DÖNEM: 23                              CİLT: 60                       YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

61’inci Birleşim

16 Şubat 2010 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’in, Antalya’da 8 Şubat 2010 tarihinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, 29 Ocak olayları ve Batı Trakya’daki Türk azınlığın yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, son günlerde yoğun yağışlardan dolayı, Edirne’de, Tunca, Arda ve Meriç nehirlerinin taşarak çevrede sebep olduğu felaketlere ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, tütün mağdurlarının durumuna ilişkin açıklaması

3.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane ilinin damızlık ve et yetiştiriciliği tebliğinde yer almasına ilişkin açıklaması

4.- Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın, Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Bakanlığına bağlı kurumlardaki çocukların korunması ve kollanmasıyla ilgili sorumluluklarını yeterince yerine getirmediklerini ima eden ifadelerine ilişkin  açıklaması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Bulgaristan Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu Başkan Vekili Dimo Gyaurov ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1095)

2.- İspanya Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabetle, Madrid’de düzenlenecek olan “AB Ülkeleri Dışişleri Komisyonu Başkanları Toplantısına” katılmak üzere Eskişehir Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın İspanya’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1096)

B) Önergeler

1.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in (6/1709) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/182)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (2/22) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/183)

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/563)

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 21 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/564)

3.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/565)

4.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 27 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/566)

5.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/567)

6.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, kaçırılan ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568)

7.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/569)

8.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/570)

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 21 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve dilendirilen çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/571)

10.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 24 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/572)

11.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/573)

12.- İstanbul Milletvekili Alev Dedegil ve 21 milletvekilinin, cinsel istismara maruz kalan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/574)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558) ve gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan (10/563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesine; 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sulama birliklerinin elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/674) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, muz fiyatlarındaki artışa ilişkin sözlü soru önergesi (6/678) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kuraklıktan etkilenen üreticilerin desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/708) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Gönen’de kurulması planlanan çimento fabrikasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/725) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tarım Kredi Kooperatifine borcu olan çiftçilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/744) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Pendik Veteriner Araştırma Enstitüsündeki ilaç kontrollerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/761) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa’ya geçici fındık alım merkezi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/808) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

8.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, patates üreticiliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/809) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

9.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, yabancı bankalardan ipotek karşılığı zirai kredi kullanılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/830) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yeme-içme yerlerinin denetimlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/839) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, hayvancılıkta kaba yem sıkıntısı riskine ilişkin sözlü soru önergesi (6/844) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, TMO yönetiminin ödüllendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/854) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

13.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, TMO’nun fındık alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/860) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

14.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, veteriner hekimlerin mali haklarının iyileştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/878) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kuraklıktan etkilenen illere mazot ve gübre desteğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/901) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

16.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, çiftçilerin sulama suyunda kullandıkları elektrik borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/922) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

17.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak etlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/926) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, keneye karşı bazı önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/927) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

19.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, fındık  politikasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/945) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

20.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TMO’nun fındık alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/977)  ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

21.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, fındık alım politikasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/978) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

22.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TMO’nun fındık alımındaki bazı sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/979) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

23.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TMO’nun fındık alım merkezlerine ve kayıt dışı üretime ilişkin sözlü soru önergesi (6/980) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

24.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki domates üreticilerinin mağduriyetine ilişkin sözlü soru önergesi (6/985) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

25.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kuraklıkla ilgili kararnamenin uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1033) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

26.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, kuraklık tespit çalışmalarına ve ödemelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1042) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

27.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, çiftçilerin kuraklık zararlarının ödenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1044) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

28.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, biyogüvenlik ve biyoçeşitlilik çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1054) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

29.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kayıt dışı gıda üretiminin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1055) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

30.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, suni bal üretiminin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1056) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

31.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Türk Gıda Kodeksi hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1057) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

32.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, nişasta bazlı tatlandırıcı üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1058) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

33.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, kefaletinden dolayı icra takibine uğrayan, kooperatif üyesi çiftçilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1071) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

34.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bazı et ürünlerinin ve ithal gıdaların denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1079) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

35.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, çiftçilerin sulamada kullanılan elektrik borçlarına ödeme kolaylığı sağlanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1091) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

36.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te tarımın geliştirilmesine yönelik projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1094) Cevaplanmadı

37.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, hazır kıyma satışına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1115) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

38.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, üreticilerin kredi sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/1124) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

39.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki çiftçi eğitimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1188) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

40.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki sebze ve meyve üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1189) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

41.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki soğuk hava depolarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1191) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

42.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, besi kredilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1225) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

43.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, tarımsal sulama amaçlı elektrik abonelerinin borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1334) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

44.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki çiftçilerin borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1404) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

45.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, çiftçilerin tarımsal üretim amaçlı elektrik borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1504) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

46.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki sulama yapamayan çiftçilerin borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1515) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

 

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa; Adalet; Millî Savunma; İçişleri; Dışişleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Çevre; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Dilekçe; Plan ve Bütçe; Kamu İktisadi Teşebbüsleri; Avrupa Birliği Uyum ve  Kadın Erkek Fırsat Eşitliği komisyonlarına üye seçimi

 

X.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Ön Görüşmeler

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/90)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 34 milletvekilinin, Mevsimlik tarım işçiliği nedeniyle eğitim alamayan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/190)

3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 39 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel istismarın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/210)

4.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235)

5.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 21 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismarın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/312)

6.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, çocuk işçiliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi   amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/433)

7.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 milletvekilinin, çocuklarını yetiştirme yurtlarına terk eden ailelerin sorunlarının araştırılarak ailelerin korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438)

8.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak çocukların korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/466)

9.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/474)

10.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/496)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, kimsesiz çocuklar ile sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/531)

12.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin, çocuk işçiliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/539)

13.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558)

14.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/563)

15.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 21 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/564)

16.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/565)

17.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 27 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/566)

18.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/567)

19.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, kaçırılan ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568)

20.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/569)

21.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/570)

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 21 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve dilendirilen çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/571)

23.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 24 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/572)

24.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/573)

25.- İstanbul Milletvekili Alev Dedegil ve 21 milletvekilinin, cinsel istismara maruz kalan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/574)

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Ergenekon soruşturması kapsamındaki bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9288) Ek cevap

2.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, kimlik tespiti için gönderilen kemiklerin akıbetine ve bazı kayıp kişilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11190)

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, erişimi yasaklanan bir internet sitesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11259)

4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Erzurum Kapalı Cezaevinde adli ve siyasi tutukluların aynı koğuşa konulmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11356)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomik nedenlerden dolayı haklarında ceza davası bulunan esnafa ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11358)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, adli para cezalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11359)

7.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve şikayetlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11360)

8.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Aydınlık dergisine yönelik işlemlere ve basın özgürlüğüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11456)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanına yönelik komplo iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11459)

10.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, resmî bir heyetin Abdullah Öcalan ile görüşme yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11472)

11.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Deniz Feneri davasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11474)

12.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Yargıtayda boşalan üyeliklere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11573)

13.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, bir mahallenin iskâna kapatılmasıyla oluşan mağduriyete ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/11690)

14.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, bir doğal gaz çevrim santraline yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11697)

15.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TPAO’nun getirdiği yarı batık sondaj gemisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11698)

16.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Silifke’de sel afetinin oluşturduğu hasara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/11722)

17.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar ilçesindeki sulama projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11761)

18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Hisarcık ilçesindeki sulama projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11763)

19.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Domur Barajı ve sulama projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11764)

20.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Yargıtayda boş bulunan üyeliklere ilişkin sorusu ve  Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11811)

21.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, şubat döneminde öğretmen ataması yapılmamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11831)

22.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir yönetmelikle çeliştiği iddia edilen bir yazıya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11832)

23.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir milletvekili danışmanının konferans vermesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11833)

24.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bazı illerde belli tarihlerde okula gitmeyen öğrencilerin tespit edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11835)

25.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şube müdürü atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11838)

26.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki işsizliğe,

İşsizlik oranlarına,

Adana’daki işsizliğe,

İlişkin soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11878), (7/11879), (7/11880)

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gürbulak Sınır Kapısı güzergâhındaki çöplerin temizlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11891)

28.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, TOKİ inşaatlarının denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/11967)

29.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, TOKİ ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/11968)

30.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bir termik santralin ÇED sürecine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12064)

31.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir öğrencinin ölümü olayına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/12069)

32.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/12070)

33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜİK’in işsizlik verilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/12123)

34.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, kurulumu yapılmasına rağmen çalıştırılmayan telefonlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/12482)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 13.03’te açılarak sekiz oturum yaptı.

 

Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,

Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen sel felaketindeki can ve mal kayıplarına ve alınması gereken önlemlere,

Edirne Milletvekili Rasim Çakır, Roman vatandaşların sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne,

Antalya Milletvekili Atila Emek, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen sel felaketindeki can ve mal kayıplarına,

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, son günlerde yağan yoğun yağmur ve açılan baraj kapakları nedeniyle Aydın ili ve bazı ilçelerinde meydana gelen su baskınlarına ve alınması gereken tedbirlere,

Edirne Milletvekili Necdet Budak, Roman vatandaşların sorunlarının çözümü konusunda yapılan çalışmalara,

Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, vatandaşların, sivil savunma müdürlükleri ve hastaneler gibi devletin birtakım kurumlarının aczinden ve ilgisizliğinden kaynaklanan sıkıntılarına,

Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda, büyük bir oy çokluğuyla kabul edilen Türkiye’yle ilgili son karar taslağını şiddetle kınadığına,

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Kahramanmaraş’ın, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin 90’ıncı yıl dönümüne, ekonomik alandaki başarılarının daha da artması için Büyükşehir Belediyesine daha çok katkı yapılması gerektiğine,

İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, baraj kapaklarının açılması nedeniyle İzmir ili ve bazı ilçelerinde son günlerde meydana gelen su baskınlarına,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Edirne Milletvekili Rasim Çakır, Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

 

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin:

İstihdam başta olmak üzere tekstil ve konfeksiyon sektöründeki sorunların (10/559),

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin doğuracağı sorunların (10/560),

Van’ın sınır ilçelerinde Türk ve İran güvenlik güçlerinin ateşi sonucu meydana gelen ölüm olaylarının (10/561),

Kadınlara yönelik cinayet olaylarının (10/562),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-İrlanda dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/704) (S. Sayısı: 383) görüşmelerine devam olunarak ikinci bölümünün 18’inci maddesine kadar kabul edildi.

 

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, polis eğitimine,

Mersin Milletvekili İsa Gök, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, kendisine hitaben söylediği “Tasarının bir satırını bile anlamamışsınız Sayın Sözcü.” ifadesine,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Mersin ilindeki bir faili meçhul cinayete,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin,

Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın,

Grubuna sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

 

16 Şubat 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.09’da son verildi.

                                                                  Meral AKŞENER

                                                                    Başkan Vekili

                   Gülşen ORHAN                                                                         Fatih METİN

                            Van                                                                                         Bolu

                       Kâtip Üye                                                                               Kâtip Üye

                                                                                                                                                 No.: 80

II.- GELEN KÂĞITLAR

15 Şubat 2010 Pazartesi

Rapor

1.- Biyogüvenlik Kanunu Tasarısı ile Çevre, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler, Avrupa Birliği Uyum ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/789) (S. Sayısı: 473) (Dağıtma tarihi: 15.02.2010) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Atatürk'e hediye edilen Kur'an-ı Kerimin sergilenmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/12481) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, kurulumu yapılmasına rağmen çalıştırılmayan telefonlara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/12482) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir hakim hakkındaki şikayet üzerine yapılan işlemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11081)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yolsuzluk iddialarına ve yolsuzlukla mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11180)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, personelin özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11189)

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, terör örgütü başının ve mensuplarının AİHM’ye yaptıkları başvurulara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11260)

5.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir kanal projesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/11579)

 

                                                                                                                                                 No.: 81

16 Şubat 2010 Salı

Tasarı

1.- Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/805) (Plan ve Bütçe; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.02.2010)

Teklifler

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; 1111 Sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/601) (Milli Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2010)

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü Maddesinin C Fıkrasına Göre İstihdam Edilen Geçici Personelin Sürekli Memur ya da İşçi Kadrosuna Geçirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/602) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2010)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in; Türk Ceza Kanununun 109. ve 234. Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/603) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2010)

4.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/604) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2010)

5.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın; Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İstihdam Edilen Geçici Personelin Memur veya Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Pozisyonlarına Geçirilmesi ile 14.7.1965 Tarihli ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/605) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2010)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, çocuk kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1822) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 2011 Kış Olimpiyatlarında Erzurum’un tanıtımına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) sözlü soru önergesi (6/1823) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki kar ambulansı sayısının artırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1824) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki kar ambulansı sayısının artırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1825) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki köylerin içme sularına ve sel riskine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1826) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyanet Vakfının işyerlerine uyguladığı gecikme faizine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) sözlü soru önergesi (6/1827) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İstanbul’daki beş yıldızlı otellere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1828) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır Üniversitesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1829) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İncirlik Üssünden kalkan uçakların faaliyetlerine ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1830) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum bağlantılı yollardaki tünel yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1831) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki sağlık ocağı ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1832) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır Üniversitesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1833) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerde sporun desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) sözlü soru önergesi (6/1834) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerde sporun desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) sözlü soru önergesi (6/1835) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerde sporun desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) sözlü soru önergesi (6/1836) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

16.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bir yarışma programındaki taahhüde ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1837) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

17.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Polis Meslek Yüksek Okulu mezunu bir öğrenciye yönelik yapıldığı iddia edilen işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1838) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

18.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alışveriş merkezlerinin küçük esnafa etkilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1839) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, EGO’nun öğrenci bandrol ücretine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1840) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bazı kurumların Sayıştay tarafından denetlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12483) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir taşocağının çevreye etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12484) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

3.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Anadolu Ajansına atanan bir kişi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12485) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

4.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana ilinden yapılan ihracatın azalmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12486) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

5.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir yargı kararının uygulanmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12487) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

6.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Cemil Çiçek’in oğlunun atandığı yönetim kurulu üyeliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12488) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

7.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuk gelişimi bölümü ön lisans öğrencilerine lisans tamamlama hakkı verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12489) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, TOKİ’nin Adıyaman’daki arsa satışlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12490) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

9.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Cemil Çiçek’in oğlunun TEKEL yönetim kurulunda görevlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12491) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

10.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, kayıp kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12492) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

11.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, görevden uzaklaştırma kararlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12493) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

12.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin TEKEL işçilerinin eylemiyle ilgili bir habere yer vermemesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12494) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir gazetenin haberlerinin TRT’de yayınlanmamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12495) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/12496) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

15.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, bir yurt müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12497) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

16.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik şiddetin izlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12498) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

17.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Adıyaman-Kahta’da meydana gelen bir olaya ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12499) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

18.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Oymapınar HES’e ve enerji piyasasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12500) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

19.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Alparslan II Barajı projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12501) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

20.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da düzenlenen “Demokratik Açılım” konulu konferansa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12502) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

21.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özel güvenlik şirketlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12503) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

22.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir belediye başkanına yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12504) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

23.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Bodrum’daki ecrimisil uygulamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12505) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

24.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, yurt dışında varlıkları bulunan Türk vatandaşlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12506) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

25.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, tabii afete uğrayan belediyelere yardım yapılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12507) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

26.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, AB’nin yaş sebze ve meyve ihracatındaki denetimlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12508) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

27.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Çukurova Bölgesindeki toprak kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12509) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

28.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’da üretilen ürünlerin değerlendirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12510) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

29.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’da sulanamayan tarım alanlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12511) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

30.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Gölbaşı ilçesinde başarılı öğrencilere dağıtılan bir hediyeye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12512) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

31.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Çekirge’deki çocuk hastanesinin durumuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12513) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

32.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, TOKİ’nin yaptığı imar planlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/12514) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

33.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Perge Antik Kentine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12515) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

34.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya balıkçı barınağı projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12516) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2010)

35.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, esnaf ve sanatkar sicil hareketlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12517) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

36.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Poyrazköy’de ABD Konsolosluğunun bir aracının görüldüğü iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12518) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

37.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Amasra’ya kurulması planlanan termik santrale ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12519) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/12520) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

39.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/12521) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

40.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/12522) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/563) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.1.2010)

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 21 Milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/564) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2010)

3.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 Milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/565) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

4.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 27 Milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/566) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

5.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 Milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/567) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2010)

6.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, kaçırılan ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2010)

7.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 Milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/569) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2010)

8.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 Milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/570) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2010)

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 21 Milletvekilinin, sokakta yaşayan ve dilendirilen çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/571) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2010)

10.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 24 Milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/572) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2010)

11.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 23 Milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/573) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2010)

12.- İstanbul Milletvekili Alev Dedegil ve 21 Milletvekilinin, cinsel istismara maruz kalan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/574) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.2.2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, bir milletvekiline yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11678)

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kurban kesimi işinde yolsuzluk yaptıkları iddia edilen bir şirket ve derneğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11684)

3.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Suudi Arabistan Kralının verdiği hediyelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11687)

4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, markette ilaç satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11688)

5.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, karbonmonoksit zehirlenmelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11689)

6.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, enerji piyasası ve yönetimiyle ilgili bazı konulara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11696)

7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bazı TKİ yetkililerinin hediye aldığı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11699)

8.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bazı suç duyurularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11700)

9.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, kaçak olduğu iddia edilen bir cam işleme tesisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11701)

10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, yapım izni verilen bir okulun yer seçimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11702)

11.- İstanbul Milletvekili Onur Öymen’in, Nilüfer Belediye Başkanı hakkında araştırma başlatıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11703)

12.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bir uygulamaya, Türkiye Belediyeler Birliğine ve makam aracına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11704)

13.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, Emniyet Teşkilatı mensuplarına verilen malzeme ve teçhizata ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11705)

14.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Finike Belediyesinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11706)

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11707)

16.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, bir trafik kazası sonrasındaki işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11708)

17.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, Türkçe’nin korunması ve geliştirilmesi çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11709)

18.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, emlak vergisine esas oluşturacak rayiç bedellerin tespitine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11713)

19.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, emeklilerin ekonomik durumunun iyileştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11714)

20.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Talim ve Terbiye Kurulu üyelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11715)

21.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, bir ders kitabındaki GDO’lu ürünlerle ilgili bilgilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11716)

22.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, sözleşmeli öğretmenlere kadro verilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11717)

23.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, trafik güvenliğine ve kazalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11718)

24.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Türk Telekomun gayrimenkullerine ve STK’lara bedelsiz verilen arazilere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11719)

25.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Türk Telekom’un gayrimenkullerine ve STK’lara bedelsiz verilen arazilere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11720)

26.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11721)

27.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bazı kanunların uygulanmasına ve çeşitli hususlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/11728)

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Alevilere yönelik bazı çalışmalar olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/11729)

 

 

16 Şubat 2010 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir, Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz Antalya’daki sel felaketiyle ilgili olarak söz isteyen Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’e aittir.

Sayın İrbeç, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Antalya Milletvekili Yusuf  Ziya İrbeç’in, Antalya’da 8 Şubat 2010 tarihinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya’da 8 Şubat 2010 tarihinde meydana gelmiş olan sel felaketi sebebiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Öncelikle, sel felaketi neticesinde hayatlarını kaybetmiş olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Sel felaketi sırasında zarar görmüş olan vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi buradan iletmek istiyorum.

Geçtiğimiz hafta sonunda Antalya milletvekili arkadaşlarımızla birlikte felakete maruz kalmış vatandaşlarımızın zararlarını tespit etmek ve yaralarını sarmak amacıyla bölgede çalışmalar yaptık. Aynı şekilde, komşu ilimiz Muğla milletvekili arkadaşlarımız da bölgeleriyle ilgili bu yönde çalışmalar yaptılar. Burada, ilimizde 8 Şubat Pazartesi günü meydana gelen bu sel felaketiyle ilgili olarak Meteoroloji Bölge Müdürlüğümüzün bir gün öncesinde yapmış olduğu uyarılar üzerine ilimizde bulunan tüm kamu kurum ve kuruluş yetkilileriyle Vali Sayın Alaattin Yüksel Başkanlığında acil toplantı düzenlenmiş ve yapılacak çalışmalar İl Kriz Yönetim Merkezi Koordinatörlüğünce planlanmıştır.

Olay günü etkili yağış ve fırtınayla birlikte ilimiz batı bölgelerinde yer alan Kaş, Demre, Finike ve Kumluca ilçelerinin beldeleriyle köylerinde dereler taşmış, tarım alanları ve seralar zarar görmüş, köy yolları ve köprülerde kısmi hasarlar meydana gelmiştir. İl merkezine alçak kesimlerde bulunan yerleşim yerlerindeki bazı konut ve iş yerlerinde su baskınlarıyla birlikte çatılar uçmuş olup Elmalı, İbradı ve Manavgat ilçelerine bağlı köylerde enerji hatlarında direkt yıkılmalar ve elektrik telleri kopması sonucu kısa süreli elektrik kesintileri yaşanmıştır.

8 Şubatta saat 18.30 sularında başlayarak saat 20.30 civarında en üst seviyeye ulaşan taşkın felaketinin birtakım basın ve yayın organlarında Karacaören Barajı’nın kapaklarının açılmasıyla meydana geldiği iddia edilmiştir. Oysa taşkının asıl sebebi 93 kilometre/saat hızına ulaşan lodos ve metrekareye 140 kilograma ulaşan yağışlardır. Zira, lodos etkisiyle Aksu Çayı’nın denize boşalımı engellendiğinden Aksu Çayı ve yan kolları olan Küçük Aksu, Kırkgeçit, Çalış ve Kapız dereleriyle Tekke, Goducak ve Acısu derelerinden gelen taşkın suları denize tahliye olamamıştır. İddia edildiğinin aksine, olay günü Karacaören-1 ve Karacaören-2 barajlarının kapakları kesinlikle açılmamıştır, bunu Bakanlık kamuoyuna da basın kanalıyla bildirmiştir. Burada -yine Bakanlığın bilgi notu olarak elimde- o gün saat 24.00’e kadar hangi dönemlerde hangi seviyelerde su olduğu da vardır. Netice olarak bu not basına da iletildiği için, kapakların açıldığı yönünde bize isnat edilen sözlerin geçerliliği ve doğruluğu yoktur. Buradan bunu özellikle bildirmek istiyorum.

Sel felaketi nedeniyle ilçe ve köylerimizde mahsur kalan 100 civarında vatandaşımızın, arama kurtarma ekipleri ve mahallî birimlere ait iş makineleri ile kurtarılarak güvenli bölgelere nakilleri sağlanmış olup Antalya-Alanya kara yolunun Aksu-Gebiz mevkisinde sel suları arasında bir adacıkta mahsur kalan ve içerisinde çocukların da bulunduğu 17 vatandaşımız saat 00.50’den itibaren Antalya Sahil Güvenlik Grup Komutanlığına ait helikopterlerle ve ayrıca bu bölgede 50’ye yakın vatandaşımız, arama-kurtarma ekipleri tarafından yapılan operasyonlarla kurtarılmış ve TİGEM misafirhanesine yerleştirilmiştir.

Yine, selden zarar gören vatandaşlarımızın hasar tespitleri il Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ekipleriyle, ilçe kaymakamlıkları ve il Tarım İl Müdürlüğü hasar tespit komisyonları tarafından hasar tespit çalışmaları süratle devam etmekte; bunun yanında, tarım alanları ve seralar ile yerleşim yerlerindeki çiftçiler, vatandaşlar ve zirai meslek kuruluşlarıyla mahallinde yapılan görüşmelerde banka kredi borçlarının ertelenmesi hususunda ortak karara varılmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İrbeç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

YUSUF ZİYA İRBEÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

…mahallî hasar çalışmalarının ve kesin zararların ortaya çıkmasını müteakip, Antalya ili genel hayatı etkinlik kararı alınabilmesi için gerekli teklif dosyası Başbakanlık Acil Durum Yönetimi Başkanlığına sunulmuş Valilik tarafından ve geçtiğimiz cuma akşamı itibarıyla da bu yönde bir karar alınmış ve ayrıca Antalya’ya bu amaçla, 275 bin TL ödenek, ilçe kaymakamlıkları tarafından selde zarar gören ve mağdur ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza dağıtılması çalışmaları amacıyla gönderilmiştir ve şu anda bu dağıtım yapılmaya başlanmıştır.

Yine, bundan sonraki zararların telafisiyle ilgili olarak da Hükûmetimiz gerekli çalışmaları yapacak ve bunu en iyi şekilde tamamlayacaktır.

Yine, ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum ve zarar görenlere de geçmiş olsun dileklerimi bildiriyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Uslu, buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, son günlerde yoğun yağışlardan dolayı, Edirne’de, Tunca, Arda ve Meriç nehirlerinin taşarak çevrede sebep olduğu felaketlere ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Birkaç gündür yağan yağışlardan dolayı, Edirne’de, Tunca, Arda ve Meriç nehirleri taşarak çevrede felaketlere sebep oldu. Özellikle Değirmenyeni köyü sular altında kaldı. Merkez Karaağaç Mahallesi ve Bosna köyü de, her yıl olduğu gibi sel felaketine maruz kaldı. Binlerce dönüm ekili arazi zarar gördü. Vatandaş mağdur ve çaresiz. Son yıllarda, Edirne, nehir taşkınlarıyla anılır oldu. Sel felaketleri Edirne’nin kaderi olmaya devam edecek. Edirne merkeze bağlı Suakacağı, Hatipköy, Yolüstü, Avarız, Üyüklütatar, Doyran, Elçili köyleri taşkından etkilendi. Nehir yataklarının temizlenmesi şart. Diğer taraftan, yapımı devam eden Hamzadere ve Çakmak barajlarının bir an önce bitirilmesi ve Sukakacağı Barajı’nın da projelendirilip yapılması gerekmektedir.

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Yusuf  Ziya İrbeç’in, Antalya’da 8 Şubat 2010 tarihinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

1.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, son günlerde yoğun yağışlardan dolayı, Edirne’de, Tunca, Arda ve Meriç nehirlerinin taşarak çevrede sebep olduğu felaketlere ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 8 Şubat tarihinde Antalya’da yaşanan yoğun yağış ve fırtına sonucu maalesef 4 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Sözlerimin başında, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Antalya Bölge Müdürlüğünün 5 Şubat tarihli Meteorolojik Uyarı Raporu doğrultusunda 7 Şubat 2010 günü saat 13.00’te Antalya Valisi Başkanlığında kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileriyle bir değerlendirme toplantısı yapılmıştır. Toplantıda, meteoroloji raporlarına göre 7 Şubat tarihinde başlayacak ve 8 Şubat akşam saatlerine kadar sürmesi beklenen kötü hava şartlarına karşı tedbirler ele alınmış, değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, 8 Şubat tarihinde Antalya ili merkez ve ilçelerinde resmî ve özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında eğitim-öğretime bir gün ara verilmiştir.

Yine, Antalya ili genelinde tüm kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan engelli personel, söz konusu hava şartları nedeniyle 8 Şubat 2010 tarihinde kurumlarınca bir gün idari izinli sayılmışlardır. Antalya Valiliği İl Kriz Merkezinin 7 Şubat 2010 tarihinde saat 17.00’den itibaren de açılmasına karar verilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya’da ve ilçelerinde 8 Şubat 2010 Pazartesi günü sabah saatlerinden itibaren ortalama metrekareye 140 kilogram yağış düşmüş, fırtınanın hızı da zaman zaman 96 kilometre/saate çıkmıştır.

Kaş, Demre ve Finike ilçelerinde bazı köy yolu köprülerinin ayaklarında çökmeler, okul bahçelerinde ve giriş katlarında su baskınları ile istinat duvarlarında yıkılmalar meydana gelmiş Akseki, İbradı, Elmalı ve Korkuteli ilçelerinde de ulaşımda aksamalar yaşanmıştır.

Yapılan hasar tespitlerine göre toplam 42 köyde 1.719 çiftçiye ait 5.984 dekar sera ve meyve bahçesi, 28.470 dekar tarla ürünü olmak üzere yaklaşık 35 bin dekar tarla alanı, tarım alanı zarar görmüş, 95 adet arı kovanı ve 5 adet de küçükbaş hayvan telef olmuştur.

Meteoroloji Genel Müdürlüğünün uyarıları doğrultusunda Valilikçe önceden alınan tedbirler süratle uygulamaya konulmuş, İl Kriz Merkezi, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile koordinasyon hâlinde yirmi dört saat esasına göre çalışmalarını sürdürmüştür.

Antalya ili ve ilçelerinde arama kurtarma ekipleri ve Antalya Sahil Güvenlik Komutanlığı helikopterleriyle mahsur kalan 180 vatandaşımız kurtarılmıştır. Evleri su baskınına uğrayan ailelere Valilikçe kamuya ait sosyal tesislerde geçici barınma imkânı sağlanmıştır.

Bütün bu çalışmalar maalesef 4 vatandaşımızın hayatını kurtarmaya yetmemiştir. Malumlarınız olduğu üzere hayatını kaybeden vatandaşlarımızdan biri Demre ilçesinde deniz kıyısında akıntıyla gelen ağaç ve tahtaları toplarken dalgalara kapılmış, bir diğeri enerji hattı çalışması yaparken yıldırım düşmesi sonucu hayatını kaybetmiştir. Diğer 2 vatandaşımızdan 1’i ise Antalya-Alanya kara yolunun Serik-Gebiz mevkisinde sel sularına kapılan aracının içinde, 2’ncisi ise yine aynı mevkide sel sularına kapılan araçtan çıkarak sel sularında boğulmuş ve hayatını maalesef kaybetmiştir.

İl özel idaresi ve Devlet Su İşleri 3’üncü Bölge Müdürlüğü ekiplerimiz akarsu taşkınlarına karşı önlemlerini almış ve çalışmalarını aralıksız sürdürmüştür. Kamuya ait iş makineleri ve teknik ekiplerin yoğun çalışmaları sonucu şiddetli fırtına ve aşırı yağışların yol açtığı altyapı hasarları, enerji hatlarındaki arızalar ve ulaşımdaki aksamalar süratle giderilerek genel hayatı etkileyici olumsuzluklar ortadan kaldırılmıştır. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığınca, yaşanan afete ilişkin olarak “Genel hayata etkililik” kararı alınmıştır. Bu karar doğrultusunda Tarım Bakanlığı ile Maliye Bakanlığımız gerekli çalışmaları başlatmışlardır. Afetten etkilenen vatandaşlara yardım ve afetin etkilerinin giderilmesi amacıyla, Antalya Valiliğine, 12 Şubat 2010 tarihinde Başbakanlık Acil Yardım Ödeneği’nden 275 bin lira, yine 15 Şubat 2010 tarihinde de Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünden 275 bin TL olmak üzere toplam 550 bin TL gönderilmiştir. Kızılay Genel Başkanlığınca da mağdur olan vatandaşlarımıza yeteri kadar battaniye, gıda paketi ve aile mutfak setinden oluşan yardım malzemesi dağıtılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine son günlerde Trakya’da meydana gelen yoğun yağışlar ve karların erimesi sonucunda Meriç, Arda, Tunca ve Ergene nehirlerinde su debileri yükselmiş ve 15 Şubat 2010 saat 17.00 civarında Bulgaristan’ın baraj kapaklarını açması sonucunda bugün itibarıyla nehirlerimizin su debilerinde aşırı yükselmeler devam etmekte ve bunun sonucunda da su taşkınına maruz kalan alanlar artmaktadır.

Yine bu tarih itibarıyla Edirne İl Tarım Müdürlüğünce yapılan tahminî tespitler sonucunda merkez ilçede 12.400 dekar civarında ekili alan, Uzunköprü ilçesinde 2 bin dekar civarında ekili alan ve Meriç ilçesinde 1.260 dekar civarında ekili alanın etkilendiği tespit edilmiştir. Ekili alanlar dışında kalan yerler ise 2009 yılında çeltik ekimi yapılmış ve hâlihazırda boş alanlardır. Yine merkez ilçeye bağlı Bosna köyünde otuz iki hayvan işletmesi mevcut olup alınan tedbirler sayesinde bu işletmelerde herhangi bir hayvan zayiatı olmamıştır. İlimizin, Edirne’nin uzun yıllar yağış ortalaması 570 milimetre iken, Ocak 2010 ayı içerisinde ortalama 95,6 milimetre, 1-15 Şubat 2010 tarihleri arasında ise yaklaşık 150 milimetre yağış düşmüştür. Tabii suların çekilmesinden itibaren burada da, Antalya’da da daha ayrıntılı hasar tespit çalışmaları yapılacaktır. Hem Başbakanlık hem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu gerekli acil maddi ödeneği göndermiş, bunun dışında da zaten Valilikçe gerekli tedbirler alınmıştır.

Bu sene 1 Ocak tarihi itibarıyla sel ve su baskınlarıyla ilgili afetlerin sigorta kapsamına alınması sebebiyle 1 Ocak 2010 tarihi itibarıyla sel felaketleri ve su baskınları da yüzde 50 devlet destekli sigorta kapsamına alınmıştır. Bunun dışında da özellikle tarım ve hayvancılıkla ilgili hasar gören vatandaşlarımıza mevcut meri mevzuat çerçevesinde gerekli yardımlar yapılacaktır.

Allah’tan bir daha bu tür sel felaketinde vatandaşlarımızın hayatını kaybetmemesini diliyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Biz de ölenlere Allah’tan rahmet, felakete uğrayanlara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Gündem dışı ikinci söz, 29 Ocak olayları ve Batı Trakya Türklerinin yaşadığı sorunlar hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’ya aittir.

Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, 29 Ocak olayları ve Batı Trakya’daki Türk azınlığın yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Ocak olayları ile Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlığın yaşadığı sorunları dile getirmek için gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce sizleri ve Batı Trakya’da Gümülcine ve İskeçe’yle diğer yerlerde yaşayan şu an bizleri seyreden Türk kardeşlerimizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta Grup Başkan Vekilimiz Oktay Vural ve Tekirdağ Milletvekilimiz Kemalettin Nalcı ile birlikte Yunanistan’ın İskeçe ve Gümülcine illerine giderek orada yaşayan soydaşlarımızla beraber olduk, onların sorunlarını dinledik, onların selamlarını size getirdik.

Batı Trakya üzerinde 350 bin nüfusun yaşadığı 8.578 kilometre kare alana sahip coğrafi bölgenin adıdır. Bu bölge hem Yunanistan’ın hem de Avrupa Birliğinin geri kalmış bir bölgesi olarak  bilinmektedir. Bugün burada yaşayan Müslüman Türk azınlığın yaklaşık yüzde 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Bu nedenle arazi çok önemlidir. Yunan yönetimi tarafından bölgedeki toprak ve nüfus dengesini değiştirmeye dönük uzun vadeli politikalar uygulanmaktadır. Müslüman Türk azınlığa ait ekilebilir verimli araziler, askerî tesis, sanayi sitesi ve üniversite yapma gerekçeleriyle kamulaştırılmaktadır. Lozan Barış Konferansı’nın resmî istatistiklerine göre 1923’te Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının elindeki araziler bölgenin işlenebilen arazilerinin yüzde 84’ünü oluştururken, uygulanan politikalar ve hak ihlalleri sonucu günümüzde yüzde 25’in altına düşürülmüştür. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması’yla Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın hakları güvence altına alınmış olmasına rağmen zaman içerisinde uygulanan politikalar ve düzenlemeler sonucu birçok alanda hak ihlalleri meydana gelmiştir.

Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının yaşadığı başlıca sorunları ana hatlarıyla sıralamak gerekirse:

1- Türk kimliğinin reddi: Yunanistan, azınlığın Türk kimliğini inkâr etme politikasında ısrar etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı olmasına rağmen yerel mahkemeler bu karara uymayarak Türk derneklerini yasaklamakta ve adında “Türk” ibaresi bulunan dernek isimlerinin tescilini reddetmektedir.

2- Eğitim sorunları: Müslüman Türk azınlığın eğitimi uluslararası ve ikili anlaşmalarla garanti altına alınmış olmasına karşın uygulamada ayrımcı politikalar uygulanmaktadır. Eğitim alanında, Müslüman Türk azınlık kendi eğitim kurumlarını oluşturma, idare etme ve kontrol etme haklarından mahrum bırakılmaktadır. Ayrıca güncel Türkçe ders kitaplarının bulunmaması, Türkçe derslerinin azaltılması, bina, araç, gereç yetersizliği ve ders anlatacak öğretmenlerin azlığı gibi birçok sorunla karşılaşılmaktadır.

2006 yılında çıkarılan Zorunlu Anaokulu Eğitimi Yasası ile Türk azınlığın yaşadığı köylere çift dilde eğitim veren anaokulu açmak yerine, sadece Yunan dilinde eğitim veren anaokulları açılmaktadır. Rodop ilinde, nüfusun yüzde 45’ini oluşturan Yunanlılar için 24 ortaokul ve lise bulunurken, nüfusun yüzde 55’ini oluşturan Türk azınlığı için yalnızca bir azınlık ortaokul ve lisesi bulunmaktadır.

Tüm bu olumsuz uygulamaların sonucu, bölgedeki Türk azınlığın okuma-yazma oranı yüzde 90’ların altında kalmış ve bölgede yaşayanların eğitim seviyeleri düşük bırakılmıştır.

3- Din ve inanç hürriyetine yapılan baskılar: Müslüman Türk azınlığı tarafından seçilen müftüler göz ardı edilerek başka kişiler müftü olarak atanmaktadır.

4- Vakıflar: Azınlık vakıfları Yunan yönetiminin tayin ettiği kişiler tarafından yönetilmektedir. Bazı vakıflar kamulaştırılarak yok edilmektedir.

5- Vatandaşlıktan çıkarılma uygulamaları: Yunanistan Anayasası’nın 4’üncü maddesine göre “Her Yunan vatandaşı yurt dışına gitme ve yurda dönme özgürlüğüne sahiptir” şeklindeki düzenlemeye rağmen, 1955 ve 1998 yılları arasında yaklaşık 60 bin Batı Trakya Türk’ü, Vatandaşlık Yasası’nın 19’uncu maddesi gereği hiçbir tebligat yapılmadan keyfî olarak vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 19’uncu maddede “Geri dönme niyeti olmaksızın ülkeden ayrılmış olmak” ifadesi yer almasına rağmen, bu haksız uygulamaya maruz kalan binlerce Batı Trakya Türk’ü vatandaşlıktan çıkarıldığını sınır kapılarında öğrenmiş ve Yunanistan’a alınmamışlardır.

Bugün Yunanistan’da büyük çoğunluğu Batı Trakya’da bulunan yaklaşık 150 bin civarında Müslüman Türk azınlığı yaşamaktadır. Türk azınlığın statüsünü belirleyen Lozan Anlaşması’nın hâlen yürürlükte olmasına mukabil uygulanan baskıcı politikalar sonucu birçok hakların ellerinden alınması manidardır.

Bunca hak ihlallerinden sonra bir de Yunanistan yüksek mahkemesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uslu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

…“Batı Trakya’da Türk yoktur.” gerekçesiyle Türklere ait tüm derneklerin kapatılması kararı verilmesiyle, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı tarafından, millî kimliklerinin inkârı anlamına gelen bu hassas durum üzerine, 29 Ocak 1988 tarihinde bir direniş meydana gelmiştir. 29 Ocak olayları, Batı Trakya’daki Müslüman Türk azınlığa yönelik, uzun yıllar sürdürülen baskı ve haksızlıklar sonucu kullanılamaz hâle gelen insan hakları ihlallerinin bir sonucu olarak meydana gelmiştir. Batı Trakya Türk azınlığının uğradığı haksızlıkların son bulması, yaşadıkları sorunların ikili ve uluslararası anlaşmalara uygun olarak çözülmesi için gayret edilmeli, Batı Trakya Türk azınlığına destek olunmalı, sahip çıkılmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu konuda üzerine düşen görevi yapmalıdır.

Diğer taraftan, Türkiye ve Yunanistan arasında gelişen dostluk, iyi komşuluk, yakınlaşma ve iş birliği anlayışının Yunanistan yetkilileri tarafından Batı Trakya Türk azınlığına olumlu olarak yansıtılmasını görmek bizler için mutluluk kaynağı olacaktır.

Sözlerimin sonunda sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Gündem dışı üçüncü söz, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’a aittir.

Sayın Aydın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ismini duruluğun ve ışıltının sembolü olan gümüşten alan, tarih boyunca da kahramanlığın, mertliğin ve çalışkanlığın sayısız örneklerine sahne olan şirin Gümüşhane’mizin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıldönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarımız, sadece Gümüşhane’nin değil tüm vatan topraklarının kurtuluşunda, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, bizlere emanet ettikleri bu toprakları onlara layık bir şekilde, gelişmiş ülkeler düzeyinin üzerine çıkarma adına çalışma sözü vererek ilimizin düşmandan kurtuluşundan sonra sosyoekonomik ve kültürel gelişmişliği ile nasıl bir kurtuluş süreci yaşadığını, nasıl gelişmiş ülkeler düzeyindeki iller seviyesine taşınmaya çalışıldığını, özellikle de son yıllardaki büyük ivmeyi sizlerle paylaşma adına söz aldım.

Değerli milletvekilleri, özellikle son 2009 üniversite imtihanı sınavında ülkemizdeki öğrencilerin üniversiteyi kazanma sıralamasında ilimizin Türkiye 24’üncüsü olduğunu, Türkiye ortalamasında en üstteki il üniversiteye yüzde 63 oranında öğrenci yerleştirirken Gümüşhane’nin üniversite imtihanına giren öğrencilerinin yüzde 58’inin üniversiteyi kazanmış olduğunu ve bununla da Ankara’nın doğusundaki bütün illerin en önünde olduğunu sizlerle paylaşmak sorumluluğu hissettim.

Ayrıca, okullaşma oranında kız çocuklarında yüzde 100’e yakın oranda okullaşmayı sağladığını, kız çocuklarında Türkiye birincisi olduğunu, erkek çocuklarında da Türkiye ikincisi olduğunu, yine kurtuluşun en önemli öğelerinden biri olan sağlık ve sportif altyapılarının tamamlanması konusunda da ve pilot bölge olarak uygulanan aile hekimliğinde de yüksek başarı gösterdiğini, ilimizin hem merkez hastanesinde hem de Kelkit Devlet Hastanesinde bütün uzmanlık alanlarının bulunduğunu, sağlık açısından bir eksiği olmadığını, sportif anlamda da futbol, kayak, atletizm ve atıcılıkta Türkiye dereceleri elde ettiğini, yine ilimizin 4.500 nüfusu olan ve 800 metrelik caddesinde 35 kıraathanesi, kahvehanesi bulanan bir ilçesinin voleybol takımının bugün Türkiye Birinci Voleybol Ligi’ne çıkmak üzere play-off maçları oynamaya hak kazandığını sizlerle paylaşarak Gümüşhane gibi şirin bir ilimizin Türkiye gündeminde nasıl rol aldığını söylemek istiyorum.

Ayrıca, sürekli konuşulan ve son kurulan üniversitelere biraz da bizim alınganlığımıza neden olabilecek tarzda hoş olmayan cümlelerle saldıran veya bu konuyu eleştiren arkadaşlara yirmi ay önce kurulan Gümüşhane Üniversitesi hakkında bilgi vermek istiyorum:

Öyle “bir mekân, bir dekan” ile üniversite olmayan ilimizin Gümüşhane Üniversitesinin yirmi ay önce kurulduğundan bugüne 4.200’ü aşan öğrenciye sahip olduğunu, 229 öğretim üyesi olduğunu, bu 229 öğretim üyesinin 142’sinin profesör, doçent, yardımcı doçent ve öğretim üyesi olduğunu bu yüce Mecliste bu üniversitenin kuruluşuna oy kullanan tüm arkadaşlarımızın bilmesinde fayda görüyorum.

Yine, üniversitemizin idari personelinin de 120’yi aştığını, kurulduğundan bugüne 50 trilyonluk bir bütçeyle ilimize hem sosyokültürel hem eğitim hem de ekonomik açıdan katkı sağlandığını sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Üniversitemizin dışında ilimizin kalkınmasında tarım, turizm ve yer altı zenginliklerinin ülke ekonomisine kazandırılması önemli bir unsur. Özellikle tarım anlamında, tarım kenti olan ilimizde son bir yıl içinde 2009’un 27 Ekiminde yayımlanan kararnameyle fındık alanlarının tespitine dair kararda değişiklik yapılmasına ilişkin kararnamede Gümüşhane ilinin Kürtün ilçesinin fındık kararnamesine alınmış olması, yine 16 Ocak 2010 tarihinde yayımlanan organik tarım destekleme kararnamesinden yararlanıyor olması, 22 Ocak 2010 tarihinde Doğu Anadolu Projesi çerçevesinde etçi ve kombine ırklarla kurulacak damızlık sığır işletmeci-yatırımcılarının ortalama yüzde 40 oranında hibeyle desteklenmesiyle tarımda da büyük bir ivmeyle kalkınacağını, gelişeceğini müjdeleyebiliriz.

Turizm anlamında da iki buçuk yıldır sürdürülen ve Sayın Bakanımız Faruk Nafız Özak’ın başkanlık ettiği, Sayın Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’ın başkanlık edeceği 27 Şubatta da bütün doğu Karadeniz illerinin turizm master planı çalışmasının yürütüleceğini, dolayısıyla da hem bakanlarımıza hem Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker’e hem Hükûmetimize hem de Sayın Başbakanımıza ilimizin ikinci kurtuluş hamlelerinde göstermiş oldukları hassasiyetten dolayı da kendilerine şükran sunmak, Gümüşhane halkının en önemli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN -  Buyurun Sayın Aydın, konuşmanızı tamamlayınız.

KEMALETTİN AYDIN (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Gümüşhane halkı adına şükranlarımızı sunmak istiyoruz.

Cümlelerimi tamamlamadan önce Ağustos ayı 2009 yılında Torul Barajı’nda kaybettiğimiz değerli kardeşimiz Fahri Aydın’a, bir hafta önce de Torul Barajı’na trafik kazası sonucu uçarak kaybettiğimiz Cevat Aydın ve Zeki Yiğit’e, bu yiğitlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyor, geri kalanlarının da bizim emanetimiz olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum ve bu kurtarma çalışmalarında Başbakanlığımızın Acil Afet Başkanlığı ve bütün bakanlarımızın, ayrıca Deniz Kuvvetleri Komutanlığı su altı kurtarma ekibinin yoğun çabalarından dolayı da kendilerine teşekkür etmek istiyoruz.

Tabii, ilimizde sayılacak onlarca hadise söz konusudur. Kentsel dönüşüm projelerinden barajlara, demir yolları çalışmalarının yanında 12’nci ve 14’üncü dönem Milletvekilimiz olan şair-yazar Nurettin Özdemir’in dizeleri ve bizi büyüklerimizin büyütürken kulağımıza söylediği cümleleri arkadan gelecek nesle söyleyerek bitirmek istiyorum: “Vatan, hudut boylarında dalgalanan güzel bayrağımızda hare haredir. Vatan, küçük ellerinin avuçladığı sade bir toprak değil çocuğum, toprakla büyüyen bir kutsal düşüncedir.” diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Saygıdeğer milletvekilleri gündeme geçiyoruz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker gündemin sözlü sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 2, 4, 5, 7, 9, 12, 13, 17, 18, 19, 21, 22, 24, 37, 40, 41, 42, 44, 48, 49, 50, 51, 52, 71, 79, 80, 85, 86, 87, 88, 89, 96, 102, 108, 110, 121, 127, 160, 161, 163, 179, 244, 286, 358 ve 366’ncı sıradaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi okutup bilgilerinize sunacağım.

Buyurun:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Bulgaristan Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu Başkan Vekili Dimo Gyaurov ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1095)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Bulgaristan Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu Başkanvekili Sayın Dimo Gyaurov ve beraberindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın konuğu olarak 15-18 Şubat 2010 tarihleri arasında ülkemize resmi ziyarette bulunması Başkanlık Divanı’nın 16 Kasım 2009 tarih ve 56 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.

Sözkonusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

B) Önergeler

1.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in (6/1709) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/182)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 541 sırasında yer alan (6/1709) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Beytullah Asil

                                                                                                                Eskişehir

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin on iki önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/563)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu ve son yıllarda giderek artan kayıp çocuk vakalarının neden ve sonuçlarıyla birlikte araştırılıp alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) M. Nuri Yaman                   (Muş)

2) Gültan Kışanak                   (Diyarbakır)

3) Selahattin Demirtaş           (Diyarbakır)

4) Emine Ayna                        (Mardin)

5) Akın Birdal                         (Diyarbakır)

6) Ayla Akat Ata                     (Batman)

7) Bengi Yıldız                        (Batman)

8) Fatma Kurtulan                 (Van)

9) Hasip Kaplan                      (Şırnak)

10) Hamit Geylani                  (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                  (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş   (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras          (İstanbul)

14) Osman Özçelik                 (Siirt)

15) Özdal Üçer                        (Van)

16) Pervin Buldan                  (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır              (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                         (Muş)

20) Şerafettin Halis                (Tunceli)

Gerekçe:

Son yıllarda kayıp çocuk vakasının giderek artış göstermesi her aileyi tedirgin eden bu sorunu ülkemizin karşı karşıya bulunduğu önemli ve çözümü acil bir konu hâline getirmiştir.

İşsizlik ve yoksulluk gibi sosyo-ekonomik sorunların yanı sıra aile içi şiddet, kötü muamele, sokakta çalışmak zorunda kalma gibi olgular, çocuk kayıplarını arttıran faktörler olarak karşımızda durmaktadır.

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı 2008 yılında "Kayıp Çocuklar Raporu" hazırlatmıştır. Bu raporda Türkiye genelinde il il kaybolan çocukların sayıları verilmekte, çocukların korunmasına ilişkin uluslararası ve ulusal hükümler açıklanmakta, kaybolma nedenleri tartışılmakta ve alınabilecek önlemler belirtilmektedir. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının bu çalışmasına rağmen hükûmetin belirtilen önlemleri geçen iki yıl süresi zarfında almadığını devam eden çocuk kayıplarından anlamaktayız.

Ülkemizde yıllardan beri süregelen kayıp olaylarına her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. Geçtiğimiz Mayıs ayında Muş'un Bulanık ilçesinde 11 yaşındaki Nurullah Daşkın, Eylül ayında Diyarbakır'da 8 yaşındaki Leyla Baykuş, aynı ay içerisinde Kayseri'nin Talas ilçesinde 11 yaşındaki Türkan Ay, 8 yaşındaki Ahmet Tekin ve 7 yaşındaki Dilruba Tekin kaybolmuşlar ve bu tarihe kadar hâlâ bulunamamışlardır.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek'in açıklamaları neticesinde 27 Mayıs 2009 tarihi itibarıyla Türkiye'de kayıp çocuk sayısı 1.592'dir. Çocuk kayıplarında ilk sırayı İstanbul almaktadır. İstanbul'da 259 çocuk kayıpken, İzmir 194 çocukla en fazla kayıp çocuğun bulunduğu ikinci ildir. Ankara'da 95, Mersin'de 63, Diyarbakır'da 55, Şanlıurfa'da 50 kayıp çocuk bulunduğu anlaşılmaktadır. Verilerin de ortaya koyduğu üzere kayıp çocuk vakalarının büyük bir kısmı büyükşehirlerde ve göç alan illerde yaşanmaktadır.

