakları
olduğunu düşünüyorum ancak İç Tüzük, siyasi partilerin bazı
meseleleri gündeme getirmekte zorlandığı, engellemelerle
karşılaşıldığı takdirde kendilerine verilen
bu imkânı kullanma amacıyla yapıldığını var
sayarak, düşünerek iyi niyetle ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kısır
çekişmelerle değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi daha
önceden belirlenmiş konularla oyalanması, engellenmesi amacıyla
değil, sadece iyi niyetle, gündemdeki çok önemli bir konuyu
tartışmak amacıyla Danışma Kurulunun toplantıya
çağrılıp, eğer birlikte hareket edilemezse grup önerileri
hâlinde getirilmesini ifade ediyor.
Bakınız,
ilk defa 22nci Dönemde Danışma Kurulu önerileri hep burada
görüşülmeye başlanmış. Biz, daha önce Danışma
Kurulu önerileri nasıl oluyor diye bir inceleme yaptık. 21inci
Dönemde altı yedi siyasi partinin olduğu bir süre içerisinde, Danışma
Kurulu önerileri üzerinde konuşulmadan, sadece iktidar partisinin
önerilerinin gerekçeleri ne olduğu anlatılır ve lehte-aleyhte
oylarla birlikte devam edermiş. Ama İç Tüzükün hangi maddesiyle
ilgili olduğunu pek bilemiyorum. Çünkü 19uncu maddede, eğer
Danışma Kurulu arasında oy birliği sağlanamazsa
görüşmesiz oylanacağı ifade edilmesine rağmen, biz, burada,
22nci Dönemde başlattığımız, ki iyi niyet
ilişkileri çerçevesinde başlattığımız o zamanki
Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekili olan arkadaşlarımızla
birlikte İlk defa sizin öneriniz konuşulsun, ondan sonra iktidar
partisinin önerisi konuşulsun
Niye? O konuyla ilgili muhalefet
partisinin önerilerine tartışma imkânı sağlansın amacıyla
yapılan bir durumdu. Fakat herhâlde Parlamento tarihinde ilk defa grup
önerileri çerçevesinde Parlamentonun asıl gündeme geçemeyip de
kapatıldığını biz 23üncü Dönemde görüyoruz.
Başkanlık Divanının bu konuyu incelemesi, irdelemesi
gerekir. Eğer bunlar grup önerisi olarak geliyorsa, bunun da bir önerge
çerçevesi içerisinde değerlendirilmesi lazım. Yani geliş
sırasına göre okutulup, aykırılık sırasına
göre de işleme alınması gerekir. Bizim, iyi niyet çerçevesinde,
iki partili bir sistemde gösterdiğimiz iyi niyet çerçevesinde ana
muhalefet partisinin ve diğer siyasi partilerin kendi konularıyla
ilgili meseleyi gündeme getirme noktasındaki
uzlaştığımız sürecin bugün istismar edildiğini,
kötü bir şekilde kullanıldığını üzülerek ifade
ediyorum. Açıkçası, Başkanlık Divanına tekrar bunu
ifade ediyorum. Bu yapılan işlemin tekrar gözden geçirilerek önerge
anlamında alınıp, en aykırı ve geliş
sırasına göre değerlendirilip, oylandıktan sonra gündeme
geçilmesinin doğru olacağını düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi
Konuşan arkadaşımız da gerçekten güzel, olumlu bir
konuşma yaptı; Sayın Sevigene de buradan teşekkürlerimi
sunuyorum. Önergesinin başlangıcında 21 Eylül 2009 tarihinde
Ramazan Bayramında Kayseride kaybolan 3 çocukla ilgili gündeme gelen
meseleyi anlattı. Bakınız, Tekin ailesinden 2 yavru
kaybolmuş, Ay ailesinden de 1 yavru kaybolmuş. Bunlardan bir tanesi
11 Ocak 2002 doğumlu, daha yedi yaşını
doldurmamış. Bir tanesi doğum gününden bir gün önce, 22 Eylül
2003 tarihli, altı yaşında, bir gün sonra doğum günü olacak
yavru kaçırılmış. Öbürü de 4 Kasım 1999 doğumlu.
Bununla ilgili, polis teşkilatının, emniyet
teşkilatının yaptığı inceleme çerçevesinde, 21
Eylül tarihinde akşam 17.14te çocukların kaybolduğuyla ilgili
hem görgü tanıklarından hem ailenin ifadelerinden hem de MOBESE
kamera kayıtlarından 17.14 itibarıyla
kaçırıldığı, kaybolduğu şeklinde bir kanaate
ulaşılmış. Aynı gün aile, 23.30da, ailenin
oturduğu Talas İlçe Emniyet Müdürlüğüne müracaat etmiş,
Bizim çocuklarımız bayram ziyaretleri sırasında şu
saate kadar gelmediler. diye o Talas İlçe Emniyet Müdürlüğüne
müracaat etmiş. Demek ki altı saatlik bir gecikme sonucunda Emniyet
Müdürlüğü derhâl aramalara başlamış. Biz, hem Sayın
Emniyet Müdürümüzden hem Sayın Kayseri Valisinden, değerli
arkadaşlarımızın bu konuyu gündeme getirmeleriyle birlikte,
ne tür aramalar yapıldığını araştırdık.
Değerli konuşmacı arkadaşlarımız da ifade
ettiler, kaçırılan çocuklar kaçırıldığı
takdirde nerelere gidebilirler? Kırsal alanlarda aramalar
yapılmıştır. Bizim Kayserimizde Yamula Barajı
dediğimiz bölgede, o bölgedeki yerleşim alanlarının
tamamında, Talas ilçesinde mahalle üzerindeki bütün evlerde aramalar
yapılmış, çocukların kaçırıldığı
tarihten itibaren on gün önce Kayseriye gelen, MOBESE kameralarıyla teyit
edilmiş araçlar Kayseriyle ilgili çıkışlarında hangi
yerlere gitmişler; başka vilayetlerde de aramalar
yapılmış. Yine, on gün öncesinden başlamak üzere Kayseriye
uçakla gelen insanların hangi şartlarda, ne zaman terk ettikleri ve
bunlarla ilgili gittikleri yerde aramalar yapılmış. Yine,
ailenin şikâyeti üzerine, bir ilimizin plaka numarası verilerek Biz
bu plakadan şüpheleniyoruz. demişler, hem o ilde hem de Kayseri
ilinde araştırmalar yapılmış, o konuda da herhangi bir
sonuca ulaşılamamış. Organ ticaretiyle ilgili yedi yaş
ve üzerindeki çocukların tüm Türkiyedeki üniversitelerde organ ticareti,
organ nakli yapılıp yapılmadığı ile ilgili
araştırmalar yapılmış, bir noktaya
ulaşılamamış. Sayın Balın ifade ettiği
pedofili ile ilgili çocukların izlenmesi konusunda da 7 şüpheli
bulunmuş, o konuda da araştırmalar yapılmış,
henüz bir sonuç alınamamış. Bir de bunların organ ticareti
olmasında, bütün üniversitelerde kadavra olarak kullanılıp
kullanılmadığıyla ilgili araştırmalar
yapılmış, bir sonuca ulaşılamamış ve son
beş yıl içerisinde ölen sıfır-on bir yaş grubundaki
çocuklar ve nüfus müdürlüğünde eğer nüfus cüzdanları
değiştirildiyse bunlarla ilgili de araştırmalar
yapılmış ama bulunamamış. Bu hepimizi ziyadesiyle
üzüyor. Ümit ediyorum, inşallah en yakın zamanda bu
araştırmaların sonucunda bir şeyler bulunacak ve kederli
aile, üzgün aile sevince boğulacaktır.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce burada konuşma yapan
Şunu da ifade etmek
istiyorum: Bu konuda biz de bir araştırma önergesi verdik. Ben siyasi
parti gruplarına buradan teklif ediyorum: Salı günü Danışma
Kurulunda toplanalım, bu konuyla ilgili araştırma komisyonu
kurulmasına karar verelim ve salı günü de kaybolan çocuklarla ilgili
hem bizim önergemiz, eğer diğer siyasi parti gruplarının
önergeleri varsa onların önergeleri, yoksa önerge vermek isteyen, bu
konuda fikirlerini beyan etmek isteyen arkadaşlarımız varsa
önergelerini versinler, salı günü bunu gerçekleştirelim,
yapalım. Ama lütfen, rica ediyorum, gündemi tıkamak için, Türkiye
Büyük Millet Meclisini tıkamak için bunları yapmayalım.
Dün Sayın
Şandırla bir konuşma yaptık, dedik ki: Bugün sözlü
soruları gündeme alalım ama önergeleri çekelim. Şimdi saat 5.
13te başladı, 17 oldu, dört saattir konuşuyoruz. Bugün denetim
günümüz olmamasına rağmen bu önergeleri getiriyoruz. Yarın, rica
ediyorum, önergeleri getirmeyin, gündemimizi götürelim ama salı ve
çarşamba günleri bizim denetim günleri ve sözlü sorular konusundaki
kanaatlerimizi, aldığımız kararları devam ettirip
götürelim.
Buraya çıkan
arkadaşlarımızın da hassasiyetleri çok ölçülü bir
şekilde kullanmaları lazım. Buradan da söylediğimiz sözü,
ağzımızdan çıkanı da kulağımızın
duyması lazım. Umarım yanlış anlamışımdır,
kayıtlardan, tutanaklardan çıkartıp Sayın
Başkanlık Divanının, Başkanlık
makamının bu konuyu incelemelerini istirham ediyorum. BDP adına
konuşan sayın konuşmacı Sayın Başbakan güvenlik
güçlerine talimat veriyor: Vurun, öldürün. talimatı veriyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Hâkimlere de talimat veriyor: Eğer
polislerin öldüremediği varsa onları da tutuklayın. diye
talimat veriyor. Bu hangi izanın ürünüdür, hangi aklın ürünüdür,
hangi vicdanın ürünüdür?
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Öyle ifade edilmedi Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Eğer öyle bir ifade yoksa buradan, Türk
milletinden özür dilemesi gerekir, aksi hâlde bunların tutanaklardan
çıkarılması gerekir.
Taş atan
çocuklarla ilgili, doğru, önemli bir hassasiyet. Ama daha dün bir belediye
otobüsüne o çocuklar kullanılarak molotof kokteyli atılmış,
içindeki 17 vatandaş canını zor kurtarmış. Yine
taş atan çocuklar kullanılarak, kan davasında
kullanıldığı gibi, töre cinayetlerinde
kullanıldığı gibi terör eylemlerinde bu yavrular
kullanılarak Serap yavrumuzun ölümüne, onun hayatını
kaybetmesine sebebiyet verilmiştir. Açıkça vicdanımıza
sormamız lazım, bu çocukları kullanırken, o çocuklara on
yıl, on beş yıl ceza verilirken hiç mi vicdanınız
sızlamıyor? Onların analarının, babalarının
yerine kendinizi koyup, korkutarak, tehdit ederek terör örgütünün elinde
oyuncak olan o yavruların mahkûm olması ve polisle karşı
karşıya gelmesinde hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu önergenin
aleyhinde olduğumuzu ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın
Başkanım, partimiz adına konuşan Urfa Milletvekili
Sayın Binici, Sayın Başbakanın değişik yerlerde,
değişik tarihlerde yapmış olduğu, tarihi belli, yeri
belli, zamanı belli konuşmalarından alıntılar
yapmıştır. Partimiz adına Türk milletinden ve Türkiye
halklarından özür dilemesini gerektirecek bir husus söz konusu
değildir, özür dilemesi gereken Sayın Başbakandır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının 6ncı maddesi üzerinde beş önerge
aykırılık sırasına göre işleme
alınmıştı. En aykırı olan Siirt Milletvekili
Sayın Osman Özçelik ve arkadaşlarının önergesi
reddedilmişti. Şimdi diğer önergelerin işlemini
yapacağız.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
(x)
383 S. Sayılı Basmayazı 28/1/2010 tarihli 54üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 6. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
Madde 6- (1)
Terörle mücadele alanında;
a) Politika ve
stratejiler belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek ve bu politika
ve stratejilerin uygulamasını izlemek,
b) Güvenlik
kuruluşları ve istihbarat birimlerinden gelen stratejik
istihbaratı değerlendirmek ve ilgili birimlerle paylaşmak,
c) Gerekli
araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmaları yapmak
veya yaptırmak,
ç) Güvenlik
kuruluşlarına ve ilgili kurumlara stratejik bilgi desteği
sağlamak ve bunlar arasında koordinasyonu temin etmek,
d) Kamuoyunu
bilgilendirmek ve halkla iletişimi sağlamak,
e)
Uluslararası gelişmeleri Dışişleri
Bakanlığı ve ilgili kurumlarla iş birliği içinde
izlemek ve değerlendirmek,
(2)
Müsteşarlığın güvenlikle ilgili operasyonel bir görevi
yoktur.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özdemir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum..
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nihayet, günün bu saatinde tekrar
görüşmeye başlayabildiğimiz Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı kurulmasına ilişkin yasa
tasarısının 6ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz almak
için kürsüdeyim. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki, şu anda Sayın
İçişleri Bakanı burada yok. Ben Sayın Bakanın burada
hazır olacağını düşünerek bir konuşma metni
hazırlamıştım. Ancak, fark etmez, Hükûmetin başka
üyeleri buradalar. Bu kanun teklifini hazırlarken, Hükûmet, genel
gerekçesinde, terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri
geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
gerekli koordinasyonu sağlamak üzere böyle bir müsteşarlığa
ihtiyaç olduğunu belirtiyor, kanunun genel gerekçesinde var.
Değerli
arkadaşlarım, elbette, terörle mücadele kolay bir iş değil.
Terörle gerçek anlamda mücadele
edebilmek için birçok etkenin birlikte ve bir arada bulunması lazım;
bununla ilgili kurumlar, kuruluşlar olması lazım;
yetişmiş personel olması lazım, kurumlar arasında
koordinasyonun sağlanması lazım. Daha birçok,
sayamayacağımız, gerekçelerin bir arada olması gerekiyor.
Ancak bunların dışında bir şey daha gerekiyor; o da
terörle mücadele için siyasi iradeye ihtiyaç vardır,
kararlılığa ihtiyaç vardır.
Şimdi AKP
İktidarının şu tutarsızlığını yüce
Mecliste paylaşmak istiyorum: Bir taraftan, terör örgütünün eli kanlı
üyelerini bundan bir ay-bir buçuk ay önce âlâyıvala ile Türkiyeye davet
edeceksiniz, bunların ayaklarına çadır mahkemesi
kurduracaksınız, kurulan çadır mahkemelerinde, ayaküstü,
atlayıp, bunların bu coğrafyada kahramanlar gibi
karşılanmasına olanak sağlayacaksınız. Diğer
taraftan, döneceksiniz, terörle mücadele için yeniden bir müsteşarlık
kurulması talebinde bulunacaksınız.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Bu ezberi bırakın Allah aşkına!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, AKPnin
yaptığı bu ilkesizlik, bu tutarsızlık toplum
tarafından fark edilmiyor zannetmeyin. Gerçekten ortada bir
inandırıcılık söz konusu değildir. Eğer AKP
İktidarı terörle mücadele etmek istiyorsa, bu konuda samimiyse,
müzakere değil de mücadele etmek istiyorsa bunun yolları farklı
olması gerekiyor. Muhatap olarak seçtiğiniz insanlar dönüyor, Bu
konuda muhatabınız biz değiliz, İmralıdaki Apodur.
diyor ve bu konuda Hükûmetin gıkı çıkmıyorsa terörle daha
etkin mücadele etmek için yeni bir müsteşarlık kurulması
talebinin samimiyetten uzak olduğunu ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakan
burada olsaydı samimiyetle bu kürsüden Sayın Bakanı bir konuda
itirafa davet edecektim. Bu kanunu getirirken, bu müsteşarlığı
kurarken gerçekten amacınız PKK terör örgütüyle ya da Hizbullah terör
örgütüyle, El Kaide terör örgütüyle daha etkin mücadele etmek mi? Yoksa kanunun
genel amacında yazdığı, tarif edilen, terör örgütü derken
kimi, neyi kastettiğinizi Sayın Bakan buradan
açıklamalıydı. Ne yazık ki yaklaşık iki
yıldır her türlü adaletsizliği, hukuksuzluğu, insan hak ve
ihlallerini göze alarak yaratmaya çalıştığınız
bir kaos ortamında bir kısım insanları ve bu ülkenin
aydınlarını,
demokratlarını, yurtsever insanlarını sözüm ona bir
terör örgütünün üyesi gibi lanse etmeye çalıştınız. Acaba
kurmaya çalıştığınız bu Müsteşarlıkla,
bu konudaki mücadelenize yeni bir boyut kazandırmak amaç ve gayesinde
misiniz? Sayın Bakan burada olsaydı, Sayın Bakana tavsiyelerim
vardı Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi, bir milletvekili olarak.
Sayın Bakan,
AKPnin değerli milletvekilleri; bırakın yeni yasayı, yeni
kuralları, kanunları; mevcut kanunları ve kuralı,
Anayasayı, yasaları çalıştırmaya sizi davet ediyorum.
Giderek, devri iktidarınızda Türkiye hızlı bir biçimde
hukuk devleti olmaktan uzaklaşıyor.
Cezaevlerinde
bugün itibarıyla 118 bin tutuklu ve hükümlü var değerli
arkadaşlarım. Her fırsatta, buraya çıkan milletvekili
arkadaşımız söylüyor. 118 bin kişinin yüzde 62si henüz hakkında
hüküm, karar verilmemiş, tutuklu sıfatıyla cezaevlerinde
bulunuyor. Oysa İngilterede bu oran yüzde 15tir.
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Bakan, hatibi dinler misiniz?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bizde, neyle suçlandığı belli olmayan
insanların, her yaştan, her gruptan insanların, çocukların,
gençlerin, Terörle Mücadele Yasasıyla ilişkilendirip, taş atan
çocukların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Vaktimiz dar.
Cezaevlerinde yaşananları, geçen hafta alt komisyon olarak gittik
inceledik. İzmir Bergama Cezaevini AKPli milletvekillerinin gidip mutlaka
ziyaret etmelerini rica ediyorum. Orada, yetişkinler koğuşunda
kalan kız çocukları var, koyun koyuna yatıyorlar. Cezaevlerinin
kapasitesi iki katı, üç katı.
Şimdi burada
bir vebali yerine getirmek için -vaktim dar ama- Sayın Başkanım
izin verirse, Sayın İçişleri Bakanımıza sormak
istiyorum: 18/12de, İstanbul Avcılar Firuzköy Karakolunda
gözaltına alınan Osman Aslı isimli bir genç çocuk, yirmi
yaşında, askerden izinli gelmiş bir çocuk bu karakolda,
avukatlarla görüşme odasında Ayakkabı bağıyla kendisini
asarak intihar etti. denildi, hayatını kaybetti.
Sayın Bakan,
eğer bu memlekette yaşayan bir yurttaş olarak, bu ülkenin bir
bakanı olarak, birazcık vicdanınız varsa, takip
etmediyseniz, gazetelerden okuduysanız, televizyonlardan izlediyseniz bu
Firuzköy Karakolunda bu üçüncü yaşanan gayrimeşru cinayettir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Bunun araştırılmasını
İçişleri Bakanından rica edecektim. Yani annesi ve babası
benim odamda bu konuşmamı bekliyor saatlerdir. Yirmi
yaşında bir çocuk, tavandaki kornişin 2 santimlik dübeline ayak
bağıyla kendisini asarak intihar etti iddiası anneyi,
babayı, vicdanı olan hiç kimseyi tatmin etmiyor.
Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum. Sayın Hükûmetin, Sayın
İçişleri Bakanının bu konuda sağduyulu
davranmasını talep ediyorum. Yeni müsteşarlıklar kurmak
yerine -Türkiye giderek hukuk devleti olmaktan uzaklaşıyor-
İktidarı, Hükûmeti hukuka, Anayasaya davet ediyorum.
Hepinize en içten
sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
383 sıra
sayılı tasarının 6. maddesinin (b) ve (f) bentlerinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ederiz.
Kamil
Erdal Sipahi (İzmir) ve arkadaşları
b) Güvenlik
kuruluşları ve istihbarat birimlerinden gelen stratejik
istihbaratı değerlendirmek, ilgili birimlerle ve gerektiğinde
kamuoyu ile paylaşmak.
f) İnceleme
ve denetleme alanlarını tespit etmek ve İçişleri
Bakanlığına sunmak.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Korkmaz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
6ncı madde
hakkında verdiğimiz önergeyle tasarıda belirtilen Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığının zikredilen görevlerinde
tespit ettiğimiz eksiklikleri ve terörle mücadelede en önemli unsur olan
kamuoyu bilinci yaratılması üzerine bilgilendirilmesini sağlamak
istedik.
Değerli
milletvekilleri, ülke yönetimini 2002de sıfır terörle teslim alan
AKP, tavizkâr, müzakereci, hatta teslimiyetçi politikalarıyla PKK
terörünün derinleşmesine, kitleselleşmesine ve siyasallaşmasına
yol açmıştır. Devletin ve Türk milletinin savunma refleksleri,
hassasiyetleri yavaş yavaş tahrip edilirken, bu süreci atalet içinde
seyreden AKP, terörle mücadelede isteksizliğin ve sürekli mazeret üreten
bir duruşun şampiyonluğunu yapmıştır. Bölücüler
ve işbirlikçileri korosu başkent Ankarada bile
şarkılarını terennüm ederken, dağlarda dondurucu
soğukta yarı bellerine kadar karın içinde terörist kovalayan
kahraman güvenlik güçlerimiz düşünülmemiş, hangi şartlar
altında, nasıl bir hissiyat içerisindedirler akıllara bile
getirilmemiştir.
Eski bir mülki
amir olarak bölgede terörle mücadele eden makamlar ile yaptığım
görüşmelerde üzüntü ve endişeyle şahit olmuşumdur ki
kendilerinin terör karşısında savunmasız ve yalnız
bırakıldıkları gibi bir ruh hâli içerisindedirler.
Arkalarında Hükûmet desteğini, siyasi otoritenin kararlı
duruşunu göremediklerini söylemektedirler. Hükûmetin küresel güçlere
şirin gözükmek ve ülkedeki iktidarını ebedî kılmak
düşüncesiyle gevşettiği terör mücadelesi, Hükûmet sözcülerinin
terör karşısında güvenlik güçlerimizin başarısız
olduğunu ima eden sözleri bu kahramanları ciddi bir moral çöküntüsü
içerisine itmiştir. Terörle mücadelede en önemli unsur olan moral
motivasyonunun yükseltilmesi için AKP
Hükûmeti en ufak bir gayret göstermemiştir. İyi ve kötü günde
sahip çıkılması gereken, terörle mücadele eden memleket
evlatları, teröre yandaş birtakım odakların
uyguladığı linç politikalarına maruz bırakılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu can pazarında ancak vatan, millet, bayrak ve Yaradan
adına ölmenin kutsallığına yani şehadet kurumuna
inandığınız için anadan, yârdan, candan vazgeçebilirsiniz.
Eli kanlı teröristler dururken kendileriyle
uğraşıldığını gören ve gönülden yaralanan
askerimiz, polisimiz bu yalnız bırakılmışlık psikolojisi
içinde nasıl terörle mücadele edecektir? Koltuğunuzun altına
sıkıştırılan dosyalarla, bin yıllık
kardeşlerimizin bile anlamadığı, inanmadığı
sözlerle vakit harcayacağınıza Sayın Bakan, bu konuda
acilen bir şey yapmanız, güvenlik güçlerinin sonuna kadar
arkasında olduğunuzu hissettirmeniz ve bu ateşi bir an önce
söndürmeniz gerekmektedir.
Siz
İçişleri Bakanısınız, binlerce şehidi olan bir
kurumu temsil ediyorsunuz; silah bırakmayacağını, teslim
olmayacağını ilan etmiş terör örgütüyle mücadelede en önemli
sorumluluk sizdedir. Dünyada terörle mücadelede öncelikli olarak teröristin
imha edilmesi, etkisiz hâle getirilmesi gibi gerçekleri bir tarafa
bırakıp yeni icatlar peşinde koşma fantezilerinizden
vazgeçin çünkü artık ülkemizin kaybedecek zamanı kalmamıştır.
Teröre çok para harcadık, bunları kalkınmaya harcasaydık
şöyle olurdu, böyle olurdu. gibi mazeretler de üretmeyin. Sekiz
yılda 1 trilyon dolar kamu kaynağını kullandınız.
Millete hatırlattığınız kaynaklar yerine,
harcadığınız bu 1 trilyon dolar nerededir ve insanlara
nasıl bir refah getirmiştir, bunun hesabını verin.
Milletimiz bir tek evladının burnunun kanamaması için yirmi
beş yılda yaptığı fedakârlıkları çoktan
helal etmiştir. Siz sekiz yılda heba ettiğiniz tüysüz yetimin
hakkını helal ettirin önce.
Güvenlik
Müsteşarlığı tasarısı ile milletin huzuruna
geliyorsunuz. Ne zaman? İktidar olduktan sekiz yıl sonra. Niye? Çünkü
sandık göründü, millet soracak şehit olmuş koç yiğitlerin
hesabını. Bir açılım projesi tutturdunuz, sokaklar
karıştı. Bin yıl yan yana yaşamış
kardeşler yaptığınız istismarlarla şimdi
birbirlerine yan yan bakmaya başladı. Bir de türkü
tutturmuşsunuz Analar ağlamasın. Sanki analar
ağlasın diyen varmış gibi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Herkes bilmelidir
ki mevzubahis vatan, bayrak olunca milletimizin her ferdi kınalı
kuzudur. Son olarak, AKP yetkilileri ne derse desin, vatan nöbetindeki sevgili
Mehmedim, Mehmetçiğim, bu gazi Mecliste milletimiz de seni çok seviyor,
seninle ve komutanlarınla iftihar ediyor.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak terörle mücadeleye her türlü desteği vermeye
hazır olduğumuzu, sırf bu nedenle de birçok eksiklikleri içeren
tasarıya olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/704 esas numaralı kanun tasarısının
altıncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde
geçen ilgili kurumlara ibaresinin madde metninden çıkarılarak
ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe: Kanunun
amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/704 esas numaralı kanun tasarısının
altıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde
geçen izlemek ibaresinden sonra gelmek üzere denetlemek, ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: Kanunun
amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddenin
başlığını okutuyorum:
Müsteşar ve
müsteşar yardımcıları
MADDE 7-
BAŞKAN
Madde üzerinde beş önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/704 esas numaralı kanun tasarısının yedinci
maddesinin birinci fıkrasında geçen Bakana karşı
sorumludur ibaresinin madde metninden çıkarılarak Başbakana
karşı sorumludur ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/704 esas numaralı kanun tasarısının yedinci maddesinin
ikinci fıkrasında geçen iki müsteşar yardımcısı
ibaresinin madde metninden çıkarılarak üç müsteşar
yardımcısı ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının teşkilat ve görevleri
hakkında kanun tasarısı 7nci maddesinin 2.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Beytullah Asil Hasan Çalış Kamil Erdal Sipahi
Eskişehir Karaman İzmir
Nevzat Korkmaz Süleyman L. Yunusoğlu Reşat Doğru
Isparta Trabzon Tokat
(2) Bu kanunla
belirlenen görevlerin ifasında Müsteşara yardımcı olmak
üzere iki Müsteşar Yardımcısı görevlendirilir.
Gerektiğinde Müsteşar Yardımcısı sayısı
artırılabilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 7. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Atilla
Kart Ali İhsan Köktürk M. Akif Hamzaçebi
Konya Zonguldak Trabzon
İsa
Gök Turgut
Dibek Ali Rıza
Öztürk
Mersin Kırklareli Mersin
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Madde 7- (1)
Müsteşar, Müsteşarlığın en üst amiri olup,
Müsteşarlığın görev ve hizmetlerinin mevzuata uygun olarak
yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur.
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 7. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat
Ata Sırrı
Sakık İbrahim
Binici
Batman Muş Şanlıurfa
Şerafettin
Halis Hamit Geylani Hasip Kaplan
Tunceli Hakkâri Şırnak
Akın
Birdal Sebahat
Tuncel Sevahir Bayındır
Diyarbakır İstanbul Şırnak
Osman
Özçelik M. Nezir
Karabaş Pervin Buldan
Siirt Bitlis Iğdır
Bengi
Yıldız
Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Van Milletvekili Özdal Üçer konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Üçer, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
BAŞKAN
Pardon, bir saniye Sayın Üçer.
Sayın Ata,
imzası yok; İç Tüzüke uymak zorundayız.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Tamamlayalım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sürenizi yeniden
başlatıyorum Sayın Üçer.
Buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilgili madde üzerinde
partimiz grubu adına konuşma yapmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi büyük bir içtenlikle, saygıyla
selamlıyorum.
Aslında
toplumun bütün yaşamını en derin şekilde ilgilendirecek
yasaların kısacık konuşma süreleriyle
değerlendirilmiş olması, yasama faaliyetlerinin ne kadar
sağlıklı yapıldığı konusunda
düşünülmesi gereken bir şey. Geçen haftadan bugüne birçok yayın
kuruluşunca, bağımsız kişilerce, yazarlarca, sivil
toplum örgütlerince, Hükûmetçe, muhalif partilerce tartışılan ve
olumlu bir gelişme olarak adlandırılan EMASYAnın
kaldırılması ve o kaldırılma sürecinden sonra böylesi
bir yasanın tartışılmış olması,
İçişlerinin, Güvenlik Müsteşarlığının
olduğu, İller Kanununun olduğu, valilik yetkilerinin
olduğu, güvenlik güçlerinin yetkilerinin olduğu bir devlet
mekanizması içerisinde Operasyon yetkisi olmayacak. diye yeni bir
teşkilatlanmanın kurulmuş olması, kurulmaya çalışılıyor
olması aslında derin bir çelişkidir. Yani bugüne kadar EMASYA
Protokolü çerçevesinde yasal olmayan bir mevcudiyet, bu kanun çerçevesinde
yasal bir güvenceye kavuşturuluyor. Bu kanun çerçevesinde gizli birimler
çalıştırılacak. Gizli birimler zaten otuz yılı
aşkındır gizli birim olarak çalışıyor ve resmî
kurumların, resmî yetkililerin varlığını inkâr
ettiği JİTEM bu kurumsal yapı içerisinde kendini
yaşatabilecektir.
Şimdi,
İller Kanununa baktığınız zaman, bir ildeki valinin,
güvenlik konusunda, hangi gerekçeyle olursa olsun, ildeki bütün güvenlik birimlerinin
idari amiri olduğu açıkça ortadadır ama siz valileri yetkisiz
kılacaksınız, siz kaymakamları yetkisiz
kılacaksınız, yeri geldiğinde Bakanlığın
kendisini de yetkisiz kılacaksınız, özel donanımlı bir
birim üzerinden iş yapacaksınız. Yani bu, derin devleti
derinlikten çıkarıp devletin kendisini derinleştirmek
olacaktır.
Yani, eskiden
şöyle bir tabir vardı: Derin devlet ve devlet. Sanki bir devlet var,
onun içinde derin bir devlet daha varmış da, o, olumsuzlukları
yürütüyormuş ama bundan sonra devletin kendisi derin olsun gibi bir
paradoks ortaya çıkıyor. Güvenlik güçlerinin zaten bütün kontrol
yetkisi Hükûmet birimlerinde, Başbakanlıkta, İçişleri
Bakanlığında, Güvenlik Müsteşarlığında, valiliklerde,
kaymakamlıklarda ama koordinasyon gerekçesiyle, terörle mücadele
gerekçesiyle -farklı, olumlu ya da olumsuz gerekçelerle- yeni bir kurum
oluşturacaksınız. Yani İçişleri
Bakanlığı işini yapamıyor mu? Bu, bunun göstergesidir.