Kaybolan çocukların uzun süre bulunamaması hem toplumsal travmalara yol açmakta hem de ailelerin korku içinde yaşamalarına sebep olmaktadır. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın kaybolması neticesinde aileler, çocuklarının mafya ve dilencilik sektörünün eline düşerek öldürülmeleri ve kötü emellerine alet edilmeleri korkusundan dolayı manevi olarak derin tahribatlara uğramaktadırlar.

Kayıp çocukların bulunması konusunda en büyük iş hükûmete düşmektedir. Fakat ne yazık ki kayıp çocukların aylardır bulunamaması da bizlere açık bir şekilde göstermektedir ki hükûmetin çalışmaları yetersiz kalmaktadır. Hükûmet bu olaylara yeterli duyarlılığı göstermemektedir.

Kayıp çocuklar sorununun iki boyutu olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bunlardan biri mafya ve çetelerce farklı amaçlar için kaçırılan çocuklardır. Bunun önlenmesi için kolluk güçlerine ve hükümete büyük görevler düşmektedir. Diğer önemli boyut ise, sosyoekonomik nedenlerden dolayı evden kaçan çocuklardır. Bu nedenin ortadan kaldırılması için hükûmete çok daha büyük görevler düşmekte, yoksulluk sınırı altında yaşayan milyonlarca aileyi, insanca bir yaşam standartlarına kavuşturma zorunluluğu bulunmaktadır.

Bu kayıplar başta çocuklarımız olmak üzere aileler ve toplum için de büyük bir tehlike arz etmektedir. Çocuklara yönelik bu tehlikenin çözümlenmesi için en büyük görev Meclise ve hükûmete düşmektedir. Acilen Meclis çatısı altında bir komisyon kurularak kayıp çocuklar sorunu tüm boyutları ile ele alınmalı tüm yurttaşlarımız için potansiyel risk olan bu sorunun ortadan kalkması için doğru çözümler bir an önce üretilip uygulamaya geçirilmelidir.

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 21 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/564)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda tüm dünyada az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çocuk kaçırma ve çocuk kaybolması olaylarında ciddi artışlar görülmektedir. Ülkemizde de sadece Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerinden bile anlaşılacağı şekilde çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarının çok arttığı görülmektedir. Konunun diğer bir vahim boyutu ise kaybolan ve kaçırılan çocukların çoğunluğunun bulunamamış olmasıdır. Bu durum toplumda derin bir tedirginliğe, güvensizliğe neden olmaktadır. Toplum neredeyse her hafta birkaç çocuğun daha kaybolması haberleriyle sarsılmakta ve her olayda kaybolan ve bulunamayan çocukların sayısındaki artışı da izleyerek derin bir üzüntü ve çaresizlik duygularına kapılmaktadır. Her akşam televizyonlardan odalarımıza yansıyan kayıp çocukların gözyaşları ve çaresizlik içerisindeki ailelerin derin ıstırapları hepimizi çok üzdüğü gibi Milletvekilleri olarak bu konuda da toplumumuza karşı görevli olduğumuzu hatırlatmaktadır.

Bugüne değin ülkemizde bu konuda yeterli bir veri çalışması bile yapılmamıştır. Çocukların kaybolma nedenleri, bulunma oranları, bulunma süreleri gibi konularda gerekli bilgilere sahip değiliz. Kaybolan çocukların ailelerinin sosyo-ekonomik durumları, eğitim düzeyleri, aile yapıları gibi konular da araştırılmamıştır. Sadece Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu'nun 2009 raporunda kayıp çocukların ailelerinde "erken yaş evliliği" olgusunun yüksek olduğu tespiti vardır. Kayıp ve kaçırılan çocuklar olgusunda mutlaka veri tabanları oluşturulmalıdır. Bu araştırmalar çocukların kaybolma, kaçma ve kaçırılma nedenlerini büyük ölçüde ortaya koyacaktır.

Ülkemizde ne yazık ki çocuk ihmal ve istismarı her konuda giderek artmaktadır. Çocuklarını koruyamayan bir toplum olduk! Bu kabul edilemez bir durumdur. Çocuklarımız ülkemizin geleceğidir. Yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, göç, ailenin giderek güçsüzleştirilmesi gibi olgular çocukların kaybolması, kaçma ve kaçırılma olaylarının artmasına neden olmaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde özellikle yoksul, eğitimsiz ailelerin çocukları büyük tehdit altındadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çocukların organ ticareti, insan ticareti, cinsel sömürü ve fuhuş sektöründe, dilencilik ve hırsızlık gibi amaçlar doğrultusunda kullanılması çocuk kaçırma olaylarını arttırmaktadır.

Kaçırılan çocukların organize suç örgütleri tarafından organ ticareti, çocuk pornografisi, çocuk fuhuşu ve çocukların suça karıştırılması, yurtiçi ve yurtdışı çocuksuz ailelere satılması gibi olasılıklar hem çocuklarını kaybeden ailelerde hem de tüm toplumda endişe ve korkuları artırmaktadır. Kayıp çocukların bulunabilmesi için emniyet güçlerimizde özel ihtisas birimlerinin oluşturulması gereklidir. Hem ailelerin hem de çocukların kaçırılma olaylarına karşı eğitilmeleri de önemli bir husustur. Çocuk kaçırılmasıyla ilgili yasal düzenlemelerimizin gözden geçirilmesi, varsa yetersizliklerinin giderilmesi, yasaların caydırıcı hâle getirilmesi de gereklidir. Yoksulluk ve işsizlikle mücadele edilmesi, toplumun sosyoekonomik ve eğitim seviyesinin yükseltilmesi öncelikli çalışma alanları olmalıdır. İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı gibi çok sayıda devlet kurumunun tüm plan ve programlarında bu konuyla ilgili hususlar yer almalıdır. Aslında çocuk kaçırılması ve kaybolması olgularının önlenmesi bir devlet politikası olmalıdır. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için bu önemli konuda daha fazla geç kalmak gibi bir lüksümüz olamaz.

Tüm bu gerekçelerle çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarının önlenmesi, çocukların korunması, gerekli veri tabanının oluşturulması, nedenlerinin ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1) Canan Arıtman                  (İzmir)

2) Ali Rıza Ertemür                (Denizli)

3) Ali Oksal                             (Mersin)

4) Tekin Bingöl                       (Ankara)

5) Sacid Yıldız                         (İstanbul)

6) Osman Kaptan                   (Antalya)

7) Durdu Özbolat                   (Kahramanmaraş)

8) Ramazan Kerim Özkan      (Burdur)

9) Ahmet Küçük                     (Çanakkale)

10) Mehmet Ali Özpolat         (İstanbul)

11) Ensar Öğüt                       (Ardahan)

12) Şevket Köse                      (Adıyaman)

13) Mevlüt Coşkuner             (Isparta)

14) Gökhan Durgun               (Hatay)

15) Birgen Keleş                     (İstanbul)

16) Ali İhsan Köktürk            (Zonguldak)

17) Turgut Dibek                   (Kırklareli)

18) Tansel Barış                     (Kırklareli)

19) Gürol Ergin                      (Muğla)

20) Ali Koçal                           (Zonguldak)

21) Ali Rıza Öztürk                 (Mersin)

22) Abdulaziz Yazar               (Hatay)

3.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/565)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde son günlerde sıkça yaşanan ve derin bir panik havasının doğmasına neden olan çocuk kaçırma eylemleri, kamuoyunu meşgul etmektedir. Basına da yansıyan haberlerden anlaşılacağı üzere kaçırılan çocukların dilenme amaçlı kullanılması, sömürülmesi ya da ölü olarak bulunması konunun ciddiyeti hakkında ipucu vermektedir.

Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Burhanettin Kaya, çocuğa yönelik şiddetin, yetiştirme yurtlarında ihmal ve istismar, sokakta yaşamak zorunda bırakılma, kağıt mendil satarak, cam silerek dilenmeye zorlanma, ticari ve cinsel sömürünün nesnesi olma, fabrikalarda riskli işlerde karın tokluğuna çalıştırılma, eğitim olanaklarından yoksun bırakılma, organ ticaretine konu olma, anne babalarının bilgisi dahilinde çocuk yaşta zorla evlendirilme, töre gereği intihara sürüklenme, siyasi eylemci olarak değerlendirilme gibi çeşitli şekillerde olabildiğini ifade ederek konunun önemli bir boyutunu gözler önüne sermiştir.

UNICEF'in verilerine göre gelişmekte olan ülkelerde yaşayan çocukların yüzde 40'ı, yani yaklaşık 500 milyon çocuk, günde 1 doların altında bir gelirle yaşamını sürdürmektedir. Başka bir ifadeyle dünyada 600 milyonu aşkın çocuk yoksulluk içinde yaşamaktadır. 100 milyonu aşkın çocuk ise yoksulluk, ayrımcılık ya da kaynak yetersizliği yüzünden temel eğitim olanaklarından yararlanamamaktadır. Bir milyar çocuk, sağlıklı ev ortamından uzakta büyümektedir. Birleşmiş Milletler Örgütü'nün verilerine göre, cinsel ve ticari sömürünün nesnesi haline dönüştürülen çocukların sayısının 8,5 milyonu aştığı belirtilmektedir. Yılda 1,2 milyonu aşkın sayıda çocuk alınıp, satılma, kaçırılma gibi uygulamalara maruz kalmakta, seks işçiliğine zorlanmaktadır. Bu olaylar ve rakamlar ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir.

Ülkemizde 1.600 çocuğun kayıp olduğu bilinmektedir. Bu çocuklardan 1.100'ünün kız olması konunun başka bir boyutunu açığa çıkarmaktadır. Özellikle kız çocukları büyük bir sömürü ağının kurbanı olmaktadır. Üstelik bu rakamların yalnızca ihbar edilenler olduğunu düşünürsek, ihbar edilmeyen daha çok sayıda çocuğun kayıp olduğu ve sömürünün kurbanı olduğunu düşünebiliriz. Konu ekonomik, toplumsal, güvenlik ve psikolojik olmak üzere çok sayıda nedeni taşımaktadır. Bu nedenlerin üzerinde ayrıntıyla çalışma yapılmadan olumlu sonuçlar alınmasını beklemek yanıltıcı olacaktır.

Son günlerde artış gösteren çocuk kaçırılma olaylarının nedenlerinin ve kaçırılma eylemlerinin sona ermesi için gerekli tedbirlerin araştırılması, bu sorunların çözümlerinin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

2) Şevket Köse                              (Adıyaman)

3) Ali Arslan                                  (Muğla)

4) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

5) Hulusi Güvel                             (Adana)

6) Bilgin Paçarız                            (Edirne)

7) Selçuk Ayhan                           (İzmir)

8) Necla Arat                                 (İstanbul)

9) Gökhan Durgun                       (Hatay)

10) Gürol Ergin                             (Muğla)

11) Sacid Yıldız                             (İstanbul)

12) Canan Arıtman                      (İzmir)

13) Durdu Özbolat                       (Kahramanmaraş)

14) Rasim Çakır                            (Denizli)

15) Fevzi Topuz                            (Muğla)

16) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

17) Ali Rıza Öztürk                       (Mersin)

18) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

19) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

20) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

21) Ensar Öğüt                             (Ardahan)

22) Enis Tütüncü                          (Tekirdağ)

23) Ali Koçal                                  (Zonguldak)

24)Muhammet Rıza Yalçınkaya  (Bartın)

25) Atila Emek                              (Antalya)

26) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

4.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 27 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/566)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ulu Önder Atatürk'ün de dediği gibi çocuklarımız geleceğimizin teminatıdır. Sağlıklı bir toplum oluşturmak ve bekasını sağlayabilmek için ailelerin çocuklarını güvenli ve özgür bir ortamda, endişelere kapılmadan büyütmesi çok önemlidir. Ancak hemen her gün başka bir ilimizden gelen kayıp çocuk haberleriyle, kayıp çocuk bildirimlerinin çoğunun "kayıp" olarak kalmaya devam etmesiyle aileler çocuklarını evlerine hapsetmek zorunda kalmış ve toplumsal bir korku oluşmaya başlamıştır.

Çocuk kaçırma olaylarına son verilmesi için gereken önlemlerin alınması, evlerinden kaçarak kaybolan çocuklarımızın sosyal, kültürel ve ekonomik durumlarının incelenmesi yoluyla nedenlerin saptanması, kayıp çocuklarımızın bir an önce aileleri ile buluşturulması için çalışmalara hız verilmesi ve bu konuda sosyal bir politika oluşturulmasına ışık tutulması amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz. 

1) Akif Ekici                                   (Gaziantep)

2) Şevket Köse                              (Adıyaman)

3) Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (Malatya)

4) Ali Arslan                                  (Muğla)

5) Bilgin Paçarız                            (Edirne)

6) Hulusi Güvel                             (Adana)

7) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

8) Selçuk Ayhan                           (İzmir)

9) Necla Arat                                 (İstanbul)

10) Sacid Yıldız                             (İstanbul)

11) Canan Arıtman                      (İzmir)

12) Gökhan Durgun                     (Hatay)

13) Gürol Ergin                             (Muğla)

14) Ali Rıza Öztürk                       (Mersin)

15) Rasim Çakır                            (Denizli)

16) Durdu Özbolat                       (Kahramanmaraş)

17) Fevzi Topuz                            (Muğla)

18) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

19) Ali Rıza Ertemür                    (Denizli)

20) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

21) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

22) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

23) Ensar Öğüt                             (Ardahan)

24) Enis Tütüncü                          (Tekirdağ)

25) Ali Koçal                                  (Zonguldak)

26) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)

27) Atila Emek                              (Antalya)

28) Bülent Baratalı                       (İzmir)

Gerekçe:

Ülkemizde son zamanlarda kayıp çocuk sayısındaki artış endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Yazılı ve görsel basınımıza hemen her gün başka bir ilimizden gelen kayıp çocuk haberleri yansımaktadır. Bayramda şeker toplamak için, kitap almak için, arkadaşlarıyla buluşmak için evden çıkan çocuklarımızdan bir daha haber alınamamaktadır. Çocukları kaybolan veya kaçırılan ailelerin yaşadığı dayanılmaz acı toplumun genelinde büyük bir korku ve infial yaratmaktadır. Çocukların organları için ya da uyuşturucu dağıtıcısı, seks kölesi olarak kullanmak için veya hırsızlık, yankesicilik yaptırmak için kaçırıldığına ilişkin yaşanan örnekler bu korkuları iyice körüklemektedir.

Her ne kadar kurumlar arasında “kayıp çocuk” tanımı konusunda bir anlaşma sağlanmamış olmasından dolayı veriler arasında farklılıklar olsa da, kayıp çocuk sayısındaki artış korkunçtur. Örneğin, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının 2008 yılında yayınladığı "Kayıp Çocuklar Raporu"na göre, 2007 yılında kayıp bildirimi yapılan 7.183 çocuğumuzdan 833"ü bulunamamıştır. 2009 yılı Eylül ayı Emniyet verilerine göre, 2009'un ilk dokuz ayında kayıp çocuk bildirimi sayısı 2008'e göre ikiye katlanarak 1.078'e ulaşmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğünün 27 Ocak 2010 günü açıkladığı verilere göre 700'ü devlet himayesindeki sosyal hizmet kurumlarından olmak üzere kayıp çocuk sayısı 1.661'dir. Bu veri, sadece son 4 ayda 583 çocuğumuzun kaybolduğu anlamına gelmektedir. Üstelik bu rakamlara organize suç örgütlerinin ikna ederek evinden götürdüğü ve kamu birimlerine bildirilmeyen "kayıt dışı kayıp çocuklar" da dâhil değildir.

Konu ile ilgili bilimsel çalışmalar ve uzman görüşleri incelendiğinde ekonomik nedenlerin kayıp çocuk sorunu ile doğrudan etkili olduğu görülmektedir. Yaşanan ekonomik krizin ardından ailelerde artan şiddetli geçimsizlik, işsizlik, fakirlik ve dayak, Türkiye'de kayıp çocuk sayısını arttırmıştır. Özellikle yasadışı işlerinde kullanmak amacıyla çocuk kaçıran çeteler ve suç örgütleri genelde fakir ailelerin veya parçalanmış ailelerin çocuklarını seçmektedirler.

Telefon dinleme, MOBESE, GPRS gibi ileri teknolojilerin güvenlik güçlerimiz tarafından yaygın olarak kullanılmasına karşın, aileleriyle buluşturulan kayıp çocuk sayısının azlığı "bu çocukları kim, nasıl ve nerede tutuyor?" sorusunun daha yaygın sorulmasına neden olmaktadır. Bulunmaları konusunda Cumhurbaşkanlığı seviyesinde ilgi gösterilmesine ve kolluk kuvvetlerimizin olağanüstü çaba harcamalarına rağmen Kayseri'de kaybolan 3 çocuğumuzdan hâlâ haber alınamaması bu sorunun sadece emniyet birimlerinin çalışmalarıyla çözülemeyeceğinin bir göstergesidir.

Çocuklarını koruyamayan, güvenli ve sağlıklı bir ortamda yetişmelerini sağlayamayan toplumların geleceğinin ciddi bir tehlike altında olduğu göz önünde bulundurulduğunda; kayıp çocuklarımızın bir an önce bulunması, yeni kayıp vakalarının önüne geçilmesi açısından ilgili birimler arasında tam bir iş birliği sağlanması, daha etkili ve hızlı yöntemler belirlenmesi, toplumsal bir bilinç oluşturulması, yeni sosyal politikalar geliştirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

5.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/567)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde son dönemde çocuk kaçırılma veya kaybolma olayları toplumsal anlamda tedirginlik yaratmaktadır. Bu tedirginliğin bertaraf edilmesi amacıyla çocuk kaçırma veya kaybolmalarına karşı alınabilecek sosyal, kültürel, ekonomik ve asayiş önlemlerinin araştırılarak alınacak önlemleri tespit etmek üzere Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Hasan Özdemir                  (Gaziantep)

2) Kadir Ural                           (Mersin)

3) Ali Uzunırmak                    (Aydın)

4) Ertuğrul Kumcuoğlu          (Aydın)

5) Kemalettin Nalcı                (Tekirdağ)

6) Emin Haluk Ayhan             (Denizli)

7) Mustafa Kalaycı                  (Konya)

8) Metin Ergun                       (Muğla)

9) Muharrem Varlı                 (Adana)

10) Hakan Coşkun                  (Osmaniye)

11) Cemaleddin Uslu             (Edirne)

12) Alim Işık                           (Kütahya)

13) Yılmaz Tankut                  (Adana)

14) Şenol Bal                           (İzmir)

15) Mümin İnan                     (Niğde)

16) Akif Akkuş                        (Mersin)

17) Sabahattin Çakmakoğlu  (Kayseri)

18) Hasan Çalış                       (Karaman)

19) Mehmet Şandır                (Mersin)

20) Hüseyin Yıldız                  (Antalya)

21) Osman Durmuş                (Kırıkkale)

Gerekçe:

Ülkemizde son dönemlerde gerek yazılı gerekse de görsel basınımızda çocuk kaybolmaları, çocuk istismarları, çocuk işçiler gibi haberlerin hemen hemen her gün görülmesi ciddi bir toplumsal sorun olarak çocuk yaşamını tartışmaya açmıştır. Son zamanlarda özellikle çocuk kaybolmaları haberleri gündemin üst sıralarında yer almaktadır. Sorun bu haliyle üzerine ciddi araştırma ve analizlerin yapılması gereken bir merhaleye gelmiştir.

Çocukların kaybolmaları veya kaçırılmaları ile ilgili gelişmelerin bugün ekonomik, sosyal, kültürel ve güvenlik boyutları vardır. Özellikle ekonomik boyut tüm toplum kesimlerini ilgilendiren bir konudur.

Ülkemizde 15 milyon 700 bin ailenin yaklaşık 3 milyon 600 bini yoksulluk sınırında yaşamaktadır. Bu rakamlar çerçevesinde her dört çocuktan birisi yoksuldur. Bu tespitlerin en önemli yansıması 200 binin üzerinde çocuğun sokaklarda yaşıyor olmasıdır. Sokaklarda yaşayan çocukları özellikle Büyükşehirlerde görülmesi bugün ülkemizin ekonomik problemleri ile birlikte gelen en önemli toplumsal sorun olarak göç sorunun bir yansımasıdır. Göç ile gelen ailelerin çocukları ailelerinin ekonomik beklentilerinin karşılanamaması nedeniyle yoksulluk içerisinde yaşamaya mahkûm bırakılmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığından yapılan açıklamalarda 1.657 çocuğun kayıp olduğuna dikkat çekilmiştir. Aynı açıklamada dikkat çekilen bir başka husus ise kayıp çocukların 700'ünün Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda yaşamını sürdüren çocuklar olduğu ifade edilmiştir. Ancak yukarıda ifade edilen ülkemizin ekonomik ve sosyal tablosu karşısında bu rakamların daha da yükselmesi beklenmektedir.

Ülkemizde çocukların kaybolma veya kaçırılma sorunlarıyla ilgili olarak üç çeşit çalışma alanı vardır. Birincisi, çocuk üzerinden alabileceğiniz önlemler vardır. İkinci olarak, illere yönelik sosyal politika ve hizmetlere dair bir yeniden değerlendirme ve programlama gibi aile üzerinden alınabilecek önlemler vardır. Özellikle göç eden ailelerin yaşadığı ve geçim sıkıntısı çeken sosyoekonomik seviyesi düşük bölgelerde bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır. Buralarda yapılacak alan taramaları ile ekonomik, kültürel, psikolojik destek programları acilen hazırlanmalıdır.

Üçüncüsü ve daha da önemlisi kurumlarca yapılabilecek işlemler vardır. Devletin güvenlik birimleri ile aileden ve çocuktan sorumlu birimleri arasında işbirliği sağlanmalıdır. Çocukların eğitimlerine devam etmeleri gerekmektedir. Okullarda idareciler ve öğretmenler konu hakkında bilgilendirilerek eğitim-öğretim ortamında alınabilecek tedbirler bir an önce belirlenmelidir. Basın-yayın kuruluşlarımıza da bu konuda önemli roller düşmektedir. Basın-yayın organları evden kaçan veya kaçırılan çocukların başlarına gelebilecek kötülüklere karşı programlar hazırlanarak gerek aileleri gerekse de çocukları daha dikkatli davranmaya sevk etmek gerekmektedir.

Türkiye'nin aile ve çocuk merkezli refah göstergeleri Dünya ortalamasının altındadır. Ülkemizde korumaya muhtaç çocuk sayısı her geçen gün artmaktadır. Ancak bu alana dair yeni önlemler henüz alınamamıştır.

Bütün bu gerekçelerle ülkemizde çocuk kaybolmaları veya kaçırılmalarına dair alınabilecek sosyal, kültürel, ekonomik ve güvenlik önlemler ile konuya ilişkin kurumsal ve hukuki düzenlemelerin araştırılması gerekmektedir.

6.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, kaçırılan ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde son zamanlarda artış gösteren çocuk kaçırma olaylarının sebeplerinin araştırılması, kimler tarafından hangi amaçlarla kaçırıldığının bilinmesi, kaybolan ve kaçırılan çocukların bulunması noktasında gereken tedbir ve önlemlerin alınması, bu tür olaylarının önüne geçilmesi ve Türkiye'de çocuk ihmal ve istismarını önlemeye yönelik daha etkin politikaların üretilmesi için Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Selahattin Demirtaş           (Diyarbakır)

2) Gültan Kışanak                   (Diyarbakır)

3) Ayla Akat Ata                     (Batman)

4) Bengi Yıldız                        (Batman)

5) Akın Birdal                         (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                        (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                 (Van)

8) Hasip Kaplan                     (Şırnak)

9) Hamit Geylani                    (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                  (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                 (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş   (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras          (İstanbul)

14) Osman Özçelik                 (Siirt)

15) Özdal Üçer                        (Van)

16) Pervin Buldan                  (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır              (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                         (Muş)

20) Şerafettin Halis                (Tunceli)

Gerekçe:

Son zamanlarda ülkemizde çocuk kaybolma ve çocuk kaçırılması olaylarında ciddi artışlar gözlenmektedir. Şu ana kadar kaybolan çocukların çoğunluğu bulunamamış ve kaybolan çocuklardan sonra da çocuk kaçırma olayları artmıştır. Bu çocuk kaçırma olayları ülkemizin her bölgesinde yaşayan vatandaşlarda büyük bir tedirginlik ve kaygı yaratmıştır. Çocuk kaçırma olaylarına ilişkin resmi makamlar dahil olmak üzere net sayısal veriler bulunmadığı gibi, çocukların kaybolması ve bulunamaması, nedenleri ve çocuk kaçırma olaylarının artışı, sebepleri ve kimler tarafından hangi amaçla yapıldığına dair çalışmalar yeterince yapılmamaktadır.

Çocuk kaçırma olayları yakın zamanda, Çorum Osmancık ilçesinde bir aile 16 yaşlarındaki kız çocuğunun kaçırıldığı şikâyetini emniyete bildirmiştir. Mardin Mazıdağı ilçesinde 4 kız çocuğunun kaçırılma olayı basında büyük yankı uyandırmıştır. Daha öncesinde ise Kayseri'de bayramın ikinci günü 2 kız çoğunun kaçırılması üzerine aile tarafından emniyete şikâyet iletilmiştir, ancak hâlen çocuklara dair bir bilgi elde edilememiştir. Urfa'nın Viranşehir ilçesinde bir kız çocuğunun kaçırıldığı iddiası da gündeme gelmişti. Son olarak da İstanbul'da ilköğretim okulu 6. sınıf öğrencisi 14 yaşındaki çocuk kaçırılmıştır. Kaçırılan ve kaybolan çocuklardan herhangi haber alınmaması ailelere derin kaygı ve üzüntü yaşatmaktadır.

Emniyet Müdürlüğünün 27 Ocak 2010 tarihi itibariyle yurt genelinde 1016'sı kız olmak üzere 1661 çocuk için Emniyet Müdürlükleri'ne kayıp başvurusu yapıldığını belirtmiştir. 18 yaşından küçük çocuklar için yapılan kayıp başvurusunda il bazında İstanbul birinci sırada yer alırken, kayıp başvurularında son yıllarda Doğu ve Güneydoğu illerindeki artış ise dikkat çekmektedir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde de kaçırma olaylarının son günlerde arttığını gözlenmiş ve son bir yılda toplam 187 çocuk kaybolurken, bu çocuklardan şimdiye kadar haber alınamamıştır. Bölgede Diyarbakır 99 kayıp çocuk sayısı ile ilk sırada yer alırken, Batman 36 kayıp çocuk sayısı ile ikinci sırada yer almaktadır. Bu rakamlar incelendiğinde, kaçırılan çocukların büyük bir kısmının kız çocukları olduğu anlaşılmaktadır. Son zamanlarda ülkemiz genelinde bin 600'ün üzerinde çocuğun kaçırıldığı ve özellikle bu sayı içerisinde kız çocuklarının oranının daha fazla olduğunu ve bu sayının özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde daha fazla olduğunu görülmektedir.

Bölgede işsizlik, yoksulluk çocukları hedef alacak ciddi toplumsal boyutlara yol açmaktadır. Bu tür olayların artması, kendisini koruyamayacak olan çocukların hedef alınıp kaçırılmasını beraberinde getirmektedir. Çok ciddi çocuk kaçırmaların yaşandığı bölgede olaylara basit bir şekilde yaklaşmamak gerekmektedir. Kaçırılan çocukların bulunmaması, vatandaşlarda bu kaçırma olayların örgütlü olarak yapıldığı izlenimini uyandırmaktadır.

Kaçırılan çocukların kaçırılma nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, organize suç örgütleri tarafından organ ticareti, çocuk pornografisi için kullanılması, çocukların suça karıştırılması, yurt içi ve yurt dışı çocuksuz ailelere satılması gibi olasılıklar gündeme gelmektedir.

Kayıp çocuklar konusunda tüm endişeleri giderecek şekilde, bu konuya gereken ilgi ve önemin verilmesi, toplumda büyük panik ve kaygıların ortadan kalkması ve bu tür olayların önünün alınması için bir an önce acil eylem planları oluşturulmalıdır. Ayrıca, kayıp çocukların kaybolma sebepleri, kayıp çocuklarla ilgili veri tabanı oluşturulması, kayıpların önlenmesine yönelik çalışmaların neler olabileceği konularının araştırılarak tespit edilmesi ve bunların çözümü amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir.

7.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/569)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yaşanan çocuk kayıplarının nedenlerinin tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla ekte sunmuş olduğumuz gerekçe doğrultusunda, Anayasanın 98'inci ve İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mustafa Elitaş                           (Kayseri)

2) Sadık Yakut                              (Kayseri)

3) Yaşar Karayel                           (Kayseri)

4) Murat Yıldırım                          (Çorum)

5) Musa Sıvacıoğlu                        (Kastamonu)

6) Ahmet Öksüzkaya                    (Kayseri)

7) Ali Küçükaydın                        (Adana)

8) Mehmet Sait Dilek                    (Isparta)

9) Feyzullah Kıyıklık                     (İstanbul)

10) Ali İhsan Merdanoğlu            (Diyarbakır)

11) Saadettin Aydın                     (Erzurum)

12) Müjdat Kuşku                        (Çanakkale)

13) Haydar Kemal Kurt               (Isparta)

14) Mehmet Daniş                        (Çanakkale)

15) Zeyid Aslan                            (Tokat)

16) Azize Sibel Gönül                   (Kocaeli)

17) Cumhur Ünal                         (Karabük)

18) Ayşe Türkmenoğlu                (Konya)

19) Özlem Piltanoğlu Türköne    (İstanbul)

20) Edibe Sözen                            (İstanbul)

21) Avni Doğan                             (Kahramanmaraş)

22) Birnur Şahinoğlu                   (Samsun)

23) Suat Kınıklıoğlu                      (Çankırı)

24) Abdulkadir Emin Önen         (Şanlıurfa)

25) Mustafa Özbayrak                 (Kırıkkale)

26) Ahmet Büyükakkaşlar           (Konya)

27) Ali Öztürk                               (Konya)

28) Öznur Çalık                             (Malatya)

29) Yusuf Coşkun                         (Bingöl)

Gerekçe:

Herkesin bildiği gibi geçtiğimiz Ramazan Bayramı'nda Kayseri'de 3 çocuk şeker toplamak için evlerinden çıkmış ve bir daha evlerine dönmemiştir. Yetkililerin yoğun çabalarına rağmen henüz bu yavrularımızdan haber alınamamıştır. Son zamanlarda medyada sıkça çıkan ve ülke gündeminde haklı olarak yer tutan bu olayla birlikte ülkemizde genel anlamda çocuk kayıplarıyla ilgili araştırmalar yapılmakta ve çözüm aranmaktadır.

Maalesef son yıllarda çocuk kayıplarının sayısında bir artış mevcuttur. Söz konusu çocuk kayıplarıyla ilgili kamuoyunda çeşitli şüpheler bulunmaktadır. Bazı suç örgütleri tarafından bu çocukların kaçırıldığı ve kaçırılma amaçlarının organ ticareti, dilencilik ya da fuhuş olduğu şüphesi hem aileleri hem de tüm ülkeyi endişelendirmekte ve herkesi bu konuda çözüm arayışına yönlendirmektedir.

Ülkemizde, dünyada olduğu gibi çocuk hakları konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiş, ciddi çalışmalar yapılmıştır. Bugüne kadar yaşanan çocuk kayıplarından ötürü Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nca "Kayıp Çocuklar Projesi" adı altında bir çalışma başlatılmıştır. Kayıpların istatistik verileri, nedenleri ve bu kayıpları önleme yolları araştırılmıştır. 25.07.2008 tarihinde "Kayıp Çocuklar Raporu" başlığıyla bir rapor yayımlanmış ve kamuoyu aydınlatılmıştır.

Konu ile ilgili proje kapsamında çalışmalar devam etmektedir. Çok sayıda kurum ve kuruluş koordine bir şekilde çalışmaktadır. Toplumsal duyarlılıkla birlikte de bu konuda herkes üzerine düşeni de yapacaktır. Zira kaybolan çocuklar, bizim yavrularımızdır. Ülkemizin geleceğidir. Ailelerinin biricik yavrularıdır. Herhangi bir kayıp haberi sadece ailesini değil tüm ülkeyi üzmektedir. Bu nedenle çocuklarımızın huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşamasını sağlamak bütün ülkenin görevidir.

Önümüzde duran sorun son derece ciddi bir sorundur. Üzerinde titizlikle durulması gereken, tüm ülkeyi ilgilendiren bir sorundur. Bu konuda herkesin sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Ülke genelinde yapılan çalışmalarla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinin de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekmektedir. Bu önemli konunun Meclisimizde ele alınması, araştırılması zaruret hâlini almıştır.

Unutulmamalıdır ki kayıp çocuklar sorunu, bütün Meclisin sorunudur. Burada herhangi bir siyasi parti ayrımı yapmadan tüm milletvekillerimize görev düşmektedir. Zira bütün siyasi parti milletvekillerinin katılımı ve ortak çalışması konunun daha rahat çözülmesine yardımcı olacaktır.

Bütün bu nedenlerle, çocuk kayıplarının nedenlerinin tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla teklif edilen Meclis Araştırmasının açılmasının ülkemiz ve milletimiz için yararlı olacağı kanaatindeyiz.

8.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/570)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

10 Ocak 2010 tarihinde, İstanbul'da, 5 yaşındaki Bedrettin Karaduman ölmek üzereyken bulunmuştur. Vücudunda işkencenin derin izlerini taşıyan küçük çocuk hemen hastaneye kaldırılmıştır.

Daha sonra başlatılan soruşturma süreci ile küçük çocuğun dilencilik yaptığı, başka çocuklardan oluşan dilenci çeteleri tarafından bu hâle getirildiği ifade edilmiştir. İstanbul gibi bir metropolde, 5 yaşındaki bir çocuğun yaşam koşulları ve gördüğü işkencenin yaşadığımız çağ ile örtüşen bir durum olmadığı ortadadır.

10 Ocak'ta İstanbul'da yaşanan bu olay küçük yaşlarda çalıştırılan veya dilendirilen çocukların içler acısı hâlini ortaya koymaktadır. Bu dramatik durum, insanın insanca yaşayabileceği toplumsal dokunun Türkiye'de oluşmadığını göstermektedir. Küçük Bedrettin'in gördüğü işkence, 21. yüzyılda bir utanç tablosudur. Bunun gibi pek çok örneğin olduğu bilinmektedir. Sokaklarda dilenen, hemen hemen her trafik ışığında mendil, kalem satmak için uğraşan sokak çocukları toplumun her kesiminden insanın karşılaştığı manzaralardır. Sokaklarda büyük bir sefalet içinde, işkence ve dayakla korkutularak dilenmeye zorlanan çocuklara sahip çıkılması sosyal devlet olmanın getirdiği bir zorunluluktur. Toplumsal eşitliğin ve adaletin sağlanabilmesi için bu çocukların sağlıklı bir ortamda büyümesi, her çocuk gibi eğitim görmesi kendi yaşamlarını idame ettirebilecek duruma gelmeleri için uygun koşulların sağlanması gerekmektedir. İşsizlik nedeniyle yaşanan ekonomik sıkıntılar, insanları göçe zorlamıştır. Yaşanan toplumsal değişimler, zaten ekonomik sıkıntılar yaşayan aileleri daha da büyük çıkmazların içine itmiştir.

Oluşan bu olumsuzluklar zinciri içinde, çocuklar korkutularak, aileleri ya da etraflarındaki kişilerce çalışmaya, para kazanmaya zorlanmaktadır. Büyük metropollerde çok daha yoğun bir şekilde yaşanan bu sorunun çözümlenmemesi, zaman içinde daha da büyüyerek önemli bir sosyal ve toplumsal sorun haline gelmesi sonucunu doğuracaktır. Küçük yaşlarda korkutularak dilendirilen, satıcılık yapan bu çocukların mutlaka sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması gerekir. Aksi takdirde zaman geçtikçe çok daha olumsuz tablolarla karşılaşılacaktır. Ailelerinin geçimine katkı sağlamak için küçücük yaşta sokaklara çıkarılan çocuklar, sokaklarda hak etmedikleri ve bir çocuğun altından kalkamayacağı davranış ve tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır.

Tüm bunların engellenmesi, sosyal hizmetlerin güçlendirilmesi, toplumsal bilgilendirme çalışmalarının etkili bir şekilde yapılması gerekmektedir. Tüm bunlar sosyal güvenlik şemsiyesi altında yapılmalıdır. Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal bilgilendirme konusunda daha etkin bir şekilde rol alması için desteklenmesi gerekmektedir.

Sorumluluğu altında olan çocuklarını istismar eden ailelerin çocuklarının mutlaka koruma altına alınması gerekmektedir. Korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili olarak yapılan düzenlemelerin pratikte uygulanmasında ortaya çıkan eksikliklerin nelerden kaynaklandığı tespit edilmelidir. Belli yaştaki çocukların okula gönderilmemesi halinde, nüfus kayıtlarından takiple bu çocuklara ulaşılması ve çocukların içinde bulundukları durum tespit edilebilir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde belirlenen temel ilkeler çerçevesinde uygulamada ortaya çıkan aksamaların tespiti için daha aktif çalışmaların yapılması gerekmektedir. Toplumda tüm çocuklar için var olan riskler tespit edilebilir risklerdir. Bu riskleri önceden tespit etmek ve uygun tedbirleri almak noktasında devlet üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.

Çocuğun korunma ihtiyacının aile ve aile tipi bakımı teşvik edecek hizmetler aracılığıyla sunulması gerekir.

Çocuk Esirgeme Kurumu’nun korunmaya muhtaç çocukların tespitinde aktif olarak görev alması gerekmektedir. Çocuk Esirgeme Kurumu uzmanlarının belirli yerlerde bulunan çocukları tespit ederek onlara yardımcı olması, doğrudan çözümü kolaylaştıran bir yöntemdir.

Sokaklarda yaşayan korunmaya muhtaç çocukların içinde bulundukları durumun nedenleri ve sokak çocukları için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.12.01.2010

1) Çetin Soysal                              (İstanbul)

2) Mehmet Şevki Kulkuloğlu       (Kayseri)

3) Mehmet Sevigen                      (İstanbul)

4) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

5) Canan Arıtman                         (İzmir)

6) Necla Arat                                 (İstanbul)

7) Bihlun Tamaylıgil                     (İstanbul)

8) Birgen Keleş                             (İstanbul)

9) Fatma Nur Serter                     (İstanbul)

10) Nesrin Baytok                         (Ankara)

11) Tacidar Seyhan                      (Adana)

12) Atila Emek                              (Antalya)

13) Tekin Bingöl                           (Ankara)

14) İsa Gök                                    (Mersin)

15) Hulusi Güvel                           (Adana)

16) Abdulaziz Yazar                     (Hatay)

17) Kemal Demirel                       (Bursa)

18) Osman Kaptan                       (Antalya)

19) Gökhan Durgun                     (Hatay)

20) Rasim Çakır                            (Edirne)

21) Durdu Özbolat                       (Kahramanmaraş)

22) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

23) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

24) Ali Rıza Ertemür                    (Denizli)

25) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

26) Ali İhsan Köktürk                   (Zonguldak)

27) Turgut Dibek                          (Kırklareli)

28) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 21 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve dilendirilen çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/571)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’nci maddeleri uyarınca “Sokakta yaşayan ve dilendirilen çocukların sorunlarının giderilmesi” için Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim. 12.01.2010

1) Mehmet Sevigen                      (İstanbul)

2) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

3)Tekin Bingöl                              (Ankara)

4) Birgen Keleş                             (İstanbul)

5) İsa Gök                                       (Mersin)

6) Hulusi Güvel                             (Adana)

7) Abdulaziz Yazar                       (Hatay)

8) Tacidar Seyhan                        (Adana)

9) Kemal Demirel                         (Bursa)

10) Osman Kaptan                       (Antalya)

11) Gökhan Durgun                     (Hatay)

12) Rasim Çakır                            (Edirne)

13) Durdu Özbolat                       (Kahramanmaraş)

14) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

15) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

16) Ali Rıza Ertemür                    (Denizli)

17) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

18) Ali İhsan Köktürk                   (Zonguldak)

19) Turgut Dibek                          (Kırklareli)

20) Atila Emek                              (Antalya)

21) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

22) Ensar Öğüt                              (Ardahan)

Gerekçe:

Tüm dünyada ciddi anlamda sorun haline gelen ve Türkiye'de de yaşanan ekonomik krizle birlikte önemli toplumsal sorunlarımızın başında gelen sokak çocuklarının sayıları hakkında da maalesef ciddi bir enformasyona sahip değiliz.

Evde dayak yiyen, şiddete maruz kaldığı için evden kaçan, sokakta da her türlü istismara açık kalan, suça itilerek yaşamlarını sokakta idame ettirmek zorunda kalan yüz binlerce çocuk olduğunu görmekteyiz.

Bu çocukların ortak özellikleri ise, yaşlarının gerektirdiği bir hayatı yaşayamamaları ve o yaşlarda en çok ihtiyaç duydukları ev sıcaklığından, ebeveyn ilgisinden, oyun oynamaktan ve sağlıklı beslenmeden yoksun olmalarıdır. Her çocuğun doğal hakkı olan yaşına uygun bir hayat yaşama hakkının onların elinden alındığı gözlemlenmektedir.

İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde, metropollerde, trafik ışıklarında duran, arabaya koşarak gelen çocukların manzarası herkes tarafından bilinmektedir. Sokakta çalışan ya da zorla çalıştırılan bu çocukların belli süre sonra evlerini terk ederek kaçtıkları ve sokakta yaşamaya başladıkları yapılan çalışmaların sonucunda görülmektedir.

Özellikle Doğu ve Güneydoğuda var olan yoksulluk, işsizlik, terör gibi etkenler sebebiyle büyük şehirlere göç en önemli sosyal sorundur. Hatta bazı ailelerin dilencilik için topluca Büyükşehirlere göç ettikleri ortaya çıkmıştır.

Yapılan araştırmalara göre en çok sokak çocuğunun yaşadığı il İstanbul olarak görülmektedir. Yine verilen bilgilere göre her 4 çocuktan biri de çalışmaktadır. Üstelik bu çocuklar yaşlarına aykırı bir biçimde çalıştırılmaktadır. Türkiye'de sömürülen çocuk iş gücü oranı ise Uzakdoğu ülkelerindeki oranlara ulaşmıştır.

Sokaklarda yaşayan, dilendirilen, çalışan çocuklar birçok tehlike ile karşı karşıya kalmaktadır. Çalışma ortamlarının tehlikeli, soğuk ve her türlü istismara açık olması nedeniyle bu çocukların büyük bir kısmında ciddi anlamda sağlık sorunları, saldırganlık, hırsızlık, hiperaktivite gibi psikososyal davranış bozuklukları ortaya çıkmaktadır.

Tüm bu sebeplerden dolayı çocukları yetiştirmekten sorumlu yetişkinler tarafından herhangi bir koruma, denetleme olmadığı için ailelerinden kopmuş, 24 Saat sokakta yaşayan, suça bulaşan, tiner, bali gibi uçucu maddeler kullanan, her türlü cinsel istismara uğrayan, dilenci ve organ mafyasının eline düşen çocuklar karşımıza çıkmaktadır.

Peki hükümet yetkilileri toplum açısından ciddi anlamda tehdit niteliği taşıyan, her gün onlarca çocuğun sokağa düştüğü, organ mafyasının cirit attığı, her köşede dilencilik yapan çocukların bulunduğu, okul köşelerinde sigara uyuşturucu satarak çocuklarımızın tehdit edildiği bir ortamda korunmaya, gözetilmeye en çok ihtiyacı olan, bu çocuklar için neler yapmaktadır bilinmemekte.

Geleceğimiz olan çocukları kurtarmak için ne gibi önlemler alınmaktadır? Bu işten sorumlu devlet kurumları, işlevleri, şimdiye kadar neler yaptıkları, kaç çocuğu ne şekilde istihdam ettikleri de bilinmemektedir. Bu kurumlara sevk edilen çocuklarımıza orada nasıl bir eğitim verilmekte, çocuklar ne şekilde rehabilite edilmekte cevap bekleyen sorulardır.

Devlet bu çocukların sadece barınma ve gıda ihtiyacını gidermekle yetinmemelidir. Var olan mevcut yasalar yeniden gözden geçirilmeli, nasıl uygulandığı takip edilmelidir. Sokakta çalışan, zorla çalıştırılan, dilendirilen bu çocuklar ayrı ayrı ele alınarak çocukları sokağa düşüren nedenler ve genel olarak sokak çocuklarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi gerekmektedir.

10.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 24 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/572)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Sokakta yaşayan ve sokağı kullanan, halk arasında "sokak çocukları" biçiminde isimlendirilen çocukların sorunlarının, sokağa itilme sebeplerinin araştırılması ve olası çözüm önerilerinin tartışılabilmesi için TBMM içtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri ve Anayasa'nın 98. maddesi gereğince bir meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Nevingaye Erbatur                  (Adana)

2) Hulusi Güvel                              (Adana)

3) Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (Malatya)

4) Mehmet Şevki Kulkuloğlu       (Kayseri)

5) Atila Emek                                (Antalya)

6) Canan Arıtman                         (İzmir)

7) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

8) Tayfur Süner                            (Antalya)

9) Gökhan Durgun                       (Hatay)

10) Ali Koçal                                  (Zonguldak)

11) Turgut Dibek                          (Kırklareli)

12) Algan Hacaloğlu                     (İstanbul)

13) Ali Rıza Ertemür                    (Denizli)

14) Abdulaziz Yazar                     (Hatay)

15) Tekin Bingöl                           (Ankara)

16) İsa Gök                                    (Mersin)

17) Durdu Özbolat                       (Kahramanmaraş)

18) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

19) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

20) Ali Rıza Öztürk                       (Mersin)

21) Şevket Köse                            (Adıyaman)

22) Hüseyin Ünsal                        (Amasya)

23) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

24) Erol Tınastepe                       (Erzincan)

25) Ensar Öğüt                               (Ardahan)

Gerekçe:

9 Ocak 2010 tarihinde Haliç Köprüsü'nü temizleyen işçilerce ölmek üzereyken bulunan ve ölümden dönen 5 yaşındaki B.K.nın yaşadığı sıkıntılar "sokak çocukları" olarak adlandırılan sokağı kullanan, sokakta yaşayan çocukları tekrar kamuoyu gündemine taşımıştır.

Çocukların büyüklerce sokakta çalışmaya, dilenmeye ya da hırsızlığa zorlanması bir çocuk hakları ihlalidir. Sokakta para kazanmaya itilen çocuk okul ve aile ortamından uzak bir yaşama zorlandığı için geleceğe yönelik gerekli eğitim imkanından da mahrum kalmaktadır.

Yapılan araştırmalar sadece İstanbul'da yaklaşık 4 bin çocuğun sokaklarda çalıştırıldığını ya da dilendirildiğini ortaya koymaktadır. Ancak geçtiğimiz yıl yalnızca 400 çocuk sokaktan kurtarılıp devlet koruması altına alınabilmiştir.

Meselenin bir diğer boyutu, 5 yaşındaki Bedrettin'in de başına geldiği gibi, çocukların şiddete karşı korunaksız kalmasıdır. Sokakta yaşayan çocuklar hem büyüklerinden hem de yine diğer çocuklardan gelebilecek şiddete karşın korunamamakta, yaşadıkları şiddet türleri de çocukların hem fiziksel hem ruhsal anlamda yaralanmalarına sebep olmaktadır.

B.K.'nın yaşadığı şiddet başka bir gerçeği daha gözler önüne sermiştir. Kimi aileler çocuklarını dilendirmek ya da çalıştırmak için bahar aylarından itibaren İstanbul'a ya da diğer büyük illere gelmektedir. Bu da çocukların kendi ailelerinde şiddete itilmesi anlamına gelmektedir. 2009 yılı içerisinde, sokaklarda çalıştıkları belirlenen çocuklara yönelik olarak sadece İstanbul'da 10 bin 741 yasal işlem yapılmış ancak sadece 400 çocuk devlet koruması altına alınmıştır. Devlet korumasından yoksun kalan diğer çocukların halen sokaklarda şiddetin türlü biçimleri ile karşı karşıya kaldığı bir gerçektir.

Yukarıda değinilen tüm sorunların sebeplerinin ve hem çocuklara hem de topluma olası etkilerinin araştırılabilmesi için, konunun uzmanlarının, sivil toplum örgütlerinin ve ilgili kamu görevlilerinin fikir ve önerilerinin tartışılabilmesi ve çözüm önerilerine dair bir Meclis araştırmasının açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

11.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/573)

                                                                                                             21.01. 2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Anayasamızın 98., İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, Ülkemizde var olan ve toplumsal bir sorun olarak gün geçtikçe büyüyen, istismar edilen çocukların sorunları ve başlangıç nedenleri ve güvenli bir ortam sağlanması ve toplumla yeniden bütünleşmelerine yardımcı olacak, alınması gereken önlemlerin ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ahmet Orhan                            (Manisa)

2) Mehmet Şandır                         (Mersin)

3) Hasan Özdemir                         (Gaziantep)

4) Hüseyin Yıldız                          (Antalya)

5) Mustafa Enöz                            (Manisa)

6) Erkan Akçay                             (Manisa)

7) Hasan Çalış                               (Karaman)

8) Mehmet Günal                          (Antalya)

9) Reşat Doğru                              (Tokat)

10) Mehmet Serdaroğlu               (Kastamonu)

11) Ahmet Duran Bulut               (Balıkesir)

12) Emin Haluk Ayhan                 (Denizli)

13) Necati Özensoy                      (Bursa)

14) Recep Taner                           (Aydın)

15) Sabahattin Çakmakoğlu        (Kayseri)

16) Süleyman Latif Yunusoğlu    (Trabzon)

17) Mehmet Akif Paksoy              (Kahramanmaraş)

18) Murat Özkan                           (Giresun)

19) Kamil Erdal Sipahi                 (İzmir)

20) Mustafa Kalaycı                      (Konya)

21) Abdülkadir Akcan                  (Afyonkarahisar)

22) Mithat Melen                          (İstanbul)

23) Akif Akkuş                              (Mersin)

24) Oktay Vural                            (İzmir)

Gerekçe:

Sokakta yaşayan ve istismar edilen çocukların yaşamları ülkemizde gün geçtikçe büyüyen bir hâl içindedir. Bu çocukların yaş grupları 12 ile 19 arasında olup, alt yaş sınırı maalesef gün be gün aşağılara doğru inmektedir.

Sokakta yaşayan çocukların bir kısmı, parçalanmış da olsa aileleriyle ilişkilerini sürdürürken, yarısından fazlası ekonomik yetersizlik, ihmal ve parçalanmış aile gibi etkenler nedeniyle sokağa itilen çocuklar, arkadaş etkisi, aile içi şiddet, aile içi problemler ve üvey ebeveynle çatışma gibi nedenlerle de sokakta yaşamaya başlıyor. Bahsi geçen nedenler ile birlikte sokakta yaşamanın bu çocuklar için travmatik hayatın ne başlangıcı ne sonu olduğu gibi karşılaştıkları diğer bir sorun ise çocukların uçucu maddeler ve uyuşturucu ile karşılaştığı ve bu korkunç maddelerden kurtuluşlarının olmadığı bir başlangıç ile tanışıyorlar. Sokakta yaşayan çocukların işledikleri ve istemeden kullanıldıkları ve karıştıkları suç oranları yükselmektedir.

İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya gibi metropol kentlerin varoşlarında yaşayan, özellikle göç yoluyla gelen ailelerin çocuklarının risk altında olduğu gerçeklik kazanmıştır. Sosyo-ekonomik düzeyin düşük olduğu ve çarpık kentleşmenin yoğun yaşandığı gecekondu bölgelerinde yaşayan ailelerin çocukları bu risk grubu altında yer almaktadır.

Eğitim ve yaşam sosyolojisinin geliştirilmesi, ilerlemesi ve ailenin kalitesinin yükseltilmesi hâlinde toplum kalitesinin de yükseleceği bir gerçektir. Sosyal güvenlik alanında yapılacak yeni düzenleme ve genişletmeler toplum kalitesinin yükselmesi ile birlikte sokakta yaşayan çocuk sayısında azalmayı da sağlayacaktır.

Çocuk haklarına yönelik bazı ihlallerin azaltılmasında ilerleme sağlanmakla birlikte, çocuklara yönelik istismar olaylarının yaygınlığı hakkında henüz elde fazla bilgi bulunmamaktadır. Şiddet ve sömürü tüm dünyada pek çok çocuğun yaşamındaki katı gerçekler olarak varlığını sürdürmektedir.

Dünyanın dört bir yanında milyonlarca kız ve erkek çocuk insan ticareti mağduru olmaktadır, ana-baba ilgisinden yoksundur veya okula gidebilmek, temel sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için gerekli kayıt belgelerine sahip değildir. Daha milyonlarca çocuk son derece elverişsiz koşullarda çalışmaya zorlanırken diğerleri evlerinde, okullarında, toplumlarında, yerleştirildikleri kurumlarda veya tutukluluk hâlinde şiddete veya suistimale maruz kalmaktadır. Bu tür olumsuzlukların failleri de çoğu kez çocukların emanet edildikleri yetişkinlerdir.

Sokaklarda yaşayan ve/veya çalışan çocuk sayısı son dönemde gözle görülür biçimde artmıştır. Pek çok çocuk, anne-babaları tarafından sokakta çalışıp aile geçimine destek vermeye zorlanmaktadır. İstismar eden ailelerden gelen çocukların bazıları kurtuluşu sokaklarda aramaktadırlar. Çocukların çoğu sokaktayken kötü muameleye, fiziksel ve/veya cinsel istismara, hastalıklara ve yetersiz beslenmeye maruz kalmakta, madde bağımlısı hâline gelmektedir.

Bu çocuklara güvenli bir ortam sağlanması ve toplumla yeniden bütünleşmelerine yardımcı olacak becerilerin geliştirilmesi, cinsel istismara maruz kalanlar, uçucu madde bağımlısı olanlar, sokaklarda çeşitli işler yapanlar, evlerinden kaçanlar ya da sokağa itilenler gibi farklı gereksinimleri olan çocuklar için güvenli ve destekleyici ortamlar sağlanması gerekmektedir.

Çocukların sokakta yaşamalarına ve/veya çalışmalarına yol açan temel nedenlere karşı alınacak önlemlerin ve yukarıda değinmiş olduğumuz nedenlerden ötürü sorunların, alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti amacı ile Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.

12.- İstanbul Milletvekili Alev Dedegil ve 21 milletvekilinin, cinsel istismara maruz kalan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/574)

                                                                                                           10 Şubat 2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Ülkemizde çocuklara yönelik cinsel suçlarla mücadele yöntemlerinde, cinsel suç mağduru çocukların korunması uygulamalarında ve yasalardaki ilgili düzenlemelerde karşılaşılan sorunların araştırılarak tespit edilmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Alev Dedegil                       (İstanbul)

2) Aşkın Asan                         (Ankara)

3) Kemalettin Aydın              (Gümüşhane)

4) Yılmaz Tunç                       (Bartın)

5) Birnur Şahinoğlu               (Samsun)

6) Mehmet Çiçek                    (Yozgat)

7) Fatma Şahin                       (Gaziantep)

8) Mustafa Ünal                      (Karabük)

9) Avni Erdemir                     (Amasya)

10) Yaşar Eryılmaz                 (Ağrı)

11) Ülkü Gökalp Güney         (Bayburt)

12) Mustafa Cumur               (Trabzon)

13) Azize Sibel Gönül             (Kocaeli)

14) Dilek Yüksel                     (Tokat)

15) Nükhet Hotar                   (İzmir)

16) Hayrettin Çakmak           (Bursa)

17) Reha Denemeç                 (Ankara)

18) Güldal Akşit                      (İstanbul)

19) Abdülkadir Aksu             (İstanbul)

20) Edibe Sözen                     (İstanbul)

21) Fatoş Gürkan                   (Adana)

22) Yusuf Coşkun                   (Bingöl)

Gerekçe:

Kendinden büyük bireylerin, çocuğun fiziksel, gelişimsel ve psiko-sosyal açıdan iyi olma halini olumsuz yönde etkileyen tutum ve davranışları çocuğun istismarı olarak değerlendirilmektedir. Çocuk istismarı; fiziksel, cinsel, duygusal istismar ve ihmal olmak üzere dört ana grupta incelenmektedir. Bu gruplar içinde bulunan cinsel istismar, istismar tipleri içerisinde çoğunlukla gizli kalan ve saptaması en zor grubu oluşturmaktadır.

Çocukların cinsel amaçlarla kullanılması, çocuk fahişeliği, pornografi ve seks turizmi kaygı verici boyutlarda artmakta ve giderek günümüz dünyasına yayılmaktadır. Dünyada milyonlarca çocuk ve gencin her şekildeki cinsel istismar kurbanı olduğu ve bunların arasında 5 yaşından küçük çocukların dahi bulunduğu bildirilmektedir. Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu (UNICEF) tarafından, dünyada milyonlarca çocuğun ya fahişe olarak çalıştırıldığı ya da porno filmlere malzeme edildiği saptanmıştır.

Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; % 30'unun 2-5, % 40'ının 6-10, % 30'unun 11-17 yaş grubunda olduğunu görülmekte. Bir başka deyişle olguların % 70'ini küçük yaş grubu oluşturmaktadır. Kız çocukları erkek çocuklardan 3 kat daha sık cinsel istismara uğramakta ve istismara uğramış erkek çocuklarda ölüm ve yaralanmalar daha sık görülmektedir. Yurt içi yayınlarda ise kız/erkek oranı birbirine yakın bulunmuştur. İstismarcılar, % 80 çocuğun tanıdığı biridir ve % 96'sı erkektir.

Çocuğa yönelik cinsel istismar, özellikle son günlerde basında sıkça yer alan haberler nedeniyle gündemi meşgul etmektedir. Uzmanlar Türkiye'de çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının giderek arttığını ve suç artışının nedenlerinin başında cezaların caydırıcı olmadığını belirtmektedirler.

Dünya'da yaygın olan suç eyleminin Türkiye'de varlığını ve azlığını inkar etmek olanaksızdır. Suç tespitlerinin az bulunması problemin küçük olduğu anlamına gelmez. Cinsel istismara uğramış çocuklarda, fiziksel yaralanmanın yanısıra hemen hemen hepsinde psikolojik zararlar meydana gelmektedir ve cinsel istismarın somut hasarları ortadan kalktıktan sonra bile bu duygusal zedelenme uzun yıllar devam etmektedir.

Cinsel istismar aileyi ve çocuğu ciddi bir şekilde yaralamaktadır. Toplumun temel direkleri olan aile ve çocukların yaralanması toplumu derinden sarsar. Cinsel istismar ile ilgili önleyici ve koruyucu tedbirler almak devletin sorumluluklarındandır.

Ülkemizde çocuklara yönelik cinsel suçlarla mücadele yöntemlerinde, cinsel suç mağduru çocukların korunması uygulamalarında ve yasalardaki ilgili düzenlemelerde sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunları ortadan kaldıracak yeni bir yaklaşıma ve alınması gereken acil tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.

Okunan önergeleri de içeren bir Danışma Kurulu önerisini biraz sonra işleme alacağız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

A) Tezkereler (Devam)

2.- İspanya Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabetle, Madrid’de düzenlenecek olan “AB Ülkeleri Dışişleri Komisyonu Başkanları Toplantısına” katılmak üzere Eskişehir Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın İspanya’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1096)

                                                                                                           12 Şubat 2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan, İspanya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’nun vaki davetine icabetle, 24-27 Şubat 2010 tarihleri arasında Madrid’de düzenlenecek olan “AB Üye Ülkeleri Dışişleri Komisyonu Başkanları Toplantısına” katılmak üzere İspanya’ya resmi ziyarette bulunacaktır.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan’ın Madrid’i ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.26

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun efendim.

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558) ve gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan (10/563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesine; 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:                                                                                                 Tarihi: 16.02.2010

Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                Mehmet Ali Şahin

                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

                   Mustafa Elitaş                                                                      Hakkı Suha Okay

         Adalet ve Kalkınma Partisi                                                     Cumhuriyet Halk Partisi

               Grubu Başkanvekili                                                               Grubu Başkanvekili

                  Mehmet Şandır                                                                         Bengi Yıldız

          Milliyetçi Hareket Partisi                                                    Barış ve Demokrasi Partisi

               Grubu Başkanvekili                                                               Grubu Başkanvekili

Öneriler:

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında yer alan 471 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

16 Şubat 2010 Salı günü (bugün) Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan 10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558 ve bugün okunarak Genel Kurulun bilgisine sunulan ve Gelen Kâğıtlar Listesinde yayımlanan 10/563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573 ve 574 esas numaralı kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılmasına yönelik Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesi ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması,

Genel Kurulun; 17 Şubat 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 383 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,

471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

471 Sıra Sayılı

Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı

(1/743)

                       Bölümler                         Bölüm maddeleri                        Bölümdeki

                                                                                                                    madde sayısı

                        1. Bölüm                                    1-10                                          10

                        2. Bölüm                                   11-20                                        11

                                                                 (Geçici 1. madde)                                

                                                             Toplam madde sayısı                           21

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Danışma Kurulu önerisinin lehinde ilk konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın Ahmet Öksüzkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin lehine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık 7 milyarlık dünya nüfusunun yarısının on sekiz yaşın altında olduğu görülmektedir. Araştırmalar ve verilere göre dünya çocuklarının önemli bir kısmının da şiddete maruz kaldığı ve insan kaçakçılığının milyar dolarlık boyutu düşünülürse bu konunun vahameti daha da ortaya çıkmaktadır.

Asayiş Daire Başkanlığının kayıtlarına göre Ocak 2010 tarihi itibarıyla ülke genelinde 1.016’sı kız olmak üzere 1.661 çocuk emniyet müdürlükleri kayıtlarına kayıp başvurusu olarak kaydedilmiştir. İl bazında kayıp çocuklarda İstanbul birinci sırada yer almış, son yıllarda Doğu ve Güneydoğu illerinde artış çok dikkat çekmektedir.

21/9/2009 tarihinde ilimiz Talas ilçesinde Ramazan Bayramı’nda şeker toplarken kaybolan ve Kayseri Emniyet Müdürlüğünün bütün aramalarına rağmen hâlâ bulunamayan 3 çocuğumuz bizleri derinden yaralamış ve Türkiye genelinde konunun vahameti, üzerinde durulması gerektiğini göstermiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek fert bazında gerekse topyekûn bir millet olarak çok dikkatli ve hassas olmamız gereken bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Son yıllardaki çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarındaki artış konunun hassasiyetini bütün gerçekliğiyle ortaya sermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde kayıp çocuklarda görülen artışın en önemli sebepleri arasında çocukların suç örgütleri tarafından organ ticareti, uyuşturucu dağıtımı, hırsızlık, fuhuş ticareti, çocuk ticareti gibi pek çok saiklerden hareketle yapıldığı görülmektedir. Bu sorun gerçekten ihmal edilmeyecek bir konudur. Bu meselenin çözümü istikametinde herkes “Bir gün kendi başıma da gelebilir.” düşüncesiyle hareket etmelidir. Çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşamalarının sağlanması başta biz, devletimizin ve sonra da tüm ailelerin görevidir.

Emniyet Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre 15 Ocak 2010 tarihi itibarıyla kaybolan 1.444 çocuktan 803’ünün bulunup ailelerine teslim edildiği ve hâlen 592 ila 600 civarında çocuğun kaybolduğu belirtilmiştir. Kaybolma, kaçma veya kaçırılma şeklinde cereyan eden vakalarda çocukların yüzde 18’i macera arayışı, yüzde 17’si iş arama, yüzde 15’i aile içi şiddet, yüzde 14’ü ailenin psikolojik baskısı, yüzde 10’u üvey anne-baba ilişkisi, yüzde 9’u çocuğa yönelik şiddet nedenleriyle evden kaçma davranışında bulunduklarını belirtmiştir.

Kayıp çocukların genelde büyük şehirler ve göç alan şehirlerde olduğuna dikkat çekilmektedir. Türkiye’de en fazla kayıp çocuk sıralamasında 346 çocuk ile İstanbul ilk sırada, 138 çocuk ile İzmir ikinci sırada yer alırken, bu illeri Balıkesir, Bursa, Ankara, Mardin ve Kocaeli takip etmektedir.

Kaçan çocukların genelde ebeveyn boşanması, kentleşme gibi sebeplerden kaynaklandığı, kaçırılanların genelde çocuk ticareti, dilencilik ve cinsel sömürü gibi nedenlerden kaçırıldığı belirtilmektedir. Dünyada her yıl 2,5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığı ve bunun yarısının da kız çocuğu olduğu bilgisi, bu konu üzerinde ne kadar hassasiyetle durmamız gerektiğini göstermektedir. Bu konu ihmale gelmeyecek ve zaman kaybetmeyecek kadar da önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konunun çözümü için aileler ve kurumlarımızın yapması gerekenler:

Erken yaştaki evlilikleri önlemek amacıyla ailelere maddi yardımlarda bulunmak; anne, baba ve çocuklara yönelik aile içi iletişim, anne-babalık eğitimi, psikiyatri ve psikolog yardımı gibi konularda ilgili kurumların daha çok çalıştırılması gerekmektedir.

Devlet kurumlarımız, basın aracılığıyla, aileler daha fazla bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir.

Emniyet güçlerimiz kalabalık yerlerde daha yoğun çalışmalı ve bunun için gerekli maddi imkânlar sağlanmalıdır.

Çocuklarımızın uzun süre ve kontrolsüz, İnternet salonlarında kalmaları engellenmelidir.

Yardıma muhtaç ailelere yardımlar gecikmeden verilmelidir.

Okullarımızda konuyla ilgili sık sık eğitimler ve seminerler düzenlenmelidir.

Son yıllarda, maalesef, ülkemizde de kayıp çocuklarla ilgili haberlerde artış gözlenmektedir. Bu durum aileler ve çocuklarımız üzerinde çok olumsuz etkiler de yapmaktadır, vatandaşımızı endişe ve üzüntüye sevk etmektedir.

Bu konunun hassasiyeti ve önemine binaen, AK PARTİ Grubumuz, kayıp çocuklarla ilgili araştırma komisyonu kurulması önergesini vermiştir. Artık devletimizin bütün kurum ve kuruluşları, güvenlik güçleri, medya organlarımız, eğitim kurumları harekete geçmeli, üzerlerine düşen görevleri daha titiz bir şekilde yapmalıdır.

Grubumuzun önergesiyle kurulacak araştırma komisyonunun çalışmaları sonucunda, konu bütün detaylarıyla alınacak ve tüm kurumların mevcut bilgilerinin toparlanması yanında, yeniden neler yapılabileceği konusunda çalışmalar yapılması için harekete geçirilmesi sağlanacaktır.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; elbette ki bu mesele ihmale gelmeyecek ve ertelenemeyecek bir meseledir. Yüce Meclisimizin bu konuyu bütün yönleriyle incelemesi, alınması gereken tedbirleri tespit ederek, kayıp çocukların bir an önce bulunması için neler yapılması gerekiyorsa yapmanın zamanı gelmiştir.

Bundan dolayıdır ki verilen önergeyle kurulacak olan kayıp çocuklarla ilgili araştırma komisyonunun konunun çözümü istikametinde çok önemli görev ifa edeceğini vurgulamak istiyor, komisyonun hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öksüzkaya.

Aleyhte Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Sayın İçli, buyurun efendim.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz aldım değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkede keyfîlik bir devlet yönetim biçimi hâline gelmişse, keyfîlik yasama, yargı ve yürütme organlarında olağan bir davranış ve yönetim şekli olarak kabul ediliyorsa o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, Danışma Kurulu önerisiyle 471 sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın bir temel kanun olarak görüşülmesi önerilmektedir. Son aylarda artık, on maddelik, on beş maddelik, yirmi maddelik kanun tasarı ve tekliflerinin bir temel kanun olarak görüşüldüğünü ve bunun bir alışkanlık hâline geldiğini görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesine göre, hangi kanun tasarılarının temel kanun olarak görüşüleceği çok net olarak ifade edilmektedir. Bir kanun tasarısının veya teklifinin temel kanun olarak görüşülmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde istisnai bir olaydır ancak bu istisnai olay artık bir temel kural hâline gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı iki bölüm hâlinde görüşülecek, yirmi bir madde, yürürlük, yürütme maddesini çıkartırsanız on dokuz madde.

Hukuk fakültelerinde bir kanunun lafzı ve ruhundan söz edilir. Lafzı kelime anlamıdır ruhu ise yasa koyucunun, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekillerinin o kanundan neyi amaçladığının, neyi meram ettiğinin tutanaklara geçmesidir. Uygulamada savcılarımız, yargıçlarımız, avukatlarımız ve bürokrasimiz yasa koyucunun bu kanunda neyi amaçladığını, ruhunu öğrenmek isterler ama bir kanunu, siz, eğer, temel kanun olarak görüşür ve bunu iki bölüm hâline ayırırsanız maddeler hakkında o kanunun ruhuyla ilgili görüşmeleri ifade etmek mümkün değildir. Böyle bir çalışma kanun yapma tekniğine uygun değildir. Bu nedenle yasama organındaki bu keyfîlik artık dayanılmaz boyutlara gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu, yasama organındaki keyfîliğin sadece bir örneğidir. Peki, bu keyfîlik sadece yasama organında mı vardır? Değerli arkadaşlarım, son günlerde ibretle izlemekteyiz, sadece yasama organında keyfîlik yoktur, yargı organında artık dayanılmaz boyutlara gelen keyfîliklerle karşı karşıya kalmaktayız. İşte geçen gün -hatta bugün gazetelerde de var- bir tutuklunun Habur’daki soruşturmayla, yargılama süreciyle ilgili birtakım ifadelerine rastlamaktayız. Habur’da, hepimizin bildiği gibi, PKK terör örgütü mensupları geldiğinde devletin İçişleri Bakanının müsteşarının, üst düzey bürokratların “çadır” diye tabir edilecek bir mahkeme sürecine nasıl müdahale ettiklerini hep burada görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Bu inkâr yoluna da gidilebilir ama bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, mahkeme tutanaklarından bu ifadeleri okumak suretiyle de bunun gün ışığına çıkmasına katkı sağlamıştır.

Değerli arkadaşlarım, yargıdaki keyfîlik sadece Habur’daki keyfîlik değildir yani bölücü terör örgütü mensuplarına özel mahkemeyi bir tarafa bırakın, Silivri’de sürdürülen yargılamada da keyfîliği çok net olarak görmektesiniz ama bugün İnternet sitelerine düşen bir haber, gerçekten de yargıdaki keyfîliğin hangi boyutlara kadar uzandığını net olarak ortaya koymaktadır. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının makam odası ve evi aranmaktadır değerli arkadaşlarım, Başsavcının evi ve makam odası aranmaktadır!

Değerli arkadaşlarım, birinci sınıfa ayrılmış bir savcı hakkında ne şekilde kovuşturma ve soruşturma yapılacağı Anayasa’nın 144’üncü maddesinde belirtildiği gibi, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda da net olarak ifade edilmektedir. Bakın, değerli arkadaşlarım, bu 2802 sayılı Yasa’nın 88’inci maddesinde savcılar hakkında, yargıçlar hakkında “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâller dışında suç işlediği ileri sürülen hâkim ve savcılar yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez.” Çok net ifadedir değerli arkadaşlarım bu ifade. Anayasa’nın 83’üncü maddesinde milletvekilliği dokunulmazlığı hakkında da aynı hükümler vardır. Eğer, siz bir Erzincan Başsavcısı hakkında bir yakalama kararı, gözaltı kararı, evini arıyorsanız ve göreviyle ilgili makam odasını arıyorsanız, bu işte artık keyfîlik vardır, bu işte artık Erzurum’daki Başsavcının yorum hatasının çok çok üzerine gidilmiştir. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 250’nci maddesi kapsamında bir soruşturma değildir değerli arkadaşlar. Bu, açıkça bir keyfîliktir. Bu, yargıya gözdağı vermenin ötesinde çok daha vahim bir olaydır. Yarın öbür gün, unutmayın, herhangi bir özel yetkili cumhuriyet başsavcısı, milletvekilliği dokunulmazlığı hakkındaki 83’üncü maddeyle -ki 88’inci maddeyle aynı kapsamdadır- herhangi bir milletvekili hakkında, dokunulmazlığı olmasına rağmen -dönemsel olarak, bugünü düşünmeyin, hukuk kurallarını sadece bugünü düşünerek yorumlayamazsınız- gelecekte bir milletvekili bir savcının yorumuyla yaka paça gözaltına alınıp evi aranabilir, Meclisteki odası aranabilir. Bunu tarihe not düşmek açısından söylemekteyim.

HÜSNÜ TUNA (Konya) – Geçmişte…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –  Açıkça söylüyorum, hiç geçmişi filan savunacak şeyiniz yok.

Savcılar Anayasa ve yasalara uymakla yükümlüdür. Bir savcıyı, başsavcıları dinlemek, öyle İstanbul Başsavcısını, Ankara Başsavcısını… “Benden olan savcı, benden olmayan savcı.” gibi yaklaşırsanız, yarın öbür gün, başka savcılar da “benden olan, olmayan” diye, milletvekili olmanıza rağmen, düşüncenizi ifade etmiş olmanıza rağmen, sizi yaka paça alır, götürür.

Başka bir keyfîlik de söz konusu. Bakın, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi, Anayasa’mızın 145’inci maddesine aykırı bir düzenlemeyi, gece yarısı önergesiyle yapılan düzenlemeyi iptal etti. Peki, değerli arkadaşlarım, bugün gazetelerde okuyorum, bakın, Sayın Savcı basın mensuplarını odasına çağırmak suretiyle, bir nevi basın toplantısı yapmak suretiyle, 3. Ordu Komutanı hakkında “İfadeye gelmezse gereken işlemler yapılacaktır.” şeklinde açıklamalarda bulunmaktadır. 3. Ordu Komutanı orgeneral rütbesindedir, hâlâ muvazzaftır, görevdedir. Anayasa Mahkemesinin kararı ortadadır. Yine, biraz evvel, İnternet’te İzmir’de 2 generalin ifadesinin alınacağına dair birtakım haberler vardı. Bu kişiler suçludur, suçsuzdur; ben onun orasında değilim, ben hukuk devletinin gereklerini anlatmaya çalışıyorum. Eğer Anayasa Mahkemesi gece yarısı önergesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin bir karar verdiyse, özel yetkili cumhuriyet savcıları Anayasa’nın ve yasanın hükümlerinin gereğini yerine getirmekle yükümlüdür. Keyfî olarak “Ben askeri de yargılarım, suç işlemiştir.” mantığıyla, keyfî bir şekilde yasa maddesini kendine göre yorumlayıp Anayasa’ya ve yasalara aykırı işlem yaparsa bu, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bu, demokrasi için çok vahim bir olaydır değerli arkadaşlarım. Bunları lütfen dikkate alalım. Burası yüce Parlamentodur, yasa yapar, anayasa yapar ama kendi yaptığı anayasa ve yasalara eğer birileri uymaz, keyfî bir şekilde davranırsa, buna, bu kişilere de yasama organının sessiz kalmaması gerekir. Bunlara çok örnek verilebilir.

Değerli arkadaşlarım, yürütmenin keyfîliğinden de söz etmek lazım. Bakın, yürütme… Birtakım savcılar hakkında yasaya aykırı işlem yapıldığı için iddialar var ama Adalet Bakanlığımız -yürütme organı- keyfî olarak bu savcılar hakkında soruşturma izni vermemektedir. Soruşturma iznini vermeyi bırakın, birtakım himayelerden söz edilmektedir. Bu da çok vahimdir. Adalet Bakanı hiçbir savcı ve yargıcı himaye edemez. Eğer “yasa” diyorsak, “yargı bağımsızlığı” diyorsak, aynı, diğer kişilere yaptığı soruşturmayı nasıl yapıyorsa o savcılar hakkında da soruşturma ve kovuşturma yapılabilmelidir, suçsuzsa da aklanabilmelidir ama şimdi öylesine özel yetkili savcılarımız var ki artık yasama organından da çok daha farklı, geniş yetkilerle donatılmıştır, artık özel yetkili savcılar ve mahkemeler, kaldırdığımız, kaldırmakla övündüğümüz devlet güvenlik mahkemelerinden çok daha antidemokratik uygulamalara imza atmaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, yani eğer yürütme organı bu keyfîliğe sessiz kalıyorsa çok vahimdir, yani Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu devre dışı bırakılmaktadır.

Yeri gelmişken bir keyfîlikten daha söz etmek istemekteyim. Bu da devletin başı Sayın Cumhurbaşkanının keyfî tutumlarıyla ilgili. Geçtiğimiz haftalarda söz alamadım ama bunu da ifade etmekte yarar görüyorum.

Eskişehir Milletvekiliyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İçli, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkanım.

İlimin iki üniversitesinde iki rektör seçimi yapıldı. Bir hanımefendi, Profesör Doktor Gaye Usluer, en yakın erkek rakipleri -gazete haberleri böyle- fark atmış olmasına rağmen ikinci sıradaki arkadaşımız rektör seçildi, üniversitedeki arkadaşlarının, öğretim görevlilerinin iradeleri hiçe sayıldı.

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Sezer zamanında da öyle olmadı mı?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Yine, Anadolu Üniversitesinde Fevzi Sürmeli, 334 oy almasına karşın 96 oy olan üçüncü adayı Sayın Cumhurbaşkanı seçti.

Bu örnekleri uzatabilirsiniz değerli arkadaşlarım ama… Sayın Cumhurbaşkanı Hindistan’daydı, yeni geldi. Gandhi’nin mezarını ziyaret eden devlet adamlarına yedi ölümcül günah listesinden de verirler. Sayın Başbakana da vermişler bunu. Bakın, ilkesiz siyaset, emeksiz zenginlik, vicdansız haz, niteliksiz bilgi, ahlaksız ticaret, insaniyetsiz bilim, özverisiz ibadet; yedi ölümcül günah listesi ama daha vahim, yani başka bir örnek vereyim ben size: “Bir saat adaletle hükmetmek bir sene ibadet etmekten…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – “…daha hayırlıdır.” der hadisi şerif. Bunun da altını çizeyim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – DSP Hükûmeti zamanında neredeydin?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Laf attınız, onu da söylüyorum: Suiörnek, örnek değildir.

BAŞKAN – Sayın İçli, teşekkür ediyorum.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Ahmet Necdet zamanında siz hükûmettiniz, 1 oyla o zaman rektör oldu.

BAŞKAN – Sayın Özkan...

Evet, arkadaşlar, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın İçli, buyurun efendim.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Başkalarının kötü örneğini uygulamalarınızda hiçbir zaman yapamazsınız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – O zaman da milletvekiliydin DSP’den, sesin çıkmıyordu. Bakanlık yaptın o zaman. Çifte standart!

BAŞKAN – Lehte, Sayın Hasan Macit, İstanbul Milletvekili.

Sayın Macit, buyurun efendim.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu hafta, Danışma Kurulu önerisi, gerçekten, Meclisin verimli çalışması veya kamuoyunun vicdanını sızlatan kayıp çocuklarla ilgili bir komisyon kurulması için ortak bir öneriyle karşımıza geldi. Gerçekten, bu komisyonun kurulmasıyla ilgili kamuoyunda gözlerin Meclise çevrildiği bir anda, grup başkan vekillerimiz hayırlı bir iş yapmışlardır. O nedenle, bu komisyonun ivedilikle kurularak, komisyonun sonuçlarının veyahut da olumlu olarak, çocuklarla ilgili güzel haberler duyuracak, kayıp çocukların bulunmasıyla ilgili katkı sağlayacak olan bir çalışmanın burada yolunun açılması gerçekten önemlidir, hayırlıdır. İnşallah, komisyonumuz kısa süre içerisinde kamuoyunun beklentilerine cevap verecek kararları alır ve çalışmayı yapar. Bu komisyonun kurulmasıyla ilgili olumlu ve lehindeyiz.

Yalnız, temel kanun olarak gelen bir kanunumuz da yirmi maddelik bir kanundur. Aslında, bunun temel kanun olarak gelmesi çok önemli veyahut da çok zaman kaybedecek bir olgu değildir. Ne yazık ki uzun süredir, on maddeyi aşan kanunların temel kanun olarak getirilmesi bir gelenek hâline geldi. Bu yanlıştır, sakıncalıdır. Kanunların daha detaylı bir şekilde tartışılması, enine boyuna tartışılması ve doğru kararların alınmasıyla sağlanabilir. Kısa, tartışmadan kaçırılan ve kısa sürede çıkarılan kanunlara bakıyoruz, altı ay sonra sıkıntılarla karşılaşılıyor, yeni bir kanunla, yeni bir teklifle Meclisimiz karşı karşıya gelebiliyor. O nedenle, olabildiğince kanunların detaylı bir şekilde görüşülmesi, temel kanun olarak alınmaması dileğimizdir.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle son günlerde kamuoyunun gene vicdanını sızlatan, kamuoyunu inciten birtakım kamu görevlileriyle ilgili düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakan “İktidar olduktan sonra vücut dilimizle çalışacak ekip kurmak istiyoruz, vücut dilimizle çalışacak memurlarla çalışacağız.” gibi bir söylemde bulunmuştu. Gerçekten sekiz yılı içerisine alan bir süreç içerisinde, bugünkü iktidarla vücut dili içerisinde konuşabilen, çalışabilen birçok kamu görevlisi son zamanlarda beyanatlarıyla, sözleriyle kamuoyunda âdeta kendilerini kanıtlamış durumdadır.

Geçen gün, Sayın Başbakanın yeğeniyle ilgili bir operasyon noktasında, Sayın Başbakana bir güvenlik yetkilimiz, emniyet yetkilimiz “Ne yapalım?” diye soru soruyor. Sayın Başbakan olumlu, güzel bir yanıt veriyor, “Ne gerekiyorsa yapın.” diyor. Doğru, o yapılması gerekir. Sayın Başbakanın verdiği yanıtta değil, soru soran kamu görevlisinde bir şey aramak lazım. Kamu görevlisi bu cesareti nereden alıyor? Gerçekten suçlu ise -tabii, yargılanıp hüküm giymediği sürece “suçlu” denmesi mümkün değil- o anki bir operasyonla, o anki bir olayla ilgili gözaltına alınması gerekiyorsa bir üst yetkiliden “Alalım mı almayalım mı?” şekliyle bir icazet alma yolunu seçmiş olması gerçekten anlamlıdır. Bunun yapılmaması gerekir. Hukuk devletinde bu tür olaylar gündeme gelmez, gelmemelidir. Türkiye aşiret devleti değildir. Türkiye krallık ve padişahlıkla yönetilmez, yönetilmiyor. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti çerçevesinde işlevini sürdürmektedir. O nedenle, kamu görevlisi arkadaşlarımızın ve özellikle emniyet yetkililerimizin bu anlamdaki bundan sonraki yapacağı uygulamalarda, hiç kimseden icazet almadan, hiç kimseden talimat almadan, hiç kimseye danışmadan görevlerini yerine getirmesi gerekir. Eğer icazet almaya, talimat almaya yönelik bir uygulama içerisinde olurlarsa bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti ilkesine halel getirir, yakışık almaz.

Bir diğer konu: Değerli milletvekili arkadaşlarım, geçen hafta Elâzığ Valisinin söylemiş olduğu sözler gerçekten kamu vicdanını rahatsız etmiştir. Bir Vali çıkıyor, diyor ki: “Amerika Birleşik Devletleri Başkanının karşısında 1 milyon için hazır duran değil ‘One munite!’ diyen Başbakan istiyorum.” Devamında şunu söylüyor: “Müftü Bey yok, ben de ortalığı boş buldum, biraz yeşil gidiyoruz.”

Sayın Vali, Amerika Birleşik Devletleri Başkanının karşısında hazır ol vaziyetinde duran Başbakan kimdir, 1 milyon için hazır duran Başbakan kimdir, bunu açıklasın. Yoksa, geçmiş başbakanları, geçmiş kamu görevlilerini, bugün görevde olan kamu görevlileri suçlamaya kalkarsa ve bunun önü açılırsa yarın ne olacağını, yarın hangi suçlamalarla geçmişte yöneticilik yapanların suçlanacağını bilemeyiz, kestiremeyiz. Bu görevler, bu makamlar gelip geçicidir. Bir gün bugünkü Başbakan da “eski Başbakan” olacaktır ve “eski Başbakan” olduğu dönemde bir vali çıkarsa, bununla ilgili ağır suçlamalarda bulunursa, o zaman, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık makamına yakışır mı? Bu makam hak ediyor mu?

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yürütmenin değerli üyeleri; bu Valinin, hiçbir gerekçe bırakmadan derhâl görevlerinden alınmasını istiyoruz. “Efendim, soruşturma açtık.” Açılan soruşturmaların sonuçlarını biliyoruz. Soruşturmalar açılıyor, sonuçta hiçbir uygulama ve işlemle karşı karşıya kalmadan, bunu söyleyen, bu şekilde hareket eden kamu görevlileri görevlerine devam ediyor, haksızlığı, hukuksuzluğu uygulamaya devam ediyor, densiz açıklamalarını yapmaya devam ediyor. Bu nedenle bu kamu görevlisinin derhâl ama derhâl görevden alınmasını istiyoruz. Bu kamu görevlisi kendisini biliyorsa istifa eder, istifa etmiyorsa yürütme bunu görevden alır. Kraldan çok kralcı geçinenler, yarın “Kral öldü, yaşasın yeni kral!” diyebilir ve yarın yeni kral geldiğinde önceki kral için söyleyeceklerini burada söylemek mümkün değil. O nedenle bugün başkalarının başına gelen, bugün yanlış açıklamalarla kamuoyunu meşgul eden bu kamu görevlileri hakkında gerekli işlemin yapılmasını istiyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlar, her suçun hukukta karşılığı yoktur. Bazı suçlar vardır ki hukuk karşısında herhangi bir yaptırımı yoktur ama vicdanlarda suçlu olur, vicdanlarda yargılanır, gerek insanların, fertlerin vicdanlarında gerekse toplumun vicdanında yargılanır.

Biraz önceki söylediğim, vücut diliyle ilgili Elâzığ Valisi ve Yüksek Seçim Kurulu kararlarını uygulamayan bugünün Giresun Valisi, dünün Tunceli Valisi. Bu Vali hukuk karşısında ceza almıştır ve ceza almasının bir maddesi de memuriyetten mendir ama bugün görevine devam ediyor. İşlediği suçun karşılığı memuriyetten men olan bir valinin, ilerideki uygulamalarla memuriyetten men olabilecek suçları işlemeyeceğini kim garanti edebilir ve böyle, hukuk karşısında yargılanmış bir insanın Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen bir ilde vali olması doğru mudur?

Belki hukuk açısından, yargılama esasları açısından bu Valinin cezası ertelenmiştir, belki bir süre sonra aynı suçu tekrar etmediği zaman silinecektir ama bizim vicdanımızda, kamuoyunun vicdanında bu Vali, valilik yapmamasıyla ilgili yargılanmıştır ve hüküm giymiştir. Bu nedenle, bu Valinin de derhâl görevinden alınması gerekir.

Değerli arkadaşlar, altı yıl önce söylenen, vücut dilinden anlayan sayın valiler bir bir ortaya çıkmaya başladı ve sayın kamu görevlileri bir bir ortaya çıkmaya başladı. Duyarlı olunması gerekiyor. Bugün başkalarına, yarın size yapılır bu hareketler. Bugün yapılan bir deprem, yarın daha şiddetli bir depremle karşı karşıya gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASAN MACİT (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

O nedenle, yürütmenin, bu tür uygulamalarda, kamuoyunun vicdanını rahatsız eden bu tür olaylarda duyarsız kalmayacağını ümit ediyorum ve gereğini yapacağını ümit ediyorum. Eğer yürütme bugün bunlarla ilgili gereğini yapmaz ise bunun hem biz peşinde olacağız hem kamuoyu peşinde olacak hem de yarın siz buralardan gittiğiniz zaman sizlerle ilgili daha kötü açıklamalar, daha fazla eleştiriler, daha küçük düşürücü sözler sizlere sarf edilirse siz de hak etmiş olursunuz!

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Yaparsak bir şey, söylersiniz.

HASAN MACİT (İstanbul) – Onu mu savunuyorsun Sayın Milletvekili?

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Onu savunacak. Seni mi savunacak?

BAŞKAN – Arkadaşlarım, lütfen…

Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Danışma Kurulunda çalışmayla ilgili bir şey getiriliyor, kayıp çocuklarla ilgili araştırma önergeleri. Zaten hepimizin istediği bir konu. Burada, tabii, aleyhinde olduğumuz, yirmi maddelik bir kanunun burada temel kanun olarak görüşülmesi. Artık Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisi ortadan kaldırılmıştır. AKP İktidarı Türkiye Büyük Millet Meclisinde meselelerin konuşulmasını istemiyor. Milletvekilleri çıkıp da güncel olayları dile getirmekten çok hırpalandığı için, bu hırpalanmanın önüne geçmek için burada sesimizi kısmaya çalışıyorlar. Cuma günü Mersin’den 3 tane avukat arkadaş geldi, “Yahu Kamer Bey, biz seni merak ettik. Hiç kürsüye çıkıp konuşmuyorsun. Acaba hasta mısın?” falan dediler. Dedim: Kardeş, AKP’liler bırakmıyorlar biz konuşalım, ne yapalım. Niye konuşturmuyorlar?

Şimdi değerli milletvekilleri, bakın, kayıp çocuklar önemli bir olay tabii ama… Bakın, bu memleket  bizim, bu Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin. Yani o televizyonlarda, o çocukların güvenlik kuvvetlerine taş atması, molotofkokteyli atması hoş bir manzara mıdır? Bakın, bu Anadolu toprağı, birçok milleti üzerinde barındıran  bir topraktır. Bu Anadolu toprağı, bu toprağın hakkını vermeyen insanları üzerinde yaşatmamıştır. Onun için hepimiz bu memleketin topraklarına sahip çıkalım, burasını öz vatanımız olarak kabul edelim. Evvela herkes görevini yapmalıdır, hukuka saygılı olmalıdır, hukukun gereğini yerine getirmelidir. Bu memlekette düzenin sağlanması için kendine düşen görevi yapmalıdır. Bu hepimizin görevi, birilerinin görevi değil. Şimdi, günah değil mi oradaki o polisin, o askerin üzerine o şeyler atılıyor? Ve ondan sonra da yani bu Meclis susuyor burada.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Parlamentonun bir görevi var. Şimdi, ben o taş atan çocukların da velilerinden özellikle rica ediyorum: Bakın, belki o çocuklarınız bunu kavramıyor ama bu memleket bizim. Bu memleketimizde birbirimize düşmanlık yaratarak bir yere varamayız, varırsak birileri gelip de bu toprakları alırlar bizim elimizden çünkü bu topraklarda devamlı olarak yaşabilmemiz için bu memleketin birlikte hareket etmesi lazım, birbirimize düşman olmamamız lazım.

SONER AKSOY (Kütahya) – Kendine söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi oradan birisi bana laf atıyor.

Geçen hafta Amerika’nın Türk askerinin  başına çuval geçiren adamı geldi buraya. Bu, bir devlet için en ağır hakarettir, bir millet için en ağır hakarettir. Şimdi, AKP buna ses çıkarmadı. Ben bunu iki şekilde yorumladım. Birincisi dedim ki: Ya AKP’liler “Yahu şu Türk askerleri bize karşı, bunların başına çuval geçirin.” dedi veyahut da AKP’lilerin o kadar sırlarını bu Amerika biliyor ki “Sıkıysa bir şey söyle! Bak seni perişan ederim.” diyor. Yani bu iki alternatif dışında bir şey konuşamazsınız. Yani bir memleketin ordusunun başına çuval geçireceksin, o ondan sonra gelecek, sen onu başının üzerinde taşıyacaksın, getireceksin, ziyafetler vereceksin, bakanların karşısında oturtacaksınız. Bu, müstemleke bir memlekete yapılmaz. Bu niye bize yapılıyor? İşte içimizde birlik olmadığı için, bütünlük olmadığı için, birbirimizin içinde ikilik olduğu için, birileri çıkıp da işte bu memleketin vatandaşlığının gerektirdiği hassasiyet, vatanseverlik duyguları içinde hareket etmediği için bunu yapıyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın -bugün Tayfun İçli arkadaşımız da söyledi- Erzurum Savcısı, tutuyor Erzincan Başsavcısı hakkında soruşturma açıyor. Neden dolayı açıyor? Efendim, Erzincan Savcısı, Nakşibendi tarikatının İsmailağa cemaatiyle ilgili bir soruşturma yapmış. Kendisinin hakkında bilgiler var. Birileri çıkıyor, Amerika’dan telefon açıyor buna, “Yahu, bu silahlı örgüttür, böyle bir şey yok.” diyor.

Şimdi, Erzincan Savcısı, Erzurum Savcısı hakkında da Adalet Bakanlığına ihbarda bulunuyor, “Bu benim hakkımda iftira atıyor, yanlış yere görevime müdahale ediyor.” diyor. Adalet Bakanı, maşallah yerinde uyuyor ve Savcı, bugün evinde, iş yerinde, Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararına aykırı arama yapıyor. Peki, burada böyle hukuk ayak altına alınacak mı?

Valiler konusunu da söylediler. Urfa’da üç dört tane vatandaş bana telefon ediyor “Yahu, Kamer Bey, bu Urfa Valisi her cuma namazına gittiği zaman camilerde anons ediliyor.” diyor. Bir anons bütün camilerde: “Sayın Valimiz aramızda.”

Yahu, şimdi, Vali Bey, sen cuma namazına gidiyorsan bu senin görevin. Yani bunu anons yapmanın gereği var mı? Tunceli Valisi olup da Giresun’a giden vali. O kadar keyfîlikleri var ki, o kadar devlet kaynaklarını kötü kullanmış ki! Bir soruşturma açın. Tayyip Bey diyor ki: “Ben valimi yedirtmem.” Yahu ama işte yargı karar verdi. Hadi bakalım, yedirtecek misin, yedirtmeyecek misin hukuka rağmen keyfîliklere rağmen. Yani bu devletin valileri bu kadar keyfî hareket ederken siz orada tutunca sanki devlet mi bir şey kazanacak? Ne olacak? Başkaları diyecek ki: “Kardeşim, ben devlete hizmet edeceğime işte birilerine hizmet ederim, ondan sonra istediğim şeyi yaparım.”

Şimdi, değerli milletvekilleri, o kadar Türkiye keyfî hareket ediyor ki. Şimdi, dün bir televizyon kanalında verdi, Tayyip Erdoğan ile Mehmet Ali Talat telefon konuşması yapıyorlar. Bu telefon konuşmasında Tayyip Bey diyor ki kendisine: “O Rauf Denktaş’ı bitir.” O da diyor ki: “Tamam bitireceğim efendim, bitireceğim, siz hiç merak etmeyin.” Şimdi, bu konuşmayı Aydınlık dergisi veriyor, Aydınlık dergisinin 2 muhabiri veriyor, bu arkadaşlar hemen içeri alınıyor ama bizim Seçim Kurulu… Bakın, bu Vali o buzdolabı, çamaşır makinesini dağıtınca Tunceli Başsavcısı ile Yüksek Seçim Kurulu Başkanı telefonla konuşuyorlar. Ertesi gün Fatih Çekirge bunu kendi köşesinde yazdı. Ben de o sırada Tunceli’deydim. Dedim ki “Yahu, nasıl oldu Sayın Başsavcı? Tesadüfen…” “Vallahi” dedi “Ne ben…” Yüksek Seçim Kurulu Başkanına da telefon ettim, bize çıkmadı.

Şimdi, eğer içeriye alıyorsanız… Yani bakın, orada Tayyip Bey’le Mehmet Ali Talat hakkında yapılan konuşmayı verdi diye basın mensuplarını içeri alıyorsunuz ama bu memlekette en mahrem sırları açıklayan öteki yandaş medyaya hiçbir şey demiyorsunuz. Yani o kadar basının ahlakını bozdunuz ki, o kadar yandaş insanlar çıktı ki bunların büyük bir kesiminde ne ahlak kaldı ne utanma kaldı ne ar kaldı. Tamamen bugünkü iktidara âdeta köle olmuşlar. Görüyorsunuz, o televizyonlara çıkıyorlar. Yahu, Allah’ım, bu kadar yağcılık, bu kadar iğrençlik, bu kadar kişiliksizlik olur mu? Bu memlekette bu kadar ahlaksız bir basınla -yani hepsi için demiyorum tabii- bir yere gidilir mi?

Değerli arkadaşlarım, bakın, bunları şiddetle yenilememiz lazım. Şimdi, Türkiye’de o kadar büyük sıkıntılar yaratan bir AKP İktidarı var ki ekonomiyi yok etti. Şimdi, arkadaşlar, bir yerde üretim olmazsa, bir yerde… Bu Türkiye Cumhuriyeti devleti nasıl kalkındı? 1920’lerde kurulduğu gün ortada bir şey yoktu, bir toplu iğne yoktu ama insanlar ne yaptı? KİT’ler kurdular, fabrikalar kurdular, ondan sonra da üretim yaptılar, dünyanın sayılı zengin ülkesi hâline geldiler. Şimdi ne yapıyoruz? Efendim, duble yol yapmışız. Yahu duble yol yap da ama önce üretim kardeşim, önce üretim! Şimdi, bir memlekette insanlar üretmezse, tarımı yok ederse… Sen pancarı yok etmişsin, tütünü yok etmişsin, şeker fabrikalarını satmışsın, tütün fabrikalarını satmışsın, ondan sonra… Hem de kime satmışsın?

SONER AKSOY (Kütahya) – Üretim arttı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yok pahasına kendi yandaşlarına vermişsin. Bakın, bir araştırmayı verelim. Yani bu Parlamentonun üzerinde durması gereken en temel konu hırsızlıktır, soygunculuktur. Bunların üzerine gidelim. Yani bir memlekette insanlar açsa, bir insan eğer işsizse, o insan terörün de her şeyine karışabilir, her türlü sıkıntıya her türlü suçu işleyebilir. Siz hiç gördünüz mü yani ekonomik durumu yerinde olan insanların suç işlediğini?

Bir işverenler sendikası çıktı ortaya. Bu TÜSİAD’ımız… Erkekleri korkuyor maalesef, bir göreve talip olmuyor. Hanımları geldiler. Hanımları da bugünkü iktidara yağ çekmekte birbiriyle yarış ediyorlar. Böyle bir şey olur mu ya? Yani efendim, erkekler korktu, piyasadan çekildi, hanımlar… Yahu hâlbuki hanımların daha bir cesaretli olması lazım ama maalesef, bunlar bugünkü iktidara yağ çekme konusunda birbirleriyle yarışıyorlar. Bu bir devlete yakışmayan davranışlardır, bu memlekete yakışmayan davranışlardır.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Hanımlara hakaret ediyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, gerçekten, Tekel işçilerinin bugün içine düşürüldüğü o zor durum, yüz kızartıcı, çok sıkıntılı. Yani bu bana göre onursuzca bir yönetim biçimidir.

Bugün sen Tekelin mallarını getirmişsin, kendi yandaşlarına bir kısmını bedava vermişsin. İşte, bugün gazetede yazıyor. İstanbul’daki Tekelin yerini, getiriyor, beş katlı bilmem apartmanı getiriyor -bir tarikat şeyhine- hazineye önce bağışta bulunuyor, sonra tarikat şeyhine -efendime söyleyeyim- tahsis ediyorlar. Bu senin babanın malımı mı ya? Sen kimsin? Devletin malını babanın malı mı zannediyorsun? Böyle bir şey olur mu? Yani şimdi, sayın milletvekilleri, hepimiz bu memleketin insanlarıyız. Bu sırada oluruz, bu sırada oluruz. Eğer hırsızlık varsa hırsıza müştereken hırsız diyelim, eğer namussuzluk varsa namussuza müştereken namussuz diyelim, eğer dürüstlük varsa dürüste hep beraber sahip çıkalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani gidip de devletin bir bankasından 750 milyon dolar alıp da bu şeye, getirip de bu damadın şirketine vermek dürüstlük müdür?

Şimdi bir Katar hastalığına tutulduk. Şimdi bakın, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin Bahreyn’de, Tayyip Bey Katar’da, ötekisi bilmem nerede. Yahu, şimdi bu Katar’da ne var? Bakın, bu Katar’da…11 bakan 28 defa Katar’a gitti. Arkasından, Katar’dan 350 milyon dolar geldi. Allah Allah bu para nereden geldi? Yani biz bunun nereden geldiğini biliyoruz. Nereden geldi? İşte, Türkiye’den oraya giden çantalarla geldi. Biz bunların hepsini biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bakın, bu memlekette sizin zamanınızda denetim kalktı, belediyeler o kadar keyfîlikler içinde, o kadar  imar yolsuzlukları içinde… Bakın, Anayasa’da bir değişiklik yaptınız, mahallî idarelerin denetimini yalnız Sayıştaya verdiniz. Sayıştay da maalesef bu konuda ciddi incelemeler yapmıyor, yapılan raporları incelemiyoruz.

Bir memlekette eğer bu soygun olursa bu memleket nereye varır? Yarın insanlar birbirini boğmaya çalışır. Onun için, çok kötü yönetiyorsunuz. Size tavsiyem bir an önce buradan çekip gitmeniz.

Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…                                          

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, söz istiyor Sayın Başkan Vekili.

BAŞKAN – Ben yönetiyorum efendim Meclisi, lütfen…

…Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, biraz önce konuşma yapan Milletvekili, Grup Başkanımız, Başbakanımız aleyhinde iftira niteliğinde sözler söylediler. İzin verirseniz açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Yani grubunuza sataşmayla ilgili olarak söz istiyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada hiçbir şey konuşmayalım mı Sayın Başkan?

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Otur yerine be!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar, birbirimize karşı nezaketli  davranalım.

Buyurun Sayın Elitaş.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, gerçekten, dört siyasi parti grubunun birlikte onayladığı, hakikaten, anaların yüreğini sızlatan yaklaşık 1.647 tane kayıp çocukla ilgili önergenin görüşülmesini, inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisi de kabul ettiği takdirde bu konuda bir araştırma komisyonunun kurulmasını arzu ediyoruz.