Demek ki İçişleri Bakanlığı bir iş
yapamıyor; Güvenlik Müsteşarlığı bir iş
yapamıyor; valilikler, güvenlik birimleri, emniyet müdürlükleri bir
iş yapamıyor; askerî ve emniyet güçleri bir anlamda kendi işinin
sorumluluklarını yerine getiremiyor ama derin bir oluşuma
ihtiyaç var, bunu da yasallaştırmamız gerekiyor gibi bir sonuç
ortaya çıkıyor.
Kimileri
alıştırıyor diyor ki: AKP kendi derin devletini yaratmaya
çalışıyor. Şimdi, devlet, bu ülkede birçok devlet
yetkilisi, bu ülkede devlet adına devlet terörüne imza
atmıştır. Sivil yurttaşlar öldürülüyor, sivil
yurttaşlar katlediliyor, katliamlar yaşanıyor, hukuksuz
tutuklamalar yapılıyor. Bunların hepsi devlet eliyle uygulanan
şiddetin bir yansımasıdır ama her nedense kendi
yurttaşına karşı aşırı güvenlikçi bir hassasiyetle
demokratik temayülleri ortaya çıkarmaya
çalıştığını ifade eden bir hükûmet. Böyle
demokrasi olmaz. Güvenlik demokrasiyi getirmez, demokrasi güvenliği
sağlar arkadaşlar. Dünyanın hiçbir yerinde, güvenlik güçleri,
güvenlik politikaları demokrasiye yaşam
buldurmamıştır, demokrasi toplum güvenliğini
sağlamıştır, hak ve özgürlüklerin devlet güçlerince güvence
altına alınmış olması demokrasiyi
yaşatmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bu bağlamda
düşündüğümüzde, bu yasanın temel oluşum
mantığına karşı olduğumuzu ve bunun aleyhinde oy
kullanacağımızı belirterek
Zaten uygulanagelen derin
uygulamaların bugünden sonra Türkiye Cumhuriyeti yasalarında mevcudiyet
bulmasına gönlümüz razı gelmemektedir, aklımız zaten
almamaktadır. Ama, yok Bu ülkede ben istediğim derin devleti
oluştururum, istediğim politikaları Meclis çoğunluğumu
kullanarak yaşatırım. diyen bir anlayış varsa onu da
halkın takdirine bırakırız.
Şunu
belirtmek isterim: Sadece Vanda, bizzat güvenlik güçleri tarafından,
herhangi bir örgütle bağı olmayan sivil 30u aşkın
yurttaşımız farklı gerekçelerle öldürüldü, devlet
silahıyla katledildi. Bunların hiçbiri hakkında soruşturma
açılmadı. Bu yurttaşlarımıza terörist damgası
vuruldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Şimdi sorarım: Ölen mi terörist, öldüren mi terörist?
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) PKKyı bir kınayın önce.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Ben, köyde katliam yapanları kınıyorum.
Bu iki
yıllık süreç içerisinde Vanda 30u aşkın kişi
güvenlik güçleri tarafından katledildi ve bunun için devlet hukuki
kimliği gereği hiçbir şey yapmadı.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Üçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 7. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları
Madde 7- (1)
Müsteşar, Müsteşarlığın en üst amiri olup,
Müsteşarlığın görev ve hizmetlerinin mevzuata uygun olarak
yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Turgut Dibek, buyurun.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 7nci maddede verdiğimiz önerge üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz aldım. Teşekkür ediyorum öncelikle,
saygılar sunuyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, yasa tasarısı görüşülmeye
başlandığı andan itibaren gerek biz gerekse diğer
muhalefet partisinden arkadaşlarımız yasayla ilgili
kaygılarını, gördükleri eksikleri, çekinceleri burada dile
getiriyorlar, getirmeye devam ediyoruz. 6ncı madde kabul edildi, şu
an 7nci maddeye geçtik. Sayın Bakan tümü üzerinde söz aldı. Bu
arada, tümü üzerindeki eleştirilere kısmen yanıt verdi. Tabii kendisini
dinlediğimde Nereden çıkarıyorsunuz bunları? Siz niye
bunları düşünüyorsunuz? Bizim böyle bir niyetimiz yok. Biz, bu
kanunla, terörle mücadele etmek üzere, bu kaygıların
dışında, tamamen hukuki yollardan, hukuk devleti içerisinde bir
kanun tasarısı hazırladık. Niçin bu
kaygılarınız var? diye serzenişte bulundu.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu konuları az çok bilen birisi -çok
değil, az çok bilen birisi- kanun tasarısını okusun, yani
kafasında birçok soruyu yanıtlayamayacaktır. Şimdi, ben
-sürem yeterli değil ama- birkaç konuyu, öncelikle geneli üzerinde,
Sayın Bakana ve sizlere belirtmek istiyorum yani benim kafam bu konuda
yeterince net değil. Sayın Bakan not alırsa mutlu
olacağım, sonra da yanıtlarsa gerçekten mutlu
olacağım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, birkaç tanesini belirteceğim: Kanunun
6ncı maddesi az önce geçti. 6ncı maddesinde,
Müsteşarlığa inceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak
yetkisi veriliyor, böyle bir görevi var Müsteşarlığın.
Değerli arkadaşlar, bu Müsteşarlık, İçişleri
Bakanlığına bağlı olacak olan bir kurum fakat
İçişleri Bakanlığına bağlı olmayan
diğer istihbarat birimlerinden de bilgileri toplayacak.
Başbakanlığa bağlı olan MİT var, yine aynı
zamanda Genelkurmay Başkanlığı var,
Dışişleri Bakanlığına bağlı olan
istihbarat birimi var; tüm bu birimlerden bilgileri toplayacak. Şimdi,
baktığımızda, bu yetkilerin tümünü şöyle bir
değerlendirdiğimizde, burada bakanlık üstü bir yetki var. Yani
benim gözlemlediğim bu.
Diğer olay
da şu: İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak neyi
kapsıyor? Yani bu Müsteşarlık nereyi inceleyecek, nereleri
denetleyecek? Yani şimdi biliyoruz ki bir kozmik oda olayı oldu,
mahkeme kararıyla orada bir inceleme yapıldı. Şimdi,
Müsteşarlık kendisine bağlı olmayan yani İçişleri
Bakanlığına bağlı olmayan, diğer
bakanlıklara ve Başbakanlığa bağlı olan
birimlerde, MİTte, Genelkurmayda, Dışişleri
Bakanlığında hangi incelemeleri ve hangi denetlemeleri yapacak?
Bir, bunu merak ediyorum. Sayın Bakan bunu biraz daha açarsa biz de bunu
öğrenmiş olalım. Bu birincisi.
Diğer bir
olay da, yine 6ncı maddede, (d) bendinde bir görevi var: Kamuoyunu
bilgilendirmek ve halkla iletişim sağlamak. Değerli
arkadaşlar, bu ifadeyi biraz şöyle açarak bizler
yorumladığımızda, bu bir psikolojik savaş yetkisidir,
bunun başka bir izahı yoktur. 2003 yılında, siz, 22nci
Dönemde, bu Psikolojik Harp Dairesi Başkanlığını
kaldırmadınız mı? Yani AB kriterlerine uymuyor diye o birim
kalktı ama bakıyoruz, burada, bu Müsteşarlığın
görev alanı içerisinde bu görevi, bu yetkiyi koymuş gözüküyoruz.
Burada, halkla iletişim sağlamak ve kamuoyunu bilgilendirmek
kapsamında neler yapılacak? Bunu da Sayın Bakandan ben rica
ediyorum değerli arkadaşlar.
Diğer bir
konu, kadro meselesi. Şimdi, 94 tane kadrosu var ama onun
dışında sözleşmeli personel sayısı ve
sınırı belli değil, 657ye tabi veya diğer kanunlara
tabi olmaksızın sözleşmeli personel
çalıştırılacak. Ben bir soru da sormuştum
görüşülürken Bu yabancı uzman meselesi nedir? diye. Yabancı
uzman deyince yani isimler değişiyor da görev olarak ne yapacak?
Yani yabancı uzmana Türkiyede niye ihtiyaç vardır? Sayın Bakan
Terörle mücadele artık uluslararası bir olaydır.
Dolayısıyla yabancı uzmanlara da ihtiyacımız var.
dedi.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarıyla getirilecek olan Müsteşarlık
ülkenin güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan müsteşarlık.
Yani şimdi, düşünebiliyor musunuz, yabancı uzmanları
çalıştıracağız? Şimdi, perşembe
akşamları bir dizi var, izliyorsunuz, belki kısmen izleyenler
vardır, bir vadi diye. Orada yabancı uzmanlar, ajanlar var, Feller
var, diğerleri var falan. İşte, vatandaşın
kafasının karıştığı gibi benim de
karışıyor. Bu yabancı uzmanlar yabancı ajanlar
mıdır? Yani bu kadar kolay mıdır? Bizim güvenliğimizle
ilgili birinci derecede önemli bir müsteşarlıkta yabancı uzman
çalıştıracağız. Bunun hiç mi sakıncası yok?
Bu konuda da kafamız net değil.
Aslında daha
var ama bir şeyi de -atlayarak- söyleyeyim: Altı tane daire
başkanlığı kuruluyor burada değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TURGUT DİBEK
(Devamla) - Bir tanesi, Araştırma-Geliştirme Daire
Başkanlığı. Şimdi, arkadaşlar, buna da
bakarsanız, bunun da bir görevi var. Görevleri içerisinde diyor ki: Veri,
bilgi ve belgeleri toplamak. Bu daire başkanlığı,
arkadaşlar, veri, bilgi ve belgeleri toplayacak. Şimdi, bilgiler,
veriler nasıl toplanır? Bir TİB olayı var, yani
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı. Yani bu
Daire Başkanlığı yarın şunu diyecek mi: Ben, veri
ve bilgi toplama kapsamında dinleme de yapabilirim, dinleme de
yapacağım. Şimdi, Sayın Bakan şunu diyebilir size:
Nereden çıkardınız bunları?
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede yaşadıklarımızı sizler de
biliyorsunuz bizler de biliyoruz ama
Şimdi, daha birkaç konu var,
başka bir önergede de söz aldığımda onları da dile getirmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, sorulması gereken çok soru var bu konuda. Biz, gece
yarısı burada, yüreğiniz yetmediği için komisyondan
gelmeyen ve görüşülmeyen bir maddeyi bir sözcükle -Türkiyeyi- ne hâle
getirdiğinizi biliyoruz. Anayasa Mahkemesi iptal etti, konuyu belirtiyor.
Sürem de bitiyor
ancak değerli arkadaşlar, bu konular gerçekten çok önemli.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Devamla) - Önergemizle ilgili olarak da 7nci maddenin 2nci
fıkrasında 2 tane müsteşar yardımcılığı
kuruluyor.
Değerli
arkadaşlar, 94 kişilik bir kadro var, 2 tane müsteşar
yardımcılığı öngörülüyor. Yani bunu pek de
anlayabilmiş değilim. Yani bu ihtiyaç nereden kaynaklanmaktadır?
Bu konuyu da Sayın Bakanın yanıtlaması lazım. Bu
ihtiyacın olmadığı düşüncesindeyiz. Önergemiz zaten bu
amaca yöneliktir. Bu 2 müsteşar
yardımcılığının yasa metninden
çıkartılmasını talep ediyoruz.
Ben herkese
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
İlk defa
Sayın Gençle Sayın Canikli aynı noktada birleşti.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 18.16
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
383 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi üzerinde
verilen, Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının teşkilat ve görevleri
hakkında kanun tasarısı 7nci maddesinin 2.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
(2) Bu kanunla
belirtilen görevlerin ifasında Müsteşara yardımcı olmak
üzere iki Müsteşar Yardımcısı görevlendirilir.
Gerektiğinde Müsteşar Yardımcısı sayısı
artırılabilir.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 383
sıra sayılı Tasarının 7nci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizle,
kurulmakta olan Müsteşarlığın daha iyi
çalışması amaçlanmaktadır.
Terörle ilgili
bir kanunu görüşüyoruz. İnşallah, çıkarmış
olduğumuz bu kanunla terör durur.
Sayın
milletvekilleri, mevcut iktidar sekiz yıldan beri görev
başındadır ancak geçen zaman sürecinde, terör dâhil, sorunlar
çözülmemiş, içinden çıkılmaz bir hâle de gelmiştir.
Bakınız,
şu anda ülkemizde -sorunlar diyoruz- yoksullukla ilgili çok büyük
problemlerimiz vardır. Neredeyse işsizlikte dünya
şampiyonluğunu yakalamak üzereyiz. Aynı şekilde,
çiftçilerimiz perişan bir haldedir. Ülkemizin her tarafında
olduğu gibi, Tokat iline gidiniz, orada Kazova Vadisini, Artova
Vadisini, Kelkit Vadisini şöyle bir gezmiş olduğunuz zaman,
çiftçiliğin neredeyse bitmekte olduğunu, çiftçi kardeşlerimizin
üretiminden de vazgeçmekte olduğunu görürsünüz.
Yine,
işçilerimize geçelim. İşçiler konusunda da Hükûmet maalesef
başarılı bir sınav vermemiştir. İşçi
kardeşlerimizin iş yerleri bir bir kapanmaktadır. Bakınız,
şu anda Kızılay Meydanında sigara fabrikalarının
kapatılmasıyla beraber Tekel işçileri bir eylem içerisindedir.
Eylemleri haklı bir mücadele eylemidir, yani özlük haklarını
istemekte, çocuklarının haklarını istemekte,
geleceğini istemektedirler ama o soğuk ortamda, o buz gibi soğuk
ortamda kadınıyla, kızıyla, çocuğuyla eylemlerini
devam ettiriyorlar. İnanıyorum ki en kısa zamanda Hükûmet bu
kardeşlerimizin sesini duyar da onlara yardımcı olur.
Bunların
yanında, iş adamlarımız, esnaflarımız
dükkânlarını bir bir kapatıyorlar. Bakın, şu an
itibarıyla icra dairelerinin önüne gitmiş olduğunuz zaman, geçen
aylara göre neredeyse yüzde 400 civarında bir artış
olduğunu görürsünüz. Yani, icra dairelerinde, işte, iş yerleri
kapanan insanların icralarıyla karşı karşıyasınızdır.
Ayrıca, kredi kartlarının ödenmemesi, bankalardan alınan
şahsi kredilerin ödenmemesi de işin cabasıdır. Yani,
önümüzdeki dönemde çok ciddi manada ekonomik sorunların gelmekte
olduğunun da bir göstergesidir.
Bunların
yanında, terör konusuna geldiğimiz zaman ise terörde 2002
yılında gelinen duruma şöyle bir bakmış olduğumuz
zaman sayın milletvekilleri, 2002 yılında
Hatta 1999
yılını da söylemek istiyorum. Bakınız, 1999 sonu
itibarıyla ülkemizde 2.253 terör olayı olmuş ve toplam 236
şehit verilmiştir. Daha sonraki yıllarda, 2000li yıllarda
1.031 olay olmuş, 2001de 565 olmuş, 2002 de ise 164 terör
olayıyla karşılaşmış bulunuyoruz ve bunun
içerisinde de toplam şehit sayımız 6 olmuştur. 2002
yılından itibaren terör konusunda süratle bir ivmenin artmakta
olduğunu görüyoruz.