Konuşan değerli milletvekili arkadaşlarımız hem Sayın Macit hem Sayın İçli hem eleştiri yaptılar hem de yaptığımız icraatların uygun olduğunu söylediler ama “Şunları şunları yapmanız da yanlış.” dediler. Mesela ne dediler? “16-17 maddelik bir yasanın İç Tüzük 91’inci maddeye göre temel yasa olarak uygulanması yanlıştır.” dediler. Amenna, o şekilde görebilir. Eleştiri hakkı herkeste mevcuttur.

Sayın Macit bizim Danışma Kurulu önerimizin lehinde konuşma yaptılar, valilerle ilgili eleştirilerde bulundular. Eğer bir valim farklı şekilde bir şeyler söylüyorsa, bir vali cumaya gittiği zaman “Vali Bey, cumaya gelmiştir.” diye anons ettiriyorsa en büyük hatayı yapıyordur, bunları yapmaması gerekir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye karşı çıkmıyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer bir valim, Haziran 2008 tarihinde oranın belediye başkanı başka bir partiden olmasına rağmen, oranın il genel meclisi başkanı yine başka bir partiden olmasına rağmen ve çeşitli kurum, kuruluşlarla, sivil toplum örgütleriyle bir araya gelip bölge insanının, Tunceli’de yaşayan insanların, köylerde yaşayan insanların çağdaş seviyedeki ihtiyaçları nelerdir diye araştırma yapıp ve zamanlamasıyla birlikte de dağıtım yapıyorsa bu valiye memuriyetten men cezasını vermesi ve bu valinin de siyasi hayatının da yok olmasıyla ilgili erteleme hükümlerini uygulayan bir karar vermesi, açıkçası, Danıştayın -benim kanaatime göre- kanunlara uygun olmayan bir şekilde karar vermesidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle vali mi olur? Devletin valisi mi, partinin valisi mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu karara, Danıştayın verdiği karara uyacaksınız ama Danıştayın verdiği kararın, sosyal devlet ilkesini uygulayan, bir sene önce kararlaştırılmış bazı toplumsal ihtiyaçları vatandaşlarına dağıtan bir valiyi, Anayasa’nın 2’nci maddesini uygulayan bir valiyi bu şekilde siyasi faaliyet yapıyor diye yapılan kararın da yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim sataşmamla ne alakası var?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakınız, değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanımızın çocuklarıyla ilgili veya damadının bulunduğu bir kurumla ilgili alınan krediyi sık sık gündeme getiriyorlar. Eğer dürüstseniz, namusluysanız o kredinin hangi şartlar altında alındığını ve o satışın hangi fiyatlarla yapıldığını açık ve net bir şekilde ortaya koyarsınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Koyalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Normal şartlar dâhilinde Halk Bankasının verdiği kredinin başka firmaların…

KADİR URAL (Mersin) – Bilgi vermiyor Sayın Elitaş, bilgi verilmiyor. KİT Komisyonunda sorduk bunu biz. Bilgi verilmiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Otur yerine, bir dakika…

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Otur, bağırma otur! Öyle bir şey yok.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen…

Sayın Ural, lütfen…

KADİR URAL (Mersin) – Söylediği lafa dikkat etsin efendim. Ne demek namuslu olmak? Ondan mı öğreneceğiz biz namusu?

BAŞKAN – Kadir Bey, lütfen…

Arkadaşlar… Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın Elitaş…

KADİR URAL (Mersin) – Senden mi öğreneceğiz biz namusu?

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Senden mi öğreneceğiz peki?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.

Sayın Elitaş, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.

KADİR URAL (Mersin) – Ayıp ya! Söylediğin lafa dikkat et! Ağzından çıkanı duy!

BAŞKAN – Sayın Ural, lütfen…

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sen de dinle!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, birileri burada hakaret eder, iftira eder, “İktidar hazımlı olmalıdır, sabırlı olmalıdır.” derler. Hiç kimseyi itham etmiyorum. Eğer yaptığınız iş, dürüstseniz, namusluysanız, yapılan icraatın hangi noktada olduğunu yaparsınız diyorum. Yani yapılan icraatı doğru şekilde araştırın, inceleyin deyince aşırı derecede bir alınganlık görüyorum. Yani birisi bir konuda eğer sık sık başkasını itham ediyorsa, sık sık hırsızlıkla, soygunculukla, yolsuzlukla itham ediyorsa bilin ki altında muhakkak o kendi yaptıkları şeyler vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Nitekim, kendisine bedava hisse verildiğini ve “Almanlar geldiler, bana ortaklık teklif ettiler.” demesine rağmen Alman’dan bedava hisse aldığını burada ispatladık, ama şuraya çıkıyor, namustan, dürüstlükten başka bir şey söylemiyor.

Şimdi, herkese diyorum: Yarası olan gocunur. Dürüst olan, namuslu olan mahkemeye verir, mahkemede de incelenir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.36

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl),  Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, Mustafa Elitaş bana sataştı ve bana “Sen bedava hisse almışsın.” dedi.

Bakın, bir Başkana yakışacak tarafsızlık içinde davranın. Ondan sonra da bana sataşmadan söz vermemek için çıktınız oturumu kapattınız.

Bakın, açın tutanağı… Birisi size dese ki: “Size birileri bedava mal verdi.” Bu size sataşma mıdır, değil midir? Yani, ben politikacıyım, kim bana bedava vermiş?

Mustafa Elitaş da…

BAŞKAN – Sayın Genç, bakın…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben onun gibi bedavacılığa alışan bir insan değilim ki.

BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız, aynı üslup üzere konuşmanın kimseye bir faydası yok. Ben şunu diyorum: Geçen gün de buna benzer, daha değişik bir olay olmuştu. Bu şekilde oldu, sonradan usul hakkında burada bir tartışma açtık. Yerinize geçerseniz, sisteme girerseniz, ben size kısa bir açıklama hakkı veririm. Bu husustan dolayı, ben sizi konuşturmamak için çıktım falan değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii onun için işte. Açık sataşma vardı.

BAŞKAN – Bakınız, çıkmanın mazeretleri vardır. Siz yaptığınız şeyi biliyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Mustafa Elitaş çıktı, ne söyledi benim sataşmamla ilgili? Çıktı, Tunceli Valisini şey etti.

BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız, bu hususta… Herkes kendi konuşmalarını daha sonra tutanaklardan alıp lütfen bir okusun efendim. Ben onu söylüyorum. Lütfen Sayın Genç, yerinize geçiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sorumluluğunu bildirin, Grup Başkan Vekili ağırlığı içinde konuşsun, herkese iftira atmasın. Ama sizin müsamahanız neticesinde böyle çok sorumsuzca hareket ediyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önce kendine söyle sen onu.

BAŞKAN – Atmasın, doğru. Hiç kimse atmasın, doğrudur. Ona bir şey demiyorum.

Önergeyi okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (2/22) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/183)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/22) esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Ensar Öğüt

                                                                                                                Ardahan

BAŞKAN – Teklif sahibi Sayın Ensar Öğüt.

Süreniz beş dakika Sayın Öğüt.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Bir dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen, istirham ediyorum.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;  Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ile ilgili vermiş olduğum kanun teklifi üzerinde  söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, söze girmeden önce, ben bugün geldim Ardahan’dan. Kars-Ardahan arasında korkunç bir tipi vardı. Bir saatlik yolu dört saatte ancak gittim ve yolda kaldım, Karayollarını aradım. Kara yolu aracı geldi, beni götürdü ve o bölgede yaşayan insanlar, hizmet yapan belediye başkanları hakikaten olağanüstü bir çalışma yapıyorlar.

Ancak, o bölgede bir araştırma yaptık. Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanlarına Maliye Bakanlığından para gitmiş, CHP’li ve diğer belediye başkanlarına para gitmemiş. Ben oradan aradım, Sayın Bakana ulaşmaya çalıştım, ulaşamadım. Ancak bugün Sayın Bakan bana danışmanını göndermişti, şunu söyledi: “Sayın Öğüt, haklısınız. Biz diğer belediyelere de parayı hemen göndereceğiz. -Bütçe Komisyonu Başkanı- Sayın Genel Müdüre de haber, talimat verildi.” Sayın Bakanın talimatıdır. Umarım, Sayın Bakan diğer belediyelere de para göndererek, adaleti sağlayarak Adalet ve Kalkınma Partisine uygun bir şekilde bir hizmet yapmış olur.

Değerli arkadaşlar, hayvan sağlığıyla ilgili konu hayvan kaçakçılığıdır. Hayvan kaçakçılığı, maalesef ülkemizde hızlı bir şekilde arttı. Hayvan kaçakçılığının ötesinde et kaçak geldi. Böyle olunca, üretim yapmadı köylü. Köylüyü teşvik etmedik, “Köylüye prim veya buna benzer bir şeyler veriyoruz.” dedik ama köylü yoksullaştı, köylü göç etti, köylünün elinde hayvan kalmadı. Bugün, Türkiye'de et açığı korkunç derecede büyüdü. Bütün araştırmaları söylüyorum: 2015 yılında Türkiye'nin 164 bin ton et açığı var, 2025 yılında 327 bin ton et açığı var.

Şimdi, bir teşvik çıkartıldı Doğu ve Güneydoğu’da 50 baş ve üstü damızlık hayvanları alıp besleyenlere devlet yüzde 40 hibe yardımı ediyor. Ahıra yüzde 30, süt toplama ve süt tankına yüzde 40 hibe veriyor ama bu projeyi bireysel anlamda köylünün yapması mümkün değil, 200 ile 250 milyar lira sermaye lazım. O krediyi bankadan alabilmek için, şu anda Doğu ve Güneydoğu’daki toprakları devlet teminat kabul etmiyor yani oradaki ahırı, malı, tarlasını devlete, bankaya götürüp verdiği zaman, banka diyor ki: “Hayır, İstanbul’da, Ankara’da dairen varsa ver, yoksa ben buradaki tarlayı kabul etmem.” E, peki, bu köylü 250 milyarı nasıl bulacak da bu teşvikten yararlanacak? Gine zengine yarıyor.

Ama Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz aile işletmeciliğini geliştirmek için 10 baş veya 20 baş hayvan üstünü besleyenlere imkân sağlayacağız. Eğer bunu sağlamazsanız küçük aile işletmeciliğini, köylüyü öldürürsünüz. O zaman, köylünün zaten bir şeyi kalmamış; kar kış, yedi sekiz ay o bölgede, eksi 25 derecede, 30 derecede mücadele veriyor, sınırda bekçilik yapıyor, vatandaşlık görevini yapıyor; bir de üstelik buna orada yaşama imkânı vermiyorsanız, hâlen daha zengine imkân sağlayacak şekilde kanun ve teşvik çıkartıyorsanız bu yanlıştır arkadaşlar ama Cumhuriyet Halk Partisi gelir gelmez bunu değiştirecek, köylüye verilen bütün primlerin 2 misli verilecek: Süt primi, 2 misli vereceğiz; yem, 2 misli verilecek; mazot parası, 2 misli vereceğiz. Cumhuriyet Halk Partisinin taahhüdüdür bu arkadaşlar.

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Nereden vereceksiniz efendim bunu?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Siz nereden buluyorsanız biz de oradan vereceğiz.

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Ama kaynağını söyleyin.

ENSAR ÖGÜT (Devamla) – Değerli arkadaşlar -zamanım bitiyor- şunu söyleyeyim: Hâlen daha Ardahan’da yem bitkileri parası ödenmedi, mazot parası ödenmedi, sulu tohumlama parası ödenmedi, süt primi parası ödenmedi. Yani, şimdi, şu anda, yem bitkileri parasını ödemezseniz ne zaman ödeyeceksiniz? Kar kış, her taraf kapanmış, tipi, kimse dışarı çıkamıyor, siz hâlen daha yem paralarını ödememişsiniz. Rica ediyorum Sayın Bakandan, derhâl, yem paralarının acilen ödenmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, beş dakikaya sıkıştıramıyorum ama şunu söyleyeyim: Biz çok mağdur edildik. 27 Eylülde kar yağdı, bütün mahsul tarlada kaldı, çürüdü -buğdayımız da, arpamız da, otumuz da, samanımız da- elimizde tohumluk malımız kalmadı. Örnek veriyorum işte: Göle’de de Çıldır’da da Posof’ta da, Damal’da da Hanak’ta da Ardahan merkez ve Kars, Ağrı, o bölge, Erzurum dâhil olmak üzere perişan oldu çiftçi ve o zararı devlet ödemesi gerekirken tespit yaptılar, 1 kuruş dahi ödemediler Sayın Başkanım, 1 kuruş dahi ödenmedi.

Bunun için, ben istirham ediyorum, bu kaçakçılığın önlenmesi ve vermiş olduğum kanun teklifinin kabul edilmesini arz ediyorum. Onun yanı sıra, acilen yem bitkileri parası ve diğer prim paralarının ödenmesini talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Şahsı adına Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nun bir maddesinin değiştirilmesiyle ilgili verdiği kanun teklifinin lehinde söz almış bulunuyorum, desteklerinizi de bekliyorum.

Şöyle ki: Türkiye kalkınmasının temel gücü tarım ve hayvancılıktır değerli arkadaşlarım. Bunu ihmal ettiğiniz zaman, bugünkü, hem terörü desteklemiş oluyoruz hem işsizliği desteklemiş oluyoruz hem ekonominin girdi kaynağı olan bir getiriden mahrum olmuş oluyoruz.

Tarım ve havyacılığın sorunlarını çözemeyen bir hükûmet sınıfta kalmış demektir. Şu anda ülkemizde gerçekten büyük sorunlar yaşanıyor. Nasıl sorun yaşıyor? Ette sorun yaşanıyor, fiyatının artışı anlamında. Hâlbuki tarım ve hayvancılığın sürdürülebilir olması gerekiyor. Üretici mutlu, tüketici mutlu olması gerekiyor. Bir tarafı biz bir an mutlu ediyoruz, bir tarafı mağdur ediyoruz. Bir an geliyor bir taraf mağdur oluyor, bir taraf mutlu oluyor. Geçtiğimiz yıllarda süt üreticileri ve et üreticileri gerçekten mağdurdu. Vatandaş girdi maliyetleri arttığı için damızlık ineğini, süt ineğini kesime götürdü. O arada, sayın bakanlarımıza, Bakanlar Kurulu üyelerimize dişi kesimlerin yasaklanması, süte verilen 4 kuruş desteğin 20 kuruşa çıkartılması yönünde tekliflerimiz oldu ama bir türlü yerine getirilmedi. Değerli Arkadaşım desteklerden bahsetti. Gerçekten üreticilerimiz şu anda destekleri yine beklemektedir. Buğday, arpa desteklemeleri… Hasat bitti, zamanı geçti, hâlâ desteklemeleri alamayan üreticilerimiz mevcuttur. Yine süt destekleri geçmiş dönemlerde iki aylık, üç aylık süreçlerde verilirdi, şimdi altı aya, yıla çıkartıldı. Ama bu insanların gübre borcu var, mazot borcu var, elektrik borcu var, yem borcu var, bunların gününde gelmesi ve gününde ödenmesi gerekiyor. Kısa sürelerde üreticimize bir can suyu verilmesi gerekiyor, üreticilerimiz de bunu her zaman talep ediyor. “Bir ödenek ayırıyoruz. Ödeneğimiz var.” deniyor ama yıla sâri olduğu için vatandaş bundan yeterli bir yararlanma sağlayamıyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin temeli kültürdür, kültürün temeli de beslenmedir. Bu beslenmenin temel kaynakları et, süt, yumurta yani protein. Bunu yapmazsak gerçekten sağlıklı insanlar, sağlıklı beyinler yaratamayız.

“Kaçakçılık” diyoruz. Arkadaşım, kaçakçılığın önlenmesi adına bu kanun teklifini vermiş durumda, hudut milletvekilimiz. Hudutlarda bu kaçakçılık yapılıyor. Nasıl yapılıyor? Bir köyün, hudutta, sınır boylarındaki köylerimizin 5-6 bin popülasyonu var. Bakıyorsunuz, menşe şehadetnameleriyle 60-70 bin hayvan çıkışı var. Demek ki kaçak giriyor. Kaçak giren hayvanlar… Bizim kayıtlı hayvanlarımız var. Kayıtlı hayvanlarımız “merdiven altı” dediğimiz kesimlerde kesiliyor, kulak küpeleri -numaralar- diğer kaçak hayvanlara taşınıyor, bir hayvan 2 kere kesilmiş oluyor. Bu kaçağın önüne bir türlü geçemedik, merdiven altı kesimler hâlâ devam ediyor. Bu konuda Tarım Bakanlığımıza, Gümrük Müsteşarlığımızın, jandarmamızın, emniyet güçlerimizin yardımcı olması gerekiyor. Bu tek taraflı, tek bir bakanlığın yöneteceği iş değil. Bunun bir koordinasyonla yapılıp bu kaçakçılığın engellenmesi gerekiyor. Doğu ve Güneydoğu illerinden tırlar giriyor, bunlar kontrol ediliyor, geçişleri batıya yönelik ama yurt içinde bunlar ucuz olarak elde ettikleri etleri, karkas etleri Ankara gibi İç Anadolu’nun değişik şehirlerinde indirimlerde bulunarak satıyorlar ve Ankara’dan Türkiye'ye et pompalanması sağlanıyor. Bunun yanlışlığını defalarca söyledik ama bu konuda yine aynı çalışmalar devam ediyor.

Bu kaçak hayvanlarla ülkemize, şap gibi, şarbon gibi, kuduz gibi, brusella gibi, hepatit gibi hastalıklar geliyor. Bunların engellenmesi mutlaka şarttır. Bunlar sadece hayvanları değil insanlarımızı da hasta ediyor ve tedavileri mümkün olmayan hastalıklar oluşuyor.

Hudutlardan devamlı girişlerin devam ettiğini hudut milletvekillerimiz her seferinde  ifade ediyorlar. Bizim, bu hayvanlar huduttan girdikten sonra değil -nasıl, yağmur geçtikten sonra şemsiye tutmamız hiçbir şey ifade etmiyor- bu hayvanların girişini engellememiz gerekiyor. Bununla ilgili olarak da cezaların artışını Değerli Arkadaşım önerdi. Fakat yurt içinde şu anda geceleri kontroller yapılıyor. Bir köyden bir köye geçiş hayvanlar için bir zulüm oldu. Hudutlardan teröristler elini kolunu sallayarak geçiyor ama bir köyden bir ilçeye bir hayvan aktarımı olamıyor. Nedir? Menşe şehadetnamesi,  rapor, bir sürü kayıtlar var. Bu konularda biraz daha müsamahalı olmak zorundayız. Geçen gün bir üreticimiz arıyor, ara yerde bir buzağı, kulak numarası uygulaması yapıldığı dönemde kulak numarası yapılmamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Bir buzağı yüzünden o üreticimize 2 milyar 800 milyon gibi bir ceza kesiliyor.

Değerli arkadaşlarım, bunlar, bu yoksulluğu yaşayan, gerçekten üretimsizliği yaşayan insanlarımıza bir haksızlık. Bu konuda yurt içi tedariklerde, yurt içi geçişlerde biraz daha toleranslı olmak zorundayız.

Bu geçtiğimiz süreçte gerçekten tarım ve hayvancılığımız çökertilmiştir. Destekler zamanında olmadığı için, bunların girdilerinde elektrik girdileri vardır, elektrik fiyatlarında bir ayarlama yoktur.

Biraz önce arkadaşım da söyledi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya 50 baş ve üzerinde yüzde 40 bir hibe destekleri var, bunun, bölgemize, Türkiye Anadolu coğrafyasının tamamına yayılması gerekiyor. Kaynak bulunup, bu kaynağın… Çünkü, sadece Doğu ve Güneydoğu’da hayvancılık yapılmıyor, batıda bugün entansif bir hayvancılık, yoğun emek, yoğun sermaye hayvancılığı yapılıyor. Doğudaki illerdeki… Çanakkale olsun, Balıkesir olsun, Burdur olsun, Aydın olsun, buradaki üreticilerimiz bu yüzde 40’lık hibe desteklerden, makine teçhizattaki yüzde 30’luk hibe desteklerden, gerçekten üreten insanlar, bunlar, bu desteklerden yararlanmak istiyor. Doğu ve Güneydoğu’ya gönderdiğimiz hayvanlarda çok…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçince, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker’in bazı soruları cevaplandırmak istediğini ifade etmiş ve o soruları sizlere okumuştum.

Şimdi tekrar o soruları Kâtip Üye arkadaşımız okuyacak ve sonra da Sayın Bakanımız cevaplandıracaklardır.

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sulama birliklerinin elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/674) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, muz fiyatlarındaki artışa ilişkin sözlü soru önergesi (6/678) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kuraklıktan etkilenen üreticilerin desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/708) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Gönen’de kurulması planlanan çimento fabrikasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/725) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tarım Kredi Kooperatifine borcu olan çiftçilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/744) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Pendik Veteriner Araştırma Enstitüsündeki ilaç kontrollerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/761) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa’ya geçici fındık alım merkezi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/808) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

8.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, patates üreticiliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/809) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

9.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, yabancı bankalardan ipotek karşılığı zirai kredi kullanılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/830) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yeme-içme yerlerinin denetimlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/839) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, hayvancılıkta kaba yem sıkıntısı riskine ilişkin sözlü soru önergesi (6/844) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, TMO yönetiminin ödüllendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/854) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

13.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, TMO’nun fındık alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/860) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

14.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, veteriner hekimlerin mali haklarının iyileştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/878) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kuraklıktan etkilenen illere mazot ve gübre desteğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/901) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

16.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, çiftçilerin sulama suyunda kullandıkları elektrik borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/922) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

17.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak etlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/926) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, keneye karşı bazı önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/927) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

19.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, fındık  politikasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/945) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

20.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TMO’nun fındık alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/977)  ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

21.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, fındık alım politikasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/978) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

22.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TMO’nun fındık alımındaki bazı sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/979) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

23.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TMO’nun fındık alım merkezlerine ve kayıt dışı üretime ilişkin sözlü soru önergesi (6/980) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

24.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki domates üreticilerinin mağduriyetine ilişkin sözlü soru önergesi (6/985) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

25.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kuraklıkla ilgili kararnamenin uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1033) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

26.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, kuraklık tespit çalışmalarına ve ödemelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1042) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

27.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, çiftçilerin kuraklık zararlarının ödenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1044) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

28.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, biyogüvenlik ve biyoçeşitlilik çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1054) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

29.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kayıt dışı gıda üretiminin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1055) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

30.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, suni bal üretiminin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1056) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

31.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Türk Gıda Kodeksi hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1057) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

32.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, nişasta bazlı tatlandırıcı üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1058) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

33.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, kefaletinden dolayı icra takibine uğrayan, kooperatif üyesi çiftçilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1071) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

34.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bazı et ürünlerinin ve ithal gıdaların denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1079) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

35.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, çiftçilerin sulamada kullanılan elektrik borçlarına ödeme kolaylığı sağlanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1091) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

36.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te tarımın geliştirilmesine yönelik projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1094) Cevaplanmadı

37.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, hazır kıyma satışına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1115) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

38.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, üreticilerin kredi sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/1124) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

39.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki çiftçi eğitimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1188) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

40.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki sebze ve meyve üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1189) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

41.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki soğuk hava depolarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1191) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

42.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, besi kredilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1225) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

43.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, tarımsal sulama amaçlı elektrik abonelerinin borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1334) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

44.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki çiftçilerin borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1404) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

45.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, çiftçilerin tarımsal üretim amaçlı elektrik borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1504) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

46.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki sulama yapamayan çiftçilerin borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1515) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                Karaman

Sulama birliklerimizin hazineye olan borçları her geçen gün artmaktadır. Çünkü her geçen gün ürününün karşılığını alamayan, küçülmek zorunda kalan ve fakirleşen çiftçi sulama birliklerine olan borçlarını ödeyemez hale gelmiştir.

Bu bilgiler ışığında;

1- Sulama birliklerinin Türkiye genelinde toplam borcu ne kadardır? Çiftçiden tahsil edemediği toplam alacağı ne kadardır?

2- Sulama birliklerinin Karaman ili genelindeki toplam borcu ne kadardır? Çiftçiden tahsil edemediği toplam alacağı ne kadardır?

3- Sulama birliklerinin devlete olan borçları ve çiftçiden tahsil edemedikleri borçların yapılandırılmasıyla ilgili ne gibi çalışmalarınız vardır? Yoksa yapmayı düşünmüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                Karaman

Muz üreticileri dernekleri, “serbest piyasa ekonomisi kuralsızlık hâline gelmiştir” şeklinde açıklama yapmaktadır. Bir ay öncesine kadar 30 YTL olan 18 kiloluk bir kasa ithal muz, 58 YTL’ye yükselmiştir.

Bu bilgiler ışığında;

1- Yerli hasadın tamamlanmasıyla birlikte rakipsiz kalan ithal muzun kilo fiyatı 4 YTL’ye kadar yükselmiştir. Muzu tüketiciye ucuz yedirme konusunda bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Dr. Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                               Gaziantep

1. Türkiye'nin mercimek deposu olan seçim bölgem Gaziantep’te bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle mercimek ve diğer hububat üretiminde rekolte çok düşük olacaktır.

Kuraklık nedeniyle hasat kaldıramayan çiftçilerimizin hem de tüccar ve ihracatçılarımızın büyük ekonomik kayıplara uğrayacağı açıktır.

Aynı mağduriyet zeytin ve fıstık üreticileri için de söz konusudur.

Üreticilerimizin kuraklıktan doğan bu mağduriyetleri için ekonomik destek veren yasal düzenleme yapmak gerekmiyor mu?

2. Tespit yapmaları ve üreticilerin başvurularını almak için il ve ilçe tarım müdürlüklerine geç kalınmadan talimat vermeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın M. Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. 08.05.2008

                                                                                                       Ahmet Duran Bulut

                                                                                                                Balıkesir

Son günlerde Balıkesir iline ait Gönen ilçesinde kurulması planlanan çimento fabrikalarıyla ilgili olarak yöre halkını tedirgin eden bazı haberler ulusal ve yerel basına yansımış, böyle bir uygulama ile ülkemizde kaliteli çeltik üretiminin yapıldığı Gönen Ovası tarım arazileri başta olmak üzere çevrenin zarar göreceği gündeme gelmiştir. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Gönen Ovası tarım arazilerinin zarar görmesine yol açacak bir konumda çimento fabrikası kurulmasına yönelik Bakanlığınız birimlerine yapılmış herhangi bir başvuru var mıdır?

2. Varsa bu başvuru konusunda Bakanlığınız hangi işlemleri yürütmüş ya da yürütmektedir?

3. Söz konusu firma veya firmalarca satın alınmış tarım arazisi büyüklüğü ne kadardır? Bu arazilerin toprak sınıfları nasıldır?

4. Yörede kurulacak bir çimento fabrikasının Gönen Ovası çeltik alanlarını tehdit riski nedir?

5. Gönen Ovası çeltik üretiminin Türkiye tarımı açısından önemi nedir?

6. Bakanlık olarak bu olaya ilişkin bir müdahaleniz olmuş mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tarım kredi kooperatiflerinden gübre alıp da borcunu ödemeyen çiftçilerimiz için iyileştirme yapılacak mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                      Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                         Kahramanmaraş

Pendik Veteriner Araştırma Enstitüsünde ruhsata haiz ilaç kontrolleri yapılmakta mıdır? Yapılan kontroller sizce yeterli midir? Yapılan kontrollerin yeterli olmadığı hakkında duyumlar alınmaktadır. Bazı firmaların birkaç günde analiz raporu aldığı ve bazı firmaların ise birkaç ay beklediği söylenmektedir.

Dolayısıyla, Vilsan A.Ş.; acarvil %7,5 ec. isimli ilacın analiz raporu kaç günde alınmıştır? Bu ilacın Genel Müdürlüğünüze ruhsat için müracaat tarihi, komisyona giriş tarihi, analize sevk tarihi ve en son ruhsat veriliş tarihi nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat Erbaa ilçesinde yetişen hububat, çeltik ve haşhaş kapsülü alımı için her yıl Toprak Mahsulleri Ofisince geçici alım merkezî açılmaktadır ve çiftçilerimiz için de bu hizmet kolaylık sağlamaktadır. Ancak ilçemizde yetişen yaklaşık 5 bin ton fındık için alım merkezi açılmamakta, çiftçilerimiz ürünlerini Samsun Çarşamba ilçesinde satmakta. Bu durum, ilçemiz çiftçileri yanında Akkuş, Ayvacık, Ünye ilçelerine bağlı bazı köylerde fındık üreten çiftçilerin de mağduriyetine sebep olmaktadır.

Gerek Erbaa ilçemizin gerekse Akkuş, Ayvacık, Ünye ilçelerine bağlı bazı köylerde fındık üreten çiftçilerin de mağduriyetlerinin de giderilmesi amacıyla Erbaa ilçemizde TMO tarafından geçici fındık alım merkezi açmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru:

1- Bugün dünyada temel gıda maddesi olarak, pirinç, buğday ve mısırın ardından dördüncü sırada öneme sahip olan patatesin önemine dikkat çekmek için Birleşmiş Milletler, 2008’i Dünya Patates Yılı olarak ilan etmiştir. Dünya patates üretiminde 7. sırada bulunan ülkemizde Bakanlığınızca bu konuyla ilgili etkinlikler planlanmakta mıdır?

2- Ülke genelinde patates üreticilerinin sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapmayı planlıyor musunuz?

3- Ülkemiz tarımında genel verimlilik ortalamalarımız dünya ortalamasının altında olmasına rağmen patates üretiminde dünya ortalamasının yaklaşık yüzde 60 üzerindeyiz. Böyle bir üstünlüğe sahip olduğumuz patatesin üretim ve ihracatının arttırılması için, ilgili kamu kurumlarıyla birlikte pazar geliştirme ve ihracatı teşvik uygulaması çalışması yapmayı planlıyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru:

1- Son dönemlerde basına yansıdığı şekliyle, ülkemiz çiftçisinin özellikle Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı menşeli bankalardan yüksek miktarlarda ipotek karşılığı zirai kredi kullanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kredilerin geri ödenmesinde sıkıntı yaşanması durumunda Trakya ve Ege bölgesindeki verimli tarım arazilerinin el değiştirmesi riskine yönelik bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                      Tokat

Soru: 2007 yılında Türkiye genelinde denetimi yapılan lokanta, faast-food ve pastane denetimlerinde alınan örneklerde herhangi bir hastalık yapan etmenlerine rastlanılmış mıdır, rastlanıldı ise kaç işletmeye ne gibi yaptırımlar uygulanmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: 2008 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görülen kuraklığın kış aylarında hayvancılık için önemli olan kaba yem ihtiyacının karşılanmasında sıkıntılara sebep olacak mıdır, sıkıntı olması bekleniyorsa bu konuda ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

 Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                Karaman

1- İktidarınız döneminde, Hazine Müsteşarlığı'nın 19.06.2003 tarih ve 37974 sayılı yazısı ile 2002 yılında görev yapan Toprak Mahsulleri Ofisi yönetimini ödüllendirmek üzere Bakanlığınıza iletilen yazının gereği yapılmış mıdır?

2- İktidarınız öncesindeki bürokratların başarısını görmezden gelmek, devlette devamlılık olgusuyla ne ölçüde bağdaşmaktadır?

3- Bahse konu ödül kararının dayanağı olan 2002/4809 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nda geçen, “başarılı bulunan yönetimler ödüllendirilmek üzere ilgili makamlara rapor edilecektir” ifadesini görmezden gelmek mümkün müdür?

4- Bakanlar Kurulu Kararı'nın ve Hazine Müsteşarlığı yazısının geç de olsa gereğini yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sn. Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru 1- Toprak Mahsulleri Ofisi 2005, 2006 ve 2007 yıllarında ne kadar fındık satın almış, aldığı fındıkları yıllar itibarıyla nasıl değerlendirmiştir?

Soru 2- Toprak Mahsulleri Ofisinin 2007 yılı zararının önceki yıllara göre çok daha fazla artmasında fındık alımlarının ve aldığı fındığı uygun şekilde muhafaza edemeyip pazarlayamamasının etkisi var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                            Mustafa Enöz

                                                                                                                  Manisa

Sorular:

1- Daha önce hayvan ıslahının yaygın bir şekilde yapılması ve hayvansal ürün veriminin artırılarak ekonomik kazanç ve hayvan ıslahı sağlamak amacı ile Serbest Veteriner Hekimlere verilen Suni Tohumlama Uygulama Teşvikinin kaldırılma sebepleri nelerdir?

2- Ülkemiz gündeminde sürekli olan halk ve hayvan sağlığı açısından çok önem arz eden Kuş Gribi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (Kene), Şap ve benzeri hastalıklar ile mesai kavramı gözetmeksizin çalışan Kamu Veteriner Hekimlerinin haklarında bir iyileştirmeyi ne zaman yapacaksınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                Karaman

Yanlış tarım politikaları ve az yağış nedeniyle tarımda yaşanan rekolte düşüşü çiftçilerimizin bu yılı da zor geçireceğini ortaya koymaktadır. Çiftçilerimiz, yüzde 70’e varan oranlardaki rekolte kaybı karşısında, umudunu hükümetten gelecek müjdeli bir habere bağlamış durumdadır.

Bu bilgiler ışığında;

1- Kuraklıktan zarar gören alanlar genişlemiştir. Çiftçilerimizin gelirleri düşmüş, mazot fiyatlarındaki artış çiftçiyi perişan etmiştir. Kuraklığın en çok hissedildiği Karaman ve Konya gibi illerde çiftçiye gübre ve mazot yardımı yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Dr. Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                               Gaziantep

Ülkemizde yaşanan kuraklık krizi nedeniyle, çiftçimiz büyük sıkıntı içerisine düşmüştür. Sorunun çözümüne katkı sunmak için,

1. 14 Temmuz 2008 günü Bakanlar Kurulunda açıklanan kuraklık desteğine ilaveten sulama suyunda kullandıkları elektrik borcunu ödeyemeyen çiftçilerimiz için ödeme kolaylığı sağlayacak yasal düzenleme yapılması da gerekmiyor mu?

2. Seçim bölgem Gaziantep’te sulama suyunda kullanılan elektrik borçlarını ödeyemeyen çiftçilerimiz yeni dönemde de elektrikleri kesik olduğu için aynı krizle karşılaşacaklarından ilgili bakanlıklarla gecikme faizi indirimi ve taksitlendirme için çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                Karaman

Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanlığı tarafından hayvancılık konusunda hazırlanan raporda, Türkiye’de tüketilen etin yüzde 25’inin kaçak olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca ette kayıt dışı üretimin 400 bin ton civarında olduğu belirtilmektedir.

Bu bilgiler ışığında;

1- Türkiye Ziraatçılar Derneği’nce kaçak et konusunda yapılan açıklama işin ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını bizlere göstermektedir. Bakanlık araştırmalarına göre, Türkiye’ye kaçak yollarla et girişi olmakta mıdır? Oluyorsa, yıllık kaç ton kaçak et girmektedir?

2- Kaçak et girişi, hangi ülkelerden ve hangi yollarla gerçekleştirilmektedir? Kesim şartları ve hangi hayvana ait olduğu belli olmayan kaçak etler tüketicinin sağlığını tehdit etmiyor mu?

3- Kaçak etle mücadele konusunda hangi önlemler alınmaktadır? Bu önlemler yetersiz mi kalmaktadır? Yoksa fiyat dengesi amacıyla kaçak ete bilerek mi göz yumulmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kırım Kongo ile ilgili sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                      Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                         Kahramanmaraş

1 - Kırım Kongo hastalığının hayvanlarda varlığını tespit etmek için bir tarama çalışması yapılmış mıdır? Yapılmış ise elde edilen bulgular nelerdir?

2- Hastalığın görüldüğü illerden diğer illere hayvan sevklerinde, Kırım Kongo virüsünü taşıyan hayvanların elimine edilmesi için alınmış bir tedbir var mıdır?

3- Bakanlığın dağıttığı büyükbaş ve küçükbaş hayvanlardan Kırım Kongo hastalığından Arilik Belgesi istenmekte midir?

4- Yurt dışında ithal edilen tomruk ve kerestelerle kene larvalarının taşınma riski var mıdır? Bu konuda alınmış bir önlem var mıdır?

5- İhale ile satın alınan kene ilacının alış fiyatı aynı etken maddeli diğer ruhsatlı ilacın fiyatı arasında fiyat farkı var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 31.07.2008

                                                                                                             Murat Özkan

                                                                                                                 Giresun

Tarım sektörünün son dönemlerde Milli Gelir içindeki payı gittikçe azalmaktadır. Bu durum ilk bakışta ekonomik bir dönüşüm gibi algılansa da sanayi sektörünün milli gelir içindeki payının artmaması, büyümenin sadece hizmet sektöründen kaynaklandığını ifade etmektedir. Bu durum hormonlu bir büyümenin açık işaretleridir. Tarımın bu genel durumu içinde fındık üreticisinin sorunları özel bir konum arz etmektedir.

Fındık tarımıyla ilgili uyguladığınız politikaların bir sonucu olarak; ülkemizin en büyük katılımla kuruluşu olan Fiskobirlik yok olmaya başlamış, Fındık üreticisi aksak rekabetin olduğu bir piyasada Devlet desteğinden mahrum bir başına bırakılmıştır.

Bu durum çerçevesinde;

1)  Anayasamızın 45. maddesi gereğince; Tarım sektörünün Devlet tarafından desteklenmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi hususundaki görevinizi tarım sektörü ve de fındık üretiminde nasıl yerine getireceksiniz?

2) Fiskobirliğin 2001 yılında yapılan mahsuplaşma sonucunda alacağı olan 53 milyon YTL’lik paranın faiziyle birlikte ödeyecek misiniz?

3) Fiskobirlik'e Fiyat istikrarı Fonundan düşük faizli kredi kullandıracak mısınız?

4) 2008 - 2009 sezonu fındık değerlendirilmesi için ne tür politika ve planlama yaptınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 11.09.2008

                                                                                                             Murat Özkan

                                                                                                                 Giresun

1- Müdahale Kurumu olan TMO'nun müdahalesinin piyasayı olumsuz etkilediği açıktır. Fiyatın açıklandığı 30 Ağustos'ta 3,00 YTL civarında seyreden Giresun kalite fındığın 01 Eylül’de fiyatı 2,50 YTL seviyelerine gerilemesi bunun ispatıdır. TMO müdahale vizyonunda bir aksaklık bulunmaktadır. Kurumun her müdahalesinde üretici zarara uğramaktadır. Bakan olarak siz ve TMO yönetimi müdahale felsefenizi değiştirmeyi düşünüyor musunuz?

2- Hükümetin TMO'yu alımlarla görevlendirdiği 2006 yılından bu yana fındık piyasası tümüyle olumsuz etkilenmiş; sürekli düşüş gösteren fiyatlardan üreticinin korunması sağlanamamıştır. Ayrıca 2006 ürünü alımlarında uzman alım ekibi ve uygun saklama koşulları temin edilemediğinden alınan fındığın önemli bir kısmının çürütülerek kalite kaybına sebep olunmuştur. Dolayısıyla 2006 yılı ürünü mubayaası sonucunda yanlış uygulamalar yaparak Devleti zarara uğratan TMO yetkilileri hakkında ne gibi işlem yapacaksınız?

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 11.09.2008

                                                                                                             Murat Özkan

                                                                                                                 Giresun

1- Fındık ürününün vazgeçilmezi olan FİSKOBİRLİK'in bu senaryoda olmaması düşündürücüdür. Üretim yapılan tüm alanda örgütlü 50 kooperatifi, 300 deposu, uzman personeli ile tüm üreticilere yaygın ve hızlı alım hizmeti sunulması imkânı neden kullanılmamaktadır?

2- Fındık ile ilgili olmayan TMO'nun görevlendirilmesi sonucu fındık alımı ile ilgili olarak Devletin görev zararı artmış, üreticinin eline ise daha az para geçmiştir. FİSKOBİRLİK'in imkânları yerine dışardan hizmet alımı ve depo kiraları, alım maliyetini artırmıştır. Kamu zararına sebep veren bu kararınızın sebebi nedir?

3- Son üç yıldır uyguladığınız Fındık Tarımı ile ilgili politikalar ve Hükümet kararları piyasada yeterli etkiyi gösteremediği için üreticinin eline ürününün gerçek değeri geçmemiştir. Bu husus Anayasanın 45. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır." Hükmünün açık bir ihlali değil midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 11.09.2008

                                                                                                             Murat Özkan

                                                                                                                 Giresun

1- TMO tarafından devreye sokulan internet üzerinden randevu alınmasında sorunlarla karşılanmaktadır. Randevu alacak üretici kitlenin bu teknolojiye yatkınlığı ve sistemin yetersizliklerinden kaynaklanan sorunlara daha basit işlevsel çözümler üretmeyi düşünüyor musunuz?

2- Alımlarda açıklanan 25 güne kadar ödeme fındık üreticisinin borçlarına vade tarihi olarak belirlediği Eylül ayında parasını alamayacağı anlamına geldiği gibi bölge esnafının ticaretini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu durumda üretici piyasada müdahale fiyatının altında oluşan fiyattan ürününü satmak zorunda kalacaktır. Sonuçta durumdan vazife çıkaran fırsatçılara yeni bir imkân sağlayarak ucuz fiyata “kapatılan” fındığın Aralık ayında 2 katı bedelden satılması olanağını şimdiden akıllara gelmektedir. Başka bir ifadeyle Eylül ayında aksak piyasa koşullarında alınan fındıkları Aralık ayında TMO’ya devrederek haksız kazanç sağlanmasını nasıl önleyeceksiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 11.09.2008

                                                                                                             Murat Özkan

                                                                                                                 Giresun

1- TMO’nun fındık alım hizmetini sunduğu hinterlandın üretim bölgesi dikkate alındığında çok yetersiz olduğu hemen göze çarpmaktadır. Örneğin Espiye ve Yağlıdere’de üretim yapan kısıtlı bütçesiyle ürününü değerlendirmek durumunda olan üreticinin Tirebolu’ya yönlendirilmesi, Akçaabat ile Çaykara arasındaki tüm üreticilerin Arşin Alım Merkezine randevuya tabi tutulması, Bartın’da ya da Kurucaşile’de üretilen fındığın 150-200 km. mesafede Alaplı Alım Merkezine gelmesinin hizmet değil eziyet olduğu apaçık ortadadır. Bu sıkıntıyı nasıl çözeceksiniz?

Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) esas alınarak yürütülecek alımlarda kayıt dışı olan 250.000 hektarın üzerindeki üretim ne olacak? Bu alanda üretim yapan üreticinin emeği ne olacak? Üretim yapılmadan önce bu kayıt dışılığı neden önlemediniz? Onca emek ve masrafın karşılığı hüsran mı olacak?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat ilindeki domates üreticileri 2008 yılında büyük mağduriyet yaşamışlardır, sıkıntı içerisindedir, domates üreticilerinin sorunları için bir araştırma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Dr. Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Ülkemizde meydana gelen kuraklık nedeniyle zarar gören çiftçilerimizin desteklenmesi için 14.07.2008 günlü Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmıştır.

İlk bakışta olumlu ve çiftçiyi koruyan yetersiz bir karar olmasına rağmen, uygulamalarda bu görülmemiştir.

1. Bu kararın 9 uncu maddesine göre tarımsal kredi borçlarının ertelenmesi gerekirken,

Seçim bölgem Gaziantep'teki ilçe tarım kredi kooperatifleri kendilerine uygulama için resmî yazı gelmediğini gerekçe göstererek, borçların ödenmesini ve temerrüt faizinin işlediğini söyleyerek; çiftçilere ödeme için baskı yapmaktadırlar.

Ekonomik sıkıntı nedeniyle, tohumluk ve gübre alamayan çiftçilerimize çıkarılan bu zorluklardan bilginiz var mı?

2. Değişik illerde farklı uygulanan kararname hükümlerinin, çiftçilerimize eşit ve bölge farklılığı yaratılmadan uygulanması gerekmiyor mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Şevket Köse

                                                                                                                Adıyaman

Bu sene yaşanan kuraklık, en çok tarım alanlarını vurmuştur. Dolayısıyla çiftçilerimiz bu sene kuraklıktan büyük oranda etkilenmiştir. Bu etki özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kendini göstermiş, Adıyaman da bu etkiden nasibini alan yerlerden biri olmuştur. Adıyaman genelinde buğdayda % 45-65, arpada % 45-85, mercimekte % 70-95 ürün kaybı olmuştur. Adıyaman'da çiftçi yaşamına ve Adıyaman'ın ekonomisine büyük darbe vuran kuraklığın neden olduğu zarar 135 milyon YTL civarındadır. Tüm bunlara rağmen Adıyaman ilimiz kapsamında 25 bin 364 çiftçiye 13 milyon 440 bin 991 YTL ödeme yapılacağı açıklanmıştır. Daha şaşırtıcı olanı ise Adıyaman ilimiz Çelikhan ilçemizde yalnızca 1 çiftçimiz kuraklıktan etkilenmiş görünmekte ve kendisine 136 YTL ödeme yapılacağı söylenmektedir. Bu kapsamda:

1. Kuraklık tespit çalışmaları hangi yöntemlerle, kimler tarafından yapılmıştır? Zarar için çiftçi başvurusu mu temel alınmıştır? Çiftçiler yerinde ziyaret edilmiş midir? Tespit için komisyonlar kurulmuş mudur?

2. GAP Bölgesi içerisinde yer alan diğer illerimizde kaç çiftçiye, ne kadar yardım uygulanmıştır?

3. Adıyaman ilimiz genelinde 25 bin 364 çiftçimizin kuraklıktan zarar gördüğü düşünülürse Çelikhan ilçemizde yalnızca 1 çiftçinin kuraklıktan etkilendiği sonucu sizce doğru olabilir mi?

4. Adıyaman ilimiz Çelikhan ilçemizde tespitte bir yanlışlık yapılmış olabilir mi?

5. Adıyaman ilimiz Çelikhan ilçemizde 1 çiftçiye ödeme yapıldıktan sonra, ilçede kuraklık zarar tespitinde bir hata yapılıp yapılmadığı araştırılacak mıdır? Böyle bir araştırma için herhangi bir çalışma var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                                 Malatya

Ülkemizde yaşanan kuraklık nedeniyle çiftçilerimizin çok önemli ölçüde zararlarının oluştuğu açıkça görülmüştür. Yaz mevsiminde hiçbir ürün elde edemeyen birçok ilçe ve köyümüz mevcut olmasına karşın

a) Kuraklık nedeniyle oluşan çiftçilerimizin zararları ne zaman ödenecektir?

b) Yaklaşık 6 aydır ödenmeyen bu zararların ödenmemesi nedeniyle çok güç durumda kalan çiftçilerimize öncelikle belirli oranda avans ödemesi yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tüm dünyanın gündeminde bulunan Biyogüvenlik ve Biyoçeşitlilikle ilgili bir çalışma yapılmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Ülkemizde kayıt dışı gıda üretimi ile ilgili denetimler yapılmış mıdır? Bu konuda kaç firmaya ceza kesilmiştir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Son yıllarda suni bal üretimi basında yer almaktadır. 2007 yılı içerisinde yapılan kontrollerde suni bal tespit edilmiş midir? Tespit edilmişse hangi firmalara ceza kesilmiştir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Ülkemizde gıda maddelerinde asgari kalite, veteriner ilaç kalıntıları, hijyen kriterleri, gıdaya bulaşan zararlı maddeler, ambalajlar ve analiz metotlarını ihtiva eden Türk Gıda Kodeksi hazırlanmış mıdır? 2008 yılı için bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Ülkemizde 2007 yılında nişasta bazlı tatlandırıcı ne kadar üretilmiş ve piyasaya sunulmuştur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sn. Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru 1: Fakir köylülerimize küçük kooperatifler kurdurup birbirlerine müteselsilen kefil yaparak dağıtılan hayvanlarla ilgili, kendi borcunu ödemesine rağmen kefaletinden dolayı icra takibine uğrayan vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesine yönelik bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişlerî Bakanı Sn. Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru 1: Yurt dışından ithal edilen hazır gıda maddeleri, bitkisel ürünler ve tohumlukların sağlığa zararlı hastalıklar açısından denetimleri hangi kriterlere göre yapılmaktadır?

Soru 2: Yurt dışından, özellikle Çin'den ithal edilen gıda maddeleri ve bebek mamalarında, plastik ve yapıştırıcılarda hammadde olarak kullanılan melamin maddesinin olup olmadığına yönelik analizler yapılmakta mıdır?

Soru 3: Yurt içinde kilosu 2,5-3 YTL'ye salam, sosis ve sucuk gibi et ürünlerinin pazarlarda satıldığı ifade edilmektedir. Et fiyatlarını dikkate aldığımızda, bu ürünlerin vatandaşların sağlığını olumsuz etkilememesi için üretim yerlerinde hangi sıklıklarda denetim yapılmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Dr. Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                               Gaziantep

Global finans krizi ülkemizde de her sektörü ve toplumsal kesimi etkilemektedir.

Ülkemizde bu yılın kurak geçmesi, çiftçilerimizi mağdur etmiştir. Sulama elektrik borcunun da çok ağır yük getirmesi tüm çiftçilerimizi güç durumda bırakmıştır.

1) Çiftçilerimizin   sulama   elektrik   borçlarının   ödemesinin   yeniden yapılandırılması, kriz yükünü azaltmak için düşünülmekte midir?

2) Vergi borçlarına getirilen ödeme kolaylığı gibi çiftçilerimizin sulama elektrik borçlarını ödeme kolaylığı yapılması için ilgili Bakanlıklarla iletişim içinde ortak bir çalışma yapılmasını düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı M. Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Gaziantep'te kuraklık, akarsuların kirlilik düzeyi, tarımsal üretimi ve ürün çeşitliliğini olumsuz etkilemektedir.

Bu bilgiler ışığında;

1) Bakanlığınız bünyesinde Gaziantep tarımının geliştirilmesi veya teşviki için ne gibi projeler yürütülmektedir? Devam eden projelerin performans değerleri nedir? Yeni projeler var mıdır?

2) Gaziantep'te çiftçilerimizin ekonomik sıkıntılarını gidermeye yönelik tedbirler var mıdır? Varsa nelerdir?

3) Kuraklık bölgesi ilan edilen yerlerde çiftçilerimizin kuraklık yardımından ve Ziraat Bankasının çiftçi borç ertelemesinden faydalanabilmesi için neler yapılıyor?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                Karaman

Domuz etinden yapılan çiğ köftelerin satışı ile ortaya çıkan zehirlenme vakalarından sonra hazır kıyma satışı yasaklanmıştı. Son aylarda, özellikle büyük marketlerin et reyonlarında yine eski yerini almaya başlayan hazır kıyma tehlike saçmaya devam ediyor.

Bu bilgiler ışığında;

1) Önceden çekilmiş hazır kıymaların satışı ile ilgili yasak kaldırılmış mıdır? Yasak devam ediyor ise özellikle büyük marketlerin et reyonlarında kim ve kimler hazır kıyma satışına izin vermekte ve göz yummaktadır?

2) Gıda üretim ve satış yerlerinin denetimi tüketici sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Mahalle kasaplarına göz açtırmayan denetimler, büyük marketlerde yapılamıyor mu? Yapılıyor ise büyükşehir sınırları içerisinde faaliyet gösteren bir market yılda kaç kez denetlenmektedir?

3) Yasaklara rağmen hazır kıyma satışı yapan marketlere nasıl bir işlem uygulanmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sn. M. Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                           Kürşat Atılgan

                                                                                                                  Adana

Açıklama: Son dönemlerde yaşanan ekonomik kriz ülkemizin tüm kesimlerini etkilemiş olup, üreticilerimizi ciddi çıkmazlara sürüklemektedir. Ziraat Bankası'nın Kobilere açmış olduğu kredilerin vadesini 48 aya çıkarmasının da isabetli bir karar olduğu kanaatindeyim. Ancak tarım kesiminde işletme kredilerine uygulanan kredi vadesinin 18 aylık olması, üreticilerimizin ekim sezonunun ortasına denk geldiğinden, finansman sıkıntısına yol açmaktadır. Buna çare arayan üreticilerimiz 18. aya denk gelen bu krediyi kapatabilmek amacıyla diğer bankalara müracaatta bulunuyorlardı, fakat kriz nedeniyle artık bu alternatifi de kullanamaz hale gelmişlerdir.

Soru: Bu zirai kredilerin vadesinin 36 aya çıkarılması için herhangi bir tasarrufunuz var mıdır? Daha genel anlamda çiftçilerimizin, üreticilerimizin kredi sorunlarına çözüm olacak planlarınız ve çalışmalarınız mevcut mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat ilinde 2008 yılı içerisinde kaç adet çiftçi eğitime tabi tutulmuştur? Bunların ne kadarı organik tarım konusunda eğitilmiştir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat İlinde 2008 yılı içerisinde yaş sebze ve meyve üretimi toptancı hallerine gelme durumuna göre ne kadardır? Bunun ne kadarı İhraç edilmiştir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat İli meyve ve sebze üretiminde ülkemizde önemli bir bölgede bulunmaktadır. Tokat İlinde meyve ve sebze depoculuğu olarak, hangi bölgelerde kaç tane soğuk hava deposu vardır? Bu depolar yeterli midir, yeni depolar yapılmasını destekliyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Tarım Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 03.02.2009

                                                                                                             Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

1- Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden 2000 yılında kaç kişi ve toplam kaç lira besi kredisi almışlardır?

2- Bunların kaçı ve kaç lira krediyi iade etmiştir ve tahsil edilmeyen kredi miktarı kaç liradır?

3- Bu kredilere hangi yıllarda ve % kaç faiz uygulanmıştır?

4- Bugün itibarıyla alınan bu kredilere uygulanan faiz anaparanın kaç katına ulaşmıştır?

5- Bu kredi işinden dolayı Türkiye'de kaç kişi icraya verilmiştir? Tahsil edilmeyen bu kredi faizleri için ne gibi işlem yapacaksınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Dr. Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                               Gaziantep

Ülkemizde yaşanan ekonomik kriz, toplumumuzun her kesiminde olumsuz etkilerini göstermekte ve ödeme güçlüğü içerisinde sıkıntılar artmaktadır.

Borç ödeme güçlüğü içerisinde bunalan seçim bölgem Gaziantep ilçe ve köylerimizdeki çiftçilerimiz de tarımsal sulama elektrik borçlarını ödeyememenin zorluğu içerisindedir.

1. Tarımsal sulama için kullandıkları elektrik borçları nedeniyle elektrikleri kesilen çiftçilerimiz, hasat dönemi sırasında sulama yapamamakta ve borcunu da ödeyememektedir.

Büyük kısmı gecikme faizi olan bu borçlar için Elektrik Dağıtım Şirketlerinin yaptığı taksitlendirme soruna çözüm olmadığından,

Sulama elektrik borçlarının yeniden yapılandırılmasını, faizin dondurularak ana borcun 24-36 ay süreli taksitlendirilmesini düşünüyor musunuz?

2. Sorunun çözümü için ilgili Bakanlıklarla birlikte ortak bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı M. Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                               Gaziantep

Ülkemizde derin bir şekilde hissedildiği ekonomik kriz sürecinde tarım sektörü en fazla etkilenen alanlardan birisidir. Ürünlerini satamayan ya da maliyetinin altında bir miktara satmak zorunda kalan çiftçilerimiz borçlarını da ödeyemediklerinden dolayı zor durumda kalmaktadırlar.

Buna göre;

1) Seçim bölgem Gaziantep ilinde Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankalarına borcu olan çiftçilerimizin sayısı nedir? Borçlu çiftçilerimizin toplam borcu ne kadardır?

2) Gaziantep ilinde borçları neticesinde adli takibe maruz kalan kaç çiftçimiz vardır? Bu çiftçilerimizin toplam borcu ne kadardır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                            Mustafa Enöz

                                                                                                                    Manisa

Son günlerde çiftçilerimizin tarımsal sulamada sondajlarında kullandıkları elektrikleri kesilmektedir. Tam bitkinin suya ihtiyaç duyduğu dönemde yapılan bu uygulama çiftçinin üretimini durdurmakta, gerek ülke ekonomisini gerekse zaten zor durumda olan çiftçinin geleceğini karartmaktadır.

Bu durumda;

1- Tarımsal sulamada kullanılan elektrikten dolayı borçları bulunan çiftçilerimizin bu borçlarının ertelenmesi ile ilgili bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

2- Zaten zor durumda olan çiftçilerimizin elektriklerini keserek sulama yapmalarını engellemek sizce doğru mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın M. Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat ili sağ ve sol sahil sulama birliklerinin borçları dolayısıyla elektrik pompaları çalıştırılamamıştır. Elektriklerin olmamasından dolayı, kanallara su gelmemiş ve çiftçilerin bütün ürünleri susuzluktan yanmıştır. Mağdur olan bu çiftçilerin hasar tespiti yapılacak mıdır? Borçların ödenmesinde bir iyileştirme düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

 Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

(6/674) sayılı Sayın Çalış’ın, (6/922), (6/1091) ve (6/1334) sayılı Sayın Ağyüz’ün, (6/1515) sayılı Sayın Reşat Doğru’nun, (6/1504) sayılı Sayın Mustafa Enöz’ün soruları aynı mahiyette, aynı konuyla ilgili olduğu için hepsine ortak cevap vereceğim.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Geçiştirmeyin, zaten iki sene geçti.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2009 Kasım sonu itibarıyla, tarımsal sulama abonelerinin TEDAŞ’a -gecikme bedeli dâhil- toplam 1,7 milyar lira borçları bulunmaktadır.

Sulama birlikleri ve çiftçilerimizin birikmiş elektrik borçları için, İktidarımız döneminde, 2003 yılında, gecikme bedelleri TEFE üzerinden tekrar hesaplanarak yapılandırılmıştır. Yine, 2005 yılında, gecikme bedelleri tarımsal TEFE üzerinden yeniden hesaplanmış, yüzde 50’lere varan indirim sağlanmıştır. İlave olarak, 2005 yılında, kilovatsaat başına 1,7 kuruş tarifede indirim yapılmıştır, borcunu zamanında ödeyenlerle ilgili olarak. İlaveten, yapılandırmalarda otuz altı aya kadar varan faizsiz taksit imkânı tanınmıştır ve ayrıca, 10 Temmuz 2009 tarihinde yayımlanan 5917 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesi ile yeni bir imkân daha tanınmıştır.

Sayın Çalış’ın (6/678) sayılı ithal muz fiyatlarının artışı hakkındaki sorusuyla ilgili olarak: Ülkemizde muz fiyatları serbest piyasa koşullarında oluşmaktadır. Yerli üreticilerimizin korunması amacıyla muz ithalatında yüzde 145,8 oranında en yüksek vergi uygulanmaktadır. Bununla birlikte, muz üreticilerimiz dekar başına mazot, kimyevi gübre ve benzeri desteklerle de desteklenmektedir. Bakanlığımızca “Anamur Muzu Üretiminin Geliştirilmesi” isimli şemsiye bir proje hazırlanmış olup bu proje çerçevesinde muz üretimindeki sorunların çözümüne yönelik araştırma projeleri yürütülmektedir. Yapılan çalışmalar ve verilen desteklerle Türkiye'nin muz üretimi son yedi yılda 2 kattan fazla artarak 204 bin tona ulaşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (6/708), (6/1033) sayılı, Sayın Ağyüz’ün; (6/1034) sayılı, Sayın Özdemir’in; (6/844) sayılı, Sayın Doğru’nun; (6/901) sayılı, Sayın Çalış’ın; (6/1042) sayılı, Sayın Köse’nin ve (6/1044) sayılı, Sayın Aslanoğlu’nun, yine benzer hususları ihtiva ettiğinden dolayı, bu sorulara da ortak cevap vereceğim. Kuraklıktan zarar gören üreticilerin mağduriyetinin giderilmesi, desteklenmesi ve kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin olarak 2008 yılı ilkbahar döneminde meydana gelen kuraklık nedeniyle otuz altı ile bağlı iki yüz kırk üç ilçede ÇKS’ye kayıtlı kuru alanda buğday, arpa, nohut, mercimek ve tek yıllık yem bitkisi ekilişleri yüzde 30 ve üzeri zarar gören çiftçiler için hibe desteği ve tarımsal kredi borçlarının ertelenmesi Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmıştır. Kararname kapsamında Gaziantep ilinde 12.862 çiftçiye 10,8 milyon TL kuraklık desteği ödenmiştir. Hükûmetimiz döneminde Gaziantep’te toplam tarımsal desteklemeler 2 kat artmıştır. Sayın Ağyüz’ün sorusunda geçen zeytin ve Antep fıstığı Kuraklık Kararnamesi kapsamı dışında değerlendirilmiştir. Kararname dışında kalan ürünlerle ilgili olarak ise 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun hükümleri ve ödenek imkânları çerçevesinde de karşılıksız nakdî yardım yapılabilmektedir.

Sayın Doğru’nun, hayvancılıkta kaba yem ihtiyacının karşılanmasına dair sorusuyla ilgili olarak: Öncelikle hayvancılık desteklerinin bütçe içindeki payı yüzde 4,4’ten, 2010 bütçesi itibarıyla yüzde 22’nin üzerine çıkmıştır, toplam destekler içerisindeki payı. 2000 yılında Türkiye'nin kaba yem üretimi 33,4 milyon ton iken, verilen desteklemeler neticesinde kaydedilen gelişmeyle, 2008 yılı itibarıyla bu miktar 42,5 milyon tona ulaşmıştır. Yine, sağlanan desteklerle, yem bitkileri üretim alanı son altı yılda 1,8 kat artırılmıştır. Bu artışla beraber ülkemizin yaklaşık 50 milyon ton civarında olan kaliteli kaba yem ihtiyacının yüzde 75’i nitelikli yemlerden karşılanır hâle gelmiştir. Yine, kuru şartlarda yetişen yonca ve silajlık mısır da destekleme kapsamına alınmıştır. Ülkemiz toplam yem bitkileri ekim alanının yüzde 10’u Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, yüzde 22’si ise Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunmaktadır.

Ayrıca, Bakanlığımızca yaklaşık 500 bin çiftçiye 535 milyon TL’lik kuraklık desteği ödenmiştir. Aynı şekilde, bu çiftçilerimizin Ziraat Bankasıyla tarım kredi kooperatiflerine olan kredi borçları bir yıl süreyle ertelenmiştir. Kararname kapsamında, yem bitkilerinden fiğ, burçak ve mürdümük bitkileri ekilişlerine alan bazlı kuraklık desteği sağlanmıştır. Kuraklık nedeniyle zarar gören çiftçilerin belirlenmesinde il ve ilçe hasar tespit komisyonlarının çalışmaları esas alınmıştır.

Sayın Aslanoğlu’nun Malatya ilimizle ilgili olarak sorduğu 12 bin çiftçimize 6,7 milyon TL kuraklık ödemesi yapılmıştır.

Sayın Köse’nin önergesinde, Çiftçi Kayıt Sistemi kayıtlarında Adıyaman Çelikhan ilçesinden neden sadece 1 çiftçinin kuraklık desteğinden yararlandığı sorulmaktadır. Bunun sebebi, söz konusu çiftçinin arazisinin Adıyaman merkezinde olması, müracaatının ise Çelikhan’da yapılmış olmasıdır.

Sayın Ahmet Duran Bulut’un, (6/725) sayılı, Balıkesir Gönen ilçesinde kurulacak olan çimento fabrikasının çeltik üretimine etkisi konusundaki sorusuyla ilgili olarak: Çevre Bakanlığının 28/3/2008 tarihli yazısıyla Tarım İl Müdürlüğünden ÇED kapsamında görüş istenmiştir. Tarım İl Müdürlüğümüzce, bahse konu projeyle ilgili olarak 9/4/2008 tarihinde ilgili mevzuatı kapsamında gerekli belgelerin hazırlanması ve eksiklerin tamamlanması istenmiştir. Ancak, ilgili şirket, Tarım İl Müdürlüğünce belirtilen eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvuruda bulunmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Doğru’nun (6/744), Sayın İnan’ın (6/1071), Sayın Atılgan’ın (6/1124), Sayın Genç’in (6/1225), Sayın Özdemir’in (6/1404) sayılı sorularıyla ilgili olarak da, yine çiftçilerin kredi borçları hakkında benzer hususlar sorulduğundan dolayı önergelerini birlikte cevaplandırmak istiyorum.

Genel bir ilke, kural olarak, tarım kredi kooperatiflerince ortaklarına kullandırılan kredilerin vadelerinde ödenmemesi hâlinde ortaklarına doksan günlük idari takip süresi tanınmaktadır.

Sayın İnan ve Sayın Doğru’nun, icra takibine uğrayan kooperatif üyesi çiftçiler hakkındaki sorularıyla ilgili olarak: Bakanlığımızca 2007 yılında çıkarılan Kefalet Kanunu ile, müteselsil kefalet yüzünden hacze uğrayan çiftçilerin mağduriyeti giderilmiş ve bu durumdan 648 bin çiftçimiz istifade ederek haciz kıskacından kurtarılmıştır.

Sayın Atılgan’ın, tarımsal kredi vadeleriyle ilgili olarak: 2009/14804 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Ziraat Bankasınca 2009 yılında kullandırılan sübvansiyonlu kredilerin vadeleri, işletme kredilerinde 18 aydan 24 aya, yatırım kredilerinde ise 5 yıldan 7 yıla uzatılmıştır.

Sayın Genç’in, 2000 yılında Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden besicilik kredisi kullanan çiftçiler hakkındaki sorusuyla ilgili olarak: 2000 yılı sonu itibarıyla tarım kredi kooperatifleri ortaklarına kullandırılan hayvancılık kredi bakiyesi yaklaşık 132 milyon TL’dir. Bu kredilerin yüzde 98’i tahsil edilmiş olup sadece 3 milyon TL’si vadesi geçen durumundadır. 2003 yılında çıkarılan 4876 sayılı Kanun ile, 2003 yılından önce kullandırılan tüm kredilere ödeme kolaylığı getirilmiş, tarım kredi kooperatifleri ortaklarının yaklaşık yüzde 96’sı bu ödeme kolaylığından yararlanarak borçlarını ödemişlerdir.

Sayın Özdemir’in Gaziantep’teki çiftçilerin borçları hakkındaki sorusuyla ilgili olarak: Gaziantep iline bağlı tarım kredi kooperatiflerince 2009 yılı Aralık ayı sonu itibarıyla toplam 19 milyon TL yeni kredi kullandırılmıştır. Diğer taraftan, vadesi geçen borcu bulunan tarım kredi kooperatifleri ortaklarına, kanuni takipte olan borçlarının yüzde 20’sini peşin olarak ödemeleri şartıyla, kalan borçlarını, taksit aralıkları üç ayı geçmemek üzere, faizli olarak, on iki aya kadar taksitle ödeme imkânı verilebilmektedir. Tarım kredi kooperatiflerince, borçlarının asgari yüzde 75’ini ödeyen ortaklara yeni nakdî kredi kullandırılarak bu kredinin borçlarının kalan kısmına mahsup edilmesi uygulaması başlatılmıştır. Ziraat Bankası kaynaklarından 31/12/2009 tarihi itibarıyla -Sayın Özdemir’in sorduğu- Gaziantep ilinde tasfiye olunacak alacaklar hesaplarında yaklaşık 747 bin TL alacak bulunmaktadır.

Sayın Paksoy’un (6/761) sayılı önergesi, veteriner ilaçlarının analiz ve ruhsat süreci ile Vilsan  AŞ’ye ait “Akarvil” isimli ilacın analiz raporu ile ilgili olarak: Ruhsat almak için, Veteriner İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Ruhsat Yönetmeliği’nde talep edilen bilgi ve belgeler Bakanlığımıza sunulmaktadır. Ruhsat başvuruları ayda bir kez yapılan Veteriner İlaçları Ruhsat Komisyonu toplantısında tartışılmakta ve uygun olanlar kabul edilmektedir. Kabul kararı alınan ilaç başvuru dosyasının bir örneği prospektüs kontrolü için veteriner fakültesine gönderilirken, ilacın ruhsata esas analizleri Bakanlığımıza bağlı Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü İlaç Kalite Kontrol ve Analiz Laboratuvarında yaptırılmaktadır.

Vilsan AŞ’ye ait ilaç için 14/12/2007 tarihinde Bakanlığımıza başvuruda bulunulmuş, 25/12/2007 tarihinde Veteriner İlaçları Ruhsatlandırma Komisyonunda dosyası görüşülmüş ve Komisyon tarafından kabul edilerek ilgili Enstitü Müdürlüğüne analize gönderilmiştir, alınan analiz sonucuna göre 11/2/2008 tarihinde de ruhsatlandırma yapılmıştır.

Sayın Doğru’nun, (6/808) sayılı, Tokat ili Erbaa ilçesinde geçici fındık alım merkezi açılması hakkındaki sorusuyla ilgili olarak: Fındık üretiminin izin verilen bölgelerin dışına çıkmasını engellemek amacıyla, TMO’ca, sadece fındık üretimine izin verilen bölgelerde fındık alım merkezi açılmıştır. 2009 yılı Temmuz ayında açıklanan yeni fındık stratejisi doğrultusunda da Bakanlar Kurulu kararıyla TMO’nun fındık alım görevi sonlandırılmıştır.

Sayın İnan’ın, (6/809) sayılı, patates üretiminin önemine yönelik etkinlikler, üretici sorunları ve patates ihracatına teşvik verilmesi hakkındaki sorusuyla ilgili olarak: Niğde Patates Araştırma Enstitüsünce 2008 yılında Dünya Patates Yılı münasebetiyle çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar, konuyla ilgili 8 araştırma enstitüsü, 4 üniversite ve patates konusunda çalışan 10 özel sektör kuruluşunun katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede ilgili tüm paydaşların da yer aldığı ve 14 Ekim 2008 tarihinde gerçekleştirilen Patates Tarla Günü’ne katıldım ve yeni kurulan Patates Doku Kültürü Laboratuvarının açılışını bizzat ben yaptım.

Bakanlığımızca patates üretiminin geliştirilmesine yönelik olarak destekleme ve araştırma-geliştirme çalışmaları etkin bir şekilde yapılmaktadır. Bunlardan özetle bahsetmek gerekirse: Sertifikalı patates kullanan üreticilere dekar başına 20 TL, üretenlere ise kilogram başına 8 kuruş destek verilmektedir. Patates siğili hastalığı görülen illerde çiftçilerimize 2005-2009 döneminde toplam 72,9 milyon TL patates siğili destek ödemesi yapılmıştır.

Yine Sayın İnan’ın (6/830) numaralı, yabancı bankalardan ipotek karşılığı zirai kredi kullanılması hakkındaki sorusuyla ilgili olarak:  Öncelikle bu konuda bazı hususlara açıklık getirmekte yarar görmekteyim: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından Türkiye'de faaliyette bulunan bankaların, finansal tabloları, likidite, kredilendirme süreci ve kredi kalitesi, mali bünye durumu ve sermaye yeterlilik oranı gibi temel göstergelerinin mevcut ve muhtemel seyirleri izlenmekte, denetlenmekte ve düzenlenmektedir.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında Türkiye’de faaliyet göstermek üzere anonim şirket olarak kurulan bankalar ayrı tüzel kişiliği haizdir. Banka tüzel kişiliği, bankada hissesi bulunan şahısların kişiliğinden ayrıdır ve bankaların sahip olduğu taşınmaz mal varlıkları da bankanın ortaklarına değil banka tüzel kişiliğine aittir. Bu çerçevede banka hisselerinin yabancı uyruklulara satılması, bankaların mülkiyetinde bulunan taşınmaz mal varlıklarının mülkiyetinin banka ortaklarına geçmesi anlamına gelmemektedir.

Keza, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 57’nci maddesine dayanılarak çıkarılan Bankaların Kıymetli Maden Alım Satımına ve Alacaklarından Dolayı Edindikleri Emtia ve Gayrimenkullerin Elden Çıkarılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 5’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca bankalar, alacaklarından dolayı edinmek zorunda kaldıkları varlıkları, edinme gününden itibaren üç yıl içinde elden çıkarmak zorundadırlar.

Ayrıca, Hükûmetimizce yapılan çalışmalar neticesinde çiftçimiz aldığı krediyi geciktirmeden ve zorlanmadan ödeyebilecek noktaya gelmiştir. Ziraat Bankası tarafından kullandırılan kredilerin geri dönüş oranlarına bakıldığında da bu durum rahatlıkla görülebilmektedir.

Sayın Doğru’nun (6/839), (6/1055), (6/1056), (6/1057), Sayın Çalış’ın (6/926), (6/1115) ve Sayın İnan’ın (6/1079) sayılı, benzer konularda soru soran sayın milletvekillerimizin gıdaların üretimi, ithalatı ve denetimiyle ilgili önergelerini birlikte cevaplandırmak istiyorum.

Vatandaşlarımızın güvenilir gıda tüketimini sağlamak üzere Hükûmetimiz döneminde önemli çalışmalar başlatılmıştır. Bu kapsamda gerekli hukuki düzenlemeler yapılmış, denetim fonksiyonu çerçevesinde insan kaynakları zenginleştirilmiş ve denetim sayısı artırılmıştır.

2009 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla toplam 4.400 gıda denetçisiyle 339 binden fazla gıda denetimi yapılmıştır. Gıda, üretim, satış ve toplu tüketim yerlerindeki denetimlerde verilen idari para cezaları 7.329 ve savcılığa yapılan suç duyurusu sayısı ise 1.246’dır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çalış’ın ülkemize et girişine ilişkin sorusu hakkında da... 2002-2007 yılları arasında yurdumuza yasa dışı yollardan girdiği tespit edilen 4.453 kilogram et yakalanmış ilgililerce, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunlarına göre de işlem yapılmıştır.

Bakanlığımızca ilgili birimlerle beraber sınırlarımızda alınan idari, istihbari ve güvenlik tedbirleri sonucu kaçak hayvan hareketleri önemli ölçüde engellenmiştir. Sınır bölgelerinde yeterli sayıda veteriner hekim ve yardımcı personelin geçici görevle görevlendirilmesi yapılmaktadır. Bütün mezbaha ve kombinalarda da denetimler, ani denetimler, habersiz denetimler yapılmaktadır. Bakanlığımız ve jandarma teşkilatımızca da köylerde küpesiz hayvan olup olmadığı kontrolleri sürdürülmektedir. Ayrıca mahallî kolluk kuvvetiyle beraber etkin yol kontrolleri de icra edilmektedir.

Sayın Doğru’nun suni bal üretiminin denetimi konusundaki sorusuyla ilgili olarak: 2008 yılında toplam 11.758 numune alınmış, analiz sonucu olumsuz çıkan 112 numuneyle ilgili olarak 99 adet idari para cezası işlemi uygulanmış, 23 adet üretim izni iptal edilmiş, 6.100 kilogram ürüne el konulmuş ve 395 kilogram da ürün imha edilmiştir.

Yine Sayın Doğru’nun, Türk Gıda Kodeksi konusundaki sorusuyla ilgili olarak: Gıda Kodeksi, gıda maddelerinin asgari teknik ve sıhhi şartlarını belirleyen kurallar bütünüdür. Aynı şekilde, gıdaların ham maddeden başlayarak üretiminden son tüketiciye ulaşıncaya kadarki tüm aşamalarını disipline eden normlardan oluşan çerçeve bir mevzuat sistemi olup tüm gıda maddelerinin taşıması gereken hükümleri içermektedir. Bu kapsamda, Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği 1997 tarihinde yürürlüğe girmiş, 98 adet Türk Gıda Kodeksi Tebliği yayımlanarak çalışmalara devam edilmiştir.

Sayın milletvekillerinin, Çin’den ithal edilen bebek mamalarıyla bazı et ürünleri ve ithal gıdaların denetlenmesi hakkındaki sorularıyla da ilgili olarak: Gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin ithalatında gıda güvenilirliği kontrolleri Bakanlığımız tarafından yürütülmekte ve Türk gıda mevzuatına uygun olan ürünlerin ülkemize girişine izin verilmektedir. Yapılan kontroller esnasında alınan numunelerden istenecek analizlerde, öncelikle gıda güvenilirliğine esas, insan sağlığı açısından tehlike oluşturabilecek, yani ürünün özelliğine göre, örneğin, ağır metal, pestisit, yabancı madde ve bileşikler, mikrobiyolojik kriterler, toksinler vesaire hususları göz önünde bulundurulmaktadır.

Diğer taraftan, vatandaşımıza güvenilir gıda sunumu için et ve et ürünleri üretim tesisleri teknik, hijyenik ve sağlık şartları bakımından denetlenmektedir. Gıda üretim ve satış yerlerinde, büyük marketler de dâhil olmak üzere denetim ve kontroller uygun sıklıkta ve gıda maddelerinin taşıdığı riskle orantılı olarak yapılmaktadır.

Sayın Çalış’ın sorduğu, hazır kıymaların satışıyla ilgili olarak: Market, kasap gibi sıhhi müessese kapsamında faaliyet gösteren iş yerlerinde müşteri talebinden önce çiğ kırmızı etten kıyma hazırlanması ve satışa sunulması yasaktır. Ancak, -söz konusu iş yerleri- müşteri talebi sırasında talep edilen miktar kadar çiğ kırmızı etten kıyma hazırlayabilirler. Gayrisıhhi müessese kapsamında faaliyet gösteren ve üretim izni bulunan iş yerleri ise müşteri talebinden önce çiğ kırmızı etten hazır kıyma üretebilirler. Üretilen hazır kıyma, Çiğ Kırmızı Et ve Hazırlanmış Et Karışımları Tebliği’nin ilgili hükümleri kapsamında ambalajlı ve etiketli olarak satılmak mecburiyetindedir.

Sayın Çalış’ın (6/854) sayılı, TMO yönetiminin ödüllendirilmesi hakkındaki sorusuyla ilgili olarak: Bu konudaki cevabımız, cevabi yazımız  Hazine Müsteşarlığına gönderilmiştir çünkü konu daha çok Hazineyle ilişkilidir. Hazine Müsteşarlığının yazısına istinaden TMO Genel Müdürlüğünün Bakanlık bünyesinde icra ettiği görevlerinin önemi ve kapsamı nedeniyle söz konusu personelin çalışmalarının bir süre daha izlenmesi ve daha sonra değerlendirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

Sayın Enöz’ün (6/878) sayılı suni tohumlama teşviki ve veteriner hekimlerin özlük hakları konularındaki sorularıyla ilgili olarak: Öncelikle hayvancılık desteklerinden faydalanmak için suni tohumlama, gerekli temel şartlardan birisi olarak ele alınmaktadır. 2002 yılında 624 bin adet olan suni tohumlama sayısı 2008 yılında 2 milyonun üzerine çıkarılmıştır. Bunun sonucu olarak 2002 yılında sığır varlığımız içerisinde yüzde 63 olan kültür ve kültür melezi sığır oranı 2008 yılı sonunda yüzde 74’e yükselmiştir. Bakanlar Kurulunun kararıyla yetiştiricilerimizin buzağı desteklemesinden yararlanabilmesi için sığırlara suni tohumlama yaptırmış olmaları gerekmektedir. Dolayısıyla soruda zikredildiği gibi suni tohumlama uygulamalarından vazgeçilmiş olması söz konusu değildir.

Ağustos 2008’de yapılan düzenlemeyle Bakanlığımızda görevli veteriner hekimlere ek tazminat verilmesi sağlanarak özlük haklarında iyileşme yapılmıştır ki bu da yaklaşık 530 liradır.

Sayın Paksoy’un (6/927) sayıyla sormuş olduğu Kırım Kongo hastalığına ve keneye karşı yapılan çalışmalar ve alınan önlemlere ilişkin olarak: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünün hayvanlardaki yaygınlığının araştırılması ve hastalığın yoğunlaştığı bölgelerde kene faunasının belirlenmesi amacıyla Sivas, Tokat ve Yozgat illerine bağlı 10 ilçenin toplam 60 köyünde araştırma yapılmıştır. Ayrıca yaban hayatındaki hastalığın durumunu incelemek amacıyla 9 ilde toplam 34 küçük yerleşim merkezinde av hayvanları üzerinde keneler ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı açısından da araştırma yapılmıştır. 2009 yılında Çorum, Aydın, Erzincan ve Diyarbakır illeri ve bu iller etrafındaki riskli kabul edilen 36 ilimizde Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığıyla ilgili veteriner hekimlere hizmet içi eğitim verilmiş ve hastalığa karşı vatandaşların bilinçlendirilmesi yönünde gerekli çalışmalar yapılmıştır. Dünyada uygun laboratuvar koşuluna sahip birkaç laboratuvarda yapılabilen hızlı teşhis yöntemi ülkemizde de ilk defa kullanılabilmektedir.

Ayrıca, kenelerin yaşam döngülerini tamamlayabilmesi için mutlak surette kan emmeleri gerektiğinden tomruk ve keresteler üzerinde yaşam döngüsünü tamamlayamamaktadırlar.

Söz konusu ürünlerin, ithal yasasında görevli inspektör tarafından malın ülkemize giriş gümrüğünde Zirai Karantina Yönetmeliği hükümlerine göre muayene ve inceleme yapılmakta, karantina mevzuatları doğrultusunda fumigasyona tabi tutularak uygun olan ürünlerin ithaline izin verilirken şartlara uygun olmayan ürünler mahrecine iade edilmektedir.

Satın alınan kene ilaçlarıyla aynı etken maddeli diğer ilaçlar arasında fiyat farklarının bulunması doğaldır ancak yapılan alımlarda da en uygun fiyatla ilacı teslim edebilecek firmanın teklifi değerlendirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özkan’ın (6/945), (6/977), (6/978), (6/979), (6/980) ve Sayın İnan’ın (6/860) sayılı önergelerinde TMO’nun fındık alımları ve stokların değerlendirilmesine ilişkin benzer hususlar bulunduğundan ortak olarak cevaplandırılacaktır.

2006 yılında yaşanan olumsuzluklardan üreticilerimizin etkilenmemesi için TMO fındık alımı yapmakla görevlendirilmiştir. TMO 2006-2007-2008 yıllarında toplam 694 bin ton fındık alımı yapmış ve 2,83 milyar TL ödeme yaparak üreticilerin mağduriyeti önlenmiştir.

Alımlarda İnternet üzerinden randevu alınabilme imkânı ile yoğun teknoloji kullanılması sağlanmıştır.

TMO fındık alım merkezleri belirlenirken öncelikle yöredeki üretim miktarı, depolama imkânları ve üretim alanlarının depolama merkezlerine olan uzaklığı dikkate alınmıştır.

2008 yılı fındık rekoltesinin rekor seviyede yüksek olması ve ürünün pazara kısa bir süre içerisinde arz edilmesinden dolayı alımlar başladığında fiyatlar 2,7-2,8 TL/kilogram aralığında oluşmuştur.

Ayrıca, iklim faktörlerinden dolayı ürün randımanının düşük olması, fiyatın düşüşünü etkileyen bir diğer önemli unsur olmuştur. TMO kendine yönelen bütün ürünü alarak üretici mağduriyetini önlemiştir.

2009 yılı Temmuz ayında açıklanan yeni fındık stratejisi doğrultusunda fiyat destekleme politikası yerine üreticinin alan bazlı desteklenmesi yoluna gidilmiş ve Bakanlar Kurulu kararıyla TMO’nun fındık alım görevi sonlandırılmıştır. Yeni dönemde uygulamaya konulan fındık stratejisi doğrultusunda fiyatların serbest piyasada oluşması sağlanmış olup üretici mağduriyeti ortaya çıkmamıştır. Ayrıca, üretimi sürdürebilmek için de alan bazlı destekleme ödemesi yapılacaktır.

Stoklardaki fındıkların değerlendirilmesiyle ilgili olarak da: İmalatı yapılan kavrulmuş iç fındık, şekerli fındık ezmesi, fındık yağı Türkiye genelindeki 150 TMO iş yeri vasıtasıyla uygun fiyattan nihai tüketiciye ulaştırılmaktadır. Ayrıca, satışların daha geniş kitlelere yayılması için toptan satışlar da yapılmaktadır. Stoklardaki 2005 ve 2006 yılı mahsulü ürünler yağ imalatında değerlendirilmekte, imalattan alınan ham fındık yağı ve fındık küspesi toptan olarak satılmaktadır. Stok değerlendirme çalışmaları neticesinde alımlarla oluşmuş 694 bin tonluk stokun 15/2/2010 tarihi itibarıyla çeşitli imalatlarla 256 bin tonu eritilmiştir. Gerek çeşitli imalat gerekse iç ve dış satış çalışmaları kapsamında TMO stoklarındaki fındığın değerlendirilmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir. TMO’nun stoklarında bulunan kabuklu fındıkların satışları 14 Ağustos 2009 tarihi itibarıyla sonlandırılmıştır. Muhafaza şartlarından dolayı oluşmuş herhangi bir kıymet kaybı söz konusu değildir.

FİSKOBİRLİK’in alım yapmaması, 2001 yılında yapılan mahsuplaşma sonucu alacağı olan 53 milyon TL’nin faiziyle birlikte ödenmesi ve Destekleme Fiyat İstikrar Fonu’ndan yeni kredi kullandırılması konularıyla ilgili olarak: TMO’nun fındık alımlarıyla görevlendirilmesi, FİSKOBİRLİK’in içinde bulunduğu finansman problemleri sebebiyle üretici taleplerini karşılayamaması üzerine üretici mağduriyetine engel olmak amacıyla ortaya çıkmıştır. TMO teşkilat yapısının olmadığı ve daha önce müdahale etmediği bir ürünle ilgili kısa sürede hazırlıklarını yaparak alıma girmiş olup başarıyla bu görevini yerine getirmiştir. TMO bu görevini yaparken FİSKOBİRLİK’le iş birliği yaparak bu kurumun boş olan depoları ve diğer altyapı imkânlarını kullanmış ve karşılığında bedelini ödemiştir.

Ayrıca, FİSKOBİRLİK’in üyelerinden aldığı ürünlerin 2006 yılında 68 bin tonu, 2007 yılında 5 bin tonu, 2008 yılında ise 1.800 tonu TMO tarafından satın alınmıştır. TMO’nun fındık alımları sonucu 2006 ve 2007 yıllarında görev zararı tahakkuk etmemiştir.

2008 yılında ise 2008/18379 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla TMO tarafından yağlık olarak değerlendirilecek fındıklardan FİSKOBİRLİK’e satış yapılmasına ilişkin karar kapsamında 30 bin ton kabuklu fındık satışı ve diğer zarar kalemleriyle birlikte kesinleşen görev zararı 130,4 milyon TL’dir.

2006 yılına kadar -dolar bazında- ortalama fındık alım fiyatı 1,6-1,7 dolar iken, 2006 ve sonrası dönemde destekleme alım fiyatı 3,2-4,2 dolar/kilogram aralığında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, üretici mağdur olmamış, eline daha fazla para geçmiştir. Ayrıca, teslim ettiği ürünün parasını zamanında almıştır.

FİSKOBİRLİK’in sağlıklı bir mali yapıya kavuşması, fındık ürününün ticareti ve piyasaların üzerinde etkin bir aktör olarak yer alabilmesi önemlidir. Bu çerçevede, yağlık kararnameleriyle Birlik’in yaklaşık 1,5 katrilyon TL borcu Hazine tarafından üstlenilerek tasfiye edilmiştir. FİSKOBİRLİK’in Destekleme Fiyat İstikrar Fonu gider hesabında kalan borçlarının, 4572 sayılı Kanun’la, ilgili yılların Bakanlar Kurulu kararları uyarınca terkin ve mahsup edilmesine yönelik süreç tamamlanmıştır. Bu işlemler sonrasında Birlik’in kalan 94,5 milyon TL tutarındaki bakiye borcu Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığınca terkin edilmiştir. Birlik’in özel bankalara olan borçlarının üstlenilmesine yönelik süreç tamamlanmıştır. Yapı Kredi Bankası AŞ’ye 152,4 milyon TL ve TMSF’ye Pamukbank için 161,1 milyon TL olmak üzere toplam 313,6 milyon TL tutarında borç Hazine tarafından kapatılmıştır.

Öte yandan, Birlik’e, gerçekleştirdiği personel düzenlemeleri sonucu kıdem ve ihbar tazminatı ödemelerinde kullanılmak üzere 19 milyon TL destek sağlanmıştır.

FİSKOBİRLİK’i borçsuz duruma getirebilmek için yapılan işlemler sonucunda, Birlik ile Yeniden Yapılandırma Kurulu arasında 23/11/2005 tarihinde akdedilen protokol gereği Birlik yeniden yapılandırma programı dışına çıkartılmıştır. Bu nedenle Birlik’in yeniden DFİF kaynaklarından kredilendirme imkânı bulunmamaktadır.

Sayın Doğru’nun (6/985), (6/1054), (6/1058), (6/1188),  (6/1189) ve (6/1191) sayılı, Tokat ilimizde çiftçi eğitimi, sebze ve meyve üretimi, soğuk hava deposu yapımı konularına ilişkin dört soru önergesini birlikte cevaplandırmak istiyorum.

Tokat ilimizde 2008 yılında 966 çiftçi toplantısı düzenlenmiş, bu toplantılarda 19.539 kişi eğitime tabi tutulmuştur. Bununla birlikte, 17 toplantıda 281 üreticiye organik tarım eğitimi verilmiş, Tokat ilinde 2008 yılı içerisinde üretilen yaş sebze ve meyvenin 600 bin tonu yaklaşık elli il merkezine gönderilmiştir. Pazarlanan ürünler içerisinde domates, şeftali, patates toptancı hallerinde en fazla işlem gören ürünlerdir. Pazarlanan ürünler Ankara, İstanbul, Siirt, Batman, Mardin illeri ağırlıklı olmak üzere birçok ilimize gönderilmekte, domates başta olmak üzere bazı meyveler de Suudi Arabistan ve Rusya Federasyonu’na ihraç edilmektedir. Tokat’ta üretilen sebze ve meyve Hatay ve Mersin merkezli ihracat firmaları tarafından şirketlerin bulundukları illerin gümrüklerinden ihraç edilmektedir. 2008 yılında 2 adet meyve sebze depolama tesisi yüzde 50 hibe desteğine uygun görülmüştür.

Tokat ilindeki domates üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olarak: Tokat ve yöresi özellikle son turfanda ürün açısından önemli bir bölgedir. Tokat ilinde faaliyetlerini yürüten Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü tarafından Tokat Valiliğiyle koordineli olarak bölgeye uygun çeşitlerin yetiştirilmesi amacıyla çeşitli denemeler ve çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan ve yapılacak yayın ve eğitim faaliyetleriyle yöre çiftçimize çalışmaların sonuçları hakkında bilgi verilmekte ve yeni çeşitler tanıtılmaktadır. Bakanlığımızca, tohumculukta yerli sebze tohumu kullanımını artırmak amacıyla önemli projeler başlatılmıştır.

Diğer yandan, domates üreticilerimize mazot desteği, kimyevi gübre desteği ve benzeri destekler verilmektedir. Ayrıca, Bakanlığımızca uygulanan kırsal kalkınma destekleri kapsamında ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi ve depolanmasına yönelik olarak çiftçilerimize ve müteşebbislere yüzde 50 hibe yatırım desteği sağlanmaktadır.

Sayın Doğru’nun biyogüvenlik ve biyoçeşitlilik çalışmaları hakkındaki sorusuna ilişkin olarak da: Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Türkiye Büyük millet Meclisinin gündemindedir.

Biyoçeşitlilik konusunda dünyanın tek çatı altında en çok tohumunu saklayacak 250 bin örnek kapasiteli üçüncü büyük gen bankası olan Türkiye Tohum Gen Bankasının temeli atılmış ve önümüzdeki ay hizmete açılacaktır.

Ülkemizde, şimdiye kadar tespit edilen 12.054 tür ve 3.905 endemik tür bulunmaktadır. Bakanlığımız araştırma enstitülerinde bunlarla ilgili çalışmalar yürütülmektedir.

Yine, Sayın Doğru’nun sorduğu 2007 yılı nişasta bazlı tatlandırıcı üretimine ilişkin olarak: Ülkemizde 2007 yılında 461 bin ton nişasta bazlı şeker üretilmiş olup, bu miktarın 359 bin tonu yurt içi piyasaya, 95 bin tonu ise doğrudan ve/veya mamul bünyesinde olmak üzere ihraç amaçlı olarak satılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bu şekilde Bakanlığımla ilgili 46 tane soru cevaplandırıldı.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sorular cevaplandırılmıştır.

Şimdi, bazı arkadaşlarımızın, ek, herhâlde açıklama talepleri vardır.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, bugün cevaplar gibi yaptığınız beş sorum 24/4/2008 ile 23/7/2008 tarihleri arasındaki tarım ve hayvancılığın, çiftçimizin problemleridir. Bugün tarih 16/2/2010 ve söylediklerinizin maalesef hiçbir anlamı yoktur.

Sorularımıza ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yetkisine verdiğiniz değer aslında Türk tarım ve hayvancılığına ilginizle maalesef paraleldir. Sayenizde Türk tarımı tarihinin en kötü yıllarını yaşamaktadır. Sizi Türk çiftçisinin vicdanına emanet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun efendim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemizin her tarafında olduğu gibi Tokat ilindeki çiftçiler de ürünlerinin para yapmaması neticesinde, başta tarım kredi kooperatifleri olmak üzere bankalara ve özel sektöre büyük oranda borçlanmışlardır. Bilhassa tohum, yem, ilaç, mazot borçları dolayısıyla senet ve çekler vermişler, ödeyemedikleri için de hacizlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Şeker pancarı başta olmak üzere bütün ürünlerde Avrupa Birliğindeki gibi ciddi oranlarda destek olunmalı ve çiftçi gümrük duvarlarıyla korunmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde, 2010 yılı için üretim yapacak çiftçiyi birçok sektörde maalesef bulamayacağız.

Ayrıca, Tokat ilinde ve ülkemizin her tarafında hayvancılık sektörü çok büyük oranda sıkıntılar yaşamaktadır. Ayrıca, tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçları da ödenmediğinden dolayı bu manada da çok ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır.

Sonuçta bütün borçlar dağ gibi büyümüştür, Hükûmetten borçların yeniden yapılandırılması ve yeni teşvikler verilmesi beklenmektedir.

Teşekkürlerimle arz ederim.

BAŞKAN – Sayın İnan…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bakanım, sormuş olduğumuz sorulara ne yazık ki iki yıl sonra cevap verme nezaketini gösterdiniz, teşekkür ediyorum ama Hasan Çalış’ın da söylediği gibi bu soruların bazılarının hiçbir önemi kalmadı. Ama önemli gördüğümüz tek şey, sizin döneminizde maalesef Türk çiftçisinin cumhuriyet dönemi içerisinde en kötü günlerini yaşadığının örneklerini veriyorsunuz.

Bugün Niğde’de ister patates üreticisi ister elma üreticisi ister bakliyat üreticisi isterse hayvansal çiftçilikle uğraşan insanların tamamına yakınının ziraatçılık yapmalarından dolayı ya Ziraat Bankasına ya tarım kredi kooperatiflerine ya da elektrik, sulama borçlarından dolayı TEDAŞ’a borçları vardır; yüzde 80’ine yakını da icralıktır ve yakalama emirleri vardır; birçok insanımız şehre inememektedir. Siz öyle bir tablo çizdiniz ki, döneminizde sanki Türkiye tarımı dünyanın bir numaralı tarım alanı hâline geldi ve bu konuda başarılı oldunuz ama maalesef her geçen gün çiftçi topraktan kopmakta ve kötü günler yaşamaktadır.

Ben sizi Niğde’ye davet ediyorum, sizin söylediğiniz ve anlattığınız tarım tablosuyla Niğde’deki tablo birbiriyle uyuşuyorsa ben sizin söylediğiniz her şeyi kabul ederim, etmek durumunda kalabilirim ama Niğde çiftçisi özellikle sizi Niğde’ye beklemektedir ve anlattığınız sorunlar arasındaki çelişkiyi de görmenizi hassaten istirham ediyorum. Dolayısıyla zaman geçirmeden, Niğde’de çiftçiyi kurtarmamız için, sizin söylediğiniz şeylerin gerçekleşmesi için, yerinde tespitlere ihtiyaç vardır ve çiftçinin bugünkü durumundan kurtulması için çok acil bir biçimde tedbirlerin alınması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Niğde’de bir söz vardır: “Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye.” diye. Bor’un pazarı geçti ama Niğde’nin pazarı geçmeden, lütfen, çiftçiyle ilgili sorunlara el atmanızı istirham ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Balıkesir’de Manyas Ovası’nda, Manyas Gölü’nün yağan yağışlarla su seviyesinin yükselmesi dolayısıyla, gölün kenarındaki set, setin dışında kalan kısım sular altında kaldı. Devlet Su İşlerinin dört tane motoru var orada, bunun iki tanesi ancak çalışabiliyor. Uzun zamandır tarlalar suyun altında kaldı. Bu makinelerin faaliyete geçirilmesi konusunda sizin desteğinizi istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Sayın Bakanım, cevaplarınız sırasında (6/1094) sayılı Sayın Hasan Özdemir’in, Gaziantep Milletvekilinin sorusu cevaplanmadı. O, gündemde yerini muhafaza edecek.

Sayın Sakık ve Sayın Aydın sisteme girmişler ama, yani şöyle: İç Tüzük gereğince sadece soru soran arkadaşlarımızın bir cevap vermesi mümkün. Eğer çok kısa, başka bir konuda bir görüş beyan edecekseniz mikrofonlarınızı açacağım ama soruyla ilgiliyse beni bağışlamanızı dileyeceğim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, hoşgörüyle ilgili... Sayın Bakana ben de bir soru…

BAŞKAN – Yani soru-cevap kısmıyla ilgili değil, orayı kapattık çünkü.

Çok kısa bir şeyiniz varsa buyurun, açtım mikrofonunuzu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, tütün mağdurlarının durumuna ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Tütün mağdurları adına bir soru sormak istiyordum. Şimdi, tütün mağdurlarının…

BAŞKAN – Yok… Şimdi kısa bir açıklama yapın. Sayın Bakana artık soru  sormak için…

SIRRI SAKIK (Muş) – Yok, yok, soru değil. Şimdi, çok…

BAŞKAN –  Cevap için Sayın Bakana söz veremem yani.

SIRRI SAKIK (Muş) – Yani bu alanda epeyce mağdur olan tütün ekicileriyle ilgili alternatif bir ürün gündemdeyken hâlen bir yansıma yok. Acaba bu konuda Hükûmetimizin bir politikası var mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Aydın, konuşma talebiniz var mı?

Buyurun.

3.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane ilinin damızlık ve et yetiştiriciliği tebliğinde yer almasına ilişkin açıklaması

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, şahsınızda Bakanımıza teşekkür etmek için, özellikle ekim ayında ilimizin fındık üreticileri kapsamına girmesi ve geçtiğimiz iki ay içerisinde iyi tarım uygulamaları ve organik tarım teşviklerinden yararlanıyor olması, son olarak da geçtiğimiz ay yayınlanan Doğu Anadolu Projesi doğrultusunda Gümüşhane ilinin damızlık ve et yetiştiriciliği tebliğinde yer almasından dolayı bölgemiz çiftçileri açısından Sayın Bakanımız nezdinde Hükûmetimize teşekkür etmek istedim. Sağ olun.

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri görüşmeleri tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa; Adalet; Millî Savunma; İçişleri; Dışişleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Çevre; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Dilekçe; Plan ve Bütçe; Kamu İktisadi Teşebbüsleri; Avrupa Birliği Uyum ve  Kadın Erkek Fırsat Eşitliği komisyonlarına üye seçimi

BAŞKAN – Bazı komisyonlarda boş bulunan ve Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna düşen üyelikler için seçim yapacağız, onayınıza sunacağım.

Anayasa Komisyonuna Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Adalet Komisyonuna Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Komisyonuna Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçişleri Komisyonuna Muş Milletvekili Nuri Yaman aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Dışişleri Komisyonuna İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna Van Milletvekili Özdal Üçer aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çevre Komisyonuna Iğdır Milletvekili Pervin Buldan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Dilekçe Komisyonuna Van Milletvekili Fatma Kurtulan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Plan ve Bütçe Komisyonuna Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve Siirt Milletvekili Osman Özçelik aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonuna Muş Milletvekili Nuri Yaman aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna Mardin Milletvekili Emine Ayna aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, saat 20.00’de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.21

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince; 42’nci sırada yer alan, Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 20 milletvekilinin; 126’ncı sırada yer alan, Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 34 milletvekilinin; 143’üncü sırada yer alan, İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 39 milletvekilinin; 167’nci sırasında yer alan, Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin; 239’uncu sırasında yer alan, Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 21 milletvekilinin; 346’ncı sırasında yer alan, Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin; 351’inci sırasında yer alan, Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 milletvekilinin; 379’uncu sırasında yer alan, Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin; 387’nci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin; 409’uncu sırasında yer alan, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin; 444’üncü sırasında yer alan, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin; 452’nci sırasında yer alan, Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin; 471’nci sırasında yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 milletvekilinin ve bugün okunarak bilgiye sunulan, Muş Milletvekili Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 21 milletvekilinin, Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 27 milletvekilinin, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 21 milletvekilinin, Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 24 milletvekilinin, Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin ve İstanbul Milletvekili Alev Dedegil ve 20 milletvekilinin kayıp çocuklar başta olmak üzere çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak görüşmesine başlıyoruz.

X.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Ön Görüşmeler

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/90)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 34 milletvekilinin, Mevsimlik tarım işçiliği nedeniyle eğitim alamayan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/190)

3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 39 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel istismarın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/210)

4.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235)

5.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 21 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismarın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/312)

6.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, çocuk işçiliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/433)

7.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 milletvekilinin, çocuklarını yetiştirme yurtlarına terk eden ailelerin sorunlarının araştırılarak ailelerin korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438)

8.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak çocukların korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/466)

9.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/474)

10.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/496)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, kimsesiz çocuklar ile sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/531)

12.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin, çocuk işçiliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/539)

13.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558)

14.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/563)

15.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 21 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/564)

16.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/565)

17.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 27 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/566)

18.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/567)

19.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, kaçırılan ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568)

20.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/569)

21.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/570)

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 21 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve dilendirilen çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/571)

23.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 24 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/572)

24.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/573)

25.- İstanbul Milletvekili Alev Dedegil ve 21 milletvekilinin, cinsel istismara maruz kalan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/574)

BAŞKAN – Hükûmet? Burada.