Bakın, gene
Türk Silahlı Kuvvetlerinden almış olduğum istatistiki
bilgiler içerisinde, 2003 yılında bu sayının 394lere, daha
sonraki yıllarda 678, 962, 1.209 ve yıllara sari olarak 1.602ye
kadar çıkmakta olduğunu ve şehit sayımızın da
artmakta olduğunu görüyoruz. Yani anaların ağlaması 2002
senesinde durmuş ama ondan sonraki
yıllar içerisinde anaların artarak ağlamış olduğunu
görüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, sorunların çözülmemesi, artarak devam etmesi psikolojik
problemlere sebep olmaya başlamış ve son zamanlardaki
gelişmelerden de gördüğümüz gibi patlamaya
başlamıştır. Ağır sorunlar altında çözüm
üretilmemesi, ağırlığının artması ve
çeşitli olayların çıkmasına da beraberinde sebep
olmuştur. ABD ve Avrupa
Birliği ülkeleri İstanbul, Ankara ve Diyarbakır
başta olmak üzere Türkiyeye karşı psikolojik harekât ölçekli
bir savaş açmışlardır. Bu psikolojik savaşta da
ülkemizi Türkiye yapan değerler bir bir hedef alınarak maalesef
yıpratılmaktadır. Bunların başında birlik ve
beraberliğimizin, ülkemizin bütünlüğünün hedef
alındığı da ortadadır. Bu saldırılara
cumhuriyetle ve devletle kavgalı taraftarlar katılarak ortak harekât
planları yapıyorlar. Sonuçta da hedef, Türk kimliğine, millî
devlete ve cumhuriyetimizedir.
Dış kaynaklı bu senaryoların hedeflerini ve ne
yapmak istediklerini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
çok iyi tespit
etmek durumundayız. Hiçbir siyasi düşünce, hedef veya proje,
Türkiye'nin birliğinden, dirliğinden ve kardeşliğinden daha
önemli ve öncelikli değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Atatürkün bize
bıraktığı kutsal bir emanettir. Türkiyede yaşayan
Türk milleti, bölünme kabul etmeyen bir bütündür. Bu bakımdan, bölücü
terör meselesini incelerken bunun sebepleri üzerinde doğru tespitte
bulunmak, meseleyi çözmek bakımından da çok önemlidir.
Atatürk,
arkadaşlarıyla beraber, doğulu, batılı, kuzeyli,
güneyli tüm vatandaşlarımızla el ele, beraber görüşerek,
istişare ederek bu devleti kurmuş ve gelecek nesillere de emanet
etmiştir. Aldığımız emaneti her türlü
olumsuzluğa, hainliğe karşı korumak ve gelecek nesillere
biz de emanet etmek mecburiyetindeyiz.
Önergemin
destekleneceğini umuyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika
ara veriyorum birleşime.
Kapanma Saati : 18.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
383 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi üzerinde
verilen, Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/704 esas numaralı kanun tasarısının yedinci
maddesinin ikinci fıkrasında geçen iki müsteşar
yardımcısı ibaresinin madde metninden çıkarılarak üç
müsteşar yardımcısı ibaresinin madde metnine eklenmesini
arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Kanunun
amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/704 esas numaralı kanun tasarısının yedinci
maddesinin birinci fıkrasında geçen Bakana karşı
sorumludur ibaresinin madde metninden çıkarılarak Başbakana
karşı sorumludur ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Kanunun
amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci maddenin
başlığını okutuyorum:
İstihbarat
Değerlendirme Merkezi
MADDE 8-
BAŞKAN
Madde üzerinde beş önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 8inci maddesinin 1inci
fıkrasında geçen stratejik istihbaratın ibaresinin her türlü
istihbaratın olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 8inci maddesinin 1inci
fıkrasında geçen alınması ibaresinin edinilmesi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının teşkilat ve görevleri
hakkında kanun tasarısının 8inci maddesinin
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
İstihbarat
Koordinasyon Merkezi
Madde 8: (1)
Terörle mücadele alanında oluşturulacak stratejiler ile alınacak
tedbirlere esasa olmak üzere, ilgili birimlerden gerekli istihbaratın
alınması ve koordinasyonu amacıyla doğrudan müsteşara
bağlı istihbarat koordinasyon merkezi oluşturulur. Bu çerçevede
güvenlik kuruluşları ve istihbarat
birimleri ile Dışişleri Bakanlığınca elde
edilecek önemli bilgi ve istihbarat bu merkezde koordine edilir.
Beytullah Asil Hasan Çalış Nevzat Korkmaz
Eskişehir Karaman Isparta
Süleyman L. Yunusoğlu Kamil
Erdal Sipahi
Trabzon İzmir
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 8. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Atilla
Kart Ali İhsan
Köktürk İsa
Gök
Konya Zonguldak Mersin
M. Akif
Hamzaçebi Turgut Dibek Ali Rıza Öztürk
Trabzon Kırklareli Mersin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 8.
maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ayla Akat
Ata Sırrı
Sakık İbrahim
Binici
Batman Muş Şanlıurfa
Şerafettin
Halis Hamit Geylani Hasip Kaplan
Tunceli Hakkâri Şırnak
Akın
Birdal Sebahat
Tuncel Sevahir
Bayındır
Diyarbakır İstanbul Şırnak
Osman
Özçelik M. Nezir
Karabaş Pervin
Buldan
Siirt Bitlis Iğdır
Bengi
Yıldız
Batman
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına 8inci maddeyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının görüşmelerinin
başından bu yana hep ifade ediyoruz: Toplumun her kesiminin, herkesin
temel hak ve özgürlüklerini tümden ihlal etmesi söz konusu olan bir
tasarıyı görüşüyoruz, eleştiri ve
kaygılarımızı somut olarak dile getiriyoruz, somut
olaylarla destekleyerek bunları dile getiriyor ve Sayın Bakanın
bu konuda kamuoyunu tatminkâr bir şekilde bilgilendirmesini ısrarla
talep ediyoruz ancak Bakan ve Hükûmetin geldiğimiz aşamada da
karartma yapmaya, bilgi kirliliği yaratmaya devam ettiğini görüyoruz.
Bir oldubitti yaratarak ve bu endişe ve kaygılarımıza cevap
verilmeyerek aslında kamuoyuna karşı duyarsız bir
tavır sergileniyor, duyarsız olmakla birlikte elbette bunun
devamında da sorumsuz ve keyfî bir tavır sergileniyor. Bu tavrı
öncelikle kınıyoruz, eleştiriyoruz. Bu tavrı kamuoyunu
anlatmaya devam edeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, 8inci madde -bakıyoruz- istihbaratta,
terörle mücadelede bir koordinasyon sağlamak amacıyla yeni bir
birimin oluşturulmasından söz ediyor. Burada, istihbari bilgilerin,
Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri
Bakanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı, Jandarma
Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı tarafından bu tasarıyla
kurulması düşünülen, öngörülen Müsteşarlığa
verileceğini ifade ediyor. Bu bilgiler doğrultusunda yapılacak
analiz ve değerlendirmelerden söz ediyor. Yani devletin istihbaratla
ilgili bütün bilgilerini ilgili birimler, MİT dâhil olmak üzere,
Genelkurmay dâhil olmak üzere, jandarma dâhil olmak üzere İçişleri
Bakanlığı bünyesindeki bir alt birime aktarıyoruz. Bu tasarının
esası bu.
Peki, burada
Sayın Bakana huzurunuzda bir kez daha somut olarak soruyoruz: Türkiye
Cumhuriyetinin MİT diye bir teşkilatı var. 2937
sayılı Yasayla kurulmuş ve hâlen de faal, faaliyetini
sürdürüyor. Bu Kanunun, 2937 sayılı Kanunun 4üncü maddesi Millî
İstihbarat Teşkilatının görevleri şunlardır
diyor.
Türkiye
Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne
vesaire diye
başlıyor
yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında
millî güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak
Yani koordine etmek, bunları bir araya getirmek.
Devam ediyor:
Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat ve istihbarata
karşı koyma faaliyetlerine teknik konularda müşavirlik yapmak ve
koordinasyonun sağlanmasında yardımcı olmak.
Ve
İstihbarata karşı koymak. diye devam ediyor.
Sayın Bakan,
geldiğimiz bu noktada, bu konuda gerçekten kamuoyunu ve Meclisi
bilgilendirmek zorundasınız. Üç yıl evvel, bu Parlamento, size,
bu Hükûmete bir yetki verdi. Neydi o yetki? Başbakanlık Teşkilat
Yasasında değişiklik yapıldı, o tasarının
1inci maddesiyle terörle mücadelede koordinasyonu sağlamak amacıyla
Başbakanlığa yetki verildi.
Peki, aradan
geçen üç yılın sonunda, üç buçuk yılın sonunda, neden
Başbakanlığın bünyesindeki bu yetkiyi, bu
yapılandırmayı, bürokratik yapıyı, hiyerarşik
yapıyı altüst etmek pahasına alıyoruz, İçişleri
Bakanlığı bünyesindeki bir birime aktarıyoruz?
Başbakanlığın
terörle mücadelede koordinasyonu sağlayacak bürokratik bir iradesi yok mu?
Siyasi iradesi yeterli değil mi? Neden böyle bir düzenleme ihtiyacı
duyuluyor? Başbakanlığın
başaramadığını İçişleri
Bakanlığı bünyesindeki bir birim mi başaracak? Bu birimin
özelliği nedir? Bu birimin mahareti nedir? Bu birimin niteliği nedir?
Bunu neden açıklamıyorsunuz? Bu temel gerekçeyi, bu
değişikliği yaratan temel gerekçeyi kamuoyuna neden
açıklamak istemiyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, bu temel çelişki konusunda Hükûmetin ve
Bakanın kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir. Bu bilgilendirmeyi
yapmadığı takdirde, bu konuda tatminkâr bir açıklama
yapılmadığı takdirde dile getirdiğimiz
endişelerin, uyarıların ne kadar önemli olduğu, ne kadar
ciddi olduğu bir kez daha doğrulanmış olacak.
Bakın, bu
konudaki bilgilendirme yeterli bir şekilde yapılmadığı
takdirde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLLA KART
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu konuda kamuoyu
yeterince tatminkâr bir şekilde bilgilendirilmediği takdirde, bu
tasarının çatısı tümden çöküyor. Terörle mücadeleden söz ediyorsunuz,
koordinasyondan söz ediyorsunuz, devletin bütün organlarına hâkim olan,
bütün organları emrinde olan, kendisine tabi olan Başbakanlık bu
koordinasyonu başaramıyor, kalkıyorsunuz
Başbakanlığın başaramadığını
İçişleri Bakanlığı bünyesindeki bir alt birimin, yeni
bir birimin emrine veriyorsunuz. Bu nasıl bir yapıdır ki, bu ne
kadar güçlü bir yapıdır ki, İçişleri
Bakanlığı bünyesindeki bu alt birim o kadar güçlü ki devletin
bürokratik yapısını altüst etmek pahasına,
Başbakanlığı aslında refüze etmek pahasına,
Başbakanlığı aslında siyaseten rencide etmek
pahasına böyle bir düzenlemenin yapılması göze
alınıyor? Bu, gerçekten cevaplandırılması gereken bir
sorudur. Bu, endişelerimizin doğruluğunu gösteren bir bulgudur.
Bunu Genel
Kurulun bilgilerine bir kez daha sunuyor, Genel kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aynı mahiyette bir önerge daha vardı.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, BDPnin önergesi vardı.
BAŞKAN Bu
defa, gerçekten size çok teşekkür ederim Sayın Genç.
(Alkışlar)
Otomatiğe
bağlanmış gibi gidiyoruz.
Çok teşekkür
ederim.
Sayın
Kurtulan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının 8inci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin Kürt sorununun çözümü
yönünde olumlu adımlar atması beklenirken Kürt sorununun güvenlik
kaygısı algısı çerçevesinde ele alınması
zihniyetinin daha da kemikleşmiş olduğunu görmek bizleri
derinden kaygılandırmaktadır. Öyle görülüyor ki Hükûmet bize kaybettiren
savaşın devamı anlamına gelen düzenlemeleri hayata geçirmekte
kararlı.
Kürt
açılımı olarak başlayan süreç sonuç itibarıyla Millî
Birlik Projesine dönüşmüş ve soruna yönelik Millî Güvenlik
Kurulundan habersiz tek adım atılamaz duruma gelinmiştir.
Türkiyede görev
başına gelen hükûmetlerin ilk iş olarak MGKyı
toplaması, Kürtlerin taleplerine karşı askerin belirlediği
ortak tutumun karara bağlanması dışında yorumlanamaz.
AKP döneminde
partilerin izleyeceği siyasete yön verildiği Millî Güvenlik Kurulu ve
askerî bürokrasi kararlarda etkin konuma getirilmiştir. İktidar
Partisinin siyaseti hizaya sokma mercisi olarak gördükleri Genelkurmay
Başkanlığı, siyasi konular hakkında brifingler verecek
kadar siyasallaşmış, ellerini masaya vurarak
Sabrımızı taşırmayın. diyecek kadar da
açıktan darbe tehditleri yapabilecek bir konuma gelmiştir. Askerî
bürokrasinin açık şekilde söz sahibi olduğu siyaset üzerindeki
askerî vesayeti kaldıracak radikal bir değişikliğe
gidememiş, Hükûmet, yedi yıl boyunca Kürt sorunuyla ilgili tek bir
adım bile atmamıştır. Devlet kurumlarının
şeffaflaşmasını sağlayacak etkin düzenlemeler yapmak
yerine, kendi demokrasi anlayışını dikte etmeye
çalışmış, antidemokratik kurumlara ve yasalara dokunmadan
kenarından köşesinden birkaç değişiklikle demokratik çevreleri,
etnik unsurları, aydınları ve Kürtleri demokratik
olduklarına inandırmaya çalışmış, buradan rant
sağlamaya çalışmıştır.
29 Mart yerel
seçimlerinde Kürtlerden umduğunu bulamayınca Açılım
adı altında âdeta bir hesap sorma projesi başlatmış ve
Millî Güvenlik Kurulunda vardıkları ortak karar gereği Kürtlere
savaş açılmıştır.
Kürtlere
karşı savaş senaryoları hazırlayan Hükûmet, bölgede
âdeta bir sıkıyönetim ve zulüm rejimini hayata geçirmiştir.
Kürtler topluca linç edilmiş, evlerine girilmiş, yerlerde
sürüklenmiş, işkencelerden geçirilmiş, hakarete
uğramış, çocukları slogan attığı için
yaşlarınca ceza verilmiş, belediye başkanları
tutuklanmıştır. Buna tepki gösterenlere karşı ise
Sayın Mehdi Eker, Kürtlere, asit kuyularını, faili meçhulleri
hatırlatarak Kelepçeye razı olun. demiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demokratik olmayan Hükûmetin kendini
demokratik olarak gösterme çabası her seferinde imza
attığı antidemokratik uygulamalarla teşhir olmuş, Kürt
sorununa kesin çözüm bulma iddiasıyla başlayan açılım,
neticede Kürt siyasetinin tasfiye edileceği bir projeye
dönüşmüştür.
Hükûmetüstü ve
partilerüstü bir kurum olan MGKnın kimi üyeleri silahlı terör örgütü
mensubu olmak suçundan yargılandığı hâlde bu kurum hâlâ
ülkemizde son sözü söyleme yetkisine sahip. Bugüne kadar hiçbir hükûmet ona
danışmadan adım atmazken bu kuruma güvenilerek çeteler
kurulmuş, her silahlı birim kendine bağlı bir Kürtlerle
mücadele birimi oluşturmuştur.
Millî Güvenlik
Kurulunun sivilleştiği iddia edilen Anayasanın 118inci
maddesinde yapılan değişiklik, askerlerin geniş
kapsamlı millî güvenlik siyasetinin belirlenmesindeki
ağırlığını ortadan kaldıracak bir nitelik
taşımıyor. Söz konusu değişiklikle başbakan
yardımcıları ve Adalet Bakanı da İçişleri, Millî
Savunma ve Dışişleri Bakanı gibi Millî Güvenlik Kurulunun
tabii üyeleri yapılmış, MGK kararları Bakanlar Kurulunda
öncelikle dikkate alınır. ibaresi
değerlendirilir.
ibaresiyle değiştirilmiştir.