Meclis araştırması önergeleri daha önce Genel Kurulda okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İç Tüzük’ümüze göre Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergelerle birlikte, Hükûmet ve gruplar dâhil, 30 arkadaşımızın konuşması söz konusudur. Bunların bir kısmı ayrı ayrı önergeler vermişlerdir, mükerrerdir. Bunun için, bugün itibarıyla şöyle bir uygulama yapacağım: 25 milletvekili arkadaşımızın on dakikadan 250, beş grubunki de yirmişerden 100, toplam 350 dakikalık bir konuşma süreleri vardır. O bakımdan, arkadaşlarımın konuşma sıralarını belirledikten sonra sadece konuşmaları için mikrofonlarını açacağım, ek bir dakikalık vermiş olduğumuz süreyi kullandırmayacağım çünkü o da yaklaşık, aç kapa flan derken, bir saati bulur. Milletvekili arkadaşlarımızın bunu hoşgörüyle karşılayacaklarını ümit ediyorum.

İlk söz, Hükûmet adına Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’a aittir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin geleceği ve yarınlarımız olan çocuklarımızı ilgilendiren bu önemli konuda Mecliste temsil edilen tüm partilerin ortak bir çalışma platformunda buluşmasından duyduğum memnuniyetle sözlerime başlamak istiyorum. Kurulacak araştırma komisyonunun çok önemli çalışmalara imza atacağına duyduğum inançla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sahip olduğumuz genç nüfus kalkınmamızın en önemli dinamikleri arasında gösterilmektedir. Ülkemizde yaklaşık olarak 24 milyon çocuk bulunmaktadır. Bu sayı pek çok Avrupa ülkesinin nüfusundan daha fazladır.

Anayasa’mız ailenin ve çocuğun korunmasını özel olarak güvence altına almış, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması konusunda düzenlemeler yaparak çocuğa verilen önemi vurgulamıştır. Bundan beş yıl önce yüce Meclisimizce çocuğun yüksek yararının korunması, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınması amacıyla kabul edilen Çocuk Koruma Kanunu’muz uluslararası alanda çağdaş bir norm olarak kabul edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, çocuklar ihmal ve istismara son derece müsait olup zaman zaman suç ve çıkar aracı olarak kullanılmaktadırlar. Literatürde “kayıp çocuk” tanımı genellikle evden kaçan çocuk ve kaçırılan çocuk olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır. Yasalara göre, evden kaçan çocuklar, evden belirsiz bir süre için kaçan on sekiz yaşın altındaki çocuktur. Çocuk genellikle evden gönüllü olarak ve bir yetişkinin izni olmadan uzaklaşır.

Yine mevcut yasalara göre on sekiz yaşındaki herhangi bir çocuğun ebeveyni, bakıcısı ya da yasal koruyucusu dışındaki bir kişi tarafından izinsiz olarak bulunduğu ev ya da ortamdan uzağa götürülmesi, şehir ya da ülke dışına çıkarılması çocuk kaçırma olarak tanımlanmaktadır. Bu koşullar altında evinden uzaklaştırılan her çocuk kaçırılmış çocuk olarak tanımlanmaktadır.

Çocuk kaçırma sebepleri sıralandığında ortaya uzun bir liste çıkmaktadır. Çocuğun yaşından cinsiyetine, kaçıran kişiye göre sebepler farklılaşmaktadır. Hedef genellikle küçük yaş çocukları olmaktayken, kaçıranlar ebeveyn, akraba, büyük yaş arkadaş ya da tamamen yabancı birisi de olabilmektedir.

Kaçırılan çocukların yaşı büyüdükçe kaçırılma sebepleri de değişmektedir. Dört beş yaşa kadar daha çok duygusal gereksinimlerle gerçekleştirilen kaçırma olayları görülürken, özellikle altı-on dört yaşlar arasında kaçırılan çocukların büyük çoğunluğu suç kurbanı olmaktadır. Özellikle, okul dönemi kız çocukları okul dönemi erkek çocuklarına göre 3 kat daha fazla kaçırılma riski altındadır. Okul dönemi çocuk kaçırma vakalarında çoğunlukla aile yakınları, komşular gibi yabancı yetişkinler rol almaktadır. Bu yetişkinlerin ise genellikle madde kullanımı ve psikiyatrik tedavi gibi süreçlerden geçtiği de bir gerçektir.

Dünyada her yıl yarısı kız çocuğu olmak üzere 2,5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığı, 90 milyon çocuğun sokakta yaşadığı tahmin ediliyor. Milyar dolarlık ticaret olarak da kabul edilen çocuk ticaretinin en önemli kaynağı bazı Afrika, Balkanlar ve güneydoğu Asya ülkeleridir.

Dünyada kayıp çocuk riski yüzde 30, Türkiye’de ise bu oran yüzde 15’tir ancak Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının hazırladığı Kayıp Çocuklar Raporu, önlem alınmazsa Türkiye’deki riskin de büyüyebileceğini ortaya koymaktadır. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, tüm il insan hakları kurulu başkanlıklarından ilgili kamu birimleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla diyalog kurmalarını, kayıp çocuklarla ilgili durum tespiti yapmalarını, çözüm önerileri geliştirmelerini istemiştir. Altı ay süren çalışma sonunda Türkiye'nin kayıp çocuklar sorununa ilişkin bir rapor hazırlanmıştır. Bu rapora göre çocukların evden kaçma nedenleri arasında erken evlilik, aile içi şiddet, işsizlik, eğitimsizlik önemlidir. Ailede iletişim eksikliği, ailesinden ilgi görmeyen çocukların çabuk kandırılmaya müsait olması, üvey anne-baba,  kardeş sorunu, aile baskısı, kuşak çatışması, kötü arkadaş, başarısızlık, televizyon ile İnternet’in bilinçsiz kullanımı başlıca sebeplerdir. Kaçırılan çocuklar ise evlenme vaadi, fuhuş, organ ticareti, uyuşturucu ticareti veya bir örgütün amaçlarına yönelik faaliyetlerde kullanılmak ya da dilendirilmek için kaçırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda kamuoyunu sıklıkla meşgul eden kayıp çocukların sayısı konusunda da bilgi vermek istiyorum. Emniyet Genel Müdürlüğümüzün verilerine göre 1997 yılından günümüze kadar toplam kayıp müracaat sayısı 27.594’tür. Yapılan başarılı çalışmalar sonucu 25.937 kayıp çocuk bulunarak ailelerine ve ilgili kurumlara teslim edilmiştir. Şu anda 1.657 kayıp çocuğumuzun emniyet birimlerince aranmasına devam edilmektedir. Bu çocuklarımızdan 590’ı sosyal hizmet kurumlarından izinsiz olarak ayrılıp, kayıp olarak nitelendirilemeyecek çocuklardır; 1.067 çocuk ise ailelerinin yanından ayrılarak geri dönmeyen çocuklardır.

Kayıp çocuklarımızın yaklaşık yüzde 88’i on üç-on sekiz yaş aralığında ve büyük oranda da kız çocuklarıdır. Bunların evlerinden ayrılış nedenleri duygusal ve psikolojik gelgitleri ve aile içi iletişim problemleridir. Erkek çocukların ise daha çok macera hevesi ve iş bulma ümidiyle terk eden çocuklar olduğu değerlendirilmektedir. Kayıp çocukların sadece yüzde 12’si ise sıfır-on iki yaş aralığında olan çocuklarımızdır. Anılan çocuklar sosyal hizmet kurumlarımızdaki açık kapı uygulamasının doğal bir sonucu olarak kimi zaman aileleri kimi zaman arkadaşlarıyla vakit geçirmekte ve kısa bir süre sonra tekrar Kuruma dönmektedirler. Bu çocuklarımız bu ayrılışları itiyat hâline getirmekte ve onlarca defa aynı davranışı sergileyebilmektedirler.

Korunma ve bakım altında bulunan çocuklarımızın zaman zaman kuruluşlarımızdan izinsiz ayrılmalarının nedenlerinin başında özellikle son zamanlarda 5395 sayılı Kanun gereği haklarında bakım tedbiri kararı alınarak kurumlarımıza yerleştirilen çocuk profilinin değişmiş olması gelmektedir. Kuruluşa kabul edilmeden önce genelde parçalanmış ailelerden gelen, suç mağduru olan ve suça yönelen bazı çocukların geçmiş yaşantılarından kaynaklı travmaların neden olduğu psikososyal durumları nedeniyle, yapılan bütün uyum çalışmalarına rağmen, davranış değişikliğini kısa sürede gerçekleştirmek mümkün olamamaktadır. Bu çocuklar genelde suça yönelmeleri ve cinsel istismar mağduru olmaları sebebiyle kendilerini suça iten kişilerin ya da grupların yönlendirmesi ve baskısı, kontrolsüz sokak yaşamının sorumsuzluğu ve cazibesi nedeniyle Kurum bakımını reddetmekte ve kuruluşa teslim edildiklerinde izinsiz olarak ayrılabilmektedirler. Bazı çocuklarımız ise ailelerini özlemekte sık sık ailelerinin yanına gitmekte ve aileleri tarafından zamanında kuruluşlarımıza teslim edilememektedirler.

Kurum olarak bu çocuklar ve aileleriyle aile odaklı mesleki çalışmalar yapılmakta ve ailelere danışmanlık hizmeti verilmektedir. Aileye Dönüş Projesi kapsamında özellikle ailesinin yanında yaşamak isteyen çocukların aileleri, yapılacak incelemede ailenin yanında yaşamalarında bir sakınca olmadığının tespiti hâlinde ekonomik olarak desteklenmekte, yapılan periyodik ziyaretlerle de aile güçlendirilmeye çalışılmaktadır.

Kuruluşlarımızca çocukların kuruluştan izinsiz olarak ayrıldığı andan itibaren her türlü risk ile karşı karşıya kalması ihtimaline karşın çocuğa ilişkin gerekli bildirim en kısa zamanda emniyet birimlerine yapılmaktadır. Yeri tespit edilen çocukların kuruluşa teslim edilmesini gerektiren durumlarda öncelikle il sosyal hizmetler müdürlüğü tarafından yasal işlemler yapıldıktan sonra çocuğun kuruluşa dönme konusunda direnç göstermesi, ailenin çocuğu Kuruma teslim etmeme veya mukavemeti hâlinde ise kolluk kuvvetlerinden destek talep edilmektedir.

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereği Kurumumuz bu çocuklara yönelik hizmetlerinde ve mevzuatında yeni bir yapılanma sürecine girmiştir. 2006 yılından itibaren başlayan bu süreç sonucunda bugün suç mağduru kız çocuklarımıza 19 bakım ve sosyal rehabilitasyon merkezinde, suça yönelen çocuklarımıza da 6 koruma, bakım ve sosyal rehabilitasyon merkezinde olmak üzere toplam 25 kuruluşla hizmet vermekteyiz. Hizmet grubunun özelliği nedeniyle bu kuruluşlar 20 ile 40 kişilik daha küçük kapasiteli kuruluşlar olarak hizmet vermektedir. Sayılarının ve hizmetin içeriğinin de ihtiyaca göre arttırılmasına ve yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımız devam etmektedir. Bu hizmetin yaygınlaştırılması amacıyla on sekiz yeni kuruluşun yapımı ve inşaatı da devam etmektedir.

Psikososyal yönden travmaya uğramış bu çocuklar ile kuruluşumuzdaki meslek elemanları mesleki çalışma yapmaktadırlar. Kuruluşlarımızın bulunduğu illerdeki psikiyatri kliniklerinde tedavi süreçlerine ivedilikle başlanmaktadır.

Merkezimizdeki meslek elemanları, çocukların aileleri ve yakın çevreleri ile de mesleki çalışmaları yürütmektedirler. Çocukların psikososyal gelişmelerindeki olumsuzluklar bir an önce rehabilite ve tedavi edilmeye çalışılmakta olup çocuklar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere yönlendirilmekte, eğitimlerini başarılı bir şekilde sürdürmeleri için gerekli takip ve izlenimler sağlanmaktadır.

Çocuklarımızın kurumdan ayrılış ve dönüşlerinin güvenlik birimlerimiz ve sosyal hizmet kurumlarımız tarafından on-line takip edilebilmesi amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğümüz bünyesinde ortak bir veri tabanının oluşturulması konusunda bakanlıklarımız arasında tam bir mutabakat sağlanmıştır. Buna ilişkin Kayıp Çocuklar Ulusal Bilgi Sistemi Projesi Kurumlararası İşbirliği Protokolü, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Bakanlığımca en kısa sürede yürürlüğe konulacaktır. Protokol çalışmaları geçtiğimiz günler içerisinde sona ermiştir.

Bu Protokolle, ülkemizde çocuk kayıplarının önlenmesi, kaybolan çocukların bulunması için sorumlu kurumlar arasında etkin iş birliğinin sağlanması, kaybolma vakalarına ilişkin ulusal bilgi sisteminin oluşturulması, kayıp vakalarının incelenmesi ve nedenlerinin araştırılması, kayıp çocuklardan bulunanlar ve aranmaya devam edilenlerin ailelerinin sorumlu kurumların nezdinde araştırmalar yapılarak yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde etkin iş birliği ile çözüm odaklı uygulamaların ve politikaların geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Böylece, güncel bilgileri içeren veri tabanı sayesinde kayıp çocukların aranması konusunda kurumlar arası gerekli refleksin çok daha kısa sürede ve etkin şekilde oluşturulması sağlanacaktır.

Kayıp Çocuklar Ulusal Bilgi Sistemi Projesi ile kayıp çocuklarla ilgili mevcut kayıt sistemi ve yapılan çalışmalar değerlendirilecek, yeni kayıt sistemine esas olacak üç ayrı bilgi formu ile sağlıklı veri toplanacak, arama işlemlerinde uygulanacak işlemlere standart getirilecektir. Öte yandan, oluşturulacak yeni kayıt sistemiyle toplanacak bilgilerin belli aralıklarla istatistiksel analize tabi tutularak konunun çeşitli yönleriyle değerlendirilmesi de mümkün olacaktır. Bunların dışında, sosyal hizmet kurumlarımıza bağlı kuruluşlarımızdan izinsiz ayrılan çocuklarımızın veri girişleri ve veri düşümleri kuruluşlarımızdan İnternet bağlantısı ile de yapılabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerekçeleri her ne olursa olsun, evden kaçan çocukların ailelerine geri dönmelerini ve sağlıklı bir ortamda yaşamalarını sağlamak için yapılması gereken bazı müdahaleler vardır. Bu müdahalelerin işlevsel ve kalıcı olması için öncelikle çocuğun ihtiyacı olan koşulların sağlanması gerekmektedir.

Kayıp çocuklar sorununun çözümü için öncelikle anne babalara yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Alan taraması yapılarak ekonomik, sosyokültürel, psikolojik destek programlarının uygulanması, anne babalara aile içi iletişim, ana babalık eğitimi, sorun çözme ve empati geliştirme eğitimi verilmesi gerekmektedir. Bu konuda Bakanlığıma bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde yönlendirme, bilinçlendirme ve destek çalışmaları yapılmaktadır. 84 toplum merkezimizde, açılışlarından bugüne kadar, 657.673 kişi ile 44 aile danışma merkezimizde ise 74.558 kişi ile görüşülmüş ve eğitim programlarından yararlandırılmıştır.

Bu çalışmalar kapsamında pek çok sivil toplum kuruluşuyla iş birliği yapılmış ve çalışmalar desteklenmiştir. Ancak bunların daha da artırılması ve farklı kamu kurum ve kuruluşlarıyla daha yoğun bir iş birliği hâlinde sürdürülmesi ihtiyacı da görülmektedir.

Çocuklar için sağlanması gereken koşullar sadece ev yaşantısı için geçerli değil elbette. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde korumamız altında olan çocuklarımızın da ihtiyacı olan koşulları sağlamaya çalışıyoruz. Evden, aile içi iletişim problemleri nedeniyle evini terk eden çocuğun bakımevinde tutulabilmesi, dünyada olduğu gibi bizde de çok kolay olmamaktadır. Bu sebeple öncelikle çocuğun evden kaçış sebepleri üzerinde durulmakta, daha sonra çocuğun ihtiyacı olan koşullar sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede, Bakanlığıma bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde reform niteliğinde yeni hizmet modelleri geliştirilmiştir. Çocuklarımızın kendi aileleriyle yaşamlarını sürdürmeleri SHÇEK’in her zaman öncelikli politikası olmuştur. Hükûmetimiz döneminde başlatılan Aileye Dönüş Projesi’yle 6.319 çocuğumuz aileleri yanına döndürülmüştür. 2002 yılında ailesi yanında desteklenen 1 çocuk için ayrılan sosyal destek miktarı 79 lira iken bugün eğitim, giyim, harçlık da eklendiğinde ortalama 380 liraya ulaşmıştır. Ailesi yanına döndürülen 6.319 çocuğa ek olarak 20.559 çocuğumuz da bu sosyal destek imkânından yararlanmaktadır.

Kurum bakımında olan çocuklarımızın yaşamlarını daha sağlıklı bir ortamda sürdürebilmeleri için en fazla 12 çocuğumuzun barındığı Sevgi Evleri Projesi’ne de hızla devam ediyoruz. Bu kapsamda valilikler, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve hayırseverlerle işbirliği yapılarak on sekiz sevgi evi sitesinde villa tipi evlerde hizmet verilmektedir. Hâlen 1.444 çocuğumuz bu aile sıcaklığındaki evlerde yaşamlarını sürdürmektedirler. 2010 yılında on bir sevgi evi sitesini daha hizmete açmayı planlıyoruz.

Korumamız altında olan çocuklarımızın sosyal hayatta daha etkin olarak yer alan, üretken, aktif ve katılımcı birer vatandaş olmalarını sağlamak amacıyla tercihen şehir merkezlerinde ve okullara yakın apartman dairelerinde 6 ya da 8 çocuğumuzun bir arada kaldığı çocuk evleri modelini de yaygınlaştırmaktayız. Bugün itibarıyla hizmet veren 172 çocuk evimizde 996 çocuğumuz yaşamaktadır. Bu yıl içinde seksen yeni çocuk evinin daha açılması programımız dâhilindedir. Hâlen hizmet vermekte olan yurt ve yuvalarımızın fiziki şartları da iyileştirilmiştir. Yurtlarımızın tamamında yakınında koğuş tipinden müstakil oda sistemine geçilmiştir. Bu yeni bakım ve hizmet modellerimizin çocuklarımız ve gençlerimiz üzerinde çok olumlu etkisi olduğunu da okul başarıları ve davranışlarında görmek mümkündür.

Ayrıca, Kurumumuzun koruması ve bakımı altındaki gençlerimizi iş hayatına hazırlayıcı sorumluluklar kazandırmak üzere mesleki eğitim ve kurslar da veriyoruz.

Çocuk Hakları Sözleşmesi, bireyi on sekiz yaşına kadar “çocuk” olarak tanımlamıştır ancak kuruluşlarımızda on sekiz yaşına kadar kalan çocuklarımızın bu yaş bitiminde hemen Kurumla ilişkisi kesilmemektedir. Ortaöğretime devam eden çocuklarımız üniversiteyi bitirinceye kadar, üniversiteye devam eden çocuklarımız yirmi beş yaşına kadar korumamız altında kalmaktadır. Diğer çocuklarımız ise mesleki eğitime yönlendirilmektedir. Ayrıca, kimsesi olmayan ve henüz işe yerleşmemiş kız çocuklarımız için de koruma kararı esnek bir şekilde, ucu açık olarak sürdürülmektedir.

3413 sayılı Yasa gereği koruma altında bulunan ve on sekiz yaşını tamamlayan 30.896 gencimiz Ekim 2009 itibarıyla kamu kurum ve kuruluşlarında işe yerleştirilmiştir. Ayrıca, kurumlara yönelik olarak genel anlamda başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere emniyet birimleri, SHÇEK, yerel yönetimler ve medya arasında koordinasyon ve iş birliği kurularak, çocuklar ve ailelerine rehberlik ve bilgilendirme dışında verilmekte olan hizmetlerin eş güdümle sürdürülmesi için de çalışmalarımız sürdürülmektedir.

Değerli milletvekilleri, kayıp çocuklar konusunda kolluk birimlerimizin yoğun bir çaba sarf ettiği hepinizin malumudur. Kayıp çocuklarla ilgili olarak müracaat anından itibaren derhal çalışmalara başlanarak, gerek fiziki ve teknik olarak gerek İnternet aracılığıyla ülke genelinde çocukların aranması sağlanmaktadır.

2009 yılının ekim ayında seksen bir ilimizin çocuk şube müdürleri bir araya getirilerek İçişleri Bakanlığı tarafından Kayıp Çocuk Rehberi oluşturulmuştur. Bu rehberle, kayıp çocukların bulunması amacıyla yürütülecek iş ve işlemlerde standartlaşma sağlanması ve araştırmanın bütün boyutlarıyla gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Rehber, çocuğun bulunmasından sonra yapılacak iş ve işlemleri de içermektedir; ayrıca, yürütülen faaliyetler sırasında karar alma mekanizmaları ve kurumlar arası işbirliğine yönelik açıklamalarda bulunmaktadır. Kayıp çocuklarımız için Alo 183 Sosyal Hizmet Yardım Hattı ile Alo 150 BİMER Hattı ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığına bağlı telefonlara başvuruda bulunulması, Türk Ceza Kanunu’nun 104’üncü maddesinde geçen on beş-on sekiz yaşındaki mağdura yönelik cinsel eylemlerin takibinin şikâyete tabi olmaktan çıkarılması kayıp çocuk sorununun çözümünde etkili olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, izin verirseniz almış olduğum kararı baştan uygulayayım. Kusura bakmayın.

DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuk kaçırma, kaybolan çocuklar, çocukların hak ihlalleri konusunda bir Meclis araştırması açılması konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Hak, bir şeyi yapma veya başkalarından bir şey yapmaları, belirli bir şekilde davranmalarını isteme yetkisidir. Hukuk ise toplumsal hayatı düzenleyen ve uyulması zorunlu kurallar bütünüdür. İnsan haklarına saygı tüm hukuk sistemlerinin temelinde bulunması gereken bir değerdir. Hukuk sistemlerinde çocuklara özgü düzenlemeler yapılmalıdır. Çocuk haklarının gerçekleşmesi, hiçbir ayrım olmaksızın herkesin çocuklara karşı yükümlülüklerini anlamak, bu sorumluluklara saygı göstermek ve en önemlisi de bu görevler doğrultusunda hareket etmesiyle mümkün olacaktır. Bu çerçevede yüce Meclisin çocuklarla ilgili bir araştırma komisyonu kurmak istemesini çok önemsiyorum.

Bir toplumun geleceği için ne yaptığı öğrenilmek istenirse ilk önce o toplumdaki çocukların durumuna bakmak gerekir. Bir devletin ne kadar gelişmiş olduğunu anlamak için de o devletin çocuk politikasına ve çocuklarının durumuna bakmak yeterli olacaktır. Toplumsal yapılanmada en güçsüz ve bakıma muhtaç olan çocukların geleceği yetişkinlerin elinde iken devletlerin geleceği de çocukların elindedir. Çocuklar son derece önemli iken ne yazık ki en fazla şiddete ve sömürüye maruz kalan kesim olmaktadır. Üstelik çocuklarımızı tehdit eden risklerin her geçen gün daha da arttığını görmekteyiz. Bu ortamda çocuklara yönelen tehditleri ortadan kaldırmak, çocuklarımıza iyi eğitim olanakları sağlayarak onları geleceğe hazırlamak bizlerin başlıca görevi olmalıdır. Bir devletin geleceğini garanti etmek adına çocukları korumak birincil hedefi olmalıdır.

“Çocuk koruma” acil ve son derece önemli konuları içeren bir kavramdır. Bu konuların çoğu ekonomik faktörlerle ilişkilendirilmektedir. Gelirin adaletsiz dağılımı, hem ihtiyaçlarını karşılama hem de eğitim olanaklarına ulaşma konusunda çocukların önüne engeller koymaktadır. “Çocuk koruma” kavramı içine dâhil edilebilecek diğer konular okulda ve evde görülen şiddet, sosyal değerler, normlar ve gelenekler gibi çeşitlendirilebilir. Teknolojinin gelişmesiyle bunlara son eklenen de çocuk pornografisidir. Uluslararası ölçekte ise çeşitli nedenlerle yapılan çocuk ticareti ve çocukların seks işçiliğine zorlanması da gördüğümüz durumlardan bazılarıdır.

Ülkemizde yaşanan çocuk kaçırma vakaları ise geçtiğimiz Şeker Bayramı’nda Kayseri’de 3 çocuğumuzun kaybolmasıyla ülke gündemine yerini kayıp çocuklar olarak aldı. Konunun, gerek kamuoyunda gerek Meclis çatısı altında hassasiyetle ele alınması önemli çünkü kalkınmış ülkeler seviyesine ulaşmamız çocuklarımıza ve tüm toplumsal bireylere özgür ve güvenli bir yaşam alanı sağlamakla olur.

Şimdi, biz, Meclis çatısı altında Çocuk Hakları İzleme Komitesi olarak bir komite kurduk. Bu Komitenin 8 milletvekili üyesi var. Bu Komitemiz Kayseri’de bu olay yaşanır yaşanmaz hem kayıp çocukların durumu hem de çocuk ihlalleri, diğer çocuk hak ihlalleri konusunda çalışmalar yaptı. O günden bugüne yaptığımız çalışmalarda kayıp çocuklar ile ilgili olarak karşımıza çıkan en önemli sorunun kurumlar arasındaki çalışmayı sağlayacak ve düzenleyecek, kolaylaştıracak bir ortak tanımın olmadığıydı yani “kayıp çocuk” deyince kim kayıp çocuktur bunun açık bir tarifi yok, bu, cevapsız kalıyor. Dolayısıyla da kurumlar birbirinden habersiz sonuçlar veriyor. Örneğin Başbakanlık İnsan Hakları Merkeziyle Emniyet Genel Müdürlüğünün verileri arasında farklılıklar var.

Şimdi, “Kimler kayıp çocuktur?” sorusunu cevaplamaya çalıştığımızda, önce iki boyuta ayırmak istiyorum. Birincisi, ev ya da barınma ortamının olumsuzluğu sebebiyle çocukların bu ortamdan kendi istekleriyle ayrılması yani ailenin rızası olmadan ama kendi isteğiyle ayrılması ama akıbeti de belli olmayan çocuklardır. Bunlar barınma ortamındaki, evdeki olumsuz koşullar sebebiyle uzaklaşıp sokağa itilen çocuklar ve bu çocukların tabii ki güvenli bir ortama ulaşmalarını sağlamak bizim görevimiz çünkü bu çocuklar ensest, cinsel istismar, ticari cinsel sömürü, aile içi şiddet, ekonomik sömürü, çocuk evlilikleri gibi çeşitli sebepler ve ilgisiz, sevgisiz bir ortamda büyümek zorunda bırakılmak nedeniyle aidiyet duygusunu kaybetmekte ve kendilerini sokağa atmaktadırlar ve bu çocuklar da “sokak çocuğu” olarak adlandırılmaktadır. Bu çocuklar sokaklarda çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır ki, geçtiğimiz günlerde beş yaşındaki bir çocuğun yaşadığı olay da hepimizin gözlerinin hâlâ önündedir.

Şimdi, bu çocuklarımız ihmal, istismar, sömürü ve ayrımcılıktan uzaklaşmış bir ortamda büyümelidir. Bu ortamı nasıl sağlayacağız? Bu ortamı sağlamak hepimizin görevidir. Bu ortamı sağlamak için çocuk hak ihlallerinin ne olduğunu çocuklara ve büyüklere öğretmek de bizim görevimizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “kayıp çocuklar” başlığı altında incelenmesi gereken bir diğer grup da kendi rızası dışında ev ya da barınma ortamından uzaklaşan akıbeti bilinmeyen çocuklar, Kayseri’deki kayıp çocuklar gibi.

Şimdi, bu tür olaylar toplumda ardı ardına ortaya çıkınca kamuoyunda da bir sıkıntı yaşanmakta ve herkes, çocuklarının akıbeti ne olacak diye korkmaktadır.

Kayıp çocuklara ilişkin mutabakata varılan son sayı, Sayın Bakanın da söylediği gibi 1.657’dir ve bu 1.657 kayıp çocuğun neredeyse yarısı da Sayın Bakanın sorumlu olduğu SHÇEK kurumundan ayrılan çocuklarla ilgilidir ki Sayın Bakan bu konuda bize önemli bilgiler verdi. Tabii bizim, hepimizin yüreğini acıtan da daha çok budur, çünkü bizim devletimizin koruması altına verilmiş olan çocuklarımıza hepimizin sahip çıkması gerekir. Eğer biz bu çocuklarımıza sahip çıkamıyorsak, sorun yaşıyorsak, bu hakikaten önemli bir konudur çünkü bu kayıp çocuklar meselesi gündeme geldiğinde Sayın Bakana bir soru yöneltildi: “Siz bu konuda ne yapıyorsunuz?” diye, Sayın Bakan da “Bu, emniyetin işidir.” dedi. Bunu ben televizyonda izleyince gerçekten çok üzüldüm ve şok oldum Sayın Bakan çünkü bunu, böyle bir cevap vermenizi beklemiyordum, hatta size bir mektup da yazdım. Bu çocuklar hepimizin çocukları, bundan hepimiz sorumluyuz. Kaldı ki Sayın Bakanım, siz en çok sorumlusunuz. O nedenle, orada bir yanlış anlama olduğunu ümit ediyorum. Bu konuda bir açıklık da getirirseniz çok mutlu olacağım çünkü hakikaten çok önemli hepimiz için; bunlar önemli konular.

Şimdi, çocuklar kendi rızaları dışında ailelerinden kaçırıldığı zaman, niçin kaçırılıyorlar? Baktığımız zaman, bize verilen bilgilerde, velayetle ilgili anlaşmazlıklar oluyor anne-baba arasında, o nedenle kaçırıldığı söyleniyor, yasa dışı biçimde kaçırıyorlar çocuklarını. Dilendirilmek üzere ya da başka sebeplerle kandırılıp kaçırılıyor ya da kaçırılıyor çocuklar. Cinsel amaçlarla kaçırılıyorlar, fuhşa ve pornografiye itiliyorlar. Zorla evlendirilmek için kaçırılıyorlar. Bir de bebekler evlat edinme sebebiyle kaçırılıyorlar. Kamuoyunda çok sıklıkla dile getirilen, çocukların organ nakli sebebiyle kaçırıldığı konusunda da birtakım şüpheler var. Bu konuda, hekim arkadaşlarımız, öyle çocuğun hemen kaçırılıp organının alınamayacağını söylüyorlar ama kamuoyunda da böyle bir korku ve kaygı var. Böyle bir komisyonun kurulması bu tür kaygıların ortadan kaldırılması açısından da önemli olacaktır diye düşünüyorum çünkü bütün bunlar etraflı olarak incelenip kamuoyuna Parlamento tarafından bilgi sunulduğunda kamuoyu da kendisini bu açıdan rahatlatacaktır.

Şimdi, eğer bu konuya, kayıp çocuklar konusuna kalıcı çözümler getirmek istiyorsak eksikliklerimizi açık yüreklilikle ifade etmemiz lazım. Nedir bizim eksikliklerimiz?

Bir kere, bizim ülkemizde ciddi bir kayıt sorunu var. Doğumla birlikte nüfusun kayıt altına alınabildiğini söylemek çok mümkün değil, yani bazı çocuklarımız maalesef doğduktan sonra nüfusa kaydettirilmiyor. Bu, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 7’nci maddesine de aykırı, o nedenle buna çok daha fazla dikkat etmemiz gerekmektedir.

Ayrıca, sokakta yaşayan çocuklarla ilgili de gerçekten hepimizin çok dikkatli olması lazım çünkü bu çocuklarla ilgili bir sorun olduğu zaman hepimiz dikkat kesiliyoruz ama sonra bunları unutuyoruz, bu çocuklarımızı unutuyoruz, ne şartlarda yaşadıklarını unutuyoruz. O nedenle daha önce bizim Meclisimizde 22’nci Dönemde de sokakta yaşayan çocuklarla ilgili bir araştırma yapıldı, çeşitli önlemler ileri sürüldü ama aradan geçen sürede bu sorunu hâlâ maalesef çözemedik, hâlâ çözülmeyi bekleyen bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Ekonomik koşullar nedeniyle kırsal alandan kente göç eden ailelerin çocuklarının da sokağa daha hızlı itildiğini biliyoruz, dolayısıyla bu sorunu da bizim çözmemiz gerekiyor. Yani göçle gelenlerin sorunlarını çözmek gerekiyor çünkü bu insanlar bulundukları yerlerde tarımla uğraşıyorlardı, çocukları da onlara yardım ediyordu ama kırsaldan kente geldiklerinde artık işsiz kalıyorlar. İstatistiklere baktığımızda ülkemizdeki işsizlerin oranı da son derece yüksek. Kasım ayı istatistikleri yeni çıktı, yüzde 13,1, ki bu rakam iş aramayanların, iş aramaktan vazgeçenlerin sonucu değil. Dolayısıyla, işsizlik, ekonomik sorunlar çocukların sokağa itilmesine daha çok sebep oluyor, bu da çözülmesi gereken bir sorun. Yani biz, çocuklarımızın sorununu çözmek için ailelerin sorunlarını çözmeliyiz, ekonomik olarak aileleri güçlendirmeliyiz.

Çocukların korunmasında ailelerin, eğitimcilerin, emniyet kuvvetlerinin ve en önemlisi parlamenter olarak bizim çok büyük sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum. Bu sorumluluklarımızı yerine getirmek için de yoğun bir şekilde çalışıyoruz hepimiz.

Çocukların korunması bizler için hem vicdani bir görev hem uluslararası hem de ulusal bir zorunluluk çünkü Birleşmiş Milletlerin 2002 yılında düzenlenen özel oturumunda, çocuklarla ilgili özel oturumunda sonuç belgesinde “Çocuklar İçin Uygun Bir Dünya” başlıklı bir bildirge yayınlandı. Burada tüm kız ve erkek çocukların çocukluklarını yaşayabilecekleri, sevildikleri, saygı ve özen gördükleri, emniyet ve refahlarının en önemli konu olarak görüldüğü, sağlık ve barış içinde ve haysiyetle gelişebilecekleri bir dünya inşa etmeyi taahhüt etmişlerdir.

Yine, ülkemizin imza attığı çeşitli uluslararası belgelerde de çocuk kaçakçılığının, çocuk ticaretinin önlenmesi taahhüt edilmiştir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 35’inci maddesi de “Taraf devletler, her ne nedenle ve hangi biçimde olursa olsun, çocukların kaçırılmaları, satılmaları veya fuhşa konu olmalarını önlemek için ulusal düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde gereken her türlü önlemleri alırlar.” hükmünü içermektedir.

Çocuk kaçakçılığını ve bu niyetle gerçekleştirilen çocuk kaçırmalarını önlemek amacıyla hangi amaçla olursa olsun her türlü çocuk kaçakçılığının Ceza Yasası kapsamında ağır hükümlerle ele alınması şarttır. Maalesef bizim Ceza Kanunu’muzda bu tür hükümler yoktur. Ceza Kanunu’muzda bu tür hükümler olmadığı için… Ayrıca, tam bir tanım da yapılmamıştır, özellikle çocuğa yönelik şiddetin cezalandırılması konusunda da tam bir tanım yoktur. Dolayısıyla bu suçu işleyenler de bir anlamda cezasız kalmaktadır. Belki, açılacak, çalışmaya başlayacak olan bu komisyonumuz bu tür kanunlardaki eksiklikleri de görerek bu eksikliklerin giderilmesi yönünde de Meclisimize öneriler sunabilir çünkü bu suçun ağırlığını yansıtan hükümlerle cezalandırılmaları gerekir suçu işleyenlerin. Hukuki çerçeve, kaçakçılığa konu olan çocukların yetişkinlerle aynı olmayabilen özel korunma ihtiyaçlarını yansıtacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. İdari veya hukuki usullerde kaçakçılığa konu olan kişinin yaşı hakkında herhangi bir şüphe olduğunda bu kişi çocuk olarak kabul edilmeli ve uygun korumadan yararlanmalıdır. Çocuk kaçakçılığı ve satışı konusunda evrensel yargı yetkisine geçerlilik kazandıracak mevzuat kabul edilmeli ve ulusal yargıda görev yapan kişilerin bu konularda özel eğitim almaları sağlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz araştırma önergelerinin ortak özelliği çocuk haklarına ilişkin yoğun hak ihlalleriyle ilgili olmalarıdır. Bu nedenle, önerim, kurulacak olan komisyonun çocuk hak ihlallerini incelemesidir çünkü yukarıda da değindiğim gibi, çocukların sokağa itilmeleri ya da kaçırılmalarının temelinde çeşitli hak ihlalleri yatmaktadır. Barınma hakkı, eğitim hakkı, beslenme hakkı gibi temel çocuk hakları ihlal edilmektedir. Mesele, yalnızca çocukların kaçırılması değildir yani sadece kayıp çocuklarımız, bizim çocuklarımızla ilgili sorunumuz değildir. Önemli bir sorundur, pek çok ailenin yüreği yanmaktadır ama çocuklarımızı ilgilendiren çok önemli hak ihlalleri mevcuttur. Bu hak ihlallerini ortadan kaldırmak bizim Parlamentomuzun görevidir, buna yol göstermek Parlamentomuzun görevidir. Örneğin, çocuk evlilikler, küçük yaşta yapılan evlilikler bizim ülkemizin bir sorunudur; bu bir hak ihlalidir. Çocukların sokağa itilmesi, sokakta yaşamaya zorlanması; bu bir hak ihlalidir.

Tarım işçisi çocuklar: Tarım işçisi çocuklarımız çok küçük yaşlarında çalıştırılmakta ve eğitim hakkından mahrum kalmaktadırlar. Dolayısıyla, kaliteli bir geleceğe sahip olmaları engellenmektedir.

Çocuk yaşta çalıştırılan işçiler, çocuk işçiler: Bu, ülkemizde çok önemli bir sorun. Bugün pek çok çocuk olmaması gereken yerde, yapmaması gereken yerde kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Pek çok yerde büyükler işten çıkarılmakta, onların işini küçücük, oynaması gereken, okula gitmesi gereken çocuklar yapmaktadır ama maalesef, bu konuya da henüz ülkemizde bir çözüm bulunmuş değildir. Bu çocuklar en temel haklarından mahzun kalmaktadırlar.

Çocuklarımızda madde bağımlılığı artmaktadır. Takip ediyoruz, basınımızdan, çeşitli araştırmalardan, madde bağımlılığı okullarımızdaki çocuklar arasında artmaktadır. Bu konuda Meclisimizde bir araştırma da yapıldı. Demek ki daha çok çalışmamız gerekiyor, daha kurumsal, daha bilimsel, daha çok geniş araştırmaların yapılmasına ihtiyacımız var.

Bu örnekleri artırmamız mümkün, pek çok örnek verebiliriz, benden sonra konuşacak arkadaşlarım bu konuda pek çok örnekler verecekler. Örnek çok, maalesef örnek çok; çocukların hak ihlalleriyle ilgili maalesef örnek çok. O nedenle, biz parlamenterler olarak, çocuklarımızın eşit ve güvenli bir çocukluk ortamını yaşayabilmelerini sağlayabiliriz. Bu bizim tarihî sorumluluğumuz, bu sorumluluğu almak bu komisyonun kurulmasıyla olacak. O nedenle, ben bu komisyonun kurulmasını yürekten destekliyorum, özellikle de Çocuk Hakları Komitesinde çalışan bir parlamenter olarak gerçekten bu komisyonun kurulmasını çok destekliyorum, ama tekrar ediyorum: Bu komisyonun adının mutlaka “çocuk hak ihlalleri komisyonu” olması gerekiyor.

Bu düşüncelerle, kurulacak olan komisyonun çalışmalarının çocuk hak ve özgürlüklerini iyileştirmesini diler, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erbatur.

DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce konuşan Hatip Sayın Erbatur, ifadelerinde Sayın Bakanın konuşmasıyla ilgili atıfta bulundu.

Sayın Bakanım, açıklama yapacaksınız.

Buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın, Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Bakanlığına bağlı kurumlardaki çocukların korunması ve kollanmasıyla ilgili sorumluluklarını yeterince yerine getirmediklerini ima eden ifadelerine ilişkin  açıklaması

DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Erbatur, kayıp çocuklarla ilgili konuşmasında, Bakanlığıma bağlı kurumlardaki çocukların korunması ve kollanmasıyla ilgili sorumluluklarımızı yeterince yerine getirmediğimizi ima eden bir cümle kullandı.

Bizim kurumlarımız sadece yurtlardan ve yuvalardan ibaret değil. Bizim, aynı zamanda aileleri tarafından sokağa terk edilmiş, suça itilmiş çocukları rehabilite ettiğimiz ve barındırdığımız kurumlarımız var. Ayrıca, yurtlarımız ve yuvalarımız da etrafı tel örgüler ve duvarlarla çevrili, çocukları hayattan izole eden, soyutlayan, hapishane tarzında binalar değil. Bizim çocuklarımız hayatın içerisinde yaşıyorlar, okula gidiyorlar, yüzde 90’ından fazlasının ailesi var, ailelerinin yanına tatile gidiyorlar, hafta sonu izne çıkıyorlar, meslek edindirme kurslarına ve okullara gidiyorlar, açık kapı sistemi. Dolayısıyla, ailesinin yanında kalan bir çocuk dışarıda ne kadar tehlikelere maruzsa bizim çocuklarımız da o kadar maruz. Ve dönmeleri gereken saatte dönmedikleri takdirde, hemen emniyet mensuplarıyla irtibata geçmek suretiyle çocuklarımızın aranması ve bulunması konusunda hassasiyetimizi ve duyarlılığımızı gösteriyoruz. Önümüzdeki günlerde hazırladığımız ve imzalayacağımız protokol de bunu biraz daha geliştiren, bu konudaki hassasiyeti artıran bir çalışma.

“Kayıp çocuklarla ilgili ne yapıyorsunuz? diye bir soru sorulduğunda, biz ilgilenmiyoruz, ben ilgilenmiyorum, emniyet mensupları ilgileniyor.” şeklinde bir cevap verdiğimi söylediniz. O, verdiğim cevabın içinde geçen bir cümledir. Bizim sorumluluğumuz, bize teslim edilen çocukları koruma ve bakım altına almaktır ancak kaybolmuş çocukları bulmak ve teslim etmek emniyet mensuplarının görevidir. Benim söylediğim odur. Orada, öyle zannediyorum, sadece içinden tek bir cümleyi çekmiş olmaktan kaynaklanan bir yanlış anlama oldu.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yanlış anlama değil Sayın Bakanım…

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bir sorun olduğu için kuruyoruz, sorun yoksa niye kuruyoruz o zaman?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

X.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/90) (Devam)           

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 34 milletvekilinin, Mevsimlik tarım işçiliği nedeniyle eğitim alamayan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/190) (Devam)

3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 39 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel istismarın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/210)  (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) (Devam)

5.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 21 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismarın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/312)  (Devam)

6.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, çocuk işçiliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/433) (Devam)

7.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 milletvekilinin, çocuklarını yetiştirme yurtlarına terk eden ailelerin sorunlarının araştırılarak ailelerin korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438) (Devam)

8.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak çocukların korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/466) (Devam)

9.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/474) (Devam)

10.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/496) (Devam)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, kimsesiz çocuklar ile sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/531) (Devam)

12.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin, çocuk işçiliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/539) (Devam)

13.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558) (Devam)

14.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/563) (Devam)

15.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 21 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/564) (Devam)

16.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, çocuk kaçırma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/565) (Devam)

17.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 27 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/566) (Devam)

18.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/567) (Devam)

19.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, kaçırılan ve kaybolan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568) (Devam)

20.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/569) (Devam)

21.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/570) (Devam)

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 21 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve dilendirilen çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/571) (Devam)

23.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 24 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/572) (Devam)

24.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/573) (Devam)

25.- İstanbul Milletvekili Alev Dedegil ve 21 milletvekilinin, cinsel istismara maruz kalan çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/574) (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çocuk kayıplarının nedenleri ve alınacak tedbirler konusunda –özetliyorum başlığı- çok sayıda verilmiş olan Meclis araştırma önergeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı kayıp çocuk sayısını geçtiğimiz günlerde, 27 Ocak 2010 tarihinde açıkladı. 1.661 çocuk kayıp. Bu çocukların 1.016’sının kız çocuğu olduğu ifade edildi.

Değerli milletvekilleri, 2009’un ilk dokuz ayında 1.078 çocuk kayboldu. Her bölgeden çocuklar kayboluyor. Başta İstanbul, İzmir; işte, İstanbul’da 154, İzmir’de 133, Mersin’de 84, Diyarbakır, Kayseri, Muş, Şanlıurfa, devam edip gidiyor.

Ailesinden ve devletin koruma kurumlarından zorla kaçırılan veya kandırılarak kaçırılan, kendiliğinden kaçan, kaybolan ve bulunamayan çocukların sayısı 2009’da 2’ye katlanmıştır.

Bu verilen rakamlar ailesi ve koruma altındaki kurumlardan yapılan ihbarlar neticesinde emniyet kayıtlarına geçmiş çocuk sayısı. İhbar edilmeyenler bilinmiyor. Verilen kayıp çocuk sayısının sağlıklı olmadığını yetkililer kendileri itiraf ediyor çünkü kurumlar arasında iletişim yok, mutabakat yok.

Bu çocukların izlerine neden rastlanmıyor değerli milletvekilleri? Niye bulunamıyorlar? Bu çocuklar kimin elinde, kimlerin elinde? Ticari cinsel istismar çeteleri mi bu çocukları kaçırıyor? Uluslararası organ mafyası tarafından mı kaçırılıyorlar? Terör örgütleri mi bu çocukları kullanıyor? Suç örgütlerinin ağına mı düşüyorlar? Veya bir kısmı, sokakta yaşayan çocukların arasına mı karıştılar? Bu soruları çoğaltmak mümkün. Bu kayıp çocukları bulmak için nasıl bir yol izleniyor? Bu soruların cevabını aramak durumundayız.

Sayın milletvekilleri, biraz önce Sayın Bakan da açıkladı, dünyada her yıl 2,5 milyon çocuk kaçırılıp satılıyor, yarısı da kız çocuğu. Fuhuş ticareti, organ mafyası, uyuşturucu mafyası, suç örgütleri, terör örgütleri, dilencilik ve benzeri… Çocukların karşı karşıya olduğu tehlike çok büyük.

Türkiye'de özellikle 2009 yılında artış gösteren çocuk kayıplarını bir an evvel ele alıp çözüm üretmek mecburiyetimiz var. Ailesi yanında yaşayan çocukların zorla ve hile ile kaçırılması veya evinden kaçması; yine devletin korumasındaki bakıma muhtaç çocukların barındıkları yurtlar, yuvalar ve rehabilitasyon merkezlerinden kaçması; aynı zamanda, bölge farklılıkları ve özellikleri; ayrı ayrı ele alınıp çok detaylı değerlendirilmesi gerekiyor.

Kaybolan çocuklar ile ilgili bir kayıp çocuk veri tabanımız hâlen oluşturulamamıştır, her ne kadar -Sayın Bakan biraz önce ifade etti- bir protokol imzalanmış olmasına rağmen, o protokolün metnini biliyoruz, yeterli değildir. Özellikleri, kaçırılma şekli, kaçma şekli, aile yapısı; irtibatları, takip edilecek bir sistem oluşturulmalıdır.

Kayıp çocukların yüzde 40’ının Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı kurumlardan olduğu, bu çocukların yurtlardan kaçtığı belirtilmektedir. Korunmaya muhtaç çocukların “kayıp çocuklar” durumuna düşürülmesi Sayın Bakan, bir zafiyet değil midir? Emniyet yetkilileri, kayıp çocuk sayısının sağlıklı olarak tespit edilememesinin sebebini, ailesinin kayıp çocuğu geri döndüğünde geri bildirim yapmamasına ve Çocuk Esirgeme Kurumu yurtlarından kaçan çocukların döndüğünde bildirilmemesi sonucunda güncellemeyi yapmamaya bağlıyorlar. İletişim teknolojisinin bu kadar geliştiği bir dönemde bu iletişimsizliği kabul etmek mümkün müdür sayın milletvekilleri?

Değerli milletvekilleri, hâlen kurumların ittifak ettiği “kayıp çocuk” tanımımız yok bizim yani mevzuatımızda “kayıp çocuk” tanımı yok. Bu tanım ortaya konmalıdır ve bütün kurumlarca ittifak edilmelidir. Sadece, ailenin ve koruma kurumunun ihbar ettiklerini “kayıp çocuklar” olarak nitelendiriyoruz sayın milletvekilleri. Çok önemli bir sosyal sorunumuz olan sokak çocukları kayıp değil midir? Sayılarını bilmiyoruz. Çeşitli rakamlar telaffuz ediliyor, 20 binden 200 bine kadar. Ailelerin bu çocuklar için kayıp ihbarı vermediği kayıp çocuk verilerinden belli değil mi? Kayıp çocuklarını polise bildirmeyen ebeveynlere nasıl bir yaptırım uygulanmalı; bunu da tartışmalıyız bu komisyonda.

Davranış bozukluğu gösteren ve ailelerin bu çocuklarla baş edemediği ve ortadan kaybolduklarında memnun bile olduklarını ortaya koyan ifadeler çıkıyor karşımıza. Hiçbir ebeveynin buna hakkı olamaz. Bunu anlatmak ve dünyaya gelmesinden sorumlu olan ailelere bu sorumluluğu hatırlatmak zorunluluğumuz var.

Davranış bozukluğu olan ya da ailenin bilinçsizliği, bilgisizliği nedeniyle davranış bozukluğu geliştiren çocuklarla baş edebilme, eğitebilme yöntemlerinin, ailelere, ebeveynlere eğitimi verilmek durumundadır. Ebeveynler bu konuda yönlendirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, kayıp çocuklarımızdan belli bir kesimi, aile problemleri yaşamayan, ailesinin gözü gibi baktığı ama kandırma, hile veya zorla kaçırılan çocuklar. Aileleri açısından değerlendirildiğinde ne büyük bir acı kaynağı olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bakkala giden, top oynamaya çıkan, okula gitmek için evden ayrılan ya da sokakta, parkta oynarken kaçırılan çocuklar bir daha evlerine dönmüyor. Ailelerin yaşadığı acı ve travma hangi kelimelerle ifade edilebilir ki? Allah bu ailelere sabır versin değerli milletvekilleri ve bir an evvel yavrularına kavuşsunlar. Günler, aylar, hatta yıllar geçmesine rağmen bir haber alamamanın, umudunu yitirmeden bekleyişlerin, çırpınışların, her şeyden medet ummanın, uçan kuştan haber beklemenin, en olmayacak şekilde olaylardan pay çıkarmanın, umutları tükendikçe acılarının katlandığının yani dünyada cehennemi yaşamanın hâlidir herhâlde kayıp çocuğun ailesinin hâli, hayatı.