Askerin, Meclis
kapısından önce partilerin zihniyetinden ve siyasetinden
uzaklaşması gerekmektedir. MGK tasfiye edilmeli, siyaset askerî
vesayet altından çıkarılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu gerçeği herkesin iyi
kavraması gerekiyor. Kürt sorunu, geldiğimiz noktada Kürtlerin hak ve
taleplerinin karşılık bulduğu yasal bir zeminde çözüme
bağlanmazsa mevcut yöntemler bugün nasıl geçerliliğini
yitirmişse tek millet ve tek dil ile özetlenebilecek devletin resmî
ideolojisi ve bu zihniyetin tutkulu sahipleri yakında köhnemiş
ideolojileri ile yok olmaktan kurtulamayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FATMA KURTULAN
(Devamla) Teşekkürler.
Şunu
belirtmeliyim ki Kürt sorunu, özgürlük, adalet, demokrasi, insan hakları
ve hak hukuk sorunudur. Bu nedenle, reddettiğimiz Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı yerine bir akil insanlar
komisyonu kurulup sivil siyasetin önü açılarak Türkiye'de herkesin, her
kesimin eşit haklara sahip olduğu yasal düzenlemeler yapılarak
bir an önce hayata geçirilmelidir diyorum, hepimizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurtulan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının teşkilat ve görevleri
hakkında kanun tasarısının 8inci maddesinin
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
İstihbarat
Koordinasyon Merkezi
Madde 8: (1)
Terörle mücadele alanında oluşturulacak stratejiler ile alınacak
tedbirlere esasa olmak üzere, ilgili birimlerden gerekli istihbaratın
alınması ve koordinasyonu amacıyla doğrudan müsteşara
bağlı istihbarat koordinasyon merkezi oluşturulur. Bu çerçevede
güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimleri ile
Dışişleri Bakanlığınca elde edilecek önemli bilgi
ve istihbarat bu merkezde koordine edilir.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Sipahi, buyurun.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, sizi ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bölüm
hakkındaki konuşmamda da belirttiğim gibi, 3 Ekim 2008 Aktütün
baskınından ve 18 şehitten sonra, kamuoyunu
yatıştırmak için Hükûmet ilgililerinin yaptığı
açıklamalar arasında, bu konuda yeni bir teşkilatlanmaya gidileceği
de vardı ancak bu, o zaman gösterilen aciliyet maalesef beş ay sonra
ancak Millî Güvenlik Kurulu gündemine gelebildi. Şimdi, on altı ay
sonra da karşımıza bir kanun tasarısı olarak geliyor.
Hükûmetin terörle
mücadele konusunda bir bahanesinin kalmasını arzu etmiyoruz muhalefet
olarak. Onun için de on altı aylık bir çalışmadan sonra
önümüze çıkan bu garabeti, bu hilkat garibesini, sağını
solunu düzeltmek, biraz anlaşılır ve işe yarar hâle
getirmek, kullanılan kavramlarla uyumlu hâle getirmek için
değişiklik önergeleri veriyoruz fakat maalesef Komisyon ve Sayın
Bakan bu iyi niyetli ikazları anlamamakta ısrar ediyorlar.
Sayın Bakan,
en üstte politika vardır, onun altında strateji, onun altında
operatif, onun altında ise taktik. Politikayı politikacılar
yapar yani Hükûmetiniz yapar, Mecliste milletvekilleri yapar. Siz, bu
Müsteşarlıktaki kerameti kendinden menkul birtakım uzmanlara
politika yaptırırsanız, terörle mücadele politikasından
sorumlu tutarsanız, tekrar ediyorum, siz ne yapacaksınız?
Herhâlde siz de en alttaki dinleme taktikleriyle
uğraşacaksınız. Yani cehaletin bu kadarı için ancak
okumak gerekir!
Diğer bir
konu: İstihbaratta bir stratejik istihbarat tabiri geçiyor.
İstihbaratın önem ve önceliği stratejik olup olmamasına
bağlı değildir. Örnek: Bingöldeki 33 erle ilgili katliam. Basit
bir taktik anlamdaki yol kesme istihbaratı gerçekleştiğinde
sonuç olarak stratejik, politik çok büyük bir olay hâline gelir. Önemli olan
istihbaratın taktiği, stratejisi değil, taşıdığı
önemdir. O taşıdığı önem de gerçekleşmesiyle
ortaya çıkar. Stratejik istihbarat tabirini nereden
çıkarttınız? Tekrar ediyorum, bazen çok küçük bir taktik istihbarat hayati önem
taşır. Demek ki bunu hazırlayanlar en küçük bir istihbarat
nosyonuna da sahip değiller.
Bir başka konu:
İstihbaratın değerlendirmesi bu merkezde
yapılacakmış. Arkadaşlar, merkezin görevi ne? Koordinasyon.
Koordinasyon yapan bir merkez neyin değerlendirmesini yapacak? Bakın,
istihbaratta iki tane kavram vardır: Bir tanesi kıymetlendirme,
ikincisi değerlendirme. Bunlardan kıymetlendirme, haberin
doğruluk derecesi ile haber
kaynağının güvenilirlik derecesini gösteren bir harf ve
rakam kodundan meydana gelir. Değerlendirme ise haber kaynaklarından
elde edilen bilgilerin birbirleriyle ilişkilendirilip, yorumlanıp
haberlerin istihbarat hâline getirilmesi ve ilgililere, ihtiyacı olanlara
verilmesidir. Anladığım kadarıyla, bunu hazırlayanlar
değerlendirme tabirinin ne demek olduğundan da bihaberler. Devletin
en üst istihbarat kurumu olan Millî İstihbarat Teşkilatı
değerlendirme yapmasını beceremeyecek, sizin kerameti kendinden
menkul uzmanlarınız değerlendirme yapacak! Kusura bakmayın,
bu yasa, bu hâliyle suya tersten dalma yasasıdır, devenin neresi
doğru yasasıdır!
Evet, buradan
şimdi bir başka konuya geçeceğim.
Terörle mücadele
için, malumunuz, bir üçlü mekanizma var. Üçlü mekanizma kimler arasında?
Türkiye, Amerika ve Irak. Geçenlerde Ankarada bu üçlü mekanizma, güya terörle
mücadeleye çare bulup stratejiler üretmek için toplantı yaptı, Sayın
Bakan da oradaydı. Şimdi, Allah aşkına, terörle mücadelede
Türkiyeye reçete verecek olan şu kurumun yapısına bakın:
Bizim tarafta açılımcılar, Amerikan tarafında
çuvalcılar, Irak tarafında ise kendi başkentinde korumaktan aciz
işgal altındaki zavallılar. Bunlar birleşecekler, terörle
mücadelede Türkiyenin derdine derman olacaklar. Kusura bakmayın
Sayın Bakan, bu, milleti kandırmaktır; bu, milleti
aldatmaktır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan dinlemiyor.
ŞENOL BAL
(İzmir) Dinleyin Sayın Bakan!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Haa, bu çuvalcı generali böyle bir makamda
nasıl kabul ettiniz? Bunun elini sıkarken hiç mi onurunuz, gururunuz
kırılmadı? Millet adına ben size bunu soruyorum.
Efendim, bu
çuvalcı generalle ilgili bir hususu daha anlatayım. Hazır davet
etmişken, bunun yardımcısı vardı Albay Mayville -esas
çuval olayını gerçekleştiren oydu- keşke onu da
çağırıp AKPnin bir üstün hizmet madalyasını da Albay
Mayvillee takdim etseydiniz Sayın Bakan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan dinlemiyor.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Evet, üçlü mekanizmada,
açılımcılar, zavallılar ve çuvalcılar yan yana. Biz,
Türk askerinin başına çuval geçirenlerle, o çuvalı hazmede
hazmede yutanlara daha önceki konuşmamda ruh ikizi tabirini
kullanmıştık. Sayın Başbakandan mülhem olarak
bundan sonra, anladığım kadarıyla tek yumurta ikizi tabirini kullanacağız. (MHP
sıralarından alkışlar)
Evet, benim bu
konudaki yüce Meclise sunacağım görüşlerim bunlar.
Bu arada, bir
Sayın Bakan, haddini aşarak muhalefet için, adam gibi muhalefete
ihtiyacı olduğunu belirtmiş. Ben de kendi Başbakanı
için Lavaboya süpürmeyin de bunu kullanın. diyen bu Başmüzakereci
arkadaşı başlavabocu unvanıyla milletin takdirlerine
sunuyorum.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp, ayıp!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, konuşmacı sözünü
geri alsın.
Böyle bir söz
söylenmemiştir; bir.
İkincisi:
Sayın Egemen Bağışın böyle bir söz söylediği söz
konusu değildir, belki başka biriyle
karıştırıyor, bunu bile doğru hatırlamıyor
Sayın Başkan. Yani yarım yamalak bir şey söylüyor, o da
doğru değil ve ezber bilgilerle konuşuyor Sayın
Başkan. Sözünü geri alsın lütfen.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı
kanun tasarısının 8inci maddesinin 1inci fıkrasında
geçen alınması ibaresinin edinilmesi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam
bütünlüğü sağlanması için değişlik
yapılmıştır.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Lütfen gerekçesini izah etsinler, engellemeyi
bıraksınlar Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 8inci maddesinin 1inci
fıkrasında geçen stratejik istihbaratın ibaresinin her türlü
istihbaratın olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam
bütünlüğü olması için değişlik
yapılmıştır.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oylamayı
elektronik cihazla yapacağım yeniden.
Üç dakika süre
veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
9uncu maddenin
başlığını okutuyorum:
Ana hizmet
birimleri
MADDE 9-
BAŞKAN Madde
üzerinde beş önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 9uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinde geçen Planlama, koordinasyon ve sosyal
destek ibaresinin Planlama ve Koordinasyon olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 9uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinde geçen Planlama, koordinasyon ve sosyal
destek ibaresinin Planlama, Koordinasyon ve Stratejik Destek olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin (a) bendinin
(5) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı bende aşağıdaki (6)
numaralı alt bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Erdal
Sipahi Hasan
Çalış Beytullah
Asil
İzmir Karaman Eskişehir
Süleyman L.
Yunusoğlu Nevzat
Korkmaz
Trabzon Isparta
5)
Müsteşarlıkça verilecek Sosyal Destek görevlerini ve diğer
görevleri yapmak
6) Terörle
mücadelede dönemsel hedefler belirlemek
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 9. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 9- (1)
Müsteşarlığın ana hizmet birimleri ve görevleri
şunlardır:
a) Planlama,
Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı: Terörle
mücadele politika ve stratejileri kapsamında;
1) Güvenlik
kuruluşları arasında bilgi paylaşımını ve
koordinasyonu sağlamak,
2) Belirlenen
politikalar ile sosyoekonomik politikaların uyumlu bir şekilde
yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak,
3)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
b)
Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı:
Terörle mücadele
alanında;
1) Veri, bilgi ve
belgeleri toplamak, tasnif etmek, analiz ve değerlendirmeler yapmak,
2)
Araştırma yapmak, yaptırmak ve bu alandaki bilimsel
çalışmaları desteklemek,
3) Toplantı,
sempozyum, seminer, eğitim ve benzeri etkinlikler düzenlemek,
4) Terörle
Mücadele Raporu hazırlamak,
5)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri
yapmak.
c)
İletişim Daire Başkanlığı: Terörle mücadele
politikaları kapsamında;
1) Kamuoyunu
bilgilendirmek,
2) Toplum
desteğinin sağlanmasına yönelik faaliyetleri yürütmek,
3) İlgili
kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum
kuruluşlarının işbirliğini sağlamak,
4)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak,
ç) Dış
İlişkiler Daire Başkanlığı: Terörle mücadeleye
ilişkin;
1) Yabancı
devletlerdeki faaliyet ve gelişmeleri Dışişleri
Bakanlığı ve ilgili diğer kurumlarla işbirliği
içinde izlemek ve tedbirler geliştirmek,
2)
Uluslararası gelişmeleri ve deneyimleri takip etmek ve uygulamaya
kazandırmak,
3) İlgili
uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak,
4)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
Atilla
Kart Ali
İhsan Köktürk Ali Rıza Öztürk
Konya Zonguldak Mersin
İsa
Gök Ferit Mevlüt
Aslanoğlu M. Akif
Hamzaçebi
Mersin Malatya Trabzon
Turgut
Dibek
Kırklareli
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 9. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat
Ata Sırrı
Sakık İbrahim
Binici
Batman Muş Şanlıurfa
Şerafettin
Halis Hamit Geylani Hasip Kaplan
Tunceli Hakkâri Şırnak
Akın
Birdal Sebahat
Tuncel Sevahir
Bayındır
Diyarbakır İstanbul Şırnak
Osman
Özçelik M. Nezir
Karabaş Pervin
Buldan
Siirt Bitlis Iğdır
Bengi
Yıldız
Batman
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN - Kim
konuşacak?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Akın Birdal, Diyarbakır Milletvekili.
BAŞKAN
Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı Tasarısına ilişkin bizim bu
konudaki görüşümüz belli ve gerekçelerimizi her söz alan
arkadaşımız anlatıyor ve ben de yine 9uncu madde üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, bu
tasarı gerekçesinin iki temel unsuru var. Birincisi, terörle mücadele
vurgusu, ikincisi de güvenlik ve istihbaratla ilgili birimler arasındaki
iletişim ve eşgüdüm eksikliği. İki gün önceki
konuşmamızda istihbarat örgütlerini örnek vermiştim size,
Ergenekon Cumhuriyet Savcısının JİTEMe ilişkin, bir
istihbarat örgütüne ilişkin dört istihbarat örgüt kurumuna
yazdığı yazının dört kurumdan farklı
gelişini örneklemiştim size. Şimdi bunu geçelim, istihbarat
örgütlerini. Şimdi aslında sorun şu: Türkiyenin üyesi
bulunduğu uluslararası ve bölgesel topluluklarda kabul ettiği
birtakım sözleşmeler, belgeler ve bildirgeler var. Örneğin,
Paris Şartının önemli bir hükmü var, ki biliyorsunuz, Paris
Şartını hem dönemin Sayın Cumhurbaşkanı hem de
Başbakan imzalamıştı. Şimdi örneğin Paris
Şartında Kamu düzeni ve güvenliği açısından
şiddete dayalı olmayan toplantı ve gösteriler izne
bağlı değildir. der. Şimdi biz bunu kabul etmişiz ve
bu Anayasanın 90ıncı maddesi Kabul edilen ulusal üstü belge
ve sözleşmeler iç hukuk niteliğindedir. der ve buna göre derhal
Hükûmetin 2911 ve bununla ilişkili yasalar üzerinde değişiklik
yapması gerekir ve bunu içselleştirmesi gerekirken ne yazık ki
bunu yok sayıyor ve buradan kaynaklanıyor. Şimdi sorun
aslında bence hareket noktasında. Gerçekten yurttaşlar devlet
için mi, yoksa devlet yurttaşlar için mi? Eğer bunun
karşılığını, insan haklarının evrensel
değerlerine, standartlarına ve hukukuna bağlı
karşılığını ararsak, devlet yurttaşlar
içindir, onların hak ve özgürlüklerini, güvenliğini sağlamakla
ilgilidir. Şimdi, eğer bunu tersine çevirir de
Yurttaşların devlet için olduğuna hükmederseniz, o zaman siz
buna göre düzenleme yaparsınız ve buna göre uygulama
yaparsınız ve nitekim, muhalif olan herkesi -solcu, sosyalist,
yurtsever- bunları terörist olarak ilan edersiniz. Egemen güçlerin ve
onların iktidarlarının zaten bence kod adı, muhaliflerin
terörist olmasındadır.
Bakın
şimdi, örneğin Devrimci Karargâh adı altında bir grup
sosyalistin
Şimdi, Orhan Yılmazkaya adlı bir genç
Diyor ki
İstanbul Emniyet Müdürlüğü: Yakından izliyoruz, adım
adım izliyoruz. ve Orhan Yılmazkayanın çay içtiği,
liseden, üniversiteden arkadaşlarının hepsini toparlıyorlar
ve aylardır, şu anda Mehmet Yeşiltepe, örneğin Murat
Akıncılar -bunlar akademisyen, sosyalist, aydın, yazar, muhalif
insanlar- salt, burada Orhan Yılmazkayanın arkadaşı
olmaktan ötürü terörist damgasıyla cezaevinde yatırılıyor
ve ayın 23ünde de mahkemeye çıkarılacak, çıkarılacaksa.
Şimdi,
bazı şeyleri soruyoruz, örneğin devlet sırrı
gerekçesiyle yanıt verilmiyor bize. Bakın, daha önceki gün Hrant Dink
duruşmasında polis muhbiri Erhan Tuncelin bütün istihbari bilgileri
devletin güvenliği gerekçesiyle imha edildi.
Şimdi, böyle
bir demokratik devlette, hukuk devletinde bir istihbarat bilgileri
Bir defa,
böyle bir hukuk devletinde böyle bir eleman kullanılır mı? Bu,
başka bir şey ve bütün bilgiler imha ediliyor.
Şimdi,
arkadaşlar, sayın milletvekilleri, bakın, daha dün yine
kışlada üç intihar olayı oldu. Geçtiğimiz ay Sayın Başbakana
sorduk, son yıllardaki dökümünü istedik: Neden intihar ediyorlar bu
kışlada askerler? Bir zamanlar emniyet müdürlüğünde ya da
jandarma karakolunda intihar edilirdi. Nedense, gözaltına alınan
insanlar intihar yeri olarak karakolları ya da emniyet müdürlüğünü
seçerlerdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, çok
ilginçtir, askerî personel; er, erbaş, subay, bunlar nedense intihar
alanı olarak son zamanlarda kışlaları seçtiler. Şimdi
Sayın Başbakana sorduk ve Sayın Başbakan Millî Savunma
Bakanı aracılığıyla yanıt veriyor: Devlet
sırrı nedeniyle, gizlilik nedeniyle bunu
yanıtlayamayacağız. Arkadaşlar, neden intihar ediyorlar
bunlar? Ve gerçekten intihar eden askerlerin kimliklerini, dökümlerini
çıkaralım bakalım, kim bu askerler, neden intihar ediyorlar?
Otopsi yapılmış mıdır, bundan ötürü soruşturma
açılmış mıdır, kaç tane dava vardır ve kaç
kişi intihar etmiştir? Bu, demokratik hukuk devletinde kamu düzenini
ve güvenliğini sağlamak isteyen bir devletin araştırma
alanına girmez mi? O nedenle bence baştan aşağı
birtakım düzenlemeler yapılması gerekiyor, ama bu düzenleme,
kamu güvenliği ve düzenini sağlamak için getirilen tasarı
değil. O nedenle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler, saygılar sunarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 9. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 9- (1)
Müsteşarlığın ana hizmet birimleri ve görevleri
şunlardır:
a) Planlama,
Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı: Terörle
mücadele politika ve stratejileri kapsamında;
1) Güvenlik
kuruluşları arasında bilgi paylaşımını ve
koordinasyonu sağlamak,
2) Belirlenen
politikalar ile sosyoekonomik politikaların uyumlu bir şekilde
yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak,
3)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
b)
Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı:
Terörle mücadele
alanında;
1) Veri, bilgi ve
belgeleri toplamak, tasnif etmek, analiz ve değerlendirmeler yapmak,
2)
Araştırma yapmak, yaptırmak ve bu alandaki bilimsel
çalışmaları desteklemek,
3) Toplantı,
sempozyum, seminer, eğitim ve benzeri etkinlikler düzenlemek,
4) Terörle
Mücadele Raporu hazırlamak,
5)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri
yapmak.
c)
İletişim Daire Başkanlığı: Terörle mücadele
politikaları kapsamında;
1) Kamuoyunu
bilgilendirmek,
2) Toplum
desteğinin sağlanmasına yönelik faaliyetleri yürütmek,
3) İlgili
kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum
kuruluşlarının işbirliğini sağlamak,
4)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak,
ç) Dış
İlişkiler Daire Başkanlığı: Terörle mücadeleye
ilişkin;
1) Yabancı
devletlerdeki faaliyet ve gelişmeleri Dışişleri
Bakanlığı ve ilgili diğer kurumlarla işbirliği
içinde izlemek ve tedbirler geliştirmek,
2)
Uluslararası gelişmeleri ve deneyimleri takip etmek ve uygulamaya
kazandırmak,
3) İlgili
uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak,
4)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Abdulaziz Yazar...
BAŞKAN
Sayın Yazar, siz komisyon üyesisiniz değil mi?
ABDULAZİZ
YAZAR (Hatay) Evet.
BAŞKAN
Muhalefet şerhi yazmış mıydınız rapora?
ABDULAZİZ
YAZAR (Hatay) Yok.
BAŞKAN
İç Tüzüke göre konuşamıyormuşsunuz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Komisyon toplantısına katılmadı, komisyon
toplantısında yok.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)
ABDULAZİZ
YAZAR (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9uncu
madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terör tehdidinin dünyada kendisini
daha şiddetli hissettirdiği son yıllarda, ülkeler tehdidin
kendilerinden uzak durabilmesi için aktif ve pasif pek çok yönteme
başvurmuşlar ve bunlar için de bütçelerinden önemli oranda paylar
ayırmışlardır.
Normal polis ve
kolluk güçlerinin klasik yöntemlerle terörün üstesinden gelemeyecekleri ve
mücadele için geniş finans kaynakları, insan kaynakları, ileri
düzeyde istihbarat toplama ve analiz kabiliyeti gerektirdiği
görülmüştür. Terörle mücadelede kolluk kuvvetlerinin icra ettikleri klasik
mücadele yöntemlerinin yetersiz kalmasıyla, kolluğun da istihbarat
taktiklerini kullanması gerektiği yönünde düşünceler
ağırlık kazanmıştır. Kolluk güçleri bu yönde
yeniden yapılanmışlar ve bazı ülkelerde sadece iç güvenlikle
ilgilenen güvenlik istihbarat teşkilatları ortaya
çıkmıştır. Bunun yanında geleneksel istihbarat
teşkilatları da soğuk savaş dönemi mücadele ettikleri
düşmanın son yıllarda değiştiğinin farkına
vararak, ortaya çıkan yeni tehditlerle mücadele edebilecek şekilde
yapılanmaya başlamışlardır.
İstihbaratın,
elinde bulundurduğu çok özel ve gizli tekniklerle sahip olduğu büyük
gücü, temel insan haklarını ihlal etmeden, en iyi şekilde
kullanabilmesi de önem kazanmaktadır. Hazırlanan bu tasarının
gerekçesinde, terörle mücadele alanında İçişleri
Bakanlığı dışında bazı kurum ve
kuruluşların da çeşitli görevler ifa ettiği, zaman zaman bu
alanda koordinasyon sorunları yaşandığı
belirtilmektedir. Bu sorunların, terörle mücadele çerçevesinde alınan
kararların uygulanması noktasında zafiyete sebebiyet
verdiği, etkin, verimli ve sonuç alıcı çalışmalara
engel olduğu söylenmektedir. Hükûmetin hazırladığı
gerekçede terörle mücadeledeki başarısızlık, kurumlar
arasındaki iletişimsizliğe bağlanmak istenmektedir. Oysaki
terörle mücadelede kurumların bağlantılarından daha çok,
Hükûmetin uyguladığı politikalar, teröre ve teröriste gösterilen
tavırlar bu mücadeleyi zafiyete uğratmaktadır. Hükûmet yeni
kurumlar kurarak veya adlarını değiştirerek terörü
bitireceğini mi sanmaktadır? Kendisine yeterli bilgi gelmediğini
söyleyen Hükûmet bu teşkilatın kurulması için neden sekiz
yıldır beklemiştir? Kurumlar arasında istihbarat
alışverişinde problem var ise şimdiye kadar neden bu
söylenmemiştir? Hükûmet, bu durumda, şimdiye kadar terörle
mücadeledeki başarısızlığını kabul
etmiş sayılmaktadır. Hükûmetin terörle etkin mücadele
amacıyla yeni bir düzenleme ile kurmak
istediği bu Müsteşarlığın amacına
uygun bir şekilde
çalışıp
çalışmayacağı
konusunda kamuoyunun büyük bir kuşkusu vardır. Hükûmet,
kontrol altında tutabileceği, kendine hizmet edecek kurumları
kurmak için manevralarına devam etmektedir. Yargıdan sivil toplum
kuruluşlarına kadar kendine göre
şekillendirme yapmaya çalışan AKP Hükûmeti, şimdi
ise istihbarat alanında yönetebileceği bir yapı kurmaya
çalışmaktadır. Devletin bazı kadrolarını
dışlamaya, onları tasfiye etmeye yönelik planların ve
çalışmaların yapıldığı kamuoyu tarafından
uzun süredir görülmektedir.
İşte,
gelinen bu son noktada yeni bir manevrayla yeni bir kurum
oluşturulmaktadır. Çekirdek kadrosu 100 kişiden oluşacak
olan bu kurum tüm iller düzeyinde teşkilatlanacaktır. Yetkisi üst
düzeyde olacaktır. Temel görevi teröre karşı strateji
oluşturmak olarak açıklanmakta olan bu kurumun neden tüm illerde
şubelerinin kurulacağı bir soru olarak gündemdedir.
Oluşturulmak istenen bu kurumun amacının yalnız terör
problemini çözmek olmadığı, aynı zamanda toplumun ve
muhalefetin üzerinde bir baskı aracı hâline getirilip
getirilemeyeceği de kamuoyu tarafından sorulmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 21inci yüzyılda
istihbaratın, sosyal ve teknolojik değişikliklere ayak
uydurması gerekmektedir. İstihbarat, terörle hem taktik olarak hem de
stratejik olarak mücadele edebilmelidir. Hükûmetlerin de teröre karşı
etkili politikaları olması gereklidir. Hükûmetlerin benimsediği
kapsamlı, iyi düzenlenmiş politikalar olmadıkça terör gelecekte
de tehdit olarak sürecektir ve terörün var olduğu bir coğrafyada
istihbaratın da var olması, iyi teşkilatlanması
gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ABDULAZİZ
YAZAR (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Terörist
faaliyetlerin devam etmesini istihbarat eksikliğine bağlamak
yanlıştır. Terör örgütlerinin siyasi ve moral desteklerini
çökertmediğiniz sürece, para kaynaklarını
kurutamadığınız sürece terör devam eder. Güven
bunalımı aşılmadığı sürece istihbarat
açıklarının devam etmesi ve daha fazla can kaybına yol açması
tehlikesi vardır. Yeni teşkilatlar kurmak yerine var olan istihbarat
birimleri arasındaki bağlar güçlendirilmelidir. Hükûmet
tarafından istihbarat alanında var olduğu söylenen
karmaşanın kaldırılacağı belirtilen bu düzenleme
bu hâliyle yasalaştığında hantal bir kurum olmanın
ötesine geçmeyecektir.
Bu
Müsteşarlığın kurulmasının yeni birtakım
sorunlar doğuracağını ve terörle mücadele yerine başka
amaçlara hizmet edeceği konusundaki kuşkularımızı bir
kez daha belirterek yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yazar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin (a) bendinin
(5) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı bende aşağıdaki (6)
numaralı alt bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
5)
Müsteşarlıkça verilecek Sosyal Destek görevlerini ve diğer
görevleri yapmak
6) Terörle
mücadelede dönemsel hedefler belirlemek
Hasan
Çalış (Karaman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çalış. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 9uncu maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz önergenin üzerinde söz
aldım. Bu vesileyle saygı ve selamlarımı arz ediyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bölücü terörle mücadeleyi
ülkemizin en önemli konularından birisi olarak görüyoruz. Bu nedenle, kamu
düzeni ve güvenliğiyle ilgili bir koordinatör
müsteşarlığın kurulmasına, yedi yıldır
sorumluluklarını yerine getiremeyen AKPnin en azından terör
konusunda Şunu da yapacaktık ama diyecek bahanesinin kalmaması
adına da olsa bu tasarıya olumlu bakıyoruz ancak bundan sonra
asıl önemseyeceğimiz konu: AKP İktidarının siyasi
sorumluluklarını ne kadar yerine getireceği, gerçekten
sorumluluğunun gereğini yapacak mı, yine sorumluluğu
bürokrasiye veya başka kurumlara atmaya devam mı edecek?
Önergemizle,
Müsteşarlığın terörle mücadelede sosyal destek görevini
başarıyla yürütebilmesi ve terörle mücadele stratejisinin kısa,
orta ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koyarak hedeflerin neticeye
ulaştığının da kontrol edilebileceği bir
ortamın oluşturulmasını ve
Müsteşarlığın bu anlamda elinin güçlendirilmesini
hedefliyoruz.
Terörle
mücadelede kamuoyu desteği ve bu konuda oluşturulacak toplumsal
mutabakatı ve uzlaşma kültürünü çok önemsiyoruz değerli
arkadaşlar, çünkü milletimizin bin yıldır bir arada
yaşamasının ürünü olan uzlaşma alanlarımız son
derece önemlidir. Bunları, sosyal uzlaşma, siyasi uzlaşma,
ekonomik uzlaşma ve hedeflerde uzlaşma olarak özetleyebiliriz.
Sekizinci yılını yürütmekte olan AKP İktidarının
geriye doğru uygulamalarına baktığımız zaman,
gerçekten uzlaşma iklimine, uzlaşma kültürüne hizmet edebilmiş
mi? Maalesef görünen tablo, uzlaşmaz, itici, başına buyruk bir
siyaset anlayışı, dayatmacı ve tehditkâr bir üslup, özürlü
bir demokrasi anlayışı, bölücü terörle girdiği toplum
vicdanını yaralayan ilişkiler, etnisiteyi ve mezhepsel
ayrışmayı körükleyen projeler, farklı fikirlere yönelik
kibirli ve aşağılayıcı tutumlar, ABD, AB ve benzeri
uluslararası kurumlara karşı ise âdeta teslimiyetçi
davranışlar olarak özetlenebilir.
Kıymetli
arkadaşlar, bu konuda akıllarda kalan bazı olaylara göz atarsak
göreceğimiz tablo nedir? ABD, AB, Kandil ve İmralı ile beraberce
ortaya koydukları, kendilerinin bir türlü isim bulamadıkları,
bizim yıkım projesi olarak algıladığımız
sözde açılım projesi ve Haburda düzenlenen eşkıyayı
karşılama ve aklama törenleri; ortak tarih, ortak kültürümüzün ürünü
uzlaşma noktalarımızı, müştereklerimizi öne
çıkarmak yerine, sürekli 36 etnik gruptan bahsederek etnisiteyi ve
mezhepsel ayrışmayı körüklemek; sendikaların, meslek
odalarının demokratik hak taleplerine copla, biber gazıyla
karşılık verme; nitekim Mersinde çiftçiye
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) -
Sıhhiyede ise işçiye, memura zaman zaman uygulanan, son
zamanlarda da sıkça gördüğümüz dayatma tabloları; dinleme
skandalları ile özel hayat üzerinde oluşturulan baskıyla âdeta
şüphe ve korku toplumu yaratma gayretleri
Yargı, Türk Silahlı
Kuvvetleri, emniyet, MİT, basın ve medya üzerinden gruplar ve gruplar
arası çatışma ortamı yaratılarak toplum âdeta krize,
paranoyaya itilmiştir. Âdeta sivil dikta rejimine doğru toplum
sürükleniyor algısı ortaya çıkmıştır. Yine yerel
yönetimler ve TOKİ üzerinden devletin ve milletin kaynaklarını
yandaşlara aktaran rant alanları oluşturulmuştur.