Sayın milletvekilleri, işsizlik yokluk demektir, yoksulluk demektir. Yoksulluk ise birçok ailenin parçalanması, çocukların sokağa düşmesi ve evden kaçan çocukların sokakta geçecek olan acımasız hikâyelerinin başlangıcıdır. Tüm dünyadakilerle değerlendirdiğimizde, sosyoekonomik seviye düştüğünde kayıp çocukların sayısında büyük artış gözleniyor. Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizliğinin yaşandığı, yoksulluğun boyutlarının giderek arttığı ve her konuda yoksunluğun ve yozlaşmanın yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Aileler parçalanıyor, aile içi şiddet giderek artıyor ve bu durumdan dolayı çocuklar için risk taşıyan bir ülke durumundayız. Eğer çocuklar ticaret amacı ile kaçırılıyorsa daha çok, yoksul ve sahipsiz çocuklar tercih ediliyor. Çocuk nüfusumuz 23 milyon 736 bin 672. Nüfusumuzun yüzde 33’ü çocuk yani sıfır-on sekiz yaş. Güçlü aile yapımız ile geçmiş dönemlerde badireleri atlatmak daha kolayken bugün aile yapımızdaki dejenerasyon ve gerekli desteğin ailelere sağlanamaması riski artırıyor. Çocuklar neden kaçırılıyor? Evet, “Dünyada çocuk ticaretinin arttığı dönemden geçiyoruz.” dedik. Fidye için mi? Bu, daha çok ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocukları için yaşandı ve yaşanıyor, çok fazla sayıda değil. Aileden intikam almak için kaçırılan çocuklar oldu. Bu acıları zaman zaman yaşadık ve yaşanıyor. Evlat edinmek isteyenler, bebekler ve ufak yaştaki çocukları kaçırıyor. Özellikle de Avrupa’da, bu, sektör hâlinde. Çocuk fuhşu, cinsel istismar, çocuk pornosu için, organ ticareti mafyası tarafından, örgütlü çeteler tarafından veya suç örgütlerinde kullanılmak, yankesicilik, gasp, hırsızlık, dilendiricilik, uyuşturucu satıcılığı için ve önemli bir konu olan terör örgütleri tarafından çocuklar kaçırılmaktadır.

Evden kaçan çocuklara baktığımızda değerli milletvekilleri, yoksulluk, evlenme vaadiyle, aile içi geçimsizlik, aile içi şiddet, sevgisizlik, ilgisizlik ve inanın söylemekten imtina ettiğim ensest ilişkiler, aile içinde veya dışında cinsel taciz, şöhret ve macera, uyuşturucu madde alışkanlıkları yüzünden, üvey anne-üvey baba, bazen okuldaki başarısızlık, bazen uyumsuzluk çocuğun evini terk etmesine, kaçmasına ve meçhule doğru yol almasına sebep oluyor ve maalesef, bu çocuklar kurban oluyor. Eğer aile kayıp olduğunu ihbar etmişse bu çocuklar aranıp bulunacaklar listesine dâhil ediliyor.

Sayın milletvekilleri, “SHÇEK’ten çocuklar kaçıyor.” dedik biraz önce de. Kayıp çocukların yüzde 40’ı SHÇEK kurumlarına teslim edilmiş. Bu çocuklar, ki devletin “Benim korumam altındadır.” diye belgelerine kaydettiği bu çocuklar kayboluyor. Kayıp çocukların 800-900’ünü teşkil eden çocuklara neden sahip çıkamıyoruz? Bu çocuklar neden kaçıyor? Yurt koşulları mı onları kaçmaya teşvik eden, istismar mı, dayak mı, yoksa rehabilitasyon şartlarının yetersizliği mi? Bunların bir an önce tespit edilmesi gerekir. Tabii ki bu kurumlardaki bir kısım çocuk en yakınlarından duygusal, cinsel veya fiziksel istismara uğramış, psikolojik tedaviye muhtaç ve özel bir rehabiliteye ihtiyacı olan çocuklar. Bu çocukların korunması, kurumda tutulmasının kolay olduğunu da söylemiyorum. Koruma, bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde, suça yöneldikleri tespit edilen çocukların, hem kendileri açısından hem de toplum güvenliği açısından rehabilite edilme durumları yeniden, Sayın Bakan, gözden geçirilmelidir ve bu çocuklar için yapılabilecek her türlü yasal ve kurumsal değişiklikler yapılmalıdır.

Sayın milletvekilleri, biraz önce sokak çocuklarından bahsettim; sokak çocukları da kayıp çocuklar olarak değerlendirilmelidir, yineliyorum bu sözlerimi. Yoksulluk başta olmak üzere çeşitli nedenlerle parçalanan ailelerin, parçalanmamış olsa bile çocuk için yaşama ortamının sağlanmadığı, ilgisiz, sevgisiz ve şiddetin kol gezdiği ailelerden kaçan çocuklarla, bir kısım yurtlardan, yuvalardan kaçan çocuklar birleşerek karşımıza sokak çocukları olarak çıkıyor. Sokak çocukları, her iki taraflı bir terk ediliş sonucunda sosyal bir yara. Hem onlar ailelerini ve yaşadıkları çevreyi terk etmiş hem de aileleri ve toplum bu çocukları terk etmiş. Bu çocukların kısa bir süre sonra uçucu madde ve uyuşturucu madde ve uyuşturucu bağımlısı olması, hatta son zamanlarda çetelerin içine yerleştikleri biliniyor. Ömürleri çok kısa, gelecekleri yok ve kaybedecekleri de bir şey yok. Şiddet onların yaşamının bir parçası. Kendilerine acımayan bu çocukların, karşısına çıkan masum insanlara ne büyük acılar yaşattığını da biliyoruz, örnekleri basına intikal ediyor. Bu çocukları görmezden gelerek problemi çözemeyiz, problemin oluşmasını engelleyemeyiz.

Bunlar bu ülkenin çocukları değerli milletvekilleri, bunlar bizim çocuklarımız, bunlar toplum ve devlet olarak sahip çıkamadıklarımız. Bu çocukların topluma geri kazandırılması için yapılacak çalışmaların yanında, mevcuda yenilerinin eklenmesini önlemeye yönelik çalışmalar daha da önemli. Hükûmete buradan sesleniyorum: İktidarınızın geleceği için yoksullaştırmayı amaç edindiniz, insanları muhtaç duruma düşürerek oya tahvil ettiniz; bu anlayıştan vazgeçin, bunun vebali çok büyük. En az 200 bin olduğu ifade edilen sokakta çalışan çocukların sokakta yaşayan çocuklara dönüşme potansiyeli çok yüksek.

Son yıllarda çığ gibi büyüyen uyuşturucu kullanımı ve satışı, evlerden kopma, sokakta yaşamayı alışkanlık hâline getirme, suça yönelme büyük bir sosyal problem; çözmek zorundayız.

Çocuklarımızın sorununun bir kamu güvenliği sorunu olduğunu daha önce de söylemiştim, yineliyorum. Bu konu sadece polisiye tedbirlerle çözülemez. Konunun kültürel, sosyal ve ekonomik boyutu var.

Sayın milletvekilleri, çocuk kayıplarının nedenleri ve bu kayıpların önlenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti için verilen çok sayıdaki araştırma önergesi, bir Meclis araştırmasının şart olduğunu ortaya koymuştur ve görüyoruz ki tüm Meclis bu konuda ittifak etmiştir, bundan da mutluluk duyuyoruz.

Kurulacak araştırma komisyonuna ışık tutması bakımından bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum. Biraz önce Sayın Gaye Erbatur kayıt konusunu gündeme getirdi. Teferruata inmek istemiyorum ama kayıt meselesi çok önemli.

Yine, devletin tüm sorumlu kurum ve kuruluşlarının belirlenmesi ve aralarında bir eş güdümün sağlanması çok önemli bir adım olacaktır.

Yine, bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşlarının belirlenmesi ve iletişim sağlanması ve hatta çocukları koruma yönünde STK’ların kurulmasının teşvik edilmesi çok önemli.

Emniyet Genel Müdürlüğünün seksen bir ilde çocuk şubesi olduğu söylendi. Evet, ülke genelinde 4 bin çocuk polisi olduğunu, biz, Çocuk İzleme Komitesinde de Sayın Başkanın Başkanlığında öğrenmiş bulunuyoruz. 3 bine yakın polisin eğitim gördüğünü biliyoruz ama kayıp çocuklarla ilgili acilen bir birim kurulmasının önemini buradan ifade etmek istiyorum. Konuyla ilgili ulusal mevzuat her yönüyle ele alınmalı.

Yine, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi imzaladık. Madde 35, çocuk kaçırılması ve çocuk satışı, çocuk fuhşu ve pornografisiyle ilgili mücadele şartlarını ortaya koyuyor. Bu konuda yapılan uluslararası çalışmaları değerlendirmeliyiz ve ulusal mevzuatımızı da tekrar gözden geçirmeliyiz.

Yine, biliyorsunuz sayın milletvekilleri, 2005’te Çocuk Koruma Kanunu’nu çıkardık. Çocuk Koruma Kanunu’nda eksik görülen veya uygulamada zorluğu olan maddeler, uygulayıcıların görüşlerine de başvurularak yeniden değerlendirilmeli, örneğin, çocuk için acil koruma kararı doğru işliyor mu, işlemiyor mu, ele alınmalı.

Yine, bakınız, basınımıza da geçen, emniyet güçlerine, vatandaşlara taş atan, molotofkokteyli atan çocuklar konusunda cezayı azaltalım mı, azaltmayalım mı, nasıl yargılansınlar konusunda hep konuştuk. Bir yasa geldi, geri çekildi. Ama Çocuk Koruma Kanunu’na göre suça zorlanan, kendi güvenlikleri tehlike altında bulunan, ailelerinin sahiplenemediği bu çocukları devletin şefkatli kurumlarında koruma altına almak mümkün. Bu çocukların terör örgütleri tarafından kullanılmalarını önlemeliyiz değerli milletvekilleri.

Türkiye’deki iş hukuku Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yle de uyumlu değil, bu da ele alınmalıdır.

Çocukların kaçma ve kaçırılma ihbarlarından hemen sonra ülke çapında nasıl bir alarm sistemi geliştirmeliyiz, bu komisyonda bu da tartışılmalıdır.

Eğer çocuklar organ mafyası tarafından kaçırılmış ise -her ne kadar Türkiye’de pek olmadığı söylense de- Sağlık Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla hem ülke içinde hem de dış ülkelerden hızlı ve sağlıklı bir bilgi alınmasını oluşturacak bir altyapıyı nasıl oluşturabiliriz?

Emniyet birimlerinin, otogar, istasyon ve toplu taşıma merkezlerinde yalnız görülen çocukların takibini ve denetimini yapabilecek yapıya ve teknolojiye ulaşması nasıl sağlanacaktır?

İnternet kafelerin, metruk yerlerin, okul önlerinin denetlenebilmesi konusunda uzman personelin sayısının artırılması gerekmiyor mu?

Kayıp çocuklar bölgesel özellikleri dikkate alınarak araştırılmalı değerli milletvekilleri, çünkü bölgelerin kendilerine has özellikleri var.

Okullar, aileler, aile eğitimi, çocuk eğitimi ve danışma merkezlerinde mutlaka bu eğitimler verilmeli; okul-aile iş birliği, bu konular üzerinde yoğunlaşılmalı.

Evet, bu araştırma komisyonunun yapacağı çalışmalar, kayıp çocukların sağlıklı istatistiki bilgi ve sosyoekonomik durumları, kaçma ve kaçırılma nedenleri, mevzuattaki gerekli düzenlemeler, kayıp çocukların bulunması yönünde yapılacak çalışmaların genişletilmesi, yeni kayıp çocuk oluşumunun önlenmesinde yeni tedbirlerin geliştirilmesi yönüyle ilgili kurum ve kuruluşlara tavsiye ve öneriler getirmesi bakımından çok önemlidir.

Ben, şimdiden hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Barış ve Demokrasi Partisi adına Muş Milletvekili Nuri Yaman.

Sayın Yaman, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda giderek artan kayıp çocuklar ile kaçırılan çocukların kaçırılma nedenlerinin araştırılması, ülkemizdeki çocuk istismarı ve bu çocukların çalıştırılması konularında verilen Barış ve Demokrasi Partisinin araştırma önergesi üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Öncelikle, bu araştırma önergeleri konusunda tüm Meclisteki parti gruplarının ortak akılda buluşmuş olmalarını büyük bir mutlulukla karşıladığımı belirtirken, yirmi beş adet önergenin tüm sahiplerini buradan teker teker kutluyorum. Ülkemizin çok önemli bir konusu olan ve gelecekte bu yurdu yönetimiyle teslim edeceğimiz, onlara emanet edeceğimiz çocuklarımıza gösterilen bu ilginin göz ardı edilmemesi gerektiğini de bu vesileyle vurgulamak istiyorum.

Ancak, ne yazık ki, kayıp çocuklarla ilgili olarak ülkemizin karnesinin de elimizdeki verilere göre pek de iç açıcı olmadığını görüyoruz. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı kayıp çocuklar haberlerinin kamuoyunda artarak yer alması üzerine yakın tarihte Türkiye’deki kayıp çocukların sayısını İçişleri Bakanlığına sormuş ve Bakanlıktan gelen yazıda kayıp çocuk sayısının 15 Ocak 2008 itibarıyla 1.446 kişi olduğunu belirtmiştir. En son yine aynı birime 27 Ocak 2010 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre de Türkiye genelinde kayıp çocuk sayısının maalesef giderek artarak bugün itibarıyla 1.700’lerin üzerine çıktığı anlaşılmıştır. Bunlardan yaklaşık 700’ün üzerinde çocuğun Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundan izinsiz ayrılıp dönmediğini ifade etmişlerdir. Yine bu açıklamaya göre bunun dışında kalanların önemli bir bölümünün on üç-on sekiz yaş arasındaki kız çocuklarından daha çok gönül ilişkisi sebebiyle kaçanlardan olduğu belirtiliyor.

Değerli milletvekilleri, son on yıllık verilere göre kayıp çocukların 1.462’sinin on üç-on sekiz yaş arasında, 195’inin ise sıfır-on iki yaş arasında olduğu, bunların 1.095’inin kız ve 562’sinin de erkek olduğu bildirilmiştir. Ayrıca, Türkiye’de en çok kayıp çocuk 346’yla İstanbul kayıtlarında geçerken, bu şehri 135 çocukla İzmir takip etmekte. Bu sayı Ankara’da 69, Şanlıurfa’da 57, Bursa’da 45, Diyarbakır’da -dikkatinizi çekerim- 99 ve Batman’da da 40’ları bulmuştur.

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığınca hazırlanan kayıp çocuk raporlarına göre kayıp çocuklar üç bölüme ayrılıyor: Kendi isteğiyle kaçanlar, kaçırılanlar… Çocukların kaçmalarında özenti, ebeveyn boşanması, kentleşmeme gibi alt başlıklar verilirken, kaçırılanların genelde çetelerin eline düştüğüne vurgu yapılmaktadır. Çocuk ticareti, dilencilik ve cinsel sömürü de diğer önemli nedenler arasında görülüyor.

Kayıp çocukları hastalık, uyuşturucu, şiddet ve cinsel istismar gibi ciddi sorunlar beklemektedir. Yine rapora göre bazı çete ve örgütler kayıp çocukları kullanmak istemekte, raporun ön sözünde de dünyada insan kaçakçılığının maddi büyüklüğüne işaret eden Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Sayın Profesör Doktor Hasan Tahsin Fendoğlu Türkiye’de 2000 yılında kamu birimlerine 7.183 kayıp bildirimi geldiğini, yapılan çalışmalarda bunlardan 6.350’sinin bulunduğunu ve 2007 sonu itibarıyla da aranmakta olan 833 kayıp çocuk olduğunu ifade etmiştir.

“Aranan ancak hâlâ bulunamayan kayıp çocuk sayısının en fazla olduğu yirmi dört ilin arasında 250 çocuk ile İstanbul ilk sırada yer alıyor.” diye belirttim. İstanbul’u aynı şekilde Balıkesir 47, Bursa 42, Ankara 30, Şanlıurfa 29, Mardin 28, Kocaeli 25, Çanakkale 24, Tekirdağ 20, Osmaniye 18, İzmir 15, Niğde 15, Aydın 14, Hakkâri 14, Manisa 13, Çorum ve Tokat 12, Eskişehir, Kırklareli, Malatya, Mersin, Samsun 11, Batman, Sakarya ve benzer illerde bu sıralamalar sürüp gidiyor. İstanbul’da 2007’de kaybolan 253 çocuktan hiçbiri bugüne değin bulunamamıştır. Bursa’da kaybolan 439 çocuktan 42’si, Ankara’da 1.006 çocuktan 30’u, Şanlıurfa’da 222 çocuktan 29’u, İzmir’de 642 çocuktan 15’i, Mardin’de 77 çocuktan 28’i hâlâ bulunamamış olarak kayıtlarda durmaktadır.

Balıkesir 47, Kocaeli 25, Tekirdağ 20, Niğde 15, Çorum 12, Tokat 12, Mersin 11, Samsun 11, Batman 11 ve Sakarya’da da 10 çocuk kaybolan çocuklardandır ve bulunamayan kişiler listesindedir. İşte bu, ne yazık ki bu Hükûmetin çocuklarla ilgili, kayıp çocuklarla ilgili sicilini ortaya koyuyor.

En fazla kayıp çocuk ihbarı yapılan il Ankara olmuştur. Ankara’da kayıp çocuk ihbarı yapılan 1.006 çocuktan 976’sı bulunmuş, 30’u ise hâlâ aranıyor. Ankara’yı, İzmir, Bursa ve diğer iller takip ediyor.

Kayıp çocuk sayısının bölgelere göre sıralanmasında 1’inci sırayı 439 kayıp çocuk ile Marmara Bölgesi alıyor. Bunu İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Karadeniz, Ege, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri izlemektedir.

Bu okuduğum bilgiler, resmî kayıt ve belgelere göre değerlendirilen bilgilerdir. Rapora göre Türkiye’de kayıp çocukların en fazla olduğu şehirler büyük şehirler ve göç alan şehirlerdir.

Kayıp çocukları üçe ayırmak bu değerlendirmeye göre mümkün. Kendi rızasıyla kaçanlar, rızası dışında kaçırılanlar ve istenmeden de olsa yoksulluk ve benzeri gerekçelerle kaçan çocuklar.

Kaçan çocukların, özeti, ebeveynin boşanması, kentleşememe gibi alt başlıkları, kaçırılan çocukların ise çocuk ticareti, dilencilik ve cinsel sömürü gibi nedenleri de mevcuttur.

Bu kayıp çocukları bekleyen sorunlar, daha ziyade uyuşturucu, şiddet, hastalık ve çocukların en çok uğradığı cinsel istismar konularıdır.

Kayıp çocuk bildirimi açısından bölgelere göre sıralamada, biraz önce de değindim, birinci sırayı 434 kayıp çocuk ile Marmara Bölgesi ve diğer, sıralamada ise, İç Anadolu başta olmak üzere, Güneydoğu Anadolu, Karadeniz ve doğu Akdeniz illeri izliyor.

Gördüğünüz gibi bu tablo vahim bir hâldedir ve “Kayıp çocuk sayısı bu verilere ulaşana kadar Hükûmet neredeydi?” diye sormak geliyor insana. Gördüğünüz gibi tablo çok vahimdir. Türkiye genelinde kayıp çocuklarla ilgili istatistiki bilgiler elde etmek, kaybolma sebeplerini belirleme, bu konuda  kamuoyunun aydınlatılması Hükûmetin görevi değil de nedir? Neden bu zamana kadar beklenmiş ve bu araştırma önergelerinin bu kadar yığılmasına sebep olunmuştur?

Bu konuyla ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğünce, organize suç teşkilatının kesinlikle söz konusu olmadığı ve organ mafyası iddiaları için de elde henüz resmî bir bulgunun bulunmadığı açıklaması yapılmaktadır. Her ne kadar böyle olduğu açıklanmışsa da, maalesef, Hükûmet, bu bulguları kamuoyuyla bugüne değin paylaşamamıştır. Söz gelimi, çocuk kaçırma gerekçesiyle yakalanan suçlu sayısı ne kadardır, bugün kamuoyunca bu olay bilinmemektedir. Yine, bu olaylardan kaçının organ mafyası, kaçının uyuşturucu ticareti ve organize suç kapsamında gerçekleştirildiği hakkında elimizde sağlıklı veri tabanları bulunmamaktadır. Toplumun huzuru ve çocuklarımızın can güvenliği açısından önemli olan bu konuda ilgili kurumun verileri de bugüne kadar güncelleştirilmemiştir.

Ailelerin ve çocukların bilinçlendirilmesi konusunda medyanın önemi ortadadır. Kayıp çocuklarla ilgili görsel medyada yayınlanacak eğitici programlar neden mevcut değildir?

Yasalarımıza göre kız ve erkek çocukların belli bir yaşa kadar bakım ve eğitim hizmetlerinin devletin güvencesi altında olması gerekir. Bu kapsamda, anayasal bir hak olan bu durumun sağlanması konusunda ilgili Devlet Bakanlığına bağlı ve tüm seksen bir ilimizde sosyal hizmetler il müdürlüklerine bağlı yetiştirme yurtları ve rehabilitasyon merkezleri oluşturulmuştur. Ancak bu konuyla ilgili olarak bu illerde başta İçişleri Bakanlığı denetim elemanlarının ve bu arada uygulamadan gelen bir kişi olarak benim de yetiştirme yurtları ve bu rehabilitasyon merkezlerinde yapmış olduğum üç yıl öncesine kadarki denetimlerde ne yazık ki çocuklar için devletin güvencesi altında gerekli olan bakım ve eğitim hizmetleri istenilen düzeyde olmadığı ve bunun daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde sıfır denilecek noktaya indirgendiğini çok üzülerek gördüm. Ben bunlardan sadece bir tanesiyle ilgili örneğini vererek bu konuya Sayın Bakanımızın özel ilgi göstermesini istiyorum. Erzincan ilindeki bu yetiştirme yurdu ve rehabilitasyon merkezi, ki rehabilitasyon merkezindeki o denetim sırasında yapmış olduğum gözlemlerden sonra verilen rapor üzerine çok önemli bir değişikliğe gidildi ve oradaki yöneticilerin diyebilirim ki tamamı o görevlerden alındı. Gördüğüm manzara gerçekten herkesin içini karartacak nitelikte bir manzaraydı ve zaman zaman görsel medyaya da yansıyanın bir örneğini ben orada yaşadım. İnsanların, rehabilitasyon merkezinde bulunan kişilerin yıkanma biçimlerini ve yataklarını kaldırdığım zaman, yatakların nasıl insanca yaşanılmayacak bir konumda ve insanların orada ilgisiz bir biçimde hayatlarını nasıl geçirdiğini gören bir kişiyim.

Tabii, bu yetiştirme yurtlarıyla ilgili olarak bu çocukların sosyoekonomik birtakım sorunlarının da olduğu ve sosyoekonomik sorunların sonucunda da birçok ilde çocuklarımızın sokak çocuklarına ve sokakta hayatını devam ettiren ve her türlü cinsel ve çocuk istismarlarıyla karşı karşıya olduğu da yine bugünün Türkiye’sinin maalesef yaşadığı gerçeklerdir.

Bilhassa otuz yıllık çatışma ortamından sonra ülkede uzun süre sürdürülen sıkıyönetim, olağanüstü hâl uygulamaları ve bunun sonucunda da yaşanan göç ve yerinden edilme sonucu metropolleşen Diyarbakır gibi, Urfa gibi, hatta Van gibi illerimizde bu göç ve yerinden olmadan kaynaklı, çocuklarda hem fiziksel istismar hem cinsel istismar ve hem de uyuşturucu mafyasının istismarlarının söz konusu olduğu, bu illerdeki denetimlerde, o dönemin mülkiye müfettişlerinin o illerle ilgili yazmış oldukları genel durum raporlarında da Sayın İçişleri Bakanının dikkatine sunulmuştur. Bilhassa uyuşturucu mafyasının ve uyuşturucu kaçakçılığının ve bunun ticaretinin ülkemizde çok büyük boyutlara ulaştığı, İstanbul özelinde bununla sürekli karşılaşıldığı da bir gerçektir. Her ne kadar, Sayın Bakanın da biraz önce bu kürsüden belirttiği, her ilde iç güvenlik birimlerinin, il emniyet müdürlüklerinin çocuk şubeleri ve son zamanlarda artarak yine jandarma birimleri içinde de  çocuk şubeleri oluşturulmuş olmasına rağmen bunların, yine, genelde, sadece şube oluşturmakla ve kâğıt üzerinde bu organizasyonların varmış gibi gösterildiği ve bu çalışmaların denetiminde de bilhassa emniyetin çocuk şubesinde çocuk istismarı ve çocukların çalıştırılmasıyla ilgili, çocukların cinsel istismarla ilgili istatistiki birtakım bilgilerin ve verilerin son yıllara kadar oluşturulmadığını gören ve denetimlerde de bununla karşılaşan bir arkadaşınız olarak bu olumsuzlukları dile getirmek zorundayım.

Biliyorsunuz, daha önce de, yani 2008 yılında, uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarını araştırmak ve gerekli önlemlerin belirlenmesi amacı ile 2008 yılında bu Mecliste araştırma komisyonu kuruldu ve o komisyonun değerli başkanı hazırlamış olduğu bu raporu, komisyonda görev alan bir kişi olarak, Sayın Meclis Başkanına 25/11/2008 tarihinde sunduk. Geçenlerde Değerli Komisyon Başkanı Sayın Profesör Doktor Necdet Ünüvar’la, o büyük emeklerle, o büyük özverilerle hazırlanan bu raporda bütün komisyon üyelerinin teker teker ülkemiz için bu konudaki araştırma konusu kadar önemli olduğuna inandığımız madde bağımlılığı ve kaçakçılığı ile önerilen bu konunun komisyon üyelerince zaman zaman bir araya gelerek takipçisi olacağımız konusunda görüş birliğine, ilke birliğine vardık. Ben, o komisyonun Ankara dışında, bu konuyla ilgili birimlerin dışında, İstanbul’da, bire bir, Değerli Komisyon Başkanının çok özverili çalışmalarıyla nasıl iğneyle kuyu kazar gibi en ince detayına kadar hazırlandığını bilen ve gören bir arkadaşınız olarak Sayın Başkanımla geçen günkü konuşmamda aldığım yanıttan gerçekten üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. Bu araştırma komisyonları tabii ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaman, bitti. Sözümde devam edeceğim. Yok, açamam.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Yalnız Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Yok. Sayın Bakana da açmadım, açamam. Genel Kurula konuşacaksanız...

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Ama uyarmadınız “Bir dakika kaldı.” diye.

BAŞKAN – Yok. Bir dakikayı kaldırdık zaten, bir dakika vermiyoruz şu anda. Arkadaşlara bir şey söyleyecekseniz mikrofonsuz söyleyin.

Buyurun.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Peki.

Yalnız, dileğim şu ki hazırlanacak böyle önemli bir konudaki bu araştırma raporunun da bundan önce hazırlanan ve hâlen o raflarda duran rapor gibi tozlanmasına bırakılmaması ve hayata geçirilmesini dilemektir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman. Kusura bakmayın.

Evet, AK PARTİ Grubu adına Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Erdöl, on dakika mı konuşacaksınız?

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Evet.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; masum yavrularımızın kaybolma nedenlerinin tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hem grubum hem de şahsım adına yüce Meclisimizin değerli üyelerini en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Son yıllarda maalesef ülkemizde kayıp çocuklarla ilgili medya haberlerinde artış gözlenmekte ve konu üzerinde haklı olarak toplumun hassasiyeti de artmış bulunmaktadır ve iddialar oldukça ürkütücü ve korkutucu durumdadır. Konu oldukça önemlidir, herkesi, hepimizi ilgilendirmektedir. Konu üzerinde verilen benzer mahiyetteki yirmi beş önergenin olması bunu göstermeye zaten yetmektedir. Bu nedenle, konunun kurulacak bir Meclis araştırma komisyonu tarafından araştırılmasını önemsediğimizi de ifade etmek isterim. Nitekim Anayasa’nın 41’inci maddesi “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır.” hükmüyle, bir sosyal ve ekonomik hak olarak gerek ailenin ve gerekse çocukların korunmasını devlete bir yükümlülük olarak yüklemektedir.

Kayıp çocuklar sorununun iki önemli boyutu olduğu göz ardı edilmemelidir: Bunlardan birincisi suç örgütlerince suçta kullanmak üzere ya da çocuk suistimaline konu olmak üzere kaçırılan çocuklar, bir diğeri ise evden kaçan çocuklardır. Ama sebep ne olursa olsun, ister kaçsın ister kaçırılsın çocuklarımızın kaybolması, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşama haklarını ortadan kaldırmaktadır.

Kayıp sayıları hakkında rakamsal değerlere girmeyeceğim. İsterse bir tek çocuk olsun, bu bile bizim için çok önemlidir, mutlaka bunu önemsememiz gerekiyor.

Özellikle annenin etkilendiği veya aile içi herhangi bir olayda en çok etkilenen yine çocuk olmaktadır. Aile içi geçimsizlik, şiddet, huzursuzluk, çocukların evle bağlantısını kesen her türlü hadise bu tip olaylara yol açmaktadır. Çevresel etkiler, toplumsal iletişim ve kötü arkadaşlık, komşuluk bağlarının zayıflaması, toplumda diyalog eksikliği ve tolerans zafiyeti, gerek ailede ve gerekse toplumda sevgi eksikliği, muhabbet eksikliği… Bütün bunlar sorun açısından dikkate alınması gereken hususlardır.

Ülkemizde direkt veya dolaylı olarak çocuklarımızla ilgili olarak pek çok araştırma yapılmış ve kanunlar çıkarılmıştır. Mesela, 23’üncü Dönemde Adana Milletvekilimiz Sayın Necdet Ünüvar’ın başkanlığında kurulan “uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılması”, 22’nci Dönemde Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Fatma Şahin’in başkanlığında kurulan “töre ve namus cinayetleri ile kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin araştırılması”, yine Siirt Milletvekili Sayın Öner Ergenç’in başkanlığında kurulan “çocukları sokağa düşüren nedenlerle sokak çocuklarının sorunlarının araştırılması” ve İstanbul Milletvekilimiz Halide İncekara’nın başkanlığında kurulan “çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğilimi ile okullarda meydana gelen olayların araştırılması” ile ilgili komisyonlar ve bunlardan elde edilen neticeler ve sonuçları çok hayırlı işlere vesile olmuştur. Mesela, Çocuk Koruma Kanunu, uçucu maddelerin okullarda yasaklanması, tütün ve tütün ürünlerinden çocukları koruma gibi pek çok öneri bu komisyonlarda ileri sürülen öneriler doğrultusunda gündeme getirilmiştir.

Bunlardan bir tane misal vereyim: Mesela, şu anda Ankara’da, sadece sokakta yaşayan ve çalışan çocuklardan oluşturulan bir boks takımının Türkiye şampiyonu olduğunu -yaş grubunda- ve Avrupa dereceleri yaptığını ve buna benzer Türkiye’nin pek çok yerinde çok güzel örnekler olduğunu da bilmemiz lazım. Buna da bizim katkı verdiğimizi ifade etmem gerekiyor.

Yine 23’üncü Dönemde, dünya parlamentolarında ilk olmak üzere “Çocuk Hakları İzleme Komitesi”ni kurduk. Burada tüm parti gruplarına, grup başkan vekillerine teşekkür ediyorum, katkı verdiler. Özellikle 8 arkadaş olarak biz bu işi üstlendik: Adana Milletvekilimiz Sayın Necdet Ünüvar ve Sayın Gaye Erbatur, Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir, İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal, İstanbul Milletvekili Sayın Halide İncekara, Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır, Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen ve bendeniz Trabzon Milletvekili olarak bu Komitemiz kurulduğundan beri iki önemli konu üzerinde çalıştık. Bunlardan birisi taş atan çocuklarla ilgili konuydu. Bununla Komitemizi ikiye ayırarak bir kısım arkadaşlarımız Diyarbakır’a -ben de dâhil olmak üzere- bir kısım arkadaşlarımız Adana’ya gitti, oradaki çocukların durumlarını yerinde gördü ve onlarla ilgili gerekli girişimleri Hükûmet nezdinde yaptı. Fakat taş attırılan çocuklar, yani bu masum yavrularımızın üzerinden siyaset yapılmasını, onların arkasına saklanarak siyaset yapılmasını utanılacak bir davranış bozukluğu olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum. Hele hele teröre malzeme edilmeleri ise insanlık dışı, vahim bir gelişmedir. Bu tip davranışlar çocuklarımız için üretilecek çözümleri bilmeden veya kasıtlı olarak bilerek zorlaştırmaktadır. Bunun da altını çizmek istiyorum. Yine bütün sivil toplum kuruluşlarını ve çocuk haklarıyla ilgili çalışma yapan herkesi bu konuda tavır almaya davet ediyorum.

İkinci önemli uğraştığımız konu kayıp çocuklarla ilgili. Biz gerek Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu yetkilileri gerek Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili birimleri ve gerek İnsan Hakları Başkanlığı ile ayrı ayrı toplantılar yaptık. Birinin “kayıp çocuk” dediğine öbürünün “kayıp çocuk” demediğini, yani tanımda bir birlikteliğin olmadığını gördük ve ondan sonra yapılan çalışmalarda bir tanım birliğine gidildiğini öğrenmiş olmak bize mutluluk vermiştir ve aynı şekilde bir web sitesi sayesinde on-line olarak kaçan çocuğu emniyetin ve SHÇEK’in birlikte takip etmesi veya geri gelen çocuğu birlikte takip edebilmeleri oldukça önemlidir.

Yine aile içi şiddet, göç, işsizlik, kaçakçılık -uyuşturucu veya silah kaçakçılığı- fuhuş, cinsel istismar özelikle, hırsızlık ve çeteleşme, töre ve namus cinayeti gerekçeleriyle kaçma ve kaçırılma olayları olmakta, teröre alet edilmekte, cinayet olmakta, çocuklarımız maalesef bu tip sebeplerle öldürülebilmekte, iş vaadiyle kaçırma olmakta veya kaçırılma olmakta, evlat edinme şeklinde veya dolandırıcılık maksadıyla, insan ticareti amacıyla… Mesela, en son Şanlıurfa’dan 20 kadar kişi, büyük, yaşları çocuk olmamakla birlikte, iş vaadiyle, para alarak kendilerinden yurt dışına götürülürken maalesef bazı ülkelerde hapishanelere de düştüler.

Organ ticaretiyle ilgili de bir şey söylemek istiyorum. Şu anda adli tıp kayıtlarımızda da, herhangi bir hastane kayıtlarımızda da bir tarafta karaciğeri, böbreği alınmış ve ölü olarak bulunmuş hiçbir vaka yoktur ama “şüyuu vukuundan beter” veya “şehir efsanesi” denen olay bu olsa gerek. Herkes organ mafyalarından bahsediyor ama ülkemizde böyle bir vaka yoktur. Bu, bizim organ nakli ile ilgili yaptığımız çalışmaları baltalamaktadır. Bunun altını çizmek istiyorum.

Bütün bu olaylara baktığımız zaman, çocuk yaştaki istismar edilmelerin en önemli sebeplerinden birine baktığımız zaman kız çocuklarının çok fazla olduğunu görüyoruz. Bunun da sebebinin çocuklarımızın, kız çocuklarımızın cinsel istismar nedeniyle kaçırılmalarının bir gerçek olduğunu ifade etmek istiyorum.

Yine, yaşı küçük olan çocukların daha az ceza alacakları gerekçesiyle bu tip olaylarda kullanıldığını biliyoruz.

Çocuklarımıza yönelik bu tehdidin önlenmesi konusunda Meclisimizin de önemli bir sorumluluğu bulunmaktadır ve bu sorumluluğa bütün parti grupları el atmıştır. Bütün partilerimizi bu konuda yaptıkları çalışmadan ve hassasiyet göstermelerinden dolayı kutluyorum.

Tüm toplumu ilgilendiren bu sorunun çözümü konusunda iktidar ve muhalefet partilerinin de katılımıyla yüce Meclisin bu konuyu bütün yönleriyle incelemesi ve alınması gereken tedbirleri tespit ederek devlet kurumlarına destek sağlaması gerekmektedir.

Bu gerekçeyle, çocuk kayıplarının nedenlerinin tespit edilerek alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu kurulması gereği doğmuştur. Bu, inşallah hayırlı hizmetlere, hayırlı neticelere vesile olur.

Amacımız, yeni çocuk kayıplarını önlemek veya en aza indirmek, mevcut kayıpların bulunmalarına ise yardımcı olmaktır, bir tek ailenin bile olsa yüreğine su serpmektir. Unutulmamalıdır ki koruma tedbirleri, tedavi tedbirlerinden hem daha kolay hem daha az maliyetli ve hem daha başarılı olmaktadır. Tıpkı kişinin hastalanmasını ve ondan sonra tedavi edilmesini beklemektense koruyucu tedbirleri alıp onun hastalanmamasını sağlamak gibi.

Bu önemli konuda tüm partilerimizin verilen önergeye desteğini beklerken kurulacak olan araştırma komisyonunun başarılı bir çalışma dönemi geçirerek daha önce bahsi geçen sorunların çözümüne katkı sağlamasını bekler, komisyonda görev alacak arkadaşlarımızı şimdiden canı gönülden kutlar, bu vesileyle hepinize en derin saygılarımı sunarım.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erdöl, çok teşekkür ederim.

Sürenizi yüzde 50 kısaltmıştık ama tam zamanında tamamladınız.

Evet, önerge sahibi milletvekili arkadaşlarımın konuşmalarına geçiyoruz.

İlk konuşmacı İstanbul Milletvekili, (10/571) sayılı Önerge’nin sahibi Sayın Mehmet Sevigen.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; geçen hafta bu konuyu konuştuk gündeme alınmasıyla ilgili ama kısmet bugüneymiş. Bugün bile çok önemli bir iş yapıyoruz bana göre.

Bu bakımdan ben önce -kayıp aileleri burayı ziyaret etmişti- kayıp aileleriyle beraber gelen Dernek Başkanı Sayın Zafer Bilici’ye ve o konuda gelen, çocukları kaybolmuş bütün ailelere, bize bu konuyu hatırlattıkları için, burada böyle bir komisyon kurmamıza vesile oldukları için çok teşekkür ediyorum, eksik olmasınlar. Ben buradan sırayla Barış ve Demokrasi Partisine, Milliyetçi Hareket Partisine, Cumhuriyet Halk Partisine ve Adalet ve Kalkınma Partisine de çok teşekkür ediyorum. Bu işin siyaseti olmayacağını, bu çocukların hepimizi ilgilendirdiğini bilerek belki de…

Çocuklar kaçırılıyor, çocuklar taciz ediliyor, dövülüyor, sövülüyor, hor görülüyor, dilencilik yaptırılıyor. Bizden sonrakiler “23’üncü Parlamento ne yapıyor?” diye sormayacak artık. 23’üncü Parlamento bu konuda duyarlı oldular, komisyonlarını kurdular… Bu komisyonlarda bu çocukların bir tanesi bile bulunsa… Yani bulunup devlete teslim ettikten sonra devlette kayboluyor, gidiyor, tacizlere uğruyor, birilerine peşkeş çekiliyor. Bu konuları konuşmayacağım. Bu konuları konuştuğumuz zaman sanki komisyonla ilgili böyle bir…

Çok fazla eleştiri de getirmek istemiyorum Sayın Bakan ama o sizin sözünüz gerçekten insanları çok yaraladı. Sizin göreviniz, siz bu konuda sorumlusunuz. Sizin ne Millî Eğitim Bakanlığına ne İçişleri Bakanlığına ne bir başka birisine atma şansınız yok. Bu hepimizin sorumluluğunda, bütün Parlamentonun sorumluluğunda ama önce sizin sorumluluğunuzda, eğer siz yapamıyorsanız İnsan Hakları Komisyonunun sorumluluğunda. İnsan Hakları Komisyonundan ben bu konuda çok ricada bulundum.

Geçen, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, bir aydır İnsan Hakları Komisyonu toplansın diye… Neyi konuşacağız? Bu bir insan hakkı çocuklarla ilgili. Tekel işçilerinin problemleri bir insan hakkı ama bir aydır rica ediyorlar. İnanın, bir aydır İnsan Hakları Komisyonu toplanmıyor. Başkan burada olsa da keşke sorsaydık: “Arkadaş, niye toplamazsınız bu İnsan Hakları Komisyonunu? Ne iş yaparlar?” Yani bu konuda…

SIRRI SAKIK (Muş) – Yurt dışına gidiyorlar!

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Yurt dışı gezileri var, doğru, yurt dışı gezileri var.

Sevgili arkadaşlarım, bu çocuklar kaçırılıyor, ihmal ediliyor, dilencilik yaptırılıyor, organ mafyasına gidiyor. Emniyetin kayıtlarında organ mafyasıyla ilgili çok ciddi bulgular bulamıyoruz çünkü beş yıldızlı hastanelerde filan yapılmıyor bu işler, biliyorsunuz, ya yurt dışına kaçırılıyor, Azerbaycan’a gidiyor ya da başka ülkelere gidiyorlar, o ülkelerde merdiven altında bu çocukları eğer organ mafyası… cesetleri bile bulunmuyor bunların.

Bütün bunların önünü alabilecek bir güç işte bu Parlamento. Bunun için ben gerçekten hepsine çok teşekkür ediyorum. Anne-baba sorumlulukları var, ailenin sorumluluğu var, mahallenin sorumluluğu var. Tabii ki bizim kendimize göre… Yoksul kesimlerden kaçırılıyor bunlar. Kendi sorumluluklarımızdan, cahilliğimizden kaynaklanan, köylerden kaynaklanan, uzmanların olmaması, polisin bu konuya yeteri kadar duyarlı olmamasından kaynaklanan bütün sorunlar var -bunu geçen hafta ve geçen ay da konuşmuştuk- ama bunun yanında devletin büyük sorumluluğu var. Yani devletin elinde bulunan Çocuk Esirgeme Kurumu, yatılı bölge okulları -efendime söyleyeyim- sokakta yaşayan, çalıştırılan çocuklar, sığınma evleri ve bunlarla ilgili devletin elinde bulunan bütün kurumlar… Size bağlı kurumlar Sayın Bakan.

Bakın, çok örnek vermek istiyorum, çok fazla vaktimiz yok ama bu kayıtlara geçsin diye, ibret alınacak… Çünkü bu komisyon kurulduğu zaman, sevgili arkadaşlarım, yalnız kayıp çocukları aramayacağız, sahibi olan çocukların da hangi kurumlar içerisinde olduğunu, okula giden çocukların kucağında çocuklarla gittiğini, çocuk yaşta tacize uğradıklarını, ama Millî Eğitim Bakanlığının bu çocukları okula almadığını, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilçe millî eğitim müdürü, il millî eğitim müdürü “Sokaktaki çocukları biz bu okula alamayız, burada elit çocuklar okuyor, bunları gönderin.” dediklerini isim isim, isim isim buradan söyleyeceğim. Suçlamak için söylemiyorum, öğretmenler benim odamda bu çocuklarla ilgili, bilin diye söylüyorum. Bu, bürokratların yaptığı iş. Bakın, Polatlı’da Hikmet Uluğbay Yatılı Bölge Okulunda -bilin diye söylüyorum sevgili arkadaşlarım- bu bölge okulunda, kız çocukları, gece, inanın böyle uygunsuz vaziyetlerde tacizlere uğruyorlar. Şikâyetler var, resmî şikayetler var. Mektupları vereceğim komisyon kurulduğu zaman. Devletin korumasında bunlar sevgili arkadaşlarım. Bu çocuklar bizim çocuklarımız olabilirdi, kimsesiz çocuklar değil, belki de anneleri babaları olan çocuklar. Sokaktan gelen çocuklar olsa bile bunların farkı var mı? İnsan hakkı değil mi? Bu bizim görevimiz değil mi? Devletin görevi değil mi bunları korumak? Mamak’ta çocuk anneler var, çocuk anneler. Bakın, ilköğretim yaşında çocuklar evli ve nişanlı. Mamak’ta, millî eğitim… Tespit edilmiş Sayın Bakan, evli ve nişanlı. Sizin bunlardan haberiniz yok mu? Bunlara niye müdahale etmezsiniz? Niye gidip de bu okullarla konuşmazsınız? Bunları bulup okullara kaydettiriyorsunuz fakat gittikten sonra gelmiyorlar. Takip etmiyoruz. Çocukları koruma görevleriyle ilgili uzmanları yetiştirmiyoruz. Bu uzmanları bir tarafa bırakmışız, tamamen kendimize göre taşeronlara devretmişiz bunları, taşeronlara. Bütün yurtlarda taşeronlar çalışıyor sevgili arkadaşlarım.

Malatya’daki yurdu hatırlarsınız. Alıyor elindeki yıkama tasını çocuğun kafasına vura vura çocukları yıkıyor. Böyle bir uygulama olur mu? Bunu yapanlara Sayın Bakan sessiz kalır mı? Yıkarım o yurdu onların başına Sayın Bakan! Yıkarım! Samimi olarak söylüyorum. Yıkarım o yurdu! O çocuğa dokunanı, kılına dokunanı yıkarım! Hepimizin çocuğu. İçimiz kan ağlıyor. Ağlıyoruz, sızlıyoruz.

Tabii, ben milletvekillerimizin hepsinin duyarlı olduğuna kesin inanıyorum. Buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımın bu konuda, bunları bilseler, yemin ediyorum, samimi olarak söylüyorum, hepsi bizim kadar, sizin kadar duyarlı olur ama bu görev milletvekillerinin görevi değil ki. Bu görev Hükûmetin görevi, Bakanlığın görevi, sizin göreviniz. Bürokratları kontrol etmek, incelemek, çocukları takip etmek, ansızın baskın yapmak… Kim bunlar? Kim bu çocuklar? Bu devlet kimlere teslim ediyor? Bu taşeronlar kim? Görevleri nelerdir? Uzmanlıkları nelerdir? Bilgisi nedir? İlgisi nedir çocuklarla ilgili? İnanın bunların hiçbirisinin çocuklarla ilgisi yok, uzman değil hiçbirisi.

Sevgili arkadaşlarım, yine Yenimahalle’de market sahibi görevlilerden bir tanesi. “Çocuklarınızı okula götürün.” diyorlar, gidiyorlar görevliler Millî Eğitim Bakanlığından, adam silahla kovalıyor.

Altındağ’da yoksulluktan çocuklar okula gidemiyor. Kız çocukları sokaklarda mendil satmaya çalışıyorlar, arabaların camlarını siliyorlar.

Sevgili arkadaşlarım, buradaki en büyük tehlike, bu çocukları kesin çalıştırmayacağız. Bunu kesin yapmak lazım. Bu çocuklar çalıştığı zaman, bunları potansiyel sanayi gibi görüyor bu çocukları kaçıranlar, dilencilik yaptırıyorlar. Çocuk nasıl olsa sokakta çalışıyor, çocuk para getirir, ekmek getirir diye çocukları alıp götürüp çalıştırıyorlar. Bizim yapacağımız en önemli işlerden bir tanesi, çocukları çalıştırmamak lazım.

Yine söylüyorum: Yine, sevgili arkadaşlarım, çocuklarla ilgili yatılı bölge okullarında… Okula gitmek istemiyorlar. Fiziki şartlar kötü, yöneticiler vasıfsız. Ankara’da 4 tane YİBO varmış sevgili arkadaşlarım. Ankara’daki bu 4 tane YİBO’nun 2 tanesi kapalı. Bizim çocuklar, Sayın Bülent Arınç’ın oturduğu yer var ya, Çukurambar, oradaki çadırlarda yatıyorlar. Bizim devlet okullarından 2 tanesi kapalı Sayın Bakan, YİBO’ların 2 tanesi kapalı. Niye kapatırsınız burasını? Nedir buranın fiziki şartları? Niye gidip buraları incelemezsiniz, bu çocukların buralarda barınmasını sağlamazsınız, merak ediyorum. Bu çocuklar niye sahipsiz? 6 sokak çocuğu var orada, 6 sokak çocuğu, biraz önce Cevdet Bey’in söylediği gibi. Onlardan 1 tanesi büyük -sokak çocukları Sevgili Cevdet Başkanım- inanın, samimi olarak söylüyorum, 1 tanesi o 4 tane çocuğa ağabeylik yapıyor. Diyor ki “Devlet bakamıyor. Bırakın ben yaparım bu işi.” O çocukları korumasına almış, ağabeylik yapıyor ve “Ben çalışarak bu çocuklara bakarım. Çünkü bizim kaderlerimiz aynı, sokaktan geliyoruz. Ama bizi okula almıyorlar yine.” diyor.

Çankaya’da Millî Eğitim Müdürü. Çankaya İlçe Millî Eğitim Müdürü “Bu çocuklar elit tabakada değil. Bu çocukları ben okula alamam.” diye öğretmenlere baskı yapıyor. Sayın Bakanım, ben buradan size ihbar ediyorum. Bir araştırın bakalım, çıkacak mı çıkmayacak mı.

Sevgili arkadaşlarım, bunun gibi sokakta yaşayan çocuklar… Mesela, sokakta yaşayan çocukların, çalıştırılan çocukların… Bu Millî Eğitim Bakanlığına bağlı birimlerde 1.700 tane çocuk var. Bizim devlet kayıtlarına göre, İçişleri Bakanının açıkladığı 1.657 tane. Ya, bu çocuklar niye karşılaştırılmaz? Bu çocukları böyle alıp götürün bakalım. Diyor ki uzmanlar “Burada 1.700 tane çocuk var elimizde.” ama devletin ilan ettiği, polisin açıkladığı, emniyetin açıkladığı kayıplarda 1.657 tane çocuk var. “Bu çocuklarla karşılaştırın. Bakarsın bu çocuklar bu çocuklara uyar. Bu çocuklarla birbirine benzer birilerini bulmuş oluruz.” diyoruz ama maalesef, bu konuda da duyarsız oluyoruz sevgili arkadaşlarım.

Altı yaşındaki bir kız çocuğu Millî Eğitim Bakanlığına mektup yazmış -bakın, insanların duyarlılığını söylemeye çalışıyorum- demiş ki Sayın Bakanım: “Ben okula giderken sokak çocuklarını görüyorum. Siz bu sokak çocukları için ne yapıyorsunuz?” Mektup yazmış, samimi olarak; altı yaşındaki bir çocuk, Etimesgut’ta okuyan bir çocuk. Bu, Millî Eğitim Bakanlığına gelmiş; o, ilçeye göndermiş; o ilçeye göndermiş. Gerçekten siz bu çocuklar için ne yapıyorsunuz Sayın Bakanım?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Bakanı niye meşgul ediyorsunuz arkadaşlar?

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Çalıştaylar yapılıyor, doğru. Komisyonlar kuruluyor, doğru ama sonuç, elde var sıfır. Çünkü denetlemiyoruz, takip etmiyoruz, ne yaptıklarını bilmiyoruz ve arkasından gitmiyoruz.