Kıymetli
arkadaşlar, sosyal uzlaşmanın, toplumsal uzlaşma ikliminin
oluşturulamadığı böyle bir ortamda bu tasarının
neticelerinin olumlu olacağından emin değiliz, ama bütün bu
duygularımıza rağmen tasarının hayırlı
olmasını diliyoruz.
Saygılarımı
arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var Sayın Başkanım, var.
BAŞKAN
Elektronik olarak yapıyorum.
Üç dakika süre
vereceğim.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, önergeyi bir oylamaya sunun.
BAŞKAN
Kusura bakmayın. Son dönemdeki bütün sürçülisanlarım için Genel
Kuruldan özür dilerim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Estağfurullah.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Üç dakikalık
süre vererek elektronik oylama yapıyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN
Geçen yönetimimden bu oylamayla ilgili karar yeter sayısına yönelik
bir soru işareti kaldığı için, o konuda elimde olmadan bir
hassasiyet gösteriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN
Duyamadım Sayın Akcan, bu taraftan bir gürültü geliyor, onun için.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Neyse
BAŞKAN
Kâtip üyeler sayıyor ama kâtip üyelerin saymasına da itirazlar
olmuştu geçen defa.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Oylamaya geçtiğiniz zaman içeride 98 kişi
vardı. Meclisi iktidar çalıştırır, onu söylemeye
çalışıyorum.
BAŞKAN
Şimdi, 2 kâtip üyemize ben sordum o arada, onlar dediler ki
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Kâtip üyelerden biri muhalefetten olsaydı
BAŞKAN
Hayır, onlar dediler ki: Karar yeter sayısı var. Fakat benzer
bir durumda itiraz olduğu için elektronik
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Doğru söylemiyorlar, sadece 98 kişi
varlardı.
BAŞKAN
Şimdi en doğrusunu göreceğiz.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 9uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinde geçen Planlama, koordinasyon ve sosyal
destek ibaresinin Planlama, Koordinasyon ve Stratejik Destek olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam
bütünlüğü sağlanması için değişiklik
yapılmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 9uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinde geçen Planlama, koordinasyon ve sosyal
destek ibaresinin Planlama ve Koordinasyon olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
tekniğine uygun olması için değişiklik
yapılmıştır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu maddenin
başlığını okutuyorum:
Danışma
birimleri
MADDE 10-
BAŞKAN
Madde üzerinde altı önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 10uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinin 1inci alt bendinde geçen
yıllık ibaresinin dönemlik olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 10uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinin 3üncü alt bendinde geçen
yıllık ibaresinin dönemlik olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 10. maddesinin (a)
bendinin (2 nci) paragrafında Müsteşarlığın görev
alanına giren konularda ibaresinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki ifadenin eklenmesini saygılarımızla arz
ederiz.
Beytullah Asil Cemaleddin Uslu Hasan Çalış
Eskişehir Edirne Karaman
Abdülkadir Akcan Muharrem
Varlı
Afyonkarahisar Adana
Kanunun 4 üncü
maddesinde yer alan bakanlık dışı öteki kurumlar hariç
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı "Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı"nın 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Beşir
Atalay
İçişleri
Bakanı
c)
Müsteşarlık Müşavirleri: Terörle mücadele alanında özel
bilgi ve ihtisasından yararlanılmak üzere, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli
personel çalıştırılması hakkındaki usul ve
esaslara bağlı olmaksızın, Bakan onayı ile en çok on
Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli
personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve
esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2)
Sayılı Cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık
brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta
sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde
çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve
kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma
açısından kazanılmış hak teşkil etmez.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 10. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Atilla Kart Durdu Özbolat
Trabzon Konya Kahramanmaraş
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tayfur
Süner Osman Kaptan
Malatya Antalya Antalya
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
"Madde 10-
(1) Müsteşarlığın danışma birimleri ve görevleri
şunlardır:
a) Strateji
Geliştirme Daire Başkanlığı:
1) Ulusal
kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık program
çerçevesinde Müsteşarlığın orta ve uzun vadeli kurumsal
strateji ve politikalarını belirlemek üzere gerekli
çalışmaları yapmak.
2)
Müsteşarlığın görev alanına giren konularda performans
ve kalite ölçütleri geliştirmek, izlemek, değerlendirmek, sürekli
gelişim için önerilerde bulunmak.
3)
Müsteşarlık bütçesini stratejik plana ve yıllık hedeflere
göre hazırlamak ve Müsteşarlık faaliyetlerinin bunlara
uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek.
4) 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile mali
hizmetler birimine ve strateji geliştirme birimine verilen görevleri
yapmak,
5)
Müsteşarlığın iç denetime yönelik işlevinin
etkinliğini ve verimliliğini artırmak için gerekli
hazırlıkları yapmak.
6)
Müsteşarlığın yıllık idari faaliyet raporunu
hazırlamak.
7)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
b) Hukuk
Müşavirliği:
1) Terörle
mücadele mevzuatını ve uygulamasını değerlendirmek,
günün şartlarına göre geliştirmek.
2) Güvenlik ve
terörle mücadele ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları ile
diğer hukuki konular hakkında görüş bildirmek.
3) Terörle
mücadeleye ilişkin uluslararası mevzuatı takip etmek.
4)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
5) Müsteşarlığın
menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukuki
tedbirleri zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara
uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak,
6) 8/1/1943
tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adli ve idari davalarda
gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu Hazineyi ilgilendirmeyen
davalarda Müsteşarlığı temsil etmek"
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 10. Maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Sırrı
Sakık İbrahim
Binici
Batman Muş Şanlıurfa
Şerafettin
Halis Hamit Geylani Hasip Kaplan
Tunceli Hakkâri Şırnak
Akın
Birdal Sebahat
Tuncel Sevahir
Bayındır
Diyarbakır
İstanbul
Şırnak
Osman Özçelik M. Nezir Karabaş Pervin Buldan Siirt Bitlis Iğdır
Bengi
Yıldız
Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Kurtulan konuşacak, Van Milletvekili.
BAŞKAN
Sayın Kurtulan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun tasarısının 10uncu maddesinde verdiğimiz önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Darbe
planları, baskılar, hak ihlalleri, işsizlik, tutuklanan,
öldürülen, kaçırılan çocuklar, sokak ortasında katledilen
kadınlar, hakları gasbedilen Tekel işçileri, ölümler ve linç
tablolarıyla gündemden düşmeyen bir dönemi yaşamaktayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yurt dışında
yaşayan Türk vatandaşları için Asimilasyon bir insanlık
suçudur. Kendi ana dilinizde eğitim görmek en temel
hakkınızdır. diyen Sayın Başbakan,
yıllardır asimile edilen, dilleri yasaklanan Kürtlerin bu taleplerine
karşılık olarak güvenlik güçlerini ve savcıları göreve
çağırmış, açılım sürecini Kürt tutuklama
operasyonuna dönüştürmüştür.
Ülkemizde bir
türlü demokratikleşmeyen yargı, nöbetçi mahkemeler kurarak parti
çalışanlarımızı, çocuklarımızı
cezaevlerine kapatmıştır. Yargının bu kadar adaletten
uzaklaştığı dönemde itirafçılık yasaları
sürekli işler tutulmuş, kim olduğu belli olmayan
şahısların kimlikleri gizli tutulmuş, verdikleri ifadeler
tek başına mahkûmiyet kararına gerekçe olarak
sayılmıştır. Oysa AİHM, gizli tanıklık
konusunda, gizli tanığın beyanlarının farklı
kanıtlarla desteklenmesi, tek başına tanık ifadesiyle
mahkûmiyet kararı verilmemesi, tanık beyanlarının
mahkûmiyet kararında ağırlıklı rol bile
oynamaması kriterlerini arıyor. Ayrıca, gizli tanık olacak
kişinin gerçekten tehdit altında olduğunun
kanıtlanması gerekmektedir ama söz konusu Kürtler ve onların
temsilcileri olduğunda, yargıçlar, savcılar, hâkimler için
adalet, yargı bağımsızlığı teferruat olur,
Kürtleri ağır cezalara çarptırmak için kanıt önemsizdir,
ifade verenin kimliği ile hiç ilgilenmezler, güvenlik güçleri
tarafından getirilen tanıklar onlar için yeterli kanıttır.
Türk yargı
sisteminde önemli bir yeri olan itirafçılar, işledikleri
ağır suçları affettirmek veya cezalarını hafifletmek
için, sıklıkla yalan beyanlarda bulunmakta, masum insanları
suçlamakta, hiç tanımadığı şahıslar hakkında
ifadeler vermektedir. Bu tür delillere dayalı yargılamalar sonucu,
sanık ağır cezalara çarptırılmakta,
itirafçının ifadesi dışında suç işlediğine
dair başka delil bulunmayan insanlarımız hayatlarının
çoğunu sırf bu yüzden cezaevinde geçirmektedir.
Türkiyede
sürekli gündemde tutulan itirafçılık yasalarına
bakıldığında, yargı âdeta
itirafçılığı teşvik etmekte, işlediği suçtan
ceza çekmeden kurtulmasına karşılık olarak başka biri
hakkında tanıklık etme formülü sunmaktadır. İlki 1985
yılında çıkarılan Pişmanlık Yasası, yirmi
beş yıl boyunca, valilerin basında çıkan demeçlerine göre,
devletin itirafçıları maaşa
bağladığını, yeni kimlikler verdiğini, başka
bölgelere yerleştirdiğini, hatta gerektiğinde kimilerine estetik
ameliyatla yüzlerini değiştirme imkânı
sağladığını öğrendik. Güvenlik güçleri
tarafından kullanılan itirafçı sayısının çok
yüksek olabileceği belirtiliyor. İtirafçı denilen ve bir
sistem hâline getirilen bu olgu, insanın nasıl
değersizleştirildiğini ve kullanılabilir bir araç hâline
getirildiğini gösterdi. İnsanlıktan
çıkarılmış olan bu bireyler, sistemin dönen çarkları
içerisinde birer suçluya dönüşüyorlar. Sistem çürürken kişileri
de kendisiyle beraber çürütmektedir.
İtirafçılık olgusu hukuksuz yapılanmalarla
insanlığın karşısına dikilmekte,
insanlığı yok etmeye aday olmaktadır. Bütün bu hukuksuz
yapılanmalar, antidemokratik yöntemler, Kürt halkının
taleplerinin demokratik çerçeveler kapsamında karşılık
bulmamasından kaynaklı zeminde yaşam bulmuştur.
Yargılanmanın yargılandığı bir sistem olan
itirafçılık, siyasi düşünce suçundan dolayı gözaltına
alınanlar hakkında işlenilen bir yargılama sistemi olarak
hâlâ devam etmektedir.
Yukarıda
kısaca bahsettiğim gibi devletin cezasını affetmesini
sağlamak isteyen itirafçıların beyanları
karşısında yargının nasıl bir tutum
izleyeceği çok önemli. Türkiyede bolca çıkarılan
itirafçılık yasalarına bakıldığında yasa
koyucunun itirafçılığı özendirdiğinin kabul edilmesi
gerekmektedir. Karşımızda böyle bir yargı sistemi dururken
ve devletin neredeyse bütün kurumlarında terörle mücadele adı
altında yürütülen bu kirli savaşta ortaya çıkan hukuksuz
birimlerden geçilmezken, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının da aynı hukuksuzlukların
devamı anlamına geleceğini söyleyebiliriz. Bu birimlere benzer
birimler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FATMA KURTULAN
(Devamla) Sağ olun.
ülkemizde
yeterince var ve hepsinin icraatları da gözler önünde. Türkiye'nin, insan
haklarını yüceltecek, demokrasiyi işletecek ve insan
hayatını önemseyecek kurumlara ihtiyacı vardır. Türkiye'nin
gerçekliğiyle ters düşen bu yapılanmalara gitmek, bize daha çok
yaşam ve daha çok zaman kaybettirmekten başka bir anlam
taşımayacaktır diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurtulan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 10. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Tayfur
Süner (Antalya) ve arkadaşları
"Madde 10-
(1) Müsteşarlığın danışma birimleri ve görevleri
şunlardır:
a) Strateji
Geliştirme Daire Başkanlığı:
1) Ulusal
kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık program
çerçevesinde Müsteşarlığın orta ve uzun vadeli kurumsal
strateji ve politikalarını belirlemek üzere gerekli
çalışmaları yapmak.
2)
Müsteşarlığın görev alanına giren konularda performans
ve kalite ölçütleri geliştirmek, izlemek, değerlendirmek, sürekli
gelişim için önerilerde bulunmak.
3)
Müsteşarlık bütçesini stratejik plana ve yıllık hedeflere
göre hazırlamak ve Müsteşarlık faaliyetlerinin bunlara
uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek.
4) 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile mali
hizmetler birimine ve strateji geliştirme birimine verilen görevleri
yapmak,
5)
Müsteşarlığın iç denetime yönelik işlevinin
etkinliğini ve verimliliğini artırmak için gerekli
hazırlıkları yapmak.
6)
Müsteşarlığın yıllık idari faaliyet raporunu
hazırlamak.
7)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
b) Hukuk
Müşavirliği:
1) Terörle
mücadele mevzuatını ve uygulamasını değerlendirmek,
günün şartlarına göre geliştirmek.
2) Güvenlik ve
terörle mücadele ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları ile
diğer hukuki konular hakkında görüş bildirmek.
3) Terörle
mücadeleye ilişkin uluslararası mevzuatı takip etmek.
4)
Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
5)
Müsteşarlığın menfaatlerini koruyucu,
anlaşmazlıkları önleyici hukuki tedbirleri zamanında almak,
anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak
yapılmasına yardımcı olmak,
6) 8/1/1943
tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adli ve idari davalarda
gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu Hazineyi ilgilendirmeyen
davalarda Müsteşarlığı temsil etmek
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Ali Rıza Öztürk konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Ali Rıza Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 10uncu maddesi üzerinde verilen
değişiklik önergesi hakkında düşüncelerimizi ifade etmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısının amacı, terörle
mücadelede meydana gelen koordinasyon zaafını gidermek olarak
belirlenmiş. Böylelikle, bugüne kadar terörle mücadele konusunda
sıkı mücadele yapıldığı ve zaafın
olmadığı yönündeki Hükûmet iddiaları, bu kanun
tasarısındaki bu düşünceyle çürütülmüş oluyor. Demek ki
bugüne kadar terör konusunda Hükûmet zaaf içindeymiş, bunu
öğrenmiş olduk bu kanun tasarısıyla.
Değerli
arkadaşlarım, getirilmekte olan bu tip tasarıların, bu tip
kanun tasarılarının her şeyden önce toplum
vicdanını acıtmaması, demokratik hukuk devletini
zedelememesi gerekir. Türkiyede barış ve demokrasi ortamı
aranırken bu tip yasalar, gerçekten, bu barış ve demokrasi
ortamı arayışına hizmet etmeyen kanun tasarı ve
teklifleridir.
Yine buna benzer
bir kanun tasarısı da İçişleri Bakanlığı Alt
Komisyonundadır. O da polis ve MİTe askerî silahları alma
yetkisi veren kanun tasarısıdır. Bu kanun
tasarısının da bu tip demokratikleşme ve barış
ortamını arama amacına hizmet etmediği çok
açıktır. Polis, ülke içerisinde kamu düzenini ve kamu
güvenliğini sağlamakla görevlidir. Oysa sizin polise bu
ağır askerî silahları ne amaçla verdiğiniz bile belli
değildir. Örneğin, toplantı ve gösterileri polis, havan topu
kullanarak mı dağıtacaktır?
Değerli
arkadaşlarım, burada üstünde durulması gereken bir konu da
şudur: Kamuda ve devlet dairelerinde istihdam şekilleri, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinde çok
açık bir şekilde sayılmıştır. Buna göre, memur,
sözleşmeli personel, işte, 4/C dediğimiz geçici ve işçi
statüsünde çalışma vardır. Bunun dışında kamuda bir
istihdam olanağı yoktur.