Erzurum’daki çocukların durumlarını biliyorsunuz, inanın, samimi olarak söylüyorum, mektup aldım bu olaylardan sonra. Erzurum’daki YİBO’da altı aydır çocuklar banyo yapamıyorlarmış biliyor musunuz, Altı aydır, musluk yokluğundan! Haberiniz var mı Sayın Bakan?  Bu okulda çocuklar okula gitmiyormuş. Devletten yardım istiyorlar. Devlet taşıyamıyor bunları. Belediyelerden yardım alarak taşıtıyor öğretmenler bunları. Çok eski bir ilçe millî eğitim müdürüne yazdığım mektuplardan çıkan örnekler.

Sevgili arkadaşlarım, burada şunu anlatmaya çalışıyorum: Öbür tarafını hallederiz ama yurtlar gerçekten bir felaket. Bu çocuklar sahipsiz, perişan, kimsesiz; uzman olmayan insanların elinde; alınmış, taşeronlara verilmiş. Bu çocuklara bir an önce sahip çıkmamız gerekir diye düşünüyorum.

Beni dinlediğiniz için, bu komisyona destek verdiğiniz için hepinize sonsuz teşekkür ediyor, gecenin bu saatinde sizleri beklettiğim için de özür diliyorum.

Sağ olun. Sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sevigen.

Önerge sahipleri adına Sayın Canan Arıtman, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuklara yönelik cinsel istismarın önlenmesi ve çocuk kaçırma olaylarının araştırılması için verdiğim iki ayrı araştırma önergem üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Şu anda önümüzde yüzlerce milletvekilinin imzasını taşıyan yirmi üç adet araştırma komisyonu kurulması önergesi var, hepsi çocuk ihmal ve istismarının değişik boyutlarıyla ilgili. Bu kadar çok sayıda önerge bile çocuklarımızın ne kadar büyük, ne kadar çok sorunla karşı karşıya olduğunun bir göstergesidir ve ne yazık ki bu sorunlara eğilmekte geç kalınmıştır ve bu ihmalin bedelini yine ne yazık ki masum çocuklarımız ödemektedir.

Değerli milletvekilleri, çocuklarımız kayboluyor, kaçıyor, kaçırılıyor ve giderek artan sayılarda kayboluyorlar, o küçücük elleri avuçlarımızdan kayıp gidiveriyor. Nasıl ve neden kayboluyorlar bilmiyoruz, akıbetlerini de bilmiyoruz. Çocuklarını koruyamayan bir toplum olduk. Onları şiddete karşı koruyamıyoruz, ihmal ve istismara karşı koruyamıyoruz. O çocuklar sadece ailelerin değil, ülkemizin de geleceği.

Akıllı bir devlet en büyük yatırımı çocuklarına yapar çünkü çocuklara yapılan yatırım, ülkenin geleceğine yatırım yapmak demektir. Oysa biz çocuklar konusunda hep sınıfta kalıyoruz. Onları şiddete, ihmal ve istismara karşı korumak, bedensel ve ruhsal açıdan daha iyi gelişmelerini sağlamak, daha nitelikli bir eğitim vermek, güvenliklerini sağlamak, daha iyi bir gelecek sunmak ve çocuk haklarını yaşama geçirmek konularında çok ciddi eksikliklerimiz var. Çocuk hakları konusunda taraf olduğumuz ve üst hukukumuz olan uluslararası sözleşmeler, ulusal yasalarımız ne yazık ki kâğıt üzerinde kalıyor, yaşama geçmiyor. Oysa biz, dünyada, çocuklarına bayram hediye etmiş ilk ve tek ülkeyiz ama ne yazık ki onlara bayram gibi geçen yaşamlar sunamadık; belki de bu yüzden kayboluyorlar.

Bu vahim bir durumdur ama daha da vahim olanı kaybolan çocukların çoğunluğunun bulunamamasıdır. Kriminolojik açıdan, kaybolan çocuğun ilk yirmi dört saatte bulunma olasılığı yüzde 80’dir, yetmiş iki saatten sonra bu yüzde 10’a düşüyor yani üç günden sonra çocuğu bulma şansımız çok azalıyor. Onun için, çok teknik, çok bilimsel çalışma yapmamız gerekir, zamana karşı yarışacağız ama ne yazık ki polisimizin yeterli donanımı yoktur.

Kaybolan çocukların üçte 2’si kız çocuklarıdır. Kız çocuklarının daha çok oranda kaybolması, kaçırılma nedenleri arasında çok endişe ettiğimiz bazı nedenlerin gerçek olma olasılığını, bu konudaki korku ve endişelerimizi artırıyor. 72 milyon, üzüntüden kahroluyoruz, içimiz acıyor, canımız yanıyor. Bu yakıcı soruna çare bulmak Meclisin ve öncelikle de Hükûmetin görevidir. Acilen bu konuya eğilip devletin tüm kurum ve kuruluşlarını harekete geçirmeliyiz.

Emniyetin verilerinden farklı olarak  Sosyolog Profesör Narlı, 2007’den itibaren Türkiye’de her yıl yaklaşık 6 bin civarında çocuğun kaybolduğunu söylüyor ve ayrıca, son iki yılda Türkiye’de kaybolan yaklaşık bin çocuğa hiçbir şekilde ulaşılamadığını da söylüyor. Bu çocuklar neden bulunamamaktadır? Avrupa ülkelerindeki kayıp çocukların bulunma oranlarıyla bizdeki arasında neden böylesine büyük bir uçurum vardır? Çoğu zaten yoksul olan kayıp çocuk aileleri kendi kısıtlı imkânlarıyla çocuklarını aramaktadırlar ki bu kabul edilemez bir durumdur. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bizde de devlet tüm ileri teknolojik iletişim imkânlarını kullanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Avrupalı olmaya, kayıp çocuklarımızı Avrupalılar gibi arayarak başlamalıyız. Genel olarak ülke güvenliğinin zayıfladığı ortam ve zamanlarda çocuk kaybolma olaylarının arttığı gerçeğinin altı çizilmelidir. Ayrıca ülkede sosyoekonomik düzeyin düştüğü durumlarda da kayıp olayları artıyor. Cumhuriyet tarihindeki en yüksek işsizliğin yaşandığı, yoksulluğun, gelir dağılımındaki eşitsizliğin en yüksek oranlara ulaştığı günümüzde kayıp çocuk sayılarındaki yakıcı artışlar bir sebep-sonuç ilişkisidir.

Şimdi, tüm Meclis olarak birlikte çocuklar için çalışmaya karar verdiğimiz bir günde aslında incitici laflar söylemek istemiyorum ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim, o da şudur: Bakın, AKP İktidarı döneminde, son yedi yılda bu ülkede çocuk ihmal ve istismarları çok artmıştır. Yani ben bu yaşıma kadar çocuklara yönelik ihmal ve istismarın, çocuk kaybolması olaylarının hiç bu kadar yüksek olduğu bir dönem yaşamadım. Bu bir tesadüf değil, bu bir sonuç ve ne yazık ki bu sonuçtan da AKP İktidarı sorumludur diyorum.

Evet, emniyetin verilerine göre kayıp çocukların yarısına yakını Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundan kaçan çocuklar. Neden bu kadar çok çocuk SHÇEK’ten kaçmaktadır? Kötü muamele mi görüyorlar, şiddete mi maruz kalıyorlar? Sayın Bakan, o çocuklar bu milletin devlete emanet ettiği çocuklardır. Kurumun bu konudaki ihmal ve yetersizliklerini lütfen ve asla çocukları suçlamadan önlemelisiniz.

Kayıp çocuklar sorununun temel olarak üç boyutu vardır: Kaçan çocuklar, kaçırılan çocuklar ve bulunamayan çocuklar. Dolayısıyla da çözüm için öncelikle çocukların niçin kaçtığının, neden kaçırıldığının ve hangi gerekçelerle bulunamadığının irdelenmesi gerekir. Verilere ihtiyacımız var ama ne yazık ki Türkiye’de her konuda olduğu gibi bu konuda da veri yok. Kaçan ve kaçırılan çocukların aile yapıları nedir, ailenin sosyoekonomik durumu, eğitim düzeyi nedir, aile içi şiddet var mıdır, bunları bilmiyoruz. Çocukların bulunma oranları, bulunma süreleri hakkında da gerekli bilgilere sahip değiliz.

Veri konusunda gösterilebilecek tek kaynak İnsan Hakları Başkanlığının raporu. Bu raporda çok önemli bir tespit var, o  da kayıp çocukların ailelerinde erken yaş evliliği olgusunun yüksek olduğu bilgisidir. Erken yaş evliliklerinin önlenmesinin kayıp çocuk olgusunu azaltacak bir faktör olduğu tespiti, araştırmanın, veri toplamanın önemini ortaya koyan küçük ama çok çarpıcı bir örnektir.

Uluslararası çocuk örgütlerine göre Türkiye, çocuk kaçırılması konusunda dünyada ikinci risk grubundaki ülkeler arasında. Yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, aile içi şiddet, göç olgusu, terör, aile kurumunun giderek güçsüzleşmesi veya güçsüzleştirilmesi gibi etkenler çocuk kaybolması olgularının artmasına yol açmaktadır.

Ekonominin kötüye gitmesi, daima ve öncelikle çocukları vurur. Ülkemizde ne yazık ki çocuk ihmal ve istismarı, çocuk hakları ihlalleri giderek artıyor, artıyor, artıyor… Özellikle yoksul, eğitimsiz, işsiz, göç etmek zorunda kalmış ailelerin çocukları büyük tehdit altında. Çocuk kaybolması vakaları en çok büyük göç alan şehirlerde ve yoksul semtlerde görülmektedir. Parçalanmış aile, aile içi şiddet, ensest, çocuğun erken yaşta evlenmeye zorlanması, sokakta çalıştırılması, yoksulluk gibi etkenler çocukların evden kaçmasında rol oynar.

Dünyada az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de çocuklar genellikle organize suç örgütleri tarafından kaçırılmaktadır. Bu örgütler, çocukları suça karıştırmakta, hırsızlık, dilencilik, uyuşturucu ticaretinde kullanmaktadır.

Ayrıca, ülkemizde giderek artan çocuk pornografisi, çocukların cinsel sömürüsünde de kurbanlar genellikle kaçırılan çocuklardır.

Daha az görülmekle birlikte, yurt içi ve yurt dışı çocuksuz ailelere satış, çocuk ticareti de bir diğer çocuk kaçırma nedenidir.

Organ ticaretinde yurt içi çocuk olgusu tespit edilmediği söylense de özellikle yurt dışı organ ticareti, uluslararası organ ticareti gözden kaçırılmaması gereken bir husustur.

Dünyanın on yedinci büyük ekonomisi olmakla övünen bir ülkede kayıp çocuk oranlarının böylesi yüksek olması büyük bir çelişkidir ve devletin ekonomik imkânlarından çocuklarına yeterli payı ayırmadığının da bir göstergesidir.

Ayrıca, çocuk tipolojisine baktığımız zaman, kayıp ve kaçırılan çocuklarda, bunların genelde hakkını savunamayan içe dönük sessiz çocuklar olduğunu görürüz. Eğitimde, “Konuşma, söyleneni yap.” gibi ataerkil yöntemler uyguladığımız sürece, çocuklarımız, bir yetişkin bir şey söylediğinde kendini yapmak zorunda hissediyor. Yani, geleneksel eğitim modelimizle çocuklarımızı tehlikeye atıyoruz. Oysaki onlara, sorgulamayı, hayır demeyi, kendilerini korumayı öğretmeliyiz.

Çocukların kaybolması sosyal bir sorundur ve bunun önlenmesi bir devlet politikası olmalıdır. Çocuklarımızın, ülkemizin geleceği için bu önemli konuda gerekli tedbirleri almakta daha fazla geç kalmamalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Sayın Başkanım, iki önergem hakkında konuşuyorum, beş dakikada toparlarım.

BAŞKAN – Vallahi onu…

CANAN ARITMAN (Devamla) – İki önergem var, ikisini beraber…

BAŞKAN – Şimdi şöyle: Gruplar arasında şöyle bir…

CANAN ARITMAN (Devamla) – Üç dakikada tamamlayayım.

BAŞKAN – Yok, şöyle söyleyeyim yani: Grup başkan vekilleri arasında bir şey çıktı, pek çok önergeyi de Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan diğerlerini de çektiler. Canan Hanım, isterseniz yeterli görelim, kifayeti müzakere diyelim, bağışlarsanız bizi, bu şekilde.

Sayın Kılıçdaroğlu…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Canan Hanım teşekkür edelim.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Peki, en azından teşekkür etmeme, selamlamama izin verin.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Bize mikrofonu açmadınız Sayın Başkan, pozitif ayrımcılık!

BAŞKAN – Hayır arkadaşlar, şöyle bir şey var: Canan Hanımların iki tane önergesi vardı grupları adına, ama Kemal Bey, eğer şey verirse, yani devam edelim bu minval üzere, Canan Hanım da uygun görürse.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sadece teşekkür etsin.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Peki Sayın Başkan, en azından bir teşekkür edeyim.

BAŞKAN – Buyurun, teşekkür edin.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum efendim. İki ayrı araştırma önergesi için söz aldığımdan daha uzun bir konuşma sürem olacağını düşünmüştüm ama Sayın Başkanın ve Genel Kurulun isteğine tabii ki tabi olurum. Sizlere teşekkür ediyorum ve son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Kaybolan sadece çocuklarımız değil, toplumsal güvenimiz, değerlerimiz ve geleceğimizdir.

Bu duyarlılıkla, gereken görevi, insani görevi yapacağımıza emin olarak hepinize saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bu arada, bir kadirşinaslık olarak grup başkan vekili arkadaşlarımıza canı gönülden teşekkür etmemiz gerekir. Hakikaten çok konuşmacı vardı, 25 taneydi. Grup başkan vekili arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımızın da rızasını alarak bütün gruplar konuşma sayısını indirdiler. Ben tekrar huzurlarınızda bütün grup başkan vekili arkadaşlarımıza ve haklarından feragat eden milletvekili arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.

Kemal Demirel, Bursa Milletvekili…

Buyurun Sayın Demirel. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Sakık, sonra sıra sizde.

SIRRI SAKIK (Muş) – Hiç olmazsa arada biz konuşsaydık, onlar üst üste üç tane…

KEMAL DEMİREL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli bir konuda birlik beraberlik içerisinde, Meclis araştırma komisyonu kurulması noktasında önemli bir görüşmeyi yapıyor. Bu görüşme… Çocuklarımızın cinsel taciz ve istismarlığının araştırılması, kayıp çocuklarımızın sorunlarıyla ilgili, konularla ilgili araştırma komisyonu kurulması noktasındaki gündemle ülkemiz bu konuyu yakından izliyor.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bugün ülkemiz, çocuk kaçırılmaları, çocuklarımızın tacize uğramaları ve bu sorunların çözülmesi noktasında her gün basında ve televizyonlardaki haberlerden dolayı büyük bir infial içindedir. Biz, toplum olarak çocuklarına çok değer veren, çok önemseyen bir milletiz. Bildiğiniz gibi Sevgili Mustafa Kemal Atatürk de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı da çocuklarımıza armağan etmiştir. Böyle bir millet olarak çocuklarımızın karşı karşıya gelmiş olduğu tehlikelerin ve bu sorunların çözülmesi noktasında, yine Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde büyük bir sorumluluk olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Bugün 73 milyona yakın ülkemizin nüfusunda çocuklarımız önemli oranda yer tutmaktadır. Bu noktada çocuklarımızın bu başlarına gelebilecek ve gelen tehlikelere karşı, bu tehlikelerin önüne geçilmesi açısından da biz parlamenterlere büyük görev düşüyor. Bunu yapmak hepimizin ortak sorumluluğu. Bu konu siyaset üstü bir konu. Yani, burada siyaset olmaz. Çünkü burada bu sorunun çözülmesi, Türkiye’deki çocukların bir daha ne kaçırılmaları ne kaybolmaları ne de cinsel taciz ve istismar gibi bir tabloyla karşılaşmaması açısından önemli bir görev üstlenmektir.

Değerli arkadaşlarım, ülke nüfusumuzun 27 milyonu çocuktur. Yani 73 milyon nüfusumuzda 27 milyon çocuk var demektir. Bu da 0-18 yaş grubu içerisinde değerlendirilmiştir. Araştırmalar ne yazık ki şunu ortaya koymuştur: Çocuklarımızın yüzde 4 ile yüzde 30 arasında cinsel istismara uğradığı… Cinsel istismara maruz kalan çocuklarımızın yüzde 70’inin de on yaş altında olduğu acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

Bildiğiniz gibi sadece basına ve televizyonlara yansıyan haberleri biz biliyoruz ama bunun dışında da cinsel istismara uğrayan çocukların duyurulmaması, kamuoyuna aktarılmaması noktasında bazen aile içerisinde baskılar oluşmaktadır. Yani, başına gelenler aman başkaları tarafından duyulmasın diye baskı altında tutulmaktadır. Hatta bazen bu çocuklarımız sanki cinsel istismara uğramalarını kendi arzu etmişler gibi onlar canlı canlı ölüme terk edilmektedir, onlar ortadan kaldırılmaktadır. Bunun önüne geçilmesi lazım. Yani, bu Parlamentonun en büyük görevlerinden bir tanesi, çocuklarımızın geleceğini en iyi şekilde hazırlama, onları geleceğe emanet etme, ülkenin geleceğini ve çocuklarımızın geleceğini garanti altına alma noktasında bize önemli görevler düşüyor. Bu yüzden Parlamentonun bunu en iyi şekilde yerine getirmesi lazım.

Bakın, bu araştırma komisyonu konusunda Parlamentodaki bütün gruplar hemfikir ama ben şunu da öğrenmek istiyorum: Bu komisyon kurulduktan sonra gerektiğinde bakanlıklar arasında, gerektiğinde iller arasında, gerektiğinde aileler arasında, gerektiğinde kaybolan çocuklar arasında yapmış olduğu araştırmaları, yapmış olduğu çalışmaları, o çalışmaların neticelerini bu Parlamentoya getirdikten sonra, bu Parlamentoda bu konular konuşulup tartışılıp kabul edikten sonra yapılması gereken nedir? Bu araştırma komisyonunun tespitlerinin çözümlenmesi ve takip edilmesi bu Parlamentonun en büyük sorumluluğunun başında gelmelidir. Yani biz burada çalışmaları yapacağız, sorunları tespit edeceğiz, cinsel istismarın sebeplerini bulacağız, kaçırılma, kaybolmaların önüne geçilmesi için tespitlerimizi yapacağız, peki, bunları yaptıktan sonra bakanların, Hükûmetin bu konuların üzerine gitme noktasındaki hassasiyetlerinin ölçülmesi ve takip edilmesi bu Parlamentonun da namusuna emanet edilmelidir. Bu hepimizin sorumluluğudur. Kaybolan her çocuk Türkiye'nin çocuklarıdır, hepimizin çocuklarıdır. Hani bizde bir söz var “Ateş düştüğü yeri yakar.” derler. Arkadaşlar, o ateşe, aslında sadece kaybolan, kaçırılan, cinsel istismara uğrayan çocukların aileleri olarak bakmamalıyız. Her kaybolan çocuğa kendi çocuğumuz gibi bakmalıyız ve o hassasiyeti göstermeliyiz, o ateşin yüreğimize düştüğünü hissetmeliyiz. Yoksa, biz bunu yapmazsak, inanın, insanlık görevimizi de yapmamış oluruz.

Bugün, ülkemiz, gerçekten her geçen gün çocukların istismarı, cinsel istismarı ve kaybolmaları, kayıpları noktasında iyiye doğru değil, kötüye doğru bir gidiş ortaya koymaktadır. Onun için diyorum ki: Parlamentonun bu konuda görevi var. Bu görevini yaparken ilgili bakanlıkların da görevi var. Ama benim bazı illerin kayıp çocuklarının öğrenilmesi için İçişleri Bakanlığına vermiş olduğum soru önergesine aldığım cevaplarda tek bir rakam yok. İlginç, tek bir rakam yok! Falanca vilayeti sormuşum, cevap gelmiş. Cevapta diyor ki: “Kaybolan çocuk sayısıyla ilgili olarak vermiş olduğunuz soru önergesinde… İşte kayıp müracaatları ilgili kurumlara yapılıyor. Daha sonra bu çocuklardan bazıları bulunuyor. O bulunan çocuklar ilgili kurumlara bildirilmediği için bu konularda sizlere resmî rakamlar veremiyoruz.” Yani şu anda Türkiye'nin açıklamış olduğu, bakanlıkların açıklamış olduğu bilgiler ve rakamlar gerçeği yansıtmıyor. Gerçek belki bundan çok daha vahim. Ama biz bazı şeyleri hem aile içerisinde hem toplum içerisinde hem mahalle baskısından hem çevreye karşı utanç duygularımızdan dolayı ortaya koymuyoruz, açıklamıyoruz ve saklıyoruz.

Bakın bu konuda önerilerimiz var. Yani bu önerilerden bir tanesi de Adli Tıp Kurumunun da tartışılması lazım, Adli Tıp Kurumunun da gözden geçirilmesi lazım, Adli Tıp Kurumunun da çocuk ve cinsel taciz konularında mutlaka ve mutlaka yeniden yapılanmaya bir ihtiyacı var. Oralarda acaba bu konularda uzman kaç kişi var? Raporlar hazırlıyorlar. O raporları hazırlayan insanların bu konulardaki bilgileri nedir, çalışmaları nedir, uzmanlık alanları nedir, bunların da öğrenilmesi ve bu konuların da aydınlatılması lazım.

Ben sözlerimi burada noktalarken Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sevgili Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu bu Mecliste, 23 Nisan Bayramı’nı çocuklara emanet ettiği bu Mecliste bu konuların en iyi şekilde araştırılarak sonuçlanmasını ve bir daha çocukların bu tür cinsel taciz, istismar, kayıp ve kaybolmalarla karşı karşıya gelmemelerini ve bizi izleyen ailelerin inşallah bu sorunların çözülmesi noktasında hepimizin üzerine düşen görevi layıkıyla yapacağımızı, ama özellikle Şeker Bayramı’nda şeker toplamak için evden çıkan, sevinçle, gülerek, oynayarak şeker almak için konu komşuya giden, ama bir daha evlerine dönemeyen, beş aydan beri aranan, bir türlü bulunamayan Kayserili o çocukların da ve kaybolan bütün çocukların da en kısa zaman içerisinde bulunmasını istiyor, Meclisi tekrar bu konuda birlikte hareket ettikleri için kutluyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Demirel.

Önerge sahipleri adına Muş Milletvekili Sırrı Sakık.

Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu gecenin ilerleyen saatlerinde ben de hepinizi Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Zaman zaman Parlamentoda uzlaşının olması… Evet, hep siyasetin sorunları çözme sanatı olduğunu söylüyoruz ve siyasetin uzlaşı sanatı olduğunu söylüyoruz. Uzlaşınca, yan yana gelebilince sorunların bir miktar da olsa çözümüyle ilgili adımlar attığımızı görüyoruz.

Şimdi, biz kaybolan çocuklarla ilgili bu akşam buradayız, ama bu ülkenin bütün çocuklarının sorunlarını tartışıp konuşmak zorundayız, sadece bu ülkede kaybolan 1.600 civarındaki çocukla ilgili, eğer sadece o pencereden bakarsak sorunun bir boyutunu göremeyiz. Evet, Diyarbakır’daki çocuklar da İstanbul’daki çocuklar da yani adı ne olursa olsun bu çocuklar bu ülkenin çocukları, bu çocuklar bu ülkenin gelecekleri. Eğer biz gerçekten bu çocukları bir bütün olarak kucaklayamazsak iç barışımızı sağlayamayız.

Şimdi, biz akşamdan beri hep konuşuyoruz. Bütün çocukları ama bu ülkenin yoksullarının çocuklarını konuşuyoruz. Yani bu kayıp çocukların arasında bir tek tane zenginin çocuğunu bulamazsınız, hep yoksul Anadolu çocukları Kürt’ü de Türk’ü de. Yoksulların kaderi bu. Bu kader yoksulların kaderi olmamalıdır. Eğer biz çoluk çocuğumuzu kollayıp koruyorsak, kendi çocuklarımızı gözümüz gibi koruyorsak halkımızın çocuklarını da korumak bizim namus borcumuzdur.

Ben bu konuda Sayın İçişleri Bakanına sormuştum “Kaç tane çocuk kayıp?” Bana şeklen bir cevap göndermiş. Üç tane ilden -Muş, Diyarbakır ve Kayseri’den- 3 valinin imzasıyla gönderdiği Kayseri’de 3 çocuk, Diyarbakır’da 1 çocuk, Muş’ta da 1 çocuk kaybolduğu söyleniyor. Böyle gayri-ciddi bir şey olmaz. Valiler gönderdikleri raporda sanki her taraf güllük gülistanlık, çocuklar yani bir varlık içerisinde… Valilerden gelen raporları okuyunca insanın çocuk olası geliyor “Ya, ne kadar çocuklarımız emin ellerde; çalıştaylar var, çocuklarla ilgili komisyonlar oluşmuş, bütün çocuklar yasa ve Anayasa düzeyinde güvence altında…” Oysaki bunun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz.

Bugün birkaç konuşmacı arkadaşımız valilerle ilgili bir iki şey söyledi. Özellikle, ben Muş Valisiyle ilgili bir şeyler konuşmak istiyorum. Gerçekten, Sayın Başbakan zaman zaman çıkıp şunu söylüyor, dönüp Cumhuriyet Halk Partisine diyor ki: “Tek parti dönemindeki valiler hem valiydi hem müfettişti hem de il başkanıydı.” Ama o, tek parti dönemiydi. Emin olun, bugün birçok ilde Sayın Başbakanın tarif ettiği valiler şu anda AKP’nin il başkanıdır ve validir. Bunlardan biri de Muş Valisidir.

Bakın, Muş Valisi… Çok yakın bir tarihte Muş’ta Demokratik Toplum Partisinin kapatılmasını protesto eden insanların üzerine ateş açıldı, 2 insan yaşamını yitirdi ve bunlardan biri de genç biriydi, daha çocuk yaştaydı. Şimdi o katilin yargısı Samsun’a alındı. Hani güçlü devlet? Siz Muş’ta yargı sürecini götüremez misiniz? Hep güçlü devlet olduğunuzu söylersiniz. Ama katilleri aklamak üzere, biz biliriz… Çünkü Uğur Kaymaz olayında da öyle olmuştu. Uğur Kaymaz on iki yaşındaydı, çocuktu, Kızıltepe’de on üç kurşun bedenine sıkıldı ve Uğur Kaymaz’ın yargısı Mardin Kızıltepe’den alınıp Eskişehir’e getirildi. Ne oldu biliyor musunuz? Katiller aklandı, Uğur Kaymaz’ı savunan avukatlar cezalandırıldı. Şimdi Muş’ta da olan bu. Bu işin mimarı da Vali. Bunu yetkililerinize söyledik: “Alın bunu!” Yani yanı başınızdaki ülkelerde böyle bir şey olduğunda içişleri bakanları istifa ediyor, ama bir valinin basiretsizliği ödüllendiriliyor. Şimdi, gerçekten bu ülkede eğer hak, hukuk ve adalet inşa edilecekse herkese hukuk gereklidir.

Bakın, çocuklardan bahsediyoruz ama hâlen ülkemizde çocuklarla ilgili hepimizin -uluslararası sözleşmeler deriz ya- çekinceleri var. Türkiye 1995’te yürürlüğe soktuğu sözleşmede ana dilinde eğitimin önünü kapatmak için şu üç maddeye çekince koymuştur: “Kitle iletişim araçlarının azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik edilmesi…”, madde 17, Türkiye'nin çekincesi var. “Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve bu farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi…”, madde 29, Türkiye'nin çekincesi var. “Din ya da dilsel bir azınlığa ya da yerli halka mensup bir çocuğun kendi kültüründen yararlanma, kendi dininin gereklerini yerine getirme ya da kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılmaması…”, madde 30.

Şimdi bu sözleşmeler, uluslararası sözleşmeler. Bu sözleşmelere sadece Türkiye çekince koyuyor. Niye? Kürt çocukları kendi dilleriyle eğitim görmesin ve sonra dönüyorsunuz diyorsunuz ki: “Ya, bu Kürt çocuklarının ellerinde niye taş var?” E peki ben de soruyorum: Niye taş olmasın? Siz dilini, kültürünü, kimliğini yasaklayacaksınız; bu çocukların geçmişini çalacaksınız, bu çocukların geleceği olmayacak, bu çocukların evini barkını yakacaksınız, bu çocukları varoşlara süreceksiniz; ne eğitim var ne sağlık var ne de gelecek var, peki bu çocuklar taşa sarılmayıp da neye sarılacak? Adil misiniz? Yok. Eşit bir hukuk uygulanıyor mu? Yok. Bu çocukların ya bir yakını dağda ya biri cezaevinde ya toprak altında ve bu çocuklar acı dolu yıllar yaşadılar ama siz hâlen bu çocukları sürekli Terörle Mücadele Yasası’ndan yargılayarak bu çocukların ellerindeki taşla bu çocuklara on beş yıl ceza veriyorsunuz ve dönüyorsunuz diyorsunuz ki: “Bu çocuklar aileleri tarafından sürülüyor.” Hangi aile delidir, çocuğunu ölümün üzerine sürer? Ama, eğer hak, hukuk, adalet, dil, kültür konusunda siz çekince koyarsanız bu insanların da yapabileceği tek şey kendi bedenlerini ölüme yatırmaktır. Kürt çocuklarının da yaptığı budur. Onun için, bunlara, Türkiye, uluslararası sözleşmelere koyduğu çekinceyi bir an önce geri almalıdır. Eğer bunları alamazsa gerçekten biz uluslararası arenada çok ciddi sıkıntılar yaşarız.

Bakın, bugün ayın 16’sı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden bir mahkûmiyet kararı var. Mahkûmiyet kararı nedir? Bir çocuğa işkence yapılmıştır ve 16.500 euro bir mahkûmiyet vardır. Şimdi, bu çocukların hepsinin aileleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuracak. Şimdi, uluslararası vicdanlarda, uluslararası yargıda bu çocuklara uygulanan politikalar mahkûm oluyor, bizim vicdanlarımızda da mahkûm. Peki, beyler, sevgili arkadaşlar, sizin vicdanlarınız nerede? Bu çocuklara bu kadar zalim politikalar uygulanırken sizin -uluslararası mahkemelerin kararı var, kamuoyunun bu konuda tepkisi var- bu çocuklarla ilgili küçük bir çabanız yok. Ceylan olayı yine öyle. Birkaç gün önce Berivan, daha on iki- on üç yaşında. Berivan üç ayrı konuda ceza aldı. Nedir? Yaşı küçük olduğu için dokuz yıla cezası indirildi.

Şimdi, bu çocukların acılarını birleştirmeden, bu çocukların gerçekten acılarını biz yüreğimizde hissetmediğimiz müddetçe bu ülkede iç barış olmaz. İç barışın olabilmesi için hepimizin gerçekten vicdanlarımıza karşı sanık sandalyesine oturmalıyız. Eğer sanık sandalyesine oturabilirsek biz hukukun ve huzurun ülkesini birlikte yaratabiliriz.

Ben, hukukun ve huzurun olacağı bir ülke özlemiyle hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.

Önerge sahipleri adına Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu geç saatlerinde, zannediyorum son konuşmacı olarak, çok önemli bir konuda ortak duyguları ifade etmeye çalışacağım.

Çocuklar… Her anlamda, çocukların sorunlarıyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinin her grubunun vermiş olduğu önergeleri birlikte görüşerek bu sorunların araştırılması için birazdan kuracağımız komisyon ve bu komisyonun gerekliliği üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak duyarlılığımızı ifade etmeye çalışacağım. Biz de bugün 6 arkadaşımızın verdiği önergeyi gündeme getirmiştik. Sayın Ahmet Orhan, Sayın Mümin İnan, Sayın Hasan Özdemir, Sayın Yılmaz Tankut, Sayın Kemalettin Nalcı ve Sayın Alim Işık milletvekillerimizin önergeleri vardı, onların tamamının adına ben Milliyetçi Hareket Partisinin, milletvekillerimizin duygularını, bu konudaki hassasiyetini ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, söz konusu çocuk olunca, söz konusu çocuklar olunca, zannediyorum, siyaset ötesi bir durumda, bir pozisyonda bir konuşma gerekliliğini duyuyorum, böyle olmak gerekir diye düşünüyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm camiamız adına  söylüyorum: Çocuğunu kaybetmiş, çocuğunu çaldırmış tüm anaların, tüm ailelerin acısını paylaşıyorum. Bugün emeğimizle, gayretimizle, kuracağımız komisyonun çalışmalarıyla bir tek annenin acısını dindirebilsek inanınız ki burada yaptığımız tüm  işlerden daha mübarek, daha güzel bir iş yapmış olacağız. Onun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz söze başlarken, öncelikle çocuğunu, yavrusunu kaybetmiş annelere, bir ana kucağının sıcağından mahrum sokakta yaşayan çocuklara ve kötü insanların emellerine alet olmuş, uyuşturucuya, hırsızlığa, dilenciliğe zorlanan o yavruların gelecekten duydukları ümitsizliğe, onların duydukları acıya Milliyetçi Hareket Partisi olarak yürekten katıldığımızı ve bu sorunun çözümü için bir ortak sorumluluk olarak, bir toplumsal sorumluluk olarak, bir siyaset sorumluluğu olarak yapılması gereken neyse, verilmesi gereken çalışma, gayret neyse bunun birlikte ortaya konulmasını ve bunun mutlaka başarılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu çocuk olunca, çocuk, hayatın en önemli varlığı, yaşamın devamını temin eden çocuk, çocuklarımız her türlü değerin üzerinde. Çocuğu konuşurken siyaset dilini kullanmak, çocuğu konuşurken bir mücadele dili kullanmak, muhalefet dili kullanmak, suçlama dili kullanmak bence haksızlıktır. Çocuğun üzerinden yapılan siyaset, çocuğun üzerinden yapılan mücadele, çocuğun istismar edilerek kazanılacak her sonuç bence meşru değildir, hak değildir, güzel değildir. Bir çocuğun –dün akşam televizyonlarda hep birlikte izledik- anasının çığlıklarını hep beraber izledik. Dolayısıyla çocuğu konuşurken, çocuğu özne yaparak kuracağımız cümle, çocuğu mesele yaparak konuşacağımız söz mutlaka sevgi diliyle olmalı, mutlaka her türlü endişenin, hassasiyetin, siyasetin, menfaatin, çıkarın ötesinde olmalı.

Bakınız değerli milletvekilleri, kimsesiz çocuklar, bugün kayıp çocukları konuşuyoruz. 1.661 tane çocuğun çalındığını, ana kucağından kopartılarak kaybolduğunu... “Kayboldu.” demek doğru değil, “Çalınan çocuklar.” demek daha doğru. Bu çocukların sorununu konuşurken diğer çocukların da sorunlarını unutmamak lazım. “Kimsesiz çocuklar”, “sokak çocukları”, “sokağın çocuğu” diye bir tabir geliştirdiler, farkında mısınız? Sokakta doğan çocuklar, sokakta yaşayan çocuklar ve sokakta çalıştırılan çocuklar, tarlada çalıştırılan çocuklar, okuldan kopartılıp, oyun alanından, sahadan, parktan kopartılıp tarlalarda, fabrikalarda, merdiven altlarında çalıştırılan çocukların sorunları.

Değerli milletvekilleri, bir ülke düşünün ki, bir devlet düşünün ki, bir toplum düşünün ki, en değerli varlığı, en kıymetli varlığı olan çocuğunu koruyamıyor, çocuğunun yaşam hakkını, çocuğunun gelişme hakkını, eğitim hakkını, sağlık hakkını temin edemiyor, ondan sonra da büyük olmak, gelişmiş olmak iddiasıyla siyaset yapıyor. Buna hakkımız yok. Bu toplum olarak bizim yaramız. Eğer bugün Türkiye’de hâlâ çocuğu özne yaparak çocuk sorunlarını konuşuyorsak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu sorunların araştırılması için komisyon kurmayı zorunluluk hâlinde bir mecburiyet olarak görüyorsak, Türk toplumu olarak ve bu toplumun siyaseti, Hükûmeti, devleti olarak hepimiz sorumluluğumuzu önce terazinin kefesine koymalıyız ve yapılması gereken neyse onu yapmamız gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, ben özellikle sokaklarda yaşayan çocukların dert edilmesini ve bu çocukların tekrar ailelerine, topluma kazandırılmasını çok önemsiyorum. Rakamlar muhtelif olmakla beraber 30 binden 200 bine kadar… En son rakam olarak, bir tespit olarak yaptığım araştırmada, 31 bin çocuğun sokaklarda, evsiz, sokaklarda yaşadığını belirlemişler -bir kurumun belirlediği rakam- ama bunun belirlenmeyen, tespit edilemeyen rakamıyla 200 bine kadar çıktığı söyleniyor. Düşünebiliyor musunuz soğuk kış günlerinde pencerelerden sızan o ışığın sıcaklığında bir sıcak ev özlemiyle, bir aile sıcaklığının, bir yuva sıcaklığının hasretiyle sokakta yaşayan, sokakta yatan çocuğun ıstırabını bir an olsun yüreklerimizde duymaya sizleri davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu konuda eksik olan bilgi değil, inanınız eksik olan kurum değil, eksik olan siyaset değil, bu konuda eksik olan duyarlılık, duygu. Toplum olarak, devlet olarak, siyaset olarak, kişi olarak eğer biz bir sorumluluğu üzerimize alır, bu çocukların sorunlarının çözülmesi noktasında üzerimize düşeni yaparsak, zannediyorum, bu çocukları sokakta yaşamaktan ve o sıcak yuvayı özlemekten, gıptayla veya topluma hınçla, kinle, geleceğinden ümitsiz bir şekilde suça, teröre malzeme olmaktan kurtarmış oluruz diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, bu noktada tabii ki siyasi iktidarın, hükûmetlerin sorumluluğu herkesten daha fazla. Eğer alınması gereken tedbirler noktasında birtakım noksanlıklar varsa, hukuk noksanlığı, başka anlamlarda noksanlıklar varsa bunları tamamlamak öncelikle siyasi iktidarların sorumluluğu.

Bu sebeple, bugün burada öncelikle duygularımızı, öncelikle çocuğu konuştuğumuz için sevgi dilini kullanarak, sorumluluklarımızın idrakinde güçlerimizi birleştirerek çocukların sorunlarının çözümü için Mecliste bir komisyonun kurulmasını ve komisyonun faydalı çalışmalarıyla bu konuda Hükûmete bilgi, yol gösterecek birtakım imkânların oluşturulmasını önemsiyorum ve bu komisyonun kurulmasını desteklediğimizi, talep ettiğimizi tekrar ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önerge sahipleri adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Tansel Barış.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokak çocuklarının ve özellikle kız çocuklarının istismarı, kaybolan çocuklar ve ailelerinin dramı ve çocuk işçilerin sorunlarıyla ilgili verdiğimiz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti ve halkımızı sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, Trakya’da yaşanan sel felaketi nedeniyle bölge halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve mevcut olan zararın tespiti için bir an önce çalışmaların başlaması gerektiğine inanıyorum. Özellikle Edirne’de her yıl yaşanan bu sel felaketinin artık kesin bir çözüme ulaştırılması da dileklerimiz arasındadır. Bunu Hükûmetin bir an önce ele alması ve bu konuyu çözmesi gerekiyor çünkü Edirne halkı her yıl bu zamanlarda “Bulgaristan baraj kapaklarını açacak mı, açmayacak mı?” kâbusunu görmek istemiyor. Bu nedenle burada gerçekten kesin ve radikal bir çözüm gerekiyor, bunu da Hükûmetin dikkatine sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir konuda tüm grupların ortak bir çalışması olduğu görülmektedir. Bu, gerçekten sevindirici bir gelişme. Aileler ve toplum Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir çözüm bekliyor ve gözünü Türkiye Büyük Millet Meclisine dikmiş vaziyette. Beklentileri karşılamak için bizlere büyük sorumluluk düşüyor ve bu, Meclisin boynunun borcu.

Değerli arkadaşlarım, konuyla ilgili arkadaşlarım ve gruplar ayrıntılı yeterince bilgi vermişlerdir. Ben şu tespiti yapmak istiyorum: Sokak çocukları nerede yok, bir bakalım: Avrupa’da yok, Kuzey Amerika’da yok. Nerede var? Latin Amerika’da var, Asya’da var ve arkadaşlarım, Afrika’da var. Yani sosyal devlet olmak için henüz daha o aşamaya gelmemiş toplumlarda sokak çocukları vardır, çocuklar kayboluyor ve çocuk işçiler alabildiğine artıyor. İşte, demek ki güçlü ekonomilerde ve sosyal devletlerde bu sorun olmuyor. Bizim ülkemiz de bir an önce sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirecektir, ülkesinin ekonomisi üzerinde, ayaklar üzerinde durabilmesi için çok üretecektir, bu ürettiği oranda da güçlü olacak ve bu sorunun temelindeki ekonomiyi yenecektir. Ekonomik olarak güçlendiği müddetçe sokak çocukları da olmayacaktır ve çocuk işçiler de olmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının hazırladığı bir rapor var, gerçekten iyi bir rapor. O raporda, sokak çocuklarının oluşmasına bir neden olarak aile içi çocuk sayısının çok olması, fazla olması gösteriliyor. Gerçekten doğru bir tespit. Baktığımız zaman, sokak çocuklarının çoğu bu, ailede fazla nüfusu olan kişilerdir, ailelerdir. Dolayısıyla, tespit doğru ancak Sayın Başbakanımız  -hatırlarsınız- her zaman “En az 3 çocuk, hatta 5 çocuk.” diyor. O zaman bu bir çelişki olmuyor mu değerli arkadaşlarım? Yani çok çocuklu ailelerde bu tür sorunların daha çok olduğunu Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, raporunda yazıyor ama Sayın Başbakanımız önerisiyle buna bir çelişki ile karşılık veriyor.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten bu komisyon kurulacak, hepimizin istediği ortak bir çalışma sonucu bu komisyon kurulacaktır ancak komisyon raporunu hazırladıktan sonra bu rapor raflarda kalmasın, hayata geçirilsin ve biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak bu komisyonun hem çalışmalarını hem de rapor sonucu hayata geçip geçmemesinin takipçisi olacağız ve ben hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Son konuşmacı, önerge sahipleri adına Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle şahsım adına ve önerge sahipleri adına da tüm Meclisimizin müşterek bu konuyu görüşmesinden dolayı ve gruplar arasındaki anlaşmadan ve uzlaşmadan dolayı yüce Meclisin saygıdeğer üyelerine ben de teşekkür ediyorum.

Çocuklarımız ülkemizin geleceğidir, ailelerimizin geleceğidir, toplumumuzun geleceğidir. Korunması, kollanması ve en çok ihtimama mazhar olan çocuklarımızdır. Bu çocuklarımızın eğitiminin, gelişmesinin ve bu çocukların büyümesinin mutlaka devlet koruması altında, hepimiz tarafından çok hassasiyetle güvence altına alınması gerekir. Bu güvencelerin devam etmesi için her türlü tedbirin alınması da çok önemlidir.

Çocuk kayıplarıyla ilgili kamuoyu çok duyarlı hâle gelmiştir. Bazı suç örgütleri tarafından bu çocukların kaçırıldığı, kaçırılma amaçlarının organ ticareti, dilencilik ya da fuhuş olduğu şüphesi hem aileleri hem de tüm ülkeyi endişelendirir hâle gelmiştir. Kayıplar son derece ciddi, üzerinde titizlikle durulması gereken, tüm ülkeyi ilgilendiren bir sorun hâlindedir. Bu konuda herkesin sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Bu önemli konunun Meclisimizde ele alınması ve araştırılması ve çözüm önerilmesi mutlaka çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki, kayıp çocuklar konusundaki sorumluluğun büyük çoğunluğu bu yüce Meclise aittir. Herhangi bir siyasi parti ayırımı yapmadan bütün milletvekillerimizin katılımlarıyla böyle bir araştırma önergesinin verilmesinin tüm kamuoyu açısından memnuniyetle karşılanacağını biliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Başbakanlık tarafından hazırlanan raporla ilgili konuları arkadaşlarımız detaylarıyla anlattı. Bölgelere göre bu çocukların kaçırılma oranlarına baktığımız zaman, Marmara Bölgesi’ndeki çocuklarımızın kaçırılma oranı yüzde 52’lik bir oranla Türkiye'nin en büyük bölgesini teşkil ediyor. İç Anadolu Bölgesi’ne baktığımız zaman, bu çocukların yüzde 16’sı İç Anadolu Bölgesi’nde kaçırılmış. Ege Bölgesi’nde bu çocuklarımızın yüzde 13’ü kaçırılmış. Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 13’lük bölümü, Karadeniz Bölgesi’nde yüzde 11’lik, Güneydoğu Bölgesi’nde yüzde 10’luk, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise yüzde 8’e varan oranlarda çocuklarımızın kaçırıldıklarını görüyoruz. Dağılımın büyük şehirlerde daha çok olduğunu hep birlikte gözlemlemiş bulunuyoruz.

Saygıdeğer arkadaşlar, bu kayıp çocukların en çok kamuoyunun gündemine gelmesine sebep olan, kendi ilimdeki, Kayseri iline bağlı Talas ilçemizdeki Ramazan Bayramı münasebetiyle kaçırılan 3 yavrumuzla alakalı olarak çok duyarlı hâle geldi. Dilruba, Ahmet Tuna Tekin ve Türkan Ay’ın kaçırılmalarıyla ilgili bugüne kadar 1.455 personelin katılımıyla yapılan çalışmalarda 12.331 şahısla görüşülmüş, 18.675 aracın kontrolü yapılmış ve sorgusu yapılmıştır. 47 güvenlik kamerası kayıtları incelenmiş, 7.440 ikamet, 230 park, 55 cami, 165 umuma açık alanlar, 1.169 metruk alan, 57 trafo, 78 kuyu ve etrafta ne kadar alan varsa hepsi taranarak tek tek araştırılmıştır. Çocukların ikamet çevresinde 2 kilometrelik alan içerisinde ne kadar hane varsa bunların hepsi tek tek aranarak her türlü tedbirler alınmış, ama maalesef ki, ne yazık ki en ufak bir bilgiye şu ana kadar rastlanamamıştır. Bu, hem şehir halkını hem de tüm Türkiye'yi gerçekten mateme boğmuştur. Bu çocuklarımız vesilesiyle de böyle tüm gruplarımızın müşterek vermiş olduğu önergeyle bu konu yeniden gündeme gelmiştir.

Bu konuyla ilgili kurulacak komisyonun her türlü çalışmayı yapacağına ve kamuoyunun yüreklerine su serpeceğine, özellikle ailelerimizin kaybolan çocuklarının bulunmasıyla ilgili araştırmaların yapılacağını umuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karayel, teşekkür ederim.

Sayın Bakanın kısa bir açıklama talebi vardır, bu arada beraber çalışacağı gruplara da herhâlde bu vesileyle teşekkür edecektir. Ben kendisine kısa bir söz hakkı vereyim ve bugünkü çalışmalarımızı tamamlamış olalım.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Sayın Başkan değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Meclisin çatısı altında bütün parti gruplarının böyle bir çalışmayı gerçekleştirmek üzere uzlaşmış olmasından duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Bu arada, sayın konuşmacıların dile getirdiği bazı birkaç konuya da açıklık getirmek istiyorum.

Sayın Sevigen YİBO’larla ilgili bazı hususları dile getirdi.

YİBO’lar Türkiye'nin çok önemli eğitim kurumlarıdır, yaklaşık 650 bin öğrenciyi barındıran ve ailesinin yanında okul hayatını sürdürmesi mümkün olmayan kırsaldaki çocuklarımızın eğitim imkânı almasını sağlayan okullardır. Okullarımız, eğitimin gerektirdiği modern birtakım teknik araç ve gereçlerle donatılmış olmakla birlikte, çocuklarımızın hayat standardını ve refahını sağlayacak donanımları büyük ölçüde sağlamaktadır. Eksikler elbette olabilir, ama eksikler de, var olan eksikler de en kısa sürede giderilecektir.

Bunun yanı sıra, Beypazarı-Karkamış’taki YİBO’nun kapatıldığından söz ettiler. Burası, Beypazarı’nın merkezine çok uzak mesafede yapılmış, ulaşımı iklim şartları itibarıyla da kışın zorlaşan bir okul olduğu için ve burada öğretmenlerin ve öğrencilerin ulaşımı da zor olduğu için ve öğrenci bulunamadığı için kapatılmış bir okul.

Diğer taraftan, İnsan Hakları Komisyonunun ne yaptığını sordu. İnsan Hakları Komisyonunun içerisinde cezaevleri, çocuk cezaevleri ve ıslahevlerini inceleyen bir izleme grubu ve gözlem grubu oluşturulmuştu. Bu gözlem grubu Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve Kayseri’de incelemelerde bulundu. Hatta Adana’da, ben kendi kurumlarımla ilgili yaptığım bir incelemede, incelemede bulunmak üzere orada bulunan arkadaşlarla da karşılaştım. Bunlar çalışmalarını sürdürüyorlar, raporlarını tamamlayacaklar ve aynı ekip önümüzdeki günlerde YİBO’lar ve SHÇEK’e bağlı kurumlarda da incelemelerde bulunmak üzere bir çalışmayı başlatıyorlar.

Yine, çocuk annelerden söz edildi. Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun bünyesinde erken yaşta evlilikleri inceleyen bir komisyon kuruldu. Komisyon çalışmalarını, incelemelerini tamamladı, raporunu hazırlıyor. Bundan sonra rapora istinaden izlenecek yol haritası da belirlenecek.

Rehabilitasyon merkezinden söz edildi kurumlarımla ilgili. Rehabilitasyon merkezinden hizmet alan engellilerimiz… Engellilerimize biliyorsunuz, ilk defa, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri tarihinde bizim Hükûmetimiz, evde bakım ücreti, 1 asgari ücret tutarında evde bakım ücreti ödemeye bizim İktidarımız döneminde başlandı. Eğer bir rehabilitasyon merkezinden hizmet satın alınıyorsa 2 asgari ücret tutarında, yine bu engellilere bakım ücreti bizim İktidarımız döneminde ödenmeye başlandı.

Bu memlekette yedi sekiz yıl, on yıl öncesinde de engelliler ve özürlüler vardı ama bunlara ne bakım ücreti ödeniyordu ne de bunların insanca hizmet almaları konusunda herhangi bir hizmet götürülmüyordu. İmkânlar ölçüsünde vatandaşlarımızın, çocuklarımızın ve engellilerimizin en iyi hizmeti alması noktasında bütün gayretimizi ve çabamızı sürdürüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, son cümlenizi…

DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF  (Devamla) – Bu konudaki her türlü desteğe ve öneriye, yapıcı eleştiriye de açığız.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 

Meclis araştırmasını yapacak komisyonunun 16 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer arkadaşlar, umuyorum ki, bütün Meclisimizin onayıyla geçen bu Komisyonun kurulması hayırlı olmuştur. İnşallah çocuklarımız ve ülkemiz için de hayırlar getirecektir.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla  görüşmek için, 17 Şubat 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere hayırlı geceler diliyorum ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza da hayırlı geceler.

 

Kapanma Saati: 22.55