Şimdi elimde
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay tarafından
verilen bir önerge var. Bu önergede mevcut kanun tasarısının
içine şu anda tasarıda olmayan bir cümle eklenmiş.
657
sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların
sözleşmeli personel çalıştırılması
hakkındaki usul ve esaslara bağlı olmaksızın, Bakan
onayı ile
cümlesini buraya sokuyor.
Şimdi, biz
şuna alıştık değerli arkadaşlarım:
Önergelerle yasa yapmaya, hatta önergelerle Anayasa değiştirmeye
artık bu Meclis alıştı bu AKP döneminde.
Şimdi,
Sayın Bakan tasarının dışında bu
değişikliği niye getiriyor? Şimdi, yasanın emredici
hükmü, kamu kurumunda ve devlet dairelerinde 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4üncü maddesinin dışındaki bir
istihdam şekliyle çalıştırmak mümkün değil iken, bunu
niye getiriyor? Şimdi, bununla Sayın Bakan ne yapmaya
çalışıyor? Yani, bir zamanlar, duyuyorduk, devlet içerisinde,
işte, yeşil, kırmızı, sarı diye çeteler veya çete
başları vardı. Şimdi, Sayın Bakan acaba bu
değişiklik önergesiyle sadece kendi onayına ve
müsteşarın onayına, hatta ücretlerin belirlenmesini de buna tabi
kılarak yeni yeşiller, yeni kırmızılar, yeni
sarılar, turuncular mı yaratmak istiyor? Yeni çeteler mi türetmek
istiyor? Kimleri korumak istiyor? Hangi tarikatları, hangi cemaatlerin
adamlarını bu devletin içerisinde yuvalandırmak istiyor? Niye
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin
getirdiği yükümlülüklerden kurtulmak istiyor Sayın Bakan? Bu
anlayış demokratik hukuk devletine uyan bir anlayış
mıdır değerli arkadaşlarım? Bu anlayış,
gerçekten, bu ülkede polis devletine gidişin çok açık ve somut
göstergesidir.
Zaten, bu yasa
tasarısının getirilmesindeki amaçlardan birisi her ne kadar bu
teröre karşı koordinasyondaki zaafı gidermek olarak
belirlenmişse de, burada sonsuz bir yetki getirilmiş olması,
aslında, Sayın Başbakanın fiilen kurduğu ve yürütmekte
olduğu bu örgütünün, kendi yandaş örgütünün yasal statüsünü
hazırlamış olmaktadır.
Bu kürsüde
defalarca söyledik, getirilen bütün kanun tasarıları, demokratik
hukuk devleti ilkelerinin temeline aykırı bir şekilde, kendi
organizasyonunun oluşturulmasının siyasi
altyapısını kurmaya yönelik olmaktan öteye gitmiyor ama bu
yapılırken, bu kanun tasarısı geliyor, komisyonlarda
tartışılıyor, görüşülüyor ve orada söylenilmesi
gereken laflar söylenilmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Aslında, beynin arkasında yazılı olan
şeyler, bu kanun tasarıları bu Genel Kurulda görüşülürken
verilen değişiklik önergeleriyle -tıpkı burada olduğu
gibi, bu değişiklik önergeleriyle- herkesin gözünden
kaçırılarak yapılmaya çalışılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, temel kanunlar gerçekten önemli kanunlar
ve iktidar partisi hükûmeti tarafından, iktidar partisi kimse onun
tarafından getirilir ve usulüne uygun olarak komisyonlarda görüşülür.
Ama, şimdi, Sayın Bakanın bu önergesinin, işte, kimlere
hizmet ettiğini çok açık ve seçik şekilde Sayın Bakan
çıkıp burada açıklamalıdır. Yani, mevcut Devlet
Memurları Kanunundan ayrı olarak böyle bir düzenleme yapmakla
kimleri korumak istiyor? Hangi tarikatları, hangi cemaatleri devletin
içerisine yerleştirmeye çalışıyor? Hangi çeteleri devlete
teslim etmeye çalışıyor? Bunları açıklamak
zorundadır.
Biz
geçmişten beri bu devletin çeteler tarafından
kuşatıldığını biliyoruz ve bunun
kavgasını hep veriyoruz. Bir yandan çetelere karşı
çıkacağız. diyeceksiniz, bir yandan gerçekten biz
demokratikleşmeyi, devletin demokratikleşmesini, bireyin
özgürleşmesini savunacağız. diyeceksiniz, bir yandan darbelere karşıyız. diyeceksiniz
ama darbeye karşı verilen Meclis araştırma
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla)
önergelerini reddedeceksiniz, öbür taraftan, yine faili
meçhullere karşıyız. diyeceksiniz, faili meçhullere
karşı verilen araştırma önergelerine karşı
çıkacaksınız ama demokratik hukuk devletiyle ters düşen
yasalar getireceksiniz. O da yetmeyecek o yasaların içerisine
kaptıkaçtı bir şekilde
böyle önergeler sokacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, bu, AKPnin demokrasi konusunda samimi
olmadığının göstergesidir. Adalet ve Kalkınma Partisi,
bakın, partinin adına bakın adaleti görün, kendinize bakın
kalkınmayı görün.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı "Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı"nın 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Beşir
Atalay
İçişleri
Bakanı
c)
Müsteşarlık Müşavirleri: Terörle mücadele alanında özel
bilgi ve ihtisasından yararlanılmak üzere, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli
personel çalıştırılması hakkındaki usul ve
esaslara bağlı olmaksızın, Bakan onayı ile en çok on
Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli
personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve
esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2)
Sayılı Cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık
brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli
personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde
ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde
çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve
kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde
çalışma açısından kazanılmış hak teşkil
etmez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Yüce Meclisin takdirine bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önerge ile
Müsteşarlık Müşaviri görevlendirilmesindeki usul ve bunlara
ödenecek ücret ve ikramiyelerin düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan, ketenpereye geliyor
devlet. Alelacele ne oluyor böyle? Kimin malını kime
paylaştırıyorsunuz? Ayıp!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne demek, Sayın Başkan? Önerge okundu
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Olur mu böyle şey? Oturum kapanırken
Sayın Bakan önerge veriyor, onun bunun maaşına zam yapıyor.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 10. maddesinin (a) bendinin (2
nci) paragrafında Müsteşarlığın görev alanına
giren konularda ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
ifadenin eklenmesini saygılarımızla arz ederiz.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
Kanunun 4 üncü
maddesinde yer alan bakanlık dışı öteki kurumlar hariç
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Siz hayatınızda beş kuruş
vergi topladınız mı?
BAŞKAN Kim
konuşacak?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Süre tamamlanmadı mı Sayın Başkan?
BAŞKAN
Beş dakika var, konuşulabilinir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Akcan efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akcan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 10uncu maddesinin (a) bendinin ikinci
fıkrasında şu ibare yer almaktadır:
Müsteşarlığın görev alanına giren konularda
performans ve kalite ölçütleri geliştirmek
Değerli
milletvekilleri, aynı tasarının 3üncü ve 4üncü maddelerini
okuduğumuzda
4üncü madde: Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu:
Güvenlik kuruluşları ve ilgili kurumlar arasında terörle
mücadele alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki
politika ve uygulamaları değerlendirmek amacıyla Terörle
Mücadele Koordinasyon Kurulu kurulmuştur.
Kurul,
İçişleri Bakanının başkanlığında,
Genelkurmay İkinci Başkanı, Jandarma Genel Komutanı, Milli
İstihbarat
vesaire sıralıyor. Bunların içerisinde mesela
Genelkurmay Başkanlığı doğrudan Başbakana
bağlı.
Şimdi, ihdas
ettiğiniz Müsteşarlıkla, bir performans testi yapacak, performansı
takip edecek bir organ oluşturuyorsunuz Müsteşarlığın
bünyesinde. Bu organa performansını test ettireceğiniz
Genelkurmayı emrine veriyorsunuz. Konunun ele alındığı
günden bu tarafa, hem geneli üzerindeki konuşmalar sırasında hem
bölümler ele alındığı sırada muhalefet ısrarla,
bu tasarının kurumlar arası çatışmaya neden olabilecek
mahiyet arz ettiğini ifade ediyor.
Bizim bu
önergemizde de, madem performansını gözetleyeceksiniz, o zaman,
İçişleri Bakanlığının dışında
kalan ama kurul üyesi olan diğer kurumlar hariç olmak üzere
Müsteşarlığın bünyesinde yer alan öteki kurum ve
kuruluşların performansını test edin, tabi tutun
performansa, buna kimsenin diyeceği bir şey yok, ama
Müsteşarlık üzerinden Genelkurmayı, Müsteşarlık
üzerinden Başbakanlığa bağlı öteki
kuruluşları performansa tabi tutmaya kalkarsanız, kurumlar
arası çatışma kaçınılmaz hâle gelir.
Bakın,
değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın, geneli üzerindeki
konuşmalar sırasında ifade ettiği ilk paragraftaki son
cümle: İnanıyorum ki bugün yapacağımız
görüşmeler neticesinde bu tasarı zenginleşecek, sizlerin burada
yapacağı eleştiri ve öneriler, bizim bundan sonraki
çalışmalarımıza da ışık tutacaktır.
Allah
aşkına Sayın Bakanım, şu ana kadar verilmiş,
onlarca verilmiş önergeden hiç mi bir tanesi kabule değer
değildi? Bir tanesi dahi sizin çalışmalarınıza veya
kuracağınız teşkilata katkı sağlayacak mahiyette
değil miydi veya bu ülkeyi sadece tek başınıza, iktidara ait,
muhalefete ait değil anlayışıyla mı yönetmeye
teşebbüs ediyorsunuz? Sayın Bakanım, şu önergelerin Allah
aşkına hiç mi kabule değer, kayda değer bir boyutu yoktu?
Bir taraftan bunu söylüyorsunuz, diğer taraftan da hiçbir önergeye
iştirak etmiyorsunuz.
Bakınız,
yine sizin sözleriniz, tutanaklardan okuyorum
BAŞKAN
Sayın Akcan, bir saniyenizi rica edebilir miyim, şimdi uzatma için
karar alacağız da.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Buyurun efendim.
BAŞKAN
10uncu maddenin oylanmasına kadar görüşmenin uzatılması
için Genel Kurul kararı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun
Sayın Akcan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) - Sayın Atalay şunu ifade ediyor:
Kurumlarımızın ayrı ayrı bu
konuda uzmanları var,
birikimleri var ama biz bunların hepsini insicamlı
bir stratejiye dönüştürmek için de yeni bir koordinasyon getiriyoruz.
Hadise bundan ibarettir.
Biraz önce
verdiğiniz önergenin şu ifadenizle bağdaşır neresi var
Sayın Bakan? Yani el altından bir şeyler yapmaya
çalışıyorsunuz. Bunu da söylediğimiz zaman Sayın
Egemen Bağış çıkıyor diyor ki: Bu ülkenin adam gibi
muhalefete ihtiyacı var. Şu yaptığımız ilkesiz
bir muhalefet mi? Şu söylediğimiz şeylerde, neresi hakaret
taşır, neresi olumsuzluk taşır, neresi uygun değil?
Peşin peşin, Katılmıyoruz Sayın Başkan.
diyorsunuz, burada da açıklama yapmaya çalışıyoruz. Genel
Kuruldaki değerli iktidar milletvekilleri sizin tavrınıza
bağlı olarak oy kullanıyorlar. Biz de bunu burada açıklamak
durumunda kalıyoruz ve yaptığımız muhalefet
davranışı, adam gibi muhalefet davranışıdır.
Sayın Egemen Bağışın, muhalefetteki benim veya bir
başka arkadaşımızın adam gibi davranış
gösterip göstermediğini test etme hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur,
adaba da sığmaz.
Biraz önce
Sayın Sipahi bu konuyu dile getirdiğinde, Genel Kurulda pek çok
arkadaşımız Ayıp ayıp! dedi. Ayıp,
ayıbınızı kabul edeceğim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Ayıp ayıbınız başımız
üstüme, bir şartla. Egemen Bağış Beye Ya bunu söylemeye
gerek yok Sayın Bakan. demiş olanınız varsa, hepinize
teşekkür ediyorum diyenlere. Ama bunu demezken, muhalefetin bu sözleri
eleştirmesini Ayıp ayıp! diye nitelendirmeniz gerçekten
sıkıntı verici bir durum.
Değerli
milletvekilleri, bir sonraki madde, 11inci madde. 11inci madde personelin
atanmasından bahsediyor. Atamanın ilkeleri, kriterleri neler, belli.
Ama bakıyoruz Türkiyede istihdamın nasıl olduğuna, bir
mülakat getiriyorsunuz. Mülakat, kulun kula kulluğudur değerli
milletvekilleri. Bundan hepiniz de sıkıntı çekiyorsunuz,
biliyorum. Bunun sabit kriterleri vardır. Bu kriterlere göre hadiseyi
değerlendirmek ve ülkenin kanunlarını değişen
iktidarlarla değişmek zorunda bırakılmayacak şekilde
ayarlamak hepimizin görevi diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 10uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinin 3üncü alt bendinde geçen
yıllık ibaresinin dönemlik olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Anlam
karmaşasının önüne geçilmesi için değişiklik
yapılmıştır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas
Numaralı kanun tasarısının 10uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinin 1inci alt bendinde geçen yıllık
ibaresinin dönemlik olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
tekniğine uygun olması için değişiklik
yapılmıştır..
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Demin
hızlı konuşmamdan dolayı Reddedilmemiştir. gibi
algıladınız, Kabul edilmemiştir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tamam Sayın Başkanım.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hangisi?
BAŞKAN
Deminki önerge için söylüyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, maddenin
oylamasını yarın yapalım. Bir tartışma
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kabul edilen önerge yok yani değil mi?
BAŞKAN
Önerge bitti.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin)- Önerge bitti ama maddenin oylamasını yarın
yapalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, karar aldık.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Karar yeter sayısı yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Karar yeter sayısı var.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Önerge kabul edilmiş
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Kabul edilmemiştir dedi Sayın
Başkan; biz, Kabul edilmiştir. mi dedi diye anladık;
Düzeltiyorum dedi. Şimdi, zaten öyle olsa kabul edilmiş önerge
doğrultusunda diyecek.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Maddenin oylamasını
bitirelim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, bu 10uncu maddede bir
tartışma var, kanunun selameti açısından söylüyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yoklama isteyelim, yoklama.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Karar aldık Sayın Başkan, bitimine
kadar karar aldık.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Komisyon yerinden kalkarsa yarına kalır
oylama.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yoklama istiyoruz o zaman Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yarın oylayalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yarın olunca ne olacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Ya tartışırız hiç olmazsa.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Neyi tartışacağız?
KADİR URAL
(Mersin) Yarın tartışacağız.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hayır efendim, olur mu öyle şey ya!
BAŞKAN
Sayın Şandır, şimdi 10uncu maddenin oylamasının
bitişine kadar karar aldık.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir
saniye
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, Komisyon kalkarsa oylayamazsınız.
BAŞKAN Onu
biliyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani bu maddeyi yarın oylayalım bu
tartışmayı bitirmek açısından.
III.- Y O K L A M A
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yoklama istiyoruz o zaman.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz, peki.
Maddenin
oylamasından evvel yoklama talebi vardır.
İsimleri
okuyorum: Sayın Okay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse,
Sayın Susam, Sayın Öztürk, Sayın Özkan, Sayın Gök,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Akcan, Sayın Oksal, Sayın
Yazar, Sayın Ural, Sayın Çelik, Sayın İnan, Sayın
Yalçın, Sayın Işık, Sayın Özdemir, Sayın
Kalaycı, Sayın Yunusoğlu, Sayın Şandır,
Sayın Kumcuoğlu.
Yoklama için üç dakika
süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.10
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
10uncu maddenin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tekrar yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 11 Şubat 2010 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.18